DÖNEM: 23 CİLT: 11 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
46ncı
Birleşim
8 Ocak 2008 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, finansal kiralama
işlemlerinde uygulanan KDV oranının yüzde 18e
çıkarılmasının üretim üzerindeki olumsuz etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
2.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirne ilinin ekonomik sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
3.- Bayburt
Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, Teşvik Kanunu ve uygulamalarındaki
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 20 milletvekilinin, asgari ücretliler ile özellikle
kamu kurumlarında hizmet alım ihaleleriyle
çalıştırılan personelin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/83)
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan ve 21 milletvekilinin, Eber
Gölündeki çevre sorunlarının araştırılarak gölün
korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/84)
3.- Kocaeli
Milletvekili M. Cevdet Selvi ve 21 milletvekilinin, asgari ücretin belirlenme
yöntemi ve yeterliliği konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/85)
B) Tezkereler
1.- Brükselde
yapılacak olan Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği konulu
toplantıya davet edilen Kütahya Milletvekili TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner Aksoyun
davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/260)
2.-
İngiltereye resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günaya refakat eden heyete katılması uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/261)
C) Önergeler
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Muhtar Ödeneklerinin
Artırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine İlişkin Kanun
Teklifinin (2/42) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/10)
D) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Brezilya Parlamentosu Dışişleri ve Savunma
Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
Hoş geldiniz denilmesi
V.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevapları
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ziraat Bankası Hanak Şubesinin
personel ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenden sözlü soru önergesi (6/140) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, personel atamaları ile tadilat ve tamirat
işlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
sözlü soru önergesi (6/141)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, süpermarket ve hipermarketlere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/142) ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, esnaf ve sanatkârların kredi
kullanımında yaşadığı bir soruna ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/166) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
5.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, sanayi ve ticaret sektörlerinin
sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/254) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
6.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Ege Bölgesinde verimliliği artırma
projesi uygulanan illere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü
soru önergesi (6/270) (Cevaplanmadı)
7.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, sanayide doğalgaz
kullanımının özendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/291) (Cevaplanmadı)
8.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Aksekideki çok programlı liseye
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/148)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yeşil kartların iptal edilmesine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/149)
10.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bir okuldaki öğrencilere oruç tutmaya
yönelik baskı uygulandığı iddialarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/151)
11.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, yeşil kart verilen kişilere ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/154)
12.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir müsteşar
yardımcısına tahsis edilen odaya ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/160)
B) Yazılı Sorular ve Cevapları
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, madencilik faaliyetlerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/564)
2.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Yatağan ilçesinin adliye binası
ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/777)
3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, vekâleten görev yapan personelden asaleten
atananlara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/860)
4.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bazı
bankacılık göstergelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/928)
5.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, yerel yönetimlerin kullandığı
yabancı kaynaklı hibelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/929)
6.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, ABD Dışişleri Bakanı
ile Papanın kullandığı bir ifadeye ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ali Babacanın cevabı (7/966)
7.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Suudi Arabistan Kralına Devlet
Şeref Madalyası verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ali Babacanın cevabı (7/972)
8.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, kurutulan sulak alanlara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/984)
9.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Mersinin teşvik kapsamına
alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/1017)
10.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, dış temsilciliklere
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacanın
cevabı (7/1023)
11.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın,
Diyarbakırdaki sulama kanallarının durumuna ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/1045)
12.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Bodrum Yarımadası acil içme suyu ve
isale hattı projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/1047)
13.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, İzmitteki madencilik
faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Gülerin cevabı (7/1054)
14.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Aydın-Kuyucakta açılacak olan
bir maden ocağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Gülerin cevabı (7/1055)
15.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki turizm tesislerine ve
taşınmaz sahibi yabancılar ile ilgili bir iddiaya ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/1057)
16.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van İl Millî Eğitim Müdürlüğündeki
bir atamaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/1060)
17.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, okullardaki temizlik hizmetlerine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1064)
18.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, TSEnin yeni bir gıda
standardı uygulamasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/1072)
19.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, ara malı ithalatına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenin cevabı (7/1094)
20.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Karadeniz kıyılarının
katı atıklardan korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/1101)
21.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartın Kültür
Merkezi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/1105)
22.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Marmariste meydana gelen sel felaketine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/1106)
23.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana ve Karataş-Yumurtalık için turizm
master planı hazırlanmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/1108)
24.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Direnin, Turhal Şeker Fabrikasının
özelleştirme programına alınmasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/1109)
25.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Büyük Mağazalar Kanun
Tasarısı taslağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/1127)
26.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Pazarkule sınır kapısının ticarete
açılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenin cevabı (7/1143)
27.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalya Kaleiçi bölgesinin
değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/1147)
28.-
İstanbul Milletvekili Hüseyin Mertin, tarihi Şahruh Köprüsünün
korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/1148)
29.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, özürlü çocukların eğitimlerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
(7/1225)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı:
56)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03te açılarak üç oturum yaptı.
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel,
Adananın
düşman işgalinden kurtuluşunun 86ncı yıl dönümüne;
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık, Benazir Buttonun bir suikast sonucu
ölümüne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Niğdede tarımsal sulamada
kullanılan elektrik borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin durumuna,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Alman televizyonunda Alevi inançlı
vatandaşlarımızı aşağılatan yayın
yapılmasına,
İlişkin
birer konuşma yaptılar.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/236) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun
geri verildiği bildirildi.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin, spor
kulüplerinin mali sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/80),
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 26 milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/81),
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 milletvekilinin, altın
madenciliğinin bütün yönleriyle araştırılması (10/82),
Amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
25-27 Kasım
2007 tarihlerinde Fransaya giden Cumhurbaşkanı Abdullah Güle
refakat eden heyete
katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Genel Kurulu
ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Mehmet Ali Talata
Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdölün, Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/9) (S.
Sayısı: 55) görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık
oylamadan sonra, kabul edildi.
2nci
sırasında bulunan, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar
Hakkında Kanun Tasarısı (1/437) (S. Sayısı: 54)
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi.
3üncü sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/335) (S.
Sayısı: 56) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın,
Konuşmalarında
şahıslarına sataştıkları iddiasıyla birer
konuşma yaptılar.
8 Ocak 2008
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime 19.58de son
verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Harun
TÜFEKCİ Fatma
SALMAN KOTAN
Konya Ağrı
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 63
II.- GELEN KÂĞITLAR
4 Ocak 2008 Cuma
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık
Örgütü Avrupa Bölge Ofisi Arasında İki Yıllık
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 88)
(Dağıtma tarihi: 4.1.2008) (GÜNDEME)
2.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdölün; Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/8) (S. Sayısı: 89) (Dağıtma
tarihi: 4.1.2008) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlunun, Aydın Doğalgaz Dağıtım ihalesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/925)
2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Samsun
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/930)
3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/931)
4.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
İzmir Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/932)
5.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Kayseri
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/933)
6.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/934)
7.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Konya
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/935)
8.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Mersin
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/936)
9.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Erzurum
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/937)
10.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/938)
11.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Gaziantep
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/939)
12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/940)
13.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/941)
14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Adana
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/942)
15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
Adapazarı Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/943)
16.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/944)
17.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Antalya
Büyükşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/945)
18.- İstanbul Milletvekili Atila Kayanın,
Afganistandan gelen soydaşların ikamet izinlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/946)
19.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgünün, terörle
mücadelenin bedeline ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/947)
20.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin,
Antalyadaki hava kirliliğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/948)
21.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün,
Antalyada şehir içi minibüslerin yenilenmesi ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/949)
22.- Manisa Milletvekili Şahin Mengünün, bir
gazeteciyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/950)
23.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun,
Milasın Çökertme Köyünün içme suyu sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/951)
24- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgünün, maden
ruhsatları konusundaki düzenleme çalışmalarına ve
Karamanda verilen maden arama ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/967)
25.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün, evrensel
hizmet gelirine ve kullanımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/968)
26.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkunun,
Denizcilik Müsteşarlığı bölge müdürlüklerinin
kapatılacağı iddiasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/970)
27.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
TMSFnin el koyduğu şirketlerin yönetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/973)
28.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin,
elektrik ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/975)
29.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Mersindeki altyapı sorunlarına ve turizmin
geliştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/976)
30.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkanın, şehit çocuklarının eğitimlerinin
desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/977)
31.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın, özel
bir kanaldaki haber programına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/978)
32.- Edirne Milletvekili Bilgin
Paçarızın, Edirnede yaşanan su taşkınlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/980)
33.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, polis
memurlarının çalışma şartlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/981)
34.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulutun, Devlet Demiryollarında işkolu nedeniyle kadro verilmeyen
işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/987)
35.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/991)
36.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
Samsunda kurulacağı iddia edilen termik santrallere ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/992)
37.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin
Pazarcının, Kaz Dağlarındaki maden arama
çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/993)
38.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, Afşin-Elbistan B Termik Santralinin çevreye etkilerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/994)
39.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
bir il özel idaresinde yapılan atamaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/995)
40.- Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlunun, bir kişinin polis müdahalesi sonucu ölümüne
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/996)
41.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, bir kişinin polis müdahalesi sonucu ölümüne
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/997)
42.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Özpolatın, bir kişinin polis müdahalesi sonucu ölümüne ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/998)
43.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, polis müdahalesi sonucu ölüm olaylarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/999)
44.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaşın, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunundaki
değişikliğin etkilerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1000)
45.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barışın, belediye işçilerine sendika değiştirme
baskısı yapıldığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1001)
46.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
yükseköğretim kuruluşlarının kadro taleplerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1004)
47.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, nüfusu onbinin altındaki belediyelerin borçlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1005)
48.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
boş bulunan Yükseköğretim Yürütme Kurulu üyeliklerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1011)
49.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün,
eğitimde dini içerikli propaganda iddialarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1013)
50.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih
Atayın, Amasyadaki bir lisede bazı öğrencilere baskı
uygulandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1014)
51.- Mersin Milletvekili Akif Akkuşun,
Tarsus-Mersin arasındaki atıl fabrikalara ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1018)
52.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
bahçe tarımına zarar veren bir zararlıya ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1021)
53.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, muz ithalatına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1022)
54.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
Samsun batı çevre yolu planına ve Sinop bölünmüş yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1024)
55.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın, TRT
bürokratlarının istifalarının alındığı
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı
soru önergesi (7/1026)
56.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun,
arıcılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1029)‑
No.: 64
7 Ocak 2008 Pazartesi
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Yapı Denetimi Hakkında Kanunun
uygulamasındaki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1032)
2.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, endüstriyel atıkların
bertarafına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1033)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bankacılık sektöründeki yabancı
payına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1034)
4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, ücretsiz kömür
dağıtımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1035)
5.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, yakalandığı
iddia edilen bölücü terör örgütü yöneticilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1036)
6.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, Hatayda ücretsiz
dağıtılan kömürlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1037)
7.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, Kızılayın atıl bir
binasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1038)
8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Botaş ihaleleriyle ilgili
soruşturmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1042)
9.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, TMSF yönetimindeki bir yayın grubunun
satış ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1043)
10.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalya Organize Sanayi Bölgesinin atık
sularına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1044)
11.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, büyükşehirlerdeki hava
kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1046)
12.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, geçici
görevlendirilen kadın il müdürlerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1048)
13.-
İstanbul Milletvekili Necla Aratın, kadın çalışanlara
karşı ayrımcılık yapıldığı
iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1049)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, TMSFnin devredilen bankalar
dolayısıyla yaptığı tahsilata ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/1052)
15.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, TÜBİTAK uzmanlarının Zonguldak
Taşkömürü Havzasında yaptığı incelemelere ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1056)
16.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, özürlü çocuklara yapılan
eğitim yardımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1059)
17.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, engelli çocukların eğitimi
için verilen bir desteğin kaldırılmasına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1061)
18.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, kitap inceleme
komisyonlarında görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1062)
19.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Serik Meslek Yüksekokulunun bina ve yurt sorununa
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1063)
20.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, okullardaki şiddet olaylarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1068)
21.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir proje kapsamında
gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1069)
22.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki yeni Devlet Hastanesi binasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1070)
23.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, virütük hastalıkların önlenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1071)
24.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, Manisa Bağcılık
Araştırma Enstitüsünün kapatılacağı iddiasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1075)
25.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, narenciye sektöründeki ürün analizi
sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1076)
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, çiftçilere ödenmesi
gereken desteklere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1077)
27.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın,
Diyarbakırdaki karayollarına ve demiryoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1078)
28.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Türk
Telekom bilgilendirme hatlarının ücretlendirilmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1079)
29.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, Kepez Liman İşletmesinin faaliyetinin
durdurulmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1080)
30.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, TRT Genel
Müdürünün bürokratlarla yaptığı toplantıyla ilgili
bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/1081)
31.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalya-Alanya çevre yolundaki ve kent
merkezindeki trafik güvenliğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1082)
No.:
65
8 Ocak 2008 Salı
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 20 Milletvekilinin, asgari ücretliler ile özellikle
kamu kurumlarında hizmet alım ihaleleriyle
çalıştırılan personelin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/83) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/12/2007)
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan ve 21 Milletvekilinin, Eber
Gölündeki çevre sorunlarının araştırılarak Gölün
korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/84) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/12/2007)
3.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi ve 21 Milletvekilinin, asgari ücretin belirlenme
yöntemi ve yeterliliği konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/85)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)
8 Ocak 2008 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiyede finansal kiralama hakkında söz
isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
finansal kiralama işlemlerinde uygulanan KDV oranının yüzde 18e
çıkarılmasının üretim üzerindeki olumsuz etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, finansal kiralama nedir? Finansal kiralama, Türkiyedeki,
özellikle KOBİlerin, özellikle küçük sanayicilerin, özellikle küçük
esnafın, araç gereç, bu tür üretim ihtiyaçlarını alıp
beş yıl vadeyle ödedikleri bir ödeme şeklidir. Yani, bu insanlar
bankalardan kredi alamıyorlar, bir proje kredisidir. Ben araba
alacağım, kamyon alacağım -bir kamyon şoförü- ben
matbaa makinesi alacağım, ben dozer alacağım, ben loder
alacağım, ben üretim yaptığım bir tekstil makinesi
alacağım deyip, beş yıl vadeyle aldığı
malın mülkiyeti kiralama şirketinde kalıp, her ay borcunu
ödeyerek, beş yıl sonra borcu bittiğinde kendisine teslim edilen
bir finansal yöntemdir. Türkiyede bugüne kadar -yaklaşık yirmi iki
yıl olmuş kurulalı, finansal kiralama şirketleri yirmi iki
yıldır üretim yapıyorlar- ülke üretimine yaklaşık 35
milyar dolar finansal kiralama yapmış arkadaşlar bu şirketler.
Yani bunlar üretim için yapılıyor. Ülkede üretim için, üreten
insanlara yardımcı olunuyor. Üretimi daha fazla üretmek için
yapılıyor arkadaşlar.
Siz,
31/12/2007de, gökten bir şey düşüyor: Ben bu şirketlerin
yapılan bu kiralama işlemlerinin KDVsini yüzde 18e
çıkardım. Kime sordunuz? Bunlar, bu şirketler BDDKya
bağlı. BDDKnın görüşünü aldınız mı? Meslek
örgütlerinin görüşünü aldınız mı? Arkadaşlar, ülkede
üreten insanların üretimini yok eden bir uygulamadır bu.
Değerli
arkadaşlarım, size birkaç rakam vermek istiyorum: Bu
şirketlerimiz yaklaşık 22
Sadece 2006 ve 2007de birkaç rakam
vermek istiyorum. Arkadaşlarım, 2006da 42 bin işlem
yapılmış. Yani, 42 bin işlem yapılarak
yaklaşık 7 milyar yahut 5,2 milyar dolarlık işlem
yapılmış. Bunu bölerseniz, ortalama işlem miktarı 123
bin dolar arkadaşlar. Yani, küçük işletmeler, küçük firmalar kendi
ihtiyaçları için bunu yapıyorlar. 2007 yılında ise
arkadaşlar, şu ana kadar henüz daha 30/9 tarihine kadar, yani
1/1/2007-30/9/2007 arasında ise 36 bin işlem yapılmış.
Bunların da toplamı, arkadaşlar, yine, 5,6 milyar dolar.
Değerli
arkadaşlarım, size yine birkaç örnek vereceğim: 2007
yılında yapılan işlemlerin -hakikaten dikkatinizi çekmek
istiyorum- kamyon, kamyonet yaklaşık 147 milyon dolarlık...
Şoför esnafı
İnşaat makineleri yaklaşık 1,4
milyar dolar. Yani, loder, ekskavatör, taşıyıcı, forklift.
Arkadaşlar, üretimde kullanılan şeyler bunlar. Yine, makine
ekipman -yani, üretim makineleri- yaklaşık 1,3 milyar dolar. Yine,
tıbbi cihazlar 250 milyon dolar. Yine, tekstil makineleri 448 bin dolar.
Yine, turizm ekipmanları... Bunların hepsi
Yani, sıralarsam,
bir sürü... Elektronik cihazlar, optik makineleri 219 milyon dolar.
Arkadaşlar,
bunların hepsi üretim. Yani, Maliye Bakanlığı diyor ki,
arkadaş, siz üretim yapmayın, sizin yaptığınız
üretimi biz ithal edeceğiz, bu ülkede üretim yapılmasın.
Arkadaşlar,
üretimden vergi alacaksın sen. Sen yumurtlayan tavuğu kesiyorsun.
Bunların hepsi kayıtlı ekonomiye geçişin bir yoludur
arkadaşlar. Leasing şirketlerinin hepsi kayıtlı ekonomi
içerisinde işlem yaparlar ve kayıtlı ekonominin ilk
halkalarından biridir.
Tabii, burada
üretimden sorumlu bakanlarımız var. Hakikaten, Maliye
Bakanlığı durup dururken böyle bir karar alıyor ama
üretimden sorumlu bakanlıklarımız acaba ne düşünüyor?
Değerli
arkadaşlarım, bu, Türkiyedeki KOBİlerin, küçük esnafın,
üretimin sorunudur. Üretimi yok etmeyelim. Gelin, bu kararı bir kez daha
gözden geçirelim. Türkiyede leasing şirketleri dürüstçe, namusluca
işlem yapmaktadır, ama, bazılarına yıllardır ses
çıkarmadınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Toparlıyorum efendim.
Yıllardır,
mevcut yasal leasing şirketlerinin dışında
bazıları büyük vergi oyunu yaptılar. Bunlara niye ses
çıkarmadınız?
Türkiyedeki
mevcut leasing şirketleri son derece yasal boyuttadır ve ülke
üretimine her türlü imkânı sunmaktadır arkadaşlar. Bu insanlara
teşekkür etmemiz lazım. Bankaların kredi vermediği,
açıkça söylüyorum, bankaların finanse etmediği gruba, o bir
makinesi olan insanlara leasing şirketleri yıllarca kucak
açmıştır arkadaşlar. Bu açıdan, bu karar, Türkiye'de üretim için bir
yaradır, Türkiye'de üretim için bir hançerdir. Yatırım
indirimini kaldırdınız, yerli üreticiyi yok etme hançeridir bu.
Değerli
arkadaşlarım, ben bir kez daha buradan Hükûmeti uyarıyorum,
özellikle küçük ölçekli firmaları Türkiye'de yok etmeyin, Türkiye'de
istihdam ve üretim bunlardadır.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Hükûmet adına Sayın Zafer Çağlayan,
buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Hepinize sağlıklı, mutlu bir yıl
diliyorum.
Sayın
Aslanoğlu, "Küçük firmaları, yerli sanayiyi yok etmeyin."
dediler. Bilakis, AK Parti Hükûmetinin, 58'inci, 59'uncu Hükûmetin ve
60'ıncı Hükûmetin bütün gayreti daha fazla yerli sanayi, daha fazla
istihdam, daha fazla üretim, daha fazla yatırım ve daha fazla
ihracattır Sayın Aslanoğlu. Bunu yaparken diğer taraftan
da
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Öyle değil.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Geleceğim
Yani, göstermeyin, zaten onun için, cevap vermek için geldim ben de.
Yirmi iki çeyrek
arka arkaya büyüyen bir Türkiye'den bahsediyoruz ve yirmi iki çeyrek arka
arkaya büyüyen bir Türkiye özel sektör marifetiyle büyüyor, küçüğüyle,
ortasıyla, büyüğüyle bütün işletmeleriyle bir bütün halinde
büyüyor. Dolayısıyla, şu anda, 60'ıncı Hükûmet Programımızda da, Sayın
Başbakanımızın burada yapmış olduğu takdimde
olduğu gibi, daha fazla yatırımı, daha fazla üretimi,
istihdamı ve ihracatı sağlamanın ciddi gayreti ve
çalışması içindeyiz. Bir taraftan sanayi stratejisi ve sanayi
politikaları -ki, gündemin ilerleyen dakikalarında tekrar bunlarla
ilgili görüş ifade edeceğim- bir taraftan Türkiye'de cumhuriyet
tarihinde olmamış yeni bir çalışmayı yaparak bir
sanayi envanteri çalışması, ülkemizin ulusal envanterinin ne
olduğu ve bunun yanı sıra da özelikle bu konularda yeni
politikaların oluşturulması noktasında çok ciddi gayret içindeyiz. Yani, şunu
çok net söyleyeyim, öyle, hiçbirimizin- ki, Hükûmetimizin- kesinlikle, böyle,
işte yerli sanayiyi, küçük sanayiyi göz ardı etme gibi bir şey söz konusu olamaz.
Efendim,
konuşulan konu leasing konusu. Ülkemizde 1980'li yıllardan beri
uygulanagelen bir süreç. Zaman içinde çeşitli uygulamalar söz konusu
olmuş, zaman içinde zaman zaman yanlış uygulamalar gündeme
gelmiş, zaman zaman bu konuda doğru uygulamalar
yapılmış. Şu anda son şekliyle ilgili gelmiş
olduğumuz noktada, leasing konusundaki düzenlemenin yeniden bir gözden
geçirilmesi söz konusu ve bununla ilgili olarak da dün ilgili bakan
arkadaşlarımız, Sayın Maliye Bakanımızla ve
Sayın Başbakan Yardımcımız Nazım Ekrenle beraber
oturup konu üzerinde tekrar, yeniden çalıştık, etüt ettik.
Şu anda üzerinde yeniden çalışmalar yapıyoruz. Bu
çalışmaları yaparken geçmiş dönemde bu konuda
yapılmış olan bazı istismarların önlenmesi; ki, zaten
siz de bu konuda farklı bir şey söylemezsiniz
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Evet.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Hem yeni
düzenlenmesi hem çağa uygun hâle getirilmesi hem de özellikle katma
değer vergisi konusunda devletin bir kaybı olmaksızın, ama
bir taraftan da yatırım ve üretimin tekrar devam etmesini
sağlayacak olan çalışmaların yapılması
noktasında gayretimiz devam ediyor. Önümüzdeki bir iki gün içinde
zannediyorum ki bununla ilgili gerekli çalışmaları, gerekli
toparlamayı yapacağız ve bunu bütün kamuoyuyla
paylaşacağız.
Ama tekrar
geldiğim nokta şu: Efendim, biz, daha fazla yatırım, daha
fazla üretim, daha fazla istihdam ve daha fazla ihracatı sağlamaya
çalışıyoruz. Zaten beş yılda rakamların nereden
nereye geldiğini hepimiz gördük, yaşadık ve inşallah, geçen
dönemde elde edilmiş olan makro ekonomik kazanımların bu dönem
mikro reformlarla taçlandırılacığı ve daha fazla bu
konuda mesafe katedileceği bir dönem olacak. Onun için, bu konuda,
dediğim gibi, leasing konusunda geçmiş dönemde
yapılmış olan bazı uygulamaların, yanlış
uygulamaların yeniden düzenlenmesi, düzeltilmesi ve yeni bir
anlayış getirilmesi, belki kapsamı konusunda bir
çalışma yapılması, vergi oranlarıyla ilgili yeniden
bir çalışma yapılması noktasında şu anda
çalışıyoruz. Önümüzdeki bir iki gün içinde zannediyorum konu
gündeme getirilecektir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çağlayan.
Gündem
dışı ikinci söz, Edirne ilinin ekonomik durumu hakkında söz
isteyen Edirne Milletvekili Cemaleddin Usluya aittir.
Buyurun
Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirne ilinin
ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne ilinin ekonomik
sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Bu vesileyle 2008
yılının siz sayın üyeler ve tüm insanlığa
barış, huzur, başarı ve mutluluk getirmesi dileklerimle
sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Edirne ülkemizin kuzeybatısında yer alan,
batıda Pazarkule ve İpsala Sınır Kapıları ile
Yunanistan, kuzeyde Kapıkule ve Hamzabeyli Sınır
Kapıları ile Bulgaristana açılan sınır ilidir.
Edirne, Avrupayı petrol üreten Orta Doğuya bağlayan en
kısa kara yolu olan D-100 kara yolunun son kapısıdır.
Ayrıca, Türkiyenin sanayi merkezi İstanbula
Edirne halkı
için sınır kapılarının önemi çok büyüktür.
Sınır şehri olmanın avantajını kullanarak Yunanistan
ve Bulgaristan ile ticari ilişkilerini geliştirmek istemektedir,
ancak bu avantajını kullanamamaktadır. Bu husustaki en büyük
engel günübirlik geçiş sorunudur. Kara Ulaştırma Genel
Müdürlüğünün talimatıyla, günübirlik geçiş için son altı ay
içerisinde 100 bin dolar hacminde gümrük beyannamesi ve fatura sureti
istenmektedir. Bu hacimdeki ticareti, sınır ticareti şeklinde
bir esnafın yapması mümkün değildir.
Bu hususta
önerimiz: Edirne ilinde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkâra günübirlik
giriş-çıkış özel izin belgesi verilerek, ticari ya da
şahsi araçlarıyla, bir zaman sınırlaması olmadan
sınırdan geçebilmeleri ve ticaret yapabilmeleri
sağlanmalıdır. Aksi hâlde, büyük marketlerin küçük esnafı
bitirdiği bir gerçektir.
Pazarkule
Sınır Kapısının altyapı eksiklikleri
vardır. Pazarkule Sınır Kapısı hâlen tam gün ve uzun
süreli açık tutulmamaktadır. Günübirlik ziyaret için Edirneye gelen
ziyaretçiler dört, beş saatlerini sınır kapısında
harcamak zorunda kalmakta ve aynı çileyi dönüş yolunda da
yaşamaktadırlar.
Yunanistandan
Edirneye turist taşıyan taksiler ile ilgili kota sorunu
bulunmaktadır. Ulaştırma Bakanlığımızca vize
ve taşıma izni almak isteyen Yunanlı taksicilerden 20 adedine
izin verilmiştir, bunun artırılması gerekir.
Edirnenin
Karaağaç semtiyle bağlantısını sağlayan yol
üzerinde bulunan Meriç ve Tunca Köprülerinin restorasyon
çalışmaları tamamlanmıştır.
Dolayısıyla, bir an önce trafiğe açılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Edirne ili ekonomisi ağırlıklı olarak
tarıma dayalı ve tam olarak sanayileşmemiş bir
yapıdadır. Tarımla uğraşan
insanlarımızın ciddi sorunları vardır. Gübre
fiyatları son günlerde çok aşırı yükselmiştir. Mazot
fiyatı üreticinin belini bükmektedir. 2007 tarım destekleri
ödenmemiştir. Süt teşvik primleri bir yıldan beri ödenmemektedir.
Çiftçi yüzde 45 faizle bankalardan zorunlu olarak kredi kullanmaktadır.
Buna çare bulunmalıdır.
Ergene Nehri
kirlidir, temizlenmesi gerekir. Tarımda sulanan alanlar ve bu konudaki
yatırımlar yetersizdir. Hamzadere ve Çakmak Barajları
inşaatı bir an önce bitirilmelidir.
İldeki
tarım alanlarının parçalı oluşu tarımsal üretimde
ekonomik verimliliği azaltmaktadır. Bu durumu engellemek
amacıyla arazi toplulaştırma uygulamalarının
yaygınlaştırılması önemlidir.
Edirne ili, gelir
hesaplamalarından doğan ve kalkınmışlık düzeyini
gösteren verilerin gerçek durumu yansıtmaması nedeniyle
kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına
alınmamıştır. Bu durum, Süloğlu ilçesi hudutları
içerisinde bulunan organize sanayi bölgesinin gelişmesini olumsuz yönde
etkilemektedir. Gelir seviyesi düşük olan Lalapaşa ve Süloğlu
ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına dâhil edilmesi,
ilin gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Tarihî mirasa
saygılı ve bu özelliği ön plana çıkaran turizm
anlayışı çerçevesinde ilde bulunan tarihî eserlerin
korunması, iyileştirilmesi ve tanıtılması bölgenin
turizm değerini artıracaktır. Bu çerçevede yapılacak
altyapı çalışmaları ile turizm tesislerinin yeterli,
kaliteli ve gerekli sayıya ulaşması sağlanacaktır.
Diğer
taraftan, Enez Limanına mutlaka işlerlik
kazandırılmalı, Dedeağaç-Enez seferleri
açılmalıdır.
Keşan-Enez
arası duble yol yapılmalıdır. Keşan-Edirne duble yol
çalışmaları bir an önce bitirilmelidir.
Edirne-Karaağaç
arasında, Meriç Nehri üzerinde, Pazarkule yakınlarından TEM
otoyoluna bağlantının sağlanabilmesi için bir köprüye
ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece Yunanistanı TEMe bağlama
imkânı sağlanacaktır.
Yunanistan ile
arasındaki ticarette etkin rolü olun Eskiköy Sınır
Kapısı yeniden faaliyete geçirilmelidir.
Ayşekadın
Tren İstasyonu modernize edilerek ihtisas gümrüğü hâline
dönüştürülmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Uslu.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Edirne organize sanayi bölgesi bir an önce faaliyeti
geçirilmelidir.
Uzunköprü ve
Keşanda organize sanayi bölgeleri oluşturulmalıdır.
Keşanda organize hayvancılık bölgesi
gerçekleştirilmelidir.
Bütün
bunların neticesinde Edirne ilinde gerek tarımsal gerekse sanayi
üretimi artacak ve işsizlik azalacaktır.
Sözlerime son
verirken yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
Siz cevap verecek
misiniz Sayın Çağlayan?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Evet.
BAŞKAN
Hükûmet adına Sayın Çağlayan, buyurunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın
Başkanım, yüce heyeti tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Milletvekilimizin Edirne ile ilgili getirmiş olduğu konu üzerinde özet
de olsa görüşlerimi aktarmaya çalışacağım.
Efendim,
şimdi, bu önümüzdeki dönemde, yine yapılacak olan
çalışmalarımız içinde, Hükûmet Programımızda
da belirtildiği gibi, teşvik
sistemi değişecek, yeni bir teşvik sistemi, yeni bir teşvik
anlayışı getirilecek ve Türkiyede yine bir ilk olacak -biraz
evvel bahsettiğim- bir sanayi envanteri oluşturulmasıyla ilgili
yoğun çalışmalarımız olacak.
Bu noktada, bütün
illerin âdeta bir yerde kimlik taramasını yapıyoruz, yani
MRını çekiyoruz. Bu noktada gerek Bakanlığıma
bağlı seksen bir ildeki ticaret, sanayi il müdürlükleri gerek bunun
yanı sıra yine Bakanlığıma bağlı KOSGEB,
ilgili kuruluşlar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin elinde bulunan
kayıtlar, Türkiye İstatistik Kurumunda bulunan kayıtlar, Maliye
Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı gibi bütün
kuruluşların elinde bulunan kayıtlar, hepsi bir anlamda
toplanıyor ve buradan, özellikle ülkemizin neresinde ne kadar sanayi
tesisi var, ne kadar istihdam kapasitesi var, ne kadar girdiler var, ne kadar
çıktılar var, bunlar tespit edilecek.
Bunun yanı
sıra, ben Bakan olarak da şu anda on bir ili gezmiş
durumdayım. Bir taraftan gerek Bakanlıkta gerek Büyük Millet
Meclisinde çalışmalarımız devam ederken, bir taraftan da
yurt dışında yapmış olduğumuz seyahatlerimizle
beraber, bu arada da illerimize bire bir giderek bütün illerin ekonomi
kurmaylarıyla, o ilin ticaret odası, sanayi odası -özellikle
tarım ve hayvancılığın temsilinin
yapıldığı- ticaret borsası ve esnaflarımızla
sürekli bir araya gelerek, ilin milletvekilleriyle ki, birçok milletvekilimiz
zaten gitmiş olduğumuz illerde benimle beraber olmuşlardı,
kendileri de görmüşlerdi- yapmış olduğumuz ziyaretlerde,
valilerimizle beraber, belediye başkanlarımızla beraber ilin
mevcut potansiyellerini araştırıyoruz. Bu noktada, Edirne ili de
önümüzdeki dönemde ziyaret edeceğimiz iller arasında. Ancak ziyaret
ederken eldeki bilgilerimizle beraber bunları birleştirip
örtüştüreceğiz.
Burada
yapacağımız çalışma önümüzdeki dönemde teşvik
sisteminin altyapısı olacak ve teşvik sisteminde neyin, nerede,
nasıl destekleneceğini belirtecek ve hemen hemen her ile bir kimlik
oluşturacak. Her ilin hangi anlamda, hangi sektörde ileri, öne
çıkabileceğini, gerek o malın istihdamıyla, katma
değeriyle, üretimiyle, transportuyla yapacağı ulaşım dikkate
alınarak, bütün konular alt alta getirilerek, her ilin bir yerde bir
kimlik tanımlaması yapılacak ve bu noktada, Edirne ilimizde
-diğer seksen bir ilimizde veya onun dışındaki seksen ilde
olduğu gibi- önümüzdeki dönemde Edirnenin hangi konularda istihdam
yaratabileceği, hangi konularda
kalkınmışlığının daha fazla
sağlanabileceği konusunda -diğer illerde olduğu gibi- bir
çalışma yapılacak. Zaten çalışmanın esasını
bu oluşturuyor. Bunlar yapılırken, kuşkusuz, fiziki
altyapılar, bu ham maddenin gelişi veya elde edilen ürünlerin sevk
edilmesi noktasındaki fiziki imkânlar da araştırılacak ve
bunlarla ilgili gerekli çalışmalar da yapılacak.
Bu
yapılırken, yine -organize sanayi bölgeleri tabii ki oldukça önemli
bir konu- organize sanayi bölgeleri konusunda zaten şu anda
Bakanlığımız bir çalışma içinde ve önümüzdeki çok
kısa bir süre içinde, önce Başbakanlığa, Bakanlar Kuruluna,
daha sonra da Büyük Millet Meclisimize sevk ederek, organize bölgeler kanunu
altında çok geniş bir başlıkta yeni bir çalışma
başlatıyoruz.
Bu noktada, yine
Hükûmet Programımızda, AK Parti Hükûmet Programında
belirtildiği gibi, ihtisas organize sanayi bölgeleri; ki, bu konuyla
ilgili zaten çalışmalar başlatılmıştır. Yine
illerin içinde bulunduğu tarım ve hayvancılık konusundaki
mevcut potansiyelleri dikkate alınarak, oradaki planlamalar
yapılarak, illerde tarıma dayalı organize sanayi bölgeleri veya
besi organize sanayi bölgesi, seracılık, çiçek gibi organize sanayi
bölgeleri, organize bölgeler konusunda çok kapsamlı çalışmalar
yapacak bir organize bölgeler kanunu çalışmasını da
yapıyoruz. Bu konuda illerde veya bağlı olan ilçelerde ihtiyaç
duyulan konularda ve ihtiyaç duyulan sektörlerde organize bölgeler
yapılmasını bir kere temin edecek. Ancak şunu da ifade
etmeliyim ki, maalesef, birçok ilde, birçok ilçede geçmiş yıllarda,
geçmiş dönemlerde yapılmış ve bugün hâlâ dolmamış
olan organize sanayi bölgeleri var. Burada da, her ilin sanayici olması,
her ilin tarım veya hayvancılık noktasında hangi rolü
alması konusunda, biraz evvel bahsettiğim çalışmaların
ve tanımlamaların yapılması gerekiyor. Bu
çalışmalar yapıldıktan sonra, o ilde mevcut organize sanayi
bölgesindeki potansiyel nedir, mevcut organize sanayi bölgesinde işletmeye,
üretime geçen firma sayısı ne kadardır, istihdam ne kadar elde
edilmiştir, önemli olan, istenilen katma değere, istenilen hedefe
ulaşılmış mıdır, bunların sorgulamaları
yapılacak ve bu dönemde, özellikle organize sanayi bölgeleri, yeni
organize sanayi bölgesi teklifi gelirken -il valilerimizden, belirli
kuruluşlardan, ki valiler kanalıyla biliyorsunuz bu teklifler
Bakanlığımıza geliyor- bunlar yapılırken mevcut
durumun bir değerlendirmesini, mevcut potansiyelin ne olduğunu,
yapılan yatırımların hangi noktada olduğunu tespit
ettikten sonra, o ilde veya ilçede organize sanayi bölgesi yapılıp
yapılmayacağı konusunda çalışma
yapılacaktır.
Yani özetlersem,
organize sanayi bölgelerinde daha seçici, organize bölgeler
yapılırken daha böyle katma değeri esas ve çok kısa sürede
üretime geçecek, çok kısa sürede katma değer sağlayacak,
istihdamı yaratacak olanlara öncelik verilecek. Bir diğeri de, ilin
veya ile bağlı olan ilçelerin kendi ekonomik altyapısı,
tarım, hayvancılık konusunda, sanayi konusunda, ticaret veya
turizm konusundaki hangi konularda o il daha öndeyse bu çerçevede
çalışma yapılacak.
Örneğin,
geçenlerde ben Ispartaya gitmiştim. Ispartada gül çok önemli bir sektör
hâline gelmiş ve bunun artık endüstrileşmesine
başlanmış, sanayisi oluşmuş, kozmetik yapılmaya
başlamış, deterjan ve birtakım hijyenik şeyler yapılmaya
başlamış. Bunlar da dikkate alınarak önümüzdeki dönem, yani
bu dönemde -önceki dönemden kastım bu- yapacağımız
çalışmalar, aynen Edirne ilinde olduğu gibi, Türkiyenin seksen
bir vilayetinde, hangi konularda rekabet edebilir? Hangi konularda
yatırım alabilir? Hangi konularda istihdam sağlayabilir? Tabii,
bunları yaparken kuşkusuz, bu illerin nitelikli eleman konusunda veya
istihdam konusundaki altyapılarını da dikkate alarak bir
çalışma yapılacaktır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çağlayan.
Gündem
dışı üçüncü söz, Teşvik Kanunu ve uygulamadaki sorunlar
hakkında söz isteyen Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güneye aittir.
Buyurun
Sayın Güney. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
3.- Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, Teşvik
Kanunu ve uygulamalarındaki sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
sizlerle, hepinizi çok yakından ilgilendiren, yurdumuzdaki teşvik ve
uygulamalarla ilgili sorunları çok kısa da olsa konuşmak
istiyorum.
Hepinizin
bildiği gibi, takriben on yıl önce 4325 sayılı Teşvik
ve Uygulama Kanunu çıkarılmıştı. Bu Kanunun
amacı, kalkınmada öncelikli yöreleri, diğer yörelerle, kalkınan
yörelerle aralarındaki farkı gidermek, onların seviyesine
yükseltmek amacını taşıyordu.
Ne getiriyordu bu
Kanun? İşte, bu yörelerde yatırım yapanlara bazı
kolaylıklar getiriyordu, devlet arazilerini veriyordu, hazine arazilerini,
işte, işverenin sigorta primleri devlet tarafından ödeniyordu,
beş yıl vergi alınmıyordu vesaire.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Elektrik bedelleri
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Ha, elektrik bedellerinde yüzde 50ye kadar indirim
yapılıyordu.
Şimdi, on
yıldan beri bu Kanun iki defa da revize edildi, biri altı yıl
sonra, birisi de bir yıl sonra. İşte, eskiden 10 işçi
çalıştırana yapılan bu yardımlar veyahut da destek 30
işçiye filan çıkarıldı vesaire, ama bugün bir noktaya
geldik.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hiç yok!
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Bugün geldiğimiz nokta, bu Kanun fiyaskoyla
neticelenmiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bravo!
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Yani, on yıldan beri uygulanan bu Kanunla, Güneydoğuya,
Doğu Anadoluya, kalkınmada öncelikli olan yörelere herhangi bir
ciddi yatırım yapılmamıştır. Misal verelim. Niye
olmuş bu?
Evvela 11 ille
başlamışlar. Ondan sonra, araya birileri girmiş, hepimiz
girmişiz, bunu 36 ile çıkarmışız. Sonra, 49 ile
çıkmış. Yani, Türkiyede 49 il Teşvik ve Uygulamadan
istifade eder hâle gelmiş. Gelsin, onların da ihtiyacı var,
tabii; ama, şimdi, benim seçim bölgem Bayburtta sekiz ay kış,
Teşvik ve Uygulamanın uygulandığı bir yer. Benim
hemşehrilerim de hep tekstilci. Ama, bir tanesi gelip Bayburtta çalışamıyor.
Diyor ki: Düzce de var, Bartın da var. Oradaki maliyet ile bizim oradaki
maliyeti karşılaştırdığım zaman ben bu
işin içinden çıkamıyorum çok istememe rağmen. Ve biz, Bayburtta
şu ana kadar beş firmayı ancak tutabildik ve on yıldan beri
bu firmalarda çalışan insan sayısı da 150. Buradan
anlaşılıyor ki, bu haklı bir uygulama olmadı Türkiye
genelinde, yapılamadı. O zaman amacımız neydi? Bir
amacımız vardı, bu bölgeler arası
farklılığı gidermek, buralarda istihdamı artırmak
ve yatırımları da buralara kaydırmaktı.
Anlaşılıyor ki, bu çıkarmış olduğumuz Kanun
yeterli olmadı, uygulamada aksaklıklar oldu zaten.
Sayın
Bakanımız, biraz evvel, benden evvel konuşan
arkadaşlarımıza cevap verdiler, çok da güzel şeyler
söylediler. Yani, sanki benim buradaki konuşmama cevap veriliyormuş
gibi de algıladım bir kısmını. İnşallah, bu
yapılır. Ama, ben bu konuda iki veya üç defa, bundan önce, geçen
sene, evvelki sene bunları gündeme getirdim, burada konuştum, ama,
hep yapacağız, edeceğiz dendi, Türkiye için çok önemli olan,
ülkemiz için çok önemli olan bu Teşvik ve Uygulama maalesef
yapılamadı.
Önerim ne? Önerim
şu: Böyle 10 il, 15 il, yahu bir il
daha alalım, bir il daha katalım şeklinde bu olmaz. Böyle bir
kriter de olmaz. Böyle bir ölçü de olmaz. Getirilen ölçüler de zaten
yanlıştır. Bana göre burada yapılacak şey
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayın Sayın Güney.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Burada yapılacak, bir bölgesel teşvik
uygulanmalıdır; kanımca bu. İki, sektörel teşvik
uygulanmalıdır.
Mesela, yine
kendi seçim bölgemden bahsedeyim: Bizim memleketimizde taş,
arıcılık, hayvancılık bunlar ön plandadır. O
zaman uygulamayı bölgelere göre ve o bölgenin özelliklerine göre
yapmamız lazım.
Tabii,
zamanım kısa çok söyleyeceğim söz var. Demin dediğim gibi,
bunun mutlaka yeniden ele alınması lazım. Kısa bir süre
içerisinde bunu bizim hayata geçirmemiz lazım. Aksi hâlde, bizim
bölgelerimizde herhangi bir yatırımcıyı, yeniden bir
yatırımcıyı bulamadığımız gibi, mevcutların
zaten bir kısmı kaçtı, kalanları da elimizde tutmamız
mümkün değildir.
Sayın
Bakandan yüce Meclisin huzurunda rica ediyorum. Bu konuda en etkili ve ülkemize
en uygun kanun teklifini getirsinler destekleyelim ve bu önemli olayı
birlikte halledelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Güney.
Hükûmet
adına, buyurunuz Sayın Çağlayan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Evet, konu,
üzerinde çalıştığımız konular sanayi sektörü,
üretim, teşvik olunca, Sayın Güneyin de bahsetmiş olduğu
konular hakkında yapmış olduğumuz çalışmalardan
kısa da olsa aslında bilgi vermek istiyorum. Daha sonra da sanayi
stratejisi ve sanayi politikaları bölümünde bunlara değineceğim
için, mümkün olduğunca, burada yine izninizle kısa anlatmaya
çalışacağım.
Evet, Türkiye,
birçok ülkenin yaptığı gibi geçmiş dönemde de çok
değişik teşvik sistemleri uygulamış. Hepimizin
bildiği gibi cumhuriyetin kuruluşundan sonra, müteşebbisin
olmadığı ortamda kamu eliyle yatırımlar
yapılmış; kamu eliyle yapılan yatırımlarda
gerekli verimliliğin, randımanın elde edilmemesi, daha sonra
bunun özel sektör marifetiyle yapılmasının gerekliliği ve
bunun arkasından, müteşebbis oluşturmak için de özellikle belli
yörelere de teşvikleri vererek, yatırımların,
istihdamın önü açılmıştır ve bunun özel sektör
tarafından yapılmasının imkânı
sağlanmıştır.
Geçmiş
dönemde şu veya bu şekilde çeşitli teşvikler
uygulanmıştır. Evet, bu teşviklerden istenilen sonuçlar
elde edilmiş midir edilmemiş midir? Rakamlar var, ama bu rakamlara
girmek istemiyorum. Ancak bugün itibarıyla gelmiş olduğumuz
noktada, yine AK Partinin, 60ıncı Hükûmetimizin Hükûmet
Programında da çok önemle belirtildiği gibi ve gerçekten cumhuriyet
tarihinde bir ilk olacak, belki de teşvik konusunda bir devrim mahiyetinde
olacak yeni bir teşvik anlayışıyla ilgili yoğun çalışmalarımız
devam ediyor.
Bu
çalışmaları yaparken, biraz evvel de bahsettiğim gibi,
özellikle neyin, nerede, nasıl ve kiminle destekleneceği
şeklinde bir çalışma içindeyiz, öncelikle
politikalarımızı bunun üzerine monte etmeye çalışıyoruz.
Ve yeni teşvik sistemi uygulanırken, bir ilin diğerine haksız
rekabet yaratması, bir sektörün diğer sektöre karşı
haksız rekabet yaratması veya o duruma düşmesi kesinlikle
önlenecektir. Bunlar yapılırken, yine, illerin sosyoekonomik
gelişmişlik imkânları; o illerin özellikle hangi konularda,
hangi sektörlerde öne çıkabileceği ve bu konuda, önümüzdeki dönemde
yapılacak olan politikaların hangi alanda sağlanması
gerektiği; sadece, o bölgeye götürülecek olan teşviklerin maddesel
teşvikler, vergi desteği, sosyal güvenlik desteği veya enerji
desteği değil, bunlar yapılırken o ilde üretilen ürünlerin
hangi pazarlara, nasıl ulaştırılmasının
yapılacağı konusunda da çok çeşitli çalışmalar
yapılacağı bir dönemle hareket edeceğiz.
Bu dönemde yeni
yapacağımız teşvik sisteminde -öncelikle onu söyleyeyim,
sonra altını doldurmam gerekirse- teşviklerimizi:
1) Sektörel bazda,
2) Proje bazında yapacağız.
Sektörel bazda
yapılacak olan teşvik sisteminde de o sektörlerin yine bölgeler
arası kalkınmışlık farkı, bölgeler arası
gelişmişlik farkı da dikkate alınarak, aynı sektörün,
kalkınmış bir yöreyle geri kalmış bir yöre
arasında desteklenmesi sağlanırken, yine, buradaki balans da son
derece dikkatle izlenecek. Yani, bir sektöre destek verilirken, o sektörün
bölgeler arası gelişmişlik farkı dikkate alınarak, bir
tarafta bu sektör olarak desteklenecek ve sektörle ilgili destekler
yapılırken, bu desteklerin yanı sıra, tabii ki yine,
vergisel destekler, istihdam üzerindeki yükler noktasında destekler devam
edecek, sosyal güvenlikle ilgili destekler devam edecek.
Ki, bu konuda,
zaten, teşvik konusunu beklemeden dahi, Hükûmet Programımızda
belirtmiş olduğumuz gibi, bugün sosyal güvenlik sisteminde, gerçekten
Türkiyenin karşı karşıya bulunduğu, çok önemli, çok
sıkıntılı bir duruma karşı ve işte,
yapmış olduğumuz bütçe görüşmelerinde ilgili bakan
arkadaşlarımızın da söylediği gibi, bugün sosyal
güvenlik sistemi sadece 2008 yılında 37 milyar YTLlik bir transfer
gerçekleştirecekken, buna rağmen, bir yerde rekabet gücünün
artırılması ve bir yerden istihdamın ve
işsizliğin, özellikle istihdamın artırılması,
işsizliğin sağlanması noktasında, sosyal güvenlik
primlerinin işveren yükünden 5 puan indirilmesi uygulaması 2008
yılında gerçekleştirilecektir. Bu konuda zaman zaman kamuoyunda
çeşitli görüşler ifade ediliyor, hatta, Hükûmetin bakanları
arasında, çeşitli şekilde çelişkili görüşler ifade
edildiği söyleniyor. Bunlar kesinlikle, Sayın
Başbakanımızın da ifade ettiği gibi ve Hükûmet
Programımız sunulurken Hükûmet Programında olduğu gibi,
2008 yılında sosyal güvenlik yüklerinden işveren hissesinden 5
puan düşürülmesi uygulanacaktır.
Ama, bunu
söylerken, özellikle şunu da ifade etmemiz lazım: Efendim, zaman
zaman, benim de Sanayi Odası Başkanıyken hep dile getirmiş
olduğum görüş, istihdam yüklerinin Türkiyede en fazla olduğunu,
OECDnin en yüksek istihdam yükleriyle, maliyetleriyle karşı
karşıya kaldığımızı her fırsatta ifade
ederdik, doğrudur, ancak değerli arkadaşlar, şunu söylemek
lazım ki, bu, geçmiş dönemlerde, maalesef, sosyal güvenlik sisteminin
iyi idare edilmeyişinin, sosyal güvenlik sisteminin, bir yerde, politikaya
kurban edilmesinin ortaya çıkartmış olduğu bir sonuçtur.
Sizlere soruyorum: Bugün sosyal güvenlik sisteminin bu hâle gelmesinin, sosyal
güvenlik sisteminin bu kadar açık vermesinin ve 70 milyonu finanse
etmesinin altında yatan en önemli sebeplerden biri, hepiniz
hatırlayın, geçmiş dönemlerde Kim ne veriyorsa ben 5
fazlasını veririm. diyen zihniyetin ortaya çıkartmış
olduğu bir durumdur bu. Dolayısıyla, Türkiyeyi, otuz sekiz
yaşında genç emekliler cennetine çevirenlerin ortaya
çıkartmış olduğu bir durumdur. Ha, bugün, bu tabloyu 70
milyon ödüyor. 70 milyon olarak, işte, bunu sosyal güvenlik primleri
olarak veya bu transferi yapmak için devletin iki tane geliri var: Ya
özelleştirme ya vergi veya bir üçüncüsü, borçlanmaya gideceksiniz. Yani,
neticede bunların finanse edilmesi için bu belirtilen üç kaynağa
müracaat edeceksiniz. Onun için bu noktada önümüzdeki dönemde teşvik
sistemi yapılırken bir kere kesinlikle, burada kamuya en az maliyet
getirecek ve gerçekten üretime, istihdama, ihracata ve yüksek katma değeri
temin edecek olan çalışmalar içinde olacağız. Bu
yapılırken yine teşvik politikasında en önemli unsur
şu: Bugün, Türkiye'nin gelmiş olduğu durum ve dünyanın
içinde bulduğu durumu hep beraber görüyoruz. Bugün, küreselleşme
Bir
kere, artık, yapmış olduğunuz ürünleri, sadece ülkeniz
bazında değil, ulusal bazda değil, uluslararası bazda
yapıp, üretme, satma bir kere mecburiyeti getiriyor. Bunu dikkate
aldığımız zaman da yapacağımız teşvik
sisteminin yine asıl anasını 3Y dediğimiz yüksek
teknoloji, yüksek katma değer -yani mümkün olduğunca Türkiyede ve
Türk insanının katma değeriyle üretilmiş olan şekilde
yapılması- ve yüksek rekabet gücünün sağlanması
noktasında bir teşvik politikası olacak. Biraz evvel
bahsettiğim bu teşvik politikası yapılırken başka
araçlarla, başka politikalarla desteklenecek. Biraz evvel bahsettim,
özellikle Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu bunun çok önemli bir unsuru
olacaktır ve bu konuda Türkiye üç tarafı denizle çevrili olan bir
ülke. İçeride kalan illerin, tabii, deniz getirme gibi bir imkânı
olmayacağına göre, bu sefer o illerde yapılan üretimlerin, o
illere gelecek olan ham maddelerin ve elde edilmiş olan
çıktıların en azından buralara ulaştırılması
noktasında ulaşım altyapısında ciddi
çalışmalar yapılacak. Özellikle, fiziki altyapı da, demir
yolu da, kara yolu da bu konuyla ilgili
Yani, topyekûn bir planlamanın,
topyekûn çalışmanın yapıldığı bir
teşvik sistemi ortaya çıkacak ve bu teşvik sistemi -biraz evvel
bahsettiğim gibi- organize sanayi bölgesi ve planlanmış olan
bölgeleri, küçük sanayi sitelerini de içine alacak bir çalışma içinde
olacak. Bunu yaparken, yine bir teşvik unsuru olarak da, tabii ki, dünyada
gelişen teknolojiyi hep birlikte görüyoruz. Gerçekten dünya teknolojide
çok önemli mesafe katetmiştir ve bu teknolojik mesafe katedilirken
Türkiye'nin de bulunduğu yarıştan geri kalmaması gerekir.
Türkiye bu noktada özellikle araştırma, geliştirmeye
fazlasıyla ehemmiyet, önem verecektir. Size çok basit iki tane rakam
vermek istiyorum: 2002 yılında Türkiye
araştırma-geliştirmeye o tarihlerde gayrisafi millî
hasılasının binde 6sını ayırabiliyordu. Ben de o
dönemlerde Oda Başkanı olarak, çıkıp her fırsatta
Efendim, ne zaman benim ülkem de gayrisafi millî hasılasının
gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yüzde 2sini, yüzde 3ünü
araştırma-geliştirmeye harcayacak? diye bir serzenişte
bulunurdum. Evet, 2007de gelmiş olduğumuz ortamda, Türkiye, bugün
gayrisafi millî hasılasının binde 8ini ar-geye harcar duruma
gelmiştir. Diyebilirsiniz ki: Ya nedir efendim, aradaki binde 2den mi
bahsediyorsun, binde 2nin mi havasını atıyorsun? Hayır.
2002 yılında 181 milyar dolarlık gayrisafi millî
hasılanın binde 6sını Türkiye ar-geye harcarken, 2007 yılında
yaklaşık çıkacak olan 489-490 milyar dolarlık bir gayrisafi
millî hasılanın binde 8ini harcayacak. Yeter mi? Yetmez.
Bu noktada iki
tane önemli proje var. Bunun bir tanesi: Özellikle 2013 yılında,
Türkiyenin -Hükûmetimizin koymuş olduğu hedef- gayrisafi millî
hasılasının yüzde 2sini ar-geye kullanmaktır. Efendim
yüzde
Bu
yapılırken, Büyük Millet Meclisimize sevk edilmiş olan,
60ıncı Hükûmet olarak gelir gelmez hemen Bakanlar Kurulundan
çıkardığımız ve yüce Meclisimize sevk edilmiş
olan bir kanun var, komisyonlarda görüşüldükten sonra Genel Kurula
gelecektir. Bu konuda da, araştırma-geliştirmeye, özellikle
araştırma-geliştirmede yapılan istihdama, istihdam
yüklerine, gerek sosyal güvenlik gerek vergisel yükler konusunda yeni bir
teşvik sistemi gelecektir. Bu yapılırken, elinde belli bir
sermaye imkânı olmayan, birikimi olmayan, ancak teknolojik buluşu
olanlara da yeni imkân sağlanacak ve adına teknogelişim
sermayesi dediğimiz kefilsiz, teminatsız o insanlara bir ivme
verecek, onu müteşebbis yapabilecek olan bir çalışmanın da
bu arada bu kanunla yapılması sağlanacak. Tabii, bunun yanı
sıra, biraz evvel bahsettim, sadece, teşvik politikasını,
efendim ben vergisel desteği verdim, sosyal güvenlik desteğini
verdim, fiziki altyapıyı sağladım, ar-ge desteğini
verdim demek de yetmez. Yine bu sistemin içinde, teşvik politikaları
içinde, istihdam meselesini de mutlaka, Türkiye'nin bir şekilde çözmesi
gerekir ve bu noktada şu anda yapmış olduğumuz çalışma,
yeni bir iş gücü planlaması yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, zaman zaman ben ifade ediyorum -yirmi yedi yıl
sanayicilik yapmış bir insanım, işsizlik meselesini en
derinden yaşamış ve bu konuda, geçmiş dönemde Türkiye'nin
gündemine çok proje getirmiş bir insanım ve bu konuda
düşündüklerimi de hiç kimseden çekinmeden, korkmadan, her zaman Türkiye
gündemine getirmiş bir insanım- bugün tekrar söylüyorum, diyorum ki:
İstihdam konusunda Türkiye'nin problemi, evet, milyonlarca işsizimiz
var, ama Türkiye'deki asıl problem, istihdamın arzı ile
istihdamın talebinin çakışmamasıdır. Problem budur.
Yani, bir yerde, gerek sanayide olsun gerek ticari kesimde olsun gerek
diğer kesimlerde olsun ihtiyaç hissettiği alanlarda eleman
bulamazken, diğer taraftan da üniversitelerimizi bitirmiş,
pırıl pırıl, belli bir lisan altyapısına sahip
olan, ancak iş bulamayan birçok gencimiz var.
Yine, teşvik
sistemini yaparken bu istihdam politikalarında bir şeyi daha göz
ardı etmemek gerekiyor. Bu konuyu da dikkate alacağız. Evet,
bundan sonra istihdamın hangi sektörlerde ve hangi konularda olması
noktasında da bir çalışma yapmamız gerekiyor. Bu noktada da
2002-2006 yılları arasında, özellikle istihdama sanayinin,
ticaret kesiminin, tarım veya diğer sektörlerin yapmış olduğu
etkiye baktığımız zaman, analiz
yaptığımız zaman çok önemli rakamlar var. Bu rakamlar diyor
ki: 2002-2006 yılları arasında sanayi sektörünün istihdama
katkısı yüzde 19dan yüzde 20ye çıkmıştır. Ama
buna karşılık ticaret ve hizmetler sektörünün istihdama katkısı
ise yüzde 46dan yüzde 53e çıkmıştır. Tarım
sektöründe kısmen gerileme olmuştur ve bugün özellikle bilişim
sektörü de teknoloji üreten, yazılım üreten sektör de yeniden devreye
girmiştir. O zaman önümüzdeki dönemde, bir kere, bu çeşitliliğin
mutlaka dikkate alınması gerekiyor.
Bir diğer
konu: Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğünün kendi
rakamlarıdır bu, Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğünün
rakamlarına göre -ki, ben
bunların bir kısmını iskonto ederek söylüyorum- bugün sanayide
1 kişiye istihdam yaratmak için yapılacak olan yatırım
yaklaşık 100 bin dolardır. Hizmetler sektöründe, ticaret
sektöründe ise bu rakam yaklaşık 45 ila 50 bin dolardır. Ama
bilişim sektörüne, yazılım sektörüne geldiğiniz zaman
yapılacak olan, yani bir kişilik istihdamı sağlamak için
yapacağınız yatırım 5 bin ila 10 bin dolardır.
Şimdi, bunu da önümüze aldığımız zaman, önümüzdeki
dönemde hangi sektörlerde istihdam ve işgücü planlaması
yapılacağını, nerede istihdamın daha fazla önemli
olduğunu, hangi bölgede, hangi yörede hangi konuda istihdama ihtiyaç
duyulduğunun planlaması ve çalışmasının
yapılıyor olması gerekiyor. Bu nokta dikkate alınırken
ki, teşvikin önemli unsurlarından, ana esaslarından biri bu
olurken, diğer taraftan da işte, bugün, sanayinin, ticaret ve
hizmetler sektörünün asıl ihtiyaç duyduğu, asıl arayıp, her
gün gazetelerin sayfalarında çarşaf çarşaf ilanlar verdiği,
organize sanayi bölgelerinin girişlerinde çarşaf çarşaf ilanlar
olarak görmüş olduğunuz nitelikli eleman bulunması konusunda
yoğun gayretler var. Bu noktada, mesleki eğitim sistemini yeniden
gözden geçiriyoruz.
Mesleki
eğitim konusunda, yine yıllar öncesinde -bunu en derinden
hissetmiş biri olarak- ne zaman benim ilçemde de, gelişmiş
ülkelerdeki gibi meslek lisesi mezunları düz lise mezunlarından daha
fazla olacak diye böyle bir hayal kurardım kendi kendime ve maalesef,
geçtiğimiz dönemlerde -2002 yılına kadar- Türkiyede lise
mezunları içinde meslek lisesi mezunlarının oranı yüzde 25,
düz lise mezunlarının oranı ise yüzde 75 idi. Bugün,
şükürler olsun, meslek lisesi mezunlarının oranı yüzde
25ten yüzde 35e çıkmıştır. Düz lise mezunları yüzde
75ten yüzde 65e inmiştir. Hükûmet Programımızda
yapmış olduğumuz çalışmalarla, 2013 yılına
kadar, inşallah, bu dengeyi yüzde 50ler seviyesine getirmeyi umuyoruz.
Diğer
taraftan meslek liselerimizde, orada okuyan çocuklarımızı,
sadece teori alanı değil, mutlaka bunun pratiğini de yapan bir
şekilde şu anda çalışıyoruz. Bu konuda Millî
Eğitim Bakanlığımızla, organize sanayi bölgeleriyle,
sivil toplum kuruluşlarıyla, odalar birliğiyle, tüm odalarla bir
çalışma ve gayret içindeyiz ve bunun örnekleri de
başlatılmış durumda. Bugün, özellikle Ankaranın
Sincanında, OSTİMinde başlatılmış olan
çalışma tüm Türkiye sathına yayılacaktır.
Örneğin, meslek lisesinin elektronik bölümünde okuyan bir çocuğumuz,
haftanın belli saatinde Almanların dual dediği sistem-
eğitim alırken okulda, diğer geri kalan günlerinde de bizzat
sektörün içinde, sanayi sektörünün, işletmelerin içinde bunun
pratiğini de alacaktır. Dolayısıyla, okulu bitirdiği
zaman, hem teorisini hem pratiğini almış meslek lisesi
mezunları ortaya çıkacak. Ama bunu yaparken bakın, tekrar
söylüyorum- yine yapılması gereken çok önemli bir konu var. Bunun,
yıllar öncesinden bahsediyorum, yani, yedi sekiz yıl öncesinden
bahsediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir ilimizde bir meslek lisesi var. Bu meslek lisesinin
de, o zamanki adıyla, torna tesfiye bölümü var. Tabii, bugün artık
CNC tezgâhlar oldu. Bu torna tesfiye
bölümünde, okulun bu bölümünde 15 tane öğrencisi var ve bu ilde
sadece bir tane torna tezgâhı var ve bu torna tezgâhı da sadece bu
okulun kendisinde var!
Şimdi,
düşünün, bakın, bu ilde bulunan bu okuldan bu 15 çocuk torna tesfiye
bölümünden mezun oldukları zaman, bunların ilde
çalışabileceği ikinci bir torna tesfiye aleti yok. Şimdi,
bunları yaparken, hangi illerin, hangi konularda istihdam ihtiyacı
olduğunun planlamasının yapılması lazım. Bu
çalışmaların başlangıç safhasındayız.
Dolayısıyla, sanayi sektöründe, ticaret sektöründe, hizmet sektöründe,
tarımda, bilişim sektöründe, turizm sektöründe, hangi sektör olursa
olsun, o ilin kendi altyapısına, o ilin kendi özelliklerine, kendi
kimliğine göre istihdam politikasının da o ile uygun şekle
getirilmesi lazım. Bir diğer önemli konu da burada
Yine, özellikle
YÖKün, zannediyorum ki, bu dönemde yapacağı çalışmalar
içinde olması gereken bir çalışmadır. Yeni YÖK
Başkanımızla da telefonla görüşürken bu dileğimi
sadece kendisine ilettim. Tabii ki, kendilerinin alacağı
görüştür.
Değerli
arkadaşlar, burada şunu ifade etmemiz lazım ki, bugün özel
okulda okuyan bir çocuğun ana babaya maliyeti ortalama 100 bin dolar
mertebesindedir. Devlet okulunda okuyanların da devlete maliyeti en az
40-50 bin dolar seviyesindedir. Ama, bugün çocuklarımız
üniversitelerin o bölümünden mezun edilirken, acaba sanayinin, ticaret
kesiminin üniversitelerin o bölümünden mezunlarına ihtiyacı var
mıdır yok mudur? Bugüne kadar bu yapılmamıştır ve
bugün üniversite mezunu genç nüfusun özellikle iş bulamamasının
altında yatan temel sebep de budur.
O zaman, bu
dönemde, YÖKün de bu planlamayı yapıyor olması, üniversitelerimizin
bölümlerinin de, önümüzdeki dönemde Türkiyenin hangi sektörlerde rekabet
yapacağı tespit edilerek ve hangi konularda eleman
ihtiyacının olduğuna dikkat edilerek, buna göre bir
çalışma yapması gerekecek ve bu noktada
yapacağımız teşvik politikasını özetleyecek
olursam, biraz evvel bahsettiğim, istihdamıyla,
yatırımıyla, yatırım çeşidiyle, iş gücü
planlamasıyla ve oralara verilecek olan desteklerin hangi destekler ve
nasıl olacağı konusunda topyekûn bir çalışma olacak.
İnşallah, bu çalışmanın temel hedefi, dediğimiz
gibi, temel unsur hep o olmuştur.
Bir kere,
verimliliği esas alan ve özel sektör marifetiyle büyümedir, sürdürülebilir
bir büyümenin oluşturulmasıdır ve sürdürülebilir büyümenin de
özel sektör marifetiyle ve serbest piyasa kurallarına uygun şekilde
yapılması ve bunun araçlarının sağlanmasıdır.
Önümüzdeki dönemde yapacağımız çalışmaların
özünde, dediğim gibi, teşvik politikalarımız kesinlikle
sektörel bazda, teşvik politikalarımız özellikle yine proje
bazında yapılacaktır.
Sayın
Güneyin de kendisine bu konuşma imkânı için teşekkür ediyorum.
Evet,
aslında bu konuda önümüzdeki dönemde yine
konuşacağımız, sizlerle paylaşacağımız
çok şey olacaktır, ancak şunu biliniz ki: Bu konu üzerinde, gece
gündüz, gerek Bakanlığımız gerek diğer
bakanlıklarımızın ilgili birimleri topyekûn bir
çalışma ve gayret içindeyiz. Önümüzdeki dönem tek bir hedefimiz var:
Bugün dünya ekonomisinde on yedinci sıraya gelmiş, bugün Avrupada
altıncı sıraya gelmiş olan Türkiye ekonomisini
dünyanın -inşallah çok kısa süre içinde- ilk on ekonomisi içine
sokmaktır. Bunun gayreti, bunun çalışması ve bunun
arayışı içindeyiz. Çok kısa sürede -inşallah yeni
teşviklerle- bu belirtmiş olduğumuz hedefe
ulaşacağımızı tekrar sizlere ifade ediyor, hepinizi tekrar
saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti
sıralarındın alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çağlayan.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bugün bir saat süreyle sözlü soru işlemi
yapacağız.
Sanayi ve Ticaret
Bakanı Sayın Zafer Çağlayan, gündemin Sözlü Sorular
kısmının 3, 10, 79, 91 ve 111 sıralarındaki; Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek
Sözlü Sorular kısmının 9, 17, 22, 30, 60, 62, 66, 73, 74, 92,
98, 100, 102 ve 114 sıralarındaki; İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalay Sözlü Sorular kısmının 15, 21,
26, 27, 28, 78, 89, 108 ve 109 sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandıracaklarını iletmişlerdir.
Sayın
Bakanların bu istemlerini sırası geldiğinde ve süremiz
yettiği sürece yerine getireceğim.
Bilgilerinize
sunuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu konuda bir şey söyleyebilir miyim?
Efendim,
sayın bakanlar sorulara doğru dürüst cevap vermiyorlar -şimdi bakın, kaç tane soruya
cevap vereceklerini söylüyorlar- verdikleri cevapların da yüzde 90ı
yalan yanlış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lütfen adabını
düzeltsin.
BAŞKAN
Sayın Genç, sırası geldiği zaman, süremiz yettiği
sürece, bakanların sözlü sorulara cevap vermelerini gözeteceğim.
Şimdi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Müsaade edin
Bu tip bir uygulama var efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lütfen, bu Beyefendi ne
yapıyor!
BAŞKAN -
Sayın Genç, İç Tüzükün hükümleri gayet açıktır.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 20
milletvekilinin, asgari ücretliler ile özellikle kamu kurumlarında hizmet
alım ihaleleriyle çalıştırılan personelin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/83)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Asgari ücretliler
ile özellikle Kamu kurumlarında hizmet alımı ihaleleri sonucunda
istihdam edilen personelin karşılaştıkları
sorunları ve bu sorunların çözüm yollarını tespit etmek
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Oktay Vural (İzmir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Hasan Özdemir (Gaziantep)
4) Şenol Bal (İzmir)
5) Muharrem Varlı (Adana)
6) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
7) Beytullah Asil (Eskişehir)
8) Kürşat Atılgan (Adana)
9) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
10) Ahmet Orhan (Manisa)
11) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
12) Münir Kutluata (Sakarya)
13) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Ali Uzunırmak (Aydın)
16) Mustafa Enöz (Manisa)
17) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
18) Osman Durmuş (Kırıkkale)
19) İsmet Büyükataman (Bursa)
20) Ümit Şafak (İstanbul)
21) Ali Torlak (İstanbul)
Gerekçe:
Ülkemizde
uygulanan ekonomik politikaları başta çalışanlar olmak
üzere dar ve sabit gelirli kesimlerin yaşama ve çalışma
koşullarını daha da
ağırlaştırmıştır. Toplumun düşük
gelirli kesimleri mağdur edilmekte, ancak aynı zamanda ekonomi
politikalarında başarı çalışanların
fedakârlığına dayandırılmak istenmektedir.
Asgari ücret,
çalışanların yaşama ve çalışma
şartlarının düzenlenmesine yönelik önemli uygulamalardan
birisidir. Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal
koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün
kılacak bir ücrettir. Bu yönüyle esasen daha sınırlı bir
istihdam türü olması gerekirken günümüzde uygulanan politikaların
sonucunda asgari ücretli çalışma genel bir istihdam türü olarak
ağırlık kazanmaktadır.
Öte yandan
işsizliğin artması sonucunda asgari ücretliler üzerinde de bir
emek arzı baskısı oluşmakta ve asgari ücretle
çalışmaların bazen genel bazen de özel uygulamalarla
fedakârlığa zorlandığı görülmektedir.
Bugün asgari
ücretle çalışanlar açlık sınırı altında
ücrete mahkûm edilmişlerdir.
Öte yandan
Anayasamızın 128 inci maddesinde; Devletin, kamu iktisadi
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür. hükmü yer almaktadır.
657
sayılı Devlet Memurları Kanununda da Anayasanın 128 inci
maddesinin hükmüne paralel biçimde istihdam şekilleri düzenlenmiş ve
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında
Kamu hizmetleri, memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve
işçiler eliyle gördürülür. hükmüne yer verilmiş; 5 inci maddesinde
de, bu kanuna tabi kurumlarda dört istihdam şekli dışında
personel çalıştırılması yasaklanmıştır.
Ancak, süreç
içinde 657 sayılı Kanunun 36. maddesinin VIII sayılı
bendinde yer alan kurumlarda her türlü yazı ve dosya dağıtmak
ve toplamak, müracaat sahiplerini karşılamak ve yol göstermek; hizmet
yerlerini temizleme, aydınlatma ve ısıtma işlerinde
çalışmak veya basit iklim rasatlarını yapmak; ilaçlama
yapmak veya yaptırmak veya tedavi kurumlarında hastaların ve
hastanelerin temizliği ve basit bakımı ile ilgili hizmetleri
yapmak veya kurumlarda, çarşı ve mahallelerde koruma ve muhafaza
hizmetleri gibi ana hizmetlere yardımcı mahiyetteki görevlerde
çalıştırılmak üzere yardımcı hizmetler
sınıfı kapsamındaki birçok iş hizmet alımı
ihaleleriyle özelleştirilmiştir.
Bu konuda
herhangi bir yasal düzenleme de yapılmamıştır.
Böylece hizmet
alımı ihaleleriyle söz konusu işlerin özel şirketlere devri
ve özel şirketlerin de söz konusu işleri asgari ücretle personel
istihdamı nedeniyle kamu kurumlarında 657 sayılı kanunda
yer almayan yeni bir personel çeşidi ortaya çıkmıştır.
Kamu
kurumlarında temizlik v.b işlerde çalıştırılan bu
kişilere de yıllık izin
kullandırılmadığı, SSK prim ve vergi iadesi
ödemelerinde düzensizlikler olduğu, iş kanununda belirtilen
haftalık çalışma saatlerinden uzun süre çalıştırıldıkları,
resmi ve bayram tatilleri için ücret ödenmediği hususları sıkça
basında yer almaktadır.
Bu hususlar;
Anayasamızın 55 inci maddesinde açıkça
tanımlandığı üzere; Devlet, çalışanların
yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve
diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri
alır. hükmü ve hukuk devleti ilkeleriyle hiçbir biçimde
bağdaşmamaktadır.
Bütün bu hususlar
dikkate alınarak
. Genel olarak
asgari ücretlilerin karşılaştıkları sorunların
tespiti ve çözümü,
. Kamu kurum ve
kuruluşlarında sürekliliği olan yardımcı hizmet
işlerinde ortaya çıkan bu istihdam modelinin boyutunun belirlenmesi,
bu hizmet ihalelerinin yapılmasında doğan sorunlar,
sözleşmelerin uygulanmasındaki aksaklıklar, imzalanan
sözleşmelere uygunluğunun denetimindeki eksikliklerin tespiti,
. Bu işlerde
çalışanların yasal özlük haklarını
kullanmalarında karşılaştıkları güçlüklerin
giderilmesi
için
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci
İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan ve 21
milletvekilinin, Eber Gölündeki çevre sorunlarının
araştırılarak gölün korunması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/84)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bölge
ekonomisini, doğal yaşamı ve bölge insanının
geleceğini etkileyecek Eber Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve gölün
korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ve yasal
düzenlemelerin oluşturulması amacıyla Anayasanın 98. TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
1) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
4) Yılmaz Tankut (Adana)
5) Beytullah Asil (Eskişehir)
6) Recep Taner (Aydın)
7) İsmet Büyükataman (Bursa)
8) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
9) Şenol Bal (İzmir)
10) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
11) Mümin İnan (Niğde)
12) Muharrem Varlı (Adana)
13) Hüseyin Yıldız (Antalya)
14) Rıdvan Yalçın (Ordu)
15) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
16) Akif Akkuş (Mersin)
17) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
18) Alim Işık (Kütahya)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Osman Durmuş (Kırıkkale)
21) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
22) Hasan Çalış (Karaman)
GEREKÇE
Uygarlıkların
beşiği olarak zengin bir kültürel ve tarihi mirasa sahip olan
ülkemizin bu zenginlikleri eşsiz doğal güzelliklerle de
desteklenmektedir. Ancak özellikle 20. yüzyılın ikinci
yarısında baş döndürücü bir hıza ulaşan teknolojik ve
endüstriyel gelişmeler çevresel değerlerin tahribi ve çevre
kirliliğini beraberinde getirmiştir. Yeraltı su düzeylerinin
inanılmayacak derecede hızlı düşüşü, sanayide ve
tarımda su kullanımının son derece artması ve
yanlış tarımsal sulama teknikleri ile gölden kontrolsüz su
alımı, bunların beraberinde yaşanan kuraklık gibi
nedenlerle doğal kaynaklarımız hızla tükenme eğilimine
girmiştir. Türkiye; doğal zenginlikleri arasında önemli bir yere
sahip olan göllerini kaybetme tehlikesi ile karşı
karşıyadır.
Eber Gölü bu kötü
kaderi yaşayan göllerimizden biridir. Türkiye'nin 12. büyük gölü olan Eber
gölü Afyonkarahisar ilinin Bolvadin, çay ve Sultandağı ilçeleri
sınırları içinde bulunmaktadır. Göl su seviyesi ve göl
alanı mevsimlere ve yıllara göre farklılık göstermektedir.
1961 -1991 yılları arasında en düşük su seviyesi Ekim
1991'de görülmüştür. Buna göre su kotu
Gelişen
Dünya şartlarına karşılık gerileyen doğal
kaynaklarda tarımın sürdürülebilir bir şekilde
yapılması için özel mikro havzalar oluşturulmaktadır.
Özellikle kiraz üretiminde Eber gölünün etkisi ile oluşan mikro havzalarda
üretilen kiraz, Sultandağı ve çay ilçelerinden. Bütün Dünya'ya ihraç
edilegelmiş ve Eber'in bu havzalardaki rolü örnek alınarak Türkiye'de
yeni mikro havza oluşumları için çalışmalar başlatılmıştır.
Bu çalışmalar sürerken mikro havza olarak önderlik etmiş Eber'in
yok olması hem bir doğal varlığın yok oluşu, hem
de buna dayalı olarak gelişen tarımsal üretimin istenilen
nitelikte yapılamaz hale gelmesi gerçekten üzücü ve önlem alınması
gereken bir durumdur. Sonuçlarının ise bölge halkının geçimini
ve refahını doğrudan etkilemesi kaçınılmazdır.
Eber gölü,
Afyonkarahisar şehrinin atıkları başta olmak üzere,
Afyonkarahisar ile Eber gölü arasında akan Akar Çay'a
atıklarını deşarj eden ilçe ve beldelerin
atıkları, bölgede yoğun faaliyet gösteren et ve süt
sanayilerinin atıkları, bu havzada faaliyet gösteren Alkolid ve
Şeker fabrikaları ile kirletilmiştir. Çiftçilerin
yanlış sulama yapmaları ve yaşanılan kuraklık
nedeniyle yok olma tehlikesi altındadır.
Yukarıda arz
edilen nedenlerle Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması
gerekmektedir.
3.- Kocaeli Milletvekili M. Cevdet Selvi ve 21
milletvekilinin, asgari ücretin belirlenme yöntemi ve yeterliliği
konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/85)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çalışma
yaşamının temel unsurlarından olan asgari ücretin düzeyi,
gelir dağılımının uçurum boyutuna
ulaştığı, yoksulluğun sosyal barışı
tehdit eder hale geldiği bir ortamda her zamankinden daha önemli hale
gelmiştir.
Ülkemizde asgari
ücret; 4857 sayılı İş Yasasının 39. maddesine
dayanılarak çıkarılan "Asgari Ücret
Yönetmeliği"ne göre; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının çağrısı üzerine toplanan ve
yine Bakanlığın belirlediği gündemle çalışan
"Asgari Ücret Tespit Komisyonu" tarafından, İş
sözleşmesi ile çalışan ve 4857 sayılı İş
Kanununun kapsamında olan veya olmayan, her türlü işçinin
çalıştığı bütün işkollarını kapsayacak
şekilde, en geç iki yılda bir olmak üzere işçilerin 16
yaşını doldurmuş olup olmadıklarına göre
ayrı ayrı belirlenmektedir.
Asgari ücretin
tespitinde işçinin ailesi dikkate alınmamaktadır. Ancak, tek
işçi için belirlenen asgari ücret düzeyi de "Asgari Ücret
Yönetmeliği"nde tanımlanan "işçinin gıda, konut,
giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu
ihtiyaçlarını" karşılamaktan uzak kalmaktadır.
TÜİK
tarafından komisyona önerilen "asgari ücret" dahi kabul
edilmediği gibi özellikle 2002 yılından bu yana, TÜİK'in
belirlediği asgari ücret ile açıklanan asgari ücret arasındaki
fark artarak devam etmektedir.
Ocak 2002'de
TÜİK'in belirlediği asgari ücretin 90 YTL altında ilan
edilmiş, Ocak 2006'da bu rakam 127 YTL'ye, Ocak 2007'de ise 186 YTL'ye
ulaşmıştır.
Her
defasında, ilan edilen asgari ücretin yönetmelikteki tanıma uygun
olarak bir işçinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak
olduğu yetkililer dahil herkes tarafından açıkça ifade
edilmektedir.
Bu da, bir
pazarlık ücreti olmayan, bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir
verilerle tespit edilmesi gereken asgari ücretin, hukuka ve gerçeklere uygun
olmayan bir biçimde siyasal erkin tercihine göre yapılır hale
geldiğini açıkça göstermektedir.
131
sayılı ILO sözleşmesi, asgari ücret belirlenirken
"işçinin ve ailesinin gereksinimlerinin dikkate
alınmasını" temel ilke olarak benimsemektedir. Gözden
Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı'nın çekince konulan 4.
maddesinin 1. fıkrası" çalışanların kendilerine
ve ailelerine yeterli bir yaşam düzeyi sağlamak için adil bir ücret
alma hakkına" sahip olduklarını belirtmektedir.
Anayasamız
"Ailenin korunması" başlıklı 41. maddesi ile
aileyi Türk toplumunun temeli olarak kabul etmekte, ailenin huzur ve
refahı için devletin gerekli tedbirleri almasını emretmektedir.
Yine
Anayasa'nın 55. maddesinde devlete, "çalışanların
yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve
diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri
alma" görevi verilmektedir.
Ülkemizde
"asgari ücret" gerçeğinin bütün yönleriyle ele alınarak
ortaya konması ve "asgari ücretin hukuka ve gerçeklere uygun bir
biçimde tespit edilebilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'nci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105 inci
maddelerine göre Meclis Araştırması açılmasını
dileriz.
SaygılarımızIa
1) Cevdet Selvi (Kocaeli)
2) Bayram Ali Meral (İstanbul)
3) Vahap Seçer (Mersin)
4) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
5) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
6) İsa Gök (Mersin)
7) Tacidar Seyhan (Adana)
8) Çetin Soysal (İstanbul)
9) Canan Arıtman (İzmir)
10) Orhan Ziya Diren (Tokat)
11) Ali Koçal (Zonguldak)
12) Şahin Mengü (Manisa)
13) Turgut Dibek (Kırklareli)
14) Atilla Kart (Konya)
15) Derviş Günday (Çorum)
16) Tansel Barış (Kırklareli)
17) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
18) Hulusi Güvel (Adana)
19) Metin Arifağaoğlu
(Artvin)
20) Ahmet Ersin (İzmir)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Şevket Köse (Adıyaman)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler,
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.- Brükselde yapılacak olan Yenilenebilir Enerji ve
Enerji Verimliliği konulu toplantıya davet edilen Kütahya
Milletvekili TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Başkanı
Soner Aksoyun davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/260)
04
Ocak 2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Birliği 2008 Sürdürülebilir Enerji Haftası kapsamında, 29 Ocak
2008 tarihinde Brükselde yapılacak olan Yenilenebilir Enerji ve Enerji
Verimliliği konulu Toplantıya Kütahya Milletvekili TBMM Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Soner Aksoy davet edilmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasanın 82inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
2.- İngiltereye resmî ziyarette bulunan Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günaya refakat eden heyete
katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/261)
02/01/2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın, Londrada düzenlenen World Travel
Market isimli turizm ihtisas fuarına katılmak ve görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 11-14 Kasım 2007 tarihlerinde
İngiltereye yaptığı resmi ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Sadık Badak Antalya
Milletvekili
İdris Güllüce İstanbul
Milletvekili
Fevzi Topuz Muğla
Milletvekili
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
C) Önergeler
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
Muhtar Ödeneklerinin Artırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine
İlişkin Kanun Teklifinin (2/42) İç Tüzükün 37nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/10)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
18.10.2007
tarihinde CHP Grup Başkanlığının 12 nolu
yazısı ile verdiğim Muhtar Ödeneklerinin
Artırılması ve Muhtarların Sosyal Güvenliklerine
İlişkin Kanun Teklifi (2/42) esas sayı ile bugüne kadar komisyonlar
ve Genel Kurulda ele alınmamıştır. Meclis
İçtüzüğünün 37. maddesi uyarınca kanunun Meclis Genel Kuruluna
getirilmesini bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN
Önerge sahibi Sayın Aslanoğlu, buyurunuz efendim.
Beş dakika
süreniz var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu önerim muhtarlarla ilgili. Geçtiğimiz beş
yılda da aynı şeyi söyledik. Her seferinde çıkıp
iktidar cevap verdi: Getiriyoruz, yapacağız, yapıyoruz. Birkaç
bakan
Tutanaklara dönüp bakabilirsiniz. O dönemin İçişleri
bakanı, o dönemin ilgili bakanları çıkıp, işte
Hazırlanıyor
Maliye
Bakanlığında hazırlanıyor. Ek göstergelerle en kısa sürede
getiriyoruz. dediler.
Değerli
arkadaşlarım, bu insanlar bizim gibi seçilmiş insanlar. Bunlar
tüm halkın yükünü çeken insanlar.
Değerli
milletvekilleri, 53 bin tane muhtarımız var. 275 lira ücret ödüyoruz
ve 275 lira Bağ-Kur primi alıyoruz. Deyin ki bu insanlara:
Arkadaş, ben sana maaş vermiyorum, sadece Bağ-Kur primini
alırım. Size maaş veriyoruz. demeyin.
Arkadaşlar,
Türkiyedeki muhtarların yarısı hacizli, yarısı.
Bakın Sosyal Güvenlik Kurumuna, Bağ-Kurdan sorun rica ediyorum,
yüzde 50si hacizli. Evinden buzdolapları
Bu insanların köyüne,
evine icra gidiyor arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu insanların kendisine
acımıyorsanız çoluk çocuğuna acıyın.
Bağ-Kura icra borcu olan, Bağ-Kura borcu olan muhtarlar hastaneye
gidemiyor, doktora gidemiyor. Kendisini bırak, çoluk çocuğuna
acıyın, onlar da gidemiyor, ilaç alamıyorlar. Bir muhtar
yeşil kart veriyor köyündeki insanlara, yeşil kartlı insanlar
ilaç alabiliyor, yeşil kartlı insanlar hastaneye gidebiliyor. Ama,
bir muhtar veya çocuğu veya eşi hastalandığı zaman
hastaneye gidemiyor, ilaç alamıyor ve hastaneden
çıktığı zaman senet imzalatıyorlar. Türkiyedeki
muhtarların çok önemli bir miktarı gerek üniversite hastanelerinden
gerekse devlet hastanelerinden icralık ve hepsinin buralarda borçlu
olduğu bir sürü senetler var.
Değerli
arkadaşlarım, devletin devamlılığı esastır.
Bu insanları muhtar yapıyorsunuz, zorunlu Bağ-Kurlu
yapıyorsunuz. İnsanların sosyal güvenliğini sağlamak
sosyal devletin görevidir. Ancak arkadaşlar -takdir sizin- geçen dönemde
sözler verildi, hiçbiri yerine gelmedi. Bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.
Hepimizin muhtar amcası, hepimizin muhtar babası; her türlü
sorumluluğu var bu insanların, köydeki her türlü olaya
karşı bu insanları birinci derecede sorumlu tutuyorsunuz.
Köyündeki ve mahallesinde her şeye bu insanlar birinci derecede sorumlu
ama bu insanların sosyal güvenliği, bu insanların özlük
haklarına gelince, arkadaşlar hepimiz böyle bakıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, insana insanca bakalım. Bunlar, yörelerinde,
köylerinde, mahallelerinde seçilmiş insanlar. Benden bir farkı yok,
sizden bir farkı yok bu insanların. Aynı şekilde, bir
milletvekilinin sosyal güvenliğine veya özlük haklarına bu
şekilde mi bakıyorsunuz arkadaşlar? Bu çok acıdır.
Değerli
arkadaşlarım, ben hepinizden rica ediyorum. Meclis Genel Kurulu buna
karar versin. Bu kanunu buraya getirin ve hep beraber teklifi siz yapın,
ne öneriyorsanız ama bu insanları icra kapılarından
kurtarın. Bu insanları hastanede hacizli hasta muamelesinden
kurtaralım arkadaşlar. Bunlar, hepimizin saygı duyduğu bu
muhtarlar, hepimizin orada toplum önderi yaptığımız arkadaşlar.
Yazık ediyoruz. Söz, benim bildiğim söz her şeydir. Bakın,
rica ediyorum, geçtiğimiz 22nci Dönem tutanaklarına bakın, kaç
defa söz verildi?
Değerli
arkadaşlarım, ben, iktidarı muhalefeti, hepinizden rica
ediyorum: Bunlar, muhtarlarımız, demokrasinin ilk halkası. Bu
insanları yok etmeyelim, bunları sersefil, borç içinde
bırakmayalım. Gelin, yüce Meclis hep beraber, iktidarı
muhalefeti, muhtarların sorunlarına çözüm bulalım.
Hepinize
saygılar sunarım. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Bir milletvekili
olarak, beş dakika, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin söz
istemiştir.
Sayın Ersin
Yok.
Başka söz
talebi olmadığı için önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. (CHP, MHP ve DTP
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
V.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevapları
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ziraat
Bankası Hanak Şubesinin personel ihtiyacına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenden
sözlü soru önergesi (6/140) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
BAŞKAN
Soruyu cevaplandıracak olan Sayın Bakan? Burada.
Soruyu
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Nazım Ekren tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan ili Hanak
ilçesinde bulunan TC Ziraat Bankası Hanak Şubemizde çalışan
elemanların yetersiz olması nedeniyle işlemler çok
ağır ilerlemekte, vatandaşlarımız şubede zaman
kaybetmeleri nedeniyle mağdur olmaktadır.
1- TC Ziraat
Bankası Hanak Şubesindeki işlemlerin hızlanması ve
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilebilmesi için
şubeye 2 personel atanması için bir girişimde bulunacak
mısınız?
BAŞKAN
Evet Sayın Çiçek, süreniz beş dakikadır.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğütün Ziraat
Bankası Hanak ilçesinde bulunan şubesiyle ilgili işlemlerde
personel yetersizliği sebebiyle bazı
sıkıntılarının olduğunu ifade etmektedir.
Ziraat
Bankasının hangi şubede ne kadar personel
çalıştıracağı 15/06/2004 tarih ve 153 sayılı
Yönetim Kurulu Kararıyla belirlenmiştir. Bu çerçevede Hanak
Şubesinin norm kadrosu 6 personel olarak tespit edilmiş olup hâlen
söz konusu şubede 6 personel görev yapmaktadır, 2 personel değil
6 personel. Ayrıca bugüne kadar söz konusu şubeye ilişkin,
personel yetersizliği konusunda, Erzurum Bölge Müdürlüğüne intikal
etmiş bir şikâyet de bulunmamaktadır. Şubenin personel
sayısı ilçenin mevcut potansiyeli ve iş hacmi dikkate
alındığında yeterli olarak gözükmektedir.
Saygıyla arz
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, personel atamaları ile tadilat
ve tamirat işlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sözlü soru önergesi (6/141)
BAŞKAN -
2nci sırada yer alan sözlü soru, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
personel atamaları ile tadilat ve tamirat işlerine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesidir.
Başkanlık
temsilcisi olmadığı için bu soru görüşülemiyor, erteledik.
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
süpermarket ve hipermarketlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/142) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, esnaf ve
sanatkârların kredi kullanımında yaşadığı
bir soruna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/166) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı
5.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun,
sanayi ve ticaret sektörlerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/254) ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
6.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Ege Bölgesinde
verimliliği artırma projesi uygulanan illere ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/270) (Cevaplanmadı)
7.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, sanayide
doğalgaz kullanımının özendirilmesine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/291) (Cevaplanmadı)
BAŞKAN -
Şimdi Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayanın gündemin
sözlü sorular kısmının 3, 10, 79, 91 ve 111inci
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırma isteğini
yerine getiriyoruz.
Şimdi bu
soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sn. Zafer Çağlayan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını,
Arz ederim.
13.09.2007
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 2003-2007 (Ağustos)
tarihleri arasında İl ve şehir merkezlerinde açılan
süpermarket ve hipermarket sayısı nedir, süpermarket ve hipermarket
açılan yerleşim merkezlerindeki kapanan bakkal sayısı
nedir, hipermarket ve süpermarketlerin şehir merkezleri
dışına çıkarılması için yasal düzenlemeler
yapılacak mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sn. Zafer Çağlayan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını,
Arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 2003-2007
(Eylül) tarihleri arasında T.C. Merkez Bankası verileri
incelendiğinde; protesto edilen senet miktarı ve sayısı,
ödenmeyen çek sayısı ve ödenemeyen tüketici kredi miktarlarında
önemli derecede artışlar olduğu, 2007 (yılın 7-8
ayında) yılı rakamlarının 2006 yılı miktarlarına
yaklaştığı dikkate alındığında, bu
durumun esnaf ve sanatkarımızı güç durumda
bıraktığı, olumsuz sicilleri nedeniyle yeni kredi
kullanamadıkları, kamuoyunda bu konuda büyük yakınmaların
olduğu, esnaf ve sanatkarımızın bu mağduriyetinin
giderilmesi için sicil affı çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını;
saygıyla talep ederim. 20.10.2007
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
1) Türk Sanayi ve
Ticaret sektörlerinin; tespit ettiğiniz sorunları ve çözüm
önerileriniz nelerdir?
2) Bu tespit ve
çözüm önerilerinizi hayata; hangi takvime göre geçireceksiniz?
3) Bakanlık
olarak yeni sanayi stratejiniz, KOBİ anlayışınız,
plânlamanız ve bu yöndeki çalışma takviminiz ne olacaktır?
4) Sanayi
envanteri çalışmalarınız hangi düzeyde olup, ne zaman
sonuçlanacaktır?
5) Sanayi
envanteri çalışmalarınız hangi kriterlere göre
yapılmaktadır?
6) Bölgesel
asgari ücret uygulaması konusundaki çalışmalarınız
nelerdir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından Sözlü olarak yanıtlanması hususunda
gereğini arz ederim. 26.11.2007
Prof.
Dr. Metin Ergun
Muğla
Verimlilik;
çağdaş yönetim anlayışında kalkınmanın,
kalkınmış Ülke veya toplum olmanın en somut ölçütlerinden
biri olarak kabul edilmektedir. Bu anlayışa binaen Ülkemizde
kurulmuş olan Millî Prodüktivite Merkezinin iller düzeyinde
verimliliği artırma projesinde, sanayinin en önemli bölgelerinden
olan Ege Bölgesinin VAP Projeleri açısından ihmal edildiğini
görmekteyiz. Bu bağlamda;
1- Ege
Bölgesinde hangi illerde Verimliliği artırma projesi
yapıldı?
2- Muğla
ilimizde Verimliliği artırma projesi yapmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
Ülkemizde
başta Trakya Bölgesi olmak üzere büyük üretim tesislerinde ve
fabrikalarda, doğalgaz kullanımından vazgeçilip, tekrar kömür
kullanımına geçilmiştir.
Soru 1:
Başta düşük kur nedeniyle zarar eden üretim merkezlerini tekrar
doğalgaz kullanımına teşvik etmek için bir
çalışmanız var mı? Bu konuda bir yasal düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Soru 2: Bu
fabrikaların ve üretim merkezlerinin bacalarından çıkan zehirli
gazların kontrolü düzenli olarak yapılmakta mıdır?
Soru 3:
Isınma ve kullanım maliyeti doğalgazda yükseldiği için mi
halk ve sanayi kömür kullanımına yönelmiştir? Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ile ortaklaşa bir çalışma
yaparak üretimi teşvik adına sanayide kullanılan
doğalgazın birim fiyatlarında bir indirim yapmayı
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Çağlayan.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak
tarafıma yöneltilen sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. Yüce Meclisi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Efendim,
öncelikle, Tokat Milletvekili Sayın Doktor Reşat Doğrunun,
2003-2007 Ağustos ayı itibarıyla açılan süpermarket ve
hipermarket sayısı ile kapanan bakkal sayılarına
ilişkin sözlü soru önergesini cevaplandıracağım.
Evet,
araştırmalara göre, ülkemizde faaliyette bulunan hipermarket
sayısı 182, süpermarket sayısı 6.600, indirim marketleri
sayısı ise 3.790dır. Bunların toplamı 10.272dir.
Esnaf ve Sanatkâr
Sicil Gazetesiyle, Bakanlığımız e-esnaf ve sanatkâr veri
tabanı verilerine baktığımız zaman
Sayın
Milletvekilimizin buradaki sorusu kapanan bakkal sayısıyla ilgilidir
ancak, tabii, ben, kapanan bakkal sayısını verirsem, bu sadece
tek taraflı bakış olur. Kapanan bakkal yanında ne kadar
bakkal açıldığını da sizlere verirsem zannediyorum ki
daha geniş, daha net bir bilgilendirme yapacağım. 2003
yılında 8.978 bakkal kapanmış, buna karşılık
14.780 bakkal açılmıştır. 2004 yılında kapanan
bakkal sayısı 8.448, buna karşılık açılan bakkal
sayısı ise 14.451dir. 2005 yılında 11.106 bakkal
kapanmış, yine buna karşılık 16.700 bakkal
dükkânı açılmıştır. 2006 yılında ise yeni
çıkan 5362 sayılı -o tarihte çıkan- Esnaf Kanununun
getirmiş olduğu bir düzenlemeden dolayı 22.208 bakkal
kapanırken 15.004 bakkal açılmıştır. 2007
yılı yıl sonu rakamlarına baktığımız zaman,
2007 yılında da -önemli bir rakamdır bu- 10.466 bakkal
kapanırken, değerli arkadaşlar, 18.325 bakkal
açılmıştır.
Sonuç olarak,
2003-2007 yılları arasında kapanan toplam 61.206 bakkala
karşılık 79.260 yeni bakkal açılmıştır.
Oranladığımızda, kapanan her 77 bakkala
karşılık 107 bakkal açılmıştır. Sadece
bakkallar değil, tüm esnaf ve sanatkârlarımız
düşünüldüğünde, 2007 yılında kapananın çok üzerinde
açılan iş yeri bulunmaktadır.
Bakanlığın
e-esnaf ve sanatkâr veri tabanı kayıtlarına
baktığımızda, 2007 yılının bütününde esnaf
ve sanatkârlara ait kapanan iş yeri sayısı 118.776 olurken
açılan iş yeri sayısı ise 171.236 olmuştur. Esnaf veri
tabanına göre, 2007 yılında açılan iş yeri
sayısı kapanan iş yerine göre 52.460 daha fazladır. Esnaf
ve sanatkârımıza ait kapanan her 69 iş yerine
karşılık, değerli arkadaşlar, 100 yeni iş yeri
açılmıştır.
Yine, bu kapanan
esnafların neden kapandığını da tabii analiz edersek
doğru bir tanımlama yaparız. 2007 yılında kapanan
118.776 iş yerinin kapatılma nedenleri ise şöyledir: 2.620si
ölüm, 754ü il dışına çıkma, 68 adedi çalışma
bölgesini değiştirme, 759u SSKlı olma, 1.023ü bir üst lige
terfi ederek tacir olma, 3.474ü devir, 16.471i iflas, 81.020si mesleği
terk, 7.450si yasa gereği güncelleme, 5.137si diğer nedenler ve 12
bine yakın esnafımız da birden fazla mesleği ya da
işyeri olup esnaflığı değil, yaptığı
mesleklerden bir tanesini bırakmışlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yönetimler ve yöneticiler, toplumun
menfaatlerini gözeterek hareket ederler. Kendisini toplumdan ve toplumun
oluşturduğu kuruluşlardan soyutlayan hiçbir yönetimin
başarılı olması kesinlikle mümkün değildir. Onun
içindir ki Anayasamızın 173üncü maddesine Devlet, esnaf ve sanatkârı
koruyucu ve destekleyici tedbirler alır. hükmü konulmuş; aynı
zamanda, 135inci maddesiyle de meslek kuruluşları
Anayasamızın teminatı altına
alınmıştır.
Esnaf ve
sanatkârlar, her toplumda olduğu gibi, ülkemizde de özellikle sosyal ve
ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin
yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru
olmuştur. Esnaf ve sanatkârlarımız, yarattıkları
istihdam, katma değer ve hizmet potansiyeli itibarıyla sosyal
barışın ve gelir bölüşümünde adaletin sağlanmasında,
gelenek ve göreneklerimizin temsilinde çok önemli bir role sahiptir.
Çalışma hayatının yaratıcı ve itici gücünü
oluşturan istihdam, yatırım ve üretime katkısıyla ülke
ekonomisine destek olan esnaf ve sanatkârlar, hızlı değişen
dünya şartlarına, bilimsel ve teknolojik gelişmelere
kolaylıkla ayak uydurabilen esnek bir yapıya sahiptirler.
Dolayısıyla, esnaf ve sanatkârlarımıza yapılacak her
türlü yatırım, toplumumuzun sosyoekonomik yapısına
yapılan bir yatırım olarak değerlendirilmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; esnafın kısıtlı
sermayeyle siyasal ve ekonomik anlamda ülkemize sağladığı
katkılar, kuşkusuz bizim için çok önemlidir. Bu nedenle, esnaf ve
sanatkârlar ile küçük işletmelere daha fazla önem verilmesi ve
gelişmeleri için fedakârlıktan kaçınılmaması
gerektiğine inanıyor ve çalışmalarımızı hep
bu anlayış içinde yapıyoruz. AK Parti Hükûmetlerinin esnaf ve
sanatkârlara yönelik olarak 2002 Kasım ayında başlayıp
devam eden çalışmaları, bu anlayışın çok somut
göstergesidir.
Değerli
arkadaşlar, sizlere yine birkaç rakam vermek istiyorum izninizle: 2002
yılında esnaf ve sanatkârımıza verilen kredilerin faizleri
yüzde 59 idi. Bugün, şükürler olsun, sağlanan ekonomik istikrarla
beraber ve faizlerin düşmesiyle beraber, bundan beş yıl
öncesinde yüzde 59 faizle kredi alan esnaflarımız, bugün yüzde 13
faizle kredi almaktadır.
Yine, 2002
yılına kadar esnafa verilen toplam kredi miktarı 153 milyon YTL
idi, yani eski rakamla hatırlarsak 153 trilyondu. Değerli
arkadaşlar, 2007 yılı ekim sonu itibarıyla
geldiğimizde bu rakam -bakın çizerek söylüyorum altını- tam
17 kat artışla 2,7 milyar YTLye çıkmıştır. Bu,
tarihî bir rekordur.
Yine, 2002
yılında toplam 50.435 esnafımız o tarihe kadar kredi
alırken, değerli arkadaşlar, bugün yine sağlanan bu
ekonomik istikrarla ve Türkiyenin gerçekten gelişmesinde,
kalkınmasında rolü olan göstergeyle, bu esnaf sayımız bugün
tam 16 kat artışla 752 bin esnafa çıkmıştır.
Bir diğer
rakam da 2002 yılında esnaf ve sanatkârımız sadece 5 bin
YTL kredi alırken, bu, AK Parti Hükûmetlerinin göreve gelmesiyle beraber
önce 25 bine, sonra geçtiğimiz yıllarda da 35 bin ve 50 bin YTLye
çıkartılmıştır. Verilen bu kredilerle zor şartlar
altında çalışan esnaf ve sanatkârlarımızın
desteklenmesi ciddi anlamda sağlanmıştır. Bu destek bundan
sonra da artarak sürdürülecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer soru da büyük
mağazaların kurulmaları, ticari faaliyette bulunmaları ve
denetlenmelerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi amacıyla
büyük mağazalar kanununun hazırlanmasına yönelik
çalışmalarımız süratle devam etmektedir. Tasarı taslağını
bu yılın ilk aylarında Büyük Millet Meclisine sevk edilmek üzere
Başbakanlığa sunacağız. Büyük
mağazacılık konusu bizim çok önemsediğimiz, önem
verdiğimiz bir husustur. Evet, burada herkes bilmelidir ki, ülke olarak
hepimizi ilgilendiren yasal düzenlemeler yapılırken sadece bir
kesimin hak ve menfaatlerini gözetmek değil, tüm toplumun, tüm birimlerin,
tüm katmanların ve öncelikle ülkemizin haklarının ve
menfaatlerinin görüşülmesi, göz önünde tutulması ve mutlaka böyle bir
kanun çıkarken bu kanunun tüm taraflarının da bir
uzlaşı içinde olması temel özelliğimiz ve önceliğimiz
olacaktır. Bakanlık olarak da, Hükûmet olarak da, yasal düzenlemeleri
geniş bir uzlaşma anlayışıyla yapma noktasında
kararlıyız. Bu düzenlemeleri yaparken bizim amacımız,
üretici ve tüketiciyi korumak, ekonomik ve ticari katma değer üretmek,
istihdamı artırmak ve işsizliği azaltmaktır.
Büyük
mağazacılık konusunda Bakanlığımızca
geniş ve kapsamlı bir çalışma sürdürülmektedir. Konuya
ilişkin dünyadaki bütün uygulamalar inceleniyor. Düzenlemeler, konuyla
ilgili tüm taraflar bir masa etrafında buluşturularak ve
uzlaşmayla yapılacaktır. Ancak, çok iyi bilinmelidir ki,
tarafların sağlayacağı bir uzlaşma söz konusu olmazsa,
Hükûmet ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak dünyada bu
konudaki örnekleri de inceliyoruz, bu örneklerden ortaya
çıkaracağımız metni Başbakanlığa ve daha
sonrasında da Büyük Millet Meclisine yasalaşmak üzere
göndereceğiz.
Bu düzenlemeler
yapılırken ülkemizin şartları, dünyadaki örnekler, kanunun
ilgilendirdiği tüm tarafların görüş ve önerisi, en önemlisi
düzenleyici etki analizi sonuçları mutlaka değerlendirmeye
alınacaktır. Biraz evvel bahsettiğim gibi, önceliğimiz ülke
menfaati, ekonomimiz ve başta tüketicilerimiz, esnafımız ve
istihdam olmak üzere olayın sosyal boyutudur.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yine, Tokat Milletvekili
Sayın Doktor Reşat Doğrunun sicil affı
çıkarılmasına ilişkin olarak tarafıma yönelttiği
sözlü soru önergesiyle ilgili olarak Bakanlığımın
görüşleri şöyledir:
Malumlarınız
olduğu üzere, ülkemizde 2000 Kasım ve 2001 Şubat aylarında
yaşanan ekonomik krizler toplum katmanlarını derinden
etkilemiştir. Geçmiş hükûmetlerin ulusal ekonomiyi yönlendirmede
seçtiği yanlış ekonomi politikaları, sık
aralıklarla seçim ekonomisi uygulamalarının gündeme gelmesi,
makroekonomik istikrarı oluşturmak yerine günü kurtarmaya yönelik
politikalar uygulanması ve siyasi istikrarsızlık bu krizlerin en
temel nedenleri arasındadır. Bu saydığımız
gerekçelerle oluşan kriz ortamı tüm toplum katmanlarını
etkilediği gibi, tacir, esnaf ve sanatkâr kesimleri de etkilemiş,
birçok iflas ve kapanma yaşanmasına maalesef neden olmuştur.
2001
yılı krizi sonunda durma noktasına gelen ekonomi, artan
işsizlik ve bunlara paralel bir seyir izleyen siyasi
istikrarsızlık ülkemiz ekonomisindeki sorunların artarak
büyümesine neden olmuştur. Faiz oranları ve döviz
kurlarının aşırı yükselişi, müteşebbislerin
ileriye dönük plan, proje ve program yapmalarını ciddi manada
engellemiştir. Makro dengelerdeki bozulma, piyasanın döndürülmesinde
önemli bir işlev gören çek ve senetlerin zamanında ödenememesi ve
protesto edilmesi sonucunu da ortaya çıkarmıştır. Ekonomide
ortaya çıkan krizler en çok, eli taşın altında olan ve bu
tür türbülanslara hazırlıksız yakalanan geniş
girişimci kitlelerini etkilediği bilinen bir gerçektir.
Çağdaş devletlerin bir vazifesi de bu tür istisnai durumlarda devreye
girerek dengeyi yeniden sağlamaya yönelik düzenlemeler
yapmasıdır. Bu bakış açısıyla, bu durumdaki
gerçek ve tüzel kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için, AK
Parti Hükûmeti harekete geçmiş ve 5033 sayılı
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi
Kartı Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate
Alınmaması Hakkında Kanun 25 Aralık 2003 tarihinde Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilmiştir. 31/12/2003 tarihinde
yürürlüğe konulan Kanundan 824 bin gerçek ve tüzel kişi
yararlanmıştır. Bu Kanunla, haksızlara, kanuna uymayanlara
af getirmek değil, devletin yanlış yönetilmesinden dolayı
vatandaşın daha fazla zarara uğramasının önlenmesi
amaçlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hiç kimsenin inkâr edemeyeceği
rakamlarla ortada olan gerçekler, başka bir deyişle Türkiyenin
ekonomik krizler içinde savrulduğu gerçeği 2002 yılında AK
Parti Hükûmetinin iktidara gelmesiyle köklü bir değişim süreci içine
girmiştir. Şükürler olsun, Türkiye, AK Parti Hükûmetleriyle ekonomik
krizi bir daha kullanmamak üzere çöplüğe atmıştır. Bu köklü
değişimi Türkiyede de tüm kesimler bilmekte ve hissetmektedir.
Değişim sürecinin en açık göstergesi, Türkiyenin arka arkaya
özel sektör marifetiyle -bir rekor olan- yirmi iki çeyrektir büyümesi
olmuştur. Evet, bugün, artık, herkesin kâbusu hâline gelen yüzde
100lere varan enflasyon belasından bahsetmiyoruz. Tek haneli enflasyon
rakamlarıyla, doğrudan yatırımlarla, -106 milyar dolara
ulaşan- ihracatta rekorlar kırılan bir dönemin içindeyiz.
İhracat rakamlarımız dünyada bizimle aynı kategorideki
ülkelerin daha önüne geçtiğimizi çok net gösteriyor.
Özetle bugün,
2001 yılı ekonomik krizinin sebep olduğu ekonomik ortamdan söz etmek
mümkün değildir. Türkiye, bugün, ekonomik büyüklükte dünyanın -biraz
evvel de bahsettim- ilk 20 ekonomisinde 17nci sırada, Avrupa ekonomisinde
ise 6ncı sırada, önü, ufku ve görüşü açık bir ülkedir. AK
Parti Hükûmetleri döneminde sağlanan istikrar ve güven ortamı
sayesinde oluşan bu gelişmeler, iddia edildiği gibi, Merkez
Bankasının yüksek faiz, düşük kur politikası
uygulaması sonucu elde edilmemiştir. Bunları söylersek özel
sektörümüzü inkâr ederiz. Bu gelişmeler, başta enflasyon olmak üzere,
belirsizlik alanlarının azalması, makro dengelerin ve güven
ortamının kalıcı şekilde tesisi, nominal ve reel
faizlerin düşmesi sonucunda sağlanmıştır. Allaha
şükür ki, bugün, krizler, buhranlar nedeniyle fırtınaya
hazırlıksız yakalanmış bir ülke konumunda değiliz.
2001deki gibi, olağanüstü dalgalanmalarla nereye gideceğini bilemez
durumda oradan oraya savrulmuyoruz. Bu itibarla da yeni bir sicil
affının çıkarılması kesinlikle düşünülmemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın
Kenan Tanrıkulunun tarafıma yönelttiği sözlü soru önergesine
yönelik olarak cevaplarımız ise şöyledir: Bildiğiniz gibi,
29 Ağustos 2007 Çarşamba akşamı Sanayi ve Ticaret
Bakanlığını devraldım. Evet, bu dört aylık süre
içinde, yirmi yedi yıllık sanayici olmam, yirmi yıl Ankara
Sanayi Odasında Meclis ve Yönetim Kurulu Üyesi olmam, on iki
yıllık Ankara Sanayi Odası Başkanı olarak
gördüğüm kadarıyla Bakanlığım 70 milyonun
yaşamını direkt olarak etkileyen, hatta belirleyecek kadar
önemli bir misyon yüklenmiş bir kurumdur. Hizmetlerimizin tümü,
vatandaşımızı, üreticilerimizi, esnaf ve
sanatkârımızı birebir etkileyen alanları ihtiva etmektedir.
Benim çalışmam, Sanayi ve Ticaret Bakanlığını
yeniden yapılandırmaya dönüktür. Hedefimiz, girişimci
odaklı bir bakanlık oluşturmak ve girişimcinin önünü
açarak, yoluna çıkabilecek engelleri temizlemek, Türkiyeyi geleceğe
taşıyacak yolda destek sağlamaktır. Biz,
sağladığı istihdamla, yenilikleriyle, markalarıyla,
ürettiği katma değerle Türk üreticisi küresel rekabet
yarışında nasıl önde kalır, nasıl önde gider,
bunun için çalışıyoruz. Bunun yanında, KOBİlerin
sorunlarının çözümü, daha fazla üretim ve istihdam
yapmalarını sağlayacak, ticareti, esnaf ve sanatkârın
çalışma koşullarını yeniden düzenleyecek
çalışmalarımızla ilgili çok önemli bir stratejik eylem
planı hazırlıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, AK Partinin Hükûmetinin ilk
döneminde makro ekonomide sağladığı başarıya
dayalı olarak, iş yapabilmenin ön şartı olan istikrar,
huzur ve öngörülebilirlik ortamına kavuşmuştur.
İnşallah, bu dönemde de artık sıra üretim ve istihdama
gelmiştir. Bu çerçevede, ticareti geliştirmek, üretim ve
istihdamı artırmak için ne gerekiyorsa onu yapmaya kararlıyız,
azimliyiz.
Bu kapsamda en
önemli projelerimizden biri -biraz evvel de konuşmamda bahsettim-
Türkiyenin sanayi stratejisinin hazırlanmasıdır. Sanayi
stratejimiz, Bakanlığımızın sorumluluğunda, DPT
başta olmak üzere devletin diğer ilgili kurumlarıyla birlikte,
özel sektör temsilcilerimizle birlikte saptanacak ve uygulanacaktır. Bu
konudaki en önemli adımı oluşturan sanayi envanterinin
çıkarılması ve buna dayalı olarak sanayi stratejisi
çerçevesinin ve sanayi politikalarının belirlenmesi temel
işlevimiz olacaktır.
Evet, cumhuriyet
tarihinde bir ilk olan bu sanayi stratejimizin temelleri, değerli
arkadaşlar, dört ana eksen üzerine kuruludur. Bunlar:
1)
Girişimcilerimiz için öngörülebilir ve sürdürülebilir bir iş
ortamının sağlanması,
2) Piyasadaki
geçici aksaklıkları giderecek doğru teşviklerin tespit
edilip uygulanması,
3) Özel
sektör-kamu sektörü diyalog ve iş birliğinin sağlanması,
Son olarak da,
ülkemizi global rekabette öne geçirecek kümelerin tespiti ve gerekli
tedbirlerin alınması olacaktır.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı bütün bu çalışmaların bizzat kalbinde
yer alacaktır. Hem sanayi politikalarını belirleyecek,
uygulayacak hem uluslararası standartlarda piyasa gözetim ve denetimi
yapacak hem tüketici haklarının takipçisi olacak hem de tüm
girişimcilerin yol göstericisi olacaktır.
Sanayi envanteri
ülkemizin son yıllarda hep gündeminde olmuştur. Yine, cumhuriyet
tarihinde bir ilk olan, özellikle sanayimizin durumuyla ilgili veri
ihtiyacı sanayi envanterinin önemini bir kez daha artırmaktadır.
Yatırım yapmak isteyen yeni girişimcilerin
karşılaştıkları en temel sorun, yatırım
yapacakları sektörle ilgili yeterli veriye ulaşamamaktır.
Özellikle yatırım öncesi araştırma yapmak için yeterli
kaynağa sahip olmayan girişimciler için, bu durum, üretim
teknolojisi, ham madde temini, kapasite kullanımı gibi risklerin
değerlendirilebilmesine çok önemle engel teşkil etmektedir.
Sağlıklı
bir sanayi envanteri, yeni girişimcilerin yatırım tercihlerini
doğru yapabilmelerine imkân verecektir. Dolayısıyla da rekabete
açık ve ihtiyaç duyulan alanlarda yapılacak yeni yatırımlarla
ülke kaynaklarının verimli kullanılması sağlanarak
ülkemizin uluslararası arenadaki rekabet gücüne ivme
kazandırılacaktır.
Bakanlığımızın
ana görevlerinden birisi, sanayi işletmelerine ait sicilleri tutmak,
envanter yapmak, istatistiki bilgi toplamak ve değerlendirmektir. Bu
görev, 6948 sayılı Sanayi Sicil Kanunu çerçevesinde yürütülmektedir.
Sağlıklı
bir kayıt sisteminin oluşturulması ve hizmetin yerinden
verilmesi anlayışı çerçevesinde Bakanlık merkez
teşkilatınca yapılan sanayi sicil işlemleri, ilde bulunan
sanayi ve ticaret il müdürlüğüne devredilmiştir. 2004
yılında 20 bin civarında olan kayıt sayısı bugün
itibarıyla 60 bini geçmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sanayi envanteri
çalışmalarında, 6948 sayılı Sanayi Sicil Kanunu, bu
Kanun gereği sanayi işletmelerinin her yıl vermek zorunda
oldukları yıllık işletme cetveli ve Avrupa Birliği
tarafından kullanılan ürün sınıflamasına uygun olarak
TÜİK tarafından hazırlanan ürün sınıflaması esas
alınmaktadır.
Sanayi Bilgi
Sistemi olarak da adlandırdığımız projenin şu
aşamalardan geçerek gerçekleştirilmesini öngörmekteyiz: Önce mevcut
durumun analizi. Sonra, çevre analizi. Daha sonra proje paydaşlarıyla
protokollerin imzalanması. Görev ve
yetkilerin belirlenmesi. Hedeflerin şekillendirilmesi ve hedeflere
ulaşma yöntemlerinin belirlenmesi. Projenin
olgunlaştırılması ve şekillendirilmesi,
yapılabilirlilik araştırmasının
hazırlanması. Projenin onaylanması ve yatırım programına
dâhil edilmesi. Altyapı oluşturma hazırlıkları.
Sayım ve sanayi envanterinin çıkartılması, verilerin
derlenmesi, işlenmesi ve paylaşılması ve son derece önemli
olan sanayi haritasının çıkartılması. Sanayi
stratejileri ve politikaların oluşturulması. İl, bölge ve
Türkiye geneli için sanayi planlarının hazırlanması.
Ayrıca, artık bu proje, yıllar öncesinde ilk ortaya
atıldığındaki bugün için geçerliliğini yitirmiş
teknolojilere göre değil, aradan geçen on yıldan fazla sürede
İnternet ortamı, uzay fotoğraflarına dayalı haritalar
gibi ortaya çıkan yeni gelişmeler için de tasarlanacaktır. Artık
iller, bölgeler ve Türkiye geneli itibarıyla sektörler ve alt sektörler,
esasında faaliyette olan işletmeler, üretim konuları, kurulu
kapasiteleri, üretilen ürünler ve üretim miktarları, sağlanan
istihdam, oluşturulan katma değer, ar-ge birimleri ve ar-ge
faaliyetleri, ithalat ve ihracat, karşılaşılan sorun ve
darboğazlar gibi hususlara yönelik veriler derlenecek ve bunlar sürekli
güncellenecektir.
Bu proje, sadece
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının değil, DPT, Maliye
Bakanlığı, TÜİK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Merkez Bankası ve diğer kamu
kurumlarının yanı sıra, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ve diğer sivil toplum kuruluşlarının etkin
katılımlarıyla gerçekleştirilecektir.
Bu proje, kamuda
olsun özel sektörde olsun, karar alıcıların gözünün önündeki
perdeyi kaldıracaktır. Buradan söylüyorum: Allah izin verirse, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığım döneminde bu büyük ülke projesi özel-kamu
tüm kurumlarımızın katılımıyla kurulacak ve
ülkemizin hizmetine sunulacaktır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; gelecekte ekonomilerin gelişimini
şekillendirecek gerçekler, tıp devrimiyle insan ömrünün uzaması
ve nüfus patlamasına bağlı olarak artarak
karşılanması gerekecek temel ihtiyaçlar, iklim krizine dayalı
sınırlamalar, petrolün azalmasına bağlı ortaya
çıkacak enerji krizi, küreselleşmeye dayalı fırsatlar,
teknolojideki geometrik büyümeye dayalı esneklik ve hızlı
hareket edebilme ihtiyacı olacaktır.
Dokuzuncu
Kalkınma Planı döneminde ekonomik büyümenin ve sosyal
kalkınmanın istikrarlı bir yapıda sürdürülmesi ve plan
vizyonunun gerçekleşmesi yolunda rekabet gücünün
artırılması temel bir stratejik amaç olarak belirlenmiştir.
Evet, devlet
ekonomiden çekilmeli ve piyasa dinamiklerinin sihirli gücünün nimetlerinden
yararlanmalıdır. Ama tecrübeler göstermiştir ki, bizim gibi
gelişmekte olan ülkelerde devlet bazı noktalarda bilinçli,
sınırlı, hesaplı, adil, şeffaf, iyi ders
çalışılmış desteklerle bazı sektörlere can suyu
verebilmekte ve bu ülkeler daha başarılı sonuçlara
ulaşabilmektedirler.
Burada kaba,
vahşi, iyi hesaplanmamış genel teşviklerden değil,
sonuç odaklı ve hesap verilir desteklerden bahsediyoruz. Bu bağlamda,
ekonominin yüksek teknolojik kabiliyete ve nitelikli iş gücüne sahip,
değişen şartlara hızla uyum sağlayan, ulusal ve
uluslararası pazarlarda rekabet gücü olan, istikrarlı ve verimlilik
düzeyi yüksek bir yapıya kavuşturulması en öncelikli
hedefimizdir.
Türk sanayisinin
rekabet gücünü artırmak ve dünya ihracatından daha fazla pay almak
üzere yüksek katma değerli mal üretiminin artırılması temel
ve kaçınılmaz önceliğimizdir. Bu çerçevede, orta vadede imalat
sanayisinin dışa dönük bir yapı içinde ekonomik büyümeyi sürükleyen
temel sektör olması hedeflenmektedir.
Haksız
rekabeti önlemek üzere AB Teknik Mevzuatına uyum
çalışmaları hızlandırılacak, mevzuata uygun
olmayan malların piyasaya arzının ve
dolaşımının engellenmesi amacıyla uygunluk
değerlendirmesiyle piyasa gözetim ve denetim sistemleri daha da
güçlendirilecektir.
Üreticilerin,
haksız rekabetin önlenmesine yönelik ticaret politikası
tedbirlerinden etkin yararlanması amacıyla, ithalatta işlem
bazında ve ticari sır niteliğinde olmayan detaylı
bilgilere hızlı ve kolay erişim için gerekli altyapı
kurulacak ve şeffaflık artırılacaktır.
İşletmelerin
rekabet gücünü artırmak üzere belgelendirme sistemi ve kalite
altyapısı iyileştirilecek ve desteklenecektir. Geleneksel
sektörlerde katma değeri yüksek ürün ve faaliyetlere
ağırlık verilerek uluslararası rekabete uyum
sağlayacak yapıya dönüşüm desteklenecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çağlayan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Sayın
Başkanım, daha üçüncüdeyim. Üçüncüyü tamamlayayım, izin verir
misiniz? Birkaç dakika içinde tamamlarım, ama diğer iki soruyu da,
izin verirseniz onları da bitirmek isterim.
BAŞKAN Her
soru için beşer dakika süreniz vardı, size tamamen yirmi beş
dakika verdim beş soru için. Lütfen, daha ekonomik kullanmanızı
rica edeceğim.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Birkaç dakika içinde
toparlıyorum.Teşekkür ederim, sağ olun Sayın
Başkanım, çünkü çok önemli bundan sonraki kısım.
Tekstil,
hazır giyim ve deri sektöründe ileri teknolojiler içeren ve çok
fonksiyonlu ürünler geliştirmeye yönelik çalışmalar ve ar-ge
özendirilecektir.
Yine, tekstil,
hazır giyim, deri, seramik, cam, mobilya, kuyumculuk gibi sektörlerin
tüketime yönelik ürünlerinde özgün tasarım faaliyetleri özendirilecek,
kaliteli tasarımcı yetiştirilmesi sağlanacak, ulusal ve
uluslararası marka oluşturulması desteklenecek,
tanıtım ve pazarlama konusundaki destekler ihracatçılarımızın
ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilecektir.
Demir çelik
sektöründe kaliteli ve katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesine
ve çevrenin korunmasına yönelik ar-ge çalışmaları
desteklenecektir.
Dünyadaki
otomotiv talebi açığı dikkate alınarak, orta ve yüksek
teknoloji seviyesindeki otomotiv, beyaz eşya, makine, elektronik
sektörlerinde Türkiyenin önemli üretim merkezlerinden biri olması
sağlanacaktır. Zaten, bu konudaki gelişmeleri sizler de takip
ediyorsunuz.
Otomotiv
sanayisinde yüksek katma değer yaratan, sürdürülebilir rekabet gücü
bulunan, öncelikle gelişmiş pazarlara ihracatı hedefleyen ve
gelişmiş ar-ge yeteneğine sahip bir sanayi yapısı
oluşturulması öngörülmektedir.
Otomotiv
sanayisinde rekabet gücünün sürdürülebilirliği için üretim alanında
sağlanan yetkinlik devam ettirilecek, teknoloji geliştirme ve ar-ge
alanlarında yetkinlik geliştirilecek, ana ve yan sanayi arasında
motor ve elektronik aksamı içeren, konsept ve tasarım
aşamasında başlayan bir iş birliği gelişecek.
Değerli
arkadaşlar, bir hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Zaman zaman,
Türkiyenin yüz akı olan ve dünyada her bin aracın 14ünün
üretildiği ülkemizde otomotiv sektörünün gelmiş olduğu
noktayı anlamakta bazen zorlananlar oluyor. Onlar için şöyle çok
önemli bir detay vermek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye
otomotiv ana ve yan sektöründe yapmış olduğu her 100
dolarlık ihracatı bugünlerde ancak 43 dolarlık ithalatla yapmaya
başlamıştır. Bu, giderek daha azalmakta ve katma değer
ülkemizde kalmaktadır.
Diğer
yandan, makine ve beyaz eşya sanayisinin tasarım, mühendislik ve
yenilik yaratma yeteneği desteklenecek, kamu alanlarında yerli
üreticilerin karşılaştığı dış
alımlardan kaynaklanan haksız rekabetin önlenmesi için
farkındalık oluşturulacaktır.
Elektronik
sanayisinde yüksek katma değer yatırımını teminen elektronik
bileşenler alt sektörü geliştirilecektir. Tüketim ve telekomünikasyon
cihazlarında yüksek rekabet gücünü sürdürmek üzere entegre devre
tasarımının güçlendirilmesinin ve üreticiler arası iş
birliği ile düz panel ekran tesisi yatırımı
gerçekleştirilmesine önem verilecektir.
Sektörde rekabet
öncesi ar-ge teşvik edilecek, laboratuvar kapasitesi ve görüntü
teknolojileri konusunda araştırma altyapısı
geliştirilecektir.
Kimya sanayisinde
katma değeri yüksek yeni kimyasal üretilmesine ve ihtisas organize sanayi
bölgeleri kurulmasına önem verilecektir.
Orta ve yüksek
teknoloji sektörlerinde ar-ge ve yenilikçilik faaliyetlerine ve ar-ge
altyapısına öncelik verilecek, büyük ölçekli yatırım, ortak
yatırım ve kapsamlı ar-ge projeleri desteklenecektir.
KOBİlerin
ve girişimcilerin rekabet güçlerini artırmak ve yeni pazarlara
açılımlarını sağlamak için iş kurma ve iş
geliştirme aşamalarında eğitim ve
danışmanlık hizmeti sağlanacaktır. Bu amaçla
İŞGEM ve benzeri yapılanmalar
yaygınlaştırılacak ve etkinliklerini artırmak üzere
gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
İşletmelerin
ortak ar-ge, ortak tedarik ve pazarlama faaliyetlerine önem verilecektir,
işletmelerin fiziki altyapı ihtiyaçları karşılanacak,
ağ oluşturma ve kümelenme girişimleri desteklenecek, işletmelerin
belirlenmiş sanayi bölgelerinde kurulması ve mevcutların da bu
alana taşınması özendirilecektir.
Nitelikli insan
gücü yetiştirilecek ve mevcut işletmede çalışan mesleki ve
teknik niteliklerin iyileştirilmelerine yönelik çalışmalar
desteklenecektir.
Eğitim
programlarıyla teknoloji üretimine ve ar-geye yatkın iş gücü
yetiştirilmesi sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; işsizliğin
azaltılması ve yeni istihdam alanlarının
yaratılmasında oynadıkları rolleri, dengeli ekonomik ve
sosyal kalkınmanın sağlanması ve sürdürülmesine
yaptıkları olumlu katkıları ve piyasa
koşullarında meydana gelen değişmelere hızla uyum
sağlayabilen esnek üretim yapısına sahip olmaları, evet
bahsetmiş olduğum, yani KOBİleri günümüz dünyasında çok
önemli bir konuma getirmektedir.
Bu
doğrultuda, ekonomik yapımızın üretimde ve rekabet
edilebilirliğinde son derece önemli bir yere sahip olan KOBİlerimize
özel bir önem verilmekte, KOBİlerin doğması, büyümesi,
gelişmesi ve korunması için uygun ortam hazırlayacak politikalar
geliştirmekte ve uygulamaktayız.
KOBİlerin
rekabet gücünün geliştirilmesi için teknoloji düzeyinin ve ürün
kalitesinin yükseltilmesi, bilgiye erişimin
kolaylaştırılması, rehberlik ve danışmanlık
hizmetleri sağlanması, finansman, kaynak ve üretim araçlarının
geliştirilmesi, ana yan sanayi bütünleşmesi, ortak pazarlama
örgütlerinin yaygınlaştırılması, işletmeler
arası iş birliği ve elektronik ticaret imkânlarının
artırılması desteklenmektedir.
Bu kapsamda
KOBİlere, Bakanlığıma bağlı KOSGEB
vasıtasıyla yatırım, üretim, yönetim ve pazarlama
konularında danışmanlık hizmetleri verilmiş, ortak
kullanım atölyeleri ve laboratuvar hizmetleriyle, özellikle imalat
sanayisinde çalışan firmaların gelişmiş teknolojilerle
tanışması sağlanmıştır.
Küçük ve Orta Boy
İşletmeler Bilgi Ağı Projesi ve ürünlerinin dış
pazarlarda tanıtımı yapılmış ve elektronik
ticaretin ilk adımları atılmıştır.
KOBİlerin
AB Teknik Mevzuatına uyumunun metroloji, standardizasyon test ve kalite
sistemlerinden yararlanmasının yaygınlaştırılması
doğrultusunda kalite bilinci oluşturulmasına ve teknoloji
altyapılarının geliştirilmesine yönelik eğitim,
danışmanlık ile özel kalite ve sertifikasyon sistemlerinin
geliştirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır ve mali
destekler verilmektedir.
Ayrıca, revize
edilen ve 2007-2009 dönemine yönelik olarak hazırlanan KOBİ
Stratejisi ve Eylem Planının uygulanmasıyla KOBİlerin
verimliliklerinin istihdama katkılarının katma değer
içindeki paylarının ve uluslararası rekabet güçlerinin
artırılmasını da hedefliyoruz.
Bu çerçevede
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bana sorulan
soruların ancak üçüne -çünkü sorulan sorular çok önemli, çok kapsamlı
ve çok detaylıydı- cevap verebildim.
Sayın
Başkanım, diğer ikisine sonra galiba cevap vereceğim,
değil mi efendim?
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakan
Sayın Bakan, sizin
BAŞKAN
Sayın Çağlayan, bu sorularla ilgili, ek olarak, Sayın
Doğrunun ve Sayın Tanrıkulunun ek açıklama talebi
vardır, soru talebi.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Bir soru da ben sormak istiyorum.
BAŞKAN Çok
kısa olarak, Sayın Doğruya söz veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, Sayın Bakana
teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Ancak Sayın Bakan, özellikle
süpermarket ve hipermarketler konusunda, açılmasıyla ilgili bilgiler
verirken, bakkalların da daha fazla sayıda açılmış
olduğunu ifade ettiler. Ben özellikle şunu söylemeye
çalışmıştım: Şimdi, bir bölgede süpermarketler
açılırken, yaklaşık olarak altmış beş-
yetmiş civarında da o bölgenin esnafı dükkânını
kapatıyor. Gerçi Sayın Bakan bunun tam tersini söylemiştir ama,
bakınız, Tokat ilinde, neredeyse her mahalleye, her caddeye bir tane
süpermarket açılıyor. Onun açılmasıyla beraber,
süpermarketin içerisine, ayakkabı tamircisinden, manavına hatta kuru
temizlemecisine kadar her türlü dükkân açılıyor. Onların
açılmasıyla beraber, Tokat ilinde çok büyük oranda esnafın
iş yerini kapatmış olduğunu ben, kendim, gezilerimde ve
çalışmalarımda gördüm. Yani, burada bir tenakuz var diye
düşünüyorum.
İkinci
olarak: Esnafların durumlarının gayet iyi olduğunu ifade
etmeye çalıştılar ve sicil affının sadece 2001
krizinden sonra, 2003te çıkarıldığını ve
şimdi çıkarılmadığını ifade etmeye
çalıştılar.
Sayın
Bakanım, şu anda Kriz çıkmayacak. diyorsunuz ama cari
açıklar, bütçe açıkları, ödemeler dengesindeki durumlar
ortadadır. Bu durumlar ortadayken, bazı esnafların
dükkânlarını siftah bile yapmadan kapattıklarını -yine
Tokattan örnek vermek istiyorum- bir Sanayi Çarşısına
gittiğiniz zaman veyahut da diğer esnafın arasında
dolaştığınız zaman bunu açık bir şekilde
görüyorsunuz. Ama sizin anlattıklarınız da tam tersi. Sicil
affı çıkmayacak. derken, tahmin ediyorum ki, bunu izleyen tüm
izleyicilerimiz ve esnaflarımız da üzülmüşlerdir diye
düşünüyorum ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın
Tanrıkulunun da ek bir açıklaması var.
Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu.
AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana da teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan
göreve yeni gelmiş olabilir, ama geçmiş müktesebatı herhâlde bu
soruları cevaplandırabilecektir diye düşünüyorum. AKP
Hükûmetleri 2003 yılından bugüne kadar devam edegeliyor, bu da devam
eden bir süreç demektir. Biz de sorularımızda 2003ten bugüne kadar
niye bunlar bitirilemedi, yapılamadı ve ne zaman yapılacak?
diye soruyoruz.
Örneğin,
hipermarket diye bilinen Büyük Mağazalar Kanunu Tasarısı, 2002
yılında hazırlanıp o günün hükûmeti tarafından
tasarı hâline getirilmiştir. Yıl 2008dir, hâlâ Hükûmet
tarafından Meclisimize getirilememiştir.
Ayrıca,
esnafa verilen kredilerle ilgili faiz ve enflasyon oranlarına da o günün
şartlarında bakılırsa eğer, reel enflasyon, reel faiz
nedir, bugün nedir? Kıyaslamalı olarak buna da dikkat edilmesi
gerekir diye düşünüyorum.
Ekonomik ve
sosyal olarak çok önemli bir görev üstlenen KOBİlerin mutlaka yeni bir
sanayi stratejisiyle rekabet edebilmesi gerekir diye belirtiyorum ve özellikle
üzerinde duruyorum. Bunun için de öğrenmek istediğim şuydu
Sayın Bakandan: Geçtiğimiz yıl, 2007 Ocak ayında revize
edilen ve mayıs ayında Yüksek Planlama Kurulunda görüşülen
KOBİ Eylem ve Strateji Planının neden hâlâ daha Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine ve Türkiye kamuoyuna getirilmediğidir. Değerli
Bakandan bu soruları cevaplandırmasını beklerdim.
Çok teşekkür
ederim efendim. Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
Sayın
Çağlayan, buyurunuz efendim.
Her bir soru
sahibi için beşer dakika; on dakika süreniz var.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakan başlamadan önce bir şey de ben
açıklamasını rica edebilir miyim?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sadece soru sahipleri ek açıklama
isteyebiliyorlar, diğer milletvekilleri bunu talep edemiyorlar.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakan adına söz verilmişti de.
Buradayken kendisi de bunu teyit etsin istiyorum.
Sayın Bakan
adına, Sayın Mehmet Ali Şahin hipermarket yasasını
ocak ayında Meclise getireceğini söylemişti, sizinle
yaptığı telefon konuşmasına istinaden. Bu söz geçerli
midir? Bunu da öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bakan.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; madem Sayın Susam aradan bir
soru sordu, onun sorusuna cevap vererek başlayayım.
Efendim, biraz
evvelki konuşmamda da vardı, şu anda, Büyük Mağazalar
Kanunu diye değerlendirdiğimiz kanun, bütün kesimlerin görüşleri
alınmıştır; aslında yılbaşından önce
bitirecektik, Bakanlar Kuruluna, Başbakanlığa gönderilecekti,
ancak iki tane kuruluşumuz yıl sonu itibarıyla işlerinin
çok olduğunu ifade ettiler ve dün itibarıyla
Bakanlığımıza gelerek onlar da görüşlerini verdiler,
önümüzdeki günlerde, ocak ayı içinde belirlenen takvim içinde Sayın
Başbakanlığımıza, Bakanlar Kuruluna, Büyük Millet
Meclisine sevk edilmek üzere düzenleyici etki analiziyle beraber
gönderilecektir.
Tekrar ifade
ediyorum: Bunu yaparken mümkün olduğunca geniş uzlaşma,
geniş mutabakat arayışı içindeyiz. Son gelmiş
olduğumuz noktada, bütün tarafları bizzat ben toplayarak
arkadaşlarımızla beraber görüşeceğiz ve mümkün olan en
fazla uzlaşmayı sağlayarak böyle bir kanunun
çıkmasını sağlamaya çalışacağız.
Diğer
taraftan, Sayın Doğruya, evet, biraz evvel rakamlardan
Sayın
Doğru, bu rakamlar devletin resmî rakamları. Yani, bunlar, Türkiye
Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun, Bakanlığıma
bağlı 1 milyon 800 bine yakın esnafın, esnaf e-veri
tabanında bulunan rakamlardır. Yani, bu rakamları, ben, tabii,
başkası istiyor diye değiştiremem. Dolayısıyla, şu
an için ortada bulunan rakamları ben size verdim. Evet, doğrudur
Şunu çok net
bilmek lazım. Gerek esnaf noktasında gerek bakkallar noktasında,
2005ten sonra yaşanan o kapanıyor gözükenlerin birçoğu, mevcut
bakkal eski görevini bırakıyor, bir başkası çocuğuna
devrediyor, bir diğeri bir başkasına devrediyor. Oysa, bunu
getirip, tabii, bakkalı kapandı-açıldı şeklinde
değerlendirirsek, yanlış bir noktaya geliriz. Ancak, devletin
resmî verileri, resmî rakamları bunlardır.
Diğer
taraftan, sicil affıyla ilgili konuya tekrar dönmek istiyorum. Evet, sicil
affı 2001de ortaya çıkan, o geçmiş yıllardaki ekonomik
ihmallerin getirmiş olduğu, biraz evvel konuşmamda söyledim,
Kim ne verirse ben 5 fazlasını veririm. diyen zihniyetin,
yıllar öncesinde ekonomik birikenlerin ve sıkıntıların
ortaya çıkartmış olduğu bir sıkıntıydı
ve o tarihte, birçok esnaf, sanayici, sanatkâr, tüccar, ister istemez çekleri,
senetleri protestoyla karşı karşıya kaldı.
Evet, böyle bir
şeyin çıkartılması o dönemde doğruydu. O tarihte
Türkiye'de 181 milyar dolarlık bir gayrisafi millî hasıla vardı.
Bugün Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası -biraz evvel de bahsettim-
2007 sonu itibarıyla 490 milyar dolara yakın bir rakamdır. Yani,
şu geçen beş yıllık süre içinde Türkiye, mevcut gayri safi
millî hasılasına 308 milyar dolarlık bir gayri safi millî
hasıla daha eklemiştir. Böyle bir ortamda, tabii ki, sanayi ve
ticaret kesimleri büyümüştür. Bu büyürken, bu arada tabii ki çekler
karşılıksız çıkacaktır, senetler protesto
olacaktır, mevsimsel etkiler vardır, dönemsel etkiler vardır, firmaların
kendi içinde bulunduğu yönetim problemleri vardır; birçok problem
vardır. Ancak, şükürler olsun, bugün Türkiyede artık ekonomik
kriz kelimesini, biraz evvel söylediğiniz gibi, kullanmamak üzere çöpe
atmış durumdayız. Rakamlar en azından ortada. Bugün
Türkiyenin gelmiş olduğu seviye ortada. Bugün Türkiye
Biraz evvel
de bahsettim, otomotiv sektöründe 21 milyar dolarlık ihracatı
gerçekleştiren bir ülkeden bahsediyoruz. Yani, unutmayalım ki,
beş yıl öncesinde toplam ihracat zaten 36 milyar dolar
seviyesindeydi. Bugün sadece otomotiv sektöründe 21 milyar dolar ve katma
değeri Türkiyede olan bir sektör ve ihracattan bahsediyoruz.
Diğer
taraftan, biraz evvel bahsettiğiniz için söylemek istiyorum, cari
açık, dış açık konusunda, bakın, dış
açığı olan birçok ülke vardır. Cari açık konusunda,
ben de Başkanken hep aynı şeyi söylerdim. Cari açık, evet,
üzerinde önemle durulması gereken, özenle takip edilmesi gereken bir
olgudur. Ancak, önemli olan cari açığın finansman kalitesidir,
cari açığın nasıl finanse edildiğidir. Cari
açığın Türkiyenin başına bela olduğu dönemlerde
Türkiyenin borç yükü oldukça fazlaydı ve Türkiyenin cari
açığının çok fazla yüksek olduğu dönemlerde Türkiyeye
dışarıdan gelen döviz veya yabancı sermaye yoktu. Ama,
bugün, Türkiye, şükürler olsun, sadece 2007 yılında 20 milyar
dolarlık doğrudan yabancı sermaye ülkesine getirmiştir ve
cari açıkta bir problem yaşanmayışının temel
nedeni de dışarıdan gelen yabancı doğrudan
yatırım dediğimiz, yani, bir ülkede yatırıma, üretime
dönen bu doğrudan yatırımlardır ve buradaki finansman
kalitesidir.
Bunu söylerken
bir şeyin de altını çizmek lazım: Yine, yirmi yedi yıl
sanayicilik yapmış
Ben sanayiciliği kitaptan öğrenmedim.
Sanayiciliği bizzat yaşayarak öğrendim ve sekiz
yaşımdan beri elli yaşındayım- kırk iki
yıldır hem çalıştım hem okudum. Organize sanayi
bölgelerinde benim on yedi senem geçti. Dolayısıyla, bunların ne
anlama geldiğini çok yakinen bilen, bire bir yaşayan ve bunu
iliklerinde hisseden biriyim. Burada bütün hadise şudur: Cari açık
konusunda
Türkiye, petrol ve enerji ithalatı yapan bir ülkedir. Ne
yapalım, Allah Türkiyeye petrolü vermemiş. 2002 yılında,
petrol ve enerji ithalatına 9 milyar dolar ödeyen bir Türkiye, bugün
petrol ve enerjiye 30 milyar doların üzerinde bir bedel ödemektedir. Hiç
kimsenin öngörüsü yoktu. Hiç kimsenin hesabında petrolün
fiyatının 100 dolar olacağı diye bir öngörüsü yoktu, petrol
üreten ülkelerin dâhil. Dolayısıyla bu noktadan
baktığımızda, cari açığın temel sebebinin
özellikle petrol ve enerji ithalatında yaşanan bu fiyat
artışlarından kaynaklandığını çok net
çizmemiz lazım.
Buna rağmen
tekrar şunu söylüyorum: Evet, cari açık her zaman üzerinde
durulması gereken bir olgudur. Ama cari açık yabancı
doğrudan yatırımla finanse edildiği müddetçe hiçbir
sıkıntı yaratmaz. Nitekim 2007de oldu ve 2008 yılında
da Türkiyeye gelecek olan yabancı doğrudan yatırımlar
aynı şekilde bu işi düzeltecektir.
Diğer
yandan, Sayın eski Bakanımın, Sayın Tanrıkulunun
Ben
aslında sanayi stratejisi, sanayi politikasıyla, tabii bunlarla
ilgili üç saat, beş saat -aslında öyle bir imkân, öyle bir zaman yok
ama- konuşabilecek bilgiye, imkâna, altyapıya sahibim. Bunu
Sayın Bakanım da kendisi zaten bilir. Onun için, burada mümkün
olduğunca kısa, özet, bazı kısımları da vakte
fazla tecavüz etmemek için daha fazla böyle kısaltarak ve özetleyerek ve
bir kısmını da çabuklaştırarak sarf ettim.
Zannediyorum ki, bunlar da zaten tutanaklarda da görülecektir. Bundan sonraki,
özellikle 2003 yılından başlamış, 2002
yılından başlamış olan yeni sanayileşme
stratejisi, yeni sanayi politikası, KOBİler, esnaf ve sanatkârlara
verilen tüm argümanlar, tüm çalışmalar zaten bunu göstermiştir
ve bugün tekrar söylüyorum: Türkiye, 22 çeyrek arka arkaya büyümüşse,
bakın, tekrar Türk özel sektörünün, reel sektör marifetiyle büyümüştür
ve bugün Türkiye, 106 milyar dolar ihracatı gerçekleştirirken yüzde
92 sanayi mamullerinden oluşan bir Türkiyeden bahsediyoruz. Bu konuda
Türkiye, zaten gerekli istimi almıştır.
Konuşmamın
başında da söyledim. Makroekonomik altyapı
sağlanmıştır. İyi bir temel inşa edilmiştir.
Şimdi bu temelin üzerine yapılacak olan çok mikro reformlarla -mikro
derken, küçültmek adına söylemiyorum- ani şoklarla, düzenlemelerle,
sosyal güvenlik sistemi, araştırma geliştirmede, vergiyle ilgili
yapılacak düzenlemeler, biraz evvel bahsettiğim teşvik
politikalarıyla bu sefer sürdürülebilir bir büyümeyi esas alan bir model
oluşturma durumundayız.
Diğer
taraftan, bu KOBİlerle ilgili yapılan çalışmalar başlamıştır,
devam ediyor. Başbakanlık geçen dönemde bana göre son derece
doğru bir çalışma başlatmıştır. Büyük Millet
Meclisine gelecek olan kanunların hepsinin değerlendirme etki analizi
yapılması ve bu kanunun faydasının, getirisinin götürüsünün
ne olduğu, tarafların, bütün tarafların bu konudaki görüş
ve önerilerinin alınması noktasında bir çalışma
başlatılmıştır. Bu çerçevede, sadece
Bakanlığımla ilgili yirmi üçe yakın düzenleme
olacaktır. Büyük Mağazacılık Kanunu, Organize Sanayi
Bölgeleri Kanunu, Bakanlığıma bağlı birçok
kuruluşun da kanunlarının yeniden görüşüleceği bir
dönemle zaten karşı karşıya geleceğiz. Çünkü Türkiye
çok önemli bir değişim ve dönüşüme girmiştir. Türkiye çok
önemli bir değişim, dönüşüm oranında, çok kısa süre
içinde bütün gereklerini yerine getirecek çalışmalara devam
etmektedir. Bu konuda Bakanlığımızın tabii ki,
kabiliyeti, kapasitesi, altyapısı, bağlı
kuruluşları, ilgili kuruluşları, merkez teşkilatı
ve taşra teşkilatı topyekûn bunun altyapısına,
bilgilerine sahip ve bunlar yapılırken, biraz evvel de
bahsettiğim gibi, gerek Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği gerek TESK
(Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu)imiz diğer taraftan
diğer kuruluşlarımız, TÜİKimiz, DPTmiz, Maliye ve
Çalışma Bakanlığımız topyekûn bir
çalışma içine girecek.
Yapacağımız
çalışmalarda, şunu bilmenizi isterim ki: Bundan sonra
yapılacak olan tüm teşvik mekanizmaları, bundan sonra
yapılacak tüm düzenlemeler, sonuç-etki analizleri yapılarak
düzenlenecektir. Sonucunda, bunun Türkiye'ye ne getirdiğinin ne götürdüğünün
çok net şekilde ortaya konması lazım.
Evet,
değerli arkadaşlar, Türkiye'nin kaynakları
sınırlıdır, Türkiye'nin kaynakları
pahalıdır. Bu çerçeveden hareketle, yapılacak olan
çalışmaların sonuçlarının en iyi, en doğru
şekilde, en rasyonel şekilde alınacağı bir dönemle
karşı karşıyayız. Türkiye her sene yeni iş gücüne
600 bin insanını gönderen bir ülkedir, yani bir taraftan mevcut
işsizine iş bulacaksınız, diğer taraftan da her sene
yeni 600 bin insana iş bulacaksınız ve diğer taraftan da
iş gücünün niteliğini ve iş gücünün planlamasını da
yapacaksınız. Bunların tamamı bizim sanayi stratejimizin
esasını oluşturacak. Hangi sektörler desteklenecek, hangi
sektörlere öncelik verilecek, bunlar zaten tespit edilmiş ve
belirlenmiştir. Yine söylüyorum: Yüksek katma değer, yüksek teknoloji
ve uluslararası yüksek rekabet gücü bizim olmazsa olmazımız
olacaktır. Bu temel esaslara dayanan ve verimliliği öngören bir
sanayi stratejisi, sanayi politikası bütünlüğü oluşturulacak ve
bu noktada daha fazla üretim, daha fazla yatırım, daha fazla istihdam
oluşacaktır.
Bu noktadan
hareketle, 2013 yılında Hükûmetimizin koymuş olduğu ihracat
hedefi 200 milyar dolardır. Ben inanıyorum ki, bu gidişle 200
milyar doları çok daha erken yakalamamız söz konusu olacaktır.
Türkiye bugün, yıllar önce dışarıdan ithal ettiği
sektörlerde ihraç eder hâle gelmiştir. Şükürler olsun, Türk
firmaları, gerçekten -ben bu ülkenin bir ferdi olarak bununla iftihar
ediyorum, gurur duyuyorum- bizim firmalarımız artık, yurt
dışında, dünyada tanınmış firmaları birer
birer satın almaya başlamıştır. Bir çikolata
firmamız, dünyanın en tanınmış çikolata
firmasını kendi bünyesine katmıştır, hepimiz
adına gurur kaynağıdır. Bir firmamız, yıllar önce
hepimizin ilk başta tanıdığı bir televizyon, bir radyo
markası olan Grundigi satın almıştır. Bunlar son
derece önemli gelişmelerdir. Bunlar, Türk insanının, Türk
motivasyonunun ve önümüzdeki dönemde neler yapacağımızın
çok net göstergesidir. Bunları biliyoruz, anlıyoruz ve bunlara uygun
politikalarımızı yapmaya devam edeceğiz.
Hepinizi tekrar,
saygı ve hürmetle selamlıyorum. Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çağlayan.
Sanırım
soruların hepsi cevaplandı.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) İki tane daha soru
var.
BAŞKAN
İki soru eksik olarak, son iki soru hariç, sorularımız
cevaplandı.
Son iki soru
gündemde kalacaktır.
8.- Antalya Milletvekili Tayfur SÜNERin, Aksekideki çok
programlı liseye ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/148)
BAŞKAN
Bakan burada olmadığı için soru ertelendi.
9.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜTün, yeşil
kartların iptal edilmesine ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/149)
BAŞKAN
Bakan burada olmadığı için ertelendi.
10.- Mersin Milletvekili İsa GÖKün, bir okuldaki
öğrencilere oruç tutmaya yönelik baskı uygulandığı
iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/151)
BAŞKAN
Bakan olmadığı için ertelendi.
11.- Gaziantep Milletvekili Akif EKİCİnin,
yeşil kart verilen kişilere ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/154)
BAŞKAN
Sağlık Bakanı olmadığı için soru ertelendi.
12 - Yalova Milletvekili Muharrem İNCEnin, bir
müsteşar yardımcısına tahsis edilen odaya ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/160)
BAŞKAN
Bakan olmadığı için soru ertelendi.
Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergelerine ayırdığımız
bir saatlik süre bitmiştir.
On beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:17.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve
Demokratik Toplum Partisi grupları adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Faruk Bala aittir.
Buyurunuz
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 56
sıra sayılı çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına ilişkin kanun tasarısı hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, ilk
günlerini idrak ettiğimiz yeni yılın ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini Cenabı Allahtan niyaz ediyorum.
Son günlerde
yaşanmış olan terör hadiselerinin bir yenisini
yaşadığımız Diyarbakırda Hakkın rahmetine
kavuşan şehitlerimize Cenabı Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılara da acil şifalar diliyorum. Temennimiz odur ki hain
saldırıların bir an önce kökünün kazınması. Ancak bu
kökü kazıyabilecek bir siyasi kararlılığı görememenin
de üzüntüsü içerisindeyim.
Sayın
Başkan, görüşmekte olduğumuz Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, 24 Haziran 2006 günü dört
tek madde hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisine Bakanlar Kurulu
tasarısı olarak sunulmuştur. Bu dört madde, ceman 416
sayfayı bulan komisyon raporuyla birlikte bir cilt hâlinde kitap hâline
gelmiştir ve dört maddelik bu kanun tasarısının 1inci
maddesi 170 tane kanunda değişiklik yapılmasını öngörüyordu,
2nci maddesi 62 tane kanunun yürürlükten kaldırılmasıydı,
3üncü ve 4üncü maddesi ise bu kanunu kimin yürüteceğine, hangi tarihte
yürürlüğe gireceğine ilişkindi.
Tabii, kanun
yapma tekniğinde, gerek ülkemizde gerek uluslararası mukayeseli hukukta,
incelediğimizde, böyle bir garip tasarı herhangi bir parlamentoya
sunulmadığı gibi Türkiye Büyük Millet Meclisine de böyle bir
kanun tasarısı sunulmamıştır.
Bu kanun
tasarısı daha sonra komisyonda altı yüz elli bir maddeye
dönüştürülmüştür. Altı yüz elli bir adet madde de temel kanun
çerçevesi içerisinde görüşülmek üzere huzurunuza gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun bir temel kanun değildir. Bu kanun
münferit bir kanun da değildir. Bu kanuna, İç Tüzükte hüküm
bulunmamakla birlikte torba kanunu demek belki mümkündür. Parlamento
geleneğinde buna benzer uygulamalar vardır. Fakat altı yüz elli
bir maddeyi içine alacak bir torbayı da bulmak mümkün değil.
Altı yüz elli bir maddeyi bir torba içerisine sığdırmak
mümkün olmadığına göre, herhâlde -kimseyi rencide etmek için
kullanmıyorum ama- bu bir çuval kanunu.
Değerli
arkadaşlarım Bu kanun niçin bu hâle geldi? sorusunun
cevabını birlikte bulmamız lazım. Bu kanun, bilindiği
gibi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza İnfaz ve Güvenlik Tedbirlerinin
Uygulanması Hakkında Kanun ve Kabahatler Kanununun 1 Haziran 2001
tarihinde yeniden düzenlenerek yürürlüğe girmesi ile bu kanunlarda
yapılmış olan değişiklikleri yüz yetmiş tane
kanuna uyum sağlama amacıyla getirilmiş bir kanundur. O zaman, başa
dönüp birinci hadiseden başlamak gerekmektedir. Ceza Kanunu, Kabahatler
Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve ceza tedbirleri ile güvenlik tedbirlerinin
uygulanmasına ilişkin kanuni düzenlemeler yapılırken
baktığımızda, Türk ceza hukukunun kültür olarak hukuk
tarihimize yerleşmiş, 1926 yılından beri uygulanagelen bu
kanunun bir ceza hukuku kültürü yarattığı, bir ceza hukuku
hafızası yarattığı, bir ceza hukuku içtihatları
bütünlüğü yarattığı, uygulayıcılara,
hâkimlerimize, savcılarımıza, yüksek mahkemeye, yargının
bir ayağını teşkil eden savunma mesleğinin
mensuplarına bilgi birikimi yaratmış idi. Yaratılan bu
bilgi birikimi, 1/5/2006 tarihi itibarıyla, maalesef bir gecede hâk ile
yeksan edilmiştir. Bu kanunla ceza hukukunun temel prensipleri ya biri
diğerine kaim olacak şekilde değiştirilmiştir ya
aralarındaki ayrım ortadan kaldırılmıştır ya
da külliyen hukukumuzu terk etmiş hâle getirilmiştir. İşte
bu değişiklikler: Asli ceza-ferî ceza arasında ayrım
kalkmıştır. Cürüm ile kabahat arasında, suçlar
arasında ayrım kalkmıştır. Hafif hapis ve hapis
cezaları arasındaki ayrım kalkmıştır. Hafif para
cezası ile ağır para cezası arasındaki ayrım
kalkmıştır. Taksir ve kasıt mahiyet
değiştirmiştir, nevileri
farklılaşmıştır. Müsadere dediğimiz kavram
değiştirilmiştir, farklı bir manaya gelecek,
uygulamayı da zorlaştırabilecek bir hâle getirilmiştir.
Memnu hakların iadesi gibi kavramlar değiştirilmiş ve
hâkimin de önündeki davalarda takdir yetkisi olabildiğince artırılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bu değişiklikler yapılırken
ceza hukukunun sistematiği değişmiştir, maddeler havada
uçuşmuştur, fasıllar uçuşmuştur, bablar
uçuşmuştur, kitaplar uçuşmuştur. Netice itibarıyla
karşımıza- biraz önce ifade ettiğim gibi, 1926
yılından beri oluşturulmuş olan ceza hukuku kültürü, ceza
hukuku hafızası, ceza hukukuyla ilgili içtihatlar bütünü ve bilgi
birikimi hâk ile yeksan olmuştur. Yargının mensupları,
hâkimler, savcılar başta olmak üzere, avukatlar, hatta çoğu defa
mahkemelere gelip giden insanların hukukla ilgili bilgileri yenilenmek
zorunda kalmıştır. Bundan dolayı pek çok
meslektaşımız hâkim, savcı emekliliği tercih
etmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, işte böyle bir değişiklik, radikal bir
değişikliktir. Bu radikal değişikliği bir başka
kelimeyle ifade edecek olursak bu, ceza hukuku alanında
yaşanılmış olan bir tsunamidir. Tsunaminin birinci
dalgası budur. Bu tsunaminin ikinci dalgası da bugün
görüştüğümüz kanundur. Bugün görüştüğümüz kanunla,
altı yüz elli bir maddelik bu kanundaki maddeleri, temel kanun çerçevesi
içerisinde, bölümler hâlinde görüşeceğiz. Ancak, bölümler hâlinde
görüşülmeden önce bunun olgunlaştırılması
gerekmekteydi. Hükûmet tasarısı olarak tam bir hamlık ile
Meclise sunulmuş olan kanun, Adalet Komisyonu çalışmaları
sırasında bir parça işlenmiştir. Ancak, eksiklik ve
yanlışlıkları bir hayli fazlaydı ki daha sonra
Parlamentoda grubu bulunan partilerden birer tane temsilci alınmak
suretiyle bu eksiklik ve yanlışlıkların düzeltilmesine
gayret edilmiştir -bu Komisyonda görev alan arkadaşlarımın
çalışmalarını tebrik ediyorum- ancak bu da yeterli
değildir. Bu da yeterli değildir, çünkü o derecede yoğun bir
işi bu kadar dar bir zaman içerisinde halletmek mümkün değildir.
Kanun dediğimiz hadise, basit bir makale yazımı gibi, basit bir
yazı yazımı gibi, basit bir cümle kurumu gibi
değerlendirilebilecek bir hadise değildir. Kanun, kul
hakkının tartıldığı kuyumcu terazisidir.
Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki kanun kul hakkının
tartıldığı kuyumcu terazisi niteliğinde değildir.
Bu ancak kantara benzemektedir. Bu kantarı olabildiğince kuyumcu
terazisine dönüştürmek bu yüce Meclisin görevidir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak başlangıçtan beri uyumlu, olumlu ve olabildiğince
katılımcı bir anlayışla bu kanunun düzeltilebilecek maddelerini
düzeltme yönünde katkı vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunun yürürlüğe girmesi tarihine kadar
yaşanılmakta olan sıkıntıdan bahsetmek istiyorum
sizlere. Yüz yetmiş tane kanunda altı yüz elli küsur tane madde
ihtiva eden bu kanunla ilgili mahkemelere açılmış davalar bulunmaktadır.
Mahkemeler bu davaları şu gerekçeyle ertelemektedir: Bu kanunun Ceza
Kanununa göre değiştirileceğine ilişkin Parlamentoda
çalışma vardır. Eğer çalışma sonuçlanır ise
ciddi mahiyette bir değişiklik olacaktır. Verilecek hüküm her
hâlükârda bozulacağına göre bu davayı erteliyoruz.
Bu erteleme iki
açıdan sıkıntı yaratmaktadır: Birincisi, 2006 tarihi
itibariyle sevk edilmiş olan bu kanun, mehazına gittiğimiz
takdirde 1/6/2005 tarihine kadar ulaşmamızı gerektiriyor. Çünkü
o tarih itibarıyla temel kanunlarda değişiklik
yapılmıştır. Şimdi 2008 yılına geldik.
1/6/2005 tarihinden 2008 yılına kadar geçen süre içerisinde bu
görüştüğümüz kanunlarla ilgili açılmış davaların
hepsi mahkemelerde sonuçlandırılamamakta ama bir şey
çalışmaktadır: Çalışan zaman aşımıdır.
Zaman aşımı nedeniyle iki buçuk yıllık bir süre
içerisinde pek çok dava ortadan kaldırılacaktır. Hukuki
tabiriyle ortadan kaldırılan bu davaların anlamı
şudur: Bu suçları işlemiş olan kişiler cezasız
kalacaklardır. Dolayısıyla toplumun içerisine işlenmiş
bir suçun faili cezasını çekmeden karışmış
olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, diğer bir yönü itibarıyla 1/6/2005 tarihinden
önce verilmiş olan, mahkemelerin vermiş olduğu kararlar
Yargıtaya gönderilmiştir. Yargıtay da bu kanunun
çıkacağı günü beklemektedir ve dosyaları bu nedenle
bekletmektedir. Bu kanun çıktığı takdirde bu kanuna göre
dosyaları yeniden görüşmek üzere iade edecektir mahkemelere ve
mahkemeler yeni kanuna göre sanık lehine hüküm tesis etmek üzere
verilmiş kararları tekrar değerlendireceklerdir. İşte
burada yapılmış olan birinci tsunami dalgası ve bugün
görüştüğümüz kanunla ikinci tsunami dalgasının
yarattığı sonuç, adliyelerdeki iş yükünü, mahkemelerdeki
iş yükünü, adli görev yapan jandarma ve polis birimlerindeki iş
yükünü katlayarak artırmıştır. Bu artışı
sizlere bir gazete kupürüyle göstermek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, bir Yargıtay üyesi Yargıtay isyanda. diyor.
Onun ifade ettiği sözler, bir gazetemizin manşetine düşüyor.
Hakikaten isyan edilecek bir durumdayız ve bu isyanla da yargıyı
baş başa bırakmamamız lazım.
O zaman, çözüm
Çözüm: Değerli arkadaşlarım, kanunları çıkarmakla
elbette ki Parlamento yüce bir görev yapmaktadır. Bununla çözülmez.
Aksine, bu kanunları çıkarmakla, biraz önce ifade ettiğim gibi,
mahkemelerin iş yükünü de artırdık. Bunlar yapılmalı
mıydı? Yapılmalıydı. Ayrı konu. Fakat çözüm için
yapmamız gereken en önemli iş, bir bütün hâlinde, yargıya makro
bir bakış açısıyla, yeniden
yapılandırılması, otomasyonu, motivasyonu, bunların
hepsini bir bütün hâlinde değerlendirerek çözüm sunmamız lazım.
İşte, Milliyetçi Hareket Partisinin hazırlamış
olduğu millî yargı dediğimiz hazırlık, proje, bunun
çözümüdür.
Değerli
arkadaşlarım, bu, Türk yargısına yeni yüzyılın
getirdiği vizyon ve misyonla bir çözüm getirmekle kalmamakta, aynı
zamanda yargı sorununu çözememiş olan az gelişmiş ülkeler,
gelişmiş ülkeler dâhil olmak üzere, hepsine örnek olabilecek, ihraç
kabiliyeti bulunan bir yeni tasarımı da ortaya koymaktadır.
Milliyetçi
Hareket Partisinin millî yargı reformu adı altındaki bu
çözümü, suçun işlendiği andan itibaren başlamak üzere ya da
hukuki uyuşmazlığın doğduğu andan başlamak
üzere ya da idari uyuşmazlığın doğduğu andan başlamak
üzere, iki alanda bilimi ve teknolojiyi rehber edinerek suç faillerinin
bulunması, delillerinin toparlanması ve tam tekmil olarak, elinde
kuyumcu teraziyle bekleyen hâkimin huzuruna karar vermek üzere getirtilmesi
amacını taşımaktadır. İşte, suç delillerinin
toparlanması dediğimiz hadiseyi veri madenciliği olarak,
bilişim teknolojisinde ifade edilen, yabancı tabirle data mining
dediğimiz veri madenciliği sistemini yargıya monte etmek,
ikincisi ise yargı görevini ifa eden kolluk kuvvetlerinden başlamak
üzere cumhuriyet savcılarına, hâkimlere, Yargıtaya,
arkasından Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne, adli sicile, oradan
da yine öngördüğümüz suç ve hukuki uyuşmazlıkları ortadan
kaldırma ile görevli olan kurula kadar taşıyabilecek, rehberlik
edebilecek yapay zekâ modellemesini yargıya monte etmekle mümkündür.
Değerli
arkadaşlarım, bu şekilde, toplumun kanayan yarası
dediğimiz adli olayların verilerini hem yargının çözümünde
kullanmak hem de bu adli olayların ortaya çıkmasıyla toplumun
hassasiyetini belirleyen, toplumun sorunlarını belirleyen ve tümüyle
Türkiyeyi bir röntgen gibi görebilen bu veri madenciliği sisteminden
yararlanmak suretiyle, ülkenin ekonomik, toplumsal, idari sorunlarına bu
manada çözümler üretme ile öngörmekteyiz. İşte bu öngörü ile hareket
edebilir ve bu sistemi uygulayabilir isek o takdirde Türkiye'nin suç ve hukuki
ve idari uyuşmazlıklarla ilgili türemiş olan sinekleri öldürmek
gibi beyhude gayret sarf etmeyiz, onun yerine bataklığı
kurutabilecek tedbirleri alabiliriz.
Milliyetçi
Hareket Partisi, bunu, toplu bir bakış açısında bu
şekilde değerlendirmek suretiyle bir proje hâline getirmiştir.
İşte yüz yetmiş tane kanunda
Altı yüz elli bir maddelik
olan bu kanunu hangi hafızayla hâkimlerimiz, hangi bilgi birikimiyle
hâkimlerimiz yeni tanıştıkları bu yasalarla uğraşacaklardır.
İşte bu yeni çıkacak olan yasaları da o sisteme monte
etmemiz hâlinde, bilginin, teknolojinin hâkimin emrine, yargının
emrine sunulması suretiyle meseleye çare bulabiliriz. İşte bu
çerçeve içerisinde değerlendirdiğimiz takdirde, çarenin 21inci
yüzyıl vizyonuna ve Türk yargısını makul sürede
yargılama sürecini tamamlayabilecek, adil yargılama hakkını
hakkıyla teslim edebilecek, insanlarımıza evrensel hukukun
tanımış olduğu tüm imkânları tanıyabilecek bir
sistemi hayata geçirmiş olabiliriz.
Diğer
taraftan, bu sistemin tamamlayıcı unsurlarından bahsetmek
istiyorum sizlere.
Değerli
arkadaşlarım, yargının eline 1 tane zeytin vererek bundan 1
kilo ya da
BAŞKAN
Sayın Bal, bir dakika müsaadenizi rica edeceğim.
FARUK BAL
(Devamla) Buyurun Sayın Başkanım.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
D) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Brezilya Parlamentosu
Dışişleri ve Savunma Komisyonu Başkanı ve
beraberindeki heyete Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Dışişleri Komisyonu
Başkanı Sayın Murat Mercanın konuğu olarak ülkemizi
ziyaret etmekte olan Brezilya Parlamentosu Dışişleri ve Savunma
Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi
teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz adına Hoş
geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (Devam)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bal, devam edebilirsiniz.
FARUK BAL
(Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de sayın
konuklara Hoş geldiniz. diyorum. Bir cümleyi de sayın
konuğumla ilgili olarak ifade edeceğim, ama bölünmemesi
açısından devam ediyorum sözüme.
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi de tamamlarsanız, süreniz de dolmak üzere.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FARUK BAL
(Devamla) Alternatif yargı yolları Türk yargı sisteminin
yabancısı değildir. Sivil toplum örgütlerini, kamu tüzel
kişilerini, idari mercileri bazı suç tiplerinde ve hukuki
uyuşmazlıklarda yargının önüne gitmeden çözebilecek
şekilde bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Diğer
taraftan da yargıya gitmeden önce tarafları
uzlaştırıcı ve yargı sürecinde de tarafları
uzlaştırıcı bir şekilde yasal düzenlemeler
yapılması gerekmektedir.
Sayın
Başkan, sayın konuğa hitaben ifade etmek istiyorum: Milliyetçi
Hareket Partisinin teknolojik yargı reformunu hazırlarken dünyaya da
baktık. Sayın konuğun ülkesini tebrik ediyorum. Brezilyada data
mining yolu ile yargının bazı sorunlarına çözüm için
gelişmelerin olduğunu gördük. Brezilyayı bu açıdan tebrik
ediyorum.
Sayın
Başkan, zatıalinizi ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu kanuna,
Milliyetçi Hareket Partisi, katılımcı, uzlaşmacı bir
anlayışla olumlu bir muhalefet açısıyla
yaklaşmaktadır.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın
Hakkı Köylü konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Köylü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
AK PARTİ
GRUBU ADINA HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; konuşmama başlamadan önce yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca,
geçtiğimiz günlerde Diyarbakırda meydana gelen o melun terör
olayını kınıyor, bu terörden dolayı hayatını
kaybeden genç yavrularımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı, yaralılara da acil şifalar
diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şu anda görüşmekte olduğumuz temel ceza
yasalarına uyum amacıyla hazırlanmış olan ve altı
yüz elli maddeyi geçen tasarı neden gündeme geldi, neden böyle bir tasarıya
ihtiyaç duyuldu ve bu tasarı nasıl hazırlandı, kısaca
bundan bahsetmek istiyorum. Bu arada, tasarının dilinin neden
düzeltilmediği ve neden dört madde olarak görüşüldüğü
şeklindeki eleştirilere de kısaca cevap vereceğim.
Ceza Kanunu ve
Kabahatler Kanunu gibi temel kanunlar yanında sosyal ve ekonomik
konuları düzenleyen ve ceza hükmü içeren yardımcı kanunlar da
dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiyede de vardır. Hukuka
aykırı fiillerin hangilerinin suç olduğu, hangisinin suç
olması gerektiği suç siyasetiyle belirlenmektedir.
Suç siyasetiyle
güdülen amaca ulaşmak için gereken ana ilkeler, kusur ilkesi, hukuk
devleti ilkesi ve hümanizm ilkesidir. Meydana gelen eylemden dolayı
kişiye ceza verilebilmesi için taksir veya kasta dayalı bir kusurunun
olması gerekmektedir.
Ayrıca,
Anayasamızın kanun önünde eşitlik prensibi ile
cezaların şahsiliği prensibi göz önüne alınarak
düzenlenmiş olan Ceza Kanunu ile Kabahatler Kanunu, diğer
kanunların da bu temel kanunlara uygun olması gerektiğini ve
aykırı hükümler taşımaması gerektiğini
öngörmüştür. Bu konuyla ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun 2nci maddesi,
kanunun açıkça suç saymadığı fiil için kimseye ceza verilemeyeceğini,
güvenlik tedbiri uygulanamayacağını, keza kanunda yazılı
olandan başka ceza ve güvenlik tedbirlerinin
uygulanamayacağını, idarenin düzenleyici işlemleri ile suç
ve ceza konulamayacağını, ayrıca suç ve ceza içeren
hükümlerin uygulanmasında kıyas yapılamayacağını
ve ayrıca bu hükümlerin kıyas yoluyla aleyhe yorumlanamayacağını,
geniş yorumlanamayacağını öngörmüştür. Ceza
Kanununun 3üncü maddesi, suç
işleyen kişiye, eylemin ağırlığıyla
orantılı ceza ve güvenlik tedbiri uygulanabileceğini
öngörmüştür. 5inci maddesi ise, Kanunun genel hükümlerinin özel ceza kanunları
ve ceza hükmü içeren özel kanunlardaki suçlar hakkında da
uygulanacağını düzenlemiştir. Türk Ceza Kanunu ve Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkındaki Kanun ve Kabahatler Kanunu, özel suç tanımlarına yer
veren diğer kanunlar arasındaki ilişkiyi Anayasa ile teminat
altına almış olan hukuk devleti, adalet, eşitlik nazara
alınarak yeniden belirlemiştir. Türk Ceza Kanununun izlediği
suç siyaseti de diğer kanunlara sirayet ettirilmiştir.
İşte, bu temel hükümler çerçevesinde böyle bir tasarının
hazırlanması gerekmiştir.
Şimdi, Ceza
Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ve Kabahatler Kanunu hükümleri
karşısında, Türkiyede uygulanan yüz yetmiş tane kanundaki
ceza hükümlerinin, Ceza Kanununun genel hükümlerinin uygulanmaya
başlayacağı 31/12/2008 tarihine kadar mutlaka Ceza Kanununa
uyarlanması gerekiyordu. Esasında bu tarih 31/12/2006 idi. Ancak o
tarihe kadar yetiştiremediğimiz için 2008e bunu erteledik.
Bu kanun
tasarısı 2006 yılından itibaren hazırlanmaya
başlandı ve aynı yıl komisyonlarda görüşüldü.
Tasarı, iddia edildiği gibi çok kısa sürede
hazırlanmış değildir, komisyondan da çok kısa sürede
geçmiş değildir. Bir yılı aşan bir süreden beri Adalet
Bakanlığındaki hâkim sınıfından bürokratlar,
akademisyenler, Yargıtay üyeleri birlikte çalışarak büyük bir
tasarı meydana getirmişlerdir. Bu tasarı
hazırlanırken, iddia edildiği gibi dört madde olarak
sunulmuştur, ama komisyonda maddeler, şu anda altı yüz elli
madde nasıl varsa, bunlar tek tek ele alınmış,
fıkraları ve bentleri de tek tek ele alınmış ve hepsi
tek tek oylanmıştır. Ayrıca, bütün kurumlar bu
toplantılara katılmıştır, bütün bakanlıkların
ilgili uzmanları toplantılara katılmıştır, ilgili
sivil toplum kuruluşları da bu toplantılara
katılmıştır.
Adalet
Komisyonunda kanun çalışması yapılırken,
görüşülürken, bakanlıkların mensupları içeride yer
olmadığı için kapı önünde beklemiştir. Her gün orada
en az 50-60 kişi bekliyordu. Kendilerine sıra geldiği zaman
kendi kanunları ile ilgili görüşlerini bildiriyorlar, daha sonra
dışarı çıkıyorlar, diğer
bakanlığın elemanları geliyor, görüşlerini bildiriyor,
dışarı çıkıyor ve bu şekilde bir
hazırlık yapılıyordu.
Görüldüğü
gibi, bu altı yüz elli maddeyi biz görüşmedik. Şu masanın üzerinde,
komisyon ve Hükûmetin bulunduğu masanın üzerindeki klasörleri
eğer arkadaşlarımız görürse, o klasörlerde yazılı
bütün kanunlar ve bu kanunların ilgili bütün maddeleri elden
geçirilmiştir. Yuvarlak bir deyişle, altı yüz elli değil,
altı bin beş yüz madde incelenmiştir. Şunu söyleyebilirim:
Bu Meclise gelen, en itinalı hazırlanmış, en titiz
hazırlanmış, en dikkatli hazırlanmış kanun
tasarılarından birisidir. Arkadaşlarımın hiç
endişesi olmasın. İnceleyememiş olabilirler,
detaylarına girememiş olabilirler, ama bu tasarı gerçekten çok
titizlikle hazırlanmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, tasarılar hazırlanırken bazı
kanunların içine de nüfuz edilmiştir, sadece uyarlama
yapılmamıştır. Onlardan bir iki örnek biraz sonra
vereceğim. Ama bu tasarı şimdi neler getirdi, birkaç örnekle
izah edeyim, ondan sonra diğerine geçeceğim.
Bu ana
kanunlarımızdaki genel hükümler nazara alınarak, asli ceza-ferî
ceza ayrımı kaldırılmış, ceza ve güvenlik tedbiri
olarak sistem kurgulanmıştır.
Hürriyeti
bağlayıcı cezalar, hapis, müebbet hapis,
ağırlaştırılmış müebbet hapis olarak
düzenlenmiştir.
Para
cezaları adli ve idari para cezası olarak düzenlenmiş, adli para
cezasının uygulanmasında da gün para cezası sistemi
getirilmiştir.
Ekonomik suçlarda
genel olarak ve ağırlıklı olarak, para cezası hapis
cezasının yanında konulmuştur, diğer suçlarda ise,
istisnaları hariç tutarsak, hapis cezalarının yanında
ayrıca para cezası öngörülmemiştir.
Hak
yoksunlukları kural olarak hükmün infazı ile birlikte sona ermekte
iken, bu özel kanunlardaki hak yoksunluklarının iadesi için memnu
hakların iadesi yolu açılmış ve o şekilde hak
yoksunlukları giderilmeye çalışılmıştır.
Müsadere bu
sistemde bir ceza değil, bir güvenlik tedbiri olarak öngörülmüş ve
müsadere, eşya ve kazanç müsaderesi olarak düzenlenmiştir.
Suçta kanunilik
ilkesi gereği, kanunda yazılı olmayan fiiller suç olmaktan
çıkarılmıştır.
Teşebbüs,
iştirak, içtima hükümlerinden Türk Ceza Kanununa aykırı olanlar
da Ceza Kanununa uyarlanmıştır. Bu surette hukuk ve uygulama
birliği sağlanmıştır.
Haksızlık
oluşturan ve suç oluşturmayan fiiller kabahat olarak
tanımlanmış ve o şekilde düzenlenmiştir. Fiil
haksız değilse, tabii ki kabahat dahi oluşturmamaktadır.
Teşebbüs,
suçlarda kabul edilmiştir, kabahatlerde kural olarak teşebbüs kabul
edilmemiştir, ancak istisna olarak kabul edilmiştir.
Kabahatlerde,
keza kural olarak, tekerrür hükümlerine yer verilmemiştir. Ancak, hükmün
tekrarı hâlinde cezada ayrı bir artırım öngörülmüş
veya ayrı bir ceza öngörülmüştür. Bazen de bu ikisi de yapılmamış,
cezanın alt ve üst sınırları arasındaki makas
açılmak suretiyle, uygulayacak merciye geniş takdir hakkı
tanınmıştır. Ağır para cezaları da adli para
cezasına dönüştürülmüştür.
İdari
yaptırım kararlarının verilmesinde ve uygulanmasında
şu andaki sistemimizde bir birlik yoktur, uygulamada yeknesaklık
bulunmamaktadır. İşte, Kabahatler Kanunu zaten idari
yaptırımların ne şekilde olacağını ve
nelerin genellikle idari yaptırım altına
alınacağını düzenlemiştir. Kabahatler Kanunundaki
düzene uygun olarak idari yaptırımın niteliği,
yaptırım kararını verecek merci burada açıkça
belirtilmiş, bu idari yaptırımlarla ilgili olarak tebliğ,
itiraz yolları, tahsil usulü Kabahatler Kanununda açıkça ve
teferruatlı bir şekilde düzenlenmiş olduğundan, bu
incelediğimiz tasarıda bulunan kanunlardaki bu yöne dönük hükümler
kaldırılmıştır.
Cezaların
üst sınırı gösterilmeyen hâllerde üst sınırları
belirlenmiştir. Alt ve üst sınırların tespitinde de bir
hususa dikkat edilmiştir. Bazı arkadaşlarımızın
belki dikkatini çeken genel olarak cezalarda indirim yapılmamış,
ancak, şu husus da göz ardı edilmemiştir: 2005 yılında
çıkarmış olduğumuz Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile cezaların üçte 1i,
yaklaşık söylüyorum, yaklaşık üçte 1i veya başka bir
deyimle beşte 2si infaz edilirken, bu yeni çıkarmış
olduğumuz kanunla üçte 2si infaz edilmekte ve hapiste kalma süresi daha
da çoğalmaktadır. İşte, cezalar tespit edilirken bu süre de
zaman zaman göz önüne alınmıştır.
Yasa bozması
sonucu zaman aşımının işlemesini önlemek için özel
hüküm konulmuştur.
Bazı
kanunlardan da birkaç örnek vermek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, burada yapmış olduğumuz
çalışmalarda, özellikle Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun
düzenlemesinde, kanunun detaylarına girilmiştir, içine nüfuz
edilmiştir. Bu da, mevcut kanunun uygulanmasının çok zor
olduğundan, uygulamada sıkıntılar
yarattığından, ayrıca bu konuda hakları ziyana
uğrayan kişilerin, yani fikir ve sanat haklarını,
sahiplerinin haklarını yeterince korumadığından,
kendilerinin bize müracaat etmeleri sonucu, onların da
katıldığı
Altı kişi komisyonumuza
katılmıştır, başta Sayın Ali Rıza
Binboğa olmak üzere altı kişi komisyonumuza katıldılar
ve onların bütün istekleri nazara alınarak, bütün istekleri
değerlendirilerek, olabilecek en iyi düzenleme
yapılmıştır. Sonunda da kendileri bize teşekkür
etmişlerdir. Hatta, basında da çıkmıştır, bu
teşekkürün karşılığı olarak, kendileri
komisyonumuzda türkü söylemişlerdir ve teşekkürünü o şekilde
belirtmişlerdir. Bu istisnai bir durum, böyle bir şey
olmamış şimdiye kadar.
6136
sayılı Kanunda bazı küçük değişiklikler yaptık.
Mecliste, yanılmıyorsam gelmek üzere olan bir tasarı var
herhâlde. Onu ben incelemedim ama bu gaz fişeği, kurusıkı
fişek atan silahların ölümcül silah hâline dönüştürülmesi, yani
namlusunun değiştirilmesi suretiyle ölümcül silah hâline
dönüştürülmesi hâlinde, bunlara verilecek cezanın 6136
sayılı Kanunun 13üncü maddesinde belirlenen ceza olacağı
yönünde bir hüküm konulmuştur. Yani, normal tabanca
taşımanın veya bulundurmanın cezası verilmiştir.
Ayrıca, bir
hususa daha yer verilmiştir. Hepimiz biliyoruz, özellikle büyük
şehirlerde -küçük, büyük şehir de fark etmiyor- şu anda ve daha
öncesinde, önüne gelen bir bıçak taşıyor. Kimisi satır
taşıyor, kimisi balta taşıyor, bazıları da döner
bıçağı taşıyor. Bunu biz zaman zaman, görev
yaptığımız sırada da rastladık.
Sırtından döner bıçağını çekmek suretiyle kavgaya
karışıyor, yaralamalarda bulunuyor ve bunun hiçbir cezası
yoktu. İşte, burada ona da bir düzenleme getirildi. Bu düzenlemeyle,
üç aydan başlayan bir hapis cezası var. 6136 sayılı Kanun
kapsamına girmediği hâlde, bu tarz silah cinsinden
bıçakları, kesici, delici aletleri taşıyanlar bunları
salt saldırı ve savunma için taşıyorlarsa buna ayrıca
bir ceza öngörülmüştür.
Bu arada, Sporda
Şiddetin ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda bir düzeltme
yapılmıştır. Hepimiz biliyoruz, stadyumlara giderken
kimisinde patlayıcı var, kimisinde delici alet yarası var. Hatta
polis bir arama yaptığı takdirde, neredeyse bir küçük
arabanın bagajını dolduracak kadar kesici, delici alet
çıkıyor. Bunlar elinden alınıyor ve hiçbir şey
yapılmıyor. Sadece idari tedbir olarak maça girmesi
yasaklanıyor. Ama bundan sonra kesici, delici aletlerle, yakıcı
aletlerle bu patlayıcı sis bombası ve ses bombası gibi
eşyalarla spor müsabakalarının olduğu yere gidenler
hakkında üç yıldan bir yıla kadar hapis cezası
öngörülmektedir. Ayrıca, bunların stadyumlara veya spor
müsabakalarına girmeleri belli sürelerle yasaklanmaktadır. Spor
müsabakalarına girmesi yasaklanan kişileri bu müsabakalara alan
kişiler hakkında da ayrıca hapis cezası öngörülmüştür.
Bu işin ciddiyetini herkesin bilmesi gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, başka bir şey daha var, kısaca
Halkımızı çok ilgilendiren çok değişiklik var, ama,
bunlar önemli olduğu için size izah etmek istiyorum. Kıyı
Kanununda bazı değişiklikler yaptık. Hepinizin
bildiği gibi Kıyılar yağmalanıyor. dedik.
Kıyılara yapılan yazlık evler, oteller, moteller, herkes
kendi önüne gelen kısmını, kıyıyı kapatıyor.
Halka açık olması gereken kıyıya halkımız
giremiyor. Şimdi, kıyıyı, halka açık olması
gereken kıyıyı, duvar, çit, tel örgü, her ne olursa olsun,
bununla kapatan, çeviren kişilere önemli miktarda idari para cezaları
koyduk ve beş gün içerisinde de kendisinin yıkması gerekiyor. Bu
para cezasını mülki amir veriyor. Bunun dışında
kıyıdan kum, çakıl alana gene ayrı bir ceza
öngörülmüştür.
AHMET ERSİN
(İzmir) Balık çiftlikleri dâhil mi?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Onlar ayrı. Onların düzenlemesi ayrı. Bunun içinde
değil.
AHMET ERSİN
(İzmir) O zaman eksik kalıyor.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Ama, şunu söyleyeyim tabii ki: Çevre ile ilgili düzenleme
bunun içinde gene var. Eğer kıyıyı, çevreyi kirletiyorsa
çöp, moloz vesaire atmak suretiyle, ayrıca cezası var. Bu ceza,
şekline göre, eylemin durumuna göre, ya Kabahatler Kanununa göre
cezalandırılacaktır ya da Türk Ceza Kanununun ilgili
hükümlerine göre cezalandırılacaktır.
Burada bir hususu
da müsaadenizle belirtmek istiyorum.
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Vekilim, Çevre Yasası uygulanmıyor. Onu
söylemek istiyorum.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Ceza Kanununda ve burada hüküm var.
Bir hususu da
belirtmek istiyorum kıyılarda ruhsatsız inşaat yapanlar
için: Ruhsatsız inşaat yapmanın cezası, biliyorsunuz, Türk
Ceza Kanunumuzda imar kirliliği adı altında 184üncü maddede
düzenlenmiştir. İki yıldan başlayan hapis cezası
vardır. Şayet bu bahsettiğimiz kıyılarda birisi
ruhsatsız inşaat yapıyor ise ceza 1 kat artırılarak
hükmedilecektir. Bu da çok önemli, caydırıcı bir hükümdür.
Kısacası,
değerli arkadaşlarım, bu tasarı gerçekten büyük emek sarf
edilerek, üzerinde titiz bir şekilde gayret sarf edilerek
hazırlanmıştır. Arkadaşlarımın da
belirttiği gibi, Yargıtay ve mahkemeler bunu beklemektedirler. Bunun
çıkması çok elzemdir. Ama, bunun çıkması sadece yargının
bunu beklediğinden dolayı değil, gerçekten doğru
olduğundan ve ceza sistemimizin dört başı mamur bir şekle
getirilmesini sağladığından, hukuk sistemimizin tek kalan
bu ayağının, topal kalan bu ayağının da bir an
önce düzeltilmesi gerektiğinden dolayı bu tasarının
çıkması gerekir diye düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köylü.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın.
Buyurunuz
Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56
sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarıyla 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler Kanununun yürürlüğe
girmesinden sonra idari yaptırım kararı gerektiren fiiller ve suçlar
açısından uygulama birliğinin sağlanması, ceza hükmü
içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin
giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu
hükümleri dikkate alınmak suretiyle ceza hükmü içeren diğer kanunlarda
yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi ve ayrıca,
bazı suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanuna uyum
sağlanması amaçlanmıştır.
Söz konusu
tasarı alelacele gelmiş değil. Bu tasarı bir önceki
dönemde, yani 22nci Yasama Döneminde de Adalet Komisyonunda çokça
görüşülmüş ve tartışılmıştır ve daha
ayrıntılı bir çalışma ve tartışma
ortamı için de alt komisyon kurulmuş ve yaptığımız
çalışma neticesinde, alt komisyonda da yirmiden fazla toplantı
yapıldığı belirlenmiştir. Alt komisyon toplantı
raporunu komisyona sunduktan sonra, komisyon birçok kamu kurum ve
kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla
10un üzerinde toplantı yapmış, rapor ve metni
hazırlamıştır, ancak yasama dönemi sona erdiğinden
hükümsüz kalmıştır. Bu vesileyle de herhâlde İç Tüzükün
77nci maddesi bu anlamda haklı olarak uygulanmış ve yeniden,
yeni dönemde de gündeme gelmiş, şu anda da hep birlikte
görüşüyoruz.
Görüldüğü
üzere, tasarıya ilişkin 22nci Yasama Döneminde uzun süre
tartışmalar olmuş, komisyon görüşmelerinde gerekli olan
hususlarda konunun uzmanlarına başvurulmuş ve onların
görüşlerine de yer verilmiştir. Kamuoyunda da artık bu
tasarı kanun olarak beklenmektedir.
Tasarının
kanunlaşmaması veya geç kanunlaşması sebebiyle oldukça
yüklü sayıda dava dosyasının Yargıtayda beklemekte
olduğunu değerli konuşmacı arkadaşlarımız da
ifade etti ve bu dava dosyalarının zaman aşımına
uğrama ihtimali çok yükseliyor. Bu manada da, aynı zamanda, temel
ceza kanunu prensiplerine aykırılık teşkil eden 170ten
fazla kanun bulunmakta ve bunların mümkün olan en kısa zamanda temel
ceza kanunlarıyla uyumlu hâle getirilmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; ceza mevzuatının, çağın
gereklerine ve yeniden oluşan insanlığın ortak
değerlerini vurgulayan, insan haklarını ve toplumsal güveni
korumayı hedefleyen bir suç ve ceza siyasetine
dayandırılması gerekmektedir. Suç siyaseti, toplum düzeninin
korunması için hukuka aykırı fiillerin hangilerinin suç olarak
tanımlanması gerektiğinin belirlenmesinde izlenen yolu göstermektedir.
Bilindiği
üzere, ceza adalet sistemimizi oluşturan Temel ceza kanunları
olarak adlandırılan Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu,
Kabahatler Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş ve 1
Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmişti. İşte söz konusu
bu tasarı ile de Türk Ceza Kanunu ile özel suç tanımlarına yer
veren diğer kanunların arasındaki ilişki yeniden belirlenmiştir.
Böylece tasarı ile asli ve ferî ceza ayrımı yerine, yaptırımlar
cezalar ve güvenlik tedbirleri olmak üzere iki ana tasnife tabi
tutulmuştur. Suç karşılığı uygulanacak
yaptırımlar, hapis ve adli para cezası olarak
belirlenmiştir. Ayrıca özel hukuk tüzel kişileri hakkında
ceza yaptırımının yerine, güvenlik tedbirlerine
hükmedilecektir. Suçlar arasındaki cürüm ve kabahat ayırımı
da bu tasarıyla terk edilmektedir.
Yine, hapis
cezasına mahkûm edilen kişi, kural olarak, hapis cezasının
sonuna kadar toplumda belli hakların kullanımından yoksun
bırakılmaktadır. Tasarı ile aynı zamanda, suç ile
yaptırımlarla ilgili olarak, Türk Ceza Kanununda belirlenen genel
ilkelerin özel kanunlarda tanımlanan suçlar açısından da
uygulanmasının temin edilmesi amaçlanmaktadır.
Suç ve ceza
siyaseti ilkelerine uygun olarak ceza hükmü içeren kanunlarda tasarıyla
yapılan değişikliklerde bazı temel ilkeler de esas
alınmıştır. Gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik
şartlar karşısında suç politikalarında bir değişim
zorunlu hâle gelmiş ve ayrıca adliyelerin iş yükünü de
hafifletmek ve benzeri nedenlerle, bazı fiillerin yaptırımı
idari yaptırım olarak değiştirilmiştir.
Bazıları da kabahat nevinden olan yaptırım çeşidinden
çıkartılarak suç karşılığı olan bir ceza
yaptırımına dönüştürülmüştür. Suç
karşılığı uygulanacak yaptırımlarda
cezaların alt ve üst hadleri arasındaki fark açık tutularak
hâkime takdir yetkisini kullanma imkânı tanınmıştır.
Tasarıda
idari yaptırım kararlarını verecek merciler de açıkça
gösterilmiştir. Böylece, uygulamada doğabilecek tereddütler
giderilmiş olacaktır.
İdari yaptırım
kararlarının tebliği, kanun yoluyla takip ve tahsile
ilişkin düzenlemeler Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınarak
ilgili kanun hükümlerinden çıkarılmış, tabii, bu arada
bazı istisnalar da hariç tutulmuştur.
İlgili
kanunlarda yer alan hafif hapis ve hafif para cezaları, yine, kural olarak
idari para cezasına dönüştürülmüştür. Ağır para
cezaları ise adli para cezasına dönüştürülmüştür.
Ceza hükmü içeren
kanunlarda bir mahkûmiyet hükmünün sonucu olarak belirtilen hak
yoksunlukları bakımından da yasak hakların geri verilmesine
yönelik olarak yeni hükümlere yer verilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; daha önceki dönemde de çokça
tartışılan bu tasarının bir an önce
yasalaşması gerekmektedir. Zira, Yargıtayda -az önce de ifade
ettiğimiz üzere- yüklü, binlerce, on binlerce ve hatta yüz binlerce diye
ifade edilen sayıda çok ciddi manada dosya bu kanunu beklemektedir. Bu
nedenle, daha modern, çağdaş ve gelişen hukuk kurallarına
göre ceza normlarının geliştirilmesi için tasarının
kanunlaşacağına olan inancımla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.
Şahsı
adına Konya Milletvekili Sayın Ali Öztürk.
Buyurunuz
Sayın Öztürk. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
ALİ ÖZTÜRK
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İnsanların
hayatını düzenleyen kanunlar da insanların doğup ölmesi
gibi doğar, gelişir, bir gün ihtiyaca cevap veremez hâle gelirler.
Toplumlardaki gelişim ve değişimler, ekonomik, sosyal, siyasal
ve teknolojik gelişmeler, beraberinde yeni sorunlarını da
getirmektedir. Toplumun hukuk düzeninin sağlanması, kişilerin
hak ve yükümlülükleri de bazı müeyyidelere bağlanmalıdır.
Hukuk düzeni, kişilerin hak ve yükümlülüklerine, özgürlüklerine
sınır koyar. Hak ve özgürlüklerin aşılması,
yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde kişiler hukuk düzenini ihlal
etmiş olurlar. Bu takdirde hukuk düzeni de elbette kendisini ceza
müeyyidesi, ceza yaptırımıyla koruyacaktır.
Kanunlar zamana,
şartlara ve ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapılırlar.
Atatürk 5 Kasım 1925 tarihinde Ankara Hukuk Fakültesinin
açılışında yaptığı konuşmada,
kanunların değişen toplumsal şartlara ve ihtiyaca göre
geliştirilmesi ve değiştirilmesi gerektiğini
belirtmiştir.
Anayasamızda
Kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibi gereğince suçların
tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımlarının,
bireyin maddi ve manevi varlığı üzerinde derin etkiler yapan suç
ve cezaların millî iradeyi temsil eden organ tarafından
yapılması da, ayrıca kişi hak ve özgürlüklerine
sağlanan önemli anayasal güvencedir. Hem toplumun adalet, güven ve
barış esasına dayanan hukuk düzeninin korunması hem de bu
esaslara zarar verme hâlinde toplumun ortak değerlerinin korunması ve
şartların gerektirdiği şekilde
cezalandırılması, sonuçta suç ve ceza politikasını
gündeme getirmektedir.
Gelişen
sosyal, siyasal, ekonomik şartlar, teknoloji, iletişim ve
bilişim alanındaki hızlı değişmeler, suç ve ceza
politikalarında da zaman zaman değişimlere de sebep
olmaktadır. Nitekim, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu
yapıldığı sırada en demokratik, insan hak ve
özgürlüklerine geniş yer veren örnek ceza kanunu olmasına
rağmen, zaman içinde toplumun ihtiyaçlarının gerisinde
kalması, Avrupa Birliği müktesebatıyla uyum, insan hak ve
özgürlükleri alanlarındaki yeni açılımlar, Ceza Kanunumuzda
birçok hükümlerin değişmesine sebep olmuştur. Suç ve
yaptırım teorisindeki gelişmeler karşısında
artık eskimiştir. Bu nedenle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu,
kabul tarihi 1 Mart 1926 tarihinden itibaren, yürürlükten kaldırıldığı
1 Haziran 2005 tarihine kadar altmıştan fazla kanunla
değişikliğe maruz kalmış, böylece kanun bütünlüğü
de bozularak suç ve ceza teorisine aykırı hükümler de kişi
aleyhine olarak kanuna girmiştir. Bu sebepledir ki, yeni bir ceza kanunu
yapılması ihtiyacı doğduğundan, 1980
yılından bu tarafa çalışmalara devam edilerek, neticede 1
Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk
Ceza Kanunu yapılmıştır.
Yeni Türk Ceza
Kanunu herhangi bir ülke ceza kanunundan iktibas edilmemiştir. Türk hukuk
bilim adamlarınca hazırlanan bir yasadır. Arkasından, 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun yeniden düzenlenerek yürürlüğe
girmesinden sonra suç ve ceza politikası tamamen yenilenmiştir.
İşte,
yenilenen suç ve ceza politikasının bir sonucu olarak,
değişen toplumsal ihtiyaçlara ve temel ceza yasalarına göre
uyarlamaların da diğer özel kanunlarda da yapılması
ihtiyacı hemen kendini göstermiştir. Zaten, kanun
uygulayıcıları da, çok eski olan özel yasalardaki hafif hapis,
hafif veya ağır cezai nakdî gibi cezaları uygulamakta zorluk
çekmekteydiler. Para cezalarında değişiklik yapan veya o maddede
en son değişiklik yapan yasalar birbirlerine atıf yaparak sanki
problem çözercesine uygulamalar yapılmaktaydı. Bazen de elde edilen
cezalar, bugünün şartlarında gülünç kalmakta veya infaz edilemez hâle
gelmekte idi. Bu durum mahkemelerin hem iş yükünü artırıyor hem
dava ekonomisi, ceza ekonomisi açısından ceza politikası
amacına uygun gelmiyordu.
56 sıra
sayılı Tasarı, temel ceza kanunlarına uyum amacıyla
çeşitli kanunlarda değişiklikleri öngörmektedir. Adına
uygun olarak, tamamen teknik bir uyum yasa tasarısıdır. Temel
ceza kanunlarına uygun olarak özel yasalardaki ceza hükümleri
uygulanırken, ceza hukukuyla ilgisi olmayan düzenlemeler de
yapıldığı, dilinin sadeleştirilmediği karşı
görüş olarak ileri sürülmüş ise de, asıl olan suç politikasındaki
gelişmelerdir. Her eylem suç teşkil etmiyorsa, her eylem
haksızlık ya da hukukun ihlalini oluşturmuyorsa o zaman cezaya
neden olacak suç da ortada olmayacaktır. Millî irade, kanun koyucu,
bazı eylemleri suç olarak tanımlamamış olabilir veya artık
zamana göre böyle bir eylemi suç saymak da istememiş olabilir. O zaman
eski özel yasadaki artık suç oluşturmayan ifadelerin hâlâ
fazlalık olarak kalmalarına da hiç gerek yoktur. Mademki özel yasalar
yeniden süzgeçten geçiriliyorsa, tam da şimdi fazlalıkların
çıkarılması kanun tekniğine de uygun olacaktır. Zira,
fazla cümleler belki de uygulayıcıları tereddüde düşürecek
ve uygulamalardaki birliği bozabilecektir.
Görüşülmekte
olan tasarının bir uyarlama tasarısı olduğunu
belirttikten sonra, neden uyarlama yapma ihtiyacı duyulduğunu
bazı ana hatlarıyla belirtmek gerekir.
Temel ceza
sistemi, cezalar ve güvenlik tedbiri olarak tasnife tabi tutulmuş, ceza
şekli de hapis ve adli para cezası olarak belirlenmiştir. Ceza
sorumluluğunun şahsiliği prensibine göre, özel hukuk tüzel
kişisine güvenlik tedbiri niteliğinde ceza verilebilecektir. Temel
ceza kanununda cürüm ve kabahat ayrımı kaldırılarak temel
ceza olarak hapis cezası ve adli para cezası benimsenmiş,
hapis-hafif hapis ve ağır para cezası-hafif para cezası
ayrımı kaldırılmıştır. Bilindiği gibi,
kişi, hapis cezasının sonucu olarak belli hakları
kullanmaktan belli süre için mahrum ediliyordu. Yeni suç ve ceza
anlayışı ve temel kanunlardaki suçların yeniden
düzenlenmesi sonucunda, suçta kanunilik ilkesi gereği, mahrum
edildiği haklarla ilgili yeniden düzenleme yapılması
gerekmektedir.
Temel ceza
yasasında kabul edilen suç ve ceza ilkelerine göre, haksızlık
oluşturan bir eylemin suç veya kabahat olarak tanımlanması da
önem arz etmektedir. Zira, haksızlık oluşturan eylemin suç veya
kabahat oluşturmasının bazı önemli sonuçları
vardır. Örneğin, Türk Ceza Kanununda teşebbüs
cezalandırılırken, kabahatlerde teşebbüs
cezalandırılmamaktadır; suça iştirak mümkün iken,
kabahatlerde iştirak mümkün değildir.
30/3/2005 tarihinde
kabul edilen 5326 sayılı Kabahatler Kanunuyla bazı kabahatler
ceza kanunlarının kapsamı dışına
çıkarılmış, böylece, adli para cezası ile idari para
cezası kavramları getirilmiştir. Bunun sonucu olarak, karar
veren makam veya merci, infaz şekli, cezaya bağlanan sonuçları,
kanun yolları bakımından önemli farklılıklar
oluşmuştur. Adli ceza gerektiren kabahatlerde adli yargı
mercileri karar verirken, idari ceza gerektiren kabahatlerde idari makamlar karar
vermektedir. Bazı özel kanunlarda cezanın alt sınırı
gösterilmiş, üst sınırı gösterilmemiş olabilir. Bu
durum, yeni temel Ceza Yasası karşısında uygulamada
sakınca çıkarmıştır.
Yukarıda
anlatıldığı şekilde, 5237 sayılı yeni Türk
Ceza Kanunu, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu açısından uygulamada birlik
sağlanması, yeni suç ve ceza anlayışının bütün
temel ve özel yasalarda bütünlük arz etmesi bakımından bu
uyarlamanın yapılması gerekir. Temel Ceza Yasasında adli
para cezası, gün para cezası olarak uygulanırken, hâlâ, özel
yasalarda, otuz liraya kadar ağır cezai nakdî uygulanması gülünç
olacaktır. Bu itibarla, özel yasalardaki cezaların temel ceza
yasalarına uyarlanması, devam eden davalar nedeniyle de çok
faydalı olacak, yargıda büyük rahatlama oluşacaktır.
Tamamen teknik bir yasadır.
Bu arada -bunu
fazladan not olarak belirtmek istiyorum- yeni UYAP projesi, hâkim ve
savcıların, bilgi bankası içerisindeki kanun ve içtihatlara
ulaşması bakımından, gerçekten,
Bakanlığımızın adliyelere
sağladığı büyük bir kolaylık ve imkândır. Bu
nedenle, mahkemeler bu özel yasaları kullanmakta ve uygulamakta zorluk
çekmemektedirler.
Ben,
görüşülmekte olan yasanın, adliyelerimiz, milletimiz ve ülkemiz için
hayırlı olacağını düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz; yirmi dakika
süresi vardır, on dakika sorulara, on dakika da cevaplara
ayrılacaktır.
Sayın Asil,
Sayın Taner, Sayın Çalış, Sayın Ağyüz ve
Sayın Birgün söz istemişlerdir, sırayla söz veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Asil.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türk Ceza Kanununun 301inci maddesiyle ilgili değişikliğin
hazır olduğunu ifade ettiniz. Başbakan Yardımcısı
Sayın Cemil Çiçek ise Bakanlar Kurulunda konunun görüşülmediğini
ifade etmektedir. Sayın Bakan, Türk Ceza Kanununun 301inci maddesiyle
ilgili değişiklik, ifade ettiğiniz gibi hazır
mıdır? Hazır ise değişikliği hangi gerekçelere
dayandırmaktasınız? Başbakan Yardımcısı
Sayın Cemil Çiçek ile farklı şeyler ifade etmenizden, bu konuda
Hükûmet içerisinde Yasa maddesini tümden kaldırma görüşünün
ağır bastığını anlayabilir miyiz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Asil.
Sayın Taner,
buyurun.
RECEP TANER (Aydın)
Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Türk Ceza Kanununun 221inci
maddesiyle ilgili Sayın Başbakanın açıklamaları ile
Sayın Bakanımızın ve Hükûmetin sözcülerinin
açıklamaları çelişmektedir. Türk Ceza Kanununun 221inci
maddesiyle ilgili bir çalışma var mıdır? Çalışma
varsa -Sayın Başbakanımız esnetmekten bahsetmektedir- ne
tür esneklikler düşünmektesiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Taner.
Sayın
Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanın
cevaplaması dileğiyle sorumu soruyorum: Efendim, bu görüşmekte
olduğumuz tasarının birinci bölümünün 5inci maddesi iktisadi
müesseselerde mecburi Türkçe kullanımıyla ilgilidir. Bu Kanunla
ilgili olarak, son beş yıl içerisinde kaç kişi hangi
cezaları almıştır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çalış.
Sayın
Ağyüz, buyurun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Özellikle bu
Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı çok
geniş kapsamlı bir tasarı. Bunun içerisinde özellikle afetlerle
ilgili olan kısımlar da var ama İmar Kanunu öncelikli kanun
olmasına rağmen, Afet Kanunu önemli bir kanun olmasına
rağmen bunlara sıra ne zaman gelecek? Bunları da önemli kanunlar
gördüğüm için, bu kapsam içerisinde, bilmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağyüz.
Sayın
Birgün, buyurun.
RECAİ
BİRGÜN (İzmir) Sayın Başkan, teşekkürler.
Görüşülen
kanun tasarısının 342, 343 ve 344üncü maddelerinde geçen Özel
Öğretim Kurumları Kanununda bazı değişiklikler
öngörülüyor burada. Fakat, 2007 tarihli ve 5580 sayılı Kanunun
14üncü maddesiyle de bu Kanun yürürlükten kaldırılmış.
Burada acaba maddi bir hata mı vardır?
Yine, aynı kanun
tasarısının 433 ve 434üncü maddelerinde geçen Milletvekili
Seçim Kanununda yapılması öngörülen değişiklikler daha
sonra 5550 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunla yapılmıştır,
öyle anlaşılıyor. Yine, bir maddi hata mı vardır
burada acaba?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Birgün.
Sayın
Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakana sormak istiyorum.
Son
yılbaşında, Taksim Meydanında bir rezalet
yaşandı; toplu bir şekilde cinsel taciz suçu. Ne yazık ki,
daha önceki yıl da yaşandı ve Türkiyenin en gözde
mekânlarında, İstiklal Caddesinde, Bağdat Caddesinde,
Nişantaşında güvenlik problemi yaşıyoruz. Böylesi
suçlarla ilgili kamuoyuna yansıyan 57 YTL kabahat nevinden bir para
cezasıyla olayın geciştirilmesi kamuoyunda infial yarattı.
Türkiyenin imajını son derece zedeleyen, örf, âdet, geleneklerimize
de son derece aykırı olan, böylesi, gözler önünde işlenen
fiillere karşı Türk Ceza Kanununun 105inci maddesindeki hükümleri
değiştirmeyi, bu tür aleni yerlerde ve özel günlerde, sosyal alan
olarak tabir edilen yerlerdeki bu tür fiillere daha ağır cezai
müeyyideler getirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Bakan,
süreniz on beş dakikadır.
Buyurunuz.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
Sayın Asil,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısında bulunmayan, Türk
Ceza Yasasının bir maddesiyle ilgili bir soru yönelttiler. Ama,
milletvekili arkadaşımıza olan saygım nedeniyle kısaca
cevap vermeye çalışacağım.
Sanıyorum
bir yılı aşkın bir süredir Türk Ceza Kanununun 301inci
maddesinin ifade özgürlüğü açısından yeniden ele
alınması konusu Türkiyenin gündemindedir. Bu konuda Adalet
Bakanlığınca çalışmalar yapıldı. Sivil toplum
örgütleri ve özellikle Barolar Birliği, üniversitelerimizin hukuk
fakülteleri bu konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundular. Özellikle
medya dünyasıyla ilgili sivil toplum örgütleri, başta Basın
Konseyi olmak üzere, 301inci maddeyle ilgili gerek dünya örneklerinden
hareketle gerekse mukayeseli hukuka dayalı olarak birtakım öneriler
getirdiler. Adalet Bakanlığı olarak, bütün bunlar üzerinde bir
çalışma yaparak bir metin hazırladık.
Benim dün
yapmış olduğum basın toplantısında ifade
ettiğim tabii, Mecliste görüşülecektir- tasarı olarak mı
gelsin, teklif olarak mı gelsin konusu gündeme geldiğinde, bunun
teklif olarak verilmesinin zamanı iyi kullanma açısından daha
uygun olacağı ifade edildi ve şu anda üstünde mutabakat
sağlanan bir metin oluştu. Sanıyorum çok kısa sürede de
milletvekili arkadaşlarımız tarafından Meclis
Başkanlığına verilecek. Tabii ki Meclis
Başkanlığına verildikten sonra, artık, konu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin malı olacaktır, gerek komisyonda gerekse
Genel Kurulda bu konudaki teklif enine boyuna tartışılacak ve
görüşülecektir.
Hükûmet
sözcümüzün dün yapmış olduğu açıklama Türkiye Büyük Millet
Meclisine sevk edilen kanun tasarıları arasında 301le ilgili
düzenleme yoktur şeklinde bir açıklamadır. Yoksa, 301inci
maddeyle ilgili, dün Bakanlar Kurulumuzda da bir değerlendirme
yapılmıştır. O nedenle, bizim, bakanlar olarak
aramızda herhangi bir çelişki, herhangi bir tezat söz konusu
değildir.
Hangi
gerekçelere dayandırıyorsunuz? dedi değerli milletvekili
arkadaşım. Bu teklif Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde,
Komisyonda ve Genel Kurulda görüşülürken hangi gerekçelere
dayandırıldığı, zaten, bu kanun teklifi
görüşülürken ortaya konacaktır. Şimdi bunun dışında
başka bir açıklama yapmayı gereksiz görüyorum.
Sayın Taner,
Türk Ceza Kanununun etkin pişmanlığı düzenleyen ve 2005
yılının Haziran ayında yürürlüğe giren 221inci
maddesiyle ilgili bir çalışma olup olmadığını
sordular. Şu an itibarıyla Adalet Bakanlığımız
böyle bir çalışma içerisinde değildir. Adalet
Bakanlığımızın gündeminde Türk Ceza
Yasasının 221inci maddesiyle ilgili bir gündem söz konusu
değildir. Sayın Başbakanımız, bir soru üzerine Bu
maddeyle ilgili de bir çalışma yapılabilir. demiştir,
Esnetilebilir. demiştir. Bu, kendi değerlendirmesidir. Ama, ne
Bakanlar Kurulunda ne -biraz önce de ifade ettiğim gibi- Adalet
Bakanlığı olarak bu konuda şu an itibarıyla herhangi
bir çalışmamız mevcut değildir.
Sayın
Çalışın bir sorusu var Türkçe kullanımıyla ilgili.
Biraz sonra, zannediyorum, bu ilk bölümde, bir kanunda değişiklik
yapıyoruz mecburi Türkçe kullanımıyla ilgili. Bu kanuna
aykırılık nedeniyle acaba kaç kişi
yargılanmış, kaç kişi ceza almıştır? diye
bir soru yönelttiler yanlış anlamadımsa. Elimde şu anda bu
soruya cevap verebilecek bilgi yok. Eğer, kısa sürede, ilgili
arkadaşlarımız, bürokrat arkadaşlarımız,
ellerinde böyle bir bilgi varsa, bana yetiştirirlerse, bundan sonraki
bölümde soru-cevap faslı olacaksa, orada bu sorunun cevabını
vermeye çalışacağım.
Sayın
Ağyüzün İmarla ilgili de çok ciddi çalışmalara
ihtiyacı var Türkiyenin. Acaba bu konuda Hükûmet olarak bir
çalışma yapıp Parlamentoya sevk edecek misiniz? anlamında
bir soru yönelttiklerini tahmin ediyorum. En azından ben öyle
anladım. Benim bildiğim, Adalet Bakanlığı olarak veya
Adalet Bakanı olarak bildiğim böyle bir çalışma yok, ama,
tabii, imar deyince Bayındırlık Bakanlığı
öncelikle akla gelir. Bayındırlık
Bakanlığının bu konuda bir çalışması olup
olmadığını bilmiyorum, Bakanlar Kurulumuzun gündemine de
böyle bir çalışma şu an itibarıyla gelmiş değil.
Yine Sayın
Ağyüz bir soru daha sordular: Tasarıda bazı maddeler var ki,
burada değişiklik önerilen hususlar çok yakın bir zamanda
çıkarılan başka kanunlarla zaten düzeltilmişti. dediler.
Haklılar. Zaten, o nedenle, sanıyorum, 90 civarında da önerge
var. Bu hususları düzeltmek için hazırlanmış olan
önergelerdir.
Sayın Kaplan
güncel bir konuyu gündeme getirdiler. Yılbaşı gecesi Taksimde
yaşanan ve tabii ki, haber kanallarının da çokça gündeme
getirdiği ve bu nedenle de, sanıyorum, dış dünyadaki haber
kanallarında da gündeme gelen bir konudan
rahatsızlığını ifade ettiler. Kendisinin
rahatsızlık duymasını anlayışla
karşılıyorum, çünkü, seyreden her vicdan sahibi insan da bundan
rahatsızlık duymuştur.
Hemen şunu
ifade edeyim: Türk Ceza Yasasının -kendileri de belirttiler-
105inci maddesi cinsel tacizle ilgili suçu düzenlemektedir. Kendileri de
hukukçudur. Şikâyete bağlı bir suçtur.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Birinci fıkrası şikâyete bağlı,
ikincisi değil.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Yani, mağdur veya mağdure
herhangi bir kişiden şikâyetçi olmadığı takdirde,
cumhuriyet savcısının resen dava açabileceği bir suç
değildir. Ama Bunun düzeltilmesi mümkün mü? Bu tür olaylar kamu vicdanını
rahatsız ediyor, acaba yasada yeniden bir düzenleme yapılabilir mi?
dediler. Bu konuyla ilgili Bakanlığımıza çokça müracaat
geldi doğrusu. Ben de bunları Kanunlar Genel Müdürlüğümüze
gönderdim, Bunları bir değerlendirin. Gerçekten bir
çalışma yapılabilir mi, bir düzenleme yapılabilir mi?"
diye; arkadaşlarımızın gündemindedir. Ancak,
sırası gelmişken şu kanaatimi de sizlerle paylaşmak
isterim: Bu tür, bizim geleneklerimize, kültürümüze, ahlak
anlayışımıza uygun olmayan davranışları
sadece yasa düzenlemeleriyle önlemeniz mümkün değildir.
Dolayısıyla, insan malzememizi iyi yetiştirmek zorundayız.
Yani, o saldırıda bulunan, o herkesin gözünün önünde oradaki
hanımefendilere yönelik olumsuz davranışlarda bulunan
kişiler, gençler bizim ülkemizin gençleridir, gökten zembille
düşmediler. Niye bu gençlerimiz bu tür davranışlarda
bulunuyorlar? O hâlde, eğitim sistemimizi de yeniden sorgulamamız, bu
gençlerin neden bu tür davranışlar içerisinde bulunduğu konusunu
sadece yasal düzenlemelerle değil,
başka önlemlerle de önlemenin çarelerini bulmamız gerekiyor. Bu,
toplumsal bir sorundur aynı zamanda. Demek ki
çocuklarımızı, gençlerimizi iyi yetiştirmek ve onları
geleceğe iyi hazırlamak mecburiyetindeyiz. Buradan
alacağımız böyle bir ders olduğunu da düşünüyorum.
Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Sayın Vural
bir soru sormak istiyor.
Buyurunuz
Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, Sayın Bakana iki sorum var. Dün yaptıkları
basın toplantısında Bakanlık faaliyetleriyle ilgili
ifadelerde bulunurken, Antalya'dan İzmir'e kadar özellikle kıyı
kentlerinde, turizm kentlerindeki adalet binalarının çok iyi hâle
getirildiğini ifade ettiler. "Böylelikle yabancılar
karşısında bir bakıma işte mahcup bir duruma
düşmekten de kurtarmış olduk." dediler.
Sizce, bu adalet
binalarının yapılması sadece yabancıların gözünü
gönlünü memnun etmek için mi olmalı, yoksa milletimize hizmet etmenin bir
aracı olarak mı kabul edilmeli? Türkiye Cumhuriyeti'nin öncelikli görevi
bence kendi milletine hizmettir.
Bir başka
sualim de şu: Sayın Başbakanla ilgili bir davadan dolayı
bir mahkûmiyeti söz konusu, biliyorsunuz şehitlere "kelle"
dediğinden dolayı.
Şimdi,
Sayın Başbakan bugünkü konuşmasında: "Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanıyım. Neymiş? Birine Sayın
demişim. Açılan dava da üç kuruşluk tazminat davası. Ne
demek bu? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını manevi tazminata
mahkûm ettik. Hukuk bu kadar zedelenmemeli. Nefislerimizi bu kadar tatmin
yoluna gitmemeliyiz.
Gerçekten bu
davayla acaba hukuk mu zedelenmiş oluyor, yoksa böyle bir ifadeden
dolayı manevi şahsiyeti rencide olan kesimler vasıtasıyla
hukuk bununla ilgili bir tedbir mi almış olmaktadır? Bu konudaki
düşüncelerinizi almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Buyurunuz
Sayın Şahin.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Adalet Bakanlığı
olarak adliyelerimizi yenileme, onları modern fiziki mekânlar hâline
getirme çalışmamız sadece sahil kasabalarımızda
yapılmıyor. Hemen sağ yanınızda oturan Faruk Bey çok
iyi bilir, Konyada bundan bir süre önce, sanıyorum, Türkiyenin en modern
adliye saraylarından birini açtık.
Tabii ki bu
adliye saraylarımızı önce kendi ülkemiz için yapıyoruz,
yargı hizmetlerini vatandaşlarımıza daha iyi sunabilmek
için yapıyoruz, ama kuşkusuz ki ülkemize gelen yabancıların
ülkemizden çok iyi intibalarla ayrılmaları da Türkiyenin
tanıtımı açısından, takdir edersiniz ki, son derece
önemlidir. Hatta, dün bir misal vermiştim, Fethiyede, daha önceki dönemde
adliyeyi ziyaret eden yabancılar, hâlâ eski tip bir daktiloyla orada
zabıt tutulduğunu görünce Burası müze midir? diye
sormuşlardı. Dolayısıyla, şimdi müze midir? diye
sorulan yerde bilgisayar donanımlı, son derece teknolojik imkânlarla
mücehhez bir adliye binamız, adliye sarayımız Türk
yargısına hizmet vermektedir. Benim vurguladığım
buydu. Bu, herhâlde Türkiye için, bizler için övünç kaynağı
olmalıdır. Ama şunu hemen ifade edeyim ki, 80e yakın
adliye sarayımız şu anda hizmete girdi. Bu sene 28 tanesini daha
açacağız. İnşaatların önemli bir bölümü devam ediyor.
Zannediyorum, 2009 yılı sonunda 150yi aşkın adliye
sarayımızı Türkiyemizin muhtelif yerlerinde, ihtiyaç olan
yerlerde devreye sokmuş olacağız. Bununla Türk
yargısına hizmet ettiğimize inanıyoruz, birer prestij
kurumu olan adliye saraylarımızı, gerçekten, yargı erkine
yaraşır bir hâle getirmeye çalışıyoruz.
Sayın Vural,
Sayın Başbakanımızın bugün grupta yapmış
olduğu bir açıklamaya atıfta bulunarak, bir yargı
kararıyla ilgili benim değerlendirme yapmamı istediler ki,
Adalet Bakanı olarak herhangi bir yargı kararıyla ilgili
değerlendirme yapmam, takdir edersiniz ki bana yakışmaz. Bu
yargı kararı eleştirilebilecek nitelikte bir yargı
kararı da olabilir. Eğer bu sıfatım üstümde olmasaydı
belki farklı şeyler söyleyebilirdim, ama şimdi Adalet
Bakanı olarak bir yargı kararıyla ilgili, o yargı
kararını veren yargıçlarla ilgili benim bir değerlendirme
yapmamın yanlış olacağı kanaatindeyim.
Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Soru-cevap
işlemimiz sona ermiştir.
Şimdi, tasarının
tümü üzerindeki görüşmeleri bitirmiş bulunuyoruz.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Maddelere
geçmeden önce kırk dakika ara veriyorum.
Teşekkürler.
Kapanma Saati: 18.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.34
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
56 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde, ama, milletvekilleri yerinde değil!
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1
ila 30uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Sayın Beytullah Asil.
Buyurunuz
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Bu vesileyle, ilk
günlerinde olduğumuz 2008 yılının milletimize ve
şahsınıza hayırlar getirmesi, yüce heyetimizin ülkemizin
selameti, huzuru için önemli kararlara imza atması dileklerimle yüce
heyeti saygıyla selamlarım.
Ceza
kanunlarının amacı, kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen
ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını
ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini
önlemektir.
Anayasamızda
da ifade edilen ve evrensel nitelikteki Kanunsuz suç ve ceza olmaz. ilkesinin
gereği olarak suçların tanımlanmasına ve ceza hukuku
yaptırımları koyma yetkisine sadece bu Meclis sahiptir.
Yine
Anayasamıza göre bu yasama görevi devredilmesi mümkün olmayan bir
yetkidir. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden
başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. Bu hükmü getiren bu
Meclistir. O hâlde, ceza sınırlarını aşağıya
çekmekle, kişi hak ve özgürlükleri, kamu düzen ve güvenliği, hukuk
devleti, kamu sağlığı ve çevre, toplum
barışı nasıl korunacaktır, suç işlenmesi
nasıl önlenecektir? Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Türk Ceza
Kanununda yapılan değişikliklerin kamu düzen ve güvenliğini, kişi hak ve
özgürlüklerini artırdığını, suçun işlenmesini
önlemeye bir katkısının olduğunu söyleyebilir miyiz?
Aksine, kamu düzen ve güvenliği bozulmuş, kişinin hak ve
özgürlüklerine saldırılar artmıştır. Kapkaç,
hırsızlık, can ve mala yapılan saldırılardaki
artış, yakılan araçlar, terör suçlarındaki
artışlar bunlardan bazılarıdır.
Değerli
milletvekilleri, bir örnek üzerinden gitmek suretiyle, bu konu üzerinde siz
sayın milletvekillerinin dikkatini çekmek istiyorum. Bu tasarının
28inci maddesindeki 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 41inci
maddesi -Ceza Kanununun amacına uygun olarak- Haziran 2004
yılında değiştirilerek, kamu
sağlığını tehdit eden sahte diş hekimleri
yaptıkları kanunsuz işten vazgeçmek zorunda
bırakıldı. Haziran 2004ten bu yana ne değişti de üç
yıl olan alt sınır iki yıla çekilerek cezanın
caydırıcılığı azaltılmıştır?
Bu işin
eğitimini almamış, icra ettiği sanatın öneminin, kamu
sağlığına oluşturduğu tehdidin farkında
olmayan birinin topluma vereceği zararın ikisi üzerinde durmak
istiyorum: AIDS ve Hepatit B. AIDSin üç önemli bulaşma yolundan biri,
virüslü kanla bulaşık aletlerin sağlam kişilerde
kullanılmasıdır. Bu bulaşma yolu Hepatit B için de
geçerlidir. AIDS hastası şöyle tanımlanmaktadır:
Hastalık belirtisi gösteren HIV enfekte kişidir ve sonuç er geç
ölümdür.
Peki, HIV enfekte
olan kişinin enfekte olması ile sonuç arasındaki sürede topluma
maliyeti maddi ve manevi olarak nedir? Kamu sağlığına ve
çevreye tehditleri saymakla biter mi? Hepatit B için de aynı şeyleri
söylemek mümkündür. Dünya üzerinde 2 milyar kişinin Hepatit B virüsü
taşıdığı düşünüldüğünde işin vahametini
daha iyi anlayabiliriz.
Bir mesleğin
icrası meslek sahibi tarafında icra edilmiyorsa işin ticari
boyutu ön plana çıkmış demektir. Müşteri çekebilmesi için
meslek erbabının talep ettiği ücretin çok altında bir
ücretle iş yapmayı talep edecektir. Örneğimize
döndüğümüzde, çok düşük ücretlerle bu işi yapmayı talep
eden sahte diş hekimlerinin yukarıda sadece birkaçını
saydığım tehlikelerden insanları koruyacak hijyenik
koşulları sağlayabileceklerini düşünebilir miyiz? Ülkemize
çeşitli yollarla sokulan sağlıksız, miadı dolmuş
ürünleri kullanmakla ağız ve diş sağlığına
vereceği zararları hesaplayabilir miyiz? Hepimizin vergileriyle
oluşturulmuş devlet bütçesine birkaç 100 bin yeni Türk lirasına,
yine ailelerin kıt kaynaklarından özveriyle
ayırdıkları binlerce yeni Türk lirasına mal olarak
yetişen diploma sahibi diş hekimleri yerine, hiçbir eğitimi olmayan
sahte diş hekimliği, eğitimli toplum anlayışıyla
nasıl bağdaştırılabilir?
Değerli
milletvekilleri, bu kısa sürede açıklayabildiğim bu örnek bile,
yasa tasarısı üzerinde daha fazla mesai sarf etmemiz gerektiğini
göstermektedir. İfade ettiğim ceza kanunlarının amacı,
kişiyi, hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk
devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum
barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Bu amaç doğrultusunda
düzenlenmeyen birçok madde bu yasa tasarısı içerisinde yer bulmuştur.
Cezaların alt ve üst sınırlarını aşmakla,
Anayasamızla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen, devredilmesi de
mümkün olmayan yasama görevinin devredilmesi gibi bir durum ortaya
çıkmamakta mıdır? Aynı suça mahkemelerden farklı ceza
tayininin, adalete olan güveni sarsmayacağını söyleyebilir
miyiz? Adalet mülkün temeli değil midir? Temeli sarsılmış
bir mülk nasıl ayakta kalacaktır?
Suç olarak
tanımlanacak fiilleri ve bunların karşılığı
olan cezaları belirlediğimiz bu yasaların hazırlanması
sırasında, bir yandan bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin
düşüncelerini korunması gereken ortak değerlerde
buluştururken, diğer taraftan ilgili bilim alanlarında
uzmanlaşmış akademisyenlerin ve meslek kuruluşlarının
tecrübelerinden yararlanılır. Geçmişte uygulanan yasaların
oluşturduğu içtihat ve hukuk kültürü ile insanlığın
ulaşmış olduğu evrensel değerlerden istifade edilir.
Bu ilkeleri dikkate almak zorundayız. Bunun ceza normu olması, hukuk
normu olması da çok fark etmez, ülke gerçeklerine hitap eden, ülkenin
sorunlarına çözüm getiren normlar olması gerekir.
Değerli
milletvekilleri, çok geç olmamıştır. Toplum hak ve
özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu
sağlığını korumakla görevli olan bizlerin, bunun
hilafında bir iş yapabilmemiz mümkün değildir.
Suçların
tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma yetkisi
sadece bu Meclisin ise vebalinin de bu Meclise ait olacağını
sizlere hatırlatıyor, bu düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, yasa koyucu olarak bizlerin, kurunun arasında
yaş da yanmasın mantığından kurtularak, bu
mantıkla düzenlenmiş maddelerin Genel Kurulda düzeltileceğini
umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kırklareli Milletvekili
Sayın Turgut Dibek.
Buyurunuz
Sayın Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
değişik kanunlardaki temel ceza kanunlarına uyum
sağlanması amacıyla yapılan değişiklikle ilgili,
birinci bölüm hakkında söz aldım. Sizleri öncelikle saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öyle bir kanunla karşı karşıyayız ki,
gerçi daha önce de gösterilmişti, yani şöyle kalın bir kanun,
651 maddeden ibaret. Son iki maddesi, yani yürütme ve yürürlük maddelerini bir
kenara koyarsak, 648 maddede yaklaşık 170 küsur kanunda
değişiklik yapan düzenlemeler mevcut.
649uncu maddede
de, yine 60tan fazla kanunda kısmen veya tamamen bu kanunları
değiştiren, yürürlükten kaldıran bir düzenleme var. Yani bu
kanunu bizim milletvekilleri olarak alıp, okuyup, inceleyebilmemiz için
çok ciddi bir çalışma yapmamız lazım. Hukukçu
arkadaşlar bilir meri kanunlarımız var, uygulamadaki tüm
kanunlar. Gerçi şimdi Allahtan İnternet diye bir çağdaş
kolaylık var. Ama o tüm meri kanunları alacağız, önümüze
böyle dizeceğiz onları. Daha sonra samanlıkta iğne arar
gibi bu maddelere tek tek bakacağız, bulacağız ve buradaki
değişikliklerle karşılaştıracağız ve
ona göre de ne düzenleniyor, ne amaçlanıyor, neler yapılıyor
bunları göreceğiz. Tabii, bunun çok zor olduğunu takdir
edersiniz.
Bu arada
şöyle bir durum da var: Bakıyoruz, Sayın Adalet
Bakanımız da belirtti ara verilmeden önceki süre içerisinde.
Bu kanun
tasarısı Komisyona gelmeden önce, yetmişten fazla maddesiyle
ilgili değişiklikler zaten yapılmış. Yani bir
kısmı yürürlükten kaldırılmış kanunların,
ama yürürlükten kaldırılan kanunlarla ilgili burada da bazı ceza
miktarlarını değiştiriyoruz, artırıyoruz. Böyle
bir şey, tabii, olmaması gerekir diye düşünüyoruz.
Şimdi, bunu
nasıl düzelteceğiz? Burada önergeler verilecek, önergelerle bunlar
metinden çıkarılacak ama arkadaşlar, böyle mi olması
gerekir? Yani, bunun Komisyonda halledilmesi gerekmez mi, metinden
çıkarılması gerekmez mi?
Bakın, ben
size bununla ilgili bir örnek vereyim, benimle ilgili birinci bölümde 7nci
madde diyor ki: 859 sayılı İpek Böceği ve Tohumu
Yetiştirilmesi ve Muayene ve Satılması Hakkında Kanunun 20nci
maddesi şu şekilde değiştirilmiştir. Bununla ilgili
bir para cezası artırılıyor, güncelleştiriliyor, ama
bu Kanunun 26 Nisan 2007 tarihinde tamamı yürürlükten
kaldırılmış, yani kanun yok ortada; ama bu, metinde var,
bize verilen kitapçıkta var.
Yine 8inci
madde, orada da diyor ki
927 sayılı sıcak ve soğuk maden
sularının istismarı ve kaplıcalarla ile ilgili bir kanun.
Bu Kanun da 3 Haziran 2007de, yani 22nci Dönemde yürürlükten
kaldırılmış, kanun ortada yok. Bu Kanuna da
aykırı hareket edenlerle ilgili bir ceza maddesi içeriyor.
Şimdi,
kanunun 1inci ve 2nci maddeleri var, ben okudum hiçbir şey
anlamadım. Bir maddesini okuyayım size kısaca, sizler anlayacak
mısınız ya da bizleri televizyonları başında
izleyen vatandaşlarımız anlayacak mı? Bakın, diyor ki
Bu Kanun ne kanunu arkadaşlar? 1332 tarihli Ameliyatı İskaiye
İşletme Kanunu. 2nci maddesini okuyayım: Bilamüsaade
mecraların tarafeyn süddelerinde fetha ve mehaz küşat edenler ile
süddeler üzerine tarik ihdas eyleyenler tahakkuk edecek zararuziyanın
tazmininden maada mahallî mülkî amir tarafından beşyüz Türk
lirası idarî para cezasıyla cezalandırılır. Neyi anladık? 500 lira ve idari para
cezası.
Değerli
arkadaşlar, madem değiştiriyoruz bunu
Bunun 1inci maddesi de
var -şimdi, süreyi de dikkatli kullanmak istiyorum- 1inci maddede de
diyor ki, 32nci maddesinin son kısmı değiştiren bölümü:
Mecra dahilinde her ne suretle olursa olsun balık sayhgahı tesis
edenler efali mezkûreden tahaddüs edecek zarar ve ziyanı tazminden
maada...
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Mecellede yazıyor herhâlde.
TURGUT DİBEK
(Devamla) - Kim ne anladı bunlardan arkadaşlar? Hiç kimse
anlamadı. Ama sonunda, para kısmını
değiştirmiştik, yani, Türkçe yapmıştık, o
kısmı düzeltmiştik. Yani hiç olmazsa, bu
değişikliği yaparken
-ben Komisyondaki arkadaşlarımızdan, şöyle bir
kolaylık olsun diye- bunları da Türkçeleştirerek, bu
değişikliği buraya koysaymışız. Hele hele 5inci
maddeyi de okuduğum zaman -ki,
burada bir soru önergesi verilmişti- olay biraz da gülümsetiyor bizleri,
5inci madde de şöyle arkadaşlar: 1926 tarihli 805 sayılı
İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında
Kanunun 7nci maddesi değişmiş. Yani, iktisadi müesseseler,
işte, finans kuruluşları diyebiliriz belki bugün için,
buralardaki tutanaklar, evraklar, bunların mutlaka Türkçe tutulması,
kullanılması gerekiyor ve bu kanuna uymayan kişiler
hakkında, diyor ki:
yüz günden az olmamak üzere adlî para cezası
Yani, Türkçeyi kullanmazsan, Türkçeyle işini görmezsen, mecburen bunu
kullanmazsan sana ceza veririm diyor, ama yukarıda, Türkçe bir tane kelime
yok. Böyle tuhaf bir kanun.
Değerli
arkadaşlar, aslında, kanunla ilgili otuz madde var. Ben on dakika
içerisinde bunların neresine, tabii, değinebilirim. 28inci madde, o
da önemli, ona da değinmek istiyorum, onunla ilgili bir önerge verdik
çünkü. Bu ilk iki maddeyi az önce okudum, ama, bizlerin de anlaması mümkün
olmayan, ancak, bilirkişi incelemesiyle belki okunabilecek ve
anlanabilecek olan bu maddelerle ilgili de bunların Türkçe
karşılıklarını da içeren birer değişiklik
önergesi grup adına verildi. Sanıyorum AKPli
arkadaşlarımız ve diğer milletvekili
arkadaşlarımız da bu önergelere destek vereceklerdir.
28inci maddede
diş hekimleriyle ilgili, yani, diş hekimi olmayan, hiçbir
şekilde bu konuda yeterli diploması da olmayan, sahte
diyebileceğimiz bir şekilde bu görevi yapanlar hakkında, mevcut
kanunda üç yıldan beş yıla kadar bir ceza vardı. Her
nedense iki yıla çekilmiş bu, iki yıldan beş yıla
yapılmış. Yani, bu da niye yapılmış? Yani,
caydırıcı bir özelliği de yok
baktığımızda; yani, tecil sınırları
içerisine alınmış. Bununla ilgili de bir önerge verdik biz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. Bunun da yine, mutlaka,
caydırıcılık unsurunun bulunması için üç yıl
olarak kalması gerekir. Yoksa arkadaşlar, yani bu düzenlemeleri
yapıyorsak
Diş hekimleri odasının bilmiyorum görüşünü
aldınız mı iki yıla inmesi konusunda? Bize gelen talepler,
kesinlikle üç yılda kalması, mevcut uygulamanın kalması
yönünde.
Değerli
arkadaşlar, tabii, çok sayıda maddede değişiklik
yapıyoruz. Para miktarlarını artırıyoruz. Tabii, bu
cezaları ödeyecek olan vatandaşlarımız, halkımız
ne âlemde, ne durumda, bugünkü koşulları nedir diye
baktığımızda, pek onlarla ilgilenmiyoruz. Bugün grup
toplantılarında da konuşuldu. Son dönemde, işte, çok
sayıda zam arka arkaya geldi. Bir de üstüne üstlük, burada, altı yüz
küsur maddeyle çok sayıda ceza miktarını artırarak
insanlarımıza yeni yükümlülükler, yeni ilave yükler getiriyoruz.
Ben, dün,
bölgemden geldim, Kırklarelindeydik, hafta sonu oradaydık. Tabii,
insanların sıkıntılarıyla
karşılaşıyoruz. Bizi gören herkes dertlerini tabii ki bize
aktarıyor. Yani, bu paraları tahsil edeceğimiz, ilave
artıracağımız bu insanlar da şunu söylüyorlar
-özellikle ben tarım kesimindeki arkadaşlarımızın
isyanını burada bir iki cümleyle kalan süre içerisinde dile getirmek
istiyorum- ne diyorlar biliyor musunuz? Çiftçi
Bugün, üre gübre 760 bin lira
oldu. Bizim bunu alıp atmamız mümkün değil. diyorlar. Yani
Nitrat gübre, işte çiftçinin <çimen gübresi> dediği gübre
yılbaşında, 30 Aralıkta 320 liraydı. diyorlar. Bugün,
arkadaşlar, 530-540 lira, fabrikadan çıkışı 490 lira.
Değerli
arkadaşlar, bakın, çiftçinin yine, alt gübre diye tabir edilen bir,
çinkolu 20-20 ve 15-15-15 gübreleri 3 Ocak tarihinde, 3 Ocakta 550
liraydı, bugün 750 lira.
Değerli
arkadaşlar, yani, şimdi, bu insanlar, tamam bu cezaları da
ödesinler artırın, bu cezalar da artsın, yani güncelleşsin.
Paraya da ihtiyaç var mutlaka, yani para mutlaka gerekiyor. Şimdi, tabii,
burada farklı konulara girmek istemiyorum. Ama, yani buğdaya 20 bin
lira bir zam geldi veya buğday piyasada 20 bin lira arttı, 420 bin
lira oldu. Bakıyorsun uygulamaya, hemen ithalattaki gümrük vergileri
indiriliyor, aşağı çekiliyor ve ithalat kapıları
açılıyor ve fiyat hemen aşağıya iniyor. Yani, çiftçi
diyor ki: Biz ekonomik olarak çok zor durumdayız, tek şey
yapıyoruz. Ya tarım kredilerden borç alıyoruz ya da gidip
bankalardan kredi alıyoruz. Buradan bir uyarı yapmak istiyorum.
Özellikle yabancı sermayeli, tamamı veya büyük çoğunluğu
yabancı sermayeli olan özel bankalar bir uygulama yapıyor
arkadaşlar. Bu uygulamada Tapunu getir, sana kredi verelim; başka
hiçbir şey istemiyoruz, tapu getir. diyorlar. 30 dönüm, 40 dönüm, 50
dönüm tapusunu götürüyor köylü, zaten borca batmış, bitmiş
-yani, bu fiyatlarla bu gübreyi nasıl alacak arkadaşlar, yani
alıp atması mümkün mü?- gidiyor bankadan kredi alıyor. Krediyi
aldıktan sonra tabii süresi içerisinde ödemeyince ne yapıyor, banka
ne yapacak arkadaşlar? İcra takibi yapacak. İcra takibi
yaptığında, tabii ki bu tarlalar satışa
çıkarılacak ve bu satış sonunda da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Satışa çıkarmadan portföyündeki bütün
şeyleri büyüklere kiralayacak.
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Evet, bir dakikalık sürem kaldı, onu da hemen bu
şekilde kullanayım.
Bu
satış sonunda da, inanın, yüzde 60 veya yüzde 40ına
alacağına mahsuben dediğimiz yöntemle bu tarlaların hepsini
bankalar alacaklar. Hani Sayın Maliye Bakanımız diyor ya
İşte millet cebine alıp tarlayı, fabrikayı gidiyor
mu? İşte, insanlar, tarlalarını bir şekilde özel
bankalara kaptırıyorlar, kaptıracaklar ve bu konuda Hükûmeti de
uyarıyorum. Yani, Kırklarelinden bahsedeyim -banka ismi
vermeyeceğim- çok sayıda çiftçi bu konuda
Bu tarlaların tümü,
bu bankaların tapulu mülkü olacak icra takipleri sonunda arkadaşlar.
Bu noktaya gelmişler.
Tarım kredi
kooperatifleri müdürleri ne yapıyor biliyor musunuz? Orada da bir çiftçi
neredeyse ağlayarak anlatacak hâlini, diyor ki: Ben gittim, borcumu falan
sorayım, derdimi anlatayım diye, bana soruyor: Ya sizin köyden
şu vatandaşın tarlası var, borcunu ödemedi, bunun
dekarı kaç para yapar? İcraya vereceğiz, satacağız.
diyor. Kıymet takdiri yapmak üzere vatandaşa bunu soruyor. Yani,
benim Sayın Başbakandan ricam, bir talimat versin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Devamla)
Sayın Maliye Bakanına ve Tarım Bakanına,
değerli arkadaşlar biliyorsunuz yani valilerimize ve
kaymakamlarımıza verilen talimatlar var, şu çiftçimizin de
sorunlarına bir eğilsin diyorum.
Bu vesileyle de
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Birinci bölüm üzerine,
şahsı adına söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Mehmet
Tunçak? Yok.
Aksaray
Milletvekili Sayın İlknur İnceöz
Buyurunuz
Sayın İnceöz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin de bildiği üzere ceza sistemimizi
oluşturan temel ceza kanunları olarak isimlendirdiğimiz Türk
Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet
Meclisince kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Bugün ise daha önce çıkardığımız
mevcut kanunlardaki ceza hükümlerini temel ceza kanunlarına paralel olarak
yeniden düzenlemek ve böylece temel ceza yasalarına uyumu sağlamak
amacıyla yüz yetmiş yasada değişiklik yapılmasını
öngören altı yüz elli bir maddelik kanun tasarısının
birinci bölümü üzerine tartışmaya başladık.
Sayın
milletvekilleri, cezanın amacı, kişinin işlediği
suçtan pişman olmasını ve o insanı yeniden topluma
kazandırmasını sağlamaktır. Bu bakımdan, benimsenen
yaptırım sisteminde ömür boyu hak yoksunluğundan söz edilemez.
Hangi fiillerin suç oluşturduğunun kanunda açıkça yer
alması ve kanunlar arasında bu anlamda ikiliğin olmaması
temel hukuk kurallarındandır.
Bu amaçla
hazırlanan tasarının hazırlanmasında gerek savcı
gerek hâkim gerek Bakanlık bürokratları gerekse sivil toplum
örgütlerinin temsilcileri çok yoğun ve özverili bir çalışma
içerisine girmişler ve sonuçta adliyelerin, Kabahatler Kanununu uygulayacak
olan mülki amirlerin ihtiyaçları göz önüne alınarak, Ceza Kanunuyla
özel suç tanımlarına yer veren diğer kanunlar arasındaki
ilişki hukuk devleti, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun olarak
yeniden belirlenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının birinci bölümünde neler varsa burada
kısaca bundan bahsetmek istiyorum:
Tasarının
birinci bölümünde, hukuk usulü muhakemeleri kapsamında hâkimin reddi,
ıslah, ihtiyati tedbir ile ilgili düzenleme, tanığın zorla
getirilmesi, tanığa tazminat ödetilmesi, mahkemede düzenin ve
disiplinin sağlanması bakımından, Ceza Muhakemesi
Kanununda yapılmış olan düzenlemelere paralel düzenlemeler
yapılmıştır.
Ayrıca,
sahte tabiplik, diş hekimliği ve eczacılık konularında
caydırıcı hükümler yer almaktadır. Sağlık
alanında sahte tabiplik, diş hekimliği sorunu, seksen yıldır
Türkiyenin gündeminde olan ve halkın sağlığını
tehdit eden önemli bir kamu sorunudur. Bu anlamda 1219 sayılı Yasa ve
1987 yılında çıkarılan 3575 sayılı Yasa, sahte
diş hekimliğini engelleyememiştir. Bu nedenle,
tasarının 28inci maddesiyle, 1219 sayılı Kanunun 41inci
maddesi değiştirilmiş ve diplomasız olarak diş
hekimliği mesleğini icra edenlere iki yıldan beş yıla
kadar hapis cezası öngörülmüş ve bin güne kadar adli para cezası
verilmiştir. Yapılan bu değişikliklerle, artık kimse
yaptığım yanıma kâr kalacak diye düşünemeyecek,
başkalarının emeğini çalan, sahtecilik yapan,
yaptığının karşılıksız
kalmayacağını bu uyum yasa tasarısıyla görecektir.
Tasarının
bir diğer maddesi de İktisadi Müesseselerde Türkçe
Kullanılması Hakkında Kanuna aykırı hareket edenler
hakkında yüz günden az olmamak üzere adli para cezası verilmesidir.
Bu madde, geçen gün bazı arkadaşlarımız ve biraz önce
konuşmacılarımız tarafından da
eleştirilmiştir Neden Türkçe zorunluluğu getiriliyor? diye. Bu
yasa, 1926 yılından beri yürürlükte olan bir yasadır. Bu
düzenlemeyle, yalnızca günün koşullarına uyum sağlamak
amaçlanmıştır. Yasada Türkçeden başka bir dil
öğrenmeyin. denilmiyor elbette. Öğrenilecek ama kendi iktisadi terimlerini
rahatlıkla ifade edecek zenginlikte olan Türkçeden başka bir dili
neden tercih edelim? Bu anlamda, neden Türkçenin kullanılmasından
rahatsızlık duyulduğu düşündürücüdür.
Tasarının
ilk bölümünde, akarsuların üzerinde balık üretimi yapan tesislerin
birtakım fiilleri işlemesi suretiyle zarar ziyan meydana gelmişse,
bu zararın tazminiyle ilgili düzenleme, Limanlar Kanununun 11inci
maddesiyle alakalı düzenlemeler bulunmaktadır. Her limanın bir
yönetmeliği vardır. Bu yönetmeliklerde öngörülen koşullar yerine
getirilmez, bu kurallara aykırı hareket edilirse liman
başkanı tarafından 500 YTL ile 20 bin YTLye kadar idari para
cezası öngörülmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
suç ve ceza siyaseti ilkelerine uygun olarak ceza hükmü içeren kanunlarda
tasarıyla yaptığımız değişikliklerde ana
ilke, gelişen çağa, ekonomik koşullar karşısında
suç politikalarımızı yenilemektir. Tasarıyla bu
değişim bu ilkelere uygun olarak haksızlık oluşturan
suçun niceliği, topluma etkileri göz önünde bulundurarak bazı
fiilleri idari yaptırım olarak değiştirilmiş,
bazıları ise kabahat nevi suç olmaktan çıkarılarak suç
karşılığı ceza yaptırımına
dönüştürülmüştür. Böylece, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu,
Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınarak ceza hükmü içeren kanunlarda
yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumu sağlanmıştır.
Hükûmet olarak
amacımız, çağdaş, çağın gereklerini
yakalayabilmiş, insan hak ve hukukuna saygılı
kurallarını uygulamaktır.
Bu
düşüncelerle hazırlanan bu tasarının
hazırlanmasında emeği
geçen herkese şimdiden teşekkür ediyor, tasarının
görüşülmesinin hayırlara vesile olmasını temenni eder, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın İnceöz.
Birinci
konuşmacı olmadığı için, üçüncü sırada söz
isteyen Sayın Kamer Genç
O da yok.
Şimdi,
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
On beş
dakikadır.
Sayın
Birgün, Sayın Mert, Sayın Doğru, Sayın Özensoy söz
istemişler. Şimdi öyle görünüyor. Sırayla söz vereceğim.
Sayın
Birgün, buyurunuz.
RECAİ
BİRGÜN (İzmir) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Adalet
Bakanımızın nezaketine dayanarak bir soru sormak istiyorum,
kanun tasarısıyla ilgisi yok ama.
Show TV ana haber
bülteninde bugün ana haberleri izlerken AKP Grubundaki uçuşan referans
notları ve torpil notlarıyla ilgili bir haber geçti. Bu haberde
uçuşan notlardan bir tanesi Sayın Bakanımızın
şahsına yazılmış bir nottu. Kılınç
soyadlı bir şahıs hakkında, bu hâkimler ve savcılarla
ilgili sınavda bir referans notu gidiyordu bir milletvekilimizin. Acaba bu
not Sayın Bakanımıza ulaştı mı,
ulaşmadı mı? Bunu merak ediyorum.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Soruyu anlayamadım. Çok
uğultulu geldi. Arkadaşlar da anlayamadı.
RECAİ
BİRGÜN (İzmir) Efendim, bugünkü AKP Grubunda
şahsınıza yazılan bir referans notundan bahsedildi Show TV
ana haberlerinde. Bu sınava giren avukatlarla ilgili, savcı veya
hâkim olmak isteyen avukatlarla ilgili bir referans notu, size, AKPli bir
milletvekili arkadaşımız tarafından yazılmış
ve gönderilirken çekilmiş hâlde haberlerde yayınlandı.
Kılınç soyadlı bu şahsın torpil notu
şahsınıza ulaştı mı? Bunu merak ediyorum.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Teşekkür ediyorum,
anladım şimdi.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Birgün.
Sayın Mert.
HÜSEYİN MERT
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana
sormak istediğim sorum şu şekilde: Yasayla meslek mensubu
olmayan hekim, diş hekimi, ebe gibi insan sağlığıyla
doğrudan ilgili olan mesleklerin icrasını yapanlar hakkında
verilen cezalar düşürülmekte. Hâlen hükümlü olan ve bu yasadan
yararlanacak tabii ki çok sayıda hükümlü vardır. Bunların
sayısı hakkında bilgi alabilir miyim?
İkinci
olarak da, bu yasa örtülü bir af olmayacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Mert.
Sayın
Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım,
aracılığınızla sormak istiyorum Sayın Bakana.
Bu kanunun
birinci bölümü, sahte doktorlar ve sahte diş hekimleriyle ilgili hükümler
içeriyor. Bizim ülkemizde son beş yılda acaba ne kadar sahte doktor
tespit edildi yahut sahte diş hekimi tespit edilmiştir?
Bir ikinci sorum
da: Yurt dışında bazı üniversitelerden, mesela
Azerbaycandan veya Türk dünyasındaki bazı üniversitelerden mezun
olmuş, tıp fakültesinden mezun olmuş doktorların bir
kısmı Türkiyede çalışmaya çalışıyorlar
bildiğimiz kadarıyla. Bunlar sahte doktor olarak mı
değerlendiriliyor? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın
Özensoy.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım biraz önce Türkiyede modern adliyeler
yaptırdığından bahsetti. Harmancık Bursanın on
yedi ilçesinden bir tanesi. Burada 2003 yılında, bırakın
modern adliye sarayını, adliye kapatıldı. Şu anda o
ilçede bulunanlar, Bursaya bağlı olmasına rağmen,
Kütahyanın Tavşanlı ilçesine,
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
Sayın
Ağyüz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, madde 28le yapılan değişiklik, sahte diş
hekimini güvence altına alan bir düzenleme olarak görülmektedir. Bu
konuda, her partiden doktor, diş hekimi, eczacı vardır. Böyle
bir yasal düzenlemeyi yapmak kanımca sakıncalıdır. Buna
neden gerek duyuldu? Sivil toplum örgütlerinin görüşü alındı
mı?
Başlangıcının
üç yıldan iki yıla düşürülmesi, tecili mümkün olan cezalar
konumuna sokmaktadır. Kamu yararı, sağlığı
açısından bunu sakıncalı görüyorum. Bunun üç yıla
çıkarılması mümkün değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Ağyüz.
Sayın Bakan,
buyurunuz.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım,
Sayın Birgünün bir sorusu oldu. Ben bu akşam ana haberleri izleme
imkânı bulamadım. Bir televizyon kanalında bir haberden bahsetti
Sayın Birgün ve bana, hâkimlik ve savcılık sınavlarına
girecek bir kişiyle ilgili, yardımcı olunması talebiyle bir
not iletildiğini ifade ettiler. Bana ismini de verdiniz
sanıyorum Birgün, değil mi,
ismi de var?
RECAİ
BİRGÜN (İzmir) Evet.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Böyle bir nottan haberim yok. Bana
böyle bir not iletilmedi. Ancak, siz çok önemli bir konuyu gündeme getirdiniz.
Burada, sizin içinizden çıkarak 60ncı Cumhuriyet Hükûmetinde Adalet
Bakanlığı sorumluluğunu üstlenmiş bir
arkadaşınız olarak, izin verirseniz, bir iki konuda, özellikle
sınavlarla ilgili, hâkim ve savcı alımlarıyla ilgili
düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum:
Tabii ki her
meslek son derece onurludur. Ama hâkimlik ve savcılık mesleği
çok daha farklı bir konumdadır. Çünkü millet adına yargı
yetkisini kullanırlar. Tarafsız, yansız ve her türlü siyasi
mülahazadan uzak, tabii ki başta Anayasa, kanunlar ve vicdanlarına
göre karar verirler, karar vermelidirler.
Bundan bir süre
önce burada Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile ilgili bir düzenleme
yaptık, mülakatla ilgili yeni bazı kriterler getirdik;
amacımız hâkim ve savcı alımında objektif
davranılsın -objektif davranılmadığını
söylemek için bu cümleleri söylemek istemiyorum- istismar edilme
kapılarını kapatalım düşüncesiyle mümkün olduğu
kadar objektif kriterler getirdik.
O bakımdan,
Adalet Bakanlığı olarak, bu komisyonda görev alacak
arkadaşlarımız olarak hiç kimseyi kimseye, objektif ölçülerin
dışında, tercih etme gibi bir düşüncemiz olamaz, bir
kanaatimiz olamaz. Ben Adalet Bakanı görevinde kaldığım
sürece buna asla izin vermeyeceğim.
Şimdi, zaman
zaman, bana, sınavlara, mülakata girecek arkadaşlarla ilgili
-Sayın Birgün ifade ediyorum- notlar geliyor. Bu notlarla ilgili şu
ana kadar hiçbir işlem yapmadım, yapmayacağım.
Şöyle
düşünüyorum: Hâkim ve savcı olacak bir arkadaşımız,
daha sınava girerken birinin tavassutuna ihtiyaç duyarsa, hâkim ve
savcı olduktan sonra da bu alışkanlığını
devam ettirir diye bir düşünceye sahibim. Hâkim ve savcı olacak
arkadaşlarımız lütfen kendilerine güvensinler, birikimlerine
güvensinler, hiç kimseyi aracı kılmasınlar. Ben bu şekilde
önüme gelen notlarda ismi geçen arkadaşlarımı taltif edilecek
değil, dikkat edilecek kişiler olarak değerlendiriyorum. Benim
bu açıklamamı izleyen hâkim ve savcı adayı
arkadaşlarım lütfen ne demek istediğimi iyi
algılansınlar. Hiç kimseyi de aracı kılmasınlar. Hâkim
ve savcı sınavlarıyla ilgili Bakanlığım bu
titizliği bundan sonra da gösterecektir. Televizyon haberinde yer alan, işte
o tavassut mektubu, her neyse, o ve benzerlerine asla itibar etmediğimi ve
etmeyeceğimizi herkesin bilmesini istiyorum. Bunu özellikle milletvekili
arkadaşlarım da bilmesini istiyorum. Zaten 100 kişi
alınacaksa, 200 kişi mülâkata alınıyor, çok titiz bir
inceleme yapılıyor. Bunun kriterleri var. Dolayısıyla hiç
kimseyi kimseye bu noktada tercih etmemeliyiz. Etmeme konusunda Adalet
Bakanlığı olarak kararlı olduğumuzu huzurunuzda ifade
etmek istiyorum.
Sayın Mert
bir soru sordu, sayısal bazı veriler istedi benden, şu anda bu
veriler elimde değil. Arkadaşlarımız not aldılar,
kendilerine yazılı cevap vereceğim.
Sahte doktorlar
ve sahte diş hekimleriyle ilgili bir soru sordu Sayın Doğru.
Herhalde bu konuda da siz benden sayısal veriler istediniz. Biraz acele yazmışım.
Doğrusu böyle bir sonuç bende yok -Adalet Bakanlığında-
olsa olsa bu Sağlık Bakanlığında olabilir. Ama siz
sordunuz, bu konuyla ilgili de mutlaka sorunuza yazılı cevap vereceğim.
Bunun cevabını Sağlık Bakanlığından
alır, size yazılı olarak iletiriz.
Yurt
dışından gelip, Türkiyede görev yapanlar, acaba onlar da
mı suçlu olarak kabul ediliyor? diye bir soru sordunuz. O konuda da
şu anda bir bilgi sahibi değilim, ona da yazılı cevap
vereceğim.
Sayın
Özensoy, Harmancık, herhâlde Bursamızın ilçelerinden biri,
adliye hizmetleri bakımından Kütahyanın bir ilçesi olan
Tavşanlıya bağlı. Herhâlde sizde adliye yok?
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) 2003te kapatıldı Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Evet, siz, adli teşkilatı
olmayan bir yere adliye binası istiyorsunuz benden. Yüz otuz altı
tane ilçede adliye teşkilatı, sanıyorum, bundan bir süre önce
kapatıldı. Çünkü dosya adetleri son derece azdı. En yakın
adliye olan yerlere bağlandılar. Bunları doğrusu yeniden
açmayı Adalet Bakanlığı olarak düşünmüyoruz. Bu
hususu belirtmek ihtiyacını
duyuyorum.
Şimdi,
Sahte diş hekimlerini koruyan bir düzenleme yapılmış.
dedi Sayın Ağyüz. Sayın Başkanım, bu soruya Komisyon
Başkanımız cevap vermek istiyor, izin verirseniz.
BAŞKAN
Buyurunuz.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, bunun
biraz geçmişine bakacak olursak, sahte diş doktoru, yani diş
teknisyenlerinin doktor görevi ifa etmesiyle ilgili suçun cezası ile
doktor olmadığı hâlde doktorluk görevi ifa eden kişilerin
suçlarının cezası daha önce bir aydan altı aya kadar
hapisti. 1989 yılında sadece diş doktorlarıyla ilgili
olarak bir değişiklik yapılmış, bu ceza bir yıldan
üç yıla kadar hapse çevrilmiş, doktorlar için bir
değişiklik yapılmamış. 2004 yılında yeniden
bir değişiklik yapılmış, bu sefer alt sınır
üç yıl, üst sınır beş yıl olmak üzere üç yıldan
beş yıla kadar bir ceza öngörülmüş. Fakat doktorlara gene hiç
dokunulmamış, sahte doktorluk yapanlar gene bir aydan altı aya
kadar ceza alıyorlar.
Şimdi,
değerli arkadaşımızın dediği gibi değil bu
işin esası. Biz bir ceza sistemi kurduk. Ceza Kanununda
değişiklik yaptık ve benzer suçlara benzer tarzda cezalar
getirdik. Eylemle verilecek cezayı orantılı hâle getirdik. Daha
önce, yani 2004 yılında üç yıl olarak verilen bir cezada -alt sınır olarak kabul ediyorum-
cezayı alan kişi cezaevinde bir yıl iki ay on sekiz gün
yatıyordu. Şimdi ise, iki yıl ceza alan bir kişi cezaevinde
bir yıl dört ay yatıyor. Yani, bir ay on iki gün daha fazla
yatıyor. Burada infaz sistemimizi de hesaba katmamız lazım.
Yani, infazda eskiden beşte 2 yatarken şu anda üçte 1 yatıyor.
Bunu da hesaba kattığımız takdirde, diğer suçlarla
bunlar arasında bir paralellik kurduğumuz takdirde, cezanın alt
sınırının iki yıl, üst sınırının
beş yıl olarak düzenlenmesi daha uygundu ve daha adil idi ve bu
düşünceyle bu şekilde yapılmıştır. Ayrıca,
doktorların cezası da bu şekle, iki yıldan beş yıla
kadar eşit hâle getirilmiştir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Cezanın amacı
caydırıcılıktır. Onları yükseltin.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Bu
cezanın paraya çevrilme imkânı yoktu. Eğer tecili
soruyorsanız, birçok suçta tecil olduğu gibi, bunda da bir defa tecil
edilebilir. İkinci defa tecil etme imkânı yok.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Onları yükseltin, diğerlerini yükseltin.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Ayrıca, bir hususu daha belirtmek istiyorum arkadaşlarıma.
Tecil, eskiden olduğu gibi değil. Tecil edilen bir cezadan sonra o
kişi beş yıl suç işlemediği takdirde ceza hiç
yokmuş kabul ediliyordu, sicilden siliniyordu. Ama bu bizim yeni
sistemimizde, tecil edilen ceza yok sayılmıyor, infaz edilmiş
sayılıyor. Sabıka kaydı aynen duruyor, ayrıca
denetimli serbestliğe tabi tutuluyor. Tecil edildiği süre içerisinde
herhangi bir suç işlerse, hatta suç işlemesi de gerekmez, mahkemenin,
hâkimin gösterdiği denetimli serbestlik tedbirlerinden herhangi birisine
uymazsa tecil kaldırılıyor ve cezaevinde cezasını çekmeye
devam ediyor. Bu bakımdan, mantıklı düşünürsek, objektif
düşünürsek, meslek yönümüz ağır basmazsa, ceza sistemimize uygun
olan, iki yıl ile beş yıl arasındaki cezadır.
Bunu izah etmek
istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köylü.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Onlar makul gerekçeler değil efendim.
Diğerini de üç yıla çıkarırsınız,
yükseltirsiniz.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Sayın Başkanım, bir şey daha söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Değerli arkadaşlarım, gene arkadaşlarımızın
daha ziyade söyledikleri bir husus daha var: Bir diş çekerken çenesi
çıkar veya yaralanma olur yahut hastalık kaparsa diye. Bunların
hepsi yeni ceza sistemimize göre ayrı cezalara tabi. Yani, ceza kanunu
diş çekmenin ayrı cezasını koymuştur, bu kanuna göre
konulmuştur. Bunun yanında, diğer fiillerin hepsi Ceza Kanununa
göre ayrı suç teşkil etmektedir. Daha önce, hangisi ağırsa
ondan ceza veriliyordu, yani ikisinden ayrı ayrı ceza verilmiyordu.
Bu da bu şekildeki düzenlemenin önemli bir gerekçesidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köylü.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde
üzerinde iki önerge vardır.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 Sıra Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu Şevket
Köse Ahmet Ersin
İstanbul Adıyaman İzmir
Hulusi
Güvel Orhan Ziya
Diren
Adana Tokat
MADDE 1- 1
Şubat 1329; 18 Rebiülevvel 1332 tarihli Ameliyatı İskaiye
İşletme Kanunu Muvakkatının 32 nci maddesinin birinci
fıkrasının bağlama cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Akarsularda her
ne adla olursa olsun balık tutmak için yer kuranlar, bu fiillerinden
doğacak zarar ve ziyanı tazmin ettikten başka, mülki amir
tarafından ikiyüzelli Türk Lirası idari para cezasıyla
cezalandırılır.
BAŞKAN
Şimdi, tasarının başlığını
değiştiren ikinci önergeyi okutup işleme alacağım.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 Sıra Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda, Temel Ceza Kanunlarında ve
Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının adının Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Hakkı
Suha Okay Mehmet
Şandır
Kayseri Ankara Mersin
Selahattin
Demirtaş Abdulkerim
Aydemir
Diyarbakır Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz istiyor musunuz, yoksa gerekçeyi mi okutayım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Tasarı
içerisinde yer alan temel ceza kanunlarında öngörülen
değişiklikler 06/12/2006 tarihli ve 5560 sayılı
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanunla gerçekleştirilmiş olduğundan, söz
konusu değişikliğin yapılması amacıyla iş bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi,
1inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 Sıra Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 1- 1
Şubat 1329; 18 Rebiülevvel 1332 tarihli Ameliyatı İskaiye
İşletme Kanunu Muvakkatının 32 nci maddesinin birinci
fıkrasının bağlama cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Akarsularda her
ne adla olursa olsun balık tutmak için yer kuranlar, bu fiillerinden
doğacak zarar ve ziyanı tazmin ettikten başka, mülki amir
tarafından ikiyüzelli Türk Lirası idari para cezasıyla
cezalandırılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım, bu
önerge çok iyi niyetle hazırlanmış bir önerge ancak kanun çok
maddeli bir kanun. Sadece bu kanundaki bir cümleyi bugünkü dile çevirmek
işi çözmüyor. Eğer bugünkü dile çevrilmesi düşünülüyor -ki böyle
de yapılması lazım- kanunun bütününü baştan sona bugünkü
dile çevirmek lazım. Çok büyük bir bölümü bugünkü dilde
yazılmamış olan bir kanunun sadece bir cümlesini
değiştirmenin doğru olmadığı düşüncesiyle
katılamadığımızı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz ister misiniz, gerekçeyi mi okutayım?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yasa
metninin anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler..
Kabul edilmemiştir.
BAŞKAN
Komisyonun düzeltme talebi var mı bu konuyla ilgili?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Sayın Başkanım, 1inci maddede sayhgah olarak yazılan
kelimedeki h harfi yerine d olması gerekir, orada bir düzeltme
istiyoruz; saydgah olacak.
BAŞKAN Not
alınmıştır.
Şimdi, kabul
edilen önerge doğrultusunda, bütün değişikliklerle birlikte
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde
üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 Sıra Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu Ahmet
Ersin Şevket
Köse
İstanbul İzmir Adıyaman
Hulusi
Güvel Orhan Ziya
Diren
Adana Tokat
MADDE 2- 1332
tarihli Ameliyatı İskaiye İşletme Kanunu
Muvakkatının 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının
bağlama cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
İzin
almaksızın akarsuların iki tarafında delik veya ark açanlar
ile iki tarafına yol yapanlar, ortaya çıkacak zarar ve ziyanın
tazmininden başka, mahalli mülki amir tarafından beşyüz Türk
Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır. Ancak verilen
para cezasının miktarı meydana gelen zarar ve ziyandan az
olamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Deminki gerekçelerle biz de
katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçe mi okunsun?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yasa
metninin anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde Kabul edilmiştir.
5inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 5inci
maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan Aysel Tuğluk Mehmet Nezir
Karabaş
Şırnak Diyarbakır Bitlis
Selahattin
Demirtaş Sevahir
Bayındır
Diyarbakır Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz ister misiniz yoksa gerekçeyi mi okutalım?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
21inci
yüzyılda iktisadi müesseselerde zorunlu Türkçe kullanılması,
diğer dillerin yasaklanması insan haklarına, hukuka, demokrasiye
aykırı olup ayrıca uygulanma şansı
bulunmadığı gibi AB uyum yasalarına da
aykırıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde
kabul edilmiştir.
6ncı
maddede önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul
edilmiştir.
7nci maddede bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7nci
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Hakkı Suha Okay Mehmet Şandır
Kayseri Ankara Mersin
Selahattin
Demirtaş Abdulkerim
Aydemir
Diyarbakır Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılıyoruz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
26/4/2007 tarihli
ve 5637 sayılı Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı
Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanunla, 859
sayılı İpek Böceği ve Tohumu Yetiştirilmesi ve Muayene
ve Satılması Hakkında Kanun tümüyle yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir ve 7nci madde
çıkarılmıştır.
Şimdi,
8inci madde üzerinde de bir önerge vardır, onu okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 8 inci
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Hakkı Suha Okay Mehmet
Şandır
Kayseri Ankara Mersin
Selahattin
Demirtaş Abdulkerim
Aydemir
Diyarbakır Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılıyoruz efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
927
sayılı Sıcak ve Soğuk Maden Sularının
İstismarı ile Kaplıcalar Tesisatı Hakkında Kanun,
3/6/2007 tarihli ve 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal
Mineralli Sular Kanununun 21 inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir ve 8inci madde
çıkarılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, kabul edilen önergelerle tasarıdan iki madde
çıkarılmıştır. Ancak, bir
karışıklığa meydan vermemek için, tasarının
maddelerini mevcut numaralarıyla okumaya devam edeceğiz. Kanunun
yazımında gerekli düzenleme yapılacaktır.
9uncu maddede
önerge yok.
9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde
kabul edilmiştir.
10uncu maddede
önerge yok.
10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde
kabul edilmiştir.
11inci maddede
önerge yok.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde
kabul edilmiştir.
12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde
kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde
kabul edilmiştir.
14üncü maddede
bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 14üncü
maddesinin Madde 113/A-da oluşturmadığı takdirde,
ibaresinden sonra gelen ibarenin altı aydan iki yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Aysel Tuğluk M. Nezir
Karabaş
Şırnak Diyarbakır Bitlis
Selahattin
Demirtaş Sevahir
Bayındır
Diyarbakır Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hasip Kaplan önerge üzerinde beş dakika konuşacaktır.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
belki gözden kaçmıştır, hukukçu arkadaşların biraz
daha dikkatli durmaları gereken bir madde.
Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda tedbirler vardır. Bu tedbirler farklı
alanlarda; eşya hukukunda olabilir, özel hukukta olabilir. Örneğin,
bir gayrimenkul davasında, davacılar, kuvvetli delilleri vardır,
mahkemeden tedbir kararı isterler. O gayrimenkul -50 bin dönümün- üzerine
ihtiyati tedbir konulmasına ve tedbir konulan gayrimenkullerin
davacıların yedinde tutulmasına diye bir karar verdi mahkeme. 50
bin dönüm, dikkat edin veya 5 bin veya 500
Önemli değil.
Şimdi, bu
tedbir kararına uymamanın cezası, şu an mevcut hâliyle,
113/Aya göre, bir aydan altı aya kadardı -önceki hüküm- şimdi
de altı aya kadar hapis. Şimdi, altı aya kadar hapsi paraya
çevirdiğiniz zaman 200-300 YTL yapıyor. Yani, 5 bin dönüm arazi
üzerine tedbir konulmuş, bir hasıla döneminde,
uymadığı zaman, alacak, bilmem kaç milyar lira para kazanacak
oradan. Ee, 250 YTL cezayı da seve seve öder ve her seferinde bu tedbir
kararına da aykırı davranır o zaman. Çünkü, bu
olanağı tanıyor.
Bir olay daha
anlatayım. Özel hukukta, çok önemli bu, aile hukukunda özellikle, aile
mahkemeleri, boşanma davalarında velayet konusu gündeme gelince
çocukların ebeveynleriyle görüşmesi için haftada bir gün veya iki gün
bir görüşme yönünde, şahsi irtibatın tesisi yönünde, tedbir
kararları verirler. Bu tedbir kararına uyulmadığı
zaman bir taraf icra kanalıyla icraya konulur. Sonra, icra memurunu
alırsınız, polisi de alırsınız, infaz memuruyla
gidersiniz. Bir icra infazı size 1.500 YTL'ye patlar. Bu, sadece o
infazın rakamı. Buna uymayan ne kadar ödeyecek? Bir aya kadar hapis.
Bunu ben bir uluslararası hukuk davasında yaşadım. Gelen
davacı -mahkeme kararı var, tedbir kararı alıyor- uçak
bileti 2 bin dolar -otel konaklama ayrı- 1.500 YTL icra infaz, polis
ödeneklerini yatırıyor, infaza gidiyor, karşı taraf
çocukları göstermiyor. Niçin? Çünkü küs. O dönemde bir ay hapisti. 7 defa
mahkeme kararını uymamanın bedeli 47 dolardı.
Şimdi, 47
dolar, 7 kez tedbire aykırı davranan birisi 47 dolar öderse, bir
kişi de 2 bin dolar uçak parası ödeyip gelirse bu hükümden adil
Yani, mahkemenin verdiği tedbir kararını uygulamak mümkün
değil. Yani, mahkeme tedbir kararı veriyor ama tedbir
kararını uygulama imkânı yok. Çünkü bu durumda birkaç kez tedbir
kararına aykırı davranan kişi -davacı veya davalı
önemli değil- sonuçta teselsül ediliyor. Bunların tamamına bir
defada ceza veriliyor, o da 47 dolar.
Şimdi,
burada "bir aydan altı aya kadar" hükmünü, "altı aya
kadar hapis" cezası diye değiştiriyoruz. Şimdi, bu
mantığı anlamak mümkün değil ki. Önceki hükümden de geri
giden bir hüküm.
Şimdi,
burada ceza yasalarında, Türk Ceza Kanunu'na uyumu
sağlayacağız diye bu kadar da anlamsız, işlevsiz
yasalar yapmak gerekmiyor ki. Yapılacaksa etkili olur. Etkili olması
için de en azından dedik ki, bunu makul bir şeyde, altı aydan
iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Mahkemenin takdirine bu verilir. Böylesine önemli, özellikli davalarda hâkimine,
bağımsız yargısına bu ülke güvenecek ve biraz da
takdir yetkisine, zaten vicdani delil sistemini kabul eden ülkemizde, bu karma
sistemde mahkemenin takdir yetkisine de biraz güvenecek ve
caydırıcı bir hüküm hâline getirilecek. Bu getirdiğimiz
önergenin amacı budur. Yoksa önceki bir aydan altı aya kadar,
şimdiki altı aya kadar. Altı ayın alt sınırı
nedir?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Bir ay
HASİP KAPLAN
(Devamla) O zaman, niye bir aydan altı aya kadar değiştirmek
için
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Bir ay
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hayır, altı aya kadar diye değişiklik
yapıyoruz. Ne anlamı var? Şimdi hiç değişen bir
şey yok zaten. Burada değişikliğin bir
caydırıcılığı olması lazım. Biz
diğer yasalarda ortaklaştık, dedik ki, cezaları
artıralım, etkili olsun, caydırıcı olsun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayın Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Biz, bu anlamda bu önergenin etkin ve caydırıcı
olması açısından, tedbir kararları açısından
yararlı olduğu düşüncesindeyiz. Bu nedenle bu önergeyi verdik.
Kabul oyu verilmesini diliyoruz.
Saygılarımızla.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde
kabul edilmiştir.
15nci maddede
önerge yok.
15inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde
kabul edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (56 sıra sayılı) Yasa Tasarısının 16.
maddesinin birinci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Kamer Genç Recai Birgün Emrehan
Halıcı
Tunceli İzmir Ankara
Hüseyin
Mert A.
Jale Ağırbaş
İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz istiyor musunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) İstiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Genç.
Konuşma
süreniz beş dakikadır.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Artık ismimiz gibi biliyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Olsun, biz tekrar anımsatalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, biraz
önce burada tasarının hakkında konuşan MHPli Grup Sözcüsü
dedi ki: Bu, torba değil; çuval. Çuvala da çok sığmayan bu
maddeler, altı yüz elli bir tane madde getiriyoruz.
Aslında,
tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hukuk tevessü etmiş, ne
komisyonlarda işliyor ne Başkanlık Divanında işliyor.
Şimdi, İç Tüzükün 35inci maddesi var, diyor ki: Komisyon,
kendisine gelen kanun tasarısı ve tekliflerini aynen veya
değiştirerek kabul veya reddedebilir. Ama dört maddelik bir kanun
tasarısı tasarısı mı, teklifimi- gelmiş,
altı yüz elli bir tane maddeye çıkarılmış, bu,
dünyanın neresinde görülmüş?
Biraz önce, bir
yandan Komisyonun Başkan Vekilliğini yapıyor, bir de AKPnin
grup sözcülüğünü yapıyor. Bu da hiç görülmemiş, emsali
görülmemiş. Ya sen komisyonun sözcüsü olacaksın ya grubun sözcüsü
olacaksın. Hem komisyonun sözcüsü olup da hem grubun sözcüsü olamaz.
Diyor ki:
Efendim, işte, biz getirdik, şarkıcılara da Komisyonda
şarkı söylettik. diyor. Herhâlde yarın da buraya getirip de bir
konser de vermezsiniz herhâlde bu Meclisin kürsüsünde. Yahu böyle, bir Meclis
bu kadar aşağılanabilir mi? Bu kadar kötü kullanılabilir
mi? Meclis meclistir, gazino gazinodur, ondan sonra, komisyon komisyondur.
Böyle bir şey olmaz arkadaşlar.
Şimdi,
çuvallarla ceza kanunlarını getiriyoruz. Değerli
milletvekilleri, bu kanunla getirilen cezaları siz bilemezsiniz, okumadınız
ki çünkü. Sizin bu Komisyonunuz da bilmiyor, işin içine girmedi ki,
İçinde ne var? diyor.
Şimdi,
şu maddede ne getiriliyor? Duruşma sırasında hâkim isterse
Yani, siz gittiniz, tanınan bir kişisiniz, ondan sonra, hâkimin de
hoşuna gitmediniz, bir laf söylediniz, hemen sizi dört gün tutukluyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İhtar edecek ama önce.
KAMER GENÇ
(Devamla) Dört gün
Güzel mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Önce ihtar edecek.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, seni getirsinler de bir dört gün tutuklasınlar. Ondan
sonra AKPnin Grup Başkan Vekili tutuklandı. desinler.
Ardından da, böyle değil
Ha, şimdi
tabii gülüyorsunuz. Tabii, tutuklanmak sizin onurunuzu zedelemiyor, ama
haysiyetli ve onurlu insanlar sebepsiz yere tutuklandıkları zaman
onurlar zedeleniyor. Onun için, beyler, yani
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Haysiyetsizlik seninkisi!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, hiç, şimdi
Ben, haysiyetli insanların
tutuklanmaması gerektiğine inanıyorum.
Şimdi,
Türkiyede bir yargı sistemini getirdiniz, mülakatı getirdiniz, kendi
bürokratlarınızın emrine verdiniz. Siz zannediyorsunuz ki, üç
sene sonra, beş sene sonra biz de burada olacağız.
Göreceğiz burada kimin olup olmayacağını.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bir kişinin bir saat dahi özgürlüğünden
yoksun bulunması, o onurlu ve soylu insanlar için çok ağır bir
cezadır. Mahkeme sırasında
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Vardır
150nci madde
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bilmediğiniz şeylerde konuşmayın ya!
Konuşmayın kardeşim!
MUSA
SIVACOĞLU (Kastamonu) 150nci madde
KAMER GENÇ
(Devamla) Çık, burada konuş kardeşim! Çık konuş!
Şimdi,
bakın, ben başımdan geçen bir olayı anlatayım size.
Bir tane AKPnin yetkili birisi aleyhimde bir tazminat davası
açmış. Gittim, kendimi savunacağım. Birinci duruşmaya gitmedim,
haberim olmadı. İkinci duruşmaya gittim. Bir laf söylüyorum,
hâkim Sus! Seni atacağım dışarı. dedi. Ben bilinen
bir insanım. Bir daha konuşma. diyor, Atacağım seni
dışarı. Bir daha duruşmaya kabul etmeyeceğim. diyor.
Bakın,
sevgili milletvekilleri, ben şimdi anlayan, özgürlüğüne değer
veren, haysiyetine değer veren insanlara konuşuyorum. Siz nasıl
anlarsanız, edin.
Sonra, avukatlar,
bu kanunu hazırlayan avukatlar
Diyor ki: Avukatlar ve çocuklar hariç,
duruşmada birisi, yani mahkeme adabına aykırı -Adabı
dediği de nedir, belli değil- davranırsa, efendim, hâkim diyecek
ki: Kardeşim böyle konuşma. E konuştu, karşıdaki
avukat sizi rencide etti, size hakaret etti. Siz de insansınız
kardeşim, diyorsun ki: Yahu, hâkim bey, bak bu adam beni rencide ediyor.
Bu avukat beni rencide ediyor. Lütfen bunu susturur musunuz? O durumda ne
yapacak? Sizi dört gün içeri atacak.
Böyle olmaz ki
arkadaşlar! Ha, şimdi, mahkeme adabının düzeninin
bozulmasını istemiyorum, ama, yani, şimdi siz kendinizi
savunurken karşı tarafta güçlü bir avukatın, güçlü bir
siyasetçinin karşısında, iktidara yakın bir siyasetçinin
açtığı bir davada gidip de kendinizi savunduğunuz zaman
hâkim de sırf onun gözüne girmek için sizi dört gün tutuklarsa böyle bir
şey olur mu arkadaşlar! Sonra, aklı başında olan bir
insan niye mahkemenin düzenini bozsun, kendisini savunacak. Ama, bence, buraya
getirilen bu maddeyi kaldıralım, diyoruz. Ha, para cezasını
getirelim, yani bir insan mahkemede olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki.
Bir kimse ihtara
rağmen mahkemenin düzenini bozar veya mahkeme huzurunda münasip olmayan
bir söz söylemeye devam ederse
diyor. Hâkim bir defa sizi ikaz etti, olabilir,
ama avukat da sizi tahrik etti, çünkü avukatları istisna etmiş. Ondan
sonra, söylerseniz gerekirse hâkim sizi dört gün tutuklar.
Yani, ben anlayan
insanlara konuşuyorum. Reddedebilirsiniz, ama yani bu hüküm hakikaten
insanları çok zor durumlara düşürebilir. Diyorum ki, bunu
kaldıralım yerine para cezasını getirelim. Yani, adam
hâkimin ihtarına uymuyorsa verelim para cezasını, ama o
insanı da dört gün içeriye, cezaevine atmayalım.
Benim önergem
budur. Kabul edersiniz, etmezsiniz.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci maddede
önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde
üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 Sıra Sayılı yasa tasarısının 18. maddesinin
son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Kamer Genç Recai Birgün Emrehan
Halıcı
Tunceli İzmir Ankara
Hüseyin
Mert Ayşe
Jale Ağırbaş
İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz mü istersiniz, yoksa gerekçeyi okutalım mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Genç.
Süreniz beş
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, tabii, altı yüz elli bir tane maddeyi inceleyip bu altı yüz elli bir maddede insanlara ne
cezalar getiriliyor, onu teşhis etmek zor bir olay. Ben inanıyorum
ki, bu kanun geçtikten sonra, en başta bu kanuna evet oyu veren insanlar
ciyak ciyak bağıracak ve diyecekler ki: Biz bu kanunu okumadan
geçirdik, bilmeden parmak kaldırdık, dolayısıyla, biz bu kanunu
değiştirelim.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, işte, bu, benim, ayrıca
tanıklığın ve yemin etmek üzere
Bir kişinin
tanıklık yapıp yapmamakta özgür olması lazım, yemin
yapıp yapmamakta özgür olması lazım. Diyor ki: Yemin
yapmıyorsan on beş güne kadar seni hapse atacak. Yapmıyor adam.
Yapmıyorsa niye bunu hapse atacaksınız ki yani? Buna yine bir
para cezasını getirelim diyorum. Bakın, insanın
özgürlüğü ayrı bir şey, para cezası ayrı bir şey.
Bir gün, bir saatlik özgürlükten yoksun bulunma, haysiyetli ve onurlu insanlar
için çok büyük, ağır bir sonuçtur. Dolayısıyla, bu gibi
konularda kişinin topluma, ülkeye bir zararı yok. Ne olacak? Adam
tanıklık yapmak istemiyor. Kaldı ki, niye tanıklık
yapmadığı da burada da, maddede de belirtilmemiş. Daha
açık, şu, şu sebeplerle tanıklık yapmak istemezse
denilmesi lazım, onu da söylemiyorsunuz. Tanıklık yapmak
istemezse, yemin de etmek istemezse, efendim, bu kişiyi on beş gün
getirip hapse atacaksınız. Niye atsın ki adam yani? Etmiyorum
kardeşim.
Şimdi, bu
kanunlar, işte, biraz önce AKP adına konuşan Komisyon
Başkan Vekili, şuradaki dosyaları bize gösteriyor. Yahu, sevgili
milletvekilleri, eğer bürokratlar bu kanunları yapıyorsa,
eğer bu bilmem Yargıtaydı işte, Adalet Bakanlığı
bürokratları bu kanunları yapıyorsa sizin göreviniz ne? Siz niye
gelmişsiniz buraya? 550 milletvekili maaş alıyorsunuz burada.
Ee, biz yorulmayacağız. Bürokratlar orada gitsin, kanunları
hazırlasın gelsin. Biz, okumadan bunlara evet oyunu verelim. Sizin
göreviniz ne yahu? Göreviniz ne söyleyebiliyor musunuz yani? Sonra, bu
kanunları hazırlayan bürokratların hangi kişilere hizmet
ettiğini biliyor musunuz? Kimin lehine kanunlar çıkarmak
istediklerini biliyor musunuz? Veyahut da, burada, güç odaklarıyla paralel
hareket eden birtakım etkili ve yetkili kişiler, hükûmetin
temsilcilerinin hangi güç odakları ile hangi kanunları ülkenin
geleceğini karanlığa sokacak davranışlar içinde
biliyor musunuz? Bunu bilebilmemiz için, buna engel olabilmemiz için buraya
gelen kanunları enine boyuna tartışmamız lazım,
anlamamız lazım. Efendim, altı yüz elli bir tane maddeyi getir,
torba kanun
Hangi torba? O torbayı getirsin bakalım bu Komisyon ile
bu Hükûmet, bu büyüklükte bir torba varsa koyalım bunları içine.
Yok Türkiyede bu büyüklükte bir torba.
Dolayısıyla,
tabii, ileride daha çok ciddi maddeler var yani. İşte, vergi
kaçakçılığını kolaylaştıran, hileli vergi
suçunu kolaylaştıran, ondan sonra, yalancı şahitliği
kolaylaştıran çok maddeler var. Yani, bunları, tabii, maddeleri
gelince
Seçimdeki hileleri kolaylaştıran maddeler var, ama sizler,
tabii, diyorsunuz ki: Burada hangi gerçek söylenirse söylensin biz yine
bildiğimiz şeyi yaparız. Bakın, siz AKPliler, siz
diyorsunuz ki: Biz Türkiyenin düzenini değiştireceğiz.
Türkiyenin düzenin değiştirme gücü ve yeteneği yok sizde. Bunu
bilesiniz. Bunu değiştirdiğiniz zaman bunun en büyük
sıkıntısını siz çekeceksiniz. Bu kürsülerden, bu
salonlardan nice insanlar geldi geçti ve onlar, bu iktidarın bu
tarafındaki olanlar, öyle anlar oldu ki kendilerini çok güçlü hissettiler,
şimdi esamileri okunmuyor, ama ben, 80den beri bu kürsüde
konuşuyorum, yine buradayım. [AK Parti sıralarından
alkışlar (!)] Ama, şimdi tekim, yarın da iktidar
olacağım, onu bilesiniz. Öyle bir parti kuracağım ki, hem
de
Bakın, sizin
zamanınızda, çok soyguncuların yaptığı
hırsızlıkları zaman aşımına
uğrattınız, bunun günahı sizin boynunuza. Bakın, siz,
altı senedir iktidardasınız, bütün soyguncuların,
yapılan hırsızlıkların, yolsuzlukların üzerine
set çektiniz, gerekli soruşturmaları açmadınız, en büyük
hırsızlıkları yapan bakanlar hakkında
soruşturmaları açmadınız.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) İspat et! İspat et!
KAMER GENÇ
(Devamla) Onları zamanında ben size söyleyeceğim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamamlayacağım Sayın Başkan.
Şimdi, zaten
bu kanunla ilgili çok kürsüye çıkacağız, arkadaşlar da beni
dinlemeye alışacaklar, onlara epey bir ders vermeyi de
düşünüyorum, çünkü bu Parlamentonun bir parlamento olarak bir ülkeye
karşı duyması gereken sorumluluk duygusunun teşekkül etmesi
lazım. Bu olmadan, yalnız siyasi partideki liderlerin
ağzına bakarak Türkiye'de siyaset yapılmaz,
yapıldığı zaman da bir devre yaparsınız, onun
sonucu yok olur.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, yemin yapmak istemeyen, tanıklık
yapmayan insanları, on beş gün, diyorum ki içeri almayalım, buna
bir para cezası verelim. Ama, siz hangisini uygun görürseniz ona göre oy
verirsiniz.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde
kabul edilmiştir.
19uncu maddede
önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde
kabul edilmiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde
kabul edilmiştir.
22nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 22nci
maddesinin, son fıkrasının, son cümlesindeki Bu hallere vekil
sebebiyet vermiş ise idari para cezası vekil hakkında uygulanır
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Aysel Tuğluk M. Nezir Karabaş
Şırnak Diyarbakır Bitlis
Selahattin
Demirtaş Sevahir
Bayındır
Diyarbakır Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Önerge hakkında söz ister misiniz, gerekçeyi mi okutalım?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Buyurun.
Gerekçe:
Vekillerin görev
kusurları ili ilgili özel yasalarında etkili müeyyideler yer
aldığından, ayrıca böylesi bir cümlenin tasarıda yer
almasına gerek yoktur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde
kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde
kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde kabul
edilmiştir.
25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde
kabul edilmiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
27nci madde
kabul edilmiştir.
28inci madde
üzerinde üç önerge vardır, fakat biz iki önergeyi almak durumundayız.
Onun için ilk iki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 28.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Madde 28- 1219
sayılı Kanunun 41 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 41-
Kişisel çıkar amacı olmasa bile diplomasız olarak diş
hekimliği mesleğine ilişkin herhangi bir muayene veya müdahale
yapan, diş hekimliği klinik hizmetleri ile ilgili işyeri
açanların meslek icraları durdurulur. Bu kimseler hakkında 3
yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para
cezasına hükmolunur.
Mehmet Ali Susam Turgut Dibek Sacid
Yıldız
İzmir Kırklareli
İstanbul
Tansel
Barış Kemal
Anadol
Kırklareli
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 28.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Madde 28 1219
sayılı kanunun 41. maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 41
Kişisel çıkar amacı olmasa bile diplomasız olarak diş
hekimliği mesleğine ilişkin herhangi bir muayene veya müdahale
yapan, diş hekimliği klinik hizmetleri ile ilgili işyeri
açanların meslek icraları durdurulur. Bu kimseler hakkında üç
yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para
cezası uygulanır.
Beytullah
Asil Oktay Vural Ali Torlak
Eskişehir
İzmir
İstanbul
Mustafa Kemal
Cengiz Abdülkadir Akcan Mustafa Enöz
Çanakkale
Afyonkarahisar Manisa
BAŞKAN
İki önerge de aynı mahiyette olduğu için
HÜSEYİN MERT
(İstanbul) Sayın Başkan, iki önerge de aynı mahiyette.
Üçüncü önergeyi işleme almak gibi bir durumunuz olamaz mı?
BAŞKAN
Önergeleri geliş sırasına göre alıyoruz. Onun için kusura
bakmayınız.
İki önerge
de aynı mahiyette olduğu için işlemlerini birlikte
yapacağım.
Komisyon,
aynı mahiyetteki iki önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Efendim, biz takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Birinci önerge sahibi, gerekçe mi okunsun?
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN
Birinci önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
28 inci maddesiyle 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 41 inci
maddesi değiştirilmektedir. Maddeyle yaptırım altına
alınan fiilin önemi nedeniyle yaptırımın alt
sınırının artırılması amacıyla iş
bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
İkinci önergenin gerekçesini mi okutayım, yoksa konuşacak
mısınız?
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Konuşacağım.
BAŞKAN -
Sayın Asil, buyurunuz efendim.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 56 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 28inci maddesinde, Kişisel çıkar
amacı olmasa bile diplomasız olarak diş hekimliği
mesleğine ilişkin herhangi bir muayene ve müdahale yapan, diş
hekimliği klinik hizmetleriyle ilgili işyeri açanların meslek
icraları durdurulur. Bu kimseler hakkında üç yıldan beş
yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası uygulanır. şekliyle
değiştirilmesi için, önerge vermiş bulunmaktayız.
Değerli
milletvekilleri, Komisyon Başkanı, birinci bölüm üzerindeki
soru-cevap bölümünde ifade ettiği gerekçede, bu yasa maddelerinde,
diğer doktorluk hizmetleri ve başka hizmetlerde de iki
yıllık alt sınır uygulandığı
şeklinde, alakasız bir savunma, gerekçe içerisine girdi. Değerli
arkadaşlarım -konuşmamda da ifade ettim- ceza
kanunlarının amacı, kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen
ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını
ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini
önlemektir.
Şimdi, her
meslek ve her mesleğin icrası, kendine has özellikleri
bulunmaktadır. Şimdi, insanlık için son derece tehlikeli,
çağın hastalığı diye nitelendirdiğimiz AIDS
hastalığının üç bulaşma yolundan, temel bulaşma
yollarından birisi kan yoluyla bulaşmadır. Bir diş
hekiminin koltuğuna oturduğunuzda o koltukta size
ağzınızda yapılan işlemlerin başından sonuna
kadar hijyenik bir ortamın sağlanması gerekmektedir. Bir meslek
erbabı sahibinin dışında başkaları bu
mesleği icra etme telaşında ve uğraşısında
iseler bunun karşılığında meslek erbabının
ortaya koyduğu, bu iş için istediği ücretlerin çok altında
bir ücretle bu işi ifa etmek isteyeceklerdir. Böyle olunca, az önce ifade
ettiğim, bu hijyenik ortamın sağlanması mümkün müdür?
Yine, en önemli
hastalıklardan birisi de hepatit B virüsüdür. Bunun da yine kan yoluyla
bulaştığını biliyoruz ve Dünya Sağlık
Örgütünün verilerine göre, dünya üzerinde 2 milyardan fazla hepatit B virüsü
taşıyan insan vardır. Bu işi meslek edinmemiş,
mesleği olmayan, eğitimi olmayan ve az önce ifade ettiğim ticari
kaygılarla, para kazanma kaygılarıyla çok düşük bedellerle
bu işi yapmaya kalkışanların o sağlıklı
ortamı, o dişçi koltuğunda o sağlıklı ortamı
sağlamalarını düşünmek mümkün değildir. O hâlde, bu
işi kökünden halletmek zorundayız. Yani, bu eyleme hiç kimse tevessül
etmemeli. Bunun yolu da ağır cezalar uygulanmasıdır.
Şimdi, çok değil 2004 yılında bu yasa maddesi
değiştirilmek suretiyle, bu cezaların alt sınırı
üç yıl, üst sınırı beş yıl olarak uygulanmaya
başlandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayın Sayın Asil.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Ve tüm sektörden, tüm hastalardan olumlu bir tepki
aldı. Bunu bugün iki yıla çekmek suretiyle yanlış bir
iş yapılmaktadır diye düşünüyor, önergemizin kabulü yolunda
oy kullanacağınızı umuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL
(İzmir) Kabul edilmiştir efendim.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Kabul edildi.
BAŞKAN
Önerge kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kabul edilmiş gözüküyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, saymadınız.
BAŞKAN
Kabul edilen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Saymadınız ki!
OKTAY VURAL
(İzmir ) Sayın Başkanın takdiri, sayıldı.
BAŞKAN
Kabul edildi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri ) Sayın Başkan, saymadınız,
neye göre Kabul edildi. dediniz? Kâtiplere sormadınız,
saymadınız.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Hangi maddede sayıldı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Başkan yönetiyor, siz yönetmiyorsunuz Sayın
Elitaş!
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Oradan da el kalktı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Buradan kabul eden arkadaş varsa
saymanız gerekir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Öyle bir itirazınız olmadı ki o zaman.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, saymanız gerekir ama,
itiraz ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Oylamadan sonra yapıyorsunuz, oylamadan önce o zaman
açık oylama isteseydiniz, karar yeter sayısı isteseydiniz.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Kabul edilmiştir Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kabul edilen önerge doğrultusunda 28inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(Gürültüler)
Maddeyi oyluyorum
sayın milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bunu niye soruyorsunuz,
diğerini sormuyorsunuz?
BAŞKAN
Maddeyi reddedin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kabul edenler
dedik efendim. Kabul edilmiştir.
BAŞKAN
Kabul edilen önerge doğrultusunda 28inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum sayın milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Az önceki yaptığınız neydi
Sayın Başkan?
BAŞKAN -
Kabul edenler
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Az önce bir şey oyladınız, neydi o?
BAŞKAN
Önergeydi Sayın Milletvekili.
OKTAY VURAL
(İzmir) Maddeyi kabul ediyoruz, maddeyi
Diğeri önerge.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Daha önce bir madde oyladınız, neydi o?
BAŞKAN
Hayır efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tekrarlıyor oylamayı, madde oylamasını.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, önergeyi oylamaya sundum ve önerge kabul edildi. Önerge
kabul edilince, kabul edilen önerge doğrultusunda 28inci maddeyi oylamaya
sundum. 28inci maddeyi tekrar oylamaya sunuyorum.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 28inci maddeyi oylamaya sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde kabul edilmiştir.
29uncu maddede
önerge yoktur.
Sayın
milletvekilleri, 29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde kabul edilmiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm
31 ila 60ıncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Hasan
Çalış söz istemiştir.
Sayın
Çalış, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının ikinci
bölümüyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yasanın geneline baktığımız
zaman gördüğüm iki husus var, bunlara öncelikle dikkat çekmek istiyorum.
Birinci husus şu değerli arkadaşlarım: Yasaların,
tüzük, yönetmelik ve genelgelerin yaşayan Türkçeyle kaleme
alınmış olması, uygulayıcılar ve eğitim
seviyesi ne olursa olsun, muhataplar yönünden, muhataplar tarafından
anlaşılması da en az o kadar önemlidir. Böyle bir
bakışla yasalarımızın geneline
baktığımız zaman, gerçekten, yasalarımızın
günümüzün Türkçesine redakte edilme ihtiyacı vardır ve günün
ihtiyaçlarına cevap veremeyen bölümlerin de tekrar elden geçirilme
ihtiyacı vardır değerli arkadaşlarım. Buna dikkat
çekmek istedim, bir.
Bir diğer
husus: Bu kanun tasarısı görüşülmeye
başladığı andan itibaren grup başkan vekillerimizin
önünde önergeler dolaşıyor. Nedir bunlar? diye soruyoruz. Efendim,
bunlar, aslında daha önce görüşülmüş, daha önce başka
yasaların içerisinde neticeye bağlanmış, yürürlükten
kaldırılmış, bu yasanın içerisinde olmaması
gereken maddeler
Pardon!
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bu yasaya Bakanlıktan çıkarak
Meclisimize gelişi, komisyondan aşağıya inişi yönüyle
ve komisyonlarda ele alınışı yönüyle
baktığımız zaman, gerçekten siyasi geçmişine,
tecrübesine değer verdiğimiz, hukukçu kimliğine değer
verdiğimiz Bakanımızı bu yasanın mutfağında
çalışan arkadaşlar çok zor bir duruma sokmuştur. Bu konuya
dikkat çekmek istedim.
Değerli
arkadaşlarım, eğer görev verdiğiniz bürokratlar görevini
hakkıyla yerine getiremiyorsa o zaman komisyonlarda yeterli
tartışma imkânı verirsiniz. Komisyonlarda tartışma
imkânı verirsiniz ki, Genel Kurulda milletin huzurunda Pardon demek
ihtiyacı olmaz. Temenni ediyorum ki, üç ay sonra,
beş ay sonra,
üç yıl sonra
insanların canı yandıkça -parmaklarımızı
kaldırıyoruz Kabul diyoruz- vicdanlarımız sızlamaz
değerli arkadaşlarım. Buna dikkat çekmek istedim.
Değerli
arkadaşlar, benim konuşmak istediğim bölüm, daha çok, doktor,
diş hekimi, diş teknisyeni, eczacı, hasta bakıcı,
sünnetçi, ebe, hemşire gibi meslek erbabının mesleğini
yaparken işlediği suçlar ve kabahatleri ve bu meslekleri icra etme
yetkisi olmamasına rağmen meslekleri iyi niyetle, hiçbir menfaat
karşılığı olmadan ya da menfaat temin etmek
amacıyla icra eden insanlara verilecek cezaları içermektedir.
Değerli
arkadaşlar, verilecek cezalar bellidir, suçlar da belli. Ama, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini yürüten yetkililerin, bu yasaları yapan bizlerin
önemli bir sorumluluğumuz vardır. Nedir sorumluluğumuz
değerli arkadaşlarım? Ehliyeti olmayan, yeterli olmayan
insanlardan, hatta kendisini bir hastalığıyla ilgili halk
hekimi olarak tanıtan kişilerden, hatta yatırlardan,
türbelerden, ocaklardan şifa bekleyen insanlarımız varsa,
buralardan iyi olma ümidi besliyorsa bu insanları suçlayamayız
değerli arkadaşlarım. Bizim, bu insanlarımıza,
öncelikle ehil kişilerden hizmet alacağı ortamı
oluşturma mecburiyetimiz vardır. Ondan sonra
yapacağımız iş nedir? Hizmeti alan insanların hizmeti
ehil insanlardan alabileceği eğitim seviyesine, kültür seviyesine,
hayat standardına yükseltme mecburiyetimiz vardır. Bu konuda millet
önünde birinci derecede sorumlu olan, değerli arkadaşlar,
sizlersiniz, bizleriz. Bunu yürütecek olan kimdir? Hükûmetlerdir değerli
arkadaşlarım. Bu konuya dikkat çekmek istedim.
Değerli
arkadaşlarım, işte, bu kanun gündeme geldiği andan itibaren
televizyonları izliyoruz. Efendim, sahte doktorlara, sahte diş
hekimlerine büyük cezalar geliyor. Diş hekimleri odası da bizi
arıyor, Hayır, işler böyle değil, bilakis cezalar düşürülüyor.
diyor. Başka meslek kuruluşları da bizleri arıyor, benzer
şeyler söylüyorlar. Demek ki, insanların kafasını
karıştırıyoruz, insanları doğru
bilgilendirmiyoruz değerli arkadaşlarım.
Bakınız,
yanlış yapan her meslekte vardır, doktorlarda da vardır,
diş hekimlerinde de vardır, başka gruplarda da vardır ama
bir tane yanlış insandan hareket ederek Türkiyede çok önemli
hizmetlere, çok önemli işlere imza atmış, dünya çapında
tıp alanında önemli hizmetler vermiş değerli hekimlere,
değerli diş hekimlerine, işini düzgün yapan insanlara
haksızlık yapıyoruz. Basın ve medya
aracılığıyla düzgün insanları resmen linç ettiriyoruz
arkadaşlar. Buna kimsenin hakkı yoktur. Buna kimsenin hakkı yok
değerli arkadaşlarım.
Bir diğer
konu, diploma kiralama meselesi değerli arkadaşlarım.
İşte, bu son zamanlarda poliklinikler, özel poliklinikler, tıp
merkezleri, eczaneler, diş tedavi merkezleri çoğalıyor. Bunlar
çoğaldıkça yeterli eleman ihtiyacını karşılamak için,
gerçekte hizmet vermeyen meslektaşların diplomalarını
kiralıyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, buna el koymak gerekiyor. Bunun da en kestirme yolu
nedir? Ehliyetli ve yeterli insanlarca en iyi şekilde denetimdir.
Değerli
arkadaşlarım, bunu düzgün denetleyemezsek ne olur? Görevi ehil
insanlar yapacakken, insanımız, bir uzman hekime tedavi olmak
niyetiyle giderken bu işin ehli olmayan bir başka insanının
tedavisini kullanmak durumuyla karşı karşıya kalıyor.
Özellikle bu konularla ilgili yetkili olan makamları bu konuda göreve
çağırmak istiyorum değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, doğum, sakat doğum insan hayatında
çok önemli bir aşamadır. Aslında doğum fizyolojik bir olay.
Ama bazılarımızı köylerimizde, mahallelerimizde halk
ebeleri doğurtmuştur. Değerli arkadaşlar,
bazılarımız da işin ehli olan ebeler, doktor beyler
tarafından doğurtulmuş şanslı insanlardır. Ama
milletin yetki verip buraya gönderdiği siz değerli arkadaşlarım,
bizim bir mecburiyetimiz vardır. Bu milletin her evladına bu
şansı vermek zorundayız.
Bir diğer
husus nedir değerli arkadaşlarım? Sünnet olayı.
Bazılarımızı berber Hasan Amca sünnet etmiştir,
bazılarımızı Tıkır Hüseyin, Hatice Teyze sünnet
etmiş, ama bazılarımızı fennî sünnetçiler, doktor
Mehmet Beyler sünnet etmiştir.
Değerli
arkadaşlar, gene bizlerin görevi, bütün insanlarımızın,
cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan, bununla gurur duyan
herkesin sağlıklı, hijyenik ortamlarda, geleceğini
sıkıntıya atmayacak şekilde bu hizmeti alacağı
ortamı sağlama gibi bir mecburiyetimiz vardır.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer husus, okullar açıyoruz.
Okullarımızı açarken oralara çocuklarımızı
veriyoruz, çocuklarımız yetişiyor, okulu bitiriyor, boşta
kalıyor. Şimdi ne görüyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çalış, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Boşta gezen
ebe hanımlar, boşta gezen hemşire hanımlar, boşta
gezen optisyenler, boşta gezen diş teknisyenleri, ama aynı
kadrolar da boş. Hatta, aynı yerde, ataması
yapılmadığı için bu hizmeti veremeyen, gönüllü olarak
vermek istediği hâlde veremeyen insanlar var değerli
arkadaşlarım. İşte, bunları da bir şekilde
mutlaka sağlamamız gerekiyor.
Bunlardan da daha
önemlisi değerli arkadaşlarım, bu milletin evladı olmaktan
gurur duyan herkese arzu ettiği, beklediği sağlık hizmetini
vermek her şeyden önce bir insan hakkıdır. Bunu sağlamakta
da en yetkili ve görevli organ bu müessesedir değerli arkadaşlarım.
Kanunun
hayırlı olmasını diliyorum.Yüce heyetinizi saygılarımla
tekrar selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
İkinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Sacid Yıldız söz alacaktır.
Buyurunuz
Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
SACİD YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun 31-60ıncı maddeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Grubum ve şahsım adına yüce heyetinizi selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, benden evvel de çok arkadaşımız bahsetti bu
Türkçe konusunu. Ama, ben şunu hatırlatmak istiyorum, sanıyorum
ondan bahseden olmadı: Daha iki hafta evvel, 25 Aralık tarihinde
Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
araştırılarak Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması kabul
edilerek, inceleme yapmak üzere Meclis Araştırması Komisyonu
kuruldu. Burada üç büyük partinin önergeleri vardı. AKPnin, CHPnin ve
MHPnin önergeleriyle iki hafta evvel salı günü bu kuruldu. Bunun
arkasından, bizim önümüze -bütün diğer arkadaşların
söylediği gibi- bir garip Türkçe ile bir yasa geliyor, yani önce buna
Mecliste başlamak lazım. Bu konuda on altı kişilik komisyon
oluşturuldu veya oluşturulmak üzere, oluşturuldu diyor
Başkanım. Fakat elimdeki sıra sayısının,
işte, bazı maddelerine ben de değinmeden geçemeyeceğim.
Mesela 31inci maddesinin değiştirilmiş şeklinde
İcrayı sanata mani ve gayri kabili şifa bir marazı akli
ile malul olduğu
Yani, buradan ne anlaşılıyor
bilemiyorum. Yine 35inci maddeye baktığımızda
şahadetname vesikası deniyor. Benzer örnekleri Turgut
arkadaşımız da verdi. 40ncı maddede Dişçiler
deniyor ki, dişçi diye bir meslek grubu yok, diş hekimi var. Yani
burada arkadaşlarımız var, sizin grubunuzda, diğer
gruplarda, dişçi diye bir meslek şeyi var mı bilmiyorum.
Diş hekimi var. Bazı yerlerde de tabip diye geçiyor. Tabip diye
de bir şey yok, hekim var. Hani eskiden baştabip vardı, çok
eskiden de sertabip deniyordu, ama şimdi tabip değil, hekim
var, bazen doktor da deniyor. İşte, burada 40ncı maddede
dişçiler
tahtı hacirde
büyük ameliyei cerrahiyeler için bu
muvafakatin tahriri olması lazımdır. gibi şeyler, düçar
gibi deyimler, bunlar geçiyor.
Biraz evvel
Sayın Bakan Tek maddeyi Türkçeleştirmeyelim, bütünlük
bozulmasın benzeri bir şey söyledi, ama madde 60da da yine
Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletiyle İktisat Vekaleti
deyimleri var. Bunlar da aynen kalacak mı bilemiyorum, ben hukukçu
değilim, yani öyle bir vekâlet yok, öyle bir bakanlık yok, ama
60ncı maddede o vekâletlerin adı geçiyor, yani bunu da ben
bilgilerinize sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, içinde bulunduğumuz hafta, geçen hafta ve bu hafta Verem
Eğitimi ve Propaganda Haftası idi. Halkın verem
hastalığı ve bu hastalıkla nasıl mücadele etmesi
konusunda eğitimleri içeren bir hafta. Ülkemizde veremle mücadele
konusunda da olumlu gelişmeler olmasına rağmen, verem halen
ülkemizde önemli bir sorundur. Bu, AIDS olan ülkelerde de verem önemli bir
sorundur. Türkiyede 20 bini aşkın yeni verem vakası
vardır, 2006 yılında 20 bini aşkın, bunun üçte 1i de
İstanbuldadır değerli milletvekilleri. İstanbulun
Esenler, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Bağcılar, Güngören
bölgelerinde çok yüksek orandadır. Diğer hastalıkların
tanısında olduğu gibi veremin tanısında da
gelişmiş laboratuvarlara ihtiyaç vardır. Kapsamlı bir
merkezde laboratuvar ücretleri 600 YTLden başlamaktadır. Bu da verem
gibi önemli bir hastalıkta bizi zor durumda bırakmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, nitelikli sağlık hizmeti almak, tüm
vatandaşlarımızın en temel insani hakkıdır.
Hükûmetlerin öncelikli görevi de sağlık sorunlarına çözüm
getirmektir. Günümüzde yapılan uygulamalarla sorunlara yalnızca
günlük çözümler getirilmektedir. Halkımızın sağlık
hizmetlerinden gerekli ölçüde yararlanamaması sosyal bir sorundur ve bunun
için doğru sağlık politikalarının izlenmesi
şarttır. Devletin her hastaya tedavi olanağı
sağlamasının yanında, sağlam
vatandaşlarını da hastalıktan koruması görevidir.
Hükûmetler
sağlık düzeyini yükseltmek
zorundadırlar. Bilindiği gibi sağlık alanındaki
sorunlar çığ gibi büyüyerek artmaktadır. Zaten, komisyonlara
yeni gelen ve meclise sevk edilen şu andaki yasa tasarılarında
da özerkleşme adı altında bir özelleşmeye gidilmektedir.
Buna özerkleşme deniyor, ama orada kiralama, satın alma hükümleri
de getirilmektedir. O tasarılar da yakında Meclis gündemine
gelecektir.
Hükûmet
yaptığı düzenlemeleri sivil toplum örgütlerinin fikirlerini
almadan, onların seslerine kulak vermeden hayata geçirmektedir. AKP
Hükûmetinin sağlık alanında yapmaya
çalıştığı düzenlemeler, sağlığı
doğuştan kazanılmış bir hak olmaktan
çıkarmış, parayla satın alınan bir mala
dönüştürmüştür. Her alanda bir para geçerlidir. Daha yeni Sosyal
Güvenlik Yasasında da yatan hastalara yüzde 1 bir yükümlülük
getirmektedir. Daha evvel Türkiye Cumhuriyetinde hiç böyle bir şey yok.
Yatan hastalar yüzde 20 ücret vereceklerdir, öyle maddesi vardır.
Sağlık
bir rant kapısı, hekimler ise giderek değerleri hiçe
sayılan bir mesleğin mensupları olarak gösterilmek
istenmektedir. Hükûmetin, hekim saygınlığını yok
etmeye çalıştığı politikaları, uygulamalardaki
adaletsizlikleri, katı performans uygulamalarını doğru
bulmadığımı buradan belirtmek istiyorum.
Bu vesileyle,
daha iki hafta evvel, gene 27 Aralıkta, yaklaşık on iki gün önce
-iki hafta da olmadı- İstanbul Okmeydanı Hastanesinde bir hekime
saldırı oldu. Yani, bu sağlık sisteminin tüm
bozukluklarından hekimler sorumlu tutulmaktadır. Hekimlere de her gün
saldırı
Bundan yaklaşık bir ay evvel de Ankarada Gazi
Üniversitesinde bir saldırı olmuştu. Ben bu konuda da bir soru
önergesi vermiştim Sağlık Bakanına, hâlâ cevap alamadım,
buradaki arkadaşımıza. İstanbuldaki
arkadaşımız -bugün ben son bilgileri aldım
başhekimden- işte, bu saldırı sonucunda tek böbreğini
kaybetmiş, alınmış, dalağı
alınmış. O sırada beyin belli bir süre kansız
kaldığı için vücudunun yarısı güçsüz durumda, halen
yoğun bakımda hayat mücadelesi vermektedir. Bu hekimlere
saygının, saygınlığın artırılması
için -biz geçen hafta konuştuk, işte, televizyonlarda sigara
yasağını biz tanıtalım, edelim dendi- bu konuda
programların yapılması gerekir. Yani, her konuda hekim eğer
sorumlu tutulursa bununla başa çıkamayız.
Sağlık
çalışanlarının özlük hakları yok
sayılmış, geçici atamalardaki keyfî davranışlar bir
siyasal kadrolaşmaya dönüşmüştür.
Bu arada gene
Sağlık Komisyonumuza geldi, şef, şef
yardımcılığı atamaları yakında Genel Kurula
da inecek. Daha evvel iki kez 10uncu Cumhurbaşkanı geri
çevirmiş, Anayasa Mahkemesinden geri dönmüş, ama gene Komisyonumuza
geldi, oradan geçti, Genel Kurula inecek.
Bu son
düzenlemelerde gene sağlık konusunda Yatan hastaların ilaçlarını
hastaneler verecek. dendi. Yaklaşık yılbaşından
itibaren bugüne kadar büyük bir karmaşa var. Hastaneler yeterli ihaleleri
yapamadılar değerli arkadaşlar. Hastalar tedavi olamama
durumunda. Bunu ben hekim olduğum için ve Sağlık Komisyonunda
olduğum için direkt söylediler. Sizler de herhâlde biliyorsunuz, sizlere
de -hekim arkadaşlara- yansımıştır. Bir karmaşa
var bu konuda, tedaviler aksamaktadır.
Aynı
zamanda, birinci derecede sağlık hizmeti veren üniversite hastaneleri
zor durumda bırakılmış, fatura bedellerini zamanında
alamamışlardır. Üniversite hastanelerinin yanı sıra
hastalar da büyük ölçüde mağdur edilmişlerdir.
Ülkemizde hasta
ve hekim hakları konusunda yasal boşluklar bulunmaktadır.
Hekimlerin meslek uygulamaları sırasında
karşılaşacakları risklerden korunma hakları
olmalıdır. Bunların başında enfeksiyon ve radyasyon
gelmektedir. Arkadaşlarımız söylediler, işte, HIV pozitif
hastalarla temas ediyor diş hekimleri. Diğer hekimler de temas
ediyor. Radyasyon konusunda birtakım kazanılmış haklar geri
alındı. Bu konuda hekimlere belirli haklar verilmelidir.
AKP Hükûmetinin,
çalışma koşullarında hekimlerin korunma ve
kollanmasına yönelik düzenlemeleri yerine getirmesi gerekmektedir.
Bu arada,
sağlık hizmeti alamama konusunda, mesela yeni sosyal güvenlik
tasarısında, bir aylık Bağ-Kur borcu olan hasta
sağlık hizmeti alamamaktadır. Mesela bunun bir eczacı
olduğunu düşünelim -burada eczacı arkadaşlarımız
da var- devletten alacağı var fakat borcunu
yatıramamış, sağlık hizmeti alamama durumu var. Böyle
garip bir şey olmaz arkadaşlar. Yani, devletten kendisi
alacağını alamadığı için prim borcunu
yatıramamış, sağlık hizmeti alamıyor.
Sağlık hizmeti beklemez, acildir, yani bir an evvel sizin kendiniz ve
çocuğunuzun sağlık hizmeti alması lazım, beklemez.
Hekimlere
altmış beş yaş sınırlaması
getirilmişti, neyse bu Danıştaydan geri döndü.
Bir de
ayrıca şuna değinmek istiyorum: Reçetesiz satılacak ilaçlar
ve ilaçta reklam yakında hayata geçirilmek istenmektedir, son zamanlarda
bu konu işlenmektedir. Yani, raf üstü olan ilaçlar, OTC denilen ilaçlar
reçetesiz satılacak. İlaç sektörünün amacı, ürünlerde daha çok
kâr etmektir. Kâr için daha çok satış, satış için ise talep
gerekmektedir. Talebi yaratmak için de reklam kaçınılmazdır.
Değerli
arkadaşlar, reçetesiz ilaçların reklamını serbest
şekilde yapmak devlet tarafından sağlanacaktır. RTÜK,
reçetesiz ilaç reklamlarının yapılabileceğine dair
açıklama yapmıştır. Bu korkunç bir şey bana göre.
Burada hükûmet halk sağlını koruma görevini göz ardı
etmektedir. İnsan sağlığı ve ilaç üzerinden
haksız kazancın yolu, yerli ve yabancı büyük sermaye sahiplerine
açılmaktadır. Türkiyede 24 bin, 25 bin eczacı vardır. Bu
satıldığı takdirde 24 bin, 25 bin eczacı -çalışanlarıyla
birlikte 80 bin civarında bunlar- mağdur edilmiş olacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayın Sayın Sacid.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Belli ilaçlar
raflarda, reçetesiz satılacak, büyük süpermarketlerde satılacak. Bu,
bazı kimseleri mağdur edecektir. İlaç, sadece ihtiyaç
olduğunda zorunlu olarak kullanılan bir ürün olduğundan reklama
gerek yoktur. Yani zorunlu kullanacak, bunun reklamına gerek yok
değerli arkadaşlar. Reklam ile ilaç tüketiminin artırılması
hedeflenmektedir.
Reçetesiz ilaç
listeleri Sağlık Bakanlığında kapalı kapılar
ardında yapılmaktadır ve eczacı odaları buna her zaman
dahil edilmemektedir.
Reklam ile
bilinçsiz ilaç tüketimi de artacaktır değerli milletvekilleri.
Bu sorunları
dile getirmiş bulunuyorum. Konuşmama son verirken yüce heyetinize
saygılarımı sunuyorum. İnşallah, daha Türkçe kanunlar
yapmak üzere diyorum, daha iyi günlere diyorum.
Teşekkür
ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
İkinci bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Bartın Milletvekili
Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurunuz
Sayın Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 31inci maddesinden 60ıncı maddesine
kadar olan ikinci bölümü hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi, adından da anlaşılacağı
üzere, her alanda adaletin tesisini siyasi vizyonunun merkezine
yerleştiren bir siyasi hareket olarak iktidarının birinci
döneminde hukuk devleti ilkesine uygun, bireyi öne çıkaran, insana
saygı esasına dayanan, özgürlükçü karakteri ön planda olan bir ceza
hukuku düzeninin kurulması için önemli değişikliklerin
gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Bu amaçla Türk Ceza
Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Denetimli Serbestlik
Kanunu çıkarılarak yeni bir ceza adaleti anlayışına
geçilmiştir.
Görüşmekte
olduğumuz 651 maddelik tasarıyla da ceza hükmü içeren muhtelif
kanunlarda yer alan hükümlerin, yeni Ceza Kanunumuza ve Kabahatler Kanunumuza
uyumlu hâle getirilmesiyle önemli eksiklikler giderilmiş olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının ikinci bölümünde yer alan maddelerle,
sağlık ile ilgili ceza hükümlerini içeren bazı
kanunlarımızda yerinde değişiklikler yapılarak yeni
ceza sistemimize uyum sağlanmıştır. 1219 sayılı
Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunun 45inci maddesinde yapılan
değişiklikle, diş hekimleri ile diğer meslek
gruplarının mesleklerini icra etmeleri için aranan şartlara
uyumun sağlanması amaçlanmıştır.
1219
sayılı Kanunun 54, 55, 56, 61, 62 ve 67nci maddelerinde diploma,
ruhsat veya belgesi olmadığı hâlde ebelik, sünnetçilik, hasta
bakıcılık mesleğini icra edenlere, fiilleri suç
oluşturmadığı takdirde, korunan hukuki yarar ve fiilin ağırlığı
dikkate alınarak verilecek ceza miktarları yeniden
düzenlenmiştir.
1219
sayılı Kanunun 70inci maddesinde yapılan
değişiklikle, büyük cerrahi müdahaleler için yazılı olmak
şartıyla, her çeşit cerrahi müdahale için hastanın
muvafakatini almayan tabipler ve diş tabiplerine verilecek idari para
cezaları yeniden düzenlenmiştir.
73üncü maddede
yapılan değişiklikle de protokol defterinde tahrifat yapan ve
gerçeğe aykırı rapor düzenleyen doktorlar, diş tabipleri ve
ebelerin Türk Ceza Kanununun belgede sahtecilik suçundan yargılanacakları
düzenlenmiştir.
1219
sayılı Kanunun ek 7nci maddesinde yapılan
değişiklikle, diş protez teknisyenlerinin sahip oldukları
diploma veya belgelerin hak kazandırdığı unvanlardan
başkalarını kullananlara iki yıldan beş yıla
kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası verileceği; ek 8inci
maddede yapılan değişikle de diploması olmadan diş
protez teknisyenliği yapanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis ve
bin güne kadar adli para cezası verileceği hükme bağlanmıştır.
1262
sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanununun 18inci
maddesinde yapılan değişiklikle, ilaçların terkibinde
bulunan maddelerin saf olmadığı veya ruhsat almak için
verilmiş olan formüle uymadığı veya ilacın tedavi
özelliklerini azaltacak veya kaybedecek şekilde imal edilmiş
olduğu anlaşılırsa ruhsat sahibi ve ilaçların bu
şekilde imal edildiğini bilerek satan, sattıranlara, fiil
başka bir suçu oluşturmadığı takdirde bin Türk
lirasından 25 bin Türk lirasına kadar idari para cezası
verileceği, ruhsatnamenin geri alınacağı
düzenlenmiştir. 19uncu maddede de ruhsatsız ilaç imal eden,
bunları satan ve sattıranlara verilecek para cezaları yeniden
düzenlenmiş, yurt dışından ruhsatsız ilaç ithal
edenlere Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun uygulanacağı
hükme bağlanmıştır.
1593
sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 110uncu
maddesinde zührevi hastalıklarla mücadele için önemli bir
değişiklik yapılmış, zührevi hastalık
taşıyanların bilerek veya bilmesi gerektiği hâlde
hastalığı başkasına bulaştırması
hâlinde...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayın Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
yapılacak
soruşturma için şikâyet şartının
kaldırılması yerinde bir değişiklik olmuştur.
Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 282nci maddesinden 302nci
maddesine kadar olan ceza hükümlerinde gerçekleştirilen
değişiklikler temel ceza kanunlarımıza uyumu sağlayan
olumlu düzenlemelerdir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, tasarının hazırlanmasında emeği
geçenlere şükranlarımızı sunuyor, kanun
tasarısının yargı camiamıza ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tunç.
İkinci bölüm
üzerinde, şahsı adına Düzce Milletvekili Celâl Erbay söz
istemiştir.
Sayın Erbay,
buyurunuz lütfen. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
CELÂL ERBAY
(Düzce) Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanunun ikinci bölümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Biraz önce
şahsı adına söz alan Bartın Milletvekili
meslektaşım, ikinci bölümün maddeleri üzerinde gerekli bilgiyi
verecek tarzda tahlilde bulundu. Ben, daha ziyade, gerek temel ceza
kanunları ile özel anlamda davranışları suç belirleyen özel
kanunlar arasındaki ilişkinin, münasebetin kurulması
açısından, suçun kanuniliği açısından ve takdir edilen
cezada güdülen gaye açısından bir değerlendirme
yapacağım.
Hakikaten, temel
ceza kanunları -tekrar adlarını özel olarak tadat etmiyorum,
saymıyorum- bundan önceki dönemde iktidarımız tarafından
büyük bir gayret ve çalışma temposuyla birlikte yeniden
çıkartılmış ve Türk hukuk tarihine, adli hayatına
sunulmuştur. Bununla birlikte, özel mahiyette,
davranışları, fiilleri suç olarak belirleyen yüz yetmiş
kadar kanun ile temel ceza kanunları arasında dengeyi temin etmek,
ilgi ve münasebeti belirlemek, Anayasamızın belirlemiş
olduğu suçun kanuniliği ilkesi bakımından bir zorunluluk
ifade etmektedir.
İkinci
bölümde, bu yüz yetmiş çeşit kanundan 1219, 1262 ve 1593
sayılı Kanunların ilgili maddeleri -tabir caizse lisan
açısından arkadaşlarımın ortaya koydukları
serzenişlere kulak asmakla birlikte- cezanın belirlenmesi
bakımından güncelleştirilmiş ve temel ceza kanunlarına
uyumu sağlanmıştır.
Tabii ki, ceza,
kanun tarafından suç olarak belirlenen, toplumun sosyal dengesini bozacak
tarzdaki davranışlarına yine kanun tarafından belirlenen
müeyyidenin adıdır. Bu müeyyideleri biz cezalar ve güvenlik tedbirleri
mahiyetinde iki alt başlık altında ifade edebiliriz.
Cezaları da hapis cezaları, para cezaları olarak ifade
edebiliriz.
Tasarı
şöyle bir yöntem takip etmektedir: Mümkün mertebe toplumun düzenini ihlal
eden davranışları sık bir şekilde cezai takibe tabi
tutmadan, aynı zamanda idari takibi de devreye sokmak suretiyle ceza
hukukunun, adliyenin yükünü hafifletici tarzda bir sistem takip etmektedir.
Tabii ki, cezadan
maksat, cezanın gayesi, hakkında ceza kararı verilen, artık
sanık olmaktan mahkûm olma durumuna ulaşan kişinin hakkında
takdir edilen cezanın infaz edilmesi suretiyle, cezanın infazı
suretiyle mahkûmun ıslah olması, yaptığına pişman
olması ve onun tekrar topluma kazandırılması esastır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Erbay.
CELÂL ERBAY
(Devamla) Bu doğrultudan bakılınca, takdir edilen cezalar elbette ki
gerek hukuk fakültelerinde okutulduğu şekliyle ve gerekse
bizim ideal anlamda, hukukçu olarak dillendirdiğimiz şekliyle, efendim,
mahkûmun topluma kazandırılmasını hedef edinmiştir,
edinmelidir, bu sonucu elde etmelidir ama pratiğe
baktığımız zaman bunun böyle olmadığı
görülebilir. Burada asıl olan her şeye rağmen yine hukuktan
ayrılmamak, düzenlemeleri güncelleştirmek ve hukuki düzenlemeleri,
cezayı belirleyecek olan, suçu belirleyecek olan düzenlemeleri toplumun
yaygın kanaatine dayalı olarak, toplumun sosyal değerleriyle
barışık olarak ve toplum iradesinin yaygın ürünü
mahiyetinde üretmeye yönelik gayret sarf etmek ve bu doğrultuda adli
hayatı canlı ve diri tutmak olmalıdır. Tasarı bu
gayeyi, bu hedefi gütmektedir.
Ben
tasarının kanunlaştırılması suretiyle elde
edilecek hususun, neticenin Türk adli hayatına, hukuk hayatına, hukuk
eğitim ve öğretim hayatına hayırlı olması dileğiyle,
niyazıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygılar
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erbay.
Şimdi,
ikinci bölüm üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Süre on beş
dakikadır.
Sayın
Çalış, Sayın Ural, Sayın Mert ve Sayın Doğru söz
istemişlerdir, sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Çalış
Yoklar.
Sayın Ural
O da yok.
Peki, Sayın
Mert
Buyurunuz.
HÜSEYİN MERT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla sormak istediğim soru şu
şekildedir: Bir önceki bölümde 28'inci maddede 1219 sayılı
Yasa'nın 41inci maddesini değiştirdik. Burada tamamen
çıkartılan bir bölüm var: Ayrıca işyerlerinde bulunan ve
münhasıran diş hekimliği mesleğini icra etmekte
kullanılan araç ve gereçler kime ait olursa olsun müsadere edilir.
demekte. Bu bölüm tamamen çıkartıldı. O madde üzerinde bir
önerge vermiştim ama üçüncü sırada olduğu için, doğal
olarak işleme almadınız. Bu konuyla ilgili bir düzenleme olacak
mı? Sormak istediğim soru bu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Mert.
Sayın
Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan,
aracılığınızla sormak istiyorum. Ülkemizde yaz
aylarında özellikle toplu sünnetler yapılmaktadır. Bu toplu
sünnetlerin yapılması da belediyeler tarafından propaganda
aracı olarak da kullanılmaktadır. Toplu sünnetlerde hijyenik
ortamın çok iyi olmadığı da bilinir. Bir sünnetin de
cerrahi bir operasyon olduğu düşünülürse yapılan bu işlem
yanlış ve hatalıdır. Toplu sünnetlerle ilgili olarak
yapanlar ve yaptıranlar hakkında bu kanunda herhangi bir
yaptırım veyahut da bir ceza var mıdır? Birinci sorum
budur.
İkinci
sorum: Muvazaalı eczaneler konusu Türkiyemizde bazı yerlerde
vardır. Muvazaalı eczane demek, yani eczacı
diplomasını kiralamakta ve beraberinde de ondan menfaat temin ederken
eczacı olmayan insanlar da dükkân açmaktadır. Muvazaalı
eczanelerle ilgili olarak, diplomasını verenler ve bu işi yapan
insanlarla ilgili olarak bu kanun içerisinde bir cezai müeyyide var
mıdır veyahut da böyle bir şey eklenebilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Evet, Sayın
Şahin, buyurunuz.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım, önce
Sayın Mertin sorusundan başlıyorum. Biraz önce
görüştüğümüz birinci bölümdeki 28inci maddeyle ilgili bir soru
yönelttiler. Sorusuyla gündeme getirdiği konu ve sorun, genel hükümlere
göre zaten bir müsadereye tabidir Türk Ceza Kanununun 54 ve 55inci
maddelerine göre. O nedenle, burada herhangi bir yeni düzenleme
yapılması ihtiyacı duyulmamıştır.
Yalnız, izin
verirseniz şöyle bir değerlendirme yapma ihtiyacını
hissediyorum: Biraz önce gerek önergeler üzerinde söz alan bazı
arkadaşlarımız gerekse bölümler üzerinde görüşlerini
bizimle paylaşan arkadaşlarımız, sanki bu kanun
tasarısıyla yeni düzenlemeler getirdiğimizi, yeni cezalar ihdas
ettiğimizi ifade eden cümleler kullandılar. Aslında birtakım
yasalarımızda, tamamlayıcı yasalarımızda var olan
suçların cezalarıyla ilgili uyumlaştırma
çalışması yapıyoruz. Temel ceza kanunlarımızda
bundan iki yıl kadar önce -Ceza Kanunu, Usul Kanunu, işte, Kabahatler
Kanununda- yapılan değişiklikleri veya o değişikliklerdeki
cezaları tamamlayıcı mahiyetteki ceza kanunlarına veya
diğer kanunlarına aktarmış oluyoruz.
Mesela dendi ki:
Zorla tanık mahkemede çağrılarak dinlenebilir mi? Gelmezse buna
ceza verilebilir mi? Bu burada düzenlenmiş olan bir şey değil,
zaten bu usul kanunlarımızda var. Yani, tanıklık yapmayla
ilgili düzenleme zaten mevzuatımızda var. Burada yapılan
şey, sadece buna uymamayla ilgili cezada uyumlaştırma
çalışmasıdır yapılan iş. Efendim, mahkemenin
düzeniyle ilgili zaten düzenlemeler var, bunları yeni getirmiyoruz. Bu
hususları açıklama ihtiyacını duydum.
Sayın
Doğru, Toplu sünnetlerde sağlık kurallarına uyulma
konusunda birtakım sorunlar yaşanıyor. Acaba biz yasalarla toplu
sünnetlere bir tedbir alabilir miyiz? o anlamda bir şey söylediler.
Doğrusu, bu konuyu araştırmadan size hemen bir cevap veremem,
ama şu değerlendirmenize katılırım. Tabii toplu
sünnetlerde sağlık kurallarına uyma konusunda zaman zaman
zaaflar yaşandığı da doğrudur. Siz de ifade ettiniz,
bunu daha çok yerel yönetimler, yani belediyeler yapıyorlar. Bunu da bir
halkla ilişkiler, halkın sorunlarını çözme konusundaki bir
hizmet olarak değerlendiriyorlar. Ama
sizin bu mesajınız zannediyorum alındı. İlgili
arkadaşlarımız bu konuda düşünmeliler. Özellikle
Sağlık Bakanlığımız da sizin bu sorunuzdan
birtakım sonuçlar çıkarabilmelidir.
Muvazaalı
eczane diye bir tabir kullandınız. Sanıyorum, bir
eczacılık ruhsatı olan kişinin ruhsatını
kullanarak bu mesleği icra edenleri kastettiniz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Evet.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bununla ilgili
yasalarımızda bir düzenleme var mı? Yani, böyle bir tespit
yapıldığında eczacı olmadığı hâlde bir
eczacının ruhsatını kiralayarak eczacılık yapan
kişilerle ilgili bir müeyyide uygulanıyor mu? Var mı böyle bir
şey?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Evet
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Komisyon Başkan Vekilimiz -ki,
eski yargıçtır- bunun ceza kanunlarımızda yeri
olduğunu ve ruhsatsız eczacılık yapma şeklinde
değerlendirilebileceğini ifade etti.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Çok düşük Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Ben Sayın Doğrunun bu
iki önemli konuyu gündeme getirmiş olması dolayısıyla
kendisine teşekkür ediyorum.
Bunlar zapta
geçiyor. İlgili arkadaşlarımız veya ilgili kurumlar mutlaka
bunlar üzerinde değerlendirmeler yapacaklardır.
Sayın
Başkanım, herhâlde sürem de doldu. Ben çok teşekkür ederim.
BAŞKAN
Süreniz var, fakat cevap işlemi tamamsa teşekkür ediyoruz size
Sayın Şahin.
Böylece, ikinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
31inci maddede
önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde kabul
edilmiştir.
32nci maddede
bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 32.
maddesinde geçen (iki yüz elli) ibaresinin (bin ) olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, önergeniz hakkında söz istiyor musunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
Süreniz beş
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, tabii AKP yine altı yüz elli bir maddelik bir kanunu
getirmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kendi grubunu konuşturmuyorlar, her madde, yani
bölüm tabii, otuzar maddeyi bir madde olarak kabul edip konuşturuyorlar ve
öteki muhalefet partisi, hele bizim gibi bağımsız milletvekillerinin
konuşmasını da engelliyorlar. Bu bir defa dürüstlüğe
sığmayan bir davranış biçimi. Siz iktidarsınız
kardeşim, ne konuşacaksınız ya! Siz icraat yapın,
icraat! Bu halka bir şey verecekseniz onu verin. Çıkıp da burada
boş konuşmayın kardeşim, burada boş
konuşmayın. Burada muhalefet konuşur, iktidar konuşmaz.
Üstelik de siz çıkıp da konuştuğunuz zaman
Bakın,
Bakanlar Kurulunuzda kimse var mı? Yok. Nerdeler? Şimdi gelin
gidelim, şu saatte
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla ) Bak, orada bak.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Efendim, sizin Bakanlar Kurulu kaç kişi?
ORHAN KARASAYAR
(Hatay ) Bakanlarımız icraat yapıyorlar.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, gidelim, şu saatte -hangi bakanlığa
istiyorsanız gidelim- bir tane bakan makamında oturuyor mu? Gidip
keyiflerine bakıyorlar arkadaşlar. Belki yine devletin
uçağına atlamışlardır, gitmişlerdir kendileri bir
yerlerde eğleniyorlardır. Siz de burada oturuyorsunuz.
Eğlence kötü
bir şey değil de.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine hakaret ediyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Niye, eğlenmek hakaret mi?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Hangi
bakan şu anda gazino ya da pavyondadır?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ben gazino demedim ki. Aklından geçen gazino, pavyon.
BAŞKAN
Sayın Genç
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben gazino, pavyon demedim arkadaşlar. Eğlenmek
yalnız gazino ve pavyonda olmaz, evde de eğlenilir.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Hakaret etmeyin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ne hakareti yahu? Ben diyorum ki, bakın
BAŞKAN
Sayın Genç, sözlerinizi lütfen özenli seçiniz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, Sayın Başkanım, bakın, ben şimdi
önergeme geleceğim de benim bu önergemde söylediğim şeyleri
buradaki Bakanlar Kurulu üyelerinin oturup dinlemesi lazım. Yani, bu
milletvekilleri bu saatte burada oturuyor da bu Hükûmet üyeleri nerede?
Aslında, bunu, Başkanlık Divanı olarak, ben Meclis
Başkan Vekili olduğum zaman, Hükûmet burada olmadığı
zaman
Gel burada otur kardeşim, bakansın, senin görevin. Burada,
Parlamentoya gösterdiğin saygı gereği, sen burada oturup
parlamenterin konuşmalarını dinleyeceksin, ona göre kendine yön
vereceksin. Sen şimdi kendini
Zaten bir ufkun yok. Ondan sonra, gel, hiç
olmazsa bu Parlamentoda aldığın feyzlere uygun bir icraatta
bulun. Şimdi, bu saatlerde gelmiyorlar. Yani, bunu ciddi söylüyorum.
Parlamentoyu bu Hükûmetin ciddiye alması lazım.
Almadığı zaman, bu Parlamentodan da bir şey çıkmaz, bu
Hükûmetten de bir şey çıkmaz.
Şimdi,
burada, sağlıkla ilgili çok önemli düzenlemeler getirmişiz.
Biraz önce konuşuldu. Güya bana cevap veriyorlar.
Sevgili
milletvekilleri, her kanunda düzenleme var, ceza hükümleri de var. E niye bunu
getiriyorsunuz, tekrar bunları böyle bir toplu kanunda şey
ediyorsunuz? Geçen hafta daha biz tütün mamullerine ilişkin kanun
getirdik, bir sürü ceza getirdik. Siz, şimdi, böyle, her geçen ceza
hükümlerini böyle bir temel kanunda eğer toplarsanız, yarın da
bu Parlamentoda geçen, getirilen kanunları yine bu kanunlarla dercetmeniz
lazım. Buna gerek yok. Yani, bugün, Tababet Kanunu ile İspençiyari ve
Tıbbi Müstahzarlar Kanunu veya başka bir kanun, Vergi Usul Kanunu,
Amme Alacakları Kanunuyla, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunuyla,
İstimlak Kanunuyla ilgili ceza hükümleri varsa, bu kanunlarda yer
alırsa, insanlar o kanunları incelediği zaman, o kanunlara
aykırı hareket eden insanların ne tip bir cezaya maruz
kalacaklarını o kanun içinde görmeleri daha
sağlıklıdır.
Şimdi bu
kanunları getirmenizin temel nedenini ben biliyorum. Bu Parlamentoda
meslek grupları var. İşte, Sayın Başkanı da
görüyorum. Mesela şimdi bu kanunda getirilen önemli hükümlerden
bazıları avukatlara
Avukat arkadaşlarımız var. Onlar
da bu kanun içinde kendilerine özel birtakım imtiyazlı hükümler
getirmişlerdir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) O bölüm gelince onu konuşuruz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Görüşürüz, görüşürüz. Zaten o kanunla ilgili şey
Seçimlerle ilgili
kanunlar getirmiş, orada birtakım özel, iktidarı güçlendiren
kanunlar getirmiştir.
Sağlıkla
ilgili
Şimdi, bakın, bir ebe, eğer ebelik sertifikası
yoksa, tedavi yapıyorsa -insan hayatı çok önemli- bunlara caydırıcı
cezalar getirmemiz lazım arkadaşlar. Eğer bir şey
yapıyorsanız usulüne uygun yapın. 250 milyon! 250 milyon olarak
bir cezayı getirdiğiniz zaman o caydırıcı değil.
Ona, insan sağlığına -tabii, ileride başka
önergelerimiz de var- gerekli değeri vermeyen, kişisel menfaati için
insan sağlığıyla oynayan insanlara gerekli miktarda
ağır ceza verelim. Eğer bir şey yapıyorsak, mademki
bütün Türkiye Cumhuriyeti devleti hudutları içinde, mevzuatında yer
alan cezaları bu 651 maddelik kanun içinde topladınız, toplarken
çağın gereklerine uygun bir şekilde toplayalım ve bunlara
caydırıcı bir yön verelim diye ve ona göre ciddi bir şey
verelim, ama bunlar yapılmıyor. İşte, tabii, iktidar
gelmiş, Çoğunluk bizde, bir iş yapalım. Siz
zannediyorsunuz ki
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayın Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, millet de zannediyor ki, Parlamento gecenin saat
10unda çalışıyor, bu millete bir şey getiriyor. Hiçbir
şey getirmiyorsunuz. A kanunundaki cezayı B kanununa aktarma
yapıyorsunuz. Onu aktarsanız ne olacak, aktarmasınız ne
olacak. Sen işsize bir şey getiriyor musun kardeşim?
Yolsuzlukların çaresine bakıyor musun? Yeni bir vergi getiriyor musun?
Aç insanı doyuruyor musun?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bakanlar yapıyor onu.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şu anda mahrumiyet içinde olan, iş bulmayan insanlara bir
şey getiriyor musun? Soyguna bir çare buluyor musun? Soyguncunun üzerine
gidiyor musun? Sen onu söyle. Böyle bunlar hiç, boş laflar
arkadaşlar.
Bir de,
işte, gelmişiz burada birbirimizi tatmin ediyoruz. Burada kaybedecek
sizsiniz. Ben muhalefetim, benim nasıl olsa bir sorumluluğum da yok,
size istediğimi de söylerim. Halk da zaten benim bu söylediğimden
dolayı bana saygı duyuyor, size saygı duymuyor. Bunu bileseniz
diye
AHMET YENİ
(Samsun) Bak Salih Kapusuz ne diyor?
KAMER GENÇ
(Devamla) Doğrusunu söylüyorum yani, bak, doğrusunu söylüyorum. Siz
getirdiğiniz bu kanunlarda
Bak, Salih Kapusuz bakanlara bir şey
göndermiş, televizyonda bugün gösterdi, gördünüz mü? Ondan sonra Şu
işi yap. diyor. İşte siz bu işlerle
uğraşıyorsunuz.
Saygılar
sunuyorum, önergemin kabulünü istiyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
32nci madde
kabul edilmiştir.
33üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde
kabul edilmiştir.
34üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
34üncü madde
kabul edilmiştir.
35inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
35inci madde
kabul edilmiştir.
36ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
36ncı madde kabul edilmiştir.
37nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
37nci madde
kabul edilmiştir.
38inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
38inci madde
kabul edilmiştir.
39uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
39uncu madde
kabul edilmiştir.
40ıncı
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 40.
maddesinde geçen (ikiyüzelli) ibaresinin (bin) olarak
değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Önergeniz hakkında konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Genç.
Süreniz beş
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yine, tabii, bir Ceza Kanununu
görüşüyoruz. Madde de şu, 70inci madde:
Tabipler,
diş tabipleri, dişçiler yapacakları her nevi ameliye için
hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin
evvelemirde muvafakatini alırlar. Büyük ameliyei cerrahiyeler için bu
muvafakatin tahriri olması lazımdır
Biz tabii, cumhuriyet
çocuğu olduğumuz için bu Osmanlıcaları pek bilmiyoruz.
(Veli veya vasisi olmadığı veya bulunmadığı
veya üzerinde ameliye yapılacak şahıs ifadeye muktedir
olmadığı takdirde muvafakat şart değildir.)
Hilafında hareket edenlere iki yüz elli Türk Lirası idarî para
cezası verilir.
Bu Kanunda
yazılı olan idarî para cezaları mahallî mülkî amir
tarafından verilir. diyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, diyoruz ki, yani çağımıza göre bir
yasa getirdiğinize göre ve bu insan sağlığıyla çok
yakından ilgili bir yasama düzenlemesi olduğuna göre, buna ciddi bir
para cezasını getirmek lazım. Yoksa, yani burada
caydırıcı bir ceza getirmediğiniz takdirde, bu kadar küçük
cezalarla insanlar, tabii insan sağlığıyla oynayanlar,
icabında gidip de sahte doktorluk yapanlar var, sahte ameliyat yapanlar
var. Bunların caydırıcı bir niteliği olması lazım.
Olmadığı takdirde adam yapacak yani, ne olacak? Zaten, memleketimizde
maalesef tarikatlar çok, üfürükçüler çok. Gidiyor adam üfürükçüye
İşte, ben seni iyileştireceğim. diyor ve çok büyük
paralarını alıyor. Siz de bunları biliyorsunuz.
Şimdi, o
üfürükçülerle ilgili de bir yasaklama hükmünü getirmemişler. Aslında,
niye bu Hükûmet üfürükçülere engel olmadı ben de anlamıyorum. Yoksa
üfürükçüleri destekliyor mu? Var mı, siz gördünüz mü? Ben görmedim. Tabii,
bütün maddeleri incelemedim. Bana göre o üfürükçüler müfürükçüler, işte,
bakın biliyorsunuz, bazı hocalar mocalar var. Biliyorsunuz, genç
çocukları alıyorlar, götürüyorlar, ailelerinin rızası
dışında evlendiriyorlar. Gazetelerde gördünüz yani. Bir
kişiler var işte, getiriyor. Bakıyorsunuz ailesinden çocuğunu
koparıyor, götürüyor rızası dışında evlendiriyor.
Ama bu kanunda tabii varsa, burada Hükûmet temsilcisi veya Komisyon temsilcisi
çıksın desin ki Bunları da engelleyen, yasaklayan bir kanun getirdik desin, ama
bunları pek yasaklamak istemezler. Belki hesaplarına gelmek istemez.
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Yok, yok
Sen bir önerge ver!
KAMER GENÇ
(Devamla) Benim önerge verebilmem için İç Tüzükü bilmiyorsun, İç
Tüzükü öğrenmen lazım- bir defa Komisyon sırasında salt
çoğunluk olması lazım ve Komisyonun da buna katılması
lazım. E, kıyamet kopsa senin komisyonun benim önergeme
katılır mı? Katılmaz. Ben Allah bir. desem bile
inanmazlar yani.
HASAN KARA
(Kilis) Estağfurullah.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, öyle kardeşim, öyle maalesef. Sizin
iktidarınız böyle, bize karşı
davranışınız böyle.
Bakın, ben
şu Parlamentoda 80den beri görev yapıyorum. Şimdi, ben size
değişik vesilelerle söyledim, benim bundan sonra makama, servete,
şana, şöhrete ihtiyacım yok. Benim görevim, burada, doğru
olan şeyleri söylemek. Ha, siz inanırsınız,
inanmazsınız...
Bakın,
konuşmalarımızda da
Aslında ben engellemek de istemiyorum,
engellemişsem
Tabii, ben bu önergeleri tek imzayla veriyorum. Bu
önergeleri ne zaman veriyorum? Kanun tasarısı veya teklifi burada
daha müzakereye başlamadan önce veriyorum. Şimdi, ben, burada zaten
beş kişi olsam önerge versem zaten sizi burada tamamen kilitlerim.
Çünkü siz dürüst hareket etmiyorsunuz, sizin grubunuz
Yani, gidiyor, bütün
madde ve bölümler üzerinde siz söz alıyorsunuz. Bu olmaz ki. Ha, bundan
sonra ona da çare bulacağız. Değerli DSPli arkadaşlarımızla
iş birliği yaparız, her maddede yedi önerge vereceğiz.
Bakın bakalım altından çıkacak mısınız? Daha
ona başlamadık. Ona başlayacağız yani. Onun için
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Sen engellemezsin! Yapmazsın sen, yapmazsın!
KAMER GENÇ
(Devamla) Engelleme yapacağız ama
Ben size burada doğru
şeyleri söylüyorum. Bakın, şurada seksen madde geçti, iki tane
önerge vermişim. Çok fazla bir şey değil ki.
Şimdi size
sormak istiyorum. Burada içinizden bir milletvekili kaldırsam, desem ki:
Ey milletvekili, 70inci maddeye parmak kaldırdın, kabul ettin.
70inci maddede ne kabul ettin kardeşim? Ne kabul ettiniz? Yani,
bakın, değerli milletvekilleri, parlamenter olmanın bir
sorumluluğu var, bir vicdani sorumluluğu var. Sen, parmak
kaldırdığın bir maddede ne geliyor, ne gidiyor bilmiyorsan
niye parmak kaldırıyorsun kardeşim, niye parmak
kaldırıyorsun? O zaman kaldırma. İnceleyin kanunları
arkadaşlar. İnceleyin, gelin ve buna göre şey edelim.
Benim önergeme
döneyim. Benim önergem diyor ki: Kardeşim, insan sağlığıyla
oynayan kişiye en azından 250 değil de, bin lira asgari ceza
verilsin diyorum. Kabul ederseniz siz bilirsiniz, vermezseniz siz bilirsiniz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
40ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
40ıncı madde kabul edilmiştir.
41inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
41inci madde
kabul edilmiştir.
42nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
42nci madde
kabul edilmiştir.
43üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
43üncü madde
kabul edilmiştir.
44üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
44üncü madde
kabul edilmiştir.
45inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
45inci madde
kabul edilmiştir.
46ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
46ncı madde kabul edilmiştir.
47nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
47nci madde
kabul edilmiştir.
48inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
48inci madde
kabul edilmiştir.
49uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
49uncu madde
kabul edilmiştir.
50nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
50nci madde
kabul edilmiştir.
51inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
51inci madde
kabul edilmiştir.
52nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
52nci madde
kabul edilmiştir.
53üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
53üncü madde
kabul edilmiştir.
54üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
54üncü madde
kabul edilmiştir.
55inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
55inci madde
kabul edilmiştir.
56ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
56ncı madde kabul edilmiştir.
57nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
57nci madde
kabul edilmiştir. 58inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
58inci madde kabul edilmiştir.
59uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
59uncu madde
kabul edilmiştir.
60ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
60ıncı madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm 61
ila 90ıncı maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm
üzerinde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekili Reşat Doğru söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının üçüncü bölümünü
oluşturan 61inci ve 90ıncı maddeleri arasındaki
değişiklikler hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile geçen hafta
Diyarbakır ilimizde meydana gelen terör eylemini kınıyor,
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı
Allahtan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı
dileklerimle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun, üç yıl önce gerçekleştirilmiş olan temel
ceza kanunlarına uyum amacıyla hazırlanmıştır.
Ancak, hazırlıkların başladığı tarihten
bugüne kadar yetmişten fazla maddesinin diğer kanunlarla
kanunlaşmış olduğu da görüşmüştür. Öyle ki, 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5236 sayılı Kabahatler Kanunu
yürürlüğe girdikten sonra, kanunlaşmış olan kanunların
da bugün bazı maddelerini yürürlükten kaldırıyoruz ya da
değiştiriyoruz. Elinizdeki basılı metinde bunların
sayısız örnekleri vardır. Bu, Parlamento
çalışmaları açısından üzücü bir durum
olmalıdır. Hani, geçmiş Parlamento çok kanun yapmıştı.
Ömrü üç yıl sürmeyen ya da daha önce çıkarmış olduğu
kanunlara aykırı kanunlar yapmak mı çok kanunlar
çıkarmaktır? Bu kanun çok önemli olmasına rağmen, sürekli
olarak içeriğindeki değişiklikler başka kanunlar içerisinde
kanunlaşmaktayken neden Parlamentonun çalışmaya başlamasından
bugüne kadar kanunlaşmamıştır? Niçin on yedi ay komisyonda
bekletilen Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun
yargı sistemimizin acil ihtiyacı olan bu kanundan daha öncelikli hâle
gelmiştir? Türkiye Büyük Millet Meclisini Türkiyenin öncelikli gündemine
göre çalıştırmakla yükümlü olan iktidar grubunun
önceliğinin, hukuk siteminin öncelikleri olmadığı da
herhâlde bu durumda görülmektedir. Özelleştirmenin önceliği, hukukun
önceliğinin önüne geçmiş durumdadır. Tekelin
özelleştirilmesi için fabrikalara görücülerin geldiği ortamda tütün
mamullerinin zararlarının önlenmesine dair tasarının
görüşülerek yasalaştırılmış olmasının
da bir manası olsa gerektir, özellikle bazı sigara
fabrikalarında özelleştirmeyle ilgili olarak artık farklı
bir yöntem uygulanması da gerekli olduğu hâlde.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mevcut yapısı 22
Temmuz seçimleriyle birlikte değişmiştir, artık Mecliste
bağımsızlar dışında altı tane siyasi parti
temsil edilmektedir. Kanunların hazırlanmasında âdeta Meclisin
mutfağı olarak tabir edilen ihtisas komisyonlarında,
demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olan siyasi partilerin görüşlerinin
madde müzakereleri, teklifler ve önergeler yoluyla ortaya konmasına
fırsat verilmeden, yani yeterince tartışılmadan,
tasarıların önceki dönemde komisyonlarda görüşüldüğü gerekçesiyle
Genel Kurula getirilmesi de herhâlde pek doğru değildir. Bu tutum,
yapılmış olan seçimlerde ortaya çıkan millî iradeye de, bir
noktada, saygısızlık gibi değerlendirilebilir. Toplum
düzeninin sağlanmasında en önemli düzenlemeler arasında yer alan
kanunların varlığı kadar, uygulanabilir,
ulaşılabilir, anlaşılabilir ve de caydırıcı
olması önemlidir. Burada görüştüğümüz tasarıda,
yaklaşık yüz yetmiş kanunun değişik maddeleri
hakkında düzenlemeler yapılıyor. Kanaatimce, herhâlde, öncelikli
olarak, burada hazır değişiklikler yapılırken belki
bazı kanunların isimleri de bugün yaygın olarak
kullandığımız Türkçemizle uyumlu hâle getirilip herkes
tarafından anlaşılır hâlde olması sağlanabilirdi.
Belki madde sayısı artabilirdi, ancak, herhâlde, daha da yararlı
olabileceğini düşünüyorum.
Bu düzenlemeler
içerisinde, bazı maddelerde, cezaların
caydırıcılığını azaltacak şekilde
eskiye oranla cezaların hafiflemiş olduğunu da görüyoruz. Burada
amacımız cezacı bir yaklaşım sergilemek değil.
Ancak, suçların azalması için caydırıcılık önemli
bir husustur diye de düşünüyorum.
Devletimizin
temel sistemi açısından yargıdan idareye yetki devri söz
konusudur. Bu, belki yasal düzenlemelerle yapıldığı için
normal karşılanabilir. Ancak, idarenin uygulayıcısı
olan mülki amir ve her derecedeki yöneticiler yargı
bağımsızlığı güvencesinde olmadığı
için uygulamada birçok sıkıntı ve keyfî uygulamaların
olacağı kanaatindeyim. Benzer kanunlarda uygulamada bu tür
olumsuzluklar mevcuttur. Zira, partizanlık ve kamu
çalışanlarına baskı ve kayırmacılık da
önlenmiş değildir.
Değerli
milletvekilleri, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha
Kanununda çeşitli değişiklikler yapılmaktadır. Ek
madde 3 ile ilgili olarak da bu tasarıda değişiklik teklifi
yoktur. Kanaatimce, uygulama imkânı olmayan ek madde 3
kaldırılmalı ya da yeni düzenlemeler yapılarak 185, 186 ve
187nci maddelerde yapılan atıflara göre de düzenlenmelidir.
Ayrıca, bu maddeyle ilgili olarak 183üncü maddede sayılan
eşyalar artık ithal yoluyla gelmektedir. Gelişmiş bazı
ülkelerde imhası pahalı olan kimyasal atıkların ucuz
mamullere dolgu maddesi olarak kullanıldığı dikkate
alındığında, ithalat ile ilgili hükümlerin yasada
olması gerekir. Özellikle Çinden getirilen oyuncaklar hakkında
sağlık yönünden riskler taşıdığına dair
iddialar yer almaktadır. İnsan sağlığının
önemi dikkate alındığında, iş yeri kapatma ya da
faaliyetten mene ilişkin düzenlemelerin yer alması gerekir.
63üncü madde:
Olumlu, para cezası yok, sadece hapis cezası vardır.
64üncü madde:
Mahkemece verilen faaliyetten men kararı mülki amir tarafından
veriliyor.
65inci madde:
Ruhsat olmadan yapılan defin işlemlerinde hapis cezası
kaldırılıyor, sadece para cezası veriliyor.
66ncı
madde: Müsaade olmadan yapılan cenaze nakillerinde hapis cezası
kaldırılıyor, sadece para cezası getiriliyor.
67nci madde:
Belediyeden iskân izni alınmadan kullanılan konutlara ilişkin
olup, kullanan ya da kiraya verene para cezası veriliyor. Ceza
miktarı 100 Türk lirası, günümüz şartlarına göre çok hafif
bir ceza. Eski kanunda bir senelik kira bedelinin 2 katına kadar ceza
alınabiliyordu. Burada ceza hafifletmesi vardır. Cezaların
caydırıcı olması gerekir. Burada günümüz
şartlarına göre getirilen cezanın
caydırıcılığı yoktur diye düşünüyorum.
68inci maddede
Umuru Belediyeye Müteallik Ahkâmı Cezaiye Hakkında Kanunun 1inci
maddesinde yapılan değişiklik ile getirilen para
cezasının, eylemin yapılmaması
karşılığında bedelinin yüzde 20 fazlasıyla
belediyece yapılacağına dair hükümde noksanlık
olduğunu düşünüyorum. Burada Kabahatler Kanununun 32nci maddesiyle
getirilen 100 YTL para cezası da vardır. Burada çifte
cezalandırma söz konusudur. Bir suç için iki ceza olmaması gerekir.
Burada yapılması gereken düzenlemenin, yüzde 20lik farkın,
Kabahatler Kanununun 32nci maddesinde belirtilen parasal miktarın
altında kalması durumunda, aradaki farkın aşması
durumunda ise aşan kısmının alınması
gerektiği kanaatindeyim.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca bu maddeler içerisinde özel hastanelerle ilgili
düzenlemelerin olduğunu da görüyoruz. Özel hastaneler, tıp
merkezleriyle yapılan sözleşmelerde ödemelerin kırk beş
günde yapılacağına dair hüküm varken, uygulamada ciddi
aksaklıklar olup aylarca süren gecikmeler mevcut olup iflaslar
yaşanmaktadır. Bununla ilgili de özel polikliniklerin ve
sağlık merkezlerinin durumlarını burada dile getirmek
gerekir. Şu anda özel hastanelerin birçoğunun paralarını
almamış olmalarından dolayı çok büyük
sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu, hatta,
bazılarının ciddi manada o sıkıntıların
neticesinde de iflas etmekte olduğunu da görüyoruz. Hatta, bunların
fatura incelemelerinde -bütçe talimatları dışında-
inceleyenler tarafından keyfî uygulamalarla karşı
karşıya olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, son
zamanlardaki en önemli konulardan bir tanesi de yatan hastalara verilen ilaçlarla
ilgilidir. Şu anda yatan hastalara verilen ilaçlarla ilgilidir. Şu
anda yatan hastalara verilen ilaçlardan dolayı hastaneler çok zor
durumlarda kalmışlardır. Hatta, bazı hastanelerde ortopedi
ameliyatları, kalp ameliyatları yapılmamaktadır. Bu da, hastaların
bir noktada da cezalandırılmakta olduğunu göstermektedir.
Bilhassa üniversite hastaneleri bu durumlarla karşı
karşıyadır. Bazı üniversite hastanelerinin dekanları
bu durumlarla ilgili olarak televizyon kanallarından da, çok zor durumda
olduklarını, ameliyatları durdurmakta olduklarını
ifade ediyorlar. İnanıyorum ki, bu durumla ilgili olarak da
Sağlık Bakanlığımız bu konuyu gündeme getirir ve
beraberinde de, konunun gündeme getirilmesiyle beraber, en azından belirli
bir zamana kadar ertelenebilirse ben
durumun daha iyi olacağı kanaatindeyim. Bu, aynı zamanda daha
önceki dönemlerdeki hızlı tren meselesine benziyor. Hızlı
trende altyapısı olmadığı için kazayla karşı
karşıya kalınmıştı. Şu anda da aynı
şekilde eczanelerin ilaçlarının kesilmesi ve hastanelerin
bunları karşılamasıyla beraber şu an itibarıyla
ortopedi ameliyatları, kalp cerrahisi ameliyatları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) -
bu noktalardaki ameliyatların da özellikle
durdurulmuş olduğunu da görüyoruz.
Özel hastaneler
zor durumdayken bunların yanında da personelin de çok büyük
sıkıntılar içerisinde olduğunu ifade etmek istiyorum.
Mesela şu anda Siirt ilinde Kurtalan ilçesinde çalışan bir
doktorumuz, kaymakamın şahsi kini neticesinde buradan
alınmış ve başka bir yere nakledilmiştir. Yani, orada
bir tıp merkezi kuruyor, sağlık merkezinin
çalışması için çalışan bir hekimin bu şekilde
Kurtalan ilçesinden başka bir yere sürülmesinin de personelin ne kadar
büyük ve ağır şartlar içerisinde çalışmakta
olduğunu göstermektedir. İnanıyorum ki, bunlarla ilgili
düzenlemeler de beraberinde getirilir.
Uyuşturucu
maddelerle ilgili olarak da bu kanunlar içerisinde maddeler vardır.
Uyuşturucuyla ilgili de mücadele edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Uyuşturucuyla ilgili şu anda Türkiyemizde bilhassa mücadelede
yetersiz kalındığı da bir gerçektir. Okul kantinlerinde,
hatta okul önlerinde bile uyuşturucu satan insanların bulunduğu
ve çocuklarımızın da bu noktalarda zehirlenmiş olduğu
düşünülürse bununla ilgili de cezaların artırılması ve
de beraberinde de o noktalarda da ciddi şekilde
çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Türkiyenin
uyuşturucu ve insan ticaretinde transit ülke konumunda olduğu,
özellikle insan kaçakçılığında ancak tekneler batınca
yetkililerin haberdar olduğu düşünülürse, bu konunun da çok ciddi
manada değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
İnanıyorum
ki, bu kanun ülkemize, milletimize faydalı olur. Bu düşüncelerle,
yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Gruplar
adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli
Milletvekili Sayın Tansel Barış konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Barış. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının üçüncü bölümü
adına söz almış bulunuyorum ve sizleri, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Anayasası Herkes sağlıklı bir
ortamda, sağlıklı bir çevrede ve sağlıklı bir
şekilde yaşama hakkına sahiptir. diyor ve devletimiz de bu
sağlıklı yaşama hakkını korumakla mükelleftir,
Sağlık Bakanlığımız bu şartların da
oluşmasına yardımcı olmak durumundadır.
Bizler
Ben de
bir hekimim, otuz yıllık bir hekimim. Fakültede hocalarımız
tarafından bize verilen şu düsturu asla unutmuyoruz: Hekim
hastasına önce zarar vermeyecektir.diyordu hocalarımız.
Gerçekten de bu şekilde davranarak hastalarımıza zarar vermemek
bizlerin şiarıdır. Faydalı olmak elbette ki, ama öncelikle
zarar vermeyeceğiz.
Hekim olarak,
hekimlerin sorunlarını, sağlık personelinin
sorunlarını, eczacıların sorunlarını ve
hastanelerin sorunlarını iyi bilen bir
arkadaşınızım ve bu sorunların çözülmesinde
Bakanlığımızın çalışmalarını da
elbette ki takdir ediyoruz. Hiçbir hekim veya sağlık personeli,
eczacı, diş hekimi veya bir kurum yasalar karşısında suç işlemek
asla istememektedir. Ama hatasız kul olmaz. Tabii ki bu hatalar
karşısında da suç işleyen, birey olsun veya kurum olsun
elbette ki cezasını çekecektir. Örnek olarak, özel hastaneler bir
şekilde şartlara uygun davranmıyorsa veya yatan hastalardan taahhüt
ettiğinin üzerinde fazla ücret alıyorsa elbette ki bunun bir
cezası olacaktır, bir müeyyide muhakkak uygulanacaktır veya
ihmale bağlı birtakım sonuçlar ortaya çıkıyorsa, kim
olursa olsun, bu bir hekim de olsa veya bir avukat da olsa elbette bunun cezasını
çekecektir. Bu arada menfaat temini için bir işlem yapılıyorsa,
kim olursa olsun elbette bunun cezası ödenecektir.
Değerli
arkadaşlarım, benden önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz alan arkadaşım, geçenlerde Okmeydanı Hastanesinde bir hekime
karşı uygulanan şiddeti dile getirmişti. Elbette
Sağlık Bakanlığımız, sanırım ki bu
konuda bundan böyle gerekli tedbirleri, önlemleri alacaktır. Bir hekim
kolay yetişmiyor arkadaşlar. Çok meşakkatli bir yolculuktan
sonra hekim mesleğine kavuşabiliyor ve bu hekimlik mesleğine
kavuşurken de ülkemizin gerçekten ciddi bir maliyet ortaya koyduğu da
hepiniz tarafından bilinmektedir. Bu nedenle hekimlerimize sahip
çıkmak durumundayız. Sağlık Bakanlığı da,
umarım ki, bundan sonra bu tip olayların olmaması için gerekli
önlemleri alacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, hastanelerimizde kadrolaşma, elbette,
istemediğimiz bir durum. Ama, görüyoruz ki, yargı kararlarına
rağmen, Sağlık Bakanlığımız, maalesef, bu
konuda ısrarını sürdürmektedir. Hekimlik camiası gibi ulvi
bir meslek içerisine sadakati sokmak, gerçekten, bizlere
yakışmıyor. Umarım Sağlık
Bakanlığımız da bu konuda gerekli önlemleri almayı
düşünecektir. Yani, liyakat dururken sadakatle hekimlerimizi görevlendirmek,
gerçekten, bizlere yakışmıyor. Bu güzide camiaya ne olur bu
işlemleri sokmayalım. Çünkü, bizler, hekimler sağlıkla
ilgileniyoruz. Halkımızın sağlığı bizim için
önemlidir.
Sağlık
Bakanlığı, 2005 yılında yaptığı yasal
bir düzenlemeyle, herhangi bir bilimsel seçmeye tabi tutmaksızın 175
şef ve şef yardımcısının doğrudan
atanmasını öngörmüştür. Gerçi, bu, Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir. Ama, dediğim gibi, hekimlik
camiasına, hastanelerimize sadakat değil, liyakatle önem verelim
değerli arkadaşlar.
Evet, önümüzdeki
günlerde Parlamentoya gelecek olan bir yasa tasarısı daha var. Bu da,
hekimlerin tam gün çalışma yasası. Kısaca değinmek
istiyorum: Ben hekim olarak ve inanıyorum ki tüm hekimler tam gün
çalışma Yasasına destek verecektir. Ancak, bu tam gün
çalışma yasasının sözde değil, özde olması gerekiyor.
Nasıl olması lazım değerli arkadaşlarım? Bir
kere, sağlık hizmetleri bir kamu hizmeti olarak tasarlanıp,
yürütülmelidir. Sağlık hizmetlerinden yararlananların eşit,
kaliteli, ücretsiz ve rahatlıkla ulaşılabilir hizmet olması
gerekmektedir. Hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarımızın güvenceli sosyal hakları ve
özlük hakları iyileştirilmiş, geçinebilmeleri için ek iş
peşinde koşmayan, hastasına ve hastanesine ve kendi eğitimine
yeterli zamanı ayırabilen bir düzenin oluşturulması
lazım. İşte, tam gün yasası böyle olursa, inanın ki,
hiçbir hekim buna karşı gelmeyecektir ve bu yasa bu koşullarda
uygulanırsa, halkımızın da çok yararına
olacağını şimdiden belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa tasarısına, getirilmesi
düşünülen tam gün çalışma yasa tasarısına Türk
Tabipler Birliği de bu koşullarda hayır deme durumunda
olmayacaktır. Ben bu nedenle Sağlık
Bakanlığımızın gazetelere yansıyan tam gün
çalışma yasasını bir kez daha Türk Tabipler Birliği
ile değerlendirmesini ve onların da görüşünü alarak Parlamentoya
getirmesini diliyorum. Yoksa, yalnız Sağlık
Bakanlığı bürokratlarının yaptığı ve Parlamentoya
taşıyacağı yasa tasarısı, elbette ki bir
geçerlilik haline bizim tarafımızdan getirilmeyecektir ve
değerlendirilmeyecektir.
Değerli
arkadaşlarım, bu tam gün yasa tasarısının daha iyi
işlemesi için tedavi hizmetleri zincirinin de mükemmel bir şekilde
çalışması lazım, yani, bu halkanın kopmaması
lazım. Bu nedenle, bizler sağlık ocaklarımızın
çok daha iyi çalışması için, bunların, bu bölgelerin, bu
yerlerin, personelin yeterli olması için,
Bakanlığımızın bu konuya el atması
gerektiğine inanıyorum. Araç-gereçlerin Sağlık
Bakanlığımız tarafından daha iyi duruma getirilmesini
diliyoruz. Ve de sağlık ocaklarının bir albenisinin
olması lazım. Araç-gereç açısından, personel
açısından, her açıdan gerekli olmasına inanıyorum ve
sağlık ocakları, yani birinci basamak tedavi hizmetleri ne kadar
iyi olursa, bilin ki, ikinci basamak ve üçüncü basamakta hizmetlerin
aksaması asla olmayacaktır. Bu konuda Sağlık
Bakanlığımızın birinci, ikinci ve üçüncü tedavi
hizmetlerinin daha iyi işlemesi için sağlık ocaklarına,
yani birinci basamağa daha fazla önem
vermesi gerektiğine inanıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, son bir konu: 2005 yılında kapatılan
SSKya ait bir fabrika var
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Barış.
TANSEL BARIŞ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
SSKya ait bir ilaç
fabrikası 2005 yılında kapatıldı. Halbuki,
bildiğimiz kadarıyla, bu fabrika zarar etmiyordu ve hastanelerdeki
eczanelere dışarıdan 10 kat daha ucuza ilaç temin ediyordu.
Sayın Sağlık Bakanım, ne oldu, bu fabrika niye
kapatıldı? Acaba birilerinin bam teline mi dokunuldu? Niye acaba SSK
ilaç fabrikası kapatıldı? Normalde aynı etken maddeyi
üreten yabancı ilaç firmaları 10 alırken, aynı etken
maddeyle SSK ilaç fabrikası 1e mal ediyordu. Neden acaba bu fabrika
kapatıldı da, bugün SSK veyahut da diğer hastanelerimiz çok daha
fazla ilaç parası ödeme durumunda kalıyor? Bunu Sayın
Bakanımızın tekrar bir düşünmesini diliyorum ve hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Barış.
Üçüncü bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Bolu Milletvekili Sayın
Fatih Metin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Metin.
Süreniz beş
dakikadır.
FATİH
METİN (Bolu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının üçüncü bölümüyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, ceza adalet
sistemimizi oluşturan temel ceza kanunları olarak
adlandırılan Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Türkiye Büyük Millet Meclisimizce kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla
yürürlüğe girmiştir. Türk Ceza Kanunuyla özel suç
tanımlarına yer veren diğer kanunlar arasındaki
ilişki, Anayasamızda güvence altına alınan hukuk devleti,
adalet ve eşitlik ilkelerine uygun olarak yeniden belirlenmiştir.
Türk Ceza
Kanununun izlemiş olduğu suç ve ceza siyaseti ilkeleri dikkate
alındığında, kanunun suç ve ceza teorisine ilişkin
kabul ettiği normatif hükümler, ceza hükmü içeren diğer kanunlar
bakımından da etkilerini doğurmuştur.
Ceza
kanunlarımızda yaptırımlar, cezalar ve güvenlik tedbirleri
olmak üzere iki ana tasnife tabi tutulmuştur. Suç
karşılığı uygulanacak yaptırımlar hapis ve
adli para cezası olarak belirlenmiş, hapis cezaları da,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası,
müebbet hapis cezası ve süreli hapis cezası olarak
düzenlenmiştir.
Suç ve ceza
siyaseti ilkelerine uygun olarak, ceza hükmü içeren kanunlarda tasarıyla
yapılan değişikliklerde şu ilkeler esas
alınmıştır: Bazı ihlallerin ceza
yaptırımına bağlanması çeşitli sakıncalar
doğurabilmektedir. Bu ihlallerin suç olarak kalması yargılama
sürecinde iş yükünü artırmakta ve zaman kaybına neden
olmaktadır. Bu ise ceza hukuku yaptırımlarında aranan ceza
hukuku yaptırımlarındaki caydırıcılık gücünü
ciddi şekilde zayıflatmaktadır. Suç olmaktan
çıkarılan, ancak, toplumsal düzeni bozduğuna inanılan,
haksızlık oluşturan davranışlar devlet idaresi
tarafından cezalandırılabilir idari bir yaptırıma
bağlanmalıdır. Gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik
koşullar karşısında suç politikalarında da bir
değişimin yaşanması kaçınılmaz bir gerçektir.
Tasarıyla ve söz almış bulunduğum üçüncü bölümle, bu
değişim ve ilkelere uygun olarak, haksızlık oluşturan,
hareketin niceliği ve bunun toplumsal ve siyasal yaşamdaki etkileri
göz önünde tutularak, bazı fiillerin yaptırımı idari yaptırım
olarak değiştirilmiş, bazıları da kabahat nevinden olan
yaptırım çeşidinden çıkartılarak suç
karşılığı bir ceza yaptırımına
dönüştürülmüştür. Bu dönüştürülme sonucunda da özellikle idari
yaptırımı gerektiren kabahatlerde, idari para cezasını
gerektiren yaptırım dışındaki diğer idari
yaptırımlar bakımından kanunlarda bazı
yaptırım türlerine de yer verilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununda temel olarak, suç karşılığı
uygulanan soruşturma ve kovuşturma usulüne yer verildiğinden,
tasarıyla, suç karşılığı uygulanan usul hükümleri
bakımından bazı hükümler 5271 sayılı Kanuna
uyarlanmış veya 5271 sayılı Kanunda düzenleme olması
sebebiyle kanun hükümlerinden çıkartılmıştır. Suç
karşılığı uygulanacak yaptırımlarda
cezaların alt ve üst hadleri arasındaki makas açık tutularak,
hâkime, cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi
bakımından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 61inci
maddesi hükümlerine göre temel cezayı belirlemede takdir yetkisini
kullanma olanağı tanınmıştır. Bu hükme paralel
olacak şekilde, kural olarak, kanunlarda yer alan suç konusu
değerlerin fahiş olması veya az olması gibi
değişken koşullara bağlı, cezada arttırım
veya indirim yapılmasını gerektirir düzenlemeler ilgili kanun maddelerinden
ayıklanmıştır.
Bu gibi önemli
faydaları getiren kanunumuzun, yargımıza ve ülkemize
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Metin.
Şahsı
adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Salih Erdoğan.
Buyurunuz
Sayın Erdoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören
kanun tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına görüşlerimi
ifade etmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu ve diğer -biraz önce
çokça, sıkça zikredilen- temel yasalarla Türkiye hakikaten
çağdaş bir Ceza Kanununa kavuşmuştur. Tabii, ceza adalet
sistemimizi oluşturan sadece Türk Ceza Kanunu değildir. 22nci Dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisinin en verimli, en iyi, en güzel
çalışmaları arasında, bu temel kanunların
çıkarılması ve yürürlüğe konmuş olmasıdır.
Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi, daha önceki dönemlerde de çok güzel temel
kanunları yürürlüğe koymuştur. Özellikle 21inci Dönemde Medeni
Kanunumuz temel bir yasa olarak çıkarılmış, yine
Anayasamızda büyük uyumlar, uyum değişiklikleri
yapılmıştır. Hakikaten bu temel kanunlar otuz
yıldır, kırk yıldır, elli yıldır
tartışılan ve değiştirilmesi hususunda her kesimin
ittifak ettiği temel kanunlardı. Bugün, bu dönemde, önümüzde Borçlar
Kanunu gibi, Ticaret Kanunu gibi ve Anayasa gibi temel kanunların
değiştirilmesi ve uygulamaya konulması gelmektedir. İnşallah,
bu yüce Meclis, bu alanda da iyi çalışmalar, verimli
çalışmalar yapacaktır.
Değerli
milletvekilleri, ceza kanunlarının asıl amacı,
kişileri cezalandırmak, hapse atmak ve suçlulara cezaevinde acı
ve ıstırap çektirmek değildir. Hukukun asıl amacı,
toplumda barışı, huzuru ve güveni sağlamaktır,
başta fikir ve ifade özgürlüğü olmak üzere can ve mal emniyetini
sağlamaktır, insana saygıyı en üst seviyeye
çıkarmaktır. Bu nedenle, ceza hükmü içeren kanunların suçta ve
cezada kanunilik ilkesi, geçmişe uygulama yasağı, kıyas
yasağı gibi temel ilkelere uygun olarak düzenlenmiş olması
yanında, insana saygıyı esas alması, işkence ve eziyet
gösteren uygulamaları etkin biçimde yasaklaması, insan onuruyla
bağdaşmayan cezalar içermemesi, hâkimlerin keyfî ve duygusal hüküm
vermelerine yol açacak kavram ve tanımlara yer vermemesi prensiplerini de
içermesi gerekmektedir. Yani, hukuk devleti olmanın gereği, suç ve
adalet sistemimizin temel ilkesi olmalıdır.
Suç işleyen
insanların sosyalleşmesi ve topluma yeniden dönmesi, toplumsal
sorumluluğa sahip birey durumuna getirilmesi de ceza, infaz
kanunlarımızın amaçları arasındadır.
Eminim, biraz
önce belirttiğim temel ceza yasaları ve şu an görüşmekte
olduğumuz, ceza hükmü içeren tamamlayıcı kanunlardaki
değişiklikler toplumda huzurun, barışın tesisi,
özgürlüklerin güvence altına alınması açısından çok
önemli düzenlemedir.
Değerli
milletvekilleri, adalet gecikmeyi sevmez. Adaletin gecikmesi toplumu incitir,
hukuk dışı yollardan hak arama özentisi oluşturur. Geciken
adalet, adalet değildir. özdeyişiyle güzel bir şekilde ifade
edilen bu husus hukuk devletinde saygıyı azaltır.
Başka bir
husus, yargının yıpratılması konusudur. Değerli
milletvekilleri, yargı yıpratılmamalıdır. Yargıya
güvenmek zorundayız. Yargıya güven ilkesinin zarar görmemesi, ülkenin
zarar görmemesinin en temel şartıdır.
Değerli
milletvekilleri, yargının verdiği kararlar eleştirilir mi,
eleştirilmez mi konusu her zaman gündemde olan bir konudur. Yargının
verdiği kararlar elbette eleştirilebilir. Fakat, bu
eleştirilerin sonuçlanmış mahkeme kararlarıyla
sınırlı olması, akılcı ve hukuki
olmasını gerektirmektedir.
Mahkeme
kararlarının magazinleştirilmesi, özellikle yargıya intikal
etmiş ve yargılaması devam eden olaylarla ilgili
yargısız infazlara girişmek son derece
sakıncalıdır.
Değerli
milletvekilleri, hukuk sistemimizde köklü reformların yapılması
gerektiği her zaman söylenmiştir, söylenegelmektedir. Hakikaten,
böyle bir reform da gereklidir. Ancak, bugüne kadar yapılanlar da çok
önemli adımlar ve atılımlardır. Pek çok temel yasada
değişiklik yapılmıştır. Adliye
binalarının hızlı bir şekilde adalet sarayı
hâline dönüştürülmesi çalışmaları, mahkemelerimizin en son
teknolojinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Mahkemelerimizin
şu an teknolojinin tüm imkânlarını kullanır hâle
getirilmiş olması çok önemli gelişmelerdir. Eminim şu an görüşmekte
olduğumuz kanunun yasalaşması hâlinde, toplumun özgürlük
alanında, gelişme alanında daha büyük adımlar
atacağına inanıyorum.
Kanunun
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğan.
Sayın
milletvekilleri, bu bölümde soru cevap işlemi yok.
Biliyorsunuz,
alınan karar gereği saat 23.00te birleşimi tatil etmek
durumundayız, ama üçüncü bölümün bitimine kadar çalışmaya devam
edip etmemeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üçüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
61inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 61inci
madde kabul edilmiştir.
62nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 62nci madde
kabul edilmiştir.
63üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 63üncü
madde kabul edilmiştir.
64üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 64üncü
madde kabul edilmiştir.
65inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 65inci
madde kabul edilmiştir.
66ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler...
66ncı madde kabul edilmiştir.
67nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 67nci madde
kabul edilmiştir
68inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 68inci
madde kabul edilmiştir.
69uncu madde
üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının 69.
maddesinde geçen (ikiyüzelli) ifadesinin (ikibin) olarak değiştirilmesini
saygılarımızla arz ederiz.
Kamer Genç Mücahit Pehlivan Recai Birgün
Tunceli Ankara İzmir
Ahmet
Tan Hüseyin
Mert
İstanbul
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Önerge üstünde Sayın Gençin söz
talebi var.
Sayın Genç,
buyurunuz.
Beş dakika
süreniz var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizim
önergemiz 69uncu madde üzerinde. Belediyelerin karar organları ve ilgili
komisyonlar tarafından mevzuata uygun olarak verilen yolcu nakil
araçlarına ilişkin ücret tarifesine uymayan kişi, belediye
encümeni tarafından ikiyüzelli Türk Lirasından beşbin Türk
Lirası
Bu ikiyüzelliyi ikibine çıkarmak için önergeyi verdim.
Bugün
İstanbul Belediyesinden bir nakliyeciler grubu beni ziyarete geldi ve çok
ciddi bir şikâyette bulundular. Dediler ki
Yani bu önerge de biraz da
buna uyuyor, onu da dile getirmek için
İstanbul Belediyesi bir
(AK Parti
sıralarından Bize gelmiyorlar. sesleri)
Size gelmez ki!
Siz insanların dertlerinin çarelerine bakmıyorsunuz ki!
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Bize gelmedi.
KAMER GENÇ
(Devamla) Siz zaten iktidarsanız. Baksanız, millet size gelir.
Bakın, tek bir milletvekili olmama rağmen dert sahibi insanlar bana
geliyor. Demek ki, insanların duygularını, düşüncelerini en
iyi şekilde ben dile getiriyorum.
Neyse, Sayın
Başkanımızın fazla zamanını almak da istemiyorum,
yani, tam 23.00te de bitmesi için.
Şimdi,
olayın özü şu: İstanbul Belediyesi demiş ki: Siz,
çalıştırdığınız biletçilerin hepsinin
görevine son vereceksiniz. Bunlar 7 bin kişi ve 4 bini aktif. Ve
efendim, biz yeni bir kart sistemi getireceğiz ve bu kart sistemini de
hemen
Yani, on günlük mü, on beş günlük mü bir süre vermişler.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, yani, siz 4 bin insanın -sigortalı
insanın- halk otobüslerinde bilet kesen bu insanların nasıl
birdenbire görevine son verirsiniz? Bu olmaz. Yani, bir insana yapılacak
en büyük kötülük elindeki ekmeği almaktır. Elinden ekmeğini
aldığınız bir insanı, âdeta, sokakta terör
saflarına itmiş olursunuz.
Diyorlar ki: Biz
diyoruz ki, tamam kardeşim, bize belli bir geçiş süresi
tanıyın, bu kartları hemen
İşte, Akbilde diyor
Hâlâ, Akbil bile
Bu Akbil de, tabii, mazisi çok bilinen bir Akbil. Tabii,
burada soruşturma önergesi de var. Gidip onu okuyacağım, o
Akbille ilgili soruşturma dosyasını Adalet Komisyonuna gidip
okuyacağım, bakalım orada ne var, kimin hakkında ne
isteniyor, kaç tane bilet var? O Akbil meselesini biliyorsunuz. Orada,
işte, İstanbul Belediye Başkanlığı yapan
insanların, birdenbire, Akbilde ne kadar bilet sattıkları, ne
kadar jeton bastırdıkları belli değil. Kalpazanlık
meselesi var orada biliyorsunuz. Nedense, İstanbul Belediyesinde yeni bir
sistem getiriyorlar. İşte, bu kart sistemiyle, bileti şey
etmeyelim, otobüste, geçerken adam kartını bassın, geçsin
otursun. Tabii, bu öyle hemen olacak şey değil, ama, bunu yaparken
de, işte, birileri trilyonlar kazansın diye 4 bin tane işçinin
de işine son veriyorlar.
Siz iktidar
partisisiniz. Vatandaşlar geldiler, bana dertlerini söylediler.
İşte, gecenin bu saatinde size dile getiriyorum. Gidin, İstanbul
Belediye Başkanınıza söyleyin. Yani, böyle 4 bin kişiyi,
hakikaten, birdenbire sokağa atar, işsiz bırakırsanız
Bırakmayın, buna bir çare bulalım.
MEHMET CEYLAN
(Karabük) Yok
KAMER GENÇ (Devamla)
Yok deme de, git konuş bakalım kendisiyle. Var mı yok mu, o
zaman göreceksiniz.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Siz
konuştunuz mu Belediye Başkanıyla?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben konuştum efendim, ikna oldum. Adamların bana
getirdiği dertlerinden dolayı üzüntü duydum, vicdanen rahatsız
oldum ve onun için, gecenin bu saatinde, o insanların
ıstıraplarına, sıkıntılarına, dertlerine bir
çare vasıtası olarak
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Belediye
Başkanıyla konuştun mu?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, senin bir defa aklın ermez arkadaşım böyle
şeylere! Bırak şimdi sen!
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Belediye
Başkanıyla konuştun mu?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ondan sonra, bu saatte, getirdim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kürsüsünde söylüyorum. İsterseniz ilgilenirsiniz, isterseniz
ilgilenmezsiniz, o sizin bileceğiniz şey.
Bakın, biz
çok uslu muhalefet yapıyoruz. Kaç madde geçiyor, hiç çıkıp
konuşmuyoruz. Sizin Refah Partisi ile Fazilet Partisi ve Saadet Partisi
burada olduğu zaman, yürürlük maddeleri üzerinde,
çıkıyorlardı, sonuna kadar konuşuyorlardı, ama, biz
yine diyoruz ki, biz o duruma düşmeyelim, memleket için faydalı bir
şeyler getiriyorlarsa bunlar geçsin. Yani, bizim temel ölçümüz, Türkiye
Cumhuriyeti devleti bizim devletimizdir, bu ülke bizim ülkemizdir, bu ülkede
iyi şeyler yapalım, Parlamento olarak iyi şeyler yapalım,
vatandaş olarak iyi şeyler yapalım ve bu ülkedeki sorunları
çözelim. Bu iş böyle burada çoğunlukla, gülmekle halledilmiyor. Sokaktaki
insanların ıstırabı
Sokaktaki insanın yüzünde gülme
mi var, somurtma mı var? Eğer
sokaktaki insanın yüzü gülüyorsa hay- hay, çok güzel memleketi
yönetiyoruz demektir, eğer gülmüyorsa, o zaman bunun sorumlusu
Parlamentodur ve hükûmettir. Ama, gecenin bu saatinde fazla
zamanınızı da almak istemiyorum. Yarına nasıl olsa
epey önergem var. Ben altmışa yakın önerge verdim. Benim esas
bunlar konum değil. Ben vergi, seçim, siyasi konular geldiği zaman
güzel güzel sizin iktidarınızla hesaplaşacağım.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Uzmanlık alanın demagoji değil
mi?
KAMER GENÇ
(Devamla) Demagoji yaparsam altından kalkamazsınız.
Önergem budur,
kabulünü diliyorum, saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın
Genç'in önergesini oylatıyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Komisyonun
69'uncu maddeyle ilgili bir düzeltme talebi vardır.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Sayın Başkanım, 68'inci maddede kanunun tamamı usulüne
uygun ve kanun tekniğine uygun olarak yazıldığı hâlde,
tarihleriyle birlikte; 69'uncu maddede gene aynı şekilde tekrar
edilmiştir. Bu bakımdan, 69'uncu maddedeki yazımın şu
şekilde olması gerekir: "1608 sayılı Kanun'un 2'nci
maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir."
Bu şekilde
düzeltilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
Evet, bu notunuzu aldık.
69'uncu maddeyi
bu düzeltmeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: 69'uncu maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
70'inci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
71'inci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
72'nci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
73'üncü maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
73'üncü madde
kabul edilmiştir.
74'üncü maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
74'üncü madde kabul edilmiştir.
75inci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
75inci madde kabul edilmiştir.
76ncı
maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
76ncı madde kabul
edilmiştir.
77nci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
77nci madde kabul edilmiştir.
78inci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
78inci madde kabul edilmiştir.
79uncu maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
79uncu madde kabul edilmiştir.
80inci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
80inci madde kabul edilmiştir.
81inci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
81inci madde kabul edilmiştir.
82nci maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
82nci madde kabul edilmiştir.
83üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısının 83üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Hakkı Suha Okay Mehmet Şandır
Kayseri Ankara Mersin
Selahattin
Demirtaş Abdulkerim
Aydemir
Diyarbakır Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılıyoruz efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Önergenin gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
2510
sayılı İskan Kanunu, 19/09/2006 tarihli ve 5543 sayılı
İskan Kanununun 48inci maddesiyle tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
83üncü madde
metinden çıkmıştır.
84üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
84üncü madde
kabul edilmiştir.
85inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 56 sıra sayılı Kanun Tasarısının 85inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Hakkı Suha Okay Mehmet Şandır
Kayseri Ankara Mersin
Selahattin
Demirtaş Abdulkerim
Aydemir
Diyarbakır Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
2767
sayılı Sıtma ve Frengi İlaçları İçin Kanun,
26/04/2007 tarihli ve 5637 sayılı Uygulama İmkanı
Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanunla tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş ve 85inci madde metinden çıkmıştır.
86ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
86ncı madde kabul edilmiştir.
87nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
87nci madde
kabul edilmiştir.
88inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
88inci madde
kabul edilmiştir.
89uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
89uncu madde
kabul edilmiştir.
90ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
90ıncı madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 9 Ocak 2008 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.02