DÖNEM: 23 CİLT: 11 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
47nci
Birleşim
9 Ocak 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, Türkiye Taşkömürü İşletmesine
işçi alınması ve üretimin artırılmasına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, zirai öğretimin 162nci
yıl dönümü nedeniyle Türk tarımının içinde bulunduğu
duruma ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, GAP ve sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.- Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Türk Grubunda Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun istifasıyla boşalan yedek
üyeliğe, AK Parti Grubunca aday gösterilen Eskişehir Milletvekili
Hasan Murat Mercanın üyeliğine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/262)
2.- Irak Ulusal
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanının,
TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini, Iraka Komşu Ülkeler
Meclis Dış İlişkiler Komisyonları
Toplantısına katılmak üzere, Iraka davetine icabet edilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/263)
3.- Hindistana
resmî ziyarette bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özaka refakat eden heyete katılması uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/264)
B)
ÖNERGELER
1.- Rize
Milletvekili Lütfi Çırakoğlu, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Denizli
Milletvekili Selma Aliye Kavaf, Muş Milletvekili Medeni Yılmaz,
Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt ve İstanbul Milletvekili Lokman
Ayvanın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifini (2/82) geri aldıklarına ilişkin
müşterek önergeleri (4/11)
C)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu
Projesinin durumunun araştırılarak tamamlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/86)
2.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 19 milletvekilinin, Van Gölündeki
çevre sorunlarının ve gölün potansiyelinin
araştırılarak korunması ve değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/87)
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 28 milletvekilinin, bazı TÜBİTAK ve
ASELSAN çalışanlarının şüphe uyandıran ölüm
olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/88)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı:
56)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
konuşmasında Türkiye Cumhuriyeti devletini küçük düşürücü
beyanlarda bulunduğu iddiasıyla açıklaması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, fiş ve fatura karşılığı
vergi iadesinin kaldırılmasının vergi tahsilatına
etkisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/1268)
2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Mersin Limanı güvenlik otomasyon
işini alan firmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/1292)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak üç oturum yaptı.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, finansal kiralama
işlemlerinde uygulanan KDV oranının yüzde 18e
çıkarılmasının üretim üzerindeki olumsuz etkilerine,
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirne ilinin ekonomik sorunlarına,
Bayburt
Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, Teşvik Kanunu ve uygulamalarındaki
sorunlara,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına, Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan cevap verdi.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 20 milletvekilinin, asgari ücretliler ile özellikle
kamu kurumlarında hizmet alım ihaleleriyle
çalıştırılan personelin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla (10/83),
Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan ve 21 milletvekilinin, Eber Gölündeki çevre sorunlarının
araştırılarak gölün korunması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/84),
Kocaeli
Milletvekili M. Cevdet Selvi ve 21 milletvekilinin, asgari ücretin belirlenme
yöntemi ve yeterliliği konusunda (10/85),
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Brükselde
yapılacak olan Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği konulu
toplantıya davet edilen Kütahya Milletvekili TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner Aksoyun
davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık,
İngiltereye
resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günaya
refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık,
Tezkereleri;
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Muhtar Ödeneklerinin
Artırılmasına ve Sosyal Güvenliklerine İlişkin Kanun
Teklifinin (2/42) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden
sonra,
Kabul edildi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
2nci sırasında bulunan (6/141),
4üncü (6/148),
5inci (6/149),
6ncı (6/151),
7nci (6/154),
8inci (6/160),
Esas
numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi;
1inci
sırasında bulunan Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün (6/140)
esas numaralı sorusuna Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi;
3 ve 10uncu
sıralarında bulunan Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun
(6/142), (6/166),
79uncu
sırasında bulunan İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun (6/254),
Esas
numaralı sorularına Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan cevap verdi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu cevaplara karşı
görüşlerini açıkladılar.
Genel Kurulu
ziyaret eden Brezilya Parlamentosu Dışişleri ve Savunma
Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
Hoş geldiniz denildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı) (1/335) (S. Sayısı: 56) görüşmelerine devam
edilerek dördüncü bölümüne kadar kabul edildi.
9 Ocak 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere, birleşime 23.02de son verildi.
|
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
|
Bingöl |
|
Bursa |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
|
|
|
Adana |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 66
II.-
GELEN KÂĞITLAR
9
Ocak 2008 Çarşamba
Tasarılar
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/490) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2007)
2.- Posta
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/491) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31.12.2007)
3.- Spor
Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis
Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel Kişilerine
Yaptırılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/492)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2007)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/493) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.1.2008)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 Milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu
Projesinin durumunun araştırılarak tamamlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/86)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/01/2008)
2.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 19 Milletvekilinin, Van Gölündeki çevre
sorunlarının ve Gölün potansiyelinin araştırılarak
korunması ve değerlendirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/87)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/12/2007)
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 28 Milletvekilinin, bazı Tübitak ve Aselsan
çalışanlarının şüphe uyandıran ölüm
olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/88)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/12/2007)
9
Ocak 2008 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiye Taşkömürü İşletmesine
işçi alınması ve üretimin artırılması
hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçala aittir.
Buyurun
Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın, Türkiye Taşkömürü
İşletmesine işçi alınması ve üretimin
artırılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak
Türkiye Taşkömürü İşletmesine üretim işçisi
alınması ve üretimin artırılmasıyla ilgili olarak gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
taş kömürü üretiminin başladığından bu yana Zonguldak
maden ocaklarında görevi başındayken, kaza sonucu
hayatını kaybeden ve şehit olan 5 bin dolayında madencimizi
rahmetle anıyorum. Ayrıca, geçtiğimiz cumartesi günü saat 03.00
sıralarında Zonguldak Asma Maden Ocağında bir çökme sonucu
hayatını kaybeden 2 madenci şehidimize de rahmet,
yakınlarına ve Zonguldak halkına başsağlığı
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, Türkiyemiz sorunlar
yumağı hâline gelmiştir. Her bölgenin, ilin, ilçenin ve beldenin
kendine özgü çözüm bekleyen sorunları vardır. Bu sorunların bir
çoğu illere ve bölgelere göre farklılıklar taşımaktadır,
ama bazı sorunlar var ki, herkesi, ülkemizin tümünü ilgilendirmektedir.
Nitekim,
ulusumuzun geleceği için stratejik bir özelliğe sahip olan ve sadece
Zonguldak havzasında üretilen taş kömürü hepimizi ilgilendirmektedir.
Çünkü, Zonguldak taş kömürü cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren ülke sanayisinin kurulması ve gelişmesine büyük katkı
vermiş ve iki demir çelik fabrikasıyla, bir termik elektrik santrali
taş kömüründen yararlanmak amacıyla bu bölgeye kurulmuştur.
Zaten Türkiyenin neresine giderseniz gidin, Zonguldak denince ilk akla gelen
taş kömürüdür, Erdemirdir, Kardemirdir. Kömürle birlikte var olan
Zonguldak, aynı zamanda, cumhuriyetin ilanından sonra kurulan ilk
vilayet olma özelliğine sahiptir.
Değerli
milletvekilleri, 1980li yıllara kadar başta demir çelik sektörü
olmak üzere, ülkemiz sanayisinin koklaşabilir kömür ihtiyacının
yaklaşık yüzde 100ünü karşılayabilen havza, günümüzde
enerji ve demir çelik sektörünün kömür ihtiyacının ancak yüzde 8lik
kısmını karşılayabilmektedir. Bunun nedeni, 80li
yıllardan itibaren yeni dünya düzeni olarak da adlandırılan
küreselleşme sonucu uygulanan yanlış politikalar ve son beş
yıldır da TTKdaki idari ve teknik iyileştirmeler ile
yatırımların zamanında yapılmaması ve taş
kömürünün önemini kavrayamayan ve maden politikası olmayan hükûmetlerin
etkisiyle işçi sayısı ve buna bağlı olarak da taş
kömürü üretiminin hızlı bir şekilde düşmüş
olmasıdır.
Türkiyenin
yıllık 15 milyon ton taş kömürüne ihtiyacı vardır.
TTK, yani Türkiye Taşkömürleri 2002 yılında yılda 2,5
milyon ton üretim yaparken, bugün 1,5 milyon ton üretim yapma
sınırına düşmüştür. 2002deki 15 bin 500 işçi
sayısı, Aralık 2007 itibarıyla 10 binlere
düşürülmüştür.
Son yıllarda
dünyada ve ülkemizde taş kömürü ihtiyacı artarken, bilinçsiz ve
sorumsuz bir şekilde, farkında olmadan TTKda kömür üretimi
azalmış, ithalat artmış ve böylece de demir çelik sanayisi
dışa bağımlı hâle gelmiştir. Bilindiği gibi,
dünyadaki enerji kaynaklarının hızla tükendiği, eldeki
verilere göre dünya petrollerinin otuz beş yıl, doğal gaz
rezervinin altmış yıl, kömür rezervinin ise iki yüz yıl
ömrü olduğu değerlendirilmektedir. Zonguldak havzasında bulunan
toplam taş kömürü rezervi 1,5 milyar ton civarındadır, bu da
yaklaşık olarak iki yüz yıllık bir üretim anlamına
gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin sahip olduğu metalürjik özellikli Zonguldak
taş kömürü, demir çelik sektörü ve termik santraller açısından
tek güvencemizdir. Bugüne kadar TTK üzerinde izlenen yanlış ekonomik
ve siyasi politikalar ile yatırım yetersizliği, kurumu üretim
yapamaz duruma düşürmüştür. Dünyadaki taş kömürü fiyatları
ve üretimi hızla artmasına karşın TTKda üretim
artışı sağlanamamıştır. Taş kömürü
ihtiyacımızı iç kaynaklarımızdan
karşılayabilme imkânlarımız varken, kömür ithalatı
için yıllık yaklaşık 2 milyar dolar ödüyoruz. Böyle
giderse, 2010 yılında kömür ithalatı için 5 milyar dolar
ödeyeceğimiz açıktır.
Ülkemizin iç ve
dış borç batağına sürüklendiği, İranın
doğal gaz akışını kestiği günümüzde,
kaynaklarımıza, dolayısıyla TTKya sahip çıkmak ulusal
bir görev sayılmalıdır çünkü hemen yanı başındaki
Erdemir ve Kardemir ile termik elektrik santralleri, üretilecek her kilo
taş kömürü satın almaya hazır beklemekte ve
dışarıya verilen dövizlerle yeni yatırımlar yapmak
istemektedirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayın Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL
(Devamla) TTK şu anda, yer altında kazılmaya hazır kömür
sahalarının ancak üçte 1ini çalıştırabilmektedir.
Maden ocaklarının üçte 2si işçi açıkları nedeniyle
çalıştırılamıyor. Aslında, dışa
bağımlılıktan kurtulmak, üretimi artırmak ve istihdam
sağlamak için her şey hazır. Yapılması gereken,
Zonguldak TTKya üretim işçisi almaktır. TTKnın ve sivil toplum
örgütlerinin, meslek kuruluşlarının talebi de budur. Biz, bu
nedenle, üretime hazır maden ocaklarında zamanında üretim
yapılamaz ve ocaklar kapanırsa, bunların yeniden
açılmasının oldukça zor olduğunu ve 2 kat daha
masraflı olduğunu ifade ediyoruz ve bütün bu nedenlerle diyoruz ki:
Zonguldak TTK taş kömürü işletmelerine 2.000+2.000 toplam 4.000
üretim işçisi ve 500 hazırlık işçisinin vakit geçirilmeden
alınması, artık, bir zorunluluk hâline gelmiştir. Zaten,
Sanayi ve Enerji Bakanımız 2004 yılında Zonguldakta ve
2008 yılında bütçe konuşmasında TTKya 5 milyon ton üretim
yapabilmesi için işçi alınması gerektiğini ifade
etmiş. Ancak, 10 bin işçiyle bunun yürütülemeyeceği
açıktır. O nedenle, en kısa zamanda 4.500 işçi
alınmalı ve üretim, hedeflenen noktaya getirilmelidir diyor; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Koçal.
Gündem
dışı ikinci söz, zirai öğretimin 162nci yıl dönümü
nedeniyle Türk tarımı hakkında söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoya aittir.
Buyurun
Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, zirai öğretimin
162nci yıl dönümü nedeniyle Türk tarımının içinde
bulunduğu duruma ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; zirai öğretimin 162nci yıl dönümü
dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Toprak, su, bitki
gibi değerli, kutsal varlıklarla uğraşan ziraat
mühendisliği mesleğinin çok değerli temsilcilerinin hayatta
olanlarını sevgi ve saygıyla, ölenlerini rahmetle anarak
sözlerime başlıyorum.
Ülkemiz 26,5
milyon hektar tarıma uygun işlenebilir arazi varlığı
bakımından dünyada on ikinci, Avrupa Birliğinde ise birinci
sırada yer almaktadır. Yine, bazı meyve, sebze çeşitlerinin
üretimiyle, bazı hayvan varlıkları bakımından, ülkemiz
dünyada ve Avrupa Birliğinde hatırı sayılır bir konuma
sahiptir.
70 milyonun
üzerindeki nüfusu ile dünyada on altıncı Avrupa Birliği içinde
ikinci sırada yer almaktadır. Bu nüfusun yaklaşık yüzde
32lik kısmı olan 23 milyonu kırsal alanda
yaşamını sürdürmekte ve geçimini tarımdan
sağlamaktadır. Tarımın gayrisafi yurt içi hasıladan
aldığı pay giderek düşmektedir; 2002 yılında
yüzde 13,4 iken 2006 yılında yüzde 11,2ye gerilemiştir. Yine,
tarımın büyüme hızı 2002 yılında 7,1 iken,
düşerek, 2006 yılında 2,9a gerilemiştir. Ülkemiz 2006
yılı tarımsal ihracatı 8,6 dolarla genel ihracatta yüzde
9,2lik bir paya sahip, ithalatı ise 7,2 milyar dolarla genel ithalatta
yüzde 5,3lük bir paya sahiptir. Bu potansiyelimize rağmen, ülkemizde
çeşitli tarımsal sorunlarımız mevcuttur ve bu sorunlar gün
geçtikçe artmaktadır.
Ülkemizde
işletme sayısı 3,1 milyon ve ortalama işletme arazisi
büyüklüğü 61 dekardır. Arazilerin çok parçalı olması
nedeniyle toplam parsel sayısı ise 23 milyon civarındadır.
İşletmelerin küçüklüğünün yanı sıra, birinci
sınıf tarım arazilerinin sanayi ve iskâna açılması ile
yanlış arazi işleme ve sulama nedeniyle erozyon ve çölleşme
gibi sorunlarla da karşı karşıyayız. Tarım
sektörü, yapısı gereği iklimsel faktörlere karşı da
çok duyarlı ve sürekli bir risk altındadır. Bu olumsuzluklara
ilave olarak, çiftçilerin gelir düzeyinin düşüklüğü, altyapı
hizmetlerinin yetersizliği ve pazarlama sisteminin yetersiz ve üretici
lehine işlememesi gibi sorunları da sıralayabiliriz.
Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan istihdam rakamlarına
göre, tarım kesimindeki istihdam azalma eğilimindedir. 2002
yılında 10,2 milyon olan tarımdaki istihdam, 2006
yılında 9,2 milyona gerileyerek 1 milyon kişi
azalmıştır. Kırsal alanda oturan yoksul sayısı
son üç yılda 9,4 milyondan 11 milyona çıkarak, ülkemizde
kırsaldaki yoksul insan sayısı yaklaşık 1,6 milyon
artış göstermiştir. Yani, tarımla iştigal edenlerin
yarıya yakını yoksulluk sınırının
altında yaşamaktadır. Çiftçilerimiz, yumurtayı, eti, sütü
pazardan alıp köyüne götürmek ya da yapılacak sosyal
yardımlardan payını beklemek durumuna düşürülmüştür.
Sayın
milletvekilleri, tarımsal potansiyelimiz, toprak ve su
varlığımız, temiz arazi ve su kaynaklarımız,
doğal çevremiz, iş gücü potansiyelimiz, ziraat mühendisleri
varlığımız itibarıyla tarımsal üretimde dünyada
her yönden üst sıralarda yer almamız gerekmektedir. Ancak,
yanlış politikalar ve yanlış uygulanan projeler nedeniyle bu
hedeflere ulaşmak zor görünmektedir. Tohumculukta dünyanın neresindeyiz?
Sulama tekniklerinde, damızlık hayvan üretiminde, tarımsal
verimlilikte dünyada kaçıncı sıradayız?
Tarımsal
potansiyeli olmayan, çok daha zor şartlarda bulunan ülkeler bile bizi
geride bırakmışlardır. Özellikle genetik
çalışmalarda, sulama tekniklerinde ve tarımsal verimlilikte
hedef büyütmemiz gerekmektedir.
Türk
tarımcıları bu ülkede güzel şeyler
yapmışlardır. Dünyanın neresinde yeni bir teknik
geliştirilmişse tarımsal bir gelişme var ise çok defa o
gelişme eş zamanlı olarak ülkemize de kazandırılmıştır.
Ülkemiz insanı aç ve açık bırakılmamıştır.
1923 yılında 13,6 milyon nüfusu besleyen ülkemiz şu anda 70
milyonun üzerindeki nüfusu besler durumdadır. Nüfusun artışına
eş değer ve hatta daha üzerinde üretim yapılarak toplumumuzun
ihtiyaçları karşılanmıştır. Örneğin
şeker pancarı verimi 1926 yılında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) Teşekkür ederim.
Yem bitkileri
üretiminde çeşitlilik ve verim olarak önemli aşamalar
kaydedilmiştir. Hayvansal üretimdeki üretim ve verim artışı
ortadadır.
Elbette ki bu
gelişmeye en önemli katkı ziraat mühendisleri tarafından
sağlanmıştır. Bunları herkesin görmesi ve takdir
etmesi gerekmektedir. Ziraat mühendisliği mesleği birilerinin stres
topu olmamalıdır. Mesleğimizin onur ve
saygınlığını daima korumalıyız. Şu an
kamuda çalışan meslektaşlarımız özlük hakları
bakımından da diğer kurumlarda çalışan ve eş
değer görev yapanlar arasında madden en fazla mağdur
olanlardır. Bu haksızlığın da giderilerek
meslektaşlarımızın özlük haklarının düzeltilmesi
gerekir. Bazı meslek gruplarından korkarak, bazılarını
da arka bahçesi görerek ayrım yapmak ne adalete ne de vicdana
sığar. Meslek saygınlığı ve meslektaş
onurunu korumak Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
düşer. Bu konuda Sayın Bakanın gerekli titizliği
göstereceğine inanıyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle, ülkemiz tarımının önümüzdeki süreçte hak
ettiği konuma gelmesi, çiftçimizin, ziraat mühendislerinin, tarım
camiasının ve topyekûn ülke insanının huzur ve refah
düzeyinin yükseltilmesiyle mesleğimizin sorunlarının daha az
olacağı nice yıllarda hep birlikte olmak dileklerimle,
cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar ziraat mesleğine hizmeti
geçmiş herkese teşekkür ediyor, ahirete intikal etmiş
meslektaşlarımıza rahmet diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.
Gündem
dışı üçüncü söz, GAP ve içinde bulunduğu sorunlar
hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket
Köseye aittir.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, GAP ve sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken hepinizi en içten saygı ve sevgilerle
salamlarım.
Türkiye için
önemli bir proje olan GAP ve sorunları hakkında konuşmak üzere
söz almış bulunmaktayım.
Temel hedefi,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının gelir düzeyini veya hayat
standardını yükseltmek, bu bölge ile diğer bölgeler
arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak,
kırsal alandaki verimliliği ve istihdam imkânlarını
artırarak sosyal istikrar, ekonomik büyüme gibi ulusal kalkınma
hedeflerine katkıda bulunacak olan GAP, çok sektörlü,
bütünleşmiş ve sürdürülebilir bir kalkınma
anlayışıyla ele alınan bir bölgesel kalkınma projesi
olarak tanımlanmaktadır. Verimli Hilal veya Yukarı Mezopotamya
olarak da adlandırılan bölgede; Adıyaman, Batman,
Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve
Şırnak olmak üzere toplam dokuz il bulunmaktadır. Ayrıca
GAP bölgesi, insanlık tarihinde medeniyetin beşiği olarak da
bilinmektedir.
GAP, Türkiye
yüzölçümünün yaklaşık yüzde 10u kadar bir bölgeyi kapsamakla
birlikte, sonuçları itibarıyla sadece bu bölge değil, tüm
Türkiyeyi ilgilendirmektedir. GAP, bitirildiği takdirde 1,7 milyon hektar
gibi büyük bir alan sulanacaktır. Yaklaşık 4 milyon kişiye
iş imkânı yaratılacaktır. Dolayısıyla, 4 milyon
insanın karnı doyacaktır. Bu rakamlar, sosyoekonomik
gelişmelerle desteklendiği takdirde ortaya çıkacak sonuç daha da
önemli olacaktır. Sonuç itibarıyla, güneydoğuda çocuklar
okuyacak, bebekler hastalıktan ölmeyecek, insanlar insan gibi
yaşayacaktır.
GAPın tam
anlamıyla gerçekleşmesi için bugüne kadar 32 milyar dolar
öngörülmüş iken, oysa, 2003 yılına kadar sadece 16,6 milyar
dolar harcanmıştır. Yatırım amacıyla alınan
milyarlarca dolarlık dış borç neden GAPın bitirilmesi için
kullanılmamıştır? GAPın bitirilmesi için
yatırım yapılması lazım. Yatırımı
yapacak olan siyasi iktidardır. Sulama kanallarını özel sektör
yapmaz, iktidar yapar. Özel sektör, bunun üzerine, gelir,
fabrikalarını kurar.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet GAPa yatırımı kısmaktadır.
2008 yılı bütçesine baktığımızda, 2007de verilen
yatırım payından tam olarak 634 bin yeni Türk lirası daha
az bir pay verilecektir. Size soruyorum: Şimdi, GAP bu ödeneklerle
bitirilebilir mi? Siyasi iktidar GAPı tamamlamak için ödenek
ayırmayacak, sonra da Güneydoğunun sorunlarını ben
çözüyorum. diyecek. Siz de buna inanıyor musunuz acaba?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadoluda
halkın geçimini düşünürsek, akla hemen tarım gelmektedir.
Tarıma bakalım; Hükûmetin, ekonomik sektörler içerisinde, 2007
yılında GAP bölgesinde tarıma ayırdığı pay
sadece yüzde 7,9dur. Bu durumda kalkınma nasıl sağlanabilir
acaba? Yoksa, kolayı var deyip ithalata zemin mi
hazırlıyorsunuz? Ayrıca, GAP bölgesinde sosyal sektörler
içerisinde Hükûmetin eğitime ayırdığı pay yüzde
8,2dir. Ancak, vakit darlığı nedeniyle bu konuya giremiyorum.
GAP demek,
kalkınma demektir; eğitim, sağlık ve son günlerde daha çok
ihtiyaç duyduğumuz huzur demektir, barış demektir, güvenlik
demektir. Ama, bu şartlarda ayrılan bu ödeneklerle GAPı
bitirmek de mümkün görünmüyor. Burada iktidara sesleniyorum: Ayrılan bu
ödeneklerle GAP bitirilemez, tarım geliştirilemez, köylünün
karnı doymaz, işsizlik sorununu çözemezsiniz GAP bölgesinde.
Dolayısıyla, bölge, ırgat bölgesi hâline gelecektir.
GAP, maalesef,
sadece enerjiyle idare ediliyor, çünkü tarım es geçiliyor. Aynı
zamanda GAP bölgesi hem tarım hem de enerji bölgesidir. Ayrıca,
sanayi yeteri kadar önemsenmiyor. GAPın sosyoekonomik olarak büyük
katkıları göz ardı ediliyor ve edilmeye devam ediliyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken, iki gün
sonra, yani 11 Ocak Kerbela şehitlerinin anma günüdür. Kerbelada zalimin
zulmüne karşı onurlu ve haysiyetli bir şekilde durup, dünyada
eşi ve benzeri görülmemiş vahşetle katledilen Hazreti Hüseyin ve
yakın canlarını saygıyla anıyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.-
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda Çankırı Milletvekili
Suat Kınıklıoğlunun istifasıyla boşalan yedek
üyeliğe, AK Parti Grubunca aday gösterilen Eskişehir Milletvekili
Hasan Murat Mercanın üyeliğine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/262)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk
Grubu yedek üyeliğinden istifasıyla boşalan üyelik için, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2. maddesinin (a)
fıkrası uyarınca, AK Parti Grup
Başkanlığınca aday gösterilen Eskişehir Milletvekili
Hasan Murat Mercanın üyeliği hususu, TBMM Başkanlık
Divanının 7.1.2008 tarih ve 14 sayılı Kararını
müteakiben Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Şükran
Güldal Mumcu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir tezkere
vardır, okutuyorum:
B) ÖNERGELER
1.- Rize Milletvekili Lütfi
Çırakoğlu, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Denizli Milletvekili
Selma Aliye Kavaf, Muş Milletvekili Medeni Yılmaz, Erzurum
Milletvekili Muzaffer Gülyurt ve İstanbul Milletvekili Lokman
Ayvanın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifini (2/82) geri aldıklarına ilişkin
müşterek önergeleri (4/11)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/82 Esas numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifimizi geri çekiyoruz.
Gereğinin yapılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
|
Lütfi Çırakoğlu |
Cevdet Erdöl |
Selma Aliye Kavaf |
|
|
Rize |
Trabzon |
Denizli |
|
|
Medeni Yılmaz |
Muzaffer Gülyurt |
Lokman Ayva |
|
|
Muş |
Erzurum |
İstanbul |
BAŞKAN Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda bulunan teklif geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
C) MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu Projesinin
durumunun araştırılarak tamamlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/86)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Güneydoğu Anadolu Projesinin (GAP) neden
bitirilemediğinin ve bitirilebilmesi için gereken çözüm önerilerinin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Tacidar Seyhan (Adana)
6) Hulusi Güvel (Adana)
7) Turgut Dibek (Kırklareli)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Tansel Barış (Kırklareli)
10) Zekeriya Akıncı (Ankara)
11) Hüseyin Ünsal (Amasya)
12) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
13) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
14) Abdurrezzak Erten (İzmir)
15) Osman Kaptan (Antalya)
16) Mehmet Ali Susam (İzmir)
17) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Necla Arat (İstanbul)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Gökhan Durgun (Hatay)
Gerekçe:
Temel hedefi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının
gelir düzeyi ve hayat standardını yükselterek, bu bölge ile
diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını
ortadan kaldırmak, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam
imkanlarını artırarak, sosyal istikrar, ekonomik büyüme gibi
ulusal kalkınma hedeflerine katkıda bulunmak olan GAP, çok sektörlü,
bütünleşmiş ve sürdürülebilir bir kalkınma
anlayışı ile ele alınan bir bölgesel kalkınma projesi
olarak tanımlanmaktadır.
Verimli Hilal veya Yukarı Mezopotamya olarak da
adlandırılan bölgede; Adıyaman, Batman, Diyarbakır,
Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak olmak
üzere 9 il kapsam içerisine alınmıştır. Proje bölgesi,
insanlık tarihinde medeniyetin beşiği olarak bilinmektedir.
Maalesef GAP'ın önemi ya anlaşılamamış ya
da kimi küçük örneklerin dışında enerji, istihdam gibi ekonomik
noktalar dışında görülememiştir. Benzeri bir proje, Amerika
Birleşik Devletleri'nin fakir bir güney eyaleti olan Tennessee Vadisi'nde
başarıyla uygulanmıştır. Projelerin amaçları
arasındaki benzerlik, ne yazık ki sonuçlara
yansımamıştır.
GAP, Türkiye yüzölçümünün yaklaşık % 10'u kadar bir
bölgeyi kapsamakla birlikte, sonuçları itibariyle sadece bu bölgeyi
değil, tüm Türkiye'yi ilgilendirecektir. 1,7 milyon hektar gibi muazzam bir
alanın sulanması, yılda 27 milyar kilovat saatlik elektrik
enerjisi üretilmesi, yüksek tarım ve sanayi potansiyeli ile bölgede gelir
düzeyinin 5 kat artırılması, yaklaşık 3,8 milyon
kişiye iş imkanı yaratılması hedeflenmektedir. Bu
rakamların ithalat, ihracat gibi ekonomik; eğitim, sağlık
gibi sosyal gelişmelerle desteklendiği de düşünüldüğünde,
ortaya çıkacak sonuç daha da aydınlık olacaktır.
Projenin 32 milyar Amerikan Doları'na mal olacağı
tahmin edilmektedir. Ancak; proje için 2003 yılına kadar 16,6 milyar
Dolar harcanmıştır.
2007 yılında GAP için 11 milyon 763 bin Yeni Türk
Lirası yatırım amaçlı olmak üzere, toplam 23 milyon 814 bin
Yeni Türk Lirası ödenek ayrılmıştır. Yalnız,
bölgede yaşanan kimi acı olaylar da ders olmamıştır.
2008 yılı için verilmesi düşünülen ödenek 24 milyon 330 bin Yeni
Türk Lirası olarak belirlenmiştir. Aradaki artış
aldatıcı olabilir. Zira, yetersiz olan yatırım
harcamaları, 2007 yılı içerisinde 11 milyon 763 bin Yeni Türk
Lirasıyken, bu rakam 2008 yılı için 634 bin Yeni Türk
Lirası geriletilerek 11 milyon 129 bin Yeni Türk Lirası
yapılmıştır.
GAP bitirildiği takdirde, ülkemizin kazancı hem sosyal
hem de ekonomik tüm alanlarda olacaktır. GAP barış projesidir,
kalkınma projesidir. Türkiye'yi kurtaracak projelerden belki de en
önemlisidir.
İşte bu nedenlerden dolayı GAP'ın neden
bitirilemediği ve bitirilebilmesi için ne gibi çözüm önerilerinin
gerektiğini araştırmak üzere Meclis Araştırması
yerinde olacaktır.
2.- Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlu ve 19 milletvekilinin, Van Gölündeki çevre
sorunlarının ve gölün potansiyelinin araştırılarak
korunması ve değerlendirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/87)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Van Gölü, bölgenin can gölü, yöresel adıyla Van Denizi olarak
bilinir. Van Gölü muhteşem manzarasının yanı sıra
tarih ve kültürün iç içe geçtiği tabiatıyla da ön plana
çıkmaktadır. Volkanik Nemrut Dağı'nın
patlamasıyla 3713 Km2lik bir alanda oluşan bu göl, tarih boyunca
hiçbir zaman gündemden düşmemiştir. Bazen sodalı oluşu ile
bazen sodalı suda yaşayan canlıların var oluşu ile
bazen de göl altında bulunan maden yatakları ve hatta Hazar Denizi
ile bağlantılı olmasıyla hep gündem de olmuştur. Ancak
son yıllarda, dünyanın en orijinal maviliğine sahip olan bu
muhteşem güzellik yok olma aşamasına gelmiştir.
Yıllarca bölge insanının, gölün kirliliğini
haykırmasına rağmen kulak tıkanmıştır. Bugün
evsel ve kimyasal atıkların çöplüğü haline gelme tehlikesiyle
karşı karşıya olan Van Gölü oluşumundaki gizem
turistik ve doğal mekanları, uranyum ve petrol rezervi, sodalı
ortama rağmen canlı türlerinin yaşayabilme gibi nedenlerden
dolayı etraflıca araştırılmasını gerektiren
bir varlığa sahiptir. Bu açıdan Van Gölünde meydana gelen bu
kirliliğin nedenlerinin, var olan doğal ve turistik zenginlik ile
maden yataklarının potansiyelinin ve sodalı suda canlı
türlerinin yaşamasının nedenlerinin
araştırılması amacıyla Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını
arz ve talep ederiz.
1) Kayhan Türkmenoğlu (Van)
2) Kerem Altun (Van)
3) Ali Güner (Iğdır)
4) Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
5) Abdulmuttalip Özbek (Hakkâri)
6) Vahit Kiler (Bitlis)
7) Faruk Septioğlu (Elâzığ)
8) Gülşen Orhan (Van)
9) Tahir Öztürk (Elâzığ)
10) Mücahit Fındıklı (Malatya)
11) Cemal Taşar (Bitlis)
12) İkram Dinçer (Van)
13) Medeni Yılmaz (Muş)
14) Halil Mazıcıoğlu (Gaziantep)
15) Lütfi Elvan (Karaman)
16) Abdullah Veli Seyda (Şırnak)
17) Abdullah Çetinkaya (Konya)
18) Afif Demirkıran (Siirt)
19) Kâzım Ataoğlu (Bingöl)
20) Cemal Kaya (Ağrı)
Gerekçe:
Dünya mirası Van Gölü hem tatlı su hem de deniz
ekosistemlerinden farklı dünya da ender görülen bir sucul ekosistemdir.
Göl üzerinde feribotlarla Tatvan-Van arasında seferlerin
yapılması, yolcu ve yük taşımacılığı
bakımından önemlidir. Elazığ-Muş demiryolu, Tatvan-Van
feribot seferleriyle İran'a bağlanır. Ayrıca
karayolları ile çevreye bağlantıların olması, bölgenin
ticaretine müsbet olarak tesir eder. Van ili, adaları, tarihî camiIeri,
medreseleri, mezar anıtları, kümbetleri, kiliseleri, köprüleri,
hanları ve hamamlarıyla tarihî ve kültürel yönden büyük öneme sahip
bir ilimizdir. Bölgenin tarihî ve turistik değerlerinin daha iyi
şartlarda ortaya konulması, iç ve dış turizmi de
canlandıracak bir ögedir. Öte yandan yabancı firmaların
yaptığı araştırmaya göre göl içerisinde petrol ve
uranyum yataklarının varlığı iddiası, ülkemizin
günümüz ekonomik koşulları göz önüne alındığında,
gelir hanemize yazılacak ciddi bir kazanç olarak göze çarpmaktadır.
Ayrıca Hazar Denizi ile bağlantısının olduğu
varsayımları, gölün zaman zaman 5 metreye kadar yükselmesi, suyun
renginin aralıklarla değişim göstermesi yine ciddi bir
araştırma konusudur. Gölün bir nevi hammaddesi olan sodanın
kimya sektöründe kullanılması ihtimali bölge ekonomisine
doğrudan katkı sağlayacaktır. Sodanın kendi özel
yapısına rağmen, göl içinde canlı türlerinin yaşamasının
bir mucize olduğu da unutulmamalıdır.
Tüm bu zenginliğe rağmen cennet köşemiz,
insanoğlunun marifeti ve sorumsuzluğuyla can çekişmektedir. Van
Gölü'nde son yıllarda önemli bir kirlilik yaşanmaktadır.
Yıllardan beri çözülemeyen kanalizasyon sorunu, evsel ve katı
atıkların Van Gölü'ne bırakılması, dünyanın ender
güzelliklerini bünyesinde barındıran bu güzide köşemizin, çevre
sorunlarıyla, felakete sürüklenmesine neden olmaktadır. Bilim
adamlarına göre, sahip çıkılmaması halinde Van Gölü'nün
yirmi beş yıllık bir ömrü kalmıştır.
Van Gölü % 40 kirlilik oranıyla çok ciddi bir tehlike
altındadır. Tuzlu ve sodalı suyu ile 3 bin
Van Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan fabrikaların
arıtma üniteleri bulunmamaktadır. Gölde balıkçılık ve
turizm amaçlı olarak kullanılan teknelerin atık su tankı
bulunmamaktadır. Her türlü atıklar doğrudan göle
bırakılmaktadır. Dışarıya akışı
olmaması ve kendini yenileyememesi nedeniyle içine düşen her
atık gölde kirlilik yaratmaktadır. Dolayısıyla gölün
yerleşim yerlerine yakın kıyılarda dışkı
bulunması anlamına gelen kolibasili oranındaki artış,
gölde yüzen insanların sağlığını ve gölde
yaşayan tek canlı olan inci kefalinin de yaşama
alanını kısıtlamaktadır. Bu kirlilik devam ederse göle
karışan azot, fosfor parametreleri artarak oksijen miktarına
etki edecek, ileriki zamanlarda ekosistem değişecek ve Van Gölü'nün
yaşamsal faaliyeti durmuş, etrafa pis kokular yayan büyük bir
bataklık olma ihtimali ortaya çıkacaktır. Kanalizasyon sistemi
bulunmayan bölgelerde kullanılan foseptik çukurlarıyla da
atıkların depolanması, yeraltı su kaynaklarını
olumsuz etkilemektedir. Gün geçtikçe maviliği yitiren ve her gün biraz
daha ölüme doğru giden Van Gölü alarm veriyor.
Van Gölüne dökülen derelere atılan katı atıklar,
genelde açıkta akan dereler vasıtasıyla göle çöpleri
taşımaktadır. Son zamanlarda gölde su seviyesinde yaşanan
düşüş, tuz konsantrasyonu ve diğer bileşkelerin
artması başta endemik tür olan inci kefali balığı
olmak üzere suda yaşayan diğer canlıları ve burada
yaşayan kuşları da olumsuz etkilemektedir.
Bilinçsiz aşırı tüketim atık
miktarlarını artırmakta, bölgemizde atıkları ulusal
ekonomiye kazandıracak, geri dönüşüm sağlayacak tesislerin
bulunmaması sonrasında ise çevre sorunları günden güne
artmaktadır. Van Gölü'ndeki kirliliğin önlenmesi, çevresinin
kurtarılması, yörenin turizm potansiyelinin
canlandırılması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
açılması büyük yarar sağlayacaktır.
3.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve 28 milletvekilinin, bazı TÜBİTAK ve ASELSAN
çalışanlarının şüphe uyandıran ölüm
olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/88)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
ASELSAN ve TÜBİTAK'ta çalışan uzmanların
kamuoyunda şüphe uyandıran kayıplarının
arkasındaki sebepler, bugüne kadar ileri teknoloji projelerinde
çalışmış olanların karşılaştıkları
tehditler ve benzer kayıplar ile ileri teknolojide çalışan
uzmanların ve sahip oldukları bilgilerin korunması için gerekli
tedbirlerin tespiti konularının Yüce Meclisimiz tarafından
araştırılması amacıyla ekte yer alan gerekçe
doğrultusunda Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ederiz.
1) Oktay Vural (İzmir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Osman Çakır (Samsun)
4) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
5) Ahmet Orhan (Manisa)
6) Mustafa Enöz (Manisa)
7) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
8) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
9) Kadir Ural (Mersin)
10) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
11) Recep Taner (Aydın)
12) Beytullah Asil (Eskişehir)
13) Nevzat Korkmaz (Isparta)
14) Cemaleddin Uslu (Edirne)
15) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
16) Hakan Coşkun (Osmaniye)
17) Mümin İnan (Niğde)
18) Osman Ertuğrul (Aksaray)
19) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
20) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
21) Şenol Bal (İzmir)
22) Hüseyin Yıldız (Antalya)
23) Yılmaz Tankut (Adana)
24) Behiç Çelik (Mersin)
25) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
26) Alim Işık (Kütahya)
27) İsmet Büyükataman (Bursa)
28) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
29) Kürşat Atılgan (Adana)
Gerekçe
Basınımızda geniş bir biçimde yer
aldığı üzere, ASELSAN'da çalışan 3 mühendisimiz 4
Ağustos 2006, 16 Ocak 2007 ve 24 Ocak 2007 tarihlerinde arka arkaya
intihar etmiştir.
Bu mühendislerin oldukça önemli teknoloji projeleri üzerinde
çalıştığı belirtilmektedir. ASELSAN'da askerî araçlara
Türk milli yazılımını üreten stratejik öneme sahip
projelerde çalıştığı belirtilen bu mühendislerimizin
altı ay içinde vuku bulan bu üzücü intiharları kamuoyunda
tartışılmaya devam etmekte, çeşitli yorumlar
yapılmakta ve geniş yankı uyandırmaktadır.
İntihar ettiği ifade edilen Hüseyin Başbilen'in
"Millî Tank Projesi" üzerinde çalıştığı,
ancak bu projenin ölümünden sonra kaybolduğu ve hatta
çalındığı iddia edilmektedir.
Bu konu hakkında ASELSAN tarafından da bir kamuoyu
açıklaması yayınlanmıştır. Ancak bu açıklama
ile basın ve internet ortamında yer alan haber ve yorumlar
arasında büyük farklar bulunmaktadır.
Diğer taraftan ASELSAN Mühendislerinden Hüseyin
Başbilen'in ölümüne ilişkin Ankara Adli tıp Kurumunun
oybirliğiyle intihar olarak yaptığı tespitten sonra,
İstanbul Adli Tıp Kurumundaki 10 uzmandan 3 uzmanın cinayet
olabileceği şeklindeki görüşleri kuşkuları daha da
artırmıştır.
Diğer taraftan 14 Temmuz 2004 tarihinde vuku bulan bir trafik
kazası sonucunda bir TÜBiTAK projesinde çalışan 3 uzmanın
vefat etmesine yönelik kaza hakkında şüpheler halen kamuoyunu
meşgul etmektedir. Bu uzmanların Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili
kriptolar üzerinde çalıştıkları ifade edilmişti.
Kazada vefat eden bir uzmanın bilgisayarının kaybolduğu,
daha sonrada bilgisayarın kırıldığı iddia
edilmişti.
Türkiye'nin kalkınma mücadelesinde rekabet gücü elde edebilmesi,
ileri teknoloji üretimine bağlı olduğu açıktır.
İleri teknolojiye ulaşma yolunda amansız bir mücadelenin küresel
seviyede gerçekleştiği bir ortamda, bilgi
kaynaklarımızın korunması ve sahiplenilmesi büyük önem
kazanmıştır. Bütün bu olaylar dikkate alınarak ileri
teknoloji çalışmalarında yer alan uzmanlarımızın
kaybındaki şüphelerin aydınlatılması gerekmektedir.
Öte yandan ileri teknolojide yer alan uzmanların ve sahip oldukları bilgilerin
korunmasına yönelik alınması gereken tedbirlerin bu vesileyle
tespit edilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yer alan hususlar dikkate alınarak ASELSAN'da
çalışan uzmanların kaybının arkasındaki sebepler,
bu konuda ortaya çıkan şüphelerin giderilmesi, kamuoyunun bu
konularda bilgilendirilmesi, bu uzmanların çalışma alanlarının
önemi, bugüne kadar ileri teknoloji projelerinde çalışmış
olanların karşılaştıkları tehditler ile ileri
teknolojide çalışan uzmanların ve sahip oldukları
bilgilerin korunması için alınması gereken tedbirlerin Yüce
Meclisimiz tarafından araştırılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
A) TEZKERELER (Devam)
2.- Irak Ulusal Meclisi
Dış İlişkiler Komisyonu Başkanının, TBMM
Dışişleri Komisyonu heyetini, Iraka Komşu Ülkeler Meclis
Dış İlişkiler Komisyonları Toplantısına katılmak
üzere, Iraka davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/263)
07
Ocak 2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Irak Ulusal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu heyetini Iraka Komşu Ülkeler Meclis Dış
İlişkiler Komisyonları toplantısına katılmak
üzere Iraka davet etmektedir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerimizin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasanın 82nci
maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
3.- Hindistana resmî ziyarette
bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özaka refakat eden heyete katılması uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/264)
08/01/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk
Nafız Özakın, Afetlerin Önlenmesi Konusunda 2. Asya Bakanlar
Konferansına katılmak üzere bir heyetle birlikte 5-9 Kasım 2007
tarihlerinde Hindistana yaptığı resmi ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Nusret Bayraktar İstanbul Milletvekili
Mustafa Demir Samsun Milletvekili
Asım Aykan Trabzon Milletvekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ
1.- Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerlerini aldılar.
Geçen birleşimde tasarının üçüncü bölümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, dördüncü bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Dördüncü bölüm 91 ila 120nci maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüm üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman söz
istemiştir.
Buyurunuz Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 56 sıra
sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 91inci maddesinden 120nci maddesine kadar olan
dördüncü bölümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
(x) 56 S. Sayılı Basmayazı 3/1/2008 tarihli
45inci Birleşim Tutanağına eklidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bütün
arkadaşlarımızın bildiği gibi, bu kanun
tasarısıyla yaklaşık yüz yetmiş kanunda, altı yüz
elli bir maddelik, uyum adı altında değişiklik
yapılmaktadır. Böyle bir kanun taslağı cumhuriyet tarihinde
Meclise ilk defa gelmektedir.
Her kanunun kendi içerisinde, kendine ilişkin maddelerinin
değiştirilmesi tüm dünyanın kabul ettiği bir sistemdir.
Böyle bir uygulama tercih edilmesi icap ederken toptancı, kolaycı
ve torba kanun diye nitelendirilen bir uygulama tercihinde bulunulmuş
olmasını doğru bulmadığımızı ifade
etmek istiyorum.
Bu kanun taslağının dördüncü bölümünde yer alan
maddelerinin tamamı üzerinde bu zaman dilimi içerisinde konuşmak
mümkün değildir. Bu nedenle, ben, bu bölüm içerisinde yer alan 104, 105 ve
115inci maddelere kısaca değinmek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 3573 sayılı
Kanunun 17nci maddesinin üçüncü fıkrası Yukarıdaki fıkra
gereğince kurulacak birliklerin kuruluş ve çalışma
esasları ile zeytinliklerin bakımı Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca üç ay içinde hazırlanacak yönetmelikle
belirlenir. Belirlenecek bu kurallara göre zeytinliklerine bakmayan üreticiden
ağaç başına yirmi beş bin lira hafif para cezası
alınır. hükmü taşırken, Yirmi beş bin lira hafif
para cezası alınır. ibaresi On Türk lirası idari para
cezası verilir. şeklinde değiştirilmiştir. İdari
para cezasının günümüz ekonomik şartlarına göre yeniden
belirlenmesi, zeytinliklerin korunması ve zeytinciliğin devamı
adına uygun bir düzenleme olmakla birlikte, bize göre, yeterli bir düzenleme
değildir.
3573 sayılı Kanunun 20nci maddesinin ikinci
fıkrası Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye
sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar
hudutları kapsamı içine alınması halinde, altyapı ve
sosyal tesisler dahil, toplam yapılaşma zeytinlik alanının
yüzde 10unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının
sökülmesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni
gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma
enstitüsünün ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü
alınır. Bu halde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı
kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlerden ağaç
başına iki milyon liradan beş milyon liraya kadar hafif para
cezası alınır. Kesilen ve sökülen ağaçlar müsadere edilir.
şeklindeyken, İzinsiz kesenler veya sökenlerden ağaç
başına iki milyon liradan beş milyon liraya kadar hafif para
cezası alınır. Kesilen ve sökülen ağaçlar müsadere edilir.
ibaresi İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına
altmış Türk lirası idari para cezası verilir.
şeklinde değiştirilmesi uygun görülmüştür. Bu
değişimde de idari para cezasının günümüz ekonomik
şartlarına göre düzenlenmesi yapılmıştır.
Geçmiş yıllarda, bu Yasa, uygulamadan uzak
kalmıştır. Zeytin sahalarının yerine apartmanlar
konulmuştur. Umut ediyoruz ki, değiştirilen bu yasa uygulamadan
uzak kalmaz.
Belediyelerimiz bu ve buna benzer gerek tarımı gerekse
çevreyi korumayı amaçlayan kanunların uygulanmasında yetersiz
kalmaktadır. Yerel yönetimler, bu kanun paralelinde kendi bölgelerini daha
sıkı bir denetimle korumalıdırlar. Ancak bu zamana kadarki
uygulamalara baktığımızda, belediyelerimiz, imar planı
çalışmalarında maalesef yetersiz kalmışlardır.
Netice itibarıyla, zeytin alanlarının
korunması adına bu yasayı desteklediğimizi bu vesileyle,
burada ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, yine bu vesileyle,
zeytincilik üzerine önemli birkaç konuya da huzurlarınızda
değinmek istiyorum.
Bilindiği gibi, ülkemizde plansız olarak zeytin dikimi
yapılmaktadır. Çeşitli bölgelerde Tarım
Bakanlığının zeytin dikimini teşvik etmesi
zeytinciliğe büyük zarar vermektedir. Zeytin açığı olan
zeytin türleri, yağlık zeytin ve kalamatadır. Yeşil zeytine
yönelik, belli bölgelerde zeytin fidanı dağıtımı
yapılabilir ancak ısrarla, Güneydoğu Anadoluya kadar uzanan
geniş bir coğrafyada Gemlik tipi siyah zeytin fidanlarının
dağıtılması, uzun vadede zeytinciliğe ve Türk
tarımına zarar verecektir. Gemlik tipi zeytinin anavatanı olan
güney Marmara Bölgesi dışında yetiştirilen Gemlik tipi
zeytinler, bölge zeytini gibi piyasaya sunulabilmektedir. Gemlik tipi zeytinin
coğrafi işareti olmasına rağmen, gerekli kontroller
yapılmadığı için tüketicileri yanıltan, bölge üreticisini
mağdur eden uygulamalar olabilmektedir. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının zeytinle ilgili bir politika belirlemesi, bu
politika çerçevesinde planlama yapması, arz ettiğim hilelerin önüne
geçmek üzere, başta Hal Kanunu olmak üzere çeşitli düzenlemeler
yapması, uzun vadede üreticimizin zarar görmemesi için yararlı
olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2/7/1941 tarihli 4081
sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında
Kanunun 10uncu maddesi: Bu kanunda yazılı istisnalar
dışında koruma ve ihtiyar meclislerinin bu kanun hükümlerine
tevfikan verecekleri kararlar aleyhine alakalılar tarafından
kararın kendilerine tebliği tarihinden itibaren on gün zarfında
murakabe heyetine müracaat ve itiraz olunabilir. Müddeti zarfında aleyhine
itiraz edilmeyen kararlar katileşir. Bu suretle katileşen veya
(murakabe heyetlerince itiraz üzerine verilen kararlar aleyhine hiçbir kanun
yoluna müracaat olunamaz) ve bunlar derhal icra olunur. hükmü
taşırken
müddeti zarfında aleyhine itiraz edilmeyen kararlar
katileşir. Bu suretle katileşen veya (murakabe heyetlerince itiraz
üzerine verilen kararlar aleyhine hiç bir kanun yoluna müracaat olunamaz) ve
bunlar derhal icra olunur. ibaresi, Murakabe heyetinin verdiği;
a) İdarî para cezasına ilişkin kararlarına
karşı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre,
b) Diğer kararlarına karşı bu kanun
hükümlerine göre,
kanun yoluna başvurabilir. şeklinde
değiştirilmesi uygun görülmüştür.
Aslında, 4081 sayılı Kanun yeni teşekkül
etmiş ilçeler ve az nüfuslu bölgelerdeki ilçelerde sürekli ve
başarılı bir uygulama sağlayamamıştır. Kanun
hükümlerinin yurt genelinde uygulanabilir olması gerekirken bu kanun genel
tatbik kabiliyetini kazanamamıştır. Kanunun tatbikatında
çok güçlük çekilmekte, bu üzüntü vesilesi olmakta, dolayısıyla
uygulandığı yerlerde etkili ve başarılı bir
tatbikat kazanamamaktadır.
Bize göre, Kanunun uygulanamamasının başlıca
iki sebebi vardır: Kanun tatbikatçılarının gerekli ilgiyi
göstermemeleri ve vazifelerini hakkıyla yapmamaları ve Kanun
icaplarını yerine getirecek koruma meclisi ve ihtiyar heyeti
üyelerinin gerekli ve zaruri nitelikli yetişmiş
olmamalarıdır. Koruma ve ihtiyar kurulları ile denetleme
kurulunun görev ve yetkileri genişletilmelidir. Köy, şehir ve
kasabalarda çiftçilikle uğraşan yurttaşların hayat
seviyesini göz önünde bulundurarak, hiç olmazsa ilçe ve illerde murakabe
heyetleri yerine kaim olacak kurullarda vazife alacaklara verilecek huzur
hakkı devletçe karşılanmalıdır. Yurdumuz
bakımından özel bir önemi olan kışlık yaylak
hareketlerini düzenleme bakımından ilçe ve il murakabe heyetlerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) Teşekkür ediyorum efendim.
birbirleriyle iş birliği yapmak ve genel asayiş
kuvvetlerinden de faydalanmak suretiyle kararlar alıp icra etmek yetkisi
tanınmalıdır.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, yeni kanunun
milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz Sayın Büyükataman.
Size de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam.
Buyurunuz Sayın Susam. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının dördüncü bölümünde, zeytinciliğin
ıslahı ve yabanilerin aşılattırılmasıyla,
çiftçi malları korumasıyla ilgili söz almış
bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Bugün konuştuğumuz konu, Avrupa Birliği
müktesebatına uyum sağlamak için yasalarımızda bazı
değişiklik yapılmasına ilişkin, zeytin
aşılamak, mevcutlarını korumak ve çiftçi
mallarını korumakla ilgili kanunda yapılacak bazı
değişikler üzerine. Bu konuşmayı yaparken Türkiyede
zeytincilikle ilgili 400 bin aile ilgilenmektedir, direkt geçinen aile. 1
milyon 200 bin zeytinle ilgili çalışan insan vardır. Toplam 6
milyonun üzerinde nüfus da zeytincilik işiyle direkt geçinmektedir. Yani,
bugün konuştuğumuz konu 6-7 milyon vatandaşımızı
direkt ilgilendiren bir konudur. Bu yasal düzenlemelerdeki ceza
miktarlarının iki yüz elliden beş yüze veya bine
çıkması değil, 6-7 milyon nüfusu ilgilendiren zeytincilikle
ilgili Türkiye Avrupa Birliğiyle hangi konumda? Avrupa Birliği
nerede, Türkiye nerede? Bugün konuşmamda biraz da bunların
karşılıklı mukayesesini yapmak istiyorum.
Türkiye zeytinin ana vatanı. Zeytin ağacı
barışın simgesi. Türkiye zeytini bütün Avrupaya göndermiş
olan ülke. Bugün Türkiye sofralık zeytinde dünya ikincisi, yağda
dördüncüsü. Zeytinyağı dünyada sıvı yağ olarak kalp ve
damar hastalıklarında bir numaralı yağ noktasına
gelmiş. Zeytinyağı altın sıvı ve hiçbir
şekilde yerine başka topraklarda ikame etme şansı olmayan
bir ürün, yani nasıl Türkiye için bor bir madense, zeytin ve
zeytinyağı da bir maden. O madenin asıl ülkesi olarak bugün
Avrupa Birliğiyle kıyasladığımızda
geldiğimiz nokta hiç de iç açıcı değil.
Bugün bizi dinleyen kahvesinde oturmuş zeytin üreticisi, hâlâ
Aydında, İzmirde, Edremitte zeytin toplayan köylü,
topladığı ürünün karşılığını
alamamanın mutsuzluğu içerisindedir. Birçoğu toplattırdığı
işçilik parasını ödeyememiş, bir kısmı
kooperatife verdiği zeytinyağın fiyatının kaç para
ettiğini bilememekte, bir kısmı ise zeytinin, koyduğu kapta
değerinin ne edeceğini bilememektedir.
Değerli arkadaşlarım, bunun temel nedeni,
Türkiyede zeytincilikle ilgili bir strateji yoktur. Dünyada zeytinle ilgili
coğrafi bilgiler tamdır. Bizim ülkemizde kaç tane zeytin
ağacı var, kaç kilo zeytin çıkıyor, maalesef,
bilinememektedir. Uzaktan algılama sistemiyle bunlar rahatlıkla
saptanabilecekken ülkemizde bu sistem uygulanmamakta, bunlar yapılmadığı
için de, az önce değerli arkadaşımın dediği gibi,
farklı bölgelerde kendiliğinden farklı zeytinler ekilmektedir.
Örneğin, Gemlik zeytini Aydında dikilmekte; örneğin,
Edremitteki çizik zeytin gidip Aydında dikilmekte ve böylece
coğrafi işaretleme sistemine uyulmadan, farklı bölgelerde
farklı bölgelerde farklı ürünler yapılmaktadır. Bunun
sonucu, Türkiyenin çok iddialı olacağı bir dalda
iddiasını yitirmesine neden olmaktadır.
Bunun için, Türkiyede zeytinin, ilaçlama, gübreleme, sulama,
budama; elde edilen ürünün havuzda korunma, pazarlama ve ihracatında ciddi
sorunlar vardır. Bugün köylüye bu konularda herhangi bir destek
verilmemiştir. Avrupa Birliğinde 1,32 euro destek alan Avrupa
üreticisi, maalesef ülkemizde 11 kuruş destek almaktadır. Bu anlamıyla
zeytin üreticisinin kendi kaderine terk edildiği çok açıktır.
Zeytinin, zeytinyağının, ülkemizin içinde
bulunduğu koşullarda, diğer sorunları da ortadadır.
Sofralık zeytinde üreticinin kooperatifleri aldıkları ürünü
stoklama maliyetinin altından kalkamamaktadır. Örneğin,
sofralık zeytinde Marmarabirlik aldığı zeytinin
parasını tamamen ödeme şansına sahip değildir. Bu
konuda devlet desteğine gerek vardır. TARİŞ
aldığı zeytinyağının parasını
ödeyememektedir, fiyatını tespit edememektedir. Neden? Çünkü, bunlar
kooperatif örgütlenmeleri olarak üyelerinin tüm ürünlerini almak
durumundadırlar. Ama bunun bir stok maliyeti vardır. Bu stok maliyeti
Yeniden Yapılandırma Kanunu ile kooperatifleri kendi kaderine terk
etmiştir. Bugün, Yeniden Yapılandırma Kanunu diye
çıkarılan kanunda maalesef kooperatiflerin temsil hakkı da
ellerinden alınmıştır. 7 kişilik yönetimde 1 tane
kooperatif temsilcisi, 4 tane Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
temsilcisi, 2 tane hazine temsilcisi vardır. Yeniden yapılandırmanın
getirmiş olduğu bu sonuçla, hiçbir şekilde bu yönetim
anlayışıyla kooperatifçiliğin, köylünün, üreticinin
hakkını koruyacak bir noktada iş yapmasını
sağlayamayız. Kanunun ek maddesine konulan bir düzenlemeyle de hiçbir
kamu veya diğer kuruluşlardan destek almasının önüne
geçilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, kooperatifçilik hareketine
destek vermeden köylüyü kalkındırmak mümkün değildir. Eğer
kooperatifçilik hareketinde bazı olumsuzluklar varsa bunu çözmek çok
kolaydır. Koyarsınız bağımsız dış
denetimi, kooperatiflerin tüm hesaplarını denetlersiniz, ama kooperatifçiliği
ihmal eden, onu dışlayan, köylüyü piyasada kendi kaderine
bırakan, kooperatifin ona sahip çıkma özelliğini ortadan
kaldıran anlayışla Türk çiftçisini bir noktaya
taşıyamayız.
Değerli arkadaşlarım, zeytinyağı
ihracatında da çok ciddi şekilde Avrupa Birliğinin haksız
rekabetiyle karşı karşıyayız. Avrupa Birliği,
Tunus, Cezayir, Fas gibi ülkelere kota sağlamakta, gümrüksüz
zeytinyağının Avrupa Birliğine girmesine imkân sağlamaktadır.
Tunus, Avrupa Birliğine gümrüksüz 56 bin ton yağ sokmaktadır. Yeni,
Avrupa Birliği üyesi olmamasına rağmen, Avrupa Birliği
Akdeniz Anlaşması çerçevesinde Suriyeye de aynı hak
tanınma noktasına gitmektedir.
Türkiyenin 15-20 milyon civarında kutulu, ambalajlı
ihracı, toplam olarak 60-70 bin ton civarındaki zeytinyağı ihracatında
büyük oranda açık yağ noktasında devam etmektedir. Türk
zeytinyağının ihracatında kutulu, markalı
zeytinyağı olarak dünya pazarlarına girmesine büyük ihtiyaç
vardır.
Bu anlamıyla burada önemli bir destek lazımdır.
Fuarlar ve diğer desteklerle, reklam ve promosyonlarla Türk
zeytinyağının markası dünyada tutturulmaya
çalışılmalıdır. Bu konuda çaba sarf eden, başta
TARİŞ olmak üzere bazı ihracatçıların kendi
çabalarının dışında, devlet desteği bu anlamda
kesinlikle şarttır.
İkinci olay, zeytinyağındaki
tağşiştir, yani karıştırmadır.
Zeytinyağının hiçbir maddeyle
karıştırılmaması gerekirken, maalesef, ülkemizde
denetim yetersizliği nedeniyle bu karıştırma
yapılmakta ve zeytinyağı bu noktada ciddi bir şekilde imaj
kaybına uğramaktadır.
Değerli arkadaşlarım, kısa süre içerisinde
zeytin ve zeytinyağcılığın tüm sorunlarına
değinmek mümkün değil, ama şunu içtenlikle söylemek
zorundayım ki, zeytincilikte destekler bu düzeyde devam ederse zeytinyağı
gibi, zeytin gibi çok önemli bir ürünümüzde pazar kaybımız devam
edecektir.
Sulamada, Türkiye hâlâ yüzde 92si sulanamayan bir
noktadadır. Damlama sulama Türkiye için teşvik edilmesi gereken bir
sulama anlayışıdır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın
Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) -
ama, Hükûmet damlama sulamaya
vereceği desteği açıklamış olmasına rağmen
uygulamada destek yoktur.
Buradan sözlerimi tamamlarken şunun bir kez daha
altını çizmek istiyorum: Marmara Bölgesinden başlayarak, Ege
Bölgesine, Akdenize kadar uzanan bölgedeki zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarına bir devlet politikası olarak sahip
çıkmamız lazım. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin geçen dönem
hazırlamış olduğu zeytin ve zeytinyağcılıkla
ilgili çok kapsamlı bir rapor ve bu konuda TARİŞ başta
olmak üzere Marmarabirlik başta olmak üzere çeşitli
kuruluşlarımızın ve ihracatçı birliklerimizin
hazırladıkları raporlar açıktır. Bu raporlara dikkat edilirse
inanıyorum ki çok rahatlıkla bu sorun çözülecek,
zeytinyağcıların, zeytincilerin, Türk köylüsünün, yani 6-7
milyon köylü vatandaşımızın yüzü gülecektir.
Bu duygularla, bu yasanın hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Dördüncü bölüm üzerinde şahısları adına söz
isteyen Batman Milletvekili
HASİP KAPLAN (Şırnak) Grup adına söz
isteğimiz vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN Dördüncü bölüm üzerine gelmemiş bize efendim,
beşinci bölüm üzerine söz istemişsiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Dördüncü bölüm üzerinde
olacaktı efendim.
BAŞKAN Dördüncü bölüm üzerinde konuşacaksanız,
buyurunuz efendim.
Dördüncü bölüm üzerinde Demokratik Toplum Partisi adına
Sayın Hasip Kaplan, buyurunuz.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dördüncü bölüm, 90 ve 120nci
maddelerle ilgili en önemli iki düzenlemenin birisi zeytincilik, zeytin
alanlarının korunması, ıslahı, alanlarının
daraltılmaması gibi bazı konularda müeyyidelerin
artırılması, diğer bir bölümü de millî müdafaa
mükellefiyetinin tatbikiyle ilgili.
Tabii, bu konuda baktığımız zaman, Türkiyede
uyum yasalarının Avrupa Birliği müzakere süreci öncesi
yapılan reformlarla değiştirilen Türk Ceza Kanununa, temel
kanunlara yapılan uyumların olduğunu, daha çok şeklî olarak
o alanın sıkıştırıldığını
görüyoruz. Oysaki, Avrupa Birliğine uyum yasaları denildiği
zaman yasaları şeklî olarak, o Türk Ceza Kanununda yapılan
değişikliklere uygun cezaları artırmak anlamında almak
yanılgıdır. Çünkü, Avrupa Birliği ilerleme raporlarına
baktığımız zaman, en önemli başlığın
tarım olduğunu görürüz. Tarımda özellikle bazı ürünlerde
destekleme ve genişleme, ekolojik tarım konusunda Türkiyeye özel bir
önem verilmektedir. Ancak, zeytincilik konusu, Türkiye açısından
tarımın, tütün gibi, fındık gibi, üzüm gibi, pancar gibi,
yani bir tarım ülkesi olmanın özelliklerinden öte, çok önemli bir
tarım ve endüstri sektörü olarak yer alması, alanının,
üretim alanının ve kullanıldığı alanın
genişliği dikkate alındığı zaman çok daha önemli
olan bu konuda çok daha dikkatli olmamız gerektiği ortaya
çıkıyor.
Zeytin ağacı, belki tarihin her aşamasında
Akdenizde kurulan bütün uygarlıkların vazgeçilmez bir
parçasını oluşturuyor. Zeytinin ana vatanının
Güneydoğu Anadolu olduğu, ancak, zaman içinde önce Akdeniz
kıyıları ve daha sonra Asya ve Amerikayla dünyaya
yayıldığı bir teori, bir varsayım olarak konulurken,
zeytinin dünya insanı için sadece önemli bir gıda maddesi değil,
sağlık, güzellik iksiri, ışık kaynağı,
aynı zamanda Akdeniz uygarlıklarının ticaretinin temeli
olduğu da tarihte görülür. Eğer buradan yola çıkarsak,
Zeugmanın tarihinden Efese gelirsek, Efesten Homeros Destanına
gelirsek, zeytinin hep Egenin bir yakasının değil, bugün
altın aramayla kazılan Kaz Dağlarının da, Assosun
da, Ayvalıkın da, İzmirin de, Muğlaya kadar inilen Ege
alanının da, Anadolunun en önemli üretiminin ve ticaretinin
kaynağı olduğu görülür. Batı medeniyetlerinin
tartışmasız ağırlığından ötürü,
zeytinyağı, zeytinin üretilmesi konusunda, Miletin, Efesin,
Foçanın, Urlanın ve Anadolu yakasının, Yunan kültüründen
daha çok yer aldığı, şu tarihçi kaynakları da ortaya
çıkarıyor. Egedeki Santorini adasında yapılan arkeolojik
çalışmalarda bulunan fosiller, otuz dokuz bin yıllık zeytin
yaprağı fosilleri, yine Kuzey Afrikadaki Sahra bölgesinde
gerçekleştirilen arkeolojik araştırmalar ve bu konuda en fazla
Girit medeniyetinin ve milattan önce 4500 yıllarına uzanan, zeytin,
zeytincilik ve zeytinyağı kültürünün Akdeniz mutfağının
da en önemli tarım ürünü olduğunu ortaya koyuyor. Bu dönüşümü ve
mübadeleyi, değişimi Yaşar Kemal Karıncanın Su
İçtiği adlı romanında çok güzel anlatmaktadır.
Bir zeytin ağacının ortalama ömrünün üç yüz dört
yüz yıl olduğu, ağır ve zahmetli bir büyüme
karşısında oldukça uzun ömürlü olması, hatta üç bin
yaşında zeytin ağaçlarına rastlanması ve bizim
Anadoluya geliş tarihimizden önce, özellikle Marmarada, Gemlikten
Mudanyaya doğru giderken, Çanakkaleye kadar tüm alanların zeytin
ağaçlarıyla kaplı olduğunun tarih kitaplarında
yazılması, bu elverişli Akdeniz ikliminde Türkiyeyi müstesna
bir yere getirmiş ve özellikle 2007 I. Avrasya Zeytin,
Zeytinyağı ve Prosesleri Fuarı ve Kongresinde, Türkiyenin
İspanyadan sonra en önemli ikinci pazar durumuna yükselmesini sağlamıştır.
Şimdi, ekonomimizde böylesine önemli bir yer tutan ve
İspanyadan sonra, son yıllarda, özellikle yakın zamanda,
üretimde ikinci bir duruma
Özellikle de, yine, TARİŞ
dışında çok sayıda yabancı firmanın Egede
yatırımlara girişmesiyle beraber bir başıboşluk
ve üretim alanlarının giderek turizm beldeleri hâline
dönüştürülmesi karşısında zeytinciliğin
ıslahı ayrı bir önem, yabanilerin
aşılattırılması ayrı bir tarım
politikası, yine zeytincilik alanlarının
daraltılmaması ayrı bir önem taşımaktadır. Yine,
bunların korunmasına yönelik önemli bir devlet
politikasının, hükûmet politikasının olması gerekiyor.
Ancak, üzülerek ifade edelim ki, 2008 mali yılı bütçe
görüşmelerinde Maliye Bakanının da ifadesinde belirttiği
gibi, Türkiyede en çok gerileyen sektörün tarım sektörü olduğu ve
yine gayrisafi millî gelirdeki düşüşün son dokuz çeyrekte en asgari
düzeye düşmesinin nedeni de tarım sektörünün, tarım
istihdamının gerilemesi olarak ortaya çıkıyor. Onun için
biz buradan söylemiştik, Hükûmete şu uyarıda bulunmuştuk:
KÖYDES var, BELDES var, tarımı destekleme projesi TARDES niye yok?
Şimdi, biz, bu zeytini, fındığı, üzümü ve
diğer
Bu konuda zeytincilikle ilgili uygulamalar var, yani şikâyete
tabi suç hâline getirip üç aya kadar hapis ve adli para cezası vererek
mevcut zeytinlik alanlarını nasıl koruyacağız? Bu bir
koruma olabilir mi? Böyle bir uyarlamayla ıslah ve yabani zeytin
ağaçlarının aşılanması mümkün mü? Zeytincilik
sahasını daraltan turizm sektörüne, özellikle de bu konuda Kültür
Bakanlığına ve yerel yönetimlere, İçişleri
Bakanlığına büyük görev düşerken, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma
enstitülerinde doğru dürüst bir planlama yapılmazsa ki,
yapılmıyor
Gidin Edremite, Akçaya, Ayvalıka, Assosa, her
gün, zeytin tarlalarının yerine turizm siteleri, tatil siteleri yükseliyor.
Bu yükselen yerlerin her birisinin bin yıllık, beş yüz
yıllık, üç yüz yıllık zeytin ağaçlarını
söküp götürdüğü biliniyor. Yine, buradaki uygulamalara
baktığımız zaman, izinsiz ağaç kesenlere, sökenlere
ağaç başına 60 Türk lirası idari para cezası veriliyor.
Şimdi, o ağacın değeri 60 lira mı ki, 60 Türk
lirası para cezası veriyoruz! Bir zeytin ağacının, üç
bin yıllık bir zeytin ağacının değeri, onun ederi
60 liraysa 60 lira verelim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
eğer değilse, onun sadece
bir yıllık ürünü 6 bin YTL ise, bu tür az cezalarla bunu
sağlamamız, korumamız mümkün değildir.
Tabii ki, bu süre içinde, millî müdafaa mükellefiyetiyle ilgili,
araçlara el konulmasıyla ilgili hükümler var. Burada da, Hummer ciplerini
millî müdafaa için çağırdığınızda, Hummer
ciplerinin sahipleri bunu getirmediği zaman verilecek adli para
cezası miktarı maalesef çok düşük. Yirmi gün gibi kısa
sorumluluklarla da bu millî müdafaayı sağlamak mümkün değildir.
Bir tekerinin ederinin beşte 1i bir caydırıcılıkla
bunun da korunacağını sanmıyoruz. Bu nedenle bazı
önergelerimiz olacaktır, özellikle zeytincilikle ilgili. Bu konuda tüm
değerli milletvekillerinden destek istiyoruz. Bunu kendimiz için
istemiyoruz, ülke için istiyoruz.
Teşekkür ediyoruz. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Dördüncü bölüm üzerinde şahısları adına,
Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ekmen.
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 90 ve 120nci maddelerini kapsayan dördüncü bölümü
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Tüm Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, ceza adalet sistemimizin temelini
oluşturan temel ceza yasalarımızdan Türk Ceza Kanunu, Kabahatler
Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.
Bu, reform sayılabilecek temel değişiklerin eş güdümlü
diğer yasalarda da yapılması gereken değişikliklerin
bugüne kadar yapılmamış olması nedeniyle Türk yargı
sistemi üzerinde de ciddi bir yük oluşmuş ve uzunca bir süredir, önce
Adalet Komisyonunda görüşülmesi beklenen rapora bağlanan ve
ardından Meclis gündeminde bekleyen bu tasarı gündemimize
gelmiştir. Bu tasarı temel olarak 170 yasada 654 madde üzerinde
değişiklik yapmaktadır ve bu değişikliklerin
tamamı konunun özüne ve ruhuna dokunmayan, sadece temel ceza reformumuza
eş güdümlü bir şekilde hapis ve hafif hapis arasındaki
ayrımı kaldıran, ağır para ve hafif para cezası
arasındaki ayrımı kaldıran ve adli makamlarca verilen tüm
cezaların Adli para cezası adı altında
sistemleştirilmesini öngören -adından
anlaşıldığı üzere- bir uyum yasasıdır.
Tabii ki, bu uyum yasasında birçok farklı konular
gündeme gelmektedir ve burada da saygıdeğer konuşmacılarca
birtakım hususlar eleştirilmektedir. Bu eleştirilerin
birçoğu makuldür ve bu Meclisin gündeminde kendisine yer bulması
doğru olan eleştirilerdir. Ancak şuna da dikkat çekmek gerekir
ki, biz burada Türk hukuk sisteminin veyahut da Türk tarım sisteminin
tamamını reforme eden bir değişiklik üzerinde
çalışmıyoruz. Çeltik Yasasının veyahut da Zeytincilik
Yasasının tamamını gözden geçiren bir yasa üzerinde de
çalışmıyoruz. Sadece, 1939 tarihinde, 1937 tarihinde
çıkartılmış birtakım yasaların, artık
güncelliğini yitirmiş para cezalarının
miktarlarının güncellenmesi üzerinde çalışıyoruz
veyahut da bu para cezalarının cinsi ve bu para cezalarını
veren makamın düzenlenmesine ilişkin temel reforma uyum
sağlıyoruz. Ümit ediyorum ki burada, değişik
konuşmacılarımızın dile getirdiği
değişik temel reformlar da belirli bir düzen ve sıra içerisinde
Meclis Genel Kurulumuzun gündemine gelir ve biz, Türk hukuk sisteminin
tamamını, burada belirli bir sıra ve düzenleme içerisinde elden
geçiririz, temel reformlara bağlarız.
Saygıdeğer arkadaşlarım, bu bölüm içerisinde
11 yasa bulunmaktadır. Tabii, 654 maddelik bir temel kanun, belki, bütün
arkadaşlarımız bunun tamamını inceleme
fırsatı bulamamışlardır düşüncesiyle, bu 11
yasanın başlığını ve bu başlıklarda
meydana getirilen değişiklikleri dikkatinize sunmak istiyorum.
Burada, bu 11 yasanın 10unda arkadaşlar, meydana
getirilen düzenlemeler, idari para cezalarında yapılan
düzenlemelerdir, buradaki cezayı veren makamın ve cezanın
miktarına ilişkin değişikliklerdir. Hapis
cezasını düzenleyen sadece 1 yasada düzenleme
yapılmaktadır, değişiklik yapılmaktadır. O da
Yangın, Yersarsıntısı, Seylap veya Heyelan Sebebiyle
Mahkeme ve Adliyelerde Ziyaa Uğrayan Dosyaların Yeniden
Teşekkülünü Oluşturan Yasanın ilgili maddesinde, bu
Yasanın ilgili şahsa yüklediği yükümlülükleri yerine getirmeyen
kişilere, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası
verilmesi öngörülmektedir bu değişiklikle birlikte.
Bunun dışında arkadaşlar, zeytincilikle ilgili
olarak birçok arkadaşımız konuya değindiği için bu
konuyu geçiyorum.
Bir diğer yasa ise, Radyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi
ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanunda yapılan bir
değişikliktir. Bu Kanunda yapılan değişiklikle,
arkadaşlar, bir konuda uzmanlığı veya
mütehassıslığı olan, ancak usulüne uygun
ruhsatlandırılmamış bir yerde bu faaliyeti yürüten
kişilere yönelik olarak 3 bin ve 5 bin yeni Türk lirası idari para
cezalarını düzenlemektedir. Radyolojik faaliyetlerin insan
sağlığına etkisi herkesçe kabul edilmektedir ve buralarda,
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından ruhsatlandırma, sadece orada
hastalara yönelik veyahut da o iş yerinde çalışan kişilere
yönelik değil, belli bir alanda yakın komşularını ve
hatta oradan geçen insanları bile etkileyebilecek ve zararlar
doğurabilecek, insan sağlığını tehdit edici
birtakım unsurlar söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) O nedenle bu tip yerlerin
ruhsatlandırılmadan çalıştırılmasına
ilişkin ceza tesisi kanaatimce önemlidir. Belki de 3 bin lira, 5 bin lira
gibi rakamların günümüzde insan sağlığı göz önüne
alındığında yetersiz rakamlar olduğu bile
söylenebilir.
Bir de -önemli bir yasa- Allah bu millete, bu devlete, bu
memlekete göstermesin, savaş, seferberlik hâli veya benzeri durumlarda
Bakanlar Kurulu kararıyla insanlara yüklenen mükellefiyetlerin yerine
getirilmemesi hâlinde ortaya çıkacak idari para cezalarını
düzenleyen yasada, Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanununda değişiklik
yapılmaktadır. Bu değişikliğin bu memlekette hiçbir
zaman uygulanmamasını temenni etmekteyiz. Tabii, uzun maddeler.
Son olarak, iki cümleyle, bu yasada yer alan, daha doğrusu,
bu bölümde yer alan 95inci ve 100üncü maddelerin, sanıyorum,
birtakım önergelerle de çıkartılması söz konusudur. Çünkü,
o temel yasalar tamamen yürürlükten kaldırılmıştır.
Tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ekmen.
Şahsı adına, Bolu Milletvekili Sayın Fatih
Metin.
Buyurunuz Sayın Metin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FATİH METİN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının dördüncü bölümüyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasada da belirtildiği
gibi, hangi fiillerin suç oluşturduğunun kanunda açık bir
şekilde belirlenmesi gerekir. Bu düşüncenin bir sonucu olarak, ancak
bir kanuni tanımda belirlenen muayyen fiiler ceza
yaptırımını gerekli kılabilir. Bu bakımdan,
belirli bir kanuna yollamada bulunmak suretiyle soyut olarak bu kanuna
aykırı davranışların ceza yaptırımına
bağlanması, suçta kanunilik ilkesiyle
bağdaşmamaktadır. Ceza hükmü içeren kanunlarda suç
tanımlarına yer verilmesinin yanı sıra, çoğu zaman ,
örneğin, teşebbüs, iştirak ve içtima gibi konularda Türk Ceza
Kanununda benimsenen ilkelerle çelişen hükümlere de yer verilmektedir.
Böylece, Ceza Kanununda benimsenen genel kurallara aykırı
uygulamaların yolu açılmakta ve temel ilkeler âdeta
dolanılmaktadır.
Tüm bu sakıncaların önüne geçebilmek
bakımından, ayrıca, hukuk uygulamasında birliği ve
hukuk güvenliğini sağlamak için, diğer kanunlarda sadece özel
suç tanımlarına yer verilmesi ve bu suçlarla ilgili
yaptırımların belirlenmesi ile yetinilmelidir. Buna
karşılık, suç ve yaptırımlarla ilgili olarak Türk Ceza
Kanununda belirlenen genel ilkelerin özel kanunlarda tanımlanan suçlar
açısından da uygulanmasının temin edilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, benden önce söz almış
değerli arkadaşım ayrıntılarla ilgili bilgi verdi.
Ben, daha çok, bu kanunla beraber ve söz almış olduğum bölümle
ilgili olarak, bu tasarıyla getirilen ilkeler bazında, birkaç
cümleyle sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tasarıda, idari
yaptırıma dönüşen fiiller bakımından uygulamada
doğabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla, idari
yaptırım kararlarını verecek merci açıkça
gösterilmiştir. İdari yaptırım kararlarının
tebliği, kesinleşmesi, kanun yolu, takip ve tahsile ilişkin
düzenlemeler Kabahatler Kanunu hükümleri dikkate alınarak ilgili kanun
hükümlerinden çıkarılmış, ancak, kanun yolu
bakımından bazı kanunlarda istisnai hükümlere yer
verilmiştir.
5252 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınmak
suretiyle, ilgili kanunlarda yer alan hafif hapis veya hafif para cezaları
kural olarak idari para cezasına dönüştürülmüş, ancak,
haksızlık oluşturan hareketin kapsam ve niteliği dikkate
alınarak, bazı fiiller bakımından bu yöntem
benimsenmemiştir.
İlgili kanunlarda suç karşılığı
uygulanan ağır para cezaları, kural olarak, 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili maddesi hükümleri dikkate
alınarak, suçun kapsam ve niteliğine göre bazen alt sınır
gösterilmek suretiyle, bazen de alt sınır gösterilmeyerek adli para
cezasına dönüştürülmüştür.
İdari yaptırım kararını gerektirip de
ilgili kanunda tekerrür hükmüne yer verilmiş olması hâlinde
aykırılığın haksızlık oluşturan fiilin
niceliğine göre tekerrür hali fiilin tekrarı olarak düzenlenmiş
ve fiilin tekrarıyla ilgili kanun maddesinde öngölüren idari para
cezasının artırılması veya idari
yaptırımın başka bir nevine dönüştürülmesi olarak
düzenlenmiş. Bu durumlarda da idari para cezasının alt ve üst
sınırları arasında makas açılmak suretiyle bu
cezayı uygulayacak makamlara takdir yetkisi
tanınmıştır.
Değerli milletvekilleri, yaptırım teorisinin
verilerine aykırı olarak çeşitli kanunlarda yer verilen belli
bir suçtan mahkûmiyete bağlı hak yoksunluklarını gerektiren
kazuistik hükümlerin önüne geçilerek yeni bir rejim getirilmiştir.
Ceza hükmü içeren kanunlarda bir mahkûmiyet hükmünün sonucu olarak
belirtilen hak yoksunlukları bakımından yasak hakların geri
verilmesine yönelik olarak yeni hükümlere yer verilmiştir.
Ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan yaptırımlardan üst
sınır gösterilmeyen hapis cezaları bakımından üst
sınır gösterilmek suretiyle 5235 sayılı Kanun hükümleriyle
uyum sağlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, hem tasarıda hem de söz
almış olduğum bu bölümde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden
sonra idari yaptırım kararını gerektiren fiiller ve suç açısından
uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü içeren kanunların
uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin giderilmesi, Türk Ceza Kanunu,
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu hükümleri de dikkate alınmak
suretiyle ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan hükümlerin bu kanunlarla uyumlu
hâle getirilmesi, ayrıca bazı suçların unsurlarında 5237
sayılı Kanuna uyum sağlanması
amaçlanmıştır. Bu önemli değişikliklerle beraber
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
FATİH METİN (Devamla)
mevcut tasarının
kanunlaşması hâlinde Türk yargı sistemimize ve ülkemize
hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Metin.
Şimdi, dördüncü bölüm üzerinde soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Bir soru vardır.
Sayın Çalış, buyurunuz.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) - Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla, Sayın
Bakanımdan öğrenmek istiyorum. Bildiğimiz gibi,
yılbaşı öncesinde ülkemizde yeterli miktarda millî piyango
bileti satıldı ve son günlerde de biletlerin bittiğine dair
sansasyonlar yapıldı, basında ve medyada yayınlar
çıktı. Bu yasalara uygun hareket etmediğinden dolayı -sahte
bilet vesaire- bundan dolayı işlem yapılan bayi veya
şahıslar var mıdır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çalış.
Buyurunuz.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, bu konuda şu anda bir bilgim yok. O
nedenle, arkadaşımızın bu sorusuna,
araştırıp, yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Başka soru olmadığı için soru-cevap
işlemini tamamlanmış sayıyoruz ve dördüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, dördüncü bölümde yer alan maddeler, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
91inci madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 91. maddesinde geçen yüz Türk Lirası ibaresinin
iki yüz Türk Lirası olarak değiştirilmesini arz ederiz.
|
|
Mehmet Serdaroğlu |
Hasan Çalış |
Akif Akkuş |
|
|
|
Kastamonu |
Karaman |
Mersin |
|
|
|
Ahmet Bukan |
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
Çankırı |
|
Afyonkarahisar |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında söz istiyor musunuz?
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Evet.
BAŞKAN Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet
Serdaroğlu, buyurunuz.
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Bu tasarıyla 3039 sayılı Çeltik Ekim Kanununda
bazı değişiklikler yapılmaktadır. Bu sebeple, çeltik
üreticilerimizin bazı sorunlarını dile getirmeyi de
düşündüm. Yakından bildiğim Kastamonu, Çorum, Çankırı,
Sinop illerimizdeki pirinç ekim alanları olan başta Tosya olmak üzere
Kargı, Osmancık, Boyabat ilçelerimizde çeltik üretimi yapan
çiftçilerimiz, 2007 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle
büyük sıkıntı ve zararla karşı karşıya
kalmıştır. Birçok çeltik ekim bölgesi de bu şartlar
içindedir.
Biliyorsunuz ki, çeltik demek su demektir. Yaşanan
kuraklık çeltik ekiminde, üretiminde verimin azalmasına ve kalitenin
düşmesine neden olmuştur. 22 Temmuz seçimi öncesinde, seçime on sekiz
gün kala çıkarılan Kuraklık Kararnamesinde sulu tarıma yer
verilmemiştir. Kararname, fiğ, korunga, arpa ve buğdaydan
oluşan dört ürünle sınırlı kalmıştır.
Böylece, diğer kuru tarım ürünleri de göz ardı edilmiştir.
Oysa, ayçiçeği, pamuk, mısır, incir, narenciye, meyveler ve
özellikle değerli milletvekillerimizin de dile getirdiği zeytin gibi
birçok ürün kuraklıktan ciddi şekilde etkilenmiştir.
Kararnameyle Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine olan çiftçi borçlarının erteleneceği ve
kuraklıktan zarar görenlere maddi tazminat ödeneceği taahhüt
edilmişti. Kastamonuda bugüne kadar kuraklıkla ilgili bir ödeme
yapılmamıştır. Bu konuyla ilgili AKP teşkilatları
da kapı kapı dolaşarak kararnameyi anlatıp seçimde
oyları AKPye istemişlerdir. Bazı çiftçiler Biz hasat ettik.
Tespiti nasıl yapılacak? diye sorunca da Uydu
fotoğrafları çekildi. Sorun yaşamayacaksınız.
denildi. Böylece de seçimde belli nispette çiftçinin iradesi etkilenmiş
oldu, ancak seçimden bugüne kadar kararname sorunu bütün hatlarıyla
çözmüş değildir. Kararnamede sulu tarım yer
almadığı için, kalitesi ve verimi suya bağlı olan
çeltik ve çeltik üreticisi bu kararnameden yararlanamamışlardır.
Aslında, kuraklıktan, sulu tarım arazileri kurak araziler kadar
etkilenmişlerdir. Devrez Irmağının suyunun kesilmesiyle
Aşağı ve Yukarı Devrez Vadisindeki çeltik üreticisi ile
sulu tarım yapan rençper ciddi manada mağdur olmuştur.
Bu vesileyle, Sayın Bakanımıza soru önergesini
vererek sorduğum Kızlaryolu Barajının bu vadi için hayati
önem taşıdığını bir kez daha buradan ifade etmek
istiyorum. 16 bin hektar alanı sulayarak bu vadiye hayat verecek olan
Kızlaryolu Barajı, başta çeltik olmak üzere tarımın
her çeşidinde verim artışı sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, önergemin gerekçesine gelince,
ülkemizde tüketilen yıllık pirinç miktarı 650 bin tondur, bunun
250 bin tonu ithal edilmektedir. Bunun için de her yıl yaklaşık
100 milyon dolar yabancı çiftçinin cebine gitmektedir. Bu parayı
yabancı çeltikçiye vereceğimize, suyun, sülüğün, çamurun,
yılanın, çıyanın içerisinde üretim yapan çeltik üreticimize
farklı bir destek vererek bunları destekleyebilir ve ekim
alanlarını çoğaltabilir, dolayısıyla pirinç üretimini
artırabiliriz.
Çeltiğe farklı destek vermemiz için gerekçelerimiz
çoktur. Sadece birini ifade etmek gerekirse, o da kendi adına 3039
sayılı Çeltik Kanununun bulunmasıdır.
Ayrıca, görüştüğüm çeltik üreticilerinin
sıkıntılarını şu şekilde özetlemek
istiyorum:
Girdi maliyetlerinin yüksekliğinden şikâyet ediyorlar.
Pirinç ithalatında zamanlamaya dikkat edilmesini Sayın
Hükûmetimizden istirham ediyorlar.
Sertifikalı tohumluk kullanımının teşvik
edilmesini istiyorlar.
Münavebe uygulanmasını ve münavebe uygulanan bitkilere
de destek verilmesini istiyorlar.
Ve dışarıdan ithal edilen pirinç, yerli üretim olan
başta Osmancık pirincine yüzde 50, baldo pirincine yüzde 10
civarında karıştırılarak piyasaya sürüldüğünden
şikâyette bulunuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Bu pirincin yabancı
pirinçle karıştırılmasıyla birlikte damak zevkinin
ortadan kalktığını, üreticinin yetiştirdiği saf
ürünün de değerini kaybettiğini ve bu durumun Türk Gıda
Kodeksine uymadığını çeltik üreticilerimiz büyük bir
samimiyetle ifade ediyorlar.
Çeltiğe ve çeltik üreticisinin sorunlarına dikkat çekmek
üzere söz almıştım ve önergemi de verdim. Desteklerseniz memnun
olurum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
91inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
91inci madde kabul edilmiştir.
92nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
92nci madde kabul edilmiştir.
93üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
93üncü madde kabul edilmiştir.
94üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
94üncü madde kabul edilmiştir.
95inci madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 95 inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa Elitaş |
Hakkı Suha Okay |
Mehmet Şandır |
|
|
Kayseri |
Ankara |
Mersin |
|
|
Selahattin Demirtaş |
|
Abdulkerim Aydemir |
|
|
Diyarbakır |
|
Ağrı |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3122 sayılı Öğretici ve Teknik Filimler
Hakkında Kanun, 26/04/2007 tarihli ve 5637 sayılı Uygulama
İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanunla tamamen yürürlükten
kaldırıldığından iş bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir ve önerge
doğrultusunda 95inci madde metinden
çıkarılmıştır.
96ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
96ncı madde kabul edilmiştir.
97nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
97nci madde kabul edilmiştir.
98inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
98inci madde kabul edilmiştir.
99uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
99uncu madde kabul edilmiştir.
100üncü madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 100 üncü maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa Elitaş |
Hakkı Suha Okay |
Mehmet Şandır |
|
|
Kayseri |
Ankara |
Mersin |
|
|
Selahattin Demirtaş |
|
Abdulkerim Aydemir |
|
|
Diyarbakır |
|
Ağrı |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3467 sayılı Yüksek Mühendis ve Teknik Okulları
Mezunlarının Mecburi Hizmetlerine Dair Kanun, 26/04/2007 tarihli ve
5637 sayılı Uygulama İmkanı Kalmamış Bazı
Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanunla tamamen
yürürlükten kaldırıldığından iş bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir ve 100üncü madde
metinden çıkartılmıştır.
101inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
101inci madde kabul edilmiştir.
102nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
102nci madde kabul edilmiştir.
103üncü madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra nolu kanun
tasarısının 103 üncü madde son fıkrasında
hakkında kelimesinden sonra gelen ibarenin
altı aydan bir
yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
Sebahat Tuncel |
Akın Birdal |
|
|
Şanlıurfa |
İstanbul |
Diyarbakır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında söz istiyor musunuz, gerekçeyi
mi okutayım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyunuz lütfen.
Gerekçe:
Zeytinciliğin ıslahı ve yabanilerin
aşılattırılması konusunda daha etkin düzenlemeye
gidilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
103üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
103üncü madde kabul edilmiştir.
104üncü maddede de bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra nolu kanun
tasarısının 104 üncü maddesinde ağaç başına
ibaresinden sonra gelen ibarenin
elli Türk lirası idari para
cezası verilir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
Sebahat Tuncel |
İbrahim Binici |
Akın Birdal |
|
|
İstanbul |
Şanlıurfa |
Diyarbakır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Zeytinliklerin korunması ve bakımı
açısından etkin düzenlemeye gidilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
104üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
104üncü madde kabul edilmiştir.
105inci madde üzerinde üç tane önerge vardır;
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 105. maddesinde geçen (altmış) ifadesinin
(Beş yüz) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra nolu kanun
tasarısının 105 nci maddesinde ağaç başına
ibaresinden sonra gelen ibarenin
iki yüz elli Türk lirası idari para
cezası verilir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
Sebahat Tuncel |
İbrahim Binici |
Fatma Kurtulan |
|
|
İstanbul |
Şanlıurfa |
Van |
|
|
|
Akın Birdal |
|
|
|
|
Diyarbakır |
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Yasa tasarısının
105. maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Kesilen veya sökülen her zeytin ağacının yerine
bir zeytin fidanı dikmek ve ihya etmek zorunda bırakılır.
|
|
Beytullah Asil |
Cemaleddin Uslu |
Akif Akkuş |
|
|
Eskişehir |
Edirne |
Mersin |
|
|
Alim Işık |
|
Yılmaz Tankut |
|
|
Kütahya |
|
Adana |
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, her maddede iki
önerge görüşüleceğine göre, nasıl olacak?
BAŞKAN Şimdi, efendim, grubu olmayan milletvekilleri
önerge verebiliyorlar iki tane, ama, grup sahibi milletvekilleri
KAMER GENÇ (Tunceli) Olmaz öyle şey
BAŞKAN İç Tüzük gayet açık Sayın Genç.
İlk ikisi gruptan geldiği zaman, gruptan
Şöyle,
okuyayım:
milletvekilleri tarafından Anayasaya
aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge verilebilir.
Ancak, her siyasî parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme
hakları saklıdır. Bu çerçeve içinde efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam efendim, uygulamanız doğru.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Komisyon?..
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutalım?
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Asil, buyurunuz.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; zeytin sahalarının önemi üzerinde az
önce arkadaşlarım durdu, hepinizce de malum. Zeytin bitkisinin,
zeytinciliğin, hem insanlık için hem ülkemiz için ne denli önemli ve
Türkiyede terk edilmesi asla mümkün olmayan stratejik bir ürün olduğunu
hepimiz biliyoruz.
Ben hemen değişiklik isteğimiz, önergemiz
hakkında birkaç kelimeyle önergemizi desteklemenizi sizlerden istirham
ediyorum. Şimdi, Yasanın 20nci maddesinde amir bir hüküm var: Zeytincilik
sahaları daraltılamaz. Şimdi, bu amir hüküm burada dururken bu
yasa maddesinde ilavesini istediğimiz Kesilen veya sökülen her ağaç
yerine bir fidan dikmek ve ihya etmek zorunda bırakılır.
Eğer, bu ibare, bu yasanın sonunda, içinde olmaz ise o zaman
Zeytincilik sahaları daraltılamaz. ibaresine aykırı
hareket etmiş oluruz. Şimdi Zeytincilik sahaları
daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan
zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine
alınması hâlinde altyapı ve sosyal tesisler dâhil toplam
yapılaşma, zeytinlik alanının yüzde 10unu geçemez. Bu
sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı
iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin
ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü
alınır. Bu hâlde dahi bakın, bu hâlde dahi- kesin zaruret
görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. Şimdi, bu amir
hüküm burada. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına
60 Türk Lirası idarî para cezası verilir. Siz olsanız,
enstitüye müracaat, ziraat odalarına müracaat, şuraya müracaat,
oradan iznin çıkmasını bekler misiniz, yoksa 10 ağaç için
600 milyon lira, arsanızda 10 ağaç varsa, 600 milyon lirayı
peşin peşin götürür yatırır, hiç kimseden de çekinmeden,
korkmadan ağaçları keser misiniz?
Değerli arkadaşlarım, o zaman ya Komisyon diyecek
ki: Hayır, yeniden düzenleyelim bu yasa maddesini Zeytincilik
sahaları daraltılamaz ibaresini kaldıralım. veya bu
önergenin kabulü gerekmektedir. Şimdi, bu Zeytincilik sahaları
daraltılamaz. amir hükmü buradayken bu önergemiz reddedilirse bu yasa
maddesinin hiçbir hükmünün, buradaki bu amir hükmün, sizlerin az sonra yasa
tasarısını onaylamanızdan sonra amir hüküm hâline gelecek
bu hükmün burada bulunmasının hiçbir amacı ve gayesi
kalmayacaktır.
O nedenle, ben, Komisyon Başkanı ve Sayın
Bakanımdan bir kez daha bunun değerlendirilmesini
Kesilen veya
sökülen her ağacın yerine bir zeytin fidanı dikmek ve onu ihya
etmek zorunda bırakılmasını teklif ettik.
Bu teklifimizin yüce heyetinizce kabul göreceğini umuyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra nolu kanun
tasarısının 105 nci maddesinde ağaç başına
ibaresinden sonra gelen ibarenin
iki yüz elli Türk lirası idari para
cezası verilir... şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Konuşacak mısınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önceki konuşmamda Bir zeytin
ağacını, iki bin yıllık, üç bin yıllık, üç
yüz yıllık, beş yüz yıllık bir zeytin
ağacını kesmenin, ona kıymanın cezası 60 lira
olamaz. dedik. 60 lira olursa 100 tanesi 6 bin lira olur; 100 tanesini bir
çırpıda keserler, bir beton bina ve o beton binaya da turistik
tesis adını takarlar. Ondan sonra, şu an Akçayda,
Ayvalıkta o sıra sıra Ege Denizine bakan beton binalar gibi
olur. Üçkuyulardan taa Kaz Dağlarının yürüme parkurlarına
gidene kadar, artık, ağaç ararsınız.
Şimdi, o kadar kolay bir şey değil zeytin
yetiştirmek. Biz zeytini Anadoluya geldikten sonra hazır bulduk bu
topraklarda. Biz kaç tane zeytin ağacı diktik de kaç tanesini
koruyabildik de
Oysaki zeytin, Egede insanın hayatında,
sofrasında, şarkısında, Zeytin Gözlüm türkülerinde, daha
nelerde nelerde var. Size, sadece, Denizlinin Tavas ilçesinin Kozlar köyünden
bir ilkokul öğrencisinin bir münazaradaki bir cümlesiyle iki kelime
hatırlatmak istiyorum, zeytin ağacı, zeytin konusunda.
Bakın ne diyor, genç bir kız çocuğu, ilkokul öğrencisi:
İddia ediyorum: Dünyanız bir zeytin tanesine dönüşmüştür.
Birden bire olmuştur bu. Bir sabah yalnız dünya değil bütün
gezegenler birer zeytin tanesi olmuşlardır. Paralar tedavülden
kaldırılmış, insanlar zeytinle alıp, zeytinle satmaya
başlamışlardır. Elmas ve pırlanta yerine yüzük
taşı olarak zeytin çekirdeği kullanılmaya
başlanmıştır. İnci yerine iplere dizilen zeytinler
takılmıştır boyunlara. Kuyumcu vitrinlerinde renk renk
zeytinler; yeşil, kahverengi, siyah... Elektrikler kesilmiş,
lambalarda zeytinyağı yanmaktadır. Volta atan mahkûmların
tespihleri Oltu taşından değil kırık zeytinlerdendir.
En parlak ışık zeytin tanelerinden fışkırmakta,
en koyu gölge zeytin ağaçlarından düşmektedir yere.
Böylesine önemli, ülkemizin tarımında önemli yer tutan
zeytin ağaçlarının değeri, kesilmesinin bedeli 60 YTL
olamaz. En azından bunun caydırıcı bir rakama yükseltilmesi
lazım. Bir önerge var -biraz fazla diyor- 500, biz 250 diyoruz. Bir
başka önerge var, deniliyor ki Ağacı kesen hem ağacı
diksin yerine hem ihya etsin. Belki ağacı dikip ihya etmek zordur,
ama şu Kurulda, bir ağacın, bir zeytin ağacının
kesilmesinin bedeli 60 YTL olmadığını
kanıtlamamız gerekiyor diye düşünüyorum. Bu nedenle önergeye
destek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 105. maddesinde geçen (altmış) ifadesinin
(Beş yüz) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılamıyoruz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Önergemi açıklamak istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben biraz önce Sayın Başkana, işte, üç önerge var,
bunu nasıl işleme koyarsınız dediğimde, Sayın
Başkanımız tabii haklı olarak doğru olan şeyi
söyledi. Ancak, Başkanlık Divanının İç Tüzükün 87nci
maddesiyle ilgili bir aykırı uygulaması var. Orada,
milletvekillerinin yedi önerge verme hakkı var. Ama diyor ki
Orada da
aynı cümle yer alıyor, Her grubun önerge verme hakkı
saklıdır. diyor. Ama Başkanlık Divanı orada -tabii
Sayın Başkanımız değil, başka bir Başkan
Vekili- Gruplar vermişse milletvekilleri üç önerge verir. diyor. Bu
tamamen İç Tüzüke aykırı bir şey, ama Sayın
Başkanın yaptığı uygulama doğru bir şey.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir kanun gelmiş.
Tabii ki
Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi yüce bir Meclis ve ciddi bir
Meclistir. Şimdi, getirmiş Komisyon
Bakın, kaç tane önergeyle
yürürlükten kalkmış kanunları burada tekrar müzakere ediyoruz.
Bu, Meclis ciddiyetine uymayan bir davranıştır. Şimdi,
bunun bir yolu var. Grup başkan vekillerinizin aslında bunu şey
etmesi lazım. Mesela, İç Tüzükün 83üncü maddesi diyor ki: Genel
Kurulda bir maddenin diğerinden önce konuşulması işaret
oyuyla karara bağlanabilir. Ayrıca da mesela, bir uygulamayla, çok
yakın -tabii, daha başka suistimallere meydan vermemek üzere- olarak,
birbirine uygun görünen maddeler birlikte de görüşülebilir şeklinde,
bu yürürlükten kalkan maddelerin hepsini bir madde altında toplayıp,
yani buna işaret oyuyla karar alıp da hepsini kaldıralım,
ayıp oluyor. Yani, şimdi bizi dinleyen vatandaşlar diyor ki:
Allah Allah, yahu, yürürlükten kaldırılmış kanunları
tekrar getirip müzakere ediyorlar. Bu, hakikaten, bu Meclisin ciddiyetine
yakışmıyor. Hele AKP gibi iktidar
Dün, baktım, bakanlar yok burada. Şimdi, birisi, bir
arkadaş, getirdi, bana bir liste verdi. Bu listede AKP grup başkan
vekili dün akşam burada nöbetçi bakan göstermiş, Ali Babacanı
göstermiş, Sayın Şimşeki göstermiş. Biz akşam
televizyonda seyrettik, Şimşek ile Babacan Washingtonda. Yahu,
kardeşim, siz ne biçim grupsunuz! Yani, Washingtona giden
bakanınızı burada nöbetçi gösteriyorsunuz. Böyle gayri ciddiyet
olmaz arkadaşlar, olmaz. Dünkü listeniz orada, işte grup başkan
vekilleriniz de burada. Burada nöbetçi gösterilmişti, ama adam
Washingtonda. Böyle gayri ciddiyetle iş yaparsanız güven olmaz size.
Burada yürürlükten kalkmış kanunları getirip, ondan sonra,
Komisyon ve Hükûmet burada müzakere ederse olmaz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, önergemizde
Tabii,
biraz önce, arkadaşlarımız Zeytin Türkiye için, hem gıda
itibarıyla hem orman itibarıyla çok hayati bir mahsuldür, bir
servettir. Bunun sökülmesini, yok edilmesini mümkün olduğu kadar
imkânsız hâle getirmek lazım
Şimdi bu maddeyle, aslında,
AKPden konuşanlar -gruplar konuşmuyor, milletvekillerine
grupları söyletiyor- Efendim, biz yeni kanun getirmiyoruz
Yahu,
Meclisin karşısına yeni kanun getiriyorsanız,
çağın gereklerine uygun kanun getireceksiniz. Elli sene önce
çıkmış kanundaki, ben, cezayı artırıyorum. İyi
de, cezayı artırıyorsun ama Meclisin karşısına
getirmişsin, müzakere ettiriyorsun. Dolayısıyla çağın
gereklerine ve şartlara uygun bir kanun getireceksiniz. Ondan sonra bu
neye benziyor? Arabanın dört tane lastiği patlamış, bugün
bir lastiğini tamir edeyim, üç gün sonra öteki lastiğini tamir
edeyim, öteki gün
Böyle bir şey olur mu, ciddiyetsizlik olur mu böyle
arkadaşlar? Onun için, bu kanunları madem gündeme getirmişsiniz,
yüce Meclis bununla uğraşıyor, hiç olmazsa buna bir emek
verelim, çağımızın gereklerine, ülkemizin gerçeklerine
uygun bir yasa yapalım. Memleket hepimizin. Onu diyoruz işte.
Zaten köylüye bir destek verdiğiniz yok, tarımı
öldürdünüz, hayvancılığı öldürdünüz. O gün ben burada
söyledim, vatandaş, köylü süt paralarının hâlâ primlerini
almamış. Niye almıyor? Çıkıp da burada
bağırıyorlar: Efendim biz tarıma şu desteği
verdik
Soralım köylü vatandaşlarımıza, bir senedir siz
köylüye süt paralarının primlerini vermiş misiniz vermemiş
misiniz. Niye vermiyorsunuz? O zaman verin kardeşim bunları.
Ha şimdi burada da
Özellikle Ege Bölgesinde tatil
köylerinde görüyoruz arkadaşlar. Mesela bir bölgede vatandaş önce
gidiyor, çamın altını yakıyor. O çamın
altını yakınca çam bir süre sonra hastalanıyor ve
düşüyor. Onun yerine küçük küçük zeytinler ekliyorlar, orada bir zeytin
tarlası yaratmaya çalışıyorlar, arkasından bir tatil
köyü yapıyorlar. Yani bunlar millî servetler, bunları hassasiyetle
korumamız lazım.
Sonra, efendim, Bakanlığa siz ağaç kesme yetkisini
verdiğiniz zaman, her şeyin başı para ya, kesilmeyecek
ağaçları da
İşte, maalesef en büyük güç para gücüdür, en
büyük servetler
Türkiyede öyle insanlar var ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin
faturasını bile bulsalar satarlar. Devleti satan insanlar var
arkadaşlar. Bunu kabul etmek lazım. Yani paranın hüküm
sürmediği alan yok maalesef, siz de biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için mümkün olduğu kadar bunu
böyle bakanlıkların iznine de bağlamadan bunları doğru
dürüst bir kurala bağlayalım da -bu memleket bizim- bu servetleri
koruyalım, yasalarla koruyalım, yüksek paralarla koruyalım.
Benim önergem, diyoruz ki bu 60 milyon hakikaten
-arkadaşlarımız da açıkladı- çok düşük bir para,
500 milyon olsun. Tabii takdir sizindir.
Bunları belirtmek için söz aldım. Saygılar
sunarım efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
105inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
105inci madde kabul edilmiştir.
106ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
106ncı madde kabul edilmiştir.
107nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
107nci madde kabul edilmiştir.
108inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
108inci madde kabul edilmiştir.
109uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
109uncu madde kabul edilmiştir.
110uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 110. maddesinde geçen (yirmi) ifadesinin (yüz)
olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, konuşacaksınız
KAMER GENÇ (Tunceli) Konuşacağım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergede değiştirilmesini istediğim maddeyi
biliyorsunuz. Millî müdafaa mükellefiyetine tabi tutulanların, bu konuda
kendilerinden istenen mükellefiyetleri, özellikle vasıtaları
vermemesi hâlinde, bunlara, işte, yirmi günden az olmamak üzere adli para
cezası
Ben yüz diyorum ama aslında yüz de az tabii.
Değerli milletvekilleri, tabii ki askerlik mükellefiyeti, bir
insanın en önemli mükellefiyetlerinden birisidir. Bunun hakkıyla
herkes tarafından yapılması
Hatta bunun cezayla da, yani böyle
para cezasıyla değil de çok daha ağır cezalarla önlenmesi
gerekir. Ama sizin hükûmetiniz, idare tarzınız hakikaten
sıkıntı yaratan bir tarz.
Ben bunu daha önce de düşünmüştüm ama şimdi
konuşmak istiyorum. Sayın Meclis Başkanı, dün müydü,
evvelsi gün müydü, bir konuşma yaptı. Mesela, şimdi, bu DTP
Genel Başkanı askerliğini yapmadığından
dolayı yurt dışına gitmişti- hakkında bir
soruşturma açıldı. Hemen gelir gelmez uçaktan
alınması, getirilip içeriye atılmasını ben tasvip
etmedim bir vatandaş olarak. Bakın, Necmettin Erbakan sizin eski
genel başkanınız. Bu mahkûm oldu. Bunun hapse girmemesi için,
getirdiniz, özel kanun çıkardınız. Yani, bilmiyorum, yetmiş
veya yetmiş beş yaşını bitiren kişiler suç
işlerse evinde cezayı çekecek. Şimdi, o
arkadaşımız da bir parti genel başkanıdır. Zaten
kaçma imkânı olsa gelmez yurt dışından. Ama şimdi o
görüntüler Türkiye için iyi görüntüler değildir. O görüntüleri yaratmamak
da size düşer, yani sizin iktidarınıza düşer. Efendim
mahkeme karar vermiş olabilir ama hesabınıza geldiği zaman
mahkemenin tebligatlarını
Maalesef, en meşhur insanlar bulunmuyor
diye tebligat da yapmak istemiyorsunuz.
Bizim istediğimiz, değerli milletvekilleri, bu ülke
bizim, birileri birtakım sudan bahanelerle bu ülkemizin görüntüsünü
zayıflatmaya çalışıyorlar. Bunları doğru yola
koymak da bunlara karşı sağlıklı mücadele vermek de
bizim aklıselimle yapacağımız mücadeleyle mümkün olur. Ne
olur yani o arkadaşı uçaktan almasaydınız da sonra
Hatta
tutuksuz yargılansa. Yani, kaçarsa da o kendi sütüne kalmış bir
şey. Ama Türkiye Cumhuriyeti devletini de
İşte, birtakım
insanlara da söz hakkını bırakmazdınız. Ben, o
olayı, hakikaten, ilk günden beri hoş
karşılamamıştım, ama bu vesileyle de bunu belirtmek de
istiyorum.
Onun için, bu millî müdafaayla da ilgili, zaten, biliyorsunuz, bu
konularda, bence doktorları bu konuda ciddiye almak lazım. Yani,
askerden muaf olması gerekmediği hâlde Askerden muaftır. diye
bence rapor veren doktorların doktorluklarını iptal edelim.
Yani, bir ülkenin en ciddi konusu olan, en temel görevi olan görevini yapmaktan
para karşılığı veya çeşitli dostluk
karşılığı insanlara haksız rapor veren
kişilere
Onları icabında doktorluktan şey edelim. Mesela,
işte, Tayyip Erdoğanın oğlunun, hâlâ, ben soruyorum:
Hastalığı nedir? Bize söylesin arkadaşlar. Yani herkesin
Şimdi, gittiniz, efendim, sen sahte rapor aldın, gitmedin askere
Onu
da çıksın burada bize desinler ki: Şu falan hastalıkta
Hatta, ikinci defa da bir muayeneye göndersinler. Ben, o zaman da burada Millî
Savunma Bakanına söyledim, söylemediler. Yani, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Anayasasının 10uncu maddesinde yazılı
eşitlik ilkesine Başbakan da olsa riayet etmesi lazım,
Cumhurbaşkanı da olsa lazım, herkesin bunlara uyması
lazım. Uymayınca, siz, birtakım insanlar hakkında
uygularsanız olmaz. Onun için, bu, yani gülünç rakamları getirip de
gülünç cezaları getirerek bu memleketin en temel görevlerini, hayati
görevlerini getirmeyen insanları gülünç cezalarla
cezalandıracağınıza hiç cezalandırmasanız daha
iyi yani. Ne olacak, yani yirmi gün hapis cezasının
karşılığı -Bakanlık, idare biliyor- kaç
liradır, ben bilmiyorum. Yani, bir günlük hapis cezasının Türk
lirası olarak karşılığının kaç lira
olduğunu bilmiyorum, ama herhâlde olsa olsa bir 500-600 liradır, o
da
Yani böyle bir cezanın da, işte biraz önce
arkadaşımız da dedi, en kıymetli, mesela trilyonlarca
değer ifade eden aracını vermiyor adam. Ona siz yirmi günlük
para cezasını vermişsiniz hiçbir şey değil. Yani, bu
kanunları ya ciddi getirin yahut da böyle gayriciddi kanunları
getirip de Meclisin zamanını almayın.
Önergem budur. Kabul ederseniz
Saygılar sunarım efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
110uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
110uncu madde kabul edilmiştir.
111inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
111inci madde kabul edilmiştir.
112nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
112nci madde kabul edilmiştir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Sayın Başkanım, 113te bir düzeltme talebimiz var.
BAŞKAN Evet, 113üncü maddede bir önerge de vardır.
Önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanunun 113
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Askerî yasak bölgeler dışında kalıp, manevra,
tatbikat ve atış nedenleriyle mülki amir ve kolluk kuvvetlerine
önceden bildirim ve notamlaması yapılan ve hususi işaret ve
alametlerle girilmesi yasak edilen yerlere girenler ve bu mahallere hayvan
sokanlara mülki amir tarafından elli Türk lirası kadar idari para
cezası verilir.
|
|
Kamil Erdal Sipahi |
Beytullah Asil |
Cemaleddin Uslu |
|
|
İzmir |
Eskişehir |
Edirne |
|
|
Hasan Çalış |
|
Akif Akkuş |
|
|
Karaman |
|
Mersin |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükümet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge sahibi olarak buyurunuz Sayın Sipahi.
(MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
113üncü madde konusundaki
önergemizin icra kısmıyla ilgili herhangi bir değişiklik
önermedik. Yani icra kısmıyla yaptırım bölümüyle ilgili
kim hangi yetkiyi kullanacaksa -ki burada mülki amir bu konuda yetkili
kılınmıştır- onun vereceği idari ceza konusunda
da bir teklifimiz yok, bunun miktarı konusunda da bir teklifimiz yok.
Ancak, otuz altı sene Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev
yapmış bir eski silahlı kuvvetler mensubu olarak bu konularla
ilgili, tatbikat, manevra veya çeşitli ağır silah
atışları dâhil, bu konuları bizzat
yaşadığım için, başlangıç kısmına,
sadece manevraları ilgilendiren bölüm yerine askerî yasak bölgeler dışında
kalıp manevra, tatbikat ve atış nedenleriyle mülki amir ve
kolluk kuvvetlerine önceden bildirim ve notamlaması yapılan
şeklinde bir açıklama getirilmesini teklif ettik milletvekili
arkadaşlarımla beraber. Bu tamamen teknik bir konudur. Bu konuya
geçmeden önce kısa bir açıklama yapayım.
3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyet Kanunu
İkinci Dünya Harbinin hemen öncesinde 1939 yılında
çıkartılmış bir yasadır. O günün şartlarına
göre oldukça ağır hükümleri vardır, çok zor
anlaşılır, ağdalı bir yasadır. Bu nedenle de daha
sonra Millî savunma mükellefiyeti nedir, nasıl uygulanır. şeklinde,
Millî Savunma Bakanlığının bir yönetmeliğiyle
açıklanır ve anlaşılır bir hâle getirilmiştir.
Bu konuya girmemin nedeni, bu yasayla ilgili hâlihazır
görüştüğümüz yasaya alıntılar, ilaveler
yapılırken eğer bu yönetmelik okunmadan, sadece bu muğlak,
anlaşılmaz yasaya göre birtakım değişiklikler
yapıldıysa birtakım hatalar yapılmasından
korkarım Sayın Bakan.
Daha sonra 1944 yılında o günün şartları
gereği, bu sefer Memleket İçi Düşmana Karşı
Silahlı Mükellefiyet Kanunu diye bir ikinci yasa
çıkartılmıştır. Daha sonraki yıllarda ise Askeri
Yasak Bölgeler Kanunu ve seferberlik kanunları
çıkartılmıştır.
Benim Sayın Bakana bir önerim var: Millî Savunma
Bakanlığıyla da konu koordine edilerek bu dört yasanın,
yani Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun, Memleket İçi Düşmana
Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyet Kanununun, daha
sonraları çıkartılan Seferberlik Kanununun ve Askeri Yasak
Bölgeler Kanununun, dördünün birlikte mütalaa edilerek, koordine edilerek ve
birleştirilerek acilen tekrar çıkartılmasında yarar var
Sayın Bakan. Bu konuyu özellikle, tecrübelerim gereği size
yansıtıyorum.
Gelelim tekrar yasa önerimize. Bu Askeri Yasak Bölgeler Kanunu,
Milli Müdafaa Mükellefiyet Kanunundan daha sonra
çıkartılmıştır. Şu andaki
kışlaları, bu kışlaların çevresindeki
cephanelikleri, askerî tatbikat sahalarını ve manevra
sahalarını kapsamaktadır. Bunlar genelde Millî Emlak
envanterinde olup Millî Savunma Bakanlığına tahsis edilmiş
arazilerdir. Ancak buralarla ilgili yaptırımlar konusunda zaten bir
sorunumuz yok. Askeri Yasak Bölgeler Kanununda bu yasak bölgeleri ihlal
edenlerle ilgili -ama hudut kesiminde ama askerî garnizon ve alanların
içinde- yeterli cezai müeyyide var.
Benim buradaki yasada işaret etmek istediğim konu,
askerî yasak bölgelerin dışında kalıp da manevralarda,
tatbikatlarda ve atışlarda ilgili talimatlar ve yönergeler
gereği kullanılan ve kullanılacağı zaman da önceden
-belirli bir süre önce- gerek mülki amirlere gerek zabıta kuvvetlerine
gerekse bölgedeki muhtarlıklara bu talimatlar ve yönergeler, yönetmelikler
gereği bildirimleri ve notamlaması yapılan alanlarla ilgilidir
ve bu Millî Müdafaa Mükellefiyet Kanununa atıf yapan kısım bu
alanları kapsamaktadır. Dolayısıyla, bir, askerî yasak
bölgelerle ilgili kısmın bu kanunla
karıştırılmasına mani olmak. Çünkü, bugün askerî yasak
bölgeler kapsamında bulunan tatbikat alanları ve atış
alanları da vardır. Onları bunların dışına
alıp onu kendi hükümlerine göre yürütülmesini sağlamak. Bunun dışında
kalanları ise manevra, tatbikat ve atış nedenleriyle
Çünkü, atış
sadece manevra gereği yapılmaz, atışlı tatbikatlarda
da atış uygulaması yapılır. Aynı şekilde
manevra ve tatbikat olmaksızın da tank atışları, topçu
atışları veya Deniz Kuvvetlerinin veya Hava Kuvvetlerinin
atışları vardır. Bunları kapsayacak şekilde manevra,
tatbikat ve atış nedeniyle konunun kapsamını
genişleterek mülki amir ve kolluk kuvvetlerine önceden bildirim ve
notamlaması yapılan ki bunlar yönetmelik ve yönergeler gereği
yapılmak zorundadır bu notamlamalar. Sık sık sanıyorum
bu konudaki Deniz Kuvvetlerinin bildirimlerini radyo ve televizyonlardan zaman
zaman sizler de izliyorsunuz. Dolayısıyla, biz, yasaya bir itiraz,
değiştirme şeklinde değil, sadece yaptırım
maddesine dokunmadan asker gözüyle daha açıklayıcı, daha
anlaşılır ve diğer yasayla karıştırılmasına
mani olucu hususların ilavesini öngördük. Teklifimiz bu mealdedir.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir düzeltmesi vardır.
Buyurunuz efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) İkinci satırda
elli Türk lirası kadar idari para
cezası verilir. şeklinde bir tabir var.
elli Türk lirası
idari para cezası verilir. olacak, kadar kelimesi oradan
çıkarılacaktır efendim.
BAŞKAN Evet, bunu not ettik.
113üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
113üncü madde kabul edilmiştir.
114üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
114üncü madde kabul edilmiştir.
115inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
115inci madde kabul edilmiştir.
116ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
116ncı madde kabul edilmiştir.
117nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
117nci madde kabul edilmiştir.
118inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
118inci madde kabul edilmiştir.
119uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
119uncu madde kabul edilmiştir.
120nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 120. maddesinin ikinci fıkrasında geçen
(beş) ibaresinin (üç) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde bir ila beş arasındaki makas çok geniştir.
Mahkemenin takdirini azaltmak gerekir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
120nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
120nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, dördüncü bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.24
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 47nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
56 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, beşinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Beşinci bölüm 121inci madde ila 150nci maddeleri
kapsamaktadır.
Beşinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Tayfur Süner söz istemiştir.
Buyurunuz Sayın Süner. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının beşinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu tasarının geneli üzerinde birkaç cümle
söyleyerek konuşmama başlamak istiyorum.
Bu düzenleme geçen dönem Adalet Komisyonunun gündemine
gelmiş, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun haklı itirazlarına
rağmen kabul edilmiş, bu dönem ise, yine Cumhuriyet Halk Partili
komisyon üyelerine Sizin bakmanıza gerek yok. denmiş, AKPliler el
kaldırarak kabul etmişler.
Tasarıya bakıyorsunuz, aşureyi aratmıyor,
içinde yok yok. Adalet Komisyonu Başkanı ve AKPli üyeler de bir
rapor yazmışlar. Kendilerini kutlamak istiyorum. Diyorlar ki: Bu
tasarıda yer alan yetmişi aşkın madde daha önce yasalaşmış,
ama olsun, Genel Kurula yine gitsin, orada düzeltilsin. demişler. Bu
nasıl bir anlayıştır, ben anlayamadım. Komisyonlar
niçin var, niye gerekli incelemeyi yapmıyor?
Şimdi, benim konuşma alanıma giren beşinci
bölüme bakalım. İçinde neler var? İçinde tam dokuz kanun var;
4473, 4654, 4922, 5442, 5539, 5584, 5681, 5683 ve 5846 sayılı
Kanunlar. On dakika içinde bu kanun üzerindeki değişiklikleri
incelemeye çalışacağız. Bunu yapmak pek olanaklı değildir.
Bu nedenle de ben şimdi, Denizde Can ve Mal Koruma Hakkında Kanun
üzerinde yapılacak değişiklikler üzerinde durmaya
çalışacağım.
Getirilmek istenen düzenlemelerle, yasaya aykırı
taşımacılık yapan kaptan ve gemi sahiplerine verilen para
cezalarında artış öngörülüyor. Ancak, ben, burada, belgesiz kaçak
taşımacılık yapanlar için hapis cezasının
kaldırılmasını anlamakta zorlanıyorum. Geçtiğimiz
aylarda çok çarpıcı örneklerini yaşadık. Akdeniz ve Ege
sahillerinde onlarca insan, kolay yoldan para kazanmak isteyen
dolandırıcıların yüzünden denizde canlarını
kaybettiler. Tabii, göçmen kaçakçılığı Türk Ceza Kanununda
düzenleniyor. Ama, yine burada da eğer yasa dışı yollarla
izinsiz, belgesiz insan taşımacılığı
yapılıyorsa bunun hapis cezası da olmalı. Hapis cezası
vermek için illa da birilerinin ölmesi gerekmiyor. İnsanlar daha iyi
şartlarda yaşama, iş bulma veya kendi ülkelerindeki çeşitli
sorunlar nedeniyle batı ülkelerine göç etmek istiyorlar. Bunu da kaçak
yollardan yapmaya çalışıyorlar. Türkiye bu noktada önemli bir
geçiş noktası. Genelkurmay Başkanlığının
sayfasındaki bilgilere göre yalnızca 1 ila 6 Ocak 2008 döneminde
yakalanan kişi sayısı 516. Son on iki yılda Türkiyede 617
bin kaçak göçmen yakalanmış. Bunların büyük bölümü deniz yoluyla
Avrupa ülkelerine gitmeye çalışıyorlar. Bu da Türkiyedeki umut
tacirlerini ortaya çıkarıyor çünkü talep yüksek. Kişi
başı 1.500-2 bin dolar arası para alınıyor. Yani kolay
kazanç. Şimdi göçmen kaçakçılığı kapsamına
girmese de, bence caydırıcılığı sağlamak
için, yasa dışı insan
taşımacılığının önlenmesi için buraya hapis
cezası konulmasının yararlı olacağını
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, yasa dışı deniz
taşımacılığıyla ilgili
yaptırımların belirlenmesi önemli ancak bir de
denizciliğimizin bugün yaşadığı sorunlar var. Unutulmamalı
ki, yaklaşık 780 bin metrekare olan vatanımızın
yanı sıra, buraya dikkatinizi çekmek istiyorum, 300 bin kilometrekare
civarında ülke karasularımız, daha doğru bir tanımla,
bir mavi vatanımız vardır. Her tarafımız deniz ama
deniz taşımacılığımızın payı,
kabotaj dâhilinde, yani ülke karasularımızda yüzde 3e bile
ulaşmıyor. Daha güvenli, daha ucuz olmasına karşın
deniz ulaşımını maalesef bir türlü geliştiremiyoruz.
Bugün Türkiyenin deniz yoluyla yapılan 113,4 milyon tonluk ithalat ve
ihracat taşımalarında Türk Bayraklı gemilerin payı
sadece yüzde 25tir. Yabancı bayraklı gemilere,
taşıdıkları yüklerimiz için her yıl peşin olarak
3 milyar dolar ödenmektedir. Türkiye de bugün görüntüsüyle, yük
taşıyan değil, yük taşıtan bir ülke konumundadır.
Bu durum ülkemize hiç yakışmamaktadır. Türk armatörünün
yabancı bayrakla çalıştırmakta olduğu gemileri yeniden
Türk Bayrağına kazandırmak için gerekli düzenlemeler
yapılmalı ve yabancı bayrağa kaçış önlenmelidir.
Halkımızın denizciliğe ilgisini artırmak
ve armatör denizciliğinin gelişmesine büyük katkı sağlamak
ülkemiz denizciliği ve deniz turizmi açısından büyük önem arz
etmektedir. Bu konularda sektörde Türk Bayrağı vergisi,
mantıksız taşıt vergisi olarak adlandırılmaya
başlanan motorlu taşıt vergisinde bir düzenlemeye gidilmesi
gerekmektedir. Süratle gelişen dünya denizciliği ve
acımasız rekabet ortamı dikkate alındığında
daha çok yol almamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Denizcilik sektörünün tüm dinamikleriyle ülkemizin lokomotif sektöründen biri
olması gerektiği tartışılmaz bir gerçektir. Hele
ülkemizin ekonomik açıdan ciddi kaynağa ihtiyacı olduğu bir
durumda denizcilik sektörü ekonominin cankurtaranı olabilecek
durumdadır. Bu kaynağımızı iyi değerlendirmeli,
ilgili tarafların yıllardır gündeme getirdiği konular
ciddiyetle ele alınmalı ve sonuçlandırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, biraz da fikir ve sanat eserleri
üzerindeki cezalardan bahsetmek istiyorum: Bu fikir ve sanat eserleri konusunda
cezalarda da değişikliğe gidiliyor ve bazı cezalarda
indirim getiriliyor. Bunun nedenini anlayamadım. Yani ne oldu da,
uygulamada ne gibi sonuçlarla karşılaşıldı da fikir
hırsızlarına verilecek cezalarda indirime gidiliyor?
2004 yılında Korsanla Mücadele Yasası olarak
adlandırılan bir yasa çıktı. Biraz baktım,
uzlaşma ile çıkmış. Ciddi yaptırımlar
getirilmiş ama şimdi bundan da geri adımlar atılıyor.
Fikir ve sanat eseri bir mal değildir. Kişiye sıkı
sıkıya bağlı bir haktır. İnsanın
yaratıcılığının sonucudur. Bu açıdan
bakıldığında yaratıcının
korunmasının malların korunmasından daha önemli olması
gerektiğini düşünüyorum. Sanatta, sanatçıya, yeni fikirlere
sahip çıkmanın yolu, bu eserlerin sahiplerinin haklarını
korumaktan geçer. Fikir ve sanat üretimi çok zor şartlarda, büyük
özverilerle gerçekleşiyor. Bunun için, bu hakların korunmasında
biz de gerekli hassasiyeti göstermeliyiz. Ancak, görüştüğümüz
tasarıda bu hassasiyetin olduğunu söylemek çok olanaklı
değildir. Daha önce, bir eseri izinsiz olarak çoğaltan, satan veya
yayanlara, başkasına ait esere kendi eseri gibi ad koyanlara, bir
eserden kaynak göstermeksizin alıntı yapanlara, yanlış
kaynak gösterenlere iki ila dört yıl arasında hapis cezası, 50
ila 150 milyar arasında para cezası veriliyordu. 2004
yılında bu cezaların her ikisinin de aynı, yani, hem hapis
hem de para cezası verilmesinin yolu açıldı. Yani, 2004
yılında Korsanla mücadele ediyoruz. diyerek cezaları
artırıyorsunuz, aradan üç yıl geçiyor cezalar indiriliyor. Niye,
korsanla mücadele etmekten vaz mı geçiliyor? Korsan sorunu çözüldü mü bu
ülkede? 2004 yılında yapılan düzenlemede fikir
hırsızlığı kapsamına giren tüm suçlara da
aynı ceza miktarının uygulanması öngörülüyor.
Şimdi, bu tasarıda fikir
hırsızlığının türüne göre cezalarda da
ayırım yapılıyor, intihal gibi suçlarda ciddi indirimler
getiriliyor. Kolay para kazanma hevesindeki dolandırıcı insanlar
ne yapıyor? Kaçak olarak eserleri çoğaltıyor, orada burada
satıyor, sattırılıyor. Bunlara verilecek ceza da bu
tasarıya göre bir ila beş yıl olarak değiştiriliyor.
Alt sınır iki yıldan bir yıla indiriliyor. Neden
yapılıyor bu değişiklikler?
Peki, bir esere kendi eseri gibi ad koyanlara iki yıl ila
dört yıl olan cezayı altı aydan iki yıla kadar
düşürmektesiniz. Niye? Biri tamamen dolandırıcı zihniyette,
kolay yoldan para kazanma amacıyla eseri çoğaltıp satıyor;
biri ise kişi tamamen fikir hırsızlığı
yapıyor, adamın eserini çalıyor, kendi eseriymiş gibi
sunuyor.
Bir başka nokta da, intihal konusu. Şimdi, bu intihal
konusunda da iki ila dört yıl hapis cezası şimdi altı aydan
başlatılıyor. Üst sınır iki yıl. Ben burada da
sormak istiyorum: Bu cezada niye indirime gidiyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın
Süner.
TAYFUR SÜNER (Devamla) Ne oldu? Cezalar ağır mı
gelmiş intihalcilere?
İntihal, bence iki boyutlu bir suçtur; hem
hırsızlık var hem de dolandırıcılık. Yani,
hem birinin fikrini çalıyorsunuz hem de onu kendi fikriniz gibi sunarak
dolandırıcılık yapıyorsunuz. Bu suçta ceza indirimini
anlamak mümkün değildir. Tabii, AKP Grubunun intihal konusunda bir
hassasiyeti var. Ama, kişisel hassasiyetler için herkesi ilgilendiren bir
konuda düzenleme yapılmasını kabul etmek doğru bir
yaklaşım olamaz.
Ben şimdi sormak istiyorum: 2004 ile bugün arasında kaç
kişi intihalden hapis cezası aldı? Türkiyede yani kanunun bu
hükmüyle ilgili kaç dava açıldı, kaç kişi ceza aldı?
Sayın Bakandan soruma yanıt istiyorum.
Değerli arkadaşlar, hepinize saygılar sunuyorum.
Saniyelerim bitti.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz Sayın Süner.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu bölümde farklı konular var
ve gerçekten, bunları, denizden kültür-sanat haklarına, yanan
arşivlerden, kaybolan dosyalardan yurt içine girişi yasaklananlara
kadar. Tabii ki, eski yasaları günümüze uyarlamaya
çalışırsak çağın, teknolojinin de çok gerisinde
kaldığımızı ifade etmek istiyorum.
120nci madde ve devamı maddelerde bakıyoruz ki adliye
binalarının yanması, dosyaların kaybolmasıyla ilgili
bazı yükümlülüklerde müeyyidelerin kısmen arttırılması
var. Peki, biz hani e-yargıya geçmiştik? Hani e-devlet olmuştuk?
Yani biz bir ar-ge araştırması modası tutturduk gidiyoruz
ve Bütçe Komisyonunda hangi bakanlık gelse, bir ar-ge tutturmuş,
diyor ki, e-vergi, e-posta, e-adalet, e-gümrük
Mademki bu kadar her alanda
devlet son teknolojiyi kullanıyor, yazılım endüstrisi mükemmel,
Ankarada genel müdürler bakanlık binasında bir düğmeye
basıyor, hangi dosyanın nerede olduğunu, hangi aşamada
olduğunu görüyor. O zaman bu kadar kolaylık varken, bu e-devlet
projesinde birkaç kopi çıkaralım, birisi Ankarada olsun, birisi
mahkemesinde olsun, birisi de vekillerinde, sanığında olsun, bu
kadar da eziyet çekmeyelim, bu evrakları da isteme konusunda eziyet
çekmeyelim. Mademki teknoloji gelişmiş, artık Türkiye
Cumhuriyetine de 21inci yüzyılda bu yakışır diyoruz.
Yoksa şu hemen akla gelir arkasındaki maddede, efendim 123üncü
madde, hemen takibinde: Zaman aşımı olayı. Yargıtay
feryat ediyor, ama iki noktadan feryat ediyor. Bir, İşim çok,
sıra gelmiyor, dosyalar müruruzamana uğruyor, failler kurtuluyor.
Bu, bir yanı. İkinci bir yanı, Yargıtayda dosyalar
kayboluyor. Ana davaların dosyaları kayıp. Örneğin 12 Eylül
sıkıyönetim döneminin bilmem kaç yüz klasör olan Dev-Yol
dosyası, Dev-Sol sanıklarının dosyasının
kayıp olduğunu biliyoruz. Bilmem kaç yüz klasör. Nereye gitti bu?
Yani Üsküdar Ağır Cezadan ta Yargıtaya geldiği aşamada
birkaç yüz klasör kayboluyor, birkaç yaprak değil. Yangın da yok,
doğal afet de yok, sel baskını da yok, çığ da yok.
Burada bir sorun var. Asıl sorun, bazı suç tiplerinde, örneğin
görevi kötüye kullanmada, ihaleye fesat karıştırmakta,
müeyyidesi beş-on sene arasında olan suçların maalesef
çoğunun bu müruruzaman tehlikesiyle karşı karşıya
olduğudur.
Şimdi, bu aşamada baktığımız zaman,
bu grup yasaların içinde özellikle gemilerle ilgili hükümler var. Sefere
çıkan ticaret gemilerinin seferden alıkonulması. Şimdi,
seferden alıkonulan geminin donatanı var, gemi adamı var,
navlunu var, bir yerden bir yere gidecek. Onu bir yerden aldın mı
şu evrakın eksiktir diye basit bir nedenle, ondan sonra döner
devlete tazminat davası rücu olarak gelir yüklenirler sigorta
şirketleri. Yani burada öyle gemi çevirmek kolay değil. Bunun bu
kadar zor olduğu için mevzuatımızla, Türkiyedeki bütün gemi
işletenler, armatörlerin hepsinin gemilerine bakın, ya Malta
bandıralıdır ya Seychell Adaları bandıralıdır.
Türkiye Cumhuriyeti bandıralı gemiyi az bulursunuz. Hem vergi
kaçırıyor hem sigortadan kazanıyor hem sorumluluktan
kaçıyor. Yani, şimdi, bu yükümlülüğü getirirken diyorsunuz ki:
Aylık yüzde 5 gecikme zammı yabancı gemilerden
alınır. O yabancı gemiler de Türk
vatandaşlarının veya ortaklarının.
Şimdi, hukuk kişiye, yabancıya göre ayrı
uygulanmaz ki, hukuk eşit uygulanır. Ayrımcılık
yaparsanız, kanuni faiz uygulaması vardır, Türk Ticaret
Kanununda ticari faiz uygulaması vardır, bu uygulamanın
dışına geçip yabancılara yüzde 5 faiz getirirseniz,
mülkiyet hakkı ihlalinden yarın devletin aleyhine dava açarlar.
Şimdi, burada bir noktayı daha ifade etmek istiyorum.
Bu, tabii ki değiştirilmesi gereken
127nci maddede kaçak yolcu
taşıma izni. Türkiyenin yüz karasıdır bu göçmen
kaçakçılığı, insan ticareti. Bizim Ege sahillerimizde, daha
en son 10 Aralık İnsan Hakları Gününde sahillere vurmuş
insanların cesetleri ve her gün yaşadığımız bu
manzara Türkiyenin ayıbıdır. Yani, buna etkin bir önlem getirmek
gerekiyor. Elbette ki, buradaki cezaların artırılmasıyla
bunu sağlayamayız.
Sahil Güvenlik Komutanlığının bütçesini
görüşüyoruz. Ege Bölgesinde, Ege kıyılarında kaç tane
sahil güvenlik botu olduğunu biliyoruz. Bir tanesi Kardakı koruyor
orada, çipura davasından, bir tanesi Foçada, bir tanesi Çanakkalede, bir
de Rodosun karşısında bir tane var. O ara boşluklarda, Ege
kıyılarında isteyen o küçük botlarla, motorlarla kaçak
göçmenleri götürüyor. Ama, burada bir şey kafama takılıyor.
Yani, gümrüklerle ilgili, kapılarla ilgili bütçe sunuşlarında
Kapıdan çıkan her araç plakası bile izleniyor, denizde gezen
her gemi bile izleniyor, onu tespit ediyoruz ekrandan. deniliyorsa, nasıl
oluyor da göçmen kaçakçılığı bu kadar rahat
yapılabiliyor, götürülebiliyor?
Bu konuda sadece ceza artırımı yeterli
değildir, şüphesiz güvenlik önlemleri de, uluslararası göçmen
kaçakçılığıyla mücadele, bunların hepsi bir arada bir
bütün olarak yapılmak zorundadır.
Yine bu hükümlerin içinde sınır dışı
edilen vatandaşlar var. Diyor ki, Ağır ceza almışsa,
sıkıyönetim mahkemelerinde ceza almışsa, darbelerde mülteci
olmuşsa, vatandaşlıktan atılmışsa, Türkiyeye
girerse cezasını artıracağım, şu kadar
yapacağım... El insaf! Benim bir müvekkilim var. Non persona,
Türkiyeye girişi yasak, yasak kişilerden. Açtım,
araştırdım, emniyeti, 1969 yılında 1 Mayıs
mitingine katılmış. 1969 yılında Stockholmda 1
Mayıs mitingine katıldığı için hâlâ yasaklı.
Şimdi, biz, 21nci yüzyılda bu tür yasakları, bu hükümlerin
içinde taşıyamayız. Buna uygun da düzenleme yapmak
zorundayız.
En önemli konu burada, şüphesiz, telif hakları, fikrî
mülkiyet hakları, sinema haklarıdır. Bunların içinde birkaç
madde var. Bu konuda komisyon uzmanları da çağırdı
görüştü, birtakım müeyyideler artırıldı, ancak şunu
çok açık ifade edeyim: Korsanla mücadele, sinema, müzik, CD, DVD piyasasında
korsanla mücadele etkin olarak düzenlenmiş değil burada. Yine takibi
şikâyete bağlı. Ben anlarım, markada, patentte, Lacoste
markasını veya başka bir yabancı markayı, Pierre
Cardini birisi taklit etmiş, orada tekstil alanında veya diğer
bir alanda birisinin ticari olarak parası vardır, takip eder,
şikâyete tabi tutarsınız, ama bir edebiyatçıyı, bir
sanatçıyı, bir türkü yazarını, bir şarkı
yazarını, bir filmin senaristini, bir eser sahibini, bir Yaşar
Kemali korsanların peşinde koşturma hakkımız yoktur
bu ülkede. Bunu daha etkin müeyyidelere getirmek gerekiyor. Hele hele bu ülkede
intihale, hırsızlığa, başkasının eserini
çalmaya, kendi adını koymaya, bunu da dizilerde, TVlerde hiç
çekinmeden yapanlara göz açtırmayacak müeyyidelerin çağdaş bir
şekilde getirilmesi gerektiği ve sahtecilik suçları
kapsamında Türk Ceza Kanununda daha ağır müeyyidelerle
güçlendirilmesi gerektiği açıktır. Yoksa, Orhan Kemalin de,
Sezen Aksunun da eserlerine çok rahatlıkla birisi kendi
imzasını atarak bunu takibe koyabilir.
Korsanda caydırıcılığı,
şüphesiz, etkin kılmak, sadece ve sadece ülkemizde
kaldırımlarda satılan korsan CD ve kitaptan ibaret değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Tamam Sayın Başkan.
Ve şunu çok açık ifade ediyorum: Eğer, ülkemizde
hâlâ fikrî ve sınai haklar konusunda uluslararası İnternet ve
mp3lerle eserler izinsiz yayınlanıyorsa ve bu alanda Türkiye kendi
vatandaşının haklarını yurt dışında
savunamıyorsa, sanata saygı ve hukuk devletini oluşturmanın
da imkânı yoktur.
Burada, ben sözlerimi tamamlarken, yine, Mevlânâ
Haftasını geride bıraktık; ne diyor: Adalet nedir?
Ağaçlara su vermektir. Zulüm nedir? Dikene su vermektir. Adalet, nimeti
yerine koymaktır, su çeken her köke değil. Zulüm nedir? Yersiz yere
koymaktır. Bu, sadece belaya kaynaktır. der Mevlânâ.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Metin Ergun.
Buyurunuz Sayın Ergun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - Sayın
Başkan, sayın üyeler; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bir arkadaşımızın söylediği gibi, bu
şey demişti, ben hukukçu değilim, ama hukukta bir
tanımı var demişti, bu şeyin içerisinde çok fazla teklif
var. Bunlardan biri, beşinci bölüm. Beşinci bölüm de kendi içerisinde
ikiye ayrılmakta. Bu kısımlardan biri Fikir ve Sanat Eserleri
Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili olarak. Fakat
şunu her şeyden önce söyleyeyim: Bu, bir uyum teklifi. Uyum
teklifinde çok fazla derinlemesine girilmemiş diğer bölümlerde.
Fakat, bu fikir ve sanat eserleriyle ilgili olan bölümde sadece zarf değil
mazrufta da bir değişiklik söz konusu. Dolayısıyla, bunu
sadece çok kıymetli ceza hukukçularımızla değil, aynı
zamanda, bu alanın uzmanlarıyla da tartışmak, görüşmek
lazımdı. Bu fikir ve sanat eserleriyle ilgili meslek
kuruluşlarıyla, bu insanlarla da, bu üretimi yapan insanlarla da
tartışmak, görüşmek gerekiyor idi.
Yüce Atatürk Türkiye Cumhuriyeti devletinin temeli kültürdür.
demiş. Ne yazık ki bugün kültür hayatımız ölmek üzeredir.
Kültürel, iktisadi, ekonomik boyutları olan, siyasi boyutları olan
küreselleşme adında bir değerler sistemi bütün dünyaya, bütün
millî ve dinî kültürel değerlerle birlikte millî hukukun da üstünde genel
kabul gören ilkelermiş gibi takdim edilmektedir. Bütün millî kültürler
küreselleşmeyi yürüten güçler tarafından âdeta yok edilmek üzeredir.
Buna karşılık, biz, ne yazık ki, kültür
hayatımızı korumaya yönelik ciddi hiçbir tedbir
geliştiremedik bugüne kadar. Sadece ele aldığımız,
korsanlıkla ilgili bir uygulama, ceza. Fakat, onu da ne yazık ki
uygulamıyoruz. Hep birlikte şimdi şuradan çıkalım
Kızılaya inelim, korsanı görelim. Ne yazık ki, korsan
hayatı bugün normal kanuni kazançlardan katbekat ileri düzeydedir. Esere
ve eser sahipliğine sahip çıkmak, değer vermek, kültür üretimine
katkı sağlamanın en temel yoludur.
Bugün dünyada kültür hayatını düzenleyen insanlar,
gruplar, güçler, odaklar kültür endüstrisi adı altında yeni bir
kavramla dünyayı tanıştırmışlardır. Kültür
endüstrisi, kültürü yeniden işlemek, var olan kültürü yeniden işlemek,
çocuklarımızdan itibaren; ki, çizgi filmlerin tamamına
yakını bu taraflarca, yani başka ülkelerde, başka
insanların dikkatlerince hazırlanmaktadır ve
çocuklarımız ne yazık ki bunun etkisindedir. Bu kültür
endüstrisi kavramını Türkiyeye ne yazık ki yerleştiremedik,
yani bir millî kültür endüstrisi kuramadık. Kültürün yeniden
tasarlanması, yeniden sunulması, âdeta marketten satın
alınması şeklinde bir endüstriyi, millî kültür endüstrisini -ki
Milliyetçi Hareket Partisi olarak öyle değerlendiriyoruz bunu-
kuramadık. Dolayısıyla, kültür hayatını ciddiye
almıyoruz.
Ne yazık ki, ülkemizde, gerek basılı gerekse görsel
ve işitsel kültür eserlerinin kolaylıkla illegal kopyaları
yapılabilmekte ve korsanlık hem cezasız kalmakta, çıkan
kanunlar da uygulanmamakta, uygulanamamakta hem de bilim, düşünce ve sanat
insanlarının üretim istek ve gücü kırılmaktadır.
Sadece korsanlık değil, aynı zamanda intihalin de bunun
içerisinde düşünülmesi gerekir. Ben bunu yaşamış bir
arkadaşınızım. Bir gün önüme, üniversitedeyken, bir jüri
üyeliği geldi, zarfı açtım, yayınları okumaya
başladım. Ben bu cümleleri bir yerden tanıyorum,
hatırlıyorum dedim. Bir müddet sonra, kendi çalışmamı
çıkardım -ki on yıl emek harcamıştım ona-
baktım, benim çalışmamın özeti niteliğinde bir
çalışma. Her ilim adamı bilir, çok ince püf noktaları
vardır, ince ayrıntılar koyarız çalınmayı önlemek
için, intihali önlemek için. O ayrıntılarıma baktım, o
ayrıntılarımı da bilmediği için, aynı
şekilde alınmış. Ben hayır oyu verdim, ama bu
arkadaşımız Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniversitelerinde
görev yaptı, duyduğum kadarıyla bugünlerde emekli oldu;
cezasız kaldı. Cümleleri değiştirmiş ama işin
özü, fikri, her şeyi benim. Ben bunu yaşamış bir insan
olarak söylüyorum. Bu manada kanunlar uygulanmıyor ve fikir eseri, sanat
eseri üreten insanların azmi, iradesi kırılıyor.
Başta müzik sektörü olmak üzere, korsanlığın
mutlaka önüne geçilmelidir ki nitelikli üretimler yapılabilsin. Zaman
zaman bazı korsan yayınlar toplanmakta -basından
öğrendiğimiz kadarıyla- yakalanmakta ama caddeye
çıktığımız zaman, bir roman
çıktığı gün -daha çıktığı gün-
korsanı da çıkıyor, bir CD çıktığı gün
korsanı da çıkıyor. Realite bu, gerçek bu.
Ekonomik veriler itibarıyla, yasal yayınlardan katbekat
büyüklüğe ulaşmıştır, yani korsanlık, Türkiyede
bir sektör hâline gelmiştir. Keşke burada Sayın Kültür
Bakanımız da olmuş olsaydı; ki, bunun ayrı getirilmesi
lazım, yani fikir ve sanat eserleriyle ilgili bu teklif ayrı bir
şekilde gelip, enine boyuna iyice tartışılması
gerekir; bütün meslek kuruluşlarıyla birlikte, yazarından, söz
yazarından, roman yazarına kadar herkesle birlikte.
En büyük sıkıntılarımızdan biridir.
Dolayısıyla bu sektör, yani korsanlık, artık
insanların geçimini temin ettiği, çoluğunu çocuğunu
beslediği bir sektör hâline gelmiştir ama o eseri ortaya çıkaran
insanlar perişan durumdadır.
Aslında söylenecek çok şey var ama dediğimiz gibi
bir hamule yapının içerisinde geldiği için, bana göre ciddiyetle
yaklaşılmadığı için, bu kadar sözün yeterli
olacağı düşüncesindeyim.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ergun.
Beşinci bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen
Giresun Milletvekili Hacı Hasan Sönmez.
Sayın Sönmez, buyurunuz efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının beşinci
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, ceza adalet sistemimizi oluşturan temel
ceza kanunları olarak adlandırılan Türk Ceza Kanunu, Kabahatler
Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince Kabul
edilerek, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Belirtilen temel ceza mevzuatına uyum amacıyla
yaklaşık 170 kanunun ceza hükmü içeren maddeleri iki yıldan beri
Adalet Bakanlığında ve komisyonlar aşamasında ilgili
kamu kurum ve kuruşları, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin
katılımıyla görüşülerek, komisyon raporu Genel Kurulun
gündemine gelmiş ve bugün görüşülmektedir.
Bu bölümde, 4473 sayılı Yangın,
Yersarsıntısı, Seylap veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye
Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak
Muamelelere Dair Kanunun 35, 36, 38 ve 43üncü maddelerinde,
4654 sayılı Memleket İçi Düşmana
Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun 6 ve 8inci
maddelerinde,
4922 sayılı Denizde Can ve Mal Koruma Hakkında
Kanunun 20, 21, 22, 23 ve 24üncü maddelerinde,
5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 66ncı
maddesinde,
5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunun 21inci maddesinde,
5584 sayılı Posta Kanununun 56, 57, 58, 59 ve
60ıncı maddelerinde,
5681 sayılı Matbaalar Kanununun 6 ve 7nci
maddelerinde,
5683 sayılı Yabancıların Türkiyede
İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun 22, 24 ve 26ncı
maddelerinde,
Ve nihayet, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanununun 68, 71, 72, 75, 76, 77, 81, 85, 86 ve ek 10uncu maddelerinde
değişiklikler yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bölümde,
saydığım kanunlarda yapılan değişikliklerin bir
kısmına örnek vermek istiyorum:
Tasarının çerçeve 121inci maddesi ile 4473
sayılı Kanunun 36ncı maddesi Soruşturma evresi genel
hükümler uyarınca yapılır. şeklinde
değiştirilmiş.
Yine tasarının çerçeve 122nci maddesi ile söz konusu
Kanunun 38inci maddesi Kovuşturma evresinde dosyaların
noksanı mahkemece ikmal edilir. Dosya yoksa veya mevcudu duruşma
yapılmasına imkân vermeyecek yapıda ise soruşturma yeniden
yapılır. şeklinde değiştirilmiştir.
Keza, tasarının 131inci maddesinde 5442
sayılı İl İdaresi Kanununun 66ncı maddesi
değiştirilerek, il idare kurulları ve mülki amirler
tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve
usulen tebliğ ve ilan edilen kararlara muhalefet edenler Kabahatler
Kanununun 32nci maddesi uyarınca cezalandırılacaktır.
Yine tasarının 132nci maddesinde 5539 sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunun 21inci maddesi değiştirilerek, erişme kontrollü
karayolları için belirlenen ücretleri ödemeden geçenlere geçiş
ücretinin 10 katı idari para cezası verileceği hükme
bağlanmıştır.
Öte yandan, tasarının 137nci maddesinde, 5584
sayılı Kanunun 60ıncı maddesiyle, izinsiz posta
faaliyetinde bulunulması cezalandırılmış ve cezalar
yeniden düzenlenmiştir.
5683 sayılı Kanunun 22nci maddesiyle, Türkiyeden
sınır dışı edilenlerin, İçişleri
Bakanlığından özel izin alınmadıkça Türkiyeye
dönemeyecekleri hususu yeniden düzenlenmiştir.
5846 sayılı Kanunun 81inci maddesinde yapılan
düzenleme ile musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış
nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol
yapıştırılması zorunluluğu getirilmiş, bu
yükümlülüğe uymayanlara, bir yıldan beş yıla kadar ceza
öngörülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözünüzü tamamlayınız.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Bu Kanun kapsamında korunan yasal
olarak çoğaltılmış bandrollü nüshaların, yol, meydan,
pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde
satışı yasaklanmıştır, ihlal edenlere cezai
müeyyide öngörülmüştür.
Özetlemek gerekirse, tasarının beşinci bölümünde,
dokuz ayrı kanunda yer alan cezalar yeniden düzenlenerek temel ceza
kanunlarına uyum sağlanmaya
çalışılmıştır.
Tasarının hayırlı olması dileğiyle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sönmez.
Şahsı adına Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel.
Buyurunuz Sayın Yüksel. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının beşinci bölümü ile ilgili konuşmak üzere
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çağdaş ceza mevzuatı, bireylerin güçlerini ve
özgürlüklerini ölçülülük ilkesine bağlı olarak sınırlarken
insan hakları ve demokratik değerleri korumayı hedefler, çünkü
ancak hukuk çerçevesinde bireysel özgürlüklerden ve insan haklarından söz
edilebilir. Barış esasına dayalı toplum düzeninin
devamı için izlenecek yolu gösteren suç siyaseti, bir fiile suç
niteliğini kazandıran koşulların günün şartlarına
göre değişimini de yakından izlemelidir.
Ceza mevzuatımız, çağın gereklerini ve yeniden
oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerini
vurgulayan, insan haklarını ve toplumsal güveni korumayı
hedefleyen bir suç ve ceza siyasetine dayandırılmalıdır.
Dolayısıyla, bizler biliyoruz ki, Türk hukuk ve yargı sistemini
evrensel hukuk sistemiyle uyumlaştırmak gerekmektedir.
Ülkemizde yaklaşık seksen senedir yürürlükte olan Türk ceza
mevzuatı, çağın yeni gereksinimlerine cevap veremediğinden,
evrensel ceza hukukunun hızına yetişmekte güçlük çekmekteydi.
İşte bu sorunu ortadan kaldırmak için, 1 Haziran 2005 tarihinde,
ceza adalet sistemimizi oluşturan temel ceza kanunları, AB uyum ve
çağdaş yasalar çerçevesinde yürürlüğe girmiştir. Bu
tasarıyla ise temel ceza kanunlarına uyum sağlanması
amacıyla, ceza hükmü içeren özel kanunlarda düzenlemeler
yapılması öngörülmektedir. Bu tasarı, özellikle idari
yaptırım kararı gerektiren fiiller ve suç açısından
uygulama birliğinin sağlanmasını hedeflemektedir.
Ayrıca, ceza hükmü içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan
tereddütlerin giderilmesini sağlayarak hukuk güvenliğini
geliştirmektedir. Örneğin, yeni ceza yasaları yürürlüğe
girmeden önce, idari yaptırımlara ilişkin kazuistik düzenlemeler
arasında bir sistem birliğinden ve ahenkten söz edilemezdi. Bu
nedenle, idari nitelikteki yaptırımlarla ilgili olarak Kabahatler
Kanunu kabul edilmiştir. Kabahatler Kanunu ile kabahatlere ilişkin
suçları içeren özel kanunlar arasındaki uyum ve ahenk ise bu
tasarıyla sağlanmıştır.
Çağdaş ceza hukukunda önemli olan, Demoklesin
kılıcının ne denli keskin olduğu değil, ne denli
caydırıcı olduğudur. Cezanın
caydırıcılığı ise, ağırlığına
değil, uygulanabilir oluşuna bağlıdır. Her ihlalin
ceza yaptırımına bağlanması, yargının
üzerindeki yükü artırmakta ve zaman kaybına sebep olmaktadır.
Üzerindeki ağır yük altında ezilen yargı süreci
uzadıkça da ne hukuka güven kalmakta ne de ceza hukuku önleyici ve
caydırıcı olabilmektedir.
Yeni ceza mevzuatıyla birlikte suç olmaktan
çıkarılan, ancak toplumsal düzeni bozan davranışlar idari
yaptırıma bağlanmaktadır. Böylece, adli kurumlar üzerindeki
iş yükü azaltılarak paylaştırılmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Ceza Kanununa uyum
amacıyla bu tasarıyla yapılan düzenlemeler, bir yandan insan hak
ve hürriyetlerinin korunmasını, diğer yandan da sosyal
savunmayı ahenkli bir şekilde uzlaştırabilmiştir.
Diğer yandan, günümüz Türk ceza mevzuatının temelindeki suç
siyaseti, aynen müşterek çağdaş ceza hukukunda olduğu gibi,
ana ilkeler olarak, kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve hümanizm ilkesini
benimsemiştir. Bu ilkelerin özel kanunlarda tanımlanan suçlar
açısından da uygulanması bu tasarıyla
sağlanmıştır.
Şimdi, bu tasarıyla ilgili örneklere geçecek olursak:
Örneğin, bu tasarının 128inci maddesiyle 4922 sayılı
Denizde Mal ve Can Koruma Hakkında Kanunda ve yine bu tasarının
133 ile 136 maddeleri arasındaki hükümlerle de 5584 sayılı Posta
Kanununda düzenlenen adli ve idari para cezaları günümüz
koşullarına uyarlanmıştır. Çağın en önemli
suçluluk şekillerinden birisi ekonomik ve örgütlü suçlardır. Bu konu
ise özel hukuk tüzel kişilerinin ceza sorumluluğunu güncel bir sorun
olarak ortaya çıkarmıştır. Ceza sorumluluğunun
şahsiliği kuralı bağlamında özel hukuk tüzel
kişileri hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Buna
karşılık, güvenlik tedbiri niteliğinde
yaptırımlara hükmedilebileceği kabul edilmiştir.
5237 sayılı Yasayla Türk ceza mevzuatına sokulan
özel hukuk tüzel kişileri için güvenlik tedbiri uygulaması kurumuna
uyumlu olarak bu tasarıda çeşitli düzenlemeler öngörülmüştür.
Örneğin, bu tasarının 137nci maddesiyle 5584 sayılı
Posta Kanununun 60ıncı maddesinde yapılan
değişiklikle, izinsiz posta faaliyetinde bulunulması suçu eğer
bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işleniyorsa ilgili tüzel
kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) Günümüzde ancak teknolojik
gelişimlere uyum sağlayabilen ceza kanunları etkili bir
şekilde uygulanabilir. Bilişim teknolojilerinin gelişmesiyle
birlikte bilgisayar programları üzerindeki hakların ihlali de elbette
yaptırımlara tabi olmalıdır. Bu gelişmelere paralel
olarak, bu tasarının 145inci maddesiyle, 5846 sayılı Fikir
ve Sanat Eserleri Kanununun 72nci maddesinde oldukça önemli bir düzenleme
getirilmektedir.
Çağdaş ceza hukukunun en önemli evrensel prensiplerinden
birisi kanunilik ilkesidir. Bu tasarıyla birlikte kanunilik ilkesiyle
çelişen düzenlemelerin ortadan kaldırılmasına özellikle
dikkat edilmiştir.
Bu tasarının 121 ile 150'nci maddeleri arasında
sıkça düzenlenen adli ve idari kurumların ceza uygulaması
sırasında keyfî hareket edebilmelerine olanak tanıyacak
boşluklar üzerinde çalışılmış, bu boşluklar
bu tasarıyla kapatılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa'mız tarafından güvence altına alınan hukuk devleti
ilkesi çerçevesinde çağdaş örneklerine uyumlu bir şekilde
hazırlanan bu tasarının ülkemiz için hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yüksel.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçeceğiz.
On beş dakika süremiz vardır.
Sayın Doğru ve Sayın Çalış söz
istemişlerdir.
Buyurunuz Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Denizlerimizde insan kaçakçılığı
yapılıyor ve 40-50 kişiden para almak kaydıyla gemilere
bindiriliyor ve gemiler batıyor. Bu gemiler kontrol edilmiyor mu? Bu
teknelerin kullanımına ilişkin denetim neden yetersiz
kalıyor? Bunlara cezai yaptırım artırılamaz mı?
İkinci sorum: Duble yollar yapılmasıyla ilgili
ülkemizde son zamanlarda çok iddialı konuşmalar yapılıyor.
Ancak bu duble yollardaki bazı hatalar neticesinde de çok çeşitli
kazalarla karşı karşıya kalıyoruz. Yol
yapımıyla ilgili bu yönde verilmiş bir ceza var mıdır
veyahut da böyle bir soruşturma açılmış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak
istiyorum.
Birinci sorum 120'nci maddeyle ilgili. Doğal afetlerde zarar
gören adli belgeler zaman zaman değişik problemlere neden olabiliyor.
Bu tür belgelerin, merkezî bir veri bankasında otomasyon ortamında
toparlanmasıyla ilgili bilgi bankası oluşturmasıyla ilgili
çalışmanız var mıdır? Varsa ne aşamadadır?
İkinci sorum ise, 130'uncu maddeyle ilgilidir.
Bildiğimiz gibi artık özel idarelerimiz ve il genel meclisi
üyelerimiz her geçen gün daha yetkili hâle gelmektedir, görevleri de
artmaktadır. İl genel meclis üyelerimizin özlük haklarıyla
ilgili bir çalışmamız var mıdır; varsa, ne
aşamadadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür Sayın
Başkan.
Benim de sorularım kısaca: Bugüne kadar bir veri
elimizde var mı adliye binalarının arşivlerinin
yangınıyla ilgili, su baskını, yangın, deprem dâhil?
Yargıtayda kaç dosya bugüne kadar kayboldu?
Türkiyede sınır dışı edilenlerle ilgili
soracağım, yasaklar ve girişlerle ilgili. Bu biraz
İçişleri Bakanlığını ilgilendiriyor ama böyle bir
veri var mı, Uluslararası Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü
nedeniyle?
Telif hakları mahkemeleri, hem hukuk hem ceza mahkemeleri.
Fikrî ve sınai mülkiyet haklarının gelişmesiyle ilgili çok
yoğun iş alıyorlar ve kapasitelerinin en fazla iş alan
mahkeme durumunda, duruşma günlerini yedi sekiz ay ileri veriyorlar. Bu
uzman mahkemeleri artırmak, bu Telif Hakları Yasasının
geliştirilmesi karşısında veya farklı bir çözüm
düşünüyor mu Adalet Bakanlığı?
Göçmen kaçakçılığıyla ilgili Adalet
Bakanlığının nezdinde soruşturma konusu olan kaç vaka,
kaç ölüm, kaç fail cezalandırıldı? Bu da bugünkü bölümün
konusuydu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sorular bu kadar.
Sayın Bakan, buyurunuz.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, Sayın Doğru, zaman zaman insan
kaçakçılığıyla ilgili denizlerimizde meydana gelen ölüm
olaylarına dikkati çekerek, bu deniz araçlarının kontrol edilip
edilmediğini, denetlenip denetlenmediğini sordular. Kuşkusuz ki
bunlar, başta Sahil Güvenlik Komutanlığı olmak üzere, bu
konuyla ilgili görevli kurumlarımızın yetkilileri ve
organları tarafından tabii ki takip ediliyor ve kontrol ediliyor. Ama
çok küçük deniz araçlarıyla yapıldığı
anlaşılan ve bu nedenle de ölüm olaylarının çok
olduğu, gerçekten, göçmen kaçakçılığıyla ilgili daha
ciddi bir takibe ve mücadeleye ihtiyaç olduğu gerçeğini ben de
kişisel olarak değerlendiriyorum. İçişleri
Bakanımız da buradalar. Sanıyorum, İçişleri
Bakanlığımız ve diğer kuruluşlar bu konuyla
ilgili zaten gündemlerindedir- daha ciddi önlemler alacaklardır.
Duble yolla ilgili, tabii, siz de ifade ettiniz, bizim Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarı olarak en çok övündüğümüz
icraatlarımızdan bir tanesidir. Bunu anlayışla
karşılayacağınızı tahmin ediyorum. Çünkü,
bölünmüş yol veya diğer bir adıyla duble yol konusunda, bizim
dönemimize kadar yapılanların aşağı yukarı 2
misline yakın bölünmüş yol yaptık. Tabii, kalitesi
Bayındırlık Bakanlığının ilgili
elemanlarınca kontrol edilmektedir, ama zaman zaman da standartlara uygun
olmayan yollar yapılmışsa, tabii ki bunlarla ilgili de yapan
müteahhit açısından gerekli takip yapılmaktadır. Ama bu önemli
bir hizmettir, bunun -tabii ki ciddi bir kontrol edilerek- devamına
ihtiyaç vardır. Çünkü, daha ülkemizde bu konuda yapılacak olan
hizmetlerin sayısı oldukça fazladır.
Sayın Çalış, tabii, verilere dayalı sorular
sordular, Sayın Kaplan da aynı şekilde, işte, Ne kadar
dosya vardır? Bunların kaybolan dosya adetleri nedir? diye.
İzin verirseniz Sayın Başkanım, hem Çalışın
hem de Kaplanın sorularına yazılı olarak cevap
vereceğim, çünkü bir çalışmayı gerektirmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler böylece sona
ermiştir.
Şimdi, beşinci bölümde yer alan maddeleri; varsa, o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
121inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
122nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
123üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
124üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
125inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
126ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun tasarısının
126 ncı maddesinin son fıkrasında bu masraflar kelimesinden
sonra gelen ibarenin
kanuni faiz ile birlikte genel hükümlere göre tahsil
olunur
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
Pervin Buldan |
Sebahat Tuncel |
|
|
Şanlıurfa |
Iğdır |
İstanbul |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
HASİP KAPLAN (Şırnak)- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Suç ve cezada uyrukluk esasına göre cezaların arttırılması
ayrımcılık yapılması evrensel hukuk kurallarına
aykırı olduğu gibi, birçok yabancı bandıralı
geminin ortak ve sahiplerinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olduğu da dikkate alınmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir düzeltmesi vardır.
Buyurunuz efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Sayın Başkanım, maddenin 4üncü
fıkrasında, yani sondan bir önceki fıkrada geçen 6183
sayılı Amme Alacakları
diye devam eden Kanunun isminin
baş tarafına 21/7/1953 tarihli ve ibarelerinin eklenmesi
gerekmektedir teknik olarak. Onu arz ediyoruz efendim.
BAŞKAN Bunu not aldık.
Bu değişiklikle birlikte 126ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
127nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun
tasarısını 127 nci maddesinin dördüncü paragrafında yerini
değiştirenler
kelimesinden sonra gelen ibarenin altı aydan
bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
Sebahat Tuncel |
Pervin Buldan |
|
|
Şanlıurfa |
İstanbul |
Iğdır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında söz istiyor musunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli üyeler; yasanın müeyyidesi şöyle: Yolcu
taşımasına izin verilmemiş bir ticaret gemisiyle usulsüz
yolcu taşıyanlar üç aydan altı aya kadar hapis cezasıyla
cezalandırılır. diyor.
Şimdi üç aydan altı aya kadar hapis cezasının
bir de paraya çevrildiğini düşünün. Yani 100-200 dolar civarında
bir para cezası. Şimdi böyle olursa küçük motorlar, küçük yatlar
göçmen kaçakçılığı yapmaya devam etmez mi? Her gün
sahillerimize cesetler vurmaz mı? Her gün ekranlarımıza,
televizyonlara gelen görüntülere bakıp bakıp donmaz mıyız?
Yani bunun bir insani boyutu da vardır. Göçmen
kaçakçılığı derken, bunun adı insan
kaçakçılığıdır. İnsan
kaçakçılığıdır
İnsan başına para
alıp Türkiyede Egeden, kara sularından, Yunanistana veya
İtalyaya güzergah olarak seçilen yoldan
Genellikle de Orta Asyadan,
Uzak Doğudan, Afganistandan veya Afrikadan yoksul insanlar geliyor ve
her gün bu olaylar yaşanıyor.
Şimdi, Türkiye, uluslararası insan ticaretinin
önlenmesiyle ilgili sözleşmeyi de imzaladı. Şimdi bu yasayla, üç
aydan altı aya kadar caydırıcılık getirmeyen bir
yasayla bu tür izinsiz yolcu taşımacılığını
önleyemeyiz. Yakalanır bunun faili, bindirdiği 100 tane kaçak
yolcudan aldığı birisinin parasını verir, kurtulur,
99u da kendisine kâr kalır. Bugüne kadar uygulama bu. Yani, iki türlü bu
tür şeylerin önüne geçilmez. Ya orada görev yapanlar ile kaçakçılık
yapanlar iç içe girmiştir, ortak yapıyordur, önlenmez ya da yasalar
caydırıcıdır, önlenmez ya da orada yürütme görevini
yapmıyordur. Burada getirdiğimiz altı aydan bir yıla kadar
hapis cezası da ağır bir ceza değil. Ama bunu mükerrer
olarak işleyen failler de ikinci kez hâkimin karşısına
geldiği zaman, bu müeyyideyi en azından hapis cezası olarak
uygulama şansı var. Hiç olmazsa bir sene hapiste yatarsa, altı
ay hapiste yatarsa göçmen kaçakçılığı yapmaz da insanlar
denizlerde ölmez. Yaşam hakkı bütün hakların en
kutsalıdır. En kutsalı olan yaşam hakkını ticaret
gemilerinin iznine bağlama hakkımız yoktur. Biz bunu ifade
ediyoruz. Yani, getirdiğimiz her önergeyi, iktidar partisi
Çoğunluğum... Yanlış... Elimi kaldırırım,
geçsin. E, bir de insan, vicdanına karşı sorumludur. Burada,
her yasama Meclisi, vicdanına karşı, halkına
karşı, milletine karşı, insana karşı, dünyaya
karşı, insanlığa karşı sorumludur. Bunu biraz da
böyle değerlendirin. Otomatik makine değilsiniz, el kaldır
indir, el kaldır indir! Yani, size böyle mi talimat veriliyor? Hiç mi
özgürlüğünüz yok?
SONER AKSOY (Kütahya) Siz ne yapıyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Devamla) Yasama Meclisi üyelerinin, özgür
iradesiyle burada el kaldırıp indirmesi lazım.
SONER AKSOY (Kütahya) Sizin yaptığınız ne?
HASİP KAPLAN (Devamla) Vicdan ve insaf
sınırlarının ölçüsünü zorlamayın. Anlatıyoruz,
ikna etmek için örnek veriyoruz. İnsan ticareti, insan yaşamı
Her gün Ege sahillerine, Antalyaya, Alanyaya cesetler vuruyor, bunu önleyelim
diyoruz, ama tık yok. Hayırlı olsun, ne diyelim? Diyecek bir şeyimiz
yok. Biz, tarihe, bu tutanaklara karşı vicdani sorumluluğumuzu
muhalefetimizle düşeceğiz. Gerisi, herkesi vicdanıyla da
baş başa bırakıyoruz.
Teşekkür ederim. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bu madde
ile konuştuğunun hiçbir alakası yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ben söylüyorum, var. Yani,
kontrol sağlanırsa, o motorların hiçbirisi kıta
sahalarını aşamaz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
127nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
128inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
129uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
130uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
131inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
132nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun
tasarısının 132nci maddesinin son fıkrasında
geçiş ücretinin kelimesinden sonra gelen ibarenin
beş katı
kadar para cezası verilir... şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
Sebahat Tuncel |
Pervin Buldan |
|
|
Şanlıurfa |
İstanbul |
Iğdır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında söz istiyor musunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Lütfen gerekçeyi okuyunuz.
Gerekçe:
Köprü ve gişelerde trafik
sıkışıklığı durumlarında, acil işi
olan sürücülerin geçiş ücreti ödemeden geçtiği bilinmektedir. Esasen
yüksek olan geçiş ücretlerinin böylesi durumlarda on katı olarak
uygulanması ağır bir cezadır. Eylemle orantılı
olması için beş katı olarak değiştirilmesi gerekir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
132nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
133üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
134üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
135inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 135. maddesinde geçen (dört yüz) ibaresinin (ikiyüz
ila bin) biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Konuşacak mısınız efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz,
Türkiye çok ciddi terör olaylarıyla karşı karşıya
bulunan bir ülke. Böyle, çok ciddi terör olaylarının olduğu bir
zamanda da posta gibi bir kurumla tehlikeli maddeleri gönderen kişilerin
çok ciddi cezalarla cezalandırılması lazım. Bizim
önergemiz
Tabii, aslında, kanun hâlâ 1940ların, 1930ların
zihniyetiyle hazırlanmış bir kanun, yani getirilen bu cezalar da
çok önemli değil, caydırıcı bir niteliği yok. Burada,
bu kanunlar, buralarda sayılan fiilleri, yasalara aykırı olarak
işlenen fiilleri önlemek için getirilen cezalar, bunları önleyecek
miktarda ve caydırıcı miktarda değil.
Bizim istediğimiz, madem, bugün, 2008 yılında bu
kanunu yapıyorsak, 2008in değerleriyle bu cezaları önleyecek,
caydıracak miktar ve nitelikte olması lazım, ama, işte,
zaten belli, Hükûmet belli, Komisyon belli, Komisyonda incelenmemiş,
Hükûmetin de pek de işin içinden, özünden, haberi yok. Yürürlükten
kalkmış maddeleri getirmişler, biliyorsunuz bunun içine
koymuşlar. Yürürlükten kalkmış maddeler, tekrar, işte,
burada önerge veriliyor ve onlar kaldırılıyor, böyle gayri
ciddiyetsiz bir ortamda hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelen, Türkiye Büyük Millet Meclisine de gerektiği değer verilmeyen
bir ortamda bir kanun müzakeresini yapıyoruz. Böyle bir kanun müzakeresi
yapılırken, tabii, biz, bu kanunu, şunu açıkça söyleyeyim,
enine boyuna inceleyemedik yani. Siz altı yüz elli maddelik bir kanunu
getireceksiniz. Bizim de bunu incelemek için olanaklarımız yok.
Aslında her maddede gerekli düzeltme önergeleri vermek lazım. Böyle
bir kural usulüyle işte aradan bazı maddeleri çektik, bir önerge
verdik. Biliyorsunuz, tek milletvekili olunca, bağımsız
milletvekili olunca, bir kanunda önerge vermek için kanunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde gündemine alınmadan önce verilmesi lazım. Aksi
takdirde, verildikten sonra 5 tane milletvekilinin önergesi olması
lazım. Böyle koşullarla önerge verdiğimiz ve böylece yasama
görevimizi çok zor şartlarda yaptığımız bir ortamda,
böyle, arada seçtiğimiz birtakım maddelerde, burada ele
aldığımız maddelerde hiç olmazsa bu önergeleri
verdiğimiz maddenin günün koşullarına göre, getirilen cezanın
caydırıcı bir nitelikte olması lazım.
Yani, siz, bir patlayıcı maddeyi getirip de veya insan
için tehlikeli olan bir maddeyi postaya verip de o postayla taşınan
madde gittiği yerde insanların hayatını tehlikeye sokarsa
veya çok ciddi olaylar yaratırsa veya yolda patlarsa veyahut da gittiği
yerde patlarsa, bu 400 YTLlik bir
Aslında, burada YTL midir, eski TL
midir, o da belli değil. Türk lirası deniliyor, ama, herhâlde,
bilmiyorum, bu hangi tarihten itibaren
Türk lirası olarak geçen ibare
hangi tarihten itibaren, ben bu konuyu bilmiyorum. Hükûmet veya Komisyon
açıklama yaparsa
Bu hangi tarihten itibaren
Burada getirilen cezalar YTL
midir, eski TL midir, orada belirtmek lazım. Hatta onun bir maddesine de
koymak lazım. Eğer eski TLyse zaten bunun hiçbir değeri yok.
Önergemiz, buradaki rakamın, 400 Türk lirasının 250
bin Türk lirası olarak değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Önergemin mahiyeti bu. Kabul ederseniz edersiniz, etmezseniz
Saygılar sunuyorum.
İyi akşamlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
135inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
136ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun
tasarısının 136 ncı maddesinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
Sebahat Tuncel |
Pervin Buldan |
|
|
Şanlıurfa |
İstanbul |
Iğdır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, izin verirseniz, kısa bir açıklama
yapma ihtiyacını hissediyorum.
Önerge sahibi arkadaşlarımız, Hükûmet olarak ve
Komisyon olarak önergelerine katılmamış olmamızdan
dolayı alınganlıklarını ifade ediyorlar. Biraz önce
Sayın Kaplan kürsüde buyurdular ki Bu göçmen
kaçakçılığıyla ilgili üçle altı ay arasındaki
cezayı altı ayla bir yıl arasına çıkarırsak,
göçmen kaçakçılığını önleyebiliriz. Niye bunu üç ayla
altı ay arasında tutuyorsunuz? Niye otomatik makine gibi eller
kalkıyor diye bir eleştiride bulundu.
Sayın Kaplan hukukçu bir arkadaşımızdır.
Göçmen kaçakçılığının cezasını Türk Ceza
Kanununun 79uncu maddesi düzenlemiştir, üç yılla sekiz yıl
arasındadır. Sayın Kaplan ve söz alan
arkadaşlarımız konuyu teferruatlı olarak inceleyerek, hem
Parlamentoyu hem de bizleri televizyonları başında izleyen
vatandaşlarımızı doğru bilgilendirirlerse,
sanıyorum parlamenterlik görevini daha iyi yapmış olurlar.
O nedenle, bu önergeye katılamıyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Kaplan, gerekçeyi mi okutayım,
konuşacak mısınız, söz istiyor musunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Konuşacağım.
BAŞKAN Buyurunuz.
Süreniz beş dakikadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Suçla mücadele öyle, tek boyutlu değildir. Eğer Türk
Ceza Kanunundaki hükümler yeterliyse, niye ayrıca uyum yasalarında
bu tür hükümler koyuyoruz? Bunların hepsi birbirini tamamlayan hükümlerdir
ve hepsinin ortak noktası etkili sonuçlar doğurmasıdır.
Örneğin, kurusıkı ve gaz fişekleriyle ilgili yasa
tasarısı bundan önceydi, erteledik. Ee, burada da kurusıkı
tabancayla ilgili yasa hükümleri var, yasaklar var. O zaman bunu niye
dağıtıyoruz? Niye bu bölümde bir, niye gaz fişekleriyle
ilgili, kurusıkı tabancayla ilgili ayrı yasa önergesi var? Niye
6136 sayılı Yasayla ilgili ayrı hüküm var?
Şimdi, şu an verdiğimiz önergeyle ilgili de
şunu ifade ediyorum, diyorum ki
Posta tekeli altında bulunan
maddeleri kaçak olarak götürenler ve bunları gönderenler,
başkalarının adlarına olan tekele bağlı maddeleri
bir araya toplayıp posta ile yollayanlar cezalandırılır.
diyor. Şimdi, ben Sayın Bakana da Komisyona da haklı olarak
soracağım: Telekomun tekeli mi kaldı? Tekelin tekeli mi
kaldı? Allah aşkına, özelleştirip satmadık mı
bunları? Sattıysak, bu yasa ne?
Yani, şimdi ben bunu ifade etmek durumundayım, bunu
aydınlatmak zorundayım. Özelleştireceksiniz Telekomu,
özelleştireceksiniz Tekeli, satacaksınız, ondan sonra tekel
hüviyetiyle burada yasa koyacaksınız; olmaz
Olmaz. Komisyon da yapsa
yanlış, Bakanlık da yapsa yanlış, uzman da yapsa
yanlış. Bunun uygulanma kabiliyeti yok.
Al işte Tekel, Yeni Rakı, Kulüp vardı, bir
rakı daha
Bilmiyorum, şimdi seksen sekiz tane rakı çeşidi
var. Sigaraların haddi hesabı, sayısı yok. Morris
firmasından tutun, bilmem ne firmasına kadar bilmem kaç tane üretici
var. Şimdi, bunun neresi tekel? Eskidendi tekel.
İnhisar kanunu meşhurdu. Gezerdi gümrük memurları
Çıkar tabakayı. derdi kahvede, tabakayı
çıkartırdı; kaçak tütünü yakaladı mı basardı
cezayı, alırdı tabakayı da, tütünü de,
kâğıdı da. Ne cezaydı o zaman. O Tekel kanunu, o zaman öyle
etkiliydi, ama şimdi
Şimdi, getireceğiz bu kanunu, tekel ürünlerini
koruyacağız. Posta, Telekom
Telekomun durumu ortada. Telekomu biz
ne hâle getirmişiz, Tekeli ne hâle getirmişiz. Yani, biz böyle bir
durumda kalkıp, hadi şimdi, 200 Türk lirası idari para
cezasıyla cezalandıracağız. Kimi
cezalandıracağız? Bu maddeyi ihlal edenleri. Hangi maddeyi?
22nci maddedeki durumu. Bu 22nci maddedeki duruma bakıyorsunuz, evet
birbirine geçiyor, bunlar doğru, ama, sonradan bir yasa
çıkarmışsınız, bunların hepsini silmiş,
süpürmüş. O zaman, bunun mantığında, sistematiğinde
bir hata yapıyoruz. Bu uyum yasalarıyla ilgili bu hatalara
düşmemek için, burada, bakacağız hukukçu gözüyle,
mantığımıza bakacağız, son yasaya
bakacağız, neyse doğru, o. Biz de bunun için diyoruz: Bu yasa
kadük bir yasadır artık. Tekel gitti, oldu özel, serbest piyasa le
passe de passe serbest piyasa ekonomisi. Bundan sonra 200 lirayla siz hiçbir
tekeli koruyamazsınız, korunmaz. Bunu ifade ediyoruz, bu da gerçektir
ve gerçekler de acıdır ne yapalım.
Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
136ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
137nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun
tasarısının 137 nci maddesinin kaldırılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
Akın Birdal |
Pervin Buldan |
|
|
Şanlıurfa |
Diyarbakır |
Iğdır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkan, biz de katılmıyoruz.
Burada kastedilen tekel, PTTnin, postanın tekelidir. Yani,
resmî evrakların, adli evraklarının tebligatıyla ilgili
hususları kastetmektedir. Sigara veya alkol üreten Tekel değildir. O
bakımdan katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında söz istiyor musunuz, gerekçeyi
mi okutalım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Internet, SMS, MMS ve gelişen teknoloji sonucu izinsiz posta
işlemleri her alana yayılmıştır. Bu nedenle kadük
yasa hükmündedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
137nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
138inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
139uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
140ıncı madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun
tasarısının 140 ncı maddesinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
Akın Birdal |
Pervin Buldan |
|
|
Şanlıurfa |
Diyarbakır |
Iğdır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında söz istiyor musunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet.
BAŞKAN - Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli üyeler; Sayın İçişleri Bakanımız da
burada, özellikle vurgulamak istedim. Türkiyeden sınır
dışı edilenler, İçişleri Bakanının hususi
müsaadesi alınmadıkça Türkiyeye dönemezler. Bunlara non person
kişiler denir. Bu, dış işleri, hariciye, emniyet ve Emniyet
Genel Müdürlüğü nezdinde bu tür uygulamalar var. Şimdi, bunlardan
başka ağır ceza mahkemesinin görevine giren bir suçtan
dolayı Türkiyede mahkûm olmuş ve cezası çektirilerek
sınır dışı edilmiş olanlar, bir tek transit
geçişlerine izin veriliyor. Burada, sorun, mantıksal olarak şu:
12 Eylülde siyasi mülteci olarak sağdan, soldan birçok insan yurt
dışına gitmek zorunda kaldı ve bu gidenlerle ilgili
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü yurda
girişi yasaktır şeklinde kararlar veriyor. Bu yurda girişi
yasaktır şeklinde verilen kararlar var. Sınır
dışı edilenlerle ilgili verilenler var. Örneğin, en son
Uluslararası Af Örgütü Temsilcisi Jonathan ile ilgili ve daha başka
yabancılarla ilgili verilen sınır dışı edilme
kararı daha sonra da kaldırıldı.
Şimdi, bu tür idari mercilerce verilen kararlarda şuna
çok dikkat etmek gerekiyor: İçişleri Bakanlığının
kullandığı bu takdir yetkisi şüphesiz idare mahkemesinin
yargı yetkisindedir ama, örneğin bir kişinin 1969
yılında 1 Mayısta törene katıldığı için
Stockholmde, Türkiyeye girişi yasaklanıyorsa aradan kırk
yıl geçtikten sonra, ki cinayet işlese birisi müruru zamana
uğrar, yani hangi suçu işlerse işlesin müeyyideleriyle ortadan
kalkar. Buna rağmen sınır dışı edilme ve
alınmalarda bu tür hükümler eski yasa ve yönetmeliklere göre veriliyorsa
artık bunlara gerek olmadığını düşünüyoruz. Yeni
Türk Ceza Kanunu, temel ceza kanunu esas alınarak yargı
kararıyla bu yasaklar konabilir, yargı kararı
dışında bu tür yasakların konmaması gerekiyor.
Bu madde, gereksiz bir maddedir; bunun, bu nedenle
kaldırılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
140ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
141inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
142nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun
tasarısının 142 nci maddesinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
Akın Birdal |
Pervin Buldan |
|
|
Şanlıurfa |
Diyarbakır |
Iğdır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önergeniz hakkında söz istiyor musunuz,
gerekçeyi mi okutalım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Non person sayılan ve ülkeye girişi yasak olan
kişiler sınır kapısı veya havaalanlarında
sınırdışı edildiğinden ayrıca ceza
uygulamasına gerek bulunmamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
142nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
143üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
144üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı kanun
tasarısının 144 üncü maddesinin birinci fıkrasında
hakkında kelimesinden sonra gelen ibarenin
iki yıldan beş
yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. ; ikinci
fıkrasında ad koyan kişi kelimesinden sonra gelen ibarenin
bir yıldan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile
cezalandırılır şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Bengi Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
İbrahim Binici |
|
Pervin Buldan |
|
|
Şanlıurfa |
|
Iğdır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önergeniz hakkında söz ister misiniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Suçta caydırıcılık ve etkin mücadele için
cezalar artırılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
144üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
145inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
146ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
147nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
148inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
149uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56. sıra sayılı
tasarının 149 uncu maddesinin, dördüncü fıkrasının
kabul eden kişi kelimesinden sonra gelen ibarenin iki yıldan
beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para
cezasıyla cezalandırılır... şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Fatma Kurtulan |
Mehmet Nezir Karabaş |
|
|
Şırnak |
Van |
Bitlis |
|
|
Şerafettin Halis |
|
Bengi Yıldız |
|
|
Tunceli |
|
Batman |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALI ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılamıyoruz efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Cezaların artırılması
caydırıcılık sağlayacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
149uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
150nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, beşinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi altıncı bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Altıncı bölüm, 151inci madde ila 180inci maddeleri
kapsamaktadır.
Altıncı bölüm üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Şahin Mengü konuşacaktır, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Mengü. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının altıncı
bölümü üstüne Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
huzurlarınıza geldim.
Değerli milletvekilleri, yapılan değişiklik
bir zaruretin sonucudur. Yani Temel Ceza Yasasında, Ceza Kanununda,
Kabahatler Kanununda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yapılan
değişiklikler nedeniyle, maalesef, ülkemizde yüz yetmiş tane
ceza hükmü taşıyan yasada
Ki, asıl tartışmamız
gereken bence bu. Bir ülkede yüz yetmiş tane kanun -bu sadece buraya
gelenler- eğer ceza hükmü taşıyorsa, bu, ülkede bazı sorunlar
olduğunu ortaya koyuyor. Bu ceza kanunlarında, değişen Ceza
Kanununda ve Kabahatler Kanunundaki değişikleri buraya uyarlamaya
geldik.
Şimdi, bu çok doğal ve yapılması gereken bir
şey. Evvela bir şeyin ciddiyetsizliğine dikkat çekmek isterim.
İç Tüzük diyor ki: Böyle temel bir yasa geliyorsa en fazla otuz maddeyle
bölersiniz. Yani, otuzun altında maddeyle bölme imkânınız var.
Şimdi, bakın, ben Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun bir
kısmı, Basın Çalışanları Hakkında Kanun, At
Yarışları Hakkında Kanun, Ateşli Silahlar
Hakkında Kanun, Amme Alacakları, Eczacılık ve Eczaneler
Hakkında Kanun hakkında konuşacağım. Şimdi,
benden evvel konuşan arkadaşlarım da
Fikir ve Sanat Eserleri
Kanununun on maddesinde değişiklik getiriyorsunuz, sekiz maddesini
bir arkadaşım konuştu bütün partiler adına, bu bölümde, son
kalan iki maddesi için de gene başka arkadaşlarımız
konuşacak. Şimdi, bunu bölmek, illa, matematik hesap yapıp -otuz
maddeyle bir araya geliyor- otuzar maddeden bölüyoruz diye, böyle bir
mantığa girmemek lazım. Bu biraz ciddiyetsizlik oluyor.
Bir ikincisi: Dün Sayın Komisyon Başkan Vekili burada
iftiharla ve haklı olarak dedi ki: Öyle çok çalıştık ki,
bürokrat arkadaşlarım şöyle iyi çalıştılar, böyle
iyi çalıştılar. Doğrudur, altı yüz elli dört tane
kanun maddesini bir araya getirmek kolay bir iş değildir.
Yapılana da saygı duyuyorum. Yalnız, altı yüz elli dört
kanun maddesi getiriyorsunuz -yüzde 20sine yakını- doksan altı
tane maddeye burada, üç grup iştirak hâlinde değişiklik önergesi
veriyor. Bir kısım maddeleri, tümden -yani yürürlükten
kalkmış maddeleri- gereği olmadığına karar
verilip tasarıdan çıkartılıyor.
Şimdi, tabii, şöyle bir teknik var, bunu özellikle
Adalet Bakanlığındaki bürokrat arkadaşlarım bilir:
Yürürlükten kalkmış kanuna bir başka kanun maddesiyle atıf
yaparsanız, yürürlükten kalkmış kanuna hayatiyet verirsiniz.
Yani, burada, Allahtan, grupların önerdiği arkadaşlar
çalışırken bu tasarı üstünde dikkatli
davranmışlar, hayatiyeti kalmamış, yürürlükten
kalkmış kanunların, tekrar, bir hukuki yanlışla
hayatiyet kazanması önlenmiş. Bu, işin bir tarafı. Buna da
çok dikkat etmek gerekirdi ama bu yanlış yapılmış.
Şimdi, gene, kanunlar değişirken bir
sıkıntıyı daha yaşayacağız. Benim kısa
sürede inceleyebildiğim kadarıyla, bu tasarının içinde
Borçlar Kanununun 49uncu maddesine de atıflar var. Şimdi, Borçlar
Kanununu da değiştireceğiz, yakında Borçlar Kanunu da
değişecek. Şimdi, buradaki 49uncu madde, tahmin ediyorum, yeni
Borçlar Kanununda bambaşka bir madde olacak. Tekrar geleceğiz, bu
tür bir sürü kanunda, gene Borçlar Kanununu değiştireceğiz.
Burada bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Sayın
Bakanla burada, bizim, bir konuşmada diyaloğumuz oldu Ticaret
Kanununu mu önce getiriyorsunuz, Borçlar Kanunu mu? diye. Sayın Bakan o
zaman dedi ki: Ticaret Kanununu önce getiriyoruz.
Bakın, şimdi, buradaki tehlikeye benzer bir tehlike
orada da var Sayın Bakan. Ticaret Kanununun içinde Borçlar Kanununa
atıf yapan maddeler var. Ticaret Kanununu önce getirin, Borçlar Kanununu
sonra getirin. İleride Ticaret Kanununun şu anda yürürlükte olan
Borçlar Kanununa atıf yapan maddelerini tekrar değiştirmek
zorunda kalırız.
Şimdi bütün bunları yaparken
Bunu, şunun için
örnek veriyorum: Elbette Ticaret Kanununu tartışmıyoruz ama
burada tartışılan konu, bir hukuk
çalışmasının
Özellikle biz burada, tabii çok teknik
konuları tartışırken -bunu siyasi getirisi götürüsü yok-
hukuki yanlışlık yapmamak durumundayız. Bu tip hatalar bize
baştan itibaren hukuki yanlışlar yaptırıyor ve
Parlamentonun işini tıkıyor. Parlamentoyu tıkarken
yargıyı tıkıyor, hep beraber şikâyet ediyoruz. Nitekim
bu kadar değişikliği yapmamızın, şu altı yüz
elli dört maddelik değişikliğin en büyük esprisi de
Yargıtayın tıkanmış olması, davaların zaman
aşımına uğraması
Bunların hepsi doğru ama
bunların tamamındaki hata, yani Yargıtayın bu kadar
sıkışması, tıkanması, böyle apar topar
yasaların, altı yüz elli dört maddelik yasanın çok fazla
irdelenmeden yüce Meclisin önüne getirilmesinin nedenleri, bizim
zamanımızda, yani Parlamentonun zamanında bazı yasama
çalışmalarını yaparken gerekli itinayı
göstermemiş olmasından kaynaklanıyor. Bunlara dikkat çekmek
istedim.
Onun dışında, benim kısmıma giren
bölümdeki, bu, örneğin basın çalışanlarıyla ilgili
yasa olsun, eczacılıkla ilgili yasa olsun, bana bu görev partim
tarafından verilince, bu kurumların, yani bu sivil toplum
örgütlerinin yetkilileriyle görüştüm. Bana söyledikleri, gerek basın
mesleğinde çalışanlarla ilgili olsun gerek eczacılarla
ilgili olsun, bu yasa değişikliklerinin kendileriyle ilgili çok fazla
bir ihtilafları olmadığını, bunu normal karşıladıklarını
söylediler. O bakımdan bunların içeriğine girmeyeceğim.
Şimdi, şu, özellikle basın
çalışanlarıyla ilgili yasaya baktığınız
zaman, doğrudur, işte, basın çalışanlarının,
emekçinin hakları korunuyor gibi bir anlam çıkıyor.
Sözleşme yapmaya zorluyor, sözleşme yapmazsanız buna, işte,
müeyyideyi ağırlaştırıyor; o başka. Ama tabii, bu
arada -hani bir yerde kaşığıyla verip sapıyla
alıyor misali olacak- bunu burada yapıyorsunuz, öbür tarafta
basın çalışanlarının bu yıpranma payıyla
ilgili şeyi kaldırıyorsunuz. Yani, şimdi, ikisinin çok
tutarlı bir mantığı olmuyor.
Onun dışında bu ateşli silahlarla ilgili kanun
var. Şimdi ateşli silahlarla ilgili kanunda getirilen bütün
cezaların artırılmasına hiçbir itirazım yok. Ancak
öyle bir toplumda yaşıyoruz ki hepimiz -bunu, kimseyi ayırarak
söylemiyorum- çocuğumuza, torunumuza hediye götürürken tabanca
götürüyoruz. Televizyonları açıyorsunuz
Kan gövdeyi götüren video
kasetleri, DVDler; ne ararsanız var. Ondan sonra, Ateşli Silahlar
Kanununda ha bire müeyyide artırması yapıyoruz, müeyyideleri
ağırlaştırıyoruz.
Ağırlaştırın. Eğer siz, bataklığı
baştan kurutmuyorsanız, bu yasaları değiştirerek
hiçbir şey elde edemezsiniz.
Bu ülkede herkesin silah almasını, herkesin
silahlanmasını, ülkenin o tarihteki Başbakanı teşvik
etti. Bunu, hazinenin bir gelir kaynağı olarak gösterdi ve çok da
güzel bir örnek verdi o gün, o günlere dönüp hatırlayın: Efendim,
Amerikada herkesin cebinde tabanca olduğu için kimse kimseye silah
çekmiyor. dedi. Bunlar, bu Parlamento çatısı altında
konuşuldu.
Şimdi, bütün bunlar ortada varken, bu müeyyideleri artırmayalım,
uygulamayalım demiyorum, sakın
Baştan beri söylüyorum, bir
zaruretin gereğidir bunları yapmak ama, evvela bütün bu
sorunlarımızı da bir tartışalım, bunları
nasıl önleyeceğimizi tartışalım.
Bakın, korsan yayınla ilgili, burada, evvelki bölümde
konuşan arkadaşlarım da çok doğru şeyler söyledi.
Eğer biz, korsan yayını, sadece işte Kızılayda,
Kadıköyde, Taksimde, orada burada, tezgâhta roman satan, kaset satan
adam olarak algılıyorsak, çok ciddi yanlış yapıyoruz.
Korsanın temelinde, bunu kimin planladığını
Çünkü
korsan imalatı da büyük maliyetler gerektiren, büyük paralar gerektiren,
büyük sermaye gerektiren işlemler, yani bunlar çok ucuz yapılan
işlemler değil.
Şimdi, evvela, bu korsanın önüne geçebilmenin
şartlarından bir tanesi, onun imalatçısı kimse, onun
üreticisi kimse
Yani kaynağı kurutmak. Yoksa tezgâhta satan, üç
kuruş para için bu işi yapan adamı alır götürüsünüz,
elindeki kaseti de alırsınız, o zavallının canı yanar.
Ama bu işten büyük rant elde eden, bunun dibindeki, bunun
kaynağındaki insanı eğer zorlamıyorsanız, onu
engellemiyorsanız, her zaman da bu kasetleri tezgâhta satacak garip
vardır, dünyanın her tarafında vardır, bizde de muhakkak
vardır, yarın da olacaktır.
Bu nedenle, bunun bir insanlık suçu olduğunu kabul
ediyorum. Çünkü bir insanın beyninin emeği kadar kutsal bir emek
bence yok. Bir insan beyninin en büyük ürünü insanın
yarattığı değerlerdir; romandır, şiirdir,
şarkıdır, ne diyorsanız. Eğer, bu, istismar edilmeye
açık hâle getiriliyorsa ve bunun istismarı için biz elimizden geleni
yapmıyorsak, o zaman bu yasaları değiştirmek,
değiştirmemek, kanun çıkartmak, bunlar çok önemli değil.
Bir noktaya bir daha dikkatinizi çekmek istiyorum: Şu anda
yüz yetmiş tane ceza hükmü taşıyan yasadan bahsediyoruz. Demek
ki her çıkardığımız yasada muhakkak da bir ceza hükmü
koyuyoruz. Evvela bunu bir çözelim. Bu sorun çözülmeden, biz burada daha bunu
çok konuşuruz. Bu sorunların ortadan kalkması, gereken ekonomik,
sosyal bütün tedbirleri bu devletin alması gerekir. Ne kadar zamanda
alır? Gayet tabii bu, çok kolay, çok basit bir olaydır diye
söylemiyorum. Bu, sadece sizin iktidarınızın yedi
yıllık faaliyeti de değildir. Bu, yıllardır, elli
yıldır bu ülkede yürütülen ekonomik faaliyetlerin, ekonomik dünya
görüşünün geldiği noktadır. Eğer bir ülkede sefalet,
açlık varsa o ülkede suç işleme oranları her zaman çok
yüksektir. Refaha ulaşan ülkelerde de suç vardır ama orada suçun
vasfı değişir. Bizimkiler gibi, şu konuştuğumuz
suç vasıfları gibi suç vasfı, ekonomik olarak
gelişmiş, insanca yaşama şartlarına sahip olmuş
ülkelerde yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözünüzü tamamlayınız.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, görüşlerimi arz ettim.
Söylüyorum, bu yasa değişikliği bir zaruretin neticesidir
yapılacaktır. Ancak böyle bir yasa teklifini bir daha getirirken,
yüzde 20si sayın yüce Genel Kurul tarafından
değiştirilmeyen, biraz daha ciddi değerlendirilmiş yasa
teklifleriyle gelirsek çok daha sağlıklı çalışmalar
yaparız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Mengü.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Niğde
Milletvekili Mümin İnan.
Buyurunuz Sayın İnan. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına ait
151 ila 180inci maddeler üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Ceza hükmü taşıyan toplam yüz yetmiş kanunda
değişiklik yapılmasını öngören altı yüz elli bir
maddeden oluşan bu tasarı, eksikleri olsa da,
anlaşılıyor ki Adalet Bakanlığı bürokratları
ve Adalet Komisyonu üyeleri, üniversite ve yüksek yargı organları
mensuplarınca yoğun emekle hazırlanmış bir
tasarıdır. Hazırlanış yöntemine ve özellikle bu kadar
çok kanunla ayrı ayrı tartışma için yeterince imkân
sağlamasa da emeği geçenlere grubum adına teşekkür
ediyorum.
Yargıtayda ve diğer mahkemelerde bu tasarının
yasalaşması beklendiğinden hem adaletin bir an önce tecellisi ve
ayrıca zaman aşımı sebebiyle cezadan kurtulacakların
daha da artmaması adına, sorumlu muhalefet
anlayışımızın sonucu olarak, bu tasarının
bir an önce yasalaşması Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de
dileğimizdir.
Söz aldığım bölüm içerisinde bulunan ve
değişiklik öngörülen Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun ile çalışan gazetecilerin
patronlarına karşı yasal güvencelere kavuşturulduğu,
var olan yaptırımların arttırıldığı
görülmektedir. Bu düzenlemeler isabetli olmakla birlikte, fiilen
uygulanması ve denetlenmesi mümkün olamamaktadır. Ülkemizde birçok gazetecinin
başına gelenler hepimizin malumudur.
Bazı hükümleri değiştirilen 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanunda da değişiklikler öngörülmektedir. Bu Kanunda isabetli
olarak kurusıkı tabir edilen veya gaz fişeği atabilen
silahların teknik özelliklerinin değiştirilerek öldürmeye
elverişli hâle getirilmesi suç olarak düzenlenmiştir. Piyasada
alım satımı yapılan, namlusu değiştirilmek
suretiyle birçok suçun işlendiği, birçok masum
insanımızın hayatını kaybettiği hatırlandığında,
bu değişiklik son derece isabetli olmuştur.
Kamuoyunda silahlanmaya karşı bir hassasiyet
bulunduğu, özellikle maganda cinayetleri diye adlandırılan
olaylarda birçok insanımızın hayatını kaybettiği
hepimizin malumudur. Ancak, burada ciddi bir hata yapılmaktadır:
Silahla işlenen suçlar incelendiğinde bu suçların yüzde 100e
yakınının ruhsatsız silahlarla işlendiği
görülecektir. O hâlde mücadele edilmesi gereken olgu, yasanın verdiği
yetkiyle silah taşıyanlardan daha çok, kaçak silah
taşıyanlar olmalıdır. En azından, insanların
yoğun olarak yaşadığı belediye
sınırları ve turizm bölgelerinde kaçak silah
taşımanın cezasının alt sınırı bir
yıldır. Bunun alt sınırının daha yukarıda
belirlenmesi, asayiş bakımından çok daha yüksek olması
gerekmektedir.
6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanununun 6ncı
maddesinin ikinci fıkrasında sayılan meslek gruplarına bu
tasarıyla yeni eklemeler yapılırken belediye
başkanlarının da eklenmesinin yaptığı görevler
itibarıyla uygun olacağını düşünmekteyiz.
Yine de bu kanun içerisinde silah
kaçakçılığının muhtelif türleri
cezalandırılmışsa da artırıcı sebepler
içerisinde silahların nitelik ve sayı bakımından vahim
olması sayılmıştır. Birçok olayda terör örgütüyle
bağlantılı olarak yapılan silah
kaçakçılığına rastlandığı görülmektedir. O
hâlde bu kanuna bir madde daha ilave edilerek, silah
kaçakçılığının terör örgütleriyle
bağlantılı yapılması hâlinde, artırıcı
sebep olarak değerlendirilmelidir.
Eczacılık yapmaya mani suçların kapsamını
genişleterek devlete yönelik işlenen suçların da bu kapsama
alınmasını olumlu buluyoruz. 6269 sayılı Kanunda
yapılan değişiklikle, diplomasız kimyagerlik ve kimya
mühendisliği mesleğini icra edenlere hapis cezasının getirilmesi
de olumludur. Ceza alt sınırı biraz daha
artırılabilir.
Bu tasarıyla 6183 sayılı Kanunda da bazı
değişiklikler öngörülmekle birlikte, 110uncu maddede, devlete borcu
bulunup da devletten mal kaçırmanın cezasının alt
sınırı artırılmaktadır. Ancak bu cezaların
kaçırılan mal oranına göre gözden geçirilmesi gerektiğini
düşünmekteyiz. Çünkü Anadoluda birçok çiftçimizin, birçok
esnafımızın, küçük borçlar nedeniyle eşlerinin ve de
yakınlarının üzerinde bulunan mallarıyla, milyonlarca
doları başkalarının üzerine kaçıranların
arasında ceza bakımından bir uyumsuzluk olduğu düşüncesindeyiz.
Son zamanlarda, özellikle Anadoluda, çiftçi borçları nedeniyle çok ciddi
sıkıntılar yaşanması sebebiyle
karşımıza ciddi problemler bu anlamda gelebilir. Çünkü
çiftçilerin yakınlarının ve eşlerinin üzerindeki
malların da bu kapsamdan değerlendirilebilme ihtimali olduğundan
dolayı bu konunun bir kez daha gözden geçirilmesini arzu ediyor, bu
kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş.
Buyurunuz Sayın Demirtaş. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
DTP GRUBU ADINA SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Yasa
Tasarısının altıncı bölümüyle ilgili söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu bölümde, basın
çalışanlarıyla, gazetecilerle, basın emekçileriyle ilgili,
yine ateşli silahlarla ilgili -6136 sayılı Ateşli
Silahlarla ilgili- ve eczacılarla ilgili düzenlemeler yer alıyor.
Ben, özellikle bu bölümde 153, 154, 155, 156 ve 157 numaralarda
düzenlenmiş olan basın emekçileriyle ilgili, gazetecilerle ilgili
kısma dair görüşlerimi ifade etmek istiyorum izninizle.
Değerli arkadaşlar, ne tesadüftür ki, aynı zamanda
yarın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Bu vesileyle, aynı
zamanda, bütün çalışan gazetecilerin gününü de kutluyoruz DTP olarak.
Değerli arkadaşlar, gerçekten de hem haber alma
özgürlüğü hem çalışma yaşamıyla ilgili hem de ifade
özgürlüğüyle ilgili önemli bir alandır medya alanı, basın
alanı ve bu kamusal görevi yerine getiren gazeteciler, bu kadar önemli
temel hak ve özgürlüklerle ilgili çalıştıkları alanlarda,
maalesef, çok ciddi sıkıntılarla karşı
karşıyadırlar. Öncelikle, basın emekçilerinin
çalışma yaşamından kaynaklı hak ve özgürlüklerini
korumaları için kendi aralarında güçlü bir örgütlülüğe sahip
olmaları gerekir. Yoksa bu 153, 154, 155, 156 ve 157de düzenlenen maddelerle
ilgili olarak basın emekçilerinin bireysel olarak kendi
haklarını, özgürlüklerini medya patronlarına karşı,
işverenlere karşı korumaları tek başına, maalesef
ki mümkün değil. Yani, bu sözleşmelerden doğan,
sözleşmelerin haksız fesihlerinden vesaire doğan haklarıyla
ilgili olarak İş Kanunu, Basın Kanunu kısmen koruma
sağlasa da bu cezaların artırılması tek
başına bu kesimin, bu çalışan kesimin haklarını
koruma açısından son derece yetersiz olacaktır. Temelde,
çalışanların kendi hakkını, çalışma yaşamından
doğan haklarını koruyabilmeleri için örgütlü bir güç hâline
gelmeleri asıldır. Eğer, bu alanda sendikalaşma, kendi
haklarını toplu bir şekilde koruyabilme özgürlükleri yeterince
sağlanamazsa, medya patronları karşısında basın
emekçilerinin bu haklarını koruyabilmeleri de çok olanaklı
değil.
Bugün, Türkiye Gazeteciler Sendikasının üyesi olan çok
az sayıda basın emekçisi vardır. Bu, acaba, basın
çalışanlarının, emekçilerin sendikaya üye olma
isteksizliğinden mi kaynaklı yoksa sendikaya üye olmaları hâlinde
işlerine son verilme tehlikesi ve tehdidiyle karşı
karşıya bulunmalarından mı kaynaklı diye bakmak
gerekir. Evet, Türkiyede, hatta yerel medyalara kadar inen büyük bir
baskıyla, sendikalaşma baskısıyla karşı
karşıyadır basın emekçileri. Sendika üyesi oldukları
anda veya bu iradeyi gösterdikleri anda, maalesef ki, işlerine son
verilmekte ve onların hakkını arayabilecek ciddi bir sendikal
faaliyet veya sendikal örgütlülük de maalesef bulunmamaktadır. Türkiye
Gazeteciler Sendikasının üyesi olan basın emekçileri de devlete
bağlı -TRT veya Anadolu Ajansı gibi- kurumların
çalışanları olan basın emekçilerinden oluşmakta. Özel
medya kuruluşlarının, büyük medya tekellerinin, hatta
-işte, az önce ifade ettiğim gibi- yerel medya kuruluşu
çalışanlarının sendikalı olma iradesini gösterdikleri
anda, böylesi bir girişimde bulundukları anda işlerine son
verildiğini pratikten, günlük yaşamdan çok iyi takip ediyor,
biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiyede medya sektörünün
önemli sorunlarından biri de medyadaki tekelleşme olgusudur.
Gerçekten de medyadaki tekelleşme, her birimizin haber alma, objektif
haber edinme özgürlüğünü kısıtladığı gibi, yine,
tekelleşen medya, aynı zamanda ekonomik alanda haksızlık
yaratabilecek bir güce ulaşabilmekte; siyaset üzerinde, hükûmetler
üzerinde önemli bir etki yaratarak, bu yarattığı etkiyi de kendi
çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullanan büyük bir tekel gücüne
dönüşebilmektedir. Medyanın tekelleşerek bireysel çıkarlara
hizmet edecek ticari nitelik kazanması, medya-siyaset bağlantısının
güçlenmesine, medyanın devletle ticari ilişkiye girmesine ve bu
ilişki neticesinde de demokratik ilkelerin, demokrasinin, hiç farkına
varmadan, hiçbirimiz bunu hissetmeden yozlaşmasına neden
olmaktadır.
Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri de
bağımsız ve özgür basındır. Basın özgürlüğü,
kamu güçleri karşısında olduğu kadar, özel güç
odaklarına karşı da korunmalıdır. Bu nedenle,
medyanın belli kişi ya da grupların elinde
toplanmasını önleyen yasal düzenlemelere de ihtiyaç olduğu
açıktır. Bu vesileyle bunu da vurgulamak gerekir diye
düşünüyoruz.
Bugün, ülkemizde yaklaşık 19 gazeteci, basın
çalışanı mesleğini yürüttüğü sırada
tutuklanmış ve cezaevine konulmuştur. Özellikle, Basın
Kanunu, Türk Ceza Kanununun düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen
maddeleri, 301inci madde, Terörle Mücadele Yasası gibi maddelerle
baskı altına alınan basın kuruluşları ve
basın çalışanları, özellikle muhalif basın
kuruluşları ve çalışanları işlerini yapamaz hâle
gelmişler ve haber alma, haber yayma, ifade özgürlüğünü kullanamaz
hâle getirilmişlerdir. Bu muhalif basın organları üzerindeki
baskılar, bugün itibarıyla akıl almaz boyutlara gelmiştir.
Bunlar -sistematik bir biçimde kapatılan, dağıtımı
engellenen- özellikle tekel hâline gelmiş dağıtım
kurumlarının dağıtımı engellemesi nedeniyle kendi
işlerini yapamaz hâle gelmişlerdir ve bazı dergiler, gazeteler,
medya organları bu nedenle, dağıtım tekeli nedeniyle bayiye
inemez ve kendi düşüncelerini topluma ulaştıramaz hâle
getirilmişlerdir. Fikir ve vicdan hürriyetinin temel unsurlarından
biri olan basın organları bu şekilde, yasaların
ağır baskısı altında, cezaların ağır
baskısı altında, maalesef ki çalışamaz hâle getirilmişlerdir.
Değerli arkadaşlar, bu değişikliklerle,
cezaların artırılmasıyla, her ne kadar kısmi olarak
basın çalışanlarının işverenlere karşı
korunması bir yandan hedeflense de, önümüzdeki günlerde Meclis gündemine
gelecek olan 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasasıyla, basın
çalışanlarının, emekçilerinin özellikle yıpranma
hakkı, yıpranma tazminatı ellerinden alınmak istenmektedir.
Yani, burada, biz basın çalışanlarını koruyan bir yasa
maddesini oylarken, onaylarken, birkaç gün sonra, basın
çalışanlarının özgürlüğünü yine tehdit ve tehlike altına
sokacak bir başka yasa maddesiyle veya maddeleriyle karşı
karşıya kalacağız. Dolayısıyla, yapılan
bütün yasal çalışmaların, yasa yapma faaliyetlerinin aynı
iradeyle gerçekleşmesi, aynı saikle gerçekleşmesi, kendi
içerisinde bir tutarlılık oluşturması gerekir. Aksi
takdirde, bugün, basın çalışanlarını koruyor gibi
görünen düzenlemeyi yapıp, yarın basın
çalışanlarının sosyal güvenlikle ilgili haklarını
zedeleyen yasa tasarılarına veya tekliflerine imza atarsa bu Meclis,
kendi içerisinde, yaptığı yasama faaliyetinde, tutarsız,
çelişkili bir duruma düşmüş olacaktır.
Az önce arkadaşlar da ifade ettiler, yasa tekniği
açısından gerçekten de sıkıntılı bir yasayla
karşı karşıyayız. Grupların bu yasanın
hızlı bir şekilde geçmesi üzerinde anlaşmasının
tek nedeni acil bir ihtiyaç olmasından kaynaklı. Hem yargı
mekanizmalarının, yerel mahkemelerin ve temyiz mahkemelerinin,
Yargıtayın bu konuda tıkanmış olması,
dosyaların zaman aşımı tehdidi ve tehlikesiyle
karşı karşıya olması vesilesiyle, bu yasa
tasarısının hızlı bir şekilde Meclisten geçmesi
ve toplumsal bir ihtiyaca cevap vermesi açısından, bizler de DTP
olarak bu yasanın geçmesi konusunda desteklerimizi sunuyoruz. Ama,
özellikle değişiklik önergeleriyle, teknik açıdan
sıkıntılı olan maddelerin düzeltilmesi konusunda da, biz,
AK Parti Grubunun daha duyarlı ve daha dikkatli davranması
gerektiği inancındayız.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Demirtaş.
Altıncı bölüm üzerine şahsı adına söz
isteyen Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Buyurunuz Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun altıncı bölümü üzerinde söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 22nci Dönemde bu Meclis gerçekten
yoğun bir şekilde çalıştı, tarihte görülmedik
şekilde sekiz yüzden fazla kanun çıkardı, âdeta hukuk
reformları yaptı. İşte, bu yapılan reformlardan bir
tanesi de Temel Ceza Kanunları dediğimiz Türk Ceza Kanununun
yeniden yapılmasıdır. Buna bağlı olarak Kabahatler
Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun da çıkartılmıştır. Bu
kanunların çıkartılmasında emeği olan akademisyenlere,
bürokratlara, elbette değerli milletvekillerimize sonsuz
teşekkürlerimi sunuyorum. Çünkü, bundan önceki Ceza Kanunu,
İtalyadan aldığımız, faşist İtalyanın
yazdığı ve uyguladığı kanun idi. O kanunu
aslında İtalyanlar 1945ten sonra terk etti, ama maalesef biz 2005e
kadar uygulamak zorunda kaldık. İşte, 2005te böyle bir
değişiklikle bu gerçekleşti. Türk hukukçusu, Türk siyasetçisi,
Türk Parlamentosu kendi alnının teriyle böyle bir kanun
çıkardı. Evet, bu kanunlar çıkartılırken
değişik kesimlerden de görüş alındı, çok önemli
görüşler de bildirildi, ama bir tanesi hakikaten üzücüydü. Bunlardan bir
tanesi diyordu ki, bir akademisyen: Ey gafiller, siz kim oluyorsunuz ki, Türk
Ceza Kanununu yazıyorsunuz? Türk hukuk sistemi ve Türk Parlamentosu hâlâ
böyle bir olgunluğa gelmemiştir. şeklinde bir menfi, negatif
bir mektup yazmıştı. Ama tabii, çok şükür ki onu dinlemedik
ve hep birlikte, muhalefetiyle iktidarıyla, Türk insanının
anlayabileceği şekilde bir kanun yaptık.
İşte şimdi, özel kanunlarda olan bu yükümlülükleri
de bu Türk Ceza Kanununa uygulamak açısından bir tasarı
gelmiştir. Merak etmeyin, 23üncü Dönemde inşallah çok daha fazla
çalışarak, 22nci Dönemden daha fazla çalışarak, yeni yeni
kanunlara, yeni yeni reformlara imza atacaklardır. Önümüzde önemli
fırsatlar vardır. Hele hele bugünlerde gündemde olan demokratik sivil
anayasayı her ne kadar bazıları, yapmayın etmeyin, deseler
de, inşallah, hep birlikte, muhalefetiyle iktidarıyla, sivil
toplumuyla birlikte bu Meclisten geçireceğiz. Artık demokrasimiz,
Parlamentomuz bu olgunluğa ermiştir.
Değerli arkadaşlar, altıncı bölümde neler var
diye kısaca göz atacak olursak, 5953 sayılı basın
mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar
arasındaki münasebetleri tanzim eden Kanunda birtakım
değişiklikler yapıyoruz. Burada ne var? İşte,
yazı işleri akdi yapmayan, ölüm tazminatı ödemeyen, gazeteciye
yıllık izin vermeyen veya izinde ücret ödemeyen, fazla
çalışma ücretini ödemeyen işverene birtakım adli
yaptırımlar getiriyoruz, idari yaptırımlar getiriyoruz,
para cezası getiriyoruz. Bunlar var mı, oluyor mu memlekette?
Oluyormuş demek ki, böyle bir yaptırımlar getiriliyor. Oysa,
baktığımızda, medya patronları gerçekten
şaşaalı bir hayat yaşıyorlar. Zaman zaman hatta
baktığımızda, milyon dolarlar vererek bir haber müdürünü
başka bir yere transfer ediyorlar. Ama medya emekçilerine
baktığımızda, elinde makineyle o, dışarıda,
soğukta, karda kışta, güneşte haber kollayan muhabire
asgari ücreti vermediğini, hatta izin parasını vermediğini
görüyoruz. İşte, maalesef, bunun için bu kanunlar çıkmak zorunda
kalıyor değerli arkadaşlar.
Bunun yanı sıra, kurusıkı, ses veya gaz
fişeği atan tabancayı, teknik özelliklerini
değiştirerek silah gibi yapanlara da burada bir ceza hükmü
getiriliyor. Bu da önemli bir hüküm çünkü son yıllarda maalesef, bu
silahları taklit ederek, değiştirerek, suç işlediklerini
görüyoruz. Yine, ateşli silah ve mermileri yasa dışı
yollarla ülkeye sokanlara da beş yıldan on iki yıla kadar hapis,
zaten daha önce de vardı bu ama yeniden düzenleme getiriliyor.
Bu silahları daha çok çeteler ve terör örgütleri
kullanıyorlar maalesef, ama bu çete ülkemizin bir gerçeği oldu. Ben
polisimize, yani, bu anlamda teşekkür ediyorum, gerçekten bunları
cansiparane yakalıyor ve adalete teslim ediyor, ama bu çete davaları
nedense yıllarca sürüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Daha geçen gün, 1995
yılında işlenmiş bir çete olayı, suçu on dört yıl
sonra ancak hükme bağlanabildi. Şimdi, hâkim eksikliği var,
şu var kabul ediyoruz. On dört yıl sürüyorsa bir dava, bunu hâkim
eksikliğiyle izah edemeyiz. Başbakana suikast yapılan bu
memlekette, üç yıl, dört yıl geçmiş ama hâlâ sürüncemede.
Bakın, hâkimlik yaptım, istersem bir davayı bir ayda
bitirebilirim, istersem. Ceza Yargılama Usulü Kanunu zaten onu emreder.
Der ki: Ceza yargılaması kesintisiz olmalıdır. Ama
baktığımızda, çete davaları yıllarca bu
memlekette sürmektedir. O bakımdan, sadece dikkatinizi çekmek için
bunları ifade ettim. İstenirse bu davalar beş ayda, altı
ayda bitebilir.
Kanuna hayırlı olsun demek istemiyorum, ama insanın
olduğu yerde mutlaka suç oluyor, ceza oluyor. Hazreti Ademden beri bu
var. O bakımdan inşallah vatandaşlarımız bunlara
muhatap olmazlar, ama yine de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.
Şahsı adına Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman.
Buyurunuz Sayın Akman. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
altıncı bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Adalet
Bakanlığımız, bürokratlarımız geçen dönem Türk
Ceza Kanununun, Ceza Usul Kanununun hazırlanmasında emeği
geçen hocalarımız gerçekten çok önemli bir iş yaptılar. Geçen
dönem cumhuriyet tarihi boyunca bu kapsamda el atılamayan temel
yasaları değiştirme cesaretini gösterdiler. En son Genel
Kurulumuz bununla ilgili kararını verdi, Ceza Kanunumuz üç
yıldan bu yana yürürlükte. Fakat, Ceza Kanunu dışında ceza
hükmü içeren, işte bu önümüze gelen tasarıdan da anlıyoruz ki,
yüz yetmiş civarında kanunda daha ceza içeren hükümler var. Bunun
yanı sıra, yürürlükten kaldırılan altmış iki
civarında kanunda değişiklik yapan, bunları yürürlükten
kaldıran hükümler var. Bunların tamamı bir tasarı
çerçevesinde toparlanmış ve yüce Meclisin huzuruna getirilmiş.
Bazı arkadaşlarımız konuşmaları
sırasında bunun usulünü, şeklini tenkit ettiler. Fakat, hiçbir
arkadaşımız bunun bir alternatifini de ortaya koyamadı.
Yani, bu şekilde bir ihtiyaç var. Uygulayıcılar için bir
aciliyet arz ediyor bu durum. Ama, bunu nasıl telafi ederiz? Örneğin,
bu yüz yetmiş kanunun tamamında -ki, bazıları birer maddede
değişiklik yapıyor, bazıları beş on maddede
değişiklik yapıyor- bunların her birini, örneğin
ayrı tasarı olarak Meclise sevk edersek herhâlde 23üncü Dönem
Meclisi sadece bu kanunları dahi görüşemeyecek durumda olacak.
Ben, huzurunuzda Adalet Bakanımızdan ve onun
bürokratlarından bir istirhamda bulunmak istiyorum: Bugün uygulamadan
gelen arkadaşlar olarak biliyoruz ki, hâlâ yürürlükte olan, dilini
çoğumuzun anlamakta güçlük çektiği, çoğu zaman uygulama
alanı da kalmamış olan kanunlarımız var. Bunlar
raflarda bekliyorlar. Ama, bugün şu saatte kabul ettiğimiz kanunlarla
hüküm açısından, önem açısından hiçbir farklılık
arz etmiyor, sonuçta yürürlükte kalmaya devam ediyorlar. Hem AB uyum
yasaları çerçevesinde de böyle bir şeye ihtiyaç var. Bunların
tamamını tarayacak bir komisyon kurulmasını ben istirham
ediyorum. Böyle temel reformların yapıldığı,
Anayasanın değiştirileceği böyle bir Mecliste aynı
zamanda Türkiye Cumhuriyeti tarihinden önce ve sonra
çıkarılmış olan bütün kanunlar taranmak suretiyle
miadını tamamlamış, artık hüküm ifade etmeyenlerin
yürürlükten kaldırılması suretiyle -aynı paralelde birçok
kanun olduğunu biliyoruz- bunların birleştirilerek, daha derli
toplu, uygulayıcıların kolay ulaşabileceği, dilini
daha iyi anlayabileceği nitelikte bir çalışma
yapılmasında ben şahsen bir zaruret görüyorum. Bunu ötelemememiz
gerekiyor, çünkü bu tip çalışmalar özellikle parçalı
koalisyonlar döneminde yapılamaz, tek başına iktidar olan
dönemlerde bunları daha kolay yapmak lazım ama bunu daha ileri
götürerek, muhalefetin de, bugün olduğu gibi, katkısını
almak suretiyle, bunu, bana göre, yapmak mümkündür, yaparsak faydalı ve
hayırlı bir iş yapmış oluruz.
Bu görüşmekte olduğumuz altıncı bölümde,
arkadaşlarımız değindiler, yedi ayrı kanunda
yaklaşık otuz madde değiştiriliyor. Bunlar, basın
mesleğinde çalışanlarla ilgili kanundan tutun da, Ateşli
Silahlar Kanununa kadar, eczacılar ve eczanelerle ilgili kanuna kadar
birçok hüküm güncelleniyor, ihtiyaç olanlara yeni bazı eklemeler
yapılıyor.
Ben, demin de ifade ettiğim gibi, genel anlamda bu kanun
tasarısının özellikle uygulayıcılar için aciliyet arz
ettiğini ama Türkiye için güzel bir örnek olduğunu, bunun bütün
kanunlara teşmil edilmek suretiyle böyle bir çalışmanın
yapılmasını da bekliyorum.
Kanunun uygulayıcılar için ve memleketimiz için
hayırlar getirmesini diliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akman.
Şimdi altıncı bölüm için soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Üç kişi soru için talepte bulunmuştur: Sayın
Çalış, Sayın Doğru ve Sayın İnan.
Sırayla söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Ben, öncelikle, beşinci bölümdeki sorularım
anlaşılamadığı için Sayın Bakanıma tekrar
soracağım.
Sayın Bakanım, daha önceki sorularım, evet,
istatistiki sorulardı ama bu sorularım bilgi sorusuydu, tekrar
ediyorum onun için.
Birinci sorum şuydu: Doğal afetlerde zarar gören adli
bilgi ve belgelerin zarar görmemesi için
Bakanlığınızın merkezî adli otomasyon bilgi
bankası kurmayla ilgili bir çalışması var mıdır?
Sorumun birisi buydu.
Diğer sorum da, her geçen gün il genel meclislerinin daha
önemli görevler üstlenmesi nedeniyle, il genel meclisi üyelerinin özlük
haklarıyla ilgili bir çalışmanız var mı? Yoksa bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Diğer sorum da
buydu. Bunları tekrar etmiş oldum.
Bir diğer sorum da, bu amme alacaklarıyla ilgili olarak
bu tartıştığımız bölümle ilgili. Bildiğimiz
gibi ekonominin giderek küçük esnaf ve sanatkâr aleyhine bozulması
nedeniyle pek çok küçük esnaf ve sanatkâr borçlarını ödeyememe veya
zamanında beyanda bulunamama nedeniyle hapis cezası almış
durumdadır. Bu tür mükelleflerin cezalarının, en azından
belli bir sınıra kadar olan cezaların para cezasına
çevrilmesiyle ilgili bir çalışmanız var mıdır? Yoksa
böyle bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
153üncü maddede basınla ilgili, basında
çalışan insanların durumlarıyla ilgili görüşler
vardır. Anadolumuzda ve yaygın basında basın
çalışanları çok ağır şartlarda
çalışıyorlar. Basın çalışanlarıyla beraber
basının sahipleri de aynı şekilde çok zor şartlarda
işlerini götürebiliyorlar. Mesela Tokatımızda Hür Ses gazetesi,
Tokat gazetesi, Yeni Tokat gazetesinin nasıl
çalıştığını ben yakinen biliyorum. Acaba yerel
olarak çalışan Anadolu basınındaki
insanlarımızın durumlarının iyileştirilmesiyle
ilgili bir çalışma yapılabilir mi?
İkincisi, gazete veyahut da televizyon sahiplerinin en
azından Bağ-Kur primleri, vergi indirimleri veyahut da ucuz kredi
gibi çeşitli çalışmalarla ilgili herhangi bir kanun
getirilebilir mi? Birinci sorum budur.
İkinci sorum da, amme alacaklarıyla ilgili olarak
devletimiz borçlu olan insanlardan faiz alıyor, ancak bazı konularda
da devletin borcu var. Devletin borçlarıyla ilgili olarak, o insanlara
veyahut o kurumlara herhangi bir faiz ödemesi yapılabilir mi veyahut da bu
şekilde bir çalışma var mıdır?
Üçüncü sorum da, Türkiyemizde son yıllarda büyük bir
silahlanma durumuyla karşı karşıyayız. Son beş
yılda kaç kişiye silah ruhsatı verilmiştir? Bunlar hangi
gerekçelere göre verilmiştir? Verilmiş olan silah ruhsatlarıyla
işlenen suçların sayılarıyla ilgili bilgi verilebilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkanım,
aracılığınız ile Sayın Bakanıma sormak
istiyorum.
Son zamanlarda kamuoyunda ve gazetelerde, 2009 yılı
içerisinde kanunen yapılacak olan mahallî idareler seçimlerinin öne
alınmasıyla ilgili Hükûmetinizin bir çalışmasının
olup olmadığı zaman zaman basına yansımaktadır.
Böyle bir çalışma var mıdır?
İkinci sorum: Daha önce de sayın bakanlarımıza
sorduğumuz, özellikle Anadolu çiftçisini doğrudan ilgilendiren
elektrik borçlarıyla ilgili bugüne kadar sormuş olduğumuz,
yazılı olarak verdiğimiz sorulardan herhangi bir cevap
alamadık. Çiftçilerimiz haddinden fazla yüksek faiz uygulanan elektrik
borçlarında yeniden bir yapılanmaya gidilip gidilmeyeceğini
merak içerisinde beklemektedir. Bu konuyla ilgili, sulama elektrik borçlarından
kaynaklanan, Hükûmetimizin bir çalışması var mıdır?
Yeni bir yapılandırmaya gidecek misiniz?
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İnan.
Buyurunuz Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım teşekkür ederim.
Sayın Çalış Doğal afetlerden zarar gören
adliyelerimizdeki dosyalar ve oradaki evraklarla ilgili bilgi bankası
anlamında Adalet Bakanlığımızın bir
çalışması var mı? diye sordular.
Ulusal Yargı Ağı Projesi kapsamında bu
kıymetli evraklarla ilgili bir çalışma yapıyor
Bakanlığımız. Bu çalışma
sonuçlandığı takdirde, herhangi bir tabii afet anında
onların zarar görmemesi ve daha sonra da onlardan yararlanmayı
sağlayacak, tabii ki bilişim teknolojisinden yararlanmak suretiyle
bir proje üzerinde çalışmalarımız büyük bir hızla
yürümektedir.
İl genel meclisi üyelerinin özlük haklarıyla ilgili bir
çalışma var mı?" diye sordunuz. Benim
Bakanlığımın yok, ama İçişleri
Bakanlığının böyle bir çalışması var
mı, onu ilgili Bakanlıktan sorarak size cevap verebilirim.
Esnaflarımızla ilgili bir af anlamına gelen, mal
beyanında bulunmamaktan kaynaklanan af anlamına gelen bir
iyileştirme düşünülebilir mi? dediniz. Bu konuyla da ilgili Adalet
Bakanlığımızın şu an itibarıyla üzerinde
çalıştığı herhangi bir taslak metin yok. Tabii bu
konuyla ilgili asıl çalışmayı yapması gereken Sanayi
ve Ticaret Bakanlığımızdır. Sizin bu talebinizi de
Sanayi ve Ticaret Bakanlığına sormak suretiyle yazılı
olarak bundan sonraki bölümü size intikal ettirmeye
çalışacağım.
Sayın Doğru Yerel basın organlarının
sorunları var. dediler. Doğrudur. Gerçekten çok güç şartlar
altında halkımızın haber alma hakkının
kullanılmasına yardımcı oluyor bu
arkadaşlarımız. Bunların sorunlarıyla ilgili tabii
doğrudan doğruya Basın ve Yayın Genel Müdürlüğünün
bağlı bulunduğu Bakan arkadaşımız birinci
derecede muhataptır. Bu konularla da ilgili Adalet
Bakanlığımızın bir çalışması yok. Tabii
başka bir bakan arkadaşımızın görev alanına giren
bir soruyu bana sordunuz, ama mademki sordunuz, ben bu soruyla da ilgili bürokrat
arkadaşlarıma rica edeceğim, ilgili bakanlıktan
alacağımız bilgileri size yazılı olarak ifade
edeceğim.
Sayın Doğru Silahlanmayla ilgili son yıllarda bir
artış var. Acaba kaç kişiye silah ruhsatı verildi? derken,
tabii bunun bir süresi vardı, onu tespit edemedim. Son beş
yılı falan mı kastettiniz?
REŞAT DOĞRU (Tokat) Evet.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Tabii,
onu bilmiyorum. Onu da sorup, size yazılı olarak cevap vereyim.
Mümin İnan Bey, Niğde Milletvekili
arkadaşımız, mahallî idareler seçimlerinin öne
alınmasıyla ilgili Hükûmetimizin bir çalışması olup
olmadığını sordular. Şu anda Hükûmetimizin böyle bir
çalışması yoktur. Benim bildiğim kadarıyla
zamanında yapılacaktır mahallî idareler seçimleri.
Elektrik borçlarıyla ilgili bizim hükûmetlerimiz döneminde
yeniden yapılanma çalışmalarını yaptık, ama böyle
bir çalışmaya yeniden ihtiyaç var mı, durum nedir? Tabii ki,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın bu konuyu
öncelikle gündemine alıp değerlendirmesi gerekir. Ben, Adalet
Bakanı olarak bu konuyla ilgili, size şimdi elektrik borçlarıyla
ilgili yeniden yapılanma çalışması yapacağız veya
yapmayacağız diye bir beyanda bulunamam. Bu da bir başka Bakan
arkadaşımızın görev alanına giriyor.
Sayın Başkanım, böylece
arkadaşlarımızın sorularına sözlü olarak cevap vermeye
çalıştım. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, bazı
soruların tamamına cevap vermem mümkün olmadığı için,
onlarla ilgili çalışma yapıp daha sonra yazılı olarak
arkadaşlarımıza takdim edeceğim.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.
Altıncı bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, altıncı bölümde yer alan maddeleri ve varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
151inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
152nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
153üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa tasarısının
153. maddesinin (b) bendinde geçen iki bin beş yüz ibaresinin on
beş bin, (c) bendinde geçen iki bin beş yüz ibaresinin de on
beş bin olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı
tasarının 153 üncü maddesinin (a) fıkrasındaki beher
mukavele için kelimesinden sonra gelen ibarenin yedi bin Türk lirası,
(b) fıkrasındaki işverene kelimesinden sonra gelen ibarenin
tazminatın üç katı, (c) fıkrasındaki ödemeyen
işverene kelimesinden sonra gelen ibarenin tazminatın beş
katı olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Fatma Kurtulan |
Mehmet Nezir Karabaş |
|
|
Şırnak |
Van |
Bitlis |
|
|
Şerafettin Halis |
|
Bengi Yıldız |
|
|
Tunceli |
|
Batman |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında söz istiyor musunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kaplan.
Süreniz beş dakikadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iş yaşamında, çalışma
yaşamında en az sosyal güvenlik hakkına sahip olan, en çok
mağdur edilen, en güvencesiz, sendikalı diye işten
atılan, maaşları düşük gösterilen, kıdem
tazminatları ödenmeyen, fazla mesai ücretleri ödenmeyen ve gerçekten hiçbir
güvenceleri olmayan çalışan gazeteciler 10 Ocak Dünya
Çalışan Gazeteciler Gününü yarın kutlayacaklar ve böylesi
koşullarda Türkiyede yaşamaya ve çalışmaya devam
edecekler.
Niye acımasızdır medya sektörü? Basın
alanında çalışan gazeteciler, haberciler,
çalışanları sendikalı olduğu zaman neden işlerine
son veriliyor? Neden doğru dürüst bir sözleşme imzalanmıyor?
Gerçekten bu düşündürücüdür. Bir yıllık dahi sözleşmeler
imzalanmıyor ki, kıdem tazminatı almasınlar. Basın
çalışanları bir yıl, iki yıl stajyer gazeteci adı
altında çalıştırılıyor ve hiçbir ücret ödenmiyor.
Basın emekçileri, basın çalışanları bu konudaki
kaygılarını defalarca sivil muhalefetleriyle dile getirmeye
çalıştılar.
Şöyle bir baktığımız zaman, ortalama on
iki saat çalışan, çoğu zaman bu çalışma saatleri
uzayan, ancak sözleşmelerde de bunlar sekiz saat gibi gösterilen ve fazla
mesaileri de ödenmeyen, ancak maaşın içinde, bordroda da ödenmiş
gibi yansıtılan, yine çoğu gazetecinin maaşı
bordrolarda düşük gösterilerek kıdem tazminatını az
almaları sağlanan bir acımasız uygulama var. Sanki, medya
tekelleri diyeceğim ama çok fazla medya tekeli Türkiyede yok, ama öyle
gözüküyor ki bir iki yeşermeler de var. Fakat, iki üç kümenin
arasında bile gizli bir sözleşme var. Bir medya grubu bir gazeteciyi
işten atınca, diğer medya grupları işe almıyor. Böylesi
ambargo yiyen çok gazeteci var, çok gazeteci biliyoruz. İdari mahkemelerde
haklarını arayan, sonra Avrupa mahkemesine taşıyan
gazetecileri de biliyoruz.
Sosyal Güvenlik Yasasında, gazetecilerin dörtte 1 olan
yıpranma payının kaldırılmaya çalışılmasını
anlamak da mümkün değil. Neden bu yapılıyor diye sormak
gerekiyor. Bu ölçü nedir? Yani, şöyle bir aradaki uçuruma göz atalım.
Bir televizyonda, bir haberci, bir başka gruba transfer oluyor, sanki
futbolcu gibi milyon dolarlık transferlerden bahsediliyor. Bu
MEDYATAVAyı okuyun, İnternet sayfalarını, 70 bin dolar ve
100 bin dolar aylıklardan da bahsediliyor, ama bordrolarda gözüken öyle
değil. Yani televizyonlarda, köşe yazarlarında olsun, bir
kısmına ödenen ücretlerin bordroda gerçek temsili bile söz konusu
değil, kayıt dışılık da burada söz konusu. Bu
kayıt dışılığı, çok basit bir şekilde,
bir manevi tazminat davası açarsanız, herhangi bir mahkemede
sosyoekonomik durumla ilgili hemen bir bordro gelir önünüze, 100 bin dolar alan
bir kişiyi dava etmişseniz, bakarsanız, geliri orada 5 bin YTL
gözüküyor.
Bu kayıt dışılık
karşısında, bizim verdiğimiz önergede, bunun etkili
olması için sözleşmeyi imzalamayan, kim olursa olsun işveren,
hangi medya, hangi holding olursa olsun en az 7 bin YTL sözleşmeyi imzalamadığı
için bir cezai müeyyide ile karşı karşıya kalırsa,
alacağı muhabiri, alacağı gazete
çalışanının sözleşmesini yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Aksi takdirde, siz 700 lira
yazarsanız, bu 700 lira karşısında hiç kimse sözleşme
hazırlamaz.
Yine tazminat konusunda, ödemeyen işverenlere,
tazminatın 3 katını çalışanına öder
dediğiniz takdirde, böyle bir caydırıcılık
karşısında bu haksızlığı yapmaz.
Yine hak sahiplerine ölüm tazminatlarını ödemeyenlerin
neden 2.500 Türk lirası da bunun 5 katı olmaması gerektiği
konusunda gerçekten Türkiye Gazeteciler Sendikasının bu konudaki
kararlı mücadelesini, Çağdaş Gazeteciler Derneğinin bu
kanundaki duyarlılıklarını biliyoruz ve bu konuda
çalışan dünyasının en mağduru olan, en mağdur
durumundaki çalışanların bu sosyal güvenlik haklarını
güvenceye almadan medyanın özgürleşmesi de mümkün değildir.
Medya özgürleşemezse, özgür medyanın kamu yararına basın
ahlak kuralları ve etiği içinde doğru dürüst
çalışmasının da olanakları yoktur. Medyayı
dördüncü kuvvet sayarsanız, medyanın, dördüncü kuvveti ayakta tutan,
mutfağında çalışan gazetecilerin haklarını,
hukuklarını, güvencelerini teslim etmek zorundasınız.
Bugün bu uyarlama yasasıyla verdiğimiz önergeler, bunu
tamamen sağlamıyor ama bir nebze olsun bir güvence getiriyor.
Bu önergelerimiz konusunda tüm milletvekillerinin duyarlı
davranacağını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 153. maddesinin (b) bendinde geçen iki bin beş
yüz ibaresinin on beş bin, (c) bendinde geçen iki bin beş yüz
ibaresinin de on beş bin olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılamıyoruz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz istiyorum.
BAŞKAN Söz istiyorsunuz.
Buyurunuz Sayın Genç.
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; basın çalışanlarıyla ilgili olarak
getirilen bu hükümde, 153üncü maddede 6 ncı maddenin ikinci
fıkrasında bahsi geçen tazminatı gazeteciye ödemeyen
işverene ikibinbeşyüz
denmiş, ben 15 bin diyorum, 15 bin de
az. 18 inci maddede yazılı ölüm tazminatını hak
sahiplerine ödemeyen işverene ikibinbeşyüz
bunun 15 bine
çıkarılması gerektiği şeklinde bir önerge verdim.
Değerli milletvekilleri, basın dünyada
sağlıklı işlediği zaman bir ülke yönetiminde, bir
ülkenin gerçeklerinin dile getirilmesinde, halkın eğitilmesinde en
büyük, en etkili araçtır. Ama maalesef Türkiyede ve birçok yerlerde tabii
-ama demokrasisi yarım kalmış, Türkiyede de böyle- basında
çalışanlar maalesef bir köle gibi kullanılmaya çalışılmakta,
basın çalışanlarına hakları verilmemekte,
birtakım basının köşe yazarları, patronların
özellikle idareyle ihale işlerinin hâlli konusunda aracılık
yapmakta, basının çalışanlarının
bazıları cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla çok
yakın, içli dışlı ilişkiler kurmakta. Bir
kısmı bu ilişkileri nedeniyle safahat içinde yaşarken,
ötekiler ekmek bulmakta, iş bulmakta büyük bir sıkıntı
çekmekte, hatta basın patronlarının istekleri doğrultusunda
hizmet yapmadıkları zaman da her zaman için kapının önüne konulmaktadır.
Bence bu Parlamento, eğer Türkiyeye sağlıklı
bir yönetimin gelmesini istiyorsa, başta ciddi bir basın kanunu
getirip bunu düzenlemek ve basın çalışanlarının
haklarını garanti altına almak zorundadır.
Şimdi, Türkiyeyi görüyoruz. İşte, Abdullah Gül bir
kısım köşe yazarlarını alıyor uçağına,
uçakta her birisine bir yer veriyor. Tayyip Erdoğan bir kısım
çalışanları alıyor, kendi uçaklarında yer veriyor ve
bunlarla özel birtakım ilişkiler de kurduğu için, bunlar, bu
özel köşe yazarları, belli basın kuruluşlarının
da önde gelen insanları tabii devletin uçaklarında böyle
imtiyazlı yerlere gelince de, tabii bunların koltukları
şişiyor ve Hükûmetle ilgili en ufak tenkitleri yapmıyorlar.
Şimdi, Abdullah Gül Amerikaya gitti. Daha bundan önce 5
Kasımda Tayyip Erdoğan gitti. Ne oldu da yeniden bu Abdullah gitti
oraya ben anlamadım.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Cumhurbaşkanı
KAMER GENÇ (Devamla) Gitmiş orada nasıl beyanat
veriyor: Efendim, Irak eğer petrol kanununu çıkarırsa, biz
Iraka yardım edeceğiz. diyor.
Irakın çıkarmadığı petrol kanunu ne
biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Saddam zamanında
uluslararası tekellerin, petrol tekellerinin ellerinden alınan
hakların iadesini istiyor. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı
olan kişi gidip de Iraktaki Irak petrolleriyle niye ilgileniyor? Yani,
orada gidip de ille Iraktaki ulusal parlamento petrol kanunu
çıkarırsa biz buna yardımcı olacağız. diyor.
Bunu kendisine sormak lazım. Yani neden orada gidip de -bunlar tabii Türkiyede
söylenmiyor- orada televizyonlarda şey edince
Şimdi, Amerikaya, ben korkuyorum ki, Tayyip Erdoğan
Daha fazla mı ben Bushun gözüne gireceğim, Abdullah Gül diyor ki:
Ben mi fazla gireyim. diye böyle tavizler verme peşinde
koşuyorlarsa, bu, Türkiye için çok büyük bir sıkıntı yaratır.
Bir devletin bir tane yöneticisi ve bir tane temsilcisi olur. Bunlar peş
peşe niye gidiyorlar? İlle niye gidip de bunlarla gizli
konuşmalar yapıyorlar, ben hayret ediyorum. Bu, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin menfaatine uygun olan bir davranış değil.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Türkiye Cumhuriyeti devleti
artık uyumuyor!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, siz onları kendinize
saklayın. Ben bunların hepsini gayet iyi biliyorum.
Burada bunlar peş peşe gidip de Amerikanın
yöneticilerinin karşısında böyle
Bir de yanlarına Türkiye
Cumhuriyeti devletinin temsilcilerini almıyorlar, hariciyecisini
almıyorlar.
Şimdi, Tayyip Erdoğan Dışişleri
Bakanını getiriyor.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Türkiye artık uyumuyor!
KAMER GENÇ (Devamla) - Onunla gizli konuşuyor. Ne
konuşuyorsunuz gizli kardeşim? Gizli konuştuğunuz ne? Neyi
saklıyorsunuz, onu bir bilelim. Ondan sonra da YÖK Başkanıyla
konuşunca, YÖK Başkanlarına diyorlar ki: Aman ha
dışarıda sakın bir şey söyleme, ipimizi çekerler.
Bunlar şimdi
Bakın, sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
devleti açık bir devlettir. Herkesin her şeyi bilmesi lazım.
Bazı gazetelerin köşe yazarlarını alacaksınız,
benim verdiğim vergilerle getireceksiniz orada yedirip içireceksiniz,
onlar sizinle ilgili
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Gazetecileri itham etme.
Gazetecileri hırsızlıkla itham ediyorsun, bu ayıptır!
KAMER GENÇ (Devamla) Sen kendi düşünceni bana havale etme.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Yanlış
konuşuyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika
sürem var.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Konuyla ilgili konuş.
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Türkiyenin gerçeklerini söylediğimiz
zaman tabii ki size dokunuyor.
Burada, işte, Hükûmetiniz varsa
Var mı Hükûmet? Yok.
(AK Parti sıralarından gürültüler) Hani yok, yok, Hükûmet yok. Bu
saatte gidin hangi bakan, bakanlıkta çalışıyor bir
araştırın bakalım.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hepsi çalışıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Yok işte kardeşim, burada
Hükûmet.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, ben burada konuşurken
Hükûmet çıksın cevap versin bana.
Onun için, sayın milletvekilleri, Türkiyenin çok ciddi rejim
sorunu vardır. Rejim sorununun da en büyük şeyi basından
kaynaklanıyor. Basın doğru haberleri vermiyor, suistimalleri
vermiyor, soygunları vermiyor. Çünkü niye? Bazı basın
mensuplarının büyük patronları Hükûmetle çok içli
dışlı, ihaleler peşinde.
Daha önergelerim var, onlarda konuşacağım da
Bugün Sabah gazetesi ve ATVyi verdiniz bir holdinge. Peki, bu
TMSFnin elindeydi. Nazlı Ilıcak burada kaç lira para alıyor?
Ondan sonra, orada özel program yapan birtakım insanlar var. Bunlar kaç
lira para alıyor?
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen önergeniz hakkında
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, önergemle ilgili, basın
çalışanlarıyla ilgili konuşuyorum Sayın
Başkanım.
Yani basın çalışanları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Peki efendim.
Önergemin kabulünü rica ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, Sayın Başkan,
bakın, lütfen sayar mısınız.
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, ben itiraz ediyorum, sayımda
hata var.
BAŞKAN Şimdi 153üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
154üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
155inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sayılı tasarının 155
inci maddesinin ücret toplamı kelimesinden sonra gelen ibarenin üç
katı olarak ödenir olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Fatma Kurtulan |
Mehmet Nezir Karabaş |
|
|
Şırnak |
Van |
Bitlis |
|
|
Şerafettin Halis |
|
Bengi Yıldız |
|
|
Tunceli |
|
Batman |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sözlü mü cevap vereceksiniz, gerekçeyi mi
okutayım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Basın emekçileri yıllık izinlerini
çoğu kez kullanamamakta, ücretlerini de alamamaktadır. Bu uygulamaya
son verilmesi için cezalar artırılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
155inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
156ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
157nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 157nci maddesinde geçen iki katı ibaresinin
beş katı olarak değiştirilmesini saygılarımla
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı
tasarının 157nci maddesinin sonuna Söz konusu miktar ayrıca
basın çalışanlarına da ödenir cümlesinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Fatma Kurtulan |
Mehmet Nezir Karabaş |
|
|
Şırnak |
Van |
Bitlis |
|
|
Bengi Yıldız |
|
Şerafettin Halis |
|
|
Batman |
|
Tunceli |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılmıyoruz efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Basın emekçilerinin fazla mesai ücretleri çoğunlukla
ödenmemektedir. Bu nedenle caydırıcı müeyyideler
uygulanmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 157nci maddesinde geçen (iki katı) ibaresinin
(beş katı) olarak değiştirilmesini saygılarımla
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Söz mü istiyorsunuz Sayın Genç?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
Süreniz beş dakikadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benim önergem, daha önceki maddede yaptığım
konuşmada
Basın çalışanları, basın emekçileri,
maalesef, patronlarına, piyasada yeteri kadar işverenin olmaması
ve mevcut yasalarda basın çalışanlarının
haklarının yeteri kadar garantiye bağlanmaması nedeniyle,
basın çalışanları çok zor ve zayıf durumdalar. Bunlar,
öyle oluyor ki hiç belli bir mesaiye de bağlı olmadan, işte,
sabah belki beşlerden itibaren
Bazen televizyon programlarına
katılıyoruz, gidiyoruz, gazetelerde görüyoruz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çalışan basın muhabiri
arkadaşlarımızı görüyoruz. İşte, bunlar gece saat
yirmi dörtlere, sabah beşlere, altılara kadar
çalışıyorlar. Bu insanların hak ettikleri, sarf ettikleri
bir emek var sevgili milletvekilleri. Bu insanların bu emeklerinin
karşılığını vermeyen insanlara, emeği
gasbeden insanlara gerekli cezayı vermek lazım. Ee, nasıl
vereceksiniz? Bunların merhametine bırakmayacaksınız. Demin
de söylediğim gibi, basın patronlarının büyük bir
kısmı ne yapıyor? O basın gücünü kendi şahsi
servetinin artırılmasının bir aracı olarak
kullanıyor.
İşte, tabii, özellikle AKP iktidara geldikten sonra
birçok basın kurumuna el koydu, TMSFye geçirildi. Seçimde sizlerin fazla
oy almanızın en büyük nedenlerinden de birisi, bu basının
tek yanlı olarak, hep sizin liderlerinizin ağzından çıkan
kelimeyi sanki bir kanunmuş gibi, bir ayetmiş gibi, devamlı
onları halka söylediler, karşınızda yapılan ciddi
muhalefete de basın yer vermeyince, dolayısıyla, tabii ki
halkı kandırdınız, ama, bu, bundan sonra böyle gitmez.
Yani, halkı kandıracak ortamların ortadan
kaldırılması lazım.
Şimdi, TMSFnin emrindeki basın
kuruluşlarında, büyük basın patronlarının gazetelerindeki
ve televizyonlarındaki köşelerinde bulunan birçok yazarçizer,
maalesef, bu Hükûmete çok büyük bir prim vermektedir, gerçek haberleri
yazmamaktadır.
Bugün, sayın milletvekilleri, Türkiye'de yapılan soygun,
hırsızlık, suistimal eğer kamuoyuna yansımıyorsa,
bu, basının sağlıklı haberler vermemesinden
kaynaklanıyor.
Bakın, bugün, mesela bir gazetenin bir köşesinde,
efendim, Gübre fiyatı yüzde 300 arttı. Nereden arttı? Gübrenin
temel ithal maddesini bir bakanın oğlu ithal ediyor yalnız.
Yahu, şunu bir sürmanşetten versene kardeşim! Ee, kim bu bakan?
Gerçi biliniyor, tavuk mavuk meselesi vardı, o kümeslerdeki
tavukların yemlerini falan getirenlerle ilgili, böyle bir yanda bir
şey söylüyor, ama, kardeşim, söyleme, tavuktan herkes anlamıyor
ki, bunun tam ismini söyle de ondan sonra insanlar anlasın.
Yani, şimdi, bakın, Türkiyede çok ciddi vergi
kaçakçılığı var, çok ciddi ihale yolsuzlukları var.
Bunların dile getirilmesi için basın patronlarına
karşı basın çalışanlarının özgürce,
vicdanlarının sesiyle, memleketseverlik duygularıyla
bunları dile getirmesi lazım. Şimdi, bir memleketin
yöneticileri, kendi uçaklarına
Kendi uçaklarına değil, benim,
senin verdiğin paralarla alınıyor bu uçaklar. Bir yandan,
devletin 450 milyar dolar iç ve dış borcu var, gayrisafi millî
hasılasından daha fazla iç ve dış borcu var. Öte tarafta,
devleti idare edenler en büyük israf içinde. Ondan sonra, her gün kendi
yandaşlarını, aile efratlarını alıyorlar,
Amerikalara, bilmem Ortadoğulara, bir de kendilerine yakın bildikleri
basının köşe yazarlarının bir kısmını
da yanlarına alırsa, tabii ki, bu memleketin hâli harap olur
sayın milletvekilleri.
Onun için, bence, basın çalışanlarını
korurken, bir yandan da basını bu kadar hor kullanan siyasi
iktidarlara karşı da tedbir almak lazım, basın patronuna
karşı da ciddi tedbir almak lazım. Aksi takdirde, Türkiyede
ciddi haberler eğer yazılmazsa, o memlekette gerçekler su yüzüne
çıkmaz.
Bakın, şu Mecliste yapılan, bu Meclisin salonunda
yapılan suistimali, sayın milletvekilleri, ben aşağı
yukarı sekiz ay önce kürsüde de dile getirdim, fakat bir türlü kamuoyuna
mal olmadı. Ama, bir gün Meclis bütçesi müzakere edilirken, ben burada
konuşurken milletvekilinin birisi bana laf attı, dedi ki: Yahu sen
Başkan Vekilisin, nasıl söylersin? Sen git o hırsız
kardeşinle hesabını ver. deyince
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, ne olacak, benim kardeşim gitti
iki buçuk sene yattı, çıktı. dedi. Ama, onun üzerine, o gün
bizi bir televizyon kanalı haber bültenine aldı. O haber bülteninde,
bu Meclis salonunun imarını alan müteahhidin o zamanki Meclis
Başkanına daire verdiği belli oldu ve bu şekilde
çıktı. Yani, bir suistimali defalarca
Ben niye defalarca dile
getiriyorum? Defalarca getiriyorum ki, birilerinin kafasına girmesi
lazım. O, kafasına girecek, bir de kamuoyuna intikal etmediği
sürece, onun kamuoyu tarafından bilinmesi ve onun üzerine gidilmesi mümkün
olmayan bir sonuçtur. Onun için, yani, ben bazı şeyleri burada
devamlı olarak söylüyorsam, insanların bunu sezmesi lazım.
Çünkü, her an her şeyi dinlemezler.
Değerli milletvekilleri, yine önergemin özelliği
şudur: Basın çalışanlarının, emekçinin
hakkını yiyene en azından o yediği hakka uygun olarak kendisine
bir ceza verelim. Ama siz hak yiyenden tarafsanız benim önergemi
reddedersiniz, haklıdan tarafsanız benim önergemi kabul edersiniz.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yalnız, Sayın Başkan,
sayın lütfen. Yani, orada olup da oy kullanmayanlar da var; belki biz
çoğunluktayız.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Kabul edilen bu önergeyle birlikte 157nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
158inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
159uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacı ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Tasarının 159. maddesinde TBMM genel
sekreter yardımcılarından sonra gelmek üzere belediye başkanları
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mümin İnan |
Hasan Çalış |
Süleyman Latif Yunusoğlu |
|
|
Niğde |
Karaman |
Trabzon |
|
|
Beytullah Asil |
|
Muharrem Varlı |
|
|
Eskişehir |
|
Adana |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 159. maddesinde geçen müsteşar ile genel
sekreter ve yardımcıları ile ilgili ibarelerin madde metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önergeniz hakkında konuşacak
mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz.
Süreniz beş dakikadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Efendim, biliyorsunuz, 6136 sayılı ateşli silahlar
ve bıçaklarla ilgili bir Kanunun 6ncı maddesinde bir
değişiklik yapılıyor. Buna göre, tabii, bu silahları
alanlar belli bir süre sonra ruhsatlarını yenilemek
zorundadırlar, ama buraya bazı bürokratlar getirmişler. Mesela
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreteri, ondan sonra -mesela bir Emniyet Genel Müdürü olabilir,
ona bir şey demiyorum- işte, Savunma Sanayii Geliştirme ve
Destekleme İdaresinin Müsteşarı ve
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter
yardımcılarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreter
yardımcıları bu sürelere tabi değil, yani onlar da
milletvekili statüsünde. Süreleri bitince, silah sürelerini yenilemek
zorunluluğunu getirmiyorlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, evet, milletvekillerine
silah sürelerini, süresi sonunda yenilememe imtiyazı var, ama şimdi,
bu nihayet dört veya seçim süresiyle ilgili. Şimdi, siz bazı
bürokratlara, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterine,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterine,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter
yardımcılarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreter yardımcılarına
bu imtiyazı getiriyorsanız, peki, Maliye Bakanlığındaki
Müsteşarın ne kabahati var veya başka bir bakanlıkta,
Tarım Bakanlığındaki Müsteşarın ne kabahati var?
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Genel Sekretere bu imkânı
tanıyorsunuz da Danıştay veyahut da Sayıştay veya
Yargıtay Genel Sekreterlerinin niye böyle bir hakları yok? Bence,
yani, burada böyle bir imtiyaz tanınması isabetli bir durum
olmamıştır. Bu, haksız bir
Eşitlik ilkesine de
aykırıdır. Bunlara tanınan bu imtiyazın kaldırılmasını
talep ettim.
Biraz önce de önergemi kabul ettiğiniz için de teşekkür
ederim. Emekçiden yana olduğunuzu da gösterdiniz. Zaten emekten yana
olmayanların sonu iyi değil arkadaşlar. Onun için, size
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacı ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Tasarının 159. maddesinde TBMM genel
sekreter yardımcılarından sonra gelmek üzere belediye
başkanları ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mümin
İnan (Niğde) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın İnan, söz istiyor musunuz, gerekçeyi
mi okutayım?
MÜMİN İNAN (Niğde) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Belediye başkanları yürüttükleri görev nedeniyle belediye
başkanlığı süresince ve sonrasında silah
taşımayı gerektiren riskleri taşımaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
159uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
160ıncı madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 160 ıncı maddesinde geçen
altıncı fıkrası ibaresinin yedinci fıkrası
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa Elitaş |
Hakkı Suha Okay |
Mehmet Şandır |
|
|
Kayseri |
Ankara |
Mersin |
|
|
Selahattin Demirtaş |
|
Abdulkerim Aydemir |
|
|
Diyarbakır |
|
Ağrı |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı
tasarının 160 ıncı maddesinin, son fıkrasında yer
alan affa uğramış olsalar bile ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Selahattin Demirtaş |
Mehmet Nezir Karabaş |
|
|
Şırnak |
Diyarbakır |
Bitlis |
|
|
Özdal Üçer |
|
Sırrı
Sakık |
|
|
Van |
|
Muş |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 160. Maddesinin Ateşli silahla işlenen
suçlardan hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıl
ve daha fazlası, bu kanun kapsamına giren suçlardan dolayı
altı ay ve daha fazlası hapis cezasına mahkûm olanlara, affa
uğramış olsalar bile hiçbir suretle ateşli silah
taşıma ve bulundurma izni verilemez. şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
|
|
Recai Birgün |
Emrehan Halıcı |
Süleyman Yağız |
|
|
İzmir |
Ankara |
İstanbul |
|
|
Ahmet Tan |
|
Ayşe Jale Ağırbaş |
|
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Söz istiyor musunuz, yoksa gerekçeyi mi
okutalım?
RECAİ BİRGÜN (İzmir) Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Birgün.
Süreniz beş dakikadır.
RECAİ BİRGÜN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli üyeler; 56 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 160ıncı maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Burada, aslında uygulamada karşılaşılan
bir aksaklığın düzeltilmesi amacıyla bu
değişiklik önergesini ben verdim. Mevcut yasada Ateşli silahla
işlenen suçlardan -daha doğrusu bize önerilen tasarıda- hükümlü
bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıldan veya bu kanun
kapsamına giren suçlardan dolayı altı aydan fazla hapis
cezasına mahkûm olanlar
diye devam ediyor. Şimdi, uygulamada
Emniyete silah için başvuran, taşıma ruhsatı veya
bulundurma ruhsatı için başvuran kişiler hakkında
yapılan tahkikatta, eğer bu kişi bir yıldan fazla ceza
almışsa ancak kendisine bu verilemiyor -Genel Kurulda çok hukukçumuz
var- hâkimler de karar verirken bir yıl bir gün veya altı ay bir
gün diye vermiyor kararı, altı ay diyor ya da bir yıl diyor.
Emniyet bunun incelemesini yaptığı zaman da gelen cevap, kanunda
bir yıldan fazla şartı koştuğu için o şahıs
bir yıl ceza almış olsa bile kendisine bu silah ruhsatı
verilmek zorunda kalınıyor yönetmeliğe göre. Eğer, burada
biz bir yıl diye kanun kapsamına alırsak uygulamadaki bu
aksaklığı gidermiş olacağız. Ayrıca, burada,
kanunun özünde de silahın verilmesini kısıtlama amacı
güdüldüğüne göre, eğer bir yıl ve daha fazlası diye
maddeyi değiştirirsek o zaman silah müracaatlarında, silah
taşıma ve bulundurma ruhsatlarını vermede biraz daha cimri
davranmış olacağız. Bu nedenle, ben bu teklifi verdim.
Tabii, asıl olan, silahlanmayı, sivil halktaki silahlanmayı
azaltmak olması gerektiğine göre bence bu önergeme destek vermeniz
gerekiyor, çünkü bir yıl ve daha fazlası dersek bir yıldan
mahkûm olanlar, bu kanun maddesi nedeniyle, artık bundan sonra
taşıma ve bulundurma silah ruhsatı alamayacaklar.
Sayın İçişleri Bakanımız
buralardaydı. Hazır silahtan konu açılmışken yine bu
ruhsatlarla ilgili bir sıkıntıyı daha dile getirmek
istiyorum. Şimdi, Türkiyede, bir şahıs herhangi bir bulundurma
veya taşıma ruhsatı aldığı zaman, onun belli bir
süresi var, o süre dolduğu zaman tekrar temdit ettirmesi gerekiyor bunu.
Fakat, yönetmelikte öyle bir düzenleme yapılmış ki bunu polis
takip ediyor. Yani, bakıyor şahsın süresi bitmiş mi.
Bitmişse onun bulunduğu ikamet adresine tebligat gidiyor. Orada polis
alıyor tebligatı şahsın ikametine gidiyor ve muhtemelen de
bulamıyor zaten ve iki sene, üç sene, beş sene geçenler oluyor. Kanun
maddesine göre de şahsa tebligattan sonra cezai hüküm
başladığı için bu tebligat bir süre yapılamıyor.
Ama, biliyorsunuz, trafik sigortasında aracınızın trafik
sigorta süresi bittiği zaman otomatikman yaptırmak zorunda
kalıyorsunuz, bu takibi kamu görevlisi değil ruhsata sahip olan
kişi yapıyor. Bunda da belki Sayın Bakanımız,
-buralardaydı- notunu alabilirse, böyle bir değişikliğe
giderse çok memnun oluruz.
Tabii, silah deyince akla polis geliyor, polis deyince de
Ben
bu kürsüye her çıktığımda sayın Genel Kurulun
hoşgörüsüne sığınarak bir şey söylemek istiyorum ve
her çıktığımda da burada söyleyeceğim bunu.
Seçimlerden önce, Sayın Başbakan, meydanlarda yaklaşık 500
bin kişiyi kapsayan bir teşkilata zam sözü vermişti. Bu sözünü
tutup tutmayacağını ben bir soru önergesiyle sordum, ancak
genelde milletvekillerine yapılan muamele bize de yapıldı ve
cevap dahi verilme gereği görülmedi, süre dolduğu için de düştü.
Ben buradan tekrar soruyorum: Seçim meydanlarında seçim
yatırımı olarak öne sürdüğünüz polise zam sözünü tutacak
mısınız tutmayacak mısınız Sayın
Başbakan?
Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Emeklilere zam sözü tutuldu da
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Birgün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı
tasarının 160 ıncı maddesinin, son fıkrasında yer
alan affa uğramış olsalar bile ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Konuşacak mısınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yasalar, kurallar, toplumlar değişebilir, bazı
suçlar sonradan kaldırılabilir, hatta suç sayılan bazı
fiiller hak durumuna gelebilir. Bu nedenle ibarenin
kaldırılmasında yarar vardır.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, 63e göre bir
söz istiyorum bu maddeyle ilgili. Yani, kısaca yerimden
açıklayabilirim.
BAŞKAN Önergeyi oylayayım
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Oylamadan önce, oylamaya ilişkin
olarak söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Efendim, affa uğramış
olsalar bile ibaresi kaldırıldığında bir af hükmü
gelecek ve onun için de nitelikli çoğunluk aranacak. Önergeyi oylamadan
önce makamınızı ikaz edeyim ki oylama ona göre
yapılsın diye düşünüyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 160 ıncı maddesinde geçen
altıncı fıkrası ibaresinin yedinci fıkrası
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Kabul
ediyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 160 ıncı maddesiyle, 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin altıncı fıkrası
değiştirilmektedir. Ancak daha sonra yürürlüğe giren 29/06/2006
tarihli 5529 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile
Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesiyle maddeye yeni dördüncü
fıkra eklenmiştir. Bu nedenle çerçeve 160 ıncı maddede yer
alan altıncı fıkrası ibaresinin yedinci
fıkrası şeklinde düzeltilmesi gerektiğinden, işbu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 160ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
161inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
162nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
163üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
164üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
165inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı Kanun
Tasarının çerçeve 165 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mehmet Şandır |
Mustafa Elitaş |
Hasip Kaplan |
|
|
|
Mersin |
Kayseri |
Şırnak |
|
|
|
Nihat Ergün |
|
Mustafa Ataş |
|
|
|
Kocaeli |
|
İstanbul |
|
Madde 165 - 6136 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan,
(A), (B) ve (C) bentlerinde sayılan yerlere silahla giren
veya buralarda silah taşıyan kişiler, fiilleri daha
ağır cezayı gerektiren başka bir suç
oluşturmadığı takdirde, elli günden az olmamak üzere adli
para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bu
kişilerin silah ruhsatları bulundurmaya çevrilir. Önödeme veya
mahkumiyet kararındaki adli para cezasının infaz edildiği
veya düştüğü tarihten itibaren beş yıllık süre
geçmediği takdirde, bu kişilere taşıma ruhsatı
verilmez.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılıyoruz efendim.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Uygulamada karşılaşılan
mağduriyetleri gidermek ve tartışmaları sona erdirmek
amacıyla, Tasarının 165 inci maddesiyle, 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanunun ek 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında değişiklik
yapılabilmesi için, işbu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 165inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
166ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
167nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
168inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 Sıra Sayılı yasa
tasarısının 168. maddesindeki (altı aydan üç yıla)
ibaresinin, (bir yıldan altı yıla) olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kamer Genç, konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğim önerge 168inci maddeyle getirilen
cezaların arttırılması konusunda. Biliyorsunuz 6183
sayılı Kanun, Amme Alacakları Kanunudur. Bu Kanun, vergi vesair
kamu alacağını süresinde vermeyen kişilerden kamu
alacağının zor alım yoluyla, kendilerinden zorla tahsilini
öngören bir kanundur. Burada, 6183 sayılı Kanunun 110uncu
maddesinin ikinci fıkrasında Gizleyerek, kaçırarak muvazaa yolu
ile başkasının uhdesine geçirerek veya aslı olmayan borçlar
ikrar ederek, yahut alındılar vererek gerçeğe aykırı
surette, varlığını yok eder veya azaltır ve geri kalan
mallar borcu karşılamaya yetmezse altı aydan üç yıla kadar
denilmiş, ben bunun arttırılmasını istiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Türkiyede
en kolay, kaçırılan vergidir. Maalesef Türkiye vergi
kaçakçılarının cennetidir ve Türkiyede maalesef AKP Hükûmeti
zamanında vergi incelemeleri ayrıca da ortadan
kaldırılmıştır. Bunu her yerde ve
Sizin de kabul
etmeniz lazım. Ayrıca da hiçbir hükûmet zamanında olmayan
İşte Abdullah Gülün oğlu ticaretle uğraşıyor,
Tayyip Erdoğanın oğlu ticaretle uğraşıyor,
bakanlarınızın çocukları ticaretle uğraşıyor.
Şimdi, bunların hiçbirinin hesapları incelenmiyor sayın
milletvekilleri. Bunların ayrıca damatları belli holdinglerde
çalışıyor, orada büyük miktarlara baliğ olan
alışverişlerde bulunuyorlar. Şimdi, Türkiyede ciddi bir
vergi incelemesi yapılmadığı takdirde vergi kaçakçılığı
artıyor. Dünyanın birçok yerinde tabii biliyorsunuz ki vergi kaçakçılığı
en büyük bir suçtur.
Bu maddeyle getirilen de vergi
kaçakçılığını
Devletin kesinleşen vergi
alacağını ödemeyen insanlara, hile yaparak, desise yaparak,
mallarını kaçırarak gerçeğe aykırı beyanda bulunan
kişilerin bu mallarının
Bu işlemlere tevessül eden
insanların gerçekten ağır cezalara maruz
bırakılması lazım. Aksi takdirde hafif cezalarla
bunları siz cezalandırdığınız zaman, hatta bir de
yani paraya çevrilmesi gerekecek seviyedeki bir cezayla
cezalandırdığınız zaman, adam trilyonları gizler,
kaçırır. Ne olacak? İşte, üç beş ay içeride yatıp
ondan sonra çıkabilir. Bu itibarla bu cezaların
ağırlaştırılması lazım.
Zaten biliyorsunuz işte, iktidarınız zamanında
normal olarak vasıtalı vergi diye vergi alıyorsunuz, kurumlar
vergisinin nispetini artırdınız. Hiç, durup dururken Telekomu
özelleştirdiniz, yok pahasına özelleştirdiniz ve tuttunuz
kurumlar vergisini yüzde 30dan yüzde 20ye indirdiniz.
Bir şey sormak istiyorum size: Şimdi bu Telekomu alan
adam 6,5 milyar dolara bu Telekomu aldı. Bunun 1,5 milyar
dolarını herhâlde ödedi, geriye 5 milyar doları kaldı. Bu 5
milyar doları da beş senede ödeyecekti değil mi? Benim
aklımda kaldığına göre, yanlış bilmiyorsam
böyleydi. Fakat size seçimde geldi, bu 5 milyar doları size ödedi. Bu size
neyi hatırlatıyor arkadaşlar, hiç düşündünüz mü? Ben olsam
şahsen, yani bir yere 5 milyar borcum varsa, o 5 milyarı beş
senede taksitle öderim ve o arada da zaten o parayı bankalara faize
verdiğim zaman, en azından 1-2 milyar dolar da faydam olur.
Şimdi bunu bir araştırın bakalım, siz iktidar
partisisiniz... Yani bir kişi, durup dururken, böyle, bu Telekomu
özelleştirmeden doğan borcunu beş senede ödeyeceğine bir
senede ödedi veya seçimde size yardım etmek için ödedi. Bu nereden
kaynaklanıyor acaba? Benim vallahi aklım ermiyor. Aslında
aklım eriyor da, şimdi açıklamak istemiyorum da ileride
açıklayacağım. Peki, nasıl bunu ödüyor? Demek ki burada
birtakım Ali Cengiz oyunları var. Yani işte Cambaza bak.
diyorlar ya, işte cambaz
Yani arada birilerine diyorlar Cambaza bak. ve
milletin cebini boşaltıyorlar. İşte bu cambaz
olaylarını tabii çok iyi açıklamak lazım.
Öteki maddelerde de önergelerim var. Tabii benim istediğim,
bu vergisini, borcunu ödemeyen insanlara çok ağır cezalar yüklemek
lazım. Biraz önce DSPli konuşan arkadaşımız dedi ki:
Bu polislere verdiğiniz sözler ne oldu? Ben de soruyorum Sayın
Bakanım: Polislere bir söz vermişsiniz. Polislere verdiğiniz bu
sözü yerine getirin. Çünkü bunlar, günlük, her zaman bize soruyorlar, diyorlar
ki: Bize hani 200 ile 400 milyon dolar
Şey
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Sizin iktidarınız zamanında
ağzımız hep dolara kaçıyor. Bu iktidarınız
zamanında dolarizasyon meselesi Türkiyede aldı yürüdü ya, onun için
şey
Bunu da söyleyin, çıkın deyin ki: Kardeşim, biz,
bu polislere verdiğimiz sözü geri alıyoruz, sözümüzü yutuyoruz.
Veyahut da deyin ki: İşte şu tarihte ödüyoruz. Hiç olmazsa
Milletvekillerine rast geldikleri zaman polisler diyorlar ki: Beyefendi, bizim
bu sorunumuzu bir sor Meclis kürsüsünden, ne olur. İşte
arkadaşımız Recai Bey de sordu, ben de soruyorum:
Çıkın, buradan söyleyin, ya veriyoruz deyin ya da vermiyoruz
deyin. Sizi vermeye de zorlamıyoruz ama veriyorsanız deyin ki:
İşte şu tarihte vereceğiz. O insanlarımız da
hiç olmazsa bu konuda ikna olsun.
Evet, önergemi izah ettim. Saygılar sunuyorum efendim,
kabulünü diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
168inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
169uncu madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 169. maddesindeki (üç aydan bir yıla)
ibaresinin, (bir yıldan iki yıla) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Söz istiyor musunuz, gerekçeyi mi okutayım?
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Genç.
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Efendim, bu madde, 6183 sayılı Amme Alacakları
Kanununun 111inci maddesini değiştiren madde. Buradaki ceza üç
aydan bir yıla kadar. Ben, bir yıldan iki yıla kadar
çıkarılmasını istiyorum. Bu kanuna göre mal bildirimini
gerçeğe aykırı suretle yapanlar ile yaşayış
tarzları mal bildirimine uymayanlar
Tam, işte, Türkiyedeki
sahtekârlara, tam vergi kaçakçılarının hâlini engellemeye
gereken bir madde.
Şimdi, biliyorsunuz, bu memlekette banka patronları var.
Bunlar vatandaşları dolandırdılar, büyük servetler
edindiler, bu servetleri getirdiler bir yerlere koydular, ondan sonra
Hatta,
öyle oldu ki geçmişte bir banka patronu, gitti yüzde 5 bin, yüzde 7 bin
yandaşlarından para topladı, o paraları yurt
dışına götürdü, kendi zimmetine geçirdi, sonra geldi devlete
dedi ki: Vallahi kardeşim ben bu bankayı idare edemiyorum, gelin bu
bankaya el koyun. Bu ve bunun gibi daha nice insanlarımız
Yani,
bakın, yüzde 5 bin, yüzde 7 bin, yakınlarından faizle borç para
aldı. Bu paraları topladı, cebine koydu, sonra bankayı
getirdi, ondan sonra Devlet el koysun. dedi ve bu paraları da
vatandaş olarak biz ödedik. Şimdi, bunlar bir yandan gerçek
mallarını gizlerken
İşte geçen gün gazetenin birisinde bir
eski gazete patronunun böyle çok lüks bir villada, bilmem kaç dönümlük bir
arazide çok lüks bir hayat yaşadığını gazete
yazıyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bence, kanunları
yaparken bu devleti dolandıranların en şiddetli şekilde
cezalandırılması lazım. Hele ekonomik yönde dolandıranların
Çünkü, bunlar bizim kanımızı yiyorlar, vatandaşın
kanını içiyorlar. Yani, düşünebiliyor musunuz, bir devlet
eğer ekonomik yönden zayıfsa, eğer ekonomik gücü yoksa o
devletin uluslararası düzeyde bir kişiliği de yok,
etkinliği de yok. Çünkü, çağımızda, biz gideceğiz,
efendime söyleyeyim, memleketimizdeki büyük varlık sahipleri
borçlarını ödemeyecek, vergi kaçakçılığını
yapacak, gerçek mal bildiriminde bulunmayacak, mallarını gizleyecek,
Türkiye Cumhuriyeti devletini içine sürükledikleri âdeta mali iflasa bunlar
neden olacaklar, biz bunlara da yani çok hafif cezalar vereceğiz. Buradan
getirilen ceza üç ay. Yani, mesela üç ay, para cezasına da çevrilebilir.
Ben diyorum ki: Öyle bir ceza getirelim ki hiç olmazsa para cezasına
çevrilmesin. Yani, bunlar, bizim kanımızı emen, vergi
kaçakçılığını yapıyor. Burası da bu vergi
kaçakçılığından da değil, yani belki kendi
beyanıyla tahakkuk eden bir kamu alacağıdır. Bunu, ama
hileli mal beyanında bulunuyor, malını gizliyor. Hiç olmazsa
bunlara ağır cezalar verelim. Yani, şimdi, 2008in
koşullarına uygun bir ceza hükmünü getirelim. Yoksa bundan kırk
sene önceki cezalar belki
O zaman, kırk sene önceki insanlarda haysiyet,
şeref, ar, edep biraz onlarda daha fazla, yurtseverlik çok daha ilerdeki
bir safhadaydı. Çünkü, insanlar o zaman bir toplum içinde hakikaten
birileri kendilerine yan gözle baktığı zaman, yani
vatanseverliğe aykırı bir hareketleri olduğu zaman o
insanlar o zaman toplumda büyük bir utanç duygularını duyarlardı
ve toplum içinde de bunun yapılmaması için azami gayret sarf
ederlerdi. Ama, maalesef, bizim bu çağımızda kim
hırsızsa en büyük kahramanlık o yapıyor. Yani burada
gördüğümüz şeyler. Onun için, bu vergi
kaçakçılığına, özellikle devlete vergi vermeyen insanlara
ağır ceza getirilmesini teklif ediyorum, önergemin kabulünü
diliyorum.
Saygılar sunarım efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
169uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
170inci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 170inci maddesindeki (bir seneye) ibaresinin (üç
seneye) biçiminde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bir yıllık ceza çok az olduğundan
artırılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
170inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
171inci madde üzerinde de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 171. maddesindeki (altı aya) ibaresinin (iki
yıla) olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, konuşacak
mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) Konuşacağım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu madde, 6183 sayılı Amme Alacakları
Kanununun 113üncü maddesidir. Burada Amme borçlusuna ait ellerinde
bulundurdukları malları 55inci maddenin son fıkrası
gereğince yapılan talebe rağmen bildirmeyenler altı aya
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Şimdi, mevcut kanunda bunun cezası için yine altı
aya kadar hafif para cezası demiş, yine burada da altı aya
kadar para cezası getirmiş, yani bir şey
değiştirilmemiş.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hafif hapis kalktı.
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır efendim. İşte
bakın, şu anda yürürlükte olan 6183 sayılı Kanunun
mahkeme kararıyla, altı aya kadar hafif hapis cezası verilir.
diyor. Burada da
altı aya kadar hafif hapis cezası verilir. diyor.
Yani, hafif şey değil
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hafif hapis
kaldırıldığı için
KAMER GENÇ (Devamla) Tamam canım, neyse, hafifi
ağırı neyse
Önemli olan
Şimdi bu da çok tehlikeli bir madde. Yani düşünebiliyor
musunuz, bu, tabii, borçlunun yakını da olabilir. Yani bir kamu
borçlusunun yakınında -eşinde, çocuklarında veyahut da
yakın akrabalarında- o kamu alacağını
karşılayacak miktarda mal
Alacağı var. Ben borçluyum ama
benim mallarım başkasının üzerinde. O malların kendi
üzerinde olduğu insanlar Maliyeye gerekli Bu mallar bendedir. demiyor,
gizliyor. Gizleyince, sen buna altı aya kadar ceza getiriyorsun. Yani
bunlar çok hafif para cezaları. Demin de dediğim gibi, devlet
malına el koyanlarla devlet malının zıyaya uğramasını
sağlayan insanlar arasında bir suçu işleme bakımından
bir fark yok. Dolayısıyla, bu derece ağır bir kamu
alacağının tahsilini engelleyen kişilere, bunlara yeteri
kadar ceza vermemiz lazım.
Dediğim gibi -yani biraz önce de dedim- denetimi de vergide
kaldırdığınız için, zaten bunları tahsil etmek mümkün
değil. Mesela, Maliyede vergi denetmenlik müessesesini
kaldırdınız ve bütün kamu idarelerinde iç denetim sistemini
getirdiniz, dış denetimi kaldırdınız,
Sayıştaya verdiniz.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Sayıştay nereyi
inceleyecek Allahını seversen, hangi kurumu gidip de inceleyecek?
Bu, tamamen -Türkiyede getirilen bu sistemle- Türkiye Cumhuriyeti devletinde
soygunun, hırsızlığın en üst seviyeye gelmesi için
kurulan en büyük tuzak. Yani, şimdi, bir bakanlığın
müsteşarının hesaplarını inceleyeceksiniz. Kim
inceleyecek? İç denetim elemanı. İç denetim elemanı kim? O
bakanın, müsteşarın atadığı kişi. Yani,
şimdi, hangi mantıkla, hangi akılla, hangi düşünceyle, bir
bakanın müsteşarının kendi emrine atadığı
bir iç denetmen gidip onun suistimalini yakalayacak? Mümkün değil
arkadaşlar.
Siz, o kanunu, yani 5018 sayılı Kanunu getirmekle
Türkiyede çok büyük sıkıntılar yarattınız. Bizim,
Türkiyenin, öteden beri, insanların, bürokratların korktuğu en
önemli şey denetimdi. Maliye müfettişliği müessesesini
aşağı yukarı işlevsiz hâle getirdiniz. Hesap
uzmanlarını işlevsiz hâle getirdiniz. Gelirler kontrolörlerini
işlevsiz hâle getirdiniz. Defterdarlık emrinde çalışan
vergi denetmenlerine de şimdi bir sistem getirmişsiniz, ya
üniversitelere gidecek hakikaten cazip bir maaş ve yan ödenekle
Ondan
sonra da, e onları da temizleyince
Dolayısıyla, Türkiyede
denetim sistemi kalktı. Denetim sistemi kalkınca, cezaları da
hafif olunca ne olacak vatandaş? Bir yanda zaten vergi incelemesi
yapılmayacak. O vergisi bulunan insanlar da, eğer ceza da
ağır olursa, işte, hileli yollarla kendi malını
mülkünü başkalarının üzerine de geçirebilecek. Onlar da elde
ettikleri malları bildirmeyecekler. Böylece, devlet, ekonomik yönden güçsüz
bir hâlde kalacak. Dolayısıyla, kamu alacağı tahsil
edilmeyecek.
Bakıyorum, tabii, şimdi bu saatte hepiniz de
sıkıldınız. Zaten, aslında, Sayın
Başkanın biraz ara vermesi lazımdı. Ben de fazla
yormayayım sizi.
Önergemin kabulünü diliyorum. Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
171inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
172nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
173üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
174üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
175inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
176ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
177nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
178inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
179uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
180inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, altıncı bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.51
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 47nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
56 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, yedinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Yedinci bölüm 181inci madde ila 210uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Yedinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçal, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra
sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının yedinci bölümüyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun yedinci bölümü 181 ile 210uncu maddeleri
kapsamaktadır. Bu maddelerde Hemşirelik Kanunu, Petrol Kanunu,
Veteriner Hekimliği Kanunu ve Orman Kanununun bazı maddeleri
değiştirilmektedir. Aslında, tasarı tümüyle
incelendiğinde görüleceği gibi, Temel Ceza Kanunlarına uyum amacıyla
yapılan bir tasarı değil, yeni suç, eylem ve cezalar ihdas eden
kimi maddelerin yeniden düzenlenmesi bulunmaktadır. Bu kanun
tasarısı Adalet Komisyonunda yeterince görüşülmemiş,
görüşüldüğü kadarıyla da muhalefetin önerileri dikkate
alınmamıştır. 22nci Dönem komisyon üyeleri de
karşı görüşlerini bildirmiş, ancak onlar da dikkate
alınmamıştır.
Tasarıda birtakım eksiklikler ve yanlışlar
vardır. Bu hususlar komisyonlarda söylenmesine karşın Genel
Kurula mevcut şekliyle gönderilmiştir. Aslında kanun yaparken
kanunsuzluk yapıldığı çok nettir, çünkü, tasarıda yer
alan yetmiş dört maddenin daha önce yasalaştığı ve
tekrar bu tasarı kapsamına alındığı
görülmektedir. Bu yetmiş dört maddenin yasalaşması için yeniden
Genel Kurula gönderilmesinin bir anlamı olmadığı
açıktır. Böyle bir yasanın çok acele bir şekilde Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi daha büyük hataların
yapılmasına neden olacaktır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın kapsamına
giren yedinci bölümdeki değişikliklere
bakıldığında 6283 sayılı Hemşirelik
Kanununun bazı maddelerinin değiştirildiğini görüyoruz.
1954 yılında çıkartılan bu Yasada hemşirelerin görev
ve yetkilerinin tam olarak belirlenmemesi nedeniyle bazı
sıkıntıların var olduğu, hemşirelerin birçok
sağlık kuruluşlarında sekreterlik dâhil her işte
çalıştırıldığı bilinmektedir. Ayrıca,
hemşirelerimizin sayısının yetersiz oluşu, yetki ve
sorumluluklarının dışında
çalıştırılması, yoğun iş gücü sebebiyle
aşırı yıpranmalarının yanında yetersiz ücret
aldıkları da bilinen bir gerçektir. Sağlık hizmetlerinin
kesintisiz, kaliteli ve hızlı olması açısından,
Yasada madde değişikliği yapmadan önce hemşirelerimizin
sorunlarının çözülmesi gerektiği kanısındayız.
İkinci olarak, 1954 yılında çıkarılan
Öğle Dinlenme Yasasının 7nci maddesinde yapılan
değişikliktir. Bu madde, iş yerlerinde çalışan müstahdem
ve işçilere öğle tatili vermeyen işverenlere uygulanacak
cezayı öngörmektedir. Önceki yasaya göre, işverene verilecek cezalar
hafiflettirilmiştir. Böylece, bu iktidar tarafından emeğin
sömürüldüğü bir kez daha ortaya çıkmıştır. Emeğe
ve emekçiye karşı hepimizin görev ve sorumlulukları vardır.
Bu görevimizi yerine getirirken daha duyarlı olmamız gerekmektedir.
Üçüncü konu, yine, 1954 tarihli Petrol Yasasında
yapılan değişikliklerdir. 6326 sayılı Petrol
Yasasının değiştirilen 124üncü maddesi, arama
ruhsatlarıyla işletme ruhsatnamesini kapsayan cezalara yöneliktir.
Bilindiği gibi, bu Hükûmet tarafından 17 Ocak 2007 tarihinde kabul
edilen Petrol Yasası zamanın Cumhurbaşkanı tarafından
veto edilmiştir. Bu Yasayla, yabancı petrol şirketlerine
ülkemizin her yerinde sınırsız biçimde faaliyette bulunma
hakkı verilmiştir. Ruhsatlarda tekelleşme, ham petrolde ihracat
sınırlarının kaldırılması, yabancı bir
devletin ülkemizde petrol bulması durumunda, ürettiği ham petrolün
tamamını ihraç edebilmesi, üretilen ham petrolden alınacak
devlet hissesinin yüzde 2lere kadar düşürülmesiyle, milyon dolarlara
ulaşan gelir kayıpları öngörülmüştür. Bu Petrol
Yasasıyla, Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlama
gerekçesiyle kamu yararından vazgeçilerek, uluslararası şirketler
lehine düzenlemeler yapılmıştır. Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının özelleştirilmesinin önü
açılmıştır. Millî menfaatin korunması
başlıklı bölüm tamamıyla çıkartılmış,
uluslararası şirketler kamu menfaatine tercih edilmiştir.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının sahip olduğu
önceki haklarının geri alınması ve yabancı
şirketlerle aynı statüye getirilmesi öngörülmüştür.
Yine bu Yasayla, petrol faaliyetlerinden sağlanan
gelirlerden önemli oranda vazgeçilmiştir. 6326 sayılı Petrol
Yasasının değiştirilen 127nci maddesi ise Bu Kanuna
göre yapılan müracaatlarda ve muamelelerde bilerek gerçek
dışı beyanda bulunanlar altı aydan iki yıla kadar
hapis veya para cezasıyla cezalandırılır. denmektedir. Ancak,
PETKİMin ihalesine katılan ortak girişim grubunda yer alan
Turkuaz Petrol Anonim Şirketi hakkında bir yıl süre ile tüm
ihalelere katılmama yasağı bu maddeyi koyanlar tarafından
göz ardı edilmiştir.
Diğer yandan, ihale süreci devam ederken
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, 6 Kasım 2007 tarihinde
Azerbaycan Parlamentosunda yaptığı konuşmada,
PETKİMin Azerbaycan devletine verildiğini
açıklamıştır. Yine, Aralık 2007de Türkiye,
Azerbaycan, Gürcistan Cumhurbaşkanlarının katılımıyla
gerçekleştirilen Bakü-Tiflis-Kars demir yolunun temel atma töreninde Azerbaycan
devletinin Türkiyede bir PETKİMi var. sözleriyle, en yetkili
ağızdan, henüz tamamlanmamış olan bir ihalenin sonucu
açıklanmıştır.
Diğer bir değişiklik, değerli milletvekilleri,
6343 sayılı Veteriner Hekimliği Mesleğinin
İcrasına Dair Kanun değişikliklerini kapsamaktadır.
6343 sayılı Yasanın 68inci maddesi, veteriner hekim
olmadığı hâlde bilerek ve isteyerek kendisini veteriner hekim
sıfatıyla kamuya tanıtıp ve bu yolla yasak bir faaliyette
bulunduğunda, hem hürriyetini bağlayan hem de parayla cezalandırılması
sonucunu doğuracak olan bir eylem olarak tanımlamaktadır. Kanun
maddesi hukuki yönden incelendiğinde, ceza hukukunda kişinin kasti
olarak yaptığı eylemlerin kabahat nevinden sayılması,
özellikle bir meslek mensubu olmadığı hâlde o mesleğin mensubu
gibi davranarak kamuyu yanıltma yoluyla yetkisi olmadan bir iş, eylem
ve fiil gerçekleştiren kişinin eylemi cürüm olarak düzenlenmelidir.
Bu nedenle, 6343 sayılı Yasada değişiklik
yapılmasına ilişkin tasarı bu yönüyle
caydırıcılıktan uzak ve cezasını yani
parasını ödeyen herkesin veteriner görevini yapmasında bir
sakınca bulunmadığı gibi bir durum ortaya
çıkmaktadır. Veteriner hekimlik hizmetleri, doğrudan insan
sağlığını ilgilendiren hizmetlerdir. Bu hizmetlerin
veteriner hekim olmayanlarca yapılmaya kalkışılması
neticesinde, toplumun genel sağlığında onarımı
mümkün olmayan yaralar açılabilecek sonuçlar doğuracağı
açıktır.
71inci maddede ise Veteriner hekimler ile iş ve hasta
sahipleri arasında bir menfaat karşılığında
aracılık yapanlar, bir aydan altı aya kadar hapis cezasıyla
cezalandırılırlar. kuralında öngörülen bir aydan
kısmı kaldırılmış olmakla, verilecek cezanın
alt sınırı artık belirsiz hâle getirilmiştir.
Orman Kanunundaki 77nci maddeyi değerlendirecek olursak,
ormanların korunması, orman suçlarının önlenmesi,
suçluların takibi için çalışan orman memurları,
mühendisler, yürütmekte oldukları görevleri gereği can güvenliği
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle,
memurların can güvenliğinin sağlanması açısından
silah taşıma yetkisini haiz olan orman memurlarının emekli
olduklarında da silahlarını taşımaya yetkili
olmaları sağlanmalıdır ve ayrıca her türlü harçtan
muaf tutulmalıdır.
Yine Orman Yasasındaki 79uncu maddeye
baktığımızda, orman suçlarının engellenmesi,
suçluların yakalanması faaliyeti, arazi koşullarında
yürütülen ve olağanüstü gelişen olaylardır. Yakalanan suçlunun
suç nakil vasıtası suç aletini veya usulsüz kesilen orman emvalini
cumhuriyet savcılık kararı veya işletme şefinin
yazılı emri gelene kadar beklemesi imkânsızdır. Çünkü
ormancılıktaki koruma faaliyeti, yerleşim yerlerinden
kilometrelerce uzakta, dağ başlarında günün yirmi dört saatinde
yürütüldüğü için, böyle bir kararı beklemek, suçlulara imkân
tanımak anlamına gelmektedir. O nedenle, cumhuriyet savcısı
veya işletme şefinin yazılı emrinin beklenmesi yasadan
çıkartılmalıdır.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, yeri gelmişken,
binlerce vatandaşımızın orman müdürlükleriyle olan
davalarına değinmek isterim. Son yıllardaki kadastro
çalışmalarının hizmet satın alınması yoluyla
yapılmasından doğan aksaklıklar nedeniyle
vatandaşların bağı, bahçesi, evi, tarlası orman
alanı kapsamında yazılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ KOÇAL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Binlerce kişinin yetmiş yıllık tapuları
yok sayılmıştır. Vatandaşlarımız
tapularına binaen belediyelerden yapı ruhsatı almış ve
ruhsatlı bina ve iş yerleri yapmıştır. Ancak, tapulu
arazilerin hava fotoğrafları görüntüleri esas alınarak tapu iptal
davaları açılmış ve orman köylüsü mağdur
edilmiştir.
Davalardaki çok yüksek harçlar ve bilirkişi ücretlerindeki
fazlalık nedeniyle vatandaşlar hakkını aramaktan âciz
duruma düşmektedirler. Devletle vatandaş arasındaki bu sorunu
Orman Bakanlığı dava yolu ile çözmekte ısrarlı
görünmektedir. Dava sayısı arttıkça tepkiler de artacaktır.
Halk mahkemelerde devletle karşı karşıya gelmekten
usanmış ve kızgındır.
Orman Bakanlığı bir tespit yaparak söz konusu
arsaları incelemeli ve sorunu çözerek huzuru sağlamalıdır
düşünceleriyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Koçal.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız.
Buyurunuz Sayın Yıldız. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
görüşmelerinde, 181inci madde ile 210uncu madde arasındaki,
çeşitli kanunlarda değişikliğe gidilmesi ve yeniden
düzenlenmesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz madde, temel ceza yasalarına uyum amacıyla
tasarının 1inci maddesiyle yüz yetmiş yasanın altı
yüz kırk sekiz maddesinde ve binlerce fıkrasında
değişiklik getiren, yetmiş kanun maddesi ve otuz üç kanun
maddesinin fıkralarını yürürlükten kaldıran bir maddedir.
Öncelikle kanun tasarılarının getirilmeleri
üzerindeki fikrimi arz etmek istiyorum:
Değerli milletvekilleri, bundan önceki tasarılarda da
olduğu gibi, 56 sıra sayılı Kanun Tasarısında da
değişiklik yapılması düşünülen kanunun yürürlükteki
metni elimizde bulunmamaktadır. Hepiniz takdir edersiniz ki, burada
bulunan milletvekillerinin hepsi hukukçu değildir. Hukukçu olsalar bile
tüm kanunları bilmeleri mümkün değildir. Elbette
araştırarak, kütüphaneden faydalanarak, İnternetten faydalanarak
bu kanunlara ulaşmak mümkündür. Fakat, yine hepiniz takdir edersiniz ki,
milletvekilleri olarak seçim bölgelerimize gidip gelmek, seçmenlerimizin ve
vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenmek, onlara
yardımcı olmak gibi de görevlerimiz bulunmaktadır. Bu nedenle
zamanımız maalesef yetmemektedir. Yasaların
çıkarılmasında tam bilgi edinememekteyiz.
Tasarılar getirilirken bize gelen metinlerde yasaların
yürürlükte bulundukları hâlinin de getirilmesinin
çalışmalarımızı kolaylaştıracağı
kanaatindeyim. Bundan önceki görüştüğümüz tekliflerde, hükûmetin
teklif etmiş olduğu metin, sağ tarafında da komisyonda
kabul edilen metin vardı. Bunun yanına bir de yürürlükteki metni
koyacak olursak, milletvekillerimizin burada oy kullanırken hem özgür
iradelerini kullanmaları hem de yasaları çıkarırken hangi
yasayı neden çıkardığını en azından
görebilme şansları olacağı kanaatindeyim. Buradan Meclis
Başkanımızdan ve partilerimizin grup yöneticilerinden bunu talep
etmekteyim.
Önerge verin derseniz, maalesef sonuç bellidir. İktidar
partisinin grup başkan vekilleri Hükûmet yetkilisine bakacaktır, o
ona bakacaktır; birisi hayır dediği zaman bizim
vereceğimiz önergelerin akıbeti maalesef bellidir.
Bu çalışma, elbette, kanunları buraya yazacak
olursak bu kalınlıktaki kitapçığımız biraz daha
artacaktır. Bundan çekinmememiz gerekmektedir. Eğer bunun bir mali
portesi varsa, bundan dolayı kaçınılıyorsa, bu konuyu
geçerli saymıyorum.
Yine, bu gelen kanunları ilgililer bilsin, milletvekillerinin
bilmesine gerek yok
Eğer, Adalet Komisyonundan geliyorsa o komisyondaki
hukukçu arkadaşlarımız, milletvekillerimiz bilsin, partilerin
milletvekilleri de ya komisyondan gelen arkadaşların hareketlerine
baksın elini kaldırırsa kaldırsın ya da grup
başkanlarımızın elini kaldırmasıyla ya da hükûmet
yetkililerimizin ellerini kaldırmasıyla hareket etmesi gibi bir
durumda milletvekillerinin kalmasının ne kadar doğru
olabileceğini siz değerli milletvekillerimizin takdirine
bırakıyorum.
Eğer, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısıyla ilgili konuşmama gelecek olursam; kanunun komisyonda
maddeler hâlinde görüşülmemiş olması, yine kanunun çok
geniş bir alanı düzenlemekte olmasına karşın
inanılmaz kısa bir süre içerisinde görüşülerek alt komisyona indirilmesi,
yine yüz yetmiş değişik yasayı bir maddede toplayarak
değişiklik yapılmaya çalışılmasını
doğru bulmamaktayız.
Görüşülen bu kanun teklifinin muhalefet partilerini hiçe
sayarak hazırlanmasını Anayasaya da aykırı
bulmaktayım.
Meclis Adalet Komisyonunun, görüşmediği metinleri
görüşmüş gibi Meclise indirmelerini yine doğru
bulmamaktayız.
İç Tüzükümüzün 77nci maddesi bahane edilerek Komisyondan,
Meclis aritmetik çoğunluğuna dayanarak da Meclis iradesinden asla
korkulmamalıdır.
Hükûmet olarak ya da iktidar milletvekilleri olarak Türk
milletinin menfaatlerine getireceğiniz kanun tekliflerine biz muhalefet
olarak niye karşı çıkalım? İşte, görüyorsunuz,
getirdiğiniz 56 sıra sayılı Kanunla ilgili tüm
milletvekilleri olumlu oy kullanmaktadır. Çünkü, biz, getirdiğiniz
yasaların Türk milletinin menfaatlerine olduğunu
düşündüğümüz için olumlu oy kullanmaktayız. Keşke
Komisyonda bu yasanın yeterince görüşülmesini sağlamış
olsaydınız da tartışmalı bir ortam söz konusu
olmasaydı diye değerlendiriyoruz. Umuyor ve diliyoruz ki, bundan
sonraki kanunlarda uygulamalarınızda hem komisyonu hem de Meclisi ve
milletvekillerini dikkate alırsınız.
Seçimler yenilendikten sonra Adalet Komisyonunun tamamı
değişmişken Milliyetçi Hareket Partisinin Komisyon
çalışmalarına katkıda bulunmasını İç Tüzükü
bahane ederek engellemenizi de tekrar doğru
bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Tasarılarımızda aceleden eksik kalan ve
düzeltilmesi gereken yanlışlıkların Genel Kurulda
düzeltilmesi çalışmaları Meclis ciddiyetiyle maalesef
bağdaşmamaktadır. Komisyonda iktidar gücünü kanıtlamaktan
vazgeçerek, yanlışlıkları komisyonda düzeltmeliyiz. Biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, defalarca ilan ettik: Salt muhalefet olsun
diye Meclis çalışmasını geciktirme çabası içinde
olmadık, bundan sonra da olmayacağız. Türk milletinin
menfaatlerinin yanında, aleyhinde olanların da
karşısında olacağımızdan ya da en azından
yanlış gördüklerimizi anlatarak Türk milletine şikâyet
edeceğimizin bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, muhalefet partisi olan Milliyetçi
Hareket Partisinin tespit etmiş olduğu, önerilerle düzeltmek
istediği eksikliklerde ise, salt inat uğruna, Komisyon ve Hükûmet
Katılmıyoruz. diyerek, sayısal çoğunluğunuzla
bunları reddediyorsunuz. Bunun da doğruluğunu sizlerin
vicdanına bırakıyoruz. Bu yöntemlerle, hukuk devletinin kurallarının
yerine getirilmeden, suistimallere açık bir çalışma sergilendiğini
düşünmekteyiz. Fakat unutmayınız ki, bunlar Türk milletinin
gözünden kaçmamaktadır. Yasama görevini yapan siz değerli
milletvekillerinden ve kamuoyundan birtakım düzenlemelerin saklanıyor
görüntüsü verilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak doğru
bulmadığımızı bir kez daha altını çizerek
belirtmek istiyorum. Bunu, şunun için söylüyorum: Her fırsatta
60ıncı Hükûmeti göreve getiren 22 Temmuz 2007 seçimlerine ve yüzde
46 oya atıfta bulunan AKP Hükûmetinin ve diğer yetkililerinin
Milliyetçi Hareket Partisinin de yüzde 14,5 oy aldığını ve
bu Milliyetçi Hareket Partili seçmelerin de siyasi iradesinin yok
sayılmaması gerektiğini unutmamalarını tavsiye
ediyorum.
AKP ve Hükûmet yetkilileri, başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere, her fırsatta kendi tarzıyla
Türkiyeyi nereden nereye getirdiğini anlatmaktadır. Tabii ki, bu hem
Hükûmet yetkililerinin hem de AKP yöneticilerinin fikridir. Biz de Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Türkiyenin iyi yönetilmediği düşüncesindeyiz.
Biz de bıkmadan, usanmadan Türk milletine bunu anlatmaya
çalışacağız. Bu anlatımlarımızda da
-şunu unutmayınız- Milliyetçi Hareket Partili
duyarlılığını da asla elden
bırakmayacağız.
Maddeler üzerindeki eleştirilerime gelince: 186ncı
maddeyle 6326 sayılı Kanunun 127nci maddesi düzenlenirken
hilafıhakikat yerine gerçek dışı yazarak gelecek
nesillerimizin de anlayabileceği bir dille yazabilmeliydik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Biz, bizden önceki yazılanları şimdi nasıl
anlayamıyorsak, bizden sonrakilerde bizim
yazdıklarımızı maalesef anlayamayacaklar. Yani, Türkçe
yazalım, Türkçe okuyalım demeye çalıştım.
Değerli milletvekilleri, yine, 205inci maddeyle
değiştirilen 6831 sayılı Kanunun 92nci maddesiyle izinsiz
maden ocakları işletenlere ve diğerlerine verilecek
cezaları düzenlemektesiniz. Ancak, AKP Hükûmeti döneminde Türkiye'nin her
yerinin maden ocakları adı altında taş ocakları
şantiyesine dönüştüğünü ve bunlarda da, özellikle köylerimizde,
maliyetleri düşürmek için içme suyu yakınlarına bu tesislerin
yapıldığı, sit alanlarına
yapıldığı, yine, yeni ekim orman alanlarına taş
ocakları ruhsatı verilmesinin, o köylerdeki
insanlarımızın yaşadıkları evlerinin duvarlarının
çatlamasına ve bunlara sebep olanlara verilecek cezalara, maalesef, bu
maddede hiç değinmemişsiniz. Bu konu, Türkiye'de gerçekten kanayan
bir yaradır değerli milletvekilleri.
Yine, 206ncı maddeyle düzenlenen 6831 sayılı
Kanunun 91inci maddesiyle, kesinleşmiş orman kadastrosu
alanında kalan ve yüzyıllardır orada yaşayan, ormanı
ücretsiz bekleyen köylülerimizin mahkeme kapılarında sürünmeleri
devam etmektedir. Bunların sorunlarının çözülmesiyle ilgili
hiçbir çaba göstermeden, orada yaşayan insanların ikamet etmek ve
geçinmek zorunda olduğunu unutarak, onları sadece cezayla hizaya
getirmenin doğru olmayacağını düşünüyorum.
Güzel Antalyamın, seçim bölgem olan güzel Antalyamın
hemen arkasındaki Toroslarda bu en çok yaşanan sorundur, çünkü o
insanlar yüz elli yıldır, iki yüz yıldır orada
yaşamaktadırlar.
Yine, 208inci maddeyle düzenlenen 6831 sayılı Kanunun
95inci maddesiyle de, ormana girecek kıl keçileriyle ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü bitiriniz.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Bu kanunun ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diler, yüce heyeti saygılarımla
selamlarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Demokratik Toplum Partisi adına Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş.
Buyurunuz Sayın Demirtaş. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
DTP GRUBU ADINA SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan 56 sıra
sayılı Tasarının yedinci bölümü üzerinde DTP Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Bu bölümde, değerli arkadaşlar, daha çok ormanların
korunması, Orman Kanununa ilişkin değişiklikler
düzenlenmekte ve ormanların korunması hakkındaki cezalarda
artırım öngörülmekte. Aslında sekizinci bölüme de sirayet eden
uzun bir düzenleme. Fakat, ormanlarla ilgili, ormanların korunmasıyla
ilgili görüşlerimizi ifade etmeden önce, özellikle 182nci maddede Öğle
Dinlenmesi Yasasında yapılan değişikliğe ilişkin
kısa bir iki düşüncemi belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, İş Kanunuyla
çalışanların, işçilerin çalışma
yaşamına ilişkin hakları güvence altına alınmaya
çalışılmış ve önemli ölçüde İş Kanununda
işçi lehine düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, bazı
özel kanunlarda da, işte burada olduğu gibi, 6301 sayılı
Öğle Dinlenmesi Kanunu gibi kanunlarla, özel kanunlarla işçilerin
yine çalışma yaşamına ilişkin haklarının
korunması hedeflenmiştir.
Şimdi, İş Kanununa göre sekiz saatlik
çalışma süresi düzenlenirken, elbette ki, çalışanların
öğle dinlenmesi açısından da korumayı amaçlayan özel
düzenlemeler getirilmiş. Şimdi, bu yapılan yeni tasarıdaki
düzenlemeyle bu öğle dinlenmesi hükmüne uymayan işverenler 100 Türk
lirası idari cezasıyla cezalandırılacak. Düşünün, bir
fabrikada sekiz saatlik çalışma süresinin tamamını
kesintisiz bir şekilde kullandıran, öğle dinlenmesi
yaptırmayan bir işverene uygulanacak ceza 100 Türk lirası.
Dolayısıyla, bu, kanunun özü itibarıyla, esası
itibarıyla önemli olmasına karşılık
yaptırımı son derece caydırıcılıktan uzak ve
neredeyse işvereni, hani, bu kanunu ihlal etmeye sevk eden, özendiren bir
ceza hükmüyle karşı karşıya. Dolayısıyla, bu
konuda bence komisyonun da verilecek önergeleri dikkate alması
gerektiği inancındayız.
Değerli arkadaşlar, bölümün önemli bir kısmı,
az önce de ifade ettiğim gibi ormanların korunmasına dair
düzenlemelere yer vermiş durumda. Gerçekten de ülkemizde ormanların
ciddi bir şekilde -var olanların en azından- korunmasında
son derece acil bir ihtiyaç var. Bu konudaki düzenlemelerde de
caydırıcılık esas olmalıdır. Tabii ki,
Türkiyedeki reel durum göz önünde bulundurulduğunda, örneğin
Türkiyenin sahip olduğu tabiat şartları nedeniyle aslında
yüzde 80inden fazlasının ormanlık alan olması gerekirken,
maalesef ki ormanlarımız, Türkiyenin sadece yüzde 26sında
mevcut. Dolayısıyla, zaten yeterli ormana sahip olmayan ülkemizde,
var olan ormanların korunması açısından da ciddi
sıkıntıların, uygulamada en azından ciddi
sorunların olduğu bir gerçek. Hem ormanların korunması hem
de var olan ormanlar üzerine yeni orman alanlarının
geliştirilmesi ve Türkiyenin hak ettiği yüzde 80lik orman
oranına ulaşılması açısından Orman Kanununda
yapılacak değişiklikler son derece etkili olacaktır. Ama
tüm kanunlarda olduğu gibi tek başına korumanın kanunla
olmayacağı, asıl korumanın eğitimle, kültürle
olacağı gerçeğinin de bir kez daha altını çizmekte
fayda var.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz, coğrafi konumu
itibarıyla ormanları az olan bir coğrafya. Bunun tabii tarihsel
nedenleri de var ama işte Türkiye, çok eski bir yerleşim yeri
olması vesilesiyle tarih boyunca sürekli savaşlara tanık
olmuş, göçlere tanık olmuş. Bu vesilelerle de ormanlar çok
tahrip edilmiş. Ama bununla birlikte, güncel olarak tarla açmak, hayvan
otlatmak, yine yakıt olarak odun ihtiyacını karşılamak
üzere yapılan orman kesimleri, orman yangınları ve aynı
zamanda imara açılmak üzere ormanların tahrip edilmesi gibi
nedenlerle Türkiyede ormanlar giderek azalmakta.
Ülkemiz nüfusunun 9 milyonu, ülkemizde yaşayan nüfusun
yaklaşık 9 milyonu, hatta 10 milyonu 17.445 orman içi ve kenarı
köyde yaşamakta. Bu da göstermektedir ki, Türkiye nüfusunun
yaklaşık altıda 1i ormanlarla aslında iç içe
yaşamaktadır. Dolayısıyla yaşayan nüfusu da
doğrudan ilgilendiren bir konu olduğu düşüncesindeyiz.
Yine, değerli arkadaşlar, ormanlar, ormanların
korunabilmesi için değiştirilmesi gereken ilk şey yasa
değil, tabii ki zihniyettir. Yani birçok yasayı
değiştirebilirsiniz, yaptırımları
ağırlaştırabilirsiniz ama ancak ormanlara verilen
değer konusunda bilinç yükseltme ve bu konuda toplumsal irade
oluşturma konusunda başarılı olunamadığı
takdirde, maalesef ki ormanlarımızı giderek kaybetme ve bu
kayıplardan kaynaklı olarak da ciddi sonuçlarla, negatif sonuçlarla
karşılaşma riski taşıyoruz. En azından, hava
kirliliğini önleyen, erozyonu önleyen, yine, çeşitli hayvanlara
doğal barınak sağlayan, yer altı su miktarlarını
koruyan, yağmur bulutlarını çekerek yağış
oluşmasını sağlayan, insanlara ekonomik katkı
sağlayan, iklimi dengeleyen, psikolojik olarak, insan psikolojisi üzerinde
pozitif etki yaratan ormanların bu yönüyle, çok yönlü
değerlendirilmesi hâlinde, bence eğitim sistemimizde özellikle bu
yönlü bilinç artırıcı faaliyetlerin
yoğunlaştırılması sayesinde ancak ormanları
koruyabiliriz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye'de belki de en
çok, ormanların yok olmasına neden olan şey, orman
yangınları. Özellikle yaz aylarında, Türkiye her gün orman
yangınları gündemiyle maalesef ki ilgilenmek durumunda kalıyor.
Yangınların çıkış nedenleri
arasında, yüzde 53 ile en yüksek oran, ihmal ve dikkatsizlik yer
alıyor, yani her yıl çıkan yangınların
yarısından fazlası, toplumdaki, yine, bilinç düzeyinin
eksikliği nedeniyle oluşan ihmal ve dikkatsizlikle ortaya
çıkıyor. Yine orman yangınlarının yüzde 25i
belirlenemiyor, resmî istatistiklere göre; yüzde 9, ormanlar kasten
yakılıyor; yüzde 7, doğal nedenlerle -yıldırım
düşmesi veya kaza sonucunda- orman yangınları çıkabiliyor.
Bu yangınlarda hem ormanlar önemli ölçüde yitiriliyor, ama bununla
birlikte, aslında geleceğimiz bu ormanlarla birlikte yanıyor. Az
önce ifade ettiğim, ormanların faydaları ve ormanın, toplum
açısından, insan açısından, varlık gerekçeleri
açısından düşündüğümüzde her yanan ormanla birlikte
aslında geleceğimizin yandığının bilinmesi
gerekiyor.
Ormanlarla ilgili, değerli arkadaşlar, bilinmeyen çok
değişik, aslında, veriler, istatistikler var. Örneğin bir
kayın ağacı bir yıl içerisinde üç yüz kilogram zehiri
emiyor, tek başına bir kayın ağacı. Yani, hem çevre
kirliliğinden, çevre kirliliğinin önlenmesinden söz ederken, özellikle
hava kirliliğinin önlenmesinden söz ederken, ormanların önemi, burada
da bir kez daha karşımıza çıkıyor. Yine,
ağaçsız bir alana göre 8 kat daha fazla humus oluşturan
ormanlar, toprak canlılarının yaşamasına olanak
sağlıyor.
Şimdi, bu kadar, insan yaşamında, toplum
yaşamında etkili olan ormanların korunması konusunda bugüne
kadarki hükûmetlerin yeterli önlem aldıkları, bırakın önlem
almayı, ormanların yok olması konusunda yeterli önlem
aldıklarını söylemek, maalesef ki mümkün değil. Hâlen
günümüzde de devam eden orman katliamları, güncel olarak gündemimizi
işgal etmeye devam ediyor. Kaz Dağlarında, Antalyada Belek
Ormanlarında, Beykoz Ormanlarında, yine, Güneydoğuda,
Doğudaki orman yangınlarında, ormanların
katledilişini, maalesef ki, sessiz tanıkları olarak izlemeye
devam ediyoruz ancak.
Bir diğer konu da orman vasfını yitirdiği
iddia edilen alanların imara açılması, 2/B Yasası denilen
Yasanın hâlen sıcak tutuluyor olması, ormana verilen,
aslında verilmeyen değerin çok somut örneği ve göstergesidir
diye düşünüyoruz.
Bu bölüm vesilesiyle, yedinci bölüm vesilesiyle, bir kez daha
dikkat çekmek üzere, ormanların korunması gerekliliği konusunda
bir kez daha dikkat çekmek üzere söz aldım değerli
arkadaşlarım. Bu vesileyle, hepinizi, bir kez daha, sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Demirtaş.
Yedinci bölüm üzerinde şahsı adına söz almak
isteyen Adana Milletvekili Fatoş Gürkan.
Buyurunuz Sayın Gürkan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FATOŞ GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının yedinci bölümüyle
ilgili olarak, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve bizi izleyen milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yedinci bölüm, tasarının 181inci maddesinden 211inci
maddesine kadar olan kısmı kapsamaktadır. Öncelikle,
tasarının 181inci maddesinden 211inci maddesine kadar olan bölümde
hangi kanunların hangi maddelerinin değiştirilmesinin
amaçlandığını, daha sonra da değişikliğin
getireceği birkaç önemli hususu arz etmek istiyorum.
Tasarının 181inci maddesi ile 25/02/1954 tarihli ve
6283 sayılı Hemşirelik Kanununun 11inci maddesinin
değiştirilmesi, 182nci maddesi ile 2 Mart 1954 tarihli ve 6301
sayılı Öğle Dinlenmesi Kanununun 7nci maddesinin
değiştirilmesi, tasarının 183üncü maddesinden 186ncı
maddesine kadar olan bölümde 7 Mart 1954 tarihli ve 6326 sayılı
Petrol Kanununun 124üncü maddesinin bir ve ikinci fıkraları ile
125, 126, 127inci maddelerinin değiştirilmesi
amaçlanmıştır. Bu değişikliklerle uygulamadaki birçok
eksiklik ve aksaklık giderilmiş olacaktır. Tasarının
187nci maddesi ile 195inci maddeleri arasındaki bölümde ise 9 Mart 1954
tarihli ve 6343 sayılı Veteriner Hekimliği Mesleğinin
İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği ile
Odalarının Teşekkül Tarzına ve Göreceği
İşlere Dair Kanunun 6, 65, 66, 67, 68, 70, 71, 72nci maddeleri ile
ek 2nci maddesinin on beşinci fıkrasında değişiklik
yapılması amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 196ncı ila 228inci maddeleri arasındaki
kısımda 31 Ağustos 1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman
Kanununun önemli birçok maddesinde değişiklik yapılması
amaçlanmıştır. Gerçekten, bu bölümdeki değişiklikler
ekonomik olarak en alt gelir gruplarından olan orman köylülerimizi, orman
teşkilatını ve mevcut yasadaki eksik ve aksaklıklar
nedeniyle büyük sıkıntı çeken adli teşkilatı çok
yakından ilgilendirmektedir. Tasarının kanunlaşmasıyla
önemli birçok sorun çözülecek, suça uygun ceza verilerek Anayasamızda
güvence altına alınan hukuk devleti, adalet ve eşitlik
ilkelerine uygunluğu tartışılan bazı maddelerdeki bu
tartışmalar da sona erecektir. Mevcut yasada ve
değiştirilmesi amaçlanan maddelerdeki bir husus, sanırım,
dikkatinizi çekmiştir. Görüldüğü üzere, yanık sahalarda
işlenen suçlarda, suçun nevine göre suça verilecek ceza misli
artırılarak verilmekte, yanık sahalar acilen ağaçlandırılmaktadır.
Yanık sahalar, bundan da görüldüğü üzere, Anayasayla da korunan
mülkiyeti en sağlam taşınmazlardandır. Biraz önce, bir
parti grubuna ait arkadaşımız yangınlar konusunda
başarısız olduğumuzdan bahsetti. AK Parti İktidarı
döneminde, orman teşkilatı, Avrupada yangınla mücadele
konusunda 1inci sırada; istatistikler de bunu gösteriyor, bakabilirler.
Evet, tasarıyla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile
5326 sayılı Kabahatler Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra
idari yaptırım kararı gerektiren fiiller ve suç
açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü
içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin
giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu
hükümleri dikkate alınmak suretiyle ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan
hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı
suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanuna uyum
sağlanması amaçlanmıştır. Uyum amacıyla
değiştirilen kanunlar, görüldüğü üzere çok eski tarihli olup,
Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe
giren temel ceza kanunları karşısında son derece
sıkıntı yaşanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle,
uyarlama kaçınılmazdır. Sürüncemede kalan birçok dosyanın
da bir an önce çözümlenmesi açısından acilen bu uyum
tasarısının da kanunlaşması gerekmektedir.
Uyarlamayla getirilmesi düşünülen birkaç
değişikliğe örnek verecek olursak, tasarıyla yasa
bozması olarak adlandırılan sonucun önlenmesi amacıyla,
özellikle cezaların alt sınırında indirim
yapılmamasına özen gösterilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FATOŞ GÜRKAN (Devamla) Uygulamada çok sık rastlanan
kanun yolu incelemesi sürecinde dava zaman aşımı süresinin
dolması riskinin önlenmesine yönelik tedbirlere de yer verilmiştir.
Tasarıda idari yaptırıma dönüştürülen fiiller
bakımından uygulamada doğabilecek tereddütlerin giderilmesi
amacıyla idari yaptırım kararlarını verecek merci de
açıkça gösterilmiştir.
Ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan yaptırımlarda, üst
sınır gösterilmeyen hapis cezaları bakımından üst
sınır gösterilmek suretiyle 5235 sayılı Kanun hükümleriyle
uyum sağlanmıştır.
Evet, tasarının kanunlaşmasıyla uygulamadaki
birçok sıkıntı ortadan kalkacaktır. Bu kanun
tasarısı, bir hukukçu olarak mensubu olmakla gurur duyduğum AK
Partinin, hukuk devleti, adalet ve eşitlik ilkelerinin tam anlamıyla
gerçekleşmesi adına önemli projelerden biridir.
Görüşülmekte olan kanun tasarısının ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı olmasını diliyor,
tasarının hazırlanmasına emeği geçenlere,
iktidar-muhalefet tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gürkan.
Şahsı adına söz isteyen Çanakkale Milletvekili
Mehmet Daniş.
Buyurunuz Sayın Daniş. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının yedinci bölümüyle ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Görüştüğümüz tasarıyla, 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu ile 5326 sayılı Kabahatler Kanununun yürürlüğe
girmesinden sonra, idari yaptırım kararı gerektiren fiiller ve
suç açısından uygulama birliği sağlanması, ceza hükmü
içeren kanunların uygulanmasından kaynaklanan tereddütlerin
giderilmesi, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kabahatler Kanunu
hükümleri dikkate alınmak suretiyle ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan
hükümlerin bu kanunlarla uyumlu hâle getirilmesi, ayrıca bazı
suçların unsurlarında 5237 sayılı Kanuna uyum
sağlanması amaçlanmıştır.
Bilindiği üzere, ceza adalet sistemimizi oluşturan
temel ceza kanunları olarak adlandırılan Türk Ceza Kanunu,
Kabahatler Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul
edilerek 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Türk Ceza Kanunuyla özel suç tanımlarına yer veren
diğer kanunlar arasındaki ilişki, Anayasamızda güvence
altına alınan hukuk devleti, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun
olarak yeniden belirlenmiştir.
Suçlar arasındaki cürüm ve kabahat ayrımı terk
edildiği için, hürriyeti bağlayıcı ceza açısından
kabul edilen hapis ve hafif hapis ayrımı da
kaldırılmış, böylece, temel ceza olarak hafif hapis
cezası benimsenmiştir. Suçlar arasındaki cürüm ve kabahat
ayrımının kaldırılmasının diğer bir
sonucu da para cezası bakımından ağır para
cezası, hafif para cezası ayrımının terk edilmesidir.
Ancak, suç karşılığı öngörülen ve mahkeme
tarafından hükmedilen para cezası ile idari yaptırım olarak
uygulanan para cezası arasındaki kavram
kargaşalığını önlemek amacıyla, ceza hukuku yaptırımı
niteliğindeki para cezasının adı adli para cezası
olarak belirlenmiş ve gün para cezası sistemi kabul edilmiştir.
Türk Ceza Kanununda suça teşebbüs
cezalandırılabilirken, Kabahatler Kanununda kabahate teşebbüs
kural olarak cezalandırılmamaktadır. Suça iştirakte suç
ortakları arasında fail ve şerik ayrımı
yapılmaktadır. Kabahatler Kanununda yer alan hükümlere göre,
kabahate iştirakte tek tip fail sistemi kabul edilmiştir. Tekerrür
bakımından da suçlarla kabahatler arasında önemli
farklılıklar bulunmaktadır.
Suç ve ceza siyaseti ilkelerine uygun olarak ceza hükmü içeren
kanunlarda tasarıyla yapılan değişikliklerde şu
ilkeler esas alınmıştır:
Bazı ihlallerin cezai yaptırıma
bağlanması, çeşitli sakıncalar doğurabilmektedir. Bu
ihlallerin suç olarak kalması yargılama sürecinde iş yükünü
artırmakta ve zaman kaybına neden olmaktadır. Bu ise ceza hukuku
yaptırımlarında aranan ceza hukuku
yaptırımlarındaki caydırıcılık gücünü ciddi
şekilde zayıflatmaktadır. Suç olmaktan çıkarılan ancak
toplumsal düzeni bozduğuna inanılan, haksızlık
oluşturan davranışlar, devlet idaresi tarafından
cezalandırılabilir idari bir yaptırıma
bağlanmalıdır.
5252 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınmak
suretiyle, ilgili kanunlarda yer alan hafif hapis ve hafif para cezaları
kural olarak idari para cezasına dönüştürülmüş ancak,
haksızlık oluşturan hareketin kapsam ve niteliği dikkate
alınarak bazı fiiller bakımından bu yöntem
benimsenmemiştir.
Ceza hükmü içeren kanunlarda bir mahkûmiyet hükmünün sonucu olarak
belirtilen hak yoksunlukları bakımından yasak hakların geri
verilmesine yönelik olarak yeni hükümlere yer verilmiştir.
Ceza hükmü içeren kanunlarda yer alan yaptırımlardan üst
sınır gösterilmeyen hapis cezaları bakımından üst
sınır gösterilmek suretiyle 5235 sayılı Kanun hükümleriyle
uyum sağlanmıştır.
Benden önceki arkadaşlarım da özellikle Orman Kanununda
yapılan bu bölümdeki değişikliklerden bahsederken, gerçekten de
ormanlarımızla ilgili güzel düşüncelerini ifade ettiler. Ben de
burada, gerçekten Türk orman köylüsünün -her ne kadar, zaman zaman orman
yangınları veya ormanların talan edildiği konuşulsa
da- öyle zannediyorum ki, bunlarda hiç suçlayamayacağımız veya
ormanların korunmasında en ufak bir zafiyeti bulunmayan kesim olarak
orman köylüsünü gördüğümü ifade etmek istiyorum. Çünkü, orman köylüsünün
orman her şeyidir, yakacağıdır, yiyeceğidir,
geçimidir, geleceğidir, onun çoluk çocuğudur. Benden önceki
arkadaşımın da ifade ettiği gibi, özellikle koru
ormancılığına geçilmesiyle Türkiyenin ormanları
kurtulmuştur. Eskiye oranla daha az yakacak ihtiyacı olduğundan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET DANİŞ (Devamla) -
daha çok sanayide
kullanılacak orman emvaline ihtiyaç olması bakımından ve
bunun da orman köylüsünün geçimine daha büyük katkı yapacağından
dolayı bu önemli bir değişimdir diye düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yasanın milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Daniş.
Yedinci bölüm üzerindeki soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Şu anda iki soru görünüyor. Sayın Çalış ve
Sayın Öztükün...
Sırasıyla söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, sorularım bizzat sizin
Bakanlığınızla ilgili değil ama görüştüğümüz
konularla ve Hükûmetinizle ilgili.
Birinci sorum: Orman kadastrosu geçen orman köylerinde,
yıllardır tarım yaptıkları sınırlı
miktardaki arazileri ormana elverişli alan olarak kaydedilmiş olan ve
kullandırılmayan orman köylüleri mağdur edilmiştir. Orman
köylülerimizin uygulanan kadastro uygulamasından dolayı
mağduriyetini giderecek herhangi bir çalışmanız var
mıdır?
Bir diğer sorum: Yine orman köylerinde kıt kanaat
geçinen orman köylüsü, uygulanan politikalar sonucu mera
hayvancılığı, özellikle kıl keçiciliği yapamaz
hâle gelmiştir. Orman köylüsüne nefes aldıracak Hükûmetimizin hangi
çalışmaları vardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çalış.
Sayın Öztürk
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Aracılığınızla sormak istiyorum: 6831
sayılı Orman Kanununun hapis cezası öngören maddelerinde de bu
tasarıyla değişiklikler yapılmaktadır. Maddeler kaleme
alınırken daha iyi sınıflandırma yapabilmek
amacıyla bazı fiillerin birleştirildiği,
bazılarınınsa ayrıldığı görülmektedir. Sorum
şu: Önceden bir fiil için öngörülen cezanın bu düzenlemeler
sırasında hafifletildiği olmuş mudur? Eğer olmuş
ise, yapılan bu düzenlemeler Anayasanın 169uncu maddesinin üçüncü
fıkrasına aykırı değil midir?
Anayasanın söz konusu hükmü münhasıran orman
suçları için genel ve özel af çıkarılamayacağını,
ormanları yakmak, ormanları yok etmek veya daraltmak amacıyla
işlenen suçların da genel ve özel af kapsamına
alınamayacağını öngörmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, arkadaşımızın da
ifade ettiği gibi, sizin konunuz değil ama Hükûmetimizin, ülkemizin
konusu olması hasebiyle gündeme getirmekte fayda görüyorum.
Ormanlarımız çok önemli. Ormanların korunması da,
üretilmesinden, yetiştirilmesinden çok daha önemli.
Ormanların en büyük tahribat unsuru, yangınlar. Orman
yangın işçileri arasında, daha önce çıkarılan bir
kanundan dolayı kadrolu ve kadrosuz geçici işçi statüsünde bir
farklılık yaratıldı. Bu farklılık, aynı
yerde çalışan, aynı işi yapan orman yangın
işçileri arasında gerçekten bir güvensizlik, bir moralsizlik
oluşturdu. Bunun düzeltilmesi lazım. Nasıl
geliştirilecekse, hukuki statüsü hazırlanarak, aynı işi
yapan bu insanların arasında gelir farklılığının,
ücret farklılığının ortadan
kaldırılması lazım. Çünkü orman yangınlarıyla
mücadelede insan unsuru çok önemli bir faktördür. Bunun dikkate
alınmasını istiyorum. Birinci husus
Yani bir soru olarak
değil, dikkatinize sunmak istiyorum.
Bir diğer husus: Orman kadastro çalışmaları,
her dönemde, orman içinde yaşayan köylülerimizin problemi olmuştur.
Çünkü bir şekilde, zilyetlikle, başka şekilde
kullandıkları, tarım arazisi olarak kullandıkları
alanların çoğu, kadastro geçtiği takdirde orman alanı
içerisine dâhil edilmektedir. Tabii, sonucunda, adamın bahçe yaptığı,
kayayı, taşı düzelterek geçimini temin ettiği yerler, bir
kadastro çalışması sonunda elinden alınmaktadır.
Hazineye intikali sonrasında da buralar bir şekilde satışa
çıkarılmakta ve sonuçta, adamın yıllardır ektiği
yer bir başkasının mülkiyetine geçmektedir. Bunlar, orman içinde
yaşayan köylülerimizin gerçekten çok önemli sorunudur. Kadastro
çalışmaları gereklidir, önemlidir ama orman içinde yaşayan,
o taşın, toprağın arasında o dağları bekleyen
insanlarımızın mağdur edilmeden bu
çalışmaların yapılması önemlidir. Bu noktada
Sayın Bakana arzım olmuştur ama bu noktada Hükûmetimizin bir
çalışması olup olmadığını soru şekline
getirerek sormak istiyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, bu orman vasfını kaybetmiş
olan arazilerle ilgili sormak istiyorum, yani, 2/Byle ilgili hükûmetimizin bir
çalışması var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Uslu.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Üç değerli arkadaşımız, orman arazileri, orman
vasfını kaybetmiş araziler, bunlar üzerindeki
yapılaşmaları da hatırlatan değerlendirmelerde
bulundular. Bu, Türkiyede uzun süredir birçok ilimizde ve yerleşim
yerinde mülkiyet sorunu olarak da her zaman önümüze gelen çok önemli bir
konudur.
Geçtiğimiz yasama yılında buna benzer
sorunları çözebilmek için bir anayasa değişikliği yaparak,
biraz önce Sayın Uslunun da ifade ettiği gibi, 2/B diye nitelenen
arazilerle ilgili sorunu çözmek istemiş ve bu anayasa
değişikliğini de Parlamentodan geçirmiştik. Ancak dönemin
Sayın Cumhurbaşkanı bir kez daha görüşülmek üzere bu
anayasa değişikliğini Parlamentoya iade etmişti.
Geçtiğimiz yasama döneminde, bu doğrultuda, yeniden komisyonlarda
görüşülerek bir anayasa değişikliğini gerçekleştirmek
mümkün olmadı.
İki gün kadar önce Çevre ve Orman Bakanımız
Sayın Eroğluyla birlikteydik. Sayın Şandır da,
sanıyorum, biraz önce Sayın Bakana da ifade ettim. derken
Eroğlunu kastetmiş olmalı. Kendisi, bizzat işin içerisinde
olarak bu alanla ilgili sorunları çözmek için ciddi bir gayret ve
çalışma içerisinde. Hatta, benden, bu çalışmada kendilerine
yardımcı olabilecek tecrübeli hukukçularımızın Adalet
Bakanlığında olup olmadığını sordu. Ben de
memnuniyetle kendilerinin bu çalışmalarına katkı
verebileceğimizi ifade ettim. Zannediyorum, bu yasama döneminde, tüm
siyasi partilerimizle el birliği hâlinde bu sorunu bir anayasa
değişikliği gerekiyorsa -ki, bana göre gerekiyor- bunu
gerçekleştirmeliyiz. Benim seçim bölgem Antalyada bu sorun had
safhadadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Mersin de öyle.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Mersin
de öyledir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Toros Dağları
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Biliyorum, Mersin de öyledir. Dolayısıyla, benim yeni seçim bölgem
Antalyada en çok karşıma çıkan sorunların
başında bu geliyordu. Dolayısıyla, hem kişisel olarak
hem Kabinenin bir üyesi olarak hem de Parlamentonun bir mensubu olarak bu
sorunu çözme konusunda el birliği hâlinde bir çalışmayı
gerçekleştirmeliyiz. Ama nasıl bir çalışma olacak? Bununla
ilgili şu anda Sayın Eroğlu bir çalışma
başlattı. Bir ortaya çıksın. Biz de hukuki yardımda
bulunacağız. Hatta, Yargıtayın ilgili dairesi var bu tür
orman suçlarına bakan. Daire başkanı geçenlerde
arkadaşlarıyla birlikte beni ziyarete geldiğinde o da çokça
dosyanın dairelerinde olduğunu, bu sorunları çözmek için mutlaka
bir adım atılması gerektiğini, bu konuda kendilerinin de
hukuki yardımda bulunacağını ifade etti. Görüyorum ki her
kesim bu sorunun çözümü konusunda bir ittifak hâlinde. Bundan büyük memnuniyet
duyuyorum. Siz de gündeme getirdiniz. Dolayısıyla, bu sürecin
hızlanmasına bu beyanlarınızla katkıda bulundunuz. O
nedenle de teşekkür ediyorum.
Bir soru soruldu Orman suçlarıyla ilgili cezalar, acaba, bu
görüşmekte olduğumuz tasarıda azaltıldı mı,
indirildi mi? Böyle bir şey yapılırsa Anayasaya
aykırı olur. dedi bir arkadaşımız. Var mı böyle
bir şey
Evet, yani ilgili arkadaşlarımız böyle bir, daha
hafif ceza ile neticelenen bir düzenleme yapmadıklarını ifade
ediyorlar. Eğer varsa, bilmek isteriz, arkadaşlarım
incelemişlerse onu da bilmek isteriz.
Sayın Başkanım, bu kadar cevaplandırmakla
iktifa edeyim.
BAŞKAN Peki, Sayın Bakan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, yangın
işçileriyle ilgili
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Evet,
Sayın Şandırın bir sorusu var.
Biliyorsunuz geçici statüde çalışan işçilerle
ilgili geçtiğimiz yıl bir düzenleme yaptık. Sanıyorum 220
bin civarında geçici statüde çalışan değişik kamu
kurum ve kuruluşundaki arkadaşlarımızı kadroya
aldık. Bundan en çok yararlananlar da bildiğim kadarıyla orman
işçileriydi. Eğer bunun içerisinde o yasadaki sürelere
uymadığı için dışında kalmış olanlar varsa;
ki, bir miktar diğer kurumlarda da vardı, birinde 500, birinde bin
falan, işte, bunlar bir yekûn tutuyordu. Onları kastediyorsunuz...
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayı 2.500 efendim. Bu çok da
bir yük getirmez.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Ama,
şimdi bakın, 220 bine yakın işçinin sorununu çözmüşüz
geriye 2.500 kalmışsa
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, bir tenkit olarak
söylemiyorum. Bir haksızlık var orada.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Anladım, anladım.
Yani, biz, bu konuda, Hükûmet olarak iyi niyetli bir adım
atmışız. Yasada öngörülen süreler sebebiyle bu işin
dışında kalmış olanlar olabilir. Onlarla ilgili de bu
dönemde, ilgili bakanlık, kuruluşlar bir çalışma yaparlar,
varsa böyle bir mağduriyet, gerçekten bir mağduriyet varsa onunla
ilgili de çözümler ortaya konabilir.
Sayın Başkanım, bu kadar bir değerlendirmeyle
iktifa edelim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Yedinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, yedinci bölümde yer alan maddeleri, varsa, o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
181inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
182nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Temel Ceza Kanunlarına uyum
amacıyla çeşitli kanunlarında değişiklik
yapılmasına dair kanun tasarısı 182. maddesiyle
değiştirilen 6301 sayılı Kanunun 7. maddesinin 1.
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
Şevket Köse |
Esfender Korkmaz |
Atila Emek |
|
|
Adıyaman |
İstanbul |
Antalya |
|
|
Ali İhsan Köktürk |
Ali Koçal |
Hulusi Güvel |
|
|
Zonguldak |
Zonguldak |
Adana |
Bu kanun hükümlerine muhalif olarak müstahdem ve işçilerine,
çağdaş ve insani şartlara uygun öğle dinlenmesi
imkânları hazırlamayan ve yaptırmayan işveren ve
işveren vekillerine beş yüz Türk lirası idari para cezası
verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın bu
önergeyi, çalışanların hak ve hukukunu korumak niyetiyle çok iyi
niyetli olarak hazırladıklarını biliyorum. Ancak, İş
Kanununa tabi bulunan iş yerlerinde çalışan işçiler
hakkındaki öğle dinlenmelerinin tatbikatına, bahsi geçen kanunda
yazılı hükümler dairesinde devam olunur. diyor. Yani şu anda,
aşağı yukarı, Türkiyede çalışan
işçilerimizin çok büyük bir ekseriyeti -pek az istisnası-
İş Kanununa tabi olarak çalışıyorlar ve İş
Kanunu hükümlerine göre getirdim- buradaki hükümlere göre öğle dinlenmesi
imkânlarından yararlanıyorlar. O nedenle, bu Öğle Dinlenmesi
Kanunu, çok az miktarda, belki, çalışanı ilgilendirebilir. O
bakımdan, diğer maddelerle de uyumlu olsun diye 100 Türk liralık
bir idari para cezası öngörülmüş. Arkadaşlarımız, bunu
5 misli artıralım diyorlar.
O nedenle, bu açıklamalar sonucunda önergeye
katılamadığımı ifade etmek istiyorum, sorun başka
şekilde çözülüyor çünkü.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Önergeniz hakkında söz istiyor musunuz?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorsunuz.
Buyurun.
Gerekçe: -
Caydırıcılığın artırılması
- Çağdaş ve insani
sosyal hak sağlanması
- Verimliliğin artırılması
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
182nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
183üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı yasa
tasarısının 183. maddesinin 2. bendinde geçen (üç aydan, bir
yıla) ibaresinin (bir yıldan iki yıla) biçiminde
değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.
|
|
Kamer Genç |
Ahmet Tan |
Hüseyin Mert |
|
|
|
Tunceli |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
|
Recai Birgün |
|
Harun Öztürk |
|
|
|
İzmir |
|
İzmir |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önergeniz hakkında söz istiyor musunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Genç.
Süreniz beş dakikadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelen bu
torba kanunda petrolle ilgili bir maddede getirilen cezaların
artırılması için önerge verdim.
Tabii, biraz önce 2/Bden bahsedildi. 2/Bden çok büyük rant
bekleyenler var, trilyonlar seviyesinde rant bekleyenler var. Bunlar öyle kolay
şeyler değil. Tabii, birtakım güç odakları, rant
odakları, işte, böyle, çok mahzun düşüncelere kapılarak
bunları getirin, geçirin diyorlar da, bunu çok iyi incelemesi gerekir.
Biraz önce baktım, Hükûmet sıralarından hiç kimse
yoktu. Neyse, şimdi, 2-3 tane, 2 tane... (AK Parti sıralarından
Hepsi burada sesi) Sizin hepsi dediğiniz kaç tane hepsi yahu? Neyse
Ondan, sonra
Yalnız, burayı, devamlı böyle boş
bırakmayın. Bakarsınız Hükûmeti temsil eden kişi
rahatsızlanır mahatsızlanır, Hükûmeti temsil eden kimse
bulunmaz. Bunu da biraz göz önünde tutun.
Şimdi, değerli milletvekilleri, petrol bir memleketin
çok önemli bir varlığıdır. Bunun hassasiyetle
çıkarılması, bunun kamunun istifadesine sunulması, petrol
kaçakçılığının olmamasını sağlamak
hükûmetlerin görevidir.
Tayyip Erdoğan ne dedi bir konuşmasında? Ülkemizde
28 milyar dolar petrol kaçağı var. Kim yapıyor bu petrol
kaçağını? Kendisi söyledi, devletin Başbakanı. Peki,
kim yaptı bu petrol kaçağını? 28 milyar dolar
kaçakçılık yapan, yaptığını söyleyen
Memleketin
en başında bulunan kişi niye bulmuyor bunu? Bu, büyük bir
sorumluluk. Bunun arkasında Hükûmet desteği olmasa, bürokrasi
desteği olmasa, bu kadar büyük hacimde bir kaçakçılık
yapılır mı sayın milletvekilleri? Mümkün değil. Yani,
siz, simit çalan insanları getirip de hapislere atıyorsunuz da, 28
milyar dolar, devlet bütçesinin gelir kaynaklarının
aşağı yukarı dörtte 1i miktarındaki bir kaçakçılığı
örtbas ediyorsunuz. Bir haftadır söylüyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Aynı şeyleri tekrar
ediyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Dün Abdullah Gülün Washingtondaki
basın toplantısını izledim. Efendim, diyor ki: Irak,
petrol kanununu çıkarırsa biz Irakı destekleriz, Irak Federal
Meclisi. Bu nedir biliyor musunuz? Irakta Federal Meclisin
çıkarmasını istedikleri petrol kanunu nedir biliyor musunuz?
Petrol kartellerinin, tröstlerinin menfaatlerine uygun bir petrol kanunudur.
Yani, orada çıkarılması istenen, dışarıdaki
petrol şirketleri gidecek, çünkü Irak Amerikanın işgali
altındaki bir ülke. Orada, Türkiye Cumhuriyetinin en üstünde bulunan ve
Bushun yanına misafir olarak gitmiş olan kişi diyor ki: Ey
Iraklılar, siz bu Amerikan şirketlerinin menfaatlerini koruyan petrol
kanununu çıkarın, biz de Türkiye olarak size bir yardımda
bulunalım. Bunu anlamıyorum, böyle bir düşünce tarzı
olabilir mi? Siz oraya gitmişsiniz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
menfaatini savunun. Yanına tabii, birçok basının, gazetelerin köşe
yazarlarının bir şeylerini getirmişsiniz, onlar da öyle bir
övüyorlar ki, sanki Amerikayı biz keşfetmişiz! Ya, şimdi,
sayın milletvekilleri, bu Amerikada bugüne kadar hangi konuda
Yani, evet
müttefikimiz de, işlerine geldiği zaman stratejik ortağımız
diyorlar ama, şu Türkiyeye yaptığı hangi yatırımda
Türkiyeye doğru dürüst bir menfaat sağlanmıştır?
İşte, askerimizin başına çuval geçiren onlar değil mi
arkadaşım? Yani, bunları bilmek lazım, ondan sonra buna
göre hareket etmek lazım.
Şimdi, siz Türkiyede gazetecileri toplayıp, uçağa
getirip orada eğlendirirsiniz. Yani, şimdi, 2 kişi, biri diyor:
Busha gidip, onunla en yakın arkadaşlığı,
dostluğu ben kurayım. Ondan sonra öteki, Tayyip Bey Ben gideyim.
diyor. Ya hanginiz
Bushun beğenisini kazanacağınıza Türk
milletinin beğenisini kazanın beyler.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, daha dur bakalım, daha yeni
geldiniz.
Bakın, şimdi, şu sırada, her zaman söylüyorum,
işte bakın, Hükûmetinizin geldiği durum bu. Siz altı
aydır iktidardasınız, ne plan getirdiniz milletin
karşısına, ne program getirdiniz, hangi işsizlik sorununu
hallettiniz, hangi bütçedeki açığı kapattınız?
Getirdiğiniz bütçeden memura verdiğiniz para yüzde 2 beyler.
Şimdi, getirdiğiniz bu kanunda, ruhsatsız olarak
hayvan tedavisini yapanlara verdiğiniz ceza ile ruhsatsız insan
tedavisini yapan kişiye verdiğiniz ceza, hayvanı şey edenin
daha fazla. Yani, sizin insanları ruhsatsız olarak tedavi edenlere
verdiğiniz ceza hayvanları yapanlardan daha az. Demek ki, hayvanlara
insanlardan daha fazla değer veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle bir zihniyet olmaz.
Yani, bu kanunu aslında, keşke enine boyuna
tartışsak var ya, o kadar yüz karası durumlarla
karşılaşabiliriz ki! Ama tabii, çok büyük bir
imkânsızlık içindeyiz. Zaten, komisyonlarda doğru dürüst
incelenmemiş. Burada komisyonu temsil eden, Hükûmeti temsil eden insanlar,
kişiler bundan habersiz.
Şimdi, bu kanun her bakanlığı ilgilendiren
kanun. E gelsin, burada ilgili bakan otursun kardeşim, otursun da bizim
sorularımıza cevap versin. Ondan sonra, sorular havaya gidiyor,
burada konuşulanlar havaya gidiyor; ondan sonra, siz de zannediyorsunuz ki
iş yaptık. İşte, yaptığınız iş
ortada. Yani, yarın öbür gün yine bunlar değişecek.
Yani, aslında, size samimi söylüyorum, siz bu 340 kişi
olmasaydınız var ya, böyle tasarıları Meclisin
karşısına getiren hükûmeti ertesi gün düşürürler. Bu,
Meclisle alay demektir ya. Yürürlükten kaldırılan kanunları
getirip siz Mecliste tekrar müzakere ettiriyorsunuz. Böyle bir sorumsuzluk olur
mu? Böyle bir sorumsuzluk olmaz.
Şimdi, Adalet Komisyonu geldi, rapor burada
değişiyor devamlı. E sen nesin Adalet Komisyonu? O zaman istifa
et kardeşim. Böyle bir şey olmaz ki.
İşte, önergemde bu cezaların
artırılmasını istiyorum.
Saygılar sunarım efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, izin verirseniz, yerimden, İç Tüzükün
ilgili maddesi gereği bir açıklama yapmak zorundayım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin konuşmasında Türkiye
Cumhuriyeti devletini küçük düşürücü beyanlarda bulunduğu
iddiasıyla açıklaması
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Biraz önce konuşan Sayın Sözcü, Türkiye Cumhuriyeti
devletini küçük düşürücü beyanlarda bulunmuştur. O nedenle, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti adına şu açıklamayı yapmak
mecburiyetindeyim: Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Irakın içinde
bulunduğu durumla ilgili, kuşkusuz ki, dünya kamuoyuna da açıkladığı
birtakım beklentileri vardır. Bunlardan bir tanesi de Irakın
doğal zenginliklerinin tüm Iraklıların olacağı bir
çözümün ortaya konulmasıdır yani Iraktaki doğal zenginlik olan
petrolün sadece belirli bir bölgede yaşayanların değil, tüm
Iraklıların olacak şekilde bir yasal düzenleme
yapılmasıdır. Cumhurbaşkanımız Sayın Gülün,
devlet adına söylediği bundan başkası değildir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin hiçbir yetkilisi, özellikle milletimizi,
devletimizi temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamında
bulunan bir kişi, dışarıda Türkiyeyi küçük düşürücü,
başka ülkelerin piyonu olacak tavırlar içerisinde hiçbir zaman
geçmişte de olmamıştır, şimdi de olmaz, gelecekte de
olmaz. (AK parti sıralarından alkışlar)
Böyle bir düşünceye sahip olan bir kişinin şu
Parlamento çatısı altında da bulunmaması gerekir. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Sözlerinin tashihi gerekir. Türkiye
Cumhuriyeti devletine, bu Parlamentonun seçtiği bir
Cumhurbaşkanına aşağılayıcı ifadelerde
bulunmak hiç kimseye yakışmaz; bu Parlamentoya, bu ülkenin hiçbir
ferdine yakışmaz. Herkes kendisine çekidüzen vermelidir.
Sabrediyoruz, euzü çekiyoruz ama sabrımızın da bir sonu
vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sabrını hiç gösterme!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ (Devam)
1.- Temel Ceza Kanunlarına
Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/335) (S. Sayısı: 56) (Devam)
183üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, sataşmadan
dolayı söz istiyorum. (AK Parti sıralarından Otur sesleri)
BAŞKAN Lütfen
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bakın, İç
Tüzüke göre son söz milletvekilinindir. Bakan oradan bana
aşağılayıcı konuşmalar yaptı. Ben İç
Tüzüke göre söz istiyorum. Eğer İç Tüzükü okursanız Sayın
Başkan, konuşma hakkı var. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN 184üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, bakın,
son söz milletvekilinindir. İç Tüzükü açarsanız, İç Tüzüke
göre konuşma hakkım var. Sayın Başkan, son söz
milletvekilinin, İç Tüzükü okursanız
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, siz devam edin efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana söz vermek zorundasınız.
Yani ben Türkiye Cumhuriyeti devletini küçük düşürücü bir
davranış içinde olmadım. Lütfen
Son söz milletvekilinindir.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, son söz milletvekilinindir.
Hükûmet adına konuşma yapıldı, bana söz vermek
mecburiyetindesiniz.
BAŞKAN Sayın Genç, burada son söz milletvekilinindir
kuralı geçerli değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet, siz devam edin
Sayın Başkanım.
BAŞKAN 185inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
186ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
187nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
188inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
189uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
190ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
191inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
192nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
193üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
194üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
195inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
196ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
197nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
198inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
199uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
200üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
201inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
202nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
203üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
204üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
205inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
206ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
207nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
208inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
209uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
210uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yedinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi sekizinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
biraz önce sataşma oldu. (AK Parti sıralarından Otur, otur sesleri)
61inci maddeye göre son söz milletvekilinindir.
BAŞKAN Sekizinci bölüm 211inci madde ila
240ıncı maddeleri kapsamaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakan konuştu, Bakandan sonra benim
söz almam lazım.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir hata yapılmıştır ve
benim
BAŞKAN Sayın Genç, İç Tüzükün o maddesi burada
geçerli değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim kim söylüyor bu maddeyi?
BAŞKAN Sekizinci bölüm üzerinde söz isteyen
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakan hangi maddeye göre konuştu
efendim? Ayrıca, sataşmadan söz istiyorum Sayın
Başkanım. Sataşmadan söz istiyorum. Bana dedi ki Türkiye
Cumhuriyeti devletini küçültmüştür. dedi. Yani, bu tarzda olmaması
lazım. Ben bu Bakanla ilgili konuşmak istiyorum. Sayın
Başkanım benim haysiyetim rencide edilmiştir.
BAŞKAN Sekizinci bölüm üzerine
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım
ya dışarı çıkarın ya devam edelim. Uyarın lütfen
bunu.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen sakin olunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben çok sakinim.
BAŞKAN - Sekizinci bölüm üzerine grupları adına söz
isteyenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu Bakan orada oturamaz. Bana çok
ağır ithamlarda bulundu, Türkiye Cumhuriyeti devletini
küçülttüğümü söyledi. Efendim, tutanaklara bakın. Söylediği
lafları getirin, okuyun, bana söz verin.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen sakin olursanız
bilahare talebinizi göz önünde bulundurabiliriz. Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) Senden başka
itiraz eden yok, otur yerine!
RECAİ BİRGÜN (İzmir) Sayın Başkan,
müdahale etmeyecek misiniz bu arkadaşa? Dağ başı mı
burası?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)- Dağ başı
değil diye söylüyor zaten. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz, görüşmelere
engel oluyorsunuz. Lütfen sakin olunuz.
Buyurunuz Sayın Paçarız.
Süreniz on dakikadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, lütfen, ben sözümde
ısrar ediyorum, getirin tutanağı okuyunuz, inceleyiniz.
BAŞKAN Hayhay efendim.
Buyurun Sayın Paçarız.
CHP GRUBU ADINA BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının sekizinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her zaman olduğu gibi bugün de
önemli bir kanun tasarısının görüşmelerini
yapmaktayız. Bu kanun tasarısının yasalaşma sürecini
değerlendirdiğimizde, hazırlanış ve Genel Kurulda
bölümler hâlinde görüşülmesi konularında eleştirilerini
sıralayan değerli milletvekilleri arkadaşlarımıza
katılmamak mümkün değil. Meclisin müzakere hakkının elinden
alınması, Meclisin emir ve kumandayla çalışması,
muhalefetin sesini kısmak, konuşturmamak, doğru uygulamalar
değildir arkadaşlar.
Bakın, Bursa eski Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul
Yalçınbayır, 22nci Dönem milletvekilliği sırasında ne
diyordu: Kanunlar geliyor önümüze hiç haberimiz yok. Milletvekilinin bile
katılımının olmadığı yerde demokratik
katılım olabilir mi? Anayasa ve yasalar hepimizi bağlıyor.
Onları askıya asla alamazsınız. Muhalefetin hakları
demokraside en önemli haklardandır. Muhalefeti konuşturmamak için
İç Tüzük engelleri veya diğer engeller kabul edilir metotlar
değildir. Yine, Balıkesir eski Milletvekili Sayın Turan Çömez
ise 22nci Dönem Parlamentosunda, şu sıralarda otururken şu
ifadeyi kullanıyor: Milletvekilleri, ne yazık ki, el kaldırıp
indirme makinesi olmaktan kurtulmalıdır. Üzücü olan, bu
açıklamalardan bugüne bu konularda bir değişiklik
yaşanmaması, tek değişikliğin doğru söyleyenlerin
artık aramızda bulunmamış olması.
Değerli arkadaşlar, Çoğunluğum var, biz zaten
istediğimiz yasaları çıkarırız.
anlayışı ile ret, kabul diyerek yasa çıkarmak bu ülkeye
bir şey kazandırmaz. Bizler bir günde bu kadar yasa
çıkardık. anlayışı Parlamentonun özüyle asla
bağdaşmaz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kısa
açıklamalardan sonra, yasa tasarısının 211 ile 240ncı
maddelerini içeren sekizinci bölümüne genel olarak
baktığımızda, 6831 sayılı Orman Kanunu, 6948
sayılı Sicil Kanunu ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve
Karantina Kanunu maddelerinde muhtelif değişiklikler
yapıldığını görmekteyiz.
1956 yılında kabul edilen 6831 sayılı Orman
Kanununda bugüne kadar 83, 85, 86, 87, 88, 95, 2000, 2003 ve 2004
yıllarında çeşitli değişiklikler
yapılmıştır. Özellikle son yıllarda Orman Kanunu ve
Maden Kanunlarında yapılan değişiklikler sonrasında,
başta Çanakkale, Balıkesir Kaz Dağları ve Artvin Cerrahtepe
olmak üzere, ülkemizin değişik bölgelerinde doğa
tahribatlarının arttığını görmekteyiz. Fakat,
halkımızın bu konulardaki duyarlılığı
inanın kimsenin tahmin edemeyeceği boyutlara ulaşmış
bulunmaktadır. Bu bilinç, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir
çevre, güzel bir doğa bırakmayı sağlayacak düzeydedir.
Değerli arkadaşlar, acaba Biga
Yarımadasındaki Balıkesir ve Çanakkaleyi kapsayan Kaz
Dağlarını gezdiniz, gördünüz mü? Artvin Cerrahtepe mevkiini
gezip, gördük mü? Bilhassa Kaz Dağları bölgesi Türkiyemizin
doğal akciğer kaynağı. İç turizm ve dış
turizmin canlanmaya başladığı bir bölgemiz. Yer altı
kaynaklarımızı yer üstü kaynaklarımızla eşit
tuttuğumuz anda, eğer yer üstü doğal zenginliklerimiz yer
altı kaynaklarımızdan vazgeçilmeyecek bir şekilde daha
mükemmelse, o yüz elli yıllık, iki yüz yıllık tarihî
ormanlarımızı, doğamızı katletmeye değer mi?
Ülkemizde bilinen altın rezervleri 600 ton
civarındadır ve yıllık ülkemizin ihraç ettiği
altın miktarı da 200 ton civarındadır. Yani, ülkemizin bir yılda
ihraç ettiği altın miktarı, bizim üç yılda
çıkarabileceğimiz altın miktarına eşittir ve bizim bir
yılda altın ihracatına verdiğimiz paranın toplamı
5 milyar dolardır ve bizim 600 tonluk bu altın rezervimizden devlet
adına, hükûmet adına kazancımız kârdan, maalesef ve
maalesef, sadece ve sadece yüzde 2dir. Yani, on yıllık, on beş
yıllık bir uygulama için, 15 milyar dolarlık bir geliri
Ki bunu
on yıla böldüğümüz zaman yıllık 1,5 milyar dolarlık bir
gelir için, Artvin Cerrahtepeyi, Kaz Dağlarını, Biga
Yarımadasını tahrip etmeye ne gerek var.
Çocuklarımız, evlatlarımız,
torunlarımız bizlerden Kaz Dağlarını, Artvin
Cerrahtepeyi eskisi gibi doğal olarak bırakmamızı
bekliyor.
Özellikle, 1 ton kütleden
Ülkemizde, yaklaşık 7,5 milyon civarında orman
köylüsü, orman içine yerleşmiş 20 bin civarında da orman köyümüz
var. Millî gelirden en az payı alan grupta yer alan bu
vatandaşlarımızın geçimleri, sadece ve sadece tarım,
hayvancılık ve orman işçiliğinden temin edilebilmektedir ve
en önemli üretim maddeleri hayvancılıktır.
Değerli arkadaşlar, değerli parlamenterler; 2007
yılından 2008 yılına devrolan süt primleri, destekleme
primleri acaba ne zaman ödenecek? 2007 seçimlerinden önce, tamam verdiniz, oy
almak için değerli çiftçilerimizin, köylü kardeşlerimizin
oylarını almak için desteklemeyi yaptınız ve iktidar oldunuz.
Halkımızın yüzde 50sinin oyunu
aldığınızı iddia ediyorsunuz. Köylü tabandan,
kırsal kesimden oy aldınız. O zaman, seçimden sonra -bugün
Ocağın 10u- neden 2007 yılının destekleme primlerini
ödemekten kaçınıyorsunuz? Yoksa devletimizin, hükûmetimizin
parası mı yok? Ama birilerine para pekâlâ bulabiliyoruz. Öyleyse,
lütfen değerli arkadaşlarım, destekleme primlerini, buğday
destekleme primlerini, lütfen, en yakın zamanda ödeyelim. Duyduğuma
göre, 2008 yılının ikinci altı ayından sonra ödemeye
başlayacakmışsınız. Lütfen, rica ediyorum, oy
aldığınız seçmenlerimizi kandırmayalım, 2007de
oylarını aldınız. Eğer desteklerinin
devamını istiyorsanız, lütfen, partizanlık gözetmeden
çiftçimizin dertlerine bir göz atın. Zaten yaptığınız
zamlar ortada, zaten mazota gelen zamlar ortada, zaten elektriğe
yakın zamanda yüzde 20 zam yaptınız, LPGye gelen zam ortada,
zirai araç ve aletlere gelen zam ortada. 400 kuruşa
aldığınız buğday, evet, temmuz ayında,
ağustos ayında 400 kuruşa aldığınız
buğday ve bugün, maalesef,
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) Tamam.
Buğdayın kilosunu 400 kuruştan
alacaksınız, çeltiği 500 kuruştan alacaksınız
veya aldıracaksınız, ekmeğin 400 gramı benim
Edirnemde, benim ilimde 800 kuruş olacak.
Arkadaşlar, 4 kişilik bir ailenin günde beş tane,
altı tane ekmek yediğini düşünürsek -zaten temel besin maddeleri
olan peynirin fiyatı ortada, etin fiyatı ortada, zeytinin fiyatı
ortada- eskiden garibanın ekmeği, katığı zeytindi,
peynirdi, domatesti, biberdi, patlıcandı, artık bu gariban
arkadaşlarımız, bu gariban kesimimiz zeytin de mi yemesin,
peynir de mi tüketmesin? Lütfen
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Geçmişte kaldı onlar,
geçmişte!
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) Tarım ve
hayvancılık yaparak ormanla iç içe yaşamak mecburiyetinde olan
gelir düzeyi düşük orman köylüsü, mecburiyet karşısında,
orman açarak, tarla, bağ, bahçe, mera yapmış ve orman içine
yerleşmek durumunda kalmıştır. Yasalarımız,
getirdikleri düzenlemelerle, orman köylüsü için özel hükümler ihdas ederek,
orman köylüsünün korunmasını emretmektedir. Oysa ki, bu Orman
Kanunuyla
Ki, çeşitli maddeleri var.
Aslında vaktim kısıtlı, söylemek isterdim neyi
getiriyor bu orman kanunları? Aslında bu 7,5 milyon yaşayan
orman köylümüzün bu orman kanunlarının maddelerini tek tek
öğrenmek hakkıydı. Ama, biz, otuzar maddelik, topluca
geçtiğimizden dolayı, ne biz değerli milletvekilleri
konuşabiliyor ne muhalefet, biz, derdimizi anlatabiliyoruz ne de iktidar
olarak sizler duyarlı oluyorsunuz.
Saygılarımı, sevgilerimi,
şükranlarımı sunuyorum. Eksik olmayın, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Paçarız.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel
Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunda vurgulanan 6831 sayılı Orman Kanununun
ilgili maddelerinin, 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanununun ilgili
maddelerinin, 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Karantina Kanununun
ilgili maddelerinin değişikliğini içeren sekizinci bölüm
hakkında, MHP Grubu adına konuşma yapmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ayrıca, yarın 10 Ocak 2008, basın
çalışanlarının günü, onları da yüce Meclisten
selamlamak, kutlamak istiyorum. Ayrıca, yine, 10 Ocak Türk İdareciler
Günü yarın kutlanacak. Bu vesileyle, Büyük Atatürkün ifade ettiği
gibi, tatbik eden, icra edenin daima karar verenden daha güçlü olduğunu
gösteren idarecilerimizi ve günlerini buradan kutlamak istiyorum.
6831 sayılı Orman Kanunu, ormanla ilgili her türlü
düzenlemeyi kapsayan bir yasadır ve bir hayli uygulama imkânı
bulmuş bir yasadır. Ancak, bu, bizim şu anda görüşmekte
olduğumuz metin içerisinde, köylülerin zatî ihtiyaçlarına
ilişkin tedbirler, köyün müşterek ihtiyaçları, nakliye tezkeresi
düzenleme esasları, tebligat işleri, özel orman alanları, orman
amenajman planları, orman alanlarının imarı,
geliştirilmesi, ağaçlandırma yapılması, hastalık
ve haşerelerle mücadeleyi kapsayan ve ayrıca, tohumlama alanları
ve fideliklerle orman yangınlarıyla mücadeleyi kapsayan ve bu hususta
kanun hilafına hareket edenler için müeyyideler getiren hükümler
içermektedir.
Aslında, bu hükümlerle ilgili herhangi bir sorun yoktur ve
müeyyidelerin olması veya günümüz şartlarına uydurulması
gayet aklidir, yerindedir ancak özellikle, bizim Orman
Bakanlığının izlemiş olduğu, özellikle son
beş yıldaki politikaları tasvip etmek de mümkün değildir.
Zira, Orman Bakanlığı, sürekli olarak personeli üzerinde siyasal
bir hegemonya tesis etmek suretiyle, Türkiye'nin özellikle orman alanlarında,
kendi alanlarında görev yapan orman şefleri, orman işletme
müdürleri, hatta bölge müdürleri, yardımcılarıyla birlikte
özellikle yetkilileri siyasal baskı altında tutarak, orman
alanlarının korunmasında, maalesef zafiyet
yaratmışlardır.
Bu sebeple, mümkün olduğunca teşkilat içerisinde
partizan muamelelerin ortadan kaldırılması, bunun yerine kariyer
ve liyakate dayanan ve Türk milletinin ve devletinin ali
çıkarlarını ön planda tutan bir uygulamayı öncelemesini
özellikle tavsiye ediyoruz.
Bu arada, 2/B konusunda burada, birtakım konuşmalar
oldu, Sayın Bakan açıklama yaptı.
Bir gezimizde, Mersin Aydıncık ilçesinde Devlet Su
İşleri sulama kanalları yapmış, vatandaşlar oraya
yerleşmiş, elektrik verilmiş ve seralar yapılmış,
yüzlerce sera ve şunu ifade ettiler: Burası orman alanı ve biz,
bir mahalle olarak üçte 1imiz sürekli olarak jandarma tarafından
götürülüyoruz, tutuklanıyoruz, tekrar çıkıyoruz, öbür üçte 1
cezaevine giriyor. Bunun, mutlaka, özellikle 2/B konusunda Anadoluda
çözülmesini, çözümlenmesini biz de talep ediyoruz. Çünkü, büyük kentlere
ilişkin 2/B uygulaması çok farklı bir çalışmayı
gerektirmektedir, Anadoludaki yoksul, fakir insanlarımızdan daha
farklı bir uygulamayı içermektedir.
Bu arada, yine Mersin Anamur Ören beldesinde, TOKİ, her
nasılsa maki ormanını darmadağın ederek orada kültürü,
oradaki yerleşmiş gelenek ve görenekleri dikkate almadan bir köy
durumunda olan yere 1.200 civarında konut yapmıştır ve
orman alanını darmadağın etmiştir. Çevre ve görüntü
kirliliği yaratan bu konutların altyapısı da yoktur. Buna
benzer uygulamaları tasvip etmemiz yine mümkün değildir.
Burada, yüz seksen günden az çalışan özellikle
işçilere değinmek istiyorum. Yine, Genel Kurulda arz etmiş
olduğum üzere, yüz seksen günden az çalışan işçilerin de
kadroya geçirilmesinin sağlanmasını özellikle Hükûmetten talep
ediyoruz.
Bu arada, Sanayi Sicil Kanunu, 6948 sayılı Kanunun
sanayi kuruluşlarının sicillerinin tutulma esaslarını,
uymayanlar ve yanlış işler yapanlar hakkında da
müeyyideleri içermektedir. İl sanayi ve ticaret müdürlüklerine bu konuda
yetki verildiğini görüyoruz ve bu yetkinin müeyyidelerinin
güncelleştirildiğini görüyoruz.
Yine, 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Karantina Kanunu,
Türkiye'ye zirai ürün girişi, çıkışı ve nakilleri,
numunelerine yapılacak işlemler, bitki zararlılarına
karşı alınacak önlemler ve bitki yetiştirilen
alanların temizliğiyle diğer ilgili hususları içermektedir.
Yine, zirai mücadele ve karantinanın Türkiyenin millî
menfaatlerine uygun olarak yetişmiş ve bilinçli personelle
yapılması ve laboratuvarların çok iyi
çalıştırılması gerektiğini düşünmekteyiz.
Bu arada, maalesef 58, 59 ve 60ıncı Hükûmetler
döneminde pancar kotalarının oldukça daraltılması ve
hepiniz biliyorsunuz Cargill uygulaması Bursadaki, içler acısı
bir hukuk katliamı şeklinde cereyan eden Cargill olayı ve
genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili, maalesef,
Tohumculuk Yasasıyla bütünleşen bir uygulama getirilmiş ve
bunun sonucunda Türkiye, maalesef kendi besinini üretemeyen, kendi doğal
besinleriyle beslenemeyen, dışarıdan sürekli gıda ithal
eden ve suni tatlandırıcılar kullandırtılan bir ülke
hâline gelmiş ve Türkiyenin bu uygulamalar ve çıkarılan
yasalarla gittikçe, âdeta -söylemek istemiyorum ama- bir müstemleke ülkesi
hâline getirilmeye çalışıldığını görüyoruz.
Bundan süratle kaçınmak gerekiyor.
Pancar pahalı diye bir şey yok. Pancar,
yıllardır Türk köylüsünün ürettiği, emek çektiği zahmetli
bir iş ve bunun doğal şeker olarak fabrikalarda işlendikten
sonra, bunun küspesinin de hayvanlarda yüksek süt verimine neden olduğunu
hepimiz bilmekteyiz. Şeker fabrikaları bir bir kapatılıyor.
Ama Cargilllere izin veriliyor ve böylece nişastadan, mısır
nişastasından elde edilen tatlandırıcı ile insanlarda
gelecekte ne tür rahatsızlıklara yol açacağı şu anda
kanıtlanmış değildir.
Yine, tütüne değinmek istiyorum zirai mücadele ve karantina
konusunda. Tütün ekim alanlarının da oldukça yok edildiğini
görmekteyiz. Tütün üreticileri, maalesef, Türkiyede mağdur
edilmiştir, daraltılmıştır. Tekel yolsuzlukları
basında çıkmaktadır, ayyuka çıkmıştır.
Bunların hepsinin Türkiye'de tütünde, pancarda ve diğer bütün
ürünlerde, narenciyede, buğdayda, ne duruma getirildiği çok acı
bir şekilde, acı bir tablo olarak karşımızda
durmaktadır. Böylece, bir bütün olarak tarım sektörünün çökertilmesi
ve tarım ve hayvancılıkta, süt ve süt ürünlerinde Türkiye'nin
daha bağımlı hâle getirilmesi, sanıyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla)
küresel merkezlerin, en önemli,
Türkiye açısından, argümanı olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Bu itibarla, biz milletçe silkinmek, ayağa kalkmak
zorundayız. Hâlâ bizi, başkalarının, Avrupa Birliğinin
ya da başka herhangi bir ülkenin ya da ülkelerin dayatmasıyla, zorla
et alacaksın, zorla gıda maddesi alacaksın, benden
alacaksın. diye dayatmasıyla, Türkiye'yi, süratle dışa
bağımlı, kendini besleyemeyen bir ülke konumuna sokmaya hiç
kimsenin hakkı yok. Onun için burada, yüce Mecliste hepimiz, bütün
milletvekilleri birleşelim ve Türkiye'yi daha egemen, daha
bağımsız kılalım diyorum.
Sözlerimi burada noktalarken, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Sekizinci bölüm üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan.
Buyurunuz Sayın Erdoğan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısının sekizinci bölümüyle ilgili şahsi
görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ormanlarımız çevre faktörü
içinde en büyük zenginlik kaynağımızdır. Ormanın
sadece odunu, bugün, iki bin alanda kullanılmakta ve ormanların
faydasının altı bin civarında olduğu tespit
edilmiş bulunmaktadır. Ayrıca, ormanlarımızın
iklimleri düzenlediği de artık bilinmektedir. Ormanların
yoğun olduğu bölgelerde yazın sıcaklık 5-8 derece
arası düşerken, kışın 2-8 derece arası
artmaktadır. Yine ormanlarımızın, bölgelerimizdeki su
kaynaklarını, su rezervlerini koruduğu, temizlediği de
bilinen bir gerçektir. Ayrıca, ormanların en büyük hayati fonksiyon
ifa eden bir oksijen kaynağı olduğu da bilinmektedir. Bu
açıdan, orman sorunları çevre sorunlarına, çevre sorunları
da zaman zaman orman sorununa dönüşmektedir. Zira, çevre sorunları
olarak gösterilen hava ve gürültü kirliliği, su kirliliği, erozyon,
iklim değişikliği ve küresel ısınma olarak karşımıza
çıkan kirliliklerin önlenmesi ve giderilmesinde, çevre dostu olarak
ormanlar büyük işleve sahiptir. Bu nedenle ormanlar, bazen çevre
sorunlarından etkilenen hasta bazen de çevrenin koruyucu hekimi olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz
tasarıda, ormanlarımızın tahrip edilmesi ve
yakılmasıyla ilgili şu düzenlemelere yer verilmektedir: Dikkat
ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak orman yangınına
sebebiyet verenlere iki yıldan yedi yıla kadar ceza
verilebilmektedir. Ayrıca, verilen cezanın da tazmini cihetine
gidilmektedir. Kasten orman yakılması hâlinde kişiye verilecek
cezanın en alt sınırı on yıldır. Devletin
güvenliğine karşı suç işlemek amacıyla kurulan bir
örgütün faaliyeti çerçevesinde devlet ormanlarını yakan kişiye
müebbet hapis cezası getirilmiştir ve ayrıca, yirmi bin güne
kadar da adli para cezasıyla cezalandırılması
öngörülmüştür.
Değerli milletvekilleri, bu yasanın, devletimize,
milletimize, ülkemize, ormanlarımıza ve çevreye hayırlı,
uğurlu olmasını temenni ediyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Şahsı adına söz isteyen Düzce Milletvekili Metin
Kaşıkoğlu.
Buyurunuz Sayın Kaşıkoğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 56 sıra sayılı Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının üzerinde, şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasanın sekizinci bölümünde sınırlanmış
olan otuz madde 211 ila 228inci maddeleri, 6831 sayılı Orman
Kanununa ilişkin düzenlemeleri, 229 ila 232nci maddeleri arasında
ise 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanunundaki özel ceza hükümlerini
düzenleyen kanundaki birtakım değişiklikleri ve son olarak ise
233 ila 240ıncı maddeler arasındaki değişiklik ile de
6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunuyla ilgili
değişiklikleri içermektedir.
Benden önce konuşmasını yapan değerli
arkadaşlarımız, kanunda neyin amaçlandığı, bu
kanun ile güdülen maksadı çok açık, sarih olarak ifade ettikleri için
bunları tekerrür etmemek ve Genel Kurulun, saatin bu zaman dilimi
içerisinde, fazla vaktini almamak için ben aynı konuları tekrar etmek
istemiyorum. Ancak burada, bu kanun görüşmeleri sırasında
kanunun aslında içeriğiyle de çok ilgisi olmayan bir konuşmayla
ilgili olarak ben de görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gerçekten, geçen dönemde çok sıkça duymaya
alıştığımız, özellikle geçen dönemin ana
muhalefet partisi CHP milletvekilleri tarafından sık sık dile
getirilen unsurların, bu dönem de MHP milletvekilleri tarafından da
sık sık dile getirildiğine tanık oluyoruz. Sık
sık sayısal çoğunluğunuza güvenerek
kelimesiyle,
cümlesiyle karşılaşıyoruz. Sayısal
çoğunluğunuz var, o yüzden burada her istediğinizi yapmaya
çalışıyorsunuz
AKİF AKKUŞ (Mersin) Siz söylüyorsunuz, bizden çok siz
söylüyorsunuz!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Siz söylüyorsunuz onu, siz!
METİN KAŞIKOĞLU (Devamla) Bunları söyleyen
sizsiniz de
Bizi bunlarla itham ediyorsunuz ama ben şunu anlamakta zorluk
çekiyorum: Bu kadar hafife aldığınız sayısal
çoğunluk gerçekten, arazide bu kadar kolay mı kazanılıyor,
içi bu kadar boş bir kavram mı?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Söylemiyorum diyorsunuz, yine
aynı şeyi söylüyorsunuz.
METİN KAŞIKOĞLU (Devamla) Eğer bu, bu kadar
çok kolay ise neden sizin sıralarınız Genel Kurulun
buralarına kadar uzanmıyor da, böyle küçük dilimler hâlinde burada
oturmak durumunda oluyorsunuz da bu Genel Kurulun bu sıraları acaba
sürekli AK Partililer tarafından dolduruluyor
(MHP sıralarından
gürültüler)
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Konuya dön, konuya!
MUHARREM VARLI (Adana) Konuyla ne alakası var?
METİN KAŞIKOĞLU (Devamla) Rahatsızlık
duymanıza gerek yok. O nedenle, bu noktada izin verirseniz ben
görüşlerimi paylaşayım.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Bu kadar işte!
METİN KAŞIKOĞLU (Devamla) Eğer, sizler
milletin değerleriyle çatışmaz, milletin değerlerine uygun
siyaset üretirseniz, biliniz ki Genel Kurulun bu sıraları da sizlere
açık olacaktır.
MUHARREM VARLI (Adana) İnşallah, inşallah!
METİN KAŞIKOĞLU (Devamla) Yeter ki onların
değerlerine küfretmeyin, hakaret etmeyin.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Terbiyesizleşme!
METİN KAŞIKOĞLU (Devamla) O nedenle, ben, bu
kanunun ulusumuza
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Milliyetçi Hareket
Partisi ne zaman milletin değerlerine küfretmiştir?
METİN KAŞIKOĞLU (Devamla)
hukukumuza, hukuk
devleti noktasında taviz vermeyen AK İktidar dönemindeki Türkiye
Cumhuriyeti devletimize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni
ediyor, yüce Kurulu da saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Kaşıkoğlu.
MUHARREM VARLI (Adana) Fişini de al fişini! Bir daha
ki dönemin fişini al!
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) MHP hiçbir zaman milletin
değerlerine küfretmemiştir!
BAŞKAN Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
Sayın Başkan
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, usul hakkında söz istiyorum.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
Sayın Vekil, Milliyetçi Hareket Partisinin milletin değerlerine küfür
ve hakaret ettiği iddiasında bulunmuştur. Lütfen sözünü geri
alsın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öyle bir şey
olmadı, hiçbir şey yok orada.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Hayır efendim!
Mustafa Bey, tutanakları getirtin. Ayıptır bu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Milletin değerlerini
paylaşma
MUHARREM VARLI (Adana) Biz paylaşmıyor muyuz milletin
değerlerini?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kiliseleri açmak milletin
değerlerine uygun!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, ben usul hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Nedir? Buyurun.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Usul hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN Söyleyin
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Söyleyeyim. Açacak
mısınız efendim?
BAŞKAN Söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz söylerseniz Başkan
ona göre açacak.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Efendim, bugünkü
müzakerelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
barışı ciddi surette riske girmeye
başlamıştır. Hiçbir şeyde bir şey yokken durum
gerginleşiyor. Biz, burada millete hizmet için varız. Çok üzgünüm,
Sayın Bakan, belki sinirlerine hâkim olamadı ve bir milletvekilimizi
burada tehdit etti -bakın çok önemli bunlar- görmezliğe geldik.
Şimdi de bir arkadaşımız, çıktı, bu kürsüde diyor
ki
Açıkça gerçeklere aykırı bir şey söylüyor. Her şey
ortada. Biliyorsunuz, burada bir şey oldu bundan bir süre önce. Ne oldu?
Bir muhalefetin önergesi, iktidar partisi, muhalefet partisinin
milletvekillerinin sayısını geçemediği için kabul edildi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne alakası var?
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Ne alakası var
mı? Çünkü gelmiyorsunuz Meclise, gelmiyorsunuz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, neyi
anlatıyor Değerli Milletvekili?
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sonra, bu kürsü
istismar edilerek
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu
İç Tüzükle alakalı bir konuşma değil.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Çok güzel!
Onun için, bakın, eğer bu usul giderse biz grubumuzu
sertleştirirsek bu işten onlar zararlı çıkar!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, her milletvekili
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Lütfen Sayın
Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
şu anda arkadaş tehdit ediyor, grubu tehdit ediyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oturumu sakin bir
şekilde yürütmemizi sağlayacak şekilde davranınız
lütfen ve herkes, görüşünü burada hakaret etmeme şartıyla
özgürce ifade etme hakkına sahiptir. Bu yüzden, lütfen, biraz daha sakin
olmanızı, sözlerinizi seçerken özenli olmanızı rica
ediyorum.
Şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Sekizinci bölüm üzerinde
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben,
sataşmadan söz istedim. Eğer sataşma iddiasında
değilseniz, 69uncu maddeye göre benim talebimi de oylayın. 69uncu
madde açık. Sataşmada ısrar ederse siz de söz vermezseniz Genel
Kurulun oyuna başvurursunuz, 69uncu maddeye göre. Reddedin, ben de rahat
edeyim efendim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Ya Kamer, sen Başkana
akıl mı veriyorsun?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, Bakan makamında oturan
kişi, Devleti küçültüyor. dedi.
BAŞKAN Tamam, tutanakları istetiyorum hemen Sayın
Genç, birleşim bitmeden değerlendireceğim. Derhâl
tutanakları istetiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Zaten, bu oturum bittikten sonra
sataşmadan söz veremezsiniz ki. Sataşmadan, bu oturum içinde söz
vermeniz gerekir.
Ben ısrar ediyorum. Eğer siz aynı kanıda
değilseniz, Genel Kurulun oyuna sunun.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Kamer, Başkan
bilmiyor mu söylediklerini?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Tutanağı istetiyorum Sayın Kamer Genç,
inceleteceğim. Lütfen, sakin olunuz.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
5 kişi soru sormak istemiştir, söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakanıma soruyorum: Balıkesir ilinin Havran ilçesi Küçükdere ve
Büyükdere köyleri arasında 176 bin metrekare ormanlık alanı
Koza adında bir şirket kiralamıştır ve bu bölgede
ormanlık alandaki bütün ağaçlar kesilmiştir. Bu, altın
arama adına yapılan işlem, aynı zamanda zeytinlik
alanın da kenarındadır. Yürürlükteki Zeytin Kanununa, Zeytin
Koruma ve Islahı Yasasına göre, zeytin alanı içerisinde böyle
bir işletmeye izin verilemez. Bu Koza adı altında
incelemelerim sonucunda gördüğüm, arkasında siyaset ve tarikat
desteğini alan bu Koza şirketi, alenen, yürürlükte olan Kanuna
rağmen bu bölgeyi kazmakta, ağaçları kesmekte, 2 bin zeytin
ağacını keserek yok etmektedir. Eğer bu ülkede kanun
hakimiyeti varsa, idari mercilerdeki kaymakam, vali, yargıdaki savcı,
hâkimler bu talana neden göz yumuyorlar? Kamuoyunda yer aldığı
hâlde, Hükûmetimiz bu konuda, bugüne kadar ne yapmıştır? Bu
ağaçların kesilmesine, ormanlık alanın talan edilmesine
neden mani olunamamaktadır? Bunu engelleyen veyahut da bu Koza denen
şirketin arkasında bu yetkili kişileri engelleyen nasıl bir
güç vardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
Çanakkalemiz, orman vasfı açısından yüzde 54le en geniş
alana sahip illerden biridir. Dolayısıyla, özellikle de Kaz
Dağları, bu alanın büyük bir kesimini oluşturmakta. Balıkesirle
birlikte Çanakkalemizin sınırında oluşan Kaz
Dağlarının 256 bin hektar bir ormanlık alanı
mevcuttur. Bu ormanlık alan içinde de bazı madenlerle ilgili ruhsat,
arama ve çıkarma çalışmaları devam etmektedir. Hem
florası, faunası, arkeolojisi, jeolojisi ve jeomorfolojisiyle
Türkiyenin üçüncü dağı olan Kaz Dağlarıyla ilgili,
özellikle Balıkesir-Edremit sınırında
İkinci sorum da: Kaz Dağlarında maden arama ve
çıkarma çalışmaları için ruhsat verilen ve bu konuda da çalışmaların
devam ettiği maden şirketleriyle ilgili yeni bir değerlendirme,
çalışma ve bunların irdelenmesi konusunda Hükûmetimizin bir
çalışması var mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Cengiz.
Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Aracılığınızla sormak istiyorum. Biraz
önceki bölümde Orman Kanunundaki suçlar için öngörülen cezalarda herhangi bir
indirim yapıyor isek bu yasada, bunun Anayasanın 169uncu maddesi
çerçevesinde af olarak nitelenebileceği düşüncesiyle bir sorum
olmuştu ve Sayın Bakan bu şekilde bir düzenleme
olmadığını gördü.
Ancak, bu bölümdeki maddeleri tetkik ettiğimizde, 211inci
maddeyle değişik 98inci maddede Orman Kanununun, eski düzenlemede
bu fiiller için iki aydan bir seneye kadar hapis cezası öngörülmüşken,
yeni düzenlemede yirmi gün adli para cezası öngörülmektedir. Keza, 222nci
maddeyle değişik Orman Kanununun 109uncu maddesinde, eski
düzenlemelerde sayılan fiiller suç sayılıyor ve bir aydan bir
yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Ancak yeni düzenlemede fiiller
sayılıyor ancak bu fiiller suç oluşturmadığı
takdirde para cezası öngörülüyor. Oysa eski yasada o fiillerin suç
oluşturduğu söyleniyordu.
Yine, 217 ve 221inci maddeyle değişik Orman Kanununun
ilgili maddelerinde de verilecek cezanın tabanı
kaldırılıyor. Yani eski kanunda yirmi günlük bir taban
öngörülmüşken, altı aya kadar denilerek daha kısa süreli bir
ceza da verilmesi öngörülüyor.
Bu konularla ilgili Sayın Bakanın düşüncelerini
almak isterim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. Öncelikle, biraz önce bir AKP sözcüsünün beyanları
üzerine bir cümle söylemek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisini, hiç kimse,
milletin değerleriyle ters düşmekle suçlayamaz, itham edemez. Bu
arkadaşımızı kınıyorum ve iddialarını
reddediyorum.
Sorum şudur: Sayın Bakanım, kamu yararı
gerekçesi gösterilerek orman alanlarının özel ve kamu
kuruluşlarına tahsis işlemleri Anayasa Mahkemesinin bir
kararı doğrultusunda durduruldu veya yavaşlatıldı.
Başlayan birçok proje, bunlardan biri de Mersin Kazanlı bölgesi
turizm projesi, bu sebeple durduruldu. Hükûmetiniz yeni bir kanun
çıkartarak bu boşluğu, bu belirsizliği gidermeyi
düşünüyor mu? Birinci sorum bu. Çünkü bir mağduriyet
oluşturuyor.
Diğer bir husus: Yine bu orman alanlarının kamu
gerekçesiyle özel kuruluşlara tahsisi
karşılığında bir maddi değer oluşuyor.
Turizm tesisleri, maden ocakları, taş ocakları
Kamu
kuruluşlarına tahsisiyle de işte sosyal tesisler kuruluyor,
mensuplarına yine bir maddi katkı sağlıyor. Sorum şu:
Şimdi, oluşturulan bu maddi değerden orman içi ve kenarında
yaşayan köylülere herhangi bir pay ayırmayı düşünüyor musunuz?
ORKÖY Fonunu yeniden canlandırmayı, orman içi köylerinin
kalkınmasına ormandan oluşan bu gelirlerin bir
kısmını ayırmayı düşünüyor musunuz?
Bir diğer husus, aynı anlamda: Orman idaresinde
çalışan işçi, memur, özellikle de mühendislerin -orman mühendislerinin
ve diğer mühendislerin de- bu oluşan artık değerden, yani
maddi imkândan bir pay ayırmayı düşünüyor musunuz? Çünkü
ormanlar bu milletin malıdır. Ormanların arazilerinin
tahsisinden oluşan maddi gelirin paydarı olmaları gereken,
paydasından pay almaları gereken orman içi köylüleri ve orman idaresi
bundan yeterince alamadığı kanaatiyle bu yönde bir
düşünceniz, bir hazırlığınız bulunmakta
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şandır.
Süremizin sorulara ayrılan bölümü dolmuş olduğu için
cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Bakan, buyurunuz.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, Sayın Bulut, Balıkesir Havranda 176
bin metrekarelik bir orman alanı içerisinde bir şirkete,
sanıyorum maden araması amacıyla bir ruhsat verildiğini
ancak bunun yürürlükte bulunan yasalara açıkça aykırı
olduğunu ileri sürdü, bu konuyla ilgili bana bir soru yöneltti.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım,
Zeytin Kanunu
Zeytinlik alanda 2 bin ağacın kesildiği
Yürürlükteki Zeytin Kanununa göre,
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Eğer, gerçekten sizin de ifade ettiğiniz gibi, bu alanda bir firmaya
maden araması için zeytin ağaçlarının kesilerek izin
verilmesi mümkün değilse ve bu, yasalara aykırıysa, konu mutlaka
yargıya intikal etmiştir. Etmedi mi?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Efendim, yargı
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Yani,
eğer bir ruhsat yasalara aykırı şekilde verilmişse
-siz bunu burada gündeme getirdiniz- bunu takip eden, mutlaka, o yöre
halkı
O yörede sivil toplum örgütleri vardır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Siz de takip eder misiniz
Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Yani,
mutlaka yargıya gitmiştir. Ben Adalet Bakanıyım yani bu
konunun yargıya gitmiş olmasını temenni ettiğim için
söylüyorum. Eğer, gerçekten, sizin ifade ettiğiniz gibi yasalara
aykırı bir şey varsa, mutlaka, yargı, bu verilen ruhsatla
ilgili, hukuka aykırılık nedeniyle, ya yürütmenin
durdurulması veya iptalini verir, bir şey verir. Çünkü, benim
Bakanlığımın vermiş olduğu bir ruhsat
olmadığı için, konuyu bilmediğim için sadece bir fikir
egzersizi yapıyorum. Ama bu konuyla ilgili Bakan arkadaşımızdan
bilgi alarak sizi daha geniş şekilde bilgilendireceğim. Çünkü
Sayın Bakan şu anda yurt dışında bir görevle ilgili
bulunuyor.
Yine, Sayın Cengiz de Çanakkaleyle ilgili, buna benzer, Kaz
Dağlarında bir maden arama ruhsatının verildiğinden
bahsettiler. Onun için de aynı şeyleri söyleyebilirim. Hükûmetin Kaz
Dağlarıyla ilgili bir millî park ilan etme düşüncesi var
mı? dediniz. Tabii, bu soru Çevre ve Orman
Bakanlığımızı ilgilendirir. Çevre ve Orman
Bakanımız keşke burada olsaydı, bu konuda, sanıyorum,
bizi aydınlatırdı. Ama, ben, sizin bu sorunuzun takipçisi olup,
kendisinden alacağım bilgiye göre sizi malumat sahibi yapmaya gayret
edeceğim.
Ormanla ilgili cezalarda bir indirim var mı? diye
sormuştu, ben de yoktur demiştim. Sayın Öztürk bazı
maddelerden bahsettiler. Şimdi, şöyle bir şey söylediniz: Eski
kanunda yirmi günlük bir taban ceza vardı, siz altı aya kadar ceza
diyorsunuz burada. Dolayısıyla, yirmi günlük taban cezayı
kaldırıyorsunuz. Bu yirmi günden az bir taban ceza da olabilir.
Dolayısıyla bu bir indirim anlamına gelir mi? dediniz. Ama,
Ceza Kanunumuzun 49uncu maddesi süreli cezalarla ilgili bir düzenlemedir.
Süreli cezaların bir ay ve üstündeki cezalar olduğunu Ceza Kanunumuz
ortaya koyar. Dolayısıyla, yani yirmi günden altı aya kadar
yerine altı aya kadar denmiş olması yirmi günden daha az
başlayacağı anlamına gelmiyor Ceza Kanununun 49uncu
maddesine göre, bir ay ve üstünde anlamına geliyor. O bakımdan,
burada, cezalarda bir indirim olmaması gerekir Ceza Kanununun 49uncu
maddesine göre diye değerlendiriyorum. Ama ilgili arkadaşlarım
not aldılar. Biraz sonra, zaten o maddelere gelirken, herhâlde Sayın
Başkan
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Bir açıklama yaparız.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Evet,
gerekirse açıklama yaparsınız.
Sayın Şandır, siz, orman alanlarının kamu
kurum ve kuruluşlarına kamu yararı münasebetiyle, gerekçesiyle,
tahsisiyle ilgili çıkan bir yasanın Anayasa Mahkemesince iptal
edildiğini, bu nedenle bir karmaşa meydana geldiğini söylediniz.
Hükûmet olarak bu yasanın yerine geçecek başka bir yasa hazırlığınız
var mı? dediniz. Tabii, bildiğim kadarıyla Anayasa Mahkemesi
böyle bir iptal kararı verdi. Anayasa Mahkemesinin bu iptal
kararının yayımlanıp
yayımlanmadığını bilmiyorum. Eğer
yayımlanmışsa Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini de göz
önünde bulundurmak suretiyle bu alanda yeni bir düzenleme yapmayı
düşünüyoruz. Bildiğim kadarıyla şu ana kadar
yayımlanmadı. Bir an önce yayımlandığı takdirde
NURİ USLU (Uşak) Gerekçeleri yayımlanmadı
Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Yayımlanmamış
gerekçeler. Yayımlandığı takdirde, bu konuyla ilgili, bu
gerekçeleri de göz önünde bulundurarak yeni bir düzenleme yapacağız.
BAŞKAN Sayın Bakan
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bitti mi
efendim sürem?
BAŞKAN Süreniz bir dakika daha var.
Bir dakikanızı rica edeceğim.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
çalışma süremiz saat 23.00te bitmek durumundadır.
Şimdi, çalışma süresinin maddelerin oylaması
bitene kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Efendim,
diğer sorularla ilgili vereceğim cevabı
Bakanlığımla ilgili olmadığı ve diğer
bakanlıklardan alacağım malumatla ancak doğru
cevaplandırabileceğim düşüncesiyle yazılı olarak
cevaplandıracağım.
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sekizinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, sekizinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
211inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
212nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
213üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
214üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
215inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
216ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
217nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
218inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
219uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
220nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
221inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
222nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
223üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
224üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Sayın Başkan, 224üncü maddede bir düzeltme yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Madde kabul edildi yalnız.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Metindeki büyük A küçük a olacak. Büyük A var metinde.
Sadece onu düzeltmek istiyoruz.
BAŞKAN Tamam, teknik olarak bu değerlendirmeye
alınacaktır.
225inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
226ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
227nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
228inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
229uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
230uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
231inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
232nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
233üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
234üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
235inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
236ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
237nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
238inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
239uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
240ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sekizinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 10 Ocak 2008 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.04