DÖNEM: 23 CİLT: 12 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
53üncü
Birleşim
23 Ocak 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, Teşvik Kanunu uygulamalarından
kaynaklanan olumsuzluklar ile Bilecik ilinde seramik ve mermercilik sektöründe
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, Van Gölündeki kirliliğe
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, işçi emeklilerinin durumuna
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/103)
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 26 milletvekilinin, üzüm ve bağcılık
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/104)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ( Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı) ve Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı:
56)
2.- Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/437) (S. Sayısı: 54)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Konseyi
Arasında Askeri-Bilimsel ve Askeri-Teknik İşbirliği
Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/294) (S. Sayısı: 68)
4.- Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin Ayrıcalık
ve Bağışıklıklarına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/291) (S. Sayısı: 77)
VI.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Konseyi
Arasında Askeri-Bilimsel ve Askeri-Teknik İşbirliği
Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Hazine arazileri ve meralardaki kaçak
yapılaşmalara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız Özakın cevabı (7/1223)
2.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Derince Barajı ihalesine,
Girma Barajı
Projesine,
Karamuğla
Deresi Taşkın ve Rusubat Kontrolü işine,
Fethiye-Eşen
Beldesi Sulama İkmali işine,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/1247, 1298, 1299, 1300)
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bazı üst düzey yönetici
görevlendirmelerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/1280)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Uşak
Milletvekili Mustafa Çetin, Uşak ilinin kara yolu ulaşımı
sorunlarına,
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, EXPO-2015 İzmir Projesine,
Kütahya
Milletvekili Hüseyin Tuğcu, aşure gününe,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 31 milletvekilinin, Bursa ve çevresinde
yaşanacak muhtemel bir deprem felaketine yönelik (10/99),
Malatya
Milletvekili Mehmet Şahin ve 26 milletvekilinin, kayısı üretimi
ve pazarlamasında yaşanan sorunların
araştırılarak (10/100),
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, balık çiftliklerinin çevre
ve turizm üzerindeki etkilerinin araştırılarak (10/101),
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan
sorunların araştırılarak (10/102),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak
dağıtılan 97 ve 95 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklileri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 7 ve 8inci sıralarına alınmasına
ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 22 Ocak 2008 Salı günü, bir saat sözlü
soruların görüşülmesinden sonra gündemin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 17, 25, 27 ve 30uncu sırasında yer alan
(10/27), (10/34), (10/37) ve (10/40) esas no.lu Meclis
araştırması önergeleri ile 22/1/2008 tarihli gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan (10/102) esas no.lu, zeytin,
zeytinyağı ve bitkisel yağların üretimi ve ticaretinde
yaşanan sorunlarla ilgili Meclis araştırması önergesinin
birleştirilerek görüşülmesine, önergelerin görüşülmesini
müteakiben gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının birinci sırasında
yer alan 56 sıra sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşülmesine
ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar Genel Kurulun
çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 23/1/2008
Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine; 23/1/2008 Çarşamba ve 24/1/2008 Perşembe
günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, 78 Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190 Sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
(2/23) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci
sırasında bulunan Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün (6/149),
2nci
sırasında bulunan Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin (6/154),
4üncü
sırasında bulunan Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının
(6/169),
7nci
sırasında bulunan Karaman Milletvekili Hasan Çalışın
(6/177),
14üncü
sırasında bulunan Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın
(6/186),
36ncı
sırasında bulunan Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin (6/245),
Esas
numaralı sorularına Sağlık Bakanı Recep Akdağ
cevap verdi; Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın, Karaman Milletvekili
Hasan Çalış ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman da cevaplara
karşı görüşlerini açıkladılar;
3üncü
sırasında bulunan Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının
(6/163),
8inci
sırasında bulunan Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun
(6/180),
13 ve 26ncı
sırasında bulunan Tunceli Milletvekili Kamer Gençin (6/185), (6/234),
19uncu
sırasında bulunan Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün
(6/195),
24üncü
sırasında bulunan İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin (6/230),
Esas
numaralı sorularına Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi; Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın, Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç de
cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar;
5inci
sırasında bulunanArdahan Milletvekili Ensar Öğütün (6/172) esas
numaralı sorusuna Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu cevap verdi.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen;
Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 28 milletvekilinin, zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki
sorunların araştırılarak altyapı ve işletmeciliğinin
geliştirilmesi için (10/27),
Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
zeytinciliğin geliştirilmesi için (10/34),
Bursa
Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların
araştırılarak (10/37),
Balıkesir
Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel yağlar,
zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak (10/40),
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin, zeytincilikte yaşanan
sorunların araştırılarak (10/102),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerinin, yapılan ön
görüşmelerinden sonra kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak
komisyonun:
16 üyeden
teşekkül etmesi,
Çalışma
süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi
tarihinden başlamak üzere, üç ay olması,
Gerektiğinde
Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürkün
konuşmasında şahsına sataştığı
iddiasıyla bir konuşma yaptı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum
Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
(Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı)
(1/335) (S. Sayısı: 56) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.
23 Ocak 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere, birleşime 19.41de son verildi.
|
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Murat ÖZKAN |
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
|
Giresun |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
|
|
|
Bursa |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 75
II.-
GELEN KÂĞITLAR
23
Ocak 2008 Çarşamba
Teklif
1.- Zonguldak
Milletvekili Köksal Toptanın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi (2/122) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2007)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir ve 26 Milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/103)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/01/2008)
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 26 Milletvekilinin, üzüm ve bağcılık
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/104) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/01/2008)
23 Ocak 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 53üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Bilecik ilinde seramik
ve mermer üretimine ilişkin sorunlar hakkında söz isteyen, Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzüne aittir.
Sayın Tüzün, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, Teşvik Kanunu uygulamalarından
kaynaklanan olumsuzluklar ile Bilecik ilinde seramik ve mermercilik sektöründe
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 5084 sayılı
Teşvik Kanununun olumsuzlukları ve Bilecik ilimizde üretim yapan
seramik ve mermer sektörü üreticilerinin sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, 29/1/2004 tarihinde,
yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde Doğu ve Güneydoğu illerimizi
kapsayan, kişi başına millî gelirin 1.500 doların
altında olan 36 tane ilimize sanayi yönünde teşvikin gelebilmesi
yönünde bir kanun çıkarttık. Bu, gerçekten Doğu ve Güneydoğu
illerimize yatırım yapmak isteyen sanayicimize kolaylık
açısından büyük avantaj idi. Ancak, yine, bildiğiniz gibi
59uncu Hükûmet, daha sonra Marmara ve İç Anadoluda bulunan 13 tane ili
daha teşvik kapsamına aldı. Dolayısıyla 36 il
sayısı, 49a çıktı. Hâl böyle olunca Teşvik Kanununun
amacından uzaklaşıldı ve Doğu ve Güneydoğu
illerimize yatırım yapacak olan sanayicimiz özellikle İç
Anadoluda bulanan Afyon, Uşak, Kütahya, Düzce ve Bolu illerimize
yatırım yapmaya başladı.
Değerli arkadaşlarım, o zaman da bu
Teşvik Kanununun yanlış olduğunu, Marmara ve İç
Anadolu Bölgesindeki illeri bu kapsamın içerisine
aldığımızda Doğu ve Güneydoğu Bölgesine hiçbir
sanayicinin gitmeyeceğini söyledik ve geldiğimiz noktada,
yapmış olduğumuz araştırmalarda, tespit ettiğimiz
sayıları da sizlere aktarmak istiyorum: 2004ten bugüne kadar Bingöl
ilimizde 5 adet teşvik kapsamı için belge
alınmıştır, Bitliste 6, Hakkâride 4, Karsta 4,
Muşta 5, Siirtte 8, Sinopta 8 ve Bayburtta 1 adet teşvik
kapsamında hizmet yapabilmek için belge alınmıştır.
Değerli arkadaşlarım, buradan şuraya da
gelmek istiyorum: Bu Kanunun yanlış olduğunu, iller
arasında, bölgeler arasında rekabetin olumsuzluğunu gündeme
getirmiştik, kaş yaparken göz çıkartacağını
söylemiştik ve geldiğimiz noktada da maalesef böyle oldu.
Bakınız, Bilecik ili, seramik ve mermer sektörü
konusunda Türkiyede ihracat yapan ve seramik konusunda üretimi en fazla elinde
bulunduran ildir.
Değerli arkadaşlarım, bu Teşvik
Kanununun yanlış uygulamalarından dolayı, Bilecik ilimizin
merkezinde, Bozüyük ilçemizde, Söğüt ilçemizde 8 tane seramik
fabrikası kapanmıştır, 5 bine yakın
arkadaşımız işsiz kalmıştır ve yine
işsizlikle birlikte, seramik fabrikalarımızın, bölgede
bulunan, başta nakliye şirketlerine, kooperatiflere, esnafa borcu da
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bunları
söylerken bizim hem eleştiri hakkımız hem de somut öneri
hakkımız söz konusudur. Bizim söylemek istediğimiz, iller
arasında, bölgeler arasında teşvik değil de sektöre yönelik
veyahut istihdama yönelik teşvikin olabilmesi bütün ülkedeki illerimizin
bu yönde üretim yapabilmesi açısından büyük avantaj
sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine bildiğiniz
gibi, mermer üretimi yapan ve Türkiyede en büyük üretimi elinde bulunduran il
Bilecik ilidir. Bildiğiniz gibi, mermer sanayisi ithalat yapmadan ihracat
yapan tek sektördür. Ancak mermer sektörü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüzün, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Evet, ithalat yapmadan ihracat yapan böyle bir sektörün
iyileştirilmesi ve devlet olarak, hükûmet olarak daha fazla
geliştirebilmesi adına hiçbir katkının verilmediğini
de söylemem gerekir.
Bilemiyorum bu konuşmama Hükûmet adına cevap
verecek olan bir bakanımız var mı ama, sonuç itibarıyla,
teşvik kapsamına alınan iller bu kapsamdan, bu Kanundan memnun
değillerdir; teşvik kapsamının dışında kalan
iller, zaten bir mağduriyet sorunu yaşamışlardır.
Dolayısıyla, bu Kanunun, özellikle bu Parlamento döneminde, 23üncü
Dönemde ve en kısa zamanda sektöre ve istihdama yönelik yeni bir
düzenlemenin yapılması en büyük umudumuz ve hayalimizdir diye
düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzün.
Gündem dışı ikinci söz, Van Gölünün
kirlenmesiyle ilgili olarak söz isteyen Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğluna aittir.
Buyurun Sayın Türkmenoğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, Van Gölündeki kirliliğe
ilişkin gündem dışı konuşması
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Van Gölü kirliliğiyle ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi,
dünya mirası olan, bize Asurlardan, Perslerden, Urartulardan,
Selçuklulardan, Osmanlılardan miras kalan Van Gölümün önemli bir
şekilde kirlilikle karşı karşıya
kaldığını ifade etmek istiyorum ve Van Gölünü beş
dakika içerisinde size anlatmaya çalışacağım.
Dünya mirası Van Gölü, özellikle soda anlamında,
Türkiye'nin en büyük gölü olması münasebetiyle, aynı zamanda
sodalı göller içerisinde de dünyanın en büyük gölüdür. Deniz
seviyesinden
Van Gölü, ülkemizin meselesi olması hasebiyle dünya
meselesidir. Van Gölü tarihtir, Van Gölü doğa güzelliğidir, Van Gölü
önemli bir gölümüzdür.
Van Gölü, 371.700 kilometrekare alana sahip, ülkemizin en
büyük gölü olması münasebetiyle, en geniş ekseni
Değerli milletvekilleri, Van Gölü
araştırılmalıdır. Niçin
araştırılmalıdır? Van Gölünün yer altında
uranyum yatakları vardır.
Değerli milletvekilleri, Van Gölü araştırılmalıdır.
Van Gölünün altında petrol yatakları vardır.
Van Gölü
araştırılmalıdır. Van Gölü, on yılda bir
Van Gölünün, bir
rivayete göre, Hazar Deniziyle birleşmesi söz konusudur. Bunun için Van
Gölünü önemsiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, şu anda dünyada tuzluluk oranı en düşük olan
bir göldür.
Şairimizin
dediği gibi, yazarımızın dediği gibi, dünyada hiçbir
göl, hiçbir deniz, hiçbir akarsu Van Gölünün maviliğinde ve
güzelliğinde değildir.
Tuzluluk
oranı 0,19; soda oranı 09,8dir. Bu, insan
sağlığına zarar vermeyecek kadar güzel maviliğe sahip
bir gölümüzdür.
Bu gölümüz ciddi
anlamda katı ve evsel atıklarla karşı
karşıyadır. Etrafında bulunmuş olan 1 milyona
yakın insan kitlesi, tamamıyla katı atık ve evsel
atığın deşarj edilmeden göle akıtılması
sonucu, Van Gölü önümüzdeki yirmi beş yıl içerisinde yok olup gitme
tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Değerli
milletvekilleri, koli basili oranı, normal seyirde
baktığınızda 100 ile 700 olması gereken bu gölde, en
son ölçümlere göre koli basili oranı Van Gölü sahillerinde 2.100, Tatvan
sahillerinde de 4.100 mililitreyi bulmaktadır. Bu da şu demektir:
Yirmi beş yıl sonra bu gölü kimse kurtaramaz değerli
hemşehrilerim.
Değerli milletvekilleri,
Van Gölü Havzasıyla ilgili geçmiş dönemlerde birçok
araştırmacı arkadaşımız çeşitli
araştırmalar yapmışlardır. 1946da, 1978de, 1998de,
1991li yıllarda Van Gölünün kirliliğiyle ilgili birçok
araştırma yapılmış, ama bugüne kadar bir netice
alınmamıştır. 58inci ve 59uncu Hükûmet dönemlerimizde
-hepimizin de bu kürsüden defalarca ifade ettiği bir şey vardır-
cumhuriyet tarihinde yapılmayan, Hükûmetlerimiz döneminde,
yapılmıştır ve hayata geçmiştir. Ben şuna
inanıyorum ki: İlgili bakanlıklarımızdan, ilgili
müdürlüklerimizden ve bu konuda ilgili milletvekillerimizden bu gölün
kirliliği ve araştırılması konusunda
duyarlılık gösterilecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun
Sayın Türkmenoğlu.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Türkiyede iç
balık avcılığının dörtte 1i Van Gölünden
karşılanmaktadır. Sodalı olup da dünyada tek canlı
yaşayan göl Van Gölüdür. İnci kefal balığı yılda
10 bin ton avlanıp tüketilmektedir. Bu da şu demektir: Türkiyede iç
su balığının dörtte 1i Van Gölünden temin edilmektedir.
Bunun için araştırılmalıdır.
Ben, yüce
heyetinize ve değerli milletvekillerime bu konunun önemini ifade ediyor,
yüce heyeti saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti ve DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz, işçi emeklilerinin durumu hakkında
söz isteyen Mersin Milletvekili Mehmet Şandıra aittir.
Sayın
Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
işçi emeklilerinin durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, 4,5 milyon işçi emeklisini ilgilendiren bir konuda, onların
sorunlarını yüce heyetin huzuruna sunmak maksadıyla, söz
talebime olumlu cevap verdiğiniz için size, söz hakkını da bana
devreden Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan değerli
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, ülkemizin birçok önemli gündem maddesi var. Bu
gündem maddeleri üzerinde partiler olarak, gruplar olarak, kişiler olarak
tartışıyoruz, konuşuyoruz, ama inanınız ki
toplumun düşük gelirli katmanlarında, sabit ve az gelirli
katmanlarında bir vahamet yaşanıyor. 4,5 milyona
ulaşmış işçi emeklilerinin dertleri, zannediyorum, ülkenin
tüm sorunlarından çok daha önemli, özellikle onlar için. Her biriniz için
geçerli olmak kaydıyla, benim seçim bölgem olan Mersinde neyi
anlatırsak anlatalım karşımıza mutlaka bir işçi
emeklisi çıkıyor ve Açız! diye bağırıyor.
500-600 milyonluk gelirlerle hayatın ağır yükü altında
ezilen bu insanların dertlerine mutlaka bir çözüm üretmek sorumluluğu
hepimizin üzerindedir. Özellikle iktidar ve muhalefet partileri olarak bu
konuda duyarlılığınızı rica ediyorum.
Tabii, işçi
emeklilerinin dertlerini onlardan aldığım metinlerle bir araya
getirdim ve Sayın Bakana iletmeye çalıştım. Arzu ederdim
ki, bugün burada olsalardı, gelmeye çalışacaklarını
ifade ettiler, ama galiba yetişemeyecekler. Çünkü, işçi emeklileri
kendi dertlerini ifadenin ötesinde, Sayın Bakanın, Hükûmetin bu
konuda ürettiği çözümleri dinlemek istiyorlar.
Bakınız,
yüzde 2 artı yüzde 2 ile yüzde 4lük bir gelir artışıyla,
emeklilerin üzerine yüklenen, işte sağlık hizmetlerine
katkı payı ödenmesi gibi ve diğer konulardaki yükleri
karşılayabilme şansları yok. Bu insanlar bizim
insanlarımız.
Dokuz
başlık altında bana iletilen sorunlarını kısa
kısa arz etmek istiyorum.
Özellikle
işçi emeklilerinin maaş artışının
hesaplanmasında ülkenin kalkınmasında oluşturulan refah
artışından pay ayrılması, zannediyorum yeni
tasarıda da eksik bırakılmış, bunun düzeltilmesini
istemektedirler.
Bir diğer
husus, işçi emeklilerinin aylıklarının haczedilmemesi
meselesi. Daha önceki mevzuatımızda vardı, bu yeni tasarıda
da bunun yer almasını istiyorlar.
Bir başka
husus, işçi emeklilerinin çok uzun zamandan bu yana intibakları
yapılamıyor. İntibaklarının yapılmamış
olması dolayısıyla işçi emeklileri arasında veya
çalışanlar arasında, memur, Bağ-Kurlu ve işçi
emeklileri arasındaki ücret makası hızla açılıyor; bu
bir adaletsizliktir, bunun düzeltilmesi gerekiyor.
Özellikle
sağlık hizmetlerinin sunulmasında işçi emeklilerinden
istenen katkı payı bir adaletsizliktir. İstenen katkı
payını işçi emeklilerinin, bu dar gelirli insanların
karşılayabilme imkânı yoktur. Böyle de olunca, birçok işçi
emeklisi, hastalıkları hâlinde hastaneye, doktora bile gitmeye
cesaret edemediklerini çığlık çığlığa ifade ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti devleti büyüktür, Türk milleti büyüktür. Bir sosyal maliyet
olarak, hiç olmazsa insanlarımızın sağlıklarıyla
ilgili konuda gereken fedakârlık gösterilmeli, işçi emeklilerinden,
dul ve yetim, en alt kademeden maaş alan insanlarımızdan,
sağlık hizmetlerinden yararlanmada katkı payı
istenilmemelidir. Bu bir karar meselesidir, bu bir hesap meselesi değil,
maliye meselesi değil. Buna, burada, hep birlikte karar vermemiz gerekir
diye düşünüyorum.
Bir başka
husus, işçi emeklilerine bağlanan emeklilik
maaşlarının çocuklara intikalinde tespit edilen oranların
da yeterli olmadığı yönünde bir talep var. Bunu da Sayın
Hükûmetin dikkatine sunuyorum.
Bir başka
husus, işçi emeklileri, Bağ-Kur emeklileri ve memur emeklileri tek
çatı altında birleştirilirken, maalesef eşit seviyeye
getirilmediler, aynı standarda ulaştırılmadılar. Dün
yaşanan bir haksızlık, bir adaletsizlik, şimdi yeni kanun
ve yeni yapılanmayla, olduğu gibi gelecek zamana
taşınıyor. Bu da çok doğru değil. İnsanlar
birlikte yaşıyorlar, bu birlikte yaşamın
adaletsizliğine gerçekten tahammül gücü de kalmamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Biri 1 milyarın üzerinde maaş alırken
biri 500-600 milyon maaşla geçinmeyi, çocuklarına bakabilmeyi,
onuruyla yaşamayı çok zor şartlarda başarmaya
çalışıyor.
Değerli
milletvekilleri, değerli Meclisimiz; bizler bu topluma karşı
sorumluyuz. Öncelikle bu toplumun içerisinde bir kısım insanlar, yani
kapı komşularımız içinde bulundukları durumdan
çaresiz, sahipsiz bir duyguya kapılıyorlarsa bu, ülkemizin
geleceği açısından bana göre çok önemli bir tehlikedir. Buna
bigâne kalamayız, kulaklarımızı tıkayamayız. 4,5
milyon işçi emeklisi bu Meclisten bir çözüm beklemektedir, Hükûmetten
çözüm beklemektedir, hepimizden çözüm beklemektedir. Yine, buna benzer toplumun
birtakım kesimleri, içinde bulundukları sorunun içerisinde
çırpınıp duruyorlar. Bizler onları yok sayamayız.
Özellikle işçi emeklileriyle ilgili Meclisimizin, Hükûmetimizin dikkatini
çekiyorum. Bu kesime kol, kanat gerilmesini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) -
bir daha ifade ediyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26
milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/103)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Uyuşturucu
ile mücadele konusunun tüm yönleriyle incelenmesi ve alınması gerekli
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç
Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye
istinaden bir Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz. Saygılarımızla,
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Akif Akkuş (Mersin)
7) Beytullah Asil (Eskişehir)
8) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
9) Recep Taner (Aydın)
10) Osman Durmuş (Kırıkkale)
11) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
12) Münir Kutluata (Sakarya)
13) Kürşat Atılgan (Adana)
14) Rıdvan Yalçın (Ordu)
15) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
16) İsmet Büyükataman (Bursa)
17) Necati Özensoy (Bursa)
18) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
19) Muharrem Varlı (Adana)
20) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
21) Yılmaz Tankut (Adana)
22) Bekir Aksoy (Ankara)
23) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
24) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
25) Mehmet Günal (Antalya)
26) Zeki Ertugay (Erzurum)
27) D. Ali Torlak (İstanbul)
Gerekçe:
Akıl ve
beden sağlığının en büyük düşmanı olan
uyuşturucular, bağımlılarını aileden, toplumdan
ve çevresinden kopararak, sorumsuz bir hayata mahkûm etmektedir. Bu sebeple, uyuşturucuların,
zincirleme olarak bağımlıya, aile hayatına, iş
hayatına, aile ve ülke ekonomisine telafi edilemez zararları
bulunmaktadır.
Uyuşturucu
kullanımının en önemli sonuçlarından biri de toplum
yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri
yok etmesidir. Uyuşturucu kullanımının
yaygınlaştığı toplumların millî mukavemet ve
savunma gücü yok olmakta, her türlü sömürüye müsait hale gelmektedir.
Geçtiğimiz
günlerde Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezi (EMCDDA) 2007
yılına ait 12 nci uyuşturucu raporunu
açıklamıştır. Raporda Türkiyede okul öğrencilerinin
yüzde 10unun uyuşturucu kullandığı, bu oranın
Belçika, İrlanda, Fransa, İspanya ve İngilteredeki
öğrencilerde yüzde 30dan yüzde 44e kadar ulaştığı
değerlendirmesi yer almaktadır.
Bu raporda yer
alan uyuşturucu kullanımına ilişkin oranlar ve
uyuşturucu ticaretine ilişkin bilgiler ülkemizin, ülkemiz insanı
ve gençlerinin, millî ve manevi değerlerimizin ne denli sinsi bir tehdit
altına girmiş olduğunu açıkça göstermektedir.
Diğer
taraftan uyuşturucu bölücü terör örgütünün en önemli mali
kaynağını teşkil etmektedir. Terörle mücadelede etkinlik,
finansman kaynaklarının kesişmesine bağlıdır. Bu
bakımdan uyuşturucu ile mücadele PKK bölücü terör örgütünün mali
kaynaklarını kurutmak bakımından da oldukça etkili
olacaktır.
Bu tehdidin
önlenmesi Devletimizin asli görevlerindendir. Bu konuda Meclisimizin de önemli
sorumlulukları bulunmaktadır. Yüce Meclisin bu konuyu bütün yönüyle
incelemesi ve alınması gereken tedbirleri tespit ederek, sivil toplum
ve devlet kurumlarının uyuşturucuyla mücadele
çabalarının artmasını temin edecek girişimlerde
bulunması, gerekli yasal düzenleme desteğini sağlaması
gerekmektedir.
Ülkemizde
uyuşturucu bağımlığının boyutları,
mücadele yöntem ve araçlarındaki etkinliğini ortaya konması,
mücadeleyi gerçekleştirerek kurumsallaşma kapasitesinin belirlenmesi,
medya ve okullarımızda etkili eğitim programları
oluşturulması, uyuşturucu kullanımını teşvik
edenler, bunun ticaretini yaparak insanlığı zehirleyenlere
karşı cezai ve idari bakımdan alınacak ilave tedbirlerin
tespit edilmesi, uluslararası seviyede mücadelede yürütülmesi gereken
politikaların belirlenmesi, uyuşturucunun bölücü örgütler
tarafından kullanılmasının boyutlarının ortaya
konması ve bu konuda alınacak tedbirler için TBMMde kurulacak bir
Meclis araştırması komisyonu önemli katkılar
sağlayacaktır.
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 26 milletvekilinin, üzüm ve bağcılık
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/104)
22.01.2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 98., İçtüzüğümüzün 104. ve
105. maddeleri gereğince Bağcılık Sektörünün ve bu konuda
çiftçilerimizin karşılaştığı sorunları ve
çözüm önerilerinin bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm
boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Ahmet Orhan (Manisa)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Erkan Akçay (Manisa)
4) Mustafa Enöz (Manisa)
5) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
6) Mümin İnan (Niğde)
7) Akif Akkuş (Mersin)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Hasan Çalış (Karaman)
10) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
11) İsmet Büyükataman (Bursa)
12) Tunca Toskay (Antalya)
13) Mehmet Günal (Antalya)
14) Muharrem Varlı (Adana)
15) Kürşat Atılgan (Adana)
16) Ahmet Bukan (Çankırı)
17) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
18) Ümit Şafak (İstanbul)
19) Necati Özensoy (Bursa)
20) Recai Yıldırım (Adana)
21) Ali Uzunırmak (Aydın)
22) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
23) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
24) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
25) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
26) Behiç Çelik (Mersin)
27) Rıdvan Yalçın (Ordu)
Gerekçe
Ülkemizde Bağcılık ülke ekonomisi ve
tarım sektörü içerisinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye dünyanın
4. büyük bağ alanına sahiptir. Zengin asma gen potansiyeli
bulunmaktadır. Dünyadaki 10 binden fazla üzüm çeşidinin 1.200den
fazlası Türkiyede yetiştirilmektedir. Bağcılık için
dünyanın en uygun iklim kuşağı üzerinde yer alan ülkemizin
sahip olduğu potansiyel ve kaynakların daha iyi
değerlendirilmesi ve bu ilgili oluşan sektörden geçimini
sağlayan yüzbinlerce ailenin gelir ve refah düzeyini arttırarak,
rekabet edebilme ve kaliteli üretim yapabilmelerine imkân sağlamak
amacı ile süratli çalışmamız gerekmektedir.
Ege Bölgesi,
Bağ alanı yönünden üçüncü, verim yönünden 1 inci sırada yer
almaktadır. Çekirdeksiz kuru üzüm üretimi
bağcılığın temelini oluşturmaktadır.
Sektörün en
zayıf yönünü oluşturan, ülke genelinde alan ve çeşit olarak çok
küçük parçalara bölünmüşlük, küçük aile işletmeciliğinin
yoğunluğu, mevcut potansiyelin değerlendirilmesini engellemekte,
yeniliklerin ulaştırılmasında,
yaygınlaştırılmasında büyük bir engel
oluşturmaktadır. Bağ alanlarının mevcut envanterinin
ve potansiyelinin bölgeler ve çeşitler bazında
haritalarının hazırlanmasına temel oluşturabilecek
bağ kadastrosunun yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Ülkenin
değişik bölgelerinin doğal koşulları, iktisadi ve
sosyal farklılıkları itibariyle pazar değeri olabilecek
çeşitlerin yetiştirilmesindeki uyumun incelenerek
bağcılığın düzenli bir
dağılımını sağlayabilmek ve sevk edebilmek
amacıyla çeşitlerin standart listesinin yeniden belirlenmesi ve iç ve
dış pazar araştırmaları ile bir araya getirilerek
üretim planlarının hazırlanması gerekmektedir.
Sektörde çok
fazla sayıda olan küçük işletmelerin üretim ve pazarlama
kooperatifleri şeklinde örgütlenmeleri desteklenmelidir. Üzümde iç
tüketimin arttırılması amacıyla reklama önem ve öncelik
verilmelidir. Bağcılık sektöründe de AR-Ge
çalışmalarına önem verilmeli ve daha fazla kaynak
aktarılmalıdır.
Üzümde alternatif
değerlendirme şekillerinin özellikle üzüm suyu üretiminin
geliştirilmesi gerekmektedir. Son yıllarda antioksidant
açısından üzümlerin zengin olması meyve suyu pazarında
üzümlerin payını fark edilir oranlarda
arttırmıştır. Bu avantaj iyi değerlendirilmelidir.
AB uyum süreci ve
pazar talepleri bakımından üzüm yetiştiriciliğinde yeni
teknikler ve uyulacak farklı standartlar gelecektir. Üzüme gelecek kalite
ile birlikte Türk üzümünün rekabet gücü dış pazarlarda
artacaktır.
Ülkemizde
açıklanan mazot ve gübre destekleri yetersizdir. Bu verilen desteklerden
endişe ediliyorsa, girdi destekleri de hemen her ülkede hatta
gelişmiş ülkelerde bile verilmeye devam edilmektedir. Fransada
tarımda kullanılan mazota yüzde 40 destek verilmektedir. Türkiye
ABye tam üyelik öncesi tarımını güçlendirmek ve çiftçisini AB
üyesi ülkelerin çiftçileriyle rekabet edecek duruma getirmek zorundadır.
Ülkemizde aşırı oranda yükselen maliyetlerle, düşük girdi
maliyetleri ve büyük desteklerle düşen dünya fiyatları
karşısında Türk çiftçisinin ve Türk tarım ürünlerinin
rekabeti mümkün değildir.
Bu nedenlerle;
Türk üzümcülüğü dünya pazarları içinde hak ettiği yeri
alabilmesi için bağcılık konusunda çiftçilerimizin
karşılaştığı sorunları ve çözüm önerileri,
sofralık üzüm üretimi ve pazarlaması, mevcut durumu, sorunları
ve çözüm önerileri, fidan üretiminin mevcut durumu, sorunları ve çözüm
önerileri, çekirdeksiz kuru üzüm üretimi mevcut durumu, sorunları ve çözüm
önerileri, organik bağcılığın mevcut durumu
sorunları ve çözüm önerileri ve karşılaşılan bunlar ve
benzeri sorunlara karşı alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi ve bir an önce uygulamaya konulması ile
karşılaşılacak sorunların çözümlenmesi konusunda, bir
Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ( Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 56) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, yirmi
ikinci bölümde yer alan 650nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
651inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yirmi ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünü oylamadan önce, oyunun rengini belirtmek üzere Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Gençin söz talebi vardır, ama Sayın Genç yok.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, ülkemiz
ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
Bakanın kısa bir teşekkür konuşması olacak Genel
Kurulumuza.
Buyurun
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; üç haftadır Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşmekte olduğumuz temel ceza
kanunlarına uyum amacıyla hazırlanmış olan kanun
tasarısını biraz önce kıymetli oylarınızla
yasalaştırmış olduk.
Bu süreçte
gerçekten örnek bir uyum sergileyen tüm siyasi parti gruplarımıza,
grup başkan vekillerimize ve özellikle
İç Tüzükün 77nci maddesi
gereği geneli üstündeki görüşmeler tamamlandıktan sonra
doğrudan Genel Kurula inen altı yüz elli bir maddelik bu kanun
tasarısının, bu kanun tasarısı komisyondan
çıktıktan sonra yapılan birtakım değişiklikler
nedeniyle yeni önergelerle yeni duruma uyarlanması konusunda dört siyasi
parti grubundan dört tane değerli hukukçu milletvekili arkadaşımız
bir çalışma yaptılar. Bu çalışma sonucunda
hazırlanan değişiklik önergeleri burada siz değerli
milletvekili arkadaşlarımızın da katkılarıyla bu
kanun tasarısı içerisinde yerini almış oldu.
Ben, bundan sonra
yapacağımız -ülkemiz için, insanımız için, devletimiz
için- kanun tasarılarının böylesine uyum oluşturmak
suretiyle çıkarılmasının bir farklı güzelliği
ortaya getirdiğini görüyorum. O nedenle tüm siyasi parti
gruplarımıza ve destek veren tüm milletvekili
arkadaşlarımıza ve özellikle grup başkan vekili
arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum.
Kanunun
hayırlı olmasını diliyorum,
çalışmalarınızda başarılar diliyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Biz de sizlere
emekleriniz için teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
2nci sırada yer alan, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
(x)
56 S. Sayılı Basmayazı 3/1/2008 tarihli 45inci Birleşim
tutanağına eklidir.
2.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/437) (S. Sayısı: 54) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
54 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bartın
Milletvekili Rıza Yalçınkaya, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin söz talepleri vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Sayın
Rıza Yalçınkayaya aittir.
Sayın
Yalçınkaya, buyurun efendim.
Sayın
Yalçınkaya şu anda yok.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan
Özdemir.
Sayın
Özdemir, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında
Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, ses ve gaz fişeği atabilen silahlar, gerek 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanun gerekse 2521 sayılı Avda ve Sporda
Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av
Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı
ve Bulundurulmasına Dair Kanun başta olmak üzere, herhangi bir kanun
kapsamına girmemektedir. Konuyu düzenleyen ve kaynağını
kanundan alan herhangi bir mevzuat bulunmadığından, bahse konu
silahların imali, ithali, satışı, taşınması
ya da bulundurulması herhangi bir kanuna, özel bir kurula bağlı
değildir.
Ayrıca, bu
silahlar ülkemizde üretildiği gibi, yurt dışından da genel
hükümlere göre ithal edilmektedir.
Bu silahlara
sahip olan kişi sayısındaki artışta, kolayca
edinebilmesinin de çok daha büyük etkisi bulunmaktadır. Oyuncak alır
gibi faturayla kolayca alınabilen, ruhsata tabi olmayan bu silahlar, on
sekiz yaşını dolduran herkes tarafından ikametgâh ve nüfus
cüzdanı göstererek her yerden alınabilmektedir. Ayrıca, bu
silahların ve mermilerin fiyatlarının ucuz olması da
edinilmesini kolaylaştırmaktadır.
Bugün gelirken
gazetelere baktım, burada gördüğünüz gibi, on dört
yaşındaki genç bir evladımız, diğer bir kız
çocuğunu okulda nasıl vurduğu, gaz tabancasıyla, ibret
olarak görülmektedir.
Bu silahlar, imal
ve ithaliyle ilgili herhangi bir kritere tabi olmadıklarından,
namlularda yapılan küçük bir tadilatla çelik bilye atar hâle getirilerek
gerçek silah hâline dönüştürülmektedir. Son yıllarda ülkemizde bilye
atar hâle getirilen bu silahların, yaralama ve öldürmeyle neticelenen
birçok hadiselerde kullanıldığına ve bu olayların
basına yansıdığına dair şahit olmaktayız. Bu
silahlar yapılan tadilatla çelik bilye atar hâle getirilip, yaralama ve
öldürmeyle neticelenen olaylarda kullanıldığında, 6136
sayılı Kanunun 13/1 maddesi uyarınca, gerçek silah gibi hapis
ve adli para cezasıyla cezalandırılmaktadır.
Hakkında
kanuni düzenleme bulunmayan söz konusu bu silahların gerek görünüşü
gerekse kullandıkları fişeğin patlaması
sırasında çıkardığı ses itibarıyla
yakından incelenmedikçe gerçek silahlardan ayırt edilmedikleri, kötü
niyetli kişi ve kişilerce çeşitli suçlarda
kullanıldıkları, düğün ve spor müsabakaları
sonrası havaya ateş etmede kullanılarak halk üzerinde korku ve
panik yarattığı, bu durumun kamu güvenliğini olumsuz
etkilediği, gerçek silahlar kullanıldığı hâlde
güvenlik güçlerine bu silahların teslim edildiği, yine yakın
atışlarda körlük ve sağırlık yapabildiği, yarattığı
korku, panikle kalp krizlerine sebep olduğu, korkutmak amacıyla
kurusıkı silahları çeken kişiye karşı, gerçek
silah zannedilip meşru müdafaayla ölüme ve yaralanmalara neden
oldukları göz önüne alındığında bu yasal düzenlemenin
önemi daha iyi anlaşılacaktır.
(x)
54 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ayrıca,
kurusıkı silahların kullanılmasıyla patlayan
gazın volümü, enerji yoğunluğu ve yüksek ısı
travmalara neden olmakta, yakın atışlarla patlayan gaz, mermi ve
çekirdek etkisi yapmaktadır. Fişeklerine saçma tanesi, cam
kırıkları, toplu iğne ve metal çivi gibi yabancı
cisimler yerleştirildiğinde, ateşlendiği vakit, gaz
basıncı etkisine ilaveten yabancı cisimlerin
yaralayıcı etkisi de meydana gelmektedir.
Son yıllarda
bunların gerçek silahlara bire bir benzediklerinden istifade edilerek,
gasp, soygun, hırsızlık, kapkaç, tehdit, adam kaçırma, uçak
kaçırma, zorla senet imzalatma ve benzeri diğer suçlarda
kullanıldıkları birer gerçektir. Kurusıkı
silahların ithalinin izne tabi olması için Emniyet Genel
Müdürlüğü tarafından söz konusu silahların gerek güvenlik ve
asayiş yönünden uygunluk yazısı aranan malzemeler kapsamına
alınması yönünde girişimlere başlanmış ve söz
konusu tabancaların ithali için izin alınma zorunluluğu
getirilmiştir.
Kurusıkı
silahlarla ilgili yasal boşluklar nedeniyle muhtemel olayların önlenmesi,
kamu güvenliğinin sağlanması, bu silahlarla işlenen
suçların yaptırımsız kalmaması amacıyla
kurusıkı ses ve gaz tabancalarının bulundurulması,
taşınması ve ateş edilmesinin önlenmesine yönelik olarak
valiliklerce 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 15inci
maddesine dayanılarak yasaklamalar getirilmiş, valiliklerin yasal
boşluğu gidermeye yönelik bu tedbirleri dolayısıyla
haklarında işlem yapılanlara, yerel mahkemelerce 765
sayılı Türk Ceza Kanununun 526ncı maddesi
uygulanmıştır. Ancak, kurusıkı silahlara ilişkin
yasal düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle Yargıtay
tarafından yerel mahkemelerin vermiş olduğu bu kararlar
bozulmuştur. Bu durumda, mülki idare amirleri, emniyet teşkilatı
mensupları ve mahkemelerce harcanan zaman ve emek heba olmaktadır.
Suç ve
suçluların kanunlarla düzenlenmesi Anayasal bir zorunluluk
olduğundan, geç kalınmış olmakla birlikte, Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun
Tasarısının önereceğim bazı değişikliklerle
acilen yasalaşması ve uygulanması gerektiğini düşünmekteyim.
Emniyet Genel
Müdürlüğünce yapılan bir çalışmaya göre, ülkemizde, 2004
yılı itibarıyla resmî kayıtlara girmiş
yaklaşık 356.218 kurusıkı silah bulunduğu, bu
silahlarla 2002 yılından 2004 yılının temmuz
ayına kadar 11.249 suç işlendiği ve bu silahların
dolaylı olarak karıştığı suç adedinin 4.280
olduğu tespit edilmiştir.
Türk
insanının geleneksel olarak silaha düşkün olduğu bilinen
bir gerçektir. Silah ruhsatı almak için psikiyatri servisine
başvuranlar arasında yapılan bir araştırmaya göre
ruhsat almak isteyenler arasında yüzde 43,3lük oranında ilkokul
mezunlarının ilk sırada yer aldığı tespit
edilmiştir. Dolayısıyla, kurusıkı silahlar konusunda
yasal boşluğun doldurulmasının yanında ülke içerisinde
asayişin tam olarak temin edilerek insanların kendisini güvende
hissetmesi sağlanmalı ve silahsızlanma yönünde kampanyalar
düzenlenmelidir.
Ayrıca, her
türlü silahın satış yapılan mağazaların
vitrinlerinde sergilenmesinin de yasaklanması gerektiğini
düşünüyorum. Bu kanun tasarısıyla hiç değilse
kurusıkı silahlar için vitrinlerde teşhir yasağı
getirilmesini ve bu kanun tasarısının 3üncü maddesinin d
fıkrasına vitrinlerde teşhiri yasaktır ibaresinin
eklenmesini öneriyorum.
Tasarı
gerekçesinde, ses ve gaz fişeği atabilen silahların
ruhsatlı gerçek silahlara bire bir benzerliklerinden doğan
sıkıntılara değinip tasarı metninin 2nci maddesinde
6136 sayılı Kanun hükümlerine tabi silahlardan ayırt
edilmesini sağlayan bir işaret taşıyacak şekilde
düzenlenmesi zorunludur. denilmekte ve bu husus, 5inci maddede
yönetmeliğe bırakılmaktadır. Şahsi görüşüme göre,
bunun bir yönetmelikle düzenlenmesi, kanun yapma tekniği
açısından sakıncalı görünmektedir.
Amerika
Birleşik Devletlerinde oyuncak silahlar, kurusıkı silahlar gibi
gerçek silaha benzeyen silahlar hakkında kanuni düzenlemeler mevcut olup
bunların uzaktan ayırt edilmesi için namlunun ucuna parlak turuncu
vesaire renkte bir tıkaç getirilmesi şartı konulmuştur. Ben
de, bu silahların ruhsata tabi gerçek silahlardan ilk bakışta
ayırt edilmesini sağlayacak işaretin kanun metninde düzenlenmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Tasarı
metninin 2nci maddesinde
6136 sayılı Kanun hükümlerine tabi
silahlardan ayırt edilmesini sağlayan bir işaret
taşıyacak şekilde üretilmesi zorunludur. kısmına, bu
işaretin şekli ve renginin belirtilerek yazılmasını
öneriyorum.
Söz
almış olduğum kurusıkı silahlar vesilesiyle, polisin
sorunları hakkında da değinmek istiyorum. Suç ve suçluyla
mücadele eden emniyet teşkilatı bir yandan sorunlarla
boğuşurken diğer yandan hizmet vermeye çalışmaktadır.
AKP Hükûmeti tarafından, polisin özlük hakları konusunda
sıkıntılarının giderileceği söylenmesine
karşın, özellikle ücret ve fazla mesai konularıyla ilgili olarak
tatmin edici bir düzenleme yapılmamıştır. Maaş ve
diğer özlük haklarında iyileştirme yapılmaması
nedeniyle teşkilatın kalifiye personeli ayrılmakta ve maalesef
başka kurumlara geçmektedir.
Türk polisinin
maaşı Avrupalı meslektaşlarıyla mukayese
edildiğinde çok düşük kalmakta, Amerika Birleşik Devletleri
polisi 4.200 euro, Alman polisi 3 bin euro, İngiliz polisi 4.300 euro
kazanmaktadır.
Fazla
çalışma ücreti emniyet teşkilatında ortalama 180 YTL
civarındadır. Devlet memurlarının kırk saatin üzerinde
yapacakları her fazla çalışma saati ücreti bazında
hesaplama yapılarak fazla mesai ücreti tahakkuk ettirilirken, polis
teşkilatında bu ücret ortalama 180 lirayla sınırlı
kalmaktadır. Polis ne kadar fazla çalışırsa
çalışsın bu ücret artmamaktadır. 2006 yılında
yargı mensuplarına ve mülki idare sınıfına
yapılan iyileştirmeden sonra il emniyet müdürleri ve ilçe emniyet
müdürleri açısından ücret yönünden bir iyileştirme maalesef
olamamış ve benzer görevler yapan diğer kamu görevlileriyle
emniyet müdürü maaşları arasında yaklaşık bin YTLlik
dengesizlik meydana gelmiş ve halen il emniyet müdürleri 2.425 YTL
almaktadır.
Öte yandan,
vatandaşımızın can ve mal güvenliği ve devletimizin
bekası için, gerektiğinde hayatı pahasına fedakârca görev
yapan emniyet teşkilatı bünyesindeki emniyet hizmeti
sınıfı personelin diğer devlet memurlarıyla
karşılaştırılması işin özüne
aykırıdır. Hâlen mevcut uygulamada polisler de diğer
memurlar gibi 657 sayılı Devlet Memurları kapsamında görev
yapmaktadırlar. Ancak maaş ve özlük hakları bu Kanuna göre
şekillenir. Çalışma saatleri bu Kanun kapsamından
farklıdır. Normal kamu çalışanları günde sekiz saat
mesai yaparken polisin mesaisi resmî olarak günde on iki saattir. Diğer
kamu görevlileri hafta sonu, dinî ve resmî bayramlarda, yani özel günlerde
istirahat ederken, polisimiz güvenliği sağlamak için fedakârca
çalışmaktadır. Dolayısıyla, sosyal hayatları da
sekteye uğramakta, polisimizin psikolojisi bozulmaktadır. En çok
intihar olayı -üzülerek söylüyorum- emniyet teşkilatında
yaşanmaktadır. Devletin resmî üniformasını
taşıyan, güvenlik konusunda hiçbir kuşku
taşımaması gereken polis, düşük maaş nedeniyle borç
batağına saplanmış, ailesine zorunlu
ihtiyaçlarını gideremez hâle gelmiştir. Bayram ve hafta sonu
tatili olmayan polisin, yılda üç yüz on üç gün ve günde on iki saat çalıştığı
düşünüldüğünde üç bin yedi yüz elli altı saat mesai
yaptığı görülmektedir. Diğer kamu görevlileri ise, haftada
iki gün ve diğer tatil günleri dikkate alındığında,
yılda iki yüz kırk dokuz gün çalışmakta ve yıllık
çalışma saatinin bin dokuz yüz doksan iki saat olduğu
görülmektedir. Buna göre bir emniyet teşkilatı mensubu, diğer
kamu kuruluşu personelinden bin yedi yüz altmış dört saat daha
fazla çalışmakta ve bu rakam diğer devlet memurlarından
yüzde 88 oranında fazla çalıştığını
göstermektedir.
Polisin
aldığı maaşın büyük bir bölümü tazminatlardan ve fazla
mesaiden oluşmaktadır. Tazminatlar ve fazla mesai ücretleri ise,
maalesef emekli maaşına yansımadığından, emekliye
ayrılan personelin maaşı yarı yarıya düşmektedir.
Görevli iken 1.400 YTL alan polis memuru emekli olunca 800 YTL, 1.500 YTL alan
başkomiser emekli olunca 800 YTL, 2.425 YTL alan il emniyet müdürü emekli
olunca 1.600 YTL maaş almaktadır. Bugün emniyet
teşkilatının yüzde 25i borç batağı içerisindedir.
Görüldüğü gibi, emniyet teşkilatı mensuplarının
sorunları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile
çözülememektedir. Emniyet teşkilatı mensuplarının özlük
hakları, acilen, polis personel yasası ile düzenlenmelidir.
Ayrıca, çarşı ve mahalle bekçilerinin görev
ve yetkileriyle hizmet koşullarının ve
karşılaştıkları risklerin polislerle benzerlik taşıması
nedeniyle yardımcı hizmetler sınıfından
çıkarılarak emniyet hizmetleri sınıfına
alınması gerekmektedir. 30/5/2007 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilen, 14/6/2007 tarihinde eski
Cumhurbaşkanımız Sayın Necdet Sezer tarafından iade edilen,
çarşı ve mahalle bekçilerinin yardımcı hizmetler
sınıfından çıkarılarak emniyet hizmetleri
sınıfına alınması ve hizmet
sınıflarının değiştirilmesinin uygunluk
sağlaması amacıyla 3201 sayılı Emniyet
Teşkilatı Kanununda değişiklik yapan, düzenleme getiren
5677 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun yeniden Meclise getirilmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uzun müddet emniyet
teşkilatında görev yapan bir kamu görevlisi olarak, bekçilerimizin de
polis memurlarımızdan hiçbir farkı olmadığı,
tamamen, silah kullandıkları ve silahlı olaylara
katıldıkları görülmektedir. Bunların yardımcı
hizmetler sınıfından çıkarılarak, acilen, polisler
gibi, emniyet teşkilatı mensuplarının düzenlemesine
getirilmesinde yarar vardır.
Polisin
sorunları sadece özlük haklarıyla da sınırlı
değildir. Polis, tebligat işlemleri, adres ve kimlik tespiti
işlemleri, sosyal ve ekonomik durum araştırması, askerlik,
banka gibi birçok konularda belgelerin takibini yapmaktadır.
Yaklaşık altmış kamu kurum ve kuruluşuna ait
belgelerin takibi ve adrese teslimini yapan polis, zaman, emek, para kaybı
yapmakta, suçların önlenmesi ve faillerin yakalanması gibi asli
işlerini yapamaz hâle gelmiştir. 300 bini aşkın özel
güvenlik teşkilatı sektöre girmesine rağmen, üzülerek
söylüyorum, halen 20 bin dolayında polis bina ve kişi
korumasında görev yapmaktadır. Amatör maçlardan profesyonel lig
maçlarına kadar tüm maçlarda, ayrıca, havaalanlarının,
otoyolların ve köprülerin korunmasında polis aktif olarak görev yapmaya
devam etmektedir. Bu bağlamda, Avrupa Birliğine dahil ülkelerde
polise ait bina, tesis ve diğer yapıların korunması dahi
özel güvenlik birimlerine bırakılmıştır. Bu ülkelerde
maçlarda alınan tedbirler de özel güvenlik birimleri tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bu konunun ciddi adım atılarak
polislerin asli görevleri dışında
çalışmalarının önlenmesi, küçümsenmeyecek ölçüde emek ve
bilgi israfını önleyecektir.
Emniyet
teşkilatında bütçe imkânlarının azlığı, araç
gereç, malzeme, yakıt yetersizliği de hizmete
yansımaktadır. Uzmanlar, polis otolarının normalde üç
yılda bir yenilenmesinin uygun olacağını bildirmektedir,
ancak bu mümkün olamamaktadır. Bilhassa asayiş ve trafik ekiplerinin
otoları eskidir ve benzinleri kısıtlı verilmektedir.
Özellikle asayiş, trafik ve polis merkezi ekiplerinin benzinleri
kısıtlanmamalı, otoları mutlaka yeni olmalıdır.
Sözlerime son
verirken, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
çıkartılmasında geç kalınmış olan bu yasa
tasarısına olumlu oy vereceğimizi bildiriyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Sayın Rıza
Yalçınkaya, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 54 sıra
sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında
Kanun Tasarısı ile ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Haklarında kanuni
düzenleme bulunmayan ses ve gaz fişeği atabilen silahların
imali, satışı, taşınması ya da
bulundurulması ruhsata veya belgeye bağlı
olmadığından, bu silahlar ülkemizde kolayca üretilebilmekte ve
yurt dışından da ithal edilebilmektedir. Kurusıkı olarak
tabir edilen bu silahlar ses tabancası olarak da bilinmektedir. Bugün
gerçek silahlardan ayırt edilememekte, kolayca gerçeğe
dönüştürülebilmekte ve suçlarda yaygın olarak
kullanılabilmektedir. Kurusıkı taşıyan insanlar, bu
nedenle, gerçek silahlı kişiler tarafından kendini savunma
amacıyla karşılık görebilmekte ve bu durum ölümlere neden
olmaktadır. Ayrıca, kurusıkı silahların namluları
çok basit değiştirilebildiğinden, gerçek bir silah gibi
kullanılmaktadırlar. Bu silahlar 6136 sayılı Ateşli
Silahlar Kanunu kapsamında tutulmadığı için ruhsata tabi
olmamakta ve böylece bu silahlara olan talep her geçen gün artmaktadır.
Ülkemizde her 100 kişiden 13ünde ateşli silah
bulunmaktadır. Geleceğimizin teminatı her 10 gençten 1i delici,
kesici alet, her 20 gençten 1i ise ateşli silah taşımakta ve
çete üyesi olmaya zorlanmaktadır. Ülkemizde Emniyet Genel Müdürlüğü
verilerine göre 741.364 adet ruhsatlı silah bulunmakta, resmî
sayıları belli olmamakla birlikte çok sayıda kurusıkı
ve gaz tabancalarının bulunması korkunç bir gerçeklik olarak
önümüze çıkmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2007
yılında kurusıkı silahların doğrudan ve
dolaylı olarak kullanıldığı toplam 7.129 olayın
meydana geldiği tespit edilmiş ve Jandarma Genel
Komutanlığı tarafından 2.185 adet kurusıkı silah
ele geçirilmiş olup, ayrıca güvenlik kuvvetlerimizce de 27.510
ruhsatsız silah ele geçirilmiştir. 2006 yılının ilk
dokuz ayında İstanbulda, polis bölgesi rakamlarına göre, kurusıkı
silahların gerçek silahlara dönüştürülmesiyle 33 kişinin
öldürüldüğü ve 566 gasp olayına rastlanıldığı
belirtilmiştir. Öldürme vasfı olmadığı zannedilen bir
aletin 33 can alması, kurusıkı tabancaların ne kadar ciddi
boyutlarda olduğunu göstermektedir. Bu acı senaryolara daha birkaç
gün önce de bir yenisi daha eklendi. İstanbul Dolapderede bir
ilköğretim okulunda on dört yaşındaki öğrencinin evinden
getirdiği kurusıkı silahla kız arkadaşını
vurması, olayın ürkütücü boyutunu bizlere bir kez daha
hatırlatmıştır. Burada asıl sorun ise yasal mevzuatta
kurusıkılara ilişkin bir düzenlemenin olmayışı ve
Yargıtay kararlarında silah niteliğinde bulunmayan
kurusıkı tabanca ile gerçekleşen eylemlerin ceza
kanunlarında tanımlanan, içinde silah öğesi bulunan suç tipine
uygun bulunmadığı yönündeki kararlarıdır.
Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre ülke genelinde
polis bölgesinde suçların işlenmesinde kullanılan silahlar ile
amaçsız silah kullanılması sonucu ele geçirilen silahlara
ilişkin rakamlar şöyledir: 2006 yılında mala ve şahsa
karşı toplam 785.510 olay meydana gelmiştir. Bu olaylarda 8.069
kişi ölmüş ve 161.602 kişi yaralanmıştır. Söz
konusu olaylarda kullanılan ve ele geçirilen ruhsatlı silah
sayısı 2.659, ruhsatsız silah sayısı ise 19.769dur.
2006 yılında suçta kullanılan ruhsatsız silah
sayısı ruhsatlıların 7 katından fazladır. 2007
yılı Ocak-Nisan ayları arasında kişilere, mal
varlığına, topluma, millete ve devlete karşı toplam
276.572 olay meydana gelmiştir. Bu olaylarda 3.037 kişi ölmüş ve
54.350 kişi yaralanmıştır. Bu olaylarda kullanılan ve
ele geçirilen ruhsatlı silah sayısı 767, ruhsatsız silah
sayısı ise 5.809dur. 2007nin ilk dört ayında suçta
kullanılan ruhsatsız silah sayısı ruhsatlıların
7,5 katından fazladır. İşte bu rakamlar, ülkemizin
karanlık yüzünü ortaya koyan ve ne zaman ne olacağını
bilemeyeceğimiz durumu açıklayan, birçok insanın her an
ölebileceğini anlatan rakamlardır. Bu veriler Türkiyede ciddi bir
silaha sarılma sorunu olduğunu ortaya koymaktadır.
Kurusıkı olarak tabir edilen ses ve gaz
fişeği atabilen silahlar nitelikleri bakımından 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanun ile 2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan
Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının
Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına
Dair Kanun kapsamına girmemektedir. Kurusıkılar hakkında
diğer mevzuat hükümlerinde de herhangi bir düzenleme bulunmaması
nedeniyle bunların imali, satışı, taşınması
ya da bulundurulması ruhsata veya belgeye bağlı değildir.
Her yıl yaklaşık 180 bin kişinin kurusıkı silah
satın aldığı tahmin edilmektedir. Türkiyedeki üretimi ve
satışı on yıllık bir geçmişe sahip olan
kurusıkı tabancalar bugün yıllık cirosu 10 milyon
doları bulan bir sektöre dönüşmüş durumdadır. On sekiz
yaşını dolduran herkes tarafından bir ikametgâh ve nüfus
belgesiyle temin edilebilmesi ve ayrıca 6136 sayılı Ateşli
Silahlar Kanunu kapsamında bulunmadığı için ruhsata tabi
olmaması kurusıkı silahlara olan talebi artıran nedenlerin
başında gelmektedir. Ülkemizde kurusıkı silahların
görünüşü, kullandıkları fişeğin
çıkardığı ses itibarıyla ve gerçek silahlara
benzerliğiyle kötü niyetli kişi ve kişilerce çeşitli
suçlarda ya da düğün ve spor müsabakaları sonrası havaya
ateş etme, yani zevk için kullanıldıkları, halk üzerinde
korku ve panik yaratıldığı, hatta bu tabancaların
namlularının değiştirilmesi sonucu ruhsata tabi gerçek
tabanca vasfına dönüştürüldükleri dikkate
alındığında kanuni bir düzenleme yapılması
kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Kurusıkı
silah ve gaz tabancaları hakkında ülkemizde hiçbir yasal düzenleme
mevcut olmadığı gibi, bu silahlar herkes tarafından kolayca
elde edilebilmektedir. Bu nedenlerle, mevcut boşluğu giderecek kanuni
düzenlemenin yapılması zorunlu hâle gelmiştir. Sonuç
itibarıyla, belki korunma, belki hava atmak amacıyla alınan kurusıkı
silahların artık Türkiyede çok ciddi boyutlara
ulaştığı ve kurusıkı silahların insanı
korumadığı, aksine ölümüne yol açtığı
bilinmektedir.
Ülkemizde suç
istatistiklerine göz attığımızda durumun ne kadar vahim
olduğu daha da iyi anlaşılmaktadır. 2006 verilerine göre
85.964 eve, 68.855 otomobile, 55.967 iş yerine hırsız
girmiş, yaklaşık 40 bin kişi yankesici ve kapkaç
kurbanı olmuş, yaklaşık 9 bin gasp ve yağma
vakası emniyet siciline işlenmiştir. Yaklaşık 28 bin
zorla tehdit olayı yaşanmış, 20 bin vaka intihar ve
intihara teşebbüs olarak kayıtlara geçmiş, 7.130 yetişkin,
546 da çocuk kaçırılmış, 28 dakikada bir ruhsatsız
silah yakalanmış, yakalanan silah sayısı yaklaşık
14 bin olarak emniyet kayıtlarına girmiştir. Kısacası,
2006 yılında suç istatistiklerinde 2005 yılı verilerine
göre yüzde 65 artış olmuş, her 39 saniyede bir suç
işlenmiştir.
Bu olayların
bu kadar hızla artmasındaki en büyük etken, ortada dolaşan
ruhsatlı ve ruhsatsız silahların çokluğudur. Ayrıca
artışların nedenlerinde televizyonlarda yayınlanan ve
gençlerimiz üzerinde büyük etkiler yapan, silahlanmayı özendiren mafya
dizilerinin büyük rol oynadığını da hepimiz bilmekteyiz.
Peki, bu
artışlarda AKP Hükûmetinin rolü yok mudur? Yoktur diyemiyoruz, çünkü
Makina Kimya Endüstrisi Kurumunun on ay taksitle silah satış
kampanyası Hükûmetin yanlış bir uygulamasıdır. Bu
kurumun silah satma çabası, toplumdaki suç eğilimini ve korkusunu
körükleyen, insanın temel yaşam hakkını tehdit eden ve son
derece kaygı uyandıran bir çabadır. 9 Mayıs 2007 tarihinde
İçişleri Komisyonunda 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda değişiklik
yapılmasına ilişkin verilen tekliflerin tümü üzerinde
görüşmeler sürerken bir milletvekilimizin önerisi üzerine, açık
alanda düğün, nişan, sünnet, kına gecesi gibi yerlerde silah
taşınmamasına ilişkin düzenleme düğünlerde
silahı koyacak yer bulamaz gerekçesiyle maddeden
çıkarılmıştır. Maalesef böyle bir savunmayı
anlamak mümkün değildir. Bu anlayış silahtan ayrılamama
alışkanlığıdır. Silahından
ayrılamıyorsan bu tür yerlere gitmeyeceksin. Ayrıca
yasaların kişiye özel çıkartılamayacağını da
hatırlatmak isterim.
Düğünlerde,
kutlamalarda serseri bir kurşunla yaşamını yitirenler
oldukça hepimizin yüreği sızlayacaktır. Mutluluğun,
coşkunun silahlarla gösterildiği bu eğlence alanlarında
insan mutluluğu silahla taçlandırılamaz, ancak
kanlandırılır. Sünnet düğününde bir magandanın
silahından çıkan kurşunla ölenleri, düğün izlerken serseri
bir kurşuna kurban gidenleri, bir futbol maçının sevincini
ateş ederek kutlamaya çalışırken birdenbire katil olanları
duydukça nasıl yerimizde oturacağız, nasıl
uyuyabileceğiz?
Tüm bu
yaşananlara son verilebilmesi için önce biz milletvekillerinin gereken
özveriyi en iyi şekilde göstermemiz gerekmektedir. Bakanlar Kurulu
toplantısında Millî Savunma Bakanımızın bakanlara
silah hediye etmesi de birçok kesimi derinden üzmüştür. Konuyu,
değerli milletvekili arkadaşım Sayın Nesrin Baytok
Hanım da bir soru önergesiyle gündeme getirmiş ve Sayın
Başbakana sorular yöneltmişti. Bu soruları kısaca
özetleyecek olursam: Tabancaların piyasa değeri nedir?,
Silahların nereden karşılandığı, bütçeden mi
karşılandığı, bir sponsor tarafından mı
karşılandığı; sponsor tarafından karşılandı
ise kimdir bu sponsorlar?, Silahların devlet kayıtlarına geçip
geçmediği, silahların geri iade edilip edilemeyeceği?
soruları idi.
Söz konusu soru
önergesi zaten süresi içinde cevaplanmamış ve bu önergeye cevabı
Sayın Millî Savunma Bakanımız vermiştir. Sayın
Bakanımız da vereceği cevabı uzun uzun düşünmüş
olmalı ki Anılan soru önergesinde yer alan hususlarla ilgili olarak
Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreterliğince 9
Ağustos 2007 tarihinde bir basın açıklaması
yapılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. demekle
yetinilmiştir.
İşte,
bir milletvekilimizin toplumu aydınlatmak için, öğrenmek için
istediği sorulara almış olduğu cevap! Neyse
Bizim de
onlara cevabımız Silahlarınızı güle güle
kullanın ama lütfen çoluğunuzdan çocuğunuzdan uzak tutun.
olsun.
Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı
kurusıkı silahlara ilişkin mevcut yasal boşluğu
doldurması sebebiyle, en azından konunun muhataplarını
oluşturması bakımından son derece önemlidir. Bu kanun
tasarısına göre kurusıkı silahlar artık gerçeğe
dönüştürülemeyecek şekilde üretilmek zorundadır. Bu silahlar
yalnızca mermi veya av malzemesi ya da yivsiz tüfek satışı
yapmak için valiliklerce ruhsatlandırılmış yerlerde
satılacak.
Önemli bir
diğer nokta ise, kurusıkı silahları satan bayiler, üçüncü
şahıslara devredenler ve devralanların bir ay içinde mahallî
mülki amire bildirimde bulunmak zorunda olmasıdır.
Kanun
tasarısının önemli bir diğer maddesi, kurusıkı
silahların taşınmasının yasaklanmasıdır.
Ayrıca, kasten işlenen bir suç nedeniyle bir yıl ve üzerinde
hapis cezası alanlar ile ateşli silahlarla işlenen suçlardan
hükümlü bulunanlara ve on sekiz yaşın altındaki yurttaşlara
da satışı yasaklanmaktadır.
Kurusıkı
silah artık bir yerden başka bir yere bir kutu içerisinde, kolayca
ulaşılamayacak ve kullanılamayacak şekilde
nakledilebilecek, kişi bu şarta uymazsa kurusıkı silah
taşımak suçu işlemiş olacaktır.
Kurusıkı
silahlara ilişkin bu düzenleme son derece önemli ve iyi bir girişim
olmakla beraber, maalesef eksik noktaları da mevcuttur.
Başlıca
eleştirilecek konu cezaların caydırıcı
olmamasıdır. Taşıma, satış ve nakille ilgili
maddelere aykırı davrananlar yalnızca 500 YTL idari para
cezası alacaklar ve silahlarının mülkiyeti kamuya geçecek.
İzinsiz imal edenler ise ilgili maddelere aykırı
davranırlarsa bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yüz günden
beş yüz güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacaklar.
Gerçeği
söylemek gerekirse, bu tasarı üzerinde daha farklı birçok düzenleme
yapılması gerekmektedir, fakat şimdilik bu haliyle
kanunlaşması da atılmış büyük bir adımdır.
İlerleyen günlerde bu konuyla ilgili tasarılar üzerinde daha güzel
iyileştirmeler yapmalı ve ülkemizi silahsızlandırmaya
doğru yönlendirmeliyiz. Şöyle ki: İleriki
çalışmalarımızda kurusıkıların belgelere
bağlanması, cezaların ağırlaştırılması,
kullanıcılarından adli sicil kaydı, doktor raporu
istenmesi, ambalajlarına öldürücü ibaresinin konulması, silah
tanımına kurusıkının da dahil edilmesi,
kurusıkı silah satın almaya yönlendirici kampanyaların,
reklamların engellenmesi konularında çalışmalarda, önerilerde
bulunup ayrıca bireysel silahsızlanma konusunda gerekli
adımları devreye sokmalıyız.
6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanun ile gerekli değişiklikleri yapmak
zorundayız, çünkü silahsızlanma sorunu toplumun tüm kesimlerince
benimsenmedikçe kesin çözüm üretmek oldukça zordur.
Silahsızlanma
için yaygın ve yüksek sesli kampanyalar yürütülmelidir. Biz
milletvekilleri bu kampanyalara öncülük etmeliyiz. Hemen
silahlarımızı teslim etmeliyiz ve topluma örnek
olmalıyız. (CHP sıralarından alkışlar)
Güvenlik görevlileri dışında kimseye
taşıma ruhsatı verilmemesine yönelik uzun dönemli
çalışmalar hedeflenmelidir. Ruhsat işlemlerinin daha katı
kurallara bağlanması gerektiğine, ruhsat sürelerinin
kısaltılmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.
Bireysel silahsızlanma bir hedef olarak kabul edilerek silahların
teslimi, edinilmesinin zorlaştırılması hususlarında
düzenlemelerin yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu kanun
tasarısında yapılmak istenenlerin çok yeterli
olmadığının farkındayız. Fakat, Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı, kurusıkı
silahlara ilişkin mevcut yasal boşluğu doldurması sebebiyle
en azından konunun muhataplarının oluşturulması
bakımından son derece önemlidir. Bu nedenle, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu tasarıyı önemsiyoruz. İlerleyen zamanlarda bu
konular üzerinde çalışmalarımızın devam edeceğini
belirterek, tüm milletvekillerimizi tekrar silahlarını bırakmaya
devam ediyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalçınkaya.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
Sayın Kaplan, buyurun.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Aslında, Genel Kurulumuz biraz önce farkında
olmadan veya farkında olarak bu konuda bir yasa çıkardı,
beş dakika önce. Yani, 54 sıra sayılı yasadan beş
dakika önce uyum yasalarını topluca oyladık ve kabul edildi.
Orada kurusıkı tabir edilen ses ve gaz fişeği ya da
benzeri atabilen tabancaların teknik özelliklerinde değişiklik
yaparak öldürmeye elverişli silah haline getirenlerin
cezalandırılması yönünde, on beş dakika arayla burada bir
yasa kabul edildi. Şimdi tekrar benzeri hükümleri içeren -özellikle 4üncü
maddede- yine aynı konuda bir yasa tasarısıyla karşı
karşıyayız. Şimdi, burada, arka arkaya gelmesi bir tesadüf
tabii. Ancak, biz, özellikle bazı verilerden yola çıkarak, bu yasa
tasarısını grup olarak destekleyip lehe oy
kullanacağımızı ifade ederken bazı eksikliklerini de
sayın Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum. Umuyorum hep beraber o
konuda bir düzenleme yapabiliriz.
Şimdi, piyasada -mevcut tasarı metninde de var-
370 bin civarında kurusıkı ve gaz fişeği atabilen
silahın bulunduğu, Türkiyede satıldığı ifade
ediliyor. 2002 yılından 2004 yılına kadar da 11.249 suç
işlendi ve bu suçların detayına bakıldığı
zaman 4.283 adedinin bu benzeri silahlarla işlendiği ortaya
çıkarsa, şöyle bir oranlama yaptığımız zaman,
işlenen suçların yarı yarıya kadarının hemen
hemen -yüzde 48 oranında- kurusıkı silahlarla bu nevi gasp,
soygun, hırsızlık, kapkaç, tehdit, zorla senet imzalama, hatta
araç kaçırma, uçak kaçırma, benzeri birçok suçta kullanıldığını
görüyoruz.
Şüphesiz bu tür silahların korku ve panik
yaratan, halk üzerinde, insan üzerinde hakiki silah etkisi yapan ve gerçekten
piyasada Mahmutpaşada veya Karaköyde veya Ankaradaki Necatibey
Caddesinde, birçok yerde bu ve benzeri silahların
satıldığı yerlere bakıldığı zaman
hakiki silahlardan ayırt edilmesi de mümkün değil. Hakiki silahlarla
aşırı derece benzerliği, aynı şekilde şarjör
takılması, ses çıkarması ve bunun kolaylıkla
namlusunun değiştirilerek öldürücü bir silaha dönüştürülmesi ve
buna öngörülen bir cezanın olmaması karşısında, son
zamanlarda belli ki bu suçlarda en yaygın kullanılma nedeni de hiçbir
yasa olmaması, bu boşluktan yararlanılması.
Aslında, şöyle baktığımız
zaman, bu yasanın görüşülmesi esnasında kimlerden, hangi
komisyonlardan geçmiş? Aslında ilgi komisyonları itibarıyla
önce tali komisyon, Adalet ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonlarına havale edilmiş. Sonradan, alt
komisyonlarda, İçişleri, Millî Savunma, Adalet, Maliye, Sanayi ve
Ticaret Bakanlıkları, ilgileri nedeniyle dâhil olmuşlar. Yani,
bu görüşmeler, bu tasarı görüşmeleri yapılırken
sonuçta bunca bakanlık, bunca komisyon, bunca uzmanlık alanı
gelip bunun üzerinde durmuş.
Tabii, daha dün Beyoğlunda, bir ilköğretim
okulunda, bir erkek öğrencinin sınıf arkadaşı kız
öğrenciyi kurusıkıdan bozma bir silahla yaralaması,
vurması nedeniyle bu iki gündür basınımızda da
kurusıkı silahlarla ilgili birçok haber yazılmakta. İlginç
şeyler, tespitler var tabii. Tezgâhlarda, bunları satın almak
isteyen bir kişi -yaşı hatta ne olursa olsun- yirmi beş
lirasını çıkardığı zaman bir tabanca sahibi
olabilmektedir. Yani tabancasına göre, Smith Wessonsa veya Sig Sauer
(Zigzaver)se veya otomatik makineliyse fiyatı artıyor. Namlusu
kısa veya uzunsa, ona göre 500 liraya kadar çıkıyor. Polislerin
kullandığı silah benzeri bir silah almak isteyenler ise
gittiği zaman 235 YTLye polislerin kullandığı 14lüden bir
tane edinebiliyor. Şimdi, durum böyle olunca ve çok rahatlıkla
yüzlerce kurusıkı mermi de paket paket alınabilince, çok rahat
bir suç aleti durumuna geliyor. Eğer, Adli Tıp Kurumunun verilerine
baktığımız zaman, son üç yılda, kurusıkı
silahların namlusunun değiştirilmesiyle sadece 35 cinayetin
işlendiği ortaya konursa, bu silahların yine vahim bir
şekilde suç aracı olarak kullanılması, bu yasanın
çıkmasının bile gecikmeli olduğunu, geç olduğunu
ortaya koymaktadır.
Demin, Sayın Aslanoğlu söze
karışıyordu
Kurusıkı satılan bölgeler ile ilgili
bir araştırma yapılmış, bir veri var. Ne kadar
doğru bilmiyoruz ama bu verilere göre Karadeniz Bölgesinde yüzde 23,
İç Anadolu Bölgesinde yüzde 19, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde yüzde 18, Ege Bölgesinde yüzde 15. Ondan sonraki bölümleri Marmara
ve Trakya takip ediyor.
Sormuşlar: Kurusıkı silahları niye
taşıyorsunuz? Bu veri de aslında düşündürücü. Deniliyor
ki: Birileri bende silah olduğunu varsın bilsin diye ben
taşıyorum. Bu rakam yüzde 48lerde. İkinci oran, silahları
sevdiği için taşıyorum diyen bir oran, yüzde 16larda.
Karizma olsun diyen bir grup var, yüzde 15lerde ve Düğünlerde, spor
sonrası da maçları kazanınca ateş etmek istiyorum.
diyenlerin oranı da hatırı sayılır. Ama ilginç olan,
en düşündürücü olan kendini korumak için bu silahları alanların
oranının en düşük olması, yüzde 10larda.
Şimdi, böylesi bir durumda bu kadar vahim sonuçları
olan bu kurusıkı silahla ilgili verileri ortaya koyduktan sonra biraz
da gerçek hayatla yüzleşmek gerekiyor. Hatırlarsınız, çok
yakın zamanda partimizin genel merkezi üzerine beline bir
kurusıkı silah takıp namlusunu değiştiren zat geldi,
bağırıp birkaç el sıktıktan sonra yakalandı,
karakola getirildi ve serbest bırakıldı. Aynı olaya benzer
bir olay iki gün sonra -çok yakın bir tarih sonrası- İstanbulda
Eminönü ilçe binamızın önünde meydana geldi. Yine kurusıkı
silahını çeken bir kahraman, pencereye, binaya ateş etti.
Pencerede, camlarda kurşun delikleri var. Şimdi, bunu, üyeler, orada
sıkarken silahı gördüler, kovaladılar, selameti karakola
sığınmakta buldu bu zat da. Karakoldan adliyeye getirdiler,
serbest bırakıldı. Şimdi, bu, yakın zamanda tanık
olduğumuz birkaç olay, sadece bizi ilgilendiren boyutu.
Suçta kullanım, şüphesiz, şiddeti
teşvik. Şiddet toplumunda sadece bu kurusıkı silahlar veya
gaz fişeği atabilen silahların belli bir düzene
bağlanmasından öte, kriminal bir toplum olmaya başladık.
Yani nasıl bir kriminal toplum olmaya başladık? Televizyon
dizilerinden etkilenen ona göre bir silah satın alıyor. Kurtlar
Vadisini seyredenler farklı bir silah alıyor veya son zamanlarda
Pars diye bir dizi çıkmış, orada -her nedense, ülkemizde
yaşayan farklı etnik kimlik ve dilleri konuşan insanları
aşağılayan birçok böylesi dizide RTÜK son derece cömert-
onlarda, son derece bir silahları teşvik var. Bu silahları
teşvik sonucudur, vatandaş, 25 lirayı cebine koyup doğru
soluğu silah satan bir dükkânda alıyor, parası biraz daha
fazlaysa otomatiğini alıyor, biraz daha parası varsa daha
gelişmişini alıyor. Yani 200 tane mermiyi Fenerbahçe -
Beşiktaş veya Galatasaray maçından sonra zafer
sarhoşluğuyla sıkabiliyor veya yoldan geçen birine
doğrultup Çıkar paraları, cüzdanını. diyebiliyor
veya farklı bir suçta kullanabiliyor.
Şimdi, tabii, bu silahların bir de gerçeklerini
kullanan, vatan uğruna son derece kahramanlık eden epey operasyonlar
da gündeme geliyor. İlginçtir, bu kurusıkı silahlarla,
vatanı koruma adı altında, devletin güvenlik ihalesinde bir
numara kendini hissedip çek senet mafyası veya diğer benzeri, cinayet
işleri, adam kaçırma, zorla senet imzalama işlerine
karışan birçok çete ve bu çetelerin ne yazık ki büyük bir
kısmının devlet güvenlik örgütleri içinde de zamanında
görev almış, önemli mevkilerde olan insanlar olduğunu görüyoruz.
Tabii ki bir hukuk devletinde adaletin tecellisi için
öncelikle bu tür çetelerin ve kullandığı silahların ve
markalarının çok önemli olduğunun altını çizmek
istiyorum. İnanın, iyi bir araştırma yapılırsa bu
kurusıkı silahlarla ilgili, hangi çetenin hangi silahı
kullandığını ve hangi silahın markasının
benzerinin daha çok satıldığını tespit edebilirsiniz.
Glock marka mı, hangi çete kullanmış? Hrant Dinkin cinayetinde
kullanılan silah mı, ondan kaç adet satılmış?
Malatyadaki cinayette yakalanan silah mı, araştırın, onun
benzeri kurusıkı gaz fişeklerinden kaç tane
satılmış? Trabzonda rahibe sıkılan silah mı?
Glocktu o da. Zaten, Glocklar da artık resmen Türkiyede satılmaya
başlanacak. Çok ilginç tesadüflerle, bunlar birbirine bağlı
değil.
İnanın,
Ramazan Bayramında, Kurban Bayramında bayram günü sokaklarda
gezerken beni dehşete düşüren bir şeyle
karşılaşmıştım. Oyuncak plastik silahlar herkesin
elinde, çocuklar çetecilik oynuyorlardı, bayram harçlıklarıyla
onu almışlardı. Şimdi, kriminal açıdan çok ciddi bir
araştırmanın yapılmasında büyük yarar var. Bu
kullanılan 4.283 adet silah ne tür silahtır? Bunu özellikle
İçişleri Bakanlığının, Emniyetin,
Jandarmanın, güvenlik kuvvetlerinin çok iyi araştırması
gerekiyor. Hangi tip silahlar hangi soygunda, hangi gaspta, hangi
hırsızlıkta, hangi suç tipinde, senet-mafya ihalesinde
kullanılmış? Bu çok çok önemlidir. Bu silahların özellikleri
itibarıyla çok önemli ipuçlarına varılabilinir.
Şimdi, biz
bu çerçevede bu olaya baktığımız zaman bu yasanın
aslında bu tür suçlarda yaygın olarak kullanılan ve hiçbir cezai
müeyyidesi olmayan
Sadece bir yanıyla İl İdaresi Kanunuyla
valilikler veya mülki amirliklerin yasaklama gibi emirleri olabiliyor:
İşte, düğünlerde silah atmayın -kurusıkı da olsa-
veya maçlarda, sporda
Onun müeyyidesi de bir ay hapis cezası
biliyorsunuz, emirlere uymama. Onun da cezası yine paraya
çevirdiğimiz zaman çok cüzi bir şey.
Peki bu yasada bu
İl İdaresi Kanunundaki müeyyide gibi bir müeyyideyle yasaklama
getirdiğimizin farkında mıyız acaba, diye bütün
arkadaşların dikkatini çekmek istiyorum. Şöyle çekmek istiyorum:
Örneğin yasanın 4üncü maddesini -ceza hükümlerini- bütün
arkadaşlar özellikle okusun. Zaten, bu silahların imali, izne
bağlanması, taşınması yönünde hükümler var, ama diyor
ki: Böyle bir silahı taşıyan yakalanırsa ne olur? 500 Türk
lirası para cezası verir. Şimdi, bakın
Arkasından
yine diyor ki: Bunu imal eden birisi olursa ne kadar ceza vereceksiniz? 5 bin
yeni Türk lirasından 20 bin yeni Türk lirasına
Peki, piyasa
değeri ne kadar bu silahların en son biliyor muyuz acaba? En son bu
silahlarla ilgili piyasanın cirosunun 15 milyon dolar olduğunu
hepimiz biliyoruz.
Şimdi, 15
milyon dolar cirosu olan bu kurusıkı atan silah piyasasında
üzerinde ruhsatsız bir tane kurusıkı silah yakalandı diye
500 lira ceza verdiğiniz zaman ve silahına el koyduğunuz zaman
bunun caydırıcılığı nerede kalacak?
Şimdi,
bakın, namlusu değiştirilmemiş, öldürmeye elverişli
silah değil bu söylediğimiz. Zaten onunla ilgili yasayı on
beş dakika önce hep beraber çıkardık. Ama zaten bu
silahların hepsi hakiki silahlara benzediği için bugün bu tasarı
gündeme gelmiyor mu? Geliyorsa
Adam, insan cebine bir tane böyle 14lü
Browning tabancayı takıp bir caddede gasp yapacak
Hedef
Üç yerde
gasp yaparsa, biner liradan çıkarsa 3 bin lira 3 kişiden,
ayrı... Yakalandı diyelim, polis yakaladı getirdi. Ne olacak?
500 lira ceza verecek. Ne kadar kârı var? 2.500. Ha, gaspa girer, bu silah
da aslında şiddet unsurunu oluşturur. Bunu bekleyeceğiz
yargımız içtihat oluştursun. Ne gerek var?
Caydırıcı bir şekilde, en azından altı aydan bir
yıla kadar, bu tür silahları taşıyanlara bir ceza
müeyyidesi artırmakta yarar var. Aslında, bütün grupların bu
konuda, caydırıcılık konusunda hemfikirliği
sağlamasında yarar var diye düşünüyoruz.
Yine bir nokta
daha var: İmalatçı. Bir defa, imalatçı orada yüz tane, beş
tane silah imal etmeyecek, binlerce silah imal edecek. Bunlardan yakalandı
diyelim iki tanesi, imal eden firmaya: Al sana 5 bin lira para cezası.
Kendisi zaten bunun 100 katı, 500 katı para kazanacak. Siz o
cezayı verseniz ne olur, vermeseniz ne olur? 100 liraya satacak, 5 bin
lirasını düşün ceza olarak, 95 bini kendisine kalacak. Yani, bu
da caydırıcı değil.
Yine, bir nokta daha var: Yönetmeliğe
bırakılıyor büyük ölçüde bu konu. Bence silahların bir
yıl sonraya tesliminin bırakılması, bir yıl daha suç
işleyin, buyurun devam edin anlamına gelir. Bu da doğru
değil. Kanımca bu tür silahı barındıranların,
yanında taşıyanların bir yıl değil, altı ay
süre tanınarak bu silahları tesliminin sağlanması gerekir.
Altı ay yeterli bir süredir bu konuda. Kanımca bu konuda da biraz
düşünmemizde yarar var.
Yine, gerekli izin ve yönetmeliklere tabi kılınma
olayı da altı ay olarak yasa tasarısında belirlenmiş.
Kanımca bunu da kısaltmakta yarar var. Üç ay gibi bir süreye
indirilirse, üç ay ile altı ay
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) En az bu
caydırıcılık konusunda, alın size gidin bir yıl
daha suç işleyin, altı aya kadar süre silahları istediğiniz
gibi maçlarda sıkın, istediğiniz gibi düğünlerde
sıkın veya istediğiniz gibi ilkokula getirin
arkadaşlarınızı yaralayın iznini de vermemiş
oluruz diye düşünüyoruz.
Bu konuda bu yasa
tasarısı, aslında geç kalınmış bir tasarı
ama bugün dahi Meclise gelmesinin çok önemli olduğunu, ancak bu
saydığımız nüans noktalarda hassasiyet gösterip, en
azından caydırıcılığın
sağlanmasını, para dışında hapse de
bağlanmasında yarar gördüğümüzü ve yönetmeliğin de
özellikle İçişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlarca
hassas bir şekilde hazırlanması gerektiğini düşünüyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
AK Parti Grubu adına Eskişehir Milletvekili Emin
Nedim Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİN NEDİM ÖZTÜRK
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ses ve
Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı
hususunda AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Meclisimizin değerli temsilcilerini saygıyla selamlıyorum.
Halk arasında kurusıkı olarak bilinen, ses
ve gaz fişeği atabilen silahlar hakkında ilgili kanun
tasarımız, öncelikli olarak yaşam kalitemizi güvenlik
bağlamında artırmaya yönelik olarak
hazırlanmıştır. Bilindiği üzere, yivli ve yivsiz
ateşli silahlara ilişkin birçok kanun bulunmakta iken,
kurusıkı olarak tabir edilen ve ruhsata tabi olmayan söz konusu
silahlar her yerde ve oldukça uygun fiyatlarda ve en vahim olanı yaş
sınırı olmaksızın yalnızca kimlik fotokopisiyle
herkese satılmaktadır. İlgili silahların orijinallerine
oldukça fazla benzemesi, birçok suç unsurunda kullanılması, durumun
vahametini daha da artırmaktadır. Ayrıca, bu silahların
namlularının değiştirilerek gerçek silah hâline getirilmesi
de oldukça önemli bir durum olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Kurusıkı olarak ifade edilen, ses ve gaz
fişeği atabilen silahlar, nitelikleri bakımından 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ve Diğer Aletler
Hakkındaki Kanun ile 2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan
Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının
Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına
Dair Kanun kapsamına maalesef girmemektedir. Kurusıkılar
hakkında diğer mevzuat hükümlerinde de herhangi bir düzenleme
bulunmaması nedeniyle, bunların imali, satışı,
taşınması ya da bulundurulması ruhsata veya belgeye
bağlı değildir. Ayrıca, bu silahlar, Türkiyede
üretildiği gibi, yurt dışından da ithal edilmektedir. Her
yıl yaklaşık olarak 180 bin kişinin kurusıkı
silah satın aldığı bilinmektedir. Ülkemizde on
yıllık bir geçmişi olan kurusıkılar, bugün
yaklaşık olarak 10 milyon doları bulan bir sektör hâline
gelmiştir.
İngilterede de yaklaşık beş yüz bin
kurusıkı silah olduğu ve bunları talep edenlerin, özellikle
küçük suç işlemek amaçlı ya da işledikleri suçlardan daha az
ceza alacaklarını düşünerek bu silahları talep ettikleri
ortaya çıkmaktadır. Fransada ve Belçikada çeşitli
düzenlemelere rastlanmakta ancak kurusıkılar için özel bir düzenleme
bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu yasayla birlikte,
kurusıkıların üretim aşamasında alınacak
tedbirlerle namluların değiştirilme imkânı ortadan
kaldırılacak yani ilk tedbir imalat aşamasında
olacaktır. Silahlar bugün olduğu gibi gelişigüzel
satılamayacak, yalnızca sınırlı yerlerde
bulundurulacak ve orijinalleriyle ayırt edilmesi için fark edilir bir
işaret yerleştirilecektir. Ayrıca, kurusıkılar, kasten
işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis
cezasına mahkûm olanlar ile ateşli silahla işlenen suçlardan
hükümlü bulunanlara ve on sekiz yaşından küçüklere
satılamayacaktır. Bununla birlikte, artık bu silahlar
yalnızca koruma kutusu ile taşınabilecek yani eskiden
olduğu gibi belde çıplak bir şekilde bulundurulamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, cezalara ilişkin olarak
da şu hususları belirtmek istiyorum: Silahları yetkili
mercilerden izin almadan veya üretim için belirlenmiş esas ve usullere
aykırı olarak imal edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis
ve yüz günden beş yüz güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılacaktır. Bu silahları yönetmelikle
belirlenmiş esas ve usullere aykırı olarak imal edenlere 5 bin
yeni Türk lirasından 20 bin yeni Türk lirasına kadar idari para
cezası verilecektir. Bu fiilin tekrarı hâlinde idari para cezası
2 katına kadar artırılabilecek ve belirlenen yasaklara
aykırı davranışta bulunanlara 500 yeni Türk lirası
idari para cezası verilecektir.
Ses ve gaz fişeği atan silahların imal,
ithal, ihraç, bulundurma, nakil, satış veya edinilmesine ilişkin
usul ve esaslar ile bunlarla ilgili izin, kayıt ve tescil işlemleri
İçişleri Bakanlığı ve Sanayi Ticaret
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerde
belirtilecektir.
Ayrıca, kanunun çıktığı tarihte
kurusıkıları elinde bulunduranların yaklaşık bir
yıl içinde mülki amirliğe bildirimde bulunmaları hâlinde
haklarında cezai işlem yapılmayacaktır. Üretim
yapanların ise gerekli izinleri yönetmeliğin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren altı ay içinde almaları
zorunluluğu getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla birlikte,
konuşmamın başında da belirttiğim gibi, toplumda
güvenlik konusu öncelikli amaç olarak karşımıza
çıkmaktadır. Yasayla birçok düzenleme yapılacak ve
inanıyorum ki bu düzenlemeler ile birçok suç unsurunda göreceli bir azalma
meydana gelecektir.
Ancak, şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum: Bu
düzenlemeler yapılmakla beraber tek başına yeterli
olmayacaktır. Bu nedenle konu öncelikle eğitim yoluyla ele
alınmalı ve silahsızlanma kavramı huzur ve güvenlik
kavramları ile birlikte düşünülüp, sağlıklı bir bilinç
oluşturma yoluna da gidilmelidir.
İlk bakışta korunma amaçlı olarak
gözüken kurusıkılar artık ülkemizde ciddi boyutlara
ulaşmış ve korumak ya da korunmaktan ziyade suç ve ölümlere
neden olduğu görülmektedir. Bu nedenle oldukça faydalı olan bu yasal
düzenlemenin hepimize hayırlı olacağını düşünüyor
ve inanıyorum ki, yasalaşacak olan bu kanun tasarısı ilgili
konulara büyük ölçüde yarar sağlayacaktır.
İlginizden ötürü hepinize teşekkür eder,
vereceğiniz katkının hayırlara vesile olması
dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına, Mehmet
Erdoğan, Gaziantep Milletvekili
Yok.
Ali Küçükaydın, Adana Milletvekili.
Sayın Küçükaydın, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ KÜÇÜKAYDIN (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 54 sıra sayılı Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, devletlerin, en eski
devletlerin bile, asli görevi güvenliktir. Dolayısıyla güvenliği
tehdit eden birçok hususlarla da devletin mücadele noktasında tedbir
alması gerekir. İşte bugün burada üzerinde konuştuğumuz
konu da bunlardan bir tanesi. Bu silahın, değerli
arkadaşlarımız biraz önce de belirttiler, çok sayıda
olduğunu ve ediniminin, kazanımının da kolay olduğunu
hepimiz biliyoruz. Temini kolay, çok sayıda var ve güvenliği tehdit
ediyor bir şekilde, çünkü bu silahları asıl silahlardan, normal
silahlardan ayırt etme zorluğu var, güçlüğü var ve
dolayısıyla bu silahlarla insanlar suç işlerken diğer
silahlardan bir fark yok. Yani aynı şekilde suç işleniyor, gasp
yapılabiliyor, soygun yapılabiliyor, tehditler yapılabiliyor
-biraz önce de belirtildi- ölümle neticelenen birtakım suçlarda da bu
silahlar kullanılıyor.
Demek ki, bu
silahlar bu şekilde kullanılırken süregelen bir de yasal
boşluk var. Yani doldurulması gereken bir yasal boşluk var.
Biraz önce arkadaşlarımız değişik
arkadaşlarımız- fikirlerini ortaya koyarken bunun
yetersizliklerinden bahsettiler, ama şunu da tespit etmemiz gerekir ki,
şu ana kadar bu konuda ciddi bir çalışma bugüne kadar
yapılamamış. Bazı tedbirler alınmış, geçici
tedbirler alınmış, idari bazı tedbirler
alınmış ama yasal bir düzenleme yapılamamış.
Değerli
dostlarım, değerli milletvekilleri; biraz önce belirtildi, 6136
sayılı Ateşli Silahlar Kanunu yine avda ve sporda
kullanılan silahlarla ilgili kanunlar, diğer harp silahlarıyla
ilgili kanunlar var ama bu bahsettiğimiz konu bu kapsamda değil. O
hâlde yeni bir düzenleme bu konuda mutlaka yapılmalıydı, bugün
de onu yapıyoruz.
Şimdi,
cezaların azlığından, şundan bundan bahsedilebilir.
Ama alınan bu tedbirlerle, yeni düzenlemeyle, biz inanıyoruz ki
değerli dostlarım, bu silahla işlenen suçlarda çok ciddi bir
azalma olacak.
Bir kere
bazı şeyleri düzenliyoruz. Neyi düzenliyoruz? İmal için izin.
Yani bu silahların imali için Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından izin almak zorunluluğu geliyor, yani bir imal
aşamasında daha bir izin zorunluluğu var.
Silahın
normal silaha dönüştürülme yasağı var ve bu yasağa
getirilen de çok ciddi ceza var. Yani namlusunu değiştirerek siz bu
silahı artık normal bir silah hâline getiremeyeceksiniz, yani bir
ölüm makinesi hâline getiremeyeceksiniz.
Ayırt edici
işaret kullanma mecburiyeti var. Bu da çok ciddi bir şey. Yani,
artık, normal bir silahtan, biz baktığımızda, ilk
aşamada, bu silahın farklı bir silah olduğunu
ayırabileceğiz. Çünkü bu da çok ciddi bir sorun. Şimdi, size
-gerçi ben de silahsızlanmadan yana birisiyim, yani silah da taşınmamasından
yanayım ama- birisinin böyle bir gaz silahını, ses silahını
çektiğini düşünün, bunu siz aslından
ayıramıyorsanız, o anda siz de kendinizi savunma durumunda
kalıyorsanız, ciddi bir tablo ortaya çıkıyor ve hazin
neticeler ortaya çıkabiliyor. Demek ki ayırt edici vasıf
taşıması, yani böyle bir şey taşıması da çok
önemli.
İthalatında
birtakım sınırlamalar getiriyorsunuz. İçişleri
Bakanlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız
bu silahların ithal edilmesinde yeni birtakım sınırlamalar
getiriyor.
Yasaklar konusunu
getiriyor. Bu silahın taşınması yasaklanıyor bir kere.
Yani kimse bu silahı taşımayacak.
Nakledilmesinde
belirli sınırlamalar getiriyor. Aynen ruhsatlı - bulundurma- bir
silahın nakline nasıl sınırlandırmalar getiriyorsak
bunda da o şekilde bir nakle tabi tutuluyor.
On sekiz
yaşından küçükler ve ceza almış, bazı cezaları
almış kişilere de bu silahlar satılamıyor. Demek ki,
böyle çok önemli değişiklikler bu kanunla getiriliyor.
Tabii, bu
silahların üretiminde de birtakım yasaklamalar getiriliyor.
Dolayısıyla, bunlara çok ciddi cezalar da getiriliyor, azımsanmayacak
cezalar getiriliyor. Bu tür silahları izinsiz ve gerçek silah vasfına
dönüştürecek şekilde imal edenler, bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezası -bu, az bir ceza değil bana göre, ciddi bir ceza- ve yüz
günden beş yüz güne kadar da adli para cezasıyla cezalandırılıyor.
Ayrıca,
Silah Yönetmeliğine aykırı imal edenlere, 5 bin yeni Türk
lirasından 20 bin yeni Türk lirasına kadar da para cezası
veriliyor ve bu cezalar, bu fiilin tekrarlanması hâlinde 2 katına
artırılabiliyor. Kanuna aykırı bir şekilde, yani
taşıması gerekmeyen bir silahı taşıyan insana da,
kişiye de 500 yeni Türk lirası ceza öngörüyor. Bu para cezasıyla
beraber, mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar vermeye de mahallî mülki idare
amirliği yetkili hâle getiriliyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz,
bu yasal düzenlemenin gecikmeli de olsa bugün burada tahakkuk ediyor
olmasını memleketimiz, milletimiz için çok hayırlı bir
iş olarak görüyoruz.
Bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Küçükaydın.
Hükûmet adına, İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalay.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada, gruplarımız adına yapılan
konuşmalarda zaten Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Tabancalar
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde önemli açıklamalar
yapılmış oldu. Ben, bütün gruplarımıza ve
milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum, bu önemli tasarıya
destekleriniz için. Bütün gruplarımızın olumlu
baktığını burada görmekten büyük memnuniyet duydum. Bu
gerçekten büyük bir yasal boşluğu giderecek. Geç de
kalınmadı. Yani, neticede, biz, Hükûmetimiz, 60ıncı
Hükûmet kurulduğunda hemen hızla Meclisimize sevk ettik ve
İçişleri Komisyonumuz da acele gündemine aldı ve şimdi de
Genel Kurulumuzda.
Ben, bu konuda söylenenlere ilave olarak belki birkaç
hususu bilgilerinize sunmak istiyorum. Yani, şunu hepimiz biliyoruz,
devletin temel görevi, en önemli görevi güvenliği sağlamaktır.
Vatandaşının güvenliğini sağlayamayan devlet,
diğer fonksiyonlarını zaten yerine getirmekte zorlanır.
İlk toplumdan itibaren bütün devletlerin temel görevi olarak, temel
fonksiyonları olarak güvenlik en başta gelmektedir.
Tabii, bizim her zaman söylediğimiz, güvenlikte,
güvenliği sağlamada mümkün olabildiğince kişi hak ve
özgürlükleri ile kamu güvenliği dengesinin sağlanması hassas bir
noktadır. Yani, güvenlik ve özgürlük kavramında dengeyi, Hükûmet
olarak ve Bakanlık olarak çok önemli gördüğümüzü, önemle
gözettiğimizi, tekrar, burada sizlere ifade etmek istiyorum.
Ve güvenlik alanında, şu anda, çağdaş
gelişmelere paralel olarak, önleyici ve caydırıcı kolluk
hizmetini, önleyici ve caydırıcı güvenlik tedbirlerini çok
önemsiyoruz ve Bakanlık olarak, bu boyutta
çalışmalarımıza gerçekten büyük bir ağırlık
verdik. Belki günümüz güvenlik anlayışının da en önemli,
tabii, farkı bu. Tabii, meydana gelen suçun araştırılması,
soruşturulması, faillerinin bulunması ve sonra da gerekli
müeyyidenin uygulanması daima önemli, ama daha önemlisi ve daha az
masraflısı, daha az bedeli olanı, suç işlenmeden tedbiri
almak ve o suçu önlemek, yani, caydırmak. Bu konuda son zamanlarda önemli
çalışmalar yaptık. Bu vesileyle, birkaç hususu burada arz etmek
istiyorum. Bunlardan birisi, bildiğiniz gibi, özellikle şehir
suçları diye andığımız gasp,
hırsızlık, oto hırsızlığı gibi suçlarda
giderek ciddi bir düşme ivmesi var. Bu, alınan tedbirlerle ilgilidir.
Bu tedbirler hep önleyici tedbirlerdir. Başlıca tedbirler olarak da
güven timleri ve yıldırım ekipleri uygulaması özellikle
büyük şehirlerimizde başlatılmıştır, giderek
artırılmaktadır. Gece devriyeleri
artırılmıştır ve daha artırılacaktır.
Bütün sokaklarımızda gece güvenlik birimlerimizin, polisimizin
varlığı hissedilecektir.
Ama, bir boyutunu daha sadece Meclisimizi bilgilendirmek
için ifade ediyorum: Yani, Türkiyede, değerli arkadaşlar, bütün suç
türleri çete oluşumlarıyla irtibatlı hâle gelmiş. Çetelere
daha fazla ulaştıkça ilgili suç türlerinde de düşmeler oluyor.
Kapkaçtaki düşmenin önemli sebeplerinden birisi de budur. Sırf kapkaç
suçu için, kapkaç için oluşturulmuş çeteler vardı ve bunlardan
birçoğu çökertildi. Küçük çocukları organize ediyorlar, getiriyorlar,
bunlara kapkaç yaptırıyorlar. Buna benzer, her alanda çeteler
oluşmuş ve işte bizde Hükûmet olarak, Bakanlık olarak
bunların bir bir üzerine gidiyoruz ve suçların azalmasında bunun
önemli bir faktör olduğunu, burada, ileri bir ifadeyle sizlere sunmak
istiyorum.
Ayrıca, bu dönemde aldığımız
tedbirlerden birisi Güvenli Okul Güvenli Eğitim Projesi çerçevesindeki
tedbirlerdir. Bu da tamamen önleyicidir. Biliyorsunuz, eğitim öğretim
yılı başlarken, eylül ayında bunu ilan ettik. Millî
Eğitim Bakanımızla bu protokolü imzaladık ve
vatandaşlarımıza da duyurduk, desteklerini istedik. Ve şunu
açıkça ifade ettik: Servislerde, okul çevrelerinde veya okul içinde
gençlerimizi, çocuklarımızı etkileyecek, olumsuza yöneltecek
hiçbir davranışa meydan verilmeyecektir, bunun için bütün tedbirler
alınmıştır, bu tedbirleri aldık. Buralarda sivil
unsurları fazlaca kullandığımızı da açıkça
ifade ettik. Ve bugün okul çevreleri daha güvenli, sömestir başından
beri de Türkiye geneli, okullarımız daha güvenli. Şimdi,
sömestir döneminde uygulamamızı gözden geçireceğiz, aksayan bir
şeyler varsa onları da telafi edeceğiz. Bunu da çok önemsiyoruz,
çünkü bu, okul güvenliği 15 milyon gencimizi ve çocuğumuzu
ilgilendiriyor, ilk ve ortaöğretime giden 15 milyon gencimizi ve
çocuğumuzu.
Bunun
yanında, bütün büyük kentlerimizden başlayarak, önce vilayetlerimizi
ve büyük ilçelerimizi MOBESE sistemine kavuşturma çalışması
içindeyiz. Hükûmet olarak bunu önemsiyoruz, Başbakanımızın
bu yönde özel talimatı var ve 2008 yılı sonunda bütün illerimizde
MOBESE sistemi kurulmuş olacak; bunu da sizlere bir bilgi olarak ve
taahhüt olarak burada ifade ediyorum. Şehirlerimizin güvenliğinde ve
caydırıcılıkta MOBESE çok etkili oldu, şu ana kadar,
çalışan şehirlerimizde çok faydalanıyoruz başta
İstanbul olmak üzere. Ve bu konuda hem il özel idarelerimiz hem belediyelerimiz
de katkı verecek, biz merkezî bütçeden katkı vereceğiz,
hızlı şekilde bunu yürütmeyi planlıyoruz.
Trafik konusunda
gine önleyici çok tedbir aldık değerli milletvekillerimiz. Şunu
mukayese olarak ifade edeyim: Son Kurban Bayramında, beş günlük tatilde
trafikte meydana gelen kaza sayısı ve kaybettiğimiz insan
sayısı daha düşüktü, geçen yılların bayramlarına
mukayese ile. Aldığımız tedbirler etkisini gösterdi,
şu anda oldukça olumlu bir trend izliyoruz, kaza sayısı ve ölü
sayısı düşüyor ve biz bu denetimlerimizi artırıyoruz.
Trafikte artık, sadece, şurada radar var diye, işaret koyarak
denetim yapılmıyor ve yapılmayacak. Bunu tekrar ifade ediyorum:
Bütün yollarda -şehir içi ve şehir dışı- hareket
hâlinde araçlarımızla, dijital kamerayla, radar ve trafik denetimimiz
yapılacak ve yapılıyor. Dijital kamera sayımızı
da artırıyoruz. Bütün sürücülerimiz şunu bilsin: Ülkemizin her
tarafında sürücülerimiz denetleniyor ve trafik kurallarına uyulmasını
biz çok önemsiyoruz. Bunu açıkça ilan ediyoruz. Bu caydırıcı
olmuştur ve biz bu tedbirlerimizi uygulamaya devam edeceğiz.
Bu tasarıyla
ilgili şunu ifade edeyim: İşte, caydırıcı ve
önleyici güvenlik tedbirleri içinde huzurunuza getirdiğimiz bugünkü
tasarımız gerçekten çok önemli. Son günlerde, sadece son günlerde
basında yer alan haberleri eğer değerlendirirsek bunun önemi
zaten ortaya çıkıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ses ve/veya gaz fişeği
atabilen kurusıkı diye tabir edilen, âdeta, her yerde serbestçe
satılan, satımı ve alımı hiçbir kurala bağlı
olmayan, fiyatı oldukça ucuz olan, herkesin alabildiği ve
kullanabildiği bu kurusıkı silahlarla, tabancalarla ilgili, ilk
defa bir yasal düzenleme yapıyoruz ülkemizde. Farklı ülkeler,
değişik zamanlarda bu düzenlemeyi yapmışlar, fark
etmişler. Biz şimdi bunu, ilk defa, böyle bir yasayla düzenlemeye
kavuşturuyoruz. Burada ben tekrar etmiyorum,
arkadaşlarımız, gruplarımız adına konuşan
değerli milletvekillerimiz bu yasa neyi getiriyor ifade ettiler, ama,
şunu ifade etmek istiyorum: Uygulamada,
sanıldığının ötesinde suç unsuru olarak
kullanılıyor. Her tür, her amaçlı kullanımı var.
Korkutma amaçlı kullanımı var. Bazı türleri, zaten gerçek
silaha dönüştürülebiliyor ve bunlar tabii, gerçek silah anlamında suç
unsuru olarak kullanılabiliyor. Düğünlerde vesaire, zaten, yine
toplum huzurunu bozan kullanımlarını biliyoruz.
Dolayısıyla, bunların, gerçek silahlardan âdeta fark edilmeyecek
şekilde üretimleri olan bu silahların biz aynen diğer silahlar
gibi satılmasını, alınmasını, üretilmesini,
kullanılmasını bu kanunla kurallara bağlıyoruz.
Bilindiği gibi kurusıkı tabir edilen, ses veya gaz
fişeği atabilen silahlar nitelikleri bakımından 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanuna tabi değil. Yani, normal ateşli silahlar veya
ruhsatlı silahları düzenleyen kanun bu.
Bir de, Avda ve
Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av
Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı
ve Bulundurulmasına Dair Kanun var, yine silahlarla ilgili 2521
sayılı Kanun. Bu silahlar ona da tabi değil. Ama, bugün
-Meclisimize teşekkür ediyorum- yeni bir düzenleme yapıldı.
Değerli milletvekillerimizden birisi de ifade ettiler. Bu Ceza Kanunuyla
ilgili önemli düzenlemede bir madde kabul edildi. Burada, aslında, önemli
bir destek verildi, bizim bugünkü tasarımıza, 6136ya bir ekleme
yapıldı. Yani, Ceza Kanunuyla ilgili düzenlemedeki 162nci madde son
fıkrasında kurusıkı tabancaların namlusunda
değişiklik yapılması ciddi bir cezai müeyyideye
bağlandı, onun için de teşekkür ediyoruz. Bugün, bu ikisi
birlikte, aslında, birbirini daha da destekleyen güçlü bir düzenleme
olmuş sayılıyor.
Bundan sonra ne olacak? Bundan sonra, bu silahların,
bu kurusıkı tabir edilen silahların üretimi belli izinlere
bağlanıyor ve gerçeklerinden ayırt edici, renkli, geriden
bakınca en uzaktan bile fark edilecek işaretlerle üretilecek.
Alımı, ancak av tüfeği ve malzemesi satan yerlerde mümkün
olacak, belli kayıtlarla, belgelerle olacak ve bu katiyen
taşınamayacak, sadece evlerde ve iş yerlerinde
bulundurulabilecek. Bunların satışı zaten belli
kişiler için sınırlı olacak; on sekiz yaşından
küçük olanlara satılmayacak, ama daha önce suç işlemiş, daha
önce silahla ilgili herhangi bir suça karışmış kişiler
bunları alamayacak.
Burada, tabii, şunu özellikle belirtmek istiyorum: Bu
konuda ülkemizde bir sanayi oluşmuştur. Hem ithal olarak hem üretim
olarak ciddi bir sanayidir, ciddi bir alandır bu. Bu alanla ilgili üretim
yapan veya ithalat yapan, ticaret yapan sektörü rahatsız edici de bir
şey yapmıyoruz, sadece düzenleme getiriyoruz. Belki, onlar da bundan
memnun olacaklar, suçlamalardan kurtulacaklar, daha yasal bir işi
yapmış olacaklar. Yani, bu alana böyle bir düzenleme getirmiş
oluyoruz.
Ben, çok gerekli gördüğümüz bu tasarımıza
verdiğiniz destek için, bütün gruplarımıza ve
milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum, hayırlı olsun
diyorum. Eminim toplumumuzda güvenliğin sağlanmasında, özellikle
suçların işlenmeden önlenmesinde faydalı olacak, etkili olacak
yasalardan birisidir bu.
Tekrar saygılarımla selamlıyorum, sağ
olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.07
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
54 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi söz
sırası, şahsı adına İzmir Milletvekili Sayın
Recai Birgünde.
Sayın Birgün,
buyurun.
RECAİ
BİRGÜN (İzmir) Sayın Başkan, değerli üyeler; Ses ve
Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Kanun
tasarısı görüşülmeye başlandığından beri,
hem iktidar partisi milletvekilleri hem muhalefet partisi milletvekilleri,
burada, gerçekten, tam anlamıyla gerçekleri ortaya koydular. Bu
silahların, kurusıkı silahların toplumda suça yönelik ne
kadar insan ürettiğini ve silah satın alanların birçoğunun
bunu sadece suç amacıyla kullandığını dile getirdiler.
Bu kurusıkı silahların da, aslında oyuncaktan veya üretiliş amacından çok
farklı amaçlarla kullanıldığını dile getirdiler.
Bu konuşmalardan sonra ben beklerdim ki, bu kadar tehlikeli ve suç
işlemeye yönelik kullanılan silahların tamamen yasaklanmasını
talep etsinler Genel Kuruldan. Fakat, maalesef bunun haricinde sadece bu
silahların alımı, satımı, imalinin düzenlenmesi
yolunda fikirlerini beyan ettiler. Bu, aslında ölümü gösterip sıtmaya
razı etmekten başka bir şey değildir. Mademki bu
kurusıkı silahların gerçekten suç unsuru olarak
kullanıldığına inanıyoruz, mademki bu kadar cana da
mal olabiliyor, bir oyuncak silah adı altında satış
yapıldığı halde, o zaman neden bu kadar zararı olan
bir şeyi, bir kurusıkı silahı -ki, ben buna tam
anlamıyla silah diyorum, kurusıkı silah değil bunlar,
silahtır- sadece bunu düzenlemeye çalışıyoruz. Daha
doğrusu, disipline etmeye çalışıyoruz. Dünyada birçok
ülkede bu silahların ithali, üretimi, satışı
yapılmış, ancak sakıncaları görüldüğü için
şu an bizim yaptığımız düzenlemeyi
yapmışlar. Ancak, bu da yetmediği için birçok ülke şu an bu
silahların ithalini, üretimini ve satışını tamamen
yasaklama yoluna gitmeye başlamıştır.
Sayın
Bakanımız burada yine diğer konuşmacı
arkadaşların fikirlerine katıldığını beyan
ederek bu tasarıyla bunların denetim altına
alınabileceğini belirtmiş. Ancak, İçişleri
Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezinin bir web
sitesi var -Bakanlığa bağlı bir sitedir bu- burada aynen
şu tabir kullanılıyor: Gençleri şiddete yönlendirmekten
başka hiçbir faydası olmayan ve ateşli silahların usulsüz
kullanımını kışkırtan kurusıkı
tabancaların ithali, üretilmesi, satışı,
bulundurulması ve taşınması yasaklanmalıdır.
İçişleri Bakanlığına ait bir web sitesinde yer alan bu
uzman görüşüne rağmen hâlen neden biz burada bu silahların 6136
kapsamına alınıp yasaklanmasını değil de sadece
disiplin altına alınmasını sağlamaya
çalışıyoruz anlamış değilim. Doğrusu bunun
cevabını bulamamıştım ancak buradaki bazı
konuşmacılar biraz değindiler gibi geldi. Yıllık ciro
10 milyon dolar
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) 15
RECAİ
BİRGÜN (Devamla) 15
Her neyse
Ama, milyon dolarla ifade edilen bir
ciro söz konusu, bir rant söz konusu. Yani, biz bu 10 milyon doları
kazansın diye insanlar hâlen bu silahı sokaklarda gezdireceğiz,
belimize sokacağız.
Bu kanun
tasarısında her ne kadar disipline etmeye çalışıyorsak
da, biliyoruz ki, bugün değil kurusıkı tabanca, biz hâlen
bilfiil kullanılan silahları bile kontrol altına alabilmiş
değiliz, Türkiyede bireysel silahlanmanın önüne geçebilmiş
değiliz. Yine söylüyorum, bu kanun tasarısı ölümü gösterip
sıtmaya razı etmekten başka bir şey değildir.
Bu konuda
yıllardır emek veren bir vakıf var, adı Umut Vakfı.
Umut Vakfı bugüne kadar 6136 sayılı Yasaya giren silahlarla
ilgili mücadele ederken, maalesef, karşısına şimdi bir de
kurusıkı bir silah çıktı. Şimdi onlar da,
yaptığı çalışmada artık bu silahın
yasaklanmasını değil de, sadece disipline edilmesini kabul eder
duruma gelmişler.
Şimdi, dün
İstanbuldaydım ben. Eve bir telefon lazımdı. Sadece elektronik
mağazası olan bir mağazaya girdiğimde, bu
kurusıkı silahların satıldığını gördüm.
Ağabeyim de yanımdaydı ve şaşırdı -yurt
dışında yaşıyordu ağabeyim- böyle bir şeyin
yaşadığı ülkede söz konusu bile
olamayacağını söyledi ve Türkiye niye bu halde, şimdi
anlamak daha kolay dedi.
Sonra, bugün
buraya gelirken, birden, aklıma, hep bu kurusıkı silahları
konuşuyoruz ama bilen var mı, gören var mı merak ettim ve
Necatibeyden geçerken, bu silahları satan bir dükkâna girdim. Kendimi
tanıtmadan -silahlar zaten öyle çok güzel sergilenmişti, albenisi
vardı- fiyatlarını sordum. İşte, çeşitli, burada
arkadaşların beyan ettiği gibi de, 20 milyondan 200 milyona
kadar fiyatlar. Kendi bütçeme göre oradan bir tane kurusıkı silah
beğendim, Bunu alıyorum. dedim. Kimliğinizi alabilir miyim
dedi. Kimlik vermesem olmaz mı? dedim. Olur ama fatura kesmem dedi.
Önemli değil fatura, bana fatura lazım değil. dedim ve ben,
hâlen Türkiyede kullanımı, taşıması yasak olmayan
şu gördüğünüz, herkesin kurusıkı dediği tabancayı
aldım 80 milyon liraya. Bunun, normal silahtan hiçbir farkı yok.
Buraya girerken de, güvenlik kontrolünde öttüğü için güvenlik görevlisi
arkadaşlara sordum; onlar eline alıp baktıktan sonra ancak bunun
bir kurusıkı tabanca olduğunu anladılar.
Şimdi, biz,
bu düzenlemeyle, bunun taşınmasını
Bu, kutuda
taşınacak, bele takılmayacak diyoruz. Peki, bu kadar
düzenlemeden sonra bunu üreten insanlar ne için kullanacaklar? Evet, bu, aynen
gerçek silah arkadaşlar, hiçbir ayırt, hiçbir şeyi yok. Ben,
biliyorsunuz emekli emniyet müdürüyüm, az çok silahlarla da içli
dışlılığımız var.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) İçinde belki mermi vardır.
RECAİ
BİRGÜN (Devamla) Var içinde mermi, isterseniz patlatabilirim.
Evet, ben yine
söylüyorum
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Hiç hoş değil.
RECAİ
BİRGÜN (Devamla) Evet, hiç hoş bir şey değil bu. Evet,
hoş değil. Hoş değil. Bu oyuncak arkadaşlar,
kurusıkı tabanca bu.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Ne olursa olsun!
RECAİ
BİRGÜN (Devamla) - Yani bizim düzenlemeye
çalıştığımız, Bunu kullansın insanlar ama
şu şartlarda kullansın. demeye
çalıştığımız şey bu. Bu bir oyuncaksa, hangi
baba, hangi anne bunu çocuğuna oyuncak olarak alacak, bunu merak ediyorum.
Yine söylüyorum,
İçişleri Bakanlığının web sitesinde aynen şu
yazıyor, tekrar ediyorum: Gençleri şiddete yönlendirmekten
başka hiçbir faydası olmayan ve ateşli silahların usulsüz
kullanımını kışkırtan kurusıkı
tabancaların ithali, üretilmesi, satışı,
bulundurulması ve taşınması yasaklanmalıdır.
Tekrar ediyorum,
bence bu silahların 6136 kapsamına alınması,
satışı, imali, taşınması, her türlü normal silah
işlemini görmesi ve yasaklanması gerekmektedir. Belki bu
yasaklandığı zaman 10 milyon dolarlık bir rant elde eden,
bunu üreten insanlar bundan zarar edecekler ama ben eminim Türkiyenin
güvenliği, insanların güvenliği ve bireysel silahsızlanma
dolardan daha önemli.
Saygılar
sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, tasarı üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanımıza sormak
istiyorum: Ses ve gaz fişeği atabilen silahlarla ilgili kanunun
gerekçesinde 2004 yılında 356 bin kurusıkı silah
olduğu belirtilmekte.
Bir: Güncel
olarak şu anda piyasada ne kadar ses ve gaz fişeği atabilen
silah mevcuttur?
İki: Bu
silahlarla işlenmiş suç sayısı ne kadardır? Bu konuda
Emniyetimizin elinde bir bilgi var mıdır?
Üç: Bugüne kadar
ne kadar namlusu değiştirilmiş kurusıkı silah tespit
edilmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Taner.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
tasarı metninin 2nci maddesinde 6136 sayılı Kanun hükümlerine
tabi silahlardan ayırt edilmesini sağlayan bir işaret
taşıyacak şekilde üretilmesi zorunludur. kısmına, bu
işaretin şekli ve rengi belirtilerek yazılmasını
düşünüyor musunuz?
İki: Türk
polisi fedakârca görevini en iyi şekilde yerine getirmeye
çalışıyor, ancak maddi açıdan da çok büyük
sıkıntılar içerisinde. Türk polisinin, hem özlük hakları
hem de maaşları konusunda yeni bir iyileştirme düşünüyor
musunuz?
Üç: Son günlerde,
trafik cezaları vatandaşımızı canından bezdirir
bir şekilde yoğunluk kazandı. Acaba ceza yazılması
konusunda Hükûmetinizin bir baskısı var mı? Bir de, kesilen
cezalarla bütçeye ne kadar katkı sağladınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Sipahi
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Bakan, ben üç kısa soru tevcih
edeceğim size.
Birinci konu: Bu
çarşı ve mahalle bekçilerinin hizmet koşulları ve
risklerinin polislerle benzerlik taşıması nedeniyle
yardımcı hizmetler sınıfından çıkartılarak
emniyet hizmetleri sınıfına alınması gerekmektedir.
Bununla ilgili olarak geçen yaz Sayın Cumhurbaşkanından dönen
bir değişiklik teklifi var. Bu konunun tekrar Meclis gündemine
getirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
İkinci konu:
Jandarma uzman personelinin çok ciddi sıkıntıları var.
Bunlarla ilgili birtakım yasa teklifleri geçmiş Mecliste
tartışılmış, ancak bir sonuca
ulaşmamış. Bu konu, maalesef, diğer kuvvetlerdeki
sözleşmeli uzman personelle sık sık
karıştırıldığı için -jandarma
uzmanlarıyla bir karışıklık olduğu için-
onların haklarıyla ilgili konularda gereken yapılmıyor. Bu
konuda Millî Savunma Bakanlığından sürekli menfi görüş
geliyor. Hâlbuki konu, tamamen İçişleri Bakanlığına
inhisar eden bir konu.
Üçüncü kısa
sorum: Güvenlik sektörü son derece önemli bir sektör, yabancıların
eline geçmekte
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Yunusoğlu
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bakanım, kurusıkı olarak tabir edilen silahlar imal edilirken
orijinallerinden ayırt edilemeyecek şekilde imal edilmekte, hatta,
bunların bir kısmı küçük bir operasyonla hakiki mermi atabilecek
duruma getirilmektedir. Dolayısıyla, birtakım art niyetli
kişiler ucuz yolla bunları temin ettiklerinde, insanları
korkutma, gasp ve soygun gibi suçları rahatlıkla
işleyebilmektedirler.
Biraz evvel, siz,
kürsüde Türkiyede imal edilen silahlarda yeni bir düzenlemeyle bunların
asıllarından ayırt edilebilecek bir düzenlemenin
getirildiğini. söylediniz, teşekkür ediyorum. Ancak, ithal yoluyla
ülkemize gelen silahlarda da böyle bir düzenleme düşünülüyor mu? Bu yönde
bir çalışmanız var mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Bakanımıza sormak istiyorum.
Kırıkkale
ve Karadenizde her evde birden fazla silah bulunduğunu düğünlerde
gözlüyoruz. On sekiz yaş sınırı kurusıkıya para
vererek alacağına, taşıma hakkına sahip herkese ruhsat
verilse ve ruhsatsız silahların cezası artırılsa,
suçun önleneceği konusunda kanaate sahibim. Ruhsatsız silahların
toplanması konusunda bir hazırlığınız var
mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Sayın
Bakanım
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkanım, sorularla
ilgili birkaç cevap vereceğim.
Şu anda, ne
kadar, tabii, bu manada kurusıkı silah var, o konuda bir sayı
veremiyoruz. Öyle bir sayı şu anda elimde yok. Ne kadarının
namlusu değiştirilmiş? O anlamda da, tabii, sadece şöyle
tespitler var: Namlusu değiştirilerek suça
karışmış olanlarla ilgili bazı tespitler var. Ama, o
konuda da, ben, kendilerine, buraya sadece bir iki örnek
almıştım, onları değil de, daha ciddi tespitle,
rakamları, daha ileri, daha belirgin rakamları vereyim. Şu anda,
onu da, bendeki küçük örnekle vermek istemiyorum.
İkinci soru,
tabii işaretle ilgili Değerli Milletvekilimizin ikinci sorusu: Bu
kurusıkılarda belirgin işaret olacak mı? Şimdi bir
önergemiz de oluyor. Zaten o konuda önerge
Yani o, fark edilir şekilde
olacak ve bu yönetmelikle biliyorsunuz belirlenecek, o işaretin nasıl
olacağı, rengi, ne kadar görünür olacağı.
Bu, ithal için de
-diğer bir milletvekilimizin de sorusu var- geçerli. Esasen, ülkelerin
denetimine bağlı. İthalde
Şimdi, size şöyle örnek
vereyim: Bizde bu konuda üretimin epey bir kısmı, yüksekçe bir
kısmı, benim bilgime göre, yaklaşık yüzde 70i ihraç
ediliyor. Yani, bizde bu konuda üretim yapanlar yüzde 70ini başka
ülkelere ihraç ediyorlar. Başka ülkelerin özel üretim tarzı
siparişleri oluyor ve bunlar için de bu işaretleri isteyenler var.
Yani bizdeki üreticiler bile, o işaretleri, o ithal edenin, ülkenin,
talebine göre zaten belirgin şekilde yerleştiriyor.
Dolayısıyla siz mevzuatınızda onu belirledikten sonra,
gerek ithalde gerek buradaki yerli üretimde bu sağlanmış
olacaktır.
Trafik
cezalarıyla ilgili, Değerli Milletvekilimiz, biraz önce ifade ettim,
bizde, tabii, esas olan Suç işlensin ve ona ceza verelim
yaklaşımı yok. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum. Bizim
amacımız suçun daha az işlendiği ortamı sağlamak,
toplumumuzu daha suç işlenmeyen bir atmosfere kavuşturmak. Onun için
de biz, trafikle ilgili bu yoğun denetim zamanı başlamadan önce
çok geniş toplumsal bilgilendirme yaptık. Yani, bu, medyada da
genişçe yer aldı, kendimiz de açıklamalar yaptık. Büyük bir
proje hazırladık. Trafik alanında neler
yapacağımızı, bundan sonra emniyet kemerine ayrı
denetlemeler yapacağımızı, hatta bazı polis
ekiplerimizin sadece emniyet kemeri denetimi yapacağını,
bazı ekiplerimizin sadece cep telefonuyla ilgili denetleme yapacağını,
yani kazaya sebep olacak bütün unsurların ele
alındığını, değerlendirildiğini ve
bunların o önemde üzerinde durulacağını ifade ettik
değerli milletvekillerimiz. Dolayısıyla, bizim
amacımız, trafik suçu azalsın, kurallara daha fazla uyulsun ama bunu
sağlamanın bir yolu da mevcut kurallara uyulmadığında
hiçbir istisna tanımadan büyük bir titizlikle cezasını
uygulamaktır. Yani, toplumsal hayat kurallarla ve müeyyidelerle yürüyor.
Eğer burada ihmaller olursa o zaman tabii uygulamanız hedefe
ulaşmaz. Hatta şöyle bir uygulamayı da getirdik:
Denetleyicilerin denetleyicileri var şu anda. Sürücülerimizi denetleyen,
trafiği kontrol eden polislerimiz var, bir de onları denetleyen
ekiplerimiz var. Biz bunu önemle sürdüreceğiz. Yani, hedefimiz burada çok
trafik cezası kesmek falan değil, ama, tabii, ben o miktarı
bilmiyorum. Size şu bilgiyi de vermiş olayım: Ben, Devlet
Bakanlığım döneminde Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan da sorumluydum, bana
verilmişti o fonun yönetimi. O fonun önemli gelirlerinden birisi trafik
para cezalarıdır. Milletvekillerimizin çoğu bilir ama yine de
ben ifade edeyim bilmeyenler için. Eğer bir yerde bir trafik suçu
işlendi de orada trafik para cezası kesildiyse bunun yüzde 50si
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna
gider. Böyle de bir boyutu vardır. Ben o fonu yürütürken o zaman trafikle
ilgili bu gelen paraları tabii çok da önemsiyordum. Şimdi ne kadar,
tabii, trafik para cezası kesiliyor falan
Onun ben şu anda
miktarını bilemiyorum.
Sayın
Durmuşun sorusuyla ilgili
Yani bir, tabii, yaklaşımdır,
görüştür. Ruhsatsız silahlarla ilgili bir projeniz var mı?
deniliyor. Bunu sormaya, söylemeye gerek bile görmüyorum ben.
Silahsızlanmayla ilgili, vatandaşlarımızın bireysel ve
ruhsatsız silah edinmeleri önünde her tedbiri almak durumundayız,
yani bu konuda çok ileri tedbirler almak durumundayız. Bu konuda hiç
müsamaha edilmemeli. Oyuncak diye nitelenen, o türe giren
kurusıkılarla bile biz bu düzenlemeleri yaptıktan sonra
diğerleriyle ilgili hiçbir tereddüdümüz yok. Bunlarla ilgili ciddi, mevzuat neyse şu anda
Zaten,
ruhsatsız silahlarla ilgili mevzuat vardır, bir uygulama vardır,
onun uygulaması üzerinde devam edilecektir.
Teşekkür
ediyorum, tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın Tan,
bir sorunuz mu var efendim?
AHMET TAN
(İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET TAN
(İstanbul) Soru değil, aslında maruzat.
Efendim,
yasanın adı düzeltilmeye muhtaç bir görüntü sergiliyor, şöyle
ki: Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun.
Şimdi, ses,
malumunuz, atılmaz. Bunun yerine Patlama sesi çıkartan. diye
düzeltilirse kanun, Türkçemize biraz daha saygı göstermiş oluruz diye
düşünüyorum.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
SES VE GAZ FİŞEĞİ ATABİLEN
SİLAHLAR HAKKINDA KANUN
TASARISI
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu
Kanunun amacı, ses ve gaz fişeği atabilen silahların
nitelikleri, imali, ithali, ihracı, satışı, edinilmesi,
bulundurulması ve taşınması hakkındaki usul ve esaslar
ile bunlarla ilgili izin, kayıt ve tescil işlemlerini düzenlemektir.
(2) Bu Kanunda
geçen ses ve gaz fişeği atan silah; kurusıkı silah olarak
da tabir edilen ses ve gaz fişeği atabilen silahları ifade eder.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun
Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında
Kanun Tasarısı üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
-daha doğrusu 1inci maddesi üzerine- söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten, uzun
yıllardan bu yana ihtiyaç duyulan bir yasal boşluğun
doldurulmasıyla ilgili, kanımızca son derece önemli bir yasa
tasarısını görüşüyoruz.
Evet, adı da
üzerinde, kurusıkı silahlarla ilgili yasal boşluk dolduruluyor.
Çünkü, son yıllarda, kurusıkı silahlarla ilgili mevzuat
yetersizliğinden doğan üzücü olaylar giderek artmakta.
Görüştüğümüz
madde amaç ve kapsam maddesi. Bu nedenle, öncelikle şöyle bir soru sorarak
konuya girmek gerekli görülüyor: Bu tasarıya niçin gereksinim duyuluyor?
Yani, konunun özü, esası nedir? Eğer konunun özünü, esasını
yakalayamaz isek bu tasarısının yasalaşmasından sonra
da konuyla ilgili sıkıntıların giderek atmakta
olduğuna üzülerek tanık oluruz.
Bu tasarının
özü, bize göre, toplumun hızla silahlanmaya yöneltilmekte oluşudur.
Toplumun bir çeşit bireysel silahlanma
çılgınlığına tutulmakta oluşudur.
Kanımızca bu çılgınlık iki kaynaktan besleniyor:
Birincisi, toplumun yapısında esasen mevcut, vatanseverlik, yiğitlik,
efelik gibi değer yargılarının özellikle son yıllarda
öne çıkmış olması. Çeşitli nedenlerden dolayı
Ayrıntısına girmek istemiyorum.
İkincisi ise
son yıllarda toplumda uyuşturucu, kumar, içki,
hırsızlık, kapkaç, gasp, yaralama gibi suçlardaki hızlı
artışlardır.
Bu iki
kaynağın, az önce dediğim gibi, içeriğine girmek bu
maddenin sınırlarını aşıyor. Ancak, Hükûmetin,
konuyla ilgili özün yakalanması ve gereğinin yapılması
açısından, bazı konulara dikkatin çekilmesi açısından
bir bölümüne değinmeyi de yararlı görüyorum.
Bunlardan bir
bölümü terörle mücadeledeki başarısızlıklardır. Ülkede
birlik ve bütünlüğün tehlikede olduğu endişesinin
derinleşmesi, silah, uyuşturucu, hatta insan
kaçakçılığı gibi suçların önlenememesi, silah
satışlarının hem de Makina ve Kimya Endüstrisi
aracılığıyla, on taksitle, büyük kampanyalarla
desteklenmesi, silah ruhsatlarının verilmesinin
kolaylaştırılması gibi nedenler.
Diğer bölümü
ise işsizlik ve yoksulluğun yaygınlaşması, gelir
dağılımındaki adaletsizliğin artması, tarım ve
hayvancılıktaki çöküş sonucu göçün hızlanması, terör
baskısıyla Doğu ve Güneydoğuda köylerin, mezraların
boşalması, giderek daha fazla yurttaşımızın kent
varoşlarında yoksulluk içinde yaşamak zorunda kalmaları
gibi nedenlerdir.
Toplum böylece,
değindiğim kaynaklarla beslenen bir çeşit bireysel silahlanma
çılgınlığına sürüklenmektedir. Size bazı
sayısal bilgiler vermek istiyorum. Örneğin, ruhsatlı silah
sayısı 2004 yılında 2 milyon 100 bin iken, 2005
yılında 2 milyon 300 bine çıkmış, 2006da 2 milyon 400
bine yükselmiş. Ayrıca, ruhsatsız silah sayısının
da 7 milyon adedin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Silahlı
saldırı ya da serseri kurşun kurbanı kişilerin
sayılarına gelince, kısa bir bilgi sunmak istiyorum: 2004te
günde ortalama 8 kişi, 2005te günde ortalama 9 kişi, 2006da günde
ortalama 10 kişi serseri kurşun kurbanı olmuş.
Bu tasarıya
burada dikkatinizi çektiğim özü itibarıyla
baktığımızda, öncelikle bireysel silahlanma
çılgınlığının önüne geçilmesi için onu besleyen
kaynakların kurutulmasının zorunlu olduğu ortaya
çıkıyor. İşte, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu durum, yani, konunun özü, esası, bu
tasarının çok ötesinde sosyal ve ekonomik politikalar ile idari ve
cezai önlemlerin de uygulanmasını kaçınılmaz
kılıyor. İdari ve cezai önlemler bağlamında Türkiye
koşullarına uygun bir ateşli silahlar yasası acilen
çıkarılmalıdır, bunu Hükûmetten bekliyoruz. Yine aynı
bağlamda, kapalı ve açık alanlardaki düğün, nişan,
sünnet gibi eğlenceler ile cenaze törenlerinde silah
taşınması ve ateş edilmesi yasaklanmalıdır,
kontrol altına alınmalıdır. Bar, pavyon, gece kulübü,
düğün salonu, diskotek, taverna gibi alkollü içeceklerin
kullanıldığı eğlence yerlerinde ateşli
silahların taşınması kesinlikle önlenmelidir. Ateşli
silah ruhsatları zorlaştırılmalıdır. Ruhsat
verilmesi, emniyet müdürlüğünün görüşü, cumhuriyet
savcısının olumlu mütalaası ile sulh ceza hâkiminin
kararına bağlanmalıdır. Ruhsatsız ateşli silah ve
mermileri satın alan, bulunduran ve taşıyanlar hakkında
mevcut hapis ve para cezaları artırılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hızlı ve kontrolsüz bir
şekilde silahlanmaya toplumun yönelmiş olması, doğal
olarak, işte bu yasa tasarısının içeriğini
oluşturan kurusıkı silah talebini de artırıyor.
Kurusıkı tabancaların en
önemli sakıncası nedir diye baktığımızda,
hepsinin değil ama bazı markaların namlularının
değiştirilerek gerçek silaha dönüştürülebiliyor
olmasıdır.
2003 ile 2006
yılları arasında 35 kişinin kurusıkı tabir edilen
silahlarla öldürüldüğü ortaya çıkmıştır. Şu anda
resmî kayıtlara girmemiş kaç adet kurusıkı silah
olduğu bilinmiyor. Bunlardan kaç tanesi gerçek silaha
dönüştürülmüştür, ne yazık ki bu da bilinemiyor. Bugün,
kurusıkı tabancayla etrafa ateş ederek panik yaratan magandalar
ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşabiliyor. Nitekim,
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 22 Şubat 2007 tarihinde bu çerçevede bir
karar verdi. Bu kararla, meskûn mahalde havaya kurusıkı tabancayla
ateş ederek korku ve panik yaratan bir magandaya yerel mahkemenin
vermiş olduğu beş aylık hapis cezası ne yazık ki
Yargıtayca bozuldu. Neden? Yasal boşluk nedeniyle.
İşte bu
yasa tasarısı, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
böyle boşlukları doldurmayı amaçlıyor. Ayrıca
kurusıkı tabancaların üretimi, ithalatı, alım ve
satımıyla bulundurulması konuları yeniden düzenleniyor.
Kurusıkı silahların namlu değiştirilerek gerçek silaha
dönüştürülmesi üretim aşamasında alınacak tedbirlerle
önlenmek isteniyor. Kurusıkıların üretim ve ithalatı Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı denetimine bağlanıyor. Biraz
sonra bir önerge vereceğiz 2nci maddeyle ilgili. Bu konuda biraz daha
başka sorumlulukların da olması gerektiğine
inanıyoruz. Silahları çeşitli mercilerden izin almadan
üretenlere veya üretim için belirlenmiş esas ve uygulamalara
aykırı olarak imal edenlere bir ila üç yıla kadar ve adli para
cezaları yüz günden beş yüz güne kadar getiriliyor, hapis ve adli
para cezaları.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Grup
adına konuşan arkadaşımızın da belirttiği
gibi, bu yasa tasarısını destekliyoruz ama bu yasa
tasarısının, başka, az önce söylediğim konunun özüyle,
esasıyla ilgili konularla da ayrıca desteklenmesinin
kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz.
Sözlerime son
vermeden önce, bireysel silahsızlanma konusunda öncü rol oynayan bir
vakfımızın da burada çabalarına değinmek istiyorum,
Umut Vakfı. Buradan Umut Vakfına ve kurucu Başkanı
Sayın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Nazire
Dedemana teşekkürlerimi sunuyorum.
Umut Vakfı
hepimizin bildiği gibi uzun zamandır her yıl Bireysel
Silahsızlanma Günü düzenliyor. Anımsayacaksınız Sessiz
Ayakkabılar ismiyle düzenlenen bu etkinlik, yıllardan beri
düzenlenen bu etkinlik, bu Umut Vakfının etkinliğidir ama ne
yazık ki Türkiye, Bireysel Silahsızlanma Gününü her yıl bir
önceki yıla göre çok daha fazla silahlanmış olarak kutlamak
mecburiyetinde kalıyor! Öyle sanıyorum ki, konunun özüyle ilgili
diğer önlemler de alındığında ve bu yasanın da,
çıkarılacak yasanın da ciddi bir şekilde uygulanması
sonucunda, o Umut Vakfının da amacının önemli ölçüde
erişileceğini düşünüyorum.
Hepinizi en iyi
dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu maddenin
hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş,
buyurun.
DTP GRUBU ADINA
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 54 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 1inci maddesi hakkında Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Doğrusu,
benden önceki bütün konuşmacıların da altını çizerek
ifade ettikleri gibi, gerçekten son derece önemli bir konuda, önemli bir
eksikliği gidermek üzere Meclisimiz bugün çalışma yürütüyor.
Gecikmiş olsa da bugüne kadar, aslında birçok cana, birçok mala mal
olsa da, hâlihazırda bu yasa tasarısını Mecliste
tartışıyor olmak, kanunlaştırma faaliyetinde bulunuyor
olmak, elbette ki sevindiricidir.
Birçoğumuz
Silahlanmayla ilgili, silahlarla ilgi tartışmalar yürütülürken
-aslında hep savaşlarla özdeşleştiririz ama- dünyada
savaşlar nedeniyle ölen insanların sayısı 300 binse, bu
bireysel silahlanma sonucunda, bireysel çatışmalar sonucunda ölen
insanların sayısı da neredeyse 200 bini buluyor. Yani, bir o
kadar insan da savaşlar dışında bu bireysel silahlanma
meselesi nedeniyle, maalesef ki, hayatını kaybediyor ve dünyadaki
silahların önemli bir kısmı yine devletlerin kontrolünde
değil; bireylerin kendi tasarrufunda bulunan, devletin bilgisi dâhilinde
olmayan, devletin izni dâhilinde olmayan silahlar şeklinde, çok ciddi
rakamlar şeklinde kendini ifade ediyor. Ülkemiz açısından da,
maalesef ki, bu durum böyledir. Resmî silah rakamlarıyla, aslında
kayıtlı olmayan, bireylerin kendi tasarrufunda bulunan, izin
alınmadan, ruhsat alınmadan, kayda geçirilmeden taşınan
silah sayıları resmî rakamların birkaç katı olduğu
ifade ediliyor. Kurusıkıyla ilgili de resmî rakamlar, maalesef ki,
bildiğimiz kadarıyla elimizde yok. Dolayısıyla, ne kadar
silahın kurusıkı olarak toplumda aramızda
dolaştığı, ne kadarının kurusıkıdan
gerçek silaha dönüştürüldüğü bilgisi, maalesef ki, elimizde yok. Ama,
son on yıl içerisinde Türkiyedeki silahlanmanın neredeyse yüzde 350
arttığını, en azından yapılan operasyonlarla,
yakalanan silahlarla tespit edebiliyoruz ya da yapılan silah
başvurularıyla en azından tespit edebiliyoruz.
Nedir peki
insanları silahlanmaya iten nedenler, gerçek nedenler? Neden
silahlanıyor insanlar? Aslında, devletler arası silahlanma
politikasından çok farklı değil fakat bireylerin
silahlanmasına neden olan özgün koşullar da olabiliyor, o ülkenin
kültürel yapısı, sosyal, ekonomik yapısı, eğitim düzeyi
vesaire bunlar da etkili olabiliyor ama en nihayetinde kendini
ispatlamanın bir aracı, kendini var etmenin, toplumda kabul
ettirebilmenin bir aracı olarak, daha çok ataerkil toplumlarda,
eğitim düzeyi düşük toplumlarda silahlanmanın
arttığı görülüyor. Yine, kendini güvende hissetmeyen
toplumlarda, toplumsal barışın olmadığı,
toplumsal güvenliğin yeterince sağlanmadığı ülkelerde
ve toplumlarda silahlanma artabiliyor.
Elbette ki,
eğitimle de doğrudan bağlantısı var. Yani şöylesi
bir düşünce çok hâkim toplumda: Eğer, Türkiyede her neredeyse 8
insandan 1inin belinde silah varsa, dolayısıyla sokakta yürürken
karşınızdaki 8 insandan 1inin belinde silah olduğunu
düşünme duygusu, sizin kendinizi güvende hissetmenize engel olabilecek bir
durumdur. Dolayısıyla, aslında bireysel olarak, kişi olarak
silahlanmaya karşı olan insanlar da bile giderek bu duygunun, ben de
bir silah edineyim kendi güvenliğim açısından, ailemin, iş
yerimin, malımın canımın güvenliği açısından
bir silah edinmem gerekiyor duygusu, maalesef ki hâkim olabiliyor.
Bunun
dışında, bu silah sevgisi, silah sevgisi üzerine yapılan
filmler, diziler vesaire, maalesef ki çocuklardaki silah sevgisini de ve silaha
olan ilgiyi de artırabiliyor ve daha çocukken silahlanma konusunda bir
toplumsal irade oluşmaya ve olgunlaşmaya başlıyor. Hâlen
biz kurusıkı diye tabir edilen, aslında gerçek silahtan hiçbir
farkı olmayan, işlevi açısından da yakın mesafeden
atış yapıldığında ya da bitişik mesafeden
atış yapıldığında öldürücü etkisi bulunan
silahları oyuncak diye nitelendiriyoruz. Dolayısıyla,
aslında son derece masumane bir kelime olan oyuncak ile silah kelimesi
bir arada bulunduğunda, iki tezat sözcük bir arada bulunduğunda
silahın lehine bir pozitif anlam çıkıyor, oyuncak silah
Çocukta bu algılama, eğitim aşamasındaki bir çocukta silaha
dönük bir ilgi artmasına neden olabiliyor ve bu çocuklar büyüdüğünde
silahlanma konusunda hiç tereddüt etmeden silah alma, silah taşıma,
yasa dışı, kayıt dışı silah kullanma
konusunda da bir kültüre sahip olmuş oluyorlar. Bu nedenle bu mevcut
tasarı her ne kadar belli bir eksikliği giderse, bir
açığı kapatsa da daha geçen haftalarda bu Mecliste
tartıştığımız sigara yasağıyla
aslında çok birbirine benzeyen bir alanı düzenliyoruz. Yani
sigarayı tek başına yasaklamak, sigara içmeyi yasaklamak tek
başına yetmiyor. Bu yasa da silahlanmanın önlenmesi
açısından tek başına yeterli olmayacak.
Dolayısıyla reklam yasağının gelmesi, yine
televizyonlarda zorunlu eğitici programların yayınlanması
gibi maddelerin bu yasa tasarısına eklenmesi, bizce,
caydırıcılık açısından, uygulama
açısından daha etkili sonuçlar doğurabilecektir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu silahlanmayla ilgili, hem bireysel silahlanma
hem de bu kurusıkıyla ilgili tartışmalar yürütülürken
elbette ki gündemde olan sıcak bir gelişmeyi de sizlerle
paylaşmak isteriz: İki gündür devam eden çete operasyonu.
Aslında Türkiyede silahların bu kadar rahat
dolaşımının, silah sahibi olabilmenin bu kadar rahat
olduğu bir ortamda silahlı suç örgütlerinin, çetelerin türemesi de
elbette ki çok daha kolay olacaktır. Bunun birinci nedeni siyasal otorite
boşluğudur, ikinci nedeni elbette ki silahlanma konusundaki bu kadar
rahat ortamdır. Her nedense, toplumun gündeminde olan, aslında iki
gündür, dün ve bugün itibarıyla gündemimizi meşgul eden bu mesele
Meclisimizin gündeminde yok. Tabii, ister istemez insan şunu sormak
istiyor: Bu çetenin hedefinde olan veya olduğu açıklanan
kişilerin DTPli vekiller, belediye başkanları olması
çeteyi meşru mu kılıyor acaba, çete konusunda tartışmaların
yürütülmesini acaba engelliyor mu diye düşünüyoruz kendi cephemizden
doğrusu. Ama Sayın Başbakan Şemdinlide çete ortaya
çıktığı zaman da ifade etmişti, Sonuna kadar üstüne
gideceğiz. demişti. Bir değerli cumhuriyet
savcımızı bu işte kurban ettikten sonra soruşturma da
orada durmuştu. Dolayısıyla oradaki görev başında olan
iyi çocuklardan hesap sorulamadığı için bugün Ergenekon çetesi
ortaya çıkarıldı. Ne kadar hesap sorulur, ne kadar -tırnak
içerisinde- derine gidilir bilmiyoruz, ama bugüne kadar Türkiyede yürütülen bu
kontrgerilla tartışmaları, derin devlet
tartışmaları, devlet dışı örgütlenmeler, suç
örgütleri tartışmaları, maalesef ki, hiçbir zaman kamuoyunu
gerçek anlamda tatmin edecek düzeyde bir etkinliğe, siyasi iradeye,
baskıya dönüşmedi. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu konuda da irade oluşturma, baskı oluşturma görevi
olduğu inancındayız.
Silahlı suç
örgütlerinin hedefi kim olursa olsun, devlet dışı örgütlenmeler,
hukuk dışı örgütlenmeler toplumun tümü için, ülkenin tümü için
zararlıdır. Bugün bizi hedefine koyar, yarın sizi hedefine koyar,
diğer gün başkasını hedefine koyar, bunun
sınırı yoktur. Dolayısıyla, bu konuda duruşun da
net olması gerekir kanaatindeyiz.
Silahlanmayla
ilgili tartışmalar yürütülürken, elbette ki, İstanbulda o
şekilde ele geçirilen el bombaları, işte Batmanda kaybolan Uzi
silahlar, bütün bunlar gündemimizde olmalı, tartışabilmeliyiz
diye düşünüyorum. Hiçbir ülkede bu kadar rahat bir şekilde, özellikle
bir dönem ülkenin güvenliğinden sorumlu olmuş kişilerin bugün
ülkenin güvenliğini tehdit eder konuma düşmelerini siyasi irade asla
kabul etmemelidir. Biz, aslında bunun, şu anda yürütülen operasyonun
siyasi irade ayağını merak ediyoruz; asıl güç
aldıkları mekanizmayı, iradeyi merak ediyoruz. Onun üstüne
gidilebilecek mi, o tartışılabilecek mi, o ortaya
çıkarılabilecek mi, doğrusu ilgiyle izlemeye devam
edeceğiz. Ama izlemekle kalmayacağız, elbette ki Demokratik
Toplum Partisi olarak da bu tür çeteleşmenin, kontrgerilla faaliyetlerinin
artık bu ülkede hepimize zarar verdiğinin bilinciyle biz de gündemde
tutmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle bir
kez daha Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, teşekkürlerimi
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
Şahsı
adına Bursa Milletvekili Ali Kul. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ KUL (Bursa)
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; biz, millet
olarak başımıza bir bela ve musibet geldikten sonra tedbir ve
çare üretmenin mücadelesini veriyoruz. Şair bunu çok güzel dile
getirmiş, demiş ki:
Sağlığında nice ehli
hünerin,
Bir tutam tuz bile yoktur aşına.
Öldürüp evvel onu açlıktan,
Sonra bir türbe dikerler başına.
Değerli
milletvekillerim, son günlerde okullarda görülen, bizlerle beraber yüce
milletimizi derinden üzen olaylar sadece bir sonuç, kesinlikle tesadüfi
değil. Bunun bir kuluçka ve negatif hazırlanma dönemi var. Dünyadaki
baş döndürücü ivme nedeniyle bazı durumlar ister istemez gözden
kaçabiliyor. Bunlardan birisi de ülkemizdeki insanlarımızın
hızla silahlandığı olgusudur. Yunus Emrelerin,
Mevlânâların, Hacı Bektaş Velilerin, bu insancıl
insanların ülkesi, maalesef hızla silahlanıyor. Silah
taşımanın neredeyse bir üstün kimlik ve üstün kişilik
durumuna geldiği bir ülkede şu soru ister istemez gündeme
gelmektedir: Acaba silah kime ve kimlere tedbir olarak verilir ya da silah
hangi gerekçelerle taşınmalıdır? Bugün ülkemizde silah
taşıyan en büyük organize güç, Türk Silahlı Kuvvetleri ve
akabinde emniyet güçlerimiz akla geliyor. Bunun dışında silah
taşıyanlar, hassas görevleri gereği can ve mal güvenliği
tehlikede olanlardır. Bu tanımdaki özel ve tüzel kişilerin
niteliği sizlerce malum.
Bugüne kadar
silah ruhsatlarının alınması
kolaylaştırıldığı gibi, bu durumun olumsuz
yansımalarıyla ilgili hiçbir tedbir de maalesef
alınmamıştır. Ama nihayet, Allaha şükür ki
İçişleri Bakanlığımızın hazırladığı
yasa taslağına göre, Ateşli Silahlar Kanununda
değişiklik yapılması suretiyle, özellikle
kurusıkı silahlar artık taşınamayacak, izinsiz imal
edilemeyecek ve on sekiz yaşından küçüklere kesinlikle
satılmayacaktır.
Özellikle,
geçtiğimiz yıl yazılı ve görsel medyaya
yansıdığı kadarıyla ateşli silahların kaza
ile ölümlere, yaralanmalara neden olduğu 80 adet olayın meydana
geldiği ve bunun 35inin ölümle neticelendiği, maalesef, görülüyor.
Gün geçmiyor ki
toplumsal sevinçlerimizi yaşarken bir olay meydana gelmesin ve sevincimiz
kursağımızda kalmasın. Bu vesileyle, ateşli silahlar,
insan hayatını tehdide devam ediyor ve yaşama hak
tanımıyor.
Değerli
milletvekilleri, özellikle televizyonlarımızın
yayınlarında bu konuda hassasiyetlerini temenni ediyorum. Çünkü bu
tip yayınlar, çocuklarımızın şiddete
eğilimlerinin artmasındaki en büyük etkenlerden birisidir. Piyasada
satılan oyuncakların otomatik ateşli silahlara benzerlik
göstermesi de âdeta bu işe tuz biber ekmektedir. Gerekli gereksiz her evde
bir silahın bulunması ise büyüklerin küçüklere kötü örnek
olmasına vesile olmaktadır. Güncel olarak yapılması gereken
şey, ivedilikle silah ruhsatı kıstaslarının yeniden
gözden geçirilmesi ve yasal düzenlemenin yüce Meclisimizden siz değerli
bütün milletvekillerimizin teveccühüyle kanunlaşarak
çıkmasıdır.
Değerli
milletvekillerim, sözlerime son verirken, özellikle konuşmama vesile olan,
hepinizce malum, kurusıkı tabancayla vurularak yaralanan
İstanbuldaki yavrumuza da Allahtan acil şifalar diliyorum. Bu vahim
olay hepimizin başına gelebilir, hepimizin ocağına
ateş düşebilir. Elimizi vicdanımıza koymak suretiyle bin
bir zahmetle büyüttüğümüz yavrularımızı bu tehlikelerden
korumak mecburiyetindeyiz.
Ne diyor
şair:
Kanayan bir yara
gördüm mü, yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek
için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma
da geç git, diyemem, aldırırım.
hakkı tutar
kaldırırım
Bu inanç ve
duyguyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Recep Koral.
Sayın Koral,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP KORAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan 54 sıra sayılı Ses ve Gaz
Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Halen ateşli
silahlar ile av ve sporda kullanılan silahlarla ilgili, mevcut kanuni
düzenlemeler kapsamına girmedikleri için, bu kurusıkı tabir
edilen silahlarla işlenen suçlarla ilgili işlemlerde ve cezalarda
kanuni dayanak bulunamamaktadır. Kurusıkılarla ilgili bugüne
kadar bu boşluğun olduğu herkes tarafından biliniyordu.
Neden doldurulmadı diye sormak lazım. Çünkü bugün burada yapılan
görüşmelere baktığımız zaman, bütün gruplar ve siyasi
partilerimiz, bütün konuşmacılar bunun geç kalmış bir kanun
tasarısı olduğunu ifade ettiler. Neden doldurulmadı? Ama
şunu memnuniyetle ifade ediyoruz ki: Her konuda olduğu gibi, geciken,
aksayan, ihmal edilen hizmet bu düzenlemeyle yerine getirilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, çocuklarımızı koruyalım, gençlerimizi
koruyalım derken, çağımızda teknoloji o kadar
ilerlemiştir ki bilgisayar oyunlarında çocuklarınızın
silahla oynamasına mani olamıyorsunuz. Teknoloji o kadar
ilerlemiştir ki çocuklar bu silahlarla oynayabiliyor. Ama bunların
kullanımına mâni olmamız lazım. Kullanım fevkalade
önemli. Şakayla başlayan olayların ölümle bittiğini
toplumda görüyoruz. Bu, bunu sağlayan bir yasadır. Yasakları sağlayan,
kaçak kullanıma son veren ve caydırıcılık getiren bir
yasadır bu.
Bugüne kadar
-Komisyon raporunda da var, arkadaşlarımız da burada ifade
ettiler- 2004 yılı için 400 bine yakın kurusıkı silah
bulunduğu, yılda da ortalama 5 bin civarı suç
işlendiği, gerçek silahla işlenebilen suçlarda
kullanılabildiği için, önemli bir sanayi ve ticari sektörün aynı
zamanda, mutlak surette düzenlenmesi gerekiyordu. Bu sektörde
çalışanlar mağdur edilmeden ve yasağın
kaçağı teşvik edeceği de dikkate alınmak suretiyle bu
düzenleme getirilmiştir.
Grupta
konuşan arkadaşlarımız bu yasanın olumlu olduğunu
ifade ettiler. Çok söze gerek olmadığını burada ifade
ediyoruz. Ancak bu silahların ateşli silahlardan ayırt
edilemediği ifade edildi. Bu kanunla ayırt edilebilir hâle gelecek.
Bu fevkalade önemlidir.
Tadil edilerek
ateşli silah hâline getirilmesinin mümkün olduğu ve yaralayan, ölüme
sebep olan kazalara ve kullanıma neden olduğu ifade edildi. Bu
kanunla bunun da önlenmesi öncelikli olarak amaçlanmaktadır. Bu nedenle,
1inci maddeyle bu silahların nitelikleri belirlenmekte, imali, ithali,
ihracı, satışı ve edinilmesi kanuni esaslara
bağlanmaktadır. Ruhsatsızlık ve kayıtsızlık
ortadan kaldırılmaktadır.
Türkiyede
ateşli silahlarla işlenen suçlara da baktığınız
zaman değerli arkadaşlar, ruhsatsız olanlarla kaçak olanlar
arasında çok büyük bir fark var. Ruhsatlı silahla az suç
işleniyor ama ruhsatsız silahlarla çok büyük oranda suç
işleniyor. Onun için, mutlak surette bu kurusıkılarda da
denetimi, kaydı, ruhsatı getirmek lazımdı. Bunu sağlıyoruz.
Bulundurulması
ve taşınmasının da usul ve esasları belirlenmekte,
izin, kayıt ve tescil işlemleri düzenlenmektedir. Kurusıkı
tabiriyle bilinen bu silahlar, ruhsata tabi gerçek ateşli silahlara
benzediğinden suç teşkil edecek olaylarda da kullanılmaktadır.
Bu kanunla, bu, kayıt altına alınmaktadır, caydırıcılık
getirilmektedir.
Kamu huzur ve
güvenliğini bozan, yüreklerimizi yaralayan, vicdanlarımızı
sızlatan olaylara sebep olan bu kurusıkı silahlarla ilgili
yapılan bu düzenlemeyle, mevcut kanuni boşluğun
giderildiğini memnuniyetle hep birlikte ifade ettik.
Kamu düzeni ve
huzuru ve vicdanımız açısından yararlı olduğuna
inandığımız bu kanunun hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir soru
yönelteceğim Sayın Bakanımıza: Bu yasa tasarısı
Meclise ilk sevk edildiği zaman, ses ve gaz silahı üreten yerli
firmalardan bir tepki geldi. Diyorlar ki: Biz, Türk firmaları olarak,
Amerika Birleşik Devletleri ve AB ülkelerine kurusıkı tabanca ihraç
etmeye başladık. Mukayeseli üstünlüğümüz var, çok kaliteli ve
ucuza satıyoruz. Bu nedenden dolayı, şimdi, bu yasa
tasarısı, biraz da böyle, yerli üretimi, yerli imalatı
engellemek amacına dönük olarak hazırlanıyor diye bir iddia var.
Tabii ki yasanın içeriğini, tamamını destekleyen
konuşma yaptık ve destekliyoruz. Fakat, bu çığlıklara
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, diğer arkadaşlara da söz vereyim
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Son bir şey söyleyeyim, zaten başka da yok.
BAŞKAN -
Vakit kalırsa, size tekrar döneyim Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bir süre önce,
Irakın kuzeyinde, ABDye ait silahların kaybolduğu ve terör
örgütü PKKnın bu silahları kullandığı ve ele
geçirdiği haberleriyle ilgili, bir kısmının da Türkiyeye
gönderildiği şeklindeki haberler kamuoyuna
yansımıştı. Bu konuyla ilgili olarak, Bakanlık olarak
herhangi bir inceleme yaptırdınız mı? Yaptırdı iseniz,
inceleme sonuçlarını bizlerle paylaşmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın
Birgün
RECAİ
BİRGÜN (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakanıma bir
soru sormak istiyorum.
Şimdi, bu
kanun tasarısı geçerse, on sekiz yaşın altındakilere
bu kurusıkı adındaki silahların satımı
yasaklanmış olacak. Sayın Bakanımın, bu kurallarla
geçerse, bu silahları kimlerin, ne amaçla kullanabileceği konusunda
bir fikri var mı, bunu merak ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birgün.
Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
eski olağanüstü hâl bölgesinde bir kısım korucu olanlara verilen
silahların dışında, numaraları alınarak izin
belgesi verilen, bir bakıma da gönüllü korucu denilen bir silahlandırma
söz konusu. Bu, hangi yasal dayanağa göre yapılıyor, uzun
namlulu silahlara izin, numaralı izin kâğıdı veriliyor?
Bir de tekrar, 10
bin genç korucu alınacağı söyleniyor, basında yer
aldı. Bu, bir nevi yeni 10 bin silahlı kişi demek. Bu konuda
verilecek silah ruhsatları bu tür gönüllü korucu izinli numara mı
yoksa yasal olarak tamamen ruhsata bağlı bir silah taşıma
yetkisi mi verilecek? Bunu merak ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Evet, Sayın
Tütüncü, soru sormak istiyorsanız sisteme giriniz efendim.
Buyurunuz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yani Altın
yumurtlayan tavuk kesilmemeli. diye, kurusıkı silah üreticilerinden
bir feryat var. Bu çerçevede, bizim, kurusıkı silah üreten ve ihracat
yoluyla dünya piyasalarında yer tutan bu sanayimizin korunması için
bir özel önlem düşünülüyor mu?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkanım,
Sayın Tütüncünün ifade ettiği yerli üretime engel mi getiriliyor
endişesi
Biraz önceki konuşmamda ifade etmiştim, katiyen, ne
üretene ne ticareti yapana bir engel getirilmiyor. Zaten, yine ifade
ettiğim gibi, Türkiyede bu yöndeki üretimin büyük kısmı ihraç
ediliyor, orada hiçbir sorun yok. Onu ithal edenler, kendi
şartlarını koyuyorlar, kendi şartlarıyla burada üretim
yaptırıyorlar ve onu ithal ediyorlar, bizim Türk
firmalarımız da ihraç ediyorlar. Sadece, bizimki bir denetleme,
denetim. Dışarıdan ülkemize ithali ve içeride satışa
sunulanın denetimidir, disipline edilmesidir, kayda geçirilmesidir. Bir
anlamda, biraz da ruhsatlandırma gibi de bir şey oluyor doğrusu,
uyguladığımız sistem, tam ruhsat olmuyor ama ruhsata benzer
bir şey oluyor. Üreticimize katiyen bir zarar vermiyor, ben onu
açıklıkla ifade ediyorum.
Sayın
Tankutun sorduğu, işte, Türkiyeye gönderildiği ifade edilen,
bizim güneydoğuda, Amerika Birleşik Devletlerine ait silahlar
olduğu ifade edildi, diyor.
Değerli
arkadaşlar, bu tür, tabii, hem olaylar, gelişmeler hem güvenlik
birimlerimizin elinde bazı tespit edilmiş, el konulmuş hususlar
var. Bunların hepsinin üzerinde dikkatle duruluyor, ben sadece onu ifade
etmekle yetineyim.
On sekiz
yaşın altındakilere satılması yasaksa bu ne
yapılacak diye soruyor Sayın Birgün. Yani, burada, onu tabii alanlara
sormak lazım, şimdi de sormak lazım, o zaman da sormak
lazım. Hangi fonksiyon için alınıyor? Onu, o
sakıncaları gidermek için bu yasayı çıkarıyoruz ama
iyi niyetle, masumane eğer bunlar bir yerde kullanılıyorsa o da
kullanılsın, ona da bir engel yok. Sadece, bunlar güvenliğimizi
tehdit edici, suç işlemek için kullanılmasın. Bizim çabamız
bu yönde, diğer boyutuyla ilgilenmiyoruz.
Sayın
Kaplanın ifade ettiği, yani korucularla ilgili ve bunların
silah taşımasıyla ilgili oluşturulmuş bir yeni
kararımız yok. Ama biliyorsunuz korucularla ilgili ilk defa 22nci
Dönem Parlamentomuz bir düzenleme yaptı, hükûmetimizin
tasarısıyla ilk defa o dağınıklık giderildi. Bir
anlamda sosyal hakları verilmiş oldu, bir düzene sokuldu. Şimdi
de biz bir yönetmelik çalışması içindeyiz. Yani ilgili bütün
kurumlarımızla birlikte, korucularla ilgili çok daha
ayrıntılı, bütün boyutları düzenleyen bir yönetmelik
çalışması yaptık. Şu anda Bakanlar Kurulunun
onayındadır bu, imzasındadır. Burada, koruculuğa
girişten silah taşımaya, diğer bütün çalışma
şartlarının, âdeta birazcık belirsiz olan ya da çok iyi
belirlenmemiş olan boyutlarını da düzenlemiş oluyoruz.
Böyle bir yönetmelik çalışmamız var, yakın zamanda
sonuçlanır diye zannediyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.24
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
54 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
2nci maddesini okutuyorum:
İmal, ithal
ve ihraç
MADDE 2- (1) Bu
Kanun kapsamına giren silahların imali Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının iznine tabidir.
(2) Bu Kanun
kapsamındaki silahların 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanun hükümlerine tabi silah vasfına dönüştürülemeyecek ve üzerinde
6136 sayılı Kanun hükümlerine tabi silahlardan ayırt edilmesini
sağlayan bir işaret taşıyacak şekilde üretilmesi
zorunludur. Bu zorunluluklar ithalatta da aranır.
(3) Bu Kanun
kapsamındaki silahların ithal ve ihraç işlemleri, genel
hükümlere göre yerine getirilir. Ancak bunların ithalinde,
İçişleri Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
uygun görüşü aranır.
BAŞKAN
Evet, şahısları adına Sayın Abdülhadi Kahya
Yok.
Sayın Recai
Birgün, buyurun.
RECAİ
BİRGÜN (İzmir) Sayın Başkan, değerli üyeler; 54
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım şahsım adına.
Öncelikli olarak
bir konuda bir izahatta bulunmam gerekiyor galiba, çünkü bundan önceki
aldığım söz hakkımda, kurusıkı silah almaya
gittiğimi ancak fatura
istemediğimi söylemiştim. Bundaki benim kastım, bu
kurusıkı silahların ne kadar kolay alınabileceğini
ispatlamaktı yüce Meclise. Yani, hiçbir belge ibraz etmeden ve o
silahı satın aldığımı belgeleyen hiçbir belge
olmadan, sadece ücretini ödemek şartıyla o silahı oradan
alıp çıkmaktı gayem ve bunu da burada ispatlamaktı.
Buradan, bizi izleyen kamuoyuna alışverişlerinde mutlaka fatura
almaları gerektiğini tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum.
Ben tabii yine
ısrarla söylüyorum, Sayın Bakanıma da arz ettim, sordum soru
olarak da, dedim ki: Siz bu kanun tasarısıyla on sekiz yaş
altına bunu yasaklıyorsunuz, kutunun içine koyuyorsunuz, o zaman
bunları kimlerin alacağını değerlendiriyorsunuz?
Aslında, Sayın Bakanım da anlıyorum ki benim gibi
düşünüyor. Bu silahları kimlerin alacağı belli değil.
Olsa olsa, yine, bugüne kadar illegal kişilerin eline geçen bu silah
aynı şekilde devam edecek. Çünkü 2004 yılı itibarıyla
Türkiyede
Yine bir konuşmacı arkadaşımız, Türkiyede
silahlı güç olarak önce silahlı kuvvetleri saydı, sonra da
güvenlik kuvvetlerini saydı emniyet teşkilatını. Ancak,
emniyetin kayıtlarına göre, maalesef bir başka silahlı güç
daha var anlaşılan. 2004 yılı itibarıyla Türkiyede
kayıtlı 356.218 kurusıkı tabir edilen silah var, 356 bin.
Yani, aslında, neredeyse belki de birinci güç oluyor silah
bakımından bu.
Ancak,
anlaşılıyor ki, bu kanun tasarısı, görüşüme göre
çıkacak. Hiç değilse, bu kanun tasarısının daha da
caydırıcı olabilmesi için -bu kurusıkı
silahların- bizim de önerilerimiz var; onları burada sıralamak
istiyorum madde madde.
Ses ve gaz
fişeği atabilen silahları gerçek silah gibi üzerinde
taşıyan kişiler hakkında 6136 sayılı Kanun
gereğince hüküm getirilmelidir.
Öngörülen cezalar çok hafiftir. Çünkü bu silahı üzerinde
taşıyan kişi, bu kurusıkı tabir edilen silahı
taşıyan kişi muhakkak ki iyi niyetli değildir.
Bu silahlar için
fatura yeterli değildir -ki yine az önce söyledim, faturasız da bu
silahı almak gayet mümkün- mutlaka bir belgeye
bağlanmalıdır. Yine, bu belge belli aralıklarla yenilenmek
zorundadır.
Bu silahları
edinmek isteyenler için kesinlikle bir psikiyatri doktordan rapor
alınması gerekmektedir.
Ses ve gaz
fişeği atabilen silahlar, yine söylüyorum, Türk Ceza Kanununun
ilgili maddesinde silah tabiri altında değerlendirilmelidir bu kanun
kapsamı dışında kullanıldığı zaman.
Yine, kanunun
birçok yerinde sadece silahın imali, ithali, ihracıyla ilgili
maddeler var, ancak bu kurusıkı bir tabanca, bir silah olduğuna
göre, bu kurusıkı tabir edilenin bir de fişeği olması
lazım. Bu fişekle ilgili hiçbir maddede ben rastlayamadım,
mühimmatla ilgili, nasıl olacak, hangi şartlarda, bundan da bir
şey rastlayamadım. Bu konuda da bir düzenleme yapılması
gerekiyor.
Ve yine, marka ve
model ne olursa olsun, muhakkak tek renk olmalıdır. Yani, kolayca
bunun kurusıkı silah olduğu anlaşılabilir bir renk
olmalıdır. Bu renk, ne bileyim sarı olabilir, pembe renk
olabilir caydırıcı olacağı için. Çünkü bu silahı
taşıyan kişinin gayesi bellidir, ama herhâlde, pembe renkli bir
silahı taşımayacaktır. Çünkü burada hepinize gösterdim,
kurusıkı silahlar bire bir silah rengiyle üretilmektedir, rengi tek
renk olmalıdır.
Yine, kanunda
gerçekten çok az cezalar öngörülmüştür bu tasarı
gerçekleştiği zaman uyulmadığı takdirde. Bu cezalar
muhakkak artırılmalıdır ve yine söylüyorum, ilgili kanun,
Türk Ceza Kanununun silahla ilgili maddedeki cezalar getirilmelidir burada da.
Yine, bu imal
edildiğinde kutuların üzerine öldürücü olabileceği ibaresi
muhakkak konulmalıdır.
Yine, silah
kutusunda kanunun öngördüğü yasaklarla ilgili bir broşür
olmalıdır. Yani, bu kurusıkı silahı alan kişi
kanunda öngörülen yasakları muhakkak, bir broşür hâlinde bu kutunun
içinde bulabilmelidir.
Kanun, yine
söylüyorum, bu silahların bu şartlarda, hangi amaçla
kullanılabileceğini belirtmelidir. Yani, sadece düğünde havaya
ateş etmek için mi kullanacaktır, yoksa bayramlarda mı
kullanacaktır, yoksa millî maçlarda galip geldiğimizde mi
kullanacaktır; burada koysa çok uygun olacak, çünkü ne için
kullanıldığını ben hâlen, bu şartlarda
anlayabilmiş değilim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
Ek bir
dakikalık sürenizi verdim.
RECAİ
BİRGÜN (Devamla) Ben bir dakikamı kullanmayayım Sayın
Başkanım, çünkü bir konuşma hakkım daha var.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birgün.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın
Çalış, buyurun efendim.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Bu, ses ve gaz silahında ses ve
gaz çıkarma amacıyla kullanılan malzemelerin, bilindiği
gibi, miktar olarak fazla kullanıldığı zaman insan
sağlığı yönünden ciddi zararları vardır. Bu
kullanılan malzemelerin içinde bulundurduğu kimyasalların insan
sağlığına zararlarıyla ilgili yapılmış
çalışmalar var mıdır? Bu konuda denetimle ilgili
boşlukları doldurmayla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın
Bakanım, buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Bu konuda şu anda benim
verebileceğim bir araştırma sonucu, bir tespitimiz yoktur. Sonra
kendilerine takdim ederim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Madde üzerinde üç
adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre
okutup, aykırılık durumlarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 54 sıra sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen
Silahlar Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasında geçen silahlardan ibaresinden sonra gelmek üzere rengi
ve şekli belirtilerek açıkça ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Bekir Bozdağ |
Ali Öztürk |
Sadık Yakut |
|
|
Yozgat |
Konya |
Kayseri |
|
|
Zekeriya Aslan |
|
Halil Aydoğan |
|
|
Afyonkarahisar |
|
Afyonkarahisar |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Esas 1/437 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (1) inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
|
|
Kamil Erdal Sipahi |
Mehmet Şandır |
Bekir Aksoy |
|
|
İzmir |
Mersin |
Ankara |
|
|
Mehmet Serdaroğlu |
Hasan Çalış |
M. Akif Paksoy |
|
|
Kastamonu |
Karaman |
Kahramanmaraş |
(1) Bu kanun
kapsamına giren silahların imali İçişleri
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının iznine tabidir.
BAŞKAN Bu
önerge en aykırı önergedir, okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Esas 1/437 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (1) inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
|
|
Bilgin Paçarız |
Hüsnü Çöllü |
Enis Tütüncü |
|
|
Edirne |
Antalya |
Tekirdağ |
|
|
Necla Arat |
|
Şükrü Elekdağ |
|
|
İstanbul |
|
İstanbul |
(1) Bu kanun
kapsamına giren silahların imali İçişleri
Bakanlığı ile Adalet Bakanlığının uygun
görüşü alınarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
iznine tabidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
Buyurun
Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerekçemiz,
kısaca, toplumun hızla silahlanmaya yönelmekte oluşunun bir
sonucu yazılmıştır. Burada, kurusıkı
silahların üretilmesinde üretim Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının iznine tabi kılınıyor. Öyle
sanıyorum Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi İçişleri Bakanlığının
görüşünü alarak, şeklindeydi. Bizim önergemiz, buna ilaveten,
İçişleri Bakanlığı ve Adalet
Bakanlığının görüşünün alınması,
şeklindedir. Bu, şu açıdan önemli, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; amaç maddesi üzerinde, 1inci madde üzerinde konuşurken
bir soru sormuştum: Konunun özü, esası nedir? diye ve Konunun
özünün, esasının toplumun hızla silahlanma
çılgınlığına yöneltilmekte oluşudur.
şeklinde bir açıklama yapmıştım ve bu silahlanma
çılgınlığını besleyen kaynakların bir
bölümünü burada Hükûmete ışık tutması açısından
dile getirmeye çalışmıştım.
Şimdi,
bugün, önemli bir gazetede, gerçekten güzel bir araştırma
yapılmış, yine bu kaynaklar açısından, yani silahlanma
çılgınlığını körükleyen kaynakların neler
olduğu açısından, Hükûmetin dikkatini çekme babında
kısaca, izin verirseniz, bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Bakınız,
niçin kurusıkı silah kullanılıyor? Araştırmaya
giren deneklerin yüzde 48i diyor ki: Birileri bende bir silahın
varlığını bilsin diye. Yüzde 15i diyor ki: Karizma
için. ve yüzde 16sı silahı sevdiği için. Şimdi,
kurusıkı silah talebinin nereden kaynaklandığı burada
açıkça görülüyor.
Ayrıca,
kurusıkı kullananların yaş grupları itibarıyla
dağılımına bakıldığında çok enteresan
bir sonuçla karşılaşıyoruz. Yirmi beş ve otuz beş
yaş aralığında olanlar kurusıkı
kullananların yüzde 56sını oluşturuyor, yüzde 56sı,
on sekiz ve yirmi beş yaş aralığı ise yüzde 29u.
Demek ki, on sekiz yaş ile otuz beş yaş
aralığında bulunanlar -kurusıkı kullananlar daha
doğrusu- toplam kullananların yüzde 85i. İşte, bu iki veri
önergemizdeki gerekçenin esasını oluşturuyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, evet, kurusıkı
silahların üretimi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı iznine tabi
olsun ama bu izin alınırken İçişleri
Bakanlığının ve Adalet Bakanlığının da
lütfen görüşü alınsın.
Önergemize destek
vereceğinizi düşünüyoruz, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Esas 1/437 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (1) nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamil Erdal Sipahi
(İzmir) ve arkadaşları
(1) Bu kanun
kapsamına giren silahların imali İçişleri
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının iznine tabidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkanım,
kısa bir açıklamayla katılmayacağımı ifade
edeceğim.
Şimdi,
biliyorsunuz, bu tasarımızda, sonunda bir yönetmelik öngörüyoruz, bir
yönetmelik çıkarılacak. Bu yönetmelik, tabii, hem üretimi hem de
ithalat, ihracat ve satışı,
diğer boyutları da ilgilendiriyor. Bu yönetmeliği zaten
Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı
olduğu bakanlık, İçişleri Bakanlığı, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı birlikte düzenleyecek ve orada üretimin
şartları da belirlenecek ve o şartlara göre Sanayi Bakanlığı
üretimle ilgili izni vermiş olacak. Onun için biz bunu yeterli görüyoruz,
şu mevcut tasarımızdaki düzenlemeyi. Bu sebeple bu önergeye
katılmıyoruz.
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Sipahi, buyurun efendim.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar
Hakkında Kanun Tasarısının 2nci maddesinde bir
değişiklik önergesi verdik, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan
milletvekili arkadaşlarımla beraber.
Dikkat edilirse,
bu yasanın hemen hemen bütün maddelerinde, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığıyla beraber güvenlikten sorumlu İçişleri
Bakanlığımız da olayın her safhasında yer
almaktadır. Zaten olayın en çok güvenlik boyutu bizleri
ilgilendirdiği için ve bu güvenlik boyutuyla ilgili olarak meydana
gelmiş olan müessif olaylar, böyle bir yasayı -gecikmiş de olsa-
bizleri çıkarmak zorunda bıraktığı için ben, bu
kanunun mümkün olan her maddesinde ve her fıkrasında güvenlikten
sorumlu İçişleri Bakanlığımızın yer
almasının doğru olacağı inancındayım.
Kaldı ki,
maddenin bütünlüğü açısından da, üçüncü fıkrada, aynı
maddenin üçüncü fıkrasında, ithalde İçişleri
Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
birlikte uygun görüş veriyorlar. O hâlde, bu aynı maddenin üçüncü
fıkrasındaki mantığın, imal için birinci fıkraya
da taşınması dışında bir görüşümüz yok. Bu,
sadece, madde içerisinde bir anlam bütünlüğü sağlamak, bir uyum
sağlamaktı. Ayrıca, Sayın Bakanın da belirttikleri
gibi, zaten bu yasa gereğince çıkartılacak olan yönetmelikte,
İçişleri Bakanlığı yasa maddesinde yer almıyor,
ancak yönetmelik maddesinde, buradaki metinde -ki, biraz sonra bu 5inci madde
görüşülecek- imal, ithal, ihraç, bulundurma, nakil, satış veya
edinilmesine ilişkin usul ve esaslar ile bunlarla ilgili izin, kayıt
ve tescil işlemleri konusunda, İçişleri Bakanlığı
zaten işin içerisinde olarak mütalaa edilmektedir. O hâlde, hem maddenin
üçüncü fıkrasındaki ithalle ilgili bölümdeki mantığın
birinci fıkraya taşınması ve bir anlam bütünlüğü ve
uyum sağlanması hem de Sayın Bakanın belirttiği gibi,
5inci maddedeki çıkartılacak yönetmelikte yer alacak olan imalle
ilgili sorumluluğun, yasanın kendisine de, asıl metne de
yansıtılması gerektiğini, yasanın bütünü hakkında
bütün milletvekilleri ve bu arada bizim grubumuz gerçekten bu yasanın
yararına inanıyoruz, geciktirilmiş de olsa büyük bir
boşluğu dolduracağına inanıyoruz. Ancak bu kadar
mükemmel bir yasanın, bu kadar güzel boşluk dolduran bir yasanın
kendi içerisindeki uyum konusunda, mantık konusunda da bir bütünlük arz
etmesi ve herhangi bir uyumsuzluk içermemesi konusunda biraz hassasiyetimiz
var. Sadece bunu iletmek istedik.
Ben, bu vesileyle
bu konunun istihdamla olan ilişkisini, kısaca bazı bilgiler
vererek yüce Meclisimizi aydınlatmak istiyorum. Malum, Türkiyede 10
milyona yakın işsizin olduğu söyleniyor. Beni, bu konuda
yapılan bir araştırma son derece, gerçekten üzüntüye sevk etti,
bu üzüntümü sizlerle de paylaşmak istiyorum.
On beş-on
dokuz yaş grubuyla ilgili olarak yapılan bir araştırmada,
bu yaş grubundaki, yani on beş-on dokuz yaş grubundaki
erkeklerin yüzde 25i, yani dörtte 1i, kızların yüzde 47,5u, yani
neredeyse yüzde 50si, ne çalışıyor ne okuyor. İşte,
gelecekte, gerek istihdam konusunda gerekse işin güvenlik boyutunda,
canlı bomba önümüzde çok acı bir tablo olarak durmakta sayın
milletvekilleri.
Düşünün, on
beş-on dokuz yaşındaki her 4 erkek çocuğumuzdan 1 tanesi,
ne okuyor ne çalışıyor. Kız çocuklarının her
2sinden 1 tanesi, ne okuyor ne çalışıyor. Bunların
gelecekte ülke için ne anlam ifade edeceğini ben takdirlerinize sunuyorum.
Ben, bu
araştırmayı okuduğum zaman, konunun devamını
getireyim diye, Emniyet Genel Müdürlüğünün yaptığı suç
istatistikleriyle ilgili bir inceleme yaptım. Emniyet Genel
Müdürlüğümüzün geçen sene belli bir dönemi kapsayan suçla ilgili bir
incelemesinde şu rakam, biraz önce size verdiğim bu istihdam, ne
okuyor ne çalışıyor konusundaki endişemi haklı
çıkardı. Emniyet Genel Müdürlüğünün bu incelemesinde, belli bir
dönem içerisindeki 54 bin suçludan 44 bin tanesi tekrar ediyorum, 54 bin
suçludan 44 bin tanesi- on beş-on dokuz yaş grubundaydı.
İşte, ne çalışan ne okuyan, bu önümüzde duran canlı
bombanın Türkiyeye ileride çıkaracağı, şu anda çıkarmaya
başladığı fatura önümüzde.
Bu yaş
grubuyla ilgili, isterseniz, işlediği suçlar konusunda da biraz bilgi
arz edeyim sizlere. Bu on beş-on dokuz yaş grubundaki suçluların
yüzde 60ı hırsızlık, yüzde 30u ise şiddet suçu
işlemişler. Yine, aynı yaş grubundaki bu 44 bin suçlunun
yüzde 34,5i uyuşturucu almış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sipahi, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Yüzde 95i ise
fakir aile çocuğu.
Ben, istihdam
konusu gündeme geldiğinde, bu on beş-on dokuz yaş grubuna özel
bir ilgi göstermemiz gerektiği konusunda yüce Meclisi bilgilendirmek
istedim.
Yasa
değişiklik önergesi konusundaki endişelerimi ve uyum konusundaki
partimizin hassasiyetini de Sayın Bakana ve yüce Meclise arz etmiş
bulunuyorum.
Sözlerime son
veriyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 54 sıra sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen
Silahlar Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasında geçen silahlardan ibaresinden sonra gelmek üzere Rengi
ve şekli belirtilerek açıkça ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanun
kapsamına giren silahların, 6136 sayılı Kanun hükümlerine
tabi silahlardan ayırt edilmesini sağlayacak işaret konusunda
uygulamada karşılaşılabilecek muhtemel suistimallerin
önlenmesi sağlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Taşınması,
satışı ve nakli
MADDE 3- (1) Bu
Kanun kapsamına giren silahların;
a)
Taşınması,
b) Ateşli
silahlarla işlenen veya 6136 sayılı Kanun kapsamına giren
suçlardan dolayı hükümlü bulunanlar ile kasten işlenen bir suçtan
dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm
olanlara veya onsekiz yaşından küçüklere satılması,
c) Yönetmelikte
belirlenmiş esas ve usullere aykırı olarak imal edilmiş
olanların satılması
yasaktır.
(2) Bu
silahların satışı, mermi veya av malzemesi ya da yivsiz
tüfek satışı yapmak için ruhsatlandırılmış
yerlerce yapılır. Bu silahları satan bayilerle,
başkalarına satan veya devredenlerin ya da başkalarından
satın alan veya devralanların bir ay içinde Cumhuriyet
Savcılığından alacakları sabıka kaydıyla
birlikte mahallî mülki amire bildirimde bulunmaları zorunludur.
(3) Söz konusu
silahlar, ancak her an kullanıma elverişli olmayacak ve kolay
ulaşılmayacak şekilde, boş olarak kutu içerisinde
nakledilebilirler. Bu silahların belirtilen şekil ve
şartların dışında nakledilmesi taşıma olarak
kabul edilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili
Tayfur Süner.
Sayın Süner,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kurusıkı
olarak tabir edilen ses ve gaz fişeği atabilen silahlar nitelikleri
bakımından, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun ile 2521
sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan
Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı,
Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Kanun
kapsamına girmemektedir. Haklarında diğer mevzuat hükümlerinde
de herhangi bir düzenleme bulunmaması nedeniyle, bunların imali,
satışı, taşınması ya da bulundurulması
ruhsata ve belgeye bağlı değildir. Toplumda kurusıkı
olarak da bilinen gaz ve ses fişeği atan silahların denetim
altına alınması çok önemlidir. Bu tip silahlarla Türkiyede pek
çok soygun, yaralama, gasp ve adam öldürme olayları meydana
gelmiştir. Kurusıkı tabancaların imalatı ve
ihracatıyla ilgili henüz bir yasal düzenleme olmaması nedeniyle bu
konu sahipsiz görünmekteydi. Umarım görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı kabul edilip yürürlüğe girerse bu
sıkıntılar giderilecek, ses ve gaz fişeği atan, kurusıkı
diye tabir edilen bu silahların imalatı, satışı,
denetim altına alınmasıyla ilgili yasal düzenleme
sağlanmış olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ses ve gaz fişeği atan
silahlar, Millî Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, İçişleri Bakanlıklarını
ilgilendirmektedir. Türkiyede her gün onlarca kuru silah imal edilmektedir.
Millî Savunma Bakanlığının üretim izni olmamasına
karşın, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olayı ticari
olarak değerlendirip, istihdam, katma değer ve ihracat gibi pek çok
nedenden dolayı sanayiciye üretim izni vermiştir. Bugün için
kurusıkı olarak adlandırılan ses ve gaz fişeği
atan silahların imali, satışı, taşınması ve
bulundurulmasının suç olup olmadığı yeniden
değerlendirilmelidir. Ülkemizde pek çok konuda olduğu gibi bu konuda
da ciddi yasal bir boşluk mevcuttur. Bu nedenle de İçişleri
Bakanlığımızın valiliklere gönderdiği
kurusıkının yasaklanmasıyla ilgili genelgelerine
dayanılarak yerel mahkemelerin kullanıcılara vermiş
oldukları cezalar, Yargıtaya gittiği zaman,
kurusıkılarla ilgili yasal bir düzenleme olmaması nedeniyle
bozulmuştur. Böyle olunca da pek çok kişi boşluktan
yararlanıp kurusıkıyı bazen namlu
değişikliğiyle gerçek silah olarak, bazen de mevcut durumuyla
taşımaya devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bir
çalışmada Türkiyede 2004 yılında 356.218
kurusıkı silah olduğu ortaya çıkmıştır.
İki yıl içerisinde bu tür silahlarla 11.249 suç
işlenmiştir. Bu kurusıkıların çoğu ünlü markaların
silahlarına benzetilmektedir. Bazen muhataplarına gerçek silah
göstererek korku ve panik yaratan eylemciler güvenlik güçleri gelince oyuncak
tabancaydı, kurusıkıydı diyerek kolayca her yerden,
herkesin alabileceği bu tür silahları ortaya çıkarıp
gerçekleri gizleyebilmişlerdir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, sanayiciye, özellikle de yurt dışından
gelen ithalat için kurusıkı isteği üzerine imalat izni
vermiştir. Ancak, iç piyasadan gelen kurusıkı isteği
üzerine yurt içinde de satışlar başlamıştır.
Hatta kötü niyetli kişilerce de parçaları değiştirilip
gerçek silaha kolayca dönüştürüldüğü de saptanmıştır.
Tüm bu olumsuzlukları düşündüğümüz zaman,
kurusıkılarla ilgili yasal düzenleme zamanının çoktan gelip
geçtiği kolayca anlaşılacaktır. Kişiler kötü niyetli
olmasa bile, maç, düğün, toplantı ve diğer etkinliklerde
fişeğin patlatılmasıyla çıkan ses, gerçek silah sesi
gibi, insanları rahatsız etmekte, korkutmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla birlikte bugüne
kadar piyasaya çıkan kurusıkıların kayıt altına
alınmaları sağlanacaktır. Bundan sonra izinsiz imalat
yasaklanacaktır. Ayrıca, tasarının görüşmekte
olduğumuz 3üncü maddesiyle bu kanun tasarısının
kapsamına giren silahların taşınması ve ateşli
silahlarla işlenen veya 6136 sayılı Kanun kapsamına giren
suçlardan dolayı hükümlü bulunanlar ile kasten işlenen bir suçtan
dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm
olanlara veya on sekiz yaşın altındakilere bu silahların
satışı, taşınması ve bulundurulması
yasaklanacaktır. Bununla birlikte, yine bu maddeyle söz konusu
silahların taşınmasının başlı
başına suç olarak kabul edilmesi ve nakillerinin her an
kullanıma elverişli olmayacak ve kolayca ulaşılamayacak
şekilde kutu içerisinde yapılması sağlanarak, bunların
kişilerin üzerinde taşınmasının ve suçta
kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca, bu
silahların satışının, mermi veya av malzemesi veya
yivsiz tüfek satışı yapmak için valiliklerce
ruhsatlandırılmış yerlerde yapılması ile
bunları satanların, ellerinden çıkaranların veya yeni
edinenlerin bir ay içerisinde mülki amirliğe bildirmeleri zorunluluğu
getirilerek, bu işlemlerin denetim altına alınması
sağlanmak istenmiştir.
Bu tasarı,
toplumsal bir ihtiyaca cevap vermekte, giderek ciddi sorun teşkil eden ses
ve gaz fişeği atabilen silahlar hakkında çözüm getirmektedir. Bu
nedenlerle, kanun tasarısına ve üzerinde konuştuğumuz
3üncü maddeye Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi
belirtir, tasarının hayırlara vesile olması dileğiyle
yüce Meclise sevgiler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Süner.
Madde üzerinde
başka söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tütüncü, soru mu soracaksınız?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Peki.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 54 sıra sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen
Silahlar Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesine
aşağıdaki fıkranın son fıkra olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Osman Coşkun |
Abdulkadir Akgül |
|
|
|
Yozgat |
Yozgat |
Yozgat |
|
|
Mehmet Çiçek |
Mehmet Ceylan |
Hayrettin Çakmak |
|
|
Yozgat |
Karabük |
Bursa |
(4) Ses ve gaz
fişeği atan silahların ve üretici firmaların isim, marka
veya alâmetleri kullanılarak her ne suretle olursa olsun reklam ve
tanıtımı yapılamaz. Bu silahların
kullanılmasını özendiren veya teşvik eden kampanyalar
düzenlenemez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yürürlükteki
mevzuatımızda kurusıkı silahların reklam ve
ilanlarının yapılmayacağına ilişkin bir düzenleme
bulunmamaktadır. Ses ve gaz fişeği atabilen bu silahların
değişik suçlarda suç aleti olarak kullanılabileceği göz
önüne alındığında reklam ve ilanların
yasaklanmasının gerçek silahlardan görünüş olarak ayırt
edilmesi çok zor olan bu silahların özendirilmemesi bakımından
uygun olacağı değerlendirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
Ceza hükümleri
MADDE 4- (1) Bu
Kanun kapsamındaki silahları yetkili mercilerden izin almadan veya
6136 sayılı Kanun hükümlerine tabi silah vasfına
dönüştürülecek şekilde imal edenler bir yıldan üç yıla
kadar hapis ve yüz günden beşyüz güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır.
(2) Bu Kanunun 3
üncü maddesindeki yasaklara aykırı davranışta bulunanlara
beşyüz Yeni Türk Lirası idari para cezası verilir. Ayrıca
bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.
(3) Bu Kanun
kapsamına giren silahları, yönetmelikte belirlenmiş esas ve
usullere aykırı olarak imal edenlere beşbin Yeni Türk
Lirasından yirmibin Yeni Türk Lirasına kadar idari para cezası
verilir. Bu fiilin tekrarı halinde idari para cezasının iki
katına karar verilir.
(4) Bu Kanun
hükümlerine göre idari para cezasına ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine
karar vermeye mahallî mülki amir yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına, İzmir Milletvekili Recai
Birgün.
Sayın
Birgün, buyurun.
RECAİ
BİRGÜN (İzmir) Sayın Başkan, değerli üyeler; 54
sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Yine bu maddede
de, yönetmeliğe aykırı imal edenlere ceza veriliyor. Tabii ki,
eğer yönetmeliğe aykırı imal etmişse, niyet zaten art
niyettir. Bence burada imal ruhsatlarının da iptal edilmesi
gerekirdi, bu maddede özellikle. Fakat, suç işleyen kişiye bir daha
suç işleme şansı tanıyor. Size arz ettim ben, yüce Genel
Kurula, silahların fiyatı 200-300 milyon, cezası 500 milyon.
Eğer bu yönetmelik bu kanun tasarısının haricinde
Bu kanun
tasarısı kanun hâline geldikten sonra buna muhalif olarak bu silahlar
kullanıldığı, imal edildiği,
taşındığı zaman istenen, talep edilen para
cezaları gerçekten çok hafif.
Bu vesileyle
6136ya giren silahlar hakkında bir iki konuya değinmek istiyorum. Ruhsatlı
silah alacak kimselerin silahlarını güvenle bulundurabilmeleri,
taşıyabilmeleri, kullanabilmeleri ve bakımını
yapabilmeleri için herhangi bir eğitim şartı ve bu eğitimin
alındığını belgeleyen sertifikaya sahip olma
zorunluluğu bulunmamaktadır. Yani, öldürücü bir silah
taşıyorsunuz fakat bu silahı paranızla alıyorsunuz ve
6136da belirtilen belli -yönetmelikte belirtilen- şartları yerine
getirdiğinizde silahı alıyorsunuz. Ama, bu silahı alan kişi
bu silahı nasıl temizleyecek, bakımını nasıl
yapacak, nasıl bulunduracak, eğer zorunlu kalırsa -ateş
etmek zorunda kalırsa- nasıl ateş edecek, bu konuda hiçbir
eğitimi yok bu insanların ve silahı direkt beline sokuyorsunuz.
Tabii, Demokratik
Sol Parti olarak biz bireysel silahlanmaya çok karşıyız. Bu
nedenle de, hiç değilse bu silahların edinilmesini, edinildikten
sonra da bulundurulmasını zorlaştırıcı kurallar
getirilmesi taraftarıyız. Eğer bu silahı alan kişiye
bu dediğim şartları getirirsek belki silah heveslilerini biraz
daha törpülemiş, sayılarını azaltmış oluruz diye
düşünüyoruz.
Yine, bu
silahı taşımaya ehil olan, yönetmeliğe göre bu
özelliğe sahip olan kişi alkollü vaziyette bu silahı
taşır vaziyette bulunmuşsa bu taşıma
ruhsatının tamamının da iptal edilmesi gerektiğini
düşünüyoruz, 6136 sayılı Kanunda böyle bir değişiklik
yapılmasını talep ediyoruz. Ayrıca, yıllardır
emniyet teşkilatında uygulanan yanlış bir sistem var yine
bu silah ruhsatlarıyla ilgili. Aracınızın trafik
sigortası bittiği zaman bizzat kendiniz gidip yaptırmak
zorundasınız, yoksa cezai müeyyidesi çok ağır biliyorsunuz
trafik sigortasında. Ancak, silah ruhsatlarında böyle bir şey
yok. Silah ruhsatında güvenlik kuvvetleri bu silah ruhsat süresi biten
kişiye ulaşmak ve bunu tebliğ etmek zorunda. Yani, diyecek ki,
senin silahının ruhsat süresi bitti, bunu yenilettir. Bundan sonra da
altı ay süre daha tanıyoruz, bu silah ruhsat tarihini yenilemesi
için, temdit etmesi için. Bu hem zaman kaybına hem de personelin bu tip
süfli işlerle uğraşmalarına sebep olduğu için, madem
bu kişi silahı almış, beline koymuş, o zaman
sorumluluğu da taşımalı ve silah taşıma süresi
bittiği zaman kendisi emniyete bizzat müracaat etmek zorunda
bırakılmalı, bu müracaatı yapmasa da art niyet aranılıp,
iptal edilmeli silah ruhsatı.
Yine, bu silahlar
ruhsatlı şekilde şahıslara teslim edilirken, silahlardan
birer tane örnek, numune çekirdek alınmalı ve bu dijital ortama
atılmalıdır. Bugün, herhangi bir yerde havaya silah
sıkıldığında veya bir yaralamalı olay meydana
geldiğinde hangi silahtan çıktığını bilmiyoruz
biz. Bunun için, kanuna bir ekleme yapılarak, her satılan silahtan
bir numune çekirdeğin emniyetin laboratuvarlarında arşiv olarak
bulundurulmasının yine suç işleme oranını
düşüreceğine inanıyoruz.
Burada bir
şey daha eklemek istiyorum. Biz, tabii, Demokratik Sol Parti olarak burada
mevcut bulunmaya çalışıyoruz Meclis
çalışmalarını yürütebilmek için. Ancak bu kanun
tasarısına ara verildiği zaman on dakika, sayın grup
başkan vekilimiz özellikle iktidar partisi milletvekili
arkadaşları burada bulmakta çok zorlandı. Biz de burada
işler düzenli yürüsün diye ikide bir karar yetersayısı istemek
durumunda kalmak istemiyoruz, çünkü istediğimiz zaman da Siz kanunu
oyalıyorsunuz, geciktiriyorsunuz. deniliyor. Biz, iktidar partisi
milletvekillerinden, özellikle, Hükûmetin getirdiği ve desteklediklerine
inandıkları kanunun arkasında durmasını ve burada hiç
değilse 340 kişiden mevcut sayıyı burada
bulundurmalarını bekliyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birgün.
Madde üzerinde başka
söz talebi? Yok.
İki adet
önerge vardır; önergeleri geliş sıralarına göre okutup,
aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 54 sıra sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen
Silahlar Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan imal edenler ibaresinden sonra gelmek
üzere veya satanlar ibaresinin eklenmesini ve ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Ünal Kacır |
Ayşe Türkmenoğlu |
|
|
|
Yozgat |
İstanbul |
Konya |
|
|
Veysi Kaynak |
|
Hakkı Köylü |
|
|
Kahramanmaraş |
|
Kastamonu |
(2) Bu Kanunun 3
üncü maddesinin (1), (2) ve (3) üncü fıkralarındaki yasaklara
aykırı davranışta bulunanlara beşyüz Yeni Türk
Lirası, (4) üncü fıkrasındaki yasaklara aykırı
davranışta bulunanlara beşbin Yeni Türk Lirası idari para
cezası verilir. Ayrıca bu silahların mülkiyetinin kamuya
geçirilmesine karar verilir.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 54 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesinin 2 nci
fıkrasının bulunanlara kelimesinden sonra gelmek üzere
altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ve ibaresinin
eklenmesini,
3 üncü
fıkrasının imal edenlere kelimesinden sonra gelmek üzere bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası ve ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Osman Özçelik |
Mehmet Nezir Karabaş |
|
|
Şırnak |
Siirt |
Bitlis |
|
|
Selahattin Demirtaş |
|
Hamit Geylani |
|
|
Diyarbakır |
|
Hakkâri |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Demirtaş, gerekçeyi mi okutayım?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Son yıllarda
kuru sıkı, ses ve gaz fişeği atabilen silahlarla
işlenen suç sayısının yirmi bini aşması, cinayet
sayısının Adli-Tıp Kurumu verileriyle 35 olması,
ilkokullarda bile yaralanmaya neden olması, özellikle yaygın olarak
gasp, hırsızlık, kapkaç, soygun, tehdit ve adam kaçırma,
zorla senet imzalama gibi suçlarda kullanılması dikkate alınarak
caydırıcılığın sağlanması için
ayrıca hapis cezası konulmalıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 54 sıra sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen
Silahlar Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan imal edenler ibaresinden sonra gelmek
üzere veya satanlar ibaresinin eklenmesini ve ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
(2) Bu Kanunun 3
üncü maddesinin (1), (2) ve (3) üncü fıkralarındaki yasaklara
aykırı davranışta bulunanlara beşyüz Yeni Türk
Lirası, (4) üncü fıkrasındaki yasaklara aykırı
davranışta bulunanlara beşbin Yeni Türk Lirası idari para
cezası verilir. Ayrıca bu silahların mülkiyetinin kamuya
geçirilmesine karar verilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gerçek silaha
dönüştürülecek şekilde imal edenlerin yanında bu şekilde
imal edilmiş silahları satanların da kanun kapsamına
alınarak cezai müeyyide alabilmesi, ayrıca reklam yasağına
uymayanlara da caydırıcı ceza verilmesi
sağlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Yönetmelik
MADDE 5- (1) Bu
Kanun kapsamına giren silahların imal, ithal, ihraç, bulundurma,
nakil, satış veya edinilmesine ilişkin usul ve esaslar ile
bunlarla ilgili izin, kayıt ve tescil işlemleri Dış Ticaret
Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle İçişleri
Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
altı ay içinde müştereken çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Önerge yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1i
okutuyorum:
Geçici hükümler
GEÇİCİ
MADDE 1- (1) Bu Kanun kapsamına giren silahları ellerinde
bulunduranlar, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bir yıl içinde mülki amirliğe bildirimde bulunmaları hâlinde,
haklarında cezai takibat yapılmaz.
(2) Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte üretim yapmakta olanların, bu Kanunla
belirlenen esas ve usullere göre gerekli izinleri, yönetmeliğin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde almaları
zorunludur. Bu Kanun hükümlerine uygun olarak üretim yapılması
kaydıyla yetkili makamlardan izin alarak tabanca veya yivsiz tüfek üretimi
yapanların, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar,
ürettikleri her türlü model ve tip kurusıkı silahın
miktarını yetkili makamlara bildirmeleri şartı ile bu Kanun
kapsamındaki silahları üretmek için ayrıca izin almaları
zorunlu değildir.
(3) Bu Kanun kapsamına
giren silahların ithalat ve ihracını yapanların, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan ithal ve ihraç
miktarını altı ay içinde yetkili makamlara bildirmeleri
zorunludur.
(4) Belirtilen
süreler içinde bildirimde bulunmayanlar ve gerekli izinleri almayanlar bu
Kanunun 4 üncü maddesine göre cezalandırılır.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Bir adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 54 sıra sayılı tasarının Geçici 1inci maddesinin (1)
fıkrasındaki itibaren kelimesinden sonra bir yıl ibaresinin
6 ay olarak,
2 nci
fıkrasındaki itibaren kelimesinden sonra altı ay ibaresinin
üç ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir Karabaş |
Osman Özçelik |
|
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Siirt |
|
|
Selahattin Demirtaş |
|
Hamit Geylani |
|
|
Diyarbakır |
|
Hakkâri |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tanınan uzun süreler nedeniyle daha fazla suç işlenmesinin önlenmesi
için sürelerin kısaltılması caydırıcı
olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 7yi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Konseyi Arasında Askeri-Bilimsel
ve Askeri-Teknik İşbirliği Konusunda Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar
Konseyi Arasında Askeri-Bilimsel ve Askeri-Teknik İşbirliği
Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/294) (S. Sayısı: 68) (x)
(x) 68 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
68 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Onur
Öymen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahi; şahsı adına Van Milletvekili Gülşen
Orhan, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutanın söz talepleri vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Onur Öymene
aittir.
Sayın Öymen,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar
Konseyi Arasında Askeri-Bilimsel ve Askeri-Teknik İşbirliği
Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısına ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini arz etmek için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin Sırbistanla ve Karadağla her alanda
ilişkilerini geliştirmesi bizim de samimi arzumuzdur. Yapılan
Anlaşmayı incelediğimiz zaman içerik açısından
gerçekten itiraz edecek bir nokta bulunmadığını
memnuniyetle gördük. Ne var ki bu Anlaşmayı
imzaladığımız zaman var olan Sırbistan-Karadağ
Devleti artık yoktur. Bugün Sırbistan-Karadağ diye bir devlet
yok ve Karadağ 3 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlığını
ilan etmiştir. Onun için, bugün Sırbistan ayrı devlettir,
Karadağ ayrı devlettir. Biz Anlaşmayı
imzaladığımız zaman ikisi aynı devletti. Şimdi,
daha sonra ayrılmış olan iki devletin yarattığı
yeni hukuki duruma göre bizim hareket etmemiz gerekiyor. Ne yapmamız
lazım? Yapmamız gereken şudur, biz Komisyonda da
arkadaşlarımıza söyledik, Hükûmet temsilcilerine söyledik:
Mademki iki devlet ayrılmıştır, Sırbistanla
yaptığımız anlaşmanın bir benzerini, eğer
Karadağ da uygun görüyorsa Karadağla da imzalayacağız,
sonra iki metni ayrı ayrı getireceğiz, Mecliste
onaylayacağız. Uluslararası hukukun gereği bu. Şu
olsaydı: Eğer bu anlaşma onaylandıktan sonra iki devlet
ayrılmış olsaydı o zaman hukuk açısından ciddi
bir sorun çıkmayacaktı, ama şimdi bitmemiş bir muamele var.
Bir uluslararası anlaşma onaylanana kadar muamele bitmemiş
sayılır. O zaman yapılması gereken, demin de
söylediğim gibi, iki ayrı metin imzalayarak iki ayrı devletle
-aynı metin de olabilir bu- onay için Meclise getirmekti. Biz de bunu
memnuniyetle oylayacaktık burada, destekleyecektik.
Şimdi, biz
bunu söylediğimiz zaman Aman, bunu yapacak vaktimiz yok, bir an önce
imzalayalım, bir an önce onaylayalım imzalanmış metni. Onun
için, işte, bu formaliteye bizi yönlendirmeyin. dediler. Bir de
baktık ki bu anlaşmanın imzalandığı 23 Temmuz
2004 tarihi ile Karadağın Sırbistan- Karadağ devletinden
ayrılması arasından tam iki yıl geçmiş. Yani, bu iki
yıl içinde eğer bu anlaşma Meclise getirilseydi rahatlıkla
onaylanacaktı, hiçbir problem kalmayacaktı. Yani, zaman o kadar değerli
idiyse bu iki yıllık süreyi niçin geçirdik? Bizim söylediğimiz
bu. Yani, dediğim gibi, işin içeriğine itiraz etmiyoruz, ama
Türkiye, eski, köklü, yerleşmiş bir devlettir ve Türkiyede
anlaşmalar hukukuna riayet etmek bizim öteden beri özen gösterdiğimiz
bir durumdur. Aksi takdirde bu bir emsal yaratabilir, uluslararası hukuka
aykırı bir durum ortaya çıkabilir ve bundan da biz
rahatsızlık duyarız. O bakımdan, bizim Hükûmetten
ricamız şu: Bu anlaşmayı geri çekiniz diyoruz, ilgili
ülkeyle bir kere daha görüşünüz. Sırbistanla anlaşmayı
hemen onaylayabiliriz, Karadağla anlaşmanın onaylanması
için de bu ülkeyle imzalarsınız, getirirsiniz, Mecliste
onaylarız. Hukuka uygun olan yöntem budur ve biz bu yöntemi Hükûmete
tavsiye ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu vesileyle bir iki hususu dikkatinize getirmek istiyorum:
Şimdi bu anlaşmayı, özellikle anlaşmanın gerekçesini
dikkatle okuduğunuz zaman, bunun basit bir teknik anlaşma
olmadığını göreceksiniz. Çünkü gerekçenin
başında, Hükûmetin de ifade ettiği gibi, Sırbistanın
o zamanki adıyla Sırbistan ve Karadağın- NATOya üye
olmak istediği belirtiliyor, Avrupa Birliğine üye olmak istediği
belirtiliyor, Barış İçin Ortaklık sisteminin içinde
olduğu belirtiliyor. Yani bu, herhangi bir ülkeyle imzalanmış,
herhangi bir teknik anlaşma gibi değil de bu siyasi bütünlük içinde
değerlendirilen bir konu gibi takdim ediliyor ki doğrudur,
doğrusu da budur. O zaman, bizim de meseleyi bu bütünlük içinde görmemiz
lazım.
Bu vesileyle,
müsaade ederseniz, size bir iki noktayı hatırlatmak istiyorum, bizce
son derece önemlidir. Bunlar şudur: Şimdi yeni bir kavram ortaya
atıldı. Evvelce böyle şeylerden pek bahsedilmezdi. Yeni kavram
çıkarıyorlar karşımıza. Nedir o? Batı
Balkanlar. Eskiden Balkan ülkeleri denildiği zaman, bir bütünlük içinde
bu ülkeler düşünülürdü, Türkiye de dâhil olmak üzere Bulgaristan, Romanya,
Yugoslavya, Arnavutluk vesaire, bunlar Balkan ülkelerini oluştururdu. Biz
geçmişte Balkan Paktı yaptık, Balkan İttifakı
yaptık böyle bir anlayışla. Şimdi yeni kavram: Batı
Balkanlar. Ne demek istiyorlar Batı Balkanlarla, nereden çıkıyor
bu? Şuradan çıkıyor: Türkiyeyle diğer Balkan ülkelerini
birbirinden ayıracaklar.
Şimdi bu
konuda çok önemli bir gelişme var, bunu bu vesileyle dikkatinize getirmek
istiyorum: Şimdi, Türkiyeyle onların tabiriyle- bir Batı
Balkan ülkesi olan kendileri pek Balkan ülkesi değiliz. filan deseler
de- Balkan camiası içinde düşünülen Hırvatistan aynı
tarihte, aynı gün Avrupa Birliğiyle üyelik müzakerelerine
başladı. Şimdi, bakıyoruz ki Hırvatistana
yapılan muamele başka, Türkiyeye yapılan muamele başka.
Yani, Batı Balkanlarda yaşayan bir ülkeyseniz sizin Avrupayla
ilişkilerinizin daha öncelikli bir durumu var, Türkiyede iseniz size
Durun. diyorlar, size çok daha mesafeli, ölçülü bir muamele yapıyorlar.
Somut örnek var mı? Var. İşte Hırvatistanla aynı gün
Avrupa Birliğine üyelik müzakerelerine başladık, bugüne kadar
biz altı maddenin, altı başlığın müzakeresine
girişebildik, Hırvatistanın başladığı
müzakere başlığının sayısı tam on altı
ve ayrıca bu başlıklardan bazılarını da
kapattılar, bitirdiler. Şimdi, Avrupa Birliğinde yetkili
çevrelerin sözlerine bakacak olursanız, Hırvatistanı 2009
yılında Avrupa Birliğine üye yapmak istiyorlar. Türkiyeye
gelince diyorlar ki: Sizin için en az yirmi yıl beklemek lazım.
Otuz yıl diyen var. Alman Başbakanı Angela Merkel Türkiyenin
Avrupa Birliğiyle ilişkilerine elli yıl sonra bakarız.
diyor. Son derece önemlidir. Geçenlerde, partisinde, Alman Hıristiyan
Demokrat Partisinin Kongresinde bir karar aldırdı: Türkiyeyi hiçbir
zaman tam üye yapmayalım. Türkiyeye sadece özel bir statü verelim.
diyor. Şimdi, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de aynı
şeyi söylüyor, çeşitli nedenlerle Türkiyenin üyeliğine
kesinlikle karşı olduğunu açıklıyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, geçenlerde çok önemli bir belge elimize
geçti, yayınlandı daha doğrusu. Avrupa Birliği, Avrupa
Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonunun Raportörü var:
Alman Milletvekili Elmar Brok. Bu, 17 Aralık tarihinde bir rapor
hazırladı. Bu rapor Avrupa Birliğinin genişleme
stratejisiyle ilgili. Diyebilirsiniz ki: Canım, şimdi, şu
sırada konuştuğumuz konuyla ne ilgisi var? Çok ilgisi var.
Şöyle ilgisi var: Orada açıkça şunu yazıyor:
Hırvatistanı bir an önce üye yapmalıyız. İki, Batı
Balkan ülkelerini -yani Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Makedonya
gibi ülkeleri de- Avrupa Birliği üyeliğine
hazırlamalıyız. Bunların da üyeliği için
çalışmalıyız. Türkiye için ne diyor? Türkiye için hiçbir
şey demiyor, beş sayfalık raporda Türkiyenin adı geçmiyor
ama şunu söylüyor: Diğer ülkeler de tam üye olmak durumunda
değildir, tam üye olmak zorunda değildir. Onlar için ayrı
formüller düşünelim. Yani, özel statü vesaire falan.
Şimdi, bizim
böyle vesilelerle bu konuları yüce Meclisin huzurunda
tartışmamızda çok yarar olduğunu düşünüyoruz
değerli arkadaşlarım. Çünkü, Hükûmet de haklı olarak bu
anlaşmanın gerekçesinde bu konular arasındaki bağa
değinmiş. Biz de bunu söylüyoruz. O zaman burada bu işi birlikte
değerlendirelim. Yani, Türkiyeyi Avrupadan dışlamak isteyenlere,
Türkiyeyi Doğu Balkan ülkesi gibi görüp Avrupada bizim yerimiz
olmadığını düşünenlere karşı cevap vermek
için Türkiye Büyük Millet Meclisi en uygun forumu oluşturuyor. Ben
inanıyorum ki, bu konuda iktidar partisiyle muhalefet partileri
arasında görüş ayrılığı yoktur. Sayın
Başbakan da söyledi, Biz hiçbir zaman özel statüyü kabul etmiyoruz, tam
üyelik istiyoruz. dedi. Biz de aynı görüşteyiz. Zannediyorum ki
diğer muhalefet partileri de aynı görüştedir. O zaman, bu
konular gündeme geldiği zaman el ele vererek, bu meselede birlikte
çalışmak zorundayız.
Çok değerli
arkadaşlarım, ben daha fazla vaktinizi almak istemiyorum. Size bu
konuşmamı bitirmeden önce, yalnız, bir konuda daha bilgi vermek
istiyorum. Son derece önemli bir noktadır. Bu anlaşmalar
yapılırken -başta da söyledim- bizim çok dikkatli olmamız
lazım. Dışişleri Komisyonunda her fırsatta elimizden
geldiği kadar uyarmaya çalışıyoruz, bir
yanlışlık gördüğümüz zaman düzeltmeye
çalışıyoruz.
Şimdi, bu
Anlaşmaya baktık, bu Anlaşmayı kim imzalamış?
Altındaki imzalara bakıyorsunuz: Türkiye adına o zamanki Genelkurmay
Başkanımız Orgeneral Hilmi Özkök. Sırbistan-Karadağ
adına kim imzalıyor? Bakanlar Konseyi adına Savunma Bakanı
Prvoslav Davinic. Yani, bir tarafta Genelkurmay Başkanı, bir tarafta
Savunma Bakanı. Şimdi, bu bizim usullerimize uygun değil. Askerî
anlaşma yapılmaz mı, askerî teknik anlaşma?
Yapılır. O zaman iki taraftan da aynı düzeyde insanlar olur,
Türkiye Genelkurmay Başkanı imzaladıysa, Sırbistan
tarafından da Genelkurmay Başkanı imzalar. O tarafta siyasi bir
makam imzalıyorsa, bizim tarafımızdan da siyasi bir makam
imzalar, ya Türkiye Savunma Bakanı olur bu veya Türk hükûmetinin yetki
verdiği büyükelçi olur. Ama, anlaşmalarda böyle dengesiz bir manzara
gördüğümüz zaman, bunu biz uluslararası hukukla, Türkiyenin gelenekleriyle
ve teamülleriyle bağdaştırmakta çok zorluk çekiyoruz. Eğer
bu anlaşmaları bizim tavsiye ettiğimiz gibi Hükûmet geri çekerek
yeni baştan imzalama ve onay sürecini başlatma yoluna giderse, ümit
ediyoruz ki bu imzalayan şahısların eşitliğine de
dikkat edecektir. Aksi takdirde, gerçekten, bizim çok uzun geleneklere
dayalı siyasi tecrübemizle bağdaşmayan bir iş
yapılmış olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, işte bütün bu anlattığım
gerekçelerle, içeriğine itirazımız olmamakla birlikte, biz bu
anlaşmayı maalesef bugünkü koşullarda onaylayacak veya
onaylanmasına katılacak durumda değiliz. İktidar
partisinden arkadaşlarımızı da bu konuyu bir kere daha
değerlendirmeye, üzerinde düşünmeye davet ediyoruz.
Bu vesileyle ben
yüce Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öymen.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Kürşat Atılgan.
Sayın
Atılgan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar
Konseyi Arasında Askeri-Bilimsel ve Askeri-Teknik İşbirliği
Konusunda Anlaşmanın Uygunluğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İkinci Dünya
Harbi sonrası kurulan eski Yugoslavya ile 1990 sonrası eski
Yugoslavyanın parçalanması sonucu oluşan
Sırbistan-Karadağ ile olan askeri ilişkiler son derece
düşük düzeyde devam etmiş, karşılıklı
birtakım askerî heyetlerin ziyaretleri ötesine geçememiştir.
Özellikle bu coğrafyadaki Bosna-Hersekle olan tarihî
yakınlığımız ve Bosna-Hersekle olan ilişkiler
Birleşmiş Milletler ve NATO çerçevesinde bölgede konuşlanan Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bazı unsurları -Arnavutluktaki Prizren
gibi- kendisini hâlâ eski Yugoslavyanın bir devamı olarak gören
Sırbistan-Karadağı rahatsız etmiş, bu
rahatsızlık özellikle Sırplarda mevcut olan Türk
düşmanlığıyla birleşince ilişkiler soğuk ve
yetersiz kalmıştır. Ancak kendisini Avrupanın
dışlanmış ülkesi olarak gören Sırbistan-Karadağ
ile ilişkiler son yıllarda gittikçe daha mantıklı ve
sağduyulu bir yola girmektedir.
13 Nisan 2005te
gerekçesiyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen anlaşma
iki ülke arasındaki askerî işbirliği konusunda bir ilktir ve bu
yönüyle önem arz etmektedir. Hükûmetin gönderdiği bu tasarı 22nci
Dönemde Dışişleri Komisyonunda görüşülmüş,
Dışişleri ve Millî Savunma Bakanlığı
temsilcilerinin de katıldığı görüşme sonucu
tasarı uygun görülerek 13 Haziran 2005te Genel Kurulun onayına
sunulmuştur. Ancak dönem içinde görüşülemeyen -Meclisin yoğun
gündemi nedeniyle- bu tasarı, bulunduğumuz dönemde tekrar
Dışişleri Komisyonundan geçmiştir. Geçen süreçteki en
önemli değişiklik ise Sırbistan-Karadağın,
Karadağda 21 Mayıs 2006da yapılan referandum sonucu 3 Haziran
2006da da Karadağın
bağımsızlığını ilan ederek
Sırbistandan ayrılması olmuştur. Bu nedenle 4 Ekim 2007de
Dışişleri Komisyonu gündemine gelen konu 15 Kasım 2007de
ilgili bakanlık temsilcilerinin de katılımıyla tekrar
görüşülmüş ve bu görüşmede, anlaşmanın 10 Ocak 2005te
Sırbistan-Karadağ tarafından onaylandığı fakat
ikisinin ayrılması nedeniyle aşağıdaki çözümün esas alınacağı
belirlenmiştir. Sırbistan, anayasal şartının
26ncı maddesinde, ayrılma halinde halef devletin Sırbistan
olacağı, Karadağın 2006 yılında ülkemize
gönderdiği notada, Sırbistan-Karadağ tarafından imzalanan
anlaşmalara bağlı kalacağı bildirilmiştir.
Bu gerekçelerle,
ülkemizin bu anlaşmayı onaylaması hâlinde her iki suretle
yapılacak karşılıklı bildirimler neticesinde,
anlaşmanın Türkiyeyle her iki ülke arasında yürürlüğe
gireceği ifade edilmiştir. Yani 10 Ocak 2005te
Sırbistan-Karadağ tarafından onaylanan bu anlaşma yüce
Meclisçe de kabul edilirse hem Sırbistan hem de Karadağ için geçerli
olacaktır.
Anlaşmanın
metni on yedi maddelik olup Türkiye Cumhuriyeti adına dönemin Genelkurmay
Başkanı ile Sırbistan-Karadağ Savunma Bakanı
arasında imzalanmıştır. Yüce Meclise getirilen tasarı, imzalanan bu on yedi maddelik
anlaşmanın uygun bulunmasına dair üç maddelik bir
tasarıdır. 1inci maddesi söz konusu anlaşmanın uygun
görüldüğü, 2nci maddesi yayımı, 3üncü maddesi yürütülmesi ile
ilgilidir.
On yedi maddelik
anlaşmanın en önemli maddeleri, 4üncü maddedeki iş birliği
alanları ve 5inci maddedeki bu iş birliğinin faaliyete
geçirilmesiyle ilgili hususlar 6ncı maddede belirlendiği gibi
yıllık iş birliği planları hazırlanarak
yürütülecektir.
Bu
anlaşmanın iş birliği alanları şunlardır:
1) Askerî
eğitim ve öğretim,
Bildiğiniz gibi Türkiye askerî
eğitim ve öğretim konusunda birçok ülkeyle buna benzer
anlaşmalar imzalamıştır ve bu konuda oldukça deneyimi ve
tecrübesi vardır.
2) Silahlı
kuvvetler arasında askerî iş birliği,
Yine bu konuda da Türk Silahlı Kuvvetleri
ve Türk Millî Savunma Bakanlığı birçok ülkeyle bu konuları
kapsayan anlaşmalar imzalamıştır.
3) Silahlı
kuvvetlerin organizasyonu, askerî birliklerin donanımı ve
yapısı, personel yönetimi,
4) Çevresel
sorunlar,
5) Tatbikatlar
için askerî gözlemcilerin değişimi,
6) Lojistik ve yönetimi,
7) Savunma sanayi
alanında iş birliği,
8) Askerî
tıp sağlık hizmetleri,
9) Askerî
topoğrafya ve askerî haritacılık,
10) Askerî tarih
ve müzecilik, askerî yayın, askerî arşiv,
11) Silahlı
kuvvetler arasında sosyal, sportif ve kültürel amaçlı etkinlikler.
12)
Savunma-askerî teçhizatların yeni çeşitlerinin geliştirilmesi
konusunda bilimsel araştırma ve proje çalışmaları
üstlenmek,
13)
Savunma-askerî teçhizatların yeni çeşitlerinin
karşılıklı geliştirilmesi ve üretilmesi,
savunma-askerî teçhizatların geliştirilmesi ve üçüncü ülkelere
ihracı,
14) Askerî
teçhizatın tarafların silahlı kuvvetlerinde kullanımı
için sağlanması ve iş birliği yapılması,
15) Faaliyetlerin
kararlaştırılmasında yer almak, mevcut savunma-askerî
teçhizatın üretimi ve muhafaza edilmesi,
16)
Savunma-askerî teçhizatın ve ikmallerin muhafazası için yapılan
çalışmalar için verilen hizmetleri desteklemek,
17) Askerî
sanayiler arasında iş birliği,
18) Üretimin
düzenlenmesi esnasında teknik yardım için gerekli askerî teçhizat ile
cihazların ve aynı zamanda silahlı kuvvetlere savunma ve askerî
teçhizat sağlanması sırasında verilecek destek için gerekli
cihazların üretim lisanslarının satışı, bu ürün
ve cihazlar aşağıdaki konularla ilgilidir. Bunlar ise
şunlardır:
a)
Tarafların silahlı kuvvetler mensuplarının eğitimi,
b) Askerî
topoğrafya ve haritacılık,
c) Askerî hukuk,
d) Askerî
tıp,
e) Sivil savunma,
f) Lojistik
destek.
19) Taraflarca
önemli görülen diğer alanlar.
İş
birliğinin faaliyete geçirilmesiyle ilgili olarak:
1) Taraflar
arasında, ilgili bakanlar, diğer devlet daireleri ve kuruluşlar,
Genelkurmay Başkanlığı veya taraflarca yetki verilen
personel düzeyinde ziyaretler,
2)
Tarafların silahlı kuvvetlerinin temsilcileri ve üyelerinin
ziyaretleri,
3)
Tarafların uzmanları arasında deneyim/tecrübe mübadelesi,
4) Genel BİO
(Barış İçin Ortaklık) faaliyetlerinin organizasyonu ve
yürürlüğe konması,
5) Askerî
tatbikatlara gözlemcilerin katılımı,
6) Benzer askerî
kurum ve kuruluşlar arasında temaslar,
7)
Görüşmeler, istişareler, toplantılar ve sempozyum, konferans ve
derslere katılım,
8) Askerî
eğitim ve öğretimin mübadelesi,
9) Askerî
eğitim alanında iş birliğinin güçlendirilmesi.
10) Kuvvet
gönderen ülke birliklerinin lojistik desteğinin sağlanması için
Ev Sahibi Ülke Lojistik Destek Mutabakat Muhtırasının
hazırlanması,
11)
Tarafların uzman ve yetenekli tim ve gruplarının ziyaretleri,
12)
İhtisaslar ve uzman yeterliliği,
13)
Askeri-bilimsel ve askeri-teknik teşkilatlar, kurumlar ve tarafların
birlikleri arasında iş birliği,
14) Silah cihazları
ve askeri teçhizatın ikmali ve bakımı esnasında
karşılıklı yardım,
15)
Tarafların karşılıklı menfaatleri için bilgi ve
deneyim alışverişi,
16) Bu
anlaşmanın 4üncü maddesinde bahsedilen alanlarda personelin
eğitilmesi,
17) Diğer
alanlar olmak üzere sınıflanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin silahlı kuvvetleri, çevremizdeki
ilgi alanı olarak, diğer bir ifadeyle menfaatlerimizin
olabileceği coğrafyada askerî alanda, askerî iş birliği
alanında çok ciddi imkân ve kabiliyetlere sahiptir. Ülkeler
arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde silahlı
kuvvetlerin bu imkân kabiliyetinin kullanılması son derece önemlidir.
Bu nedenle,
Sırbistan ve Karadağ ile askerî alanda bir ilk olarak bu
anlaşmanın onayına MHP Grubu olarak evet diyeceğimizi belirtir,
yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atılgan.
Evet, madde
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun efendim.
Sayın
Aslanoğlu? Yok.
Evet,
tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SIRBİSTAN VE KARADAĞ
BAKANLAR KONSEYİ ARASINDA ASKERİ-BİLİMSEL VE
ASKERİ-TEKNİK İŞBİRLİĞİ KONUSUNDA
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 23
Temmuz 2004 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Konseyi Arasında Askeri-Bilimsel
ve Askeri-Teknik İşbirliği Konusunda Anlaşmanın
Onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için dört
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen
dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen dört dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve
Karadağ Bakanlar Konseyi Arasında Askerî - Bilimsel ve Askerî -
Teknik İşbirliği Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı: 258
Kabul: 255
Ret: 2
Çekimser: 1 x
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Ülkemiz
için hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri 4üncü sırada yer alan, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin
Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/291) (S.
Sayısı: 77) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
77 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Şükrü Elekdağ, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru, AK Parti Grubu adına
Manisa Milletvekili Bülent Arınç; şahısları adına,
Gülşen Orhan, Van; Mehmet Emin Tutan, Bursa; Emin Haluk Ayhan, Denizli
Milletvekilleri.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şükrü
Elekdağa aittir.
Sayın
Elekdağ, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere
huzurunuza gelmiş bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, 1992 yılında Türkiyenin öncülüğünde
kurulmuş bulunan Karadeniz Ekonomik İşbirliği, çok
taraflı bölgesel bir ekonomik iş birliği örgütüdür. Kurulma
amacı, Karadeniz havzasındaki ülkeler arasında ticareti ve
ekonomik iş birliğini geliştirerek, ekonomik kalkınmaya,
refaha ve siyasi istikrara katkıda bulunmaktır. 370 milyona varan bir
nüfusu barındıran ve çok geniş bir alanı kapsayan Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin on iki asli üyesinin isimleri: Arnavutluk,
Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldavya, Romanya, Rusya
Federasyonu, Türkiye, Ukrayna, Yunanistan ve Sırbistan
Karadağdır.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin bir yan kuruluşu olan Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin ki buna bundan
sonra KEİPA diye atıfta
bulunacağım- kuruluş hedefi, üye ülkeler parlamenterlerini bir araya
getirerek siyasi dayanışmayı güçlendirmek, örgütün
amaçlarının üye ülkeler halkları tarafından benimsenmesine
katkıda bulunmak ve iş birliği alanlarının
genişletilip derinleştirilmesine katkıda bulunmaktır.
Onaylayacağımız
yasayla, KEİPA binasının ve arşivlerinin
dokunulmazlığının sağlanması öngörülmekte ve üye
ülkeler parlamentolarının temsilcileri ile KEİPA görevlilerinin
toplantılar sırasında görevlerini layıkıyla yerine
getirebilmeleri için gerekli bağışıklıklar
düzenlenmektedir. Ancak, değerli arkadaşlarım, bu işlem tam
on dört yıllık bir gecikmeyle yapılmaktadır. Çünkü
KEİPAnın sekreteryasının kurulması ve bu
kuruluşa İstanbulda tarihî bir binanın tahsisi 1993
yılı Şubat ayında karar altına
alınmıştı. On dört yıllık bir gecikmenin
izahı, takdir edersiniz ki, biraz zor. Ama Karadeniz Ekonomik
İşbirliği içinde her şey kaplumbağa hızıyla
yürüyor. Bundan dolayı Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin
performansı ciddi şekilde aksıyor. Bunun sebeplerine birazdan
değineceğim.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna
eklidir.
(xx) 77 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Buna rağmen,
değerli arkadaşlarım, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği bugün artık Türk dış politikasının
önemli bir boyutu olma niteliğini kazanmıştır. Nitekim son
on beş yıldır cumhurbaşkanı, başbakan ve
dışişleri bakanı düzeyinde yapılan her dış
politika konuşmasında, Türkiyenin inisiyatifiyle kurulan Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin bölgesel, ticari ve ekonomik entegrasyona
ve dünya barış, istikrar ve refahına katkıda bulunan
bölgesel bir iş birliği örgütü olduğu övgüyle dile getirilir ve
bu hususların altı çizilir.
Değerli
arkadaşlarım, bu noktada Karadeniz Ekonomik İşbirliği
örgütünün oluşmasına kişisel katkım ve bu kuruluşla
ilgili olarak bilahare gözlemlediğim bazı yanlış
adımları sizlerle paylaşmak istiyorum. Karadeniz
havzasındaki ülkeler arasında kurumsal bir ekonomik iş
birliği önerimi ve bunun gerekçelerini ilk defa 9 Ocak 1990 tarihinde,
Türk Henkel firması tarafından düzenlenen Dünyadaki
Değişimler ve Türkiye konulu bir panel toplantısında
açıkladım. Bu panele o zaman Sabah gazetesi yazarı olan Mehmet
Barlas, gazeteci yazar Çetin Altan ve Sovyetler Birliği Büyükelçisi Albert
Çernişev ve ben konuşmacı olarak
katılmıştık. Benim Amerikadaki büyükelçilik görevimi
takiben emekli olmamın üstünden üç ay geçmişti. O tarihte henüz
Sovyetler Birliğinde dağılma emareleri su yüzüne çıkmamıştı.
NATOnun karşıtı olan Varşova Paktı da ayaktaydı.
Ama, siyasi iklim ılımıştı. Gorbaçovun
politikalarının Doğu Avrupada bir yumuşamanın
zeminini hazırladığı göze çarpıyordu.
Ancak, Türkiye
gelişen yumuşama atmosferini henüz
algılayamamıştı. Ankara hâlâ Sovyetler Birliğini
Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve rejimini tehdit eden, saldırgan bir
devlet olarak görüyordu ve Türkiye de dış politikasını ve
aynı zamanda savunma politikasını bu esasa
dayandırıyordu. Bu bakımdan, toplantıda ben Karadeniz
Ekonomik İşbirliği fikrini ortaya attığım zaman
salonda derin bir sessizlik oldu ve herkes emekli Türk Büyükelçisinin bu
çılgın fikri hakkında Sovyet Büyükelçisinin yapacağı
yorumu beklemeye başladı.
Büyükelçi Albert
Çernişevin tepkisi ise çok olumlu oldu. Aynen şu ifadelerde bulundu:
Sayın Elekdağın fikirlerini doğrusu ben çok olumlu buldum
şahsen, ama Moskova ne der, bilemem. Çetin Altan o günkü
konuşmasında şöyle bir espri yaptı, dedi ki: Ben dünyada
bir değişikliği seziyordum ama bu kadarını
beklemiyordum. Bir süre önce ben Sovyetler Birliğinin 50nci yıl
dönümü dolayısıyla bir yazı yazınca, cumhuriyet
savcısı benim üç yıla mahkûm edilmemi istemişti.
Şimdi, şu geldiğimiz noktaya bakın. Bir yanımda birkaç
ay önceye kadar Amerikada büyükelçimiz olan Şükrü Elekdağ, öte
yanımda da Sovyetler Birliği Büyükelçisi Albert Çernişev var ve
biz burada komünizmden, kapitalizmden ve Sovyetler ile Türkiyeyi iç içe
getirecek bir iş birliğinden bahsediyoruz. Beni hapse atmaya
çalışan savcının şimdi aramızda
olmasını çok arzu ederdim. Herhâlde burada duyacakları küçük
dilini yutmasına yol açardı.
Toplantının
ertesi günü, tanınmış iş adamı Tekfen Yönetim Kurulu
Başkanı Nihat Gökyiğit Çernişevle
karşılaşmış Türk-Rus iş adamları
toplantısında. Büyükelçi, Gökyiğite Elekdağın
önerisi son derece ilginç ve cazip. Bu fikirden o kadar heyecanlandım ki
dün gece uyuyamadım. demiş.
BAŞKAN
Sayın Elekdağ birkaç saniyenizi rica edeyim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurul salonunda büyük oranda
uğultu vardır, takdirlerinize sunuyorum.
Buyurun.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Bundan sonra Karadeniz Ekonomik
İşbirliği konusunda bir dizi makale yazdım. Bunların
ilki 20 Şubat 1990da Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Bu
makalelerimde aynı zamanda bir Karadeniz Ticaret ve Yatırım
Bankasının kurulmasını da önerdim, üstünde durduğum
model çok uluslu bir Eximbank sistemiydi. Görüşlerimin muhtelif
gazetelerde ve dergilerde yayınlanması üzerine değerli
arkadaşlarım, Devlet Planlama Teşkilatı, Karadeniz Ekonomik
İşbirliğine sıcak bakmadığını sert bir
şekilde açıkladı.
Ankarada iş
adamlarıyla yapılan ekonomik nitelikli ve o zamanki
Dışişleri Bakanın da katıldığı bir
toplantıda bir soruya cevaben Bakan, projeye karşı
çıktığını açıkladı. Dışişleri
Bakanlığına göre Karadeniz Ekonomik İşbirliği
gayet mevsimsiz bir girişimdi, Bakanlık ayrıca Karadeniz
ülkelerinin de bu fikri desteklemeyeceklerini iddia ediyordu. O tarihte
Cumhurbaşkanı olan rahmetli Turgut Özal 1990 Mayıs ayında
Harp Akademileri Komutanlığında yapılan diploma töreninde
beni gördüğü zaman, Karadeniz Ekonomik İşbirliği fikrini fevkalade
beğendiğini ve bu konuyu benimle ayrıntılı
şekilde görüşmek istediğini belirtti. Bu konuda
Dışişleri Bakanlığından resmen görüş
istediğini ancak Dışişleri Bakanlığının
verdiği mütalaanın olumsuz olduğunu ve kendisini tatmin
etmediğini de ilave etti. Benden Karadeniz Ekonomik
İşbirliği konusunda acele ayrıntılı bir rapor
istedi. Konuşmamız sırasında yanımızda bulunan
özel kalem müdürü Nabi Şenşoyu da ki Nabi Şensoy hâlen
Türkiye'nin Amerika Büyükelçisidir- bu işi takiple görevlendirdi. Özel
raporumu okuduktan sonra bu konuyu resmî bir girişim hâline getirdi.
Karadenizi çevreleyen Sovyetler Birliği, Bulgaristan ve Romanya ile
Türkiye arasında müzakereler başladı. Bilahare Sovyetler
Birliği dağılınca bağımsızlıklarına
kavuşan Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan da Karadeniz
Ekonomik İşbirliği müzakerelerine büyük bir coşkuyla
katıldılar.
Sonuçta Karadeniz
Ekonomik İşbirliğini kuran belge 25 Haziran 1992 tarihinde
Çırağan Sarayında on bir ülkenin devlet ve hükûmet
başkanlarının katılımıyla, görkemli bir törenle
imzalandı. Uluslararası medya da bu törene çok geniş bir yer
verdi ve Karadeniz Ekonomik İşbirliğini Türkiye'nin büyük
diplomatik başarısı olarak niteledi.
Şimdi, bu
girizgâhtan sonra, kuruluşundan bu yana on beş yıl geçmiş
olan Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin bu süre zarfında
yaptığına bir bakalım.
Gerçeği
isterseniz değerli arkadaşlarım, bu zaman zarfında
Karadeniz Ekonomik İşbirliği, asli faaliyet alanı olan
üyeleri arasında ticaretin geliştirilmesi hususunda somut bir ilerleme
sağlayabilmiş değil. Hemen belirtelim ki Türkiye-Rusya
Federasyonu ticari ve ekonomik ilişkileri son yıllarda büyük bir
atılım kaydetmiştir, ancak bunun Karadeniz Ekonomik
İşbirliğiyle hiçbir alakası yoktur.
Şimdi, bu
Karadeniz Ekonomik İşbirliği gibi bir kuruluşun
başarısının en başta gelen göstergesi, üye ülkeler
arasında ticaretin artışı ile üçüncü ülkeler ile Birlik
arasında ticaretin gelişmesidir. Bu alanda yapılması gereken
en önemli bir çalışma ticaret sapması (trade reorientation) ile
ilgilidir. Yani, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ülkelerinin
dış dünyayla artan ticaretlerinin Birliğin iç ticareti
üzerindeki etkilerinin saptanmasıdır. Böyle bir çalışma
olmadan Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin bir ticaret
politikası oluşturması, bölge için ticaretin artması
amacıyla gerekli önlemlerin alınması mümkün olmaz. İlgili
makamlardan, kısa bir süre önce, bu konuda yapılan
çalışmaları ve istatistiki verileri talep ettim.
Aldığım yanıt, bu konuda Karadeniz Ekonomik
İşbirliği bünyesinde hiçbir çalışmanın ve araştırmanın
yapılmamış olduğu oldu. İsimlerini vermiyorum, yani
birçok makama ve onların başındaki insanlara müracaat ettim.
Şimdi, herhâlde bu sonuç benim için olduğu kadar sizler için de
şaşırtıcıdır. Bu ne biçim bir bölgesel ekonomik
iş birliği kuruluşudur ki ticari alandaki
performansını sarih bir şekilde ortaya koyan bilimsel
değerlendirmelere sahip değildir?
Bu bağlamda
belirtilmesi gereken bir husus da şudur değerli
arkadaşlarım: On beş yıl önce önerdiğim ticaret
üzerindeki tarife dışı engellerin (non-tariff barriers)
kaldırılarak ticaretin üye ülkeler arasında
artırılması önerisinin bugüne kadar gerçekleşmemiş
olmasıdır. Bu, son derece üzücü bir durumdur ve başta Türkiye olmak üzere KEİ
yöneticilerinin maalesef -bunu üzüntüyle söylüyorum- ne kadar ruhsuz ve
isteksiz çalıştıklarının bir kanıtıdır.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliği niteliğinde bir bölgesel ekonomik
iş birliği kuruluşunun başarısının ikinci
göstergesi, ortak projeler üretmek ve bunların finansmanı için Dünya
Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarından finansman
sağlamaktır. On beş yıllık dönemde, Karadeniz Ekonomik
İşbirliğinin sadece iletişim alanında iki ortak proje
üretebildiğini söylersem, örgütün bu alanda da başarılı
olmadığı ortaya çıkar. Bu projelere şimdi, bir de,
Karadeniz Çevre Otoyolu ile Deniz Otoyolları Projeleri ilave
edilmiştir. Bu alanda yeni yeni bazı adımların
atıldığını görüyoruz. Bir proje geliştirme fonu
kurulmuş bulunuyor, ancak bu hususta da çok böyle dişe gelir,
efendim, bir şey olmadığını söylemek mecburiyetindeyim.
Sonuç olarak, bugüne kadar ortak projeler alanında da Karadeniz Ekonomik
İşbirliğinin başarılı olduğu söylenemez.
Bir noktayı
daha bilgilerinize sunmak istiyorum: Yıllardan beri Karadeniz Ekonomik
İşbirliğine üye ülkelerin iş adamları vize güçlüklerinden
şikâyet ederler. İş adamları işlerini takip için bir
Karadeniz Ekonomik İşbirliği ülkesine gidecekleri zaman çok uzun
süren vize formalitelerine tabi tutuluyorlar, haftalarca bekletiliyorlar.
İş adamları için bu muamelelerin basitleştirilmesi ve süratlendirilmesi
girişimi bundan on yıl öncesinde başladı, hâlâ bir sonuç
alınmış değil. Yani, bu ataleti anlamak mümkün değil
değerli arkadaşlarım. İş adamlarının serbest
dolaşımı sağlanmadan, malların ve sermayenin serbest
dolaşımı sağlanabilir mi?
Gördüğünüz
gibi, Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin bugüne kadar etkin bir
ekonomik iş birliği kuruluşu hâline dönüştüğü
söylenemez. Bunun birkaç nedeni var: Birincisi, değerli
arkadaşlarım, Yunanistanın Karadeniz Ekonomik
İşbirliğine üye yapılmasıdır. Kimseye danışmadan
hareket eden Cumhurbaşkanı Turgut Özal bu hatayı
yapmıştır. Türkiye, uzun yıllar bu vahim hatanın
bedelini ödemiştir. Zira, Yunanistan, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği içinde Türkiyenin çıkarlarını
sistematik olarak baltalamıştır. Atina, Türkiye'nin çıkarlarının
bulunduğu her alanda, Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin
temposunu yavaşlatmıştır, Türkiye'nin önerilerinin önünü
kesmiştir.
Şimdi,
bakınız, Yunanistanın Karadeniz Ekonomik
İşbirliği faaliyetlerini baltalamasının en açık
örneği, Karadeniz Ticaret ve Yatırım Bankasının
kurulmasında görülür. Yunanistanın tutumu dolayısıyla,
temel görevi bölge içi ticaretin finansmanını sağlamak olacak
olan bu banka, sekiz yıllık bir gecikmeyle, Haziran 1998de
işlevsel hâle gelmiştir. Bu alandaki büyük gecikme, Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin bölge içi ticaretinin gelişmesini
engelleyici bir faktör oluşturmuştur.
Üzüntüyü mucip
olan bir husus da, Karadeniz Ticaret ve Yatırım Bankasının
Selanikte kurulmuş olmasıdır. Bu açıdan, fikir
babalığını Türkiye'nin yaptığı Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Ticaret ve Yatırım
Bankasının Yunanistana kaptırılmış olması
büyük bir basiretsizlik örneğidir, acıdır.
Türkiye'nin
Karadeniz Ekonomik İşbirliği içindeki performansı
hakkında kuvvetli eleştirilerde bulunmamın nedeni, bu kuruluşun
bütün bu gecikmelere ve hatalara rağmen büyük bir potansiyeli
olduğuna ve Türk dış politikasının yürütülmesinde
güçlü bir kaldıraç oluşturacağına inanmamdan ileri geliyor.
Nitekim,
değerli arkadaşlarım, Karadeniz, dünya güçlerinin enerji için
kıyasıya bir rekabet içinde oldukları şu dönemde, yepyeni
bir stratejik önem kazanmıştır.
Bir taraftan,
Amerika bölge üzerinde stratejik üstünlük kurmaya çalışırken,
diğer taraftan da Avrupa Birliği bu bölgeyi Avrupaya eklemlemeye
çalışmaktadır. Gerçekte, Bulgaristan ile Romanyayı NATOya
üye yaparak Karadenize giren Amerika, bu ülkelerde kara ve hava üsleri
kurarak, bölgede daimî bir müdahale gücü oluşturma yolundadır.
Amerikanın
bölgede üslenmek istemesinin birinci nedeni, Hazar enerji
kaynaklarını Batıya ulaştıran jeostratejik eksenin en
önemli bir parçasını oluşturan Karadeniz üzerinde kontrol
sağlamaktır. İkinci nedeni ise, Rusyayı güneyden
kuşatmaktır.
Diğer
taraftan, Ukrayna ve Gürcistan Parlamentoları NATOya katılma
kararını almışlardır. Hâlen her iki ülke de
Rusyanın tepkisinden kaçarak amaçlarını bir süre tehir etmeyi
uygun görmüşlerdir. Ancak, bu iki devletin NATOya katılması ve
Amerikanın Ukraynada hava üsleri kurması hâlinde -ki,
kuracaktır- Karadeniz jeopolitiği tamamen değişecektir
değerli arkadaşlarım. Bu durumda, Rusya, Karadenizde Soçi ile
Novorossisk arasında gayet dar bir kıyı şeridine
hapsedilmiş olacaktır. Böyle bir gelişme de Rusyanın
savunması açısından hayati önemde stratejik bir nüfuz bölgesi
olarak gördüğü Karadenizde stratejik üstünlüğü kaybetmesine zemin
hazırlayacaktır.
Biraz önce temas
ettiğim üzere, Avrupa Birliği de son yıllarda Karadeniz
bölgesine artan bir ilgi gösteriyor. Ancak, Avrupa Birliği, bölgeye
katı kuvvet kullanarak -Amerika gibi- girmiyor, o yumuşak kuvvet
(soft power) kullanarak girmeye çalışıyor.
Avrupa
Birliğinin yeni hazırlanan Karadeniz Sinerjisi Raporunu
incelediğimiz zaman bunu açıkça görüyoruz. Rapor, bölgenin mercek
altına aldığı ortak çıkar konularını ve
sorunlarını on üç başlık altında topluyor ve bütün bu
konularda iş birliği öngörüyor.
Bu
açıklamalarımızdan sonra şu soruların
yanıtlanması gerekiyor:
Avrupa
Birliğinin yeni politikası Karadeniz Ekonomik
İşbirliğini ve Türkiyeyi nasıl etkileyecek? İlk
bakışta dört nokta ortaya çıkıyor. Birincisi, rapor, Avrupa
Birliğinin daha ziyade bölge ülkeleriyle ikili ilişkiler çerçevesinde
iş birliğini geliştirmek istediğini, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Örgütüne ise sadece zorunlu hâllerde
başvurmayı öngördüğünü ortaya koyuyor.
İkinci
önemli husus, Avrupa Birliği, Karadeniz ve Güney Kafkasya bölgesindeki
devletlerle ticaret, ekonomik iş birliği, teknik ve teknolojik
yardım, ulaşım, üniversiteler arasında iş
birliğini de kapsayan çok geniş bir yelpaze çerçevesinde yoğun
iş birliği gerçekleştirmeyi öngörüyor. Geliştirilecek bu
iş birliği ağı, Avrupa Birliğinin bölgeye
erişimini ve bölge üzerindeki etkisini artıracağı cihetle,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine sağladığı
avantajların, sağladığı veya sağlayabileceği
bazı stratejik avantajların eski önemini kaybetmesine yol
açabilecektir.
Üçüncüsü:
Yukarıda belirttiğimiz iş birliği konularının, Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin işlev alanında oldukları
dikkate alındığı takdirde, Avrupa Birliğinin Karadeniz
Sinerji Politikasının etkin bir şekilde uygulanması
hâlinde, bu, Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin etkisini ve bölge
devletleri açısından önemini azaltabileceği gibi bir durum
ortaya çıkarabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Elekdağ, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun, ek bir dakikalık süre veriyorum.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dördüncüsü:
Avrupa Birliğinin bölge ülkeleriyle yapacağı serbest ticaret
anlaşmalarının, Türkiye'nin bazı avantajlarının
önünü kesmesi olasılığıdır. Bilindiği üzere,
Türkiye bu bölgede illegal olarak nitelendirilen bavul ve kargo ticaretinden
yararlanıyor. Merkez Bankası rakamlarına göre, 2006da Türkiye
bu tür ticaretten 5 milyar dolar kazanmıştır.
Bu durumda
Türkiye, Avrupa Birliğinin Karadeniz insiyatifini kendisi için ciddi bir
fırsata dönüştürmenin yollarını aramalı ve bu amaçla
iyi düşünülmüş, tutarlı bir politika
oluşturmalıdır. Bunu yaparken de Avrupa Birliğinin bölge
ile iş birliğinin Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü
yoluyla ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü
yapılarını güçlendirecek şekilde uygulanmasına çaba ve
özen göstermelidir.
Sayın
Başkan, bir otuz saniyeye daha ihtiyacım var.
BAŞKAN
Efendim, mikrofonunuz açık zaten, buyurun.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Türkiye bunu yapamadığı
takdirde, hem ulusal çıkarları zarar görecek hem de dış
politikasında ve dış ekonomik ilişkilerinin gelişmesinde
yararlanabileceği önemli bir kaldıraç olan Karadeniz Ekonomik
İşbirliğini kaybetme tehlikesiyle
karşılaşabilecektir.
Görüleceği
üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Karadeniz Ekonomik
İşbirliği parlamenter üyelerine de bu hususta önemli bir görev düşüyor. Gerekli devlet
kuruluşlarının temsilcilerini de içeren bir çalışma
grubu kurarak bu konuyu ele almalarını, naçizane tavsiye ederim.
Değerli
arkadaşlarım, yukarıda izah etmiş olduğum
görüşlerle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi uluslararası
sekreteryası için ev sahibi ülke anlaşmasının onayına
olumlu oy vereceğimizi bilgilerinize arz ederim.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru.
Sayın
Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 77 sıra sayılı Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı 31 Ekim 2003 tarihinde Azerbaycanda yapılan
KEİ Dışişleri Bakanları Konseyi 9uncu
Toplantısında on bir üye ülke tarafından imzalanarak üye
ülkelerin parlamentolarının onayına sunulmuştur. Protokol
henüz altı ülke tarafından imzalanmış olup, dokuz ülke
tarafından da imzalandığında yürürlüğe girecektir.
KEİPA 26
Şubat 1993 tarihinde, Türkiye, Arnavutluk, Azerbaycan, Ermenistan,
Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna Parlamento
Başkanlarının ülkemizde yaptıkları toplantı
sonucu yayınladıkları ortak deklarasyondan sonra kurulmuştur.
Daha sonra örgüte, Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan Karadağ da
katılmıştır.
KEİye üye
ülkeler, siyasi, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel alanlarda iş
birliği ve dayanışma ortamı yaratarak,
karşılıklı güven ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesini
amaçlamaktadırlar. Bu amaçla toplantılar yapılmakta ve tavsiye
kararları da alınmaktadır. KEİde devletler arasındaki
ilişkiler parlamentolar aracılığıyla da yürütülmektedir.
Toplam üyesi KEİPAda, 76 parlamenter olarak bulunmaktadır. Parlamentoda
ülkemiz de 9 üyeyle temsil edilmektedir.
KEİPA
kuruluş amacına uygun olarak, ekonomik, ticaret, teknoloji ve çevre
komisyonu, hukuki ve siyasi işler komisyonu; kültür, eğitim ve sosyal
işler komisyonu kurmuş ve de çalışmaktadır. KEİPA
kuruluşunun çalışmasını düzenleyen bu protokol,
görevlilerin ve çalışma şartlarının ülkeler nezdindeki
güven ve emniyetini sağlayacaktır. Çeşitli ülkeler,
komşularının veya menfaatlerinin doğrultusunda
kuruluşlar kurmaktadırlar, KEİ de bunlardan birisidir. Türkiye
Cumhuriyeti devleti de bu kuruluşu kurarken komşu ülkelerle
ilişkilerin geliştirilmesini amaçlamaktadır. Ancak, Yunanistan
bu bölgeye coğrafi olarak uzak olmasına rağmen, iyi
komşuluk ilişkilerinden dolayı bu kuruluşa
alınmış ve teşkilatın Merkez Bankası da Yunanistanda
kurulmuştur. Bu uygulamanın neden böyle yapıldığı
da tartışma gerektirmektedir.
Karadeniz
bölgesi, devletler arasında ve kendi aralarında birçok sorun
yumağının olduğu dünyanın en önemli yerlerinin
başında gelmektedir. Bu bölgede çevre sağlığından
tutun da enerji ve turizm alanına kadar iş birliği
yapabileceğimiz birçok konu vardır. Bugün, bölge, dünden daha fazla,
dünya ülkeleri için önemli hâle gelmiştir. Bölgede, doğal gaz, petrol
gibi çok zengin enerji kaynakları bulunmaktadır. Bu kaynakların
olması bölge ülkelerini dünya gözünde daha fazla önemli hâle
getirmiştir. Ancak, bu durum, dikkatleri buraya çekerken bölge ülkelerinin
birçok sorunla karşılaşmasını da beraberinde
getirmiştir.
2001
yılında çevrenin bozulmaması, korunması üzerinde
durulmuş ve bir dizi kararlar alınarak üye ülkelere tavsiyelerde
bulunulmuştur. Hava, su, toprak kirliliğini azaltacak bölgesel ve
uluslararası girişimlerin destekleneceğine ilişkin karar
son yıllardaki küresel ısınma ve ekonomik dengenin
hızlı bir şekilde bozulmakta olduğunun görülmesiyle beraber
daha fazla önemli hâle gelmiştir. Bugün Karadenizde toplu balık
ölümleri başta olmak üzere birçok çevre sorunu vardır.
Ayrıca,
KEİ ülkelerinde tarım sektörü büyük bir potansiyele de sahiptir. Bu
bölgelerde yaşayan insanların büyük bir kısmı tarımla
uğraşmakta, devletlerin ihracatının büyük bir
kısmını da tarım ürünleri oluşturmaktadır.
Tarım ekonomisi bu ülkeler için büyük kaynak oluştururken, birçok
sorunla da karşılaşmasını sağlamaktadır. Bu
nedenle, gıda güvenliği ve kullanılan ilaçlardan
başlayarak, balıkçılık, ormancılık, bitki koruma
ve erozyonların önlenmesine kadar birçok alanda iş birliği
imkânı da vardır. Ortak kırsal kalkınma projeleri ve çevre
ile ilgili alınacak kararlar, dünya sağlığını ve
bölgede yaşam şartlarının iyileştirilmesini
sağlayacaktır.
Zengin
kaynakların bulunduğu Karadeniz bölgesinde, ekonomik faaliyetler
olarak ticaret organizasyonları ve ortak girişim alanlarında da
önemli bir potansiyel vardır. Bu amaç için KEİ tarafından
kurulan Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankasına büyük görevler düşmektedir.
Bu banka, bölgede istihdam fırsatları yaratan projeleri desteklemeli
ve çeşitli üye ülke insanları arasında stratejik
ortaklıklar oluşmasına da katkıda bulunmalıdır.
KEİ bölgesi ekonomisi, Avrupa ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Ham petrol, doğal gaz ve nükleer enerji kaynaklarının zengin
olması iş birliğinin geliştirilmesini, ülkelerin
birbirleriyle yakınlaşmasını, siyasi istikrarın
sağlanmasını ve ortak bir teknolojik ve sosyal alanın
oluşmasını sağlayarak, devletlerin barış ve refah
içerisinde yaşamalarını da beraberinde getirecektir.
KEİ
bölgesinde büyük bir turizm potansiyeli olup, geniş kapsamlı turizm
yatırımlarına da açıktır. Bu alanda da üye ülkeler
arasında doğal kaynaklar ve kültürel miras korunarak, iş
birliği geliştirilmelidir. Bu konular da barış ve istikrar platformunu
oluşturarak, insanlar arasında karşılıklı
anlaşma, iyi niyet ve yakın ilişkileri tesis etmede potansiyel
rol oynayabilir. Bunun sonucunda yaşam kalitesi artarken, ekonomik ve
sosyal faaliyetler artıp beraberinde istihdam da artacaktır.
KEİ üye
ülkelerin birçoğunda en önemli problem, fakirlik ve yoksulluktur.
Bazı bölgelerde insanlar, büyük rezervli, zengin doğal kaynaklara
sahip iken, zor şartlar içerisinde de yaşamaktadır.
Yoksulluğun azaltılmasına yönelik etkin bir stratejinin
geliştirilmesine ve sürdürülebilir ekonomik büyüme ve istikrarlı bir
ortamın oluşması için iş birliğine de dünden daha
fazla bugün ihtiyaç vardır.
Karadeniz
çevresindeki ülkeler, güçlü bir birlik oluşturmak amacıyla bu
kuruluşu kurdular. Bu birliktelikte olumlu gelişmeler olmasına
rağmen, KEİ ülkelerinin sahip oldukları potansiyelleri tam
olarak bölgelere yansıtılamamıştır. Yeni bir
anlayış dinamizmiyle, bu birliktelikte büyük fırsatlar ortaya
konabilir.
Son yıllarda
bölgesel ve küresel gelişmeler, küresel aktörler, bu bölgede nüfuz
mücadelesi başlatmışlardır. Amerika Birleşik
Devletlerinin Irak savaşında Trabzon Limanını istemesi ve
Bulgaristan ve Romanyanın üs kurma faaliyetleri gibi bölgelerdeki son
gelişmeler, ülkemiz için yeni fırsatlar getirebileceği gibi,
yeni risk alanlarını da beraberinde oluşturabilir.
Tarihi ve
coğrafi sorumluluğumuz olarak ülkemiz aktif, etkin, belirleyici,
öncelik alan politikalar ve projeler ortaya -bu bölgede- mutlaka
koymalıdır.
Karadeniz
bölgesinde önümüzdeki dönemde yeniden yapılanmalar
oluşacağı görüldüğüne göre, bu süreçte lider bir ülkeye
ihtiyaç vardır. Bu ülke, KEİnin kuruluşuna aktif katılan
ve bu örgütün kurulmasını ve yaşamasını sağlayan
Türkiye olmalıdır.
KEİ
kurulduğu günden beri, Karadenizin her yanı, Kafkasya ve Avrupa
arasında petrol ve enerji hatları açısından stratejik
koridor olmasına rağmen, petrol harici ticareti üye ülkeler
arasında yeterince geliştirememiştir. Bu Karadeniz koridoru,
tarihi ipek yolunun geçtiği yerdir. Geçmiş tarihte büyük olaylara ve
ekonomik faaliyetlere şahit olan bu yol, tekrar faaliyete geçmeli ve
beraberinde de istikrarı getirmelidir.
Bu noktada, KEİ büyüyerek, ticareti
kolaylaştırıcı, arttırıcı mekanizmalar
geliştirilmelidir. KEİ bölgesinde ekonomik iş birliği ve
ticaret hacminin yeterince gelişmesini engelleyen Güney Osetya, Abhazya,
Yukarı Karabağ sorunları mutlaka ama mutlaka çözümlenmelidir.
21inci yüzyılda, Avrupanın ortasında, Balkanlarda
yaşanan, insanların acımasızca birbirine saldırıp
katliam yapmaları bu bölgelere değerli arkadaşlar,
unutulmamalı ve beraberinde de önlenmelidir.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Teşkilatında donmuş, çözüm
bekleyen sorunların çözümünde, AGİT gibi, bölgede, aktif rol
oynayabilir. Bu kuruluşlarla yakın iş birliği içerisinde
olunmalıdır. Balkanlarda, Kafkasyada hâlâ çözülmeyen, üzerinde
durulması gereken birçok sorun olduğu da unutulmamalıdır.
Karadeniz Bölgesi
öyle ya da böyle küresel ekonomiyle bütünleşmiş olacaktır.
Avrasyanın bir ucunda Avrupa Birliği ülkeleri, diğer ucunda ise
büyümenin lokomotifi olan Çin vardır. Türkiye ve Karadeniz bölgesi bu
gelişmelerin de tam ortasında bulunmaktadır. Kafkaslar,
Balkanlar, Rusya ve Türkiye dörtgeninin ortasındaki Karadeniz
havzasında etkin olan güç Avrasyanın ve hatta Ortadoğunun
kontrolünde büyük bir ivme kazanacaktır. Enerji kartını iyi
kullanan bir Türkiyenin açılımı bölgeye denge, istikrar ve
beraberinde de güç getirebilir.
KEİ,
Arnavutluktan, Sibiryadan, Ukrayna ve Rusyaya kadar uzanan 370 milyon
insanı içerisine alıyor. Güneydoğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya
ülkelerini kapsayan geniş bir coğrafyada Türkiyenin önceliğinde
kurulmuş bir iş birliği örgütüdür. Ancak Türkiyede bu örgüt hiç
ama hiç doğru dürüst tanınmıyor. Medya kuruluşları, bu
teşkilatın çalışmalarını kamuoyuna ciddi bir
şekilde duyurmuyorlar. Türk kamuoyunun ilgisini, KEİ üzerine mutlaka
çekmeliyiz. Bu örgüt tarafından dünyaya barış mesajları,
birlik mesajları anlatılabilecek iken, biz bunu hiç
kullanamamışız. Bu konularda Hükûmetimize de çok önemli görevler
düşmektedir.
Halbuki,
KEİ, Türklerin yaptığı, dünyaya büyük Atatürkün söylemi
olan yurtta sulh, cihanda sulh sözünü anlatabileceği de beraberinde tek
kuruluştur. Bu kuruluş vasıtasıyla, Türkiyeden bütün
dünyaya barış, demokrasi, dayanışma mesajları da
yansıtılabilir.
Türkiye, coğrafi
konumu, tarihî gerçekleriyle Balkanların, Orta Doğunun,
Kafkasların en güçlü ve belirleyici rolü olabilecek tek ülkesidir.
Buradaki pozitif enerji, dünya kamuoyuna barış mesajları
verirken, bölgenin mevcut potansiyelinden dolayı, iş birliği ve
ekonomik gelişmeleri de beraberinde getirecektir.
KEİnin
kurulduğu yıllar Sovyetler Birliğinin dağılma
yıllarında olmuştur. Türkiye tarafından ortaya atılan
bu kuruluş fikri, dönemin istikrarsızlığı ve
belirsizlikleri karşısında yapıcı, toplayıcı
ve gerçekçi bir adım olarak ortaya çıkmıştır. Bu örgüt
vasıtasıyla Türkiye tarafından stratejik boşluk
doldurulmaya çalışılmıştır.
Bu örgüt,
birbirleriyle anlaşmazlık içinde bulunan, hatta, aralarında
diplomatik ilişki bile bulunmayan birçok ülkeyi birlikte yaşamaya ve
beraber çalışmaya alıştıran bir iş birliği
platformu oluşturmuştur. Birbirlerini tehdit eden birçok ülke
aynı masa etrafında beraber oturmuşlar ve birçok konuyu da bu
örgüt vasıtasıyla görüşmüşlerdir. Karadeniz bölgesinin
KEİ sayesinde daha güvenli hâle gelmesi sağlanmaya
çalışılmıştır.
KEİ, Avrupa
Birliği gibi ekonomik ve NATO gibi askerî entegrasyona geçme
başarısına ulaşamamıştır. Ancak, bu örgütler
ile kendi üyeleri arasında karşılıklı ilişkilerin
gelişmesinde rol oynamaya çalışmıştır. Ancak
bölgede donmuş, yıllardan beri çözüm bekleyen problemler de
vardır. Bu anlaşmazlıklar sıcak çatışmalara her
zaman zemin hazırlayabilir. Burada, Türkiye ve Rusya Federasyonuna çok
büyük görevler düşüyor. Hâlen kendisi de yapısal dönüşüm
problemleri içinde bulunan Rusya, sadece Karadeniz Bölgesinde değil,
bizzat Avrupa Kıtasında da Türkiyeyle beraber birçok alanda iş
birliği içerisinde olabilir.
Zaman içerisinde
Avrupadan dışlanan Türkiye, geleceğe dönük alternatiflerini
Avrasya bölgesinde aramak mecburiyetinde kalabilir. O zamanın gelmesini
beklemeden hazırlıklı olunmalıdır. Bu yönüyle Avrasya,
Türkiyenin kaderidir.
Avrupanın
sömürgeleştirme projesi, Amerikanın savaşa yönelen
saldırgan Büyük Orta Doğu Planlarıyla fazlasıyla zemin
kaybeden Türkiyenin artık daha kararlı bir şekilde Avrasya
Kıtasına yönelmesinin zamanı da gelmiştir. Gelecekte
Türkiyenin adı Avrupa ve Amerikadan daha çok Avrasyayla
anılacağı için, Türkiye-Orta Asya-Avrasya denklemine mutlaka
hazır olunmalıdır.
Türkiye, 21inci
yüzyılda, son zamanlarda, Avrasya politikasını önemsemeyen bir
dış politika uygulaması içerisindedir. Türk dünyası, Orta
Asya boyutu olan dış politikamız, ülkemizi, Avrupa, AB ve ABD
nezdinde farklı bir yöne taşır. Türkiyeyi Avrasya Bölgesinde
güçlü kılar. Bu durum, ülke güvenliğini geliştirip millî
çıkarlarımızı korumamızı ve denge ülke konumuna
gelmemizi de sağlamış olacaktır.
KEİ gibi
örgütler Türkiyenin Avrasya bölgesinde etkisini artırmak üzere
kurulmuş olan kuruluşlardır. Son yıllarda ülkemiz önce
Avrupanın, sonra ABDnin etkisiyle ekonomik kontrol altına
alınıyor. Bu durum Türk ekonomisini IMF ve Dünya Bankasına
mahkûm ederek Türkiyenin Karadeniz ve Orta Doğu, Orta Asya
çıkarlarına yönelik bölgesel bir ekonomik yapıya gitmesine izin
vermiyor.
Bu durum mutlaka
aşılmalıdır. Batılı ülkeler Türkiyeyi bu
bölgelerde kontrol altında tutmak istiyor. Bu açıdan özellikle
Türkiyenin Avrupa Birliği kapısında 1999 Helsinki
kazanımlarından geriye düşürülerek bekletilmesi, üye
yapılmasa bile Avrupa Birliğine sıkı bağlarla
bağımlı hâle getirilmesine yönelik 2004 yılı
kararları dikkatle incelenmeli, sermayenin yabancılaşması,
tekel niteliğindeki kuruluşların yabancılara
satılması herkes tarafından iyice düşünülmeli ve
beraberinde değerlendirilmelidir.
Türkiye yeni
açılımlar yapmalı, bölge ülkelerinin hepsiyle beraber Avrasya
ekonomik topluluğunun temelini atmalıdır. Bu durum Türk
dünyasını içine alan Türkiyeyi Avrasyada çok önemli konuma
getirebilir. Güçlü, lider ülke Türkiye bu bölgelerde etkileyici ve belirleyici
konumda olunca dengeler de beraberinde değişir. Ancak bu duruma
Batılı ülkeler şiddetle karşı çıkabilirler.
Dünyanın geleceğinin saklı olduğu bölge, enerji
kaynakları, kirlenmeyen toprakları, genç nüfus yapısıyla
Türkiye merkezli Avrasya, Orta Asya bölgesindedir. Batılı ülkeler,
Türkiyenin gücünü bildikleri için, terör, ekonomik kriz, komşularla
sürtüşme ve ülkemiz içinde yaratılan iç çekişmelerle bizleri
meşgul etmektedirler.
Türkiye, günden
güne dış borç batağına kasıtlı olarak
sürüklenmektedir. Şu anki durum sanki Osmanlı
İmparatorluğunun son zamanlarını düşündürmektedir.
Türkiyemiz, işte, burada, tekrar düşünmeli ve çıkış
yolları bulmalıdır. İşte KEİ örgütüyle bazı
konular gündeme getirilebilir.
Günümüz
şartlarında dünya artık tek kutupluluktan kurtulup, çok kutuplu
bir yapıya giderken, kutuplar arasındaki çekişme mücadelelerinin
Türkiye etrafında olduğu da hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Avrupalı ve
ABDli emperyalistlerin her türlü oyunlarına karşı, ülkemizin
bölgeye alternatif projeleri, dünyaya da beraberinde barışı
getirecektir. Bölge ülkeleri, sömürge devletlerin savaş
senaryolarından kurtulacaktır. Türkiye, lider ülke konumuna gelir.
Ufukta 2023 yazılı da olmalıdır.
Cumhuriyetin
100üncü yılı, altın çağımızın
başlangıcı olmalıdır. 100üncü yıla
şahlanarak, lider ülke konumunda girmek için, millî birlik ve
beraberliğimize, ülke bütünlüğümüze sahip çıkarak, bölücü ve
fitne unsurların her türlü oyunları bozularak
ulaşılacaktır.
Türk milletinin
evlatlarına ülküler verilmeli, hedefler gösterilmelidir. Tarihten ders
alan, kendisine güvenen bir Türkiye mutlaka ortaya konulmalıdır.
KEİnin
kuruluşunun 15inci yıl dönümü 25 Haziran 2007 tarihinde
İstanbulda yapıldı. Bu zirvede yeni ufuklara yelken açmak
teması gerçekleştirildi. Bu temayla, KEİye yeni bir yönelim ve
canlılık kazandırılmalıdır. Örgüt, proje ve ortak
altyapı çalışmalarında daha etkin olmalıdır.
Türkiye, tarihî
misyonuyla, bu bölgenin en güçlü ülkesidir. Türk dünyası ve Avrasyaya
karşı tarafsız ve kararsız olamaz. Türk cumhuriyetleri ve
bölge ülkeleriyle kurulacak ilişkiler, kendi bölgesinin geleceği için
güçlü ve lider ülke olmasını da gerektirmektedir. Türkiye, AByle
bütünleşmek için harcadığı çabaların çok az bir
kısmıyla buralarda çok önemli konumda da olabilir. Eli güçlenen
Türkiye bölgenin istikrar unsuru olur, barış da ancak o zaman
gelecektir.
Ülkemiz
önümüzdeki yıllara lider ülke hedefiyle her yönüyle hazır
olmalıdır.
Çıkartmakta
olduğumuz bu kanunun ülkemize, milletimize ve bölgeye istikrar, huzur ve
güç getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
AK Parti Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç.
Sayın
Başkan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum,
iyi akşamlar diliyorum.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin Ayrıcalık
ve Bağışıklıklarına Dair Protokolün
Onaylanmasıyla İlgili Kanun Tasarısını
görüşüyoruz.
Benden önce
konuşan değerli grup sözcüleri arkadaşlarım Sayın
Elekdağ ve Sayın Doğru, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesiyle ilgili
ayrıntılı ve çok yararlı bilgiler verdiler. Bu
bakımdan, sadece bir beş dakikayla KEİPAnın bizim için
ifade ettiği anlamı söylemek istiyorum.
Bir defa, bu
protokol 2003 yılında imzalandı, 2005 yılında Bakanlar
Kurulu ve Başbakanlığa sevk edildi ama görüşülmesi ancak
bugün oluyor. Gündemin çok arka sıralarındaydı,
Danışma Kurulu önerisiyle ön sıraya alındı, bu
bakımdan hepinize teşekkür ediyorum. Çünkü, bu protokole imza koyan
ülkelerden sekiz tanesi bunu meclislerinde onayladılar, Türkiyenin
imzalaması, Türkiyenin onaylaması bekleniyordu, bugün bu gereği
yerine getiriyoruz, inanıyorum ki, değerli oylarınızla bu
protokol, bu anlaşma onaylanmış ve kanunlaşmış
olacaktır.
Arkadaşlarım
da söylediler, 90lı yılların başında, önce Karadeniz
Ekonomik İşbirliği, bir yıl, iki yıl sonra da bunun
Parlamenter Asamblesi kuruldu. Her ikisinde de Türkiyenin öncülüğü
vardır. O günkü Türkiyeyi yönetenler, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok
faydalı bir işe imza koydu. Çünkü, bugünkü üye sayısı
12dir; 11di, 2004 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin dönem
başkanlığında, bendenizin başkan olduğu
sırada, Antalyada yaptığımız Genel Kurulda
Sırbistan-Karadağın da üyeliğini Genel Kurul kabul
etmişti. Bildiğiniz gibi Sırbistan, Karadağ daha sonra
referandumla ayrıldılar, şu anda KEİPAnın üyesi
olarak Sırbistan bulunuyor.
Biz, bu
Parlamenter Asamblesinin büyük ülkelerinden birisiyiz. Bizim gibi, Rusya,
Ukrayna nüfus bakımından büyük sayılabilirler, ama fonksiyon
bakımından da etki bakımından da Türkiye hem KEİde
hem de KEİPAda önemli, dikkat çekici ülkelerden bir tanesidir.
Bu yıl
şubat ayının 26sında zannediyorum KEİPAnın
kuruluşun on beşinci yılı da kutlanacaktır.
Bildiğiniz gibi Genel Sekreterlik İstanbuldadır,
sekreteryası İstanbulda bulunmaktadır. On iki üye ülkenin
delegasyon başkanlarıyla birlikte, Değerli Meclis
Başkanımız Sayın Toptanın ev sahipliğinde,
bildiğim kadarıyla Yunanistan Meclis Başkanı Siufasın
da iştirakiyle bir kutlama yapılacaktır.
Bundan önceki son
Genel Kurul Gürcistanın başşehri Tifliste
yapılmıştı. 9 arkadaşımızla birlikte bu
Genel Kurulda Türkiyeyi temsil ettik. Arkadaşlarımızın her
biri önemli konuşmalar yaptılar. Sayın Doğrunun da ifade
ettiği gibi, üç komisyonda 3er arkadaşımız görev
almış bulunuyorlar. Şu anda dönem başkanlığı
Yunanistana geçmiştir. KEİnin de geçtiğimiz yıl dönem
başkanlığını Türkiye Hükûmeti yapmıştı.
Ekim ayında yapılan Genel Kurul ve toplantıyla
-Dışişleri Bakanları Toplantısı- liderler
zirvesiyle Ukraynaya geçmiş bulunuyor.
Değerli
arkadaşlarım, biz, KEİPAnın önemli bir kuruluş
olduğuna inanıyoruz. Benden önce, benden sonra ve bizden sonra gelecek
olanlar da KEİPAnın amacına uygun şekilde daha da
güçlenerek çalışması için bu gayreti göstereceklerdir.
Biraz önce de
konuşuldu, bendeniz katıldığım için biliyorum, bugün
12 üye ülkenin 3 tanesi aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi ülkelerdir.
Bunlar Yunanistan, Bulgaristan ve Romanyadır. Türkiye, müzakere eden ülke
konumundadır. Başka üye ülkelerin de Avrupa Birliğiyle ilgili
birliktelikleri vardır, en azından ortaklık veya istikrar
anlaşmaları imzalamışlardır. Bu sebeple, Avrupa
Birliği ile KEİPA arasındaki ilişkiler giderek
güçlenmektedir. Yunanistanda Karadeniz Araştırmaları Merkezi
vardır. Bu Merkez, Avrupa Birliği ve KEİPAnın
imkânlarını birlikte değerlendirmek üzere bilimsel çalışmalar
yapmaktadır. Bunlardan bir toplantıya da bendeniz Başkan Yardımcısı
Sayın Kemalettin Göktaşla katılmıştım.
Aynı zamanda
KEİPAnın Avrasya ülkeleriyle de yakın iş birliği
arzusu bulunmaktadır. Özellikle, Özbekistan, Türkmenistan ve diğer
ülkelerle KEİPAnın olanaklarını bir araya getirme
çalışması son yıllarda büyük değer
kazanmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, KEİPAnın Meclisimizde
arkadaşlarımızla temsil edilen gücünü bundan sonra da birlikte
yürüteceğimize inanıyorum.
Bu
ayrıcalıklar ve bağışıklıklar konusundaki
protokolün bugün değerli oylarınızla
yasalaşacağına inanıyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arınç.
Tümü üzerinde
başka söz talebi yok.
Maddelerine
geçilmesini
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN
Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN O
zaman bir sonraki maddede vereyim. Oylamaya geçecektim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, tümü üzerinde konuşacağım.
BAŞKAN
Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tümü üzerinde istiyorum. (AK Parti sıralarından oylamaya
geçildi sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Hayır, bir sonraki maddede vereyim size şahsınız
adına. Çünkü oylamaya geçtim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, madde üzerinde beş dakika, tümü üzerinde on dakika
konuşuluyor.
BAŞKAN
Efendim, söz talebi yoktu, yani bize müracaat etmediniz, onu diyorum ben. Bir
sonraki maddede vereyim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, söz istiyorum ben!
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sizin keyfinize göre değil efendim, söz istiyorum ben. (AK
Parti sıralarından bağırma sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Söz
talebiniz yok burada.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Kanunun tümü üzerinde konuşma hakkım var. Ne hakla benim
konuşma hakkımı vermiyorsun! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum!
BAŞKAN -
Kabul etmeyenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Beyler, burası dağ başı değil! Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
BAŞKAN
1inci maddeyi okutuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, lütfen oradan kalkın! Böyle bir
şey olur mu! Benim söz hakkımı nasıl engellersiniz!
KARADENİZ
EKONOMİK İŞBİRLİĞİ PARLAMENTER
ASAMBLESİNİN AYRICALIK VE BAĞIŞIKLIKLARINA DAİR
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 31 Ekim
2003 tarihinde Baküde imzalanan Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına Dair Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hangi yetkiyle benim söz hakkımı engelliyorsun Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi adına Trabzon Milletvekili
Sayın Süleyman Yunusoğlu.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben söz istiyorum, söz! Tümü üzerinde söz
istiyorum, ne hakla vermiyorsun? (AK Parti sıralarından otur yerine
sesleri, gürültüler)
Yani, şimdi
siz burada çoğunluktasınız diye milletvekilini yok mu
sayabilirsiniz? Böyle bir şey en ilkel toplumlarda, en ilkel
parlamentolarda
(AK Parti sıralarından Konuşma! sesleri)
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu, birkaç saniyenizi rica edeyim
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın milletvekilleri, ben burada milletvekiliyim, bana söz
verilmiyor ve siz alkışlıyorsunuz.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu ayıp size yeter! Evet, Bülent Arınç çok iyi
bakıyorsun!
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Otur yerine!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen burada olsaydın, böyle olsaydı, bu Mecliste kan
gövdeyi götürürdü. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ben milletvekiliyim, benim söz hakkımı
kullandırmıyorsunuz! Ben söz hakkımı istiyorum.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, söz isteme
usulü bellidir, talepler bellidir. Benim önümdeki listede söz talebi yoktur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ben daha oylamaya geçmeden söz istedim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Ben
söyledim ve oylamaya geçtim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, geçmediniz
Oylamaya geçmeden söz istedim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Eğer ilgili Sayın Milletvekili Sayın Genç şu anda müracaat
ederse 1inci madde üzerinde söz alabilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, şu Meclisi çok keyfî
yönetiyorsunuz.
BAŞKAN
Bağırmakla çağırmakla kimse söz alamaz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Meclis Başkanı Köksal Toptanı göreve davet ediyorum
ve seni bu kürsüye çıkarmamasını diliyorum. Böyle olmaz!
BAŞKAN
Öyle bir üslup yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim söz hakkımı kısıtlayamazsın
Sayın Başkan! Ben daha tümü üzerinde söz istedim, bana söz vermek
zorundasınız!
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bana söz vermek zorundasınız!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Tamam be, otur artık yerine!
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Bana söz vermek zorundasınız! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Otur yerine!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen sakin olun.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Otur yerine! Otur yerine!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Oturmuyorum, ne yapacaksın! Gel bakalım buraya! Gel! Gel bakalım!
BAŞKAN
Sayın Çerçi, lütfen
Sayın
Yunusoğlu, buyurun efendim.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Çık dışarı!
BAŞKAN
Sayın Çerçi, lütfen
Sayın
Yunusoğlu, buyurun efendim.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sen kimsin!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben burada söz istiyorum!
BAŞKAN
Sayın Çerçi, lütfen efendim
Sayın Çerçi, oturunuz efendim.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) O zaman gereğini yapın Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz istiyorum ben. Bana söz vermek zorunda. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim.
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Ama, önce burayı susturalım
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzük bana bu hakkı veriyor
BAŞKAN
Arkadaşlar, Hatibi dinleyelim lütfen.
(Balıkesir
Milletvekili Mehmet Cemal Öztaylan, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
yanına gitti)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu kardeşim, ben söz istiyorum
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Yunusoğlu.
MHP GRUBU ADINA
SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesinin Ayrıcalık ve
Bağışıklıklarına Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Yeter!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, şimdi ben burada tek kişiyim diye
Böyle bir
şey olmaz
Oradan insanlar gelip bana saldırıyorlar, ondan sonra
Sayın Başkan
Keyfin yerinde
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) Uygun Bulma Yasa
Tasarısını görüştüğümüz bu protokol ile Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin mal
varlıklarına bağışıklık tanınması ve
KEİPA üyesi devletler parlamento temsilcileri ile KEİPA personelinin
görevlerini yerine getirirken ve toplantılara geliş gidişlerinde
sahip oldukları ayrıcalık ve
bağışıklıklar düzenlenmektedir.
Protokolün 2nci
maddesiyle KEİPA malları ve mal varlığı, 3üncü
maddesiyle KEİPA binası, 4üncü maddesiyle KEİPA
arşivlerinin dokunulmazlığa sahip olduğu düzenlenmektedir.
Üye Devletlerin
Parlamentolarının Temsilcileri başlıklı üçüncü
bölümünde yer alan 5, 6 ve 7nci maddelerde ise Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesinde görev yapan üye devletlerin
parlamenterlerinin yararlanacakları bağışıklık ve
ayrıcalıklar düzenlenmektedir.
Bilindiği
gibi, Anayasamızın Kanun önünde eşitlik
başlıklı 10uncu maddesi Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı hükmüne
bağlanmaktadır. Ancak, yine Anayasamızın
Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma
başlıklı 90ıncı maddesinin son fıkrası
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası
andlaşmaların kanun hükmünde olduğunu ve andlaşmaların
Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine
götürülemeyeceğini hükme bağlamaktadır. Yani, bizim ülkemizin
imzaladığı ve bu yüce Meclisin uygun bulma yasasını
görüştüğü bu yasa, özünde bizim Anayasamızın ruhuna,
felsefesine açıkça aykırıdır.
Bu protokol ile
Anayasanın Yasama dokunulmazlığını düzenleyen
83üncü maddesinin hükümlerine benzer bir düzenlemeyi biz Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi üyeleri için de getiriyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasama dokunulmazlığı
konusu uzun zamandan beri gündemde olan bir konudur. Türk milletinin temsilcisi
milletvekillerimizin kürsüde bu milletin refahı, mutluluğu,
geleceği için özgürce konuşmalarını sonuna kadar savunmalıyız.
Ancak, otomobilinde uyuşturucu yakalandığı iddia edilen, bu
milleti etnik çatışmaların içine çektiği iddia edilen, bu
milletin birliğine, bütünlüğüne kurşun sıkanların,
hakkında bilet kalpazanlığı yaptığına
ilişkin iddialar olanların, görevi kötüye kullanan, görevini ihmal
eden, görevde suistimal yapanların bu haktan yararlanmamaları
gerektiğini düşünüyorum. Bu adaletsiz, bu haksız düzenlemenin
bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğini
düşünüyorum. Biz, eğer, Anayasamızda bu yönde bir
değişiklik yaparsak, üyesi olduğumuz uluslararası birlikler
ile yapacağımız protokollerde de bu yönde düzenlemeler
yapmalıyız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı, Karadenizde istikrarı
korumak, barışı teşvik etmek ve ekonomik iş
birliğini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Ancak,
göstergeler, bizim kendi içimizde, Karadeniz Bölgemizde istikrarın
sağlanamadığını, ekonominin iyiye gitmediğini
göstermektedir.
Ben Karadenizin
güzide şehirlerinden biri olan Trabzon Milletvekiliyim. Siyasi iktidar
döneminde Trabzondan ne kadar vergi toplanmış, bu toplanan verginin
ne kadarı Trabzona harcanmış, bunun
tartışılması ve gözler önüne serilmesi gerektiğine de
inanıyorum.
Maliye
Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünün genel yönetim bütçe
uygulama sonuçlarına bakıldığında, 2002 yılında
Trabzondan toplanan vergi miktarı 191 trilyon 318 milyardır. Bunun
karşılığında, devletin 2002 yılında
Trabzona yaptığı kamu giderlerinin toplamı ise 610 trilyon
210 milyardır. 2007 yılına gelindiğinde ise 585 trilyon 778
milyar vergi toplanırken, bunun karşılığında kamu
giderleri toplamı 978 trilyon 62 milyar olmuştur. Yani, 2002-2007
kıyaslamasında 2002den 2007ye AKP döneminde Trabzondan toplanan
vergi 3 kat daha fazla toplanmış iken, bunun
karşılığında yapılan kamu harcaması
toplamı ancak 1,5 kat artmıştır. Bu tablo siyasi
iktidarın Trabzona haksızlık yaptığını
ortaya koymaktadır. Bir tarafta ekonomi ile ilgili pembe tablolar
çizilirken, diğer tarafta Maliye Bakanlığının resmî
İnternet sitesinde yer alan rakamlar, maalesef, bunlardır.
BAŞKAN Sayın
Yunusoğlu, konuya dönerseniz iyi olur efendim. Yani, Trabzonla ilgili
yatırımlar değil de KEİPAyla ilgili
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Devamla) Bağlıyorum efendim.
Bu tablonun
sonucunda, Karadeniz sürekli göç vermekte, Karadeniz kan kaybetmektedir. Bu
süreci tersine çevirmenin yolu, kamu yatırımlarını
artırmak ve özel yatırımları teşvik etmektir. Bu
konuda yapılan çalışmaların, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Anlaşması hükümlerine göre görüşülmekte
olan bu yasanın inşallah Karadenize ve ülkemize faydalar
getireceğini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, saat 20.00de çalışma süremiz doluyor. Şu anda
sadece dört dakikalık bir süremiz kalmıştır.
Dolayısıyla herhangi bir çalışmayı tamamlama
imkânımız da yoktur.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Ocak 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum; hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.58