DÖNEM: 23 CİLT: 13 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
57nci
Birleşim
31 Ocak 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, balık çiftliklerinin çevreye verdiği
zararlar ile balık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
2.- Burdur
Milletvekili Bayram Özçelikin, Burdur ilinin eğitim ve öğretim
projelerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Manisa ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, çiftçilerin hangi ürününe ne
kadar destek verileceğinin bir an önce açıklanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, konuşmasında geçen bir
ifadeyi, yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle,
düzeltmek amacıyla açıklaması
5.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının 57nci Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının
konuşmasında muhalefet milletvekillerine sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Konya
Milletvekili Faruk Balın Artvin Milletvekili Ertekin Çolakın
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 24 milletvekilinin, yapı malzemesi ve
yapı denetimi konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/113)
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt ve 21 milletvekilinin, kış şartları
nedeniyle Doğu Anadolu Bölgesinde hayvancılık ve altyapıda
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/111)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 milletvekilinin, organize sanayi bölgelerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/112)
B)
TEZKERELER
1.-
Sağlık Bakanı Recep Akdağın Amerika Birleşik
Devletlerine yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun
görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/274)
VII.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.- (10/35, 43,
49, 70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye
seçimi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Her madde
hakkında milletvekillerince verilen yedi önergeden sonra siyasi parti
gruplarınca verilecek birer önerge haklarının saklı
tutulması ve madde metninde redaksiyon mahiyetinde küçük
değişiklikler yapan önergelerin işleme alınıp
alınmaması hakkında
X.- OYLAMALAR
1.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresinin 12nci maddesinin oylaması
XI.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Silopi Termik Santraline,
- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, erozyona yönelik çalışmalara,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/1364,
1365)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova lagünlerine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/1367)
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, yasama dokunulmazlığı
tezkerelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/1718)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00te açılarak üç oturum yaptı.
Birinci ve İkinci Oturum
Karaman Milletvekili Mevlüt
Akgün, Kâzım Karabekir Paşanın, 60ıncı ölüm yıl
dönümü nedeniyle, asker ve eğitimci kişiliğine,
Niğde Milletvekili Mümin
İnan, Niğdedeki çiftçilerin tarımsal sulamada
kullandıkları elektrik borçlarına,
Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış, ülkemizdeki organ bağışı ve
nakline,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlu, Kâzım Karabekir Paşanın
60ıncı ölüm yıl dönümü nedeniyle bir konuşma yaptı.
Kocaeli Milletvekili Cevdet
Selvi ve 20 milletvekilinin, sendikal örgütlenme ve faaliyetlerde yaşanan
sorunların (10/108),
İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin ve 30 milletvekilinin, Alevi vatandaşların inanç ve
kültürlerini yaşamalarında karşılaştıkları
sorunların (10/109),
Antalya Milletvekili Tayfur
Süner ve 21 milletvekilinin, iç göçün nedenlerinin ve sonuçlarının
(10/110),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Portekize resmî ziyarette
bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğana refakat eden heyete
katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci sırasında
bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/490) (S. Sayısı: 97) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
2nci sırasında
bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanununun
(1/24) (S. Sayısı: 98) geri gönderilen maddelerinin
görüşmelerine başlanılarak 5inci maddesi kabul edildi.
Saat 18.07de toplanmak
üzere, ikinci oturuma 17.45te son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Canan
CANDEMİR ÇELİK Fatma
SALMAN KOTAN
Bursa Ağrı
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Üçüncü Oturum
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
2nci sırasında
bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanununun
(1/24) (S. Sayısı: 98) geri gönderilen maddelerinin
görüşmelerine devam edilerek 11inci maddesi kabul edildi, 12nci maddesi
üzerinde bir süre görüşüldü.
31 Ocak 2008 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime 20.06da son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Canan
CANDEMİR ÇELİK Fatma
SALMAN KOTAN
Bursa Ağrı
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.:
81
II.- GELEN KÂĞITLAR
31 Ocak 2008 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 21 Milletvekilinin, kış
şartları nedeniyle Doğu Anadolu Bölgesinde hayvancılık
ve altyapıda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/111) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/01/2008)
2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 Milletvekilinin, organize sanayi bölgelerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/112)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/01/2008)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 24 Milletvekilinin, yapı malzemesi ve
yapı denetimi konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104
ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/113) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/01/2008)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, YÖK Başkanına söylediği iddia
edilen bir sözüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1291)
2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Suudi Arabistan Kralının hediye verip
vermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1293)
3.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, bir üretim tesisine usulsüz ruhsat
verildiği iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1303)
4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, bir cinayet dosyasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1305)
5.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Emniyet mensuplarının psikolojik
rehabilitasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1306)
6.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Karşıyaka
Mezarlığındaki anıt mezarlara yapılan
saldırılara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1307)
7.- Trabzon
Milletvekli M.Akif Hamzaçebinin, basında çıkan bazı polis memurları
hakkındaki soruşturmaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1308)
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, bir silahlı saldırı
olayının aydınlatılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1309)
9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir şirket arazisine verilen imar izni ile
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1310)
10.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir arazideki imar değişikliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1311)
11.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, kurban bedeli bağışı
toplayan hayır kurumlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1312)
12.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, yabancı gerçek kişilerin ve tüzel
kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin taşınmaz
edinimlerine ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1331)
13.- Ankara
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, hastanelerde kullanılan
kloroflorokarbonlu soğutuculara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1332)
14.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Suudi Arabistan Kralının
hediye verip vermediğine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1336)
15.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Türk Telekomun internet sitesindeki
bilinmeyen numara sorgulama linkine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1337)
31 Ocak 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, balık çiftliklerinin çevreye verdiği
zararlar ile balık üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen
İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersine aittir.
Buyurun
Sayın Ersin.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, balık
çiftliklerinin çevreye verdiği zararlar ile balık üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Konuya girmeden
önce, bugün İstanbul Davutpaşada bir maytap imalathanesinde
yaşanan facia sonucunda 17 vatandaşımız
yaşamını yitirdi. (AK Parti sıralarından 19 sesleri)
19 mu oldu? Evet,
19 vatandaşımız yaşamını yitirdi,
bazıları ağır olmak üzere onlarca
vatandaşımız da yaralandılar. Yaşamını
yitiren vatandaşlarımızın yakınlarına sabır
diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
İşte,
denetimsizliğin ve ilgisizliğin getirdiği bir sonuçla
karşı karşıyayız. Ruhsatsız olduğu söylenen
bu iş yerinin zamanında denetlenmemiş olması böyle bir
faciayla sonuçlandı.
Değerli
arkadaşlarım, denetimsizlik ve ilgisizlik, bu balık çiftlikleri
konusunda da başımızı ağrıtıyor,
şikâyetlere neden oluyor. Kendi seçim çevremde örneğin,
Urla-Karaburun-Çeşme kıyı şeridindeki en güzel
koylarımızın girişine konuşlanmış olan
balık çiftlikleri, maalesef, yıllardan beri bir sorun olarak
karşımızda duruyor. Yarattıkları kirlilik nedeniyle,
deniz dibinde ve yüzeyinde yarattığı kirlilik nedeniyle, denizin
eko sistemini bozdukları nedeniyle ve oksijen yetersizliğine sebep
oldukları nedeniyle, yıllardan beri bu balık çiftlikleri
kamuoyunun tepkisini çekmektedir. Nitekim, son günlerde yaşanan yoğun
balık ölümleri hem sektörde ciddi zararlara neden oldu hem de kamuoyunda
endişelerin yaratılmasına neden oldu.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Çevre
Yasası geçirdik, çıkardık ve 13 Mayıs 2006 tarihinde
yürürlüğe giren Çevre Yasamızın geçici 9uncu maddesinin (h)
bendi gereğince arkeolojik ve doğal
sit alanları ile kapalı koylarda ve körfezlerde balık
çiftliği kurulamaz ve yine, bu Yasaya dayanarak yayımlanan
tebliğe göre, balık çiftlikleri sadece kıyıdan 1.100 metre
uzaklıkta ve en az 30 metre derinliği olan yerlerde
konuşlandırılabilir ancak ve bu tebliğin yayımlanmasından
sonra, Yasanın özellikle yürürlüğe girmesinden sonra beklenen neydi?
Bu Yasaya ve tebliğe uygun olmayan balık çiftliklerinin açık
denizlere taşınması ya da en azından Yasanın ve
tebliğin buyurduğu şekilde konumlarını düzeltmeleri
gerekiyordu. Ancak, aradan bir buçuk yıldan fazla bir zaman geçmiş
olmasına karşın, maalesef, bir düzeltme, bir iyileştirme
yapılamadı. Dolayısıyla, sorun yine
karşımızda bütün canlılığıyla duruyor.
Sayın Çevre
Bakanımız zaman zaman açıklamalar yaptı. Örneğin,
hatırlayabildiğim en son açıklamasında, bu balık
çiftliklerinin, yaz başlamadan önce bulundukları yerlerden, yani
Yasaya ve tebliğe aykırı olarak konuşlanmış
oldukları yerlerden açık denize taşınacaklarına
ilişkin açıklamalar yaptı. Ancak, bu balık çiftliklerinin,
yani Yasaya ve tebliğe aykırı konuşlanmış olan balık
çiftliklerinin nereye taşınacakları belirli değil. Yani, bu
sektöre, nerede faaliyet göstermeleri gerektiğine ilişkin bir
belirlenen yer yok. Dolayısıyla, taşının demekle
sorun bitmiyor değerli arkadaşlarım, nereye
taşınacaklarının, hangi koşullarda faaliyetlerini
sürdüreceklerinin de belirlenmesi gerekir.
Şunu
açıklıkla belirtmek isterim; Hiç kimse balık çiftlikleri tamamen
kaldırılsın, yok edilsin demiyor. Böyle bir iddiamız yok.
Tam tersine, balık çiftliklerinde yetiştirilen balıkların,
ürünlerin, vatandaşlarımızın ucuz protein
sağlamasına yardımcı oldukları nedeniyle
varlıklarının sürdürülmesinden yanayız, ama çevre
sorunları yaratmadan, sıkıntı yaratmadan ve Avrupada,
gelişmiş ülkelerde hangi koşullarda faaliyet gösteriyorlarsa
Türkiyede de aynı koşullarda çalışmaları
gerektiğini söylüyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN
(Devamla)
ve işte itirazlar da buradan kaynaklanıyor değerli
milletvekilleri.
Şimdi,
taşınacakları yeri göstermeden bulunduğunuz yerden
ayrılın demek yeterli olmadığı gibi, nereye
gideceğini bilmeyen bu sektörde faaliyet gösterenler, çoğunlukla
bulundukları yerlerden 150-200 metre ileriye kafeslerini sürükleyerek,
aynı bölgede, aynı yerlerde faaliyetlerini sürdürmeye devam
ediyorlar. Yani, bir iyileştirme yapmadan, yani, Yasanın
aradığı koşulları yerine getirmeden, tebliğin
aradığı koşulları yerine getirmeden faaliyetlerini
sürdürmeye devam ediyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, gerek sektördeki yasa tanımazlık ve gerekse
ilgililerin soruna planlı, projeli yaklaşmamaları nedeniyle, bu
sektöre yol göstermemeleri nedeniyle, bu sorun bir ciddi bunalım olarak
karşımızda varlığını sürdürmeye devam ediyor
ve bir an önce çözümlenmesi gerekir.
Dinlediğiniz
için çok teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN-
Teşekkür ederim Sayın Ersin.
Hükûmet
adına cevap hakkı, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel
Eroğluna aittir.
Buyurun
Sayın Eroğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum. Şimdi, efendim,
özellikle balık çiftlikleriyle alakalı kanaatimizi ve yapılan
çalışmaları ben sizlere arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Evvela, şunu
prensip olarak ifade etmekte fayda var: Biz balık üretimine, balık
çiftliklerine karşı değiliz. Ancak, bunların çevreyle
uyumlu, kirlenmeyi, turizmi veyahut da yerleşim alanlarını
etkilemeyecek şekilde olması yanındayız. Hatta, şunu
açıkça ifade edeyim ki, Hükûmetimiz, ilk defa 2003 yılından itibaren,
balıkla ilgili, özellikle 2003 yılında Su Ürünleri Kanununda
değişiklik yaparak, 2004 yılında Su Ürünleri
Yetiştirici Yönetmeliği çıkarılmış ve bu konuda
destekleme kararı almıştır. Hatta şu anda
yaklaşık olarak 100 milyon YTL ödenmiştir. 2007 yılı için
de 58 milyon YTLlik bir hak ediş bulunmaktadır. Yani, gerçekten, hem
teşvik edilmiş Hükûmetimiz tarafından, ayrıca, yüzde 50
faiz indirimli bir kredi imkânı da sağlanmıştır. Bu,
gerçekten çok önemlidir. Zaten, Hükûmetimin sağladığı bu
imkânlar: Yönetmelik değişikliği, teşvik, kredi indirimi,
yüzde 50ye varan kredi indirimi. Bu gibi sebeplerle, bakın, mevcut üretim
yüzde 110 artmıştır. 2002 yılında Rakamı tam
olarak söylüyorum, az önce Sayın Tarım ve Köyişleri
Bakanımız verdi bu rakamı- 61.165 ton iken, dikkat buyurun, 2006
yılında, sonu itibarıyla, 129 bin tona
ulaşmıştır; yani yüzde 100den fazla bir artış
olduğunu özellikle burada vurgulamak istiyorum.
Tabii, buna
paralel olarak ihracat da artmış. Gerçekten, ihracat da 22.500 ton
iken 2002 yılında, 2006 yılında, bakın, 42 bin tona
çıkmıştır ihracat. Yani, hatta katma değer olarak daha
da artmış. 2002 yılında ihraç edilen bu
balıkların değeri yaklaşık 96 milyon 700 bin YTL iken,
bu, 2006 yılında 233 milyon 390 bin YTLye
çıkmıştır. Yani, yaklaşık 2,5 katına
yakın bir ihracatta da 2002 ilâ 2006 arasında fark vardır.
Peki, mesele ne?
Mesele şu: Tabii, bu balık çiftlikleri, maalesef bazıları
koylarda, turizm alanlarını etkileyecek veyahut da o civarda,
kıyılardaki yerleşim alanlarını etkileyecek veyahut da
denizdeki akıntıların veya derinliğin müsait
olmadığı yerde kurulan balık çiftliklerinin, denizdeki,
bunların sebep olduğu birtakım sıkıntılar ortaya
çıkmıştır.
Tabii, bu
sıkıntılar ortaya çıkınca, Hükûmetimiz bu konuda
tebliğ çıkarmıştır. Tebliğin ruhu şu:
Balık çiftliklerin gerek derinlik gerekse akıntı
açısından uygun noktalara taşınması konusunda bir
tebliğ çıkardı. Ancak, bu tebliğle alakalı, maalesef,
idare mahkemesi tarafından bu tebliğle ilgili yürütmeyi durdurma
kararı verildi. Tebliğin çıkış tarihi 24 Ocak 2007.
Resmî Gazetede yayımlandı. Tebliğin adı: Denizlerde
Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan
Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının
Belirlenmesine İlişkin Tebliğ. Yani, burada özellikle şunu
söylemek istiyorum: Biz balık çiftliklerine karşı değiliz,
ama bu kapalı koylarda veyahut da kirlenme açısından
şartları uygun olmayan yerlerde gerçekleşmesine
karşıyız. Ancak bu tebliğ, Danıştay 6. Dairesi
tarafından 15 Mayıs 2007 tarih ve 2007/1447 esas numarasıyla
yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Bu görüşülmüş,
görüşmeler sonunda özelikle 20 Eylül 2007 tarihinde bu yürütmeyi durdurma
kararı kaldırılmış ve 13/11/2007 tarihinde
Bakanlığımıza bu yürütmeyi durdurmanın
kaldırıldığına dair tebliğ
ulaşmıştır.
Peki, ondan sonra
biz ne yaptık? Bakın, az önce Değerli Milletvekilimiz ifade
etti, bunların taşınacakları yerler belli değil diye.
Biz bu yürütmeyi durdurma kararının Danıştay
tarafından kaldırılmasından sonra, hemen
Bakanlığımızda, bizzat benim
başkanlığımda Müsteşarımız, ilgili bütün
kamu kurum ve kuruluşları, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımız, Kültür ve Turizm
Bakanlığımız, Denizcilik
Müsteşarlığımız başta olmak üzere
toplantılar yapıldı. Bizim de kanaatimiz şu
Tabii ki,
şu şekilde demek gayet kolay: Balık çiftlikleri, özellikle
derinliği veya akıntı hızları, yerleşim
açısından uygun olan, iç koy olmayan yerlerde, yerlerini kendileri
tespit etsinler, çevre etkileri değerlendirmesi için müracaat etsinler ve
onlara, biz gerekli, taşınacakları yeri tespit edelim. Usul
budur, ancak şahsen bu da benim mantığıma ters geliyor.
Dedim ki: Arkadaşlar, bunu, herkese bu
Birtakım ölçümler, derinlik
ölçümleri, deniz içi çalışmaları yapılıyor.
Bunları, herkese böyle bir maliyet yüklemeyelim. Dolayısıyla, bu
çalışmaları biz yapalım, buna göre standartları
sağlayacak alanları belirleyelim birlikte, bütün kurumlar ve böylece
Hatta bunların talepleri vardı: Bize topluca ÇED verilmesi
şeklinde, yani, herkesin ayrı ayrı değil de bir bölgede,
balık çiftlikleri taşınacaksa, toplu ÇED verilsin diye. Bu da
bana fevkalade makul geldi. Dolayısıyla, toplu ÇED verilmesi
konusunda da bu talimat verildi. Bir kere, balık çiftliklerinin
istediği bu talep karşılanıyor.
Ayrıca,
balık çiftliklerinin istediği, Çevre düzeni planlarında bunlar
işlensin. diye bir talep var ve bu kalıcılığın
teminat altına alınmasını istiyorlar. Yani, iki gün sonra
Burası da uygun değil. derse tekrar mı taşınacaklar?
Bu bir maliyet getiriyor. Bu konuda da şu anda arkadaşlara, ÇED ve
Planlama Genel Müdürlüğümüze talimat verdim. Dedim ki: Arkadaşlar,
onlar da haklı. Dolayısıyla, taşındıkları
zaman bunları çevre düzeni planlarına işleyelim,
kalıcı olsunlar, mahzuru olmayan yerleri tekrar tekrar istemeyelim.
Bir de
kıyılarda ön besi, yani adaptasyon ünitelerinin kurulması için yeterli
büyüklükte alan istiyorlar. Bu konuyu, tabii, arkadaşlarla
görüşüyoruz. Özellikle şunu ben vurgulamak istiyorum: Balık
çiftlikleriyle ilgili konu gündemimizde, defalarca toplantı yaptık.
Hatta bugün de Sayın Müsteşarımızın
başkanlığında, bu konuyla ilgili özel bir toplantı
yapılıyor; onu da özellikle vurgulamak istiyorum. Sayın
Müsteşarımız Profesör Doktor Hasan Zuhuri Sarıkaya, bu
deniz araştırmaları konusunda, Türkiyede gerçekten otorite bir
kişidir. Dolayısıyla, diğer kurum ve kuruluşlardan,
hatta Sahil Güvenlik de dâhil olmak üzere, Kültür Bakanlığı,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Denizcilik
Müsteşarlığı, bütün hepsi toplanarak, birlikte, şu
anda, Uygun alanlar neresi olabilir? diye, bunları belirliyorlar ve bu
tespitten sonra, biz de onlara yardımcı olmak üzere bu alanları
bildireceğiz.
Ancak, şunu
da ifade edeyim: Bazı balık çiftlikleri, hâlâ, taşınmamak
konusunda direniyorlar. Bir kere, artık, tebliğ geçerlidir, süre
dolmuştur. Bunları çok açık ifade ediyorum. Özellikle yaz
başı diye söyledik, bu konuda tarihi de tam belirleyeceğiz. O
tarihten itibaren, süre dolduğu için, yeni bir süre vermiyoruz, ancak,
belli bir tarihten sonra -onu da ilan edeceğiz- bir kere,
taşınmayana para cezası. Tekrar, bir ay içinde taşınmazlarsa
katlanarak para cezası, tekrar taşınmadıkları zaman,
nam ve hesabına, taşınma maliyetinin yüzde 50 fazlasıyla,
onlardan almak kaydıyla bunlar taşınacak. Bu konuda çok
kararlıyız, onu açıklıkla ifade etmek istiyorum.
İlgili bütün kurum ve kuruluşlarla da bağlantı, gerekli koordinasyon
sağlanmıştır. Tabii, balık çiftliklerini mağdur
etmek istemiyoruz. Ama onların da çevre, görüntü kirliliği, deniz
kirlenmesi, turizm engellenmesi, yerleşim alanlarında birtakım
problemlere sebep olması gibi hususlara da, çevreyle uyumsuz birtakım
faaliyetlerde bulunmalarına da asla müsaade etmeyiz. Ama, bu şu mana
değil: Balık çiftliklerini istemiyoruz. Belirttiğimiz
tebliğe uygun olan alanlarda gelip müracaat ettikleri zaman
kapımız açıktır, yardımcı olacağız.
Tebliğe, kanuna, nizama, yönetmeliklere saygılı olan herkese,
her müteşebbise kapımız açıktır,
başımızın tacıdır. Ama Biz tebliği
takmayız, yönetmelikten anlamayız. diyenlere de gerekli işlemi
yapmaya da kararlıyız, onu özellikle vurgulayayım.
O bakımdan,
müsaade edin, bu balık çiftlikleri meselesi çok kısa zamanda
hallolacak ve göreceksiniz. Zaten, şu anda, hepsi
kararlılığımızı gördükleri için, bu konuda çok
kararlı olduğumuzu gördükleri için çevreyle uyumlu bir
yapılanmaya, taşınma çalışmalarına çoğu da
başlamıştır, onu özellikle belirtmek istiyorum.
Bu arada, tabii
ki, sadece balık çiftlikleri değil, birtakım maden
ocaklarıyla da ilgili itirazlar, birtakım sıkıntılar
var, onu da biliyorum. Ama bütün madencileri topladık, kendilerine
şunu söyledik: Biz madenlerin işletilmesine karşı değiliz,
yardımcı da olacağız. Ama, mutlaka çevreyle uyumlu bir
madencilik yapacaklar. Vahşi madenciliğe hayır fakat çevreyle
uyumlu madenciliğe evet diyoruz. Bu konuda, özellikle şunu da
belirteyim: 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren, bundan böyle, ormanda vesairede
madencilik faaliyeti göstermek isteyen herkes, her firma, bize mutlaka
ıslahla ilgili rehabilitasyon planlarını ve takvimini sunmak
zorunda. Dolayısıyla, bunları da bizzat ben inceliyorum. Dün
akşam gece saatlerine kadar bazı rehabilitasyon planlarını
inceledim, bir kısmını reddettim böyle plan olmaz diye. Onu
güzelce hazırlayan, takvimini belirleyen her firmaya yardımcı
olacağız, ama vahşi madencilik yapanlara kesinlikle
karşıyız. Bunu da özetle vurgulamak istiyorum.
Bu duygularla,
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim,
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündem
dışı ikinci söz, Burdur ilinin eğitim ve öğretim
projeleri hakkında söz isteyen Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelike
aittir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Özçelik.
2.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin, Burdur ilinin
eğitim ve öğretim projelerine ilişkin gündem dışı
konuşması
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
İstanbulda fabrikadaki patlamada vefat eden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifa diyorum. Cenabıhak, milletimize tekrar böyle bir kaza
yaşatmasın.
Akdenizin
şirin ili göller, güller, gönüller diyarı Burdur ilinin eğitim
alanında elde ettiği başarının panoramasını,
inanç, azim ve kararlılığın insanı ve toplumu
başarıya götürüşün manzarasını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Eğitimde tüm
Türkiyeye model olmuş bir il hâline gelen ilimizde 2006 yılında
kurulan Mehmet Âkif Ersoy Üniversitemizde, Burdur Belediyemizde sivil toplum
örgütleriyle, sanayicilerle, esnafla, halkımızla kaynaşarak bu
yıl başlatacağımız yatırım hamlelerimizle
Mehmet Âkif Ersoy adına yaraşır üniversitemizi kurarak,
üniversiteler arasında müstesna yerini almış olacaktır.
Üniversitemizin kurulmasında önderlik eden Başbakanımıza,
Bakanlar Kurulumuza ve Millî Eğitim Bakanımıza tekrar
teşekkür ediyoruz. Söz konusu eğitim olunca, gönül seferberliği,
dayanışma, birlikte olma, okul aile birlikleri, dershaneler,
öğretmenler, Millî Eğitim Müdürlüğü ve Valiliğimizin
önderliğinde uygulanan projelerle başarı
sağlanmaktadır.
Göller ve
Gönüller Diyarı Burdur Projesi: Bu projeyle Burduru tanıtım
amaçlanmış, ilköğretim yedinci sınıf
öğrencilerinin iştirakiyle, ülke genelinde yapılan
yarışmaya elli iki ilden katılım olmuştur. İlimiz
hakkında kompozisyon yazan öğrenciler, Burdurda üç gün misafir
edilmiştir. Projeyle, yaklaşık 250 bin aileye Burdur
tanıtılmıştır.
Ayın
Başarılı Okullar Projesi: Okulların gelişiminin
sağlanmasının amaçlandığı projede, belirlenen
kriterlere göre, okullarımız her ay değerlendirilmekte ve en
yüksek puanlı üç okulumuz ödüllendirilmektedir. Ödüller, projenin
ortağı İl Özel İdaresince sağlanmaktadır.
Kardeş Okul,
Kardeş Kurum Projesi: İlimizdeki tüm okullarımızın
birer hamisi vardır. Sivil toplum örgütlerinin ve hayırseverlerin,
kurumların eğitimle iç içe olması sağlanmış,
önemli ihtiyaçları bu kurumlar tarafından giderilmiştir.
Bilge Kadın
Projesi: Valimizin eşlerinin başkanlığında
oluşturulan Eğitsel Kurul tarafından uygulanan projede,
sınıf anneleri ile okul yönetimi ve öğretmenler tarafından
belirlenen annelere -bir aylık eğitime alınarak- hukukçular,
doktorlar, hemşireler, üniversite öğretim elemanları, sosyal
hizmet uzmanları, giyim, gıda, rehber öğretmenlerince bilgiler
verilmekte ve mahallelerde fikir alınacak, danışılacak
bilge kadınlarımız yetiştirilmektedir.
Okuyan Okullar
Projesi: Bu projede, örgün eğitimde öğrenim gören 41.700
öğrenciye kitap okuma alışkanlığı
kazandırılmak hedeflenmiştir. Ders başlamadan önce -yirmi
dakika- tüm öğrenci ve öğretmenler kitaplarını
okumaktadır. 2006-2007 öğretim yılında her öğrenci,
3.274 sayfa kitap okumuştur. Her kitabın ortalama iki yüz sayfa olduğunu
varsayarsak, on altı kitap okunmuş olmaktadır. Bugün, ilimizde
hangi öğrencimize sorsanız, elinde okumakta olduğu kitabın
adını öğrenirsiniz. 2005 yılında başlanan bu
proje, kıskançlık gösterilmeden, Sakarya, Karabük, İzmir,
Kütahya, Afyonkarahisar, Denizli, Artvin, Ankara gibi birçok ile
verilmiştir.
Bu projemizin
sonucu alınmıştır. 30 Ocak 2008, yani dün itibarıyla
Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel
Müdürlüğünün yapmış olduğu istatistik: Burdurdaki
ilköğretim okulu öğrencilerimiz, seksen bir il içerisinde en fazla
kitap okuyarak Türkiye birincisi olmuştur.
Burdur Okuyor
Projesi: 2007 yılı başında yine Eğitsel Kurulca
başlatılan her köy, belde ve ilçelerde yüz elli yedi okul okuma
merkezi olmuş, bugün itibarıyla 2.750 tane sadece okur-yazar
vatandaşımıza, kendilerine kitap verilmekte. Beşlik set
halinde yaklaşık 13.750 kitap okunmuş olacaktır. Bu
yıl 23 Nisanda 2.750 vatandaşımız arasında
ödüllendirme yapılacaktır.
3 Ocak 2008de
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğimiz seksen bir ilde
Türkiye Okuyor kampanyasıyla örtüşen çalışma, okuyan
toplum yolunda çok önemli bir adımdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özçelik.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) - Burdurun 2003 yılından önce ÖSSde en iyi
derecesi Türkiye kırk üçüncülüğü iken, 2007 yılında Türkiye
sekizinciliğini kazanmış, 2003ten önce OKSde Türkiye yirmi
birinciliğinden 2006da Türkiye ikinciliğine, 2007de Türkiye
birincisi olmuştur. Bu başarının ardında neler
olduğunu anlamak isteyen illere ilimiz laboratuvar olmuştur.
İlimizden yararlanmayı düşünen birçok ilden gelen telefonlara,
mesajlara veya heyet halinde ilimize gelen bürokrat ve öğretmenlere bu
projeler anlatılmış ve verilmiştir.
Burdur kamuoyu
olarak bu kadar başarı sonucu Millî Eğitim
Bakanımızdan talebimiz, il merkezimize fen lisesi veya sosyal bilimler
lisesi müjdesinin verilmesidir.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özçelik.
Gündem
dışı üçüncü söz, Manisa ilinin sorunlarıyla ilgili söz
isteyen Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Orhana aittir.
Buyurun
Sayın Orhan (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhanın, Manisa ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
AHMET ORHAN
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasen,
Manisanın bir kısım sorunları üzerinde görüşlerimi
arz etmek üzere söz almış durumdayım, ancak, bugün sabah,
öğrendiğimiz kadarıyla, Davutpaşada yaşanan elim
kazada 17 vatandaşımızın hayatını kaybetmiş
olmasından duyduğum derin üzüntüyü ifade ederek sözlerime
başlamak istiyorum. Rahmete intikal edenlerin ailelerine
başsağlığı dilerken, milletimizi Allahın bu
çeşit kazalardan korumasını niyaz ederim.
Manisa, yeni
açıklanan nüfus sayımına göre, 1 milyon 310 bin kişiyle,
nüfus yoğunluğu yüksek illerimizden birisidir. İl genelinde
nüfus artış hızı itibariyle Türkiye ortalaması söz
konusu olmasına rağmen, bazı yerleşim merkezlerinde durum
farklıdır. İl merkezinde, 281.890 kişiyle 2000
yılına göre nüfus artış hızı yüzde 31,5tur.
Manisada, bu
rakamlardan anlaşıldığı gibi, çok önemli sonuçlar
doğurabilecek nüfus hareketleri söz konusudur. Bu büyük artış
sağlıklı değildir. Kimi ilçelerdeki artışın
yanı sıra, ilimizin Gördes, Demirci, Selendi gibi bazı
yerleşim birimlerinde nüfusta azalmalar yaşanmaktadır. Bu nüfus
hareketinin en çıplak sonuçları beldelerde görülmektedir. Yirmi
beş adet belde belediyesi, 5393 sayılı Kanunun 11inci ve
12nci maddelerine göre, 2 binin altına inerek, belde vasfını
kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Tüm yurdumuzda,
sayıları dokuz yüze ulaşan belde, belediye vasfını
kaybederek köy olmak durumundadır. Belediyelerin sunduğu hizmetlerin
ortadan kalkma ihtimali beldelerimizde yaşayan
vatandaşlarımızı tedirgin etmektedir. Söz konusu
yerleşim birimlerinin belediye hizmetlerinden mahrum
bırakılması şehre göçü hızlandıracaktır.
Nüfusun tek
başına belirleyici kriter olmasının dışında,
mevcut belde belediyelerinin sağladığı hizmet ve sosyal
görevler dikkate alınarak muhafazası daha akılcıdır.
Şüphesiz,
nüfus hareketleri, uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikaların veya
daha doğru ifadesiyle politikasızlığın sonucudur.
Türkiyemizin en verimli toprakları üzerinde kurulu olan Manisada bile,
insanlarımız, doğup büyüdükleri köylerini, beldelerini hatta
ilçelerini terk ederek, asgari ücretle, belki de sigortasız iş
bulabilme umuduyla şehirlere göç etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Ege ve Akdeniz Bölgesinin diğer yerlerinde olduğu
gibi Manisada da tarımsal faaliyetler kışa rağmen
sürdürülmektedir. Kış gübresi uygulamasının
yapılması gereken şu günlerde çiftçilerimizin çok önemli
dertleri vardır. Genel enflasyonun yaklaşık yüzde 9 olarak
açıklandığı günümüzde, kimyasal gübrelerde 2007 Aralık
sonu itibarıyla yüzde 100leri bulan zam söz konusudur. Çiftçilerimiz ve
onların temsilcileri olan ziraat odaları yöneticileri infial
içerisindedir. Bu yüksek fiyatlarla yeterli gübre kullanımı mümkün
değildir.
Çiftçilerimiz
bize ulaştıkları kadar siz iktidar milletvekilleri ve Sayın
Tarım Bakanına da dertlerini
ulaştırmışlardır. Kimyasal gübrede yaşanan bu zam
dalgasına artık seyirci kalınmamalıdır. Hükûmet
dış etkileri gerekçe göstererek zamları izah etme
kolaycılığından sıyrılmalıdır.
Gerekirse gübrede girdi desteği sağlanmalı, çiftçilerimize
destek olunmalıdır.
Bugünlerde
çiftçilerimizin merakla bekledikleri başka bir konu daha vardır,
tarımsal destekler. Sayın Başbakan tarafından
açıklanan Eylem Planında az veya çok, çiftçilerimize katkı
sağlayan doğrudan gelir destekleri kaldırılarak -havza
bazında- ürün esaslı tarımsal desteklerin uygulanacağı
ifade edilmiştir. Hangi bölgede hangi ürünlerin doğrudan
destekleneceği henüz belli değildir. Çiftçilerimiz hangi ürünü
ekeceklerini bilememektedirler. Belirlenecek desteklerin kırsal kesimlerde
yaşayan vatandaşlarımızın evlerini barklarını
terk etmelerine mahal bırakmayacak anlayış ve yeterlilikte
olması temin edilmelidir. Geçtiğimiz yıl yaşanan
kuraklık felaketi sonrası Ziraat Bankası, tarım kredi
kooperatifleri önündeki kuyruklara, şimdi de bir kısım özel
bankalar önündeki kredi kuyrukları eklenmiş durumdadır.
Bir an önce
çiftçilerimizin sorunlarına duyarlı bir yaklaşım
sergilenerek köylerin, beldelerin boşaltılması önlenmelidir.
Kırsal kesimde yaşayan bu insanlarımızın refah ve
mutluluğunun en kestirme ve ekonomik yolu evlerinde yaşamalarını
temin etmekten geçmektedir. Aksi takdirde büyük kentlere yöneliş, zaten
yeterince sıkıntılı olan istihdam sorununu daha da
ağırlaştıracaktır. Ayrıca yerleşim,
şehirleşme, konut, ulaşım gibi altyapı
sorunlarını içinden çıkılmaz hâle getirecektir. Bir an önce
bölgesel desteklemeler ilan edilerek çiftçimizin huzuru temin edilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ORHAN
(Devamla) Ülkemizin tarımsal ürün ihracatında önemli yeri olan
çekirdeksiz kuru üzüm, hiç olmazsa, bir süreliğine, yeni destekleme dönemi
vesile kılınarak, destek kapsamına alınmalıdır.
İlimizin
başta Demirci, Selendi, Köprübaşı, Gördes gibi yoğun göç
veren ilçelerinde ciddi tarımsal desteklemeler yapılarak, hayalet
köylerin, beldelerin oluşması önlenmelidir.
Huzurlarınıza
gelmişken bir konuyu ifade etmeden geçemeyeceğim. Hükûmetiniz
döneminde, altyapısı ve kalitesi yetersiz de olsa, onca yapılan
duble yola rağmen, 27 kilometrelik Manisa-Turgutlu yolunun 2004 yılından
bu yana tamamlanamamış olması son derece manidardır.
Kayseri-Ankara yolunun dokuz buçuk ayda bitirildiğini sayın Kayseri
milletvekilinin ağzından kıskanarak dinledim. Yakın
geçmişte Meclis başkanları, cumhurbaşkanları
çıkarmış olan Manisanın yollarına biraz daha önem
verilmesini Sayın Ulaştırma Bakanından hassaten rica
edeceğim.
Hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Orhan.
Hükûmet
adına Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu cevap
verecektir.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Saygıdeğer Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum
efendim.
Şimdi,
tabii, özellikle Manisa, Ege Bölgemizin en önemli şehirlerinden biri.
Bunun farkındayız. Ben ve ekibim, biliyorsunuz, geçen yıl
sonunda, aralık ayında Manisada çok özel bir toplantı yaparak,
Manisanın bütün meselelerini masaya yatırdık ve çok önemli
kararlar aldık. Bunlardan pek çoğunun da şu anda uygulamaya geçtiğinin
müjdesini, buradan bütün Manisalılara, sayın milletvekillerimize
vermek istiyorum.
Bir kere, orada
ne kararlar almıştık? Sadece ben değil, Çevre ve Orman
Bakanlığının bütün bürokratları, genel müdürleri,
daire başkanları, bölge müdürleri, il müdürleri oradaydı.
Valilikte yaptığımız toplantıda, bir kere, Spil
Dağıyla ilgili, Doğa Koruma ve Millî Parkların çok ciddi
bir çalışma yapması talep edildi. Gerçekten Spil Dağı,
dünyanın en güzel tabiat harikalarından biri, bunu biliyorum. Bu
yüzden, biz orası için çok güzel bir şartname hazırladık.
Orasını çok değerlendirmek maksadıyla şartnamesi
hazır, ilan ettik, inşallah, yap-işlet-devret esasına göre
orada muhteşem bir proje yapılacak, bunun müjdesini vereyim. Hatta,
eğer, talebi olan varsa, rekabet şartlarının daha da iyi
sağlanması için, lütfen, tanıdıklarınıza
söyleyebilirsiniz.
İkinci husus
da, biliyorsunuz, sulamalarla ilgili çok büyük talep vardı. Orada,
Sayın Vekilim, vatandaşın en büyük talebi sulama talepleri. Bu
bakımdan, bakın, bütün sulama taleplerini aldık, kimisi planlama
safhasında, kimisi tatbikat projesi yapıyor, kimisi inşaat
safhasında. Ben, burada, sadece Manisayla ilgili
yatırımları anlatsam saatler sürer. Ancak, birkaç tanesini
müsaade ederseniz sizlere söylemek istiyorum. Bu arada da, Manisalılar için
de gerçekten bir müjde olacak. Bir defa, özellikle, ön inceleme, master plan
veya etüt safhasındaki içme suyu maksatlı projeler, Manisa İçme
Suyu Projesi, Gürdük Barajı, Akçapınar Barajı,
Çıkrıkçı Barajı, bunlar şu anda ön inceleme safhasında,
planlamalar yapılıyor, master planlar yapılıyor, onu
özellikle vurgulayayım.
Bunun
dışında, bazı projelerin de planlanması ve kesin
projeleri yapılan projeler var. Özellikle büyük su işleri
çerçevesinde Bakırçay, Karakurt Projesi, biliyorsunuz Karakurt
Barajı. Büyük bir talep vardı. Kelebek Projesi, Kelebek Barajı
var ve sulaması. Gördes Güneşli Projesi, Güneşli Barajı.
Çaltıcak Barajı ve Beran sulaması, bunlar büyük su
işlerinde, şu anda kimisinin planlaması kimisinin de tatbikat,
yani, kesin projeleri hazırlanıyor, bunu özellikle vurgulayayım.
Gerçekten, Manisa için bu büyük bir hamledir, onu da buradan vurgulamak
istiyorum, gururla.
Bir de bu büyük
su işleri dışında, küçük su işleri çerçevesinde
göletler, taşkın korumalar, bunlardan da, Gördes Çiçekli Göleti,
Gördes Doğanpınar Göleti, Manisa Merkez Pelitalan Göleti,
Kırkağaç Bakır Göleti, Manisa Merkez Yuntdağı Köseler
Göleti. Bunlar, biliyorsunuz, Manisa Yuntdağ Köseler Göletini çok
kısa zamanda yaparak vatandaşın hizmetine sunduk, bunlar da
böyle.
Şimdi, bunun
dışında özellikle şunu belirtmemde fayda var: Biliyorsunuz
Manisanın en büyük projelerinden birisi Gördes Barajı. Gördes
Barajı, ben Devlet Su İşleri Genel Müdürü olduğum zaman bu
âdeta durmuş, yani kaplumbağa hızıyla -tabiri caizse- yürüyen
bir projeydi. Bizzat Gördes Barajına giderek, projede revizyon yapmak
suretiyle, bu projeyi çok hızlandırdık, şu anda -Sayın
Milletvekilimiz de belki görmüştür- orada gövde süratli bir şekilde
yükseliyor. Şu anda, pek çok derivasyon yapıları vesaire bunların
yüzde 97si tamamlandı, barajın da yüzde 81i fiziki olarak
gerçekleşti. Hatta, biz, bunu 2009 yılında su tutalım diye
planlamıştık, Manisaya gidince, vatandaşlarımız
En azından bunu öne çekebilir misiniz. diye söylediler. Ben de arkadaşlara
Buna 2008 yılı sonunda su tutulması için gerekli bütün hazırlıkları
yapın. diye talimat verdim. Yani, bu da hakikaten Manisa için gerçekten
çok muhteşem bir proje.
Ayrıca,
tabii bununla da kalmıyor, bununla ilgili sulama projelerinin de tatbikat
projelerini yapmaya başladık. Sadece Gördes Barajı yapmakla yetmiyor.
Gördes Barajı, Manisa için, bir, büyük bir alanı sulayacak; iki, bir
de Gördes Barajından İzmirimize 2035 yılına kadar içme
suyunu karşılayacak olan su verilecek. Dolayısıyla,
Gördesin, hem Manisa için hem de İzmir için çok büyük bir faydası
olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
Şimdi,
özellikle
AHMET ORHAN
(Manisa) Sayın Bakanım
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade edin, daha bitmedi, daha çok var.
Şimdi, bu
Gördes sulamasını da biz ikiye ayırdık, sağ sahil
sulaması, sol sahil sulaması diye. Özellikle şu anda sol sahil
sulamasının tatbikat projeleri hazırlanıyor.
İnşallah bu sene bitirdikten sonra, herhâlde projenin bitmesini
müteakip, hemen onu, ya yap-işlet-devret kanununa uygun bir kanun geliyor,
ondan sonra bunu devreye alacağız veyahut da öz kaynakla bu Gördes
sulamasını sol sahilden başlayarak yapmaya devam edeceğiz.
Bunun
dışında, bakın, Manisayla ilgili küçük su işleri
çerçevesinde o kadar çok taşkın koruma tesisi yapıldı ki
bunları saymak çok zaman alacak. Yani, bu taşkın koruma
tesisleri sadece Manisa için de değil, biliyorsunuz, misal olarak, sadece
Gediz Nehrini korumak için çok sayıda taşkın koruma tesisleri,
birtakım bentler, yukarı havza tedbirleri alındı. Bunun
dışında
Sadece Manisa değil, ilçelerinde
Misal:
Geçenlerde Manisaya gittiğimde Turgutluya da uğradım.
Değerli milletvekillerimiz, Turgutludaki Irlamaz Deresinin o hâlini
herkes biliyor. Yani çok vahşi bir dereydi, âdeta her tarafı
çöplüğe dönmüştü. Keşke fotoğrafı olsaydı da
gösterseydim. Şimdi bu dere, gerçekten -Turgutlu Belediye
Başkanına da buradan teşekkür ediyorum, çok çalışkan
bir insan- burası tamamen rekreasyon, nefis bir alan hâline geldi. Yani,
tersi
Yukarda bir bent mi yaptık? Bu dere ıslah edildi, tabiatla
uyumlu taş tahkimat yapıldı, etrafı
ağaçlandırıldı, spor tesisleri yapıldı, yani
muhteşem bir alan hâline geldi. Bakın, bunu diğer belediyeler
için gerçekten örnek bir tesis, bir dere ıslahı olarak
gösterebiliriz.
Bunun
dışında, bakın, ağaçlandırma
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürümüz Manisa için
gerçekten çok güzel çalışmalar yapıyor.
Buradan şunu
özellikle belirtmek istiyorum: 2007 yılında ormanların
rehabilitasyonu olarak programda 9.400 hektar planlanmış. Bu büyük
bir rakamdır. Gelirken Ne kadar gerçekleşti? diye sordum, rakam
9.172; gerçekleşme yüzde 98. Yani, hedefimizin yüzde 98ini
tutturmuşuz. Gerçekten çok iyi.
Peki, endüstriyel
odun üretiminde
Bakın, 257.800 metreküp planlamışız,
yıl sonu itibariyle 287.800 gerçekleştirilmiş. Yüzde 111. Yani,
hedeflerimiz ya yüzde 100e yakın, yüzde 98 veya yüzde 111 gibi, hatta
yüzde 112 gerçekleştirmişiz. Diğer bütün her şeyi de
Fidan
üretimi öyle
İsterseniz
Yangın emniyet yolları da
gerçekleşmiş
Orman amenajmanında, orman kadastrosunda
hedeflerde ya yüzde 80 veya yüzde 111 arasında bir gerçekleşme var,
yani gerçekten çok iyi.
Peki, Manisada
ne yapacağız ormanda? Bakın, Manisada hedeflerimiz var ta
2012nin sonuna kadar; ne kadar ağaçlandıracağız,
rehabilitasyon ne kadar, erozyon kontrolü, mera ıslahı, yeşil
kuşak, özel ağaçlandırma; hepsinin planı var. 2008 için
size rakamları söyleyeyim: 1.900 hektar hedefimiz var. Bunu da
rahatlıkla gerçekleştireceğimize ben inanıyorum. Bu da
zaten sizlere Eylem Planınında verildi. Bu bizim taahhüdümüz. Biz,
söz verince sözümüzü yerine getiririz yani. Esasen, sözün yerine
getirilmemesinden en çok rahatsız olan, uykusu kaçan bir kişiyim. O
bakımdan, takviminden önce mutlaka her şeyi takip ediyorum, çünkü bu
ülke bizim. Bu ülkeye hakikaten her şeyiyle, sadece Manisa
Tabii siz
Manisa
konusu olduğu için Manisadan bahsediyorum, diğerlerine giremiyorum
ama.
Manisayla
ilgili, Spil Dağından bahsettim. Dandin Dere Tabiatı Koruma
Alanıyla ilgili çalışmalarımız var. Ayrıca,
Süreyya Mesire Alanı, Güldürdek Mesire Alanıyla ilgili
çalışmalarımız var. Onu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Bunun
dışında şunu ifade edeyim: Manisa, gerçekten, şehir
olarak çok mükemmel bir şehir, Egenin de özellikle en önemli
şehirlerinden birisi, İzmirden sonra en önemli şehirlerinden
birisi. Dolayısıyla, bu Manisaya, Manisanın ilçelerine, gerek
taşkın korumada gerek sulamada gerekse çiftçilerimizi teşvikte
her türlü desteği vereceğiz, onu özellikle vurgulayayım. Yani,
Manisada zaten Spil Dağı -ben öyle tahmin ediyorum, bakın
burada özellikle vurguluyorum- dünyada belki 2010 yılında en çok
tanınan bir dağ hâline gelecektir. Bakın, bunu burada, özellikle
altını çizerek söylüyorum, bunu hep birlikte göreceğiz.
Bunun
dışında bir de şunu vurgulamak istiyorum: Bu sulamalarda da
-Manisada su sıkıntısı dolayısıyla- biz,
Manisadaki iptidai, açık sistem sulama sistemini terk ettik. Kesin
talimat verdim, Manisada bundan böyle yapılacak bütün projelerde borulu
sistem, kapalı sistem dediğimiz basınçlı sulama sistemleri
uygulanacak. Bu kesindir. Yani, teknik açıdan mümkün olan her yerde
kapalı sistem uygulanacaktır.
Ayrıca,
şunu da özellikle belirteyim: Hükûmetimiz kapalı sistem şebekeyi
kuracak. Ama vatandaşımıza da gerek Ziraat Bankası gerekse
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, biliyorsunuz, damlamalı
sulama konusunda çok büyük teşvikler veriyor. Onu da Manisa Ovasında
yaygınlaştırmak istiyoruz. Bu konuda da her türlü desteği
vermeye hazırız.
Bir iki cümleyle,
çevreyle de alakalı hususları belirteyim müsaadenizle.
Gediz Nehri ile
alakalı olarak, şu anda -İstanbul Teknik Üniversitesinden bir
grup, artı DSİ Genel Müdürlüğü, artı Çevre Yönetimi Genel
Müdürlüğü- üç tane genel müdürlük ciddi bir çalışma içinde. Bu
konuda, muhtemelen, bu çalışmalar tamamlanınca -tabii Gediz,
İzmiri, Manisamızı hepsini alakadar ediyor, o bölgeyi,
diğer vilayetleri de- bütün o civardaki ilgili vilayetlerle birlikte
ilgili kurumlarla birlikte, İzmirde -Manisalıları da davet
ederek, vekillerimiz de uygunsa onları da davet ederek, bütün
vekillerimizi- bir toplantı yaparak o Gediz Nehrinin
kurtarılması için de kesin bir eylem planı
hazırlayacağız. Bakın bunda kararlıyız. Yani,
Gediz Nehri kesinlikle kurtulacak, bunda kararlıyız. Kurtarmak da zor
değil. Hep birlikte el ele verdiğimiz zaman, kararlı
olduğumuz zaman bunu kurtarırız diye düşünüyorum.
İnşallah
Tabii, diğer
söylenecek çok şey var. Ancak, ben sözlerimi burada noktalıyorum. Bu
vesileyle hepinize en derin saygılarımı sunuyorum efendim.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
çiftçilerin hangi ürününe ne kadar destek verileceğinin bir an önce
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, İç Tüzük 60a
göre bu konuyla ilgili kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, sayın bakanlarım; Manisa Milletvekilimiz Sayın
Ahmet Orhan Bey bir soru sordu. Anlaşılıyor ki
Bakanımızın hazırlığında o sorunun
cevabı yoktu. Ama ben tekrar hatırlatarak, hassasiyetlerini istirham
ediyorum, Sayın Başbakan Yardımcımız da burada.
Sayın
Başbakan Acil Eylem Planını açıklarken, doğrudan
gelir desteğinin kaldırılacağını, ürüne
dayalı destek verileceğini ifade etti. Bu önemli bir
farklılık, önemli bir değişiklikti. Çiftçimiz bunu çok
önemsedi ve hangi üründe ne kadar destek verileceğini bir an önce
öğrenmek istiyor. Bu yalnız Manisanın değil, Mersinin de
Türkiyenin her bölgesindeki çiftçinin, ziraat odaları
başkanlarının, gittiğimizde, her milletvekiline
sordukları çok temel bir soru. Bu konuda bir hazırlık varsa,
şimdi Sayın Bakanın açıklamasını, yoksa bunun en
kısa zamanda açıklanmasını
Çünkü gerçekten çiftçimizin
kafası karışık. Bu noktada, çok zor şartlar
altında üretim yapmaya, çiftçilik yapmaya çalışan
insanlarımıza saygının gereği bu açıklamanın
yapılmasını önemsiyorum. Bunu açıklamak için söz
aldım.
Çok teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Buyurun
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben özellikle
Tabii, bu konuda
hazırlık yapıldığı için
Konuşmayı
dikkatle dinledim, ancak bu konuda tabii ki Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımız hazırlık safhasında. Şu
anda hazırlıklar bitmedi. Bu hazırlıklar tamamlanınca,
en kısa zamanda Tarım ve Köyişleri Bakanımız yüce
Meclisimize ve çiftçilerimize duyuru yapacak. Yani, çalışmalar
bitmediği için ben size şu anda bilgi vermedim. Onu özellikle
vurgulamak istiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Geç kalınmasın.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Çalışmalar devam ediyor. Zaten
bu konuda çalışmalar yapan Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığımız yetkili. Onlar
hazırlıklarını yapınca, ben kendilerine de bu
talebinizi ileteceğim.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır. İlk okutacağım Meclis araştırması
önergesi beş yüz kelimeden fazla olduğu için özeti okunacaktır.
Ancak, önergenin tam metni tutanak dergisine eklenecektir.
Önergeleri
sırasıyla okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 24
milletvekilinin, yapı malzemesi ve yapı denetimi konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113)
(x)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Özellikle 1999
yılı Kocaeli ve Düzce Depremleri neticesinde ülkemizde ortaya
çıkan yapı malzemesi ve yapı denetimi konularındaki
eksiklikler ve sıkıntılar 1999 yılı sonrası
getirilen birtakım kanun ve yönetmeliklerle aşılmaya
çalışılmaktadır.
Yapı Denetim
Kanunu da bu yeniliklerden bir tanesi ve belki de en önemlisidir. Buna
bağlı olarak Yapı Malzemesi Denetimi konusunun da Yapı
Denetimi konusundan ayrı tutulamayacağı bir gerçektir.
Yapı
Denetimi ve Yapı Malzemelerine ilişkin 01.11.2007 tarihli T.C.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı
İşleri Genel Müdürlüğünün TBMM Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu sunumu incelendiğinde;
kurumca 2006 ve 2007 yılları içerisinde 161 adet Hazır Beton ve
121 adet diğer ürünlerde olmak üzere toplam 282 adet Piyasa Gözetimi ve
Denetimi (PGD) yapıldığı görülmüştür. (syf.23)
(x)
(10/113) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam
metni tutanağa eklidir.
Yapılan
denetimler sonucunda;
- 4 adet Batarya
Firmasının,
- 10 adet Boya
Firmasının,
- 11 Adet Beton
Firmasının,
Ürünlerinin
standartlara uygunsuzluğu (yani standart dışı olduğu)
tespit edilmiş olup bu firmalara uyarı cezası verilmiş ve
bu eksikliklerinin düzeltilmesi için firmalara 3 ay süre
tanınmıştır.
Yapılan bu
denetimler sonucunda;
- Hazır
Beton ürünlerinde % 6,83
- Diğer
ürünlerde % 11,6 oranında uygunsuz ürün tespit edilmiştir.
Ayrıca, kamuoyuna da yansıdığı üzere,
yurtdışından standart dışı inşaat demiri
ithal edildiği öğrenilmiştir. Standart dışı söz
konusu demirlerin yapılarda kullanılıp
kullanılmadığı ya da ne kadarlık
kısmının kullanıldığı bilinmemektedir.
% 96sı
deprem tehdidi altında bulunan ülkemizde Yapı malzemeleri Denetimi ve
Yapı denetimi gibi son derece hassas ve aciliyet gerektiren bir konunun
görüşülmesi, standart dışı malzemelerin
kullanıldığı yapılar hakkında gerekli
araştırmanın yapılıp, önlemlerin alınması ve
olası can kayıplarının ve maddi zararların
araştırılması için Anayasanın 98 inci, içtüzüğün
104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
1) Fevzi Topuz (Muğla)
2) Yaşar Tüzün (Bilecik)
3) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Mehmet Sevigen (İstanbul)
6) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Ahmet Ersin (İzmir)
10) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
11) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
12) Tekin Bingöl (Ankara)
13) Nesrin Baytok (Ankara)
14) İsa Gök (Mersin)
15) Atila Emek (Antalya)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Şahin Mengü (Manisa)
18) Ahmet Küçük (Çanakkale)
19) Atilla Kart (Konya)
20) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
21) Şevket Köse (Adıyaman)
22) Tayfur Süner (Antalya)
23) Hüsnü Çöllü (Antalya)
24) Akif Ekici (Gaziantep)
25) Hüseyin Ünsal (Amasya)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 21
milletvekilinin, kış şartları nedeniyle Doğu Anadolu
Bölgesinde hayvancılık ve altyapıda yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/111)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ağır
kış şartlarının hüküm sürdüğü Doğu Anadolu
Bölgemizde soğukluğun -50 dereceye kadar düşmesi, Ardahan,
Kırs, Iğdır, Erzurum ve Van illerimiz başta olmak üzere
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ağır kış
koşullarında yaşam mücadelesi veren
insanlarımızın yaşamında hayati tehlikeler
oluşturmaktadır.
Doğu Anadolu
merkez ve köylerinde hava soğukluğunun -50lilerde olması
insanların ve hayvanların hayatını olumsuz etkilemiş,
binlerce su sayacı ve kanalizasyon şebekesi donmuş, borular
patlamış, nehirler ve göller donmuş, birçok köyümüzün
yolları kapanmış, ulaşım aksamış ve yollar
tahrip olmuştur.
Ülkemizde
büyükbaş hayvancılık ne yazık ki gün geçtikçe azalmakta
olup; küçükbaş hayvancılık da neredeyse yok olma durumuna
gelmiştir. Buna rağmen köylümüz hayvan ve tarım üretimi
yapabilmek için canını dişine takarak
çalışmaktadır. Tek geçim kaynağı hayvancılık
olan bölgemiz insanının zaten para etmeyen ve yarı fiyatına
satmak zorunda kaldığı hayvanları -50 dereceye varan soğuklar
nedeniyle telef olma noktasına gelmiştir.
Öte yandan, 8
ayını karlar altında geçiren Bölgemizde yaşayan
vatandaşlarımız mağdur olmaktadır. Su ve kanalizasyon
şebekelerinin donması ve yolların bozulması sonucunda
bütçeleri kısıtlı olan Valilikler, Kaymakamlıklar ve
Belediyeler hizmet verme zorluğu yaşanmaktadır.
Bölgede meydana
gelen don nedeniyle zarar gören hayvan yetiştiricilerinin sorunları
ile hasar gören su ve kanalizasyon şebekelerinin hasar tespitinin
yapılması amacıyla; Anayasamızın 98, içtüzüğün
104 ve 105 maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ensar Öğüt (Ardahan)
2) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Şevket Köse (Adıyaman)
6) Mehmet Sevigen (İstanbul)
7) Tekin Bingöl (Ankara)
8) Nesrin Baytok (Ankara)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
11) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
12) Atila Emek (Antalya)
13) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
14) Şahin Mengü (Manisa)
15) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
16) Ahmet Küçük (Çanakkale)
17) Atilla Kart (Konya)
18) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
19) Tayfur Süner (Antalya)
20) Hüsnü Çöllü (Antalya)
21) Akif Ekici (Gaziantep)
22) Hüseyin Ünsal (Amasya)
3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25
milletvekilinin, organize sanayi bölgelerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/112)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
faaliyet gösteren 37.836 Organize Sanayi Kuruluşu (OSB), toplam 976 bin
kişiye istihdam sağlamakta, bir anlamda ekonomimizin ve sanayimizin
bel kemiğini oluşturmaktadır.
Bugün itibariyle
çeşitli nedenlerle 9.507 organize sanayi kuruluşu atıl durumda
olup, 4.589 iş yerinin ise inşaatı devam etmektedir.
Ülkemizin dört
bir yanında faaliyet gösteren OSB'ler, içinde bulundukları ekonomik
sıkıntılara rağmen, bir yandan yaşam mücadelesi
vermeye çalışırken, diğer yandan da hükümetin
uyguladığı yanlış politikalarla mücadele etmektedirler.
Uygulanan
yanlış teşvik politikaları, enerji başta olmak üzere,
girdi fiyatlarında yaşanan aşırı artışlar,
altyapı, pazarlama ve tanıtım sorunları OSB'leri büyük bir
krizin eşiğine sürüklemektedir.
OSB'lerin içinde
bulundukları durumun saptanarak gerekli politikaların belirlenmesi ve
OSB'lerin öncelik bekleyen sorunlarının bir an önce çözüme
ulaştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla
1) Selçuk Ayhan (İzmir)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Mehmet Ali Susam (İzmir)
4) Yaşar Tüzün (Bilecik)
5) Ahmet Küçük (Çanakkale)
6) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
7) Mehmet Sevigen (İstanbul)
8) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
9) Ahmet Ersin (İzmir)
10) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15) Nesrin Baytok (Ankara)
16) İsa Gök (Mersin)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Atila Emek (Antalya)
19) Şahin Mengü (Manisa)
20) Atilla Kart (Konya)
21) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
22) Şevket Köse (Adıyaman)
23) Tayfur Süner (Antalya)
24) Hüsnü Çöllü (Antalya)
25) Akif Ekici (Gaziantep)
26) Hüseyin Ünsal (Amasya)
Gerekçe:
Organize Sanayi
Bölgeleri (OSB); sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını
sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını
önlemek, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi
türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve
geliştirilmelerini amaçlamaktadır.
Bu
doğrultuda OSB'ler, sınırları tasdikli arazi
parçalarının gerekli altyapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre
tayin edilecek sosyal tesisler ve teknoparklar ile donatılıp
planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis
edilmesiyle oluşturulan kuruluşlardır.
Ülkemizde
faaliyet gösteren 37.836 Organize Sanayi Kuruluşu, toplam 976 bin
kişiye istihdam sağlamakta, bir anlamda ekonomimizin ve sanayimizin
bel kemiğini oluşturmaktadır.
Bugün itibariyle
çeşitli nedenlerle 9.507 organize sanayi kuruluşu atıl durumda
olup, 4.589 iş yerinin ise inşaatı devam etmektedir.
Ülkemizin dört
bir yanında faaliyet gösteren OSB'ler, içinde bulundukları ekonomik
sıkıntılara rağmen, bir yandan yaşam mücadelesi
vermeye çalışırken, diğer yandan da hükümetin
uyguladığı yanlış politikalarla mücadele
etmektedirler.
Uygulanan
yanlış teşvik politikaları, enerji başta olmak üzere,
girdi fiyatlarında yaşanan aşırı artışlar,
altyapı, pazarlama ve tanıtım sorunları OSB'leri büyük bir
krizin eşiğine sürüklemektedir.
Bununla birlikte
ara malı ithalatının iç piyasada yaratmış olduğu
kriz, uzak doğudan ithal edilen ucuz ürünlerin piyasalarımıza
hakim olması, firmalarımızın uluslar arası piyasalarda
rekabet edecek gücünün bulunmaması gibi sorunlar OSB'ler için ciddi bir
tehdit oluşturmaktadır.
Halen
uygulanmakta olan kanun, yönetmelik ve mevcut sistemlerle bir Organize Sanayi
Bölgesi'nin etüt ve planlamasından, alt yapısına kadar
tamamlanması ortalama 6-8 yıl sürmektedir. Bu süre kredi
kaynaklarının yetersizliği halinde 10 yıla kadar
çıkmaktadır. Alt yapısı tamamlanmadan bir OSB'de
yatırım yapılamayacağına göre, kaynakların çok
uzun süre atıl kalmasına, yatırımların
ekonomiye geri dönüşünde çok ciddi gecikmelere ve verimlilik
kayıplarına neden olmaktadır.
Bu
kayıplardan birincisi, yatırımcı bakanlığın,
bütçe kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle,
tercih ve önceliklerde kaynak yeterliliğine göre değil, politik
tercihlere öncelik vermesidir. Ne yazık ki kaynak imkanlarının
çok üstünde projeler siyasi yatırım haline dönüştürülmekte, 10
yıldan önce bitirilmesine imkan olmayan büyük OSB projelerine
başlanmakta ve büyük ekonomik kayıplara neden olunmaktadır.
Halen yürütülmekte olan yarım OSB projelerine
bakıldığında bu açıkça görülebilmektedir.
Kamu
kaynakları kullanılarak yıllarca beklemekte olan bu OSBlerde
hiçbir altyapı faaliyeti görülmemekte ve altyapılarına
başlamak için kaynak da yaratılmamaktadır. Bu ve buna benzer
OSBlerin yatırım potansiyelleri yoksa neden yapımına
başlandığı veya varsa neden tamamlanmadığı
ve ivedilikle ülke ekonomisine
kazandırılmadığının
araştırılması bir zorunluluktur. Kayıplara neden olan
ikinci hata, bu projelerin yürütücüsü Bakanlıkların, uzman
kadrolarının görev ihmali içerisinde işlemleri
savsaklamaları ve çağa uygun süratle görev yapmamalarıdır.
Acilen bu
kayıpların önlenmesi ve gerekli önlemlerin tespiti gerekmektedir.
OSBlerde
yaşanacak olası bir deprem, ülke ekonomimizde, derin etkiler
yaratacak ve büyük bir yıkıma neden olacaktır.
OSBlerin içinde
bulundukları durumun saptanarak gerekli politikaların belirlenmesi ve
OSBlerin öncelik bekleyen sorunlarının bir an önce çözüme
ulaştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
B) TEZKERELER
1.- Sağlık Bakanı Recep Akdağın
Amerika Birleşik Devletlerine yaptığı resmî ziyarete
iştirak etmesi uygun görülen milletvekiline ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/274)
30/1/2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık
Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağın görüşmelerde bulunmak üzere
bir heyetle birlikte 8-13 Ocak 2008 tarihlerinde Amerika Birleşik
Devletlerine yaptığı resmî ziyarete, Kayseri Milletvekili Taner
Yıldızın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gündemin Seçim
maddesine geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.- (10/35, 43, 49, 70) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN -
Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
araştırılması, Türkçenin korunması ve
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Genel Kurulun 25/12/2007 tarihli 41inci Birleşiminde
kurulan (10/35, 43, 49, 70) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca
gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi,
listeyi okutup oylarınıza sunacağım:
Türkçedeki
Bozulma ve Yabancılaşmanın Araştırılması,
Türkçenin Korunması ve Geliştirilmesi için Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
(10/35, 43, 49, 70)
Adı
Soyadı Seçim Çevresi
AK Parti (10)
Avni Erdemir Amasya
İbrahim
Kavaz Erzurum
Abdülhadi Kahya Hatay
Mesude Nursuna
Memecan İstanbul
Necat Birinci İstanbul
Mehmet Domaç İstanbul
Mevlüt Akgün Karaman
Ayşe
Türkmenoğlu Konya
Mehmet Nil
Hıdır Muğla
Suat
Kılıç Samsun
CHP (3)
Necla Arat İstanbul
Muharrem
İnce Yalova
Ali Koçal Zonguldak
MHP (2)
Hasan
Çalış Karaman
Metin Ergun Muğla
DTP (1)
Şerafettin
Halis Tunceli
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meclis Araştırması
Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 5 Şubat 2008
Salı günü saat 17.00de Halka İlişkiler Binası B Blok,
2nci kat, 4üncü bankoda bulunan Meclis araştırması komisyonları
toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip üye seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun
toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan 9/11/2006 Tarihli
ve 5555 sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89uncu ve
104üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir daha
Görüşülmek üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S.
Sayısı: 98) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde 12nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi söz
sırası, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplana aittir.
Buyurun
Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, bugün,
Başkanlık Divanımızı 3 kadın milletvekilimiz
temsil ediyor. Bu fotoğraf gurur vericidir. Bunu, özellikle, daha dün bir
toplantıda Avrupa Birliği sürecinde Türkiyeye Küçük Asyalı
diyen Fransa Devlet Başkanı Sarkozyi ve Alman Başbakanı
Merkelin hem bir yandan görmesi gerektiği bir fotoğraf olarak
söylerken bir şeyi daha söylemek istiyorum: Akdeniz Birliğini Avrupa
Birliği destekleyecekse, Akdenizin karşı yakası
Afrikalıdır, Fastır, Tunustur, Libyadır, Cezayirdir,
Mısırdır, İsraildir, Suriyedir ve Türkiyedir, ondan
sonra Avrupa Birliği ülkeleri geliyor. Böylesi durumlarda tabii ki
dış politikamızda kararlı duruşları
sergileyebilme basiretini de göstermemiz gerekiyor.
(x)
98 S. Sayılı Basmayazı 30/1/2008 tarihli 56ncı
Birleşim Tutanağına eklidir.
Kanunun
ilk görüşmeleri 1/11/2006-9/11/2006 tarihleri arasındaki 13-17nci
birleşimlerde yapılmıştır.
Ancak, bu
konularda biraz zayıflık yaşandığının
farkındayız ve biz zaten, Demokratik Toplum Partisi olarak, on iki
tane uluslararası komisyon kurulmuş, bu komisyonlardan sadece bir
tanesinde, Avrupa Konseyi Karma Parlamento Komisyonunda 1 üyemiz bulunmakta ve
11 üye, komisyonda
Grup olmamıza rağmen, grup hakkımız
gasbedilmiş, gruptan birer üyenin o komisyonlarda yer alması
gerektiği hâlde, İç Tüzükte bu konuda düzenleme
olmadığı hâlde ve İç Tüzükün, Meclisin genel teamülüne
göre grubu olan partiler her zaman bu tür komisyonlarda en az 1 üye, geri kalan
üyelikler de milletvekili sayısına göre bölüşülmesine
rağmen, on bir komisyonda bizim üyelik hakkımız şu an
gasbedilmiştir. Bunu Başkanlık Divanımıza, Meclisimize
ve Hükûmete burada duyuruyorum. Gerçekten, bu on bir komisyondaki hatayı
hem düzeltmelerini istiyorum hem bir şeyi daha uyarmayı burada görev
biliyorum: Uluslararası seyahatlerde yüce Parlamentoyu temsilen giden
heyetlere bakıyorum, AK Parti, CHP ve MHPden, üç partiden ortak heyet alınıp
gidiliyor. Yüce Mecliste yüzde 87lik yüksek temsiliyeti eğer
konuşuyorsak, dışarıda yapılacak gezide Demokratik
Toplum Partisinin grup olarak zaten katılma hakkı vardır. Bu
hakkın üzerine yürüyeceğiz. Sayın Meclis Başkanı
Mısırda olduğu için konuşamadık, ancak Demokratik Sol
Partinin, gerektiğinde burada temsil edilen Büyük Birlik Partisinin de,
Özgürlük ve Dayanışma Partisinin de zaman zaman ve eskiden
Başbakanlık yapmış, ülkemizde uzun seneler hizmet vermiş
değerli bağımsız üyeleri olan bu Parlamentoda gidilecek
yere, ülkeye ve konuya göre en geniş heyet katılımının
sağlanması, bu yüce Meclisin temsiliyetinin meşruiyetidir. Bizim
olmadığımız yerde bu meşruiyet
sarsılmıştır. Bugüne kadar bu hata
yapılmıştır. Deminki sunuşta da, Sağlık
Bakanının sunuşunda da gördünüz, konuşulduğu zaman
isimler eksik.
Ben bunu niçin
anlattım diyecekseniz Vakıflar Yasa Tasarısı
görüşülürken: Bazı durumlar var, daha önce de söyledik, Vakıflar Yasa Tasarısı
görüşülürken ne siyah ne beyaz bakıyoruz, gri tonları da vardır.
Yasanın olumlu maddeleri var, olumsuzlukları var. Ancak, bir hukukçu
hassasiyetiyle, bu yasanın düzenlenme ve hazırlanmasında uzman
ve bürokratların iyi bir tartışma süreci
yaşadıklarını, azınlık temsilcilerini de
dinlediklerini, uzmanları dinlediklerini biliyoruz. Bu nedenle, büyük
ölçüde olumlu bulduğumuz
Ancak olumsuz bulduğumuz
yanlarını da açıklıkla ifade ediyoruz. Nedir bu
açıklık? Örneğin, 12nci madde, vakıfların mal
edinmesi ve akar cinsinden olan malların değiştirilmesiyle
ilgili bir madde; azınlık vakıflarının, cemaat
vakıflarının mal edinmesiyle ilgili. Avrupa Birliği bunu
istediği için değil, eğer bu cemaatler eğer
azınlıklar ülkemizde yaşıyorsa eğer Türkiye
Cumhuriyetinin yurttaşıysa, onların hakkını her
yurttaş gibi koruma hak ve yükümlülüğü de bir hukuk devletinde
devlete aittir.
Şimdi, bu
noktadan baktığımızda, elbette ki hayratların akara
çevrilmesi konusundaki olumluluk, mal geçişinin -eskiden mümkün
değildi- kaldırılması, örneğin cemaati
kalmamış vakıflarda devir yapılabilmesi -aynı amaçta
olanlarda- şüphesiz olumlu değişikliklerdir. Buna hiç kimsenin
aykırı görüş sunması mümkün değil. Ancak,
Tasarruftaki mallar denilerek, kayden geldisi olan, tapuda kaydı olan,
cemaatin tapulu gayrimenkulü olduğu bilinen ve tescil edilmiş
mülklerini kullanamayan cemaatler var. Sadece bu değil. Bakıyoruz ki
İstanbulda Süryani Katolik Vakfının bir binası var. Hem
bina hem kilise olarak orayı Süryani Katolik cemaati kullanıyor ve
53te cizvit rahiplerinin adına tescilli, 62 yılına kadar
kayıtlı. 62de Maliye hazinesi bir dava açıyor, cemaatin haberi
olmadan hazine adına tescil ediliyor. İstanbul Süryani Katolik
Vakfı 97 yılında cemaat vakfı olarak kuruluyor ve mahkemece
tescil ediliyor, yargıdan geçiyor. İlk defa bir cemaat
vakfının kurulduğunun örneği bu vakıftır, Süryani
Katolik Vakfıdır. Medeni Kanun değiştirilmesine
rağmen, önceki tarihlerde bu gerçekleşmiştir.
Bu bina
Gümüşsuyunda, Taksimde. 1990 yılında mamüştemilat,
bahçesi olan ev ve kilise olarak, İstanbul Süryani Katolik Vakfına
doksan dokuz yıllık bedelsiz intifa hakkı tanınıyor ve
tapuya tescil ediliyor. 1 milyon dolara yakın masraf yaparak cemaat bu
binayı ihya ediyor, kiliseyi düzenliyor, inşaatını,
tadilatını yapıyor.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü ne yapıyor? 1998de Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesine,
hazine adına olan tapunun iptali, Vakıflar adına da tescilin
yapılmasını -bir de uyanıklık yapıyor- intifa
hakkının terkinini istiyor. Şimdi, intifa hakkının
terkinini istiyor, Süryani Vakfının haberi yok çünkü
çağırılmamış, çünkü taraf değil ve davayı
hazine ile Vakıf kendi arasında hâllediyor, tapuyu iptal ediyor,
doksan dokuz yıllık intifa hakkını da terkin ettiriyor.
Şimdi bir hukuk devletinde, insan haklarını, hukuku
aldığınızda, kendi cemaatine, kendi yurttaşına,
farklı inançta ve mezhepte diye bu zulmü reva görmek, bu ülkede, 21inci
yüzyılda doğru mudur? Ne oluyor sonrası? 2003te dava
kesinleşiyor, intifa hakkı fekk-ediliyor. 2006da ne oluyor? Avrupa
insan Hakları Mahkemesine gidiyor ve bu 1 milyon 600 bin dolar, o tarihte
yapılan harcama, Vakfın mülkiyet hakkının ihlali var ve
yarın Türkiye mahkûm olunca, bizim vergilerimizden, hazineden ödenecek.
Sayın Bakanın bu konuda duyarlı olacağına
inanıyorum ve dikkatini çekmek istiyorum.
Aynı
şey İstanbul Keldani Katolik Kilisesi Vakfıyla ilgili. Bir tek
gayrimenkulleri var İstanbul Taksim Sıraselvilerde, bir apartman.
Tapu da Keldani Patrikliği adına kayıtlı. Bu cemaat, hiçbir
zaman tüzel kişiliğini kaybetmediği hâlde hakkında dava açılıyor.
1984 yılında Keldani Vakfının açtığı dava
sonucu şöyle bir karar veriliyor: Tüzel kişiliği
olmadığı, Keldani Patrikliğinin Bağdatta
bulunması, vesaire gerekçelerle dava reddediliyor. Oysaki 1992de,
Vakıf hiçbir zaman tüzel kişiliğini kaybetmedi. Vakıflar
Genel Müdürlüğünün yüz altmış bir adet sayılan cemaat
vakfı mülkleri içinde de ismi geçiyor. Hiçbir zaman tüzel
kişiliğini kaybetmeyen
Ama 2003te çıkarılan bir
yönetmelik sonrası İstanbul Keldani Vakfı tescil istemesine
rağmen, Vakıflar Genel Müdürlüğü bir başka vakıf
adına tescil edildiği
Dikkat edin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hem yaşayan Vakfı öldürüyorlar, yok sayıyorlar, hem
de o mülkü başka bir tüzel kişiliğe tescil ettiriyorlar. Sonra
da diyorlar ki Tasarrufta olmadığı gerekçesiyle reddine
Tüzel
kişilik yaşarken bunlar oluyor. Danıştayda dava derdest,
ama bu da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidecek.
İskenderunda bir Süryani kilisesini sinema olarak kullanıyorlar,
buna dikkat çekmek istiyorum. Cemaatler ve yönetim kalmayınca mazbutaya
alınıyor mülkleri vakıfların. İskenderun, Antakya,
Adıyaman, Elâzığ, Diyarbakır, Mardindeki bütün Süryani
cemaatinin malı, mülkü, kültür birikimleri, tarihleri, kiliseleri,
yolları, hanları harabe gibi duruyor. Ne devlet veriyor cemaate kendi
tamir etsin ne vatandaşın bu amaca uygun istihdamı
sağlanıyor.
Bunları
şu aşamada dikkat çekmek için ifade ettim. Umuyorum ki bu taslak, bu
tasarı bu sorunları giderir.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Gruplar
adına söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynakta.
Buyurun
Sayın Kaynak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 9/11/2006 tarihli ve 5555
sayılı Vakıflar Kanununun Cumhurbaşkanımızca bir
daha görüşülmek üzere geri gönderilen 12nci maddesi üzerinde AK Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde söz aldığım bu madde,
vakıfların taşınmaz mal edinmelerini, malları üzerinde
tasarrufta bulunmalarını ve akar cinsinden olan mallarının
daha yararlı olanlarıyla değiştirilmesini düzenlemektedir
ve bu madde, değerli milletvekillerimiz arasında çokça tereddüt
oluşturmaktadır.
Bu maddeyle
ilgili olarak gerek Adalet Komisyonumuzda gerek burada yapılan
görüşmelerde ileri sürülen en önemli itiraz, cemaat
vakıflarının ve yabancı vakıfların ülkemizde
taşınmaz mal edinimine ilişkindir. Bu sebeple, öncelikle, bu
hususta yürürlükte bulunan ülkemiz mevzuatını kısaca yüce
heyetinize aktararak sözlerime başlıyorum.
Cemaat
vakıfları, literatürümüze Lozan Antlaşmasıyla
girmiştir. Lozan Antlaşmasının 37nci maddesi Üçüncü Faslı
Akalliyetlerin Himayesi başlığı ile Türkiye, 38den 44e
kadar olan maddelerde musarraf ahkâmın kavanini asliye şeklinde
tanınmasını ve hiç bir kanun, hiç bir nizam ve hiç bir muamelei
resmiyenin bu ahkâma münafi veya muarız olmamasını ve hiç bir kanun,
hiç bir nizam ve hiç bir muamelei resmiyenin ahkâmı mezkûreye ihrazı
tefevvuk etmemesini taahhüt eder. demektedir.
Yani, bu madde,
Lozan Antlaşmasının 38den 44e kadar olan maddelerinin üstün
kanun olduğunu, asıl kanun olduğunu tanımlamış ve
hiçbir başka resmî muamelenin ve kanunun buna aykırı
olamayacağını düzenlemiştir.
Yine, Lozan
Antlaşmasının 39uncu maddesi ilk fıkrası Gayrî
Müslim akalliyetlere mensup Türk tabaası, Müslümanların istifade
ettikleri aynı hukuku medeniye ve siyasiden istifade edeceklerdir.
demektedir.
Konumuzla ilgili
42nci maddesi ise son fıkrası Türkiye Hükûmeti mezkûr akalliyetlere
ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve sair müessesatı diniyeye
her türlü himayeyi bahşeylemeği taahüt eder. Ayni akalliyetlerin hali
hazırda Türkiyede mevcut olan evkafına ve müessesatı diniyeye ve
hayriyelerine her türlü teshilât ve müsaadat yani her türlü kolaylık ve
izin- ita olunacak ve Türkiye Hükûmeti yeni müessesatı diniye yani dinî müesseseler- ve hayriye
ihdası için bu kabil sair müessesatı hususiyeye temin edilmiş
olan teshilâtı lâzimeden hiç birini diriğ etmeyecektir.
Son olarak bu
anlaşmanın 45inci maddesi ise İşbu Fasıl ahkâmı
ile Türkiyenin gayri müslim akalliyetleri hakkında tanınan hukuk,
Yunanistan tarafından dahi kendi arazisinde bulunan müslüman akalliyet
hakkında tanınmıştır. demektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Lozan Anlaşmasıyla belirlenen bu yasal çerçeveden
sonra, göz ardı etmememiz gereken diğer bir önemli husus ise
şudur: Bu azınlık vakıfları yabancı vakıflar
değildir, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu yerli vakıflardır. Kendi
vatandaşlarımıza ait olan, kendi tabiyetimize ait olan
vakıfların bir kısmının, sırf gayrimüslim
oldukları için ayrı tutulması ne bizim devlet geleneğimizle
bağdaşır ve ne de adalete, hakkaniyete, eşitliğe uygun
olur. Bu sebeple, gerek Lozan Anlaşması ve gerekse
Anayasamızın eşitlik ilkesi gereğince
vakıflarımızın mal edinmeleri ve malları üzerinde
tasarruf edebilmeleri hukuka uygundur. Nitekim, bu vakıflar 1936 ila 1974
yılları arasında hiçbir izne gerek olmaksızın mal
edinmişlerdir. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 8/5/1974 tarihli
kararıyla mal edinemeyeceklerine hükmedilmiş, daha sonra, 57nci
Hükûmet döneminde, 3/8/2002 tarih ve 4771 sayılı Yasa ile cemaat
vakıflarının mal edinmelerine imkân
tanınmıştır. Açılan dava üzerine, Anayasa Mahkemesi,
27/12/2002 günlü kararıyla, cemaat vakıflarının dinî,
hayrî, sosyal, eğitsel, sağlık ve kültürel alanındaki
ihtiyaçlarını gidermek üzere, Bakanlar Kurulu izniyle mal
edinmelerine ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunmalarına imkân
tanımıştır.
Anayasa
Mahkemesi, bahsettiğim kararında, özetle, kuruluşundaki
farklılık ve vakfiyelerinin bulunmaması gibi nedenlerle cemaat
vakıflarının taşınmaz mal edinmeleri ve bunlar
üzerinde tasarrufta bulunabilmeleri konusunda yargı kararları
farklı hukuki durumlar ortaya çıkarmış, 2762
sayılı Yasa kapsamındaki diğer vakıflar, Yasanın
öngördüğü şekilde taşınmaz mal edinme hakkına sahip
olurken cemaat vakıfları bu haktan yoksun
bırakılmışlardır. Dava konusu düzenleme ile bu
gelişmelerden olumsuz yönde etkilenen cemaat vakıflarının,
kuruluş amaçlarına uygun olarak dinî, hayri, sosyal, eğitsel,
sıhhi ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere taşınmaz
mal edinme ve taşınmaz mallar üzerinde tasarrufta bulunabilmeleri
olanağı getirilerek mülkiyet haklarının korunması
sağlanmıştır.
Cemaat
vakıflarıyla diğerleri ve Türk Medeni Kanununa göre kurulan
vakıflar, aynı hukuksal durumda bulunmadıklarından
bunların farklı kurallara bağlı tutulmalarında
eşitlik ilkesine aykırılık yoktur. Ayrıca,
Anayasanın 35inci maddesinde, herkesin mülkiyet ve miras haklarına
sahip olduğu, bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla
kanunla sınırlanabileceği ve mülkiyet hakkının
kullanılmasının toplum yararına aykırı
olmayacağı belirtilmiştir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; konuşmamın bu
bölümünde de yabancı vakıfların taşınmaz mal
edinimiyle ilgili, yine, yürürlükteki mevzuatımız çerçevesinde bir
kısım bilgiler arz etmek istiyorum.
Üzerinde
konuştuğumuz tasarının 12nci maddesinin son
fıkrası, Kurucularının çoğunluğu yabancı
uyruklu olan vakıfların, taşınmaz mal edinmeleri
hakkında, 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun
35inci maddesi uygulanır. hükmünü getirmektedir. Tapu Kanununun 35inci
maddesi ise, ülkemizde karşılıklılık olmak ve kanuni
sınırlamalara uyulmak kaydıyla Türkiyede sadece iş yeri
veya mesken olarak kullanılmak üzere, ancak yabancı uyruklu gerçek
kişilerin ve yabancı ülkelerde kendi ülkeleri kanunlarına göre
kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin
taşınmaz mal edinebileceğini düzenlemektedir.
Bu hususta Tapu
Kanununun 35inci maddesi birçok kanuni sınırlama getirmiş, en
önemlisi, taşınmaz mal edinilebilecek alanlarda illerin yüzölçümüne
göre binde 5 oranını geçmemek kaydıyla Bakanlar Kuruluna yetki
vermiştir. Her hâlükârda stratejik yerlerde kamu yararı ve ülke
güvenliği bakımından taşınmaz mal edinmeleri mümkün
olmayacaktır. Zaten Tapu Kanununun bu 35inci maddesi, sadece
yabancı uyruklu gerçek kişilere ve yabancı ülkelerde kendi kanunlarına
göre kurulan tüzel kişiliğe sahip şirketlere, ticaret
şirketlerine sınırlı taşınmaz mal edinimi izni
verdiğinden, kurucularının çoğunluğu yabancı
uyruklu olan vakıfların ülkemizde taşınmaz mal edinmeleri
getirilen bu tasarı çerçevesinde imkân dâhilinde değildir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gerek 4771 sayılı Kanun ve gerekse Anayasa
Mahkemesinin 3/8/2002 tarihli Kanun gereğince verdiği, hükme
bağladığı karardan sonra vakıflar sıralanan
nitelikteki ihtiyaçlar için mal edinebileceklerdir. Zaten dinî, hayrî,
eğitsel, kültürel, sosyal, sıhhi alanlar sayılmıştır ve bu
alanlara girmeyen hiçbir ihtiyaç da yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Tasarıda mal edinimiyle ilgili izin müessesi
kaldırılırken, Vakıflar Meclisince alım
sırasında yapılan denetim yerine amaca uygunluk denetimi, yani
hangi malın, hangi amaçla ve vakfın hangi kaynağıyla, hangi
yolla edinildiği, amaca uygun kullanılıp kullanılmadığı,
gelir getiriyorsa ekonomik değerlendirilip değerlendirilmediği,
gelirin nerede harcandığı Vakıflar müfettişlerince
denetlenecektir. Ayrıca, yabancı vakıfların
taşınmaz mal edinimi de mümkün olmayacağından, ülkemiz
menfaatine aykırı bir durum söz konusu olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, vakıf müessesinin gereği olarak amaçlarını
gerçekleştirmek için mal edinmeleri, mallar üzerinde tasarrufta
bulunmaları özel hukuk tüzel kişiliğinin tabii sonucudur.
Vakfın mal varlığının daha verimli değerlere
dönüştürülmesini mümkün kılan bu model,
vakıflarımızın hayatiyetini daha uzun süre devam
ettirmesini sağlayacaktır.
Bu Kanunun
hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Gruplar
adına söz talepleri tamamlanmıştır.
Şimdi,
şahısları adına söz talepleri vardır.
İlk söz,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynaka aittir.
Buyurun
Sayın Kaynak.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, konuşmamın son
bölümünü tamamlayarak huzurlarınızdan ayrılacağım.
Bu üzerinde
konuştuğumuz Yasanın belki de bize getireceği en önemli
avantaj, Yunanistan topraklarında bulunan Müslüman azınlığa
ait vakıflara da bu Yasa sayesinde önemli imkânlar getirecek ve Batı
dünyasında ülkemize önemli bir talep hakkı doğuracaktır.
Bu Kanun, hem
yürürlükteki mevzuatımıza hem cumhuriyetimizin kuruluş senedi
olan Lozan Antlaşmasına uygundur ve ülkemiz için hayırlı
neticeler doğuracaktır diyor, hepinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Şahısları
adına ikinci söz talebi Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemire
aittir.
Buyurun
Sayın Erdemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerimin başında, İstanbulda bir binada meydana gelen
patlamada vefat eden kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum
efendim.
Değerli
arkadaşlarım, millet olarak büyük bir vakıf medeniyetine
sahibiz. Hayırda yarışınız. emri ve
İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.
prensibi gereği ecdadımız, birbiriyle hayırda
yarışmış ve günümüze kadar ulaşan muazzam eserler
meydana getirmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bugün 41.550 mazbut,
300 mülhak, 161 cemaat ve 4.450 yeni vakıf bulunmaktadır. Genel
Müdürlüğümüzce 2003-2007 arasında 2.613 vakıf eserinin
restorasyonu tamamlanmış ve eserlerimiz tek tek elden geçirilmeye
devam edilmektedir. Milletimizin geçmişini geleceğe taşıyan
bu vakıf eserlerimizi şanına yakışır bir
şekilde onaran Genel Müdürümüze ve çalışma
arkadaşlarına teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu tasarıya olan muhalefetinizin ve bu Yasayla
ilgili kaygılarınızın bu ülkeye olan sevginizden
kaynaklandığına yürekten inanıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Biz de inanmak istiyoruz.
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Ama şuna sizin de inanmanızı istiyorum
ki, bu ülke hepimizin. Bu ülkenin her ferdinin en az bizim kadar bu ülkeyi
sevdiğine inanalım. Eğer birbirimizden,
vatanseverliğimizden şüpheye düşersek işte o zaman felaket
geliyor demektir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Haddinize düşmez!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Sizlerin bu tasarının ülkeyi
sıkıntıya götüreceğine inancınız sebebiyle
karşı çıkmanızı anlıyor ve saygı duyuyorum.
Sizden de aynı saygıyı bekliyoruz. Zira, biz de inanıyoruz ki
bu tasarı milletimizin hayrına bir tasarıdır. (MHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Asla! Asla! Asla hayrına değil!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Milletimizin özgüvenine, büyüklüğüne ve tarihî
geçmişine yakışır bir tasarıdır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Tarihten haberiniz yok!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tarihten haberiniz yok sizin!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Unutmayalım ki bizler büyük bir medeniyetin
çocuklarıyız. Bizim topraklarımızdaki herkes, ama herkes bu
ülkenin güvencesi altındadır. Bu ülke için yanlış emeller
besleyenler gereken dersi tarihte almıştır, gelecekte de bu
millete yanlış yapanlar dersini elbette alacaktır. Büyük devlet
olmak, büyük millet olmak kolay değil.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bravo!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Gelin, Bizanslılara İstanbulda kardinal
külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi
yeğlerim. diyen ecdadımızın hoşgörüsünü
hatırlayalım. (MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yapma ya! Ne diyorlar?
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Büyük millet olmak kolay değil. Büyük millet
olmak kolay değil. (MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yağcılarda inecek var!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Gelin, İstanbul fethedilince İsteyen
kiliseye, isteyen havraya, isteyen camiye
diyen Fatihin özgüvenini ve
hoşgörüsünü hatırlayalım.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Fatihe ihanet ediyorsunuz!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Büyük devlet, büyük millet olmak kolay değil.
Gelin, kendi vakıflarımızın amacına uygun
çalışmaları ve ebediyete kadar yaşaması için
gösterdiğimiz hassasiyeti vatandaşlarımızın
vakıfları olan cemaat vakıfları için de gösterelim. (MHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bizansı ihya ediyorsunuz!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Gelin, kendi ürettiğimiz korkuların esiri
olmayalım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bizansa yaranmaya çalışıyorsunuz!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Biz AK Parti olarak, ülke bütünlüğümüzü tehdit
eden hiçbir politikaya asla taviz vermeyiz. Biz, zengin kültürümüzle,
farklılıklarımızla birlikte barış içinde
yaşamayı mutlaka başaracağız. Biz farklı bir
milletiz, dün başardık, yarın da başaracağız.
Zira biz, kökleri Hacı Bektaş Veliye, Mevlânâya, Yunus Emreye
dayanan, Doğu ile Batı arasında gerçek bir insanlık
köprüsüyüz.
Değerli
arkadaşlarım, büyük lider olmak kolay değil, büyük düşünmek
kolay değil. Şairin:
Kimi Hindu, kimi
yamyam kimi bilmem ne bela
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Onları savunuyorsun! Onların
avukatlığını yapıyorsun!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Hani tauna da zuldür bu rezil istila
diye
tanımladığı
FARUK BAL (Konya)
Şimdi istila geri döndü, şimdi!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla)
Çanakkalede 250 bin vatan evladının
şehit düşmesine sebep olan düşman askerleri için, Çanakkale
kahramanı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Onlara destek oluyorsun, onlara!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta)
kimi bilmem ne bela
yı niye söylüyorsun o zaman?
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Evet, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürk: Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken
kahramanlar; burada bir dost toprağındasınız, huzur ve
sükûn içinde uyuyunuz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Neyi yaptınız da işgal ettiniz?
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen
analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız
bizim bağrımızdadır, huzur içinde rahat
uyuyacaklardır, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra
artık bizim çocuklarımız olmuşlardır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Zaten öyle
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Evet, bu topraklar üzerindeki her fert, her vakıf
bu milletin, bu devletin emniyeti ve gözetimi altındadır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ajan onlar ajan, ajan! İstihbarat verdiler
Merzifon Kolejinden. İngilizlere.
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Onlara sahip çıkmak bu yüce milletin tarihî
geçmişinin ve muhteşem geleceğinin şanındandır
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Türkiyeyi işgal ettirdiniz!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdemir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Atatürkün Patrikhaneyle ilgili söylediklerini de söyleseydin
orada!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen...
Şimdi, on
dakikalık süre içerisinde maddeyle ilgili soru-cevap faslına
geçiyoruz.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana şu iki soruyu
yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakan,
bu Kanun AB uyum kanunları arasında ve dokuzuncu uyum paketi içinde
Meclise getirilmiştir. Daha önce üçüncü, dördüncü, altıncı ve
yedinci uyum paketlerinde Vakıflar Kanununda değişiklik
yapılmıştı. Her AB uyum paketi ortaya
atıldığında Bu Kanun çıkmazsa AB treni kaçar
deniliyordu. Bu Kanun, gerçekten AB uyumu için gereken kriterlerden birisi
midir?
İkinci
sorum: Vakıflar hayır müessesesidir. diye, özellikle iktidar
partisinin milletvekilleri ve zatınız söylüyorsunuz sürekli, ama
kurucularda olması gereken şartlar arasında hâlen affa
uğramış olsa bile zimmet, hırsızlık, dolandırıcılık,
hileli iflas, yüz kızartıcı suçlardan mahkûm olmuş olanların
vakıf kurma hakkı elinden alınmış iken, bir hayır
işini niye hırsıza, soysuza, dolandırıcıya emanet
eder hâle getiriyorsunuz? Bunun nedenini merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akçay...
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ülkemizdeki tüm vakıflar Vakıflar Genel Müdürlüğünce
denetlenmektedir ve bu denetleme raporları vakıflardan sorumlu
Bakana, Başbakanlığa ve bu raporlarda bir suç unsuru var ise
İçişleri Bakanlığına verilmektedir.
Ülkemizdeki
birçok vakfın, yabancı ülkelerden, bu yabancı vakıflardan
veya şirketlerden para yardımı aldığına dair
iddialar kamuoyunda sıkça gündeme gelmektedir. Vakıflar Genel
Müdürlüğünce denetlenen herhangi bir vakıf hakkında,
yabancı ülkelerden veya şirketlerden para aldığı
gerekçesiyle İçişleri Bakanlığına suç duyurusunda
bulunulmuş mudur? Eğer suç duyurusu yapıldıysa, bununla
ilgili herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ural
KADİR URAL
(Mersin) Teşekkür ediyorum Başkanım.
12nci maddeyle
ilgili sormak istiyorum: 1936da çıkartılan kanunla,
azınlık vakıflarının, cemaat
vakıflarının mal, mülk edinmesi yasaklanmış idi. O
dönemdeki yöneticilerimiz bunu niçin yasaklamış idiler? O dönemde
görev yapan, başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu
vatanı bize emanet edenler yanlış mı
yapmışlardır? Yanlış yapmamışlar ise bugün
sizin yaptığınız nedir? Yani, Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşları mı yanlış yaptılar, yoksa siz mi
yanlış yapıyorsunuz?
Yabancılara
vakıf kurmayı serbest bıraktığınıza göre,
Anadoluda yüzlerce vakıf kurulur ise, bu vakıflar da mal, mülk
edinirler ise, yabancıların mülk edinmelerinde getirilen Bakanlar
Kuruluyla 30 hektara kadar verilen izni ve kanun maddesini kaldırmış
olmaz mısınız? Bu vakıflar yüzlerce dönüm arazi alabilirler
mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, iki sorum olacak. Birinci sorum şu: Yurt
dışındaki Türk vakıflarının bir envanteri var
mıdır? Şayet varsa bu envanter devletin hangi birimince
tutulmaktadır?
İkinci
sorum: Lozanla cemaat vakıflarına verilen haklar bu Yasayla
genişletiliyor mu genişletilmiyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
dün de soruldu, umarım, bugün cevaplandırır. Bu Yasadan sonra
cemaat vakıflarına kaç gayrimenkul iade edilecektir? Ekonomik
değeri nedir? Bunların ne kadarı sit alanı içerisindedir ve
kültür varlığı sayılmaktadır?
Yabancılara
vakıf kurma imkânı veren, yardım almasına, yardım
vermesine, bağış almasına, sınırsız mal
edinmesine imkân sağlayan, dünyada bu Yasa benzeri kaç ülkede bu
özgürlükleri içeren yasalar var?
Bir de efendim,
bu Yasayı Türkiyede hangi sosyal katman, sendikalar, sivil toplum
kuruluşları, kim talep ediyor da bu kadar öncelikle görüşüyoruz?
Son olarak,
Türkiyede kurulacak yabancı vakıfların üniversite kurma
hakları da olacak mı Sayın Bakanım?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Delaletinizle
Sayın Bakana sormak istiyorum: Kanunun 12nci maddesine göre
kurucuların çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıflar
için Tapu Kanununun 35inci maddesine göre kısıtlayıcı
düzenleme getirilmektedir. Ancak, Kanunun 6ncı maddesine göre kurulmuş
olan, bu bağlamda kurucuları Türk olup da yöneticilerinin tamamı
yabancı olan, bir vakıf için kısıtlayıcı
düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, Tapu Kanununun 35inci maddesinde
yabancı uyruklu gerçek kişilere getirilen
sınırlamaların hiçbir önemi kalmamaktadır. Sayın
Bakan, bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: 5555 sayılı Vakıflar Kanunu
tasarısı, cemaat vakıflarına cumhuriyetin temel ilkelerini
fiilen değiştirecek kabul edilmez imtiyazlar tanımaktadır.
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olan Türkiye
Cumhuriyeti devleti, belli bir ırk ve cemaat mensuplarını
desteklemek üzere Osmanlı zamanında kurulmuş cemaat
vakıflarına mal edinme yolunu hukuken açamaz ve imtiyaz
tanıyamaz. Bu durum, açıkça Lozanda kazandığımız
haklara, Atatürk ilke ve inkılaplarına, Anayasanın 10uncu,
Medeni Kanunun 101, 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 10; 44 ve
1inci maddesine aykırıdır.
Bu durumlar
sizlerce de malum olmasına rağmen, bu Kanunun
yasalaşmasına gerçekten seyirci kalacak mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
AB için böyle bir
Kanun çıkartılması gerekli mi? Değerli arkadaşlar,
başından beri vurguluyoruz, komisyonlardaki görüşmelerde ifade
ettik, Genel Kurulda bir kez daha ifade ediyorum ki, bu Kanun, Türkiyenin
ihtiyaçlarını karşılamak, Türk vatandaşlarının
hamiyetperver duygularının önünü açmak amacıyla düzenlenmektedir
ve bizim kamu idaresi içerisinde çok önemli işlevi bulunan, hele hele
İktidarımız döneminde büyük atılımlar
gerçekleştirmiş olan Vakıflar Genel Müdürlüğünün yeniden
yapılandırılması ve vakıf müessesesinin
güçlendirilmesi amacıyla bu Kanun çıkartılmaktadır.
Yarın
ileride -elbette ki, Parlamento iradesi üzerinde kimsenin ipotek koyması
mümkün değildir- Parlamento gerek görürse, ihtiyaçlar hasıl olursa
Kanunu değiştirmek ya da yeni kanun çıkartmak gerekirse, o,
yüce milletimizin temsilcisi bulunan Meclisin takdirindedir.
Sayın
Akcanın yönelttiği ikinci soru da Kurucularda aranan şartlar
hafifletilmiş, hamiyet amacıyla, hayır amacıyla
kurulması gereken vakıflarda hırsızlar,
dolandırıcılar nasıl vakıf kurabilir deniyor.
Değerli
arkadaşlar, bir insanın ömür boyu, hayat boyu suçlu olarak
nitelendirilmesi mümkün değildir. İnsanlar suç işlerler,
cezalarını çekerler. Ama hırsız da,
dolandırıcı da hayır yapmak istiyorsa, elinde malı
mülkü varsa, bunu tahsis etmek istiyorsa Hayır, sen bunu yapamazsın
deme hakkımızın olmadığı inancındayız.
Bu amaçla, hüküm giymiş vatandaşlarımızın vakıf
kurmalarının yolu açılmıştır, ancak bu
şekilde sicilleri bulunan kişiler kendi kurduğu vakıf dahi
olsa vakfa yönetici olamaz. Bunu açık seçik olarak Kanunda ifade etmiş
bulunuyoruz.
Sayın Akçay
Denetleme raporları bakanlara, Başbakana verilmektedir. diyor. Bu
denetleme raporları devletin yönetim düzeni içerisinde bakana ya da
Başbakana gelmez; denetlemekle görevli, kontrol etmekle görevli Genel
Müdürlüğe gelir. Elbette ki, Genel Müdürlük zaman zaman bağlı
bulunduğu Bakanı bilgilendirir veya Bakan bilgi ister, bilgi
alır.
Yurt
dışından alınan paralar var, suç duyurusu yapıldı
mı? denildi. Yurt dışından kimin, hangi vakfın, ne
ölçüde, ne miktarda, nereden para aldığı konusunda bize
ulaşmış bir bilgi yok ve gene ifade ettiğiniz tarzda, bu
doğrultuda faaliyetleri dolayısıyla hakkında suç duyurusu
yapılmış bir vakıf da olmadığını kamu
görevlisi arkadaşlarım bana şu anda ifade ettiler, ben de bunu
sizlerle paylaşıyorum.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Bunlar doğru değil Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Kamu görevlisi
arkadaşlarım bana ifade etti, ben sizlerle paylaşıyorum,
ama ben şunu da ifade edeyim değerli arkadaşlar: Burada sorulan,
gündeme getirilen konular üzerinde, ben daha sonra
ayrıntılarıyla duruyorum. Siz Doğru değil.
diyorsanız bunun üzerinde duracağım ve size de yazılı
cevabını ayrıca ileteceğim.
Sayın Ural
diyor ki: 1936 Kanununda mal mülk edinmek yasaklanmıştı. Atatürkün
yasakladığı bu cemaat vakıflarına, devrim
kanunlarına da aykırı olarak, mal edinme imkânı
getiriyorsunuz. Şunu çok üzülerek ifade etmek istiyorum, belki imkân
bulursam kalkıp açıklama da yapacağım yeri geldiğinde:
Bunları biz çok fazla irdelemeden bu beyanlarda bulunuyoruz. Değerli
arkadaşlar, cemaat vakıfları, 1935 yılında
çıkartılan 2762 sayılı Kanun gereği, kendilerinden
istenen, 1936 yılında istenen beyannameleriyle vakıf statüsüne
kavuşmuşlardır. O tarihten önce, Osmanlı Döneminde bunlar
birer hayır kurumu ve cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk bunu
sağlamıştır. Mal mülk edinemiyordu diye bir durum
kesinlikle söz konusu değil. Cemaat vakıfları, 1936
yılından 1974 yılında verilmiş Hukuk Genel Kurulu
kararına kadar taşınmaz iktisap ediyorlar, bağış
kabul edebiliyorlardı. Dolayısıyla bu bilgi doğru
değil.
KADİR URAL
(Mersin) 1974te niye yasaklamışlar o zaman Sayın Bakan?
Yapmayın, etmeyin!..
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, o bilgide gerçekten
yanlışlık var. 1936 ila 2002 arasında mal edinemezler.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Hayır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Edindikleri gayrihukuki
BAŞKAN
Lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Hayır
Şimdi,
bakın değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; 1974
yılında, bir dava dolayısıyla Hukuk Genel Kuruluna intikal
eden dosya üzerinde Yargıtay diyor ki: Efendim, cemaat
vakıflarının 1936 beyannameleri bir vakfiyedir. Vakfiye
olduğunu kabul ediyor.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ondan sonra mal edinemezler.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ama, diyor ki:
Bir vakfın mal iktisap edinebilmesi için, vakfiyesinde o doğrultuda
bir düzenleme bulunması gerekir. Yani, vakfiyesinde, bu vakıf taşınmaz
edinebilir, satabilir
Ama, o vakfiyelerde, o beyannamelerde böyle bir
kayıt olmadığı için Bunlar taşınmaz iktisap
edemezler. diyor ve o tarihten sonra
BAŞKAN
Sayın Bakan, süremiz doldu.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Peki, diğer
sorulara da yazılı olarak cevap vereceğim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, bu bilgi yanlış.
Bunun kürsüde ifade edilmesi gerekir. Yani, affedersiniz, 1936 ile 2002
yılları arasında edinilen mal edinimini, zaten 1974te Hukuk Daireleri
Genel Kurulu da usulsüz ve yolsuz olduğunu belirlediği için, o dava
dolayısıyla, birçok davalar açılmıştır.
Dolayısıyla 2002nin sekizinci ayında çıkartılan
kanundan sonra mal edinmelerinin hukuki bir dayanağı var. O arada
edinilen mallar, hep hukuk dışı yollarla edinilmiştir,
bazı şahısların üzerine alınarak edinilmiştir. Bu
bilgi yanlıştır, bunun doğru açıklanması gerekir.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Komisyon Başkanı.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Sayın
Başkan, Sayın Başkanın bu konuda kesinlikle ve net bilgi
yanlışı var. 1974 yılına kadar beyannamelerinde veya
vakfiyelerinde mal iktisabı kaydı olsun veya olmasın cumhuriyet
döneminin başlangıcından İnönü, Atatürk, Menderes döneminde
iktisaplar mümkündür, vardı zaten, var olanları Yargıtay iptal
etti. Bir konuşma sebebiyle onun arka planını
açıklayacağım. Ayrıca, 1974
FARUK BAL (Konya)
- Hangi sebeple iptal etti?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Ayrıca
FARUK BAL (Konya)
- Hangi sebeple iptal etti?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Arz
edeceğim Başkanım.
FARUK BAL (Konya)
- 1936 beyannamesi zamanında iptal etti.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Arz edeyim
efendim, arz edeyim.
Yargıtayın
dayanağı vakfiyede böyle bir kaydın olmaması noktasında
idi. Hâlbuki 1954 yılında vatandaşlarımız
bakımından mülkiyet ve korunma konsepti değişti.
Geçmişe yönelik olarak mülkiyet hakkı tüm tüzel kişiler için
mutlaktır, korunur, onları açıklayacağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Madde üzerinde beş önerge vardır, önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
98 sıra
sayısı ile görüşülmekte olan 5555 sayılı Vakıflar
Kanununun 12. maddesinde, vakıf mallarının, mahkeme kararı
ile bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek
rapora dayalı olarak, vakıf yetkili organının kararı
ile paraya çevrilebilir, denmektedir. Paraya çevrilebilir ibaresinin
kaldırılması için gereğini arz ederiz.
Mehmet
Şandır Prof. Dr.
Akif Akkuş Hasan
Çalış
Mersin Mersin Karaman
Kamil Erdal
Sipahi Mümin
İnan
İzmir Niğde
BAŞKAN
İkinci önergeyi okutuyorum:
30.1.2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
98 sıra
sayılı ve 5555 sayılı Vakıflar Kanununun 12. maddesinin
2. bendinde yeralan cemaat kelimesinin çıkarılmasını
öneriyoruz.
Gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
Hüseyin
Pazarcı Hasan Erçelebi Hasan Macit
Balıkesir Denizli İstanbul
Recai
Birgün Harun
Öztürk
İzmir İzmir
BAŞKAN
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 5555 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12.
maddesinin 3. fıkrasında geçen cemaat kelimesinin metinden
çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın
maddeye eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül
ettirilmesini saygı ile arz ederiz.
(2) Lozan
Antlaşmasına tabi cemaat vakıfları hakkındaki
düzenleme statülerine uygun olarak ayrıca düzenlenir.
Faruk Bal Kadir Ural Mustafa Enöz
Konya Mersin Manisa
Metin Ergun
Emin
Haluk Ayhan
Muğla
Denizli
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dördüncü önerge ile
daha sonra okunacak son önerge maddenin metinden
çıkarılmasını teklif ettiğinden, bu iki önergeyi
birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi, bu
iki önergeyi sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 98 sıra sayılı yasa tasarısının 12.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 98 Sıra Sayılı 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Adalet Komisyonu Raporunun Vakıf Malları ve
Faaliyetleri başlıklı 12 inci maddesinin, Anayasaya
aykırılığından dolayı Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Halil Ünlütepe M.Rıza Yalçınkaya İsa Gök
Afyonkarahisar Bartın Mersin
Rahmi Güner Ali İhsan Köktürk F. Nur Serter
Ordu Zonguldak İstanbul
Bilgin
Paçarız
Edirne
BAŞKAN
Komisyon bu iki önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 98 sıra
sayılı yasa tasarısının 12nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evvela, bugün
İstanbulda meydana gelen patlama sonucu hayatını kaybeden
vatandaşlara Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Bu arada, tabii
ağır kış şartları Türkiyenin her tarafında
insan yaşamını çekilmez hâle getirmiştir. Özellikle, mesela
Tunceli ilinin birkaç yerinden bugün telefon aldım, Pülümürün dünyayla
irtibatı kesilmiş, ne Tunceliyle ne Erzincanla
Yine birçok yerlerde
ölüler, hastalar var; maalesef yollar kapalı. Hükûmetin, bu konuda biraz
daha gayret sarf etmesini ve bu kış felaketinin
yarattığı afetin bir afet olarak nazara
alınmasını, özellikle bu bölgedeki belediyelere yardım
yapmasını diliyorum. Çünkü, belediyelerin bu konudaki akaryakıt
imkânları çok az, yolları açma konusunda da çok ciddi
sıkıntılar içinde bulunuyorlar. Gündem dışına
taştığım için de sizden özür diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce tabii soru soruldu. Sayın Bakanın
sorulara verdiği cevaplar tatmin edici değil. Bu Kanun çok önemli bir
kanun. Bu Kanun, Türkiyenin geleceğini de Türkiyenin uluslararası
düzeydeki haklarını da çok yakından ilgilendiren bir kanun. Bu
Kanunu isteyen Avrupa Birliği. Avrupa Birliğinden de yalnızca
Yunanistan istiyor, yani başka birisi de istemiyor. Yani, maalesef
işte, Yunanistan, Türkiye ile olan problemlerini Avrupa Birliğinin
istekleri olarak Türkiyeye empoze ediyor. İşte, geçen gün Karamanlis
de geldi, İşte, şunları şunları çıkaracaksınız.
diyor ve dolayısıyla Türkiyeye bunları empoze ediyor.
Biz de
bağımsız bir devletiz. Dün de yaptığım bir
konuşmada belirttim, yani Batı Trakyaya gidin, Batı Trakya
Türklerine, bunların istediği hakların yüzde 1ini göremezsiniz,
insan haklarının yüzde 1ini göremezsiniz. Efendim, caminin minaresi
benim kilisemden biraz daha yüksek oldu diye yıkma kararını
alıyorlar.
Şimdi,
burada getirilen 12nci madde Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde
çok açık bir şekilde açıklanmış: Şu nedenle
Anayasaya aykırı. diyor. Diyor ki:
cemaat
vakıflarının, mülhak vakıflar arasından
çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi
değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların
amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine ve
etkinliklerini artırmalarına olanak sağlanmakta olduğunu;
bu nedenlerle, eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına, bu
niteliklerini değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve
siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar
tanınmasını Lozan Antlaşması'yla, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal
ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle
bağdaştırmanın
olanaklı olmadığı, bu nedenlerle, incelenen Yasanın 12
nci maddesinin, Anayasanın Başlangıç bölümüne, 2nci, 3üncü ve
5inci maddelerine aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Şimdi,
tabii, nedense bu Komisyon hep eski Cumhurbaşkanının her di-le
getirdiği şeyleri ille çürütmek için sudan, haydan huydan
birtakım gerek-çeler bulmuşlar
Getirilen gerekçeler bunları
çürütmüyor. Yani, Cumhur-başkanının bunun Anayasaya
aykırı olduğu biçiminde ortaya koyduğu ge-rekçeyi
çürütmüyor.
Ayrıca, bu
Komisyon, nedense, kime hesap verecek veyahut da bu Adalet Komisyonunun kime
karşı bir vefa borcu vardır diye, bunu da bilmiyo-rum, hemen
alelacele, Komisyonda bunları incelemeden, buraya getirilen bu hükümler
Türkiye Cumhuriyeti devletine ne getiriyor, ne götürüyor onları da hesaba
katmadan maalesef buraya getirmiş.
Şimdi,
düşünebiliyor musunuz, bir kanun gelmiş buraya, Hükûmet bilmiyor
kanunun mahiyetini. Komisyon da bilmiyor, milletvekilleri de bilmiyor; ne
olacak bu kanun? Kime, ne sağlayacak? Sağlayacağı,
işte, Yunanlılara çok büyük avantajlar sağlayacak. Patriği
getirecekler
İşte, geçen gün Karamanlis diyor ki: Patrik
Orto-doksların iç meselesi. Allah Allah, nasıl iç meselesi ya? Sen,
Patriğe Papa statüsünü veriyorsun da, Türkiye Cumhuriyeti devletinde, bu
kanunlarda, İs-tanbul sınırları içindeki bütün eski vakfiye
mallarını, eski vakıf mallarının hepsini bu Kanun
çıktıktan sonra bunlar alacaklar ve 11.500 -yani, tabii, doğrusu
neyse söyle, çıksınlar burada- tane de vakıf malı bunlara
geçecek. O zaman İstanbulda, oradaki Türklere yer kalmayacak sayın
milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bu kadar kapsamlı
Yani, ben de çok ciddi incelemedim
Kanunu. Niye incelemedim? Çünkü, Kanun daha bize dağılır
Arkadaşlar,
gülmeye gerek yok, aslında sizin hâlinize gülmek lazım.
Şimdi, bu
Kanun, hayati bir kanun. Çünkü, bize daha dağıtılmadan gündeme
alındı. Ya, arkadaşlar, bir hafta geç gündeme
alsaydınız da biz bu Kanunu enine boyuna
tartışsaydık
Ben, şimdi, vakıf konusunda
mütehassıs bir insan değilim ki, ben
Danıştaycıyım, maliyeciyim. Ama, şimdi, bu vakıf
konuları, çok özel bir bilgi ve ihtisas isteyen konular, ama burada
yazılanlara baktığımız zaman, hakikaten,
televizyonlarda yapılan programlarda, bunun, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin başına büyük belalar açacağı yolunda çok ciddi
şekilde kuşkular ve söylemler var. Bunları, bu söylemleri ne
Komisyon çürütüyor ne Hükûmet çürütüyor.
Onun için, bu
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını Anayasaya
aykırı olduğu için talep ediyorum, hepinize saygılar
sunuyorum.
Önergemin
kabulünü istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) İncelemeden önergeyi niye verdin?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim inceledim, inceledim. Senin aklın varsa anlarsın.
BAŞKAN
Diğer önerge sahipleri
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN
Tabii ki
Sayın Gök
(CHP sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Aradaki
farkları kaçırıyorsunuz. Lozan 42yi okursanız, Lozan
42de, arkadaşlar, Sevr 149la karşılaştırın,
Lozanda, cemaat vakıflarına dört alanda çalışma
imkânı tanınmıştır: Dinî, hayrî, sosyal ve
eğitimsel, eğitsel. 4771 sayılı Kanunla siz bunlara
sıhhi ve kültürel alanda da çalışma hakkı
tanıdınız. Bakın, dikkat edin buna. Yetmedi, 4778 sayılı
İlk kanunda Cumhuriyet Halk Partisi yoktu Mecliste, ikinci kanunla yine, 2003
yılında kendi oylarınızla bir kanun daha
çıkarttınız, hepten yetkileri artırdınız. Ama
hâlâ yetmedi, bu Kanun gündeme geldi.
Arkadaşlar,
tehlike salt cemaat vakıflarında değil. Salt cemaat
vakıflarında değil. Bakın, yabancılara siz Türkiyede
vakıf kurma hakkı veriyorsunuz. 5inci madde, son fıkra
Açın, okuyunuz. Diyorsunuz ki Mal edinebilirler, mülk edinebilirler,
tasarrufta bulunabilirler. diyorsunuz. Bravo, güzel cümle! 12nci madde, son
fıkraya dayanıyorsunuz. Diyorsunuz ki ama mal edinmeye güvence
koyduk. Dün akşam bu konuşuldu. Ne? Tapu Kanunu 35inci maddesi
gereği. Güvencemiz var İsa Bey, niye bu kadar üzülüyorsunuz
diyorsunuz.
Arkadaşlar,
şu Tapu Kanununu açın, 2644 sayılı Kanunun 35inci
maddesini bir okuyun. Ne engeli var burada? Mütekabiliyet. Başka ne engel
var? 2,5 hektar
2,5 hektara kadar mal alım hakkı var. Bakanlar
Kurulu kararıyla 30 hektara çıkarabiliyorsunuz. 2,5 hektar kaç dönüm?
Aranızda çoğu köy kökenli. 25 dönüm, 25 bin metrekare. 30 hektar 300
dönüm. Siz bir şahsa 300 dönüm yer alabilme hakkı veriyorsunuz.
İstanbulda 5 dönüm yer için şeyhler, prensler birbirini yiyor
ihaleye girip alacağız diye, şu İETTnin garajı için,
şu yer için. 25 dönümü verebileceksiniz siz ve sınırsız.
Bunu göz ardı ediyorsunuz. Allahtan Tapu Kanunu 35 var diyorsunuz.
Bakın,
mütekabiliyeti inceleyin. Ben size bir örnek vereyim arkadaşlar: Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Güney Kıbrıs arasındaki
Annan Planı. Annan Planında mütekabiliyet vardı. Ama
bakınız, enteresanlığa bakınız, oradaki mütekabiliyet
planında ne diyordu Annan Planı: Kuzey Kıbrısın
gayrisafi millî hasıladan kişi başına düşen
yıllık geliri 4 bin-5 bin dolar, Güney Kıbrıs Rum
Cumhuriyetindeki insanların 18-20 bin dolar. Ben mütekabiliyeti
şimdi uygularsam
diyordu Genel Sekreter Annan
Güney Kıbrıs
Rumları Kuzey Kıbrısın tüm malını alır,
burada mütekabiliyeti uygulayamazsın diyordu. O yüzden şart
konmuştu. Bu şart neydi? Kuzey Kıbrıs insanlarının
gayrisafi millî hasıladan payları 18 bin, 20 bin dolara
çıkıncaya kadar Güney Kıbrıs insanları Kuzeyden mal
alamazlar. Ne zaman ki Kuzey Kıbrıs insanlarının gücü Güney
Kıbrısa erişir, o zaman devreye sokarım demişti
planda. Bunu Birleşmiş Milletler bile düşündü, siz
düşünemiyorsunuz. İnanamıyorum, siz düşünemiyorsunuz.
Diyorsunuz ki: Tapu Kanununda 35inci madde var, mütekabiliyet var.
Yabancılar, Soros vakıfları, şu vakıflar, Türkiyeden,
o büyük sermayelerle mal alabilecekler, taşınmaz alabilecekler. Sizin
güvenceniz ne? Biz de oradan alırız canım. Alın da
göreyim bakayım! Nereyi alıyorsunuz? Etiniz ne budunuz ne? Hangi
Alman vakfıyla boy ölçüşebilirsiniz siz? Hangi Soros vakfıyla
boy ölçüşebilirsiniz siz? Lütfen, bunlara lütfen
Bakın, bunlar,
hassas şeyler ve bunlar, kesinlikle göz ardı edilecek şeyler
değil.
Tekrar ediyorum:
Cumhuriyet Halk Partisinin, cemaat üyesi arkadaşlarımıza,
vatandaşlarımıza hiçbir olumsuz yaklaşımı yoktur.
Biz, işin, demokrasisine bakıyoruz. Biz, işin, ulusal
güvenliğine bakıyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Yanlışı doğru gibi takdim
ediyorsunuz.
İSA GÖK
(Devamla) - Bakın, Mersinde, arkadaşlar, Müslümanı,
Hristiyanı, Musevisi aynı mezarlıkta koyun koyuna yatarlar.
Henry Atat öldüğünde rahmetli- önce papazımız çıktı
tören yaptı, ardından imamımız çıktı tören
yaptı. Biz beraber gömdük bu insanları, bu gayrimüslim dediğimiz
vatandaşlarımızı. Onlar bizim vatandaşımız,
canımız, ciğerimiz. Biz hümanistiz. Bunların
haklarını savunuruz.
Burada söz konusu
olan ise, Türkiyenin, vakıf adı altında, yabancı güçlere,
başka ülkelerin sermaye gruplarına üçüncü sektör adı
altında peşkeş çekilmesi, bu yanlış.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) O da yanlış.
İSA GÖK
(Devamla) - Bakın arkadaşlar, belki bu konuda bir şeye
sığınıyorsunuz. Niye? Ya, işte, arada Gülen
vakıfları geçecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) O zaman sorun ne?
İSA GÖK
(Devamla) - Aradaki Gülen vakıfları için yutuyorsunuz bunları,
ama Türkiyenin geleceğiyle oynuyorsunuz.
Bakınız,
sakın ha Türkiyede insanları sessiz sanmayın. Sakın ha
Cumhuriyet Halk Partisinin bütün gücü bu, bu Kanunu engelleyemez
sanmayın. Sakın ha buraya gelen rektörleri, yürüyen
kadınlarımızı -Türban
Türkiyeyi geriyorsunuz, her
şeyi geriyorsunuz- sakın ha güçsüz zannetmeyin.
Sayın
Başkan, lütfen, cümlemi tamamlamama izin verin.
Büyük Önder
Atatürkün
BAŞKAN
Sözünüzü kestiğimi zannetmiyorum.
İSA GÖK
(Devamla) Bizim referansımız var efendim.
Bursa Söylevi. 6
Şubat 1933, Bursa Atatürk Köşkü, Gazi Mustafa Kemal diyor ki biz
gençlere, onurla okurum bunu: Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi
ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok
inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı
ve bir davranış duydu mu, Bu ülkenin polisi vardır, jandarması
vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır demeyecektir. Elle,
taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi cumhuriyetini, kendi
yapıtını koruyacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Olmaz.
İSA GÖK
(Devamla) Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu
diye onu yakalayacaktır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
İSA GÖK
(Devamla) Genç, Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.
diye düşünecek
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Gök, teşekkür ederim.
İSA GÖK
(Devamla) Bitireceğim efendim, daha bitirmedim.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Saçmalama!
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Siyaset yapma!
İSA GÖK
(Devamla) - Atatürkün söylevini kesemezsiniz! Lütfen Sayın Başkan,
bir dakika daha istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, vermiyorum.
İSA GÖK
(Devamla) Peki, bunu bitireceğim. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Yine
düşünecek, demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre
düzenlemek gerek.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sen git kendi partini düzelt!
İSA GÖK
(Devamla) Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı
çıkışlarda bulunmakla birlikte, bana, başbakana ve Meclise
telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için
salıverilmesine çalışılmasını,
kayrılmasını istemeyecek. (AK Parti sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Diyecek ki, ben
inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve
eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak
gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve
etkenleri düzelmek de benim görevimdir.
İşte,
diyor ki Büyük Önder Atatürk, diyor ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk:
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği
budur.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?
BAŞKAN
Sayın Grup Başkan Vekili, zorla mı atacağım
arkadaşı? Yani, kolundan tutup zorla mı atacağım?
İSA GÖK
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı, birlikte işlem
yaptığımız bu iki önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 5555 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12.
maddesinin 3. fıkrasında geçen cemaat kelimesinin metinden
çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın
maddeye eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül
ettirilmesini saygı ile arz ederiz.
(2) Lozan
Antlaşmasına tabi cemaat vakıfları hakkındaki
düzenleme statülerine uygun olarak ayrıca düzenlenir.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce okunan
önergeye sayın Komisyonun ve sayın Hükûmetin
katılmadığını beraber dinledik.
Bu önerge ne?
Değerli arkadaşlarım, Vakıflar Kanununun en önemli
maddesi. Bu maddeyle ilgili olmak üzere 3 Ağustos 2002 tarihinde ilk
değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik,
vakıfların tasarruflarında bulunan gayrimenkullerin herhangi bir
belge ibrazı hâlinde tapuya tescil edileceğine dair bir
değişiklikti. Herhangi belgenin içerisinde telefon faturası,
su faturası gibi mülkiyetin nakline imkân sağlamayan belgeler de
mülkiyetin nakline esas olacak şekilde düzenlendi. Niçin? Yani, bizim,
mülkiyeti teminat altına alan Anayasamızın mülkiyeti nakletmek
için böyle bir belgeyi sahih gördüğü için mi? Hayır. Mülkiyetin
nakline ilişkin düzenlemeleri içeren Medeni Kanun, faturaya, su
faturasına, elektrik faturasına mülkiyet izafe eden bir değer
ifade ettiği için mi? Hayır, dayatma olduğu için. Ne
dayatması? AB dayatması olduğu için. Bu madde uygulandı,
uygulanmaması için Milliyetçi Hareket Partisi Anayasa Mahkemesine gitti,
altıya beş oyla Anayasa Mahkemesi talebimizi reddetti. Bu maddeyle
ilgili düzenleme daha sonra Dördüncü Uyum Paketinde geldi, Dördüncü Uyum
Paketinde buna ilişkin süre uzatıldı, yetmedi Altıncı
Uyum Paketinde geldi, yetmedi Yedinci Uyum Paketinde geldi, yetmedi Dokuzuncu
Uyum Paketi adı altında bu Kanunla geldi.
Şimdi,
Sayın Bakan, lütfen gerçeği söyleyin. Biraz önce dediniz ki: Bu
Kanunun Avrupa Birliği uyum yasalarıyla alakası yok. Niçin
Dokuzuncu Uyum Paketi içerisindedir bu Kanun?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, konuşmacı Sayın
Bakana bir soru soruyor, Sayın Bakan dinlemiyor.
Lütfen, tekrarlar
mısınız.
KADİR URAL
(Mersin) Faruk Başkanım, bir daha tekrarlayın, Sayın
Bakan duymadı.
FARUK BAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu Kanun aslında, Türkiye
üzerinden, sıfır bedel ile Batı Trakyada
bırakılmış olan Osmanlı eserleri sebil edilerek, heder
edilerek beş yüz kırk beş yıllık bir ihtirasın
Kanunudur. İşte, en son Dokuzuncu Uyum Paketinde, hiçbir sınır
ve süre tanınmadan, Lozan Antlaşmasındaki tahditler terk
edilerek, Vakıflar Kanunundaki tahditler terk edilerek, Tapu Kanunundaki
tahditler terk edilerek sınırsız ve süresiz olarak gayrimüslim
vakıflara mal edinme hakkı tanınmaktadır. Beş yüz
kırk beş yılın ihtirasına evet mi diyeceksiniz? Hayal
treni olan Avrupa Birliğine aldığınız teslimiyet
biletine şimdi Yunanistan Başbakanı bir de pasaport ilave
etmiştir. Bu pasaport da Ekümenikliği kabul etmediğiniz
takdirde Avrupaya giremezsiniz. pasaportudur.
Değerli
arkadaşlarım, rahmetli Mehmet Emin Agayı
hatırlayınız, şüpheli bir ölümle bu dünyadan göçen rahmetli
Doktor Sadık Ahmeti hatırlayın, evlâdı fâtihânı
hatırlayın, vakıflardaki bedduayı hatırlayın.
Vicdanınıza
hitap ediyorum: Vebal altında kalacaksınız. Bu veballe, bugün
milletvekili olarak parti disiplinine uyabilirsiniz, belki aferin de
alabilirsiniz ama hem mahkemeyi kübrada hem de milletin huzurunda bir hesap
vereceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)
Ben, o
hesabı düzgün verebilmek için, sizlere son uyarımı
yapıyorum: Bu madde, bam teli maddesidir, en önemli maddedir. Ben
beş yüz kırk beş yıllık bir ihtiras dediğim
zaman, beni değerli bürokrat arkadaşlarım aradılar,
Vakıflar Genel Müdürlüğünde çalışan kardeşlerim
aradılar, Beş yüz kırk beş değil Sayın Bakan,
1071in hesabı güdülmektedir. dediler. Biz bu toprakları kolay
edinmedik değerli arkadaşlarım
Biz bu toprakları kolay
edinmedik değerli arkadaşlarım
O zaman, uyacak
mıyız? Uyalım. Ben size, aynı konuda Yunanistan Meclisinde
bulunan ve 15 Ocak tarihinde Yunanistan Parlamentosunun komisyonundan geçen
kanunu aynen burada kabul edelim diye teklif ediyorum. Hem onlar Avrupa
Birliği üyesi, hep beraber oluruz olacaksak, hayal treni varırsa bir
yere.
Burada,
bakın, diyor ki: Vakıfların mal edinmesi ancak hayır
amaçlarıyla
Ancak hayır amacıyla
Kâr amacı güdülemez.
diyor. Hâlbuki, biz, tüm tahditleri kaldırdık, hiçbir sınır
koymadık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL
(Devamla) - Devam ediyor: Vakıfların mal edinmesi, ipotek verilmesi
vesairesi, hepsi bir tek tasarruf mercisinin elinde toplanmıştır.
Kimdir bu? Müftü. Müftü kimdir? Seçilmiş müftü değil,
Yunanistanın atadığı müftüdür. Büyük milletiz biz, her
şeyi yaparız. filan diyor Sayın Bakan. Hadi yap bakayım,
göreyim!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hadi, Patriği atasın!
FARUK BAL
(Devamla) Hadi, Patriği ata da göreyim! Görevine son ver de göreyim!
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu Yasa ihanet yasasıdır.
FARUK BAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben bu konuda sizlerin yüksek
vicdanınızın üstün geleceğine hâlâ inanmak istiyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Çekin Sayın Bakan, bu Yasayı geri çekin.
FARUK BAL
(Devamla) -
ve bu Yasadaki cemaat tabiri taşıyan tüm maddelerin
Yasa metninden çıkarılmasını Milliyetçi Hareket Partisi
olarak talep etmekteyiz. Eğer bu yapılırsa, bu, sizin, bu
millete en büyük hayrınız olacaktır. Yapılmaz ise
önümüzdeki süreç içerisinde, beş yüz kırk beş yılın
ihtirasıyla hareket edenlerin günahı, vebali omuzlarınızda
olacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
30.1.2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
98 sıra
sayılı ve 5555 sayılı Vakıflar Kanununun 12.
maddesinin 2. bendinde yeralan cemaat kelimesinin
çıkarılmasını öneriyoruz.
Gereğini
saygılarımızla arzederiz.
Hüseyin
Pazarcı (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu önergeye?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Pazarcı, buyurun.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; DSP ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İstanbulda
meydana gelen kaza nedeniyle ölenlere rahmet, yaralılara acil
sağlık diliyorum.
(AK Parti ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Bozdağ
Sayın Bozdağ, lütfen.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Yasa tasarısının 12nci madde ikinci bendi
kapsamında cemaat teriminin Yasadan çıkarılmasını
istedim. Burada amacım -sadece bu maddede tabii ki- cemaat
vakıflarının çıkarılması değil, bütün yasa
kapsamında cemaat vakıflarının ayrı bir şekilde
ele alınması ve bu Yasanın dışına
çıkarılmasıdır. Niçini ise şöyle: Anılan
vakıfların temel, hukuksal dayanağı Lozan Barış
Antlaşmasıdır. Bu tür vakıflar için Lozanda yapılan,
iki şeyin bağdaştırılması olmuştur: Biri
Osmanlı şeri hukuk düzeni içinde varlığını bulan
vakıfların modern Türkiye Cumhuriyeti hukuk düzeniyle
bağdaştırılması, ikincisi ise anılan
vakıfları oluşturan vatandaşlarımızın bu
konudaki haklarının korunması yanında, Osmanlının
son dönemlerinde de görüldüğü gibi, birtakım dinî yabancı kurum
ve vakıfların siyasi amaçlı kullanılmaları ve Türkiye
Cumhuriyetinin varlığına karşı yaptıkları
eylemlerin önlenmesidir bundan böyle. Türkiye Cumhuriyeti bu nedenle, ilgili
vakıflar sorununu genel olarak 1926 Medeni Kanunuyla düzenlerken, cemaat
vakıflarının düzenlenmesini özel bir yasaya
bırakmış ve bunların hukuki durumunu 1935 tarihli 2762
sayılı Yasa ile gerçekleştirmiştir.
Şimdi de
Lozan Antlaşmasının ve Anayasamızın cumhuriyetin
temel ilkelerini düzenleyen, özellikle, vasıfları, ilkeleri göz önünde
tutularak, eğer hâlâ varsa, bu vakıfların, cemaat
vakıflarının durumunun özel bir düzenleme konusu olarak hem
hukuken hem de siyaseten ele alınması doğru olacaktır.
Bir kere, bu
vakıflar teknik hukuk açısından farklı bir vakıf
niteliğindedir. Vakfedenleri genellikle yok veyahut da vakıf
senetleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu nitelikleri
çerçevesinde ayrı bir yasa konusunu oluşturmaları hukuken
olanaklıdır, herhangi bir sorun çıkarır nitelikte
değildir.
Öte yandan, her
ne kadar siyaseten ve hukuken bu vakıflarla ilgili düzenlemelerin AB
tarafından gerekli görüldüğü hususu bildiriliyorsa da, bu yönde AB
müktesebatının bulunmadığını açıkça
görüyoruz. AB müktesebatı çerçevesinde, aday ülkelerden istenen Kopenhag
Siyasi Kriterleri çerçevesinde demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, insan
hakları ve azınlık haklarına saygı koşulu
getirilmektedir. Bu veriler, AB ilerleme raporlarına da azınlık
vakıflarına ilişkin olarak mülkiyet haklarıyla sınırlı
olarak yansımıştır. Örneğin, son raporda, 2007
raporunda Vakıflar Kanununa ilişkin olarak 2007 raporu aynen
şunu söylemektedir: Yeni kanunun kabulü, malların
kullanımı ve kazanımına ilişkin olarak dinî
toplulukların karşılaştıkları çeşitli sorunlara
çözüm getirebilecektir. Bu kadar. Ama, özel olarak yeni bir kanun, yeni bir
düzenleme yapılması, en azından, ABnin doğrudan
söylediği bir müktesebat konusunu oluşturmamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) - Zaten bu hakların büyük bir bölümü de 2002deki
yasayla ayrıca cemaat vakıflarına verildiği için, bugün,
artık, eğer bazı çözüme bağlanması gereken noktalar
varsa bu vakıflarla ilgili olarak, bunları Lozan Antlaşması
ve Anayasamızın hükümleri çerçevesine uygun olarak özel bir
düzenleme içinde çözüme bağlamak olanaklıdır ve en doğrusu
olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DSP ve bağımsızlar
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pazarcı.
Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
98 sıra
sayısı ile görüşülmekte olan 5555 sayılı Vakıflar
Kanununun 12. maddesinde, vakıf mallarının, mahkeme kararı
ile bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek
rapora dayalı olarak, vakıf yetkili organının kararı
ile paraya çevrilebilir, denmektedir. Paraya çevrilebilir ibaresinin
kaldırılması için gereğini arz ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin bu Kanunla ilgili ortaya koyduğu çığlık
çığlığa muhalefeti yanlış anlamayın.
Birbirimizle vatanseverlik yarışında değiliz ama lütfen,
akıllarınıza hitap etmek istiyorum.
Bakınız,
Sayın Bakan öyle söylüyor ama şu sorunun cevabını vermiyor:
Bu Kanun her ne hikmetse, her defasında, uyum yasaları paralelinde,
içinde geliyor, Avrupa Birliğinin talebi doğrultusunda geliyor. Sayın
Başbakanın Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinde gündem
maddelerinden biri bu Vakıflar Kanunu oluyor. Niye? Niye? Bu soruyu sormak
sorumlususunuz, milletimiz adına sormak sorumlususunuz. İçinizde ilim
adamları var, hepiniz tarih okudunuz. 1856 Islahat Fermanı Avrupa
Birliği benzeri bir çalışma değil miydi? Kırım
Savaşı öncesinde Avrupalıların Ruslara karşı
Osmanlılarla beraber olup kazandıkları bir savaş
sonrasında Islahat Fermanını dayatmadılar mı? Burada
bize, Avrupanın tüm ülkeleri müteselsilen kefil olarak toprak
bütünlüğümüzü garanti etmemişler miydi? Demin bir sayın
milletvekilimiz Korkular sizi kuşatmasın, bir şey olmaz.
diyor. Ben de milletvekilimize hatırlatıyorum: O gün devletimizin
topraklarının genişliği 14 milyon kilometre kareydi
sayın milletvekili.
Bakın,
1867dir bu Vakıflar Yasasının başlangıcı.
1867de başlayan bu süreç Lozanla durdurulmuştur. Sayın
Bakanın verdiği bilgi eksik bilgi. 1936 ile 2002 arasında
azınlık vakıfların mal edinmesi hukuksuzdur.
İncelediğinizde bir şey görürsünüz, 1948de
başlamıştır azınlık vakıflarının
bir şekilde mal edinmesi. Mahkeme kayıtlarında vardır. Niye
1948? Çünkü Truman Doktrini, Marshall yardımıyla başlayan yeni
süreçtir.
Değerli
dostlar, bu Kanun 2002 tarihinde de bu Meclise geldi. 2002 tarihinin sekizinci
ayında, burada yine böyle çok sıkıntılı bir
görüşme yaptık. O görüşmede Milliyetçi Hareket Partisi grup
olarak, bir bütünlük olarak bu Kanuna itiraz etmişti. Yanlış bu
Kanun. Bu Kanun bizim ihtiyacımız değil, bu Kanun Türkiyede
yaşayan azınlık vatandaşlarımızın da sorunu
değil. Bu Kanun Avrupalıların sorunu. Bu Kanun 1071de
başlayan o sürecin sorunu. 2002de
Bakın, bu tutanakları
getirdim. Komisyon tutanakları da yanımda. O zaman, bugün Adalet ve
Kalkınma Partisinin milletvekili olan sayın milletvekillerinden
birçoğu çok sıkıntılı cümleler kurmuşlar bu
tutanaklarda -açın okuyun- hatta oylamalarına
katılmamışlar. İşte burada. Bugün aranızda
bulunan ve bu kırmızı işaretle işaretlediğim
milletvekilleri o gün bu vakıflar yasasına ret oyu vermişler,
katılmamışlar oylamaya; bir tepki koymuşlar, onurlu bir
tepki koymuşlar. (MHP sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Peki, Hükûmeti niye bozmadınız o zaman?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Allah aşkına, 2003ün
başlangıcında, iktidarınızın ikinci ayında
yine getirdiler bu Kanunu, çünkü Avrupa Birliği öyle istiyor ve siz
tanzim ettiniz o Kanunu. E şimdi, üç yıl sonra, 2006nın on
birinci ayında niye getiriyorsunuz? Hangi sebeple getiriyorsunuz? Hangi
ihtiyaca binaen getiriyorsunuz?
Değerli
milletvekillerim, Fransız Devlet Başkanı Sarkozy dün dedi ki:
Dününü inkâr eden yarını kuramaz. Avrupa Birliği üyesi
olacağız diye kendi geleceğimizi ateşe
atmamalıyız. Bunun adı ihanet olur. Bunu denemeyelim. Birçok
şey denenmemelidir. Bizim çığlık
çığlığa gayretimiz
Yoksa sizinle vatanseverlik
yarışında değiliz. Zinhar, sizi ihanetle falan suçlamak
gibi bir kastımız yok, ne Sayın Bakanı ne Komisyon
Başkanını ne Sayın Hükûmetimizi ne sizleri. Ama geriye dönün
bir bakın. Bu Kanun nereden geliyor? Niye bu kadar dayatılıyor?
Dolayısıyla, gelin bu Kanunu Avrupa Birliğinin talebi
doğrultusunda bu Meclisten çıkartmayın,
yakışmıyor. Bunun hesabını, ne öbür dünyada ne bu
dünyada millete veremeyiz. Biz sizi uyarıyoruz. Sebebimiz bu, gayretimiz
bu. Bu Kanun
Geçen dönemde de uyardık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla, değerli milletvekilleri,
önergemde de ifade ettiğim husus şudur: Vakıf, vakfedenin
malının amaca hizmet etmesidir. Siz o malı satmaya yetkili
değilsiniz. Kanun çıkartarak bunu sağlayamazsınız.
Bizim, hem kültürümüzün hem Medeni Kanunumuzun gereği budur. Vakıf
bir Türk-İslam medeniyetinin değeridir, müessesesidir. Siz,
şimdi, 12nci maddede vakfın mallarının kararla
satılmasını hukuk hâline getirirseniz, vakfın özüne, ruhuna
da aykırı bir davranış içerisinde olursunuz.
Ben sizi
düşünmeye, vicdanınızda sorgulamaya
Buna şu soruyu
sormanızı istiyorum: Hangi mecburiyet? Hangi mecburiyet? Avrupa
Birliği üyesi olmaksa maksat, Avrupa Birliğinin yöneticileri
Türkiyeyi almayacağız. diyorlar. Sarkozy diyor ki: Biz Avrupa
Hristiyanız, Türkiyenin aramızda yeri yoktur.
KADİR URAL
(Mersin) Merkel de öyle
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Siz kendinizi bu kadar rezil etmeye
Mecbur muyuz?
Yani, gidip kapılarda sürünmeye mecbur muyuz değerli dostlarım?
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Hükûmetin ve
Komisyonun katılmadığı önergeyi
III.- Y O K L A M A
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Toplantı yeter sayısı yoktur, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Önce önergeyi oylayalım
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Peki.
Önce, yoklama
talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini, salonda bulunup
bulunmadıklarını tespit edeceğim. Yeterli sayıda
sayın üye salonda hazırsa yoklamayı başlatacağım.
Sayın Vural,
Sayın Şandır, Sayın Bal, Sayın Torlak, Sayın
Kutluata, Sayın Ural, Sayın Ertuğrul, Sayın Uzunırmak,
Sayın Çalış, Sayın Enöz, Sayın Akcan, Sayın Doğru,
Sayın Özdemir, Sayın Çelik, Sayın Büyükataman, Sayın Akçay,
Sayın Akkuş, Sayın Korkmaz, Sayın Aksoy, Sayın Ergun,
Sayın Bölükbaşı, Sayın Tankut.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Adlarını
okuduğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S.
Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, saymak sonucu
değiştirmez, onun için saymayınız.
BAŞKAN
Olsun, oldukça kalabalık görünüyor, onun için
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 12nci maddenin oylanmasının açık oylama
şeklinde yapılmasına dair önerge vardır. Önergeyi okutup,
imza sahiplerini arayacağım.
Oktay Vural,
İzmir? Burada.
Osman
Ertuğrul, Aksaray? Burada.
Nevzat Korkmaz,
Isparta? Burada.
Hasan
Çalış, Karaman? Burada.
Ali
Uzunırmak, Aydın? Burada.
Mustafa Enöz,
Manisa? Burada.
Osman
Durmuş, Kırıkkale? Burada.
Beytullah Asil,
Eskişehir? Burada.
İsmet
Büyükataman, Bursa? Burada.
Recep Taner,
Aydın? Burada.
Yılmaz
Tankut, Adana? Burada.
Hakan
Coşkun, Osmaniye? Burada.
Ahmet Bukan,
Çankırı? Burada.
Şenol Bal,
İzmir? Burada.
Behiç Çelik,
Mersin? Burada.
Hasan Özdemir,
Gaziantep? Burada.
Rıdvan
Yalçın, Ordu? Burada.
Metin Ergun,
Muğla? Burada.
Metin
Çobanoğlu, Kırşehir? Burada.
Deniz
Bölükbaşı, Ankara? Burada.
Mustafa
Kalaycı, Konya?
Erdal Sipahi,
İzmir? Burada.
Hamit
Homriş, Bursa? Burada.
20nin üzerinde
olduğu için yeterli sayı vardır.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
12nci maddenin açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 279
Kabul : 199
Ret :
79
Boş :
1 (x)
Böylece, madde
kabul edilmiştir.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.53
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum
98 sıra
sayılı Komisyon Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet ? Burada.
14üncü maddeyi
okutuyorum:
Amaç ve
işlev değişikliği
MADDE 14-
Vakıfların, vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine
fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine
aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda Genel
Müdürlüğün; mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarında, vakıf
yöneticilerinin teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye;
hayır şartlarındaki parasal değerleri güncel vakıf
gelirlerine uyarlamaya Meclis yetkilidir.
BAŞKAN
Madde hakkında gruplar adına söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyon Milletvekili Sayın Halil
Ünlütepeye aittir.
Buyurun
Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
üyeler; Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından
iade edilen Vakıflar Yasasındaki iade gerekçeleri komisyonca da
yerinde görülmemiş ve bugün, 14üncü maddeyi görüşüyoruz. Bu nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum,
tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün
İstanbulda bir iş yerinde meydana gelen iş kazası sonucu
hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyor, yaralılara da acil şifalar diliyoruz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına.
Değerli
arkadaşlar, bugün, uzun bir dönemdir Parlamentonun gündemini teşkil
eden, 22nci Dönemde de teşkil eden bir Yasayı görüşüyoruz. Bu
Yasa pek öyle masum bir yasa değil, üzerinde çok ciddi eleştiriler
olan bir yasa. Bu Yasa Parlamentonun gündemine hangi konulardan geldi, acaba,
vakıflar uygulamalarındaki bir ihtiyacı
karşılayamamaktan mı veya Avrupa Birliği ile
azınlık cemaatlerinin dayatması sonucu mu Parlamentonun
gündemine geldi? Önce bunu belirlemek ve buradan alacağımız
sonuçla Yasanın olumlu veya olumsuz yönlerini daha rahat irdeleyebiliriz
diye düşünüyorum.
Kasım 2007
Avrupa Birliği İlerleme Raporuna baktığımızda,
raporda aynen, dinî azınlıklara haklar tanınmasını
öngören Vakıflar Kanununun ve Türk Ceza Yasasının 301inci
maddesinin değiştirilmesi istenmektedir. Bugün, Avrupa
Birliğinin dayatması sonucu, istemleri sonucu Yasayı
görüşüyoruz. Peki, Yasayı görüşmediğimiz anda, raporun
gerekçesinde o da belirtiliyor, aynen Eğer, siz bu Vakıflar
Yasasında köklü bir değişiklik yapmazsınız, o zaman
İlerleme Raporundaki müzakereleri durdururuz. diyorlar. Yani
görüştüğümüz bu Yasa bir ihtiyaçtan kaynaklanmamış, bize
Avrupa Birliğince sipariş olan bir yasadır.
Peki, bu Yasayla
ilgili uygulamalara baktığımızda, örneğin Yunanistan.
Yunanistan bir Avrupa Birliği ülkesidir, aynı anda Lozan
Antlaşmasının da tarafıdır. Avrupa Birliği
Yunanistandan niçin vakıf yasasını değiştirmesini
istemiyor? Yoksa söz mü geçiremiyor? Ulusal yararlarına uygun mu görmüyor?
Önce, biz, hâlbuki Avrupa Birliği ile ilgili Kopenhag Kriterlerinin
tümünü yerine getirmiş olan bir ülkeyiz.
Şimdi,
burada, Lozan Antlaşmasına baktığımızda,
taraflarından birisi Yunanistandır. Yunanistanla ilgili, Batı
Trakyadaki Türk vakıfları, Yunan Hükûmetinin tayin ettiği
kayyumlarca idare edilmektedir. Yunanistan Hükûmeti, Müslüman
azınlığın Türk olduğunu kabul etmemektedir. Batı
Trakyada, Türk sözcüğü geçen vakıf ve dernekler
kapatılmaktadır. Yunanistan yetkilileri, Lozan
Antlaşmasında Müslüman azınlık ifadesi geçtiği
gerekçesiyle, isminde Türk sıfatı bulunan dernekleri
yasaklamaktadır. Oysa Türkiyede, Rum adı yasak değildir, yasak
olmasını da istemiyoruz. Türkiyede, 66 adet Rum cemaat
vakfından 55 tanesinin başında Rum sözcüğü geçmektedir.
Yunanistan, vakıf arazilerini istimlak ederek, imar kanunlarını
bahane ederek, vakıf mezarlıkları, vakıf tarlaları,
arsalar, Türk cemaatinin elinden alınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Batı Trakyada, okullar onarılamamakta, yeni okullar
yapılamamakta, Türk azınlık vakıflarının
yöneticileri valiler tarafından atanmakta iken
çıkardığınız bu Yasayla, oranın geleceğine
yönelik hiçbir kazanımımızın olmayacağı açık
olarak ortadadır. İstanbulda, bundan iki yıl önce, Batı
Trakya Türkleri Kurultayında, Sayın Başbakan, orada
yaptığı konuşmada aynen şunu söylüyor: Biz,
önümüzdeki günlerde Vakıflar Yasasını
çıkartacağız. Diliyorum, komşumuz Yunanistan ve Bulgaristan
da bizim attığımız adımları atabilmeli.
Sayın
Başbakanın konuşmasından sonra iki yıl geçmiş,
komşumuz Yunanistanda hiçbir değişiklik yok, komşumuz
Bulgaristanda hiçbir değişiklik yok ama Türkiye,
karşılıklılık beklemeden, burada bir ciddi
değişikliğe doğru gidiyor. Sene 2008, böyle bir düzenlemeye
gitti mi? Gitmedi, gitme gereği de duymuyor. Niçin? Avrupa Birliği,
üyesi durumundaki ülkelere dayatma yaparak vakıflar yasasını yaptıramıyor,
ama biz uysal, söz dinleyen bir konuma düşüyoruz. Bakın,
mütekabiliyet esası, üzerinde tartışılan konulardan birisi.
Teorik olarak doğrudur. Ancak, örneğin, Amerika Birleşik
Devletleri, Almanya, Fransada kaç Türk vatandaşı bu ülkelerin
sistemini sarsabilecek vakıf kurabilir ya da hangi Türk
vakıfları şube açabilir veya bu ülkelerin
vakıflarının Türkiyede açtığı şubelerin
durumu ne olabilir? Yani, mütekabiliyet her zaman durumu kurtarmaya yeterli
değildir.
Biliyorsunuz, bir
ünlü vakıf var. Bu vakıf, gittiği ülkelerde rejimlere müdahale
ediyor, hatta rejimleri değiştiriyor. Bu vakıf, daha
doğrusu, adını da koyalım: Soros Vakfı. Çeşitli
ülkelerde Turuncu Devrim adı altında yönetim
değişiklikleri yaptı, rejim değişiklikleri yaptı
hatta. Hatırlayalım: Kırgızistan, Gürcistan, Ukrayna,
Lübnan. Yani bu vakıf, yönetimleri Amerikanlaştıran, yönetimleri
ABD hegemonyasına boyun eğdiren bir vakıf konumunda. Bugün
görüştüğümüz bu yasal düzenleme kabul edilirse eğer, bu yasal
düzenlemeyle bu tür vakıflara karşı Türkiyeyi savunamaz bir
hâle geliyoruz. Bu davranışımız bizi derinden
endişelendirmektedir.
Pek çok
parlamenter bu Yasa üzerinde yeterli inceleme yapamamıştır.
Elbette ülkemizi hepimiz seviyoruz. Bu konuda hiçbir endişemiz yok. Ama
şunu söyleyelim ki, bu ülkede Soros Vakfının
yandaşları var. Ulus devlette, kendisine saygısı olan
devlette yönetimler, başka ülkelere boyun eğer durumda olamazlar. Bu
yasal düzenleme, Sevr Antlaşmasının içeriğini
doğuracak endişeleri kuvvetlendirmekte ve hükümler içermektedir. Hele
hele bu Yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisince, ulusal Kurtuluş
Savaşını vermiş olan bir meclisçe kabulü ise
acımızı daha da çoğaltmaktadır.
Sayın Bakan,
bu Yasayı çekin. Bu Yasayı bir ay sonra getirin. Parlamenterler
incelesin. Türkiyenin üniter yapısını ciddi şekilde bozan
bir yasa. Görüyoruz işte, pek çok parlamenter Mecliste oturmamakta, sadece
oylamadan oylamaya girmekte. Bu Yasayı çıkarmakta nedir
avantajımız? Bunu yakalayabilmek mümkün değil.
İşte,
biraz önce mütekabiliyetle ilgili olarak bahsettim. Bakın, size
Türkiyedeki bir vakfın açıklamasını okuyorum: Sorun,
Atatürkün bir paşa fermanıyla yarattığı yapay ürün
Türk devleti ve Türk ulusudur. Sorun, Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve
laiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur. Türk
ulusunu yapay görüyor rapor. Böyle bir ulus yoktur. Türk ulusunun
olmadığını iddia eden, Türkiyede şubesi bulunan
vakıflar var.
Başka bir
şey, bir vakfın araştırması ve sonucu -Türkiyede bu
vakıf şubesi- ve buna dikkatinizi çekmek istiyorum: Gerçek
laikliğin türbana devlet dairelerinde, Parlamentoda da izin vermesi
gerektiği savunuluyor.
Bunlar
Türkiyedeki vakıfların yaptığı açıklamalar. Siz
diğer büyük ülkelerde o tür vakıfları yapabilecek misiniz?
Vakıflar bugün siyaset üretme aracı hâlinde
kullanılmaktadır. Böyle bir ortamda, Lozan
Antlaşmasının koşullarını değiştiren,
karşılıklılık ilkesini dahi yok eden bir ortamda biz
bu tür bir değişikliği niçin kabul ediyoruz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Türkiyeye yararı nedir? Ülkenin birliğini,
bütünlüğünü bozacak olan bu uygulamayı niçin kabul ediyoruz?
Sayın Bakan,
size bir soru da sormak istiyorum: Geçen gün, Sayın Adalet
Bakanımız burada bu Vakıflar Yasasının öncelikle
gündeme alınması sırasında aynen şunu söylüyor: Türkiyede
azınlık vakıflarının mallarına el
konulmuştur. diyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir.
Türkiye Cumhuriyetinde yargı kararlarını uygulamak, zoraki el
koyma anlamında yorumlanamaz. Sayın Bakanın bu tür bir
açıklaması bizi Avrupa Birliğinde ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde açılacak olan davalarda ciddi
sıkıntıya sokar. Siz, Sayın Adalet
Bakanımızın burada yaptığı açıklamaya
katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz? Türk halkından,
Türk yargısından özür dilemeyi düşünüyor musunuz, düşünmüyor
musunuz? (CHP ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Üzüldüğüm bir konu, bunu söyleyen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Ek süreyi vermiş miydiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun. Usulümüzü bozmadık, bozmuyoruz.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Hayır, ek süreyi vermiş miydiniz Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Vermiştim, verdim.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Tamam.
Peki,
teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bir
dakikayı herkese veriyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Ünlütepe.
Gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kırşehir Milletvekili Sayın Metin Çobanoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Çobanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanının tekrar görüşülmesi amacıyla
dokuz maddesini Meclise iade ettiği 5555 sayılı Vakıflar
Yasasının 14üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, parti grubu olarak bu Yasanın tamamına
karşıyız. Böyle bir yasanın ülkemizin ihtiyacı
olduğu kanaatinde de değiliz ve bırakın Sayın
Cumhurbaşkanımızın veto ettiği dokuz maddeyi, 5555
sayılı Yasanın böyle bir şekilde görüşülmesini ve
kanunlaşmasını doğru bulmuyoruz. Ülkemizin ihtiyaçları
noktasında 2762 sayılı Yasa yeterlidir, bu şekliyle de
devam etmesi gerektiğine inanıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, şöyle bir düşünüyoruz: Ülkemizin böyle bir yasaya
gerçekten ihtiyacı var mıydı? Böyle bir araştırma
yapıldı mı, incelendi mi? Bakın, hem Meclise geliş
şekli itibarıyla bu Yasa Avrupa Birliği tarafından bize
dikte edilmiş, maalesef, birçok konuda olduğu gibi AKP
İktidarı bu konuda da teslimiyetçi anlayışını
sürdürmüş ve bu Yasayı geçen dönem Meclisten geçirmiş.
Cumhurbaşkanının vetosu üzerine hiçbir kelimesine dokunmadan,
hiçbir virgülüne dokunmadan bugün Genel Kurulda öncelikli olarak
görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu bir teslimiyetin tescilidir. Bakın, Sayın
Başbakanımız ve AKP İktidarı, Avrupa Birliği
görüşmelerinde hep peşin kabulle masaya oturmuş ve her denileni
yapan bir iktidar çizmiştir. Değerli arkadaşlarım, tabii,
her denileni yapan bir iktidar görüntüsü verildikten sonra Avrupa Birliği
de bizden her istediğini, Lozanda alamadıklarını,
yıllardan beri isteyip yapamadıklarını teker teker -mevcut
iktidar vasıtasıyla da- yapmanın bir yolunu bulmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde Yunanistan Başbakanı
ülkemizi ziyaret etti. Bu ziyaret çerçevesinde basına sızan bazı
konularda da işte, Fener Rum Patrikhanesinin ekümenik
sıfatının tanınması, yine, Egede Yunan tezlerinin
kabulü anlamına gelecek casus belliden vazgeçilmesi noktasında da
bazı talepler oldu. Görüyoruz ki bazı bakanlarımız da bu
anlamda, yani Bunları verebiliriz. Bundan vazgeçebiliriz. mealinde de
sözlerde, beyanlarda bulunmaktadırlar.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz yıllarda, yine Meclis
Başkanımız Sayın Bülent Arınç bu anlamda bir söz etmişti.
Biz casus belliden vazgeçebiliriz. demişti. İlerleme
raporlarına girdi. Meclis Başkanı bile Egede Yunan tezlerinin
haklılığını güçlendirecek şekilde beyanat
vermiştir, ama Türkiye bu konuda gereğini
yapmamıştır. demişlerdir.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuda hassas davranmak zorundayız. Millî
menfaatlerimizi gözetmek zorundayız. Eğer, bu konu, teslimiyetçi
anlayış bu şekliyle devam ederse önümüzdeki günlerde
ekümenliği de tanırız, Egede Yunan tezlerini de kabul ederiz;
Fıratın, Diclenin sularının kullanımını da
yabancılara bırakırız. Dahası
Dahası, işte
sözde Ermeni soykırımını bile bu Meclise getirmek durumunda
kalırız.
Onun için, bu
konularda, özellikle Avrupa Birliğinin dayatmaları noktasında
Meclis olarak, milletvekilleri olarak, Hükûmet olarak millî menfaatlerimizi
gözetmek zorundayız.
Bakın,
Avrupalıların, özellikle Yunanistanın kendi tezlerinde hiçbir
zaman değişiklik olmuyor. Yüz yıl Giritle ilgili
politikalarında en ufak bir geri adım atmamışlar, ama yüz
yıl sonra Girite hâkim olmuşlar. İşte, Egede de,
ekümenlikte de, sözde soykırımda da Batılının
Türkiyeye bakış açısı budur. Ama, onların istemesi
çok önemli değil, bizim kabulümüz
İşte, bu Yasayı da biz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu çerçevede değerlendiriyoruz.
Bakın,
burada, çok değerli, iktidara mensup milletvekili
arkadaşlarımız konuştular. Bu konuşmaları
dikkatlice dinledik, fakat okuduğumuzu mu farklı anlıyoruz?
Yani, biz de aynı metni okuyoruz, sizler de aynı metni okuyorsunuz,
ama sonuç itibarıyla sizler farklı anlıyorsunuz, biz farklı
anlıyoruz.
Adalet
Komisyonunda da ifade ettim, ben şahsen bu Yasayla ilgili,
vicdanımda ikna olmadım değerli arkadaşlar. Sizler
olduysanız onu da kendi takdirinize bırakıyorum. Ama ben bu
Yasada anladıklarımı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada sıkıntı
Bir kere şunun
altını çizmemiz lazım: Buradaki
Sayın Adalet
Bakanımız da 29 Ocakta burada konuşma yaptı ve talihsiz bir
açıklama yaptı, dedi ki: Ne var yani? Türkiyede yaşayan
birtakım azınlıklar var, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler. Bunlar
bizim birinci sınıf vatandaşlarımız, buna hiçbir
itirazımız yok. Ne var yani, bunlar vakıf kursa? Biz
bunların elinden mallarını almışız. dedi.
Değerli arkadaşlarım, 74 yılında bir Yargıtay
kararı var. Yani, bizim hukuka bakış açımız bu anlamda
mı olmalıydı?
Yine, buradaki
mesele ülkemizde yaşayan azınlıkların, Lozanda
tanımlanmış azınlıkların vakıf kurması
değil değerli arkadaşlarım. Buradaki mesele cemaat
vakıfları, yani cumhuriyet kurulmadan önce dinî esaslara göre
kurulmuş vakıfların, Hristiyan, Yahudi
vakıflarının, cumhuriyet döneminde kurulmuş vakıflarla
eşit hâle getirilmesindeki sıkıntıdır. Bunu anlamak
lazım. Yoksa, ülkemizde yaşayan her Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı gibi, her Türk vatandaşı gibi, şu anda
azınlıklar da vakıfları kurabilmektedirler. Ama problem,
cumhuriyetten önce gelen, bize miras kalmış, Lozanla da bunları
koruma altına aldığımız vakıflardır. Burada
yaptığımız hadise ne? Bakın, cumhuriyet bunu
kuruluş döneminde o kadar güzel çözmüş ki. Ne yapmış?
1926da Medeni Kanunumuzu kabul etmişiz. Dokuz yıllık bir
sürede de bu cemaat vakıflarıyla ilgili çalışmalar
yapılmış, yurt dışından önemli hukukçular
getirilmiş ve bunun sonucunda cemaat vakıflarıyla ilgili bir
istisna tanınmış. Yani, bizim, cumhuriyet kurulduktan sonra dinî
temelli vakıf kurulması Medeni Kanunumuza göre mümkün değil.
Ama geçmişten gelen bu vakıfları da, Lozanda bir istisna
olduğu için, böyle bir taahhütte bulunduğumuz için bu vakıflara
bu istisna tanınmış ve o zamanki irade demiş ki:
Bunları muhafaza edelim, mülhak vakıflara yakın bir vakıf
gibi değerlendirelim, ama on yıl içerisinde yöneticisini atayamayan
veya bu anlamda kimse kalmayan, başvurusu olmazsa yönetici atanmak
üzerinde, bu vakıfları mazbut vakıflar hâline getirelim. Yani
Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresi altına verelim. Yani o
zamanki idare, bu cemaat vakıflarının bu noktada da, yani kendi
işlevini göremeyecek hâle geldikleri zaman da Vakıflar Genel
Müdürlüğünün idare ettiği vakıflar hâline getirilmesini uygun
görmüş.
Peki, biz
şimdi ne yapıyoruz? Bu vakıfları, cemaat
vakıflarını, dinî esaslara göre cumhuriyetten önce kurulmuş
bu vakıfları Medeni Kanuna göre kurulmuş vakıflarla
eşit statüye getiriyoruz. Eşit statüye getirdikten sonra, istedikleri
kadar şube açmalarını, ticaret yapmalarını,
dışarıdan, içeriden bağış almalarını
serbest hâle getiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, samimi söylüyorum, bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
içine bırakılmış, pimi çekilmiş bir
bombadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
ÇOBANOĞLU (Devamla) Bunu şu şekilde görmemiz mümkün
değil: Efendim, bu vakıfları zaten Osmanlılar olarak en
güzel kuran millet biziz. Doğrudur, ama mesele o değil. Mesele,
şimdi bu mesele cumhuriyet yönetimi tarafından halledilmişken
tekrar eskiye bir dönüş söz konusudur.
Peki,
değerli arkadaşlarım, bizi kuran irade, cumhuriyeti kuran irade
o şekilde ayırmış ki bu vakıfları, Medeni
Kanundan sonra kurulan vakıflara tesis, öncekilere, bu cemaat
vakıflarına vakıf demiş. Ne zamana kadar? 1967
yılına kadar. Şimdi biz bunların, bu birikimin hepsini bir
kenara bırakıyoruz, cemaat vakıflarını diğer
vakıflarla eşit hâle getiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bir de bu Kanun, bu tasarı hazırlanırken
-öyle sanıyorum- vicdanlarını rahatlatmak için iktidar partisine
mensup arkadaşlar bir mütekabiliyet esası koymuşlar. Bu
mütekabiliyet esasının bu Kanunla uygulanma şansı yoktur.
Bakın, mütekabiliyet noktasında esas alacaksak Yunanistanı esas
alabiliriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
ÇOBANOĞLU (Devamla) Yunanistanın 1980de
çıkardığı Vakıf Yasası, bizim 1935te
çıkardığımız yasanın çok daha gerisindedir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çobanoğlu, sağ olun.
METİN
ÇOBANOĞLU (Devamla) Peki Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gruplar adına üçüncü söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplana aittir.
Buyurun
Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu son yasama çalışmalarına
baktığımız zaman, en son,
Başbakanı Hâkim ve Savcılar Yasası görüşülürken
burada görmüştük, o günden beri uğramaz oldu. Tabii, Başbakan
uğramayınca da Sayın Baykal, Bahçeli, Ahmet Türk, onlar da
gelmiyor, hatta grup başkan vekilleri de sıraya bindirdi. Arada bir
de bazı gruplar burada yoklama istiyor, böyle zoraki bir sayı yakalıyoruz,
Meclisi de bu şekilde çalıştırıyoruz.
Yani, biraz,
yasama Meclisinin işlevini gerçekten etkin kılmak için,
katılım için ara sıra liderlerimizin de buraya gelip bir
ziyaret, bir gözükmelerinde yarar var diye düşünüyorum. Yani, bunu bir
hatırlatma gereği duydum, çünkü bugün, burada, ciddi şeyler
tartışıyoruz, ama bu tartıştıklarımız
Hukuk adına, insanlık adına tüylerimizi ürperterek
dinlediğimiz şeyler oluyor. Burada, biz, 70 milyon Türkiye
Cumhuriyeti devleti, sanki yabancılar, Avrupa Birliği istemiş,
emretmiş, biz de kalkmışız, onun istekleri
doğrultusunda bazı yasalar yapıyormuşuz gibi bir izlenimle
bir muhalefet var, öbür tarafta da azınlık
vakıflarının, cemaatlerin itirazları var. Onların
itirazlarını dinlediğimiz zaman, bu ülkenin yurttaşı
olarak, bu ülkede doğmuş, büyümüş insanlar olarak, bu ülkenin anayasal
yurttaşlık haklarının sahibi olarak, bugün, burada,
ırkçı bir yaklaşımla onların haklarının yok
edilmesi veya kullanmamaları için tarihe dönüyoruz, Yunanistanla bir
kıyaslama yaparak, Türkiyeyi, koskoca tarihinden, kültüründen, çok
kültürlülüğünden, farklılıklarından koparmaya
çalışıyoruz.
Evet, bu Yasada,
doğru, Avrupa Birliği İlerleme Raporunda azınlık
cemaatleriyle ilgili, vakıflarıyla ilgili bazı sorunlar var, bu
gerçek. İlerleme Raporunda da hangi alanlarda bunun yer
aldığı da bir gerçek. Ee, Türkiye İkinci Dünya Harbinin
külleri üzerinde, milyonlarca insanın yaşamını
yitirmesinden sonra Birleşmiş Milletler teşkilatı
kurulurken, Türkiye, devlet olarak Birleşmiş Milletler
teşkilatının kuruluş sürecinde yer almadı mı?
Aldı. Peki, Avrupa Ekonomik Topluluğunun, Avrupa Konseyinin
kuruluş sürecinde, Türkiye, Roma Sözleşmesiyle tekrar bu sürecin
içinde yer aldı mı, almadı mı? Ee, aldı. Nasıl
aldı peki? Yüce Meclisten çıkan kararlarla yer aldı.
Şimdi, bir
hukuk devletini biz bir aşiret devletine çevirmeye
çalışıyoruz. Tarihî kin, öfke, intikam, dışlama,
ayrımcılıkla, kendi öz yurttaşlarımıza
karşı gerçekten çok haksız bir yaklaşım içine
giriyoruz. Neden? Efendim, aldığımız zaman
azınlık hakları, azınlıklarla ilgili sorunlar millî
güvenlik sorunudur, bağımsızlık sorunudur, egemenlik
sorunudur, müdahale sorunudur. O zaman, insan boyutunu göremezsiniz. Böyle
bakarsanız olaya, insan boyutunu göremezsiniz. Geriye
Bu konuda
imzaladığınız sözleşmeler, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi 14üncü maddedeki ayrımcılık
yasağı
Bırakın, yeni bir şey hatırlatmak
istiyorum. Türkiye, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesini hangi hükûmet döneminde kabul etti? Yeni. Peki, bunun
getirdiği yükümlülüklerle ayrı bir yargısal denetim
mekanizması olan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Komitesinin de denetimine girdi mi? Girdi. Kim bu kararı aldı? Yasama
Meclisimiz aldı. Peki, Avrupa mahkemesine, yargı denetimine, onun
sözleşmelerini imzalayarak taraf olan yine bu Meclisin kararları
değil midir? Bu Meclisin verdiği kararları, elli yıldır,
altmış yıldır çizdiği rotayı, Batıya,
medeniyete, çağdaş ve muasır medeniyete yönelimi
Bu saatten
sonra hiçbir parti, hiçbir grup Türkiyeyi bu yolundan geri döndürmeye, akan
suyun, nehirlerin mecralarını geri çevirmeye ne gücü yeter ne iradesi
yeter. Çünkü, sadece 59uncu, 60ıncı Hükûmetler değil, önceki
koalisyon hükûmetleri döneminde de Avrupa Birliği sürecinin birçok uyum
yasasının çıktığını biliyoruz.
Ben
haksızlık yapmak istemiyorum burada muhalefet eden partilere. Ben
şunu çok iyi biliyorum ki, bu partiler, resmî statükoda tabu sayılan
konularda dahi, örneğin Kürkçe dil yasağının
kaldırılması, RTÜK Yasasının
değiştirilmesi, TRTde Kürtçe yayın, Boşnakça yayın,
Zazaca yayın ve Çerkezce yayın yapılması konusunda karar
verebilmiş bir meclistir. Bu Meclis, daha yine tabu sayılan birçok
konuda karar vermiştir. Bu karar verdiğimiz konulardan sonra tutup
Türkiyeyi geriye, bir aşiret devletine, Orta Çağ zihniyetine
doğru çekecek hiç kimsenin gücü yoktur. Yunanistan artık, tehlike
değildir beyler. Çok açık söylüyorum; Türkiye artık Yunanistan,
Ege kıta sahanlığı sorunlarını uluslararası
hukuk çerçevesinde rahatlıkla aşabilecek konumdadır. Daha dün,
Dış İlişkiler Komisyonumuzun heyeti Pariste şunu
diyebiliyor: Fransız Parlamentosunun aldığı bir yasa
nedeniyle Adalet Divanına giderim. Varsa o inanç sizde, o güç sizde
gidersiniz. Gitmekten korkmamak lazım, ama güçlünün zayıfı
ezmesi kadar adaletsiz bir manzara, bir fotoğraf yoktur. Kendi ülkenizde
az kalmış azınlık hakları konusunda, onların
haklarını görmemek gerçekten sıkıntı vericidir. Çok
basit bir iki örnek vermek istiyorum: Bakın, dizi filmlerde
seyrediyorsunuz sık sık.
Mardinde, zaten medeniyetler buluşmasının
yapıldığı Deyr-üz-zaferânı gezenlerimiz vardır.
Deyr-üz-zaferân Manastırı bir vakfiye olarak Hristiyanlık
dininden önce, tavanı harçsız bir araya getirilmiş, güneşe
tapınanların tapınağı iken, daha sonra
Hristiyanlık dininde bir manastır olarak, bugün bir abide olarak, hem
turizm hem kültür hem dinler diyaloğunun merkezi. Bırakın onu,
Deyr-ul-umura bakın. Deyr-ul-umurda da onu görürsünüz. Bir Hristiyan
Bir kilise olmazdan önce, ateşe tapanların bir
tapınağı iken, daha sonra kiliseye döndü ve Romalılar
döneminden bugüne bugün muazzam bir bina olarak duruyor.
Şimdi, bu
iki binada, Süryani Ortodokslarının ibadetlerini
yaptığı, çok az kalan nüfuslarının orada temsil
gördüğü bu iki yerde bir ayıbımız var. Düşünebiliyor
musunuz, bu vakfiyelerin tapuları olmasına rağmen, 2008
yılında, 21inci yüzyılda hâlâ devletimiz kadastrosunu
yapmamış Deyr-üz-zaferân ile Deyr-ul-umurun.
Şimdi,
oturup doğru konuşacağız. Ben o kültürde büyüdüm. Belki
onun için ben daha rahat konuşabiliyorum. Ben öyle şeyler
yaşadım ki, bugün burada anlatırsam
şaşırırsınız tabii. Öyle bir şey tahayyül
edemezsiniz. Benim babam imamdı, Diyanette elli sene
çalıştı. Ve İdilin hepsi Süryaniydi, Hristiyandı.
İlk camiyi yapan babamdı, ama ben Mardin Lisesine gidip okuduğum
zaman, benim elimden tutup Mardin Lisesine getirdiği zaman Kırklar
Klisesinin Papazına Oğlumu sana emanet ediyorum, öğrenci velim
siz olacaksınız. demiştir. Cumhuriyet Bayramında
törenlere imamlar ve papazlar beraber katılırdı. Şimdi,
böyle bir hoşgörünün, böyle bir kültürün, böyle bir gelişin,
cumhuriyette, Lozanda bile Biz Türkiyeden ayrı kendimizi görmüyoruz. diyen
bir cemaatin, vakfiye konusunda, mal konusunda, mülk konusunda, tasarruf
konusunda, yok olan cemaati konusunda, yok olan cemaatinin vakıf
mallarının düzenlenmesi konusunda, büyük ölçüde buradaki yasalar,
Vakıflar Genel Müdürlüğüne, meclisine büyük yetki tanıyor.
Bakın, ne diyor azınlıklar, bu konudaki hak sahipleri,
itirazlarından birkaçını okuyayım ben sizlere.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yani, onlar da itiraz ediyor bu Yasaya, Hâlâ haksızlık
var. diyorlar. Diyorlar ki: Cemaat vakıflarının el konulan
mallarının iadesi ve tazmini gerekir. Türkiye'nin taraf olduğu
sözleşmeler, hukuk bunu gerektiriyor. Diyor ki: Yasa tasarısı
cemaat vakıflarının mazbûtaya alınan mallarının
iadesini öngörmediği gibi, mazbût vakıf uygulamasını sone
erdirecek bir hüküm de içermemektedir. İtiraz ettikleri şeyler var.
Medeni Kanun
Ne demek bu ülkede yaşayan, Türk etnisitisinden olmayan, ama
elli tane etnisiti, dört tane semavi din, bilmem kaç tane mezhep mensubu
insanların kendi derneklerini dahi, vakıflarını dahi, Medeni
Kanuna göre kurmanın yasal olarak engellendiğini hepimiz biliyoruz.
20 milyon Kürt yurttaşımız yaşıyor ve Kürt Kültür
Vakfı kurulmuştur, mahkemeden tescil görmüştür. Ama bununla,
bakıyorsunuz, Süryani azınlık da, diğer
azınlıklar da bunu kuramıyor, başkaları da
kuramıyor. Peki, bu ülkede farklılıkları, farklı
kültürleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bağlayabilir miyim? Bir dakikamı
BAŞKAN
Ekledim bir dakikayı. Sözünüz bölünmesin diye, hemen eklemiştim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Peki, teşekkür ederim. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Gruplar
adına, şimdi söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağda.
Buyurun
Sayın Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İki gündür
burada, hakikaten ülkemiz için önemli olan bir meseleyi müzakere ediyoruz.
Muhalefetin sözcülerini dinlediğiniz zaman, sanki Türkiye Büyük Millet
Meclisi büyük bir suç işliyor, büyük bir hata ediyor, büyük
yanlışlıklar yapıyor.
NESRİN
BAYTOK (Ankara) Evet, işliyor!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) AKPliler, AKPliler!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Eğer bu Meclis bu yasayı kabul edip
kanunlaştırırsa, cemaat vakıfları Türkiyeyi
paramparça edecekler
OKTAY VURAL
(İzmir) Belki kanunlaşmaz!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, peki, doğru mu? Acaba, bu ülkenin
üniter yapısına veyahut da anayasal düzenine karşı suç
işleyen birilerine karşı bu ülkenin kendi mekanizmaları var
mı yok mu? Bir bakıyoruz, Vakıflar Kanununa bakıyoruz.
Vakıflar, kuruldukları amaçların dışında herhangi
bir faaliyette bulundukları zaman veya Türk Ceza Kanunu veya ceza
mevzuatı anlamında bir suç işledikleri zaman, denetim yetkisine
sahip olan organların görevlerinin bu vakıflar üzerinde ne
olduğunu, burada konuşanlar, benden daha iyi biliyorlar diye
düşünüyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Patrikhane hakkında ne yaptınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Öte yandan, yine, suç işleyenlerle ilgili
OKTAY VURAL
(İzmir) Patrikhaneyle ilgili ne yaptınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Örneğin, Türkiye'nin üniter yapısıyla
ilgili suç işleyenlere karşı Türk Ceza Kanununun 302nci
maddesi var mı? Var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ekümeniklik iddiası hakkında ne yaptınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, anayasal düzene karşı suç
işleyenlerle ilgili başka düzenlemeler var mı? Var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne yaptınız? Söyleyin...
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Öyleyse, bu mekanizmaların tamamı var. Sadece
vakıflar değil, pek çok, bu ülkenin birliğine, dirliğine,
düzenliğine kasteden her kim
OKTAY VURAL
(İzmir) Patrikhane Ekümeniklik dedi, ne yaptınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) -
gerçek kişi veya tüzel kişilerse, bunlarla
ilgili bizim yasal düzenlemelerimiz var
OKTAY VURAL
(İzmir) İstanbula Konstantinapolis yazıyor web
sayfasında, ne yaptınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) -
koruyucu
mekanizmalarımız var, bunlarla görevli kamu görevlilerimiz var.
Birincisi bu.
İkincisi,
peki, bu cemaat vakıfları dediğimiz vakıflar kaç tane?
161 tane. Peki, bu cemaat vakıflarına üye olanlar, orada bulunanlar
kim? Bir bakıyoruz, bugünkü Anayasamız çerçevesinde, bunların
hepsi Türk vatandaşı. Yani senden, yani benden bunların
farkı yok. [MHP ve DTP sıralarından alkışlar (!)]
OKTAY VURAL
(İzmir) Olduğunu kim söyledi?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bunu ben demiyorum, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
diyor, bir.
İki, peki,
bu cemaat vakıflarına üye olan kişiler Biz cemaat
vakıfları sistemini çalıştırmıyoruz, onunla
uğraşmak istemiyoruz. Zira, biz bununla
uğraştığımızda bize hasım gözüyle
bakılıyor, şöyle böyle oluyor. dediler, yeni vakıf kurmak
istediler. Yani, tıpkı bizim gibi, Türk vatandaşları gibi
yeni vakıf kurmak istediler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok ki engel!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bizim mevzuatımızda Türk
vatandaşlarının yeni vakıf kurmasına mâni bir hal var
mı? Yok. Yasanın aradığı koşulları
getirdiğinde bunların her biri yeni vakıf kurabilir mi?
Kurabilir. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Cemaat adı altında kuramaz, vakıf kurabilir.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, bu yeni vakıflarda sizin
eleştirdiğiniz bu konuların tamamı var mı, yok mu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yanlış bilgi veriyorsun!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Yanlış değil. Siz burada
yanlışları doğru gibi, hakikat olmayan şeyleri hakikat
gibi anlatıyorsunuz. (MHP sıralarından gürültüler)
Peki, bir
başka şey: Bu cemaat vakıfları, ilk defa, gayrimenkul
edinme, mal edinme konusu yeni mi çıkmış? Hayır.
Cumhuriyetin başından beri var, Atatürk döneminde var, daha sonra
İnönü döneminde var, Menderes döneminde var, Demirel döneminde var, Ecevit
döneminde var, mal edinebiliyorlar.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Varsa, niye değiştirmiyorsunuz o zaman!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Yasal bir mâni var mı? Yok. Peki, dur dinle,
dinle, öğreneceksiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen öğren!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, ne var? 1974te Yargıtayın bir
kararı var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne var, ne var?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Arkasından diyor ki: Siz edinemezsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Neyi edinemezsiniz?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Ondan sonra problem çıkıyor. O güne kadar
bunlar mal edindiler de bu ülke parça parça mı oldu, kıyamet mi
koptu? Hangi suçu işlediler, ne oldu? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Peki, bir
şey daha söyleyeceğim. Peki, 1974te ortaya çıkan bu sorunun
çözümü ile ilgili ilk adımı kim attı? Bizden önceki 57inci
Hükûmet attı. 2002 yılında yapılan
değişikliklerle ne yapıldı? Cemaat
vakıflarının mülk edinmesine imkân tanındı. Ne
deniyordu orada? Dinî, hayri, eğitsel, kültürel, sosyal, sıhhi
alanlarla ilgili faaliyette bulunan vakıflara, cemaat vakıfları
dâhil, mal edinme imkânını bizden önceki Meclis, 21inci Dönem
Meclisi verdi. Peki, o zaman bir şey daha söyleyeceğim
(MHP
sıralarından gürültüler)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Anayasa Mahkemesi iptal kararı verdi.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, bir şey daha söyleyeceğim. İktidarda kim vardı o zaman? ANAP,
DSP ve MHP vardı. (MHP sıralarından gürültüler)
FARUK BAL (Konya)
MHP hariç!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Doğru mu? Doğru. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Peki, bir şey daha
söyleyeceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Söyle, söyle!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) O zaman buna MHP muhalefet etti.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Senin kendi milletvekillerin kabul etti onu.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Haklarını yemeyelim; konuştular,
aleyhlerinde oldular, önerge verdiler, neler yaptılar, neler
yaptılar. Ben merak ettim, Yahu, bunlar, bunu, burada vatana ihanet diye
takdim ediyorlar, acaba geçmiş dönemdeki muhalefet şerhleri ne
kadar? diye baktığım zaman, şöyle üç cümlecik
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Arif olan anlar!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ya, madem vatana ihaneti içeren bir kanun geçiyor, üç
cümlecik muhalefet şerhi mi olur?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O cümleyi oku!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, bir başka soruyu daha soruyorum: Mademki
vatana ihaneti içeren bir düzenlemeydi, Hükûmeti niye bozmadınız?
Karşı durdunuz, aleyhte oldunuz, oy vermediniz, Hükûmeti niye
bozmadınız? (MHP sıralarından gürültüler)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Üç gün önce seçim kararı
alınmıştı.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Efendim, seçim kararı almıştı
zaten
Sizi, ihanet içerisinde olan bir Hükûmetle, seçim kararı
alınsa da mecbur bırakan neydi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen vardın ihanetin içinde, sen oy verdin! AKP olarak sen
oy verdin!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, bir başka şey
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sen oy verdin, sen!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Hükûmeti bozsaydınız, ihanetse
bozsaydınız, hainlerle ortak olmasaydınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclis ile yürütme ayrıdır. Bunu bile bilmiyorsun!
Yasama ile yürütmenin ayrı olduğunu bile bilmiyorsun!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, bir başka şey: Avrupa Birliği.
Burada konuşuldu, neler söylendi; bakın ben tutanaklardan şöyle
okuyacağım. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Benim sözüm Meclise, milletimedir, onlar dinliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şöyle okuma, böyle oku!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Dün öyle konuşup bugün böyle konuşanları
dinleyip terazisinde tartacak.
Bakın, bir
milletvekilimiz: Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğine
hazırlanmasına yönelik çalışmaların kamu kurum ve
kuruluşlarının nezdinde belli programlar, belli planlar ve
belirli uyum içinde yapılması, yapılan çalışmaların
bir an önce gerçekleştirilmesi konusunda özellikle Avrupa Birliği
Genel Sekreterliğinin kurulması yararlıdır. Bu Genel
Sekreterlik geçen dönemde kuruldu, bunu öven konuşmayı yapan Nidai
Seven, bir milletvekilimiz. Peki, bakıyorum
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne söylemek istiyorsun?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Yine bir başka milletvekili diyor ki:
Şimdiye kadar
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Niye böyle hararetlisin?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
hep Avrupa Birliğinin Türkiye'ye vereceği
katkılar konuşuldu.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Niye bu kadar hararetlisin?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, Türkiye'nin Avrupa Birliğine verecekleri
yok mu? diye
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Ne bağırıyorsun?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) -
Avrupa Birliğini öven konuşmalar
yapıyor, Mükerrem Levent.
Peki, bir
başka milletvekilimiz
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ya, Yozgatta var mı, niye bu kadar hararetli
konuşuyorsun? Niye
bağırıyorsun?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, o da diyor ki: Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz açık yüreklilikle ve net ifade ediyorum: Avrupa Birliğine tam
üye olmayı çok önemsiyoruz. Cumhuriyetimizden sonra Türk milletinin
gerçekleştirmeye en çok yaklaştığı bir dönüşüm
projesi olarak ifade ediyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Söylediklerini TÜSİAD duysun!
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Kırk yıldır tam üye adayı bile
olamayışımızı içimize sindiremiyoruz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) İftira kampanyasının sahipleri de
duysun o sözleri!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bunu kabullenemiyoruz. Sorgulanmamızın
sebebi budur. Niye başaramadık? diyor. Kim diyor: Nesrin Ünal diyor.
Nereden? Bu kürsüden.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) TÜSİADa söyle, TÜSİADa!
BAŞKAN
Sayın Akcan
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, daha geliyorum, Sayın Şandır da
bir şeyler söylüyor o zaman, diyor
ki
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlamamışsın! Anlamamışsın!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ulusal program
OKTAY VURAL
(İzmir) Ulusal program! Sizinki gibi gayri ulusal değil!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Tutanakları okuyorum, bunların hiçbiri bana
ait değil.
Ulusal program,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine karşı siyasi tahrip belgesidir ve
Hükûmet partilerinin ortak siyasi iradesidir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Doğrudur.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi olarak
hazırlanmasında büyük emek ve katkılarımızın
olduğu ulusal programın her satırına
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Çünkü, o ulusal, küresel değil. Ulusaldır,
doğru.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
her virgülüne sonuna kadar
sadığız. Burada,
işte bizi suçluyorlar. diyor. Suçlamaları reddediyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ulusal programı niye değiştirdiniz?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Kanunla ne alakası var?
OKTAY VURAL
(İzmir) Teslimiyet belgesine dönüştürdünüz.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, bir şey daha
BAŞKAN
Sayın Akcan
Sayın Vural
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bir başka milletvekili diyor ki: Bugüne kadar
Milliyetçi Hareket Partisinden hangi üye çıktı da Ben Avrupa
Birliğine karşıyım dedi. Buraya gelip de bizi bir siyasi
parti üyesinin Avrupa Birliğine karşı göstermesini protesto
ediyorum, kınıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Biz teslimiyetçiliğe karşıyız.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, ulusal programda ne var? Bakın, sadece
başını okuyorum: Türk Hükûmeti
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) İhanet yasasıyla ne alakası var bunun?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Ben yapmadım ulusal programı. Resmî Gazetede
yayınlandı, yürürlüğe girdi. Ben de onu okuyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Biz ulusal programı yaptık.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Türk Hükûmeti siyasi, idari ve yargı
reformlarına ilişkin çalışmalarını 2001
yılında hızlandıracak
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Altında imzanız var onun.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
ve önerilerini mümkün olan en kısa zamanda
TBMMye sunacaktır.
Bu bağlamda
amaç, özgürlükçü, katılımcı, güvenceli, devlet organları
arasında görev ve yetkileri dengeleyen, hukuk devleti ilkesini üstün
kılan, Anayasa ve yasa hükümlerinin Türkiyenin uluslararası
taahhütleriyle AB standartları temelinde daha da geliştirilmesidir.
Demokrasi ve insan hakları alanlarındaki reform sürecinde öncelikle
Anayasa gözden geçirilecektir. Anayasa değişiklikleri yasal
düzenlemelerin çerçevesini belirleyecektir. Avrupa Birliğine diyorsun ki,
Ben senin dediğin gibi Anayasam dâhil bütün yasalarımı
değiştireceğim. Ulusal program diye de bunu ilan ediyor,
ondan sonra Bu rezalet diye burada konuşuluyor. (AKP
sıralarından alkışlar) Herkes eğri oturacak ama
doğru konuşacak. Konuları
gerçek hâliyle
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ulusal program o.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) -
bu millet gayet iyi tanıyor, yeri geldiği
zaman da iyi cevap verecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AKP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Biz, Avrupa Birliğine evet diyoruz, ihanet
yasasına evet demiyoruz. (AKP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Akcan
Sayın Akcan
Sayın Akcan
Sayın
Milletvekilleri
(Gürültüler)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Bal, sizi duyabilirsem ne olduğunu anlayacağım. (AKP
ve MHP sıralarından karşılıklı konuşmalar)
Sayın
Bozdağ
Sayın Akcan
BAŞKAN -
Sayın Balı dinleyeceğiz. Efendim, susarsanız ne
söylediğini anlayacağız, ona göre de bir karar vereceğiz.
Buyurun
Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşması
sırasında mensubu bulunduğum 57nci Hükûmetle ilgili itham edici
yanlış beyanlarda bulunmuştur, bunu düzeltme ve
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, ben tutanakları okudum, hiçbir şey
söylemedim. (MHP sıralarından Dinle, dinle sesleri)
FARUK BAL (Konya)
-
Milliyetçi Hareket Partisi ile ilgili değerlendirmeleri ve
sataşmayla ilgili cevap vermek üzere söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal, size 69a göre söz veriyorum. Tekrar bir sataşmaya
mahal vermeden
(MHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Konya Milletvekili Faruk Balın, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Sayın milletvekilleri, Sayın Başkanım; Bekir Beye
teşekkür ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi hakkında edindiği
kirli bilgileri açıklığa kavuşturmak için bir fırsat
oluşmuştur. Dolayısıyla, lütfen o tutanakları bir daha
tetkik etme imkânını benim konuşmamdan sonra bulabilir.
Birinci olarak,
Milliyetçi Hareket Partisi, Avrupa Birliğine karşı bir parti
değildir. Milliyetçi Hareket Partisi, Avrupa Birliğine onurlu
girişten yanadır. Onurlunun ne anlama geldiğini burada benim
size izah etmem zaman alır, özel bir şekilde anlatayım. (MHP
sıralarından alkışlar)
İki,
Milliyetçi Hareket Partisinin burada telaffuz ettiği Avrupa Birliği
dayatmalarına karşı itirazları Avrupa Birliği
karşıtlığı anlamında değildir.
Üçüncüsü ise,
evet, Milliyetçi Hareket Partisi Birinci Ulusal Programın
yapılmasına katkıda bulunmuştur. Ne
katkısıdır? Sizin teslim olduğunuz dayatmaları
reddetme katkısıdır. (MHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Sizin
AKP
Hükümeti
Her ülkede
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Lütfen,
bakın, ben size doğruları anlatacağım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
FARUK BAL
(Devamla) Avrupa Birliğine üye olan her ülke
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Siz de bağırıyordunuz oradan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen,
birbirimize tahammül edelim.
FARUK BAL
(Devamla)
Avrupa Birliğine üye olan her ülke bir tek ulusal program
hazırlar, bir tek katılım belgesi
karşılığı. Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon
ortağı olarak görev yaptığı 57nci Hükûmet döneminde
de, bu ulusal program, üniter yapı, millî birlik gibi hassasiyetlerimiz
dikkate alınarak yapılmıştır, o katkısı
olmuştur.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Biz de aksini söylemedik.
FARUK BAL
(Devamla) Ancak, bir hayal trenine binen teslimiyetçi Adalet ve Kalkınma
Partisi o hayal treni nedeniyle bir durakta durduruldu. O durağın
adı İkinci Ulusal Programdır. İşte, MHPnin Avrupa
Birliğine itirazlarının düğümlendiği nokta İkinci
Ulusal Programdır.
Eleştirilerimize
geliyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) Sayın Başkanım, benim bunları açıklamam
lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
FARUK BAL
(Devamla) Üçüncü uyum paketi bir hükûmet tasarrufu değildir. Üçüncü uyum
paketi, milletvekillerinin bir teklifidir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkan, ben bunları açıklayacağım Lütfen bana
konuşma hakkı veriniz.
Üçüncü uyum
paketi
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla)
hükûmet programı çerçevesinde değil, milletvekillerinin
inisiyatifiyle olmuştur. Çünkü, üçüncü uyum paketi, küresel bir
operasyonla
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, ya açın, ya kapatın.
BAŞKAN
Sayın Bal, teşekkür ederim.
FARUK BAL
(Devamla)
57nci Hükûmetin Demokratik Sol Parti içerisinde ve Anavatan
Partisi içerisinde
(AK Parti sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Söz vermeden konuşamıyor mu?
FARUK BAL
(Devamla) Sayın Başkan, bunları Meclisin bilmesi lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olunuz Sayın Bal, teşekkür ederim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, açın da bir dakika
konuşsun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sağ olun
Sayın Bal, teşekkür ederim.
FARUK BAL
(Devamla) Sayın Başkanım, eğer bir imkân
sağlanırsa, partimizi
BAŞKAN
Anladım da
Ya, 69uncu maddeye göre ben size söz hakkı
tanıdım.
Teşekkür
ederim, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın İçli, buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Grup Başkan Vekili,
Milliyetçi Hareket Partisiyle ilgili görüşürken hainlerle
işbirliği ifadesini kullandı.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Hayır efendim, ben böyle bir şey demedim.
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Bozdağ; eğer müsaade ederseniz
Sayın İçliyi dinleyeceğim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Kılıçdaroğlu, önce beyefendiyi dinleyeyim, sonra sizi
dinleyeyim. Aynı anda hepsini birden dinleyemeyeceğime göre
sırayla olursa daha iyi olur.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, ben
konuşmayacağım ama, Sayın İçlinin söylediği
ifade doğru hainlerle niçin ortaklığı
bozmadınız diye Sayın Bozdağ
BAŞKAN Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın İçliyi dinlesem nasıl olur?
Evet, buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, ben 21inci Dönem
Parlamentoda Ankara milletvekiliydim ve Bülent Ecevitin
başkanlığındaki
BAŞKAN
69uncu maddeye göre söz mü istiyorsunuz?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Evet.
BAŞKAN -
Buyurun, tekrar bir sataşmaya mahal vermeden
(DSP sıralarından
alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Tamam efendim, teşekkür ederim.
BAŞKAN -
İki dakikalık sürede tamamlayın lütfen.
3.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu yüce
Mecliste, herkesin, ağzından çıkanı kulağının
duyması lazım.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Evet.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Herkesin, ağzından çıkanı
kulağının duyması lazım. Hele, grup başkan
vekilliği görevini yürüten saygıdeğer bir hukukçu
arkadaşımın, geçmiş hükûmetle ilgili olayları
başka yöne çeken, çarpıtan açıklamalarını
yapmaması lazım.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Öyle demedim, lütfen
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Doğrudur, Demokratik Sol Parti-MHP-Anavatan
koalisyonunda, Türkiyeye Avrupa Birliği yolunu açan 21inci Dönem
Parlamentonun üyesi olmaktan her zaman gurur duydum ve o dönemde, ulusal
programda Vakıflar Yasasıyla ilgili düzenlemeyi de bu Parlamento,
21inci Dönem Parlamentoda yapıldı. O dönem, Milliyetçi Hareket
Partili arkadaşlar, bu Vakıflar Yasasındaki
değişiklikle ilgili Anayasa Mahkemesine gitti ve Anayasa Mahkemesi bu
olaydan dolayı ret kararı verdi. Beyler
(MHP sıralarından
alkışlar) Ama beyler, şöyle bir olay var: Bakın, elimdeki
kanun, 2006 yılında Cumhurbaşkanı tarafından veto
edilen ve cumhuriyetimizin anayasal hükmü olarak kabul edilen Lozanın
delik deşik edildiğini ileri süren ve Anayasanın birçok hükmüne
aykırılık taşıdığını iddia
ettiği ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderdiği bir kanun bu.
Sizler, burada
bilmeyen
Ki milletvekillerinin çoğu da bilmiyor, ben de bilmiyorum. Çünkü
öylesine getiriyorsunuz ki, yağmur gibi geliyor, yağmur. Böylesi
düzenlemeler böyle Kabul edenler
Kabul etmeyenler
diye getirilmez.
Şimdi siz
bununla Cumhurbaşkanının
Lozanı deliyorsunuz,
Lozanı diyor, Lozanı.
Bakın,
hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Lozanla ilgili olayları buraya
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bir şey daha söyleyeceğim
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Hemen bağlıyorum.
BAŞKAN
Sayın İçli teşekkür ederim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Biraz evvel
BAŞKAN -
İki dakika içinde tamamlayın demiştim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Biraz evvel hainlikle, hainlerle iş
birliği yapmakla suçladığınız insanlarla birlikte el
ele, kol kola Demokratik Sol Partiyi ziyaret edip türban konusunda bizden destek
istediniz. Onu da unutmayın. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Gruplar
adına
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın AKP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, bir saniye
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bozdağ,
yaptığı konuşmada
KADİR URAL
(Mersin) Ya, Yozgat seni nasıl seçti be! (Gülüşmeler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sırayla dinleyeceğim efendim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bozdağ, yerine otururken,
CHP Grubuna dönerek Hainlerle niçin ortaklığı
bozmadınız? diye bir ifade kullandı.
Hiçbir
parlamenter Türkiye Cumhuriyetinin bir hükûmetini hainlikle suçlayamaz, koalisyon
ortaklarını hainlikle suçlayamaz. Bu lafı düzeltmesini
istiyorum.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) İzin verirseniz kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN
Efendim?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Düzeltmek istiyorsunuz
Buyurun, bir
dakika süre veriyorum, düzeltin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
4.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
konuşmasında geçen bir ifadeyi, yanlış
anlaşıldığı gerekçesiyle, düzeltmek amacıyla
açıklaması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
beni arkadaşlarım bilir, tanıyan herkes bilir. Ben,
hayatımda, hiçbir kimseyi itham etmem, etmemeyi de şiar edindim.
Benim söylediğim konu yanlış anlaşıldı. Ben,
DSPye veya o dönemde hükûmette bulunan ANAPa veya MHPye, o dönemin
hükûmetine hain demedim, böyle bir şeyim yok. Eğer kastımı
aşan bir ifade kullanmışsam, ondan dolayı özür dilerim.
Ancak ben şunu ifade etmek istedim: Bu Yasa -ihanet yasası,
geçmiş dönemde de geldi ihanet yasası denilen yasa- o zaman neden
böyle bir birlikteliği bozmadı anlamında dedim.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Kabul edilmedi o zaman.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Dediğim konu farklı
anlaşılmıştır, onu düzeltiyorum. Yoksa, kastım,
kesinlikle hükûmete böyle bir ithamda bulunmak değildir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S.
Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN -
Gruplar adına söz talepleri sona ermiştir.
Şimdi
Hükûmet adına söz talebi söz konusudur.
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hayati
Yazıcı, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, gerçekten önemli olan bir
Yasanın müzakeresi dolayısıyla heyecanlı
tartışmalar yaşıyoruz. Ama benim gözlemim,
konuşmalardan, daha çok muhalefet sözcüsü arkadaşlarımın
konuşmalarından anladığım o ki, yabancı
vakıf, yabancıların Türkiyede kurduğu vakıf ve cemaat
vakıfları tamamen birbirine karıştırılıyor.
Bu kavram kargaşası içerisinde, maalesef,
arkadaşlarımız pek inceleme ve irdeleme imkânı bulmadan,
biraz da süslü cümlelerle, Yasaya katkı vermenin ötesinde, bir tartışma
süreci yaşıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yasanın katkı verecek yeri yok ki. Zaten çekin dedik
yasayı. Yasa hayırlı değil ki. Hayırlı olmayana
katkı vermek olur mu Sayın Bakan? Ne katkısı? Hayırda
iş birliği yapılır, şerde olur mu ya?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bu bakımdan, ben,
öncelikle, yasanın Meclise getiriliş süreciyle ilgili bir
açıklama yapacağım, daha sonra da, yabancı vakıf
nedir, yabancıların Türkiyedeki kurdukları vakıflarla
ilgili düzenleme ne, cemaat vakıfları ne, bunları arz ederek
bitireceğim.
Efendim Bu yasa
tartışılmadı. deniliyor. Bu yasa, 2003 yılından
bu yana tartışılıyor ve 2003 yılından önce
cumhuriyet hükûmetlerinin gündeminde yeni bir Vakıflar Yasası yer
almış ama başarılamamış. 2003 yılında
AK Parti İktidarı bu konuyu ciddiyetle ele almış ve iki
sempozyum düzenlemiştir. Vakıf Medeniyeti Sempozyumu 2003
yılında ve Ankara Hukuk Fakültesiyle birlikte Uluslararası
Vakıf Sempozyumu düzenlenmiş, konu enine boyuna
tartışılmış. Daha sonra Vakıflar Genel
Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan komisyonlarda
tartışılmış. 2004 yılında, gerek
Vakıflar Genel Müdürlüğü sitesinde gerekse Başbakanlık
sitesinde kamunun, ilgi duyan gerçek tüzelkişilerin eleştiri ve
katkılarına tevdi edilmiştir ve nihayet 13 Haziran 2005 tarihinde,
bugün müzakeresini yapmakta olduğumuz yeni Vakıflar Kanunu Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi eleştiriyi dikkate aldınız,
hatırlıyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - 2006 yılında
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Dinleyelim lütfen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, eleştiriler diyor da, hangisini aldılar,
onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) -
22nci Dönem yasama
organı gerekli müzakereleri yapmış, Meclisten yasalaşarak
çıkmıştır ve yine hep bildiğiniz gibi Sayın
Onuncu Cumhurbaşkanı Yasanın dokuz maddesini veto etmiş,
geri göndermiş. Bunları tartışıyoruz. Yani, bu, Türkiyenin
gündeminde. Okumadık, gelmedi, imkân verilmedi şeklindeki
eleştirilerin, şayet bir tembellik yoksa, gerçekten katkı verme
amacı güdülmüyorsa hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığı
inancındayım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Öyle söylemedik ki, okuduk, geldik ve hazır hâlde geldik.
Okumadık demedik ki biz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bunu ben söyleyenlere
söylüyorum, siz söylemediyseniz üzerinize almayın ama cevap verirseniz siz
söylemiş kabul ederim.
Evet,
değerli arkadaşlar, yabancı vakıf ne? Bakın,
yabancı vakıf, yurt dışında ilgili ülkenin
mevzuatına göre o ülke vatandaşları tarafından kurulan
vakıf demektir ve o ülkenin mevzuatına tabi. Müzakeresini yapmakta
olduğumuz bu Kanunda yabancı vakıflarla ilgili hiçbir düzenleme
yoktur, hiçbir sözcük yoktur. Yabancı vakıflarla ilgili
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) 5inci madde ne ya?
FARUK BAL (Konya)
İlişki kurma
İlişki kurma, Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakın tekrarlıyorum: Yabancı
vakıf, Yabancıların Türkiyede kurduğu vakıf,
Cemaat vakıfları çok ayrı kavramlar, statülerdir, bunları
karıştırmayalım. Ben, şimdi size yabancı
vakıflarla ilgili normatif düzenlemeyi
arz etmeye çalışıyorum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, yabancı vakıflara biz zaten
ne karışırız!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Yoktur ve Medeni
Kanunun 117nci maddesinde
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Anlaşamayacağız efendim.
BAŞKAN
Sayın Yalçın
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla)
derneklerin
uluslararası faaliyette bulunmalarına ilişkin hükümlerin
vakıflara da uygulanacağı hükmü yer almaktadır.
Yine, Medeni
Kanunun 92nci maddesinde ise aynen Yabancı dernekler,
Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınmak suretiyle, İçişleri Bakanlığının
izniyle Türkiyede faaliyette ve işbirliğinde bulunabilirler,
şube açabilirler, üst kuruluşlar kurabilir ve kurulmuş üst
kuruluşlara katılabilirler. hükmü yer almaktadır.
İşte, bu sebeple yabancı vakıflar Türkiyede şube
açabilmekte izin almak şartıyla; Dışişleri
Bakanlığının görüşü, İçişleri
Bakanlığının izniyle şube açabilmektedirler. Hâlen
altı adet yabancı vakıf, şube ve temsilcilikleri
vasıtasıyla Türkiyede faaliyette bulunmaktadır. Bunların
izinleri, listesi hepsi bellidir, vardır ve Vakıflar Kanunu
gereği Vakıflar Genel Müdürlüğü bu şubeleri, yabancı
vakıflara ait şube ve temsilcilikleri denetlemektedir.
Değerli
arkadaşlar, yabancı ülke vatandaşlarının Türkiyede
kurdukları vakıflara gelince, bir kere yabancı ülke
vatandaşları, bugün yapmakta olduğumuz düzenlemeyle değil,
bundan önceki düzenlemeyle değil, 1926 yılından bu yana
vakıf kurabilmektedirler. Bunun önünde hiçbir engel yok, gerek 743
sayılı Medeni Kanun ve gerekse 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu buna imkân vermektedir ve gerçekten, şu anda yürürlükte bulunan
Medeni Kanunun 101inci maddesinde kimlerin vakıf kuracağı
şu şekilde açıklanmış: Gerçek ve tüzel kişilerin
vakıf kurabileceği yer almaktadır. Burada Türk vatandaşı
olup olmama şeklinde bir kriter öngörülmemiş. Dolayısıyla,
yabancılar Türkiyede vakıf kurabilmektedirler. Dernekler Kanununun
3üncü maddesi, Anayasanın 33üncü maddesi buna cevaz vermektedir.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sizce uygun mu Sayın Bakanım?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hâlen, yabancılar
vakıf kurarken mütekabiliyete bile bakılmamaktadır şu anda.
Bu Yasa çıkmadan önceki durum böyle ve biz bu Yasanın 5inci
maddesinde, yabancıların Türkiyede vakıf kurabilmeleri için
mütekabiliyet esasını getiriyoruz, hukuki ve fiili durum
şartlarını birlikte arıyoruz ve Türkiyede faaliyette
bulunan vakıflardan, gerçekten, şu ana kadar 47 vakfın kurucusu
arasında yabancı ülke yurttaşları bulunmaktadır ve
yine bilmektesiniz ki, Türkiyedeki vakıfların kuruluşunu tescil
eden, tescil kararı veren ve o tescil kararıyla faaliyete geçmesini
sağlayan Türk yargısıdır.
Diğer bir
kategori cemaat vakıfları. Kanunun 3üncü maddesi Cemaat
vakfı, vakfiyeleri olup olmadığına
bakılmaksızın, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu
gereğince tüzel kişilik kazanmış, mensupları Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olan Türkiyedeki gayrimüslim cemaatlere ait
vakıflar. diyor. Yani, bunlar Türk vatandaşı olan
kişilerin sahip olduğu vakıflardır ve bu vakıflar
Osmanlı devleti döneminde hayır kurumları olarak
nitelendirilirken, ilk kez 1912 yılında Osmanlı döneminde
çıkartılmış bulunan Eşhası Hükmiyenin Emvali
Gayrimenkuleye Tasarruflarına Dair Kanunu Muvakkat isimli Kanunla
taşınır ve taşınmaz iktisap etmeye başlamışlardır.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Bakan, Lozan ona son vermiştir.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - 1912den itibaren
başlamışlardır ve 1935 tarihli 2762 sayılı
Vakıflar Kanunu ile bunlara beyanname verme zorunluluğu
getirilmiş ve 1936 tarihli beyannameleriyle de vakıf olarak
anılmaya başlamışlardır.
Bu vakıflar,
1912den itibaren 1974 yılına kadar taşınmaz iktisap
edebilmişlerdir. Demin bir arkadaşım 1948 dedi. Burada evrak,
getirttim, başka örnekleri de var. Bu iktisap, Balıklı Rum
Hastanesinin iktisabı. 1937 tarihinde işlemi yapılmış.
Atatürkün de sağ olduğu tarihte Rum Hastanesi bu iktisabı
yapmış, yani taşınmaz iktisap edebiliyorlar ve 1974
yılında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla bu
vakıflar taşınmaz iktisap edemez hâle gelmiş ve iktisap
ettikleri taşınmazların iptal ve tescili davaları açılmaya
başlanmıştır.
Demin bir
konuşmacı milletvekili arkadaşım burada ifade ettiği
tarzda Adalet Bakanımızın kullandığı sözcük,
amacını aşan bir sözcüktü.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hayır. Söz burada, bakın Sayın
Bakanım. Sözü aynen vereyim. Söz burada, Meclis zabıtlarındaki
sözcük
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Amacını
aşan bir sözcüktü. Kişiler, amacı aşan sözcük
kullanabilirler.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ama Sayın Bakan da bunu söyleyemez.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Söylediniz, ben de onu
ifade ediyorum. O, amacı aşan bir sözcüktür.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz onun adına mı konuşuyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Mahkeme kararıyla iktisap
etmelerine imkân kalmamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Sayın
Başkanım, zaman da hızlı gidiyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Zaten, söylediğini anlamıyoruz!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ve demin de
arkadaşlarımın sözünü ettiği, 3 Ağustos 2002 tarihinde
dönemin iktidarı tarafından 4771 sayılı Kanun
çıkartılmış ve bu Kanunla bütün vakıfların
OKTAY VURAL
(İzmir) İktidar değil Sayın Bakan, milletvekilleri
tarafından
Tasarı değil.
FARUK BAL (Konya)
- Tasarı değil efendim, tekliftir o; o bir tekliftir, Hükûmet
tasarısı değildir.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, ister teklif olsun ister tasarı olsun
FARUK BAL (Konya)
Olur mu efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla)
nihayet, sonuçta onu
yasalaştıracak olan organ, mekân burası değil mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Burası yasama.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Burası değil
mi?
FARUK BAL (Konya)
Yasama organında
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Yani, teklif olarak
gelirken farklı bir işleme, tasarı olarak gelirken farklı
bir işleme mi tabi? (MHP sıralarından gürültüler)
FARUK BAL (Konya)
Elbette.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Yahu, sabredin,
sabırlı olun, ben size teşekkür edeceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, teklif, tasarı değil.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Düzeltin lütfen.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ben sizi kutluyorum,
çok doğru bir kanun çıkartmışsınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hükûmet olarak imzası yok. Düzeltin.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Düzelterek teşekkür edin. Bu kadar açık.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Çok doğru bir
kanun
Bakın, çok doğru bir kanun
çıkartmışsınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Düzeltin, düzeltin.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ama, onun
doğruluğunu o zaman da anlamayan arkadaşlarımız
olmuş.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, düzeltin diyoruz. Tasarı değil
teklif, teklif.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Hayırlı, uğurlu
olmasını temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Bakanım, 1937de var olabilir, 1937de alabilir
zaten, 1936 beyannamesi iki yıl süre vermiş ona.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Bakan sözünde, muhalefet
milletvekillerini bilmemekle ve tembellikle suçladı. O nedenle söz
istiyorum.
BAŞKAN Bir
saniye.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Bakanın ifade ettiği bir husus yanlıştır.
Bunu kayıtlara geçirmek ve 57nci Hükûmetle ilgili beyanları
düzeltmek üzere söz talep ediyorum.
BAŞKAN
İki dakika söz veriyorum, lütfen ona göre tamamlayın.
KADİR URAL
(Mersin) 37dekini şimdi söylüyor. 37de devlet iki yıl süre
vermiş zaten.
BAŞKAN
Sayın Ural
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Konya Milletvekili Faruk Balın, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcının 57nci Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
FARUK BAL (Konya)
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan; çok kısa
olduğu için ifade ediyorum -bu kelimeyi benden çok sık
duyacaksınız- bilgi kirliliği her tarafa
yayılmıştır. Sayın Bakanın da bir bilgi
kirliliğini aydınlatmak üzere huzurunuzdayım.
Üçüncü Uyum
Paketi 3 Ağustos 2002 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan
yedi partiden altısına mensup olan milletvekilleri tarafından
verilmiştir. Bir milletvekili teklifidir. Bu yedi partinin içerisinde
Milliyetçi Hareket Partisi yoktur. Geriye kalan altı tane parti
içerisinde, o zamanki AKP Grubu, DSP Grubu, DYP Grubu, ANAP Grubu ve Saadet
Partisi Grubu vardır. 57nci Hükûmet döneminde alınmış bir
hükûmet tasarısı değildir bu. Dolayısıyla, 57nci
Hükûmeti, dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisini bağlamaz.
Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekilleri, o dönemde, bu Kanuna, yani
Üçüncü Uyum Paketine muhalefet etmiştir. Ettiği, muhalefet milletvekillerinin
tamamıyla birlikte Mecliste temsil ederek bu Kanunun çıkmaması
için gayret göstermiştir. Yetmemiştir, Anayasa Mahkemesine müracaat
etmiştir. Netice itibarıyla Anayasa Mahkemesi de altıya
karşı beş oyla, kıl payı reddetmiştir. Eğer
mesele, Milliyetçi Hareket Partisini sorgulamak ise kirli bilgiye değil,
doğru bilgiye dayanmanızı rica ediyorum.
Sayın Bakan
Okumadan geliyorsunuz. dedi. Ben Sayın Bakana şunu ifade etmek
istiyorum ki: Ben buraya gelirken her şeyi çok iyi değerlendiriyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Macit, şimdi dinleyebilirim sizi.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Bakan sözlerine başlarken muhalefet
milletvekillerini bilmemekle, daha sonraki konuşmasında tembellik
değilse diye tembellikle suçlamıştır. O konuda söz
istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
İki dakika
içinde tamamlıyorsunuz, ek süre vermeyeceğim.
6.- İstanbul Milletvekili Hasan Macitin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcının konuşmasında muhalefet milletvekillerine
sataşması nedeniyle konuşması
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; biz, Danışma Kurulu önerilerinde hep bunu
vurgulamıştık. Bu yasa tasarısı sayın
milletvekillerine dağıtıldığında
Ne zaman
dağıtıldı acaba? Bu yasa tasarısı bize
dağıtılmadan Danışma Kurulu önerisiyle burada gündeme
alındı ve sayın milletvekillerinin bu yasa tasarısı
üzerinde yeterli bir şekilde araştırma
yapamadığını, süre darlığından dolayı
gerekli çalışmayı yapamadığını
düşünüyorum ve Sayın Bakan da burada tembellik değilse diyor.
Değerli
arkadaşlar, lütfen, sözlerimizi sarf ederken, yetkili ve etkili bir
makamda bulunan sayın arkadaşlarınız, karşısındaki
dinleyicileri veyahut da muhataplarını incitip incitmeyeceklerini
düşünerek söz sarf ederlerse, konuşurlarsa daha iyi olur diye
düşünüyorum. Burada tembellik değilse diye söylenmesini ben asla
kabul etmiyorum.
Bir diğer
konu, muhalefetteki milletvekili arkadaşların buradaki
konuşmalarıyla ilgili ithamlarda bulunuyor Sayın Bakan. Elbette
ki, muhalefet milletvekilleri, buraya seçilen bütün milletvekilleri kendi
düşüncelerini burada özgür iradesiyle beyan edebilecek,
açıklayabilecek ve bu hakkı kullanacak. Bu hakkı kullanmada hiç
kimse engel teşkil edemez ve Danışma Kurulu önerilerinde bir
kez daha tekrar ediyorum- bu tür özellikle bu yasaları getirirken zaman
tanınsın.
Değerli
arkadaşlar, ne zaman ki sanal bir gündem yaratıldı, buradan
Türkiyenin hayrına olmayan yasalar geçiriliyor. Sayın Başbakan
İspanyadan velev ki Türban siyasi bir simgedir. dedi, ondan sonra
Türkiyenin hayrına olmayan bu yasa geldi, gündemimize oturdu ve Türkiye,
Türk halkı başka konuyu tartışırken böyle bir yasa
buradan geçirilmektedir.
Hepinize
saygılar sunarım. (DSP ve bağımsızlar
sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİLERİ (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S.
Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN
Madde üzerinde şahıslar adına söz talepleri vardır.
İlk söz, Artvin Milletvekili Sayın Ertekin Çolaka aittir.
Buyurun
Sayın Çolak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
konuşmama başlarken hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle
selamlıyorum.
Osmanlı
İmparatorluğunda vakıf müesseseleri o kadar gelişmişti
ki, o dönemde, devletin en güçlü olduğu zamanlarda vakıf
müesseselerinin bütçesi devletin bütçesinin yarısı kadar
olmuştu. İnsan hayatının her bölümünde vakıf
müesseselerinin katkısı vardı ve eğitimden kültüre kadar,
sağlığa kadar her alanda vakıf müesseseleri hizmet vermekteydi.
Hatta, ecdadımız bu konuyu o kadar önemsemiş ve o kadar ileri
götürmüştü ki, belediyelerin yeterli hizmet veremediği yerlerde
vakıflar aracılığıyla belediye hizmetleri de
yapılmaktaydı, yani temizlik hizmetleri dahi vakıflar
aracılığıyla görülmekteydi.
Bugün gelinen
noktada, o şanlı devletimizin, Osmanlı
İmparatorluğunun o günkü topraklarında tam altmış dört
ülke bugün yaşamakta, yani o devletten altmış dört tane ülke
meydana gelmiş ve bu ülkelerin tamamında, o günkü
ecdadımızın yapmış olduğu vakıf müesseseleri
bugün, hâlen dimdik ayakta ve o görkemli durumlarını devam
ettirmektedirler.
Şimdi,
burada zaman zaman arkadaşlar diyorlar ki: Bugün, işte o
ecdadımızın yapmış olduğu vakıf
müesseseleri, halen envanteri belli değil, tespit edilememiş.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Genel Müdür söylüyor kardeşim, biz söylemiyoruz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Bu doğrudur. Bu doğru olabilir ama takdir edersiniz
ki AK Parti beş yıldır iktidarda. Bu AK Partiden önce iktidarda
olanların aklına bunlar hiç gelmedi mi değerli
arkadaşlarım? Neredeydiniz siz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Beş yıldır aklınıza gelmedi mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yan gelip yattınız mı beş yıl?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Bütün dünyaya sosyal devlet olmanın özelliklerini
öğreten ve sosyal devlet olmayı tanıtan, bildiren Osmanlı
İmparatorluğunun o görkemli dönemlerinden sonra, bugün Türkiye
Cumhuriyeti kurulmuş ve burada siz diyorsunuz ki: Yunanistanın
çıkarmış olduğu vakıf yasası bizden çok geride.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sosyal devlet tarifinde onun ne işi var?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Yani önde mi olsun
değerli arkadaşlarım? Yani böyle şanlı bir devletin
torunları, yani Yunanistanla karşı karşıya getirip de
onlardan geri olmamızı mı istiyorsunuz siz? Elbette ki önde
olacağız onlardan. (MHP sıralarından gürültüler)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Şan bırakmadınız!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Osmanlıdan altmış dört ülke
çıkardınız, bu ülkeden de mi altmış dört ülke
çıkaracaksınız?
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Biz mi çıkardık?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Bu Kanun birçok defa buraya gelmiş, birçok defa
değişiklikler yapılmış ve bazı arkadaşlar
şimdi burada AK Partiyi itham eder şekilde diyorlar ki: Bu Kanun
burada çıkarsa teslimiyet bayrağını çekmiş
olacaksınız. Peki, ben buradan şimdi söylüyorum, biraz önce
sizin sözcüleriniz de söyledi: 2002 yılında buraya geldi,
tartışıldı; peki, o zaman sizi kim teslim
almıştı? Koalisyon ortaklarınız mı sizi teslim
almıştı? (MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hâlâ anlayamadınız mı?
ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) - Koalisyonu neden o zaman
bozmadınız?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hâlâ anlayamadınız mı? Bir daha mı izah edelim?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Koalisyonu neden bozmadınız o zaman? Hangi
menfaatler sizi orada koalisyonu sürdürmeye zorluyordu?
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman, senin vicdanına sığmıyorsa ret oyu
ver.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Onun için,
değerli arkadaşlarım, burada işinize geleni
istediğiniz gibi konuşma hakkınız var, işinize
gelmediği zaman bağırma hakkınız var. Böyle bir
şey yok değerli arkadaşlarım.
Burada çok önemli
kanunlar geçerken muhakkak ki birtakım sıkıntılar
yaşanacak, bunu kabul ediyoruz, ama burada bir Cumhurbaşkanına
hakaret ediliyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kim hakaret ediyor?
OKTAY VURAL
(İzmir) Kim?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Başbakana buradan Sayın Başbakan demeden,
Sayın Başbakanın ismiyle hitap ediliyor değerli
arkadaşlarım. Bunları kimsenin söylemeye hakkı yok. (MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Demagoji yapıyorsun.
ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) Siz Cumhurbaşkanını sevmeyebilirsiniz, bir
sayın bakanı sevmeyebilirsiniz, Sayın Başbakanı
sevmeyebilirsiniz ama saygı göstermeye mecbursunuz. [MHP
sıralarından alkışlar(!)]
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Demagoji yapıyorsun.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Vakıfla ne alakası var bunun?
BAŞKAN
Sayın Hatip, şu ana kadar çıkan bütün
konuşmacıların hiç birinde Sayın Başbakan ve
Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili herhangi bir saygısız
söz olmamıştır. Lütfen konuya gelin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, kendileri aksettiriyorlar yani.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Şimdi, Sayın Başkan, bu sadece bugün için
değil.
BAŞKAN Siz
lütfen söz aldığınız konuda konuşun.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Ben yeni bir milletvekiliyim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ben yeni bir milletvekili olabilirim
ama burada geçmişte uzun süre
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla)
Parlamentoda görev yaptığıyla övünenlerin
bunları yapmaya hakkı yok ve onları kimsenin
alkışlamaya da hakkı yok. (MHP sıralarından
gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Vekil, ne anlatıyorsunuz siz?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Görüyorum ki, toplum mühendislerinin CHP-MHP seçilmelerde
olan koalisyonuna milleti zorlamaya çalışıyordu
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Siz tezgâhladınız siz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Onu siz başaramadınız ama burada görüyorum ki
yakınlaştınız, koalisyon kurmaya
çalışıyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne diyorsunuz Sayın Vekil, ne diyorsunuz?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Ben bu Yasanın milletimize, ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi ve yüce milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çolak.
Şahıslar
adına ikinci söz
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkanım
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkanım, Sayın Hatip konuşma yaparken, 57nci
Hükûmet Döneminde, bize atfen Hangi menfaat sizi orada tuttu? şeklinde
sataşmada bulundu. Eğer Sayın Hatip, bunun, amacını
aşan bir ifade olduğunu belirtir ve düzeltir ya da özür dilerse söz
talebim yok. Var ise sataşma nedeniyle söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Ertekin
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Buyurun Başkanım.
FARUK BAL (Konya)
Kürsüden özür dilesin.
BAŞKAN
Sayın Balın sözlerini işittiniz mi? Hangi menfaatten
faydalandınız? sözünüzle ilgili olarak, şayet kastını
aştığınızı ifade eder ve bu konuyla ilgili bir
düzeltme yaparsanız Söz talebimi geri alacağım. diyor.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Hayır, öyle bir kastım olmadı benim.
BAŞKAN
Sözünün arkasında görünüyor.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne dediğini anladın mı?
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Konya Milletvekili Faruk Balın, Artvin
Milletvekili Ertekin Çolakın konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, sözlerimizin
Meclise hitaben yapıldığının idraki içerisindeyiz.
Sayın Hatip
biraz önce bir hitapta bulunurken MHP Grubuna dönerek ve işaret ederek
Sizi 57nci Hükûmet içerisinde hangi menfaat tutmuştur? Oradan niye
ayrılmadınız? anlamına gelen, bizim menfaat
karşılığında Hükûmet içerisinde bulunan bir siyasi
parti olarak tanımlamaya
çalışmıştır. Kendisinin bilgisine sunarım
ki: Hiçbir çılgın bizi hiçbir menfaat etrafında tutamaz.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Anladın mı? Bir daha anlatayım mı?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Bir de siz anlayabilseniz
KADİR URAL
(Mersin) Bizim adımız AKP mi? Bizim adımız MHP.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S.
Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN
Şahısları adına ikinci söz Konya Milletvekili Sayın
Ali Öztürke aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk...
Sayın Öztürk
yok mu? Yok.
Üçüncü
sırada, Sayın Akçay
Yok.
Buyurun
Sayın Macit. (DSP sıralarından alkışlar)
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Demokratik Sol Parti ve şahsım adına hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Burada
Vakıflar Kanunuyla ilgili bir yasayı görüşüyoruz. Bu Yasada,
ne yazık ki, görüşme süresinde değerli hatiplerin kendilerinin
yorumları içerisinde birçok değerlendirmelerini ve görüşlerini
dinliyoruz. Sayın iktidar partisi yetkilileri ve hatiplerinin, burada,
2002den önceki 57nci Hükûmet döneminde -21inci Dönem- çıkarılan
Vakıflar Yasasına atıfta bulunarak Siz de böyle bir
yasayı çıkarmıştınız, bunda ne var? gibi
söylemleri, bu Yasanın Türkiyeye verdiği zararı örtemez.
Değerli
arkadaşlar, ya siz işinize geldiği gibi konuşuyorsunuz ya
da 21inci Dönem bu Parlamentodan çıkan Vakıflar Yasasını
ve içeriğini bilmiyorsunuz ve olayı çarpıtarak, bugünkü
Lozanı delme girişimi, Türkiyenin bağımsızlığıyla
ilgili olan Lozan Senedindeki vakıflarla ilgili, cemaatlerle ilgili
hükümleri yok saymayla ilgili bu Yasada getirilen hükümleri örtbas etmeye ve o
21inci Dönemki Yasanın arkasına sığınarak
bunları halkın kamuoyundan kaçırmaya
çalışıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, 21inci Dönemde çıkarılan Vakıflar Yasasını
lütfen iyice bir inceleyin ve bugünkü gelen Yasayı da bir
karşılaştırın ve Türkiyenin hayrına olan
bölümleri bir çıkarın, bir ortaya koyalım, bir
tartışalım. Bugünkü Yasa ile tamamen dışarıdaki
insanların, yani yabancı vatandaşların Türkiyedeki kazanımlarıyla
ilgili, buradaki vakıflarla ilgili ne haklar veriyorsunuz bu Yasayla bir
karşılaştıralım ve bir tartışalım.
Lütfen,
değerli arkadaşlar, bir önceki dönemde çıkarılan bu Yasaya
atıfta bulunarak burada bu Yasayı âdeta yararlıymış
gibi bir konuma getirmeyin.
Bir diğer
konu, değerli arkadaşlar, biraz önce söyledim: Ne zaman ki Türkiyede
gündem sapıtması oldu, ne zaman ki Türkiyede sanal bir gündem
yaratıldı, ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Türkiyenin dışarıya karşı birtakım zayıf
noktalar, birtakım ödünlerle ilgili yasalar görüşülüyor. Bugün
Türkiyenin sokaktaki vatandaşı türbanla ilgili
tartışıyor, kurumları tartışıyor, siyasi
partileri tartışıyor, ama bugün Vakıflar
Yasasını ne yazık ki tartışamıyorlar. Çünkü öyle
bir gündem yaratıldı ki, öyle bir sanal gündem oluşturuldu ki
insanlar oraya yönlendirildi ve biz de burada Vakıflar
Yasasını, ne yazık ki, Türk halkının, Türk kamuoyunun
gündeminden kaçırarak tartışıyoruz. Bugün olmazsa salı
günü, bunu, sizin sayısal çoğunluğunuzla çıkaracağınız
görülüyor, çıkaracaksınız. Ama Türkiyeye karşı
ağır bir vebal altında kalacaksınız değerli
arkadaşlar. Türkiyede, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu tarafa
birçok ilde, birçok ilçede cumhuriyet öncesi vakıflarla ilgili
gayrimenkuller var, üçüncü, dördüncü şahıslara geçmiş,
bunları nasıl tespit edeceksiniz? Bunların mal
varlıklarıyla ilgili, maddi varlıklarla ilgili nasıl bir
envanter çıkaracaksınız? Yarın Türkiye çok büyük bir maddi
külfetin altına girecek. Sonra, önümüzdeki diğer maddelerde
görüşeceğimiz, Türkiyenin âdeta kurumlarında başka
ülkelerin yurttaşlarının görev almasını biz burada
oylarımızla sağlayacağız. Lütfen arkadaşlar, yol
yakınken bu Yasayı geri çekin. Bu Yasa Türkiyenin hayrına
değil. Türk insanının gündemini meşgul etmiyor.
Değerli
arkadaşlar, madem, biraz önce Sayın Grup Başkan vekili,
işte cumhuriyet kurulduğundan bu tarafa vakıflarla ilgili
düzenlemeler var
Vardı da bu Yasayı niye getirdiniz
arkadaşlar? Madem vakıflarla ilgili mal edinmesi,
vakıfların çalışmaları serbestti ve önceki dönem
hükûmetleri tarafından da bu gerçekleştiriliyordu da niçin getirdiniz
bu Vakıflar Yasasını? Demek ki bu Vakıflar Yasasında
Türkiyenin hayrına olmayan, Türkiyenin zararını içeren gerek
maddi gerek manevi birçok madde var ve Türkiyenin tapusu olan Lozan
Antlaşmasının delinmesine yönelik, Lozan
Antlaşmasının ruhuna aykırı maddeler var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN MACİT
(Devamla) Değerli arkadaşlar, gelin vicdanınızın
sesini dinleyin, yüreğinizin sesini dinleyin ve bin kez düşünün, daha
yol yakın, Vakıflar Yasasını geri çekin. Yarın bu
Yasa çıktıktan sonra çok geç olabilir. Bu Yasa, Anayasa Mahkemesinden
dönecektir. Burada sarf ettiğimiz mesai, ne yazık ki, boşa
gidecektir. Ama Anayasa Mahkemesine de gitmeden bu Yasayı siz çekmiş
olun.
Hepinize
saygılar sunarım. (DSP, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükümüzün 72nci maddesine göre
görüşmelere devam olunmasını isteyen bir önerge vardır.
Önergeyi okutup, oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 98 sıra sayılı Kanunun 14üncü madde görüşmelerinin
İç Tüzükün 72nci maddesi uyarınca devam ettirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Oktay
Vural Ali
Torlak Erdal
Sipahi
İzmir İstanbul İzmir
Mustafa
Enöz Reşat
Doğru
Manisa Tokat
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Onu
arayacağım.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı var mı?
BAŞKAN
Var.
Maddeyle ilgili
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın
Tankut.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Atatürkün tanımıyla bir fesat ve bir ihanet
odağı olan Fener Rum Patrikhanesinin faaliyetleri çerçevesinde,
Os-manlı döneminden bu döneme sahip oldukları aktif veya aktif
olmayan vakıf-lar hangileridir? Sayısı nedir? İsimleri
nelerdir ve ne kadarlık bir arazi ve mal varlığı
vardır?
Ayrıca, bu
yasa tasarısı kanunlaştığı takdirde söz konusu
Patrikhane-nin Osmanlı döneminden bu yana sahip olduğunu iddia
ettiği taşınmaz mal ve araziler Fener Rum Patrikhanesinin emrine
verilmeyecek midir? Örneğin, Suriçi diye tanımlanan bölgedeki pek
çok yere sahip olmaları, mevcut vakıf veya yeni kuracakları
tüzel kişilikler vasıtasıyla gerçekleşmeyecek midir?
Bunların
gerçekleşmesi durumunda ecdadımızın şehadet
şerbetini içerek vatan yaptığı bu bölge ve toprakları
gayrimüslimlerin parayla yeniden satın almaları, en hafif tabirle,
iktidar milletvekilleri olarak sizlerin ve Hükûmet üyelerinizin
vicdanlarınızı sızlatmayacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Batı Trakyadaki Türk vakıflarını Yunan Hükûmetinin tayin
ettiği kayyumlar idare etmektedir. Osmanlı tarafından camilerin
masraflarının karşılanması, okuldaki
öğretmenlerin maaşlarının ödenmesi, fakir fukaraya
yardım edilmesi için kurulmuş olan bu vakıflar, Yunanlı
memurların elindedir. Yunanistanda Batı Trakya Türkleri
tarafından kurulan ve adında Türk sözcüğü geçen vakıf ve
dernekler kapatılmaktadır. Vakıf arazilerini istimlak ederek,
imar kanunlarını bahane etmek suretiyle imar planları
uygulayarak, özellikle vakıf mezarlıkları, vakıf
tarlaları, arsa ve arazileri Türk cemaatinin elinden
alınmıştır. Durum böyleyken, getirilen tasarıyla
cemaat vakıflarına verilen sınırsız ticaret ve mal
edinme yetkileri, acaba mütekabiliyet esaslarına uygun mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çalış...
Sayın
Doğru
REŞAT DOĞRU
(Tokat) - Sayın Başkan, bu
Vakıf Kanunu ile yabancı vakıflara şirket kurma, ticaret
yapma hakkı veriliyor. Lozan Antlaşması ve Yunan Sevr
Antlaşmasına göre Batı Trakyadaki Türk vakıflarına
verilen haklar, Yunan Hükûmetinin çıkarmış olduğu kanunlarla
kaldırılmaktadır. Acaba bu konu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine götürülmüş müdür? Mütekabiliyet nasıl takip edilecektir?
BAŞKAN
Sayın Özkan...
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Delaletinizle
Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu Kanunda Cumhuriyet öncesi
vakıfların vakfiyelerindeki amaçlarının
değiştirilmesi, mahkemeler yerine Vakıflar Meclisine
bırakılmıştır. Bu durum, Anayasanın Yargı
yetkisi başlıklı 9uncu maddesine aykırı değil
mi?
Buna
bağlı olarak ikinci sorum: Eski vakıfların vakıf
senedindeki amacın değiştirilmesi bir idari işlem olarak
Vakıflar Meclisine bırakılırken, yeni vakıflarda bu
yetki aynı durum için mahkemelere bırakılmaktadır. Bu doğrultuda
cemaat, mülhak ve esnafa mahsus vakıflara imtiyaz tanınmış
olmakla, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir işlem
tesis edildiği görülmektedir. Bu durumda vakıflar arasında bir
eşitsizliğe sebep olunmaktadır. Bunu önlemek için ne gibi bir
çare düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bundan önce Vakıflar Genel Müdürlüğü idaresine
geçmiş, yani mazbutaya alınmış olan yirmiden fazla cemaat
vakfının idaresi ve malları iade edilecek midir? Buradan
hareketle, cemaat vakıflarına iade edilecek taşınmazlar
arasında Kahramanmaraş, Adana, Erzurum, Van gibi güney ve doğu
illerimiz var mıdır? Yine buna bağlı olarak, bu Yasa
sonucunda açılabilecek tazminat davaları bu illerimizi kapsamakta
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş senedi olan Lozan
Anlaşmasıyla bugün tartışmaya
açtığımız bir konunun, yani Vakıflar
Yasasının
Vakıflar Yasasından önce Lozan
Anlaşmasına aykırı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde
herhangi bir yasa tartışılmış ve
çıkarılmış mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben teşekkür
ediyorum.
Fener Rum
Patrikhanesiyle ilgili sorulan soruya şunu ifade etmek isterim: Bir kere
Fener Rum Patrikhanesi bir vakıf değil; bir cemaat vakfı
değil; Patrik, bir vakfın yönetiminde de değil. Bu soruya bunu
ifade etmek istiyorum.
Sayın Enöz
Batı Trakyadaki Türk vakıfları Yunanlılar idare
etmektedir. Mütekabiliyet esası ne olacak? diyor. Değerli
arkadaşlar, hep ifade ediyoruz -belki tekrar oluyor ama soru gelince
vurgulamak zorundayız- vakıf bizim bir müessesemiz, biz Türklerin
müessesesi ve ilk vakıfname 1048 yılında var.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yunanlılar da bizim tebaamızdı.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bu konuda biz
başkalarını referans almayacağız. Referans alınan
ülke biziz. Bizim uygulamalarımız referans olacak.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Avrupa Birliği dayatır, referans almayız!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Dolayısıyla, falan ülke bizim oradaki yurttaşlarımıza
veyahut da kendi toplumu içerisinde azınlık olarak nitelenen gruplara
haksızlık yapıyorsa biz de yapalım anlamındaki bir
mantığa elbette ki katılmamız mümkün değildir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Mütekabiliyet
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Biz adil
davranacağız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Devlet gücünü nasıl kullanacak?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sabrederseniz o
noktaya geliyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaderine mi terk edeceğiz onu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Lozan
Anlaşması bir mütekabiliyet öngörmemektedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunu tatbik etmek Hükûmetin görevidir, görevinizi
yapınız.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Lozan
Anlaşması bir mütekabiliyet öngörmemektedir. Lozan
Anlaşmasının
YILMAZ TANKUT
(Adana) Niye taviz veriyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, bizi millet izliyor, yani bu tarz devam ederse millet üzülür
bu Meclise ne oldu, yabancı unsurlar mı var diyecek.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Zaten millet üzülüyor.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Lütfen, soru
sordunuz, cevap vereyim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Bakanın ifadelerini
anlayamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sordunuz mu millete?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Devlet yönetmekte
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Mütekabiliyet
esası yoktur, paralel uygulama öngörülmektedir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ama konuşmacılarınız farklı
söylüyor!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Paralel
uygulamayla mütekabiliyet farklı. 45inci madde, Yunanistanda
yaşayan Müslüman Türklere paralel uygulamayı öngörmektedir. Ha, o
uygulama haklarını ihlal ederse, o zulmetmiş olur, biz zulmeden
durumda olmayacağız. Dolayısıyla, burada bir mütekabiliyet
söz konusu değil. Kaldı ki, mütekabiliyet, yabancı ülke
vatandaşları arasında, yabancı ülkeyle, ülke arasında
söz konusu olur. Bizim burada düzenleme konusu yaptığımız
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu gerçeği bir tek siz mi biliyorsunuz? Yunanistan da biliyor
mu?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
cemaat
vakıflarının sahibi vatandaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıdır, yabancı değil bunlar,
dolayısıyla mütekabiliyet söz konusu olmaz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) O zaman niye mütekabiliyet yazdınız oraya?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Doğru soruyor: Yabancı vakıflara şirket kurma hakkı
veriliyor mu? Hayır, yabancı vakıfların kesinlikle
şirket kurma hakkı yoktur, böyle bir düzenleme bu Kanunda öngörülmüş
değil.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Niye geliyorlar o zaman?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Zaten, demin
konuşmamda da ifade ettim, yabancı vakıflara ilişkin bu
Kanunda herhangi bir sözcük, herhangi bir düzenleme söz konusu değildir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Var o sözcük, 4üncü maddede yabancılar kurabilir diye
sözcük var yani.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) 5inci maddenin sonunda
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın Paksoy
soruyor: Mazbutaya alınanlar iade edilecek mi?
Değerli
arkadaşlar, mazbut vakıf alarak nitelediğimiz
vakıfların sayısı 41.550 tanedir. Bunların sadece 59
tanesi cemaat vakfından mazbutaya geçmiştir, dolayısıyla,
bunların iadesi söz konusu değildir, bunlara yeni yönetici
atanması da söz konusu değil. Kanun tasarısını veya
Kanunu okursanız, 7nci madde bu konuyu düzenlemiş, çok açık,
net hüküm orada yer almaktadır.
Efendim,
Sayın İnan diyor ki: Lozan Anlaşması daha önce
tartışmaya açıldı mı, açılmadı mı?
Lozan Anlaşması, benim bildiğim kadarıyla
açılmadı, bugün de tartışmaya açılmıyor.
Yaptıklarımız, Lozan Anlaşması çerçevesinde
düzenlemeleri içermektedir.
Cevap
veremediğim sorular varsa onlara yazılı cevap vereceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Başkanım, süre kaldı, soru sormak istiyoruz.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, süre kaldı, sorumu sorayım.
BAŞKAN
Peki, Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Vakfiyelerindeki
şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkân
kalmaması hâlinde izlenmesi gereken normal yöntem, amacını
gerçekleştiremeyen vakfın tasfiyesi iken, niçin bu maddede
yaptığınız gibi, ölüyü diriltmeye çalışıyorsunuz?
Bırakınız, getirdiğiniz yasanın
koşullarını taşıyorlarsa yeni vakıf kursunlar.
Yoksa, bu koşulları taşımayabilecekleri endişesiyle
mi, bu maddede yaptığınız gibi, ölüyü diriltmeye
çalışıyorsunuz? Sayın AKP sözcüsü Bekir Bozdağın
dediği gibi, yeni vakıf kurma imkânı varsa bu hükme niye ihtiyaç
duyuyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süremiz doldu ama çok kısa bir yanıt verirseniz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Çok kısa
olarak cevap vereyim Sayın Başkanım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar bir örnek vermek istiyorum: Öyle vakıflar var
ki, örneğin vakıf senedinde kandil yakılmasını vasiyet
ediyor, kandil yakacaksınız deniyor. Bugünkü teknolojide, bu kandil
yakılması şeklindeki amacını, elektriğe
OKTAY VURAL
(İzmir) Ampule mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
dönüştüreceğiz tabii. Ne yapacağız!
Dönüştürebileceğiz
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kandil yakın diyorsa, kandil
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakanım, parasal olarak
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bu, buna bir
örnektir, bu maddenin uygulanmasına bir örnektir.
Vakıf,
hayır için mal tahsisidir, onun yaşatılması gerekir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine ilişkin bir hususu
bilgilerinize sunmak istiyorum: Madde oylanıp kabul edildikten sonra, soru-cevap ekranı
sıfırlanmaktadır. Soru sormak isteyen sayın milletvekilleri
yeni madde okunmaya başlandığı andan itibaren sisteme
girebilirler. Bilgilerinize sunulur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum
98 sıra
sayılı Kanunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet ? Burada.
14üncü madde
üzerinde on bir önerge vardır, ancak her madde üzerinde milletvekillerince
sadece yedi önerge verilebildiğinden, önce geliş sırasına
göre ilk yedi önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
98 sıra
sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinde geçen
yerine getirilmesine ibaresinin oluşturulmasına olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
98 sıra
sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinde geçen
imkan kalmaması ibaresinin imkan bulunmaması olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
98 sıra
sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinde geçen
olmamak kaydıyla ibaresinin olmamak üzere olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
98 sıra
sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinde geçen
parasal değerleri ibaresinin maddi ve parasal değerleri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ünal
Karabük
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
98 sıra
sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesinde geçen
teklifi üzerine ibaresinin teklifi ile olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 98 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 14.
maddesinde geçen cemaat kelimesinin metinden
çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın
maddeye eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül
ettirilmesini saygı ile arz ederiz.
(2) Lozan Antlaşmasına
tabi cemaat vakıfları hakkındaki düzenleme statülerine uygun
olarak ayrıca düzenlenir.
Faruk
Bal Kadir
Ural Emin Haluk Ayhan
Konya Mersin Denizli
Ahmet Orhan Mustafa
Enöz
Manisa Manisa
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 98 Sıra Sayılı 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Adalet Komisyonu Raporunun Amaç ve İşlev
Değişikliği başlıklı 14 üncü maddesinin,
Anayasaya aykırılığı nedeniyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Halil
Ünlütepe M.
Rıza Yalçınkaya Tansel
Barış
Afyonkarahisar Bartın Kırklareli
Rahmi Güner Ali İhsan Köktürk F. Nur Serter
Ordu Zonguldak İstanbul
Bilgin
Paçarız İsa
Gök
Edirne Mersin
BAŞKAN
Komisyon, en son okuttuğum aykırı önergeye katılıyor
mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, biliyorsunuz,
değişiklik önergeleri fazla olmakla birlikte sadece yedi tanesini
görüşmelere alabiliyorsunuz. Değişiklik önergelerinin bir
kısmı, sadece ve sadece, milletvekillerinin maddeyle ilgili
görüşlerini ifade etmesini engelleyici tarzdadır.
Değişiklik önergelerinin gerekçeli olması, açık olmayan
önergelerin işleme konulamayacağını amirdir.
Bu bakımdan,
biraz önce okunan önergelerin bir kısmı, açıkçası,
açık olmayan, sadece bir redaksiyonu ifade eden, hiçbir anlamı
olmayan, gerekçesi olmayan, gerekçesi dahi amacını belirtmeyen
önergelerdir. Bu önergelerin, açıkçası, yürürlüğe
alınmaması gerekmektedir. Bu bakımdan, bu uygulama hakkında
usul tartışması açmanızı istiyorum. Bu, doğru
değildir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, şimdi, benim de önergem var zannedersem. Şimdi,
herhâlde, önerge vermeyen gruplar var. O grup yerine kullanmak istiyorum ben
de. DTPnin var mı?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yok herhâlde. 87nci maddeye göre, bu önergemi onun yerine
kullanmak istiyorum efendim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Öyle bir usul yok efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) DTP kabul ederse tamam.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 87nci maddede, kullanmazsa onun yerine kullanabilir diyor.
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Başkan karar verir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Herhangi bir grup kullanmadıysa ben onun yerine
kullanabilirim. 87nci maddede öyle bir hüküm var efendim.
BAŞKAN
Sayın Vural, sonuçta, milletvekillerinin kendi iradesiyle
değiştirme hakları mevcut İç Tüzüke göre. Sizin
söylediğiniz konu çerçevesinde bakıldığında, kapatmak
için verilmiş olduğu anlaşılabilir. Bunu grup başkan
vekillerine ve bütün parti yöneticilerine bir kez daha söylemek isterim: Bu
yola sapılmaması, Meclisin çalışmasının
sağlığı açısından uygundur. Ama benim
bulunduğum noktadan, yani Başkanlık olarak, İç Tüzükün,
bugüne kadar yapılan uygulamaların dışına çıkma
imkânım yok.
Diğer
taraftan, Sayın Genç, gene İç Tüzükte, bir grubun kendi hakkı
olan önerge verme yetkisini bir milletvekiline devretme hakkı yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, devri yok efendim. Grubun burada inisiyatifi yok.
Sadece Herhangi bir grup önerge hakkını kullanmamışsa,
milletvekili veya bağımsız bir milletvekili kullanabilir.
diyor. 87nci madde çok açık efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) 87nin son cümlesi.
BAŞKAN
Şimdi, sonuç olarak yedi önerge verildiği için, yedi önerge
hakkı dolu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, Sayın Başkanım, yedi önerge verdim,
yarısını uygulamanız da bence
Yani, daha önce bunu
konuştuk. Ama, herhangi bir grup yok. Yani, Her grubun önerge verme
hakkı saklıdır. diyor. Eğer herhangi bir grup önerge
verme hakkını kullanmamışsa, milletvekilinin birisi o
grubun önerge hakkını kullanır. diyor ve onun, grubun da
isteğine bağlı değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, anlaşılan o ki, bir
karar vereceksiniz. Bu uygulamayı yapmadan önce bu usulün
tartışılmasına imkân vermenizi istiyoruz.
Dolayısıyla böyle bir uygulama
Çünkü, bu, Başkanlığın
uygulamasıdır. Diyor ki: Açık olmayan önergeler işleme konulamaz.
Bir uygulamadır, bir usuldür, dolayısıyla bu usulle ilgili
öncelikli olarak görüşlerimizi açıklayalım, daha sonra bu konuda
-uygulama hakkında- kararınızı oluşturunuz efendim.
BAŞKAN
Şimdi, iki ayrı konu var, bu iki ayrı konuya göre
uygulamamız belli.
Usul
hakkında tartışma mı açmak istiyorsunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
Ben söz istiyorum
efendim, bu usulün aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN -
Başkanlığın uygulaması aleyhinde mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tabii, tabii efendim.
BAŞKAN
Peki.
Usul
hakkında tartışma açıyorum 63üncü maddeye göre.
Başkanlığın
uygulaması aleyhinde Sayın Gençe söz veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aleyhte ben de söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Her madde hakkında milletvekillerince verilen yedi
önergeden sonra siyasi parti gruplarınca verilecek birer önerge
haklarının saklı tutulması ve madde metninde redaksiyon
mahiyetinde küçük değişiklikler yapan önergelerin işleme
alınıp alınmaması hakkında
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, tabii, AKP 2002 tarihinden sonra ezici bir çoğunlukla
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelince Parlamentonun âdeta işlevini yok
etmeye çalıştı. Bakın, sizler 2002den önce gelmeden önce bu
Parlamentoda yürürlükte olan İç Tüzüke göre her maddenin bir
fıkrası için her milletvekili dört önerge veriyordu. Yani,
milletvekilleri her fıkra için dört önerge veriyordu, on tane fıkra
varsa kırk önerge veriyordu. Dolayısıyla milletvekilleri özgür iradesiyle
önerge veriyordu. Fakat, siz gelince
Hele Refah Partisi, Fazilet Partisi,
Saadet Partisi burada olduğu zaman ben de Meclis Başkan
Vekilliği kürsüsünde otururken, yani en ufak bir müsamaha
göstermiyordunuz. Memleketin en hayati kanunu burada müzakere edildiği
zaman diyordum ki: Yahu, arkadaşlar
İşte Salih Kapusuz
-buradaysa arkadaşımız- o da bu işlerin şahididir. O
da grup başkan vekili olarak çok sert bir grup başkan vekiliydi, hiç
müsaade etmiyordu. İlle dakika başına karar yeter
sayısı, ondan sonra yoklama
Bakın, yani her fıkrada dört
önerge verilmesine rağmen ve o engellemeler de yapılıyordu.
Şimdi, siz
tabii iktidara gelince, tabii İç Tüzükü de çok rahat değiştirme
olanağını da bulduğunuz için bu her fıkrada dört
önerge verilmesi yerine, tüm maddede üç önerge hükmünü getirdiniz. Bunun
üzerine konu Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi dedi ki:
Milletvekillerinin, 550 milletvekilinin her madde üzerinde vereceği dört
önerge çok az. Milletvekillerinin yasama faaliyetine iştirakini engelleyici
bir davranıştır. Bunu Anayasa Mahkemesi iptal etti.
Şimdi,
Anayasa Mahkemesi iptal edince, işte yeni bir Tüzük yapıldı.
87nci madde, aynen okuyalım arkadaşlar, okuma yazması olan
herkes bunu şöyle anlar: Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm
yoksa, kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün
veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi,
metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas
komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir. Eskiden
komisyon ve hükûmet de vermiyordu. Bu esaslar dairesinde milletvekilleri
tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri dahil her madde
için yedi önerge verilebilir. Bakın çok önemli bir şey: Bu esaslar dairesinde milletvekilleri
tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri dahil her madde
için yedi önerge verilebilir. Her siyasî parti grubuna mensup
milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır. Ancak, bu
hak; ilgili siyasî parti grubuna mensup milletvekillerince
kullanılmaması hâlinde, diğer siyasî parti grubuna mensup
olanlarla bağımsız sayılan milletvekillerince
kullanılabilir. Madde çok açık. Diyor ki: Her milletvekili her madde
hakkında yedi önerge verir. Siyasi partilerin de önerge verme hakları
saklıdır.
Şimdi, geçen
dönem bütün başkan vekilleri AKPdeydi. Tabii, Allah rahmet eylesin,
Sayın Ali Dinçer arkadaşımız da o zaman -kendisini
şükranla anıyorum- Meclis Başkan Vekiliydi, ama kendisi uzun
zaman rahatsız olduğu için Başkanlık Divanını
sadece AKPliler yönetiyordu. Tabii, öyle olunca -bunu kabul etmek lazım-
başkan vekillikleri hangi partide ise biraz kendi partisine
Hele iktidar
partisine mensup milletvekilleri ise iktidar partisinin arzularının
karşısına dikilmeleri hiç mümkün değil. Şimdi, öyle
bir uygulama yapılmış ki geçen dönem arkadaşlar, diyorlar
ki: Yedi tane önerge, ancak gruplar ve milletvekillerinin vereceği önerge
toplamıdır.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bakın, Anayasa Mahkemesine giden yani, iptali
istenen o tüzükte zaten üç önerge verme hakkı vardı milletvekillerinin.
Anayasa Mahkemesi bunu iptal ettiğine göre, demek ki, her halükârda
verilecek önerge miktarının üçten fazla olması lazım.
Şimdi, burada dört tane grup var, yarın da sekiz tane grup oldu, ne
olacak o zaman? Bu uygulamayla, sekiz grup veya on grup için o yedi önerge
verme hakkını getirirseniz
Tabii, o fıkranın
arkasında Her grubun önerge verme hakkı saklıdır
deniliyor ya, ama şimdi yani, gruplar önerge verebilecek bu defa
milletvekilleri veremeyecek. O zaman milletvekili burada, yani yasama faaliyetinde
bulunamayacak. Aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 550 milletvekili
vardır, bu 550 milletvekilinden her birinin de eşit koşullarda
yasama faaliyetlerine katılması lazım.
Şimdi, geçen
dönemde arkadaşlarınız demişler ki: Efendim, her madde
üzerinde verilecek önerge sayısının -gruplar ve
milletvekillerinin- toplamı yediyi geçemez. Bu, haksızlık bana
göre. Yani, o zaman ben diyorum ki, burada beş tane, altı tane grup
olduğu zaman milletvekillerinin önerge verme hakkı tamamen ortadan
kalkıyor.
Biliyorsunuz, bir
de 91inci madde var, temel kanunlar
Bu temel kanunlarda da -temel kanun
olarak kabul edilen maddelerde- milletvekillerinin her madde için iki önerge
verme hakları var. Burada da, her grubun yine birer önerge verme
hakkı var.
Şimdi, geçen
gün burada, Sayın Mumcu Meclis Başkan Vekiliyken, burada, eski
yapılan uygulamanın tersine bir uygulama yaptı. Nasıl
yaptı? Önce 2 tane milletvekilinin önergesini işleme koydu,
arkasından grupların da önergesini işleme koydu. Bana göre
doğru olan bu. Şimdi, 91inci maddede bunu uygularsanız ve
87nci maddede onu uygularsanız bu ters bir uygulama olur.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tamam, çoğunluğunuz var, isterseniz,
yani, milletvekillerine deyin, yasama faaliyetlerine katılmasın, biz
getirelim, hiç
Kanunların, zaten çoğunu da temel kanun kabul
ediyorsunuz ki, temel kanun kabul etmeniz de bana göre bu İç Tüzüke
aykırı. Ama nedense, Anayasa Mahkemesi burada sizin lehinize çok
keyfî, hukuka sığmayan bir karar vermiş.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) İşinize gelmedi değil mi?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, işime gelme meselesi değil.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Sizin emrettiğiniz zaman mı karar verecek?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, bu Parlamentoda
kanunların enine boyuna tartışılması lazım. Biraz
önce Bakanınız çıktı, burada konuşuyor, ben bir
şey anlamadım orada ya, vallahi anlamadım, billahi
anlamadım. Arkadaşımız Karadeniz şivesiyle
konuşuyor, bir de dediklerini anlamıyorum. Ondan sonra da
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Okumayınca anlayamazsın.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Senin dediğini de biz anlamıyoruz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, ben temiz bir Türkçeyle konuşuyorum. Ondan sonra,
şimdi, konuşulanı anlamıyorum. Bakan soruları
yanlış anlıyor, doğru dürüst cevap vermiyor. Değerli
arkadaşlar, bunlar hayati kanunlardır, hayati kanunların burada
enine boyuna tartışılması lazım.
Dolayısıyla
eğer siz bu uygulamayı yaparsanız, milletvekillerinin
milletvekilliği fonksiyonunu yok etmiş sayılıyorsunuz.
Yani, bugün siz varsınız diye, çoğunluğunuzu bu
şekilde kullanırsınız ama yarına siz gideceksiniz,
yerinize gelecek
Öyle uygulamalar yapalım ki sayın milletvekilleri,
yani, uzun zaman, hakka, adalete, eşitliğe aykırı
olmasın.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Sen ne yaptın?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya arkadaşım, orada kendi kendine
mırıldanıp durma.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Sen mırıldanıp duruyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bak, ben burada kürsüde konuşuyorum, ben millete hitap
ediyorum. Orada biraz böyle ciddi oturursan
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Ben ciddiyim, sen ciddi ol.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bilmiyorsunuz, size bir şeyler öğretmek için buraya
geldim. Bak, ben bu Parlamentoda 80den beri varım. Görüyorsunuz ki, her
şeyin doğrusunu söylüyorum.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) 80den beri ne yaptınız?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Tabii, size bu akılları herkes de vermez, bunu bilesiniz.
Onun için, sayın milletvekilleri, sizden ricam, eğer Parlamentonun
sağlıklı çalışmasını istiyorsanız,
İç Tüzükün uygulamasının bu şekilde olması
lazım.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) Sen Başkan Vekiliyken
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır hayır, tabii yani. Ben orada olsam, öyle
uygularım. Yani, bakın
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) Sen hiç kimseyi konuşturmuyordun ki ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben sizi çok iyi tanıyorum, sizi çok da konuşturuyordum.
Bakın,
arkadaşlarınıza sorarsanız, ben Meclis Başkan Vekili
olduğum zaman muhalefeti daha fazla konuşturuyordum. Hele bir
suistimalle ilgili, hele bir soygunla ilgili bir konu geldiği zaman, on
dakika fazla konuşturuyordum. Ama sizin, kardeşim, başkan
vekilleriniz burada soygunlarla ilgili, bilmem hırsızlıklarla
ilgili önergeler veriyoruz, bunların anlaşılmaması için
bize söz vermiyorlar. Bunların ispatları var. Geçen gün Kütahya
Şeker Fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili yapılan
bir sahtekârlığı burada bana göstertmediniz, yani bu soruya
cevap verildi, burada siz şey etmediniz.
Yani burada,
Parlamentoda milletin isteklerinin, daha doğrusu, Parlamentonun
yaptığı kanunun halk tarafından anlaşılması
lazım. Televizyonda insanlar seyrediyor, bu kanunun burada maddesi
okunmuyor, müzakerede dile getirilmiyor, bu halk acaba bu Türkiye Büyük Millet
Meclisini, kendi kulağıyla televizyonu dinlediği hâlde kanunun
manasını anlamıyorsa, böyle bir kanun müzakeresi olur mu değerli
milletvekilleri? Onun için, sizlerden ricam, Sayın Başkanlık
Divanından da ricam, uygulamanızı bu şekilde yapın.
Yani, o yedi önergeyi milletvekillerine şey edin, her grubun da
ayrıca bir önerge verme hakkı olsun. Tabii, aksi yolda uygulama
yaparsanız, yarına, işte Demokratik Sol Partinin burada 13
milletvekili var, bakarsınız bir grup daha kurduk veya bir
başka, yarın öbür gün bu Hükûmette çalkantılar olacak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bir dakikamı kullanmadım.
BAŞKAN
Hayır, şimdi bu uygulamada yok, bir dakika kimseye yok.
Buyurun,
teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, bence uygulamanız yanlış Sayın
Başkan. Bu yanlış uygulamadan dönerseniz
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Dinledim, teşekkür ederim.
Lehte
konuşmak üzere Sayın Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın İçli. (DSP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) - Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; konu, insanların
düşüncelerini ve ifadelerini özgürce ifade etmesi. Bu, her zaman dile
getirildi. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu döneminde, bırakın
Biz, tabii, vatandaşlarımızın haklarını
savunuyoruz, onlara daha fazla özgürlükler vermek için çaba sarf ediyoruz. Ama
ne yazık ki, bu dönem Parlamentoda, AKPnin sayısal üstünlüğü
dikkate alınarak, biz sayın milletvekillerinin, yasalar konusunda,
yasa tasarı ve teklifleri konusunda düşüncelerini ifade etmesi
engelleniyor. AKPli arkadaşlar, kendilerine İç Tüzükle tanınan
hakkı, bir anlamda, kötüye kullanıyorlar. İç Tüzükümüze göre,
gruplar rahatlıkla konuşuyor, yirmi dakika konuşuyor,
milletvekillerinin konuşma hakkı var. O milletvekillerinin
yapacağı konuşmalar da, daha kanun tasarı ve teklifi
dağıtılır dağıtılmaz AKPli milletvekili
arkadaşlar tarafından bloke ediliyor. Önergeler konusunda da AKPli
arkadaşlarımız, virgül değiştirmek suretiyle,
ve/veya demek suretiyle, hiçbir anlam ifade etmeyen değişiklikler
vermek suretiyle, özellikle bizlerin, Demokratik Sol Partililerin
düşüncelerini ifade etmelerini bir şekilde engelliyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi, her konuyu alelacele
görüşüp, kamuoyunun bilgisinden bazı konuları saklama yeri
değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, her konunun enine boyuna
tartışıldığı ve konuların ilgili taraflarla
paylaşıldığı bir mekândır. Bu yöntem, geçen dönem
Parlamentoda olduğu gibi, AKPnin sayısal çoğunluğu
olması nedeniyle, bu dönem Parlamentoda da, komisyonlarda başlamak
suretiyle, muhalefetin düşüncelerini ifade etmelerini bir şekilde
engelliyorlar.
Arkadaşlar,
hepimiz burada vatan için, halkımız için, halkımızın
çıkarları için faaliyette bulunuyoruz. Milletvekili olduğumuzda
ant içerken, yemin ederken birçok hassasiyetlerin altını çizerek
yemin ettik. Yeminin ötesinde, hepimizin vicdanı var, bu ülke bizim
ülkemiz, sadece biz burada yaşadığımız gibi bizden
sonraki evlatlarımız yaşayacak, torunlarımız
yaşayacak. Burada bizim ulusal çıkarlarımız söz konusu, halkın
çıkarları söz konusu. Eğer sizler, politik birtakım
kaygılarla, yaptığınız
yanlışlıkların muhalefet tarafından dillendirilmesi
nedeniyle oy kaybına uğrayacağınız
kaygısıyla, bizlerin konuşmalarını engellemek
durumunda kalırsanız, yarın vicdanınız da rahat etmez.
Yarın ülke birçok değerleri kaybederse, halkımız birçok
değerleri kaybederse, bunun, bilin ki, bizatihi sorumlusu bu Parlamentoda
görev yapan arkadaşlardır. Onun için, kıskançlıktan uzak
durmak suretiyle, muhalefetin eleştirilerine lütfen kulak verin.
Katılmayabilirsiniz ama dediğim gibi burası alelacele her
şeyin kaçırıldığı bir yer olmamalı.
Türkiyenin
gündemine iki gün önce türban meselesi atıldı. Benim tabirimle,
Sayın Başbakan İspanyada el bombasının pimini çekti,
oradan attı buraya. İki gündür televizyonlar, gazeteler, türban
aşağı türban yukarı, özgürlükler konusunu konuşmaya
başladı.
Değerli
arkadaşlarım, bu Yasa alelacele Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirildi. Burada değerli konuşmacılar hep Kanunun bir ucundan
tutmak suretiyle kendi bakış açılarıyla olayı
anlatmaya çalıştılar. Değerli arkadaşlar, bu Kanun,
Vakıflar Kanunu yepyeni bir kanun olarak getiriliyor AKP tarafından.
2002 yılında yapılan değişiklik
Ki, gayrimüslimlerin,
Müslüman olmayan vatandaşların, cemaat vakıflarının
mülk edinmesiyle ilgili konuyu gündeme getirdi bazı
konuşmacılar, biz onu 2002de yaptık,
yaptığımız için takdir edildik ve Anayasa Mahkemesine
götürülen bu olay Anayasa Mahkemesi tarafından da Anayasaya uygun
bulunduğu için iptal edilmedi. Ama AKPnin 5555 sayılı Yasa -ki
2006 yılında- Cumhurbaşkanı tarafından- Lozanı
deliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini mahvediyorsunuz.
Bu 5555 sayılı Yasanın altı maddesi Anayasaya
aykırıdır, Lozana aykırıdır. şeklindeki
geri çevirmesini biz burada konuşuyoruz. Bunlar bizim iddiamız
değil. Sayın Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı olmadan önce
Anayasa Mahkemesi Başkanlığını
yapmıştır. Bir de Cumhurbaşkanlığı
makamı kişisel makamlar değildir,
Cumhurbaşkanlığı makamı kişisel makamlar
değildir. Cumhurbaşkanlığı makamında,
bürokratları, bilim adamları, danışmanları
çalışırlar ve bu getirdiğiniz Yasanın Lozanı
deldiğini söylüyor.
Bir de size çok
daha ilginç bir şey söyleyeyim: Neden bunu hemen iki gün içinde getirdiniz
türban tartışılırken? Gelmeden bir vatandaş diyor ki:
Sayın Başbakan bir hafta önce Karamanlisle görüştü, Yunan
Başbakanıyla görüştü. Madem önemli bir yasa buydu da, 2006
yılında Cumhurbaşkanı bunu veto ettiğinde niye acil
olan vatandaşların hakkını, hukukunu hemen getirmediniz de
o vatandaşlarımızın mağduriyetlerini bir buçuk
yıl devam ettirdiniz?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Komisyondan geçmiş.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Komisyondan geçmiş. Neden? Çünkü Yunan
Başbakanı Karamanlisle Sayın Erdoğan bir hafta önce
İstanbulda görüştü.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) 22nci Dönemden bahsediyorum.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Başka ne konuşuldu? Ruhban okulunun
açılıp açılmaması konuşuldu. Başka ne
konuşuldu? Fener Rum Patrikhanesinin ekümenik talepleri konuşuldu.
BAŞKAN
Sayın İçli, tutumumuzun lehinde söz almıştınız,
lütfen konuya gelin.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Tamamlayacağım efendim.
Bunlar benim
görüşlerim. Bunlara katılırsınız
katılmazsınız, ama benim bu görüşlerimin
yurttaşlarım tarafından dinlenmesine engel
olamazsınız. Verdiğiniz bu önergelerle İç Tüzüke
aykırı hareket ediliyor.
Bir de başka
bir konu var: Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili yasa
görüşülürken önerge verdim. Başkanlık Divanı, İç
Tüzükün 84üncü maddesine göre vermiş olduğum önergeyi işleme
koymadı.
Değerli
arkadaşlarım, İç Tüzükümüzün 84üncü maddesi Anayasaya
aykırılık önergeleri diğer önergelerden önce oylanır.
diyor. Bizim verdiğimiz önergeler Anayasaya aykırılık
önergeleri. 87nci maddede ifade edildiği gibi, bizim önergelerimiz ve,
veya, virgül şeklinde hakkın kötüye kullanılmasına
yönelik değişiklik önergeleri değil. Bizim iddiamız
Cumhurbaşkanlığı makamının iddiasıdır.
Cumhurbaşkanı değişir. On birinci Cumhurbaşkanı
vardır, ama veto, Cumhurbaşkanlığı makamınındır,
Sayın Sezerin veyahut Gülün vetosu değildir. Onun için bizleri
lütfen dinleyin. Bizler, sizler gibi -buna yürekten inanıyorum- ülkenin
menfaati için çaba sarf ediyorsunuz, ama yapıcı eleştirileri
dinlemez, futbol takımı gibi AKPydi, DSPydi, CHPydi, oy
kaybediyoruz, bu seçimdir. derseniz yarın bir gün bu ülkede siyaset
yapacak ortam bulamayız. Ülkeyi karıştırmak isteyenler,
buradaki, bugün, sizlerin, bizlerin yaptığı tutumlardan
dolayı çocuklara hesap veremez.
Sözlerimi
bitiriyorum, sabrınız için hepinize teşekkür ediyorum. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Tutumumuzun aleyhinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, AKP ve
DTPnin desteklediği, ancak bizim de karşı
çıktığımız bu tasarı aslında Meclis Genel
Kurulunda oldukça büyük bir önem atfedilerek görüşülüyor.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hepsini desteklemiyoruz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Dolayısıyla, son derece de, zaman zaman, böyle bir
gerilimli kanun tasarısının görüşülmesi
sırasında, aslında, sizin Meclis İç Tüzüküne uygun ve
gerçekten mehabetini de bozmayacak şekildeki uygulamanıza da çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, ama bizim, sizin
yaptığınız uygulamayla ilgili husus, doğrudan doğruya
bu değişiklik önergelerinin, amacına, İç Tüzüke
aykırı olarak verilmesi ve bu tasarının müzakeresinin
engellenmesi amacıyla ilgilidir.
Bakınız,
bu okuduğumuz önergeler
Biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz,
basılıp dağıtıldıktan sonra her milletvekilimizin
önerge verme hakkı vardır, doğrudur bu, AKPli milletvekillerimiz
de olabilir, ancak bu önergelerin, gerçekten bu yasa tasarısının
milletimizin lehine çıkması için olumlu ifadelerle katkı
sağlayacak önergeler olması gerekmektedir, açık olması
gerekmektedir. Ancak, maalesef, özellikle Meclis Genel Kurulunda görüşmelerin
yapılması sırasında milletvekillerimizin belki de beraber,
birlikte Gerçekten burada değişiklik yapılması gerekir ve
bu çerçevede bir önerge vermemiz gerekir. derken daha önceden verilen bu
naylon önergelerle, gerçekten, bu müzakereler sonucunda milletimizin
hayrına beraber, birlikte atabileceğimiz adımlar engelleniyor.
İmkân kalmaması hâlindekinin yerine imkân bulunmaması
şeklinde değiştirilmesi
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar önemli ve gerilimli bir tasarı
hakkında, bir milletvekilimizin sadece bununla ilgili bir önerge
vermesinin amacını ne olabilir? Gerçekten soruyorum.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Müzakereyi engellemek.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Aynı daktilodan çıkmış, aynı gerekçeyle
beş tane önerge veriliyor; aynı gerekçe: İfadenin daha
netleştirilmesi amacıyla verilmiştir.
Değişiklik
önergeleriyle ilgili 87nci maddede Açık olmayan önergeler işleme
konulmaz. diyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Açık ama.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Nedir, amacı ne? Amacı belli değil, gerekçesi belli
değil.
Gerçekten,
bakınız, biz burada bir müzakere yapıyoruz değerli
arkadaşlarım. Bu müzakerelerin
Biraz önce ifade ettiğim gibi,
gerçekten, siz AKP ve DTP bunu çıkartmak isteyebilirsiniz, bir
diyeceğimiz yok, ama bu müzakereler neticesinde muhalefetin itirazlarının
bir önergeyle sizin huzurunuza getirilmesini engelleyemezsiniz. Bu bir
engellemedir. Dolayısıyla, bu önergelerin işleme
konulmaması gerekmektedir. İşleme konulmayacak bir önergeyle
ilgili, açıkçası, burada doğrudan doğruya, iktidar partisi
milletvekilleri muhalefeti engelleme çabasına girmektedir. Çok
yanlıştır.
Değerli
arkadaşlarım, burada iktidar partisi vardır, muhalefet
vardır. Muhalefet bu konuda, İç Tüzük gereğince meşru her
türlü vasıtayı kullanır, ama iktidar partisi muhalefeti
engellerse, bu, demokrasi olmaz, bunun adı demokrasi olmaz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Öyle bir dertleri yok.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Demokrasi olmaz bu. Yani nasıl engelleyebilirsiniz ya?
Şimdi, bir
milletvekilimizin -sizin takdirlerinize sunuyorum değerli milletvekillerim-
gerçekten, sizin içinizden de milletvekillerimizin değişiklik
önergesi vermesi doğrudur. Ama imkân kalmaması yerine imkân
bulunmaması şeklindeki bir değişikliği
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Çok farklı.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bir iktidar partisi bu gerekçeyle bir değişiklik önergesi
verebilir mi ya?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Çok farklı.
OKTAY VURAL
(Devamla) Yani, bu, tasarının ne kadar milletimizin lehine de
olmadığını ortaya koyan bir girişim. Ciddi bir
şey varsa, imzamızı atın. Getirin, o imzanın
arkasında -doğruysa- Meclis bulunsun. Ama, milletvekillerini, Meclis
gündemini tıkamak, muhalefetin değişiklik önergelerini vermesini
engellemek amacıyla kullanılmaması gerekiyor. Milletvekilinin
iradesi bir değişikliği ve ciddi bir değişikliği
gündeme taşımak olmalıdır. Burada eğer böyle yaparsak,
iktidar partisi, muhalefetin ya da bütün milletvekillerimizin müzakereyi
Şimdi, biz,
bu müzakereyi niye yapıyoruz? Değerli arkadaşlarım, bu
kadar konuştuk biz, sizler konuşuyorsunuz. Bu müzakerelerin bir
amacı var. Bu kanun tasarısı -madde- yeterlidir ya da
değildir. Yeterli değilse önerge hazırlanacaktır,
yeterliyse oylamaya gidilecektir. Ama, bu kadar müzakereden sonra
değişiklik önergesi dahi veremiyorsunuz. O zaman, müzakerenin amacı
ne, hedefi ne? Bu amacı ve hedefi ortadan kaldırmaya yönelik bu
önergelerin, kanaatime göre, öncelikli olarak, aslında, Meclis
Başkanlığına verilmemesi gerekiyor. Bu konuda, özellikle
iktidar partisinin böyle önerge vermesini çok yadırgıyorum. Ama,
İç Tüzükümüze göre -87nci maddeye göre- bu değişiklik
önergelerinin -açık olmayan ve anlamı olmayan önergelerin-
doğrudan doğruya Sayın Komisyon Başkanının,
bundan önceki kanun tasarılarında olduğu gibi bir redaksiyonla
halledebileceği hususların bir kanun maddesinin değiştirilmesi istikametinde
kullanılmasını son derece yanlış görüyoruz. O zaman,
Komisyon Başkanımızın bir redaksiyon talebinin hepsinin-
bir önergeye bağlanması gibi gerçekten komisyon
çalışmalarını ve raporun daha iyi çıkmasını
engelleyecek bir usule gideriz ki, zannederim, Komisyonumuz da bu redaksiyonla
ilgili yetkisinin amacına uygun olmayan bir şekilde
kullanılmasını da istemez. Öyle bir şey olabilir mi?
Komisyon Başkanının doğrudan doğruya redaksiyonla
yapabileceği hususları, milletvekilleri, sırf muhalefetin bu
konudaki görüşlerini sizlerle paylaşmasını engellemek için
tıkıyor. Bu doğru bir şey değil. O bakımdan,
kanaatime göre bu önergelerin
Şimdi okuyalım bu önergeleri
işte. Sayın milletvekillerimizin önergeleri var, bunların
hiçbiri önerge değil değerli arkadaşlarım. Elimizi
vicdanımıza koyalım.
Ben burada
Lozandan bahsediyorum değerli arkadaşlarım, önemli konulardan
bahsediyorum. Sizin için önemsiz olabilir, siz vicdanınız nezdinde
rahatsız olsanız bile oy vermek durumunda olabilirsiniz. Önemli
konulardan bahsediyoruz. Yani, Lozandan bahsediyoruz ya! Yani, Türkiyede
Sorosun milleti kuşatmasına izin verilmemesinden; egemenliğin,
sivil toplumun kuşatılmaması gerektiğinden bahsediyoruz,
önemli konulardan bahsediyoruz ya! Basit konular değil bunlar, dalgaya
alınacak konular değil değerli arkadaşlarım.
İster oy
verin ister vermeyin, ama milletimizin ve muhalefetin, Türk milleti için önemli
olan bu kanun tasarısı hakkında görüşlerini dile
getirmesini engellemeye yönelik bu tür basit önergeleri, gerçekten böyle önemli
bir yasa tasarısının görüşülmesi sırasında
verilmesini doğrusu yadırgıyorum. Basit bir konu mu
görüşüyoruz? Eğer çok basit idiyse 2006 yılından bu yana
niye getirmediniz? Eğer çok basit idiyse Cumhurbaşkanı niye bunu
veto etti ya? Niye veto etti? Veto gerekçesini okudunuz mu? Millet var, devlet
var, Lozan var, milletimizin manevi değerleri var. Var mı başka
bir şey?
Bu kadar önemli
bir konuyu, bir iktidar partisi milletvekilinin önerge verme hakkını
kullanarak, açıkçası önemsiz önergelerle göz ardı etmek
yakışmıyor değerli arkadaşlarım, doğru
değil. Yani, bu konuda bırakın söyleyeceğimizi söyleyelim
size. Neden bu engelleniyor? Acaba
Bu kanun tasarısıyla gerçekten
buna oy verme eğiliminde olan değerli milletvekillerimizin, çoğunluk
partisi milletvekillerinin inancı yok herhâlde. Bırakın. Siz oy
vereceksiniz. Ne var bunda, ne var bunda ya? Yani, bu kadar önemli bir
tasarıya, noktalı virgülün virgül olarak değiştirilmesi şeklinde bir
önergeyle vermek
Bu kadar önemli. diyor Sayın Bakan. Gerçekten bu kadar
önemli bir tasarıya bu kadar önemsiz yaklaşılmasını
da, özensiz yaklaşılmasını da doğru bulmuyorum,
doğru değil bunlar.
O bakımdan,
kanaatime göre, bir, bu konuda gruplarımızın bu önergeleri
vermemesi ve Başkanlığın da işleme koymaması
şeklinde bir usulün uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Bu
bakımdan, uygulamanın böyle yapılmasını düşünerek
hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Sayın Başkan, DTP Grubu ifade edilerek
BAŞKAN Bir
saniye
Size de söz
Buyurun
Sayın Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, sizin önergeleri okutup ve
işleme alırken bir usulünüz var ve bu usul en aykırı
önergenin işleme alınması şeklindedir. En aykırı
önergenin işleme alınması, muhtemeldir ki, iktidar grubu en
aykırı önergeyi veremeyeceğine göre kanun maddesine, muhalefetin
en aykırı görüşüne fırsat tanımak içindir.
Dolayısıyla, en aykırı önerge işleme
alınıyor ise bu tip tıkanmalarla, bu tip önergelerle Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ciddiyetten uzak vakit harcamasının
önlenmesini Başkanlık makamından bilhassa istirham ediyorum.
Çok teşekkür
ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yerimden mi konuşayım?
BAŞKAN
Önce ne söyleyeceğinizi anlayayım. (AK Parti sıralarından
Mikrofonu açsın, Başkanım. sesi) Hayır, önce ne
hakkında konuşmak istediğini öğreneyim sayın milletvekilleri. Akıl
öğretmekten vazgeçin.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Vural kürsüde konuşurken DTP Grubunu
zikrederek bizim de bu usulde katkımız olduğunu, o şekilde
bir cümle ifade ettiler. Ayrıca, bu tasarı hakkında da AKP ile
aynı şekilde oy kullandığımızı ifade
ettiler. Bunun böyle olmadığını bir cümleyle izah etmek
istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi usul tartışmasını bitirelim. Bu başka.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ama isim zikrettiler.
BAŞKAN Bir
saniye
Bir saniye
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Usule ilişkin de, tabii ki, yine bir cümleyle
BAŞKAN
Maalesef
Çünkü talep ettiler. Siz hukukçusunuz, biliyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır, hayır, değil... Yani ben
BAŞKAN
Şimdi, ben bütün konuşmacıları dikkatle izledim çünkü tutumumun
lehinde ve aleyhinde konuşulduğu için.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ama grubumuzu zikrederek
BAŞKAN Bir
saniye
Bir saniye
Sayın Vural
konuşmasında, bu Kanuna sizin katkınız olduğundan,
yani grubunuzun
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ama yanlış bir tanımlamaydı.
BAŞKAN
katkısı olduğunuzdan bahsetmedi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Aynen öyle dedi efendim.
BAŞKAN
Sadece, bu Kanunu desteklediğinizi söyledi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ama yanlış söyledi efendim, çünkü bizim
BAŞKAN
Desteklemiyorsanız, ben buradan söylüyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Önergemiz var çünkü. Onun için ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Tamam. Maksat hasıl oldu, teşekkür ederim.
Yani Demokratik
Toplum Partisinin bugün görüştüğümüz, müzakeresini
yaptığımız vakıflarla ilgili Kanuna herhangi bir
müdahalesinin veya katkısının olduğuyla ilgili Sayın
Vural bir cümle kurmadı, dikkatle izledim. Sizin ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin, yani grubunuzun ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun onayladığını söyledi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ama külliyen desteklemiyoruz efendim.
BAŞKAN Siz
de onaylamadığınızı söylüyorsunuz. Ben de buradan
herkese bunu iletmiş oldum. Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, hem onaylamıyoruz hem biz
Meclise geldikten sonra Cumhurbaşkanlığından dönen bir yasa.
Zaten üç ana noktada temel itirazlarımız vardı. Bu üç noktadaki
itirazlarımızın ikisi
BAŞKAN
Anladım. Sayın Kaplan, şimdi, zaten bu usul
tartışmasının sonunda size ben söz vermek durumunda
kalırsam kalırım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tamam.
BAŞKAN - O
arada da zamanımız doluyor. Özellikle sizin ağzınızdan
bir kere daha duyurmayı istedim ki, ben Meclisi kapatmak durumunda
kaldığım zaman bu hakkınız da düşecek. Onun için
de ben izah etmek durumunda kaldım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tamam. Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Tamam. Teşekkür ederim.
Şimdi,
tutumumun lehinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza
Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, İstanbulda patlamada ölen yurttaşlarımıza
başsağlığı diliyorum.
Yine, bundan on
sekiz yıl önce, 31 Ocak 1990 yılında evinin önünde hunharca
katledilen büyük hukukçu, Atatürk devrimcisi, demokratik, laik cumhuriyetin
yılmaz savunucusu Muammer Aksoyu saygıyla anıyorum. Kendisine
rahmet diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir süreç içerisindeyiz.
Cumhuriyetimizin, devletimizin temel sütunlardan birisi olan laikliğin
aşındırıldığı,
sulandırıldığı, orasından burasında
çekiştirilerek kemirildiği, laiklik ilkesinin egemen
olmadığı bir siyasal sistem oturtma arayış ve
çabalarının yeşertildiği bir süreci yaşamaktayız.
Emperyalizmin
kendi çıkarları uğruna bize yaptığı
dayatmaları kabul etmeyen, direnen, ulusal
çıkarlarımızı savunan, emperyalizmin kendi
çıkarları karşısında ulusal duruş rotasında
bulunan kişilerin gerici, hak ve özgürlükler düşmanı, demokrasi
düşmanı gibi çarpık, sakat anlayışların yeşertildiği,
buna karşın emperyalist dayatmalara teslim olanların özgürlük ve
demokrasi kahramanı olarak gösterildiği bir süreci
yaşamaktayız. Demokrasi özgürlük ve insan hakları gibi
yaldızlı sözlerin altında nelerin yattığını
aramak durumundayız. AKP mensupları, her vesileyle halkın
yararına olmayan düzenlemeleri yaparken, bunları demokrasi, özgürlük
adına yaptıklarını söylemektedirler ama her nedense o
konuda gösterdikleri demokrat tavrı bu Meclisin
çalışmasında muhalefete göstermemektedirler. Sayısal
çoğunluğuna dayanarak zaten komisyonları
tıkamışlar, Meclisi de tıkamaktadırlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasaların
tanıdığı hakkın kullanımı konusunda
sınırlamalar vardır. Her hak o hakkı tanıyan
yasanın da üstünde yer alan objektif iyi niyet kurallarına
aykırı bir şekilde kullanılamaz. Her hak o hakkın
yasada tanınmasının var oluş nedeni olan amacını
aşarak kullanılamaz.
Şimdi,
burada AKP milletvekili arkadaşlarımızın verdiği
önergelere bakalım, büyük Türk milleti de duysun, hukukçular da duysun.
Yerine getirilmesi ibaresinin yerine oluşturulmasına teklif
edilmiş, imkân kalmaması ibaresinin yerine imkân bulunmaması
teklif edilmiş, olmamak kaydıyla ibaresinin yerine olmamak üzere
teklif edilmiş, teklifi üzerine teklifiyle söylenilmiş, parasal
değerler yerine maddi ve parasal değerler
Ve bunun gibi devam ediyor.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Çok farklı şeyler Ali Rıza Bey.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa bundan önceki Parlamento döneminde komisyonda
Hükûmetin getirdiği tasarı Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin o tarihteki
direnmeleri üzerine kırktan fazla önergeyle düzeltilmeye
çalışılmış. Deveye sormuşlar Boynun neden
eğri? Deve cevap vermiş: Benim nerem doğru ki. demiş.
Şimdi, o
komisyonlarda öyle ciddi uyarılarla düzeltilemeyen bu yasa tasarısı
burada böylesine gayriciddi önergelerle düzeltilmesi mümkün değildir.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere bir hususu okumak
istiyorum:
Rutin bir yasa tasarısı gibi gözüküyor; ancak,
tasarıyı irdelediğimiz zaman, hükümetin bugünkü şartlarda
hukuka bakış açısını, hükümetin devlet
anlayışını ve halihazırdaki ekonomik durumdan
halkın etkilenişini, çok güzel bir şekilde izah eden bir yasa
tasarısı olduğunu görüyoruz.
bu hükümetimiz
ya yasa yapma tekniğini bilmiyor veya Anayasayı delmekten büyük bir
zevk alıyor! Bugüne kadar gelmiş geçmiş hükümetlerin bu
Parlamentodan geçirmiş olduğu yasaların Anayasa Mahkemesinden
dönme miktarından bu hükümetin Anayasa Mahkemesinden dönen yasaları
daha fazla
Bir zamanlar
-biliyorsunuz bir anekdot vardır- rahmetli Sayın Özal'a atfedilen;
ancak, söylenilip söylenilmediği halen tespit edilememiş olan bir
kere Anayasayı delmekle ne olur lafı halen gündemdedir. Belki,
rahmetli bunu bir yasa için bir defa söylemiştir; ancak, bu hükümet, bunu
bir âdet haline getirdi. Yapmış olduğu her yasa ya
Cumhurbaşkanından dönüyor veya Anayasa Mahkemesinden dönüyor, bir kez
görüşülüyor, iki kez görüşülüyor, üç kez görüşülüyor.
Anlayamıyorum;
çünkü, bu Meclis, bugüne kadar içerisinde sayısal olarak hukukçu
barındıran en yüksek sayıya sahiptir.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, tutumumun lehinde söz almıştınız.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Efendim, tutumunuzla ilgili
BAŞKAN
Hayır, konu önemli de, lehinde söz almıştınız.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Tutumunuzla ilgili efendim. Bakın, tutumunuzla ilgili.
BAŞKAN
Anlayamadım, lehte mi, aleyhte mi!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Şuna inanmak gerekir ki, demokrasilerde rejimin
bekçisi hukuktur. Rejimi koruyan hukuktur, hukuka saygıdır, insana
saygıdır; eğer, bunun dışına
çıkarsanız, yapmış olduğunuz yasaların neredeyse
üçte 1'i, yüzde 30'a yakını dönüyor ise, o zaman, ya rejime
karşı bir inançsızlığın içerisindesiniz veya
halka karşı bir inançsızlığın içerisinde
olduğunuz neticesine varılır.
Halkımız,
tüm kesimleriyle, sanayiciden işçisine kadar tüm kesimleriyle mağdur
durumda; ama, devamlı bir iddianın içerisindesiniz; ekonomi her gün
iyiye gidiyor, halkımız, hemen içinde olduğumuz günlerde
almış olduğumuz tedbirlerle rahata kavuşacak diye.
Değerli
arkadaşlarım, her şeyin ötesinde, hükümet olarak öncelikle
hukuka saygılı olmanız lazım. Hükümet etmek, inat etmek
değildir; hükümet etmek, temsil etmiş olduğunuz halkın ve
milletin iradesini, bu Meclise, bu hükümetin aksiyonlarına sirayet ettirmektir;
onları, rahat ve huzur içerisinde yaşatmaktır; ancak, bunu
söyleyebilmek, bu amaca yöneldiğini söyleyebilmek mümkün değil.
Bu sabahın
04.00'ünde, evime giderken, ben, şunu düşündüm; bugün halkıma ne
verdim? 04.00'lere kadar çalıştık, iki hafta
çalıştık. RTÜK Yasasıyla halkımız ne
kazandı; halkımız, daha iyi bir hukuk devleti içerisinde üstün
insan haklarını mı kazandı, ekonomik problemlerini mi
halletti?! Bunların hiçbirisine evet diyemedim; inanıyorum ki,
hiçbiriniz de evet diyemediniz.
Hükümetin devlet
anlayışı, şu izah ettiğim hukuka bakış
açısı ile ekonomiye bakış açısı ve toplamı
içerisinde halka verebildiklerini alt alta yazdığımız
zaman, bu hükümetin, şu arkamızda yazılan, hakimiyetin
kayıtsız şartsız milletin olduğu ilkesinden
sapmış olduğu gözüküyor.
Bugünkü hükümet,
hükümettir; ancak, bugünkü hükümet, muktedir değildir, bugünkü hükümet
iktidar değildir
görebildiğim
kadarıyla, bu siyasî iktidar bir ötenazi hakkını
kullanmaktadır ve intihar etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu sözler benim değil. Bu sözler, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15/2/2002 Çarşamba günü 100üncü Birleşiminde AKP
Grubu adına konuşan bugünkü Genel Başkan
Yardımcısı Sayın Dengir Mir Mehmet
Fıratındır.
Ben, şimdi,
AKP Grubunun burada belirtilen felsefenin özüne uygun davranmasını ve
her vesileyle başkaları için gündeme getirdikleri demokrasi, özgürlük
anlayışını, burada öngörüldüğü şekilde muhalefete
de tanımasını istiyorum.
Hepinize
saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, gerek İç Tüzükümüzün 87nci maddesindeki her madde
hakkındaki yedi önerge sınırlaması gerekse önergelerin
değişiklik kapsamına
Başkanlığımızın müdahale yetkisinin bulunup
bulunmadığı konusunda
Başkanlığımızın bugüne kadar
uyguladığı tutumu kısaca açıklamak istiyorum:
İç
Tüzükümüzün 87nci maddesine göre her madde hakkında milletvekillerince
yedi önerge verilebilmekte, ancak her siyasi parti grubunun bir önerge verme
hakkı saklı tutulmaktadır. Siyasi parti gruplarınca bu
hakkın kullanılmaması hâlinde bu hak milletvekilleri
tarafından kullanılabilmektedir.
Uygulamada ise,
ilk yedi önerge geliş sırasına göre işleme
alınmaktadır. Önerge hakkını kullanmamış
grupların, daha sonra önerge vermesi hâlinde, en son verilen önerge
çekilerek, parti gruplarının bir önerge verme hakkı
korunmaktadır. Bu yöndeki uygulama İç Tüzükün 87nci maddesi hükmüne
uygundur ve maddenin gerekçesi de bu yöndedir.
Öte yandan,
İç Tüzükün 87nci maddesine göre, verilen değişiklik önergeleri
açık olmamaları hâlinde işleme konulmamaktadır. Ancak,
mevcut metinde yaptığı değişiklik çok küçük olsa bile,
kapsama ilişkin bir müdahale imkânımız bulunmamaktadır.
Bununla birlikte
geçmiş dönemlerden beri hem iktidar hem de muhalefet partileri
tarafından zaman zaman kapatma önergeleri verilmiştir ve bu önergeler
işleme alınmıştır. Ancak, hem iktidar hem de muhalefet
partileri gruplarının bu hususta gereken özeni göstermelerini rica
ediyorum.
Görüşmeler
sonrasında tutumum değişmemiştir, bilgilerinize sunulur.
Sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 5 Şubat 2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 20.01