DÖNEM: 23 CİLT: 2 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
6’ncı
Birleşim
10 Ekim 2007 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ
ve 272 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32)
IV.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, temizlik hizmeti alımına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdil’in cevabı (7/83)
2.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, milletvekillerine dağıtılan bir
dergiye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Nevzat Pakdil’in cevabı (7/86)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
TBMM Başkan Vekili ve Oturum Başkanı
Eyyüp Cenap Gülpınar, Şırnak ve Diyarbakır’da meydana gelen
terör olaylarında şehit edilen askerlerimize Allah’tan rahmet;
ailelerine, silah arkadaşlarına ve milletimize
başsağlığı dileyen bir konuşma yaptı.
Ardahan Milletvekili Saffet Kaya, Ardahan’da
üniversite kurulmasına ve Bakü-Tiflis demiryolu hattının
Ardahan’dan geçişine,
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek,
Kırklareli Vize’de yeni bir çimento fabrikası kurulması
faaliyetlerine,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Hazreti
Mevlânâ ve Anadolu felsefesine ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap
verdi.
Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam
ve 19 milletvekilinin, küresel ısınma ve küresel
ısınmanın neden olduğu su sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/11) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmenin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
11’inci sırasında bulunan 25 sıra sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğünde Değişiklik Yapılması
Hakkında İç Tüzük Teklifi’nin bu kısmın 1’inci
sırasına; 8/10/2007 tarihli gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 32 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 9, 16
Ekim 2007 Salı ve 10, 24 Ekim 2007 Çarşamba günlerindeki
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerin görüşülmesine; 10
Ekim 2007 Çarşamba günkü birleşiminde çalışmalarına
saat 12.00’de başlamasına; bu birleşimde 32 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
birinci görüşmeleri ile oylamasının yapılmasına ve
oylamaların bitimine kadar çalışmalara devam edilmesine; 32
sıra sayılı Teklif’in ikinci görüşmelerinin ve
oylamalarının 16 Ekim 2007 Salı günü yapılmasına ve bu
birleşimde çalışma süresinin oylamaların
tamamlanmasına kadar uzatılmasına; 23 Ekim 2007 Salı günü
ise, gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 1, 5, 6,
8, 10 ve 11’inci sırasında bulunan (10/1), (10/4), (10/5), (10/7),
(10/9) ve (10/10) esas numaralı Meclis araştırması
önergeleri ile 9/10/2007 tarihli gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve biraz önce okunan (10/11) esas numaralı küresel
ısınma ve su ile ilgili Meclis araştırması önergesinin
birleştirilerek görüşülmesine; görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve bu birleşimde
başka bir konunun görüşülmemesine; 30 Ekim 2007 Salı günü (9/1)
esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin
görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalarını
sürdürmesine ve bu birleşimde başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasına alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Kemal
Anadol, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Demokratik Toplum Partisi Grup Başkanvekili
Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında
İçtüzük Teklifi (2/13) (S. Sayısı: 25) yapılan
görüşmelerden sonra,
2’nci sırasına alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik
İşbirliği Protokolünün (1/280) (S. Sayısı: 7),
3’üncü sırasına alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Bosna-Hersek Adalet
Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda
Protokolün (1/282) (S. Sayısı: 8),
4’üncü sırasına alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın (1/286) (S. Sayısı: 9),
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarıları, görüşmelerini müteakiben yapılan
açık oylamalardan sonra,
Kabul edildi.
Ardahan Milletvekili Saffet Kaya, Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, konuşmasında şahsına
sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının 5’inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas
Krallığı Hükümeti Arasında Bitki Karantina ve Bitki Koruma
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın (1/305) (S. Sayısı: 10) görüşmeleri
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, 10
Ekim 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 12.00’de
toplanmak üzere, birleşime 17.47’de son verildi.
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
Başkan
Vekili
Fatoş GÜRKAN Fatma
SALMAN KOTAN
Adana
Ağrı
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.:
8
II.-
GELEN KÂĞITLAR
10
Ekim 2007 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/272) (S. Sayısı: 17) (Dağıtma tarihi:
10.10.2007) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı ile Romanya KOBİ’ler ve
Kooperatifler Ulusal Kurumu Arasındaki Mutabakat ve
İşbirliği Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/273) (S. Sayısı: 18) (Dağıtma tarihi:
10.10.2007) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı: 19)
(Dağıtma tarihi: 10.10.2007) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/281) (S. Sayısı: 20) (Dağıtma tarihi: 10.10.2007)
(GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Savunma
Sanayii Alanında İkili İş Birliği Süresince Mübadele
Edilen veya Oluşturulan Gizlilik Dereceli Bilgi ve Malzemelerin
Karşılıklı Korunması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/283) (S. Sayısı: 21)
(Dağıtma tarihi: 10.10.2007) (GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği
Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/288) (S. Sayısı: 22)
(Dağıtma tarihi: 10.10.2007) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet ERSİN’in, bakanların yurt dışı
gezilerine katılan milletvekillerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7)
2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜ’nün, Antalya’da su ve elektrik planlamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8)
3.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan ÇİRKİN’in, kuraklıkla ilgili
kararnameye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9)
4.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye ERBATUR’un, DSİ’nin 2004 yılında Ankara’nın
su ihtiyacına yönelik öneride bulunup bulunmadığına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11)
10
Ekim 2007 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 12.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
gündeme geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili
Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun birinci görüşmesine
başlayacağız.
III.-KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1. – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32) (x)
BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.
Hükûmet?.. Burada.
Komisyon raporu 32 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Atilla Kart’ın söz talebi
vardır.
Sayın Kart, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; referandum metniyle ilgili
olarak düzenlenen yasa teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve
şahsım adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşlerimi
ifade etmeden evvel, hain saldırılar sonucunda şehit
olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ulusumuza da başsağlığı
diliyorum.
Gelinen süreçte, artık Hükûmetin boş
söylem ve vaatleri bir tarafa bırakarak, kararlı bir siyasi
iradeyi ortaya koyması gerekmektedir. Egemenliğimizi
tartışılır hâle getirmeden, icazet arayışlarına
girmeden, uluslararası hukuk ve antlaşmalardan doğan
meşru hak ve yetkilerini kullanması ve asli görevini yapması
noktasında, konusunda Hükûmeti bir kez daha uyarmak gereğini
duyuyoruz.
Bu değerlendirme ve tespitlerimi yaptıktan
sonra teklifle ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 21 Ekim referandumu
öncesinde bir Türkiye fotoğrafı çizmekte yarar görüyoruz.
“Biz demiştik.” saplantısına
girmeden bu fotoğrafın unsurlarını ve aktörlerini
ana başlıklarıyla anlatmak istiyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Anayasa Mahkemesinin Cumhurbaşkanının seçimi konusunda
toplantı yeter sayısıyla ilgili olarak tesis ettiği
karardan sonra, siyasi iktidar, günü kurtarmak, gündemi değiştirmek
ve 22 Temmuz seçimlerinde bir siyasi malzeme yaratmak amacıyla
referanduma konu olan metni Meclis gündemine getirdi ve düzenlenmesini
sağladı.
Metnin uygulanma takvimi başladığında,
iktidar sözcülerinin önce “Geçici 19’uncu madde kendiliğinden
zaten yok hükmündedir.” dediklerini, daha sonra ise eleştiriler
ve tepkiler üzerine harekete geçerek –teklife konu olan- görüşülmekte
olan teklifi gündeme getirdiklerini biliyoruz. Sorumsuz ve öngörüsüz
bir iktidar anlayışının dayatmacı ve kararlı
bir şekilde sürdüğünü görüyoruz. Çoğunluk diktası
anlayışıyla ülkeyi yönetmek isteyen bir iktidar yapılanmasıyla
karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha görüyoruz.
İşte değerli arkadaşlarım,
21 Ekim referandumuyla ilgili olarak doğması kaçınılmaz
olan bu kaotik ortamı ve hukuk ihlallerini Mayıs, Haziran
2007 tarihinden bu yana Anayasa Komisyonunda, Genel Kurulda ve kamuoyu
huzurunda ısrarla anlattık. İktidarı ve kamuoyunu
sürekli olarak uyardık. Hiçbir hesabın ve pazarlığın
içine girmeden ilkeler doğrultusunda ve ülkemizin yararları
doğrultusunda muhalefet görevini sürdürdük. Bu süreçte Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, Anayasa değişikliği teklifinin
içerdiği mutlak çelişkiler bir tarafa, Anayasa ve 3376 sayılı
Halkoylaması Kanunu’ndaki asgari süreler sebebiyle, zorunlu
olan süreler sebebiyle 22 Temmuz tarihine yetişemeyeceğini,
bunun bir aldatmaca olduğunu, zorunlu olarak referandum sürecinin
Ekim, Kasım 2007 tarihine sarkacağını, bu takdirde
ise, bu süreçte ise yeni cumhurbaşkanının Parlamento
tarafından, mevcut Anayasa’ya göre Parlamento tarafından
seçilmiş olacağını ve yine bunun devamında
bu getirilen teklifin, getirilen değişiklik teklifinin
geçerliliğinin tartışma konusu olacağını
başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere tüm
sözcülerimiz ısrarla anlattılar. Tutanaklar ve kayıtlar
bunu gösteriyor. Esasen, çok uzun bir tarihten de söz etmiyorum, iki
üç ay öncesinden söz ediyorum.
Bu anlattığımız çerçevede,
sayın milletvekilleri, uyarı yapmanın, politika yapmanın,
muhalefet görevi yapmanın gerginlik yaratmak veya kriz üretmek
kavramlarıyla uzaktan yakından bir ilgisi olamaz. Böylesine
ilkeli ve kararlı bir politikayı tahterevalli politikası
kavramıyla nitelendirmek -ise en hafif deyimiyle söylüyorum-
haksız ve yanlış bir değerlendirmedir. Zira, çoğunluk
diktasına ve dayatmacı anlayışa karşı
sürdürülen bir mücadeleden söz ediyoruz sayın milletvekilleri.
Bu süreçte Cumhuriyet Halk Partisinin, Sayın Erdoğan’ı
Başbakanlığa taşıdığı yolundaki
savunma ve eleştirinin de demokrasiye saygı kavramıyla
bağdaşmadığını ve ucuz bir polemik niteliğinde
olduğunu da yine, yeri gelmişken ifade etmek gereğini
duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, biz yaşanması
muhtemel olan, kaçınılmaz olan bu süreci anlatırken,
mayıs-haziran ayından bu yana anlatırken ve Hükûmeti
uyarırken, komisyon çalışmalarında Hükûmet adına
görev yapan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Mehmet Ali Şahin aynen şöyle konuşuyordu kendinden
son derece emin bir şekilde: “Efendim, biz ne yaptığımızı
biliyoruz, hiç merak etmeyin, 22 Temmuza ikinci sandık da yetişecek.”
dediğini çok iyi biliyoruz, tutanaklar bunu gösteriyor. Sayın
Başbakanın da benzer konuşmalar yaptığını
kamuoyu çok iyi biliyor.
Bunun yanında, bakıyorsunuz, bütün
bu süreçler üç dört aydan bu yana tarafımızdan ısrarla
kamuoyu gündemine taşınmasına rağmen, sanki böyle
bir konu yokmuş gibi, sanki bu konu sekiz on günden bu yana ortaya
çıkmış gibi yayın yapmaya başlayan bir medya
dünyasını da, bu gerçeği de bir Türkiye gerçeği
olarak ayrıca ifade etmekte, vurgulamakta yarar görüyorum.
Ve nihayet 22 Temmuz sonrasında ortaya,
bakıyoruz şöyle bir siyaset anlayışı çıkıyor:
Uzlaşmacı ve sorun çözücü söylemle ortaya çıkan, ancak
özünde ve esasında AKP’nin, siyasi iktidarın dayatmacı
anlayışına omuz veren kompleks ve yeni bir siyaset anlayışının
geliştiğini görüyoruz.
İşte değerli arkadaşlarım,
bu genel tespitlerden sonra, bu genel değerlendirmelerden sonra,
getirilen teklifle ilgili olarak olayın bir de yasal ve hukuki
boyutunu değerlendirmek istiyorum, bunları sizinle paylaşmak
istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
21 Ekim referandumu süreci işlemeye başladı. Mevcut
metne göre yurttaşlarımız oylarını kullanmaya
başladılar. Gümrük kapılarında oylar kullanılıyor.
18 ve 19’uncu maddelerin metinden çıkarılması hâlinde
ise 21 Ekim tarihinde, yeni bir metin, farklı bir metin halka sunulacak.
“Efendim, gümrükte kullanılan oylar, beş bin seviyesinde,
on bin seviyesinde, otuz bin seviyesinde, onun için bunlar seçimin
sonucunu etkilemez.” gerekçesiyle, mantığıyla bu
olayı geçiştiremeyiz, çünkü, yapılan bu metin değişikliği
doğrudan referandumun içeriğiyle ilgilidir. Süreç
başladıktan sonra böyle bir içerik değişikliği
yapılması, referandum kavramı ve konusuyla bağdaşmaz.
Referandumun sıhhatini etkileyen, sakatlayan ve ihlal eden
bir hâl söz konusu.
Bakın, şunu değerlendirmenizi istiyorum:
Şu anda yapılan ve yapılmak istenilen bu metin değişikliğiyle,
aslında, 21 Ekim tarihinde, 21 Ekim sabahında üç dört saat
sonra yapılmak istenilecek bir metin değişikliğinin,
öz itibarıyla, içerik itibarıyla birbirinden hiçbir farkı
yok değerli milletvekilleri. Getirilen teklif, öncelikle, bu
yönüyle hukuk ve siyaset skandalı niteliğinde olup, gayriciddi
yaklaşımlar içermektedir, gayriciddi bir anlayışı
içermektedir. Komisyon raporu aşamasında bile –metin önümde-
burada bile bakın, komisyonda bir milletvekilinin yaptığı
uyarının göz önüne alınmadığını, komisyon
raporu aşamasında bile kanun teklifinin başlığının
düzeltilmediğini üzüntüyle görüyoruz.
Bir diğer husus değerli arkadaşlarım,
referandum metninin aslında, tümden geri alınması da
mevcut olan bu garabeti, bu kaosu, bütün sonuçlarıyla ortadan
kaldırmaya yetmeyecektir. Niye yetmeyecektir? Bakıyoruz,
Meclis, 22’nci Yasama Döneminde Parlamento, iradesini ortaya koymuş.
İşte, 21 Ekimde oylaması yapılacak metni düzenlemiş,
iradesini ortaya koymuş. Ondan sonra dönemin Cumhurbaşkanı
Sayın Ahmet Necdet Sezer, Anayasa’dan doğan yetkisini kullanarak
“Ben, Meclisin iradesini yeterli görmüyorum, ayrıca halkın
iradesinin devreye girmesini gerekli görüyorum.” demiş ve bu
süreç başlamış; halk, iradesini ortaya koymaya
başlamış, oy kullanmaya başlamış. Halkın
oyunu kullanmaya başladığı bir süreçte Meclisin
kendi iradesini ortadan kaldırarak, halk iradesini yok sayarak,
hiç işlemeye başlamamış gibi kabul ederek kendi
iradesini ortadan kaldırma girişiminde bulunması
demokrasiyle ve “millî egemenlik” kavramıyla, “millet iradesi”
kavramıyla “millî irade” kavramıyla bağdaşmaz. Burada,
doğrudan demokrasiyi ihlal eden, demokrasiyi zedeleyen bir
hâl söz konusudur.
Peki, bu noktada ne yapılmalıdır,
bunun çözümü nedir? Öyle bir garabet yaşıyoruz ki, öyle
bir garabet yaratıldı ki daha doğrusu, neresinden tutsanız
elinizde kalıyor. Bakın, bunun, her şeye rağmen mevcut
yapı içinde, sistemin bütünlüğünü bozmadan bir çözümü
var. Onun çözümünü biraz sonra konuşmamın ilerleyen bölümünde
anlatacağım, ifade edeceğim. Geldiğimiz aşamada,
tabii, elbette, bu çözümü bulabilmek için İktidar Grubunun ve
iktidara destek verenlerin samimi ve dürüst bir şekilde politika
yapmaları gereğinin altını çizmekte fayda görüyorum.
Yaşanan süreçte değerli arkadaşlarım,
Yüksek Seçim Kurulu da, maalesef, üstüne düşen görevi bihakkın
yerine getirmemiştir. Bilindiği gibi Yüksek Seçim Kurulunun
hem adli hem de idari işlevi vardır. Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı “21 Ekim referandumu yapılsın, ‘evet’ oyu
çıkarsa biz Kurul olarak durumu değerlendiririz.” demektedir.
Bu yolda kamuoyuna açıklamaları yansıdı. Yüksek
Seçim Kurulu Başkanı, yargıç hassasiyetiyle doğru
bir şey söylüyor, yani “Olay önüme gelmeden görüşümü
açıklarsam bu ihsası rey anlamına gelir.” diyor. Bu,
yargıç yaklaşımı içinde doğru bir değerlendirmedir,
yerinde olan bir değerlendirmedir. Ancak, biraz evvel de ifade
ettiğim gibi, Yüksek Seçim Kurulunun adli işlevi yanında,
diğer yüksek mahkemelerden farklı olarak, bir de idari
işlevi vardır. Yüksek Seçim Kurulu, idari işlevinin
gereği olarak, doğmuş olan bu kaotik ortamın daha
da ağırlaşmaması, 100 trilyonlar seviyesindeki
harcamanın yerinde olup olmayacağının değerlendirmesinin
yapılması, gereksiz mesai sarfının önlenmesi ve
benzeri sakıncaların doğmaması amacıyla,
yaklaşımıyla önlem alma sorumluluğunun gereğini
yapmalıdır, bu yolda idari işlem tesis etmelidir. Seçimin
hukuki sıhhatini ve güvenliğini ilgilendiren konularda,
Anayasa’nın 79’uncu maddesi gereğince seçimin düzen içinde
yönetimi ve dürüstlüğü sorumluluğunu üstlenen bir kurul,
İç Tüzük 77 ve bağlı mevzuat gereğince teklifin kadük
olup olmadığını, referandum başladıktan
sonra metin değiştirilmesinin seçimin sıhhatini ihlal
edip etmediğini resen değerlendirmelidir. Yüksek Seçim
Kurulu, bu inisiyatifi kullanmalı ve sorumluluk üstlenmelidir.
Geldiğimiz aşamada, Yüksek Seçim Kurulunun bu değerlendirmeyi
yapma imkânının hâlen mevcut olduğunu bir kez daha ifade
etmek gereğini duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine bu süreçte
bir hususa daha Genel Kurulun dikkatini çekmek istiyorum. Referandum
kavramı ve referanduma konu olabilecek, konu olamayacak konular
nelerdir? Bunları bu vesileyle bir kez daha konuşmamız
gerekiyor, çünkü 21 Ekim referandumu öncesinde şunu görüyoruz:
Çoğunluk diktasına dayalı yeni anlayışların,
yeni tezahürlerin Başbakanın ağzından ifade edildiğini
görüyoruz. Sayın Başbakan “Artık bundan böyle referandum
süreçlerini sıkça yaşayacağız.” diyor. Biz, bu
aşamada tespitlerimizi, uyarılarımızı ve
kaygılarımızı ifade etmek gereğini duyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yapılacak
herhangi bir referandumun azınlıkta kalanların haklarının
ihlali sonucunu yaratmaması gerekir. Demokrasi, çoğunluğun
yönetimi olmakla beraber, azınlığın hakları
çoğunluğun iyi niyetine bağlı tutulamaz. Çoğunluğun
oyu azınlığın haklarını hiçbir şekilde
ortadan kaldıramaz. Bu anlamda, temel hak ve özgürlüklerin sadece
devlete karşı korunması yetmez, halk çoğunluğuna
karşı da korunması gerekir. Demokrasilerde asıl
olan, çoğunluk ile azınlık çatışmasının
önlenmesini sağlayacak mekanizmaları gerçekleştirmektir.
Bu aşamada ve bu süreçte, rejimin temel nitelikleri,
anayasal kurumlar, Anayasa yargısı, kuvvetler ayrılığı,
denge ve denetim mekanizmaları ve en nihayet temel hak ve özgürlükler
konusunda doğrudan veya dolaylı da olsa bu hak ihlallerine
yol açacak herhangi bir şekilde referandumun yapılmasının
demokrasiyle ve hukuk devletiyle bağdaşmadığını,
bağdaşamayacağını, bir kez daha, tespit ve
uyarı anlamında ifade etmekte yarar görüyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
geldiğimiz aşamada öylesine düşündürücü, öylesine
ibret verici bir tablo söz konusu ki, bakıyoruz, nisan-mayıs
ayından bu yana Cumhurbaşkanlığı sürecinde
doğmuş olan kaos ve ihtilafın öznesi konumunda olan Sayın
Abdullah Gül, geldiğimiz aşamada, kendi siyasi geleceğini
de etkileyen ve etkileyecek olan Anayasa değişikliklerini
son merci olarak onama veya veto etme konumundadır. Anayasal
anlamda böylesine garip bir tablo, herhâlde ve ancak Türkiye’de başarılabilirdi;
siyasi iktidar bunu da başarmıştır.
Görüldüğü gibi, her hâlükârda anayasal anlamda
kaosa ve belirsizliğe yol açan bir süreç söz konusudur. Başbakan
ve AKP yönetiminin kaprislerine, sorumsuz ve öngörüsüz politikalarına
mahkûm edilen bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Kamu yönetimi adına ibret verici bir AKP karakteristiğiyle
karşı karşıyayız. Doğmuş ve doğacak
olan tahribatı önemsemeyen, sadece günü kurtarmaya çalışan
bir siyaset anlayışının ne kadar ağır sonuçlar
yarattığını gösteren vahim bir tabloyla karşı
karşıyayız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu sürecin
yaşanmaması konusunda, aylar öncesinden sorumlu ve yapıcı
muhalefet anlayışımızın gereği olarak
öneri ve uyarılarımızı her aşamada ve her zeminde
yaptık. Bundan böyle de, aynı kararlılık içinde, aynı
tutarlılık doğrultusunda, dayatmacı anlayışlara
prim vermeden ve uzlaşmaya katkı görünümü altında
oportünist arayışlara girmeden görevimizi yapmaya devam
edeceğiz.
Yeni Anayasa çalışmaları, daha
doğrusu Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesine
yönelik bir çalışma kamuoyu gündeminde. Türkiye, bir aydır,
bir buçuk aydır bu konuyu tartışıyor değerli
arkadaşlarım. Biz, referanduma konu olan tüm konuların,
referandum metnine konu olan tüm konuların bu çalışmalar
kapsamında çözüme bağlanmasının mümkün olduğu
görüşündeyiz. Bunun için yeterli zaman aralığı
vardır, acil bir durum söz konusu değildir. Bu sebeple, referandum
konusu metnin tümden kaldırılmasıyla birlikte, hemen
akabinde, görev, yetki ve sorumluluk dengeleri içinde ve anayasal
bütünlük içinde düzenleme yapılması doğru ve yerinde
olacaktır. Bu yaklaşımlar içinde yapılacak her türlü
düzenlemeye destek vereceğimizi huzurlarınızda
çok açık bir şekilde ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye’nin, artık, bu zorlama konuları tartışmak
yerine ve dayatmacı anlayışlara prim vermeden terörü
konuşması gerekiyor, işsizliği konuşması
gerekiyor, yolsuzluğu konuşması gerekiyor, yoksulluğu
konuşması gerekiyor, ulusal güvenliği konuşması
gerekiyor, refahı, kalkınmayı ve sosyal adaleti konuşması
gerekiyor. Türkiye’nin, artık, İSKİ ihalelerinde, rögar
kapaklarında ölen küçük Dilara’ları konuşması
gerekiyor, bunların akıbetini sorgulaması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Türkiye’nin, artık,
İSKİ ihalelerinde, yolsuzluklarında ve iş güvencesinin
yok edildiği ortamlarda vincin altında kalarak ölen mühendis
Gülseren’lerin akıbetini konuşması, bunların
hesabını sorması gerekiyor. Türkiye’nin, artık,
13-15 YTL yevmiyeyle Karadeniz’e fındık toplamaya giderken
hayatlarını kaybeden Adıyaman-Kâhtalı mevsimlik
tarım işçilerinin sorunlarını konuşması
gerekiyor. Türkiye’nin, artık, iki gün evvel 16 şehidinin
hesabını sorması, konuşması gerekiyor. Gündem
bunlardır, Türkiye’nin konuları, gerçek gündemleri bunlardır
değerli arkadaşlarım.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Hükûmetin
yeni ve yapay gündemler yaratmasına fırsat vermeden, Türkiye’nin
öncelikli ve acil konularını anlatmaya devam edeceğiz.
Bu düşünce ve değerlendirmelerle, getirilen
teklife destek vermemizin söz konusu olamayacağını,
siyasi iktidarı ve destek verenleri tarihî sorumluluklarıyla
baş başa bıraktığımızı bir kez daha
ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekilleri, sayın
grup başkan vekilleri; şu ana kadar, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu dışında bir söz talebi Başkanlığımıza
intikal etmemiştir.
Gruplar adına söz talebi yoksa…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – MHP Grubu adına
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Oktay Vural konuşacaklar
efendim.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, Grup Başkan Vekili, İzmir Milletvekili Sayın
Oktay Vural.
Sayın Vural, buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5678 sayılı Anayasa
değişikliğinin ilk tur görüşmelerinde Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, son günlerde
milletimizi acılara zerk eden menfur bölücü terör saldırısı
sonucunda hayatını kaybeden kahraman güvenlik görevlilerimize
Cenabıhak’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı
diliyorum. Hiçbir örgüt veya devlet Türk milletinin ve devletin bölünmez
bütünlüğüne olan inancımızı ve bunu korumaya
olan kararlılığımızı zayıflatamayacaktır.
Tarih, buna karşı yeltenenlerin düştükleri akıbeti
göstermiştir, bu kaçınılmaz akıbeti tarih yine yazacaktır.
Değerli milletvekilleri, huzurlarınızda
görüşmelerine başladığımız bu Anayasa
değişikliğini gerektiren referandum konusu, esas
itibarıyla hepimizce malum şartlar ve ortamda hazırlanmış
ve gündeme taşınmıştır. Cumhurbaşkanı
seçimine yönelik gelişmelerin ve tartışmaların
odağında hazırlanan referandum konusu Anayasa değişikliğinin
dahi değiştirilmesine duyulan ihtiyaç esasen her
şeyi açıklamaya yetmektedir. Bununla beraber, bu değişikliği gerektiren
süreç hakkındaki gelişmeleri ve bu gelişmeler karşısında
Milliyetçi Hareket Partisinin duruşunu ortaya koyarak bugün
ortaya koyduğumuz tavrımıza da bir anlam kazandırmak
istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri,
sürekli olarak ülkemizde bir gerilim aracı olarak kullanılmış,
çeşitli siyasal kriz ve tartışmaların odağını
teşkil etmişti. Türkiye, sürekli olarak bu tartışmalardan
vakit kaybetmiş, kamplaşma ve gerilimler içerisinde maalesef
demokrasimizi dahi yönetemediğimiz olaylarla karşı
karşıya kalınmıştır. İşte Milliyetçi
Hareket Partisi, tarihin bu ışığı altında
Cumhurbaşkanlığı seçiminin demokrasinin ve
millî iradenin güçlenmesini, uzlaşma anlayışının
yerleşmesini sağlayacak bir siyasal duruş tarzını
siyaset sahnesine getirmiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bütün bu gelişmeleri öngörerek gerektiği
zaman önerilerimizi -Parlamento dışında olduğumuz
zamanda da Parlamentoda bulunduğumuz zamanda da- kamuoyuyla
paylaşarak hem öngörülerimizi hem de çözüm önerilerimizi
paylaştık. Henüz daha 10’uncu Cumhurbaşkanı seçim
sürecinde Sayın Genel Başkanımız 11 Nisan 2000 tarihli
grup toplantısında aynen şunları ifade etmişti:
“Siyasi partilerle Meclisimiz, Cumhurbaşkanı seçimine
küçük ve kişisel hesapların değil, siyasetin prestij
kazanma ve güven tazelemesinin bir aracı olarak yaklaşmalıdır.”
Nitekim, o gün, partimiz, Cumhurbaşkanı
seçimini bir parti içi mesele, bir hükûmet meselesi olarak değil,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün siyasi partilerin
uzlaşmasını aramayı öncelik hâline getirerek,
geniş bir uzlaşmayla Cumhurbaşkanlığı seçimini
gerçekleştirmiş, bugün Parlamentoda çoğunluğu
bulunan AKP’nin kurucularının ve yöneticilerinin bulunduğu
şahsiyetlerin de imzasıyla Cumhurbaşkanı önerisiyle
Cumhurbaşkanı sorunu çözülmüştü.
Bugün yine bu tavır neticesinde 11’inci
Cumhurbaşkanı seçimine yönelik tavırlarımız
da, yine aynı şekilde, Parlamento dışında olmamıza
rağmen Genel Başkanımız tarafından gündeme
getirilmiş ve gerekli uyarılar kamuoyunda paylaşılmıştır.
30 Kasım 2006 tarihinde merkez yönetim kurulu
toplantısında, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin, önemli bir siyasi gerginlik unsuru olarak gündemdeki
ağırlığını giderek daha fazla hissettirdiğini
belirterek; daha sonra da, 19 Aralık 2006 tarihinde yapılan
basın toplantısında da, bu Cumhurbaşkanlığı
seçiminin muhtemel bir ara rejim tartışmalarına dönüştürülmeden
yapılması gerektiğini, Türkiye’yi bir siyasi istikrarsızlığa
sürüklememek, bir ara rejim korkusu içerisinde, gölgesi altında
bir seçimin yapılmasını önlemek için seçimlerin öne
alınması gerektiğini ifade etmişti. İşte,
ülkemize yakışanın da bu yaklaşım olduğunu
belirtmişti.
Böylece, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin hep tartışma içinde geçtiğini ifade ederken,
durumun normalleştirilmesi için herkesin üzerine düşen
görevi yapması gerektiğini belirtmiştik.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini
siyasi istikrarsızlığın sebebi veya bir rejim
krizinin doğuşuna vesile olabilecek tarzda davranışlar
içerisinde bulunmak, kritik bir süreçte ülkemiz için doğru olmayacaktır
demiştik.
Yine, 11 Ocak 2007 tarihinde Sayın Genel
Başkanımızın ifade ettiği seçim süreciyle
ilgili endişeler şunlar olmuştur: Mevcut eğilimler
ve göstergeler, 2007’nin, tehlikeli sonuçları olacak zorlamaların
ve gerginliklerin yaşanacağı çalkantılı bir
dönem olacağına işaret etmektedir. Bunlar, AKP’nin
gerginlik stratejisine hizmet edecek ve meşruiyet açığını
kapatmak sonucunu doğurabilecektir. Bu bakımdan, Mecliste
temsil edilen muhalefet partilerinin bu konuda çelişkilerden
uzak, açık ve tutarlı bir yaklaşım benimsemeleri
ve AKP’nin değirmenine su taşıyacak hareketlerden
kaçınmaları önem taşımaktadır. İşte
bu konu etrafında şekillenen siyasi ve hukuki meşruiyet
tartışmalarını bertaraf etmek için de 11 Mart 2007
tarihinde erken genel seçim yapılmasını önermişti.
Maalesef bu erken genel seçim gerçekleştirilemedi ve bu konuda,
Cumhurbaşkanlığı seçimi siyasal tartışmaların,
âdeta gerilimlerin bir kaynağı olma ve Cumhurbaşkanlığı
seçimi de bu oyunun bir parçası olarak gösterildi.
Böyle bir makam, siyaset arenasında, âdeta
seçimlere giderken bir seçim stratejisinin malzemesi olarak kullanıldı.
Her kurumla çatışmayı ve her kuruluşla çatışmayı
tercih ederek önlerinin kesildiği iddiasıyla mağdur
ve mazlum görünme taktiğinin peşinde olanlara Cumhurbaşkanlığı
seçimi bir vesile teşkil ettiğini ifade eden Genel Başkanımız
“Bu süreci kaşıyarak, kutuplaşmadan nemalanmak isteyen,
milletin değer ve inançlarından habersiz siyasal hareketler
ve bazı kurumlar da sorumluluk sahibidir. Bunlar, AKP’nin gerginlik
stratejisine adım adım hizmet etmiştir.” diyerek, derinleşen
meşruiyet açığını kapatmak için eline malzeme
ve bahane verdiklerini ifade etmişti. Noksanları yanlışlarıyla
altmış yılda elde edilen demokratik kazanım ve demokrasi
geleneğinin durdurulması, sekteye uğratılması
asla çare olmamalı diye kararlılığımızı
belirtmişti.
İşte bu çerçevede, yine 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle Genel Başkanımızın
ortaya koyduğu tavır, bu yönüyle…«Türkiye Büyük Millet
Meclisi, yalnızca gücünü milletten alan kurumsal bir yapı
değildir, döneminin ağır şartlarına rağmen
güçlüklerden ve baskılardan asla etkilenmeden ve yılmadan
çalışmış, zor günlerin aşılmasında
varlığıyla milletimize güç ve ümit vermiştir. Milletimiz,
bugün karşımıza çıkan vahim gelişmeler ve
ağır sorunların çözümü için de aynı ümit ve beklentilerin
karşılanmasını Türkiye Büyük Millet Meclisinden
haklı olarak beklemektedir» demiştik.
Bu süreç içerisinde, gerek 24 Nisanda gerek 27
Nisanda gerekse 28 Nisanda Cumhurbaşkanlığı seçiminin
ortaya koyduğu gerilimlerin Türkiye’ye bir şey kazandırmayacağını
ve bu kamplaşma ve gerilimin bir seçim stratejisi olarak uygulanmasının
da makamları ve parlamenter rejimi tehlikeye soktuğunu
ifade etmiş ve bu konuda bir erken genel seçim yapılmasını
Türkiye’nin önüne bir alternatif olarak ortaya koymuştur. Maalesef,
Türkiye’nin bir erken genel seçim sonucunda, yenilenmiş bir
irade tarafından Cumhurbaşkanının seçilmesine
yönelik teklifimiz Parlamento tarafından kabul edilmemiş,
nihayeti itibarıyla 22’nci. Dönem, Cumhurbaşkanlığı
seçimini yapamadığı için 22 Temmuz seçimlerine kadar
gelinmiştir.
İşte bugün, o tartışmaların
olduğu noktada, şu ifadeleri -2 Mayıs 2007 tarihinde-
dikkatinize sunmak istiyorum: Tıkanan Cumhurbaşkanlığı
seçimi süreci sona erdirilerek süratle erken seçim kararı
alınmalıdır. Başbakanın, Cumhurbaşkanının
halk tarafından iki turlu seçimle seçilmesi, görev süresinin
beş yılla ve iki dönemle sınırlandırılması,
genel seçimlerin dört yılda yapılması ve seçilme yaşına
ilişkin Anayasa değişikliği paketini Meclise getirecekleri
yolundaki beyanatları nafile bir siyasi manevradır.
Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesinin Cumhurbaşkanının yetkilerinden bağımsız
olarak ele alınmayacağı bir gerçektir. Anayasal sistemimizde
merkezî konumda bulunan Cumhurbaşkanına ilişkin düzenlemelerin,
seçimlerden sonra oluşacak Meclis tarafından bir bütünlük
içinde ele alınması siyasi basiretin icabı olacaktır.
İşte daha o gün, bugün değiştirilmesini öngördüğümüz
Anayasa değişikliğinin getireceği tartışmalara
işaret etmiştir ki, bugün Parlamento bu değişiklik
yapılmadığı takdirde Türkiye’nin hangi sıkıntılarla
karşılaşacağını düşünerek, değişiklikle
ilgili değişiklik yapma konusunda teklifini hazırlamış
bulunmaktadır. İşte, bütün bu uyarılarınızın
yer aldığı dönemde, 11’inci Cumhurbaşkanlığı
367 tartışmalarıyla kilitlenmiş, 22’nci Dönem Meclisi
Cumhurbaşkanını seçememiş ve bu süreç demokratik
hayatı ve parlamenter sistemi işlevsiz hâle getirmiştir.
Kamuoyunda, demokrasinin geleceği hakkında, Meclisin
saygınlığı konusunda maalesef istenilmeyen tartışma
ve beklentiler hâkim olmuştur.
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanına
yönelik tartışmaların geliştiği bu ortamda
Türkiye erken genel seçime gitmiş, maalesef bu konuda demokrasimizi
yönetemediğimiz için, bu Parlamentoda irade oluşmadığı
için, demokrasinin kurumları kuralları işletmediği
için, bu erken seçim sonucunda yeni Meclis olmuştur. Bu yeni Meclis
319 değerli yeni milletvekilinin, yeni siyasi partilerin geldiği
ve Türk milletinin de yüzde 85’inin temsil edildiği bir Meclistir.
Dolayısıyla, bu yenilenmiş Meclisin Cumhurbaşkanı
seçimini gerçekleştirmesi ve bu seçimle ilgili olarak, demokrasimizin
vazgeçilmez kurumu olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, demokrasinin
kurallarını işletmek de milli iradenin bir gereği
olarak ortaya konmuş ve nihayeti itibarıyla, bildiğiniz
gibi, bu seçim gerçekleştirilmiştir. İşte, bu süreç
içerisinde Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koyduğu tavır
artık mağduriyet, fedakârlık ve dayatma edebiyatından
arınmış olarak sistemin çalışacağını
görenler birdenbire açığa çıkmış ve ellerindeki
tüm siyasi manevra alanları ellerinden alınmıştır.
Karşılarına arzu ettikleri zaman kullanabilecekleri
son derece geniş bir uzlaşma alanı bırakılmış.
Böyle bir alanı kendi siyasi kurumlarının
sorumluluğu içerisinde kullanmayanların sorumluluklarının
da elbette kendilerine ait olduğunu ifade etmek isterim. Bu
konuda milletimize verdikleri sözleri tutamayanların milletimize
söyleyecek sözü olmayacağını düşünüyoruz.
Netice olarak, demokrasimizin vazgeçilmez
kurumları kendi üzerlerine düşen görevleri ve sorumluluklarıyla
demokrasinin kurallarını işletmiş ve parlamenter
sistem çalışmıştır. Böylelikle, Milliyetçi
Hareket Partisi, bu parlamenter sistemin Türkiye’nin sorunlarını
çözebileceğine dair kamuoyu beklentilerine uygun hareket
etmiş ve demokrasimizi âdeta büyük bir badireden kurtarmıştır.
İşte, böyle bir ortam içerisinde aceleyle
hazırlanmış, derinlemesine bir tartışma yapılmadan
gündeme getirilmiş bir Anayasa değişikliği referanduma
21 Ekimde gidilmektedir.
Bugün, bu Anayasa değişikliğinin
değiştirilmesi, bizim daha 2 Mayıs 2007 tarihinde Genel
Başkanımızın ifade ettiği mahzurları bütün
kamuoyu tartıştı. Aslında bütün siyasi partiler,
böyle bir Anayasa değişikliği yapılmadığı
zaman Türkiye’nin sıkıntıya gireceğini ifade
etti. Genel Başkanımız, bu sıkıntıya gireceğini
görerek, Türkiye’nin önüne, Parlamentoya iki alternatif sundu:
Birincisi, bu referandum konusunu ortadan kaldırmak.
Eğer bu konuda siyasi partiler arasında bir uzlaşma
söz konusu olmuyorsa, nihayeti itibarıyla bir meşruiyet
tartışması, kısır tartışma içerisinde
geçecek bir süreyi engellemek amacıyla, geçici 18 ve 19’uncu
maddelerin kaldırılabileceğini kamuoyunun ve siyasi
partilerin dikkatine sundu.
Bugün geldiğimiz bu noktada aslında,
bu Anayasa değişikliğinin sorun doğurduğu
konusunda bütün siyasi partiler hemfikirdir. Bugün tartışılan
konu sadece bir yöntemdir. Gönül isterdi ki, elbette, siyasi partiler
kendi aralarında bu meselenin çözümü konusunda tam bir uzlaşma
ile bugün Parlamentoda tartıştığımız gerekli
değişikliği getirseydi. Ancak üzerinde uzlaşabilen,
hiç olmazsa Türkiye’deki tartışmaları sanal ve
boş hukuki tartışmalardan uzaklaştıracak bir
formül bugün huzurlarınıza bu Anayasa değişikliğiyle
getirilmiştir. Aslında bu referandumun bir anlamı da
kalmamıştır. Sorunu çözmek için ortaya konulduğu
iddia edilen referandum konusu, bir sorun doğuran bir referandum
konusu olmuştur. İşte, bu açıdan bakıldığı
zaman muhakkak surette biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, öncelikli
görevimizin toplumu bir siyasal ve sosyal kamplaşmanın
önüne geçerek kriz niteliği doğuracak tartışmalara
son vermek, ülkemizin bütünlüğüne yönelik tehditlerin arttığı
böylesi bir ortamda pozitif toplumsal enerjimizin boşa gitmemesini
öngördük. Milliyetçi Hareket Partisi için demokrasinin vazgeçilmezi
ve tartışılmazı hususunda sarsılmaz bir inancımız
vardır. Elbette demokrasimizi de yönetmemiz gerekmektedir.
Bugün geldiğimiz bu noktada milletimizin ihtiyaç duyduğu,
bugün içinde bulunduğu sorunlara odaklanmış bir Parlamento
gerekliyken maalesef bugün Parlamento çatısı altında
birtakım hukuki tartışmaların ya da daha önceki
Meclisin bugünkü Meclisin gündemine ötelediği hukuki tartışmalarla
Türkiye’yi bir gerilim ve kamplaşmaya götürmenin de Türk milletine
bir faydası olmadığını düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu çerçevede,
huzurlarınızda, Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesinin, Cumhurbaşkanının yetkilerinden bağımsız
olarak ele alınamayacağı gerçeğini ve anayasal
sistemimizde merkezî durumda olan Cumhurbaşkanına
ilişkin düzenlemelerin de Meclis tarafından bir bütünlük
içinde ele alınmasının da bir siyasi basiretin icabı
olduğunu paylaşmak istiyorum. İktidar partisinin de
her türlü siyasi mülahazayı geride bırakarak bu konuda
ortaya konulan yaklaşımları dikkate alması gerekmektedir.
Kimse, milletten gücünü alan siyasi partilerin milletten kaçtığı
iddiasını ortaya koymak gibi bir kolaycılığa
sığınmamalıdır. Milletin verdiği yetkiyi
kullanmasını bilmeyenlerin, millete gitmeyi siyasi manevra
alanı olarak kullanmaları ikiyüzlü bir siyaset anlayışıdır.
Unutmayalım ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi millî iradenin tesis
edildiği yerdir. Bu yüce kurumun saygınlığını
bu tür siyasi hesaplarla göz ardı etmek demokrasimize büyük
bir darbedir. İşimize geldiği zaman millete gitmeyi,
gelmediği zaman milletten kaçmayı şiar edinenlerin bu
çifte standardı ortadadır. Avrupa Birliği yolunda
teslimiyet belgeleri imzalayanlara, askerimizi Kuzey Irak’a göndermek için başka ülkelerden
icazet bekleyenlere şu soruyu sormak isteriz: Neden bu konuları
millete sormuyorsunuz? Milletten kaçmayınız.
Sayın milletvekilleri, bu değişiklikle
önlenecek sorun bir kişinin ya da AKP’nin sorunu değildir.
Ortaya çıkacak sorun ve tartışmaların mağduru
tüm milletimiz olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi siyasi
konumunu başka partilere göre değil, milletin menfaatine
göre düzenler. Bugüne kadar ortaya koyduğumuz siyasi tavrın
tamamı milletimizin değer, arzu ve menfaatlerine göre şekillenmiştir.
“Bu onların sorunudur.” diyerek kolaycılığa gitmek,
sonra çıkacak sorunlarla milletimizin mağdur olmasını
beklemek ve bundan medet ummak milliyetçiliğe sığmaz.
Kimse bizden, milletimiz sıkıntı çekerken bunun siyasi
rantından faydalanmayı önermemelidir. Biz siyaseti mertçe
yapıyoruz. Milletimizin zarar gördüğünü gördüğümüz
her noktada taşın altına elimizi atmaya kararlıyız.
Muhalefet anlayışımızda, Türkiye’nin önüne yeni
alternatifler getirmek kararlılığı vardır.
Türkiye’nin, artık, bu çıkmaz siyasetlerden kurtulması
ve gerçek alternatiflere, siyasetlere odaklanması gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi demokrasinin vazgeçilmez kurumu olarak,
demokrasinin kurallarını işletmeye, kısır
tartışma ve gerilimler yerine Türkiye’nin gerçek gündemleriyle
uğraşmasını sağlama yolunda kararlıdır.
Artık, Milliyetçi Hareket Partisinin olduğu bir Mecliste,
Başbakan ya da AKP’nin attığı çelik çomakla
uğraşacak vaktimiz yoktur. (MHP sıralarından alkışlar)
Türkiye, artık, sanal oyunlarla vakit kaybetmemelidir ve milletimiz
bu oyunlarla oyalanmamalıdır. Artık, oyun bitmiştir,
yeni oyunlara da müsaade etmeyeceğimizi herkes bilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle
huzurlarınızda üç konuda ayrıca tekrar vurgu yapmak
istiyorum:
Birincisi: Cumhurbaşkanı seçimi yöntemi,
Cumhurbaşkanının parlamenter sistemindeki konumuyla
ilgilidir ve bu, muhakkak, bu seçim konusu, Anayasa değişikliği
tartışmaları içerisinde, bütünlük içerisinde değerlendirilmelidir.
İkincisi: Anayasa’nın değişikliğiyle
ilgili tartışmalar, milletin ve Parlamentonun, milletvekillerinin
dışında başka odaklarda aranmamalı, hazırlık
muhakkak surette Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmelidir,
başka yerlerde ısmarlama Anayasa çalışmaları
yapılmamalıdır. (MHP sıralarından alkışlar)
Milletten, Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçmanın gereği
yoktur.
O bakımdan, bu çerçevede hepinize, özellikle
bütün siyasi partilere, bu konuda uzlaşma ve hazırlama
kurulu olarak, Parlamento çatısı altında, bütün kurum
ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Vural, bir dakika ek süre
veriyorum. Konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) – Teşekkür ederim.
Anayasa değişikliklerini bu zemin
altında tartışmaya hazırız.
Diğer taraftan da iki konuda… Hatırlarsanız,
Cumhurbaşkanı seçiminden önce, Türkiye bir sınır
ötesi operasyonu tartışıyordu. “Gerekliydi” deniyordu.
Yapamadık. Neden? Bu kısır tartışmalardan dolayı.
O günden bu yana, canlarımız, kanlarımız gitti.
Şimdi, yine aynı tartışmalar içerisinde, yine
sınır ötesi operasyonun olduğu bir ortamda, Türkiye’nin
gündemini bu tür sanal hukuki tartışmalara odaklanmasından
kurtaracağız ve Türkiye’yi gerçek gündemine dönüştüreceğiz.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi her zaman çözümün bir parçasıdır, onlar her zaman
problemin bir parçası. Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman
bir programı vardır, onların her zaman bir özrü. MHP “bu
işi millet için yaparım” der, onlar “bu benim işim değil
ki” der. MHP her sorunda bir çözüm görür, onlar her çözümde bir sorun görür.
Konuşmama son verirken, hepinize saygılarımı
arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına, Grup Başkan Vekili
ve Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ.
Sayın Bozdağ, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan, Türk milletinin,
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden menfur terör
saldırısı sonucu şehit düşen şehitlerimizi
huzurlarınızda rahmetle ve minnetle anıyorum, manevi
huzurlarında saygıyla eğiliyorum; ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum, başımız
sağ olsun diyorum. Ama, bir hususun da altını çizmek istiyorum.
Türk milletinin, birliğine, dirliğine,
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kastedenler sadece
bugünküler değil. Tarihin derinliklerine doğru indiğiniz
zaman orada bunun gibi nice türedi birtakım yapılanmaların
olduğunu görürsünüz, ama orada bir şey daha görürüz, onların
her birinin akıbetlerinin ne olduğunu da görürüz. Hiçbirisi
emellerine ulaşamamış, Türk milletinin ve devletinin
kararlılığı karşısında yok olup gitmişlerdir.
Bunlar da yok olacaktır. Hükûmetimiz, devletimiz terörle mücadele
konusunda kararlılığını sürdürmektedir, neticeyi
alacak ve bunlardan da ülkemizi temizleyecektir. Buna inanıyorum
ve Hükûmetimizin, devletimizin bu konudaki çalışmalarının
netice alacağına inancım tamdır.
Değerli dostlarım, değerli kardeşlerim;
şimdi, bu Anayasa değişikliği konusu nereden buraya
geldi? Önce, bir oradan bakmak lazım. Nedir konu? Konu şu:
Türkiye Cumhuriyeti tarihi döneminde Cumhurbaşkanlığı
seçim süreçlerine baktığınız zaman, her seçim sürecinde
bir krizin yaşandığını görüyoruz. Çok partili
siyasal hayata geçtikten sonra, 60 darbesinden sonra, 80’den sonra
birsürü sıkıntılar var. Nice, demokrasi içerisinde,
hukuk içerisinde işleyen yönteme, demokrasi ve hukuk dışı
müdahalelerin yapıldığını ve yaşandığını
gördük. En son yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçim
süreci de hafızalarımızın içindedir, tazedir.
İşte, bu süreçlerde her zaman sorun
olan, her zaman kriz olan, insanımızın sürekli enerjisini
tüketen, birbirini yıpratmasına neden olan bir yapıyı
ortadan kaldırmak lazım. Nedir o? Cumhurbaşkanını
millete seçtirmektir. İşte, atılan adım bunun
adımıdır, bir şeye tepki olarak değil veya bir
şeye karşı bir tavır olarak değil. Ama Türkiye’de
Cumhurbaşkanlığı bir sorun mudur? Her seçimi ayrı
bir sorun olmuş mudur? Olmuştur. Olmadığı seçim
var mı, sorun olmadığı seçim? Yok. (MHP sıralarından
“Var, var!” sesleri)
Öyleyse, ilanihaye her cumhurbaşkanı
seçiminde aynı sorunu defalarca gündeme getirip tartışmanın
ne manası var? Bir manası yok zaman kaybından başka,
ülkeye zarar vermekten başka. Onun için “Sorunun çözüm merci
olan bu konunun tek yetkilisi millete götürelim.” dendi ve Cumhurbaşkanını
cumhurun seçmesi konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi bir karar
aldı ve bu karar Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından
geri gönderildi, yeniden kanunlaştı, bu sefer de referanduma
gönderildi ve süreç devam ediyor.
Peki, Cumhurbaşkanını milletin
seçmesi kötü bir şey mi? Değil. Bizim Anayasa’mızın
1’inci maddesine baktığımız zaman maddenin gerekçesinde
aynen şöyle deniyor: Tasarının 1’inci maddesi Türk devletinin
bir cumhuriyet olduğunu ilan etmektedir. 1924 ve 1961 Anayasalarında bu ilke belirtilmiştir. Devlet
başkanının veraset yoluyla değil milletçe veya
milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilerek makamına
geleceği açıklanmaktadır. Çok açık; devlet başkanının
ya milletçe veyahut da milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından seçilerek makamına geleceği anlatılmaktadır
burada. Şimdiye kadar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından seçilme usulünü tercih etmiştir.
Bu bir tercih meselesidir. Bundan sonra da bu seçimin millet tarafından
yapılması usulünü tercih etmektedir. Bu da, kurucu iktidarın
da gerekçede anlattığı bir hususun tercihinden ibarettir.
Cumhuriyetin niteliklerine uygun. Zira, cumhuriyetimizin niteliklerinden
bir tanesinin de demokratik bir cumhuriyet olduğundan bahsediyoruz.
Ben yine onun gerekçesine bakıyorum. Gerekçesinde
de deniyor ki bununla ilgili: “Demokrasi egemenliğin millete
ait olduğu bir rejimdir.” Biz buna inanıyoruz, millete aittir
ve millet kendini yönetenleri, aralıklarla yapılan seçimlerle,
demokratik rekabetin olduğu bir ortamda seçecek ve onlar da
belli bir dönem için kendilerini yönetecekler. Sistem bu. Onun için,
bu yapılan düzenleme bu noktadan da bizim cumhuriyetimizin
nitelikleriyle de uyumludur.
Öte yandan, parlamenter sistemin özelliklerine
baktığınız zaman Türkiye’de uygulanan sistem
tam bir parlamenter sistem mi, yoksa yarı başkanlık sistemi
mi? Bu tamamen tartışma konusu olan bir husus, ama pek
çok kişi melez bir sistem olduğunu
söylüyor. Cumhurbaşkanının yetkilerine baktığınız
zaman, bu kadar bir yetkinin parlamenter sistemde olmayacağını
söyleyen birsürü kişi var. Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilecek olması parlamenter sistemin, efendim,
özüne de ters bir durum da değildir. Bu bir rejim değişikliği,
sistem değişikliği anlamına da kesinlikle gelmez.
Rejim de değişmez, sistem de değişmez, parlamenter
rejim de aynen varlığını sürdürür.
Zira, bakın, çok konuşulan veya son
günlerde görüşleri en çok dile getirilenlerden bir tanesi YÖK
Başkanımız Sayın Teziç, parlamenter sistemin özelliklerini
anlatırken, orada aynen söyle diyor, okuyorum: “Parlamenter rejimlerde
devlet başkanı irsî -soydan geçme- bir hükümdar olabileceği
gibi, halk tarafından seçilen ya da parlamento tarafından
seçilen bir kişi de olabilir.” Yani, ille de Meclis tarafından
seçilmesi şarttır, aksi takdirde sorun olur diye bir husus
söz konusu değildir.
Öte yandan, değerli milletvekilleri, bu
değişikliğin içerisinde geçici 18 ve 19’uncu maddenin
yer almış olmasını, bu değişikliğin
yapıldığı tarihe bakarak değerlendirmek lazım.
O tarihte seçimi yapılmamış bir Cumhurbaşkanlığı
seçimi var. Eğer, Anayasa değişikliği, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa, işleyecek
sürece dair bir düzenleme lazım. Halkoyuna sunulduğu takdirde
de bunun referandum süresinin kısaltılarak Türkiye’nin
Cumhurbaşkanının kısa sürede seçiminin temini
amaçlanmış. kırkbeş güne indiren bir kanun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş, ancak Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderilince, kanunlaşma imkânı bulamamıştır.
Onun için, referandum süreci bugüne kadar uzamıştır.
Peki, bu referandumun bir anlamı var mı?
Bu referandumun bir anlamı var. Peki, bu referandum bir dayatma
mı? Bu referandum bir dayatma değildir.
Ben şimdi sormak isterim: Ne zamandan beri
millete bir konunun sorulması, “Kabul ediyor musun-etmiyor musun?”
şeklinde bir soru tevcih etmesi dayatma olur? Siz millete sorarsanız
dayatma olur mu? Onun kararını kendiniz için esas kabul ederseniz
dayatma olur mu, kaos olur mu? Olmaz. Ama, ne yaparsınız: Dayatmayı
başka usullerle yaparsınız, başka yöntemlerle yaparsınız.
Onu yapanlar nasıl yaptıklarını gayet iyi biliyorlar.
Türk milleti de, kimin dayatma yaptığını, kimin de
milletle beraber yürüdüğünü, milletin kanaatine önem verdiğini
çok iyi bilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu referandumun
bir anlamı var. Nedir biliyor musunuz en önemli anlamı?
Türk milleti tarihinde ilk defa Cumhurbaşkanını kendi
seçecektir. Bundan daha büyük bir anlam olabilir mi? Şimdiye kadar
hiçbir dönemde doğrudan doğruya kendinin seçtiği bir
örnek yoktur. Gerçi Sayın Kenan Evren’in seçimi var ama, o biraz
bundan farklı. Ama, ilk defa millet kendi Cumhurbaşkanını
kendi seçecek ve bu en büyük anlamdır, bu en büyük reformdur, en
önemli bir değişimdir, millete gitmek en büyük adımdır.
Bu adımı sizler attınız, Türkiye Büyük Millet Meclisi
attı. Bu adımı küçümsemek doğru bir şey değildir.
Peki, bugünkü bu teklif niye bu noktaya geldi?
Bir şüphemiz mi vardı, bir sıkıntı mı vardı?
Bize göre bir şüphe, bir sıkıntı yoktu. Neden? Çünkü,
Türkiye Büyük Millet Meclisi 1982 Anayasası’nın yürürlükteki
maddelerine göre Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Cumhurbaşkanını
seçmiş midir? Seçmiştir. Cumhurbaşkanı yemin etmiş,
görevine başlamış mıdır? Başlamıştır,
şu anda da görevinin başındadır. Dolayısıyla,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 11’inci Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Geçici 19’uncu madde neyi düzenliyor? 11’inci Cumhurbaşkanının
seçim usulünü düzenliyor, seçilemediği takdirde hangi usulle
seçileceğini düzenliyor. Şu anda seçilmiş bir Cumhurbaşkanı
var mı? Var. Diyelim ki aksi oldu, seçim yapılmak istendi ve
yapıldı, seçilecek Cumhurbaşkanı hangisi olacak?
11’inci Cumhurbaşkanı mı 12’nci Cumhurbaşkanı
mı? Yok efendim, 11’inci Cumhurbaşkanı olacak denirse
ayrı bir, başka, konu. 11’inci olabilir mi? Olamaz. Neden? Seçilmiş
bir Cumhurbaşkanı var. O zaman, 11’inci Cumhurbaşkanının
seçimi için öngörülmüş bir usulü, siz başka bir noktada uygulayamazsınız,
konusu kalmamış bir maddedir. Bu referandum milletimiz tarafından
kabul edilip yürürlüğe girdiği takdirde, konusu kalmadığı
için bunun uygulama kabiliyeti kesinlikle söz konusu değildir,
bir sıkıntı da yoktur. Ancak, kamuoyunda yaşanan
tartışmalara baktığımız takdirde, bir
sıkıntı olacağı, bir kaos olacağı değişik
kesimler tarafından ifade ediliyor ve Cumhurbaşkanımızın
durumu sürekli bir tartışma zemininin içinde tutulmak isteniyor.
Biz gördük ki, Türkiye, bu konuyla daha fazla enerji kaybedecek, daha
fazla tartışmalar olacak. Bu tartışmalar olmasın,
enerji kaybına neden olmasın. Bizce herhangi bir sorun olmayan
konuyu, Türkiye’yi daha fazla zaman kaybına uğratmamak
adına huzurlarınıza getirdik. Bu konuda destek verenlere
de teşekkür ediyoruz. Zira, Türkiye’nin, böyle, sanal gündemlerle
kaybedecek vakti yoktur.
Peki, referandum
süreci başlamış, şu anda devam ediyor. Devam eden
sürece birileri müdahale edebilir mi? Olabilir mi böyle bir düzenleme?
Oy verme işlemi başlamış, takvim işliyor.
Şimdi, bunu söyleyenler olabilir, ama, bunun Türkiye’de uygulaması
ilk değil. Daha önce de 2001 yılında Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nda değişiklik yapılmış ve bu
değişikliğin içerisinde milletvekillerinin özlük
haklarını düzenleyen bir madde de var. Sayın Cumhurbaşkanımız
bu maddeyi referanduma göndermiş, daha sonra da Türkiye Büyük
Millet Meclisi, bu referanduma gönderilen maddeyi yeniden değiştirmiş.
Konu, Yüksek Seçim Kuruluna intikal etmiş. Yüksek Seçim Kurulu
da bu konu da bir karar veriyor 3/12/2001’de ve diyor ki: “10/11/2001 günlü
658 Sayılı kararımızla oluşturulan komisyon
tarafından halk oylamasına ilişkin takvim ve genelgelerin
hazırlanmasına karar verilmiştir. Bu konudaki çalışmalar
sürdürülmekte iken, bu defa 1/12/2001 günlü 24600 sayılı
Resmî Gazetede yayınlanan 4720 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun ile Anayasa’nın daha önce halkoyuna sunulması öngörülen
27’nci maddeyle değişik 86’ncı maddesi değiştirilmiş
ve kanunlaşmıştır. Bu belirtilen durum karşısında,
yapılması istenilen halk oylaması konusuz kalmıştır.”
Ben demiyorum, Yüksek Seçim Kurulu söylüyor
ve onun kararı. Şimdi yapılan şey, daha önce olan
bir uygulamanın tekrarından başka bir şey değildir.
Bir başka konu: Burada, konuşmacı
arkadaşlarımızdan bir tanesi de yeni anayasa çalışmalarına
değindi. Ona da kısa bir değinip huzurlarınızdan
ayrılmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yeni anayasa
çalışması, bizim, parti olarak seçim beyannamemizde
var, başka partilerin de seçim beyannamelerinde var; 1993’te burada
bulunan partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunduğu çalışma örnekleri de var, önerileri de var
başka kurumların, Barolar Birliğinin, TOBB’un ve TÜSİAD’ın
da bu konuda yaptığı başkaca çalışmalar
var. Biz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’yla ilgili yeni bir
çalışmayı gizli kapaklı yapmıyoruz, kamuoyuna
biz bunu deklare etmişiz; “Yeni bir anayasa yapacağız.”
Seçime giderken milletimizin önüne böyle bir vaatle çıkmışız,
milletimiz bu vaadi de değerlendirmiştir. Peki, olan nedir?
Olan şudur: Siz bir anayasa hazırlıyorsunuz, bu anayasanın
milletin tartışmasına sunacağınız bir
metin hâline gelmesi için bir mutfak çalışması lazım
mı? lazım. Vatandaşımızın
huzuruna, kamuoyunun huzuruna, siyasi partilerimizin huzuruna
ve bu konuyu tartışacak bütün kesimlerin huzuruna tartışılabilir,
somut bir metin ortaya koymamız lazım mı? Lazım. O zaman elbette ki bu metnin
bir mutfak çalışması olacak. Bugüne kadar, kamuoyuna,
anayasa önerisi olarak hazırlanmış bulunan çalışmaların
tamamı böyle bir mutfak çalışmasından sonra
çıkmıştır. Türkiye Barolar Birliği, kamuoyuna
sunacağı öneriyi hazırlarken bu önerinin her bir maddesini
ayrı ayrı tartışıp hazırlamamış,
TÜSİAD da öyle hazırlamamış, efendim TOBB da öyle
hazırlamamış. Hepsi, ne yapmış? Türkiye’de,
uzman anayasa hukukçularımızdan bir komisyon oluşturmuş
ve bu komisyona -bugün konuşan pek çok anayasa hukukçumuz da
bunların içerisinde var- onların oluşturduğu komisyon
bir öneri hazırlamış ve o öneriyi değerlendirdikten
sonra kamuoyunun bilgisine ve tartışmasına sunmuştur.
Bizim yaptığımız, bunun dışında bir
şey değil ki. Biz, Türkiye Cumhuriyeti’ne yeni bir anayasa
önerisiyle milletimizin huzuruna çıkacağız, onun
için de bir mutfak çalışması yaptırıyoruz ve
daha sonra bu çalışma neticelendikten sonra, kamuoyunun
bilgisine, tartışmasına açılacak, sunulacak. Ondan
sonra da herkes kanaatini söyleyecek ve bu kanaatler değerlendirildikten
sonra, yeniden, değerlendirme somut hâle getirilip Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulacak. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisinden
kaçırılan bir şey yok, kaçırılması da mümkün
değil. Zira, millî iradenin tecelli ettiği yer burasıdır,
millî iradenin karargâhı burasıdır ve buradan bu çıkacak,
buradan kimsenin kaçması yok. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Kaldı ki biz, buranın iradesini her
şeyin üzerinde tutan bir anlayışın sahibiyiz. Egemenliği
kayıtlı şartlı gören değil, kayıtsız
şartsız bir egemenlik. Meclisin, hemen…Görüyorsunuz, arkamda
yazıyor. Bu anlamda bir egemenliğe inanan bir partiyiz.
Onun için, değerli milletvekilleri, önemli
bir iş yapıyor AK Parti bu konuda. Bakın, şimdiye
kadar, çok partili siyasi hayata geçmemizden sonra 61 Anayasası
yapıldı, tartışılmadı, 82 Anayasası
yapıldı, doğru dürüst tartışılmadı
yapanlar belli, yaptıranlar belli, tartışma falan yok.
Danışma Meclisine gelenlerin nasıl geldiği belli
ve baktığınız zaman bir tartışma yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Danışma Meclisinde
altı ay tartışıldı. Sen ne diyorsun ya!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi,
ben, 82 Anayasası’nı incelediğimde, orada bir
şey gördüm. Nedir? 82 Anayasası’nın, tam 111 maddesinde,
Millî Güvenlik Konseyi, Anayasa Komisyonu değişiklik yapmış,
9 da geçici maddesinde değişiklik yapmış. Neredeyse
tamamı Danışma Meclisinde görüşülüyor, ama yukarıda
da başka şekilde değiştiriliyor ve tartışma
yok. Ama, bakın, ilk defa, Türkiye Cumhuriyeti devletinde millet
Anayasa’sını tartışıyor. Bundan daha büyük
bir adım, daha büyük bir başarı olabilir mi? (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Anayasa’sını tartışan bir
millet olduk. Sivil toplum tartışıyor, üniversiteler
tartışıyor, siyasi partiler tartışıyor
ve herkes, yeni anayasada kendi emeğinin de kendi katkısının
da olması için gayret ve çaba sarf ediyor. AK Parti, bu gayretleri
milletin tamamının onaylayacağı bir biçimde birleştirerek
milletin Meclisine getirecek ve Millet Meclisimiz de bunu tartışacaktır.
Meclise geldikten sonra, Anayasa Komisyonu süreci var, ondan sonra
Genel Kurul süreci var. Hem Anayasa Komisyonunda hem de Genel Kurulda
bunun tartışmaları yapılacak, kanaatleri olanlar
orada da kanaatlerini söyleyecek ve sonuçta sizin kararınızla
bu kabul edilecek ve arkasından da Sayın Başbakanımızın
da açık ve net ifadesiyle, milletin de onayına sunulacak.
Milletimiz kabul etmediği takdirde, yürürlüğe girme
imkânı da bulmayacaktır. Hem Meclisin iradesi hem milletin
iradesi, onaylanma sürecinde, yapım sürecinde de yine hem milletin,
sivil toplumuyla, üniversiteleriyle, bütün kesim ve katmanlarıyla
katkısı ve iradesi, siyasi partilerimizin katkısı
ve iradesiyle oluşacak bir anayasa, Türkiye’nin hayrına,
daha doğru, daha iyi bir anayasa değil mi? Ben, beklerdim ki,
bu tartışma başladı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, bir dakika
süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Bütün partiler -programlarında var- geçmişte,
değişik defalar, anayasa önerisi, yeni bir anayasa,
başka bir anayasa vaadini getirmişler, millete sunmuşlar,
ama yapma imkânları bulmamış. Şimdi, AK Partinin bu
hareketiyle, bütün partilerin millete verdikleri sözün gereğini
de yapma imkânı doğmuştur. Şimdi, herkes, elindekini,
ürettiği bilgiyi, varsa katkısını bu işe sunarak
Türkiye’ye 21’inci Yüzyıla yaraşır bir anayasa kazandırmamız
lazım. Bir kez daha altını çiziyorum: Bu anayasa, AK
Partinin anayasası değil, AK Partiye anayasa değil,
Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti devletine bir Anayasadır,
herkesin emeğine, katkısına açıktır. Hep beraber
yapacağız, partilerimizle, sivil toplumumuzla, üniversitelerimizle,
milletimizle beraber.
Ben, bu vesileyle, tekrar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Teklifin tümü üzerinde, şahsı adına
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Buyurun Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 32 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde şahsım
adına söz aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan
değerli grup başkan vekilimiz, bu mini Anayasa paketinin
niçin gerekli olduğunu, yakın tarihe atıfta bulunarak
açıkladı. Aslında, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesine ilişkin bu Anayasa değişikliğinin
bence tarihsel de bir süreci var.
Cumhurbaşkanı seçimlerine, demokrasi
tarihimize baktığımızda, bizatihi Cumhurbaşkanlığı
seçiminin kendisi bir kriz alanı olarak ortaya çıkmıştır.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, demokrasi üzerinde,
Meclis üzerinde, siyasi partiler ve siyasetçi üzerinde âdeta bir
baskı aracı olarak kullanılmıştır. Bakın,
1961’de Ordinaryüs Profesör Doktor Ali Fuat Başgil Cumhurbaşkanı
adayı olmak istemiş, başına silah sıkılarak,
Ankara’dan kaçmak zorunda kalmıştır ve derhâl istifa
etmiş, memleketi terk etmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ölmüş mü, ölmemiş
mi?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Bakın, zaman
zaman, Cumhurbaşkanı seçimlerinde Meclise baskı yapılmış,
Meclis basılmıştır. Hatta, 12 Eylül darbesinde,
Cumhurbaşkanının seçilememesi darbenin bir gerekçesi
olarak sunulmuştur. Yani, Cumhurbaşkanını seçmek
de seçememek de bir baskı unsuru olarak her zaman dile getirilmiştir.
İşte, 22 Temmuz seçimlerinden önce
de, yine 11’inci Cumhurbaşkanımızın seçilmesi
sırasında da aynı baskılar, maalesef, Meclisimiz
üzerinde uygulanmak istenmiştir. Bir parti Meclise girmemiştir.
Meclise girmek isteyen kendi milletvekillerine de baskı yapmış,
şu kapılara bodyguard koyarak Meclise girmesini engellemiştir.
Ama, ne hazindir ki, bakıyorum, o bodyguard’lık yapan arkadaşlarımız
şu anda Mecliste değiller.
İşte, arkadaşlar…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Böyle bir şey
yok Sayın Başkan! Ne demek istiyor?
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Bakın, yine
Anayasa Mahkemesi tehdit edilmiş ve bu tehdit süreci devam etmiştir.
O bakımdan, mademki Cumhurbaşkanlığı seçiminin
bizatihi kendisi bir kriz konusu olmakta, o zaman, bunu, artık,
külliyen, tümüyle çözmek gerekmektedir.
İşte, geçen dönemde, AK Parti -22’nci
Dönemde- böyle bir teklif hazırlayarak, Cumhurbaşkanının
seçimini artık kriz olmaktan çıkarmak için, Cumhurbaşkanını
halka seçtirmek için bir anayasa değişikliği paketi
getirmiş ve 22’nci Dönemde görüşülerek, bu teklif kabul
edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, sadece Cumhurbaşkanlığı
seçimi değil, aynı zamanda cumhurbaşkanlarının
zaman zaman uygulamaları da kriz konusu olmuştur. Çünkü,
sorumsuzdur, halka dayanmamaktadır, halktan yetki almamaktadır.
Bakın, o zaman iktidar ortağı olan bir partimiz şu
anda burada, Mecliste. 2001 krizini aslında hükûmet çıkarmamıştır,
sorumsuz Cumhurbaşkanı Anayasa kitapçığını
o parti başkanlarının suratına atmakla başlatmıştır.
O bakımdan, işte, Cumhurbaşkanının makamını
artık kriz olmaktan çıkarmak için böyle bir değişiklik
getirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu değişiklik
yapıldıktan sonra, bu değişikliğin 5’inci maddesinde
“Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve
esaslar kanunla belirlenir.” hükmü getirilmiştir. Yani, bu paket
Meclisten geçmiş, artık bundan sonra cumhurbaşkanı
seçimi halk tarafında yapılacak, ama bunun için bir kanun
çıkartılacaktır.
Peki, 22 Temmuz seçimlerinden önce, biliyoruz
ki, 11’inci Cumhurbaşkanı, maalesef, seçilememiştir.
Öyleyse önümüzde bir sorun var. İşte bu sorunu bir an önce
çözmek için geçici 19’uncu madde ihdas edilmiştir. Geçici 19’uncu
madde, adı üzerinde, geçicidir. Geçici maddeler, hemen önünüzde
acil bir sorun varsa o sorunu çözmek için ihdas edilirler. Peki, bu sorun
çözülmüş müdür? Elbette, seçimlerden sonra, demokrasiye inanan,
Meclise inanan milletvekillerimiz, partilerimiz Meclise girmişlerdir
ve bu sorun çözülmüştür. Yani, 11’inci Cumhurbaşkanımızı
bu Meclis mevcut Anayasa’ya göre seçmiştir.
Öyleyse, geçici olarak vazedilen bu 19’uncu
madde aslında ölü doğmuştur, sakıt olmuştur,
bunu uygulama imkân ve ihtimalî kalmamıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Anasını söyle…
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Peki, bu yaptığımız
iş nedir? Komisyonda da söyledim. Aslında bu yaptığımız
iş, dedim ki, minare düzeltmektir. Bunu da anlamadı bazı
arkadaşlarımız, nedir minare düzeltmek falan diye.
İşte, Mimar Sinan’ın ünlü bir hikâyesi vardır. Hepimiz
biliriz, ama bilmeyenler için anlatmak istiyorum. Mimar Sinan,
meşhur bir mimarımızdır. O Ulu Sinan en son ustalık
eseri olarak Selimiye’yi yapmıştır ve o muhteşem
eserin karşısına geçmişler bakmaktadırlar. O
sırada yanlarına bir çocuk gelmiştir. demişler
ki: “Ne diyorsun?” “Çok güzel olmuş, ama şu minarenin bir tanesi
yamuk.” demiş. “Öyleyse bana bir ip getirin” demiş Mimar Sinan.
İpi bağlamışlar minareye, biraz çekmiş, çocuğa
sormuşlar “Ne oldu?” “Hah, şimdi düzeldi.” demiş.
İşte, aslında, bizim yaptığımız
şu anda, Mimar Sinan’ın yaptığı gibi, minareyi
düzeltmektir. Hiç bu işi yapmamış olsak dahi, hiç bu
işi yapmamış olsak dahi, hukukun temel ilkesidir -yani,
geçici madde, adı üzerinde geçici madde- eğer bu geçici maddenin
öngördüğü sorun bir şekilde çözülmüş ise artık onun
uygulama kabiliyeti yoktur.
Değerli arkadaşlar, tabii, komisyonda
bu kanun teklifi görüşülürken bazı partilerin sözcüleri,
zinhar Meclisin böyle bir teklife bakmaya yetkili olmadığını,
bakamayacağını, böyle bir kanun çıkartamayacağını,
bu işte artık YSK’nın yetkili olduğunu söylemişlerdir.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– İsim verin, isim verin!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Gerçekten, üzüntü
verici bir beyan.
Şimdi, Yüksek Seçim Kurulu, karar altına
alınan bir seçimi veya halk oylamasını sadece idare
etmekle yükümlüdür. Yoksa, bir seçimi yok farz etmek, yapmamak veya
seçim kararı almak… Anayasa’da böyle bir yetki yoktur. Ne hazindir
ki, belki bizim Parlamentomuzda böyle arkadaşlar var. Yani,
Parlamentonun yetkilerini başka bir kuruma havale eden -üzücü
ama- belki de bizim Parlamentomuzda böyle arkadaşlarımız
var.
Değerli arkadaşlar, yine aynı arkadaşlar
“Efendim, yaptığımız bu değişiklikler Anayasa’nın
falanca falanca maddelerine aykırı.” Diyorlar, bir anayasa
değişikliğinin Anayasa’nın başka bir maddesine
aykırı olduğunu iddia ediyorlar.
Şimdi, hukuk fakültelerinde hukuk
başlangıcı dersleri ve anayasa hukukuna giriş
dersleri vardır. Burada, bu derslerde ilk önce normlar hiyerarşisi
diye bir ders öğretilir. O… İşte, mevzuatların birbirine
bir üstünlüğü vardır, en tepede anayasa kanunlar, tüzükler
diye aşağı doğru gider. Elbette bir ast norm üst norma
aykırı olamaz, ama -aynı normu, yani anayasanın
bir hükmünü bir hükmüne üstün tutmak herhâlde o arkadaşın görüşüdür-
aynı normlar içerisinde bir astlık-üstlük ilişkisi yoktur.
Bir kanunu başka bir kanuna denetletemezsiniz. Bir tüzüğü
bir tüzüğe denetletemezsiniz. O bakımdan, işte burada
saymış, belki on beş tane madde saymış arkadaşımız.
“Bu yaptığınız” diyor “Anayasa’nın falanca
falanca…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Üstün, bir dakikalık
süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
Meclis bu değişikliği yapmaya yetkilidir. Arkada, bakın,
biraz sonra oy kullanacağız. Bu da bir anayasa değişikliğidir.
O bakımdan yetkimiz vardır.
Önümüzde Ramazan Bayramı. Milletimizin
Ramazan Bayramını şimdiden tebrik ediyorum, Ramazan
Bayramı hayırlı olsun. İnşallah, referandumda
kullanacakları oyda “evet” olsun diyor, saygılar sunuyorum
değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Sayın Başkan, değerli konuşmacı beni kastederek
yanlış bir açıklamada bulundu, onu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, değerli konuşmacının
konuşmasını ben izledim, hiçbir isim falan söylemedi,
böyle bir şey ben duymadım.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Komisyondaki milletvekili bendim.
BAŞKAN – Evet, şahsı adına teklifin
tümü üzerinde Samsun Milletvekili Suat Kılıç.
Sayın Kılıç, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım,
çok saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Yönelik
Kanun Teklifimiz üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
en içten duygularımla, saygıyla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, hemen
hafta başında aziz vatanımızı korumak üzere
yurdun sınır boylarında varlıklarını ortaya
koyan, cansiparane varlığını varlığımıza
armağan eden vatan evlatlarımızın Türkiye’ye yönelik
bölücü terörün kahpece kurşunlarına hedef olduklarına
büyük bir üzüntüyle, derin bir teessürle tanıklık ettik. Vatan
uğruna şehadet şerbetini içerek tertemiz bedenleriyle
Allah’ın huzuruna çıkan şehit vatan evlatlarını
saygıyla, minnetle, şükranla yâd ediyorum. Bu vesileyle, yurdumuzu ve milletimizi
hedef alan bütün terörist saldırıları nefretle ve lanetle
kınıyorum. Terörist saldırılar karşısında
hâlâ tavrını ortaya koyamayan sivilleri de kınıyor
ve bugünler vesilesiyle, ramazanı da vesile kılarak hidayete
ermelerini diliyorum.
Sayın Başkanım, çok saygıdeğer
milletvekilleri; gündemimizde olan ve bugün birinci tur oylaması
yapılacak olan Anayasa değişikliği teklifi, 31
Mayıs 2007 tarihinde yüce Parlamentoda kabul edilen Anayasa
değişikliği teklifinin bugünün koşullarına
uyarlanmasından ibarettir. Dolayısıyla, yapılan
iş çok sıra dışı, yapılan iş çok kural
dışı, yapılan iş Parlamento gelenekleriyle
ya da demokrasinin kaideleriyle oynamak anlamında tanımlanabilecek,
vasıflandırılabilecek bir girişim asla değildir.
Muhalefet sözcülerinin iktidara yönelik sorumsuzluk
vurgularını iade etme ihtiyacı hissediyorum. Bugünlere
gelinmesinin müsebbibi, asıl müsebbibi, maalesef, özellikle
ana muhalefet grubunun sorumsuz ve yıkıcı muhalefet
anlayışıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
1982 Anayasası’nın özü ve ruhu bellidir. 82 Anayasası,
12 Eylül 80 müdahalesi öncesinde sayısı yüzleri aşan
nafile Cumhurbaşkanlığı seçimi turlarını
sona erdirmek üzere Cumhurbaşkanlığı seçimini
kolaylaştırmaya dayalı bir anlayışla dizayn
edilmiş bir Anayasa’dır. Dolayısıyla, 82 Anayasası’nın
ruhu, Cumhurbaşkanlığı seçimini zorlaştırmak
değil, kolaylaştırmaktır ve Sayın Abdullah Gül’ün
aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar
aranmayan sayı şartı, maalesef, bu son seçimde aranmış,
konu ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesinin
gündemine taşınmış ve Anayasa Mahkemesi, Anayasa’mızın
kolaylaştırmayı hedefleyen ruhuna aykırı
bir kararla 367 koşulunun gerekli olduğu neticesine varmıştır.
Dolayısıyla, değişen ve bugün
için halkımızın oyuna, referanduma sunulmuş bulunan
kanunu yeniden hatırlayacak olursak temel başlıkların
şunlar olduğunu göreceğiz:
1) Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak
olan bütün seçimlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçimi de dâhil olmak
üzere, aranması gereken toplantı yeter sayısı
184’tür. Yani, Anayasa, Anayasa Mahkemesi üyelerinin yorumuyla ortaya
çıkan bir içtihat yerine, kendi metnini açık, sarih bir hâle
getirmek suretiyle bu konudaki kafa karışıklığını
gidermeyi hedeflemiştir.
2) Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
5+5 olarak formüle edilen şekilde beşer yıllık iki
dönem hâlinde görev yapabilir.
3) Türkiye’nin Cumhurbaşkanı halkın
oyuyla seçilir.
Dördüncüsü: Beş yıllık milletvekili
görev süresi, yani beş yıl olan yasama dönemi süresi dört
yıla indirilir. Milletvekili seçimleri dört yılda bir yenilenir.
Yapmış olduğumuz Anayasa değişikliğinin
şu an referandumda bulunan hükümlerinin içeriği, teferruatı
bundan ibarettir.
Peki, değiştirdiğimiz başlıklar
nedir, onu da hemen ifade etmek istiyorum: Referanduma sunulan kanunun,
Anayasa değişikliği yasasının çerçeve
6’ncı madde içerisinde konumlandırılan geçici 18 ve
geçici 19’uncu maddeleri, o an seçimi yapılamayan Sayın
Cumhurbaşkanının seçimi sürecini kolaylaştırmaya
ve Anayasa’daki belirsizlikleri geçici maddelerle gündem
dışına çıkarmaya yönelik düzenlemelerden ibarettir.
Ancak, yapılmış olan Anayasa değişikliğinin
o günkü Sayın Cumhurbaşkanı tarafından referanduma
götürülmüş olması, referandum tarihinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından daha önceden kararlaştırılan
22 Temmuz milletvekili genel seçimlerinden sonraya kalması
nedeniyle, geçici 18 ve geçici 19’uncu maddenin pratikteki anlamları
tartışmaya açık hâle gelmiştir. Zira, 22’nci Dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisi 22 Temmuz seçimlerinde yenilenirken
23’üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde Cumhurbaşkanı
seçimine imkân sağlayacak bir parlamento aritmetiği ortaya
çıkmıştır. Hiç
kuşkusuz, o günlerin koşulları içerisinde sorumsuz
davranan muhalefet partileri de milletin hanesine kaydedilmiştir,
o günün gereği olan sorumluluğun idrakinde davrananlar
da millet tarafından bilinç hanesine kaydedilmişlerdir.
Netice itibarıyla, 22 Temmuz seçimleriyle
oluşan Parlamento, yeni Cumhurbaşkanımızın
seçimini yürürlükte bulunan mevcut Anayasa’nın hükümlerine
göre icra etmiş bulunduğundan, 11’inci Cumhurbaşkanı
olarak numaralandırılan, geçici 18 ve 19’da tanımını
bulan iki geçici madde hükmünün pratikte zaten konusu kalmamıştır.
Konusu kalmayan iki geçici maddenin referandum süreci içerisinde
varlığını muhafaza etmelerinin, takdir edilecektir
ki, hiçbir anlamı söz konusu bile değildir.
Burada hemen şu konuya temas edilebilir:
Ana muhalefet partisinin bir yaklaşımı var. Diyor ki
ana muhalefet partisi sözcüsü arkadaşlarımız: “Çerçeve
6’ncı maddede dizayn edilen geçici 18 ve geçici 19’u değil,
referanduma sunulan kanunun tamamını geri çekelim ve dolayısıyla
referandum tümüyle konusuz kalsın.”
Değerli arkadaşlar, az önce sıraladım.
Referanduma sunulan anayasa değişiklikleri sıradan
anayasa değişiklikleri değil. Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesi son derece önemli bir değişim,
Cumhurbaşkanının iki dönem görev yapabilmesi son derece
önemli bir değişim, Parlamentonun görev süresinin beş
yıldan dört yıla indirilmesi, keza aynı şekilde
son derece önemli bir değişim ve bu arada Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılacak olan tüm seçimlerde 367 değil, 184 sayısının
toplantı yeter sayısı olarak aranması gereği
de yine çok önemli değişimler. Ee bu kadar önemli değişim,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde iki tur oylanmış, Anayasa
değişikliği prosedürü tamamlanmış, Sayın
Cumhurbaşkanına gitmiş, referandum sürecinin içerisine
girmiş, Yüksek Seçim Kurulu tarafından referandum hazırlıkları
başlatılmış ve hatta bu konuyla ilgili yapılması
gereken harcamaların yarıya yakını tamamlanmışken
bu kadar önemli bir Anayasa değişikliği paketinin referandum
sürecinden geriye çekilmesinin anlaşılabilir, kabul
edilebilir hiçbir gerekçesinin olmadığı kanaatindeyiz.
Denilebilir ki, zaten yapılacak olan Anayasa
değişikliğinin içerisinde, tümüyle değişecek
olan yeni Anayasa’nın içerisinde, bu maddelerin aynı çözümlerle
karşılıkları ortaya konulabilir ve zaten ana muhalefet
partisinden de bu yönde gelen yaklaşımlar var.
Değerli arkadaşlar, burada da bir samimiyet
sorununun varlığıyla, apaçık bir samimiyet sorununun
varlığıyla karşı karşıya olduğumuzu
ifade etmek isterim. Eğer ki bu çözümün savunucuları önerilerinde
samimiyseler, o zaman mevcut Anayasa değişikliğini,
yani üzerinde çalışmaları devam edilen Anayasa değişikliğini
tümüyle yok saymak yerine, “yeni Anayasa,” “sivil Anayasa” olarak
adlandırılan anayasa çalışmalarını tümüyle
yok saymak yerine, katkılarını ortaya koymak ya da Anayasa
yenileştirmesine giden yola demokratik katkılar sunmak
tavrını benimsemiş olmaları gerekirdi diye düşünüyorum.
Yani, bir taraftan “Referandumdakini geri çekin.” diğer taraftan
“Yeni bir anayasa yapılmasın.” gibi bir paradoksun içerisinde,
ana muhalefet sözcülerinin bir açmaza, bir çıkmaza sürüklendiklerini
üzüntüyle müşahede ediyorum. Üzülüyorum, zira Türkiye’nin
çok önemli sorunlarını tartışabilmesi lazım.
Ana muhalefet partisinin fren yapan tavrı, maalesef, gerçek
gündeme dönüşü zaman zaman güçleştiriyor, imkânsız
hâle getiriyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kılıç, bir dakika
süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Çok saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında,
grubu bulunan siyasi partiler ve bağımsız milletvekilleri
olarak hepimizin temel bazı görevleri var. Türk milleti
adına daha iyi bir Anayasa, daha özgür bir toplum, standartları
daha yüksek bir demokrasi, daha çağdaş bir yönetim anlayışı,
daha modern bir Türkiye'nin inşa edilebilmesi adına, hepimizin
bütün imkânları her zeminde seferber etmemiz gerektiğini
düşünüyorum. Kim ki demokrasinin freni olur, kim ki özgürlüklerin
karşısına çıkmaya çalışır, kim ki demokratik
cumhuriyetin gelişmesine ve modernleşmesine direnirse,
cevabını milletten alacaktır. Bugüne kadar bu direnci
en üst düzeyde gösteren muhalefet partilerinin freni 22 Temmuz seçimlerinde
millet tarafından indirilmiştir. Biz, buradan 170 kişiyle
gidip 70 kayıpla geri dönen siyasi parti gruplarını
gördük.
Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Anayasa değişikliğinin ülkemiz
için hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekilleri, gruplar
adına ve şahıslar adına teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzük’ün 81’inci maddesine
göre teklifin tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Evvela Anayasa Komisyonu Başkanının
yerine geçmesini diliyorum, çünkü Anayasa Komisyonu Başkanına
çok ciddi sorularımız var, gelsin yerine, ona soruyorum.
Sayın Anayasa Komisyonu Başkanına
sorduğum şu: Şimdi 272 milletvekilinin teklifinde Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi. Komisyon bunu şöyle değiştirmiş:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi.
Şimdi, acaba, Sayın Anayasa Komisyonu
Başkanı ve Anayasa hukukçusu olarak, bu teklif Anayasa’ya
uygun bir teklif midir, değil midir? Çünkü, burada teklif edilen
konular Anayasa’da yer almayan konulardır. Anayasa’da yer
almayan konuları bir Anayasa değişikliğiyle yapmak
demek, çocukları güldürmek demektir.
2001 yılındaki Anayasa değişikliği
ile bunun arasında bir bağlantı kuruyorlar. 2001 yılındaki
değişikliğin özü şöyle: O zaman, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Anayasa’nın 86’ncı maddesinde değişiklik
yaparak, milletvekili maaşlarına bir zam sistemi getirildi.
O zaman, Cumhurbaşkanı bunu referanduma götürmek istedi.
Referanduma gitmesini önlemek için, o zaman, o günkü Türkiye Büyük
Millet Meclisi toplandı, 86’ncı maddeyi değiştirdi.
Bakın, burası çok önemli. Yani, daha önce referanduma götürülen
değişikliği geri aldı, Anayasa’da 86’ncı maddede
olduğu için 86’ncı maddeyi değiştirdi ve kabul edildi.
Dolayısıyla, referandum konusu ortada kalmadı.
Şimdi, burada, değiştirilmesi
teklif edilen konu Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiş, bir
kanun numarasını almış, ama, kanun olmamış.
Bunun kanun olup olmaması için ancak 21 Ekimde yapılacak referandum
sonunda, kanun niteliğini ve Anayasa maddesi niteliğini
alacaktır. Dolayısıyla, Anayasa’da olmayan bir maddenin
değiştirilmesi Anayasa değişikliği teklifi
yoluyla nasıl sağlanıyor? Bu büyük anayasa profesörü
hocamıza sormak istiyorum. Ama, bunu, bir ilkokul öğrencisinin
Anayasa düşüncesi ve kültürü içinde değil, gerçek bir Anayasa
kültürünü almış bir profesör sıfatıyla soruyorum
kendisine. Şimdi, birinci sorum bu.
İkinci sorum: Yine, tabii 2001 şeyini
söyledim. Yani, orada, hem Hükûmet hem AKP Grup sözcüsü, bugün burada
Yüksek Seçim Kurulunun, ona dayandı.
Bunun onunla ilgisi yok. Yani, orada,
bu iş Meclis tarafından hâlledilmiş ve konusu kalmamış.
İkincisi, bu Hükûmet ve bazı gruplar, bu
Hükûmete destek verenler Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesini istiyorlar mı istemiyorlar mı? Eğer Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesini istiyorlarsa, 21 Ekimde referanduma
gidecek, orada konulan geçici 19’uncu maddeye göre, eğer bu, referandumda
kabul edilirse, yeniden, kırk gün içinde Cumhurbaşkanı
seçilecek. Bunun niye konusu kalmamış diyorlar?
İşte, konusu var. Referandumda Anayasa değişikliği
kabul edilirse, kırk gün içinde Cumhurbaşkanı seçilecek.
Bunun anlamı şu olacak: Halk diyecek ki “ey Meclis, sen seçime
gittin ama referandumda benim gündemimde bulunan bir kanun vardı.
Sen benim yetkimi gasp ettin. Ben kabul ediyorum, Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesini kabul ediyorum. Senin seçtiğin
Cumhurbaşkanını da kabul etmiyorum ve yeni bir Cumhurbaşkanı
seçiyorum.” Bunun açık seçik, net anlamı budur. Bu nasıl
oluyor da Anayasa’ya konulmuş, ondan sonra bir hükmü, efendim,
konusu kalmamış…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Soru Sayın
Başkan, soru!
KAMER GENÇ (Tunceli) – … hatta biraz önce bir AKP’li
de diyor ki..
BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam efendim, soru soruyorum
işte.
BAŞKAN – Hayır, Sayın Genç, bakınız,
sizden sonra soru sormak için ekranda görünen arkadaşlarımız
var.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Ee, tamam efendim, daha yirmi dakika var, yani,
beş dakikasını…
BAŞKAN – On dakikalık sürenin yarısını
tek başınıza kullandınız…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika, yani…
BAŞKAN -... onun için, cümlenizi tamamlayınız.
Diğer arkadaşlara söz vereceğim.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, yani, evvela, bu
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine
karşı değillerse niye bunu ortadan kaldırıyorlar?
Eğer bir anlamı kalmamışsa o zaman gidilsin, referandumda
kabul olunsun. Bakalım, ilgili müesseseler nasıl karar verir.
Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın İçli, buyurun efendim.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli konuşmacıların konuşmaları
hep siyasi gerekçelere dayandı. Bakın, dağıtılan
kanunda bunun bir anayasa değişikliği kanunu olduğu
ifade ediliyor. Ben, Komisyonda da bunu ifade ettim. Bu, bir anayasa
değişikliği kanunu değildir. Anayasa’yı değiştiren
5678 sayılı Kanun’u değiştiren bir kanundur.
Şimdi, 5678 sayılı Kanun, Anayasa’nın
175’inci maddesinin altıncı fıkrası gereğince
halkoyuna sunulması ve kabul edilmesiyle yürürlüğe girecektir.
Düşünün, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen bir kanun
Sayın Cumhurbaşkanında beklerken Türkiye Büyük Millet
Meclisi o kanun üzerinde değişiklik yapabilir mi? Yapamaz.
Ancak, Sayın Cumhurbaşkanının bir daha görüşülmek
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermesi hâlinde o kanunun
maddeleri hakkında görüşülür. Yürürlüğe girmemiş
bir kanunu -ki Anayasa Komisyonunda önerge verdim “Anayasaya aykırıdır,
Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkili değildir.” dedim- şimdi
huzurunuza getirdiler. Yürürlüğe girmemiş, Anayasa’nın
175’inci maddesinin altıncı fıkrası gereğince
yürürlüğe girmemiş bir kanun maddesi üzerinde değişiklik
yapılamaz. Bu bir Anayasa değişikliği olsaydı,
evet, yüce Meclis bunu görüşebilirdi.
Komisyonda ve Genel Kurulun huzurunda AKP
Grup Başkan Vekili arkadaşımız, Anayasa’nın
86’ncı maddesinde yapılan değişikliği emsal
göstermeye kalktı. Bir kere yanlıştır, bu emsali
yanlıştır, şöyle yanlıştır: Doğrudur,
21’inci Dönem Parlamento 38 maddeden ibaret bir Anayasa değişikliği
yapmış, Sayın Cumhurbaşkanı 86’ncı maddesini
referanduma götürmeye karar vermiştir. Ama yüce Meclis, Anayasa’nın
86’ncı maddesini yeniden değiştirmek suretiyle, yani
86’ncı maddeyi değiştiren bir kanun çıkartmak suretiyle
Cumhurbaşkanına göndermiş, Cumhurbaşkanı bunu
onaylamıştı. Yüksek Seçim Kurulu kararı -tam metni-
okunmadı arkadaşımız tarafından, Grup
Başkan Vekili tarafından ve yüce Meclisiniz yanıltılıyor.
Bakın, Yüksek Seçim Kurulu şöyle diyor: “Altyapı çalışmaları
yapılmıştır, ancak Anayasa’nın 4709 sayılı
Kanun’la değiştirilen ve Cumhurbaşkanınca halkoyuna
sunulan 86’ncı maddesi gereğince halkoyuna sunulmasına
gerek kalmamıştır.”
Bakın, 3/10/2001 tarihinde 86’ncı madde
değiştirilmiştir yüce Meclis tarafından. Yüce
Meclis, 21/11/2001 tarihinde 4720 sayılı Kanun’la Anayasa
değişikliği yapmıştır. Yüce Meclisinizin,
bu görüşülmekte olan Anayasa değişikliğinin yapılmasına
dair kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunu
görüşme yetkisi yoktur.
Komisyona bu soruyu yöneltmek istiyorum: Bu
yapılan işlem yürürlüğe girmemiş, Anayasa’nın
175’inci maddesinin altıncı fıkrası gereğince
yürürlüğe girmemiş bir kanunu ve 21’inde halkoyuna sunulup
kabul edilmesi hâlinde yürürlüğe girecek bir kanunu görüşmek
Anayasa’ya aykırı mıdır değil midir? Bu soruya
yanıt bekliyorum Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İçli.
Sayın Gök...
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan,
şimdi, öncelikle, hakikaten merak ettiğim bir şey var:
Bu kanun yapma tekniğini kimse araştırmıyor mu?+
Geçen dönem, bu Meclisten, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu değişikliği
gerçekleştirildi. 1 Nisanda uygulamaya girecekti, hazirana
ertelendi ve dünyada örneği olmayan bir şekilde, başka
hiçbir ülkede olmayan bir şekilde, hazirana kadar, daha yürürlüğe
girmeyen Ceza Kanunu’nda kaç kere değişiklik yapıldı.
Örneği yok dünyada bunun.
Bir Anayasa değişiklik teklifi geldi
AKP tarafından, yine yürürlüğe girmeden, yine değişiklik
geldi. Bunu anlamak mümkün değil. Hukukçuyum, bunu anlayamıyorum
ben. Aynı şey -dünyada örneği olmayan bir şeyi başarıyor
Hükûmet- yürürlüğe girmeyen maddeyi, kendi yarattığı
maddeyi, kendi bir kısmını geri çekiyor.
Öbür taraftan -tabii anlamadığım
bir şey daha var- bir kısım muhalefet, belki de Sayın
Abdullah Gül’ün makamını boşaltmasını, yeni
bir Cumhurbaşkanının seçilmesini gerektirecek sonuca
girmek üzereyken, Sayın Abdullah Gül’ün makamında kalmasını
sonuçlayıcı bir yola giriyor, yani, destekleyici bir yola giriyor. Buna
da anlam veremiyorum ben. Neden yeni bir isim de konuşulmasın?
Türkiye, halk seçeceği şekilde, yeni bir Cumhurbaşkanı
isminde niye bir uzlaşı aramasın ve hatta tüm muhalefet
partileri? Bunu anlamak mümkün değil.
Efendim, sorumu soruyorum Sayın Başkan:
Yapılan değişikliği, yani Sayın Abdullah Gül’ün,
geçici iki maddenin geri çekilmesi üzerine, halkın seçmesi ihtimalini
ortadan kaldırarak, Sayın Abdullah Gül’ün makamında
kalmasını sonuçlayacak bu teklifi onaylayacak olan kim?
Yine, Sayın Abdullah Gül. Siyasi etik nerede? Bunu çok merak ediyorum.
Bu işin siyasi etiği nerede? Buna bakmak lazım.
İkinci sorum efendim, hani deniyordu: “Cumhurbaşkanını halk seçmeli,
halk seçmeli.” Buyurun, hodri meydan, halk seçsin. Sayın Abdullah
Gül gene aday olsun, o geçici maddeler geri çekilmesin, halka gidelim,
halka gidelim. Halk, yeniden, Cumhurbaşkanı adaylarını
görsün, konuşsun, bakınsın. İki sorum var efendim.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Gök.
Buyurun Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Kamer Genç’in sorusuna cevap vereceğim. Şimdi,
diyor ki: “Yürürlüğe girmemiş bir metin üzerinde değişiklik…”
Şimdi, yürürlüğe girmemiş bir metin üzerinde değişikliği
yapan milletvekillerinin bizatihi kendileri, yani Meclisin bizatihi
kendisi bunu yapabiliyor. Dünyada bunun birçok örnekleri var, teorik
olarak bunları isterseniz getiririm bir başka toplantıda.
Buradaki konu şu: Yürürlüğe girmemiş metin hakkında
Anayasa Mahkemesinde dava açabiliyorsunuz, değil mi?
Açılmıştır ve Mahkeme bu davayı da görmüştür.
Dolayısıyla, metin üzerindeki değişiklik, daha
önce de Türk Ceza Kanunu’nda ve Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası’nda
yapılan hususlarda da uygulanmıştı. Bu açıdan
yapılan şeyde herhangi bir Anayasa’ya aykırı bir
durum olduğunu düşünmüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Anayasa’ya girmemiş
beyefendi, girmemiş Anayasa’ya!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Ee, şimdi, Sayın Genç, Anayasa’ya girmiş
ya da girmemiş. Şimdi, diyelim ki, Millet Meclisi olarak biz
-burada deniliyor ki: “Bu paketi külliyen durduralım.”- karar
aldık, durdurduk. Yine yürürlüğe girmemiş, durdurabilir
miyiz? Durdurabiliriz değil mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Durduramayız.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Nasıl? Durdururuz, bal gibi durdururuz istersek,
öyle şey olur mu? Öyle bir şey olmaz, kusura bakmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz buraya
söyleyin Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Ee, şimdi, burada yapılan, en ufacık,
Anayasa’ya aykırı bir durum bu anlamda yoktur. Tamamını
yapmaya yetkili Meclis milletvekilleri, cüzi değişikliği
çok rahat yapabilir. Yapılan bundan ibarettir.
Şimdi, ikinci bir husus: Tayfun İçli Komisyon
üyemiz değil, buraya geldi, sağ olsun, katkıda bulundu.
O zaman da 86’ncı madde örneğini -demin burada da kürsüde
verildi- aynı örneği verdik. Kendisi Komisyon üyesiydi o
zaman, imzası var orada, açıp baktığınız
zaman kayıtlarda görürsünüz. Siz, 86’ncı maddeyi, yürürlüğe
girmiş olan bir metin olmadığı hâlde, oturuyorsunuz
külliyen değiştiriyorsunuz Sayın İçli, ama Anayasa
Komisyonu Başkanı kısmi değişiklik yaptığı
zaman, bugün, bunu bizim karşımıza dikiyorsunuz. Böyle
bir şey olamaz. Böyle bir şey yok. Dolayısıyla, yapılanlar,
benim gördüğüm kadarıyla, en ufacık, Anayasa’ya aykırılık
bakımından tartışma konusu yapılamaz.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Bu Meclis Anayasa’nın bir maddesini değiştirdi. Yanlış
bilgi veriyorsunuz Sayın Başkan!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Millî irade kullanılmıştır.
Son bir husus da Sayın Başkanım “Sayın
Gül ‘Cumhurbaşkanı’ sıfatıyla bu metne imza atacak,
nasıl atacak?” şeklinde soru. Şimdi, 86’ncı madde
milletvekili maaşını artırıyordu o zaman,
siz nasıl yaptınız kendi maaşınızı
artırırken o zaman peki? Kendi maaşını artırırken
kendin yapabiliyorsun, diyelim ki Cumhurbaşkanının
maaşını artıran ya da yetkisini azaltan bir değişiklik
yapmış olsak, ilgili makam, zorunlu olarak, başka çare
olmadan bu değişikliği imzalamak durumunda kalsa,
bunun tartışma neresi olabilir?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Referanduma götürüyorsunuz!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Bunu da böylece belirtmiş oluyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın İçli, İç Tüzük gereğince süre tamamlanmadığı
için size söz vereceğim, buyurun.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sayın Komisyon Başkanının verdiği bilgi
doğru değildir. 2001’de, biraz evvel de arz ettim, bir kanunla
38 maddeden ibaret Anayasa değişikliği yapıldı.
Daha sonra, 86’ncı madde, milletvekillerinin ödenek ve yolluklarıyla
ilgili madde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna
gönderildiği için, Türkiye Büyük Millet Meclisi o tarihte 4709
sayılı Kanun’da değişiklik yaparak 86’ncı
maddeyi değiştirmedi.
Sayın Komisyon Başkanım, Anayasa
profesörüsünüz, bakın, 4709 sayılı Kanun’da değişiklik
yapmış olsaydık siz bunu emsal gösterebilirdiniz.
Biz, o tarihte, 4709 sayılı Kanun’da değişiklik
yapmadık, 4720 sayılı Kanun’la Anayasa’nın
86’ncı maddesini münhasıran değiştirdik. Bakın,
burada yapılan uygulamada, 5678 sayılı Kanun yüce
Meclis tarafından kabul edilmiş, Cumhurbaşkanı tarafından
halkoyuna sunulmuş, Yüksek Seçim Kurulu devreye girmiş,
11 Eylülde oylamaya başlanmış ve bu Kanun’un -Anayasa
değişikliğine ilişkin kanunun- yürürlüğe girebilmesi
de 21 Ekimde halkımız tarafından kabul edilmesiyle mümkün
olacaktır. Yoksa geçmişte yapıldığı gibi
eski kanunda değişiklik yapılarak Anayasa’nın
bir maddesi değiştirilmemiştir. O tarihte Türkiye Büyük
Millet Meclisi sadece 86’ncı maddeyle ilgili ayrı bir kanun,
Anayasa değişikliği kanunu yapmıştır.
Bunlar farklıdır.
Biraz evvel
örnek verdim. Sayın Cumhurbaşkanının önünde incelenmekte
olan bir kanunu yüce Meclis alabilir mi, önüne çekip, ben bunu değiştirdim
denebilir mi? Yürürlüğe girmemiş. Halk oylamaları ayrı
bir usule tabidir, halkın kabulüne bağlıdır.
İşte söyleniyor: Yüce milletin, cumhurun iradesine
başvurduk diyorsunuz. Tam cumhurun iradesi tecelli ederken,
bir kısmı tecelli ederken, kusura bakmayın, siz bu
işi bilemezsiniz, biz daha iyi biliyoruz deyip, metin üzerinde
oynamaya kalkıyorsunuz.
Anayasa’nın 11’inci maddesi, yasama, yürütme,
yargı organlarının Anayasa’ya bağlı olduğunu
amirdir. Bizler yüce Meclis olarak keyfî kararlar alamayız. Biz,
hukukun evrensel prensiplerine ve Anayasa’nın kurallarına
bağlı olmalıyız.
Bu kanun tasarısı, yüce Parlamentonun
halk nezdinde saygınlığını bitirmektedir, demokrasiyi
zedelemektedir. Lütfen, yüce Meclise doğru bilgi verin, yüce
Meclisi doğru bilgilendirin, siyasi gerekçelerle kanun yapmaya
kalkmayın diyorum, saygılarımı sunuyorum. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Gök, söz isteğinizi ekranda gördüm.
Fakat, önce Sayın Komisyon Başkanına cevap için söz vereceğim.
Eğer süre kalırsa size söz vereceğim.
Buyurun Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Şimdi Sayın Başkanım, durum çok
açık. Sayın İçli burada, eski yaptığı hatayı
gidermeye çalışıyor. Sayın İçli, soruyorum:
Siz 86’ncı maddeyi değiştirdiniz mi? Değiştirdiniz.
Peki, nasıl yaptınız bunu?
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Değişiklik yapmadık.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Hayır hayır,
bir dakika…
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Ayrı bir kanun olarak getirdik.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Anayasa’daki…
BAŞKAN – Sayın İçli, dinleyin.
Buyurun efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Hayır, siz, Anayasa’daki hükmü değiştirdiniz.
Dolayısıyla, süreci durdurdunuz. Nasıl kestiniz bunu?
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Süreci durdurmadık.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Ne oldu peki, nasıl durdu süreç ya?
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Anayasa’nın 86’ncı maddesi…
BAŞKAN – Sayın İçli, lütfen…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Şimdi bakın, polemik yapmanın bir anlamı
yok Sayın İçli.
BAŞKAN – Sayın Başkanım, Genel
Kurula hitap ediniz efendim, lütfen.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Evet, Genel Kurula hitap ediyorum.
BAŞKAN - Sayın İçli, buyurun efendim,
oturunuz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Şimdi, sonuç itibarıyla burada daha önceki
örnek önümüzde. Kaldı ki, hiç örnek olmasa bile Meclis bunu
pekâlâ değiştirebilir. Kullanılan yetki Anayasa çerçevesinde
yapılmaktadır Sayın Başkanım.
Saygılarımı arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Gök, buyurun.
İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Çok az bir süremiz kaldı, lütfen
olumlu kullanınız.
İSA GÖK (Mersin) – Ben uzun konuşmam Sayın
Başkanım, direkt konuya girerim.
Efendim, bakınız, şimdi ısrarla
diyoruz ki: madem öyle, geçici 2 maddeyi ellemeyin, halk seçsin.
Şu anda AKP, Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesini engellemeye çalışıyor, bunu net koyalım.
Efendim, öte taraftan gümrüklerde oy kullanılıyor.
Deniyor ki: “Halka gideceğiz, halkın iradesini esas
alıyoruz.” Sorumu soruyorum Sayın Başkan: Şu ana
kadar gümrüklerde oy kullanan bu ülkenin vatandaşlarını
-bu oyları çöpe atacaksınız, bu değişiklikten
sonra bu oylar geçersiz olacak- bu gümrüklerde oy kullanan vatandaşlarımızı,
o yüce milletimizin ferdi olarak görmüyor musunuz acaba?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Şimdi, efendim, Sayın Gök’ün sorduğu
soru… Evet, kullanılan bir oy meselesi vardır, doğrudur.
40 gün önceden başlamış, eldeki yasa çerçevesinde kullanılan
oyların… Tabii, oyların sayısının azlığı
çokluğu elbette ki değer bakımından farklılık
arz etmez, bir oy bir oydur. Bunlar elbette ki kutsaldır, en doğal
hakkıdır vatandaş olarak. Yalnız, Yüksek Seçim Kurulunun
daha önce verdiği birçok kararlar var bu konuda, içtihatlar
oluşmuştur. Seçimin sonucunu etkileyip etkilememesine
bakıyor. Eldeki rakam, bize gelen, 480 oy kullanılmış.
Sayı olarak yüksek değil, değeri yüksek elbette ki, onu
kimse tartışamaz.
Tabii, bundan sonraki uygulama meselesi, Seçim
Kuruluna ait olan bir meseledir. O açıdan, onu, bizim burada Meclis
olarak çözme şansımız yok. Bunu açıklamak durumundayım
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Anayasa değişikliğine dair teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesi hususunda
gizli oylama yapacağız.
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını
arz ediyorum:
Komisyon ve
Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki
Kâtip Üye Adana’dan başlayarak İstanbul’a kadar (İstanbul
dahil), Hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise İzmir’den
başlayarak Zonguldak’a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan
milletvekiline, biri beyaz, bir yeşil, biri de kırmızı
olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen
milletvekillerini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy
kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pulların beyaz
olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı
ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyelerden
üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını
ad defterine işaretlettirdikten sonra kapalı oy verme yerine
girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine
koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan
oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline
pul ve zarf verilmeyecektir. Sayın kâtip üyelerimizden bu hususa
riayet etmelerini istirham ediyorum.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oylar toplandı )
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulda bulunup da oyunu kullanmayın arkadaşımız
var mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah
Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 496
Kabul :
384
Ret :
105
Çekimser :
5
Boş :
2
Bu sonuca göre, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.53
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
32 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1’inci maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI
HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 16/6/2007 tarihli ve 26534 sayılı
Resmî Gazetede halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan 31/5/2007
tarihli ve 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 6 ncı maddesiyle 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen geçici 18 inci maddesi
çerçeve 6 ncı maddeyle birlikte metinden çıkarılmıştır.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, bu maddede Resmî Gazete’nin
sayısı yanlış yazılmış. 26534, 26554
şeklinde yani “3”, “5” olacak biçimde düzeltiyoruz.
BAŞKAN – 26554 olacak.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Şahin Mengü.
Sayın Mengü, buyurun efendim.
Süreniz…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
söz alan kişileri bir okuyun, bir görelim.
BAŞKAN – Şahısları adına
Zafer Üskül, Mersin Milletvekili; Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili;
Kamer Genç, Tunceli Milletvekili; Hüseyin Tayfun İçli, Eskişehir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Mengü.
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım
ve Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanunu değiştiren (2/14) esas sayılı Yasa Teklifi’nin,
5678 sayılı Yasa’nın çerçeve 6’ncı maddesiyle Anayasa’ya
eklenmesi düşünülen geçici 18’inci maddesinin kaldırılması
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
sunmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Yasa, esasen başından sorunlu doğmuş, toplumsal,
siyasal, kurumsal altyapı ve uzlaşmadan öteye düşünsel
zemini dahi olmayan, Adalet ve Kalkınma Partisinin Cumhurbaşkanı
seçememesinin veya seçmemesinin tepkisini yansıtan, Meclisteki
çoğunluğunun bir dayatmasıydı.
Düşünsel zemini olmayan bir dayatmasıydı
diyorum, çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa Mahkemesinin
kararının açıklandığı zaman dilimi içinde
birlikte yürümesi mümkün olmayan erken seçim, Cumhurbaşkanlığı
seçim turlarının devamı ve Cumhurbaşkanını
halkın seçmesini öngören Anayasa değişikliği kararlarını
aynı zaman dilimi içinde aldı.
Huzurunuzdaki tasarı, Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesinin parlamenter rejimin Türkiye’de
uygulanmasında nasıl sonuçlar doğuracağı,
böyle bir uygulamanın mevcut parlamenter rejimi giderek yarı
başkanlık sistemine dönüştürüp dönüştürmeyeceğinin
tartışılmadığı; ayrıca başta
Cumhurbaşkanının yetkileri ve sorumluluğu, sorumsuzluğu
olmak üzere Anayasa’daki kurumlar arası dengenin hiç tartışılmadığı;
sadece Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin
ülkemizde ne gibi sorunlar yaratacağı enine boyuna tartışılmadan,
alelacele getirilmiş bir Anayasa değişikliği tasarısıdır.
Alelacele getirildiğinin en açık göstergelerinden biri,
yürürlük maddesinin sonunda “…halkoyuna sunulması hâlinde
tümüyle oylanır.” cümlesinden sonra da “Halk oylaması kesin
sonuçları Yüksek Seçim Kurulu tarafından Resmî Gazete’de
yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.” cümlesi
dahi konmamıştır.
Arz ve izah edeceğimiz nedenlerden dolayı
bu değişikliğin istediğiniz sonucu vermeyeceği
kanısındayım. Yani geçici maddelerin tasarıdan
çıkartılması, referandum sonrasında yeni bir referandum
ve Cumhurbaşkanlığı seçimini engelleyemez. Bunun
iki önemli nedeni var:
İlki: Anayasa’mıza göre, tali kurucu
iktidar bellidir. Bunun ilk aşaması Meclistir, ikinci
aşaması onay makamı olarak Cumhurbaşkanıdır,
üçüncü aşaması halktır. Anayasa’daki prosedür içinde,
ister Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan veya Anayasa’daki
oylama, oy süreçlerine göre baktığınız zaman,
halka gidildiği zaman, tali kurucu iktidar halktan oluşur.
5678 sayılı Anayasa değişikliğinin
halk oyuna sunulması ve Yüksek Seçim Kurulunun belirlediği
halk oylaması takviminin işlemeye başladığını
da göz önüne alırsanız, halk oyuna sunulmuş bir Anayasa
değişikliği tasarısını değiştirmeye
yönelik olarak doğrudan bir yasa değişikliği yapmak,
halkın da dâhil olduğu tali kurucu Mecliste halkı devre
dışı bırakarak bir yetki gasbı söz konusu
olur. Yetki gasbı, işlemi yoklukla malul kılar.
Şimdi, huzurunuzda yaptığımız
değişikliğin yoklukla malul olmaması için,
5678’de olduğu gibi, Cumhurbaşkanının bu değişiklik
tasarısını da halk oyuna götürmesi gerekmektedir.
Halk oylamasına götürdüğü zaman iyice karmaşık,
iyice içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıkacaktır.
O zaman 5678 değişikliği de henüz gerçekleşmemiş
olduğuna göre çok karmaşık bir durum ortaya çıkacaktır.
İkincisi: Statü hukuku gereği Anayasa’da
ve yasalarda yeni bir düzenleme yapıldığında eski
kurallara göre oluşmuş hukuki durumların yeni düzenlemeyle
getirilen hukuki durumlara intibakı geçici maddelerle yapılır.
Şu anda görevde bulunan Sayın Cumhurbaşkanı yasal
bir şekilde seçildiğine göre, Anayasa değişikliğinin
gerçekleşmesinden sonra Cumhurbaşkanının durumunun
ne olacağını düzenleyen bir geçici madde de söz konusu
değildir.
5678 sayılı Yasa’nın halk oyuyla
kabulüyle yürürlüğe girmesinden sonra -Cumhurbaşkanlarının
halk tarafından seçilerek göreve getirileceği, getirildiğinden-
halk tarafından değil, şu andaki Meclis tarafından
seçilmiş olan Sayın Gül’ün görev süresi sona erecek ve tasarıdaki
102’nci maddenin birinci fıkrası uyarınca altmış
gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılması gündeme
gelecektir. Bu yapılmadığı takdirde de Adalet ve
Kalkınma Partisinin dayatmacı tutumu yüzünden Sayın
Gül’ün meşruiyeti tartışılmaya başlanacaktır.
Bilindiği üzere, halk oylamasından
sonra artık bu konuda takdir ve değerlendirmede bulunarak
karar verme hakkı tamamıyla Yüksek Seçim Kuruluna aittir.
Sözü geçen kurul, pekâlâ, intibakı sağlayan bir geçici madde
de bulunmamasına dayanarak “Anayasa’nın Cumhurbaşkanı
seçim şekli ve görev süresi değişmiştir, bu durumda
yeni bir Cumhurbaşkanı seçim süreci başlayacaktır”
da diyebilir. Bir an için bunun tam aksi bir görüşle geldiğini
düşünürsek, seçilmiş Cumhurbaşkanı yedi yıllık
görev süresi dolduktan sonra bu değişikliğin uygulanacağı
hükmüne varırsa bu sefer de Anayasa’nın 77’nci maddesinde
yapılan, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim dönemini beş
yıldan dört yıla indiren Anayasa değişikliğinin
de 23’üncü Dönemden sonra uygulanması gerekecektir. Tahmin
ediyorum, böyle bir uygulama da Adalet ve Kalkınma Partisinin
hiç arzu etmediği bir durum olacaktır.
Ancak, bütün bu belirttiğimiz hususlar-
Anayasa hukukuyla uğraşanların dahi görüş birliği
içinde olmadığı göz önüne alınırsa- seçilmiş
Cumhurbaşkanının meşruiyet tartışmasını
ister istemez gündeme getirecektir. Bu durum ülkeyi bir hukuk karmaşasına
sürükleyecektir. Bu durum karşısında, yol yakınken,
ne Türkiye’nin bir Cumhurbaşkanı seçme sorunu var ne bir
seçim süresinin beş yıldan dört yıla indirilmesi gibi
bir süreçte bir sıkıntı var. Zaten oy çoğunluğunuz
var, istediğiniz zaman bu beş yıllık seçim süresini
dört yıla indirebilirsiniz. Bütün bu kaosa, bütün bu hukuki
karmaşaya izin vermemek için bu tasarının tümünü halkoyundan
çekmek gerekir.
Bir an için aklınıza şu husus gelebilir:
“Biraz evvel, halkın iradesine sunulmuş bir konuda kurucu
iktidarın halk kanadını dışlayarak bir
şey yapamazsın demiştin, bu nasıl bir mantıktır?”
derseniz, ikisi birbirinden çok farklı. Şu anda bizim yaptığımız,
halkın da dâhil olduğu, halkın kurucu iktidarın
içinde bulunduğu bir oylama sırasında bir tasarıyı
parçalamak durumundayız. Hâlbuki, benim dediğim modelde
tali kurucu iktidar kendi başlattığı süreci tümünden
durdurabilir. Parçalamak başka şeydir, tali kurucu iktidarın
içinde bir kanadını oluşturan Meclisin kendi başlattığı
süreci baştan durdurması başka bir şeydir.
Şu anda sınır kapılarında
oylamalar başladı. Bu andan itibaren geçici maddenin iptal
edilerek paketten çıkartılması, oylama başladıktan
sonra halkın iradesine -yukarıda belirttiğim gibi
bir yetki gaspı da söz konusu olmak üzere- müdahale olur. Bunun
hukuken savunulabilir bir tarafı yoktur. Zaten bir Anayasa değişikliği
için de Adalet ve Kalkınma Partisi düğmeye bastığı
işte, ilim adamlarına tasarı hazırlattığı…
Dün, galiba, Sayın Başbakan Yardımcısının
“Biz bu işi biraz öteledik, sivil toplum örgütlerine bıraktık,
bir anayasa hazırlayın.” dediği de basında yer aldı.
Demek ki bir anayasa değişikliği tartışmasını
yaşayacağız.
O zaman toplumu tekrar, birkaç defa, peş peşe
referandumlara, halk oylamalarına götürüp -gene sizin arkadaşlarınızın
verdiği rakamla- her biri 103 trilyona mal olan halk oylamalarını
5 defa yaptırmanın, 6 defa yaptırmanın bir pratik
manası da yok. Anayasa değişikliği yapılacaksa,
şu anda acil bir Cumhurbaşkanlığı seçimi söz
konusu değilse, Parlamentonun seçim süresini dilediğiniz
şekilde kendi iradenizle düzenlemeniz mümkünken niçin Parlamentoyu
bu işlerle uğraştıralım? Anayasa değişikliği
tasarısı içinde- çünkü, Cumhurbaşkanının yetkilerini
de düzenleyerek- ülkeyi yeni bir Başkanlık rejimine sürüklemeden
bu yetki dengeleri sağlanarak bir Anayasa değişikliği
yapılabilir.
Bu nedenle, bu Anayasa değişikliği
tasarısının tümden geri çekilmesinde Parlamentonun
saygınlığı açısından fayda vardır.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu referandum ayıbına
ortak olmamak için, ülkeyi yeni hukuki belirsizliklere sürüklemeye
ortak olmamak için ret oyu kullanacağız.
Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mengü.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de
yüce heyetinizi saygıyla selamlarken, bir iki gün önce yaşadığımız
menfur hadiseye yeniden dikkatlerinizi çekmek ve acı içerisinde
olan şehit analarımızın, babalarımızın
acılarını paylaşmak üzere birkaç cümle sarf ederek
sözlerime başlamak istiyorum.
Sevgili milletvekilleri, kanlarımız,
canlarımız gidiyor. Âdeta, bir gün yok ki televizyonları
açtığımızda, gazeteleri karıştırdığımızda
bir şehit haberi olmasın ve yine bir gün yok ki milletin oylarıyla
birtakım yerlere gelmiş ve milletin kaynaklarını
kullanan birtakım insanlar, bir tarafta şehitler verilirken,
devlete meydan okumaya devam ediyorlar. Peki, bu sorunları çözmek
üzere milletten ehliyet almış Hükûmet ne yapıyor?
Hükûmet, tıpkı diğer kurumlar gibi, bu meseleleri, efendim,
izlemeye devam ediyor, âdeta seyircilik yapmaya devam ediyor. Terörle
ilgili, beş yıldır, sadece milleti oyalamak ve zaman
kazanmak dışında, verdiği demeçler dışında
hemen hemen yaptığı somut hiçbir şey yok. Nitekim,
dün bir Hükûmet yetkilisi de bizlerle birlikte şehitlerimizin
acısını paylaştı ve “Mevlana’nın 800’üncü
doğum yıldönümünde biz niye bu meseleleri yaşıyoruz?”
diye şikâyette bulundu. Hükûmet şikâyet etme mercisi değil
arkadaşlar. Bir söz varmış, ben bu sözü sizlere hatırlatmak
istiyorum: “Gardiyanın şaşkını mahkûma dert yanarmış.”
Hükûmet icraat yeri, bu sorunları çözme yeri, şikâyet etme
yeri değil.
Artık, ülkemizin kuzeyi güneyi, doğusu
batısı, bütün insanlarımız Hükûmetten bir kararlılık
bekliyor ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hem Sayın Genel
Başkanımız hem grubumuz hem de bir bir milletvekillerimiz,
bulunduğumuz her ortamda, terörle mücadelede önümüze ne getirilecekse,
hangi tedbir öngörülüyor ise onu vermeye hazır olduğumuzu
her ortamda belirttik. Yalnız, şu ana kadar somut herhangi
bir öneri gelmiş değil. Milletimizin takdirine esefle sunuyoruz.
Hükûmet sözcüsü “Artık, sözün bittiği
an, sözün bittiği nokta.” diye tanımladı. Sözün bittiği
noktada, siyaset ve diplomasi bitmiştir. Hükûmete bu beş
yılda siyaset ve diplomasi adına neler yaptığını
sormak icap etmektedir.
Sevgili milletvekilleri, yaşanan tüm bu
olumsuzluklara rağmen, terörle mücadelede, insanlarımızın,
vatanseverliğinden ve vatanını, milletini, bayrağını
koruma konusunda, elini taşın altına sokmada en ufak
bir geri adım atmayacağını, geri adım atmadığını
bilerek, karamsarlığa yer yok ve inşallah, Türkiye Cumhuriyeti
bu meselelerin üzerinden gelecektir diyoruz. Yeter ki, insanlarımızda
şehadet kurumuna yönelik, hem dinimizce kutsanan hem de Türk geleneklerimizde,
göreneklerimizde kutsanan şehadet kurumuna yeter ki halel getirilmesin.
Sözlerimi, şu an önümüzde, tartıştığımız
Anayasa değişikliğiyle ilgili birkaç cümle sarf ederek
devam ettirmek istiyorum. Gerçekten -birçok milletvekilimiz de
bahsetti- alelacele, 22 Temmuz seçimlerine âdeta siyasi rant
sağlamak üzere ve gerekli tartışma ortamı yaratılmaksızın
hazırlanan bir Anayasa değişikliği kanun tasarısıyla
karşı karşıya kalındı ve bu, âdeta yangından
mal kaçırırcasına, o dönemde kanunlaştırıldı.
Bir kanunun yeteri kadar tartışılmaması
başlı başına bir hata olmakla beraber, yeni Anayasa
değişikliği esnasında da bu hataya devam edildiğini
görüyoruz. Sürekli “Sivil ve demokratik bir anayasa yapacağız.
Bireyi ön plana çıkaran bir anayasa yapacağız.” sözüyle
konuşan, efendim, mevcut iktidar partisi şunu iyi bilmek durumunda
ki: Bu Mecliste, sivil, demokratik ve bireyi geliştiren, bireyi
ön plana çıkaran bir Anayasa değişikliğine hayır
diyecek hiçbir parti yok. Eğer bizim ortak paydamız bu değerlerse,
o zaman, Anayasa değişikliği yapma konusundaki çalışmaları
da bu Meclisten kaçırmanın bir anlamı yok. Getirilsin,
biz de, bu değerler uğrunda, diğer partiler gibi her türlü
katkıyı vermeye hazır olduğumuzu dün de belirttik,
şimdi de belirtiyoruz.
Bir milletvekilimiz -herhâlde, bir dil sürçmesi
diye düşünüyorum- “Egemenlik kayıtsız, şartsız
Meclisindir.” sözünü kullandı. Kendisine Anayasa’nın
6’ncı maddesini hatırlatmaktan hicap duyuyorum. Kaynağını
milletten almayan hiçbir yetkinin kullanılmayacağı
da açıktır, bunu bir kere daha belirtmiş olalım.
Değerli arkadaşlar, yine bir arkadaşımız
yıkıcı muhalefetten bahsetti. Muhalefet olarak yaptığımız,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptığımız, iktidarın
kırıp döktüğü, değerler olarak yakıp yıktığı
birçok şeyi tamir etmekten ibaret. Konu acilen ele alınmalı.
Önümüzde 21 Ekim referandumu var, gerçekten çok kısa bir süre
kaldı. Ortaya çıkacak sonuç, hakikaten milletimizi kamplaştırabilecek,
devletimizi bir belirsizliğe sokabilecek bir sonuç.
İşte, bu sonuçları ortadan kaldırmak
üzere, Sayın Genel Başkanımız ve Milliyetçi Hareket
Partisi iki teklif getirdi. Bunlardan, hepinizin bildiği üzere
birincisi, referandumu tamamen ortadan kaldıracak bir teklif.
İkincisi de şayet bir konsensüs sağlanamayacak ise Anayasa
Komisyonunda ve Mecliste, biraz önce bahsettiğim o belirsizlikleri
ve kamplaşmaları ortadan kaldırmak üzere, geçici 18
ve 19’uncu maddeleri kaldırmak.
Siyaset mümkün olanın sanatıdır.
Biliyorsunuz, bizlerin gönlünde her ne kadar birinci teklifimiz
yer almakta ise de, eğer Meclis önümüzdeki bu belirsizliği
kaldırmak üzere ikinci önerimizde bir uzlaşma, bir uyum
sağlayacaksa, bu konuda da her türlü katkıyı vermeye
hazır olduğumuzu baştan beri belirttik, çünkü samimiyetle
inanıyoruz ki arkadaşlar, hiçbir siyasi mülahaza ve hiçbir
siyasi düşünce milletin ve devletin önünde olmamalı. Biz
öyle bir gelenekten geliyoruz ki, Sayın Genel Başkanımızın
dediği gibi, önce ülkem ve milletim, sonra partim.
Bu bakımdan, her türlü belirsizliği
ortadan kaldırmak üzere -tekrar ediyorum- elimizden gelen katkıyı
yapacağız, çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün, bence
farklı konuları tartışıyor olmalıydı
ve Türk kamuoyunun önünde bugün farklı bir gündem olmalıydı.
Ortada hakikaten bir şeyler yapılması gereken ve neredeyse
ülkemizin büyük bir kısmını yangın yerine çeviren
terörün, terör ateşinin söndürülmesi, işsizliğin ortadan
kaldırılması, üretimin artırılması,
uluslararası ilişkilerde devlet itibarına yakışır
bir biçimde ilişkilerin rayına oturtulması gibi çok
ciddi meseleler varken, bu meseleyi bir an önce aşmak gerektiğini
düşünüyoruz. Eminim, vatanını, milletini seven bütün
arkadaşlarım da bu hassasiyeti bizlerle birlikte göstereceklerdir.
Söylediğim gibi, hiçbir mülahaza devletin ve milletin birliği
üstünde olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, bir dakikalık
süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür
ederim Başkanım.
Bu düşüncelerle, zaten fiilî durumda bir
geçerliliği kalmayan geçici 18’inci maddenin kaldırılması
konusunda olumlu oy kullanacağımızı belirtiyor;
ben de hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunarak
sözlerimi tamamlamak istiyorum efendim.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Korkmaz.
Şahsı adına Mersin Milletvekili
Zafer Üskül. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben ondan daha önce söz
istemiştim Sayın Başkan. Esas isteyen arkadaşınız
yok, sıra bana geldi. Lütfen…
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, birinci arkadaşınız…
BAŞKAN – Efendim, birinci sıradaki arkadaşımız…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, oraya bakar
mısınız. O devredemez, benden sonra devredebilir. O
başkasına devrediyorsa, ben ondan önce geliyorum.
BAŞKAN – Sayın Genç, birinci sıradaki
arkadaşımız sırasını diğer arkadaşımıza
devretmiş.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Devredemez efendim,
başkasına devredemez. Lütfen, orada usule uygun bir uygulama
yapın.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Üskül.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
benden sonra söz istemiş. Nasıl keyfî davranıyorsunuz?
İç Tüzük’ü okuyun lütfen.
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifini
görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir süreden beri Türkiye, ciddi Anayasa değişikliği
ya da Anayasa’nın değişik maddeleriyle ilgili tartışmaları
yürütüyor. Bu tartışmaları izlerken, zaman zaman geriye
dönerek, tartışma içinde yer alanların geçmiş dönemlerde
yazdıklarını, söylediklerini araştırma ihtiyacı
da hissettiğim oldu, tartışmaları gerçekten
şaşkınlıkla izlediğim anlar oldu. Beş
yıl önce, on yıl önce görüşlerini açıklamış
olan hem siyaset dünyasından hem bilim dünyasından insanların,
Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde ve daha sonra yaşanan
gelişmelerle ilgili olarak daha önce söylediklerinin, yazdıklarının
tam tersini söyleyebildiklerini, savunabildiklerini gördüm. Siyasetle
hukukun çok ciddi bir biçimde birbirine karıştırıldığını
gözlemledim. Bugün yapılmakta olan tartışmalarda da
bunları gözlemlemek mümkün.
Parlamenter sistemin doğduğu ülke
olan Birleşik Krallık’ta parlamentonun mutlak kraldan yetkileri
yavaş yavaş üzerine devraldığı ve bir noktada
“kadını erkek, erkeği kadın yapmak dışında
parlamentonun her şeyi yapabildiğinin” söylendiği
bir noktaya gelindiğinde, Avrupa’daki ve dünyadaki tüm parlamenter
sistemlerin örneği olan İngiltere’de ortaya çıkan bu
gelişmeler sanki hiç bilinmiyormuş gibi bu Meclisin üyelerinin
bu Meclisin yetkilerinin ne kadar sınırlı olduğu
konusunda görüş belirtmelerini şaşkınlıkla
karşılıyorum.
Elbette, Meclisimiz, Anayasa sınırları
içinde her konuda, her türlü düzenleme yapma yetkisine sahiptir ve
Meclisimiz bu yetkisine kıskançlıkla sahip çıkmak zorundadır,
durumundadır.
Anayasa’da tali kurucu iktidar olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yetkilerini sınırlayan maddeler
belirlidir: Anayasa’nın değiştirilmesi usulünü öngören
madde ve Anayasa’nın 1, 2 ve 3’üncü maddelerinin değiştirilemeyeceği,
değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği ile ilgili
madde.
Bunun dışında nasıl olur da
Anayasa değişikliği yapma yetkisine sahip Türkiye
Büyük Millet Meclisi, herhangi bir aşamada, yapmış olduğu
bir düzenlemeyi kısmen veya tamamen geri alamaz? Tali kurucu
iktidar yetkisini kullanırken, metnin hazırlanması,
yasanın çıkartılması, kabul edilmesi yetkisi Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir. Elbette, Cumhurbaşkanı onu
onaylar ya da referanduma götürülmesi kararını verebilir
ama orada yapılan sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisince hazırlanmış
olan metnin kabul ya da reddedilmesiyle sınırlıdır.
Halk metin yazmaz, böyle bir yetki yok. Nasıl olur da metnin tamamını
geri çekme yetkisine sahip olan bir Meclis, metnin iki maddesini geri
çekme yetkisine sahip sayılamaz?
Değerli milletvekilleri, eğer biz
halktan aldığımız yetkiyi, Anayasa’nın Türkiye
Büyük Millet Meclisine verdiği yetkileri, halktan aldığımız
vekâletle kullanma yeteneğine sahip değilsek, halktan özür
dileyerek oraya dönmekten başka yapabileceğimiz bir
şey olmasa gerektir. Bizim görevimiz halkın bize verdiği
vekâleti, Anayasa’nın bize verdiği yetkileri kullanarak,
onun sorunlarını çözmekten ibarettir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Üskül, bir dakikalık
süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri -konuşmamı tamamlamak
üzereydim- yetkilerimize sahip çıkmak ve bu yetkileri Anayasa’nın
öngördüğü sınırlar içinde doğru bir biçimde kullanmak,
aldığımız vekâletin bir gereğidir. Bunun
dışında herhangi bir şeyle sınırlı olmadığımızı,
herhâlde en önde savunması gereken, burada bulunan heyetin üyeleridir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Üskül, teşekkür ederim.
Şahsı adına, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç.
Sayın Tunç, buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
21 Ekimde referanduma sunulacak olan 5678 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un
6’ncı maddesiyle eklenen geçici 18’inci ve 19’uncu maddelerinin
Anayasa değişikliği paketinden çıkarılmasına
ilişkin Anayasa değişikliği teklifinin 1’inci
maddesi hakkında, şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri,
Türkiye’de hep uzun tartışmalara, gereksiz gerilimlere
ve sancılı turlara sebep olmuştur. Tüm bu olumsuzlukların
yerine, Cumhurbaşkanlığı seçimini doğrudan
millete bırakmanın en sağlıklı yol olduğu
uzun yıllardan beri dile getirilmiş ancak bugüne kadar değişiklik
gerçekleştirilememiştir. 22’nci Dönem Parlamentosu, bundan
sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde,
ülkemize zaman kaybettiren, gereksiz tartışma ve gerilimlere
neden olmadan, cumhurun kendi başkanını serbest iradesiyle
seçebilmesinin yolunu açan Anayasa değişikliğini
kabul etmiş, değişiklik, Cumhurbaşkanı tarafından
halkoyuna sunulmuştur. 21 Ekim halk oylaması için seçim takvimi
işlemeye başlamış, takvim işlerken, halk oylamasının
doğurabileceği hukuki sonuçlar üzerinde, tıpkı
367’nci madde tartışmasında olduğu gibi hukuki
mesnedi olmayan iddialar ortaya atılmıştır. Halk
oylamasının “evet”le sonuçlanması hâlinde Sayın
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığının
sona ereceği, 11’inci Cumhurbaşkanını yeniden
seçmek için sandığa gidileceği ve bu konudaki son kararın
da Yüksek Seçim Kurulu tarafından verileceği yönündeki
görüşlerin yayılmasına çalışılmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün seçimi,
seçildiği anda yürürlükte bulunan Anayasa kurallarına
göre yapılmıştır. Bu seçimin meşruluğu
ve hukukiliğiyle ilgili hiçbir şüphe bulunmamaktadır.
Daha sonra yürürlüğe girecek bir hukuk kuralının bu
seçimi etkileyebileceğini ileri sürmek, hukuk kurallarının
geriye yürümeyeceği yolundaki temel hukuk ilkesini inkâr etmek
demektir. Bu iddianın dayanağı olarak da geçici 19’uncu
maddede 11’inci Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçileceği yönündeki hüküm gösterilmektedir. Ancak 11’inci
Cumhurbaşkanı zaten seçilmiş olduğuna göre, bu
hükmün uygulama kabiliyetinin kalmadığı da açıktır.
Yüksek Seçim Kurulunun Cumhurbaşkanlığı seçimine
ilişkin bir karar verebileceğini iddia etmek de, hukuka
ve Anayasa’mıza aykırı, gülünç bir iddiadır. Anayasa’nın
79’uncu maddesinde Yüksek Seçim Kurulunun görevleri bellidir. Kurulun,
milletvekilliği veya Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin
yapılmasına karar verme yetkisi yoktur, olması da düşünülemez.
Aksi takdirde bu durum Yüksek Seçim Kurulunun, Meclisin ve Cumhurbaşkanının
görevini sona erdirme yetkisinin olduğunun kabulü anlamına
gelir ki, hiçbir demokratik ülkede bunun örneği bulunmamaktadır.
Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesine ilişkin Anayasa değişikliği paketi,
ana muhalefet partisi ve o zamanki Cumhurbaşkanı tarafından
Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine
götürülmüş, her iki dava da reddedilmiştir. Dolayısıyla,
ortada Anayasa’ya aykırılık da söz konusu değildir.
Hukuki durum bu derece net olmakla beraber, referandumun içeriğiyle
ilgili olmayan geçici 18’inci ve 19’uncu maddelerini uygulama kabiliyetinin
kalmamış olmasına rağmen, geçmişte olduğu
gibi yine gereksiz tartışmalarla, hukuki dayanağı
bulunmayan iddialarla ülke gündeminin meşgul edilmesinin
önüne geçmek adına geçici maddelerin halk oylaması paketinden
çıkarılması yönünde muhalefet partilerinin de uzlaşmasıyla
bu değişiklik gündeme gelmiştir. Yapılacak değişiklik,
halk oylamasından sonra ortaya çıkacak olan gereksiz tartışmalardan
ülkemizi kurtaracak bir fayda sağlayacaktır.
21 Ekimde yapılacak halk oylamasının
ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyor,
Türkiye'nin AK Parti İktidarıyla demokratikleşme alanında
gerçekleştirdiği büyük atılımlardan sonra
yıllardan beri gündeme gelmiş ancak bugüne kadar gerçekleşememiş
bu çok önemli Anayasa değişikliğine milletimizin büyük
bir ekseriyetle “evet” diyeceğine inanıyor, milletimizin
Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Sayın milletvekilleri, önergelerin ikisi
de aynı mahiyette olduğundan iki önergeyi okutup, birlikte
işleme alacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tek imzalı
önergeler Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge sahiplerine istedikleri
takdirde ayrı ayrı söz vereceğim yahut da gerekçelerini
okutacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım önergelerde kaç imza var?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, önergeler
görüşmelere başlamadan önce verildiği için geçerlidir.
Teşekkür ederim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilmesine
dair 1. maddesi Anayasaya aykırılık içermesi nedeniyle
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
10.10.2007
H.
Tayfun İçli
Eskişehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülecek olan 32 sıra sayılı
yasa teklifinin 1. maddesinin teklif metninden Anayasa’ya aykırı
olduğundan dolayı çıkarılmasını saygılarımla
arz ederim.
09.10.2007
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
– Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun efendim.
(DSP sıralarından alkışlar)
Sayın İçli, süreniz beş dakika.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli Başkanım, çok saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
görüşülmekte olan kanun teklifine ilişkin görüşlerim,
eleştirilerim siyasi nitelikte değil, hukuki nitelikte.
Lütfen, eleştirilerimi bir siyasi partiye yönelik olarak algılamayın.
Burası yüce Meclis, kutsal Meclis. Aldığımız
kararların, her şeyden önce hukukun evrensel kurallarına
uygun olması gerekir ve sonra da Anayasa’nın amir hükümlerine
uygun olması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, size dağıtılan
bu kanun teklifinde dahi ne kadar büyük bir hukuki ayıp yapıldığını,
ne kadar alelacele işe el konulduğunu net olarak görebilirsiniz.
Bakın, diyor ki: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun…”
Değerli arkadaşlarım, Anayasa’da
değişiklik yapabilirsiniz -Sayın Üskül’ün dediği
gibi- ama, siz, Anayasa’da değişiklik yapılmasına
ilişkin kanunda değişiklik yapmaya kalkıyorsunuz.
Bunu yapamazsınız. Anayasa’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin
neleri yapabileceği açık olarak belirtilmiş. Bakın,
daha baskıda bu hata… Komisyonda Değerli Başkanıma
bunu ifade ettim ve düzeltti. Orada konuşulurken yanlış
ifadelerde bulundurdu 21’inci Dönem Meclisle ilgili. 21’inci Dönem
Meclis… Sayın Başkanım, size de bunu arz edeceğim.
Bakın, hep arkadaşlarımın da Genel Kurulu yanıltan
açıklamalarının metni Kanunlar Kararlardan getirdiğim
metindir. 4720 sayılı Yasa’yla, Anayasa’mızın
86’ncı maddesinin bazı cümleleri değiştirilmiştir
yüce Meclis tarafından o tarihte. Yani, şimdi yapıldığı
gibi 4709 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmamıştır
ve yine yüce Meclis yanıltılmaktadır. İşte,
Yüksek Seçim Kurulunun kararı. İçimizde hukukçu arkadaşlar
var. Sayın Adalet Bakanı ile hem Anayasa Komisyonunda hem
Partiler Arası Uzlaşma Komisyonunda çalıştık.
Burada birlikte çalıştığımız birçok hukukçu
arkadaşlar var. Bakın, ne diyor, kararı okuyorum size:
“Kurulumuz, 10.11.2001 gün ve 658 sayılı kararıyla komisyon
oluşturmuş, 3376 sayılı Anayasa Değişikliğinin
Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun gereği altyapı
çalışmaları yapılmıştır. Ancak, Anayasa’nın
4709 sayılı Kanun’la değiştirilen ve Cumhurbaşkanınca
halkoyuna sunulan 86’ncı maddesi, bu defa, Türkiye Büyük Millet
Meclisince 4720 sayılı Kanun’la değiştirildiği
için konusuz kalmıştır.”
Bakın, siz, burada bir kanunu değiştirmeye
kalkıyorsunuz. Anayasa’nın 175’inci maddesinin altıncı
fıkrası der ki: “Anayasa değişikliğine
ilişkin kanunlar halkoyuna sunulması hâlinde, halk oylamasında
kabul edildiği takdirde yürürlüğe girer.” Bu Kanun yürürlüğe girmemiş,
Türkiye Büyük Millet Meclisi elini çekmiş, Cumhurbaşkanına
gitmiş, Cumhurbaşkanı halkoyuna sunmuş, onun üzerine
Yüksek Seçim Kurulu devreye girmiş, seçim takvimini başlatmış,
gümrük kapılarında 11 Eylülden beri oy kullanılıyor.
Elinizi vicdanınıza koyun değerli milletvekili, burada
keyfîlik olamaz. Anayasa’yı böyle keyfî olarak değiştirmeye,
ihlal etmeye kalkarsanız birileri gelir, düdüğü çalar,
sizin de anayasal haklarınızı ihlal eder. Bu, bu kadar
basittir. Lütfen…
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – İyi bir cümle
olmadı.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın,
değerli milletvekilleri, bu, benim değil… Bir şey söylüyorum…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Ayıp, ayıp… Bakanlık yaptınız, yakışmıyor.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın,
izin verin… İzin verin, ben, size çok güzel cevap veririm.
Bu söz, tarihî bir sözdür. 12 Eylül askerî ihtilalinden
önce…(AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, dinleyin.
Rahmetli Bülent Ecevit’in, o, biraz evvel konuşmalarınızda
Cumhurbaşkanı seçilemediği için darbeye neden olan,
ama demokrasinin nasıl, ne şekilde savunulması gerektiğini
Türk halkına ve parlamenterlere ifade eden tarihî bir sözdür. Bunu
işinize geldiği gibi algılamayın.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Geri alın geri,
yakışmıyor.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Hayır,
hiç geri alınacak bir söz değil.
Bakın, şunu söylüyorum: Eğer geri
alınacak bir şey varsa değerli Başkanım bana
müdahale eder değerli milletvekilleri.
Ben sizin bir arkadaşınız olarak,
bir siyasi ayrım gözetmeksizin yaptığınız
bir hataya işaret etmeye çalışıyorum. Burada siyasi
birtakım düşüncelerle, birtakım siyasi kaygılarla…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İçli, size bir dakikalık
süre vereceğim; yalnız, şu hususu açıklamama
fırsat verin: Belki, orada, kastınızı aşan bir
ifade olabilir veya arkadaşlarımız öyle anlamış
olabilirler. Biraz önce, anayasa kürsüsünde bulunmuş olan bir
hocamız da konuştu burada, ifade etti. Yani, Meclisin yetkileri
bellidir, Meclis bu yetkilerini millet tarafından almaktadır.
Dolayısıyla, yetkilerini Anayasa’da belirtilen
şekilde kullanabilir. Bu yetkileri de Meclisin elinden kimsenin
almaya gücü yetmeyeceği inancımı ben kendi adıma
Başkanlık Divanında Başkan Vekili olarak söylüyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli
Başkanım, bu, benim düşüncem değil. Önünüzde bulunan
ve değerli milletvekillerinin önünde bulunan Anayasa’nın
11’inci maddesi. 11’inci maddesini tekrar ifade ediyorum ve bizi
dinleyen Türk halkının da dikkatle dinlemesini arzu ediyorum:
“Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü:
Anayasa hükümleri, -yasama, yani, bizleri- yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.”
Doğrudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
değiştirilmesi teklif edilemez ilk üç maddesini değiştiremez
ama, yüce Meclis, ancak bu Anayasa’da belirtilen yetkilerini kullanmakla
Anayasa’yı değiştirebilir. Yüce Meclis bugün Anayasa’yı
değiştirmiyor. Anayasa’nın Değiştirilmesi
Hakkında Kanunu değiştirmeye kalkıyor bu Anayasa’daki
hükümlere göre.
Benim biraz evvel ifade etmek istediğim o
ifadeyi anladım ki bazı arkadaşlarımız yanlış
algılamış. Şunu anlatmaya çalışıyorum:
Anayasa’yı…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bugüne kadar, Meclis açıldığından
beri kullandığım usul dışında hareket edemeyeceğim,
özür diliyorum. Mikrofonunuzu…
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Ama müdahale ettiniz…
BAŞKAN – Hayır, müdahale ettiğimde
mikrofonunuz açık değildi, ayrıca bir dakikalık
süreyi sonra vermiştim. Başka bir zeminde, ümit ederim, veririm.
Bu kaidemi bozdurmayın bana, istirham ediyorum.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli
Başkanım, ikaz etmediniz, cümlemi bitireyim.
BAŞKAN – Yok, bana müsaade edin. Anlayışla
karşılayacağınızı ümit ediyorum. Teşekkür
ediyorum katkılarınız için.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Peki,
teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, diğer önerge sahibi olarak
Sayın Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada çok fuzuli bir işle uğraşıyoruz.
Fuzuli iş şu, bizim, birilerinin anlamadığı
şu: Teklifi veren arkadaşlarımız diyorlar ki, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun. Bu değiştirilmesini istedikleri kanunlar
Anayasa’da yok, hükümler. Yani, olmayan bir hükmün değiştirilmesini
teklif ediyorlar. Bizim dediğimiz bu. Eğer daha önce bu metinler
Anayasa’da olsaydı, yani geçici 18 ve 19’uncu maddeler Anayasa’da
olsaydı, tabii ki Meclis, daha bunu halk oylamasına sunmadan
önce bunu getirip değiştirebilirdi. Bu Anayasa profesörlerinin
nerede Anayasa öğrendiklerini de merak ediyorum! (CHP ve AK
Parti sıralarından gülüşmeler)
Yani, arkadaşlar, tabii ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi yasa yapma yetkisine sahip, bu gücü mutlaktır,
ama, ortada, Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiş,
Cumhurbaşkanına gitmiş, Cumhurbaşkanı halk
oylamasına sunmuş, halk oylamasıyla ancak bu kabul veya
reddedilebilir. Ha, geçmişte, 2001’de milletvekilleri maaşıyla
ilgili şeyde 86’ncı maddede değişiklik yapılmış.
86’ncı maddede değişiklik yapılınca halk oylaması
safhasında Meclis yine çıkmış 86’ncı maddede
Anayasa değişikliği yapmış ve Anayasa değişikliğini
yapınca Cumhurbaşkanı da onu onaylamış, kesinleşmiş.
Yani, bu, çok açık ve net bir şeydir. Yani, Anayasa’da olmayan
bir kanun maddesini siz nasıl değiştiriyorsunuz ben
anlamıyorum. Yani, bunu, Anayasa profesörleri çıksınlar,
bize bir onu anlatsınlar. Yani, olmayan şeyi nasıl değiştireceksin?
Yani, birisi dedi ki, efendim, çocuk ölü doğmuş. Bu ölüyü kim
doğurdu? İşte, bundan önceki AKP’nin getirdiği
anayasa değişikliği doğurdu. Onun için, yani, ölü
doğma kelimesi… Bizim burada Anayasa’ya aykırı dediğimiz
şey, geçici 18’inci madde. Geçici 18’inci madde ne diyor? Anayasa’nın
67’nci maddesi, yani, seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin
Cumhurbaşkanlığı seçiminde nazara alınmayacağı.
Bu, bir şekilde telafi edilebilirdi. Ne yapacaktı? Yine,
Anayasa’nın 67’nci maddesinde bir değişiklik yapılacaktı,
“Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle yapılacak
kanunlar ve Seçim Kanunu’nda yapılacak hükümler bu Anayasa
hükmüne tabidir” deyip eski hâline getirseydiniz, zaten bu kendiliğinden
ortadan kalkmış olurdu.
Şimdi, biraz da başka konularda
şey etmek istiyorum. Bakın arkadaşlar, siyasette, toplumda
bir kural vardır, eğer bir kişiyi iki defa kuyudan
çıkarırsanız, o kuyudan çıkardığınız
kişi döner sizi tekrar kuyuya itebilir. Şimdi, bu muhalefetin
de bir dayanışma içinde olması lazım. Şimdi,
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine sevgili MHP’li
arkadaşlarımız sebep oldu, onların kendi takdirleridir.
Ama, şimdi, mademki siz Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesini istiyorsanız, şunda bu AKP’ye bir destek vermeyin.
Hadi bakalım burada çok böyle çalım ediyorlar, diyorlar
ki, efendim, bu Anayasa da geçse Abdullah Gül orada oturur. Oturur mu
oturmaz mı, onu bir görelim. Hayır, bu Anayasa’ya da destek
vermeyin, belki ondan sonra bu hâliyle referandum kabul edildiği
zaman belki MHP’li bir arkadaşımız gelir Cumhurbaşkanlığına
oturur, bu hakkınızı niye aramıyorsunuz? Yani,
ben rica ediyorum sizlerden. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, şöyle bir şey var arkadaşlar,
bakın: Şimdi, bu halk Çankaya’ya Abdullah Gül’ün bu
İktidar zamanında Cumhurbaşkanı olacağına,
kabul etmeyeceğine ben inanıyorum. Çünkü, burada bu halk
iradesi her şeyin üstündedir.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Yüzde 47’yi
kim aldı, siz mi aldınız?
KAMER GENÇ (Devamla) – Halk daima ülkenin geleceğini
düşünür. Cumhurbaşkanlığı makamında oturacak
insanın iktidar partisiyle paralel düşünmemesi lazım.
İktidar partisinin her aldığı kanunu, her aldığı
tasarrufu onaylamaması lazım. Bu, Türkiye için çok ama çok
ciddi bir rejim sıkıntısıdır.
Geçmişte, bakın, ben size bir olay anlatayım:
2003 vergi affında -2003 müydü, 2004 tarihinde vergi affını
çıkardınız, bu vergi affında- affın son süresini
31 Mart diye gözettiniz. Yani, incelemede olup da 31 Mart tarihine
kadar verilen raporlarda af kanunu kapsamına girdiniz. Fakat
tam o sırada süre dolmaya az bir zaman kala, baktılar ki AKP’ye
yakın adamların, Hükûmetin yakın adamlarının
inceleme elemanlarının elinde önemli raporları var
ve o raporlar verildiği takdirde devlet aşağı yukarı
5-6 trilyon vergi kazanacak. Bunun üzerine bir kanun teklifi getirdiler
alelacele Bütçe Plan Komisyonuna. Bütçe Plan Komisyonu bu kanun
teklifini Genel Kurulda kabul etti ve bu gitti Cumhurbaşkanı
bunu veto etti. Veto etti, gelip tekrar Bütçe Plan Komisyonuna gittiği
zaman, yahu Hükûmet dedi, ben bu kanun teklifini vermedim: milletvekilleri
dedi, biz bu kanun teklifini vermedik.
Yani, bakın, bunlar çok önemli şeyler.
Eğer Çankaya’da oturan kişiler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika ek süre
veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer Çankaya’da oturan
kişiler bir siyasi partinin tamamen güdümünde hareket ederse,
orada çok ciddi bir rejim sorunu çıkabilir. Ben rica ediyorum,
özellikle MHP’li arkadaşlarımızdan, buna destek vermeyin.
Bu çıksın böyle. Ondan sonra, bu böyle çıktıktan sonra
Abdullah Gül yerine yeniden Cumhurbaşkanı seçilecektir,
herkesin bunu bilmesi lazım.
Burada bir kaos da yok.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Çok beklersiniz
çok!
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yiğitseniz
işte çıkarmayın! Yiğitseniz çıkarmayın!
(CHP sıralarından alkışlar) Gidelim Meclise, halk
kabul etsin, ondan sonra bakın ben Abdullah Gül’den Cumhurbaşkanlığını
alıyor muyum almıyor muyum, göreceksiniz bakın.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen mi alıyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya ben almasam bile bir
başka arkadaş alır, ama bu böyle yürümez arkadaşlar.
Rejim için sıkıntı olabilir.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sıkıntı
sende var, sen hazmedemiyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bilmem gazeteci,
gazetenin birtakım basın mensuplarını Cumhurbaşkanının
uçağına doldurarak onlara getirip ziyafet çekmekle basını
lehinize çevirebilirsiniz ama halkı çeviremezsiniz. Onu da
bilesiniz. Ama rica ediyorum ben, gelin şu Anayasa değişikliğini
reddedelim, halk onu kabul etsin, bakın Türkiye’nin çok lehine
sonuç çıkar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, önergeleri beraberce
işleme almıştım. Önerge sahiplerini dinlediniz.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, 1’inci
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Bir önceki oylamadan farklı olarak, Komisyon
sırasında ve Hükûmet sırasında, iki ayrı yerden,
arkadaşlarımıza yardım için pullar verilecektir.
Onu da bilgilerinize sunuyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
oy pullarının rengini hatırlatıyorum: Beyaz pul
kabul, kırmızı pul ret, yeşil pul çekimser oy anlamını
taşımaktadır.
Arz ederim.
Şimdi maddenin gizli oylamasına Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulda bulunup oyunu kullanmayan arkadaşlarımız
var mı? Yok.
Oy kullanma işlemini bitiriyorum.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımına başlandı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, oy tasnifi yapılırken 2’nci maddenin
görüşmelerine devam edeceğiz.
2’nci madde üzerinde söz alan üyelerin isimlerini
okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hakkı Suha
Okay, Ankara Milletvekili. Şahısları adına: Mehmet
Emin Ekmen, Batman; Suat Kılıç, Samsun; Kamer Genç, Tunceli;
Hüseyin Tayfun İçli, Eskişehir..
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 16/6/2007 tarihli ve 26534 sayılı
Resmî Gazetede halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan 5678 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 6
ncı maddesiyle 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına eklenen geçici 19 uncu madde metinden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay.
Sayın Okay, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’yle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Gerek Parti Grubum adına gerek şahsım
adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün saat
12.00’den bu yana Anayasa’mızın bazı maddelerinde değişiklik
yapan kanun teklifine ilişkin görüşmelerimizi sürdürüyoruz.
Bu süreçte AKP Grubuna dâhil kimi sözcü arkadaşlarım bu
aşamaya nasıl gelindiğine ilişkin bilgilendirirken
kimi gerçekleri farklı olarak ifade ettiler. Öncelikle bir iki
hususu düzelterek konuşmamı sürdürmeyi düşünüyorum.
İfade edilenlerden biri şuydu: 367
şartı şimdiye kadar hiç aranmadı, ama ilk kez 2007’de
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde arandı.
Değerli arkadaşlarım, gerek Sayın
Süleyman Demirel’in gerek Sayın Ahmet Necdet Sezer’in seçimlerinde
toplantı yeter sayısı olan 367 sayısı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu salonunda hazırdı. Hem
Sayın Demirel’in hem Sezer’in seçim süreciyle bu süreci karıştırmayın.
Ama, şu denilebilir: “Sayın Özal’ın da seçiminde 367
olan toplantı sayısı veyahut da o dönemdeki Parlamento
sayısına göre gerekli olan üçte 2 çoğunluk yoktu.”
Değerli arkadaşlarım, bir kural
ihlal edildi diye bu kuralın ilanihaye ihlal edilmesi söz konusu
olamaz. Yani, bir defa kırmızı ışıktan geçtik,
bundan sonraki süreçte ben de geçerim… Hayır, sen geçemezsin
ve bu süreç yargıya taşınır, yargı da Anayasa’ya
uygun kararını verir.
Peki, 367 sonrası ne oldu, Anayasa Mahkemesi
kararı sonrası ne oldu? O süreçte Parlamentoda bulunan,
ama seçim sürecinde seçime dahi katılamayan, Anavatan Partisi
AKP Grubuyla iş birliği yaptı, “uzlaşmayı gerçekleştireceğiz”
dedi ve o uzlaşmanın ürünü olarak Anayasa’da değişiklik
yapan ve referandumu da içeren bir paket gündeme geldi.
Tabii, anayasalar yapılırken hazırlandığı
döneme bakılır. Hazırlandığı dönem geçmişi
göz önünde tutar, ama geleceğe de ışık tutar. Hazırlandığı
dönemde Parlamentoda yeter sayı bulunamaz endişesiyle
böyle bir kanun değişikliği teklifi Türkiye’nin gündemine
geldi ve bu teklif öylesine alelacele gündeme getirildi ki, sanki
hem seçim yapılacak hem de Cumhurbaşkanı seçilecekti.
Fakat, olmadı. Seçim yapıldı, ama, o seçim sürecinde
Cumhurbaşkanlığına talepkâr olan Sayın Gül dahi,
AKP’nin tüm sözcüleri seçim çalışmalarında dediler
ki: “Biz, halk tarafından Cumhurbaşkanının seçilmesini
istedik. Ama, Parlamentoda şimdi bize o yetkiyi verin, halk tarafından
seçilsin.” Şimdi bu süreç geldi, yeni, 23’üncü Dönem Parlamentosu
çalışmaya başladı, bir anda Parlamento Anayasa’ya
uygun Cumhurbaşkanını seçti. Şimdi “Anayasa’ya
göre seçiminde zorluk olacak.” ifadesi edilen Sayın Cumhurbaşkanının
konumunu tartışmadan çıkartmak için bu kez paketten,
çerçeve 6’ncı maddenin içerisinde yer alan 18 ve 19’uncu geçici
maddelerin çıkarılması için bu Meclis gündeminde bunları
konuşuyoruz ve bunları konuşurken bir taraftan da oylama
devam ediyor. Şu an gümrüklerde halkımız oyunu vermeye
devam ediyor. 10 Eylülden bu yana da bu süreç işliyor. Kimilerine
göre “1 oyun ne önemi var?” denilebilir, ama bilesiniz ki, bu Parlamentoda
1 oy nedeniyle Cumhurbaşkanı seçilememiştir, benim
partim 47 oy nedeniyle 1 milletvekili eksik kazanmıştır.
Hem oyun çok önemi var hem de vatandaşın iradesini yok farz etme
hakkımız yok. Bu oylama süreci başlamıştır.
Şimdi birinci tur görüşmeleri yapıyoruz,
salı günü ikinci tur görüşmelerini yapacağız ve
bir anda o paketten iki maddeyi çıkaracağız ve o iki
maddeyi çıkarırken de, bugüne kadar oy veren vatandaşların
iradelerini yok farz edeceğiz.
Ve şunu da anlamakta zorluk çekiyorum. Parlamento
salı günkü görüşmesinde belki bu değişiklik teklifini
kabul edecek. Ama, nereden çıkarıyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı
da aynı gün onaylayacak? Ona güveniyorsunuz. Ama, ya incelemek
isterse!
Bunu şunun için ifade ediyorum: Bu yasa, yani
görüşmekte olduğumuz bu temel yasa ele alındığında
zaten birsürü yanlışla iç içeydi. Örneğin, nereden
çıkarıldı 11’inci Cumhurbaşkanı? Cumhurbaşkanları
içerisinde öyle bir sıralama mı vardı? Niye o “11’inci
Cumhurbaşkanı” ibaresi konuldu? Hiçbir yasal düzenlemede
Cumhurbaşkanlarının sıralaması yer almıyor.
Şimdi, bugün üzerinde konuştuğum
geçici 19’uncu maddede, halkoyuna sunulması hâlinde Cumhurbaşkanının
nasıl başvuruda bulunacağı ve bunun Yüksek Seçim
Kurulunda nasıl inceleneceği söyleniyor.
Değerli arkadaşlarım, şu söylenebilir:
“Kanunla düzenlenir.” hükmü var 5’inci maddenin son cümlesinde. Ee,
orada düzenliyoruz.” Biz Cumhurbaşkanı seçiyoruz, Türkiye’ye
Cumhurbaşkanı seçiyoruz. Yani, Anayasa’daki bir hükümle
kanundaki hüküm arasındaki kabul sayılarının
farklılığı da göz önüne alınırsa, bu konuda
çok daha titiz, çok daha dikkatli olma zorunluluğumuz var.
Bir başka husus: “Efendim, Cumhuriyet Halk
Partisinin Sayın Genel Başkanı bu referandum için 200
trilyon harcanacak.” diyor, kimi AKP sözcüleri “30 trilyon harcandı.”
İşte, referandum için 100 trilyon... 30 veya 100… Çok rica ediyorum;
o parada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Ne olacak, 100
trilyon da buraya gitsin deme hakkımız yok. Niçin? Çünkü bir
iddiayla, Türkiye’nin gündemini değiştiren bir söylemle…
AKP, bugün kimi grup sözcülerinin sahiplendiği,
kimi zaman Hükûmet sözcülerinin ve grubunun sahiplenmediği
bir Anayasa tartışmasını Türkiye’nin gündemine
getirdi. Böylesine Anayasa tartışmalarının Türkiye’nin
gündeminde olduğu bir süreçte, şimdi referandumda kabul
edilecek değişikliğe baktığımızda
özeti şudur: Cumhurbaşkanını yedi yıl değil
beş yılda seçelim. Milletvekillerinin süresi beş
yıl olmasın, dört yıl olsun.
Değerli arkadaşlarım, bu her
aşamada yapılabilir. Parlamento açılalı, bu yasama
dönemi başlayalı daha üç ay oldu. Eğer, o Anayasa değişikliği
teklifinde veya AKP Grubunun söyleminde olduğu gibi yeni anayasa,
sivil anayasada samimiyseniz, gelin, bunu bir bütün olarak ele alalım.
Böylesine palyatif, parça parça, orasından burasından değişiklikler
yaratarak Anayasa’yı değiştirmeyelim ve bunun hiç
kimseye de bir faydası yok. Ayrıca, bütün bunlara baktığımızda
şunu görüyorum: Böylesine irade Meclisi yıpratıyor,
Mecliste itibar zafiyetine sebebiyet veriyor. Oysa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi demokrasinin kalbi.
Değerli arkadaşlarım, anayasalar
böylesine sık sık değiştirilmez. Anayasalar kalıcı
metinlerdir. Anayasaları günün koşulları için değiştirmeye
kalkarsanız, bir gün bir başka ekseriyet gelir, o da bunun
alışkanlık hâlinde olduğunu tespit eder, o da bunu
yapmaya kalkar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Okay, bir dakika ek süre
veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY(Devamla) – Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına
uygun, birlikte, kimi maddeler değişecekse, ama bir toplumsal
uzlaşmayı, bir konsensüsü yaratacak bir anayasa metni hazırlanacaksa,
el ele verelim, birlikte yapalım.
Şunun için söylüyorum anayasaların
sık sık değiştirilemeyeceğini: Eğer, bu
anayasaları böylesine hukukun kurum ve kurallarını
göz ardı ederek, dilediğimiz zaman, isteğimize uygun
biçimde değiştirmeyi alışkanlık hâline getiren
bir Mecliste çalışmayı sürdürürsek, bilesiniz ki, bunun
sıkıntısını gelecek süreçte çok fazla çekeriz.
Bu vesileyle, şahsım adına bu değişikliğin
doğru olmadığını ifade ediyorum, sizlere saygı
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Okay.
Şahsı adına, Batman Milletvekili
Mehmet Emin Ekmen.
Buyurun Sayın Ekmen. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 21 Ekim 2007 tarihinde halkoyuna
sunulmak üzere bekleyen 5678 sayılı Yasa’nın çerçeve
6’ncı maddesinin referandum metninden çıkarılmasına
ilişkin yasa teklifi üzerinde kişisel görüşlerimi
açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, son günlerde
artış gösteren terör olayları nedeniyle yaşamını
kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, hepimizin
bildiği gibi, 5678 sayılı Yasa ile meydana getirilen
değişiklikler, siyasetin ve ülke yönetiminin tartışılmaz
meşru zemini olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, muhalefet
partileri tarafından çalışamaz hâle getirilmesi sonucunda
ortaya çıkan kaos durumunu aşmak ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışmalarında aynı tıkanıklığın
bir kez daha yaşanmaması için atılan bir adımdır.
Bu yasa ile sadece Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
değil, milletvekili seçimlerinin süresi ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışmalarında dikkate alınacak toplantı
yeter sayısı da düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ile
Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşru çalışma zemini
vasfını kaybetmemesi ve muhalefetin, Türkiye Büyük Millet
Meclisini çalıştırmayarak demokratik sistemin
işleyişini engelleme girişimlerinin ortadan kaldırılması
sağlanmıştır. Demokratik ülkelerde ihtiyaç duyulmayacak
böyle bir düzenlemenin ülkemizde yapılmış olması
da bize özgü demokrasi anlayışının sonuçlarından
biridir sanırım.
Bu yasanın ardından 22 Temmuz seçimleri
yapılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesi yenilenmiş
ve seçimlerden katılım ve temsiliyet oranı ile güçlenerek
çıkan Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülkemize 11’inci Cumhurbaşkanını
seçmiştir. Bu durumda, 18 ve 19’uncu maddelerin uygulanma
imkânı kalmamıştır. Bu değişiklikler, referandum
sonucu kabul edilse bile uygulanamaz. Uygulanma ihtimali olmayan
maddelerin referandum metninde bulunması hukuki anlamda bir
sakınca doğurmamasına rağmen, yapılan tartışmalar
böyle bir değişikliğin gündemimize gelmesine sebebiyet
vermiştir.
Saygıdeğer arkadaşlar, hukuki
anlamda böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyulmamasına
rağmen, son günlerde yaşanan tartışmalar, ileri sürülen
fikirler göz önüne alındığında, bu maddelerin referandum
metninden çıkartılması, fuzuli tartışmalar
ile ülkemizin zaman kaybetmesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi
iradesine yönelik olası bürokratik müdahalelerin engellenmesini
ve Türkiye’nin bir an önce içte ve dıştaki sorunlarının
çözümüne odaklanmasını sağlayacaktır. Böylece,
daha zengin, daha demokratik, daha gelişmiş bir ülke olma
yolunda hükûmetimizin ortaya koymuş olduğu yüzüncü
yıl hedeflerine yürüyüşümüz de hızlanacaktır.
Bu düşünceler ile Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekmen.
Şahsı adına, Samsun Milletvekili
Suat Kılıç.
Sayın Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; yüce heyetinizi en içten saygılarımla
selamlıyorum.
Yapmakta olduğumuz Anayasa değişikliğinin
Türk milleti ve Türkiye için hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum.
Yaklaşmakta olan Ramazan Bayramı’nızı
da tebrik ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde
üzerinde, aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı
yasa teklifinin 2. maddesi Anayasaya aykırı olduğundan
teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilmesine
dair 2. maddesi Anayasaya aykırılık içermesi nedeni
ile teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
10.10.2007
H.
Tayfun İçli
Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın İçli, konuşacak
mısınız?
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın İçli.
Süreniz beş dakika.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tabii, beş dakikada görüşleri ifade
edebilmek o kadar kolay bir olay değil. Kalan yerden devam ediyorum,
zamanınızı alacak değilim.
Tekrar söylüyorum: Bugün, biz, burada bir Anayasa
değişikliği yapmıyoruz, daha önceki bir Anayasa
değişikliğine ilişkin bir kanunu değiştirmeye
kalkıyoruz. Onun için, hangi usullere göre hareket etmemiz gerektiğinin
şeyi Anayasa'mızda ve İç Tüzük’ümüzde bellidir.
Değerli arkadaşlarım, 5678 sayılı
Anayasa'nın bazı hükümlerinin değiştirilmesine
dair Kanun, 22’nci Dönem Parlamentoda 31 Mayıs 2007’de kabul edilmiş,
Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulmuştur
ve bu Kanun 16 Haziran 2007 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Bunun üzerine, Anayasa'nın 79’uncu maddesi gereği, devreye
yargı girmiştir.
Bakın değerli arkadaşlarım,
Anayasa'nın 79’uncu madde hükmü açıktır, Anayasa'nın
175’inci maddesiyle birlikte değerlendirilmesi gerekir. Seçimler,
yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında
yapılır. Seçimlerin başlamasından -seçimler
başlamış, 16 Haziranda başlamış- bitimine
kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili
bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden
sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzluklar,
şikâyet ve itirazları inceleme, Yüksek Seçim Kurulunun yetkisindedir.
Seçim başlamış 16 Haziranda, seçim takvimi ilan edilmiş,
Parlamento bu işten elini çekmiş ve 11 Eylülden itibaren,
ister sınır kapısı olsun -adını ne koyarsanız
koyun- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oy kullanmaya
başlamış. Artık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
başlamış olan bir seçime müdahale etme hakkı yoktur.
Bugün görüşmekte olduğumuz yasa bir anayasa değişikliği
değildir. Anayasa değişikliği olmuş olsaydı,
getirilmiş olsaydı, yüce Meclisin, bu konuda, tabii ki
Anayasa’nın ilk üç maddesi dışındaki bazı hükümlerini
değiştirmesi mümkün olurdu. Ama, yanlış yapıyoruz
değerli arkadaşlarım. Bu bir kanun, daha önceki Kanun’u,
yürürlüğe girmemiş bir Kanun’u değiştirmeye yönelik.
O Kanun’un da nasıl yürürlüğe gireceği Anayasa’mızda
bize açıkça belirtilmiş. Denilmiş ki: “Anayasa değişikliğine
ilişkin kanunlar eğer halk oylamasına sunulursa, bu kanunların
yürürlüğe girmesi, halkın, katılan halkın yarısından
bir fazlasının kabulüyle mümkündür.” Daha bu Kanun bir anayasa
hükmü hâline gelmemiş. Gelmesi için, sizlerin iradesiyle, devreye
yüksek yargı girmiş, Yüksek Seçim Kurulu el altmış.
Böyle bir hukuki hatayı yapmayalım değerli arkadaşlarım.
Benim ifade etmek istediğim bu.
Bakın, farkındaysanız, hiçbir siyasi
gerekçe ileri sürmüyorum. Şekil ve usul açısından yanlış
yapıyoruz. Bir kapı açacak olursak, bütün, bundan sonra yanlış
işlere kapı açmış oluruz. Benim sizlerden ricam,
bunu dikkate alın. Bir bu.
İkincisi: Bazı arkadaşlarımız
gerekçeler ileri sürüyorlar, işte “Cumhura gideceğiz.”,
“Zaten geçerli olmayan 18’inci ve 19’uncu maddeyi biz yürürlükten
kaldırdık.” diyorlar. Ee, o zaman tamamını niye
kaldırmadık? Şunun tamamını kaldırmış
olsaydık -biz önceden de söyledik, 11 Eylülde, seçim başlamadan
evvel- böyle bir problem kalmazdı.
Şimdi, bakın, bu Parlamento Cumhurbaşkanını
seçti. Şimdi, Türkiye’nin önünde bu tartışmayı yaratan
ben değilim, bu tartışmayı yaratan AKP grup başkan
vekilleri ve 272 arkadaşımız. Türkiye’nin bunca önemli
sorunu varken, sanki suçlama yöneltiliyor gibi, biz konuşurken
sizleri sıkıntıya sokuyormuşuz izlenimini vermeye
çalışıyorsunuz. Bu kanunu ben getirmedim, bu kanunu
AKP grup başkan vekilleri ve 272 AKP milletvekili getirdi. Tamamını
çıkarsaydınız. Sayın Gül’ü, Sayın Cumhurbaşkanını
tartışılır bir hâle getirdiniz. Yazıktır
ona da yazıktır. tartışılan bir Cumhurbaşkanı
olacaktır. Bu hatalardan dönün. İnanın, hukuk fakültelerinde
öğrencilere bunu anlatmakta zorluk çekecek öğretim görevlileri.
Biraz evvel söyledim. Konuşmamda, bana dayanak
olarak gösterilen eski uygulamanın böyle bir uygulama olmadığını,
o uygulamanın bir anayasa değişikliği şeklinde
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğini söyledim. Biz, o zaman,
bir anayasa değişikliğine ilişkin bir kanun değiştirmeye
kalkmadık. Lütfen, Meclisi doğru bilgilendirelim Sayın
Başkanım.
Bakın, elimde var, sizde de vardır, Kanunlar
Kararlar Dairesinden getirtin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İçli, bir dakika
içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Toparlayacağım.
Bakın efendim, değerli milletvekili
arkadaşlarım, 4720 sayılı Kanun bir maddeden ibarettir
ve anayasa değişikliğine ilişkin bir maddedir. Bu
sizin yetkinizdedir, ama Anayasa değişikliğini içeren
bir kanunu, yürürlüğe girmemiş bir kanunu, Anayasa’yı
değiştirme hükümlerine tabi olarak değiştiremezsiniz.
Bizim bu konuda yetkimiz yoktur. O zaman her şeyi yapabiliriz,
kendimizi yargıç yerine de koyarız. O zaman yürütme yerine
kendimizi koyarız. Anayasa’mızın -işte bahsettim
dilekçemde- başlangıç hükümleri, eşitlik ilkesi,
11’inci maddesi, yasama, yürütme, yargı erklerinin güçler ayrılığı
prensibi gereğince Anayasa’da verilen yetkiler çerçevesinde
kullanabileceğini söyledim.
Lütfen, rica ediyorum. Bunu ben siyasi bir saikle
söylemiyorum. Hata yapıyoruz. Bunlar tutanaklara geçecek ve
bu Anayasa, bir kanunun da ötesinde, gelecek kuşakları ilgilendirecek,
emsal olacak.
Sabrınız için çok teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İçli.
Evet, diğer önerge sahibi olarak Sayın
Kamer Genç.
Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; getirilen ve Anayasa’da olmayan bir maddenin Anayasa
değişikliği şeklinde önümüze getirilen bu madde,
tamamen Abdullah Gül’ü kurtarma maddesidir.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kimdir Abdullah
Gül?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bunu hiç inkâr etmenize
gerek yok, sizin seçtiğiniz Cumhurbaşkanı canım.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Senin de Cumhurbaşkanın.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben insanların nüfus
cüzdanındaki isimleriyle hitap ediyorum.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Türkiye Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse canım, sen öyle
hitap et. Yahu sen benim irademe sahip olamazsın.
Şimdi, burada, bu nedir biliyor musunuz?
Kuş yok ortada, arkasından mermi atıyorsunuz, olmayan
kuşa mermi atmak. Yani yok böyle, Anayasa’da hüküm yok böyle.
Hele bu öteki maddede, geçici 6’ncı maddede Anayasa’nın
67’nci maddesi var. Burada yok 19’uncu madde, Anayasa’ya girmemiş,
daha oylanmamış, Anayasa’ya girmemiş. Olmayan bir
maddenin… Yani, teklifin başında diyorsunuz ki Anayasa
değişikliği. Ben anlamıyorum. Yani, bu hangi anayasa
eğitimini aldılar da bu profesörlerimiz, nerede, hangi
tezleri incelediler de anayasa imtihanını verdiler, anayasa
profesörleri oldular, benim aklım ermiyor. Keşke şöyle
bir aklı başında profesörleri getirseydik, bunları
karşı karşıya şey etseydik.
Şimdi bakın değerli milletvekilleri,
tabii çoğunluğunuz var. Tabii biraz önce de ben yine burada konuşurken Sayın
MHP’li dostlara da özellikle rica ettim, dedim ki: Yahu bir muhalefet
dayanışması içinde hareket edin. Yani, ille iktidara
dayanışma gerekmez. Onlar, efendim, diyor ki: “Bundan sonra
her şeyi halka götüreceğiz. Getirirler bundan sonra… “
Şimdi her türlü bilmem delilikleri
getirip de halka götürürsek bu halk ne yapar? Sonunda der ki: “Yahu
siz o zaman memleketi yönetmiyorsanız gelin biz yönetelim. Yani
“Bırakın o Meclisi…”
Şimdi, dolayısıyla, burada çok
açık seçik olmayan bir hükmü değiştiriyoruz. Değiştirdiğiniz
zaman Abdullah Gül’ün… Yani, niye bu kadar Abdullah Gül’ü şey
ediyorsunuz? Yani, Abdullah Gül, bakın…
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Gül!
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, sen söyleyebilirsin,
ben söylemiyorum. Allah Allah!..
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Saygılı
olmak zorundasınız!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Zorla mı bana söyleteceksin?
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Saygılı
davranmak zorundasınız!
KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, siz kendinize göre
konuşun.
Şimdi, yani Türkiye Cumhuriyeti devleti
seksen dört yıllık geleneği olan bir devlet. Bir insan
özel hayatında istedikleri gibi giyinebilir, kuşanabilir,
inançlarına saygı duyuyoruz. Ama bir devletin belirli makamlarına
gelen kişiler, o devletin seksen yıllık, seksen beş
yıllık geleneklerini devam ettirmek zorundadır. Bakın,
bunu bilmemiz lazım. O gelenekler ancak ihtilallerle değişebilir.
Yoksa… Şimdi Türkiye’nin, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
seksen yıllık geleneğinde Çankaya’da türban yoktur,
çarşaf yoktur.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Görüşmeyle
ne ilgisi var bunun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Vardır. İşte
Abdullah Gül’ü kurtarma kanunudur. Eğer siz Abdullah Gül’ü
halkoyuyla getirseniz, Abdullah Gül bir daha orada seçilmez. Buna
inanmanızı istiyorum. Varsa bir yiğitliğiniz,
kaldıralım bu maddeyi, kaldıralım…
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Görüşmeyle
ilgisi yok!
KAMER GENÇ (Devamla) - Hatta Abdullah Gül’e de
bir tavsiyede bulunuyorum: Bu kanun direkt kendisini ilgilendiriyor,
lütfen referanduma getirsin. Hiç onaylamadan, ne kadar oy kullanılırsa
kullanılsın, desin ki: “Arkadaş, bu benim durumumu kurtarma
kanunudur, benim vicdanım kabul etmiyor, ben bunu halka getiriyorum.”
Bu kanun hükmü nedir? Siz diyorsunuz… Anayasa
değişikliği yapıyorsunuz, insanların gözünü
boyuyorsunuz, diyorsunuz ki: “Cumhurbaşkanını halk
seçsin.” Eh, seçecekse seçsin kardeşim. Yani, şimdi,
eğer bu Meclis yedi yıl için Abdullah Gül’ü seçmişse, bu
müteakip oylayacağımız Anayasa hükmüyle seçim süresini
beş yıldan dörde indiriyoruz. Zaten, erken seçim kararını
almak bu Meclisin elinde. Yani, o hükmün bir anlamı da yok.
184’üncü maddede bir değişiklik yapılıyor,
o halkoyuna gidilen şeyde de. O 184’üncü maddede de Anayasa Mahkemesinin
verdiği, seçim, Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili 367
oy arıyor. Zaten bu bizim dönemimizde yani Parlamentoda kalacağımız
sürede de zaten 184’ün uygulaması söz konusu olmayacak. Yani,
böyle fuzuli bir, abesle iştigal etme gibi bir durumla karşı
karşıya kalıyoruz. Dolayısıyla, o zaman bunları
da kaldırdığımıza göre, hiç bu referanduma
da gerek yok. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden
korkuyorsunuz, lafla söylüyorsunuz. Yahu seçtirelim işte.
Anayasa’ya koymuşsunuz, halka gidiyoruz. Halk da bunda, yani
21 Ekimde referandumda oy kullanacak “tamam ben seçeyim” diyecek.
O zaman, bizim seçtiğimiz Abdullah Gül gelsin, karşımızda,
birisinin karşısında aday olsun. Niye bundan korkuyorsunuz?
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Siz de aday olur
musunuz?
KAMER GENÇ (Devamla) – Olurum. 19 kişi siz
de… Bak, 19 kişi bana imza verin, imza verin…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Milletvekilliğinden
istifa et, ben vereyim!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, inanınız
ki, eğer seçilmezsem de burada intihar ederim. [AK Parti sıralarından
alkışlar (!)]
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – İstifa et, vereyim!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bak, size söz de veriyorum.
Varsa bir gücünüz, varsa bir gücünüz… Bak, söz veriyorum, eğer
halk beni seçmezse, Abdullah Gül’ü seçerse, ben de intihar etmeyi
de göze alırım. Tamam mı? Ama, siz de sözünüzde durun
ama. Yoksa siz intihar etmiş olursunuz, bakın, size söyleyeyim.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Kaç oy aldın, kaç oy?
Kaç oyla geldin?
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir Anayasa hazırlığı var. Cemil
Çiçek diyor ki, bakın Cemil Çiçek ilk şeyde dedi ki: “Efendim,
2008’in başında yeni…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika içinde
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) – ...bir anayasa yapacağız
ve anayasayı yürürlüğe sokacağız.” Arkasından
Grup Başkan Vekiliniz dedi ki: “Efendim, biz bu 2008’in başında
yeni anayasayı getireceğiz.” Beyler, bakın, Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde egemenlik
kayıtsız şartsız millete aittir ve millet bunu organları
kanalıyla kullanır.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Yanlış!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bu Anayasa’nın ilgili
maddesinde “Hiçbir kişi ve kuruluş kaynağını
Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz.” Bu Meclisin
bir anayasayı tümüyle yeniden yapma yetkisi yoktur. Çünkü,
175’inci madde –okuyun efendim, okuma yazmanız varsa okuyun- Anayasa
değişikliğidir. Yoksa tümüyle değiştirme
yoktur. Ha yeni anayasa yaparsanız Anayasa’nın 175’inci
maddesine bir fıkra getirirsiniz, “Yeni anayasa yapılma
ve değiştirilme usulleri” diye Anayasa’ya bir hüküm getirirsiniz,
ondan sonra yeni anayasa yaparsınız. Neyse bunlar… Tabii
zamanımız da çok az olduğu için… Ama, siz… Yani, böyle
bu zikzaklarla biz sizin hangi sözünüze inanacağız!.
Şimdi, evvela dediniz ki: “Biz anayasa yapacağız.” Yahu
şimdi sizin zihniyetinizle Türkiye Cumhuriyetinin yapılacak
Anayasa yönetilir mi? Mümkün değil. Sizin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Senin zihniyetinle
yönetilir mi!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Halk ne diyor, halk?
Halk ne diyor?
BAŞKAN – Sayın Çerçi, lütfen.
Sayın Genç, teşekkür ediyorum
KAMER GENÇ (Devamla) – Herkes sizi tanıyor.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Halk ne diyor, halk?
Demokrasiye inanıyor musun sen?
KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, halk da biliyor,
ben de biliyorum.
BAŞKAN – Sayın Çerçi, sakin olalım
lütfen.
Sayın Genç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) - Keşke zamanım
olsa da birtakım şeyleri anlatsam.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Halk ne diyor, halk?
KAMER GENÇ (Devamla) – Beyefendi, Anayasa…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Anayasa’yı konuşuyor burada, tüzükleri ihlal
ediyor.
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyorum
efendim. Buyurun, süreniz tamamlandı. Süreniz tamamlandı
efendim, buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Aday olmaktan
bahset.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, tamam aday olacağım.
Buyurun.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sen kaç oy aldın?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sizden fazla oyum, sizden
fazla. Yiğitliğiniz varsa gelin kamuoyuna gidelim, gelin
gidelim.
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Saygıdeğer arkadaşlarım, hatiplerin
konuşma üslubuna biz karışmayız. Ama, seçilmiş
olan Cumhurbaşkanımız hepimizin Cumhurbaşkanıdır
ve şu anda bu görevini de en güzel şekilde ifa etmektedir ve
pek çok vasıfları, özellikleri vardır. Sayın Abdullah
Gül Cumhurbaşkanımız tabii ki saygıya en güzel
şekilde layıktır. “Sayın” ifadesini kullanıp
kullanmamak Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir
şey eksiltmez veya artırmaz, ama bizler bu ülkenin vatandaşları
olarak en yüce makamda bulunan Sayın Cumhurbaşkanımıza
hitap ederken daha dikkatli olursak, bu, milletimizin gönlünü incitmeyecektir
umuyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili
Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
1’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 481
Kabul :
377
Ret :
100
Çekimser :
3
Geçersiz :
1
Böylece, madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 2’nci maddenin oylamasına Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz
varsa oyunu kullansın.
Vekâleten oy kullanacak sayın bakanlarımız
varsa oylarını kullansınlar efendim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımına başlandı)
BAŞKAN – Tasnif işlemi devam ederken
3’üncü maddenin görüşmelerine başlayacağız.
3’üncü madde üzerinde söz alan milletvekili arkadaşlarımın
isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Turgut
Dibek, Kırklareli Milletvekili. Şahısları
adına: Bülent Arınç, Manisa Milletvekili; Suat Kılıç,
Samsun Milletvekili; Kamer Genç, Tunceli Milletvekili; Hüseyin
Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek.
Sayın Dibek, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 32 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un
3’üncü maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, metni önce dikkatle okumaya çalıştım,
çünkü okurken de hata yapılabiliyor. Çok ilginç bir başlığı
var kanunun. Yani, değişikliğin değişikliği
de değil aslında. Az önce diğer sözcülerin de belirttiği
gibi, ortada henüz prosedürü tamamlanmış bir değişiklik
de yok. Yani, henüz gerçekleşmemiş bir değişikliğin
değişikliği gibi bir durum var. Kısmen de Nasrettin
Hoca’nın hikâyelerini anımsatıyor bize. Halkımızın
gerçek gündeminde zaten referandumla ilgili süreç yok. Son günlerde,
konu gündeme gelince, halkımızın kafası zaten bu
konuda çok karışıktı, şimdi bu değişiklikle
iyice karıştı gibi geliyor bize. Yani, bunu da başaran
AKP Grubunu kutlamak gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, diğer
görüşlerime geçmeden bir hususu ben de tekrarlamak istiyorum.
Bunu lütfen dikkate alın. Bizce, bu konu atlanmış gözüküyor.
Şu an biz Anayasa’mızın 175’inci maddesine göre bir değişiklik
prosedürü uyguluyoruz, yani turlar yapıyoruz ve 175’inci maddemize
göre de Anayasa’daki ilgili maddeleri değiştiriyoruz.
Fakat, değiştirdiğimiz kanun, 2709 sayılı ve
7/11/1982 tarihli Anayasa değil, yani mevcut, yürürlükteki Anayasa
değil. Neyi değiştiriyoruz? 5678 sayılı ve
31/5/2007 tarihli, değişiklik maddeleri içeren kanunu değiştiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, diğer sözcüler
de belirttiler, bu değişiklik Meclisten belli bir oyla geçti,
yani 367 oyun üzerinde bir oyla geçti. Cumhurbaşkanına gitti,
Cumhurbaşkanı, o dönemde, bunu 16 Haziran 2007 tarihinde
-yanılmıyorsam- Resmî Gazete’de yayımlanmak üzere
sevk etti, ama “Ben halkın da görüşüne başvurmak istiyorum”
dedi. Yani bu konudaki prosedür henüz daha tamamlanmadı. “Bunu
halka da sormak gerekir.” dedi. Bunu da Anayasa’dan aldığı
yetkiyle yaptı. Yani, 10’uncu Cumhurbaşkanımız Sayın
Necdet Sezer, Anayasa’nın kendisine vermiş olduğu
bir yetkiyi kullanarak “Bunu halka da sormak istiyorum.” dedi.
Değerli arkadaşlar, bu değişiklik
ne zaman gerçek anlamda değişiklik olacak? Halka sorulacak,
katılanların yüzde 51 oyuyla kabul edilecek, ondan sonra
da geçerli bir Anayasa değişikliği hâline gelecek.
Şimdi, ortada olmayan bir değişiklik, yani henüz Anayasa
değişikliği hâline gelmeyen bir değişiklik
var ve bunu biz, Anayasa değişikliği gibi şu anda
tartışıyoruz, turlar yapıyoruz, 16’sında da
ikinci tur oylamayı yapacağız.
Değerli arkadaşlar, bu, sakat, atlanmış
gözüküyor. Dolayısıyla, bunun daha sonra getireceği
sakıncaları da her biriniz takdir eder diye düşünüyorum.
Öncelikle bunu belirtmek ihtiyacı duydum.
Ben, aynı şeyleri tekrarlamadan -çünkü
daha önceki sözcüler bu konulara girdiler, işin hukuki yanına
da girdiler, biraz da maddeyle bağlantısı olmasını
istiyorum söylediklerimizin- halkımızın bu konudaki
düşüncelerini sizlerle biraz paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri;
-az önce de sözlerimin başında belirttim ben- halkımızın
gündeminde referandum diye bir şey yok, böyle bir aciliyet de
yok. Bilemiyorum, Sayın Başbakan geçen gün İstanbul’daydı
sanıyorum, bir iftar programındaydı; Başbakan Yardımcısı
Sayın Çiçek bir parti içi danışma toplantısındaydı,
yani Ankara dışındaydılar. Herhangi bir yerde, vatandaşın,
kendilerini, referandumla ilgili pankartlar açarak heyecanla
bir karşılaması falan oldu mu? Vatandaşın gündemi
bambaşka, halkımızın gündemi bambaşka, halkımızın
gündemi bambaşka. Yani, Türkiye’de -bugün basında da vardı-
dokuz ayda yaklaşık 100 şehit vermişiz. Terör çok yoğun
bir şekilde; son günlerde, hele hele son bir haftalık sürede
30’a yakın evladımızı şehit verdik. Bir bölücü
terör sorunu var. Esas gündemimiz bu olmalı. Vatandaşın
da gündeminde bu var. Yani, referandum gündemi, tabii, bu Meclis
gündemiyle beraber, bir anlamda, insanların karşısına
çıkıyor, ama gerçek gündem değil.
Değerli arkadaşlar, yetkiyi elinde
bulunduranlar, Türkiye’yi yönetenler, mutlaka, bu yetkilerini,
kamu yararına, halkımızın yararına kullanmak
zorundadırlar. Halkımızın yararını taşımayan,
halkımızın yararına olmayan konular, işte
böyle, bizleri… Burada saat 12’den bu yana tartışıyoruz,
16’sında bir daha tartışacağız. Yani, dün 10
şehidimizi Türkiye’nin değişik illerinde defnettik,
bir gün evvel de 6 şehidimizi. Yani, Türkiye başka şey
konuşuyor, biz başka şey konuşuyoruz. Böyle bir
tablodayız.
Tabii, niye bu noktaya geldik? Üzücü tarafı
bu. Keşke, bu sorunu, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizlerin
de önerdiği gibi, halkın gündeminde olmayan bu konuyu da
kestirip atıp çıkarsaydık. Yeni sorunlarla karşılaşacağımızı
şimdiden ben belirtmek istiyorum. Yani, yanlıştan dönmeyi
tabii ki bilmek gerekir. Yanlıştan dönmek de her zaman takdir
edilen bir davranıştır diye belirtmek isterim.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu konunun
diğer boyutları da var. Yani,
Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız geçenlerde bir
açıklama yaptı. İşte, belki, aslında içinden
geçeni, gönlünden geçeni söylemek istiyordu. Yani “İptal olursa
ve bu gündemden çıkarsa, 70 trilyona yakın bir meblağ tasarruf
edilecek.” dedi. Ama, bu konuyu da hiç dikkate almadık. Gümrüklerde
kullanılan oyları hiçbir şekilde dikkate almıyoruz.
Az önce, Sayın Komisyon Başkanı Burhan Kuzu, “Aldığımız
tespitlere göre 480 vatandaşımız gümrüklerde oy kullanmış.”
dedi. Bilmiyorum, yanılmıyorum değil mi Sayın Kuzu?
Böyle bir tespit yapmış. Tabii, buna iki açıdan bakmak
lazım. Bu sayı çok az dersek, arkadaşlar, bu ülkede Siirt
seçimleri 80 oyla iptal edilmişti, hatırlayanlar vardır.
Öyle değil mi? 80 oy. Yani, az önceki konuşmacımız
Hakkı Bey de bu sayılardan bahsetti, yani oylar, sayılar
çok önemlidir. Ama diğer taraftan da bunu bir uyarı olarak da
almakta yarar var. Binlerce insanın kapıdan çıkıp
girdiği ülkemizde, hele hele yaz sezonu sonunda vatandaşımızın,
450 kişinin gelip oy kullanması da sanıyorum sizlere bir şeyler
ifade eder diye düşünüyorum. Yani bu konuyu da dikkate almak
gerekir.
Şimdi “70 trilyon önemli değil.” denebilir,
ama benim burada -Sayın Tarım
ve Köyişleri Bakanımız Mehdi Bey buradaydı az önce,
sanıyorum burada- şöyle bir önerim olacak Cumhuriyet Halk
Partisi adına: Değerli arkadaşlar, 2007 yılının
hayvan üreticilerinin süt teşvikleri henüz ödenmedi, on aydan
bu yana ödenmedi. Niye ödenmediğini kendisi de bilir Sayın
Bakan. Yani, bütçede para yok. Niye yok? 2007’nin bütçesinde bu
teşvikler için ödenecek olan para 2006’da ödendi, 2007 boş kaldı,
ek bütçe de yapılmadı. Hayvan üreticisi ineğini kasaba
gönderiyor, on aydır teşviklerini almıyor ve “Para
yok” diye de kendilerine ödeme yapılamıyor. Alın size
kaynak, bu 70 trilyonu hiç olmazsa bu insanlara aktarın diye
bir öneride bulunmak istiyorum.
Yani, tasarruf yapılması, halkın
kaynaklarını, kamunun kaynaklarını verimli kullanmak
gerçekten önemli. Yani, sanıyorum Sayın Hükûmet seçimlerden
sonra 5 milyon 350 bin yeşil kartı da iptal ederken herhâlde
bu tasarruf ölçüsünü gündemine alarak bunları iptal etmişti,
çünkü bir anda bu kadar yeşil kart iptal oldu biliyorsunuz.
Herhâlde “Kaynaklar boşuna akıtılmasın, yanlışlık
yapılmış ve ülkenin çıkarına değil.” düşüncesiyle
böyle bir yola gitmiş. Demek ki yapılabiliyor tasarruf. Bunu
da bilgilerinize sunmak istiyorum.
Şimdi, sözlerimi tamamlamak üzere- sürem
azaldı- bir şeyi de ifade etmek istiyorum. AKP sözcülerinden
bir arkadaş -tam hatırlayamıyorum, belki Batman Milletvekilimiz
olabilir- bir beyanda bulundu, dedi ki, bu, 367’yle ilgili tartışma
söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
“CHP Grubu Meclise girmedi, kulislerde bodyguard’lar tuttunuz
sağda solda ve onları Meclise sokmadınız” gibi beyanda
bulundu; meali bu şekilde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Dibek, ek bir dakika süre
veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
TURGUT DİBEK (Devamla) – Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Şimdi, o bunu söylerse, yani, milletvekillerinin
demokratik bir hakkı olarak bunu değil de, parti boyutuna
getirirse, ben de şunu söylerim Cumhuriyet Halk Partisi adına:
22’nci Dönemde, yine terörün bu denli yoğun olduğu süreçte
muhalefet milletvekilleri olarak bir genel görüşme çağrısı
yapılmıştı, terör konusu görüşülsün diye. Burada,
o dönemde milletvekili olan arkadaşlarımız, büyüklerimiz
var; biz o dönemde yoktuk, takip ediyorduk.
Değerli arkadaşlar, yani, 184 sayısı
bulunana kadar AKP Grubu neredeydi? Neredeydi o arkadaşlarımız?
Kulisteydiler. Yani, ben de onu sormak isterim o arkadaşımıza,
onlar da bodyguard’lar tarafından mı orada bekletiliyordu?
Değerli arkadaşlar, yani, bunları
söylerken dikkatli olmak gerekir diye düşünüyorum.
Söylemlerimiz lütfen dikkate alınsın.
İyi niyetle, yapıcı söylemler; yardımcı olmaya
çalışıyoruz. Bu yanlışlığın Türkiye
gündeminden bir an evvel çıkarılması gerekiyordu. Maalesef
yeni sorunlarla karşılaşabiliriz.
Ben, Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı adına Manisa
Milletvekili Sayın Bülent Arınç.
Sayın Arınç, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa’nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkındaki Kanun Teklifini görüşüyoruz. Yürütme ve yürürlükle
ilgili madde üzerinde söz almamın bir tek sebebi var. Bu görüşmeleri
başından beri izledim, grup sözcülerini ve şahsı
adına konuşan arkadaşlarımı da takip ettim.
Bu değişikliğin Anayasa ve hukuk mevzuatına göre
yanlışlığını arkadaşlarımız
söylemeye çalışıyorlar. Şurası yanlıştır
burası yanlıştır ve ısrarla bunun üzerine gidiyorlar.
“Neresi doğru ki!” demek gerekecek.
Bu yaptığımız işin önce
bir menşeine bakmamız lazım. Bugün bizi Anayasa değişikliğine
götüren olayın başında 16 Nisanda başlayan yeni
Cumhurbaşkanını seçme süreci var. Bu süreç, Meclis
açıkken ve faaliyette iken Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi
olduğu hâlde, bu seçimin yapılmaması konusunda bazı
partilerimizin çabası oldu. Bunlar siyasi tavırlardır.
Siyasi tavırlar her partinin lehine veya aleyhine tecelli edebilir.
Bildiğiniz gibi, çok yakın bir mazide
olduğu için hatırlayacaksınız, mayıs ayının
başında, Anayasa Mahkemesi, o güne kadar hiç kimsenin aklına
gelmeyen, tartışılmamış bir konu iddia edildi,
toplantı yeter sayısı aynen karar yeter sayısı
olarak kabul edildi, 367 kararı çıktı.
Cumhurbaşkanı seçilemeyince bu Meclis
iki şey yaptı: Bir, seçimi öne aldı. Önce 24 Haziran teklifi
geldi, Yüksek Seçim Kurulunun talebiyle 22 Temmuz olarak değişti.
Buna bu Meclisimiz 458 milletvekilinin “evet” oyuyla karar verdi.
Meclis ikinci bir şey yaptı, Anayasa değişikliklerini
gündeme getirdi. Çünkü 367 kararı Parlamentoda Cumhurbaşkanı
seçilmesini imkânsız hâle getirmişti. 184 bir tarafta benim
istediğimi seçmeye mecbursunuz diyecek, 363 veya daha fazlası
buna karşı “evet, haklısınız” demek zorunda kalacaktı.
Türkçesini söylüyorum: O zaman eskiden beri konuşulan,
doğru olduğu iddia edilen, hatta bazı geçmişteki
siyasetçilerimizin “Gidin halka yüzde 51’le gelin, o zaman bu yetkileri
çok daha rahat kullanırsınız.” dedikleri sözleri hatırlatarak
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi üzerinde Anayasa
değişikliği yapıldı. Bu da Meclisimizden geçti,
Anayasa Mahkemesi de bu Anayasa değişikliklerinin
doğru olduğuna karar verdi. Anayasa değişiklikleriyle
birlikte Cumhurbaşkanını seçmek, aynı zamanda da
milletvekili genel seçimini yapmak üzere 22 Temmuzda referandumla
ilgili kanunda değişiklik yapıldı. Bu kadar lafın
üstüne özetleyerek konuşuyorum. Bu kanunda yüz yirmi gün olan
referandum süresi kırk güne, kırk beş güne indirildi.
Fakat Cumhurbaşkanlığındaki onaylama süreci
aşıldı, bu hadise mümkün olmadı. Düşünce
şuydu: 22 Temmuzda halk seçime gidecek mi? Gidecek. Bir sandıkta
milletvekili seçimi yapsın, bir sandıkta da Cumhurbaşkanı
seçimi yapsın. Bu talep o zaman makul ve mümkün görüldü. Yüz yirmi
günlük süre geriye çekildiği takdirde, aynı seçimde iki
sandık kullanmak mümkün olabilecekti. Fakat, biz, 22 Temmuzda
sadece milletvekili genel seçimi yapabildik, Cumhurbaşkanı
seçiminin referandumunu yapamadık. Şimdi, dolayısıyla,
önümüze gelen bu Anayasa değişikliklerinde bir hafta sonra
referanduma giderken, yeni bir tartışmanın artık
gündemden kalkması için bir Anayasa değişikliği
yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Nasrettin Hoca’nın
çok meşhur anlatılan fıkrası vardır. Evine
hırsız girmiş de, herkes: “Niye kapıyı güzel kapatmadın!”
“Niye pencerenin sürgüsünü almadın!” “Niye ışığı
içeride yakmadın!” “Bu kadar derin uyku, utanmadın mı!”
Sonunda adamcağız boynunu bükmüş de, “Hırsızın
hiç mi kabahati yok?” demiş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, geldiğimiz
nokta -sadece benzetme açısından kullanıyorum- yani
bugün yaptığımız iş, bir sıkıntıyı
aşabilmektir. Parlamento…
METİN ERGUN (Muğla) – Ayıp
ayıp, Meclis Başkanlığı yaptınız!
BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Ben ne konuştuğumu
biliyorum, burada konuşulanları da dinledim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Evet, evet…
BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Lütfen… Lütfen…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) - Ama bu teşbihleri
yaparken dikkat etmemiz lazım.
BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Bunlar bilinen şeylerdir.
Nasrettin Hoca da sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde,
sözleriyle bilge bir kişidir ve bizim önümüzü açmaktadır.
Bakın, ben bunu şunun için söylüyorum:
Bütün gönül ferahlığıyla diyorum ki, “yaptığınız
iş yanlış” diyenlere, ben de “Neresi doğru ki!” diye
önce bir öz eleştiri yapmak istiyorum. Ama bunu yaparken
şurasına bakacaksınız: Bu iş nereden çıktı?
Siyasetin bir tek gayesi vardır, toplumsal sorunları çözmek.
Siyaset, kişiler için yapılmaz. Siyaset, belli gruplar için
yapılmaz. Siyaset, millet için yapılır, milletin sorunlarını
çözmek için yapılır. Parlamento niçin vardır? Yasama
ve denetleme için vardır. Ama aynı zamanda, Parlamento, demokrasinin
önüne dikilmiş bütün engelleri aşmak için de vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Bu engeller bazen mayın
tarlası olabilir, bazen de, hepinizin bildiği gibi, akla
gelmeyen, gelebilecek bütün engellemeler olabilir.
BAŞKAN – Sayın Arınç, bir dakika ek
süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Bugün Cumhurbaşkanı
seçiminde Parlamentoya katılmak suretiyle yeni Cumhurbaşkanının
seçimine destek veren partiler, demokrasi önündeki ve Parlamento
önündeki engellerin aşılmasında çok büyük katkıda
bulunmuşlardır.
Bu Anayasa değişikliklerinin yapılmasında
da öngörülen tek şey, referandumdan bu iki geçici maddeyi
çıkarmak suretiyle, bu referandumun sonuçlarının
tartışılmaması ve Anayasa değişiklikleri
üzerinde uzun süre devam edebilecek tartışmalara son verilmesidir.
Bir tek şey sorarak sözlerime son vereceğim. “Bu iş yanlıştır”
diyenlere bir tek şey soruyorum: 367’yle ilgili Anayasa Mahkemesinin
kararına gönlünüzden “evet” diyebiliyor musunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tabii.
BÜLENT ARINÇ (Devamla) – “Evet, bu doğrudur
ve haklıdır.” diyebiliyor musunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Çok doğru
bir karar vermiştir.
BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Ben de bu cevabı
bekliyordum. Evet, çok haklısınız siz, 367’yle ilgili karar
ne kadar doğruysa…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Çünkü, uzlaşmayı
arayan bir karardır.
BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Sayın Özyürek, lütfen…
O iş ne kadar doğruysa, bugün yaptığımız
iş de o kadar doğrudur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bu iş çok
yanlıştır.
BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Hepinize hayırlı
olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Arınç.
Şahsı adına ikinci konuşmacı
Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç.
Sayın Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapan Kanunun Geçici Maddelerinde
Değişiklik Öngören Kanun Teklifi üzerinde görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
en kalbî saygılarımla selamlıyorum.
Bir önceki maddedeki konuşmamda, sabahtan
bu yana devam eden müzakerelerin artık kifayeti müzakere
aşamasına gelmiş olduğuna ilişkin kanaatimden
dolayı sözlerimi çok kısa olarak toparlamıştım.
Ancak, muhalefet sıralarından, bir sonraki, kürsüye gelen
hatip arkadaşlarımız tarafından eleştiriler
aldım. Eğer, burada, mutlaka süreyi saniyesine kadar kullanma
gereği varsa ve bu süreçte yapılacak Anayasa değişikliğinden,
daha fazla demokratikleşmeden, daha fazla çağdaşlaşmadan,
daha fazla özgürleşmeden kaçınanların bütün hamlelerini,
bütün hatalarını ısrarla ve defaatle dile getirmenin
gereği varsa, elbette ki, bu süreyi son saniyesine kadar kullanabilme
imkânına sahibim. Ama yine de…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Kullan! Kullan!
SUAT KILIÇ (Devamla) - …yapılmakta olan
Anayasa değişikliğinde, saat 12.00’den bu yana sarf edilen
sözlerle artık kifayeti müzakere aşamasına gelindiği
kanaatini ifade ediyorum,
Yapılan Anayasa değişikliğinin
Türk milletine ve ülkemize hayırlar getirmesini dileyerek
yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde
üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır.
Önergeleri ayrı ayrı okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı
yasa teklifinin 3. maddesindeki (yayım tarihi) ibaresinin
(22.10.2007 tarihinde) olarak değiştirilmesini saygılarımla
arz ederim
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilmesine
dair 3. maddesi Anayasaya aykırılık içermesi nedeniyle
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
10.10.2007
H.
Tayfun İçli
Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
– Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yine bir hata yapıldı. İki önerge arasında fark var.
Sayın Başkanım,“İki önerge aynı mahiyette.”
dediniz, iki önerge aynı mahiyette değil.
BAŞKAN – Sayın İçli, şimdi arkadaşlarla
onu müzakere ettik. Doğru, arkadaşların verdiği
yanlış bir bilgi olmuş. Ben arkadaşlarım
adına ve kendi adıma özür diliyorum. Ayrı ayrı
işleme alacağım.
Buyurun efendim.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Peki
efendim. Süremi de yeniden başlatırsanız çok memnun
olurum efendim.
BAŞKAN – Buyurun, sürenizi yeniden
başlatıyorum.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Sağ olun, çok teşekkür ediyorum.
Yine kaldığım yerden devam ediyorum,
tekrara girmeden.
5678 sayılı Yasa’nın 7’nci maddesi
“Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna
sunulması halinde tümüyle oylanır.” şeklinde bir hüküm
taşımaktadır. Şimdi, önümüzde, bu Kanun’u değiştirmeye
kalkıyoruz ve bu Kanun’un madde 7’sini değiştirmeden
başka bir işlem yapmaya kalkıyoruz. O 5678 sayılı
Yasa 7 maddeden ibarettir. Siz 6’ncı maddesi ve 6’ncı maddeye
dayalı geçici 18 ve 19’la ilgili düzenleme yapıyorsunuz.
Birincisi, bu, kanaatime göre, Anayasa’ya aykırı. Ama
daha ilginç bir şey söyleyeceğim: Bu kanun -bütün hatipler
onu ifade etti- Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ü ilgilendiriyor.
Sayın Gül bu Parlamento tarafından Cumhurbaşkanı
olarak seçildi ve Anayasa’nın 103’üncü maddesi gereğince
-tekrar, bizi izleyen vatandaşlarımızın da dinlemesi
için okuyorum, detaylara girmiyorum- Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne,
demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet
ilkelerine bağlı kalacağına dair yemin etti.
Siz Sayın Gül’ü test mi ediyorsunuz? Hukuka
aykırı olduğu açıkça bilinen bir kanunu ve kendisiyle
ilgili bir kanunu nasıl onaylayabileceğini düşünüyorsunuz?
Sayın Gül’ü -21’inci Dönem Parlamentoda birlikte çalıştık,
ben saygı duyarım; oy veririm vermem, ayrı konu- hukukun üstünlüğüne bağlı
olacağına yemin eden Sayın Cumhurbaşkanını
bu hukuka aykırı yasayla test ediyorsunuz, onu ciddi
sıkıntıya sokuyorsunuz. Benim inancım o ki, Sayın
Cumhurbaşkanı bu kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine,
eğer sayıyı geçmezse, geri gönderecek ve sizler çok çok
mahcup olacaksınız.
Yine…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Çok iyimsersiniz.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
İyimser değilim efendim. Benim duygularım bu.
Geri göndermedi, referanduma sunacağını
umuyorum. Çünkü, Anayasa’mıza göre -ramazan günündeyiz değil
mi, ramazandayız- yemin etmiştir hukukun üstünlüğüne
bağlı kalacağına, bağlı kalacağına
benim inancım tam. Ama sizler sanki onu test ediyormuşsunuz
gibi, onunla ilgili bir… Ki, Anayasa değişikliği değil,
daha önce anlattım, bir kanun, bu bir kanun, Anayasa’yı değiştirmiyorsunuz.
Test ediyorsunuz ve Cumhurbaşkanına ayıp ediyorsunuz
diyorum, sözlerimi bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim, Sayın
İçli.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı
yasa teklifinin 3. maddesindeki (yayım tarihi) ibaresinin
(22.10.2007 tarihinde) olarak değiştirilmesini saygılarımla
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
- Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, komisyon katılmıyoruz diyemez, çünkü çoğunluğu
yok orada.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Takdire
bırakıyorum demeniz lazım Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; benim önergemin mahiyeti bu halk oylaması
21 Ekimde sonuçlanıyor, bunun, şu değişikliğin
22 Ekimde yürürlüğe girmesini vurguluyorum. Bunun bir mantığı
var. Şimdi, şu kanunla siz Abdullah Gül’ü kurtarmak istediğinize
göre, referandumdan bu kanun geçerse, o zaman bu 22 Ekimde yürürlüğe
girerse, o zaman işte, 19’uncu madde de bir gün sonra yürürlüğe
girecek ve yeni bir Cumhurbaşkanı seçilmesi ortadan kalkacak.
Şimdi, biraz önce burada bir konuşma
yapıldı. Ben Danıştayda on beş sene hâkimlik ve
savcılık yaptım. Yani, Danışma Meclisinde de
burada anayasa yaptım. Burada bugün konuşuldu. Dedi ki,
efendim, Danışma Meclisi militarizmdir ve orada tartışılmadı.
Bakın, Danışma Meclisi 15 kişiden oluşuyordu,
bir tane asker üye vardı, onun dışındakiler anayasa
profesörü, iktisat profesörü, Danıştay üyeleri, Yargıtay
üyeleri ve Anayasa Mahkemesi üyelerinden oluşan 15 kişilik
Danışma Meclisi vardı o zaman ve orada tam yedi ay Danışma
Meclisinde 82 Anayasası tartışıldı, 81’in Aralık
ayında ve 82’nin Temmuz ayında komisyon raporunu tamamladı
ve üç ay da aşağı yukarı Danışma Meclisinde
tartışıldı. Yani, ben o konuları sahip
çıkmak için söylemiyorum. Eğer birileri bir bilgi veriyorsa
doğru bilgi versin. Yani, bunları bilesiniz. Yani, bu memlekette
Danıştay üyeleri anayasa yapmayacak da Yargıtay yapmayacak
da Anayasa Mahkemesi üyeleri yapmayacak da bilmem anayasanın
A’sından haberi olmayan insanlar mı yapacak? Yok efendim,
profesör yapmayacak da “Gidin siz işinize bakın.” mı denilecek?
Şimdi, burada, 367 meselesi çok adil ve verilen,
hukuka uygun bir karardı. Çünkü, yani, siz… İnsan insan
mı doğuracak? 184’le toplanacak 367 karar verecek! Böyle
bir mantık olur mu? Bakın, orada Anayasa’nın…
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Niye mantıklı
olmasın?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, 367
kişi ancak toplanarak 367 kişi kararını verir. O
Anayasa’nın Danışma Meclisinde müzakeresi sırasında
sorulan bir soruya Anayasa Komisyonu Başkanı Orhan Aldıkaçtı’nın
bir cevabı vardır. Bunlar, hepsi söylenmedi. Diyor ki: “Daha
fazla karar sayısının arandığı hâllerde
daha fazla toplantı yeter sayısı aranır.” Bu, insan
mantığının kabul ettiği bir şey, mantığı
olan insanların kabul ettiği bir şey. Mantığı
olmayan insanlar “Sen, 184’le toplanıp 367 ile karar vereceksin!”
Böyle bir mantıksızlık olur mu? Şimdi sizin yaptığınız
da bu.
Efendim, Anayasa’da olmayan bir maddeyi değiştiriyorsunuz. Şimdi göreceğiz, Abdullah Gül
sizin içinizden seçtiğiniz Cumhurbaşkanı, eğer bu
kanunu veto ederse…
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Meclis seçti.
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, tabii, AKP seçti,
ben oy vermedim kardeşim. Yalnız AKP’nin oyuyla seçildi.
Var mı başka bu Genel Kurulda oy veren? Yok.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Biz seçmedik, Meclis
seçti.
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz seçtiniz… Neyse. Yani,
seçtiğinize pişman mı oldunuz?
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Hazmedemiyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu kanun teklifini
eğer veto ederse, anlarım ki, tamam, bundan sonra orada, burada,
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra bu kürsüde yaptığı
yemine sadakat göstereceği konusunda benden ciddi sağlam
bir kanaat oluşur. Bir benden değil başka bir yerlerde
de oluşabilir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Ama, Anayasa’da olmayan bir maddeyi, hatta iki maddeyi siz getirip
de, efendime söyleyeyim, Anayasa değişikliği diye
yutturursanız, ondan sonra o da orada giderse… Tabii, bilmiyorum, ana muhalefet
partisi Anayasa mahkemesine götürür mü? Ben olsam götürürüm, yani,
hemen götürürüm; yürütmenin durdurulmasını istiyorum,
çünkü, bu… Yani, hakikaten utanç duyulacak bir şey. Anayasa’da
olmayan bir şey, değişiklik söylüyorsunuz. Böyle bir
şey olmaz.
Yani, işte
biraz önce arkadaş dedi: “Buna 200 trilyon para gidiyor.”
İşte, ben geçen gün dedim, Tunceli’de 500 tane öğrenci
okuyor ve yurt yok, bir yurt binası yok. Yani, çocuklar bana telefon
ediyor,“Nerede okuyacağız?” diyor. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – İktidarda kaldınız,
niye yapmadınız?
KAMER GENÇ (Devamla) - Bu sizin için ayıp değil
midir? O paraları oraya harcayacağınıza, işte
o öğrencilerin yurdunu yapın, oraya bir öğrenci yurdunu
kurun. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Onun için, bunlar… Efendim, şimdi, böyle, koro
hâlinde konuşmayın. Bak, ben çok sakin sakin konuşuyorum.
Sizin, daha benden çok öğreneceğiniz şeyler var. Ben bu
kürsünün en kıdemlisiyim. Bak, bunu bilesiniz. Kıdemli insanların
bilgisinden, deneyiminden öğrenin, bir şeyler öğrenin,
yoksa, bağırmak hiçbir şeyi halletmiyor ki. Biz burada
doğruları söylüyoruz. Doğruları yaparsanız,
biz de çıkar sizi tebrik ederiz, ama, doğruları yapmazsanız,
biz burada sizin anlayacağınızdan daha sert tenkit de
edebiliriz. Yani, burada çıkıp da, efendim, hangisi
doğru yapıldı… Meclis Başkanlığını
yapmış, arkadaşımız diyor ki, hangisi doğru…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika içerisinde
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer, yani, ötekiler
eğri yapıldı, yanlış yapıldı diye biz
de burada eğri mi yapacağız, yanlış mı yapacağız?
Böyle bir mantık olur mu! (Bağımsızlar sıralarından
alkışlar) Bu Meclisin görevi doğruları yapmak.
Geçmişte yapılan hatalar… “O parti şu hatayı yaptı, ben de yapacağım…” Böyle bir
mantık olur mu! O parti o hatayı yaptı, cezasını
gördü. Siz de bu hatayı yapacaksınız… Yaptınız
ve göreceksiniz cezasını. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Şimdi, arkadaşlar, siz biraz beni dinleyin, müdahale de etmeyin. Şimdi, konuşmamın
siz insicamını bozmak istiyorsunuz ; siz bozamazsınız.
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım
sayın milletvekilleri.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu bir anayasadır.
Anayasa üzerinde konuşmak, anayasa hukukunda bilgi sahibi olmayı
gerektirir. Ama, ben bu yasanın çok püf bir noktasını yakalamışım,
söylemem; oylandıktan sonra söylerim, bak, altında kalır
mısınız kalmaz mısınız, o zaman görürsünüz.
Saygılar sunarım. (CHP ve Bağımsızlar
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün…
Arkadaşlar, 2’nci maddenin neticesini
okuyorum, lütfen yerlerimize oturalım.
…Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin… (AK
Parti sıralarından “önergeyi oylamadınız” sesleri.
Affedersiniz… Doğru.
…Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin gizli oylama sonucu…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
önergeyi oylamadınız.
BAŞKAN – Oylayacağım efendim, oylayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 469
Kabul :
374
Ret :
90
Çekimser :
3
Boş :
2
Böylece, madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 3’üncü maddenin gizli oylamasına
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye
var mı? Yok.
Saygıdeğer milletvekilleri, oy verme
işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 441
Kabul :
370
Ret :
68
Çekimser :
2
Geçersiz : 1
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin birinci görüşmeleri tamamlanmıştır.
İkinci görüşmeye en az kırk sekiz saat geçtikten sonra
başlanabilecektir. Böylece, maddeler de kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Meclis çalışmalarımız burada nihayete ermiş
bulunmaktadır. Bu vesileyle, şehitlerimize Allah’tan
rahmet diliyorum, siz saygıdeğer milletvekillerimizin
ve Türk milletinin, İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı
kutluyorum ve bu Bayramın insanlığa hayırlar getirmesini
Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Ekim 2007
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 18.26