DÖNEM: 23 CİLT: 14 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
61inci
Birleşim
8 Şubat 2008 Cuma
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, Kahramanmaraşa kahramanlık
unvanının verilişinin, İstiklal Madalyasıyla
ödüllendirilişinin ve ilin, bağımsızlık mücadelesini
zaferle sonuçlandırdığı kurtuluşunun yıl
dönümleri nedeniyle Kahramanmaraşlıları kutlayan
konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Cafer Tatlıbalın,
Kahramanmaraşa kahramanlık unvanı verilişinin 35inci,
İstiklal Madalyası verilişinin 83üncü ve ilin düşman
işgalinden kurtuluşunun 88inci yıl dönümleri nedeniyle
Kahramanmaraşlıların Kurtuluş Savaşında
gösterdikleri başarıya ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşa
kahramanlık unvanı verilişinin 35inci, İstiklal
Madalyası verilişinin 83üncü ve ilin düşman işgalinden
kurtuluşunun 88inci yıl dönümleri nedeniyle
Kahramanmaraşlıların Kurtuluş Savaşında
gösterdikleri başarıya ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Tokat
Milletvekili Osman Demirin, yükseköğrenim öğrencilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Kahramanmaraşa kahramanlık
unvanının verilişinin ve ilin düşman işgalinden
kurtuluşunun yıl dönümleri nedeniyle
Kahramanmaraşlıları kutladığına ilişkin
açıklaması
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, tıp alanıyla
ilgili yanlış beyanların hekimlerin çalışma
şartlarını zorlaştırdığını ifade
eden açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 20 milletvekilinin,
başta Kütahyada olmak üzere meydana gelen tren kazalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/120)
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 19 milletvekilinin, Tuzla Tersaneler Bölgesinde
yaşanan iş kazalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/121)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)
2.- İstanbul
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli
ile 346 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/141) (S. Sayısı: 101)
3.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı:
95)
IX.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazılı Sorular ve Cevapları
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Kardak
Kayalıklarında yaşanan karasuları sorununa ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacanın cevabı
(7/1375)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmirde depremde
yıkılma tehlikesi taşıyan okullara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1391)
3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğlada işitme engellilere okul
açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1437)
4.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Dış Ticaret
Müsteşarlığının bir bürokratı hakkındaki
iddialar ile TMSF Başkanına baskı yapıldığı
iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmenin cevabı (7/1466)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir öğretim görevlisinin
slaytlarının telif hakkına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/1492)
6.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mertin, verem hastası sayısında
artış olduğu iddiasına ve İstanbuldaki
sağlık ocaklarının sayı olarak yeterliliğine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/1590)
7.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, elektrik zamlarının sanayi
işletmelerine etkisine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/1601)
8.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, Edirne-Uzunköprü Eskiköy Gümrük
Kapısının açılmasıyla ilgili bir çalışma
olup olmadığına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ali Babacanın cevabı (7/1616)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak dört oturum yaptı.
Artvin
Milletvekili Ertekin Çolakın, Artvinde inşa edilen barajlarda
kamulaştırma problemleri ve çözümlerine ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu,
Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcanın, kuş gribine ve 2008 yılı
başında uygulanmaya başlanan kırmızı ette KDV
oranına ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker,
Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, Bir Kısım Motorlu Karayolu
Taşıtlarının Piyasadan Çekilmesine İlişkin
Tebliğ uygulamalarından kaynaklanan olumsuzluklar ile nakliye ve
şoför esnafının sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım,
Cevap verdi.
Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu, Artvin ilinin bazı
sorunlarına ilişkin bir konuşma yaptı.
Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Türk Grubunda Eskişehir Milletvekili Hasan Murat
Mercanın istifasıyla boşalan yedek üyeliğe, AK Parti
Grubunca tekrar aday gösterilen Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun üyeliğine ilişkin Başkanlık
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 26 milletvekilinin, sanayi
sektöründe yaşanan sorunların (10/117),
Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 39 milletvekilinin, kayıp ve kaçak
elektrik sorununun (10/118),
İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 39 milletvekilinin, denizlerdeki
kirliliğin (10/119),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
İspanyaya
resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğana refakat eden
heyete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin
Başbakanlık;
Bazı
milletvekillerinin izinli sayılmalarına,
Hastalığı
nedeniyle bu yasama yılında aralıksız iki aydan fazla izin
alan Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Kuş ile Sakarya Milletvekili
Erol Aslan Cebeciye ödenek ve yolluklarının verilebilmesine,
İlişkin
Başkanlık;
Tezkereleri kabul
edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanununun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri
gönderilen maddelerinin görüşmeleri,
4üncü
sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/65) (S.
Sayısı: 72),
Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;
2nci
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 346 milletvekilinin,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/141) (S. Sayısı: 101)
ikinci görüşmesine, birinci görüşmenin bitiminden itibaren kırk
sekiz saat geçmeden başlanamayacağından;
Ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin ve 9 milletvekilinin,
Gaziantepe İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/81) (S. Sayısı: 102) yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
5inci
sırasında bulunan, Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
(1/483) (S. Sayısı: 95) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
Alınan karar
gereğince, 8 Şubat 2008 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime 20.00de son verildi.
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
Bilecik |
|
Bursa |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 87
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Şubat 2008 Cuma
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 20 Milletvekilinin,
başta Kütahyada olmak üzere meydana gelen tren kazalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/120) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/02/2008)
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 19 Milletvekilinin, Tuzla Tersaneler Bölgesinde
yaşanan iş kazalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/121) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/02/2008)
8
Şubat 2008 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı konuşacak olan 2 arkadaşımız, 7
Şubat Kahramanmaraş iline kahramanlık unvanı
verilişi ve 12 Şubat Kahramanmaraşın kurtuluşu
yıl dönümü münasebetiyle söz istemişlerdir.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, Kahramanmaraşa
kahramanlık unvanının verilişinin, İstiklal
Madalyasıyla ödüllendirilişinin ve ilin,
bağımsızlık mücadelesini zaferle
sonuçlandırdığı kurtuluşunun yıl dönümleri
nedeniyle Kahramanmaraşlıları kutlayan konuşması
BAŞKAN Bu
arkadaşlarımıza söz vermeden önce, Kahramanmaraş
Milletvekili olarak ben de bazı hissiyatlarımı sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Birinci Dünya
Harbinin sonunda belki cephelerde mağlup olmadık ama beraber
savaştığımız ülkelerin mağlup ilan edilmesiyle
birlikte biz de zorunlu olarak anlaşma yapma durumunda kaldık. Bunu
fırsat bilen istilacı güçler yurdumuzun pek çok değişik
coğrafyasında işgal hareketlerine giriştiler ve kuzeyden,
güneyden, batıdan Anadolu yer yer işgal edilmeye başlandı.
Bu işgal hareketlerine muhatap olan şehirlerden bir tanesi de
Kahramanmaraştır. Dün burada Gaziantepin gazilik
unvanının verilmesiyle ilgili görüşmeler
yapmıştık ve Gaziantepe İstiklal Madalyası verilmesi
hususunu konuşmuştuk. Önce İngilizlerin, arkasından
Fransızların işgali ve yerli Ermeni iş birlikçileriyle
birlikte yurdumuzu işgal eden bu güçlere karşı
Kahramanmaraşlılar hiç beklemeksizin, büyük ve onurlu bir
bağımsızlık mücadelesi vermişlerdir ve şehir 12
Şubat itibarıyla düşman işgalinden kurtulmuştur, dün
Sayın Şandırın ifade ettiği gibi, bir zafere imza
atılmıştır. Ülkemizin bu tip durumlara hiçbir zaman, hiçbir
şehrimizin ve bir karış toprağımızın dahi
muhatap olmamasını canı gönülden diliyorum ve yıllar önce
bu mücadeleyi şanlı bir şekilde gerçekleştiren ve
şehrinden düşmanı kovan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından İstiklal Madalyasıyla ödüllendirilen ve daha sonra
da yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde kendisine kahramanlık
unvanı verilen bir ilimizin milletvekili ve mensubu olmaktan büyük iftihar
duyduğumu ifade etmek istiyorum ve tüm Kahramanmaraşlıların
bu zaferini canı gönülden kutluyor, ecdadımızı
saygıyla, hürmetle, rahmetle yâd ediyorum, değerli
hemşehrilerimi de saygıyla selamlıyorum. (AK Parti, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu
konuda ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Cafer Tatlıbala
aittir.
Sayın
Tatlıbal, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Cafer Tatlıbalın,
Kahramanmaraşa kahramanlık unvanı verilişinin 35inci,
İstiklal Madalyası verilişinin 83üncü ve ilin düşman
işgalinden kurtuluşunun 88inci yıl dönümleri nedeniyle
Kahramanmaraşlıların Kurtuluş Savaşında
gösterdikleri başarıya ilişkin gündem dışı
konuşması
CAFER TATLIBAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekillerim;
Maraşa İstiklal Madalyası ve kahramanlık unvanı
verilişinin yıl dönümü münasebetiyle huzurlarınızda
bulunmaktayım.
Bildiğiniz
gibi, Maraş, çok eski bir tarihe dayanan bir ilimizdir. Hititlerin
Maraskisi, Romalıların Germanikela, Bizansların Marasion,
Türklerin de Maraş diye adlandırdıkları,
uygarlıkların beşiği olan Kahramanmaraş, yedi bin
yıllık geçmişiyle tarihte büyük uygarlıklara ev
sahipliği yapmış; şimdiki Kayseri, Kırşehir,
Nevşehir, Yozgat ve Çukurovanın büyük bir bölümünü içine alan
Dulkadiroğulları Beyliğinin de merkezi olmuştur.
Tanzimata kadar
Osmanlı devletinin eyalet merkeziyken, Tanzimattan sonra bu konumunu
kaybederek sancak merkezi olmuştur. Çelebi Mehmet, II. Murat Hüdavendigâr,
Fatih Sultan Mehmet Han, Yavuz Sultan Selim Han gibi cihanşümul
padişahların anneleri Maraşlıdır.
Birinci Dünya
Harbi sonunda ülkemiz işgal edilmiştir. Maraşa önce
İngilizler, sonra Fransızlar yerleşmiştir. Bu işgale
bir türlü rıza gösteremeyen Maraş halkı, Müftü Rıdvan Hoca
başkanlığında, yeraltı direniş örgütleri
kurmuş, yirmi iki gün yirmi iki gece süren çetin savaşlar sonucunda
ilk kıvılcımı, Uzunoluk Hamamından çıkan,
Müslüman Türk hanımlarının baş örtülerinin
başlarından çekilmesine dayanamayan Sütçü İmam tarafından
tarihî Uzunoluk Hamamı önünde 3 Fransız asker öldürülmüştür. Bu
inançlı savunmadan sonra Fransızlar kaçarak şehri terk
etmişler.
İşte,
12 Şubat bu gündür. Emperyalizme başkaldırının, vatan,
millet aşkının şahlandığı gün bu gündür. Bu
şahlanış sonrası, Mustafa Kemal Paşa Anadoludaki
örgütlenmesini hızlandırmış ve Maraşın
kurtuluşundan sonra tek tek diğer şehirler de kendi
kurtuluşlarını başarmışlardır.
Bildiğiniz
gibi, Kahramanmaraş 12 Şubat 1920de işgalden kurtulmuş,
cumhuriyet ise 23 Nisan 1920de kurulmuştur. Cumhuriyetten önce bu
işgal sona erdirilmiştir. Bundan dolayı bir Maraşlı
olarak gurur duymaktayım.
Bunun en güzel
göstergesi, Kurtuluş Savaşı sonrasında Maraşa bir
yazı gönderilir, Millî Mücadeleye katılan kahramanların listesi
istenir. Şehrin ileri gelen yöneticileri toplanır ve bir durum
tespiti yaparlar ve sonunda Ankaraya şu mesajı gönderirler:
Maraşta Millî Mücadeleye katılmayan tek fert bile yoktur.
Bunun üzerine, 5
Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
İstiklal Madalyasının Maraşta fertlere değil,
şehir halkına verilmesi kararlaştırılır ve
akabinde Maraş bir adet kırmızı şeritli İstiklal
Madalyasıyla ödüllendirilir.
Maraş
şehri, Millî Mücadeledeki fedakârlığından ötürü Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından 7 Şubat 1973 tarihinde
kahramanlık payesiyle ödüllendirilir ve şehrin adı bundan
sonra Kahramanmaraş olarak adlandırılır. Böylece,
dünyanın sayılı madalyalı şehirlerinden olan
Maraş, hem İstiklal Madalyası hem de kahramanlık
unvanıyla taçlandırılmış olmaktadır.
Milletimizin
varlığına kastedildiği bir dönemde Büyük Atatürkün
önderliğinde yazdığı bağımsızlık
destanı, Kurtuluş Savaşının nihai hedefine
ulaşmasıyla birlikte, kutsal vatan toprakları üzerinde yepyeni
bir devlet, çağdaş bir cumhuriyet kurulabilmiştir.
Maraşa
kahraman unvanının verilişinin yıldönümü. Bu vesileyle,
Büyük Kahraman Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, onun silah
arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi minnet ve rahmetle
anıyor, Kahramanmaraşlı vatandaşlarıma selam ve
sevgilerimi iletiyorum.
Şehrin
girişinde yazılı olan şu beyti okumadan geçemeyeceğim:
Maraş bize
mezar olmadan düşmana gülzar olmaz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tatlıbal, teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoya aittir.
Sayın
Paksoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşa
kahramanlık unvanı verilişinin 35inci, İstiklal Madalyası
verilişinin 83üncü ve ilin düşman işgalinden kurtuluşunun
88inci yıl dönümleri nedeniyle Kahramanmaraşlıların
Kurtuluş Savaşında gösterdikleri başarıya
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun
88inci yıldönümü dolayısıyla, gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu vesileyle, başta bu vatanı bizlere armağan eden aziz
şehitlerimiz olmak üzere, kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum ve onların necip Türk milletine aziz emaneti ailelerine en
derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca,
Kahramanmaraşın kurtuluşundan bahsetmek istiyorum.
Maraş, önce
23 Şubat 1919da İngilizler tarafından işgal edildi. Sekiz
buçuk ay süren İngiliz işgali sırasında pek kayda
değer bir olay cereyan etmedi. İngilizler ile Fransızlar
arasında yapılan anlaşma sonucu 29 Ekim 1919da İngilizler
Maraştan çekildi, yerlerine Fransızlar geldi. Bu durum, yerli
Ermeniler tarafından büyük bir coşku ve taşkınlıklarla
karşılandı. Ancak, düşmanın hesap etmediği bir
Maraş vardı.
Türk milleti,
milyonlarca kilometre sınırı olan Osmanlı
İmparatorluğunun savaşı kaybetmesiyle bin yıllık
vatanı Anadoluya çekilmiş, aziz anasının sinesine
sığınmıştı. Vatan, Türkün anasıydı.
Anaları hepimiz biliriz, canları pahasına da olsa
evlatlarını düşmanlarına vermezler. Bu necip milletin
çocukları Yemende, Galiçyada, Sarıkamışta, Hicazda en
son Çanakkalede kanlarıyla destan yazmışlardı. Şimdi,
sıra Anadoludaydı. Düşmanlar Mehmetçiğin kanına
doymamıştı. Ancak, Anadolu, canından aziz bildiği
bağımsızlığının sembolü
ay-yıldızlı al bayrağının semasında ilelebet
dalgalanması için evlatlarını kurban vermekten çekinmedi. 31
Ekim 1919 tarihinde Sütçü İmamın attığı bu ilk
kurşun, Maraşın kurtuluş mücadelesi fitilini
ateşledi. Tüm Maraşlılar Maraş bize mezar olmadan
düşmana gülzar olmaz. düsturuyla yirmi iki gün yirmi iki gece
kanlarıyla, canlarıyla destan yazarak düşmanı
yurtlarından kovmuşlardır.
Maraşın
kurtuluş mücadelesine başından beri her türlü desteği veren
Gazi Mustafa Kemal, Heyeti Temsiliye adına çektiği telgrafında o
günleri şöyle anlatır: Düşmanın taarruzuna karşı
kahramanca silaha sarılan Maraşlı kardeşlerimiz yirmi güne
yaklaşan bir zamandan beri kan ve ateşler içinde, istilacı
Fransızlara, onların silahlandırdığı hunhar
Ermenilere karşı savaşmakta idiler. 10-11 Şubat gecesi düşmanı
İslahiye istikametinde firara mecbur ederek, mevcudiyeti millilerini
kazanmaya muvaffak olmuşlardır.
15. Kolordu
Komutanı Kâzım Karabekir de Maraş
Mutasarraflığına çektiği telgrafta Maraş
kahramanlarının Türklüğe has olan celadet ve
fedakârlıkları neticesinde sevgili bayraklarımızın
yine Maraş üzerinde dalgalandığını haber almakta bütün
Kolordum en büyük sevinç duymaktadır. Öldünüz, fakat Türklüğü
öldürmediniz. Tarihi millîmize kanınızla ve hayatınızla
emsalsiz bir menkıbe-i celadet yazdınız.
Maraşlıların ve sizlerin alnınızdan öper, Kolordumun
hissiyatı samimiyesini arz ederim diyerek sevincini dile
getirmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından Maraş vilayetine bir yazı
gönderilerek, millî mücadeleye katılanların bir isim listesi istenir.
Ancak, Maraştan Ankaraya gönderilen cevap manidardır:
Maraşta millî mücadeleye katılmayan tek fert bile yoktur. Bunun
üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gazi Mustafa Kemal Paşanın da onayı ile İstiklal
Madalyasının Maraşta fertlere değil, şehir
halkına verilmesini kararlaştırır ve Kahramanmaraş bir
adet kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile
ödüllendirilir.
Kahramanmaraşlılar
1925 yılından beri her yıl, kurtuluş günü olan 12
Şubat Bayramında, İstiklal Madalyasını
şanlı bayrağına törenle takarak şanlı
geçmişini yâd eder. Maraş şehri Millî Mücadeledeki
kahramanlığından ötürü Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 7 Şubat 1973 tarihinde kahramanlık payesiyle
ödüllendirilir.
Sözlerime Ali
Fuat Cebesoyun Maraş müdafaası hakkında hatıralarında
yazdıkları satırları okuyarak son veriyorum. Maraş
müdafaası istiklal mücadelesinin en parlak kahramanlık
destanlarından biridir. Başta Maraşlılar olmak üzere
Pazarcık, Elbistan ve Göksunlular cesaret, feragat ve
fedakârlıklarının bir timsalidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) 20nci ve 3üncü Kolordulardan iştirak edebilen zabit
ve askerlerin de bu kahramanlıklarda hissesi vardır.
Maraşın mukaddes kurtuluşu uğrunda şehit düşen
aziz kardeşlerimizin mübarek hatıraları önünde eğilirken,
gazilerimizi de hürmetle selamlarım.
Sözlerime son
verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Kahramanmaraşın
kurtuluşuyla ilgili olarak İzmir Milletvekili ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Anadol
hissiyatlarını ifade edeceklerdir.
Buyurun
Sayın Anadol.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Kahramanmaraşa
kahramanlık unvanının verilişinin ve ilin düşman
işgalinden kurtuluşunun yıl dönümleri nedeniyle
Kahramanmaraşlıları kutladığına ilişkin
açıklaması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisin
saygıdeğer üyeleri, benden evvel konuşan çok değerli
milletvekillerinin ifade ettiği gibi bugün 7 Şubat 1973 tarihinin
yıl dönümünü kutluyoruz. 7 Şubat 1973 bu güzel yurt köşesine, en
önemli illerimizden birine Kahraman unvanının verildiği
gündür. Bütün Maraşlıları kutluyorum ve
arkadaşlarımın demin belirttikleri gibi, kendilerinden liste
istendiğinde Bir kişi bile Millî Mücadelenin dışında
kalmamıştır. cevabını veren, gerçekten Millî
Mücadeleye inanan bir il için bu, geç de olsa, hak edilmiş bir
unvandır.
Bir noktaya daha
dikkatinizi çekmek isterim -bugüne ibret olmalıdır- o günün
İstanbulunda, payitahtında İngiliz muhiplerinden, Amerikan
mandacılarından geçilmezken, hatta Millî Mücadeleye önderlik edenler
hakkında birtakım fetvalar verilerek onlar idama mahkûm edilirken,
Kahramanmaraşta, Gaziantepte, tüm Anadoluda bunlar bir tarafa itilmiş
ve tam bağımsızlıkçı anlayışla, böylesine
müthiş, görkemli bir mücadele verilmiştir. O günlerin de bugüne örnek
olması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Tüm
Maraşlıları kutluyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Anadol.
Biz de,
Kahramanmaraşımızı hem İstiklal Madalyasıyla
ödüllendiren hem de Kahramanlık unvanını veren şu anda
mensubu bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu hususta
şükranlarımızı, saygılarımızı, bütün
arkadaşlarım adına ifade ediyoruz.
Gündem
dışı üçüncü söz, yükseköğrenim öğrencilerinin
sorunlarıyla ilgili söz isteyen Tokat Milletvekili Osman Demire aittir.
Sayın Demir,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.-
Tokat Milletvekili Osman Demirin, yükseköğrenim öğrencilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN DEMİR
(Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversite
öğrencilerimizin sorunları hakkında söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bilgi güçtür,
gelişme yolunun ışığıdır. Üretime dönük bir
bilgi, diğer girdilerden farklı olarak, aynı anda pek çok üretim
alanında kullanılabildiğinden, artan verimlere konu
olmaktadır. Bu sebeple, neyin nasıl yapılacağının
ve sorunların nasıl çözüleceğinin öğretildiği
üniversiteler, ülkelerin beyinleri ve gelişme yollarının
ışığıdırlar.
Ülkemizin uzun
dönemli gelişmesi bakımından, üniversite öğrencilerinin
sorunlarını yakından tanımamız ve onlara çözüm
üretmemiz gerekmektedir. Bu sorunlar, ortaöğretimden gelenler,
üniversiteye girişte yaşananlar ve üniversitede var olanlar olmak
üzere üç grupta toplanabilir. Ortaöğretimden gelen sorunların en
önemlisi, öğrencilerimizin mesleki ve teknik liseler ile genel liseler
arasındaki çarpık dağılımıdır. Beş
yıllık kalkınma planlarında, tıpkı
gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, öğrencilerin yüzde 65inin
mesleki ve teknik liselerde ve yüzde 35inin genel liselerde öğrenim
görmeleri hedeflenmişken uygulamada bunun tam tersi olmuş, mesleki ve
teknik liselerde eğitim gören öğrencilerin oranı yüzde 30a
düşmüştür. Bu çarpık dağılımın en önemli
sebeplerinden biri üniversiteye girişte uygulanan katsayısı
adaletsizliği, diğeri ise mevcut hâliyle öğrenci seçme sınavıdır.
Üniversiteye girişte başarı puanları hesaplanırken,
hangi programı tercih ederlerse etsinler, genel lise
mezunlarının ağırlıklı ortaöğretim
başarı puanları 0,8 ile çarpılırken, kendi
branşlarına uygun dahi olsa, sınırlı sayıdaki
lisans programları dışındaki lisans programlarını
tercih etmeleri hâlinde mesleki ve teknik lise mezunlarının
ağırlıklı ortaöğretim başarı puanları
0,3 ile çarpılmaktadır. Öğrenci seçme sınavı
soruları genelde genel lise müfredatına uygun
hazırlandığından, mesleki ve teknik lise mezunları
burada da dezavantajlı durumdadırlar. Bu iki sorun yüzünden sağlık
meslek lisesi mezunlarının tıp fakültesine, endüstri meslek
lisesi mezunlarının mühendislik fakültesine ve ticaret lisesi
mezunlarının iktisadi ve idari bilimler fakültesine girmeleri âdeta
imkânsızdır. Bu sebeple, öğrenciler genellikle genel liseleri
tercih etmekte ve belli bir uzmanlık temeline sahip olmadan üniversiteye
girmektedirler. Üniversite yıllarına ertelenen uzmanlaşma, daha
zor, maliyetli ve zayıf olmaktadır. Mezunların kendilerine
güvenleri, verimlilikleri ve iş bulma imkânları azalmaktadır.
Üniversiteye
girişte yaşanan diğer bir sorun, yükseköğretim
kurumlarının kontenjanlarının düşük
olmasıdır. Örneğin, 2006-2007 öğretim yılında
yaklaşık 1,7 milyon öğrencimiz üniversite sınavına
girmişken bunlardan yaklaşık 389 bini örgün öğretimde, 192 bini
de açık öğretime kaydolmuştur. Örgün lisans programına
yerleşen öğrenci sayısı sadece 190 bindir.
Gelişmiş ülkelerde yükseköğretimde okullaşma oranı
yüzde 50 ila 90 arasında değişirken Türkiyede bu oran,
açık öğretim dâhil, yüzde 35 civarındadır. Ülkemizde bir
yükseköğretim kurumuna kaydolamayan yaklaşık 70 bin gencimiz
büyük maliyet ve zahmete katlanarak yurt dışında öğretim
görmeye çalışmaktadır.
Üniversite
öğrencilerinin sorunları tabii ki bunlarla sınırlı
değildir. Örneğin kesintisiz üç buçuk saat süren öğrenci seçme
sınavı, içeriği ve uygulama biçimiyle adaletsiz bir
sınavdır. Farklı programlara yerleşecek, farklı
yetenekteki bütün öğrencilerin başarısını aynı
sorularla ve sadece bir sınavla ölçmeye çalışmak doğru bir
yöntem olmamalıdır. Üniversitelerimizin eğitim sistemleri
genellikle ezbere dayalı, teori ağırlıklı ve
mezunları mesleğe hazırlamada yetersizdir.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sayın Bakan mülakat yapsın, alsın!
OSMAN DEMİR
(Devamla) Birçok üniversitemizin, öğretim elemanı, fiziki kapasite
ve laboratuvar eksikliği sorunları vardır. Öğrencilerimiz
anılan sorunlarla boğuşurken bazı üniversite rektörlerinin
çözüm üretmek yerine kamu vicdanını yaralayan açıklamaları
son derece üzücüdür: Gerekirse 100 bin şehit verir,
Kıbrısı da alırız Yunanistanı da., Yücel
Aşkına -yolsuzlukla yargılanırken- sahip çıkmak,
cumhuriyete sahip çıkmakla eş anlamlıdır., Keşke o
zamanlar -matbaanın bulunduğu 1450li yıllar- Anadolu Müslüman
olmasaydı., Amerikanın öz evlatlarından birisi
Başbakanımız oldu., Türkiye, son iktidarla uzatmaları
oynuyor., Dünyada ne kadar vatan haini varsa sanki ülkemizde
toplanmış., Genel seçimleri ölüm pahasına almak
zorundasınız., Yüzde 95 oranında oy alsanız bile size
iktidarı vermeyeceğiz., Türbanlı bir öğrenciye,
cumhuriyet ilkelerinin kıyafetlerine aykırı diye hak ettiği
notu vermeyeceğiz. Bu sözlerin sorumlu bilim adamı
sıfatı taşıyan rektörlere ne kadar
yakıştığının, demokrasi, hukukun üstünlüğü,
insan hakları gibi çağdaş değerlerle ne kadar
bağdaştığının kararını sizlere
bırakıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Demir, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sen ne için çıktın oraya?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bu rektör kim ya?
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Hangi rektör Sayın Konuşmacı?
İsim verir misiniz?
OSMAN DEMİR
(Devamla) Onlar, bu gibi sözler yerine öğrencilerimizin
sorunlarını çözecek projeler üretselerdi daha iyi olmaz
mıydı?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kaybedecek zamanımız
yoktur. Üniversiteler, bilim üretmek ve nitelikli insan yetiştirmek olan
asli görevlerine geri dönmek zorundadırlar. Millî Eğitim
Bakanlığı ile YÖK arasında geçen dönemde yaşanan
anlaşmazlık, sorunların çözümünü geciktirmiştir.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Başbakan tüyo verme hazırlıklarına
başladı, merak etmeyin!
OSMAN DEMİR
(Devamla) Yeni YÖK Başkanının bilimi ve özgürlüğü
önceleyen açıklamaları umut vericidir. Hükûmetimiz, diğer hizmet
alanlarında olduğu gibi eğitim alanında da
gelişmiş ülkeleri yakalamayı hedeflemektedir. Bu amaçla,
gayrisafi millî hasıladan eğitime ayrılan pay yüzde 2lerden
yüzde 4,3e çıkarılmış, kamu bütçesinden en büyük pay Millî
Eğitim Bakanlığına ayrılmıştır. Her yıl
bin öğrenci lisansüstü eğitim almak için yurt dışına
gönderilmektedir. Otuz üç adet yeni üniversite kurulmuştur.
Yükseköğretimde potansiyelimiz yüksektir, başarımız onu
değerlendirmemize bağlıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DEMİR
(Devamla) Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Demir, teşekkür ediyorum.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Arkadaşım, hangi rektörler? Rektörlerin
adını bir söyle!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Rektörlerin adını söyle!
BAŞKAN
Sayın Bakanım, söz istiyor musunuz?
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Okuduğunu bile bilmiyorsun! Eline
yazılı bir metin verilmiş
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Bazı rektörler diyorsun. Ne kadar
bazı?
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen efendim
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) - Çanak konuşma yaptınız! Şimdi,
Bakan da cevap verecek çanak konuşmaya! Buyurun
Buyurun Sayın Bakan!
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Hayır, konuşmayı Bakan hazırladı.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Hayret bir şey ya! Hayret bir şey!
Dağ başı mı burası?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 20 milletvekilinin,
başta Kütahyada olmak üzere meydana gelen tren kazalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/120)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
27 Ocak 2008 gün 4.06
saatlerinde Kütahyanın Altıntaş İlçesi
yakınlarında virajı alamayan İstanbul-Denizli seferini
yapan Pamukkale Ekspresinin raydan çıkması ile meydana gelen kazada 9
kişi ölmüş 37 kişi de yaralanmıştır.
Tren
kazasının ilk incelemelerinde, kazanın ray kırılmasından
kaynaklandığı açıklanmış, TCDD yetkililerinin
yapmış oldukları ilk açıklamalarda ise
Haydarpaşa-Denizli seferini yapan Pamukkale Ekspresinin 2 vagonunun raydan
çıkarak yan yatması sonucu kazanın olduğudur.
İlk
incelemelerde olayın conta başındaki ray
kırılmasından meydana geldiği belirlenmiştir.
TCDDnin her
yıl ortalama ray ihtiyacı 50-60 bin ton iken AKP iktidarı
döneminde 2002-2006 yılları arasında ancak 71 bin ton rayın
alındığı, yenileme çalışmalarının ancak
ihtiyaç duyulanın % 20 sinin gerçekleştirildiği,
Uzun
yıllardır ihmal edilen Demiryollarında, zamanında ve yeteri
kadar yol yenileme çalışmaları, bakım ve onarımın
yapılmadığı, bu nedenle eskiyen demiryollarının
bakım ve onarım masraflarının katlanarak büyük boyutlara
ulaştığı, bu durumun da TCDDnin zararını daha da
artırdığı ifade edilmektedir.
2007
yılında 20 bin 800 adet rayın değiştirilmesi
gerekirken ancak 5 bin 900 adet rayın değiştirildiği, 2006
yılında
Ayrıca, AKP
iktidarının Demiryollarındaki siyasi kadrolaşması
sonucu yetersiz ve bilgisiz elemanların demiryollarını işin
içinden çıkılamayacak sorunlar yumağına çevirdiği,
Son yıllarda
artış gösteren tren kazalarında bugüne kadar 2 bin 88
kazanın yaşandığı, bu kazalarda toplam 634
vatandaşımızın öldüğü, 1.285 kişinin de
yaralandığı,
Son olarak, 9
vatandaşımızın ölümü, 37 vatandaşımızın
da yaralanması ile sonuçlanan Kütahya tren kazasının da
umarım ki bundan önceki kazalarda olduğu gibi bu kazanın da
sorumluğu günde ortalama 12-14 saat çalışan makinistlere
yıkılmasın, makinist hatası diye kapatılmasın.
27 Ocak 2008
tarihindeki Kütahya tren kazası başta olmak üzere, son yıllarda
artan tren kazalarındaki artışların sebeplerinin, bu
kazalarda kusurları olanların ortaya çıkarılması ile
bundan sonra bir daha tren kazalarının olmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacı ile
Anayasamızın 98. İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Araştırma komisyonu kurularak
araştırılmasını saygılarımla arz ederiz.
1) Tansel
Barış (Kırklareli)
2) Turgut Dibek (Kırklareli)
3) Şevket
Köse (Adıyaman)
4) Necla Arat (İstanbul)
5) Tekin Bingöl (Ankara)
6) Fatma Nur Serter (İstanbul)
7) Osman Kaptan (Antalya)
8) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
9) Rahmi Güner (Ordu)
10) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
11) Şahin
Mengü (Manisa)
12) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
13) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
14) Sacid
Yıldız (İstanbul)
15) Vahap Seçer (Mersin)
16) Ahmet Ersin (İzmir)
17) Hulusi Güvel (Adana)
18) Atilla Kart (Konya)
19) Rasim
Çakır (Edirne)
20) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
21) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
2.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 19 milletvekilinin, Tuzla Tersaneler
Bölgesinde yaşanan iş kazalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/121)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2007
yılından 2008 yılının başına kadar Tuzla
Tersaneler Bölgesi'nde toplam 13 tersane işçisi, işyerlerinde ölümlü
iş kazası nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Tuzla
Tersaneleri, gemi yapım ve onarım siparişleriyle Türkiye'yi
dünya beşinciliğine taşımıştır. Gemi
İnşa Sanayiciler Birliği verilerine göre Türkiye genelinde 44
tersane bulunmaktadır. Tuzla Bölgesi'ndeki tersanelerde 24.200
civarında işçi çalışmaktadır. Yıllık 2.5
milyar dolarlık döviz girdisi sağlayan bir sektördür. Ancak bu kadar
büyük bir sektör olmasına karşın sendikalı işçiler
toplam çalışanların ancak %10'nu oluşturmaktadır.
Sektörde çalışanların
büyük bir bölümü taşeron firmaya bağlı olarak çalışan
işçilerdir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nın verilerine göre tersanelerde
çalışan 16.173 bin işçiden, 12.427 bini taşerona
bağlı olarak çalışmaktadır. Taşeron firmalara
bağlı olarak çalışan işçiler, temel hak ve
özgürlükleri, sosyal hakları ve özlük hakları gözetilmeksizin adeta
köle gibi çalıştırılmaktadır.
Tersane
işçileri sendikal hak ve özgürlüklerden yoksundur. Sektörde
çalışan işçilerin çok küçük bir azınlığı
sendikalıdır. Yaklaşık 1.000 civarında taşeron
firmanın bulunduğu sektörde, sendikalarda örgütlenmek neredeyse
olanaksız hâle getirilmiştir. Çünkü taşeronluk başta
sigorta ve sendika olmak üzere çalışanların her türlü haktan
yoksun bırakılmasının yolunu açmaktadır. Küçük tedbirsizliklerden
doğan ciddi yaralanma ve ölümler, sendikasızlaşmayla
birleşince işçilerin mağduriyetleri en üst seviyeye
çıkmaktadır.
Tersanecilik
sektöründeki talebin artmasıyla birlikte işveren firmanın,
maliyeti düşürüp, kârını arttırma çabası,
yanlış yapılanan taşeron sistemini
yaratmıştır. Oluşan yeni sistemde bütün yük köle gibi
çalıştırılan işçilerin sırtına
bindirilmiştir. Taşeron firmalar iş güvenliği ve sosyal hakları
sağlamak bir yana, işçileri en temel insan haklarından bile
mahrum bırakmıştır. Tuzla'da ölen işçilerin
çoğunun taşeron işçisi olması da bunun en somut
göstergesidir.
Yasaya göre,
işverenler işyerlerinde sağlıklı ve güvenli
çalışma ortamının tesis edilmesi için gerekli önlemleri
almakla yükümlüdür. Devlet işverenlerin bu yükümlülüklerini yerine getirip
getirmediğini denetlemelidir. Ancak Çalışma
Bakanlığı'nın, Tuzla'daki teftişleri haberli
yapılmaktadır. Ayrıca denetimlerin kapsamları dar
tutulmakta ve işyerlerine uyguladıkları yaptırımlar da
yetersiz kalmaktadır. Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde yaşanan ölümleri
engelleyerek, işçi sağlık ve güvenliğinin
sağlanması için kısa ve uzun vadeli müdahalelerle çözüm
sağlanmalıdır.
Öncelikle temel
hak ve hürriyetler çerçevesinde, sağlık ve çalışma
şartları düzeltilmelidir. Anayasa'nın 51. maddesi ile
tanınan sendika kurma ve üye olma hakkı fiili durumla ortadan
kaldırılmamalıdır.
Tuzla Tersaneler
Bölgesi'ndeki yaşanan ölümleri durdurmak için mevzuattaki İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliğine ilişkin
maddelerin eksiksiz uygulanması gerekmektedir. İşverenin bu
maddeleri uygulamaması halinde sonuç sağlamaya yönelik
ağırlıkta yaptırımlar uygulanmalıdır.
Tuzlada
uygulanmayan, "Sağlık Kuralları Bakımından Günde
Ancak Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışması Gereken
İşler Hakkında Yönetmeliğin" 7. maddesinin Tuzla
Tersaneler Bölgesi'nde de uygulanması gerekmektedir.
Tuzla Tersaneler
Bölgesinde yapılan üretimin ağır ve tehlikeli bir işkolu
olması, işçi sayısının fazlalığı göz
önüne alınarak bu bölgede tam teçhizatlı bir Kamu Hastanesi kurulması
gerekmektedir.
Asıl iş
olan gemi yapımının bölünerek, İş Yasasına
aykırı şekilde asıl işveren-alt işveren
ilişkisinin kurulması takibe alınmalı ve hukuk
dışı durumlar önlenmelidir.
İş
Yasasında belirtilen sosyal hakların sağlanıp
sağlanmadığı habersiz ve ayrıntı olarak yapılacak
teftişlerle kontrol edilmelidir.
Tuzla Tersaneler
Bölgesinde. yaşanan işçi ölümlerinin nedenleri ve bu ölümlerin
önlenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla,
Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Turgut Dibek (Kırklareli)
3) Şevket
Köse (Adıyaman)
4) Necla Arat (İstanbul)
5) Tekin Bingöl (Ankara)
6) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
7) Osman Kaptan (Antalya)
8) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
9) Rahmi Güner (Ordu)
10) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
11) Şahin
Mengü (Manisa)
12) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
13) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
14) Sacid
Yıldız (İstanbul)
15) Vahap Seçer (Mersin)
16) Ahmet Ersin (İzmir)
17) Hulusi Güvel (Adana)
18) Atilla Kart (Konya)
19) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
20) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar
Kanunu ve Anayasanın 89uncu ve 104üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2.-
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve Osmaniye Milletvekili
Devlet Bahçeli ile 346 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/141)
(S. Sayısı: 101)
BAŞKAN -
2'nci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 346 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci görüşmesine,
birinci görüşmenin bitiminden itibaren kırk sekiz saat
geçmediğinden başlayamıyoruz.
3üncü
sırada yer alan, Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı:
95) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen
birleşimde tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan, Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Reha Denemeç konuşmuştu.
Şimdi, söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vurala aittir.
Sayın Vural,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum.
(x) 95 S.
Sayılı Basmayazı 8/2/2008 tarihli 60ıncı
Birleşim Tutanağına eklidir.
Tabii, bugün
görüştüğümüz bir araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinin desteklenmesi, esasen daha geniş bir politik ekonomi
açısından değerlendirilmesi gereken bir husustur. Bugün, sadece
ve sadece bir araştırma ve geliştirme faaliyetine verilen
desteğin ötesinde, acaba, biz, bu, özellikle rekabetin
yoğunlaştığı küreselleşme sürecinde rekabet gücü
yüksek bir ülke olabilmek için bu gelişmeleri nasıl
algılıyoruz, bunu kavrayan ve kapsayan bir politik ekonomi
yaklaşımı nasıl olmalıdır ve bu çerçevede,
özellikle bilim ve teknolojik ilerlemeler karşısında
almamız gereken tedbirler nelerdir ve bu tedbirlerin içerisinde
araştırma ve geliştirmeyi nasıl yönlendirebiliriz?
Aslında, bu, son derece makro, genel bir bakış
açısının son derece mikro bir yaklaşımı olarak bu
kanun tasarısını görüyoruz. Ama bütün bunları düşünürken,
gerçekten değerli arkadaşlarım, bu acımasız rekabetin
oluştuğu bir dünyada, zaman zaman, özellikle bizim gibi
gelişmekte olan ülkeler statüsünde olan bu ülkelerin, neden daha
gelişmekte olduğunu, neden diğerlerinin üzerine
çıkamadığımız konusunda hep kendi kendimize sorular
yönelttik.
Bazen kaderimizi
bir petrol bulmaya
Petrol zengini olsaydık çok iyi olurdu. diye
düşündüğümüz oldu ama Orta Doğu ülkelerinde zengin petrol
kaynağı olan ülkelerin neden gelişmişlik ülke derecesinde
alt sıralarda olduğunu da göz ardı etmiş olurduk.
Bazen ucuz
iş gücünü kalkınmanın temel dinamiği olarak ortaya koyduk
ama buna karşılık Almanya ve Japonyanın iş gücü
maliyeti yüksek olmasına rağmen neden daha fazla gelişmiş
olduğu sorusuna da cevap verememiş oluruz. Bazen silah sanayisine
sahip olmak gelişmenin ana kaynağıdır demişizdir ama
Almanya ve Japonyanın, yine, silah sanayisine sahip olmamasına
rağmen, özellikle gelişmiş ülke olmasının
cevabını veremeyiz.
Bazen de
değerli arkadaşlarım, Tasarrufumuz yok. deriz ama Amerika
Birleşik Devletleri en düşük tasarruf oranına sahip
olmasına rağmen yüksek bir gelişmişlik seviyesine sahip
olması, bu sorunun cevabı da sadece ve sadece bir tasarruf
azlığına bağlanamaz.
Şu hâlde
aradığımız nedir? Neden bazıları gelişiyor,
neden gelişemiyor? Yapılan bütün çalışmalar aslında
bir tek odağı gösteriyor: Sahip olduğumuz kaynakları daha
iyi kullanmak, daha verimli kullanmak ve yenilik oluşturarak yeni
ürünlerle, yeni fikirlerle rekabet gücü kazanmak. O bakımdan meselenin
Aslında yapmamız gereken iş, sahip olduğumuz bütün bu
kaynakları daha iyi kullanmayı öğrenebilecek bir politik
ekonomiye ihtiyaç var.
Bakınız,
günümüzde, daha önceki dönemlerde, özellikle tarım ülkeleri ve
sanayileşmiş ülkeler arasında -bir rekabetin oluştuğu-
ikili bir gelişmişlik-gelişmemişlik düzeyi
oluşturulurken bugün üçüncü bir katman çıktı: Bilgi toplumu
ülkeleri ve bilgi toplumu ülkeleri, sanayileşmiş toplumların da
üzerinde daha fazla pay almaya başladı.
Şimdi biz,
sanayileşmekte olan bir ülke olarak yeni bir rekabet boyutuna
ulaşmanın çabaları içerisindeyiz. O bakımdan, bugün
araştırma ve geliştirmeyi desteklemenin ötesinde toplumsal
gelişmelere, küresel gelişmelere nasıl
bakıldığını ortaya koymamız gerekiyor.
İşte, kaynaklarımızın daha iyi kullanılmasını
öğrenmek, bilgi sahibi olmak ve bu çerçevede de bilimi aramak
noktasında medeniyetimizin bize verdiği önemli ufuklar var
değerli arkadaşlarım. Bizim medeniyetimiz, Türk - İslam
medeniyeti, bilgiye, bilime, araştırmaya çok büyük önem vermiş;
millî ve manevi değerlere sahip bir medeniyet anlayışına
sahibiz. Ama neden bugün bunu içselleştiremedik? Neden bugün bizi yöneten
ekonomik sistemi eğitim sisteminin ana unsuru hâline dönüştüremedik?
Hiç, bilenlerle
bilmeyenler bir olur mudan tutun da, Nizamülmülkün dediği gibi:
İlmin değeri de diğer mumların kendisinden
ışık aldığı enerji kaynağına benzer.
Elmalılı Hamdi Yazır: Hikmetli bilgi, tecrübeyle
desteklenmiş ve uygulanabilir özellikler taşıyan ilimdir.
Hikmet, ilimle sanatın birleşmesidir. En hakiki mürşit
ilimdir, fendir. diyen Mustafa Kemal Atatürk, yine İlim ve fennin
yaşadığımız her dakikadaki safhalarının
gelişmesini kavramak ve izlemek şarttır. diyen Mustafa Kemal
Atatürk.
Böyle,
medeniyetimizin kaynakları, ilme, bilime
Gerçekten, açık bir vizyonu
ortaya koyarken, bugün İhracatımız rekor kırdı.
derken sadece yüzde 2 yüksek teknoloji ürünü ihraç eden ülke olarak OECD
ülkeleri içinde sonuncu hâlde olduğumuzun sebebi nedir? Neden böyle?
Dolayısıyla, bugün baktığımız zaman, bilgiyi
üreten insana önem veren bir politik ekonomiye, maalesef, sahip
olmadığımızı görüyoruz.
Şimdi, biraz
önce ifade ettiğim gibi, aslında bütün bu gelişmişliklerin
sebebi, bilim ve teknolojiye ve bilim -teknoloji yoluyla verimlilikte
yaptığımız kazanımların neticesindedir.
Değerli
arkadaşlarım, bilginin kaynağı insandır gerçekten.
Eğer, bilginin kaynağı insan ise bu insana değer veren ama
insanı toplumdan yalnızlaştırmayan, insanın
oluşturduğu toplumsal yapıyı, kültürel yapıyı ve
kurumsal yapıyı dikkate alan politik ekonomilere ihtiyaç vardır.
İşte
değerli arkadaşlarım, günümüzde, bizim
insanımızın daha iyi bilgi üretebilmesi için, kendisinin içinde
bulunduğu toplumu, kültür yapısını dikkate alan ve bununla
birlikte, eğitim, yargı gibi kurumsal düzenlemeler içerisinde daha iyi
bilgi üretebilecek milliyetçi bakış açılarına ihtiyaç
vardır.
Bugün,
küreselleşme sürecinde dayatılan ve ülkelerin rekabet gücünü dikkate
almayan, ülkelerin içinde bulunduğu kültür yapısını, o
kültürle beraber yoğunlaşmış sosyal uzlaşma sistemini
dikkate almayan politik ekonomiler, milletlerin rekabet gücüne herhangi bir
şey katmaz.
O bakımdan, bugün, küreselleşme
sürecinde -bütün bu bakış açısı itibarıyla
bakıldığı zaman- ülkemizin oluşturduğu
eğitim sistemimizle, yargı sistemimizle,
araştırma-geliştirme sistemimizle, beraber ve birlikte rekabet
edecek bir farklılık oluşturmamız gerekir. Unutmayalım
ki rekabet benzeşmekten geçmez, rekabet farklılıktan
oluşur.
O zaman
yapmamız gereken husus: İnsanı, kendi toplumundan
uzaklaştırarak, yabancılaştırarak, küresel boyuta
taşımak değil; insanı, kendi millî ekonomisi, kendi sosyal
uzlaşma sistemi içerisinde, kendi kültürel yapısı içerisinde
üretmesini sağlayabilecek bir yapıya götürmektir.
O bakımdan,
bir taraftan insana dayatma uygulayan, diğer taraftan da insanı,
mücerret anlamda, kendi toplumundan uzaklaştıran politik ekonomilerin
araştırma ve geliştirme iklimi oluşturması mümkün
değildir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, onun için, biz, insanımızı merkezimize
alan ama toplumumuzun millî ve kültürel yapısını,
değerlerini, sosyal uzlaşma anlayışı içerisinde
yaklaşımını dikkate alan bir bakış
açısına ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.
Bugün
araştırma ve geliştirme olarak ortaya konan bakış
açısının, sadece Ben birilerine para verirsem
araştırma yapar. bakış açısının ötesinde
bir felsefeye ihtiyaç olduğu kanaati taşıyorum. Bu meseleye
sadece ve sadece neoliberal açıdan bakarak, meseleye İnsandan ne
kadar daha fazla verim alırım. Ben parayı ne kadar basarsam o
kadar alırım. anlayışının ötesinde bir politik ekonomiye
ve bu politik ekonomi yaklaşımını da değer zinciri
içerisine sokabilecek bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Onun için,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu meseleye bakış
açımızı ihtiva eden, politik ekonomi olarak da milliyetçi bir
politik ekonomi -insana daha iyi araştırma-geliştirme,
kaynaklarını daha verimli kullanabilecek bir ortamı
sağlayabilecek bir politik ekonomi- olarak bakıyoruz ve böylelikle de
-bunu ortaya koyduğumuz zaman- o insana o değeri ortaya koyan ve bu
yönüyle de insanı içine alan, onun kurumsal ve kültürel
yaklaşımını da içine alan politik bir büyüme, yeni bir
büyüme teorisinin oluşturulması gerekmektedir.
Mesele, sadece,
dışarıdaki insanların gelip burada ar-ge
çalışması için insan istihdam etmesi değildir değerli
arkadaşlarım. O bakımdan, meseleye kendi politik ekonomisi
açısından bakmamız, daha büyük bir perspektiften bakmamız
gerekmektedir. Bugün, özellikle ihracatın ithalata
bağımlılığının artırıldığı,
üretimin ithalata bağımlılığının
artırıldığı bir yaklaşım tarzı
içerisinde kaynaklarımızı daha iyi kullanmayı
öğretemeyiz. O bakımdan, bugün
tartıştığımız ve
tartışacağımız araştırma-geliştirme
faaliyeti, bir teşvik unsurunun ötesinde, bu meseleye nasıl
baktığımızı, nasıl ortaya koymamız
gerektiğini belirtmesi açısından bir fırsattır diye
düşünüyorum.
Bakın,
2020-2030lu yılların içerisinde tespit edilen bir husus vardır:
Teknolojiye uyum sağlayan ülkeler kazanacak, uyum sağlamayan ülkeler
batacaktır. O zaman bize düşen görev: Bilim ve teknolojiyi, verimliliği
ve insanı dışlayan, egzojen bir faktör olarak gören değil,
içselleştiren bir politik ekonomiye ihtiyacımız vardır.
Onun için, kendimizin millî yenilik sistemi oluşturmamız
gerekmektedir, kendimizin insan gücü yetiştirmesi gerekmektedir.
Nasıl insan gücünü? İthal edilen insan gücü, beyin gücü olabilir. Ama
kendi eğitim sistemimiz içerisinde bu kültürel yapıyı
özümsemiş ve bir değer sistemi içerisinde, sosyal uzlaşma
sistemi içerisinde hür bir şekilde bilgisini toplumla paylaşabilen insanları
oluşturmamız lazım.
Unutmayalım
değerli arkadaşlarım, ülkeler sadece ürünleriyle,
mallarıyla rekabet etmezler. Her ürünün, her malın arkasında bir
değer vardır, eğitim sistemi vardır, beyin vardır,
kültür vardır. O bakımdan, kültürü, beyni, ahlaki değeri, sosyal
uzlaşma sistemini göz ardı eden, insanı devletinden ve
milletinden koparan bir yaklaşım tarzı bize ancak ve ancak
kölelik getirir. Onun için, rekabet etmek istiyorsak, ülkemizin
oluşturduğu sistemle beraber, birlikte rekabet etmemiz gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu temel bakış açısı içerisinde
önümüzdeki dönemde gerçekten çok önemli gelişmeler olacak. Bir taraftan bu
teknoloji vasıtasıyla yeni pazarlar bulmak isteyen küresel, çok
uluslu şirketler, bu belirgin olarak oluşacak ama bu küresel
şirketlerin, çok uluslu şirketlerin ülkelerin yönetimi ve hükûmetleri
ve devletleri üzerinde kuracağı otorite de
tartışılacak. O bakımdan, bizim meselemiz sadece çok uluslu
bir şirketin buraya girmesi değil. Ama çok uluslu şirketlerin
kendi hukuklarını, kendi bakış açılarını bu
ülkeye yerleştirmek istemesi arasında da çok ciddi bir çelişki
ve çatışma olacağını da bilmenizi istiyorum,
olmalıdır da. Onlar mı hâkim olacak, biz mi yöneteceğiz? O
bakımdan, bu konulara bakarken, muhakkak surette millî bir perspektiften
bakmamız ama küresel gelişmeleri ve küresel araçları da dikkate
almamız gerekmektedir.
Şimdi, böyle
bir ortam içerisinde, bütün bu bakış açıları içerisinde,
bir taraftan Küreselleşmenin gereğidir. diyerek kendi
kaynaklarını daha iyi kullanmayı öteleyen,
başkalarının üretimine yol açan, Ahmetle Georgeun
arasında fark görmeyen yaklaşım tarzı, bu ülkenin bilim ve
teknoloji, bilim adamı yetiştirmesi,
araştırma-geliştirme yaparak kaynaklarına verimlilik
eklemesi mümkün değildir. Dolayısıyla, bu yaklaşım
tarzı değişmelidir. Küreselleşmenin gereği budur.
diyerek işin içinden sıyrılamayız. Bu, küreselleşme
sürecinde kendi ülkelerinin uluslararası rekabet gücünü artırmak
isteyenlerin yaklaşım tarzıdır. O zaman bizim yapmamız
gereken nedir? Kendi millî yenilik sistemimiz içerisinde meseleye bakarak
küresel boyutta rekabeti sağlayabilecek ortamı nasıl
oluşturabiliriz?
Bugün
geldiğimiz bu noktada, açıkçası, geçen gün, değerli
arkadaşlarım, 2002-2005 yılı arasında, 2007
yılı arasında, bu araştırma-geliştirmenin bugüne
kadar getirilmemiş olmasını bir handikap olarak görenler,
beş yıldan bu yana, altı yıldan bu yana bununla ilgili
neden bir adım atmadılar, doğrusu bunu sorgulamak lazım,
neden getirmediniz diye sorgulamak lazım.
Şimdi, bugün
getirilen teşviklerin önemli bir kısmı teknoloji geliştirme
bölgeleriyle ilgili teşviklerdir, daha önce, 2001 yılında
çıkartılmış olan tasarıdır. Ama bizim
aradığımız bunun ötesindedir değerli
arkadaşlarım. Biz, zihinlerimizdeki kölelikle rekabet
kazanamayız, yenilgimiz orada başlar. O bakımdan,
bakılması gereken husus, bu milletin üretmesi, kaynakları
verimli kullanmasını sağlayacak bir ekonomi, sosyal ekonomi,
politik ekonomi tarzının ülkeye yerleştirilmesidir. Bugün böyle
bir iklim olduğunu söyleyebilir miyiz? Söyleyemeyiz.
DERVİŞ
GÜNDAY (Çorum) Söyleriz, söyleriz
OKTAY VURAL
(Devamla) - Başkaları üretiyor, burada satıyorlar.
İhracatımız, üretimimiz, her şeyimiz ithalata
bağımlı. Büyüme var. diyoruz, işsiz sayımız
artıyor değerli arkadaşlarım.
O bakımdan,
bugün geldiğimiz bu politik ekonomi, Türkiyenin rekabet gücünü azaltan
bir politik ekonomidir. Temel yaklaşımı da küreselleşme
süreci içerisinde istek ve arzuların yerine getirilmesini sağlayan
bir husustur. O bakımdan, bundan bir farklılık oluşturamayız.
Bizim farklı bir yaklaşımla meseleye bakmamız
gerekmektedir.
Bu kanun
tasarısı genel mahiyeti itibarıyla aslında uygun bir
araçtır, destekliyoruz. Böyle bir uygun aracın, aslında daha
genel mahiyette, daha millî politikaları takip eden icraatlara ve
hükûmetlere ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. O bakımdan, bu
konuyla ilgili, Milliyetçi Hareket Partisinin önergeleri de olacak.
Çeşitli yerlerden gelen, özellikle ar-ge faaliyetlerinin desteklenmesi
konusunda, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerle ilgili
yaklaşımlar, tam zamana eşdeğer
araştırmacıyla ilgili kriterin 10a çekilmesine ilişkin
önergelerimiz olacak. Bunlar tamamıyla, bu araştırma ve
geliştirmeden toplumumuzun daha geniş kesimlerinin
faydalanmasını sağlamak
Ama şunu unutmayalım: Eğer
biz -bunu tekrarlıyorum- yatırım indirimini
kaldırdığımız gibi, sadece birkaç şirkete
verilmiş sözlerden dolayı yapıyorsak, yanlış
yapıyoruz. Eğer sadece, biz birkaç şirket için 500 ar-ge
personeliyle ilgili kriteri getiriyorsak yanlış yapıyoruz. Daha önce
de, biliyorsunuz, yatırım indiriminin tamamen kaldırılmasıyla
ilgili husus, daha önce Telekomun özelleştirilmesi sırasında
gündeme taşınmıştı. Bunu, ülkemizin mevcut sanayisinde
daha fazla araştırma geliştirme yapılmasını temin
edecek bir yaklaşıma itmemiz lazım. Eğer biz bunu,
birtakım şirketlerin faaliyetlerini ar-ge adı altında
vergiden kaçırabilecek bir noktada düşünüyorsak yine yanlış
yapıyoruz. Amacımız ve hedefimiz daha fazla araştırma
geliştirmeyle, daha fazla ileri teknoloji üreterek rekabet gücü kazanmak
ve böylelikle sanayileşmiş ülkelerin ötesindeki ülkelerle rekabet
etmektir. Ama bütün bunları yaparken, daha yüksek katma değerli
ürünler üretelim derken, eğer siz kur politikasını yine
düşük kur yüksek faizle devam ettirip ayağınıza kurşun
sıkmaya devam ederseniz, yine burada rekabet gücü kazanamazsınız.
Onun için, meseleye sadece araştırma-geliştirme faaliyetlerinin
maddi açıdan desteklenmesinin ötesinde bir politikayla bakmamız
gerektiğini ben şahsen düşünüyorum.
Burada,
araştırma-geliştirme son derece önemli değerli
arkadaşlarım ama sadece araştırma-geliştirmeye para
vermekle olmaz. Araştırmacı insan gücü yetiştirilmesi
politikanız nedir? İnsan gücü yetiştirme politikası var
mı?
Değerli
arkadaşlarım, üniversitelerin araştırma fonları
kesiliyor, ihtiyacı olan öğretim üyelerine kadrolar verilmiyor. Demek
ki mesele, sadece araştırma-geliştirmeyi desteklemek değil.
Araştırma ve geliştirmenin oluştuğu iklimi
dönüştürmek...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Ar-ge odaklarının, teknoparkların yurt sathına
yayılmasıyla ilgili bir politika var mıdır? Güdümlü ar-ge
projeleriyle ilgili yaklaşımlar ne olmuştur? O bakımdan,
meseleye tamamıyla bunları ihtiva eden, yenilik üreten zihniyeti
yerleştirmek için eğitim programlarınızda ne
yapıyorsunuz? Mesele budur.
O bakımdan,
bu, sadece ar-ge araştırmalarının desteklenmesi değil,
aynı zamanda ar-geyi oluşturan insan gücü politikası,
yatırım politikaları, bütün bunları kavrayan ve kapsayan
bir çerçevede ele alınması gerekmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, bu konuda, her maddede arkadaşlarımız
görüş ve düşüncelerini paylaşacak; bazı noktalarda da,
açıkçası, önerilerle bu ar-ge faaliyetlerinin desteklenmesinden bütün
sanayimizin faydalanmasını sağlayabilecek topyekûn bir
anlayışın yerleştirilmesi için önergeleri olacaktır.
Ben,
huzurlarınızda, böyle bir tasarıyı gündeme
taşıyan ve görüşlerini paylaşan bütün
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, saygılarımı arz
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Evet,
şahsı adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
M. AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının tümü üzerinde
kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarıya
ilişkin değerlendirmeye geçmeden önce, kişisel söz
hakkının bana devrine yardımcı olan Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağa da teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesine ilişkin bu kanun
tasarısı toplam 7 maddeden oluşmaktadır. 7 maddenin 1inci
ve 2nci maddeleri kapsam ve tanım maddesidir. 6 ve 7nci maddelerinin
de yürürlük ve yürütme maddeleri olduğunu dikkate alırsak esasa
ilişkin 3 maddenin olduğu ortaya çıkar.
Bu 3 maddenin
2si çeşitli teşvikleri düzenlemektedir ki bunların büyük bölümü
vergi teşvikidir. Diğer madde de bu kanunun uygulanmasına ve
denetimine ilişkin esasları düzenlemektedir.
Bu bilgileri
vermemin nedeni, tasarının, esas itibarıyla vergi
yasalarında yapılan değişikliklerden oluşan bir
tasarı olduğunu sizlerin bilgisine sunmak içindir.
Yine, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğüne göre, vergi yasalarında yapılan
değişiklikler, vergi teşvikleri ana komisyon olarak Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülmek zorundadır. Ancak Sayın Meclis
Başkanımızın ana komisyon olarak Sanayi Komisyonunu
görevlendirmiş olması nedeniyle Plan ve Bütçe Komisyonu kendi
birikimini, uzmanlığını bu tasarıya yansıtma
olanağından maalesef yoksun kalmıştır.
Konuya
ilişkin olarak Plan ve Bütçe Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sayın Başkanına yapmış olduğu başvuru
sonuçsuz kalmıştır. Ancak ifade etmeliyim ki İç
Tüzükümüzün 34üncü maddesinin son fıkrasına göre,
komisyonların arasında görev uyuşmazlığı
olması hâlinde kararın Genel Kurulca verilmek üzere konunun Meclis
Başkanı tarafından Genel Kurula intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Ancak işin bu kısmı da ihmal edilmiştir.
Şüphesiz,
Sanayi Komisyonundaki arkadaşlarımız bu tasarıya en iyi
şekilde yaklaşmışlardır, kendi birikimlerini,
uzmanlığını buraya yansıtmışlardır.
Kendilerine ben burada teşekkür ediyorum, kendilerini kutluyorum.
Değerli
arkadaşlar, ar-ge harcamalarının desteklenmesi ekonominin
rekâbet gücü kazanması açısından son derece önemlidir. O
nedenle, bu tasarı, bu yönde atılmış bir adım olarak
olumlu hususlar içermektedir. Ülkelerin rekabet gücünü belirleyen üç tane temel
faktör vardır. Bunlardan birincisi, o ülkedeki makroekonomik ortamın
kalitesidir. İkincisi, kamu kurumlarının kalitesidir. Üçüncüsü
de o ülkenin teknolojik yeterlilik derecesidir. Bu üç husus esasen
uluslararası rekabet endeksinin de alt bileşenleridir, yani ülkelerin
rekabet gücü yönünden yapılan sıralamasında bu üç unsurda
aldığı notlar dikkate alınır ve sıralama ona göre
yapılır.
Eskiden, eskiden
demeyeyim hâlen birçok ülkede belki bu geçerli, ülkelerin rekabet
anlayışı daha çok düşük maliyetlerle
çalışabildiği alanlarda uzmanlaşmasından geçiyordu
veya hangi sektörlerde kaynak donanımı daha iyi ise, daha
yoğunsa, oralarda o ülkeler üretime yöneliyordu. Ancak, küreselleşme
sürecinde, artık karşılaştırmalı üstünlük
anlayışı diyebileceğimiz bu anlayış doğal
olarak bir kenara bırakılmış ve ülkeler yüksek ar-ge
yoğunluğuna, yüksek katma değer üretimine ve yüksek yenilik
becerisine sahip alanlara girmek suretiyle, bu alanlarda rekabet gücü kazanacak
politikalara yönelmeye başlamışlardır. Bu çok doğal bir
gelişmedir. Küreselleşme, esasen bunu kaçınılmaz bir
şekilde ortaya koymuştur.
Bizim
ekonomimizin rekabet gücü açısından şu an
yaşadığı birtakım ulumsuzluklar vardır.
Örneğin, kur politikasından kaynaklanan bir olumsuzluk vardır.
Yine, birtakım girdi maliyetleri yönünden yaşadığı
olumsuzlar vardır. Ancak, bütün bunlarda Türkiye bir olumsuzluk
yaşamasa dahi ar-ge harcamalarını teşvik etmek suretiyle
ekonomisine Türkiye rekabet gücü kazandırmak zorundadır.
Avrupa
Birliğinin 2010 yılındaki çerçevesini çizen 2000 tarihli Lizbon
Stratejisi de bütün Avrupa Birliği ekonomisi için ar-ge
harcamasını öne çıkaran bir politikayı, bir politika
belgesini benimsemiştir. Avrupa Birliğinin hedefi, Avrupa
Birliğini 2010 yılında Avrupa Birliği ekonomisini
dünyanın rekabet gücü en yüksek, en dinamik ekonomisi hâline getirmektir.
Bunun için ar-ge harcamalarının mutlaka teşvik edilmesi
gerekmektedir. Şu an Avrupa Birliğinde ar-ge harcamalarının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,74tür. Bu, 2005
yılı rakamıdır. Yine, 2005 yılı Türkiye
rakamı yüzde 0,79dur. Yani, biz Avrupa Birliğinin, yüzde 1,74lük
ortalama oranını yükseltmeye girdiği bir süreçte onun
yarısından daha aşağı bir düzeydeyiz. Yine, Türkiye
ile birlikte otuz ülkenin üyesi olduğu OECDde ar-ge
harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde
2nin üzerindedir. Türkiye, Avrupa Birliği ortalamasının
yarısından az, OECD ortalamasının üçte 1i düzeyinde bir
ar-ge harcamasına sahiptir. Türkiye bu harcamayı yükseltmek
zorundadır.
Bu tasarı o
açıdan olumlu düzenlemeler getirmektedir. Olumlu, ama bana göre eksik
düzenlemeler. Ar-ge harcamalarını bir teşvik politikasıyla,
vergi teşvikiyle veya nakdî birtakım desteklerle teşvik etmenin
yanında kamuya, devlete düşen bir ikinci görev daha vardır.
Bütün ekonomilerde Amerika Birleşik Devletleri dâhil, o başta olmak
üzere, bütün piyasa ekonomilerinde ar-ge harcamalarını desteklemek
üzere devlet iki tane araç kullanır. Birincisi vergi teşvikleridir.
Bunun yanında nakdi destekler çok küçük bir şekilde yer alır,
ama bunun yanında çok önemli bir ikinci araç daha vardır: Bu da, kamu
tedarik politikasının ar-ge harcamalarını teşvik
edecek şekilde düzenlenmesidir. İşte, bizim bu
tasarımızda bu eksiktir. Bu, esasen bir vergi
tasarısıdır. Bu, gerçekte bir ar-ge tasarısı olabilseydi,
tam anlamıyla ar-ge harcamalarını teşvik eden bir
tasarı olabilseydi, burada devletin kamu tedarik politikasıyla, yani
alım politikasıyla, ihale politikasıyla ar-ge
harcamalarını teşvik edecek bir aracı da burada görmek
mümkün olabilirdi. Eksik budur. Bunun mutlaka en kısa zamanda bir
tasarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi gerekir. Aksi
takdirde, 0,79luk oranı bizim kısa sürede Avrupa Birliği
ortalamasına yaklaştırmamız veya onu aşmamız
mümkün olmayacaktır. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, seçim
programında bu konudaki taahhüdümüz, bu oranın yüzde 2nin üzerine
çıkarılmasıdır. Nitekim, Avrupa Birliğinin
gelişmiş ülkeleri yüzde 2nin üzerinde bir orana sahiptir.
Değerli
arkadaşlar, tasarının maddelerine ilişkin olarak belirteceğim
birkaç tane önemli konu var. Türkiyede 2001 yılında 4691
sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu yürürlüğe
girmiştir. Çok güzel bir kanundur. Teknoparklar olarak
isimlendirdiğimiz bölgelerin, bu bölgelerde yapılacak faaliyetlerin
teşvik edilmesine yönelik bir kanundur. O Kanunla bu tasarıyı
yan yana getirdiğimizde, bazı konuların hem o Kanunda hem de bu
tasarıda düzenlendiğini görüyoruz. Tanımlar konusunda,
örneğin ar-ge merkezi, yenilik, araştırma-geliştirme
faaliyeti gibi üç temel konudaki tanımın o Kanunda da olduğunu
görüyoruz. Bu tasarıda, üzülerek ifade ediyorum, kanun tekniğine
yakışmayacak tanımlar vardır. Ben sizlerden rica ediyorum,
2nci maddedeki araştırma-geliştirme faaliyeti
tanımını lütfen bir okuyun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
M. AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
O
tanımın bu tasarıya yakışmayan bir tanım
olduğunu göreceksiniz. Yapılması gereken, iki kanundaki tanımların
birbirine paralel hâle getirilmesidir.
Yine bu
tasarı, teknoparklarla ilgili yasaya rakip olmamalıdır,
teknoparkları öldürecek, ortadan kaldıracak bir düzenlemeyi
içermemelidir. Şüphesiz o konuda birtakım dikkatleri
göstermiştir. 50 tam zamanlı işçi gibi sınır,
teknoparkları dikkate alan bir sınırdır. Ancak
teknoparkların işleticilerinin, kurucularının üniversiteler
olduğunu dikkate alırsak, üniversitelerle iş birliğini teşvik
eden düzenlemelerin bu tasarıda olmadığını görüyoruz.
Bunu önemli bir eksiklik olarak görüyorum, üniversitelerle iş
birliğini teşvik edecek düzenlemelerin tasarıda yer alması
gerekir.
Sürem
sanıyorum bitti -söyleyecek daha başka şeyler vardı-
sözlerimi burada bu nedenle bitiriyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç.
Sayın Domaç,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı üzerine, şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maliye
Bakanlığımızca hazırlanan Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı önemli bir eksikliği gidermeyi amaçlamaktadır. Bu
tasarıya vereceğiniz destekle, ülkemizin uluslararası rekabet
gücünün gelişmesine, ar-gede çalışan iş gücünün
artmasına, ülkemizin zenginleşmesine, bilimsel bilginin çoğaltılmasına,
tüm insanlığın yararına sunulmasına katkı
sağlamış olacaksınız.
Sayın
milletvekilleri, üretimde, bildiğimiz sermaye ve emek değerlerinin
yanına, onlardan çok daha etkili olarak bilgi denilen bir kavram geldi.
Artık, bildiğimiz ekonomik düzen, bilgi ve teknoloji tabanlı
ekonomik sisteme dönüşmüş bulunuyor. Hepiniz bilirsiniz,
iktisatçılar, ekonomiyi üçe ayırırlar: Birinci gruptakiler,
doğal kaynaklara dayanan ekonomiler; ikinci gruptakiler, üretime ve
sanayiye dayanan ekonomiler; üçüncü gruptakiler ise bilgiyi yöneten, üreten
ekonomiler. Bu ekonomiler yenilikçi, ileri teknoloji ürünleriyle bilgi üreterek
ve bilgiyi yönlendirerek dünya ekonomisinde söz sahibi olan ülkeler hâline
gelmişlerdir.
Ülkemiz, sanayide
yaptığı gelişmelerle ikinci gruba giren ekonomiler
içerisindedir. Bugün ihracatımızın yüzde 82sini sanayi
ürünlerinden yapıyoruz. Yüksek teknolojili ürünlerde
ihracatımızın payı ise yüzde 7 boyutundadır. Bu durum
da dünyanın ihracat merkezi hâline gelmiş Çin ve Hindistanla
yarışma koşullarımızı
zorlaştırıyor. Günümüzün hızla değişen rekabet
ortamında ayakta kalabilmek için şirketlerimizin ürünlerini,
hizmetlerini, yöntemlerini sürekli değiştirmeleri ve yenilemeleri
gerekmektedir. Bu değiştirme ve yenileme işlemlerine dünyada
inovasyon adı veriliyor. Türkçemizde de bu içeriğe uygun bir kelime
bulduğumuzda bunu değiştirme imkânımız olabilir, ama
bugün inovasyon kelimesi bu duruma karşılık geliyor.
Sayın
milletvekilleri, yoğun bir küresel rekabetin yaşandığı
dünyamızda, firma ölçeğinde teknoloji birikimi yüksek, hızla
değişen pazar ihtiyaçlarına en kısa sürede yanıt
verebilen, ileri teknoloji geliştiren, gelişmeleri ekonomik ürünlere
dönüştüren inovatif firmalara ihtiyacımız bulunuyor.
İnovasyonun temeli bilgiye, ar-ge faaliyetlerine dayanır. Ar-ge de
başarıyı yakalamak, maliyetleri düşürmek, kaliteyi yakalamak,
insanların hızla değişen ihtiyaçlarını,
taleplerini karşılamak, kısacası rekabette üstünlük
sağlama anlamına gelir.
İnovatif
yüksek teknoloji ürünlerde rekabet, düşük teknolojilere göre oldukça
yüksektir. Bilgi ve teknoloji tabanlı ekonomilerde üst sırada yer
alanlar, gayrisafi yurt içi hasıladan ar-geye yüzde 2nin üstünde pay
ayıran ülkelerdir. On üç-on dört tane böylesi ülke, dünya ekonomi
pastasının yarısından daha fazlasına hâkimdir.
Gelişmiş ülkelerde zenginliğin kaynağı, bilimsel
buluşlar, onların getirdiği artı değerlerdir.
Türkiyenin, düşük, orta teknoloji ürünlerle küresel piyasada rekabeti
gittikçe zorlaşmaktadır. Dünyanın en güçlü ekonomileri
arasına girmeyi hedefleyen ülkemizin ar-geye önem verip, yüksek teknoloji
üreten bir ülke olması, ihracatımızda yüksek teknoloji
ürünlerinin payının yüzde 7lerden 22lere
çıkarılmasıyla olanaklıdır. Bunun için de ar-geyi
desteklemekten ve geliştirmekten başka bir yolumuz bulunmamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şirketlerimizin küresel rekabet
gücü kazanması, inovasyon ortamının iyileştirilmesine
bağlıdır. İnovasyon ortamının
iyileştirilmesi, gayrisafi yurt içi hasıladan artan pay,
araştırma altyapısının geliştirilmesi, iş
gücü eğitiminin yükseltilmesi, bilgi teknolojilerinin yaygınlığı,
siyasi, ekonomik istikrar, düzenleyici yapılar, vergi sistemlerinin uygun
hâle getirilmesi ve fikrî mülkiyet haklarının korunmasıyla
olanaklıdır. Bu hususların geliştirilmesi, ülkemiz için kaçınılmazdır.
Bunun için, ar-ge faaliyetlerini destekleyici yasaları vazgeçilmez olarak
görüyoruz.
Ar-ge
faaliyetlerine özellikle son beş yılda sağlanan desteklerde çok
büyük oranda artış olmuş, Hükûmetimiz gerek Hükûmet
Programında gerekse Eylem Planında bu hususlara özel önem
vermiştir. Ar-ge faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla, 2007-2008
yılları merkezî yönetim bütçesinden TÜBİTAKa önemli ödenekler
ayrılmıştır. Teknoparklarda giderek artan yatırım
ve firma sayısının bunu bir kez daha gösterdiğini
görüyoruz.
Önemli bir
gelişme de, gayrisafi yurt içi hasıladan ar-ge harcamalarına
binde 4 olan miktarın, yüzde 1lere doğru evrilmiş
olmasıdır. Ancak, bu oranla, henüz yeterli seviyeye
ulaştığımızı söylemek mümkün değildir.
Hedefimiz olan yüzde 2lerin üstüne çıkmak ve oraya doğru
ulaşmak, Hükûmetimiz için bir hedeftir ve bu gayret gösterilmektedir.
Türkiyede
şu an itibarıyla ar-ge altyapısı çoğunlukla
üniversiteler ve kamu kurumlarında bulunmaktadır. Üniversite ve kamu
kurumları ar-geye yaklaşık yüzde 64 oranında pay
ayırmaktadırlar, ar-genin yüzde 64ü kadar pay
ayırmaktadırlar, özel teşebbüs ise bunun yüzde 29u
civarındadır.
Değerli
milletvekilleri, yükseköğrenim kurumlarının ve kamu
kurumlarının özel teşebbüsle bağlantısı bu
anlamda kopuktur, bunların geliştirilmeye çok ciddi ölçüde
ihtiyacı bulunmaktadır.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; Dokuzuncu Kalkınma
Planının içinde 2013 yılı için öngörülün özel sektörün
ar-ge harcamaları içerisindeki payının yüzde 60lara
çıkarılması önemli bir hedeftir. Kamunun rolünün de ar-ge
faaliyetlerini artırıcı yönde gelişmesi, planlanması,
bu hedefe ulaşmamızda önemli katkılar sağlayacaktır.
Bilimsel ve teknolojik araştırmalarımızı da ideal
biçimde ticari ürüne dönüştürmek, firmalarımızı yüksek
rekabet ortamına hazırlamak, Hükûmetimizin önemli görevleri
arasında gelmektedir. Bu yolla, zenginleşme ve istihdamın önü
açılacaktır. Ar-ge faaliyetlerinin geliştirilmesi, kapsamlı
hâle getirilmesi, toplumun her kesiminde bilinçlenme, farkındalık
yaratma çalışmaları ile olanaklıdır. Toplumumuzun
topyekûn bu konuya dikkatinin çekilmesi gerekmektedir.
Geleceğe
yönelik teknolojiler, nanoteknoloji, biyoteknoloji, yeni nesil nükleer
teknolojiler, hidrojen yakıt pili teknolojileri, kimyasallar ve müstahzar
ilaçlar, enformasyon, bilişim teknolojileri, yerli kaynakların katma
değere dönüştürülmesi amaçlanan ar-ge çalışmaları
arasında olmalıdır. Aşı ve antiserum
çalışmaları, yaşam kalitesinin artırılması
için gerekli ar-ge çalışmaları içerisinde olmazsa
olmazlardır.
Bu kanun
tasarısı, Hükûmetimizin ar-geye verdiği önemi göstermesi
bakımından çeşitli bilim ve iş çevrelerini harekete
geçirici, motive edici bir unsur olacaktır. Tasarıyla birlikte ar-ge
faaliyetlerinin hemen hemen her unsuru desteklenmektedir.
Dolayısıyla, bu, ülkemizde bir hızlanmayı ve ar-ge
konusundaki yatırımı ve firmaların ar-ge alanında
kurdukları merkezlerin geliştirilmesini sağlayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, İrlanda, Avrupa Birliğine girmeden önce ve 1980li
yılların başına kadar çok fakir bir ülkeydi, sadece keten
ihraç ediyordu 80li yılların başında. Bugün, İrlanda,
18,5 milyar dolarlık ilaç ihraç ediyor. 1 milyar dolarlık ilaç
tüketen İrlanda, 18,5 milyar dolarlık ilaç ihraç ediyor ve ülkesine 3
milyar dolar civarında vergi geliri sağlıyor. Bunu,
İrlanda, siyasi istikrar, ticari serbestlik, eğitime, bilime, bilim
üretimine verdiği katkıyla gerçekleştirdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET DOMAÇ
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Domaç.
MEHMET DOMAÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, ülkemizde, üreticilerimizin
desteklenmesi, yenilikçi firmalarımızın,
araştırmacılarımızın artması ve bu
araştırmacılarımızın ürettiği bilimle
insanlığa ve ülkemize yararlı olması hepimizin dileği;
bunun için, bu yasayı destekliyoruz. Geleceğe bakabilmek için ona
bakacak yolları keşfetmeliyiz. Bu yasa tasarısı,
Türkiyenin gelişmesine önemli katkı sağlayacaktır.
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının ülkemizin aydınlık
geleceğini yakınlaştıracağını diliyor,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Domaç.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, dış ticaret açığının her yıl
büyümesi, ithalat cenneti olma özelliğimiz, yanlış teşvik
uygulamaları, üretim plansızlığı rekabet gücünü
azaltan göstergelerdir. Bugün, ar-ge konusunda 35 ülke arasında 31inci
sıradayız. Rekabet üstünlüğünü sağlamak için
farklılık, yenilik, yaratıcılık, inovasyon gereklidir.
Bu yasa bu açıdan bir açılımdır. Neden kaynak yetersizdir?
KOBİler neden öne çıkarılmamıştır? Ar-ge
kapsamına alınan kurumlar arasında KOBİlere özel bir avantaj
sağlanması gerekmez mi? Bundan sonra da ar-ge fuarlarıyla bu
işi desteklemeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, bu tasarı çeşitli vergi teşviklerini getirmektedir.
İç Tüzüke göre ana komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi gerekirken, Meclis Başkanı ana komisyon olarak
Sanayi Komisyonunu görevlendirmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığı ana komisyonun kendileri olması
gerektiğini Meclis Başkanlığına bildirmesine
karşın, bu durumda İç Tüzükün 34üncü maddesinin son
fıkrası uyarınca iki komisyon arasındaki görev
uyuşmazlığının Genel Kurulca çözümlenmesi gerekirken,
Meclis Başkanlığı konuyu niye Genel Kurula intikal
ettirmeden Sanayi Komisyonunda bırakmıştır? Bunun
açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Ülkemizde bugün kendi bünyesinde 50 adet ar-ge personeli
istihdam eden veya edebilecek konumda olan kaç adet firma vardır? Bu firma
veya şirketlerden bazılarının isimlerini söyleyebilir
misiniz?
Yine, 50 adet
ar-ge personeli çalıştırabilecek ve ülkemizde yüksek teknoloji
gerektiren ürünleri üretebilecek olan yabancı ve çok uluslu
şirketlerin bu kanun neticesinde ülkemizde yatırım yapma
talepleri var mıdır veya olacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, ar-ge harcamalarınız çerçevesinde son beş
yıldır ülkemizde üretemeden ithal ettiğimiz hangi mamul ve
teknolojik ürünleri bugün ülkemizde yapabilir hâle geldik?
İki: Ar-ge
çalışmalarıyla elde edilen ürün ve buluşlar ile ne miktarda
ithalat yapmaktan kurtulduk?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Sayın
Coşkunoğlu
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla üç soru sormak istiyorum Sayın
Bakana.
Bu tasarı
yasalaştıktan sonraki bir yıl içerisinde ve üç yıl
içerisinde sağlanacak desteklerden kaç firmanın
yararlanacağı üzerine bir tahmin, bir öngörü yapıldı
mı? Böyle bir araştırma yapıldı mı var olan
firmaların kapasitelerini göz önüne alarak? Sizin bazı
beyanlarınız oldu bu düz panel imalatı üzerinde. Bu konuda belki
bilgi verebilirsiniz.
İkinci
sorum: Sanayi Komisyonu raporunda, yani elimizdeki sıra
sayısının 7nci sayfasında tasarının ana
felsefesi olarak aynen şöyle deniyor, okuyorum oradan: Mümkün olduğu
kadar fazla oranda ve sektörde teknolojik üretimi sağlayacak bir
ortamın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakanıma birkaç sorum
var.
Birincisi:
Ülkemizde ve gelişmiş dünya ülkelerinde özellikle sanayi sektöründe
bin adet çalışan başına düşen ar-ge personeli
değerleri karşılaştırıldığında
ülkemizin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu açıdan
baktığımızda bugünkü tasarıyı ne kadar yeterli
buluyorsunuz?
Bir başka
sorum: Ülkemizdeki KOBİlerin çoğunluğunu ve ar-ge personeli
çalıştırmadaki eksikliklerini dikkate
aldığımızda bu tasarı KOBİlere ne getirecektir?
Yasanın ülkemizdeki beyin göçünü önleyeceğine inanıyor musunuz?
Bir de son
olarak, ülkemiz için çok önemli olan bor ve türevlerine ilişkin ar-ge
faaliyetlerinin desteklenmesini sağlayacak yeni bir yasa teklifi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan,
aracılığınızla Bakanımıza sormak istiyorum:
1) Tıbbi
alandaki bilimsel araştırmalar için özel destek fonları
oluşturacağınız parti programınızda da ifade
ediliyor. Bu konuda kaç fon oluşturdunuz? Kimlere verdiniz? Üniversite
araştırma fonlarına neden el koydunuz? Avrupa Birliği
fonlarında kriteriniz nedir? Verilen araştırma projelerinin
değerlendirilmesinde siyasal eğilime mi bakılıyor?
2) Makine Kimya
Kurumunun 14 bin kişinin çalıştığı
Kırıkkale tesisleri eskimiş, çalışan sayısı
2.600e inmiştir. Fabrika, üreten fabrika iken şimdi gelişen
teknolojiye ayak uyduramıyor. Top, otomotiv fabrikası harabe hâlinde.
Bunun geliştirilmesi ve yenilenme için ar-ge desteği verecek misiniz?
Yoksa Kırıkkale gözden mi çıkarıldı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Durmuş.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım;
üniversiteler, araştırmanın yapıldığı en
önemli kurumlarımızdandır. Son zamanlarda sanayi ve ticari
piyasayla birlikte bu çalışmalar uygulamaya geçirilmektedir. Ancak,
bu çalışmayı yapan üniversite elemanlarına gereği
kadar ücret verilmediği de malumunuzdur. Özellikle araştırma
görevlilerinin maaşları bugün komik denecek boyutlara inmiştir.
Araştırma geliştirme çalışmalarının kanunla
desteklenmek istendiği bir ortamda, yardımcı doçent ve
araştırma görevlileri başta olmak üzere, üniversite
çalışanlarının maaşlarının
iyileştirilmesi için bir çalışmanız bulunmakta
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Tavuk hastalıklarıyla ilgili araştırma ve
geliştirme faaliyetlerini uzun yıllardan beri ifa eden Manisa Tavuk
Hastalıkları Enstitüsü maalesef AKP Hükûmeti tarafından
kapatılmıştır. Söz konusu Enstitü, aşı üretimi
-bunun içinde kuş gribi hastalığı da dâhil olmak üzere-
aşı geliştirme faaliyetleri yapan Asya ve Orta Doğuda tek
olan bir enstitüydü. Şimdi ar-ge faaliyetlerini geliştirelim derken,
hangi mantıkla böyle bir enstitüyü kapattınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Enöz.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
çok kısa dönem içinde trafik kazasında hayatlarını kaybeden
TÜBİTAK mensubu 3 değerli bilim adamı, ASELSANdan intihar eden
3 değerli bilim adamı, içinde önemli fizikçilerimizi
barındıran uçağın düşmesi, Türk milletini derinden
yaralamış ve toplumda şüphe oluşmasına neden
olmuştur. Kaza ve polis raporları dışında bu konu
üzerinde geniş bir araştırma yapılma gereği
duyulmuş mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asil.
Sayın Ekici
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde
KOBİlerin yüzde 98i teşkil ettiğini hepimiz biliyoruz. 50
ar-ge elemanı istihdamı konusu gündeme geldiğinde
KOBİlerin dışlandığı aşikârdır.
Araştırma-geliştirme için teşkilatlandırmayı
organize sanayi bölgelerinde toplu olarak yapmayı düşünüyor musunuz?
Kanunda ar-ge
elemanın tarifi yapılmamıştır. Sayın Bakan,
dinliyorsanız soruyorum: Kanunda ar-ge elemanının tarifi
yapılmamıştır. Ar-ge elemanının özelliklerini
tarif edecek misiniz? Ayrıca, araştırması
yapılması gereken konuların özellikleri de belirtilecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN-
Teşekkür ederim.
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyede
milyonlarca insan cep telefonu kullanmakta fakat Türkiyede bu cep telefonu
üretilmemektedir. Türkiye'nin cep telefonlarına ödediği toplam para
ne kadardır? Bu konuda üretim yapmaya dönük bir projeye destek veriyor
musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Ağyüz KOBİlerle ilgili çalışmalarımızı
sordu ve Ar-ge fuarlarını destekleyecek misiniz? diye sordu.
Değerli
arkadaşlar, bu ar-ge kanununu, gördüğüm kadarıyla, bütün herkes
destekliyor. Çünkü Türkiye için önemli bir konu bu. Tabii, bu adımı
atarken
Daha önce de teknoparklar için atılmış olan
adımlar vardı. Bu adımlar Türkiyemizin geleceği için çok
önemli. Geleceği Türk insanının, artık, ar-geye,
araştırma, geliştirmeye yönelerek Türkiye'nin katma değeri
yüksek daha önemli ürünler üretmesinin temeli burada yatıyor. Şimdi,
biz, bunları teşvik edersek, her bakımdan teşvik edersek
Türkiye için fevkalade önemli neticeler alacağız. Tabii, bunları
yaparken
Önce çok
teşekkür ediyorum ben, teknoparklar için önemli bir adım
atıldı, orada Türkiye çok şeyler kazandı. Ama zaman
gelecek, yetmeyecek, ilaveler yapacağız. Bu da böyle olacak.
Şimdi ar-ge kanununu getireceğiz, göreceğiz ki, ya, şunu da
yapmamız lazım, bunu da yapmamız lazım. Daha
değişik konularda hep beraber geleceğiz, Meclisimizin
onayına, Meclisimizin kabulüne arz edeceğiz
çalışmalarımızı. Ama ben inanıyorum ki, Türk
milleti ve Türkiye bundan çok şey kazanacak. O bakımdan, bir defa,
buradaki yapılan konuşmalara çok teşekkür ediyorum.
Bu KOBİler
bizim olmazsa olmazlarımızdandır değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu kanunla, KOBİlerin faaliyette bulunduğu TEKMERler,
yani teknoloji geliştirme merkezleri teşvik kapsamına
alınıyor ve inanın -şimdi KOBİlerde 50 az mı çok
mu, onları da tekrar konuşacağız burada- bunların
hepsi bu Türkiye içindir ve Türkiye'nin kazanımları içindir,
teknolojik kazanımları içindir; yenilikçilik içindir ve Türkiye'nin
ileri teknolojilere, onların seviyesine varmak için önemli bir
adımdır bu. O bakımdan, biz, ar-genin her türlüsünü
desteklemeye devam edeceğiz. Yalnız bu kanun çerçevesinde
kalmayacağız, onu da söyleyeyim. Yani, bu adımı
atıyoruz, bunu önemli gördük ve hızla bunu getirdik
huzurlarınıza. Bundan sonra ar-ge konularına, inovasyon
konularına çok önem vereceğiz ve başka çaremiz de yok ve hepimiz
burada tek yürek olarak bunu desteklememiz lazım, çünkü Türkiye için
fevkalade önemli, bunu anlatmak istiyorum.
Sayın
Kaptan, Meclis Başkanı, işte, Sanayi ve Teknoloji Komisyonuna
vermiş. Şimdi, Sayın Başkan yanımda, bana diyor ki:
Bizim Komisyonumuzun ismi aynı zamanda teknoloji komisyonu, bilgi ve
teknoloji komisyonu. Sayın
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Sayın Bakan, siz Maliye Bakanısınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Kaptan, ben Maliye
Bakanıyım tabii canım, yani ona bir şey yok, ona bir halel
gelmiyor yani.
M. AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Esasen, Başkanlık Divanı cevaplayacak
bu soruyu Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) O bakımdan
Ha, ben, tabii Meclis
Başkanının işine de karışamam, ben Bakanım.
Sayın Başkan ve bunu- ilgililer bilir, onu ben bilemem artık.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Bu soruyu Sayın Başkana sordum, size sormadım
Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Sayın Komisyon Başkanı cevap verebilir Sayın Bakanım,
sizin konuşmanız bittikten sonra.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Verebilir mi?
BAŞKAN
Evet, verebilir.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şuna bir cevap
O zaman buna bir
cevap verirse memnun olurum.
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) YÖK Başkanının konuşması gibi
olmasın.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Kaptanı ben takdir
ederim, iyi bir arkadaşımız.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Muhterem
arkadaşlarım, biliyorsunuz, uzun zamandan beri Plan Bütçe
Komisyonunun çok mahmul olduğu, her konunun ona gittiği ve böylece
bazı konuların da eksik çıktığı hep devamlı
konuşulur.
Mesela, ben
hatırlıyorum, 2003 yılında, madenle alakalı bir yasa,
madencilikle alakalı bir yasa -ki bizim tabii kaynaklardır
aynı zamanda Komisyonumuzun bir ismi- alt komisyon olarak bize
gelmiştir. Buna rağmen, tarafımızca
görüşülmüştür. Alt komisyon raporunu, size, Plan Bütçeye takdim
etmiş olmamıza rağmen, Plan Bütçenin alt komisyonunda bunu
tamamen değiştirmek suretiyle, bugünkü içinden çıkılmaz
bazı noktaların oluşmasına sebep olmuştur, çünkü Plan
ve Bütçe, plan ve bütçeyle ilgili olan bir ihtisas komisyonudur.
Dolayısıyla, teknik konuların, bilimle ilgili olan
konuların, sanayiyle, ticaretle, enerjiyle ilgili olan konuların
tamamıyla bizim komisyona gelmesi lazım.
Bizim komisyonda
sizin üyeleriniz yok mu? Elbette var. Bu üyelerin davranışlarına,
sözlerine, muhalefet şerhlerine, koyup koymadıklarına önem
vermiyor musunuz? Bakın, burada, Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir
üyesinin muhalefet şerhi yoktur.
Bu konu, bundan
sonra da, ümit ediyorum, gelecek olan diğer yasalar da, ümit ediyorum, gerçek
anlamıyla ihtisas komisyonlarına gidecektir.
Ele
almış olduğumuz
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Sait Açbayla halledin o
işi, Afyon Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Müsaade ederseniz
konuşmamı tamamlayayım Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Orada halledin!
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Hayır efendim,
halledecek bir şey yok burada. Komisyonumuzun adı bellidir. Büyük
Millet Meclisinin Değerli Başkanı
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İçinden çıkılmaz hâle geldi diyorsunuz.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Efendim, bir
dakika
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Para olan, vergi olan her şeyin Plan ve Bütçe Komisyonuna
gelmesi gerekmez mi?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Bütün
yasalarımızda vergi vardır efendim. Gelen bütün yasalarda,
Sanayi Komisyonundan çıkartmış olduğumuz, daha yeni
çıkarttığımız bütün yasalarda vergiyle alakalı
hükümler var.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) O zaman Plan ve Bütçe Komisyonunu kaldırın!
BAŞKAN Sayın
Aksoy, teşekkür ediyorum.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Ayrıca,
siz, Plan ve Bütçe Komisyonu olarak bu işe önem veriyorsanız, niye,
Sayın Hamzaçebi konuşmasının ancak on binde 1ini vergi
üzerine inhisar ettiren bir konuşma yaptı?
M. AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Aksoy, karşılıklı şeyde bulunmayalım.
Teşekkür
ediyorum size.
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben de Sayın Başkana
teşekkür ediyorum. Gerekli aydınlatmayı aldık.
Teşekkür ederiz.
Sayın
Tankut, 50 adet ar-ge personeli çalıştıracak kaç tane
şirket var? Bunu niye 50de tuttunuz? Niye fazla yaptınız?
diye, bize soru sordu.
Ben, şimdi,
şöyle diyeyim: Bir defa, Sayın Tankut, 2007 sonu itibarıyla
TÜBİTAK desteklerinden yararlanan firmaları
Bilgi olarak söylüyorum,
329 tane büyük firma, 1.070 tane KOBİ yararlanmış. Şimdi,
bu 50 taneye
Burada, tabii belli bir büyüklükte olanlara veriliyor, ama,
KOBİlere de yine, burada bir imkân açıyoruz, onlara da bu
teşviklerden istifade etme imkânı getiriyoruz. Ama, şu anda 50
tane çalıştıran var mı Türkiyede? Çok şükür,
Türkiyede var. Türkiye büyük bir ülke.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaç tane?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - En azından 100 tane firma var
şu anda.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Çaycıyı falan mı dâhil ediyorlar
Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, bir de ilerleyen
şeyler de buna daha başka da cevaplar getireceğim. Şimdi bu
kadar söyleyeyim.
Sayın
Paksoyun Ar-ge ile ne miktarda bir istifade olacak? diye
Onun şu anda
kesin miktarı elimizde yok, ama bir çalışma
yaptığımızda bunu size arz ederiz efendim.
Sayın
Coşkunoğlu
Kaç firma faydalanacak? Aynen, Tankuta verdiğim
cevabı vereceğim. Ama, burada şunu düşünmemiz lazım:
Bu bir teşviktir, yani, bu firmaların artırılması, bu
firmaların geliştirilmesi ve bu firmaların Türkiyeye
katkıda bulunması için bir teşvik.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, Sayın Coşkunoğlu -tabii kıymetli
bir bilim adamı- üç dört cümlesi kaldığını ifade
etmişti. Fırsat verilirse o sözünü
İsterseniz,
Sayın Coşkunoğlu bir açıklama yapsın, siz
cevabınızı öyle verin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hay hay.
BAŞKAN -
Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Efendim, o soruyla ilgili
Bir projeksiyon
yapıldı mı? Ben onu soruyorum. Yani, şu andaki statik
durumu sormuyorum. Bir yıl ve üç yıl, böyle projeksiyonların
yararlı olacağını düşünüyorum.
İkinci
sorumla ilgili, burada 7nci sayfada aynen şöyle deniyor: Mümkün
olduğu kadar çok fazla sektörde teknolojik üretim sağlayacak bir
ortamın oluşturulması hedefleniyor. Öte yandan, Bilim ve
Teknoloji Yüksek Kurulunun, hatta Sayın Başbakanın
Hatta,
Dokuzuncu Planda birtakım öncelikler var. Yani, mümkün olduğu kadar
çok fazla sektörü yararlandırmak değil, birtakım öncelikli
sektörlerin yararlanması öngörülmüştür. Burada bir çelişki
gördüm. Bunu açıklamanızı rica edecektim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Buyurun
Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Coşkunoğlu,
burada, dikkat ederseniz, daha ziyade, bazı firmaların teknoparklara
gidememesi ve bundan dolayı da ar-ge teşviklerinden istifade
edememesi söz konusu ve bizim sanayi sektöründe bilhassa yapmış
olduğumuz, yani sektör bazında yapmış olduğumuz
incelemelerde, onların bazı makinelerini, hatta şimdi öyle bazı
yerler var ki, ben gittim bizzat gördüm, onu bırakın teknoparka
taşımayı, öyle hassas yerler var ki,
araştırma-geliştirme için öyle hassas odalar var ki, onları
fabrikanın başka bir yerine bile taşıyamıyorsunuz, o
derece hassas.
Şimdi,
bunlar, hakikaten son derece önemli ar-ge faaliyetlerinde bulunuyorlar. Yani,
araştırma-geliştirme faaliyetlerinde bulunuyorlar ve bunlara
şimdi, kalkıp da teknoparka gidin demek, sen ar-ge faaliyetinde
bulunmama demek gibi bir şey.
Bir de sanayinin
daha ziyade ihtiyacını nazarıitibara alarak
hazırladığımız bir ar-gedir bu ve bunu aynı
zamanda, çalışırken de yine TÜBİTAKla da beraber
çalıştık ki, yanlış bir iş yapmayalım. Yani
koordinasyonsuzluk olmasın devlet birimleri arasında. O
bakımdan, bu, birçok, şimdi, ihtiyaçlara cevap verecek bir ar-ge.
Yani, Türkiyedeki ar-ge sahalarını artık artırıyoruz.
Yani, adam kendi fabrikasının içerisinde veyahut da kendi
çalışma sahasının içerisinde de ar-ge faaliyeti yapacak ve
bundan istifade edecek. Yani teşviklerden istifade edecek. Bu, fevkalade
önemli bir şey getiriyor. Öyle bir şey ki, bu ar-ge kanununu
tasarı hâlinde hazırladığımızdan beri Türkiye,
hakikaten nasıl olsa bu kanun çıkacak, buna inandılar,
şimdi, bir çok, Türkiyedeki bilhassa özel sektör bu kanunu dört gözle
bekliyor. Daha bugün bana bazı sektörlerin temsilcileri geldi ve bundan
dolayı da çok çok da mutlular ve göreceksiniz Türkiyede bu çok
değişik şeyler getirecek. Yani, Türkiyenin, diyebilirim ki,
bazı konularda çehresini değiştirecek. Yani o derece önemli, o
derece önemli.
Ha, sizin
anladığınız tarzda böyle rakamlarla, projeksiyonlardan
elimizde yok maalesef şu anda. Ama sizde bir projeksiyon varsa onu da
bizimle paylaşırsanız memnun oluruz. Ama bunun ilk bir
yılında, iki yılında elde ettiğimiz neticeleri
muhakkak surette kamuoyuyla paylaşacağız.
Çok teşekkür
ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sorulara cevap vermediniz ki!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sırasıyla veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Süre bitti zaten Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) E, bir daha sefere veririz, nasıl
olsa buradayız, yani öteki maddede tekrar sorarsınız
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha zor sorular var efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Öteki maddede sorarsın, devam
ederim ben, hiç merak etmeyin. Ben hepinize cevap vermeye gayret ediyorum.
Evet, şimdi,
Coşkunoğlundan sonra, Sayın Işık Bu tasarı ne
kadar yeterli? Bu tasarı ne getirecek? diyor. Şimdi, bu
tasarının ne getireceğini sizlere anlatmaya gayret ettim, ama bu
tasarı ne kadar yeterli, bunu önümüzdeki, tatbikata
başladığımız zamanki günler gösterecek bize. Çünkü
bunu sürekli olarak bir izleme komitemiz var bizim, sürekli olarak izletiyoruz
ve sektörlerle de toplantı yapıyoruz. Burada, sanayi, üniversite,
diğer ilim yerleri iş birliğini sürekli olarak, biz koordinasyonlu
bir şekilde çalışacağız.
Borla ilgili,
Sayın Işık, yine, soru soruyor. Borla ilgili yasa teklifini
Enerji Bakanlığımız hazırlar. O bakımdan, o
konuda benim bir bilgim yok ama Sayın Bakanımıza sorarız,
bir şey varsa
Yahut da o buradayken de tekrar sorabilirsiniz, gerekli
bilgileri alırsınız. Yalnız, Sayın Komisyon
Başkanımız bana şu anda O konuda bilimsel
çalışmalar devam ediyor. diyor ama daha genişi Enerji
Bakanımızdan alırız.
Sayın
Durmuş Özel üniversite araştırma fonlarını niçin
kestiniz? diyor. Sayın Durmuş, biz üniversite araştırma
fonlarını kesmedik, hatta üniversite araştırma
fonlarını daha fazlalaştırabilmek için Sayın YÖK
Başkanımızla son bir araya geldiğimizde, onun da
görüşmelerini yaptık. O konuda da çalışmalar yapıyoruz
ama
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yani yeni YÖKte olacak!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yeni YÖK Başkanı değil mi?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yeni YÖKte olacak, eskide kestiniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Nasıl yeni YÖK Başkanı?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakanım, eskiden kestiniz. Yeni YÖK
Başkanıyla mı
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, hangi kurulda, yenidir,
eskidir diyorsunuz Sayın Anadol? Yani YÖK Başkanı bir tane.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Eskiden kestiniz mi, onu söyleyin!
BAŞKAN
Sayın Anadol
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Eskiden fonları kestiniz, üniversite
bağırıyor. Yeni dönemde mi olacak?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, siz Genel Kurula cevap verin, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki, Sayın Genel Kurul size
söylüyorum: YÖK Başkanı bir tanedir, başka YÖK Başkanı
yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sıkıysa konuşmasın. dediğiniz
Başkan mı?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, tartışmayalım lütfen efendim.
Sayın Anadol
Buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, değerli
arkadaşlar, YÖK Başkanına saygımız sonsuzdur.
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Sıkıysa saygı duymayın!
Sıkıysa yapmayın!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) O türlü, yanlış
anlaşılan şeylere hiç kulak asmayın siz. YÖK
Başkanına saygımız sonsuzdur.
Şimdi, yine,
Sayın Akkuş da aynı, araştırma görevlileriyle ilgili,
sayısını, onların özlük haklarıyla ilgili sorular
soruyor. Araştırma görevlileri sayısını biz bu sene
artırdık değerli arkadaşlar, sayı olarak
artırdık ve inanıyorum ki ben, bu ar-geyle de en fazla
ihtiyacımız olan araştırma görevlileridir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, beş yıldır
araştırma görevlisi vermiyorsunuz. Vermediğiniz kadroları
mı açtınız, yoksa standardın üstüne mi
çıktınız?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Durmuş, beş
yıldan beri
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Süre bitti
BAŞKAN
Sayın Bakanım, müsaade ederseniz
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sürenin dolduğunu ben de biliyorum,
ama burada soru soran milletvekili arkadaşlarımıza Sayın
Bakanın cevap vermesi için, Sayın Bakana -sizlere cevap vermek için-
bir müsamaha gösterdim. Ama, isterseniz Sayın Bakan yazılı cevap
verebilir, konuşmayı istemiyorsanız biter; bu kadar basit.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ama önceki uygulamanız böyle değildi.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, siz yazılı olarak cevap verin efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yalnız, şunu söylemek
istiyorum: Her sene biz, araştırma görevlisi kadrosu verdik, her
sene
Bu sene, her senenin de üstünde ayrıca verdik.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, ücretleri
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Diğerlerine de artık,
yazılı olarak, müsaade ederseniz
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama istiyoruz efendim. Toplantı yeter sayısı
BAŞKAN -
Yoklama istiyorsunuz
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Hayda!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Türban oylamasında geliyorsunuz, burada niye yoksunuz? Yani,
siz çalıştıracaksınız Meclisi. Yarın
geleceksiniz, ar-gede yok, türbanda var! Böyle bir şey yok! Ar-geye yok,
türbana var!
BAŞKAN
Sayın Anadol, 20 kişinin olup olmadığını tespit
edeyim:
Sayın
Anadol? Burada.
Sayın Okay?
Burada.
Sayın
Hamzaçebi? Burada.
Sayın
Keleş? Burada.
Sayın Ekici?
Burada.
Sayın
Kaptan? Burada.
Sayın
Korkmaz? Burada.
Sayın Ersin?
Burada.
Sayın Köse?
Burada.
Sayın
Bingöl? Burada.
Sayın
Coşkuner? Burada.
Sayın
Karaibrahim? Burada.
Sayın
Arifağaoğlu? Burada.
Sayın
Barış? Burada.
Sayın Susam?
Burada.
Sayın Koçal?
Burada.
Sayın
Tütüncü? Burada.
Sayın Çöllü?
Burada.
Sayın Süner?
Burada.
Sayın
Yıldız? Burada.
Sayın
üyeleri tespit ettik, yeterli sayıda üye vardır.
Sayın
milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için dört
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı:
95) (Devam)
BAŞKAN -
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ARAŞTIRMA
VE GELİŞTİRME FAALİYETLERİNİN DESTEKLENMESİ
HAKKINDA
KANUN
TASARISI
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu
Kanunun amacı; Ar-Ge ve yenilik yoluyla ülke ekonomisinin
uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya
kavuşturulması için teknolojik bilgi üretilmesini, üründe ve üretim
süreçlerinde yenilik yapılmasını, ürün kalitesi ve
standardının yükseltilmesini, verimliliğin
artırılmasını, üretim maliyetlerinin düşürülmesini,
teknolojik bilginin ticarileştirilmesini, rekabet öncesi
işbirliklerinin geliştirilmesini, teknoloji yoğun üretim,
girişimcilik ve bu alanlara yönelik yatırımlar ile Ar-Geye ve
yeniliğe yönelik doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının ülkeye girişinin
hızlandırılmasını, Ar-Ge personeli ve nitelikli
işgücü istihdamının artırılmasını
desteklemek ve teşvik etmektir.
(2) Bu Kanun;
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı ta-rafından 12/4/1990 tarihli ve 3624
sayılı Kanuna göre oluşturulan teknoloji merkezleri (teknoloji
merkezi işletmeleri) ile Türkiyedeki Ar-Ge merkezleri, Ar-Ge projeleri ve
rekabet öncesi işbirliği projeleri ve teknogirişim sermayesine
ilişkin destek ve teşvikleri kapsar.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Sayın Susam,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün çok önemli bir konuyu
tartışıyoruz, ar-ge faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında
kanun. Bildiğiniz gibi, ülkemizin gelişmesi, büyümesi, dünyada hak
ettiği yeri alabilmesi ve büyük bir ülke olma onuruyla çağdaş
uygarlığın üzerine çıkabilmesi, bilimsel ve teknolojik desteklemelerle
almış olduğu mesafe ve ülke gayrisafi millî
hasılasından ne kadar mesafe aldığıyla ilgilidir.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısını çok dikkatle
komisyonlarda izledim. Bu kanun tasarısıyla ilgili olarak grubu
adına konuşan ve tasarıyı hazırlayan, Adalet ve
Kalkınma Partisi adına konuşan Reha Denemeçi de çok dikkatle
dinledim. Neden dikkatle dinledim? Çünkü, bu kanunun ruhunu, bize
sunuluşunu bir kez daha doğru algılayabilmek için dinledim ve
aldığım sonucu çok açık yüreklilikle söyleyeyim: Bu kanun,
Türkiyenin sanayisini, küçük ve orta boy işletmelerini ve Türkiyenin
gerçek gelişmesini sağlamak amacıyla buraya getirilmiş bir
kanun değildir; üniversite, sanayi, kamu ve bütün bunların iş
birliğiyle ulusal bir ar-ge politikasını oluşturmak için
ortaya konmuş bir tasarı değildir.
Bakın,
konuşmasında -Sayın Denemeç- bir kere üniversite lafı
yok.
REHA DENEMEÇ
(Ankara) Var, var
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Aldım sabahleyin bir daha bu konuşmayı izlemek
için, bir tane üniversite iş birliği yok. Yani bilim, teknolojiyle
iş birliği kurma hiç yok.
Bu tasarı ne
biliyor musunuz? Bu tasarı -Maliye Bakanımızın da,
bürokratlarının da bu tasarının sunuşunda
anlattıkları gibi- Türkiyede şu an uygulanan ekonomik
politikanın çıkmaza girmesi noktasında bir çıkış
yolu bulma politikası, yani cari açığa bir çözüm yolu bulma
politikası. Türkiyede ithalatla ihracat arasındaki dengenin giderek
artması ve Türkiyede uygulanan makroekonomik politikanın Türkiyeyi
giderek cari açık üreten bir politikaya mahkûm etmesi sonucunda, biz
nasıl olur da ithalatı azaltabiliriz şeklindeki
çalışmanın bir ürünüdür.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, gene o konuşmayı izlerseniz,
söylediklerinden de, örnek verdiği sanayi dallarından da
anlarsınız. Otomotivden, elektronik sanayisinden ve benzeri
sanayilerden örnek vererek açıklandı; ne nano teknoloji ne gen
teknolojileri ne tasarım
Bunlar hakkında çok fazla bir şey
yoktu.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, bugün ekonomik olarak çok ciddi bir açmaz içerisinde.
21 milyar dolar otomotivde ihracat yapıyoruz. Sayın Maliye
Bakanlığı uzmanı da dedi ki: 10 milyon YTLlik bir
otomobilden kazancımız 500 dolar. 21 milyar dolar ihracat
yaptığınız sektörden kazandığınız katma
değer 1 milyar dolar. Elektronikte de aynı şekilde. Düşündüler,
taşındılar dediler ki: Bu cari açığı
azaltmanız lazım. Siz ihracat yapıyorsunuz ama çok ciddi ara
malı ithalatı var. Bu bizim ekonomik dengemizi bozuyor. Büyük
firmalara da sordular. Siz bizim ara malı ithalatındaki
sıkıntımızı çözmek için böyle 50 ve daha üzeri, hatta
500 kişi çalıştıran firmalara destek verir, bizim
sırtımızdan bu yükü alırsanız, biz belki böyle bir
çalışma yaparız diye bir tasarı hazırlandı.
Tasarının ana mantığı budur.
Bu tasarıda
KOBİ yok, Türkiyenin bir ulusal kalkınma stratejisi yok. Örnek
verdiği Güney Kore, Tayvan, İsrail KOBİleriyle bugün dünyada
kalkınmasını ve gelişmesini sağlayan, cari
açığını cari fazlalığa getirebilen ülkelerdir. Bu
tasarıda KOBİler açısından hiçbir
araştırma-geliştirme teşvikini doğru dürüst
göremiyorsunuz. Bu tasarıdan destek alabilecek kuruluşun
sayısı onu geçmez. Şunu da demiyorum: Bu on firmaya da destek
verilmelidir. Bu firmalar da bizim firmalarımızdır.
Bunların ihracatını desteklemek bizim de görevimizdir. Ama siz
ulusal bir ar-ge alt yapısı oluşturmadan ve bu yapıyı
KOBİlerle desteklemeden, buna dayalı bir ekonomik politikayı
hayata geçirmeden hiçbir zaman ihracatla ithalatın arasındaki
farkı kapatamazsınız. Bugün, bu anlayışla, ciddi bir
şekilde, bu tasarı eksiktir.
Biz bu
tasarıyı destekliyoruz. Niye destekliyoruz biliyor musunuz? Bu
tasarıdaki amaca, adına, ar-geye duyduğumuz, bilim ve
teknolojiye duyduğumuz, çağdaşlaşmaya, gelişmeye,
ekonomik kalkınmaya, KOBİlerin desteklenmesine duyduğumuz
saygıdan dolayı destekliyoruz. Ama bu tasarı, bu kapsamıyla
yeteri kadar bunlara hizmet eden bir tasarı değildir. Olmamasına
rağmen destekliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın 50 ve yukarısı ar-ge desteği
tasarının ana noktasını oluşturuyor. Türkiyedeki
KOBİlerin hangisi bunları yapacak? Hangi KOBİ bu desteklerden
alabilecek? Türkiyedeki işletmelerin yüzde 95inin üzeri zaten 1 ile 50
kişi çalıştıran firmalar. Niye bunu 50yle tutuyorsunuz?
Dünyanın geldiği nokta itibarıyla, bilgi çağında 1
kişi bile bunu yapamaz mı? Bugün KOBİlerin çok büyük destek
aldığı alanlar, küçük sanayi sitelerinin ar-gelerine
desteği nasıl vereceksiniz? Bugün Anadolunun birçok yerinde,
İzmirde, Antepte, Denizlide, Kayseride, Sivasta, her tarafta sanayi
sitelerinde iş durmuş vaziyette, oralarda çekiç seslerini, pres
seslerini duyamıyorsunuz. Bunlara gerekli desteği vermek için bu
organize küçük sanayi sitelerinde ar-ge kurulmasını teşvik
etmek, ona destek vermek bu tasarının ruhunda ve özünde var mı?
Yok.
Değerli
arkadaşlarım, onun için de bu tasarı on tane firmaya yönelik bir
tasarı. İkincisi, ulusal yanı olmadan yabancı
yatırımcıyı Türkiyeye çekmede ar-ge desteğini vermeye
yönelik bir tasarı. Tabii ki ülkemize yabancı
yatırımcı gelsin, ar-gede de gelsin, ama öncelikle ülkenin
ulusal ar-ge politikasını oluşturun, onlara gerekli desteği
verin ki bunu yapabilelim.
Burada
KOBİlere destek var, TÜBİTAK, KOSGEB destekliyor. dediler.
Aldım desteklerin miktarını: KOSGEB desteklerinin toplamı,
12.500 kişiye vermiş toplam 1 milyar 65 YTL. TÜBİTAKtan destek
alan proje sayısı ise 1.200 tane. Türkiyede KOBİlerin
sayısı kaç? 275 binin üzerinde resmî rakam sadece Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında var. Benim tespitim çok daha üstünde 1 ve 50
kişiyi saydığınız zaman. Türkiyedeki
işletmelerin toplam sayısı içerisinde KOBİlerin oranı
yüzde 98. Türkiyede milyonun üzerinde işletme var, 1.200 tane
işletme yer almış.
Bakıyorsunuz
KOSGEB desteklerine
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundan
alınan rakamlara göre 80 milyonun altında destek almış,
yani 80 milyar, yeni parayla 80 bin YTLnin altında para almış
kuruluş sayısında KOBİlerin oranı yüzde 12, KOBİ
veri tabanına girememişlerin oranı binde 1. Bugün
KOBİlerin kredi alması, inanın, destek alması bu
bürokratik yapı içerisinde deveye hendek atlatmaktan daha zor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Susam, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, çok
açık yüreklilikle söylüyorum: Bu tasarı, KOBİlere, küçük, orta
boy işletmelerine ve Türkiye'nin gelişmesini sağlayacak bu
küçük, orta boy işletmelerin ar-ge çalışmalarına hiç de
destek vermemektedir.
Diğer
maddelerde ayrıntılarını daha da anlatacağım ama
özü itibarıyla bu tasarı ar-geyi destekleyen bir tasarı
değildir. Cari açığın önüne geçmek için, büyük firmalara,
ihracatın çoğunluğunu oluşturan firmalara, onların
yanında çalıştırdığı adamların
çalıştırma yükünü almak için sırtlarından
verilmiş bir anlaşmadır, bir tavizdir. Bu tavizi de hoş
karşılıyorum ama bunu ar-genin gelişmesine ve ülke
ekonomisinde bilime, teknolojiye ve ulusal ar-ge çalışmasına
ayrılmış bir kaynak olarak görmediğimizi de belirtmek
istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Susam.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz
Tankut.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının görüşülmekte olan 1inci
maddesiyle ilgili olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
görüşmekte olduğumuz ve kısaca Ar-ge Yasası olarak
tanımlanacak olan bu kanun tasarısına, bu ülkenin
geleceğine, kalkınmasına ve toplumun refah düzeyinin yükselmesine
inanan hiç kimsenin karşı çıkması elbette ki mümkün
değildir.
Komisyon
toplantılarında da ifade ettiğimiz gibi,
araştırma-geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesiyle ilgili
olan bu kanun tasarısına, bilime ve araştırmalara ilgi
duyan ve ülkemizin geleceğine katkı koymayı düşünen hiçbir
milletvekili arkadaşımızın da olumsuz
yaklaşmayacağına bizler inanmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun, metinde de ifade edildiği gibi, kısaca,
ülke ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya
kavuşturulmasını amaçlamaktadır. Bu amaçlar
doğrultusunda da teknolojik bilgi üretilmesi, üründe ve üretim
süreçlerinde yenilik yapılması, üretim maliyetlerinin
düşürülmesi, teknolojik bilginin ticarileştirilmesi gibi pek çok
konuyu dikkate almaktadır.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu amaç ve hedefleri gerçekleştirebilmenin bize göre en önemli
unsurlarından birisi, hiç şüphesiz, bütün sektör ve teknolojik
gelişmelerin önünü açarak büyük bir hızla gerçekleştirilmelerini
sağlayacak olan bilişim faaliyetleri ve o faaliyetlerin temel
taşı olan, âdeta yakıtı gibi işlev gören
yazılımlardır, dolayısıyla yazılım
sektörüdür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilişim sektörünün içerisinden
gelen bir arkadaşınız olarak, uzun yıllar boyunca,
işimiz icabı Adana ve Türkiye'nin değişik bölgelerinde
bilgisayar yazılım ve sektörünün sıkıntıları ve
geleceği, teknolojik gelişim ve sıkıntıları ile
ilgili saatlerce ve günlerce süren uzun ve verimli toplantılara
katılmışızdır. Bu toplantılarda,
katılımcıların bilgilenmelerine yönelik olarak oldukça
önemli ve faydalı sunum ve söylemler gerçekleştirilmiştir.
Türkiye'nin
içerisinde bulunduğu teknolojik durum ve bilgisayar kullanımıyla
ilgili pek çok rakam ve tablolar verilmek suretiyle, bilişim alanında
hamle yapan diğer ülkelerle kıyaslamalar da
yapılmıştır.
Netice olarak,
bugün bilgi ve iletişimin en temel araçları olan yazılım ve
donanımlara sahip olma açısından toplumumuzun, diğer
gelişmiş ülkelerin vatandaşlarına göre, maalesef, çok da
iyi bir durumda olmadığı bu toplantılarda müteaddit defalar
ortaya konulmuştur.
Bugün,
değerli arkadaşlar, moda bir tabirle bilgi çağı,
iletişim ve enformasyon dönemi olarak ifade ettiğimiz bu zaman
dilimi içerisinde toplumumuzun mutlaka bilgi toplumu hâline gelmesini, hep
birlikte, bu çağın olmazsa olmaz şartlarından birisi olarak
ifade etmekteyiz.
Gerek
siyasetçiler olarak bizler gerekse yönetici kurum ve
kuruluşlarımız, bilgi ve teknolojinin önemi konusunda söylem
olarak devamlı çok güzel sözlerle düşüncelerini
açıklamaktadırlar. Gerçekten de son on yılda, dünyadaki
gelişmelere uygun olarak, dünyadaki gelişmelere paralel bir
şekilde, ülkemizin önde gelen özel ve resmî kurumları, bilgi
teknolojilerine önemli yatırımlar yaparak işlerini büyük ölçüde
kolaylaştırıp kontrol altına alacak yazılım ve donanım
ürünlerine sahip olmuşlardır.
Üniversitelerimiz
ilgili bölümlerinde bilişim alanında faaliyet gösterecek bilgisayar,
elektronik, haberleşme, yazılım gibi dallarda geleceğimizin
teminatı gençlerimizi yetiştirmeye çalışmaktadırlar.
Bilim ve teknolojide, özellikle de bilgi teknolojilerinde yapılan bu
çalışmalar elbette olumlu ve önemlidir.
Ancak,
değerli arkadaşlar, biz bu teknolojilerin bize
sağladığı avantaj ve kolaylıklardan istifade etmeye
çalışırken, acaba bilgi teknolojilerinin kaynaklarına, yani
üretim platformlarına hangi ölçüde sahibiz? Başka bir ifadeyle,
Amerikanın, Avrupanın, Uzak Doğu ülkelerinin ve diğer
ülkelerin bizim kullanımımıza sundukları ve bize
sattıkları donanım ve yazılım platformlarını
ne ölçüde kendi ülkemizde geliştirip üretebiliyoruz? Gerek elektronik
gerekse bilişim sektöründe faaliyet göstermek suretiyle yerli marka üretim
yaptığını iddia eden şirketler, firmalar gerçekten de
bilgisayarın veya ürettiklerini iddia ettikleri elektronik cihazların
hangi parçalarını -sabit disk, hard disk, elektronik parçalar,
bellek, görüntü kartı gibi- kendi bünyelerinde geliştirip, kendi
tesislerinde üretebilmektedirler? Bilgisayarı meydana getiren parçalardan
herhangi birisini veya -altını çizerek özellikle ifade etmek
istiyorum- kodlama yaparak geliştirdikleri herhangi bir
yazılımın zeminini, Windows gibi, Linux, Oracle, Delphi gibi
platformları, veri tabanlarını veya arayüzleri kendi
bünyelerinde geliştirip üretebiliyorlar mı? Yoksa, değerli
arkadaşlar, sadece, tıpkı sanayi sektöründe olduğu gibi,
yıllarca sürecek olan bir montaj teknolojisiyle kendimizi mi
kandırmaktayız?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bize göre, Türkiye Cumhuriyeti devleti, genç beyinleri ve
nüfusuyla, az önce ifade etmeye çalıştığım bilgi
teknolojilerinin değişik unsurlarından bir veya birkaçını
gerçek manada üretip geliştirebilecek yetenek, zenginlik ve potansiyele
sahiptir. Fakat, bunu gerçekleştirebilmek için bu işlerle ilgilenen
özel ve resmî her türlü teşebbüsün önünü açacak, teşvik edecek
önlemlerin de elbette ki acilen alınması icap etmektedir. Özellikle
de işbaşındaki hükûmetlerin, hiç vakit geçirmeden, maliyetleri
minimize edilmiş teknoloji vadileri, teknokentler, yazılım ve
donanım üretici teşvikleri gibi, kolaylaştırıcı
ve özendirici uygulamaları bir an önce gerçekleştirmeleri gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti, teknolojinin baş
döndürücü bir hızla geliştiği ve küresel aktörlerin başrolü
oynadığı dünyamızın dengesine uygun olarak, kendi
millî rotasında Türk milletini bilgi toplumu hâline getirmeyi başarabilirse,
kısa vadede 2023 vizyonuna da uygun olarak, cumhuriyetimizin
kuruluşunun 100üncü yıl dönümünde bölgesinde lider ülke olma
idealini de gerçekleştirebilecektir. Ancak, kendi millî kültürüne, kendi
millî bünyesine ait olmayan diğer küresel güçlerin üretip bizlerin
kullanımına sunduğu yazılım ve donanımları
sadece ithal ederek montaj mantığıyla bilgi teknolojilerine
sahip olmaya çalışılsa söz konusu ülkelerin bilgi ve teknoloji
sömürüsüne, yani bilgi ve teknoloji emperyalizmine de maruz kalmaları
kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla, sanayi
çağını nasıl kaçırdıysa bilgi
çağını da kaçırmak suretiyle kendi toplumunu, bu defa, az
gelişmişliğin çok daha ötesinde, çok daha tehlikeli bir
geleceğe mahkûm etmiş olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin rekabet gücünü ve
gelişmişlik ölçüsünü belirleyen temel faktörlerin başında,
hiç şüphesiz, ülkenin mevcut teknolojik seviyesi gelmektedir. Ne yaparsak
yapalım, ne kadar destek verirsek verelim kendinize ait olmayan,
kendinizin geliştirdiği hiçbir ürün veya teknoloji olmaz ise sadece
montaj yöntemiyle bu teknolojik seviyenizi yükseltmeniz ne yazık ki mümkün
olmayacaktır. Bugün ülkemiz ekonomisindeki cari işlemler dengesinin
bozulmasına özellikle dış ticaret açığının
neden olduğu, bu açığın da ülkemiz ekonomisinin ithalata
bağımlı yönünün azaltılarak kapanacağı
gerçeği hepinizin, hepimizin malumudur. Ama, dış ticaret
açığını azaltmak veya kapatmak sadece söylemle ve içi
boş sloganvari ifadelerle de yapılacak bir iş değildir.
Özellikle bugün yürütme erkini elinde bulunduran iktidarın bu konudaki
duruşu, samimiyeti ve toplumunu aldatmaması, kararlı oluşu
bu konuda çok büyük önem arz etmektedir.
Bu konuya somut
bir örnek verecek olursak değerli arkadaşlar, ulusal
bağımsızlık, güvenlik ve tasarruf amacıyla kritik
uygulamaların üzerinde çalışabileceği, açık ve
standart bir veri yapısını destekleyen, güvenlik izlemesine
imkân verecek şekilde kaynak kodu açık olan ve finansal yük
oluşturmadan yaygınlaştırılabilecek bir işletim
sistemine sahip olunması hususunda hepimiz millî bir duyarlılık
içerisinde hassas davranmalıyız. Dolayısıyla, böyle bir
işletim sistemine sahip olmanın ötesinde, buna tüm ülke ve özellikle
iktidar olarak sahip çıkmak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tankut, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
YILMAZ TANKUT (Devamla)
-
ve bu işletim sisteminin kamuda ve okullarda
kullanılmasını sağlamak, bu konuda adımlar atmak
gerekmektedir. Sözünü ettiğim işletim sistemi, değerli
arkadaşlar, TÜBİTAK tarafından geliştirilen Pardus isimli
işletim sistemidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, Türkiye yeni bir
çağın eşiğinde, yeni siyasi değerler ve
anlayışlarla kucaklaşmak zorundadır. Araştırma ve
geliştirme faaliyetleri, her türlü ön yargıdan kurtularak ve bütün
imkânlar zorlanarak elbette ki sonuna kadar yapılmalıdır, ancak
bunları yaparken de iktidar taassubuyla değil, her şeyi en iyi
ben bilirim edasıyla değil, Meclisteki sayısal
çoğunluğun verdiği şımarıklıkla hiç
değil, diğer parti gruplarının ve kendi partisine mensup
olmayan milletvekillerinin de aklın, bilimin ve pratik tecrübelerin
ışığında ortaya koyduğu görüş ve
düşünceleri hiçbir komplekse kapılmadan dikkate almalı ve
verilen önergelerden istifade etmelidir diyor, sözlerimi tamamlarken bu yasanın
hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
AK Parti Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Reha Denemeç.
Buyurun
Sayın Denemeç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA REHA DENEMEÇ (Ankara) Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; AK Parti Grubu adına, Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkındaki Kanun
Tasarısının 1inci maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle tüm
arkadaşlarımıza, Meclisteki grubu bulunan tüm partilere bu
kanunu destekledikleri için teşekkür ediyorum. Tabii ki birbirimizi
eleştireceğiz, daha iyiye doğru götürmek için bu kanunu,
çalışacağız el birliğiyle. O anlamda,
katkılarınız için de teşekkür ediyorum hem komisyonlarda
yaptığınız hem burada yapmış olduğunuz ve yapacağınız
katkılar için. Fakat birkaç konu var, onlarla ilgili belki
yanlış anlaşılmalar olduğu için burada şu an söz
almış bulunuyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi adına Mehmet Ali Bey konuştu, dünkü konuşmamla ilgili
bir iki şey söyledi. Oraya açıklık getirme anlamında bir
iki söz söylemek istiyorum. Birincisi, kanunun yapılmasının
arkasındaki felsefe, salt cari açığın kapatılması
gibi bir algı ortaya çıkıyor, bu yanlış. Ben şunu
söyledim dün: Bu kanunun yapılması gerektiği zaman aslında
bu zaman değildi. Bunun çok daha önceden ele alınması
gerekiyordu ve örneklerle açıkladım. Bu süreç içerisinde, bunu yirmi
sene evvel, otuz sene evvel başarmış olsaydık şu an
bulunduğumuz konum çok daha farklı olurdu. Asgari ekonomik büyüklük
olarak, fert başına düşen millî gelir, zenginlik olarak 2
katı, 2,5 katı daha farklı -olumlu anlamda- konumda olurduk. O
dönemlerde yapılsaydı bugün burada olurduk, ama bunun
yapılmaması demek hiç yapılmaması anlamına gelmiyor.
Bu görev bize düştü, biz yapıyoruz, ama yarın bunun meyvelerini
Türkiye toplayacak. Ama yarından kastım bir yıl, iki yıl
sonra değil, belki üç yıl sonra, beş yıl sonra asıl
faydalarını yakalayacağız. Onu ben ifade etmiştim.
Şunu da
açıklıkla söylemek istiyorum: Baktığımız zaman,
Türkiyedeki ekonomik yapısal değişimlerin
yaşandığı 1980li yıllardan bu yana yaklaşık
yirmi beş, yirmi altı yıl geçti, o süreç içerisinde Türkiyenin
ihracatının ithalatını karşılama oranı hep
yüzde 60lar civarındadır. O dönemlerde kimi zaman kurdan dolayı
Türk lirasının değeri düştüğü ve özellikle
düşürüldüğü dönemlerde, özellikle 80li yıllarda, yüzde 70lere
doğru çıkar gibi olmaktadır. Bu belki bir yıl, iki yıl
olmuştur. Ondan sonra tekrar yüzde 60-50 bandında veya 65-55
bandında hep ihracatın ithalatı karışlama
oranları olmuştur. Bugün de aynı durumda, yüzde
60lardayız. Yani şunu demek istiyorum: Bu problem 1980lerde de
vardı, 90larda da vardı, 2000lerde de vardı. Bunu 2000lerde,
2002den sonra ortaya çıkmış bir problemi çözmek için getirmiyoruz,
Türkiyenin kronikleşmiş bir problemine çözüm getirmek için
getiriyoruz bu kanunu. Ve bunun şeyi de sadece ekonomik değil, bir
dönüşüme, Türkiyenin yaşaması için böyle bir kanuna
ihtiyacı var. Tabii ki eksiklikleri olabilir, el birliğiyle
inşallah tamamlayacağız onu. Bunu ifade etmek istiyorum, bir.
İkincisi,
dün geneli üzerinde konuşurken, bizim nanoteknoloji, biyoteknoloji veya
diğer teknolojiler üzerinde konuşmamamızdan bunları
desteklemiyoruz anlamını çıkartmak da yanlıştır.
Bu konularla ne kadar ilgilendiğimizi bilenler biliyor. Onun için, burada
bunları söylemek istemiyorum.
Üniversiteler
hakkında da konuştuk. Ne kadar yardım
yapıldığı TÜBİTAK tarafından
Bunlar da dile
getirildi. O anlamda üniversitelere hiç değinmemiş olmak
Olur mu? Bu
ar-ge kanunu, tabii ki, insanla yapılan
Bunu çok vurguladık. Bu
insan kaynağının da en yetişmiş olduğu yer
üniversitelerimizdir. Üniversitelerimizle sanayimizin iş birliği
bizim her zaman desteklediğimiz ki, teknoparkların arkasında
yatan felsefe de budur. Bizden evvel çıkarılmış bir
yasaydı. Çıkaranlardan Allah razı olsun diyorum ben burada.
Emrehan Beyler de burada, çok katkıları olmuştur. Biz de onun
üzerine bir tuz biber ekledik. Süre bitiyordu, kısa bir süre
kalmıştı, yatırımcılar teknoparklara girmiyordu.
Dedik ki, yatırımcı önünü görebilsin. Onun için, 2003
yılında bir madde ekledik ve bunu 2013 yılına kadar
uzattık, bir de KDVden muaf tuttuk, biraz daha fayda sağlayacak
oradaki yatırımcılara bir imkân getirdik. Her gelen bu konularla
ilgili elinden geldiği kadar katkıda bulunduğu zaman, ülkeyi ileriye
götürür.
Şimdi,
burada, ben ulusal anlamda, ülkemiz anlamında bir siyaset yapıyoruz.
Bunu bir parti şeyi olarak görmediğinizi de ben biliyorum. O anlamda,
el birliğiyle bu kanunu ne kadar çabuk çıkartırsak ülkemize
örnek oluruz. Sanayicimize, girişimcimize bir şekilde motivasyon
kazandırmış olacağız. Dışarıda bunun
yankıları olacak ister istemez, doğrudan olmasa bile endirekt
olarak. Ya bu ülkenin insanları bu konulara önem veriyorlar. Bakın,
işte ar-ge konusunda şunları şunları getirdiler.
Gelelim, biz de gelelim... Yani, temel amaç, yabancıları buraya
getirmek değil, ama yabancıların gelmesi gerçekten bu konuda
iyi. Çünkü belirli bilgi teknoloji birikimi olan firmaların gelip ar-ge
faaliyetlerini Türkiyede yapması demek, o ar-ge faaliyetlerini yaptıracağı
insanlar bu memleketin insanları olduğu için bize bir katma
değer kalacaktır, o insanlarımızda bir birikim
oluşacaktır. Dün de ifade ettiğim gibi, bugün o şirketlerde
çalışan insanlarımız, kendi insanlarımız, bilim
insanlarımız, sanayicimiz yarın kendi şirketini
kuracaktır. Orada bu ülkenin katma değerini yükseltecek
girişimlerde bulunacaklardır.
Ben, hepinize
tekrar bu kanunu destekliğiniz için teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Vural,
arka tarafa baktı, galiba o günün Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Tanrıkulunun hakkının tespit edilmediği gibi bir şey
oldu, ama herhâlde emeği geçen herkesin bu teşekkürde payı
vardır. Sayın Denemeç de onu ifade etmiştir. Belki Emrehan
Halıcı Bey şu anda çok aktif olarak ilgilendiği için onun
ismini zikretti. Sayın Bakanın çalışmalarını
takdir etmemek mümkün değil tabii o günkü şartlar altında.
Şahsı
adına Yozgat Milletvekili Sayın Osman Coşkun, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
OSMAN COŞKUN
(Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, benden
önce konuşan Reha Beyin de belirttiği gibi, böylesine önemli bir
kanunun iktidarıyla muhalefetiyle ortaklaşa yapılan bir
çalışma sonucunda bu noktaya gelmesini de ben yaklaşık
yirmi yedi yılını üniversitede geçirmiş bir akademisyen
olarak büyük bir memnuniyetle karşıladığımı ifade
etmek istiyorum. Bu vesileyle katkısı bulunan -gerek komisyonda
gerekse Genel Kurulda ve gerekse hazırlanmasında- herkese çok
teşekkür etmek istiyorum.
Tabii, şu
anda yaptığım konuşmayı sizlerle birlikte birçok
akademisyen arkadaşımın izlediğini biliyorum. Özellikle
lisans, yüksek lisans, doktora seviyesinde bu kanunun bir an önce
çıkmasını bekleyen arkadaşlarım olduğunu
iletişimim sonucunda biliyorum.
Tabii ki
üniversitede geçen ve özellikle ar-ge çalışmaları içerisinde
edindiğim tecrübeleri, bu vesileyle, bizi izleyen tüm sevgili
halkımızla ve akademisyenlerle paylaşmak istiyorum.
Ar-ge konusunun
daha açık ve net şekilde anlaşılması
bakımından basit bir örnek verecek olursak: Bundan yaklaşık
otuz-kırk yıl önce herhangi sağlık problemi sebebiyle
hastaneye başvuran bir kişi şikâyetini doktora söyler ve doktor
da o şikâyetle ilgili kendisini ameliyat yapıp ancak karar
verebileceğini söylerdi. Yani, diyelim ki karnının
ağrıdığını ifade ediyorsa ameliyata
alınır, bakılır Bir şey yokmuş. denir, tekrar
kapatılırdı. Ama günümüzde hangi şikâyetle herhangi bir
hastaneye başvurulacak olsa öncelikle birçok tahliller, tetkikler
yapılmakta, röntgen çekilmekte, tomografi çekilmekte, MR çekilmekte ve
bütün bunların sonucunda doktor, gerekirse komisyon tarafından
teşhise ve tedaviye geçilmekte.
Şimdi,
işte ar-ge böylesine bir şey. Bugüne kadar maalesef ülkemizde ciddi
yanlışlıklar yapıldı. Hiçbir ar-ge
çalışması yapılmadan Ahmet yaptıysa ben de
yaparım. anlayışıyla iş kuruldu. Fakat bu işin
öyle olmadığı
Bundan kırk yıl önce hastanelerde
yaşanan hadise maalesef sanayi dünyasında da yaşandı.
İşte
bundan dolayı, bundan sonraki kısımda bunların
yaşanmaması için çok önemli bir yasayı sizlerle birlikte burada
çıkarma gayreti içerisindeyiz. Yeni iş kuracak, özellikle şu
anda üniversiteyi bitirme aşamasında olan son sınıf
öğrencileri için çok büyük bir imkân. Yine araştırma
görevlileri, yüksek lisans yapanlar için oldukça büyük bir imkân. Yine
aynı şekilde doktora öğrencileri ve sanayicilerimiz için oldukça
önemli bir imkân. Tabii ki daha önceki Hükûmet zamanında
çıkartılan teknoparklar, özellikle üniversitemde de olduğu için,
ben, üniversite-sanayi iş birliğinin sağlanmasına çok
önemli katkı yaptığına şahit oldum. Çünkü, bugüne
kadar hep söylenir, ama bir türlü bu gerçekleşmezdi.
Yapacağınız bütün bilimsel çalışmaların,
özellikle sanayiye, ülkemizin her anlamdaki sektörüne, daha da önemlisi
Silahlı Kuvvetlerimize hizmet etmesi çok çok önemli. Bugün akademisyen
olup, üniversitede master tezi hazırlayan, yüksek lisans tezi
hazırlayan, doktora tezi hazırlayan, hatta doçentlik
çalışması yapan birçok arkadaşımızın
yaptığı çalışma sonucunda, ciddi manada somut
uygulaması olan projelerin çıkmadığını, teorik
bazda çalışmalar yapıldığını gözlemledik.
İşte,
bu yasa ile inanıyorum ki özellikle başta TÜBİTAK olmak üzere bu
anlamda denetim yapan tüm kurumlar, ülkemizin kalkınması ve
gelişmesi için çok önemli katkı sağlayacak projeleri destekleyecektir.
Dolayısıyla, mutlaka bu projeler sonucunda ülkemizin ihtiyacı
olan sektörlerinin somut olarak faydalanacağı teknolojik
gelişmelerin yapılması gerekir. Bundan dolayı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Coşkun, konuşmanızı
tamamlayınız.
OSMAN COŞKUN
(Devamla) Peki Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasanın çok çok önemli olduğunu hepimiz
biliyoruz. Tabii ki, hangi yasa olursa olsun, elimize
aldığımız zaman, isterse şu anda çıkmış
olsun veya çıkacak olsun, eksiklerini bulmak mümkündür. Tabii ki, her
şeyi yasa içerisine yazmak, yazılı hâle getirmek de mümkün
değil, ama iyi niyetle tüm ülkemizin desteğiyle,
halkımızın desteğiyle ve sizlerin de katkısıyla
ülkemiz ekonomisine çok büyük destek sağlayacağına inanıyorum,
şimdiden hayırlı olması dileğiyle
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkun.
Şahsı
adına Erzurum Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt.
Sayın
Gülyurt, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUZAFFER GÜLYURT
(Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, çağımızın en gelişmiş ülkeleri
bilgi temelli ve bilgiye dayanan teknolojik ekonomilere sahip toplumlar ve
ülkeler olarak ifade edilir. Uluslararası rekabet gücü yüksek ürünler
üreten, sürdürülebilir ekonomiye sahip, bilim ve teknolojiye dayalı
ekonomik cazibe merkezi olma yolunda çalışmalar yapan,
gelişmiş ülkeler arasında yer almaya çalışan
hedeflerimiz, inşallah, bu kanunla da gerçekleşmiş
olacaktır.
Ülkemiz
artık teknolojiyi transfer eden, satın alan bir ülke olarak
değil, teknoloji üreten ve satan bir ülke olmalıdır. Ancak
böylece geleceğe yönelik olarak rekabet düzeyi yüksek bir ülke olma
şansını yakalamış olabileceğiz.
Türkiye
sanayileştikçe, üretim yapıp ihraç ettikçe büyüyecek, güçlü ve
gelişmiş ülke olacaktır. Üniversitelerimizi sanayicilerimizle
birleştirmek, bir araya getirmek, bu konuda çok büyük bir önem arz
etmektedir. Bunu sağlayacak olan da devletimizin kurumlarıdır.
Devletimiz, bu görevi Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu aracılığıyla,
bakanlıklarımız, TÜBİTAK gibi kurumlarımız
aracılığıyla gerçekleştirmektedir.
1983
yılında kurulmuş olan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu normalde
yılda iki defa toplantı yaparak bu konudaki politikaları ve
eylem planlarını belirlemektedir. Geçmiş yıllara
baktığımızda 1983ten 2004 yılına kadar
yılda iki defa ve yirmi yılda kırk defa toplanması gereken
bu kurulun, sadece dokuz defa toplanmış olduğunu görüyoruz.
Ancak, 2003 yılından sonra Hükûmetimiz, partimiz iktidara geldikten
sonra Sayın Başbakanımızın desteğiyle ve himayeleriyle
muntazam olarak sistemli bir şekilde yılda iki defa
toplantısını yapmakta ve böylece politikalarını
belirlemektedir. Stratejik bir yaklaşım ve bakış
açısıyla belirlenen politikalar hayata geçirilmekte ve uygulama
planı ve programıyla yola çıkılmaktadır. Son beş
yıl içerisinde bilim ve teknoloji alanında hiç de tesadüfi olmayan
büyük mesafeler katedilmiştir.
Hükûmetimizin
ar-geye verdiği destek ve ayırdığı maddi, mali
paralar oldukça yüksektir. Bunu birkaç örnekle açıklamak istiyorum.
2000-2003 yılları arasında 69 üniversitede 1.668 projeye 30,2
milyon YTL ayrılmış. Ancak, 2004 ile 2007 yılları
arasında 83 üniversitede 4.084 projeye 570,1 milyon YTL bütçe desteği
sağlanmıştır. Tam 20 kata yakın bir artış
Hükûmetimiz tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu artış
oranıyla ülkemiz, Çinle birlikte dünyada birinci sırayı
almış bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, gayrisafi millî hasıladan ar-geye ayrılan pay 2002
yılında binde 6,7 iken, 2005 yılında binde 8e
yükseltilmiştir. Bu noktadaki hedefimiz 2013 yılında yüzde 2yi
yakalamak olacaktır. Tabii, burada bilimsel desteği sağlayan,
bilimsel projelerin önünü açan TÜBİTAK bütçesinde de çok büyük
gelişmeler elde edilmiştir. 2000de TÜBİTAKın 89 milyon YTL
olan bütçesi her yıl belirli oranlarda artırılmış,
2008 yılında 1 milyar 5 milyon YTLye kadar yükseltilmiştir.
Tabii, TÜBİTAK da buradan ar-geye çok büyük destekler
sağlamaktadır.
Araştırma
projeleri kimler tarafından yapılır? Araştırma
projeleri tabii ki üniversitelerimizdeki bilim adamları ve ayrıca özel
sektörde çalışan yine bilim adamları tarafından
yapılmaktadır. Üniversitelerimizde bilim adamlarımızın
iki tane asli görevi vardır. Birincisi, eğitim ve öğretim
yapmak; ikincisi de, bilimsel ve teknolojik araştırma ve
geliştirme yapmaktır. Üniversitelerimizde çok değerli bilim
adamlarımız vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gülyurt, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) Hatta geçen okuduğum bir makalede, yüzde 37 oranında
kadın bilim insanımızın olduğu ve bu oranla Avrupa
Birliği ülkeleri içerisinde birinci sırayı teşkil
ettiğimizi öğrenmiş bulunmaktayım ve bundan da
duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyorum. İşte bu değerli
bilim adamlarımız, üniversitelerimizde kurulmakta olan teknokentlerle
beraber güzel bilimsel çalışmalar yapmaktadır. 29a varan
teknokentler ve teknoloji geliştirme merkezleri sayesinde bilim
adamlarımız bilimsel çalışmalarını yapmakta ve
böylece ülkemizde, teknoloji üreten, üretime dönük ve ihracata dönük bilimsel
çalışmalar yapılabilmektedir. Böylece, yurt
dışında doktora yapan, ülkemize dönen bilim adamları da
ar-ge yapma şansını bulmakta ve böylece beyin göçü de
önlenmiş bulunmaktadır.
Ben daha sonraki
maddede tekrar konuşmama devam edeceğim, onun için şimdilik bu
kadarla yetiniyorum.
Bu kanunun
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Durmuşun
bir konuyla ilgili olarak yerinden çok kısa bir açıklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Buyurun
Sayın Durmuş.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, tıp alanıyla
ilgili yanlış beyanların hekimlerin çalışma şartlarını
zorlaştırdığını ifade eden açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Ultrason,
tomografi gibi cihazların üretimi, yirmi yılı aşkın
bir süredir. Eskiden bazı hastalıkların teşhisi için
karnın açılıp parça alınması, exploratris laparotomi
diye söylediğimiz şey, bugün de hini hacette hâlen kullanılan
bir yöntemdir. Ancak ultrason eşliğinde, tomografi
eşliğinde, ince iğne aspirasyon biyopsileriyle parça
alınıyor. Dolayısıyla, sanki kötü örnek verilirken hep
tıp gösteriliyor da ben üzülüyorum. Sadece AKP döneminde 5 tane hekimin
hastalarına yaptıkları tedaviden dolayı
hayatlarını kaybettirdiler. Yanlış beyan, hekimlerin
çalışma şartlarını zorlaştırıyor. Onun
için bunu hocalarıma olan saygımdan dolayı düzeltme
ihtiyacı hissettim, o hocaların sayesinde biz hekim olduk.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Durmuş.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı:
95) (Devam)
BAŞKAN -
Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana önce bir açıklama, arkasından soruyu sorarak
konuşmamı yapmak istiyorum. Biraz önceki AKP Grubundan
şahsı adına söz alan değerli konuşmacıyı dinledikten
sonra kendimi bir başka dünyada, bir başka ülkede zannettim. 1999dan
bu tarafa üniversiteyle alakasını hiç kesmemiş birisi olarak o
sözlere katılmadığımı ifade ediyorum, sorum da bununla
ilişkili. Her ülkede üniversiteler tabii ar-ge merkezleridir. Bu
merkezlerde araştırma faaliyetleri bir biçimde desteklenir,
Türkiyede de desteklenme yolu ar-gelerdir. 59uncu Hükûmet döneminde
ar-geler son derece kısıtlı şartlarla çalışmaya
zorlanmıştır. Şimdi, yeni YÖK Başkanıyla birlikte
düzelme işaretleri alıyoruz. Acaba aradan geçen 59uncu Hükûmetin
dört buçuk yıllık kaybını nasıl telafi etmeyi
düşünüyor Sayın Bakan?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: Ülkemizde en büyük üzüm üreticiliği Manisada
yapılmaktadır. Bilindiği gibi, üzüm
bağcılığı, üzüm yetiştiriciliği, bağ
fidanlarının ıslahı, toprak analizleri ve
bağcılıkla ilgili dikiminden üretimine kadar her safhasında
araştırma geliştirme faaliyetlerini 1940 yılından beri
Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü yapmaktadır.
Enstitünün 420 dönümlük arazisinin belediyeye devredileceği veya
satılacağı söylentileri bugün için Manisa gündemindedir. Ar-ge
faaliyetlerinin öneminin bilindiği ve anlaşıldığı
günümüzde, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü gözden
mi çıkarılıyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Sayın Mert
HÜSEYİN MERT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana şöyle bir soru sormak istiyorum: Bildiğiniz gibi,
bilimsel araştırma yapmak amacıyla, 2002 yılında
Altıncı Çerçeve Anlaşması yapılmıştı
Avrupa Birliği ile, 2007de de Yedinci Çerçeve Anlaşması
imzalandı. Bu her iki anlaşmaya, Türkiye olarak, katkı payı
olarak ne kadar para ödedik? Onu öğrenmek istiyorum, ayrı ayrı.
İkinci bir
sorum da: Bunlardan ne kadarlık
Daha doğrusu, bu anlaşmalara ne
kadar proje gönderdik? Altıncı Çerçeve bitti, tamamlandı.
Yedinci Çerçevenin henüz zamanı olduğu için, ben Altıncı
Çerçevenin sadece proje sayısını öğrensem yeterli.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Mert.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum. Az önce de sormuştum ama Sayın
Bakan dinlemediği için herhâlde, cevaplandıramadı.
Ülkemizde,
milyonlarca insanımız cep telefonu kullanmaktadır. Buna
istinaden, Türkiye kaç adet cep telefonu ithal etmiştir? Ve bu ithalattan
dolayı ödediği para ne kadardır? Bu konuda üretim yapmaya dönük
bir projeye destek veriyor musunuz? Bu birinci sorum.
İkinci sorum
da: Makyaj malzemesinde KDV oranı yüzde 18dir. Makyaj malzemesi lüks
tüketim maddesidir. Gübrede de KDV oranı yüzde 18dir. Hâlbuki, gübre,
çiftçinin temel girdilerinden ve çiftçinin ekonomisini en çok zorlayan bir
üründür. Bu gerekçeyle, gübrenin yüzde 18 olan KDV oranını yüzde 1e
düşürmeyi planlıyor musunuz? Bu konuda bir ar-ge
çalışmanız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Coşkunoğlu
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
şu soruyu sormakta ısrarlıyım: Bilim ve Teknoloji Yüksek
Kurulu kararlarında bazı teknolojiler öncelikli olarak
saptanmıştır. Sayın Başbakan bazı teknolojileri
himayesi altına, uzay teknolojisini himayesi altına
alacağını söylemiş, öncelikli olarak ifade etmiştir.
Dokuzuncu Planda bazı teknolojiler öncelikli olarak ele
alınmıştır. Bu tasarıda hiç böyle bir şey
olmadığı gibi, bakın, raporda, komisyonun raporunda,
yedinci sayfada aynen şöyle diyor: Tasarının ana felsefesi,
mümkün olduğu kadar fazla oranda ve sektörde teknolojik üretimi
sağlayacak bir ortamın oluşturulmasıdır. Mümkün
olduğu kadar fazla sektörde destek sağlayacağız. Bu,
öncelikli sektörlerin belirlenmesiyle çelişkilidir. Bunu
açıklamanızı rica ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Sayın Akcanın söylediği bu YÖKle ilgili olarak, üniversitelerle,
sürekli, geldiğimizden beri, Hükûmet olarak bizim
çalışmalarımız devam ediyor ve sürekli de sanayi-üniversite
iş birliği devam ediyor, ancak Türkiyemizde üniversite-sanayi
iş birliği arzu edilen seviyede değil, bunu hepimiz de kabul
ediyoruz. Yani tabii, bu işler, araştırma geliştirme
işleri üniversitedeki araştırma görevlileriyle çok yakından
ilgili, üniversitelerle çok yakından ilgili, bunu her zaman kabul ediyoruz
ve bu çalışmalar sürekli olmuştur. Nitekim, teknoparklarla
ilgili olarak, birçok teknopark, üniversite camiası altında kurulma
mecburiyeti de olduğu için, üniversitelerin hemen hemen birçoğunda
teknoparklar kurulmuştur ve onlarla ilgili teşvikler de aynen devam
etmektedir ve devam ettirmeyi de düşünüyoruz ve orada yapılan
çalışmalarımıza TÜBİTAK tarafından da geniş
imkânlarla araştırmacılarımıza büyük imkânlar
sunuluyor. Bu konuda da birçok projeler gerçekleştiriliyor. Mesela
şimdi
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Araştırma fonuyla ilgili benim sorum
Sayın Bakanım
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Üniversitelerdeki araştırma fonu,
biliyorsunuz, üniversiteler araştırma fonlarını kendileri
idare ediyorlar, yani araştırma fonlarının zaman zaman
belki yetmediğini söylüyorlar ama araştırmaya dönük olarak biz
sürekli olarak onların yanında bulunmaya gayret ettik ve bundan sonra
da edeceğiz. Yani, bunun, tabii, YÖK Başkanıyla falan da pek
ilgisi de yok, yani YÖK Başkanı falan şahıs olmuş,
fişman şahıs olmuş, çünkü burada Türkiyenin menfaati söz
konusu. Yani, orada ne kadar çalışma yapılırsa, bu
çalışmalardan evvelemirde istifade edecek Türkiyedir, o açıdan
bakmamız lazım bizim. Ama, tabii, herkesin de elinde sonsuz bir bütçe
yok, yani sınırlı bir bütçe var. O sınırlı bütçe
içerisinde azamisini yapmaya gayret ediyoruz ve buna da devam edeceğiz,
yani o bakımdan, üniversitelerle olan bu hele hele ar-ge meselelerinde,
araştırma geliştirme meselelerinde, biz onların sürekli
destekçisi oluruz, köstekçisi olmayız, yani bizim düşüncemiz o.
TÜBİTAKın
üniversitelere herhâlde projeler için ödediği rakam, 2002de 8
milyonmuş, 8 milyon YTL, 2007de bu 150 milyon YTL olmuş. Şimdi,
yüzde kaç, 75 misli büyümüş -tabii, rakam da 8 milyon- olacak gibi
değil, ama öyleydi, yani biz geldiğimizde 8 milyon, şimdi 150.
Yine, başka
bir soru, Manisayla ilgili olarak, Bağcılık Araştırma
Enstitüsü kapatılacak mı? Benim bu konuda bilgim yok, Tarım
Bakanlığımıza bağlı bir husus olduğu için,
Tarım Bakanlığımızdan yazılı bir soruyla
öğrenebilirsiniz, ama isterseniz ben de öğrenip sizlere bildireyim.
Tabii,
araştırma enstitülerinin kapatılması da herhâlde doğru
bir iş olmasa gerek. Ama onların başka bir düşüncesi var
mı yok mu, bu konudaki şeylerini bilmiyorum, onu da öğrenip
geleyim.
Sayın Mert
Yedinci Çerçeve Anlaşması için ne kadar ödedik ve ne kadar proje
gönderdik? 2007 daha bitmediği için 2006 projeleri de olsa kâfi. diyor.
BAŞKAN
Altıncı Çerçeveyi soruyor Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Altıncı Çerçevedeki proje
sayısı ne? diyor. Ben, müsaade ederseniz, yazılı olarak
vereyim. Şu anda benim elimde hemen size söyleyebilecek rakamlarım
yok, ama bunu yazılı olarak cevaplandırayım.
Sayın
Varlı, Cep telefonu -daha önceki şeyde de sormuştuk- kaç adet
ve bu konuda da destek verilebilir mi? diyor. Tabii, şimdi ne kadar ithal
ediliyor? Her yıl ortalama 15 milyon adet ithal ediliyormuş.
MUHARREM VARLI
(Adana) Kaç lira?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) 15 milyon adet.
MUHARREM VARLI
(Adana) Parası ne kadar Sayın Bakanım?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ortalama 200 YTLden toplam 3 milyar
YTL hacmi var. Yani, benim şu anda elimdeki bilgileri ben
Şimdi,
tabii, bu konudaki ar-geyi destekleriz, hem de sonuna kadar. Bu rakamı,
dışarıdan ithal etmeye mecbur kalmadan kendimizin yapması
kadar güzel bir şey yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Raks kapandı mesela.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ne yapayım, oldu. Kapandı
yani, hakikaten kapandı. Dediğin doğru.
OKTAY VURAL
(İzmir) Destekleseydiniz, kapattırmasaydınız. Sizinle
görüştüler biliyorsunuz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani, görüştüler de, kalkacak
gibi bir hâli de yok yani onun Sayın Vural, ama bu konuda destekçi oluruz.
Çok da güzel bir konu. Bunu misal alacak olursak daha da niceleri var bu konuda.
O bakımdan, ben inanıyorum ki, inşallah bu ar-ge
teşvikleriyle bu milletin kabiliyetlerini de ortaya
çıkaracağız. Yani bu millet hakikaten öyle önemli ve kabiliyeti
yüksek insanlardan teşekkül eden bir millet, ben ona inanıyorum.
Şimdi,
Gübrenin KDVsi yüzde 1e inecek mi? Yüzde 1e inmekle ilgili şu anda
bir çalışmamız yok. Yani, bunun ar-geyle de bir şeyi yok,
yani ar-ge diye de, ama yüzde 1e
Yüzde 18, dediğiniz gibi. Bir
çalışmamız yok.
Sayın
Coşkunoğlu öncelikli sektörleri ısrarla soruyor. Değerli
Coşkunoğlu, şimdi, biz bu ar-geyi hazırlarken, bu kanunu
hazırlarken biraz pratiğe dönük bir kanun hazırladık ve
burada öncelikli sektör olarak bir şeyimiz olmadı bizim. Ama
TÜBİTAKtaki vermiş olduğumuz teşvikler veyahut da
destekler diyelim, onların daha bilimsel, daha şey
çalışmaları
Öncelikli sektörleri strateji planlarında yer
alıyor orada. İşte, Sayın Başbakanın
başkanlığındaki toplantılara sizler de katılıyorsunuz,
onu yakından takip ediyorsunuz.
Ama burada
şöyle bir şey var: Biraz önce cep telefonundan bahsedildi.
Şimdi, bu cep telefonu -veyahut da falanca makineden bahsedilebilir-
dışarıdan harıl harıl alınıyor. Biz
şimdi buna öncelik verilen sektörler arasında dediğimiz zaman,
sayarız bazılarını, sayamadıklarımız da
çıkar bizim. Bizim burada sanayinin ar-gesini teşvik etmek ve
Türkiyeye dışarıdan gelecek, gelmek mecburiyetinde olan
bazı şeylerin artık gelmesine lüzum olmasın, Türkiyede
yapılsın. Mesela, diyelim ki otomotiv sektörü. Otomotiv sektöründe
motor yapımı için burada ar-geler yapılsa yahut da başka
dizaynlar için burada ar-geler yapılsa, toptan, her şeyiyle beraber
dizaynı getirirsek orada biz önemli adımlar atmış
olabiliriz veyahut da şu anda IT sektöründe, yani iletişim sektöründe
çok önemli adımlar atabiliriz, makine sektöründe çok önemli adımlar
atabiliriz.
Biz sanayicimizin
şu veya bu şekilde önünü kesmek istemedik, Türkiyede
yapılabilecek her türlü ar-ge çalışmasını bunun
içerisine soktuk. O bakımdan burada dikkat ederseniz, öncelikli sektörler
diye bir sektöre yer vermedik. Yani, bizim için Türkiye öncelikli dedik bunu
hazırlarken. Bu ar-ge, Türkiye için yapılacak her türlü ar-ge
faaliyetini biz burada destekleyelim diye düşündük. Yani çok daha fazla
geniş perspektifte hazırlanmış olan, biraz da tatbikata,
pratiğe dönük bir ar-ge teşviki. Bunu bu şekilde getirdik, arz
ediyorum.
Peki, çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı Tasarının 1. Maddesinde yer alan
teknoloji yoğun üretim, girişimcilik ve bu alanlara yönelik
yatırımlar ile Ar-Geye ve yeniliğe yönelik doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişinin
hızlandırılmasını, Ar-Ge personeli ve nitelikli
işgücü istihdamının artırılmasını
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Osman Kaptan |
Esfender Korkmaz |
|
Trabzon |
Antalya |
İstanbul |
|
Akif Ekici |
Tekin Bingöl |
Eşref Karaibrahim |
|
Gaziantep |
Ankara |
Giresun |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, konuşacaksınız.
Buyurun.
M. AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergeyle teklif ettiğimiz husus, madde metninden bir
cümleciğin çıkarılmasına ilişkindir. Bu cümlenin
çıkması, kanun kapsamının daraltılması anlamına
gelmiyor, sadece madde metninde gereksiz yere yer almış olan bir
ifadenin çıkarılmasını amaçlıyor.
Neden bunun
üzerinde durdum? Tasarının tümü üzerinde kişisel
görüşlerimi açıklarken, tasarının Türkçe ve ifade
yanlışlarıyla dolu olduğunu, Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri isimli 4691 sayılı Kanunda yer alan tanımlarla
kıyaslandığında farklı ve çelişik tanımlar
getirdiğini, bu yönden tasarının ciddi bir elden geçirmeye,
ciddi bir redaksiyona ihtiyacı olduğunu belirtmiştim. Bu
cümlenin çıkmasıyla tasarıda hiçbir eksilme olmayacak.
Diyebilirsiniz ki, eksilme olmayacak ama bu cümle kalırsa ne olur? Onu
açıklayayım.
Şimdi, benim
vermiş olduğum önergede, bizim Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlar olarak vermiş olduğumuz önergede
çıkarılmasını istediğimiz ifadeyi bölüm bölüm
dikkatinize sunmak istiyorum. Ne diyor? Ar-Ge personeli ve nitelikli
işgücü istihdamının artırılmasını
teşvik edecek bu kanun. diyor.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun, ar-ge harcamalarının
artırılmasını teşvik ediyor. Bunun için de ar-ge personelinin
ücretlerine ilişkin gelir vergisi ve stopaj teşviki getiriyor. Ar-ge
personelinin istihdamını teşvik eden bir kanun değil bu.
Esasen, destek ve teşvik unsurları maddesine
baktığımızda bunu açıkça göreceksiniz. Böyle bir
teşvik yok.
Girişimcilik
ve bu alanlara yapılan yatırımların genişletilmesi,
desteklenmesi. Girişimcilik alanına yapılan yatırım
diye bir ifadeyi yanlış buluyorum. Ayrıca, böyle bir
yatırımı destekleyecek hangi araç var bu tasarıda? Böyle
bir şey yok. Gereksiz yere yazılmış cümleler.
Devam ediyorum.
Ar-Geye ve yeniliğe yönelik doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının ülkeye girişini teşvik etmek.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle 2003 yılı Haziranında kabul edilen
4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu
var. Ülkeye doğrudan yabancı yatırımların
teşvikini sağlayan kanun odur. Bütün müesseseler orada
düzenlenmiştir. Orada da yabancı sermaye kelimesini
çıkarmıştınız doğrudan yabancı yatırım
demiştiniz. Şimdi tekrar yabancı sermaye kavramına
dönüyorsunuz.
Bu kanun,
doğrudan yabancı yatırımın Türkiyeye girmesini
teşvik eden bir kanun değildir. O zaman sormak gerekir. Peki, yurt
içi yatırımların teşvikini neden bu maddeye
yazmadınız? Böyle bir cümle yok. Diyeceksiniz ki: Efendim, ar-ge
harcamaları yoluyla onu teşvik ediyoruz. Peki, ar-ge
harcamaları yoluyla doğrudan yabancı yatırımları
da teşvik ediyorsunuz. Buna yönelik özel bir araç yok burada,
doğrudan yabancı yatırımların Türkiyeye girişini
sağlayacak bir araç yok.
Devamı
maddelerde buna benzer birçok yanlışlık var. Önerim: Kanunun
görüşülmesine ara verilip bu yanlışlıkların
giderilmesi. Böylesine önemli ve destek vermek istediğimiz bir kanunun,
yatırımcıların, iş adamlarının, Türk
ekonomisinin, ilgili sektörlerin kafasını karıştıracak
kavramlarla dolu olarak çıkması doğru olmaz.
Değerli
arkadaşlar, teknoloji geliştirme bölgelerine ilişkin Yasa 2001
yılında kabul edilmişti. Süreli bir yasadır. Bu Yasadaki
teşviklerin sona ermesine beş yıl var, bu Yasadaki
teşvikler 2013 yılı sonunda sona erecek. Önerim:
Teknoparkların cazibesini azaltmamak için, o vergi teşviklerinin
süresini bu yasadaki süreye paralel olarak bu yasada on beş
yıllık bir süre öngörülmüştür- oradaki süreyi de
artırmaktır. Aksi takdirde, buradaki müesseseler, ar-ge harcamalarını
artırmak amacıyla getirilmiş olan düzenlemeler,
teknoparkların ikinci plana atılmasına neden olabilecektir.
Söylemek
istediğim konu buydu. Önergenin bu nedenle kabulünü takdirlerinize
sunuyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
M. AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saat 17.15te
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
95 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 2- (1) Bu Kanunun
uygulamasında;
a)
Araştırma ve geliştirme faaliyeti (Ar-Ge): Araştırma
ve geliştirme, kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi
dağarcığının artırılması ve bunun yeni
süreç, sistem ve uygulamalar tasar-lamak üzere kullanılması için
sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmaları,
çevre uyumlu ürün tasarımı veya yazılım faaliyetleri ile
alanında bilimsel ve teknolojik gelişme sağlayan, bilimsel ve
teknolojik bir belirsizliğe odaklanan, çıktıları özgün,
deneysel, bilimsel ve teknik içerik taşıyan faaliyetleri,
b) Yenilik:
Sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilen, mevcut pazarlara
başarıyla sunulabilecek ya da yeni pazarlar yaratabilecek; yeni bir
ürün, hizmet, uygulama, yöntem veya iş modeli fikri ile oluşturulan
süreçleri ve süreçlerin neticelerini,
c) Ar-Ge merkezi:
Dar mükellef kurumların Türkiyedeki işyerleri dahil, kanuni veya
iş merkezi Türkiyede bulunan sermaye şirketlerinin; organizasyon
yapısı içinde ayrı bir birim şeklinde örgüt-lenmiş,
münhasıran yurtiçinde araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinde bulunan ve en az elli tam zaman eşdeğer Ar-Ge
personeli istihdam eden, yeterli Ar-Ge birikimi ve yeteneği olan
birimleri,
ç) Ar-Ge projesi:
Amacı, kapsamı, genel ve teknik tanımı, süresi, bütçesi,
özel şartları, diğer kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel
kişilerce sağlanacak aynî ve/veya nakdî destek tutarları,
sonuçta doğacak fikri mülkiyet
haklarının paylaşım esasları tespit edilmiş ve Ar-Ge
faaliyetlerinin her safhasını belirleyecek mahiyette ve bilimsel
esaslar çerçevesinde hazırlanan projeyi,
d) Rekabet öncesi
işbirliği projeleri: Birden fazla kuruluşun; ölçek ekonomisinden
yararlan-mak suretiyle yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak suretiyle
verimliliği artırmak ve mevcut duruma göre daha yüksek katma
değer sağlamak üzere, rekabet öncesinde ortak parça veya sistem
geliştirmek ya da platform kurabilmek amacıyla yürütecekleri, Ar-Ge
faaliyetlerine yönelik olarak yapılan ve fizibiliteye dayanan
işbirliği anlaşması kapsamında, bilimsel ve ve
teknolojik niteliği olan projeleri,
e)
Teknogirişim sermayesi: Örgün öğrenim veren üniversitelerin herhangi
bir lisans programından bir yıl içinde mezun olabilecek durumdaki
öğrenci, yüksek lisans veya doktora öğrencisi ya da lisans, yüksek
lisans veya doktora derecelerinden birini ön başvuru tarihinden en çok
beş yıl önce almış kişilerin, teknoloji ve yenilik
odaklı iş fikirlerini, desteği veren merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri tarafından desteklenmesi uygun bulunan
bir iş planı çerçevesinde, katma değer ve nitelikli istihdam
yaratma potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmelerini
teşvik etmek için yapılan sermaye desteğini,
f) Ar-Ge
personeli: Ar-Ge faaliyetlerinde doğrudan görevli
araştırmacı ve teknisyenleri;
1)
Araştırmacı: Ar-Ge faaliyetleri ile yenilik tanımı
kapsamındaki projelerde, yeni bilgi, ürün, süreç, yöntem ve sistemlerin
tasarım veya oluşturulması ve ilgili projelerin yönetilmesi
süreçlerinde yer alan en az lisans mezunu uzmanları,
2) Teknisyen:
Mühendislik, fen ve sağlık bilimleri alanlarında yüksek
öğrenim görmüş ya da meslek lisesi veya meslek yüksek
okullarının teknik fen ve sağlık bölümlerinden mezun,
teknik bilgi ve deneyim sahibi kişileri,
g) Destek
personeli: Ar-Ge faaliyetlerine katılan veya bu faaliyetlerle
doğrudan ilişkili yönetici, teknik eleman, laborant, sekreter,
işçi ve benzeri personeli,
ğ)
TÜBİTAK: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunu,
ifade eder.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili
Osman Çoşkunoğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu; şahısları adına Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu, Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel ve
Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün söz talepleri vardır.
İlk
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak
Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu.
Sayın
Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Araştırma
ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini sunmak için huzurunuzdayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Bu yasa
tasarısının görünürde iki önemli amacı var: Birincisi,
ülkemizdeki ar-ge faaliyetlerini artırmak, sadece miktar olarak
artırmak değil, kompozisyonunu da değiştirmek. Şu anda
Türkiye'deki ar-ge faaliyetlerinin yüzde 70ini, ar-ge yoğunluğu
olarak, yani ar-ge harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı olarak yüzde 70ini kamu, yüzde 30unu özel kesim yapıyor.
Oysa, bu, OECD ülkelerinde, AB ülkelerinde, gelişmiş ülkelerde tam
tersidir kabaca, yüzde 70ini özel kesim, yüzde 30unu kamu yapar. Dolayısıyla,
bu yasa, özel kesimin yapacağı ar-geyi destekleyerek, o
bakımdan da kompozisyonunu, ar-ge yoğunluğu kompozisyonunu
değiştirme amacına da görünürde hizmet ediyor.
En önemli amaç
da, tabii, ar-geyi destekleyerek, sadece ucuz iş gücüyle değil, teknolojik
üstünlükle rekabet edilebilmesini sağlamak.
Şimdi, bütün
bunlar çok önemli ve güzel. Hatta, şu anda ülkemizdeki ender konsensüs,
yani herkesin üstünde anlaştığı konulardan biri. Hiç kimse
bunlara karşı çıkamaz, bu doğru. Öyle görüyorum ki,
şimdiye kadarki iktidar partisi milletvekillerinin
konuşmalarından da ortaya bir konsensüs çıkıyor, Sayın
Bakan da onu söyledi, bu yasanın birçok eksiği var. Bunda da bir
konsensüs, bir ortak anlayış var gibi. İşte, zamanla
uyguladıkça bunları düzeltiriz şeklinde bazı eksiklikler
dile getiriliyor.
Şimdi, ben,
bu madde çerçevesi içerisinde, bu yasanın iki tane çok temel ve çok büyük
yanlışını dikkate getireceğim, bunu sadece eksik diye
geçemeyiz. Biraz önce Sayın Bakan da somut olarak yanıtladı sorumu.
Bu yasa, kim, ne ar-ge yaparsa, araştırma-geliştirme yaparsa,
hangi konuda yaparsa yapsın, belli kriterleri -yani belli düzeyi,
umarım- tatmin ettikten sonra bunu destekleyecek. Yani, sektörel veya
teknolojik bir öncelik içermiyor; kim ne yaparsa yapsın.
Değerli arkadaşlar,
şimdiye kadar Türkiyede uygulanan teşvik politikaları hep bu
anlayıştaydı ve bu teşvik politikalarının
-şimdi ar-geden bahsediyoruz, ama, ar-ge dışında
teşvik politikaları da- somut hedeflere yönelik teşvik
politikaları, strateji izleyen teşvik politikaları uygulayan
ülkelerin yanında başarısız kaldığı da
bilimsel olarak ders kitaplarına geçmiştir. Hedefsiz, somut stratejik
politika olmadan, kim ne yaparsa yapsın teşvik verelim anlayışının
yanlışlığı defalarca gösterilmiştir. Bunun en son
örneğini sizin iktidarınız ve Başbakan söyledi. 5084
sayılı Teşvik Yasasını çıkardıktan sonra
Evet, bu eksik oldu, bunu düzeltmeliyiz. denildi. Neydi o? Kim ne
yatırım yaparsa yapsın teşvik. Güzel, istihdam
sağlıyor; görünüşte çok güzel, ama, örneğin, Türkiyede un
fabrikaları yüzde 20 kapasiteyle çalışıyor. Un
fabrikası kurun, yine teşvik alıyorsunuz. Bu
yanlıştır. İşte, burada da aynı yanlış,
bu temel yanlış tekrarlanıyor. Kim hangi teknolojik ar-ge
yaparsa yapsın, o teşvik görecek.
Öte yandan, Bilim
ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları var. Biraz önce ifade ettiğim
gibi, Sayın Başbakanın ifade ettiği bazı öncelikler
var. Dokuzuncu Plana girmiş, zannedersem 84üncü sayfada 482
numaralı paragrafta belirlenmiş öncelikler var. Sanayi
Bakanlığı, bir sanayi politikası geliştirmekten söz
ediyor, onun birtakım öncelikleri var. Hayır, bunların hiçbirini
kale almadan, bunların hiçbirini dikkate almadan kim ne yatırım
yaparsa yapsın, ar-geyi biz destekleyeceğiz çok yanlış
bir yaklaşımdır. Baştan söylediğim gibi,
görünüşte çok iyi niyetli olan bir yasanın çok ciddi bir
yanlışıdır bu, eksik deyip geçemeyiz buna.
Bu yasa -tekrar
edeyim- somut hedef ve stratejiden yoksundur, bir politika yoktur, kim ne
yaparsa yapsın anlayışındadır ve bir sürü kurum
oturuyor; ya, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun aldığı
kararlar!.. Önemsenmiyor, onlar hiçe sayılıyor, Dokuzuncu Plan hiçe
sayılıyor.
Şimdi, bu
anlayışla hazırlanmış bir tasarı,
harcamaları yapacaktır, gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde
ar-genin payını yükseltecektir. Bunların hepsi doğru, ama
bu yasanın ülkemizin rekabet gücünü ciddiye alacak oranda
etkileyeceği kuşkuludur. Bu yasanın arzu edilen düzeyde
teknolojik gelişmeler ve sıçramalar yaratacağı iyice
kuşkuludur. Belli hedefler olmadan bu yapılamaz. Örnek çok, somut,
bugün okuduğum bir şeyi söyleyeyim: İsveç gibi herhangi bir
tehdit görmeyen bir ülkeyi bile askerî harcamalarını, askerî
teknolojisini geliştirmek ve kendi kendine yeterli olmak hedefine
yöneltmiştir. Yani İsveç bile şu teknolojilere, askerî savunma
teknolojilerine odaklanalım diyebilirken, Türkiye bir ar-ge yasası
çıkarıyor ve bunu söyleyemiyor.
İkinci
yanlış da, şimdiye kadar ülkelerin çeşitli teknolojik
politikaları oldu. Bunların bir kısmı
başarılı, bir kısmı başarısız. Bilimsel
çalışmalar şunu net bir şekilde gösteriyor ki,
başarılı uygulamalarda üçlü sarmal denilen, üçlü heliks veya
Türkçe sarmal denilen bir etkileşimi gerçekleştirebilmenin üstüne
inşa edilmiş politikalardır. Nedir bu üçlü sarmal? Üniversite,
sanayi ve kamu. Bunlar, üçü, birbirini destekleyerek yükselen ve teknolojiyi
yükselten, etkileşmeyle, karşılıklı iş
birliği ve etkileşme ile yükseltir. Bu, çok önemli bir kuramsal
bulgudur dünyadaki uygulamalardan. Bu tasarıda bunu da görmüyoruz. Çok
somut, çok basit bir örnek verebilirim: Bu ar-ge personelinin yüzde şu
kadarı üniversite öğretim üyesi olacak veya üniversiteden olacak.
gibi bir madde bunu sağlayabilirdi. Kamu kuruluşlarının
bütçelerinin yüzde şu kadarı, yüzde 2si, 3ü kendi alanlarında
ar-ge için harcanacaktır. gibi bir madde bunu sağlayabilirdi. Bunlar
çok basit düzeltmelerle başarılabilecek ve bu yasayı
başarılı kılabilecek konulardır.
Şimdi,
bunlar ana konular, eksik de değil, yanlışları bence
yasanın. Fakat şekilsel olarak da bazı sorunlar var.
Bunları Sayın Akif Hamzaçebi söyledi, ben çok kısaca söyleyeyim.
4691 sayılı Yasanın 3üncü maddesinde
tanımlanmış olan ar-ge burada tekrar tanımlanıyor ve
farklı. Yine aynı Yasanın 3üncü maddesinde tanımlanmış
olan yenilik kavramı burada tekrar tanımlanıyor, Ar-Ge merkezi
kavramı tekrar tanımlanıyor. Aynı kavramların
farklı yasalarda farklı ve hatta çelişkili bir şekilde
tanımlanması bu yasanın uygulanmasında da sorunlar
çıkarabilecektir.
Sonuç olarak, bu
yasa son derece önemli bir konuda, arzu edilen özen gösterilmeden
hazırlanmıştır, eksikleri çoktur -onu herkes söyledi- fakat
bu, Kervan yolda düzülür. misali öyle giderken halledilecek eksiklerinin
ötesinde yanlışları da vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Son cümlelerim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) - Bunları şimdi dikkate getirmeyi bir
borç biliyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Bu yanlışların
zaman içerisinde düzeltilmesi mümkün olabilir, fakat, daha önce çıkarılmış
teşvik yasalarında -örneğin 5084, en son sizin
çıkardığınız Teşvik Yasasında- bu
yanlışlar hâlâ düzeltilmemiştir. Bunu da dikkatinize sunar,
hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin
Uslu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan Ar-Ge Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 2nci maddesi hakkında
görüşlerimi belirtmek üzere, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Sözlerimin başında sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya artık bilgi çağını
yaşıyor. Dolayısıyla insanlar da artık bu
çağın gereklerine uygun olarak bilgiyi ve teknolojiyi tüketiyorlar.
İstedikleri anda, bir tek düğmeye basarak her türlü bilgiye
ulaşmaları mümkün. Elinizin altında, cebinizde, küçük bir
elektronik ürün sayesinde uluslararası ilişkileri yürütebiliyorsunuz.
Bulunduğunuz herhangi bir mekânı donanımlı bir iş yeri
olarak kullanabiliyorsunuz. Gün geçmiyor ki yeni buluşlar, yeni teknoloji
günlük yaşantımıza girmesin. Bu gelişmelere ayak
uyduramayan kişi ve kuruluşlar demode oluyor, faaliyetlerini terk
etmek zorunda kalıyorlar.
İşte bu
noktada devlet, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek, kendi
vatandaşının refahını sağlayabilmek için bir dizi
önlemler almak, düzenlemeler yapmak durumundadır. Bunların
başında da ar-ge faaliyetlerinin desteklenme
çalışmaları gelmektedir. Diğer bir ifadeyle devlet, ar-ge
faaliyetlerini doğrudan veya dolaylı olarak destekleyerek,
firmaların ticari sahadaki ihtiyaçlarını, bilgi ve teknoloji
üreterek gidermeli, girişimciliği özendirmeli, girişimcileri
yapacakları yatırım ve diğer faaliyetlerinde destekleyerek
yanlarında olduğunu hissettirmelidir.
Uluslararası
karşılaştırmalara baktığımızda, ar-ge
harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı
yüksek olan ülkelerin, bir başka ifadeyle ar-ge harcamalarına
bütçeden daha fazla pay ayıran ülkelerin uluslararası rekabet gücünün
daha yüksek olduğu görülmektedir. Ülkemiz, bu sahada daha yolun
başındadır. Bu yolda süratle ilerlememiz gerekiyor, hatta
teknoloji ve bilgi satar hâle gelmemiz lazım. Bu tasarı, yurt
dışında eğitimli, nitelikli, araştırmacı
insanlarımızı da ülkemize çekmelidir. Zira,
dışarıda birçok ülkede kaliteli insan gücümüz var. Bu sebeple,
bu tasarı kapsamında desteklenmesi öngörülen ar-ge merkezleri ve
ar-ge projeleri vasıtasıyla, yurt dışındaki Türk
araştırmacılarının ülkemizde istihdam edilmesi ve yine
ihtiyaç duyulan alanlarda yabancı araştırmacıların da
ülkemizde istihdam edilebilmeleri mümkün olabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, önceki konuşmacılar tarafından da ifade edildiği
üzere, ülkemiz ekonomisinin son yıllardaki gelişimi
incelendiğinde en önemli sorunun cari açık olarak
karşımıza çıktığı görülmektedir.
İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 60lar
seviyesine indi. Sebep olarak döviz kurlarının düşmesi
gösteriliyor. Zira, ithalat daha cazip hâle geldi, ihracat imkânı
azalıyor, ucuz ama kaliteli, kalitesiz Çin üretimleri ülkemize giriyor.
Yüzde 70 ara malı ithalatı, yüzde 16 yatırım malları
ithalatı, yüzde 11 üretim malları ithalatı yapılıyor.
Ara malları ithalatının da yüzde 10-15i işlenmemiş
ara malları ithalatı olarak karşımıza
çıkıyor. Bu tasarının belki de en önemli hedeflerinden
birisinin, ülkemiz ekonomisinin ithalata bağımlı yönünün azaltılarak
dış ticaret dengesinin güçlendirilmesi olacağı ifade
ediliyor. Zira, katma değeri yüksek ürünler üreterek cari işlemler
dengesi üzerinde olumlu etkiler bırakmak mümkün olabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının bir amacı da rekabet öncesi
iş birliğinin teşvik edilmesidir. Bu, gerçekten çok önemli bir
husustur. Ülkemizin gerek küçük, orta işletmelerinde gerekse büyük
işletmelerinde rekabet öncesi iş birliğini
gerçekleştiremediğimiz için sanayimiz sıkıntılar
yaşıyor, daha pahalıya üretiyor ve rekabet edemez hâle geliyor.
Hâlbuki, aynı sahada faaliyet gösteren firmalar ortak noktalarda teknoloji
üretseler ve bu teknolojiyi paylaşsalar, belki diğer ülkelerle de
rekabet edebilecek bir konuma geleceklerdir. Bu bakımdan, rekabet öncesi
iş birliğinde hem kapasite kullanımlarında artış
sağlanacak hem de ar-ge faaliyetlerinde daha etkin olunabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı, ayrıca, üniversiteler ile sanayi, bilim
ve teknoloji ile üretimi bir araya getirmelidir. Zira, üniversite ile
endüstrinin bir araya getirilmesi çok önemlidir. Üniversitelerde 120 bin master,
doktora öğrencileri ve araştırmacılar olduğu ifade
edildi. Bu, önemli bir sayıdır ve bunları göz ardı
edemeyiz. Gerçek potansiyel burada yatmaktadır. Diğer taraftan,
üniversiteler araştırma kurum ve kuruluşları ile sanayinin
iş birliğini sağlamak ve ar-ge faaliyetlerini artırmak
amacıyla geliştirilen teknoparkların yirmi altı adete
ulaştığı bilinmektedir. Bu çok önemli bir faaliyettir.
Ancak çoğu işletme, birçok teknoparkta yükümlülüklerini yerine
getirememektedir. Kirasını dahi ödeyemediklerinden bu hizmetten
istifade edemiyorlar. Bu hususların da gözden uzak tutulmaması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 2nci maddesi, kanun metninde geçen
tanımlarla ilgilidir. Yani bu maddede araştırma ve
geliştirme faaliyeti, yenilik, Ar-Ge merkezi, Ar-Ge projesi gibi
birtakım tanımlamalar yapılmaktadır. Bu
tanımların çoğu hepimizin aşina olduğu, bilinen
tanımlardır. Bu nedenle, söz konusu tanımlardan düzeltilmesi
gerekenlerle ilgili önerilerimizi sizinle paylaşacağız. Hatta,
bununla ilgili değişiklik önergelerimiz de olacaktır.
Bilindiği
gibi, ürün mal veya hizmeti de kapsayan ortak bir isimdir. Bununla ilgili
olarak bir değişiklik önergemiz olacaktır,
Yine 1inci fıkranın
(c) bendinde yer alan Ar-Ge merkezi tanımında en az elli tam zaman
eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam eden ifadesindeki elli
rakamını on olarak düzeltmek gerekiyor. Zira, bu kanundan daha çok
işletme ve sektör yararlanır hâle gelecektir bu sayede.
Yine (e) bendinde
yer alan yüksek lisans veya doktora derecelerinden birini ön başvuru
tarihinden en çok beş yıl önce almış kişilerin
ifadesinin, müracaat sayısını
sınırlandıracağını düşünüyorum. Halbuki,
kanunun yürürlüğe girdiği esnada bu vasıfta olanlarla ilgili
olarak, bir yıl süreyle zaman sınırlamasının
kaldırılması daha doğru olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bir önemli husus da, Bu Kanunun uygulamasına ve
denetimine ilişkin usul ve esaslar, TÜBİTAKın görüşü
alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı tarafından birlikte çıkarılacak
yönetmelikle belirleneceği ifade edilmektedir. İşte, bu
yönetmelik, uygulamada çok kolay ve pratik olmalıdır. Özellikle
KOBİler ve münferit proje üreticileri tarafından kaynağına
ulaşılabilir olmalıdır. Aksi hâlde, ar-ge faaliyetlerini
sınırlandırmış oluruz.
Geçenlerde,
Kırşehir iline bir ziyaretimiz esnasında, buluş yapan
biriyle karşılaştık. Bu kişi, yakıtsız bir
motor üretmiş, patentini de almış. Kendi ifadesine göre, bir
araç üzerinde bunu denemeye çalışıyor ve 200 beygir gücüne
ulaşacağını ifade ediyor. Yine kendi ifadeleriyle,
TÜBİTAKa gittiğini, Enerji Bakanlığına gittiğini
söyledi, ancak bununla ilgili hiçbir gelişme elde edemediğini de
ifade etti. Az önce ifade ettim, bu yönetmelikte, mutlaka, bu tür münferit
projelerin yerine ulaşması bakımından, bu kişilerin,
bu buluş sahibi kişilerin desteklenmesinde çok büyük bir önem var.
Değerli
milletvekilleri, tasarının genel gerekçesine
baktığımızda, Bu tasarıyla; yenilikçiliğe odaklanarak,
istihdamı gelişmiş, katma değeri yüksek ürünler üreten, bu
sayede verimliliği ve rekabetçiliği yüksek bir ekonomik ortam
oluşturulmasının düşünüldüğü belirtilmektedir.
Böylelikle, ülkemizin uluslararası rekabet gücü artırılacak,
ithalat bağımlılığı azaltılacak ve ihracat
artacaktır. Ümit ediyoruz, bu yasayla, ifade edilen bu amaca
ulaşılır; ülkemiz, bilgi ve teknoloji üreten, satan ve bu sayede
refah seviyesi artan bir ülke hâline gelir.
Bu yasanın
ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, sizleri bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Uslu, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu.
Buyurun
Sayın Türkmenoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken, bugün Kahramanmaraşın kurtuluş
yıl dönümü münasebetiyle Kahramanmaraşlıları kutluyorum.
Ayrıca da
dün, Gaziantep ili İstiklal Madalyası almaya hak kazanmış,
onları da kutluyorum. Ülkemizin her tarafı ayrı bir kahramanlık
abidesidir.
15 Şubatta
vizyona girecek Vanla ilgili
Değerli
milletvekilleri, ar-ge ile ilgili birçok konular, birçok görüş bu kürsüden
belirtilmiştir. Ülkemiz gelişiyor, ülkemiz büyüyor, buna
bağlı olarak, birçok yasa, birçok teklif 58 ve 59uncu Hükûmetlerimiz
tarafından faaliyete geçti, 60ıncı Hükûmetimiz tarafından
da birçok önemli konu yasalaşmaya başlamıştır.
Tabii, 2001
krizinde yaşanan o hadiseler sonrasında raydan çıkan vagonlar,
lokomotifler bir bir yerine oturmuş ve yoluna devam ediyor.
Ülkemizin en
önemli meselelerinden birisi, kalkınmanın lokomotifi, hepimizin
bildiği gibi sanayidir. Sanayiyi de ayakta tutan bel kemiğidir ve
omurilikleridir. Bunları sıralayacak olursak, en başta
gelenlerden birisi, hepimizin bildiği gibi enerjidir. Enerjiyle ilgili,
Hükûmetimiz tarafından, ülkemiz bir enerji geçiş güzergâhı oldu.
Bildiğiniz gibi, Orta Asya ve Asya ülkelerindeki petrolün, doğalgazın,
madenlerin geçiş güzergâhı oldu, Avrupaya bizi bağlayan
geçiş güzergâhları oldu.
Diğer önemli
konu pazarımızdır. Hepimizin bildiği gibi
pazarımız artık genişlemeye yüz tuttu değerli
milletvekilleri. Düne kadar sorunlu komşuluk ülkeleriyle, şimdi dost
komşuluk ülkeleriyle bir arada ihracatımızı ve
münasebetlerimizi geliştiriyoruz. Ulaşım keza aynı
şekilde son hızla ilerliyor. Bunun içinde en önemli konulardan birisi
de, bildiğiniz gibi, teşviklerdir, yasalardır, bugünkü
olduğu gibi ar-gedir.
Ar-geyi, kim ne
şekilde nasıl yorumlarsa yorumlasın, ama bana göre ar-ge, bugüne
kadar yapılması gereken ve bugüne kadar yapılmayan
Ama bugün
Hükûmetimiz tarafından büyük bir gayretle, ilgili komisyon üyelerimizin ve
ilgili bürokratlarımızın büyük gayretleri sonucu buraya bir
taslak hâlinde gelmiştir. İnşallah kanunlaşacaktır.
Sonuçta, bu
ülkemizin geliştiğini ve bu ülkemizin artık montaj ekonomisinden
üreten ekonomiye doğru yol aldığını görüyoruz.
Hatırlayın geçmişteki, 70li yıllardaki dönemlerimizi, o
gün Avrupanın bitmiş tükenmiş teknolojisini burada satmaya
çalışan sanayicilerimiz vardı ama bugün bakıyoruz ki montaj
ekonomisi yerine artık araştıran, geliştiren, teknolojiyi
bir noktalara getiren bir sanayiye doğru gidiyoruz. Bunun için tabii ki
KOBİlerin de ayrı önemi vardır. Turizmciler bizim için
önemlidir. Bu kürsüden, KOBİler için de turizmciler için de çeşitli
sektörler için de teşvik yasaları geçti ama burada sanayimizin
gelişebilmesi için, montaj ekonomisinden üretim ekonomisine
dönüşebilmemiz için mutlak suretle araştırma ve geliştirme
departmanlarımızın bir şekilde desteklenmesi gerekiyor.
Bugün ülkemizde dünyaya mal satan, dünya markaları olmaya
çalışan firmalarımız vardır. Her ne şekilde
olursa olsun, bu firmalarımızın da önündeki engelleri
kaldırmalıyız. Bugün Arçelik, bugün Vestel, bugün İstikbal
ve Ülker, bizim ülkemizin en önemli sanayi kuruluşlarıdır ve
dünyada, isimlerini her platformda dile getiren firmalarımızdır.
Bunlara da biz destek olacağız. Burada, kişilere değil,
kurumlara hitap ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Türkmenoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Bakın, geçmiş dönemdeki
kurumlarımıza bakın, geçmiş dönemlerimizde, kurumlar, hep
geri plana atılmıştı. APK diye bir kurumumuz vardı,
Araştırma, Planlama, Koordinasyon kurumumuz. Bakın, bu kurumumuz
nasıl ve hangi şartlar altında
çalışmıştır? Bürokratlarımızın sürgün
yeri olarak gösterilmişti. Ama bugün, o bürokratlarımız,
araştırma, geliştirme, koordinasyon, planlama
kurumlarımızda, o departmanlarda ülkemize üreten birer bürokrat
olmaya başladılar. Bu da, bizim ne kadar doğru yolda
olduğumuzun ve bu yasanın ne kadar doğru bir şekilde
algılandığının ve çıkması gerektiğinin
birer işaretidir değerli milletvekili arkadaşlarım.
Ben, bu yasaya
emeği geçenleri, bürokratlarımızı, komisyon üyelerimizi ve
bu konuda emeği geçen tüm insanları şükranla yad ediyorum. Bu
yasamızın ülkemize, milletimize, sanayicimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.
Şahsı
adına Mardin Milletvekili Sayın Cüneyt Yüksel.
Buyurun
Sayın Yüksel. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CÜNEYT YÜKSEL
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili olarak
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Günümüzün
küreselleşen dünyasında, araştırma ve geliştirme
faaliyetleri, bir ülkenin uluslararası düzeyde rekabet edebilme gücünü
yansıtmaktadır.
Ar-ge olmadan,
bilgi üretmeden, bilimi güçlendirmeden, teknoloji geliştirmeden
belirlediğimiz büyük hedefleri yakalayamayız. Bizler, ülkemizde bilim
ve teknolojinin gelişmesi için
kararlılığımızı ortaya koyduk. Her alanda dünyayla
rekabet edebilen bir Türkiye için çalışıyoruz. Çünkü, biliyoruz
ki, güçlü bir Türkiye bilgiyle, bilimle atılan temeller üzerinde
yükselecektir.
Bilim ve
teknoloji alanında geri kalırsak, ekonomik ve siyasi alanda da dünya
ile rekabet edemeyiz. Çağdaş dünyada gelişmiş ülkelerde
bugün geçerli olan, bilgiye dayalı üretimdir, yönetimdir, eğitimdir.
Bilim ve
teknolojide bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda elde
etmeye başladığımız başarıları
memnuniyetle izliyoruz. Türkiye İstatistik Kurumunun 2005 yılı
için yaptığı çalışmaya göre ar-geye harcanan
kaynağın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002de binde
6,7 iken, ilk defa binde 8e yükseldi. Hedefimiz ar-ge harcamalarını
2012de yüzde 2ye çıkarmak, Avrupa Birliği standartlarında
olduğu gibi. Biliyoruz ki, bu hedefi yakalarsak daha güçlü bir ülkenin
vatandaşları olacağız.
Özel kesimin
araştırma için ayırdığı mali kaynak üç yılda
2,6 katına çıktı. Özel sektörün payı yüzde 23lerden yüzde
34e yükseldi. Hedefimiz 2010da bu oranı yüzde 50ye çıkarmak.
2003-2005
döneminde ar-ge harcamalarındaki artış oranında yüzde
50lik bir oranla Türkiye ve Çin birinci sıradadır. TÜBİTAKa
2002de hazineden yapılan yardım miktarının 200 milyon
YTLden, 2007de 925 milyon YTLye yükseldiğini hepimiz bilmekteyiz.
2002 senesinden
önce oldukça kısıtlı yapılan ar-ge
çalışmaları artık hem kamuda hem de özel sektörde büyük
artış göstermiştir. Ar-ge teknoloji ve insan kaynaklarına
yapılan yatırımların verimliliği
arttırdığı kuşkusuzdur. Bunun en güzel örneği
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
kışlık ekmeklik buğdayda sarı pas
hastalığına dayanıklılık için moleküler
markörlerin geliştirilmesi projesi. 800 bin YTLlik bir proje maliyetiyle
yıllık ülke ekonomisine 350 milyon YTLlik bir katkı
sağlayacak. Bakınız, bu, yaklaşık 500 katına
ulaşan bir değer. İşte bunu ancak ve ancak ar-geye,
bilime, teknolojiye, dolayısıyla insana yapılan
yatırım sağlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı, Maliye Bakanlığı tarafından diğer
ülkelerdeki iyi örnekler incelenerek, katılımlı bir şekilde,
tüm paydaşların görüşü alınarak hazırlandı,
Meclis Komisyonuna ve şimdi de Genel Kurulumuza gelmiştir. Özel
kesimin ar-ge ve yenilik faaliyetlerini teşvik eden en iyi kanunlardan
biri olacaktır.
Bu tasarı
ile ar-ge faaliyetlerinde mükelleflere daha önce tanınmış olan
vergi indiriminin çerçevesi genişletilmiştir. Amacımız,
uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapı oluşturmak. Bu
tasarıyla, daha önce kurulmuş olan teknoparklarda çalışan
personele sunduğumuz teşvikle, ar-ge merkezlerine, projelerine,
teknogirişim sermayesine destek olmayı hedeflemekteyiz.
Bu
tasarıyla, ar-ge faaliyetinin üretimle de buluşturulması
amacıyla belirli bir sayının üzerinde ar-ge personeli istihdam
eden sermaye şirketleri bünyesinde kurulacak ar-ge merkezlerine yönelik
destekler öngörülmektedir. Bunun yanında, bugün bütün büyük devletlerin en
çok önem verdiği konulardan birisi, cazip imkânlar, cazip şartlar
sunarak üstün yetenekleri kendi ülkelerine çekmektir.
Beyin göçünü
tersine çevirmeliyiz ve bu tasarıyla da bunu amaçlamaktayız. Bunun
yanı sıra, küreselleşen dünyamızda zamanında,
hızlı, yeniliğe açık ve esnek üretim modeline sahip olmak
bir ekonominin rekabet gücünü belirlemede kilit rol oynamaktadır. Rekabet
üstünlüğü teknolojik gelişmelerin tamamlanmasına, teknolojik
altyapının sağlam olması yeniliğe yol açacaktır.
Yenilikler ar-ge faaliyetlerinin artmasını sağlayacak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yüksel, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
CÜNEYT YÜKSEL
(Mardin) -
ve bunun sonucunda da en değerli kaynağımız
olan insana yatırım yolu açılmış olacaktır.
Bakınız,
önümüzde çok çarpıcı bir Silikon Vadisi örneği bulunmakta.
Amerikanın bilişim sektöründe bugün geldiği noktanın en
önemli dayanağı olan Silikon Vadisi, Kaliforniyadaki San Jose
Vadisine verilen isimdir. Bu ismin sebebi ise bölgede yoğun olarak üretim
ve geliştirme faaliyetinde bulunan silikon çip üreticileridir.
Amerikanın
bilişim sektöründe bugün geldiği noktanın en önemli
dayanağı, en başarılı şirketlerin
çıkış noktasıdır Silikon Vadisi.
Peki, neden
Silikon Vadisinden çıkmıştır bu ileri teknoloji şirketleri?
1950li yıllarda Amerikalı akademisyen ve bilim
insanlarının bilgi ve ar-ge tecrübelerini ekonomik değer hâline
getirip işlemeleri sonucunda çıkmıştır. Türkiyemize
de bir değil birden fazla Silikon Vadisi kurmalıyız,
kuracağız. Böylece, bilgi ve ar-ge tecrübelerimiz sonucunda
yatırımlarımızı ekonomik değer hâline
getireceğiz. İşte bu tasarının amacı da budur.
Sözlerimi
bitirirken, tasarının hazırlanmasında emeği geçen
herkese teşekkürlerimi sunuyorum, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu yasadan yararlanmayı hedeflediğimiz sektörler
öncelikle hangileridir? Bu sektörleri, ülkemizde katma değer yaratma gücü
açısından değerlendirir misiniz?
İki: Buradan
hareketle, Kahramanmaraş, Gaziantep, Denizli ve Bursa gibi illerimizde öne
çıkan tekstil sektörünün markalaşması için bu yasa
tasarısı yeterli midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Orhan
AHMET ORHAN
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanımızın burada bulunmasını fırsat bilerek,
Maliye Bakanımızın geçtiğimiz günlerde gazetede yer
almış bir beyanatıyla ilgili sorumu yöneltmek istiyorum.
Kendilerinin
Türkiye Avrupanın Çinidir. ifadesini kullandıkları,
yurdumuzun ihracat potansiyelini değerlendirdiği bir
konuşması gazetelerde yer aldı. Çin dış ticaret
fazlası verirken, ülkemizin 65 milyar dolar seviyesinde dış
ticaret açığı vermesi gerçeği bir çelişki değil
midir? Yoksa, Sayın Bakanımızın bu ifadesiyle
kastettiği, Çindeki ucuz iş gücü müdür?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Türk ilaç sanayi, jenerik ilaç üreten sanayidir. İthalat ikamesinin yüzde
60a çıkarılması yerli firmaları sıkıntıya
sokmuştur. Orijinal ilaç üretimi için ar-ge çalışmasına
ihtiyaç vardır. 11 milyar dolara ulaşan bir sektörden bahsediyorum.
Yerli ilaç firmalarının çoğu el değiştirmiştir.
Stratejik önemi olan ilacı üreten ilaç firmalarına ar-ge desteği
verilecek mi? El değiştiren bu yerli firmaları yok eden ithal
ilaca yüzde 50 fazla ücret ödeyen politikalarınızı revize edecek
misiniz?
Bir diğeri:
Yara pansumanında kullanılan ara destek ürünlerinin KDVsi hâlen
yüzde 18dir. Diğer ilaçlardaki gibi yüzde 8e indirmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Sayın
Zeydan
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Araştırma
ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun
Tasarısına emek veren herkese içtenlikle teşekkürlerimi
sunuyorum.
Ben öncelikle,
bundan önceki madde üzerinde Sayın Osman Durmuşun tıp
mesleği mensuplarına dönük bir ifadesi vardı, onu
cevaplandırmak istiyorum müsaadenizle.
BAŞKAN
Sayın Zeydan
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) Efendim, onu bağlayacağım, soruyu
bağlayacağım.
BAŞKAN
Sorunuz onunla ilgili yani?
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) Sorum onunla ilgili olacak efendim, müsaadenizle.
AK Parti
döneminde 5 tane tıp doktoru arkadaşımın
hastalarını kaybettiğini ifade ettiler. Benim tıp mensubu
meslektaşlarımın, mesleklerini icra ederken hiçbir partiyle bir
bağı olamayacağını en iyi kendisi bilmektedir.
Benim sorum:
Özellikle tıp alanında araştırma ve geliştirme
faaliyetlerine dünyada milyonlarca dolar harcanırken, ülkemizde de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Zeydan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ülkemizde ar-ge harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı 0,79dur. Bu oran bu tasarıyla neye ulaşacaktır? Yani
Hükûmet, bu tasarıyla neyi hedefliyor?
İkincisi:
Şu anda Türkiyede ar-gede çalışan personel sayısı
kamu ve özel sektörde kaçtır? Bu tasarıyla kaça çıkacaktır?
Üçüncü ve son
soru: Tasarıdaki yenilik, ar-ge faaliyeti ve ar-ge merkezî bu üç kavram,
tasarının gerekçesinde de sözü edilen 4691 sayılı Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanunundaki tanımlarla farklılıklar
göstermektedir. Bu tanımların aynı paralelde olması
gerekmez mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla,
Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Trakya Üniversitesi bünyesinde
teknopark gerişimi ne seviyede? Ne zaman faaliyete geçecek? Önünde
engeller var mı? Edirne ve Trakya için bu anlamdaki hedeflerimiz nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan teşekkür
ediyorum.
Birinci soruda,
benim daha önce bir yerdeki konuşmamda söylediğim Türkiye
Avrupanın Çinidir sözüne, benim, anlaşıldı ki biraz daha
açıklık getirmem icap ediyor.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizin bildiği gibi, Türk
ekonomisi dinamik bir ekonomi. İnsan yapısı da, Türkiye'nin
nüfusu, yani yarısının nüfusu Türkiye'nin otuz yaşın
altında, hatta yarısından fazla nüfus otuz yaşın
altında. Avrupaya baktığımız zaman, Avrupada
yaşlı nüfus görünüyor. Yani orada piramit gittikçe değişik,
yaşlı nüfus artıyor ve Avrupanın sürekli
konuştuğu meselelerinden bir tanesi yaşlı nüfus. Türkiyede
de genç bir nüfus var, dinamik bir nüfus var ve altyapısı da kuvvetli
bir nüfus var. Giderek de eğitim yapımız da daha iyi oluyor.
Hele böyle -ar-ge teşvikleriyle- teşvikler verdiğimiz zaman,
Türkiye'nin insanı
Ekonomiye katkısı çok daha fazla olan ve
bunu da ucuz yapan bir ülke hâlindeyiz. Nasıl ucuz yapıyoruz? Mesela,
şimdi, Türkiyede bizim sağlık kuruluşlarımız
var. Hele son zamanlarda özel sektör de bu konuya el atınca, doğrusu,
bizim hastanelerimiz oldukça Avrupa seviyesinde kuruluşlar olmaya
başladı.
Şimdi bu
hastanelerimizin çoğu da akredite oluyorlar Avrupada ve şu anda
inanır mısınız, Avrupadan bize uçak dolusu hastalar
geliyor. Yani bu hastalar niçin geliyor? Türkiyede iyi tedavi gördükleri için
geliyorlar ve orada da çok uzun sıra bekliyorlar, kuyruk bekliyorlar,
zaman bekliyorlar. Bizde hem zaman beklemiyorlar, hemen tedavileri
yapılıyor, ameliyatları neyse yapılıyor; üstüne,
fiyatlar da Avrupayla kıyas edilmeyecek derecede ucuz oluyor. Yani
Outsourcing Hizmetler diyoruz buna, bunlar fevkalade önemli.
Hatta, ben
OECDde bir toplantıya katıldım, maliye bakanlarının
ve sağlık bakanlarının da toplantısıydı
orada. Orada bir ara, bazı zengin ülkeler, Avrupadaki zengin ülkeler
Outsourcing hizmetlerini de yasaklayalım. dediler ki onun üzerine ben de
orada konuşma yaptım Outsourcing hizmetlerini siz
yasaklayamazsınız, aksine teşvik etmeniz lazım yoksa Avrupa
olarak çok daha yüksek maliyetli hizmetler almak mecburiyetinde
kalırsınız. dedim ve başka şeyler de söyledim.
Yani Türkiye
Avrupanın Çinidir. derken Avrupayı, biz Avrupaya giderek falan
değil
İnsanımız Türkiyeden ayrılmayacak,
Avrupalılar da görecekler bunu. Avrupa Birliği ülkeleri de şu
anda diyor ki: Efendim, Türkleri alırsak, nüfusları çok fazla, ondan
dolayı bizim buraya çok gelirler. Hayır, bizim ihtiyacımız
yok çok gitmeye. Ama onlar bizim ekonomimize de muhtaç kalacaklar. Çünkü
onların çok istediği hizmetleri ve çok istedikleri malları, biz
çok daha kaliteli ve zamanında, iyi bir şekilde vermek
durumundayız. Türk ekonomisi bu kabiliyette bir ekonomidir.
Dolayısıyla ben bunu demek istedim. Avrupalılar ne yaparlarsa
yapsınlar sonunda Türk ekonomisini nazarıitibara, Türk
insanını nazarıitibara almak mecburiyetindeler. Kendi
menfaatleri için de bizimle beraber, birlikte çalışmak mecburiyetleri
olacaktır. Bunu, zaman gösterecektir. Ben, buna inandığım
için bunu dile getirmiş oldum.
İkincisi,
Sayın Durmuş İlaçla ilgili ar-ge verecek misiniz? Çünkü
orijinal ilaçlar dışarıdan çok geliyor ve bizim yerli ilaç
sanayimiz de bundan zarar görüyor. diye söyledi. Evet, biz ilaç için ar-geye
de bu ar-geyi tanıyacağız.
Ayrıca
başka bir husus daha var değerli arkadaşlar: Bugün, dünyada ilaç
ar-gesine senede 70 milyar dolar harcanıyor, 70 milyar dolar. Şimdi
bu ar-ge hizmetleri artık belli bir devletin inhisarından
çıkıp beynelmilel bir hale geldi ve ilaçta bilhassa ar-ge çalışmalarını
uygun gördükleri her yerde de yapıyorlar. Yaparken de o ülkenin
insanları, o ülkenin doktorları, mühendisleri, yetişmiş
elemanları bu ar-ge faaliyetlerinde çalışıyor. O bakımdan
-bizim şimdi ar-geye böyle bir teşvik getirmemiz- onlar için de
cazip bir ülke haline geliyoruz. Yani Türkiyede bundan sonra ilaç sektörü
olsun, büyük ar-ge faaliyetleri olan IT sektörü olsun veyahut da otomotiv
sektörü olsun, diğer sektörler olsun, bizim bu getirdiğimiz kanundan
sonra, Türkiyeye çok değişik şekilde bakacaklar ve Türkiye
inanıyorum ki ar-ge bakımından oldukça uygun hizmet üreten bir
ülke haline gelecek. Bu, tabii, istihdam demektir; bu, insanların
yetişmesi demektir. Bu ar-geyi öğrenecek çalışan insan da
bizim insanımız, burada kalacak olan insanımız. Yarın,
öbür gün o da kendine bir iş açacak. Dolayısıyla bu
perspektiften baktığımız zaman, bu kanunun çok büyük
faydası olacağını şu anda da söyleyebilirim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakanım, yüzde 20lik ucuz jenerik
ilaç. Bir de yüzde 6 ilave indirdiniz son pazarlıkta. Bu yüzde 6, yerli
ilacı çok kötü etkiliyor. O yüzde 6yı
kaldırmalısınız. Yeni pazarlıkta siz ithal ilaçta,
jenerikte yüzde 10, öbüründe yüzde 4 şey yaparak yüzde 6 ithali
kayırmış oldunuz. Onu bir gözden geçirmelisiniz.
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hay hay
Sayın Sağlık
Bakanımız da buralardaydı zaten, ben kendileriyle de
konuşurum.
Peki,
teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Sayın Kaptan
Bu tasarıyla Hükûmet neyi tasarlıyor? diyor. Biraz önce de bu
tasarıyla neyi tasarladığımızı uzun uzun
anlattım.
BAŞKAN
Tamamladınız mı Sayın Bakanım? Süremiz de doldu.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, ar-ge harcamalarında
2013teki hedef, Türkiyenin hedefi yüzde 2 değerli arkadaşlar.
Şimdi, biz bu hedefe hızla yaklaşmamız lazım. 2013te
bunu tuttururuz tutturamayız bilemiyorum ama buna yaklaşmamız
lazım en azından, çünkü bugün, gelişmiş ülkeler en fazla
ar-ge harcamalarını yapan ülkelerdir. Türkiyenin geleceği
burada yatıyor. Bu da ar-ge harcamalarını da
artıracaktır. Burada özel sektörün payını çok daha fazla
artırmamız lazım.
Sayın
Coşkunoğlu konuşmasında da söyledi: Amerikada yüzde 70
özel sektör yapıyor ar-ge harcamasını, yüzde 30 kamu
yapıyor. dedi. Biz şimdi, tabii, kamu olarak elimizden geleni
yapmaya çalışıyoruz, devam edeceğiz ama özel sektörümüze bu
ar-geyi iyice bir alıştırmamız lazım. Yani ar-ge
faaliyetlerini ülke olarak artırmamız lazım. Bu,
gelişmiş ülkelerde de yüzde 2, bizim de bu seviyelere
çıkmamız lazım.
Sayın
Cemalettin Usluya bir cevap vermek istiyorum: Trakya Üniversitesinin
teknoparkla ilgili çalışmaları gayet iyi gidiyor. Çok
yakında bana bu konuda Sayın Rektörümüz malumat verdi, yakında
herhâlde açılacak. Yani önünde bir engel olmadığını
söyledi.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan, bir düzeltme mi var ?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Evet
Sayın Başkanım, bir düzeltme var.
2nci maddenin
(d) fıkrasında ve dördüncü satırında tasarlamak suretiyle
kelimesi yerine tasarlayarak kelimesini ikame ediyoruz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Gerekli not alınmıştır.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde beş adet önerge vardır. Önergeleri,
önce geliş sırasına göre okutacağım sonra
aykırılık durumuna göre işleme alacağım.
Evet, önergeleri
okutuyorum, buyurun:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı Tasarının 2. maddesinin 1.
fıkrasının (c) bendinde yer alan en az 50 tam zaman
ifadesinin, en az 10 tam zaman şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Yılmaz
Tankut |
Alim
Işık |
|
İzmir |
Adana |
Kütahya |
|
Cemaleddin Uslu |
|
M. Akif Paksoy |
|
Edirne |
|
Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci
maddesinin c bendinde en az kelimesinden sonra gelmek üzere elli
kelimesinin OTUZ olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Osman Özçelik |
Ufuk Uras |
|
Şırnak |
Siirt |
İstanbul |
|
Mehmet Nezir
Karabaş |
|
Emine Ayna |
|
Bitlis |
|
Mardin |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı nın
2. maddesinin (1). fıkrasının c) bendindeki en az elli tam
zaman eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam eden ibaresinin kısmi
zamanlı çalışanlar dahil en az elli Ar-Ge personeli istihdam
eden şeklinde değiştirilmesini; arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
2. maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Vahap Seçer |
Yaşar
Ağyüz |
Dr. Mehmet
Şevki Kulkuloğlu |
|
Mersin |
Gaziantep |
Kayseri |
|
Mehmet Ali
Susam |
|
Ali Koçal |
|
İzmir |
|
Zonguldak |
(c) Ar-Ge
merkezi: Dar mükellef kurumların Türkiyedeki işyerleri dahil, kanuni
veya iş merkezi Türkiyede bulunan sermaye şirketlerinin:
organizasyon yapısı içinde ayrı bir birim şeklinde
örgütlenmiş, münhasıran yurtiçinde araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinde bulunan ve en az on tam zaman eşdeğer
Ar-Ge personeli istihdam eden, yeterli Ar-Ge birikimi ve yeteneği olan
birimleri.
BAŞKAN
Evet, bu okutacağım önerge en aykırı önergedir. Okutup,
işleme alacağım:
T.B.M.M.
Başkanlığına,
95 sıra
sayılı AR-GE Faaliyetlerinin desteklenmesi ile ilgili kanun
tasarısının 2. maddesinin 1. fıkrasının a
bendinin aşağıdaki biçimde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Emrehan
Halıcı
Ankara
a)
Araştırma ve geliştirme faaliyeti (Ar-Ge): Araştırma
ve geliştirme, kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi
dağarcığının artırılması ve bunun yeni
süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için
sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmaları,
çevre uyumlu ürün tasarımı ile alanında bilimsel ve teknolojik
gelişme sağlayan, bilimsel ve teknolojik bir belirsizliğe
odaklanan, çıktıları özgün, deneysel, bilimsel ve teknik içerik
taşıyan faaliyetleri ve yazılım faaliyetleri,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Halıcı, buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
MEHMET EMREHAN
HALICI (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken Demokratik Sol Parti ve şahsım adına
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikli olarak
söyleyeceğim konu, biz bu yasayı destekliyoruz. Benden önce kürsüye
gelen değerli milletvekilleri yasayla ilgili çeşitli
eleştirileri dile getirdiler. Ben aynı eleştirileri dile
getirmeyeceğim. Onlara katılıyorum. Bu yasada çeşitli
kısıtlamalar vardır, sınırlamalar vardır, daha
geniş bir biçimde ele alınabilir. Ama, ar-ge olduğu için,
inovasyon olduğu için, Demokratik Sol Parti olarak teknolojiyle,
bilişimle ilgili konuları biz sonuna kadar destekliyoruz,
arkasındayız. Gerektiğinde, hem fikir verebiliriz,
gerektiğinde de Parlamentoda katkı vermeye hazır olduğumuzu
ifade etmek isterim.
Biraz önce, bir
soru-cevap kısmında Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
ve Ankara Milletvekili Sayın Reha Denemeç, teknoparklarla ilgili Kanun,
yani bizim iktidar dönemimizde çıkan Teknoloji Bölgeleri Geliştirme
Kanunuyla ilgili güzel söyler sarf ettiler ve bizlere de teşekkür
ettiler. Ben de kendilerine çok teşekkür ediyorum çünkü yapılan
yararlı hizmetlerin hakkının verilmesi ve siyasetçilerin
birbirlerini takdir etmeleri, Parlamento ortamında son derece güzel, son
derece olumludur. Zaman zaman birbirimizle tabii ki çeşitli konularda
fikir ayrılığına düştüğümüz için sert
tartışmalar yapılabilir bu kutsal mabette ama birbirimizi,
devletin devamlılığı esasını da dikkate alarak,
yapılan hayırlı hizmetler konusunda da teşvik etmek,
geçmişi hatırlamak son derece önemlidir. Bir kez daha bunun
altını çizmek istiyorum.
Ayrıca,
Teknoparklar Kanunu hakikaten bizim için bir hayaldi, üniversite-sanayi iş
birliğinin gerçekleştirilmesi açısından son derece
önemsediğimiz bir hayaldi. Bu hayalimizin gerçek olduğunu görmek,
teknoparkların sayısının giderek artıyor olduğunu
şu an yaşamak ve bizden sonra gelen hükûmetin de gene bu
çalışmalara destek vermesi ve bunu daha da ileriye götürmeye
çalışmak istemesi, bu çabanın içerisinde olması son derece
önemlidir, olumludur.
Ben, 57nci
Hükûmetin bütün bakanlarını Sayın Tanrıkulu da burada-
hepsini teşekkürle anmak istiyorum ve 57nci Hükûmetin Başbakanı
olan rahmetli Bülent Eceviti de şükranla, saygıyla ve sevgiyle
tekrar anmak istiyorum.
Şimdi, bu
yasayı destekliyoruz, burada bir sorun yok ancak bu yasada ar-ge
kapsamı altında yazılım konusu ele
alınmamıştır. Ben komisyon toplantılarına bizzat
katıldım ve yazılım konusunun yer
almadığını söylediğim zaman, komisyondaki değerli
arkadaşlarımız, yazılımla ilgili 2nci maddede,
tanımlar bölümünde yazılım faaliyetleri ile diye başlayan
bir bölümün olduğunu, dolayısıyla yazılımın da
desteklendiğini ifade ettiler. Halbuki çok net söylüyorum: Bu,
yazılımın desteklendiği bir ifade değildir,
yazılım faaliyetleri ile diyerek, yazılım faaliyetleri
yaparak teknolojik geliştirme, teknolojik yenilik sağlayan firmalara
bir destek sağlamaktadır. Bu kötü değildir ama yazılım
şirketlerini, yazılım faaliyeti yapanları desteklemiyor
olduğu çok nettir. Nitekim değerli bürokrat arkadaşlarla
konuştuğumuz zaman da yazılım yapan, örneğin birkaç
kişinin bir araya geldiği, herhangi bir konuda yazılım
yapan firmaların desteklenmesinin bu aşamada düşünülmediği
söylenmiştir. Oysa Türkiyede bilişim teknolojileri ve özellikle
yazılım, önümüzde duran bir fırsat sektörüdür, bir fırsat
alanıdır.
Birçok
arkadaşımız benzer konuları söylediler. O yüzden, zaman da
sınırlı olduğu için tekrar etmeyeceğim. Ama
yazılımın desteklenmesiyle ilgili önümüze böyle bir fırsat
gelmişken, zaten sınırlı ve kısıtlı bir
biçimde ar-ge faaliyetleri destekleniyor iken yazılımın burada
yer almamış olması çok kabul edilebilecek bir durum
değildir.
Değerli
milletvekilleri, yıllardır bu yazılım konusunun,
bilişim konusunun Türkiyenin gündeminde olması için ben ve birçok
değerli arkadaşımız çalışmalar yapıyorlar,
faaliyetler gösteriyoruz. Fakat Maliye Bakanlığımızın
değerli bürokratları çok da haklı olarak- devletimizin gelir
kaybını önlemek amacıyla biraz daha temkinli davranmak
ihtiyacında hissediyorlar kendilerini. Onlara da saygım sonsuz. Ama
ben inanıyorum ki Türkiyenin önüne yazılımla ilgili
Çünkü
kiminle konuşsam, buradaki milletvekili arkadaşlarımın
tümü, konuştuğum, hangi parti olursa olsun, yazılımın
desteklenmesiyle ilgili hiçbir kuşku yok. Koalisyonda
yaptığımız görüşmelerde evet, yazılım
desteklenmeli ve burada da zaten destekleniyor gibi bir görüş
içerisindeler. Ama bürokrat arkadaşları şu ana kadar ikna
edemediğim için büyük bir üzüntü duyuyorum.
İfade
edeceğim bir nokta daha var.
Bir
dakikalık vakit alabilecek miyim Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Tabii alacaksınız.
MEHMET EMREHAN
HALICI (Devamla) Sağ olun.
Şimdi,
Türkiyede iki tane bilişim şûrası yapıldı. Bunlardan
birincisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Halıcı, devam edin.
MEHMET EMREHAN
HALICI (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiyede iki
tane bilişim şûrası yapıldı. Bunlardan birincisi,
rahmetli Bülent Ecevitin imzasıyla duyuruldu. İkinci bilişim
şûrası da Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından duyuruldu. Ben her iki şûrada da bilfiil görev
yaptım. Eğer nezaketsizlik olarak kabul etmezseniz, her iki
şûranın da başkanlığını yaptım ve
Sayın Erdoğan, yazılımla ilgili konulara özellikle ilgi
gösterdiğini hem yaptığı konuşmalarda hem bire bir bir
araya geldiğimiz çeşitli vesilelerde ifade etti.
Dolayısıyla, ben, Başbakanı ikna edebileceğime
inanıyorum. Bürokrat arkadaşlarımı ikna edemedim ama
Başbakanı en kısa zamanda ikna ederek yazılımla ilgili
ya yeni bir düzenleme ya da yeni bir yasanın Meclisin gündemine
geleceğine bütün kalbimle inanıyorum.
Ayrıca,
Başbakana karışmak hakkım da değil, niyetim de yok ama
bu konuların daha iyi ele alınabilmesi için bir bilişim
bakanlığının kurulması gerektiğinin de
altını çiziyorum. Bir muhalefet milletvekili olarak bunu
rahatlıkla söylüyorum çünkü iktidar partisinin milletvekili olsaydım
kendisi için bir görev tanımlıyor kuşkusuna kapılabilirdik
ama muhalefette olduğum için rahatlıkla söylüyorum: Türkiyede bir
bilişim bakanlığı lütfen kurulsun. Yazılım ve
bilişim teknolojileri Türkiyenin önünde duran bir fırsattır.
Bu duygularla ve
bu düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halıcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayalım efendim.
BAŞKAN
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
2. maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap
Seçer (Mersin) ve arkadaşları
(c) Ar-Ge
merkezi: Dar mükellef kurumların Türkiyedeki işyerleri dahil, kanuni
veya iş merkezi Türkiyede bulunan sermaye şirketlerinin organizasyon
yapısı içinde ayrı bir birim şeklinde örgütlenmiş,
münhasıran yurtiçinde araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinde bulunan ve en az on tam zaman eş değer Ar-Ge
personeli istihdam eden, yeterli Ar-Ge birikimi ve yeteneği olan birimleri.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım efendim?
VAHAP SEÇER
(Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
değişiklik, kanunun 2. maddesinin c fıkrasında Ar-Ge
Merkezi tanımında şart olarak derç edilen en az elli tam zaman
eş değer Ar-Ge personeli istihdam edilmesi söz konusu kanunu
anlamsız hale getirmektedir. Kanunun amacı eğer ki ülkemizde
Ar-Ge çalışmalarına teşvik ise buradaki elli
sayısı çok fazladır. Bunun talep ettiğimiz normal sayısı
olan 20ye indirilmesi kanunun amacına uygun olacak, teşviki
kolaylaştıracaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı nın
2. maddesinin (1). fıkrasının c) bendindeki en az elli tam
zaman eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam eden ibaresinin kısmi
zamanlı çalışanlar dahil en az elli Ar-Ge personeli istihdam
eden şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik
Sol Parti ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı uluslararası rekabet gücü
sıralamasındaki yerimizin ileriye taşınması
açısından son derece önemli fakat bir o kadar da gecikmiş bir
tasarıdır. Bu konuda, 57nci Ecevit Koalisyon Hükûmeti döneminde
başlatılan teknoparklar ve teknoloji geliştirme bölgeleri
üzerine AKP Hükûmetleri ne yazık ki bugüne kadar ilave bir katkı
koyamamışlardır. Ancak, haksızlık etmeyelim,
TÜBİTAKtaki siyasi kadrolaşmayı kendileri açısından
bir katkı sayabilirler elbette.
Altı
yıllık iktidar dönemi yapılacak, edilecek edebiyatıyla ne
yazık ki boşa geçirildi. Ancak, gecikmeyle de getirilmiş olsa,
bu tasarıyı önemli buluyoruz ve Demokratik Sol Parti olarak
destekliyoruz.
Rekabet gücü
kazanmak için teknoloji geliştirilmesi gerekliliği yadsınamaz.
Fakat ar-ge faaliyetlerinin desteklenmesi hakkındaki bu kanunla her
şeyi hallettiğimizi söyleyemeyiz. Buna ek olarak, ekonomik
istikrarın sürdürülmesi, yatırım ortamının
iyileştirilmesi, kayıt dışıyla mücadele, ucuz ve
güvenli enerji temini, çevreyle ilgili problemler, girişimciliğin
desteklenmesi, mesleki eğitim ve yaşam boyu eğitimin
desteklenmesi, kaynakların etkin kullanılması gibi konularda da
atılması gereken adımların vakit geçirilmeden
atılması gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu önergeyi şunun için verdik: Öncelikle, tasarıda
yer alan en az elli tam zaman eşdeğer ar-ge personeli istihdam eden
tanımının içerisine kısmi zamanlı çalışanların
da dâhil olduğuna hem bir açıklık getirmek istedik hem de
diğer önergelerde de görüldüğü üzere, bu elli
sayısının aşağı çekilmesi konusunda yüce Mecliste
kısmi bir irade olduğunu da gördük. Eğer bu önergemiz kabul
buyrulduğu takdirde, bu elli sayısında bir ölçüde de
esnekleştirmeye gidilmiş olacak.
Yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (DSP sıraların
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı yasa tasarısının 2nci
maddesinin (c) bendinde en az kelimesinden sonra gelmek üzere elli
kelimesinin OTUZ olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, konuşacak mısınız?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet.
BAŞKAN-
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli milletvekilleri, ar-ge konusunda
şüphesiz teşviklerin olması doğrudur. Ancak, bu
yapılırken, tasarıda da, ülkenin kalkınmasına ve
sanayileşmesine uygun bir tasarının gelmesi gerekirdi. Biz bu
öneriyi yapmadan önce bütün parti grup başkan vekillerini tek tek ziyaret
ettim, konuştum. Ülkemizde yüzde 98,1 düzeyindeki KOBİlerin,
çoğunluğunun diyorum, çalıştırdığı
eleman sayısı 50nin altında. Bunları boğarsanız,
bu ülkede, ülkenin araştırma ve geliştirmesini nasıl
sağlayacaksınız o zaman? Bu nedenle bu tasarının ben
ülkeye bu şekliyle hizmet sunacağına inanmıyorum. Grubumuz
olarak da diyoruz ki: Ulusal ar-ge altyapısı ve yeteneklerin
gerçekleştirilmesine yönelik organizasyonlar ile üniversiteler ve bilim
kurumlarına tasarıda gereken yer verilmemiştir. Bunlara yer
verilmediği takdirde bir amaca ulaşmadan söz edilemez.
Ar-ge merkezleri
için, teşvik esaslarında en az elli tam zamana eş değer
ar-ge personeli istihdamı zorunluluğu ile kurumlar vergisi ve gelir
vergisi indirimleri 500ün üzerindeki şirketlere
kaydırılıyor ve ülke sanayisinin bir noktada
dışlanmasına yol açıyor.
KOBİlerin
teşviklerden yararlanması zorunludur. Türkiye genelinde ar-geye, sanayi,
gayrisafi millî hasılasının ortalama binde 7si, KOBİlerde
ise binde 3ü ayrılmaktadır. Bu düzey ile sanayinin teknolojik
gelişme içinde olması, ürün geliştirme veya yeni ürün
çalışmasında başarıya ulaşılması
zordur. Özgün ürün yapamayan, imalat sürecinde veya ürün geliştirmede
yenilikçi buluşları geliştirmeyen firmaların ayakta
kalması da oldukça zor görülmektedir. Maliye Bakanlığı
tarafından hazırlanan ve gündeme alınan ar-ge yasa tasarısı
incelendiğinde, bu özelliklerin olmadığı görülmektedir. Özellikle,
Sayın Maliye Bakanının Güney Korede bulunduğu bir
sırada söylediği gelin, ar-ge faaliyetinizi burada yapın, ar-ge
üssünüzü kurun, size vergi bağışıklığı
tanıyalım, vergi vermeyin sözleri, aslında, bu ar-ge
merkezlerinin şimdiden üç beş tane yabancı şirketin elinde
olacağını göstermektedir.
Ardından,
şunu ifade edelim ki, ar-ge merkezleri için teşvik esaslarında,
50 tam zaman eş değer ar-ge personeli istihdam eden, yeterli ar-ge
birikimi ve yeteneği olan birimlere de sınırlama getiriliyor.
Yani, bir şirket en az 50 personeli çalıştırmadan
desteklerden yararlanamayacak. Oysa, KOBİlerin bunun altında
personel çalıştırdığı dikkate
alındığı zaman, acaba başka bir ülkenin sanayi
kuruluşlarından mı söz ediyoruz yoksa kendi ülkemizin
sanayisini, KOBİlerini mi geliştirmekten söz ediyoruz? Eğer
başka ülkelerin sanayisini kalkındırmak ve onların, ucuz
iş gücü, vergi ve teşviklerden yararlandığı bir üs
durumuna Türkiyeyi getiriyorsak, şüphesiz bunlar da oraya akacaktır.
Sadece,
Türkiyenin can damarı olan iki noktadan bahsetmek istiyorum. Özellikle
KOBİlerin yaygın olduğu tekstil sanayi, dış ticaret
fazlası veren yegâne sektör olarak, kalıcı ve sürekli
gelişmeyi sağlamak amacıyla ar-ge faaliyetlerinin
desteklenmesini öngörmesi nedeniyle büyük önem taşıdığının
farkında, ama onlar bile bu konuda, işveren sektörü de emek örgütleri
de makine mühendisleri de elektrik mühendisleri odası da hepsi de buna
karşı. Ülkemizin emek örgütleri, meslek örgütleri karşıysa,
işveren sendikaları karşıysa bu yasada bir terslik var
demektir, yani buna dikkat çekmek istedik. Gerçi burada üç tane önerge var
ayrı ayrı. Kimisi 10 personel olsun deniyor, kimisi daha farklı.
Ama biz ortalama olarak ne olabilir diye gruplarla bir teati edip bunu 25 veya
30 düzeyine çekebilir miyiz? En azından, KOBİlerin desteklenmesi
açısından bu faydalı olacaktır dediğimiz zaman,
maalesef bu konuda ne bir destek alabildik ve gerçekten bu şekilde gelen
tasarıların bu yanlışlarla çıktığını
görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bu çerçevede, bir önceki konuşmacının da ifade
ettiği gibi, KOBİlerin tekstilde ve sanayide bu teşvikten
yararlanması bu durumda zor olacağı gibi, bu yazılım
endüstrisinde de Türkiye'nin dördüncü kategoride en geri sınıf
sıralamasında yer aldığını düşündüğümüz
zaman ve yazılım endüstrisinin de özellikle çok az sayıda 3, 15,
20 civarında personelle bir araya gelen KOBİlerle
geliştirildiği dikkate alındığında, bu, o alanda
da umut vermemektedir. Bu konuda gerçekten ihtiyaca cevap vermeyen ve
yabancı sermayeye, yabancı şirketlere kapı açan bu
tasarının bu şekilde değiştirilmesi ülke
yararınadır diyoruz. Bu konuda değişiklik önergemizi
sunuyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 95 sıra sayılı Tasarının 2. maddesinin 1.
fıkrasının (c) bendinde yer alan en az 50 tam zaman
ifadesinin, en az 10 tam zaman şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önerge ile
birlikte, benden önce önerge sahipleri de konuşma yaptı, aslında
özü aynı, yani 50 ar-ge personeli sınırını alta
çekelim istiyoruz; bizim önergemiz 10. Türkiye gerçeklerini bir defa daha
huzurunuzda size işaret etmek istiyorum.
50 ar-ge
personeli demek, sektörden sektöre değişmek kaydıyla, bugün, en
az 250, 300, hatta 500 çalışanlı işletme demek. Yani, siz,
Anadoluda kendi ürünümüzü üreten, katma değeri son derece yüksek,
özellikle yazılım sektörü başta olmak üzere, bilişim,
tekstil, toprak ve madene dayalı, orman ürünlerine dayalı birçok
sanayi işletmesine diyorsunuz ki: Yabancı olan, Türkiyeyle ortak
iş yapan ve hatta, bugün dünya devi olarak
tanıdığımız bir yazılım firmasına Gel
kardeşim, 50 tane ar-ge personeli olmak üzere, 300 tane
çalışanla Türkiyede işletmeni kur, sana destek veriyorum, ama
Türkiyede üretim yapan gencecik insanlara bu konuda kapıyı kapatıyorum.
diyorsunuz. Geliniz, insaflı davranınız, bunu 10a çekelim. 10a
çekmek, 50 ar-ge personeli çalıştıran işletmenin önünü
tıkamıyor, ama 15, 20, 29, hatta 49 çalışana bir kapı
açıyor. Bu nedenle, bu önergenin kabul edilmesi durumunda birçok sorunun
önünü açacağız demek istiyorum. Örneğin, teknoparklarda,
parası yetmediği, personeli yetmediği için yer bulamayan
işletmelere ar-ge şansı tanıyoruz. İkincisi, ar-ge
birimi olmayan ve bugün, işletmelerin yaklaşık yüzde 99unu
oluşturan, ama yüzde 70 oranında ar-ge personeli bulunmayan
KOBİye fırsat tanımış oluyoruz. Bir türlü
gerçekleştirilemeyen üniversite-sanayi iş birliğinin önünü
açmış oluyoruz ve Anadolunun birçok kentinde, işte
Gaziantepten tutun, Kahramanmaraştan, Kütahyadan, Eskişehirden
Uşaka kadar birçok sanayiciye destek şansı
tanımış oluyoruz ve biraz önce dediğim gibi, 50 ve daha
yukarıdaki ar-ge personeli olan büyük işletmenin de önünü
kapatmıyoruz.
Bu vesileyle,
hepinize saygılarımı sunuyor, önergemin destekleneceğini
umut ederek iyi akşamlar diliyorum. Ar-ge yasamızın da ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Efendim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Birincisi, yoklamasız açtınız; arkasından bir
parti grubunun yoklama istemesinden sonra yoklama yaptınız. Benim
bildiğime göre, eğer yoklamasız açılmışsa Meclis,
o gün bütün milletvekilleri var sayılır, sonradan yoklama
istenilmişse böyle pusula göndermeye gerek yoktur. Buna bir açıklama
getirirseniz
BAŞKAN
Sayın Genç, söyledikleriniz doğrudur. Evet, sayın
milletvekillerimiz var kabul ediliyor o anlamda, ama bizim böyle bir talebimiz
yok, sayın milletvekillerimiz gönderiyorlar. Ama siz
hatırlattınız, bu vesileyle tekrar açıklamış
olalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Arkadaşlar topluyorlar, boşuna kâğıt
harcanmasın Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim ikazınız için.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Destek ve
teşvik unsurları
MADDE 3- (1)
Ar-Ge indirimi: Teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde,
kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar
tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik
projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca
gerçekleştirilen Ar-Ge ve yenilik harcamalarının tamamı ile
500 ve üzerinde tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam eden Ar-Ge
merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik
harcamasının bir önceki yıla göre artışının
yarısı, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi
uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır.
Ayrıca bu harcamalar, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre aktifleştirilmek suretiyle amortisman yoluyla itfa edilir.
Kazancın yetersiz olması nedeniyle ilgili hesap döneminde indirim
konusu yapılamayan tutar, sonraki hesap dönemlerine devredilir. Devredilen
tutarlar, takip eden yıllarda 213 sayılı Vergi Usul Kanununa
göre her yıl belirlenen yeniden değerleme oranında
artırılarak dikkate alınır.
(2) Gelir vergisi stopajı teşviki:
Kamu personeli hariç olmak üzere teknoloji merkezi işletme-lerinde, Ar-Ge
merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan
vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen ya da
TÜBİTAK tarafından yürütülen Ar-Ge ve yenilik projeleri,
teknogirişim sermaye desteklerinden yararlanan işletmelerde ve
rekabet öncesi işbirliği projelerinde çalışan Ar-Ge ve
destek personelinin; bu çalışmaları
karşılığında elde ettikleri ücretlerinin
doktoralı olanlar için yüzde doksanı, diğerleri için yüzde
sekseni gelir vergisinden müstesnadır.
(3) Sigorta primi
desteği: Kamu personeli hariç olmak üzere teknoloji merkezi
işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları
ile kanunla kurulan vakıflar tarafından veya uluslararası
fonlarca desteklenen ya da TÜBİTAK tarafından yürütülen Ar-Ge ve
yenilik projeleri ile rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve
teknogirişim sermaye desteklerinden yararlanan işletmelerde
çalışan Ar-Ge ve destek personeli ile 26/6/2001 tarihli ve 4691
sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun geçici 2 nci
maddesi uyarınca ücreti gelir vergisinden istisna olan personelin; bu
çalışmaları karşılığında elde ettikleri
ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı,
her bir çalışan için beş yıl süreyle Maliye
Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten
karşılanır.
(4) Damga vergisi
istisnası: Bu Kanun kapsamındaki Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri ile
ilgili ola-rak düzenlenen kağıtlardan damga vergisi alınmaz.
(5)
Teknogirişim sermayesi desteği: Merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idareleri tarafından bu Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendindeki koşulları
taşıyanlara bir defaya mahsus olmak üzere teminat
alınmaksızın 100.000 Yeni Türk Lirasına kadar teknogirişim
sermayesi desteği hibe olarak verilir. Bu fıkra uyarınca
yılı bütçesinde Ar-Ge projelerinin desteklenmesi amacıyla
ödeneği bulunan merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin tümü
tarafından yapılan ödemelerin toplamı, her takvim yılı
için 10.000.000 Yeni Türk Lirasını geçemez. Bu tutarlar, takip eden
yıllarda 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre her yıl
belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle
uygulanır.
(6) Rekabet
öncesi işbirliği projelerinde işbirliğini oluşturan
kuruluşların bu işbirliğine yaptık-ları
katkılar, işbirliği protokolünde belirlenen kuruluşlardan
biri adına açılacak özel bir hesapta izlenir. Özel hesaba
aktarılan bu tutarlar, harcamanın yapıldığı
dönemde katkı sağlayan kuruluşların Ar-Ge harcaması
olarak kabul edilir ve proje dışında başka bir amaç için
kullanılamaz. Proje hesabında toplanan tutarlar, proje özel
hesabı açan kuruluşun kazancının tespitinde gelir olarak
dikkate alınmaz.
(7) Ar-Ge ve
yenilik faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları,
kanunla kurulan vakıflar ile uluslararası fonlardan
aldıkları destekler özel bir fon hesabında tutulur. Bu fon, 193
sayılı Kanun ve 5520 sayılı Kanuna göre vergiye tabi
kazancın ve ilgili yılda yapılan Ar-Ge harcaması
tutarı-nın tespitinde dikkate alınmaz. Bu fonun, elde
edildiği hesap dönemini izleyen beş yıl içinde sermayeye ilâve
dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba
nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, zamanında tahakkuk
ettirilmeyen vergiler ziyaa uğratılmış sayılır.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Komisyon adına, Komisyon Başkanı, Kütahya
Milletvekili Sayın Soner Aksoy.
Sayın Aksoy,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Muhterem
Başkan, kıymetli arkadaşlarım; burada çok önemli bir yasa
tasarısını görüşüyoruz. Bence, cumhuriyet tarihinde devrim
niteliği taşıyacak bir yasa niteliğindedir. Çünkü, ar-ge
ile ilgili Türkiyede sekiz dokuz mevzuat, sekiz dokuz da merci var. Bu kadar
dağınık olan bir konu, az çok bu mevzuatla, bu yasayla derli
toplu bir hâle getirilmekte ve gerçekten bizim sanayicimiz de yeni bir hamlenin
yapılmasına sebep olacaktır. Bu yasa çıktığı
zaman ithalatlarında kendi üretimlerindeki ithalat kalemlerini
sanayicilerimiz taramaya başlayacaklar ve bu taramanın sonunda acaba
bunun hangisini biz yerli yapabiliriz veya yerli
yaptıklarımızı daha nasıl geliştirebiliriz diye
bir heyecanın ve bir hareketin içerisine girecekler.
Bu arada, dikkat
ederseniz, devrim kelimesini kullanmaktaki bir amacım da Maliye
Bakanlığında meydana gelmiş olan bir anlayış ve
zihniyet değişikliğidir. Maliye Bakanlığı,
şimdiye kadar, vergilerden vazgeçen bir bakanlık değildir, bu
noktada son derece tutucu olan bir bakanlıktır ama ilk defa Maliye
Bakanlığı şimdi vergilerinden vazgeçebilen, ar-ge
adına fedakârlık yapabilen bir kurum hâline gelmek suretiyle
Türkiyenin değişimine ve gelişimine ayak uydurmuş
olduğunun bir delili ve ispatı niteliğindedir.
Bakınız,
ar-ge çalışmaları gerçekten dünyada fevkalade önem arz
etmektedir, çünkü bilgi güçtür, bilim güçtür, günümüzün en önemli unsuru da
bilgidir. Bilgiyi eğer siz yoğunlaştırabilirseniz, üstün
nitelikli mallar üretebilir, katma değeri yüksek mallar üretebilir ve çok
az malzeme ve enerji harcamak suretiyle çok üstün gelirler elde edebilirsiniz.
Mesela,
Demek ki,
bilgiden yaratılan değerler çok büyüyebilmekte, sınır
tanımayacak şekilde büyüyebilmektedir. Yaratıcılık ve
inovasyon, aynı zamanda bilgi kadar da önemlidir. Günümüzde bilgiyi,
teknolojiyi transfer etmenin ötesinde artık bilgiyi de transfer etmemiz ve
o bilgiyi de en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekir.
Bakın,
Meclisimizde de bilgi transferiyle ilgili önemli bir atılım
olmuştur. Biliyorsunuz, bize gelmiş olan elektronik kütüphane
(e-library) mesajıyla Sayın Başkanımız -Kütüphane
Dokümantasyon Bürosu Başkanı- Library Pressdisplay ile anlaşma
yapmak suretiyle bize 37 dilde 70 ülkenin 500den fazla gazetesine
ulaşabilme imkânını sağlamıştır.
İşte bu, günümüzün en önemli gelişimi olan İnternetin
bizim ayaklarımıza getirmiş olduğu bir unsurdur. Bunu
mutlaka güçlendirecek, değerlendirecek ve büyütecek bir noktaya gelmek
zorundayız.
Arkadaşlarımızın
içerisinde, konuşmalar sırasında bazı hususlar var onlara da
değinmek istiyorum. Bir kere, bu getirmiş olduğumuz yasa
tasarısı münhasıran 50 kişinin
çalıştığı bir ar-ge merkezini teşvik etme
mahiyetinde olan bir yasa değil veya 500 kişinin
çalıştığı bir kurumu teşvik eden bir yasa
anlamı taşımamaktadır. Bu, 1 kişi de, 2 kişi de
olsa proje bazında olduktan sonra ar-ge niteliği taşıyan
bütün projelere imkân tanımaktadır. Hatta bu yasanın bir
özelliği var, ar-ge niteliği taşımasa bile, taklit bile
olsa, bir yenilik getirdiği takdirde o yeniliği de bir ar-ge gibi
kabul edip, onunla ilgili giderlerin masraf kabul edilmesiyle ilgili, vergiden
düşülmesiyle ilgili hükümler vardır. Yani, yenilikler, yeni metotlar
ve yeni uygulamalar, yeni model geliştirmeler de bir nevi ar-ge gibi,
gelişmekte olan bizim gibi bir ülke için, gelişmekte olan bir ülke
için, bu gibi hususları da ar-ge gibi kabul edecek şekilde ar-ge
kavramı genişletilmiştir. Aslında, ar-ge, biliyorsunuz,
bilimde bir yenilik getirmek anlamını taşıyan biraz daha
spesifik, biraz daha dar bir husustur. Bazı arkadaşlarımız,
konuşmacılarımız dediler ki: Burada bazı sektörlerin
adları yazılmalı, hedefler belirtilmeli, buna göre ar-ge
yapılmalıdır.
Arkadaşlar,
dünyadaki ar-geyle alakalı mevzuatların hiçbirisinde böyle bir hüküm
yok. Çünkü bu tür yasalar genel manada ar-ge ihtiva eden hususları
kapsamakla beraber, filan sektör olsun, mesela Sayın
Halıcının ifade ettiği gibi, yazıcı,
yazılım sektörünü de ihtiva etsin veya makine imalat sektörünü ihtiva
etsin şeklinde başlıklar eğer koyacak olursak, o zaman
ihmal ettiğimiz başlıklar olabilir veya bunu saymakla da
baş edemeyebiliriz.
Ayrıca,
şunu söylemek de lazım, mümkündür: Sizler de kabul edersiniz ki,
sektörlerin ehemmiyeti, önemi güne ve zamana bağlı olarak
değişebilir. Bugün şu sektörler çok önemli olabilir. Mesela,
2003-2023 Strateji Belgesi diye bir belge var. Orada Sekiz sektör, Türkiyeyi
2023 yılında önemli marka sektörü, marka ülkesi yapacak.
şeklinde bir ifade var ama o sekiz sektör, zaman içerisinde
değişikliklere uğrayabilir. Yeni teknolojiler geliyor. On sene
evvelden bunu konuşsaydık eğer nanoteknoloji diye bir şey
yoktu. Bugün nanoteknoloji var ve onun daha gelişmiş pek çok
unsurları da günümüze gelmektedir. Dolayısıyla, geniş
kapsamlı yapıp ileride ortaya çıkabilecek bütün ar-ge unsurlarını buraya, içerisine
alabilmeliyiz.
Ben, sözlerimi bu
şekilde tamamlarken, ayrıca şu noktayı da ifade etmek
istiyorum: Biraz önce belki sözlerim yanlış da
anlaşıldı, Plan ve Bütçe Komisyonuna gitmesi gerekirken Sanayi
Komisyonuna geldiği ifade edildi. Bu, bence, çok isabetlidir. Sayın
Meclis Başkanımızın ve değerli uzmanlarının
bu kararına müteşekkir olduğumu burada ifade etmek istiyorum.
Çünkü ihtisas komisyonu varsa eğer Meclisimizde, mutlaka o ihtisas komisyonunun
başlıklarına ve özelliklerine uygun olarak hareket edilmelidir.
Mesela bir adalet akademisi kurulacaksa, bu, Plan Bütçeye gitmemelidir; bu,
Adalet Komisyonuna gitmelidir veya başka bir yasa söz konusu, madencilikle
ilgili bir yasa varsa bu da kalkıp Plan Bütçeye değil, Komisyonumuza
gelmelidir. Dolayısıyla bu bir düzenleme hatasıdır. Ama
bundan sonra, bundan Meclisimiz vazgeçmiştir, düzenleme hataları
yapmamaktadır, yapmayacaktır. O bakımdan, doğrusu, ben
müteşekkir olduğumu ifade eder, hepinize saygılar sunarım.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksoy.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına
çok az bir zaman kalmıştır. Gruplar adına konuşma
talepleri vardır, dolayısıyla bir grup adına konuşacak
arkadaşımız için yeterli zaman mevcut değildir, süreyi
uzatmamız gerekiyor. Onun için, ben konuşmaların kâfi
olduğu kanaatini taşıyorum.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 9 Şubat 2008 Cumartesi günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere hayırlı
akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 18.54