DÖNEM: 23 CİLT:
14 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
63üncü
Birleşim
12 Şubat 2008 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Erzincan
Milletvekili Sebahattin Karakellenin, Erzincanın düşman
işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıldönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun uygulamalarından kaynaklanan
olumsuzluklara ilişkin gündem dışı konuşması ve
Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın,
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun
88inci yıldönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın (6/390) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/24)
2.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyanın, 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/72) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/25)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34 milletvekilinin, bor
madenciliğindeki sorunların araştırılarak bor
kaynaklarının etkin ve verimli değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/122)
2.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz ve 58 milletvekilinin, kapatılması söz
konusu olan belediyeler başta olmak üzere il ve ilçe merkezi olmayan
belediyelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/123)
C) Tezkereler
1.- (10/1, 4, 5,
7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/241)
V.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 13/2/2008 Çarşamba
günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevapları
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, sanayi sitelerinin elektrik
tarifesindeki değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/181) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Karamandaki bazı köylerin
ÇATAK kapsamına alınıp alınmayacağına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/183) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
3.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, fındık üreticilerine
don afeti hasar paralarının ödenmesine ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/188) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, hububat destekleme primleri ödemesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/205) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
5.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, hayvancılık teşvik
primlerinin ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/238) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
6.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, serbest veteriner
hekimlerin hak ediş bedellerinin ödenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/242) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
7.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Milasın bazı köylerindeki toprak
tuzlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/249) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
8.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Hazine arazilerini işleyen
çiftçilere doğrudan gelir desteği ödenmemesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/251) ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
9.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, bal ithalatına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/265) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaanın bazı köylerinde
sebze ve meyvelerde görülen kurumanın sebeplerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/281) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, gıda ürünlerinde üretimden
tüketime kadar oluşan fiyata ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/320) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
12.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, hayvancılık
politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/321) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
13.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, organik tarımın desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/335) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
14.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, arıcıların
desteklenmesine ve bal tüketicilerinin korunmasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/350) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
15.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, AB fonundan yararlanacak çiftçilere ve
Türk çiftçisinin rekabet gücünün artırılmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/357) ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
16.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, İzmirdeki ziraat mühendislerine ve
yeterli teknik personel sayısına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/359) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
17.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Antep fıstığı ürününün
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/361) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
18.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Ege kıyılarındaki
balık çiftliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/365) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
B) Yazılı Sorular ve Cevapları
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Yargıtayda bekleyen dosyalar nedeniyle
oluşan tahliye gecikmelerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/1222)
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, tarımsal sulama elektrik borcu olan
çiftçilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/1253)
3.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, sınav kaybeden
idari hakim adaylarının yeniden mülakata çağrılmasına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı
(7/1295)
4.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir vergi kaçağı iddiasına ve
Yasin El-Kadı soruşturmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/1346)
5.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, PTT personeline
kıyafet alımı ihalesine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/1407)
6.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, THY personeline
kıyafet alımı ihalesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/1408)
7.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresunda kuraklıktan kaynaklanan
zararların telafisine,
Fındık
dikim alanlarıyla ilgili kanunun uygulanmasına,
Balıkçılığa
ve balık unu üretimine kota konulmasına,
- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, çiftçilere çeşitli adlar altında
yapılan ödemelere,
Süt teşviki
ödemelerine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/1445, 1446, 1447, 1448, 1449)
8.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, atık geri kazanım, geri dönüşüm ve
bertaraf tesislerine,
- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, Çamlı Barajı havzasına olumsuz ÇED
raporu verilmesine ve bir alandaki altın arama faaliyetinin çevreye
etkisine,
- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Ulusal Ağaçlandırma Seferberliği
Eylem Planı kapsamında üretilen fidanlara,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/1476, 1555, 1557)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki bazı atık su ve arıtma
tesislerinin yapımına teknik ve mali yardım yapılıp
yapılmadığına,
- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, turizm amaçlı tahsis edilen Belek
ormanlarındaki ağaçların durumuna,
- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, çevreye duyarlı sanayi
kuruluşlarına,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/1477, 1556, 1622)
10.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, tank modernizasyonu projesine ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.
Vecdi Gönülün cevabı (7/1528)
11.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya Orman Bölge Müdürlüğünde mesai
takibinde yapılan bir uygulamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/1539)
12.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Yatağan Barajı ve sulama projesine,
- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Doyran beldesinde kesilen kızılçam
ağaçlarına,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/1559, 1623)
13.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizlideki elektrik tüketicilerinin
ödediği tutara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/1572)
14.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki elektrik kesintilerine ve enerji
tüketimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/1573)
15.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/1574)
16.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, kıyı ve sahil şeritlerinde kiralama
yada kullanma izni ile yapılan yatırımlara ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/1576)
17.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, finansal kiralama yöntemiyle yapılan
satışlardaki KDV artışına ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/1596)
18.-
İstanbul Milletvekili Hüseyin Mertin, Tüketici Sorunları Hakem Heyetine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/1597)
19.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, SSK prim borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/1599)
20.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, fosforik asit
ithalatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin
cevabı (7/1614)
21.-
İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meralin, kamuda geçici personel
statüsünde çalıştırılan işçilere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/1647)
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, çiftçilerin hangi ürününe ne
kadar destek verileceğinin bir an önce açıklanması ve sulama
enerji bedellerinin ertelenmesi veya yeniden
yapılandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
VIII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu
kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu
kullanımındaki artışın sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6) (x)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, okullardaki
şiddet olaylarının ve madde
bağımlılığı sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19)
(x)
3.-
Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin,
uyuşturucu kullanımının başta gençler olmak üzere
toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin
araştırılarak uyuşturucu
bağımlılığının ve
kaçakçılığının önlenmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/36) (x)
4.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde
bağımlılığının nedenlerinin,
boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele
edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/39) (x)
5.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu
bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/41) (x)
6.- Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, uyuşturucu, alkol ve
sigara bağımlılığı ile
kaçakçılığının nedenlerinin,
ulaştığı boyutların, sosyal ve ekonomik etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/51) (x)
7.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/103) (x)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak üç oturum yaptı.
Oturum
Başkanı ve TBMM Başkanı Köksal Toptan, Anayasa
değişikliği müzakerelerinin büyük bir olgunluk ve hoşgörü
ortamında yapıldığını, teklifin lehinde ve aleyhindeki
görüşlerin konuşmacılar tarafından yerine
getirildiğini, özgür bir tartışma gerçekleştirildiğini
belirterek, Parlamentomuzun, önümüzdeki süreçte de sağduyu, hoşgörü,
karşılıklı sevgi, saygı ve uzlaşma çerçevesinde
faaliyetlerini sürdürmesini dileyen bir konuşma yaptı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanununun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri
gönderilen maddelerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
2nci
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 346 milletvekilinin,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/141) (S.
Sayısı: 101 ve 101e 1inci ek) ikinci görüşmesini müteakiben,
yapılan gizli oylamalardan sonra kabul edildiği ve
kanunlaştığı açıklandı.
12 Şubat
2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 15.04te son
verildi.
Köksal TOPTAN
Başkan
Canan
CANDEMİR ÇELİK Yaşar
TÜZÜN
Bursa Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 88
II.- GELEN KÂĞITLAR
11 Şubat 2008 Pazartesi
Rapor
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınma Önergesi (2/47) (S. Sayısı: 106)
(Dağıtma tarihi: 11.2.2008) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, Suudi Arabistan
Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1340)
2.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleşin, ithalat taahhüt
hesaplarının takibinden vazgeçilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1341)
3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın, Suudi
Arabistan Kralının hediye verip vermediğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1342)
4.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin,
yatırımların ve istihdamın teşvikine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1343)
5.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Başbakanlıkta
görev yapmış bir şahıs hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1345)
6.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, enerji
verimliliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1347)
7.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, yardım
olarak dağıtılan kömürün kalitesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1348)
8.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Ceyhan, Yumurtalık
ve İskenderun Körfezlerindeki gemi kaynaklı kirliliğe
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1350)
9.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalının, YÖK
Başkanına söylediği iddia edilen bir sözüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1351)
10.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, kömür
yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1353)
11.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Binaların Yangından
Korunması Yönetmeliğinde yapılan değişikliklere
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1356)
12.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada depreme yönelik
çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1357)
13.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun, bazı hizmet
binalarındaki yangın alarmı zorunluluğuna ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1358)
14.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateşin, SSK prim borcu bulunan
işverenlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1359)
15.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateşin, BAĞ-KUR
sigortalılarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1360)
16.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki çocuk
işçiliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1361)
17.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın, tüketici fiyat
endekslerinin kapsamına giren mallara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı
soru önergesi (7/1368)
18.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun,
Bağdatta düşen Türk işçilerini taşıyan uçağa
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1374)
19.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova bölgesine
yapılacak enerji yatırımlarına ve ÇEAŞa ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1377)
20.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Frankfurt Kitap
Fuarında Mevlana standının boş kalmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1379)
21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, kaçak
oyuncaklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1380)
22.- Bursa Milletvekili Onur Öymenin, İstanbuldaki bir futbol
karşılaşmasında iki kameramana şiddet
uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1381)
23.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, İstanbul
Emniyet Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1382)
24.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesirde
faydalanılamadığı iddia edilen bir gölete ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1383)
25.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, üç yaş ve
üzeri bazı taşıtların sayılarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1384)
26.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, zorunlu eğitimdeki
bir öğrencinin okuldan alınması ile ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1385)
27.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, özürlülerin eğitim materyallerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1394)
28.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateşin, mesleki ve teknik
eğitimin yaygınlaştırılması
çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1396)
29.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, özel tıp merkezleri ve
hastanelerin denetimlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1397)
30.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın,
üniversite hastanelerinin bazı sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1398)
31.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, kuraklıktan
etkilenen Bursalı üreticilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1399)
32.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, muz
üretiminin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1400)
33.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Sapanca Gölünü besleyen
doğal su kaynaklarından su çekilmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1401)
34.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bazı tahıl
ürünlerindeki gümrük vergisi oranının düşürülmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1402)
35.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada kuraklıktan etkilenen
zeytin üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1403)
36.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, pamuk üretiminin
artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1404)
37.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurovanın büyük ova
koruma alanı kapsamına alınmasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1405)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Bingöle havaalanı
yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1406)
39.- İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, Suudi Arabistan
Kralının hediye verip vermediğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1411)
40.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, bir arsanın
plan tadilatı ile rant elde edildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1412)
41.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, yılbaşı
gecesi Beyoğlu ve Taksimde olan taciz olaylarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1413)
42.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, ilaç sektörüyle ilgili
bazı yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1414)
43.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Antalya-Denizli
karayolunun bölünmüş yol olmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1415)
44.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, elektrik birim
fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1425)
45.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, alternatif kaynaklardan enerji
üretimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1427)
46.- Mersin Milletvekili Akif Akkuşun, teröristlere destek
verdiği iddia edilen belediyelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1429)
47.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, kurban
kesimlerine ve deri bağışına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1430)
48.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytokun, su ve doğalgazın
satış fiyatı ile Ankaradaki trafik düzenine ve bazı
işlerin yapımında ASKİ bütçesinden kaynak
aktarımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1431)
49.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlunun,
yılbaşı gecesi Taksimde olan taciz olayına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1432)
50.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Konya Milli Fuar
alanının ve adliye eski binasının değerlendirilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1433)
51.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, SSPE
hastalığıyla ilgili çalışmalara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1439)
52.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Muğladaki bir
aşılama programı sonucu ortaya çıkan vakalara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1440)
53.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın,
Kırklareli İl Sağlık Müdürlüğü personelinin görev
yerlerinin değiştirilmesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1441)
54.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, sigara
tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1442)
55.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Çamlıdere Devlet
Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1443)
56.- Manisa Milletvekili Şahin Mengünün kapatılan sağlık
birimlerine ve Turgutlu Devlet Hastanesi acil servisine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1444)
57.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun,
PTT Bank uygulamasına ve meydana gelen soygun ve gasp olaylarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1450)
58.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Şebinkarahisar yoluna
ve Eğribel geçidine tünel yapımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1451)
59.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Giresun sahil yolu
geçişine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1452)
60.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Görele-Çanakçı
karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1453)
61.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Görele ve Bulancak
limanlarının temizlenmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1454)
62.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Muğladaki bir
kavşağın düzenlenmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1455)
63.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Milas Devlet Hastanesi
girişindeki yolun trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1456)
64.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Afyonkarahisar
çıkışındaki bir virajdaki trafik güvenliğine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1457)
65.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Burdurda
karayolunun köy güzergahları dışından geçirilmesi projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1458)
No.: 89
12
Şubat 2008 Salı
Raporlar
1.- Zonguldak Milletvekili
Köksal Toptanın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/122) (S. Sayısı: 107) (Dağıtma
tarihi: 12.2.2008) (GÜNDEME)
2.- 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/502) (S.
Sayısı: 108) (Dağıtma tarihi: 12.2.2008) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34 Milletvekilinin, bor madenciliğindeki
sorunların araştırılarak bor kaynaklarının etkin
ve verimli değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/122) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/02/2008)
2.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz ve 58 Milletvekilinin, kapatılması söz konusu olan
belediyeler başta olmak üzere il ve ilçe merkezi olmayan belediyelerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/123)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2008)
12 Şubat 2008 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Erzincanın kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelleye aittir.
Buyurun Sayın Karakelle.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellenin, Erzincanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıldönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13
Şubat Erzincanın düşman işgalinden kurtuluş gününün
90ıncı yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı, şahsım
adına, söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, Kahramanmaraş
ilimizin de düşman işgalinden kurtuluş günüdür. Tarihî bir günde
bulunuyoruz. Bugün, gönlümüz bu zaferlerin türküleriyle doludur. Bu vesileyle
Erzincanlı hemşehrilerimin ve Kahramanmaraşlı hemşehrilerimin
kurtuluş bayramlarını kutluyorum.
Doğu Anadolunun
etrafı dağlık, ortası bağlık, yeşil incisi
can Erzincanımızı, Kahramanmaraşımızı
bizlere armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, dünden
bugüne tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, gazilerimize
hayırlı uzun ömürler, şehit yakınlarına sabır ve
metanet diliyorum.
Gaziantepte dün toprağa
verdiğimiz gurbet şehitlerimize de Allahtan rahmet, kederli
ailelerine sabır ve metanet diliyorum.
Tarih boyunca çeşitli
medeniyetlere ev sahipliği yapmış, yurt olmuş Erzincan ve
birçok ilimiz, Birinci Dünya Savaşı sonunda işgal edilmiş,
doksan yıl önce geldikleri gibi giden Ruslar, Erzincan dâhil, Sivas,
birçok ilimizi Ermeni çetelerine teslim etmişlerdir. Yaklaşık
bin sene Müslüman Türk milletinin hoşgörü ve adalet
anlayışı sayesinde hayatlarını refah içinde sürdüren
Ermeniler, bu asil milleti arkadan vurmuş, eşi benzeri
görülmemiş katliamlar yapmışlardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mensubu bulunmaktan gurur duyduğumuz yüce
milletimizin şanlı bir geçmişi, kaynağını adalet,
istiklal ve hürriyetten alan şanlı bir tarihi vardır. Takdir
edersiniz ki bu muhteşem tarihin altın sayfaları yeryüzünde çok
az millete nasip olmuş, binlerce levent, serdengeçtinin cepheden cepheye
koşarken bir taş üstünde dahi durup solumadan, kan ter içerisindeki
mücadelesi sonunda can vererek kanlarıyla yazdıkları
kahramanlık destanlarıyla doludur. Üç kıtanın neredeyse
yarısına yüzyıllarca hâkim olan Osmanlı
İmparatorluğu, birçok mezhep ve ırkın bugüne kadar
kardeşçe yaşamasını, sahip olduğu inanç ve adalet
anlayışı sayesinde sağlamıştır. Yine
bilmekteyiz ki lokmamızı paylaştığımız
içimizde bulunan hainler ve iş birlikçiler, o gün de hem Ruslarla hem de
Ermenilerle iş birliği yapmışlardır. Aynı hainler
ve benzerleri, hainliklerini bugün de PKK terör örgütü adı altında
sürdürmektedirler, 40 bin insanımızın katili ve onun kanlı
terör örgütüne servis yapmaktadırlar. Bilinmelidir ki milletimizin
evlatlarına yapılan her saldırı ve katliam, milletimiz
arasındaki kardeşlik bağlarını daha da güçlendirecek,
bölücü düşüncelere olan nefretini artıracaktır. Milletimizin
vahdet bilinci ve arzusu, her türlü bölücü ve ayrılıkçı
faaliyetlerin üzerindedir. Millet olmak, ortak acılar, ortak kazançlar,
ortak amaçlar demektir. Çanakkalede Kürtüyle, Türküyle, Lazıyla,
Çerkeziyle yedi düvele karşı destan yazan bu milleti bölüp
parçalamaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Yüreğinde insan sevgisi
olmayanlar, kardeşlik sevgisini bilemezler. Kanlı PKK terör örgütüne
terör örgütüdür diyemeyenler, insanın yaşam hakkından da,
demokrasi, fikir ve düşünce özgürlüğünden de anlamazlar.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) En iyi sen anlıyorsun!
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Devamla) Onlar, Âşık Veyselin Değil miyiz hep bir
kardaş/ Bizi yakar bizim ataş. dizelerinden de ibret alamazlar.
SIRRI SAKIK (Muş)
Senin Başbakanın diyor ki: Bekâra karı boşamak kolay.
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Devamla) Onlar, daha 3 Ocak 2008 günü Diyarbakırda
yandaşlarının patlattıkları bombayla
hayatını kaybeden Cengiz Kaya kardeşimizin kızı
Mervenin, babası toprağa verilirken Baba gitme ne olur, bak ben
sana geldim. Keşke beni almaya gelmeseydin. feryadını da
duyamazlar, tıpkı Osmanlıya uç beyliği yapmış
Erzincanımızın Başbağlarında katledilen 33
vatandaşımızın dul ve yetimlerinin göklere çıkan
feryatlarını duymadıkları gibi. PKK terör örgütünün bu ve
buna benzer faaliyetleri neticesinde maskeleri düşmüş, bunların
Kürt kökenli vatandaşlarımızı temsil etmedikleri de ispat
edilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçmişte Ermeni çeteleri, bugün PKK,
yarın bir başkası olabilir. İsmin ne önemi var, ama önemli
olan bir şey var: Hâlâ bu kan dökücülere, Merve Kaya
kızımızın göz yaşlarına ve feryadına
gözlerini ve kulaklarını, en önemlisi vicdanlarını kapatarak
arka çıkanlara seslenmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Karakelle.
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Devamla) Tarihin asla affetmeyeceği, tarih affetse bile milletimizin
affetmeyeceği bölücülük anlayışınızı daha ne
kadar sürdüreceksiniz? 40 bin insanımızın hayatına mal olan
bu terör örgütü, iktidarımızın aldığı siyasi,
sosyal, askerî ve diplomatik tedbirler, siz değerli milletvekili
arkadaşlarımızın kararlılığı sayesinde
teröristler inlerinde vurulmuş, oyun bozulmuştur. Sayın
Başbakanımızın Sözün bittiği yere geldik.
mesajından da kastedilen mana budur.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Erzincanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümünde kanlarıyla vatan
topraklarını sulayan kahraman atalarımızı bir kez daha
rahmet ve minnetle anıyorum.
Konuşmamı Cahit
Sıtkı Tarancının şu dizeleriyle tamamlamak istiyorum:
Memleket isterim,
Ne başta dert ne gönülde
hasret olsun,
Kardeş kavgaları
bir nihayet bulsun.
Memleket isterim,
Yaşamak, sevmek kadar
güzel olsun,
Olursa bir şikâyet,
ölümden olsun.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karakelle.
Gündem dışı
ikinci söz, Futbol Federasyonu hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Oktay Vurala aittir.
Buyurun Sayın Vural.
(MHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Türkiye Futbol
Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
uygulamalarından kaynaklanan olumsuzluklara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak da 12 Şubat 1920de Kahramanmaraşta
destan yazanları, Kahramanmaraşın zafer gününü kutluyoruz. Yarın
13 Şubat. Yine 13 Şubat 1918in arifesinde de Erzincanın zafer
gününü kutluyoruz. Bu vesileyle 21inci Dönem Erzincan Milletvekilimiz Mihrali
Aksuyu da rahmetle anmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
29 Kasım 2007 tarihinde, Türkiye Futbol Federasyonunun kuruluşuyla
ilgili bir kanun tasarısını Yüce Mecliste görüştük. Bu
tasarı Yüce Mecliste görüşüldüğü zaman, özellikle Milliyetçi
Hareket Partisi ve diğer muhalefet partileri olmak üzere, siyasetin spora
bulaştırılmamasını, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kararıyla Genel Kurul kararlarına müdahale edilmesinin son derece
yanlış olacağını ve bu
yanlışlığın sporun üzerinde kara bir leke olarak
kalacağını ifade etmiştik. Federasyon Genel
Kurullarına kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi müdahaleyi kanunla
yaparken, aynı zamanda, maalesef, Genel Kurul çalışmaları
konusunda da yine Milliyetçi Hareket Partisinin, özellikle AKPli belediyelerin
Futbol Federasyonunun Genel Kurul çalışmalarına bilfiil
katılmalarının da bizatihi siyasetin spora bulaştırılması
olacağını ifade etmiştik. Yine o zaman Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yapmayın, etmeyin, Federasyonu mahkemeye düşürmeyin
demiştik. Gün geldi bugün
14-15 Şubatta Federasyon
seçimleri yapılacak. Daha o zaman, belediyelerin
karışmaması gerektiğini söylediğimiz bir Genel Kurul
çalışmalarının mahkeme safhaları, AKPli belediyelerin
yönettiği spor kulüplerinin yöneticileri tarafından mahkemeye kadar
götürülmüştür. Milliyetçi Hareket Partisinin uyarıları dikkate
alınmamıştır. Yine o zamanlar, yapmayın, etmeyin
dedik, spora siyaset bulaştırmayın, kafanızda birilerini
Futbol Federasyonu Başkanı yapmak geçiyorsa çıkın, kanuna
koyun da kanunla atanmış olsun dedik. Gün geldi, değerli
arkadaşlarım, yine Milliyetçi Hareket Partisinin dediği çıktı.
Bugün, maalesef siyasetin istediği isimler Futbol Federasyonuna güya Genel
Kurul aracılığıyla getirilmiş oluyor. Bu nasıl
bir demokrasi anlayışıdır değerli arkadaşlar?
Yani bu kadar müdahale edeceksiniz, Genel Kurul delegelerine müdahale
edeceksiniz, İddaalarla ilgili, isim hakkıyla ilgili müdahalelerle
kulüpleri yönlendireceksiniz, sonra kalkıp Futbol Federasyonu özerktir
diyeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, yapmayın, etmeyin dedik. Ne vardı üç ay daha
beklenseydi, dört ay daha beklenseydi de, Avrupa Futbol Şampiyonası
arifesinde böyle bir tartışmayı sokmasaydınız da,
mahkeme kararıyla, kayyum kararıyla bir genel kurul olmasaydı da
genel kurulu haziran ayında yapsaydık? Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bunun yapılmasını istedik ama maalesef olmadı.
Bugün geldiğimiz bu
noktada kulüplerin içinde bulunduğu sıkıntıları dile
getirdik. Vergi borçları var, tesislerle ilgili
sıkıntıları var. Şimdi düşünüyorlar,
taşınıyorlar. Madem iktidar bu kadar istiyor, o zaman iktidara
yakın birilerini getirelim de işimizi çözsün
anlayışıyla siyasal yozlaşmanın bir örneğini
spora kadar götürmenin, değerli arkadaşlarım, spora ne
katkısı olacak? Bu durumda, her yerin işini çözmesi ve
problemini çözmesi için, yayınlanacak bir kısa listede Sayın
Başbakanın arkadaşlarının içinden mi seçmemiz
gerekiyor? Böyle bir düşünceyi kabul etmemiz mümkün müdür? Bu nasıl
federasyon, bu nasıl özerklik, bu nasıl spordur? Siyasetin bu
şekilde spora müdahale etmesi derin yaralar oluşturmuştur
gerçekten ve bugün liglerin ikinci yarısının neredeyse birkaç
haftasını geçtik, Federasyon seçimlere gidecek; Avrupa
Şampiyonasına gidilecek, Federasyon seçim derdinde.
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu görüşlerimizi hep ifade ettik. Yanlış
olmuştur. Siyaseti spora
Açıkçası, hizmet değil de
müdahale alanı olarak görmek olan zihniyetin yanlış
olduğunu ifade ettik. Bugün yine bu düşünceleri bir genel kurul
arifesinde tekrar söylüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) -
Geliniz, bu konuda, spor camiasının, açıkçası, Sayın
Başbakana veya AKPye yakın birileri olursa hiç olmazsa
işlerimizi görür anlayışını da dışlayarak ve
2008 Avrupa Şampiyonasından önce bir seçim yapmaktansa haziran
ayında yapılacak bir seçimle sporu bu spor camiasının
içindeki delegelerin hür iradesine teslim edelim, ne yapıyorlarsa
yapsınlar.
Onun için -Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu konularda o zamanlar söylediğimiz- grup adına
konuşan Milletvekilimiz Beytullah Asilin okuduğu bir makalede bugün
Federasyona talip olan kimsenin tekrar Federasyon için aday gösterileceğini
söylediği zaman yine tutanaklarda Milliyetçi Hareket Partisinin tespitinin
nasıl gerçekleştiğini bugün de görüyoruz.
O bakımdan, siyasetin
spora el uzatması doğrudur ama açıkçası spora hâkim olma
noktasındaki bu iradesini çok yanlış görüyoruz.
Ben, bu Federasyon
seçimlerinin arifesinde tekrar bu uyarıyı yapmak ve yüce Meclisi
bilgilendirmek istedim.
Saygılarımı
arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural.
Gündem dışı
konuşmaya Devlet Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın
Başesgioğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika
Sayın Başesgioğlu.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, yüce
Meclisimizin değerli üyeleri; ben de sözlerimin başında Erzincan
ve Kahramanmaraş vilayetlerimizin kurtuluş günlerini hem
şahsım hem de Hükûmetimiz adına kutluyorum. Bu aziz
toprakların vatan olmasında kanlarını döken değerli
ecdadımızı bir kez daha rahmetle, minnetle ve şükranla
anıyor, tüm Erzincanlılara ve tüm Kahramanmaraşlılara
Parlamento olarak saygılarımızı, sevgilerimizi
gönderiyoruz.
Sayın Vurala çok
teşekkür ediyorum. Gündem dışı kişisel
konuşmasıyla yaklaşık iki ay önce Parlamentodan çıkan
bir kanunun geçirmiş olduğu süreci bana anlatma fırsatı
verdiği için kendisine teşekkür ediyorum ve izninizle bu iki
aylık süreç içerisindeki yaşanan gelişmeleri değerli Genel
Kurulumuzun da bilgisine sunmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
hatırlanacağı üzere 4 Aralık tarihinde yüce Meclisimiz,
Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
değişiklik yapan bir tasarıyı kabul etti. Bu Kanunda
birçok hüküm var. Bu hükümlerin en başlıcaları: Spordan sorumlu
Devlet Bakanının yetkilerinin devredilmesini, Başbakanlık
Teftiş Kurulunun devreden çıkartılmasını, yine spordan
sorumlu Devlet Bakanının Başbakanlık Teftiş Kurulunu
devreye sokarak olağanüstü genel kurulu toplama gibi yetkilerinin tamamen
Futbol Federasyonu Genel Kuruluna devredilmesini içeren önemli
değişiklikleri Parlamentomuz kabul etti. Burada, hem Hükûmetimizin
hem de Parlamentomuzun gayesi şudur: Futbol yönetimi kendi aktörleri
tarafından, kendi dinamikleri tarafından yönetilsin ve hep
şikâyet edilen Siyaset müdahale etti., Siyaset karıştı.
gibi endişelerden de futbol yönetimi uzak kalsın.
Bu Kanun ve bu Kanunun
akabinde gerçekleştirilen genel kurulda bir ana statü kabul edildi. Ana
statüye göre, Futbol Federasyonumuz, özerk olma konusunda çok ileri bir
adım atmış oldu. Önümüzdeki günlerde yine ana statü konusunda
bir değişiklik olacak ve belki de tamamen futbol yönetimi kendi ana
statüsüyle yönetilir bir özerk kurum hâline gelecektir.
Yine,
hatırlanacağı üzere, o çıkartmış olduğumuz
Kanunda bir geçici madde vardı değerli arkadaşlarım. Bu
geçici maddede, bir ay içerisinde genel kurulun toplanacağı, ana
statüde gerekli değişikliklerin yapılacağı ve
seçimlerin yenilenip yenilenmeyeceği konusunda genel kurulun iradesine
başvurulması şeklinde bir amir hüküm vardı. Geçen zaman
içerisinde, maalesef, Yasanın bu amir hükmü yerine getirilmedi ve
birtakım kulüpler, birtakım bazı delegeler hukuki yardım
istemek durumunda kaldılar.
Belki burada şunu
tartışmak lazım veyahut da bana sorulması gereken birinci
soru şuydu: Sayın Bakan, biz, Parlamento olarak, bir kanun
çıkarttık. Bu kanunda bir aylık bir amir hüküm var. Bu bir ay
içerisinde genel kurul yapılmadı. Sen, bu bir aylık süre
içerisinde ne yaptın, yasanın yürütme ve yürürlük maddelerini
nasıl takip ettin? diye belki benim sorumluluğumu sorgulamanız
gerekirdi. Ama oraya hiç değinilmedi. Kanunun amir hükmünün yerine getirilmemesi
sanki bu ülkede hiçbir şey ifade etmiyor. Buna dikkatinizi çekmek
istiyorum. Bu Parlamentodan bir kanun çıkarsa, bu kanunun
uygulanmasını takip etmek hepimizin görevi. O zaman
çıkardığımız kanunun hiçbir kıymeti harbiyesi
olmaz. İşine gelmeyen Ya bunun cezası nedir? Genel kurulu
toplamamak Kabahatler Kanununa girer. Yüz lira cezayı veririm ve ben bu
genel kurulu yapmam. noktasına gelir. Onun için, birinci hassasiyetimiz,
bu Parlamentonun bir üyesi olarak, çıkarmış olduğumuz
kanunların tatbikattaki performansını takip etmemiz gerekir. Ben
de bunu yapmaya çalıştım, bunu takip etmeye
çalıştım. Dediğim gibi, birtakım kulüp yöneticileri
hukuki yardım isteyerek, bir ihtiyati tedbir kararı alındı
ve bu ihtiyati tedbir kararının gerekleri yerine getirildi, 17 Ocakta
Futbol Federasyonu Genel Kurulu toplandı değerli
arkadaşlarım.
Bu toplantıda ne oldu?
Ana statü değişikliği kabul edildi ve 242 delegenin 192si
seçimlerin yenilenmesi lehinde oy kullandı. 48 delege Seçimler
yenilenmesin, gerek yok. dedi, 192 delege seçimlerin yenilenmesi konusunda
iradelerini çok açık bir şekilde belli ettiler.
Şimdi, perşembe
günü Futbol Federasyonunun Genel Kurulu yapılacak. İnşallah
hayırlara vesile olur, başarılı bir Genel Kurul
geçirmelerini temenni ediyoruz. Ancak bu süreç içerisinde yaklaşık 25
civarında dava açıldı. Hani denildi ya Futbolu niye mahkeme
kapılarına götürdünüz? diye. Eğer bu açılan davaların
davacılarına bakarsanız, futbolu mahkeme kapılarına,
hem de defalarca, 25 kez, Arsinden başlayıp Orduya kadar, Adanaya
kadar, Boluya kadar kimlerin dava açtığını, tek tip
OKTAY VURAL (İzmir)
İstanbulda da aynı anda beş mahkemeye başvuranlar da var
değil mi?
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) -
aynı fotokopi makinesinden
çıkmış dava dilekçelerini görürsünüz. Tabii, bu sözlerim sadece
Sayın Vuralın kişisel konuşmasına olan
değerlendirmemdir. Değerli MHP Grubunu tenzih ediyorum,
yanlış bir anlaşılma olmasın. Zaten, kendisi gündem dışı
kişisel konuşma istemiştir ve değerlendirmelerim kendi
kişisel görüşlerine cevap teşkil etmektedir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu fikirlerini kanunda söyledi,
dolayısıyla farklı bir değerlendirme yapmanız
doğru değildir.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Siz, şimdi, burada kişisel
görüşlerinizi belirttiniz. Eğer grup adına
konuşsaydınız ben o şekilde de, o formatta da size cevap
verirdim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Grup olarak alın, ne fark eder ki!
BAŞKAN Genel Kurula
hitap edin siz, lütfen, Sayın Bakan.
SUAT KILIÇ (Samsun) Biz
dinliyoruz Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Evet, yirmi beş dava
açılmıştır ve bu yirmi beş davanın hepsi de
reddedilmiştir arkadaşlar, bu yirmi beş davanın hepsi de
reddedilmiştir. Bu vesileyle, futbol yönetiminin kaosa gitmesine imkân
vermeyen, ülkede kanun hakimiyetinin sağlanması konusunda büyük
hassasiyet gösteren Türk yargısının seçkin mensuplarına da
bu kürsüden teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Siyaset futbola müdahale
ediyor... Nasıl müdahale ediyor arkadaşlar, bir görelim
bakalım. Bakan olarak ben yetkilerimi devretmişim. Eğer bu
siyasete müdahaleyse bunun değerlendirmesi, bunun takdiri size ait.
Peki, belediye kulüpleri
deniyor, isminde belediye olan yirmi üç tane kulüp var. Belediyelerin bu
işe nasıl müdahil olduklarını Kanun görüşmeleri
sırasında anlatmaya çalıştım. Bir mecburiyetten
dolayı belediyelerimiz, futbol kulüplerine sahip çıkma gibi bir
mecburiyetle karşı karşıya kaldıkları için bu
işi üstlenmişlerdir. Kaldı ki tüm genel kurul delegeleri
içerisinde de -yanlış
hatırlamıyorsam- sadece 16 delege belediye kulüplerinden
gelmiştir, 263 delegenin sadece ve sadece 16sı belediye kulüplerine
aittir.
Kanun görüşülürken
birçok şey söylendi: Efendim, FIFA bu işe karışır.,
Yanlış yapıyorsunuz., Avrupa şampiyonası öncesi
Türkiyeye ambargo gelir. Yok böyle bir şey, olmadı.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) - Önergelerimizle düzeltmeseydik de görseydiniz Sayın
Bakan!
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Yabancılar geldiler, genel kurulu
izlediler, memnuniyetlerini belirterek ayrıldılar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Naklen atasaydınız bari ya!
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür etmelisiniz Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuna.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Şimdi, sizin, Kanun
görüşülürken yapmış olduğunuz itirazlar da giderildi.
Efendim, tutanaklar burada, elimde. Bilhassa Sayın Vural diyor ki:
Bırakın bunu genel kurula, genel kurul kendisi yapsın. Evet,
genel kurul kendisi yaptı, 242 delegenin 220si Ben seçim istiyorum.
dedi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Giresunspor, Orduspor, Pazarspor İddaadan niye çıkartıldı?
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Eğer bu 220 delegenin iradesi bir
şey ifade etmiyorsa
OKTAY VURAL (İzmir)
Neden çıkartıldı İddaadan isim hakkı?
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Müsaade ederseniz, ben sizi dinledim,
siz de beni dinleyin, ondan sonra bir görüşünüz varsa gelir burada
anlatırsınız Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Genel Kurula hitap edin siz de.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, siz lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Gelelim aday konusuna değerli
arkadaşlarım: Bu Kanun hazırlandı, bitti. Genel Kurul
hazırlık aşamasında
Tabii, bu bizim işimiz
değil, Devlet Bakanının işi Futbol Federasyonuna
başkan bulmak değil. Bunu kim yapacak? Kulüpler yapacak. Bir sürü
araştırmalar yapıldı ve bu anlamda ilk akla gelen isim,
hepimizin de gurur duyduğu, uluslararası arenada hepimizi temsil
eden, FIFA Asbaşkanı Sayın Şenez Erzik gündeme geldi.
Hepimiz, bütün kulüpler, biz de dâhil, Sayın Şenez Erzikin Futbol
Federasyonunun yeni başkanı olması konusunda dileklerimizi
belirttik ama Sayın Erzik, FIFAdaki ve UEFAdaki yoğun
çalışmaları nedeniyle bu görevi kabul etmeyeceğini ifade
etti. Onun dışında -şu anda kamuoyuna mal
olmadığı için isimlerini açıklamıyorum- üç isme daha
Futbol Federasyonu Başkanlığı konusunda teklif götürüldü,
onlar da haklı gerekçeler ileri sürerek bu Federasyon
Başkanlığını kabul etmeyeceklerini ifade ettiler.
Şimdi, Kulüpler Birliği bu işte inisiyatif kullandı ve Süper
Ligte temsil edilen kulüplerin tamamının oy birliğiyle, daha
önce Başkan Vekilliği yapmış bir arkadaş üzerinde
mutabık kaldılar. Bu demek değil ki başka bir aday
çıkmayacak. Hayır, isteyen, delegeye güvenen, Genel Kurul iradesine
saygı duyan herkes, bir kişi, üç kişi, beş kişi Genel
Kurulda her zaman aday olabilir ve Genel Kurul iradesine kendini takdim
edebilir, görüşlerini, projelerini açıklayarak bu yönetime talip
olduğunu rahatlıkla ifade edebilir.
Şunu bütün
açıklığıyla ifade etmek istiyorum ki: İsim söylenmedi
ama ben söylemekte mahzur görmüyorum. Deniyor ki: Efendim, Sayın Hasan
Doğan Sayın Başbakanın arkadaşı.
Şimdi, arkadaşlar,
bu ülkede siyasetçilerin, başbakanların arkadaşı olmak
eğer bir suçsa bunu tartışmayalım. Hepimizin yakın
çevresi var. Hepsi, yakın, birtakım görevlere, sosyal görevlere,
siyasi görevlere talip oluyor. Bu, çok mantıksız, hiç
dayanağı olmayan bir gerekçedir. Kaldı ki Sayın Hasan
Doğan, asla ve asla, Futbol Federasyonu Başkanlığına
kendisi talip olmuş bir arkadaş değildir. Eğer bunun aksini
iddia eden bir kulüp başkanı varsa, ben şu ana kadar
söylediklerimin hepsini geri alırım. Bu on sekiz kulüp
birleşmiştir -İkinci Lig, Üçüncü Lig kulüpleri de
birleşmişlerdir- ve Sayın Hasan Doğana, âdeta, bu görevi
tebliğ etmişlerdir. Futbol Federasyonu
Başkanlığının ne kadar zor, ne kadar zahmetli
olduğunu hepimiz biliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, meseleye ön yargısız bakarsak, bunun, bu
sürecin tamamen iyi niyetle, tamamen demokratik bir şekilde geçtiğini
hepimiz görürüz. Ama illa ki bazı saplantılarımız varsa
Yok, bu olmaz. derseniz, tabii burada anlaşmamız mümkün
değildir.
Şimdi, Türk futboluna
yardımcı olmak istiyorsanız, 14ünde Futbol Federasyonunun Genel
Kurulu var. 14ünden sonra Genel Kurul kimi seçerse bu yönetime
yardımcı olmak hepimizin görevidir.
Futbolun çok sorunları
var, sporun çok sorunları var. Eğer bir katkınız, bir
ilaveniz olacaksa spora, bu şekilde katkılarımızı
sağlayalım. Yoksa, Federasyonun Başkanı Başbakanın
arkadaşıymış, şuradanmış,
buradanmış
Bunlar, hiç hukuki geçerliliği olmayan, yasal
geçerliliği olmayan gerekçeler. Bunları hiç anlatmayın bana.
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) Sayın Bakan, siyasi geçerliliği var mı?
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Hayır
Hayır
OKTAY VURAL (İzmir)
Siyaseten atama yaptınız. Ne söylerseniz söyleyin, beş ay önce
söylenen adamı getirdiniz. Kulüplerin işlerini halledebilmeleri için
bu yönteme başvurmak zorunda bırakılması çok
yanlış oldu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Genel Kurul delegelerinin 192si seçimin yenilenmesine karar veriyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya
bırakınız Sayın Bakanım! Biraz önce siz dediniz Ben
teklif götürdüm. diye. Sizin teklif götürme hakkınız var mı?
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) On sekiz
On sekiz
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Var mı? Siz nasıl teklif götürürsünüz?
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Bir dakika, müsaade edin
Müsaade edin
BAŞKAN Lütfen, Hatibe
müdahale etmeyin Sayın Milletvekili. Lütfen, dinleyiniz efendim.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla)
On sekiz tane Birinci Lig, Süper Lig takımı aynı isim
etrafında birleşiyor. Hepiniz bir takımı tutuyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz biraz önce Teklif götürdük Şenez Erzike. dediniz.
BAŞKAN Sayın
Vural
Sayın Vural
Sayın Bakanım, siz
Genel Kurula hitap edin, cevap vermeyin.
Buyurun.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) Bütün kulüpler baskı altında.
SELAMİ UZUN (Sivas)
Kulüpler baskı altında tutuluyor. demek kulüplere hakarettir.
Ülkedeki futbol kulüplerine hakarettir.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlarım
Baskı altında dediğiniz kulüpler, bu ülkenin milyonlarca taraftarı
olan kulüpler; Fenerbahçesinin, Galatasarayının Başkanı
Telefon orada, açın sorun bir kulüp başkanına bir baskı var
mı? Hükûmetten, Başbakandan, benden Hasan Doğan ismini teklif
edin. diye bir kulis atıldıysa, ben bütün sözlerimi geri
alıyorum burada. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) Hasan Doğan daha önceden gündeme geldi.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Yok öyle bir şey, yok. Lütfen
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
Biraz önce Hasan Doğanın aday olmadığını
söylediniz.
BAŞKAN Siz devam edin
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla)
Bu şekilde anlaşamayız ki, bu şekilde gerçekleri
göremeyiz ki, bu şekilde Türk sporuna, Türk futboluna hizmet edemeyiz ki.
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Nasıl yani hizmet edeceğiz böyle? Hep yandaş mı gelecek?
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) On sekiz tane kulüp, oy birliğiyle,
rica minnet bir kişiye Futbol Federasyonu Başkanlığını
kabul ettiriyor, hâlâ Dayatma var. deniliyor.
MUHARREM VARLI (Adana) Ne
kadar fedakâr bir arkadaşmış ya! Ne kadar fedakârmış
Hasan Doğan ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Yerinizden müdahale etmeyiniz sayın
milletvekilleri.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) Sayın Bakan, aday olanlar adaylıktan çektiriliyor.
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ayhan Bermeke destek verseydiniz.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Arkadaşlarım, burada herhâlde
anlaşamayacağız. Benim size önerim: On sekiz tane Birinci Lig
kulübü var. Tekrar tekrar söylüyorum. Fenerbahçesinden,
Beşiktaşından, Galatasarayından hepsinin kulüp
başkanlarıyla konuşun. Şu söylediklerimin aksini söyleyen
bir kişi varsa
OKTAY VURAL (İzmir)
Niye söylesinler, işlerini halletmek için yapıyorlar bunu? Niye
söylesinler yani?
BAŞKAN Sayın
Vural, Grup Başkan Vekilisiniz, lütfen Sayın Vural.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Peki. Yani, işte, siyasetin futbola
karışması budur arkadaşlar.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) Seçim bitmiştir.
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) Evet, ben sözlerimi tekrarlıyorum
ve altını çiziyorum: Bu süreç gayet demokratik, gayet futbolun
geleceğine yönelik şekilde hazırlanmıştır.
Hepimizin görevi, 14 Şubatta kim seçilirse seçilsin, yeni seçilecek
yönetim kuruluna yardımcı olmaktır, başarı dilemektir.
Evet, yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Gündem dışı
üçüncü söz, Kahramanmaraşın düşman işgalinden
kurtuluşunun 88inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolata aittir.
Buyurun Sayın Özbolat.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın,
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun
88inci yıldönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
DURDU ÖZBOLAT
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün 12 Şubat. Kahramanmaraş ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 88inci yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, Almanyada hunharca katledilen 9 Gaziantepli hemşehrime
Tanrıdan rahmet, ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Bilindiği üzere, Osmanlı
Devleti Birinci Dünya Savaşı süresince birçok cephede
çarpışmıştır. Bu cephelerde eşine az
rastlanır mücadeleler verilmiş, kahramanlık destanları
yazılmıştır. Ama müttefiklerin savaşı kaybetmesi
üzerine mağlup sayılmış ve ülke toprakları itilaf
devletleri tarafından paylaşılmıştır. Adana 20
Aralık 1918de işgal edilmiş, 5 Ocak 1922de kurtuluşa
kavuşmuş; Şanlıurfa 7 Mart 1919da işgal edilmiş,
11 Nisan 1920de kurtuluşa kavuşmuş; Gaziantep 15 Ocak 1919da
işgal edilmiş, 25 Aralık 1921de kurtuluşa kavuşmuştur.
Maraş ilimiz, 22
Şubat 1919da İngilizler, 29 Ekim 1919da da Fransızlar
tarafından işgal edilmiştir. Fransız işgalinden iki
gün sonra Uzunoluk olayı olarak bilinen Sütçü İmam olayı ve
28 Kasım 1919da Bayrak olayı diye bilinen üzücü hadiseler meydana
gelmiştir. Bu sırada İngilizlerle başlayan ve
Fransızlarla hat safhaya ulaşan Ermenilerin
taşkınlıkları dayanılmaz bir boyuta
ulaşmıştır. Fransızların Ermeni iş
birlikçilerle birlikte şehirde uyguladıkları baskı ve
zulümler yurt genelinde büyük yankı bulmuştur.
Mustafa Kemal o dönemde bu
yaşananları Sivasta takip ediyor ve yurt genelinde mitingler
düzenlettiriyordu. Sivas Kongresinde alınan kararlar neticesinde, 29
Kasım 1919 tarihinde Maraşta Kuvayımilliye teşkilatını
kurdurdu, başına da Yüzbaşı Selim ve Yüzbaşı
Kılıç Ali Beyi görevlendirdi. Maraş ve civarında devam
eden hadiseler Fransızlara Maraşın sonuna kadar
savunulacağını ve Türklerin bu bölgeyi kolay kolay teslim
etmeyeceklerini anlatmıştı. Mustafa Kemali örnek alan müdafaa-i
hukuk cemiyetleri de İstanbuldaki itilaf yüksek komiserlerine benzer
protestolar göndermeye başladılar. Bu protestolar o kadar yoğun
bir hâl aldı ki, Suriyedeki Fransız Yüksek Komiseri George Picot,
Mustafa Kemalle görüşmeler yapmak üzere, 1919 Aralığında Sivasa
gitti. Mustafa Kemal, Picottan Kilikyanın Fransızlarca
boşaltılmasını istedi, yoksa Türk halkının
savaşa devam edeceğini açık bir dille anlattı.
O sıralarda, Türkiyenin
Güney Doğu sınırlarını güvenlikle koruyabilmek için
Türk-Arap iş birliği son derece önemliydi. Suriyenin birçok yerinde
Türk, Arap ve Çerkezlerin katıldıkları örgütler kurulmuştu.
Mustafa Kemal bu örgütleri harekete geçirerek, Fransızları Suriyede
meşgul edip millî kuvvetleri Maraşta yenilgiye uğramaktan
kurtardı.
Maraş şehri içinde
21 Ocak 1920de başlayan ve yirmi iki gün süren çatışmalar ilk
günlerin şaşkınlığıyla bir aleyhte gelişme
göstermiş olsa bile, Mustafa Kemal ve arkadaşları adına
Heyeti Temsiliye duruma el koydu. Millî kuvvetlerin başına, Sivastan
Maraşa subaylar göndererek millî kuvvetleri düzenli bir hâle getirdi. Bu
kanlı çarpışmalar Maraşlıları asla
yıldırmadı. Maraştaki bu çetin savaş 11-12 Şubat
gecesi Fransız ve Ermeni askerlerin şehri terk ederek İslâhiye
istikametine firar etmeleriyle sonuçlandı. Kuvayımilliyenin bu
zaferi pek memnuniyet yarattı. 5 Nisan 1925 yılında
Kahramanmaraşa istiklal madalyası verildi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kurtuluş mücadelesinin önemli bir
parçası olan Maraş direnişinde sembol hâline gelen Uzunoluk
(Sütçü İmam) ve Bayrak olayı elbette ki ateşleyici bir unsurdur.
Bu tür kişiler ve olaylar toplumların tarihinde önemli bir yer
edinmişlerdir. Bizim tarihimizdeki yeri de yadsınamaz. Ama, benim
sizlere vurgulamaya çalıştığım lokomotif güç,
Kuvayımilliye ruhu ve Mustafa Kemal önderliğindeki örgütlenme
bilincidir.
Kurtuluş ve kuruluş
döneminden bugüne ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar -ortaya konularak-
kahramanlık destanlarına maalesef gölge düşürmüştür.
Dış odaklı sergilenen bu oyunlar her dönemde kendine yerli
iş birlikçi bulmakta zorlanmamıştır. Bunun en üzücü
örneklerini Maraş, Çorum, Sivas, Malatya ve Doğu-Güney Doğu
olaylarında görmek mümkündür.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kurtuluş ve kuruluş mücadelesini ortaya
koyduğumuz ruha ve örgütlenme bilincine bugün her zamankinden daha çok
ihtiyacımız var. İçinde bulunduğumuz şartlar
kuşatılmışlığın bir göstergesidir.
Topraklarımız ve bankalarımız yabancılara
satılıyor. Her türlü ulaşım ve haberleşme sistemimiz
yabancıların denetimi altına giriyor. Limanlarımız bizim
olmaktan çıkıyor. Dev iletim şirketlerimiz
yabancıların eline geçiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özbolat.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla)
Televizyon, radyo ve gazeteleri yabancı parası satın
alıyor. Mustafa Kemal dün Milleti kurtaracak yine milletin kendi iradesi
ve azmidir, manda kabul edilemez. diyordu. Bu sözün ne kadar anlamlı ve
önemli olduğunu gösteren hadiseler bugün büyük bir üzüntü ve kaygıyla
yaşanıyor.
Değerli milletvekilleri,
Avrupanın bütün ilerlemesine, yükselmesine karşılık
Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine
yuvarlanmıştır. Artık, vazifeyi düzeltmek için mutlaka
Avrupadan nasihat almak, bütün işleri Avrupanın isteklerine göre
yapmak, bütün dersleri ABDden almak gibi birtakım zihniyetler belirdi.
Halbuki, hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle,
yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi
kaydetmemiştir.
Sözlerime son verirken, o
günden bugüne ülkemizin ve Maraşın kurtuluşu uğruna
şehit düşen kardeşlerimizin hatıraları önünde
saygıyla eğilir, gazilerimizi de hürmetle selamlarım. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özbolat.
Gündem dışı
konuşmalar tamamlanmıştır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker gündemin sözlü
sorular kısmının 1, 2, 3, 5, 8, 10, 15, 17, 22, 35, 58, 59, 69,
79, 84, 85, 87 ve 91inci sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu
isteğini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru önergesinin geri
alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın (6/390) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/24)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin sözlü sorular
kısmının 115inci sırasında yer alan (6/390) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim. 08/02/2008
Murat
Özkan
Giresun
BAŞKAN Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34
milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların
araştırılarak bor kaynaklarının etkin ve verimli
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/122)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bor
mineralleri ve rafine bor üretimi alanındaki sorunlar ve çözüm
yollarını belirlemek amacıyla Anayasanın 98inci ve
İç Tüzüğün 104 ve 105inci maddeleri gereğince ekte yer alan
gerekçe doğrultusunda Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
2) Oktay
Vural (İzmir)
3) Alim
Işık (Kütahya)
4) Akif
Akkuş (Mersin)
5) Cumali
Durmuş (Kocaeli)
6) Mümin
İnan (Niğde)
7) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir)
8) Gürcan
Dağdaş (Kars)
9) Bekir
Aksoy (Ankara)
10)
Beytullah Asil (Eskişehir)
11) Kürşat
Atılgan (Adana)
12)
Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
13)
Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
14)
Yılmaz Tankut (Adana)
15)
Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
16)
Mithat Melen (İstanbul)
17)
Cemalettin Uslu (Edirne)
18)
Mehmet Günal (Antalya)
19)
Hüseyin Yıldız (Antalya)
20)
Mustafa Enöz (Manisa)
21) Hasan
Özdemir (Gaziantep)
22)
İsmet Büyükataman (Bursa)
23)
Necati Özensoy (Bursa)
24) Ahmet
Bukan (Çankırı)
25) Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir)
26)
Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
27)
Gündüz Suphi Aktan (İstanbul)
28)
Rıdvan Yalçın (Ordu)
29) Ahmet
Orhan (Manisa)
30) Recep
Taner (Aydın)
31) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
32) Erkan
Akçay (Manisa)
33) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
34)
Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
35) Hasan
Çalış (Karaman)
Gerekçe:
Türkiye bor ve bor kaynakları
açısından dünyanın en büyük ülkesi konumundadır.
Bor mineralleri;
bünyelerindeki değişik oranlarda bor oksit (B2O3) içeren mineraller
olup; ülkemizde yaygın olarak bulunan bor mineralleri; tinkal, kolemanit
ve üleksitdir. Dünya toplam bor rezervi sıralamasında Türkiye %
72lik pay ile ilk sıradadır. Dünya kolemanit rezervinin ise
tamamına yakını ülkemizde bulunmaktadır.
Türkiyenin dünya bor
piyasasında aldığı pay ise son derece düşüktür.
Ülkemizin dünya bor piyasasındaki payının
artırılması rafine ürünlerin geliştirilmesiyle mümkündür.
Bor rezervi
oluşumları; bor mineralleri, bunlardan elde edilen
zenginleştirilmiş bor cevherleri boratlar, rafine ürünler, bor
bileşikleri ve bor ürünleri olarak adlandırılmaktadır.
Endüstriyel üretimde ham bor
ve rafine bor ürünleri, bünyesinde taşıdığı üstün
özellikleri içerisine katıldığı üretim ve ürüne aktaran bu
anlamda ikame edilmeyen bir kullanım alanına sahiptir.
Bor; otomobil camları,
laboratuvar camı, uçak camları, ileri teknoloji camları,
borcamIar, pyrex, optik camlar, Borosilikat camlar (kamera ve mercek camı)
imalinde kullanılmaktadır. Kayak, kayak ayakkabısı, tenis
raketleri, balık oltası, misina, golf sopaları, ok, yay,
çeşitli darbelere karşı koruyucularda, gerek telefon ve gerekse
bilgisayar ağlarında geniş bir kullanım alanı bulan
Fiber optik kablolarda, LCD ekranların ve Mikroçip üretiminde, uzun ömürlü
yüksek güçlü lityum-ion bataryalarda, %70 enerji tasarrufu sağlaması
nedeniyle, bilgisayar disk sürücüleri, otomobillerde direk
akım-motorları ve elektrikli ev eşyaları ile portatif güç
aletlerinde, uzay araçları, uydular, uçaklar, helikopter, planör, zeplin
ve balon imalatında, askeri alanda yüksek performanslı teçhizatlarda,
zırhlı araçlarda ve silahlarda katkı maddesi olarak
kullanılmaktadır.
Kanser tedavisinde, özellikle
beyin kanserlerinin tedavisinde, osteoporoz ve menopoz tedavilerinde, alerjik
hastalıklarda, psikiyatride, kemik gelişiminde ve artiritte, menopoz
tedavilerinde bor kullanılabilmektedir.
Manyetik Rezonans Görüntüleme
Cihazlarında, yapıştırıcı, donmayı
önleyici-geciktirici, antifiriz, fren sıvıları, nişasta
(kola), soğutucu kimyasallar, yangın söndürücü granüle ve
sıvı kimyasallar, yanmayı geciktiriciler, korozyon önleyiciler,
mürekkep, boya, böcek öldürücü aerosoller, bitki öldürücüler, biyolojik
gelişim ve kontrol kimyasalları, orman ürünleri koruyucuları,
boya koruma mamulleri, pasta ve cilalar, kibrit, kireçlenme önleyicileri,
sentetik yüksek performanslı motor yağları (motor silk), patlayıcı,
yüzme havuzu temizleyici kimyasallar, ağartıcılar, kolonya,
parfüm, krem, şampuan, makyaj malzemesi, diş macunu imalinde,
dezenfektan sıvılar, sabun, deterjanlar (çamaşır ve
bulaşık) üretiminde bor ve çeşitli rafine bor ürünleri
kullanılır.
Tarım sektöründe gübre
üretiminde kullanılır. Seramik ve emaye sanayiinde de oldukça
geniş kullanıma sahiptir. Atom reaktörlerinde borlu çelikler, bor
karbürler ve titanbor alaşımları, atom reaktörlerinin kontrol
sistemleri ile soğutma havuzlarında ve reaktörün alarm ile
kapatılmasında bor kullanılır. Nükleer atıklar Bor
madeninden (kolemanit) üretilen cam ambalajlar içine alınıp cam
kütükler haline getirilerek depolanır. Enerji konusunda yapılan
araştırmalar bor ve rafine bor ürünlerinden enerji alanında geniş
bir kullanım alanı yaratacak aşamadadır.
Bor bileşikleri,
elektrolit kaplama sanayiinde, elektrolit elde edilmesinde sarf edilmektedir.
Borik asit nikel kaplamada, fluoboratlar ve fluoborik asitler ise; kalay
kurşun, bakır, nikel gibi demir dışı metaller için
elektrolit olarak kullanılmaktadır.
Tekstil sanayiinde,
nişastalı yapıştırıcıların
viskozitlerinin ayarlanmasında, kazeinli
yapıştırıcıların çözücülerinde, proteinlerin
ayrıştırılmasında yardımcı madde, boru ve
tel çekmede akıcılığı sağlayıcı madde,
dericilikte kireç çöktürücü madde olarak boraks kullanılır. Atık
sulardaki cıva, kurşun, gümüş gibi ağır metallerin
sulardan temizlenmesi amacıyla da kullanılmaktadır.
Tekne, yat, bot ve muhtelif
deniz ulaşım araçlarının imalinde ve inşaasında,
aşındırıcı, zımpara, parlatma ürünlerinde,
çeşitli metal alaşımlarında, lehimde, plastik sektöründe,
kâğıt ve mukavva üretiminde, mücevhercilikte, kurşun
arıtımında, akaryakıtta oktan yükseltici olarak, rafinasyon
işlemlerinde, mumyalama işlemlerinde, gıda sanayiinde...
yaklaşık 250 üretim sektörü içinde binlerce üründe bor ve rafine bor
ürünleri kullanılmaktadır. Teknolojik gelişmeler her geçen gün
yeni kullanım alanları yaratmakta, aynı zamanda mevcut
kullanım alanlarında tüketim hacmi giderek artmaktadır.
Dünya bor piyasası
oligopol piyasadır. Bu anlamda bor piyasasında ticari önem arz eden
bor türleri, içinde Eti Holding'in de bulunduğu birkaç firma toplam üretim
ve satışı ellerinde tutmaktadır. Türk borlarının
eksikliği, Avrupa'da ve dünyada bor piyasalarında
istikrarsızlık yaratacak bir güce ve öneme sahiptir. Bu nedenle
Avrupalı öğütücü ve nihai kullanıcılar ile dünya bor
piyasasını belirleyen çok uluslu şirketler tarih boyunca bu
varlık üzerinde etkili olabilme düşüncesinde olmuşlardır.
Eti Holding'i bünyesine
katarak çok uluslu bir şirketin bor piyasasındaki hâkimiyetini tam
anlamıyla pekiştirecek tekelleşme arzusunun, son dönemde
ülkemizde estirilen özelleştirme adı altında
yabancılaştırma rüzgârına dâhil edilmemesi, ülkemizin bor
ham maddesinde liderliğinin rafine bor üretimi alanına da
taşınması için neler gerektiğinin tespiti amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzüğün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince ekte yer alan gerekçe doğrultusunda Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
2.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve 58 milletvekilinin,
kapatılması söz konusu olan belediyeler başta olmak üzere il ve
ilçe merkezi olmayan belediyelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/123)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bilindiği üzere son
nüfus sayımlarına göre ülkemizde yaklaşık 800'ün üzerinde
belde belediyesi kapanacaktır. Bu uygulamayla beldelerimizin yerel
imkanlardan süratli ve yoğun olarak aldığı hizmetler sona erecek,
mevcut belediyelerimizin yok edilmesi ve köy haline getirilmesi
çağdaş yaşamın şartlarını da olumsuz yönde
etkileyecektir. Altyapı, makine parkı, hizmet araçları ve
personeliyle beldesine veya ihtiyaç duyduğunda çevre köylere de
yardım götüren belediyelerimizin kaldırılışı
aynı zamanda belediyenin bulunduğu çevreyi de oldukça mağdur
edecektir.
Kapanma ile karşı
karşıya olan belediyelerimizle beraber diğer beldelerin
belediyelerinin de yaşadığı sorunların ve çözüm
yollarının yeniden tespit edilmesi, çözüm önerilerinin
araştırılması ve bunun için yapılacak yasal
düzenlemeler dahil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti için
Anayasanın 98'inci ve İç Tüzüğün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Mustafa Enöz (Manisa)
2) Reşat Doğru (Tokat)
3) İzzettin Yılmaz (Hatay)
4) Cemaleddin Uslu (Edirne)
5) Erkan Akçay (Manisa )
6) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
7) Zeki Ertugay (Erzurum)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
10) Oktay Vural (İzmir
)
11) Hasan Çalış (Karaman
)
12) Kürşat Atılgan (Adana)
13) Durmuşali Torlak (İstanbul)
14) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir
)
15) Osman Ertuğrul (Aksaray)
16) Ahmet Bukan (Çankırı)
17) Beytullah Asil (Eskişehir)
18) Necati Özensoy (Bursa)
19) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
20) Yıldırım Tuğrul
Türkeş (Ankara)
21) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
22) Bekir Aksoy (Ankara)
23) Faruk Bal
(Konya)
24) Şenol Bal (İzmir)
25) Osman Çakır (Samsun)
26) Behiç Çelik
(Mersin)
27) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
28) Rıdvan Yalçın (Ordu)
29) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
30) Ali Uzunırmak (Aydın)
31) Mustafa Kalaycı (Konya)
32) Mehmet Günal
(Antalya)
33) Münir Kutluata (Sakarya)
34) Hasan Özdemir
(Gaziantep)
35) Metin Ergun
(Muğla)
36) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
37) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
38) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
39) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
40) Ahmet Orhan (Manisa)
41) Yılmaz Tankut (Adana)
42) Hüseyin Yıldız (Antalya)
43) Mümin İnan (Niğde)
44) Osman Durmuş (Kırıkkale)
45) Atila Kaya
(İstanbul)
46) Muharrem Varlı (Adana)
47) Cumali Durmuş (Kocaeli)
48) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
49) Gürcan Dağdaş (Kars)
50) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
51) Ümit Şafak (İstanbul)
52) Hakan Coşkun (Osmaniye)
53) Recep Taner (Aydın)
54) Akif Akkuş (Mersin)
55) Mithat Melen (İstanbul)
56) Tunca Toskay (Antalya)
57) Kadir Ural (Mersin)
58) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
59) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
Gerekçe:
Ülkemiz genelinde 16
büyükşehir, 65 il merkezi, 850 ilçe merkezi, 283 ilk kademe belediyesi,
2011 belde belediyesi olmak üzere toplam 3.225 belediye bulunmaktadır.
3/7/2005 tarihinde kabul
edilen 5393 sayılı Belediye Kanununun 8. maddesine göre özetle;
belde, köy veya bunların bazı kısımlarının bir
başka beldeye katılabilmesi için bu yerlerin meskûn
sahalarının katılacak beldenin meskûn sahasına
uzaklığı 5.000 metreden fazla olmayacağı belirtilerek,
belediyeliği sona erecek belediyenin çevresindeki köylerin ilgili
belediyeye katılmak istenmesi hâlinde köy sakinleri arasında oylama
yapılır. Bu oylama sonucuna göre katılım
gerçekleşebilir hükmü yer almaktadır.
Kanunun 11inci maddesine
göre ise; Meskûn sahası, bağlı olduğu il veya ilçe
belediyesi ile nüfusu 50.000 ve üzerinde olan belediyenin
sınırına, 5.000 metreden daha yakın durumda olan belediye
ve köylerin tüzel kişiliği; genel imar düzeni veya temel alt
yapı hizmetlerinin gerekli kılınması durumunda,
Danıştayın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının
teklifi üzerine müşterek kararname ile kaldırılarak bu
belediyeye katılır. hükmü yer almaktadır.
Bu kanunun
uygulanmasında iki ayrı durum söz konusu olmaktadır. Nüfusu
50.000 ve üzeri olan belediyelerin sınırına 5.000 metreden daha
yakın olan belediyeler, Danıştayın görüşü
alınarak, İçişleri Bakanlığının teklifi
üzerine birleşme gerçekleşirken, belde belediyelerin yakın
köyler ile birleştirilmesi ise ilgili köyde yaşayan köy sakinlerinin
oyları ile gerçekleşebileceği belirtilmektedir.
Birçok belde belediyemiz
çevresindeki yakın köylere hizmet götürmekte ancak bu köyler belediye
tüzel kişiliğine bağlı bulunmamaktadır. Hizmet
bütünlüğü açısından bunların belde tüzel
kişiliğiyle hukuken ilişkilendirilmesi de mümkündür.
Belediyeler, yöredeki insana
uygarca yaşama imkânı sağlamakla görevli olan, ürettiği
bilgileri kamuoyuyla paylaşmak durumunda olan kurumlardır.
Hizmetlerin her aşamasında vatandaşla belediye sürekli
karşı karşıyadır. Tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de belediye hizmetleri sürekli gelişmektedir.
Ülkemizde yoğun olarak
hizmet veren ve halkın en çok başvurduğu kurumlardan olan yerel
yönetimler artık hizmet alanlarını genişletmekte,
verimliliği sürekli olarak arttırmak gayreti içerisinde olmaktadırlar.
Belediyeler, klasik
belediyecilik anlayışı ile hizmet üretmelerinin mümkün
olmadığını fark etmişler ve bilgiye dayalı,
vatandaşın katılımcı olduğu bir yapıyla
sağlıklı hizmet üretme arayışlarına
girmişlerdir.
Belediyeler yerel
ihtiyaçların karşılanması amacıyla ekonomik
girişimlerde de bulunmaktadırlar.
Ülkemiz insanının
daha çağdaş yaşam şartlarına kavuşması için
elde etmiş olduğu kazanımları bir anda ellerinden almak
yerine bu yapının daha da güçlenmesini sağlamak gerekir.
Belediyelerin
yapılanmasının bu hususlar dikkate alınarak ele alınması
gerekmektedir. Bu bakımdan belediyelerle ilgili olarak yapılacak
düzenlemelerin etki analizlerinin sağlıklı yapılması
gerekmektedir. Bu analiz ve araştırma yapılmadan yapılacak
düzenlemeler yeni problemleri doğuracaktır.
Nüfusu 2000'in altına
düşen belediyelerin kapatılmasının kentleşme merhalesi
üzerindeki ve vatandaşlarımızın yaşam biçimine
etkileri, bu beldelerin kendinin yönetme kültüründen
uzaklaştırılmasının demokrasi ile
bağdaşıklığı, çalışanların hukuki
durumu, bu beldeler envanterindeki hizmet binaları, araçlarının
devredilmesinin sağlayacağı kaynak israfı, hizmet maliyeti
gerekçesiyle kapatma yerine diğer alternatif yönetim modellerinin tespiti,
bu bölgelerin ekonomik kalkınma süreçlerini önemli derecede etkileyecek
düzenlemelerin analizini yapmak ve diğer belde belediyelerinin de
yaşadığı sorunların ve çözüm yollarının
araştırılması ve bunun için yapılacak yasal
düzenlemeler dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti amacıyla
bir Meclis araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Küresel
ısınmanın etkileri ve su kaynaklarının sürdürülebilir
yönetimi konusunda kurulan (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
C) Tezkereler
1.- (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, komisyonun görev süresinin bir ay
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/241)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Küresel Isınmanın
Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda
kurulan (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) Esas Numaralı
Meclis Araştırma Komisyonu;
13.11.2007 tarihinde göreve
başlamıştır. Anayasa ve İçtüzük gereği kendisine
verilen 3 aylık süre içerisinde çalışmalarını
tamamlayamayan Komisyonumuz 13.02.2008 tarihinden itibaren 1 aylık ek süre
istenmesine karar vermiştir.
Gereğini bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Prof.
Dr. Mustafa Öztürk
Hatay
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç
Tüzükün 105inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince Komisyona bir aylık
ek süre verilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi
ile 13/2/2008 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No: 23 Tarihi: 12.2.2008
Danışma Kurulunun
12.2.2008 Salı günü yaptığı toplantıda; Genel Kurulun;
12.2.2008 Salı günkü (bugün) Birleşiminde 15:00-20:00, 13.2.2008
Çarşamba ve 14.2.2008 Perşembe günkü Birleşimlerinde ise
14:00-20:00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi
ve 13.2.2008 Çarşamba günkü Birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesinin, Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa Elitaş Hakkı
Suha Okay
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk
Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Mehmet Şandır Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi Hareket Partisi Demokratik Toplum
Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Öneri üzerinde
lehte ve aleyhte söz isteyen yok.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri, kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önerge
vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyanın, 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/72)
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/25)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/72 Esas
Numaralı Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine göre
görüşülmesini saygılarımla arz ederim. 29.01.2008
Oğuz
Oyan
İzmir
BAŞKAN Teklif sahibi
Sayın Oğuz Oyan, buyurun efendim.
Süreniz beş dakika
Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (İzmir)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen yasama döneminde
önerdiğim, ancak görüşülmeyen İşsizlik Kanunuyla ilgili
bir değişiklik önergesini bu yasama döneminde tekrar verdim. Ancak,
komisyonlarda görüşme süresi geçtiği için Genel Kurulda
görüşülmesi için öne alma gereğini hissettim. Tam da Türkiyede
önemli bir yeniden durgunluğun içinde olduğumuz bir dönemde, dünyadan
gelen ekonomik kriz dalgalarının Türkiyeyi sardığı
bir dönemde, belki Türkiyede bu arada Sosyal Güvenlik Yasa
Tasarısının yeniden Meclise geleceği günlerde bunun
yeniden tartışılmasında yarar vardır. Umarım
Hükûmet bu konuda belli adımlar atar.
2000 yılında
kuruldu işsizlik sigortası. Çalışanların
Tasarruflarını Teşvik Hesabının yerine geldi
işçiler açısından. Bu Fonda 2008 Ocak sonuna kadar tam 33
katrilyon lira ya da 33 milyar yeni Türk lirası para birikti. Bunun,
harcamalar bir tarafa, şu an toplam Fon varlığı 31,5 milyar
yeni Türk lirası ya da katrilyon.
Şimdi bu Fon niçin var?
İşsizler için var, yani işçi için var. Peki kime
çalışıyor Fon? Fon devlete çalışıyor. Yani Fon,
hazinenin borçlanma imkânlarını genişletme aracı olarak
kullanılıyor. Fonun sadece yüzde 4,1i işsizlere ödenmiş
bugüne kadar. Fonun yüzde 95i devlete borç olarak veriliyor. Bunların
büyük bir bölümü devlet tahvilinde ya da aşağı yukarı
eşit oranda, diğeri de hazine bonosu biçiminde veriliyor. Yani neye
yaramış oluyor Fon? Bir kere devletin piyasadan borçlanma
yanında bir kamu kurumundan borçlanma imkânını, bizzat
işçiler için toplanan Fondan borçlanma imkânını yaratıyor.
İki, kamu iç borçlanmasının vadesini uzatıyor. Üç,
Türkiyede uygulanan bu faiz dışı fazla hesabına yüzde
yarım katkı sağlıyor, hesabi olarak ve sonuncusu, yeni bir
tanım getirildi, bu tanıma göre de Fon varlığı kamu
borç stokundan düşüldüğü için, kamu net borç stoku da 30 milyar yeni
Türk lirası kadar düşük gözüküyor, yani mucize işlevleri var,
ballı bir fon.
Şimdi, bakın,
şu an, aylık bazda bu Fondan yararlanan sayısı 100 bin
kişi civarında. Sadece Ocak 2006 rakamını vereyim: Ocakta
106 bin kişi Fondan yararlanıyor gözüküyor. 106 bin kişi ne
kadar para almış? 32 milyon yeni Türk lirası. Fonun toplam
değerinin binde 1i. Yani, Fonun toplam varlığının
sadece binde 1i işsizlere yönelebilmiş.
Size başka bir
karşılaştırma yapayım: Fondan, 2002den 2007ye
kadar, yani Fondan ödeme yapıldığı 2002 Martından
2007 sonuna kadar toplam 962 bin kişi, işsiz yararlanabildi,
altı yılda 962 bin kişi sadece yararlanabildi.
Başka bir
karşılaştırma yapalım: Sadece 2007 yılında
kömür yardımından yararlanan aile sayısı 1 milyon 894 bin
kişi. Yani, siz, işsizlere kaynak sağlamak, yardım yapmak,
ödenti yapmak üzere bir hak olarak getirilmiş bir fonu
kullanmayacaksınız, altı yılda 1 milyon kişiyi
bulamayacaksınız, ama bir yılda -2007 yılı rakamı
sadece, önceki yıllar da aşağı yukarı aynı-
2007nin sadece on ayında 2 milyona yakın insana kömür
yardımı yapacaksınız. Yani, hak devleti değil,
kazanılmış hakkı var, yasayla gelmiş, bunu vermeyeceksiniz,
ama siz keyfî bir iane sistemi çalıştıracaksınız,
sosyal iane sistemi. Bu, aslında bir zihniyeti gösteriyor, bu, Türkiyenin
bir Orta Doğu toplumuna doğru gittiğini gösteriyor.
Onun için, burada bir yasa
teklifi var, üç şey öneriyoruz: Bir, bu önerilerden biri, daha çok
işsiz Fondan yararlanabilsin, sisteme girebilsin. İki, sistemde daha
çok kalabilsinler, daha uzun süre kalabilsinler ve üç, daha yüksek
alabilsinler. Niye daha yüksek? Çünkü, şu an işsize verdiğimiz,
layık gördüğümüz rakam, asgari ücretin yarısıyla asgari
ücretin tamamı arasında, yani 210 milyonla 419 milyon arasında.
Ee, yazık! Çünkü, siz, asgari ücretin 5 katı üzerinden kesiyorsunuz.
Yani, diyelim bir genel müdürden asgari ücretin 5 katı üzerinden
işsizlik sigortası primi kesiliyor, ama işsiz kaldı genel
müdür, asgari ücret! Kirasını karşılayamaz. Bari, hiç olmazsa,
bunu 3 katına çıkarın diyoruz bu yasa teklifinde. Yani, asgari
ücretin 5 katı üzerinden prim veriyorsa, o zaman asgari ücretin en az 3
katı kadar işsizlik ödeneği alabilsin. Keza, asgari ücret
düzeyinde birisi işsiz kaldığı zaman da, en az asgari ücretin
dörtte 3ü kadar bir işsizlik ödeneği alabilsin diye
iyileştirici önlemlerimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bunların yanında
bir başka önerimiz de istihdam yaratma, işe yerleştirme, meslek
geliştirme ve yetiştirme eğitimi verme gibi alanlar -ki Kanunda
vardır bunlar, mevcut Kanunda, 4447de- bunların daha da
geliştirilmesi. Bunun için en azından buraya bir madde öneriyorum:
Fon kaynaklarının en az yüzde 10unun bu amaçlara tahsis edilmesi,
ayrılması hükmünü öneriyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede aralık ayında sanayi üretim endeksi geriledi. Türkiye,
yeniden bir durgunluk dönemi içine girmekte. Bırakın artık bu
kriz bizi vurmaz etmez rahatlığını. Türkiyede şu an
İşsizlik Sigortası Fonunun tam da
çalıştırılma zamanı, milyonlarca yeni işsiz
kapıda bekliyor. Dolayısıyla, bırakın IMF, Dünya
Bankası politikalarını, bırakın
dışarıdan icazet almayı, bırakın tabiiyet
ilişkilerini. Gelin, Türkiye'nin kendi programını yapalım.
IMF, Dünya Bankası programları dışında
programlarımızı yapalım. Oraya danışmadan
işsizlik sigortası ödeneğini nasıl daha geniş, yaygın
kitlelere yayabiliriz ve nasıl bu kitleler bir sosyal hak olarak, bir
vatandaş olarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (Devamla)
Son cümlemi tamamlamama izin verir misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla)
Dolayısıyla, gelin yeni bir ekonomik program oluşturun, yeni bir
sosyal program oluşturun. Bu sosyal program içinde, Sosyal Güvenlik Kurumu
olarak, işsizlik sigortası kurumunu da sosyal güvenlikle ilgili yasa
tasarısı içine alın. Bu bir sosyal güvenlik
ayağıdır. Gelin, aile yardımı sigortasını
getirin, bir hak devletine geçelim. Gelin, Sosyal Yardımlaşma,
Dayanışmayı Teşvik Fonunu da Sosyal Güvenlik Kurumu içine
alalım. Böylece, Türkiyede bundan böyle bir vatandaş hukuku
oluşturalım, vatandaş. Yani, keyfî birtakım aktarmaların
dışına gidelim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Çok teşekkür ediyorum.
Umarım, Hükûmet bu
konularda anlayışlı olacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Oyan.
Şimdi, söz
sırası, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncüye ait.
Buyurun Sayın Tütüncü.
Süreniz beş dakika
Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İzmir Milletvekilimiz
Sayın Oğuz Oyanın önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Neden böyle bir önerge
getirildi? Ve daha öncesi, niçin işsizlik sigortasıyla ilgili bir
yasa teklifi önerildi? Yani, konunun özü, esası nedir? Konunun özü,
esası işsizlik ve yoksulluk. İşsizlik, dünyanın en
ağır toplumsal işkencesidir. Birey açısından,
kurşun yarasından da ağırdır işsizlik.
Acısını önce pek fark etmezsiniz, ama dalga dalga gelir bir
sıcaklıkla ve daha sonra, perişan eder insanı
işsizlik.
AKP
İktidarının altıncı yılı içindeyiz. Ne
yazık ki, Hükûmet, işsizliğin ve yoksulluğun toplumu
nasıl derinden tahrip ettiğini hâlâ görebilmiş değil. Hükûmete
soruyoruz: Halkımızın gerçek gündemine, işsizlik ve
yoksullukla mücadele konusuna ne zaman döneceksiniz? İşte size bir
fırsat. Görüştüğümüz bu önergeye sahip çıkınız.
En azından, işsizlik sigortasını gerçek işlevine hep
birlikte kavuşturalım. Çünkü, mevcut hâliyle, işsizlik
sigortasının, işsiz kalanların yarasına merhem
olmadığı, olamayacağı açıkça
anlaşılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi işsizlik sigortası,
hizmet akdiyle bir işte çalışırken belli bir süre prim
ödeyen ve işsiz kalan emekçileri kapsıyor. Ne var ki, Yasada,
işsizlik sigortasından yararlanmak için gereken prim ödeme gün
sayıları fazla, buna karşılık işsizlik
ödeneği ile diğer ödemeler ise düşük tutulmuş. Yani
kanımızca, külfet-nimet dengesi daha başlangıçta, Yasa
Parlamentodan çıktığında yeterince gözetilememiş. Bu
yanlışa bir an önce son verilmelidir.
Bakınız, Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak yaklaşık bir yıl süren
çalışmalar sonucunda bir istihdam paketi hazırladınız.
Bu paketle, bilebildiğimiz kadarıyla, işsizlik
sigortasından yararlanmayı kolaylaştırmak istiyorsunuz ve
eldeki sigorta fonlarını işsizlikle mücadelede daha etkin bir
şekilde kullanmayı düşünüyorsunuz. İşte, önergemiz bu
açıdan da önemlidir çünkü istihdam paketinizin bir an önce
açılmasını ve bir an önce yaşama geçirilmesini
sağlayacaktır. Bu nedenle, Sayın Oğuz Oyanın
önergesini Cumhuriyet Halk Partisinin AKPye uzattığı içtenlikli
bir yardım eli olarak görmelisiniz.
Bakınız,
işsizlik sigortasında biriken fon miktarı 31,5 milyar YTLye ulaştı.
Bu kaynak, doğrudan işsizlik sorununun çözümünde ve işsizlikten
kaynaklanan sıkıntıların giderilmesinde yeterince
kullanılamıyor, Hükûmetin elinin altında, hazine bonolarına
ve devlet tahvillerine yatırılıyor, yani işsize değil
borçlanmaya destek oluyor. Şu anda Fon kaynağının yüzde
97si devlet iç borçlanma kâğıtlarına
yatırılmış durumda. Bunu da doğru kabul etmek ve
sürdürmek mümkün mü değerli milletvekilleri? Bu Fonun bir miktarını
gençlere ve kadınlara iş bulmak için kullanmak zorundayız,
işsizlik sigortasından sağlanan hastalık ve analık
sigortası prim ödemelerinin dışındaki tüm hizmet
kalemlerinde iyileştirmeler yapmak zorundayız. Size elimizi
uzatıyoruz. Bakınız, şimdiye kadar ekonomi gemisini gözü
kapalı bir şekilde bilinçsizce yürütmeye çalıştınız.
Dünyada ekonomik konjonktür son derece müsaitti, dış dünyadan, sadece
Türkiyeye değil diğer gelişmekte olan ülkelere de gökten
yağmur yağar gibi fon yağdı, dolar yağdı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Bu süreçte, ekonomi büyüdü,
bütçe açığı daraldı, bazı ekonomik alanlarda
kısmi iyileştirmeler yaşandı. Tabii ki AKP kerameti
kendinde gördü, kendinde buldu ancak şimdi, bu hayal dünyasının
sonu gözüküyor, dünya bir ekonomik sıkıntıya giriyor, daralmaya
giriyor. Türkiye, önümüzdeki dönemde, çok sıkıntılı bir
periyotta yaşama durumunda kalacak. Tarım ve
hayvancılığı çökmüş, tarım dışı
sektörlerdeki ulusal sanayicinin bir bölümü piyasadan sürülmüş, üretim
gücünün belli bir bölümü yabancılara özelleştirme adı
altında peşkeş çekilmiş, üretim artışı ve
ekonomik büyüme dış borca tutsak edilmiş, bankacılık,
sigortacılık ve finans sektörleri ise kontrolsüz, hatta
sınırsız bir şekilde yabancılaştırmaya
açılmış. Daha başka olumsuzlukları da sayabilirim.
İşte bu
koşullarda, değerli milletvekilleri, değerli AKPliler, size
elimizi uzatıyoruz, bu önergeye ve dolayısıyla yasa teklifimize
ve dolayısıyla sizin hazırlamış olduğunuz
istihdam paketinize, lütfen, hep birlikte sahip çıkalım.
İşsizlik ve yoksulluk sorunu altında perişan olan
milyonlarca insanımız bizden bunları bekliyor.
Bu duygu ve
düşüncelerle, hepinizi en iyi dileklerimle, sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Önerge üzerinde, Hükûmet
adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk
Çelik Bey söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Çelik. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Profesör
Doktor Oğuz Oyan ve 16 milletvekili tarafından hazırlanan kanun
teklifinin gündeme alınıp alınmamasıyla ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi, özünde,
işsizlik ödeneğinden yararlanma şartlarının
kolaylaştırılması, işsizlik ödeneği
miktarının artırılması ve Fon
varlığının her yıl en az yüzde 10unun mesleki
eğitim ve eğitim alanında kullanılmasını
içermektedir. Tabii, teklif, genel olarak ele aldığımızda,
bizim de Hükûmet Programında dile getirdiğimiz, eylem planında
yer verdiğimiz konuları içermektedir. Bu çerçevede
hazırladığımız -az önce ifade edildiği gibi- bir
istihdam paketi var. Bunu Bakanlar Kurulunda değerlendirdik, taslak hâline
getirdik. Çok yakın bir zamanda, çok kısa bir süre içerisinde de
sosyal taraflarla bu taslağı tartışacağız.
İnanıyorum ki, yine en kısa süre içerisinde siyasi partilerimize
de bunu takdim edeceğiz ve siyasi partilerimizin de, sosyal
tarafların da katkılarını almış
olacağız.
Şunu ifade edeyim: Bu
teklifte, tabii, Fon varlığının en az yüzde 10unun mesleki
eğitime dönük harcanması, aktüeryal dengeleri bozacak bir tekliftir.
Bu açıdan, bu oranın çok da Fon varlığı, Fon
gelir-gideri düşünülerek konmuş bir oran olduğu
düşüncesinde değilim.
Bir diğer konu burada
ifade edildi. Bu ve benzeri konularla ilgili yapacağınız
hazırlıkları bir yerlere danışma, bir yerlerden icazet
alma
şeklinde bir değerlendirme yapıldı. Bunu da çok
doğru bulmadığımızı burada ifade etmek istiyorum.
İstihdam paketiyle ilgili yapmış olduğumuz
değerlendirmeleri biz Bakanlar Kurulunda değerlendirdik. Katkı
sağlayacak olan siyasi partiler ve sosyal taraflarla tartışarak,
görüşerek hazırlama çabası içerisindeyiz. Bunu başka
taraflara çekmeyi de, doğrusu, şık
bulmadığımızı, doğru
bulmadığımızı da ifade etmeyi uygun buluyorum.
İşsizlik, tabii,
dünyanın sorunu, hepimizin sorunu, bizim ülkemizin de sorunu. Son beş
yıl içerisinde Türkiyede meydana gelen değişim ve dönüşüm
çerçevesinde, her yıl iş gücüne katılan 700 bin vatandaşımız
iş bulma imkânını elde etmiştir. İşsizlik
konusunda oranı çok daha aşağı düşürme arzumuza
rağmen o konuda çok arzuladığımız bir noktaya
gelemediğimizi ifade etmek istiyorum, ama bunun da gerekçelerini her
defasında sizler de, bizler de ifade ediyoruz. Yani, emek yoğun bir
üretim anlayışından teknoloji yoğun bir üretim
anlayışına geçiş söz konusu, çok yoğun bir nüfusun
tarımdan ayrılışı söz konusu. Buna rağmen, yine
de işsizlik oranlarında düşüşün kaydedildiğini hep
beraber görüyoruz. Yani, bizde 9,7 olan işsizlik oranının Avrupa
Birliği ortalamasının 8,1 olduğunu da dikkate alalım,
ABDde yüzde 5lere varan bir oranda olduğunu da görmemezlikten gelmeyelim
diye ifade ediyorum.
Şimdi, konu
İşsizlik Fonu, İşsizlik Sigortası Fonu olduğu
için Fonla ilgili çok daha net rakamlar vermek istiyorum. Bildiğiniz
gibi, İşsizlik Sigortası Fonu 4447 sayılı Yasa ile
1999 yılında kuruldu. Kamu ve işveren ve işçilerin
katılımıyla bu Fon oluşturuldu. Bu 4447 sayılı
Yasaya göre, 2000 yılı Haziran ayında kamu, işçi ve
işverenlerden prim kesilmeye başlandı ve yine Mart 2002den
itibaren de işsizlik ödeneği verilmeye başlandı. Yasa
yürürlüğe girdiğinde, prim oranları, kamudan yüzde 2,
işverenlerden yüzde 3 ve işçilerden de yüzde 2 şeklindeydi. Daha
sonra 2002de yapılan bir değişiklikle bu oranlarda indirime
gidildi, kamuda yüzde 1, işverenden yüzde 2 ve işçiden de yüzde 1
şekline dönüştürüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Ocak 2008 sonu itibarıyla Fonun toplam
varlığı 31 katrilyon 360 trilyon liradır.
Kurulduğundan bugüne toplam Fon geliri ise 32 katrilyon 957 trilyon
liradır. Bu Fon varlığının 18 katrilyon 915 trilyon
lirası faiz gelirlerinden, 14 katrilyon 42 trilyonu ise prim ve diğer
gelirlerden oluşmaktadır.
İşsizlik
Sigortası Fonunun toplam gideri ise Ocak 2008 sonuna kadar 1 katrilyon
578 trilyon liradır. Bu tutarın 1 katrilyon 377 trilyon
lirasını sigortalı işsizlere verilen işsizlik
ödeneği oluşturmaktadır ve 2007 sonu itibarıyla Fondan
962.465 kişi işsizlik ödeneği almaya hak
kazanmıştır. Aylık olarak bakacak olursak, Ocak 2008de
106.945 kişiye toplam 32 trilyon 776 milyar lira ödeme
yapılmıştır. Fonun 2008 Ocak ayında geliri ise 695
trilyon 742 milyar liradır. Tabii bu tabloya
baktığımız zaman Fonun gelir ve gider oranı yüzde
6ya bile ulaşmamaktadır. Bundan dolayı Fondan yararlanma
koşullarının aktüeryal dengeleri bozmayacak şekilde esnetilmesinden
ve ödenek miktarının artırılmasından yana
olduğumuzu burada ifade etmek istiyorum.
Zaten istihdam paketi
çerçevesinde sizlere arz edeceğimiz düzenlemede de bu konular, bu istihdam
paketi içermektedir.
İnanıyorum ki, kısa süre içerisinde bunu
değerlendirir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelik.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Sağ olun.
ve bu çerçevede
çalışanlarımıza ciddi bir katkıyı da hep birlikte
sunmuş oluruz diyorum.
Tekrar hepinize teşekkür
ediyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, kabul edilmiştir. Beklemeye gerek yok efendim, daha gelmiyorlar.
Sayın
Başkanım, gelmelerini beklememize gerek yok. Bir milletvekilinin
teklifinin gündeme alınması için
Sayın Başkan, ne
bekliyoruz?
BAŞKAN
Sayıyorlar, arkadaşlar sayıyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kabul edilmiştir efendim, belli; hayırlı olsun.
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir)
Kabul edilmiştir.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) Hâlâ oradan gelsinler diye bekliyorsunuz!
OKTAY VURAL (İzmir)
Kabul edilmiştir efendim, kabul edilmiştir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bütün bakanların vekâleti mi var Sayın
Başkan? Bakanlar Ankarada, herkes Ankarada.
BAŞKAN Önerge kabul
edilmemiştir.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) Sayın bakanlardan vekâlet al Sayın Başkan.
VI.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevapları
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, sanayi sitelerinin
elektrik tarifesindeki değişikliğe ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/181) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, Karamandaki
bazı köylerin ÇATAK kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/183) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının, fındık
üreticilerine don afeti hasar paralarının ödenmesine ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/188) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, hububat destekleme
primleri ödemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/205) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
hayvancılık teşvik primlerinin ödenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/238) ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
6.- Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, serbest
veteriner hekimlerin hak ediş bedellerinin ödenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/242) ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
7.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Milasın bazı köylerindeki
toprak tuzlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/249) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
8.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının, Hazine arazilerini
işleyen çiftçilere doğrudan gelir desteği ödenmemesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/251) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
9.- Mersin Milletvekili Akif Akkuşun, bal ithalatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/265) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaanın
bazı köylerinde sebze ve meyvelerde görülen kurumanın sebeplerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/281) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, gıda
ürünlerinde üretimden tüketime kadar oluşan fiyata ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/320) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
hayvancılık politikasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/321) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
13.- Manisa Milletvekili Mustafa Enözün, organik tarımın desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/335) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
arıcıların desteklenmesine ve bal tüketicilerinin
korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/350) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
15.- İzmir Milletvekili Şenol Balın, AB fonundan
yararlanacak çiftçilere ve Türk çiftçisinin rekabet gücünün
artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/357) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
16.- İzmir Milletvekili Şenol Balın, İzmirdeki
ziraat mühendislerine ve yeterli teknik personel sayısına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/359) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
17.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, Antep
fıstığı ürününün desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/361) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
18.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Ege
kıyılarındaki balık çiftliklerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/365) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker,
gündemin sözlü sorular kısmının 1, 2, 3, 5, 8, 10, 15, 17, 22,
35, 58, 59, 69, 79, 84, 85, 87 ve 91inci sıralarındaki soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Şimdi, bu soruları
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
02/11/2007
Reşat
Doğru
Tokat
Soru:
Bilindiği üzere Hükûmetler tarafından desteklenerek kurulan sanayi
siteleri içerisinde kendi sanatını icra ederek üretime ve istihdama
katkı sağlayan işyerleri mevcuttur. Tokat Sanayi Sitesi
içerisinde de bu şekilde faaliyet sürdüren 900 işyeri mevcuttur. Bu
işyerleri tarafından kullanılan elektrik fiyat tarifesi
değiştirilmek suretiyle mağdur duruma düşmüşlerdir.
Kendi imkânlarıyla faaliyetini sürdüren üretime, istihdama ve ihracata
katkı sağlayan işyerlerinin tarife değişikliği
nedeniyle uğradıkları mağduriyeti gidermeyi düşünüyor
musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
Son yıllarda
yaşanan kuraklık ve küresel ısınmadan Karaman ilimiz
oldukça fazla etkilenmiştir. Kısıtlı olan sulama
amaçlı suların tarımda geniş alanlarda
kullanılması, sulanabilir tarım arazilerinin artması
sebebiyle yer altı su kaynakları azalmış ve taban suyu
seviyeleri düşerek göl ve dereler kurumaya
başlamıştır.
Doğal dengenin
sağlanması, erozyonun önlenmesi, doğal su
kaynaklarının korunması, tarım tekniklerine uygun
tarımsal faaliyetler ve üretim planlaması yaparak
topraklarımızın muhafazası amacıyla ilimiz merkez
ilçede bulunan ve daha önce doğal bir göl olan, çok sayıda su
havzasına sahip olan, ancak şu anda kurumuş bulunan
Süleymanhacı Gölü (Acı Göl)nün tekrar eski hâline getirilmesi büyük
önem taşımaktadır.
1- Doğal dengenin ve
çevre tarım arazilerinin korunması amacı ile Karaman ilimizin en
az yağış alan bölgesi olan Akgöl ve Süleymanhacı Göllerine
sınır köylerin kuraklık ve küresel ısınma da dikkate
alınarak 2008 yılı ÇATAK programına dâhil etmeyi
düşünüyor musunuz, bu konuda herhangi bir çalışmanız var
mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz
ederim. 06/11/2007
Rıdvan
Yalçın
Ordu
Soru:
2004
yılında fındık üreticisini vuran don afeti nedeniyle
oluşan zararın % 15i aynı dönem, % 15i ise üç yıl sonra
22 Temmuz seçimlerine üç gün kala ödenmiş olmakla geriye kalan % 70 don
hasar parasının ödenmesinin yapılıp
yapılmayacağı, ödemek için yerel seçimlerin beklenip beklenmeyeceği
sorusunun cevaplandırılmasını arz ederim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Dr.
Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Ülkemizde
yaşanan kuraklık ve aşırı sıcaklıklar
tarım üreticilerimizi büyük oranda mağdur etmiş, beklenen ürün
miktarına ulaşamaması ve elde edilen gelirin
masraflarını karşılamayacak düzeyde olması ekonomik
sıkıntıya sokmuştur.
Nüfusumuzun
büyük çoğunluğunu oluşturan tarım üreticilerimizin,
devletten destek görmeleri onlar için büyük güvence olmaktadır. Yeni ekim
dönemi için yapılacak masraflar yaşanan ekonomik
sıkıntı içerisinde büyük yük olmakta bazen de
tarlalarını ekmekten vazgeçmektedirler. Bu da ülke ekonomimiz için
olumsuzluk yaratmaktadır.
Bu
çerçevede 29/07/2007 gün ve 2007/12434 sayılı Bakanlar Kurulunun
Hububat Üreticilerine Destekleme Primi Ödenmesine Dair Karar büyük güvence
yaratmış ama bugüne dek uygulanmamıştır.
1.
Hububat Üreticilerine Destekleme Primi Ödenmesine Dair Bakanlar Kurulu
Kararının uygulanması için bir engel söz konusu mudur?
2. Ödeme
konusunda bir engel yoksa, çiftçimiz daha fazla faize boğulmadan ne zaman
ödeme yapmayı düşünüyorsunuz?
14/11/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
1. Damızlık
sığır, süt, buzağı ve suni tohumlama
Bakanlığınız tarafından teşvik edileceğini
belirtmenize rağmen 2007 yılı ocak ayından itibaren her ay
ödenmesi gereken teşvik primleri yaklaşık bir yıldır
ödenmemiştir. Üreticiler ve Türk hayvancılığının
geleceği açısından çok önemli olan bu primler ne zaman
ödenecektir?
TBMM
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20/11/2007
Ahmet
Bukan
Çankırı
13/04/2007
Tarih ve 26492 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 2007/20
sayılı Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkında
Uygulama Esasları Tebliği ve Bakanlar Kurulunun 14/05/2007 tarihli
ve 2007/12146 sayılı Kararnamenin eki kapsamında Tarım
İl Müdürlüklerince tanzim edilen suni tohumlama uygulama desteği hak
ediş bedelleri 2007 yılında Çankırı ilimizde faaliyet
gösteren serbest veteriner hekimlere T.C. Ziraat Bankası tarafından
ödenmemiştir.
Serbest
veteriner hekimlere hak edişlerini ne zaman ödenecektir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın M.
Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanabilmesi hususunda
gereğini arz ederim. 21/11/2007
Metin
Ergun
Muğla
Muğla
ili Milas ilçemize bağlı Yaşyer ve Ovakışlacık
köylerimizin toprağında tuzlanma meydana gelmiştir. Muhtemelen
bu yer altı sularının çekilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu
bağlamda Bakanlık olarak;
1- Bu
konuda herhangi bir çalışmanız var mıdır?
2-
Çalışma var ise ne tür bir önlem almayı düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularıma Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi
Ekerin sözlü olarak cevap vermesine müsaadelerinizi arz ederim. 23/11/2007
Muharrem
Varlı
Adana
Hazineye ait arazileri
ecrimisil ödeyerek işleyen çiftçilerimiz doğrudan gelir desteği
ve ürün prim ödemelerinden faydalanamamaktadır. Hâlbuki, mülkiyeti
şahıslara ait arazileri kiralayarak işleyen çiftçilere adı
geçen ödemeler yapılmaktadır.
1- Bu uygulamanın
çiftiler arasında oluşturduğu mağduriyetin ortadan
kaldırılmasını düşünüyor musunuz?
2- Ecrimisil ödeyerek üretim
yapan çiftçilerin bu uygulamadan dolayı zararı ne kadardır?
3- Ecrimisil ödenerek ekilen
hazine arazisi miktarı ne kadardır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Mehdi Ekerin sözlü cevap vermesini arz ederim.
Son zamanlarda bazı
basın yayın haberlerinde, bal ithalatına ilişkin haberler
çıkmaktadır.
Arıcılık
yapan vatandaşlarımız bu ithalattan zarar görmektedir. 2006-2007
kış dönemindeki arı ölümleri ve 2007 yazındaki
kuraklık bahane edilerek yapılan bu ithalat, sıkıntı
içerisinde bulunan arıcılığı bitme noktasına
getirmiş bulunmaktadır. Bal ithalatına devam edilecek mi? Bal
üreticileri ne yapacak? 27/11/2007
Akif
Akkuş
Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın M. Mehdi Eker
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru:
Yeşilırmak'tan sulama suyu kullanmak suretiyle üretim yapmakta olan
Tokat Erbaa ilçesi Çevresu, Çalkara, Kızılçubuk ve Kale köylerimizde
başta sebze üretimi olmak üzere bitkisel üretimde yanma ve kuruma
nedeniyle üreticilerimiz zarar görmekte mağdur olmaktadır. Bitkilerde
gerçekleşen yanma ve kurumanın sebepleri ile ilgili olarak bir
araştırma yapılmakta mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye
Ziraat Odaları Birliği, gıda ürünlerini üretip satanla nihai
tüketici arasındaki süreçte üç kata varan oranlarda
pahalandığını belirlemiştir. Üreticinin
satış fiyatı ile tüketicinin ödediği arasındaki fark,
yaş sebze ve meyvede yüzde 298'lere, kurutulmuş ürünlerde yüzde
194'lere, baklagillerde yüzde 163'lere, hayvansal ürünlerde yüzde 175'lere
ulaşmaktadır.
Üretici
tarafından kilosu 62 YKr'ye satılan domatesin hâl fiyatı 1 YTL 2
YKr, pazar fiyatı 1 YTL 36 YKr, market fiyatı ise 1 YTL 51 YKr'ye
ulaşmaktadır. Domates tarladan tüketiciye kadar olan süreçte yüzde
144.8 zamlanmaktadır?
1-
Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin bu sesine kulak vermeyi
düşünüyor musunuz?
2-
Tüketicinin ödediği fiyatlar esas yansıması gereken üreticiye
yansımamaktadır. Bu konuda bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
3-
Üreticiden tüketiciye kadar olan süreçte gerçekleşen yüksek fiyat
artışı aracılardan kaynaklanmaktadır. Hükûmet olarak
bu konuda bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
Son yıllarda uygulanan
yanlış politikalar sonucu ülkemizde hayvancılık bitme
noktasına gelmiştir. Desteklerin azalması, girdilerdeki
yükseklik, kuraklık ve kuraklık zararları gibi nedenler hayvancılığımızı
olumsuz yönde etkilemektedir. Yalnızca Karaman ilimizde 2002
yılında koyun sayısı 343 bin ve keçi sayısı da 95
bin iken, 2007 yılında koyun sayısı 310 bin ve keçi
sayısı da 40 bin olarak gerçekleşmiştir. Buna göre; kesilen
cezalar sonucunda keçi sayısında büyük düşüş
yaşanırken koyun sayısı neredeyse yerinde saymaktadır.
1- 2002-2007 yılı
koyun ve keçi gibi küçük baş hayvan sayısı
karşılaştırıldığında, izlenen
hayvancılık politikalarında başarı
sağlandığını söylemek mümkün müdür?
2- Mera ıslahı ile
ilgili Karaman ilinde her hangi bir çalışmanız var
mıdır? Varsa bu çalışmalar yeterli midir? Bu konudaki yeni
yıl hedefleriniz nelerdir?
3- Yerli hayvan
yetiştirilmesi ve teşvik konusunda ne gibi çalışmalar
yapılmıştır? Bu çalışmalar yeterli midir?
4- Canlı hayvan ve
hayvansal ürün ithalatı yapılıyor mu? Yapılıyor ise
hangi ülkelerden ne kadar ithalat yapılmaktadır?
5- İthalatın
ülkemizdeki hayvancılık sektörüne zarar vereceğini
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Günümüzde
organik tarım insan sağlığı için son derece önemlidir.
Gelişmiş ülkeler organik tarıma büyük önem vermekte, tarım
politikalarını buna göre oluşturmaktadırlar.
Organik
tarım ülkemiz için de büyük önem taşımakta olup, bozulan
ekolojik dengenin yeniden tesisi, sürdürülebilir tarım, toprağın
yaşatılması, biyolojik çeşitliliğin devamı için
son derece önemlidir.
Buna
göre;
1- Ülkemizde
organik tarımın yaygınlaştırılması için
Bakanlığınızca hangi çalışmalar
yapılmaktadır?
2-
Organik tarımla üretim gerçekleştiren çiftçilerimize bir destek
sağlanmakta mıdır?
3- Eğer bir destek sağlanıyorsa
sağlanan destekler yeterli midir? Bu destekleri artırmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
Bal Sanayicileri Derneği
tarafından yapılan açıklamada; piyasayı hileli ve
kalıntılı balın işgal ettiği belirtilmektedir.
1. Türkiyede bal üretiminin
2006 yılında yüzde 20, 2007 yılında yüzde 25 olmak üzere,
son iki yılda toplam yüzde 45 gerilediği ifade edilmektedir.
Kuraklıktan etkilenen arıcılara destek konusunda bir
çalışmanız olmuş mudur? Destekleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
2. Açıklamada;
tüketiciye sunulan balların büyük bir kısmının hileli ve
ilaç kalıntılı ballar olduğu belirtilmektedir. Bu konu ile
ilgili herhangi bir araştırma yapılmış
mıdır? Piyasada satılan hileli ballara karşı
tüketiciyi bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz?
3. Üretimde meydana gelen
azalmanın bal fiyatlarını yüzde 200e varan oranlarda
artırdığı da kaydedilmektedir. Bu yüksek fiyatlardan
tüketiciyi korumayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
belirttiğim soruma, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Mehdi Ekerin sözlü olarak cevap vermesine müsaadelerinizi arz ederim.
02
Ocak 2008
Şenol
Bal
İzmir
1. Avrupa
Birliğinin, IPARD çerçevesinde 2008-2010 yılları arasında
kullandıracağı 290 milyon euroluk fonundan hangi tip
çiftçilerimiz yararlanabilecektir?
2. Ortak
tarım politikası çerçevesinde ABli çiftçilere verilen destekler ile
Türk çiftçisine dağıtılan bu zayıf destekler
karşılaştırıldığında, Türk çiftçisinin
rekabet gücünü nasıl artırmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
belirttiğim sorularıma, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehdi Ekerin sözlü olarak cevap vermesine müsaadelerinizi arz
ederim.
02
Ocak 2008
Şenol
Bal
İzmir
1.
İzmir İlimizde ilçeler dâhil, görevli her bir ziraat mühendisine,
görev yapacağı kaç köy ve tarımsal nüfus düşmektedir?
2.
Tarım Bakanı olarak sizce; üretimde verim ve verimlilik ve kalitenin
en temel dayanağı olan bilgiyi ve yeni teknolojiyi çiftçilerimize
ulaştırabilecek nitelikli ve yeterli sayıda teknik personelin
oranı ne olmalıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Akif
Ekici
Gaziantep
Kentler ürettiği
ürünlerle bütünleşir. Antep fıstığı da hiç
şüphesiz Gaziantepin sembolüdür.
Antep
fıstığında dünyanın büyük üreticisi konumundayken, son
yıllarda İran ve ABDnin piyasalara girmesi ve yanlış
politikalarınızdan dolayı dünyanın üçüncü üreticisi
konumuna geldi.
İhracatı neredeyse
durma noktasına gelen Antep fıstığı, Gaziantepin
ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Fıstık, yöredeki 200 bin
kişinin geçim kaynağıdır.
Birçok ürün destekleme
kapsamına alınırken Antep fıstığı, devletin
desteklemesinden yoksun ve desteksiz bırakılmıştır.
1. Antep
fıstığını devlet desteği kapsamına
almayı düşünüyor musunuz?
2. Gaziantepte bulanan
Güneydoğu Birlik Kurumunu daha aktif hâle getirmeyi düşünüyor
musunuz?
3. Antep
fıstığı Araştırma Enstitüsünün verimli
çalıştırılması konusunda bir çalışmanız
var mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ege
kıyılarındaki balık çiftlikleri konusunda
aşağıdaki soruların Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplanmasını arz ederim.
Kamil
Erdal Sipahi
İzmir
Ege
kıyılarında gittikçe yaygınlaşan balık
çiftliklerinin bir kısmının çevre kirliliği
yarattığı ve turizmi olumsuz yönde etkilediği
bilinmektedir. Son zamanlarda bu balık çiftliklerinin bir
kısmının Yunanlılara satıldığı veya
Yunanlılarla ortaklık kurulduğu öğrenilmiştir.
Ayrıca İzmirin Seferihisar ilçesi kıyılarında
Yunanlılara büyük bir balık çiftliği kurma izni verildiği
duyumu alınmıştır.
Yunanlıların bu
yolla hem kendi balık çiftliklerini, denizlerini kirletmesin diye
Türkiyedeki balık çiftliklerine el attıkları hem de Türk
kıyılarında deniz kirliliği yaratarak Türk turizmini baltalamak
için menfi propaganda yaptıkları bilinmektedir.
1) Ege
kıyılarında kaç balık çiftliği vardır? Bunlardan
ne kadarı Yunanlılara satılmıştır veya
ortaklık kurulmuştur?
2) Seferihisarda
Yunanlılara balık çiftliği kurma müsaadesi verilmiş midir?
3) Yunanlıların bu
iki yönlü girişimlerinin farkına varılmış
mıdır? Buna karşı hangi tedbirlerin alınması
planlanmaktadır?
BAŞKAN Soruları
cevaplandırmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker.
Buyurun Sayın Eker. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım,
bildiğiniz gibi, bir saat süremiz var. Ek sorular olabilir sizin için.
Onun için, sürenizi iktisatlı kullanırsanız memnun
olacağım.
Size kırk dakika süre
veriyorum efendim.
Buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önce, Maliye
Bakanımız Sayın Kemal Unakıtana sorulmuş olan bir
soruya, Sayın Reşat Doğrunun sorusuna cevap ile başlamak
istiyorum. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 2004 tarihinde bir
kararı var. Bu karar çerçevesinde, sanayi abone grubu Sanayi Sicil
Kanununda tanımı yapılan sanayi işletmelerinin Sanayi
Bakanlığının olumlu görüşünü ifade eden sicil
belgesini almaları şartıyla, şantiye dönemi dâhil olmak
üzere sanayi abonesi olarak kabul edilirler. Haddehaneler, soğuk hava
deposunun buz üreten tesisleri bu gruba dâhil edilirler olarak
belirlenmiştir.
Bu nedenle, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun bu kararı doğrultusunda, adı
geçen belgeyi dağıtım şirketlerine ibraz eden gerçek ve
tüzel kişilerin elektrik tarifeleri sanayi tarifesi olarak
uygulanmaktadır.
Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; Karaman Milletvekili Sayın Hasan
Çalışın sorusu: Karamanda Akgöl ve Süleymanhacı göllerine
sınır köylerin de ÇATAK Programına dâhil edilip edilmemesini
soruyor.
Biz, bu ille ilgili, bu
bölgeyle ilgili teknik incelemeleri yaptırdık ve gerek arazi tespiti,
gerek toprak yapısının incelenmesi, gerek erozyon durumu,
yağış alma durumu ve yörenin tarımsal faaliyetlerinin belirlenmesi,
potansiyelinin belirlenmesiyle ilgili bir çalışma
yapılmış. ÇATAK Projesinin üç ilde daha, üç ile daha
yaygınlaştırılmasıyla ilgili bir hazırlık
yapıldı 2008 yılı için. Bunun kararını veren bir
kurul var ki, bu da -Tarım Bakanlığı sadece burada bir üye
durumunda- bu kurul kabul ettiği takdirde, Karaman ile birlikte üç vilayet
daha bu çerçevede, Nevşehir, Niğde, Çanakkale de buraya teklif
edilecek. Böylece, eğer uygun görülürse ve imkân verilirse onlar da ÇATAK
Programına dâhil edilecek.
Ordu Milletvekili Sayın
Rıdvan Yalçının fındıktan zarar gören çiftçilerle
ilgili, daha doğrusu tabii afetlerden zarar gören fındık
üreticileriyle ilgili ödemelerin ne zaman yapılacağına dair bir
talebi var. 2008 yılı bütçesinde bu konuyla ilgili ödenek teklifinde
bulunuldu ve bu dönemde eğer ödenek temin edildiği takdirde kalan
paralar da ödenecek.
Gaziantep Milletvekili
Sayın Yaşar Ağyüz hububat üreticilerine destekleme primi
ödenmesiyle ilgili kararın uygulamasını soruyor. Biz 2007
yılı içerisinde
Şu anda talepleri alıyoruz, henüz bu
kapanmadı. Tarım Kredi Kooperatiflerine, üretim yapan ve bunu satan
üreticilerimiz bunu bildiriyorlar, onların belirli bir tahakkuku
yapılıyor, o tahakkukla bize geldiğinde biz bunu ödüyoruz. Süresi
30 Nisan 2008de doluyor. Biz ocak ayında, tahakkuku gelen ve ödeme
imkânımız bulunan 50 milyon YTLyi ödedik, geri kalanını da
şubat ayı içerisinde ve ondan sonraki müteakip aylarda, geldikçe,
peyderpey ödeyeceğiz.
Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun sorusu
O da hayvancılıkla ilgili ödemeleri
soruyor. Biz 2007 yılı içerisinde
Tabii, hayvancılıkta da
çoğu prim şeklinde olduğu için, tahakkuk gecikerek geliyor yani
toplanıp gecikerek geliyor. O nedenle yıl sarkıyor. Bir miktar
da tabii 2007 yılı içerisinde üretimin artması sebebiyle ve
ürünü deklare eden çiftçimizin, bunu daha sonra yapması sebebiyle, bir
öngörü yapmak oldukça zor, hem kayıt problemi olduğundan dolayı
hem de yeni kayıt içine alınmayla birlikte olduğu için, bir
miktar da tahminin üzerinde prim gerçekleşti, yani bütçeyi aştı.
O nedenle biz, bu yıl içerisinde onları ödüyoruz. Ocak ayı
içerisinde 105 milyon YTLyi ödedik, şubat ayı içerisinde 140 milyon
YTL yine ödeniyor ve kalanları da müteakip aylarda, mart ve nisan
ayında, eğer kalırsa mayıs ayında ödenecek.
Sayın Ahmet
Bukanın suni tohumlama ile ilgili hak edişlerin ne zaman
ödeneceğine dair bir sorusu var. Özellikle, serbest veteriner hekimlere
hak edişleri ne zaman ödenecektir
Aslında, bu da biraz önce söylediğim
soru onun da cevabını vermiş oluyor. Yalnız, 2007
yılından tahakkuk eden suni tohumlama miktarı, ocak ayında
buradan 19 milyon YTL ödendi. Çankırıda da bu ay içerisinde ve
bundan sonraki ayda Türkiye'nin diğer illeriyle birlikte onlar da ödenecek.
Sayın Metin Ergunun
sorusu: Muğla ili Milas ilçesinin Yaşyer ve
Ovakışlacık köylerinin toprağında tuzlanma problemi
bulunduğunu, buna ait herhangi bir işlem yapılıp
yapılmadığını soruyor. Ne gibi tedbirler
düşünüyoruz diye soruyor. Tabii, gerek bu ovanın, yani bu iki
köyümüzün de içinde bulunduğu, Yaşyer ve Ovakışlacık
köylerinin içinde bulunduğu, ayrıca, İçme, Savran, Akyol,
Ekinambarı köyleri de bu bölgede... Burada, rakımın düşük
olması ve taban suyu seviyesinin yüksek olması nedeniyle genel bir
tuzluluk sorunu bulunduğu tespit edildi. Devlet Su İşleri bu
konuyla ilgili bir drenaj çalışması yapmış. Bundan
sonraki kısım ile ilgili gerek yayım konusunda, yani çiftçilerin
bu tür sorunlu topraklarda hangi ürünleri ekmeleri hâlinde bu sorunla baş
edebileceğine, neler yapabileceğine dair bilgilendirme
çalışması yapılıyor.
Bakanlığımızca da oluşturulan bir heyet
tarafından 9-10 Temmuz 2007 tarihlerinde bir inceleme yapıldı ve
yetiştiriciliğe açılabilecek alanlarda, özellikle tuzlu
toprakların havuzlarında, çupra, levrek balıklarının
yetiştiriciliğine bir yönelme var, bu konuyla ilgili de ayrıca
bir çalışma yapılmış. Arazi ıslahı, tuzlama
ve sulama konularında da çalışmalar sürmektedir.
Sayın Muharrem
Varlının bir sorusu: Hazineye ait arazileri ecrimisil ödeyerek
işleyen çiftçilerimizin doğrudan gelir desteği ve ürün
primlerinden faydalanmadığını söylüyor. Evet, burada,
Hazine ile veya Maliye ile bir kira sözleşmesi yaptıkları
taktirde bundan istifade edebiliyorlar. Ama, takdir edersiniz ki, ecrimisil,
daha çok, işgal edilmiş arazilerle ilgili bir durumdur. Şimdi,
işgal edilmiş bir arazide, eğer kalkıp da bir çiftçi
kayıt sistemine dâhil edecek bir işlem yaparsanız veya
diğer arazi gibi onu mütalaa ederseniz, o zaman da hukuki başka
problemler ortaya çıkıyor. Biz, ürünleriyle ilgili, ürün üretimiyle,
bazı ürünlerin primleriyle ilgili o konu da bir çalışma
yapıyoruz, ama kira yaptıkları takdirde zaten her türlü
destekten istifade ediyorlar.
Yine, Karaman Milletvekilimiz
Hasan Çalışın ve Mersin Milletvekilimiz Sayın Akif
Akkuşun benzer konuda soruları var. Bal üretimiyle ilgili,
kuraklıktan etkilenen arıcılara destek konusunda bir
çalışma olup olmadığı ve destekleme yapılıp
yapılmadığı soruluyor. Bir de bal ithalatıyla ilgili,
bal ithalatının devam edip etmeyeceği hususunda bir soru var.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizde 82.336 ton bal 2005 yılında, 83.842 ton bal da 2006
yılında üretildi. Burada, sadece 2007 yılında Ege
Bölgesinde bir kısmi kuraklık var ve özellikle çam balında bir
rekolte düşüklüğü olduğunu biliyoruz. Bunun yanında, tabii,
bal fiyatlarında 2007 yılında, son beş yıla göre,
yüzde 100e varan bir fiyat artışı da meydana geldi.
Bakanlığımız, bal üretimini ve arıcılığı
teşvik etmek gayesiyle, tabii birtakım destekler veriyor.
Bunları da biz başlattık, onu da söyleyeyim bu arada. Ana
arı kullanan arıcılara, ana arı başına birlik
üyesi olanlara 15 YTL, birlik üyesi olmayanlara 7,5 YTL destek veriyoruz.
Ayrıca, arıcının ürettiği süzme bala kilogram
başına birlik üyesi olanlara 0,6 YTL ve birlik üyesi olmayanlara da
0,3 YTL yine destekleme ödemesi yapılıyor. 2006 yılında
yayınladığımız Hayvancılığın
Desteklenmesi Kararnamesi içerisinde, balla ilgili olarak, 40 bin ton bal
destekleme kapsamına alınmış, destekleme primi ödeniyor.
2003-2007 döneminde arıcılık destekleri kapsamında
üreticilere toplam 47 milyon YTL ödeme yapılmış. 2003ten bu
yana, şu ana kadar bal ithalatıyla ilgili herhangi bir kontrol
belgesi düzenlenmiş değildir. Onu da bu arada ifade edeyim.
Sayın Reşat
Doğru, Tokat Erbaa ilçesi Çevresu, Çalkara, Kızılçubuk ve Kale
köylerinde sebze üretiminde yanma ve kuruma nedeniyle üreticilerin zarar
gördüğünü, mağdur olduğunu ifade ediyor. Bununla ilgili bir
sorusu var Sayın Doğrunun.
Söz konusu köylerde
bitkilerin ihtiyacı olan sulama suyu Yeşilırmak Nehrinden
sağlanmakta. Tabii, 2007 yılında, maalesef, Türkiye'nin
bazı bölgelerinde bir kuraklık problemi yaşandı ve bu
bölgede ekonomik anlamda üretilen çeltik, patates ve soğan gibi ürünlerde,
kuraklık zararından doğacak herhangi bir verim kaybı olmamış
Tokat için. Onu memnuniyetle ifade ediyoruz.
Yine Erbaa Tarım
İlçe Müdürlüğümüzün sulama döneminde yaptığı rutin
denetimlerde, kontrollerde, bitkilerde sulama suyundan kaynaklanan bir kuruma
ve yanma belirtisine rastlanılmadığı bize rapor edildi.
Konuyla ilgili olarak
çiftçilerimizden, ziraat odasından ve sulama birliğinden de herhangi
bir şikâyet başvurusu olmamıştır.
Ayrıca, Tokattaki
Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğümüzce,
Erbaa, Niksar ve Kazova Ovalarında 2007 yılında yürütülen Sebze
Üretiminin Geliştirilmesi Projesi kapsamında yapılan
incelemelerde de bu bulgulara rastlanmadı. 2008 yılında bu
konuyla ilgili araştırmalar sürdürülecek, herhangi bir durum
olduğunda da bunun gereği teknik olarak yapılacak.
Karaman Milletvekili Sayın
Hasan Çalış, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin üretim
kaybıyla gerek kuraklıktan kaynaklanan, bir de yaş meyve,
sebzedeki üretici-tüketici fiyatlarıyla ilgili, hal fiyatı ve pazar
fiyatı arasındaki farklarıyla ilgili değerlendirilmesini
soruyor.
Bir de, tüketicinin
ödediği fiyatların üreticiye yansımadığı, bu
konuda herhangi bir çalışma yapılıp
yapılmadığı ve yüksek fiyat artışının
aracılardan kaynaklanmakta olduğuna dair bir değerlendirme
yapıyor, bununla ilgili bir soru soruyor.
Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, ülkemizde sebze, meyve ticareti, kısaca,
Toptancı Halleri Kanunu Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname hükümleri
çerçevesinde yapılıyor. Hâlihazırda yürürlükte olan bu mevzuat,
üreticileri destekleyen birçok hükmü içeriyor. Ancak üretici ile tüketicinin
hak ve çıkarlarını daha fazla korumak, malların
fiyatlarını serbest piyasa şartlarında arz ve talebe göre
oluşmasını sağlamak üzere Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımızca sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi ve
toptancı halleri hakkında kanun tasarısı taslağı
hazırlanmış ve taslak üzerindeki çalışmalar devam
etmektedir.
Burada amaç, tabii öteden
beri Türkiyede söz konusu edilen üretici ve tüketici fiyatları
arasındaki farkın asgariye indirilmesi, yani tüketicinin ödediği
maliyetin veya bedelin, hiç değilse, daha fazla yüksek
Bir
kısmının üreticiye yansımasını temin edecek
birtakım düzenlemeler var. O düzenleme çerçevesinde de daha iyi bir
noktaya gelir diye düşünüyoruz.
Yine Karaman Milletvekili
Sayın Hasan Çalışın, Karaman ilindeki koyun ve keçi
sayılarıyla ilgili bir değerlendirmesi ve bununla
bağlı olarak 2002-2007 yılında koyun, keçi gibi
büyükbaş, küçükbaş hayvan sayısı
karşılaştırıldığında izlenen hayvancılık
politikalarında başarı sağlandığını
söylemek mümkün müdür? diye soruyor.
Şimdi, şöyle
söyleyeyim: Tabii, Karaman ilinde belirtilen tarihte, yani beş-altı
yıllık bir süre içerisinde koyun, keçi sayısının 343
binden 310 bine düştüğünü söylüyor. Bu, tabii, Türkiyede giderek
koyun ürünlerine, koyun etine olan talebin düşmekte olduğunu,
kentleşmeyle birlikte, şehirleşmeyle birlikte
Bunu dikkate
aldığımızda, bu aslında -tabii, sayı
azalması var ama- çok da dramatik bir düşüş değil. Tabii,
keçiyle ilgili sayı düşüşü dramatiktir, doğrudur, ama bunun
da daha çok ormanla, ormancılıkla ilgili bir boyutu var.
Sayın milletvekilleri,
bu arada bir hususu ifade etmem gerekiyor. Koyunculukta da,
hayvancılığın diğer bölümlerinde olduğu gibi, bir
verimlilik artışı söz konusu. Yani, belki hayvan
sayısı düşüyor ama elde edilen ürün miktarında ise artış
var. Mesela, 2002 yılında 91.282 ton koyun ve keçi üretimi var, bu
2006 yılında 96.032 tona yükselmiş. Demek ki hayvan
sayısında düşme var, doğru, ama bir hayvandan elde edilen
et miktarı da artıyor. Bu da verimlilik
artışıdır.
Yine, 2002 yılında
867 bin ton olan koyun ve keçi sütü üretimi 2006 yılında 1 milyon 48
bin tona yükselmiştir. Benzeri bir şeyi biz
sığırcılıkta da görüyoruz.
Sığırcılıkta da sığır sayısı,
sığır popülisyonunda bir artış olmamasına
rağmen, mesela, sığırlardan elde edilen Türkiyedeki toplam
süt miktarında ciddi bir artış var, yaklaşık 3 milyon
tonluk bir süt artışı var hayvan sayısı aynı
olmasına rağmen. Demek ki burada bir verimlilik artışı
söz konusu. Bu da tabii durduk yerde değil, yapılan
çalışmalar ve başarılı olarak hayata geçirilen
projelerle olan bir durum. Gerek desteklemeler ki hayvancılıkta
yaklaşık 10 kat arttırıldı- hayvancılıkla
ilgili destekler gerekse suni tohumlama, yem bitkilerinin
artışı, yem bitkilerinin destekleme kapsamına
alınması ve bu şekildeki faaliyetler hayvancılıkta bu
artışı meydana getirdi.
Koyunculukta, biz, destekleme
de veriyoruz küçük baş hayvanlara, onu da söyleyeyim. İki türlü: Bir
tanesi, hayvan başı için bir destek veriyoruz; bir de mera
ıslahı yoluyla -ki koyunculuk için en önemli konu bu- bunun da
hayvancılığı geliştirdiğine inanıyoruz ve bu
sebeple veriyoruz.
Şimdi, canlı hayvan
ve hayvansal ürün ithalatıyla ilgili bir sorusu var yine Sayın
Çalışın.
1999dan bu yana, Türkiyede,
sığırcılığa, damızlık canlı hayvan
ithalatına belirli şartlar altında, belirli projeler olmak
kaydıyla izin veriliyor. O, şu anda da yapılıyor ve bugüne
kadar toplam, 99dan bu yana 13.276 baş damızlık hayvan ithal
edilmiştir. Bu, ticari maksatla değil, kurulan büyük ölçekli
işletmelerin kendi damızlık ihtiyacını karşılamak
üzere verilen bir yetki. Bakın burada da, bunun, mesela, 1999da 600
baş, 2000 yılında 3.197 baş ithal edilmiş. 2001de
224; 2003te 1.124; 2005te 2.264; 2006da 144 ve 2007 yılında da,
büyük kısmı Avustralya, Uruguay olmak üzere, 5.700 baş, toplam
13.200 baş hayvan ithalatı 99dan bugüne kadar
yapılmış. Dediğim gibi, özel projeler kapsamında
yapılıyor bu.
Sayın Mustafa Enözün
sorusu organik tarımla ilgili:
Değerli milletvekilleri,
organik tarımla ilgili kanun geçen dönem, yani 22nci Dönem Parlamentosunda
çıktı ve Organik Tarımın Esasları ve
Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik de Avrupa Birliğiyle
uyumlu olarak, 10 Haziran 2005te yürürlüğe girdi. Organik Tarım
Kanunu 2004te çıkarıldı tarafımızdan. Bunun
yanında, Bakanlık il müdürlüklerinde organik tarım birimleri
oluşturuldu ve personel, özellikle Tarım
Bakanlığının personeli bu konularda vatandaşı,
üreticileri daha fazla eğitsin diye onlara eğitim verildi. Bu manada
bu eğitimcilerin eğitimi idi. 1.144 kursta 16.375 çiftçiye organik
tarım konusunda bu arada eğitim verildi, bu tarihten sonra ve biz
tarımsal desteklemeyi organik üretimin lehine yüzde 30 artırdık.
Yani şöyle söyleyeyim: Klasik yöntemle üretim yapana, diyelim, dekar
başına 10 YTL veriliyorsa, organik tarım yapıyorsa yüzde 30
ilave alıyor, 13 YTL alıyor dekar başına. Böyle bir ilave
teşvik getirdik.
Tabii organik tarımla
ilgili göstergeler çok büyük bir hızla arttı. Ayrıca biz,
organik tarım yapanlara yüzde 60 kredi faiz sübvansiyonu uygulamaya
başladık. Yani, diyelim ki normal yüzde 16-17 faizle çiftçi kredi
kullanıyorsa, eğer organik üretim yapıyorsa, bunu yüzde 60
indirimli olarak yapıyor. Bu da Türkiyede organik üretimin
gelişmesine ciddi şekilde katkı sağlayan bir destekleme
biçimi.
İzmir Milletvekili
Sayın Şenol Balın IPARD ile ilgili bir sorusu var. Şimdi,
IPARD, Avrupa Birliğinin katılım öncesi mali yardım
programı, daha çok bizimle ilgili kısmı, Tarım
Bakanlığıyla ilgili kısmı kırsal kalkınma
bileşeniyle ilgili. 2013 yılına kadar 750 milyon avro Türkiye bu
fondan istifade edebilecek. Bunun için de, başlangıç itibarıyla,
Avrupa Birliğinin tüm üye ülkeler, daha doğrusu tüm aday ülkeler için
belirlediği bir kıstas var. O kıstaslar çerçevesinde, Türkiyede
ona uyan yirmi il seçildi. Yirmi il daha, yine seçildi ikinci kademe için ve
yüzde 50 hibe olacak şekilde, illerde kurulacak ki bu önümüzdeki ay
itibarıyla Türkiyenin 81 vilayetinde, daha doğrusu ilgili
vilayetlerinde, başlangıç itibarıyla, bu birimler kuruluyor.
Oraya projeyle müracaat eden üreticilerimiz veya
yatırımcılarımız yüzde 50 oranında bundan
istifade edebilecekler.
Tabii, aslında bu son
derece de önemli bir kaynak. Biz bununla ilgili geçen sene kanun
çıkardık, 2007 yılında ve kırsal kalkınmayla
ilgili bir birim oluşturduk bu IPARDı yönetmek üzere, illerde de
bunun karşılığı kuruluyor.
Yine, İzmir
Milletvekilimiz Sayın Balın, İzmir iliyle ilgili, ziraat
mühendislerinin görevleri kaç köyde, daha doğrusu mühendis
başına ne kadar kişi düşüyor, onunla ilgili bir sorusu var
ve bunun yeterli olup olmadığı hususunda bir soru soruyor.
Değerli milletvekilleri, İzmir ilinde Bakanlığımın
il müdürlüğü, ilçe müdürlüğü ve diğer kuruluşlarında
toplam 423 ziraat mühendisi çalışıyor, İzmir ilimizde. 1
teknik personele düşen köy ve bucak sayısı 2, nüfus 1.660 ve
tarım alanı miktarı ise 9.116dır. Burada şunu ifade
etmem lazım: Tarım Bakanlığına en son 1989
yılında toplu olarak teknik eleman alınmıştı, 1989,
yani bundan on dokuz sene önce ve o zaman da alınan eleman miktarı
sadece 250 idi, yani ziraat mühendisi, veteriner hekim. Çoğunluğu
2005ten sonra olmak üzere, 2003ten bugüne, Tarım
Bakanlığına, 2.844 mühendis, 1.381 veteriner hekim, 1.500
civarında sağlık teknisyeni ve ziraat teknisyeni, 5.715
kişi bu şekilde alındı. Diğer, işte,
sözleşme vesaire ile de alınanlarla birlikte
aldığımız teknik eleman sayısı toplam 6.428, son
birkaç yıl içerisinde tarım teşkilatına alınan teknik
elemanların sayısı. Geçen sene biz, 2.500 tane ziraat mühendisi,
veteriner hekim aldık 4/Bye göre. Bunlar, bütün şartları,
yetkileri, imkânları da olan Bakanlık personeli gibi, hem sosyal
güvenlik açısından hem yetki açısından o imkânlara sahip, o
niteliklere sahip ancak çakılı, yani bir köyde oturmak zorunda, orada
bulunmak zorunda; yani tarlada çiftçiyle birlikte veya merada, bağda,
bahçede, ahırda onunla birlikte olmak durumunda. O şartla 2.500
kişi aldık. Bu sene yine programlıyoruz ve bu şekildeki
eleman sayısını, köylerde çalıştırılan
eleman sayısını dönem sonuna kadar 10 bine çıkarmayı
hedefliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Akif
Ekicinin sorularını izninizle cevaplayacağım.
Antep
fıstığını devlet desteği kapsamına
almayı düşünüyor musunuz? diyor. Efendim, Antep
fıstığında zaten devlet desteği var. Ne var? Bir: Biz,
2005 yılından sonra sertifikalı fidan desteği veriyoruz
dekar başına 200 YTL. Eğer çöğürse -aşısız-
dekar başına 50 YTL veriyoruz. Bu bir destek. İlave olarak, yine
Antep fıstığı üreticilerine doğrudan gelir
desteği, kimyevi gübre ve mazot desteği de ayrıca verilmekte ve
2008 yılında da bu sertifikalı fidan desteği özellikle,
bunlardaki destekler devam edecek. Diğer desteklerimiz de kuşkusuz,
yani üretimle ilgili destekler devam edecek.
Antepfıstığı
Araştırma Enstitüsünün verimli
çalıştırılması konusunda bir çalışmanız
var mı? diyor.
Şöyle söyleyeyim: Biz,
araştırma enstitülerine gerçekten ivme
kazandırdığımızı söyleyebiliriz ve ilk defa bizim
Hükûmetimiz döneminde Türkiyede Tarım Bakanlığı bütçesine
araştırma-geliştirme faaliyetleri için ayrıca ödenek kondu
-4 milyon YTL konusunda- ve Antepfıstığı
Araştırma Enstitümüz, mesela, yakın zamanlarda, Halebi, Uzun,
Kırmızı, Siirt ve Ohadi olmak üzere beş adet Antep fıstığı
çeşidini geliştirip tescil ettirmiştir. Demek ki bu Enstitü
zaten çalışıyor, bundan sonra da verimli bir şekilde
çalışmaya devam edecek.
İzmir Milletvekilimiz
Sayın Kamil Erdal Sipahinin sorusu: Ege kıyılarında kaç
balık çiftliği vardır, bunlardan ne kadarı Yunanlılara
satılmıştır veya ortaklık kurulmuştur? diyor.
Değerli milletvekilleri,
Ege Denizinde hâlen 202 adet balık çiftliği faaliyet gösteriyor;
Çanakkalede 3, İzmirde 70, Muğlada 129. Ancak yapılan
düzenlemeyle -ki bunların bir kısmı, taşınma sebebiyle
aralarında birleşme oluyor- bu rakam 152ye düşürülüyor
birleştirmelerden dolayı. Bunlardan, İzmirde 1 adedi
kuluçkahane olarak, yani yavru üretim tesisi olmak üzere, 3 adedi Türk ve Yunan
iş adamlarının ortaklığıyla işletilen, 3
adedi de yine Norveçli ortakların bulunduğu toplam 7 işletme
var. Muğlada da 2si kuluçkahane olmak üzere 11 tane yabancı
ortaklı çiftlik var.
Tabii burada şunu
söylememiz lazım yani bu soruyu sorduğumuz zaman: Türkiyeden
dışarıya -mesela Yunanistana- kaç tane işletmeci gidip
orada çiftlik sahibi oluyor veya oradaki ülkelerde de Türk iş
adamları gidip iş sahibi olabiliyor mu, çiftlik kurabiliyor mu? Bu
sorunun cevabı da evettir. Çünkü Türkiye artık bir dünya ülkesi,
kapalı rejimle, kapalı sistemle idare edilen bir ülke değil.
Dolayısıyla, Türkiyeye yabancı sermaye de gelir, Türkiyeden de
başka yerlere yine sermaye akışı da olur. Bu, Avrupa
Birliğiyle müzakere sürecinde olan bir ülke için son derece de doğal
karşılanması gereken bir durumdur.
Seferihisarda Yunanlılara
balık çiftliği kurma müsaadesi verilmiş midir? diyor
Değerli Milletvekilimiz. Kısaca söyleyeyim, böyle bir izin
verilmemiştir. Dolayısıyla, müteşebbislerimiz, mesela,
sadece Yunanistanda değil, İtalyada da çiftlik
kurmuşlardır; Cezayir, Fas ve Libyada da yatırım yapmak
için, Türk müteşebbisleri bu balıkçılık konusunda şu
anda çalışma yapıyorlar. Bunu da normal karşılamak
lazım.
Kültür
balıkçılığı konusunda iftiharla söyleyeceğimiz
bir husus vardır: Biz, birçok konuyu teşvik kapsamına, destekleme
kapsamına aldık hayvancılığı ve Türkiyedeki
kültür balıkçılığı üretimini 60 bin tondan 130 bin
tona çıkardık. 2002de 60 bin ton, 2006da bu 130 bin ton ve bunu da
desteklemeyle sağladık. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla,
Türkiyeye gelen turistlerin de Türkiyedeki insanlarımızın da
daha çok balık tüketmesi, sağlıklı beslenmesi bizim temel
amacımızdır, hedefimizdir.
Bu konuda bir gerçek de
-sevindirici şekilde- sektörümüz büyüyor, ihracatı artıyor.
Mesela, Türkiyede balık ihracatı, balıkçılık ürünleri
ihracatı çok arttı; 260-270 milyon dolar civarında -rakam
aklımda doğru kaldıysa- Türkiye'nin ihracatı var, su
ürünleri ihracatı, balıkçılık ihracatı. Bundan sonra
da bu konuların devam etmesini diliyorum.
Sayın Başkan, ben,
sayın milletvekillerimizin
sorularını bu şekilde cevaplamış oldum ve yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
Soru sahibi bazı
arkadaşlar açıklama yapmak istemişlerdir. Yerlerinden kısa açıklama yapmak üzere söz
vereceğim.
Sayın Ağyüz
Yoklar.
Sayın Yalçın
Buyurun.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana da
cevapları için teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, on
sekiz beldesi kapanan, nüfusu 100-150 bin azalan Ordu Milletvekili olarak
konuşuyorum ve siz de 2004te yaşanan don afeti sebebiyle daha önce
yüzde 15i, 22 Temmuz seçimlerine üç gün kala da kalan yüzde 15ini ödediniz
biliyorsunuz. 70 bin kişiye bu para ödendi. FİSKOBİRLİK
Başkanı partinizin bir ilçe başkanı oldu. Hâlâ paralar
ödenmedi. Tek icraatları işçi çıkarmak. Ordu, çok
sıkıntılı bir dönem geçiriyor Sayın Bakanım. Ne
yazık ki 2008de de kalan yüzde 70 don afet parasının
ödeneceğini söyleyemediniz. Bölge halkı, Ordu, Giresun halkı,
kalan yüzde 70 alacağının, yasalardan doğan
alacağının ödenmesi için beş seçim, yirmi beş yıl
daha mı beklemek zorunda kalacak?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın Ağyüz,
geldiniz galiba.
Size söz veriyorum, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
hepimizin bildiği gibi, gerek prim gerek doğrudan destekleme
ödemeleri zamanında yapılamazsa çiftçimiz için bir şey ifade
etmiyor. Şu anda çiftçi gübre atamıyor, mazot borcunu ödeyemiyor.
Bunları dikkate almamız gerektiği düşüncesindeyim.
Ayrıca da sulama suyu
enerji bedelleri için çok büyük faiz uygulamalarıyla faturalar geliyor: 4
milyar, 7 milyar
Bu sıkıntı içerisinde, özellikle seçim
döneminde gelmeyen faturaların bu dönemde gelmesi de çok büyük dikkat
çekici bir olay. O nedenle, bu ödemelerin
çabuklaştırılmasında büyük yarar var yoksa köyler
boşalıyor, büyükşehirlerde büyük işsizlikle karşı
karşıya kalıyoruz ve büyük çıkmaz içerisindeyiz. O nedenle,
ekonomiyi, tarımı, sanayiyi, üretimi düşünmek zorunda
olduğumuzun yeniden hatırlatmasını yaparak teşekkür
ediyorum.
Ama bilgileriniz eksik.
Zamanında ödemelerin sürekli olarak yapılmasının büyük
faydası olduğuna inanıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Sayın Çalış,
buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Bakanıma teşekkür ediyorum gösterdiği ilgi için.
Sayın Bakanım,
ÇATAK Programına olan ilginize teşekkür ediyorum.
Arıcılarımızın
desteklenmesi gerçekten önemli. Arıcılık yapan
insanlarımızın pek çoğu emekli olduktan sonra geçimini
sağlayamadığı için bu işi yapıyor. Tabii ki
arıcılıkla ilgili kayıtlarımızın, kayıt
altına alınmasının ve arıcılığın
desteklenmesinin gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum ama
tüketicilerimiz bu konuda ciddi bir tehditle karşı karşıya.
Kamuoyunda sahte bal olarak bilinen ve
Gerçekten üreticinin ürettiği
hakiki balla hem rekabet yönünden hem de tüketicinin sağlığı
yönünden ciddi sıkıntı vardır Sayın Bakanım. Bu
konuda denetim yönünde çalışmaları
sıklaştırırsanız çok hayırlı bir iş
yapmış olacağınızı düşünüyorum. Bunun için
teşekkür ediyorum.
Ayrıca, koyun ve keçi
sayısındaki azalma
Evet, azalmayla ilgili bizim önemli
sıkıntımız şudur: Sizin verimlilikle ilgili
rakamlarınız benim bölgemle uymuyor Sayın Bakanım.
Şöyle ki: Benim bölgemdeki çiftçimin sıkıntısı
ürettiği hayvanını değerinde satamamaktan, iki yıl, üç
yıl önceki fiyatının üçte 2si, üçte 1i, yarı
fiyatına satmaktan kaynaklanıyor. Bunun için de sınırlarımızdan
resmî veya gayriresmî hayvan girişinin ve et girişinin çiftçimiz
lehine kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda dikkat
çekmek istedim.
Bir diğer konu da:
Gerçekten, hayvancılıkla ilgili projeler yapılıyor,
köylerimize koyun, sığır vesair projelerle ilgili destekler
yapılıyor ama benim bölgemdeki çiftçilerimin ciddi
sıkıntısı şu: Bu programlarla ilgili
aldığımız hayvanlar hastalıklı çıkıyor,
hayvanlar bölgemizin şartlarına uyamıyor, bir süre sonra ölüyor
ve biz, ileride, bu hayvanlardan dolayı, iki yıl sonra
başlayacak ödemelerimizi ödeyemeyecek durumdayız. diyorlar. Bu
konuda da ilginizi istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın Şandır,
söz istemişsiniz. Neyle ilgili?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, benim sorum yok ama müsaade ederseniz,
Sayın Bakanımın, bakanlarımızın bir dikkatini
çekmek istiyorum bu sorulan sorular ve verilen cevaplarla ilgili.
BAŞKAN Ama böyle bir
usul yok yani. Şimdi, sizin, İç Tüzüke göre soru sorma
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yok tabii. Yani, 98e göre soru sahibi olmak gerekiyor.
BAŞKAN Soru sahibi
olmak gerekiyor, tabii.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Soru sahibi değilim, ama bu konularda dikkat çekmek istediğim bir iki
husus var. Söz verirseniz arz edeceğim.
BAŞKAN Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, çiftçilerin
hangi ürününe ne kadar destek verileceğinin bir an önce
açıklanması ve sulama enerji bedellerinin ertelenmesi veya yeniden
yapılandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Çok teşekkür ederim efendim.
Tabii, bu konu, hükûmetiyle,
iktidarıyla, muhalefetiyle ülkemizin sorunu. Gerçekten, üreten kesimlerin,
özellikle zor şartlar altında, kırsal kesimde, dişiyle
tırnağıyla üreten kesimlerin sorunlarına dikkat çekmek
hepimizin görevi.
Sayın Hükûmetimizin,
özellikle Tarım Bakanımızın dikkatine sunmak istiyorum:
Ülkemizde yem bitkisi üreticileri, fidan üreticileri ve Hükûmetimizin
beyanlarına güvenerek birtakım üretimlerde bulunan çiftçilerimiz, maalesef,
vadedilen teşvikleri zamanında, yeterince alamadıklarından
beyanla, her bölgede, her vilayette bizlere sorunlarını iletiyorlar.
Şimdi, bu konuda bir
başka husus da şu: Sayın Başbakanın Doğrudan
gelir desteğini kaldıracağız, ürüne dayalı destek vereceğiz.
sözü çok önemli bir açıklamaydı. Arkasının getirilmesi
lazım. Ne zaman açıklanacak, hangi ürüne verilecek, ne miktar
verilecek; bunun açıklanması lazım yoksa çiftçi kendi
programını yapamaz durumuna düştü. Bir başka
arkadaşımızın ifade ettiği sulama enerji bedelleri
gerçekten ödenemez duruma geldi.
Türkiye'nin her
tarafından eğer vatandaş muhalefet partilerine gelmeye
başladıysa, iktidar buna dikkat etmek durumunda. Ciddi bir sorun
yaşanıyor. Özellikle bu teşvikler, teşviklerin
miktarı, zamanının açıklanması ve sulama enerjisinin
bedellerinin ertelenmesi veya yeniden yapılandırılması
konusunda Sayın Hükûmetimizin dikkatini çekiyorum.
Size de çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
VI.- SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
A) Sözlü Sorular ve
Cevapları (Devam)
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, sanayi sitelerinin
elektrik tarifesindeki değişikliğe ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/181) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, Karamandaki
bazı köylerin ÇATAK kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/183) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
3.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının, fındık
üreticilerine don afeti hasar paralarının ödenmesine ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/188) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, hububat destekleme
primleri ödemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/205) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
hayvancılık teşvik primlerinin ödenmesine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/238) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
6.- Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, serbest
veteriner hekimlerin hak ediş bedellerinin ödenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/242) ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(Devam)
7.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Milasın bazı
köylerindeki toprak tuzlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/249) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
8.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının, Hazine arazilerini
işleyen çiftçilere doğrudan gelir desteği ödenmemesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/251) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (Devam)
9.- Mersin Milletvekili Akif Akkuşun, bal ithalatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/265) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (Devam)
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaanın
bazı köylerinde sebze ve meyvelerde görülen kurumanın sebeplerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/281) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (Devam)
11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, gıda
ürünlerinde üretimden tüketime kadar oluşan fiyata ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/320) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, hayvancılık
politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/321) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
13.- Manisa Milletvekili Mustafa Enözün, organik tarımın
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/335) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı (Devam)
14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
arıcıların desteklenmesine ve bal tüketicilerinin
korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/350) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
15.- İzmir Milletvekili Şenol Balın, AB fonundan
yararlanacak çiftçilere ve Türk çiftçisinin rekabet gücünün
artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/357) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
16.- İzmir Milletvekili Şenol Balın, İzmirdeki
ziraat mühendislerine ve yeterli teknik personel sayısına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/359) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (Devam)
17.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, Antep
fıstığı ürününün desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/361) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
18.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Ege
kıyılarındaki balık çiftliklerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/365) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
cevap verecek misiniz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Evet.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Bir soru daha var Sayın Başkan.
BAŞKAN Yok, soru
sormak yok başka. Soru sahibi yok efendim. Soru sahiplerinin hepsine cevap
verildi.
Sayın Sipahi sisteme
yeni girdi. Sisteme şu anda girdiniz.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sisteme giremiyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, müsaade edecek misiniz? Bir soru daha varmış.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Estağfurullah, buyursun.
BAŞKAN Buyurun, sorun
Sayın Sipahi.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Bakanım, balık
çiftlikleriyle ilgili cevabınıza teşekkür ederim. Ancak
biliyorsunuz bu konuda, turizmle bu balık çiftlikleri olayı
birbirinin karşıtı. Türkiye için problemler çıkarmaya
başladılar. Yani Muğla 172 dediniz. Türkiyede turizmin en
yoğun olduğu bölge. İzmir sahilleri aynı şekilde. Yani
Türk turizminin gelişmesiyle balık çiftlikleri âdeta birbirini menfi
yönde etkiler durumuna geldi, bir.
İkincisi,
Yunanistanın kendi balık çiftliklerini kapatarak Türkiyede
ortaklıklar kurmak suretiyle dolaylı yönden Türk turizmini baltalamak
gibi bir niyeti söz konusuydu. Yunanistandaki balık çiftliklerinin
kapatılıp bu işletmelerin Türkiyeye geldiğine dair bir
bilgi var mı elinizde? Ki Seferihisar sorusu da bununla
bağlantılıydı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sipahi.
Buyurun Sayın
Bakanım, cevaplayabilirsiniz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, en son
soruyla hemen sıcağı sıcağına, müsaade ederseniz,
bir iki ilave bir şey söyleyeyim. Öncelikle, tabii, biz, Türkiyede
balıkçılık sektörüyle turizm sektörünü birbirinin rakibi olarak
görmüyoruz; bilakis, birbirinin tamamlayıcısı olarak görüyoruz.
O nedenle de yaklaşımımız o yöndedir. Ama, mutlaka, kültür
balıkçılığını geliştirirken de bu tesislerin
çevreye zarar vermeyecek şekilde olmasına da çok özel önem veriyoruz.
Geçtiğimiz sene çıkarılan yasayla üç tane şart
koşuldu: Bunlardan bir tanesi, kıyıdan olan mesafe, 0,6 deniz
mili mesafesi; ikincisi, en az 30 metre derinlik olması lazım;
üçüncüsü de, mutlaka bir akıntının olduğu yerde
kurulması lazım. Onun da belirli bir limiti var ve mevcut bütün
balık işletmelerinin -ki sayısını biraz önce söyledim,
işte 150ye düşecek bu taşınmalarla vesaireyle birlikte-
mutlaka bunların bu standartlarda olmasını temin edecek düzenlemeyi
yapıyoruz ve bizim için o ekoloji, yani Akdeniz, Ege
Bizim için,
bazı balık türlerinin mutlaka geliştirilmesi
Hem kendi
vatandaşlarımız açısından hem ihracatımız
açısından son derece de ekonomik değeri yüksek olan ürünler.
Bunu mutlaka geliştirmemiz lazım ama turizmi de muhafaza etmek
suretiyle, ona da zarar vermemek şartıyla. Oradaki politikamız
bu.
Yunanistanla ilgili, tabii
bizim elimizde, yani oradaki balık çiftliğini kapatıp da gelip
Türkiyede balık çiftliği aldığına dair bir bilgi yok.
Her ülkede kendi şartları gereği insanlar çiftliklerini açarlar,
kapatırlar, taşırlar, satarlar, başka işler yaparlar.
Bunlar son derece de doğaldır. Biraz önce zaten arz ettim yani bizim
yatırımcılarımız da, bizim müteşebbislerimiz de
Yunanistanda gidiyor kuruyor, İtalyada kuruyor, Fasta, Tunusta,
Cezayirde kurma safhasında şu anda. Dolayısıyla orada
endişe edecek bir durum ben şahsen görmüyorum.
Sayın
Yalçının sorusu, işte, fındıkla ilgili. Tabii,
şunu söylüyorum: Evet, bir ilçe başkanımız, değerli
bir insan FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu
Başkanlığına seçildi. Yani, o da, bizim partilimiz
olması ne bir nakisa teşkil eder ne de ona bir özel imtiyaz
tanır. Onun için, onu o şekilde onunla ilişkilendirmenizi de
doğrusu biraz yadırgadığımı ifade etmek
durumundayım.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
FİSKOBİRLİKi tasfiyede kararlıyız. diyorsunuz
Sayın Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ama, yok
yani, orada bir müdahale asla söz konusu olmadı.
Şimdi, don
zararından kaynaklanan ödemeleri biz bugüne kadar imkân buldukça, para
buldukça yaptık. Kalanı da yine bütçe imkânları çerçevesinde
yapacağız.
Sayın Ağyüzün,
ödemelerin zamanında yapılması hususu
Tabii ki çok önemli,
Sayın Şandır da birkaç husustan birisi olarak ona değindi.
Esasen, bu seneye kadar bunlar zamanında yapıldı, yani teknik
zorunluluklar dışında. Nedir teknik zorunluluk? Şudur:
Şimdi, prim veriyorsunuz, süre veriyorsunuz. Diyelim ki, hububat primi
veriyoruz, diyoruz ki üreticiye: Elindeki buğdayı hemen piyasaya
verme. Üreticinin faydasına, üreticinin menfaatine bunu söylüyoruz. Çünkü,
arzın yüksek olduğu bir dönemde, doğaldır ki fiyat
etkilenecektir olumsuz olarak. Diyoruz ki: Bunu satmayın hemen, elinizde
tutun. Hatta yeni uygulamalar getirdik, dedik ki: Emanete bırakalım,
sizden ücret de almayalım. Emanete bırakın, ne zaman
ihtiyacınız olursa o zaman satın. Şimdi, bunu da üreticiler
bizden, hatta, ilave süre istiyorlar. Şimdi böyle olunca, mesela, hububat
primlerinin uzamasının sebebi bu, ta nisan ayına kadar. Yani
geçen sene haziran ayında hasat edilen buğdayın primi için
başvurma süresi 2008in Nisanına kadardır ve bunu üreticilerin
isteği doğrultusunda biz yapıyoruz, onların menfaati için
yapıyoruz. Burada bir teknik zorunluluk var.
Keza, hayvancılıkla
ilgili olarak da bazı meselelerde benzer şeyler var ve prim
uygulamasına da geçtiğimiz için, prim uygulamasında Türkiyenin
Mesela, şu bir sorundur ve bunu hep birlikte, iktidar muhalefet, bütün
kurumlar birlikte çözmemiz gerekiyor: Türkiyede 27 milyon hektar tarım
arazisi var. Türkiyenin çiftçi kayıt sistemi -2001den bu yana
çalışıyor- maksimum, azami kaydedilen alan 17 milyon hektar. 17
milyon hektar kayıtlı, 10 milyon hektar alan Türkiyede kayıt
dışı. Bunun bir kısmı aşırı derecede
küçülmüş olması sebebiyle, yani miras yoluyla aşırı
derecede parçalanma, bölünme sebebiyle vatandaş bunu gelip de kaydetme
lüzumu hissetmiyor. Bir kısmı
böyle. Bir kısmı hazinenin elinde. Bir kısmının mülkiyeti
henüz belli değil. Yani, Orman diyor ki: İşte, yeri
kazarım, eğer 1 metrede bir ağaç kökü çıkarsa bu
ormandır, orman arazisidir. Böyle sorunlar var.
Şimdi,
dolayısıyla bir kısmı da -işte biraz önce söylendi-
ecri misil
Mesela, bir arkadaşımız, değerli
milletvekilimiz dedi ki: Niye ecri misille işgal arazileri de bütün
desteklerden istifade etmiyor? Şimdi, işgal arazisi bu. Bunu
eğer biz kalkıp da diğerleri gibi teşvik verirsek, destek
verirsek ne olur? Biraz da işgali teşvik etmiş
olacağız. Devletin eliyle bunu yapmamız doğru değil.
Devletin imkânlarıyla, kamunun parasıyla bunu yapmamız da doğru
değil.
Şimdi, bunlardan
kaynaklanan birtakım sorunlar var. Biz bunların çözümüyle ilgili
de çalışma yapıyoruz ve
hepinizden de destek talebinde bulunuyoruz, bulunacağız. Çünkü, Türkiyenin
sorunudur bu, Türk milletinin sorunudur ve mutlaka çözülmesi gerekiyor.
Şimdi, kayıt
dışı olan arazide de üretim yapılıyor, yani o 10
milyon hektar alanda da üretim yapılıyor.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Sayın Bakanım, ecri misil arazileri işgal
arazi diye mi geçiyor? Buna bir açıklık getirmeniz için sordum.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ben
tamamlayayım efendim, ben tamamlayayım müsaade ederseniz. Ben sizi
dinledim, müsaade ederseniz tamamlayayım.
Şimdi, bu arazilerde
üretim yapılıyor ve bunlar prim uygulamasında, tabii,
kayıtlı alanın üstüne zaman zaman geliyor ve bunlar kayıt
dışı. Şimdi, bu bir sorundur. Bunların ne kadarı
bu yıl kayıt içine gelip müracaat edecek de
Bunu önceden bilmemiz
mümkün değil. O nedenle, bir bütçe yapıyoruz, diyoruz ki:
İşte, hayvancılığa şu kadar prim öngörüyoruz. Bu
sene 2007 yılı içerisinde tahminlerimizin üzerinde talep geldi, yani
bütçemizin sınırlarını aştı, ondan
kaynaklandı. Ama bakın, doğrudan gelir desteği, mazot,
gübre ve yağlı tohum primleri, bunlar son üç yılda belirli bir
tarihte ödeniyor.
BAŞKAN Sayın
Bakan, son bir dakika süreniz kaldı.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Peki
Sayın Başkanım.
Bir, mayıs ayında
yağlı tohum primlerini ödüyoruz, üç senedir ödedik. Artık
takvime bağlandı, zamanı belli. Nitekim geçen sene 1,2-1,3
milyar YTL yağlı tohum primi ödedik. Nedir bunlar? İşte,
pamuktur, ayçiçeğidir vesaire. Nisan ayında doğrudan gelir
desteğinin, mazot ve gübre parasının birinci taksitini,
yarısını verdik, kalan yarısını da haziran
ayında verdik. Diğer aylarda da -mart, şubat vesaire- diğer
destekleri, işte bu primlerin intikal eden, bunları ödedik, şu
anda da bunu yapıyoruz. Şubat ayından itibaren de, bu geçen
yıldan kalan gerek hayvancılıkla ilgili gerekse diğer primleri,
hububat vesaire, onları ödeyeceğiz. İşte, ocak ayında
191 milyon ödedik, şubat ayında 250 milyon ödüyoruz ve kalanı da
mart, nisan, mayıs ayında inşallah bunların tamamı
ödenmiş
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakikalık süre vereyim mi, yoksa bitti mi efendim?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bir dakika eğer verirseniz ben
bir iki noktaya işaret edeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
doğrudan gelir desteğiyle ilgili
Biz doğrudan gelir
desteğinin, Türkiyenin biraz önce söylediğim sebeplerden
dolayı, adil bir sistem olmadığını biliyoruz.
Bazı pratik faydaları var, kayıt altına, kayıt için,
yani kayıtlı arazi, dolayısıyla araziye veriyorsunuz. Ama,
şuna dikkatinizi çekmek istiyorum ve herkesin de bu konuyu çok iyi
bilmesini istiyorum: Türkiyedeki arazi yapısı sebebiyle
doğrudan gelir desteğine ödenen desteğin yarısını
çiftçilerin yüzde 83ü alıyor, kalan yarısını da yüzde
17si alıyor. Bu kadar da adaletsiz bir sistemdir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakan, yeni programı ne zaman açıklayacaksınız?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Onun için,
biz bunun yerine, şu anda bütün kesimlerin de görüşlerini almak
suretiyle kalıcı bir sistem üzerinde çalışıyoruz ve
çok kısa bir süre içerisinde de çünkü zamanımız
sıkıştı, zaten bunun farkındayız- bu zaman
içerisinde bunu açıklayacağız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Ve hangi ürünlere ne kadar vereceğiniz; bunların
açıklanması lazım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Evet, onları
da açıklayacağız ve ürün sistemine göre
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Peki,
teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Sayın Başkanım, Sayın Bakan, ecri misil
ödenerek kullanılan arazileri işgal arazi diye nitelendirdi. O
konuyu bir düzeltir mi acaba?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Ecri misil işgal değil çünkü.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani, nasıl işgal ediyorlar? Niye ecri misil alıyor o zaman?
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Hazineye ecri misili ödenmek suretiyle, kirası ödenmek
suretiyle sözleşmeyle ekilen arazilerdir bu araziler.
BAŞKAN Sayın
Bakanım açıklamasını bilerek yaptı, yani
açıklamasını gerektiren bir şey yok efendim. Bilerek
yapmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Öyle mi, işgalci biliyor onları?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Ecri misil fuzuli işgaldir.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
İşgaldir efendim, işgal.
BAŞKAN İşgal
ettiğini söylüyor efendim.
Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergeleri böylece cevaplandırılmıştır.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
geçen hafta görüşmelerine başladığımız ve
yarım kalan, uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103)
esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birlikte
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin,
uyuşturucu kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile
uyuşturucu kullanımındaki artışın sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6) (x)
2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin,
okullardaki şiddet olaylarının ve madde
bağımlılığı sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/19) (x)
3.- Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30
milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının başta gençler
olmak üzere toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin
araştırılarak uyuşturucu
bağımlılığının ve
kaçakçılığının önlenmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/36) (x)
4.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde
bağımlılığının nedenlerinin,
boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele
edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/39) (x)
5.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22
milletvekilinin, uyuşturucu
bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/41) (x)
6.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin,
uyuşturucu, alkol ve sigara bağımlılığı ile
kaçakçılığının nedenlerinin,
ulaştığı boyutların, sosyal ve ekonomik etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/51) (x)
7.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin,
uyuşturucuyla mücadelede yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/103) (x)
(x) (10/6, 19,
36, 39, 41, 51, 103) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerine 05/02/2008 tarihli 58inci Birleşimde
başlanmıştır.
BAŞKAN - Hükûmet?
Burada.
Sayın milletvekilleri,
araştırma önergeleri üzerinde Hükûmet adına İçişleri
Bakanı Sayın Beşir Atalay ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin konuşmuştu.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun
Milletvekili Sayın Murat Özkana aittir.
Buyurun Sayın Özkan.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika
Sayın Özkan.
MHP GRUBU ADINA MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uyuşturucu, kaçakçılık, alkol, sigara
bağımlılığına dair Meclis önergelerinin
görüşülmesiyle ilgili olarak MHP Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce Grubum ve şahsım
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uyuşturucu, kelimenin manasından da
anlaşılacağı üzere, insanın fiziksel ve zihinsel
kabiliyetinde anormallik meydana getiren, anormallik yaratan maddelerin tümüne
verilen isimdir. Başlıca ikiye ayrıldığını
ifade etmek mümkündür. Bunlardan birincisi, bitkisel kökenli olan
uyuşturucular; ikincisi, sentetik kökenli olan uyuşturuculardır.
Dünya Bankasının
2007 tarihli uyuşturucu raporuna göre on beş-altmış dört
yaş arası dünya nüfusunun yüzde 4,8i, yani 200 milyon kişinin
uyuşturucu kullandığı ifade edilmektedir. Bunların 25
milyonu ise hayati fonksiyonlarında son noktaya gelmiş insanlardan
oluşmaktadır.
200 milyonluk bir
kullanıcı kitlesi olan uyuşturucu pazarında dönen para ise
hayret verecek boyutlara ulaşmış bulunmaktadır;
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi
Başkanlığının verilerine göre 429 milyar dolar
seviyesine ulaştığı ifade edilmektedir. Bu nedenle, bu
meblağ, sayın milletvekilleri, Türkiyenin millî gelirine neredeyse
eş değer bir boyutta hatta birçok dünya ülkesinin, ki ülkemizin millî
gelir sıralamasında dünyanın 17nci ülkesi olduğunu
düşünürsek, bu piyasada ne kadar para döndüğünü anlamamız
açısından bize bir fikir vereceğini düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri,
bu meblağ, üretim seviyesinde 13 milyar dolar, toptan satışlarda
94 milyar dolar, perakende satışlarda 322 milyar dolar, yani toplam
429 milyarlık bir meblağ söz konusudur. Kişi başına
yıllık 2.100 dolar bir harcama yapılmaktadır. Biraz önce
ifade ettiğim 200 milyon kişinin yıllık kişi
başına uyuşturucu için harcamış olduğu para
yaklaşık 2.100 dolar civarındadır.
Uyuşturucu üretim ve
kullanımı, yani üretim yeri ile pazar arasındaki yola
uyuşturucu trafiği adı verilmektedir. Bitkisel kökenli
uyuşturucular doğudan batıya, güneyden kuzeye, sentetik
uyuşturucular ise batıdan doğuya ve kuzeyden güneye doğru
bir yol izlemektedir. Uyuşturucu naklinde son yıllarda posta ve kargo
kullanıldığı da bilinen bir gerçektir.
Sentetik uyuşturucular
bu trafikte daha az bir orana sahipken, uyuşturucu pazarının
büyük bir kısmını bitkisel menşeli uyuşturucular
oluşturmaktadır. Ancak, uyuşturucu imalatında kullanılan
kimyasallar yine batıdan doğuya doğru bir yol izlemektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm dünya ülkelerinin ve uluslararası
kuruluşların mücadele ettiği uyuşturucu tüketimi neden bu
kadar hızlı artmaktadır? Bunun birçok sebebi olmakla birlikte, en
önemli sebepleri uyuşturucu ticaretinde, biraz önce ifade ettiğim
gibi, kâr marjının çok yüksek olması ve bu konuda
çalışan kişilerin kaybedecek bir şeyinin bulunmaması
öne sürülmektedir. Ayrıca, uyuşturucu üreten, uyuşturucu
trafiğinde yer alan insanların büyük bir kısmının az
gelişmiş, demokrasisi ve hukuk sistemi oturmamış ülkelerden
olduğu da bilinen başka bir gerçektir.
Uyuşturucu imali,
genellikle altın üçgen olarak adlandırılan Afganistan,
Pakistan ve Burmanın Myanmar diye adlandırılıyor son zamanlarda-
bulunduğu bölgede meydana gelmektedir. Afyon üretiminin yüzde 86sı
da tek başına Afganistanda üretilmektedir sayın
milletvekilleri. Afganistan, bugün ABDnin liderliğinde uluslararası
bir gücün kontrolündedir. Bu ülkenin güney bölgelerinde, yaklaşık 160
bin hektar alanda, çoğunlukla afyon olmak üzere uyuşturucu
yapımında kullanılan bitkiler üretilmektedir. Bu üretimin, ABD
ve Çok Uluslu Güçün, Afganistanı kontrolünden sonra istikrarlı bir
şekilde arttığı da diğer bir vakıadır.
Uyuşturucuyla mücadele
eden Batı dünyası, bu üretimin membasında mücadele edebilecek
pozisyondadır. Ancak, bu konuda bir şey
yapılmadığı da bilinen bir gerçektir.
Afganistanda yapılan bu
afyon üretiminin büyük bir kısmı,
Avrupa, Asya, Okyanusya ve Afrikada pazara sunulmaktadır. Yeni
yeni Afgan afyonunun ABDye doğru, Amerikaya doğru Afrika ve Avrupa
üzerinden geçtiği de son zamanlarda kayıtlara düşmüştür.
Uyuşturucu ekimi yerine,
bu bölgelerde verilecek teşviklerle başka bitkilerin üretilmesi
mümkündür. Ancak, illegal ticaret, terör örgütleri ve bunların kontrolünde
bulunan mafya ailelerinin elindeki bu yüksek kâr marjı nedeniyle, bu
faaliyetlerin henüz yeterince önlenmesi için gerekli çalışmalar
yapılmamaktadır. Terör faaliyetlerinin finansmanı için
kullanılan bu paraların, aynı zamanda, dönüşü de illegal
silah firmalarına bir gelir olarak yazılmaktadır. Bu illegal
silah ticaretinin de Batı kaynaklı olduğunu buradan ifade etmek
istiyorum.
Ülkemizin hem bitkisel hem de
sentetik menşeli uyuşturucu trafiğinin önemli güzergâhlarından
biri olduğu da bilinmektedir. Değerli arkadaşlarım, bu
trafik hemen hemen tamamen PKK kontrolünde yapılmaktadır. Örgüt
tarafından sevk ve idare edilen bu piyasada, Afganistan üzerinden ülkemize
getirilen afyon ham maddesi ülkemizin doğu kesiminde mafyöz ailelerle
birlikte iş birliği yapılarak üretilmekte ve buradan Avrupa,
Afrika ve tekrar Asya piyasasına pazarlanmak üzere gönderilmekte, Avrupa
pazarında da pazarlama ayağını PKKnın unsurları
yapmaktadır. Değerli arkadaşlar, bu iş birliği, PKK-mafya
iş birliği öyle boyutlara gelmiş ki, mafyöz aileler artık
doğu bölgesinde çok ciddi bir güç hâline gelmişlerdir.
Bir dönem
milletvekilliği de yapan bir kişinin, çocuğu uyuşturucudan
yakalanınca Vanda karakol basarak bu çocuğunu kurtarması bu
noktanın hangi boyutlara geldiğini, bu cesareti nereden
bulduklarını bize bir soru işareti olarak aklımıza,
önümüze getirmektedir.
Ülkemizde, son yıllarda
yakalanan uyuşturucu miktarında önemli artışlar meydana
gelmiştir. Bu, mücadelenin önemsendiğini göstermekle birlikte,
uyuşturucu trafiğinin de arttığı anlamına
gelmektedir. Tüm dünyada üretilen uyuşturucunun yaklaşık yüzde
30u nihai tüketime ulaşamadan yakalanmaktadır. Bu, verilen
mücadelenin belli bir boyutta olduğunu, ancak yeterli
olmadığını göstermektedir. Unutulmamalıdır ki, bu
bölümde bağımlıların tedavisinin de yapılması çok
önem arz etmektedir. Bağımlılarla ilgili ülkemizin üç yerinde
hastane bulunmaktadır, İstanbulda iki ve Ankarada
Bunların da
sayılarının acilen artırılması gerekmektedir. Bu
konuda önleyici kolluğun, özellikle uyuşturucu ve çocuk
suçluluğu konusunda ihmal edildiği görülmektedir. Gerek
uyuşturucu gerekse de alkol ve sigara tüketim yaşı, ülkemizde
ilköğretim çağına kadar maalesef düşmüştür. Bugün,
önemli sigara tekelleri, ülkemizde yeni ürünlerini test eder konuma
gelmişlerdir. Bir firma, keskin ama kısa sigarasını ilk
olarak ülkemizde denemek istemektedir.
Uyuşturucu
kaçakçılığının yanında, ABD, İngiliz ve
Japon tütün firmalarınca organize edildiği bilinen sigara
kaçakçılığı son yıllarda hızla artmış,
bugün 300 milyon dolar seviyesine gelmiştir. Bu illegal ticaret de yine
PKK tarafından yapılmakta, sokaklarda satılmakta, parası
olmayan çocuklara, paket yerine dal dal satılarak bu çocukların
sigaraya alışması sağlanmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
bu kaçak sigaraların İzmir Caddesinde, Ankaranın,
İstanbulun, büyük kentlerimizin ya da diğer kentlerimizin muhtelif
yerlerinde satıldığı herkes tarafından yakinen
bilinmektedir, ancak ne hazindir ki, bunu önlemekle görevli olan kamu gücünün,
bu bölgelere gidip bunu önlemediği de herkes tarafından
bilinmektedir.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, sigara fiyatlarının artırılması
kaçakçılığı artırır denilerek, sigara
fiyatlarının, ülkemizde, dünya sigara fiyatları
ortalamasının, özellikle Avrupa Birliği ortalamasının
altında seyrettiği bilinmektedir. Örnek olarak, Almanyada bir paket
sigara 7 lira iken, Türkiyede 4 lira, 4,5 lira civarında olduğu da
bir başka gerçektir. Şunu belirtmekte yarar var: Ülkemizde benzin
fiyatları Avrupa ortalamasının çok üzerinde seyrederken,
akaryakıt kaçakçılığını önleme konusunda da
aynı sıkıntı varken sigara fiyatlarının ucuz
tutulmasını anlamakta açıkçası güçlük çekmekteyim.
Ülkemizde uygulamadan
kaynaklanan problemlere birkaç örnek vermek istiyorum: Özellikle, 4207
sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair
Kanun kapalı yerlerde ve umumi taşıtlarda sigara içme
yasağı getirmiş, ancak herkes biliyor ki dolmuş ve otobüs
şoförleri özellikle, sigara içmektedir. Şoförlerimizin
kapılarının yan tarafında dikkat ederseniz camdan bir
küllük durmaktadır ve hiç kimse bunu, sigaranın yasak olduğunu
hatırlatma cesaretini gösterememekte, aynı zamanda, sayın
milletvekilleri, garlarda, otobüs terminallerinde bulunan polislerimiz de buna
dikkat etmemekte, bütün seyahatlerde, şehirler arası yollarda
şoförler sigaralarını tüttürmeye devam etmektedir. Bunun
yanında tütün ve alkol satan iş yerlerinin, on sekiz yaşın
altındaki çocuklara gerek 4207 gerekse 4250 sayılı Kanunlar
gereğince satış yapmaları yasaktır. Hacmen
Ama
şunu da belirteyim ki, çocuğunuzu gönderdiğinizde hem içki hem
de sigarayı çok rahatlıkla almanız ve bulmanız mümkündür.
Sayın milletvekilleri,
hiçbir bakkalda Küçük yaştaki, on sekiz yaşın altındaki
çocuklara sigara satılmaz. ya da Alkollü içki satılmaz.
levhası, yazısı hemen hemen bulunmamaktadır. Bunu
denetlemekle yetkili birimlerin ne yaptığını da merak
ediyorum.
Yine, yukarıda
belirttiğim Kanuna göre, hacmen yüzde 5in üzerinde alkol içeren
içkilerin satışını yapan akaryakıt istasyonlarına
da ruhsat verilmez denilmektedir. Ancak, birçok akaryakıt istasyonunda
alkol satışı yapıldığı da hepimizce
malumdur.
Liseli gruplar ellerinde
biralarla parklarda dolaşmakta, güvenlik kuvvetleri ve zabıta bu
insanları izlemektedir. Bunların nereden alındığını
sorma zahmetinde kimse bulunmamaktadır. Hükûmetlerin görevi,
kanunları icra etmektir. Yoksa, uygulanmamak için kanun
çıkartılmaz.
Değerli arkadaşlar,
biz, MHP Grubu olarak, toplumumuzu, özellikle de yarınımız olan
gençlerimizi uyuşturucu, alkol ve sigara gibi zararlılardan korumak
için gereken her şeyi yapmaya hazırız. Ancak, icra, yönetme
makamında bulunanların bu konuda daha da hassas olmaları
gerekmektedir.
Sosyal bir varlık olan
insanın çevresiyle uyum içinde olması, akıl ve zihin
sağlığıyla mümkündür. Bu sebeple, aklın ve bilincin en
büyük düşmanı olan uyuşturucu, insanın uyum gücünü zaafa ve
iflasa götürmekte, onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak
yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz,
hayvani bir hayata mahkûm etmektedir. Bağımlıyı
yaşayan bir ölü hâline getiren uyuşturucuların, bu sebeple,
bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş
hayatına, ülke ekonomisine ve toplumsal ahlaka verdiği zararları
ifade etmek mümkün değildir. Bunları sözle ifade etmek, âdeta yetersiz
kalmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
buna ek olarak, özellikle ülkemizin güvenliği açısından
uyuşturucuyla mücadele yapılması son derece önem arz etmektedir.
Bu konuda ne yapılabilir? Uyuşturucu ticaretine ve uyuşturucunun
sokaklarda satışına engel olmak için, bir yandan
sınırlar ve sınır kapılarında güvenlik tedbirleri
artırılmalı, diğer yandan ise uyuşturucu
satıcılarının hedefi olan gençliğin
korunmasını sağlayacak tedbirlerin alınması ve sokak
satıcılarıyla mücadelenin daha radikal bir şekilde devam ettirilmesi
gerekmektedir. Bu sebeple, uyuşturucu salgınını önlemenin
temeldeki şartı, uyuşturucu kültürünü engellemektir. Bunun en
keskin yolu ise uyuşturucu kültürüne hizmet eden kaynaklara bu
fırsatı vermemek, uyuşturucu kültürüne karşı millî
kültürü güçlendirmek, uyuşturucu kültürünün aktif unsurları yerine
millî ve manevi idealleri ikame etmekten geçmektedir.
Uyuşturucu kullanmaya
temayülü olan, bu gibi maddeleri kullandığı bilinen
kişilerin çevresinde bulunan ya da yeni katılan genç ve
çocukların aileleri uyarılmalı, okul idareci ve
öğretmenleri ile temasa geçilerek çocuğun ya da gencin kontrolü
artırılmalıdır.
Polis-aile-öğretmen
üçgeni kurulmalı, toplum merkezli polislik hizmeti
artırılmalıdır. Bunun ise en önce Hükûmetin görevleri
arasında yer alması gerekir.
Sayın milletvekilleri,
polisimizin bu noktada yeterli olduğunu ifade etmek mümkün değildir.
Örnek olarak, Kızılayda -ben ve birçoğumuz biliyor ki- çok
sayıda sivil polis görev yapmaktadır ancak önleyici kolluk açısından
bunun hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Önemli olan suç işlenmeden önce
suçun önlenmesidir. Suç işlendikten sonra yakalanması hem suçu
işleyen vatandaşımız için hem de emniyet birimleri için
uzun soluklu bir süreci gerektirmektedir. Biz, vatandaşımızın
suç işlemesini önlemekle mükellefiz. Bu sivil polislerin bir
kısmını üniformalı hâle getirerek
vatandaşımızın suç işlemeden önce bir kez daha
düşünmesine fırsat vermemiz gerekir.
Değerli arkadaşlar,
bu konuda, özellikle önleyici kolluk konusunda yeterli seviyeye
geldiğimizi, Hükûmetimizin de bu konuyu çok ciddiye
aldığını söylememiz mümkün değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, 60ıncı Hükûmetin programına
baktım, uyuşturucuyla ilgili olarak tek bir kelime dahi
bulunmamaktadır. Umarım ki bu araştırma önergeleri Hükûmet
için de bir uyarı olur ve bu önemli konuya gereken hassasiyeti
gösterirler. Devlet idaresi ciddiyet gerektirir. Kamu görevi kamu
kaynaklarıyla finanse edilir. Kamu görevlilerini lokanta
garsonlarıyla karıştıran zihniyetin, sayın
milletvekilleri, ülkemizi nereye getirdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Türk milleti, cumhuriyeti kurarak bu ilkel anlayışları sonuna
kadar toprağa gömmüştür, tekrar yeşermesine de asla izin
vermeyecektir.
Sayın milletvekilleri,
Değerli Başkanım; sözlerime burada son verirken MHP Grubu olarak
önergelerin kabul edilerek Meclis araştırma komisyonu kurulması
için olumlu oy kullanacağımızı ifade ederken hepinizi en
derin saygılarımla selamlar, iyi günler dilerim efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkan.
AK Parti Grubu adına
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.
Buyurun Sayın Ünüvar.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
madde bağımlılığı ve uyuşturucuyla ilgili
araştırma komisyonu kurulması hakkında verilen önerge
üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tabii, çok önemli bir konuda araştırma komisyonu kurulmasıyla
ilgili çok sayıda önerge var, 7 ayrı milletvekilimiz, beraberinde pek
çok milletvekiliyle birlikte imza atarak araştırma komisyonu
kurulması noktasında bir iş birliği adına olumlu bir
adım atmış durumdalar. Tabii, madde
bağımlılığı çok önemli bir konu ve küresel bir
sorun, yani sadece ülkemizi değil bütün dünyayı ve her geçen gün daha
da artan bir şekilde ilgilendiriyor. Niçin ilgilendiriyor? Çünkü, madde
kullanımı bireyi köleleştiren bir durum, ama madde
kullanımıyla birey öyle bir noktaya geliyor ki, bir müddet sonra artık
toplum da o bireyin katkılarından, gücünden, emeğinden ve daha
önemlisi varlık olarak bireyin kendisinden yoksun kalmaktadır.
Dolayısıyla, sadece bireyi değil, toplumu yakından
ilgilendiren bir sorun.
İşin asayiş
kısmı var, sağlık kısmı var, sosyal
kısmı var, ekonomik boyutu var ve uluslararası yönü var. Benden
önce konuşan değerli arkadaşlarım da ifade ettiler, çok
önemli bir mali portresi var konunun. Dolayısıyla araştırma
komisyonu kurularak, bu konunun bütün yönleriyle, saydığım bütün
unsurlarıyla tartışılmasında çok büyük önem söz konusu.
Tabii, her ülkede
değişen oranlarda olmakla beraber, hemen hemen bütün ülkeler
uyuşturucudan olumsuz yönde etkilenmektedir. Yüksek boyutlardaki
uyuşturucu kullanımı, yüksek oranda şiddeti ve suçu da
beraberinde getirmekte, AIDS başta olmak üzere bazı
hastalıkların oluşumuna sebep olmakta, sosyal yapıda
çökmeye sebep olmakta ve bazı kesimlerin daha fazla uyuşturucu
kullandığının ortaya konulmasıyla birlikte
uyuşturucu bağımlıları toplumun her kesimini
etkilemektedir. Örneğin, erkekler kadınlara göre, şehirde
oturanlar kırsal kesimde oturanlara göre, gençler de yaşlılara
göre daha fazla uyuşturucu kullanmakta ve bunun oranı da günden güne
artmaktadır.
Tabii, bu durum ailelere,
yoksullara, ulusal sağlık sistemi üzerine de çok ciddi yükü
beraberinde getiriyor. Bu problem aslında sadece bugünün problemi de
değil, yarının problemi. Hatta şunu iddialı bir
şekilde söylemek mümkün: Daha çok yarının problemi. Çünkü
ülkemiz -buna şükretmemiz lazım- gelişmiş bazı
Batı ülkelerine göre oldukça düşük oranda -giderek sayısı
artmakla beraber- uyuşturucu kullanılan bir ülke, ama gençlerdeki
yoğun kullanım arttıkça, dünyadaki problem
yaygınlaştıkça ülkemizde de yarınlarda daha önemli bir
problem olacak.
Biz de AK Parti Grubu olarak
bu araştırma komisyonunun kurulmasını önemsiyoruz. Hem de
çok önemsiyoruz, çünkü ülkemizin geleceğini önemsiyoruz.
Tabii, madde
kullanımı ve bağımlılığı, dünya
çapında tahrip edici sağlık, sosyal, ekonomik ve çevresel
sonuçlarıyla ilgili, ciddi kaygıları da beraberinde getiriyor.
Geçen hafta salı günü, ülke içinde yaptıklarımızı da
Sayın İçişleri Bakanımız çok detaylı bir
şekilde anlattı, uyuşturucuyla mücadele noktasında
İçişleri Bakanlığının ve Emniyet Genel
Müdürlüğünün diğer kurumlarla birlikte yaptığı
çalışmalardan çok detaylı bir şekilde bahsetti. Ben
tekrardan o konuya girmeyeceğim ama yapılan
çalışmaların, gerek uyuşturucu talebinin
azaltılmasına yönelik gerekse uyuşturucu trafiğinin
engellenmesine yönelik çalışmaların gerçekten çok önemli
sonuçlarının olduğunu ifade etmeliyim. Aslında,
uyuşturucu trafiğinin önemli noktalarından birisi olan ülkemizde
bu çalışmaların başarılı olması, bütün dünya
için, özellikle Batı ve Doğu dünyası için çok önemli.
Tabii, aslında emniyetin
yaptığı şey sadece asayiş de değil, çünkü,
emniyet, asayişin ötesinde pek çok konuya da yer veriyor. Bazı örnek
davranışlar da görüyoruz bununla ilgili. Belki uyuşturucuyla
ilgili, bire bir alakalı değil ama çok etkilendiğim bir olaydan
da bahsetmek isterim. Bundan on gün kadar önce, Adanada yapılan bir yasa
dışı eylem esnasında, çocuklar polislere taş
atıyorlar. Daha sonra, belli bir zaman sonra oradan, o eylem mahallinden
geçen, tabla üzerinde muz satan bir muz satıcısını görünce
çocuklar polisleri bırakıp o muzlara dadanmaya başlıyorlar.
Bir müddet sonra muz satıcısı elinde sopayla çocukları
kovalamaya çalışıyor, ancak, başarılı
olamayınca, bir polisimiz, gerçekten çok etkileyici bir şekilde,
oradan on kilo muz satın alıyor ve çocuklara birer birer dağıtmaya
başlıyor. Biraz önce o muz tablasının etrafında
dolanan ve ondan biraz önce de polislere taş atan çocuklar, bu sefer muz
almak için kuyruğa giriyorlar. Gerçekten
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) Polisten
NECDET ÜNÜVAR (Devamla)
Çocuklar, polis arkadaştan o muzu almaya çalışıyorlar.
Burada, emniyetin
yaptığı şeyin aslında asayişin ötesinde bir
boyutu olduğunu da çok net olarak ortaya koyuyor. Yine bir emniyet
müdürümüzden dinlediğim yine etkileyici bir yaşanmış
hadise: Bir ilimizde bazı okullarda çok yoğun bir şekilde
eylemler oluyor, çocuklar camları kırıyor, işte okulu
asıyorlar, ailelerine ve çevresine zarar veriyorlar. Emniyet müdürü ile
okul müdürleri bir toplantı yapıyor ve emniyet müdürümüz şöyle
bir tedbir öneriyor: Her bir emniyet müdür yardımcısına belli
sayıda okulu zimmetliyor, yani 1 emniyet müdürüne 5 tane okulu
zimmentliyor. Önce asayiş problemi
adına yapılan adım bir müddet sonra artık polislerle o
asayişi bozan çocuklar arasında bir sempati noktasına taşıyor
ve daha sonra o çocukların da topluma kazandırılması
noktasında çok önemli adım atıyor. Buradan tabii biz emniyeti,
sadece asayişin bekçisi olarak değil, aynı zamanda
kalkınmanın da ilerlemenin de lokomotifi olarak görmek
durumundayız. Tabii, o yüzden, Sayın İçişleri
Bakanımızın ifade ettiği konu gerçekten çok önemli.
Ama sadece, değerli milletvekilleri,
o uyuşturucuyu yakalamak, o uyuşturucunun kullanımını
önlemekle iş bitmiyor. Aynı zamanda talebi azaltmaya yönelik de
adımlar atmak gerekiyor ve şüphesiz bu sadece emniyetin
yapabileceği bir şey değil. Burada pek çok kuruma, kamu
kurumuna, sivil toplum kuruluşlarına, medyaya, ailelere çok önemli
görevler düşüyor.
Tabii bu arada, konumuz madde
bağımlılığı ama ben, kürsüye
çıkmışken başka bir bağımlılıktan söz
etmek istiyorum. Hepimizin aslında belki elimizden
bırakamadığımız birtakım alışkanlıklarımız,
bağımlılıklarımız var. Yine bununla ilgili
yapılmış bilimsel çalışmalar da söz konusu. Yani,
herhangi bir şeye bağımlı olunca insanların birtakım
maddelere bağımlılığıyla ilgili de, bir
altyapı oluşturmasıyla ilgili bir iki kelam etmek isterim.
Örneğin, televizyon
Çocuğumuz İnternetin başına
geçtiği zaman, belki yıllar önce Ne kadar güzel, çocuğumuz
bilgisayardan dersine çalışıyor, artık daha bilgili,
teknolojiyi daha iyi kullanan çocuklar olacak. filan diye seviniyorduk,
İnternete giriyor, işte birtakım bilgisayar
oyunlarını daha iyi oynuyor diye seviniyorduk ama artık bunlar
belli noktalarda ciddi bağımlılık problemini de beraberinde
getiriyor. Örneğin Ege Üniversitesinden bir hocanın ifadesi,
gerçekten son derece vahim, bir hastasının kırk sekiz saat
boyunca hiç kalkmadan İnternete bağlı
yaşadığını ifade ediyor.
Tabii, evimizde televizyon
seyrederken elimize zap aletini alıp kanalları değiştirmek
hepimizin belki rahatladığı bir unsur gibi de algılanabilir
ama elektrik kesildiği zaman hepimizde bir panik, acaba dizinin sonu ne
oldu, futbol maçının sonucu ne oldu, acaba şu haberin sonucu
neydi şeklinde birtakım tepkilerimizin olduğu açık.
Dolayısıyla, bağımlılık yapan her şeyle,
değerli arkadaşlar, çok ciddi ölçüde bizim mutlaka kafa yorup ona
uygun bir şekilde çözümler bulmamız gerekiyor.
Peki
bağımlılık dediğimiz şey nedir?
Bağımlılığı bilim adamları şöyle tarif
ediyor: Bir maddenin belirgin bir etkiyi elde etmek için alınması
sürecinde ortaya çıkan bedensel, ruhsal ya da sosyal sorunlara rağmen
madde alımının devam etmesi, bırakma isteğine
rağmen bırakılamaması, aynı etkiyi elde edebilmek için
giderek madde miktarının artırılması ve maddeyi alma
isteğinin durdurulamaması durumu şeklinde ifade ediliyor.
Peki, hangi madde
bağımlılığı daha tehlikeli? Sahte iyi oluş
hâlini ne kadar kısa zamanda sağlıyor ve şiddeti ne kadar
erken şekilde ortaya çıkıyorsa, bağımlılık
yapıcı gücü de o kadar fazladır. Örneğin, biraz önce
sayın grup başkan vekilimizle de konuştuğumuz zaman Hocam,
sigara bağımlılık yapan bir madde midir? diye
konuşunca evet, öyle deyince O zaman buna daha fazla vurgu yapmak
lazım. dedi. Doğru, sigara gerçekten madde
bağımlılığının bir başka, belki
uyuşturucu kadar değilse bile, daha hafif bir şekli ama o da
bağımlılık yapıcı gücü fazla olan bir madde. Ama
sigarayla ilgili şunu da ifade etmek isterim: Yine, bilim
adamlarının ifadeleriyle, sigara uyuşturucu
bağımlılığının da altyapısını
oluşturuyor. Bu açıdan çok önemli. Özellikle okul çağı
çocuklarda sigara kullanımının engellenmesi son derece önemli. O
yüzden, geçen ay çıkardığımız sigarayla ilgili kanun
gerçekten çok önemli. Özellikle eğitim çağındaki
çocuklarımızın sigaraya kolay ulaşmasını
engelleyen satışıyla, alınmasıyla ilgili- çok önemli
bir kanundu. Bu kanunda emeği geçen, başta Sayın
Sağlık Bakanımız ve Sayın Sağlık Komisyonu
Başkanımız olmak üzere destek veren tüm milletvekillerimize
-benim bildiğim kadarıyla bütün milletvekillerimiz destek verdiler,
içen içmeyen, o yüzden onlara- hassaten teşekkür ediyorum. Bu da bence
madde bağımlılığıyla ilgili, aslında,
atılmış çok önemli bir karardı.
Tabii,
bağımlılığın pek çok ekseni var,
değişik faktörler bağımlılığa yol
açabiliyor. Arkadaş grubu, ebeveyne bağlı, kişinin
kendisine bağlı, biyolojik, toplumsal, kültürel, sosyal nedenlere
bağlı bağımlılık etkenleri söz konusu. Ama yine
Emniyet Genel Müdürlüğümüzün Kaçakçılık ve Organize Suçlarla
Mücadele Daire Başkanlığının yaptığı
bir araştırmada, en büyük etken yüzde 82yle merak ve arkadaş
çevresi, yine ankete katılanların bu bir anket
çalışması- yüzde 14ü Sorunlar yüzünden uyuşturucuya
başladım. diyor, yüzde 3,6sı da eğlence olsun diye
başlıyor ama her zaman sonucu eğlence ile bitmiyor. Tabii,
burada gerçekten, bizim arkadaş grubu, ebeveyn, aile
bağlarının sağlamlığı son derece önemli.
Yine, 2004 yılında
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı iken Almanyaya
yaptığımız bir seyahat esnasında Frankfurttaki bir
toplantıdan sonra, uzun saçlı, kot pantolonlu bir arkadaş söz
aldı ve şöyle bir şey söyledi: Ben Avrupa ve Türkiyeyle ilgili
bir gözlemimi anlatmak istiyorum. O anlattığı gözlemde çok
çarpıcı bir şeyden bahsetti. Bence Türkiye ile Avrupa
arasındaki en önemli fark aile. Yani Türklerde aile bir kalkan oluyor.
Çocukların uyuşturucu, çete, sokak cinayeti veya birtakım
istemediğimiz olaylara daha fazla katılmasını engelleyen en
önemli kalkan ailedir. dedi. Bu arkadaş aynı zamanda bir resim
sanatçısıydı, fotoğrafları vardı ve o
albümlerinden oluşan kitabını bana hediye etti ve şöyle bir
talepte bulundu: Türkiyede bir sergi açmak istiyorum. Bu sergiyi de Mecliste
açmak istiyorum. dedi. O zaman Sayın Meclis Başkanımız
Bülent Arınça konuyu anlattığım zaman Memnuniyetle.
demişti ve 2005 yılında adı Merhamet olan bir resim
sergisi de açmıştı. Bu bir Almanın gözlemi. Tabii, aile çok
önemli bir kalkan gerçekten.
Tabii, bunun
dışında kolay temin ve ulaşılabilme de yine
uyuşturucu için son derece önemli. Ama, değerli arkadaşlar,
düşük sosyoekonomik düzeyin bir etken olduğunu ifade etmeliyim, ama
sadece tek etken değil. Tek etken sadece düşük sosyoekonomik düzey
olsaydı, gelişmiş bazı Batı ülkelerinde bizden çok
daha yüksek oranlarda uyuşturucu kullanımı söz konusu
olmazdı.
Hatta bazı ülkeler bunu
çok abarttılar, kendi ülkelerinde -Avrupada bir ülkede başladı,
daha sonra ikinci bir ülkede var, orada- serbest bıraktılar. Hatta
bunun garip bir uyuşturucu turizmine yol açtığına dair
komşu ülkelerin birtakım serzenişleri var. Yani, bir ülkede
serbest ve o ülkeye insanlar rahat uyuşturucu kullanmak adına seyahat
edebiliyorlar. Tabii bunları da ifade etmek durumundayız.
Değerli milletvekilleri,
özellikle çocukluk çağı son derece önemli. Yine, yapılan bir
araştırmada, vakaların önemli bir kısmı, yüzde 31i,
on beş yaş altında. Bu, Sağlık Bakanlığıyla
Birleşmiş Milletlerin 2003 yılında beraber yaptığı
bir profil çalışması. Burada yüzde 31i on beş yaş
altında uyuşturucuya başlıyor. Otuz yaş üstüne
çıktığı zaman yüzde 8 civarında. Dolayısıyla
şöyle bir kabataslak -bilim adamlarının yine ifadesi- on
beş ila otuz dört yaşını ilgilendiren bir sorun. Asıl,
öyle bir sorun. Otuz beş yaşından sonra olay ya hastanede ya
hapishanede sonlandığı için olsa gerek, çoğu zaman o
problem giderek azalmış oluyor. Ama başlangıç dönemindeki
insanların duygularıyla, daha sonra bitiş dönemindeki
duyguları da çok önemli. Bu konu ile ilgili bana bir söz hakkı
verildiği için bir film izlemek gereği hissettim ve o filmin de
tabii, sonunu da bahsetmek mecburiyetinde olduğum için özellikle özür
diliyorum, aslında hepimizin de izlemesi gereken bir film. Blow diye bir
film, Beyaz Şeytan diye Türkçeye çevrilen bir film. Orada çok enteresan
birtakım diyaloglar var. Filmin en başında on dört-on beş
yaşlarında bir delikanlı, arkadaşına Buldum, buldum.
diyor. Neyi buldun? dediği zaman İş sahibi olmadan nasıl
para kazanacağımızı buldum. diyor. Daha sonra
uyuşturucu ticaretine başlıyorlar ve çok manidar, kırk iki
yaşına kadar pek çok badireden geçtikten sonra bir hapishanede
babasına yazdığı mektupta şöyle bir manidar ifade
kullanıyor: Nihayet yıllar önce senin söylediğin şeyleri
şimdi ancak anlayabildim. Uyuşturucunun hayatımda sevdiğim
her şeyi benden uzaklaştıran bir madde olduğunu kırk
iki yaşında anladım. Çünkü önce karısı, sonra çok
sevdiği annesi, babası ve en sonunda da artık onun için dünyada
her şeyi verebileceğini ifade ettiği kızı onu terk
ediyor. Kısa bir süre sonra da zaten kendisi
Bu konuyla ilgili
zannediyorum ömrü hapishanelerde çürüyen bir insan olarak devam ediyor, film
orada sonlanıyor.
Tabii, uyuşturucu sadece
bireyin kendisini etkilese yine belki bir noktaya kadar Ne yapalım
artık, kendi cezasını kendisi buldu. diyebiliriz, ama toplumun
tüm kesimlerini, tüm katmanlarını çok önemli ölçüde etkiliyor
değerli milletvekilleri. Ama bireyi asıl bedensel, ruhsal ve sosyal
sorunlar oluşturması itibarıyla çok daha yakından
ilgilendiriyor.
Bu konuyla ilgili tabii,
toplumun çok değişik katmanlarının mutlaka rol alması
gerektiğini biliyoruz. Başta Sağlık
Bakanlığı olmak üzere, Millî Eğitim
Bakanlığı, kadın ve aileden sorumlu Devlet
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı gibi bakanlıkların mutlaka çok etkin
olmasını bekliyoruz. Ama şunu da ifade etmemiz lazım: Bazen
Sağlık Bakanlığına olayın çözümüyle ilgili de
birtakım roller yüklendi veya en azından böyle roller beklendiği
ifade ediliyor. Ama şunu özellikle vurgulamamız lazım, o da
şu: Uyuşturucu kullandıktan sonra -özellikle büyükşehirler
başta olmak üzere, AMATEMlerimiz var, İstanbulda UMATEMimiz var,
yani uyuşturucuyla mücadele anlamında merkezlerimiz var ama-
bağımlılık tedavisi iki ay, üç ay kadar devam ediyor,
kişi o maddenin etkisinden vücut olarak kurtulmuş oluyor, ama daha
sonra topluma gittiği zaman mutlaka toplumun da onu kabullenmesi
lazım. Birtakım anekdotlar hep karşımıza çıkar. O
anekdotlarda, toplumun daha sonra o kişiyi kabullenmemesi sonucu
tekrardan, kısa zamanda o bataklıktaki insanların
ağına yeniden düştüğünü çok sık olarak görürüz.
Şimdi, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin sonunda
Yine çok
etkilendiğim bir kitap gerçekten. Bunu da bu konuyla ilgilenen bütün
dostların okumasını tavsiye ediyorum. Muştan
İstanbula göç ederek orada Çapa Tıp Fakültesine giren bir
kardeşimizin yaşadıklarını anlattığı
bir kitap. Kanat Güner diye bir tıp öğrencisi. 4üncü
sınıfta tıp fakültesini bırakmak zorunda kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Ünüvar.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla)
Tabii, pek çok badireden geçtikten sonra, yazdıklarını
şöyle, Eroinin Güncesi diye bir kitapta topluyor. Orada Hey millet, ben
ölmeye karar verdim. Niye biliyor musunuz? Çünkü yaşım yirmi yediye
geldi, dayandı. Benim gibiler daha fazla yaşamamalı. Allah
korusun, ya ölmeye değil de üremeye karar verseydim? Neyse ki aklım
hâlâ başımda. Sahneye girmem gereken yeri ayarlayamadım ama
çıkmam gereken yeri biliyorum. diyor. Gerçek anlamda hiçbir şeye
tutunamadığını, eroinden başka her şeyi
tükettiğini -gençliğini, hayallerini, mesleğini,
mutluluğunu- ve onun, eroinin ondan hep daha fazlasını
istediğini ifade ediyor ve şöyle bitiriyor kitabını: Ben
giderim, gideceğim ama birileri bir şey yapsın, bir çözüm
bulsun. şeklinde ifade ediyor ve o Eroinin Güncesi isimli kitabın
imza gününde de, imzadan sonra hayatına işte o son altın
vuruş dediğimiz hadiseyle son veriyor. Burada, tabii, madde
bağımlılığının dramıyla ilgili bizzat
bizim okuduğumuz, gördüğümüz, duyduğumuz, seyrettiğimiz,
bizzat şahit olduğumuz olaylar var, ama çoğu bunun sonuç
safhasında bizim gündemimize gelen şeyler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edecek
misiniz efendim?
NECDET ÜNÜVAR (Devamla)
Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Çok
teşekkür ediyorum.
O aşamaya kadar
aslında yapılması gereken pek çok şey var. Bu konuda
hepimize, toplumun tüm katmanlarına görevler düşüyor. Toplumda
yaşayan hiç kimse kendisini bu problemden azade göremez, görmemeli. Bu
yüzden, bu araştırma komisyonunun kurulmasını çok
önemsiyoruz.
Yapılacak
çalışmaların milletimize, devletimize hayırlı sonuçlar
doğurmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ünüvar.
Sayın milletvekilleri,
gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi önerge sahiplerine
söz vereceğim. İlk söz Sinop Milletvekili Engin Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Ahmet Ersinin birinci
imzasıyla verdiğimiz uyuşturucu kaçakçılığı
ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki
artışın sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin, önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdiğimiz Meclis araştırması üzerinde söz aldım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, benzer konuda, aynı konuda
Sayın Ateşin, Sayın Sarıçamın, Sayın
Ünüvarın, Sayın İncekaranın, Sayın Kilerin ve
Sayın Özdemirin ve arkadaşlarının verdiği Meclis
araştırma önergeleri vardır.
Meclis araştırması,
belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan bir incelemedir. Elbette ki
bizim böyle bir araştırma istememizin sebebi, konunun çok vahim ve
artık, bir an önce, bir dakika bile beklemeden çözüm bulunması
gereken bir konu hâline dönüşmesidir. Elbette Hükûmet, yani icra
organı işini doğru yapsa, bizim, Mecliste böyle bir önerge
vermemize -bizim ve diğer arkadaşların- iktidar partisine mensup
milletvekili arkadaşlarımızın da böyle bir önerge vermesine
gerek kalmaz.
Bir parlamentoda muhalefet
Meclis araştırması önergesi verebilir, muhalefet partileri
verebilir. İktidar partisine mensup milletvekilleri de böylesine hassas
bir konuda Meclis araştırması önergesi veriyorsa burada
Hükûmetin düşünmesi lazım, Hükûmetin konuya daha fazla
kayıtsız kalmaması lazım.
Sayın milletvekilleri,
bunu şunun için de söylüyorum: Meclis araştırması
müessesesini çok iyi, doğru kullanmamız lazım. Biraz önce
gündeme baktım. Meclisimizin gündeminde yüz üç tane Meclis
araştırma önergesi var. Bu önergelerin hepsi iyi niyetle
verilmiş önergelerdir, hepsi de yurdun belli bölgelerinde ya da tümünde
belli temel sorunlara yöneliktir, ama bu Meclis araştırma
komisyonunun, yani bu müessesenin çalışmaları sadece
milletvekillerimizin mesaisini tüketecekse, milletin parasını
tüketecekse çok da gereği yoktur.
Bir örnek vereyim ben size:
Geçen dönem Meclisimiz, 14 Aralık 2006da, çocuklarda ve gençlerde artan
şiddet eğilimi ve okullardaki olayların
araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurdu. Komisyon
çalıştı, görevini tamamladı -emeği geçen arkadaşlarımıza
teşekkür ediyoruz- yanlış hatırlamıyorsam 400
sayfalık da bir rapor yayınlandı. O zaman da söylemiştim.
Raporun meli, malılarla dolu bir sonuç bölümü vardı, ama çok
değerli bulgular da vardı, veriler de vardı.
Şimdi ben Hükûmete
soruyorum: Bu raporla ilgili, geçen dönem verilen, bu Meclisin
yaptığı, kurduğu bir araştırma komisyonuyla
ortaya çıkarılan çocuklarda ve gençlerde şiddet, okullardaki
olayların araştırılmasıyla ilgili kurulan komisyon
raporu üzerinde -bakanlar, hemen hemen aynı bakanlar- Hükûmetin bir
paragraflık bir icraatı olmuş mudur? Bir paragraflık bir
genelgesi olduğundan şüphe ediyorum. Böyle Hükûmet olur mu? Meclisi
niye o zaman bu komisyonlarla meşgul ediyoruz? Rapor, dediğim gibi, 29 Mayısta
görüşüldü ve rafa kaldırıldı.
Bunu şunun için
söylüyorum sayın milletvekilleri: Bu uyuşturucuyla ilgili
Parlamentomuzun duyarlığı her türlü takdire şayandır.
Ama, burada kabul edileceği de görülen, bütün partilerin ittifakıyla
kurulmasının kabul edileceği görülen araştırma
komisyonu raporunun akıbetinin de geçen dönem çocuklarda ve gençlerde
artan şiddet olaylarını araştıran komisyonun raporuna
dönüşmemesini, şimdiden bir ön temenni olarak yüce heyetinizin
takdirine sunuyorum.
Şimdi, özetle, Meclis
araştırma komisyonları Hükûmet tarafından ciddiye
alınmalıdır. Gerekiyorsa araştırma komisyonu raporunun
akabinde bir Meclis soruşturma komisyonu kurulabilmelidir. İktidar
partisinin buna da hazır
olması lazım. Tabii, Meclis soruşturma komisyonu ve Meclis
araştırma komisyonu çok ayrı şeydir. Birisinde, biraz önce
söylediğim gibi, bilgi edinmek için bir inceleme yaparsınız.
Birisinde soruşturacağız, nereye kadar giderse oraya kadar
soruşturacağız. İşte, Hükûmetin bu cesareti göstereceğini
de şimdi deklare etmesi lazım.
Sayın milletvekilleri, Türkiyeyi
ben Ankaranın Kızılay Meydanına benzetirim. Dünyada
coğrafi konum olarak Türkiye'nin konumu ile Ankara özelinde
Kızılay Meydanı konumunun hiçbir farkı yoktur. Ankaradaki
herkes Kızılaydan geçer. Ankaradaki mal, hizmet, hemen hemen her
şey Kızılaydan geçer. Şimdi, dünyada da böyle. Dünyadaki
bütün trafik Türkiyeden geçmek zorunda. Böyle, dünyanın merkezinde,
coğrafi olarak çok odak noktasındayız ve bütün resmî
yöneticilerimizin, resmî kaynakların itiraf ettiği gibi de Türkiye,
dünya uyuşturucu trafiğinin dört yol ağzıdır, bir
kavşaktır. Türkiye'nin coğrafi konumunu ben Allahın bir
nimeti gibi görürüm, ama maalesef, bazen böyle olumsuz yanları da var.
Emniyet
teşkilatımıza, Jandarma teşkilatımıza -küçük
aksamaları bir kenara koyarsak, ufak tefek lokal şeyleri, ihmalleri
bir tarafa bırakırsak- genel olarak teşekkür ediyoruz.
Görevlerini yapıyorlar, çalışıyorlar hem de büyük bir
gayretle çalışıyorlar.
Şimdi benim
sorduğum şu: Tabii, emniyet ve jandarma da aslında Hükûmete
bağlı. Ama mesele sırf adli ya da askerî, polisiye çözümlerle
çözülemeyecek kadar önemlidir. Hükûmet bu konuda ne yapıyor, bu önemli.
Şimdi, ne yapıyor?
Bakın, ben size buradan iki istatistik göstermek istiyorum. Bunlar resmî
istatistiklerdir sayın milletvekilleri. Şöyle bir tablo var,
görebilirsiniz. -Parlamentomuz bugün kalabalık değil. Anayasa
değişikliğinde çok kalabalıktınız.- Bakın,
2002de Türkiyede 75.825 extacy yakalanmış. Bilin ki yakalanan kadar
da yakalanmayan, içilen vardır. Bu böyledir hep. 2006da 75 bin adet extacy
1 milyon 200 bine çıkmış. 2006da da 1 milyon 200 bin tane de
yakalanmayan vardır.
MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) Bu mantık nasıl bir mantık?
ENGİN ALTAY (Devamla)
Şimdi gelir, buradan sen alternatifini söylersin.
Şimdi, ben buradan
jandarmaya, emniyete teşekkür ederim. Ama Hükûmete de sorarım
Sayın Bakan, bu grafiği nasıl açıklayacaksınız?
diye. Bunu Hükûmetin açıklaması lazım.
Şimdi, bakın,
kokain, 2002de -göstereyim buradan- 7 kilo, 2006da 76 kilo. Emniyete ve
jandarmaya teşekkür ediyoruz. Bu rakam artışı, bilin ki 76
kilo da yakalanmadan geçen ya da kullanılan var.
Yapılan
araştırmalar -zamanımız az- Türkiyede çocuklar, gençler
dâhil toplumun bütün kesimlerinde çok ciddi bir uyuşturucu tüketiminin
süratle ve hızla yayıldığını,
yaygınlaştığını ve toplumun bütün ekonomik
kesimlerini
E, bir dönem Bu, zengin eğlencesi. denilen şeyler
şimdi aşağılarda. Kimisi kokain çekiyor, köprünün
altındaki çocuk da tiner çekiyor. Tablo vahimdir. Ama, işte, bu konuda
tekrar altını çizerek söylüyorum: Hükûmetin bu son dört beş
yıldaki uyuşturucu trafiğinin artmasında,
uyguladığı sosyoekonomik politikaların ve Hükûmetin
eğitim sistemimize bakışının, bu
artışın temel faktörü olduğunu ben düşünüyorum, ben
öyle düşünüyorum. Bu büyük bir vebaldir, büyük bir günahtır, büyük
bir ayıptır.
Bakın, TÜİK bir
araştırma yapmış 26.900 öğrenci üzerinde, TÜİK
resmî bir kuruluşumuz. Sigara yüzde 16, alkol yüzde 16, uyuşturucu
yüzde 3. Sayın milletvekilleri, bu araştırmalar, minik yavrularımızı
gönderdiğimiz okullarda yapılan araştırmalar.
Uyuşturucu yüzde 3, sigara yüzde 16, alkol yüzde 16.
Çocuklarımızın neredeyse beşte 1i gitmiş. Bu vahim
bir durumdur.
Okullarda şiddeti, biz
müteaddit defalar gündeme getirdik, Meclisimiz bu konuya duyarlı
olmadı. Şimdi, büyük bir mutlulukla görüyorum ki Meclisimiz
sanıyorum bu konuda gerekli hassasiyeti, duyarlığı
gösteriyor, gösterecek. Hükûmetten de karşılığını
beklemek bizim görevimizdir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; madde kullanımı, yıkıcı
etkileriyle bireyin seçtiği nesne karşısında
köleleşmesidir. Mesela ben bir sigara tiryakisiyim. Kimseye de tavsiye
etmiyorum, her vesileyle söylüyorum. Büyük bir bırakma azim ve
kararlılığı da içindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ama bu konuda Millî
Eğitim Bakanlığımızın çok ciddi bir gayret, çaba,
program içinde olması lazım. Yani göstermelik şeylerle, okula
bir tane polis dikerek falan bu işler olmaz. Bu konuda Millî Eğitim
Bakanlığımızın çok ciddi, yoğun bir gayret içinde
olması lazım.
Bakın, Anayasanın
58inci maddesi, çocuklarımızın ve gençlerimizin
uyuşturucudan ve bütün kötü alışkanlıklardan
korunmasını devlete bir ödev olarak yüklemiştir. Şimdi
buradan Hükûmete soruyoruz, Başbakana soruyoruz: Anayasanın 10uncu,
42nci maddeleri üzerinde dolaşarak Türkiyeyi bir kaos ortamına
sürükleyeceğine, 58inci maddeyle sana verilmiş görevleri yapsana
Sayın Hükûmet! Senin asıl işin bu. 58inci maddeyle ilgili
görevlerini yap, ondan sonra gel buraya, karşımıza yüzlü yüzlü
çık, biz de seni takdir edelim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; çocuklarımızın muhtaç olduğu
kudretin dolaştığı asil kanının
uyuşturucuyla zehirlenmesine Hükûmet daha fazla seyirci kalmamalı. Bu
önergeyi destekleyeceğiz. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altay.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkan, Hükümete yönelik
birtakım eleştiriler dile getirdi
BAŞKAN Cevap mı
vermek istiyorsunuz?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Yerimden, izin verirseniz bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sayın Altay konuşmasında, uyuşturucuyla mücadelede,
işbaşında bulunan Hükûmetin, daha doğrusu Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetlerinin hiçbir şey
yapmadığını ifade etti, birtakım grafikler gösterdi,
sizler de takip ettiniz. Uyuşturucu madde yakalanmasındaki grafiklerde
çok ciddi bir artış olduğunu gösterdi. 2002de şu
yakalanıyordu, şimdi daha fazla yakalanıyor. dedi ve güvenlik
güçlerine de teşekkür etti. Peki, bunlar daha önce niye
yakalanmıyordu da şimdi yakalanıyor Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (Sinop)
Daha önce kullandığının yarısı
yakalanıyordu, şimdi de kullandığının
yarısı yakalanıyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Yaa, yaa
Bakın, uyuşturucuyla ve
kanunsuzlukla mücadelede bizim dönemimiz en başarılı dönemlerden
biridir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Daha fazla
uyuşturucu yakalanmıştır, organize suç örgütleriyle ve
çetelerle mücadelede çok önemli başarılar elde edilmiştir.
Sadece son bir yıl içerisinde Türkiyede çökertilen çetelerin ve organize
suç örgütlerinin sayısı 350 civarındadır ve son bir
yıl içerisinde bu çete mensuplarından yakalanarak şu anda
cezaevinde bulunan kişi sayısı 4.150dir. Daha önce böyle bir
mücadele, böyle bir başarı görülmemiştir. Sayın Altay
sadece muhalefet yapmıştır. Dolayısıyla, muhalefet
olarak bunları tabii ki söyleyecektir, ama lütfen, hakkı teslim edin.
Geçmiş iktidarlarla bu iktidarın, kanunsuzlukla, çetelerle, organize
suç örgütleriyle ve uyuşturucuyla mücadeledeki farkını lütfen
kadirşinaslık gösterin ve burada ifade edin.
Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Bakan, kullananların sayısı 10 kat artmış.
Bunun neyiyle övüneceğiz?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Söz sırası, Ankara
Milletvekili Sayın Yılmaz Ateşte.
Buyurun Sayın Ateş.
Süreniz on dakika Sayın
Ateş.
YILMAZ ATEŞ (Ankara)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
konunun önemi verilen yedi önergeden de belli olmaktadır. İktidar ve
muhalefete mensup milletvekilleri yedi ayrı önerge vermişlerdir.
Benim önergem bir farklılık arz ediyordu. Ben özellikle okullardaki
uyuşturucu ve şiddet olaylarının
araştırılmasını arz etmiştim ama Meclis
yönetimimiz bu yedi önergenin de birleştirilmesinin uygun olacağını
belirttiler, ben de buna katıldım.
Sayın milletvekilleri,
öyle anlaşılıyor ki biz bu konuyu da kabul edeceğiz,
Meclisimiz kabul edecek, bir araştırma komisyonu kurulacak ve bu
konuyu araştıracağız.
Değerli arkadaşlar,
bu konuda 22inci Dönemde de sokak çocuklarının sorunlarını
araştırmak üzere bir komisyon kurulmuştu. Siirt Milletvekilimiz
Sayın Öner Ergenç başkanlığında oluşturulan bu
komisyon gerçekten de çok başarılı bir çalışma
yapmış ve konunun, sorunun ne boyutlarda olduğunu gözler önüne
sermişti. Şimdi benim vereceğim rakamlar Sayın Öner
Ergençin başkanlığında kurulan komisyon raporundan
alındığı için öyle zannederim ki Hükûmet
sıralarından Bunlar muhalefet ediyor, muhalefet olsun diye
söylüyorlar. şeklinde bir itiraza neden olmaz.
Sayın Ergençin
başkanlığındaki komisyonun 2006 yılındaki
tespitleri şöyle başlıyor, diyor ki: Son üç yılda, yani
Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği son üç yılda, bu
olaylarda müthiş bir artışın olduğunu rakamlarla
ortaya koyuyor. Örneğin on-on sekiz yaş arasında uyuşturucu
kullananların sayısı 2001de 8.629 iken 2002de bu rakam
28.622ye, 2003te 36.223e ve 2004 yılında da 37.635e
çıktığını bu rapor ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bu rakamlar vahameti ortaya koymaktadır. Bir diğer
araştırmada, 711 okulda 860 bin öğrenci ve 22 bin öğretmeni
kapsayan bir araştırma sonunda okullarımızın yüzde
40ında dayak olduğunu, yüzde 30unda öğretmenlerin sopayla
dolaştığını, yüzde 20sinde saç kesme
cezasının olduğunu, her 100 okulun 6sında da
uyuşturucu olaylarının yaşandığını, her
okulda katkı payının alındığını da yine
bu rakamlar ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bu baskı-şiddetin sadece 2006 yılı Şubatında
meydana gelen 25 olayda 7 öğrencimiz hayatını kaybetmiş, 35
öğretmenimiz yaralanmış, 34 gencimiz de göz altına
alınmış.
Sayın milletvekilleri,
olayın bir diğer en tehlikeli boyutu da yönetimden kaynaklanan bir
şiddet ve baskıyla -maalesef, üzülerek belirtmem gerekir ki- Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde Türkiye'nin
tanışmış olmasıdır. O da şudur:
Öğretmenler ve okul yönetimlerinin tek tip öğrenci yetiştirme
gayreti ve mevcut iktidara da yaranma çabasıyla bazı
okullarımızda tam bir faşizm uygulaması görülmüştür.
Amasyada Anadolu Kız Meslek Lisesinde 4 tane kız öğrencimiz
-Hatice, Gamze, Şermin, Şennur D. adlı öğrencilerimiz- okul
yönetiminin, ilgili öğretmenlerinin baskısına daha fazla
dayanamayarak hem okullarını değiştirmek durumunda
kalmışlardır hem de yurtlardan olmuşlardır. Yine
İstanbul Şişli Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Burak
Tibar, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Mustafa Kurt tarafından
hastanelik edilinceye kadar dövülmüştür, Muharrem ayıdır,
orucum. dediğinde de dayağın dozajı daha da
artırılarak böbreklerine dahi büyük zarar verilmiştir.
MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) Ne ilgisi var?
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Okuldaki baskıyı anlatıyorum, niye rahatsız oluyorsunuz?
Bunu yapan okul yönetimi, okul öğretmeni; bundan utanmanız lazım
itiraz edeceğinize.
MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) Uyduruk gazete haberlerini buraya taşımaktan sizin
utanmanız lazım.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Sizin
BAŞKAN Sayın
Ateş, lütfen
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin İnsan Hakları Komisyonu
Başkanının tespit ettiği, kayda geçirdiği bu olaylara
uyduruk diyorsanız yazıklar olsun size. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Genel Kurula
hitap edin lütfen.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Yine İstanbulda Esenyurt Ali Kul Çok Programlı Lisesi öğrencisi
Burak Kul, Alevi olduğu için dövülmüş, bu dövene ceza
verileceğine, belediyede çalışan babası idareye çağrılarak,
baskıya bir de babası tabi tutulmuştur.
Yine İstanbul
Sarıyerde Ayhan Aka, Aykut Aka adlı 2 genç öğrencimiz tarikat
tuzağına düşmüş, intihar etmişlerdir. Şimdi, bu
öğrencilerin babası, ailesi sorunlarını, dertlerini anlatacak
bir yetkili dahi bulamamaktadırlar.
Antalyanın
Altınova İlköğretim Okulunda 5 öğrenci, abdest almıyor
diye, sürekli şiddete, tacize maruz kalmış, hatta Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi Öğretmeni, bu öğrencileri okul içinde çağırırken
Kötü, gel buraya. şeklinde dile getirmektedir.
Gebze Darıca beldesinde,
öğretmen Hüseyin Cebe, meslektaşı bir başka öğretmen
Necati Kumaş tarafından, inancından ötürü öğrencilerinin
gözleri önünde kurşun yağmuruna tutularak katledilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bunlar kamuoyuna yansıyan baskılardan, tacizlerden birkaçı.
Takdir edersiniz ki basına daha yansımayan, kamuoyuna yansımayan
çok sayıda olayların olduğunu biliyoruz. Bu olayların
failleri hakkında, doğrusu, ne işlem yapılmıştır
şu ana kadar daha bir tek birini öğrenemedik. Hep Soruşturma
açıldı. deniyor ama soruşturma sonunda ne olduğu,
kamuoyunun vicdanını rahatlatacak, kamuoyunun yüreğine su
serpecek bir tek işlemin de yapıldığı bugüne kadar
kamuoyuna yine yansıtılamamıştır.
Sayın milletvekilleri,
bu çağ dışı uygulamalara karşı etkili bir önlem
alınmayınca, maalesef, bu çağ dışı zihniyet
sahipleri de giderek cesaret almaktadırlar. Sayın Başbakan,
kıyafetinden ötürü salondan çıkarılan bir öğrencimizi
arayarak, olayı kınadığını, direnmesini ve
arkasında olduğunu söyledi. Sayın Başbakanın takdiridir,
elbette ki zulme uğrayan biri varsa onun arkasında durması
lazım. Ama, az önce sıraladığım olaylara maruz kalan
öğrencilere, bırakın yanlarında olmayı, bu
insanlık dışı uygulamayı reva gören hiçbir yöneticiden
ne hesap sorabilmiştir ne de hesap sorulacağı görülmektedir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye her zorluğu aşacaktır, aşmıştır da.
Ama, yeter ki el birliğiyle, gönül birliğiyle Türkiye hareket
edebilsin. Ama, çağ dışı kalmış yöneticiler, zihniyetler
iktidardan beslenirse, çözmek de zorlaşır, yeni sorunlar da
yaratılır.
BAŞKAN Sayın
Ateş, bir dakika müsaade eder misiniz efendim.
Sizin önergenizin mahiyeti
ayrı mı efendim?
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Sayın Başkan, ben cümlemi tamamlayayım da ondan sonra
BAŞKAN Hayır,
tamamlayın da, yine tamamlatacağım size. Mahiyeti ayrı
mı, yani sizin önergenizin mahiyeti ayrı mı? Niye bunlarla
birleştirildi, bu şeyle? Başka bir önerge vermişsiniz siz.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
Sayın Başkan, konuşmasında söyledi.
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Önergeyle ilgili hiçbir şey söylemedi.
BAŞKAN - Yani, dinledim
bu saate kadar ama artık sormam lazım, ben de merak ettim, yani sizin
önergeniz ayrı bir önerge mi? Uyuşturucuyla ilgili falan değil
miydi önergeniz?
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Karşılıklı konuşmamak için susuyorum. Siz bitirin ben
konuşayım.
BAŞKAN Hayır, ben
sustum, siz söyleyin efendim.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Peki, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, ben,
bugüne kadar yaptığım bütün konuşmalarda süresine uyan bir
milletvekiliyim. Bir buçuk dakikalık süremi aldınız.
BAŞKAN Ben
vereceğim sürenizi.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Şimdi arz edeyim Sayın Başkan. Ben konuşmamın
başında dedim ki: Benim önergem, okullarda uygulanan şiddet ile
madde bağımlılığının araştırılmasıydı.
Ama Meclis yönetimimiz benim önergemin de, Meclis araştırması
önergemin de bu önergeyle birleşmesini önerdi bana, ben de kabul ettim. O
nedenle, bizim
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Beş dakika verin sayın Başkan.
BAŞKAN Beş dakika
da konuşabilirsin ama değişen bir şey olmaz. Siz
konuşun isterseniz.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Anlayamadım Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun,
konuşun, devam edin.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Hayır, anlayamadım.
Şimdi, Sayın
Başkan, ben
BAŞKAN Yani, sizin
elinizde değil miydi bunu kabul etmemek?
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Etmeseydiniz.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Ben de
BAŞKAN - Allah Allah
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Sayın Başkan, böyle bir usulümüz yok. İzninizle. Ben de orada
iki yıl Başkan Vekilliği yaptım.
BAŞKAN
Yaptınız.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Böyle konuşmacının sözünü keserek, Meclis Başkanıyla
konuşmacının karşılıklı konuşması
gibi bir usulümüz yok.
BAŞKAN Sormak
hakkım ama
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
İzin verirseniz, Hükûmet burada, ne güne oturuyor orada?
BAŞKAN Sormak
hakkım ama, ben de Başkan olarak sizi idare ediyorum.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Siz iktidarın temsilcisi değilsiniz.
BAŞKAN Sormak
hakkım. Sormak hakkım tabii.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
İzin verin. Ben de onu açıklıyorum, ikide bir niye kesiyorsunuz?
BAŞKAN Tamam, ben de
açıkladım, merak ettiğimden soruyorum.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Sayın Başkan, ikide bir sözümü kesemezsiniz.
BAŞKAN Buyurun,
meramınızı anlatın, tamam.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Ya Sayın Başkan, yapmayın.
BAŞKAN Ben bir
şey yapmıyorum, siz yapıyorsunuz.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) -
Şimdi bu akşamın saatinde sizinle bir polemiğe girmek
istemiyorum.
BAŞKAN Ben de
istemiyorum.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Beni de buraya çekmeyin.
BAŞKAN Ben de
istemiyorum.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Peki, o zaman sözümü kesmeyin lütfen.
BAŞKAN Buyurun,
konuşun.
Bir dakika daha ek süre
veriyorum.
YILMAZ ATEŞ (Devamla)
Sayın milletvekilleri, ben, okulda yönetimden kaynaklanan
baskıları anlatıyorum. Bundan rahatsızlık duyacağımıza,
bu sorunları, gelin, el ele verelim, bu sorunları
kaldıralım, bu baskılar olmasın. Bu örnekleri veriyorum,
iktidar burada. Sayın Bakan, inşallah, çıkar der ki: Sayın
Ateş siz yanılıyorsunuz, Amasyada öğrencilere zulmeden
şu yönetimlere biz şu cezayı uyguladık der, açıklar.
İstanbulda dövülen çocukların faillerine biz şu cezayı
uyguladık der, ben de kendisine teşekkür ederim. Bu çağ
dışı zihniyetlerin Türkiyede hortlamaması için bu
çabayı gösteriyoruz Sayın Başkan. Bu komisyon da
sanırım onun için kurulacak.
Değerli arkadaşlar,
her türlü sorunu çözeriz. Yeter ki bu çağ dışı
kalmış zihniyetler, uygulamalar iktidardan beslenmesin.
Komisyonlarımız
kuruluyor, komisyonlarımız çalışıyor ama sorun
tespitten ibaret değildir, sorun çözümden ibarettir. O nedenle,
Hükûmetimiz, önümüzdeki süreç içerisinde, bu komisyonumuz dilerim kabul edilir
kurulursa, bu komisyonun belirlediği çözüm önerilerinin hayata geçmesi
için gereken dikkati ve gayreti gösterir.
Bu önergeleri kabul
edeceğinize inanıyorum, evet oyu vereceğinize inanıyorum,
yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ateş.
Söz sırası,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ahmet Gökhan Sarıçama aittir.
Buyurun Sayın
Sarıçam. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Kırklareli) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, beni kürsüye davet ederken Kırıkkale Milletvekili
dediniz.
BAŞKAN Pardon,
Kırklareli, özür dilerim.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Devamla) Ben, Kırklareli Milletvekili olarak görev yapmaktayım
-ikinci dönem- Parlamentoda. Kırklarelili hemşehrilerim zaten
Kırklareline gelen kargoların yanlışlıkla
Kırıkkaleye gitmesinden yeteri kadar mağdur. Ayrıca bunun
Parlamento tutanaklarına da böyle geçmesini arzu etmediğim için
düzeltmek ihtiyacı hissettim.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizin ve dünyanın önemli bir sorunu olarak özellikle son yıllarda
artış eğilimi gösteren uyuşturucu -uyuşturucunun
dağıtımı, ticareti- ve uyuşturucu
dağıtımından, üretiminden ve ticaretinden birtakım
illegal örgütlerin birtakım menfaatler sağlayıp daha sonra da
bunun değişik toplumsal mekanizmalara zarar verir boyutlarda
çalışmalarda bulunması hepimizi rahatsız etmekte. Bu
konuyla ilgili olarak Parlamentomuzda bulunan bütün partilerin
milletvekillerinin aynı hassasiyeti paylaştığını
bilmekteyiz ve yedi tane verilen önerge de bu konuda herkesin hemfikir
olduğunun önemli bir göstergesi.
İnceleme,
soruşturma kapsamında, bu tür önergelerle birtakım
araştırma komisyonlarının kurulması, devletimizin,
hükûmetimizin sorun olarak görülen konularda yaptığı
çalışmaların tespit edilmesi, eksiklerinin ayrıca tespit
edilmesi ve bunların giderilmesi konusunda hükûmete ve gerekli organlara
tavsiyede bulunulması milletvekillerimizin görevlerindendir. Biz de, bu
kapsamda, ülkemizi ve toplumumuzu yakından ilgilendirdiğine
inandığımız bu konuyla ilgili şahsım ve 30
arkadaşımla birlikte bir önerge verdik. Bu önergeyi vermemizde ve
böyle bir yapının oluşmasında, yine, Cumhuriyet Halk
Partisi İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersinin bundan
yaklaşık bir ay önce yapmış olduğu duygusal bir
konuşmanın da büyük bir önemi var.
Uyuşturucu,
bildiğiniz gibi, insanların, tarihsel süreçte, değişik
zamanlarda, bazen keyif almak için bazen birtakım
rahatsızlıklarını unutmak için kullandığı
bir madde. Afyondan, kenevirden, sentetik olarak değişik
şekillerde üretilen bu maddeyi, insanlar, ilk başlarda, belki
kısa süreli birtakım maksatlarla kullanmaya başlıyorlar,
fakat bu maddelerin içindeki birtakım kimyasal özelliklerden dolayı
bir bağımlılık hâline dönüşüyor. Daha sonra, içindeki
yine birtakım kimyasal maddelerin merkezî sinir sistemini çökertmesiyle,
kişide ve toplumun değişik tabakalarında sosyal
birtakım çöküntüleri getiriyor.
Sadece kişinin kendisine
değil, içinde yaşadığı topluma ve çevreye de çok büyük
zararlar vermesi bakımından, uyuşturucu maddeyle,
değişik tarihsel dönemlerde sürekli mücadele edilmiştir. Bu
mücadelenin değişik metotları oluşturulmuştur.
Bunların -adli mücadeleler olduğu gibi, zabıta mücadeleleri
olduğu gibi- sosyal boyutunu inceleyip, ahlaki ve manevi noktadaki
birtakım eksikliklerden kaynaklandığı da tespit
edilmiş, bunlarla da değişik dönemlerde değişik
mücadeleler yapılmıştır.
Ülkemizde de bu konuyla ilgili
önemli çalışmalar özellikle 2002 yılından itibaren ciddi
bir şekilde başlatılmış, biraz önce değerli
milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu
verilerden de gözüktüğü üzere, bu mücadelenin sonucunda, ülkemiz özellikle
transit uyuşturucu ticaretinde kullanılmakta olduğundan
dolayı, bu maddelerin ülkemiz üzerinden diğer ülkelere
ulaştırılmasına engellemeler
başlatılmış ve büyük miktarda -zabıta tarafından-
bunlar ele geçirilmiştir. Böylece, sadece ülkemizdeki değil, belki
ülkemiz üzerinden Avrupanın ve dünyanın birçok yerindeki
gençlerimizin, insanların bu zararlı maddelerle kolay
buluşabilmesi engellenerek tüm dünyaya ve insanlığa Türkiye
üzerinden ciddi bir hizmet de yapıldığı kanaatini taşımaktayım.
Değerli arkadaşlar,
bu konuyla ilgili olarak, yine, illegal uyuşturucu maddeler kullanan
kişiler bunları elde etmek için çeşitli risklerin içine de
girmekte ve bu risklerden dolayı da, bu maddelerin
alımı-satımı önemli bir miktarda ekonomik değer
kazanmakta. Sentetik uyuşturucu kullanımında azalma olmakla birlikte,
ciddi miktarda, eroin tarzı bağımlılık yapan
uyuşturucu maddelerde -ki yaklaşık yüzde 8 oranında- her
yıl artış var ve 300 milyar dolar civarında bir
uyuşturucu ticaret hacminin dünyada olduğu da göz önüne
alındığında, bunun, göz ardı edilmemesi gereken ve
bugün yapılan her türlü mücadelenin dahi ötesinde birtakım
tedbirlerin ve mücadele yollarının da tespit edilmesinin zorunlu
olduğu bir konu olduğunu dikkatlerimize almak zorundayız.
Birleşmiş Milletler
Uyuşturucu ve İlgili Suçlar Dairesi tarafından Cenevrede
açıklanan 27 Haziran 2007 tarihli raporda da Dünyanın en büyük
uyuşturucu sağlayıcılarının, Afganistanın
güneyi, Güney Batı Kolombiya ve Doğu Myanmar gibi, merkezî otoritenin
dışındaki bölgeler olduğuna yer verilmiştir.
Yine, terör örgütlerinin
uyuşturucu madde kaçakçılığının imalat,
taşıma, aracılık, satış ve sokak
satıcılığı gibi her safhasında yer alarak
finansal destek sağladıklarına da yine bu raporda dikkat
çekilmiştir. Avrupada uyuşturucu ticaretini kontrol altında
tutan PKKnın, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden getirilen
uyuşturucuyu İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanyadaki yasa
dışı örgütler ile iş birliği içerisinde Avrupaya
nasıl aktardığı ve pazarladığı da
belgeleriyle birlikte ortaya konulmuştur.
Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü (OECD) Mali Eylem Görev Grubu tarafından 7
Mayıs 2007de yayımlanan uyuşturucu raporunda da PKKnın
gelirinin büyük bir bölümünü uyuşturucu ticareti, insan
kaçakçılığı, kara para aklama, haraç gibi organize suç
faaliyetlerinden elde ettiği belirtilerek, son dönemde Türkiyede
tırmanan terör eylemleriyle birlikte örgütün Avrupa ülkelerinde organize
suç faaliyetlerini de yoğunlaştırdığı
vurgulanmıştır. Europol tarafından Avrupa Birliği
ülkelerinin içişleri bakanlarına sunulan benzer bir raporda ise,
Avrupa için en ciddi tehlikeyi uyuşturucu kaçakçılığı,
insan ticareti, yasa dışı göç ve sahte para
basımının oluşturduğu vurgulanarak, PKKnın da en
tehlikeli mafya yapılanması olduğuna dikkat çekilmiştir.
Buradan da anlaşılacağı üzere, bağımlılık
yapıcı maddeler, bunların ticaretini yapan odaklar,
bağlantılı suçlar ve sorunlar sadece bizim ülkemizin değil
günümüz dünyasının en önemli sorunları arasında yer
almaktadır. Bu sorun ile yeterince baş edebilmek de uluslararası
iş birliği çerçevesinde ve ancak delile dayalı bir politika ve
strateji izlenmesiyle mümkündür. Bu amaçla, güvenilir,
karşılaştırılabilir nesnel veri toplanması,
değerlendirilmesi ve analiz edilmesi gibi işlevleri yerine getirmek üzere
Portekiz Lizbonda konuşlu Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığı İzleme Merkezi 1993
yılında kurulmuştur. Merkez, Avrupa Birliğine üye ve aday
ülkelerden yapılandırılmıştır. Ülkemizin bu
Merkeze üyelik süreci 2000 yılında yapılan başvuruya
dayanmakta olup, Türkiyenin katılımını düzenleyen anlaşma
Ekim 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmiştir.
Fiziki yapı, personel ve fonksiyonel açıdan en elverişli kurum
olduğuna karar verilen Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık
ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı, 16
Mayıs 2002 tarihinde Başbakanlık makamı tarafından
Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığı İzleme Merkezinin ulusal temas
noktası olarak yetkilendirilmiştir.
Türkiye Uyuşturucu ve
Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi
adıyla kurulan ulusal temas noktası, görevi ve konumu gereği
itibarıyla Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Emniyet
Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı gibi Kurumsal temas noktaları adı
verilen birçok kurum ve kuruluşla iş birliği içinde görevlerini
sürdürmektedir.
TUBİMin görevlerini iki
ana başlıkta toplamak mümkündür. Bunlardan ilki: Avrupa Uyuşturucu
ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme
Merkezinin ulusal temas noktası olmasının getirdiği
sorumluluk çerçevesinde ulusal kurum ve kuruluşlarla iş birliği
içinde, Türkiye'nin risk ve mücadele profilini ortaya koyacak verileri
toplayıp, elde ettiği verileri yıllık ülke raporları
ve tablolar hâlinde ulusal birimlerle ve Avrupa Uyuşturucu ve
Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme
Merkeziyle paylaşmaktır.
TUBİMin ikinci önemli
misyonu ise ulusal görevlerdir. 20 Kasım 2006 tarihinde
Başbakanlık makamınca imzalanarak yürürlüğe giren Madde ve
Madde Bağımlılığıyla Mücadele Ulusal Politika ve
Strateji Belgesi TUBİMe ulusal ve uluslararası anlamda geniş
sorumluluk verdiğinden, belgenin uygulanmasının takibinden
sorumlu birim olarak ulusal düzeyde bir takip ve koordinasyon merkezi hüviyeti
kazanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Sarıçam.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Devamla) Benzer bir yapı, Emniyet Genel Müdürlüğü İl
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele şubeleri bünyesinde
Madde Kullanımıyla Mücadele Uygulama İrtibat Birimi, kısaca
İLTEM olarak kurulmuştur.
Yasa dışı
bağımlılık yapıcı madde kullanımındaki
hedef kitle olarak belirlenen gençlerde farkındalık arttırma
eğitimlerine yönelik çalışmalarda bulunmak amacıyla il
birimlerinde çalışan personele, alanında uzman üniversite
öğretim üyelerinin desteğiyle madde kullanımıyla mücadele,
eğiticilerin eğitimi ve programları verilmektedir. Bu
eğitim programına katılmış olan uzman görevliler il
millî eğitim ve sağlık müdürlüğünde görevli ilgili
uzmanların da katılımıyla, lise ve dengi okulu
öğretmen ve öğrencilerine, velilerine, ceza ve tutukevi personeline,
sivil toplum kuruluşu temsilcilerine, talep hâlinde diğer kitlelere
yönelik, madde kullanımı ve bağımlılığı
konusunda toplumun farkındalık düzeyini arttırıcı
konferans, panel ve tiyatro gibi etkinlikler düzenlemektedir.
Hâlen ciddi boyutlarda bir
madde kullanımı sorunu yaşamayan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sarıçam.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Devamla)
Başkanım, teşekkür edecek kadar bir süre verirseniz sevinirim.
BAŞKAN Buyurun.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Devamla) Değerli arkadaşlar, ulusal kullanıcı
profilimize dayanarak risk gruplarımızı tespitle, bunlara
yönelecek tehlikeleri önleyip kullanım sorununu kontrol altında
tutmaya ve ortadan kaldırmaya çalışmak için yüce Meclisin böyle
bir komisyonu kurmasını ve bu komisyonun çalışmalarına
destek vermesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sarıçam.
Söz sırası, Hakkâri
Milletvekili Sayın Rüstem Zeydanda.
Buyurun Sayın Zeydan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; uyuşturucu
bağımlılığının ve
kaçakçılığının önlenmesi için alınması
gereken önlemlerle ilgili önergeyi veren arkadaşlarınızdan biri
olarak yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sosyal bir varlık olan
insanın çevresiyle uyum içinde olması akıl ve zihin
sağlığıyla mümkündür. Bu sebeple, akli ve zihnî hayatın
en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü
zaafa ve iflasa götürmekle, onu ailesinden, toplumundan ve çevresinden
kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da
sorumsuz hipisel bir hayata mahkûm eder ki, bağımlıyı,
yaşayan bir ölü hâline getirir. Bu sebeple, uyuşturucuların,
bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş
hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdine ve toplumsal ahlaka
verdiği zararlar ifadelere sığdırılamayacak kadar
ciddi konulardır. İntiharların, cinayetlerin, her türlü
fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde, maalesef, uyuşturucu
belası vardır.
Dünyadaki küreselleşme
hareketleri ve sınırların sanal bir çizgi hâline dönüşmesi,
bağımlılık yapıcı ve yasal olmayan madde
kaçakçılığının sadece ülke sorunu olmaktan çıkıp
bölgesel ve uluslararası suç türüne dönüşmesine neden olmuştur.
Uyuşturucu madde sorununun bütün ülkeleri tehdit eden yeni bir boyutu da,
menfaat çevreleri için rant, terörün ucuz finans kaynağı,
uluslararası ilişkilerde ideolojik ve politik araç ve hedef ülke
toplumuna karşı sosyopsikolojik dejenerasyon, zihnî ve ahlaki çöküntü
olgularının ön plana çıkarılmasıdır.
Türkiye, coğrafi konumu
ve ülkemizin Avrasya coğrafyasında bulunması, Asya ve Avrupa
Kıtalarının birleşme noktası olması,
doğusunda üretim bölgelerinin bulunması, transit geçiş
yollarının üzerinde yer alması ve buna tarihî konjonktürü ve o
medeniyetlerin izlerini taşıması da eklendiğinde,
uyuşturucu madde kaçakçılığı için maalesef cazip bir
ülke olmaktadır.
Birleşmiş Milletler
Uyuşturucu Kontrol Programı (UNDCP)nın tahminlerine göre
dünyada 180 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunmakta,
bunların 144 milyonu esrar kullanmaktadır. Avrupada
uyuşturucunun en az kullanıldığı ülkeler arasında
yer almamıza rağmen, yapılan araştırmalar ve
uzmanların yorumları, uyuşturucu kullanma oranının
dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yirmi yılda maalesef
arttığını ortaya koymaktadır. Dünyadaki ve ülkemizdeki
artış, devletimizin uyuşturucuyla mücadelesindeki
kararlılığını da artırmıştır.
Benden önceki konuşmacılar bu dönemi belki itham etmiş
olabilirler, ama, ben, yüksek müsaadelerinizle, son beş yıldaki
rakamları size arz etmek isterim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 2003 yılında 7.812 kilogram esrar
yakalanmıştır, 2004te 9.390, 2005te 13.720, 2006da 23.884, 2007de
31.843 kilo esrar yakalanmıştır. Gene, güvenlik kuvvetlerimizin
eroin bazında da rakamlarını size arz etmek isterim: 2003te
4.705, 2004te 8.844, 2005te 8.195, 2006da 10.312, 2007de 13.228 kilogram
eroin yakalanmıştır. Extacyye baktığımızda:
2003te 473.240 adet, 2004te 845.390 adet, 2005te 1 milyon 748 bin 796 adet,
2006da 1 milyon 592 bin adet, 2007de yaklaşık 1 milyon 47 bin adet.
Tabii bu adetlerin, tedricen, özellikle extacyde azalmasının önemli
bir sebebi de, bu, sadece yakalanmaya dönük bir mücadele şekli
değildir, aynı zamanda toplum tarafından talebin de
azaltılmasına dönük bir çalışmanın ürünüdür.
Bununla birlikte
uyuşturucuya yönelik yapılan operasyonları size arz etmek
isterim: 2003te 5.052 operasyon, 2004te 6.749 operasyon, 2005te 7.696,
2006da 10.546, 2007de 13.694 operasyon gerçekleştirilmiştir. Demek
ki, söylenildiğinin aksine, son dönemlerde bu alanda güvenlik
kuvvetlerinin ve siyasi iradenin başarısı ortadadır.
Bir de dünyadaki ve
ülkemizdeki artış
Devletimizin uyuşturucuyla mücadelesindeki
kararlılığını biraz önce de arz ettim. 2007
yılı itibarıyla ülkemizde sekiz ilde, özel ve kamuya ait on
beş adet madde bağımlılığı tedavi merkezi
bulunmaktadır.
AMATEMden alınan
verilere göre de 2006 yılında toplam 2.853 madde bağımlısı
tedavi görmüştür. Yaşam biçimine bakıldığında,
hastaların yüzde 89unun ebeveynleriyle yaşadıkları
belirlenmiştir. Fakat aileler bu durumu ancak, maalesef, iki yıl sonra
öğrenebilmişlerdir. Uyuşturucuya başlama
yaşının ülkemizde, maalesef, son on beş yılda
ağırlıklı olarak, on iki yaşına kadar
düştüğü gözlemlenmektedir.
Uyuşturucu madde
kullanımının temel sebepleri ise, bilgisizlik, özenti, merak,
bozuk çevre, sağlıksız bir aile ve manevi boşluk olarak
gösterilmektedir. Uyuşturucu madde tüketiminin aynı zamanda terör
örgütlerinin de parasal kaynağını oluşturduğu
yadsınamaz olan bir gerçektir.
Birleşmiş Milletler
uyuşturucu raporunda, Türkiye'nin 2004 yılından itibaren
uyuşturucu konusundaki kararlı mücadelesi takdir edilirken,
Türkiyede uyuşturucu yakalamalarındaki artış birçok ülkeye
gerektiği şekilde örnek olarak da gösterilmiştir.
Hatta, saygıdeğer
arkadaşlarım, benim arkadaşım da ifade etti, Türkiye
Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi
özellikle son dönemlerde kurulmuş ve otuz dört kamu kuruluşu bu
TUBİMin içinde görev almış bulunmaktadır.
Şimdi,
saygıdeğer milletvekilleri, bahse konu olan hadise, ülkemizin
geleceği, memleketimizin teminatı olan gençlerimiz ve
yavrularımızdır. Kıymetli vekiller,
unutulmamalıdır ki, yarınlar, onu en çok isteyenlere kısmet
olur. Günler çok ağır, yıllar çok çabuk geçer. Ülkemizin
geleceğinin teminatı olan yavrularımızı bu illet
belasından, mutlak anlamda, talebe dönük ve arza dönük gayretleri, hep
birlikte ve multi sektörel bir çalışmayla, gece gündüz demeden, bir
gayretin içerisinde olmalıyız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yeri gelmişken, son dönemlerde televizyonlarda
izlediğimiz bazı diziler, maalesef, ülkemizin müstesna
köşelerinden, benim seçim bölgem olan Hakkâriyi ve Van ilini de içine
alan işte Parsnarkoterör dizisi gibi diziler, oradaki kadirşinas
yaşayan hemşehrilerimi derinden üzmektedir. Aynı zamanda, bu
konuda mücadele veren güvenlik kuvvetleri de, ciddi anlamda, zaman zaman bu
diziler eliyle rencide edilmektedir. İstirham ediyorum, Radyo ve Televizyon
Üst Kurulunu da buradan bir kez daha uyarıyorum; bu hamiyetperver
vatandaşlarımızı rencide etmesinler. Suçlu var ise
yakasına yapışacak adalet mekanizmaları çok şükür ki
Türkiye Cumhuriyeti devletinde mevcuttur, saygıdeğer milletvekilim.
Onun içindir ki bölge insanını ve sektörün uzağından
yakınından ilgisi ve ilintisi olmayan insanları da rencide
edecek şekilde dizilerin güncel televizyon görüntüleri içerisinde
gösterilmesi hiç de zarif değildir, hiç de şık değildir.
Vatandaşlarımızı rencide etmeden onlara hitap ederken
zarafeti, nezaketi ve nasafeti lütfen kimse elden bırakmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Zeydan.
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
Onun içindir ki, yeri gelmişken, Van ilinden Hakkâri iline kadar yıllardır
çeşitli noktalarda hem vatandaşlarımızı hem güvenlik
kuvvetlerimizi canından bezdiren arama noktaları artık yeter
deme noktasına da gelmiştir. Varsa suçlu, varsa itham, varsa bu
konuda bir bilgi, devlet onun üzerine gidecek kudret ve dirayettedir. Vatandaşları
güncel yaşamlarında rahatsız etmeden, güvenlik kuvvetlerimizi de
fazla yormadan bu işin üstesinden gelecek kanuni müeyyidelerimiz de çok
şükür ki yapılarımızda mevcuttur.
Bu duygu ve düşüncelerle
bugününüzün dünden daha mutlu, yarınlarınızın gerçekleştirilmiş
mutlu beklentilerinizle dolu olmasını diliyor, herkese içtenlikli
sevgilerimi, kalbî teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Zeydan.
Söz sırası
İstanbul Milletvekili Sayın Halide İncekaraya ait.
Buyurun Sayın
İncekara
Yoklar.
Bitlis Milletvekili
Sayın Vahit Kiler, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
VAHİT KİLER
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir topluluğun toplum değeri kazanması
için mutlak değer yargılarına ihtiyacı vardır. Bu
değer yargıları toplumdan topluma ufak tefek
farklılıklar gösterse de, özellikle bizim de mensubu olduğumuz
Doğu toplumlarında en mühim değer yargısı tabii ki
ailedir. Ailenin de akıl ve ruh sağlığı yönünden
seçkin ve donanımlı insanlarla müteşekkil olması asgari
ihtiyaçtır.
Globalleşme süreci,
bazı alanlarda sunduğu imkânların yanı sıra bazı
sorunları da beraberinde getirmiştir. İşte, buyurun: Uyuşturucu
kullanımı belası bunlardan en başında gelen.
Tabii Ne alakası var?
demeyin. Büyük Atatürkün yön gösterdiği gibi muasır medeniyetler
seviyesine çıkmakla özensiz bir taklitçiliği birbirine fena hâlde
karıştıran zihniyet, özgürlüklerden en fazla,
sınırsız bir hayatı anlama riskiyle ne yazık ki
karşı karşıya kalmıştır. Bu yanlış
algılama, bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmayı ilericilik
görerek manevi duygulardan utanan, ailesiyle anlaşamayan, birey değil
bireyci, toplum değil bencil ve çoğul değil tekil
yaşantıyı seçen insanları yaratmıştır.
Yaratılan bu neon ışıklı sahte dünya temelde büyük
boşluklarla kaplanmıştır ve bu şekilde de gitmeye
devam etmektedir. İşte bu yüzden de, bu boşluğu dolduracak
yeni argümanların ihtiyacı, insan sevgisi, her türlü canlı
sevgisi, ana-babaya saygı, vatana bağlılık, bayrağa
saygı gibi manevi duyguları olmayan insanlarda farklı tezahür
etmiş ve saydığım bu değerleri dolduracak yapay,
sentetik maddeler üretmiştir. Aklı, ruhu, insani duyguları,
toplumsal kavramları, sınırları zorlayacak biçimde yoldan
çıkartan bu boşluk, demin sözünü ettiğim sentetiklikte yeni bir
maddeyle tanışarak kişinin hayatını karartabilmekte ve
kaçınılmaz son olarak genç yaşta sona erdirebilmektedir bile.
Evet, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığından
söz ediyorum değerli arkadaşlar.
Uyuşturucu
kullanımı sigara kullanımı gibi üflenen duman kadar kolay
geçiştirilebilecek bir konu değil malumunuz. Çünkü, konunun
birbiriyle bağlantılı iki ana kolu var: Birincisi, toplumdaki
yaygın ismiyle, gençlerimizi zehirlemesi ve ikincisi -ki hepimizin çok
daha iyi bildiği ve çok daha önemsediği -konunun bölücü terör örgütü
PKKyla bağlantısı. Birincisi için, biz kanun
yapıcıların anayasal görevini hatırlamak yeterlidir.
Anayasanın 58inci maddesi malumunuz, gençleri alkol, alkol
düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve
benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli
tedbirleri almak biz milletvekillerinin anayasal görevidir zaten. Ama bunun ötesinde
ebedî vatan bellediğimiz bu kutsal topraklarda, bağımsız ve
bölünmez bütünlük içinde yaşama arzusu ve kararlılığı
da hem anayasal hem de insanlık görevimizdir.
Değerli
arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Maddeler
ve Suç Ofisi, OECD ve Europa raporları uyuşturucu kullanımıyla
ilgili vahim rakamları tespit ediyor. Daha da vahimi, demin arz
ettiğim terör örgütü bağlantısının tespiti. Peki, ne
diyor bu raporlar? Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden gelerek, İtalya,
Bulgaristan ve Yunanistan ve Romanyadaki pazara ulaşan uyuşturucunun
kontrolünün terör örgütü PKKnın elinde olduğunu söylüyor. Öte
yandan, Amerikan Dışişleri Bakanlığı
kayıtlarına göre de, Türkiye, Afganistan-Avrupa uyuşturucu
hattının en önemli bir geçiş noktası ve hem de
başlıca üretim ve dağıtım merkezlerinden biri.
Gelelim rakamlara
Söz konusu
uluslararası makamların verileri dünya uyuşturucu
pazarının yıllık 500 milyar dolar seviyesinde olduğunu
söylüyor. Bu rakamın Türkiye durağına düşen miktar yıllık
50 ile 60 milyar dolar. Bakın, Emniyet Kaçakçılık ve Organize
Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı raporlarına göre
söylüyorum değerli arkadaşlar: Bu rakamlar dünya üzerindeki 184
ülkeden 163ünün millî gelirinden daha yüksek ve daha da acısı bu
rakam bölücü terör örgütünün sıktığı kurşuna, bombaya,
tüfeğe ve ne yazık ki sonunda da Mehmetçiğimizin canına mal
oluyor.
Değerli
arkadaşlarım, uyuşturucu kullanımı iki yönlüdür
demiştim. Terör yönünü anlatmaya çalıştım, sosyal yönüne
biraz daha değineceğim, yani ailevi yönüne. Yapılan akademik
araştırmalar uyuşturucu kullananların yüzde 86 gibi ezici
çoğunluğunun ailesiyle birlikte yaşadığını
ortaya koyuyor. Yani, bu insanlar yalnız yaşamayan insanlar,
ailesiyle birlikte yaşayan insanlar. Bu durum da aile içi iletişimin
ne denli önemli olduğunu bir kez daha sergiliyor bize. Kalabalıkta
yalnızlık çekenler, ailelerinden alamadığı sevgiyi,
saygıyı, ilgiyi yapay değerlerle yamalamaya
çalışıyor, ama görüldüğü gibi, ne yazık ki yama
tutmuyor. Bunu polisiye tedbirlerle bir yere kadar çözebiliriz, bunu yasal
tedbirlerle bir yere kadar çözebiliriz, bunu takiple, yasakla bir yere kadar
çözebiliriz. Bu iş zaten yerin altında, derinlerde
yapılmıyor mu? Öyleyse, biz de insanın içindeki derinliğe
inmeli, insanların temel insani, insiyaki ihtiyaçlarının
şifresine göre davranmalı ve işe öncelikle buradan
başlamalıyız. Yani, kültürümüzde bolca bulabildiğimiz sevgi
örneklerini gerçek manada hayatımıza ekleyebilmeliyiz ve
karşımızdakine sunabilmeliyiz.
Bakın, bir diğer
önemli husus da, yazılı ve görsel basında yer alan malzemelerle
ilgilidir. Bazı filmlerde şiddeti ve gayriyasallığı
özendirici sahneler olabilmektedir. Bu noktada, gençlerimizin ve
çocuklarımızın kolay etkilenebileceği gerçeğini
unutmamamız mühimdir. Bir sigara içme sahnesi bile bir çocuğun
hayatını esarete çevirebiliyor. Unutmayalım ki, uyuşturucu
kullanma alışkanlığı, birçok raporda da yer
aldığı gibi, sigara içme alışkanlığıyla
başlıyor. Sosyologlarımıza, toplum psikologlarımıza,
öğretmenlerimize, ailelerimize, basınımıza ve tabii ki,
kanun yapıcı olarak bizlere tarihî görevler düşmektedir.
Lütfen, hepimiz bu bilinçle
konuyu ele alalım. Bir insanı sevmekle başlayalım her
şeye ve hep hatırlayalım, yalnızlığa itilen her
bir birey sadece kendisini götürmüyor uçuruma, beraberinde birçok kardeşimizi
de sürüklüyor ve yine, hep hatırlayalım ki, bu iş, PKK terör
örgütünün ekmeğine yağ sürüyor. Tek bayrak, tek vatan diyorsak,
bölücü terör örgütünün beslendiği bu ana damarı kesmenin tam
zamanıdır.
Bakın, 22nci Dönem
Parlamentosunda olan arkadaşlarımız bilirler, 2005
yılında da akaryakıt kaçakçılığını
araştırmak için bir önerge vermiş ve bir komisyon kurmuştuk
ve yine, görmüştük ki, akaryakıt
kaçakçılığının altından da bölücü terör örgütü çıkmıştı.
Değerli
arkadaşlarım, büyük şair Âkifin ölümsüz dizelerindeki gibi,
yurdumun üstünde tüten en son ocağın, yani ailenin sönmemesi için,
daha fazla yüreğin yanmaması için uyuşturucu ve keyif verici
madde tanımına giren tüm maddelerle, sigara ve diğer tütün
mamulleriyle, alkol bağımlılığının
nedenlerinin ulaştığı boyutların sosyal ve ekonomik
etkilerinin araştırılarak çözüme kavuşturulması,
sağlıklı, bilinçli nesiller yetiştirilmesi,
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi, tabii ki, en önemlisi,
konunun uluslararası kaçakçılık ve terör örgütüyle
bağlantılarının ortaya çıkarılması
maksadıyla verdiğimiz bu önergeler çok önemli.
Burada benim bütün
arkadaşlarımdan tek bir ricam var. Biraz evvel Sayın Zeydan
söyledi, bütün konuşmacı arkadaşlarımız
değindiler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kiler.
VAHİT KİLER
(Devamla) Bu konu siyaset üstü. Bu konuda senin partin, benim partim, iktidar
yok. Bu konuda hep beraberiz. Bu konu memleket meselesi. Biraz evvel Sayın
Zeydanın özellikle değinmiş olduğu konu, ne yazık ki
-biz 2005 yılında akaryakıt kaçakçılığı
komisyonunu kurduğumuz zaman da aynı şeyler vardı-
kaybettiği şeyi karanlıkta arayıp başka yerlere
atanlar gidip sürekli bir yerleri hedef gösterip güvenlik güçlerini bir yerlere
sevk etmekteydiler. Biraz evvel Sayın Zeydanın söylemiş
olduğu gibi -belki muhakkak ki vardır ama- büyük ölçüde yapılan
kaçakçılık -ben inanıyorum ki bu işin giriş
noktasıdır- yine denizlerden ve sadece güvenlik güçlerine bir yer
adres gösterilerek televizyondan izlediğimiz filmlerle bizleri yine Vanda
sadece dar bir bölgeye hapsetmeye çalışıyorlar. Ama, bu
işin arkasında tek başına bir bireyin
olmadığı belli. Bu komisyon inşallah arkasında kim
varsa bütün güçleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kiler.
VAHİT KİLER
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Müsaade edin, cümlesini bağlasın Sayın Başkan.
VAHİT KİLER
(Devamla) Bu konunun arkasında kim varsa, hangi güç varsa, kime
dayanıyorsa dayansın, inşallah, kurulacak olan komisyon konunun
üzerine gidecek ve birer birer ortaya çıkaracak.
Ben, destek veren herkese
teşekkür ediyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
Parti ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kiler.
Söz sırası
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirde.
Sayın Özdemir, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
uyuşturucu maddeyle mücadele konusunun tüm yönleriyle incelenmesi ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili önerge sahibi olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan,
sayın milletvekilleri; ben, 1972-1978 yıllarında, sokakta, sekiz
yıl, uyuşturucuyla, narkotik operasyon amiri ve narkotik büro amiri
olarak çalıştım. Daha sonra da büyük metropol illerde il emniyet
müdürlükleri yaptım ve uyuşturucu kullananların ne büyük vahamet
içerisinde olduklarını gördüm. Burada beni en sevindiren konu
şu: Hem muhalefet hem iktidar tüm milletvekillerimizin bu konuda birleştiğini
gördüm.
Bu, sadece bir hükûmet
meselesi değil. Biraz önce bir değerli milletvekilimizin
belirttiği gibi, bu, gerçekten ülkemizin çok ciddi bir sorunu. Üzülerek
söylüyorum, bu, şimdiye kadar yine sadece polisiye bir tedbir olarak
düşünülmüş ve bu konunun ıslahı yönünde, eğitimi
yönünde çok ciddi yatırımlar yapılarak bu konularda gerekli
tedbirler alınamamış. İnşallah, bu komisyondan sonra
bu konu üzerine ciddiyetle gidilir.
Her değerli
arkadaşımız, bu konuda, son derece güzel konuşmalar
yaptı. Ben de, bilebildiğim kadarıyla, bu kısa zaman
içerisinde sizlere belirli konularda bilgi arz edeceğim.
Ülkemiz, coğrafi konumu
gereği uyuşturucu madde kaçakçılığının her
türlü boyutundan olumsuz etkilenmektedir; Orta ve Batı Asya kaynaklı
afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin tüketimi amacıyla Avrupa
ülkelerine yapılan kaçakçılığından transit, Avrupa
kaynaklı sentetik uyuşturucu maddelerin
kaçakçılığından hem transit hem de hedef ülke konumunda
olarak etkilenmektedir. Üzülerek belirtmekte yarar vardır ki, Türkiye, son
yıllarda aynı zamanda üretici ülke durumuna da gelmiştir. Bu,
eroin konusunda da vardır, sentetik uyuşturucular (extacy ve
captagon) konusunda da vardır. Bu konuların ciddiyetle
altının çizilmesinde yarar vardır.
Dünya yasa
dışı afyon üretiminin yüzde 85lik bir kısmını
karşılayan Afganistanda, 2005 yılında, 104 bin
hektarlık bir alanda yasa dışı haşhaş ekimi
yapılıp, 4.100 ton yasa dışı afyon üretilirken, 2006
yılında, 2005 yılına göre yüzde 59luk bir artma ile 165
bin hektarlık alanda yasa dışı haşhaş ekimi
yapılıp, yüzde 49luk bir artma ile 6.100 ton yasa
dışı afyon üretimi yapılmıştır.
Uluslararası rapor ve
toplantılarda afyonun Afganistandan ham madde ve baz morfin formunda
ihracatının yerine, yine üzülerek söyleyelim ki gittikçe artan bir
şekilde eroin sevkiyatının yapıldığını,
bu ülkede eroin üretimi için gerekli kimyasalların girişinde de bir
artış olduğu görülmektedir.
Afganistan kaynaklı
afyon ve türevi uyuşturucu maddeler İran, Türkiye, Balkan ülkeleri
üzerinden, Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan, Rusya, Doğu Avrupa ana
güzergâhları üzerinden Batı Avrupaya ulaşmaktadır.
Ayrıca, Pakistan üzerinden deniz yoluyla Doğu Akdeniz rotası
izlenerek eroin ihracının mevcudiyeti tespit edilmiş olup,
ülkemiz de bu güzergâh içerisindedir.
Türkiyenin bulunduğu
coğrafyada meydana gelen uyuşturucu madde
kaçakçılığı olaylarına
bakıldığında, özellikle Afganistan kaynaklı afyon ve
türevi uyuşturucu maddelerin doğudan batıya, Batı ve
Doğu Avrupa kaynaklı extacy ve captagon gibi sentetik uyuşturucu
maddelerin ve uyuşturucu üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin
ise batıdan doğuya kaçakçılığının
yapıldığı tespit edilmiştir.
Afyon ve türevi
uyuşturucu maddenin üretildiği Güneybatı Asya ile bu
uyuşturucu maddelerin tüketildiği Avrupa ülkeleri arasında kalan
ülkemizde yakalanan afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin hemen hemen
hepsi Avrupa ülkelerine gitmektedir. Kaçakçılık
organizasyonları, yakalanma riskini en aza indirmek için, uyuşturucu
maddeleri doğrudan Avrupaya sevk etmeden önce, kontrol
mekanizmalarını tam kuramamış Doğu Avrupa ülkelerinde
depolamakta, uygun zaman ve şartların oluşturulmasında
partiler hâlinde Batı Avrupa uyuşturucu pazarına sevk
edilmektedir.
Ülkemiz, uyuşturucuyla
ilgili mücadelesinde teknolojinin sağlamış olduğu teknik
imkânlar, analiz programları, kontrollü teslimat uygulamaları gibi
teknik, taktik ve teknikleri sonuna kadar kullanmakta ve yıllardan beri
elindeki tüm bu kaynakları bu yönde kullanmak suretiyle uyuşturucu
madde kaçakçılarına karşı kararlı mücadele etmektedir.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; dediğim gibi, bu bir hükûmet meselesi
değildir. Devletimiz uyuşturucu maddeyle ciddi mücadele etmektedir.
1972 yılından 2003 yılına kadar incelediğim zaman,
bunlarla ilgili bir sürü kurslar gören, bu meseleyi bilen bir insan olarak
şunu söylüyorum: Devletimiz, gerçekten her hükûmet zamanında
katlanarak uyuşturucuyla mücadeleyi dünyadaki birçok ülkeden çok daha iyi
yapmaktadır. Bu, son derece önemli bir tespitimdir.
Türkiye, uyuşturucuyla
ilgili mücadelesini dört ayrı operasyon birimiyle yapmaktadır. Bunu
polis, jandarma, sahil güvenlik ve gümrük muhafaza marifetiyle yürütmektedir.
Bunun neticesi olarak ülkemizde 2006 yılında Avrupa, AB ülkelerinde
yakalanan eroin maddelerinin toplamından daha fazla eroin maddesi
yakalanmıştır. Bu, tamamen bir istatistiki bilgidir.
2004 yılında
uyuşturucuya başlama kaynaklarıyla ilgili yapılan bir
istatistiğe göre, kişiler uyuşturucuya yüzde 54,1 oranında
aile büyüğünden, yüzde 22 arkadaş grubu tarafından, yüzde 20,3
bir arkadaşından, yüzde 5,4 bir yabancıdan, yüzde 7,1
oranında da bildiği, fakat kişisel olarak
tanımadığı kişilerden alışmaktadır.
Burada, incelediğimiz zaman, en fazla uyuşturucuyu yüzde 45,1
oranıyla aile büyüklerinden öğrenmektedir. Bu, son derece önemli bir
tespittir. 2007 yılına ait Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin 12nci
uyuşturucu raporu Türkiyede okul öğrencilerinin yüzde 10unun
uyuşturucu kullandığını ortaya koymaktadır.
Türkiyede uyuşturucuya başlayanların yüzde 50si on ve on iki
yaşlarında başlamaktadır.
Ülkemizin uyuşturucuyla
ilgili mücadelede edindiği en önemli tecrübe, uyuşturucu madde
ticaretinin sadece organize suç gruplarının değil, terör
örgütlerinin de yasa dışı faaliyetlerini finanse etmek için
kullandığı kaynaklardan en büyük payı
oluşturduğudur.
Ülkemiz, geçmişte
olduğu gibi günümüzde de terör örgütlerinin eylemine hedef olmuştur.
Terör örgütlerinin, uyuşturucu kaçakçılığının her
safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit
edilmiştir. Organize suç örgütleri ve terör örgütleri uyuşturucu
madde ticaretinden elde ettiği parayı çeşitli yöntemlerle
aklayarak yasal sisteme sokmakta ve bu paraları her türlü yasa
dışı faaliyetlerin finansmanında ve maalesef silah
temininde kullanmaktadır.
Yine, Birleşmiş
Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi verilerine göre, 2005 yılında
Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin
satışından elde edilen gelirin 5 milyar dolarlık kısmı
Türkiyede kalmıştır. Ülkemizde kalan bu paranın önemli bir
kısmıyla ise PKK terör örgütüne finansman
sağlandığı tamamen tespit edilmiştir. Bu nedenle,
uyuşturucu madde ticaretiyle yapılan mücadele sadece sağlık
ve mali sistemle ilgili olmayıp, ülke güvenliğinin sağlanmasıyla
da çok yakından ilgilidir.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisinin terörle mücadele stratejisini
incelediğimizde, topyekûn mücadeleye ve terörü destekleyen
kaynakların kurutulmasına dayanmaktadır. Dolayısıyla,
terörün en önemli mali kaynaklarından olan uyuşturucu ticareti ve
uyuşturucu kullanımının önlenmesi çok büyük önem
taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özdemir, devam edebilirsiniz efendim.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla)
Uyuşturucu madde bağımlılığı diğer
suçların da kaynağını oluşturmakta, uyuşturucu
temin etmek için gerekli parayı bulmak zorunda kalan gençlerimiz
başka suçlara itilmektedir. Başta büyük illerimiz, sahil
şeritlerimiz olmak üzere, extacy ve captagon gibi sentetik uyuşturucularla
diğer uyuşturucu maddelerin, okul çevresinde, tatil
mekânlarında, disko, bar gibi eğlence yerlerinde perakende
satışının mutlaka önlenmesi gerekmektedir.
Sokak
satıcılarıyla mücadele, çok daha organize bir şekilde
yapılmalıdır.
Uyuşturucu kullanma
riski olan hedef kitle, sivil toplum örgütleri ve devlet tarafından çok
iyi eğitilmeli, uyuşturucuya başlanmamasıyla ilgili
eğitim, hedef kitleyi özendirmeden yapılmalı ve uyuşturucu
kullanma pazarları mutlaka daraltılmalıdır.
Uyuşturucunun toplu ticaretinin
önlenmesi kadar ve hatta daha fazla, gençliğimizin uyuşturucuya
alıştırılarak birer bağımlı hâline
gelmesinin engellenmesi zorunludur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özdemir, süreniz doldu. Tamamlıyor musunuz?
HASAN ÖZDEMİR (Devamla)
Bir dakika verirseniz bitireyim efendim.
BAŞKAN Buyurun.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla)
Efendim, çok kısa
Ben bazılarını atlamak mecburiyetinde
kaldım, kusura bakmayın.
Sonuç olarak,
uyuşturucuyla mücadele, gerek ekonomik gerekse sosyal alanda meydana
getirdiği zarar ve yıkımlardan dolayı, diğer ülkeler
gibi ülkemizin de -burası son derece önemli- büyük kaynak ayırarak
mücadele etmek zorunda olduğu ciddi bir sorundur.
Çeşitli
boyutlarıyla bu konunun araştırılmasını
sağlamak ve insanlarımızı, özellikle de gençliğimizi
bu beladan uzak tutmak ve uyuşturucu trafiğinin tüm unsurlarıyla
birlikte deşifre edilerek çözülebilmesi için bu önemli konuyu Meclis
gündemine getirmiş bulunuyoruz. Uyuşturucuyla ilgili, Milliyetçi
Hareket Partisinin Meclis araştırma komisyonu kurulması
önergesine olumlu oy vermenizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Meclis araştırmasını
yapacak komisyonun 16 üyeden kurulmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi
tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde
Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için 13 Şubat 2008 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.58