DÖNEM: 23 CİLT: 14 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
64üncü
Birleşim
13 Şubat 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, Tuzla Tersaneler Bölgesinde iş
kazaları sonucu meydana gelen can kayıplarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, geçtiğimiz günlerde meydana gelen tren
kazalarına, Almanyanın Ludwigshafen kentinde 9 Türkün ölümüyle
sonuçlanan yangına ve İstanbul Zeytinburnu ilçesinde yaşanan
patlamaya ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
3.- Ardahan
Milletvekili Saffet Kayanın, AK Parti Hükûmetleri döneminde Ardahanda
gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan projelere
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÖNERGELER
1.- MHP Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Cumhurbaşkanınca bir
daha görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanununun 16ncı maddesinin
görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına ilişkin
önergesi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, bir televizyon kanalının
şehit yakınları ve gazilere yardım kampanyasına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı
(7/1529)
2.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mertin, Merkez Bankasının İstanbula
taşınacağı açıklamasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/1533)
3.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, 2008 yılında
KPSS-Bye yönelik genel bir sınav açılıp
açılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı (7/1664)
4.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Türkiye Boks Federasyonu Başkanına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/1665)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Erzincan
Milletvekili Sebahattin Karakelle, Erzincanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı,
Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat, Kahramanmaraşın düşman işgalinden
kurtuluşunun 88inci,
Yıl
dönümlerine ilişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun uygulamalarından kaynaklanan
olumsuzluklara ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu cevap verdi.
Giresun
Milletvekili Murat Özkanın (6/390) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri
verildiği;
Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34 milletvekilinin, bor madenciliğindeki
sorunların araştırılarak bor kaynaklarının etkin
ve verimli değerlendirilmesi için (10/122),
Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz ve 58 milletvekilinin, kapatılması söz
konusu olan belediyeler başta olmak üzere il ve ilçe merkezi olmayan
belediyelerin sorunlarının araştırılarak (10/123),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı;
(10/1, 4, 5, 7,
9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
okundu; komisyona bir ay ek süre verildiği,
Açıklandı.
Genel Kurulun
12/2/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-20.00, 13/2/2008
Çarşamba ve 14/2/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde ise
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesine; 13/2/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü
soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
İzmir
Milletvekili Oğuz Oyanın, 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/72) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1 ve 35inci
sıralarında bulunan Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun
(6/181), (6/281),
2, 58, 59 ve
79uncu sıralarında bulunan Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın (6/183), (6/320), (6/321), (6/350),
3üncü
sırasında bulunan Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının
(6/188),
5inci
sırasında bulunan Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün
(6/205),
8inci
sırasında bulunan Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun (6/238),
10uncu
sırasında bulunan Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın
(6/242),
15inci
sırasında bulunan Muğla Milletvekili Metin Ergunun (6/249),
17nci
sırasında bulunan Adana Milletvekili Muharrem Varlının
(6/251),
22nci
sırasında bulunan Mersin Milletvekili Akif Akkuşun (6/265),
69uncu
sırasında bulunan Manisa Milletvekili Mustafa Enözün (6/335),
84 ve 85inci
sıralarında bulunan İzmir Milletvekili Şenol Balın
(6/357), (6/359),
87nci
sırasında bulunan Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin (6/361),
91inci
sırasında bulunan İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin
(6/365),
Esas
numaralı sorularına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker cevap verdi; Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın, Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz, Karaman Milletvekili Hasan Çalış
ve İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi de verilen cevaplara
karşı görüşlerini açıkladılar.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, çiftçilerin hangi ürününe ne kadar destek
verileceğinin bir an önce açıklanması ve sulama enerji
bedellerinin ertelenmesi veya yeniden yapılandırılması
gerektiğine ilişkin bir konuşma yaptı.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen:
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu
kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu
kullanımındaki artışın sebeplerinin
araştırılarak (10/6),
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, okullardaki
şiddet olaylarının ve madde
bağımlılığı sorununun
araştırılarak (10/19),
Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu
kullanımının başta gençler olmak üzere toplumda yol
açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak
uyuşturucu bağımlılığının ve
kaçakçılığının önlenmesi için (10/36),
Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde
bağımlılığının nedenlerinin,
boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele
edilmesi için (10/39),
İstanbul
Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu
bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin
araştırılarak (10/41),
Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, uyuşturucu, alkol ve sigara
bağımlılığı ile
kaçakçılığının nedenlerinin,
ulaştığı boyutların, sosyal ve ekonomik etkilerinin
araştırılarak (10/51),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede
yaşanan sorunların araştırılarak (10/103),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerinin, ön görüşmeleri
tamamlanarak, kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak
komisyonun:
16 üyeden
teşekkül etmesi,
Çalışma
süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi
tarihinden başlamak üzere üç ay olması,
Gerektiğinde
Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
13 Şubat
2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime 19.58de son verildi.
|
|
|
Eyyüp Cenap
GÜLPINAR |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Murat ÖZKAN |
|
Fatma SALMAN
KOTAN |
|
|
Giresun |
|
Ağrı |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
|
|
|
Adana |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 90
II.- GELEN KÂĞITLAR
13 Şubat 2008 Çarşamba
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/516)
(Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.2.2008)
2.- Ticari
Sır, Banka Sırrı ve Müşteri Sırrı Hakkında
Kanun Tasarısı (1/517) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.2.2008)
3.- Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/518) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.2.2008)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/519) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4.2.2008)
5.- Akdeniz ve
Karadeniz İçin Sanal Bölgesel Deniz Trafik Merkezi Kurulmasına Dair
Operasyonel Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/520) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2008)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Portekiz Cumhuriyeti Adalet
Bakanlığı Arasında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/521) (Adalet ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2008)
7.- Avrupa
Topluluğu ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinin
Topluluk İstihdam ve Sosyal Dayanışma Programına
Katılımı Hakkında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/522) (Avrupa Birliği Uyum; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2008)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/523) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2008)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Aile, Kadın ve Çocuk Sorunlarından Sorumlu
Devlet Komitesi Arasında İşbirliği
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/524) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2008)
10.- Çok Uluslu
Coğrafi Veri Ortak Üretim Programı Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/525) (Millî Savunma ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.2.2008)
Teklifler
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/147) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2008)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; 26 Şubat 1992
Tarihinde Ermeniler Tarafından Azerbaycanın Hocalı Kentinde
Gerçekleştirilen Katliamın Soykırım Olarak
Tanınması, 26 Şubatın Hocalı
Soykırımını Anma Günü Olarak Kabul Edilmesine İlişkin
Kanun Teklifi (2/148) (Dışişleri ve İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2008)
Sözlü
Soru Önergeleri
1- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, gıda
bankacılığı amacıyla kurulan derneklere ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/429)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
2- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Kepez Gülveren
Mahallesinin şebeke suyunun kirliliği iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/430)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
3- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, gıda
bankacılığı amacıyla kurulan vakıflara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati
Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/431) (Başkanlığa
geliş tarihi:30/01/2008)
4- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
kayısıda çiçek döneminin sigorta kapsamı dışında
tutulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/432) (Başkanlığa geliş
tarihi:30/01/2008)
5- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
özelleştirme sonucu başka kamu kurum ve kuruluşlarında
çalıştırılan kişilere ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/433) (Başkanlığa
geliş tarihi:30/01/2008)
6- Manisa Milletvekili Mustafa Enözün Türk Telekomda personelin
güvenlik soruşturmalarının yapılıp
yapılmadığına ve haberleşme güvenliğine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/434)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
7- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepteki
GAP sulama projelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/435)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
8- Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, öğretmen
maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/436) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/01/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
şehit aileleri tarafından hakkında tazminat davası
açılıp açılmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1817) (Başkanlığa geliş
tarihi:30/01/2008)
2- İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Tuzlada sit
alanı olan Ayazmada başlatılan inşaata ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1818)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
3- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebinin, bölücü terör örgütünün
eylemlerine ve bu eylemler sonucu hayatını kaybedenlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1819)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
4- İzmir Milletvekili Recai Birgünün, işçi
emeklilerinin aylıklarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1820) (Başkanlığa geliş
tarihi:30/01/2008)
5- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın,
dağıtılan bazı hediyelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1821) (Başkanlığa geliş
tarihi:30/01/2008)
6- İzmir Milletvekili Bülent Baratalının, Veremle
Savaş Özel Sağlık Hizmetleri Şirketinin denetimine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1822) (Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
7- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, GAP
kapsamındaki yatırım projelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1823) (Başkanlığa geliş
tarihi:30/01/2008)
8- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, illerin ve bölgelerin sosyo-ekonomik
gelişmişlik sıralaması araştırmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1824)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
9- İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın,
İstanbuldaki tarihi bir yerin plan tadilatına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1825)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
10- Antalya Milletvekili Osman Kaptanın, tarımsal
girdilerde KDV indirimine gidilip gidilmeyeceğine ve destekleme
ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1826) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
11- Antalya Milletvekili Osman Kaptanın, turizm sektörüne
istihdam ve enerji desteği verilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1827) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/01/2008)
12- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun,
BAĞ-KUR emeklilerine bazı konularda iyileştirme
yapılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1828)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
13-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun işçi emeklilerinin
maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1829) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
14- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, prim borçları yeniden
yapılandırılan bazı BAĞ-KURluların
mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1830)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
15- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, enerji yatırımlarına ve enerji
politikasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1831) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/01/2008)
16-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Afşinde kömür
sahası içindeki bir yolun kapatılmasına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1832)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
17- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin Osmaniye Valiliğince güvenlik sistemi
kurulması amacıyla personelden para toplandığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1833) (Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
18- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kaçakçılık olaylarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1834)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
19- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Ankara-Çayyolu semtinin belediye
otobüslerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1835) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/01/2008)
20- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, korsan taksilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1836)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
21- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun Ankara-Çayyolu metrosu
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1837) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/01/2008)
22- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, tarımsal sulamada kullanılan
elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1838) (Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
23- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, vergi incelemelerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1839)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
24-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, hayvancılık
tesisleri inşaat maliyet bedellerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1840)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
25- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kara para aklama niteliğindeki işlemlerin
araştırılmasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1841) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/01/2008)
26-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, şeker
fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1842) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/01/2008)
27- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, 2022 sayılı Kanun kapsamında
yaşlılık maaşı alan kişilere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
28- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, eğitici bilişim teknolojileri formatör
sınavına sözleşmeli öğretmenlerin alınmamasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1844) (Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
29- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, İstanbul İl Millî Eğitim
Müdürü hakkındaki iddialar ile okullara dernek ve spor klübü kurma
baskısı yapıldığı iddialarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1845)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
30- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Çay İşletmelerindeki bazı
işçilerin sözleşmeli personel yapılmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1846) (Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
31- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Güllük Körfezindeki balıkçıların
kredi borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1847) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/01/2008)
32- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, iletişim
alanındaki vergilere ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1848) (Başkanlığa geliş
tarihi:30/01/2008)
33- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, demiryolu
güvenliğine ve TCDD yönetimine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1849)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
34- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, demiryollarının
bakım ve onarımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1850)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
35- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, Türk
Telekomun sabit hat abonelerinden aldığı sabit ücrete
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1851) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
36- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, baz
istasyonlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1852) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/01/2008)
37- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
avukatların yargı dokunulmazlığına ve hukuki
güvenliğe ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1853) (Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
38- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Merkez
Bankası ve bazı kuruluşların İstanbula
taşınmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/1854) (Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
39- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin Çalkaya Belediyesi
sınırlarındaki arazilere tapuda şerh konulmasına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1855) (Başkanlığa geliş
tarihi:30/01/2008)
40- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Orman Bölge
Müdürlüğünün yangınla mücadele ekipman ve personeline ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1856)
(Başkanlığa geliş tarihi:30/01/2008)
41- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun,
Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçim Yönetmeliğindeki
değişikliğe ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1857) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/01/2008)
42- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Anten
AŞye ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/1858) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/01/2008)
43- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, tüberkülozla mücadeleye
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1859) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
44- İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın,
İstanbuldaki tarihi bir yerin plan tadilatına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1860)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
45- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
esnafın ve tüketicilerin sorunlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi
(7/1861) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
46- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, açık lise
sınavlarına katılan öğrencilerin kıyafetlerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1862) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/01/2008)
13
Şubat 2008 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 64üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayımız vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Tuzla Tersaneler Bölgesinde
iş kazaları sonucu meydana gelen üzücü can kayıpları
hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlaka
aittir.
Buyurun Sayın Torlak. (MHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul Milletvekili D.
Ali Torlakın, Tuzla Tersaneler Bölgesinde iş kazaları sonucu
meydana gelen can kayıplarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tuzla Tersaneler Bölgesinde meydana gelen ve
ölümle sonuçlanan kazalar ile ilgili kişisel görüşlerimi arz etmek
üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk gemi inşa sanayisi,
yaklaşık yüz yıl faaliyetlerini sürdürdüğü Haliçteki zor
günlerin ardından, 1980li yılların başında Tuzlaya
taşınmıştır. 57nci Hükûmet döneminde verilen
kısa vadeli, düşük faizli krediler ile altyapı teşviki
dışında kendi imkânlarıyla yaşam mücadelesi veren
tersane sahipleri, ekonomik zorluklar içerisinde olmalarına rağmen
çalışanlarına sahip çıkmış, işçi-patron gibi
değil, birer kardeş gibi çalışarak bugünlere
gelmişlerdir.
Tersanelerimiz, ağır ve tehlikeli işler
sınıfına giren sanayi kuruluşlarıdır. Tuzlada,
yaklaşık kırk tersane bulunmaktadır. Bu tersanelerimizde,
2000 yılından bugüne kadar toplam 51 ölümlü iş kazası
meydana gelmiştir. Bu dönemde, sektörde 172 bin kişi istihdam edilmiş
olup, iş kazaları ölüm oranı on binde 3tür. Uluslararası
Çalışma Örgütü ILO verilerine göre aynı dönemde bu oran
Amerikada on binde 2, Japonyada on binde 3, Çin ve Tayvanda on binde 10,
Malezyada on binde 12 seviyesindedir. İş kazalarının
bitirilmesi noktasında sektör ile ilgili resmî ve özel tüm birimler ortak
hareket ederek sonuç almalıdırlar. Burada, hedef, ölüm
oranlarını sıfıra indirecek ortamın
sağlanacağı çalışmayı yapmak olmalıdır.
Herkes bilmelidir ki, emeğini sunan bir
çalışanımızın canı hiçbir ekonomik menfaatle
ölçülemez.
Değerli milletvekilleri, işçi
sağlığı ve iş güvenliği denetimleri ön
bildirimsiz ve plansız olarak daha sık yapılmalıdır.
Bu konuda alınan önlemlerin gerçekliğini ortaya koymalı ve
önlenebilir kaza riskini ortadan kaldırmayı hedeflemelidir. Ülkemizin
en büyük sorunlarından işsizliğe çözüm alternatifi olan
tersanelerimize alınan işçilerin eğitimli olmasına dikkat
edilmelidir. Burada eğitimden kastım, işçilerimizin çalışacağı
birime göre alacağı mesleki eğitimdir. Tersanelerde
çalışacak işçi kardeşlerimizi, çalışacakları
iş dalına göre önce çıraklık eğitiminden geçirecek
tedbirler alınmalıdır. Bunu sağlamayı sadece devlete
ve tersane sahiplerine bırakmamalı, sendikalar da yasaların
kendilerine yüklediği eğitim verme zorunluluğunu yerine
getirmelidir. Böylece, eğitimsizlik nedeniyle olabilecek kazaların
önlenmesinde sendikaların da reel katkıları
sağlanmalıdır. Bununla beraber, tersanelerdeki eğitimsiz
işçi istihdamının önüne geçmek üzere gerekirse işe
başlama esnasında Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen işe
giriş beyannamesinde işçinin aldığı eğitim
sertifikası ve kurs belgesinin kopyası talep edilebilir.
İşçi sağlığı ve iş
güvenliği denetimleri esnasında, çalışanların,
özellikle taşeron işçilerinin sigorta giriş beyannamesi istenmelidir.
Tersanelerimiz OHSAS 18001 işçi sağlığı ve iş
güvenliği kalite belgesi almalıdırlar.
Değerli milletvekilleri, tersane işçilerinin sendikal
haklarından yoksun bırakıldıkları ve sektördeki
işçilerin çok küçük bir azınlığının
sendikalı olduğu ifade edilmektedir. Oysa, Tuzlada tersanelerin
birçoğunda çalışan işçiler sendikalıdır ve toplu
iş sözleşmesi güvencesi altındadır. Diğer tersane
işçilerinin de sendikaya üye olma çalışmalarının devam
etmekte olduğu tarafımca bilinmektedir.
Gündeme getirilen bir başka konu ise taşeron sistemi
yani alt işveren uygulamasıdır. Gemi inşasında çok
farklı inşa teknikleri kullanılmakta, her biri ayrı
uzmanlık gerektiren uygulamalar bulunmakta, bunlar da her gemide
farklılık göstermektedir. Bu nedenle, tersanelerin tüm teknikleri
uygulayabilen ekipleri ayrı ayrı kadrolarında
barındırmaları zor, hatta imkânsızdır. Zira, bugün
inşa ettiği gemi tipinde belki bir daha hiç gemi inşa
etmeyecektir. Dolayısıyla, gemi inşa tekniklerinde
uzmanlaşan taşeron firmalar tercih edilmektedir.
Taşeronların hemen hemen hepsi, iki üç işçi kardeşimizin
bir araya gelerek kurdukları ve kendilerinin de bizzat
çalıştıkları şirketlerdir. Bu
arkadaşlarımıza iktidar tarafından yeni tersane yerleri
tahsis edilmesi durumunda hepsi tersane sahibi olabilecek bilgi birikimine,
gerekli makine ve teçhizata, ama en önemlisi, içlerinden geldikleri
işçiler ile birlikte insan gücüne sahiptirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Torlak.
D. ALİ TORLAK (Devamla) Değerli Başkan,
sayın milletvekilleri; sektör, tersanesi, yan sanayisi, taşeronu,
tedarikçisi, işvereni, mühendisi ve işçisiyle çok büyük bir ailedir.
Bu aile, tüm fertleriyle birlikte birlik ve beraberlik ve uyum içinde
çalıştığı sürece ekonomimize destek, işsizliğe
çözüm olabilir. Sektör ile ilgili bakanlıkları, tersanecileri,
işçileri, tüm işçi kuruluşlarını, yasaların
kendilerine verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmeye ve sağduyulu
davranmaya davet ediyorum.
Bu vesileyle, kazalarda hayatlarını kaybeden kardeşlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine ve tüm denizcilik camiasına
başsağlığı diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Torlak.
Gündem dışı konuşmaya, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik Bey cevap verecektir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlak Beyin Tuzla Tersaneler Bölgesinde
iş kazaları sonucu üzücü can kayıpları hakkındaki
gündem dışı konuşması üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle,
tersanelerimizde hayatlarını kaybeden emekçilerimize de Allahtan
rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı temennisinde
bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, deniz
taşımacılığının yanında, gemi inşa
sanayimiz son yirmi yılda önemli mesafeler katetmiştir. 2003
yılında 37 adet olan tersane sayımız, 2007 yılında
77 olup hâlen 61 adet tersane yatırımı devam etmektedir. 2002
yılında tersanelerimizin toplam siparişi 83 adet iken, 2007
Aralık ayı sonu itibarıyla tersanelerimizin toplam siparişi
239 adet gemiye ulaşmıştır. Ülkemiz yeni gemi inşa
siparişinde dünya 4üncüsü olmuştur.
Deniz araçları ihracatımız 1988 ile 2002
yılları arasında 1,2 milyar dolar iken, 2003-2007
yılları arasında 5,3 milyar dolara
ulaşmıştır. 2003 yılında sektör dünyada 23üncü
sırada yer alırken, ülkemiz sıralamada 6ncı sıraya
kadar yükselme başarısı göstermiştir. Gemi inşa
sanayimizin ülkemize kattığı katma değer yanında, 33
bin vatandaşımızın istihdamının da
sağlandığını burada ifade etmek istiyorum.
Sanayimizin parlayan yıldızı diye
tanımlayabileceğimiz gemi inşa sanayimizin son yıllarda
yakalamış olduğu bu ivme, bu sanayimizin Avrupanın ve
dünyanın çekim merkezi hâline gelmesini sağlamıştır.
Sevinerek söyleyebiliriz ki, tersanelerimiz 2010 yılına kadar
siparişleri doldurmuşlardır. Tabii, bu yoğunluk ve gelen
talepleri karşılayabilmek, altyapının yetersizliği,
taşeronlaşma, yoğun çalışma saatleri, istenmeyen
birtakım işleri de sorunları da beraberinde getirmektedir.
Yapılan tüm denetimlere, alınan tedbirlere rağmen,
az önce de ifade edildiği gibi, son sekiz yılda 51
vatandaşımızı tersanelerde iş kazalarına kurban
verdik. Bakanlık olarak, 2003 yılından bu yana, en riskli
sektörlerden biri olan gemi inşa sektörüne ilişkin denetimlerimizi
daha da sıklaştırdık. Bakanlığımızca
Tuzla Özel Tersaneler Bölgesinde 2003 yılından itibaren proje
teftişleri yapılmaktadır. 2003 yılından 2007
yılına kadar 51 tersanede gerçekleştirilen teftişler
neticesinde 1.061 noksanlık ve mevzuata aykırılık tespit
edilmiştir.
Tersanelerde meydana gelen kazalar üzerine, 2007 yılı
Eylül ayı içerisinde Bakanlığımızın ilgili tüm
amirleriyle birlikte Tersaneler Bölgesinde ve kazaların meydana
geldiği tersanelerde incelemeyi gerçekleştirdik. Bu incelemeler
sırasında Tuzladaki tüm tersanelerin iş
sağlığı ve güvenliği açısından yeniden
denetlenmesi talimatını verdim. Bunun üzerine Tuzla Tersaneler
Bölgesinde 33 iş yeri proje teftişi kapsamına
alınmış, toplam 14.131 işçiye
ulaşılmıştır. Teftiş yapılan iş
yerlerinden 2sinde iş sağlığı ve güvenliği
mevzuatına aykırı bir husus bulunamamış, 41 iş
yerinde ise toplam 588 noksanlık ve mevzuata aykırılık
tespit edilmiştir. Noksanlık ve mevzuata aykırılık
tespit edilen iş yerleri ve işverenleri hakkında toplam 196
milyar lira idari para cezası uygulanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu teftişler hâlen devam
etmektedir ve 15 Şubat 2008 tarihi itibarıyla tamamlanacak ve bir
rapor şeklinde denetim sonuçlarını kamuoyuyla da
paylaşacağız. Bakanlık olarak bu konuda 8 Şubat
tarihinde tersanelerde meydana gelen kazaları değerlendirmek üzere
taraflarla bir araya geldik. Bir araya gelirken işverenlerimiz vardı,
yetki ve yetkisizliğe bakmaksızın tüm
sendikalarımızı da buraya davet ettik ve o toplantıda da
şunu ifade ettim: Mevzuatın, işverenin, sendikaların bir
ihmali genel itibarıyla olmasa, bu iş kazalarının
yaşanması, bu ölçüde yaşanması en azından söz konusu
olmazdı. Kuşkusuz İş Kanunu gereği iş
sağlığı ve güvenliğini sağlamak, risk analizi
yapmak işverenin sorumluluğu altındadır, işçilerimiz
de alınan bu tedbirleri uygulamakla yükümlüdürler. Tüm bunları
denetlemek de Bakanlığa aittir ve iş kazası meydana
geldiğinde işveren iki gün içerisinde de bunu Bakanlığa
bildirmek zorundadır.
Değerli milletvekilleri, tabii tersaneler, risk unsurunun en
yüksek olduğu iş alanları. Risk, hem yüksek ama diğer
taraftan da taşeronlaşmanın hızla
yaygınlaştığı bir sektör. Ayrıca Tuzla
tersaneleri -görenleriniz bilir- alan yetersizliğiyle karşı
karşıya. Sektördeki gelişmeleri dikkate
aldığımız zaman, sektöre olan talebi dikkate
aldığımız zaman bu talebin
karşılanmasının bu mekân içerisinde ne kadar zor
olduğunu da bizzat müşahede etme imkânı var.
Yine, sektörde yaşanan tespitlerimizden bir diğer
sıkıntı ise, kayıt dışılık ve
mevzuatın caydırıcı olmayışı gibi sorunlar
var. Az önce de değerli milletvekili arkadaşımız ifade
ettiler, mesleki eğitimdeki yetersizlik yine başlı
başına bir sorun olarak karşımızda durmaktadır ve
yine Bakanlık olarak, Bakan olarak dillendirdiğim
taşeronlaşmada örgütlenmenin olamayışı,
olmayışı da ayrı bir sıkıntı. Bir taraftan
taşeronlaşmaya kapıyı, yani alt işverene
kapıyı sınırsız bir şekilde
açacaksınız, burada örgütlenme imkânını elde
edemeyeceksiniz; bunun yanında da eğitim, nitelikli eleman konusunda
da gerekli altyapı oluşmadığında, bu yoğun talep
ve bu yoğun iş gücü içerisinde kazalar kaçınılmaz bir
noktaya geliyor. Bundan dolayı gerek sendika gerek işverenlerle
birlikte yaptığımız toplantıda
aldığımız bazı kararlar var. O kararlardan biri,
tersane bünyesinde çok hızlı bir şekilde nitelikli elemanın
yetiştirilmesi konusunda bir eğitim merkezinin çok kısa süre
içerisinde oluşturulması.
Yine, tersane sahipleri hemen tersanenin yanı başında
modern bir hastaneyi inşa etmiş bulunuyorlar. Bu da son derece
sevindirici bir gelişmedir. Kazaların olmasını temenni
etmeyiz ama, böyle bir durum vuku bulunca da hemen yanı başında
modern bir hastanenin olması son derece olumlu bir gelişmedir. Bu, şunu
gösteriyor -toplantımızda da bunu gördük- işverenlerimiz daha
sağlıklı bir ortamda; iş güvenliğinin, iş
sağlığının sağlandığı bir ortamda,
böyle bir çalışma ortamında çalışma
hayatının devam etmesi konusunda bir fikir birliği, bir fikir
birlikteliğini oluşturmuş bulunuyoruz ve kısa süre
içerisinde de kamunun üzerine düşen, bizlerin üzerine düşen görevi,
yasal mevzuat açısından, gerek müeyyideler gerek kayıt
dışılık gerekse alt işverenin yapması gereken
işler neler olmalıdır? Her ne kadar yasada belli olmasına
rağmen burada da bir kayıt dışılık var
mıdır yok mudur, bu konularla ilgili kamuya düşen
sorumlulukları biz yerine getirirken, işverenlerin üzerine düşen
sorumluluklar ve özellikle de örgütlenmenin neticesinde sendikaların elde
ettikleri gelirlerin yüzde 10unu işçilerin eğitimine
kullanması, o alanda değerlendirilmesi konusundaki amir hükümleri de
dikkate aldığımız zaman üçlü bir sacayağı olarak
sağlıklı bir şekilde tersanedeki olumsuzlukları
giderme kararlılığımızı bir kez daha burada ben
ifade ediyorum ve teftişlerin beş aydır Tuzla tersanesinde devam
ettiğini bir kez daha burada belirtiyor ve tekrar, vefat eden
kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyor, bir kez daha bu tür
olumsuzlukları yaşamamayı temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Gündem dışı ikinci söz, İstanbul Zeytinburnu
ilçesinde yaşanan patlamayla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigene aittir.
Buyurun Sayın Sevigen. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigenin, geçtiğimiz günlerde meydana gelen tren kazalarına,
Almanyanın Ludwigshafen kentinde 9 Türkün ölümüyle sonuçlanan
yangına ve İstanbul Zeytinburnu ilçesinde yaşanan patlamaya
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; haksızlık
burada ne kadar açık, belirgin bir şekilde değil mi? Gündem
dışı söz alan arkadaşım Ali Bey İstanbulda 17
kişi öldü. diye feryat ediyor, bas bas bağırıyor. Geliyor
Sayın Bakan yirmi dakika konuşuyor, o sadece beş dakikada bu
ölümleri anlatmaya çalışıyor.
Adaletsizlik olduğu gibi devam ediyor, yalnız,
adaletsizlik bununla da kalsa boynumuzu büküp gideceğiz. Sayın Bakan
biraz önce Beş aydır denetlemeler devam ediyor. diyor. Sevgili
arkadaşlarım Tuzlada daha dün bir arkadaşımız
düştü, öldü ve cesedine üç dört saat sonra gidildi. Yani orada bir
denetleme olsa, belki erken bulunsa, bulunacak ama denetleme filan
Neyin
denetlenmesi? Kim kimi kandırıyor? Kim kimi aldatıyor? Orada
insanlar ölmeye devam ediyor.
Neyse, konumuz tabii çok, vaktimiz de çok az olduğu için
Yine, üzülerek söylüyorum, Almanyada biliyorsunuz bir kaza oldu, oradaki
vatandaşlarımızdan 9 tanesi vefat etti; 5 tane çocuk, 4 tane
hanım. Bakan, Başbakan geldi, konuşmalarının hepsinde
kaza, kaza diyor. Almanlar Kaza değil arkadaş. diyor, bunlar
kaza demeye devam ediyorlar. Orada bir kundaklama olup,
olmadığı belli değil. Bırakın da arkadaş,
uzmanlar karar versin. Siz uzman mısınız ya? Almanlara
yağcılık yapacaksınız diye, yaranacaksınız
diye oradaki insanlarımızın gelecekleriyle, kaderiyle oynamak
size mi düştü? Bunu da bir tarafa bırakıyorum.
Sevgili arkadaşlarım, tren kazası oldu
hatırlarsınız geçen yıllarda. Tren kazası
incelensin. dedik. Orada 35 kişi ölmüştü,
hatırlarsınız değil mi? 35 vatandaşımız
vefat etti. Genel Müdür belli bir süre görevden alındı, sonra Genel
Müdür tekrar göreve geldi. Tekrar tren kazası, tekrar ölüm!
Sevgili arkadaşlarım, 3 tane gariban makinist
hapishanede, Bakanın hiç umurunda değil, Genel Müdürün hiç umurunda
değil: yani, Türkiyede insan ölüsünün artık hiçbir değeri
kalmamış, hiç umurlarında değil kimsenin. Hükûmeti
yönetenlerin
Adam ölmüş mü ölmemiş mi, bizim
vatandaşımız mı değil mi; o insanların ailesi,
çocukları var mı yok mu hiç önemli değil. Samimi olarak
söylüyorum, hiç önemli değil. Fakir fukara, garip gureba diye gelenler,
maalesef böyle.
Biraz önce Tuzladan bahsetti sevgili arkadaşlarım.
Tuzlanın yanında, Bursada çıkan yangında Özay Tekstilde
ölenler, Tuzla tersanesinde ölenler, Zonguldak maden ocaklarında ölenler,
tarlaya giderken mevsimlik işçilerde ölenler, İstanbuldaki
patlamalarda ölenler
Almış başını gidiyor.
Bunların dışında, sevgili
arkadaşlarım, İstanbula dönünce
Biliyorsunuz bir
haftadır, sağ olsun, Sevgili Başkanımdan söz istedim,
verdi. Mevlüt Beyin sözünü aldım. Böyle bir değiş tokuş
yaptık.
Sevgili arkadaşlar, İstanbulu on dört yıldır
aynı zihniyet yönetiyor. Yani, Sayın Başbakan Tayyip
Erdoğandan bu yana İstanbulu yöneten zihniyet aynı. Yani,
aynı düşüncedeki insanlar yönetiyor İstanbulu. İstanbulda
çarpık yapılaşma bu dönemde olmuştur. Ben o dönemde Tayyip
Beyle, Sayın Başbakanla beraber çalıştım. Ben de il
başkanıydım, o da il başkanıydı. En iyi
bilenlerden bir tanesi benim. Aynı dönemdeki en büyük gecekondu Tayyip
Erdoğan döneminde yapılmıştır İstanbulda. Bilin
diye söylüyorum, en büyük çarpık yapılaşma o dönemde
başlamıştır. O dönemden bu döneme İstanbulda
Bayrampaşada, Kâğıthanede, Teraziderede evler yan yana, iç
içe. Denetleme menetleme yok. Bilin diye söylüyorum. Daha kaç tane bomba var
kim bilir İstanbulun altında? Hiç umurlarında değil
kimsenin.
17 Ağustosta su baskınları oluyordu
İstanbulda, kimsenin umurunda değil. Ümraniyede fişek
patlaması oldu. Büyükşehir Belediye Başkanı gidiyor,
ilgilenmiyor. Denetleme yok. Orada 6 tane vatandaşımız vefat
etti, öldü gitti.
Tuzla tersanesinde zehirli bidonlar bulundu 300e yakın
arkadaş hastaneye gitti. O insanlar daha kanser tehlikesiyle
karşı karşıya kalıyor.
Zeytinburnunda, yine bina çöktü, Zeytinburnu Belediyesinden yine
depreme rapor aldıkları hâlde binayı yıkmadan insanlara
oturma izni veriyorlar, denetlemiyorlar, 3 tane ölü.
28 Şubatta Büyükşehir Belediyesinin ihale ettiği
müteahhitler logarın ağzını boş bıraktı,
beş yaşındaki Dilara kızımız annesinin elinden
kaydı gitti. Unutuldu gitti, kimsenin umurunda değil. Ateş
düştüğü yeri yakıyor.
Yine aynısı, 31 Ocakta maytap patlaması ve 23 tane
vatandaşımızın ölümü. Sevgili arkadaşlarım,
bakın araştırdım, sordum. Sayın Başbakan dün
bağırıyor. Bağırmakla iyi konuşma olmuyor,
babayiğitlik olmuyor. İşte, ben kefenle gelirim, benim kefenim
bellidir diye, böyle yüksek sesle, çıkarak babayiğitlik
yapılmıyor. Babayiğitlik, orada ölen, yetim kalan
çocukların ailelerine, Diyara sahip çıkmaya geliyor. Diyara sahip
çıkarsanız babayiğit derim ben size, alnınızdan
öperim. Oradaki insanlar yaralanmış, hepsini aradım teker teker.
Ne Büyükşehir Belediyesinden ne Hükûmetten bir kişi
aramamış onları. Sevgili arkadaşlarım,
babayiğitlik bu mu? Babayiğitlik burada sesini yükseltmek,
bağırmak
Siyasi suçlu olmaya alıştı Başbakan
tabii, esas kendi yaptığı suçları unuttu. Orman arazisini
yağmalamaktan, gecekondu yapmasından, Kartal Sulh Cezada yediği
mahkeme, 89da Beyoğlu Belediye Başkanı adayıyken seçimi
kaybettikten sonra hâkime sarhoş deyip, hâkime tokat atıp,
altı aya mahkûm olması
Bunları unuttu, bunlar babayiğitlik
değil. Tanımıyor muyuz birbirimizi? Biz herkesi biliyoruz.
Tayyip Erdoğanı da biliyoruz, Başbakanın
yaptıklarını da biliyoruz sevgili arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) Millet de biliyor.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Millet de biliyor.
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Sandıktan çıkmak da
babayiğitliktir.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Sandıktan çıkmak
babayiğitlik
Buralara, halka gelip, halkı ezmek olmaz. Fakir fukara, garip
gureba diye buralara geliyorsunuz, zenginlerin, devleti
dolandıranların uçaklarıyla seçim kampanyası
yapıyorsunuz. Yalan mı söylüyorum?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Alakası yok.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Halis Toprakın
uçaklarıyla seçim kampanyası yapmadınız mı? Fakir
fukara, garip gurebanın oylarıyla buraya gelmediniz mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Yaşamadık mı
bunları, biz görmedik mi? Daha neler yaşayacaksınız.
Demokrasiye inanıyorsanız, o insanların
haklarına da inanacaksınız.
ASIM AYKAN (Trabzon) Demokrasinin ölçüsü sandıktır.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Şurada ölenlerin
haklarına... Orada 23 tane insan öldü. Niye denetlemiyorsunuz
arkadaşlar? Niye büyükşehir Belediye Başkanı gidip de
oradaki insanların hatırını sormuyor, çocuklar paranız
pulunuz var mı yok mu diye.
Kızı okuldan atıyorlar
İzmitte bir Azeri
vatandaş öldü burada, sigortasız çalışan. Kızı
Kocaelinde oturuyor. Burada milletvekili arkadaşlarım var onun
parasını ödemeye çalışıyorlar, eğitimini... Bu,
sizin göreviniz değil mi? Bu, devleti yönetenlerin görevi değil mi? O
insanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil mi? O
insanların çoğu size oy vermedi mi? Nerede o insanlar? Oy isterken
bana gelsin ama yardım ederken, el açarken kendi çocuklarımıza,
kendimize
Onlara yok. Allah bunları bir gün insanların yanına
bırakmaz sevgili arkadaşlarım. Yukarıda Allah var.
Eğer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sevigen.
MEHMET SEVİGEN (Devamla)
evlerinize gittiğiniz zaman
rahat rahat oturacaksınız, çocuklarınızın yüzüne
bakacaksınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Büyükşehir Belediye
Başkanı diyor ki
BAŞKAN Sayın Sevigen, süreniz doldu.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Bitiriyorum. Bir dakika
BAŞKAN Efendim, veremem.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Çok teşekkür ediyorum.
Halk bize haber vermedi ki, bizim nereden haberimiz olacak?
diyor. Belediye başkanları var burada. Belediye
başkanlarının görevi değil mi denetlemek sevgili
arkadaşlarım? Gidip kontrol etmek, orasını kapatmak,
gerekirse tahliye etmek değil mi? Yani bunu biz bile söylüyoruz
-dertleşiyoruz şimdi- bunun görevi değil mi? Eğer bu görevi
yapmadığı zaman belediye başkanı
Sen de belediye başkanlığı yaptın
Başkanım. Uzun süre iyi kötü çalıştın, arkandan laflar
söylendi.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Çok iyi
çalışıldı, çok güzel şeyler yapıldı.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Güzel şeyler de var. Ama bu
bir denetleme değil mi? Denetlemek zorunda değil misiniz? Kapatmak
zorunda değil misiniz? O insanlar gidip bakıp Arkadaş burada
kaçak bir şey... Peki, o insanların ölümünden şimdi sorumlu
olmaz mı o belediye başkanı?
Arkadaşlar, şu manşetleri görün ya!
İnanın, samimi olarak söylüyorum, tüylerim diken diken oluyor şu
manşetleri gördüğüm zaman. Şu manşetlere bakın Allah
aşkına: Büyükşehir Çalışıyor Cinayet ya
Böyle
bir şey olur mu sevgili arkadaşlarım ya? Bunlar
İstanbuldaki manşet, Büyükşehir Belediye Başkanına
yapılan manşet. Böyle, belediye başkanı
çalışırsa, İçişleri Bakanı gidip onun
hakkında bir soruşturma açmazsa, İçişleri Bakanı
müfettiş göndermezse, denetlemezse, o belediye başkanı eğer
suçluysa, istifa ettirilmezse, görevinden alınmazsa, insanlığa
sığar mı bu sevgili arkadaşlarım? Onu anlatmaya
çalışıyorum ya! İnsan vicdanına sığar
mı bu? İnsan vicdanına sığmaz, onu anlatmaya
çalışıyorum.
Bu bakımdan, ben, kesinlikle İçişleri
Bakanlığının İstanbula müfettiş gönderip orada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sevigen. Süreniz doldu
efendim.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Hepinize çok teşekkür
ediyorum. Başarılar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı konuşmaya
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik Bey
cevap verecekler.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Sevigenin İstanbul Zeytinburnu
ilçesinde yaşanan patlama olayıyla ilgili gündem dışı
sözüne cevap amacıyla huzurlarınızdayım.
Doğrusu, bu konu bize dün iletildiği zaman, Sayın
Sevigen, İstanbul Milletvekili olarak, konunun hassasiyetine binaen,
ölülere saygı gereği, yaralılara saygının gereği
burada çok ciddi bir konuşma yapacak ve o konuşmanın gereği
olarak da bize çözüm önerilerini sunacak ve o çözüm önerileri çerçevesinde de,
biz de Bakanlık olarak sorumluluğun bilincinde hareket edeceğiz
düşüncesindeydim. Burada, beş, altı, yedi dakikalık
konuşmasında, Zeytinburnu ilçesindeki patlamanın
dışında her şeyi söylediler. Takdiri yüce Meclise
bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, siyasetçiyiz, tabii ki siyaset
yapacağız, fakat siyaset yapılacak, politika yapılacak
anlar vardır, zeminler vardır, yapılmayacak zeminler
vardır. Bir vahim olay gerçekleşmiş ve bu olayın
içeriğini, ne olup bittiğini, hangi şartlarda
gerçekleştiğini değerlendirme sorumluluğu hepimizin
üzerindedir ve buna çözüm arama sorumluluğu da hepimiz için geçerlidir
yoksa muhalefet için buna bir çözüm oluşturmama, Yalnız bu
sorumlulukları iktidar taşıyacak. diye bir şeyi, bir
bakış açısını ben şahsen doğru bulmuyorum.
Eğer politika olarak olaya bakarsak, politik gözle bakarsak Sayın
Sevigenin şu sorulara cevap vermesi gerekiyor:
Bakınız, öncelikle, patlamanın olduğu
binanın ruhsatı, 26/9/1999 tarihinde veriliyor -patlamanın
olduğu bina- ve bu bina ruhsata aykırı bir şekilde
inşa ediliyor, birincisi bu. İkincisi: Hemen yanı
başında 8 vatandaşımızı kaybettiğimiz
Prestij İş Merkezi ise yine 1988de ruhsat alıyor, 95lerde
bitiyor, her iki bina da kullanma izni alıyor ve Prestij İş
Merkezi ruhsatı alırken
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Belediye Başkanı kim o zaman?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Şimdi, kim politika
Benim hiç niyetim bu değildi. Ben,
olayın içeriğiyle ilgili, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı olarak, bu vahim olayda, belediyelerin, kamunun,
Bakanlığın sorumluluğu neresindedir, bunu
açıklıkla sizinle paylaşabilirim. Nerede sorumluluğumuz
var, bunu da söyleriz. Neler yapıyoruz bu vahim olaydan sonra?
Vatandaşlarımıza dönük Sormadı, hatır sormadı.
filan demek nasıl mümkün? Kim gitmedi? Nereye gitmedik? Herkese gittik.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Nereye gittiniz Sayın
Bakanım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Hastaneye de gittik.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Hiçbirine gitmediniz!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Hepsine gidildi! Hepsine gidildi!
Hepsine tek tek aylık bağlanıyor, aylık,
şu anda. Ne diyorsunuz ya! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Nerede bağlandı?
Bir tek örnek gösterin, ben milletvekilliğinden istifa edeceğim, siz
de bakanlıktan istifa edecek misiniz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Siz, bakınız, İstanbul milletvekilisiniz, hâlen
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Bakın, bu
insanların hatırını sorduysanız, ben istifa ediyorum.
Burada 20 tane insanın telefonu var. Buradan telefon edelim insanlara!
Birisinin hatırını
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Şimdi, bakınız, olay Zeytinburnunda meydana
geliyor.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Yapmayın!
Yanlış bilgi vermeyin!
BAŞKAN Sayın Sevigen, lütfen müdahale etmeyin,
dinleyin efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Olay Zeytinburnunda meydana geliyor. 89-94 yılları
arası, Zeytinburnunda
Bakın, tespitlerimizi söylüyoruz. Siz
İstanbul milletvekilisiniz, gidiniz, bunu doğrulayın veya
yanlış olduğunu söyleyin. Zeytinburnunda, 89-94
yılları arasında sıfırdan kaçak bina sayısı
2.300; 94-99 yılları arasında Zeytinburnunda yapılan kaçak
bina sayısı 2.700.
Şimdi, Belediye Başkanımız çıkıyor,
diyor ki: Kamu binaları hariç, orada belki kayıt
dışılık olabilir ama, sıfırdan, 99dan bugüne bir
kaçak bina yapılmışsa, ben belediye
başkanlığını bırakıyorum.
Mukayeseniz açısından söylüyorum. 89-94te kim
vardı? 94-99da Zeytinburnunda kim belediye
başkanlığını götürdü? Bu 2.300 ile 2.700 kaçak bina
kimler tarafından yapıldı?
Şimdi, bakınız değerli arkadaşlar, bu
vahim olayda şu var: Bu iş yerinde vatandaş beyanda bulunuyor.
2006 yılının on birinci ayında, diyor ki: Ben burada
plastik oyuncak imalatı yapacağım. SSKya böyle bildiriyor,
Çalışma Bakanlığımıza bu beyanda bulunuyor.
Sonra, Zeytinburnu Belediye Başkanımız, 2007 yılı
içerisinde 26 bin iş yerinde denetim yapıyor. Bütün iş
yerlerinde denetim yapıyor ve bu iş yerine geliyor, bu iş yerinin
ruhsatının olmadığını belgeliyor ve diyor ki:
Senin ruhsatın yok. Gerekli müeyyideler neyse uygulanıyor ve
vatandaş 25/1/2008 tarihinde, yani olaydan beş gün önce geliyor,
ruhsat almak için müracaat ediyor. Beş gün sonra da bu olay meydana geliyor.
Şimdi, bakınız, bütün denetimler
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Niye tahliye etmiyorsunuz,
niye kapatmıyorsunuz Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Şimdi, vatandaş
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Niye kapatmıyorsunuz?
Yetkisi var belediye başkanının.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) - Hayır, bakın, müsaade edin.
Adam diyor ki
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Ama tahliye edeceksiniz
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Yahu Gerekli müeyyideler uygulanıyor. diyorum.
Aynı binanın alt katında kot yıkama
işiyle uğraşan bir iş yeri daha var, buharlı
makinelerin olduğu ve tehlike arz eden, görünürde tehlike arz eden bir
iş yeri daha var. O iş yeriyle ilgili de 4 kez kapatma ve mühürleme
yapılıyor, savcılığa 4 kez duyuruluyor -aynı
binada- 4 kez de mühür fekki, mühür sökülüyor, iş yeri tekrar
açılıyor. Şimdi, bu iş yeriyle ilgili bize beyanda
Bakınız, gerek SSK gerek Çalışma Bakanlığı
gerekse Zeytinburnu Belediyesine yapılan beyanlarda net bir şekilde
deniyor ki: Tehlike arz etmeyen, yani parlayıcı ve
patlayıcı bir iş içermeyen plastik oyuncak imalatı yapılmaktadır.
Şimdi, vatandaşın beyanı bu. Denetimlerde böyle bir
şey görünmüyor. Görünür yerdeki tüm denetimlerde plastik imalatı var.
Ama görünmeyen yerlerde vatandaş bu imalatını yapıyor ve
sonra da böyle bir facianın meydana gelmesine vesile oluyor.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Sayın Bakanım,
patlayıcı maddeleri bir yerden bir yere götürmek İçişleri
Bakanlığının iznine bağlı, emniyetin iznine
bağlı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, parlayıcı ve
patlayıcı
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Niçin denetlemiyorsunuz?
Niye kaçıyorsunuz denetimden?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Parlayıcı ve patlayıcı imalatla ilgili
yönetmelikler çok ağır. Bununla ilgili, ifade ettiğiniz gibi,
İçişleri Bakanlığının,
Bakanlığımın, valiliğin, emniyetin, herkesin çok ciddi
sorumlulukları var.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Tabii, siz bu Hükûmette
değil misiniz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) - Zaten, bu konuyla ilgili bir ruhsat alma da gerçekten çok ciddi
sorumlulukları yerine getirme neticesinde ancak gerçekleşebilir.
Şimdi, bu konuyla ilgili söylenecek çok şey var, ama
olayı sizler benim hiç arzu etmediğimiz bir noktaya getirdiniz,
dayadınız.
Netice olarak, ben şunu söylüyorum değerli
milletvekilleri: Biz, sosyal devlet olmanın gereği
Keşke bu
olaylar olmasaydı, keşke vatandaşlarımızı
kaybetmeseydik, ama bu müessif olay oldu ve bunun neticesinde, biz seri olarak
vatandaşlarımızla, ölen vatandaşlarımızla ilgili
Sosyal Güvenlik Kurumu olarak, ölüm aylığının
bağlanması, bir; akabinde, iş kazası sonucu vefat ettikleri
için, ayrıca bir de ölüm geliri, ölüm aylığının
yanında bir de ölüm gelirinin bağlanmasıyla ilgili
çalışmalar şu anda devam ediyor. Meslekte kazanma, kayıp
oranı yüzde 10u geçen, yani yaralanan vatandaşlarımıza
dönük ise şu anda sürekli iş göremezlik aylığının
bağlanması çalışmaları devam ediyor.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Hiç bilginiz yok Sayın
Bakan, hiçbir bilginiz yok. Sizi kandırıyorlar o zaman.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) - Tedavi giderlerinin tümünü Sosyal Güvenlik Kurumu olarak
üstlenmiş bulunuyoruz ve prim borçlarının da bir yıl
ertelenmesiyle ilgili düzenlemeyi ve çalışmalarımızı
şu anda sürdürüyoruz.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Bakın, adresleri ve
telefonları burada, açın, sorun
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) - Olayın meydana gelişi, tekrar ediyorum,
vatandaşın, vatandaşın yanlış beyanı
üzerine
Biz vatandaşın beyanına tabii ki itibar etmek durumundayız,
birincisi bu. İkincisi, denetim yapmak durumundayız. Denetimler neticesinde,
siz eğer bir kuytu yerde, vatandaş bu Kanuna aykırı
imalatı yapıyorsa efendim İstanbulun tüm merdiven altı,
kuytu yerlerindeki olumsuzlukları çıkarın
Bunu hepimiz isteriz,
siz de istersiniz, biz de isteriz.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Şehrin göbeği
Sayın Bakan, şehrin göbeği. Herkesin gözü önünde,
Davutpaşa
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) - Ama bunun ne derece mümkün olup olamayacağını, bir
de vatandaş hukuku açısından, vatandaşlık hukuku
açısından değerlendirmemizin doğru olacağını
düşünüyorum.
Burada tekrar ediyorum: Siyasi bir polemiğe bu nokta
çekildiği zaman, gerçekten altından kalkamayacağınız
sorularla karşılaşırsınız diyorum.
Tekrar ölenlere, vatandaşlarımıza rahmet diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Gündem dışı üçüncü söz, Ardahan ilimize
yapılacak olan organize sanayi bölgesiyle ilgili söz isteyen Ardahan
Milletvekili Saffet Kayaya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (Ak Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Ardahan Milletvekili Saffet
Kayanın, AK Parti Hükûmetleri döneminde Ardahanda gerçekleştirilen
ve gerçekleştirilmesi planlanan projelere ilişkin gündem
dışı konuşması
SAFFET KAYA (Ardahan) Değerli Başkanım, Ardahan
ilimizle ilgili gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, az önceki konuşmaların da ibretle izlediğim
yanları vardı. Öyle bir Hükûmet var ki gerçekten cumhuriyet tarihine
damgasını vurmuş, halkın tasvibini kazanmış,
yüzde 47 oy almış, yaptığı büyük
çalışmalarla da halkın gönlünde her zaman büyüyerek, iktidarda
bile çok ciddi oyunu artırarak gelmiş ama bu büyük hizmet
akışına başkalarının hayalleri bile yetmiyor, onu
görmek gerçekten beni rahatsız etti. Açık olarak ifade etmek
istiyorum.
Ardahan ilimizle ilgili: Bir ay öncesi Millî Eğitim
Bakanımızı Ardahanımıza davet etmiştik.
Yaklaşık 20ye yakın bürokratlarımızı Ardahanda
üç gün misafir ettik ve Ardahanın genel, millî eğitim
sorunlarıyla ilgili çalışmalarını serdettik ve
Sayın Bakanımıza bu anlamda hassasiyetinden dolayı
teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Bununla birlikte de çok önemli olan bir husus var ki:
Ardahanımızda üniversitenin kurulması anlamında gerek
Sayın Başbakanımız gerek Millî Eğitim
Bakanımız ve kabinemizin bu konuda
2008 yılı içinde yüce
Parlamentomuzdan üniversitemizin geçmesi ve benim de verdiğim kanun
teklifiyle bir an önce Ardahanımızın kampüs üniversite
alanı içinde olması, bölgenin iktisaden, kültüren ve bilim toplumu
olması anlamında büyük katkısı olacağından,
Başbakanımıza ve Millî Eğitim Bakanımıza
huzurunuzda teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum, Ardahan halkı
adına teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
Özellikle, 22sinde Ardahana davet ettiğim, gelmesinden
şeref duyduğum, Millî Eğitim Bakanımızın
dışında, Tarım Bakanımızın da Ardahanla
ilgili, Ardahanın sorunları noktasında bizimle birlikte o
havayı teneffüs ederek memleketin sorunlarının çözümü
anlamında katkılarını 22sinde inşallah görmüş
olacağız. Kendisine, Tarım Bakanımıza da özellikle
teşekkür etmek istiyorum.
Burada, Ardahanla ilgili çok önemli bir proje var ki o proje de
-burada haritayla da arz edeceğim gibi- Kars-Tiflis Demiryolu Projesidir.
Bu proje, özellikle daha evvel, yıllardan beri yapılamayıp
Başbakanımızın ve eski İçişleri
Bakanımızın ve Cumhurbaşkanımızın, bugünkü
Cumhurbaşkanımızın da katkısıyla Ardahandan
başlayıp Çıldıra kadar, Çıldırdan
başlayıp Ardahana kadar gidecek bir demir yolu hattının
son versiyonunun da çalışmaları tamamlanmış olup ÇED
raporu ve diğer projelerle birlikte 147 milyon dolarlık bir projenin
yeniden hazırlanarak
Özellikle Çıldırdan başlayıp
Ardahana kadar giden bu demir yolu projesi konusunda, Ulaştırma
Bakanımıza, bürokratlarımıza, Başbakanımıza
ve eski Dışişleri Bakanımıza, Cumhurbaşkanımıza,
yeniden bu projenin ele alınarak, değiştirilip Ardahanın
ve Çıldırın gündemine demir yolu ağı olarak
sunulmasından dolayı Hükûmetimize, Ardahan adına özellikle
teşekkürlerimi bir borç biliyorum Sayın Bakanımıza.
Yine tabii, Hükûmetimizin icraatları çok büyük, tabii
anlatmak da yetmiyor. Ardahan ilimizle ilgili, yine Sayın
Başbakanımıza arz ettiğimiz ve TOKİyle ilgili
çalışmalar anlamında yedi yüz elli konutumuzun mayısta
temeli atılacak. Yedi yüz elli konutumuzla birlikte, hastanemiz
yapılacak. Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar ilk kez, Ardahan ilinde,
yaklaşık olarak bu yıl yapılması beklenen 400-500
trilyon liralık bir yatırım, ilk defa AK Parti Hükûmetleri
döneminde o bölgeye nasip olmuştur. Yalnızca Ardahana değil,
doğuya, güneydoğuya bu tür hizmetler, gerçekten cumhuriyet tarihinde
ilk kez yansımıştır. Deneyimli bir parlamenter olarak
burada bir hakkın teslimi olarak da ifade etmek istiyorum ki gerçekten bu
hizmetleri cumhuriyet tarihinde ilk kez gündeme getiren AK Parti Hükûmetleri
olmuştur, Sayın Başbakanımız olmuştur, kabinemiz
olmuştur, AK Parti Hükûmeti olmuştur. Bunu, huzurunuzda bir kez daha
paylaşmak istiyorum.
Bununla birlikte, organize sanayi sitemizin bu yıl temelinin
atılması anlamında, Sanayi Bakanımız Zafer
Çağlayan Beye de huzurunuzda teşekkür ediyorum. Organize sanayi
sitemiz on bir yıldan beri kangren hâlindeydi ve organize sanayi sitemizi
programa aldıran ve Ardahanın gündemine taşıyan,
isteğimizi kırmayıp bölgenin sorunları anlamında
katkı sağlayan Sayın Zafer Çağlayan Beye de huzurunuzda teşekkürlerimi
bir borç biliyorum ve dolayısıyla, yine Ardahanımızda çok
önemli olarak addettiğimiz ve bölgemizin kaderiyle de çok
orantılı olan iki barajımız var. Bununla ilgili
çalışmalar bitmiş durumda ve bu barajlarımızla ilgili
de 1996 yılında özellikle Plan Bütçeden gündeme
aldırdığım, Yüksek Planlamadan geçirdiğim iki proje
de
Bu yıl çalışmalarının başlamasıyla
birlikte bölgemizde çok etkin bir anlamda barajların yapılması
ve bölgemize katkı sağlayacak bir sürecin doğmasında
özellikle bakanlarımıza ve bu konuyu gündeme getiren Hükûmetimize
Ardahan halkı adına teşekkürlerimi bir borç biliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.
SAFFET KAYA (Devamla) - Ardahan ilimiz bu yıl inşaat
şantiyesine döneceği çok kesin ve Ardahanda bir sorun varsa, bir göç
varsa elbette ki bu mesele yalnızca Ardahanın meselesi değil,
Türkiye'nin meselesidir. Eğer bir bölgede gelişmişlik yoksa o
mesele yalnızca Ardahanın meselesi değil, Türkiye'nin
meselesidir. Hükûmetimizin perspektifi, vizyonu da bu anlamda olduğu için
bölgemizde bu yıl ciddi manada hizmete matuf, çok ciddi
yatırımlar alacağı çok kesindir.
Yine, sınır ticaretimiz ve serbest bölgeyle ilgili nisan
ayında değerli Bakanımız Kürşad Tüzmen Beyi de
Ardahana davet ettik, sağ olsunlar davetlerimizi kırmadılar.
Umuyorum ki orada sınır ticaretimiz ve serbest bölgemizin yeniden
tartışılarak Bakanlar Kuruluna gelmesi konusunda Sayın
Bakanımızın çok ciddi katkılarının
olacağı bölgemiz adına, şüphesiz ki, takdir ettiğimiz bir
konudur.
Yine, Posofumuzun, şirin ilçemizin Ilgar Dağıyla
ilgili tünel çalışmalarını Bakanımıza arz ettik.
Bununla ilgili 2009 yılında çok ciddi çalışmanın
olacağını ifade ettiler. Bu da bölgemiz adına çok ciddi bir
yatırım olması nedeniyle Hükûmetimizin icraatları gerçekten
bölgemizi fazlasıyla memnun etmiştir.
Yine, TOKİyle ilgili de Çıldırımız ve
Posofumuzda yapılacak iki yüz konutluk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaya.
SAFFET KAYA (Devamla) Başkanım sözümü
tamamlıyorum.
BAŞKAN - Konuşma süreniz bitti efendim.
SAFFET KAYA (Devamla) Hemen tamamlıyorum, son sözüm.
Lütfen...
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bu gündem dışı
konuşması mıydı, yoksa teşekkür konuşması
mı Sayın Başkan?
SAFFET KAYA (Devamla) - Bu anlamda
Çıldırımıza ve Posofumuza da
TOKİyle ilgili
çalışmalar söz konusudur o şirin ilçelerimizde ve hastanemizin
yapımı da söz konusu olacaktır.
Evet, Hükûmet olarak her zaman görüldüğü gibi hizmetlerle
anılan ve halkın taleplerine cevap vermek için
varlığını ortaya koyan bir Hükûmetin, AK Parti Hükûmetinin
mensubu olmaktan her zaman şeref duyduğumu huzurunuzda bir kez daha
ifade etmek istiyorum. Bölgeme olan ilgisinden dolayı Hükûmetimize,
Başbakanımıza ve bakanlarımıza, özellikle
Başbakanımıza, huzurunuzda, Ardahan halkı adına ve
Türkiye'nin gerçekten sorunlarına gösterdiği dirayet adına,
kararlılık adına şükranlarımı bir kez daha ifade
etmek istiyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Gündem dışı
konuşma mı teşekkür konuşması mı yapıyor
belli değil.
SAFFET KAYA (Devamla) Umuyorum ki gelişmemiş olan
bölgeler gelişmiş bölgeler gibi çok etkin olur ve bununla birlikte de
Köroğlu Barajımız ve diğer şekilde de Kayadibi
Barajımızın da bu yıl çalışmalarına
başlanıp 2009 yılında biteceği noktasında
bölgemize, inşallah, müjdemizi vermek istiyorum.
Allah, bu Hükûmeti başımızdan eksik etmesin,
inşallah güzel günler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET KAYA (Devamla) Selam ve sevgilerimi sunuyorum,
hürmetlerimi arz ediyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaya.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan 9/11/2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89uncu ve 104üncü
Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24)
(S. Sayısı: 98) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde 14üncü madde
üzerindeki konuşmalar ve soru-cevap işlemi
tamamlanmıştı.
(x) 98 S. Sayılı Basmayazı 30/1/2008 tarihli
56ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
Kanunun ilk görüşmeleri 1/11/2006-9/11/2006 tarihleri
arasında 13-17nci birleşimlerde yapılmıştır.
Şimdi, madde üzerinde önerge işlemleri
yapılacaktır.
Önergeleri geliş sırasına göre okutup,
aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Madde üzerinde altı adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
98 S.Sayılı Kanun tasarısının 14.
maddesinde yer alan vakıf yöneticilerinin teklifi ibaresinin yerine
yetkili vakıf yöneticilerinin talebi ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Saygılarımla.
|
|
Oktay Vural |
Osman Ertuğrul |
Zeki Ertugay |
|
|
İzmir |
Aksaray |
Erzurum |
|
|
Reşat Doğru |
M Akif Paksoy |
Mustafa Enöz |
|
|
Tokat |
Kahramanmaraş |
Manisa |
|
|
|
Hasan Çalış |
|
|
|
|
Karaman |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 5555 sayılı Vakıflar
Kanununun 14 üncü maddesinin ikinci satırında vakfedenin iradesine
ibaresinden sonra ve kaydıyla sözcüğünden önce gelmek üzere ve
anıt niteliğindeki eserler için Kültür ve Tabiat Varlıkları
Bölge Koruma Kurullarınca uygun görüş alınmak ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Oğuz Oyan |
Şevket Köse |
|
|
Malatya |
İzmir |
Adıyaman |
|
|
Ali Oksal |
|
M. Rıza Yalçınkaya |
|
|
Mersin |
|
Bartın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 sıra sayılı yasa
tasarısının 14. maddesinde cemaat ve esnaf
vakıflarında ifadesinden sonra gelen vakıf yöneticilerinin
ifadesi çıkarılarak yerine genel müdürlüğün ifadeleri
gelmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasan Erçelebi |
Recai Birgün |
Harun Öztürk |
|
|
Denizli |
İzmir |
İzmir |
|
|
Tayfun İçli |
Hasan Macit |
Hüseyin Pazarcı |
|
|
Eskişehir |
İstanbul |
Balıkesir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 14. maddesinde geçen cemaat kelimesinin metinden
çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın
maddeye eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül
ettirilmesini saygıyla arz ederiz.
(2) Lozan Anlaşmasına tabi cemaat vakıfları
hakkındaki düzenleme statülerine uygun olarak ayrıca düzenlenir.
|
|
Faruk Bal |
Kadir Ural |
Emin Haluk Ayhan |
|
|
Konya |
Mersin |
Denizli |
|
|
Mustafa Enöz |
|
Ahmet Orhan |
|
|
Manisa |
|
Manisa |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım en aykırı son iki önerge aynı mahiyettedir.
Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 Sıra Sayılı 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89
uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Adalet Komisyonu Raporunun
Amaç ve İşlev Değişikliği başlıklı 14
üncü maddesinin, Anayasaya aykırılığı nedeniyle
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Halil Ünlütepe |
M. Rıza Yalçınkaya |
Tansel Barış |
|
|
Afyonkarahisar |
Bartın |
Kırklareli |
|
|
Rahmi Güner |
Ali İhsan Köktürk |
F.Nur Serter |
|
|
Ordu |
Zonguldak |
İstanbul |
|
|
|
Bilgin Paçarız |
|
|
|
|
Edirne |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 sıra sayılı yasa
tasarısının 14. maddesi Anayasaya aykırı
olduğundan tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu efendim?
DEVLE BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge sahipleri adına
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben söz istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Faruk Bal, efendim.
BAŞKAN Size daha sonra söz vereceğim, diğer
önergede.
Sayın Genç, grup başkan vekili konuşsun, ondan
sonra efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır efendim, bu önerge
değil, Faruk Beyin önergesi değil bu.
BAŞKAN Önerge üzerinde mi konuşacaksınız?
FARUK BAL (Konya) Önerge üzerine, evet.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan,
Sayın Balın önergede imzası yok efendim.
BAŞKAN - İsminiz var mı efendim önergede?
İmzanız yok efendim, imzanız yok. Sayın Bal,
bu önergede imzanız yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu önergede imzanız yok
gerçekten, bundan sonraki önergede.
FARUK BAL (Konya) Önerge sahipleri adına
konuşayım.
BAŞKAN Önergedeki imza sahipleri konuşacaksa
konuşsun.
Sayın Bal, imzanız olmadığı için söz
veremiyorum efendim.
FARUK BAL (Konya) Önerge sahipleri adına
konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, olmaz ki, öyle bir usul yok efendim.
Sayın Genç buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Kanununun 14üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılması için önerge verdim. Bu nedenle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında bu Vakıflar Kanunu
Türkiye bakımından çok sıkıntı yaratabilecek, enine
boyuna tartışılması gereken bir kanun.
Şimdi, bu Kanunun çıkması için Amerikan
Büyükelçiliği 2005 yılında Amerikan Senatosunu ziyaret ediyor ve
diyor ki: Ben Türkiyede bu Vakıflar Kanununun çıkması için
gerekli çabayı göstereceğim ve Patriğin de ekümenlik
hakkını kazanması için gerekli çalışmaları
yapacağız diyor. Seçimden sonra Amerikan Dışişleri
Bakanlığının üç numaralı kişisi Nicholas Burns
geliyor ve bu Kanunun çıkarılması için gayret sarf ediyor.
Şimdi, beyler, bakın, bu Kanunun amacı ne?
İstanbul surları içinde 11.555 tane gayrimenkul var. Bu Kanun
çıktıktan sonra bu 11.555 tane gayrimenkulün sahiplerine iade
edilmesinin alt hazırlığını yapıyor.
Yine, 2.336 tane, hileli yoldan
Şimdi, geçmişte,
bakın, bu vakıflar kurulduktan sonra
160 tane cemaat
vakıfları vardır. İşte Hükûmetin burada temsilcisi
vardır. Çıksın, desin ki
Bu 160 tane cemaat vakfının
vakfiyeleri vardır. Göstersin bize arkadaşlar burada. Gösteremez.
Göstermesi lazım. Şimdi, bundan şu sisteme gidiyorlar:
Şimdi, eskiden vakıflar kuruldu. Kurulduktan belli bir süre sonra onu
kuran irade ortadan kaybolunca bu vakıflar otomatikman Vakıflar Genel
Müdürlüğüne devrediliyor. Bunlara galiba mülhak vakıflar deniliyor.
Bir de mazbut vakıflar var. Yani, yanlış da söyleyebilirim.
Şimdi, burada getirilen şeyle
Geçmişte bu
şekilde kurulan vakıflar mallarını kaybetmiş, ortada
kalan kimse yok, ondan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçmiş
bu mallar. Şimdi, bu Kanunla ne yapıyorsunuz? Özellikle ecnebi
cemaatlere, bu şekilde, bu Kanunla bu mallarını iade
ediyorsunuz.
Şimdi, yine 2.336 tane vakıf malı var. Bunlar
nasıl olmuş? Geçmişte birtakım ecnebi kişiler
ölmüş. Bir Hristiyan, yabancı uyruklu bir vatandaş ölmüş.
Ölünce, o kadar göz açıklık yapmışlar ki, gitmişler...
Normal olarak, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre, bir kişi miras
bırakmadan ölürse onun mal varlığı doğrudan
doğruya hazineye intikal ediyor. Fakat bu ecnebi vakıflar çok güzü
açıkça davranmışlar, gitmişler, hileli olarak tabii hepsi
değil- o ölen kişinin malının kendisine vasiyet
edildiğini, sahte vasiyet senetleri düzenlemişler ve bu vesileyle
kendi üzerlerine geçirmişler.
Arkadaşlar, bakın, 1974 yılında
Yargıtayın verdiği birtakım kararlar var. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu diyor ki: Bunların vakfiyeleri yok, vakfiyesi olmayan
bir vakfın mal edinmesi mümkün değil. Yani vakıflar, vakfiyeleri
çerçevesi
Yani onların statüleri var, bu statülerine göre mal
alabilmeleri için vakfiyelerinde hüküm olması lazım. Şimdi,
bunların vakfiyelerinde böyle bir hüküm yok. İşte, burada
Hükûmet temsilcisi, çıkarsın, desin ki, buyurun vakfiyeleri burada
Bunların, 1936da Vakıflar Genel Müdürlüğüne
verdikleri beyannameler var. Bu beyannamelerde adlarına gayrimenkul alma
yetkisinin bulunduğuna dair herhangi bir yetkileri yok. Ondan sonra,
tabii, geçmişte, Osmanlı padişahları zamanında,
1912de, birtakım, işte o zaman bir geçici kanun nedeniyle galiba bir
tane Rum vakfı, otuza yakın da Ermeni vakfının o zaman
tespit edilen bazı durumlar var.
Şimdi, nedense, önce 2001 yılında 4771
sayılı Kanun çıkarılıyor. Arkasından, bu Hükûmet
başa gelir gelmez, 4778 sayılı Vakıflar Kanununu
getiriyor. Şimdi, orada, vakıflara mal satın alma
hakkını veriyorlar. Aslında bu nedir? İşte, bu,
geçmişte yabancı, ecnebi kişilere ait olan bu malları
hileli olarak bunlara devrediliyor. Tabii, bu arada birtakım İslami
örgütler de var bunun neticesinde. Mesela, Anadolunun belli yerlerinde, tabii,
hem yabancı cemaat var
Mesela bir yerde bir kilise var, şimdi bu
kanun çıktığı zaman, birtakım kişiler gidecekler,
mesela Tuncelinin dağındaki bir kilisenin çevresindeki araziye sahip
çıkacaklar. Yani Türkiyedeki mülkiyeti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani orada da çok büyük
sıkıntılar Türkiyenin başına yaratacak ki
Bunları, ben Hükûmete bir teklifte bulunuyorum: Bu Kanun çok ciddi bir
kanundur. Gelin, bu Kanunun burada müzakeresini keselim, bir araştırma
komisyonu kuralım.
Arkadaşlar, bizim de çok şeyleri doğru
bildiğimizi ben iddia etmiyorum. Hakikaten bu Kanun nedir, ne getiriyor?
Ülkeye ne zarar getiriyor? Ülkenin hangi kesimine, hangi yabancı
cemaatlere, hangi, ne bileyim, örgütlere, devletin elinde, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün elinde olan ne taşınmazları iade ettiriyor?
Bunların Türkiyeye maliyeti ne?
İşte, ileride, önergelerim var, yine konuşurum,
mesela bir vakfın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
açtığı bir dava var. Bu dava evvela Vakıflar Genel Müdürüne
işte dostça çözüm için öneriliyor, Yok efendim biz bunu dostça
çözmeyelim. diyor. Ondan sonra da şimdi bu Vakıf Kanununun
çıkması için hararetle bunu savunuyor.
Şimdi bu fikir değişikliği niye burada meydana
geldi? 90-100 bin euroluk bir gayrimenkulü Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi 9-10 bin euro tazminatla Türkiyeyi mahkûm ettiler.
Şimdi, bunlar çok ciddi meseleler. Bunları biz bir
inceleme yapalım, gerçeği anlayalım, ondan sonra da Kanunu
müzakere edelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, süreniz doldu, teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben önergemde maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını istiyorum efendim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Genç.
Şimdi söz sırası, en aykırı önerge imza
sahiplerinden birisinde.
Kim konuşacak efendim?
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Ben
konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 98 sıra sayılı Vakıflar
Yasası ile ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu ülke 500 milyar dolar borçlu. 1
milyon insanımız aç ve 20 milyon insanımız da açlık
sınırında. Resmî rakamlar 3 milyon işsiz gösteriyor. Yani
sorunlar bu kadar büyük. Devasa sorunlarımız dururken,
bakıyoruz, Meclisimize gelen ve öncelik alan Vakıflar Yasası
Değerli milletvekilleri, sizce de acaba, bu ülkede
görüşülecek olan öncelikli konu Vakıflar Yasası mı? Bu
ülkede, bizlerden ekmek bekleyen, iş bekleyen yığınla
sorunumuz varken acaba Vakıflar Yasası öncelik almalı
mıydı?
Değerli milletvekilleri, evet, bu Yasa bugün yine Genel
Kurulda ve Sayın 10uncu Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet
Sezer, bu Yasanın dokuz maddesini Tekrar bir görüşün. diye Meclise
gönderiyor. Bakıyorum, tek bir virgül dahi eksilmeden, Yasa tekrar
önümüzde.
Değerli milletvekilleri, hiç mi sorun yok? Sayın
Cumhurbaşkanımız Bu maddelerde Lozana karşı bir
sorun var, Lozan Anlaşması deliniyor. diyor, Lozan
Anlaşması yırtılıyor. Diyor, Ülkemizin üniter
bütünlüğüne karşı endişeliyim. diyor. Sizleri hiç mi
ilgilendirmiyor bu endişeler?
Değerli milletvekilleri -gelecek olan Vakıflar
Yasasında- inşallah yasa tasarısını geri çekerseniz
de böyle bir sorunla karşılaşmayız.
Vakıfların amaç ve işlevi değiştiriliyor.
Ne yapılıyor? Dinsel ve eğitsel, eğitimsel işlevler,
bir şekilde, ticarete ve siyasete dönüşme aşamasına
gelecektir. Bunları hep beraber göreceğiz. Vakıflar, yurt
içinde, yurt dışında temsilcilik açabilecek. Vakıflar,
sınırsız mal elde edebilecek. Vakıflar, bir şekilde
bağış alıp verebilecek ve ticaret yapabileceklerdir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu yapılacak olanlar,
vakıflara müthiş bir siyasi ve ekonomik güç sağlayacaktır.
Bu siyasi ve ekonomik gücün yarınlarda karşımıza nasıl
çıkacağını hep beraber yaşayıp göreceğiz.
7 Şubat 2008 yılında Yunanistan Parlamentosu,
sırf Türkler için bir vakıf yasası çıkardı. Ama bu
vakıf yasasında, örneğin, müftü yine atamayla gelecek. Yani
Batı Trakya Türkleri kendi müftüsünü seçemeyecek. diyor bu yasa ve diyor
ki: Vali bu vakıf yönetimine gerektiğinde başkanlık
yapabilecek. Yani, yönlendirebilecek. Bizim İstanbul Valimiz, acaba gelip
de orada vakıflara başkanlık yapabilecek mi sayın
milletvekilleri? PASOK Milletvekili Çetin Mandacı şöyle dedi bu Yasa
için: Bu yasa ölü doğmuştur. Değerli milletvekilleri, ilginize
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, yabancı vakıfları bu
kadar çok seviyorsanız, gelin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
mevcut olan iki vakıf var -Lala Mustafa Paşa Vakfı ve Abdullah Paşa
Vakfı- bu vakıflar Osmanlı zamanından beri mevcut olan
vakıflardır ve 1914ten itibaren İngiliz sömürgeciliği
tarafından ve Rumlar tarafından yağmalanmış
vakıflar. Ama 1974ten sonra bu yağmalama az da olsa durduruldu ve
bugünlerde bu vakıflar üzerinde yeni gelişmeler oluyor.
Vakıfların tapuları Maraşta bulunmuş ve bu tapular
Gazi Magosa mahkemesi tarafından tespit edilmiştir. Yani, karar
verilmiştir: Evet, bu bulunan tapular Lala Mustafa Paşa ve Abdullah
Paşa vakıflarına aittir. demiş. İşte, bu
aşamada, hem bu tapuların bulunmasıyla hem Gazi Magosa
mahkemesinin tespit kararıyla, artık, Türkiye Cumhuriyetinin eline
bir koz geçmiştir ve Hükûmetimizin bu süreci yeniden başlatması
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Barış, devam edin.
TANSEL BARIŞ (Devamla) Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde yeni bir süreç başlatması lazım ve bu
vakıflara sahip çıkması gerektiğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün, bu
vakıfların sahip olduğu arazi Gazi Magosa, Maraş ve Larnaka
bölgeleridir. Bu bölgelerde 90 bin dönüme yakın vakıf arazisi
vardır. Bugün ve bugüne kadar toplumlar arası, yani Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
arasında yapılan görüşmelerde Maraş maalesef pazarlık
konusu yapılmıştır ve yapılmaktadır. Bundan
sonraki görüşmelerde, umarım buradaki arazinin vakıf malı
olduğunu ve Maraşın bir daha pazarlık konusu
yapılmaması gerektiğine inanıyorum.
Ben, yüce Meclise sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Barış.
Sayın milletvekilleri, Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı, birlikte işleme
aldığımız
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz
efendim.
BAŞKAN -
bu iki önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Arkadaşlar, devamlı
burayı sayıp duracaksınız, yani göreviniz o,
beklemeyeceksiniz!
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı yok
efendim.
BAŞKAN Beklemesek Saymadınız. diyeceksiniz,
saydırıyoruz işte.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Önergeler kabul edilmemiştir, karar
yetersayısı vardır. (CHP ve MHP sıralarından Yok
Sayın Başkan. sesleri)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) 98 kişi var Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 14. maddesinde geçen cemaat kelimesinin metinden
çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın
maddeye eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül
ettirilmesini saygıyla arz ederiz.
(2) Lozan Antlaşmasına tabi cemaat vakıfları
hakkındaki düzenleme statülerine uygun olarak ayrıca düzenlenir.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu önergeye?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bugün, geçen haftalardan kalan, şu an
görüşmekte olduğumuz çok önemli bir kanunun 14üncü maddesi
üzerindeki değişiklik önergesinin gerekçelerini sizlere sunmak için
söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi
adına yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Kanunun 14üncü maddesi ölüyü diriltme maddesidir değerli
arkadaşlarım. Daha önce kurulmuş olan vakıfların ya
amaçları gerçekleştirilmiş ya da amaçlarının
gerçekleştirilmesine imkân kalmamış ise bu vakfın temsilcilerinin
ya da yöneticilerinin teklifi üzerine şartlarını
değiştirme ve gelirlerini uyarlama. şeklinde Meclise bir yetki
vermektedir. Tabii, bunun içerisinde cemaat vakıfları da
bulunmaktadır. Cemaat vakıfları, elbette ki Lozan
Anlaşmasındaki statüye tabidir ve Lozan Anlaşmasının
tabi olduğu kurallara göre de muamele görmesi gerekmektedir.
Buradan bu vesileyle ifade etmek isterim ki: Lozan
Anlaşması çerçevesi içerisinde gayrimüslim
vatandaşlarımız Türkiye'nin birinci sınıf
vatandaşlarıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
vatandaşlarımızın vatandaşlık hukukuna elbette ki
saygımız sonsuzdur fakat bundan sonra söyleyeceklerimiz, Lozan
statüsü içerisinde kolektif hak kullanımına ilişkin hakların
geliştirilmesi yönündeki mevcut Yasaya eleştiri yönünde olacaktır.
Arkadaşlarım, Lozan Anlaşmasının 45inci
maddesi mütekabiliyet ilkesini ortaya koymuştur. Mütekabiliyet için,
Anlaşmanın imzalandığı tarihten bu yana en önemli
şart 7 Şubat 2008 günü oluşmuştur. 7 Şubat 2008 günü
Yunanistan Parlamentosundan 1 oya karşı tüm parlamentonun oyu ile
geçen kanuna göre, 1980 tarihli Batı Trakya vakıflarıyla ilgili
yasa değiştirilmiş ve oradaki Müslüman Türk
vakıflarının hukukunu bir torbaya koyup torbanın ağzını
büzen ve onu da atanmış olan müftüye teslim eden, bu müftünün de bir
numaralı hedefi olarak da Yunan Hükûmetinin millî hedeflerine yönelten
yepyeni bir kanundur.
Bizdeki bu Kanunun 14üncü maddesi itibarıyla, daha önce ya
amacı gerçekleştirilmiş veya amacının
gerçekleştirilmesine imkân kalmamış olan gayrimüslim
cemaatimizin vakıflarını ölü hâlden dirilterek başka
amaçlara sevk edecek bir yetki verilirken bakın, 7 Şubat 2008 günü
Yunan Hükûmeti tarafından Parlamentoya sunulan ve Yunan milletvekillerinin
farklı partilerden olmalarına rağmen, Yunan millî hedefi ve
Lozandaki hukuklarını koruma açısından
sağladıkları mutabakata göre oy birliğiyle geçen yasada
neler var: Oradaki Osmanlı vakıfları böl-parçala-yut
esasına göre düzenlenmektedir. Gümülcine, İskeçe ve Dimetokadaki
vakıflar ayrı ayrı alanlara yayılmakta ve bunun
dışında kalan vakıflar ise Müslüman çoğunluğun
bulunmadığı yerlerdeki vakıfları tanıma adı
altında, doğrudan Yunan Hükûmetinin inisiyatif kullanabileceği
okul aile birliklerinin idaresine terk edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, oradaki bizim vakıflarımız,
sadece atanmış müftüye hesap verme mecburiyetinde
bırakılmakta ve atanmış müftü, vakıf malları
üzerindeki her türlü tasarrufta tam yetkili kılınmaktadır.
Dolayısıyla oraya seçilecek olan vakıf yöneticilerinin
inisiyatif kullanma hakları bulunmamaktadır. Kaldı ki bu
vakıf yöneticilerinin seçimi de apayrı bir sorundur. Seçmen listesini
Yunan Hükûmeti tanzim edecek, seçim gününü Yunan Hükûmeti
kararlaştıracaktır. Oradaki seçmenler, seçimle ilgili bu
kanundaki maddeye göre, cami imamının görüşünü alarak seçim
konusundaki kanaatlerini oluşturacaklardır. Cami imamının
görüşünü alarak oluşturdukları kanaatten sonra ortaya çıkan
seçim sonucu, atanmış müftüye bildirilmek suretiyle bir tasdik
makamı oluşturulmaktadır. Bu da yetmemektedir; atanmış
müftü de bunu bölge sekreterine -bizdeki bölge valiliği gibi bir makama-
bildirmektedir.
Dolayısıyla ortaya çıkan sonuç: Yunanistandaki
evladı fatihanın Osmanlı Müslüman Türk vakıfları
kırk düğümle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) -
hareketleri zapturapt altına
alınırken bu Yasada 14üncü maddede sağlanan
sınırsız serbestinin anlamını ben idrak edemiyorum.
Eğer Lozanın 45inci maddesini uygulayacaksak, bugün dakika tehir
etmeden bu Kanunu olduğu gibi geri çekmeliyiz. Aksi takdirde,
Kurtuluş Savaşı verme sebeplerimizi yaratan Sevr
Anlaşmasının 151inci maddesindeki vakıf hukukuna bu
Meclis bu yasa tasarısıyla Türkiyeyi geri döndürmektedir. Geri dönüş
hâlimiz yeni bir Kurtuluş Savaşı gerektiren şartları
oluşturabilecektir. O Kurtuluş Savaşı ki, bu gazi Meclis
tarafından verilmiştir. Bugün bu Mecliste bulunan değerli
milletvekilleri, o Kurtuluş Savaşı veren Meclisin manevi
sorumluluğu altındadır. (MHP sıralarından
alkışlar) O Kurtuluş Savaşının şehitlerinin
ruhu bizi yukarıda gözlüyor. Mahkemeyi kübrada muhakeme edileceksiniz,
milletin vicdanında muhakeme edileceksiniz. Parmak demokrasisini
bırakmak gerekir. Milletin hukukunu koruyacağız değerli
arkadaşlar.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oylamaya geçtik Sayın
Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır efendim, karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Oylamaya geçtikten sonra istiyorsunuz efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yok efendim.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkanım, karar yeter
sayısı
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, karar yeter
sayısını arayın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istendi
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Divanınıza güvensizlik önergesi veririz. Bu sayıyı ne zaman
saydınız da karar yeter sayısı olduğunu gördünüz?
BAŞKAN Demin saydım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır efendim, şimdi
farklı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, demin çok geç
sayıyordunuz, üç dakika bekliyordunuz.
BAŞKAN Efendim, bu karar yeter sayısını bir
defa usulüne uygun istemediniz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
doğru değil, doğru değil efendim bu. Siz tarafsız
olmak mecburiyetindesiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın efendim, sayın efendim.
BAŞKAN Karar yeter sayısı usulüne uygun istenmedi
efendim, oylamaya geçtikten sonra istendi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
siz oylamaya geçmeden
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, siz
tarafsız olmak mecburiyetindesiniz. İki siyasi parti bu Kanuna
muhalefet etmek kararı almıştır, İç Tüzükün tüm
imkânlarını kullanacaktır. Siz tarafsız
olacaksınız, saymanız lazım.
BAŞKAN Bütün imkânlarımızı
kullanıyoruz, karar yeter sayısı var efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, karar yeter
sayısı yoktur. Sayıyı görelim, sayıyı görelim
efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Aramadınız efendim,
aramadınız!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, gösterin o
zaman.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
Başkanlığınıza güvensizlik önergesi veririz ve bu
çıkan kanun meşruiyetini kaybeder.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 sıra sayılı yasa
tasarısının 14. maddesinde cemaat ve esnaf
vakıflarında ifadesinden sonra gelen vakıf yöneticilerinin
ifadesi çıkarılarak yerine genel müdürlüğün ifadeleri
gelmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Erçelebi (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge sahipleri adına Sayın İçli,
buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye
günlerdir türbanı tartışıyordu ve bizce çok çok önemli olan
Vakıflar Kanunu kamuoyunun bilgisinin dışında bir seyir
izlemeye başladı. Aslında ilginç, Vakıflar Yasası daha
bu türbanla ilgili Anayasa değişikliği gündeme gelmeden evvel
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüldü, ama türban konusunda bir
mutabakat sağlandığı için maddelerin bir kısmı
bugüne kaldı.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu Yasayla,
2762 sayılı Vakıflar Yasası tamamen yürürlükten
kalkıyor, yerine yeni bir düzenleme geliyor, 5555 sayılı
Yasayla. Aslında bu yöntem çok tehlikeli bir yöntem, çünkü şimdiye
kadar bu konuda oluşmuş içtihatlar, uygulamalar bir anlamda ortadan
kalkacak. Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçesinde
belirttiği gibi, asıl önemli olan, Lozan Anlaşması bir
anlamda delinmiş olacak.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Cumhurbaşkanı veto gerekçesinde aynen şunları söylüyor;
özellikle okuyorum ki, bu hususlar birçok milletvekili
arkadaşımın bir anlamda dikkatinden kaçtı: Lozan Antlaşması,
Türkiye devletinin uluslararası düzlemde hukuksal ve siyasal kuruluş
belgesidir. Lozan Antlaşmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulusal And
sınırları içinde, özgür ve bağımsız bir devlet
olarak varlığı tanınmış ve Türkiye Cumhuriyeti
dünya uluslar ailesine bağımsız bir devlet olarak kabul
edilmiştir. dedikten sonra Sayın Cumhurbaşkanı, bu
Yasayla, Lozan Anlaşmasının 35 ile 45inci maddeleri
arasındaki hükümlerinin ortadan
kaldırıldığını iddia ediyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Devlet Bakanı
Hayati Yazıcı, 12nci maddenin görüşmeleri sırasında
muhalefet partili milletvekili arkadaşlarımızın
eleştirisine verdiği yanıtta, bir anlamda, Sayın
Cumhurbaşkanının bu veto gerekçesinin yerinde olmadığını
ifade ediyor ve şunları söylüyor: Falan ülke bizim oradaki
yurttaşlarımıza veyahut da kendi toplumu içerisinde
azınlık olarak nitelenen gruplara haksızlık yapıyorsa
biz de yapalım anlamındaki bir mantığa elbette ki
katılmamız mümkün değildir. diyor. Yine bir soru üzerine Haa,
o, uygulama haklarını ihlal ederse o zulmetmiş olur. Biz zulüm
durumunda olmayacağız. Dolayısıyla burada bir mütekabiliyet
söz konusu değil. Kaldı ki, mütekabiliyet, yabancı ülke
vatandaşları arasında, yabancı iki ülke arasında söz
konusu olur. diyor. Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakanımızın bu şahsi düşüncesi. Dün de Sayın
Başbakan Devletler arasında mahsuplaşma olmaz. dedi bu Kanunla
ilgili konuşurken.
Birçoğunuz Lozan Anlaşmasının 45inci
maddesinde nelerin ifade edildiğini bilmeyebilir. Bakın değerli
arkadaşlar, 45inci madde aynen şunu söylüyor: İşbu
fasıldaki hükümleriyle Türkiyenin Müslüman olmayan
azınlıklarına tanınan hukuk, Yunanistan tarafından da
kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlıklar için de
tanınmıştır. diyor. Biz, Türkiye Cumhuriyeti devleti
olarak bu sözleşme maddesini ortadan kaldıracak bir düzenlemeyi
yaşama geçirmeye kalkıyoruz. Biraz evvel Sayın Faruk Bal,
Yunanistan Parlamentosunda Yunanistandaki Müslüman azınlıklar için
nasıl bir uygulama yapıldığını ifade etti. Böyle
bir devlet yönetimi olmaz değerli arkadaşlar. Bu, olayın tabii
ki sadece cemaat vakıflarıyla ilgili, Yunanistanla ilgili bir
boyutu. Şimdi, siz bu vakıflara sınırsız gayrimenkul
edinme hakkı, şirket kurma hakkı
tanıdığınız gibi, birçok yabancı unsura
Türkiyede taşınmaz mal edinim hakkını tanıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Türkiyenin altına dinamit koyuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Lozan görüşmelerinde
Lord Curzon Türk heyeti Başkanı İsmet Paşaya der ki:
Evet, bugün böyle kalkıyorsunuz. Bunları ben cebime koyuyorum ama
gün gelecek, ben bunları teker teker çıkartıp önünüze
koyacağım. diyor.
Değerli arkadaşlarım, gün, o gün müdür?
İngilizlerin veyahut emperyalistlerin o tarihlerde cebine koydukları
belgelerin teker teker çıkartılıp koskoca Türkiye Cumhuriyeti
devletine dayatma günü müdür?
Sadece bunda değil, Atatürkün isminden rahatsızlık
duymaya başladılar beyefendiler. Hep söylüyoruz: Laik, demokratik
hukuk devleti olan cumhuriyetimiz tehdit altındadır diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, zaman çok
kısıtlı, her şeyi ifade edebilmem mümkün değil ama bu
Yasa, Türkiye Cumhuriyeti devletinin altına dinamit koymayı neredeyse
gerçekleştirecek bir yasa. O nedenle, elimizi vicdanımıza
koyalım, bu Yasada olabildiğince dikkatli olalım ve kamuoyunun
da bu konularda bilgilendirilmesi konusunda gereğini yapalım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın İçli.
Önergeyi oylarınıza
III.- Y O K L A M A
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama isteminde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Vural, Sayın Bal, Sayın Yalçın, Sayın
Şandır, Sayın Büyükataman, Sayın Akcan, Sayın Sipahi,
Sayın Enöz, Sayın Homriş, Sayın Atakan, Sayın Orhan,
Sayın Korkmaz, Sayın Taner, Sayın Akkuş, Sayın
Atılgan, Sayın Yunusoğlu, Sayın Işık, Sayın
Bal, Sayın Tanrıkulu, Sayın Bukan.
Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Üç dakikalık
süre veriyorum efendim, buyurun.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, pusula gönderen
arkadaşlar lütfen Genel Kurulu terk etmesinler, arayacağım,
soracağım çünkü.
Toplantı yeter sayımız vardır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Pusulaları
okuyalım Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Pusulaları okuyalım.
BAŞKAN Gerek yok, burada sayı var efendim. Sayı
olmasa zaten okuyacaktım, elimde. Merak etmeyin yani.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24)
(S. Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 5555 sayılı Vakıflar
Kanununun 14 üncü maddesinin ikinci satırında vakfedenin iradesine
ibaresinden sonra ve kaydıyla sözcüğünden önce gelmek üzere ve
anıt niteliğindeki eserler için Kültür ve Tabiat Varlıkları
Bölge Koruma Kurullarınca uygun görüş alınmak ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutalım efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Vakıflar Genel Müdürlüğünün 18.500 adedi
anıt eski eser olarak tescilli yaklaşık 67.000
taşınmazı bulunmaktadır. Bu kadar kapsamlı bir
anıt eski eser stokuna ilişkin olarak yeni kararlar üretilmesinde, bu
eserleri de içeren vakıfların amaç ve işlev
değişikliklerinin yapılmasında, daha geniş
uzmanlık alanlarının devreye sokulması yoluyla olası
hatalar önlenebilecektir. Her ne kadar Kültür ve Tabiat Varlıkları
Bölge Koruma Kurulları 2863 sayılı yasa uyarınca tescilli
anıt eserlerle ilgilidir diye düşünülebilirse de, bu Kurulların,
geriye dönülmez karar süreçleri ve fiili durumlar oluşturulmadan, yetkilerin
paylaşılması ilkesi çerçevesinde peşinen devreye
sokulmaları anıt eserleri koruma anlayışına daha uygun
düşecektir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T B M M Başkanlığına
98 S. Sayılı Kanun tasarısının 14. maddesinde
yer alan vakıf yöneticilerinin teklifi ibaresi yerine yetkili
vakıf yöneticilerinin talebi ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
önergenin gerekçesi yok, işleme koyamazsınız. İç Tüzük
87/6ya göre önergeler gerekçeli verilir efendim. Önergenin gerekçesi yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe kaybolmuş olabilir.
BAŞKAN Efendim, kürsüye davet ettim.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, özellikle Vakıflar Yasa
Tasarısı gerek Parlamentoda bulunan muhalefet partileri gerekse daha
önce Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, Türk milletinin millî
menfaatleriyle Anayasamızda ve Lozan Anlaşmasıyla ilgili
hükümlerini haleldar ettiğini açıkça ifade ettik. Tabii, bu konuda,
özellikle böyle bir kanunun Türkiyenin millî menfaatlerini ve
uluslararası menfaatlerini nasıl haleldar ettiği konusunu da
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her maddede görüşlerimizi ifade
ediyoruz, önergelerle bunların değiştirilmesi için gayret sarf
ediyoruz.
Ama, değerli arkadaşlarım, bugün
huzurlarınıza gelen bu tasarıyla, Türk milletinin, Türkiye
Cumhuriyeti devletinde ve Anadoluda mührünü vurduğu, Lozan
Anlaşmasıyla mührünü vurduğu bir kurucu anlaşmayı
deliyorsunuz. Buna hakkınız yok ve bu iradeniz, Türk milletinin millî
mücadelesiyle çelişmekte ve çatışmaktadır. Bunu
yüreklilikle söylüyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Bakınız, bu konuda daha geçenlerde Yunan meclisince
kabul edilen bir yasa önünüzdeyken ve onlar, uluslararası hukuk
çerçevesinde ve Lozan Anlaşması çerçevesinde bizim
ecdadımızın vakıfları üzerinde istediklerini yapma
hakkı elde ederken, bugün, âdeta, sizlerin buraya getirdiği yasa
tasarısı bir kapitülasyon gibi; AB uğruna Türkiyenin kurucu
anlaşmasını heba eden bir tasarı olarak getirdiniz.
Gerçekten üzüntü verici. Bu konuda karşılıklılık esasını
dikkate almıyorsunuz ve bu çerçevede özellikle daha önce bu konuda
yapılan müzakerelerde AKP Genel Başkan Yardımcısı
Dengir Mir Fırat aynen şunu söylüyor
Sizler diyorsunuz ki: Lozanla
alakalı değil. Diyor ki: Oradaki, bırakın canım,
azınlıklarla ilgili her türlü düzenlemeden vazgeçelim. Bu
tasarının görüşmesinde bunu ifade etti değerli
milletvekilleri. Hangi biriniz, Lozan Anlaşmasında, kurucu
anlaşmamızda azınlıklarla ifade edilen -o kurucu
anlaşmasının- hükümlerini deldirmek istersiniz? Amaç ve hedef,
doğrudan doğruya, Lozan Anlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kuruluş felsefesini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bir de
kalkıp Ne alakası var?diyorsunuz. İşte, Dengir Mir
Fırat diyor: Bizim amacımız bütün oradaki hükümleri
çıkartalım da herkesi aynı duruma getirelim.
Değerli arkadaşlarım, bu, bir kurucu, Millî
Mücadele neticesinde mührümüzü vurduğumuz ve siyaseten zaferimizle
sonuçlanmış bir Lozan Anlaşmasıdır.
Dolayısıyla, bu konudaki irade doğrudan doğruya Lozan
Anlaşmasını ortadan kaldıran bir iradedir.
Şimdi geliyoruz bizim burada mührünü vurduğumuz
topraklarımıza. Daha önce nerede ne olduğu, nerede
yaşadığı belli olmayanların hak iddia etmesinin önünü
açıyorsunuz. Ama biraz önce değerli bir milletvekili söyledi,
Kıbrısta Arestis davasında Abdullah Paşa Vakfına ait
bir vakfa el koyan Rumun iddiasını Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kabul etmiş. Ne hazindir ki, mahkeme şunu söylemiştir
Daha sonra bunun tapu kaydı çıktı. Bu tapu kaydı
çıktığı zaman Türkiye bu tapu kaydını bize geç
göndermiştir
Bir taraftan da, Türkün mührünü vurduğu
Kıbrıstaki vakıflarla ilgili, Abdullah Paşa Vakfına
ait tapu senedini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine geç
gönderiyorsunuz ve Türkiye, bizim ecdadımızın tapulu malı
üzerinde 950 bin dolar tazminat ödemekle
Bu Arestise bir de ayrıca
üstüne para verdiriyorsunuz.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) On sene önceki karar o.
OKTAY VURAL (Devamla) - Sayın Bakan açıklasın, niye
geç gönderdiniz? Yan gelip yattınız mı? Böyle bir şey
olabilir mi değerli arkadaşlarım? (MHP sıralarından
alkışlar) Böyle bir şey olabilir mi?
Değerli arkadaşlarım, işte burada, vakıf
senetleri burada Abdullah Paşaya ait. diyor. Size soruyorum: Bir vakfa
ait mülkün üzerine nasıl mülkiyet hakkı iddia edilebilir? Böyle bir
şey olabilir mi? Ve maalesef burada Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Türkiye, mülkle ilgili kayıtları zamanında
mahkememize göndermemiştir. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Vural, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) Hangi tarihte? Tarihini
okur musunuz o kararın?
OKTAY VURAL (Devamla) Tabii tabii, okuyayım efendim:
Bakın, 6/10/2005.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet, sizin zamanınız!
OKTAY VURAL (Devamla) Kıbrıs
Kuzey Kıbrıs,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı ve
Dışişleri Bakanlığı yazı yazıyor Bu,
vakıf malıdır. diyor, ama mahkemeye geç ibraz edildiği
için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Abdullah Paşa
Vakfının malı üzerinde haksızca el koyan bir Ruma 950 bin
dolar tazminat ödenmiş durumdadır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Bu bir rezalettir,
rezalet! Ayıptır, ayıp!
OKTAY VURAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
bırakınız bunları, parti marti önemli değil.
Değerli arkadaşlarım, buna hayır dememiz gerekiyor,
hayır dememiz gerekiyor. Onun için, elinizi vicdanınıza koyun,
tarihe karşı yükümlüyüz, sorumluyuz, geleceğe karşı da
bütün bunlar konusunda bireysel sorumluluğumuz ortadan kalkmaz. O
bakımdan, bu yasayla ilgili bu değişikliklerin hemen geri
çekilmesi ve bu konuda partiler arasında bir uzlaşma oluşturmak
suretiyle Anayasamıza, Lozana, uygun bir tasarı hâline dönüştürme
konusunda katkılarınızı sağlayınız. Sizden
talebimiz budur.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Vural.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde, kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi okutuyorum efendim
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyoruz.
Kapanma Saati: 15.41
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.51
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
98 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
16nci maddeyi
okutmadan önce, Kanunun 16ncı maddesinin kapalı oturumda
görüşülmesine dair, İç Tüzükün 70inci maddesine göre verilmiş
bir önerge vardır.
Kapalı
oturum istemine dair önergeyi okutuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bir dakika, usule dair bir
şey sormak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, kapalı oturum önergesi verildikten sonra
BAŞKAN
Kapalı oturuma geçeceğiz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bu önerge işleme alındıktan sonra herhâlde
BAŞKAN
Okunduktan sonra geçeceğiz efendim.
Buyurun okuyun:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÖNERGELER
1.-
MHP Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Cumhurbaşkanınca bir
daha görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanununun 16ncı maddesinin
görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına ilişkin
önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bilindiği
gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 9.11.2006 gününde kabul
edilen 5555 sayılı Vakıflar Kanunu
Cumhurbaşkanlığı tarafından incelenmiş,
Sayın Cumhurbaşkanı, Kanunun Anayasamıza, Lozan
Anlaşmasına aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Adalet Komisyonu
da bu kanun maddelerini aynen kabul etmiştir.
Sayın
Başbakan bu kanunun menfaatleri koruduğunu ifade etmiştir. Ancak
bu menfaatlerin ne olduğunu belirtmemiş veya belirtmekten imtina
etmiştir.
Vakıflar
konusu hem Anayasamızla, hem Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş
anlaşması Lozanla son derece ilgilidir.
Anayasamıza
göre hiçbir faaliyet milli menfaatler karşısında koruma göremez.
Böyle olmasına rağmen kamuoyu ve grubumuz bu konunun milli
menfaatlerimizi haleldar ettiği kanaatindedir.
Bu çerçevede bu
düzenlemenin menfaatlerimize uygun olduğuna dair Sayın
Başbakanın ifadesinin içinin doldurulması, her şeyin daha
açıklıkla ortaya konulması gerektiği açıktır.
Bu hususu teminen
sayın milletvekillerimize menfaatlerimizin korunması konusunda yeterli
bilginin verilmesi için İçtüzüğün 70. maddesi uyarınca 16. madde
için kapalı oturum yapılmasını Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına arz ederiz. Saygılarımızla.
Oktay Vural Mehmet
Şandır
İzmir Mersin
MHP Grup
Başkanvekili MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN
Kapalı oturumda, Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler
dışında, dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya
çıkarılmaları gerekmektedir. Sayın İdare Amirlerinden
salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.
Yeminli
stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
İdare Amirleri, lütfen
Lütfen,
kapalı oturum düzeni alınsın efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, acaba yayın filan kesildi
mi?
BAŞKAN
Kesilecek efendim, onu da bekliyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu arada, Sayın Hükûmete, bu konuda, millî menfaatlerimizin
korunmasıyla ilgili çalışma yaparak gerçekten
milletvekillerimizi bilgilendirmesi için bir süre tanımayı öngörüyor
musunuz acaba?
BAŞKAN
Talep gelirse görürüz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Sayın Başbakanın ifadesi olduğu
için söylüyorum.
BAŞKAN
Talep gelirse görürüz efendim.
Salon hazır
mı efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, değil daha.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Kapıların kapatılması lazım.
Dışarıdaki arkadaşlarımıza davetiye
BAŞKAN
Pardon, duyamadım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kapıların kapatılması lazım
efendim. Dışarıdaki arkadaşlarımızdan girmek
isteyen varsa
BAŞKAN
Lütfen kapıları kapatır mısınız efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, kapatılsın kapılar da, gizli şeyleri,
hepsini açıklayalım bakalım.
Hükûmet
açıklasın
BAŞKAN
Tamam mıyız efendim?
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin kapalı olarak yapılacak
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, kapalı oturum
yapıyoruz; girenler çıkanlar, gelenler gidenler... Olur mu?
BAŞKAN
Efendim, milletvekillerine mâni olamam ki, siz girip çıkmasına mâni
olabilir misiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, olur mu? Olur mu efendim?
BAŞKAN Milletvekillerine
nasıl mâni olacaksınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Kapalı oturum talebinin ciddiyetine uygun bir
çalışma yapılmasını arz ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Evet, sıkıyönetim ilan edildi efendim. Lütfen dışarıya
çıkmayınız. Lütfen
(AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Giremez mi milletvekilleri?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sıkıyönetimi arkadaşların
talebi üzerine mi ilan ediyorsunuz?
BAŞKAN
Olacak iş mi bu yahu! Milletvekillerine ben nasıl sahip olayım?
Allah Allah!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Giren çıkan belli değil
BAŞKAN
Bakın sizinkiler de geliyor ama, bakın o taraftan da geliyor. O zaman
orayı da bırakmayın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekillerimizin kapalı oturum
yapılacağından haberi yok. Belki paylaşmak isterler.
Gruplarımız, milletvekillerine haber versinler. Değerli
milletvekilleri gelirler ve ondan sonra başlar. Böyle bir şey var
mı?
BAŞKAN
Efendim, burada hazır milletvekilleri var. Zaten öyle bir şey olsa
gelecekler şimdi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekillerinin kapalı oturum
yapılacağından haberi yok.
BAŞKAN -
Oturumu kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 15.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
(Kapalıdır)
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN : Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 64üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
98 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24)
(S. Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
16ncı maddeyi okutuyorum efendim:
Hayrat taşınmazların tahsisi
MADDE 16- Mazbut vakıflara ait hayrat taşınmazlara,
Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri doğrultusunda
işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen veya işlev
verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine uygun
olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
Bu hayrat taşınmazlar; Genel Müdürlükçe işlev
verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı hizmetlerde
kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım ve
restorasyon karşılığı kamu kurum ve
kuruluşlarına, benzer amaçlı vakıflara veya kamu
yararına çalışan derneklere tahsis edilebilir.
Mülhak vakfa ait hayrat taşınmazın tahsisinde Genel
Müdürlük görüşü alınır.
Tahsis edilen taşınmaz; ticari bir faaliyette
kullanılamaz, tahsise aykırı kullanımın tespiti
halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
Cemaat vakıflarına ait, kısmen veya tamamen hayrat
olarak kullanılmayan taşınmazlar, vakıf yönetiminin talebi
halinde Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa
tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar
adına söz istemi vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ali ihsan
Köktürk, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun Sayın Köktürk (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 98 sıra
sayılı 9/11/2006 tarihli Vakıflar Yasa Tasarısının
16ncı maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
bildirmek üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önceki
Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezerin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasamıza ve ulusal çıkarlarımıza
aykırılık nedeniyle son derece önemli gerekçelerle Meclise
yeniden görüşülmek üzere geri gönderdiği yasa
tasarısının aynen ve apar topar Danışma Kurulu
kararıyla öncelik sağlanarak Meclis gündemine
alınmasının, Adalet ve Kalkınma Partisinin muhalefeti yok
sayma ve halkın bilgilenme sürecini engellemek suretiyle yangından
mal kaçırma gibi gerekçelere dayandığını aynı
mahiyetteki önceki uygulamaları nedeniyle biliyoruz, hepimiz
farkındayız. Bu tarzın artık Adalet ve Kalkınma Partisinin
Meclisteki genel uygulamasına dönüştüğünü de görüyoruz. Ancak,
yine görüyoruz ki, bu uygulamanın sadece muhalefete ve
halkımızın bilgilenme sürecine saygı açısından
değil, bizzat kendileri açısından da yeniden gözden geçirilmesi
gerekiyor. Çünkü devam eden tasarı görüşmeleri üzerinde
düşüncelerini açıklayan Hükûmet temsilcisi Sayın Bakanın ve
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin tasarı metniyle
bağdaşmayan yorumlarına tanık oluyoruz. Bu nedenle,
diğer pek çok alanda olduğu gibi, bu tasarı hakkında da
Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri şayet gerçek düşüncelerini
gizlemiyorlarsa, ulusumuzun geleceği açısından son derece önemli
olan bu Yasayı ya tam okumadıklarını veya tam anlamadıklarını
düşünüyoruz. Bunun için, bırakın muhalefete ve halkımızın
bilgilenme sürecine saygıyı, öncelikle Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekillerine Meclis Genel Kuruluna sevk edilen yasa
tasarılarını okuyacak ve yeteri kadar bilgilenmelerini
sağlayacak bir süreyi tanımanın yararlı, hatta zorunlu
olduğunu bugünkü konuşmalar nedeniyle çok açık bir şekilde
anlıyoruz.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisi sözcülerinin, Genel
Kurul görüşmeleri sırasında, vakıflarla ilgili konularda
sanki azınlık vatandaşlarımıza bir haksızlık
yapılıyormuş ve adil davranılmıyormuş gibi
yorumlarına muhatap olduk. Hepimizin bildiği gibi, Türkiyedeki
azınlıkların tümü, Anayasamızın 66ncı maddesine
göre Türk yurttaşıdır. Yurttaşlarımız
arasında kökenlerinden veya başka herhangi bir nedenden kaynaklanan
hukuki bir ayrım mevcut olmadığı gibi, din özgürlükleri
bakımından da aynı durum söz konusudur. Ayrıca, vakıf
kurma, dernek kurma yönünden de Anayasamızın 33üncü maddesine ve
Medeni Kanunumuza göre tam bir eşitlik mevcuttur. Buna karşın,
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde gerçekleşen
cumhuriyet devriminin tasfiye ettiği şeri hukuk düzeni içerisinde
kurulan cemaat vakıflarının mülhak vakıf statüsünden
ayrılarak yeni bir vakıf türü biçiminde, ekonomik, sosyal ve hatta
siyasal yaşama müdahale koşullarını yaratacak,
dışarıdan ABD ve AB, içeriden de farklı amaçlarla Meclis
gündemine getirilen bu düzenlemeler, tam tersine cemaat vakıfları
lehine ayrıcalık yaratmakta, Lozan Anlaşmasıyla,
Anayasamızla, laik ve üniter devlet anlayışımızla,
ulusal çıkarlarımız ve kamu yararımızla kesinlikle
bağdaşmamaktadır.
Bir yandan günlerdir memleketin işsizlik, yoksulluk, ekonomik
kriz gibi bütün temel meselelerini bir tarafa bırakıp, devrim
yasalarına, Anayasamızın 2nci maddesine ve yargı
kararlarına rağmen türban olgusuna Türkiye'yi kilitleyerek siyaset
yapan Adalet ve Kalkınma Partisinin, diğer taraftan hiçbir yasal
dayanağı olmayan, ulusal çıkarlarımızla
bağdaşmayan, hiçbir Avrupa ülkesinde
karşılıklılığı bulunmayan ve
Osmanlının şeri hukuk düzeni içerisinde kurulmuş, bugün
için etkinliğini kaybetmiş Rum, Süryani, Ermeni dinî
azınlık vakıflarını olabildiğince güçlendirecek,
haksız mal taleplerine dayanak oluşturacak, yabancılara
vakıf kurma, şube açma, mülk edinme, şirket kurma ve para
toplama konusunda sınırsız özgürlük getirecek bu düzenlemelerine,
iktidar partisinin varlığını bağladığı
iç ve dış desteklerini ve geçmiş uygulamalarını göz
önüne aldığımızda pek de şaşırmıyoruz.
Ancak, bu kadar ağır ve ülkemizin geleceğini ipotek altına
alan böyle peş peşe veballerin altına girilmeye nasıl
cesaret edildiğini gerçekten merak ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde
görüşlerini açıklayacağımız Vakıflar Kanununun
16ncı maddesinin beşinci fıkrasına
baktığımızda, cemaat vakıflarına ait kısmen
veya tamamen hayrat olarak kullanılan taşınmazların,
vakıf yönetiminin talebi hâlinde Meclis kararıyla aynı cemaate
ait başka bir vakfa tahsis edilebildiğini ve vakfın akarına
dönüştürebildiğini görüyoruz. 16ncı maddeyle, cemaati
kalmamış vakıfların hayrat denilen taşınmazlarının
başka bir cemaat vakfına devriyle, mazbutaya alınmasının
önü tamamen kesilmiş olmaktadır. 16ncı madde hükmünün
yalnızca cemaat vakıflarına yönelik olarak uygulanacak
olması ve hayrat taşınmazların mahkeme kararı
olmaksızın, sadece vakıf idaresine dayalı olarak
Vakıflar Meclisinin izniyle işlem tesis ettirilmesi, cemaat
vakıflarına tanınmış büyük bir ayrıcalık
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu madde, cemaatsiz
kalan Rum, Ermeni, Süryani azınlık vakıflarının mal
varlıklarının benzer amaçlı bir başka cemaat
vakfına devredilmesiyle belirli bir dini temsil eden cemaatlerin yasayla
güçlendirilmesi anlamına gelmektedir. Yasaların uygulanmasında
cinsiyet, dil, din, ırk, siyasi ve felsefi inanç
ayrılığı gözetilmesi ve bu nedenle eşitsizliğe
yol açılması Anayasa katında geçerli görülemez. Bu nedenle,
madde hükmünün Kanun önünde eşitlik başlıklı 10uncu
maddesine açıkça aykırı olduğunu söylüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yasanın genel mahiyetine ve söylenenlere
baktığımızda, pek çok ülkede Soros ve benzeri
vakıfların örnek ve uygulamaları çok açık iken, vakıf
kurma, şube açma, sınırsız mülk edinebilme, şirket
kurma, parasal ilişkilere girebilme şeklinde sınırsız
özgürlük verilen yabancı vakıflarla ilgili olarak yasa
tasarısı gündeme geldiğinden bu yana, AKP sözcülerinin yaratmaya
çalıştığı pembe tablonun
inandırıcılığı olabilir mi? Diğer taraftan,
Hizbullahtan Hamasa kadar terör örgütlerinin temsil edildiği, cihat
çağrılarının yapıldığı,
İstanbulda gerçekleştirilen Kudüs Buluşması adlı
Feshane toplantısını düzenleyen vakıf örgütlenmesi ve
benzeri örgütlenmeler nazara alındığında Adalet ve
Kalkınma Partisi sözcüleri, acaba savundukları tezlerin
doğruluğuna kendileri inanıyorlar mı?
Milyonlarca insanımız, Sayın Başbakanın
talimatıyla, bizzat valilerimizce dağıtılacak yarım
ton kömüre muhtaç olacak kadar ağır bir yoksullaşma sürecinden
geçerken, hiçbir Hristiyan vatandaşımızın
yaşamadığı yerlerdeki kiliselerin tek tek ihya edilip
ibadete açılmaya başlanmasının, bu kadar bir öncelik arz
ediyor olmasının, izahı mümkün mü?
Lozanın bu tasarıyla delinmesi, Lozana rağmen
Fener Rum Patrikhanesinin ekümeniklik statüsünün tanınmasının
ileri bir adımı değil midir? Sayın Başbakan ve
Dışişleri Bakanının ekümeniklik konusunda Bunlar
onların iç işidir. demeleri, ülkemizin kuruluş belgesi olan
Lozanı bilmediklerini mi, yoksa tanımadıklarını
mı gösteriyor? Ülkemizin Başbakanının ve
Dışişleri Bakanının laik ve üniter cumhuriyetimizin
kuruluş belgesi olan Lozanı bu ifadeleriyle yok saymaları
karşısında, diğer devletlerden egemenlik
haklarımıza nasıl bir saygı bekleyeceğiz? Bu Yasa,
Petrol Yasası, Tohumculuk Yasası ve benzerleri gibi, ulusal
çıkarlarımızla ve
bağımsızlığımızla bağdaşmayan
dayatmaların devamı değil midir? Bu noktada siyasal iktidara
soruyoruz: Kimin yanındasınız? Ulusumuzu ve dünyayı sömüren
küresel güçlerin mi, yoksa yoksulluk sınırının altında
yaşama mahkûm edilen halkımızın mı? İktidar
partisi milletvekillerinin bu soruların yanıtlarını
öncelikle kendilerine, hesabını da bu Meclisin asıl sahibi olan
ulusumuza vermeleri gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu yasa
tasarısının Sevrden daha öte hususlar içerdiğini, ulusal
çıkarlarımızla bağdaşmayan ve toplumu cemaatlere,
tarikatlara bölen gerici bir tasarı olduğunu, savunulduğu gibi
bir sivilleşme, demokratikleşme, temel hak ve özgürlüklere saygı
projesi olmadığını, AB ve ABD desteğiyle yeni
Osmanlıcılık anlayışının ulusumuza
dayatılması anlamına geldiğini açıkça belirtiyor ve
Adalet ve Kalkınma Partisini uyarıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Sizler kendinizi IMFnin,
Dünya Bankasının, Sorosların, ABnin, ABDnin ve yerli
payandaları olan birtakım tarikatların ve cemaatlerin
kollarına teslim edebilirsiniz, ancak, tam bağımsızlık
kararlılığı, ulusal kurtuluş mücadelesiyle
kazanılmış olan ülkemizi ve ulusumuzun
çıkarlarını asla teslim edemezsiniz, terk edemezsiniz.
Sevgili Uğur Mumcunun söylediği gibi, cumhuriyet
devrimini, Atatürk ilkelerini, tam bağımsızlık
inancını cumhuriyet burçlarında bir bayrak gibi yükseltme
kararlığıyla, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köktürk, teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın İsmet Büyükataman.
Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5555 sayılı Vakıflar
Kanununun Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri
gönderilen 16ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, görüşülmekte olan
16ncı maddeyle ilgili, biliyorsunuz biraz önce bir gizli oturum talebimiz
olmuştu. Bu talebimiz, Sayın Başbakanımızın, bu
Yasanın çıkarılmasının millî menfaatlerimizin gereği
olduğunu ifade etmiş olmalarından neyi kastettiklerini
Meclisimize, milletimize açıklamaları maksadına yönelikti, ama,
ne yazık ki, bu konuda
BAŞKAN Sayın Büyükataman, kapalı oturumda
konuşulanları lütfen şey yapmayın efendim.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) Tamam efendim.
BAŞKAN Lütfen efendim
OKTAY VURAL (İzmir) Oturum yapmadık Sayın
Başkan, oturum yapmama kararı alındı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Oturum yapılmadı zaten.
BAŞKAN Buyurun Sayın Büyükataman.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) Ne yazık ki, bu konuda
milletimiz adına duyduğumuz endişelerimiz ve hassasiyetlerimiz
adına gerekli cevapları alamadık, bu hassasiyetlerimizi bu
kürsüde bundan böyle de milletimiz adına ifade etmeye gayret sarf edeceğiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Vakıflar Kanunu
Tasarısı, yabancılara Türkiyede örgütlenme, faaliyette bulunma
ve vakıf üzerinden dolaylı da olsa taşınmaz mal edinebilme
ve tasarrufta bulunabilme hakkı tanımaktadır. Bu tasarı
yasalaşır ve Soros vakıfları gelip Türkiyeden arsa
alırsa, mütekabiliyet var, biz de alırız mı
diyeceğiz? Türkiyeden hangi vakıf ekonomik açıdan Soros
vakıflarıyla boy ölçüşebilir, bunu özellikle dikkatlerinize arz
etmek istiyorum. Mütekabiliyet şartı aranmaksızın
yabancı uyruklu kişilerin kuracakları vakıflara Türkiyede
taşınmaz mal edinme hakkını tanımak, kamu yararı,
ülke güvenliği ile toprak, ülke unsuru bakımından devletin
bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşürecek bir husustur.
Kanunun 16ncı maddesinin son fıkrasında Cemaat
vakıflarına ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak
kullanılmayan taşınmazlar, vakıf yönetiminin talebi hâlinde
Meclis kararıyla; aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis
edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir. hükmü yer
almaktadır.
Bu madde cemaatsiz kalan vakıfların mal
varlıklarının benzer amaçlı bir başka cemaat
vakfına devredilmesiyle belirli bir dini temsil eden cemaatlerin yasayla
güçlendirilmesi anlamına gelmektedir ki, bu da Anayasanın Kanun
önünde eşitlik başlıklı 10uncu maddesine
aykırıdır.
Daha önce sadece mazbut ve mülhak vakıflar için geçerli olan
bu hak, cemaat vakıflarına da tanınmaktadır. Hâlen,
bilindiği gibi ülkemizde 161 adet azınlık vakfı
bulunmaktadır, bunlardan 75i Rum vakfıdır. Şayet Yasa, söz
konusu fıkra değiştirilmeden çıkarsa ülkemiz ne
kazanacaktır? Yasanın bu şekliyle çıkması, ileride 75
Rum vakfının birleşmesini sağlayacağı gibi,
yıllarca hasmane düşünceyle ülkemiz hakkında kötü niyetler
besleyen Fener Rum Patrikhanesinin yabancı siyasi destek ile İstanbul
içerisinde Vatikan tarzı bağımsız devlet oluşumunu
sağlayabileceği çok açıktır. İşler bu noktaya
gelince, Fener Rum Patriği Bartholomeosun dünya Ortodokslarının
lideri olarak ekümeniklik iddiasını çığırından
çıkarması olağan hâle gelecektir. Sağladıkları
mülkiyet haklarıyla yarı özerk kendi devletlerine bağlı
birimler oluşturmak ve dokunulmazlık kazanmak maalesef mümkün
olacaktır. Bu yerleri sanki elçilik toprağı statüsüne
kavuşturacaklardır. Bu süreç Türkiyede binlerce yabancı din
devleti kurmak anlamına gelecektir.
Değerli milletvekilleri, azınlık cemaatlerine tüzel
kişilik tanınması ve cemaat vakıflarının yasal
denetim dışında bırakılarak çok geniş yetkilerle
donatılması, Avrupa Birliğinin dayatma paketinin en önemli unsurlarından
birisidir. İstanbul, Gökçeada ve Bozcaadada Rum vakıflarına
Yunanistan ve diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki mevzuat ve
uygulamadan daha geniş yetkiler verilmesi, bugün, Avrupa Birliğinin
talep ve dayatma listesinin ön sıralarına
yerleştirilmiştir.
Azınlık cemaatlerine tüzel kişilik
tanınması da bir Avrupa Birliği kriteri olarak Türkiyenin
karşısına çıkarılmıştır. Avrupa
Birliği, bugün, bu sorunların, değişmeyen Yunan emelleri
doğrultusunda çözümünün Yunanistan adına takipçiliğini yapmaktadır.
Osmanlı döneminden Lozana kadar, cemaat vakıfları,
istisnai bir düzenlemeye tabi olmuştur. Şimdi, bu istisnai düzenleme,
kurulmuş ve kurulacak bütün yabancı vakıflar için bir hak ve
kural hâline getirilmektedir.
Eski ve yeni vakıfların statüleri eşitlenmekte ve
tümü için, yurt içinde ve yurt dışında sınırsız
bir örgütlenme, faaliyet ve parasal dış yardım alma serbestisi
getirilmektedir.
Bütün yabancı vakıfların, devletin hiçbir
müdahalesi olmadan, sınırsız şube açması yasal
güvenceye kavuşturulmaktadır.
Vakıflar, bilindiği gibi, siyaset üretme aracı
olarak da kullanılmaktadırlar. Özellikle son dönemlere
bakıldığında, dış kaynaklı Soros
fonlarıyla beslenen vakıfların, ülke yönetimlerini
belirlediği bir süreç yaşandığı gözlenmektedir. Bu
vakıfların siyasi amaç gütmemesinin ve siyasi nitelikte faaliyette
bulunmamasının önündeki tüm engeller kaldırılmaktadır.
Yabancıların, Türkiyede, istedikleri gibi, serbestçe
vakıf kurmaları ve bunların yönetiminde yer almaları imkânı
getirilmektedir.
Bütün bunlar, Türkiyenin Lozanda üstlendiği yükümlülüklerin
çok ötesine giden ve başta Yunanistan olmak üzere, hiçbir Avrupa
Birliği ülkesinde bulunmayan düzenlemelerdir.
Bu Yasanın yürürlüğe girmesiyle, Türkiye, vakıf
malları konusunda çok büyük miktarda tazminat ödemek zorunda kalacak, her
bir azınlık vakfı ve kilise, tüzel kişiliğe
kavuşacak; vakıfların, şirket kurarak, denetimsiz
faaliyette bulunmalarının önü açılacak, Batı Trakya Türk
azınlığı için Lozanda öngörülen mütekabiliyet ilkesi
çiğnenecek, Türkiyede, misyoner örgütlerin ve ideolojik derneklerin,
yabancı fonların yönlendirilmesinde vakıf adı
altında örgütlenerek, denetimsiz faaliyette bulunmaları mümkün hâle
gelecektir. Bütün bunlar karşısında Türkiye Cumhuriyeti devleti
hiçbir denetim yetkisine sahip olmayacak ve bu vakıfların
zararlı faaliyetleri karşısında, hukuk düzeni içinde
verilmesi imkânı, bu Yasayla, hukuk sisteminin elinden tamamen
alınmış olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kanunun 16ncı
maddesiyle yapılmak istenen düzenleme Avrupa Birliği
reformlarıyla da çelişmektedir. Çünkü, vakıf hukuku
bakımından Avrupa Birliği ülkelerinde oluşmuş bir
standart bulunmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında ortaya koyduğu kıstas
esas alınsa bile, ülkemize, bu şekilde bir yasa yapılması
dayatılamaz. Çünkü, Avrupa Birliği ülkelerinde zaten cemaat
vakfı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu konuda herhangi bir
kıstas oluşturulamamaktadır. Cemaat vakfı bulunan tek
Avrupa Birliği ülkesi, bizimle ortak mazi ve benzer uluslararası
yükümlülüklere sahip bulunan Yunanistandır. O hâlde, Avrupa Birliği
açısından, cemaat vakıfları bakımından en iyi
uygulama olarak bir kıstas aranacaksa, bu kıstas, Yunanistanın
bu konudaki düzenlemesi olacaktır. Yunanistanın ülkesindeki Türk
cemaate ait vakıflara ilişkin yaptığı düzenleme, bizim
eski vakıfları ve bu arada cemaat vakıflarını da
düzenleyen yasanın çok gerisinde bir sistem öngördüğü açık
bulunduğuna göre, Avrupa Birliğinin ülkemize cemaat vakıfları
konusunda tenkitler yöneltmesinin hukuki bir dayanağı
bulunmamaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, geçmiş özelliklerden
kaynaklanan bu sorun, yetmiş bir yıl önce, eski vakıfların
bünyesel sorunlarını dikkate alarak, titiz bir çalışma
sonucunda çözülmüştür. Çağdaş hukuk prensiplerine uygun olarak
çözülmüş olan bu sorunun, bugün, Türkiyenin gündemine
taşınması ve üstelik de, eski vakıfların hukuki
statülerinin onların bünyesel özellikleri ve istisnailik nitelikleri
dikkate alınmaksızın Türk Medeni Kanununa göre kurulan
vakıflarla eşitlenmesi modern hukuk düzeninde kabul edilemez bir
durumdur. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hukuki düzenini altüst etme sonucunu
doğurabilecek nitelikte olan 5555 sayılı Yasayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Büyükataman.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla)
ne uluslararası
yükümlülükler ne de iç hukuk düzenimiz bakımından çıkarmak
zorunda değildir. Avrupa Birliğinin müdahalesiyle Türkiyede
uygulanmaya çalışılan bu proje, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
temellerini bir kez daha derinden sarsacak radikal değişiklikler
ihtiva etmektedir. Yeni Vakıflar Yasası, Avrupa Birliğinin
Türkiyenin ayağına taktığı yeni bir prangadır.
Yasa, Türk topraklarında kilise devletçiklerinin kurulması
anlamına gelmektedir. Yasanın yabancı azınlık
vakıflarının önünü iyice açacağı ve misyonerlik
çalışmalarıyla Hristiyanlaştırma faaliyetlerinin
Türkiyenin parçalanmasını hızlandıracağı
aşikârdır. Bundan sonraki aşama ise, ne yazık ki üç Tnin
tamamlanması, yani tanıma, toprak talebi ve tazminat olacaktır.
Dolayısıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin çıkarmak
istediği bu Kanun, ülkemiz için gelecekte büyük sorunlara yol
açacaktır. Bu nedenle, AKPyi yeniden düşünmeye davet ediyor, bu duygularla
yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Büyükataman.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Sayın Kaplan, buyurun efendim. (DTP sıralarından
alkışlar)
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce bir gizli oturum
tartışması yaşadık. Doğrusu biz de merak
ediyoruz, mevcut tasarının bir kısım maddelerine Demokratik
Toplum Partisi olarak biz karşıyız, azınlık
vakıfları da karşı.
ŞENOL BAL (İzmir) Az görüyorlar, az!
HASİP KAPLAN (Devamla) Çok açık olarak da bu konuda
çekincelerini ifade ediyorlar azınlık vakıfları. Temsil
konusunda, yönetimlerin seçilmesi konusunda, mülklerinin korunması
konusunda ve uluslararası faaliyet konusunda bu tasarının kendi
haklarını korumadığını söylüyorlar. Bir yandan bu
söyleniyor, diğer yandan öylesi bir tartışma yapılıyor
ki, sanki bu Vakıflar Yasası çıkarsa Türkiye elden gidecek.
Gerçekten, eğer, bu tasarı, iyicene bakılıp
irdelenirse
Ülkemizin vatandaşı olan, ülkemizde doğup büyüyen
ve binlerce yıldır bu topraklarda yaşamış, dini
farklı, gayrimüslim azınlık
vatandaşlarımızın yok olduğunu bu Mecliste sayan var
mı? Türkiyede, Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani var mıdır yok
mudur? Soruyorum. (MHP sıralarından Evet, var. sesleri)
Vatandaşınız mıdır, değil midir? Onu da
soruyorum.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Değil diyen var mı?
HASİP KAPLAN (Devamla) Vatandaşınız
mıdır değil midir? Susmayın. Gerçekten bunun
cevabını verirseniz, vatandaşlarınız arasındaki
eşitlik konusunun da cevabını verirsiniz.
Vatandaşınız mıdır değil midir? Sorun burada,
soru burada. (MHP ve CHP sıralarından Ne alakası var? sesleri,
gürültüler)
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Lozanı okursan
anlarsın.
HASİP KAPLAN (Devamla) Lozan 39uncu madde
Lozan, çok
açık olarak, çok çok açık olarak, azınlık
haklarını, gayrimüslim ekalliyetin haklarını; dil,
eğitim, kimlik ve kültür; Rum, Ermeni, Yahudi cemaatini
saymıştır, okulları da vardır, vakıfları da
vardır, cemaat de var. Aynı 39uncu madde
(MHP sıralarından
gürültüler)
Dinleyin ama.
39uncu maddenin devamında diyor ki: Müslüman ahali de kendi
dilini ve kültürünü geliştirmekte özgürdür.
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana, Lozandan bu yana Lozan
Anlaşması uygulanmıyor. Lozan, hem cemaatler yönünden
uygulanmıyor hem de Kürtler, Kürt yurttaşlarımız yönünden
uygulanmıyor.
Bakın, ayrımcılığın ne kadar vahim
olduğunu Gazi Mustafa Kemalin örnekleriyle açıklayacağım.
Ayrımcılığın yeri geldiğinde kimi
bulacağını, bumerang gibi, burada açıklayacağım,
dinleyin biraz.
Bu gördüğünüz Zabıt Ceridesi, 1922. Yani,
baktığımız zaman İçtima Senesi 3; 2/12/1338 diyor.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Lozandan önce.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, Lozandan önce.
Ve bir tasarı veriliyor Meclise, deniliyor ki:
Misakımilli sınırları içinde olmayanlar, doğmayanlar
ve beş yıl bir yerde ikamet etmeyenler vatandaşlıktan
çıkarılsın. Bir hafta sonra da o vatandaşlık
yasası gelecek.
İşte, Meclisin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
dahi vatandaşlığını ve milletvekilliğini
düşürmeye yönelik bu önergede şunları söylüyor; aynı,
tutanaklardan okuyorum: Bu maksadı mahsus doğruca şahsıma
taalluk ettiğinden, müsaade ederseniz, birkaç kelimeyle fikrimi arz etmek
istiyorum. diyor ve Büyük Millet Meclisine aza intihap olunabilmek için
Türkiye'nin bugünkü hudutları dâhilindeki mahaller ahalisinden olmak
meşruttur ve dairei intihabiyesi dâhilinde mütemekkin olmak
meşruttur. Ondan sonra muhareceten gelenlerden Türk ve Kürtler tarihî
iskânlarından itibaren beş sene mürur etmişse intihap
olunabilirler. diyor. Yani, bunun devamında, Ben Selanikte doğdum.
Beş yıl hiçbir yerde ikamet etmedim. diyor Gazi Mustafa Kemal. O
dönemde Bitlisin, Muşun kurtuluşu için Diyarbakır
istikametine gittim, geldim. diyor. İstiklal Savaşını
örnek veriyor, Arıburnu olmasaydı İstanbul
kurtulmayacaktı. diyor ve devamında, İslamın muhabbet ve
teveccühüne mazhar kaldım ama benim bugün burada
vatandaşlığım tartışılıyor, benim
milletvekilliğim tartışılıyor. diyor.
Eğer ırk ve ayrımcılığa
indirgenirse, bazı gerçeklerimizden uzaklaşırsak, biz 21inci
yüzyılda çağdaş ve hukukun üstünlüğünün egemen olduğu
uygar, olgun ve dünyaya önderlik edecek, önde gelen beş on ülkeden birisi
olamayız. İşte o tarihlerde yaşanan tartışmalara
baktığımız zaman İhsan Beyin sözlerinde aynen
şöyle söylüyor: Paşam, vatandaşlıkta,
başkalarına kıyas ederseniz, bu hususta affınıza
mağruren arz ediyorum, pekâlâ yanlış düşünüyorsunuz. Siz
kalbimize girmiş... Burada önergenin yanlışlığı
vurgulanırken, arkasından şu tartışma
yaşanıyor: Asırlardan beri Araplara haraç verdik. Bu millet
çalıştı, Mekke şürefası köylerimizi ziyaret için
geldikleri zaman göğsümüze sardığımız insanların,
kendiniz de, kumandanı olduğunuz Arabistanda bizi nasıl
kovduklarını kendiniz de gördünüz. Arnavut kavmi necibi diye bütün mevcudiyetimizle
hudut bekçiliklerini yaptık. Oradan nasıl kovulduğumuzu
bilirsiniz. Geçen sene buradan onlara bir Türk evladı gitti.
Sokmayın bu insanları dediler. Artık, böyle adamlara mebusluk
veremeyiz. Bu tartışmalar yaşanıyor. 1920
Biz geldik
Devamında aynen şu sözler: Vatandaşlık, şu ya da bu
memlekette oturmak esası üzere değildir. Burada kürsüi milleti yegâne
söz sahibi Türk ve Kürt olacaktır. Her Türkiyeli sesleri Meclisten
yankılanıyor. Tutanakta aynen. Siz o seciyeyi
taşıdıkça ve siz bu fikir sahibi oldukça ebediyen sizi serfiraz
olarak başımızın üstünde tutacağız. Bu
vatandaşlarımız, topraklarımızda doğan insanlarla
ilgili, dinini, ırkını, mezhebini
ayırdığınız zaman, ülkemizin
yaşadığı felaketleri bir bir hatırlamanızda yarar
vardır. Çok yakın zamanda, çok yakın zamanda,
Kahramanmaraşta, Sivasta, Çorumda, Alevi ve Sünni
çatışması kimin iktidarları döneminde yaşandı?
(CHP sıralarından gürültüler) Söz atmanız çok kolay. Öyle cevap
vermeyin bize. Yakın tarihimizde Sivasta canlı canlı
aydınlar yanarken iktidar değil miydiniz?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sen de o partideydin, sen de o zaman o
partideydin!
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sen de o partide ilçe
başkanıydın!
HASİP KAPLAN (Devamla) Konuşmayın! Böyle
atışamazsınız! Cevap veririm ben. Ben öyle bir cevap
veririm ki kalkamazsınız!
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Devamla) Kürt halkını inkâr ederek,
dilini, kimliğini yok sayarak, Lozana ihanet ederek
Lozana ihanet
vardır. 39uncu madde bugün dahi uygulanmıyor. Kürt dilini yok
sayarsanız, kültürünü yok sayarsanız
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Bu vakıf kanunuyla onun ne
alakası var!
HASİP KAPLAN (Devamla)
türküsünü yok sayarsanız,
kültürünü, şehrini yok sayarsanız, bu ülkenin geleceği yer
felaket olur.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Onunla ne alakası
var!
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Ne alakası var bununla onun!
HASİP KAPLAN (Devamla) Bırakın
kuvayıcılığınızı, vatanperverliğinizi,
Ergenekon çetelerini de gördük.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Saygısızlık etme!
HASİP KAPLAN (Devamla) Kur'an üzerine değil,
bastığınız silah üzerine yemin ederek
ırkçılık düşmanlığı yaptınız, Türk
düşmanlığı dışında
Kalkın, burada
onları telin edin, onları da yaşatmayın! Bu ülkenin
kardeşliğe ihtiyacı var, bu ülkenin birliğe ihtiyacı
var! Hiç kimse kalkıp burada bir ırkın, ulusun yüksekliği
üzerinde politika yapmasın! Bu kimseye kazandırmaz. 100 bin tane
azınlık vatandaşımızı tehlike olarak görme
gafletinde hiç kimsenin bulunma hakkı yoktur! Bir ülke yanlış
yapıyorsa, Yunanistan yanlış yapıyorsa, ırkçılık
yapıyorsa, azınlıkları eziyorsa, oradaki Türk
soydaşları, vatandaşlarımızı eziyorsa, siz de
onlar gibi mi yapacaksınız?
OKTAY VURAL (İzmir) Kim eziyor be!
HASİP KAPLAN (Devamla) Onların
yaptığını yapmak zorunda değilsiniz.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sen kime söylüyorsun ya?
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu çağdaş ülkede 21inci
yüzyılda çağdaş anlayışları, kardeşliği
geliştirmek zorundasınız! (CHP sıralarından
gürültüler) Çağdaş anlayış, kardeşlik budur.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Kime söylüyorsun?
OKTAY VURAL (İzmir) Kim eziyor be!
HASİP KAPLAN (Devamla) Farklılıklara tahammüldür,
farklı kültürlere tahammüldür
RECEP TANER (Aydın) Senin yaptığın
ırkçılık değil mi?
HASİP KAPLAN (Devamla)
farklı dillere tahammüldür,
farklı mezheplere tahammüldür, Türke tahammüldür, Kürte tahammüldür,
Arapa tahammüldür
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözünüzü tamamlar mısınız Sayın
Kaplan, lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Çerkeze tahammüldür, Aleviye
tahammüldür. Onları kaybeden Türkiyeyi kaybeder, bunları yok sayan
Türkiyeyi yok sayar. Bu gerçeklikle burada konuşmak zorundayız.
Eğer, biz bu gerçekliğimizi koyarsak, Lozanı da, insan
hakları sözleşmelerini de, hukuku da, kardeşliği de,
eşitliği de, bir çiçek tarlası gibi olan farklı kültürleri
de, farklı kimlikleri de, farklı dilleri de yaşatırız.
Sizi bu konuda hoşgörüye davet ediyorum.
Bu Yasa çıktığı zaman ne azınlıklar
mutlu olacak ne Türkiye elden gidecek. Türkiye nasıl elden gidiyor,
biliyor musunuz? Uluslararası sermaye her tarafı sarmış,
bankalarınızı almış, en büyük hazinelerinize, yer
altı, yer üstü zenginliklerinize el atmış
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sizin değil mi onlar? Senin
de değil mi? Senin de değil mi?
HASİP KAPLAN (Devamla)
bütün memleketin savunma
stratejisine el atmış, bütün iktisadi teşebbüslerin,
şirketlerin yüzde 60 hissesi yabancı sermayenin; ülke bu şekilde
elden gitmiş.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) O bankalar senin de değil
mi?
HASİP KAPLAN (Devamla) Yoksa, üç tane kiliseyi tamir
ederek, o cemaat insanlarının atalarından kalmış üç
tane kiliseyi tamir ederek, imar ederek, onlara teslim ederek bu ülkeyi
kaybetmezsiniz. Mardinde yüz yirmi anahtar metropolitin elinde duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bağlıyorum...
Bir dakikam bitti mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Verdim efendim, bir dakikanızı da verdim.
Siz, heyecanla konuştuğunuz için fark etmediniz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Peki. (DTP sıralarından
alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Silahı bırak, silahı!
BAŞKAN Söz sırası, Komisyon Başkanı, Ankara
Milletvekili Ahmet İyimayada.
Buyurun Sayın İyimaya. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Çok Değerli Başkanım, yüce Meclisin muhterem üyeleri;
önemli bir kanunu müzakere ediyoruz. Hatta, taşıdığı
önemden daha fazla önem yüklenmek suretiyle, sanıyorum psikolojik zemini
yoğunlaştırılmış bir müzakere süreci
yaşıyoruz.
Geneli üzerinde müzakere imkânı olmadığı için,
yüce Mecliste, görüşlerimi vakıf ve bu Kanun sorununda üç maddede
konuşma yapmak suretiyle sizlere hitap etmeye
çalışacağım ve konuşmamı, vakıf kurumunu
ortaya koymak, Yasanın dayalı bulunduğu amaçları
açıklamak, gerek Cumhurbaşkanımızın geri gönderme
tezkeresinde gerek komisyon muhalefet şerhlerinde ve gerekse muhalefet
partilerimizin tezlerinde ileri sürdüğü itirazları hiçbir heyecana,
hiçbir tarihî atıf kaygısına kapılmadan objektif olarak
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, vakıf duygusu, bir yönüyle
evrensel, öbür yönüyle millî malımızdır; tarihî
varlığımızdır, medeniyetimizin kendisidir; iyilik
yapma duygusunu ölümden sonra yaşatma ihtiyacına insan
aklının verdiği en ulvi bir cevaptır. Gerçekten bütün
medeniyetlerde var ama görkemi, yaygınlığı ve
Osmanlıya sosyal adalet veya sosyal devlet niteliğini kazandıran
en önemli bir kurumdur. Hukuku, örfle, kazuistik yöntemle şaheser bir
esere dönüşmüştür. Türk edebiyatı ve sanatı ve tarihi bu
büyük medeniyetin sanatını da kuramadı, romanını da
maalesef yazamadı.
ŞENOL BAL (İzmir) Siz yazacaksınız herhâlde.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, doğru mu yapıyoruz? Evet,
doğru yapıyoruz.
ŞENOL BAL (İzmir) İnsaf!
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) - Sana göre. Çok sübjektif.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Nesnel
Gerekçelerimi açıklayacağım, dinledim. Hiç
heyecanlanmam. Aynı tarihî hafızaları, aynı tarihî
hatıraları ve aynı millî şuuru ve aynı vatan eksenini
paylaşıyoruz.
MUHARREM VARLI (Adana) Acaba! Soru işareti.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Mükemmel mi yapıyoruz? Hiçbir şey mükemmel olamaz. En
mükemmel kanunlarımızın defaatla değiştirilmesi de bu
mükemmeliyet iddiasını yalanlar.
Peki, itirazlar varit mi? Bu itirazları -karşı olan
arkadaşları dahi ikna etmek anlamında değil-
görüşlerimi objektif şekilde paylaşarak karşılamaya
çalışacağım.
Kanunumuzun amacı ne? Bir defa, kanunun kimliğini ortaya
koyabilmek için, kanunun amaç haritasını ortaya koymak lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) Avrupa Birliğine taviz vermek.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Bir maddeye saplanırsak, diğer gerçekleri göremeyiz.
Evet, Avrupa Birliği de yok değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Taviz vermek
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Oraya geleceğiz, 2002deki hatıralarımızı
paylaşacağız Sayın Oktay.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan Evet. dediniz,
taviz vermek olduğunu teyit ettiniz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Şimdi, ben bir şeyi teyit veya inkâr için değil
Beyanım
kendimi bağlar.
Değerli arkadaşlar, bu Kanunun birinci amacı,
vakıf hukuku alanındaki mevzuat
dağınıklığını bir bütün kod içerisinde
birleştirmek.
OKTAY VURAL (İzmir) Medeni Kanunu da kaldırın o
zaman.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
- Vakıflar Kanunumuz on dört defa değiştirilmiş
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Bunları kim talep ediyor Sayın
Başkan? Efendim, kim talep ediyor? Hangi sendika, hangi sivil toplum
kuruluşu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Geleceğim sevgili kardeşim, geleceğim.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Hangi toplum kesimi talep ediyor, söyler
misiniz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Sistematik olarak anlatmamda bunların hepsini ortaya
koyacağım Rıdvan Bey, sabır buyurun.
On dört defa değişmiş ve bakınız, ilgili
maddeye bakarsanız -sanıyorum 80inci madde, madde atfı
yanlış olabilir- sekiz tane kanunu yürürlükten kaldırıyor,
yetki çatışmalarını iyi yönetim ilkeleri içerisinde
Birinci amaç bu.
OKTAY VURAL (İzmir) Lozanda olan da
kaldırılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Hepsi gelecek. Lozan hukuki zeminini açıklayacağım
mütebaki maddelerde.
Değerli arkadaşlar, ikinci amaç: Bakın, tarihlere,
millî hafızaya, büyük hatıralarımıza atıf yaptık.
Bu kanunun ikinci amacı, ecdadımızın Misakımillî
hudutları dışında kalan vakıfların ciddi bir
envanterini çıkararak
OKTAY VURAL (İzmir) Kıbrısta olduğu gibi.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) -
diplomasiyi de kullanarak ihya etmektir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Altı senedir ne
yaptınız? Altı senedir envanter adına ne yaptınız
Sayın Başkan?
OKTAY VURAL (İzmir) Kıbrısta olduğu gibi
değil mi?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Değerli arkadaşlar, ikinci amaç bu. Kanunun bilhassa
36ncı maddesinin (d) bendi ve 57nci maddesi, kurulan bu konudaki
organlar ve görevlendirme görüldüğü zaman anlaşılır.
Bu Kanunun diğer amaçlarından birisi,
Anayasamızın 33üncü maddesindeki korporatif veya kolektif
özgürlüğü son fıkra hükmüne göre o kapsam içerisinde
vakıfları da tanımak. Dernek kurma özgürlüğünü
Anayasamız tanzim etmiş; 1982 Anayasası, 33üncü maddede, son
fıkrada da bu hükümlerin vakıflara aktarılması
yükümlülüğünü millî Meclise tevdi etmiş, bugün onu devlet
müdahalesini örgütlenme özgürlüğünün doğal sınırlarına
indirmek yoluyla gerçekleştiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu Kanunun diğer amacı,
ortak sorunları vakıf tüzel kişiliği -türleri
değişik- alanındaki ortak sorunları demokratik
katılım ve yönetişim yoluyla çözmek.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Aynı şeyler değil ki
Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Azille ilgili maddelere, izinle ilgili maddelere, serbesti ile
ilgili maddelere bu perspektifle yaklaşmalıyız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, bu
vakıflar Lozanda özel hükümlere tabi, diğer vakıflarla
karıştırmayın lütfen.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Arkadaşlarımızın meraklarını
Lozanın tefsirini yaparak, maddelerini okuyarak, Büyük Meclisin 1956
yılında yaptığı tefsiri de paylaşarak cevap
verip
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, bütün Türk
vatandaşları vakıf kuramıyor mu şu an eşit
olarak?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Evet, değerli arkadaşlar
BAŞKAN Sayın İyimaya, Genel Kurula hitap eder
misiniz efendim? Cevap vermeyin.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu Kanunun bir başka
amacı, Vakıflar Genel Müdürlüğünü organik, yapısal bir
kanuna kavuşturmak. Şu ana kadar Vakıflar Genel
Müdürlüğünün teşkilat ve vazifelerine ilişkin bir yasa
çıkarılmamıştır, buraya geleceğim.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sevgili İyimaya, ilgili
madde onlar değil ki!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Ama, son olarak
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen yerinizden laf
atmayın, konuşmasını takip edin.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Laf atmıyorum
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu Kanunun belki 1inci maddede
söyleyeceğimiz son amaç yabancı vakıflarla ilgili ve
azınlık vakıflarıyla ilgili sorunları adalet, hak ve
küresel hukuk
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Mütekabiliyet
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla)
mütekabiliyet dâhil, küresel hukuk prensipleri içerisinde tanzim
etmek.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Nerede mütekabiliyet? Burada
mütekabiliyet nerede?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Ben, burada, bu Kanun
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sayın Başkan,
bahşiş mi, rüşvet mi?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu Kanun
arkadaşlarımızın ileri sürdüğü sorunları
bünyesinde taşımamaktadır.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sana göre
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Bana göre tabii. Tabii, saygım sonsuz, bana göre
Fakat bu
beş amaç içerisinde meselelere bakacağız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İçiniz rahat değil
Sayın Başkan, açıklayamıyorsunuz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Ben vicdanen huzurluyum, içim rahat, vatan, millet ve milliyet
duyguları bakımından sanıyorum kimsenin arkasında da
gerisinde de kalmam. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, diğer maddede,
sizlerle, itirazlarınızla ilgili görüşlerimi
paylaşacağım. İtirazları da dörde ayırdım:
Cumhurbaşkanımızın en temel itirazı Vakıf
kimliği göçüyor. CHPli bir arkadaşımız Yeni bir nesil
vakıf çıkıyor, egemenlik sorunu doğuyor. diyor. Bu itiraz,
ikinci itiraz. Yabancıların bu Kanun sebebiyle vakıf
bağlamında tabi olacakları hukuki statü. Üçüncü itiraz
-Milliyetçi Hareket Partimizin özellikle- önceki vakıfları cumhuriyet
vakıflarına eşitleme itirazı ve en son itiraz da
azınlık vakıflarının bağlı
bulunacağı hukuki rejim. Ama, şunu son cümle olarak söyleyeyim:
Azınlık vakıflarıyla ilgili hüküm bizim
tarafımızdan şimdi tanzim ediliyor değil, daha evvel
teessüs etmiş hukuku, kanunda birlik sağlamak sebebiyle, aktarmaktan
başka bir şey yapmıyoruz. Sizinle bunları
paylaşacağım.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın İyimaya.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemine başlıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şahsı adına
konuşmalar var.
BAŞKAN Pardon, şahıslar var
Şahıslar adına söz isteyen, Bursa Milletvekili
Sayın Mehmet Tunçak.
Buyurun Sayın Tunçak. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET TUNÇAK (Bursa) Çok Değerli Başkanım,
değerli milletvekillerimiz; 09/11/2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda kabul edilen ancak dokuz maddesi 10uncu
Cumhurbaşkanımız tarafından veto edilen 5555 sayılı
Vakıflar Kanunu Tasarısının 16ncı maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlarım.
Hakikaten içeriği çok değişik mecralarda
tartışılan Vakıflar Kanununun vatanperverlikle ya da
değişik şekliyle, yönlendirmelerle burada
değerlendirilmesi, işleyişi ve içeriğinden bizleri
uzaklaştırıyor.
Genel anlamda Vakıflar Kanunu düzenlemesi fevkalade
dağınık vaziyette olan vakıflar mevzuatının, yani
10 kanunda, 6 tüzükte ve 27 yönetmelikte bulunan vakıflar
mevzuatının toparlanması ihtiyacını
karşılıyor öncelikle. Bununla birlikte birçok kanun var,
diğer kanunlar çıktı, yeni kanunlar ya da kanunlarda
değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklere bir
uyuma ihtiyaç vardı ki, Vakıflar Kanunu bu ihtiyacı bu
şekliyle gideriyor.
Ayrıca, vakıfların hayatiyetinin güçlenmesi ve
hayratlarının hayata geçirilmesi fevkalade önemli bir amaç olarak
Kanunun içerisinde hayat buluyor.
Anayasanın eşitlik ilkesi ve eşitlik ilkesine
uygun bir düzenlemeyi içeriyor Vakıflar Kanunu. Ülkemizin ve bu yönetim
şeklinin kendine güvenini, kendi vatandaşından korkmadığının
bütün dünyaya net ve açık olarak ispatı anlamına geliyor
Vakıflar Kanunu ve bir amacı da hayratlarının öncelikli
olarak korunması, ki 16ncı madde, vakıfların hayratlarıyla
ilgili bu korumayı içeriyor. 41.550 adet mazbut vakfın, 300 adet
mülhak vakfın ve 161 adet cemaat vakfının hayrat
taşınmazlarının tahsisiyle ilgili düzenleme 16ncı
maddede yapılmakta. Maddelerini hemen hemen hiç
tartışmadığımız, sadece hayaller üzerine
yaptığımız bazı tartışmalar şu ana
kadar geldi ve bu düzenlemedeki 16ncı maddede hiçbir ticari fonksiyon
yapılmayacak kaydı ortaya konuyor. Mülkiyet devri net olarak
reddediliyor. Ki, eğer tahsis amacına uygun olarak
yapıldığı taktirde herhangi bir problem yok. Tahsis
amacına aykırı bir işlem yapılırsa mülki amir
tarafından tahliyesi öngörülüyor hayratın.
Burada, düzenlemede, gerek vakfedenin iradesi gerekse
hayratın faaliyet gösterme gereği dengelenerek tahsis amacı
dışı kullanımı engellenmiş, ayrıca mevcut
hâliyle hayrat vasfını sürdüremeyecek taşınmazların
yok olması önlenmiştir. Ayrıca 2762 sayılı
Vakıflar Kanununun 10uncu maddesine paralel bir düzenleme ihtiva
etmektedir Kanun.
Hassasiyetlere çok teşekkür ediyoruz. Özellikle cemaat
vakıflarıyla ilgili bazı tereddütler ihdas edildi, bazı
tereddütler söylendi. 16ncı maddedeki hayratların tahsisinde meclis
kararının olması, Vakıflar Meclisinin kararının
olması ve meclis kararının herhangi bir şarta
bağlanmadan Vakıflar Meclisinin iradesine bırakılıyor
olması, kafada akla gelen tereddütleri giderecek birçok tedbirin Kanunun
içeriğinde olduğunu, Türk Ceza Kanununun içerisinde olduğunu,
idari düzenlemelerin içerisinde olduğunu bize tekrar tekrar bildirmekte.
Her çıkarılan kanun ya da her çıkarılan
değişiklik ardında başka bir niyet aramaya gerçekten
ihtiyaç yok. Her kanunun bir vatanın birliği ya da bütünlüğüyle
alakalı olmadığını, artık bu düzenlemelerin
kendimize güvenin bir ifadesi olduğunu ve bunu, dünyaya tek örnek olacak
ülke olduğumuzdan dolayı göğsümüzü gere gere
söyleyebileceğimizi belirtiyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Milletvekilim, Bursada kaç
vatandaşımız talep etti? Kaç vatandaşımız talep
etti Bursada bu Kanunu çıkarın diye? Kaç
vatandaşımız faydalandı?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tunçak.
Şahısları adına ikinci söz sırası
Denizli Milletvekili Sayın Salih Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Vakıflar
Kanunu Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde
görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, vakıfların patenti
Türklere ait, Osmanlılara ve Selçuklulara ait. Ama bugün yeryüzünde hemen
hemen her çağdaş ülkede vakıflar bulunmaktadır. Bu
vakıflar, kabul edelim etmeyelim, sivil toplum örgütlenmesi olarak
değerlendirilmektedir. Ayrıca, günümüz dünyasında vakıflar
dünya çapında örgütlenmekte, kamuoyu oluşturmakta, sosyal politikalar
üretmekte ve hatta amaçlarını gerçekleştirmek için
kurdukları şirketler vasıtasıyla istihdam yaratmakta, kamu
ve özel sektör yanında üçüncü sektör olarak ekonomik, sosyal, kültürel
alanlarda büyük bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Geçen hafta gazetelerde bir haber yer aldı: Avrupa
Vakıflar Merkezi 29-31 Mayıs 2008 tarihinde genel kurulunu Türkiyede
yapacak ve bu toplantıda vakıflarda yaratıcılık
teması işlenecek.
Değerli milletvekilleri, örnek olsun diye söylüyorum: Bu
bahsettiğimiz Avrupa Vakıflar Merkezi altı yüz elli vakfı
bünyesinde toplayan bir vakıf, sahip oldukları varlıklar ise 102
milyar euro. Bu vakıflar Avrupa Birliğinin sosyal ve ekonomik alt
komitesi gibi komitelerde yer almakta, Avrupa Birliğinin de
görüşlerini temsil etmekte ve birtakım sosyal politikaların
oluşmasına katkı sağlamaktadır.
Küreselleşme dediğimiz olgu -doğru bulalım
yanlış bulalım- her alanda olduğu gibi sivil toplum
örgütlenmesinde, tabii olarak vakıflarda da kendisini göstermektedir.
Bütün mesele bu gelişmeler karşısında Türkiyenin tutumu ne
olmalıdır? Bu olguya yasaklarla karşı çıkmak elbette
bir yöntem olarak düşünülebilir, fakat Türkiyenin gelişmelere
seyirci kalması veya yasaklarla bu alandaki gelişmeleri engellemesi
acaba mümkün mü?
Değerli milletvekilleri, söz alan bazı hatipler,
topraklarımız dışında kalan Osmanlıdan kalma
vakıfların bugüne kadar tespit ve tescillerinin niye
yapılamadığını sorguladılar. Oysa,
vakıflarla ilgili yürürlükteki mevzuatımızda yurt
dışındaki taşınır ve taşınmaz kültür
varlıklarının tescili, muhafazası, onarılması ve
yaşatılması konusunda Genel Müdürlüğümüz görevli
değil. Ancak bu Yasayla, ilk defa bu Kanun
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Envanteri bile yok, nasıl veriyorsun?
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) Yine bu Kanunla
vakıf kültür varlıklarının bakımı,
onarımı, restore edilmesi ve yaşatılması için
kişi ve kuruluşlarca yapılan harcamalara, bağış
ve yardımlara, sponsorluk harcamalarına vergi istisnası
getirilmektedir.
Ayrıca, vakıflara ait taşınır ve
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması
ve muhafazası için diğer kamu kurum ve kuruluşları da
görevli kılınmıştır. Söz gelimi, imar planlaması
düzenlemelerinde vakıf alanı olan yerlerde kurumun görüşünün
alınması öngörülmektedir.
Vakıflara yapılan
taşınır-taşınmaz mal bağışlarında
veraset, intikal beyannamesi kaldırılmaktadır. Yine
vakıflarımızın safi gelirleri üzerinden ödedikleri yüzde 5
denetim katılım payı bu yasayla, tasarıyla
kaldırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, konuşmalarda sık sık
denetim konusu, sanki, tüm vakıfların denetim dışı
bırakıldığı üzerinde de duruldu.
Değerli arkadaşlar, tasarının 33üncü
maddesini lütfen bir kez daha okuyalım. Burada hangi vakıf türü
olursa olsun, vakıflarda iç denetim esası getirildi. Ancak, tüm
vakıfların amaç ve yasal yönden denetimi konusunda yine Genel
Müdürlüğümüzün yetkisi devam etmektedir.
Yine, değerli milletvekilleri, sık sık cemaat
vakıflarıyla ilgili olarak 2762 sayılı Vakıflar
Kanununun üzerinde duruldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğan.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) 2762 sayılı
Vakıflar Kanunu 1935 yılında, 1936, cumhuriyet döneminden önce
kurulmuş olan vakıflara iki görev yüklüyor. Birincisi, vakıflar
kütüğüne kendilerini yazdırmak, bunun süresi beş
yıldır. İkincisi, zilyet ve tasarrufunda bulundurdukları
gayrimenkulleri yine vakıflar siciline tescil ettirmek. Bu tescilden sonra
Vakıflar Genel Müdürlüğünün bu tapu kayıtlarına şerh
verdirmesi ve sonra uygun vasıtalarla ilan edilmesi ve daha sonra da o
ilgili vakıflar adına kati tapularının verilmesi
öngörülmekteyken, maalesef, 2762 sayılı Yasanın 44üncü
maddesindeki bu amir hüküm yerine getirilemediği için bugün bir takım
sıkıntılarla karşı karşıya
bulunmaktayız.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
vakıflarımız için hayırlı olmasını
diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdoğan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemine başlıyorum.
Süremiz on dakikadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Önergelerden önce okuyacağız.
Sayın Tankut, buyurun efendim.
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Hükûmet olarak inatla
çıkarmaya çalıştığınız Hristiyan ve
gayrimüslim azınlıklara hizmet edeceği apaçık bir
şekilde ortada olan bu yasa tasarısı kanunlaştığı
takdirde, Hristiyan azınlıklara ait kaç adet taşınmaz söz
konusu Rum ve azınlıklara iade edilecektir? Bunların şu
andaki maddi değeri nedir?
Ayrıca, Hükûmetin ısrarla sadece 36 adet
taşınmazın iade edileceğini iddia etmesine
karşılık, Meclisimizden bu Yasa çıktıktan sonra, en az
160 vakfın, Türkiyedeki mahkemelerin yanı sıra özellikle Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine yüzlerce, binlerce dava açması
beklenmektedir. Böyle bir durumda Hükûmet olarak bu tablonun altından
nasıl kalkacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın Emek, buyurun efendim.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Bakan, bu yüce Meclis, yedi
düvele karşı ulusal Kurtuluş Savaşını yöneten,
Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran meclistir. Bu ülkenin Misakımillî
hudutlarında tapusu Lozan Antlaşmasıyla
alınmıştır. Görüşmekte olduğumuz Vakfılar
Yasa Tasarısının Lozanda alınan bu tapuyu delmekte,
üniter yapıyı tehdit etmekte olduğunu düşünmekte misiniz?
Böyle bir tasarıyı görüşmek ulusal
çıkarlarımıza aykırı düşmez mi?
Bu tasarı yasalaştığında, gelecekte
ihanet yasası olarak değerlendirilmeyecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Emek.
Sayın Işık, buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, vakfedenin soyundan gelenlerce
yönetilmesi gereken mülhak vakıflar on yıl içinde yöneticilerinin
atanamaması hâlinde mazbut vakıf olarak Genel Müdürlükçe
yönetilirken, şimdi bu kural değiştirilip hayrattan olan
taşınmazlarını aynı cemaate ait başka vakfa
tahsis ederek Hristiyan azınlık vakıflarının ebediyen
yaşamasına imkân verilmektedir, dolayısıyla
azınlıkların tüzel kişilikleri güçlendirilmektedir.
Hristiyan azınlık vakıflarının
kurulmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve millî
hukukumuz yasaklarken, bu düzenleme kimlerin ihtiyacı için
yapılmaktadır?
İkinci sorum: ABD Lozanı tanımazken, Avrupa
Birliği ve ABD ikilisi istedi diye bu yasayı çıkarmaya neden
mecbur bırakılıyoruz? Bunu Türk milletine açıklar
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Bal, buyurun efendim.
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, Bakana
sormak istiyorum.
Bu kadar çok imtiyaz verilen azınlık
vakıflarının nasıl sona ereceği belirtilmemiştir,
sadece yeni vakıflarla ilgili bir açıklama vardır. Size
şunu sormak istiyorum: Nasıl sona ereceği belli olmayan tek
tüzel kişilik nedir? Ki devlettir biliyorsunuz, çünkü devlet böyle bir
şeyi kabul etmez. Bu konuda ne diyorsunuz?
İkincisi: Hayretler içerisinde dinledik. Başbakan, kendi
grup toplantısında yaptığı konuşmada bu Kanunu
tamamen hamasi ve havada kalan sözlerle kamuoyuna tanıtıyor. Bu,
gerçeğin gizlenmesidir. Hâlbuki bu Kanun âdeta bir sömürge idaresince
düzenlenmiş intibaı vermektedir. Bu konuda ne diyorsunuz? Türkiye bir
sömürge midir? Fener Rum Patrikhanesinin ekümenlik iddiasına bu Kanun
meşruiyet kazandırıyor
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bal.
Buyurun Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
Sayın Bakan; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde
yaşayan, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarıyla faaliyetleri ve
çalışması belirlenmiş Patrikhanenin Başpapazı
Patrik kendisini ekümen olarak ilan etmiş ve ulusal ve uluslararası
düzeyde veya yazışmalarda bu unvanını kullanmaktadır.
Bir: Türkiye Cumhuriyeti yasalarıyla idare edilen ve Türkiye
Cumhuriyeti yasalarıyla çerçevesi ve statüsü belirlenen Patrikhanenin
Başpapazı, hangi yasa ve hangi kanunla ekümenlik
almıştır, kendisine bu unvan verilmiştir? Nasıl terfi
etmiştir?
İki: Bu olay, Sayın Başbakana sorulduğunda
Sayın Başbakan Bu, Patrikhanenin iç sorunudur, iç meselesidir.
diyerek bunu örtmüş, kapamıştır. Diyanet İşleri
Başkanı da durup dururken kendini şeyhülislam ilan ederse, bunun
da statüsünü acaba kendisi mi belirleyecek? Yoksa, bu kurum arasında ve...
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Cengiz.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakanım, cevap vereceksiniz, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Tankut İnatla çıkarmaya
çalıştığınız bu Yasayla kaç adet
taşınmaz iade edilecek? diyor. Elbette ki biz doğru iş
yapıyoruz. Doğru olarak hedeflediğimiz,
planladığımız işler üzerinde de inatla
çalışırız. Yani, bu anlamda İnat sözcüğünüzü
kullanıyorsanız, doğru. Bu Yasanın
çıkarılması gerekli. Doğru bir Yasadır, mantalitesi
doğrudur, hedefleri doğrudur. Bu anlamda bir kararlılık
içerisindeyiz.
Taşınmazlar kaç tane diyorsunuz. Bunu müteaddit defalar
açıkladım, bir kez daha açıklıyorum. Sorular sorulacak,
gene açıklayacağım. Yasanın geçici 7nci maddesinde
taşınmazların ne şekilde iade edileceği çok açık
bir biçimde düzenlenmiştir. Bu 7nci maddede, taşınmazların
iade edilebilmesi için, 1936 beyannamelerinde o taşınmazların
kendilerine ait olduğunu belirtmiş olmaları gerekir. Bu, birinci
şart. İkinci şart, taşınmazları hâlen tasarruf
eder durumda olmaları lazım. Diğer bir şart, bunlara
bağışlandığı hâlde, 1936-1974 yılları
arasında iktisap edebilirken, 1974 ile 2002 tarihleri arasında
iktisap edememeleri dolayısıyla ellerinden çıkartmış
bulunan taşınmazlarla ilgili bir buçuk yıllık bir
başvuru süresi öngörülmüş. 1nci madde kapsamına giren namı
müstear ve namı mevhum olarak nitelenen şahıslar üzerine
kayıtlı taşınmazların sayısı 18 ve 1974-2000
yılları arasında, Yargıtay kararı doğrultusunda,
iktisap edememeleri dolayısıyla tapu iptal ve tescil davalarına
konu edilip, Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçilen taşınmaz
sayısı 28, hazinede olan taşınmaz sayısı 114
adettir. Üçüncü şahıslara geçmiş olan taşınmazlarla
ilgili bu Yasada hiçbir düzenleme öngörülmemiş, Medenî Kanunun 1023 ve 1027nci
maddeleri üçüncü şahısların iktisaplarını
korumaktadır. Dolayısıyla, bunların değerleri kaç?
Bunlarla ilgili bir değerlendirme söz konusu değil. Yasa
çıkarsa, Meclisten çıktıktan sonra, yürürlüğe girdikten
sonra, hangi vakıf Yasanın öngördüğü şartları taşıyorsa,
müracaat ederse, o çerçeve içerisinde değerlendirilecektir.
Efendim, Sayın Emek devleti kuran Meclistir -doğrudur-
Lozanla alınan tapuyu deliyorsunuz diyor. Değerli arkadaşlar,
çok konuşuluyor, tartışılıyor ama Lozan
Anlaşması, sözleşmesi özellikle azınlıklara
ilişkin maddeler herhâlde okunmuyor. Biz Lozanda neyi yüklenmişsek
bu Vakıflar Kanunuyla da cemaatlere, cemaat vakıflarına
aynı hakları veriyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman niye
değiştiriyorsunuz, neyi değiştiriyorsunuz? Yeni bir Lozan
mı yapıyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Hatta şunu da ifadeyim: 2002 yılında -çok
tartışılıyor- sizin de ortak olduğunuz iktidar
döneminde -hani Anayasa Mahkemesine götürmüşsünüz, getirmişsiniz,
onlar ayrı- 3 Ağustos 2002 tarihinde çıkartılan 4771
sayılı Yasayla, hiçbir ayrım yapmadan, vakıfnamelerini
dikkate almaksızın, dinî, hayri, sosyal, eğitsel, sıhhi ve
sosyal amaçlar doğrultusunda taşınmaz iktisap edebilmelerine
imkân sağlanmıştır.
FARUK BAL (Konya) MHP mi yaptı bunu Sayın
Bakanım?
OKTAY VURAL (İzmir) Kim yaptı bunu, kim verdi?
KADİR URAL (Mersin) Sizin kıymetli
oylarınızla oldu. Sizin oylarınızla oldu Sayın
Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Sizin iktidar sorumluluğunu
taşıdığınız dönemde bu düzenleme
getirilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizin oylarınızla oldu.
MHPnin ret oyu verdiği tutanaklara girsin Sayın Başkan,
tasarı değil teklifti. Meclisi yanlış bilgilendirmesin.
FARUK BAL (Konya) Sizin verdiğiniz oylarla oldu Sayın
Bakan.
KADİR VURAL (Mersin) Meclisi yanlış bilgilendirmeyin
Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade edin de
tamamlasın konuşmasını efendim.
MUHARREM VARLI (Adana) Doğruları söylesin
doğruları, bilerek yanıltıyor.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin efendim, lütfen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Ancak, biz bu Kanunla vakıfların
vakıfnamelerinde, vakıf senetlerinde belirledikleri amaçları
esas alarak bir düzenleme getirmiş bulunuyoruz. Böyle de bir ayrım
var, önemli bir fark var, bunu bilmenizi arzu ederim.
Mülhak vakıflar on yıl içerisinde yöneticisi
kalmayınca mazbut vakfa dönüşüyordu. Ee olursa, o koşullar
doğarsa, burada devam etmesine ilişkin düzenleme öngörülmüş ama
o koşullar elvermezse, yargı o talepleri yeterli bulmazsa
-yargının kararına herkes uyacak, idare de uyacak-
dolayısıyla o koşullar doğarsa mazbut olabilecek,
doğmazsa olmayacak ve genel hükümler uygulanacaktır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Onun önünü açıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakanım, süreniz dolmak üzere,
tamamlayınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Sayın Bal, Patrikhane ile ilgili olarak soru yöneltiyor.
Efendim, diyor ki Bu nasıl olacak? Burası bir sömürge idaresi mi?
Fener Rum Patrikhanesi ne olacak?
Değerli arkadaşlar, bir kere, Lozan
Anlaşmasında, Patrikhane ile ilgili normatif hiçbir düzenleme yok.
Herhâlde, buna da itiraz edecek değilsiniz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Yakında onu da getirirsiniz!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Ve bu Kanunda da
ŞENOL BAL (İzmir) Amacı yazıyor!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Onu da getirirsiniz yakında!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Bu Kanunda da Patrikhane ile ilgili hiçbir düzenleme yoktur.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Yaparsınız, onu da
yaparsınız!
ŞENOL BAL (İzmir) Peki, azınlık
vakıfları nasıl sona erdiriliyor Sayın Bakan? Nasıl
sona erdiriliyor? O yok burada.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Onun cevabını verdim genel hükümlerde. Onun
cevabını verdim az önce.
ŞENOL BAL (İzmir) Nerede verildi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Onun cevabını verdim. Medeni Kanunda, hükümlere
bakarsanız, tüzel kişilerin nasıl sona ereceği, orada
göreceksiniz.
Efendim, Sayın Ceviz, yanlış anlamadıysam
soyadını öyle almışım. (MHP sıralarından
Cengiz sesleri) Patrikhanenin papazı var, ortaya çıkıp
ekümenikten söz ediyor.
Değerli arkadaşlar, demin de ifade ettim, Lozan
Anlaşmasında Patrikhane ile ilgili hiçbir düzenleme yok, bu Kanunda
da yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Uygulamalar var, teamül var
Sayın Bakan. Bugüne kadar uygulamalar, teamüller var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Türkiye, o uygulamaları deklare etmemiştir.
Dolayısıyla, size vereceğim cevap bu çerçeve içerisindedir. Hele
hele, Yarın, Diyanet İşleri Başkanı kalkar da
başka bir tavır sergilerse ne olacak Bu da herhâlde, amacı
aşan bir düşünce. Burası demokratik bir ülkedir, herkes
görüşünü ifade edebilir ama hukuk neyi gerekli kılıyorsa iktidar
onu icra eder.
KADİR URAL (Mersin) Hukuki olarak bir şey
yaptınız mı Sayın Bakanım? Hukuki olarak ne
yaptınız?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Diğer soruları da yazılı olarak
cevaplayacağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, Sayın Bakan
sorulara cevap verirken o Kabinede bulunduğum dönemde, 3 Ağustos 2002
tarihinde çıkarılan Üçüncü Uyum Paketiyle ilgili, gerçeğe
aykırı beyanda bulundu. Bunu düzeltmek için kürsüden söz almak
istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Milliyetçi Hareket Partisi
adına.
BAŞKAN Efendim, düzeltecek olan Sayın Bakandır.
Gerçeğe aykırı şey, sizin
FARUK BAL (Konya) Hayır, ben gerçeği biliyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) Hayır efendim, sataşma var,
yanlış bilgi var.
BAŞKAN Konuşmanız kayıtlara geçmiştir
Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) Bu sataşmayı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
(MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim, söz vermedim efendim. Sayın Bal, söz
vermedim size.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara bakın
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır, söz vermedim efendim Tutanağa
geçmiştir. dedim efendim.
FARUK BAL (Konya) Efendim, Sayın Bakana sorun.
BAŞKAN Hayır efendim, öyle bir usul yok.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
FARUK BAL (Konya) Sayın Bakan grubumuza dönerek Sizin
iktidar olduğunuz dönemde
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilmiş
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, beni dinleyeceksiniz.
KADİR URAL (Mersin) Sayın Başkan,
yanlış yapıyorsun ya!
BAŞKAN -
16ncı madde üzerindeki görüşmelerin
devam etmesine dair bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
KADİR URAL (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Başkan
BAŞKAN - Yanlış vermişse kendisi
vermiştir efendim, ne yapalım?
FARUK BAL (Konya) Olur mu efendim? Niçin yalan söyleniyor
burada? Bir yalanı düzelteceğim.
BAŞKAN - Nasıl yalan diyorsunuz?
MUHARREM VARLI (Adana) Sataşma var, yanlış bilgi
var, yanlış bilgi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Yalan diyemezsin!
FARUK BAL (Konya) Evet, iktidarınızda dediniz
Sayın Bakan, iktidarınızda dediniz. Ben de yalan mı
değil mi, açıklayacağım bunu.
BAŞKAN - Okur musunuz önergeyi. (MHP sıralarından
gürültüler)
FARUK BAL (Konya) İzin verin efendim.
Açıklayacağım bunu.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Ret oyu
kullanmışız Sayın Bakan.
BAŞKAN Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca
09.11.2006 gününde kabul edilen 5555 sayılı "Vakıflar
Kanunu" Cumhurbaşkanlığı tarafından
incelenmiş Sayın Cumhurbaşkanı, Kanunun 16 ncı
maddesiyle ilgili olarak, tüzelkişiliği oluşturan kurucu iradeye
bağlı kalmaksızın, vakfedenin çizdiği konu, amaç,
örgütlenme ve yönetim biçiminin dışına çıkılması
ya da çıkılmasına izin verilmesi, başka bir anlatımla,
vakfın yönetiminin, amacının ve mallarının serbestçe
değiştirilmesi ya da değiştirilmesine izin verilmesi durumunda
ortaya çıkan yapının, hukukun tanımladığı
biçimiyle vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak
nitelendirilmesine olanak kalmayacağını ifade etmiştir.
Vakfiyelerinde ya da vakıf senetlerinde kural bulunması
koşuluna bağlamayan 16 ncı maddenin üçüncü ve son
fıkraları, hukukun genel ilkeleriyle, Anayasanın 2 nci
maddesinde yer verilen hukuk devleti niteliğinin gereği olan hukuk
güvenliği ilkesiyle, Anayasanın örgütlenme özgürlüğü ve mülkiyet
hakkına ilişkin 33 üncü ve 35 inci maddelerindeki kurallarla
bağdaşmadığını Sayın Cumhurbaşkanı
belirtmiştir.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı, Yasayla getirilen
düzenlemelerle, yukarıda da belirtildiği gibi, azınlık
vakıflarının mülhak vakıflar arasından
çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi
değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların
amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine ve
etkinliklerini artırmalarına olanak
sağlandığını; bu nedenlerle, eskiden kurulmuş
azınlık vakıflarına, bu niteliklerini
değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde
edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar
tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden
çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal
varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal
ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasanın
ayrıcalıkları yasaklayan 10 uncu maddesiyle ve ayrıca
ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla
bağdaştırmanın olanaklı
olmadığını; bu nedenlerle, incelenen Yasanın 16
ncı maddesinin Anayasanın Başlangıç bölümüne, 2 nci, 3 üncü
ve 5 inci maddelerine aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Adalet Komisyonunda da, Anayasanın 89 uncu ve
İçtüzüğün 35 inci maddesine dayanılarak 5555 sayılı
Vakıflar Kanununun sadece Cumhurbaşkanı tarafından geri
gönderilen 16. maddesinin görüşülmesi kabul edilmiştir.
Komisyonda 16 ncı madde üzerinde yapılan görüşmeler
sonucunda; madde ile mülkiyet devrinin öngörülmemesi, yalnızca hayrat
taşınmazları kapsaması, ticari bir fonksiyonu öngörmemesi,
tahsis amacına aykırı kullanımda mülki amirin tahliyesini
öngörmesi, azınlık vakıflarına ait hayrat
taşınmazların da aynı azınlığa ait bir vakfa
tahsisinin hayratın kullanılış amacını
koruması, hayrat vasfını yitirmiş
taşınmazların vakfın akarına dönüştürülmesinin
öngörülmesi, vakıfların hayratlarının öncelikli
korunmasının Kanunun birçok maddesinde vurgulanması, vakfedenin
iradesinin ortadan kaldırılmaması ve ancak günün
koşullarında hayrat vasfını sürdüremeyecek
taşınmazların yok olmasının önlenmesi
amaçlandığından, Sayın Cumhurbaşkanının geri
gönderme gerekçesine katılmamış ve madde oy çokluğu ile
aynen kabul edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi grubuna mensup komisyon
üyeleri bu maddeyi de içeren muhalefet şerhleriyle görüşlerini ifade
etmiştir.
Bugün TBMM Genel kurulunda yaptığımız
müzakereler yeterli değildir. Anayasa'nın, Başlangıç
bölümünün beşinci paragrafında, hiçbir etkinliğin Türk ulusal
çıkarlarının, Türk varlığının,
Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin karşısında
korunma göremeyeceği belirtilerek, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzeni
içinde milli menfaatlerin her şeyin üzerinde tutulması gerektiği
kabul edilmiştir.
Eskiden kurulmuş
azınlık vakıflarına, bu niteliklerini
değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde
edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar
tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden
çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal
varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal
ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasa'nın
ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca milli
menfaatlerle ve kamu yararıyla bağdaştırmak konusundaki
tereddütler giderilmiş ve konu yeterince izah edilebilmiş
değildir.
Bu bakımdan Meclis İçtüzüğünün 72. maddesi
uyarınca 16. maddenin görüşmelerine devam edilmesini arz ederiz.
|
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
Kemal Erdal Sipahi |
|
|
İzmir |
Mersin |
İzmir |
|
|
Ahmet Orhan |
Hüseyin Yıldız |
H. Hamit Homriş |
|
|
Manisa |
Antalya |
Bursa |
|
|
Süleyman Yunusoğlu |
Nevzat Korkmaz |
Şenol Bal |
|
|
Trabzon |
Isparta |
İzmir |
|
|
Gündüz Aktan |
İsmet Büyükataman |
Alim Işık |
|
|
İstanbul |
Bursa |
Kütahya |
|
|
Beytullah Asil |
Recep Taner |
Ahmet Bukan |
|
|
Eskişehir |
Aydın |
Çankırı |
|
|
Osman Ertuğrul |
Ali Torlak |
Rıdvan Yalçın |
|
|
Aksaray |
İstanbul |
Ordu |
|
|
Akif Akkuş |
Emin Haluk Ayhan |
Cumali Durmuş |
|
|
Mersin |
Denizli |
Kocaeli |
|
|
A. Deniz Bölükbaşı |
Recai Yıldırım |
Bekir Aksoy |
|
|
Ankara |
Adana |
Ankara |
|
|
Mustafa Enöz |
Abdülkadir Akcan |
Hasan Özdemir |
|
|
Manisa |
Afyonkarahisar |
Gaziantep |
|
|
Erkan Akçay |
Necati Özensoy |
Hasan Çalış |
|
|
Manisa |
Bursa |
Karaman |
|
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Serdaroğlu |
Hüseyin Yıldız |
|
|
Konya |
Kastamonu |
Antalya |
|
|
Kürşat Atılgan |
Behiç Çelik |
Mustafa Kemal Cengiz |
|
|
Adana |
Mersin |
Çanakkale |
|
|
Ertuğrul Kumcuoğlu |
Yılmaz Tankut |
Osman Durmuş |
|
|
Aydın |
Adana |
Kırıkkale |
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı isteyen
milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Faruk Bal, Sayın Yalçın
MUHARREM VARLI (Adana) Kapıları kapatın
Sayın Başkan!
BAŞKAN Biraz ciddi olalım lütfen. Milletvekiline de bu
şekilde hitap edemez, kapılar falan denmez yani. Biraz ciddi
olalım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) Ciddiyeti sizden mi
öğreneceğiz Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Vural, Sayın Şandır,
Sayın Ural, Sayın Akcan, Sayın Büyükataman, Sayın Korkmaz,
Sayın Akkuş, Sayın Özdemir, Sayın Varlı, Sayın
Çalış, Sayın Akçay, Sayın Yıldız, Sayın
Enöz, Sayın Taner, Sayın Yunusoğlu, Sayın Atılgan,
Sayın Özensoy, Sayın Bal.
Tamam efendim, 20 kişi tamamlandı.
Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayımız vardır.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24)
(S. Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde beş adet önerge vardır. Önergeleri
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
5555 Sayılı Vakıflar Kanununun Hayrat
Taşınmazların tahsisi başlıklı 16.ncı
maddesinin son fıkrasının; Cemaat vakıflarına ait,
kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar
hiçbir şekilde devredilemezler şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
İsmet Büyükataman |
Necati Özensoy |
Kamil Erdal Sipahi |
|
|
Bursa |
Bursa |
İzmir |
|
|
Münir Kutluata |
|
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
|
|
Sakarya |
|
İzmir |
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98. sıra sayılı yasa
tasarısının 16. maddesinin son fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 5555 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 16. maddesinin 5. fıkrasının metinden
çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın
maddeye eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül ettirilmesini
saygıyla arz ederiz.
(2) Lozan Anlaşmasına tabi cemaat vakıfları
hakkındaki düzenleme statülerine uygun olarak ayrıca düzenlenir.
|
|
Faruk Bal |
Kadir Ural |
Metin Ergun |
|
|
Konya |
Mersin |
Muğla |
|
|
Ahmet Orhan |
|
Mustafa Enöz |
|
|
Manisa |
|
Manisa |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım en aykırı son iki önerge aynı mahiyettedir.
Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 sıra sayılı yasa
tasarısının 16. maddesi Anayasaya aykırı
olduğundan, tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
talep ederiz.
|
|
Tayfun İçli |
Hasan Erçelebi |
Hasan Macit |
|
|
Eskişehir |
Denizli |
İstanbul |
|
|
Harun Öztürk |
Recai Birgün |
Hüseyin Pazarcı |
|
|
İzmir |
İzmir |
Balıkesir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 Sıra Sayılı 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89
uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Adalet Komisyonu Raporunun
Hayrat Taşınmazların Tahsisi başlıklı 16
ıncı maddesinin, Anayasaya aykırılığı
nedeniyle Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
M. Rıza Yalçınkaya |
Halil Ünlütepe |
|
|
Malatya |
Bartın |
Afyonkarahisar |
|
|
Tayfur Süner |
|
Rahmi Güner |
|
|
Antalya |
|
Ordu |
|
|
Ali İhsan Köktürk |
F. Nur Serter |
Bilgin Paçarız |
|
|
Zonguldak |
İstanbul |
Edirne |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergelere?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet ve Komisyon katılmıyor.
Siz mi konuşacaksınız Sayın İçli?
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Evet.
BAŞKAN Buyurun efendim, önerge üzerinde. (DSP
sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde de belirttiğimiz gibi, bu madde Anayasaya
aykırı. Daha önceki maddede yaptığım konuşmada
Lozan Anlaşmasının ihlal edildiğini iddia etmiştim.
Hâlâ o iddiamda ısrarlıyım. Kaldı ki, yine daha önce ifade
ettiğim gibi, bu benim iddiam değil, Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığı makamının iddiası.
Değerli arkadaşlarım, bu Yasa daha önce 22nci
Dönem Parlamentoda kabul edildi. Cumhurbaşkanı tarafından
29/11/2006 tarihinde, yani yaklaşık bir buçuk yıl önce, bir daha
görüşülmek üzere, dokuz maddesi geri gönderildi.
Türkiyede herkesin de kabul ettiği gibi iç ve dış,
öncelikli çok ciddi sorunlar var, öncelikle de ekonomik sorunlar. Dış
sorunlarımız var. Avrupa Birliğiyle ilgili çok ciddi
sorunlarımız var. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi bugünlerde MHPli
arkadaşlarımızla AKPli arkadaşlarımızın
Türkiye'nin gündemine getirdiği türban meselesini de
tartıştı ve şimdi de Vakıflar Yasasını
tartışıyor.
Değerli arkadaşlarım, eğer bu Yasa gerçekten
çok çok önemliyse ve gayrimüslim vatandaşlarımızın hukuku
ile ilgili önemli düzenlemeler getiriyorsa ve hak kayıplarını
ortadan kaldırıyorsa, bu Yasanın Sayın
Cumhurbaşkanının geri çevirmesinden sonra bir buçuk yıl
bekletilmesine, doğrusu, ben bir anlam veremiyorum. Aslında anlam
veriyorum ve bunun bir an evvel gündeme neden
alındığını da çok iyi biliyorum. Çünkü, Sayın
Başbakanın konuşmalarının satır aralarına
baktığınız zaman, bunun neden öncelikli olarak Türkiye'nin
gündemine getirildiğini orada görebiliyorsunuz. Sayın Yunanistan
Başbakanı Karamanlisin Türkiyeyi ziyaret etmesinin akabinde bu
Vakıflar Yasasının getirildiğini buradaki birçok
arkadaşımız gayet iyi biliyor. Ama ben asıl önemli
gördüğüm bir konuya işaret etmek istiyorum, ki dün Sayın
Başbakan ifade etti, bu Vakıflar Yasasıyla ilgili iki önemli
cümle sarf etti: Birincisi, Lozana atıf yapmak suretiyle Vakıflar
Yasası devletten devlete mahsuplaşma değildir. dedi. Bir de
arkasından Bu Vakıflar Yasası çıktığı zaman
çok yönlü kazancımız olacak. dedi. Kazancımız olacak.
dedi ama kimin için olduğunu Sayın Başbakan söylemedi. Türkiye
Cumhuriyeti için mi, AKP için mi, yoksa Sayın Erdoğan için mi,
kendisi için mi kazançlı çıkacak, onu ifade etmedi.
Şimdi, asıl önemli olan, Sayın
Cumhurbaşkanı buna benzer açıklamalarını 2004
yılında da yapmıştı. Kazan kazan demişti
hepinizin bildiği gibi, Çözümsüzlük çözüm değildir. demişti ve
o tarihte Kıbrısta referandum düzenlenirken oradaki çok sevgili
Kıbrıslılar, Kuzey Kıbrıslılar, Yes be annem! dövizlerini
taşımak suretiyle -ki, Annan Planı o tarihlerde tartışılıyordu-
bir referandum sürecine gitti. Şimdi o Yes be annem! diye pankart
taşıyan Kuzey Kıbrıslı arkadaşlarımız
aldatıldıklarının farkında, feryat figan ediyor. Ama
işte o tarihte, 1 Nisan 2004 tarihinde, Sayın Başbakanın
ifade ettiği gibi kazan kazan politikası, Çözümsüzlük çözüm
değildir. politikası Güney Kıbrıs Rum kesimini Avrupa
Birliğinin üye ülkesi olarak kabul etti ve Kuzey Kıbrısı
bu işin dışında bıraktı.
Değerli arkadaşlarım, devlet politikasında
kazan kazan politikası olmaz, devlet politikalarında Çözümsüzlük
çözüm değildir. anlayışıyla bir yere gitmek mümkün
değil.
Yine, Dışişleri Bakanımızın
ifadesiyle, açıklamalarıyla, bunun arkasından Ruhban Okulu ve
Fener Rum Patrikhanesinin ekümenik talebinin geleceği de
anlaşılıyor. Burayı kapattım. Bu, Sayın
Başbakanla ilgiliydi.
Sayın Bakan Hayati Yazıcının
beyanlarıyla da ilgili birkaç kelime ifade etmek isterim: Aslında
belge göstereceğim Sayın Bakana... Bu Kanun kimsenin
dayatmasıyla çıkarılmamıştır. Bu bir
ağır ithamdır. şeklinde savunmada bulundu Sayın
Bakan. Şimdi, ben -bunu dayatma mı kabul edersiniz, ne olarak kabul
edersiniz bilmiyorum ama- belgelerden okuyacağım size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Avrupa
Parlamentosunun birçok kararında, temadi eden kararlarında, Türk
makamlarından, dinî azınlık ve cemaatlere karşı
mülkiyet hakları, yasal statü, okul açma ve bu okulların kendilerini
idare etmesi filan filan konularında Türkiye Cumhuriyeti devletini davet
ediyor. Ama bunlar
Tabii bunları bir tarafa koyalım, ama asıl
önemli olan, hangi metinlerde ev ödevi olarak verildiğini 6 Aralık
2007 tarihinde yayınlanan 2007 İlerleme Raporundaki metinlerden
okuyayım size, nasıl önümüze bu Vakıflar Yasasının
geldiğini. Bakın ne diyor bir paragrafında: Gayrimüslim dinî
topluluklar, örgütlenmiş dinî gruplar olarak tüzel kişiliklerinin
olmayışı ve sınırlı mülkiyet hakları gibi
sorunlarla karşılaşmaya devam etmektedirler. Bu topluluklar,
vakıfların idaresinde de ve mülklerini yargı yoluyla geri
almakta da sorunlar yaşamaktadırlar.
Bakın, yine, azınlıkların eğitim
hakları hususunda, Şubat 2007de 22nci Dönem Parlamentoda çıkan
Özel Öğretim Kurumları Kanununun Lozan Anlaşmasıyla resmî
makamlarca tanınan gayrimüslim azınlıkların
azınlık hukuklarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Efendim, cümlemi bitirmek
için çok kısa
BAŞKAN Bugün hep böyle oldu efendim yani
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Burada, çok net, asıl vurgulanması gereken bir cümle
ancak ibaresiyle başlıyor. Türkiye'nin azınlık
haklarına yaklaşımı değişmemiştir. Türk
makamlarına göre Türkiyedeki azınlıklar 1923 Lozan
Anlaşması uyarınca sadece gayrimüslim topluluklardan
oluşmaktadır. deyip Türkiyeyi Lozandaki azınlık
anlayışından vazgeçmeye çağırıyor.
İşte, bu vakıflar anlayışı Avrupa Birliğinin
ilerleme raporunda bize dayatılan bir anlayıştır diyorum.
Sabrınız için teşekkür ediyorum. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın İçli.
Diğer önerge üzerinde konuşacak arkadaş?
Buyurun Sayın Süner. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önergelerin ikisini birleştirdiniz
mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN En aykırı önerge olarak iki önergeyi
okuttum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
önerge okunmuyor mu?
BAŞKAN Okuttum efendim, ikisini birlikte okuttum, aynı
mahiyette olduğu için.
OKTAY VURAL (İzmir) Aynı mahiyette.
BAŞKAN Buyurun.
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Kanununun Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere gönderdiği 16ncı maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Bilindiği üzere, ülkemizdeki cemaat vakıfları
düzenlemesi Lozan Anlaşmasına dayanmaktadır ve Lozan
Anlaşması da Sevrden farklı olarak, azınlık
tanımını, dil ve etnik farklılıklar değil, sadece
dini farklı olan toplulukları esas alarak tanımlamaktadır.
Osmanlı coğrafyası üzerinde kurulan ve etkin bir Türk
düşmanlığı besleyen kişiler tarafından
desteklenen bir dizi yıkıcı terörist örgüt olarak devam
ettirilmekte olup bunun günümüze yansıması, azınlık mensubu
vatandaşlarımızın lehine, Lozan Anlaşmasıyla
tanınmış cemaat vakıflarıdır.
Birinci Dünya Savaşı sonunda yapılan
anlaşmalarda hep azınlık hakları ön planda tutuldu, çünkü
imparatorluklar parçalanmış, ortaya çıkan millî devletlerin her
birinin ilgi duyduğu etnik toplulukların bir kısmı
diğer bir devletin sınırları içinde
kalmıştı. Bu sebeple de oradaki azınlıklara her türlü
siyasal ve kültürel hakların verilmesi, yine bu azınlıklar
tarafından talep edilmekteydi. Öyle ki bu tür azınlık
hakları taleplerine muhatap olmanın, yenmek, yenilmekle bile tam bir
ilgisi bulunmamaktaydı. Nitekim, Birinci Dünya Savaşının
galip devletleriyle aynı safta yer almış bazı ülkeler bile
bu tür yükümlülükler altına girmeye zorlandı ve onlara da Sevr tipi
anlaşmalar imzalattırıldı.
Birleşmiş Milletler döneminde, özellikle soğuk
savaş yıllarında, azınlık hakları âdeta
zararlı bir virüs gibi algılandı ve uluslararası belgelerde
hemen hemen hiç söz edilmedi. Azınlık haklarının
uluslararası alanda yeniden gündeme gelmesi, Doğu Blokunun
dağılmasıyla dünyanın güçler dengesi bakımından
tek kutuplu şekle dönülmesindendir.
Yine, dikkati çeken bir yön de şudur: Uluslararası
hukukta vurgu, azınlıklardan ziyade bireyseldir. Azınlıklar
söz konusu olduğunda da öne çıkan yine bireysel hakların
korunması olup azınlıklara kolektif haklar tanınmasına
pek iyi gözle bakılmamaktadır.
Bütün bunlar birlikte düşünüldüğünde, Lozan
Anlaşmasıyla Müslüman olmayan azınlıklara tanınan
haklar ve bu arada, onların vakıflarına tüzel kişilik
tanınması uygulaması Avrupa Birliği ülkelerinde
tanınan azınlık hakları kavramının ötesindedir
ve kolektif haklar olarak nitelenecek durumdadır. Nitekim,
Yunanistanın Lozanı bunca ihlal eden davranışları
bireysel hakları ihlal etmediği sürece Avrupa Birliği
açısından önem taşımamakta, ne Avrupa Konseyi ne de Avrupa
Birliği kurumları bu ihlallere karşı harekete
geçmemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyedeki
bazı güçler tarafından yapılan baskılar sonucu,
azınlık vakıfları konusunu gündemine alan Avrupa
Birliği Türkiyeye karşı diğer ülkelere göre çifte standart
uygulamaktadır. Oysaki, Türkiyedeki azınlık vakıfları
değil, azınlıklara tanınan bireysel haklar konusu Avrupa
Birliği açısından hukuki bir anlam taşımaktadır.
Nitekim, Avrupa Birliği Türkiye'nin kurucu anlaşması olan Lozan
Anlaşmasına taraf olmadığı için
değerlendirmelerde bu Anlaşmayı esas almamakta, kendi
müktesebatına uygun olan kavramlardan hareket etmektedir. Bu ise Lozan
Anlaşmasına değil, fakat kendisini her türlü dinsel, dilsel ve
etnik azınlığa mensup sayan kişilerin bireysel
haklarının tanınmasıdır. İşte, ayırt
edilmesi gereken nokta burasıdır ve bizdeki azınlık
vakıflarının bu anlamdaki Avrupa müktesebatıyla ilgisinin
kurulması yanlış bir yaklaşım olmaktadır. Terim
benzerliğinden başlayan bir anlam kaydırması
yaşanmaktadır.
Vakıflar Kanunu, Türk Medeni Kanununun sadece vakıf
tüzel kişiliğine ilişkin bölümü bakımından
hazırlanmış bir tatbikat kanunudur ve 1935 yılında
hazırlanan bu Kanun dokuz yıllık bir hazırlık dönemi
sonrasında yürürlüğe konmuştur. Kanunun hazırlanmasında
bütün devlet kurumlarının yazılı görüşlerinin ciddi
bir şekilde alınmasının yanı sıra, o devrin en
meşhur Avrupalı hukukçularından İsveçli Prof. Hans Leemann
da ülkemize davet edilmiş ve o da uzun bir inceleme dönemi sonunda
görüş vermiş; Yasa, bütün bu çalışmalardan sonra Meclisten
geçirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER (Devamla) Böylesine önemli bir Kanun üzerinde
değişiklikler yaparken çok dikkatli olmak ve ortak bir noktada buluşmak
gereği çok önemli bir gerçektir. Lozanda kazandığımız
hakların bazıları tarafından hâlâ sindirilemediği
gerçeği bu yasa tasarısı ile bir kez daha gün yüzüne
çıkmıştır.
Lütfen, Vakıflar Kanununun bu kadar kısa sürede
geçirilmesine izin vermeyin. Bu Yasa millî menfaatlerimize
aykırıdır.
Sayın İyimayaya sesleniyorum: Bu Yasanın ne hak
ne hukuk ne adalet ne de mütekabiliyetle ilgisi vardır. Lütfen, o
sözlerinizi düzeltiniz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Süner.
Her iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
toplantı yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Toplantı yeter
sayısı; yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Okay, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Emek,
Sayın Yıldız, Sayın Özkan, Sayın Güvel, Sayın
Köktürk, Sayın Ünlütepe, Sayın Keleş, Sayın Mengü,
Sayın Bingöl, Sayın Tüzün, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Sönmez, Sayın Durgun, Sayın Baytok, Sayın Çakır, Sayın
Seçer, Sayın Öztürk, Sayın Güner.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayımız vardır.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S.
Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Her iki önerge birlikte kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 5555 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 16. maddesinin 5. fıkrasının metinden
çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın
maddeye eklenmesini ve fıkra numaralarının teselsül
ettirilmesini saygı ile arz ederiz.
(2) Lozan Antlaşmasına tabi cemaat vakıfları
hakkındaki düzenleme statülerine uygun olarak ayrıca düzenlenir.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) İştirak ediyoruz efendim.
BAŞKAN Yeterli sayınız var herhâlde; bir
sayalım efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Var efendim, 45inci maddeye göre yeter sayı var.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, burada bir hakkın
suistimali vardır. Sayın Komisyon Başkanı, efendim,
önergeyi kabul etmesi
BAŞKAN Efendim, İç Tüzükün amir hükmü bu.
OKTAY VURAL (İzmir) Olur mu efendim? İç Tüzük kötüye
kullanılabilir mi?
BAŞKAN Ne yapalım, yani İç Tüzükü ihmal
FARUK BAL (Konya)
benim önerge hakkında gerekçeli
konuşma yapmamı engellemek içindir.
BAŞKAN Sayar mısınız
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Var efendim, yeter sayı var.
BAŞKAN Var mı?
Hükûmet katılıyor mu efendim?
FARUK BAL (Konya) Oylama neticesinde, bu, haysiyetsiz bir durum
olarak Meclisin zabıtlarına geçecektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bir
dakika...
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum efendim:
OKTAY VURAL (İzmir) Ey sevgili vatandaşlarım!
Görünüz
Muhalefetin sözünü kesmek için
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Nasıl kesmek yaa! Sabahtan
beri konuşuyorsunuz, nasıl kesmek! (MHP ve AK Parti
sıralarından gürültüler)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) İşte kesiyor,
işte örneği, Muhalefet böyle susturulur!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, bu tavrı protesto
ediyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum efendim
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bu
muamele muhalefetin sesini kısma muamelesidir.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Meclisin
çalışmasını engellemektir Sayın Başkan.
BAŞKAN İç Tüzüke göre...
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzükte böyle bir kötüye
kullanılma olamaz, kabul edemezsiniz. Sayın Komisyon üyeleri, lütfen
bu konuda, önergelerin gerekçesinin açıklanması konusunda yetkinizi
kötüye kullanmayın. Komisyon menfaati doğrultusunda, parti menfaati
değil.
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri
Önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98 sıra sayılı
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, Sayın Komisyon
Başkanı
BAŞKAN Efendim, İç Tüzükün amir hükümleri bu.
Yapacağımız başka bir şey yok.
FARUK BAL (Konya) Beni bir dinleyin! Bir dinleyin efendim!
Sayın Komisyon Başkanı, önergeye iştirak ettiğini
söylemiş, Sayın Bakan da
BAŞKAN İç Tüzükte var, okuyun efendim.
yasa tasarısının 16. maddesinin son
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, muhalefeti niye
susturmak istiyorlar? Niye susturmak istiyorlar? Beş dakikadan neden
rahatsız oluyorlar?
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar, bu
doğru değil ama
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir.
FARUK BAL (Konya) Sayın Bakan, yine, iki yüzlü bir
haysiyetsiz durum ortaya çıkmıştır. Önergeleri kabul eden
Sayın Başkan ve Sayın Bakan aksine oy kullanmıştır.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum efendim.
TBMM Başkanlığına
5555 Sayılı Vakıflar Kanununun Hayrat
Taşınmazların tahsisi başlıklı 16.ncı
maddesinin son fıkrasının; Cemaat vakıflarına ait,
kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar
hiçbir şekilde devredilemezler şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İsmet
Büyükataman (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Önergeye katılıyor mu Komisyon?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
orada çoğunluk yok!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, çoğunluk
nerede var? Komisyon üyeleriyle ilgili çoğunluk olduğuna dair bir
oylama yapmadınız. Usule aykırı davranıyorsunuz.
BAŞKAN Saydırdım efendim, saydırdım.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hayır Sayın
Başkanım, Komisyon
BAŞKAN Saydırdım
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, müsaade
eder misiniz. Komisyon Başkanının iradesiyle hareket ettiniz.
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Oysa, burada oylama yapmanız
gerekirdi.
BAŞKAN Yeterli sayı
OKTAY VURAL (İzmir) - İç Tüzük ihlali vardır. Onun
için, bu konu açıkçası İç Tüzük ihlalidir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım,
hayır, oylayamazsınız! Sayın Başkanım,
bakın, size soruyorum
MEHMET ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
İç Tüzük açık. Sayın grup başkan vekilleri lütfen İç
Tüzükü tekrar okusunlar.
BAŞKAN Efendim, saymışız
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, hayır
Oylama
yapmadınız, çoğunluk olmamıştır. Bu durumda,
önerge sahibinin konuşma hakkı vardır.
BAŞKAN Arıyoruz, arıyoruz
OKTAY VURAL (İzmir) - Arayacaktınız,
aramadınız.
BAŞKAN 16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
OKTAY VURAL (İzmir) - Hayır efendim, usul
tartışması
BAŞKAN Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, 63e göre usul
tartışması açılmasını istiyorum.
BAŞKAN - 16ncı madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati: 18.40
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.49
BAŞKAN : Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 64üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
98 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bir dakika Sayın Başkan
BAŞKAN Komisyon burada, Hükûmet burada.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN 25inci maddeyi okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Neyle ilgili Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, biraz
önce yaptığınız uygulama İç Tüzüke aykırı
bir uygulamadır. Bu bakımdan, bu uygulamayla ilgili, bu usulle ilgili
usul tartışması açılmasını istiyoruz. Çünkü, bu
konuda Komisyonun çoğunlukla katılması gerekirken, salt
çoğunlukla katılması gerekirken salt çoğunluğu
aramadan önergelerimizi açıklama imkânından mahrum
bıraktınız.
BAŞKAN Ben 3 defa, 4 defa arattım efendim, sordurdum;
9 tane milletvekili arkadaş orada oturuyordu.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim!
BAŞKAN Tespit ettirdim.
OKTAY VURAL (İzmir) Üçte 2 salt çoğunluk
BAŞKAN Salt çoğunluk üçte 1 efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, salt çoğunlukla
katılması gerekiyor.
BAŞKAN İç Tüzükte üçte 1. 25 sayısının
üçte 1i 9 efendim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim. Kimlerin
katıldığı bile yok! Kim var burada? Yok ki!
BAŞKAN Şu anda yok, önerge oylanırken hepsi
vardı.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
aramadınız; arasaydınız
BAŞKAN Aradım efendim, tutanaklara bakın efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Salt çoğunluk üçte 1
değil Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
arasaydınız
BAŞKAN Tutanaklara bakın efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) 63e göre usul
tartışması açılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Tutanaklara bakın. Ben, Kanunlar Dairesine
sordum var mı yeter sayı? diye, hatta Komisyon üyesine de sordum.
OKTAY VURAL (İzmir) Komisyon başkanı yetkili
değildir, siz arayabilirsiniz.
BAŞKAN Komisyon Başkanına da sordum yeterli
sayı var dediler efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır Sayın
Başkanım, sizin yetkinizde olan bir husustur.
BAŞKAN Ben de baktım efendim, saydım. Burada var
efendim, var.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, usul
tartışması, 63e göre usul tartışması açmak durumundasınız.
BAŞKAN 25inci maddeyi okuyun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
önergem var, orada, önergemi işleme koyun.
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu siz mi talep
ediyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet efendim, ben talep
ediyorum.
BAŞKAN Aynı görüşte misiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Usul tartışması bizim
hakkımızdır, bunu talep ediyoruz. Sizin de bu usul
tartışmasını açmanız gerekiyor. İç Tüzük
BAŞKAN Efendim, böyle bir usul yok yani. (MHP ve CHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç Tüzük 63e göre
BAŞKAN Ben saydım diyorum size, saydım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, İç Tüzük 63te açıkça belli bir konu
hakkında sayın grup başkan vekillerinin usul
tartışması açmaları yersizdir efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır efendim, ne münasebet?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük açık.
OKTAY VURAL (İzmir) İşte, açık ihlali
olmuştur, doğru söylüyor Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, İç Tüzük açık, Komisyonun çoğunluğu
orada efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzükün açık hükmüne
rağmen İç Tüzüke uygun uygulama yapılmamıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Arkadaşlar Komisyonun
çoğunluğunun ne olduğunu bilmiyorlar, İç Tüzükü okurlarsa,
çoğunluğun var olduğunu anlarlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, 63e göre
gruplara bir usul tartışması açılmasını talep
ediyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu, sizi de dinleyelim
efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
önergeyi verdim, 63üncü maddeye göre tutumunuz hakkında söz istiyorum.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika susar mısınız efendim,
duyamıyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İç Tüzükün 63üncü
maddesine göre, tutumunuz hakkında söz istiyorum. Çünkü, Parlamentonun iyi
yönetilmediği ve burada alınan kararların da
sağlıklı olmadığı kanısındayım. O
konudaki düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, sayın grup başkan vekillerinin ifade ettiği
konu, tamamen İç Tüzüke uygun bir şekilde
yaptığınız icraatı İç Tüzük
tartışması hâline getiriyorlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, komisyonun nasıl
toplanacağı İç Tüzükte yazılı. Orada, 10dan fazla
Komisyon üyesi arkadaşımız var, siz de gördünüz. Uzmanlar da
bunun doğru olduğunu teyit ettiler.
OKTAY VURAL (İzmir) Uzmanlar kim ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu konuyla ilgili İç
Tüzük tartışması açmak yersizdir efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Evet, şu anda o tartışma
yapılıyor Sayın Başkanım. Müsaade edin ama, usule
uygun olsun.
BAŞKAN Sayın Mustafa Bey, tamam mı
konuşmanız? Tamamladınız mı efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Efendim, İç Tüzük
tartışması yapmıyoruz biz burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
beşer dakika önerge sahiplerine verseniz, bu tartışmayı
yaşamasak iyi olur.
BAŞKAN Efendim, ben usulen hata yapmadığıma
inanıyorum. İç Tüzükü çiğnemediğime inanıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Siz inanabilirsiniz, biz
inanmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, açılır diyor
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
konuşmaktan zarar gelmez.
BAŞKAN Ben gerekeni yapmışım. Usulümde
herhangi bir hata yok.
Maddeyi okutuyorum
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler,
CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) Açmak durumundasınız efendim.
BAŞKAN - Siz okumanıza devam edin efendim, buyurun.
Uluslararası faaliyet
MADDE 25- Vakıflar; vakıf senetlerinde yer almak
kaydıyla, amaç veya faaliyetleri doğrultusunda, uluslararası
faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler, yurt dışında
şube ve temsilcilik açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler ve yurt
dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilirler.
Vakıflar; yurt içi ve yurt dışındaki
kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve
yardım alabilirler, yurt içi ve yurt dışındaki benzer
amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve
yardımda bulunabilirler
BAŞKAN Oturun efendim... Lütfen oturun efendim.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.54
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.03
BAŞKAN : Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 64üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
98 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
25inci maddeyi tekrar okutuyorum:
Uluslararası faaliyet
MADDE 25- Vakıflar; vakıf senetlerinde yer almak
kaydıyla, amaç veya faaliyetleri doğrultusunda, uluslararası
faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler, yurt dışında
şube ve temsilcilik açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler ve yurt
dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilirler.
Vakıflar; yurt içi ve yurt dışındaki
kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve
yardım alabilirler, yurt içi ve yurt dışındaki benzer
amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve
yardımda bulunabilirler. Nakdi yardımların yurt
dışından alınması veya yurt dışına
yapılması banka aracılığı ile olur ve sonuç Genel
Müdürlüğe bildirilir. Bildirimin şekli ve içeriği yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına söz istemleri
vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Öztürk,
Mersin Milletvekili.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 5555
sayılı Vakıflar Yasasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, Parlamentoda konuşmama başlamadan önce, bugün
gelişen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz üzere, bundan bir süre önce öldürülen
Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilginin bugünkü son
duruşmasında sanık Alparslan Arslana son sözleri söyleniliyor.
Sanık son sözlerinde bazı şeyler söyledikten sonra Yalnız,
Cumhurbaşkanı Abdullah Güle ve Başbakan Tayyip Erdoğana
şunu söylüyorum: Bir an önce Türkiyede şeriatı ilan etsinler.
Türkiyede şeriatın gelişmesini hiçbir güç engelleyemeyecek.
(AK Parti sıralarından Ne alakası var! sesleri) Türk
Silahlı Kuvvetlerini uyarıyorum. Bunu engellemeye kalkarlarsa
Türkiyede çok kan dökülecek. diyerek sözlerini, iki kez, bitiriyor. (AK Parti
sıralarından Ne alakası var! sesleri)
Şimdi, AKPli arkadaşlarımızın demokrasi,
özgürlük, hoşgörü anlayışlarının ne olduğunu,
Türkiyede tüm halk ibretle izliyor! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Azınlıklara hak tanıma konusunda demokrasi ve
özgürlük şampiyonluğu yapanlar, ulusal çıkarlarımız
karşısında duyarsızlık gösterenler, bize demokrasi ve
özgürlük öğretmeye kalkanlar, burada muhalefetin hakları söz konusu
olunca muhalefetin o haklarını, yasadan ve Anayasadan kaynaklanan o
haklarını gerekli titizliği ve saygıyı göstermiyorlar.
SAFFET KAYA (Ardahan) Sayın Başkan! Sayın
Başkan, Cumhurbaşkanına, Başbakana
BAŞKAN Gruplar cevap verir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Onlar muhalefetin sesini
kısmaya çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri;
cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar yaşanan en ciddi tehdit ve
tehlikelerle yüz yüze bir süreç yaşıyoruz. 22 Temmuz 2007den bugüne
kadar, ben bir milletvekili olarak, bu Parlamentoda halkın yararına
hangi yasaları çıkardık diye düşünüyorum, doğru dürüst
aklıma gelen hiçbir yasa olmadı. AKP yöneticileri, AKP yetkilileri,
bizim ulusal duruş konusundaki tavırlarımızla, bunu
demokratik hak ve özgürlüklere karşı olmak, demokrasiye
karşı olmak olarak ilan ediyorlar. Bir kere şunu söylemek
istiyorum, Türkiyeye ilan ediyorum: Biz, demokrasiyi tam demokrasi istiyoruz.
Sadece iktidara değil, muhalefete de demokrasi istiyoruz. Biz,
eşitliği tabanda değil tavanda istiyoruz. Eşitsizlikleri eşitlik
olarak sunan anlayışlara karşıyız. Biz, bu ülkede
hangi mezhepten, hangi ırktan, hangi dinden olursa olsun herkesin
arasında eşit, özgür yurttaşlar olarak yaşamasını
istiyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) O zaman askerî kışla
nasıl?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ancak, değerli
arkadaşlarım, ulusal davranışlara karşı ulusal
duyarlılık karşısındaki davranışları
ırkçı, şoven yaklaşımlar olarak sunmak doğru
değildir. Biz, burada, düzenlenen yasadaki eleştirilerimizi yaparken,
bunlar, Siz azınlıklara hakları tanımak istemiyor
musunuz? Biz, elbette ki Müslüman olmayan azınlıklara hakları
tam olarak alsınlar, yasal olarak tanınan hakları tam olarak
kullansınlar diyoruz. Hiç kimse zannetmesin ki, biz, Türkiyede
azınlıklara az hak verilmesini istiyor değiliz. Çağdaş
bir ülkede, Avrupa Birliği ülkelerinde azınlıklara hangi haklar
veriliyorsa biz de onu vermeye hazırız. Hiç kimseden daha
insancıl değiliz, ama Türkiyenin ulusal çıkarları koruma
konusunda da hiçbir ülkenin gerisinde kalamayız değerli
arkadaşlarım.
Biz, gayrimüslim oldukları için, azınlık, hak
mı verilsin diyor. Peki, gayrimüslim oldukları için, Türk
yurttaşlarından daha fazla hak tanıyan ayrıcalıklar
mı tanınsın?
Bugün burada tartışılmakta olan Yasa bugüne kadar
görüştüğümüz diğer yasalar gibi rutin bir yasa değildir.
Sayın Komisyon Başkanımızın da söylediği gibi
siyasal sonuçları olan, Türkiye halkını yakından
ilgilendiren bir yasadır.
Sayın milletvekilleri, Sayın Komisyon
Başkanımızın ve Sayın Bakanımızın
konuşmalarını izlerken hayretler içinde kaldım; sanki bu
Yasayı Avrupa Birliğinin dayatmaları sonucunda
çıkarmıyoruz. Sayın Bakan, Sayın Komisyon Başkanı
gerçekleri söylemiyorlar. Bakın, 22nci Dönemde, Avrupa Birliği uyum
yasaları çerçevesinde, Avrupa Birliği istediği için
birtakım yasaların çıkarılması adına Meclis
olağanüstü toplantıya çağrıldı. O listede
Vakıflar Yasasının adı var mıdır yok mudur?
Ondan sonra, 22nci Dönemde Vakıflar Yasası görüşülmüş
müdür görüşülmemiş midir?
Değerli milletvekilleri, bu Vakıflar Yasası 22nci
Dönemde görüşüldü. Cumhuriyet Halk Partisinin o dönemdeki
milletvekillerinin tüm itirazlarına rağmen bu Yasa yanlış
bir şekilde çıkarıldı. Bu Yasa Avrupa Birliğinin
dayatmaları sonunda çıkarıldı. Hükûmet yetkilileri Türk
halkının yararına olduğu için, Türkiyeye hak ve
özgürlükler getirdiği için birtakım yasal düzenlemeler
yapıldığını söylüyorlar.
Şimdi ben size soruyorum: Bu Yasanın Türk halkına
getirdiği yararlar nedir? Komisyon Başkanımız
açıkladı, ben anlayamadım; Bakan açıkladı,
anlayamadım. Eğer böyle bir düzenleme yapılacaksa bizim
elimizdeki yegâne belge Lozan Antlaşmasıdır, Lozan
Antlaşmasına bakılması gerekir.
Bir yandan, büyük devlet olmak, alicenaplık göstermek
adına bu Yasayı çıkaralım diyorlar, öbür yandan da,
mütekabiliyet ilkesini biz koydurduk diyorlar. Hükûmetin Komisyona
getirdiği metinde mütekabiliyet esası yok değerli
arkadaşlarım. 22nci Dönemin tüm tutanaklarını inceledim.
Orada Cumhuriyet Halk Partili üyelerin ikazları ve itirazlarından
sonra önergelerle bu getiriliyor. Şimdi, biz şunu söylüyoruz: Avrupa
Birliği ülkesi olan Yunanistanda, Yunanistan iç hukuku var, Avrupa
Birliği hukuku var. Avrupa Birliği önce Yunanistana gitsin,
Yunanistanda Müslüman Türk azınlığa hangi haklar veriliyorsa,
ondan sonra gelsin Türkiyeye desin ki Avrupa Birliği ülkelerinde
Müslüman Türk azınlığına Yunanistanda bu haklar veriliyor.
Siz de bunları verin. Biz de onu verelim değerli
arkadaşlarım.
Biz, hiçbir zaman alicenaplık adına, büyük millet olma
adına yasalarda sağlanılan hakları bir kenara
bırakarak, ondan daha fazlasını veremeyiz. Bunun adı büyük
millet olmak değildir. Bunun adı alicenaplık değildir.
Bunun adı emperyalizme teslim olmaktır. Bunun adı
teslimiyetçiliktir değerli arkadaşlarım. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bu Yasanın derhal geri çekilmesi
gerekiyor. Bu Yasanın Türk halkına vereceği hiçbir fayda
yoktur. Bu Yasayla Lozan ihlal edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, cemaat
vakıflarının yeni taşınmazlar edinmesiyle ilgili,
bağış ve yardım almasıyla ilgili hükümler Lozan
Antlaşmasının 40ncı maddesine açıkça
aykırıdır. Bakın, Anayasamızın 69uncu maddesine
göre bir siyasi parti yurt dışındaki kuruluşlardan,
yabancı devletlerden ve Türk olmayan kişilerden yardım
aldığı zaman bu temelli kapatılma nedenidir. Siyasi
partiler için bile böylesine temelli kapatılma nedeni olarak öngörülen bir
olgu, bu Yasada vakıflara bir hak olarak tanınmaktadır.
Cemaat vakıfları emperyalizmin ve Avrupa Birliğinin
bize yaptığı dayatmadır. Bu Yasa cemaat
vakıflarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
azınlık
vakıflarını mülhak statüsünden çıkarmış
olmakla, bunları denetlenemez bir hâle sokmuş olmaktadır. Bu
Vakıflar Yasası, AKP sözcülerinin ve Sayın
Bakanımızın iddia ettiği gibi, Türk ulusuna, Türk milletine
hiçbir hayır getirmeyecektir değerli arkadaşlarım.
Burada bir soruyu sorarak inmek istiyorum: Azınlıklar
Tali Komisyonunda 2005in Mayıs ayında, o dönem vakıflardan
sorumlu Devlet Bakanının katıldığı bir
toplantıda, Lozanın mütekabiliyet ilkesinin
kaldırılması kararlaştırılmış
mıdır kararlaştırılmamış mıdır?
Sayın Bakan çıksın onu burada söylesin. Eğer,
kararlaştırıldıysa kararlaştırıldı diye
itiraf etsin, kararlaştırılmamışsa
kararlaştırılmadı desin.
Değerli arkadaşlarım, bu Yasayla Lozan tek
taraflı olarak AKP Hükûmeti tarafından ilga edilmek isteniyor. Bu
anlayış, Sevri hortlatan bir anlayıştır. Biz Sevri
Lozanla yırttık değerli arkadaşlarım.
Daha görüşlerimi ileride sunmak üzere, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yozgat milletvekili
Sayın Mehmet Ekici.
Buyurun Sayın Ekici.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Hatay
milletvekilimiz Sayın Süleyman Turan Çirkin konuşacak.
BAŞKAN Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇİRKİN TURAN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; onuncu
Cumhurbaşkanımızca bir daha görüşülmek üzere Meclise iade
edilen 5555 sayılı Vakıflar Kanununun 27nci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Partim ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Her şeyden evvel, bu Kanuna muhalefetimizin gayrimüslim
vatandaşlarımızla doğrudan bir ilişkisi
olmadığını kesinlikle belirtmek isterim. Milliyetçi Hareket
Partisi, Türk milletinin menfaatleri açısından siyasi bir
tavırla bu Kanuna karşıdır.
Benim ilim Hatayda binlerce gayrimüslim
vatandaşımız yaşamaktadır. Türkiyede tek Hristiyan
belediye başkanı Hatayın Arsus Belediyesi Belediye
Başkanıdır. Bu vatandaşlarımız devletine
bağlı, vatansever, çalışkan, namuslu insanlardır. Bu
vatandaşlarımızın istedikleri kadar mal mülk edinmesinde
bir kısıtlama da yoktur. Burada asıl yapılan,
azınlık vakıflarının sırtından
yabancılara sınırsız hak verilmesidir.
Dolayısıyla, Kanuna muhalefet eden bizlerin neredeyse
azınlık düşmanlığı, ırkçılıkla
suçlanması yersiz, sığ, ucuz bir polemiktir, kimsenin hakkı
ve haddi de yoktur. (MHP sıralarından alkışlar) Çünkü,
onlar bizim onurlu ve eşit vatandaşlarımızdır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti Avrupa Birliğine
uyum adı altında Türkiyenin başına çorap örülmesine
müsaade edecek bir kanunu, yapılan bütün uyarılara da kulak
tıkayarak, tekrar Meclis Genel Kuruluna getirmiştir. Uzun süredir
Avrupa Birliğinin her fırsatta dile getirdiği, her ilerleme
raporunda ele aldığı Vakıflar Kanunu dayatması, cemaat
vakıflarının hukuki statüsüne köklü değişiklikler
getirmektedir. Kanunda yer alan maddeler gerek Türkiyenin kurtuluş
sözleşmesi olan Lozan Barış Anlaşmasına ve ülkenin
güvenliğine gerek Anayasadaki yürütmeyle ilgili maddelere
aykırı oluşu bir yana, kanun yapma tekniği
açısından da önemli sorunlar içermektedir.
Azınlık vakıflarının mal edinme
haklarını dinsel, hayri, sosyal ve eğitim ihtiyaçlarını
karşılamak şartıyla sınırlandıran Lozan
Barış Anlaşması, Vakıflar mal edinebilir,
malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilir. ifadesiyle devre
dışı kalmaktadır. Bunun yanında azınlık
vakıfları Türk Medeni Kanununun hükümlerine göre kurulan
vakıflarla eş değer statüye kavuşturulmaktadır.
Anadoluda isimsiz ve mirasçısı bulunmayan ve hazineye geçmiş
pek çok kilise, şapel ve manastırın tekrar azınlık
vakıflarına verilmesi bu Kanunla mümkün olacaktır. Burada
taşınmazların ne sayısı ne de boyutu konusunda hiçbir
ön çalışma yapılmadığı için, ciddi anlamda, bu
yönde suistimallerin olacağı daha şimdiden ortaya
çıkmıştır.
Bu düzenlemenin hem uygulamada haksız talepleri tetikleyici
hem de hukuk düzenine olan güveni sarsıcı bir nitelik
taşıdığı da su götürmez bir şekilde
ortadadır. Türkiye, bu Kanunun çıkışıyla,
azınlık mallarına el konduğu iddiasını da
doğrudan kabul etmiş olacaktır. Kaldı ki, önceki günlerde
Türkiye Cumhuriyetinin bir Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin,
Meclis Genel Kurulunda Eğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı,
farklı dinden, farklı kültürden bir kişi veya kişiler bir
vakıf kurmuşlarsa, bu vakıfların eğer ellerinden
birtakım gayrimenkuller alınmışsa, ki alınmıştır
diyerek Türk devletini uluslararası kuruluşlara ihbar etme gafletinde
bulunarak maksadını aşmıştır. Azınlık
mallarına el konulduğu iddiasının kabul edilmesinin
ardından, önce üçüncü kişilere geçmiş malların iadesi,
arkasından yüklü tazminat davaları, bu da yetmeyince, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararları önümüze gelecektir.
Sayın milletvekilleri, arkasında kimin olduğu belli
olan, sonunun nereye varacağı bir kısım güçler
tarafından önceden hesaplanan bu oyunun sergilenmesine peki siz neden izin
veriyorsunuz? Türkiyeyi ABye uyduralım derken, atı alan
Üsküdarı çoktan geçmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Kanunun 25nci maddesiyle
yabancı vakıflar sınırsız gayrimenkul satın
alabilme imkânına sahip olacaktır. Bu, Tapu Kanununu devreden
dışarı çıkaran bir uygulamadır. Bu Kanunla özellikle
yabancı kuruluşlardan yardım alıp verme imkânının
tanınması, yabancılara toprak satışında
getirildiği iddia edilen kısıtlamaları fiilen anlamsız
hâle getirmektedir. Bu vakıfların Yunanistandan, ABDden, AB
fonlarından aldığı destekler ortadadır. Şimdi
kurulacak vakıflar Türk kuruluşu sayılacaklarından, hiçbir
sınırlama olmaksızın mülk de edinebileceklerdir. Bugün
bile, Rum Patrikhanesinin bulunduğu Balatta birçok ev gayrikanuni bir
şekilde el değiştirerek İtalyanların kontrolüne
geçmişken, bu Yasanın kabulüyle, İstanbulda küçük bir Vatikan
oluşması da işten bile değildir.
Bu Kanunla, vakıfların uluslararası
ilişkilerinde her türlü sınırlandırma
kaldırılmaktadır, çünkü yeni Yasa, vakıfların yurt
dışı ilişkilerini devlet kurumlarının takip etme
yetkisini de içermemektedir.
Yasada vakıflar, yurt içi ve yurt dışından
ayni ve nakdî bağış, yardım alıp yardımda
bulunabileceklerdir, ancak bu konuda herhangi bir izin müessesesi
getirilmemiştir.
Yasada öngörülen özgürlükler derneklere bile
tanınmamıştır. Dernekler Kanununa göre, yabancı
dernekler, Dışişleri Bakanlığının
görüşü alınmak suretiyle İçişleri
Bakanlığının izniyle Türkiyede faaliyette bulunabilirler,
temsilcilik ve şube açabilirlerken, bu Yasayla birlikte, madde
hükümlerinin vakıflara uyarlanması yapılmayarak Türk Medeni
Kanununun 117nci maddesiyle getirilen kıyas hükmü de
çiğnenmektedir.
Yine, madde 25te denilmektedir ki: Vakıflar, vakıf
senetlerinde yer almak kaydıyla, amaç ve faaliyetleri doğrultusunda
uluslararası faaliyet ve iş birliğinde bulunabilirler. Yabancı
vakıfların Türkiyede ne tür faaliyette bulunacağı, hangi
amaca hizmet edeceğinin denetimi nasıl yapılacaktır? Bugün
bir Türk kurumu olmasına rağmen ekümenliği ve Heybeliada Ruhban
Okulunun açılmasını elçilerle dayatmaya çalışan,
İstanbulu Konstantinopolis olarak nitelendiren, İstanbulda Kin
Kapısını hâlen açmayan Patrikhanemizin kuracağı ve
kurduracağı vakıfların amaçlarını Helenizm olarak
mı açıklayacaktır? Ya da Ermeni diasporasını
desteklemek amacıyla kurulacak bir vakıf, vakıf senetlerinde bu
amaçla mı çalışacağını belirtecektir? Ermeni
cemaati vakıfları uzun zamandır Anadoluda
araştırmalar yaparken, Ermeni Patriği Mutafyan Anadoluda
binden fazla kilise, dört yüzden fazla manastır vardı, kırk bir
tane kalmış, bir kültür yok oluyor. deyip dururken neyin
amacından bahsediyorsunuz? Zeugma, Ani Harabeleri, Akdamar, Hasankeyf
neden uzun zamandır Avrupa Birliğinden gelen heyetlerin özel ilgi
alanının içinde yer alıyor? Bir kez daha soruyorum: Amacın
denetimi nasıl olacaktır?
Yine, bu Kanunun 25inci maddesine göre, vakıflar,
vakıf senedinde yazılı olmak kaydıyla yurt
dışı faaliyetlerde bulunup, şube ve temsilcilikler
açacaktır. Burada kasıt, sadece ve sadece cemaat vakıflarıdır
ki, binlerce vakıf üzerinden yabancı ellerin ülkemize sokulması
anlamına gelmektedir. Dünyanın hangi ülkesinde yabancı
vakıfların faaliyet göstermesine izin verilmektedir? Dahası
vakıf, vakıftır. Şubelerin olması, temsilcilik
açılması nasıl bir şeydir?
Sayın milletvekilleri, düzenlemenin Avrupa Birliğine
uyumla hiçbir alakası da yoktur. AB hukukunda zaten vakıf
mevzuatı var mıdır ki, buna uyum sağlayalım! Neyin
uyumu bu! Bitmeyen ihtirasların mı! Sonu gelmeyen dayatmaların
mı! Bu dayatma stratejisi başarıya ulaşırsa, hiçbir
medeni memlekette olmayan bir cemaat vakfı kamburu, hiçbir hukuksal
yükümlülüğü bulunmamasına rağmen, Türkiyenin sırtına
vurulmuş olacaktır.
Vakıflar Kanununun önümüze gelen maddeleri,
bırakın Lozanın araştırılmasını,
Sevri aşan, Türkiye Cumhuriyetinin intiharına yol açacak
hükümlerden oluşmaktadır. Yapılmak istenen, yaklaşık
bir yüzyıl önce kanla elde ettiğimiz hakkı, kendi Meclisimizde,
kendi elimizle kanun çıkararak geri vermektir. Bu hangi akıl ve
mantığa sığar! Bunu ne tarih affeder ne de gelecek nesiller
sayın milletvekilleri. Yapılmaya çalışılan, bütün
vakıfların mevzuatını tek kanunda birleştirmek
bahanesiyle, vakıf hukukunu karmaşık hâle getirip devletin
hukuksal zemin kaybetmesini sağlayacak bir dayatmadır.
Yasanın ikinci ayağı da şudur:
Vakıfların yurt dışından sınırsız
bağış alabilmesi sonucunda -civar ülkelerde
yaptığı bilinen- Soros tipi fonların rahatça ve
sınırsızca hareket edebileceği yasal bir zemin
oluşmaktadır. Türkiye düşmanı diasporanın ve lobilerin
bizzat ülkemizde barınabileceği hukuksal zemin, bizzat Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından temin edilecektir. Cemaat
mensuplarının vakıflarının da, onların elinde
kalmayacağı gün gibi aşikârdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çirkin.
SÜLEYMAN TURAN ÇİRKİN (Devamla) Çünkü, para
alanın emir de alacağı bir genel kuraldır.
Sonuç olarak, bu Kanun, şeklî bakımdan nasıl
nitelenirse nitelensin, milletin Meclisinden çıkacaktır, ama milletin
vicdanında karşılığını bulamayacaktır.
Çünkü, AKP dışında hiçbir siyasi parti bu Kanuna destek vermemiş,
tam tersine hiç görülmemiş derecede bir şiddetle de karşı
çıkılmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, sorun,
inatlaşarak güya Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını
koruma sorunu değil, Türkiyenin bekasını gözetme sorunudur.
Düzeltilebilir bir yanı olmayan bu Kanuna oy verecek milletvekili
arkadaşlarımın, parti disiplini ve kişisel ikballerine
değil, ettikleri yemine bağlı kalarak oy kullanacaklarına
inanıyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin ) Allaha havale ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çirkin.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Gültan
Kışanak, Diyarbakır Milletvekili. (DTP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kışanak, buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha görüşülmek üzere
Cumhurbaşkanı tarafından Meclisimize gönderilen Vakıflar
Kanununun 25inci maddesi üzerinde grubumuzun görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bu Yasanın bu maddesinin neler getirdiğini
tartışmak yerine
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Neler götürdüğünü
tartışalım.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) -
bizim burada Türkiye Büyük Millet
Meclisi mensupları olarak gösterdiğimiz tutum ve
davranışın, kullandığımız üslubun ve
yaklaşımın toplumda nasıl bir yankı
uyandırdığını hesaba katmak zorunda olduğumuzu
hatırlatmak istiyorum.
Bizler her şeyden önce toplumun önünde bir modeliz. Bizim
buradaki yaklaşımlarımız, bizim buradaki
tutumlarımız, bizim buradaki zihniyetimiz ve
anlayışımız, toplumda mutlaka ki bir
yankısını ve yansımasını bulmaktadır. Acaba,
bu kürsüye çıkan değerli milletvekilleri konuşurken
kullandıkları kelimelerin, üslubun, tercih ettikleri
yaklaşımın, bugün bu Yasa geçerken büyük bir dikkat ve merakla
bu süreci takip eden ve azınlık hukukuyla vatandaşımız
olarak bu ülkede yaşayan binlerce yurttaşımızın
nasıl yaralandığını hesaba katıyorlar mı?
Acaba, biz burada bu konuşmalarımızla bu binlerce insana
nasıl siz bizimle eşit değilsiniz mesajını veriyoruz,
buna hakkımız var mı? Bu soruyu soruyorlar mı? (DTP
sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Kim diyor? Öyle bir şey mi
var? Nereden çıkartıyorsunuz?
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) Yurttaşlık hukuku,
dünyada şu anda gelinmiş ve bireylerle devlet arasındaki
ilişkiyi tanımlayan en iyi hukuktur. Bunun üzerinde başka
hukuklar aramak ve başka hukuklara bağlayarak insanların hak ve
özgürlüklerini kısıtlamaya kalkışmak
çağdaşlıkla örtüşecek bir yaklaşım değildir.
Bugün, ekranları başında ya da gazete satırlarından
buradaki yaptığımız tartışmaları dinleyen
azınlık mensubu yurttaşlarımız, nasıl
ötekileştiriliyor, nasıl bu ülkeye
yabancılaştırılıyor, nasıl ikincil duruma
itiliyor, acaba hangi duygular içerisindeler? Hiçbirimiz empati yapma
ihtiyacı duyduk mu? Kendimizi bir Ermeninin, bir Rumun, bir Yahudinin,
Musevinin yerine koymak ihtiyacı hissettik mi? Acaba, bu ülkenin bir
Ermeni yurttaşı olarak ben yaşasaydım ve bugün, benim
Meclisimde, beni bu kadar ötekileştiren bir dil ve üslup kullanılarak
bir yasa görüşülseydi ben neler hissederdim diye düşündük mü? Bütün
bunları düşünmek zorundayız arkadaşlar ve bütün
bunların yanı sıra, Ogün Samastları nasıl
yarattığımızı da burada
kullandığımız dil ve üslubun, burada ortaya koyduğunuz
zihniyetin, nasıl bu ülkede ayrımcılığa,
köktenciliğe, ötekileştirmeye, dışlamaya, reddetmeye, hatta
bütün bunları birleştirdiğinde kendinde yok etme
hakkını görmeye yol açtığını düşünüyor
muyuz?
Evet, Sevgili Hrantla ilgili duruşma birkaç gün önce
yapıldı, hepimiz izledik. Sevgili Hrantın çok güzel bir sözü
vardı: Bize, her zaman, sanki bu ülkenin topraklarında gözümüz
varmış gibi yaklaşılıyor. Doğrudur, bu ülkenin
topraklarında gözümüz var ama çalıp bir yerlere götürmek için
değil, taa en derinine gömülmek için. demişti ve nihayetinde de
böyle oldu. (DTP sıralarından alkışlar)
Biz, burada konuşurken gerçekten yurttaşlık
hukukuna bağlı kalarak yurttaşlarımıza eşit
haklar tanıma, eşit yaklaşım gösterme, onların hak ve
özgürlüklerini koruma adına konuşmak ve yasaları bu çerçevede
tartışmak zorundayız. Oysa bugün burada yapılan
tartışmalarda daha çok millî güvenlik,
bağımsızlık, egemenlik kavramları üzerinde durulup,
sanki yurttaşlarımıza eşit haklar verirsek bunların
tehlike altına gireceği gibi bir izlenim yaratılmak isteniyor.
Eğer biz bu izlenimi yaratırsak, gençlerimiz de Ülke elden gidiyor!
diyerek kalkıp azınlık yurttaşlarımızın
canlarına kastetme hakkını kendinde görebilirler. Böyle bir
atmosferi yaratmaya Türkiye Cumhuriyeti Millet Meclisinin hakkı yoktur.
Kimsenin bu kürsüyü böyle kullanmaya hakkı olmadığını
düşünüyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
Vatandaşlık hukukunun en temel değerleri, yasalar
önünde eşit olmak, mülkiyet ve örgütlenme hakkına sahip olmak, din ve
vicdan özgürlüğüne sahip olmaktır. Bugün burada sıkça sözü
edilen Lozana aykırı bir düzenleme yapılıyormuş gibi,
sanki Lozan delinmek isteniyormuş gibi anlatılmaya
çalışılan yaklaşımlarda bunların hangisinin ihlal
edildiğini görüyoruz? Eğer Lozanı ele alacaksak, Lozanın
bu hakları koruyan bir hüküm olduğunu ele alıp bu haklar
eğer ihlal ediliyorsa ona karşı çıkmamız lazım.
Lozan bu hakları koruma altına alan bir yasadır. Bugün bu
hakların burada çıkarılacak yasalarla yeniden düzenlenmesinin,
bu hakları delmek, buna aykırı olmak gibi bir iddiayı hangi
hukuk mantığıyla bağdaştırıyor
arkadaşlar, bunu da anlamıyorum.
ŞENOL BAL (İzmir) Anlayamazsın.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) Bugün, Türkiye, Avrupa
Birliği üyelik sürecinde ve altına imza koyduğu
uluslararası hukukla kendini bağlı hisseden bir ülke.
Bunların en başında da Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi gelmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
de yine dayandığı en temel yaklaşımlar,
vatandaşların yasalar önünde eşit olması, hak ve
özgürlüklerini eşit bir şekilde kullanmasıyla ilgilidir. Oysa,
görüşülen 25inci maddede sanki böyle yasa önünde bir eşitlik
sağlanıyormuş gibi bir düzenleme var. Tüm vakıflar için,
vakıf senedinde yazılı olmak kaydıyla, yurt
dışında faaliyet yürütmek, şube açmak, yurt
dışındaki birliklere üye olmak, oradaki örgütlenmelere dâhil
olmak hakkının önü açılıyormuş gibi gözüküyor. Oysa,
bizler biliyoruz ki cemaatlere ait olan vakıflar Osmanlı döneminde
kurulan vakıflardır ve bunların vakıf senetleri yoktur. Bu
maddenin kendisi bizatihi bu tanımla birlikte bir
ayrımcılık içermektedir. Yasalar önünde eşitlik ilkesini,
getirmeye çalıştığımız bir yasayla ihlal
etmekteyiz. Eğer bütün vakıflar aynı hukuka tabi olacaklarsa
neden cemaat vakıflarının bu Yasa maddesinde tanımlanan
haklardan yararlanmasını engelleyecek bir tanımlama buraya
koyduk? Eğer gerçekten eşitlik haklarından bahsedeceksek bu
tanımlamanın, yani vakıf senetlerinde yer almak kaydıyla
ibaresinin buradan çıkarılması gerekiyor. Bu hüküm burada yer
aldığı müddetçe, bu tanımlama burada yer
aldığı müddetçe, cemaat vakıflarıyla diğer
vakıflar aynı statüde olamayacak, yurt dışında hiçbir
faaliyet yürütemeyecek, yurt dışında hiçbir şube
açamayacak, yurt dışındaki herhangi bir kuruluşa üye
olamayacaklar. Bu nedenle, öncelikle Yasadaki bu tanımlamanın
değiştirilmesini ve onlara da aynı hakların
tanınması gerektiğini düşünüyoruz.
Burada -bilmiyorum- arkadaşlarımızdan acaba gidip
bir cemaat vakfını ziyaret eden veya bir cemaat okulunu ziyaret eden,
onların bir hastanesini ziyaret eden, bu vakıfların, bu
teşekküllerin onlar için ne anlama geldiğini görmek ihtiyacı
duyan arkadaşımız oldu mu? Bu cemaatlere mensup
yurttaşlarımızın bütün sosyal ihtiyaçları bu
vakıflar aracılığıyla karşılanmaktadır.
Orada ortaklaşa kutlamalarını yapmakta,
yaşlılarına ortaklaşa bakma imkânına sahip
olmaktadırlar. Geçmişlerini orada hatırlamakta, geleceklerini bu
ülkede kurulu olan bu vakıflarla birlikte yine bu ülkede görmektedirler.
Bu vakıfların
Bugün azınlıklara ait birçok okul
kapandı. Bunun sayısı resmî kayıtlarda da vardır.
Bütün nedeni yurt dışından gerekli kaynağı, desteği
bulamadıkları içindir. Peki neden yurt dışından
diyeceksiniz? Çünkü, onları biz bu topraklarda yaşatmadık.
Onların özellikle genç nüfusu, eğitimli nüfusu, ekonomik imkânlara
sahip nüfusu yurt dışına göç etmek zorunda kaldı. Eğer
biz bunların yurt dışıyla bu bağlarını
kurmalarına imkân tanımazsak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kışanak.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla)
geriye kalan okulların da
kapanması ve bu yurttaşlarımızın sosyal
haklarını kullanmalarının engellenmesi gibi bir durumla
karşı karşıya kalacağız. Ben çok gördüm
örneğini. Bugün Ermeni yurttaşlarımız buradaki okullar
kapatıldığı ve yükseköğrenim hakkı
olmadığı için çocuklarını yurt dışına
göndermek zorunda kalıyorlar. Neden bu ülkede kalmasınlar? Niye
burada okumasınlar? Geçmişleri nasıl ki bu ülkedeydiyse
gelecekleri neden bu ülkede olmasın? Bu soruyu hepimizin sorması
gerektiğine inanıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kışanak.
Şahısları adına ilk söz sırası
Ayşe Türkmenoğlu, Konya Milletvekili.
Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5555 sayılı Vakıflar Kanununun
25inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Vakıf, bir mülkün menfaatlerinin sosyal ve kültürel
hizmetlere tahsis edilmek üzere özel mülkiyetten çıkarılarak kamu
mülkiyetine geçirilmesi şeklinde tanımlanabilir. Bu kuruluşlar,
içerdikleri birey dinamizmi ile üstlendikleri ve görev edindikleri hizmeti
etkin ve verimli olarak yerine getirmektedirler. Aynı zamanda demokrasinin
kökleşmesine, halkın yönetime katılmasına ve bireylerin
yönetimi etkileme gücünün artmasına da neden olmaktadır.
Vakıfların değişik amaçları olmasına
rağmen vakıf kuran açısından temel hedef, yardım etme,
hayırla yâd edilme, arkasında güzel bir iz bırakmaktır.
İlk bakışta çok dağınık alanlara
yayılmış birbirinden farklı görünümler sergileyen
vakıf hizmetleriyle hedeflenen, insan şahsiyetinin, haysiyetinin ve
hayatının korunması ve geliştirilmesi, insanların
hayatta karşılaşabilecekleri maddi ve manevi zorlukların
giderilmesidir. Ayrıca insanların çektikleri ıstırap ve
sefaletin dindirilmesi, hayatın güzelleştirilmesi, sosyal
hayatın her türlü tehlike ve sarsıntılardan korunması
amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununun 117nci maddesi ikinci fıkrasında Derneklerin
uluslararası faaliyette bulunmalarına ve üst kuruluş
kurmalarına ilişkin hükümler kıyas yoluyla vakıflar
hakkında da uygulanır. hükmü bulunmaktadır.
5253 sayılı Dernekler Kanununun uluslararası
faaliyetlere ilişkin 5inci maddesiyle, derneklerin tüzüklerinde
gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere uluslararası
faaliyette bulunabileceği, yurt dışında temsilcilik ve
şube açabileceği, yurt dışında dernek veya üst
kuruluş kurabileceği veya yurt dışında kurulmuş
dernek veya vakıflara katılabileceği belirlenmektedir.
Yine aynı Kanunun 21inci maddesi de derneklerin mülki idare
amirliğine önceden bildirimde bulunmak kaydıyla yurt
dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdî
yardım alabileceği, bildirimin şekli ve içeriğinin
yönetmelikte düzenleneceği, nakdî yardımların bankalar
aracılığıyla alınmasının zorunlu olduğu
hükmünü içermektedir.
Bu durumda, Türk Medeni Kanununda tüzel kişilik hususu
yönünden dernekler ile vakıflar arasında yardım alma ve iş
birliği konusunda bir ayrım gözetilmediği dikkate
alındığında, 25inci maddeyle getirilen düzenlemenin
yürürlükteki mevzuata ve hukuka aykırı bir yanının
bulunmadığı açıkça ortadadır. Kaldı ki Dernekler
Kanununda dernekler arasında uluslararası yardım alma ve
faaliyet konusunda derneklerin türü yönünden herhangi bir ayrıma
gidilmediği de görülmektedir. İlgili maddede hiç ayrım
yapılmadan tüm vakıfların yurt dışında şube
ve temsilcilik açabileceği, hatta yurt dışında
kurulmuş kuruluşlara üye olabileceği belirtilmiş olup, bu
husus, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10uncu maddesindeki kanun
önünde eşitlik ilkesine de uygun, tüzel kişilik yönünden de
demokratik bir açılımdır. Ayrıca bu maddeyle Vakıflar
Genel Müdürlüğüne bildirimde bulunulması zorunluluğu
getirilmiştir. Bu hususun Genel Müdürlükçe sıkı bir şekilde
denetlenmesi ve izlenmesi de ihmal edilmemiş, hukuk devleti ilkelerine
aykırı durumların önüne geçilmek amaçlanmıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğüne tanınan teftiş ve
denetleme yetkisi, vakfın tüzel kişilik kazanmasından önceki
safhada başlayıp vakfın sona ermesine kadarki tüm safhalarda
kendini göstermektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü, teftiş ve
denetlemelerinde birbirinden farklı ve zaman zaman oldukça geniş
yetkilerle donatılmıştır.
Vakfedilen vakıf senedinde denetim organı olarak iradi
bir kurul, örneğin danışma kurulu, denetim ve kontrol kurulu
gibi kurullar öngörmüş olması Vakıflar Genel Müdürlüğüne
kanunun tanıdığı teftiş ve denetim yetkisini ortadan
kaldırmaz. Aynı şekilde, vakıf senedinde teftiş ve
denetim yetkisinin Vakıflar Genel Müdürlüğü haricinde bir makama,
örneğin vakfın gayesinin taalluk ettiği bir bakanlığa
veya bir kamu idaresine ait olacağı da
kararlaştırılamaz.
Sonuç olarak, insanlığın ortak tecrübesine dayanan
vakıflar, ülkemizde yaşayan milyonlarca insanın özgür ve
müreffeh yaşaması kadar gelecek nesillerin mutluluğu
açısından da önemlidir. Sosyal dengelerin kısmen de olsa
vakıflar yoluyla sağlanması, vakıfların
çağdaş, ölçülebilir, denetlenebilir, bürokrasiden uzak bir yapı
ve bütçeye sahip olmasıyla mümkündür. İşte bu Kanunun ana
hedefi ve gayesi de budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vakıf
medeniyetinin öncüsü bir millet olarak, görüşmekte olduğumuz
tasarının bu amaca hizmet edeceği dileğiyle Kanunun
şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni eder,
hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.
Madde üzerinde, Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Hayati
Yazıcı.
Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
müzakeresi yapılmakta olan 25inci maddeyle ilgili olarak Hükûmetimizin
görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
muhabbetle selamlıyorum.
Efendim, geçen haftaki müzakereler dolayısıyla söz
aldığımda şunları söylemiştim: Bu Kanunun
müzakeresi vesilesiyle üç kavram karıştırılmaktadır.
Yabancı vakıf, yabancıların Türkiyeye kuracakları
vakıflar ve cemaat vakıfları birbiriyle
karıştırılmaktadır demiş, yabancı
vakfın ne anlama geldiğini ve yabancıların Türkiyeye
kurduğu vakıflara ilişkin görüşümü arz etmiştim.
Şimdi oradan devamla cemaat vakıflarına ilişkin
görüşümü bu madde müzakeresi çerçevesinde sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, cemaat vakfı söz konusu
edildiğinde hemen bütün konuşmacılar Lozan
Anlaşmasına atıfta bulunmakta ve Lozan Anlaşmasıyla
verilenlerden çok daha fazlasının cemaat vakıflarına bu
Yasa düzenlemesi çerçevesinde verildiği iddia edilmektedir.
Ben şimdi -hepiniz okumuşsunuzdur ama- Lozan
Anlaşmasının 42nci maddesinin üçüncü fıkrasını,
zabıtlara geçmesi bakımından, bir kez daha burada sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bakın değerli arkadaşlar, Lozan
Anlaşmasının cumhuriyet hükûmetlerine yüküm olarak
yüklediği konular neleri içeriyor. 42nci madde, üçüncü fıkra: Türk
Hükûmeti, söz konusu azınlıklara ait kiliselere, havralara,
mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma
sağlamayı yükümlenir. Bu azınlıkların Türkiye'deki
vakıflarına, din ve hayır işleri kurumlarına her türlü
kolaylıklar ve izinler sağlanacak ve Türk Hükûmeti yeniden din ve
hayır kurumları kurulması için, bu nitelikteki öteki özel
kurumlara sağlanmış gerekli kolaylıklardan hiçbirini
esirgemeyecektir.
YILMAZ TANKUT (Adana) Ne alakası var?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Yükümlülüğümüz bu. Azıcık Türkçe biliyorsak, bu
yükümlülüklerin nereye kadar uzandığını, neler
yüklediğini hepimiz gayet iyi anlarız ve getirdiğimiz Yasayla
da bunu kıyasladığınızda bu boyutta
olmadığını görürsünüz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Batı Trakyadaki
Yunanlıların Türklere yaptıklarını anlat.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Bakın, Sayın Genç, hep söz atmayı
alışkanlık hâline getiriyoruz ama ilk defa size bir şey
söyleyeceğim size.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen yerinizden
konuşmayın. Lütfen Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz hakkı vermiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Genç
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Bakın, burası milletin Meclisi. Millet bizi seyrediyor.
Ama sizin davranışınızı görünce acaba yabancı bir
unsur mu var diye üzülecek. Lütfen dikkatli olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Yabancı unsur sizsiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Lütfen dikkatli olun. Söz hakkı var konuşursunuz.
Şimdi, cemaat vakıflarına ilişkin Lozan
Anlaşmasındaki düzenleme, özet olarak önemli maddesi itibarıyla
ifade ettiğim cümleden ibaret. Peki, ne olmuş Türkiyede? Gene
defalarca ifade ettik. Cemaat vakıfları 2762 sayılı
Vakıflar Kanunuyla, 1935 yılında çıkartılan kanunla,
1936 yılında beyanname verme yükümlülüğüne tabi tutulmuş ve
bunlar beyanname vermişler. Beyanname vermekle bu kurumlar vakıf
olarak kabul edilmiş, Türk hukukunda yerlerini almışlardır.
Bakınız değerli arkadaşlar, Osmanlı
hukukunda tüzel kişilik başlangıçta yok. Bunlar da hayır
kurumları. Tüzel kişilik diğer vakıflarda da yok, cemaat
vakıflarında da yok. Ve Osmanlı hukukunda şirketler, 1870
yılında Ticaret Kanunnamesiyle tüzel kişilik
kazanmış, daha sonra da 1909 yılında çıkartılan
bir kanunla, dernekler kanunuyla bu tür kuruluşlara da tüzel kişilik
statüsü verilmiştir ve mal iktisap edebilmeleri, gene geçen konuşmamda
da ifade ettiğim gibi, 1912 yılında çıkartılmış
bulunan Kanunnameyle verilmiştir. İşte cemaat
vakıflarının taşınmaz iktisap etmelerine ilişkin
bu düzenleme 1974 yılına kadar devam etmiş. 74 yılında
Yargıtayın vermiş olduğu bir kararla bu haktan mahrum hâle
gelmişlerdir. Yargıtay öyle uygulamış, öyle
yorumlamış. Bunun arkasında kesinlikle, gene burada dile
getirmeye çalışıldığı tarzda bir kastı
mahsusa aramıyoruz. Yargı kararlarına hepimiz saygı duymak
zorundayız.
Nitekim, bu sebepledir ki yürütme erkiidare Yargıtayın
kararını da dikkate almak suretiyle, cemaat
vakıflarının iktisap ettiği taşınmazların
tapularının iptali ve vakfedenlere rücuen dönüşünü sağlamak
üzere pek çok dava açılmış, 2002 yılına kadar gelinmiştir.
2002 yılında zamanın iktidarı, gene konuşmamızda
sözünü ettiğimiz gibi, 4771 sayılı Kanunu
çıkarmış, cemaat vakıflarının taşınmaz
iktisap edebilmelerinin yolunu açmıştır.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) İktidar değil Sayın Bakan.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sizin de desteğinizle.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, ben sadece bunu bir
tespit olarak söylüyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Tespiti doğru yapın o
zaman!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Bundan dolayı kimseyi suçlamıyorum,
ayıplamıyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Tespiti doğru yapın!
RIDVAN YALÇIN (Ordu) İktidar çıkardı.
diyorsunuz. Bir teklifle geldi ve MHP destek vermedi. Biliyorsunuz bunu.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Bu düzenleme doğru bir düzenleme. Doğru bir düzenleme
yapılmış, 1971 yılında doğru bir düzenleme
yapılmış. Yani siz doğruluğunu kabul edersiniz
etmezsiniz, o sizin takdiriniz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Doğruyu söylerseniz kabul
ederiz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Ha, bize söyleniyor ki: Efendim, iktidara gelir gelmez niçin üç ay
içerisinde, 2003 yılında yeniden bir kanun çıkardınız
vakıflarla ilgili? 4778 sayılı Kanun.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Üç defa! Üç defa!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Gene dikkat ederseniz -biz o Kanunu- 2003 yılında
çıkardığımız 4778 sayılı Kanun, 4771
sayılı Kanunun uygulamasını kolaylaştırmak üzere
çıkardığımız bir kanun. Çünkü 4771 sayılı
Kanun görevli idare organı olarak Bakanlar Kurulunu öngörmüştü. 4778
sayılı Kanunla o yetki Vakıflar Meclisine verilmiş,
dolayısıyla, uygulama kolaylığı getirilmiştir. Bu
Kanunda ve hatta şimdi müzakeresini yapmakta olduğumuz 25inci madde
düzenlemesinde
Demin konuşan arkadaşım da gayet güzel ifade etti.
Demek anlayan anlıyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ne yani, biz
anlayışsız mıyız Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla)
kesinlikle uluslararası faaliyette bulunabilmek için
vakıf senedinde bu doğrultuda bir düzenlemenin yer almış
olması vazgeçilmez koşuldur. Hemen cümlenin başında:
Vakıflar vakıf senetlerinde yer almak kaydıyla... Bu
kayıt aranacak.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, bakın!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Dolayısıyla, cemaat vakıflarında vakfiye
senetleri olmadığı için, böyle bir kayıt da yoksa bu
maddenin ihtiva ettiği çerçevede uluslararası faaliyette
bulunamayacaklar, temsilcilik ve şube açamayacaklardır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yeni Robert kolejlerini nasıl
önleyeceksiniz Sayın Bakanım?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Ben, şimdi bir yasal düzenlemeden bahsediyorum. Şu
kolejler nasıl olacak
Bakın, bir de şu deniyor: Vakıflar doğrudan
doğruya -yabancı vakıflar olsun, cemaat vakfı olsun,
Türkiyedeki mevcut vakıflar olsun- üniversite açamazlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, eğitim amacı
varsa?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Üniversite açması için ayrı bir prosedür var. Onu hepiniz
biliyorsunuz. Bu Meclis kanun çıkartıyor ve oradan
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hoca Efendi her yerde
açıyor, onlar da açar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Şimdi, gene, soru üzerine ifade ettiğim gibi, bu
vakıfların, cemaat vakıflarının taşınmaz
edinimleri Kanunun geçici 7nci maddesinde düzenlenmiş. Oradaki
koşullar aranacak. O koşullar yoksa iktisapları söz konusu
değil. Onun da uygulama maddelerini tekrar olmaması
bakımından burada ifade etmekten sarfınazar ediyorum.
Değerli arkadaşlar, hep şu söyleniyor: Bunlar
denetimden kaçırılıyor, bunların denetimi
yapılmayacak. Lütfen okuyalım, bu tasarıyı okuyalım.
Bir kere, vakıflara bildirimde bulunma zorunluluğu getirilmektedir.
Vakıflar, şube ve temsilciliklerini, iktisap ettikleri veya
değiştirdikleri taşınmaz malları, aldıkları
ve yaptıkları nakdî yardımları, iktisadi işletme ve
şirketleri bildirmekle yükümlü hâle getiriliyor bu Kanunla. Gene, 32nci
maddeye göre, vakıflar her yıl beyanname vermek zorunda. Vakfın
yöneticilerinin isim ve adresleri, bir önceki yıla ait faaliyet
raporları, bütçe ve bilançoları, gayrimenkullerini, mali
tablolarını ve yayınladıklarına dair belgeyi,
işletme ve iştiraklerinin mali tablolarını beyannamede
göstermek zorunda ve bunu her yıl vermekle yükümlü hâle getirilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Denetimlerine gelince, bunlar da bir denetim. Bu mal bildirimleri
alınıp da idarenin raflarında kalacak değil. İdarede
görevli, yetkili birimler, denetmenler, elbette ki bu vakıfları,
demin ifade ettiğim faaliyetleri, varlıkları, eylem ve
işlemleri açısından denetime tabi tutacaklar.
Bunun ötesinde, Vakıflar Genel Müdürlüğü, ayrıca,
bu vakıfları, kanunlara uygunluk ve amaçları
bakımından denetleyecekler. Nelere bakacaklar? Vakfiye ve vakıf
senedinde yazılı şartlara uygun davranılıp
davranılmadığı, yürürlükteki mevzuata uygun yönetilip
yönetilmedikleri, amacı doğrultusunda faaliyette bulunup
bulunmadığı, mallarının ve gelirlerinin vakfiye, 1936
Beyannamesi ve vakıf senedindeki şartlara uygun kullanılıp
kullanılmadıkları, işletmeler açısından
Vakıflar Genel Müdürlüğü de bunları denetleyecektir.
Değerli arkadaşlar, bu kadar geniş kapsamlı,
bu kadar konuyu içeren bir kanun taslağının bu kadar
eleştiriye tabi tutulmasını doğal
karşılıyorum, ama müsaadenizle şunu söylemek istiyorum,
anlamakta zorluk çekiyorum: Bakın, demokrasi örgütlü toplum demektir ve
demokrasilerde sivil toplum kuruluşlarının önemi inkâr edilemez
bir gerçekliktir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Efendim, vakıf sivil toplum
kuruluşu mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(Devamla) Biz istiyoruz, arzu ediyoruz ki toplum örgütlensin, vakıf
kurmak suretiyle örgütlensin, mal varlıklarını, hayır için,
güzel işler için, eğitim için, sosyal faaliyetler için harcasın
ve bunun altyapısını oluşturalım. İşte,
Kanun bunları amaçlıyor. Bu Kanunun hayırlı
olmasını diliyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce
konuşan Hükûmet memuru, bana Sen yabancı unsursun. dedi.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Kendisi söylemedi, başkasının
söylediğini aktardı, ama kendisi söylemiş gibi oldu.
Buyurun efendim.
İki dakika süre veriyorum.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcının konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, millî menfaatimizi koruyan, Türkiye'nin
geleceğini yönlendiren bir kanunu müzakere ediyoruz.
Biz, burada, kimseye karşı peşin hükümlü
değiliz. Biz, uluslararası düzeyde Türkiye Cumhuriyeti devletine
hangi gözle başka devletler bakıyorsa biz de Türkiye Cumhuriyeti
devletinin temsilcileri olarak o gözle bakmak zorundayız.
Biraz önce burada konuşan bir grup sözcüsü milletvekili,
bizi, Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin düşmanı ilan etti. Ben
beklerdim ki
HASİP KAPLAN (Şırnak) Aynen öyle konuştular.
KAMER GENÇ (Devamla) -
bu Hükûmet adına konuşacak
kişi, bu Meclisin böyle bir davranış içinde
olmadığını söylemesi lazım. (MHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, tamam, Lozan
Anlaşmasından bahsediyoruz. Tabii ki Lozan bize hayat veren bir
anlaşmadır.
BAŞKAN Sayın Genç, sataşma üzerine söz...
KAMER GENÇ (Devamla) Sataşma efendim.
BAŞKAN Ama, diğer konulara girmeyin.
KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, yabancı unsur
olmadığımı birtakım kafalara zikretmem lazım.
Şimdi, burada diyoruz ki, Yunanistan, eğer Türkiye
Cumhuriyeti devletine, yani, Batı Trakyada yaşayan Türklere
karşı nasıl bir vakıf yasası getiriyorsa, biz de onu
getirelim. İşte, Hükûmet memuru Siz bunları
anlamıyorsunuz. Birileri burada diyor ki: Biz vicdan huzuru içindeyiz.
Cüzdana bağlı vicdan huzuru içinde olmayın. Cüzdana bağlı
bir vicdan huzuru içinde olmayın. (AK Parti sıralarından O ne
demek? sesleri) Dolayısıyla biz, huzur içinde olmak için ülkenin
birliğini ve bütünlüğünü savunuyoruz.
Beyler, ben burada ne diyorum ki yabancı unsurum? Yani,
yabancı unsurun kimin olduğu ortaya çıkıyor burada. Çünkü,
yabancı devletlerin menfaatini koruyan, yabancılara bu ülkenin
topraklarını peşkeş çektirmeye çalışan
BAŞKAN Sayın Genç
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ne
diyor bu konuşmacı?
KAMER GENÇ (Devamla)
bu memleketin geleceğini
düşünmeyen, ondan sonra, o kişiler yabancı unsurlar olabilir.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ne diyorsun sen ya!
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin Sayın
Genç, lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, ben yabancı unsur
değilim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Otur yerine!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
asil ve soylu bir vatandaşıyım. Ben, bu asil ve soylu
davranışlarımdan dolayı Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bütünlüğünü savunan bir insanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Efendim, iki dakika verdim. Sataşma için hiç
konuşmadınız.
Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, eğer
Sayın Bakan, Sayın Milletvekiline Siz yabancı bir unsursunuz.
dediyse
KAMER GENÇ (Tunceli) Dedi efendim.
BAŞKAN İzah ettiler efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
bunun tutanaklardan
çıkarılmasını teklif ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Memur da dediler.
Karşılıklı şey
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır efendim, Sayın Kamer
Gençin sözü değil, ama, Sayın Bakan, Sayın Milletvekiline
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Onun savunması size
mi düştü Sayın Şandır?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Savunma meselesi değil hadise.
Ama, bu Meclise ağır bir sözdür, hatırlatmak
açısından...
BAŞKAN Sayın Bakan, bir açıklama yapar
mısınız lütfen.
Böyle demediniz galiba, ama siz yine de bir açıklama
yapın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, dedi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) - Hayır, öylesiniz anlamında
somutlaştırarak bir sözcük kullanmadım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, tutanaklarda var.
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duymuyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) - Ama, siz bu davranışlarınıza devam
ederseniz millet üzülecek, ne oluyor benim Meclisimde diyecek. Bunu ifade
edecek sözcükler kullandım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Milletin karşısına
çıkalım. Buyurun, sokağa çıkalım, görelim.
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz
dolduğundan, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 14 Şubat 2008 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.01