DÖNEM: 23 CİLT: 14 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
65inci
Birleşim
14 Şubat 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Türk Medeni Kanununun kabul edilişinin
82nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı
2.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının, Gümüşhanenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümü
nedeniyle; yapılan yatırımlar ve hizmetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Siirt ilimizde fıstık üretimi ve
fıstık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 milletvekilinin, Türkiye
Kızılay Derneğine yönelik çeşitli iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/124)
B) Tezkereler
1.- Brükselde
yapılacak olan Kültürlerarası Diyalogda Kadının Rolü
konulu toplantıya icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/284)
2.-
Mısır Halk Meclisi Dışişleri Komisyonu tarafından
Mısıra davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonunun davete icabet etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/282)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Konya Milletvekili Faruk Balın konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcının, Bursa Milletvekili Onur Öymenin
konuşmasında şahsına ve Başbakana sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, MHP Grubu adına konuşma
yapan Karaman Milletvekili Hasan Çalışın konuşması
sırasında söylediği ifadeler nedeniyle, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcının,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
OYLAMALAR
1.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresinin 25inci maddesinin oylaması
2.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresinin 26ncı maddesinin oylaması
IX.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazılı Sorular ve Cevapları
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özakın cevabı (7/1611)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Yüreğir Aksantaş toplu
konutlarının teslimatına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/1646)
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin
tüzel kişilik kazanmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/1712)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00te açılarak altı
oturum yaptı.
Birinci ve
İkinci Oturum
İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, Tuzla Tersaneler Bölgesinde iş
kazaları sonucu meydana gelen can kayıplarına,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, geçtiğimiz günlerde meydana gelen tren
kazalarına, Almanyanın Ludwigshafen kentinde 9 Türkün ölümüyle
sonuçlanan yangına ve İstanbul Zeytinburnu ilçesinde yaşanan
patlamaya,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik cevap verdi.
Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, AK Parti Hükûmetleri döneminde Ardahanda
gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan projelere ilişkin
gündem dışı bir konuşma yaptı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanununun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri
gönderilen maddelerinin görüşmelerine devam edilerek 14üncü maddesi,
görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
9/11/2006 tarihli
ve 5555 sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89uncu ve
104üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporunun (S.
Sayısı: 98) 16ncı maddesinin görüşmelerine
başlanılmadan önce, MHP Grup Başkan Vekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
tarafından verilen ve ilgili maddenin Cumhurbaşkanınca,
Anayasaya ve Lozan Antlaşmasına aykırı olduğu
gerekçesiyle veto edildiği; Sayın Başbakanın, bu Kanunun
menfaatleri koruduğunu ifade etmesi, ancak bu menfaatlerin ne
olduğunu belirtmemesi nedeniyle bu ifadenin içinin doldurulması
gerektiği, bunun için de menfaatlerimizin korunması konusunda yeterli
bilginin verilmesi amacıyla İç Tüzükün 70inci maddesi
uyarınca, konunun kapalı oturumda görüşülmesine ilişkin önergeleri
üzerine kapalı oturuma geçildi.
Üçüncü Oturum
(Kapalıdır)
Dördüncü,
Beşinci ve Altıncı Oturum
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanununun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri
gönderilen maddelerinin görüşmelerine devam edilerek 16ncı maddesi
kabul edildi, 25inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Tunceli Milletvekili Kamer Genç,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcının konuşmasında şahsına
sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.
14 Şubat 2008 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime 20.01de son verildi.
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Bingöl |
|
Konya |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
Yaşar TÜZÜN |
|
|
|
Bilecik |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.:91
II.- GELEN KÂĞITLAR
14 Şubat 2008 Perşembe
Tasarı
1.- Tapu Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/526) (Plan ve Bütçe; Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.2.2008)
Rapor
1.- Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S.
Sayısı: 109) (Dağıtma tarihi: 14.2.2008) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 Milletvekilinin, Türkiye
Kızılay Derneğine yönelik çeşitli iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/124) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/02/2008)
14 Şubat 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 65inci Birleşimini açıyorum.
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, çoğunluğumuz yoktur, yoklama istiyoruz.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayımız yoktur, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayımız vardır.
Sayın milletvekilleri,
görüşmelere başlamadan önce, 13 Şubat 2008 tarihli 64üncü
Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin, İç
Tüzükün 71inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz
gerekmektedir.
Bu nedenle, sayın
milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve
yeminli görevliler dışındakilerin salonu
boşaltmalarını rica ediyorum.
Tutanak özeti okunduktan
sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.
Sayın İdare
Amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon
boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini
rica ediyorum.
Şimdi, kapalı
oturuma geçiyoruz.
Kapanma Saati: 14.17
ÜÇÜNCÜ OTURUM
(Kapalıdır)
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin
kapalı oturumundan sonraki Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Türk Medeni Kanununun kabulünün 82nci yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen, Adana Milletvekili Nevingaye Erbatura aittir.
Buyurun Sayın Erbatur.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Türk Medeni Kanununun
kabul edilişinin 82nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Medeni
Kanununun kabulünün 82nci yıl dönümü nedeniyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Türk Medeni Kanunu, bir hukuk
metni olmanın çok ötesinde, Atatürk devrimlerinin temeli, dinsel hukuk
düzeninden laik hukuk düzenine geçişin belgesi, bir hukuk ve uygarlık
anıtıdır.
30 Ağustos 1925
yılında Kastamonuyu ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk şu
konuşmayı gerçekleştirmiştir:
Bir sosyal toplum, bir
millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmuştur.
Kabul edilebilir mi ki, bir kitlenin bir parçasını yükselttirelim,
diğerini görmezlikten gelelim de, kitlenin tamamı yükselebilsin?
Olabilir mi ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle
bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin?
Şüphe yok, yükselme adımları, dediğim gibi iki cins
tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve yükselme ve yenilenme
alanında birlikte aşama kaydetmek gereklidir. Böyle olursa devrim
başarılı olur. Mutlulukla gözle görülmektedir ki, bugünkü
hareketimiz gerçek amaca yaklaşmaktadır. Her halde daha korkusuz
olmak gerektiği açıktır.
Bazı yerlerde
kadınlar görüyorum ki, başına bir peştamal veya buna benzer
bir şeyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere
karşı ya arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu
davranışın anlam ve işareti nedir? Efendiler, medeni bir
millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu ilkel duruma girer
mi? Bu durum milleti çok gülünç gösteren bir görüntüdür. Derhal düzeltilmesi
gereklidir.
Bu söylemin üzerine hukuk
alanındaki çalışmalara hız veren Atatürk, kadının
bir birey olarak toplum içerisinde yer alabilmesi için dinî hükümler içeren ve
kadını ikincilleştiren Mecellenin bir an evvel yürürlükten
kaldırılması gerektiği gerçeğiyle hareket etti ve 17
Şubat 1926 tarihinde Türk Medeni Kanunu Türkiye Büyük Meclisinde kabul
edildi.
Bu Kanunun genel gerekçesini
yazan Mahmut Esat Bozkurt, böylesi bir kanuna neden gereksinim duyulduğunu
Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti'nin tedvin edilmiş bir Medeni Kanunu
yoktur. Yalnız, sözleşmelerin küçük bir kısmına
değinebilen Mecelle vardır
Mecelle'nin kuralı ve ana çizgileri
dindir. Halbuki insanlık yaşamı, her gün hatta her an
esaslı değişikliklerle karşı
karşıyadır. Bunun değişikliklerini, yürüyüşünü
hiçbir zaman bir nota çevresinde saptamak ve doldurmak mümkün değildir.
Kanunları dine dayalı olan devletler kısa bir zaman sonra
ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve isteklerini karşılayamazlar. Çünkü
dinler değişmez hükümler belirtirler. Yaşam yürür; ihtiyaçlar
hızla değişir, din kanunları, kesinlikle ilerleyen
yaşamın önünde biçimden ve ölü sözcüklerden fazla bir değer, bir
anlam ifade edemezler. Değişmemek dinler için bir zorunluluktur. Bu
bakımdan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması günümüz
uygarlığının esaslarından ve eski uygarlıkla yeni
uygarlığın en önemli ayırt edici özelliklerinden birisidir.
Esaslarını dinlerden alan kanunlar, uygulanmakta oldukları toplumları
indikleri ilkel dönemlere bağlarlar ve ilerlemeye engel belli
başlı etken ve nedenler arasında bulunurlar
Kuşku yoktur
ki, kanunların amacı herhangi bir gelenek ve görenek veya yalnız
vicdanla ilgili olması gereken dinsel hükümler değil, siyasal, toplumsal,
ulusal birliğin her neye mal olursa olsun güvencesi ve tatminidir.
demektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçen seksen iki yılda
kadınlarımız çoğunlukla haklarının farkında
olmadıkları için ya da haklarını nasıl
kullanacaklarını bilmedikleri için yahut da haklarını
kullanabilecekleri araçlara ulaşmada sıkıntı
yaşadıkları için kadın-erkek eşitsizliği
arasındaki uçurum da giderek artmıştır. Bu sorunların
acil çözümü gerekmektedir. Kadınlar evde, iş yerinde ve toplumsal
yaşamda güçlenmeli, evdeki karar alma mekanizmasında eşit
biçimde söz sahibi olabilmelidir. Ekonomik yaşamda kadının
görünür kılınması, bir anlamda, kaynakların daha verimli
kullanılmasını da sağlayacaktır.
Kadınların yönetici
olması da, yine kadınların çıkarlarının korunması
ve toplumsal barışın sağlanması açısından
desteklenmelidir.
Kadınlar, kendi
potansiyellerini geliştirme imkânlarını bulduklarında,
yaşadıkları toplumların da gelişmelerine ivme
katacaklardır. Ancak bunun için de, kadının toplum
hayatında görünür kılınması ve erkekle eşit
şartlara sahip olması birinci koşuldur. Ancak, ister ev
kadını olsun ister çalışan kadın, emeğinin
karşılığını almadan çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Erbatur.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1926
yılında devrimci bir kanun olarak yaşama geçen Türk Medeni
Kanunu, gelişen toplumsal yaşam nedeniyle, 2001 yılında
yeniden düzenlenmiştir. Yeni Kanunda kadın-erkek eşitliği
daha çok ön plana çıkmış, ancak mal ortaklığı
rejimi, Yasanın yürürlüğe girdiği 2002 tarihinden önceki
evlilikleri kapsamamıştır. Böylece, kadınların
emeği görünmez kılınmıştır. Evde yapılan
işleri eğer para verip yaptırsaydık, erkeklerin
maaşları yetmezdi. Kadınlar yoksul, ülkemizdeki gayrimenkullerin
sadece yüzde 8ine sahipler. O zaman, kadınların ev içinde
harcadığı emeğin görünür kılınması gerekir.
Ancak Yürürlük Kanununun 10uncu maddesi, 2002den önce evlenen kadınları
mağdur duruma düşürmektedir. Kanunun
çıkarıldığı dönemde muhalefette olan Sayın Mehmet
Ali Şahin Yürürlük Kanunu 10uncu madde, kadınların
emeğine yapılmış en büyük haksızlıktır.
İktidar olunca bu haksızlığı gidereceğiz.
demişti. Şimdi Sayın Şahin Adalet Bakanı, fakat
konuyla ilgili beş yılı aşkın bir süredir henüz bir
girişimde bulunulmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) Bir cümle daha söyleyip bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) Sayın Şahinin, artık çok yetkili bir konumda
olduğundan dolayı, bu konuda ümit bekleyen, 2002den önce
evlenmiş olan kadınların durumunu da göz önüne alarak, bu
durumun düzeltilmesini bekliyorum.
Bugün, kadınları
baş tacı ettiğiniz bu Sevgililer Gününde, Yürürlük Kanununun
bu maddesinin bir an evvel değişeceğini umuyorum Sayın
Başkan ve sözlerime son verirken, bu vesileyle, cumhuriyeti kuranları
bir kez daha saygıyla anıyor, yüce Meclisimize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erbatur.
Sayın Bakan, konuşacaksınız
herhâlde?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Adalet
Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Türk Kanunu Medenisinin
kabul edilmesinin 82nci yıl dönümü dolayısıyla, gündem
dışı söz alan Adana Milletvekili arkadaşımız
Sayın Erbaturun konuşmasıyla ilgili bir değerlendirme
yapmak için huzurunuzdayım.
Sayın Erbaturun da
ifade ettiği gibi, Türk hukuk inkılabının temel
taşlarından biridir Türk Kanunu Medenisi. 1926 yılının
17 Şubatında Türkiye Büyük Millet Meclisince görüşülerek kabul
edilmiş ve yine, aynı yıl, 4 Ekim 1926 yılında, Borçlar
Kanunuyla birlikte yürürlüğe girmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, geçmişe baktığımızda,
kanunlaşma hareketlerinin, özellikle Batı dünyasında, 18inci
yüzyıldan itibaren başladığını görüyoruz.
Kanunlaşma hareketinden, kuşkusuz ki, Osmanlı
İmparatorluğu da etkilenmiştir. 19uncu yüzyıldan itibaren,
özellikle Tanzimat Fermanıyla birlikte, Osmanlıda da kanunlaşma
hareketleri başlamıştır.
Cumhuriyet, Türkiye
Cumhuriyeti, yeni bir anlayışla, millet iradesine dayalı bir
rejimin adıdır. Çağdaş hukuk anlayışını
esas alarak, daha cumhuriyet kurulur kurulmaz, temel kanunlar, bir bir,
birbirinin arkası sıra yürürlüğe girmiştir. Bunlardan bir
tanesi de, biraz önce temas ettiğim gibi, Türk Kanunu Medenisidir.
Türk Kanunu Medenisinin iki
temel özelliği vardır. Bunlardan bir tanesi, kurallarının
laik bir temele dayanması, ikincisi de, kadın-erkek
eşitliğinin ilke olarak kabul edilmiş olmasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, nasıl ki canlı organizmalar, doğarlar,
büyürler, gelişirler, bir görev ifa ederler ve ömürlerini tamamlarlar;
yasalar da böyledir, belirli bir süre işlev yerine getirirler, daha sonra
günün ve çağın değişen ve gelişen şartlarına
ayak uyduramazlar, onlar da değişmek veya değiştirilmek
zorunda kalırlar.
4 Ekim 1926 yılında
yürürlüğe giren Türk Kanunu Medenisi, ülkemizde yetmiş beş
yıl uygulandı. 2001 yılında yeni Türk Medeni Kanununun
yapılmasıyla ilgili uzun süredir devam eden çalışmalar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek 1 Ocak 2002 tarihinde
yürürlüğe girdi. Şu anda, kabulünün 82nci yıl dönümünü kutlamakta
olduğumuz Türk Kanunu Medenisinin yerine, 1 Ocak 2002 tarihinde
yürürlüğe girmiş olan yeni bir Türk Medeni Kanunu vardır.
Tabii ki eski Kanundan
hükümler, bakış açıları bu Kanuna da
yansımıştır, ama şunu hemen ifade edeyim ki: Türk
Kanunu Medenisi İsviçre Medeni Kanunundan alınmıştır,
ama yeni Medeni Kanunumuz, Türk hukukçularının, bu konuda çaba sarf
eden üniversitelerimizin, savcılarımızın, hâkimlerimizin,
yüksek yargı organları mensuplarımızın,
barolarımızın katkılarıyla, uzun süre üzerinde
çalışılarak Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir. O
Kanun çalışmaları esnasında ben de Parlamentodaydım,
21inci Yasama Dönemiydi ve Adalet Komisyonu üyesiydim, Sayın Hikmet Sami
Türk Adalet Bakanıydı ve uzun süren komisyondaki bir
çalışma sonucunda şu anda yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanunu,
biraz önce ifade ettiğim gibi, Meclisimizce de kabul edilerek
yürürlüğe girdi.
İzin verirseniz, bu yeni
Medeni Kanunun ne gibi yenilikler getirdiğini birkaç cümleyle sadece
hatırlatmak istiyorum:
Anayasamız ve insan
hakları belgelerinde düzenlenen insan hakları kavramının
getirilen yeni düzenlemelerle daha çok ön plana
çıktığını görüyoruz yeni Medeni Kanunumuzda.
Tüzel kişilere
ilişkin genel hükümler Türk Kanunu Medenisine göre daha
ayrıntılı şekilde düzenlenmiş, dernekler ve
vakıflar yönündense ayrıntılı hükümlere yer
verilmiştir, daha önceki Medeni Kanuna göre yeni Medeni Kanunda.
Zannediyorum, yeni Medeni
Kanunun en büyük özelliklerinden biri, Anayasada da açıkça ifade edilen
kadın-erkek eşitliğiyle ilgili ilkeye aykırı
hükümlerin Medeni Kanundan temizlenmiş olmasıdır. Birkaç tane
maddeyi hatırlatmak isterim: Örneğin, Türk Kanunu Medenisinde
kadın ve erkeğin evlenme yaşları farklı
düzenlenmişti ama yeni Medeni Kanunda bu fark kaldırılmıştır.
On yedi yaşını bitiren kadın ve erkeğin
evlenebilecekleri, zaruri hallerde de on altı yaşın bitirilmesi
şeklinde. Yani, fark yeni Medeni Kanunla ortadan
kaldırılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bunun dışında, ikametgâh, evin
iaşesi, evin reisliği ile ilgili de kadın-erkek
eşitliğine uymayan, Medeni Kanundaki hükümlerin, yine yeni Medeni
Kanunda kadın-erkek eşitliğine uygun hâle getirildiğini
görüyoruz.
Şimdi, Sayın
Erbatur bana atıfta bulunarak, bu yeni Medeni Kanunla kabul edilmiş
olan edinilmiş mallara katılma, mal rejimi konusunda bu kanun
-geçmişteki kanun- görüşmeleri devam ederken bir beyanıma
atıfta bulundu. Türk Kanunu Medenisinde yasal mal rejimi, mal
ayrılığı rejimiydi, ama, şu anda yürürlükte bulunan
yeni Medeni Kanun, mal rejimi olarak, edinilmiş mallara katılma
şeklinde ifade edebileceğimiz bir rejimi kabul etti. Yürürlük tarihi
-uygulama yasasında- Bu Kanunun yürürlüğü tarihinden itibaren
olacak. şeklinde düzenlendi.
Ben komisyon üyesi olarak
Adalet Komisyonunda, evlilik birliğinin kurulduğu tarihten itibaren
edinilmiş mallara katılım rejiminin uygulanması
gerektiği tezini savundum. O sırada, benim mensubu bulunduğum
siyasi partiden de komisyon üyeleri vardı, ancak, benim mensubu
bulunduğum siyasi partiden komisyonda bulunan arkadaşlarım da
bana katılmadılar, onlar benim bu önerime ret oyu verdiler. Ama,
tabii komisyonda, sanıyorum, bir ben, bir de bir başka
arkadaşımız benim gibi düşündü bu konuda ama komisyonca
kabul edilmedi, Genel Kurulda da önergeler verildi, kabul edilmedi.
Nitekim, benim muhalefet
şerhim vardır. Ben hâlâ o düşüncemin, o önerimin
arkasındayım. Ancak, bunun bir Hükûmet tasarısı hâline
getirilmesi, tabii, mutlaka görüşülmesi ve Bakanlar Kurulunda
tartışılarak kabulüyle olur. Bunun zorluğunu geçmişte
komisyonda yaşadım, aynı partiden olmamıza rağmen
diğer arkadaşlar bana katılmadılar.
BİRGEN KELEŞ
(İstanbul) Teklif var.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Ben düşünce olarak gene aynı
düşüncedeyim. Eğer, bir teklif buraya gelirse
BİRGEN KELEŞ
(İstanbul) Teklif var.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Teklif var.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla)
ben, Mehmet Ali Şahin olarak, sizin o
teklifinize destek veririm.
BİRGEN KELEŞ
(İstanbul) 2002den beri teklif var.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Veririm
Geçmişte ne söylemişsem,
doğru olduğuna inandığım her fikrin, her
düşüncenin sonuna kadar arkasında olurum.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Yeni teklif verdik.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Hâlâ aynı düşüncedeyim.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Teklif var Bakanım.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Nitekim, o sırada, mesela Cumhuriyet Halk
Partisi sıralarında bulunan ve o dönemde de komisyonda görev
yapmış veya parlamenter olmuş arkadaşlarımızın
da bir kısmı benim bu görüşüme
katılmamışlardı. Yani, değişik siyasi partilerde
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
CHP yoktu.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Sayın Şandır da çok yakinen
hatırlayacaktır
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
CHP o zaman Parlamentoda değildi.
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) Biz yoktuk o zaman.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla)
bu, çok tartışmalı bir konuydu.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Sayın Bakan, o zaman biz yoktuk.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Ama, ben, kişisel olarak aynı
düşüncedeyim ve onun doğru olduğuna inanıyorum. Yani, yeni
mal rejiminin evlilik birliğinin kurulduğu andan itibaren
yürürlüğe girmesinin daha doğru olduğu inancındayım.
Bu konuda önergeler verilmiş. Eğer burada görüşülürse,
geleceğim ve destek vereceğim. Ama, ben, Hükûmetim adına burada
Hükûmeti bağlayıcı bir beyanda bulunamam. Çünkü, bu konu orada
konuşulmuş değildir.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Efendim, yeni kanun teklifi verdik Bakanım.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım,
sözlerimi fazla uzatacak değilim. Çünkü, sürem de sanıyorum dolmak
üzere. İzin verirseniz şöyle tamamlayayım: Temel kanunlarımızda
yenilenme çalışmaları Medeni Kanunla kalmadı. Medeni
Kanundan hemen sonra, özellikle bizim iktidarlarımız döneminde, Türk
Ceza Kanunu da tamamen değişti. Şimdi, Türk Ticaret Kanunu
Adalet Komisyonumuzdan geçti, Genel Kurul gündemindedir. Onu da, tamamen bizim
hukukçularımız, bizim bilim insanlarımız hazırladılar
ve buraya kadar indirdiler. Borçlar Kanunu Meclise sevk edilmiştir, Adalet
Komisyonumuzun gündemindedir. Temel kanunlarımızı
çağın gereklerine uygun hâle getirme çalışmaları bizim
iktidarlarımız döneminde de büyük bir hızla devam etmiştir,
bundan sonra da devam edecektir. Buna ihtiyaç vardır. Biraz önce ifade
ettiğim gibi, yasalar da canlı organizmalar gibidir, zaman içinde
değişmeyi gerektirebilir. Biz, bu konuda, iktidar olarak, iktidar
partisi olarak, çağdaş uygarlık neyi gerektiriyorsa,
çağdaşlık neyi gerektiriyorsa yasalarımızı ona
uygun hâle getirmenin gerekliliğine inanıyoruz.
Sözlerimi şöyle
tamamlayayım: Cumhuriyetimizi kuran, çağdaş
uygarlığı bize hedef olarak gösteren, başta Gazi Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere, tüm büyüklerimize yeniden minnetlerimizi,
şükran duygularımızı ifade ediyor, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Gündem dışı
ikinci söz, Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluş
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili
Kemalettin Aydına aittir.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının,
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun
90ıncı yıl dönümü nedeniyle; yapılan yatırımlar
ve hizmetlere ilişkin gündem dışı konuşması
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarihin derinliklerinden berrak bir toplum yapısıyla süzülerek gelen
Gümüşhane, 1916 yılının 19-20 Temmuzunda Rus orduları
tarafından işgal edilmiş, işgal aynı gün Torul
ilçesinde, 22 Temmuzda da Kelkit ilçesinde gerçekleşmiştir. On dokuz
aya yakın süren bu zalim işgalden 1918 yılının 14
Şubatında Torul ilçesi, 15 Şubatında Gümüşhane, 17
Şubatında Kelkit, kahramanlık destanlarıyla Rus işgalinden
kurtarılmıştır. Bu vesileyle, tüm şehitlerimizin ruhu
şad olsun diyor, bugün şirin Gümüşhanenin kurtuluşunun
90ıncı yıl dönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum ve
sevgilim olan Gümüşhanenin kurtuluşu vesilesiyle hepinizin
Sevgililer Gününü kutluyorum.
Doğu Karadeniz
Bölgesinde olan ilimiz, Harşit ve Kelkit Havzalarından
oluşmakta olup, coğrafi olarak hem Karadeniz Bölgesi özelliklerini
hem de Anadolu, Orta Anadolu Bölgesi özelliklerini taşımaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk
döneminde Gümüşhanede yol ve köprü yapımına önem verilmiş,
tarım geliştirilmeye çalışılmıştır.
Daha sonra, İkinci Dünya Savaşında yaşanan ulusal
sıkıntılardan dolayı bu gelişme
çalışmaları biraz duraklamış, 1950lerde başlayan
ikinci hamle de daha sonra yüksek hızla devam edemeyince, göç veren
Gümüşhane, göçün etkisiyle kentin gittikçe küçülmesine neden
olmuştur. Buna rağmen, tüm kutsal değerlerin yoğunlukla
yaşandığı ilimizde vatan sevgisi, tüm koşullara
rağmen, yükselerek sarsılmaz noktalara ulaşmış olup,
devletinin istediği, şehitlik dâhil, her şeyini vermiştir.
Hükûmetimiz döneminde ve
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
gayretleriyle ilimize KÖYDES projeleri kapsamında son iki yılda 60
milyon YTLlik bir ödenek gönderilmiş olup, cumhuriyet tarihi boyunca
Millî eğitimde
Hükûmetimiz döneminde ilköğretim okulları, anaokulları, Anadolu
ve ilk defa fen lisesi, yeni pansiyon binaları, halk eğitim
merkezleri yapılmış olup, 2002 yılına kadar 980
derslik yapılmışken, Hükûmetimiz döneminde buna 300 adet derslik
daha eklenmiştir.
Yıllarca Su akar, Türk
bakar. mantığından vazgeçilerek on sekiz yıldır
bitirilemeyen Kürtün Barajı Hükûmetimiz döneminde bitirilmiş olup 28
Eylül 2003 tarihinde Başbakanımız tarafından hizmete
açılmıştır. 2000 yılında yapımına
başlanan Torul Barajı Hükûmetimiz zamanına kadar yüzde 5i
tamamlanmış iken 100 milyon dolardan fazla kaynak ayrılarak üç
ay önce su tutulmaya başlanmıştır.
SIRRI SAKIK (Muş)
Bunların Gümüşhanenin kurtuluşuyla ne alakası var?
KEMALETTİN AYDIN
(Devamla) Şiran-Koruluk Barajı, Köse Barajı, Harşit
Çayı yan dereleri ıslahı ve taşkın koruma
işlemleri, tarihte kurtarılmış olan Gümüşhanenin
sadece tarihsel ve düşman işgalinden kurtarılması
değildir. O toprakların ekonomik ve sosyal olarak
gelişmişliğinin sağlanmasıyla kurtarılması
sağlanacaktır. O nedenle de, alakasız bulduğunuz bu
Hükûmetimiz döneminde yapılmış olan konuları tekrar
anlatmaya devam edeceğim.
Hükûmetimiz döneminde
ülkemizin yüz akı projelerinden biri olan TOKİ
aracılığıyla 100 milyon YTLlik yatırım
yapılmış olup bu dönemimizde de hem Kelkit hem de Gümüşhane
kent merkezinde kent dönüşüm projeleri yapılacaktır.
Sağlık
alanında da cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış olan
yatırımlara yüksek bir katılım ile Kelkit Devlet Hastanesi
2005 yılında başlanmış olup 2007 yılında
tamamlanmış, hizmete açılma noktasındadır.
Gümüşhane Devlet Hastanesine son bir yıl içerisinde 6 milyon YTL
yatırım yapılarak çağdaş, modern bir hâl
kazandırılmış; ağız-diş
sağlığı hastanesi açılmış, Şiran ve
Kürtün ilçelerimizin hastaneleri yapılmıştır.
Eylül 2007 yılında
Karadeniz Teknik Üniversitesi bünyesindeki kampüsümüzde İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi, Şiran Meslek Yüksekokulları
açılmış olup, Sayın Başbakanımız ve
Hükûmetimizin tasarılarıyla, inşallah bu yıl Gümüşhane
Üniversitesi de açılacaktır.
İlimizin maden
yatakları son yıllarda aktif hale getirilmiş olup, diğer
yer altı değerimiz olan mağaralarımızın ve
özellikle Karaca Mağaramızın, yer üstü tarihî zenginliklerimiz
olan eski Gümüşhane ve Santa/ tarihî kent gibi
varlıklarımızın turizme kazandırılması
şehrimize önemli katkılar sağlamaktadır.
Yine ilimiz sınırları
içerisinde bulunan Zigana Çakırgöl Kayak Merkezi, Zigana Merkezi ve
Süleymaniye Kayak Merkezleri de gelecek zaman içerisinde tamamlanarak ilimizin
turistik anlamda da büyük gelir elde etmesi sağlanacaktır.
Gelecek zaman içerisinde
Kelkit Havzasının baraj ihtiyaçları, Şiran-Gümüşhane
kara yolunun tamamlanması, sektörel teşvik, doğal gaz ve tren
yolu çalışmaları yakından takip edilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Aydın.
KEMALETTİN AYDIN
(Devamla) Sözlerimi bugün ve bu anlamlı 90ıncı kurtuluş
gününde, Gümüşhaneli şair ve 12nci ve 14üncü Dönem Türkiye Büyük
Millet Meclisi Üyesi olan Sayın Nurettin Özdemirin Vatan şiirinin
son mısralarıyla bitirmek istiyorum:
Vatan,
Hudut boylarında
dalgalanan
Güzel bayrağımızda
Hare haredir.
Vatan,
Küçük ellerinin
avuçladığı
Sade bir toprak değil
çocuğum,
Toprakla büyüyen bir kutsal
düşüncedir.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
Sayın Aydın.
Gündem dışı
üçüncü söz, Siirt ilimizin fıstık üretimi ve fıstık
üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Siirt Milletvekili
Osman Özçelike aittir.
Buyurun Sayın Özçelik.
(DTP sıralarından alkışlar)
3.- Siirt Milletvekili Osman Özçelikin, Siirt ilimizde
fıstık üretimi ve fıstık üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siirt ilimizin
sorunlarına Meclisin dikkatini çekmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Adını seerd yani
üç yer, üç topraktan alan ilimiz, geri bıraktırılmış
Doğu ve Güneydoğu Bölgemiz içinde en geri
bıraktırılmış illerden biridir. Devletin resmî
rakamlarına ve kurumlardan elde ettiğimiz rakamlara bakarak, bu geri
bıraktırılmışlığı açıkça
görmekteyiz.
Siirtte entegre sanayi
tesisi yoktur. 39 KOBİden ancak 35i faal hâldedir. Doğu ve
Güneydoğu illeri toplamının teşvik primlerinden
aldığı pay yüzde 8dir. Oysa, Marmara Bölgesinin
aldığı teşvik primi oranı yüzde 44tür. Oranlar
açık bir ayrımcılığın göstergesidir.
Fert başına
düşen millî gelir Siirtte bin doların altındadır. Bu, en
geri kalmış Afrika ülkelerinin düzeyidir. 291 bin yaklaşık
toplam nüfusu olan Siirtte 134 bin yurttaş yoksulluk belgesi yeşil
kart almıştır. Muhalif olduğu gerekçesiyle yeşil kart
alamayanlar ile veya yeşil kartı iptal edilenler bu rakamların
dışındadır.
Resmî veriler Siirtte 2005
yılı ile 2006 yılı arasında işsizlik
oranının yüzde 50 oranında arttığını
göstermektedir. Yani Siirtte, çalışabilir nüfusun yarısı
çalışamaz hâldedir, iş bulamaz hâldedir. Siirtliler bir iş
bulma amacıyla, umuduyla batı kentlerine göç etmektedirler, bu
batıya göç de asimilasyon amaçlı resmî politikalara uygun
düşmektedir.
Marmara Bölgesinde devlet
hastanesi sayısı 334, İç Anadoluda 207, Karadenizde 104 iken
Güneydoğu Anadoluda 67dir. Bölgedeki 718 sağlık
ocağından 200 tanesi faal durumdadır, 518 tanesi personel ve
donanım yetersizliği nedeniyle hizmet verebilir durumda değil.
Siirtte ilçeler dâhil Siirt merkez ve ilçeler dâhil- toplam 6 hastane, 27
sağlık ocağı vardır. Hekim başına düşen
hasta sayısı Siirtte 6 bin kişidir. 0-1 yaş bebek ölümleri
oranı bakımından binde 63 ile Türkiyede en çok bebek
ölümlerinin rastlandığı kentimizdir Siirt, birinci sıradadır.
Okullaşma oranı,
düzeyi bakımından da Siirt ilimizin geri
kalmışlığı bir tablo olarak ortaya
çıkmaktadır. Okul öncesi okullaşma oranı yüzde 45,
ilköğretimde yüzde 74, ortaöğretimde de yüzde 60 civarında
okullaşma var. Yani, okul çağında olup da okula gitmesi
gerekenlerin ancak yarısı eğitim alabilmektedir ve yine Siirtte
Türkiye ortalamasının çok altında, yüzde 54le okuma yazma
oranı görülmektedir.
İllerin
gelişmişlik sıralamasında Türkiyede son 22 ilden 18i
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir. Siirt de bu kentlerden bir
tanesidir. Bunu tesadüfle açıklamak mümkün olmadığı gibi,
son yıllarda yaşanan çatışmalara da bağlamak mümkün
değildir. Çatışmalar başlamadan önce de Siirtte ve bölgede
geri kalmışlık düzeyi bugünkünden farklı değildi. Propaganda
edildiği gibi bölgenin geri kalmışlığı, verimsiz
coğrafik yapıdan ve elverişsiz doğa koşullarından
kaynaklanmamaktadır.
Türkiye petrol
kaynaklarının tamamı bölgededir. Bölge, su ve maden
kaynakları bakımından zengindir. Hayvancılık ve
tarıma son derece elverişli bir bölgedir.
İsrailin durumunu göz
önüne aldığımızda, çölün ortasında hayat ortaya koyan
İsraile baktığımızda bölgemizdeki yoksulluğun
bir kader olmadığını görürüz; yeter ki devletin olanakları
yöneltilsin, kaynaklar bölgeye yöneltilsin ve bölgeler arası
ayrımcı tutumdan vazgeçilsin.
Hükûmetin bölgede bir sanayi
hamlesini başlatmak, işsizliği makul düzeylere çekmek,
sağlık ve eğitimde bölgeler arası farkı pozitif bir
ayrımcılıkla gidermek gibi bir projeye sahip olmadığını
biliyoruz. Sayın Başbakanı Başbakan yapan Siirt
halkının da bir kez daha kandırılmış ve
unutulmuş olmanın yarattığı öfkeyi Meclisin dikkatine
sunuyorum.
Siirtte dünyanın en
kaliteli fıstık üretimi yapılmaktadır. Dünya
fıstık üretiminde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özçelik.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla)
Tamamlıyorum.
önemli bir paya sahip olan
Türkiyede fıstık üretimi Siirt, Gaziantep ve Urfada
yapılmaktadır. Fıstık bitkisi, diğer kültür bitkileri
içinde üretime elverişli olan bir bitkidir; kıraç, taşlık
bölgelerde yetiştirilebilmektedir. Bu nedenle, uygun bir bitkidir bölge
açısından.
Fıstık tüketimi
giderek artmaktadır. Çikolata sanayisinde, pastada ve daha sonraki
yıllarda da et ürünlerinde fıstık kullanılmaktadır. Bu
nedenle fıstık üretiminin önemi giderek ortaya çıkmaktadır.
Fıstığın yurda kazandırdığı döviz
bakımından da tarım ürünleri arasında ilk on
sırayı almaktadır ancak ilgisizlik nedeniyle bu oran
artırılamıyor.
Siirt
fıstığı gösterişli yapısı, doğal
çatlama oranı ve çatlama aralığının büyüklüğü,
iri olması, güzel rengi, aromasıyla, yüzde 57 yağ oranı ve
protein oranıyla gerçekten benzer ürünlerden kendisini farklı
kılan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla)
Bitti mi efendim?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özçelik.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla)
Son bir cümlemi müsaade ederseniz
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkanım, cümlesini
tamamlasın.
BAŞKAN Teamül hâline
getiriyorsunuz bunu. Bundan sonra bütün konuşmalarda aynı sistem oluyor
efendim.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, teşekkür
etsin.
BAŞKAN Maalesef
veremeyeceğim efendim.
Buyurun.
Teamül hâline geldi efendim.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, DTPye
tahammülsüzlük mü ne anlamadım ama az önce verdiniz!
BAŞKAN Hayır
efendim, ben süreye dikkat eden bir insanım.
SIRRI SAKIK (Muş)
Biraz önceki konuşmacılara niye verdiniz?
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla)
Karadeniz fındığına gösterilen ilginin Siirt
fıstığına da gösterilmesini arzu ediyoruz. Sayın Bakanın,
Sayın Başkanın da bölgeden bir insan olması nedeniyle,
Sevgililer Günü dolayısıyla herkese bir paket fıstık hediye
edilmesini... (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özçelik.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, Hükûmet adına
müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun
efendim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Ben özellikle Siirtle
alakalı bazı hususları, Hükûmetimizin yaptığı
yatırımları anlatmak maksadıyla söz almış
bulunuyorum. Esasen şunu çok açıkça ifade edeyim: Sayın
Başbakanımız -bizzat ben şahidim- Siirte her zaman sahip
çıkıyor. Bizzat bana talimat vermiştir ve ben de DSİ Genel
Müdürüyken Siirte giderek bütün Siirti ve kazalarını inceledim.
Siirtin meselelerini masaya yatırmak suretiyle orada gerçekten çok büyük
yatırımlar yaptık. Bir kere Siirtte içme suyu problemi
vardı. Özellikle şunu belirteyim: İçme suyu problemini çözmek
için, çok zor şartlarla Siirtle Bingöl arasındaki Kezer
Çayından su getirmek suretiyle
Hem de o kadar zor şartlarla su
getirdik ki, tamamen, keçinin dahi yürümediği yerlerden yol açarak isale
hattı geçirmek suretiyle Siirte çok kısa zamanda su getirdik ve
bunun mutluluğunu duyuyoruz.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt)
Siirt hâlâ susuz Sayın Bakanım, Siirt hâlâ susuz!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Sadece bununla yetmiyor. Bakın şöyle
özetleyeyim: Bununla da yetmedi, Sayın Başbakanımız da
talimat verdi: Siirte İstanbuldaki içme suyu arıtma tesisi gibi
mükemmel bir arıtma tesisi de ilave olarak yap, 2040 yılına
kadar Siirtte hiçbir problem olmasın. dedi. Şu anda bunun da
ihalesi yapıldı. Hatta Siirtten bir de Kurtalan istikametinde -bir
arıtma tesisinden sonra- isale hattının
çalışmaları da başladı.
Bunun dışında
Siirtte dere ıslahları vardı. Gerçekten, ben DSİ Genel
Müdürüyken de dere ıslahları konusunda büyük destekler verdim,
özellikle vurgulamak istiyorum.
Ayrıca, Siirt şu
anda çok kısa zamanda Türkiyenin en modern atık su arıtma
tesisine sahip olacak. Bu konuda, hatta evvelsi gün Sayın Belediye
Başkanı beni ziyaret etti, atık su arıtma tesisiyle
alakalı bazı problemler var, onları da çözerek bu atık su
arıtma tesisinin en kısa zamanda devreye alınması için
kendisine söz verdim. Ki her türlü desteği
yapacağımızı ben burada ifade etmek istiyorum. Hakikaten
Siirti seviyoruz, Siirtlileri seviyoruz.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt)
Sevgi yetmiyor Bakanım, hizmet istiyoruz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Bunun dışında özellikle okullar
konusunda, bu konuda da ciddi yatırımlar yapıldı.
İnşallah, önümüzdeki oturumlarda, Siirte okullar konusunda -şu
anda elimde bilgi yok ama- gerçekten mükemmel yatırımlar yapıldığını,
ben burada sizlere göstereceğim.
Bir diğer, tabii
Sayın Milletvekilinin sözlerine katılıyorum. Hakikaten Siirt
fıstığı dünyanın en güzel
fıstıklarından birisi
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Bir tek ona mı
katılıyorsunuz?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Bu konuda teşvik edilmesi gerektiğini, her
türlü desteğin verilmesi gerektiğini ben de kabul ediyorum. Hatta,
biz şu anda Çevre ve Orman Bakanlığı olarak oturduk, hem
Belediye Başkanı hem Valimiz hem de genel müdürlerle beraber, Siirtte,
acaba, ağaçlandırma çerçevesinde ayrıca fıstık
çamı, badem, ceviz, ayrıca Siirt fıstığı
nasıl geliştirilebilir diye bu konuda da bir eylem planı
hazırladık, bununla ilgili, inşallah, bunun meyvelerini de en
kısa zamanda göreceğiz. Yani, özetle, söylenecek çok şey var,
ama vaktimiz sınırlı olduğu için ben şunu söylemek
istiyorum: Siirt, ülkenin seksen bir vilâyeti gibi bizim kalbimizdedir. Tabii
ki bu güzel Sevgililer Gününde biz Siirti de seviyoruz. Buradan ben de bütün
Türkiyedeki vatandaşlarımıza bir kırmızı bir gül
gönderiyorum. Hepinizi hürmetle selamlıyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır; okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22
milletvekilinin, Türkiye Kızılay Derneğine yönelik çeşitli
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/124)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Kızılay
Derneğinin yargı kararlarına karşı oluşan
yönetimlerinin tasarruflarının hukuka
aykırılıklarını, bu tasarrufların yol
açtığı sorunları araştırmak ve belirlemek,
Kızılayın insani yardım konusundaki işlevini etkin
yürütüp yürütülmediği ve bu konudaki kabiliyet ile eksikliklerini saptamak
ve alınması gerekli önlemleri belirlemek amacıyla, Anayasanın
98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
2) Çetin
Soysal (İstanbul)
3) Faik
Öztrak (Tekirdağ)
4) Orhan
Ziya Diren (Tokat)
5) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
6)
Tacidar Seyhan (Adana)
7)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
8) Enis
Tütüncü (Tekirdağ)
9) Vahap
Seçer (Mersin)
10)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
11)
Hüseyin Ünsal (Amasya)
12)
Turgut Dibek (Kırklareli)
13) Fevzi
Topuz (Muğla)
14) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Tekin
Bingöl (Ankara)
16) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17) Rasim
Çakır (Edirne)
18) Rahmi
Güner (Ordu)
19) Osman
Kaptan (Antalya)
20)
İsa Gök (Mersin)
21)
Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Ahmet
Ersin (İzmir)
23)
Şevket Köse (Adıyaman)
Gerekçe:
1868den beri Türk
halkının kara gün dostu olarak tanımladığı,
insani yardım alanında ülkemizin güvenilir kurumu olan Türkiye
Kızılay Derneği, aynı zamanda uluslararası alanda da
bu konuda Türkiyeyi temsil eden en büyük yardım kuruluşumuzdur.
Kızılayın yönetsel olarak
bağımsızlığı, hem yürürlükteki
mevzuatımız açısından hem de diğer ülkelerdeki
Kızılhaçlar ve Kızılaylar gibi benzer kuruluşlarda
olduğu gibi yürütülen hizmetin gereğidir.
Ancak, siyasi iktidar
bağımsızlık ilkesini zedeleyen, yasal dayanağı
yargı kararlarıyla ortadan kaldırılan bir Bakanlar Kurulu
kararı ile Kızılay yönetimini yeniden oluşturmuştur.
Bu değişimden sonra da hukuksuzluklar zinciri hiç hız kesmeden
devam etmiştir. Bakanlar Kurulunun atadığı yönetim kurulu aralarında
çıkan çekişme nedeniyle sonradan Kızılay Genel Merkez
Kurulunca tekrar seçilmiştir. Böylece en temel hukuk kurallarından
olan, bir normun ancak konulurken izlenen yöntemin aynısıyla
değiştirileceği kuralı çiğnenmiş, yeni yönetim
Bakanlar Kurulu kararı yerine Kızılay Genel Merkez Kurulu
tarafından seçilmiştir.
Ayrıca bu süreçte,
Kızılay gibi saygın ve uluslararası alanda kabul gören bir
kurumun genel başkanlığına hayali ihracattan
yargılanan bir kişinin atanması son derece talihsiz
olmuştur.
Yaşanan hukuksuzluklar,
Türkiyenin ve Kızılayın itibarını uluslararası
alanda da zedelemiş, Kızılay ve Kızılhaç Federasyonu
(IFRC) ve Dünya Kızılhaç Komitesi (ICRS) tarafından bu konuda
açıklamalar yapılmıştır.
Yargı süreci; Bakanlar
Kurulunun görevden alma ve alınanların yerlerine atama
yapılmasına ait idari işlemi için önce yürütmeyi durdurma, sonra
da iptal kararı verilmesine rağmen, İdare tarafından bu
kararların uygulanmaması üzerine, Danıştay 10. Dairesinin
27 Şubat 2007 tarihli kararı ile Başbakanlık,
İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliğini tazminat
ödemeye mahkûm etmesiyle sonuçlanmıştır.
Eski yönetimin hukuksuz bir
şekilde görevden uzaklaştırılması ve bu konudaki
yargı kararlarının yerine getirilmemesinin yanı sıra
Kızılay yönetiminin bazı uygulamaları kamuoyunda çeşitli
şaibelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu konuda;
Kızılay yönetiminin
taşra örgütünü hukuksuz bir şekilde görevden aldığına
ilişkin iddialar ve bu konuda açılan davalar,
Yeni atanan yönetim
tarafından çok sayıda Kızılay
çalışanının görevden alınıp yerlerine yeni
elemanların işe başlatılması,
Yeni atanan yöneticiler
arasında, bakan danışmanları ve siyasal yandaşlara yer
verildiğine ilişkin iddialar ile yeni atanan yöneticilere var olan
yöneticilerin çok üzerinde ücretler ödenmesine ilişkin iddialar,
Öğrenci
burslarının siyasi iktidar mensubu Partinin üyeleri ve belediye
başkanlarının çocukları için
kullandırılmasına ilişkin iddialar,
Kızılayın
bazı taşınmazlarının değerinin altında
satışına ilişkin ortaya çıkan iddialar,
Kızılayın
kuruluş amacıyla bağdaşmayan, yüksek bedeller ödenerek
madalya ve nişan hazırlatılması gibi faaliyetleri,
Uzak Doğu depremi
nedeniyle Bankadan 2 trilyon çekilmesine karşın, bu paranın
gideceği yere banka yoluyla gönderilmemesi ve bavul içinde götürülmesine
karşılık gümrükten geçişte tutarı konusunda bir tespitin
yaptırılmamış olması ve gittiği yerde ne
kadarının teslim edildiğinin belli olmamasına ilişkin
iddialar,
kamuoyunda
Kızılayın saygınlığına gölge
düşürmüştür.
Dünyadaki örneklerinde
olduğu gibi Kızılayın da her türlü siyasi etkiye
kapalı, bağımsız bir şekilde faaliyetlerini yürütmesi
gerekmektedir. Bu hem ahlaki hem de hukuki bir zorunluluktur.
Bu açıdan,
Kızılayın bağımsızlığı ve
tüzüğüne ters düşen siyasi baskılara maruz kalıp
kalmadığı, kuruluş amacıyla bağdaşmayan
harcamaları ile şaibeli işlemlerinin olup
olmadığının Yüce Meclisimizce ele alınması son
derece önem taşımaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Brükselde yapılacak olan Kültürlerarası Diyalogda
Kadının Rolü konulu toplantıya icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/284)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu
İnsan Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komitesi tarafından
6 Mart 2008 Perşembe günü Brükselde Kültürlerarası Diyalogda
Kadının Rolü konulu bir toplantı düzenlenecektir.
Sözkonusu toplantıya
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 9 uncu Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
2.- Mısır Halk Meclisi Dışişleri Komisyonu
tarafından Mısıra davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonunun davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/282)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Mısır Halk Meclisi
Dışişleri Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonunu Mısıra davet etmektedir.
Söz konusu davete icabet
edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 6 ncı Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi
oylarınıza
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar
yeter sayısı istiyorum.
Bir de bu konuda bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağız efendim.
Kabul edenler
Kâtip Üyeler arasında
tereddüt var, oylamayı cihazla yapacağız.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu
Komisyon Mısırı ziyaret ediyorsa kendi cebinden versin
parasını gitsin, Meclisin bütçesinden vermesin parayı. Böyle
şey olur mu ya!
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
var.
Tezkere kabul edilmiştir
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, panoya intikal ettirir misiniz?
Bakın, şu
panoların burada bulunmasının sonucu, oylama sonuçları
panoya intikal ettirilir.
BAŞKAN Açıklama
mecburiyetimiz yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Var
efendim.
BAŞKAN Ama, yeterli
sayı var.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bakın, eğer panoya intikal ettirirseniz,
toplantı yeter sayısı var mıdır, yok mudur, onu da
göreceğiz.
BAŞKAN 2 tane Kâtip
Üyemiz burada efendim. Var mı, yok mu?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, panoya intikal ettiriniz, rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu
panoların orada olmasının nedeni, kaç kişi iştirak
etmiş, kaç kabul, kaç ret
BAŞKAN İşari
oy olduğu için, intikal ettiremiyoruz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama,
doğrusu bu.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kaç kişi katıldı ki?
BAŞKAN Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) (x)
(x) 98 S. Sayılı Basmayazı 30/1/2008 tarihli 56ncı
Birleşim Tutanağına eklidir.
Kanunun ilk görüşmeleri 1/11/2006 - 9/11/2006 tarihleri
arasındaki 13 ila 17nci birleşimlerde
yapılmıştır.
BAŞKAN Komisyon?
Buradalar.
Hükûmet? Buradalar.
Geçen birleşimde,
25inci madde üzerinde gruplar adına konuşmalar, şahıslar
adına ilk konuşma ve Hükûmet adına yapılan konuşma
tamamlanmıştı.
Şimdi, söz
sırası, Komisyon adına, Adalet Komisyonu Başkanı
Ankara Milletvekili Sayın Ahmet İyimayaya aittir.
Buyurun Sayın
İyimaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Değerli
Başkanım, muhterem Parlamentonun değerli üyeleri; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün, konuşmamı bir
sisteme oturtmuş ve muhalefet partisinin, partilerinin,
Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu itirazları
değerlendireceğimi ifade etmiştim. Bugün, o dört itirazın
en sonunu ve en ağırını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu düzenlemede ve yürürlükteki
Türk hukuk düzeninde tarihî gelişim seyri içerisinde azınlık
vakıflarının hukuki durumu nedir? Müzakereler vesilesiyle iki
görüş ortaya atılmaktadır: Birincisi Bu düzenlemenin
azınlık vakıflarına ilişkin hükümleri
Misakımillîyi delmekte, Lozanı çökertmekte, Sevri
çağrıştırmaktadır. deniyor. İkinci tez, ikinci
görüş, Ortada yeni bir düzenleme yok. Var olan düzenlemenin,
vakıflar alanında bütüncül bir kanun yapılması sebebiyle
buraya aktarılması var. Hukuk çizgisinde bir kırılma yok,
adalet, hukuk ve eşit vatandaşlık temelinde esasen hukukumuzda
olanın tekrarı söz konusudur.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tasarıya siyasal veya tarihsel bir anlam yüklemesi
yapmaksızın, gerçekten, azınlık vakıfları
konusunda Lozandan bu yana Türk hukukunun düzenlemesi, uygulaması nedir
sorusuna sağlam kanaatin oluşması, sağlam çözüme
ulaşılması için, ön yargılardan
arındırılmış olarak bu tartışmayı
yapmamız lazım.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Yanlış konuşuyorsunuz Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) - 1) Bir defa, azınlık
vakıflarıyla veya azınlıklarla ilgili düzenlememizin
tarihinde, azınlıkların, Osmanlı
İmparatorluğunun -bilhassa gerileme dönemlerinde-
zayıflamasından kaynaklanan bir devlet hukukuna yaraşmayan bir
tavırları var. Bu konuda derin reflekste
hafızalarımızda yer var. 1867 tarihli Tebaayı Ecnebiyenin
Emlake Mutasarrıf Olmaları Hakkında Kanunun ratio legisi
budur, bunu tespit edelim.
2) Osmanlı Devletinden,
çöküş döneminden cumhuriyete geçişte, bu noktada, bir hukuki
normalleşme var ve cumhuriyet, bu normalleşmenin istikrar
kazandığı bir dönem. Tabii, büyük devletlerin içimizdeki soruna
el atmalarının yarattığı harabiyet de ister istemez,
bugünkü aksülamelde ve aksiyonda hak ettiği yerini almaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Osmanlı döneminde azınlıklar veya azınlık
vakıflarında düzenlemeye hâkim olan temel prensip, içimizde bulunan
azınlıkların yabancılara benzeştirme yoluyla tanzimdir.
O kanunlarda, en son kanun dâhil, bu var. Cumhuriyet döneminde, Büyük Atatürkün,
aziz milletin, Gazi Meclisin, Kurtuluş Savaşından sonra hâkim
olan temel ruh, bunlar bizim vatandaşımızdır, Galiçyada
şehit olan Dimitrinin torunu da, Galiçyada şehit olan Ahmet
İyimayanın amcası Osman Efendinin torunu da Türk
vatandaşıdır felsefesi üzerine oturmuş. 1926-1935, madde
44, 42/2 tamamen bu perspektifte.
Şimdi, biz bu sorunu
siyaset malzemesi yapmaksızın doğru zeminde tartışmak
istiyor isek, üç tane hukuk zeminini açıkça değerlendirmemiz
lazım. Bunlardan birinci zemin, Lozan zeminidir; ikinci zemin, iç hukuk
zeminimizdir; üçüncü zemin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
1 Nolu Protokolünün 1inci maddesidir. Her üç noktada,
uygulamalarımıza da atıf yapmak üzere, değer
yargısı yüklemeksizin var olan hukuku sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ancak, bu paylaşıma gitmeden evvel, benzeri bir tartışmada,
bilhassa Kıbrıs hadisesi çıktığında,
Kıbrıs hadisesi problem olarak kamuoyunda, Türk siyaset
dünyasında yer aldığında, merhum Menderes, o dönemin
anayasasının -1924 Anayasasının- 26ncı maddesi
uyarınca Vakıflar Kanununun 44üncü maddesinin gerek
azınlık vakıflarının hükmi şahsiyetleri gerekse
onlara yapılan hibelerin, vasiyetlerin hukuki rejimleri
bakımından, bilhassa uluslararası diplomatik kriz sebebiyle bir
tefsir isteminde bulunur. O dönemde milliyetçi refleksi ve hassasiyeti var olan
Osman Bölükbaşı da -yine mekân burası değil ama- Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üyesidir, Kırşehir Milletvekilidir. O dönemde
Meclise gelen tefsir talepleri, Adalet Komisyonu tarafından
cevaplandırılır, reddedilir veya kabul edilir, Genel Kurul
tarafından sonuçlandırılır.
Değerli arkadaşlar,
ben o uzun tefsiri okumayacağım -iç hukuka ondan sonra
geçeceğim- ancak, o dönemin Adalet Komisyonu ve Parlamentonun hukuk ve
felsefe derinliği bakımından vaziyetini ifade etmek üzere
-tarihini ve sayısını sizinle paylaşacağım,
zannediyorum alırsınız- bir bölümünü de okuyacağım. O
tefsir, 2 Temmuz 1956 tarihli, 1972 sayılı tefsirdir. Adalet Komisyonunun
-cümle değil- sadece bir tamlamasını okuyacağım, ondan
sonra cümleyi. Diyor ki: Azınlıklarımıza daha evvel, yani
1912 düzenlemesi öncesi büyük haksızlıklar yapıldı. Ona
atıf yapıyor, referansta buluyor. Bakın, hukuk sosyolojisi
Hukuki hakikat ve şeniyyetlerle telifi kabil olmayan
Yani, sosyolojik
tefsir. Çok enteresan. Tefsirin bir bölümünü okuyacağım size. Zorunlu
durumları ortaya koyuyor. Parlamento diyor ki: Bu ıstırara sevk
eden memnuiyetin -mal edinme yasağı yorumunun- makûl
olmadığı kabul edilip de hükmi şahısların kayden
gayrimenkul iktisabetmelerine mezkûr maddeyle müsaade edilince -44üncü maddeye
atıf yapıyor- evvelki yanlış memnuiyetin sevk ettiği
hukukan tehlikeli durumların ıslah ve telâfisi adalet ve hukuk
icabından bulunduğunda gayrimüslim cemaat vakıflarının
haddizatında vakıflarına aidolup da işaret edilen
zaruretlerle mevcut veya mevhum hakiki şahısların üzerlerine
takyidine devam edilir.
Şimdi, iki şeyi
birbirinden ayıralım değerli arkadaşlar: Bir, bugün
yaptığımız ne; iki, hukukumuzda olan ne?
Şimdi, Lozan
Lozanı anlatmama gerek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın İyimaya.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Herhâlde zaman yetmeyecek.
Lozanı anlatmama gerek
yok, orada mütekabiliyet veya paralellik ilkesi var ve orada azınlık
vakıfları daha evvel hükmi şahsiyet kazanmışlar idi
Eşhası Hükmiyenin Gayrimenkul İktisabına
İlişkin Kanunu Muvakkatla ve
bu noktada Lozanın şu ibaresine çok iyi bakmak lazım: Âkit
devletlerin hepsi, taraf devletler -ki, Yunanistan olabilir bu, Türkiye olabilir-
teshilatı lazimeyi diriğ etmeyecektir. Orijinal nüsha budur. Hukukun
ve şartların gerekli kıldığı
kolaylıkları esirgemeyecektir.
1926daki düzenleme ne
azınlık vakıfları bakımından? Değerli
arkadaşlar, bu konuda aşağı yukarı beş tane
doktora tezi var, onları da tahlillerimde objektif olmak
bakımından bu ara tetkik ettim, tahlil ettim. Doktora
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İyimaya uzatamayacağım maalesef.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, devam etsinler, bizce mahzuru yok.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Tamam, istemiyorum efendim.
Ben saygı sunuyorum.
Diğer maddede devam edeceğim arkadaşlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İyimaya.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Bu söylediklerine sen inanıyor musun Sayın Başkan!
BAŞKAN Şahsı
adına ikinci söz Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın İyimaya Meclisin tefsir kararından bahsediyor, ortada
yargı kararı var. Yargıtay kararı
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Geleceğim, geleceğim
ona.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Onları da söyle. Yargının kararlarını da..
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Onlara geleceğim, merak
etmeyin kardeşim geleceğim. Yargı kararlarına da
geleceğim hiç merak etmeyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tefsir
kararları kalktı
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Sevgili Kardeşim
sabır buyurun, geleceğim.
BAŞKAN Yerinizden
konuşmayın efendim.
Buyurun Sayın Hamarat.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA HAMARAT (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
yasa tasarısının 25inci maddesiyle ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Bu maddede,
vakıfların uluslararası faaliyetleri düzenlenmektedir. Bu
maddeyle ilgili genelde cemaat vakıflarının da bu maddeden
yararlanarak uluslararası faaliyet yapacağı yönünde itirazlar
yapılmakta. Yalnız, zannediyorum madde dikkatle okunduğunda
cemaat vakıflarının kuruluş senedi olmadığı
için ve yine maddede yer alan amaçlarında ve faaliyet alanlarında böyle
bir hüküm bulunmayacağı için uluslararası faaliyet yapmadan
yararlanmayacağı düşünülmeden bu itirazlar
yapılmaktadır. Bu nedenle, yerinde itiraz değildir.
Ayrıca burada şunu
da belirtmek istiyorum ki: Vakıfların birer hayır kurumu
olduğu unutulmadan bu itirazlar yapılmalıdır diye
düşünüyorum.
MUHARREM VARLI (Adana)
Hangi hayır kurumu?
FARUK BAL (Konya)
Rockefeller, Soros
MUSTAFA HAMARAT (Devamla)
Dün burada çok enteresan bir benzetme de yapıldı, vakıflarla
siyasi partiler kıyaslandı.
MUHARREM VARLI (Adana)
Sanki vakıflardan bahsettiğinizi bilmiyoruz biz!
MUSTAFA HAMARAT (Devamla)
Vakıflarla siyasi partiler kıyaslanarak burada eleştiri
yapılmasının, eleştirilerin içerikten yoksun ve siyasi
saikle yapıldığının da açık göstergesi
olduğunu düşünüyorum.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Tabii siyasi olacak!
MUSTAFA HAMARAT (Devamla) -
Bu nedenle, yapılan itirazların sadece, salt manada siyasi
itirazlardan ibaret olduğunu milletimizin bilmesi gerektiğini burada
ifade ettikten sonra, yasanın milletimize hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamarat.
Madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
Süremiz on dakikadır.
Buyurun Sayın Ağyüz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
vakıf senedinde fakirlere yardım amacıyla gıda
bankacılığı faaliyetinde bulunduğunun yazılı
olduğu kaç adet vakıf vardır? Özellikle bu vakıflara
yapılan yardımlar gider olarak gösterilebilmekte midir?
Faaliyetlerini çok övdüğünüz Deniz Feneri bu tür vakıflardan
mıdır veya dernek midir? Yurt dışında para toplamadan
yargılanmış mıdır, sonucu ne olmuştur?
Vakıflar Genel Müdürlüğünüz, olayı ve bu Deniz Feneri
Derneği veya vakfını takibe almış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, ben, özellikle Osmanlıyı
yıkan, duraklama devrinde emperyalistlerin dayattığı üç
konu üzerinde durup bir soru soracağım. Kutsal yerler meselesi
gündeme gelmişti Osmanlıda, Kudüs vesaire. Bunu hallettiler.
Azınlıklar meselesi gündeme geldi, bunu da vakıf yoluyla
hallettiler. Şimdi, tekrar böyle bir teslimiyetçi vakıf
anlayışı dayatılıyor.
Üçüncü mesele de
boğazlar meselesiydi Osmanlıda. Soruyorum Sayın Bakana: Acaba bu
Vakıf Yasası bir müddet uygulandıktan sonra boğazları
teslim edecekler mi?
MUHARREM VARLI (Adana)
Ederler, ederler!
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelik.
Buyurun Sayın
Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak istiyorum, daha
önce de defalarca sorduk: Bu Yasadan sonra, geriye doğru hangi
taşınmazlarla ilgili milletimize bir maliyet çıkacak? 161 adet
taşınmazla ilgili olduğunu, cevap verdiniz. Ama Vefa Rum
Lisesinin avukatlarının uluslararası mahkemelere başvurdukları
belgelerde, 2.234 taşınmaz için Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
yetkili makamlarına başvurduklarını, 434 belgenin
karşılığının olduğunu, tescil
edildiğini söylüyor. Bunun doğrusu nedir?
Bir ikincisi:
Uluslararası mahkemeler verdikleri kararla bu sizin söylediğiniz 161
sayısını, 261, 361, 2.561 gibi değişik tesciller
yapabilecek midir? Bu konuda bir garantiniz var mıdır Türk milletine?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Asil.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yasayla
tüzel kişiliği oluşturulan, kurucu iradeye bağlı
kalmaksızın, vakfedenin çizdiği konu, amaç, örgütlenme ve
yönetim biçiminin dışına çıkılmasına izin
verilmesini hukuk devleti ilkesiyle nasıl
bağdaştırıyorsunuz? Bu konuda yüce heyetimizi bilgilendirir
misiniz efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Asil.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tasarı ile
güçlendirdiğiniz yerli ve yabancı vakıfların siyasi
partilerin doğrudan yapamadığı seçim
yardımlarını yapmalarına ve bu yolla siyaseti
yozlaştırmalarına nasıl engel olmayı
düşünüyorsunuz ya da engel olmayı düşünmüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın Coşkun,
buyurun efendim.
HAKAN COŞKUN (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Diaspora ve lobilerin
aracılığıyla cemaat vakıflarının Soros tipi
fonlar aracılığıyla Türkiye'nin ulusal güvenliği için
çok büyük tehditler oluşturması mümkündür. Hiçbir sınır
olmaksızın ve hiçbir kamu makamının iznine
dayanmaksızın sınırsız bağış alabilmesi,
25inci madde uygulamasıyla Türkiye'nin Soros tipi fonların ve Türk
düşmanı lobi ve diasporaların rahatlıkla faaliyet
göstereceği uygun hukuksal bir alan hâline gelmesi demektir. Bu da ulusal
güvenliğin sürekli risk altında kalmasına yol açmaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çoşkun.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Azınlık
vakıflarının üzerlerine aldıkları,
tasarruflarında bulundurdukları ve sahiplenmeye
çalıştıkları 2.236 adet gayrimenkulle ilgili Vakıflar
Genel Müdürlüğü kök tapu kayıtları, kadastro tutanakları,
Osmanlı vakıf şerhleri, mahkeme kararları ve tapuda
adlarına kayıtlı şahıslar ve mirasçılarla ilgili
ne gibi çalışma yapılmıştır?
Bu 2.236 tane gayrimenkulle
ilgili Genel Kurula bilgi verirler mi?
Ayrıca, maddede
vakıf senetlerinden bahsediyor. Bu ecnebi vakıfların vakıf
senetleri yok, vakfiyeleri yok. Nasıl bir tasarrufta bulunacaklar? Tabii
bunun da açıklanmasını istiyorum.
Efendim, şimdi, cemaat
vakıflarına, hiçbir kuruma sormadan ve hiçbir resmî makamdan izin
almadan bağış alma, bağışta bulunma, iktisadi
işletme ve şirket kurma, gayrimenkul satın alma ve diledikleri
şekilde satma yolunda Kanunda hükümler getirilmişti. Şimdiye
kadar Anadolunun muhtelif şehirlerinde bulunan metruk kiliselerin
mallarının iadesi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakanım cevap
vereceksiniz herhâlde.
Buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, birinci soruyu
yönelten arkadaşımız Gıda bankası gibi bir
oluşum düşünülüyor mu? Bu banka aracılığıyla
vakıflara yardım yapılmak planlanıyor mu ve Deniz Fenerine
yardım yapıldı mı? şeklinde bir soru yöneltti.
Bildiğim kadarıyla Deniz Feneri vakıf değil, dernektir.
Dernek olduğuna göre faaliyetleri, eylem ve işlemleri Dernekler
Kanunu çerçevesinde İçişleri Bakanlığı tarafından
denetimi yapılmaktadır.
Onun ötesinde Vakıflar
Genel Müdürlüğünün, vakıflara bir gıda bankası
kurulması şeklinde bir planlama içerisinde yardım yapması
da söz konusu değil.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Efendim, soru öyle değil; soruyu yanlış
anladınız, soru öyle değil.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Anladığım kadarıyla cevap veriyorum, eksik bulursam
yazılı olarak bildireceğim. Kayıtlardan alabildiğim
kadarıyla
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Anladığınız gibi cevap veriyorsunuz. Öyle
sormadım ki ben!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Doğru, ben
anladığım gibi cevap vereceğim, eksik olursa
yazılı olarak bildireceğim zaten size.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Tamamen eksik ve gerçek dışı. İşinize
geldiği gibi cevap veriyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) İkinciyi
soruyu yönelten arkadaşımızın
Sanırım bu çok
ağır bir eleştiri, soru değil bir eleştiri. Türkiye
Cumhuriyeti'nin hiçbir vatandaşının böyle bir şeyi,
değil düşünmesi cümle kurarak ifade etmesini dahi uygun bulmuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Soru nedir?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Boğazları da düşünecek misiniz? Böyle bir şey
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) 1937de biz zor aldık boğazları.
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, böyle bir usul yok.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Hiçbir
vatandaşın, bakın değil Türkiye Büyük Millet Meclisi
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Zor aldık.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
üyeliğine
gelmiş bir kişinin, Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde bu
yüce devletin kimliğini taşıyan hiçbir vatandaşın
böyle bir şeyi değil ifade etmesi hayal bile etmesi mümkün
değildir. Cevabım bu size. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Avrupa Birliği
OKTAY VURAL (İzmir)
Neyi ifade etmesi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bunu Avrupa Birliği ifade ettiğinde hiç tepkiniz olmuyor ama.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Fıratın, Diclenin sularını istiyorlar
Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Niye itiraz etmiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Milletvekilimizin suçlanmasına itiraz ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne
amaçla suçlanıyor?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bakın,
arkadaşlar
BAŞKAN Sayın
Bakan devam eder misiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
bu tip sorular, özel bir amaç
taşımıyorsa güvensizliğin göstergesidir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Elbette, gayet tabii neye güveneceğiz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Türkiye devleti
güçlüdür, güçlü bir hükûmet var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Sayın Bakanım, Avrupa Birliği
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Biz milletin
çıkarlarını sonuna kadar koruruz. Bunu millet biliyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Avrupa Birliği bunları isteyince niye bu itirazı
yapmıyorsunuz Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın
Şandır, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Milletvekilinin bu noktada suçlanmasını kabul etmiyorum,
iade ediyorum.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım efendim, lütfen.
Buyurun Sayın Bakan,
devam edelim.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, söz istiyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Burada, bu Kanun
çıktıktan sonra hangi taşınmazların gündeme
geleceğine ilişkin müteaddit sorular yöneltildi.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Böyle bir usul
yok.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bu sorulara
defaatle cevap verdik. Bir defa nam-ı mevhum nam-ı müstear
kapsamında ek 7nci maddede, geçici maddede düzenleme konusu yapılan
taşınmaz sayısı on sekiz adettir. Bunu defaatle ifade
ettim, bir kez daha söylüyorum, sorarsanız gene söyleyeceğim: On
sekiz adet taşınmaz var nam-ı mevhum ve nam-ı müstear
nitelikli.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan sataşmış
durumda, söz istiyorum. İtham altında tutuyor. Biz
doğruları söylüyoruz burada.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Gene
Vakıflar Genel Müdürlüğü nezdinde yirmi sekiz adet
taşınmaz, hazine nezdinde de yüz on dört adet taşınmaz var.
Ha, bunun dışında, vatandaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan her birey kendisine yasaların verdiği hak ve
yetkiyi kullanır, dava konusu yapabilir. Bakın, sanıyorsunuz ki
bu Kanunla bu taşınmazlar gündeme geliyor. Oysa Türkiyede
yapılan uygulama nedeniyle cemaat vakıfları,
taşınmazlarla ilgili sorunları Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine taşımış ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bu davaları haklı bulmuş, Türkiye tazminat ödemek
zorunda kalmıştır. Pilot davalar açılmıştır,
pilot davalar açılmıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bizim de itiraz ettiğimiz bu nokta efendim!
MUHARREM VARLI (Adana)
Ermeni meselesi de taşındı, onu da verelim o zaman.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) 69uncu maddeye göre söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben
lafını kesemem, süresi kısa, ondan sonra
konuşacağız sizinle.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yani siz cemaat
vakfının iktisap ettiği bir taşınmazı, tapu
kaydını geriye döndürürseniz
O da bu hakkını aramak
amacıyla konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
taşımış ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi: Bu
taşınmaz, vakfındır, iadesi gerekir
Taşınmazın iadesi mümkün olmadığından tazminat
ödenmiştir. Ha, bu dava benzer olaylara emsal teşkil edecek. Ama
çıkarılan bu Kanun bu tür sorunları tasfiye ediyor, bu tür
sorunları tasfiye edecek.
OKTAY VURAL (İzmir)
Demek sorun var yani!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) E,
söylediğim taşınmazlar açısından var,
sayılarını verdim ben size.
MUHARREM VARLI (Adana)
Ermenilere de verin, Ermenilere de Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Efendim, yasayla
çizilmiş, tüzel kişilik sınırları belirtilmiş,
tüzel kişilik verilmemiş, bunları nasıl kazandıracaksınız?
İnsanların hak ve hukuku kanunla, yasayla düzenlenir hukuk
devletinde. Yani bir eksiklik varsa bu Parlamento yapacağı yasal
düzenlemelerle o eksikliği elbette giderecektir.
Gene defaatle ifade ettik.
2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereği
BAŞKAN Sayın
Bakan, süreniz doldu efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yazılı cevap verin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
verilen
beyannamelerle, cemaat vakıflarına tüzel kişilik
verilmiştir, vakıf olarak kabul edilmiştir ve bu Kanun da bunun
vurgusunu yapmaktadır.
Diğer sorulara da
yazılı olarak cevap vereceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, grubumdan bir milletvekili, Sayın Behiç
Çelik, Sayın Bakan tarafından itham edilmiştir. Bu doğru
değildir. Hem bunu reddediyorum hem de sayın milletvekilime
açıklama yapmak üzere 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika süre
veriyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Yalnız, lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermemek üzere efendim. Rica ediyorum.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcının
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, sorumda, aslında
Sayın Bakanımıza bir uyarı ve içinde, gerçekten
inandığım bir soruyu tevcih etmiş bulunuyordum ancak
Sayın Bakan, bizim, kendimizin, bu konuda duymak istemediğini ve bu
şekilde kelimeler kullanarak bizi suçlayıcı mahiyette
konuşmasından dolayı fevkalade müteessir oldum. Çünkü
hayatını Türkiye Cumhuriyetine ve büyük Türk milletine
adamış bir kişi olarak, otuz yılın üzerinden emekli
oldum, bir bürokrat olarak -bunu Sayın Bakanımızın bilmesi
gerekiyor- neyin nereye varacağını da çok iyi biliyorum.
Burada, bu Vakıflar
Kanunu Tasarısının Türk milletine ne kadar büyük tehlikeler
getirdiğini, yüksek dikkatlerinize bir kez daha, ikazen bildirmek
istiyorum çünkü Osmanlı yıkılırken de aynı sistemle
yıkıldı. Onu vurguladım ben. Önce dediler ki
azınlıklar meselesi, ondan sonra kutsal yerler meselesi ve
nihayet Boğazlar meselesi dediler,
Boğazlarımıza el koydular. 1937 yılında Montrö
Sözleşmesiyle Boğazları biz zor ele geçirdik. Ben bunu sordum,
Sıra Boğazlara mı geldi? dedim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Avrupa Birliğinin talepleri
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Buna garanti vermesi lazım Hükûmet üyesi olarak Sayın
Bakanımızın. Onun için
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Boğazları teslim edecek misiniz? dediniz, cevap verdim işte.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Asla teslim etmeyeceğiz, asla teslim etmeyeceğiz. Ben
bunu ikazen söyledim. Onun için
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz de onu söyleyin ama
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakan, etmeyeceğimizi söyleyin. Biz de onu söylettirmeye
çalışıyoruz.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Elbette teslim edilmeyecek, bir çakıl taşı dahi
teslim edilmeyecek ama bu Vakıflar Yasası bu gidişatın
öncüsüdür. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelik.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Açıklama
mı yapacaksınız?
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Efendim, biz Sayın Bakanımıza, işte, hepimizin duymak
istediği, dünyaya ilan edeceğimiz bir fırsat veriyoruz.
Boğazları asla teslim etmeyiz. demesini bekliyoruz, bunu istiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Bakanın cevabı öyleydi zaten Sayın
Şandır, cevabı o mealdeydi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bunu Avrupa Birliği talebine
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben
cevabımda
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Boyun eğmeyiz. deyin.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bakın, bana
sorulan soru şu: Boğazları da teslim edecek misiniz, cevap
verin. dendi bana.
FARUK BAL (Konya)
Etmeyeceğiz. de, Etmeyeceğiz. de Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben de şunu söylüyorum: Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı hiçbir bireyin, değil bu Meclis üyesi,
hiçbir bireyin bunu telaffuz etmesi değil, düşünmesi bile
düşünülemez. Bunu düşünmeyeceksiniz, düşünemezsiniz.
Cevabım bu. (MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) Bu
Vakıfları da çıkartmayın o zaman Sayın Bakan. Bu
Kanunu da çıkartmaması lazım Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının.
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakanım
BAŞKAN Sayın
Şandır
MUHARREM VARLI (Adana) Yani
onun için endişelerimiz var. Damat Feritlerden korkmaya
başladık, Damat Feritlerden!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakanım, Avrupa Birliği
BAŞKAN Sayın
Şandır, lütfen
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, o zamanki Ali Kemaller, Damat Feritler
Osmanlı vatandaşı değil miydi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Avrupa Birliği talepleri karşısında
duyarlılığınızı duymak istiyoruz. Avrupa
Birliği nasıl Boğazlara, İstanbul Boğazı
BAŞKAN Sayın
Şandır, böyle bir usulümüz yok lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
duyarlılığı
BAŞKAN Soru
sormuyorsunuz ki şimdi siz açıklama istiyorsunuz, soru
sormadınız ama. Böyle bir usulümüz yok, lütfen buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Tamam, teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş, 25inci
madde üzerindeki görüşmelerin devam etmesine dair bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bilindiği gibi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 09.11.2006 gününde kabul edilen 5555
sayılı "Vakıflar Kanunu"
Cumhurbaşkanlığı tarafından incelenmiş Sayın
Cumhurbaşkanı, Kanunun 25 inci maddesiyle ilgili olarak, Yasayla, tüzelkişiliği
oluşturan kurucu iradeye bağlı kalmaksızın, vakfedenin
çizdiği konu, amaç, örgütlenme ve yönetim biçiminin dışına
çıkılması ya da çıkılmasına izin verilmesi,
başka bir anlatımla, vakfın yönetiminin, amacının ve
mallarının serbestçe değiştirilmesi ya da
değiştirilmesine izin verilmesi durumunda ortaya çıkan
yapının, hukukun tanımladığı biçimiyle
vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesine olanak
kalmayacağını; vakfiyelerinde ya da vakıf senetlerinde
kural bulunması koşuluna bağlamayan 25 inci maddesinin ikinci
fıkrasının, hukukun genel ilkeleriyle, Anayasanın 2 nci
maddesinde yer verilen hukuk devleti niteliğinin gereği olan hukuk
güvenliği ilkesiyle, Anayasanın örgütlenme özgürlüğü ve mülkiyet
hakkına ilişkin 33 üncü ve 35 inci maddelerindeki kurallarla bağdaşmadığını;
incelenen Yasayla getirilen düzenlemelerle, yukarıda da belirtildiği
gibi, cemaat vakıflarının mülhak vakıflar arasından
çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi
değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların
amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine ve etkinliklerini
artırmalarına olanak sağlandığını ifade
etmiştir.
Sayın
Cumhurbaşkanı ayrıca, eskiden kurulmuş cemaat
vakıflarına, bu niteliklerini değiştirmemelerine
karşın, ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar
ve ayrıcalıklar tanınmasını ve bunların mülhak
vakıf statüsünden çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde
yaşayan hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama
katılmalarını sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla,
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal
ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasanın
ayrıcalıkları yasaklayan 10 uncu maddesiyle ve ayrıca
ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla
bağdaştırmanın olanaklı olmadığından
bahisle, 25 inci maddenin Anayasanın Başlangıç bölümüne, 2 nci,
3 üncü ve 5 inci maddelerine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Adalet Komisyonunda da,
Anayasanın 89 uncu ve içtüzüğün 35 inci maddesine dayanılarak
5555 sayılı Vakıflar Kanununun Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderilen 25. maddesinin görüşülmesi kabul
edilmiştir.
Komisyonda 25 inci madde
üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; Vakıfların
hayır kurumları olduğu, gelirlerinin büyük bölümünü de
hayırseverlerin yaptıkları bağış ve
yardımların oluşturduğu, madde ile vakıfların
yurt içi ve yurtdışından aldıkları veya yaptıkları
nakdi yardım ve bağışların banka
aracılığı ile alınması ve yapılması ile
bu hususta Vakıflar Genel Müdürlüğüne bildirimde bulunulması
zorunluluğu getirilerek, bu hususun denetlenmesi
amaçlandığından, Sayın Cumhurbaşkanının geri
gönderme gerekçesine Komisyon katılmamış ve madde oy
çokluğu ile aynen kabul edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi
grubuna mensup komisyon üyeleri bu maddeyi de içeren muhalefet şerhleriyle
görüşlerini ifade etmiştir.
Bugün TBMM Genel kurulunda
yaptığımız müzakereler yeterince yeterli değildir.
Anayasa'nın, Başlangıç bölümünün beşinci paragrafında,
hiçbir etkinliğin Türk millî çıkarlarının, Türk
varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği
esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin,
karşısında korunma göremeyeceği belirtilerek,
Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzeni içinde millî menfaatlerin her
şeyin üzerinde tutulması gerektiği kabul edilmiştir.
Eskiden kurulmuş cemaat
vakıflarına, bu niteliklerini değiştirmemelerine
karşın, ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar
ve ayrıcalıklar tanınmasını ve bunların mülhak
vakıf statüsünden çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde
yaşayan hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal
ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasa'nın
ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca millî
menfaatlerle ve kamu yararıyla bağdaştırmak konusundaki
tereddütler yeterince giderilmiş ve konu yeterince izah edilebilmiş
değildir.
Bu bakımdan Meclis
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca 25. maddenin görüşmelerine
devam edilmesini arz ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
Kamil Erdal Sipahi |
|
İzmir |
Mersin |
İzmir |
|
|
|
|
|
Ahmet Orhan |
H. Hamit Homriş |
Münir Kutluata |
|
Manisa |
Bursa |
Sakarya |
|
|
|
|
|
Hüseyin Yıldız |
Süleyman L. Yunusoğlu |
Beytullah Asil |
|
Antalya |
Trabzon |
Eskişehir |
|
|
|
|
|
Nevzat Korkmaz |
İsmet Büyükataman |
Cumali Durmuş |
|
Isparta |
Bursa |
Kocaeli |
|
|
|
|
|
Şenol Bal |
Gündüz S. Aktan |
Rıdvan Yalçın |
|
İzmir |
İstanbul |
Ordu |
|
|
|
|
|
Ahmet Bukan |
Mehmet Serdaroğlu |
Osman Ertuğrul |
|
Çankırı |
Kastamonu |
Aksaray |
|
|
|
|
|
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
Durmuş Ali Torlak |
Mustafa Enöz |
|
İzmir |
İstanbul |
Manisa |
|
|
|
|
|
Prof. Dr. Akif Akkuş |
Emin Haluk Ayhan |
A. Deniz
Bölükbaşı |
|
Mersin |
Denizli |
Ankara |
|
|
|
|
|
Bekir Aksoy |
Kürşat Atılgan |
Hasan Özdemir |
|
Ankara |
Adana |
Gaziantep |
|
|
|
|
|
Recai
Yıldırım |
Behiç Çelik |
Mustafa Kalaycı |
|
Adana |
Mersin |
Konya |
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde beş
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 5555
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 25. maddesinin ilk
fıkrasının başına Dışişleri
Bakanlığının teklifi, İçişleri
Bakanlığının uygun görüşü ve Bakanlar Kurulunun izni
ile ibaresinin,
İkinci
fıkrasına Genel Müdürlüğüne bildirilir. ibaresinden sonra
gelmek üzere yurt dışından alınan ve yurt
dışına yapılan bağışlar vakfın
bilançosunda gösterilir, her yılın aralık ayının son
günü itibariyle Türkiye genelinde yayınlanan en az iki günlük gazetede
ilan edilir. cümlesinin eklenmesini saygı ile arz ederiz.
|
Faruk Bal |
Kadir Ural |
Metin Ergun |
|
Konya |
Mersin |
Muğla |
|
Emin Haluk Ayhan |
Mustafa Enöz |
|
|
Denizli |
Manisa |
|
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
9.11.2006 tarih ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu
Tasarısının 25. maddesinin 2. fıkrasının
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
Kamil Erdal Sipahi |
Hasan Çalış |
|
Mersin |
İzmir |
Karaman |
|
Beytullah Asil |
Tunca Toskay |
|
|
Eskişehir |
Antalya |
|
TBMM
Başkanlığına
98 sıra sayılı
yasa tasarısının 25 nci maddesinde vakıf senetlerinde yer
almak kaydıyla ibaresinin metinden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Sırrı Sakık |
Sevahir Bayındır |
|
Şırnak |
Muş |
Şırnak |
|
Mehmet Nezir Karabaş |
Sebahat Tuncel |
|
|
Bitlis |
İstanbul |
|
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı son iki
önerge aynı mahiyettedir. Şimdi, bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98
Sıra Sayılı 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Adalet Komisyonu Raporunun Uluslararası Faaliyet
başlıklı 25 inci maddesinin, Anayasaya
aykırılığı nedeniyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Halil Ünlütepe |
M. Rıza
Yalçınkaya |
Ali Rıza Öztürk |
|
Afyonkarahisar |
Bartın |
Mersin |
|
Atilla Kart |
F. Nur Serter |
Ali İhsan Köktürk |
|
Konya |
İstanbul |
Zonguldak |
|
Rahmi Güner |
Bilgin Paçarız |
Şahin Mengü |
|
Ordu |
Edirne |
Manisa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98
sıra sayılı kanunun 25. maddesinin anayasaya aykırı
olduğu için metinden çıkartılmasını arz ve talep
ediyoruz.
|
Recai Birgün |
Hüseyin Mert |
Mustafa Vural |
|
İzmir |
İstanbul |
Adana |
|
Harun Öztürk |
Muhsin
Yazıcıoğlu |
|
|
İzmir |
Sivas |
|
BAŞKAN Komisyon son
okuttuğum iki önergeye katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; bu Yasayla ilgili
Vakıflar Genel Müdürlüğü doğrudan ilgili olduğu için
bazı hususları sunmak istiyorum.
Devlet Denetleme Kurumu, 2007
yılına ilişkin, Vakıflar Genel Müdürlüğünde denetimler
yapıyor. Bu denetimler sonucunda saptanan hususlardan Erzurum ve
İzmir illerinde yapılan incelemeler ile Genel Müdürlükçe hâlen
bitirilemeyen projeler olan CBS ve VAYS ile ilgili konular
Başbakanlık müfettişi olmaksızın 2 Vakıflar Genel
Müdürlüğü müfettişi tarafından yapılmıştır.
Erzurum Vakıflar Bölge
Müdürlüğü faaliyet alanında Kurşunlu Camisi ve Medresesi, Merkez
Gümrük Hanı ve Ağrı Doğubeyazıt Şafi Camisi
restorasyonlarıyla ilgili incelemeler yapılmış, bir de
İzmirle ilgili incelemeler yapılmıştır. Kurşunlu
Camisi ve Medresesi restorasyonu işinde 90.949,91 YTL, Merkez Gümrük Hanı
restorasyonu işinde 272.444,50 YTL, Ağrı Doğubeyazıt
Şafi Camisi restorasyonu işinde 44.441,49 YTL tutarında hak
edilmediği hâlde ödemenin yapıldığını ortaya
koymuşlardır.
Diğer taraftan, eksik ve
noksanlar tam anlamıyla ortaya konulmadan geçici kabullerin
gerçekleştirilmiş olduğu kanaatine
varılmıştır.
Yine İzmirdeki
çalışmalarda, İzmir Bölge Müdürlüğü Hizmet Binası
restorasyonu, Ödemiş Birgi Derviş Ağa Camisi onarımı,
Manisa Hüsrev Ağa Hamamı restorasyonu ve Karakadı Necmettin Külliyesi
onarımı işleriyle ilgili olarak ihale sürecinden
tamamlanmasına kadar geçen zaman diliminde gerçekleştirilen bütün
iş ve işlemler incelendikçe ve konuyla ilgili çok çarpıcı
gerçeklere yaklaşıldıkça müfettişlere baskı gelmeye
başlamıştır. Onlara denmiştir ki: Siz fazla
uğraşmayın, konunun üzerine gitmeyin, mukayeseli keşif
yaptırmayın, kurum dışından bilirkişi
görevlendirmeyin, yazacağınız raporla bu işleri Genel
Müdürlükte kurulacak bir komisyona havale edin yoksa açığa
alınırsınız.
Sürekli olarak yapılan
bu baskıya 2 müfettişten kıdemli ve koordinatör
başmüfettiş karşı koyamamış, boyun
eğmiş ve raporu istenildiği gibi, yani yapılan bütün
imalatları mahallinde incelemeden, metrajlar teker teker ele alınmadan,
kullanılan malzemelerin yerindeliği irdelenmeden, belirlenmiş
pozların doğruluğu sorgulanmadan, yapılan işle
orantılı ödeme gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği
ortaya konulmadan ve kurumdan bağımsız bilirkişilere
hazırlattırılacak mukayeseli keşif ve analizin
yapıldığı bir teknik rapor hazırlanmaksızın
düzenlenmek zorunda kalınmıştır.
Ancak bu ülkede bu
haksızlıklara, bu talanlara boyun eğmeyen müfettişler de
var. Müfettişlerden birisi muhalefet şerhi koyuyor. Şerh aynen
şöyle: Görev emrinde bahsedilen restorasyonların çok kalitesiz
biçimde gerçekleştirildiği, şartname ve mevzuata uyulmadığı
gibi konular hakkında belli bir sonuç ve kanaate ulaşılabilmesi
ancak yapılan bütün imalatların mahallinde incelenmesi,
metrajların ele alınması, kullanılan malzemelerin
yerindeliğinin irdelenmesi, belirlenmiş pozların
doğruluğunun sorgulanması ve nihayet yapılan işle
orantılı ödeme gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediğinin ortaya konulmasıyla mümkün olabilir. Bir
diğer ifadeyle, görev emrinin gereği ancak ve ancak bu mahiyette bir
çalışma yapılarak yerine getirilebilir. Kanaatimizce,
şartlar ne olursa olsun, bu tarz bir çalışma muhakkak
yapılmalıdır. Bu nedenle, anlatılmaya
çalışılan mahiyetteki mukayeseli bir analiz yapılmadan
varılacak sonuçların hatalı ve dolayısıyla yapılacak
incelemenin de eksik olacağı açıktır.
Müfettişliğimize verilen görevin gereği olarak işin
layıkıyla yapılması gerekir. Konunun ilerleyen dönemlerde
başkaca komisyonlar kurularak incelemeye tabi tutulması yönündeki
yaklaşımlar, görevin gereğinin yapıldığı
anlamına gelmemektedir. Hatta ve hatta eksik inceleme
yapılmış olacağından görev emri ile
talimatlandırılan hususların gereğinin
yapılmadığı açıktır.
Peki, olay İzmirde olup
biterken ve buradaki Bölge Müdürlüğü personelinin sorumluluğu söz
konusu iken Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı ve Teftiş
Kurulu ne için bu işle ilgili olarak canhıraş
uğraşmakta ve konuyu kapatmaya çalışmaktadır? Hangi
siyasal baskıların sonucunda bunlar yapılmaktadır?
İzmirde son dört yılda 38 proje temini, 23 adet işle alakalı
müşavirlik hizmeti ve 41 adet restorasyon ihalesi
yapılmıştır. Bu ihalelerin
dağıtılmasında başrolde İzmir Vakıflar Bölge
Müdürlüğünde sözleşmeli mimar olarak çalışan bir
kişinin etkinliği var mıdır, yok mudur? Bu kişinin
Ankarada arkasında duran genel müdür yardımcısı kimdir?
Bunların ortak paravan şirketleri var mıdır? Örneğin,
Devlet Denetleme Kurulu raporunda açıkça eleştirilen bir şirket
niçin özenle inceleme dışında tutulmuştur? Bunlar eski
eserleri talan edip haksız kazanç temin etmekte midirler? Talan edilen
tarihî eserlere son örnek geçtiğimiz günlerde Yeni Asır gazetesine de
haber olan İzmir-Karaburun Ayşe Kadın Camisi işidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
efendim, devam edin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Bu talanın tek sorumlusu AKP İktidarıdır. AKP
bu talanlara seyirci kalmaktadır. Burada açıkça verdiğim
bilgiler Sayın Bakan tarafından araştırılacak mı?
Araştırılıp bu yüce Meclise bu konuda bilgi verilecek mi?
Dün Sayın Bakana bir
soru sormuştum, sorumun yanıtını vermedi. Bu soruyu bugün
yine tekrar ediyorum: 2005 Mayıs ayında, eski adıyla
Azınlıklar Tali Komisyonu yeni adıyla Azınlıklar
Koordinasyon Kurulu toplantısında Lozan
Antlaşmasının vakıflarla ilgili mütekabiliyet ilkesinden
geçilmesine ilişkin bir karar alındı mı, alınmadı
mı? Sorunun cevabı çok basit, evet veya hayır
Alındıysa
alındı, alınmadıysa alınmadı. Neden yanıt
verilmiyor? Bu soru iki senedir AKP Hükûmetine soruluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Bir de bir arkadaşımız, dün, siyasi partilere
tanınmayan olanağın vakıflara
tanındığını söyledi.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Diğer önerge üzerinde
Sayın Yazıcıoğlu.
Buyurun Sayın
Yazıcıoğlu.
MUHSİN YAZICIOĞLU
(Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 25inci maddeyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Anayasamızın temel
kurallarına ve eşitlik ilkesine aykırılığı
gerekçesiyle söz almış bulunuyorum.
Esas itibarıyla,
gündemimize getirilmiş olan Vakıflar Yasasının bütününe
baktığımızda, bu Yasa, Lozan Anlaşmasını
delmekte, yabancı ve azınlık cemaatlerine özel
ayrıcalık tanımakta ve Türkiyenin dış
ilişkilerinde dışarıya karşı Türkiyenin elini
zayıflatmakta ve mütekabiliyet esasları itibarıyla her ne kadar
korunacağı ifade edilmiş olsa bile, bununla ilgili Avrupa
müktesebatı açısından önceden bunun tedbirlerinin
alınmadığı dikkate alındığında, bu
konuda da Türkiyenin millî menfaatlerine aykırılık ifade
etmektedir.
Kanunun 25inci maddesiyle,
vakıflar, vakıf senedinde yer almak kaydıyla, uluslararası
faaliyet ve iş birliğinde bulunabilecek, yurt dışında
şube ve temsilcilik açabilecek ve yurt dışında kurulan
kuruluşlara üye olabileceklerdir.
Vakıflar, yurt içi ve
yurt dışındaki kişi ve kuruluşlardan ayni ve nakdî
bağış ve yardım alıp, yardımda bulunabilecektir.
Ancak bu konuda herhangi bir izin müessesesi getirilmemiştir.
Vakıfların yurt dışı ilişkilerini devlet
kurumlarının takip etme yetkisini elinden almıştır.
Türkiyenin de üyesi olma
yolunda üyelik sürecini işlettiği Avrupa Birliği
müktesebatında, insan haklarının uluslararası alanlarda
kullanılması, ulus devletlerin kendi vatandaşlarının
uluslararası faaliyetlerini takip ve kontrol etme hakkını
ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, yeni Kanunda belirtilen
uluslararası faaliyetlerin, Vakıflar Genel Müdürlüğü,
Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığına önceden bildirilmesi ve faaliyet sonrası da
yıllık faaliyet raporlarının ilgili kurumlara gönderilmesi
zorunluluğu getirilmelidir. Ancak bu konuda bir boşluk vardır.
Yeni Kanun, uluslararası faaliyet boyutuyla bu konuda temel kanun olan
Türk Medeni Kanunu hükümlerini aşan düzlemler getirmektedir. 5253
sayılı Dernekler Kanununun 5nci maddesinin ikinci
fıkrasında Yabancı dernekler, Dışişleri
Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle
İçişleri Bakanlığının izniyle Türkiye'de
faaliyette veya işbirliğinde bulunabilir, temsilcilik veya şube
açabilir, dernek veya üst kuruluş kurabilir veya kurulmuş dernek veya
üst kuruluşlara katılabilirler. hükmü yer almasına rağmen,
madde hükmünün vakıflara uyarlanması yapılmayarak, yani hiçbir
izin düzenlemesi getirilmeyerek Türk Medeni Kanununun 117nci maddesiyle
getirilen kıyas hükmü çiğnenmiştir.
Bütün bunlar dikkate
alındığında, Türkiyenin içeride oluşturulacak olan,
oluşturulan birtakım vakıflar vasıtasıyla tamamen
denetimden uzak ve kontrolü mümkün olmayan, herhangi bir şekilde muhakeme
edilmesi hâlinde uluslararası boyuta mahkemeleri taşıyabilecek
ve böylece uluslararası mahkemelerde de bizi sıkıntıya
sokabilecek bir durum ortaya çıkmaktadır.
Bu şartlar altında
Soros Vakfının çevremizde gerçekleştirmiş olduğu
eylemlere ve devletlerin iç işlerine karışma potansiyeline
baktığımız zaman, Sorosun kendi yazmış
olduğu kitabını okuduğumuz zaman, o kitapta bazı
devletlerin iç işlerine nasıl karıştıklarını
ve vakıfları yoluyla, vakıfları marifetiyle o ülkelerde
nasıl bir düzen değiştirme potansiyeline sahip olduğuna
yönelik itiraflarını dikkate aldığımızda,
Türkiyenin ciddi bir tehditle karşı karşıya olacağını
düşünüyorum.
Bu sebeple, gündemimize
getirilmiş olan Vakıflar Yasasını Türk millî menfaatlerine
uygun görmediğimi, bu noktada çok ciddi şekilde Türkiyenin millî
menfaatlerini tehdit eder bir boyutta olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu
Yasanın bir an evvel geriye çekilmesini ve Vakıflar Yasasının,
tekrar, daha ciddi tartışmalar yapıldıktan sonra ancak
gündeme getirilmesini faydalı buluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yazıcıoğlu.
MUHSİN YAZICIOĞLU
(Devamla) Bu duygular içerisinde, iktidar partisinin ciddi bir veballe
karşı karşıya olduğunu burada ifade etmek istiyorum.
Bu konuda, elbette Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, Türkiyenin millî menfaatlerine aykırı,
millî çıkarlarımıza uygun olmayan ve bununla
bağdaşmayan bir yasayı, her türlü ikaza rağmen, muhalefete
rağmen, sadece çoğunluğa dayanarak geçirmesinin, burada ciddi
bir vebal ortaya koyduğunu ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yazıcıoğlu.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
98 sıra sayılı
yasa tasarısının 25 nci maddesinde vakıf senetlerinde yer
almak kaydıyla ibaresinin metinden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bizim önergemiz vakıf senetlerinde yer almak kaydıyla ibaresinin
çıkarılmasına yönelik. Bu da uluslararası faaliyeti
tanımlayan bir madde. Burada, cemaat vakıfları,
azınlık vakıfları değil, Türkiyede tüzel
kişiliği olan bütün vakıfları kapsamaktadır.
Ülkemizde bu yönüyle
baktığımız zaman, imparatorluk dönemi
vakıflarının hem tüzel kişiliğinin
olmadığını, fermanlarla kurulan vakıfların, yine
aynı şekilde hem vakfiyelerinin olmadığını hem
vakıf senetlerinin olmadığını biliyoruz. Daha sonra,
1328de yeni bir düzenleme yapılmış, orada da vakfiye ve
vakıf senedi yok. Yani, bizim, Balkanlarda, Orta Doğuda, Kafkaslarda
kurulan hayratların yüzlercesinin, binlercesinin vakıf senedinde bu
uluslararası faaliyet yok. Böyle olunca, bu düzenlemenin
değiştirilmesi, bir genel olarak, öncelikle bizim Osmanlı
döneminden bu yana kurulan vakıflar ve vakfiyelerinde, senetlerinde yer
almayan vakıfları da kapsayan bir şekilde genişletilirse
bir eşitlik sağlanmış olur. Aksi takdirde şöyle bir
yanılgıya düşeriz, onu vurgulamakta yarar görüyorum: Türkiyede,
biliyorsunuz, Medeni Kanun, temel kanunla, dernekler ve vakıfların
uluslararası faaliyet yasağı kaldırıldı. Tabii
ki, o da belli bir uygulama şartına bağlıdır,
İçişleri Bakanlığına bildirimi var Dışişlerinin.
Ancak, bu yasa değişikliği olmadan da yabancı vakıflar
Türkiyede faaliyet gösteriyorlar, bu bir gerçek. Türkiyedeki vakıflar da
Avrupada faaliyet gösteriyorlar. Örneğin Henrik Böll Vakfı, Konrad
Vakfı, evet, Sorosun enstitüleri, bizim İktisadi Kalkınma
Vakfımız, Demokrasi Vakfı, bunu çok sayabiliriz, bunlar da
uluslararası faaliyet yürütüyorlar. Ancak, bunlarla beraber son
vakıflar, özellikle üniversite vakıfları birçok ülkede okul
açıyor, ilişkiler geliştiriyorlar. Şimdi, durum böyle
olunca, bu tür bir hüküm konulması, Vakıf senetlerinde yer almak
kaydıyla diye bir sınırlama getirilmesi, doğrusu,
imparatorluktan ulus devlet sürecine girerken -ki imparatorluklar döneminde
uluslararası bir faaliyet söz konusu olamayacağı için-
vakıf senedi olanların da vakıflarında bu yer
almıyordu. Böyle olunca, bunları değiştirmekte büyük bir
yarar var. Özellikle de şunu ifade etmekte yarar var: Yani bu madde hükmü,
sadece azınlık vakıflarını, cemaat
vakıflarını ilgilendiren bir hüküm değil. Bu konuda
öğretim üyelerinin, uzmanların yazdıklarına
baktığımız zaman, getirilen düzenlemelerle, gayrimüslim
Türk vatandaşlarının yabancı sayılmadan, ayrıma
uğramadan bir daha kendi yurttaşlarımız olarak
haklarını kullanmasını da kapsamakla beraber genelde bizim
kendi vakıflarımızı ilgilendirmektedir.
Bu
vakıflarımızın Bosna-Hersekten Kosovaya, Kosovadan
Arnavutluka, Arnavutluktan Suriyeye, Suriyeden Mısıra -özellikle
Mısır diyorum- oradan Suudi Arabistana kadar olan birçok
ilişkilerinde bu yasal sınırlamanın
kaldırılmasının yararlı olacağını
düşünüyoruz. Bu açıdan baktığımız zaman da, zaten
yapılan düzenlemelerin -artık Türkiye Cumhuriyeti- Anayasanın
2, 10, 35, 90ıncı maddesinin beşinci fıkrası;
Vakıflar Kanununun 44; 4771
sayılı Yasanın 4; Lozanın 37, 39/2, 40, 42/3; Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 14; 1969 Viyana Antlaşmalar
Hukuku Sözleşmesinin 60ıncı maddesinin birinci
fıkrasına uygun bir düzenleme hâline geleceğini
düşünüyoruz. Biz, bu konuda artık Türkiyenin içine kapanan bir ülke
olmaktan kurtulduğunu, uluslararası ilişkileri güçlü, Birleşmiş
Milletlerin kuruluşunda ve Avrupa Konseyinin kuruluş sürecinde yer
almış bir ülke olarak
Ayrıca birçok uluslararası
kuruluşun üyesi olduğunu biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bitiriyorum efendim.
Türkiyenin
açılmasından, uluslararası faaliyetlerinden çekinmemek,
korkmamak gerekiyor. Gelecek, gidecek bağışların,
paraların trafiğinin mutlak denetlenmesi zaten mevzuatta vardır,
bu, keyfî ve gizli değildir. Onu belirtmekte yarar görüyorum.
Ben kendim de Avrupa
Hukukçular Birliğine 1994 senesinde üye olduğumda bu kuruluş
tüzel kişiydi, derneklerin oluşturduğu bir kuruluştu ve ne
yazık ki, Türkiye tüzel kişilerin, derneklerin ve
vakıfların uluslararası ilişkilerini yasakladığı
için ben kişi üye olarak uzun bir süre, Medeni Kanun değişikliği
yapılana kadar, on yıla yakın bir süre burada görev yaptım,
bunun sıkıntısını çok iyi de biliyorum.
Bu
değişikliğin, cemaat vakıflarını değil,
aslında, Osmanlıdan, imparatorluk döneminden kalan binlerce
vakfımızı olumlu etkileyeceğini düşünüyorum. Bu
nedenle önergeye destek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
9.11.2006 tarih ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu
Tasarısının 25. maddesinin 2. fıkrasının
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi
okutalım efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Hayır, Sayın Hasan Çalış konuşacak.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, saygı ve
hürmetlerimi sunarak sözlerime başlıyorum.
Önergemiz, Ermeni, Rum,
Yahudi azınlıklarına ait vakıfların uluslararası
faaliyet göstermesinin önünü açan ve dışarıdan yardım
aldıkları değişik dernek, vakıf ve kişilerle
ilişkilerini yasallaştıran 25inci maddesinin ikinci
fıkrasının metinden çıkarılmasıyla ilgilidir.
Burada cemaat
vakıfları kelimesi geçince, gayrimüslim azınlıklara ait
olan vakıfları özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü bizleri
televizyonları başında izleyen değerli izleyicilerimiz,
bizim bin yıllık kültürümüzde çok önemli yeri olan
vakıflarımızla karıştırabiliyorlar.
Bir diğer husus da
gayrimüslim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızla ilgili.
Türkiye Cumhuriyetinin yasalarına saygılı, Türkiye
Cumhuriyetinin vatandaşı olmaktan gurur duyan her
vatandaşın başımızın üstünde yeri vardır ama
millî birliğimize kasteden kurumlarla, kuruluşlarla, örgütlerle
iş birliği hâlinde olan herkesle, milletimiz adına bizim
mücadele etme mecburiyetimiz vardır.
Maddenin metinden
çıkarılmasını istememizin önemli nedenleri vardır. Bu
nedenlerden birincisi: Selçuklunun ve Osmanlının bin yıldan
fazla hüküm sürdüğü ve bugün üzerinde altmıştan fazla ülkenin
var olduğu hiçbir ülkede böyle bir vakıflar kanunu yoktur
değerli arkadaşlarım. Sadece Yunanistanda benzer bir kanun var
ama onlar da Türk kelimesini bile hazmedememektedirler. Burada da önceki
değerli konuşmacılarımız dile getirdiler; getirin
Yunanistanın bir hafta önce çıkardığı kanunu, biz oy
birliği hâlinde destek vereceğiz.(x) Ama siz onu getirdiğiniz
gün, biz biliyoruz ki, Avrupa Birliğinin arkasına
sığınarak sizin önünüze bu teklifleri getirtenler kıyameti
koparacaklardır. Getirirseniz biz destekleyeceğiz değerli
arkadaşlar. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Bir diğer husus: Bizim
yerel mahkemelerimizde uyuşmazlık olduğu zaman gidilecek makam
neresidir? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesiyle ilgili, Birlik ülkelerinin hiçbirinde bizimkine
benzer bir vakıf mevzuatı yoktur değerli arkadaşlarım.
Bir diğer husus da
değerli arkadaşlarım: Avrupa Birliğine bizden daha önce
Yunanistan girdi, Romanya girdi, Kıbrıs Rum kesimi de girdi.
Bizimkine benzer bir vakıflar dayatmasıyla karşı
karşıya kaldılar mı? Bizim, Batı Trakyada
yaşayan Türk azınlığının haklarıyla ilgili
Yunanistana söylediler mi Kardeşim şu yasal düzenlemeleri
getirmeniz lazım. diye? Var mı böyle bir bilginiz? Bizim bilgimiz
yok değerli arkadaşlarım.
Bir diğer husus
değerli arkadaşlarım: Bugün Azerbaycan topraklarının
önemli bir kısmını işgal etmiş olan, anayasasına
da Türkiye Cumhuriyetinden toprak talebi olduğunu açıkça yazan, tanımadığımız
Ermenistan, bu Yasadan sonra endirekt olarak faaliyet kuracak
kuruluşlarla rahat iş birliği imkânı bulacaktır.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme, 19/2/2008 tarihli 66ncı
Birleşim Tutanak Dergisinin Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar
bölümünde yer almıştır.
Bir diğer husus: Uluslararası
faaliyet gösteren küresel güçlere, kiliselere, değişik ülkelerin
istihbarat örgütlerine, bu kılıf altında ülkemizde çok önemli
bir faaliyet alanı açıldı değerli arkadaşlarım.
Bu konuya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bir diğer husus
değerli arkadaşlar: Bu taleplerin arkası kesilmeyecektir. Rum
lobisi, Ermeni lobisi, Avrupa Birliği havucunun arkasına
saklanmış
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) -
taleplerini Birlik aracılığıyla dayatmaya devam ediyor.
Eğer, Patrik Bartholomeosun açıklamalarına, 11-12-16/12/2007
tarihlerinde sizlerin çok sevdiğiniz, bazı gazetelerde de köşe
yazarlığı yapan Ethem Mahçupyanın makalelerine bakarsanız
taleplerin arkası bitmeyecektir. Ne zamana kadar? Anadoluyu Türklerden
temizleyene kadar değerli arkadaşlarım.
Bu Yasayla bugün tebessüm
eden arkadaşlarımızın -tarihin bizi mahcup etmesini
bekliyorum- ileri de de tebessüm etmesini ümit ediyorum değerli
arkadaşlar. Lütfen, bu Yasayı okuyun, bu Yasayı inceleyin,
Evet derken vicdanınıza danışın.
Vicdanınızla hesaplaşabiliyorsanız, gene Evet deyin
değerli kardeşlerim. Ama gerçekten bu Yasayla iyi şeyler
yapmıyorsunuz, bu Yasayla gerçekten iyi bir sınav da veremiyorsunuz.
Ne yazık ki burada konuşmacı arkadaşım
çıkıyor, bizim bin yıllık geleneğimiz olan vakıf
geleneğinin bir vakıf kanunu çıkıyormuş gibi takdim
ediyor.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 5555
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 25. maddesinin ilk
fıkrasının başına Dışişleri
Bakanlığının teklifi, İçişleri
Bakanlığının uygun görüşü ve Bakanlar Kurulunun izni
ile ibaresinin,
İkinci
fıkrasına Genel Müdürlüğüne bildirilir. ibaresinden sonra
gelmek üzere yurt dışından alınan ve yurt
dışına yapılan bağışlar vakfın bilançosunda
gösterilir, her yılın aralık ayının son günü
itibariyle Türkiye genelinde yayınlanan en az iki günlük gazetede ilan
edilir. cümlesinin eklenmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkanım, o konu zaten maddede açıklandığı gibi
yönetmelikle düzenlenecektir. Bu sebeple önergeye katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bal konuşacak.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Vakıflar Yasasıyla ilgili, 25inci madde üzerinde
değişiklik yapılmasını içeren önergemiz hakkında
söz almış bulunuyorum. Zatınızı ve yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde,
vakıfların uluslararası ilişkilerini ve uluslararası
kuruluşlara, kişilere ve kurumlara yardımları ile onlardan
alacakları yardımları düzenlemektedir. İşte, meselenin
bam teli de buradadır. Bu Yasa tümüyle değerlendirildiğinde
değerli arkadaşlarım, olduğu gibi, Sevr
Anlaşmasının 151inci maddesinde düzenlenen ve Osmanlı
İmparatorluğunun 19uncu yüzyılda tasfiyesini öngören bir
düzenlemenin benzeri buradadır. Bunun aksi, bir millî mücadele
savaşı verilerek elde edilen yeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin
uluslararası anlamda kabulü şeklinde değerlendirilen Lozan
Anlaşması hükümlerine külliyen aykırıdır ve meselenin ağırlığı
da burada toplanmaktadır.
Mesele o kadar
ağırdır ki değerli arkadaşlarım, dere geçerken
kaç tane at değiştirilmiştir ya da dere geçerken kaç tane ölçü
değiştirilmiştir, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu Kanun ve evveliyatı
Avrupa Birliğine Uyum Paketi altında getirilmiştir, öyle
pazarlanmıştır, öyle tezgâhlanmıştır. Ancak öyle
alıcı bulabileceği için, bir küresel psikolojik harekâtın
neticesinde, nereye varacağı bilinmeden bu noktalara kadar
getirilmiştir. Üçüncü uyum paketiyle bir delik açılmış,
yetmemiş, AKPnin ilk hükûmetinde, 2004 yılı Ocak ayında
dördüncü uyum paketiyle bu delik genişletilmiştir. Yetmemiştir,
altıncı uyum paketiyle bu delik daha da genişletilmiştir;
yetmemiş, yedinci uyum paketinde bu delik genişletilmiştir;
yetmemiş, bu görüştüğümüz Kanun, dokuzuncu uyum paketi çerçevesi
içerisinde, külliyen her şeyi teslimiyet politikasına terk eden bir
anlayışla getirilmiştir.
Şimdi, ölçü neydi? Ölçü,
Avrupa Birliğinin müktesebatına uyum idi. Ancak, önemli bir
değişiklik oldu bu sırada, Avrupa Birliği üyesi olan
Yunanistanda, 7 Şubat 2008 günü, yani bundan on gün önce, Lozan
Anlaşması çerçevesinde Batı Trakya Türkleri için bir kanun
çıkarıldı, vakıfları için. Bu kanunun özü şu:
Yunan Hükûmeti Batı Trakyadaki Türklere ve onların vakıflarına
ve tesislerine diyor ki: Yaşayabilirsin, ancak benim istediğim
kadar. Bunu tersine okuyacak olursak
Canım istediği zaman seni öldürürüm. kanunu
çıkmıştır orada. Bu Kanun çıkınca AKPnin
elindeki ölçü değişti: Efendim, biz bunu Avrupa Birliği için
yapmıyoruz, ecdadımız için yapıyoruz. Ecdadının
ruhu, evladı fatihanın ruhu yukarıda sizi izliyor değerli
arkadaşlarım. Ecdadınızın kurduğu vakıflar
Yunanistanda o muameleye tabi tutulurken siz burada hangi ecdattan
bahsediyorsunuz? (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, ikinci ölçü buydu, Avrupa Birliği. Avrupa
Birliğinin tersi ortaya çıktı. Avrupa Birliği olan
Yunanistan oradaki Türk ve Müslüman vakıflarını yok etme
yasasını çıkardı. Ecdadımız da tutmayınca
Efendim, biz bunu dünyaya örnek olsun diye yapıyoruz. Dünyaya örnek
olsun diye, Kanuninin yaptığı kapitülasyonlar, değerli
arkadaşlarım, Osmanlı İmparatorluğunu
çökertmiştir. Bu getirilen Yasa bir kapitülasyon yasasıdır. (MHP
sıralarından alkışlar)
O da tutmadı. Dördüncü
ölçü: Küreselleşiyoruz. Küreselleşiyoruz. ölçüsü olmuştur.
Dört tane ölçü değişmiştir arkadaşlarım. Siz
küreselleşmenin aktörü değil pazarı olmaya talipsiniz bu Kanun
ile.
Şimdi, her kanun
çıkarken değerli arkadaşlarım, bir nirengi noktası
olur, bir esas olduğu nokta olur, bir kantarı olur, bir ölçüsü olur,
bir değeri olur. Yani, bakkala gittiğiniz zaman 1 kilo şeker
ver bana. dersiniz,
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla)
Sayın Bakanın ve Sayın Komisyon Başkanının,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin mevzuatına bir yeni yasa
katılırken aklıselimle hareket edeceğine inanıyoruz ve
insicamı aklıselimde buluşturacaklarına inanıyoruz.
Dünkü olumsuz ve siyasi tavrı, hiç beğenilmeyen
davranışlarının tekerrür etmeyeceğine inanıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu sadece Milliyetçi Hareket Partisinin görüşü
değildir. Bu, binlerce sivil toplum örgütünden bize ulaşan
düşüncelerdir. Okuyamıyorum ama MÜSİADın sayın
yöneticileri Konyadan gönderiyorlar ve Konyadan gönderdikleri bizim
söylediklerimizin aynı; Burhanettin Hakgüder İstanbuldan gönderiyor,
gönderdikleri aynı; İstanbul Barosunun Sayın Genel Sekreteri
gönderiyor, gönderdikleri aynı.
OKTAY VURAL (İzmir)
Çekin Sayın Başkan, bu Kanunu çekin. Millete rağmen olmaz.
FARUK BAL (Devamla) -
Batı Trakyayla ilgili bütün sivil toplum örgütleri bizimle irtibata
geçiyor, teşekkür ediyorlar ama güçleri, sizin ölçüsüz bir şekilde bu
Kanunu ortaya koyuşunuzla, size ulaşmaya yetmiyor.
Lütfen milletin sesini
dinleyin, lütfen milletin hukukuna ve sesine kulak verin. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Arayacağız.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Efendim, uzlaşma yok iki
Kâtip Üye arasında. Tekrar, cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır. Sayın Faruk Bal
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge reddedilmiştir.
Bilgilerinize arz olunur.
25inci maddenin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair
önerge vardır. Önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
isimleri ve imzaları olan milletvekilleri görüşülmekte olan 25inci
maddenin açık oylama ile oylanmasını arz ederiz.
BAŞKAN Oktay Vural?
Burada.
Mehmet Şandır?
Burada.
Hasan Çalış?
Burada.
Mümin İnan? Burada.
Alim Işık? Burada.
Kürşat Atılgan?
Burada.
Osman Durmuş? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Recep Taner? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Reşat Doğru?
Burada.
Mehmet Günal? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Necati Özensoy? Burada.
Münir Kutluata? Burada.
Mustafa Kalaycı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Korkmaz takabbül ediyor.
Erkan Akçay
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bozdağ takabbül ediyor.
Gürcan Dağdaş? Yok.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Okay
Osman Ertuğrul? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
Mustafa Kemal Cengiz
BAŞKAN Tamam, yeterli
sayı var efendim.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını
OKTAY VURAL (İzmir) Ad
okunmak suretiyle yapsak efendim. Tarihe not düşelim.
BAŞKAN Yani zamandan
istifade etmek için ne lazımsa yapıyorsunuz. Bravo size vallahi,
bravo!
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için dört dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 25inci maddenin
açık oylama sonucunu bildiriyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 266
Kabul : 204
Ret : 62 (x)
Böylece 25nci madde kabul
edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağa eklidir.
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
98 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
26ncı maddeyi
okutuyorum:
İktisadî işletme ve
şirket kurulması
MADDE 26- Vakıflar;
amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir
temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla
iktisadî işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere
ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar
Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadî işletme veya şirket kurmaya
yetkilidir. Şirket hisseleri ve hakların daha yararlı
olanları ile değiştirilmesi, paraya çevrilmesi,
değerlendirilmesi ve bunlara bağlı her türlü hakkın
kullanılması ile ortaklık paylarına bağlı hakların
kullanılması Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
BAŞKAN Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla
Kart
Buyurun Sayın Kart.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan Vakıflar Kanunu Tasarısının
26ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle ve önemle ifade ediyoruz. Medeni Kanunun
101inci maddesine göre, Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlaka
aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını
desteklemek amaçlarını güden vakıfların kurulması
artık mümkün değil. Bu düzenleme, kabul etmek gerekir ki,
çağdaş hukuka da uygun olan, insan hakları boyutuyla olayı
değerlendiren bir düzenleme niteliğindedir. Bu düzenleme karşısında
ülkemizde bundan böyle cemaat vakıfları veya azınlık
vakıfları adıyla vakıf kurulması söz konusu
olamayacaktır, olmaması gerekmektedir. Bu çerçevede ifade ediyorum:
Mülhak vakıflar yabancı müesseseler olmayıp gayrimüslim Türk
vatandaşlarının kurumları olduğundan, yabancı
uyruklu gerçek ve tüzel kişilere uygulanan kısıtlamalar bunlara
uygulanmamaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, aslında, bakıyorsunuz, Lozan
Antlaşmasının 37, 39 ve 40ıncı maddelerinde de bu
konular ayrıca yasal güvenceye bağlanmış. Öyle ki 41inci
maddede, genel eğitim ve öğretim konusunda, Türkiye Hükûmetinin
Müslüman olmayan halkın önemli bir oran içinde oturdukları il ve
ilçelerde bu Türk vatandaşlarının çocuklarının
ilkokullarda kendi dilleriyle eğitim görmeleri için gereken kolaylığı
göstereceği yolunda düzenleme yapılıyor. Yani, değerli
milletvekilleri, gayrimüslim cemaat vakıfları bu anlamda
ayrıcalıklı konumdalar, diğer etnik grupların sahip
olmadığı haklara sahipler.
Bu düzenlemeler
karşısında, mülhak vakıflar konusunda, Anayasa,
Vakıflar Yasası ve Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde Türk uyruklu
tüm yurttaşlara tanınan hak, sorumluluk ve yetkiler çerçevesinde
düzenleme yapılmasının ve uygulanmasının
çağdaş ve evrensel normlara uygun olduğunu bir kez daha ifade
ediyoruz. Doğaldır ki bu aşamada hiçbir grup lehine imtiyaz
yaratılmaması gerekmektedir. Hamaset ve demagoji yapmadan bu
gerçekleri ifade etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım. Bu
ihtirazi kayıtla olayı değerlendirdiğimiz zaman şöyle
bir tablonun karşımıza çıktığını
görüyoruz. Burada bu değerlendirmeyi yaparken, hemen, cemaat
vakıfları konusundaki tarihî süreci de kısaca ifade etmek
istiyorum. Bakıyoruz değerli arkadaşlarım, 19 Haziran 1936
tarihinde yürürlüğe giren Vakıflar Yasasında, cemaat
vakıflarının mülhak vakıflar statüsüne
alındığını görüyoruz. Bu Kanunun 44üncü maddesine
göre, dava konusu yapılan taşınmazların en az 1921 yılından
itibaren, yani Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten on beş
yıl öncesinden itibaren tasarruf edildiğinin birtakım
kayıtlarla ispatlanması gerekiyor ve bundan sonra vakıf
kütüğüne kaydı yapılabilecek. Yani değerli
arkadaşlarım, neyi görüyoruz? Bakın, tarihî anlamda bir dönüşümün
yaşandığı, sosyal anlamda bir dönüşümün
yaşandığı bir dönemde, cumhuriyet hükûmetinin, kendi
vatandaşlarının, gayrimüslim olan kendi
vatandaşlarının hak ve hukukunu teminat altına
aldığını görüyoruz. Modern devletlerin yapması
gerekeni cumhuriyet hükûmetleri 1935, 1936 yıllarında yapıyor,
hukuki istikrar adına yapıyor, o insanlarımızın, o
vatandaşlarımızın kazanılmış
haklarını teminat altına almak adına yapıyor. Bunu
Sayın Komisyon Başkanının ifadesiyle Bir normalleşme
dönemi olarak ifade etmemiz gerekiyor. Komisyon Başkanının bu
tespitine de katıldığımı ifade etmek istiyorum. Ancak,
şunu görüyoruz değerli arkadaşlarım: Bakıyoruz,
yapılan düzenlemelerde, azınlık vakıflarının
mevcut olan bu gayrimenkullerinin kendilerine tanınan 16 Şubat 1328
-yani 1912 tarihli- ve 1936 yılındaki kanunlar çerçevesinde ve bu süreler
içinde değil, her nedense ağırlıklı olarak bu tespit
ve kayıt işlemlerinin 1948 yılından sonra
yapıldığını görüyoruz. Bir başka ifadeyle, 16
Şubat 1912 tarihinde yürürlüğe giren Kanunu Muvakkat ile 19 Haziran
1936 tarihinde yürürlüğe giren Vakıflar Yasasının cemaat
vakıflarının mülk edinmesine ilişkin
sınırlayıcı hükümleri tarih olarak ve dönem olarak
ülkemizde uygulanmamış, bu hükümler delinmiştir. Hükûmetler buna
göz yummuşlar, konjonktürel ve siyasi sebeplerle ve dış
müdahalelerle yasal hükümlerin ihlalini görmezden gelmişlerdir.
İşte, değerli arkadaşlarım, bu tablonun,
bakıyoruz, bu Hükûmet döneminde, mevcut Hükûmet döneminde daha da ileri
boyutlara ulaştığını görüyoruz. Hükümetin, vakıfların
resmî kayıtlarına ve kendi gündemine hâkim
olmadığını görüyoruz, bunu umursamayan bir tavır
içinde olduğunu görüyoruz.
Bakın, 2006
yılında, dönemin ilgili Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin
şöyle diyor: 36 adet namı müstear ve namı mevhum adına
kayıtlı gayrimenkul bulunduğunu ifade ediyor Sayın Bakan.
Oysa biliyoruz ki, oysa yargılama dosyalarına intikal eden belge ve
bulgularla sabit ki, sadece Maria Binti Yuvakim -tekrar ifade ediyorum, Maria
Binti Yuvakim- ismindeki kişi adına kırk dosyada namı
müstear olarak uygulama yapıldığını görüyoruz. O zaman
Hükûmetin ne yapması gerekiyor? Hamaset yapmak yerine, konuyu
saptırmak yerine, demagoji yapmak yerine, namı müstear olarak
gösterilen gerçek kişilerin adlarına kayıtlı olan bu
gayrimenkullerle ilgili olarak yeni ve ciddi bir çalışmayı
yapması gerekiyor. Bakıyoruz, Hükûmetin benzer uygulamayı
AİHM nezdindeki davalarda da sürdürdüğünü görüyoruz değerli
arkadaşlarım. Orada, o yargılama dosyalarında,
mevzuatımızla ilgili hükümleri dile getirmediğini görüyoruz
Hükûmetin; mülhak vakıfların yardım, bağış,
vasiyet yoluyla gayrimenkul edinemeyecekleri hususlarını dile
getirmediğini, savunmada bunları anlatmadığını
görüyoruz, biliyoruz. Bu dosya numaralarını Sayın Bakan merak
ederlerse kendilerine ifade edebiliriz.
Geldiğimiz aşamada
temel sorun şudur sayın milletvekilleri: Vakıf
yapılanması, belli bir süreden bu yana, Hükûmet tarafından,
organize bir şekilde bir siyaset üretme aracı olarak
kullanılmaktadır, sosyoekonomik dönüşümler bu yolla
yapılmaktadır. Özellikle son dönemlere
bakıldığında, dış kaynaklı fonlarla beslenen
vakıfların ülke yönetimlerinde ve toplum yapılanmasında
belirleyici bir rolü olduğunu görüyoruz. Hükûmet, bu alanı, bu
gelişmeyi bilinçli olarak kullanmaktadır. Bu politikanın en
yoğun şekilde uygulandığı alanların
başında da vakıf yapılanması gelmektedir değerli
arkadaşlarım. Bu noktada şunu görüyorsunuz: Cemaat
vakıfları yapılanmasını 1912 ve 1936 tarihli
kanunların kapsamı dışında, siyaseten ve ekonomik
olarak kullanan dış odaklı bir anlayış ile Hükûmetin
bu anlattığımız uygulamasının ve
anlayışının örtüştüğünü görüyoruz. Bu tablo,
elbette sorgulanması gereken bir tablodur. Bu konudaki
kaygılarımızın bir saplantıdan ibaret
olmadığını, soyut ifadeler olmadığını
biraz sonra önergeyle ilgili konuşma yaparken tarihî belgeleri ile somut
yer ve isimler ifade ederek bunları sizlere anlatacağım.
Umarım ki, dilerim ki o noktada biraz olsun sorumluluğunuzun
gereğini yapma ihtiyacını duyarsınız.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, burada Hükûmet sözcülerinin ve iktidar
grubu sözcülerinin ısrarla şu kavramı
kullandığını görüyoruz: Ne yani, efendim, gayrimüslim
vatandaşlarımızın mal mülk edinmesine neden karşı
çıkıyorsunuz, neden bunu engelliyorsunuz? E olayın böyle
olmadığını çok iyi biliyoruz. Ne diyoruz biz? Cemaat
vakıfları kavramıyla, cemaat mensupları kavramını
birbirine karıştırmayın, buna tenezzül etmeyin. Cemaat
mensupları, elbette, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının
sahip oldukları temel hak ve özgürlüklere sahiptirler vakıf kurma
konusunda, o noktada bir kısıtlama yoktur, ama cemaat
vakıfları olayı geçici bir statüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cemaat vakıfları
olayıyla, cemaat vakıfları kavramıyla cemaat
mensupları kavramını, bunları birbirine
karıştırmamak gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. Bu
noktada Komisyon Başkanını ve Hükûmeti daha tutarlı olmaya,
daha ciddi olmaya, daha sorumlu olmaya ve kavramları bu anlamda birbirine
karıştırmamaya, yani demagoji yapmadan bu tasarının
özünü kamuoyuna yansıtmak noktasında bir kez daha sorumluluğa
davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kart.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul.
Buyurun Sayın
Ertuğrul. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OSMAN
ERTUĞRUL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
5555 sayılı Vakıflar Kanunu tasarısının
26ncı maddesi üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
biz bir vakıf medeniyetinin mensubu ve mirasçılarıyız.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet hizmetlerinin büyük
çoğunluğu vakıflar eliyle yapılıyordu. Türk milleti,
vakıf kurmak ve yaşatmak için elinden gelen desteği hep
vermiştir. Ancak görüşmekte olduğumuz Vakıflar Kanunu
ülkemizin geleceğini çok yakından ilgilendirmektedir. Bu
Yasanın getireceği tehlikeleri, endişelerimizi, öngörü ve
uyarılarımızı, yüce heyetiniz ve büyük Türk milletinin
dikkatine ve takdirine sunuyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde kurulmuş ve kurulacak olan Ermeni,
Rum ve Yahudilere ait azınlık vakıflarının durumunu ve
bazı faaliyetlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu Kanunun en
temel yanlışı, eski ve yeni vakıfların aynı kanunla
ve aynı statüde düzenlenmesidir. Vakıflar Kanunu Tasarısı,
2002den itibaren ABnin, 2004ten itibaren ABDnin ısrarlı talepleri
üzerine hazırlanmıştır. Yasa, daha önce ABye uyum için iki
kez değiştirilmiş ve azınlık vakıflarına mal
mülk edinme hakkı verilmiştir. Bunun sonucunda, azınlık
vakıflarının kendilerine ait olduğunu öne sürdükleri
taşınmaz mülkler idari bir kararla iade edilmiştir. İadesi
istenilen ve olmazsa olmaz denilen 10.500 adet gayrimenkulün hemen hemen hepsi
İstanbul surlarının içinde bulunmaktadır. Vakıflar
Genel Müdürlüğünün şu günkü hesaplarına göre, azınlık
vakıflarına iade edilecek mülklerin değeri 150 trilyon YTLdir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiyede Rum Ortodoks, Ermeni ve Yahudi
vakıfları başta olmak üzere toplam 161 azınlık
vakfı tanımaktadır. 161 vakfın tanınması ve
yapılan yasal düzenlemeler sonucu şu ana kadar 364 mülk iade
edilmiştir.
Azınlık
vakıfları beyanda bulunmak şartıyla ülkenin her
tarafında şube ve temsilcilikler açabilirler. Azınlık
vakıfları malları onarım ve restorasyon
karşılığı başka vakfa ve derneklere tahsis
edebilirler. Azınlık vakıfları uluslararası faaliyette
ve iş birliğinde bulunabilirler. Azınlık
vakıfları yurt dışında şube ve temsilcilikler
açabilirler, yurt dışında kurulmuş vakıflar ülkemizde şube
ve temsilcilikler açabilirler, üst kuruluş kurabilirler, yurt
dışındaki kuruluşlara üye olabilirler. Azınlık
vakıfları yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum
ve kuruluşlardan ayni ve nakdî bağış alabilirler.
Azınlık vakıfları yurt içi ve yurt dışındaki
vakıf ve derneklere ayni ve nakdî bağış yapabilirler.
Azınlık vakıfları iktisadi işletme ve şirket
kurabilirler ve şirketlere ortak olabilirler. Azınlık
vakıflarının malları da haczedilemez. Azınlık
vakıflarının tüzel kişiliğinin nasıl sona
ereceği belirtilmemiş. Yasalarda nasıl sona ereceği belli
olmayan tek tüzel kişilik devlettir.
Bu azınlık
vakıfları ve derneklere bu yasalarla verdiğimiz yetkileri
nasıl kullanacaklarının, ülkemize getireceği
sıkıntıların hiç mi muhasebesini yapmıyorsunuz? En çok
sığındığınız mütekabiliyet esasını
Musevi ve Ermeni cemaat vakıfları bakımından hangi
devletleri değerlendirerek yapacaksınız?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Batı Trakyadaki Türklerle ilgili olarak
geçerli mevzuatta bu haklar var mı? Yok. O zaman niçin siz bunu
getiriyorsunuz? Lozan Anlaşmasının 37 ile 44üncü maddeleri
İstanbuldaki Rum azınlıklarıyla ilgilidir. Bir de 45inci
madde var, Aynen bu haklar Batı Trakyadaki Türkler için de
uygulanır. diyor. Yani, eşitlik getirmiş bir maddedir. Hâlâ ne
diye devletimizi ve milletimizi ateşe atarak kendi elimizle Lozanı
delmeye çalışıyoruz, kime hizmet ediyoruz, doğrusu
anlamış değilim.
Şu anda Yunanistan,
Batı Trakya Müslüman Türk azınlığa ait vakıflarla
ilgili yasayı, 7 Şubat 2008 Perşembe günü, Batı Trakya Türk
Milletvekilinin 1 ret oyuna karşılık tüm Yunan
milletvekillerinin oylarıyla kabul etti. Bu yasa da Müslüman Türk
vakıflarının elinde kalan son taşınır ve
taşınmaz tüm malların elinden alınması ve bu
vakıfların faaliyetlerini bitirmek amacıyla çıkarılmıştır.
Bu düzenlemelerin mütekabiliyetle izahı yapılabilir mi? Yunanistan
Lozanı tanımıyor da Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş
anlaşmasını biz tanıyor muyuz? AB ve ABD istedi diye bu
kanunu çıkarmaya mecbur muyuz?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ve Ticaret
Kanununda şirket kurmak zaten serbesttir. Yabancıların
Vakıflar Yasası altında ticari hayatımıza girmesinin
mantığı nedir? Yabancı sermayenin desteğini
almış olan azınlık vakıflarıyla ticari
hayatımızda nasıl rekabet edeceğiz? Gümrük birliğiyle
ekonomi çökertildi, yabancı işgalin önü açıldı, devletin
şirketleri özelleştirme adı altında yağmalandı.
İktidar, ABnin dayattığı ekonomik ve siyasi kriterler
dışına çıkamıyor. Dünya Bankası,
öğretmenlerin bile maaşına müdahale eder hale geldi. 400 milyar
doların üzerinde bir borçla 20 milyona yakın
insanımızın yoksulluk sınırında olduğu,
nüfusumuzun yüzde 10undan fazlasının işsiz olduğu bir
zamanda yabancı sermayenin bir de vakıflar kanalıyla ticaret
hayatımıza girdiğinde nelerin olabileceğini
düşünebiliyor musunuz? Bunlara, ülkemizin ve dünyanın her yerinde
şube ve temsilcilik açma yetkisi veriyoruz, Uluslararası faaliyette
ve işbirliğinde bulunabilir. diyerek önlerini açıyoruz.
Azınlık vakıfları, din yayılmacılığı
misyonu ile Türkiyeye gelen misyonerlerin hedef kitlelere doğru
ulaşabilmeleri için uygun mekânlar haline gelmiştir.
Azınlık vakıflarına imtiyaz ve ayrıcalık
tanınması için yapılan dayatmacılığın
arkasında misyonerlere rahat çalışma ortamı sağlamak
hedefi yatmaktadır. Vakıf kurumu aracılığıyla
Türkiye tam bir ideolojik mücadele ve dinler arası mücadele alanına
dönüşecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Osmanlı İmparatorluğunun
imzalamış olduğu kapitülasyonlardan ancak Kurtuluş
Savaşını vererek kurtulabildik. Bu Vakıflar
Yasasının başımıza açacağı problemlerden
acaba nasıl kurtulacağız? Büyük Orta Doğu Projesi eş
başkanı oldunuz, Orta Doğunun hali ortada. Yalnız Irakta
1 milyondan fazla Müslüman öldü ve İslam ülkeleri kan ağlıyor. Ilımlı
İslam diyorsunuz, İslamın ılımlısının
nasıl olduğunu söylemiyorsunuz, söyleyin de bilelim. Dinler
arası diyalog diyorsunuz. Acaba bu yasayla mı, Ermeni, Yahudi ve Rum
azınlık vakıflarına her türlü kolaylığı
sağlayarak mı, ülkemizin en ücra köşesinde bile ticari faaliyet
ve misyonerlik faaliyetlerine müsaade ederek mi dinler arası diyaloğu
kuracaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Ertuğrul.
OSMAN ERTUĞRUL (Devamla)
Yaptığınız birçok işi Allah rızası için
yapıyoruz. diyorsunuz. Sizden ricam, bu Yasayı Allah
rızası için yapmayın. Aklınızla, basiretinizle,
elinizi vicdanınıza koyun, iradenizi kullanın, ona göre oyunuzu
verin. Bu Yasa, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin hayrına
değildir. Onun için bu Yasaya hayırlı olsun demiyorum,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ertuğrul.
Şahısları
adına ilk söz, Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalıya ait.
Buyurun Sayın
Dodurgalı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
5555 sayılı Yasanın 26ncı maddesi üzerinde şahsi
görüşlerimi belirtmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu Yasayla,
vakıflarımıza iktisadi işletme ve şirket kurma
hakkı tanınmakta ve kârlı buldukları şirketlere ortak
olabilme yetkisi getirilmektedir. Vakıfların bu yetkiyi keyfî
kullanmasını önlemek üzere üç şarta
bağlanmıştır. Vakfın amacını gerçekleştirmeye
yardımcı olacak iktisadi işletmeler veya şirketler
kurabilir, vakfa gelir temin edecek şartına
bağlanmıştır. Vakfın gelirlerini azaltacak bir
şirket kurma veyahut bir iktisadi işletme kurmanın önü
alınmıştır. Bir de Genel Müdürlüğe bilgi verilecektir.
Eğer vakıf bu şirketlerden toplum adına veya ülkemiz
adına, milletimiz adına olumsuz bir şey yapacak olursa Genel
Müdürlüğün bunu mahkemeye götürme hakkı mevcuttur.
Aynı maddeyle de Genel
Müdürlüğün birtakım tasarrufunun önleri açılmakta, Genel Müdürlük
gelirleri ve mazbut vakıfların gelirleri ve akarları ile gene
iktisadi işletme ve şirket kurmaya yetkili kılınmakta,
hisselerin daha yararlı olanları ile değiştirilmesinin önü
açılmakta, hisselerin paraya çevrilmesi, değerlendirilmesi ve bunlar
dışında kalan her türlü hakkın kullanılması Genel
Müdürlüğe bir yetki olarak verilmektedir. Gene bu yetkiler de Bakanlar
Kurulu kararıyla gerçekleştirilebilecektir. Yani sadece kendi
başlarına vakıf mütevelli heyetinin bunları
gerçekleştirme imkânı yoktur.
Gene ben de malum cümleyle
kısa bir izahat getirmek istiyorum: Tabiatıyla vakıfların
önü açılacak. Çünkü hakikaten Osmanlıdan bu yana milletimizin iftihar
ettiği medeniyetin en temel taşlarından birisi olan vakıflar,
şehircilik, çevre, sağlık, eğitim, kültür, hatta ekonomik
ve ticari birçok hizmet alanlarında etkili bir şekilde toplum
yararına çalışmış müesseselerdir. Bunların önleri
açıldığı zaman da bu alanlarda birçok hizmetin de önü
açılmış olacaktır.
Ben sadece şu cümlelerle
konuşmama son vermek istiyorum: Üç dini bir arada yaşatma
geleneğine, hatta şerefine sahip olmuş olan bu milletin
vakıflar konusunda da bana göre bir endişe taşımaması
gerekir. Hatta kendi kurumu, kendi müessesesi olan vakıfların ne
şekilde kullanıldığı zaman toplum hizmetinde kullanılabileceğinin
en canlı örneğini günümüz şartlarında, modern
şartlarda, cumhuriyetimizin şartlarında ne şekilde
kullanılabileceğinin örneğini bu Vakıflar Yasasıyla
gösterdiğimizi düşünüyorum. Ayrıca da dünkü yapılan
konuşmalarda bu getirilen Kanunun Lozanın ruhuna aykırı
olduğu yolundaki cümleler etkiledi beni. Gittim, bu Kanunu istedim, bu
kanunlarla ilgili maddelere baktım ve hakikaten Lozanın ruhunun
nasıl bozulduğunu doğrusu anlayamadım. Bunu ben bir daha
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Anlamak için bakmıyorsunuz!
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) Arkadaşlar, lütfen
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Boşuna bakmışsın.
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) Dinledim ben
Bir cümle söyleyerek ayrılacağım
buradan.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Söylemesen de zaten oy vereceksin.
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) 37 ile 45
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Boşuna yorulma.
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) Arkadaşım, lütfen
37 ile 45inci maddelerin bir
daha, tekrar okunmasını rica ediyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Boşuna anlatma. Talimatı aldın, oy vereceksin.
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) Ya ben anlayamıyorum ya buradaki sözler herhangi bir metne
bağlanmadan söyleniyor.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Tarih
sizi mahkûm edecek!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Türk milleti bunun hesabını size soracak.
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) Ben çocuklarımın ve torunlarımın, bu Kanunla
ileride araştırma yaptığı zaman, yüksek lisans ve
doktora yaptığı zaman benimle gurur duyacaklarını düşünüyorum.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Tarih
sizi mahkûm edecek Sayın Milletvekilim!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Millet bunun hesabını sizden soracak.
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin)
Sizlere hayırlı olsun!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Sizle gurur duyacaklar!
KADİR URAL (Mersin)
Evet, Fener Rum Patrikhanesi sizlerle gurur duyacak!
MUHARREM VARLI (Adana)
Bartholomeos da
Bartholomeos da
KADİR URAL (Mersin)
Onları da unutma. Evet, o da duyacak sizinle!
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dodurgalı.
Hükûmet adına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı
cevap verecek.
Buyurun Sayın
Yazıcı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi muhabbetle
selamlıyorum.
Efendim, konuşan
arkadaşlarımızdan bir tanesi Cemaat vakıfları yurt
içinde ve yurt dışında şube kurabilecek, malları
haczedilemeyecek ve bunların tüzel kişilikleri hiçbir zaman sona
ermeyecek. Oysa tüzel kişiliği sona ermeyen tek devlettir. Bu
nasıl olur? diyor.
Yine, defaatle bu
konuları açıklığa kavuşturduk. Tasarının
5inci maddesi ve hemen az önce müzakeresini bitirdiğimiz 25inci maddesi
dolayısıyla yapılan açıklamalar çerçevesinde belirtildiği
üzere, cemaat vakıflarının yurt içinde ve yurt
dışında kesinlikle şube açmaları söz konusu
değildir.
Şimdi ben normatif
düzenlemeleri tekrarlayarak zamanınızı almak istemiyorum, ama
25inci maddenin başlığında, vakıflar, vakıf
senetlerinde yer alması şartıyla yurt içinde ve yurt
dışında şube açabilirler
Vakıf senetleri
olmadığı için cemaat vakıflarının böyle bir
şube açma durumları söz konusu değil. Malları
haczedilemeyecek
Böyle bir durum da söz konusu değil.
Arkadaşlar, bakın,
vakıf hukuku çok teknik bir hukuktur. Hayrat taşınmazlar var,
akarlar var, mukataalı, icareteynli vakıflar var vesaire falan. Bu
Kanunda haczedilemeyecek olarak hükme bağlanan hayrat
taşınmazlardır. Yoksa, diğer vakıfların
malları haczedilemez diye bir durum söz konusu değil. Bir de elbette
ki Genel Müdürlüğün yönetimine geçmiş mazbut vakıfların da
varlıkları haczedilemeyecek. Bunları ifade etmek isterim.
Gene bir arkadaşım
ısrarla bugün sorusunu tekrarladı. Efendim, Azınlık
Sorunlarını Değerlendirme Kurulunda 2005 yılında bir
toplantı yapıldığını ve o toplantıda,
Lozandaki mütekabiliyet ilkesinin kaldırılmasının
kararlaştırıldığını iddia etti. Kesinlikle
böyle bir durum söz konusu değil. Ve hatta iddiasını o kadar
ileri götürdü ki, bugüne kadar defaatle bu konu tekrarlandığı
hâlde hiç kimsenin buna cevap vermediği, veremediği iddiasında
bulundu. Böyle bir durum söz konusu olamaz. Net bir şekilde ifade
ediyorum: Kesinlikle toplantıda Mütekabiliyet Yasasının
kaldırılması diye bir durum müzakere edilmemiş, böyle bir
taahhüt altına girilmemiştir.
ŞENOL BAL (İzmir)
Başbakanınız öyle söyledi.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Kaldı ki
Anayasanın 90ıncı maddesinde uluslararası
sözleşmeler kanun hükmündedir. Dolayısıyla bu nedenle de mümkün
değildir. Bir gerekçe daha: Lozan Anlaşması birden fazla ulusu
ilgilendiren bir anlaşmadır. Bu çerçeve itibarıyla da böyle bir
durum söz konusu değil. Bunu net bir şekilde bilginize sunuyorum.
Gene aynı
arkadaşım, efendim, işte İzmirde yapılan vakıf
onarımları dolayısıyla müfettiş raporlarına
atıfta, birtakım iddialarda bulundu. Elbette ki bunları Genel
Müdürlük inceliyor, inceletiyor, ama ben de bunları inceleteceğim ve
sonuçları da arkadaşıma bildireceğim. Bunu bilmesini
özellikle rica ederim.
Bir arkadaşım
konuşmasında -bilemiyorum yani nasıl bu şekilde bir beyanda
bulunabiliyor- şunu söylüyor: Yunanistanın
çıkardığı, bir hafta önce Meclisten geçirdiği Müslüman
cemaatle ilgili vakıf kanunu aynen bizim ülkemize getirilsin, altına
imza atar, bunu onaylarız. diyor. Bir maddesini okuyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
O anlamda söylemiyor Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) O kendisi söyledi. Ne
anlamda söylediğini sizin kadar ben de anlıyorum.
Bakın, orada şöyle
bir şey söylüyor. Ben, tabii, Yunanlıların geçirdiği
sözleşmenin en olumlu maddesini okuyorum. Ama Türk pozitif hukuku
açısından bunu nasıl değerlendireceğinizi
takdirlerinize sunuyorum. Madde şu, vakıf 2nci madde: Kutsal
İslam yasasına göre vakıf, dinî ve hayır amaçlı, genel
olarak toplum yararına veya insani amaçlara yönelik, kâr amacı
gütmeyen ve kendisine taşınmaz veya taşınır mal
varlığı veya gelir tahsil edilmiş, hâlihazırda var
olan veya kurulacak olan hayır kurumudur.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Diğer kısıtlamalar?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ama biz diyoruz ki:
Türkiyede cemaat vakfının sayısı yüz altmış
birdir, bir daha cemaat vakfı
kurulamayacak. Siz bunun altına imza atıyorsanız, siz cemaat
vakıflarının tekrar yolunu açıyorsunuz,
çoğaltıyorsunuz. Bu önemli bir çelişki, onu ifade etmek isterim.
(MHP sıralarından gürültüler)
Diğer bir konu
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakan, çıkardığınız Vakıf
Yasasında Batı Trakyadaki Türk varlığını
KADİR URAL (Mersin)
Hepsini okumadınız galiba o Kanunun?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hepsini okumadım,
hepsini niye okuyayım? Siz hepsini, tümünü kabul ediyorsunuz.
BAŞKAN Hatibe müdahale
etmeyin lütfen efendim.
Sayın Bakan, devam edin,
buyurun efendim.
KADİR URAL (Mersin)
Hepsini okuyacaksınız!
İşine geleni
okuyor, işine gelmeyeni okumuyor!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sözün tamamını söyleyelim.
MUHARREM VARLI (Adana)
Oradaki Türklere ne hak verildiyse biz de o hakları verelim. dediniz, o
manada söylüyoruz bunu!
KADİR URAL (Mersin)
Tamamını okuyun Sayın Bakan, tamamını!
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, böyle bir usul yok yani.
MUHARREM VARLI (Adana)
Yanlış cevap veriyor Sayın Başkan, ne diyeceğiz?
Susacağız mı efendim?
BAŞKAN Tamam, çıkıp
cevap verirsiniz. Başka madde de var. Cevap verirsiniz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Diğer bir
arkadaşım dünkü konuşmasında şunu söylüyor:
Kıbrısta Arestis davasında, Abdullah Paşa Vakfına
ait bir vakfa el koyan Rumun iddiasını Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kabul etmiş. Ne hazindir ki mahkeme şunu
söylemiştir: Daha sonra bunun tapu kaydı çıktı. Bu tapu
kaydı çıktığı zaman, Türkiye bu tapu kaydını
bize geç göndermiştir. İşte burada, vakıf senetleri
burada, Abdullah Paşaya ait. diyor. Size soruyorum: Bir vakfa ait
mülkün üzerinde nasıl mülkiyet hakkı iddia edilebilir? vesair
şeklinde sorusunu yöneltiyor, Bakan kalksın cevap versin. diyor,
cevap veriyoruz biz de değerli arkadaşıma.
Değerli arkadaşlar,
bu dava Kıbrıs Vakıflar İdaresiyle alakalı, Yani
davanın tarafı Kıbrıs Vakıflar İdaresi ve
Kıbrıs Vakıflar İdaresi, Genel Müdürlüğümüze
-25/12/2003 tarihinde yazışmalar olmuş- birinci
yazışmayı 14/11/2003 tarihinde yazmış ve Genel
Müdürlüğümüz 25/12/2003 tarihinde, ilgili Abdullah Paşa Vakfına
ait senedi göndermiştir -ikinci bir yazışma- 30/6/2004 tarihinde
gene Kıbrıs Vakıflar İdaresi Genel Müdürlüğümüze
yazmış ve bu yazıya da 02/07/2004 tarihinde cevap verilmiş,
vakıf senedi gönderilmiş, üçüncü bir yazışma daha sonra
olmuş, ona da cevap vermiş. Dolayısıyla, bu iddiaların
mesnetsiz olduğunu sizlerle bu şekilde paylaşmış
oluyorum. Son bir noktaya temas etmek istiyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Savunamadınız mı? Savunmayı mı
beceremediniz? Niye gidip tazminat ödediniz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Değerli
arkadaşlar, buradaki müzakerelerden hep şu
anlaşılıyor, belki de bizi dinleyen sevgili
yurttaşlarımız da öyle anlıyor: Sanki, bu Yasa
yürürlüğe girdikten sonra, bu taşınmazlara ilişkin
çekişmeler, ihtilaflar gündeme gelecek ve birçok taşınmaz cemaat
vakıflarının iktisabına geçecek. Konu böyle değil.
MUHARREM VARLI (Adana)
Aynen öyle!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bakın, şu
anda -daha önceki konuşmamda da atıf yaptım, sizlerle
paylaştım- cemaat vakıflarının açtığı
dava sonucu, cemaat vakfına geçen taşınmazla ilgili Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bir taşınmaza ilişkin özet
kararını sizlerle paylaşmak istiyorum. Olayın seyir süreci
şu:
Samatyadaki Surp Kevork
Ermeni Kilisesi Sahakyan Nunyan Mektebi ve Mezarlığı
Vakfının açtığı dava. Tapuda Hovnan Palakoşyan
adına kayıtlı taşınmaz. Bu kişi
taşınmazını 1949 tarihinde vasiyet yoluyla vakfa
bağışlamış, 1955te vakıf adına tescili
yapılmış, 1974 yılında, hep sözünü ettiğimiz
Hukuk Genel Kurulu kararı gereği Hazine iptal davası
açmış ve sonuçta taşınmazın vakıf adına olan
tapu kaydı iptal edilmiş ve bu taşınmaz rücuen eski maliki
adına dönüştürülmüş. Vakıf Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine gitmiş ve açtığı dava sonucu idare,
taşınmazı iade edemediğinden tazminat ödemek zorunda
kalmıştır.
İşte, bu Yasayla
bu tür çekişmeleri biz tasfiye ediyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Tedbiriniz yok yani Sayın Bakan!
KADİR URAL (Mersin)
Yani hepsini verecek miyiz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Geçici 7nci maddeyle
bunu düzenliyoruz.
KADİR URAL (Mersin)
Yani, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeden verelim diyorsunuz!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Valla hepsinden
neleri kastediyorsunuz anlamıyorum, ama hak ettiği varsa, bir
vatandaş, taşınmazını bir vakfa, tercih ettiği
vakfa bağışlamışsa, elbette ki o vakıf onu alma
hakkına sahip.
KADİR URAL (Mersin)
Bulgaristandakileri niye vermiyorlar o zaman Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Biz, tarihte adalet
dağıtan bir milletiz, bir ulusuz. Adaletin
dağıtıcısıyız.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Ayasofyayı da verecek miyiz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ve gene 3 Ağustos
2002 tarihinde çıkartılan 4771 sayılı Kanun -bu Kanundan
söz ederken hep heyecanlanıyorsunuz- sonucunda 1.263 başvuru
yapılmış, 365 eser tescilen iade edilmiştir. 898 talep
reddedilmiş, mahkemeye gitmişler, kaybetmişler, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gider mi, gitmez mi bilemiyorum.
Şu anda, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde devam eden 31 adet dava var. Bunlar devam
ediyor. Elbette ki cemaat vakıflarının -bütün bunların
dışında uhdelerinde bulunan taşınmazlar da var- toplam
taşınmaz adedi 2.399 adettir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ŞENOL BAL (İzmir)
11.500!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Şimdilik!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Son bir soruyla bitirmek
istiyorum. Yine, çok değerli bir arkadaşım diyor ki: -demin de
özetledim sorusunu- Devlet, sadece sona eremez
Cemaat vakıfları
sona ermeyecek şekilde düzenleniyor.
Değerli arkadaşlar,
Medeni Kanunun 116ncı maddesi açık. Bakın, burada şöyle
deniyor
4721 sayılı Medeni Kanunun 116ıncı maddesi.
Sanırım, sizin iktidarınız döneminde yürürlüğe
girmiş. Maddenin başlığı Vakfın Sona Ermesi
Amacın gerçekleşmesi olanaksız hâle geldiği ve
değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde,
vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla sicilden
silinir. Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu
sonradan anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın
amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf,
denetim makamının ya da cumhuriyet savcısının
başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılır.
Durum budur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, 69a göre bir açıklama yapılması
gerekiyor.
Sayın Bakan, bizim bir
arkadaşımızın, bir sayın milletvekilimizin
konuşmasını ihsas ederek Yunanistanın
çıkardığı Vakıf Yasasının bir maddesinin
altını imzalarım. dediği iddiasında bulundu. Tabii
bu, önemli bir, sözün tamamı söylenmeden ortaya atılmış,
şüphe uyandıran bir durum.
Şimdi, bu konuda
BAŞKAN Söylemedi mi
diyorsunuz efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Evet efendim.
Bu konuda
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Söyledi ama, zabıtlar orada.
BAŞKAN
Zabıtları getirteyim bakayım efendim.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Benim elimde de zabıtlar var, ben de oradan
okuyacağım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Efendim, olay konuşulduğu anda tartışılmalı.
BAŞKAN Tamam efendim,
bakayım. Söylememişse söz vereceğim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, efendim, ben lafımı toparlayayım.
BAŞKAN Söz
vereceğim, tamam. Zabıtlara bakma hakkım değil mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, Sayın Bakanım Türkiye Cumhuriyeti
BAŞKAN Efendim,
zabıtlara bakacağım Sayın Şandır. Yani,
bakmayayım mı?
FARUK BAL (Konya) Efendim,
dün Bakacağım. dediniz o zabıtlara, zabıtlar gelmeden oturum bitti.
BAŞKAN Hayır,
bitmeyecek efendim. Bu oturumda vereceğim eğer şey varsa.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım
FARUK BAL (Konya) Dün o
hakkımız yok edildi Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır
efendim.
FARUK BAL (Konya) - Yok edildi efendim. Dün ben cevap veremedim
Sayın Bakana.
BAŞKAN Hayır
efendim, yok edilmez.
FARUK BAL (Konya) Oturum sona erince
BAŞKAN Ara
vermeyeceğim efendim. Ara vermediğim için yok edilmez.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Efendim, bakın, şöyle: Sayın Başkanım, Sayın
Bakanımız burada. Benim söylediğimde bir yanlış varsa,
Bakanım itiraz edebilir.
Bakın, diyor ki
Sayın Bakan: İçinizden bir arkadaşınız Yunanistan
kanununun altına imza atarım dedi ve bir maddesini okudu. Şimdi
bu çok ciddi bir
BAŞKAN Tamam,
Sayın Bakan Bey yanlış değinmiş olabilir.
Bakacağız efendim. Eğer böyle bir şey varsa, zaten
düzeltiriz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Efendim, benim söylediğimde bir yanlışlık var mı?
Sayın Bakanım,
böyle söylemediniz mi?
BAŞKAN - Var mı öyle bir şey, bakalım
efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Efendim, neye bakacaksınız? Anlamıyorum. Benim söylediğimde
bir yanlışlık var mı efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Zabıtları getirtip
bakayım. diyor Sayın Şandır.
BAŞKAN Niçin
bakmayayım efendim? Tutanaklara bakmak hakkım değil mi efendim
Başkan olarak?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan, yanlış ifade ediyorsunuz. Arkadaşınız
diyor ki
Ben isim de vermedim. Arkadaşlarınızdan bir tanesi
diyor ki
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Evet, arkadaşımızın biri böyle söyledi.
Arkadaşımız neyi
Efendim, benim
söylediğim şey şu: Arkadaşımız neyi
söylediğini kalkıp ifade etsin.
BAŞKAN Tamam,
vereceğiz söz efendim. Beş dakika sonra olsun... Bakacağız
tutanaklara, vereceğim efendim, söylemişse vereceğiz.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Oldu efendim.
BAŞKAN
Şahısları adına ikinci söz sırası, Kayseri
Milletvekili Sayın Ahmet Öksüzkayaya aittir.
Buyurun Sayın Öksüzkaya.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 98 sıra
sayılı Vakıflar Kanununun 26ncı maddesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Toplumsal bir ortamda
yaşamanın bazı sorumlulukları vardır.
İnsanlık âlemi bu sorumluluklarını çeşitli yöntemlerle
yerine getirmektedir. Farklı toplumlarda farklı isimlerle ortaya
çıkan bu dayanışma ve yardımlaşma bizim kültürümüzde
vakıf adıyla kendini göstermiştir. Tarih boyunca bütün Türk
devletlerinde vakıflar önemli içtimai müesseseler olarak hizmet görmüşlerdir.
Bilhassa, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında artan sosyal refaha ve
halkın zenginleştirilmesine paralel olarak çok zengin vakıflar
tesisleri kurulmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 26ncı maddede Vakıflar;
amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir
temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla
iktisadi işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere
ortak olabilirler denilmektedir.
Günümüz
koşullarında bir tüzel kişinin gelir elde edebilmesi
amacıyla şirket veya iktisadi işletme kurması son derece
doğaldır. Vakıf şirket ve işletmeleri, vakıfta
hedeflenen amacın gerçekleştirilmesi araçlarıdır. Hâlen
yeni vakıflar tarafından izin alınmaksızın şirket
veya iktisadi işletme kurma hakkının özel hukuk tüzel kişisi
olan diğer tür vakıflara da verilmesi Anayasanın eşitlik
ilkesi gereğidir.
Sürekli değişen ve
gelişen dünya şartları karşısında
insanlığın saadeti için konulan kanunlar da çağın
gereklerine ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak
değerlerine uyumlu bir gelişme sürecinde olmalıdır. Mimari
ve tarihî değerlere sahip vakıf abide ve eserlerin muhafazası,
onarımı ve vakıflara ait taşınmazların ekonomik
bir şekilde işletilmesi gibi pek çok önemli düzenlemeyi içeren bu
Kanun bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Kanundaki bu çok önemli düzenlemeler
ülkemizin birlik ve beraberlik ve bütünlüğüne ait hiçbir tehdit de
içermemektedir. Bin yıldan fazla, vakıf geleneği ve kültürü olan
milletimizin mevcut birikimlerine yenilerinin eklenmesi ile gelecek
nesillerimize önemli bir eser bıraktığımız
kanaatindeyim.
Bu duygu ve düşüncelerle
konuşmama son verirken, çıkacak olan yeni kanunun hayırlar
getirmesini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öksüzkaya.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyorum.
Süremiz on dakikadır.
Buyurun Sayın Cengiz
Yok.
Buyurun Sayın
Yalçın.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Türkiyede yabancıların kurduğu vakıflar ya da yabancı
vakıflar ya da herhangi bir yabancı unsur taşıyan
vakıflar, doğrudan ya da yurt dışında üniversite
vakfı şeklinde bir vakıfsa şube ya da temsilcilik açmak
suretiyle de olsa Türkiyede üniversite kurabilecekler midir? Bu hususun
açıklanmasını istirham ediyorum.
Ayrıca Sayın Genel
Müdürümüz Komisyonda Yurt dışında kalmış Türk
eserlerini bir sponsor firma tarafından resimlettirdik. demişti, bu
sponsor firmanın açıklanmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Buyurun Sayın Akcan.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Aracılığınızla
Sayın Bakandan sorularıma cevap istiyorum ancak soruya
başlamadan önce, Sayın Bakanın tutanak merakına
dayalı, ben de tutanaklardan kendi ifadesini okumak istiyorum (57nci
Birleşim, 15.48): Genel Kurulda bir kez daha ifade ediyorum ki, bu Kanun,
Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamak, Türk
vatandaşlarının hamiyetperver duygularının önünü açmak
amacıyla düzenlenmektedir... Sayın Başbakan salı günkü
grup toplantısında Nereden çıkartıyorsunuz bu
mütekabiliyet esasını? ifadesini kullanmıştır.
Sayın Bakan aynı gün, 57nci Birleşimde saat 20.00de
Mütekabiliyet esası yoktur... diyor tutanaklarda. Aynı
şekilde, Zaten demin konuşmamda da ifade ettim, yabancı
vakıflara ilişkin bu Kanunda herhangi bir sözcük, herhangi bir
düzenleme söz konusu değildir. tutanak. Bu kanun
tasarısının 5inci maddesi, son paragraf: Yabancılar,
Türkiyede, hukukî ve fiilî mütekabiliyet esasına göre yeni vakıflar
kurabilirler. Kanunun 2nci maddesinin ikinci paragrafı: Bu Kanunun
uygulamasında milletlerarası mütekabiliyet ilkesi
saklıdır. Bu tasarıyı MHP getirmediğine, siz getirdiğinize
göre, bu söylenenlerden, Sayın Bakan sizin ve Sayın
Başbakanın söylediğinden hangisini doğru kabul
edeceğiz?
OKTAY VURAL (İzmir)
Kanunu mu?
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Ve Güvenmiyor musunuz bu iktidara, hükümete? diyorsunuz.
Bu millet, bu halk, bu Meclis sizin neyinize güvenecek, nasıl güvenecek?
Bu sorumuzu cevaplandırınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yani, bu çelişki niye?
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Niye bu çelişki?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Okay.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Türk milleti 22 Temmuzda güvenini koymuştur efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
22 Temmuz bitti, yenisi gelecek
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani, 22 Temmuzda oy aldım diye milletin millî menfaatlerini haleldar etme
hakkını mı aldın?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Okay.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Onun için mi oy verdiler sana?
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Süre bitiyor Sayın Başkanım
HAKKI SUHA OKAY (İzmir)
Efendim
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, lütfen
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Efendim, Sayın Elitaşı ikaz ederseniz
Sayın
Elitaşı ikaz ederseniz
OKTAY VURAL (İzmir) -
Sana, bu milletin tapulu arazisini yabancılara ver diye mi oy verdi? Onu
söylesenize!
BAŞKAN Sayın
Elitaş, sizi ikaz ediyorum. Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) 22 Temmuz
BAŞKAN - Buyurun,
sorunuzu sorun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Çok talihsiz bir
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Grup Başkan Vekili, müzakereleri ajite etmek niyeti
taşımaktadır.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım, yedi buçuk dakika
vardı.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Yani, bu Kanunun bitmesini siz arzuluyorsunuz, siz getirdiniz.
BAŞKAN Efendim,
tekrarlarsa ben gereğini yaparım, siz merak etmeyin.
Tekrarlamayacaktır efendim.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Ne yapalım? 22 Temmuzu konuşmaya başlayalım.
BAŞKAN Tekrarlamayacak
efendim, tekrarlamayacak.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Gelin, 22 Temmuzun sonuçlarını tekrar tartışalım.
BAŞKAN Sayın
Okay, buyurun efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkanım, soru-cevap bölümünde, Sayın
Elitaşın müdahalesiyle bir buçuk dakika zaman işlemiştir.
BAŞKAN Ekledik
efendim, ekledik.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Zannederim, bunu, milletvekillerinin hakkının bir gaspı olarak
kullanmazsınız.
Sayın
Başkanım, Sayın Bakana şu soruyu sormak istiyorum:
Kendileri de biraz evvel konuşmalarını yaparken Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde otuz bir tane dava olduğunu
söylediler. Keza, grubumuz adına görüşlerini açıklayan sözcümüz
de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye adına yeterli
savunma yapılmadığını ifade ettiler. Ben çok somut bir
örneği Sayın Bakana soracağım ve cevabını
bekliyorum. Fener Rum Erkek Lisesi davasında, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde görüşüldükten sonra, Türkiye aleyhine karar
verilmesinde, akabinde, niçin Türkiye, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde Büyük Daireye müracaat etmemiştir? Niye Türkiye'nin hukuku
savunulmamıştır? Eğer Sayın Bakanın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Galiba bana ekleme yapacaksınız.
BAŞKAN Efendim, tamam
süreniz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Nasıl? Sayın Elitaş kullandı benim süremi.
BAŞKAN - Efendim, on
dakika süremiz var, burada on kişiden fazla talep var efendim, talep var.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, müdahale netice itibarıyla
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Özdemir, buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, süreyi kullanamadı efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kullanamadı efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Efendim, olur mu böyle bir uygulama?
BAŞKAN - Verdik efendim,
samimi olarak söylüyorum, verdim size bir dakika süre.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, devredebilir miyiz Sayın Okaya?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Elitaş, bana söz hakkını verdikten sonra müdahale
etti ve benim sorumun zamanının yarısını aldı.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, süremiz de geçiyor.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Özdemir, Sayın Okaya devrediyor hakkını.
BAŞKAN - Öyle mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Evet.
BAŞKAN Peki.
Sayın Okay, buyurun.
KADİR URAL (Mersin)
Vakit geçiyor, saati bari durdurun Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Özellikle, Sayın Başkanım, bu soru-cevap faslında rica
edeceğim. Özellikle iktidar grubuna mensup milletvekillerinin
müdahalesiyle
BAŞKAN Çok sıra
var efendim, on beş kişi var sırada.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
bizlerin hakkını ketmetmesinler, onun için de haksızlık
olmasın.
BAŞKAN O zaman 3
kişi konuşsun, ondan sonrası konuşamasın.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ve
sorumu çok net olarak söylüyorum: Eğer Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde Türkiyeye ilişkin savunmalar, Fener Rum Erkek Lisesinde
olduğu gibi, Büyük Daireye müracaat etmeme kararı olan bir siyasal
iktidarın böylesi bir savunma yöntemiyle Türkiye savunuluyorsa ve bunda
kararlıysa Sayın Bakan, bundan sonraki süreçte bu Türkiyeyi
savunmasız bırakma iradelerini devam ettirecekler mi, ettirmeyecekler
mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Okay.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakanım,
cevap verecek misiniz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Evet efendim.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
son sorudan başlayayım. Tabii ki bu davaları, bilmeniz gerekir
ki Dışişleri Bakanlığı takip etmektedir, yani
Dışişleri Bakanlığı bu davalarda savunmayı
hazırlar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Türkiye Cumhuriyeti adına.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Elbette ki savunma
sürecinde Genel Müdürlükten de gerekli doneleri toplar. Dolayısıyla,
dediğiniz gibi Yüksek Daireye başvuru yapılmış mı
yapılmamış mı şu anda bir bilgi sahibi değilim,
ama bunu öğreneceğim. Ama hiç şüpheniz olmasın, bu tür
davalar, sonuna kadar bütün aşamalar gözetilmek suretiyle çok ciddi bir
şekilde takip ediliyor ve edilmeye devam edecek.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
150 metrekareye 901 bin euro teminat ödedik efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben, şimdi
onun şeyleri üzerinde durmayayım, niye olduğu gibi. Orada da bir
bankanın sattığı hisse de bankaya dönüyor, vesaire falan
oluyor. Demin zamanım olmadı, izah edemedim. O davanın bütününü
alır okursanız çok fazla söylenecek bir şey
olmadığını göreceksiniz.
Diğer bir arkadaşım
şunu söylüyor: Yabancı vakıflar üniversite kuracak mı?
Hayır. Bunu dün de ifade ettim, zabıtlara geçmiştir.
Yabancı vakıflar, kesinlikle Türkiyede üniversite açamazlar,
üniversite kuramazlar. Üniversite kurulması, biliyorsunuz bizim
mevzuatımıza göre, kanunla, özel düzenlemeyle mümkündür, onun
bulunması gerekir, Anayasanın 130uncu maddesinde bu konu
açıklanmıştır. Yine şube açmaları,
Dışişleri Bakanlığının izni ve İçişleri
Bakanlığının oluruyla mümkün olabilmektedir. Cevap olarak
bunları ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bir
arkadaşım tutanakları okudu. Tutanaklarda söylenen sözler
elbette ki bana ait, doğrudur. Burada aslında hiçbir çelişki
yoktur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Tamam işte onun cevabını verelim efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Hiçbir
çelişki yok arkadaşlar, bakın bunlar çok teknik konular. Çok
dikkatlice bütün mevzuatı birlikte irdeleyip değerlendirmek gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir)
İrdeleyin!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yabancı
vakıflar ayrıdır -ben iki defa konuşmamı bu konuya
hasrettim- yabancıların kurduğu vakıflar ayrıdır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yabancı vakıflar ayrı, doğrudur.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) O 5inci maddede
sözü edilen yabancıların, Türkiyede vakıf kurmalarına
ilişkin düzenlemedir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Daha
kötü ya Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Yabancıların vakıflarıyla ilgili bu Kanunda bir düzenleme
yok, ama yabancıların Türkiyede vakıf kurmaları için
düzenleme var ve yabancılar Türkiyede vakıf kurdukları zaman, o
vakıf yabancı vakıf değil, Türk vakfı oluyor. Bizim
mevzuatımıza göre kuruluyor.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Tamamı yabancı olsa da Türk vakfı
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) O vakfın
tesciline karar verecek olan Türk mahkemesidir, Türk yargısıdır.
Bu ayrımı iyi bilmek gerekir. Bu bakımdan, mütekabiliyet
kavramları itibarıyla da herhangi bir çelişkili durum söz konusu
değil. Çünkü mütekabiliyet, ülkeler arası, farklı ülkelere
mensup vatandaşların hukukuyla alakalı bir konudur. Oysa, Lozan
Anlaşmasında böyle bir durum söz konusu değil. Ama, bizim
kanunumuzda, yabancıların Türkiye'de vakıf kurmaları söz
konusu olduğunda, hem Yasanın 2nci maddesinde hem 5inci maddesinde
hukuki ve fiilî mütekabiliyet esasını arayacağız. Bugüne
kadar aranmıyordu, bundan sonra arayacağız.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Sayın Bakanım, yabancıların Türkiye'de kurduğu
vakıflar üniversite de kurabilecekler mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Hayır.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Türk
vakfı diyorsunuz ya, yabancıların Türkiye'de kurduğu
vakıf
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Hayır
Yani
arkadaşlar, bakın, Türkiye'de şu anda herhangi bir vakıf,
yeni vakıf olsun eski vakıf olsun herhangi bir vakıf Ben üniversite kuruyorum. diyerek
üniversite kurabilir mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Hayır, kanunla kurdu
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) - Ona tabi,
Anayasanın 136ncı maddesine tabi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Nasıl reddedeceksiniz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) - Başvuracak,
yüce Meclis değerlendirirse, uygun görürse yasayı çıkaracak,
izin verecektir.
Teşekkür ediyorum.
Diğer sorulara da yazılı olarak cevap vereceğim.
Bir de Sponsor kim? diye
bir soru yöneltilmişti, yurt dışındaki eserlerle
alakalı. Bu da Vakıflar Bankasıdır.
Bilgilerinize arz ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Süremiz var daha, ben sorumu sorabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, önemli bir kanunu görüşüyoruz. Geçen tutanaklarda İzmir
Milletvekilimiz Sayın Şenol Balın, Patrikhanenin
ekümenikliğiyle ilgili sorduğu bir soruya Sayın Bakan
Patrikhaneyle ilgili Lozanda bir düzenleme yoktur. ifadesini
kullanmıştı. Oysa, Yargıtay 4. Ceza Dairesi Patrikhanenin
ekümenik olamayacağını ve bunun da Lozanda sözlü müzakereler
sırasında, sözlü senet olarak ifade edileceğini
belirtmişti. Yargıtay Dairesi Lozan Konferansının müzakere
kayıtlarını
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan
Vekilinin konuştuğu konu kürsüde anlatılacak bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, düzeltilmesi gereken bir husustur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Şandırın biraz önce ifade ettiği
konuyu burada açıklıyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Lozan Anlaşması
BAŞKAN Efendim, bu
açıklamayı niçin yapıyorsunuz?
Niçin yapıyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım
Sayın Başkanım, Lozan
Anlaşması
BAŞKAN Bu şekilde
bir açıklama olmaz Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Şandırın biraz önce söylediği konu,
aynı şekilde ajite ediliyor burada.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, müsaade eder misiniz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yani Lozanla ilgisi yok denilirken yanlış bilgi veriliyor,
Sayın Vural bunu düzeltiyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, bakın bu müzakereler önemli. Bir Hükûmet,
Türkiye Cumhuriyeti
BAŞKAN Sayın
Vural, İç Tüzükü çok zorluyorsunuz, yani lütfen! Lütfen
Bakın
İç Tüzükü çok zorluyorsunuz. Ben de mecburen İç Tüzükü
uygulayacağım şimdi, olmaz böyle şey.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hayır efendim.
Sayın Başkan,
müsaadenizi rica edeyim, bir derdimizi anlatayım.
BAŞKAN Ama derdinizi,
zaten konuşmacılarınız anlatıyor. Verirsiniz bir
arkadaşın eline, çıkar konuşur bunu efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, muradım o değil
Bir dakika müsaade edin
Müsaade edin
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, böyle olursa biz bu görüşmeyi
yapamayız ki.
BAŞKAN Yani beni zor
durumda bıraktınız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim bakın, ben, Sayın Bakandan, İç Tüzükün 58inci
maddesine göre, o tutanakta geçen Patrikhane ile ilgili Lozanda herhangi bir
düzenleme yok. ifadesini düzeltmesini istiyorum. Yargıtay Dördüncü
BAŞKAN Yeri gelince
sorarız efendim. Başka maddeler gelecek efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sormak değil efendim
Efendim, Lozanda
vardır
BAŞKAN Varsa var
OKTAY VURAL (İzmir)
ve
bunun siyasi işlerle uğraşamayacağı konusunda sözlü
senet verilmiştir.
BAŞKAN Oldu. Tamam
efendim, tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Yargıtay 4. Ceza Dairesi de bu konuda karar vermiştir. Düzeltiniz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş,
26ncı madde üzerindeki görüşmelerin devam etmesine dair bir önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bilindiği gibi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 09.11.2006 gününde kabul edilen 5555
sayılı Vakıflar Kanunu Cumhurbaşkanlığı
tarafından incelenmiş Sayın Cumhurbaşkanı, Kanunun 26
ncı maddesiyle ilgili olarak, Yasayla, tüzelkişiliği oluşturan
kurucu iradeye bağlı kalmaksızın, vakfedenin çizdiği
konu, amaç, örgütlenme ve yönetim biçiminin dışına
çıkılması ya da çıkılmasına izin verilmesi,
başka bir anlatımla, vakfın yönetiminin, amacının ve
mallarının serbestçe değiştirilmesi ya da
değiştirilmesine izin verilmesi durumunda ortaya çıkan
yapının, hukukun tanımladığı biçimiyle
vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesine olanak
kalmayacağını ifade etmiş; vakfiyelerinde ya da vakıf
senetlerinde kural bulunması koşuluna bağlamayan 26 ncı
maddeyi, hukukun genel ilkeleriyle, Anayasanın 2 nci maddesinde yer verilen
hukuk devleti niteliğinin gereği olan hukuk güvenliği ilkesiyle,
Anayasanın örgütlenme özgürlüğü ve mülkiyet hakkına ilişkin
33 üncü ve 35 inci maddelerindeki kurullarla
bağdaşmadığını belirtmiştir.
Sayın
Cumhurbaşkanı, ayrıca, Yasayla getirilen düzenlemelerle,
yukarıda da belirtildiği gibi, azınlık
vakıflarının mülhak vakıflar arasından
çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi
değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların
amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine ve
etkinliklerini artırmalarına olanak sağlayacağı; bu
nedenlerle, eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına, bu
niteliklerini değiştirmelerine karşın, ekonomik ve siyasal
güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar
tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden
çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal
varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşmasıyla, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal
ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasanın
ayrıcalıkları yasaklayan 10 uncu maddesiyle ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu
yararıyla bağdaştırmanın olanaklı olmadığını
ifade etmiş, bu bağlamda 26 ncı maddenin Anayasanın
Başlangıç bölümüne, 2 nci, 3 üncü ve 5 inci maddelerine
aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Adalet Komisyonunda 26. madde
üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; aslolan vakfa tahsis edilen
varlıkla yetinmektir. Ne var ki, varlığın şirket ve
diğer ekonomik işletmeler kurma yoluyla büyütülmesinin hukuken yasaklanması,
vakıf iradesine ve hedeflenen amacın gerçekleşmesine bir engel
oluşturur
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, hızlı okumak
Anlaşılmıyor.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Efendim, hiç anlamıyoruz, hızlı okunuyor.
Yavaş okusun biraz.
BAŞKAN Biraz
yavaş okuyun.
Buyurun.
Vakıf şirket ve
işletmeleri, vakıfta hedeflenen amacın gerçekleştirilmesi
araçlarıdır. Bu tür bir yapısal dönüşümün, vakfın özü
ile bağdaşmadığı söylenemez. Şu kadar ki,
vakfı, şirket ve işletmelerin yani ticaretin aracı haline
getiren hiçbir yapılanma vakıf hukuki rejiminde korunamaz,
korunmamalıdır. (Benzeri yaklaşım için bkz. Anayasa, md,
130/II) Öte yandan yeni vakıfların izin almaksızın
şirket veya iktisadi işletme kurabilme ve girişim
özgürlüğünden yararlanma hakkına sahip olmaları karşısında;
bu Kanunun düzenleme kapsamındaki vakıflara aynı imkanı
tanımamak; hukuk devleti ve eşitlik ilkesi ile
bağdaşmamaktadır. Belirtilen nedenlerle Komisyon geri gönderme
gerekçesine katılmamış ve madde oy çokluğu ile aynen kabul
edilmiştir Milliyetçi Hareket Partisi grubuna mensup komisyon üyeleri bu
maddeyi de içeren muhalefet şerhleriyle görüşlerini ifade
etmiştir.
Bugün TBMM Genel kurulunda
yaptığımız müzakereler yeterli değildir.
Anayasanın Başlangıç bölümünün beşinci paragrafında,
hiçbir etkinliğin Türk ulusal çıkarlarının, Türk
varlığının, Türklüğün tarihi ve manevi
değerlerinin karşısında korunma göremeyeceği
belirtilerek, Anayasanın öngördüğü hukuk düzeni içinde milli menfaatlerin
her şeyin üzerinde tutulması gerektiği kabul edilmiştir.
Eskiden kurulmuş
azınlık vakıflarına, bu niteliklerini
değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde
edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar
tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden
çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal
varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşmasıyla, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal
ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasanın
ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca milli
menfaatlerle ve kamu yararıyla bağdaştırmak konusundaki
tereddütler yeterince giderilmiş ve konu yeterince izah edilebilmiş
değildir.
Bu bakımdan Meclis
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca 26. maddenin görüşmelerine
devam edilmesini arz ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
Ahmet Orhan |
|
İzmir |
Mersin |
Manisa |
|
Kamil Erdal Sipahi |
Hüseyin Yıldız |
Nevzat Korkmaz |
|
İzmir |
Antalya |
Isparta |
|
Süleyman L. Yunusoğlu |
İsmet Büyükataman |
Beytullah Asil |
|
Trabzon |
Bursa |
Eskişehir |
|
H. Hamit Homriş |
Recep Taner |
Münir Kutluata |
|
Bursa |
Aydın |
Sakarya |
|
Gündüz S. Aktan |
Rıdvan Yalçın |
Ahmet Bukan |
|
İstanbul |
Ordu |
Çankırı |
|
Şenol Bal |
Osman Ertuğrul |
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
|
İzmir |
Aksaray |
İzmir |
|
Ali Torlak |
Prof. Dr. Alim
Işık |
Prof. Dr. Akif Akkuş |
|
İstanbul |
Kütahya |
Mersin |
|
Emin Haluk Ayhan |
Metin Çobanoğlu |
Cumali Durmuş |
|
Denizli |
Kırşehir |
Kocaeli |
|
Hasan Çalış |
Recai
Yıldırım |
Abdülkadir Akcan |
|
Karaman |
Adana |
Afyonkarahisar |
|
Kürşat Atılgan |
Mustafa Enöz |
A. Deniz
Bölükbaşı |
|
Adana |
Manisa |
Ankara |
|
Bekir Aksoy |
Behiç Çelik |
Yılmaz Tankut |
|
Ankara |
Mersin |
Adana |
|
Hasan Özdemir |
Mümin İnan |
Mustafa Kemal Cengiz |
|
Gaziantep |
Niğde |
Çanakkale |
|
Osman Durmuş |
|
|
|
Kırıkkale |
|
|
OKTAY VURAL (İzmir)
Önergenin tamamını okumuyor. Yazılanları
Ankara diye
yazmıyor, Ankara Milletvekili yazıyor. Kendi kendine önergede
düzeltme yapamaz ki. Yani, ne yazılıyorsa onu okuması gerekiyor.
BAŞKAN 72nci maddeye
göre verilmiş
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Arayacağım.
72nci maddeye göre
verilmiş önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
OKTAY VURAL (İzmir)
Toplantı yeter sayısı istedik efendim.
BAŞKAN Yoklama isteyen
arkadaşları tespit edeceğim.
Sayın Şandır,
Sayın Vural, Sayın Bal, Sayın Akcan, Sayın Özdemir,
Sayın Çirkin...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, ayakta 26 kişi var efendim,
onların hepsini tespit ediniz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, 20ye kadar sayarız, sonra otururuz.
BAŞKAN Sayın
Durmuş, Sayın Asil, Sayın Yıldız, Sayın
Işık, Sayın Bukan, Sayın Enöz, Sayın Doğru,
Sayın Atılgan, Sayın Yunusoğlu, Sayın Bal, Sayın
İnan, Sayın Taner, Sayın Torlak, Sayın Günal.
Elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
Üç dakikalık süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayımız vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde beş
önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 26. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve fıkra
numaralarının teselsül ettirilmesini saygı ile arz ederiz.
(2) Lozan
Antlaşmasına tabi cemaat vakıfları hakkındaki
düzenleme statülerine uygun olarak ayrıca düzenlenir.
|
Faruk Bal |
EminHaluk Ayhan |
Mustafa Enöz |
|
Konya |
Denizli |
Manisa |
|
Metin Ergun |
Kadir Ural |
|
|
Muğla |
Mersin |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98
sıra sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Rüstem Zeydan |
Avni Erdemir |
|
Kayseri |
Hakkâri |
Amasya |
|
Nusret Bayraktar |
A. Sibel Gönül |
|
|
İstanbul |
Kocaeli |
|
Vakıflar;
amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir
temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla
iktisadî işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere
ortak olabilirler. Şirketler dahil iktisadi işletmelerden elde edilen
gelirler vakfın amacından başka bir amaca tahsis edilemez.
Kurucuların çoğunluğu yabancı uyruklu olan
vakıfların kurduğu yahut paylarının yarıdan
fazlasına bu nevi vakıfların sahip olduğu şirketlerin
mal edinmeleri hakkında aynı vakıfların mal edinmelerini
düzenleyen hükümler uygulanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Madde 26da Genel
Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla cümlesinin Genel Müdürlükten
izin almak şartıyla şeklinde düzenlenmesini arz ederiz.
|
Cemaleddin Uslu |
Prof. Dr. Tunca Toskay |
Mümin İnan |
|
Edirne |
Antalya |
Niğde |
|
Hasan Çalış |
Prof. Dr. Akif Akkuş |
Nevzat Korkmaz |
|
Karaman |
Mersin |
Isparta |
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı son iki
önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde, kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
98 sıra sayılı
Kanun Tasarının 26ncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
Recai Birgün |
|
İzmir |
Balıkesir |
İzmir |
|
Ayşe Jale
Ağırbaş |
Hasan Erçelebi |
Tayfun İçli |
|
İstanbul |
Denizli |
Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98
Sıra Sayılı 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı
Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Adalet Komisyonu Raporunun İktisadi
İşletme Ve Şirket Kurulması başlıklı 26
ncı maddesinin, Anayasaya aykırılığı nedeniyle
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Halil Ünlütepe |
M. Rıza
Yalçınkaya |
Atilla Kart |
|
Afyonkarahisar |
Bartın |
Konya |
|
F. Nur Serter |
Rahmi Güner |
Ali İhsan Köktürk |
|
İstanbul |
Ordu |
Zonguldak |
|
Bilgin Paçarız |
|
|
|
Edirne |
|
|
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
sahipleri?
ATİLLA KART (Konya)
Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergemizin lehinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, temel kavramlar konusunda, ısrarla,
yanlış sunulmaya devam edilen, içeriği gözden
kaçırılan bir teklifi görüşmeye devam ediyoruz.
Ben, bu aşamada,
toplumun iki kesimini, bunların görüşlerini, konuyla ilgili
görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Nasıl oluyor da,
toplumun bu kadar farklı iki kesimi böylesine bir konuda birleşiyor?
Aslında, bu öneriler, bu görüşler, bu eleştiriler toplumun
onlarca kesiminden geliyor, bunları biliyoruz. Ben, sadece iki bölümünü
anlatmak istiyorum. Bakın
Sayın Başkan, çok
uğultu var, lütfen uyarır mısınız.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, Hatibi dinler misiniz. Çok uğultu var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Arkadaşlar ayakta Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, Devlet Denetim Elemanları
Derneğinin bir raporu var. Ne diyor denetim elemanları? Bakın,
şunu söylüyorlar: Azınlık vakıflarının denetiminden
doğan sorunlarda bile uluslararası baskıları
göğüslemekte zorlanan ülkemiz, yabancı vakıfların
denetiminden doğacak sorunlar karşısında yeterli direnci
gösteremeyecektir. Vakıflar Yasası ile getirilmek istenilen
değişiklikle yabancı ülkelerde kurulan vakıfların
Türkiye'de şube açmaları
vesaire, bunlar ifade edildikten sonra
yerel savunma mekanizmalarının millî vasıflı, gönüllü
toplum teşekküllerinin dirençlerinin kurulmasının
amaçlandığı ifade ediliyor.
Yine, sonuç olarak şu
ifade ediliyor: Globalizm adı altında sürdürülen
çağımızın sömürgecilik anlayışı millî direnç
güçlerini birer birer elimine ederken
Bunlarla
bağlantılı olarak MÜSİAD Konya Şubesinin konuyla
ilgili değerlendirmesini sizlerin takdirlerinize özellikle sunmak
gereğini duyuyorum. Ne diyor MÜSİAD Konya Şubesi: Avrupa
Birliği ülkemizdeki mülklerle çok fazla ilgilenmektedir. Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahinin şu ifadeleri
bize göre manidardır: Avrupa Birliğinin vakıflar ile ilgili
görüşlerini isabetli bulmuyoruz. Din özgürlüğünden Avrupa
Birliğinin sadece gayrimenkul mal varlığını
anlaması bizi rahatsız ediyor. Sayın Mehmet Ali Şahin diyor bunu değerli
arkadaşlarım. O zaman, Sayın Başbakan
Yardımcısının bu söylentilere karşı, bu
değerlendirmelere karşı bugünkü duruşu nedir, bunu sormamız
gerekmiyor mu? Bunu sizin sormanız gerekmiyor mu? Bu değerlendirmeyi
yapmanız gerekmiyor mu sayın milletvekilleri? İşte buyurun,
Hükûmetin Bakanı söylüyor bunu. Bütün mesele nedir? Bunların
gereği neden yapılmıyor?
Bakın, değerli
arkadaşlarım, şimdiye kadar anlattıklarımız,
endişelerimiz soyut ve faraziyelere dayanmıyor, somut olaylara
dayanıyor, somut gelişmelere dayanıyor.
Sayın milletvekilleri, 4
kişinin önderliğinde yapılan bir çalışmadan söz
edeceğim
Sayın Başkan, bir
grup ısrarla konuşuyor, lütfen uyarır mısınız.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Kaç grup!..
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanın kendisi de konuşuyor Sayın Hatip.
ATİLLA KART (Devamla)
Sayın Başkan, uyaracak mısınız konuşanları!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen! Bakın, ikinci uyarım oldu size. Lütfen!
Hatibi dinleyin lütfen efendim.
Buyurun Sayın Kart,
devam eder misiniz.
ATİLLA KART (Devamla)
Konuşmalar aynen devam ediyor Sayın Başkan. Bu artık
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
MURAT YILDIRIM (Çorum)
Hayret bir şey ya!
ATİLLA KART (Devamla)
Şimdi, bakın, 4 kişinin önderliğinde yapılan bir
çalışmadan söz edeceğim, bunu lütfen değerlendirin. Kim bu
dört kişi? Milletvekilleri düzeyinde yapılan bir çalışmadan
söz ediyorum. Nerede yapılıyor? Bulgaristanda yapılıyor,
Beyrutta yapılıyor, Romanyada yapılıyor. Bunların
isimlerini de verebiliriz. Türkiye doğumlu Ermenilere ve
mirasçılarına ulaşarak onların tapularını,
Osmanlı tapu ve makbuzlarını alıyorlar, Budapeştede
Osmanlı Türkoloji Enstitüsünde tercümesini yaptırıyorlar, kilise
vakıflarına noter yoluyla bağış
yapılmasını sağlıyorlar. Nerede bunlar biliyor
musunuz? Bu gayrimenkuller nerede değerli arkadaşlarım?
Trakyada Kırklareli ve Tekirdağda; İç Anadoluda Kayseri,
Sivas, Konya ve Niğdede; Doğu Anadoluda Erzurum, Sivas, Kars, Van,
Diyarbakır, Elâzığda; Marmara Bölgesinde Bursa, Yalova,
Gemlik, yani mahallî ifadesiyle Beyni bölgesinde. Toplam sayı nedir
biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla)
Toplam gayrimenkul sayısı 1.500.
Değerli milletvekilleri,
bakıyorsunuz, Bursa Gemlikte Hacı Panikin çiftliğinin bu yolla
alınmak üzere olduğunu görüyorsunuz. İçinde gölün bulunduğu
Karacabey Harası civarındaki dört yüz elli tapudan söz ediyorum
değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakana ifade
ediyorum: Bakın, soyut olaylardan söz etmiyorum, faraziyelerden söz
etmiyorum, yer ve tapu kayıtlarından söz ediyorum. O zaman, biraz
evvel anlattığımız bu temel endişemizin ne kadar
yerinde olduğu ortaya çıkıyor. Ne diyoruz? Sayın Komisyon
Başkanıyla biraz evvel onu konuştuk. Bakın,
ticarileşen vakıflardan söz ediyoruz, şirketleşen bir
vakıf yapısından söz ediyoruz. Bu tasarıyla bunun
altyapısını kuruyoruz değerli arkadaşlarım.
Vakfın amacını yok eden, vakfın içeriğini yok eden,
vakfın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Ruhunu yok eden.
ATİLLA KART (Devamla)
Sayın Başkan, bir dakika istirham ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla)
Konuşmaları gördünüz. Bir dakika istirham ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, bir sürü sataşma oldu.
BAŞKAN Efendim, bütün
konuşmalarda uğultu oluyor zaten. O zaman herkese vermem lazım.
Bütün konuşmalarda oluyor, yani bu bahane olamaz ki, bu şey olamaz
ki.
ATİLLA KART (Devamla)
Bir dakika istirham ediyorum.
BAŞKAN Efendim, size
verince diğer arkadaşlar da aynı şeyi talep edecekler,
olmuyor yani.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İstemeyiz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Nevzat Bey de istemeyecek.
BAŞKAN - Müsaade
ederseniz, başka zaman konuşturayım sizi.
ATİLLA KART (Devamla)
Bir dakika efendim
BAŞKAN Müsaade edin
efendim. (CHP ve MHP sıralarından Bir dakika verin sesleri)
Hayır efendim, sürede
şeyim yok efendim.
ATİLLA KART (Devamla)
Cümlemi tamamlayayım, çünkü müdahale oldu.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kart. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ATİLLA KART (Devamla)
Sayın Başkan, cümlemi tamamlayayım, istirham ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, gündem dışı konuşmada lütfetmiştiniz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan, iki kere de uyarı
yaptınız.
BAŞKAN Bu son olsun.
Ama bakın, bundan sonra hiçbir arkadaş, lütfen, benden süre
istemesin. Bunu açık konuşuyorum yani. Vermem size yani.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın değerli
arkadaşlarım, vakıfların amacından
uzaklaşmasını, vakıf kavramının içeriğinin
boşaltılmasını, vakfın şirketleşmesinin
yolunu açan bir yasal düzenlemeden söz ediyoruz; bununla
bağlantılı olarak yapılan organizasyonlardan söz ediyoruz;
dört ülkede milletvekili düzeyinde ve papazlar düzeyinde, hangi kilisenin
papazları olduğuna dair bilgi ve bulgulardan söz ediyoruz. O zaman,
oturup, bu tasarıyı, bu teklifi yeni baştan değerlendirmeniz
gerekiyor.
Bu noktada sizleri kendi
başınıza tarihî sorumluluğunuzla baş başa
bırakmayacak kadar önemli ve kritik bir olaydan söz ediyoruz.
Dolayısıyla, bu noktada sizi baş başa
bırakmıyoruz, bu yanlışın, bu
yanlışların takipçisi olacağımızı, bunu her
zeminde -yasal ve yasama zemininde- takip edeceğimizi ifade ediyor, Genel
Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kart.
Diğer önerge üzerinde
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bir vakfı
niye kuruyoruz? Vakıf senedinde öngörülen hayır amacına
ulaşmak için.
Değerli arkadaşlar,
vakıf müessesesi, devletin sosyal devlet olarak yerine getirmesi gereken
sosyal yardım hizmetlerini gerçekleştirmek üzere tümüyle devletin
yerine ikame edilecek bir müessese değildir. Bu nedenle, ileriye yönelik
vakfedilen kaynağın ötesinde, vakıfların ekonomik güç elde
etmeleri sonucunu doğuracak düzenlemeler yapılmasını
doğru bulmuyoruz. Yurt içinden ve dışından
sınırsız bağış kabul etmeleri ve
bağışta bulunmaları ve iktisadi işletme ve şirket
kurmaları, şirketlere ortak olmaları, vakıfların
amacının ötesine geçen faaliyetlerdir.
Hayır yapmak isteyen
hayır, ticaret yapmak isteyen lütfen ticaret yapsın. Bu
tasarıyla Hükûmet, yabancı vakıfları da kullanarak gerçekte
kendi düşüncesine yakın vakıfları daha da güçlendirmeye
çalışmaktadır. Bu yolla, Siyasi Partiler Yasasında yer
alan partilere bağış yapılması konusunda getirilen
sınırlamalar dolaylı bir şekilde aşılmaya
çalışılmaktadır. Bu şekilde kontrolsüz ekonomik güç
hâline dönüşecek vakıflar, seçimlerde siyasi partilerin seçmenlere
yapmalarının yasak olduğu birtakım yardımların
yapılmasına aracılıkta kullanılabileceklerdir. Bu da
siyasetin yozlaşmasına yol açacaktır.
Değerli arkadaşlar,
milletimizin iş ve aş istediği, ekonomik
sıkıntıların kapımıza dayandığı
bir dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin Lozan Antlaşmasından
doğan haklarımızın delinmesine yol açacak bir yasayı
görüşmekle meşgul ediliyor olması son derece kaygı
vericidir.
Değerli arkadaşlar,
lütfen hafızalarınızı ve
yaşadığımız ortamı bir kez daha
değerlendirin. Finansal kesim ve bu arada bankaların yüzde 50ye
yakınının yabancıların eline geçtiği bir ortamda,
toptan ve perakende ticaretin çoğunun yabancıların eline
geçtiği bir ortamda -bugün izlediniz, Migrosun da yüzde 50,8lik
hissesinin yabancılara devredilme kararını dinlediniz- toprak
satışlarının sınırsız bir şekilde
açıldığı bir ortamda, borsanın yüzde 70inin
yabancıların eline geçtiği bir ortamda biz burada bir de
vakıflar konusunda ekmek kadayıfının üstüne kaymak koymakla
meşgulüz.
Değerli arkadaşlar,
bu söylediklerim ülkemizin ekonomik
bağımsızlığını tehdit etmektedir. Bu söylediklerim,
ekonomik bağımsızlığımızı tehdit etmesi
dolayısıyla, ekonominin yönlendirdiği Türkiye Cumhuriyeti
siyasetini de, siyasetin bağımsızlığını da
tehdit etmek üzeredir.
Hepimizin
aklımızı başımıza toplamamız dileğiyle
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DSP, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı yok efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Var, var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bekleyelim efendim, bekleyelim!
BAŞKAN Divan Kâtibi
arkadaşlar anlaşamıyorlar efendim, ne yapayım?
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, salonda yok, ama eğer
BAŞKAN Divan Kâtibi
arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir)
Süre verin o zaman.
BAŞKAN Ne süresi
verelim?
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani, bekleyerek
BAŞKAN Ben istesem şimdi
yoklamayı beş dakikada yaparım o zaman
Üç dakika veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yapın efendim!
BAŞKAN Yani, böyle bir
niyetim olsa ben beş dakikaya çıkarırım, beş dakikada
toparlarım hepsini.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yapın!
KADİR URAL (Mersin) Tamam,
beş dakika verin, toparlayalım.
BAŞKAN Böyle bir
şey olur mu yani? Benden bunu mu şüpheleniyorsunuz? Ayıp
ediyorsunuz yani!
OKTAY VURAL (İzmir)
Yapın efendim!
BAŞKAN Sayın
Vural, çok ayıp ediyorsun! İkaz ediyorum, bunu bir daha
yapmayın, lütfen!
KADİR URAL (Mersin)
Sayın Başkan, beş dakika bekleyelim, toplansınlar
arkadaşlar!
BAŞKAN Var mı yok
mu, ikiniz anlaştınız mı efendim?
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok efendim, yok, inanın ki yok!
BAŞKAN
Anlaşmıyorlar efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Kâtip Üye, lütfen adil olun; şurada 200
kişiden fazla milletvekili var.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan, dışarıdan gelen o
arkadaşlar neye oy verdiklerini biliyorlar mı?
BAŞKAN Otomatik
cihazla oylama yapacağım.
Vereyim mi beş dakika
şimdi? Yani, aynı süreyi tamamlayayım mı, bunu mu
istiyorsunuz yani? Allah Allah ya! Bu kadar da olmaz ki ya!
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önergeler reddedilmiştir. Karar yeter sayısı
vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Madde 26da Genel
Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla cümlesinin Genel Müdürlükten
izin almak şartıyla şeklinde düzenlenmesini arz ederiz.
Cemaleddin Uslu (Edirne) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Faruk Bal konuşacak.
BAŞKAN Sayın Bal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz Vakıflar Kanununun 26ncı maddesinde
değişiklik yapılmasını öneren önergemiz hakkında
Milliyetçi Hareket Partisinin düşüncelerini arz etmek üzere
huzurunuzdayım.
Değerli
arkadaşlarım, bu madde, vakıflara, amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla
iktisadi işletmelere ve şirketlere ortak olabilme, bunları
kurabilme ve şirketlere ortak olabilme hakkını ve yetkisini
vermektedir. Burada bizim itiraz ettiğimiz
Sayın Başkan, siz
de beni dinlemiyorsunuz, sol taraftaki grup da dinlemiyor.
BAŞKAN Sizin Grup
Başkan Vekilinizle konuşuyorum.
FARUK BAL (Devamla)
Sanıyorum orada güçlü bir tartışma var. Lütfen müdahil olur
musunuz ve süreme ilave eder misiniz Sayın Başkanım?
BAŞKAN Sayın
arkadaşlarım, böyle yapıyorsunuz, işte, bir dakika fazla
vermek mecburiyetinde kalıyorum. Lütfen dinleyelim.
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım Vakıflara diye başlayan bu cümle,
tereddütsüz, yabancı vakıflar ile yabancılar tarafından
kurulmuş vakıfları ve cemaat vakıflarını da
kapsamaktadır. Bizim itirazımız da burada düğümlenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, vakıflar kâr amacı gütmeden, belirli bir
hayrî işi gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş mal
topluluklarıdır. Tanımı budur. Şimdi, bunlara, kâr
amacı gütme insiyakı içinde olan ticaret şirketleri kurma,
ticari işletmelere ortak olma ve iktisadi işletmelere katılma
şeklinde tanımlayacağımız tabirlerle bu madde
içerisine koyarsak, doğal olarak tacir, ticaret hukuku gibi
kavramları da vakıf hukukunun içerisine getirmiş oluruz.
Dolayısıyla, burada vakıfların belirli bir amacı
gerçekleştirmek üzere kurulmuş olan veya vakfedilmiş olan mal
varlığı. şeklindeki tanımın
dışına çıkmış oluruz. Bu dışına
çıkma işi aslında bir kapitülasyon. Kümülatif olarak
değerlendirdiğimizde kapitülasyon anlayışıyla önümüze
getirilen Kanun ile ilgili olmak üzere iki tane temel sorunu
karşımıza çıkarmaktadır. Bunlardan bir tanesi, beyaz
devrimler gerçekleştirmiş olan, dünyadaki siyasi amaçlarla
kurulmuş olan vakıfların önünü Türkiyeye açmış
oluyoruz. Bu vakıfların kimler, neler olduğunu değerli
arkadaşlarımız izah ettiler. Ukraynada,
Kırgızistanda, Gürcistanda gerçekleşen devrimlerin
arkasında hangi vakıfların olduğunu bütün dünya
bilmektedir. Türkiyede de gerçekleştirilecek küresel psikolojik bir
harekâtın temeli bu Kanun ile bu maddeyle atılmaktadır. Birinci
olarak itirazımız budur, dolayısıyla bu itirazı
haklı gösterebilecek dünyada gelişmeler olmuştur, Türkiyede de
olmuştur. Bundan sonra ortaya çıkacak negatif gelişmelere bu
madde hukuki dayanak teşkil etmektedir. Bu hukuki dayanak gazi Meclisin
iradesine tabi kılınmamalıdır. Gazi Meclis doğabilecek
sorunları önceden sezebilecek millî bir güce sahiptir, millî bir ferasete
sahiptir. Bu ferasetin burada gösterileceğini umut etmek istiyorum. Ancak,
şu güne kadar, şu saate kadar bu umudumuzu haklı
kılabilecek bir gelişmeyi de maalesef göremiyoruz. Millî iradenin
tecelligâhı, demokrasinin özü olarak
tanımladığımız buradaki milletin iradesi parmak
demokrasisine kurban edilmemelidir.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, benim itiraz ettiğim, cemaat
vakıflarıyla ilgili olmak üzere, madem ki bunu Avrupa Birliği
yasası diye getirdiniz, madem ki üç, dört, beş, altı, yedinci
uyum paketlerinde Meclisin iradesini yazboz tahtasına göre
değiştirdiniz, tebeşirle yazılmış, kara tahtaya
yazılmış gibi Meclisin çıkardığı
kanunları beğenmediniz ve dokuzuncu uyum paketi olarak buraya
getirdiniz, o zaman Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistanın bu konuda
Batı Trakya Türklerinin vakıfları ve evladı fatihanın
vakıfları için düzenlediği bir kanun var. Bu Kanunun 2nci
maddesi de şöyle tanımlıyor: Kâr amacı gütmemek
kaydıyla
Bütün maddeyi orada toparlıyor, bütün amacını
orada toparlıyor. Biz de Kâr amacı gütmemek kaydıyla.
ibaresini buraya ilave etmemiz için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
vakıfların, yani
cemaat vakıflarının ve diğer küresel operasyonlarda
psikolojik harekât yapabilecek yabancı unsurlu vakıfların ticari
şirketler, işletmeler ve bunlara ortaklıkla ilgili faaliyet
alanlarını sınırlandırmamız gerekmektedir. Bu
sınırlandırmayı yapmaz isek tek taraflı olarak
Türkiyenin millî çıkarları, millî menfaatleri konusunda büyük bir
zafiyet alanı yaratmış oluruz. Bu zafiyet alanı Türkiye
aleyhine gerçekleştirilecek olan psikolojik operasyonlarda hukuki bir
malzeme olarak kullanılacaktır.
Tekrar aklıselime davet
ediyorum değerli milletvekillerini, tekrar ortak aklı yaratmaya davet
ediyorum değerli milletvekillerini. Hiç kimsenin vatanseverlik duygusunu
ölçmeye bir alet yoktur. Ancak, bu önümüzdeki yasa bir nirengi
noktasını teşkil edecektir. Bu nirengi noktasında ortak
aklın hâkim kılınmasını sağlayabilmek için değerli
milletvekillerine bu bilgileri saygıyla arz ediyorum. Umarım ve
temenni ederim ki ortak akla katkımız olabilir.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98
sıra sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
Vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek
amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadî
işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak
olabilirler. Şirketler dahil iktisadi işletmelerden elde edilen
gelirler vakfın amacından başka bir amaca tahsis edilemez.
Kurucuların çoğunluğu yabancı uyruklu olan
vakıfların kurduğu yahut paylarının yarıdan
fazlasına bu nevi vakıfların sahip olduğu şirketlerin
mal edinmeleri hakkında aynı vakıfların mal edinmelerini
düzenleyen hükümler uygulanır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyoruz o zaman efendim.
Gerekçe: Vakıfların
kurdukları iktisadi işletme ve şirketlerden elde edilecek
gelirlerin amaca tahsis edilmesi ve Kanunun 12 nci maddesinin son
fıkrasında Tapu kanununa atıf yapılarak kurucuların
çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıfların mal
edilmesine sınırlama getirildiğinden, burada da aynı
atıf yapılarak bu vakıfların kurduğu şirketlerin
de mal edinmesine sınırlama getirilmesini sağlamak amacıyla
bu düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükûmetin kabul ettiği önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 98
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 26. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve fıkra
numaralarının teselsül ettirilmesini saygı ile arz ederiz.
(2) Lozan
Antlaşmasına tabi cemaat vakıfları hakkındaki
düzenleme statülerine uygun olarak ayrıca düzenlenir.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bal,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
anlaşılıyor ki aklıselimi parmak demokrasisi katledecektir,
böyle bir gelişme var. Tabii, bu gelişmeye karşı biraz daha
bizim ayrıntılı bilgi vermemiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, Yunanistanda 7 Şubat 2008 tarihinde kabul edilen
Batı Trakyada bulunan evladı fatihanın kurmuş olduğu
vakıflarla ilgili maddeleri ile bu kanunu ben size olabildiğince
sınırlı zaman içerisinde karşılaştırarak,
daha fazla bilgi sunma imkânını değerlendirmeye çalışıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, oradaki kanunda, çıkarılan yasanın Lozan
Antlaşmasıyla sınırlı olduğu kanunun
başlığında ve 1inci maddede açık ve net bir
şekilde belirlidir ve sanki tapu kaydı devredermiş gibi,
özellikle Lozanla sınırlı olduğu ifade edilmiştir.
Bizdeki ise Avrupa Birliği çerçevesi içerisinde bir düzenleme gibi takdim
edilmiş, ancak sonra bu ölçü değiştirilmiş. Çünkü, bu kanun
ortaya çıkınca -Yunanistandaki kanun- yalan
açıklanmıştır. Beş defa yüce Meclisin iradesi yalan
üzerine tesis edildiği ortaya çıkmıştır. Bu defa
ecdadımızın büyüklüğüne yönelik bir hamaset edebiyatıyla
Biz büyük bir milletiz, herkes bizim arkamızdan gelir gibi bir
lafın arkasına düşürülmek istenmiştir. Bu da bir
lafügüzaftır. Bu da yetmemiş, arkasından küreselleşiyoruz
şeklinde bir düşünceye dönüşülmüştür,
dönüştürülmüştür. Küreselleşmenin pazarı oluyoruz. Küresel
psikolojik harekâtın merkezi hâline getiriliyoruz bu Kanunla ve özellikle
bu maddeyle.
Değerli
arkadaşlarım, 2nci maddede biraz önceki konuşmamda
Yunanistandaki kanunda kâr amacı güdemez. demiştik. Biz, bütün
şirket türlerinde herhangi bir sınırlama yapmadan, cemaat
vakıfları dâhil olmak üzere, Lozana tabi vakıflar dâhil olmak
üzere, herkesin at oynatabileceği bir alan yaratıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bunların denetimini de yapmıyoruz.
Bakınız, Yunanistandaki kabul edilen kanunda atanan müftü, seçilen
müftü değil, atanan müftü vakfın tüm yönetimini ve tüm mal
varlığını her konuda denetlemeye ve yönetmeye yetkili
kılınmıştır. Maddesini söylüyorum: 3üncü maddenin beşinci
fıkrası. Yunanistan Parlamentosunda 7 Şubat tarihinde kabul
edilen kanunda.
Değerli
arkadaşlarım, bu da yetmiyor. Oradaki vakıfların faaliyeti,
yaşaması, seçimleri, imam, atanmış müftü, bölge sekreteri
ve bunların da üzerinde beş tane bakanın iradesine tabi. Bunların
faaliyetleriyle ilgili düzenleme yapılmak üzere seçim tarihlerini bunlar
belirleyecek, seçim tarihleri belirlendikten sonra seçmen listesini Yunan
makamları belirleyecek, seçmenler oy kullanmak için ancak imamın
görüşünü almak kaydıyla oy kullanabilecekler. Müftü bu seçim sonucunu,
bakacak, beğenecek mi, beğenmeyecek mi, belli değil;
atanmış müftü. Bölge sekreteri de bu seçim hakkında bir
görüş bildirecek, ancak bütün bu uyarlamaları, bütün bu işleri
-tabire dikkat edin- ayarlamak beş tane bakanın yetkisindedir. Bu beş tane bakanın yetkisiyle ilgili
madde de, değerli arkadaşlarım, Yunan Meclisinde kabul edilen
11nci maddededir.
Şimdi bütün bunları
görerek ve toparladığımız zaman Yunanistan şunu diyor:
Lozanda tanınmış olan bizim evladı
fatihanımızın oradaki ecdat yadigârı, arkasında çil
çil kubbeler serpen ordunun orada bıraktığı cemaatin
vakıflarının hayatiyetini ben istediğim kadar
sürdürebilirsin. diyor. Tersini okuduğumuz zaman İstersem
boğarım. diyor. Eğer bu anlayış orada hâkimse, biz
burada bütün bir geçmişimizi, devletimizin kuruluş belgesi olan
Lozanı deler ve arkasından da sınırsız ve süresiz bir
hak ve yetki tanıyacak bir yasayı geçirirsek, hepimizin bunda vebali
olacaktır.
Burada İsa Gök Beyi de
suçluyorum açıkça. Geliyor elindeki belgeyi gösteriyor. Oku kardeşim!
Oku ne yazdığını! Okumadığın zaman belge
göstermekle kimse ne olduğunu anlamıyor ki.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu çerçeve içerisinde
değerlendirdiğimiz zaman kimsenin vatanseverlik konusunda bir ölçüsü
olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak, bugün bir ortak
iradeyi, ortak değerlerimizden yararlanarak sağlayabiliriz. Ortak
değerimiz -kim ne derse desin- Lozan hükmüdür. Lozan hükmü dışındaki
getirilen uygulamaları reddedersek, o takdirde en hayırlı
işimizi yapmış oluruz. O takdirde, evladı fatihanın
bedduasına değil, duasına mazhar olmuş oluruz. Hepimiz, hem
milletin vicdanında bir muhakemeye tabi tutulacağız hem de kendi
vicdanımızda mahkemei kübramızda bir muhakemeye tabi
tutulacağız. O muhakemelerin neticesinin salim olması
dileğiyle hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bal.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan sataşma var! Faruk Bey,
İsa Beye sataştı.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan, Hatip, Grubumuza mensup bir milletvekilini
(CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır efendim, sataşma yok!
BAŞKAN
Anlayamadım efendim
(CHP sıralarından gürültüler) Bir dakika,
susar mısınız, Sayın Grup Başkan Vekiliniz
konuşuyor efendim, bir dakika
Konu neydi efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Efendim, İsa Gökü suçluyorum. dedi.
İSA GÖK (Mersin)
Efendim, sataşmayı cevaplandırabilir miyim. Şahsıma
sataşma yapıldı, İç Tüzük gereği cevap
hakkımı kullanmak istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
İsa Bey, okusaydın kardeşim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
İç Tüzük 69 uyarınca söz talebinde bulunuyoruz efendim.
BAŞKAN Efendim,
sataşmanın bir usulü var, size sataşıp ne dedi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
İsa Gökü açıkça suçluyorum. dedi.
İSA GÖK (Mersin)
Efendim, doğrudan beni suçladı.
BAŞKAN Ne dedi peki?
(Gürültüler) Hayır, anlayayım da, ona göre bakayım,
haklıysanız vereceğim tabii.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sen de evrakın içindekileri niye okumuyorsun?
BAŞKAN Yani, herkes
kalkar da Bana sataştı. derse ben herkese söz mü vereceğim
yani? Ne dedi size?
İSA GÖK (Mersin)
Sayın Başkan, adım zikredilerek, kapalı oturumda beyan
ettiğim kimi şeyler de kastedilerek, adıma karşı
sataşmada bulunulmuştur.
BAŞKAN
Adınız geçti mi burada? (Gürültüler) Adınız geçti mi?
İSA GÖK (Mersin) Tabii
ki, geçti.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Tutanaklara bakın Sayın Başkan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Evet, İsa Gökü suçluyorum. dedi. (Gürültüler) Elitaş mı
yönetiyor toplantıyı?
BAŞKAN Buyurun
konuşun, buyurun konuşun.
İki dakika süre
veriyorum. Yani, bu, hakkın suistimalidir.
Buyurun konuşun.
(Gürültüler)
İsa Bey, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi hakkı
suistimal ediyor.
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekilim, ben de biliyorum, hakkın suistimali olduğunu ben
de biliyorum. Müsaade edin. Faruk Bey mahsus öyle söylüyor, kendisi de
çıkıp konuşacak orada. (Gülüşmeler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Muhalefetin muhalefete sataşması olmaz arkadaşlar.
BAŞKAN Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Mersin Milletvekili İsa Gökün, Konya Milletvekili Faruk
Balın konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İSA GÖK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Faruk
Balın şahsıma yönelttiği ithama karşı cevap
vermek istiyorum. Bir defa, bu konuda belgeler var. Vakıflar Genel
Müdürlüğünün
FARUK BAL (Konya)
İtham değil, gösterdiğiniz belgenin içini okuyun dedim.
BAŞKAN İsa Bey,
yalnız Faruk Bey de söz isteme durumuna gelmesin, lütfen
(Gülüşmeler) Karşılıklı birbirinizle
paslaşıyorsunuz!
İSA GÖK (Devamla)
Sayın Başkanım
Öyle bir şey yok Sayın
Başkanım. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun devam
edin efendim, devam edin.
İSA GÖK (Devamla)
Efendim, bakın, 92 tarihli tapu senedi. 92 tarihli. Bu, 12 Mart 92de
tanzim edilmiş. Sahibi kısmında Rum Patrikhanesi geçiyor. Bu,
yapılmış çok ciddi bir hata ve hatta skandal. Bunu daha sonra
düzeltmeye çalışıyorlar. Bu tapuyu aynen size veririm, elimde
sureti var. Efendim, daha sonra
(AKP sıralarından Kim
yapmış? sesleri) Efendim, yapan yine bu devletin kurumu, bu devletin
kurumu yapıyor. Bahsetmeye çalıştım size, sahte
vasiyetnameler tanzim ediliyor. Ve hatta yine de belge var; mahkemenin hâkimi,
kendi oğlu vakfın davasını alıyor, duruşmadan
çekiliyor iki gün kala, bir hafta kala. Belgeleri var bunların, hepsinin
belgeleri var.
Vakıflar mevzuatı
herkesin cirit atmak istediği tam bir rezalet hâline gelmiştir.
Türkiyede 1936dan beri vakıflar mevzuatı üzerinde oyun
oynanıyor. Arkadaşlar, 35ten sonra onlarca değişiklik
gerçekleştirildi bu mevzuat üzerinde. Herkes uyudu, devlet de uyudu ne
yazık ki, ne yazık ki. Yapılan hataları daha sonra
düzeltmeye çalışıyorlar, düzeltmeye.
Belgeleri de sunayım.
Tapuda oynayarak tekrar Malik hanesi değiştirilmeye
çalışılıyor. Kanunu hazırlayanlar dedim. Kanunu
hazırlayanın taslağı elimde. Kendi karısı,
oğlu duruşmalara giriyor, vakıfların vekâletini
alıyor, babaları kanunu hazırlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Gök, buyurun. Sataşmaya iyi cevap verdiniz, teşekkür
ederim efendim. (Gülüşmeler)
İSA GÖK (Devamla)
Efendim, bir saniye Başkanım, bitireyim.
BAŞKAN Çok güzel.
Sataşmaya cevap verdiniz efendim.
İSA GÖK (Devamla)
Efendim, bitiriyorum, teşekkür edeceğim.
BAŞKAN Böyle bir
usulümüz yok Sayın Gök. Allah Allah!
İSA GÖK (Devamla)
Sayın Mehmet Şandırın elinde belgeler var. Niye
sunmuyorsunuz Sayın Şandır, sunun bunları.
BAŞKAN Sayın Gök
Sayın Gök
İSA GÖK (Devamla) -
Elinizde belgeler var, sunun.
BAŞKAN Sayın Gök,
buyurun önünde konuşun, gidin orada konuşun, gidin orada söyleyin
kendisine. Buyurun söyleyin orada. (AKP ve DTP sıralarından
alkışlar) Hadi söyleyin, niye söylemiyorsunuz, burada söylüyorsunuz
peki?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, muhalefetin muhalefete sataşması
olmaz. Onun için, bunu sataşma kabul etmiyorum.
BAŞKAN - Allah Allah!
Kürsü işgalinden başka bir şey değil bunlar yahu. Kürsü
işgali. Ayıp yani, size yakışır mı,
milletvekilisiniz siz yahu! Sizler saate, dakikaya, saniyeye uymazsanız
kim uyacak artık?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Gökün bu sözlerini sataşma kabul etmiyorum.
BAŞKAN - Ben üzülerek
söylüyorum bu lafları yani. İnanın, üzülerek söylüyorum, ama
üzülüp kalıyorum ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sizin yoklamadaki tutumunuz ibret vericiydi.
BAŞKAN Sizde hiç zaman
mefhumu diye bir şey yok maalesef ya!
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya)- Yoklama yaparken
BAŞKAN Ne diyorsun?
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN Faruk Bal
Beyin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önergeyle birlikte 26ncı maddeyi oylarınıza
sunacağım. Ancak, 26ncı maddenin oylamasının
açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır.
Önergeyi okutup imza
sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
imzası olan milletvekilleri, görüşülmekte olan 26ncı maddenin
açık oylama ile oylanmasını arz ederiz.
BAŞKAN Oktay Vural,
İzmir? Sayın Vural buradalar.
Mehmet Şandır,
Mersin? Buradalar.
Hasan Çalış,
Karaman? Buradalar.
Alim Işık, Kütahya?
Buradalar.
Mümin İnan, Niğde?
Buradalar.
Recep Taner, Aydın?
Buradalar.
Kürşat Atılgan,
Adana? Buradalar.
Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar?
Buradalar.
Osman Durmuş,
Kırıkkale? Buradalar.
Yılmaz Tankut, Adana?
Buradalar.
Beytullah Asil,
Eskişehir? Buradalar.
Hasan Özdemir, Gaziantep?
Buradalar.
Reşat Doğru, Tokat?
Buradalar.
Emin Haluk Ayhan, Denizli?
Buradalar.
Mustafa Kalaycı, Konya?
Buradalar.
Mehmet Günal, Antalya?
KADİR URAL (Mersin)
Yerine
BAŞKAN Yerine takabbül
ediyorsunuz.
BAŞKAN Erkan Akçay,
Manisa? Buradalar.
Osman Ertuğrul, Aksaray?
AHMET BUKAN
(Çankırı) Yerine ...
KADİR URAL (Mersin)
Yerine...
AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) Hangisine ediyorsun?
KADİR URAL (Mersin) O
niye hareket çekiyor oradan? Neye kızıyor yani? Bir
sıkıntın mı var? Sıkıntısı varsa
söylesin. Ben milletvekili değil miyim lan?
BAŞKAN Necati Özensoy,
Bursa? Buradalar.
Gürcan Dağdaş,
Kars? Buradalar.
Behiç Çelik, Mersin?
Buradalar.
Münir Kutluata, Sakarya?
Buradalar.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İki dakika süre
veriyorum efendim.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Önergeyi oyluyoruz, önergeyi!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, maddeyi oyluyoruz değil mi?
BAŞKAN Hayır
efendim, hayır. Açık oylama bu. Elektronik cihazla yapılıp
yapılmamasını oyluyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet efendim, elektronik cihazla oylama yapılmasını
BAŞKAN - Açık
oylama da... Maddeyi oyluyoruz efendim. Elektronik cihazla maddeyi oyluyoruz.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 26ncı maddenin açık oylama sonucunu bildiriyorum:
Oy sayısı : 253
Kabul : 204
Ret :
49 (x)
Böylece, 26ncı madde
kabul edilmiştir.
41nci maddeyi okutuyorum:
Meclisin oluşumu
MADDE 41- Meclis, Genel
Müdürlüğün en üst seviyedeki karar organıdır.
Meclis; Genel Müdür, üç Genel
Müdür yardımcısı ve I. Hukuk Müşaviri olmak üzere beş,
vakıf konusunda bilgi ve deneyim sahibi yükseköğrenim mezunları
arasından Başbakanın teklifi üzerine ortak kararname ile
atanacak beş, yeni vakıflarca seçilecek üç, mülhak ve cemaat
vakıflarınca seçilecek birer üye olmak üzere toplam onbeş üyeden
oluşur. Ayrıca yeni vakıflar üç, mülhak ve cemaat
vakıfları ise birer yedek üye seçer. Seçimler; yeni vakıflarda
yönetim organının mülhak vakıflarda vakıf yöneticilerinin,
cemaat vakıflarında yönetim kurullarının seçeceği
birer temsilcinin iştiraki ile Genel Müdürlüğün daveti üzerine
ayrı ayrı yapılır.
Genel Müdür aynı zamanda
Meclisin de başkanıdır.
Genel Müdür alınan
kararları yürütmeye yetkili ve görevlidir. Genel Müdürün çeşitli
nedenlerle görevinde bulunmadığı durumlarda Genel Müdüre vekâlet
eden Meclis Başkanlığına da vekâlet eder.
Meclisin
çalışmasına ilişkin usûl ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağa eklidir.
BAŞKAN Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hüseyin Ünsal, Amasya Milletvekili.
Sayın Ünsal, buyurun
efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Onur Öymen konuşacak efendim.
BAŞKAN Onur Öymen mi
konuşacak?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Evet, Onur Bey.
BAŞKAN Yetki belgesi
var herhâlde.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Var tabii, var.
BAŞKAN Grup
Başkan Vekili söylüyor.
Buyurun Sayın Öymen,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN
(Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Vakıflar Yasasının 41inci maddesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum. (Gürültüler)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Başkanım, ne oluyor yaa?
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, lütfen, hatibi dinler misiniz. Hakikaten çok uğultu var,
dinleyemiyorum, ben de dinleyemiyorum, lütfen.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin, Sayın Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer tarafından dokuz maddesi çok haklı gerekçelerle
Meclise tekrar görüşülmek üzere gönderilen metinde ısrarcı
olacağı anlaşılmaktadır.
Benden önce söz alan
arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, Atatürk döneminde
düzene sokulan vakıflar sistemimizde köklü bir sapma
yapılmaktadır. Türk mahkemelerinin yıllardan beri vakıflar
konusunda yaptıkları düzenlemeler, aldıkları kararlar,
içtihatlar geçersiz olacaktır. Öyle anlaşılıyor ki Avrupa
Birliğinin ilerleme raporlarında bu konuda Türkiyeye dayatılmak
istenen hususlar Hükûmetçe kabul edilmiştir ve burada, Lozana
aykırı biçimde bir düzenleme önümüze getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum: Burada
yapılan konuşmalarda söz alan hatiplerin hemen hepsi Lozan Anlaşmasından
bahsetti. Buyurunuz, önünüzdeki metne bakınız, içinde bir kelimeyle
Lozan geçiyor mu, bir kelimeyle geçiyor mu? Arkadaşlarımın dile
getirdikleri Yunan yasasının hemen başında Lozana uygun
hareket edeceğiz. diyor. Siz niye demiyorsunuz? Sizin metninizde niçin
Lozana atıf yok? Çok merak ediyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanının Meclise gönderdiği yazıda, defalarca,
çok haklı olarak Lozana vurgu yapılıyor. Adalet Komisyonumuz
buna cevap veriyor. Verdiği cevabı dikkatle okudum:
Cumhurbaşkanı Lozan konusunda şunları şunları
söylüyor, bizim cevabımız şudur. diyor. Cevabın içinde,
cımbızla ayıklamışlar, bir tek kelimeyle Lozan
geçmiyor. Adalet Komisyonunun raporunda, bir kelimeyle Lozan yok, sadece
karşı oylarda, muhalefetin yazdığı karşı
oylarda Lozana atıf var. Lozan sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor
Sayın Bakan? Niçin bu kadar rahatsız oluyorsunuz Lozandan? Lozan bu
devletin bel kemiğidir. Lozan bu memleketin bel kemiğidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Bakan
sözünü etti. Efendim, soru sordular: Azınlıklar tali komisyonunda
Lozandaki mütekabiliyeti kaldırmayı
kararlaştırdınız mı? Efendim, biz
kararlaştırmadık, hâlâ ısrar ediyorlar. diyor. Sayın
Bakan, dikkatinizi çekerim, Hükûmet tarafından Meclise sunulan
Vakıflar Yasasında, mütekabiliyetten hiçbir şekilde
bahsedilmiyor, mütekabiliyeti biz sokturduk, Adalet Komisyonunda,
mütekabiliyeti muhalefet partisi sokturdu. O da şunu lütfen kabul ettiniz,
mütekabiliyet saklı kalmak kaydıyla. Şimdi, Sayın Bakan çıkıyor
burada, mütekabiliyete sahip çıkıyor. Tebrik ederiz, kutluyoruz, ama
korkarım ki Sayın Başbakanla biraz aranız açılacak.
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımızın
da zor durumda kalacaklarını düşünüyoruz. Çünkü bakın, iki
gün önce, Sayın Başbakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda ne
diyor? Bu Yasadan bahsediyor. Bir vakfa ait meseleyi, mütekabiliyet arama
anlayışını doğru bulmuyorum.
Siz, şimdi, doğru
buluyor musunuz, bulmuyor musunuz? Sayın Başbakan doğru
bulmuyormuş.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Demin sordum onu, cevap vermiyorlar.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Peki,
ne diyor: Türkiye, birtakım çevrelerin korkularına ve vehimlerine
göre ritmini ayarlayamaz. Başbakan söylüyor. Bir de şunu söylüyor:
Biz bu noktada tarihte nasıl örnek olmuşsak, aynen ecdadımızın
torunları olarak yine biz örnek olmaya devam etmeliyiz.
Değerli arkadaşlar,
bu ne demektir? Yani, biz, Lozanda korkularla, vehimlerle mi hareket ettik,
onu mu kastediyorsunuz? Biz vehim içinde olduğumuz için mi Lozana sahip
çıkıyoruz? Lozan bu memleketin bel kemiğidir ve Anayasa
Mahkemesinin kararı var Anayasa değerindedir Lozan. diyor. Bunu
hepimiz bilelim.
Şimdi, Türkiye,
birtakım
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) Sizin vekiliniz Lozan tavizdi. diyor.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
Lütfedin, müsaade buyurun.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Lozanı ortadan kaldıramazsınız.
Buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Üstelik, ecdadımız gibi hareket
edecekmiş Başbakan. Hangi ecdadımız olduğunu da tasvir
etse daha iyi olurdu. Acaba kapitülasyonları veren ecdadımız
gibi mi hareket edecek, yoksa Osmanlının son dönemindeki Osmanlı
İmparatorluğunu teslim eden ecdadımız gibi mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bizim ecdadımız, Lozanı yapan, en büyük ecdadımız
Lozanı yapan, Kurtuluş Savaşını yapan ve cumhuriyeti
kuran Atatürk ve arkadaşlarıdır.
NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) Pes yani!
ONUR ÖYMEN (Devamla) Biz
onların takipçisiyiz. Bizim ecdadımız onlardır. (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin kastettiğiniz
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) Bin yıla sahip çıkıyoruz.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Çünkü
siz söylüyorsunuz, Sayın Başbakan söylüyor Mütekabiliyete
karşıyım. diyor. Mütekabiliyeti yapan Lozan. Mütekabiliyeti
çıkarırsanız değerli arkadaşlarım, Lozanın
45inci maddesi
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) Bin yıllık geçmişimiz var.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
Müsaade edin
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Huzur içinde otur arkadaşım, laf atıp durma!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) Şanlı geçmişimiz var.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
Müsaade edin
Osmanlı
İmparatorluğunu kuranlara
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) Osmanlının bin yıllık geçmişi var.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Arkadaşım laf atıp durma!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sen ne bilirsin Lozanı ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Lütfen hatibi dinleyelim efendim.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Bizim
de tarihimize büyük saygımız var ama şurada
konuştuğumuz konuda, bize bu günleri yaratan, bize bugünleri
yaşatan ecdadımız Lozanı yapanlardır, cumhuriyeti
kuranlardır. Bunu herkes böyle bilsin. Mütekabiliyetten vazgeçecekmiş
Başbakan. Hangi hakla vazgeçiyorsunuz, hangi hakla? Lozan
Anlaşması yüce Mecliste onaylanmış bir
anlaşmadır. Siz bu Meclisin onayladığı bir
anlaşmayı inkâr mı edeceksiniz? Lozandan mütekabiliyeti
çıkarın, geriye Sevr Anlaşmasının 151inci maddesi
kalır. Sevr Anlaşmasının 151inci maddesi ne diyor?
Azınlıklar konusunda büyük devletler söyleyecektir, Osmanlı
İmparatorluğu aynen uygulayacaktır. diyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Şimdi olduğu gibi.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
Karşılık var mı? Mütekabiliyet var mı? Yok.
Mütekabiliyet nerede var? Lozanda var ve siz diyorsunuz ki Sayın
Başbakanın kendi sözlerini size okudum- Mütekabiliyetten
vazgeçeceğiz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Öyle bir şey
demiyor.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
Sayın Bakan diyor ki: Mütekabiliyete sahip çıkacağız. Biz
nasıl inanalım sizin ciddiyetinize? Böyle bir iktidar olur mu? Böyle
bir hükûmet olur mu? Böyle bir devlet anlayışı olur mu?
Dikkatinizi çekiyorum bütün bunlara.
Değerli
arkadaşlarım, bunun bir başka boyutu daha var. O da şudur:
Yabancılara vakıf kurduracaksınız. Yabancılara
vakıf kurdurduğunuz zaman
Sayın Bakan diyor ki: Yabancı
vakıflarla yabancılar arasında fark var. Diyelim ki
yabancı şahıslara vakıf kurdurdunuz. Mütekabiliyetten
vazgeçeceğiz. diyor Başbakan. Bu ne demektir? Yani bu, Türkiyede
vakıf kuran yabancının ülkesinde eğer
yabancıların -yani diyelim ki mesela Türklerin- gayrimenkul
edinmeleri mümkün değilse, siz orada mülk edinemeyeceksiniz. Ama tam
mütekabiliyet uygulamazsanız, o yabancı gelecek, Türkiyede mülk edinecek.
Bunu mu istiyorsunuz? Bunu biz yabancılara Toprak Yasasında burada
ne kadar uzun tartıştık. Ne demektir mütekabiliyet istemiyorum?
Birisi çıkıp burada izah edecek. Yani böyle ulu orta konuşarak
devlet idare edilmez. Neyi kastediyorsanız çıkacaksınız,
burada konuşacaksınız, anlatacaksınız. Efendim, bizim
çoğunluğumuz var, her istediğimizi yaparız. Buyurun,
yapın bedelini ödemek kaydıyla. Siyasette her şey serbesttir
bedelini ödemek kaydıyla ve bunun çok ağır bedelini ödersiniz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Öderiz merak etmeyin.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Bu
devletin temel taşı olan bir antlaşmayı
Başbakanın bir sözüyle ortadan kaldıramazsınız. Buna
hakkınız yok ve bunu çok büyük bir ihanet sayarız. Tarihimize,
cumhuriyetimize büyük ihanet sayarız Lozandan
uzaklaşırsanız eğer.
Değerli
arkadaşlarım, şu anda Batı Trakyadaki
soydaşlarımız, onların Türkiyedeki akrabaları bu
Meclisi çok yakından izliyorlar. Ben orada görev yaptım. Batı
Trakyada görev yaptım ve orada ne zaman başlarına bir
sıkıntı gelse gözleri Ankaradadır. Ankara bizi koruyacak.
Ankara bizi kurtaracak. Ankara bizim haklarımızı müdafaa
edecek. derler. Şimdi siz Mütekabiliyeti kaldıracağız.
dediğiniz anda elinizde hiçbir güç kalmaz, hiçbir silah kalmaz. Hiçbir
şekilde mütekabiliyet yoksa, hakkınızı aramanın kuvvet
kullanmaktan başka hiçbir yolu kalmaz uluslararası ilişkilerde.
Uluslararası
ilişkilerin altın anahtarı mütekabiliyettir.
Ecdadımız gibi yapacağız, mütekabiliyeti
uygulamayacağız. İşte, ecdadınızın sonra
Türkiyeyi getirdiği yere götürürsünüz. Bu altın kuralıdır,
diplomaside mütekabiliyet yoksa hiçbir şey yapamazsınız.
Onun için ben tavsiye
ediyorum: Sayın Başbakanın sözlerini cama yazan arkadaşlar
biraz yakın tarihimizi okusunlar, biraz cumhuriyet tarihini okusunlar.
Sayın Başbakanı yanıltmasınlar. Bakın, Sayın
Bakan doğrusunu söylüyor ama Başbakan tersini söylüyor. Hangisi sizin
politikanız? Yani, gerçekten son derece üzüntü vericidir.
Şimdi, bir şeye
daha dikkatinizi çekiyorum. Avrupa Parlamentosunda bu konuda alınan
kararları okuyunuz. Avrupa Komisyonunun bu konuda aldığı
kararları okuyunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Hep
Türkiyeden vakıflar konusunda talepler var, fakat bizim talep
ettiğimiz Batı Trakya Türklerinin hakları konusunda bir tek
kelime bulamazsınız. Bir kelime yok! Bu kadar haksızlık
olur mu? Bir ülkeye bu kadar haksızlık yapılır mı? Kim
koruyacak? Biz koruyacağız.
Biz, Adalet ve Kalkınma
Partisine mensup arkadaşlarımızla beş yıldan beri
bütün kurumlarda, Avrupa Parlamentosunda, başka toplantılarda hep
birlikte savunduk deminden beri söylediklerimi. Bunu ilk defa bugün, bu
kürsüden söylemiyoruz. Sizinle birlikte savunduk. Lozana dayandırdık
bütün argümanlarımızı ve siz bu kadar önemli konuda
Lozanın adını geçirmiyorsunuz bu Yasada. Yazıklar olsun!
Yazıklar olsun!
Çok teşekkür ediyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın Başkan,
müsaadenizle
BAŞKAN Grupların
konuşması bitsin, ondan sonra efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Bakan cevap verecek.
BAŞKAN - Komisyon
Başkanı açıklama mı yapacak? Sayın Başkan mı
konuşacak?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bir sataşma
var cevap vereceğim.
BAŞKAN Yerinizden mi
vereyim, buradan mı efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Kısa bir
açıklama yapacağım.
BAŞKAN Buyurun
efendim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Hayati Yazıcının, Bursa Milletvekili Onur Öymenin
konuşmasında şahsına ve Başbakana sataşması
nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; maalesef dinlediğimiz
konuşmacı, Sayın Başbakanımızın temas
ettiği konuyla benim dile getirdiğim konuyu birbirine
karıştırmakta. Yani bir teşevvüş hâli var. Sayın Başbakan
da doğru söylüyor, ben de doğru söylüyorum. Dolayısıyla
Sayın Başbakanın ve benim sözlerim arasında çelişki
olduğuna ilişkin beyan doğru değil. Niye doğru
değil, onu arz ediyorum.
Şimdi, Mütekabiliyet
olmaz. şeklinde Sayın Başbakanımızın açıklaması
doğrudur. Nerede mütekabiliyet olmaz?
OKTAY VURAL (İzmir)
Nerede?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Cemaat
vakıflarına ilişkin düzenlemede mütekabiliyet olmaz. Cemaat
vakfı mensupları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
FARUK BAL (Konya)
Lozanın 45inci maddesinde
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ve gerçekten
Lozan Anlaşmasının 45inci maddesinde öngörülen düzenleme
mütekabiliyet değil, paralellik uygulamayı öngören bir düzenlemedir.
Paralellik öngörür. Paralellik öngörmeyle mütekabiliyeti birbirine
karıştırmayalım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Burada paralellik var mı efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Dolayısıyla bu anlamda
Paralel uygulama yükümünü getirmiş
Yunanistana da
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Biz
kimle paralel olacağız Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
ama onlar uygulamıyorsa biz de
uygulamayalım diyemeyiz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Siz niye uyguluyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir)
Niye, niye? Lozan Anlaşmasına niye aykırı
davranıyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bizim
vatandaşımız, biz bunu uygulayacağız. Biz en
doğrusunu uygulayacağız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Lozana aykırı davrandığınızı ifade
ediyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Öte yandan
mütekabiliyet düzenlemesi bu Yasada var, 2nci maddesinde var, 5inci
maddesinde var. Yabancı vatandaşlar Türkiyede vakıf kurmak için
başvurduklarında fiilî ve hukuki mütekabiliyet aranacaktır.
Sayın Başbakanımızın kastettiği bu mütekabiliyet
değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Burada paralellik var mı?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başbakanımızın yanlış olarak ifade edilen, Lozan
Anlaşmasına atıf yapılarak dile getirilen konulara
ilişkin bir değerlendirmedir. Bunu bilgilerinize arz etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Bakan, burada paralellik olmaz mı?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Mehmet Akif Beki Beyin bu konuda düzeltmesi olmadı efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Burada paralellik olmaz mı efendim?
BAŞKAN Efendim,
konuşmaya Sayın Öymenin konuşması üzerine cevap verdi,
MHPyle ilgili değil ki. Arkadaşlar, itiraz edecekse Sayın Öymen
itiraz edecek.
OKTAY VURAL (İzmir)
Biz, milletvekiliyiz efendim, milletvekiliyiz.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Bursa)
Sayın Başkan, müsaade ederseniz iki dakikada Sayın Bakana cevap
vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Yapmayın, ne cevabı?
Cevaba cevap olmaz ki! Bu dava dilekçesi değil ki yahu!
BAŞKAN Böyle bir usul
yok. Yani Konuştu, ben çıkıp konuşacağım. diye
bir şey yok efendim.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Konuştuğunuz
açık ya!
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sözümü
yanlış yansıttı.
BAŞKAN Sözcüleriniz
çıkacak, cevap verir efendim şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, arkasından Lozanı
tartışsınlar!
ONUR ÖYMEN (Bursa)
Sayın Başkan, Sayın Bakan
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına
ONUR ÖYMEN (Bursa) Bir
dakika
Bir dakika
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
ONUR ÖYMEN (Bursa) Ama
yanlıştır verilen
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Benim açıklamam var
Başkanım, Komisyon adına açıklayacağım.
BAŞKAN Peki, buyurun,
Komisyon açıklama yapsın efendim. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Komisyon açıklama
yapıyor efendim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Komisyonu bir dinleyelim
efendim.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Adalet Komisyonu, asli iş olarak
gördüğü tasarıyı bütün yansımalarıyla ve
muhtevalarıyla incelemiştir. İkinci incelemedir dönem
yenilenmesi sebebiyle. Ayrıca, bu, Lozan, iç mevzuat ve İnsan
Hakları Avrupa Sözleşmesi kompleksi değerlendirilerek
yapılan bir incelemedir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Ne zaman incelemiş Sayın Başkan? Sayın Başkan, ne
zaman inceledi?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Lozana Adalet Komisyonunun,
Cumhurbaşkanımızın geri gönderme gerekçesi içerisinde
atıf yapmaması mümkün değil. Raporumuzun 23üncü sahifesi son
paragrafında veciz olarak, Sonuç olarak yasa, gerek yöneldiği amaç
gerekse hukuki çatısı itibarıyla Anayasamıza, Lozan Sulh
Muahedenamesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin şu
tarihli, şu sayılı kanunla onaylanmasının uygun
bulunmasına ilişkin 1 no.lu Protokolün 1inci maddesine kazuistik
yöntemle teessüs etmiş ve asırların biçimlendirdiği
vakıf teamüllerimize tamamen uygundur. demiş ve kapsamı içeren
bir referansta bulunmuştur.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Çoğunlukla! Çoğunlukla! Muhalefet şerhi var mıdır?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Tabii, tabii var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Muhalefet var.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kumcuoğlu.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
ONUR ÖYMEN (Bursa)
Sayın Başkan, bir kelime de ben söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurun
efendim, buyurun.
ONUR ÖYMEN (Bursa)
Uluslararası ilişkilerde paralellik diye bir kavram yoktur,
mütekabiliyet vardır. Yunan yasasında da
BAŞKAN Oldu efendim,
anlaşıldı. (CHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir dakika efendim, bir dakika
ONUR ÖYMEN (Bursa) Yunan
yasasında da
BAŞKAN
Anlaşıldı efendim, meramınız anlaşıldı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Anlaşılmadı Başkan.
BAŞKAN Sayın Kumcuoğlu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5555 sayılı Vakıflar Kanunu üzerinde uzunca
bir süredir tartışıyoruz
ve çözemediğimiz bazı konular var. Ama Anadoluda bir tabir
vardır: Turpun büyüğü torbada. Hatta torbada değil heybede.
Heybenin bir gözünde 41inci madde var, bir gözünde 42nci madde var. Gelin,
hep beraber olayı mütalaa edelim:
5555 sayılı
Kanunun değiştirdiği 227 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnamenin 4üncü maddesi vakıflar meclisini 4 kişiden kuruyor.
Siz, bu rakamı 15e çıkarıyorsunuz. Niye?
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin)
Demokrasi olsun, demokrasi.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Niye 15? 6 değil, 5 değil. Çünkü oraya cemaat
vakıflarından bir temsilci ile sonradan kurulacak olan yabancı
vakıfların bir temsilcisini koymak istiyorsunuz. Konsa ne olur?
Sayın Bakanım, konsa ne olur? Bakın, konsa ne olur?
Şimdi, 42nci maddeye
geldiğiniz vakit diyorsunuz ki: Genel Müdürlüğe mazbut ve mülhak
vakıflara ait akar, hayrat ve taşınmazların tahsis,
satış ve trampa vesair tasarrufları ile ilgili kararları verir.
Ne verir? Vakıf meclisi verir. Şimdi, siz, Osmanlıdan,
ecdadımızdan kalmış olan vakıfların idaresiyle
ilgili olarak bir meclis kuracaksınız, bu meclise cemaat
vakıflarının temsilcisini alacaksınız, yabancı
vakıfların da bir temsilcisini koyacaksınız. Yani, bunlar,
Kanunî Sultan Süleymanın, Fatih Sultan Mehmetin, Köprülülerin,
Sokulluların, benim dedemin kurduğu vakfın kaderi üzerinde, söz
sahibi, yetki sahibi, etki sahibi olabilecek ama bu 15 kişilik heyet yeni
vakıflarla, yani yabancı vakıflar ile cemaat vakıfları
üzerinde söz sahibi olmayacak. Bunu vicdanınızın neresine
sığdırıyorsunuz? Bu, nasıl oluyor bu iş? (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, beyefendiler,
Sayın Başbakan, ikide bir Bunu ulemaya sormak gerekir. diyor.
Sordunuz mu bunu ulemaya? (MHP sıralarından alkışlar)
Ha, diyebilirsiniz ki, bizim
çok saygı duyduğumuz güya- ve çok saygı duyduğumuz, büyük
önem verdiğimiz laiklik kuralı, laiklik prensibi buna müsaade
etmiyor. Ama sizin grubunuzda, Sayın Koca, Sayın Gülle, Sayın
Kul, Sayın Ataş, Sayın Bal -isim zikrediyorum, sataşmadan
söz alın, gelin, buraya söyleyin- size soruldu mu? Caiz midir dendi mi? Bu
dine, din ahlakına sığar mı diye sordunuz mu kimseye?
Sormadınız!
Ben kabul etmiyorum
arkadaş! Benim dedemin kurduğu vakıfta, siz, cemaat
vakıfları temsilcisi olarak bir gayrimüslime söz hakkı
vereceksiniz, yetki ve etki hakkı vereceksiniz, ama yeni kurduğunuz
yabancı vakıflar ile cemaat vakıfları üzerinde benim
insanıma söz hakkı vermeyeceksiniz. Bu nasıl adalet? Bu
nasıl mütekabiliyet? Bu nasıl paralellik?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Maddeyi
okumamışsınız! Maddeyi okuyun!
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Maddede var!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Nasıl maddeyi okumamışım?
Bakın, madde 42
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Kumcuoğlu, lütfen Genel Kurula hitap edin efendim. İsim de
zikretmeyin lütfen efendim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Niye etmeyeyim canım!
BAŞKAN O zaman cevap
hakkı doğurur.
Buyurun.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Genel müdürlüğe, mazbut ve mülhak vakıflara ait
-bakın, burada yeni vakıflar ile cemaat vakıfları yok- akar
ve hayrat taşınmazların tahsis, satış ve
trampasına yönelik tasarruflarla, kamulaştırmalarda kamu
yararı kararını vermek.
Kim? Meclis. Burada neler
zikredilmiyor? Yeni vakıflar ile cemaat vakıfları zikredilmiyor.
Ama Mecliste kim var? Cemaat vakfı temsilcisi var, yabancı vakıf
temsilcisi var. Bunu vicdanınız kaldırıyor mu? Böyle saçma
şey olur mu? Bu kadar, yani affedersiniz, inancımıza
Nasıl
olur da siz, Ayasofyanın kurucusu Fatih Sultan Mehmetin vakfı
üzerinde bir gayrimüslim vatandaşımıza, bir yabancıya söz
hakkı verirsiniz de onun vakfı üzerinde Türk ve Müslüman diğer
Meclis üyelerine söz hakkı vermezsiniz, yetki ve etki hakkı
vermezsiniz?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Rum mu hazırlamış bunu?
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Bakın, beyler, bu Kanunu niye aceleye getirdiğinizi
anlıyorum. Ama niye hiç değişiklik yapmadan geçirme gayreti
içinde olduğunuzu anlayamıyorum. Kanunda ciddi yanlışlıklar
var. Herhangi bir şekilde, bu Kanunu hafif bir şekilde
değiştirir de sunarsak acaba yeni Cumhurbaşkanı tekrar
mütalaa edin diye geri gönderir diye mi korkuyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Göndermez. Göndermez.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Eğer, öyleyse vay hâlinize!
Şimdi, bakın,
heyecanlı konuşuyorum, çünkü ciddi surette gücüme gidiyor bu durum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Öfkeli olmak bir hitabet sanatıdır.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hiçbir dinî
azınlığa, hiçbir etnik azınlığa karşı
değiliz. Ama siz, bu memlekette binde 1den az olan bir dinî
azınlığa beni, vakıflarımı denetlemek, kontrol
etmek, onunla ilgili kararlar vermek yetkisini veriyorsunuz da bana onun
vakıflarını yönetme konusunda herhangi bir yetki
vermiyorsanız, bu, sadece
OKTAY VURAL (İzmir)
Kapitülasyon.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) - Kelime bulmakta güçlük çekiyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Teslimiyet olur, teslimiyet.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
- Tam teslimiyet.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Müsaade ederseniz...
OKTAY VURAL (İzmir)
Çekin Sayın Bakanım, çekin.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Cahilliktir, ayıptır.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Çekin, maddeyi geri çekin.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Çekin maddeyi geri. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bu söylenenlerde bir yanlışlık var mı Sayın Komisyon
Başkanım, Sayın Bakan?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Var, var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Kalkın anlatın o zaman. Kalkın izah edin.
BAŞKAN Efendim, böyle
bir usulümüz yok. Soramazsınız.
Devam edin, buyurun
Sayın Kumcuoğlu.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Hiçbir yanlışlık yok. Ortada
Ortada
Gelsin
anlatsınlar.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Yanlışlık bu Kanunun kendisinde var.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) - Şimdi, bakın, başka bir şey söylüyorum ben
size: Bizim Aydında vakıflar çoktur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Türkiye'nin her yerinde vakıflar var.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) - Benim babam, rahmetli derdi ki: Bazen bahçenize geçmek için bir
vakıf arazisinden geçiyorsanız, o tarlayı terk etmeden önce
ayakkabılarınızı siliniz ve
ayakkabılarınızı silkeleyiniz. Ayakkabınızın
içine vakıf malı girip haram bir mal kendi tarlanıza
taşınmasın. Vakıf malları bu kadar önemlidir.
Ama gelin bakalım,
şimdi 42nci maddeye bakalım. Burada diyorsunuz ki, münhasıran:
Genel Müdürlüğe, mazbut ve mülhak vakıflara ait akar, hayrat ve
taşınmazların tahsis, satış ve trampasına yönelik
tasarruflarla, kamulaştırmalarda kamu yararı kararını
vermek. Daha önceki mevzuatta iki hüküm yok. Takas yok, kamulaştırma
yok.
Takas konusundaki
görüşümü ifade edeyim: Bunun da hesabını her altı ayda bir
soracağım. Takası, sadece vakıf mallarıyla kamu
kurumları arasındaki takas olarak algılamak istiyorum ve bunun
da bu şekilde yorumlanacağının bu yüce çatı
altında ifade edilmesinde yarar görüyorum. Şahıslarla takasa
girerseniz günahı da, vebali de çok ağır olur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Düzeltme yapsınlar o zaman, sadece şahıslar
dışında desinler.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) İkincisi: Affedersiniz, kim bana buradan izah edebilir? Niye
bugüne kadar, bizim seksen küsur yıllık cumhuriyet tarihimizde biz
vakıflar idaresine kamulaştırma yetkisi vermedik de şimdi
veriyoruz. Neden? Ne ihtiyaç vardı? Vakıflar Genel Müdürlüğü
hangi maksatla istimlak yapar bana izah eder misiniz?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri)
Camilerin halısını satmışlar da onları tahsil
için
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Biliyorsanız, gelin bunu burada söyleyin.
Yalnız, bakın, bu
hükmü 38inci maddeyle beraber mütalaa ettiğimizde benim kafamda kocaman
bir soru işareti beliriyor. Ne diyor? Gelir fazlaları ertesi
yıla devredilir. Bugün Türkiyede devletten sonra en çok gayrimenkulü
olan kurum Vakıflar Genel Müdürlüğüdür. Bugün Türkiyede devletten
sonra gelir fazlası veren tek kurum Vakıflar Genel Müdürlüğüdür.
Eğer bazıları, bu, efendim istimlak numarası adı
altında bu Vakıflar Genel Müdürlüğünün fazla gelirlerini ona
buna peşkeş çekmek niyeti saklıysa bunun arkasında bunu
şiddetle protesto ediyoruz ve hayatta kaldığımız
müddetçe her altı ayda bir bunu takip edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Özelleştirecekler o zaman vakıfları.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Her altı ayda bir yazılı soru önergesiyle bunu takip
edeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, muhterem beyefendiler, Sayın Başkan; bu Kanun
öyle paldır küldür yazılacak, aceleye getirilecek bir Kanun
değil. Gördüğünüz gibi çok ciddi sıkıntıları var
ve bizim dinî inancımızda da bir kural vardır, bilmiyorum siz de
aynı şeyde düşünür müsünüz: Vakıf malı yiyen,
vakıf malına zarar verenin cezası ruzi mahşere kalmaz, bu
dünyada verilir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
İflah olmaz, evet.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Bu dünyada verilir. Benim dinî inancım budur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Vakıf malına hain bakan iflah olmaz.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Lütfen bu konularda çok dikkatli, çok hassas
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kumcuoğlu.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Bu konularda lütfen
Ertuğrul Bey bağırdı,
çağırdı, kızdı. demeyin. Hadise önemlidir, hadise ciddidir,
bu memleketin yüksek menfaatleri tehlikededir. Lütfen düşünün,
taşının. Eğer buradan el kaldırıp bunu
indireceksiniz, elinizi kaldırıp indirirken bir saniye şurada
tutun lütfen
(MHP sıralarından alkışlar)
ve eğer
yine de böyle inip çıkacaksa bu Kanun, ben Sayın
Cumhurbaşkanına rica ediyorum bu maddeyi geri çevirsin.
Efendim, hepinize sevgi ve
saygılar sunuyorum. Sağ olun. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kumcuoğlu.
Şahısları
adına, Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel.
Buyurun Sayın Karayel.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
YAŞAR KARAYEL (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Vakıflar Kanununun 41inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bu Yasa vakıf
medeniyetimize yakışır bir yasadır ve vakıf
medeniyetimizin hem geçmişini hem de önünü açmak için
çıkarılmakta olan bir yasadır.
Vakıflar Kanununu
görüşürken bu kürsü, birbirimizin milliyetçilik ve vatanseverliğini
test etme kürsüsü değildir. Bunun yeri milletin sinesidir, milletin
sinesine gidilmiş ve herkesin hizmetinden dolayı da millet de
kararını vermiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir daha söyler misiniz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Kilise vakıflarını ihya edesiniz diye mi size destek veriyor bu
millet?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Bizim, ülkemizden ve yaşadığımız topraklardan
şüphemiz yok. Bin yıldır bu topraklarda yaşıyoruz,
şanlı bayrağımız bundan sonraki dönemlerde de nice bin
yıllar bu topraklarda dalgalanmaya devam edecektir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Allah
sizden kurtarırsa devam edecek.
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Milliyetçilik millet ve devlete güvenmektir. Biz millete de devlete de
güveniyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Efendim, yaptığımız, milliyetçilik yarışı
değil Sayın Milletvekili.
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Bu Kanunla, vakıfların önünü açıyoruz, vakıfların
daha demokratik şekilde işlemesine zemin hazırlıyoruz.
Vakıf demek üçüncü
sektör demek, hayır hasenat demek.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bunun, hayri vakıflarla hiç alakası yok, hayır hasenatla da
alakası yok.
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Milletin birbirleriyle dayanışması demektir. Allahın
kendisine verdiği mülkü, insanlara hizmet için insanların tahsisi
demektir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tartıştığımız maddelerin bununla da alakası
yok.
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Bunun için, üçüncü sektör vakıflarından korkmamak lazım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kim korkuyor?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Bunların iktisadi işletmelerinden korkmamak lazım. Bunlar
gelişecek, büyüyecek ki devlet ve millete hizmet etmeye devam etsinler.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yazık, yazık!
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz, Avrupa Birliğinden korkmayın!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Cumhuriyetten önceki dönemlerde, devletin birinci derece dış
işleri, iç işleri ve sadece adalet hizmetlerinin
dışındaki işlerinin hepsini aşağı
yukarı vakıflar yapıyordu.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yine böyle istiyorsunuz! Yine böyle istiyorsunuz!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Bu hususları hiç bilmiyorsunuz. Yazık!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Altyapıdan şehirciliğe, çevreden sağlığa,
eğitimden kültüre, ekonomiden sosyal hayatın tüm hizmetleri
vakıfların konusu olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam
edecektir. Ben bir vakıf insanıyım, bunların nasıl
çalıştığını da en iyi bilenlerden birisiyim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hangi vakıf?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Hangi vakfın insanısınız?
OKTAY VURAL (İzmir)
Azınlık vakfı değil herhâlde?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Biz insanımıza ve devletimize güveniyoruz. Bundan sonra da
güvenmeye devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Biz size güvenmiyoruz!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Bizi takip etmeye devam edin!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Biz size güvenmiyoruz!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
- Bizi takip etmeye devam edin, çok şey öğreneceksiniz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Size güvenmiyoruz!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Hamasi laflarla burada bir yere varılamaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu
sözler hakkınızda şahitlik yapacak!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
- Hamasi laflar millete hizmetle olur. Milletten aldığınız
oylar da herkesin buradaki tezahürüdür.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Bunları söylemediniz 22 Temmuzda!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Bu kürsüden, Başbakanın bu
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
22 Temmuzda meydanlarda niye söylemediniz?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Dinle, dinle! Öğreneceksin! Laf atmaya gerek yok!
OKTAY VURAL (İzmir)
Tapulu malımızı yabancılara verin diye mi oy verdi size?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Dinle
BAŞKAN Sayın
milletvekili, lütfen
Yerinizden laf atmayın, lütfen
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Bu kürsüden Başbakanımızı ve iktidarımızı
tenkit edenler var. Öncelikle
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Ben milletvekiliyim
BAŞKAN Niye laf
atıyorsunuz peki?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Millet adına konuşuyorum!
BAŞKAN Ne demek
İkaz ediyorum seni, atma laf! Allah, Allah! Konuşuyor işte
Dinleyin! Ondan sonra varsa cevabınız verirsiniz. Usul hâline
getirdiniz bunu ya!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Öncelikle bunların, devletle ve milletle, cumhuriyetle
barışması lazım. Barışı içlerine
sindirmeleri lazım. Kongrelerinde Türk Bayrağı asmayı
kendilerine zül kabul edenler, İstiklal Marşımızı
söylemeyi zorsunanlar
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Kim onlar? Sizsiniz onlar!
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Ayağa kalkmayan sizsiniz!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Terör örgütünü siyasi örgüt olarak kabul edenler
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Daha Türküm demediniz, daha Türk'üm demediler!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Aynı zamanda kardeşliği reddedenler bu Meclisin kıymetini
bilmeliler, bu ülkenin kıymetini bilmeliler. Bu Mecliste ne için
bulunduklarını
Hem temsil ettikleri halkı hem de kendilerini
iyi temsil etmek durumundadır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Biliyor tabii ya! Bilmeyen mi var?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Bu Meclis 2002 yılında, MHP, ANAP ve DSP koalisyonu zamanında
azınlık vakıflarına mülk edinmeyle ilgili hakkı
vermiştir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
İftira atıyorsunuz! Sayın Milletvekili, iftira atıyorsunuz!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
- Biz de bu Kanunun devamı niteliğinde bir kanun
çıkarıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sözünü geri al!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Anayasa Mahkemesi de bunu tescil etmiştir.
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekili, lütfen
Yani bakın, siz hak
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, yanlış bilgi veriyor
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İftira ediyorsunuz Sayın Milletvekili! Allahtan kork!
BAŞKAN
Tutanakları getirtsem hep siz laf atıyorsunuz, yani bu kadar olmaz
ki!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Olmaz ama!
BAŞKAN Demin Mustafa
Bey, bir tek kelime konuştu hemen cevap verdiniz. Lütfen ya
Efendim,
dinleyin lütfen ya! Böyle bir usul var mı? Yani hatibin lafını
kesiyorsunuz
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
AK Parti İktidarı döneminde, Türkiye'nin her tarafında, 2.650
adet büyük vakıf eseri tamir edilerek milletimize ve memleketimize hizmet
için gelecek nesillere intikal ettirilmiştir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Efendim, siz sadece AKPnin Meclis Başkanı mısınız
Allah aşkına?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
100 adet büyük eser de bu yıl sonuna kadar tamamlanıp
neticelendirilecektir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Öyle mi emredildi size?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
- Özellikle İstanbulda Fatih Camii, Süleymaniye Camii, Valide Sultan
Camii, Yavuz Selim Camii ve Hadım İbrahim Paşa Camileri de
yıl sonuna kadar, inşallah, tamamlanacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne
alakası var bununla, ne alakası var? Milleti kandırmayın!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
- Bu büyük hizmetlere emeği geçen başta Sayın Bakan olmak üzere
Genel Müdürümüzün şahsında tüm çalışan arkadaşlara
teşekkür ediyorum.
KADİR URAL (Mersin)
Kiliseleri niye söylemiyorsun Hocam!
OKTAY VURAL (İzmir)
Yazıklar olsun!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
- 41inci maddeyle ilgili olarak cumhuriyet döneminin tek kurumsal Meclisi
olarak 5 kişiden oluşan Vakıflar Meclisi bu Kanunla 41.550
mazbut vakfı temsilen 10 adet, 4.450 yeni vakfı temsilen de
kendilerince seçilecek 3 kişiyle
OKTAY VURAL (İzmir)
Hangi madde hakkında konuşuyorsunuz, hangi maddeyle ilgili? Ne
alakası var maddeyle Sayın Başkanım?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
-
300 mülhak vakfı temsilen de kendilerince seçilen 1 kişi, 161 adet
cemaat vakıflarını temsilen de kendilerinin seçtiği 1
kişiden oluşan 15 kişilik demokratik bir vakıf meclisi
olacak. Bunların kendi hak, menfaatlerini savunmaktan başka ne
kasıtları olabilir, bundan niye gocunuyorsunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Hangi azınlık vakfı adına konuşuyorsunuz?
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
- Biz devlete güveniyoruz, millete güveniyoruz. Bu seçilecek 15 kişi mi bu
devletin temel
(AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Bravo, bravo. Helal olsun sana!
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
- Biz hem devlete güveniyoruz hem de millete güveniyoruz.
Bu Kanunun hayırlara
vesile olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karayel.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Hangi azınlık vakfı adına konuşuyorsun? Yazık,
yazık!
OKTAY VURAL (İzmir)
Yazıklar olsun size! Kiliselerin yanına camilerin ismini
koyuyorsunuz. Yazıklar olsun size, yazıklar olsun!
YAŞAR KARAYEL (Kayseri)
Kiliselere düşman mısınız?
BAŞKAN
Şahısları adına ikinci söz, Hakkâri Milletvekili Sayın
Rüstem Zeydana aittir.
Buyurun Sayın Zeydan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri
(MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bu konuşmanızı mezarınıza koyacağız, öbür
tarafta da
OKTAY VURAL (İzmir) Ver
bakalım hesabını! Burada kim buna itiraz ediyor?
BAŞKAN Lütfen hatibi
dinleyelim efendim, konuşmaya başladı Sayın Hatip.
Buyurun efendim.
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlamadan önce bu anlamlı 14 Şubat
Sevgililer Gününde hepinizi biraz daha itidalli olmaya
(AK Parti
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Neyi alkışlıyorsunuz? Saint Valentines Dayi kutluyor ya!
KADİR URAL (Mersin)
Bizim için her gün Sevgiler Günü Sevgili Kardeşim, her gün Sevgililer
Günü.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Siz bir gün kutlayın!
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
sevgiyle, hoşgörüyle yüreğinizi yoğunlaştırıp
bizi 72 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
izlediğini unutmamak dileğiyle, herkesi sevgiye, hoşgörüye davet
ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Biz de
sizi milletimizi sevmeye davet ediyoruz.
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
Sayın Milletvekilim
BAŞKAN Sayın
Zeydan, lütfen dönmeyin o tarafa, Genel Kurula hitap edin lütfen.
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri, ben de 41inci madde üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Cumhurbaşkanınca
veto edilen 41inci madde, Vakıflar Meclisini düzenlemektedir. Buna göre,
Vakıflar Meclisinin, Genel Müdür, 3 Genel Müdür Yardımcısı
ve 1. Hukuk Müşaviri olmak üzere 5, vakıf konusunda bilgi ve deneyim
sahibi yükseköğrenim mezunları arasından Başbakanın
önerisi üzerine ortak kararnameyle atanacak 5, yeni vakıflarca seçilecek
3, mülhak ve cemaat vakıflarınca seçilecek 1er üye olmak üzere,
toplam 15 üyeden oluşacağı; ayrıca yeni vakıfların
3, mülhak ve cemaat vakıflarının 1er yedek üye seçeceği
belirtilmiştir. Cumhurbaşkanı, veto gerekçesinde, Vakıflar
Meclisinde cemaat vakıflarınca seçilecek 1 üyenin bulunması bu
vakıfları Lozan Antlaşmasındaki konumlarının çok
ötesine çıkarmanın aracı durumuna getireceğini ifade ile bu
maddenin Anayasanın Başlangıç bölümüne, 2nci, 3üncü ve
5inci maddelerine aykırı olduğu sonucuna vararak geri
göndermiştir.
Sayın Başkan ve
değerli milletvekilleri; cumhuriyet döneminde kurulan teşkilatlar
içerisinde yegâne meclis şeklinde bir oluşuma sahip olan ve hâlen
atanmış 5 kişiden oluşan Vakıflar Meclisi,
sayısal oranlar göz önüne alınmadan demokratik bir
anlayışla, 41.550 mazbut vakfı temsilen atanan 10; 44.550 yeni
vakfı temsilen kendilerince seçilen 3; 300 mülhak vakfı temsilen
kendilerince seçilen 1; 161 cemaat vakfını temsilen kendilerince
seçilen 1 kişi olmak üzere, tamamen katılım
anlayışıyla 15 kişi olarak
yapılandırılmıştır. Bu suretle, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün en üst karar organında temsil edilmiş
olacaklardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Vakıflar Meclisinde cemaat
vakıflarının 1 üyeyle temsilinin onları Lozan
Antlaşmasındaki konumlarının ötesine çıkarmanın
bir aracı durumuna geleceği iddiası çok zorlama bir yorumdur.
Zaten bu vakıflara Mecliste sadece 1 üyeyle temsil imkânı
verilmektedir. Bu bakımdan, karar sürecinde etkili olmaları hiç de
düşünülemez. Fakat burada temsil edilmeleri, sorunlarını bu
Mecliste dile getirmeleri ve mümkün çözüm yollarının
tartışılıp araştırılması
bakımından son derece demokratik ve olumlu bir
yaklaşımdır. Bu Mecliste temsil, onları Lozan
Antlaşmasındaki konumlarının çok ötesine çıkaramaz,
olsa olsa Lozan Antlaşmasının normal bir uygulaması
olabilir. Çünkü, Lozan Antlaşmasına baktığımızda,
bu Antlaşmanın 1inci kısmının 3üncü bölümünün 37 ve
45 maddelerinde, azınlıklara ve vakıflarına diğer Türk
uyruklularla hukuk ve uygulamada eşit
davranılacağının, aynı kolaylıkların
gösterileceğinin hükme bağlandığını görürüz. Söz
gelimi, Lozan Antlaşması madde 39/2, Türkiye'de din
ayrımının yapılamayacağını söylüyor; madde
40, gayrimüslim Türk yurttaşların dinî ve sosyal kurumlar kurmak,
yönetmek ve denetlemek konusunda eşit hakka sahip olacaklarını
ifade ediyor; madde 42/3, gayrimüslim Türk yurttaşlarının hâlen
mevcut vakıflarına her türlü kolaylıklar ve izinlerin
sağlanacağını ifade ediyor; madde 37 ise
Azınlıkların korunması başlığı
altında yer alan 38 ve 44üncü maddelere aykırı hiçbir ulusal
resmî metin veya işlemin söz konusu olamayacağını
söylemektedir.
Değerli milletvekilleri,
o hâlde, siz, bir tek kişiyle bile bu vakıfları Meclisinizde
temsile izin vermezseniz hangi eşit haklardan, hangi kolaylık ve
izinlerden bahsedebilirsiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Zeydan.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Sayın Zeydan, Patrikhane mi hazırladı, Kezban Hatemi mi
hazırladı konuşmanızı?
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
Anayasamızın Başlangıç kısmına, ayrıca 2,
3 ve 5inci maddelerine aykırılık iddialarına gelince:
Başlangıç kısmını okumayacağım, herkes
biliyordur, bu kısımda, her Türk vatandaşının bu
Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet
gereklerince yararlanacağı, millî kültür
bir hayat sürdürme ve maddî
ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve
yetkisine doğuştan sahip olduğu anlatılır. Mecliste
bu vakıfların 1 kişiyle temsili bunun neresine aykırı
olur?
2nci madde ise cumhuriyetin
niteliklerini anlatan bir maddedir. Burada, cumhuriyetin demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti olduğu ifade edilir. Adı geçen maddede,
sadece laik devlet ilkesini irdelersek, laik devlet, teokratik devletin aksine
her şeyden önce yurttaş kavramını din kavramından
tamamen arındıran bir devlet türüdür. Yani laik devlet,
yurttaşları arasında din ayrımı yapmaz, yapmamalıdır.
3üncü madde ise, dil,
bayrak, marş ve başkenti düzenleyen bir maddedir. Ayrıca,
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğunu ifade eder.
Yani bu Meclise, bir cemaat vakfınca biri atanınca ülke ve millet
bölünmüş mü olacak? (AK parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Zeydan... Teşekkür ederim efendim.
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları olduğu müddetçe azınlık bile olsa
aynı hoşgörüyü, aynı yaklaşımı ona da
göstermeliyiz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, kürsüyü işgal ediyor.
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Zeydan
Sayın Zeydan, teşekkür ederim efendim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun demin bir itirazı vardı, onu açıklığa
kavuşturacağım efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Kürsüden...
BAŞKAN Müsaade
ederseniz... Tutanakları getirttim, bir dakika efendim.
Sayın Bakanım
şöyle söylemiş: Bir arkadaşım konuşmasında
şunu söylüyor: Yunanistanın çıkardığı, bir hafta
önce Meclisten geçirdiği Müslüman cemaatle ilgili vakıf kanunu aynen
bizim ülkemize getirilsin, altına imza atar, bunu onaylarız. diyor,
bir maddesini okuyor, isim vermiyor. Ben tutanakları getirttim,
tutanaklarda Sayın Çalışın böyle bir ifadesi var: Getirin
Yunanistanın bir hafta önce çıkardığı kanunu, biz oy
birliği hâlinde destek vereceğiz. diyor. Siz, galiba grup olarak
buna kısa bir açıklama yapacaksınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Evet efendim.
BAŞKAN Size yerinizden
bir dakika süre veriyorum efendim.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, MHP Grubu
adına konuşma yapan Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın konuşması sırasında söylediği
ifadeler nedeniyle, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Tabii burada grubumuz
adına konuşan Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış,
Yunanistanda kabul edilen vakıflar yasasıyla, Batı Trakyada
yaşayan Türk Müslüman azınlığa uygulanan zulmün ifadesinde
bulunuyor. Eğer bir mütekabiliyet esası varsa o kanuna benzer bir
kanunu sizler hazırlayın, Hükûmet olarak hazırlayın biz de
onu destekleyelim. diyor. Yoksa, Yunanistanın kanununun altına
imza atarız. anlamında bir sözü yok. Bunu, Sayın
Bakanımın da böyle anladığına inanıyorum ben.
Ama, Sayın Faruk
Balın basın toplantısında ifade ettiği, Yunanistan
kanununun maddelerini eğer Lozanda arayacaksak gerçekten bugün
çıkarttığımız Vakıflar Kanunu Türkiyenin
aleyhine bir kanundur, Yunanistanındaki de oradaki Türk
azınlığın aleyhine bir kanundur. Bizim milletvekilimiz,
grubumuz adına, bunu ifade etmektedir efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) (Devam)
Şimdi soru-cevap
kısmına geçiyoruz efendim.
Süremiz on dakika.
Sayın Öksüzkaya, buyurun
efendim.
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum:
Sayın Bakanım,
Vakıflar Genel Müdürlüğü son beş yıl içerisinde ne kadar
vakıf tarihî eseri onarmıştır?
Bu dönem planlanan yeni
projeler var mıdır?
Vakıf eserlerinin
onarımında gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine, bu
harcamalarından dolayı, kanunen kabul edilen gider olarak kabul
ediliyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öksüzkaya.
Buyurun Sayın Asil.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Sayın Bakanım, Sayın Başbakan
Vakıflar Kanunuyla ilgili dün yaptığı grup
konuşmasında Devletler arasında mahsuplaşma yoktur,
mütekabiliyet de yoktur. demiştir.
1) Devletlerarası
mahsuplaşma yoktur. ifadesi uluslararası hukuk ve siyaset biliminde
ilk defa duyulan bir tabirdir, bununla ne kastedilmiştir? Vakıflar
Yasasıyla ilgili bağlantısı nedir?
Lozanın 45inci maddesi
mütekabiliyeti düzenlemektedir. Görüştüğümüz Kanunun 2nci maddesi
de mütekabiliyeti düzenlemektedir. Görüşmelerin başında siz de
sorularınızda, mütekabiliyet ilkesine dayanarak cevaplar verdiniz.
Başbakan mütekabiliyet ilkesi yoktur dediğine göre, kendisine
Vakıflar Kanunu hakkında yeterli bilgi verilmemiş midir? Yoksa,
farklı uygulamaların zemini mi hazırlanmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Asil.
Sayın Doğru,
buyurun efendim.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Yunanistanda, şubat ayının
başında vakıflar kanunu çıkartıldı. Bu çıkartılan
vakıf kanunu büyük oranda Batı Trakya Türklerini ilgilendirmektedir.
Ancak, aralık ayının sonu itibarıyla Dora Bakoyanni, yani
Yunanistanın Dışişleri Bakanı, Batı
Trakyayı ziyareti esnasında, Türk azınlığa, yani
-onlar Türk azınlık demiyorlar ama- Müslüman azınlığa,
bununla ilgili, vakıflar kanunuyla ilgili görüşlerini soracağını
ifade etmişti. Ancak hiçbir görüş sorulmadan, ne milletvekillerine
-iki tane milletvekili vardır- ne de diğer kuruluşların hiç
birisine sormadan bu kanunu çıkarttılar. Ancak, kanunun çıkartılmasıyla
beraber Türk vakıflarının ellerindeki araziler de alınmaya
başlandı. Daha önceki dönemlerde, işte, vakıfların
arazileri çeşitli sebeplere bağlı olarak, askerî kışla
kurulacak, okul yapılacak veya başka şey yapılacak
şeklinde alınıyordu. Bununla ilgili de, şu anda
çıkartılan kanunla, orada, bırakın vakıfları
şahıslar bile arazi alamıyorlar. Bizim bu
çıkartmış olduğumuz Vakıf Kanunuyla, biz, cemaat
vakıflarına veyahut da diğer kurulacak olan vakıflara arazi
alınması noktasında veyahut da
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Buyurun Sayın
Yalçın.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
bugüne kadar, gerek mahkemelerde gerek vakıflarla ilgili
kurumlarımıza sahte evrakla müracaat edip hak talebinde bulunan
vakıflar ya da onlar adına hareket edenler olmuş mudur, böyle
bir tespit var mıdır? Bu konuda yapılmış bir
işlem bulunmakta mıdır?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın Işık,
buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma
aracılığınızla sormak istiyorum:
Bir, bu tasarının
yasalaşmasını takiben Fener Rum Patrikhanesinin İstanbul
Kaleiçinde belirlediği 360 gayrimenkulü geri talep edeceği ifade
edilmektedir. Bunlara Bazilika, kilise veya katedral iken cami yapılanlar
da dâhil edildiğinde, bu Yasa ile İstanbulda kaç parça
taşınmaz Fener Rum Patrikhanesine iade edilebilir?
Bakanlığınızın bu konuda bir tespit
çalışması var mıdır?
İki, son beş
yılda Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla
kaç adet kilise, havra, sinagog ve kaç adet de cami onarımı gerçekleştirilmiştir?
Bu onarımlar için toplam kaçar para harcanmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Son soru Sayın
Özdemirin.
Buyurun efendim.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanıma soruyorum: Yasa Kurucuların çoğunluğu
yabancı uyruklu olan vakıfların taşınmaz edinmesi 2644
sayılı Kanunun 35inci maddesine tabidir. demektedir. Oysa Tapu
Kanunu madde 35e göre, yabancı ülkelerde kurulu tüzel kişiliğe
sahip ticaret şirketleri ancak özel kanun hükmü gereğince
taşınmaz edinebilirler. Yabancı vakıflar ve dernekler
taşınmaz edinemezler. Dolayısıyla Tapu Kanunu madde 35e
yapılan atıf bir anlam ifade etmeyecektir.
Son olarak, yeni yapılan
Yasanın, Avrupa Birliğine uyum süreci içinde
çıkarılmasının zorunlu olduğu iddia edilemez. Zira
Avrupa Birliği müktesebatında vakıflarla ilgili özel bir
düzenleme yoktur. Avrupa Birliği henüz vakıfları tek tip hukuk
normu hâline getirmemiştir. Bu Kanunu
-durumu açık ve seçik- üniter devletimizin aleyhinde olduğu belli
olmasına rağmen hâlâ yasalaşması için savunacak
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Bakanım cevap
verecek misiniz efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
Vakıflar Genel Müdürlüğü son beş yıl içerisinde 2.650 eser
restore etmiş. 2008 yılında bin eserin restore edilmesi
planlanmış ve işlemlere başlanmıştır. Bu
taşınmazların onarımları için sponsorların
yaptığı harcamalar vergi matrahından, bu Kanunda da
yapılan düzenlemede belirtildiği şekilde, düşülecektir.
Yine, sorularda,
mütekabiliyet esasına atıfta bulunulmakta. Değerli arkadaşlar,
mütekabiliyet ve paralel uygulamaya dönük görüşlerimizi daha önce ve bu
toplantı sırasında açıklamış bulunuyorum.
Kanunda mütekabiliyet, 2nci maddede, 5inci maddede söz konusu. Çok
Değerli Genel Başkanımızın,
Başbakanımızın grupta sözünü ettiği ifade, tamamen
Lozan Anlaşması çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olan cemaatlere mensup vakıflar ile Yunanistanda bulunan
vatandaşlarımızın bir mütekabiliyet ölçüsü içerisinde
kıyaslanarak uygulamaya tabi tutulmayacağına ilişkin bir
değerlendirmedir.
Efendim, Yunanistanda
çıkarılan kanunla, orada bulunan
vatandaşlarımızın hak ve hukuku
kısıtlanmıştır. Evet, o kanun, elbette, bizim
savunduğumuz, onay verdiğimiz, mükemmel olarak nitelediğimiz bir
kanun değil. Ama Yunanistan öyle yapıyor diye, biz, kendi
vatandaşlarımıza aynı şekilde davranma hakkına ya
da lüksüne sahip değiliz. Biz, vakıf medeniyetine sahip, derin
kültürü olan bir ulusuz. Biz referans alınacağız, Yunanistan
bize referans olamaz, bunu hep tekrarlıyoruz. Yani vakıf konusunda,
dünya ülkeleri arasında referans alınacak tek ülke ve bir
numaralı ülke Türkiyedir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sizi kim dinliyor Sayın Bakan! Yanı başımızdaki
komşumuz Yunanistan bile dinlemiyor sizi!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Biz referans
olacağız. Bu çerçevede bakmak gerekir.
Sahte evraklarla
başvuru yapıldı mı? Buna yazılı cevap
vereceğim, yani şu anda elimde yeterli done yok, yazılı
cevap vereceğim.
Fener Rum Patrikhanesine ne
kadar taşınmaz iade edilecek? Patrikhaneye, bir defa, mal iadesi söz
konusu değil. Patrikhane zaten bir vakıf da değil. Patrikhanenin
tüzel kişiliği de yok. Statüsünü iyi bilmek lazım.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Vakfı var.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ya siz bir var
diyorsunuz bir yok diyorsunuz. Ben söylediklerimi düşünerek söylüyorum,
tartarak söylüyorum. Patrikhanenin tüzel kişiliği yoktur. Hak iktisap
etmek için tüzel kişiliğe sahip olmak gerekir. Bu, Medeni Kanunun
ayrılmaz bir parçası, çok temel kurallarından bir tanesidir; hak
ve fiil ehliyeti kullanmak için kişilik sahibi olmak gerekir, gerçek
kişi ya da tüzel kişi, tüzel kişilik söz konusu değildir.
İadesi gereken mallar, bu Yasa çıktığında, yine
tekrarlıyorum, bugün herhâlde üçüncü defa tekrarlıyorum, geçici 7nci
madde çerçevesinde nam-ı mevhum ve nam-ı müstear olarak nitelenen
taşınmaz sayısı 18 tane. Demin konuşmalarında bir
arkadaşım, daha önceki Bakana atıfla bu taşınmaz
sayısının 36 olduğunu ifade ettiğini beyan ettiler,
ama yapılan inceleme sonucu kesin verdiğim rakam 18 tanedir.
Hazinenin elinde 114 tane, Vakıflar Genel Müdürlüğünün elinde 28 tane
taşınmaz bulunmaktadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Üçüncü kişileri ne yapacaksınız?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Diğer
taraftan, cami onarımları dışında, kilise, havra
onarımı vakıflar eliyle, vakıflar imkânlarıyla
yapılmış değildir. Onu ifade etmek isterim. Tapu Kanununa
yapılan atıf sonuç doğurmayacak. deniyor. Biz
doğuracağı inancındayız. Nitekim az önce kabul edilen
26ncı maddede de, önergeyle o koşulu getirdik. Hiç kimsenin
kaygısı olmasın, Türkiyenin lehine bir kanun düzenlemesi
yapıyoruz.
Ülkemiz için
hayırlı olsun diyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş 41inci madde üzerindeki
görüşmelerin devam etmesine dair bir önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bilindiği gibi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 09.11.2006 gününde kabul edilen 5555
sayılı Vakıflar Kanunu Cumhurbaşkanlığı
tarafından incelenmiş Sayın Cumhurbaşkanı, Kanunun 41
inci maddesiyle ilgili olarak, Vakıflar Meclisinin, Genel Müdür, üç Genel
Müdür Yardımcısı ve 1. Hukuk Müşaviri olmak üzere beş,
Vakıf konusunda bilgi ve deneyim sahibi yükseköğretim mezunları
arasından Başbakanın önerisi üzerine ortak kararnameyle
atanacak beş, yeni vakıflarca seçilecek üç mülhak ve
azınlık vakıflarınca seçilecek birer üye olmak üzere toplam
onbeş üyeden oluşacağı; ayrıca yeni
vakıfların üç, mülhak ve cemaat vakıflarının birer
yedek üye seçeceği belirtildiği, maddede, Vakıflar Meclisinde
cemaat vakıflarınca seçilecek bir üyenin de bulunması
öngörülmekte olduğunu, en üst karar organı olan ve Yasayla önemli
görevler verilen Vakıflar Meclisinde azınlık
vakıflarınca seçilecek bir üyenin bulunması, bu
vakıfları, Lozan Antlaşmasındaki konumlarının
çok ötesine çıkarmanın aracı durumuna getireceğinden
bahisle, Anayasanın Başlangıç bölümüne, 2 nci, 3 üncü ve 5 inci
maddelerine aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Adalet Komisyonunda da,
Anayasanın 89 uncu ve İçtüzüğün 35 inci maddesine
dayanılarak 5555 sayılı Vakıflar Kanununun sadece Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderilen 41. maddesinin
görüşülmesi kabul edilmiştir.
Komisyonda 41 inci madde
üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; Cumhuriyet döneminde kurulan
teşkilatlar içerisinde yegane meclis şeklinde bir oluşuma sahip
olan ve halen atanmış beş kişiden oluşan Vakıflar
Meclisi, sayısal oranlar göz önüne alınmadan demokratik bir
anlayışla; 41.550 mazbut vakfı temsilen atanan on; 4.450 yeni
vakfı temsilen kendilerince seçilen üç; 300 mülhak vakfı temsilen
kendilerince seçilen bir; 161 azınlık vakfını temsilen
kendilerince seçilen bir kişi olmak üzere katılımcı bir
anlayışla onbeş kişi olarak
yapılandırılarak, vakıflar, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün en üst karar organında temsil edilmesi
amaçlandığından, Sayın Cumhurbaşkanının geri
gönderme gerekçesine Komisyon katılmamış ve 41 inci madde oy
çokluğu ile aynen kabul edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi
grubuna mensup komisyon üyeleri bu maddeyi de içeren muhalefet şerhleriyle
görüşlerini ifade etmiştir.
Bugün TBMM Genel Kurulunda
yaptığımız müzakereler yeterince yeterli değildir.
Anayasanın Başlangıç bölümünün beşinci paragrafında,
hiçbir etkinliğin Türk milli çıkarlarının, Türk
varlığının, Türklüğün tarihi ve manevi
değerlerinin karşısında korunma göremeyeceği
belirtilerek, Anayasanın öngördüğü hukuk düzeni içinde milli
menfaatlerin her şeyin üzerinde tutulması gerektiği kabul
edilmiştir.
Eskiden kurulmuş
azınlık vakıflarına, bu niteliklerini
değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde
edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar
tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden
çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal
varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Anlaşmasıyla, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal
ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasanın
ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca millî
menfaatlerle ve kamu yararıyla bağdaştırmak konusundaki
tereddütler yeterince giderilmiş ve konu yeterince izah edilebilmiş
değildir.
Bu bakımdan Meclis
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca 41. maddenin görüşmelerine
devam edilmesini arz ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
Kâmil Erdal Sipahi |
|
İzmir |
Mersin |
İzmir |
|
Ahmet Orhan |
H. Hamit Homriş |
Münir Kutluata |
|
Manisa |
Bursa |
Sakarya |
|
Hüseyin Yıldız |
Süleyman L. Yunusoğlu |
Beytullah Asil |
|
Antalya |
Trabzon |
Eskişehir |
|
Recep Taner |
Alim Işık |
Gündüz S. Aktan |
|
Aydın |
Kütahya |
İstanbul |
|
İsmet Büyükataman |
Nevzat Korkmaz |
Şenol Bal |
|
Bursa |
Isparta |
İzmir |
|
Rıdvan Yalçın |
Ahmet Bukan |
Osman Ertuğrul |
|
Ordu |
Çankırı |
Aksaray |
|
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
Ali Torlak |
Akif Akkuş |
|
İzmir |
İstanbul |
Mersin |
|
Emin Haluk Ayhan |
Cumali Durmuş |
Hasan Çalış |
|
Denizli |
Kocaeli |
Karaman |
|
Recai
Yıldırım |
A. Deniz
Bölükbaşı |
Abdülkadir Akcan |
|
Adana |
Ankara |
Afyonkarahisar |
|
Bekir Aksoy |
Kürşat Atılgan |
Metin Çobanoğlu |
|
Ankara |
Adana |
Kırşehir |
|
Behiç Çelik |
Yılmaz Tankut |
Hasan Özdemir |
|
Mersin |
Adana |
Gaziantep |
|
Mümin İnan |
Mustafa Kemal Cengiz |
Osman Durmuş |
|
Niğde |
Çanakkale |
Kırıkkale |
III.- YOKLAMA
(MHP ve CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, yoklama istiyoruz, toplantı yeter sayısı yoktur. (AK
Parti sıralarından Yirmi kişi yok sesleri, gürültüler)
Sayın Efendim.
BAŞKAN Tespit
yapacağız efendim.
Sayın Vural, Sayın
Korkmaz, Sayın Özdemir, Sayın Enöz, Sayın Asil, Sayın
Öztürk, Sayın Gök, Sayın Yıldız, Sayın Taner,
Sayın Işık, Sayın Şandır, Sayın Bukan,
Sayın Kumcuoğlu, Sayın Kalaycı, Sayın Genç, Sayın
İnan, Sayın Sipahi
Var mı daha?.. 17
kişiyiz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne
17si efendim, tekrar sayın.
BAŞKAN Sayın
Kılıç, Sayın Ergin, Sayın Akçay.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, yeniden tespit edelim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Efendim, ad okunmak suretiyle yapalım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yoklama yapmadan önce 41inci madde üzerindeki
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, olmaz. Sayın Başkan, hayır, öyle bir şey olmaz
efendim.
BAŞKAN
çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yoklama istedik biz.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
KAMER GENÇ (Tunceli)
Suistimal ediyorsunuz. Bir saat uzatamazsınız Meclisi.
BAŞKAN - Yoklamanın
sonuçlanmasına kadar efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, bakın, oradaki görevinizi suistimal ediyorsunuz.
BAŞKAN - Yoklama
çıkmazsa zaten kabul edilmiyor efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Daha
kaç tane önerge var efendim?
BAŞKAN - Yoklama için üç
dakika süre veriyorum efendim.
Buyurun
OKTAY VURAL (İzmir)
Hayır efendim, sadece yeniden görüşmeleri devam önergesi bitinceye
kadar zaten.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Maddenin bitimine
kadar
BAŞKAN - Görüşme
değil efendim, maddenin bitimine kadar.
Yoklama
başlamıştır, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz. Neyi oyluyoruz?
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, 41inci maddenin görüşmelerine devamla ilgili önergenin
tamamlanmasına
BAŞKAN Onu
oylayacağız zaten şimdi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Onun tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılması
BAŞKAN Hayır
efendim.
Bir yoklamayı
yapalım da
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Evet,
toplantı yeter sayımız vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
süremiz tamamlandı.
Sözlü soru önergeleriyle
diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek
üzere, 19 Şubat 2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.01