DÖNEM: 23 CİLT: 14 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
66ncı
Birleşim
19 Şubat 2008 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, Kosovanın
bağımsızlık ilanına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlunun cevabı
2.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Güney Ege Linyitleri İşletmesi ve
geleceğine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, 5393 sayılı Belediyeler Kanununa göre
kapanma ile karşı karşıya bulunan belediyelere ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Afganistanda idama mahkûm edilen üniversite
öğrencisine ilişkin açıklaması
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kosovanın
bağımsızlık ilanına ilişkin açıklaması
3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, 5393 sayılı Belediyeler
Kanununa göre kapanma ile karşı karşıya bulunan
belediyelere ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın (6/371) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/28)
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Karşılıksız Çek ve Protestolu
Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kayıtlarının Dikkate
Alınmaması Hakkında Kanun Teklifinin (2/59) İç Tüzükün
37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/26)
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/73)
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin, ÇUKOBİRLİKin
sorunlarının araştırılarak güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
2.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
nüfus kayıt sistemleri ile seçmen kütükleri verileri arasındaki
farklılıkların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/126)
3.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 29 milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel
kredi borçlularının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/127)
C) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wadeye
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile Genel
Kurulun 19/2/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer
denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine, 20/2/2008 ve 27/2/2008 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine, 26/2/2008
Salı günkü birleşiminde bir saat sözlü sorulardan sonra diğer
denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)
2.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı:
95)
3.- Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/515) (S.
Sayısı: 109)
IX.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, 14/2/2008 tarihli 65inci
Birleşim tutanağında yer alan konuşmasında geçen bir
ifadeyi düzeltmek amacıyla konuşması
X.-
OYLAMALAR
1.- Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin oylaması
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin oylaması
3.- Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
XI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazılı Sorular ve Cevapları
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Pişmanlık Yasası uygulamasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/1235)
2.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, terör örgütü mensuplarının
Pişmanlık Yasasından yararlanmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/1236)
3.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, TMSFnin bir basın grubunun
satışı ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin
cevabı (7/1467)
4.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, finansal kiralamadaki KDV oranının
artırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/1498)
5.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, Bitlis İl Millî Eğitim
Müdürlüğünde yapılan atamalara ve kadro açıklarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/1500)
6.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, atama kararnamelerine ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1502)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursadaki liselerin idareci kadrolarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1503)
8.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada ikili eğitim verilen liselere ve sınıflardaki
ortalama öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1504)
9.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada ikili eğitim verilen
ilköğretim okullarına ve sınıflardaki ortalama öğrenci
sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/1506)
10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursadaki ilköğretim okullarının
idareci kadrolarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/1507)
11.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhandaki bir ilköğretim okuluyla ilgili
bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/1510)
12.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhandaki bir lisede öğrencilerin cuma
namazına götürüldüğü iddialarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1512)
13.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Mavi Tünel Projesine,
- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki kanal ve kanaletlerin bakım ve
onarımına,
- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, Uzunköprü Çakmak Barajı Projesine,
- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Başkomutan Tarihi Millî
Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı Projesine,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/1521, 1554, 1558, 1656)
14.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, amatör denizciliğin vergi oranlarıyla
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/1524)
15.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, İzmirde bir altın madeni işletmesi
için verilen olumlu ÇED raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/1542)
16.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, karayolu
taşımacılığında kullanılan
akaryakıttaki ÖTVye ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/1547)
17.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Yatağanda yapılacak bir baraj ve sulama
işine,
- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmirdeki hava
kirliliğine ve bir göldeki kurumaya,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/1552, 1560)
18.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, pamuk elyafındaki KDV
oranının artırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/1575)
19.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bir grup kız öğrencinin servis
talebine verilen karşılığa ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1579)
20.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, liselerde vekâleten görev yapan yöneticilere
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/1581)
21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, ikili eğitim verilen liselere ve
sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1582)
22.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, ilköğretim okullarında vekâleten görev
yapan yöneticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/1583)
23.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, ikili eğitim verilen okullara ve
sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1584)
24.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğünün gelir ve giderlerine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/1587)
25.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/1595)
26.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, PTT çalışanlarının
ücretlerine ve borçlu personele ceza uygulandığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/1638)
27.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Erasmus Değişim Programına
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin
cevabı (7/1661)
28.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, RTÜK yasa tasarısına,
- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, siyasi partilere yönelik yayınlarda
fırsat eşitliği ilkesinin uygulanmasına,
Radyo ve
televizyon yayınlarında cevap ve düzeltme hakkının
uygulanmasına,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı
(7/1666, 1667, 1670)
29.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Türkçe dışında yapılan
yayınlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydının cevabı (7/1668)
30.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Şubat ayı öğretmen
atamaları ve istihdamına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1681)
31.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki ilköğretim kurumlarında
görevli öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/1684)
32.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, öğretmen atamalarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/1687)
33.-
İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meralin, sözleşmeli
öğretmenlerin özre bağlı yer değiştirme hakkından
yararlandırılmamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1691)
34.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Diyanet İşleri
Başkanlığının personel atamadığı
camilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun
cevabı (7/1714)
35.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun cevabı (7/1716)
36.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, soru önergelerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdilin cevabı (7/1717)
37.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, seçim dönemindeki yayınların
denetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının
cevabı (7/1808)
38.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, ferdi sporlarda yabancı sporcu transferine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/1811)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03te açılarak beş oturum yaptı.
Birinci ve İkinci Oturum
13/2/2008 tarihli
64üncü Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin
okunabilmesi için, Başkanlıkça, İç Tüzükün 71inci maddesi
uyarınca kapalı oturuma geçilmesi gerektiği açıklandı
ve kapalı oturuma geçildi.
Üçüncü
Oturum
(Kapalıdır)
Dördüncü ve Beşinci Oturum
Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Türk Medeni Kanununun kabul edilişinin
82nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin,
Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Siirt ilimizde fıstık üretimi ve
fıstık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu,
Cevap verdi.
Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın, Gümüşhanenin düşman
işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümü nedeniyle;
yapılan yatırımlar ve hizmetlere ilişkin gündem
dışı bir konuşma yaptı.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 milletvekilinin, Türkiye
Kızılay Derneğine yönelik çeşitli iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/124) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Brükselde
yapılacak olan Kültürlerarası Diyalogta Kadının Rolü
konulu toplantıya icabet edilmesine,
Mısır
Halk Meclisi Dışişleri Komisyonu tarafından
Mısıra davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonunun davete icabet etmesine,
İlişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555
Sayılı Vakıflar Kanununun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri
gönderilen maddelerinin görüşmelerine devam edilerek, 25 ve 26ncı
maddeleri istem üzerine yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi;
41inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının
konuşmasında şahsına,
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı,
Bursa Milletvekili Onur Öymenin konuşmasında şahsına ve
Başbakana,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubu adına konuşma yapan
Karaman Milletvekili Hasan Çalışın konuşması
sırasında söylediği ifadeler nedeniyle, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcının,
grubuna,
Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar.
19 Şubat
2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 20.01de son
verildi.
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
Başkan
Vekili
Harun TÜFEKCİ Murat
ÖZKAN
Konya Giresun
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 92
II.- GELEN KÂĞITLAR
18 Şubat 2008 Pazartesi
Rapor
1.- Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu
(1/498) (S. Sayısı: 110) (Dağıtma tarihi: 18.2.2008)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Rum eserlerinin restorasyonuna ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/437)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, özel sektörce kurulan sağlık merkezlerine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/438)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, yükseköğretim kurumlarında başörtüsü
nedeniyle disiplin işlemi uygulanan öğrencilere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/439)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
4.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, tarımsal sulama aboneleri ve birliklerinin
elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/440) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
5.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokatta göçün engellenmesine yönelik projelere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/441) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008)
6.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enözün, hayvansal ve bitkisel üretimdeki teşvik primlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/442) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
7.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enözün, Türk Telekom ihale şartnamesi taahhütlerinin yerine
getirilip getirilmediğine ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/443) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2008)
8.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, vize alımında yaşanan sorunlara
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/444) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
9.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekicinin, BAĞ-KURluların sağlık hizmeti
alımında karşılaştıkları sorunlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/445) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
10.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, nüfusu ikibinin altında olan
belediyelerin kapatılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/446) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008)
11.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, nüfusu azalan belediyelerin gelirlerine
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/447)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
12.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbuldaki ruhsatsız
işyerlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/448) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
13.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbulda kaçak işçi
çalıştıran işyerlerinin denetimine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/449) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, özelleştirilen Kütahya Şeker
Fabrikasının taşınmazlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1863)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
2.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, hidroelektrik santralı lisans başvurularına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1864)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
3.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, kamu görevlilerinin yurt
dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1865) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2008)
4.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemürün, Denizlide depreme karşı
dayanıklılık sağlamaya yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1866)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
5.- İzmir Milletvekili
Harun Öztürkün, gazilerin özlük haklarındaki sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1867)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
6.- İzmir Milletvekili
Harun Öztürkün, kamuda işçi olarak çalışmış
bulunanların sosyal güvenlik haklarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1868) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/2/2008)
7.- Ankara Milletvekili
Eşref Erdemin, TPAOnun üretimine ve yapılan bir atamaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1869)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
8.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, cari açığa ve
yabancı sermayeye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1870) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)
9.- Ankara Milletvekili Tekin
Bingölün, patlayıcı madde imalathaneleri ile LPG istasyonlarına
ve LPGli araç satışı yapan oto galerilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)
10.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, Yatağan İlçesinin adliye binası ihtiyacına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
11.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında verilen
cezalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1873) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)
12.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Adanadaki kayıt
dışı yabancı, kaçak ve çocuk işçilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1874) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
13.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, bir gıda
şirketinin işçilerin sendikal haklarını engellemeye yönelik
girişimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1875) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/2/2008)
14.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki iki su temin projesine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1876)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
15.- Kocaeli Milletvekili
Hikmet Erenkayanın, bazı orman alanlarındaki uygulamalara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1877) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
16.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Adanadaki orman
köylülerinin kalkındırılmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1878) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008)
17.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, afetlerde zarar gören köylüye faizsiz kredi verilmesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1879) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
18.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, afet mağdurlarının kredilendirilmesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1880) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
19.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Adanada yanan
ormanlık alanların ağaçlandırılmasına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1881) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)
20.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği
kapsamındaki elektrik satışlarına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
21.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, elektrik santrallerinin üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1883)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
22.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, akaryakıt kaçakçılığına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1884) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
23.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Gaziosmanpaşa
İlçesinde nüfus artışından kaynaklanan sorunlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1885) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
24.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, muhtarlık
kurumunun işlevselleştirilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1886)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
25.- Giresun Milletvekili
Murat Özkanın, meskun mahallerde parlayıcı ve
patlayıcı maddelerin bulundurulmasının denetimine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1887) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
26.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Yalovadaki belediyelerce tahsil edilen
taşınmaz kültür varlıklarının korunması
katkı payına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1888) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2008)
27.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Yalovadaki bazı belediyelerin borçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1889) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
28.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, trafik kazalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1890)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
29.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, muhtarlıkların bazı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1891) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
30.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, SİT alanı
olan Tuzla-Ayazmada yapılmak istenen inşaata ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1892)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
31.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, yeniden gelen turistlerle ilgili istatistiki bilgi teminine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1893) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
32.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuzun, turizm rehberliğinin disipline edilmesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1894)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)
33.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlakın, tersanelere elektrik enerjisi
desteği verilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1895) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
34.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Adanadaki vergi
incelemelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1896) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
35.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, bir holdingin Malatya
fabrikalarının elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1897) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/2/2008)
36.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Şanlıurfa-Viranşehirde sulamada
kullanılan elektrik bedellerini ödeyemeyen çiftçilere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1898) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2008)
37.- Isparta Milletvekili
Mevlüt Coşkunerin, Uluborlu İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü
hakkında açılan soruşturmaya ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1899) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2008)
38.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, Üniversitelerarası Kurul toplantısına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1900) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
39. -Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, devredilen sağlık meslek liseleri
yöneticilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1901) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
40.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbaturun, yüksek öğrenim kredilerinin geri ödenmesinde yaşanan
sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1902) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
41.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, dini inançları nedeniyle
baskı gördüğü iddia edilen eğitimci ve öğrencilere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1903) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
42.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, halk kültürünün etkin öğretimine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1904)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
43.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Gaziosmanpaşa
İlçesinde açılacak devlet hastanesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1905)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
44.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barışın, sağlıklı beslenme
ile verem hastalığındaki artışa ve tedavi
kurumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1906) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
45.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, bir Amerikan sigara
şirketinin yeni ürününü Türkiyede test edeceği iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1907) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)
46.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, Adanada don olayından zarar gören üreticilere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1908) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
47.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Kozandaki don
olayından oluşan zarara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1909) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/2/2008)
48.- Bursa Milletvekili Hamza
Hamit Homrişin, ithal edilen tohumlara ödenen ıslahçı
hakkı bedeline ve tohumculuğun geliştirilmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1910)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
49.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, tren kazalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1911) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/1/2008)
50.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbaturun, tren raylarının bakımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1912) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2008)
51.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, TCDD personelinin statülerine göre dağılımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1913) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
52.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1914)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
53.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, TCDD teknik personelinin seçimi ve eğitimine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1915)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
54.- Hatay Milletvekili
İzzettin Yılmazın, taşımacılıkta 20
yaş üzeri araçların yurtdışı çıkış
yasağına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1916) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2008)
55.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Besni Organize Sanayi Bölgesinin
yapımına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1917) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2008)
56.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersinin, Diyanet İşleri Başkanlığından
başka kurumlara personel geçişine ve ibadet yerlerine ilişkin
Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı
soru önergesi (7/1918) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
57.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, ithalatçı birliklerine
toplanan paraların akibetine ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1919)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/2/2008)
58.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, bankaların
uyguladıkları ücret ve komisyonlardaki farklılığa
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1920)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2008)
59.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, Irakta Türkmenlere yönelik şiddete
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1921) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
60.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulunun, serbest bölgelerde üretim malı girişinin
durdurulmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/1922) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
61.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, ABD yönetiminden, Türkiye ile ilgili açıklamalarda laik
ifadesi kullanılmamasının istendiği iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1923)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2008)
62.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, Zeytinburnundaki bir iş merkezinde
meydana gelen patlamaya ve zararların giderilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1924)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2008)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadolun, İzmir-Efemçukurundaki arazi
kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1463)
2.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmir-Efemçukurundaki arazi
kamulaştırmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1465)
3.- İzmir Milletvekili
Canan Arıtmanın, açlık ve yoksulluk verilerine ve kömür
yardımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1468)
4.- Konya Milletvekili Atilla
Kartın, bir mahkemenin kamuya eleman alımındaki mülakat
usulüyle ilgili kararına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1469)
5.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, SSK hastanelerinin Sağlık
Bakanlığına devri sonrası bazı işlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1471)
6.- Konya Milletvekili Atilla
Kartın, Ömerli Belediyesindeki imar yolsuzlukları iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1472)
7.- Ankara Milletvekili
Zekeriya Akıncının, İran ve Rusyadan doğalgaz
alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1473)
8.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, Çankaya İlçesindeki bir parselde bulunan
gecekondu sahiplerine ecrimisil tahakkuk ettirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1474)
9.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, Bafa Gölündeki balık ölümlerine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1475)
10.- İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahinin, yabancı bir şirketin altın madeni
işletmelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1481)
11.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, biyogaz üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1483)
12.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, ulusal petrol stokuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1484)
13.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingölün, Ankaradaki oto galerilerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1485)
14.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, büyükşehir belediyelerinin içme ve sulama suyu projelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1486)
15.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Bursa terminal kavşağının trafik güvenliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1487)
16.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, internet üzerinden
parayla oynanan oyunlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1488)
17.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Karsın Karacaören Köyüne şebeke suyu
bağlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1489)
18.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Bingölün Yedisu İlçesindeki bazı yollara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1490)
19.- İzmir Milletvekili
Abdurrezzak Ertenin, İzmirde KÖYDES Projesi ile ilgili
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1491)
20.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, millî kültürün endüstriyel tasarımlara konu edilmesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1493)
21.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, Ankara Etnografya Müzesinin yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1494)
22.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, amatör denizcilik taşıtlarının vergi
oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1497)
23.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, YÖK Başkanının bir gezisine ve
Başkanvekilinin imza yetkisine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1501)
24.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Bursadaki liselerin derslik açığına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1505)
25.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Bursadaki ilköğretim okullarının derslik
açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1508)
26.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, YÖK Başkanının bir
açıklamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1509)
27.- İzmir Milletvekili
Abdurrezzak Ertenin, YURT-KURun burs ve yurt hizmetlerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1511)
28.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, sözleşmeli personelin becayiş ve tayin
hakları ile askerlik sonrası durumlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1513)
29.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, Milas Devlet Hastanesi Başhekiminin istifasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1514)
30.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslunun, elektronik sigaraya ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1515)
31.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Adanadaki sıtma ve hava sıcaklığı
ile ilgili diğer vakalara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1516)
32.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, fizyoterapistlerin istihdamına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1517)
33.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Adanadaki makine, ekipman alımlarına uygulanan hibe
desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1519)
34.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, bal ithalatı iznine ve bal üreticilerinin
sıkıntılarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1520)
35.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhanın, Irakta düşen Türk işçilerin bulunduğu
uçağa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1522)
36.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, Bodrum-Gümbet Koyuna yeni bir iskele yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1523)
37.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbaturun, hava yolu şirketlerinin pilot ve kabin ekibi personeline
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1525)
38.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Bingöl bağlantılı bazı karayollarının
bölünmüş yol yapılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1526)
39.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, yabancılara satışı
yapılan taşınmazlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1527)
40.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, üniversitelerin fiziki eksikleri ile öğretim
üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1534)
41.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, zayıflama, bitkisel ilaç gibi ürünlerin
denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1535)
42.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, özelleştirme gelirlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1536)
43.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, bir işletim sisteminin kamuda kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1540)
44.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersinin, gübre fiyatlarındaki artışla ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1541)
45.- Kocaeli Milletvekili
Cevdet Selvinin, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1543)
46.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, gübre fiyatlarındaki artışa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1544)
47.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin hizmet
binası ile doğalgaz dağıtımı ile ilgili
ihalelerine ve diğer işlemlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1549)
48.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, zirai kredi kullanan çiftçilere yapılan hacze
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1550)
49.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1551)
50.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1553)
51.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, Rusyadan doğalgaz alımına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1561)
52.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1562)
53.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolatın, bir termik santral ve kömür
sahasının işletme hakkı devrine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1563)
54.- İzmir Milletvekili
Recai Birgünün, bir alandaki altın madenciliğine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1564)
55.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbaturun, ithal doğalgazda kısıntı durumunda
alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1565)
56.- Hatay Milletvekili Süleyman
Turan Çirkinin, altın rezervinin değerlendirilmesine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1566)
57.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1567)
58.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbaturun, Adana Büyükşehir Belediye Başkanının
basına karşı sansür uyguladığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1568)
59.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, apartman altlarındaki oto galerilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1569)
60.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1570)
61.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuzun, turizme dayalı işyerini kapatan esnaf ve sanatkarlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1577)
62.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1578)
63.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, ilköğretim okullarındaki derslik açığına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1580)
64.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, liselerdeki derslik açığına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1585)
65.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, vakıf üniversitelerine Devlet yardımına ve
YÖKün Vakıf Üniversiteleri Raporuna ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1586)
66.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1588)
67.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, hastane eczanelerinin yeterliliğine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1589)
68.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, müfettiş
yardımcılığı mülakatıyla ilgili iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1591)
69.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbaturun, bir salgın hastalığa ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1592)
70.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, aile hekimliği
uygulamasına ve sağlık ocaklarının
kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1593)
71.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki sağlık ocaklarında kan
tahlillerinin yapılamamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1594)
72.- Manisa Milletvekili
Ahmet Orhanın, kimyasal gübre desteğine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1602)
73.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, mera kapsamından çıkartılan
araziler ile satılan ve kiralanan Hazine arazilerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1603)
74.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1604)
75.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, Gerze Karlı Köyü Tarım Kredi Kooperatifinin
kapatılacağı iddiasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1605)
76.- İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahinin tarımda çeşitli konulardaki destek
tedbirlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1606)
77.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, Milas-Labranda yolu kamulaştırmasının ödemelerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1607)
78.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1608)
79.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Körfez Havaalanının
yeterliliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1609)
80.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, bankacılık sektöründeki yabancı
sermayeye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/1610)
81.- Sivas Milletvekili Malik
Ecder Özdemirin, bir öğretmene verilen cezaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1617)
82.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, bir trafik kazasına karışan resmi araçtaki
bürokratların görevlendirmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1619)
83.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersinin, Suudi Arabistan Kralının verdiği hediyelere ve
Cumhurbaşkanının şehit aileleri için verdiği bir söze
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1620)
84.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaşın, asgari geçim indirimi ile
fiş ve fatura karşılığı vergi iadesi
uygulamasının kaldırılmasının etkilerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1621)
85.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi
Başkanlığına yapılan atamalara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1625)
86.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susamın, Pendik Harmanderedeki endüstri meslek lisesi
inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1627)
87.- Manisa Milletvekili
Ahmet Orhanın, Ege Bölgesinde tütün üretiminin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1628)
88.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Türkiyenin toprak bütünlüğünü dikkate almayan
haritalara ve Ilısu Barajı ile ilgili bir iddiaya ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1629)
89.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi kapsamında Adanadaki tapu
sicil işlemlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1633)
90.- İzmir Milletvekili
Abdurrezzak Ertenin, MOBESE sistemi uygulamasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1634)
91.- Antalya Milletvekili
Tayfur Sünerin, Doyran Beldesindeki taş ocağı işletmesinin
çevreye etkisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1635)
92.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, yeşilkart uygulamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1636)
93.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, SGK eski Başkanının bir ilaç
şirketinin koordinatörlüğünü yapmasına ve yeni bir kamu ilaç
alım protokolü hazırlanmasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1637)
No.: 93
19 Şubat 2008 Salı
Rapor
1.- Bursa Milletvekili Mehmet
Altan Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporları (2/146) (S. Sayısı:
111) (Dağıtma tarihi: 19.2.2008) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel ve 28 Milletvekilinin, ÇUKOBİRLİKin sorunlarının
araştırılarak güçlendirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/02/2008)
2.- Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve
İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, nüfus kayıt sistemleri ile seçmen
kütükleri verileri arasındaki farklılıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/126) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/02/2008)
3.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptan ve 29 Milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi
borçlularının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/127) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/02/2008)
19 Şubat 2008 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 66ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Kosovanın bağımsızlığı,
Kosovalı Arnavutların ve soydaşlarımızın
yaşadığı sıkıntılarla ilgili söz isteyen
Sivas Milletvekili Sayın Muhsin Yazıcıoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Yazıcıoğlu. (AK Parti ve MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun,
Kosovanın bağımsızlık ilanına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa
Said Yazıcıoğlunun cevabı
MUHSİN YAZICIOĞLU
(Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kosovayla
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Kosova Millî Meclisi tarihî
bir karar alarak bağımsızlığını ilan etti.
Pazar günü alınan bu kararı Kosovalılar büyük bir coşku
içerisinde kutladılar. Yüz yıllık bir mücadele sonucunda Kosovanın
ulaştığı bağımsızlık kararını
büyük bir memnuniyetle karşılıyor, Kosova halkını
tebrik ediyor, Kosovanın
hür ve bağımsız olarak sonsuza dek yaşamasını
temenni ediyorum.
Burada büyük Türk milletine
tercüman olduğuma inanarak ifade etmek istiyorum ki, pazar günü Kosova
halkının yaşadığı coşku Türkiyede her evde
paylaşılmıştır. Geçmişte Kosova
halkının yaşadığı acıları
paylaşmıştık, direnişte maddi ve manevi olarak beraber
olmuştuk. Şimdi de bağımsızlık kararında
Kosovalılarla birlikteyiz, onlarla gönül birliğimiz var ve
onların heyecanını paylaşıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
dün Kosovanın bağımsızlığını
tanıdığını açıkladı. Kosova Millî Meclisinin
bağımsızlık kararını Türkiye Büyük Millet Meclisi
bir bildiriyle kutlamalı ve birlikte olduğumuzu
somutlaştırmalıdır. Bu konuda tüm siyasi partilerin
altını imzaladığı bir bildirinin
yayımlanmasını çok yararlı görüyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisiyle Kosova Millî Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk
grubu derhal kurularak her alanda ilişkiler geliştirilmelidir.
Kosova Türkiye için
sıradan ve herhangi bir ülke değildir, tarihî ve kültürel açıdan
derin birlikteliğimiz var. Kosovadaki kadar Türkiyede Boşnak ve
Arnavut vatandaşlarımız yaşıyor. İstiklal Marşımızın
yazarı millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoyun doğduğu evin
Kosovada olduğunu unutmamalıyız. Bir med anında kabaran
sularımızla taşıdığımız ve bir cezir
anında sularımız çekilirken kum taneleri gibi geride bıraktığımız
soydaşlarımız var orada. Sultan Murad Hüdâvendigâr ve
sancaktarı asırlardır o topraklarda mahzun bekliyorlar.
Ekim ayında yapılan
seçimler öncesinde Kosovaya gitmiş, seçimlerde Türk partisine destekte
bulunmaya çalışmıştım. Bu vesileyle, Sayın
Başbakan başta olmak üzere Kosovadaki bütün siyasi partilerle görüşmeler
yaptım. Arnavut, Boşnak, Goralı bütün gruplarla parlamentoda
görüşmeler yaptım. Birlik ve beraberlik içerisinde Kosovanın
inşası için çalıştıklarını gördüm.
Tüm temaslarımda büyük
bir heyecanla bağımsızlığın ilanını
bekleyen Kosovalıların Türkiyeye olan derin güvenlerine şahit
oldum. Bağımsızlığın ilanıyla birlikte ilk
tanıyan ülkenin Türkiye olacağını ve sonrasında
yaralarını sarma ve kalkınma mücadelesinde de en büyük
güvencelerinin Türkiye olduğunu açıkça söylüyorlardı. Bunu büyük
bir güvenle ifade ediyorlardı. Ben de kendilerine o güveni vermiş,
demiştim ki: Eğer Kosova bir şekilde
bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan
etme mecburiyetinde kalırsa Türkiye Büyük Millet Meclisi mutlaka sizinle
beraber olacaktır ve sizin
bağımsızlığınızı ilk tanıyan ülke
olacaktır.
Türkiye, mirasçısı
olduğu Osmanlının yüzyıllarca hizmet ettiği, hâlâ
dimdik ayakta duran kültürel varlıklarımızın, dost, akraba
ve soydaş toplulukların yaşadığı Balkanlarda
istikrarın ve barışın en büyük teminatı
olmalıdır. Sürdürmeye mecbur olduğu ve tarihin
omuzlarımıza yüklediği misyonun gereğini yerine
getirmelidir ve getireceğimize de inanıyorum.
Küresel aktörlerin bu
coğrafyada tüm hesapları sömürü ve menfaat üzerinedir. Türkiyenin
Balkanlara ilgisi daha duygusaldır. Soydaş, akraba ve kültür
birliği olan halklara ilgimiz, barış, güven ve mutluluğu
paylaşmak içindir.
Bu duygularla,
Kosovanın kararının Türk, Arnavut, Boşnak, Goralı tüm
Kosova halkına huzur ve mutluluk getirmesini, tüm Balkanlar için
barış ve huzura vesile olmasını Allahtan temenni ediyorum,
Kosovalıları bir kere daha kutluyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla
selamlarken Kosovanın bağımsızlığını
alkışlamaya davet ediyorum. (AK Parti ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yazıcıoğlu.
Hükûmet adına Devlet
Bakanı Sayın Said Yazıcıoğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Yazıcıoğlu.
Süreniz yirmi dakika.
DEVLET BAKANI MUSTAFA
SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sivas Milletvekili Sayın Muhsin
Yazıcıoğlunun Kosovanın
bağımsızlığının ilan edilmesi vesilesiyle
bölgede yaşayan soydaşlarımız ile ilgili yüce heyetinize
hitaben yapmış oldukları konuşma çerçevesinde ilave bilgi
sunmak maksadıyla birkaç hususa dikkatlerinizi çekmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye, tarihî ve kültürel bağlarla ve ortak değerlerle sahip
olduğumuz, birlikte sahip olduğumuz Kosovanın
bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden
birisi olmuştur. Tekrar hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum.
Bilindiği gibi, orada
görev yapan Barış Gücüne, 750 personellik bir taburla ve daha pek
çok konuda destek vermekteyiz.
Değerli
arkadaşlarım, bu vesileyle, gerek TİKAnın gerekse Diyanet
İşleri Başkanlığının Kosovaya
yaptığı hizmetlerle ilgili çok özet bilgi sunmak istiyorum.
Başta Orta Asya,
Kafkasya ve Balkanlar olmak üzere soydaşlarımızın,
kardeşlerimizin yaşadıkları akraba, devlet ve
toplulukları teknik iş birliği ve somut projelerle destekleyen
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı son yıllarda
sergilediği yönetim anlayışıyla hızlı bir
gelişme göstermiştir. Bu anlayışın gereği olarak
itibarı yüksek ve insan tabanlı faaliyetlere yönelen TİKA, 2004
ve 2005 yıllarında 1.045 proje ve faaliyet yürütmüştür.
TİKAnın 1992-2003 yılları arasında toplam 2.506
faaliyet gerçekleştirdiği düşünüldüğünde, son dönemde
nasıl bir sıçramanın yapıldığı daha iyi
anlaşılabilecektir.
Türkiyenin yegâne teknik
yardım kuruluşu olma özelliğini taşıyan TİKA,
eğitimden sağlığa, tarımdan müşterek kültür
mirası eserlerimizin restorasyonuna, uzman eğitiminden tecrübe
aktarımına ve turizm sektöründen sosyal barışa katkıya
kadar onlarca alanda proje ve faaliyetler yürütmekte, farklı bölgelere
yönelik açılım çalışmalarını başarıyla
sürdürmektedir.
TİKA, 2004-2007
yılları arasında Balkanlara yönelik olarak irili ufaklı 420
projeyi hayata geçirmiştir. Projelerin 210u sosyal alanlara, 64ü
ekonomik altyapıların geliştirilmesine, 42si üretim sektörünün
geliştirilmesine ve 104ü de kültürel iş birliğine,
iletişimin geliştirilmesine ve sosyal barışa katkıya
yöneliktir. Çalışmaların tamamı, Türkiyenin
uluslararası camiadaki itibarını ve gücünü doğrudan etkiler
niteliktedir.
TİKAnın,
Balkanlarda Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, Kosova ve Makedonyada
program ofisleri bulunmaktadır. Bunların yanı sıra
Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Batı Trakyada proje, program ve
faaliyetleri yürütülmektedir. Yeni
bağımsızlığını kazanan ve siyasi, ekonomik
modele dönüşen bölge ülkelerinde, devlet kurumlarının oluşturulmasında,
kurumsal kapasitelerinin artırılmasında, kalkınma
çabalarında, yaşam kalitesinin artırılmasında ve insan
kaynaklarının geliştirilmesinde ülkemiz bilgi ve tecrübesinin paylaşılması
önceliğimizdir. Ortak kültür mirasımızın korunması,
Türk dili ve kültürünün geliştirilerek yaşatılması, her
alanda ilişki ve iş birliğimizin artırılması
öncelikli hedeflerimizdendir. Ayrıca tüm Balkanlarda kadınlara meslek
edindirme kursları, üniversite hazırlık kursları ve
Türkoloji projeleri de hızlı bir şekilde yürütülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Kosovada başta eğitim olmak üzere, sağlık, su hijyeni ve
su temini, işsizlik, idari ve sivil altyapıların
geliştirilmesi, ulaştırma, enerji, tarım ve hayvancılık
alanlarında önemli projeler gerçekleştirilmiştir ve
gerçekleştirilmeye de devam edilmektedir. Ayrıca, kültürel iş
birliği ve iletişimin geliştirilmesine ve sosyal
barışa katkı amacına hizmet edecek önemli projelere imzalar
atılmıştır. Yerel yayın yapan çeşitli basın
yayın kuruluşları da desteklenmektedir.
Kosovaya 2008-2009
eğitim-öğretim yılı için Büyük Öğrenci Projesi
kapsamında devlet burslusu statüsünde 90 kontenjan
ayrılmıştır. Kosovaya 1999 yılında Sırp
saldırılarının başladığı andan itibaren
Türkiyeye kaçmak zorunda kalan 118 Türk, Arnavut ve Boşnak öğrenci
devlet burslusu olarak yükseköğrenime alınmıştır.
Türkiyede 2008 yılı itibarıyla 423 Kosovalı öğrenci
devlet burslusu olarak yükseköğrenim görmektedir. Bu öğrencilerin
207si mezun olmuş durumdadır.
Bu çerçevede 2004-2006
döneminde Türkiyeden Kosovaya yapılan yardımlar toplam 44 milyon
920 bin ABD doları olarak gerçekleşmiştir. 2004-2007
yılları arasında Kosovaya TİKA tarafından
gerçekleştirilen yardım miktarı ise 6 milyon 27 bin 781 ABD
dolarıdır.
Değerli
arkadaşlarım, Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığının Kosovada Program
Koordinasyon Ofisi açma çalışmaları 6 Mayıs 2004 tarihinde
başlatılmış olup Birleşmiş Milletler Geçici
Yönetiminin Yabancı Devletlerin İrtibat Bürosu Açması ve
Faaliyetlerine İlişkin Yönetmeliği uyarınca Türkiye
Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Priştine
Eşgüdüm Bürosuna bağlı kuruluş olarak 22 Eylül 2004
tarihinde Prizrende faaliyete geçmiştir. 2007 yılının
Ağustos ayında merkez ofis başkent Priştineye
taşınmış ve Prizrende irtibat bürosu kurulmuştur.
TİKA Kosova Program Koordinasyon Ofisinin uluslararası teknik
yardım kuruluşu olarak yetkili makamlarca tescil edilmesiyle ilgili
çalışmalar sürmektedir.
2004-2007 yılları
arasında Kosovada gerçekleştirilen faaliyetleri özetle
başlıklar hâlinde şöylece sıralamak mümkündür:
Sosyal altyapıların
geliştirilmesi:
Eğitim:
Mehmet Akif
İlköğretim Okuluna ek kat inşaatı; Mehmet Akif Ersoy
İlköğretim Okuluna bilgisayar laboratuvarı kurulması,
teknik donanım, eğitim, ekipman ve tefriş desteği;
Mamuşa İlköğretim Okulu inşaatı; Alaattin Lisesi ikmal
inşaatı; Priştine Elena Cika İlköğretim Okuluna
bilgisayar laboratuvarı kurulması; Priştine Sami Fraşeri
Lisesine laboratuvar kurulması; Prizrende beş ilköğretim
okulunda ısıtma sistemlerinin yenilenmesi ve tadilatı;
Mitroviçadaki Türkçe kursuna destek; Educator Derneği Türkçe kursu;
öğretmenlere hizmet içi eğitim semineri; yaz staj programları;
Biz ve Trafik adlı projeye destek; Türkoloji projesi; Priştine
Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün donanımı
ve tefrişi; Prizrende Türkçe Sınıf Öğretmenliği
Bölümünün donanım ve tefrişi; Uluslararası Balkan Türkoloji
Kongresinin yapılmasına maddi destek; Gilan Musa Zaymi
İlkokulunun tadilatı; Gjon Buzuki Lisesine jeneratör desteği;
Dobrucanda Nazım Hikmet İlköğretim Okuluna ısıtma
sistemi kurulması; Kosova Millî ve Üniversite Kütüphanesine kitap
bağışı; Dragaş Belediyesi Kütüphanesine destek.
Değerli
arkadaşlarım, başlıkları okuyup geçmek
durumundayım. Çünkü fazla vaktinizi almak istemiyorum.
Sağlık konusunda
beş alt başlık altında yürütülen hizmetler.
Su ve su hijyeni konusunda
dokuz alt başlık altında yürütülen hizmetler.
İşsizlik, idari ve
sivil altyapıların geliştirilmesi ana
başlığı altında altı alt başlıkta
yürütülen hizmetler.
Ekonomik
altyapıların geliştirilmesi faslından ulaştırma
ve depolama, enerji, üretim sektörlerinin geliştirilmesi ve tarım
alanlarındaki destekler, hayvancılık, balıkçılık,
sanayi alanlarındaki destekler, kültürel iş birliği ve
iletişimin geliştirilmesi ve sosyal barışa katkı
yönündeki projeler.
Bunların dökümünü burada
yapmak istemiyorum, çünkü fazla vaktinizi alacaktır. Dileyen
arkadaşlar Kosova proje ve faaliyetleri bir kitapçık altında da
toplanmıştır TİKA tarafından. Dileyen arkadaşlara
bundan her zaman temin etmek imkânı vardır.
Ayrıca, Diyanet
İşleri Başkanlığının da kendi hizmet
alanları bakımından Kosovaya sunduğu hizmetler
vardır. Diyanet İşleri Başkanlığımız
aracılığıyla Kosovada Türk Eşgüdüm Bürosu bünyesinde
din görevlileri yöneticiliği kurulmuş bulunmaktadır. Burada bir
din görevlimiz hizmet vermekte ve görevlilere koordinasyon
sağlamaktadır.
Bilindiği üzere I.
Sultan Murat Türbesinin restorasyonu Aralık 2005 tarihinde
bitirilmiştir. Restorasyon için 800 bin ABD dolarının üzerinde
harcama yapılmıştır.
Bunun yanında mahallî
din görevlilerinin eğitilmesi, Kosovadan Türkiyeye imam-hatip
okullarına ve ilâhiyat fakültelerine gönderilen öğrencilerin
iaşesi, ibatesi ve eğitimleri yakından takip edilmekte, araç,
gereç yardımı ve aydınlatıcı yayınların Kosovaya
gönderilmesi bakımından önemli faaliyetler sürdürülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
özetle ve kısaca sunmaya çalıştığım bu
yardım ve destekler bundan böyle de aynı hızla ve artarak devam
edecektir. Kosovanın bağımsızlığını
tekrar kutluyor, Sayın Yazıcıoğluna konuyu gündeme
getirdikleri için teşekkür ediyor, hepinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
İzmir Milletvekili
Sayın Ahmet Ersinin, Afganistanda idama mahkûm edilen üniversite
öğrencisiyle ilgili kısa bir açıklama yapma talebi var, İç
Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince.
Buyurun Sayın Ersin.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, Afganistanda idama mahkûm
edilen üniversite öğrencisine ilişkin açıklaması
AHMET ERSİN (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
Afganistanda, yirmi üç yaşında bir üniversite öğrencisi olan
Seyit Pervez Kambakş, İnternetten kadın haklarını
içeren bir yazıyı indirip arkadaşlarına dağıttığı
gerekçesiyle ve bu davranışlarının İslama küfür
olduğu iddiasıyla İslamcı mahkeme tarafından idama
mahkûm edilmiştir.
Sayın Başkan,
hatırlanacağı gibi, Afganistanı
çağdışı Taliban rejiminden kurtarmak için bütün dünya
seferber olmuştu. Amaç, Birleşmiş Milletler ve NATOnun bu
ülkedeki çağdışı Taliban rejimini yıkıp, yerine
çağdaş demokrasiyi oluşturmasıydı ve biz de bu amaçla
Afganistana asker gönderdik ve hatta iki kez Kabilin savunmasını
Türk Komutanlığı yaptı.
Ancak, bu olay gösteriyor ki,
Taliban rejimi orada hâlâ devam ediyor. Hâlâ kızlar okula gidemiyor.
Kadınlar burkasız sokağa çıkamıyorlar ve son olarak
da, yirmi üç yaşında bir genç, kadın haklarını içeren
bir yazıyı İnternetten indirerek arkadaşlarına
dağıttığı gerekçesiyle idama mahkûm edilmiştir.
Sayın
Başkanım, Hükûmetimizin, söz konusu ölüm cezasının
kaldırılması ve bir an önce bu ülkede insan haklarına
dayalı demokratik rejime geçilmesi için Afganistan Hükûmeti nezdinde
etkili girişimde bulunduğuna ilişkin kamuoyuna bir şey
yansımadı. Dolayısıyla, Hükûmetimizin bu konuda bir
çabasının görülmemiş olması üzücüdür. Hem bu idamın
kaldırılması, bu genç üniversitelinin idam kararının
kaldırılması ve hem de bu ülkede bir an önce demokratik düzene
geçilmesi için Hükûmetimizin etkili çabalar göstermesini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ersin.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun, İç Tüzükümüzün 60ıncı maddesi
gereğince pek kısa söz talebi vardır.
Buyurun Sayın
Doğru.
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Kosovanın
bağımsızlık ilanına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
2002 senesinde Prizren,
Priştinede, Kosovada Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri zamanından
kalan Kırık Caminin onarımında biz de bulunmuştuk. O
da TİKA marifetiyle yapılmıştı. O
açılış töreninde Kosovalıların çok büyük bir
coşku içerisinde Türkleri nasıl kucakladığı ve bizleri
nasıl kucaklamış olduğuna ben de şahit olmuştum.
Ben de bu vesileyle
Sayın Bakana teşekkürlerimi sunarken, Kosovanın
bağımsızlığını Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak biz de tebrik ediyor, memnuniyetimizi belirtiyor ve bundan sonraki
yaşamlarında başarılar diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Gündem dışı
ikinci söz, Güney Ege Linyitleri İşletmesi hakkında söz isteyen
Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergine aittir.
Buyurun Sayın Ergin.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Güney Ege Linyitleri
İşletmesi ve geleceğine ilişkin gündem dışı
konuşması
GÜROL ERGİN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Güney Ege Linyitleri Müessesesi ve geleceği
konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve
yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce, bugün
halkevlerinin kuruluşunun 76ncı yılı. Toplumda, egemen
ideoloji dışında, sistemden bağımsız
düşünebilme ve bilimsel yöntemin belirlenmesinde öncü bir görev üstlenen,
toplumumuzun çağdaşlaşmasında etkin bir görev yapan
halkevlerinin 19 Şubat 1932 tarihindeki kurucularını ve bugüne
kadar halkevlerine hizmet edenleri burada saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
TKİ Genel Müdürlüğüne bağlı müessese ve işletme
müdürlüklerinde çalışan işçi sayısı 90lı
yıllarda 28 bin iken, 2007 sonunda 8.500e kadar gerilemiştir. Güney
Ege Linyitleri İşletmesinde, kısa adıyla GELİde
işçi sayısı 2.500lerden 1.300lere inmiştir. Bu
azalmanın nedeni, 90lı yıllardan itibaren her yıl
KİTler için yayımlanan genel yatırım ve finansman
kararnameleri gereği, emekliye ayrılan işçinin ancak yüzde 10u
kadar işçi alınabilmesidir. Yeterli işçi alınamayınca
istihdam açığı Genel Müdürlükçe daha kolay bir yol olan
taşeron uygulaması ve hizmet alımı yöntemiyle giderilmeye
çalışılmıştır. Bu yöntem, ağır
çalışma koşullarında yoğun emek sömürüsünün
artmasına ve sendikal hak ve çıkarlardan yararlanamayan işçi
sayısının çoğalmasına neden olduğu gibi, giderek
üretim güvenliğinin tehlikeye sokulmasına, ocakların
tıkanma noktasına gelmesine de neden olmaktadır. Gelinen bu
noktada bile, GELİ müessesesinde çalışan işçiler, Türkiye
Maden-İş Sendikası öncülüğünde, yakın zamanda, tüm
KİTlere örnek olacak uygulamalarla üretimin artmasına önemli
katkılar sağlamışlardır.
Ülkemizde enerji üretimi,
verimi ve çeşitliliği konularında geçmişte çekilen bütün
sıkıntılar ve son yıllarda
yaşadığımız diğer enerji üreticilerinin
EÜAŞa enerji vermemesi, İranın Türkiyeye gaz göndermeyi
durdurması gibi sorunlar TKİnin önemini bir kez daha ortaya
koymaktadır.
GELİ müessesesi, mevcut
açık işletme rezervlerine göre, Yatağan Termik Santralini on
beş yıl, Yeniköy Termik Santralini yirmi yedi yıl, Kemerköy
Termik Santralini on dokuz yıl besleyecek durumdadır. Yer altı
rezervleri de değerlendirildiği zaman, Yatağan Termik
Santralinin ömrü otuz yıla, Yeniköy Termik Santralinin ömrü elli yıla
çıkabilmektedir.
İstihdam sorununun
dayanılmaz hâle geldiği bugünlerde ve madencilik faaliyetleri
nedeniyle arazileri kamulaştırıldığı için geçim
olanağını kaybeden yurttaşlarımızın
bulunduğu bu yörede işçi alımına getirilen
kısıtlamaların, GELİ müessesesinin, TKİnin ve enerji
politikalarının geleceğini olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır.
Müessesede var olan işçinin yüzde 40ının da emekliliğini
hak etmiş olduğunu göz önüne alırsak, manevracı,
harmancı, yağcı, iş makinesi operatörü, elektrik ve tamir
bakım ustası gibi branşlarda yeni işçiler
alınmadığı takdirde ileriye dönük enerji planları
sekteye uğrayacak, emeklilikle birlikte yılların deneyimi de yok
olup gidecektir. Çalışan işçilerden ayrılanların
yerine, mevcut taban ücretiyle, ayrılan işçiler kadar ya da yüzde 10
eksiği kadar personel alımı olanağı
sağlandığında yukarıda belirtilen birçok sakınca
ortadan kalkacak, kurumun ve işletmelerin istihdam giderleri büyük ölçüde
düşecek, sabit giderlerdeki azalma nedeniyle kömür fiyatları ve
sonuçta da elektrik fiyatları olumlu etkilenecektir.
Değerli milletvekilleri,
son günlerde basında termik santrallerin özelleştirileceği
haberlerini de okuyoruz. Bu düşünceyi yadırgamıyoruz, çünkü
biliyoruz ki Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy santrallerinde üretilen 1
kilovat saat elektrik halkımıza maliyetinin 3 katı fiyata
verilmekte, bu da yerli-yabancı sermaye sahiplerinin iştahını
kabartmaktadır. Açıkça belirtiyorum ki termik santralleri
özelleştirmek ülkemiz için yanlış bir tutum olur. Bu konuda
TES-İŞ ve Maden-İş Sendikalarıyla tam bir görüş
birliği ve dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek istiyorum
ve bir hususa daha değinmek istiyorum: Seçim rüşveti olarak
dağıtılan kömürler TKİyi sıkıntıya
sokmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hazinenin 2006 yılı içinde ödemesi gereken 241 milyon YTLnin
yalnızca 40,6 milyon YTLsini yılı içinde ödemesi, 2007
yılında Eylül sonu itibarıyla 182,5 milyon YTLnin yalnızca
20 milyon YTLsini ödemesi, TKİnin kısa vadeli borçlarının
ve faiz giderlerinin yükselmesine, mali yapısının olumsuz
etkilenmesine neden olmuştur. Hiç kimse bilerek bozulan mali
yapıyı, özelleştirme arzusunun gerekçesi yapmasın.
Değerli milletvekilleri,
GELİnin santrallerin yakıt gereksinimini sağlıklı bir
biçimde karşılayabilmesi için işçi açığının
acil olarak giderilmesi gerektiğinin altını bir kez daha
çiziyor, Sayın Bakanın ve tüm Muğlalı değerli
milletvekillerinin bu konuda duyarlı davranmasını bekleyerek
beni dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyor, sizlere ve yüce Türk
ulusuna tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ergin.
Gündem dışı
üçüncü söz, belediyelerin sorunları hakkında söz isteyen Manisa
Milletvekili Sayın Mustafa Enöze aittir.
Buyurun Sayın Enöz. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enözün, 5393 sayılı
Belediyeler Kanununa göre kapanma ile karşı karşıya
bulunan belediyelere ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA ENÖZ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 03/07/2005 tarih ve 5393
sayılı Belediye Kanununa göre kapanma ile karşı
karşıya bulunan belediyelerimizle ilgili Söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
yerel yönetimler yöre halkının ihtiyaçlarını etkin bir
biçimde karşılamak üzere yerel topluluğa kamu hizmeti
sağlayan ve yerel halkın kendi seçtiği organlarca yönetilen
siyasal ve toplumsal kurumlardır. Kamu yönetiminde halkla en yakın
ilişki içerisinde olan birim yerel yönetimlerdir.
Çağımızda, halkın beklenti ve ihtiyaçlarına cevap
verme görevinde olan kamu ve yerel yönetimler sürekli olarak yeniden
yapılanma ve etkinliğini artırma çalışmalarına
ihtiyaç duymaktadırlar. Bir ülkenin gelişmesi, yerel yönetiminin
varlığı ve gelişme düzeyiyle yakından ilgilidir.
Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hızlı kentleşme
sürecinin taşıdığı özellikler ve günümüz toplumunu
yükselen değer olarak gördüğü katılımcı, saydam,
demokratik, insan ve hizmet odaklı yönetimler halkımızdan da
büyük destek görmektedir.
Sayın milletvekilleri,
son nüfus sayımında nüfusu 2 binden az olan belediyelerin
tüzelkişiliklerinin kaldırılması, ilk kademe
belediyelerinden bazılarının statülerinin
değiştirilmesi, kimi aşırı nüfusa sahip belediyelerin
birleştirilerek ilçe belediyesine dönüştürülmesi ve benzer yeni
düzenlemeler yapılması girişimleri ilgili belediyelerimizde ve o
yörede yaşayan insanlarımızda çok ciddi tedirginlik ve
şaşkınlık yaratmıştır. Onların sadece
nüfusları azaldı diye varlıklarına son verilmesi asla kabul
edilebilir değildir. Bu belediyelerden bir kısmı yirmi otuz
sene, hatta bir kısmı kırk elli sene önce kurulmuş olan
birer tarihî miraslardır.
Gelişmiş,
çağdaş Avrupa ülkeleri ile Türkiyedeki durum
kıyaslandığında, Türkiyede yaklaşık 21.850
kişiye bir belediye düşerken, Fransada bu rakam 1.700 kişiye,
İtalyada 7.300 kişiye, İspanyada ise 6.800 kişiye bir
belediye şeklindedir.
Ülkemiz genelinde 3.225
belediye bulunmaktadır. Nüfusu bize yakın olan ülkelerden Fransadaki
belediye sayısı 36.621, Türkiyeden çok daha az nüfuslu İspanya
ve İtalyada ise 8.000in üzerinde belediye bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizde, kırsal kesimden özellikle büyük şehirlere doğru bir
göç hareketi yaşanmaktadır. Ekonomik nedenler kadar sosyal
gelişmelere de bağlı olan bu harekette belediyelerin
varlığı göçü kısmen frenleyen bir etken olmaktadır.
Köyden kasabaya dönüşme, o köy halkı üzerinde çok olumlu psikolojik
bir tesir yapmaktadır. Aksine, belediye statüsündeki bir yerin köye
dönüştürülmesi fevkalade üzücü bir sonuç yaratmaktadır. Toplam 2.011
belde belediyesinin 893 tanesinin kapanacak olması yerel yönetimlerin
yerinden yönetimi ile tezatlık teşkil etmekte olup neredeyse belde
belediyelerimizin yüzde 50si kapanmaktadır. Bahse konu mağduriyete
uğrayacak belediyelerin belediye başkanları Ankaraya kadar
gelip üzüntülerini çok açık bir şekilde ifade etmektedirler.
Belediye
başkanlarımızın en fazla dile getirdikleri sorunlardan bir
tanesi de nüfuslarına göre İller Bankasından kendilerine
gönderilen payın yeni nüfusa göre gönderilmesidir. Yeni nüfus
sayımına göre gönderilen bu paralar eski nüfus sayısına
göre kadrolaşmış belediyelerimizin personel giderlerini dahi
karşılamamaktadır. Belediyelerimizin bu şekilde mağdur
edilmeleri anlaşılır gibi değildir. Küçük de olsalar,
belediyeler devletin o çevrede en göze çarpan temsilcisi durumundadırlar. Kısıtlı
imkânları ile etraflarındaki köy ve mezralara mümkün olan yardım
ve katkılarda bulunmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz araştırma
önergesinde de çok açık olarak ifade ettiğimiz gibi, bu uygulamayla
beldelerimizin yerel imkânlardan süratli ve yoğun olarak
aldığı hizmetler sona erecek, mevcut belediyelerimizin yok
edilmesi ve köy hâline getirilmesi çağdaş yaşamın
şartlarını da olumsuz yönde etkileyecektir. Ülkemiz
insanının daha çağdaş yaşam şartlarına
kavuşması için, elde etmiş olduğu kazanımları bir
anda ellerinden almak yerine bu yapının daha da güçlenmesini
sağlamak gerekmektedir. Bu bakımdan, belediyelerle ilgili olarak
yapılacak düzenlemelerin etki analizlerinin sağlıklı
yapılması gerekmektedir. Bu analiz ve araştırma
yapılmadan yapılacak düzenlemeler yeni problemleri
doğuracaktır. Belediyelerimizin yapılanmasının bu
hususlar dikkate alınarak ele alınması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) -
Bakanlar Kurulunda tasarının imzaya
açıldığını duyuyoruz. Hiçbir ön çalışma
yapılmadan, ben yaptım oldu, mantığıyla konuya
yaklaşılması doğru değildir. Meclise bugüne kadar
hiçbir bilgi verilmemiştir. Bu vesileyle, her hâlde Hükûmet yetkililerinin
hem Meclisimizi hem de kamuoyunu bilgilendirmelerini bekliyoruz.
Konuşmamda da
belirttiğim gibi, bu bilgiler ışığında konunun
bir kere daha değerlendirilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Hükûmetten beklemekteyiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Enöz.
Aydın Milletvekili
Sayın Ali Uzunırmak, aynı konuda, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre pek kısa söz talebinde bulunmuştur.
Kullanacak
mısınız Sayın Uzunırmak?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, 5393
sayılı Belediyeler Kanununa göre kapanma ile karşı
karşıya bulunan belediyelere ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Konuyla ilgili olarak
gazetelerde okuduk, Türkiyedeki büyük kentlerimizde yeni ilçeler kuruluyor.
Bir yandan da Anadoluda çeşitli belediyeler belediyeliklerini
kaybediyorlar. Hükûmetin bu mahallî seçimler öncesinde böyle bir
uygulamayı hangi niyetle yaptığı hemen hemen tahmin edilebilir.
Bunun yanında ifade etmek istediğim şudur ki mesela
Aydında Ortaklar, Bağarası, Umurlu ve Atça gibi beldeler
vardır ki bunlar hem kentleşme örneği model olarak hem nüfus
olarak ilçe olmayı hak etmiş yerlerimizdir, ama maalesef, iktidar,
sadece büyük şehirlerin varoşlarını ilçe yaparak genelde
bir Türkiye coğrafyasına yaygın ve çeşitli kriterleri
öngörmeden, sadece ve sadece belli yerlerde tercihlerini
kullanmıştır. Bu açıdan ifade
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Uzunırmak.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru önergesinin geri
alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın (6/371) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/28)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin sözlü sorular
kısmının 79uncu sırasında yer alan (6/371) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Alim
Işık
Kütahya
BAŞKAN Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri okutuyorum.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin,
ÇUKOBİRLİKin sorunlarının araştırılarak
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/125)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Akdeniz ve Güneydoğu
Anadolu bölgesinde 14 ilimizde 65 bin üretici ortağa sahip Çukurova
Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin (ÇUKOBiRLiK) bölge
ve ülke ekonomisinde önemli rol oynadığı bir gerçektir.
Gerek tekstil, gerek bitkisel
yağ sektörüne hammadde sağlayan Çukobirlik, kuruluşundan bu yana
yarattığı katma değer ile tarımsal sanayinin lokomotif
kuruluşu olmuştur. Üretimde verim, verimlilik ve kalitenin
gerçekleştirilebilmesi ve ulusal bir tarım politikası
oluşturulmasında Çukobirlik ve benzeri üretici birliklerinin önemi
tartışılmaz konumdadır.
Bu nedenle, tarımsal
üretim ve pazarlamasında stratejik rol oynayan Çukobirliğin
geliştirilmesi ve desteklenmesi ile ilgili sorunların ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.12.02.2008
1) Hulusi
Güvel (Adana)
2) Gürol
Ergin (Muğla)
3) Tekin
Bingöl (Ankara)
4) Ahmet
Ersin (İzmir)
5) Mehmet
Ali Özpolat (İstanbul)
6) Sacid
Yıldız (İstanbul)
7)
Şevket Köse (Adıyaman)
8) Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
9) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10) Atila
Emek (Antalya)
11) Çetin
Soysal (İstanbul)
12) Faik
Öztrak (Tekirdağ)
13) Orhan
Ziya Diren (Tokat)
14)
Tacidar Seyhan (Adana)
15) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
16) Enis
Tütüncü (Tekirdağ)
17) Vahap
Seçer (Mersin)
18)
Turgut Dibek (Kırklareli)
19)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
20)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21)
Hüseyin Ünsal (Amasya)
22) Fevzi
Topuz (Muğla)
23) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
24) Rahmi
Güner (Ordu)
25) Rasim
Çakır (Edirne)
26) Osman
Kaptan (Antalya)
27)
İsa Gök (Mersin)
28) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
29)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
Gerekçe:
Çukurova bölgesinde pamuk
üreticilerinin ürünlerini değerlendirmek ve üreticiye destek sağlamak
amacı ile 1940 yılında 2834 sayılı Tarım
Satış Kooperatifleri Yasası'na göre kurulan, 1985
yılında yürürlüğe giren 3186 sayılı yasaya göre
yeniden yapılandırılan ve 2000 yılında yürürlüğe
giren 4572 sayılı yasayla özerk yapıya kavuşturulan
Çukobirlik, günümüzde 14 ili kapsayan bir alanda 35 Kooperatifi ile
yaklaşık 65 bin üretici ortağına hizmet vermektedir.
Kuruluşundan bu yana
bölge tarımı ve ekonomisindeki rolü çok önemli olan Çukobirliğin
7 adet işletmede iştiraki bulunmakta ve birliğin ortakları
yaklaşık 60.000 ile 100.000 hektar genişlikteki topraklarda
pamuk, soya, ayçiçeği, kanola ve yerfıstığı
tarımı yapmaktadırlar.
Hâlihazırda 10 adet
pamuk işleme tesisi, bir adet yıllık 120 bin ton işleme
kapasiteli yağ işleme fabrikası ve bir adet 44 bin ton üretim
kapasitesine sahip biyodizel tesisi ile hizmet veren Çukobirliğin Merkez
Entegre Tesisi içerisinde yer alan ve dünyanın üçüncü büyük entegre
tekstil tesisi olan iplik, dokuma ve boya-basma fabrikaları, zarar
ettiği gerekçesi ile 4572 Sayılı yasa çerçevesinde 2003
yılında kapatılmıştır.
4572 sayılı
Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Yasası çerçevesinde
amaçlanan özerklik uygulamada gerçekleşememiştir. Yasa ile kurulan
Yeniden Yapılandırma Kurulu aracılığı ile birliklere
ürün alımından yeni yatırımların
yapılmasına, kredi kullanımından istihdam politikasına
kadar her aşamada müdahale edilmektedir. Eski borçların tahkim
edilmesi bu süreçte birlikler üzerinde etkin biçimde
kullanılmıştır.
Bölgede önemli bir toplumsal
işlev üstlenen birlik, kendi dışındaki nedenlerle uzun
yıllar zarar etmiş ve yolsuzluklara konu olmuştur.
Kuruluşundan bu yana siyasi iktidarların kadroları
şişirmesi ile borç batağına sürüklenen Çukobirlik 2000
yılından sonra küçülmek zorunda bırakılmış ve
tekstil sektöründe önemli katma değer yaratan fabrika ve ekipmanları
ile arazilerini yok pahasına elden çıkarmak zorunda
kalmıştır.
Gelişmiş ekonomiler
olarak adlandırabileceğimiz ülkelerde, tarımsal sanayi
alanında kooperatifçiliğin ve kooperatif birliklerinin yaygın
olduğu gözlenmektedir. Oysa ülkemizde Dünya Bankasının
baskıları sonucu kooperatif birliklerinin işlevleri üreticiyle
tüccar arasında köprü görevi yapacak biçimde daraltılmıştır.
Birlikleri işlevsizleştirmeye yönelik bir tasarım olan yapı
ile tarım kesimi için yaşamsal önemdeki sanayi tarım
entegrasyonu ortadan kaldırılmıştır.
Üreticinin ürününü en iyi
şekilde alıp değerlendirmek ve üreticinin ihtiyacı olan
zirai ilaç, tohum, gübre, akaryakıt ve kredi gibi girdileri sağlama
görevi bulunan ÇUKOBİRLİK ve benzeri üretici birliklerinin
güçlendirilmesi ülke ekonomisi açısından büyük önem
taşımaktadır. Gelişmiş ülkelerde en yaygın üretim
ve pazarlama biçimi kooperatifler ve kooperatif birlikleridir. Serbest piyasa
ekonomileri uygulayan ülkelerde, devlet, kooperatifler yoluyla üreticileri
desteklemektedir.
Ülkemizde pamuk gibi
stratejik önemi olan ürünlerin üretim ve pazarlanmasında büyük rol oynayan
ÇUKOBİRLİK ve benzeri tarım satış kooperatifleri ile
üretici örgütlerinin, özerk yapıları içinde üreticiden yana rollerini
sürdürmesinin sağlanması ve tüm dünyada olduğu gibi devletçe
desteklenmesi gerekmektedir.
Ülkemizde doğru ve
sürdürülebilir bir ulusal tarım politikası oluşturulabilmesi
için gerçek anlamda özerk ve dünya piyasasında söz sahibi olabilecek
üretici birliklerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, ülke tarımında ve bölge ekonomisinde önemli bir aktör
olan ÇUKOBİRLİKin güçlendirilmesi ve üreticilerimizin desteklenmesi
ile ilgili sorunların ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce
tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasının yerinde olacağı kanısını
taşımaktayız.
2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
nüfus kayıt sistemleri ile seçmen kütükleri verileri arasındaki
farklılıkların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/126)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemi, MERNİS ve seçmen kütüklerinde nüfus sayısına
ilişkin farklı rakamların ortaya çıkmasının
nedenlerinin saptanması, nüfus sayımında yaşanan gecikme ve
eksikliklerin 2007 Milletvekili Genel Seçimleri sonuçları üzerindeki
etkilerinin tespit edilmesi ile söz konusu kayıtlardaki
tutarsızlıkların ve yanlışlıkların
giderilmesine yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Hakkı Suha Okay Kemal
Kılıçdaroğlu Kemal
Anadol
Ankara İstanbul İzmir
CHP Grup Başkanvekili CHP Grup Başkanvekili CHP Grup Başkanvekili
Gerekçe:
22 Temmuz 2007 Milletvekili
Genel Seçimleri öncesinde seçmen kütüklerinin MERNİS
kayıtlarıyla örtüşmediğine ilişkin iddialar kamuoyuna
yansımıştı. Bu süreçte, nüfus artışına
karşın, 28 Mart 2004 Genel Mahalli İdareler Seçimlerinde
43.552.931 olan seçmen sayısının 2007 Milletvekili Genel
Seçimlerinde 42.799.303'e inmesi de kamuoyunda yeterince
sorgulanmamış ve konu mükerrer kayıtlarla açıklanmaya
çalışılmıştı.
Yüksek Seçim Kurulunun seçim
öncesi yaptığı çalışmalarda sisteme aktarılan 31
milyon seçmenin yüzde yedisinin Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası
bulunmadığı ortaya çıkmıştı. Bu konuda
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı son olarak 31/1/2008 tarihinde TBMM'de
yaptığı açıklamada, seçmen kütüklerine kayıtlı 1
milyon 400 bin yurttaşın hâlâ T.C. Kimlik Numarası
bulunmadığını ifade etmiştir.
21/1/2008 tarihinde Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre Türkiye'nin
nüfusunun 70.586.256 olduğunun açıklanması bu
tartışmalara yeni bir boyut kazandırmıştır.
Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, 18 ve üzeri yaş grubunda
yaklaşık olarak 48 milyon yurttaşımız olduğu
ortaya çıkmaktadır. Buna göre 2007 Milletvekili Genel Seçimlerinde
seçmen kütüğüne kayıtlı yaklaşık 42,5 milyon seçmen
olduğu düşünüldüğünde 5,5 milyonu aşkın
yurttaşımızın seçmen kütüklerine yazılı olmadığı
sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu rakamların yanı sıra
Türkiye İstatistik Kurumu Başkanının "Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıt altına alınan,
ancak seçmen kütüğünde bulunmayan oy kullanma yaşında 7 milyon
385 bin kişi var" şeklindeki açıklaması, seçmen
kütükleri ile TÜİK rakamları arasındaki farkın daha da
yüksek olduğunu göstermektedir.
Seçmen kütüklerinde ortaya
çıkan ulusal iradeyi zedeleyecek boyuta ulaşan bu
farklılıklarının yanı sıra, Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarının da yanlışlıklar
içerdiği kamuoyuna yansımıştır. Bu konuda
İstanbul Muhtarlar Derneği, İstanbul'un 32 ilçesinde 593 bin
kişinin sayım dışı kaldığını
açıklaması bu yöndeki kuşkuları artırmaktadır.
Özetle;
Seçmen kütüklerinde olup,
MERNİS'te T.C. Kimlik Numarası olmayan 1.400.000
yurttaşımızın olması,
Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemine dahil edilmemiş çok sayıda
yurttaşımızın olduğuna ilişkin iddialar,
Adrese Dayalı Nüfus
Sisteminde olduğu halde, seçmen kütüklerinde yer almayan 7 milyon 385 bin
yurttaşımızın olduğuna ilişkin resmî görevlilerin
yaptığı açıklamalar,
Türkiye nüfusuna ilişkin
bilgilerin tutulduğu üç ayrı sistemin bilgilerinin birbiri ile
çeliştiğini ortaya koymaktadır.
Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemi sonuçlarının 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce açıklanmaması,
seçmen kütüklerinin sağlıklı oluşumunu engellediği
gibi, illerin çıkaracağı milletvekili sayılarının
eski nüfus sayısına göre belirlenmesi nedeniyle ortaya çıkardığı
sonuçlar açısından da ulusal iradenin zedelenmesine neden
olmuştur.
Bunlarla birlikte Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi millî hesaplardan sosyal güvenliğe,
eğitimden sağlığa kadar birçok alanda kullanılacak
olan hayati bir sistemdir. Bu açıdan sistemde ortaya çıkan
eksiklikler ve hataların ileriye dönük olarak da ülkeye olumsuz etkileri
olacağına kuşku yoktur.
Ayrıca, 2009
yılında yapılacak olan mahallî idareler seçimi
düşünüldüğünde seçmen kütüklerindeki
yanlışlıkların giderilmemesi demokratik yaşamın
bir kez daha zedelenmesini beraberinde getirecektir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle,
MERNİS, Adrese Dayalı Nüfus Sistemi ve seçmen kütüklerindeki
farklılıkların nedenlerinin ortaya konulması ve
sağlıklı hale getirilmesi konusunun ivedilikle yüce Meclisimizce
ele alınması büyük önem taşımaktadır.
3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 29 milletvekilinin, kredi
kartı ve bireysel kredi borçlularının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/127)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde bireysel kredi ve
kredi kartlarını ödeyemeyenlerin sayısı 687.016 kişiye
ulaşmıştır. 26 Şubat 2005te çıkarılan kredi
kartı borçlarında yeniden yapılandırma ve taksitle ödeme
kolaylığı getiren 5464 sayılı yasaya rağmen
sorunlar hala çözülmemiş, yasanın çıktığı günden
bugüne kadar sorunlu tüketici kredileri %993,0, sorunlu kredi kartı
ödemelerinde ise %151,8 oranında artış olmuştur. Yeni
çözümler bulunmadığı takdirde daha da artacağı
görülmektedir.
İnsanlarımızın
alım gücü düştükçe borçlanma gereği artmakta ve buna
bağlı olarak da bu sorunlar giderek çoğalmakta, meydana gelen
ekonomik, sosyal, yasal, idari, psikolojik, etik sorunlar intiharlara,
cinayetlere, cinnet geçirmelere ve yasa dışı organ
satışlarına neden olmaktadır.
Bu sorunların
araştırılarak, gerekli yasal ve yönetsel önlemlerin
alınmasını sağlamak için; Anayasamızın 98, TBMM
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurularak, konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 14/02/2008
1) Osman Kaptan (Antalya)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
3) Muharrem İnce (Yalova)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
8) Tayfur Süner (Antalya)
9) Şevket Köse (Adıyaman)
10) Vahap
Seçer (Mersin)
11) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
12)
Gökhan Durgun (Hatay)
13)
Esfender Korkmaz (İstanbul)
14) Çetin
Soysal (İstanbul)
15) Tekin
Bingöl (Ankara)
16)
Hulusi Güvel (Adana)
17) Hüsnü
Çöllü (Antalya)
18)
Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
19)
Eşref Karaibrahim (Giresun)
20) Fevzi
Topuz (Muğla)
21)
Atilla Kart (Konya)
22) Sacid
Yıldız (İstanbul)
23)
Hüseyin Ünsal (Amasya)
24)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
25)
İsa Gök (Mersin)
26)
Bilgin Paçarız (Edirne)
27) Metin
Arifağaoğlu (Artvin)
28) Fatma
Nur Serter (İstanbul)
29) Rahmi
Güner (Ordu)
30) Faik
Öztrak (Tekirdağ)
Gerekçe:
Harcama
alışkanlıklarındaki değişimler, halkın
alım gücünün azalmasına paralel borçlanma gereğinin
artması, kredi ve kredi kartı veren kuruluşlar arasındaki
rekabet ve benzeri gelişmelere bağlı olarak ülkemizde banka
kredileri ve kredi kartları kullanımı
yaygınlaşmaktadır.
TCMB verilerine göre, 2007
yılı sonunda ülkemizde 37 milyon 335 bin kredi kartı
kullanılmaktadır.
Kredi kartı
borçlarında yeniden yapılandırma ve taksitle ödeme
kolaylığı getiren 5464 sayılı Banka Kartları ve
Kredi Kartları Kanunu 26 Şubat 2005 de çıkmıştır.
Ancak o tarihten bugüne kadar sorun çözülmemiş daha da
artmıştır. 25 Şubat 2005 ten Ocak 2008'e kadar, sorunlu
tüketici kredileri %993,0; sorunlu kredi kartı ödemeleri ise %151,8
oranında artış göstermiştir. Diğer ülkelerde kredi
kartlarına uygulanan bileşik faiz %9-17 aralığında
olmasına karşın, ülkemizde yıllık bileşik faiz
%90 düzeyindedir. Bu oran yıllık enflasyonun 10 katını
bulmaktadır.
Ayrıca; bankalar,
alınamayacağına dair mahkeme kararları olmasına
karşın kredi kartlarından 5 ile 30 YTL arasında kart
parası almakta ve imzalattıkları sözleşmeye dayanarak,
tüketicilerden hesap işletim ücreti, kart ücreti, limit aşım
ücreti, nakit çekme komisyonu, kredi kartı üyelik aidatı gibi adlar
altında para almaktadırlar.
Kredi kartı ve bireysel
kredi kullananların sayısında ve harcama miktarında meydana
gelen artışlar birçok yeni sorunları da beraberinde
getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası verilerine göre 2
Şubat 2008 itibarıyla ferdî kredi borcunu ödeyememiş kişi
sayısı 101.956, kredi kartları borcunu ödeyememiş kişi
sayısı ise 585.060 kişidir. Bunların toplamı 687.016
kişidir.
Banka kredileri ile ilgili
sorunlar her geçen gün artarak daha çok insanımızın sorunu
hâline gelmektedir. Borcunu ödeyemeyen insanlarımız, borcunu ödemek
için, önce varsa malını mülkünü satmakta, sonra
hısımından-akrabasından-tefeciden borç almakta, borcunu öz
kaynakları ile ödeyemediyse borcu giderek artmakta ödenemez hâle gelmekte,
ruh sağlığı bozulup, intihar etmekte, kendi
çocuklarını, annesini, babasını öldürmek, böbreğini
satışa çıkarmak gibi durumlar ortaya çıkmakta, sorun
giderek sosyal yara hâlini almaktadır.
Yukarıda kısaca arz
ettiğimiz nedenlerle komisyon kurulması gereklidir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesi ile Genel Kurulun 19/2/2008 Salı günkü birleşiminde
sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 20/2/2008 ve 27/2/2008
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine, 26/2/2008 Salı günkü birleşiminde bir saat
sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin AK Parti
Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
19.02.2008 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Nihat
Ergün
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri :
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" Kısmının 60 ıncı
sırasında yer alan 109 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 110
sıra sayılı Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden bu
kısmın 8 inci sırasına ve 43 üncü sırasında yer
alan 84 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu
kısmın 9 uncu sıralarına alınması ve diğer
Kanun Tasarı ve Tekliflerinin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun; 19.2.2008
Salı günkü (bugün) birleşiminde Sözlü Sorular ve Diğer Denetim
Konularının görüşülmeyerek Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
görüşülmesi, 20.2.2008 ve 27.2.2008 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi, 26.2.2008
Salı günkü birleşimde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer
denetim konularının görüşülmeyerek Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
görüşülmesi,
Genel Kurulun
çalışma sürelerinin; 19.2.2008 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 109 Sıra Sayılı Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 20, 21, 27 ve 28
Şubat 2008 günkü birleşimlerinde 14:00-20.00 saatleri arasında
olması, 26.2.2008 Salı günkü birleşiminde ise
çalışmalarını saat 23.00e kadar sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri
hakkında konuşmak üzere söz talebi vardır. Aleyhinde söz talebi,
İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun Sayın Vural.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, benim de söz talebim vardı.
BAŞKAN Sayın
Genç, biliyorsunuz, geliş sırasına göre alıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün AKP Grubu tarafından Danışma
Kuruluna çağrıldık saat 14.30da ve bu 14.30daki
toplantıda Meclis çalışma saatleri ve gündemi hakkında bir
oy birliği temin etmemiz mümkün olmadı. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu konuda, Danışma Kurulunda ifade ettiğimiz
görüşleri sizlerle paylaşmak üzere söz aldım.
Bu vesileyle, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak Kosovanın
bağımsızlığa kavuşmasının
hayırlı olmasını, oradaki
soydaşlarımızın hak ve hukukunu koruyacak bir devlet
nizamının tesisi konusundaki özel gayretlerini takip edeceğimizi
ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle de Cizrede, birliğimizin,
bütünlüğümüzün, cumhuriyetimizin, millî ve manevi değerlerimizin ve
beraber ve birlikte yaşama ülkümüzün sembolü olan bayrağımıza
uzanan ellerin hangi akıbete uğradığı konusunda
tarihin sayfalarını hatırlatmak istiyoruz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, özellikle Hükûmetin de bu konuda yapılan,
bayrağımıza karşı yapılan bu müessif hareket karşısında
da devletimizin gücünü ve iradesini ortaya koymasını beklediğimizi
de belirtmek istiyorum.
Evet, gündemle ilgili,
geldiği zaman, değerli arkadaşlarım, İç Tüzükümüze
göre toplantı günleri salı, çarşamba, perşembe günleri
15.00-19.00 ve salı günleri de denetime ayrılmış durumdadır,
ama, maalesef, bugüne kadar, gerçekten büyük bir özen gösterdiğimiz bu
Meclisin verimli çalışması, denetim günlerinin âdeta yok
edilmesine yol açmaktadır. Ne zaman gelirsek, temel bir öneri, salı
günleri denetim konularının görüşülmemesi ve sözlü
soruların da görüşülmemesiyle ilgilidir.
Bakın, 22 Temmuzdan
sonra, yemin ettikten sonra, salı günü denetimden çıkarılan ve
sunuştan başka bir şeyin görüşülmemesiyle ilgili
Danışma Kurulu önerilerini dikkate aldığımız
zaman, 29 Ağustos, 31 Ağustos, 7/10, 9/10, 16/24 Ekim, 6/11, 13/11, 20/11/2007
2007 tarihindekiler.
Dolayısıyla, bugün,
açıkçası bu grup önerisi, İç Tüzük gereğince denetime
ayrılması gereken bir günü, doğrudan doğruya yasama
faaliyetleri için tahsise yönelik, âdeta eylemli bir İç Tüzük ihlali hâline
dönüşmüştür. Denetimi yapalım.
Değerli
arkadaşlarım, ben, AKP Grubunun özellikle kendi iç yapısı
açısından, Hükûmetle yaptığı görüşmeler
neticesinde Meclis Genel Kurulunun görüşmelerini düzenlemesini, elbette
bir muhalefet partisi olarak çok eleştirecek hâlimiz yok. Ama, denetim
gününü dışlayan ve
Üstelik bu Danışma Kurulu önerisinde
gelecek hafta da denetim yok. Niye yok? Yani, niye yok? Bir gerekçesi var
mı? Denetimi niye görüşmüyoruz? Gündemdeki diğer konuları
görüşeceğiz. Acil bir durum var mı? Yok. Oysa, size
dağıtılan gündemde diyor ki: Salı günleri Anayasaya
bağlı olarak, süreye bağlı olarak zorunlu olmayan
durumların dışında denetim yapılır. Bu öneride
salı gününün neden denetime ayrılmaması, neden aciliyet olduğu
konusunda doğrusu bir açıklama da yoktur. O bakımdan, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak özellikle salı günlerinde denetim konusundan
ısrarlı bir şekilde kaçınılmasını ve bunun
da bir alışkanlık hâline gelmesini arzu etmediğimizi
belirttim. Milletvekillerimizin sözlü soruları olacaktır. Denetimle
ilgili araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin -AKPnin
tercihi olmayabilir, ama- araştırma önergelerimiz görüşülsün, ön
görüşmeleri yapalım. Ön görüşmeler neticesinde
milletvekillerimiz karar verirse komisyon kurulur. Ama, sürekli olarak bu
denetimden kaçınmayı, çoğunluğun Meclis gündemini özellikle
muhalefeti yok sayarcasına oluşturmasını açıkçası
çok doğru bulmadığımızı belirtmek istiyorum.
Bakın, bu kanun
tasarısı 7 Şubatta geldi Başbakanlıktan. 13
Şubatta komisyon toplandı. 13 Şubat tarihlidir. Daha sonra,
14ünde görüşülecek, perşembe günü görüşülecek dendi. Daha sonra
yine AKP Grubunun dağıttığı şeyde, bu sefer
Salı günü görüşeceğiz. diye söylendi.
Değerli
arkadaşlarım, bu Danışma Kurulunu niye yapıyoruz?
Partiler bir araya gelsin, gündemi belirlesin diye. Ama, değerli arkadaşlarım,
ayın 13ünde AKP Grubu diyor ki: Salı günü bunu
görüşeceğiz. O zaman, Salı günü bunu görüşeceğiz.
diye özellikle dağıtıyorsanız ve burada bunu görüşmek
için geliyorsanız, neden Danışma Kurulu toplantısı
yapıyoruz ki? Bize danışmaya gerek yok ki. Yani, biz de müsaade
ederseniz, AKPnin kendi içerisinde yaptığı, ben şu gün
bunu görüşeceğim dedikten sonra, biz tasdik makamı değiliz
ki, onay makamı değiliz. O zaman 13ünde, gelin, bu kararı
vermeden önce karar verelim. Grup önerinizi hazırlayın o zaman.
Burada dağıttığınız kâğıtlarla,
işte Salı günü bu konuyu görüşeceğiz. Nereden karar
verdiniz? Kendiniz karar vermişsiniz. Ee, kendiniz karar vermişseniz,
Danışma Kurulunu usulen çağırmanın doğrusu bir
uzlaşma anlayışıyla
bağdaşmadığını da paylaşmak istiyorum. Bu,
doğru bir şey değil. Eğer bu konuda aciliyet varsa
gerçekten, bunu dağıtmadan önce, sayın milletvekillerimize
Salı günü görüşeceğiz. demeden önce gruplar arasında bir
değerlendirme yapılır. O zaman biz deriz ki doğrudur, daha
önce bize bildirmişlerdi, ama biz, bu konuda eğilim göstermedik; bu
bakımdan, bununla ilgili öneriyi kendi gruplarına iletmelerini
doğru gördüğümüzü ifade ederdik. Ama burada Danışma Kurulu
ve gruplarımızın bu konuda bir onay yerine sokulması
Danışma Kurulu toplantısının açıkçası
anlamını da gölgelendirmektedir.
Bu bakımdan, biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sürekli bir şekilde denetimden
kaçmayı ve salı günlerini denetimden çıkartmayı öngören bu
Danışma Kurulu kararlarının açıkçası, âdeta
eylemli bir İç Tüzük değişikliği hâline dönüştürmesi
karşısında bu grup önerisinin yanında
olmadığımızı ifade ettik. Elbette, bu Meclisin
Türkiyenin ihtiyacı olan ve acil olan hem yasamayı hem de denetim
konularını görüşmesi gerekmektedir. Bu konuda Milliyetçi Hareket
Partisi olarak her zaman olumlu bir tavrı elbette göstereceğiz. Ama
değerli arkadaşlarım, bu olumlu tavrı gösterirken de
Gelecek hafta salı günü de denetimi görüşmeyelim. diyerek,
açıkçası önceden böyle bir gündemin belirlenmesini ve denetimin yok
edilmesini biraz da Hükûmetin denetimden kaçınma
alışkanlığı olarak görüyoruz. Çünkü, netice
itibarıyla değerli arkadaşlarım, aslında bu denetimi
Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor. Sadece muhalefet yapmıyor.
Yasamanın bir denetim görevi vardır. Ama yasamanın, özellikle bu
denetim görevini yapması gereken yasamanın, yürütmenin denetimini
sürekli olarak ötelemesi, yasamanın iradesini yürütmeye teslim etmesi
demektir. Bu, son derece yanlıştır değerli
arkadaşlarım. Çok acil durumlarda, gündemin çok yoğun
olduğu noktalarda bu denetimle ilgili gündemi sarfınazar edebiliriz,
ama değerli arkadaşlarım, AKP Grubunun, yani, AKPnin hükûmet
olması demek, AKP Grubunun Hükûmetin denetlenmesi konusundaki İç
Tüzük ve Anayasa gereğince ortaya konan yolları göz ardı
etmesini gerektirmez. Bu bakımdan, bundan sonraki önerilerde bu hususlara
dikkat edilmesini ve özellikle denetimle ilgili, milletvekillerimizin sözlü
sorularını ve araştırma önergelerinin ön
görüşmelerinin yapılabileceği denetim günlerinin, yasamaya, acil
olmayan durumlar dışında tahsis edilmemesi gerektiğini
düşünüyoruz. Biz bu düşüncelerle aslında AKP Grubunun bu grup
önerisine karşı çıktık.
Bugün, biliyorsunuz,
bazı kamu alacaklarının tahsiliyle ilgili, uzlaşma yoluyla
tahsili konusundaki tasarı görüşülecek. Daha sonra da yine, bununla
birlikte, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının oy
kullanmasını mümkün hâle getirebilecek tasarının kırk
sekiz saat geçmeden gündeme alınması söz konusu. Diğerleri zaten,
gündem gereği, normal yasama çerçevesinde görüşeceğimiz
hususlardır. Burada sadece, AKPnin, bu uzlaşma yoluyla tahsili
konusundaki bir tasarıya öncelik vermesi söz konusudur, ama getirilen
gündem iki haftalık bir gündemdir, bunu aşmaktadır.
Bu bakımdan, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu görüşlerimizi Danışma Kurulunda da
ifade ettik. Bundan sonraki Danışma Kurullarında da yine,
aynı uzlaşmacı anlayışla, ama temel prensipleri
zedelemeden, sizlerle birlikte, oy
birliğiyle grup önerilerini getirmek dileğiyle, hepinize sevgilerimi,
saygılarımı arz ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Vural.
Öneri hakkında ikinci
söz talebi, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençe aittir.
Öneri hakkında, aleyhte
söz talebini yerine getiriyor Sayın Genç.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok yoğun bir kar
yağışına şahit olduk. Çok ağır
şartlarda Türkiye'nin her tarafında insanlar yaşamaktadır.
Özellikle Hükûmeti ikaz ediyorum, birçok köy yolu
Yani bu, Hükûmetten
kaynaklanan bir suç değil, onu da evvela
Kusur da bulmuyorum. Ama
mümkünse devletin kaynaklarını seferber ederek
Hele birçok yerlerde
akaryakıt yoktur sıkıntısı, şikâyetleri de bize
geliyor. Lütfen, bu köy yollarının, il yollarının, ilçe
yollarının açılması konusunda gerekli gayret gösterilsin.
Gerekirse olağanüstü bir hâlin gereği olarak buralara, bazı
yerlere, özellikle çok yüksek olan Hakkâri, Tunceli, Bitlis gibi illerimize
akaryakıt ödenekleri aktarılırsa iyi olur. Çünkü insanlar bazen
bize telefon ediyorlar, işte Cenazemizi kaldıramıyoruz,
hastamıza ulaşamıyoruz... Bunlar önemli şeyler.
Bu arada, tabii, bu
ağır kış şartları nedeniyle bazı köylü
vatandaşlarımızın, tarımda çalışan
insanlarımızın almaları gerekli olan doğrudan
tarıma yardım paralarını da almadıkları -mesela
yonca, fiğ gibi yardımları da- konusunda bize şikâyetler
geliyor. Biz milletin kürsüsünde, bunları millete, bu hizmetlerin
yapılması için ilgililere söylemeyi bir borç biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
tabii, biraz önceki konuşmacı arkadaşımız, bu AKP
Hükûmetinin denetimden kaçtığını
Yani bir insanın
alnı açıksa denetimden kaçmaz sayın milletvekilleri. Alnı
açık olmayan insanlar denetimden kaçar. Şimdi, biz burada
Getiriyorsunuz
Niye denetimden kaçıyorsunuz? Bu Parlamentonun
yerleşmiş bir geleneği var. İşte, haftanın
salı, çarşamba, perşembe günü çalışır, bir günü
denetimdir, onu kaldırdınız.
Onun dışında,
öyle bir vergi yasasını getirmişsiniz ki, âdeta ciğeri
kedinin ağzına vermişsiniz, devleti kapkaççıya teslim
etmişsiniz. Bakın, nasıl, anlatacağım size.
Şimdi, değerli milletvekilleri, daha ne getiriliyor bu kanunla kimse
bilmiyor, çünkü yayınlanmadı. Neyin affını getiriyorsunuz?
Bundan önce, vergi aflarında affedilecek vergi ve cezanın
miktarını kanunda belirliyorduk. Yani vergi affının
getirilmesinde belirlenmesi gereken haddin, mesela verginin yüzde 50sini mi
affedeceksiniz, yüzde 5ini mi affedeceksiniz, yüzde 90ını mı
affedeceksiniz bu kanunda yazılı olması lazım; yok. Kime
yetkiyi bırakıyorsunuz? Maliye Bakanlığındaki
uzlaşma komisyonlarına bırakıyorsunuz. Böyle bir şey
olur mu sayın milletvekilleri? Zaten o uzlaşma konuları
zamanında uzlaşmaya geliyor ve orada uzlaşılıyor.
Şimdi, bunu niye, yani böyle yetki
Mesela ben size söyleyeyim olacakları:
Bir vatandaşın 100 trilyon vergi borcu var. Ee, şimdi dava,
vergi mahkemesinde karara bağlanmış, Danıştayda -daha
çok teferruatları var- gidecek vergi uzlaşma komisyonuna. Sizin bir
alışkanlığınız var, denilecek ki: Yahu hele
getir arkadaş, şu 100 trilyon lira vergi tasdik edilmiş, ama
bunun 10 trilyon lirasını getir şu cemaate ver. Nasıl olsa
önümüzde mahallî seçimler, belediye seçimleri var, biz biraz vatandaşa
kömür, nohut, fasulye gibi şeyler verelim. Ondan sonra, e 100 trilyonun
haydi 10 trilyonunu oraya ver, e 500 milyon lira veya 5 milyarı da sana
şey edelim, bu işi
Arkadaşlar, bakın, buna ciğeri
kediye teslim etmek derler, buna devleti kapkaççının eline
bırakmak derler. Yahu, nasıl böyle bir şey olur ya? Yani,
merkez uzlaşma komisyonlarına gidecek adam, efendim katrilyonluk,
trilyonluk vergi cezalarını, vergi davalarını orada...
Efendim, zaten ilk defa vergi mahkemesinden geçmiş, hatta
Danıştaydan geçmiş, tashih safhasına gelmiş. Çünkü
burada şeyi getiriyor, son, nihai karar diyor. Nihai karar
çıkmadı. Düşünün Danıştaydan geçmiş, vergi
cezası kesinleşmiş. Bu kanunla ne getiriyorsunuz?
Danıştaya gitmiş, ilk kararı çıkmış, ama
sonra tashihte de ayrıca bir şey getiriyorsunuz: Efendim, bunu,
uzlaşma komisyonuna git
Arkadaşlar, bakın, siz insanları
suistimal yapabilir bir duruma sokmayacaksınız. Ya, böyle bir
şey olur mu arkadaşlar ya? Yani, siz
Ben, tabii, bu kanun üzerinde
söz alma hakkım olmadığı için konuşuyorum. Bakın,
ben çok iyi bir maliyeciyim -kendimi de övmeyeyim- ben 1957de maliye okuluna
gittim. O zaman bütün vergi kanunlarını ezbere biliyordum. On
altı sene Danıştayda hâkimlik-savcılık yaptım ve
inanmanızı istiyorum, 66larda, 70lerde yazdığım
vergi kararları uzun zaman içtihat hâline geldi, yani vergi kanunları
geçmediği zaman.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, o kadar büyük suistimale müsait bir kanun getiriyorsunuz ki
bununla uzlaşma komisyonunda her türlü suistimal yapılabilir, her
türlü suistimal yapılabilir. Yani,
bu iş para meselesi arkadaşlar. Yani adam gitmiş,
Danıştayda vergi cezaları tasdik edilmiş, gel sen
uzlaş diyorsunuz, uzlaşma komisyonuna. Uzlaşma komisyonuna da
hangi hadde uzlaşacağı konusunda bir had de
getirmemişsiniz. Adam sıfıra da indirebilir. Ben, işte
70te yapılan bir uzlaşmadan bahsediyorum, Citibankın Merkez
Uzlaşma Komisyonunda 3,5 milyar doları bir anda silindi. Ee
uzlaşma komisyonu dediğin bu, bir yetkisi yok ki. Adam yüzde 100ünü
de silebilir. Ayrıca da burada bir şey getirmek lazım. Böyle ulu
orta, incelenmeden, kime ne getirdiği belli olmayan bir kanunu buraya
getirmek olmaz sayın milletvekilleri. Gerçekten bu memlekete yazık
ediyorsunuz, gerçekten memleketi batırıyorsunuz. Böyle bir şey
olur mu yahu? Şimdi zamanım olsa tabii, bunu tek tek, uzun
uzadıya izah ederim.
Şimdi bu ecri misil
meselesinde, getirmişsiniz diyorsunuz ki: Bir kamu hizmetine tahsis
edilmemiş hazine mülkiyetinde olan, devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan taşınmazlardan 31/12/2007 tarihinden önce
işgalli olanlara bunu verebilirsiniz. Yahu böyle bir şey olur mu
arkadaşlar? Ben şimdi ne bileyim ki bu Hükûmetin bazı
bakanları kendi adamlarına, yahu, git, bu devletin bu güzel mülkünü
işgal et, ondan sonra biz arkasından böyle bir kanunu
getireceğiz
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O çıkıyor tasarıdan.
KAMER GENÇ (Devamla) Yok
deme. Bak, deme, burada var arkadaşım. Hiç öyle
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Onu çıkarıyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse,
çık burada konuş kardeşim. Burada çık konuş.
Ondan sonra da böyle,
kendilerine güzel çiftlikler, böyle güzel hazinenin arazilerini kendilerine
tezgâhını getiriyorlar ve ondan sonra gel, süratle kanunları
buradan geçir. İşte buna, devleti kapkaççının eline
bırakan tasarruflar ve kanunlar derler.
Onun için, değerli
milletvekilleri, AKPnin neden bu kadar acele ettiğini anlıyorum ve
AKPnin bu kürsülerde neden her şeyin konuşulmasına tahammül
etmediğini anlıyorum.
Arkadaşlar, bakın,
o kadar kötü bir kanun ki, yani bundan önce
Şimdi, Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte
Şimdiye kadar madde denilmezdi ki
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
Bu kadar aptalca bir
yazılış olur mu yani ya? Maddenin yürürlüğe girmesi ile
kanunun yürürlüğe girmesi farklı şeyler midir? Böyle bir
şey olmaz. Yani bu kanun o kadar facia bir kanun ki, bu kanun, devletin
katrilyonlarını, trilyonlarını
Arkadaşlar,
uzlaşma komisyonlarında, Maliye Bakanının tamamen
direktifiyle, istedikleri vergi ve cezaları yok edecekler. Bir
kısmını da yaklaşan mahallî seçimlerde -işte, hani,
biz oyları nasıl aldık diyordunuz ya- orada katrilyonlar
seviyesinde de işte bağışlar mağışlar,
işte bizim partinin elemanlarına da şunları
bağışla, şu kömürü alalım, şu buğdayı
alalım, bu fasulyeyi alalım da dağıtalımın
yoluna harcanacak paralar da buradan karşılanacak. Böyle gözü
açıklık yapmayın arkadaşlar. Bakın, bu memleketin çok
ciddi bir ekonomik sıkıntısı var.
Bakın, işte
şurada, Özelleştirme İdaresinden 42 katrilyon liralık
alacağınız var, niye tahsil etmiyorsunuz? Soruyorum size: Siz,
devletin malını, özelleştirme yoluyla, bu mülkleri hangi
partililerinize verdiniz, paraları tahsil etmiyorsunuz? Söyleyin,
çıksın buradan söylesinler efendim.
Ankara Büyükşehir
Belediyesinin 3 katrilyon 900 trilyon lira borcu var, niye tahsil etmiyorsunuz?
Niye tahsil etmiyorsunuz arkadaşlar? Bugün, gidiyorsunuz, bir
bakıyorsunuz eksi 7, eksi 8, eksi 9, 10 derecede, 12 derecede ağaçlar
dikiliyor. Kaç ağaç dikiliyor, nasıl dikiliyor, bu ağaçlar
nasıl satın alınıyor, bunların parası kimlere
gidiyor? Devlet, bu kadar çiftlik ağası zihniyetiyle sorumsuzca
yönetilmez sayın milletvekilleri.
Siz bakmayın, size
birileri, Türkiyeyi böyle tozpembe gösteriyorlar ama Türkiyeyi
batırmışsınız, inanmanızı istiyorum.
Bakın, Vakıflar
Kanunuyla getirdiğiniz ortada. Yani o sırada da söz alamıyoruz,
söz alsak, aslında bunları sizinle enine boyuna
tartışırız.
Sayın milletvekilleri,
bakın, eğer hakikaten hepimiz bu memleketin vatandaşıysak
ki vatandaşıyız- lütfen dürüstlük zemininden
ayrılmayalım. Yani üç beş tanesi hırsızlık
yapacak diye, icranın başında olan üç beş adam
hırsız olacak diye biz niye vicdanlarımızı
satalım değerli milletvekilleri ya? Biz, buraya, bu memlekete hizmet
etmek için geldik. Biz buraya, bilmem, hırsızların
hırsızlıklarını kolaylaştırmak için, soyguncuların
soygunculuklarını kolaylaştırmak için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Biz
buraya soyguncuların soygunculuklarını kolaylaştırmak
için parmak kaldırmaya gelmedik. Bu parmağı kaldıranlar
gelecek nesillere inanınız ki hesap veremezler. O gelecek nesildeki
çocuklar okuyacaklar buradaki tutanakları. Yapılan keyfîlikleri
görecekler ve utanç duyacaklar. Nasıl, bu memleketin hangi soyguncular ve
hangi bu memleketi kötü idare edenler kanalıyla bu duruma geldiğini
bilecekler.
Bu vergi yasası, ben
sizden rica ediyorum, bu hâliyle çıkarsa, devletin burada
yapacağı tahsilat da yok, birçok suistimallere müsait bir şey.
Buraya bir şey koyun arkadaşlar. Yani, deyin ki hiç olmazsa,
uzlaşma komisyonunda verginin yüzde 50sinden aşağı
düşemezsin, cezanın yüzde 20sinden aşağı
düşemezsin diye bir had koyun. Adam, getirecek, 100 trilyon liralık
vergiyi 1 trilyona indirebilir, tamamını silebilir.
Arkadaşlar, yani, kanun
vermiş, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu böyle bir yetki
vermiş. Yani, geçen gün yine 44 katrilyon liralık bir vergi
uzlaşmasını 4 katrilyona indirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Olmaz.
KAMER GENÇ (Devamla)
Bakın, burası kürsü
BAŞKAN Olabilir.
KAMER GENÇ (Devamla) Allah
kelamı değil ki.
BAŞKAN - Benim
kurallarım böyle Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Fark
etmez yani
BAŞKAN - Herkese bir
dakika veriyorum, başkası yok.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, vermiyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür
ederim. Yok. Pazarlığa açık değil.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama,
Sayın Başkan, bakın, bu kürsüde zaman zaman böyle şeyler
konuşulduğu zaman biraz fazla zaman verin yani.
BAŞKAN - Olabilir.
Teşekkür ederim. Benim kuralım böyle Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Biraz da siz zamanı dikkatli kullanın ya. Hep Başkanı
şey yapmayın
BAŞKAN Öneri
halkında lehte söz talebi vardır.
Kocaeli Milletvekili
Sayın Nihat Ergün.
Buyurun Sayın Ergün. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
konuşmacıları dinledim. Gerçekten, bugüne kadarki yasama
faaliyetlerimizin önemli bir bölümünde Danışma Kurulumuzda
uzlaşmayla yasama faaliyetlerimizi sürdürdük. Eminim bundan sonra da
birçok konuda yine uzlaşmayla yasama faaliyetlerini sürdüreceğiz. Bu
faaliyetler sürdürülürken, kuşkusuz, zaman zaman öncelikler de
değişebiliyor. Yani, muhalefetin de öncelikleri değişebildiği
gibi, iktidar partisinin grubunda da öncelikler değişebiliyor,
bazı takdim tehirler olabiliyor. Fakat, eleştiriler çerçevesinde
hadiseye bakarsak, yani, bizim, denetim konularından kaçmak, denetim
konularını gündeme getirmemek gibi bir yaklaşımımız
olduğunu söylemek, biraz insafa sığmayan bir yaklaşım
olur. Çünkü, geçen hafta, iki hafta boyunca burada yoğun bir şekilde
aynı zamanda denetim konusu da yaptık. Daha yeni araştırma
komisyonları kurduk, şu anda dört beş tane araştırma
komisyonu faaliyet hâlinde. Denetim konularından bir tanesi de
araştırma komisyonu kurulmasıdır, araştırma
önergeleri var arkadaşlarımızın ve sırası
geldikçe bu önergeler burada okunuyor ve araştırma komisyonları
kuruluyor. Mümkün olduğu kadar da, düşüncemiz, araştırma
komisyonları kurmak ve milletvekillerimizin bu komisyonlar marifetiyle
denetim yapmalarına imkân vermektir. Ancak, takdir edersiniz ki, bir
taraftan da yasama faaliyetlerini sürdüreceğiz. Yasaların
doğrudan doğruya çıkmasından, yasalaşmasından
iktidar partisi grubu sorumludur, mesuldür. Eğer, biz, araştırma
önergelerinin tamamını burada okusak ve hepsine komisyon
kurulmasına karar versek, bugün burada hiçbir tane milletvekilimiz yasama
faaliyeti içerisinde olmaz. Dolayısıyla, belirli sayıda
komisyonun faaliyetlerini sürdürmesi, onlar faaliyetlerini tamamladıkça
yeni komisyonlar kurulması elbette gündeme gelecektir.
Dolayısıyla, yeni daha, uyuşturucu kullanımı ve
kaçakçılığıyla ilgili bir komisyonu kurduk, o komisyon
çalışmalarını sürdürecek. Zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarıyla ilgili komisyon kurduk, küresel
ısınmayla ilgili komisyon çalışmalarını
sürdürüyor. Yani, bunun gibi komisyonlarımız
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Türkçe
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Türkçenin kullanımıyla ilgili komisyon
çalışmalarını sürdürüyor, burada, çok sayıda
milletvekili arkadaşımız da görev yapmaktadır.
Sözlü sorular: Sadece bu
dönemdeki sözlü soruları cevaplama oranı, geçen dönemle mukayese
ettiğimizde, 22nci Dönemle mukayese ettiğimizde, sayın
bakanlarımızın sözlü sorulara verdikleri cevaplar, gerçekten,
geçen dönemden daha yüksek bir performansla sözlü sorulara cevap veriliyor.
Yine de sözlü sorularda birikme var. Eminim önümüzdeki haftadan itibaren bu
sözlü soruların cevaplandırılmasında da yine
bakanlarımız gereken ilgiyi göstereceklerdir.
Denetim konularının
çerçevesi bellidir. Ya soru önergesi verilecek, veriliyor ve bu soru önergeleri
cevaplandırılıyor ya Meclis araştırması talep
edilecek, talep ediliyor ve mümkün olduğu kadar bu araştırma
önergelerine araştırma komisyonu kurulması şeklinde olumlu
cevap veriyoruz. Yani denetim konuları devam ediyor. Bunun
dışında genel görüşme talebi olabiliyor. Şimdiye kadar
bir genel görüşme talebi olmadı. Gensoru verilebiliyor. Geçen dönem
bazı konularda gensoru verildi, burada görüşmeleri yapıldı.
Ayrıca Meclis soruşturması açılması isteğinde
bulunulabiliyor. İşte, İç Tüzük
İç Tüzükte, bunlardan,
denetim konularından hangisinden kaçılmış? Özellikle son
dönemde, bu dönem itibarıyla soru önergeleri ve Meclis araştırma
komisyonlarına her zaman olumlu cevap verdik ve bundan sonra da olumlu
cevap vermeye devam edeceğiz.
Ayrıca denetim
konularını
Sayın Genç çok iyi bir denetçi olarak aslında
sık sık kürsüye çıkarak Hükûmeti bazen hiç de ilgisi olmayan
konularda bile denetleme imkânına sahip olabiliyor; buradan kamuoyuna,
özellikle Tunceliye son derece kendisince veciz mesajlar verme imkânına
sahip olabiliyor. Eğer 550 milletvekilinin tek tek yasama faaliyeti süresi
boyunca konuşma sürelerini tayin etmeye çalışsak Sayın Genç
tek başına birçok milletvekilinin dönem boyunca
konuşacağından daha fazlasını şimdiye kadarki
buradaki kürsülerde bir seferde kullandı. Herkese bölmeye kalksak
konuşma sürelerini çalışma süreleriyle uyumlu olarak, gerçekten
denetim faaliyetini en fazla yapan milletvekillerindensiniz. O açıdan
baktığımızda da bir sorun olduğunu şahsen
zannetmiyorum. Bugün gündeme aldığımız, almak için grup
önerisi verdiğimiz konular da yine -Hükûmetimizle de, kamuoyuyla da-
öncelikli olarak görüşülmesinde yarar görülen konulardır. Elbette
muhalefet partilerimizin de bu konuda katkıları olabilirdi ama eminim
tasarılar görüşülürken katkılarını sunacaklardır.
Bizim milletvekili
arkadaşlarımıza Arkadaşlar, önümüzdeki hafta böyle bir
kanun tasarısı görüşmeyi düşünüyoruz, tasarlıyoruz,
programınızı buna göre yapınız. dememizde bir mahzur yok.
Dolayısıyla, biz, milletvekili arkadaşlarımızın
hem yurt içi hem yurt dışı komisyon
çalışmalarında, başkaca toplantılarda bulunması
sebebiyle Önümüzdeki haftanın programında bunlar düşünülüyor,
bu konularda kendi programlarınızı ayarlayın. dememizden
daha tabii bir şey yok. Bunun, diğer siyasi parti gruplarıyla
görüşmemize şahsen engel olacağını, olduğunu da
düşünmüyorum. Bu nedenle, milletvekillerimize söylediğimiz şey,
diğer siyasi parti gruplarını bir tasdik makamı hâline
getirdiğimiz anlamına da gelmemektedir diye görmek lazım.
Değerli arkadaşlar,
bu getirmeyi önerdiğimiz kanun tasarısının içerisinde
Oranlar yok, miktarlar yok, şu yok, bu yok
diye eleştiriler oldu.
İşte, niye yok? Neyin affedileceğini bilmiyoruz. diyor. Çünkü
getirilen kanun tasarısı özü itibarıyla bir af değil,
uzlaşmanın yeni şekillerini belirleyen bir tasarı. Bu
konuyla ilgili, eminim, gündeme alındığında,
arkadaşlar görüşlerini söyleyeceklerdir.
O açıdan, değerli
arkadaşlar, grup önerimiz hem iki haftalık gündemin oluşmasını
ve çalışma saatlerinin oluşmasını belirleyen bir
öneridir hem de kamuoyundaki birtakım beklentileri Hükûmetin dikkate
almasıyla oluşmuş bir
sıralamayı içermektedir. Grup önerimizin lehinde bu nedenle
söz almış bulunuyorum. Önerimizin Genel Kuruldan geçeceğini ve
yüce heyetin olumlu oylarına mazhar olacağını
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ergün.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşlarına devam edeceğiz.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, ayrı ayrı okutup işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi
Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/59) İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/26)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/59 Esas nolu
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları
Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun
teklifim 45 gün içerisinde komisyonda görüşülmediği için TBMM İç
Tüzüğünün 37. maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul Gündemine
alınmasını,
Saygılarımla arz
ederim. 28.11.2007
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
C) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye
Wadeye Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN Senegal
Cumhurbaşkanı Sayın Abdoulaye Wade teşrif etmişlerdir;
kendisine hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
A) Önergeler (Devam)
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi
Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/59) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/26) (Devam)
BAŞKAN - Teklif sahibi
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru, buyurun.
Süreniz beş dakika.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi
Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması Hakkında
Kanun Teklifimizin ilgili komisyonlarda görüşülmemesi üzerine İç Tüzükün
37nci maddesine göre söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifiyle Türkiye
Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından tutulan
karşılıksız çek, protestolu senetler, kredi ve kredi
kartı borçları kayıtlarının silinmesi sağlanarak
yeni kredi temin edemeyen gerçek ve tüzel kişilerin kredi temin
edebilmeleri öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
teklif etmiş olduğum kanunun benzeri, daha önce de 2003
yılı sonunda 5033 sayılı Kanun olarak bu Meclis
tarafından çıkarılmıştır. Bugün bu kanunun
ihtiyaçtan tekrar çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz.
Çünkü Merkez Bankası verilerini incelediğimizde 2003
yılında kanun çıkarılmasını gerektiren
şartlardan daha ağır şartların mevcut olduğunu
görüyoruz. 2007 yılı sonu itibarıyla 2002 yılına göre
makroekonomik göstergelerde sağlanan gelişmeler reel sektöre tam
anlamıyla yansımamış, hatta bazı olumsuzluklar da
yaşanmıştır. Tarafıma bu yönde yapılan
yakınmalar nedeniyle bu teklifi hazırladık.
Değerli milletvekilleri,
Maliye Bakanlığı verilerine göre, gayrisafi millî
hasılanın 2007 yılında 2003 yılına göre tahminen
2 katı artarak 488.959 milyar dolar olması beklenmektedir.
Merkez Bankası
verilerine göre ödenmeyen kredi kartları ve tüketici kredileri
sayısı incelendiğinde, 2003 yılında 30.297 adet iken,
2007 yılında 660.165 adettir. Artış 20 kat olmuştur.
Protestolu senet
sayısı ve tutarı incelendiğinde, 2003 yılında 408
bin adet tutarı 908 milyon YTL iken, 2007 yılında 1 milyon 470
bin adet tutarı 5 milyar 732 milyon YTLdir. Senet sayısındaki
artış 3,5 kat, tutardaki artış ise 5,8 kat olmuştur.
Karşılıksız
çek sayısı incelendiğinde, 2003 yılında birikimli
karşılıksız çek sayısı 2 milyon 533 bin adet
iken, 2007 yılında ise 3 milyon 145 bin adede yükselmiştir.
Bu arada, İstanbul
Sanayi Odasının üyeleri arasında yürüttüğü Ekonomik Durum
Tespit Anketinin 2007nin ikinci çeyrek sonuçlarına göre,
karşılıksız çek ve senetle karşılaşan
işletme oranının yüzde 72,2yle ilk anketten bu yana en yüksek
seviyeye çıkmış olduğu görülmüştür. Yirmi
yıldır ilk defa görülen bir durumdur. Sadece İstanbulda, anket
çalışmasından sonra, yılın ikinci altı
ayında protestolu senet sayısının 107 bin adet
artmış olduğu da görülmektedir.
Türkiye imalat sanayi toplam
katma değerinin yüzde 35ini yaratan İSO üyesi kuruluşların
katıldıkları Ekonomik Durum Tespit Anketi sonuçları, bu
teklifimizin kabulü için yeterli bir sebeptir. Sanayi Odası
Başkanlığından gelen Sayın Bakanın da teklifimize
destek vermesini bu açıdan da bekliyoruz.
Bir diğer husus ise: 15
Şubat günü açıklanan Kasım 2007 itibarıyla istihdam
rakamlarıdır. Bu rakamlar incelendiğinde, kendi hesabına
çalışanların oranı 2006 Kasımda yüzde 23 iken, 2007
yılı Kasım ayında yüzde 21,5a düşmüştür.
Buradaki insanların tamamı bir araya gelip ne kooperatif
kurmuşlardır ne de holding kurmuşlardır, kendi adına
çalışanlar da işlerini kaybetmişlerdir.
Düzenli gelirleri olan
işçi ve kamu görevlilerinin ticari hayatta senet düzenlemedikleri,
tüketici kredisi ve kredi kartı borçlarının ise adli yolla da
olsa tahsil edildiği, toptancıların da üreticilere açık
hesap çalıştığı düşünüldüğünde, bu
piyasadaki sıkıntının, köylülerimizin çarşı
esnafına, küçük esnafın da toptancı esnafına olan
borçları olduğu ortaya çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri,
teklifimiz ile hazinemize mali yük getirmiyoruz. Kendisinden ya da ekonomik
sebeplerle ya da bir başkasına yardım amacıyla kefalet
yoluyla borçlarını ödeyememiş, sicili olumsuz olduğu için
yeni kaynak bulup işini devam ettiremeyen vatandaşlarımıza
kolaylık sağlamak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU
(Devamla) - İnsanlarımız, maalesef, sokakta
dağıtılan kredi kartlarına mahkûm oldular. Hatta, adres
değişikliği nedeniyle haberleri olmadığı için çok
cüzi miktarlardaki kredi kart borçları nedeniyle sıkıntılar
yaşıyor. Bunlara çözüm teklif ediyoruz.
Bakınız, biraz
yukarıda bahsetmiş olduğum gibi, çalışma
yaşamında Kasım 2006 ile 2007 arasında kendi işini
kaybeden insanların sayısı yüzde 1,5 olmuştur. Elinde
mesleği olan, herhangi bir sebeple işini kaybetmiş, yeni mali
kaynak bulamayan ve kredi kullanmak için de sicili iyi olmayan
vatandaşlarımıza da yeniden işlerini kullanabilmeleri için
şans tanımalıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm
yeridir. Bunlara yardımcı olmalıyız.
Bu duygu ve
düşüncelerle, teklifimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
alınması için desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Teklif hakkında, Samsun
Milletvekili Sayın Suat Kılıçın söz talebi vardır.
Sayın Kılıç
Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Günal.
Buyurun Sayın Günal.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Getirilen teklifin lehinde bazı şeyler söylemek
istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, kredi kartı alışkanlığı
hepimizde var ve her banka sizlere de memurlara da vekillere de herkese
sormadan getiriyor, sonra bir sözleşme imzalıyoruz ve onu cebimizde
taşıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ama örneği veriliyor, biliyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Evet, önce kartı getiriyorlar, sonra sözleşmeyi getiriyorlar.
Şimdi, normalde bir
ödeme kartı olması gerekirken, adı üzerinde kredi kartı
diye biz söylüyoruz zaten, normal şartlarda ödeme kartı. Tabii bunun
yaygınlaşması, hem ekonominin kayıt altına
alınması açısından hem de talebin artması
açısından ekonomik olarak savunulan bir şey. Ancak, uygulamada
bu bilinç oluşmadığı için, hem bankalarımız
tarafından bu bilinç oluşturulmadığı için hem de
vatandaşlarımız nezdinde bu bilinç
oluşmadığı için, daha önce de bu konuda
sıkıntılar yaşanmıştı
hatırlarsanız ve yine 5033 sayılı Kanun ve bununla ilgili
bir af getirilmişti. Şimdi Sayın Reşat Doğrunun
getirdiği teklif de bunun yinelenmesinden ibaret bir nevi.
Burada, kısaca 1inci
maddesini size tekrar hatırlatmak istiyorum 5033teki: Ödeme tarihi
23.12.2003 tarihinden önce olup da; kullandığı nakdî ve gayrî nakdî
kredinin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticarî faaliyette
bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin
karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet,
kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin
kayıpları, söz konusu borçların bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce veya bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içinde ödenmesi veya bankaca yeniden
yapılandırılması hâlinde borcun tamamının
ödenmesini müteakiben Merkez Bankasına tutulan kayıtları
silinir.
Merkez Bankasınca
kayıtların silinmesinden sonra, bankalar ve özel finans
kurumlarınca yapılacak kredilendirme, çek karnesi verilmesi ve
diğer bankacılık işlemlerinde silinmiş kayıtlar
dikkate alınmaz. diye bir hüküm konulmuştu. Ama uygulamada,
maalesef, vatandaşlarımız sık sık bizlere bunu
sormaktalar, eski Merkez Bankası çalışanı olmam hasebiyle
ben de sıkça bu sorulara muhatap olmaktayım. Evet kayıtlardan
siliniyor ama bankaların kayıtlarından silinmediği için,
Merkez Bankası kayıtlarından silinmesine rağmen, kredi
verilirken veya kredi kartı verilirken vatandaşlarımız
mağdur oluyorlar geçmişte kalan uygulamalardan dolayı.
Dolayısıyla, baktığımız zaman, bu Kanun
çıkmasına rağmen, 2007 Ekim ayı itibarıyla 86 milyar
111 milyon YTLye ulaşmış toplam kredi kartı ve kredi
borcunun ödenmeyen miktarı. Özellikle burada bir yılda yüzde 30luk
bir artış görülüyor ve bunun içerisinde de diğer diye
tanımlanan, özellikle bireysel kredilerde yüzde 50den fazla bir
artış var.
Şimdi, 2003
yılından bu yana baktığımız zaman, toplam kredi
kartı ve kredi borcunu ödemeyenler 30.297den, 2007de 289 bine
çıkmış. Toplamda, dört yıllık birikimine
baktığımız zaman da 690 bine yaklaşan, 687 bin
civarında bir rakam oluşmuş. Yani, bu sorun, maalesef,
çıkardığımız Kanunla çözülmemiş.
Dolayısıyla kısaca baktığımız zaman,
TÜİKin rakamlarına göre, hane halkının harcanabilir
gelirinin yaklaşık yüzde 25i borç ve faiz ödemelerine gidiyor. Bu,
önemli bir sorun olarak karşımızda. Toplam kredilerin de yüzde
42sini tüketici kredileri ve kredi kartı borçları oluşturuyor.
Dolayısıyla,
burada, kamuoyunda tartışılan ve vatandaşların
yaşamış olduğu sorunun çözümü için bir teklif getirilmekte
ve bu durumu dikkate alarak yeni bir düzenleme yapılmasının
gerekliliğine işaret edilmektedir. Bir taraftan, az sonra
görüşeceğimiz şeyde şirketlere uzlaşma yoluyla yeni
bir af getirirken, öbür taraftan, mağdur olan
vatandaşlarımızın da mağduriyetlerinin giderilmesi
için bu kanunun desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu çerçevede yeniden
yapılandırma yapılarak, bu kanun teklifine desteklerinizi rica
ediyorum.
Hepinize
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebinin, Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/73) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ankara
2/73 esas
numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifim havale edildiği Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün içerisinde
görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini
rica ederim. 21.01.2008
Hasan
Erçelebi
Denizli
BAŞKAN Teklif sahibi
Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi, buyurun.
HASAN ERÇELEBİ (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifimiz için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken,
bugüne kadar vatanımızın bölünmez bütünlüğü için can veren
şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum. Bu vatanın
topraklarına kan veren gazilerimizin aziz hatıraları önünde
saygıyla eğiliyorum. Bu kanun teklifimizle, bizlere emanet edilen
şehitlerimizin çocukları ile vatan için gazi olan gençlerimizin ve
onların çocuklarının üniversitelere sınavsız
girişini gerçekleştirmek istiyoruz. Anayasamızın 61inci
maddesi Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve
gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi
sağlar. demektedir.
Sayın milletvekilleri,
işte, şimdi, sizlerle birlikte bizlere emanet edilen
şehitlerimizin yetimleri ile gazilerimize ve onların çocuklarına
toplumda saygın bir yer kazandırmak için hem Anayasamızın
emrini yerine getireceğiz hem de şehitlerimize ve gazilerimize olan
borcumuzun bir miktarını ödemeye çalışacağız.
Yasa teklifimizle, şehit çocukları ve gaziler ile gazi
çocuklarının sınavsız olarak devlet üniversiteleri ve
vakıf üniversitelerine girmelerinin sağlanması
amaçlanmaktadır. Aynı zamanda yasa teklifimiz, bu öğrencilerin,
öğrenim harcından muafiyetini öngörmektedir.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak için yürütülen terör
mücadelesinde güvenlik güçlerimiz gerektiğinde şehit düşmekte ya
da gazi olmaktadırlar. Bu anlamda, şehit ailelerine ve gazilerimize göstereceğimiz
her türlü destek büyük bir önem taşımaktadır. Şehit ve gazi
ailelerine sahip çıkarak çocuklarının yükseköğrenim
görmeleri için devlet desteği sağlanması onların moral
gücünü artıracaktır.
Devletimiz şehit ve gazi
çocukları için memur kadrosu vermektedir. İstiyoruz ki, bu kadrolara
yerleştirilecek çocuklarımız ve gençlerimiz sadece
yardımcı hizmetler sınıfında olmasın, nitelikli
kadrolar olsun; doktor olsun, mühendis olsun, öğretmen olsun, hâkim olsun,
vali olsun. İşte bunun için bu yasa teklifini verdik.
Sayın milletvekilleri,
bu düzenleme sonucunda üniversite kapılarında asla bir
yığılma olmayacaktır. Yasa teklifimiz tüm ulusumuzca büyük
ilgi, takdir ve destekle karşılanmıştır. Teklifimizle
ilgili olarak medyada yer alan haber, yorum ve değerlendirmeler,
attığımız adımın ne kadar doğru ve
yararlı olduğunu göstermiştir. Katkısı olan herkese ve
medya kuruluşlarına teşekkür ederiz.
Bu yasa her türlü siyasal
mülahazanın üzerindedir. Kahramanlarımıza olan ulusal borcumuzun
birazının Türk milleti adına ödenmesi anlamını da
taşıyacak bu yasa teklifinin doğrudan gündeme
alınmasıyla birlikte, bu mutluluk ve gurur hepimizin, yüce
Meclisimizin olacaktır.
Bilindiği gibi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gazi Meclistir. Gazi Meclisimiz şehit ve gazilerimiz
için görevini layıkıyla yapacağı inancıyla, hep
beraber, şehitlerimizin çocukları için, gazilerimiz ve onların
çocukları için bütün eller havaya kalksın diyorum, hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (DSP, CHP, MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erçelebi.
Şimdi söz
sırası İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macitte.
Buyurun Sayın Macit.
(DSP sıralarından alkışlar)
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
dün bağımsızlığını ilan eden Kosova
devletinin ve Kosova halkının da ilelebet bağımsız,
özgür bir ülke, devlet olarak, dünya var oldukça Kosovanın özgür
devletinin de var olmasını buradan, yüce heyetiniz huzurunda Allaha
dua ediyor, talep ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Erçelebinin, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasıyla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere
huzurunuzdayım. Kanun ne diyor, neyi getiriyor? Ortaöğretim kurumlarından
mezun olan şehit çocuklarının, gazilerin ve gazi
çocuklarının üniversiteye girip sınavlardan muaf tutulması
ve öğrenim harçlarının alınmamasına yönelik bir yasa
teklifi. Bu, komisyonda kırk beş gün içerisinde
görüşülmediği için doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili
-sizin de birazdan onay vereceğiniz- bir görüşmedir.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz uzun yıllardır terörle mücadele etmektedir. Her gün
yazılı ve görsel basında kahraman güvenlik güçlerimizin terörle
nasıl mücadele ettiğini, sadece terörle mücadele değil
devletimizin değişik alanlarında görev yapan kamu
çalışanlarımızın da gerek kaza gerekse görevi
başındaki iş kazası nedeniyle şehit olması veya
gazi olması söz konusu ve bu güvenlik güçlerimizin terörle mücadeledeki
eksi 30-40 dereceye varan böyle bir kış gününde nasıl
fedakârlık gösterdiğini, nasıl canlarını ortaya
koyduklarını izliyoruz ve değerli arkadaşlar,
bağımsız Türkiye bu dünyada ilelebet var olacaksa Türk halkının
ve özellikle güvenlik güçlerinin bu tür fedakârlıkla yapacakları
mücadele ve görev anlayışıyla olacaktır. Bu nedenle, bu
görevlilerimiz ya bir kahpe mayınla veyahut da kör bir kurşunla ya
şehit olmakta veyahut da gazi olmaktadır.
Biz, millet olarak ve
özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu görevde olan
insanlarımıza ne yapsak azdır diye düşünüyorum. Özellikle
geride kalan çocuklarına, ailelerine, Türk milletinin bakmak, en iyi
şekilde öğrenimlerini yerine getirmek ve en iyi yurttaşlık
görevlerini yerine getirmek gibi yükümlülüklerini hepimiz üzerimize düşen
anlayışla, gerek yasal düzenlemeyle gerekse onlara
sağlayacağımız -gerek maddi gerek manevi- katkılarla
bunların en iyi şekilde yaşamlarını sürdürmek birer
görevimizdir diye düşünüyorum.
Bu nedenle, burada sözünü
ettiğimiz yasa teklifinin de biraz sonra sizlerin oylarınızla
kabul edilmesi sonucu, şehitlerimiz, gazilerimiz, geride
bıraktıkları çocuklarıyla ilgili, bir nebze olsun,
fedakârlıklarının karşılığı olarak
yükseköğrenimde bir miktar da katkısı olarak rahat bir
şekilde eğitim öğretimlerini sağlama adına yapılacak
bu yasal düzenleme nedeniyle huzur içinde olacaktır diye düşünüyorum.
Çünkü değerli arkadaşlar, üniversite sınavlarının
kaldırılması söz konusu, bunlar gündemde
tartışılıyor. Ama bu görev,
bence, bizim, Türkiyede ülkemiz adına çalışanlara
vereceğimiz bir değerin göstergesi olacaktır diye
düşünüyorum ve bunlarla ilgili yapacağımız düzenleme
Anayasanın da hükmüdür. Biraz sonra yapacağımız oylamayla,
Anayasamızın da hükmünü yerine getireceğiz.
Bu anlamda, değerli
milletvekillerinin hepsinin bu yasaya destek olacağını,
oylarıyla katkı vereceğini düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Macit.
Hükûmet adına Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Denizli
Milletvekili Sayın Hasan Erçelebinin Yükseköğretim Yasasında
değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifinin İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması
yönündeki önergesinin tartışmaları üzerine Hükûmet adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, şehitlerimiz hepimizin başının
tacıdır. Onların çocukları, onların dulları,
yetimleri de onların bize bırakmış oldukları aziz
emanetlerdir. Ancak sınavla, bilgiye dayalı olarak yapılan bir
seçme esnasında, bir sınav esnasında bunların sınava
tabi tutulmaması, kesinlikle, özellikle üniversite giriş sistemi
açısından, bütün görüşlerine başvurulan uzmanlar
tarafından da doğru bulunmamaktadır.
Bildiğiniz gibi,
şehitlerimizin çocukları bize müracaat ettikleri zaman, mutlaka bütün
şehit çocuklarına kredi değil burs veriyoruz ve onları,
Kredi Yurtlar Kurumuna ait yurtlarda ücretsiz olarak
barındırıyoruz, ayrıca kendilerinden üniversite harcı
alınmıyor. Bu yönde şehitlerimizin çocuklarına,
gazilerimize zaten bir pozitif ayrımcılık yapılıyor.
Bu, maddi olarak yapılıyor, bundan sonra da yapılacak,
yapılması gerekiyor. Ancak dediğim gibi, üniversiteye
girişte onların sınavsız olarak istedikleri fakültelere
gitmeleri şeklindeki bir düzenlemeyi doğru
bulmadığımız için bu önergenin de, daha doğrusu bu
kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması yönündeki önergenin
de doğru olmadığını Hükûmet olarak düşünüyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü sorular ile diğer denetim konularını
görüşmüyor, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
09/11/2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Anayasanın 89uncu ve 104üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/24) (S. Sayısı: 98)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı:
95)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
BAŞKAN 3üncü
sıraya alınan, Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma
Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 109 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Özyürek.
Buyurun Sayın Özyürek.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz tasarı af benzeri
bir düzenlemeyi içermektedir. Daha önce, bildiğiniz gibi 2003
yılında, AKP iktidara gelir gelmez vergi barışı
adı altında bir af düzenlemesi yapmıştı ve o af
düzenlemesinin nedeni olarak da bize 2001 yılında önemli bir kriz
yaşadık, o nedenle mükellefler borçlarını ödemekte
sıkıntıya düştüler. Böyle bir kolaylık getirelim, bir
af getirelim, bundan yararlansınlar. demişti.
Şimdi geldiğimiz
noktada, bugün Sayın Başbakanın AKP Grubundaki
konuşmasını izledim, her şeyin güllük gülistanlık
olduğu orada anlatılıyor. Ekonomi bu kadar iyiyse mükellefler
borçlarını niçin ödemiyorlar, ödeyemiyorlar, niçin
uyuşmazlıklar çıkıyor?
O nedenle, bugünkü
şartlarda AKPnin söylemini dikkate aldığımızda af
kanunu niteliğindeki bu düzenlemenin bir dayanağı, bir gerekçesi
ortada yok.
Denilebilir ki: Bu bir af
değil, bu bir uzlaşma yöntemi.
Şimdi bizim vergi
sistemimizde:
1) Tarhiyat öncesi
uzlaşma dediğimiz uzlaşma var.
2) Tarhiyattan sonra bir normal
uzlaşma var. İki uzlaşma olanağı
tanımış bizim vergi sistemimiz. Şimdi bunun üstüne üçüncü
bir uzlaşmayı getiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, uzlaşma komisyonlara başvurmuş,
umduğunu bulamamış olan mükellefler yargıya gitmişler,
yani uzlaşmayla sorunu çözebilmiş olsaydı zaten yargıya
gitmezdi. Yargıya gitmiş olan bu insana diyoruz ki: Sen dosyanı
yargıdan çek, yani çekeceğini taahhüt et; gel, seninle tekrar
uzlaşalım.
Bir kere, uzlaşınca
ne olacak? Uzlaşılan meblağ cezalarla birlikte on sekiz ay içinde ödenecek, yani taksitlerle
ödenecek. Peki, daha önce
Şu anda, diyelim 1 Mart tarihi itibarıyla
bu kanun yürürlüğe girse, 1 Marttan önce 26 Şubatta, 27 Şubatta
uzlaşma tutanağı imzalamış olan bir mükellef vergi
borçlarını bir ay içinde ödeyecek ama 1 Marttan sonra bir
uzlaşma yapıldığı takdirde on sekiz ay içinde
ödenecek. Bu konuda geliniz henüz uzlaştığı hâlde
bakiyesini ödememiş olan mükelleflere de on sekiz aylık bir süre
tanıyalım veya o süreden yararlanma olanağı
tanıyalım şeklinde bizim bir önergemiz var; milletvekilleri
olarak itibar ederseniz, destek olursanız bu
haksızlığı da gidermiş oluruz.
Bu tasarıda başka
ne var değerli arkadaşlarım: Kamuya ait araziler, gayrimenkuller
belli kişiler tarafından işgal ediliyor. Bu işgalcilerden
bir süre sonra ecri misil diye nitelediğimiz bir anlamda bir kira
alınıyor. Bu kiraları ödemeyenlerin borçlarını da
geliniz yeniden yapılandıralım, diyoruz.
Şimdi, kamu arazilerini,
gayrimenkullerini işgalciden koruyamamışız. İşgal
etmiş olandan almamız gereken ecri misilleri zamanında tahsil
edememişiz. Şimdi diyoruz ki gelin bunu yeniden
yapılandıralım. Yani işgalciyi bu kadar ödüllendiren bir
düzenleme, doğrusu, hakkaniyete uygun değil, doğru değil ve
bir önemli adım daha atıyoruz, diyoruz ki eğer sen yeniden
yapılandırdığımız bu ecri misilleri on sekiz ay
içinde ödersen seninle pazarlık yoluyla anlaşma yapacağız
ve sana bu gayrimenkulü kiraya vereceğiz. Nasıl vereceksiniz?
Pazarlık usulüyle vereceksiniz. Pazarlık usulünde kim var? Bir kamu
var ve işgalci var. Tabii, pazarlık usulü olabilmesi için başka
kimselerin de bundan bilgisi olması lazım, duyumu olması
lazım ki, bir yarış yaptıralım, daha uygun fiyata
verelim. O nedenle, bu düzenleme de gerçekten önemli sıkıntıları,
sorunları beraberinde getiriyor.
Tabii, Hükûmet bize -Plan ve
Bütçe Komisyonunda da konuştuk- çeşitli vesilelerle diyor ki,
birikmiş ihtilaflı dosyalar var, bu dosyalar uzuyor, Uzadıkça
devlet, hazine, alacağını tahsil edemiyor ve yargının
da yükü artıyor. Onun için bunlardan kurtulmamız lazım. Bunlardan
kurtulmak için de yeniden bir uzlaşmayı gündeme getirelim, deniliyor
ve buradan da önemli ölçüde bir gelir bekliyor AKP Hükûmeti.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, niçin bu kadar bir ilave gelire ihtiyaç var diye bütçe
rakamlarına baktığımızda, 2007 yılında Hükûmetin
ilk kez hedeflediği vergi gelirlerini gerçekleştiremediğini, 6
milyar YTLlik bir hedefe göre daha az tahsilat
yapıldığını görüyoruz. Öyle anlaşılıyor
ki Hükûmet, 2008 yılında da normal şekilde, yani yürürlükteki
yasalara göre toplamaya çalıştığı vergileri
toplayamayacak, açık verecek, onun için yeni bir af benzeri uygulamayla
yüce Meclisin huzuruna gelmeyi uygun bulmuşlar. Demek ki mükellefler
zorda, AKPnin pembe tabloları inandırıcı değil,
Başbakanın bugün AKP Grubunda söylediği Nereden nereye geldik
söylemi çok gerçekçi değil. Bunu, bu tasarı gösteriyor değerli
arkadaşlar.
Vergicilikte esas nedir? Siz,
vergi kanunlarını çıkarırsınız, o kanunlara göre
nasıl vergi tahakkuk ettireceğinizi, nasıl tahsilat
yapacağınızı kanuna yazarsınız ve vergi kaçıranın,
vergisini eksik ödeyenin kaçırdığı vergiyi nasıl
inceleyeceğinizi de belirlersiniz ve sistem böyle işler. Ama böyle
işleyen sisteme af kanunuyla veya burada olduğu gibi bir üçüncü uzlaşmayla
yaklaştığınız zaman, demek ki siz normal sistemi
işletemiyorsunuz. Yani zamanında tahakkuk ettiremiyorsunuz,
incelediğiniz, resen veya ikmalen tarh ettiğiniz vergileri
zamanında tahsil edemiyorsunuz. Burada sistemi sorgulamak lazım.
Acaba tahsilat düzeninde mi bir eksiklik var, acaba vergi yargısında
mı bir eksiklik var? Yani buralarda çok önemli eksiklikler olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bunları, sistemi bütünüyle reforme etmek, yeniden
düzenlemek yerine, işte, vergi barışıydı, üçüncü
uzlaşma yöntemiydi gibi olağanüstü yöntemlerle Meclisin
karşısına geliyoruz.
Şimdi, ekonominin
sıkıntıda olduğunu, özellikle reel sektörün
sıkıntıda olduğunu herkes biliyor, herkes
yaşıyor. Bunu, tabii, pembe tablolar çizen veya tuzu kuru bazı
holdinglerin durumuna bakarak anlamak mümkün değil; bunu, sanayi
çarşılarına giderseniz anlarsınız; bunu, organize
sanayi bölgelerine giderseniz anlarsınız; bunu, esnafla
konuşursanız anlarsınız. Gerçekten reel sektörde çok ciddi
bir sıkıntı var.
Şimdi, bu
sıkıntı konusunu biz söylediğimiz zaman diyebilirsiniz ki
siz muhalefetsiniz, siz zaten her şeye biraz olumsuz
bakarsınız yani olabilir. Ama bugün Hürriyet gazetesinde bir haber
vardı, dikkatinizden kaçmamıştır. Baba Çalıktan
Erdoğana Sıkıntıdayız Mektubu. Şimdi, bu
Çalık, biliyorsunuz Sayın Başbakanımızın
yakını, baba Çalık da büyük bir tekstilci, özellikle Malatyada
büyük tekstil firmaları olan birisi. Bugün diyor ki: Ağlamak için
değil, Türkiye için yazdım. Eğer bu böyle giderse son
işçimi de işten çıkaracağım ve fabrikalarımın
tamamını kapatacağım. Burada haber. İşte,
iktidara yakınlığıyla bilinen bir iş
adamının yakınmaları. Bu da gösteriyor ki değerli
arkadaşlarım
Tabii Mahmut Çalık yakınmasaydı biz
sıkıntıyı bilmiyor muyduk? Elbette biliyoruz, elbette
rakamlar ortada ve bu yasa da -onu söylemeye çalışıyorum- bu
sıkıntılı dönemde vergi tahsilatındaki güçlükleri
çözmek üzere Hükûmet tarafından gündeme getirilmiştir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunu sorduk. Biraz
önce de belirttiğim gibi, hem tarhiyat öncesi uzlaşma hem normal
uzlaşma ve şimdi de bu yasayla getirilen üçüncü uzlaşma
Acaba
bundan kimler yararlanacak? Şimdi, biraz, mesleği vergicilik olan
birisi olarak bakıyorum: Uzlaşma komisyonuna gitmiş bir
mükellef, uzlaşamamış, uzlaşamadığı için
yargıya gitmiş. Yargıdan bunu geri alması için ne sebep
var? O uzlaşma komisyonuna tekrar geldiği zaman, daha önce
uzlaşamadığı yani beklediği vergi ve ceza
indirimlerini sağlayamadığı bir dosyayı aynı
uzlaşma komisyonunun önüne getirerek neyi sağlamaya
çalışacaksınız? Biraz önce söylediğim gibi belki zamana
yayacağız, diyorsunuz ama zaten yargıya gittiği zaman
tahsilat duruyor. Yani acaba uzlaşmada belli şekilde
uğraşmış, bir noktaya gelmeye çalışmış
ama uzlaşamamış bazılarına bir üçüncü hak daha mı
tanıyoruz? İnsanın aklına ister istemez bu geliyor. Tabii
bu konuda Sayın Bakan Meclisi bilgilendirirse biz de mutlu oluruz.
Değerli
arkadaşlarım, vergi sistemi gerçekten bozuk. Çok vergi kanunu
çıkardık, aşağı yukarı, geçtiğimiz dönemden
beri neredeyse her ay bir vergi kanunu çıkardık. Fakat bu parça parça
çıkarılan vergi kanunlarıyla bir yere gitmek imkânsız, onun
için geliniz, vergi sistemini kayıt dışılıkla mücadele
edecek şekilde, adaleti sağlayacak şekilde yeniden reforma tabi
tutalım. Reforma tabi tutalım ki artık, vergi kaçağı
en aza insin ve vergi kaçıranı da yakalayacak bir sistemi
oluşturalım, vergi denetimini etkinleştirelim. Oysa görüyoruz,
AKP İktidarı, işleyen bir sistemi, yani maliye
müfettişleri, hesap uzmanları ve vergi kontrolörleri tarafından
yapılmakta olan vergi denetimini de sıkıntıya sokacak bir
düzenleme yapmak istiyor, bu kurulları ortadan kaldırmak istiyor.
Oysa Türkiyenin ihtiyacı, yürüyen sistemin takviye edilmesidir, bu
kurulların daha etkin çalışmasının
sağlanmasıdır ve bu kurulların sayısal olarak da
takviye edilmesidir. Bunları yapmayıp bu kurulları daha alt
düzeye indirgeyerek hiçbir noktaya gelemeyiz değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bu yasadaki
işgalle ilgili konuyu biraz önce söyledim. Gerçekten, Türkiye garip bir
ülkedir; herkesin, yapanın yanına kâr kaldığı bir
ülkedir. Kaçak inşaat yaparsınız -nasıl olsa kimse
yıkamaz- bir süre sonra bir imar affı çıkar, legal hâle gelir,
ruhsatınızı alırsınız. Bir yeri işgal
edersiniz, kimse sizi oradan çıkaramaz, hatta resmî hâle getirir. Öyle
olunca, yasalara uymak, kurallara uymak, affedersiniz, biraz enayilik ve biraz
aptallık hâline geliyor ve onun için, bu af, af benzeri düzenlemeler de
sisteme uyanları, kanunlara uyanları cezalandırıyor.
Şimdi, bir mükellef
düşünelim: Bir inceleme yapılmış. O inceleme sonunda fark
bulunmuş. O, mevcut yasalara göre bu farkları da ödemiş. Bir
başka mükellef düşünelim: İhtilafa götürmüş ve şimdi
diyorsunuz ki: Gel, on sekiz ay içinde sen öde. Onun için, bizim
vatandaşlarımız, dikkat ederseniz, vergisini son gün ödemek
ister çünkü önce ödeyenin cezalandırıldığını hep
görür. Bu düzenlemeler vatandaşı yasalara uymaktan, müeyyidelere
uymaktan alıkoyuyor. Maliye Bakanımız Sayın Unakıtan
2003te Vergi Barışı Yasası çıkarken bu son
demişti, Ben vergi aflarına karşıyım. demişti
ve Elimden gelse, yetkim olsa vergi affı çıkarılamaz diye
düzenlemeyi Anayasaya koyarım. demişti. Ama aradan üç yıl,
dört yıl geçince bir de bakıyoruz ki Sayın Bakan tekrar bir af
benzeri düzenlemeyle karşı karşıya geliyor Meclisin
huzuruna.
Şimdi, gene burada, bu
yasada önemli bir düzenleme var: 2001 yılında bankalar için zorunlu
olarak o günkü kriz ortamında bir enflasyon muhasebesi uygulaması
çıkarıldı ve enflasyon muhasebesi uygulaması nedeniyle
ortaya çıkan farklar zarar yazıldı. Şimdi, diyor ki Maliye:
Bu Kanun çıkmıştır ama benim haberim yoktu, onun için bu
zarar yazılan meblağın yüzde 65ini kabul edeyim ama yüzde
35ini de kabul etmeyeyim. Ee, şimdi, tabii, bu bankaların devletle
ilişkisini, hükûmetle ilişkisini düşünürseniz diyebilirsiniz ki
Kabul etmesin. Ama nasıl kabul etmesin? Banka her bakımdan iktidara
muhtaç, hükûmete muhtaç, böyle bir düzenleme olunca da Tamam deniliyor ama o
zaman Türkiyede kanunlara olan güven sarsılıyor değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bu yasaya, bu
yasa tasarısına biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı
olduğumuzu Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade ettik, burada da
karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Biz, herkesin görevini
zamanında yerine getirmesinden yanayız; biz, vergi kanunlarına
herkesin uymasından yanayız ve biz, af ve af benzeri uygulamaların,
görevini zamanında yapan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) -
vergisini zamanında ödeyen mükellefleri
cezalandırdığını düşünüyoruz ve o nedenlerle, bu
yasa tasarısına karşı olduğumuzu ifade ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri,
görüşülen kanun tasarısının tümü ve maddeleri üzerinde,
toplam 17 milletvekilimizin, aynı anda Başkanlığa
ulaştırılmış şahsı adına söz talepleri
bulunmaktadır.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde şahsı adına konuşacak
milletvekillerinin konuşma sırasını belirlemek üzere kura
çekeceğiz:
Van Milletvekili Gülşen
Orhan, Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül, İstanbul Milletvekili
Mustafa Ataş.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Bazı Kamu Alacaklarının
Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından, Başbakan
Sayın Tayyip Erdoğanın imzasıyla, Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı çok acele bir şekilde, hatta telaşla Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine taşınmıştır.
Görüşülmek üzere gündeme
alınan pek çok tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda gündemin gerisine
itilerek, bu tasarı öncelikli olarak görüşülmüştür.
Görüşmeler süresince AKPnin telaşlı aceleciliği gözümüzden
kaçmamıştır. Bu yasa tasarısının neden çok acele
Meclisten geçmesi gerektiği konusunda yeterli izahat verilememiştir.
Ülkenin yararına öncelikli olarak görüşülüp
çıkartılması gereken pek çok kanun varken bu tasarı neden
öncelik taşımaktadır? Memleketimize ve
vatandaşlarımıza ne gibi faydalar getirmektedir? Bu yasadan
kimler yararlanacaktır ve bu yasadan kaç kişi yararlanacaktır?
Bu ve bazı önemli soruların cevabını vermeden kanunu acele
bir şekilde çıkarmaya çalışmak, ister istemez bazı
şüphe ve endişeleri de beraberinde getirmektedir.
Muhterem milletvekilleri,
bildiğiniz üzere, aşırı sürat iyi değildir fakat bu
kural sadece taşıt trafiği için değil, siyasette de
geçerlidir. Kanun çıkarmakta da fazla sürat iyi değildir. Bilhassa,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen ve kamu vicdanını
yakından ilgilendiren kanunlar için telaş ve aceleye gerek
olmadığı gibi, acele etmenin bazı mahzurları da
vardır.
Bundan önce
çıkarılan sayısız af kanunları sonucunda
görülmüştür ki, bu tarz düzenlemeler vergi
kaçakçılığını ve kayıt
dışılığı özendirmekte, sağlıklı
bir vergi sisteminin oluşturulmasına engel teşkil etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinden, bir çalışma döneminde çok
sayıda kanunun, çok çabuk bir şekilde, alelacele
çıkarılması marifet değildir ve çıkaranlara da paye
vermez. Bir kanunun enine boyuna tartışılarak, aceleye
getirilmeden, muhalefetin uyarı ve eleştirileri de dikkate alınarak
çıkarılmasında büyük fayda vardır. Bu, sadece ülkeye
değil, aynı zamanda iktidar partisine de fayda sağlar.
Dolayısıyla vergi afları, vergisini doğru ve düzenli ödeyen
mükellefler açısından bir ceza, vergisini doğru ve düzenli
ödeyemeyen mükellefler açısından da ödül anlamı
taşımaktadır. Daha açık bir ifadeyle, vergi afları
mükellefler arasında eşitsizliğe sebep olmakta, mükellefleri
sürekli yeni bir af beklentisi içerisine sokarak verginin düzenli şekilde
ödenmesini sekteye uğratmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletimize defalarca duyurduğumuz
üzere, ilkeli, tutarlı, samimi, kararlı, sorumlu, yapıcı,
sorun çözücü, çözüm üretici bir muhalefet anlayışının
gereklerini yerine getiriyoruz. Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi,
doğru bildiğine sonuna kadar, hiçbir pazarlığa
girişmeksizin evet demekte, yanlış bildiğine de
kararlı bir biçimde, sonuna kadar hayır demektedir. Milliyetçi
Hareket Partisi her vesileyle, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi
platformu olmak üzere, her alanda yapıcı eleştiri ve önerilerini
yüce Meclise ve yüce Türk milletine sunmaktadır. Milliyetçi Hareket
Partisi olayların ve gündemin mahkûmu değildir, Milliyetçi Hareket
Partisi olayların ve gündemin hâkimidir. Milliyetçi Hareket Partisi kendi
politikalarını kararlı ve doğru bir şekilde
uygulamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısını da
belirttiğim bu ilke ve politika çerçevesinde değerlendiriyoruz; yani,
eğriye eğri, doğruya doğru diyoruz. Bu kanun tasarısı
adalet, eşitlik, hak, hukuk kavramlarını bozmaktadır.
Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısını incelediğimizde ilk akla gelen konu ve
cevabı aranması gereken soru, bu düzenlemeye neden gerek
duyulduğudur. Gerekçeden, genel ifadeler dışında, açık
ve somut bir bilgi edinmek mümkün değildir.
Bu tasarıyla,
ihtilaflı alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak
ve yargı mercilerinin iş yükünü hafifletmek amacıyla
mükelleflere ihtilaflı alacaklar için bir kez daha Vergi Usul Kanununun
uzlaşma hükümlerinden yararlanma fırsatı verileceği
belirtilmekte, uzlaşma yolu ile alacakların tasfiye edilmesinin
amaçlandığı ifade edilmektedir. Mükellef ile idare arasında
doğan ihtilafları mükellefle ortak bir noktada uzlaşarak kamu
vicdanı zedelenmeksizin sona erdirmek, kamu alacağını
garanti altına almak ve yargı organları ile Gelir İdaresini
yığılmış dosyalardan kurtarmak istendiği
belirtilmektedir. Ancak, maddeleri incelediğimizde, bu düzenleme ile
hükûmet yetkilileri her ne kadar aksini
iddia etse de vergi mükelleflerinin adalet duygusunu zedeleyen, devlete olan
güveni sarsan yeni bir af uygulaması ile karşı karşıya
olduğumuz anlaşılmaktadır.
Hükûmet yetkilileri bu
tasarıyı sunarken bu düzenlemenin bir af getirmediğini
sıklıkla vurgulamaya özen göstermişlerdir. Oysa bu tasarı,
aftan daha adaletsiz ve haksız düzenlemeleri içermektedir.
Değerli milletvekilleri,
affa uğramak için illa devletle davalık mı olmak
lazımdır? Bilindiği üzere uzlaşma, mükellefin adına
yazılan vergiyi yargıya
intikal etmeden önce, tahakkuk edecek vergi ve ceza hususunda vergi idaresi ile
anlaşmak için başvurulabileceği idari bir çözüm yoludur.
Uzlaşma, yapılmış olan bir vergi incelemesi ya da takdir
sonucunda ya da idarece hesaplanan vergi ve cezaların, dava yoluna
gidilmeden idare nezdinde görüşülerek verginin tahakkuk ettirilmesine
imkân veren bir uygulamadır. Uzlaşma müessesesi mükellefin dava
yoluna gitmeden önce kullanabileceği bir imkândır. Mükelleflerin
uzlaşma müessesesinden yararlanmadan yargı mercilerinde dava
açmaları da mümkündür. Uzlaşma yoluyla çözümlenemeyerek davaya konu olmuş, yargı
tarafından çözülmüş birçok ihtilaf söz konusudur. Yargıya
intikal etmiş olmakla birlikte, henüz karara bağlanmamış ve
kesinleşmemiş vergi ve cezalarıyla ilgili ihtilafların
uzlaşma yoluyla çözümü için ikinci bir fırsat tanınmasına
yönelik düzenleme eşitsizlik yaratmaktadır. Bu durum, devletle
davalık olmamış, borcunu ödemiş ve uzlaşma
yapmış mükellefler açısından bir haksızlık
teşkil etmektedir. Uzlaşma yönteminin mükelleflere
sağladığı bazı avantajlar bulunmaktadır.
Uyuşmazlıkları yargıya götürülmeden, maliyetinin
yüksekliği ve sonucun belirsizliği, gecikme zamlarının
yüksekliği, mükellefleri uzlaşma müessesine yöneltmektedir.
Vergi uzlaşmasına
ilişkin hükümler, Vergi Usul Kanununun ek 1 ve takip eden maddelerinde
düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre, vergi kanunları hükümlerine
yeterince nüfuz edememekten, yanılmaktan, vergi hataları ve
yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş
farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda
uzlaşma yapılabilmektedir.
Uzlaşma yolunun kanunen
kapandığı ve olayın yargıya intikal ettiği
durumlarda yapılması gereken iş, yargı sürecini
gerektiği şekilde takip etmek ve yargı kararını
beklemektir.
Mahkeme
dosyalarının yığılması ve ihtilaflı
alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak için mahkeme
sürecini durdurmak, hak ve nefaset içinde iş gören bir idarenin ve hukuk
devletinin gerekçesi ve uygulaması olmamalıdır. İyi bir
idare, ihtilafların doğmaması için, mahkeme
dosyalarının yığılmaması için tedbir uygular.
Bu tasarının
olabildiğince adil ve eşit bir hâle getirilmesi ve
kapsamının genişletilmesi, borçlarını hassasiyetle
yerine getiren mükelleflere de ayrıca bir jest yapılması çok
yerinde olacaktır.
Vergi sistemi adalet ve
eşitlik prensibi üzerine oturtulamamış, etkin ve
caydırıcı bir vergi denetim mekanizması
kurulamamış ise, mevcut vergi sistemi ve vergi denetim
mekanizması, vergisini dürüstçe ödeyen mükellefleri birtakım
haksız uygulamalarla karşı karşıya bırakmakta ve
onların mağduriyetlerine sebep olmaktadır.
Tasarının
amacının bütün boyutlarıyla ortaya konulması ve mali
saydamlığın sağlanması bakımından
aşağıdaki soruların cevaplanması gerekmektedir.
İhtilaf konusu
alacakların tahminî tutarı ne kadardır?
Yapılacak
uzlaşmalar sonunda beklenen tahsilat tutarı ne kadardır?
2007 yılında
açılan davaların sayısı nedir?
2007 yılında kaç
dava sonuçlanmıştır?
Sonuçlanan bu davalardan
kaçı mükellef lehine, kaçı idare lehine
sonuçlanmıştır?
Vergi inceleme raporları
üzerine yargıya intikal eden davaların toplam sayısı nedir?
2007 yılı içinde
sonuçlanan davaların sayısı ile sonucu nedir?
Bu yasadan kimler
yararlanacaktır?
Bütün bu sorulara net bir
cevap verilmeden yasa süratle çıkarılmaya çalışılmaktadır.
İşte, adil olmayan vergi sisteminin kalıcı bir şekilde
düzeltilmesi yerine sistemden olumsuz yönde etkilenen mükelleflerin
mağduriyetine geçici çözümler aranması durumunda -bu Hükûmetin de
yaptığı gibi- her üç beş senede bir vergi afları gündeme
gelecektir.
Çıkarılmak istenen
bu kanun ile bazı grup ve kişilerin istifadesine yönelik yasa
çıkarma çabalarının olduğu kamuoyunda yaygın bir
kanaat hâline gelmiştir. Hükûmetler -vergi sisteminin adaletsizliğini-
böyle kolaycı ve haksızlığı teşvik edici vergi
aflarıyla değil, etkin bir gelir idaresi oluşturmak ve adaletli
bir vergi sistemi kurmak ve kayıt dışılığı
önlemek suretiyle kalıcı çözümler bulmak zorundadırlar.
Sahte fatura ve hileli defter
düzenleyenler ile çift defter kullananlara ve kaçakçılık suçu
işleyenlere dahi, tasarı getirildiğinde, neredeyse uzlaşma
yolu açılmıştır. Komisyonda yapılan uyarılar ve
verilen önergeler ile durum düzeltilmeye çalışılmış,
ancak Vergi Usul Kanununun ek 1 ve ek 11inci maddesindeki parantez içi
ifadede üçüncü fıkraya yapılan atıf aynı
kaldığından bu konudaki endişelerimiz devam etmektedir.
Bu uygulamanın
mahkemelerdeki yığılmayı azaltacağı, mahkemelerin
yükünü hafifleteceği iddiası da gerçekçi değildir. Peki, bugün
mahkemelerdeki dosyaları azalttık, yarın ne yapacağız?
Yarın dosyalar yine yığılacak, ancak bu uygulama
vatandaşların devletine olan güvenini olumsuz yönde etkileyecektir.
Ayrıca Maliyeye karşı borcu kesinleşmiş olan ancak
ödeme güçlüğü çeken borçlu mükellefler açısından da geniş
bir düzenleme yapılmalıdır. Zira, dava aşamasında olan
alacaklılar için davadan vazgeçilmesi
karşılığında on sekiz aylık bir taksitlendirmeyle
ödeme kolaylığı getirilmektedir. Aynı kolaylığın,
borcu kesinleşmiş olan ancak ödeme güçlüğü çeken mükellefler
açısından da getirilmesi eşitlik açısından uygun
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarının, sıkıntı içinde olan
vatandaşları da dikkate alarak kapsamının
genişletilmesinde fayda görüyoruz. AKP Hükûmeti eninde sonunda bu
düzenlemeleri, borç yapılandırmalarını yapmak zorunda
kalacak. Geliniz, muhalefet olarak biz de destek verelim. Böyle, neyi
amaçladığı, kimleri gözettiği belli olmayan kanun
tasarılarıyla karşımıza gelmeyin. Tüm vergi
mükelleflerini, esnaf ve sanatkârları, tüm BAĞ-KUR ve
sigortalıları, tüm çiftçileri, hatta tüm borçlu
vatandaşların da durumunu gözetecek bir şekilde geniş
kapsamlı bir düzenleme yapılsın.
22 Temmuz seçimlerine
giderken, AKPnin yanlış politikaları sonucunda
gırtlağına kadar borçlanan vatandaşlar büyük
sıkıntı içindedirler. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yapılacak adil, eşit, hak ve nefasete uygun, vicdanları
incitmeyecek geniş bir düzenlemeyi savunduğumuzu ifade ediyoruz.
Vatandaş zor durumda ve
küskündür. Esnafımız ve çiftçimiz kan ağlıyor. AKPnin
yanlış politikaları yüzünden ekonomi iyi gitmiyor. 2007
yılında 130 bin iş yeri kapanmıştır. 2002
yılında 498 bin olan protestolu senet sayısı 2008 Ocak
ayı itibarıyla 1 milyon 570 bine ulaşmıştır. 2002
yılında 743 bin olan karşılıksız çek
sayısı 2008 Ocak ayı itibarıyla 1 milyon 397 bine ulaşmıştır.
Protesto edilen senet tutarı 5,7 milyar YTLye
ulaşmıştır.
Ticaret sicili verilerine
göre, Türkiyede kurulan ticaret unvanlı iş yeri sayısı bir
önceki yıla göre yüzde 7,9 artarak 48.600den 52.500e yükselmiştir.
Oysa geçen yıl kapanan şirket sayısı da bir önceki
yıla göre yüzde 21 artarak 34.700 olmuştur. Ferdî kredi borcu ile
kredi kartları borcunu ödeyememiş kişi sayısı, 2003
yılında 30 bin kişiyken bu sayı 2004te 53 bine, 2005te
136 bine, 2006da 176 bine, 2007 yılında ise 290 bine yükselmiştir.
2007 yılı sonu itibarıyla, ferdî ve kredi kartı borcunu
ödeyemeyen kişilerin toplam sayısı 687 bin kişiye
ulaşmıştır. 2003e göre 2007 yılındaki
artış yüzde 856dır.
Kredi, yani borç
çeşitleri ve tutarlarına, vatandaşın borçluluk durumuna
baktığımızda hazin bir manzarayla karşı
karşıya kalıyoruz: Konut, taşıt ve diğer tüketici
kredileri ile kredi kartları olmak üzere, toplam bireysel kredi borcu
tutarı -toplamda- 2002 yılında 6,5 milyar iken, 8 Şubat
2008 tarihi itibarıyla 99,5 milyar YTLye yükselmiştir. 27 milyon
kredi kartı sahibinin 12 milyonu, kredi kartı borçlarını
ödeyemediği için veya taksitli alışverişler yüzünden
bankalara yaklaşık 27 milyar YTL borçludur. 2 milyon 200 bin esnaf ve
sanatkârımız ile çiftçimiz BAĞ-KURa 30 milyar YTL, 900 bine
yakın iş yeri Sosyal Sigortalara 11 milyar YTL borçlu
bulunmaktadır. Vatandaşın vergi borçlarının
toplamı yaklaşık 17 milyar YTLyi bulmaktadır. 1 milyon 200
bin öğrenci, öğrenim kredisi nedeniyle devlete; 2 milyon abone,
telefon borcu nedeniyle Türk Telekoma borçludur. Hazinenin iç borcu 217 milyar
doları, kamu ve özel sektörün dış borcu 237 milyar doları
bulmuştur.
Merkez Bankası ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu verilerine göre,
bankaların 32 milyon 326 bin borçlusu bulunmaktadır. Bankaların
bu müşterilerden toplam alacağı 261 milyar YTLyi
bulmaktadır. Türkiyede 17 milyon aile bulunduğu dikkate
alındığında, ailelerin yaklaşık yüzde 45inin
bankalara borçlu olduğu anlaşılmaktadır. Esnafın yüzde
60ı, çiftçinin yüzde 65i borçludur.
Sosyal Güvenlik Kurumu
verilerine göre, 1 milyon 417 bin bağımsız çalışan ve
esnaf, sanatkârın BAĞ-KURa toplam 23 milyar YTL borcu
bulunmaktadır. BAĞ-KUR üyesi 734 bin çiftçinin 6,7 milyar YTL prim
borcu bulunmaktadır. Elektrik, su, telefon gibi nedenlerle bu hizmetleri
temin eden kurumlara da önemli ölçüde borcu bulunmaktadır.
Vatandaşların, TEDAŞa 1,3 milyar YTL, tarımsal sulama
abonelerinin 1,4 milyar YTL, ticarethanelerin 817 milyon YTL elektrik borcu
görünmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkenin borç tablosu belirttiğimiz şekilde vahimdir. AKP Hükûmeti
Borçlanırken bana mı sordunuz? diyebilir. Evet, size
sormadılar ama size güvendiler. Borçlanırken sormuyorlar ama siz
borçlandırmayı teşvik ediyorsunuz. Borç yiğidin
kamçısıdır., Borçlar bizim için leblebi, çekirdek. diyerek,
borçlanma âdeta kutsanmıştır.
Hükûmet, çiftçiyi,
esnafı, memuru, işçiyi ve sanayiciyi bırakmış,
bankaları zengin etmekle meşguldür. Bankaların yarısı
da yabancıların elindedir. Memleket işi gücü bıraktı,
yabancılara çalışmaya başladı. AKP Hükûmeti bu ülkeyi
nereye götürüyor, farkında mısınız? Demek ki ekonomi iyi
gitmiyor, bu yüzden devlet ile vatandaş arasında davalar da artmıştır.
Değerli milletvekilleri,
karşımızda, gırtlağına kadar borca
batmış bir millet var. Geliniz, bu borçlu milleti rahatlatalım.
Çözüm, vatandaşı, borcunu, vergisini ödeyebilir hâle getirmektir.
Bu arada, yıllardır
vergi borçlarını, SSK, BAĞ-KUR primlerini, tarım kredi
borçlarını, esnaf kefalet borçlarını hiç aksatmadan ödeyen
vatandaşlarımıza, mükelleflerimize de devlet olarak bir jest
yapalım, şükran ve teşekkür düşüncelerimizi bir kanunla
ifade edelim. Vatandaşlık ödevlerini ve borçlarını
zamanında ve düzenli bir şekilde yerine getiren
vatandaşlarımızın da ödemeler sırasında
sağlanacak kolaylıklarla ve gerekirse vergi matrahlarında
yapılacak indirimlerle ödüllendirmeleri gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu
tasarıyı bir an önce çıkarma gayretlerinden de anlıyoruz
ki, Hükûmet, aynı zamanda nakit sıkıntısı çekmektedir.
Belirtmek isteriz ki, nakit sıkıntısını çözmenin yolu
af düzenlemeleri değildir. Gelir ve nakit sorununu çözmenin yolu,
kayıt dışı ekonomiyi önlemekten ve adil bir vergi
sisteminden, üreten bir ekonomiden geçmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarıda ecri misil alacakları kesinleştiği hâlde
uzlaşma konusu yapılmakta, hatta, hazine arazilerini işgal
edenlerle uzlaşıldıktan, borçlarında belirsiz miktarda indirim
yapıldıktan sonra, işgal edilen yerler pazarlıkla
işgalcilerine kiraya verilecektir. Yani, işgalci, üstüne bir de
ödüllendirilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
kanun tasarısının gerekçesinde Kesinleşmiş
alacakları uzlaşma konusu yapıyoruz. deniliyor. Ancak,
bilindiği üzere, ecri misil alacakları kesinleşmiştir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan
Kışanak.
Buyurun Sayın
Kışanak. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı konusunda partimiz Demokratik
Toplum Partisi adına grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızda bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Vergi konusu çok önemli bir
konudur. Çünkü, bir ülkede adaleti sağlamanın yolu, aslında
sağlıklı, doğru, adil bir vergi sistemi oluşturmak,
bunları zamanında tahsil etmek ve bunları doğru yerde
kullanmakla ilgilidir. Eğer bir devlet sosyal devlet olma
iddiasındaysa, öncelikle vergi yükünü yurttaşları arasında
paylaştırırken adil olmak ve bu yükü tahsil ederken
kayırmacı olmamak, eşit davranmak ve bu vergiyle elde
ettiği gelirleri de yine yurttaşlarının yararına
kullanırken eşit davranmak zorundadır. Yani bir ülkede adaleti
inşa etmenin en temel araçlarından biri vergi sistemidir.
Şimdi, bu açıdan
baktığımızda, bizdeki vergi sistemi nasıl işliyor
biraz bunu sorgulamak lazım. Devlet vergiyi alırken kimden, ne kadar
alıyor ve vergiyi harcarken kime, ne kadar harcıyor?
Topladığı vergileri harcarken kime ne kadar harcıyor? Bütün
bunların gerçekten sorgulanması ve bütün
şeffaflığıyla, bütün saydamlığıyla, bütün
hesap verilebilirliğiyle bu Meclisin gündemine getirilmesi gerekir. Oysa
bugün önümüzde bir yasa var; biz bu yasadan kimlerin, nasıl
yararlanacağını, ne gibi sonuçlar
doğuracağını bilmiyoruz.
Anayasamızın
73üncü maddesinde Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî
gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. der. Buradaki en önemli vurgu Mali
güç vurgusudur. Bizdeki vergi sistemi, gerçekten bireylerin,
işletmelerin, teşebbüslerin mali gücünü hesaplayarak ve bunun
gereklerini yerine getirerek bir sisteme sahip miyiz? Bunun gerçekten sorgulanması
gerekiyor.
Mali gücüne göre kriterini
ihlal etmeye bir başlarsak ve bu konuda adil davranmazsak vergi
sistemimiz, ülkede adaleti sağlamak değil, adaletsizliği
derinleştirmenin bir aracı hâline gelebilir ve nitekim, bugün
yaşadığımız sorun da budur. Özellikle 1980li
yıllardan itibaren uygulanan vergi sistemi giderek gücüne göre ilkesini
ihlal eder bir noktaya gelmiştir.
Önümüzde bir tablo var:
Türkiyede 1980 yılında dolaylı vergiler 37, dolaysız
vergiler 63. Bu oran her yıl giderek tersine işlemiş ve 2005
tarihinde dolaylı vergiler 73, dolaysız vergiler 27ye
düşmüştür. Bu bize neyi gösteriyor? Bu bize, sermayenin daha az vergi
ödediğini, vatandaşın harcama yaparken daha çok vergi
ödediğini gösteriyor. Bir sistemi zaten böyle kurduğunuzda, dolaylı
vergilerin yükünü artırıp dolaysız vergilerin yükünü
azalttığınızda zaten adaletsizliğe ilk adımı
atmış oluyorsunuz.
Sadece bununla da
sınırlı değil bizim vergi sistemimizdeki
sıkıntı. Bir diğer en önemli sıkıntı,
kayıt altındaki çalışanlardan -sürekli verilen bir örnek
gibi- kümesteki kazı yolar misali, sürekli, vergiler, primler kesilmekte
ve bunun oranı her geçen gün artırılmakta,
yaygınlaştırılmakta. Oysa eğer biz adaletli bir vergi
sistemi getirmek istiyorsak en öncelikli yapmamız gereken şeylerden biri
de kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmektir. Kayıt
dışı ekonominin bugün vardığı boyutlar,
aslında bugün bizim burada çıkaracağımız yasa
nedeniyle tahsil edeceğimiz kamu alacaklarından kat kat
fazladır. Bunun rakamlarını sanırım Hükûmet yetkilileri, bakanlarımız çok daha
iyi biliyorlar. Çünkü bu yasanın iki temel gerekçesi var. Birisi, bizim
kamu alacaklarımız var, bunlar mahkemeye kalırsa senelerce
uzayacak ama bizim acilen paraya ihtiyacımız var, kısa yoldan
uzlaşma formülleri bulalım, bu parayı bir an önce hazineye
kazandıralım yaklaşımı. İkincisi de mahkemelerin
iş yükünü azaltma iddiası. Şimdi bu iddialar aslında bir
parça gerçeklik taşısa bile, adaletli bir vergi sistemini hedeflemek
kadar daha kârlı bir iş değil, kayıt dışıyla
mücadele etmek kadar daha kârlı bir iş değil. Eğer biz
kamunun alacaklarını düşünüyorsak, kamunun yararını
düşünüyorsak ve bugün hazinenin içinde bulunduğu ekonomik kaynak
ihtiyacını göz önünde bulunduruyorsak, neden öncelikle kayıt
dışıyla mücadele etmiyoruz? Ki, kayıt dışı
sadece çalışanlarla da sınırlı değil. Biz
biliyoruz ki kayıt dışı sektördeki işletmelerin büyük
bir kısmı tamamen kayıt dışıdır. Sadece 50
işçi çalıştırıyorsa 5ini kayıtlı göstermek
değildir. Bu işletmelerin büyük bir kısmının vergi
levhaları yoktur. Böyle bir işletmenin var olup
olmadığı dahi bilinmemektedir. Hiçbir vergilerini
ödememektedirler. Bu konuda bütçe görüşmeleri sırasında da
aslında çok ayrıntılı açıklamalar oldu,
değerlendirmeler yapıldı, ama ne yazık ki Hükûmet, böyle
bir çalışma programı önümüze getirmek yerine, var olan vergi
borçlarını, ihtilaflı borçları kısa yoldan tahsil
edeceği bir formülle önümüze geldi.
Bütün devletler, devletin
gelirinin azalmasından bireyin adalet duygusunun zedelenmesine kadar pek
çok olumsuz etkisi olan vergi uyumsuzluğu ile mücadele ederler. Oysa
bizde, sık sık çıkartılan aflarla, vergi
uyumsuzluğuyla mücadele etmek yerine, vergi uyumsuzluğu teşvik
edilir hâle gelmektedir. Nedir vergi uyumsuzluğu? Vergi mükelleflerinin
mevcut yasalara göre ödemesi gereken vergiyi zamanında bildirmesi ve
zamanında ödemesidir, ama, bizde o kadar sık vergi affı ya da
benzeri örtülü vergi afları uygulamaları gündeme gelmektedir ki, bu
uygulamalar vergi uyumunu giderek ciddi derecede zedeler noktaya gelmiştir.
Çünkü insanlar artık önlerini göremez durumdadır. Ben bugün bu
vergimi ödeyeceğim, ama yarın vergisini ödemeyenlere af çıkacak.
Ben, o zaman, şimdi, vergi borcumu ödemeyeyim, bunu başka bir
ihtiyacım için kullanayım. diye düşünmeyi tercih edeceklerdir;
bu, doğal, insani bir reflekstir. Sizin kanun yapıcılar olarak,
uygulayıcılar olarak ortaya koyduğunuz performans ve
yaklaşım toplumu tabii ki yönlendirecektir. Bu, vergi mükellefleri
açısından da böyledir.
Ayrıca, vergisini
zamanında ve ödemesi gereken miktarda ödeyen kişiler, bunu hem
zamanında ödemeyen hem de ödemesi gereken miktardan daha azını
ödeyen, vergi afları nedeniyle önüne böyle bir yol açılan
kişileri gördükçe kendilerini eşitsiz bir konumda hissetmekte, bu
adaletsizliği eleştirmekle birlikte insanın tabiatı
gereği dönüp kendisi de bu eşitsizliğe bir şekilde dâhil
olma yolunu tercih etmektedir.
Bir önceki AKP Hükûmeti daha
2003 yılında Vergi Barışı adı altında bir
yasayı bu Meclisten geçirdi ve uygulamaya koydu. Oldukça kapsamlı bir
yasaydı. Hem uzlaşma aşamasında olanları hem mahkeme
aşamasında olanları hem kesinleşmiş olanları hem
de henüz kesinleşmemiş olanları da kapsayan oldukça
kapsamlı, geniş bir yasaydı. Yani bugünkü yasayla önümüze
getirilen ihtilaflı kamu alacakları da 2003 yılında
çıkartılan Vergi Barışı Yasası kapsamında
zaten ödeme kolaylığı getirilmiş, önleri bu anlamda
açılmıştı. Aradan dört yıl geçti, bu dört yıl
içerisinde yeniden ihtilaflı konular çıktı. Neden bu kadar kısa
sürede yeniden ihtilaflı konular çıkıyor ve kamu alacakları
tahsil edilme konusunda bu kadar sıkıntılar yaşanıyor?
Bunun nedeni, işte, hükûmetlerin vergi politikalarıdır,
uygulamalarıdır, kestirmeci yaklaşımlarıdır,
kısa yoldan hazine gelirini artırayım derken kendi önüne yeni
engeller çıkarmasıdır. Vergi afları
aracılığıyla elde edilecek kısa dönemli gelirler,
vergi adaletinde, vergi uyumunda, buna bağlı olarak vergi
gelirlerinde ve bir bütün olarak toplum düzenini sağlamaya yönelik olan
yasa ve düzenlemelere karşı beslenen saygıda ciddi bir azalma
meydana getirecektir. Kısacası, uzun dönemli maliyetleri kısa
dönemli kârlarından, faydalarından daha büyük olacaktır.
Bu nedenle, biz öncelikle
şunu tercih ederiz: Gerçekten bu ülkede adaletin sağlanmasına
dair bir yaklaşımımız varsa öncelikli olarak, vergi
sistemimizi, bütünen hem yasalar düzeyinde hem uygulamalar düzeyinde masaya
yatırma ihtiyacı vardır. Kimden ne kadar vergi alıyoruz,
gerçekten Anayasanın öngördüğü gibi bu kişiler bu vergiyi ödeme
gücüne sahipler mi? Öncelikle bunun sorgulanması gerektiğini
düşünüyoruz.
Bu tür yasalar çıkarken
her zaman popülist bir tarafı vardır, hep şunun arkasına
sığınılır: Küçük esnaf var, orta ve küçük
işletmeler var; bunların yaşayabilmesi için, piyasada
kalabilmesi için, ekonomik çarklarının dönebilmesi için zaman zaman
onlara destek çıkmak gerekir; vergi borçları altında
eziliyorlar, ödeyemiyorlar, bunlara kolaylık sağlamak gerekir gibi
popülist bir yaklaşım ve söylem her zaman kullanılır. Ama,
biz, her vergi affından ya da örtülü vergi aflarından sonra
uygulamaya baktığımızda, aslında oran olarak, yekûn
olarak çok büyük bir kısmının büyük sermaye kesimine ait
olduğunu ve bunun da giderek adaletsizliği derinleştiren bir
yaklaşım ortaya çıkardığını görüyoruz.
Biz, buradan, bu konuda iki
şey öneriyoruz: Birincisi, bunu popülist bir söylem olmaktan
çıkartmak için, o zaman, gerçekten zamanında vergisini beyan eden ama
uzlaşma yolunu kabul eden, ama bunu ödeyemeyen, bunun güçlüğünü çeken
esnafların, küçük işletmecilerin de bu kapsamda vergi
borçlarının taksitlendirilmesi ve bir ödeme
kolaylığının getirilmesini bu maddeye, bu yasa hükmüne
ekleyelim ve ikincisi, şeffaflık ve saydamlık adına,
gerçekten vergi uyumunun bozulmaması adına, bu yasadan yararlanacak
olanların, belli bir limitin üstünde olanların
Çünkü bunu
söylediğiniz zaman şöyle bir şey gelecek: Binlerce mükellef
yararlanacak, bunu nasıl açıklayalım? Burada bir üst limit
getirelim, belli bir üst limitin üzerinde bu yasadan yararlananları
kamuoyuna açıklayalım, deklare edelim. Hatta -bugün ihtilaflı
olan konular biliniyor, Hükûmetin elinde bunların olduğunu biliyoruz-
burada belli bir limitin üzerindeki ihtilaflı davaları, kimlere ait
olduklarını ve miktarlarının ne kadar olduğunu bu
Meclise getirip sunsunlar. Biz de o zaman, gerçekten kamu yararı mı
gözetiyoruz, gerçekten vergi yoluyla adaleti mi sağlamaya
çalışıyoruz, yoksa birilerini mi kayırmak için bu tür
gerekçelerin arkasına sığınılıyor, bunu
görmüş olacağız.
Bu yasada önümüze getirilen
maddelerden birisi de kamuya ait taşınmazların işgal
edilmesiyle ilgili. Bu ülkede çok büyük üniversitelerin kamu arazilerini
işgal ederek kurulduğunu, senelerce özel yasalar
çıkartılarak bunların yıkılmasının
engellendiğini, hatta bazı kamu arazilerinin hükûmet ve devlet
makamlarında önemli görevler almış kişilerin
yakınları tarafından işgal edildiğini hepimiz
biliyoruz. Şimdi bu yasayla, kamu arazilerini işgal edenlere ödeme
yükümlülüğü getirilen ecri misillerini de ödememe cüretini gösteren
Hem
kamu arazisini, kamu taşınmazını işgal edeceksin hem yasalar
gereği ödemen gereken ecri misli ödemeyeceksin hem de bugün burada
görüşülen yasayla sana çifte avantaj sağlanacak. Sağlanan
avantajlardan birisi, şimdiye kadar yasalarımızda
olmadığı hâlde, ecri misil cezalarının bir tahkikat
komisyonu kurularak yeniden uzlaşma, pazarlık masasına
yatırılması ve takdir edilen miktarın taksitlendirilerek
ödenmesi, bu da yetmiyormuş gibi bu işgale yasal bir kılıf
hazırlamak için bu işgalcileri kiracı durumuna getirmek.
Bunlar, gerçekten, bu ülkede
hak, adalet duygusunu ciddi derecede zedeleyen yaklaşımlar. Bu konuda
da, biraz önce ihtilaflı vergi borçlarında önerdiğimiz gibi,
şunu öneriyoruz: Belli bir miktarın üzerindeki kamu
taşınmazlarını kimler işgal etmiştir, kaç
yılından beri işgal altındadır, şimdiye kadar
bunlardan ne kadar ecri misil alınmıştır, ne zamandan beri
ecri misillerini ödemiyorlar ve bu yasa çıkarsa onlar, bu işgalciler
nasıl yasal kiracı durumuna düşecekler? Bütün bunların
şeffaflıkla ve açıklıkla bu Mecliste
tartışılması gerekiyor.
Bunları önümüze
getirmeden, kimlerin nasıl yararlanacağını bilmeden,
burada, demokrasiyi parmak demokrasisine çevirerek yasaları geçirmenin hiç
kimseye bir faydası yok. Öncelikle kamu vicdanını, kamudaki
adalet duygusunu dikkate alan bir yaklaşım içerisinde olmak
zorundayız.
Bu nedenle,
esnaflarımızın, çiftçilerimizin, küçük işletmecilerimizin,
senelerdir yaratılan ekonomik sıkıntılar altında
nasıl ezildiklerini, nasıl zorlandıklarını biliyoruz,
bunları yok saymıyoruz. Ama, bunlara dair popülist bir söylem
söyleyip, aslında vurguncuların ödüllendirilmesine de izin vermek
istemiyoruz.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyor, konuşmamı burada bitiriyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kışanak.
Şimdi söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin
Caniklide.
Buyurun Sayın Canikli.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 109
sıra sayılı Bazı
Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, düzenleme, esas
itibarıyla daha önce Vergi Usul Kanununda belirtilen uzlaşma
müessesesinden faydalanma imkânı olan, ancak bu imkânı kullanan,
fakat uzlaşma sağlayamayan ya da bu imkânı kullanmadan
doğrudan ihtilaf yaratan mükelleflere yeni bir uzlaşma imkânı
sağlamayı amaçlayan bir tasarıdır, amaç sadece budur. Bu
yönüyle ve biraz sonra ayrıntılı olarak
açıklayacağım nedenlerle getirilen tasarı, hiçbir hükmüyle
bir af niteliğinde değildir. Hiç kimseyi affetmemektedir,
kesinleşmiş herhangi bir vergi borcuna müteallik olarak bir indirim
ya da af olarak nitelendirilebilecek herhangi bir düzenleme içermemektedir.
Tabii, aşağı
yukarı tüm konuşmacıların, getirilen düzenlemeleri af ya da
affa benzer düzenlemeler olarak nitelendirmesini gerçekten üzüntüyle dinledim.
Çünkü konuştuğumuz, tartıştığımız konu
teknik bir konu. Ya af kapsamındadır ya aftır özelliği,
niteliği itibarıyla ya da değildir. Muğlak, yorumu
gerektiren bir husus, bir düzenleme içermemektedir.
Şimdi, tabii, af
açısından, Anayasamızın 87nci maddesinde belirtilen
anlamda bir af söz konusu, tartışma konusu olabilir; ayrıca
kesinleşmiş bir kamu alacağında indirim
yapılması, bir kolaylık getirilmesi ya da ödeme
şartlarında bir iyileştirme yapılması hâlinde böyle
bir durumdan bahsedilebilir. Bu açıdan bakıldığında,
tasarının 1inci maddesiyle getirilen yeni uzlaşma imkânı
herhangi bir kesinleşmiş vergi alacağında, kamu
alacağında bir indirim öngörmediği için af niteliğini
taşımamaktadır.
Değerli arkadaşlar,
bu konunun çok daha net olarak anlaşılabilmesi için uzlaşma
müessesesinin biraz detaylandırılması gerekir. Uzlaşma
müessesesi vergi mevzuatımıza 1963 yılında girmiştir
ve o tarihten beri de uygulanmaktadır. Yani biraz önce bazı
konuşmacıların işte Takdir yetkisi çok fazladır
uzlaşma komisyonlarına verilen, orada ayrıcalıklı
işlemler yapılabilir. gibi eleştirileri, 1963
yılından beri -aşağı yukarı elli yıldan
beri- uygulanan bu sistemin geçmiş yılların tümü için de
geçerlidir. Bu eleştiri haklıysa, bu eleştiri doğruysa 1963
yılından beri bütün uygulamalar için bu eleştirilerin
yapılması gerekir. Bir başka ifadeyle yapılan bu
eleştiri tümünü kapsar. Yani 1963 yılından bugüne kadar
uzlaşma konusu edilen bütün kararları ve uzlaşma
komisyonlarının bugüne kadar yaptığı tüm
işlemleri kapsamaktadır. Önce bunun altının çizilmesi
gerekir. Yani uzlaşma müessesesi AK Parti döneminde uygulamaya geçen bir
müessese değildir, 1963 yılından beri uygulanmaktadır.
Ve yine daha iyi
anlaşılması için uzlaşmadan kimlerin
faydalandığının ortaya konulması gerekir değerli
arkadaşlar. Yapılan konuşmalardan sanki vergi kaçıran
mükellefler, kasıtlı olarak vergi ziyaına sebebiyet veren
mükellefler bu uzlaşma müessesesinden faydalanıyor gibi bir intiba
oluşabilir. Bu doğru değildir değerli arkadaşlar.
1963 yılından beri
uygulanan uzlaşma müessesinden kimler faydalanıyor, önce onu ortaya
koymamız gerekir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Koyalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bir: Vergi mevzuatına yeterince nüfuz
edemeyen ve bu nedenle vergi ziyaına sebebiyet veren mükellefler. Vergi
mevzuatı çok karışıktır, hatta, zaman zaman, uzmanlar
arasında bile ihtilaflar çıkar. Dolayısıyla, gerçekten hiçbir
art niyeti olmadığı hâlde, vergi mevzuatının
karmaşıklığı nedeniyle vergi mevzuatına yeterince
nüfuz edememekten dolayı vergi ziyaına sebebiyet verebilir
mükellefler. Bunlar girer.
İki: Vergi Usul
Kanununun 369uncu maddesinde belirtilen yanılma kavramına giren
mükellefler bu kapsama girer. Yani, idare tarafından
yanıltılmış, idare tarafından herhangi bir vergi
mevzuatının uygulanması konusunda yanlış
bilgilendirilmiş ve bu nedenle vergi ziyaına sebebiyet vermiş
bir mükellef bundan faydalanabilir. Tadadı olarak sadece bunlar
faydalanabilir.
Üç: Vergi Usul Kanununun 106
ve müteakip maddelerinde belirtilen vergi hatalarından bir tanesiyle
karşı karşıya kaldığını iddia eden
mükellefler bundan faydalanır. Nedir onlar? Verginin konusunda hata yapılmış.
Aslında verginin konusuna girmediği hâlde, vergi dairesi
tarafından ya da inceleme elemanları tarafından yazılan
raporlarla vergi ziyaı olduğu iddia edilmiş bir durum söz
konusuysa ya da vergilendirme döneminde bir hata yapılmışsa,
buna benzer nedenlerle bir hata söz konusuysa, bunlar uzlaşma
kapsamına girer. Bunların dışında, başka
şekilde ortaya çıkan vergi ziyaı uzlaşma kapsamına
girmez.
Bunların ortak
özelliği nedir? Hiçbirisinde bir art niyet, bir kasıt söz konusu
değildir. Kasıtlı olarak vergi ziyaına sebebiyet veren
fiiller nedeniyle ortaya çıkan bir vergi ziyaı ve bir ceza söz
konusuysa, bunlar uzlaşma kapsamında değildir ve bu tasarı
kapsamında da değildir değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla, hesap
hilesi yapan, muhasebe hatası yapan, sahte veya muhteviyatı
itibarıyla yanıltıcı belge -biz buna naylon belge
diyoruz- naylon belge düzenleyen, naylon belge alan, naylon belge veren ya da
buna benzer sebeplerle defter belgelerini tahrif eden, kanuni defter
belgelerini gizleyen mükelleflerin bu fiilleri nedeniyle bir vergi ziyaı
ortaya çıkmışsa, bunlar, hem uzlaşma kapsamına girmez
hem de bu kanunun kapsamına girmez değerli arkadaşlar. Bir af
değildir. Bir vergi kaçağının ortadan kaldırılması
değildir. Kasıtlı hata yapan mükelleflerin bu fiillerinin
ortadan kaldırılması değildir, buna imkân sağlayan bir
düzenleme değildir. Bunları herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor.
Aslında, ben biliyorum,
bazı konuşmacı arkadaşlarımız bunları
biliyorlar. Belki bazı arkadaşlarımız yeterince nüfuz
edemeyebilirler, onlara bir şey demiyorum, ancak, bildiği hâlde, bu
konulara teknik olarak vâkıf olduğu hâlde, bu
arkadaşlarımızın, bu gerçekleri buralarda ifade
etmemelerini de gerçekten teessüfle karşılıyorum. Çünkü, yapılan,
sadece, ihtilaflı olup kesinleşmemiş, kesinleştiği
zaman, esas itibarıyla kesinleşmiş bir kamu alacağına
indirim ya da ödeme kolaylığı gibi bir imkân
sağlıyorsanız bu konu tartışılabilir.
Konu gelmişken, bu
çerçevede, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli
konuşmacısının konuşmasında beyan ettiği
husus gerçekleşirse, esas çelişki o zaman ortaya çıkar.
Sayın Özyürek diyor ki: Uzlaşmasını
gerçekleştirmiş, uzlaşma tutanağını
imzalamış, ancak henüz vergisini ödememiş olan mükelleflere de
bu kolaylığı sağlayalım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Evet.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İlk bakışta, hakikaten, bir
haksızlığın giderilmesi gibi bir talep gibi gözüküyor.
Ancak, çok önemli bir ayrıntı var. Nedir? Sayın Özyürekin
belirttiği alacak kesinleşmiştir. Kesinleşmiş bir
alacaktır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ama ödenmemiş.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Kesinleşmiştir. Uzlaşma
tutanağını imzaladığı anda, biliyorsunuz
Sayın Özyürek, o alacak kesinleşmiştir, kesinleşmiş
kamu alacağı tanımına girer. O zaman ben hemen şunu
sorarım: Burada, hiçbir şekilde kesinleşmiş kamu alacağına
bir imkân sağlamamaktadır. İhtilaflı,
kesinleşmemiş, henüz kamunun alacağı olup
olmayacağı belli olmayan bir alacak için bu düzenleme
yapılmaktadır. Ama sizin dediğiniz öneri, hem
yaptığınız veya eleştirilerin mantığına
aykırı bir düzenleme içermektedir, bir çelişki içermektedir.
Neden? Çünkü, onu yaptığınız takdirde, beyan eden,
vergisini zamanında ödeyemeyen, şu veya bu nedenle, haklı
nedenler de olabilir, tüm mükelleflerin kapsama alınması gerekir.
Çünkü onların ortak özelliği, artık, kesinleşmiş kamu
alacağıdır.
Yine, keza, biraz önce DTP
adına konuşan çok değerli Sayın Milletvekilimizin de
belirttiği öneri gerçekleştirilirse, esas itibarıyla,
mükellefiyetle ilgili ödevlerini zamanında yerine getiren, vergi borcunu
zamanında ödeyen mükellefe haksızlık etmiş oluruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Şimdi etmiyor muyuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Etmiyoruz, çünkü kesinlikle bu,
kesinleşmemiş ihtilaflı vergi alacaklarını
kapsıyor. 1inci maddeyi konuşuyorum, 2nci maddeye geleceğim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ecri
misil kesin değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ecri misile de geleceğim.
Çok net,
tartışmasız bir şekilde hiç kimse çıkıp burada
1inci madde kapsamına giren alacakların kesinleşmiş kamu
alacağı olduğunu iddia edemez.
Peki, neden getiriyoruz
değerli arkadaşlar? Niye üçüncü bir imkân sağlıyoruz?
Tarhiyat öncesi uzlaşma imkânı var, tarhiyat sonrası
uzlaşma imkânı var, neden üçüncü bir imkân sağlıyoruz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Asıl konu bu.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Esas konu bu.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bakın, şu an
itibarıyla bu şekilde kapsam içerisinde bu tasarının 1inci
maddesinin hedefi olabilecek 70 bin tane dosya mevcuttur, 70 bin tane
ihtilaflı dosya mevcuttur ve bunların çok önemli bir bölümü de
-mükellefler açısından söylüyorum- kendisine haksız rapor
yazıldığını düşünen mükellefler.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Uzlaşsaydı.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Neden? Çünkü, inceleme raporları
yazıldıktan sonra mükelleflerin yüzde 80i uzlaşmayı seçer,
uzlaşma yoluyla o ihtilaf giderilir ve uzlaşma sonucunda ortaya
çıkan vergisini öder. Yargıya gidenlerin çok büyük
çoğunluğu, haklı olduğunu düşünen, vergi idaresinin ya
da inceleme elemanının kendisine haksızlık yaptığını
düşünen mükelleflerdir. Yani yargıda kazanacağına inanan,
kendine güvenen mükellefler -tabii istisnaları olabilir bunun, ben genel
konuşuyorum- bu tür mükellefler yargıya gider, ihtilaf yaratır.
Aksi hâlde kendisinin, vergi mevzuatı karşısında
yazılan raporda belirtilen hususlar açısından vergi
mevzuatı karşısında zayıf konumda olduğunu,
kısmen de olsa zayıf konumda olduğunu düşünen mükelleflerin
hemen hemen tamamına yakını yargıya gitmez, ihtilaf
yaratmaz ve uzlaşma müessesesinin imkânlarını kullanarak bu
meseleyi halleder, bitirir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Uzlaşırlar sonra, öyle mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Uzlaşırlar normal şartlar
altında. Yani şu anda 1963 yılından beri uygulanan sistem
çerçevesinde, bununla alakası yok, genel olarak söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Demek ki onun lehinde uzlaşırlar, müracaat edenin lehinde, öyle mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
Şimdi, şu andaki ihtilaflı dosyaların büyük
çoğunluğunda en azından istatistiki olarak söyleyebiliriz:
Geçmiş dönemlere baktığınız zaman, genelde idarenin
kaybettiği dosyalar, yani mükelleflerin hakikaten kendilerine güvenip
raporlarda, inceleme raporlarında belirtilen hususlar açısından
zayıf gördükleri, kendi açılarından güçlü gördükleri
dosyaları götürüyorlar. Genelde bu dosyalardır. Orada da oran çok
yüksektir, yani idarenin kaybettiği oran çok yüksektir.
Esas mesele şu:
Mükellefler bu amaçla yargıya gidiyorlar. Hepsi iyi niyetli mükellefler,
yani kasıtlı olarak vergi kaçıran mükellefler değil. Onlar
kesinlikle kapsama girmiyor. İyi niyetli, yanlış yorumlamaktan
ya da vergi dairesinin yaptığı hata nedeniyle, inceleme
raporlarındaki hatalar nedeniyle yargıya gitmiş olan mükellefler
yargısal işlemlerin uzaması nedeniyle sıkıntı
içerisindeler; bunu kendileri ifade ediyorlar, her yerde ifade ediyorlar, bunu
sizler de biliyorsunuz; bir yıl, iki yıl, üç yıl, beş
yıl, on yıl hatta zaman zaman. Dolayısıyla, ihtilaflı
olmaktan da kurtulmak istiyorlar. İhtilaflı mükellef konumundan,
görüntüsünden de kurtulmak istiyorlar. Bu şekilde bir hayli mükellef var
ve bunlar da kendilerine bu imkânın sağlanmasını istiyorlar.
Şimdi bazı arkadaşlar diyorlar ki: Efendim, uzlaşma
komisyonları bunları suistimal edebilir.
Değerli arkadaşlar,
bu sistemi yeni getirmiyoruz, 1963 yılından beri uygulanıyor. Ve
diyorlar ki -yine aynı çelişkiyi içeriyor-: Efendim, genel bir oran
koyalım, genel bir sınırlama koyalım, diyelim ki: Yüzde
50sinden fazlasını uzlaşma komisyonları indiremez. Ya da
buna benzer birtakım sınırlandırmalar koyalım. Kusura
bakmayın ama, bu arkadaşlarımızın bu önerilerin
yeterince teknik detayına vâkıf olamadıklarının
işaretidir.
Şimdi, bakın,
uzlaşma komisyonunun önüne bir dosya geliyor. Mükellefin iddiası ne?
Mükellefin iddiası şu: Söz konusu olay, vergiyi doğuran olay,
vergi inceleme raporunda belirtilen vergiyi doğuran olay aslında
vergiden muaftır. Böyle bir iddiası var. Uzlaşma komisyonunun
önüne geldi bu dosya. Vergi cezası alınmış ve vergi
zıyaı olduğu idare tarafından iddia edilmiş, rapor
yazılmış, ihtilaf yaratılmış ve bu çerçevede
mükellef uzlaşma komisyonunun önüne geldi. Hakikaten, uzlaşma komisyonu
baktı ki, gerçekten, vergiden muaf olan, bir vergiyi doğuran olay
için, daha doğrusu, vergiyi doğuran olay olmadığı
hâlde idare tarafından bir vergi alınmış, bunu uzlaşma
komisyonu da tespit etti. Ne yapması gerekiyor? Vergi ve cezaların
tümünü silmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Bunlar da her vergiyle
uğraşan arkadaşlarımızın sürekli
karşılaştığı olaylardır. Ya da 369uncu
madde kapsamında, yani bir yanılma hâli söz konusu. İnceleme
elemanı raporunu yazdı, ama mükellef o konuda daha önce vergi dairesinden
aksi yönde bir görüş almış, bir mukteza almış -bunlar
da çok oluyor- ve uzlaşma komisyonuna hem rapor geldi hem de bu görüş
geldi. Ne yapacak uzlaşma komisyonu? Yani idare ona: Senin bana
sorduğun soru vergi kapsamına girmez. demiş. Ancak, vergi
inceleme elemanı Hayır, girer. demiş. Böyle ihtilaflar
olabiliyor, idarenin kendi içinde de çelişkiler olabiliyor ya da
farklı görüşler ortaya çıkabiliyor. Uzlaşma komisyonu ne
yapacak? Yapması gereken, cezayı tamamen
sıfırlamaktır. Eğer, mükellefle aynı görüşteyse
verginin aslının da tümünü sıfırlamak zorundadır.
Şunu anlatmaya
çalışıyorum: Her dosya ayrı özellik taşır, hiçbir
tanesi birbirine benzemez. Her olay ayrıdır, her olay özeldir, her
olayın, her dosyanın ayrı irdelenmesi gerekir ve ona göre karar
verilmesi gerekir. Siz çok genel bir yaklaşımla eğer bu tür
sınırlamalar -lehte ya da aleyhte, fark etmez- getirdiğiniz
takdirde, esas haksızlığı, esas
yanlışlığı o zaman yapmış olursunuz. Biraz
önce söylediğim örneklerde bu mükelleflere haksızlık yapmış
olursunuz; tam aksi bir örnek de uzlaşma komisyonunun daha katı
davranmasını gerektiren bir dosya geldiği zaman da bu genel
kural nedeniyle de ona verilmesi gerekenden daha fazla bir imkân
sağlamış olursunuz.
Dolayısıyla, 1963
yılından beri nasıl uzlaşma komisyonları bugüne kadar
görevlerini yapmışlarsa bundan sonra da o şekilde görev
yapacaklar, bugüne kadar nasıl davranmışlarsa öyle
davranacaklar, hemen hemen geçmiş tüm iktidarlar döneminde görev yapmış bu uzlaşma
komisyonları ne kadar objektifse o kadar objektif olacaklar. Olayı
böyle değerlendirmek lazım değerli arkadaşlar.
O yüzden, uzlaşma
komisyonlarının ön yargılı davranabileceği,
haksızlıklar olabileceği gibi değerlendirmeleri, ben,
açıkçası çok ciddi bulmuyorum ve bir altyapısı
olduğunu da düşünmüyorum.
Tabii zaman daraldı;
kısaca, bir de 2nci maddeyle ilgili
Dolayısıyla,
özetlemek gerekirse: 1inci madde kesinlikle af değildir. Bazı teknik
düzeltmeler yapacağız, onlarla ilgili önergelerimiz var.
2nci maddede ecri misil
meselesi
Bazı arkadaşlarımız Tamam, 1inci maddede
kesinleşmiş bir kamu alacağı yok ama 2nci maddede
kesinleşmiş bir ecri misil alacağı var. Ona ne diyorsunuz?
diyorlar.
Bakın arkadaşlar,
19 Haziran 2007 tarihinde, hazine taşınmazlarının idaresi
hakkında bir yönetmelik yayınlandı. Bu yönetmelik, ecri misil
rakamlarının takdir ve tespitini belirleyen hususlar da dâhil olmak
üzere birçok yeni düzenleme getirdi. Yani, daha önce uygulanan bir yönetmelik
vardı. Daha önceki -ki bunların sayısı 340 bin, 340 bin
tane ecri misil dosyası vardır- yönetmeliğe göre tespit
edilmiş bir ecri misil rakamı var. Bir vatandaş gitmiş,
hazinenin arazisini işgal etmiş. Hem işgali ortadan
kaldırmak için gerekli çalışmalar yapılırken, bir
taraftan da kira alınıyor biliyorsunuz. Bu kiranın tespiti, ne
kadar alınacağı konusunda daha önce tespit
tutanağında
Aslında, çoğu zaman da gelişigüzel
birtakım rakamlar tespit edilmiş, ama şimdi bu kural
değişmiş, kural daha kapsamlı hâle getirilmiş. Bu
yönetmelik de 19 Haziran 2007 tarihinde yayımlanmış. Kendisine
daha önceki dönemde ecri misil salınan bir kişi, bir fuzuli
şagil şunu söyleyebilir, bu kanun çıksa da çıkmasa da
diyebilir ki: Bu yönetmelik değiştirildi. Daha önceki
yönetmeliğe göre bana bir rakam tebliğ ettiniz, rakam bildirdiniz,
bir kira rakamı, ecri misil rakamı bildirdiniz, ama
belirlediğiniz yöntem değişti, benim lehime hükümler içeriyor
yeni yönetmelik. Dolayısıyla, siz, yeniden ecri misil rakamlarını
belirlemek zorundasınız. diye bir talepte bulunduğu zaman idare
bunu uygulamak durumunda genel hukukun genel kuralı, lehe olan hükümlerin
uygulanması gerektiği kuralı gereğince.
Dolayısıyla, bu
2nci madde ne getiriyor? İşte, bu çerçevede tüm ecri misillerin
yeniden belirlenmesini, yeni yönetmelik gereğince yeniden belirlenmesini
ve düzeltilmesini, eksik olanların yükseltilmesini, fazla olanların
makul seviyeye indirilmesini içeriyor. Oradaki kriterler çok net bakın.
Baktığınız zaman, yeni yönetmeliğin 85inci maddesinin
ikinci fıkrasını
KADİR URAL (Mersin)
Ödeyenler ne olacak, ödeyenler?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
açıp baktığınız zaman,
burada bunu görürsünüz. Dolayısıyla, şu andaki 340 bin
dosyanın şöyle bir özelliği var -büyük çoğunluğunun-
değerli arkadaşlar: Bu 340 bin
dosyanın da çok büyük çoğunluğu AK Parti döneminden önceki
dönemlere ait. Suçlamak için söylemiyorum, tespit olarak söylüyorum sadece,
yani yanlış anlaşılmasın diye.
Şimdi, bakın,
hiçbir düzenleme yapılmadan, mevcut statünün devam ettirilmesi, en çok
fuzuli şagillerin işine yarıyor. Yani, hazine arazisini
haksız yere işgal eden insanların işine yarıyor.
Neden? İşgali yapıyor vatandaş, hazinenin mülkiyetindeki ya
da hükûmet tasarrufu altındaki bir gayrimenkulü işgal ediyor, idare
de çıkartılması için gerekli yazışmaları yaparken
bir anda bir mahkeme kararı, tedbir kararı konuluyor.
Çoğunluğu böyle. Açıp baktığınız zaman bunu
görürsünüz. Tedbir kararı alınca ecri misili de ödemiyor
vatandaş. Hem araziyi kullanıyor, hazinenin arazisini işgal
ediyor kanunlara aykırı bir şekilde hem de kira ödemiyor, ecri
misil ödemiyor. Dolayısıyla, bu sistemin sürmesi onların lehine,
bu sistemin aynen devam etmesi onların lehine. İdarenin görevi
çözmek, çözüm üretmek, hükûmetin, iktidarın görevi.
Şimdi, biraz önce
belirttiğim bu yönetmeliğin verdiği imkânı kullanırken
aynı zamanda acaba bunları da bu haksız uygulamadan
vazgeçirebilir miyizin yollarını aramaktır bu düzenleme.
Dolayısıyla, yeni yönetmelik çıktığı için, yeni
yöntemler belirlediği için af niteliğinde değildir, bu
düzenlemenin zaten yapılması gerekir. Madem böyle bir düzenleme
imkânı söz konusu, o zaman
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
bu haksız uygulamaları ortadan
kaldıralım, bu problemleri çözelim ve daha çok tahsilat yapalım,
şu andaki statünün devamından fayda umanların bu beklentilerini
ortadan kaldıralım.
O nedenle, değerli
arkadaşlar, 2nci madde de ne af kapsamı niteliğindedir ne de
bir yanlışlık içermektedir. Sadece 6ncı
fıkrasıyla ilgili bir tartışma oldu daha önceki
görüşmelerimizde de, onunla ilgili önergemizi de verdik, onu
çıkartıyoruz. Yani bunların
Tabii burada iyi niyetli olanların,
çünkü, belli şartları taşımaları hâlinde,
bunların pazarlıkla kiraya verilmesi, fuzuli şagillerine kiraya
verilmesini öngören bir fıkra vardı, onu çıkarıyoruz.
Bu tartışmalı
konuyu da -ki, buradaki konuşmacıların da bir kısmı
bahsetti- çıkardıktan sonra, ne 1inci maddede ne de 2nci ve
diğer hiçbir maddede, ne af kapsamına girebilecek bir düzenleme
vardır ne de herhangi bir yanlışlık vardır. Elbette,
sonuçta bir tahsilat imkânı ortaya çıkacaktır, ancak bu
düzenlemenin getirilmesinin temel amacı bir tahsilat değildir.
Arkadaşlarımızın
sorduğu bazı sorular oldu, onları tabii burada
değerlendirme imkânımız olmadı, inşallah diğer
maddelerde bunları görüşeceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Canikli.
Şimdi, şahsı
adına söz sırası
Sayın Gülşen Orhan hakkını
Sivas Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalına devretmiştir.
Buyurun Sayın
Açıkalın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Söz süreniz on dakika.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere,
tasarı başlıca üç konuda uzlaşma imkânı getirmektedir
mükelleflere veya kamu ile ihtilaf yaratmış olan kişilere. Bunlardan
birincisi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamında bulunan
vergi, resim, harç, fon, katılma payı ve buna bağlı olarak
kesilmiş bulunan cezalar ve özel usulsüzlük cezalarına
ilişkindir.
İkinci olarak
uzlaşma konusu getirilen konu, ecri misil alacaklarıyla
alakalıdır. İleride ecri misilin ne olduğunu ve nasıl
bir uzlaşma düzenlendiğini açıklamaya
çalışacağız.
Diğer bir konu da yine
213 sayılı Kanun kapsamında olmakla birlikte bankalara
ilişkin, bankaların enflasyon muhasebesinden doğan
zararlarını mali bilançolarına intikal ettirmeleri ve vergi
matrahından indirmelerine ilişkin uzlaşmadır.
Esasen, bilindiği üzere,
uzlaşma müessesesi 213 sayılı Kanunumuzda mevcuttur; hem
tarhiyat öncesi uzlaşma hem tarhiyat sonrası uzlaşma olarak
müesseseleştirilmiş, usulleri, esasları, nasıl
çalıştığı mükelleflerin hakları itibarıyla
belirlenmiştir.
Burada getirilen düzenleme
istisnai bir uzlaşmadır ve tamamen, mükelleflere, şu anda
yürütmekte oldukları ihtilafları yanında ikinci bir imkân
tanınmaktadır. Mükellefler, dilerlerse ihtilaflarını
sürdürebileceklerdir, 213 sayılı Kanun kapsamından doğan
vergi ve alacaklara ilişkin, amme alacaklarına ilişkin olarak
ihtilaflarını sürdürebileceklerdir, dilerlerse bu kanunun
verdiği imkândan yararlanmak suretiyle idareyle uzlaşma imkânına
kavuşacaklardır.
İfade etmek
istediğim önemli bir konu bu 213 sayılı Kanun kapsamındaki
uzlaşmada, belediyelere, özel idarelere, özel idarelerin yetki
alanlarına giren vergi, resim ve harçlarda uzlaşma
yapılmamaktadır.
Diğer bir konu, 344 sayılı
Kanunun 2nci fıkrası gereğince bir ceza tarhiyatına
muhatap olunmuşsa bu da uzlaşma kapsamı dışında
kalmaktadır. Bilindiği üzere, bu, 359uncu maddeye gitmek suretiyle,
359uncu madde kapsamında bir suça muhatap olan mükellef bu kanun
kapsamında uzlaşmadan istifade edemeyecektir.
Yine bu 1inci maddede
dikkati çeken husus idarece yapılmış bir ikmalen tarhiyat, resen
tarhiyat ve idarece tarhiyat söz konusu olmasıdır. Bunların
hepsi, bilindiği üzere, idarenin beyan edilmiş bir matrah üzerinden
vergi incelemesi yapması veya takdire sevk etmek suretiyle yeni bir
tarhiyat yapmasıyla gündeme gelebilecek konulardır ve bunlar üzerine
de mükellefler tarafından yargı mercilerinde ihtilaf
yaratılmış ise mükellef dilerse bu ihtilafını, biraz
önce ifade ettiğim gibi, sürdürmek suretiyle hakkını
arayacaktır mahkemeler nezdinde, yargı nezdinde, dilerlerse bu
ihtilaftan kanunda yazılı şartlar çerçevesinde vazgeçmek
suretiyle yeniden idareyle ihtilaflı oldukları konularda uzlaşma
imkânına kavuşmuş olacaklardır.
1inci madde
kapsamındaki ihtilaflar, biraz önce de ifade edildiği üzere,
yargı mercisinde birikmiş 70 bin adet dosyayı ve 2,3 milyar
YTLlik bir alacağı ilgilendirmektedir. Bu yolla idare hem daha
süratle alacağına kavuşmuş olacak, yargı mercileri de
dosya yükünden kurtulmuş olacaklardır.
Bu uzlaşmanın
diğer uzlaşmadan, yani 213 sayılı kapsamındaki
uzlaşmadan -ister tarhiyat öncesi, ister tarhiyat sonrası
uzlaşmadan- en önemli farklarından bir tanesi, bu uzlaşma
kapsamındaki alacakları idare on sekiz ay içerisinde tahsil
edecektir. Bu, mükelleflere getirilmiş, uzlaşma sonrası
alacağın tahsili bakımından bir kolaylıktır, bir
imkândır.
Diğer bir konu ecri
misille alakalıdır. Ecri misil esasen
Hazinenin mülkiyetindeki veya
mülkiyete konu olmayan hazine emlaki konusundaki idare, normal usul olarak
kiralamadır. Ecri misil, bilindiği üzere, idarenin bir zafiyeti
olarak ortaya çıkar. İdarenin bilgisi, arzusu dışında,
hazinenin özel mülkiyetindeki arazilerin bir nevi işgal edilmesidir ve
işgal karşılığında idarenin elde ettiği
bedeldir ecri misil.
Ecri misli şöyle de daha
açıkça tarif edebiliriz: Hazine taşınmazının idarenin
izni dışında gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya
tasarruf edilmesi sebebiyle idarenin bir zarara uğrayıp uğramadığına
veya işgalcinin kusurlu olup olmadığına
bakılmaksızın, taşınmazın işgalden önceki
hâliyle elde edilebilecek muhtemel gelir esas alınarak idarece talep
edilen bir tazminattır ecri misil.
Bilindiği üzere, hazine
emlakinin yönetimi Maliye Bakanlığına ve onun altındaki
Millî Emlak Genel Müdürlüğüne ait bir görev olarak yürütülmektedir. Burada
iki durum söz konusudur: Bir, idarece takdir ve tespit edilen bedellere
işgalciler herhangi bir şekilde itiraz etmişlerse yargı
mercileri nezdinde veya bugüne kadar herhangi bir ödemede bulunmamışlarsa
bunlar için yeniden bir bedel takdiri yapılmak suretiyle kendilerine
bildirilecek, bu bedelin tespitinde Millî Emlakin çıkardığı
yönetmelik çerçevesindeki kıstaslar dikkate alınacaktır arazinin
konumuna ilişkin. Bu bedeli yine on sekiz ay içerisinde ödediği
takdirde, işgalci idareyle ihtilafını bitirmiş ve hukuki
bir konuma kavuşmuş olacaktır.
Burada hem 213
sayılı Kanun kapsamında hem de ecri misil alacaklarında
taksitlendirmede önemli bir müessese getirilmiştir. O da taksitlendirme
süresinde herhangi bir şekilde aksama olduğu takdirde bu
hakkını kaybetmemesi, mükellefin taksitlendirme imkânından
tamamen yoksun olmaması, ancak aksattığı tutarlara cezai
mahiyette yüzde 5 gibi normal zamdan, faizden daha yüksek oranda bir gecikme
zammı uygulanmak suretiyle taksit imkânını devam ettirmesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu ecri misil davaları da 340 bin adet
dosyayı ve hazinenin 370 bin YTL tutarındaki alacağını
ilgilendirmektedir. Esasen gözden kaçmaması gereken ecri misille alakalı
düzenlemede önemli bir husus da idarenin bugüne kadar bilgisi
dışında işgal edilmiş, hazinenin özel mülkiyeti veya
devletin hüküm tasarrufu altındaki taşınmazlar
bakımından, idareye bildirildiği takdirde, bu işgal ve
birikmiş alacaklar ödendiği takdirde, ayrıca bu yerin
işgalcisine kiralanmasında herhangi bir hukuki engel veya
sakınca bulunmadığı takdirde bu yer pazarlık suretiyle
işgalcisine kiralanabilecektir. Bu maddenin sevk edilmesinin amacı da
önemli ölçüde, bugüne kadar idarenin bilgisi dışında işgal
edilmiş arazilerin işgalcilerine kendiliklerinden idareye
müracaatları hâlinde idareyle hukuki bir kira sözleşmesine
kavuşmalarını sağlamaktır.
Son olarak değinmek
istediğim husus Bankalar Kanunuyla alakalıdır. Bilindiği
üzere Maliye Bakanlığı 2004 yılında çıkarılan
bir kanunla enflasyon muhasebesine ve bilançoların enflasyon düzeltmesine
geçmiştir. Ancak, Bankacılık Düzenleme Kurulu bundan önce, 2001
tarihinde, enflasyon düzeltmesini bir yönetmelikle belirlemiş ve bankaların
bilançolarının daha şeffaf olmasını teminen enflasyon
düzeltmesi imkânını bankalara vermiştir. Bankalar
yapmış oldukları bu enflasyon düzeltmesine ilişkin
işlemleri mali bilançolarına yansıtmışlar ve vergi
matrahından bunları indirmişlerdir. Ancak, bu konu, Maliye
Bakanlığı ile bu tür işlem yapan bankalar arasında
ihtilaf konusu olmuş, idare, davalı olarak gittiği mahkemelerde
bazen aleyhinde bazen lehinde kararlara muhatap olmuştur. Bu
rakamların önemli ölçülere baliğ olması karşısında
bankalar açısından da bunun 2001 yılında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Devamla) -
zarar yazılan tutarın yüzde 65inin kabul edilmesi ve
2001 yılı bilançolarının ve bunu müteakip bilançoların
da buna göre düzeltilmesi suretiyle banka zararlarının uzlaşma
yoluyla halli bu maddeyle imkân dâhiline getirilmiştir. Bu da bankalar
açısından, finans kesiminin en önemli müesseselerinden biri olan
bankacılık kesimi açısından, hem banka değerleri hem
özellikle yabancı sermayenin bankalara olan alakalarının kötü
görünümünü önlemek adına böyle bir ihtilafın yine böyle bir
uzlaşmayla sonuçlandırılmasının yararlı
olacağını takdirlerinize sunuyorum.
Tasarının,
ülkemize, Bakanlığımıza hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Açıkalın.
Kocaeli Milletvekili
Sayın Azize Sibel Gönül, konuşma hakkını Balıkesir
Milletvekili Sayın İsmail Özgüne devretmiştir.
Buyurun Sayın Özgün. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL ÖZGÜN
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
tabii, burada, özellikle muhalefete mensup sözcü
arkadaşlarımızı dikkatle dinledik. Tasarıyla ilgili
yaptıkları eleştirilerden, esasen tasarının buraya
getirilmesinde ciddi bir gerekçe olmadığını, vergi
tahsilatlarının düştüğünden dolayı bu
tasarının buraya getirildiğini, tasarı getirilirken çok
aceleci davranıldığını, alelacele getirildiğini
Bu gibi birtakım tenkitlerde bulundular.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimin başında öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bu
tasarının en temel özelliği, amacı, mükelleflerle idare
arasında doğan ihtilafların ortak bir noktada uzlaşarak
kamu vicdanını zedelemeksizin sona erdirmek, kamu
alacağını garanti altına almak ve yargı
organlarıyla gelir idaresi arasında yığılmış
olan dosyalardan kurtulmak ve böylece bir uzlaşmayı sağlamak.
Tasarının genel amacı, temel amacı bu.
Şimdi, ihtilaflı
dosyalar ne kadar diye baktığımızda, dava
açılmış 70 binin üzerinde dosya olduğunu biliyoruz. Bu
dosyaların toplam büyüklüğü nedir diye
baktığımızda da yine 2 milyar YTLnin üzerinde bir
meblağı ifade ediyor. Bu durum dikkate
alındığında, tasarıyla yapılmak istenen gayet net
bir şekilde ortada durmaktadır. Konuyu yanlış yorumlara
girerek sağa sola çekmeye gerek yok.
Özellikle Vergi Usul
Kanununun 344üncü maddesinde ifade edildiği şekliyle, bilerek,
kasıtlı bir şekilde vergi kaçakçılığına
sebebiyet veren, sahte ve yanıltıcı fatura, belge kullanan,
defterlerini gizleyen, çift defter tutan, bu gibi kasıtlı sebeplerle
vergi zıyaına sebebiyet veren suçlardan dolayı kendisine vergi
cezası ve ilave vergi tarh edilmiş olan bu mükellefleri
kapsamamaktadır. Ama, burada yapılan konuşmalarda sanki vergi
kaçakçılarına, sahte belge kullananlara bir af getiriliyormuş
gibi bir ima söyleniyor. Bu kesinlikle tasarı içerisinde değildir.
Bu, muhalefetin iddia ettiği gibi bir af yasası da değildir.
Çünkü, tasarı incelendiğinde görüldüğü gibi burada
kesinleşmiş olan vergi cezaları, vergi alacakları bu
tasarının içerisinde yoktur. Dolayısıyla, burada, bir vergi
affından da söz etmemiz mümkün değildir. Yapılmak istenen,
sadece, ihtilaflı olup şu anda ihtilafı devam eden mükelleflere
bir yeni uzlaşma imkânı getiriliyor. Vergi Usul Kanunumuzdaki
uzlaşma müessesesinin ne olup ne olmadığını da benden
önce konuşan arkadaşlarımız burada ifade ettiler. Tarhiyat
öncesi, tarhiyat sonrası uzlaşmalar, bunlar hep bizim Vergi Usul
Kanunu içerisinde yer almış olan hususlardır. Şimdi
yapılmak istenen, bunlara ilaveten yeni bir uzlaşmanın vergi
idaresiyle mükellefler arasında sağlanmasına fırsat vermeye
yönelik bir tasarıyı burada görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bu, tasarının tabii bir tarafı, 1inci maddesi. 2nci maddesiyle
ilgili olarak da ödenmemiş olan ecri misil alacaklarının,
yükümlülerin, bunların bu alacaklarının bu yükümlülerden tahsil
edilmesi için bir uzlaşma gündeme getiriliyor ve takdir komisyonları
kanalıyla yeniden bir yapılandırmaya gidilecek, böyle bir imkân
sağlanmış olacak.
Görüldüğü gibi burada
yapılmak istenen, bugüne kadar tahsil edilememiş,
uzlaşılamamış, birikmiş dosyalardan bir an evvel
kurtulmak ve oradaki alacakların da bir an evvel tahsil edilmesi yoluna
gidiliyor. Gayet mantıklı ve uygulanabilir bir kanun
tasarısı önümüze getirilmiş bulunuyor. Yoksa burada Cumhuriyet
Halk Partisini temsilen konuşan değerli arkadaşımızın
söylediği gibi Vergi tahsilatları düşüyor. Bu telaş
içerisinde böyle bir tasarıyı buraya getiriyorsunuz. gibi bir
yaklaşım tabii ki fevkalade yersizdir.
Burada bizim
konuşmalarımıza, Sayın Başbakanın grupta
yaptığı konuşmalara atfen, çok pembe tablolar
çizildiğini sayın sözcü ifade ettiler. Biz pembe tablolar çizme
peşinde değiliz. Biz rakamlar neyse, devletin rakamları neyse,
gerçekler neyse onu burada konuşuyoruz.
Uluslararası sermayeden
Türkiyenin aldığı pay 2002 yılında 1 milyar dolar
idi, hâlbuki 2007 yılına geldiğimizde 22 milyar dolar
olmuş. Şimdi, bu, size göre pembe tablo olabilir. Ama rakam,
Türkiyenin nereden nereye geldiğini söylüyor.
Millî gelir yetmiş dokuz
senede 181 milyar dolar iken, beş sene içerisinde 320 milyar dolar buraya
eklemişiz. Bu, devletin rakamı. Şimdi pembe tablo mu demek
gerekir buna?
Kamu net borç stokunun
gayrisafi millî hasılaya oranı 2002de yüzde 78, şimdi
geldiğimiz noktada yüzde 40 civarında.
Esnaf dükkânını
kapatıyor, esnaf sıkıntıda. deniliyor. İşte,
esnafın ne kadarı dükkân kapatmış ne kadarı
açmış onu da söyleyeyim: 2002 ile 2007 yılı arasında
918 bin esnaf tescil yaptırmış, işe
başlamış. Yine aynı dönem içerisinde 521 bin esnaf
kapatmış. Kapatan mı çok, açan mı çok? Mukayese
ettiğimiz zaman hemen hemen yarı yarıya. Esnafa 2002
yılında verilen kredinin faizi yüzde 59, şimdi yüzde 13. Yine,
2002 yılında esnafa kullandırılan toplam kredi 153 milyon
YTL, 2007 yılında verdiğimiz kredi 2.7 milyar YTL.
Şimdi bunlar, bugün,
Sayın Başbakanın grup toplantısında ifade ettiği
konular. Bunlar Türkiyenin gerçekleri. Bunlar Hükûmetin kimin yanında
olduğunu gayet açık bir şekilde gösteren rakamlar. Biz, burada
Türkiyenin gerçeklerinden bahsediyoruz ve ülkemizi aydınlık
yarınlara taşıma noktasında nereden nereye geldiğimizi
bu rakamlarla gayet net bir şekilde ifade ediyoruz.
O bakımdan, bu
tasarının buraya gelmesindeki asıl neden, yargı
mercilerinde bulunan yüklü dosyaların -70 bin dosyadan bahsediyoruz- bir
an evvel sonuca kavuşturulması, daha fazla sürüncemede kalmadan, bu
henüz netleşmemiş olan ihtilaflı kamu alacaklarının
bir an evvel ortadan kaldırılıp hazineye gelir kaydedilmesi ve
bu işin garanti altına alınmasıdır. Buradaki temel
amaç budur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL ÖZGÜN
(Devamla) - Vergi Usul Kanunumuz içerisinde bu uzlaşma konusu vardır,
ta 1963 yılından beri uygulanmaktadır, yeni de uygulanan bir
şey değildir. O bakımdan bu kanun tasarısının
şu anda devletle, hazineyle ihtilaflı durumda olan vergi
mükelleflerimiz açısından iyi olacağı, hazinemiz
açısından da iyi olacağı düşüncesiyle
tasarının hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özgün.
Sayın milletvekilleri,
Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış, 14/02/2008 tarihli
65inci Birleşim tutanağında yer alan Getirin
Yunanistanın bir hafta önce getirdiği kanunu, biz oy birliğiyle
destekleriz. biçimindeki ifadesini düzeltmek için İç Tüzükün 58inci
maddesine göre söz istemişlerdir. Kendisine söz vereceğim.
Buyurun Sayın
Çalış.
Süreniz üç dakika.
IX.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, 14/2/2008
tarihli 65inci Birleşim tutanağında yer alan
konuşmasında geçen bir ifadeyi düzeltmek amacıyla
konuşması
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken
hepinize saygılarımı, hürmetlerimi arz ediyorum.
14/2/2008 günü 65inci
Birleşimde vakıflarla ilgili yasanın 25inci maddesinin metinden
çıkarılmasıyla ilgili önergemiz üzerinde söz aldım.
Önergeyi metinden çıkarmamızın gerekçelerini gayet açık bir
şekilde ortaya koyduk. Bu önergeyle azınlık vakıflarına
uluslararası faaliyet imkânı veriliyor, uluslararası işbirliği
imkânı veriliyor, uluslararası yardımlaşma imkânı
veriliyor. Bu imkânların ortadan kaldırılması için bu
25inci maddenin metinden çıkarılmasını istiyoruz ve
konuşmamızın tamamına bakıldığı zaman,
zaten ne demek istediğimiz gayet açık bir şekilde görülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu Yasa, Lozanın ruhuna aykırıdır,
mütekabiliyet, karşılıklılık esasına
aykırıdır diyoruz. Niye? Yunanistan, Türk
azınlığına ne hak veriyorsa biz de bunu verelim diyoruz,
ama burada şunu da belirtiyoruz, Rum lobisi, Avrupa Biriliğinin
arkasına sığınmış, talepleri bitmiyor diyoruz ve
devamında değerli arkadaşlarım, bir hafta önce
çıkardıkları yasanın Türk
azınlığının taleplerini
karşılamadığını, Türk
azınlığının sıkıntılarını
gidermediğini belirtiyoruz. Hatta, Türk kelimesini kullanmalarına
bile fırsat vermediğini, imkân sağlamadıklarını
açık açık belirtiyoruz ve bunun için değerli arkadaşlar,
biz Yunanistanın çıkardığı bu kanunun tamamına
karşıyız. Zaten bu sizin getirdiğiniz yasaya
karşı olmamızın gerekçelerinden biri de bu kanuna
karşı olmamızdır. Onun için bu metnin Getirin
Yunanistanın bir hafta önce getirdiği kanunu, oy birliğiyle
karşıyız. olarak düzeltilmesini, Getirirseniz
desteklemeyeceğiz. şeklinde kayıtlara geçirilmesini talep
ediyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çalış.
Birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma saati: 19.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
109 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (Devam)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının tümü
üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Asil
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu
kanun kapsamına giren ihtilaf konusu alacakların tutarı ne
kadardır? Yapılacak uzlaşmalar sonunda beklenen tahsilat
tutarı ne kadardır? Bu konuda Genel Kurulu
aydınlatırsanız memnun oluruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Paksoy
Sayın Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Antalyada
tahsis dışı işgal edilen alanlarla ilgili suç duyurusu
yapılmışken tarım arazisi işgali gibi ecri misil
uygulayacak mısınız? Sungate de bu işgalci firmalardan
birisi midir? Sulakyurt çiftçimizin ecri misili bu yılki kuraklık
nedeniyle ödeyemediği için elinden icra yoluyla traktörü
alınıyor. Çiftçiye ceza, yandaşa refah olarak mı
dönüştürülecek? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Orhan
AHMET ORHAN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının yürürlüğe girmesiyle
muhakkak diğer amaçların dışında hazineye gelir elde
edilmesi düşünülmektedir. Kısacası, bu uygulama ile ne kadar
gelir elde etmeyi ve ne kadar gelirden vazgeçmeyi planlıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın
Bulut
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Birinci sorum: 2007
yılı içinde, vergi mahkemelerinde kaç adet vergi davası açılmıştır?
2007 yılında kaç dava sonuçlanmıştır? Sonuçlanan bu
davalardan kaçı mükellef lehine, kaçı idare lehine
sonuçlanmıştır.
İkinci sorum: Bu kanun
tasarısıyla, vergisini ödeyen vatandaş ödemeyen
karşısında bize göre mağdur ediliyor. Bu mağduriyeti nasıl
telafi etmeyi düşünüyor Maliye Bakanlığı?
Üçüncü sorum: Bu şekilde
ihtilaflı olduğu söylenen 70 bin dosya olduğu gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Bu dosyalar içerisinde,
büyüklüğüne göre ilk 10 sırada kimler var? Lütfen, açıklar mısınız?
BAŞKAN Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
çoğunluğunuz ile yasaları çıkarıyorsunuz. Yalnız,
vatandaşımıza karşı biz de hesabını vermek
durumunda kalıyoruz. Aynı şartlar içerisinde faaliyet gösteren,
faizle para alıp, mülkünü satıp vergisini ödeyen
vatandaşlarımıza bu yasayı nasıl izah etmemizi tavsiye
edersiniz bizlere?
Ayrıca, 301i
geciktirdiğiniz, sivil anayasayı geciktirdiğiniz için ikinci
cumhuriyetçi takımla ortaklığınız bozuldu. Bu yasa
için siyasi ortaklarınız kimlerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bal
ŞENOL BAL (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: Bu tasarı, vergisini düzenli ödemeyen veya ödeme gücü
olduğu hâlde ödemeyenler için midir, yoksa gerçekten ödeme güçlüğü içinde
olanlar için midir?
İkinci sorum:
Antalyada, kendilerine tahsis edilen hazine alanlarının
dışında hazine arazilerinin işgal edildiği kamuoyuna
yansımıştır ve suç duyurusunda bulunulmuştur.
Örneğin Rixos firmasının, şirketinin böyle bir hazine arazisi
işgali var mıdır? Bu ve benzeri kuruluşlar bu kanundan
faydalanacaklar mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sayın Başkan, Sayın Bakan; bugüne kadar, kamu
alacaklarının tahsili için birçok defa böyle bir yola başvurulmuş
bulunmaktadır. Bu uzlaşma usulleri ile kamu alacaklarının
alınmasında neden başarılı
olunamamıştır? Bu kanunla ne kadarının tahsil
edileceği tahmin edilmektedir? Bu, dolaylı bir af anlamı
taşımıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Ural
KADİR URAL (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
çıkarmakta olduğumuz bu kanundan yararlanacaklar içerisinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyesi milletvekillerimiz ve bakanlarımız veya
birinci derece, ikinci derece yakınları, yani çocukları, hanımları,
anaları, babaları, kardeşlerinin şirketleri var
mıdır? Var ise hep beraber bu kanundan yararlanacak
milletvekillerinin, bakanların, birinci ve ikinci derecede
yakınlarının özel ve tüzel şirketlerini bu kanunun
hükmünden çıkarılmasını sağlayacak bir madde ekleyemez
miyiz? Yani bu kanundan Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda oy
hakkı olan hiç kimse, birinci, ikinci derecede yakınlarının
ve şirketlerinin yararlanmaması konusunda bir madde ekleyemez miyiz?
Sözlü olarak cevap verilemez ise yazılı olarak cevabınızı
arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Sayın Bakanım, bu yasa teklifiyle uzlaşma,
taksitlendirme ve değerlendirme gibi yeni düzenlemelerle
karşımıza gelmiş bulunuyorsunuz. Daha dün net bir
şekilde tavize karşı cesaretli tavırlar sergileyen bir
Bakan olarak bu çelişkinin sizin tarzınızla ve
davranışlarınızla uyuşmadığını
tespit etmiş bulunuyoruz.
Bu vesileyle birinci sorum:
Vergisini zamanında ödeyen mükellefler için bir jest var mı? Yoksa,
onları da bu yasayla ayartmış olacak bir düzenlemeye imza
atmış olabilir miyiz?
İki: Ecri misil
borçlarında, özellikle ecrimisil, tapulu veya tapusuz devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki taşınmaz mallara habersiz yapılan
işgal olup bu işgal ya tecavüz ya da vatandaşın ihbarı
durumunda kiralanması veya vergilenmesi kanunca yapılmaktadır.
Bugün bu kapsamda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Maliye
Bakanı, ne yapıp edip gene soru-cevap faslında yerinde
oturmadı, ona dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
AKP adına
konuşmacılar, getirilen tasarının, kesinleşmiş
alacakları kapsamadığı için bir af yasası
olmadığını ifade ettiler. Tasarıda, ikinci
uzlaşma olarak öngörülen uzlaşmada, birinci uzlaşmanın
altına düşüleceğine dair bir hüküm yer almamaktadır.
Mükellefler, vergi ve cezalarda önceki uzlaşmada kabul etmedikleri bir
rakamın altına düşüleceğini garanti etmeden niçin davadan
vazgeçsinler? Bakanlık olarak yasa çıktıktan sonra idareye
birinci uzlaşma rakamlarının altına düşüleceğine
dair yazılı ya da sözlü bir talimat vermeyi düşünüyor musunuz?
Gerçek böyle olacağına göre, yaptığınız iş
yine dolanarak bir af yasası çıkarmış olmuyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanımıza sormak istiyorum: Bir şekilde vergisini ödemeyip asli
vatandaşlık görevini yerine getirmeyen ancak
sağladığınız uzlaşma kolaylığıyla
vergi kaçırıp, sahte fatura düzenleyip haklarında adli
işlemler başlatılan ve devam eden kişi ve kurumları bu
yasa tasarısıyla mükâfatlandırmış olmayacak
mısınız?
Öte yandan, diğer arkadaşlarımız
da ifade ettiler, vergisini zamanında ve tamamı tamamına büyük
fedakârlıklarla ödeyen mükelleflerinize bu anlayış çerçevesinde
uzlaşarak önümüzdeki dönemlerde tahakkuk edecek vergilerinden, devletin
vatandaşlarına adil davranması anlayışından hareketle,
bir indirim ve ödeme kolaylığı yapmayı düşünecek
misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, Balıkesir ilinde, vergi
denetmenleri esnafları dolaşıyorlar Beyanlarınız az,
30 milyar liralık, 40 milyar liralık fatura kesin,
matrahınızı yükseltin. diye baskı yapıyorlar.
Vermeyenlere, bütün eşyalarını, bütün mallarını tek
tek saydırıp envanter sayımı yaptırarak vatandaşa
işkence yapıyorlar.
Soruyorum ben: Siz zaten
büyük marketleri savunuyorsunuz. Açılan bir büyük market iki yüz
esnafın kapatılmasına sebep oluyor. Balıkesirin en önemli
caddesi Millî Kuvvetler Caddesinde, insanlar çeklerini, senetlerini
ödeyemedikleri için sattıkları dükkânlarında kiracı olarak
oturmak zorundalar.
Soruyorum: Bu konuda bu
baskıyı kaldırmayı düşünüyor musunuz? İşçi
emeklilerinin yirmi altı aylık enflasyon farklarını ne
zaman ödeyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; efendim, aslında, biraz evvel yapılan
konuşmalarda, görüşmelerde, gerek lehte gerek aleyhte yapılan
görüşmelerle birçok sorunun cevabı verilmiş durumdadır. Ben
birkaç şeyin yine cevabını vereceğim. Bunun
dışında cevap veremediğim sorular varsa onları da
yazılı bildireceğim.
Evet, sorulan sorulardan,
ihtilaf konusu vergi aslı yaklaşık 700 milyon YTLdir.
Diğer taraftan, hangi mükelleflerin davadan vazgeçeceği
bilinmediğinden net bir gelir tahmini yapılamıyor. Bunun
yanı sıra, dava aşamasında da olsa, mükelleflere
ilişkin bilgi verilmesi mahremiyet ihlali olacağından
mükelleflerin açıklanması tabii ki mümkün değildir.
Evet, bu yasa,
konuşulduğu gibi, kesinleşmiş borçları
kapsamamaktadır. İhtilaflı alacaklarda ilk aşamada tahsilat
durmaktadır. İlk mahkemede davayı kaybeden mükelleflerden
tahsilat yapılmaktadır. Bu yasa, aynı durumdaki mükelleflere
aynı imkânı tanımak açısından, daha önce tahsil edilen
tutarların iadesini öngörmektedir. Vergisini zamanında ödeyen
mükellefle ödemeyen mükellef açısından bu yasada herhangi bir fark
yoktur.
Evet, envanter
çalışmaları tüm ülkede yapılmaktadır. Burada amaç,
mükelleflerin cari dönem denetimlerinin yapılmasıdır.
Dolayısıyla idarenin yaptığı denetimlerin baskı
olarak nitelenmesi mümkün değildir.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
BAZI KAMU ALACAKLARININ UZLAŞMA USULÜ İLE TAHSİLİ
HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere (beyana dayanan
vergilerde bu tarihten önce verilmesi gereken beyannamelere) ilişkin olup
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla; 4/1/1961 tarihli
ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ikmalen, re'sen ve
idarece tarh edilen vergi, resim, harçlar, fon payı ve bunlara
bağlı vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük cezaları ve
özel usulsüzlük cezalarından, vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri
ve Danıştay nezdinde dava açma, ilgisine göre itiraz ve temyiz
süreleri geçmemiş veya ihtilaflı olup kanun yolu tüketilmemiş
bulunanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden
ayın sonuna kadar aynı Kanunun uzlaşmaya ilişkin
hükümlerine göre uzlaşma talep edilmesi ve uzlaşma sonucu tahakkuk
eden vergi, resim, harçlar, fon payları ile bunlara bağlı vergi
ziyaı cezaları ile usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük
cezalarının ve bu madde kapsamında yapılan uzlaşma
tarihine kadar hesaplanacak gecikme faizlerinin, ilk taksidi uzlaşma
tutanağının düzenlendiği ayı takip eden aydan
başlamak ve 18 ayda 18 eşit taksitte tamamen ödenmek
şartıyla uzlaşmaya konu tutardan kalan alacakların
tahsilinden vazgeçilir.
(2) 213 sayılı Kanunun 23/01/2008 tarihli ve 5728
sayılı Kanunla değişik 344 üncü maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata
ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel
usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim
ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
(3) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat
öncesi uzlaşma talebinde bulunulmuş, henüz uzlaşma günü
verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşmanın
vaki olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin
kabulü için henüz süresi geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma
talepleri, 213 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.
Şu kadar ki mükelleflerin, bu madde hükmünden yararlanmak istemeleri halinde
kendilerine tayin edilen uzlaşma gününde bu taleplerini yazılı
olarak beyan etmeleri zorunludur. Uzlaşmanın vaki
olmadığına dair tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü
için henüz süresi geçmemiş olan mükellefler ise dava açma süresi içinde
yazılı başvuruda bulunmak, dava açmamak ve nihai teklifte
yazılı tutarı kabul etmek koşuluyla bu madde hükmünden
yararlanabilir.
(4) Mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için tarh
edilen vergi, resim, harçlar ve fon payları ile kesilen cezalara
karşı dava açmamaları, açılmış davalardan
uzlaşma tutanağını imzaladıkları tarihte
vazgeçmeleri şarttır. Uzlaşma tutanağını
imzalayan mükelleflerce davadan vazgeçme dilekçeleri uzlaşma komisyonuna
verilir ve bu dilekçelerin komisyona verildiği tarih, ilgili yargı
merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili yargı
merciine gönderilir.
(5) Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan
ve açtıkları davalardan vazgeçen mükelleflerin, ihtilafları ile
ilgili olarak daha önce verilmiş ve kanun yolu tüketilmemiş kararlar
uyarınca, taraflara tebliğ edilip edilmediğine
bakılmaksızın işlem yapılmaz. İhtilafa ilişkin nihai kararın
kesinleşmiş olması halinde bu madde hükmünden
yararlanılamaz. Bu takdirde kesinleşmeye ilişkin kararların
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla taraflardan
birine tebliğ edilmiş olması şarttır.
(6) Bu madde kapsamında
uzlaşma sağlanan alacaklara ilişkin taksitlerin, süresinde
ödenmemesi ya da eksik ödenmiş olması halinde, süresinde
ödenmemiş veya eksik ödenmiş taksit tutarı; son taksit ödeme
süresi sonuna kadar, ödenmeyen ya da eksik ödenen taksitin son taksite ait
olması halinde ise bu tutara son taksiti izleyen ayın sonuna kadar
her ay ve kesri için ayrı ayrı % 5 oranında, tahsil tarihine
kadar geçen süre için ise 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre
gecikme zammı tatbik edilerek ödeme emri tebliğine gerek
kalmaksızın aynı Kanun hükümlerine göre cebren takip ve tahsil
edilir.
(7) Bu madde kapsamına giren tutarlara karşılık
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış
tahsilâtlar, bu madde kapsamında uzlaşılan tutarlara ve
hesaplanan gecikme faizlerine 6183 sayılı Kanunun 47 nci maddesine göre
mahsup edilir ve fazla tahsil edilen tutarlar red ve iade edilir.
(8) Bu madde hükümlerinden yararlanılarak ödenecek alacaklara
taksit sürelerinde ödendiği sürece gecikme zammı hesaplanmaz.
(9) Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye ve madde kapsamında yapılacak başvuruların
süresini bir aya kadar uzatmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, kanun tasarısının 1inci maddesi üzerinde de
toplam 17 milletvekilimizin aynı anda Başkanlığa
ulaşmış şahsı adına söz talepleri
bulunmaktadır.
Şimdi şahsı
adına konuşacak milletvekillerinin konuşma
sırasını belirlemek üzere kura çekilecektir: Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili; Kerim Özkul, Konya Milletvekili. Bir de yedek çekiyorum: Ayhan
Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili.
Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susamda.
Buyurun Sayın Susam.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. 1inci madde
hakkında aldığım bu sözle ilgili olarak hem grubum hem
şahsım adına huzurlarınızı saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun
tasarısıyla ilgili olarak tasarının tümünde ve maddelerinde
tabii ki konuşulacak bir çok şey var. Ama bazı konuşmalar
ortaya koydu ki, bu kanunla ilgili olarak ülkenin içinde bulunduğu
ekonomik durumu da birazcık konuşmak gerekecek. Çünkü bu kanun
tasarısıyla Bakana sorulan sorularda, 700 bin YTLlik bir tahsilat
gerçekleşeceği söylendi. Yani Türkiyenin temel sorunu bu değil.
Bu Meclis, eğer vergiyle ilgili bir şeyler konuşacaksa, önce
Türkiyede adaletli bir vergi sistemi oluşturmayı konuşmalıdır.
Ben beş yıl önce
birlik başkanıydım. Sayın Maliye Bakanı
birliğimize gelmişti. Ben de kendisine Dokuz Eylül Üniversitesi ile
esnaf ve sanatkârların ortaklaşa hazırladığı bir
rapor sunmuştum. Sayın Ulusoy da o zaman İzmir Defterdarıydı.
Demiştim ki: Türkiyede vergi reformu yapabilecek çoğunluğa
sahip bir iktidar oluşturdunuz. Bu iktidar olarak lütfen adil bir vergi
reformu yapınız ve bu reformu yaparak vergi tabanını
genişletiniz, adil hâle getiriniz ve vergiyi de hep verenden değil,
adil bir şekilde toplumun tüm kesiminden alınız.
40-45 milyon seçmeni ve o
kadar vergi sahibi olması gereken bir potansiyel var Türkiyede, ama
yaklaşık 2 milyon 700 bin civarında mükellef var. Bu
mükelleflerden vergi alınıyor Türkiyede ve verginin
yaklaşık yüzde 70i dolaylı vergilerden oluşuyor. Adil
olmayan bir vergi sisteminin temelinde bu yatıyor. Geri kalan
kısmında da beyan usulüyle vergi veren kurumlar ve mükelleflerden
vergi alınıyor.
Değerli arkadaşlar,
vergi sistemi, bir kere, adil, kolay olmalıdır. Az önce konuşan,
AK Parti Grubu adına bu yasayı savunan arkadaşımız
dedi ki: İşte, bu vergi sistemini anlayamamış
olanların art niyetli olmadan yapmış oldukları hatalardan
kaynaklanarak bu vergi sisteminde doğan uzlaşmaları affetmeye çalışıyoruz.
Demek ki, şu an
Türkiyede yürürlükteki vergi sistemi anlaşılabilir bir vergi sistemi
değil, kolay bir vergi sistemi değil, eşitlikçi bir vergi
sistemi değil, adil bir vergi sistemi değil. O zaman, bu Meclis, bu
gece yarılarına kadar, çok sınırlı sayıda
uzlaşma noktasında, niteliği, çapı ve şekli belli
olmayan bir yasayla mı, yoksa, bu kadar kahir ekseriyetle Mecliste
çoğunluk oluşturan AKPnin getireceği bir vergi reformunu mu
konuşmalıydı? Tabii ki vergi reformunu
konuşmalıydı.
Değerli
arkadaşlarım, ama, maalesef bunu yapamıyorsunuz. Neden? Çünkü,
ekonomideki dengelerin, yapacağınız bir vergi reformuyla altüst
olacağından korkuyorsunuz. Çünkü, ekonomideki
programınızı IMF ve Dünya Bankası endeksli
yapıyorsunuz. Çünkü, koyduğunuz bütçedeki kalemlerde, eğer bir
reform sonucunda bir şaşma olursa nasıl hesap veririz diye
korkuyorsunuz, onun için reform yapamıyorsunuz. Ama, korkunun ecele
faydası yok. İşte, bugün getirdiğiniz yasa
tasarısının nedeni de, bütçede, 2007 yılında vergi
tahsilatlarında gerekli başarıyı gösteremediğiniz
içindir. Bu başarı gösterilemediği için ve 2008de de bu
ekonomik krizle gidecek dönemde gene vergide gerekli tahsilatı
yapamayacağınız için, hızla, uzlaşmada yapılacak
bir değişiklikle, acaba, piyasadan acil bir para toplar, bu bütçedeki
gerçekleştiremediğimiz oranı ortadan kaldırır
mıyız diye düşünüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bugün bu kanun konuşulurken bana sordular,
herhâlde size de sormuşlardır. Dediler ki: Sayın Başkan,
acaba esnafın vergileri de affedilecek mi? Sigorta borçları
affedilecek mi? BAĞ-KUR borçları affedilecek mi? Basında
okuyoruz, bir aftan bahsediyorlar, acaba onlar da affedilecek mi? diye
sordular, sizlere de sormuşlardır. Ben de onlara, bu kanun
tasarısı o değil, ama, ben inanıyorum ki, esnafın
derdini anlayan Meclisteki sağduyulu milletvekilleri buna destek vereceklerdir,
biz bu öneriyi getireceğiz dedim. Az önce bir arkadaşımı
dinledim -Balıkesir milletvekiliydi sanıyorum- bugün Sayın
Başbakanın konuşmasından özet alarak Türkiyede esnaf çok
iyi durumda. dedi. Türkiyede esnaf kötü diyorlar. Nerede kötü? dedi. Açılan
dükkân sayısıyla kapanan dükkân sayısı arasındaki
farka bakın; açılan daha fazla. Bunu söylemek için ya esnafın
içine hiç girmemiş olmak lazım ya da körü körüne iktidarın
uygulamalarını desteklemek lazım.
Değerli arkadaşlar,
esnaf kan ağlıyor. Gidiyor musunuz hiç çarşılara? Gidiyor
musunuz hiç küçük sanayi sitelerine? Dün ben esnafları ziyaret
ettiğimde, Kemeraltına gittiğimde yaprak
kımıldamıyordu. Bir saat tamircisi saat üçte ne dedi biliyor
musunuz: Şu ana kadar 2,5 liralık tamirat yaptım. Diyebilirsiniz
ki saate tamir mi edilebilir? Yanında kasap vardı, siftah
yapmadım dedi.
Değerli arkadaşlar,
sanayi sitelerinde üretim yapan esnaflarımız ciddi bir
sıkıntı içerisinde, KOBİlerimiz sıkıntı
içerisinde, işte bugün az önce konuşan arkadaşlarımız
söyledi, tekstilcilerin en büyükleri sıkıntı içerisinde.
Siz, uygulanan ekonomik
politikanın ciddi bir şekilde Türk ekonomisinde üretenleri yok
ettiğini, bu ekonomik politika sonucunda insanların iş yerlerini
kapatmak zorunda kaldığını biliyorsunuz ama söyleyemiyorsunuz.
Bugün yapmamız gereken
hemen, acil bu esnafların üzerindeki vergi yüklerini azaltmaktır.
Birincisi, istihdamın üzerindeki vergi yüklerini azaltmaktır.
Sayın Bakana sordum Yüzde 5 2008de indireceğiz. dedi; yetmez, ama
onu bekliyoruz.
Hipermarket yasasıyla
ilgili burada konuştum. Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı yoktu
Adalet Bakanımız vardı. Kendisi Antalyadan gelenlere
hipermarket yasası ne zaman çıkacak. dediklerinde, telefon
açıp, Sanayi Bakanına sormuştu ve bize burada söz vermişti
Ocak ayının sonunda gelecek. diye, değil mi Sayın
Bakanım? Ama gelmedi, gelemez, getiremezler, çünkü bu kanunla ilgili
olarak onlara lobi yapan çeşitli kesimler var. Getirirlerse de kuşa
çevirmiş olarak getirirler.
Değerli
arkadaşlarım, bu uygulanan ekonomik politika, tamamıyla
dışa bağımlı, büyük sermayenin ve yabancı
sermayenin ekonomik çıkarlarını uygulayan bir ekonomik
politikadır. Bu politikanın yerine, Türkiyede, esnafın,
sanatkârın, üretenlerin, KOBİlerin, sanayicinin önünü açacak,
reformlar yapacak ve o reformları hayata geçirecek bir anlayışa
ihtiyaç var. Şu yüce Parlamento bunu gerçekleştirmelidir. Onun için,
vergiyle ilgili, acilen bir vergi reformuna, istihdamın üzerindeki
yüklerin düşürülmesine, hipermarket yasasının acilen
Parlamentoya getirilmesine, ulusal bir KOBİ politikası uygulanarak,
KOBİlerin finansman desteği başta olmak üzere, onlara destek
verilmesine ihtiyaç var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) Size oy verip buraya gönderen insanlar, hep bu
saydığım insanlar. Siz, onlardan oy alarak buralara geldiniz.
Eğer o aldığınız oyların
karşılığını vermezseniz, yarın, bu
Parlamentodan o sokaklara gittiğinizde, bunun hesabını zor
verirsiniz. Onun için, bu yasada açıkça bir eksiklik vardır.
Bugün konuşmamız
gereken yasa, Türkiyede, adil, eşitlikçi ve uygulanabilir, kolay, basit
bir vergi yasasıdır.
Bu duygularla,
huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Susam.
Gruplar adına ikinci
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Sayın Ertuğrul Kumcuoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gündemimizde bulunan
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının 1inci maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve önerilerini ifade etmek üzere
huzurunuzdayım.
Değerli
arkadaşlarım, kanunun genel gerekçesine
baktığımızda diyor ki: Hazırlanan tasarıyla,
ihtilaflı alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak
birinci amaçtır. Vergicilikte, kamu yönetiminde, maliyede esas olan,
istisnai tedbirler yerine, normal tedbirlerle devletin bütçesini
denkleştirmek, iki yakasını bir araya getirmektir. Hâlbuki,
burada, istisnai bir usule başvurulmaktadır. Bu, belli bir ölçüde,
Türk gelir idaresinin ben devletin masraflarını normal yollarla
karşılayamıyorum, yeni icatlar getirmek durumundayım.
demesidir, belli bir ölçüde aczin ifadesidir. Ben, başta Sayın Bakan
olmak üzere,Türk bürokrasisinin, maliye bürokrasisinin seçkin mensuplarına
bu konuda dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum. Bu bizi rencide
ediyor.
İkinci husus, diyorlar
ki: Biz mahkemelerin iş yükünü azaltacağız. Biraz da tabii
vergi dairelerinin iş yükünü azaltmak durumundalar. Ama bu amacın
fazla iddialı olduğu kanaatindeyim. Şöyle ki: Burada ifade edildiğine
göre iktidar milletvekilleri tarafından, 70 bin dosya ihtilaflı. Bir
uzlaşma komisyonu, 3 kişiden kurulu bir uzlaşma komisyonu bir
günde sabahtan önce iki uzlaşma, öğleden sonra iki uzlaşma yapsa
ve Türkiyede beş yüz tane uzlaşma
komisyonu olsa bu 17 bin iş günü gerektirir bu işi halletmek
için. 17 bin iş günü 7 hafta demektir. Gelir vergisi beyannamelerinin
verildiği mart ayıyla, birinci taksitinin toplandığı
mart ayıyla, kurumlar vergisi beyannamelerinin verildiği nisan
ayı gibi sıkışık bir dönemde beş yüz uzlaşma
komisyonu kurup 3 bin kişiyi bu işle görevlendirmek fiilen mümkün
olmayacak kadar da zor bir iştir.
Bunu neden anlatıyorum?
Şunun için anlatıyorum: Demek ki bu kanunun amacı bu
değildir. Bunun arkasında başka bir amaç vardır. O amaç nerede
mi saklıdır? Hükûmetin buraya sevk ettiği kanunun 1inci
maddesinin ikinci fıkrasında saklıdır. Bu Hükûmet bu
tasarıyı huzurlarınıza sevk ettiği zaman, Türkiye
Büyük Millet Meclisine, 1inci maddenin ikinci fıkrasında 213
sayılı Kanunun 344üncü maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata da bu kanun
uygulanır. diyordu. Ama bu neydi? Bu Kanundan istifade edilmesi istenen
kimseler kimlerdi? Gelin, Kanunun ilgili maddesine bakalım: Defter ve
kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar; defter, kayıt ve
belgeleri tahrip edenler veya gizleyenler; muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar;
defter, kayıt ve belgeleri yok edenler; belgelerin asıl veya
suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler; belgeleri
sahte olarak basanlar
Yani, hilekârlar, sahtekârlar, Hükûmetin bu yüce
Meclise sevk ettiği tasarının içinde vardı. Geçen gün
burada ellerinizi kaldırıp, indirirken Bir saniye şurada
tutun. dedim. Belki de bundan rencide oldunuz, ama Plan ve Bütçe
Komisyonundaki 35 kişi bunu yaptı ve bu hükmü bu metinden
çıkardı. Şimdi, acaba bu hükmü bu yüce Meclisin önüne sevk eden
değerli bakanlarımızın yüzleri kızarıyor mu,
yoksa şu anda karşımızdaki koltuklar o vazifeyi yapıyor
diye boş ver mi diyorlar, merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, vergiciliğin iki temel kuralı vardır:
Bunlardan birincisi objektifliktir, ikincisi şeffaflıktır. Bu
huzurunuza getirilen kanun vergiciliğin temel ilkesi olan objektiflikten
uzaktır. Çünkü vergi uzlaşma komisyonunu toplayacaksınız,
mükellefle karşı karşıya kalacaksınız, ellerinizi
uzatacaksınız -Saldım çayıra Mevlam kayıra- ne
uzlaştıysanız onu alacaksınız, yani, olay subjektif.
İkincisi, şeffaf değil.
Şimdi, Maliye
Bakanımız bu kanunla kendisine yetki alıyor. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye
Bakanı yetkilidir. Bu kadar
Ama, uzlaşmaya ilişkin, Vergi Usul
Kanununun ana maddelerine gittiğiniz vakit Bu işler yönetmelikle
yapılır. diyor. Ne demek yönetmelik? Resmî Gazetede ilan edilecek.
Yani, siz, ben, herkes, uzlaşmada nasıl usul ve esaslar
uygulandığını bileceksiniz. Şimdi vatandaş
uzlaşmaya gidecek, uygulanacak usul hakkında hiçbir fikri yok. Maliye
Bakanı oturmuş, o akşam kural belirlemiş, kuralı bir
kendisi biliyor bir de uzlaşma komisyonundaki kişiler biliyor. Böyle
demokrasi olur mu? Yani, böyle demokrasi olur mu? Yani, vatandaş
uzlaşmaya giderken koyun, ama bazıları şanslı!
Şimdi bakın,
objektiflik hususuna gelince: Maalesef, mevcut Hükûmetimiz çoktandır
objektiflikten uzaklaştırıyor vergi kanunlarını. Ne
yapıyor? Evvela bir salma usulü getirdiler vergi
barışı. dediler, vergisini vermiş olan, beyannamesini
vermiş olan vatandaşa gittiler Sen yeni bir beyannameyle artır
vergini, matrahını, artırmazsan incelemeye alırız.
dediler. Bunun adı ilkel vergiciliktir, salma usulüdür. Sonra, bir
adım ileri gittiler, ne yaptılar? Vergi dairesine vergi beyannamesini
getiren vatandaşın vergi beyannamesine baktı vergi memuru Yok
canım, senin bu kadar vergi vermen yanlış, sen daha çok vergi
vermelisin. Git, yeniden doldur da gel. dedi ve vergicilikte dolma usulü
diye bir metot getirdiler. Şimdi de bu kanunla kanka usulü vergicilik
yapıyorsunuz. Çünkü yapacağınız iş son derece
subjektif; hangi komisyonda hangi üyeye hangi talimatı vereceğiniz,
hangi mükelleflere ne tür torpil geçileceği konusunda hiçbir garanti yok.
Düz vatandaşlar okkanın altına, bizimkiler suyun yüzeyine
Onun
için, uzlaşma müessesesi, böyle, topluca uygulanacak bir müessese
değildir.
Sayın Bakanım
-Maliye Bakanımız yok ama diğer bakanlarımız burada-
merak ediyorum, bu kanunu bu kadar paldır küldür, bu kadar alelacele,
Maliye teşkilatının yükünün en ağır olduğu mart ve
nisan aylarına sokuşturmak için özel bir gayret içinde bulunan
Sayın Bakanımız bu kanuna olan ilgisini birdenbire niye
kaybetti? Acaba, 1inci maddenin ikinci fıkrasında yapılan
değişiklik onun hevesini kırmış olmasın? (MHP
sıralarından alkışlar) Bilmiyorum, cevabını
verecek olan kendisidir.
Bir de bakın
değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; bu kanunda temel bir
zafiyet var. Bu kanunun 1inci maddesinin birinci fıkrası diyor ki:
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna
kadar aynı Kanunun uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre
uzlaşma talep edilmesi hâlinde uzlaşmadan istifade edilir. Ama,
Maliye Bakanlığının uzlaşmaya çağırmak için
herhangi bir zaman sınırlamasıyla kayıtlı olup
olmadığına dair bir hüküm yok burada. Ne olacak?
Uzlaşmayı üç ay sonraya, altı ay sonraya, üç sene sonraya
atarsanız hiçbir müeyyidesi yok, hiçbir kuralı yok. Vatandaş
dilekçesini verince uzlaşma hakkını elde edecek, fakat idare,
uzlaşma için herhangi bir zaman sınırlamasına
kayıtlı değil. Böyle şey olmaz. O zaman, siz,
bazılarının uzlaşmasını öne
alırsınız. Onlar yarından itibaren vergilerini, tamam,
uzlaştıkları miktarı ödemeye davet edilirler, berikisini
altı ay sonraya alırsınız, ona altı aylık bir
zaman kazandırırsınız. Böyle subjektif vergicilik olmaz, böyle
subjektif vergicilik yapılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Onun için, Maliye Bakanının, yapacağı bu
düzenlemelerde bu hususlara riayet etmeleri gerekir.
Bir de, burada, bu hüküm var,
arkadaşların dikkatini çekiyorum:
vazgeçme dilekçeleri uzlaşma
komisyonuna verilir ve bu dilekçelerin komisyona verildiği tarih, ilgili
yargı merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili
yargı merciine gönderilir. diye bir ibare var. Burada bürokrat
arkadaşlara teklif ediyorum: Bu dilekçeleri tek nüsha almayın, çift
nüsha alın. Herhangi bir şekilde tek dilekçe kaybolduğu zaman,
vatandaş Ben davadan vazgeçme dilekçesi vermedim. diyerek sizi
müşkül duruma sokabilir. Bunlardan ikisini de ıslak imzalı çift
dilekçe alın. Dilekçelerden birini mahkemeye gönderirken bir tanesini
dosyanızda tutun ve böylece kendinizi garantiye alın. Yoksa, ileride,
politikacılar sizi kaderinizle baş başa
bırakıverirler, zararlı çıkarsınız.
Efendim, bu duygu ve
dileklerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kumcuoğulu.
Gruplar adına üçüncü
söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın
Nezir Karabaşta. (DTP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Karabaş.
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerine
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
vergiden bahsediyoruz. Ancak, hem Hükûmetin hem grupların hem de tüm
milletvekillerinin çeşitli zamanlarda bahsettiği yüzde 50 kapsam
dışı, yüzde 50 kaçak, yüzde 50 denetim dışı kesimin
olduğu bir ülkede vergiden bahsediyoruz. Şimdi, bir defa, toplumun
yüzde 50sinin denetim altında olmadığı bir ülkede
vergiden, adaletten, adaletli vergi toplamadan bahsetmek zaten mümkün
değil.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, bir ülkede insanlar vergisini, yaptığı ticaretten,
yaptığı işten devlete ödemesi gereken
kısmını neden ödemez? Bunun üç nedeni vardır:
Birincisi: O ülkede konulan
vergiler, vergilerin oranı, insanlara Bu kadar ödeyeceksin. denilen
miktar doğru, haklı ve kişinin gücüne göre
konulmamıştır, kişi o vergiyi ödeme gücünde değildir.
İkincisi: O ülkede
uygulanan vergi politikaları ve yasalardan dolayı, bir kesim ticaret
sahibi, bir kesim kazanç sahibi, yasalardan kaynaklı olarak, yasalardaki
boşluklardan yararlanarak veya sürekli çıkarılan aflardan yararlanarak
çıkar elde edip, devlete ödemesi gereken vergiyi vermemektedir.
Üçüncüsü ve en önemlisi:
Toplumda, kazancının bir kısmını, o ülkede, o ülkenin
vergi yasalarında, o ülkenin hukukunda, adaletinde düzenli ve adaletli bir
bölüşümün olmadığına, verdiği verginin bir
kısım vatandaş tarafından verilmediğine
inandığı için veya devlete verdiği vergilerin yerinde ve
toplumsal amaçlar için kullanılacağına inanmadığı
için vergi vermemektedir.
Şimdi, bir devlet ve
onun parlamentosu bu üç kesimi de dikkate alarak yasalar çıkarmak
zorundadır. Bu üç kesimin de o güne kadarki düşüncesini, vergi
vermeme nedenlerini, üzerinde düşünerek, tartışarak ve bunu
ortadan kaldırmanın yollarını bulma durumundadır.
Yoksa, bir şekilde, bu saydığım nedenlerden dolayı
toplumda vatandaşın bir kesimi vergisini vermeyecektir.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, daha önce de dile getirildi; birçok önemli yasa Meclisin gündemine
getirilmesi gerekiyorken, Hükûmetin çok önemsediği Vakıflar
Yasası ve ar-ge yasasının bir kısmı görüşülüp
sırada bekliyorken, bu yasanın, bir anda öne
çıkarılmasının nedeni ve gerekçeleri var, bunun izah
edilmesi gerekiyor. Bunun izahı mahkemelerde yığılan
dosyalar olamaz, bunun izahı, süren davalardan bazı kesimlerin
mağdur olduğu şeklinde iddia edilemez. Eğer mahkemelerdeki
yığılan dosyalardan bahsediliyorsa, bu doğrudur. Bazı
kesimlerin vergi yasalarından kaynaklı mağdur olduğu da
doğrudur. Ancak, bu mağduriyet bir anda doğmuş ve bir anda
Meclisin gündemine getirilmezse büyük zararlara neden olacak, telafi
edilmeyecek gerekçeler değildir.
Değerli milletvekilleri,
verginin adil ve eşit dağılımı ve vergi tahsilinde de
adalet ve eşitlikten bahsettik. Şimdi, yasada belirtilen ve dava
konusu olan kişiler, şirketler, kurumlar kimlerdir? Türkiyede zaten ezilen, vergisini veremeyecek durumda
olan, sürekli de mağdur edilen kesimin vergisini erteleme, dava açma, bu
davayı yürütme veya bu davayı sürüncemede bırakma
şansı var mı? Burada adı geçen, burada zikredilen, burada
kapsama alınacak kişiler, şirketler, tüccarlar çeşitli
vesilelerle ve gerekçelerle dava açabilen, davasını sürüncemede
bırakabilen, davanın sonuçlanmasını erteleyebilen ve dava
sonuçlanmış olsa bile tebliğini erteleyebilecek kesimlerdir.
Şimdi, şu
söyleniyor: Mahkemede yığılan dosyalar
Peki, bu dosyalarla
ilgili bugüne kadar ne tür işlem yapıldı, neden
sonuçlandırılmadı veya bu dosyaların sonuçlandırma
aşamasında olan sayısı kaçtır ve ne şekil
sonuçlanması düşünülüyor? Şimdi, bu yasaya ve bu yasanın
mantığına, yasanın getiriliş biçimine ve acelesine
baktığımız zaman Hükûmetin geçmişte de bu, sadece bu
Hükûmetle ilintili değil- hükûmetlerin üzerinde ve bugün de Hükûmetin
üzerinde ağırlığı olan, Hükûmetin üzerinde baskı
yapma gücü olan kesimlerin, firmaların, şirketlerin beklediği ve
zorladıkları bir yasadır.
Şimdi, Sayın Bakan
cevabında 700 milyon YTLlik bir tahsilat beklendiğinden bahsetti. Bu
doğru, beklenti olabilir, rakamlar da ona yakın olabilir. Ancak,
bizce önemli olan, bu 700 milyon YTLlik beklenti kamunun, vergi dairelerinin
ne kadarlık miktarından düşüldükten sonra kalan miktardır?
Yani, bugün bu durumda olan, davası süren veya hâlâ dava
aşamasına gelmemiş, hâlâ işlemi süren dosyalarla ilgili
mevcut miktar, rakam nedir? Bunun ne kadarından vazgeçilecek ki, 700
milyon YTL gelir elde edilmesi düşünülüyor? Bizce önemli olan, hem bizim
açımızdan hem bu Meclis açısından hem de Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları açısından önemli olan budur. Yani,
Hükûmet, bu getirdiği yasayla, hangi kesimlerin ne kadarlık vergi borçlarından
-bu ihtilaflı olabilir, mahkemede olabilir- ne kadarından vazgeçiyor,
bu önemlidir. Çünkü bu yasayla elde edilecek gelirle bir kısım
gelirden vazgeçilecek. Bu kısmın nasıl belirleneceği, bu
kısmın ne kadar olacağının da izah edilmesi, hem bu
Meclise izah edilmesi hem de halka izah
edilmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
bizler şunu söylüyoruz: AK Parti Hükûmeti sürekli şu iddiada
bulunuyor; 2002den bu yana toplumsal yaşamda, sosyal yaşamda,
ekonomide birçok gelişme sağladıklarını, birçok sorunu
çözdüklerini söylüyorlar. Biraz önceki konuşmacı da dile getirdi; o
zaman biz, bu Hükûmetten şunu bekliyoruz: Türkiyede kayıt
dışını ortadan kaldıracak, Türkiyede vergi adaletini
sağlayacak yasaları bir an önce bu Meclise getirin, tüm gruplar, tüm
milletvekilleri bunu birlikte çıkaralım, kayıt dışını
ortadan kaldıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
Vergisini vermeyenlerin
sürekli yasalardan, Hükûmetle, bürokrasiyle, çeşitli katlardaki insanlarla
ilişkilerinden dolayı vergiden kaçanların vergi
kaçırmalarına engel olalım ve tabii, en önemlisi,
çıkaracağımız vergi yasalarıyla en altta olan, sürekli
ezilen, vergisini ödeyemeyen, bunun için kepengini kapatan esnafın
vergisini de gözden geçirip onu o mağduriyetten kurtaralım.
Bu düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Karabaş.
Şahıslar adına
söz talepleri vardır.
İlk söz Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçayda. Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarında alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısının belki de en tartışmalı maddelerinden
birisi 1inci madde. Plan ve Bütçe Komisyonunda da yine en fazla
tartışmalar ve üzerinde en fazla değişiklikler yapılan
maddelerin başında 1inci madde geliyor. Ve tabii bu kanun
tasarısının başından beri tartışılan
bir husus, bunun bir af olup olmadığı. Özenle, af
olmadığı ısrarla vurgulanıyor ve biz de ısrarla
bunun bir af niteliğinde olduğunu düşünüyoruz. Çünkü getirilen
tasarı bir nizadan parasal bir bedel karşılığı
vazgeçmektir. Ee buna af demeyeceksek o zaman adını mutlaka
koymamız gerekiyor ve kesinleşip kesinleşmemesinin o kadar
önemli olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki 1inci
madde kesinleşmeyen vergi alacaklarına ilişkin olmakla birlikte
2nci maddesi de kesinleşen vergi alacaklarına ilişkindir. Demek
ki bu kanunun ruhunda kesinleşip kesinleşmemesi o kadar bir önem arz
etmemektedir. Kaldı ki biraz sonra 2nci maddede görüşecek
arkadaşlarımızın da dile getireceği gibi, AKP Grubunun
da bu konuda tereddütleri olduğunu biliyoruz. Öncelikle, ikinci
fıkra, 344üncü maddenin ikinci fıkrasına atıfta bulunarak
bu ikinci fıkra uyarınca uzlaşma hakkından
yararlanabileceği şeklinde bu tasarı getirilmişti Hükûmet
tarafından. Daha sonra, bu, komisyonda kapsam dışı
bırakıldı ve uygulanmayacağı dile getirildi ve daha
sonra da yine Vergi Usul Kanununun 124üncü maddesini de bu kapsama dâhil etme
gayretlerini gösteren teklifleri de biraz önce gördük. Vergi mahkemesinde dava
açma süresini geçtikten sonra da düzeltme talepleri reddolunanları da bu
kapsama alma gayretleri
Yani, özetle, bu maddenin böyle özel hükümler
taşıyan bazı düzenlemeleri bu maddeye ilave etme gayretlerini
görüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bir de, tabii, 23 Ocak 2008 tarihinde 5728 sayılı Kanunla Vergi Usul
Kanununun 344üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
birleştirilmek suretiyle değiştirilmişti. Fakat, vergi
uzlaşmalarını düzenleyen Vergi Usul Kanununun ek 1 ve ek
11inci maddelerindeki 344üncü maddenin ikinci fıkrasına atıfta
bulunan parantez içi hükmündeki üçüncü fıkrası ifadesi ikinci
fıkrası olarak değiştirilmediği için her ne kadar bu
tasarının 1inci maddesinin ikinci fıkrasında sahte fatura
düzenleyenlere ve vergi kaçakçılarına uzlaşma yolunu kapatan
husus bu tasarı için düzeltilmişse de fakat Vergi Usul Kanunu
hükümlerinde bu 5728 sayılı Kanun uyarınca yapılan
değişikliğin gereği ek 1 ve ek 11inci maddelerin parantez
içi hükmü değiştirmediği için, yine de Vergi Usul Kanununun
359uncu maddesinde sayılan fiilleri işleyenlere de vergi
uzlaşması yolu açıldığı konusundaki tereddütlerin
de giderilmesini diliyoruz. Zannediyorum ona ilişkin önergeler de gündeme
gelecek.
Bu düşüncelerle
sözlerime burada son veriyor, muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Şahıslar adına
ikinci söz
Konya Milletvekili Sayın
Kerim Özkul, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgüne
hakkını devretmiştir.
Buyurun Sayın Özgün. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İSMAİL ÖZGÜN
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 1inci maddesinde
kişisel söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tasarının tümü üzerinde yaptığım kişisel
konuşmamda da söylediğim gibi, bu tasarının 1inci maddesi,
tabii ki önemli bir konuyu gündeme getiriyor. Şu anda yargı
safhasında olan henüz netleşmemiş, ihtilaflı durumda
bulunan vergi alacaklarının bir uzlaşma yoluyla neticeye
bağlanması ve yargıda bulunan aşağı yukarı
70 bin civarındaki dosyanın tasfiye edilmesi ve 70 bin dosyada
aşağı yukarı 2 milyar YTL olan toplam alacağın da
bir şekilde, ne kadarı tahsil edilebilirse, bunun neticeye
bağlanması ve böylece hem yargı
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) 700 milyon YTL
İSMAİL ÖZGÜN
(Devamla) Evet, 700 civarında olduğu söyleniyor.
bu dosya yükünden
kurtulmuş olacak hem de ihtilaflı olan bu vergi alacakları
neticeye bağlanmış olacak.
Bu 1inci madde, bunu içeren,
bu konuyu gündeme getiren bir maddedir ve maddenin (1)inci
fıkrasında bu uzlaşmanın ne şekilde
yapılacağı orta yere konuyor. on sekiz ayda on sekiz eşit
taksitte bir ödeme imkânını eğer ihtilaflı durumda olan
mükellefler istedikleri takdirde bu ödeme imkânına sahip olacaklar ve
ihtilaflı alacaklar da tasfiye edilmiş olacak.
Burada (2)nci fıkra
üzerinde konuşuldu, arkadaşlar, her konuşan gündeme getirdi.
Orada Vergi Usul Kanununun 344üncü maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca vergi zıyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin
vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel usulsüzlük
cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim, harçlar
hakkında bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı ifade
edilmektedir. 344üncü maddenin ikinci fıkrası nereye atıf
yapıyor, ona baktığımız zaman, 359uncu maddede yazılı
fiillerle ilgili vergi zıyaından bahsediyor. Onlar nelerdir? Defter
ve kayıtlarda muhasebe hileleri yapmak, defter ve kayıtlarda
belgeleri tahrip etmek veya gizlemek, sahte ve yanıltıcı belge
düzenlemek ve kullanmak, çift defter tutmak. Bu gibi hâllerden kaynaklanan
vergi zıyaı zaten bu kapsam içerisinde değil, yani
konuştuğumuz tasarının içerisinde değil. Bu
bakımdan, sanki burada, bu tür yapılan fiillerden dolayı
çıkan vergi ve cezalar affediliyormuş gibi bir havanın buraya
getirilmesi doğru değildir.
Tabii burada söylememiz
gereken bir husus da on sekiz ayda on sekiz eşit taksitte ödeneceğini
söyledik. Eğer ödemede bir gecikme olursa, ödemede bir aksaklık
olursa o vakit ne olacak? Oraya da bir hüküm getirmişiz. Yine, on sekiz
aylık süre içerisinde kalmak kaydıyla ödemesi geciken taksitler için
her ay yüzde 5 fazlasıyla bir ödeme imkânını vermektedir. 1inci
madde aşağı yukarı bunları ifade etmektedir.
Biraz önce burada
konuşan değerli bir arkadaşımız, benim bir önceki
konuşmamda esnaf ve sanatkârlarla ilgili söylediğim
2002
yılından 2007 yılına gelinceye kadar ne kadar esnaf iş
yerini kapatmış, ne kadar esnaf iş yeri açmış? diye
burada bir rakam söylemiştim. 2002 ila 2007 yılları
arasında 918 bin esnaf iş yeri açmış. Bunlar devletin resmî
rakamları. Aynı süre içerisinde de 521 bin esnaf kapatmış.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Onu anladık, ikinci sefer söylüyorsun.
İSMAİL ÖZGÜN
(Devamla) Şimdi bunu söyledim diye Bunları söylemek için
esnafı tanımamak lazım, esnafın durumu nedir onu bilmemek
lazım. gibi birtakım ifadeler kullandılar. Ben, esnafı en
iyi tanıyanlarınızdan birisiyim. Yıllarım esnafın
içerisinde geçti. O kesimden gelen birisiyim ve bugün de her
toplantılarına katılıyorum, kendilerini iş yerlerinde
ziyaret ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL ÖZGÜN
(Devamla) Esnafın hangi durumda olduğunu, 2002 yılı
öncesindeki durumu neydi, bugünkü durumu neydi onları gayet iyi
bilenlerdenim.
Esnaf ve
sanatkârımız için Hükûmetimiz çok önemli adımları
atmıştır, yapılması gerekenleri bugüne kadar
yapmıştır. İşte, rakamını bir kez daha
söylüyorum: 2002 yılında faiz oranı yüzde 59 iken 2007de yüzde
13e gelmiştir. Bu yeterli midir? Değildir. Daha da
aşağıya çekmek gerekir.
Yine, kullandırılan
kredi miktarı 153 milyon YTL iken bugün 2,7 milyar YTLdir. Bu yeterli midir
derseniz, bu da yeterli değildir. Tabii ki bu da
artırılmalıdır. Esnafın bu taleplerini biliyoruz ve
onları da inşallah zaman içerisinde yerine getireceğiz.
Hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Hayırlı
akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Çek, senet ödeniyor mu?
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) Enflasyon kaçtır?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özgün.
Şimdi 1inci madde
üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
Beş dakika soru,
beş dakika cevap.
Sayın Ural
Yok.
Sayın Öztürk...
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tasarının genel
gerekçesinde, tasarıda yapılan düzenleme ile Mükellefle idare
arasında doğan bu ihtilafları mükellefle ortak bir noktada
uzlaşılarak kamu vicdanını zedelemeksizin sona erdirmek
amaçlanmaktadır. denilmektedir. Mükelleflerin hukuk devletinde
yargıya başvurmaları nasıl oluyor da kamu
vicdanını zedeliyor? Açıklarlarsa sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Akcan...
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz önce Sayın Sanayi
Bakanımız oturumda idi, biz cevabımızı alamadık.
Sayın Maliye Bakanımıza yeniden sorma ihtiyacı
hissediyorum: Sayın Bakan, 2007 yılı içinde vergi mahkemelerinde
kaç adet vergi davası açılmıştır? 2007
yılında kaç dava sonuçlanmıştır? Sonuçlanan bu
davalardan kaçı mükellef lehine, kaçı idare lehine
sonuçlanmıştır?
İkinci sorum: Bu kanun
tasarısıyla vergisini ödeyen vatandaş, ödemeyen
karşısında gerçekten mağdur edilmektedir. Akıl bu
tanımı gerektirir. Bu mağduriyeti telafi etmek şarttır
diye düşünüyoruz. Siz de düşünüyor musunuz? Eğer
düşünüyorsanız nasıl telafi edeceksiniz?
Bu şekilde,
ihtilaflı 70 bin dosya bulunduğu söyleniyor. Bu dosyalardan, miktar
olarak en yükseği göz önüne alınmak suretiyle, ilk on dosya kimlere
aittir lütfen açıklar mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Asil...
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Bakanım,
madde gerekçesinde İhtilaflı dosyaların tasfiye edilerek
yargı mercilerinin iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmaktadır. denilmektedir.
Son beş yılı aşkın süredir iktidarda olan partiniz
AKP, yargının iş yükünü azaltacak doğru tedbirleri niçin
almamıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Cengiz...
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Sayın Bakanım, bu Kanunun 1inci maddesine göre,
uzlaşmaya girebilmesi için vergi, resim, harç gibi konularda dava
açılmaması veya açılmışsa mükellefin bu davadan
vazgeçmesi gerekmektedir. Özellikle, Çanakkaleden arayan bir
vatandaşın şöyle bir açıklaması var, dedi ki
vatandaş: Bana, takip ettiğim kadarıyla, emsallerim baz
alındığında ödemem gereken verginin 3 katı
civarında bir vergi tahakkuku yapıldığını, bunun
da mutlaka vergi dairesinden ve Maliyeden bir teknik hatadan, yanlış
hesaplamadan kaynaklandığını düşünerek dava
açmış bulunmaktayım ve bu gibi konularda eğer ben davadan
vazgeçersem, 3 kat vergi ödemek zorunda kalacağım. Böyle teknik
hatalardan dolayı olabilecek davalarla ilgili geri çekmeden bir
çıkış kapısı Maliye Bakanımız bulabilir mi?
diye Çanakkaleden böyle bir sual geldi, bunu iletiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana)
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanımıza sormak istiyorum: İşsizlik, Türk ekonomisinin en
büyük açmazlarından birisidir. Bu nedenle, kapanan her iş yerinin
istihdama darbe olarak görülmesi gerekmektedir. İşsiz
sayısının 10 milyonlu rakamlara ulaştığı
ülkemizde kepenk kapatan her firma, işsiz ordusuna yeni neferlerin
katılmasına neden olmaktadır. Sadece Adana Adliyesinde
işten çıkarılan işçiler tarafından işveren
aleyhine her gün ortalama on beş dava açılmaktadır. Bu hususlar
çerçevesinde işveren kesiminin istihdama daha fazla katkısını
sağlamak için ödeyemedikleri ve kartopu gibi büyümüş olan
BAĞ-KUR ve SSK primlerine de benzer bir uzlaşma
kolaylığı getirecek misiniz? Ayrıca, Hükûmet olarak söz
verdiğiniz SSK prim indirimlerini ne zaman yerine getireceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yunusoğlu
SÜLEYMAN LATİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
adrese dayalı nüfus sayımıyla birçok belediyemizin
nüfusları düşmüş ve dolayısıyla, İller
Bankası kanalıyla almış oldukları paylar da
düşürülmüştür. Oysa belediyelerimiz, 2008 yılı bütçelerini
Bakanlığa sunmuş ve onay almışlardır.
Dolayısıyla belediyelerimiz, bırakın bu onay
dolayısıyla kendi programlarını uygulamayı, personelinin
maaşlarını dahi veremez durumda kalmışlardır.
Acaba belediyelerimizin bu mağduriyetlerini uzlaşma usulüyle ortadan
kaldırmayı düşünür müsünüz?
BAŞKAN - Sayın
Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Öztürk
Mükelleflerin yargıya başvurmaları vicdanı yaralıyor.
diye kanundan yahut da gerekçesinden bir şey okuyup Buna
katılıyor musunuz? diye sordu. Değerli Öztürk, biz
mükelleflerin yargıya başvurmalarını kanuni hakları
olarak görüyoruz. Yani kanunen kendilerine tanınmış bir hak, ne
vicdanı yaralar ne de herhangi bir kimseyi rahatsız eder. Bir
insanın kanuni hakkını kullanması gayet tabiidir, onun
hakkıdır. O bakımdan, bizim, Maliye Bakanlığı
olarak, Hükûmetimiz olarak anlayışımız budur, kanunlarda da
bu böyledir.
Sayın Akcan Kaç
kişi dava açmış, kaç kişinin davası neticelenmiş,
kaç kişinin Maliye lehine davaları neticelenmiş? diye bana
sordu. Takdir edersiniz ki benim şu anda onlarla ilgili bilgiler
yanımda yok, bunları yazılı olarak bildireyim.
Bir de Ödeyen ve ödemeyen
arasında bir adaletsizlik olmuyor mu? diye sordu. Değerli
milletvekilleri, bu bir af kanunu değildir. Bir defa burayı
açıklıkla söyleyelim. Bu, yargıya intikal etmiş ve 70 bin
civarındaki dosyayı ilgilendiren bir kanun. O da şu: Yargıya
intikal etmiş, yargı devam edip gidiyor, ne kadar süreceği kimse
tarafından da bilinmiyor. Şimdi, bu 70 bin kişiye diyoruz ki:
İsterseniz -yani tamamen ihtiyari- gelin, biz sizin için tekrar bir
uzlaşma yapalım ve bu uzlaşmada uzlaşmayı yapacak
komisyonlar Vergi Usul Kanununa göre tespit edilmiş uzlaşma komisyonları.
Yıllardır bu uzlaşma komisyonları bu kanuna göre
çalışan komisyonlardır. Yani kırk beş yıllık
bir uygulama söz konusu. Yani bunlar için yeni komisyon oluşturulacak,
yeni bir
Böyle bir şey de yok. Onun için kimse spekülasyon yapmasın.
Bazıları için söylüyorum ben. Gelecekler
Ödeyenle ödemeyen bunun
arasında yok çünkü bir vergi incelemesi yapılmış. Vergi
incelemesi sonrasında, mükellefle maliye arasındaki ihtilafta
yargıya gidilmiş. Yani bu adamlar, vergisini ödemeyen kimseler
değil, vergisi ödenmiş ama bunlar ihtilaflı olan durumlar.
Yargıya intikal etmiş olanlara yeniden bir uzlaşma
kapısı açılıyor. Bu kapıda kırk beş
yıldan beri uygulanan uzlaşma komisyonları tarafından
aynı şekilde değerlendirmeler yapılacak.
İlk 10 dava kime ait?
diyorsunuz. Şu anda, ilk 10 dava kime ait veyahut da ilk 10da kim gelecek
onu bilmiyorum çünkü yargıya intikal etmiş 70 bin dava var, onlardan
hangileri? Sırasına göre mi gelecek, kendi kafasına göre mi
gelecek, nasıl gelecek, onu da bildiğimiz yok. O bakımdan, ilk 10u
şu anda söylememiz mümkün değil, bilmemiz de mümkün değil.
Sayın Asil Son beş
yılda madem niye böyle bir tedbir alınmadı? diye soruyor. Biz
tedbirlerimizi alıyoruz, tedbirler alınıyor ama zaman zaman da
bir birikim söz konusu oluyor. Bu birikimden mükellefler de bizar oluyor,
mahkeme kapılarını git gel, git gel; müşavirlerini
götürüyorlar, avukatlarını götürüyorlar, dilekçelerini veriyorlar.
Biz, şimdi, yargıda ihtilafı bulunan vatandaşımıza
bir kapı açıyoruz, işlerini daha kolay halledebilmek için gelin
bir uzlaşma daha yapın diyoruz. Zaten, bundan önce, herkesin bir
uzlaşma hakkı var, o uzlaşma hakkını kullanan var,
kullanmayan var, kullanıp anlaşamayanlar var. Biz, şimdi, onun
gibi bir uzlaşma kapısı daha açıyoruz,
vatandaşımıza hizmet için de yapıyoruz bunu. O
bakımdan, yani ikide birde, her yıl, her yıl yapılması
mümkün olmayan konular bunlar. Şimdi, 70 bin dava da birikmiş, gelin
size bir imkân daha açalım, diyoruz. Yoksa kimsenin, senin vergini
affettim, bunu affettim
Böyle bir şey de söz konusu değil.
Gelinecek, uzlaşma komisyonunda tekrar uzlaşılacak.
Şimdi, burada Sayın
Cengiz de sordu: 3 kat bize tahakkuk yapıldı. diyor. 3 kat tahakkuk
değil de 3 kat vergi cezası vardır, herhâlde o oldu.
Çanakkaleden mükellefimiz Sayın Bakanımız, bize bir
çıkış kapısı olur mu? diyor. Şimdi,
çıkış kapısı bu kanunun içinde var. Nedir? Eğer
yargıda ihtilafı olan kimse gelir de Ben bundan istifade etmek
istiyorum, bu kanundan
Uzlaşmaya geldi. Uzlaşmada da
konuşuldu, edildi. O mükellefin de kafasına, gönlüne uymadı.
Dedi ki Kardeşim, kusura bakma ben uzlaşmıyorum. Peki ne
olacak? O davası gene devam eder yani o dava uzlaşmazsa
kalkmış olmaz. Yani Maliye şunu demiyor: Önce davandan vazgeç,
ondan sonra gel. Eğer uzlaşırsa Davandan vazgeç arkadaş.
diyor. Yani hem ben uzlaşırım hem dava
O, olmaz. Ama kusura
bakma uzlaşamadım, benim davam devam eder
Buyur, davası devam
edecek. Yani onun hiçbir hakkına halel gelmiyor burada,
çıkış kapısı bu.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Beş dakikanız
doldu, biraz da geçti.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Peki Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum. Sağ olun.
BAŞKAN Madde üzerinde
dokuz önerge vardır. Ancak her madde üzerinde milletvekillerince sadece
yedi önerge verilebildiğinden önce geliş sırasına göre ilk
yedi önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
Sıra Sayılı Tasarının 1 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Mustafa Özyürek Bülent
Baratalı
Trabzon İstanbul İzmir
Faik Öztrak Rasim Çakır Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Tekirdağ Edirne Malatya
Mehmet Ali
Susam Yaşar
Ağyüz
İzmir Gaziantep
(10) Bu madde çerçevesinde
uzlaşma kapsamına konu olan kamu alacaklarına ilişkin
olarak uzlaşma sonucu kesinleşen ve kesinleşme sonucuna göre
tahsilinden vazgeçilen alacakların mükellefler itibarıyla
tutarları ilan edilir. 50.000 YTL yi aşan tutarlar ayrıca Gelir
İdaresi Başkanlığının internet sayfasında
da duyurulur. İlan ve duyuruya ilişkin esas ve usulleri belirlemeye
Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/515
esas sayılı Tasarının 1 inci maddesine 9 uncu fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki (10) uncu fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Muharrem Varlı Erkan Akçay
Antalya Adana Manisa
Ahmet Orhan Mustafa Enöz Mustafa
Kemal Cengiz
Manisa Manisa Çanakkale
(10) 4.1.1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar,
fon payı ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri,
gecikme zamları, Devlete ait olup Maliye Bakanlığına
bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21.7.1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
kapsamına giren ve 25/2/2003 tarihli ve 4811 sayılı vergi
barışı Kanunun ilgili bölümlerinde geçen alacaklar, 31.8.2007
tarihinden önceki dönemler için beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi
gereken beyannameler ve 2007 yılına ilişkin olarak 31.8.2007
tarihinden önce tahakkuk eden vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya
da ödeme süresi geçmemiş bulunan vergilerin tamamı ile bu vergilere
ilişkin gecikme zammı, gecikme faizinin yerine, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumu her ay
için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutarın; on sekiz ayda ve on sekiz
eşit taksitte tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya
açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla vergilere
uygulanan gecikme zammı, gecikme zammı faizi ve vergi cezaları
ile vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının
tamamının tahsilinden vazgeçilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
109 sıra
sayılı kanun tasarısının birinci maddesinin ikinci fıkrasında
geçen fıkrası uyarınca ibaresinin fıkrası hükmüne
göre olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
109
sıra sayılı kanun tasarısının birinci maddesinin
ikinci fıkrasında geçen bunlara bağlı ibaresinin
bunlardan kaynaklanan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
109
sıra sayılı kanun tasarısının birinci maddesinin
ikinci fıkrasında geçen bunlara bağlı usulsüzlük
ibaresinin bunlara bağlı genel usulsüzlük olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı son iki
önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte
işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan; usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarından,
ibaresinin usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarından, şeklinde,
usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarının ibaresinin
usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının şeklinde; 18
eşit taksitte tamamen ödenmek şartıyla ibaresinin 18 eşit
taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç
tarihinden itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki
oranında hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenmek şartıyla
şeklinde, ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının
birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, sekizinci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını ve müteakip fıkra numarasının
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi F. Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek
Trabzon Malatya İstanbul
Esfender Korkmaz Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul İstanbul
(2) 213 sayılı
Kanunun 344 üncü ve geçici 27 nci maddeleri uyarınca vergi ziyaı
cezası üç kat (iştirak hâlinde bir kat) olarak uygulanan tarhiyata
ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel
usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim
ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
(3) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat
öncesi uzlaşma talebinde bulunulmuş ancak tarhiyat öncesi
uzlaşma taleplerinde uzlaşma günü verilmiş olmakla birlikte
henüz uzlaşma günü gelmemiş, diğer uzlaşma taleplerinde ise
henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş
talepler ile uzlaşmanın vaki olmadığına dair
tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü için henüz süresi
geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma talepleri, 213
sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan; usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarından,
ibaresinin usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarından, şeklinde,
usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezalarının ibaresinin
usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının şeklinde; 18
eşit taksitte tamamen ödenmek şartıyla ibaresinin 18 eşit
taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç
tarihinden itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki oranında
hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenmek şartıyla
şeklinde, ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının
birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, sekizinci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını ve müteakip fıkra numarasının
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mustafa Elitaş İsmail Göksel
Giresun Kayseri Niğde
Mustafa Ataş Metin
Kaşıkoğlu Hüseyin
Gülsün
İstanbul Düzce Tokat
(2) 213 sayılı
Kanunun 344 üncü ve geçici 27 nci maddeleri uyarınca vergi ziyaı
cezası üç kat (iştirak hâlinde bir kat) olarak uygulanan tarhiyata
ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel
usulsüzlük cezaları ve il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim
ve harçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
(3) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşma veya tarhiyat
öncesi uzlaşma talebinde bulunulmuş ancak tarhiyat öncesi
uzlaşma taleplerinde uzlaşma günü verilmiş olmakla birlikte
henüz uzlaşma günü gelmemiş, diğer uzlaşma taleplerinde ise
henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş
talepler ile uzlaşmanın vaki olmadığına dair
tutanağa yazılan nihai teklifin kabulü için henüz süresi
geçmemiş alacaklara ilişkin uzlaşma talepleri, 213
sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Bakan, Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım Sayın Kılıçdaroğlu?
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, iki önerge aynı. Aynı işleme tabi tutulması
gerekiyor.
BAŞKAN Öyle
yapıyoruz Sayın Vural. Sadece, önerge sahiplerine, konuşacak
mısınız diye sordum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Kılıçdaroğlu konuşacak efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, görüşmekte olduğumuz
tasarının bir af yasası olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Her ne kadar burada Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli sözcüleri
Bu bir af yasası değildir, sadece bir uzlaşmadır,
uzlaşma yasası getiriyoruz. diyorlar ise de işin özünde bunun
bir af yasası olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Sayın Canikli burada açıklama
yaparken tarhiyat öncesi uzlaşmadan bahsetti, tarhiyat sonrası
uzlaşmadan bahsetti. Şimdi, bununla üçüncü bir uzlaşma modeli
getiriliyor değerli arkadaşlar, üçüncü bir uzlaşma modeli. Nedir
bu? Kişi gelmiş, incelenmiş, Ben
uzlaşmayacağım. demiş, Haklıyım
Gidiyor
mahkemeye, mahkemede davayı kaybediyor. Bir üst mahkemeye gidecek,
şimdi af getiriyorsunuz. Maliye tek taraflı diyor ki: Sen
Danıştaya gitme, nasıl olsa orada da kaybedebilirsin -çünkü alt
mahkemede kaybettin- gel buraya, seninle oturup uzlaşalım. Nasıl
uzlaşalım? Mevcut uzlaşma yasasının getirdiği
koşullardan çok daha iyi koşullarda uzlaşalım. E, bu af
değil de nedir arkadaşlar?
Bakın, ben size bir
örnek vereyim değerli arkadaşlar. Bizim Erzincan Milletvekilimiz
Sayın Erol Tınastepe verdi: Tarım kredi kooperatiflerine
çiftçilerin borçları
Örnek vereceğim ve icra kararları da
burada değerli arkadaşlar. Temel Çakmak, Erzincanda. Anaparayı
okuyorum: 189 YTL, faizi 2.749 YTL. Naci Akbaba, Erzincanda: Anapara 222 YTL,
tahakkuk eden faiz 3.233 YTL. Dursun Ali Tercan: 500 YTL anapara, 2.030 YTL
tahakkuk eden vergi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Kaç sene?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Turgut Öncül
Bekir Taştan, yine Erzincandan: 350 YTL
anapara, 1.171 YTL tahakkuk eden faiz. Peki bunlar için bir şey var
mı? Hayır, yok.
O zaman, Maliye
Bakanını, Sayın Maliye Bakanını kürsüde şu
açıklamayı yapmaya davet ediyorum: Hangileri, hangi yükümlüler
uzlaşmadan vazgeçip uzlaşma haklarını kullanmayarak
yargıya gittiler, yargıda davayı kaybettiler? Şimdi, o
kaybeden kişiler kimlerdir ve onlar için niçin böyle özel bir düzenleme
getiriyorsunuz? Bunu açıklaması lazım. Bunu benim değil,
sizlerin de sorması lazım. Davayı kazanan birisi zaten buraya gelmez.
Maliyeye karşı davayı kazanan birisi niye uzlaşmaya gelsin?
Kim gelecek? Maliyeye karşı davayı kaybeden kişi gelecek
buraya. Ne yapıyor Maliye: Sen davayı kaybettin ey yükümlü, gel
buraya, ben sana bu kolaylığı sağlayayım. Ben niçin
kazandığım davadan vazgeçeceğim, hangi gerekçeyle
vazgeçeceğim? Asıl bunun üzerinde durulması gerekmiyor mu
değerli arkadaşlar?
Bir de deniliyor ki: Af
değil. Kim dedi af değil? Af, bal gibi af. Ben burada bazı
firmaları açıklamak isterdim ama açıklamak istemiyorum. Ben
istiyorum ki, bu firmaları, Sayın Bakan, gelsin, en büyüklerinden,
davayı kaybeden en büyüklerinden başlayarak burada saysın.
Sizler de ona göre elinizi vicdanınıza koyarsınız, oyunuzu
kullanırsınız. Ama, böyle, birilerini korumak, birilerini saklamak,
birilerini kaybedilmiş davalarından, büyük, olağanüstü
cezalardan kurtarmak için eğer buraya bir yasa getiriyorsanız, bu
yasa da doğru değil, ahlaki değil.
O nedenle, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanın, burada gelip daha
sağlıklı bir açıklama yapmasını bekliyoruz. Öyle,
70 bin dava var, yüzde 80i vergi inceleme raporuymuş
İyi de
kardeşim, tarhiyat öncesi uzlaşma hakkın var, uzlaş;
tarhiyat sonrası uzlaşma hakkın var, uzlaş. Efendim,
bunların yüzde 80ini Maliye kaybediyormuş... Kaybeden adam niye
uzlaşsın? Zaten haklı; hiç vergi ödemeyecek. Şimdi, siz
davayı Maliyeye karşı kaybedene özellikle özel bir af
getiriyorsunuz, özel bir düzenleme getiriyorsunuz.
Bu konuda yüce Meclisin
dikkatini çekmek istedim.
Teşekkür ederim,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, bir açıklama yapmam
lazım, yerimden de yapabilirim.
BAŞKAN Buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kendi
kafasında ürettiği senaryoyu buraya getirip koyuyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Ne alakası var?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Evet, evet
Beni dinleyin, hepiniz Maliyecisiniz
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Senaryoyu da siz getiriyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Maliye kökenlisin, dinle.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Hem yazıyor hem oynuyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, vergi mahkemelerinde bir insan
kaybeder, Danıştayda kazanabilir. Orada kazanır, ötede kaybedebilir.
Şimdi öyle bir şey
diyor ki, sanki bunları belirli bir kimseler için
çıkarmışız intibaını vermek için hiç realiteyle
ilgisi olmayan konuşma yapıyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Açıklayın o zaman.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Efendim bilmem nerede kaybetmiş de biz onu
Bu, Ahmete, Mehmete değil, bu herkese çıkarılıyor; bu
kanun. Türkiye Cumhuriyetinde şahıslar için kanun çıkarılmaz.
Bunu doksan kere söylüyoruz ama aynı şeyi dönüp dönüp söylüyorlar.
Şimdi, burada hepinizin
takdirine sunuyorum: Şu anda davalık olanlara bir kolaylık
getiriyoruz.
ALİ KOÇAL (Zonguldak)
Sayın Bakan, davalık olanlar kim?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Yani yargıda, artık yıllarca
sürünmüş olan vatandaşımıza bir kolaylık gösteriyoruz.
Bunu niye çok görüyorsunuz canım, ne var bunda?
İkincisi
OKTAY VURAL (İzmir)
Çiftçiye, esnafa bu şeyleri niye getirmiyorsunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, onun için de söyleyeceğim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Niye
Kaç sene diye soruyordunuz az önce?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Yani, burada isteyen gelecek diyoruz, istemeyen
gelecek demiyoruz, zorlamıyoruz kimseyi. İsteyen gelecek, bundan
istifade edecek. Halkımıza bir kolaylık getiriyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan açıklamanız için.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Peki, teşekkür ediyorum.
Öteki şeyler için de
Sayın Başkan bir cümle söyleyeyim, faizini söylüyor
Kaç seneden beri
ödenmemiş o borç, peki, bir de onu söylesin bakayım?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Bakan soru sordu, izin
verirseniz soruları yanıtlamak isterim.
BAŞKAN Bir saniye
Diğer önergenin
gerekçesini mi okutalım?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Evet, buyurun
gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Öneriler düzenlemeyle,
birinci fıkradaki ifade zafiyeti giderilmekte, taksitlendirilen
tutarların hesaplanacak aylık faiziyle birlikte ödenmesi
şartı getirilmekte, maddeden yararlanmayacak tarhiyatın kapsamına 213
sayılı Kanunun geçici 27 nci maddesi uyarınca vergi ziyaı
cezası üç kat (iştirak halinde bir kat) olarak uygulanan
tarhiyatların, diğer bir deyişle Kanunun 359 uncu maddesinde
sayılan fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hallerinin
girmeyeceği açıkça belirtilerek, aynı konuyu düzenleyen her iki
hükmün de bu maddenin kapsamı dışında olduğu hususu
açıklığa kavuşturulmaktadır.
Ayrıca, maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tarhiyat öncesi uzlaşma
talebinde bulunulmuş ancak uzlaşma günü verilmemiş uzlaşma
taleplerinin bu maddenin kapsamı dışında, uzlaşma günü
verilmiş olanların ise kapsamı içinde olduğu hususuna
açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN Sayın
Kılıçdaroğlu buyurun, ne diyecektiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Efendim, Sayın Bakan bana bir soru sordu, izin
verirseniz sorusunu yanıtlamak isterim. Sayın Bakan ismimi vererek
Sayın Kılıçdaroğlu bunu da açıklasın
(Gürültüler)
BAŞKAN
Susarsanız, ben de ne söylediğini duyabilirim
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Kılıçdaroğlu şunu da
açıklasın. dedi, izin verirseniz açıklamak isterim efendim.
BAŞKAN Böyle bir
usulümüz yok.
Çok teşekkür ederim,
sağ olun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, o zaman Sayın Bakanın da
bana soru sormaya hakkı yok. Eğer bana soru sorma hakkı varsa o
zaman benim de yanıtlama hakkım var.
BAŞKAN Sayın
Bakanın da size soru sorma hakkı yok, böylece durumu düzelttik.
Hükûmetin ve Komisyonun
katıldığı, birleştirdiğimiz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bundan sonraki, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Müezzinoğlu,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Turan Kıratlı ve Konya
Milletvekili Sayın Kerim Özkula ait üç önerge biraz önce tümüyle
değiştirdiğimiz ikinci fıkraya ilişkindir. İkinci
fıkra tümüyle değiştirildiği için bu üç önergeye işlem
yapma imkânı kalmamıştır.
Bu nedenle önergeleri işlemden kaldırıyorum.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/515
esas sayılı Tasarının 1 inci maddesine 9 uncu fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki (10) uncu fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları.
(10) 4.1.1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar,
fon payı ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri,
gecikme zamları, Devlete ait olup Maliye Bakanlığına
bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21.7.1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
kapsamına giren ve 25/2/2003 tarihli ve 4811 sayılı vergi
barışı Kanunun ilgili bölümlerinde geçen alacaklar, 31.8.2007
tarihinden önceki dönemler için beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar
verilmesi gereken beyannameler ve 2007 yılına ilişkin olarak
31.8.2007 tarihinden önce tahakkuk eden vadesi geldiği halde
ödenmemiş olan ya da ödeme süresi geçmemiş bulunan vergilerin
tamamı ile bu vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizinin
yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Türkiye
İstatistik Kurumu her ay için belirlediği toptan eşya fiyat
endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın;
on sekiz ayda ve on sekiz eşit taksitte tamamen ödenmesi, dava açılmaması
veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla
vergilere uygulanan gecikme zammı, gecikme zammı faizi ve vergi
cezaları ile vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının
tamamının tahsilinden vazgeçilir.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu önerge, az önce Sayın Bakan Bazı
vatandaşlarımız için düzenleme yapıyoruz niye
karşı çıkıyorsunuz diyordu, biz de bütün kesimleri
kapsayacak şekilde, bu getirdiğimiz önergeyle, diğer kesimlerin
de temsil edilmesini ve onlara da bu hakkın tanınmasını
istiyoruz. Biz de, şimdi, diğer bazı
vatandaşlarımıza -ki, daha mağdur olan, daha
sıkıntılı olan kesime- bu haktan yararlanma imkânı
getiren bir önerge sunuyoruz. Kendisinden buna da destek beklerdik ama
baştan hemen olmaz dedi. Daha önce de Vergi Barışı Kanunu
kapsamında bazı alacaklar vardı, zaten bunlara
getirilmişti.
Şimdi, uzlaşmaya
girmiş, ödememiş, tekrar mahkemeye düşmüş,
düşmemiş; uzun uzun anlattı arkadaşlarımız oraya
girmeyeceğim ama, mademki onlara bu kolaylığı
getiriyorsunuz, diğer kesimlerde mağdur olanlara da aynı
kolaylığı sağlayalım diyoruz. Size
kaldığı zaman her şey güllük gülistanlık, kimsenin
sıkıntısı yok, bunlarla ilgili bir sıkıntıya
da gerek yok. Ama, bir taraftan baktığımız zaman
Sayın Başbakan
bugün yine ekonomi dersi verdi grup toplantısında.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Faydalan diye.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Onlara sonra gireriz, şimdi vaktimiz yok ama, hiçbir şey yokmuş
gibi
Öbür taraftan -yine gazetelere baktım bugün- bakıyoruz,
Çalık Holdingin patronu şikâyet ediyor, Zorlu Holdingin patronu
şikâyet ediyor: Ülke ekonomisi kan kaybediyor, acil önlem alalım
diyor. Biz de bu mağdur olan kesimlerle ilgili bir önerge veriyoruz,
ekonomik sıkıntı yok diyenlere birkaç tane
Az önce de bir
konuşmacımız, yine, Değerli Balıkesir Milletvekilinin
konuşmasına cevaben bir şeyler söyledi, hiçbir
sıkıntı olmadığını söylüyorlar. Ben de size
birkaç tane rakam söylemek istiyorum, yani, bu kesimlerin ne kadar zor durumda
olduğunu dikkatlerinize sunarak, önergeye destek talep edeceğim. Onun
için, rakamlardan birkaç tane örnek vermek istiyorum.
Şimdi, açılan,
kapanan iş yerleri ekonomik durumdaki kötüye gidişi göstermezmiş
diyorlar. Ben söyleyeyim, siz yine kararınızı kendiniz verin.
2002 yılında tescil
edilen 123.393, 2006da 248.721, 2007de 170.826. Şimdi, ben bunu
biliyorum, bazı arkadaşlarımız diyecekler, esnaf ve
sanatkâr iş yerlerinden tescil edilenlerde rakamı verdim, yani 170
bine düşmüş.
Terkin edilenler, 117.600
2002de, 2006da 319 bin ki, orada, biliyorum, resen terkin var diyecekler, ama
130 bine düşmüş.
Şimdi, mükellef
sayısına baktığınız zaman, bu da önemli bir
gösterge, yani, ticareti terk edenler açısından. Hem gelir vergisi
hem KDV hem de basit usule tabi mükelleflerde bir düşüş gözleniyor.
Yine, protestolu senet ve
karşılıksız çek sayılarına
baktığınız zaman, 2002de 498.748, 2007de 1.470.758
protesto edilen senet sayısı. Tutarı 5.7 milyar YTLye
ulaşmış. Nereden? 498den nereye? 816 milyon YTLden 5.7
milyara. Milyondan 5.7 milyar YTLye çıkmış.
Karşılıksız çek sayısıysa 748 binden 1 milyon 397
bine çıkmış.
Bu rakamları niçin
söylüyorum? İşte, bu dar gelirli vatandaşların,
esnafın, sanatkârın ve şirketlerin düşmüş olduğu
durumu dikkatinize sunabilmek için getiriyorum. Bu durumda, en son
şirketlerle ilgili bir rakam daha vereceğim, yine TÜİKin
rakamı, son rakamlar: Yüzde 7,5 açılan şirketler
azalmış, kapanan şirketler yüzde 1,1 artmış. Oranını
veriyorum son rakamlara göre.
Yani, buradan söylemeye
çalıştığımız, ekonomide belli bir
sıkıntı var. Bu kesimlere de, vatandaşlarımız
olarak eşit muamele yapalım ve onlara da bu kapsam
genişlemesiyle daha önceki sıkıntılarını gidermek
üzere burada destek olalım. Bu önergeyi bu çerçevede desteklemenizi rica
ediyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Günal.
Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
Sıra Sayılı Tasarının 1 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve
arkadaşları
(10) Bu madde çerçevesinde
uzlaşma kapsamına konu olan kamu alacaklarına ilişkin
olarak uzlaşma sonucu kesinleşen ve kesinleşme sonucuna göre
tahsilinden vazgeçilen alacakların mükellefler itibarıyla
tutarları ilan edilir. 50.000 YTL yi aşan tutarlar ayrıca Gelir
İdaresi Başkanlığının internet sayfasında
da duyurulur. İlan ve duyuruya ilişkin esas ve usulleri belirlemeye
Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi
okutalım?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Özyürek.
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu önergeye Hükûmet ve Komisyon niçin katılmadı
anlayabilmiş değilim. Çünkü bu gerçek anlamda bir
şeffaflık, bir saydamlık önergesi.
Şimdi Sayın Bakan
burada diyor ki: Biz genel nitelikli bir düzenleme yapıyoruz. Hiçbir
firmayı himaye etmemiz söz konusu değildir. Bu yönde kuşkular
ifade eden arkadaşlarımızı da Kafanızda senaryolar
var. filan diye suçluyor.
Şimdi, Sayın Bakan,
diyoruz ki: Bu uygulamayı yaptınız. Bu uygulama sonunda, kim ne
kadar ödeme yaptı? Kim ne kadar ödemesi gerekirken, o kadarından
vazgeçildi, uzlaşma komisyonları bunları sildi? Bunları
bilmek, öğrenmek kamuoyunun hakkı değil mi? Demokratik bir
düzende, milletin bu şekilde bilgi edinme hakkını kabul etmeyen,
buna karşı çıkan bir komisyonu ve bakanı anlamak,
anlayışla karşılamak mümkün değil. Komisyon, orada
çoğunluğu mu var ki Biz katılmıyoruz Sayın
Başkan. Olsa olsa, siz, takdire bırakabilirsiniz, orada komisyonun
çoğunluğu yok. Onun için, bu usullere de dikkat etmek lazım.
Doğrusu, işin
özünde Evet, genel nitelikli bir düzenlemedir, özel bazı firmalar
düşünülmemiştir. diye, iyi niyetle ben de bakıyordum. Ama bu
önerge reddedildikten sonra, burada, bazı firmaların himaye edildiğini
açıkça düşünmeye başladım. Eğer bazı firmalar
himaye edilmeseydi, genel nitelikli bir düzenleme olsaydı, bu önergeyi
hemen Biz akıl edemedik, iyi ki önerdiniz. deyip kabul edeceklerdi. Bunu
yapmamışlardır. Bu, şeffaflık açısından,
milletin bilgi edinme hakkını engelleyen bir tavır
olmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi burada bazı soruların cevabı
ne yazık ki verilemedi. Şimdi, tarhiyat öncesi bir uzlaşma var
mı? Var. Tarhiyattan sonra bir uzlaşma var mı? Var. Bu iki
aşamayı da geçip, ihtilaf yaratmış olan bir mükellef, niçin
tekrar uzlaşma komisyonuna gelir? Olsa olsa şudur: Sayın
Kılıçdaroğlunun da ifade ettiği gibi, vergi mahkemesine
gitmiştir, uzlaşma komisyonundan sonra gitmiştir,
kaybetmiştir, Danıştay aşamasında Belli oldu ki ben
bunu kaybedeceğim, öyleyse yeni bir hak tanındı, hemen bunu
kabul edelim, üçüncü uzlaşmaya girelim. deniliyor. Yani, bu müessese,
uzlaşma müessesesi vergi sistemimizde varken yeni bir, tekrar bir
uzlaşma yöntemi getirmek, yani bağışlayın, belli
firmalara avantaj sağlamaktan öte bir anlam ifade etmez. Eğer böyle
bir avantaj sağlamıyorsanız bu şeffaflık önergesini
kabul edecektiniz ki, millet, kimin ne kadar vergisini sildiniz, kimden ne
kadar vergi aldınız, bunu bilmek zorunda.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu, eşitlik ilkesine aykırıdır.
Biraz önce de söyledim, diyelim 28 Şubatta bir uzlaşma kararı
verdiniz, bunu ya bir ay içinde ödeyeceksiniz veya gecikme zammıyla
ödeyeceksiniz. Ama 1 Marttan sonra bu kanuna göre bir uzlaşma
yaparsanız, on sekiz ay içinde ve herhangi bir gecikme zammı olmadan
ödeyeceksiniz. Bu, eşitlik ilkesine aykırı değil mi?
Böylesine keyfî bir uygulama olur mu? Bu konuda da bir önergemiz vardı,
hiç yoksa ödenmemiş olan, uzlaşma komisyonundan geçen alacaklarda bir
on sekiz ay tanıyınız diye, onu da kabul etmediniz. Yani, her
şeyin doğrusunu biz biliriz, bizim yaptığımız
doğru anlayışı kabul edilemez. O nedenle de biz bunun
yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu bir aftır. Yani, bu, böyle kişisel
yorumlarla, aftır, değildir olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
Şimdi, siz, özellikle ecri misilde, miktarı belli olan
alacakları yeniden yapılandırmıyor musunuz? Yeniden
yapılandırıyorsunuz. Bunun adı aftır. Elbette, zaten,
af sözünü kullanmayı sevmiyorsunuz, biliyoruz. Vergi
barışında da tam bir aftı, vergi barışı diye
böyle fiyakalı bir isim buldunuz ama o da aftı, bu da af. Eğer
burada 330 oyu bulamazsanız, bu, hukuki açıdan sakat bir kanun olur.
Biz, bunun için hukuki yollara başvururuz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özyürek.
Hükûmetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
1inci maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi, bu talebi yerine getireceğim. Önce yoklama isteminde
bulunabilecek yeter sayıda sayın üyenin ismen tespitini
yaptıktan sonra elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Kemal
Kılıçdaroğlu? Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu?
Burada.
Bülent Baratalı?..
Osman Kaptan?..
Rahmi Güner?..
Nesrin Baytok?..
Mehmet Ali Susam?..
Mustafa Özyürek?..
Esfender Korkmaz?..
Birgen Keleş?..
Ali İhsan Köktürk?..
Sacit Yıldız?..
Ali Koçal?..
Şevket Köse?..
Hulusi Güvel?..
Yaşar Ağyüz?..
Algan Hacaloğlu?..
Rıza Yalçınkaya?..
Murat Sönmez?..
Hakkı Suha Okay?..
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama isteminde bulunan
sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Çoğunluğumuz vardır, 300 sayın üye yoklamaya
katılmıştır
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/515) (S. Sayısı: 109) (Devam)
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunacağım, ancak tasarının 1inci
maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza
sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
oylamasının elektronik olarak yapılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Elitaş, Kayseri?
Burada.
Bekir Bozdağ, Yozgat?
Burada.
Turan Kıratlı,
Kırıkkale? Burada.
Mustafa Hamarat, Ordu?
Burada.
Kayhan Türkmenoğlu, Van?
Burada.
İsmail Göksel,
Niğde? Burada.
Ali Koyuncu, Bursa? Burada.
Mehmet Tunçak, Bursa? Burada.
Abdulkerim Aydemir,
Ağrı? Burada.
Mehmet Ocakden, Bursa?
Burada.
Mustafa Çetin, Uşak?
Burada.
Ayşe Nur
Bahçekapılı, İstanbul? Burada.
Lutfi Elvan, Karaman? Burada.
Öznur Çalık, Malatya?
Burada.
İhsan Koca, Malatya?
Burada.
Ömer Faruk Öz, Malatya?
Burada.
Cevdet Yılmaz, Bingöl?
Burada.
Mustafa Özbayrak,
Kırıkkale? Burada.
Güldal Akşit,
İstanbul? Burada.
Selma Aliye Kavaf, Denizli?
Burada.
BAŞKAN - Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama
için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
elektronik cihaza giremeyip pusula gönderen milletvekili
arkadaşlarımızın salondan ayrılmamalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Pusula gönderen
arkadaşların isimlerini okuyorum. Burada olup
olmadıklarını arayacağım.
Ahmet Koca, Afyonkarahisar?
Burada.
İsmail Katmerci,
İzmir? Burada.
Lokman Ayva? Burada.
Necati Çetinkaya,
Elazığ? Burada.
Mehmet Alp, Burdur? Burada.
Ali Güner, Iğdır?
Burada.
Osman Yağmurdereli,
İstanbul? Burada.
Dilek Yüksel, Tokat? Burada.
Yaşar Yakış,
Düzce? Burada.
Yusuf Coşkun? Burada.
Recep Tayyip Erdoğan,
İstanbul? Veysel Eroğlu burada.
Abdülkadir Aksu,
İstanbul? Burada.
Cemal Öztaylan,
Balıkesir
Ömer Çelik, Adana? Burada.
Cemil Çiçek, Ankara? Nimet Çubukçu,
vekâleten
Mehmet Ali Şahin, Mehmet
Şimşek adına, burada.
Ülkü Gökalp Güney, Bayburt?
Burada.
Hayati Yazıcı?
Burada.
Ali Rıza Alaboyun,
Aksaray? Burada.
Cüneyt Yüksel, Mardin...
Ali Bayramoğlu, Rize
Mehmet Emin Ekmen, Batman
CÜNEYT YÜKSEL (Mardin)
Buradayım.
BAŞKAN - Cüneyt Yüksel?
Tamam.
Medeni Yılmaz? Burada.
Gönül Bekin Şahkulubey
Rüstem Zeydan? Burada.
Edip Uğur,
Balıkesir? Burada.
Zülfükar İzol,
Şanlıurfa? Tamam.
Akif Gülle, Amasya? Burada.
MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) Buradayım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, burada bulunması gerekir diye ifade ediliyor, yoksa yoktu. Böyle
bir şey olur mu?
BAŞKAN - Faruk Çelik
Fatih Arıkan,
Kahramanmaraş? Tamam.
Sami Güçlü, Konya
Hayati Yazıcı
yerine kim? Kimin yerine kullandı Hayati Yazıcı? Mehdi Eker.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, daha pusulalar geliyor, kabul etmeyin lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ayıp yahu!
BAŞKAN - Taner
Yıldız? Burada.
Murat Başesgioğlu
yerine Zafer Çağlayan
Mehmet Yüksel, Denizli?
Burada.
Zafer Çağlayan? Burada.
Mehmet Şimşek
yerine Nazım Ekren
Mehmet Şimşek yerine şey de
kullanmıştı, onu ayırıyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Adalet Bakanı kullandı.
BAŞKAN
Ayırdım efendim.
İsmail Katmerci? Tamam.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, biraz önce okundu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Okudunuz Sayın Başkan, okudunuz. İki
kere vermiş.
BAŞKAN - Faruk Özak?
Tamam.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, İsmail Katmerci iki
kere okundu.
BAŞKAN - Hüseyin Çelik?
Sayın Bakan, tamam.
Ali Babacan yerine Sayın
Unakıtan, burada.
Binali
Yıldırım yerine siz kullandınız, tamam.
Yaşar Karayel, Kayseri?
Burada.
Atilla Koç, Aydın?
Burada.
Veli Seyda? Evet.
Ali Bayramoğlu, Rize?
Yok.
Zeki Ergezen, Bitlis
Yusuf Ziya İrbeç? Tamam.
Fazlı Erdoğan,
Zonguldak? Tamam.
Mustafa Özyürek? Burada.
Kemal
Kılıçdaroğlu? Burada.
Ali İhsan Köktürk?
Burada.
Bülent Baratalı? Burada.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, Kâtip Üye 3 kişi mi Divanda?
KÂTİP ÜYE YUSUF
COŞKUN (Bingöl) Sayıyoruz
Sayma da bizim görevimiz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Nöbetçi kimse o yapar.
KÂTİP ÜYE YUSUF
COŞKUN (Bingöl) Sayımda her zaman görevliyim.
BAŞKAN 1inci maddenin
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 349
Kabul : 316
Ret : 33
(x)
On beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.30
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
109 sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz 109 sıra sayılı kanun
tasarısının 1inci maddesinin oylaması sonucunda, madde
üzerinde 316 kabul, 33 ret oyu kullanılmıştır. Bazı
sayın üyeler bu maddenin af niteliğinde olduğunu iddia ederek
nitelikli çoğunluk aranması gerektiğini iddia etmişlerdir.
Anayasa Mahkemesi 22/11/2007 tarihinde yayımlanan 22/12/2006 tarihli 120
sayılı Kararında Anayasanın 87nci maddesinde düzenlenen
genel ve özel af kapsamının maddi ceza hukuku ile
sınırlı olarak anlaşılması gerektiğini,
genel ve özel af kavramlarının ceza hukukuna özgü kavramlar
olduğunu, ceza hukuku alanı dışında
kullanılmadığını, bu kavramların
tanımları, hüküm ve sonuçlarının da ceza hukukunda
düzenlendiğini açıklamıştır.
Görüştüğümüz
tasarı da maddi ceza hukuku kapsamında bir tasarı olmayıp
bazı kamu alacaklarının tahsil usulü ile ilgilidir. Bu nedenle,
maddenin kabul edilmesi için nitelikli çoğunluk aranmasına gerek
bulunmamaktadır. Oylama sonucuna göre 1inci madde kabul edilmiş
bulunmaktadır.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Hazinenin özel
mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
taşınmazların kullanılması nedeniyle tespit ve takdir
edilen ancak 1/7/2007 tarihinden önce ilgilisine tebliğ edildiği
halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla
ödenmemiş olan ecrimisil alacakları; bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar ilgilisinin
yazılı başvurusu üzerine, aynı yer ve mahalde bulunan emsal
nitelikteki taşınmazlar için oluşmuş kira bedelleri veya
ecrimisiller, varsa bunlara ilişkin emsal yargı kararları,
gerektiğinde ilgisine göre belediye, ticaret odası, ziraat
odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden edinilecek
bilgiler ile taşınmazın değerini etkileyecek tüm unsurlar
göz önünde bulundurulmak suretiyle takdiri yapan komisyonlarca yeniden tespit
edilir. Tespit edilen ve idarece ilgilisine yazıyla bildirilen bu bedelin
tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde kabul edilmesi ve varsa ecrimisil
veya takip işlemlerine karşı açılmış davalardan
vazgeçilmesi koşuluyla uzlaşma tutanağı düzenlenir. Davadan
vazgeçme dilekçeleri komisyona verilir ve bu dilekçelerin komisyona
verildiği tarih, ilgili yargı merciine verildiği tarih
sayılarak dilekçeler ilgili yargı merciine gönderilir.
(2) Uzlaşılan bu
bedel, talep edilmesi hâlinde ilk taksidi uzlaşma
tutanağının düzenlendiği ayı takip eden aydan
başlamak üzere 18 ayda 18 eşit taksitte ödenebilir. Bu madde
hükümlerinden yararlanılarak ödenecek alacaklara süresinde ödeme
yapıldığı müddetçe her hangi bir zam veya faiz uygulanmaz.
Madde kapsamında uzlaşılan alacaklara ilişkin taksitlerin,
süresinde ödenmemesi ya da eksik ödenmiş olması halinde, süresinde
ödenmemiş veya eksik ödenmiş taksit tutarı; son taksit ödeme
süresi sonuna kadar, ödenmeyen ya da eksik ödenen taksitin son taksite ait
olması halinde ise bu tutara son taksiti izleyen ayın sonuna kadar
her ay ve kesri için ayrı ayrı % 5 oranında, tahsil tarihine
kadar geçen süre için ise 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre
gecikme zammı tatbik edilerek ödeme emri tebliğine gerek
kalmaksızın aynı Kanun hükümlerine göre cebren takip ve tahsil
edilir.
(3) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ecrimisil ihbarnamesi veya
ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin tebliği üzerine taksitlendirilmiş
olup ödenmekte olan ecrimisil alacaklarından kalan tutarların,
yeniden tespit yapılmaksızın bu maddenin ikinci
fıkrasında belirtilen süre ve şekilde ödenmesi mümkündür.
(4) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar, bu
maddeye dayanılarak iade edilmez. Madde kapsamına giren
alacakların, maddenin yürürlük tarihinden önce kısmen ödenmiş
olması halinde, ödenmemiş tutar için madde hükmünden
yararlanılır.
(5) Yukarıdaki
fıkralar uyarınca yapılacak yeniden tespit, değerlendirme
ve takdir işlemleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren sekiz ay içinde sonuçlandırılır.
(6) Bir kamu hizmetine tahsis
edilmemiş Hazinenin özel mülkiyetinde olan veya Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan 31/12/2007 tarihinden
önce işgalli olanlar; kullanımın devam etmesi, ilgilisinin bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üç ay içinde talep
etmesi, birikmiş ecrimisil alacaklarının ödenmesi ve hukuken
engel bulunmaması koşuluyla kullanıcısına, 8/9/1983
tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin
(g) bendine göre pazarlık usulüyle kiraya verilebilir.
(7) Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve
beşinci fıkradaki süreyi iki aya kadar uzatmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 2nci maddede şahsı adına söz talep eden 17
milletvekili arasında kura çekilecektir:
Erkan Akçay, Manisa; Suat
Kılıç, Samsun; Ramazan Başak, Şanlıurfa.
2nci madde üzerinde gruplar
adına söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender
Korkmazda.
Buyurun Sayın Korkmaz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ESFENDER
KORKMAZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili olarak Grubumuz
adına söz almış oluyorum. Hepinizi saygılarla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
2nci madde, ecri misil ödemeleri ile ilgili uzlaşmayı düzenliyor.
Burada, ecri misilden anlaşılacağı üzere, ecri misil,
hazine taşınmazlarını işgal edenlerin ödediği bir
bedeldir, kiraya benzer bir bedeldir. Dolayısıyla, burada, bir defa,
işgal sözünün altında da bir hukuksuzluk, bir kanunsuzluk zaten
kendiliğinden ortaya çıkıyor. İşgal eden, fuzuli
şagil de yani devletin bir malını, hazinenin bir
malını fuzuli yere işgal etmiş anlamında olduğu
için, burada biz aslında bu 2nci maddeyle, ecri misile getirdiğimiz
uzlaşmayla, bir yerde hukuksuzluğu, bir yerde kanunsuzluğu
tescil etmiş oluyoruz. Dolayısıyla, burada birtakım
yanlışlar var, birtakım sorunlar var. Bunlardan birisi, prensip
anlamında yanlışlardır, prensip anlamında
sorunlardır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir defa, bu 2nci madde, vatandaşlar arasında
haksız rekabete yol açacaktır, çünkü vatandaşlar arasında,
kirasını ödeyen, ecri misillerini zamanında ödeyen diğer
vatandaşlara karşı, diğer insanlara karşı bir
haksızlık, bir haksız rekabet ortaya çıkmaktadır.
Oysaki devletin işi, bu gibi haksızlıkları, bu gibi
haksız rekabetleri ortadan kaldırmaktır. Ayrıca, yine
prensip bazında bu gibi uygulamalar devleti zayıflatıyor. Tabii,
devleti neden zayıflatıyor? Çünkü devlet hazine malını,
kendi malını koruyamıyor diye bir imaj oluşuyor. Elbette ki
burada devletin zayıflaması, hükûmetin devleti iyi idare
edememesinden ortaya çıkıyor. Zaten devlet dediğiniz olgu,
nihayet vatandaşlar tarafından hükûmete yönetimi tevdi edilmiş,
emaneten yönetimi tevdi edilmiş bir olgudur, bir uygulamadır. Onun
için, burada, bu gibi uygulamalar, bu gibi ecri misil konusunda uygulamalar,
ecri mislin bizzat kendisi, bizzat devletin hazine varlıklarını
bazı insanların işgal etmesine imkân vermesi, bunu önleyememesi,
buna göz yumması -ki buna siyasi amaçla da göz yumulabiliyor- bütün bunlar
devletin imajını zedeliyor ve dolayısıyla devletin
zayıflamasına neden oluyor. Bunun da sorumlusu, söylediğim gibi,
devleti idare eden siyasi iktidardır.
Şimdi, aynı
zamanda, bu gibi işgaller, kamu malını bu gibi kullanmalar,
öteden beri zaten ülkemizde olan, toplumda atasözü hâline gelmiş olan
Devlet malı deniz
sözünü insana hatırlatıyor. Çünkü, devletin
malı sonsuz anlamında kullanılan bu söz aslında devletin
imkânlarının çarçur edilmesine neden oluyor, devlette kaynak
dağılımının eksik yapılmasına ve etkinlik
kaybına neden oluyor, ekonomide faktörlerin yanlış
dağılmasına neden oluyor.
Tabii, bu devlet malı
denizden dolayı devletten de birçok beklentiler oluşuyor.
Şimdi, bu beklentileri dün de gördük, bugün de gördük. Bazı medya
grupları devletten önemli çıkarlar sağlıyor. Daha
doğrusu, siyasi iktidar eliyle devlet imkânlarının
kullanılması şeklinde önemli imkânlar sağlıyor ve bu
da devletin zayıflamasına, imaj kaybına neden oluyor.
Bu ecri misil uygulaması
uygulama açısından sorun çıkarıyor. Bir defa, üç yüz
kırk bin dosya olduğu zaten söyleniyor, biliniyor. Bunların
işlemleri, mahkeme işlemleri, burada işgalcilerle devletin
uğraşması âdeta devlet için bir maliyet unsuru oluyor. Bu da
tabii kamu hizmetlerinin aksamasına yol açıyor.
Şimdi, ecri misil
uygulaması on yıl geriye gidemiyor, Danıştay kararı
var; beş yılda tahsil edilemeyen -6183 sayılı Yasaya göre-
ecri misil zaman aşımına uğruyor, davalar bu tahsilatı
uzatıyor ve dolayısıyla uygulamada da çok önemli sorunlar
çıkarıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 2nci maddedeki ecri misil uygulaması doğrudan
doğruya bir aftır. Neden aftır? Çünkü, bunun miktarı
bellidir. Artık 1inci maddedeki gibi tereddüde gerek yoktur, bu
doğrudan doğruya bir aftır ve dolayısıyla, burada
eğer nitelikli çoğunluk aranması gerekiyorsa 2nci maddede
aranması gerekiyor.
Şimdi, tabii, bu bir af
olunca, kamu alacaklarına bu şekilde sık sık af getirilmesi
bedelini tam ve zamanında ödeyene, kirasını zamanında
ödeyene bir ceza niteliğinde oluyor. Bu kamusal yükümlülük ve vergi ödevi
hakkında vatandaşın, mükellefin bilinç düzeyinin azalmasına
neden oluyor. Bir defa samimiyet prensibine aykırı gerek vergilerde
gerek kamu alacaklarında. Çünkü, burada müteaddit defa dile getirildi.
Sayın Bakanın da Af yok.
sözü üzerine bu ecri misillerde af açıkça ortaya çıkıyor. Tabii
bu mali disiplini de olumsuz etkiliyor, çünkü mali planlama ve etkin bir
planlama yapılamıyor. Dolayısıyla burada mevcut olan ecri
misil uygulamaları bu açıdan da sıkıntı
yaratıyor.
Şimdi, Sayın
Canikli CHP programını söyledi burada. Dedi ki: Vergi sistemi
karmaşık yapıda, mükellef zorluk çekiyor. Biz de zaten
programımızda öyle demiştik. Demiştik ki: Vergi sistemi
çok karmaşık. 2008 bütçe gerekçesini açın bakın, orada
yüzden fazla vergi sisteminde değişiklik var.
Şimdi, arkadaşlar,
tabii bir ülkede vergi sistemi eskidikçe, yerli yerine oturdukça mükellef daha
çok bilinç sahibi olur ve vergisini daha sıkıntısız öder,
verginin olumsuz etkisi daha az ortaya çıkar. Oysaki bizde vergiler bu
kadar sık değiştiği için elbette ki vatandaşın
da, vergi mükellefinin de vergiye karşı olan tepkisi artıyor ve
dolayısıyla vergi kaçağı ortaya çıkıyor. Yani,
kayıt dışı ekonomi, vergi dışı ekonomi o
açıdan ortaya çıkıyor. Onun için vergide bu kadar sık
değişiklik yapmak doğru değil. Bu gibi aflar getirmek
doğru değil. Bunlar, sistemi, mali düzeni altüst eden
uygulamalardır.
Değerli arkadaşlar,
Anayasamızda vergi, yeni vergiler ancak kanunla gelir diyor. Ama
Anayasada aynı zamanda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ESFENDER KORKMAZ (Devamla)
Bakanlar Kuruluna vergi oranlarını yüzde 100 artırma
imkânı veriliyor. Bu da tabii yeni bir vergi demektir. Onun için bu
düzenin de, bu sistemin de değişmesi gerekiyor. Nihayet, bu ecri
misil uygulamasında, taksit sayısı artığı için
on sekiz ay taksit, sekiz ay değerleme ve takdir, iki ay da uzatma- yirmi
sekiz ay gibi bir zamana yaymak gerekiyor. Bu da, kamunun alacakları için
bir sıkıntı yaratıyor, bir handikap yaratıyor. Bu
2nci maddenin tamamıyla reddedilmesi ve gündemden
çıkarılması gerekiyor. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak
görüşümüz de bunun reddi yönündedir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Korkmaz.
Gruplar adına ikinci söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycıya attir.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 2nci maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
İdari hukukumuzda, kamu
mallarını herhangi bir izin almaksızın veya bir
sözleşme ilişkisi olmaksızın kullanan kişilere fuzuli
şagil, yani haksız kullanıcı, bu kullanıcılardan
alınan ücrete de ecri misil denilmektedir. Devlet İhale Kanunu
dışında değişik kanunlarda ecri misil kavramına
yer verilmesine rağmen, anılan kanunlarda ayrıntılı
düzenleme yapılmamıştır. Ecri misil işlemleri
konusunda ayrıntılı düzenleme, 1/1/1984 tarihinde yürürlüğe
giren 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75inci maddesinde ve
bu Kanunun 74üncü maddesine dayanılarak 16/12/1984 tarihinde
çıkarılan Devlete Ait Taşınmaz Mal Satış, Trampa
ve Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye
Yönetmeliği ile yapılmıştır. Bu Yönetmelik 19 Haziran
2007 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 1 Temmuz 2007 tarihinden
geçerli yürürlüğe konulan Hazine Taşınmazlarının
İdaresi Hakkında Yönetmelik ile yürürlükten
kaldırılmış, ecri misil ile ilgili düzenlemelere bu
Yönetmelikte de yer verilmiştir.
Devlet İhale Kanununun
75inci maddesine göre, devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu
altında bulunan taşınmaz malların gerçek ve tüzel
kişilerce işgali durumunda fuzuli şagilden ecri misil tahsil
edilmesi gerekmektedir. İdarenin ecri misil isteyebilmesi için devletin
özel mülkiyetinde veya hükmü ve tasarrufu altında bulunan bir
taşınmazın işgal edilmiş olması gerekmektedir.
İşgalin biçimi önemli değildir. Hukuki dayanağı
olmayan her türlü yararlanma işgal kabul edilmektedir.
Kişilerin kamu
malını kullanmalarından dolayı ecri misil istenebilmesi için
bu malın kullanılmasında idarenin rızasının
bulunmaması şartı aranmaktadır. Kamu görevlilerinin kamu
malı üzerindeki işgale göz yummaları geçerli bir rıza
değildir. Haksız kullanıcılardan ecri misil istenebilmesi
için idarenin zarara uğramış olması da şart
değildir. Devlet İhale Kanununun 75inci maddesinde bu konu
açıkça düzenlenmiş, ecri misil alınmasında haksız
kullanıcının kusurunun aranmayacağı
belirtilmiştir.
Ecri misil bedelinin tespit
ve takdiri ihale usullerine tabi olmayan işlerdendir. Kamu malının
haksız kullanımının belirlenmesi ve alınacak olan ecri
misil bedelinin tespiti idarenin tek taraflı işlemiyle
yapılmaktadır.
Ecri misil bedelinin tespit
ve takdiri konusu 2886 sayılı Kanunun 75inci maddesinde özel olarak
düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, ecri misil bedelinin veya bu bedelin
hesabında kullanılacak fiyatların Kanunun 9uncu maddesinde
belirtilen belediye, ticaret odası, sanayi odası, borsa gibi
kuruluşlardan veya bilirkişilerden soruşturulması
gerekmektedir. Ancak, 19 Haziran 2007 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan
yönetmelikte ecri misil bedeline yeni bir tanımlama getirilerek, idarenin
işgal edilen taşınmazdan işgalden önceki hâliyle elde
edebileceği muhtemel gelirin esas alınması ve ecri misilin
tespitinde de aynı yer ve mahalde bulunan emsal nitelikteki
taşınmazlar için oluşmuş kira bedelleri veya ecri misiller,
varsa bunlara ilişkin kesinleşmiş yargı kararları,
gerektiğinde ilgisine göre, belediye, ticaret odası, sanayi odası,
ziraat odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden
soruşturulmak suretiyle edinilecek bilgiler ile taşınmazın
değerini etkileyecek tüm unsurların göz önünde bulundurulması
öngörülmüştür. Bu tanımlama Kanuna tam uymamaktadır, Kanundaki
hükme aykırıdır.
Yönetmelikte, tespit ve
takdir edilen ecri misil bedelinin haksız kullanıcıya on
beş gün içinde tebliğ edilmesi, tebliğ tarihinden itibaren otuz
gün içinde ilgili idareye dilekçeyle müracaat edilerek düzeltme talebinde
bulunabilmesi, düzeltme taleplerinin en geç bir ay içerisinde incelenerek,
neticesinin, ecri misil düzeltme ihbarnamesiyle muhataplarına on beş
gün içinde tebliğ edilmesi öngörülmektedir. Ecri misil ihbarnamesinin ya
da düzeltme talebinde bulunan kişi, düzeltme ihbarnamesinin ilgilisine
tebliğ tarihinden otuz gün içinde ödenmesi gerekmektedir. Ecri misil
borçlusunun, ödeme güçlüğü nedeniyle yazılı olarak talep etmesi
halinde, ecri misil, en az yüzde 25i peşin, kalan kısmı da
idarenin uygun göreceği tahsis zamanlarında ve en fazla bir yıl
içinde taksitler halinde ödenebilmektedir. Vade tarihine kadar ödenmeyen ecri
misil bedelinin, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil
edilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 2nci maddesinin ilk beş fıkrasında, tespit
ve takdir edilen ancak 1 Temmuz 2007 tarihinden önce tebliğ edildiği
halde ödenmemiş olan ecri misil alacaklarının, yeniden tespit,
değerlendirme ve takdir işlemine tabi tutulması ve
uzlaşmaya varılan bedelin herhangi bir zam veya faiz
uygulanmaksızın on sekiz ayda on sekiz eşit taksitte
ödenebilmesi hususunu içermektedir.
Esasen, 22 Temmuz
seçimlerinin hemen öncesinde, 19 Haziran 2007 tarihli Resmi Gazetede
yayınlanan ve 1 Temmuz 2007 tarihinden geçerli yürürlüğe konulan
Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında
Yönetmelik ile bu Yönetmelikin yürürlüğe girdiği tarihten önce
tespit ve takdir yapılmakla birlikte henüz kesinleşmemiş olan
ecri misillerin Yönetmelikte yer alan hükümlere göre yeniden tespit ve takdir
edilmesi imkânı getirilmiştir.
Yönetmelik ile
kesinleşmemiş ecri misillerin yeniden tespit ve takdir edilmesi
imkânı getirilmişken, bu defa, kesinleşmiş ecri misil
alacaklarının yeniden tespit ve takdiri, uzlaşılan bedelin
de, herhangi bir zam ve faiz uygulanmaksızın taksitlendirilmesi
imkânı getirilmektedir. Kısmen veya taksiti ödenmiş
olanları da kapsamaktadır. Bu düzenleme kesinleşmiş
alacakları kapsadığından tam bir af niteliğindedir.
Borçlarını zamanında ödeyen vatandaşlarımız
açısından da bir eşitsizlik söz konusudur. Borcunu ödeyenler
cezalandırılmakta, ödemeyenler ödüllendirilmektedir. Bu suretle hem
kamu taşınmazlarının işgali hem de kamu
borçlarının zamanında ödenmemesi teşvik edilmektedir.
Aldığım rakamlara göre 2007 yılında ecri misil
tahakkuku 342 milyon YTL, tahsilatı ise 124 milyon YTLdir. Tahsilat
oranı yüzde 36 olup çok düşük düzeydedir. İdare görevini
yapmamaktadır.
Kamu
taşınmazlarının önemli bir bölümü geçerli bir hukuki
sıfatı veya hakkı olmayan kişilerin işgali
altındadır. Kamu mallarının etkin bir şekilde
korunamaması kamu mallarından hukuka aykırı yararlanma
eğiliminde olan kişileri cesaretlendirmektedir. Kamu
mallarının etkin bir şekilde korunamamasının temel
sebepleri bugüne kadar kamu mallarının bir envanterinin
çıkarılamaması, idarenin görevini ihmal etmesi ve bu
tasarıda olduğu gibi kamu mallarının haksız
kullanımı konusunda değişik zamanlarda çıkan af
kanunlarıdır.
Esasen kamu
mallarının hukuka aykırı bir şekilde işgal
edildiğini öğrenen idarenin buna derhâl son verme yetki ve görevi
bulunmaktadır. Ne yazık ki uygulamada idare bu tür tecavüzleri
ortadan kaldırma yerine, ecri misil almak suretiyle mallarını
idare etmeye devam etmektedir. Oysaki ecri misil, bir kamu malı idare
usulü değildir, aksine kamu malından haksız olarak yararlanan
kişilerden geçmişe dönük olarak alınan bir bedeldir.
Dolayısıyla ecri misili, kamu mallarının hukuka
aykırı kullanılmasına meşruiyet kazandırma usulü
değil, kamu mallarının korunmasına yönelik bir
yaptırım olarak görmek gerekmektedir.
Tasarının 2nci
maddesinin altıncı fıkrası ise tam bir fecaattir. Bu
fıkra, kamu taşınmazlarının işgalcilerine
pazarlıkla kiraya verilmesini düzenlemektedir. Buradaki niyeti anlamak
mümkün değildir. Devlet İhale Kanununun 75inci maddesinin son
fıkrası İşgal edilen taşınmaz mal, idarenin
talebi üzerine, bulunduğu yer mülkiye amirince en geç 15 gün içinde
tahliye ettirilerek, idareye teslim edilir. amir hükmünü içermektedir.
Tasarıyla getirilen düzenleme, bu hükmü uygulanamaz hâle getirmektedir.
Tasarıda atıf
yapılan 2886 sayılı Kanunun 51inci maddesinin (g) bendi, hangi
hâllerde pazarlık usulüyle ihale yapılabileceğini düzenlemekte
olup, isteyen herkes, yapılacak ihaleye girebilir. Hâlbuki fıkrayla
yapılan düzenlemede, bir ihale söz konusu olmayıp, doğrudan
işgalciye kiraya verilmektedir. Bu atıf, bir yanıltmacadır,
bir kandırmacıdır. Bu bir usulsüzlüktür, bu bir yolsuzluktur, bu
bir peşkeştir, bu bir talandır. Bu düzenleme, işgalcilere,
talancılara, hak, hukuk tanımayanlara, mafyaya hizmettir.
Buradan Sayın Bakana ve
Hükûmete sormak istiyorum: Babanızın malını mı kiraya
veriyorsunuz? Bundan kimlerin yararlanması söz konusu, buradan lütfen
açıklayın. Sizin kendi taşınmazınız işgal
altında olsa, böyle mi yaparsınız? O sebeple, Devlet İhale
Kanununun 75inci maddesinin son fıkrasındaki hükmü uygulayın
ve uygulanmasını sağlayın. Size emanet edilen kamu
malları hakkında esas göreviniz budur. Siz, görevinizi ve
sorumluluğunuzu yerine getirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) -
Bu fıkra tasarıdan çıkarılmalıdır. AKP Grup
Başkan Vekili, bunun çıkarılacağı yönünde önergeleri
olduğunu söyledi. Bundan memnun oluruz. Gerçekten, bu fıkra
tasarıdan çıkarılmalıdır. Gelin, bir yanlış
yapmayın, vebal altında kalmayın diyorum.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı.
2nci madde üzerinde,
şahıslar adına söz taleplerinden, ilk söz, Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay.
(MHP sıralarından alkışlar)
Beş dakika süreniz var.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsiline İlişkin Kanunun 2nci maddesi,
ecri misil alacakları üzerine uzlaşma yapma imkânı tanıyan
bir madde.
Yine, sabahtan beri
tartışılan, aftı, değildi, kesinleşmişti,
kesinleşmemişti ifadeleri, 1inci ve 2nci maddenin ruhunun
birbirine ters olmasından kaynaklanmaktadır. Bunu, aynı zamanda,
1inci maddenin yedinci fıkrasındaki hükümle ecri misil hükümlerinin
ortaya çıkardığı çelişkide de görüyoruz. Bu 1inci
maddenin yedinci fıkrası, eğer uzlaşmadan evvel vergi
borçlusu bir miktar ödeme yapmış ise ve uzlaşmadan sonra,
uzlaşılan rakam bu rakamın altında ise, mükellefe ret ve
iade de yapma imkânı veriyor. Aynı durum ecri misil için de söz
konusu olabilir. Ancak ecri misile ilişkin yapılacak
uzlaşmalarda, eğer ecri misil bedelinin bir kısmını
vatandaş daha önce ödemişse ve uzlaşmada belirlenen tutar da
daha önce ödenen tutarın altında kalıyor ise ecri misile
ilişkin herhangi bir ret ve iade yapılması söz konusu
değil.
Bu ecri misil alacakları
kesinleştiği hâlde uzlaşma konusu yapılan bu 2nci madde,
bir diğer fıkrası ile de işgal edilenlerle
uzlaşıldıktan sonra borçlarında belirsiz bir miktarda
indirim yapılacak, daha sonra da işgal edilen yerler,
pazarlıkla, işgalcilerine kiraya verilecektir. Yani, işgalci,
üstüne bir de ödüllendirilmektedir. Bu hükmün kaldırılmasına
ilişkin biz de bir önerge verdik. Bu önergenin desteklenmesini istiyoruz.
Bu düşüncelerle
sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Şahıslar adına
ikinci söz, İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk.
Süreniz beş dakika.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve
Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, görüşmekte
olduğumuz tasarıyla ilgili olarak af olduğu söylendi, af
olmadığı söylendi, ancak bir şeyleri dolanarak yapmaya
alıştığımız için herhâlde bunu da bir
dolaylı af olarak nitelendirirsek yanlış bir nitelendirme
yapmış olmayız.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede hem tüm gelirleri kavrayacak bir mevzuatın ortaya
konulamamış olması hem de mükelleflerin denetlenme ihtimalinin
düşüklüğü ve kayıt düzeninin hâlâ yerleştirilememiş olması
gibi nedenler, mükellefleri vergi mükellefiyetlerini yerine getirmekten
kaçınmaya itmektedir. Bütün bunlara alışkanlık hâline
getirilmiş vergi aflarını da eklerseniz artık uyumlu
mükelleflerin de hizadan çıkmalarına engel olamazsınız.
Af kanunlarının
etkili olabilmesi için, mükelleflerce tahmin edilmeyen bir zamanda
uygulanması, bir defaya mahsus olması ve mükelleflerin buna
inandırılması büyük önem taşımaktadır. Sık
sık vergi affına başvurulması veya af
yapılacağının önceden tahmin edilmesi vergi
suçlarının işlenmesini teşvik etmektedir. Üstelik, bu
tasarı ile uzlaşma konularında kanunla yeni bir uzlaşma
hakkı daha tanınmış olmaktadır ki bu durum ileride
uzlaşma müessesesinin bir defa başvurulacak bir müessese
olduğuna olan inancı da ortadan kaldıracaktır.
Vergi afları, toplumu,
vergi kanunlarına uymakla diğer kanunlara uymak arasında
farklı algılamalara da sevk edebilecektir. Sık sık af
çıkarıldığına göre vergi için öngörülen cezalar diğer
suç fiilleri için öngörülen cezalar kadar önemli ve ağır değil.
şeklinde toplumda yanlış bir kanaat oluşmasına yol
açacaktır, bu da zaman içinde, vergi suçu işlemeyenleri de suç
işlemeye sevk edecektir.
Kanunun
çıktığı tarihten önce uzlaşanların on sekiz
aylık taksitlendirme süresinden yararlandırılmamış
olmaları da mükellefler arasında eşitsizlik ve
adaletsizliğe yol açacaktır.
Ecri misil alacakları
için yeniden değer tespiti yapılarak bir nevi uzlaşma yoluyla
taksitlendirme imkânı getirilmektedir. Tasarıyla, ecri misil
borçlarını ödeyenlere işgal ettikleri yerleri pazarlıkla
kiralama hakkı getirilmiş olması ise işgalin
ödüllendirilmesi anlamını taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri,
gerçekten de ecri misil olayı kamu mallarının yönetiminde normal
başvurulan idare şekillerinden biri değildir, yani kanun
yolları dışında kamu mallarını işgal
edenlere işgaliye bedeli karşılığında talep
edilen bir haktır.
Şimdi, bu ecri misil
uygulamasını
Getirdiğimiz bu afla ecri misil borcunu ödeyenlere
diyoruz ki: Siz burayı yasa dışı olarak işgal ettiniz
ancak, teşekkür ederiz, borcunuzu ödediniz, gelin, pazarlık
yöntemiyle size burayı ihaleyle kiralayalım. Bunun kabulü mümkün
değildir. Pazarlık yöntemiyle ihale de Kamu İhale
Yasasındaki ve 2886 sayılı Yasadaki kapalı zarf usulü,
açık artırma usulü ya da açık eksiltme usulü gibi ihale
yöntemlerinden birisidir. İhale yöntemleri uygulanırken, kamu
malıyla ilgili olarak yapılan ihalenin şeffaf, rekabete
açık bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HARUN ÖZTÜRK (Devamla)
Getirdiğimiz bu tasarıyla, pazarlık usulüyle yapılması
gerekirken ve birden çok taliplinin ihaleye girmesinin sağlanması
gerekirken, biz burada işgalciye ikinci bir mükâfat daha veriyoruz ve
yasayla, işgal ettiği mülkü, ecri misilini öderse kendisine
pazarlık yapmak suretiyle kiralıyoruz.
Bunun doğru bir yol
olmadığını söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Madde üzerinde altı
önerge vardır. Önergelere geçmeden önce soru-cevap yapacağız,
beş dakika soru, beş dakika cevap.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakanıma sormak istiyorum:
Hukukun egemen olduğu
ülkelerde, uygulamada, yargıya intikal etmiş bir konuda yürütmenin
herhangi bir tasarrufta bulunmaması temel bir ilke iken, getirdiğiniz
bu tasarı ile yargıya intikal etmiş bir konuyu mahkeme süreci
devam ederken düzenleyerek, aslında yargıya müdahale etmiş
olmuyor musunuz?
İkinci sorum: Bundan
sonra, adalete intikal etmiş hangi konuya müdahale etmeyi
planlıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
hazineye ait tapulu ve tapusuz veya devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunan tescil harici alanlara yapılan işgal ve tecavüzler sonucunda
bir şekilde tespit olunan kaçak işgaller için genelde ecri misil
tahakkuk ettirilir. Bu bağlamda,
1) Bugün, sahil kenarı,
manzaralı yamaçlar, büyükşehirler, turizm alanları ve köylerde
oluşan habersiz işgallerin tespiti yapılmış
mıdır?
2) Türkiye genelinde
-Bakanlığımızın- 2007 yılı içinde kaç
kişiye ecri misil tahakkuk ettirilmiştir? Tahakkuk ve tahsilatı
nedir?
3) Sadece İstanbulda
kaç kişiye ecri misil tahakkuku yapılmıştır? Tahakkuk
ve tahsilat nedir?
4) İmar planında
kıyı kenar çizgisi içinde kalan günübirlik tesis, yeşil alan ve
plaj olarak kullanılan alanlarda, en son 2007 yılı
itibarıyla ne kadar ecri misil tahakkuku yapılmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanımıza sormak istiyorum:
1) SSK ve BAĞ-KUR
borçlarını zamanında ödeyemeyenler için de uzlaşma usulüyle
taksite dayalı bir çalışma Maliye Bakanlığında
var mıdır?
2) 31/12/2007 tarihi
itibarıyla turizm bölgelerimizde ecri misile konu ne kadar işgal
edilmiş alan söz konusudur?
3) Kayıt
dışı ekonomi nedeniyle ortaya çıkan devlet kaybıyla
uzlaşma usulüyle elde edilecek ecri misil geliri
karşılaştırıldığında Maliye Bakanlığımız
durumu nasıl değerlendirmektedir?
4) Değişik
nedenlerle hacizlik olan esnaf ve sanatkârlar için 2008 yılında bir
sicil affı düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu maddeyle ilgili olarak, orman
sınırları dışına çıkarılan ve 2/B
olarak bilinen alanların hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılmış olması nedeniyle, bu
ecri misil alacakları bu 2/B alanlarını da kapsıyor mu?
Yine net olarak cevap almak
istiyorum: Bu 2/B alanlarını da, ecri misil borçlarını
ödemeleri kaydıyla işgalcilerine kiraya vermeyi düşünüyorlar
mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sayın Başkan, Sayın Bakanım; seçim bölgelerimizden
aldığımız telefonlarda âdeta feryat ediyorlar Siftah
etmeden dükkân açıp kapatıyoruz. Biz bu durumda iken peşin
vergi adı altında satmadığımız malın
vergisini veriyoruz. diyorlar. Vatandaşı bu
sıkıntıdan kurtarmak için, uzlaşma ile vergi almayı
düşündüğünüz şartlarda, sadece sattığı maldan
vergi alınması konusunda bir çalışma yapmayı
düşünmüyor musunuz?
İkinci bir soru: Kamuya
ait bir taşınmazı 31/12/2007den önce işgal etmiş
olanlar, ecri misil alacaklarının ödenmesi ve hukuken engel bulunmaması
şartıyla kullanıcısına pazarlık usulüyle kiraya
verilebilir. denmektedir. Belli bir ecri misil tespiti yapıldıysa
pazarlık ne işe yarıyor? Bu şekilde
taşınmazın işgal edene kiralanması bir ödül
anlamına gelmiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yunusoğlu
SÜLEYMAN LATİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
bilhassa kıyı şeridindeki tatil bölgelerinde devletin kiraya
vermiş olduğu arazilerde büyük tesisler, oteller kurulmakta ve bu
oteller, tasarıda ifadesini bulduğu şekliyle, kendi
kullandıkları yerin önündeki kıyı şeridinde
birtakım ek tesisler yapmaktadırlar ve tasarıda ifade
edildiği şekliyle buralar işgal edilmiş yerlerdir. Acaba bu
düzenlemenin ana gayesi buradaki işgal edilmiş yerleri yasal hâle
getirmek suretiyle o tesislere kullandırmak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakan
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
NAZIM EKREN (İstanbul) Sayın Başkan, sorularla ilgili genel
bir değerlendirme yapıp, aldığım notları
kısaca sizlerle paylaşacağım.
İlk olarak, yargıya
müdahalenin söz konusu olmadığını, tarafların kanunda
belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde uzlaşmalarının söz
konusu olduğunu ve buna yönelik düzenlemeleri içerdiğini de sizlerle
bir daha paylaşmak isterim.
İkinci önemli nokta,
yine saygıdeğer milletvekillerimiz tarafından gündeme getirilen,
SSK ve BAĞ-KURla ilgili düzenlemelerde herhangi bir sicil
affının söz konusu olmadığını, ama talep edilen
istatistiki veri ve bilgilerin Bakanlık tarafından yazılı
olarak sizlere aktarılacağını da ifade etmek istiyorum.
Bir diğer önemli husus,
kayıt dışılıkla ve ecri misille ilgili mukayeseler
konusunda. Kayıt dışılığı zaman zaman ifade
ettik, hem ekonomi programımızda hem de eylem planlarımızda
çok net vurguladığımız bir husustu. Kayıt
dışılığın, elbette, hem özel sektör için hem kamu
sektörü için ciddi kayıplar ortaya çıkardığını
biliyoruz. Kayıt dışılıkla ilgili mücadele için
ayrı bir düzenleme, ayrı bir platformu da planlıyoruz. Dolayısıyla,
kayıt dışılığın azaltılmasında
tarafların karşılıklı diyalog içinde, kayıt
dışılığın azaltılması sürecinde özel
sektörün ve reel sektörün kayıt dışılığı
azalttığında karşılaşacağı maliyetleri
tolere edecek, devletin de onlara sağlayacağı katkının
ne olacağı konusunda, önümüzdeki günlerde, detaylı bir
çalışmanın muhtemelen Bakanlık tarafından sizlerle
paylaşılacağını da ifade etmem gerekir.
Bir başka önemli husus
2/B orman arazisiyle ilgili. Orman arazisinin, söz konusu maddede getirilen düzenlemeyle, 2/B
alanlarının Anayasa Mahkemesi kararı karşısında
kiraya verilmesine imkân bulunmadığından, bu alanları da
kapsamadığını belirtmem gerekir.
Yasal düzenlemede sizlere
aktarılan bu çerçevede, kesin olarak genel bir affın söz konusu
olmadığını, genel bir affın gündeme gelmediğini,
özellikle de ilgili yasanın şu anda tartıştığımız
2nci maddesinin altıncı fıkrasında ifade edilen
şekliyle Bir kamu hizmetine tahsis edilmemiş Hazinenin özel
mülkiyetinde olan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan
31/12/2007 tarihinden önce işgalli olanlar; kullanımın devam
etmesi, ilgilisinin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üç
ay içinde talep etmesi, birikmiş ecrimisil alacaklarının
ödenmesi ve hukuken engel bulunmaması koşuluyla
kullanıcısına, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanununun 51 inci maddesinin (g) bendine göre pazarlık usulüyle
kiraya verilebilirle ilgili düzenlemenin sayın milletvekilleri
tarafından verilen önergelerle yasa maddesinden
çıkarılacağını da sizlere ifade etmek isterim.
Maddede, kiraya verilecek
alanlar için hukuken engel bulunmaması şartı
öngörüldüğünden kıyı alanlarının 3621 sayılı
Kıyı Kanunu hükümlerine aykırılık teşkil edecek
şekilde ferdî kullanımına bırakılması da mümkün
değildir. Yasayla da bunun düzenlendiğini paylaşmak isterim.
Demin de ifade ettim, yine bir
soruyla ilgili olarak üzerinde durulması gereken önemli hususlardan bir
tanesi de yasanın tümünde ve ilgili maddelerinde genel bir affın söz
konusu olmadığı, yargıya bir müdahalenin de kesinlikle söz
konusu olmadığı ve düşünülmediği, bir uzlaşma
hakkının tanınmış olduğu ve bu uzlaşmada da
devletin ve ilgili tarafların karşılıklı yasal çerçeve
içinde, belirtilen usul ve prensipler çerçevesinde mutabakata varmaları
koşuluyla söz konusu düzenlemelerin geçerli olduğunu da bir kez daha
paylaşmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde altı
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesinin (6) nolu bendinde
geçen (31.12.2007) tarihinin (31.13.2003) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/515 sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin 6
ncı fıkrasının maddeden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
Muharrem Varlı Mehmet Günal Erkan Akçay
Adana Antalya Manisa
Ahmet Orhan Mustafa Enöz Mustafa
Kemal Cengiz
Manisa Manisa Çanakkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 109 sıra sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (6)
numaralı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Mustafa Özyürek Bülent Baratalı
Trabzon İstanbul İzmir
Faik Öztrak Rasim Çakır Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Tekirdağ Edirne Malatya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarının 2 nci maddesinin altıncı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mustafa Elitaş Mustafa Ataş
Giresun Kayseri İstanbul
İsmail Göksel Metin
Kaşıkoğlu Hüseyin
Gülsün
Niğde Düzce Tokat
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının 2nci maddesinin beşinci
fıkrasındaki sekiz ibaresi dört şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 2nci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan 18 ayda 18 eşit taksitte ödenebilir.
ibaresinin 18 ayda 18 eşit taksitte, taksit tutarları ilk taksit
ödeme süresinin başlangıç tarihinden itibaren her ay ve kesri için
ayrı ayrı binde iki oranında hesaplanacak faiziyle birlikte
ödenebilir. şeklinde değiştirilmesini, aynı
fıkranın ikinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nihat Ergün Nurettin Canikli Mustafa Elitaş
Kocaeli Giresun Kayseri
Mehmet Nil
Hıdır Mehmet
Çiçek
Muğla Yozgat
BAŞKAN Komisyon bu
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Katılıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Ergün, gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?
NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Önerilen
düzenlemeyle, taksitlendirilen tutarların hesaplanacak aylık faizi
ile birlikte ödenmesi şartı getirilmektedir.
BAŞKAN Komisyonun ve Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının 2nci maddesinin beşinci
fıkrasındaki sekiz ibaresi dört şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bir af, vergi affı
yasasını yeniden görüşüyoruz. Bugün ne oldu da insanlar yine
vergilerini zamanında ödememeye başladılar? Yoksa adı
konmamış kriz dolayısıyla mı mükellefler vergilerini
ödeyemiyorlar? Hükûmetin affa, acil gelir ihtiyacı için
başvurduğunu saklamaya çalıştığını
görüyoruz. Ülkemizde kayıt dışı ekonomiye karşı
savaş açılmadığı sürece daha çok vergi affından
medet umarız. Yolsuzlukların da terörün de beslendiği kayıt
dışı ekonomiyle mücadelenin önemini umarız daha fazla
gecikmeden anlarız.
Değerli milletvekilleri,
bugüne kadar, sıkıntı içine düşün reel sektörün
borçları İstanbul ve Anadolu Yaklaşımları adı
altında yeniden yapılandırıldı. SSK ve BAĞ-KURluların
prim borçları taksitlendirildi, yeni taksitlendirme taleplerinin
gelebileceği yolunda basından haberler yer almaktadır. Vergi
barışı uygulaması üzerinden henüz iki, üç yıl geçmeden
bu af yasa tasarısı gündeme geldi. Niye yapıldı bütün
bunlar? Boğulmak üzere olan bu kesimlere birazcık nefes alabilsinler
diye herhâlde. Peki, devletin suçu neydi? Onun borçlarını
rahatlatacak yeniden bir yapılandırma neden hiç düşünülmedi?
Sosyal güvenlikte emeklilerin kazanılmış haklarına
yüklenmemizin, kamunun yatırıma kaynak ayıramaz hâle
getirilmesinin, cumhuriyetin kazanımlarının özelleştirme
uygulamaları ile yok pahasına elden
çıkartılmasının, kamu tarafından yerine getirilmesi
zorunlu hizmetlerin dahi gelecek dönemlerin vergi gelirleri ipotek altına
alınarak yap-işlet-devret modeliyle yaptırılmaya
çalışılmasının, bütçeye konulan kısıtlı
yatırım ödeneklerinin dahi nakdini hazineden alamayacağı
telaşına düşen bakanların, bütçe dışında
özelleştirme gelirlerine özel bir hesapta el koyabilme çabalarının,
sağlık ve eğitim hizmetlerinin hızla özel sektöre
devredilmesinin gerçek nedenleri devletin borçlarının yeniden
yapılandırılamamış olması olabilir mi acaba diye
kendi kendimize sormamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
2003-2007 yılları arasında beş yılda 863.7 milyar YTL
tutarında faiz ve anapara olmak üzere iç ve dış borç ödedik.
Ödemenin 711.9 milyar YTLsini yeniden borçlanmayla karşıladık.
Borç yiğidin kamçısı, ancak bu kamçıya yiğit dayanmaz.
Hükûmet borcu borçla ödemeye çalışırken hazine garantisi
verdiği borçlardan ödenmeyenleri de üstlenmeye devam etmektedir.
Hazinenin 31/12/2007
itibarıyla alacak stokuna baktığımızda, vadesi
geçmiş alacaklar içinde -ASKİ ve EGO dâhil- Ankara Büyükşehir
Belediyesinin 3.9 milyar YTLlik borcu olduğu görülmektedir. Bu borç için
2004, 2005 ve 2006 yıllarında tek kuruş tahsilat
yapılmamıştır. Borcunu ödemeyen Ankara Büyükşehir
Belediyesi bulvarlarda bir önceki yıl diktiği boylu fidanları
değiştirmekle meşgul. Ancak, her fırsatta siyasi
ayrımcılık yapmadığını söyleyen AKP Hükûmeti
İzmir Büyükşehir Belediyesinden beş yıl içinde 432 milyon
YTLlik tahsilat yapabilmiştir.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk.
Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
ayrı ayrı okutup, birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde,
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin altıncı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
Sıra Sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (6) numaralı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/515
sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin 6 ncı
fıkrasının maddeden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Muharrem
Varlı (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Katılıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Ergün?
NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Gerekçe
BAŞKAN Sayın
Canikli ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Uygulamada
sorunlarla karşılaşılmamasını teminen
fıkranın madde metninden çıkarılmasının uygun
olacağı önerilmektedir.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi?
M. AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Bu düzenleme
Hazinenin özel mülkiyetindeki veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
taşınmazların işgalini teşvik edecek niteliktedir. Bu
nedenle söz konusu hükmün Tasarıdan çıkarılması
önerilmektedir.
BAŞKAN Sayın
Varlı ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Hazinenin özel
mülkiyetinde olan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
taşınmazların işgalcilerine 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin (9) bendine
göre pazarlık usulüyle kiraya verilebilmesi, işgalcilerin âdeta
ödüllendirilmesidir. Düzenleme Anayasanın eşiklik ilkelerine
aykırı olduğu gibi, kamu otoritesinin aczine yol
açmaktadır.
Kamu otoritesinin görevi
ecrimisili tahsil etmek ve fuzuli işgali sona erdirmektir.
BAŞKAN Hükûmetin ve
Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bundan sonraki Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin önergesi 2nci
maddenin (6)ncı fıkrasında değişiklik öngörmektedir.
Ancak, biraz önce kabul edilen önergeyle söz konusu fıkra madde metninden
çıkarılmıştır. Bu nedenle önergenin işleme
konması mümkün değildir.
Maddeyi kabul edilen
önergelerle birlikte oylarınıza sunuyorum
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Açık oylama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Açık
oylama talebinde bulunan milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Korkmaz, Sayın Baratalı, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Köktürk, Sayın Susam, Sayın Hacaloğlu, Sayın Özkan,
Sayın Ersin, Sayın Köse, Sayın Sönmez, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Ağyüz, Sayın Vural, Sayın Seçer, Sayın
Akçay, Sayın Günal, Sayın Çelik, Sayın Yıldız,
Sayın Işık, Sayın Tankut, Sayın Cengiz, Sayın
Melen.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylamaya oy pusulasıyla
katılan sayın üyelerin Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica
ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 2nci maddenin
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kabul : 315
Ret : 35 (x)
Açık oylama sonucu 2nci
madde kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
109 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 3üncü
maddesini okutuyorum:
MADDE 3- (1) Mülga 18/6/1999
tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 4 üncü maddesinin
(13) numaralı fıkrası uyarınca kanuni ve ihtiyari yedek
akçeler ile sermayenin azaltılmasına konu edilen zararların
mülga 3/6/1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4684
sayılı Kanunun 18 inci maddesi ile değişik 14 üncü
maddesinin (7) numaralı bendi kapsamında matrahtan indirilebilmesine
yönelik bankalar tarafından yargı mercileri nezdinde bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yaratılmış
ihtilaflar; bankaların bu zararların % 65'ini 2001 yılına
ait kurum kazancının tespitinde geçmiş yıl zararı
olarak dikkate almaları, izleyen yıllara ait kurumlar vergisi
matrahının bu şekilde bulunan zarar tutarı esas
alınarak düzeltilmesini kabul etmeleri ve bu konuda açtıkları
tüm davalardan feragat ettiklerini bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir ay içinde ilgili vergi dairesine ve yargı merciine
bildirmeleri halinde, idarece sürdürülmez. Bankalar tarafından bu
şartların yerine getirilmesi halinde, ilgili yıllara ait
kurumlar vergisi matrahları, 213 sayılı Kanunun
zamanaşımı hükümleri dikkate alınmaksızın
düzeltilir.
(2) Birinci fıkra
hükmüne göre yapılan düzeltme sonucu bankalara red ve iade edilmesi
gereken bir tutar bulunması halinde bu tutar, bankaların
bağlı bulundukları vergi dairelerine doğmuş ve
doğacak borçlarına mahsuben iade edilir. Şu kadar ki, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu konuda verilmiş
yargı kararları gereğince red ve iade edilen bir tutar
bulunması halinde mahsuben iade edilecek tutar, yargı kararı
gereğince iade edilen tutardan mahsup edilmek suretiyle hesaplanır.
Bu fıkra hükmüne göre, red ve iade edilecek tutarlar için herhangi bir
faiz veya zam hesaplanmaz.
(3) Bu madde gereğince
red ve iadesi gereken tutardan daha fazla bir tutarın yargı
kararları gereğince iade edilmiş olması halinde aradaki
fark, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın
sonuna kadar bankalarca red ve iadeyi yapan vergi dairesine bildirilir ve
yapılan bu bildirim üzerine ilgili yılın kurumlar vergisi olarak
tarh ve tahakkuk ettirilen vergi aynı sürede ödenir. Tahakkuk eden bu
vergi için gecikme faizi ve vergi cezası uygulanmaz. Bu fıkra ile
belirlenen sürede ödenmeyen vergi, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre
takip ve tahsil edilir.
(4) Madde hükmünden
yararlanmak üzere başvuruda bulunan bankalarca mülga 4389 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesinin (13) numaralı fıkrasının
uygulamasına yönelik olarak herhangi bir dava açılamaz.
(5) Bu maddenin
uygulamasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 3üncü maddede şahsı adına söz talep eden 17
milletvekili arasında kura çekilecektir:
Mustafa Ataş,
İstanbul; Fahrettin Poyraz, Bilecik; Suat Kılıç, Samsun.
3üncü madde üzerinde gruplar
adına söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt
Aslanoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
tabii, 3üncü maddede, bir şekilde, Maliye Bakanlığı, daha
önce, 2001 yılında Hazinenin çıkardığı bir
kararname gereği, o yıllarda, o kararname uyarınca, enflasyon
muhasebesi nedeniyle kârları düşen bankalar yargı yoluna
gitmiş ve bu davalar bazı bankalarımız tarafından
kazanılmış. Hazinenin çıkardığı bu kararname
nedeniyle Maliye Bakanlığı bankalarla bir şekilde oturup
belli ölçüde anlaşmak istiyor. İşin özelliği bu ve bir
şekilde
Türkiyede Maliye Bakanlığı ile bankalar kavga
etmez. Hukuki olarak, bu, yasaya hukuki bir zemin oluşturmak için konulan
bir madde. Bir kere bunu açık, net söyleyeyim.
Tabii, ama eşitlik
diyoruz, yasa yapıcı ve eşitlik ilkesi diyoruz ama kanunun ilk
hazırlanmasında her türlü ihtilaftan yani faturadan, defterini
göstermeyenden, defterini kaçırandan kim varsa, kim ihtilafa
düşmüşse sadece burada dürüst, işte
Dürüst bir mükellef yok
arkadaş, yoktu. Tüm bunları bu yasa kapsıyordu arkadaşlar.
Bir kere ben bunu hazmedemiyorum.
Tabii, aynı şekilde
yasada Bazı kamu alacakları deniyor arkadaşlar. Peki, aynı
şekilde başka kamu kuruluşlarına borcu olan insanları
niye getirmiyorsunuz? Onların borcu da
Yani Maliye
Bakanlığı bunu getirdi. Peki, sizler bunu getirirken Maliye
Bakanlığı ile ihtilaflı olan -yasanın amacı bu
ya- kişileri getiriyorsunuz ya peki, başka kamu kurumlarına
aynı şekilde -hep iyi niyetli
düşünüyoruz ya- ihtilaflı kişileri niye getirmiyorsunuz;
onların suçu ne arkadaşlar, onların suçu ne? Adam elektrik kullanmamış
TEDAŞ fatura göndermiş, mahkemeye düşmüş. Aynı
şekilde, o da bu yasanın içeriğiyle aynı değil mi
arkadaşlar? Yani diğer kamu kuruluşlarına bu şekilde
-iyi niyetle getirdik, diyorsunuz- borçlu olan, ihtilaflı olan,
yargıya düşmüş insanlar için. Onların suçu ne arkadaşlar?
Eğer eşitlikse o da eşitlik değil mi arkadaşlar? Bir
kere, bunu içime sindiremiyorum.
Sayın Maliye
Bakanım yok. Bu ara, çok anahtar gelecek, belediye anahtarları
Sayın Maliye Bakanıma.
Arkadaşlar, defalarca
burada konuşuldu Meclis açıldığından beri, Belediye
Gelirleri Yasası değiştirilip belediyeler arasındaki
eşitsizliği giderecek, özellikle küçük belediyeleri koruyup
kollayacak, onların en azından yaşamsal ihtiyacını
çevirecek ödenekler yeni belediye yasasına konularak
Yasa gelip bunlar
yapılacakken, ayın 15inde arkadaşlar, nüfusu
2008 bütçelerini
-2008e göre- yapan belediyelere ayın 15inde bir bomba patladı. 130
bin lira alan belediye 50 bin lira alacak, 80 bin lira alan belediye 30 bin
lira alacak, 50 bin lira alan belediye 14 bin lira alacak.
Değerli
arkadaşlarım, belediyeler, halka hizmet eden bir çemberin
halkasıdır. Yani 50 bin lira alan bir belediyeye
Bir de şunu
yaptılar biliyorsunuz arkadaşlar: Geçici işçiler vardı,
onları da bir şekilde -İçişleri Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı- sonra onları aldılar, sürekli
işçi yaptılar. Örneğin, yazın bahçelerde çalışan
arkadaşlarımız da sürekli işçi oldu. Örneğin, 12 tane
personeli olan belediyenin personeli 26 oldu. 26 kişinin, asgari ücretten
hesaplarsanız, sadece 14 bin lira arkadaşlar, bu 26 kişinin
maaşına gidiyor. Peki, bu kış koşullarında, bu
belediyelerin bu parasını kestiniz, ne yapacaklar arkadaşlar
belediyeler ya? Yani bir şeyi kesiyorsunuz ama mantıken kesin ya,
konuşun kesin. Ben kimsenin hakkını kimseye verin demiyorum ama
burası Türkiye, Türkiyede bu insanlar, bu belediye hizmet etmek
zorundadır. Siz devletsiniz. Devlet vatandaşına zulmeder mi?
Bunun adı zulümdür arkadaşlar, zulümdür!
OKTAY VURAL (İzmir)
Bravo!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır arkadaşlar. 50 bin lira alan bir
belediye, kendisinin bütçesini böyle yapmışsa, siz buna 14 bin lira verdiğiniz
zaman, bunun adını siz koyun arkadaşlar.
İki: Burada, ben
Namuslu, şerefli, vergisini ödeyen komisyonda da söyledim
arkadaşlar- namusuyla, şerefiyle yıllardır, yirmi senedir
vergisini ödemiş bu insanlara bir madalya verin.
Üç: Peki, ihtilaflı vergiden
dolayı uzlaşmaya gidiyorsunuz. Aylardır burada
bağırıyoruz. Ben, burada, üç gruptaki arkadaşlara,
Sayın Arıcıya, Aydın Milletvekilim Sayın Ali Beye
teşekkür ediyorum. Spor kulüplerinin ödenemeyen artık
Gitmemişler, bunların gidecek hâlleri yok yani. Mahkemeye gidecek
durumları yok. Dernekle spor kulübünü idare edersen Türkiyede
Dernekler
Yasasıyla spor kulübü idare ediyorsun ve artık Üçüncü Ligdeki bir
kulübün 2 milyon, 3 milyon, 5 milyon bir vergi borcu veya sigorta borcu varsa
bunları nasıl alacaksınız arkadaşlar? Gelin, diliyorum
ki
Sayın Bakan söz verdi yukarıda. Bu yasa görüşülürken dedi
ki
Komisyonumuza, Plan ve Bütçe Komisyonuna yeni bir yasa geldi. Diliyorum ki
o yasada bu spor kulüplerinin
Bu sorun hepinizin sorunu
arkadaşlar ya! Yani ne olursunuz! Hangi ilin, hangi takımın bu
sorunu yoktur? Gelin
Bu bir vergi
yasasıydı ama maalesef gelmedi. Diliyorum ki komisyonda olan yasaya
konacak. Ben hepinizden, özellikle spor kulüpleriyle ilgili olan, burada, üç
gruptaki arkadaşlarımdan rica ediyorum, istirham ediyorum. Bütün
milletvekillerinin sorunu, hepimizin sorunu, istirham ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasada, yine bu maddede bir şey getiriliyor.
Deniyor ki: Tahakkuk eden borçlara faiz yürütülmez. Burada var, bu maddede,
3üncü maddede. Devlet hakkaniyetlidir. Peki, devletten alacağı olan
insanlara -elli defa söyledik- kimin kamudan alacağı varsa, kamunun
hangi kurumundan, onun borcunu ödemiyorsunuz, öbür tarafta kişilere haciz
gönderiyorsunuz. Teşvik yasasıyla bağıran sanayiciler,
yaklaşık
Hepiniz biliyorsunuz arkadaşlar, niye birbirimizden
bunları saklıyoruz ki? Teşvik yasasıyla bağıran
sanayiciler, 5 milyon, 6 milyon, 7 milyon, 8 milyon... Geçen sene -önce
kasımdaydı, sonra marta kadar- marttan bu yana, yaklaşık
dokuz aydır elektrik borcu olan insanların yaklaşık
miktarı bu kadardır. Bunları ödemeyeceksiniz, adamın SSK
borcu veya vergi borcu vardır diye gidip haciz yapacaksınız.
Arkadaşlar, devlet
vatandaşını rahatsız etmez. Bu maddede, burada var. O zaman, gelin, bir şekilde,
kamunun kime borcu varsa, borcu olan insanlardan alacağı varsa, faiz
yürütmesin, haczetmesin bu insanlara. Mahsup sistemi getirilsin
arkadaşlar. Her şeyi yaptınız, bunu niye
yapmıyorsunuz?
Ben bir kez daha
dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Gruplar adına ikinci
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Günala aittir.
Buyurun Sayın Günal.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, tasarının 3üncü maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu
tasarının gelişi, Komisyondan geçişi hakkında birkaç
şey söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum. Burada aceleyle bir
kanun tasarısı getirildi değerli arkadaşlarım ki bu
kadar önemli ki gece yarılarına kadar tartışıp
çıkarmaya çalışıyoruz sizlerin de önerisiyle. Yine
aynı acelenin böylece -bugün sabahki grup önerisinde de
tartışıldığı gibi- yine Genel Kurulda da devam
ettiğini görüyoruz.
Şimdi, ben bugün Plan
Bütçe Komisyonu ile Genel Kurul arasında mekik dokumaktan yoruldum.
Muhalefetin sesini dile getirdiği, kanunlardaki yanlışları
düzeltmek için tek şans yakaladığı yerler komisyonlar ve
buraya geldiği zaman Genel Kurul. Bir taraftan alt komisyonda görevli
olduğum spor müsabakalarına ilişkin bir çalışma orada
devam ediyor, Plan Bütçe Komisyonu çalışıyor, öbür taraftan
grubunuzun önerisiyle burada yine önceki hafta içerisinde Plan Bütçe
Komisyonundan geçmiş olan bir tasarı
tartışılıyor. Biz mekik dokuduk ama Komisyonda da
Sayın Canikli bir taraftan mekik dokudu, geldi gitti, bütün gruplarla konuştu,
üyelerle konuştu, o da orada bir mekik dokudu. Hatta Sayın
Bakanın adına sorulara cevap verdi zaman zaman, -şu anda kendisi
yok ama- biz de usulen, üye arkadaşlar olarak müdahale ettik. Hatta soru
sordu ki normalde usulen komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız
en son üyeler konuştuktan sonra söz alıyorlar. Netice itibarıyla
böyle hızlı, aceleyle bir şeyler yetiştirilme
telaşında olduğu görülüyor.
Şimdi, ama bir taraftan
aceleyle bunlar geçiyor, biz önerge veriyoruz, bu defa esnafın,
sanatkârın, KOBİlerin, zor durumda olan
vatandaşlarımızın durumunu dikkate alan. Bunlar, kabul
edilmiyor. Az önce de konuşuldu, bankacılık sektörünün yüzde
42si yabancıların eline geçmiş. Bu madde onlarla ilgili.
Onlarla uzlaşmak üzere aşırı bir gayret içerisindeyiz.
İsterseniz bu konuda
birkaç tane rakamı dikkatlerinize getirmek istiyorum: Bu krizden sonra
oluşan zararlarla ilgili ortaya çıkan ihtilafların giderilmesine
yönelik bir madde. O dönemde bir düzenleme yapılmış, 2001
yılında yaklaşık 11 katrilyon lira kadar bir zarar
üzerinden böyle bir düzenleme yapılmış. Ama bu kanun
tasarısı hazırlanırken, zannediyorum, ne BDDKdan ne de
halka açık olan, bu bankaları ilgilendiren Sermaye Piyasası
Kurulundan bir görüş alınmamış gibi görünüyor.
Şimdi, Akbank, bu
bankalardan bir tanesi, davayı kazanmış. Eğer
yanlışsa sayın bakanlar ve yetkililer bizi düzeltsin, 522 milyon
YTLden 485 milyonunu geri alma hakkı kazanmış. Bu, sadece 2002
yılı için değerli arkadaşlar. 2001 ve 2003te de, yine 268
ve 715 milyon YTLlik, yani 983 milyon YTLlik ihtilaflı bir miktar var.
Bunun ne kadarının ödeneceğini, ne kadarının
ihtilaflı olduğunu, geri iade edileceğini bilmiyoruz.
Yine Vakıfbank
davayı kazanmış. Basında yer alan haberlere göre, 2004
yılındaki 125,2 milyon YTLlik fazla ödemeyi geri alma
hakkını kazanmış eğer doğruysa, Sayın Bakan
bizi aydınlatırsa seviniriz- 5 Eylül 2007de de hesaplarına
geçilmiş diye bir haber yer aldı. Acaba, bunlara itiraz edildi mi?
İlk kademe mahkemesinde kazanılınca ödeme mi yapıldı?
Diğerlerine itiraz edildi mi?
Bir de, 2001-2003
yıllarında ihtilaf yok mu? Bu kazanılanlar diğer
yılları da kapsıyor olması lazım. O ihtilaflarda ne
kadar rakam var? Yukarıda sorduk, Sayın Bakan 1,8 katrilyonluk -1,8
milyar YTL yeni rakamla- bir tutardan bahsetti.
Yine haberlere
bakıyoruz, Dışbank ve Finansbank da davayı kazandı.
diye bir haber yer alıyor. O zaman ben şaşırıyorum.
Sayın Bakana Komisyonda sordum, tam bir cevap alamadım.
Şimdi, siz basiretli bir
tüccar olarak, banka olarak, değerli arkadaşlar, eğer mahkemeden
kazanıyorsanız ve kazanacağınızı
düşünüyorsanız, devletten alacağınız yüzde 35ten niye
vazgeçesiniz? Banka olsanız vazgeçer misiniz? Bakın, az rakamlar
değil. Akbank, o sene bu ödediği vergiyle kurumlar vergisinde birinci
olmuş. Yarısını değil, çok cüzi bir
miktarını, onda 1inin dışında 485ini geri veriyor.
Veya Maliye Bakanı olarak mademki biz haklıyız, niye yüzde
65ten vazgeçiyoruz? Yani, haklıysak, davayı
kazanacağımızı biliyorsak bunun uzlaşmayla ne
alakası var? Şimdi, mahkemeye intikal etmiş konular
Sayın
Bakanın açıklaması şuydu: Efendim, davaları
kaybetmeye başladık, onun için biz burada bir uzlaşma yolu
getiriyoruz, bankalar da buna yanaşacak. Ben banka olsam yanaşmam,
niye vereyim yüzde 35ini? Veya Maliye Bakanı olsam da yüzde 65inden
vazgeçmem. Gideriz mahkemeye
Bu vatandaşlardan eğer bu haksız
olarak alınmışsa -bankalardan- nasıl vatandaşlarla
uzlaşıyorsak niye haksız vergi alıyoruz veya haklıysak
niye geri veriyoruz şimdi veya bu yüzde 65i neye göre belirledik, kanuna
koymuşuz? Niye yüzde 50 değil, niye yarı yarıya
uzlaşmıyoruz?
Şimdi burada birçok
bilinmeyen husus var değerli arkadaşlarım. Yaklaşık
olarak iade edeceği tutarın 1,1 milyar YTL olduğu söyleniyor. O
konularda da bizi aydınlatırlarsa seviniriz. Şimdi, bunlar
gerçekten davayı kazandılar mı? Onu da merak ediyorum. Yani, basında
dört tane bankanın davayı kazandığı, birisine iadenin
yapıldığı yer alıyor.
Bir de, eğer bütün
bunlar gerçekleşirse bu yılki vergi gelirleri hedefimiz ne olacak?
Sayın Bakan sürekli olarak bize bütçenin ne kadar iyi gittiğinden,
bütçe açığının azaldığından bahsediyor. Bu
durumda bunları neyle kapatacağız, diğer mükelleflere
nasıl yeni vergiler salacağız? Artı, bizim burada
söylediğimiz dar gelirlilere zaten herhangi bir uzlaşma önermiyoruz;
onların durumu ne olacak? Onu da merak ediyorum. Bu çerçevede önemli bir
gedik olacağını düşünüyorum. Maalesef, bu konularda
halkın durumu dikkate alınmıyor.
Az önce de söyledim, halka
açık şirketlerde eğer o yılda söz konusu banka 485 milyon
YTLyi başka bir şeye yatırmış olsaydı, vergi
vermek yerine, daha fazla kâr elde edebilecekti, ortaklarına daha fazla
kâr payı dağıtmış olacaktı. Bütün bunlar dikkate
alınmadan bir düzenleme yapılmış bulunuyor. Maalesef,
şu anda bu konuların hiçbirisinde açıklık yok. Sonra da
Efendim, biz birilerine doğrudan sanki yardımcı olurmuşuz
gibi, birilerinin lehine alelacele bir kanun çıkarıyoruz diye
konuşuyorsunuz. deniyor. Şimdi bu konular açıklanmazsa nereden
bileceğiz kimin için çıktığını? Eğer, gelip,
bunun durumu şudur, biz şundan dolayı yüzde 65inden
vazgeçiyoruz denilirse, biz de, o zaman, daha tutarlı bir şekilde,
yapıcı muhalefet anlayışımız gereği
olması gereken konularda sizlere destek oluruz.
Ekonomideki kötüye
gidişe demin değinememiştim, birkaç cümleyle değinmek
istiyorum. Çünkü Sayın Başbakan ısrarla aynı konuları
dile getiriyor, bugün sabah yine dikkatle izledim grup konuşmasında.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) Çok güzel.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Hâlâ, TCMB rezervini 72 milyara çıkardık diyor. Ben size burada
sormuştum bütçe görüşmelerinde: Merkez Bankası bağımsızsa
size ne rezervin artmasından diye. Merkez Bankası Başkanına
sorduk, Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız burada: Siz
bağımsız mısınız? Evet dedi. Rezerv politikasını
siz mi belirliyorsunuz? Evet dedi. Size faizlerle ilgili telkin var mı
veya döviz alın diye? Yok dedi. Peki o zaman Başbakana ne
artmasından?
İki, IMFye borcu
ödedik diye yine her gün söylüyor.
MEHMET CEYLAN (Karabük) Siz
niye rahatsız oluyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Lütfen, ekonomi danışmanı olan arkadaşlar bunları bir
anlatsınlar.
MEHMET CEYLAN (Karabük) Siz
niye rahatsız oluyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Sayın Başbakana bir anlatsınlar; biz anlatıyoruz, bizi
dinlemiyor muhalefetiz diye. Şimdi, bakın, IMFye borcu ödedik diye
Böyle bir şey var mı, borcu azalttık diye
Ben söyledim, ödememe
gibi bir şansınız var mı aldığınız
borcu?
MEHMET CEYLAN (Karabük)
Niye rahatsız oluyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Peki, borç stoku nereye çıktı, onu ödediniz diğerleri nereye
çıktı, onu da açıklayalım?
MEHMET CEYLAN (Karabük)
Borcu da açıkladı Sayın Başbakan, niye dinlemedin?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Yazdım 249 milyar diyor, 249 milyar diyor, ben de size söyleyeyim
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET GÜNAL (Devamla) Net
borç stoku yok, brütü kim ödeyecek, onları kim ödeyecek? Ben söyleyeyim
size, kamu borç stoku: İç borç stokumuz 2002de 94.7; 2007de 206.7
milyar. Dış borç stoku, kamunun, 85-87de kalmış. Öbür
taraftan, toplam kamu borç stoku 180 milyardan 295 milyar dolara
çıkmış.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Nereden nereye!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Evet, Sayın Başbakan seviyor.
Şimdi, özel sektörün
borcu nereye çıkmış? 147 milyar dolara çıkmış.
Şimdi, sizin ödemediğiniz bütün kur riski özel sektörün
sırtında. Şimdi bu krizi ciddiye almıyorsunuz, bize bir
şey olmaz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Bize bir şey olmaz, biz
şerbetliyiz diyorsunuz. Bu krizin etkisi geldiği zaman, bu 148
milyar dolarlık kur riskinin nasıl bir krize yol
açacağını, önce reel sektörde, sonra da bankacılık
sektörüne doğru döneceğini hep beraber yaşayacağız.
Biz sizi şimdiden uyarıyoruz.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
Özel sektörün borcunu devlet mi ödesin?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sizi
şimdiden uyarıyoruz, bunları dikkate alın diye
uyarıyoruz. Başımıza gelmesini istemiyoruz.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
Biz ödeyeceksek onu söyleyin. Geçmiş dönemde siz ödediniz mi?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Ödemesiyle alakası yok, bunları ciddiye alacaksınız. Kur
politikası
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
Arkadaş, gayrisafi millî hasıla içindeki payını da
söylemedin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ben
size anlatayım, yarın gelin siz.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
Söylesenize, ekonomiyi çok biliyorsunuz ya!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Hoş geldiniz, anlatayım ben size. Siz sonradan geldiğiniz için
başta anlamadınız. Ben size yarın anlatırım.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
Anlatamıyorsunuz
MEHMET GÜNAL (Devamla)
İşte siz dinleyemediniz galiba.
BAŞKAN Sayın
milletvekili
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
Borçların gayrisafi millî hasıla içindeki payını da
söyleyin.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
İşinize gelince içindekini, işinize gelince payını
söylemeyin.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Değerli arkadaşlarım
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
Çok teşekkür ederiz bilgileriniz için, aydınlandık!
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Kızılcıklı
MEHMET GÜNAL (Devamla)
İzah ederim, buyurun
Niye müdahale ediyorsun
Dışarıdan
geldin, dinlemedin, laf atıyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Günal, teşekkür ederim.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
Çok biliyormuşsunuz, öğrendik, çok teşekkür ederiz bilgileriniz
için, aydınlandık!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde şahısları adına söz
talebi Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Aydoğandadır.
Buyurun Sayın
Aydoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili olarak
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlarken yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Vergi
mevzuatımızda, AK Parti iktidarında, enflasyon düzeltmesine
ilişkin uygulamaya 17/12/2003 tarih ve 5024 sayılı Kanunla
başlanılmış ve ilk olarak, 31/12/2003 tarihli
bilançoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması
sağlanmıştır. Bu düzeltme esnasında ortaya çıkan
enflasyon farkından kaynaklanan geçmiş yıl kârları vergiye
tabi tutulmamış, bu şekilde tespit edilen zararların ise
kurum kazancından indirimine imkân verilmemiştir.
Anayasamızın
73üncü maddesine göre, verginin kanuniliği ilkesi gereği, vergi,
resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı veya
kanunla değiştirileceği ya da kanunla
kaldırılacağı; bu mali yükümlülüklerin muaflık,
istisna ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun
belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar
içerisinde değişiklik yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna
verilebileceği hüküm altına alınmış olup, Kurumlar
Vergisi Kanununda ve mülga Bankalar Kanununun geçici 4üncü maddesinde
kurumlar vergisinin genel hükümlerine atıf yapılmış, ancak
vergi matrahından indirilecek zararların sınırları
hakkında Bakanlar Kuruluna herhangi bir yetki aktarımı
yapılmamıştır.
Vergi uygulamaları
yönünden olay böyle olmakla birlikte, 2002 yılı başındaki
düzenleme uyarınca, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun
çıkardığı yönetmelikte uygulama usul ve esasları
belirlenen enflasyon muhasebesinden kaynaklanan zararların kurum
kazancının tespitinde mali zarar olarak dikkate alınması
yönündeki bankaların taleplerinin Maliye Bakanlığınca uygun
görülmemesi üzerine, ihtilaflar yargıya intikal ettirilmiştir.
Yargı organlarınca
da, farklı gerekçelerle, idare lehine ve aleyhine kararlar verilmektedir.
Bugün gelinen noktada, yargıya intikal ettirilen davaların
çokluğu, ihtilaf konusu, 2001 yılından aktarılan geçmiş
yıl zararları nedeniyle idari işlemlerin karmaşık ve
içinden çıkılamaz bir hâl alması, yargı kararlarına
göre iade edilecek vergi tutarlarının önemli bir yekûn teşkil
etmesi, idare aleyhine verilen kararlar neticesinde ilave masrafların da
bir yük oluşturması gibi gerekçelerle bu ihtilaflara çözüm getirilmesinin
zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Hükûmetimizce hazırlanan
ve şu an görüşmekte olduğumuz tasarının 3üncü
maddesinde, mülga 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 4üncü
maddesinin 13 numaralı fıkrasıyla, söz konusu zararların ne
kadarının kurumlar vergisi matrahından indirileceğine ve
yargıdaki ihtilafların sona erdirilmesini sağlamaya yönelik bir
düzenleme yapılmaktadır. Bankaların bu zararların yüzde
65ini 2001 yılına ait kurum kazancının tespitinde
geçmiş yıl zararı olarak dikkate almaları, izleyen
yıllara ait kurumlar vergisi matrahının bu şekilde bulunan
zarar tutarı esas alınarak düzeltilmesini kabul etmeleri ve bu konuda
açtıkları tüm davalardan feragat etmeleri şartıyla, idarece
de ihtilafların sürdürülmeyeceği düzenlenmektedir.
Esasen gelişmiş
ülkelerin vergi idarelerinde bu tür ihtilafların ayrı bir kanuni
düzenlemeye gerek kalmaksızın idare tarafından sulhen çözülmesi
noktasında yetkileri bulunmaktadır. Ancak, Anayasamızın
yukarıda belirttiğimiz hükmü gereği, ülkemizde, vergi idaremize
bu yönde yetki verilmesi imkânı bulunmamaktadır. Bundan dolayı,
Hükûmetimizce hazırlanarak yüce Meclise sunulan bu tasarıyla, mali
sektörün en büyük paydaşı olan bankaları ile vergi idaremizin
anlaşmalarının sağlanması hedeflenmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarında bankacılık sistemimizin âdeta kabuk
değiştirdiğini, önemli yapısal gelişmeler
yaşandığını söyleyebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL AYDOĞAN
(Devamla) Bugün banka aktiflerinin yüzde 28,3ü menkul değerler cüzdanından,
yüzde 49,3ü kredilerden oluşmakta; bankalar, reel sektöre,
kaynaklarının daha fazlasını kredi olarak
kullandırmaktadırlar. Şeffaflık ve hesap
verilebilirliğin geri planda kaldığı bir
bankacılık sisteminden, kurumsal yönetim ve
şeffaflığın esas alındığı bir döneme
geçilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında
sağlanan makroekonomik istikrar ve güven ortamı ile uluslararası
standartlara uygun denetleme ve düzenleme çerçevesi, gelinen noktanın en
önemli nedenleri ve belirleyicileridir.
Sözlerime son verirken kanun
tasarısının ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, yüce Meclisi ve halkımızı bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydoğan.
Şahıslar adına
ikinci söz Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyrazda.
Buyurun Sayın Poyraz.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Saygıdeğer Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; gecenin ilerleyen bu vaktinde sizlerin
fazla vaktini almak istemiyorum.
Ben, kanunumuzun ülkemize
hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim Sayın Poyraz.
3üncü madde üzerinde
soru-cevap yapacağız.
Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sayın Başkan, Sayın Bakanım; bu yasa ile bankaların
korunduğu gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Öte yandan, bankalar
hızla yabancılaşıyor, özelleştirme ve satış
yoluyla. Bu korumacılık, kendi vatandaşlarımızdan
ziyade yabancıları koruma anlamına gelmiyor mu?
Bankaları yabancı
etkisinden kurtarma konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Bir diğer soru: Çiftçi
borçlarının ertelenmesiyle ilgili bir çalışmanız var
mı?
Yine ilaveten:
Çiftçilerimizin umutla beklediği destekleri artırmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Şimdi, bu geç vakte kadar, Sayın Başkanım,
vatandaşlarımız bizleri izliyor ve bu konudaki
sorularını da bize iletmektedir. Tabii vatandaşlarımız
Bu yasa çare mi olacak, tasa mı olacak, yoksa kasa mı dolacak? diye
sormaktadır. İnşallah, hem vatandaşımızın
kasası, hem devletimizin kasası dolar düşüncemiz vardır.
Özellikle, bu akşam
izleyiciler arasından telefonla bizleri arayıp, bu
toplantımız ve bu kanunun uygulamasıyla ilgili
sorularının yanında, Çanakkale ili Ezine ilçesinden de
vatandaş Ali Bey bizzat arayarak Sayın Bakanımıza bir soru
iletti. Vatandaş Ali Bey aynen şunu ifade ediyor: Ben devlet
memuruyken emekli oldum, ailemin de başka geliri yok, sadece tek benim
maaşım vardır. Çoluğumu çocuğumu geçindirebilmek için
ve hayatımızı idame ettirebilmek için küçük çapta bir esnaf
olarak da, tekrar, emeklilikten sonra esnaflığa başladım.
Dürüst olarak mükellef oldum, vergimi ödüyorum, herhangi bir kayıt
dışına kaçmadım, fakat özellikle, emekli maaşımın
üçte 1ine yakınının kesilmesiyle karşı
karşıya kaldım, geçmişe dönük de borç
çıkarttılar. Buna inanamadım, şok oldum.
Özellikle, memur emeklisi
olduktan sonra geçinemeyen, hayatını idame ettirme
açısından, esnaf gibi, ticari işe atılan
vatandaşlarımız, yüzde 12 civarında kesintiye uğrayan
emekli maaşlarının yüzde 15e çıkacağını da
öğrenmişler. Bu konuda Sayın Bakanımıza Biz, yirmi
yıl, yirmi beş yıl, otuz yıl devlet memurluğu yaparak
bu maaşımızı hak etmek için mücadele ettik. Bu kesinti bir
gasp değil midir, adaletsizlik değil midir? Zaten biz vergimizi
veriyoruz, vecibelerimizi yerine getiriyoruz. Niye, bize, zor geçinen memur
emeklilerine böyle bir zulüm yapılıyor? diyerek bayağı bir
sitem etti Ezineden vatandaş Ali Bey. Ben Sayın Bakanıma
iletiyorum. Bu konuda düşünceleri nedir? Aktarırsa memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Cengiz.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, işçi emeklilerinin yirmi
altı aylık enflasyon farklarını ne zaman ödeyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Akkuşun
bankalarla ilgili olarak sormuş olduğu suali
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu zaman zaman açıklamalar yapıyor.
Şimdi, bankalar yabancılara gidiyor, işte bankalar
yabancılaşıyor gibi birtakım sözler var ama
Değerli
arkadaşlar, şimdi, Türkiyede olsun, Avrupada olsun, diğer
yerlerde, gelişmiş ülkelerde olsun, işte bankalar
alınamaz, bankalar satılamaz diye bir şey yok, hatta, o konuda
engel konulamaz diye var Avrupa Birliğinde. Mesela, İtalyada
İlla İtalyanlara satalım. diye bir kargaşa oldu, sonunda
Merkez Bankası Başkanı da istifa etmek zorunda kaldı.
Dolayısıyla, şimdi, bankaların
Devlet bankaları belli.
Nelerdir? Ziraat Bankası, efendim, Vakıflar Bankası -onun
ayrı bir statüsü var- Halk Bankası. Şimdi, bunların
özelleştirmesi yapılırken İlla şu alacak, illa bu
alacak diye bir kaide getirmenin gereği yok.
Ee, yabancı olan
bankalar ne oldu? Yani gelip de yabancılar, o bankaları alıp
götürdü mü dışarı, yani bir şey mi oldu? Hayır.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Kârını götürdü.
OKTAY VURAL (İzmir)
Malı götürdü, malı!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Burada bankanın sahibi o olmuş, bu
olmuş
Zaman zaman bunlar değişir. Sermayede, global bir dünyada,
küresel ekonomi içerisinde yaşıyoruz. Dolayısıyla
bankaların sahipleri, efendim, (a) olmuş, (b) olmuş, bunlar
değişmiyor. Orada yine bizim Türk vatandaşlarımız
çalışıyor. Hatta, yönetim kurullarına
baktığınız zaman -öyle, çok fazla da değil Türkiyede-
yani yönetime sahip olan, çoğunluğu olan bankalara
baktığınız zaman, öyle, aman aman değil. Eskiden,
Türkiyeye yabancı sermaye gelmiyor. diye, bütün gazeteler çarşaf
çarşaf yazardı.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, geliyor da ne yapıyorlar?
Fabrika mı yapıyorlar, yatırım mı yapıyorlar,
istihdam alanı mı açıyorlar?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Yapıyor
tabii.
OKTAY VURAL (İzmir)
Eskişehirde var mı bir tane?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Hepsi var. (MHP sıralarından gürültüler)
Bakınız şimdi,
bunu bana hiç sormayın. Bir Türk ekonomisine bakın...
OKTAY VURAL (İzmir)
Zafer Beye soralım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Yapılan ihracatın büyük bir
kısmını yabancı sermaye yapıyor bugün.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Yüzde 70i ithal ediliyor Sayın Bakan, yüzde 70i dışarıdan
geliyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Alın, 22 milyar dolar otomotiv sektörü var.
Toyota da yabancı, efendime söyleyeyim, Ford da yabancı,
diğerleri, Fiat da yabancı, hepsi yabancı, Good Year da
yabancı
OKTAY VURAL (İzmir)
Maliye Bakanının da yabancı olmasında fayda olur mu
diyorsunuz yani!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Yani, niye korkuyorsunuz? Siz, kendinize güvenin.
Ekonominizi güçlü hâle getirirseniz, hiç kimseden korkmanıza lüzum yok.
Biz alıp onları satmıyoruz, onlar paralarını buraya
getiriyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Biz hep onlara mı çalışacağız? Bir de bizim
işverenlerimiz güçlensin ya!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Orada yine Türk vatandaşı
çalışıyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bizim sermayemiz güçlensin ya!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Bütün hepsi Türk vatandaşı
çalışıyor. Niye ona şey ediyorsunuz bu kadar?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, ihracatı yabancılar
yapıyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Niye yerlilerden o kadar korkuyorsunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, yabancı sermaye gelmiyordu çünkü
ekonomi zayıftı, ekonomi güçsüzdü, ekonomi kötüydü
OKTAY VURAL (İzmir)
Türk sermayesinden niye korkuyorsunuz ya?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir)
güven yok, istikrar yok. Şimdi, güven var,
istikrar var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Millî sermayeden niye korkuyorsunuz ya?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Siz faizi fazla veriyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir)
Bakınız şimdi, 20 milyar doların üstünde, 22 milyar
dolar
BAŞKAN Sayın
Bulut
Sayın Vural
Sayın
Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Ben dinledim sizi, siz de beni dinleyin canım.
Ben dinledim sizi, hiç konuştum mu siz sorarken? Yazdım burada,
devamlı yazdım. Bir dinleyin...
22 milyar dolar yabancı
sermaye gelmiş. Şimdi, bu kadar güçlü bir ekonomiyi görünce, güçlü
yabancı sermaye geliyor. Onun karşısında
sevineceğinize, siz Aman yabancılaşıyoruz
Korkmayın! Ne var korkacak?
ALİ KOÇAL (Zonguldak)
Biz sizden korkuyoruz, sizden, yabancılardan değil.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Yok, bizden de korkmayın, kendinizden de
korkmayın, bu Türk milletinden korkmayın kardeşim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Türk milletinden korkan sizsiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Bu Türk milleti, evvel Allah
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Türk milletinden korkmaktan bahsetmiyoruz Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın
Korkmaz
Sayın Korkmaz
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Üç kuruş para geldi diye şey değil
OKTAY VURAL (İzmir)
Türk milletinden korkan mı var?
BAŞKAN Sayın
Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) O zaman niye yabancı, niye yabancı diye
ikide bir sormayın bana.
OKTAY VURAL (İzmir)
Biz yabancılardan bahsediyoruz. Türk milletinden bahseden mi var?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Evet...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Polemik yapıyorsunuz Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Nereden, bahseden mi var? Türk milletinden bahsediyoruz. Siz yabancıdan
bahsediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Vural
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir)
Türk milletinden korkmayın diyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Evet
BAŞKAN Sayın
Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Türkiyeye geliyor bu Türkiyeye, başka yere
gitmiyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karıştırdınız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Türkiyeye paralarını getiriyorlar.
Bundan dolayı korkmayın diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ha, yabancıları Türk milleti olarak kabul ediyorlar!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) İkincisi: Sayın Başkan, Sayın
Cengiz, Çanakkale Ezine ilçesinden Ali Beyin sorusunu sordu. Bu, bu maddeyle
hiç ilgisi olmayan bir soru. Şimdi, işte, emekli
Onunla ilgili kanun
gelecek, sosyal güvenlik kanunu gelecek, o zaman
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Sayın Bakanım, vatandaş sordu, ben ilettim yani.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Teşekkür ederim. Yani, hakikaten tebrik
ediyorum vatandaşa da şey olduğunuz için, çok teşekkür
ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
İsterseniz kameraya bakarak tebrik edin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Ama onunla ilgili kanun maddesi gelecek, herhâlde
ilgili bakan arkadaşımız gayet güzel açıklar onu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Bakanım, biz de sizi tebrik ediyoruz, kazara da olsa Türk
milleti
BAŞKAN Sayın
Korkmaz
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Teşekkür ederim.
Evet, şimdi, işçi
aylıklarıyla ilgili yine soru soruldu Sayın Başkanım.
Aynı şekilde, bu maddeyle işçi aylıklarının
burada bir ilgisi yok.
Arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Öztürk, buyurun.
Süreniz beş
dakikadır.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve
şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergeyle ilgili
değerlendirmeme geçmeden önce, Sayın Bakanın yabancı
sermaye konusundaki değerlendirmesini hayretle ve kaygıyla
izlediğimi ifade etmek istiyorum ve sadece ekonomik gücü ele geçirenlerin
bir gün siyasi gücü de ele geçireceklerini hatırlatmakla yetineceğim.
Değerli milletvekilleri,
şimdi bu görüşmekte olduğumuz maddeyle ilgili olarak bankalar
diyorlar ki: 2001de yapılan yasal düzenlemeye göre, enflasyon
muhasebesine göre işlem yapmak benim hakkım. Maliye diyor ki:
Hayır, enflasyon muhasebesiyle ilgili düzenlemeyi ben 2004te
yaptım, 2004ten sonra geçerli. Konu yargıya intikal ediyor.
Yargıda lehte ve aleyhte kararlar olduğu söyleniyor, ancak
detaylı bir açıklama ne yazık ki şu ana kadar duymuş
değiliz.
İlk düzenlemeye göre,
bankalar ticari kârlarını hesap edebilirler ancak 2004
yılından önce enflasyon muhasebesini kullanarak mali kârını
hesaplamasını isteyemezler diye değerlendiriyoruz.
Getirilen tasarıyla
yapılan değişiklik konusunda, Hükûmet, yine söylüyorum, şu
ana kadar tutarlı bir açıklama getirmiş değil. O zaman
sorarlar: Acaba bunun altında bir banka operasyonu olabilir mi? Bu
olayın yargı sürecine bırakılmasının ve
içtihadın birleştirilmesinin beklenilmesinin daha doğru
olacağını düşünüyoruz. Bu mümkün olmadığı
takdirde, önerdiğimiz şekilde, Vergi Usul Kanunundaki zaman
aşımını da ortadan kaldıran söz konusu son cümlenin
madde metninden çıkarılmasının yerinde
olacağını düşünmekteyiz.
Önergemizin
destekleneceği umuduyla, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) 8/5/1991 tarihli
ve 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip
Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar
Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında
Kanunun 2/A maddesi uyarınca 15/5/2004 - 15/7/2006 tarihleri arasında
yapılan ödemeler, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tâbi tutulmaz.
Anılan dönemlere ilişkin olarak yapılan ödemeleri gelir vergisi
tevkifatına tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine
başvurmaları halinde Maliye Bakanlığınca belirlenecek
usul ve esaslara göre red ve iade işlemleri yapılır.
(2) 25/10/1984 tarihli ve
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (e) bendiyle istisna edilen
işlemlerle ilgili olarak, 31/7/2004 tarihinden önceki dönemlere yönelik
tarhiyat yapılmaz, daha önce yapılan tarhiyatlardan vazgeçilir,
tahakkuk eden tutarlar terkin edilir. Tahsil edilmiş tutarlar red ve iade
edilmez.
BAŞKAN
Şahıslar adına on yedi söz talebi aynı anda gelmiştir.
Şimdi kura çekeceğiz: Faruk Koca, Ankara; Harun Öztürk, İzmir;
Gülşen Orhan, Van.
4üncü madde üzerinde gruplar
adına söz talebi vardır. İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Akif
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA M. AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 4üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gerçekte bu
tasarıyı görüşmeye başlarken herhangi bir maddesinde veya
herhangi bir önerge üzerinde söz almayı planlamamıştım.
Ancak, Sayın Maliye Bakanımızın biraz önce
yaptığı bazı açıklamaların Genel Kurulu ve bizi
izleyen vatandaşlarımızı yanıltabileceği
düşüncesiyle söz alma ihtiyacını duydum.
Tasarının bu
maddesi adli personele yapılan ödemelerdeki vergi sorunlarını
çözmeye yönelik bir düzenlemeyi içeriyor. Yine, ikinci fıkrasında da
Katma Değer Vergisi Kanununun uygulamasında bazı meslek kuruluşlarının
karşılaştığı vergi sorunlarını çözmeye yönelik
bir düzenleme getiriyor. Bunlarda herhangi bir sorun yok.
Açıklama yapmak
istediğim konu şudur: Değerli arkadaşlar, Türkiyenin
tasarruf problemi vardır. Bizim ekonomimizin en büyük sorunu
tasarruflarımızın yetersizliğidir. Eğer bir ülkenin tasarrufları
yeterli değilse yatırımları da yetersiz demektir. Bu
noktada, tasarruf yetersizliği çeken ülkelerin, tasarruf
ihtiyacını karşılamak amacıyla doğrudan
yabancı yatırım girişine ihtiyacı vardır. Bu
önemli bir unsurdur. Türkiyenin de bu çerçevede doğrudan yabancı
yatırıma ihtiyacı vardır. Bunda herhangi bir tereddüt yok
ama Türkiyeye gelen doğrudan yabancı yatırımı iyi
analiz etmek gerekir. Eğer bu analizi, bu değerlendirmeyi iyi yapmazsak,
biz yanlış yerlere gideriz. Sayın Maliye Bakanı Finans kesimine
yabancı sermaye gelsin, bunu yasaklamak doğru değil. Küresel
dünyada sermaye akımlarının önünü kesmek, bunu kontrol etmeye
çalışmak doğru değil. yaklaşımında bir
şeyler söyledi.
Değerli arkadaşlar,
doğrudan yabancı yatırımı sektörler itibarıyla ayrı
değerlendirmek gerekir. Finans kesimindeki yabancı sermaye
girişini diğer sektörlerdeki sermaye girişinden ayrı
değerlendirmek gerekir. Şu nedenle: Size örnek vereceğim, 2001
yılı krizinden sonra, o zamanki hükûmet İstanbul
Yaklaşımını uygulamaya koydu. Reel sektörün bankalara olan
borçlarını yeniden yapılandırma amaçlı, reel sektörü
ayağa kaldırmaya çalışan bir yaklaşımdı.
Doğruydu. Bu yaklaşımın yürümesinin şartı
bankaların bu yaklaşıma ilgi göstermesiyle
sınırlıydı. Bankalar bu görevi üstlenmezse reel sektör
nefes alamazdı. İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde görev
alan yirmi bir banka içerisinde bir tane yabancı banka yoktu çünkü reel
sektörün ayağa kalkması, borcunun yeniden
yapılandırılması, borç yeniden
yapılandırılırken alacağın bir
kısmının silinmesi veya faizlerde bir indirim
yapılması, yabancı sermayenin, yabancı sermayeli
bankanın öncelikleri arasında değildir, olamaz da.
Yine örnek vereceğim:
Türkiye müteahhitlik sektöründe son derece güçlü bir ülkedir. Giderek her
yıl mesafe katediyor, katettiği mesafe toplum olarak, millet olarak
hepimizin hoşuna gidiyor ama Türk müteahhitlik sektörünün bir teminat
mektubu sorunu vardır. Türk müteahhitlik sektörünün teminat mektubu
meselesi yabancı bankaların önceliği olmaz, olmamıştır.
Türkiyede KOBİlerin kredilendirilmesi çok özel düzenlemeleri gerektirir.
KOBİlerin kredilendirilmesi yabancı sermayeli bankaların
öncelikleri arasında yoktur. Yine bir kriz anında yabancı
sermayeli bankalar ülkedeki yükümlülüklerini, ülkedeki kontrol ettiği
fonları kolaylıkla yurt dışına çıkarabilirler. Bu
nedenlerle finans kesiminde, bankacılık kesimindeki yabancı
sermaye girişini diğer sektörlerdeki girişten ayırmak
gerekir. Bu çok önemlidir.
Tasarruflardan söz
açtığım için Türkiyenin yurt içi tasarruflarıyla ilgili
birkaç rakamı da sizin dikkatinize sunmak istiyorum: Türkiyenin tasarruf
problemi vardır. Türkiyenin yurt içi tasarrufları giderek
azalıyor değerli arkadaşlar, rakamları sizlere vermek
istiyorum: 2008 yılı programında yurt içi tasarrufların
gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 17,6dır. Bakın
Hükûmetin devamlı olarak baz aldığı ve
kıyasladığı 2002 yılında bu oran yüzde 19,2dir.
Bu kadar başarılı olduğu söylenen programa rağmen
Türkiyede tasarruflar artmamaktadır. 2002 sonrasının
Türkiyedeki tasarruf oranları 1987 yılından bu yana geçen yirmi
yıllık süredeki en düşük oranlardır değerli
arkadaşlar. Devlet Planlama Teşkilatının yıllık
programında bu rakamlar yer almaktadır. Türkiyede tasarruflar, yurt
içi tasarruflar giderek azalıyor. Bizim ekonomimizin çok temel problemi
budur. Yurt içi tasarruflar giderek azalırken yurt dışından
gelen tasarrufun girişi tabii ki önemli, ama yurt dışından
gelenlerle birlikte Türkiyenin ne kadarlık yatırım
yaptığına bakarsak buradaki tablo da çok parlak değildir.
2007-2008 rakamları 2002nin üzerindedir, ama 2000 yılının
gerisindedir. 1987 ila 2000 yılı arasındaki Türkiyenin toplam
yatırım hacmi, kamu ve özel sektör yatırım hacmi, bugünün,
Hükûmetin övündüğü bu yılların çok çok üzerindedir değerli
arkadaşlar. 87 yılını alıyorum. 87 yılı
Türkiyede millî gelir hesabının yeniden
yapıldığı yıldır. Ondan önceki yılları
almıyorum kıyaslamaya, aynı baza getirerek konuşuyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu açıklamaları yaparken, yani Sayın Maliye Bakanı bu tür
açıklamaları yaparken biraz daha rakamlara dayalı olarak,
Hükûmetin kendi rakamlarına dayalı olarak, bizlere, Parlamentoya,
Plan ve Bütçe Komisyonuna bütçeyle birlikte sunduğu rakamlara dayalı
olarak yaparsa, hem Parlamento hem toplum, vatandaş daha iyi bilgilenmiş
olur, buna göre daha iyi karar veririz.
Bu ihtiyaçla söz aldım.
Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Buyurun Sayın Melen.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MİTHAT
MELEN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin, Bazı Kamu Alacaklarının
Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Tasarısı üzerine görüşlerini
arz etmek için huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, aslında yasaya
şöyle bir genel baktığınız zaman, hukuku zorlayan bir
havası var, yani hukuk nosyonunu zorlayan bir havası var. Malum,
devletin elinde ciddi bir araç vergi hem makroekonomik politikalar için hem
mali politikalar için. Şimdi, bu aracı, siz, çok gelişigüzel
kullanır ve hukuku da zorlar, halkı da inandıramazsanız,
orada sıkıntıya düşersiniz. Metne bile baktığınız
zaman bu sıkıntı çok açık biçimde görünüyor, çünkü orada
bir zorlama var. Aslında bunu işletecek olan yürütme. Bunu
işletmeyi çok kolay mı zannediyorsunuz? O da çok kolay değil çok
dikkat ederseniz, çünkü yargıdaki uzlaşma devam ediyor mesela, hatta
birtakım şeyler dönmüş durumda, yani orada bir
karışıklık var, uzlaşmanın uzlaşması
gibi bir karışıklık var. Şimdi, bunu, tekrar, pratikte
uzlaştırmak da çok kolay bir iş değil. Burada idareciler
ciddi sıkıntıya düşebilirler bu yasanın uygulanmasıyla
ilgili yakında. O zaman yeni baştan mı ele alacağız?
Ayrıca, benim başka
bir şahsi tecrübem var. Maliye Bakanlığında, hele Gelirler
Genel Müdürlüğünde -şimdi Gelir İdaresi oldu- her
bürokratın çekmecesinde bir tane vergi reformu tasarısı
vardır ve otuz senedir, kırk senedir de bunları biz
işitiriz ama hiçbir zaman o vergi reformundaki -haziran ayında galiba
tekrar bu gündeme gelecek- gidileceği söylenir ama yine böyle alelaceleye
getirip yine birilerini rahatlatmak için, bir yerdeki
sıkışıklıkları önlemek için bir yasa
çıkarılmaya çalışılıyor her zaman olduğu
gibi ve hep de gece. Zaten bize de sıra gece geliyor konuşmak için.
Hiç nedense gündüz konuşmak kısmet olmadı bu Mecliste.
İnşallah o da olacak. Çünkü hep aceleye getiriyoruz her şeyi,
ciddiye almıyoruz gibime geliyor. Onun için, o kısa sürede de
uzlaşma olmayacak bakın. Uzlaşma olmayacağı için gizli
tanımlara dönüşecek işler. O gizli tanımlarda da herhâlde
hep birlikte sıkıntı çekeceğiz. Yani, bunun uygulaması
sadece sizin hükûmetinizin değil, bizim hükûmetimizin, Türkiyenin
hükûmetlerinin de işi. Ve yine bir kanun çıkaracağız çok
yakında. Haziran ayında belki o vergi reformu getirdiğiniz zaman
orada yine bunları düzelteceğiz tekrar. Öyle, üzülerek söylüyorum
tabii. Ama, af olduğunu da kabul etmiyorsunuz bir türlü: Bu af değil,
uzlaşma. Peki, isterseniz ismine utangaç af diyelim bunun. Biraz böyle
sanki utanıyormuşuz gibi af olmasından. Pekâlâ af işte.
Ama, olsun utangaç af dersek belki herkes rahatlar.
Yasanın ısmarlama
bir havası var, ama kimin sorununu çözmek istiyoruz, onu da
anlayamıyorum. Mesele Türkiyenin sorununu çözmekse, bu, Türkiyenin çok
yakındaki sorunlarının hiçbirini çözmeyecek. Bunlarla daha bir
ilgili, daha büyük sorunlar çıkacak ve yine burada
tartışacağız. Tabii idarecilere çok yük gelecek, Türkiyede
tekrar davalar, mahkemeler açılacak.
Bir de benim ilgimi çeken
hukuk devletindeki düzenlemelerle ilgili
Yani, mesela özellikle bu üzerinde
konuştuğumuz 4üncü madde. Çok ilginç sözler var orada. Hele en son
cümle muhteşem bir cümle. Bence, o, tarihe geçmesi gerekli bir cümle:
Tahsil edilmiş tutarlar red ve iade edilmez. Yani Olan olmuş,
ödeyenler Türkiyede akıllı değildir, ödemeyenler zaten gayet
akıllıdır, işte, her ikide bir uzlaşma yaparız,
yeni kanun çıkarırız, Türkiyede başka bir yere götürürüz
işleri. diye bir hava var orada.
Bakın, şunu arz
etmek istiyorum. Hakikaten Türkiye bir vergi cenneti. Çünkü vergi
ödemediğiniz zaman rahat ediyorsunuz, ödediğiniz zaman da
başınıza işler geliyor. Başınıza işler
geldiği o kadar açık ki. Türkiyede 43 milyon seçmen görünüyor, yani
on sekiz yaşının üzerinde insan sayısı var
aşağı yukarı, 6 milyon civarında da vergi mükellefimiz
var. Bunun tümünü ekleyin üzerine, kurumlar vergisi, diğer vergiler, 8,5
milyon vergi mükellefimiz var. Yani zaten kimse vergi ödemiyor. Ödemeyenlere de
işte arada sırada böyle aflar getirip sonra da onları, o
ödeyenlerle birlikte herhâlde taltif ediyoruz. Oturup niye bir kere bu işi
ciddiye almadık?
Öyle güzel ki buradaki
diğer şeyler
Adli personel ve devlet davalarını takip
edenler bir dönem fazla mesai almışlar. Onları vergiden muaf
etmişiz, bir dönem unutmuşuz. Bir gün bir müfettiş gelmiş,
inceleme yapmış Şu tarihten şu tarihe kadar olanlar
muaftır. demiş. Ondan sonrakileri unutmuşuz. Tekrar bir yasa
çıkarıp şimdi onları da ekliyoruz oraya. Yarın yine
birisi daha denetlemeye gidecek, yine birileri hata olduğunu görecek, yine
bir yasa daha çıkaracağız.
Ama burada o fazla mesai gibi
görülen ücretlerin bazen maaştan çok olduğunu da bilmekte yarar var.
O zaman maaşlarından para kesilen bütün -ben dâhil- garibanlar
sıkıntıda. Ama benim için de bir yasa çıkarmanızı
rica ediyorum, yani ben de vergi vermeyeyim. Eskiden aldığım,
özellikle geçmişte aldığım fazla mesailerimi vergiden muaf
edin lütfen.
Efendim, o hangi hukukta var
acaba bilmiyorum. Hele bu katma değer vergisiyle ilgili kısım, o
daha bir ilginç 4üncü maddedeki. Çünkü Türkiyede doğru dürüst gelir
vergisi almadığımızla birlikte, işte ÖTV
alıyoruz, KDV alıyoruz. Orada da 31/7/2004 tarihinden önceki
dönemlere yönelik tarhiyat yapılmış, onları vazgeçiyoruz
bir dönem için.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hakikaten, biz, önce kendimizi, sonra
vatandaşı inandırmak zorundayız. Bizim düzgün bir vergi
politikamız var mı? O elimizdeki vergi aracını hükûmet
olarak iyi kullanabiliyor muyuz kullanamıyor muyuz? Makro dengedeki en
önemli aracı inandırıcı bir biçimde Türkiyede
kullanıyor muyuz kullanamıyor muyuz, onunla uğraşmak
lazım. Benim dikkatimi çekiyor, bütün tartışmalar genelde
kanunun yapısıyla ilgili olan tartışmalar. Hâlbuki
Türkiyede esas tartışılması gereken, verginin önünü
açmakla ilgili, yani verginin önünü açması gereken şey zaten
yatırımların önünü açmakla ilgili olan kısmı, yani
Türkiyede yatırımların önündeki engelleri kaldırmakla
ilgili olan mesele. Hiç onu tartışmıyoruz, çünkü Türkiye,
sanıldığı gibi, iddia edildiği gibi de doğru
dürüst büyümüyor. Biz öyle zannediyoruz, ama bundaki en önemli aracı adil
kullanamıyoruz, doğru dürüst kullanamıyoruz, ikide birde
halkı yanıltıyoruz.
Şimdi, hukukçu bir göz
çok ciddi bir biçimde baktığı zaman Anayasanın 73üncü maddesine,
vergide eşitlik ilkesine dikkatli bakarsa, bu yasayla arasındaki
sıkıntıları görür. Anayasanın 73üncü maddesine bence
aykırıdır bu yasa. Oraya çok dikkat etmek lazım. Bunu
hukukçular inceleyecekler herhâlde. Daha üzerinde önemle düşünecekler, ama
vergi yasalarını -ki Anayasa, kanun koyucu 330u da onun için
arıyor herhâlde-. ikide bir vergi yasalarını düşünmeden,
tasarlamadan çok kısa zamanda geçirmenin yararlı olduğuna da bir
türlü inanamıyorum makro gelişme açısından. Türkiyede bir
kısmın, 70 bin adı altındaki bir kısmın
sorunlarını çözeceğinizi zannediyorsanız çözmeyeceksiniz,
çünkü 170 bini sıkıntıya sokacaksınız bu yasayla.
Onlar daha fazla taleple gelecekler.
Onun için, bir kere daha bunu
gözden geçirsek çok iyi olur. Gerçi, kanun da bitiyor, oylanacak, ama bir daha,
daha dikkatli gözden geçirip, bu yasaları yaparken herhâlde daha
incelememiz ve danışmamız lazım. Bütçe Komisyonundan da çok
acele geçtiğini biliyorum bu yasaların ve neden acele geçmesini de
anlayamıyorum, bu kadar çabuk, hemen mart ayına yetiştirilecek
bir şey mi var, hesapta bir şey mi var, onu da bilemiyorum. Bütün
bunları söyledikten sonra yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Melen.
Şahsı adına Balıkesir
Milletvekili Sayın Ali Osman Sali.
Buyurun Sayın Sali. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ALİ OSMAN SALİ
(Balıkesir) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 4üncü maddesiyle ilgili olarak
huzurunuzdayım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün de belirttiği gibi, bu madde,
vergilemeyle alakalı bazı ihtilafların çözümüyle ilgili bir
maddedir. Maddenin birinci fıkrası, adli personel ile devlet arasında
ortaya çıkan vergi ihtilaflarının hâlline yöneliktir. Bu
ihtilafların hikâyesini çok kısa bir şekilde sizlere özetlemek
istiyorum: Maddede bahsedilen kanunla, yani 3717 sayılı Kanunla
hâkimlere, savcılara ve bazı adli personele yol gideri tazminatı
ödenmesi öngörülüyor ve maddede bu tazminatın damga vergisi hariç herhangi
bir vergiye tabi tutulmayacağı hükmü de yer alıyor.
Bilahare, 5172
sayılı Kanunla 15/5/2004 tarihinden geçerli olmak üzere adli
personele bu defa fazla çalışma ücreti ödenmesi öngörülüyor. Fakat
herhangi bir istisna düzenlemesi yapılmıyor. Vergi dairesi de
haklı olarak Gelir Vergisi Kanunu kapsamında olan ücretleri
haklı olarak vergilendiriyor. Fakat konu yargıya intikal ediyor.
Yargı, 2nci maddedeki istisna hükmünün bilahare eklenen ve 15/5/2004
tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe giren fazla çalışma
ücretleri için de geçerli olduğuna hüküm veriyor. Bir mahkeme
kararının sonucunu okumak istiyorum: 5172 sayılı Kanunun
2nci maddesi ile 3717 sayılı Kanunun 2nci maddesinden sonra gelmek
üzere eklenen 2/A maddesiyle getirilen adli personele fazla çalışma
ücreti ödenmesi yönündeki düzenleme de 3717 sayılı Yasanın
2nci maddesinin son fıkrasındaki hükümlere tabi olduğundan,
anılan hüküm gereğince ödenen fazla çalışma ücretinin gelir
vergisine tabi tutulmasında yasal ve hukuki isabet bulunmamaktadır.
diyor ve bu kararları, bu şekilde istikrar kazanıyor. Bilahare
15/7/2006 tarihinden geçerli olmak üzere -5536 sayılı Kanunla- bu
fazla çalışma ücretlerinin damga vergisi hariç
vergilendirilmeyeceğine dair düzenleme yapılıyor.
Buradan çıkan sonuç
nedir? 15/7/2006 tarihinden itibaren bu ücretler vergiden istisna ise,
15/5/2004 ile 15/7/2006 tarihleri arasında genel hükümlere göre
vergilendirileceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar. Ancak,
mahkemeler önüne gelen davalarda yine bu irtibatı, 2nci madde ile 2/A
maddesi arasındaki irtibatı kurmaya devam ediyorlar ve idare aleyhine
açılan 400 civarında davanın tamamı idare aleyhine,
personel lehine sonuçlanıyor. Muhtemeldir ki, binlerce kişinin dava
açması hâlinde yine idare aleyhine sonuçlanacaktır. Bu şekliyle
bu vergiyi alma noktasında uygulamayı sürdürmenin hazine
yararına herhangi bir sonuç doğurmayacağı ortaya
çıktığından bu düzenleme getirilmiştir; yani mahkeme
kararlarının gereği yerine getirilmek üzere.
Diğer ikinci fıkra
da katma değer vergisiyle alakalı bir düzenleme. 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17nci maddesinin ikinci
fıkrasına 5228 sayılı Kanunla (e) bendi eklenerek kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kanunlarla
kendilerine verilen görev gereği ve kuruluş amaçlarına uygun
bazı teslim ve hizmetleri 31/7/2006 tarihinden itibaren KDVden istisna
ediliyor. Bu teslim ve hizmetlerin bir kısmının katma değer
vergisinin konusuna girip girmediğinin tereddütlü olması ve KDV
mevzuatında da açıklayıcı bir düzenleme bulunmaması
nedeniyle 31/7/2004 tarihinden önce sözü edilen kuruluşların bir
kısmında bu tür teslim ve hizmetler verginin konusuna girdiği
gerekçesiyle vergilendirilmiş, bir kısmında da vergi
aranılmamış ve farklı uygulamalar ortaya çıkmıştır.
Nihayetinde adli uyuşmazlıklara konu bir düzenlemedir ve bu adli
uyuşmazlıkların ortadan kaldırılması
gerekmektedir.
Burada üzerinde, benden önce,
durulan bir konu var. Tahsil edilmiş tutarlar ret ve iade edilmez. Söz
konusu olan katma değer vergisidir. Özellikle meslek
kuruluşlarının mal, hizmet teslimlerinde tahsil ettikleri katma
değer vergisinin ret ve iadesi mümkün değildir, çünkü bildiğiniz
gibi katma değer vergisinin mükellefi ile sorumlusu birbirinden farklıdır,
uygulama imkânı olmadığından, yani ret ve iadeye dair bir
hüküm konulsa dahi uygulama imkânı olmadığından bu
şekilde düzenlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ OSMAN SALİ
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Tasarının
hayırlı olması temennisiyle tekrar hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sali.
İkinci söz, İzmir
Milletvekili Sayın Harun Öztürkte.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
4üncü maddeyle ilgili
olarak, gerçekten, bu maddede yapılan düzenlemelerde yasa ile her
şeyi yaparım anlayışının
yansımalarını görüyoruz, gerçekten de hukuk düzeninin
zorlandığı görülüyor.
Birinci fıkrayla ilgili
olarak, Adalet Bakanlığı mensuplarına yapılan
ödemelerin vergisiz olması konusunda en küçük bir, vergisiz olsun diye bir
değerlendirmem yok. Ancak, şimdi şunu yapıyoruz burada,
gerçekten yaptığımız işe bakalım. 2004 yılında
bir düzenleme yapıyoruz, bu düzenlemede vergi kesileceğine ilişkin
bir hüküm koymuyoruz. Geliyoruz 2006 yılına ya, bu ödemelerden vergi
kesilmesin diyoruz. Buraya kadar iyi. Sonra, ödemenin niteliğine göre,
anlaşılan, konu yargıya intikal ediyor ve 2004ten itibaren de
vergi kesilmeyeceğine ilişkin kararlar alınmaya
başlıyor. Biz ne yapıyoruz şimdi burada? Yıl 2008,
dönüyoruz, 2004le 2006 yılları arasında yapılan
ödemelerden vergi kesilmesin diyoruz. Şimdi, yargı kararları
istikrar kazanmış ise -komisyonda da söyledim, burada da tekrar
ediyorum- çalışanları yargıya yönlendirmek durumunda
kalmamak için ve idarenin de vekâlet ücretlerinden kurtulmasını
gerekçe göstererek, bir idari tasarrufla bunlardan vergi kesilmeyeceği
pekâlâ hâlledilebilir ve yasama Meclisinin gündemini meşgul etmez diye düşünüyorum.
Diğer ikinci
fıkrada da benzer bir düzenleme var. Yine, 2004 yılında bir
meslek kuruluşuyla ilgili olarak kültür ve eğitim amacı
taşıyan istisnalar kapsamına alıyoruz katma değer
vergisini de. 2004 yılından geldik 2008 yılına. Dönüyoruz
diyoruz ki: Bu istisna 2004 yılından önceye de götürülsün.
İşte, biraz önce hukuku zorluyoruz derken bunları ifade etmeye
çalıştım.
Bu maddenin yasa
tasarısı metninden çıkarılmasıyla ilgili bir önergem
olacak. Yüce heyetinizi bu vesileyle tekrar saygıyla selamlıyorum.
(CHP, MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Şimdi 4üncü madde
üzerinde soru-cevap faslına geçiyoruz.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, aramızda AKP sıralarında milletvekili olup
20 ve 21inci Dönemlerde de milletvekilliği yaparken Türkiyeyi rantiye
cennetine çevirdiler. diye o günlerin hükûmetlerini topa tutarlardı.
Sabahleyin kalktığımızda televizyon programlarında
ekonomi yorumlarını izlerken Türkiye'nin dünya üzerinde Arjantinle
beraber en yüksek faizi ödediğini söylüyorlar.
Şimdi, Bakana sorum:
Sayın Bakan, bu yorumcular, bu akademisyenler halkı
kandırıyorlar mı? Yoksa, gerçekten, Türkiye yabancı
yatırımcıya, tasarrufçuya en yüksek faizi ödeyen iki ülkeden
biri mi?
İkincisi: Bu en yüksek
faiz ödenirken Sayın Hamzaçebinin ifade ettiği tasarruf
mecburiyetini hatırlatarak yerli tasarrufçuya âdeta ceza gibi olan, yerli
tasarrufçunun faizinden vergi keserken yabancının faizinden vergi
kesmeyerek Türkiyeyi rantiye cenneti hâline getirmiş olmuyor musunuz?
Bu soruların
cevabını rica ediyorum. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Akcan Türkiye
rantiye cennetine çevrildi, Türkiye en yüksek faizi ödeyen iki ülkeden birisi,
yerli tasarrufçudan vergi kesiyor, yabancı yatırımcıdan
vergi kesmiyor, bunu açıklayın. diye söyledi.
Değerli Akcan çok iyi
bilir, çünkü Türk siyasetinde oldukça önemli tecrübesi var. Şimdi, AK
Parti İktidarı 2002 yılının Kasım ayında
iktidara geldi. Ondan önce, Türkiyede, Sayın Akcanın partisinin de
içinde bulunduğu koalisyon hükûmeti vardı. O zaman faizler kaçtı
acaba? 2000 yılında, 2001 yılında faizler ne kadardı?
Değerli arkadaşlar,
biz geldiğimizde faizler yüzde 65ti, hatta en ufak bir şeyde hemen
fırlıyordu. Biliyorsunuz, bir Anayasa -şuradan şu kadar bir
kitap- oradan oraya atıldı mı, ekonomi altüst oluyordu.
Şimdi, o günlerden geldik buraya, unutulmasın. Yüzde 65 mi
rantiyecilik, yoksa bugünlerde yüzde 16; 16,5; 17 faiz mi rantiyecilik? (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Reel faizi göz önüne alarak
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi reel faizi söyleyeyim.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Bu faizi veriyor muyuz vermiyor muyuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Reel faizi söyleyeyim.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Global olarak düşün Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Bakınız, şimdi, Sayın
Başbakanımız Nereden nereye diyor, o zaman kızıyorsunuz
ama bir dinleyelim. Biz iktidar olduğumuz zaman reel faiz yüzde 34tü,
hesaplayın. Ondan önce yüzde 40ları, yüzde 50leri gördü bu, reel
faiz olarak.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Hiç zannetmiyoruz, öyle değil. İstatistikler onu
göstermiyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi reel faiz kaç? Yüzde 8ler, yüzde 9lar.
34 mü büyük reel faizde yüzde 8, yüzde 9 mu büyük? Nereden nereye gelmiş.
O mu rantiye bu mu rantiye?
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Bu rakamları nereden aldınız Sayın Bakanım?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Ben, vallahi, o rakamlarla yatıp
kalkıyorum.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Bize de verin de biz de istifade edelim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Hayhay vereyim, hayhay.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hangi kitapta yazıyor?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Ondan sonra, değerli arkadaşlar,
bakınız, şimdi, enflasyonu indirmişiz. Reel faizlerin daha
aşağı indirilebilmesi için ülke riskinin indirilmesi şarttır.
Onlar durup dururken oralardan buralara boşuna inmedi. Bu mali disiplini
uygulamasaydık, eğer uygun ve doğru ekonomi
politikalarını uygulamasaydık biz de daha hâlâ yüzde 65 faizler
ödeyecektik, ama şimdi öyle değil, bunu hepiniz biliyorsunuz.
Niyetimiz bunu burada bırakmak değil, daha da
aşağılara indirmek, onun için uğraşıyoruz, ama
Ben indireceğim. demekle olmuyor.
Bir zamanlar bütün esnaflar
dolaşıyordu: Ey millet, Türk lirası kullanın. Çünkü kimse
Türk lirası kullanmıyordu. Sitelerde dolaşıyordu bazı
sivil toplum örgütü başkanları -bugün mangalda kül bırakmıyorlar-
Aman esnaf kardeşim, aman Türk lirası kullanalım. kimse Türk
lirası kullanmıyordu, herkesin cebinde avro, dolar, mark neyse, o
günkü yabancı paralar. Ama bugün, gazetelere bakın, Londrada bile
Türk lirasından mal satılıyor. Türk lirası diyor, bedeli
şu kadar Türk lirası; ver Türk lirasını, al malı.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sitelere beraber gidelim Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Var var, gazeteleri okuyun.
Beraber
Ben gidiyorum
OKTAY VURAL (İzmir)
Türk lirası mı, yeni Türk lirası mı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Yeni Türk lirası. O da şimdi, artık,
tekrar Türk lirasına dönecek, biliyorsunuz.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Nereden nereye!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Dolayısıyla, şimdi, bir de Yerliden
vergi alıyorsunuz, yabancıdan almıyorsunuz. diyor.
Değerli arkadaşlar,
vergileme konusunda biz çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları
yapıyoruz. Hemen hemen bütün ülkelerle de yapmış
durumdayız. Bazıları var, onları da yeniden yapıyoruz.
Bu vergilendirmede, bazı ülkeler yabancı
yatırımcıların kazançlarını kendi ülkelerinde,
bazıları da onların orijinal ülkelerinde vergilendirirler. Biz
vergi almıyoruz diye onlar hiç vergi vermiyor manasında değil,
kendi ülkelerinde o vergileri veriyorlar. Biz de kendi ülkemizdekilerden vergi
alıyoruz. Bu, bir vergileme tekniğidir. Bazı ülkeler onu kabul
eder, bazı ülkeler bunu kabul eder. Bizim ekonomik
şartlarımıza, durumumuza uygun olan bu olduğu için biz bunu
kabul ettik, bunu yapıyoruz. Yoksa, yabancılar vergi vermiyor,
yerliler vergi veriyor diye bir şey söz konusu değil. Bizden önce bu
vergiler yüzde 35, yüzde 40lardı, biz bunu yüzde 10a indirdik.
OKTAY VURAL (İzmir)
59uncu Hükûmette mi öyleydi, yoksa 58de mi? Sizden önceki Hükûmet 59du da o
bakımdan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, 58i, 59u, siz bir hesaplayın
hangisini olduğunu, ondan sonra bakarız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz 60ıncı Hükûmetsiniz ya, 59da mı acaba?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) 58, 59, 60, bundan sonra, 61, 62
Bak neler oluyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tapusunu aldınız galiba ha!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Evet.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Ben de çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 4 üncü
maddesinin birinci fıkrası, Adalet Bakanlığı
mensupları için 18/5/2004 tarihli ve 5172 sayılı kanunla
getirilen fazla çalışma karşılığı
ödemelerden 2004-2006 yılları arasındaki dönem içinde vergi
kesilmemesi gerektiğini hükme bağlamaktadır. Buna şunun
için gerek duyulduğu anlaşılmaktadır. İlk ödemeyi
öngören 5172 sayılı yasa vergi kesilmeyeceğine ilişkin bir
hüküm içermemektedir. Daha sonra vergi kesilmeyeceğine ilişkin hüküm
29/5/2006 tarihli ve 5536 sayılı kanunla getirilmiştir.
Şimdi yasayla aradaki dönem için de vergi kesilmeyeceği geriye
yönelik olarak hükme bağlanmaktadır. Aradaki dönem için de vergi
kesilmemesi gerektiğine ilişkin yargı kararları istikrar
bulmuş ise, idare yayınlayacağı bir tebliğ ile
yargı masraflarından kurtulmayı ve çalışanları
dava açmaya zorlamamayı gerekçe göstererek uygulamayı yasal düzenleme
yapılmadan da çözebilir düşüncesindeyim.
BAŞKAN Hükûmetin ve
Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- (1) 18/2/1963
tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu
kapsamına giren taşıtlarla ilgili mükellef
değişikliği dışındaki vergilendirme
unsurlarının herhangi bir sebeple hatalı belirlenmesi nedeniyle,
1/1/2004 ila 31/12/2007 tarihleri arasındaki dönemlere ilişkin olarak
mükellefler adına ilk tahakkuktan sonra ilaveten tahakkuk ettirilen
motorlu taşıtlar vergisinin; dava açılmaması,
açılmış davalardan vazgeçilmesi ve 30/6/2008 tarihine kadar (bu
tarih dahil) ödenmesi şartıyla, bu vergilere ait gecikme
zamlarının tahsilinden vazgeçilir, daha önce ödenmiş olan
gecikme zamları mükellefin aynı tarihe kadar yapacağı
yazılı başvuru üzerine red ve iade edilir. Bu maddede öngörülen
sürede tamamen ödenmeyen motorlu taşıtlar vergisinin ödenmemiş
kısmı, tahakkuk etmiş sayıldığı tarihten
itibaren hesaplanacak gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsil edilir. Bu
fıkra hükmü, istisna ve muafiyetlerin herhangi bir sebeple hatalı
uygulanması nedeniyle anılan dönemlere ilişkin olarak tahakkuk
ettirilen motorlu taşıtlar vergileri için de uygulanır. Bu
fıkrada öngörülen ödeme süresi içinde anılan Kanunun 13 üncü
maddesinin (c) ve (d) bentlerinin uygulamasına devam olunur.
(2) 21/2/2001 tarihli ve 4629
sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun ile
kaldırılan Federasyonlar Fonuna ödenmesi gerektiği halde, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş olan
tutarların tahsilinden vazgeçilir.
BAŞKAN Madde üzerinde
şahıslar adına ilk on altı söz talebi aynı anda
gelmiştir.
Şimdi kura çekeceğim:
Suat Kılıç, Samsun; Azize Sibel Gönül, Kocaeli; Ayhan Sefer Üstün,
Sakarya.
Madde üzerinde gruplar
adına söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar
Ağyüzde.
Buyurun Sayın
Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarının 5inci maddesinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz aldım.
Sizleri şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu saatte
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle şoför esnafımız Türkiyede en
çok sıkıntı çeken, vergi yükü altında, vergi
baskısı altında ve işsizlik baskısı altında
yaşayan bir kesimdir. Özellikle son yıllarda sınır ticareti
yapılan illerde yaşanan ihracat eksikliğinden dolayı da en
büyük sıkıntıyı çeken kesim Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde şoför esnafımızdır.
Motorlu taşıtlar
vergisi mükellefleri adına ek olarak tahakkuk eden verginin gecikme zamlarına
yönelik düzenleme yapılıyor bu tasarıyla. Bazı
taşıtların motorlu taşıtlar vergisinde gerçekten
belirlenen cinsi üzerinden motorlu taşıtlar vergisine tabi
tutulmaları gerekirken tescil belgesinde yazılı olan ancak
motorlu taşıtlar vergisindeki tanımlara uygun olmayan cins
üzerinden motorlu taşıtlar vergisine tabi tutulmaktadır. Bu da
bazen yanlış ve eksik tahakkuklara, fazla tahakkuklara neden
olmaktadır.
Günümüzde de bu olaylar çok
yaşanmıştır. Özellikle kamyonet yük
taşımacılığı yapan, minibüs yolcu
taşımacılığı yapan esnafın panelvan
tercihine, motorlu taşıtlar vergisinde tanımına yer
verilmesinden dolayı çok farklı vergilendirmeler doğmuştur
ve bu konuda da dava açan çok sayıda esnaf vardır. Bu nedenle bu
sorunun bu kanun içerisinde, bu yasa içerisinde çözümlenmesi çok olumludur.
Ayrıca, özel
şahısların araçları için de 2004 yılında
çıkan Kasko değerinin yüzde 5ini geçemez. hükmüne rağmen,
2004ten beri yürürlükte olan bu uygulama, nedense bu düzenleme vatandaşa
iyi anlatılmadığı için bugüne kadar hep motorlu
taşıtlar vergisi listesinde bulunan beyan üzerinden vergiler
verilmiştir. Kasko değerinin üstünde ise vatandaş bile bile
fazla vergi vermiştir. Bu yasanın bu tür eksiklikleri, bu tür
yanlışlıkları gidereceğine ve şoför
esnafımıza rahat bir nefes
aldıracağına inanıyorum.
Ayrıca değerli
arkadaşlarım, bu önemli yasa da diğer bazı yasalar gibi çok
alelacele Meclisin gündemine getirilmiştir. Bütçe Plan Komisyonunda
muhalefet sözcülerinin gerekli önerileri ve uyarıları dikkate alınmadığı
gibi, burada verilen çok önemli önergelere bile değer verilmemiştir
ve otomatik olarak tasarının bir an evvel çıkması için
büyük bir özen, büyük bir çaba gösterilmiştir değerli
arkadaşlarım. Bunu ben bu tür önemli yasalarda çok büyük eksiklik
olarak görüyorum.
Ayrıca değerli
arkadaşlarım, 2007 yılı bütçe gerçekleşmeleri
özellikle seçim döneminde çok kötü bir performans çizmiştir. Bu
performansa baktığımız zaman da özellikle vergi
tahsilatlarındaki düşüş ve bütçenin beklenen düzeyde
gerçekleşememesi seçim ekonomisinin yarattığı
sonuçlardır.
Şimdi bu yasaya iktidar
sözcüleri Af yasası diyemeyiz, af yasası değildir. diyorlar.
Vergi getirmek için, gelir getirmek için yapılan yasa da değildir. Bu
yasa adsız bir yasa mı değerli arkadaşlar? Bu yasa bal gibi
bir vergi affı yasasıdır. O nedenle bunun vergi affı
yasası şeklinde kamuoyuna yansımasından dolayı da
kamuoyunda büyük beklentiler vardır.
Bugün, bakın, 22 Temmuz
seçiminden beri ertelenen sulama suyu ihtiyacını karşılamak
için kullanılan enerji faturaları köylümüzün belini bükmektedir. 2
milyar, 3 milyar, 5 milyar gibi faiziyle faturalar gelmektedir. Tarım
kredi kooperatiflerindeki borçlar ve yeniden borç almak için 657
sayılı Devlet Memuru kefaleti, köylülerimizi çok büyük ölçüde bir
yanlışlığa, bir eksikliğe, çevresinde bir
utangaçlığa itmektedir. Biz bunlara ne cevap vereceğiz? Yani
çıkardığımız yasada birtakım şeylerin
içeriğini bilmiyoruz -dosya sayısını biliyoruz sadece, 70
bin adet olduğunu- ne miktarda tahsilat beklendiğini de bilmiyoruz.
Bu sorunun çözümlenmesi sonucunda hazineye ne gelecek, o da meçhul.
Ama bu yasada
ısrarlı olan iktidar partisi, toplumun büyük kesimlerinin de bu
beklenti içerisinde olduğunu görmezlikten gelerek, onların
beklentilerine cevap vermiyor. Örneğin, BAĞ-KUR prim borcunu ödeyemediği
için ve mal beyanında bulunmadığı için on gün, on üç gün
hapis yatan muhtarlarımız var. Biz onlara ne cevap vereceğiz?
Onların maaşlarını iyileştirmek için verilen yasa
teklifleri var, gündemde bekliyor. Onların sosyal güvenliklerini,
primlerini de devlet karşılasın diye öneri var, -değerli
arkadaşlarımızın verdiği öneri- onlar gündemde
bekliyor. Ama bir de bakıyorsunuz ki gündeme, kamu alacaklarının
uzlaşmayla tahsilini kolaylaştıran bir yasa teklifi alelacele
getiriliyor.
Bunu şunun için
söylüyorum: Eğer Türkiyede yasaları öncelik sırasına göre
koyup tartışacaksak, gündemde bekleyen çok önemli yasalar
vardır. Bu önemli yasaları da lütfen bundan böyle kısa süreli,
tartışma olanağı esirgenerek getirmenin de büyük
sakıncaları olduğunu artık komisyonun da komisyon
başkanının da muhalefet partisi sözcülerinin görüşlerine
değer vermek zorunda olduğunu anlayarak bir değerlendirme
yapması gerekir diye düşünüyorum değerli arkadaşlarım.
2007 ve 2008 bütçesine
baktığımız zaman da yine en büyük dayanak vergiler
dolaylı, dolaysız vergiler- ve güvenilen özelleştirmeler. Çok
değerli ve başarılı özelleştirme
pazarlayıcısı Maliye Bakanımızın
önderliğinde, cumhuriyet değerlerinden kalan her gayrimenkul, fabrika
veya tesis değerinin altında fiyata gidiyor. Özelleştirmeyle de
siz cari açığı karşılamaya
çalışıyorsunuz, bütçe açığınızı
karşılamaya çalışıyorsunuz. Böyle bir yapı bizim
gibi ülkelerde görülmemiştir.
Demin Sayın Bakanı
dinlerken hayret ettim Yabancı sermayeyle övünmelisiniz diyor.
Yabancı sermayenin neyiyle övüneceğiz? Borsanın yüzde 72si
yabancı sermaye, sıcak paraya güvenerek ayakta duran bir bütçe,
sıcak para çekildiği zaman da ne olacağı meçhul olan bir
bütçe, uluslararası krizden habersiz bir ekonomi ve biz yabancı
sermayeyle övünüyoruz. İşçi çalıştıran bir tesis mi
kurmuş, üretim mi yapmış? Bunlar olmadan bir yabancı
sermayeyle nasıl övünebiliriz? Doğrudur, artık, globalleşen
dünyada yabancı sermayeye açık olmak lazım, yabancı sermaye
taassubunun kalkması lazım, ama böyle yabancı sermayeye de kucak
açarsak biz, gelen parayı, faizle, bonoyla, borsayla bunlara rant elde
edecek şekilde yönlendirirsek bu da çok büyük eksikliktir.
Değerli
arkadaşlarım, bir de benim anlamadığım bir şey:
Bütün ekonomik anketler ve göstergeler Türkiyede ekonominin kötüye gittiğini
gösteriyor. Bakın, Dünya gazetesi Sanayi üretimi düştü, büyüme
hedefi zorda. diyor. Protestolu senetlerde yüzde 25lik artış var.
99dan bugüne kadar yüzde 75 seviyeye çıkmış. Bakın, ortada
bir gazete Sanayide durum kötü. diyor. Bunu kime dayanarak veriyor? Sanayi ve
iş çevrelerinin örgütlerine dayanarak veriyor. Ama,
arkadaşlarımız çıkıyorlar buradan Çok rahat, ekonomi
çok güzel, her şey güllük gülistanlık
Ben seçim bölgem
Gaziantepten yeni geldim; tekstil çöktü arkadaşlar. Yanlış
teşvik uygulaması nedeniyle son iki ayda var olan
işsizliğe, maalesef, 4.500-5000 aile katıldı. Bunu
çoluğuyla çocuğuyla çarparsanız 20 bin kişi eder
arkadaşlar. Bunlar belki aldıkları tazminatlarla üç ay idare
edecekler; dört ay idare edecekler; ama biz telefonlara cevap vermekten,
artık, usandığımızdan değil,
utancımızdan cevap veremiyoruz. İşten çıktım,
bana yeni bir iş bulabilir misiniz? diyor. İşsizlik profilini
çözebilmek için sizin bir vizyonunuz yok. Özelleştirmeyle, vergi
tahsilatlarıyla, güvenilen bir bütçeyle
Üretim yok, yatırım
yok, istihdam yok, ama Türkiye büyüyor, Türkiye kalkınıyor.
diyorsunuz. Türkiyenin kalkındığını gören, bilen
sanayi çevreleri bile
Ki, 22 Temmuzda size istikrar adına oy veren
insanlardır bunlar, istikrar adına oy veren çiftçidir, esnaftır,
sanayicidir, iş adamıdır. Ben onları oy verdikleri için
suçlamıyorum, o günün koşullarında öyle
değerlendirmişlerdir, ama bugün o İstikrar. diyenler diyorlar
ki Ekonomi SOS veriyor, ekonomiyi ön
plana çıkarın diyorlar, ama sizin değerli hükûmetiniz ve
Parlamento, maalesef, ekonomiyi bir kenara bırakmış ve
türbanı öne çıkararak kaos yaratıyor, ikilik yaratıyor,
bunalım yaratıyor ve kriz siyasetinden medet umuyorsunuz
arkadaşlar. Bu çok yanlış bir siyasettir. Bu yoldan vazgeçmek
lazım. İşin temeli ekonomidir. Burada da
tartışılması gereken ekonomiye dayalı yasalardır,
bu uygulamalarda yaşanan yanlışlıkların
giderilmesidir, ama toplumu kucaklayan yasalarla birlikte gelmeniz lazım.
Bir kesimi yağlayıp bir kesimi -Antep tabiriyle-
dağlarsanız, buna sosyal adalet denmez değerli
arkadaşlarım.
Ayrıca da bu yasa güzel
bir yasa olabilir, ama ben bütünüyle çıkması gerektiğine de
fazla inanmıyorum. Niye inanmıyorum? Başımızda, Allah
eksikliğini vermesin, ülkemizin ve Hükûmetimizin değerli Maliye Bakanımız
var. Bundan aylar önce, Citibankın 2 milyar dolarlık vergi borcunu
bir gecede kendi imzasıyla silen Maliye Bakanımız var. Bu
tasarıya ne gerek var. Vergi borcu olan arkadaşlarımız,
Gelirler Genel Müdürlüğünden dosya görüşünü alırlar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlar
mısınız.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) -
bir gecede Sayın Bakanımızın önüne gelir,
Sayın Bakanımız kime ne lütfederse, on mu lütfeder, beş mi
lütfeder, elli mi lütfeder
Bu çözüm varken bu kadar eziyete -gecenin bu
saatine kadar- ne gerek var değerli arkadaşlarım?
Özelleştirmeleri yok
pahasına parası olana satacaksınız, yeşil kartla,
kömür dağıtımıyla, gıda
dağıtımıyla fakir halkın oyunu alacaksınız,
sonra hazırladığınız af yasasında da esnaf
olmayacak, çiftçi olmayacak, şoför olmayacak, siz de diyeceksiniz ki: Ben
halkı temsil ediyorum!
Bu duygularla sizleri
selamlarken, bu düşünceden, bu davranıştan vazgeçmenizi diliyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın Ayhan.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
muhterem üyeleri; 109 sıra sayılı Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısının 5inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini yüce heyetinize sunmak için söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı Bakanlar Kurulunca 7/2/2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmuştur. 12/2/2008 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmüştür. Görüşmelerin tamamlanmasından çok kısa
bir süre içinde de iktidar partisinin çok yoğun ısrarıyla Genel
Kurul gündeminde yer almış ve görüşülmeye
başlanmıştır.
2004 yılında
yayımlanan 5035 sayılı Kanun ile 197 sayılı Motorlu
Taşıtlar Vergisi Kanununda değişiklik yapılarak
taşıtların vergilendirilmesinde ağırlık
esasından motor hacmi esasına geçilmiş ve
taşıtların ödeyecekleri motorlu taşıtlar vergisinin
belirlenmesinde aracın silindir hacmi baz alınmıştır.
Maliye
Bakanlığı taşıtların silindir hacimlerini esas
alarak her bir taşıt cinsinin tabi olduğu motorlu
taşıtlar vergisini bir tarifeyle ilan etmiştir. Bazı
taşıtların vergilenmesinin yanlış
yapıldığı fark edilmiş ve eksik kalan vergi
tutarları için geçmişe yönelik olarak tarhiyat
yapılmıştır. Bu düzenlemeyle, eksik yapılan
tarhiyatlar için davadan vazgeçilmesi karşılığında
mükelleften yapılan ek tarhiyat için gecikme zammı
alınmayacağına ilişkin düzenleme getirilmektedir.
Yapılan düzenlemeyle bu tür ek tarhiyatlar için davadan vazgeçilmesi
karşılığında gecikme zammı istenilmeyeceği
taahhüdünde de bulunulmaktadır.
Yapılan düzenlemeler,
Maliye Bakanlığının sonradan görüş
değiştirmesi ve bu görüş değişikliği sonucu
mükelleflerin gecikme zammı ödemek gibi ek külfetler altına girmesi
sebebiyle mükelleflere yapılan ek tarhiyatların gecikme zammı
tahsil edilmeden alınmasına yöneliktir. Zira Maliye
Bakanlığı 2007 yılı içinde görüş
değişikliğine gitmesine rağmen, geçmişe yönelik olarak
2004, 2005, 2006, 2007 yılları için ek tarhiyat yapmakta, bu ise
Maliye Bakanlığının ilgili yıllarda belirlediği
tutarlar üzerinden ödeme yapan ve sorumluluklarını yerine
getirmiş olan mükellefler açısından gecikme zammı gibi bir
ek külfet doğurmaktadır. Yapılan bu düzenlemeyle, mükelleflerin
ekstradan bir külfete katlanması engellenmeye
çalışılmaktadır.
Maddenin ikinci
fıkrası ise spor kulüplerinin Federasyonlar Fonuna olan
borçlarının tasfiyesi önerilmektedir. Bir başka anlatımla,
bu alacağın devlet tarafından vazgeçilmesine yönelik bir
düzenlemedir. Federasyonlar Fonuna borcu olan spor kulüplerinin ne kadar
borçlarının olduğu tespit edilmelidir. Spor kulüplerinin mevcut
gelir ve gider durumlarının ne olduğunun bilinmesi ve kamuoyuyla
paylaşılması gerekir. Subjektif bir değerlendirmeden
ziyade, hangi kulüplerin ne kadar borcu olduğu açık bir şekilde
ifade edilmeli, gelinen nokta şeffaf bir şekilde kamuoyuyla
paylaşılmalıdır.
Uzlaşma müessesesi,
bugün, devletin egemenlik gücünün gereği olarak alınan vergiyi
pazarlık konusu yaparak devletin egemenlik gücünü zayıflatmakta,
mükellefler arasında eşitliği, vergisini zamanında ve doğru
olarak ödeyen mükellef aleyhine bozmaktadır.
Mükelleflerin uzlaşma
müessesinden yararlanmak istememesi veya mükellefiyle vergi idaresinin
uzlaşamadığı durumlarda, mükellef, yargıya
gitmektedir. Mevcut taslak, vergi idaresiyle uzlaşamamış ya da
doğrudan yargı yolunu seçmiş mükelleflere, açmış
oldukları ve sonucu kesinleşmemiş davalarından vazgeçmeleri
hâlinde vergi idaresiyle yeniden uzlaşabilme hakkı vermektedir. Bu
uygulama, şüphesiz, mahkemelerdeki yığılmayı
azaltacak, mahkemelerin yükünü hafifletecektir. Ancak bu uygulama, milletin
devletine olan güvenini olumsuz olarak derinden etkileyecektir. Dürüst, namuslu
ve vergisel ödevlerini zamanında yerine getiren mükellefler bu uygulamayla
âdeta cezalandırılmaktadırlar.
Üç mükellefin olduğu bir
durumda, üçünün de 2004 yılına ilişkin olması gereken gelir
vergisi tutarlarının aynı olduğu
varsayıldığı bir durumu ele alalım. Mükelleflerden
birinin dürüst mükellef olduğunu, 2004 yılına ilişkin
beyanını tam ve doğru bir şekilde yaptığını
ve vergısını zamanında ödediğini, diğer iki
mükellefin ise gelir vergısı beyanlarında bulunmayıp
vergilerini zamanında ödemediğini, 2006 yılında
geçirdikleri bir vergi incelemesi sonucunda aynı değerde gelir
vergisi tarh edildiğini ve buna karşı gelir beyanı yapmayan
iki mükelleften birinin de uzlaşmaya giderek vergi aslı ve cezalarını
ödediğini, gelir vergısı beyannamesi vermeyen diğer
mükellefin ıse davaya gittiğini ve davasının halen
sürdüğü bir durumda, şayet bu kanun mevcut haliyle çıkarsa, bu
üç mükellef arasında, en akıllısı, gelir vergisi
beyannamesi vermeyen ve davaya gidip uz/aşmayan, idare açısından
en kötü mükellef olacaktır. Zira, vergi aslında indirim
yapılmadığını düşünsek bile en kötü mükellef olan
hem vergi aslını hem de cezalarını on sekiz eşit
taksitte ödeyecektir. Kanunun bu yıl çıktığını
varsaydığımızda, bu mükellef, 2005 yılında
ödemesi gereken vergiyi ancak 2009 yılının sonunda tam olarak
ödemiş olacaktır. Bu durumda -dürüst mükellef olan- beyannamesini
zamanında verip vergisini de zamanında ödeyen dürüst mükellef 2004
yılına ilişkin vergisini 2005 yılında, inceleme
sonunda aynı meblağda gelir vergisi tarh edilen mükellef ise
uzlaşmaya giderek vergi ve cezasını 2006 yılında,
beyanname vermeyen ve davaya giden mükellef ise 2009 yılında
ödemiş olacaktır. Bu durum ise Anayasa'nın eşitlik ilkesine
tamamen aykırı bir husus olup vatandaşın devletine
karşı olan güvenini yok edecektir.
Bu tasarının
yasalaşması halinde maliye belki belli bir tahsilat yaparak bütçeyi
rahatlatabilecektir. Ortaya çıkacak bu gelişme, kısa vadede
olumlu gibi görünse de tasarı uzun vadede vergi tabanını ve
vergi gelirlerini erozyona uğratacaktır. Daha da ötesi, Maliye,
dürüst mükelleflerin güvenini sarsarak uzun vadede onları kaybetmiş
olacaktır. Bu sebeple, yapılmakta olan düzenlemenin bahsi geçen endişeleri
hafifletecek bir şekilde yeniden yapılandırılması
faydalı olurdu.
Ayrıca, hâlihazırda
Maliyeye karşı borcu kesinleşmiş olan ancak ödeme
güçlüğü çeken borçlu mükellefler açısından da belirli bir
düzenleme yapılmamıştır. Zira, dava aşamasında
olan alacaklar için davadan vazgeçilmesi karşılığında
on sekiz aylık bir taksitlendirmeyle ödeme kolaylığı
getirilmektedir. Aynı kolaylığın, borcu
kesinleşmiş ancak ödeme güçlüğü çeken mükellefler
açısından da getirilmesi eşitlik açısından uygun
olurdu.
Diğer taraftan, bu
tasarı ile devlet arazilerini işgal edenlere de kolaylık
sağlanmış olmaktadır. Ecri misiller ödensin, kiraları
uzatırız. anlamı çıkacak ve bu tür davranışlara
cesaret verecek bir uygulama tasarının yasalaşmasıyla
ortaya çıkmış olacaktır. Kaldı ki vergilerle ilgili
kısmında kesinleşen cezalara yönelik bir kolaylık yokken
kamu mallarını işgal eden ve kiralarını ödemeyenlere
kolaylık sağlanmaktadır, ki tasarı içinde çelişkili
bir mantık böylece ortaya çıkmaktadır.
AKP grup başkan vekili,
komisyon üyesi muhalefet partisi milletvekillerine, tasarı Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülürken raporun 13/2/2008 tarihinde saat 11.00e kadar
yetiştirilmesini söyleyecek cüreti göstermiştir. Hadi usulü unuttuk,
hiç olmazsa bazı konularda nezaketi aramaya başladığımızı
buradan ifade etmek istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanının olduğu bir yerde Komisyon
Başkanını hiçe sayarak bu tür davranış biçimi
gösterilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) -
tasarının aceleye getirildiği ve
başkalarına, yetiştirilmesi açısından sözler
verildiği kanaatinin oluşmasına sebep olabileceği
basın mensuplarının önünde, maalesef, cereyan etmiştir.
Komisyon Başkanının, grup başkan vekilinin
davranışları karşısında kasıtlı veya
kasıtsız aldığı tavır veya içine
düştüğü durum bizleri gerçekten üzmüştür. Keza, aynı grup
başkan vekili, bu tasarıda, Vergi Usul Kanununun 359uncu maddesinde
yer alan hususların af kapsamına dâhil edilmesinin bürokrasinin
yanlışı olduğunu ifade etmiştir. Diğer taraftan,
Sayın Maliye Bakanı ise daha konuşmasının
başlangıcında, 359uncu madde kapsamında olanların bu
tasarı kapsamı dışında olduğunu açıkça
belirtmiştir. Ya böyle bir hususun farkına
varılmayacağı düşünülmüş tasarıya konmuş
veya farkına varılınca önergeyle kapsama dâhil edilmemesi
kararlaştırılmıştır. En iyimser ihtimalle, bu
iş ciddiye alınmadan hazırlanmış, sorumluluğu da
bürokrasinin üzerine yıkılmak istenmiştir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Şahıslar adına
Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badak.
Buyurun Sayın Badak.
SADIK BADAK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 5inci
madde, özellikle birinci fıkrası teknik olmak üzere iki fıkra
ihtiva ediyor.
Gecenin bu vaktinde sizi
teknik açıklamalarla meşgul etmek istemiyorum. Zaten teknik
açıklamalar yeterince yapıldı kanaatindeyim.
Birinci fıkra
hakkaniyete uygundur. İdarenin elinde olmayan teknik veriler sebebiyle
geçmişe dönük uygulanmış olan gecikme zamlarının
ortadan kaldırılmasına muciptir.
İkinci fıkra da,
özellikle Anadoluda güçlükle faaliyetlerini sürdürmekte olan spor kulüplerine
bir destek mahiyetindedir.
Bu itibarla, bu maddenin her
iki fıkrasının da faydalı olduğu kanaatindeyim.
Halkımıza ve devletimize
bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Badak.
Şimdi söz
sırası, Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönülde.
Buyurun Sayın Gönül. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AZİZE SİBEL GÖNÜL
(Kocaeli) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili
Hakkında Kanun Tasarısının 5inci maddesiyle alakalı
olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hazırlanan tasarı,
ihtilaflı alacakların bir an önce hazineye intikalini sağlamak
ve yargı mercilerinin iş yükünü hafifletmek amacıyla
hazırlanmıştır.
Hazırlanan bu kanunun
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Gönül.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 02.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
109 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri,
yeni madde ihdasına dair aynı mahiyette iki önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya
teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeleri okutup
Komisyona soracağım. Komisyon önergelere salt çoğunlukla, 21
üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım.
Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeleri işlemden
kaldıracağım.
Şimdi ilk önergeyi
okutuyorum, ikinci önergenin de yalnızca imza sahiplerini
okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde
numaralarının buna göre yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Mustafa Özyürek Bülent Baratalı
Trabzon İstanbul İzmir
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rasim Çakır Faik Öztrak
Malatya Edirne Tekirdağ
Madde 6 4/1/1961 tarihli
ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;
a ) Ek 1 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan (344 üncü maddenin üçüncü
fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata
ilişkin vergi ve ceza hariç) ibaresi, (359 uncu maddede yazılı
fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hâlinde tarh edilen vergi ve
kesilen ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilen ceza hariç)
şeklinde,
b) Ek 11 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan (344 üncü maddenin üçüncü
fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilecek tarhiyata
ilişkin vergi ve ceza hariç) ibaresi, (359 uncu maddede yazılı
fillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hâlinde tarh edilecek vergi ve
kesilecek ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilecek ceza hariç)
şeklinde,
değiştirilmiştir.
BAŞKAN İkinci
önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Nurettin Canikli Mustafa Elitaş Mustafa Ataş
Giresun Kayseri İstanbul
İsmail Göksel Metin
Kaşıkoğlu Hüseyin
Gülsün
Niğde Düzce Tokat
BAŞKAN Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde eklenmesine
ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
sıra sayılı kanun tasarısına aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin Haluk Ayhan S. Nevzat Korkmaz
Denizli Isparta
Geçici Madde 1: Bu Kanun
hükümlerinden yararlanan kişi ve kuruluşlardan uzlaşma
tutarı 50.000 (Ellibin) YTLyi aşanlar Maliye
Bakanlığınca web sitesinde ilan edilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
Süreniz beş dakika.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısının son görüşmelerine doğru ilerliyoruz ve bu
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısına bir geçici madde
eklenmesini teklif ediyoruz. Bu madde Bu Kanun hükümlerinden yararlanan
kişi ve kuruluşlardan uzlaşma tutarı 50.000 (Ellibin)
YTLyi aşanlar Maliye Bakanlığınca web sitesinde ilan edilir.
şeklindedir.
Değerli milletvekilleri,
kamu mali yönetiminin temel ilkelerinden olan saydamlığı
sağlamak ve idareye olan güveni pekiştirmek için, 50 bin YTLyi
aşan uzlaşmaların Maliye Bakanlığı web sitesinde
yayınlanması uygun olacaktır.
Yine tekraren ifade etmek
isteriz ki bu önerimiz mali saydamlığı ve idareye güveni
pekiştirmeye yöneliktir. Konuşmalarımızda bu tasarıyla
ilgili endişelerimizi dile getirdik. Çıkarılmak istenilen bu
kanun ile bazı grup ve kişilerin istifadesine yönelik yasa
çıkarma çabalarının olduğu kamuoyunda yaygın bir
kanaat haline gelmiştir. Bu tereddütlerin açıklığa
kavuşturulması gerekmektedir. Çünkü vatandaşların
ödedikleri vergilerin ve ülkede uygulanan maliye politikalarının ve
görüşmekte olduğumuz bu özel kanun tasarılarının
mahiyeti ve uygulama sonuçları hakkında
vatandaşlarımızın bilgilenme hakkı vardır ve
meydana gelen bu tereddütlerin giderilmesi gerekmektedir. Bu tasarıyı
savunanlar, bu düzenlemenin bazı kişi ve grupları gözeten bir
kanun olmadığını iddia etmişlerdir. Eğer bu
iddianızda samimi iseniz bu teklifimizi lütfen kabul ediniz. Vatandaş
da, bizler de kimlere uzlaşma yapıldığını
öğrenelim ve şüpheler giderilsin. Bu hem idareye hem de Hükûmete olan
güveni artıracaktır ve konunun vergi mahremiyetiyle de ilgisi olmadığını
düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle bu
teklifimize desteklerinizi bekler, muhterem heyetinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi 7nci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 7- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi yok.
Şahıslar
adına, Sayın Akçay konuşacak mısınız?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Hayır, konuşmayacağım.
BAŞKAN Madde üzerinde
üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, bize dağıtılan önergelerde hangi
maddenin 8/2/2008 tarihinde başlayacağına ilişkin bir
şey yok, boşluk var orada. Dolayısıyla, hangi maddesi
8/2/2008 tarihinde? Yani bize dağıtılanda boşlukları
doldur gibi olmuş.
BAŞKAN Sayın
Vural, yeni madde ihdas edildi ya
Şimdi önergeleri okutalım,
açıklık kazanır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
sıra sayılı yasa tasarısının 7nci maddesinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Madde 7- Bu kanunun birinci
maddesi üç ay sonra, diğer maddeleri yayımında yürürlüğe
girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının mevcut 7nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mustafa Elitaş Mustafa Ataş
Giresun Kayseri İstanbul
Hüseyin Gülsün Metin Kaşıkoğlu İsmail Göksel
Tokat Düzce Niğde
Madde 7- (1) Bu kanunun 6ncı maddesi 8/2/2008
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, diğer maddeleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 109
sıra sayılı Kanun Tasarısının mevcut 7nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rasim Çakır
Trabzon Malatya Edirne
Hulusi Güvel Mustafa Özyürek Bülent Baratalı
Adana İstanbul İzmir
Gürol
Ergin
Muğla
Madde 7- (1) Bu Kanunun
6ncı maddesi 8/2/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Son iki önerge
aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme alacağım.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
sahipleri
M. AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) Gerekçe
NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeleri
okutuyorum:
Gerekçe: 5728
sayılı Temel Ceza Kanununa Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8/2/2008 tarihinde
yürürlüğe girdiği dikkate alınarak bu yasayla ilişkisi
bulunan maddenin de aynı tarihte yürürlüğe girmesini
sağlanması amaçlanmaktadır.
Gerekçe: 5728
sayılı Temel Ceza Kanununa Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8/2/2008 tarihinde
yürürlüğe girdiği dikkate alınarak bu yasayla ilişkisi
bulunan maddenin de aynı tarihte yürürlüğe girmesini
sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmiştir.
Tasarının 7nci
maddesini tümüyle değiştiren önergeler kabul edildiğinden
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin önergesini işleme koyma
imkânı kalmamıştır.
Maddeyi kabul edilen
önergelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi 8inci madde
olarak okutuyorum:
MADDE 8- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 8inci madde
üzerinde gruplar adına söz talebi vardır. Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun Sayın Vural.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın milletvekilleri, sabrınıza istinaden
Tabii, Bakanlar Kurulunun yürüteceği bir kanunu görüşüyoruz.
Aslında bu kanunun çıkmasının sebebi de Bakanlar Kurulunun
yürütemediği ekonomi politikasıdır. Dolayısıyla
vergiyi doğuran en önemli faaliyet ekonomik faaliyettir. Yani, verginin
ekonomik bir faaliyetten çıktığı açık. Şimdi,
bugün karşımıza vergisini şu ya da bu sebeple
ödeyememiş olmanın aslında geri planına
baktığımız zaman gerçekten çöken bir ekonomi, kriz içinde
yaşayan bir ekonominin varlığı ortaya çıkar. Bugün
getirdiğimiz bu vergi barışı -daha önce de
getirmiştiniz, bugün yine getiriyorsunuz- ya ekonominin kaynak
ihtiyacı ya da vatandaşlar ödeyemiyor. Niye ödeyemiyor? Yani,
eğer ekonominin ödeme gücü varsa, vatandaşın borcunu ödeme gücü
varsa, bu konuda acaba bir uzlaşmaya neden ihtiyaç olmuştur? Demek ki
vatandaş gerçekten sıkıntı içerisinde. Sadece bunlar
değil, bugün milletvekillerimiz ifade etti: Çiftçiler, esnaf, hepsi
sıkıntı içerisinde, gerçekten sıkıntı içerisinde.
Dolayısıyla, bu ekonomi politikasının doğurduğu
sonuçlardır.
Daha böyle çok geleceksiniz,
gerçekten çok geleceksiniz. Özellikle Sayın Maliye Bakanı geçen sene
yaptığı harcamaları saklayarak 13.6 katrilyon
yapılmış harcamayı 2008 yılına ertelemiş
olmasının maliyetini yine 2008 yılında getirilecek
düzenlemelerde göreceksiniz. Çünkü, gerçekten ekonomik faaliyetler
itibarıyla toplum oldukça rahatsızdır ve durumu iyi
değildir, gerçekten iyi değil.
Onun için, ekonomi iyi
olmayınca vergi ihtilafları artıyor, vergi ödenemiyor, borçlar
ödenemiyor; çiftçiler aldıkları krediyi ödeyemiyor, elektrik
borçlarını ödeyemiyorlar. Yarın yine geleceksiniz, elektrik
borçları için de geleceksiniz. Bugün teklifimiz vardı, kabul
etmediniz. Sayın Bakan diyor ki: Efendim, halkımıza bir
kolaylık getiriyoruz. Şimdi sormak lazım: Yani, sizin halk
tabiriniz içerisinde borcunu ödemeyen çiftçi yok mu? Borcunu ödemeyen esnaf,
sanatkâr yok mu? Elektrik borcundan dolayı katbekat ödeyenler halk
sınıfına girmiyor mu? Yani, böyle bakıldığı
zaman, işte bu ekonomi politikalarının sonucunda fakirleşen
halk
Mükellef sayısı azalıyor, esnaf kepenk kapatıyor,
senetler ödenmiyor, çekler ödenmiyor, ekonomi politikası bu durumda.
Dolayısıyla, ekonomi iyi değil değerli
arkadaşlarım. Bu ekonomi politikası devam ettiği sürece,
gerçekten bu türlü ödemezlik sıkıntısı içerisinde olan
Hatırlarsanız, kredi kartı borçları için de kanun
çıkarttınız. 43 tane vatandaş intihar etmişti, ilk
defa. Onun için de çıkartmıştınız değil mi?
Göreceksiniz
Göreceksiniz
Bu ekonomi politikası, Türkiyeyi fakirleştiren, vatandaşı
fakirleştiren, dolar milyarderlerini çoğaltan bir ekonomi
politikası. Kaynaklarımızı yabancılaştıran, bizim
açıkçası başkalarının işletmesinde işçi,
bekçi olmamızı sağlayan bir ekonomi politikasından gurur
duyan bir Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti nasıl olabilir? Nasıl
olabilir?
Efendim, ne var, orada da
Türkler çalışıyor
Peki, almadan önce Türkler
çalışmıyor muydu? Kim çalışıyordu orada?
Yabancılar mı çalışıyordu? Gerekçeye bakın!
Gerekçeye bakın! Millî sermayemiz ve müteşebbisimizin güçlü
olması gerekirken, yabancıların aldığı mal,
mülkten, bu pazara girişinden keyif alıyoruz. Bırakın da
paraları getirenler bundan gurur duysun. Siz niye kendi Türk
müteşebbisinizin, sermayenizin arkasında olmuyorsunuz?
Sayın Bakan diyor:
Vatandaş Türk lirası peşinde; dolar, avro yok artık.
Peki, vatandaş öyle düşünüyor da Sayın Bakan,
özelleştirmeleri niye dolar üzerinden yapıyorsunuz, Türk lirasına
güveniyorsanız? Niye yapıyorsunuz? Vatandaş kendi lirasına
güveniyor da Hükûmet güvenmiyor. Güvensizliğin kaynağı orada.
Bütün ihaleler dolar üzerinden, özelleştirme ihaleleri, şu şu
kadar milyar dolar
Türk Lirası üzerinden yapın çok
güveniyorsanız. Güvenmiyorsunuz ki! Piyasaya daha fazla dolar girerek
düşük kur, yüksek faizi finanse etmenin bir aracı olarak
kullanıyorsunuz.
Reel faiz düştü diyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, o günün reel faiziyle bugün
uygulanan ekonomi politikası arasında çok ciddi farklar vardır.
Bugün piyasada yaklaşık 90-95 milyar dolarlık sıcak para
vardır. Bu sıcak para, düşük kur, yüksek faiz yoluyla yılda
yüzde 30-40 gelir elde etmektedir. Reel faiz şu kadar deniyor. Düşük
kur ve yüksek faizle kaynaklarımız
aşındırılıyor ve bu kaynakların
aşındırılması karşısında gerçekten
tasarruf meylimiz de düşüyor, ki AKPnin seçim beyannamesinde özel
tasarruf oranının yükseltilmesi hedefi var. Özel tasarrufa
bakıyorsunuz, yaklaşık -2002 yılına göre- 10 puan
düşmüş. Özel tasarruf yükselmiyor. Bu politikalar, yabancı
politikalarıyla gerçekten kaynaklarımız
Reel faiz yok deniyor,
ama yüzde 30-40 değerli arkadaşlarım. Japonyadaki emekli
hanımların getirdiği fonları burada nasıl
kullandığını biliyorsunuz. Kimsenin kimseyi
kandırmasına gerek yok, gerçekten.
Değerli
arkadaşım, doları getiriyorlar, dolar düşüyor, düşük
kur, yüksek faize dönüyorlar, dönüşte daha fazla doları alıp
götürüyorlar. Böyle bir ekonomi politikası kime hizmet ediyor?
Başkalarına hizmet ediyor. O bakımdan, Sayın Bakanın
özellikle reel faizle ilgili mukayesesini, sıcak paranın
finansmanı politikası içerisinde baktığınız
zaman, gerçekten bir kaynak aşındırması olduğunu
ortaya koymamız gerekmektedir.
Borçlardan bahsedildi, IMF
borcundan bahsedildi. Geçen, Sayın Başbakan da demişti: IMFden
borç alıyoruz. Ee ne var canım, düşük faizle niye
almayalım? Ee madem düşük faizle alıyorsunuz IMF borcunu niye
azaltıyorsunuz da başka yerlerde borcu çoğaltıyorsunuz?
Bunun bir anlamı var mı? Hem bir taraftan IMFnin borcu düşük,
ondan alıyoruz. diyorsunuz, diğer taraftan da IMFye olan borcu
ödüyoruz. diyorsunuz. Türkiyenin toplam borcu 450 milyar dolara
ulaşmış. Gayrisafi millî hasılaya kamu borcunun
düşüşünden bahsediyorsunuz. Peki gayrisafi millî hasılayı
kamu mu üretiyor? Özel sektör yok mu? Biraz önce arkadaş dedi: Özel
sektörün borcunu mu ödeyeceksiniz? Peki, özel sektör üretiyor da onun
ekmeğini yiyorsun da neden borcuna borcun benim demiyorsun? Millî
ekonominin borcu vardır. Bu, bir millî ekonominin yüklendiği borçtur.
Toplam borca bakıldığı zaman kişi başına
düşen borç 6.172 dolara yükselmiştir.
Bakın, Sayın
Başbakan, 9 Mart 2007de Manisada ne diyor biliyor musun? Değerli
arkadaşlarım, biz borç alan değil, borç ödeyen iktidarız.
Borç alan emir alır. diyor. Şimdi, size soruyorum: Toplam borcumuz
222 milyar dolar olmuş, şimdi 450 milyar dolara yükselmiş,
kimden emir aldınız acaba? Kimden emir alıyorsunuz şimdi,
kimden? (MHP sıralarından alkışlar) Görüyorsunuz, borç alan
emir alır. İşte, borç alan emir alır.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Vakıflar Yasası böyle.
OKTAY VURAL (Devamla)
Vakıflar Yasası da bunun bir sonucudur.
Değerli
arkadaşlarım yabancılaştırma konusunu söyledi. Elbette
Türkiyenin doğrudan yabancı sermayeye ihtiyacı var. Ama
değerli arkadaşlarım, millî ekonomi içerisinde mülkiyetin
değişmesi millî ekonomiye bir şey katmıyor. Belki
verimlilik artışı sağlanabilir diyebilirsiniz, ama
doğrudan doğruya bu ülkenin teknolojisini, istihdamını artıracak
bir projeyle yatırım yapmak yok. Burada sadece ve sadece mülkiyet
devri konusu söz konusudur ki, muhakkak surette, bu yabancılaşma
politikasının mahzurlarını açıkçası takip etmemiz
lazım. Daha önce bir milletvekilimiz söyledi Mali piyasalara hâkim
değilseniz, mali piyasalar konusunda aktörleriniz yoksa nasıl güçlü
bir mali sistemi oluşturacaksınız; nasıl bu paydan daha
fazla pay alacaksınız; hep onlar mı alacaklar?
Dolayısıyla, bu
ekonomi politikası sürdürüldüğü müddetçe
vatandaşlarımız vergisini ödeyemeyecek hâle gelecektir. Daha
fazla kömür dağıtmak zorunda kalacaksınız. Enerji
Bakanımız da buradaysa hazır olsun, daha fazla, iki kata
çıkaracaksınız. Mecbursunuz. Çünkü işsiz sayısı
artıyor, fakir sayısı artıyor. Başkaları zenginleşiyor.
Ama bizim, milletimizin zengin olmasını sağlamamız
lazım. Başkalarının, yabancıların zengin
olmasından gurur duyan bir hükûmet değil. Bu Hükûmet Corçlara,
Hanslara değil, Ahmetlere, Fatmalara, Mehmetlere hizmet etmelidir. (MHP
sıralarından alkışlar) Ekonomi politikası bunun için yapılmalıdır.
Dolayısıyla bu kanunu Bakanlar Kurulu yürüteceği için, bu kanunu
iyi yürütebilmesi için ekonomi politikasını iyi yürütmesi
gerekmektedir. Bu ekonomi politikasıyla, değerli
arkadaşlarım, başka çare yoktur, vatandaş borcunu
ödeyemiyor, sıkıntı içerisinde.
Burada ben inanıyorum
ki, bütün milletvekilleri, gerek çiftçimizin gerek esnafımızın
bu konudaki serzenişlerini muhakkak duyuyordur, yüreğinde
acısını hissediyordur
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla)
ve
bu konuda adım atılmasını da istiyor.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, Hükûmetin, gerçekten, bu ülkenin insanlarını
vergisini ödeyebilir, borçlarını eda edebilir bir konuma getirmesini
istiyoruz. O bakımdan, bu ekonomi politikasıyla, maalesef, bu konuda
fakirleşen ülkemize ve milletimize verilebilecek bir husus yoktur. Bu
düşünce ve duygularla bu kanunun faydalanacaklara hayırlı
olmasını dileyeceğiz herhâlde. Buradan gelecek vergiler de
inşallah milletimiz için hayırlı işlere sarf edilir
diyerek, hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Sağ olun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Vural.
Hükûmet adına Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
gecenin bu saatine kadar -hatta şimdi ertesi güne devrettik günü- önemli
bir kanun hakkında çalıştık burada ve şimdi, biraz
sonra yapılacak oylama ile de inşallah bu tasarı
kanunlaşacak.
Değerli arkadaşlar,
burada ne yaptık şimdi? Onu ben kısaca size izah etmek
zorundayım:
Birincisi: 70 bin dosya
yargıya gitmiş. Bu yargıda uğraşan mükelleflere yeni
bir kapı açıyoruz, uzlaşma kapısı. Bunlar illa AK
Parti döneminde gitmiş mükellefler değil. Davalar sekiz sene oluyor,
on sene oluyor, daha fazla oluyor, daha eskiden beri gelenleri var, artık
iyice bunlar kangren haline gelmiş. Burada vatandaşlarımıza
bir kapı açıyor, uzlaşma kapısı açıyoruz.
Şimdi,
vatandaşlarımıza ne zaman bir kolaylık getiriyoruz, büyük
bir tepki görüyoruz biz. Bazı arkadaşlarımızdan tepki
üstüne tepki. Sadece bizim zamanımızda mahkemeye gitmedi bunlar, daha
bizden önce de mahkemeye gidildi. Bu vatandaşlarımıza
kolaylık getirelim mi getirmeyelim mi? Bu bir.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Cebi boşaltıldı vatandaşın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - İkincisi: Ecri misil denilen bir işimiz var
bizim. Adam oturuyor, oturuyor, yıllarca oturuyor; bir ecri misil geliyor,
on senelik ecri misil gidiyor adama. Böylece, bunlardan 340 bin dosya var.
Efendime söyleyeyim, diğer konularda getirmişiz, sivil toplum
örgütlerinde sıkıntıları olanlar var. Malatyada var,
Osmaniyede var, orada var, Şoförler Derneği var, bilmem neler
derneği var. Onların sıkıntılarını çözüyoruz.
Kısacası, vatandaşlarımızın problemlerini çözücü
bir şey getiriyoruz, pratik bir usul getiriyoruz. Şimdi, bunu,
efendime söyleyeyim, Bakanlar Kurulu yürütür, ekonomiyi yürütemiyor çünkü.
diyor.
Şimdi ben soruyorum:
Ekonomiyi kimler yürütemedi de erken seçime gitti acaba? (AK Parti
sıralarından alkışlar) Kim yürütemedi? IMFnin
kapısında ayakları titreyerek borç istediler. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gece yarısı, gece yarısı
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - IMFnin
kapısına gittiler -ben gitmedim IMFnin kapısına, onlar
gittiler- Aman bize para verin. diye. O günkü gazeteleri imkân olsa getirsem,
IMF vermezse ülke batacak yazıyordu. Şimdi, o duruma kimler getirdi
bunu? Kim getirdi?
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz IMFnin kapısından ayrılmadınız ki!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Şimdi, IMFden
kim borç aldı, o borçları kim ödedi? Bu kadar basit. IMFden 23,5
milyar dolar borcu kim aldı? Kim aldı onu? Ben almadım herhalde
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
440 milyar dolar borçtan bahsetsenize!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Sizin acaba
partiniz o koalisyonun içinde miydi, değil miydi o zaman?
OKTAY VURAL (İzmir) Ya
bahsetsenize! 440 milyar dolar borçtan bahset! Nereden geldi, nereye verdiniz
bunları?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Dinleyin. O borcu
kim ödedi şimdi? Kim? Kim ödedi?
OKTAY VURAL (İzmir)
Kime verdiniz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Nasıl niye
verdiniz?
OKTAY VURAL (İzmir)
- Kime verdiniz? Kime
dağıttınız bunları?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Nasıl kime?
IMFden borcu 23,5 milyar
aldınız da nereye verdiniz onları? Bir anlatır
mısın bana. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Millete verdik, siz kime veriyorsunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - O bankaları
kim batırdı acaba, o bankaları? Ekonomiyi çok iyi bilenler mi
batırdı onu? Kim batırdı?
OKTAY VURAL (İzmir)
Kim batırdı, söylesene!
BAŞKAN Sayın
Vural
Sayın Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Hangi zamanda
battı?
OKTAY VURAL (İzmir)
Kim batırdı? Bilmeden konuşuyorsunuz! Kimin zamanında?
BAŞKAN Sayın
Vural
Sayın Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Ha, sen çok iyi
biliyorsun! Öyle biliyorlar ki, 2001 yılında enflasyon 68,5tu. Çok
bilmelerinden! (AK Parti sıralarından alkışlar) Ekonomiyi
öyle biliyorlar ki, enflasyon
Şimdi 8,1
OKTAY VURAL (İzmir)
Senin kadar naylon faturayı öğrenemedik tabii!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Öğrenirsin yavaş yavaş!
OKTAY VURAL (İzmir)
Allah esirgesin. Sözüm Meclisten dışarı. de.
BAŞKAN Sayın
Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Yok, yok. Ülkeyi batırmışsınız
siz, nelerden bahsediyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sözüm Meclisten dışarı. deyin, geri alın sözünüzü.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Şimdi, bakınız, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde en büyük küçülme ne zaman yaşandı?
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sizin zamanınızda!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Eksi 9,1. Eksi, eksi
Bizim zamanımızda ortalama
yüzde 7. Sürekli, sürekli büyüme.
OKTAY VURAL (İzmir)
Anlat anlat! Masal anlatıyorsun!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Ekonomiyi biz mi biliyoruz, ekonomiyi küçültenler mi
biliyor daha iyi? Kim biliyor? (AK Parti sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından Hortumculuğu biliyor
hortumculuğu. sesi)
Biz geldiğimiz zaman
OKTAY VURAL (İzmir) Ne
kadardı toplam borç?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla)
bakınız, 180 milyar dolardı gayrisafi
millî hasıla.
OKTAY VURAL (İzmir)
Toplam borç ne kadardı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Onu da söyleyeceğim. Şimdi biraz bekle, bekle.
Hiç heyecanlanmayın!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sabret biraz, sabret!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Şimdi 500 milyar dolar. 180 milyar dolar nerede,
beş senede 500 milyar dolara getirmişiz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ekonomiyi biz mi iyi biliyoruz,
başkaları mı iyi biliyor, hadi söyleyin.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolar kurundan 218 milyar dolar toplam borç, sıcak para girişi
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bu saatte bizi
kimler dinliyor bilmiyorum ama, dinleyenlere de anlatalım. Milletimize de
Dinleyenler dinlemeyenlere anlatsın.
OKTAY VURAL (İzmir)
Valla sizi kimsenin dinlediği yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Kamu borç net stokunun 2001 yılında 90,5tu
gayrisafi millî hasılaya oranı, 90,5! Tanzanyada, bilmem nerede,
Afrikada yok böyle bir şey, olmamış.
OKTAY VURAL (İzmir)
Anlat anlat, hikâye bunlar!
BAŞKAN Sayın
Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Ben biraz hikâye anlatayım da bir dinleyin bu
hikâyeyi. Bu, milletin hikâyesi, milletin. Dinleyin beni. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Hikâye bunlar, hikâye.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlat,
anlat! Milletin durumu iyiyse, niye getiriyorsunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Şimdi o borç
yüzde 40ların altına indi. Buyurun, yüzde 40ların altına
indi.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Anlat anlat! Mısırdan bahset, Oferden bahset!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Hiç öyle Ofer mofer, onlarla hiç konuşmayın.
Öyle
Yani, yanlıştır, bilmem
Bak, ben rakam veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ben de rakam veriyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Nasıl rakam veriyorsun?
OKTAY VURAL (İzmir)
Hodri meydan size, gelin televizyonda rakamlarla tartışalım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Peki, ihracat acaba ne kadardı?
OKTAY VURAL (İzmir)
İthalat ne kadardı acaba?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) 36 milyar dolardı.
OKTAY VURAL (İzmir)
İthalat ne kadardı?
BAŞKAN Sayın
Vural
Sayın Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Şimdi 107 milyar dolar.
Değerli arkadaşlar,
ithalat da büyüyen ekonomilerde yapılır, ihracat da büyüyen
ekonomilerde yapılır.
(AK Parti sıralarından
Onlar, onu da yapamadı sesi)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Yapamazlar, o herkesin harcı değil.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
İthalatı söylemedin ama Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir)
İthalat ne kadar Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın
Vural, Sayın Akkuş
OKTAY VURAL (İzmir)
Soru soruyorum Sayın Bakana.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Şimdi, ekonomiyi kim biliyor, kim bilmiyor izah
ettim.
Şimdi, bankaları
yabancılar alıyormuş. Bu bankaların kaidelerini kim
koyuyor?
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Bankalar burada gitmiyor bir yere, siz satmaya devam ediyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Kanunu kim yapıyor, kaideleri kim koyuyor?
OKTAY VURAL (İzmir)
Borcu kim alıyorsa onlar koyuyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor,
kaideleri de Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu yapıyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Peki, bir bankanın neden 2 milyar dolar borcunu affettiniz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Niye korkuyorsunuz? Niye?
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, sürekli müdahale ediyorlar, hatibin
konuşmasını
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Şimdi, ondan kork, bundan kork
BAŞKAN Sayın
milletvekili, kalkıp yerimden hepinizi buradan mı atayım?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) Ufku daraltın
BAŞKAN Sözlü olarak
elli kere söyledim. Sayın Bakan da hâlinden çok memnun görünüyor. Size ne
oluyor? Bana görevimi mi hatırlatıyorsunuz?
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
Özür dilerim. Böyle bir usul yok.
BAŞKAN Sizin usulünüzde
yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Ondan sonra, dar görüşle iyice ülkeyi daralt, daralt,
daralt, ondan sonra ülkeyi büyüt. Bu ne biçim şey?
Şimdi,
özelleştirmeler niye dolarla yapılıyor diyor. International
çıkıyoruz, milletlerarası, ülkeler arası
YILMAZ TANKUT (Adana)
Geliyor, Oferler geliyor satışınıza.
BAŞKAN Sayın
Tankut
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Çünkü Türkiye küresel ekonomiyle artık
bütünleşti. Bakın, küresel ekonomi diye bir gerçek var dünyada, ondan
kaçmak, ondan kurtulmak falan, öyle şey yok!
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Oferler geliyor.
BAŞKAN Sayın
Çelik
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Dolayısıyla, yirmi senede özelleştirme
dediler, 8 milyar dolar ancak yaptılar yirmi senede. Biz beş senede
25,5 milyar dolar yaptık, diğerlerini de koyarak 40 milyar dolar
yaptık.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sayın Bakanım, hazıra dağ dayanmaz.
BAŞKAN Sayın
Akkuş
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Devletin kasasına paraları koyduk.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, ekonomiyi Hükümetin bildiğini, AK Parti
İktidarlarının hem de çok iyi bildiğini ülkemiz değil
diğer ülkeler de kabul ettiler.
SÜLEYMAN LATİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Herhâlde paralar oraya gidiyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sizin kendi ekonominizi çok iyi bildiğiniz bir vakıa.
BAŞKAN Sayın
Vural
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) Bugün şu Maliye Bakanınız Avrupanın
en iyi Maliye Bakanı seçildi. Buyurun bakalım! (AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar[(!)]) Teşekkür ederim.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sayın Bakanım, gecenin bu vaktinde çok iyi geldi.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Bazı Kamu
Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 318
Kabul : 298
Ret : 20
(x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 20 Şubat 2008 Çarşamba günü saat 14.00te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.57