DÖNEM: 23 CİLT: 15 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
69uncu
Birleşim
26 Şubat 2008 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 87nci yıl dönümü nedeniyle ilin sorunlarına ve
çözümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcının, Hocalı katliamının
16ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlunun, Hocalı
katliamının 16ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey
Iraka düzenlediği kara harekâtı nedeniyle açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Iraka
düzenlediği kara harekâtı nedeniyle açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Kuzey Iraka düzenlediği kara harekâtı nedeniyle açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mertin, Tersaneler Bölgesinde yaşanan iş
kazaları nedeniyle alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerin ön görüşmelerine katkı sağlamak amacıyla
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Danimarka
Parlamentosu Avrupa Birliği İşleri Komisyonu üyelerinden
oluşan Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu
olarak, resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/285)
2.- Macaristan
Parlamentosu Avrupa Birliği İşleri Komisyonu üyelerinden
oluşan Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu
olarak, resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/286)
B) Önergeler
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın (6/428) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/30)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat İline Bağlı
Hasanşeyh Adlı İlçe Kurulması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/100) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/31)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 20 milletvekilinin, muhtarların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/133)
2.- İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 27 milletvekilinin, başta
Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde vatandaşlarımıza yönelik
saldırıların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/135)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, gemi inşa sektöründeki
işçi güvenliği ve çalışma koşullarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/134)
VII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 26/2/2008 tarihli
birleşiminde (10/121), (10/129), (10/132) ve (10/134) esas no.lu Meclis
araştırması önergelerinin birleştirilerek
görüşülmesinden sonra kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; 26/2/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü
soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepenin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Dilekçe
Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
X.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 20 milletvekilinin, Tuzla Tersaneler Bölgesinde
yaşanan iş kazalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/121)
2.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 22 milletvekilinin, tersanelerdeki
iş kazalarının araştırılarak iş
güvenliğinin sağlanması ve çalışma
koşullarının iyileştirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/129)
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 26 milletvekilinin, başta
gemi inşa sanayi olmak üzere denizcilik sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/132)
4.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, gemi inşa sektöründeki
işçi güvenliği ve çalışma koşullarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/134)
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S. Sayısı: 95)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/152) (S.
Sayısı: 116)
3.- Askeri Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/455) (S. Sayısı: 103)
4.- Er ve
Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/459) (S. Sayısı: 104)
5.- İstiklal
Madalyası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/472) (S.
Sayısı: 105)
6.- Yedek
Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/430, 1/432) (S.
Sayısı: 53)
XII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazılı Sorular ve Cevapları
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Dolmabahçe Sarayındaki makam
odası tahsisine ve milletvekili maaşlarına ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı
(7/1154)
* Ek Cevap
2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, yasama dokunulmazlığının
kaldırılması talep edilen milletvekillerine ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın
cevabı (7/1288)
3.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Adalet ve Kalkınma Partisi aylık
yayın organında bazı kamu kurumlarının reklam ve
tanıtım metinlerinin yer almasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/1643)
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, BDDKnın internet
bankacılığı ile ilgili sorumluluğuna ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekrenin cevabı (7/1662)
5.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, TRTdeki siyasi partilere yönelik
yayınlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının
cevabı (7/1669)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana ilindeki özürlü çocuklara yönelik
ilköğretim okullarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1680)
7.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, kullanılan kredi ve fonlara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1689)
8.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Sağlık
Bakanlığının iki müfettişiyle ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/1722)
9.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Gökkuşağı
Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/1725)
10.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir şahsın defniyle ilgili
Bakanlar Kurulu kararına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/1728)
11.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, TÜİKin nüfus tespitinin genel seçim
sonuçlarına etkisine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin
cevabı (7/1729)
12.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Sağlık
Bakanlığının müfettiş alımına ve bazı
incelemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/1733)
13.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bir kaçak akaryakıt operasyonuna
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının cevabı (7/1743)
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşta
Vakıflar İl Şube Müdürlüğü ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcının cevabı (7/1744)
15.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Hrant Dink cinayetine
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/1752)
16.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bazı
kayıp şahıslarla ilgili işlemlere ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/1757)
17.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, özel eğitim
kurumlarındaki öğretmen sayılarına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1766)
18.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bazı liselerdeki İngilizce
öğretmenlerinin eğitimine yönelik protokole ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/1769)
19.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, muharip ve malul gazilere verilen
madalyalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün
cevabı (7/1810)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak iki oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Tuzla Tersaneler Bölgesindeki iş
kazaları sonucu meydana gelen can kayıplarına ilişkin
gündem dışı konuşmasına, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik cevap verdi.
Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Kosovanın bağımsızlık ilanına,
Adana
Milletvekili Muharrem Varlı, Yardımseverler Haftasına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın (2/129) esas numaralı 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifini geri
çektiğine ilişkin önergesi okundu; Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan
teklifin geri verildiği bildirildi.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, özel dershanelerin
eğitim sistemindeki yerinin araştırılarak fırsat
eşitsizliğine yol açmaması için (10/131),
İstanbul
Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 26 milletvekilinin, başta
gemi inşa sanayi olmak üzere denizcilik sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak (10/132),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak
dağıtılan 112 sıra sayılı Spor
Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis
Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel Kişilerine
Yaptırılması Hakkında Kanun Tasarısının,
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 2nci
sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
(1/483) (S. Sayısı: 95),
3üncü
sırasına alınan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/65)
(S. Sayısı: 72),
4üncü
sırasına alınan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının (1/478) (S. Sayısı: 93),
Görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
ertelendi.
2nci
sırasına alınan, Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit
İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel
Kişilerine Yaptırılması Hakkında Kanun
Tasarısının (1/492) (S. Sayısı: 112) yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildiği ve
kanunlaştığı açıklandı.
26 Şubat
2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 18.23te son
verildi.
|
|
|
Meral
AKŞENER |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Fatma
SALMAN KOTAN |
|
|
Bingöl |
|
Ağrı |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 96
II.- GELEN KÂĞITLAR
22 Şubat 2008 Cuma
Tasarı
1.- Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Aile ve
Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/528) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.2.2008)
Teklifler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; Ağaçlandırma
ve Erozyonla Mücadele Kurumu Kanun Teklifi (2/154) (Çevre; Plan ve Bütçe ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2008)
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 Milletvekilinin; 4733 Sayılı
Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına,
4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/155)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2008)
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdulkadir Akcan ve 21 Milletvekilinin;
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/156)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.2.2008)
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 13 Milletvekilinin; Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/157)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.2.2008)
5.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun; 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun, Mal Rejimleri
Başlıklı 10. Maddesinin 1. Fıkrası ile 2.
Fıkrasının Son Cümlesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi (2/158) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.2.2008)
6.- İstanbul
Milletvekili Alev Dedegilin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında
İçtüzük Teklifi (2/159) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.2.2008)
7.- Bayburt
Milletvekilleri Fetani Battal ve Ülkü Güneyin; Yüksek Öğretim
Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809
Sayılı Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi ve 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/160) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.2.2008)
Tezkere
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Denetimine Tabi Kuruluşların 2006 Yılı
Faaliyetleri, Bilanço, Kâr ve Zarar Hesaplarına Ait Raporların
Sunulduğuna İlişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/283)
(Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.2.2008)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Kişilerin
Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/321) (S. Sayısı: 113)
(Dağıtma tarihi: 22.2.2008) (GÜNDEME)
2.- Asya-Pasifik
Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/367) (S. Sayısı: 114)
(Dağıtma tarihi: 22.2.2008) (GÜNDEME)
3.- İstanbul
Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
Eğitim-Araştırma Yerleşkeleri Kurmasına
İlişkin Çerçeve Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı: 115) (Dağıtma tarihi:
22.2.2008) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, bazı belediyelerin
kapatılarak Malatya Belediyesi sınırları içine
alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/450) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
2.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, usta öğreticilerin özlük
haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/451) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
3.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Adana Sigorta Teftiş Kurulunun
Ankaraya taşınacağı iddiasına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/452) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
4.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, TCDDde çalışan mevsimlik
işçilere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/453) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
5.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, sigortasız
çalıştırmanın önlenmesine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/454)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
6.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, il müdürlüklerine gönderilen bir
yazıya ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/455) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, iplik ithalatının yerli
iplik ve pamuk üreticilerine etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/456) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2008)
8.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalışın, ilköğretim okullarındaki ve bir
lisedeki öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/457) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2008)
9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, hipermarketlerin çalışma
saatleri ve yerlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/458) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
10.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, transgenik tohum
çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/459) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2008)
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Bologna sürecinde üniversitelerdeki
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/460) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Reşadiye İlçesindeki
öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/461) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Almanyada Türklere yönelik ırkçı
saldırı ve diğer olumsuzluklara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1925) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2008)
2.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, bazı kişilerin
servetlerini yurt dışında tuttukları iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1926) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2008)
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, Almanyada Türklerin ırkçı
saldırılara maruz kalmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1927) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/2/2008)
4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, Nazım Hikmetin
mezarının ülkemize getirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1928) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
5.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, doktor açığına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1929) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2008)
6.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir kişinin hastane borcundan
dolayı ceza aldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1930)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, sulama birliklerinin borçlarına ve
desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1931) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Fener Rum Patrikhanesiyle ilgili
açıklamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1932) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
9.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, LÖSEVin arazi tahsisi taleplerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1933)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Kahramanmaraşta
öğretmen lisesinin yapımıyla ilgili iddialara ve İl Milli
Eğitim Müdürlüğü personeline banka promosyonu verilmemesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1934)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
11.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingölün, Bitlis Sigara Fabrikasının özelleştirmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1935)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
12.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konyaya havaalanı
yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1936) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
13.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Cumhurbaşkanınca cezası
kaldırılan mahkumlara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1937) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
14.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycının, Konyanın yeni mahkeme ve adli personel
ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1938) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, kayıt
dışı imalathanelerin denetimlerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1939) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
16.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, iş kazaları ile iş
güvenliği ve işçi sağlığının korunması
denetimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1940) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
17.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvindeki baraj projelerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1941) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
18.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, ağaçlandırılan alanlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1942) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
19.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, Çamlı Barajı projesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1943) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
20.- Kocaeli
Milletvekili Cumali Durmuşun, Kocaelide işgal edilen orman
arazileri ile 2B kapsamındaki alanlara ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1944)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, ülkemizde bulunan siyasi mültecilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1945)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
22.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mudanyanın bir köyüne gölet
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1946) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
23.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mudanyanın bir köyünün içmesuyu ve
kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1947) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
24.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, atıl durumdaki tankerlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1948)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
25.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Adanada yeni bir balıkçı
pazarı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1949) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
26.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Ankara Çayyolu semtindeki otobüs
hizmetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1950) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
27.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Ankaranın bazı semtlerinde don
sebebiyle yaşanan su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1951)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
28.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mudanyadaki bir göletten yapılacak sulama
projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1952) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
29.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersinin, İzmirdeki elektrik kesintilerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1953)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
30.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, DMO Isparta Bölge Müdürlüğünün
kapatılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1954) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
31.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Ayvalık otelcilik ve
turizm meslek lisesi inşaatına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1955)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
32.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Erasmus Avrupa öğrenci
değişim programında yaşanan sorunlara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1956)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
33.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, usta öğreticilerin özlük
haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1957) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
34.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, esnaf kayıtlarındaki
değişikliklere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1958) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2008)
35.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, büyük marketlerin küçük esnafı
mağduriyetine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1959) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2008)
36.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, palmiye böceğiyle mücadeleye ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1960) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
37.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, çiftçilere ödenen fark ödemesi desteğine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1961) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2008)
38.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesir-Edremit yoluna
ve Balıkesir-İzmir hızlı tren çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1962) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2008)
39.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Edremit Körfez
Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1963) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
40.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, cep
telefonlarının dinlenmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1964)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
41.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, Mesudiye eski müftüsüyle ilgili iddialara
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu)
yazılı soru önergesi (7/1965) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2008)
42.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, liman ve sınır
kapılarında gümrükleme işlemi için uzun süre bekletilen
kamyonlara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen)
yazılı soru önergesi (7/1966) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
43.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Adana Numune Hastanesinde acil bir hastaya
müdahale edilememesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1967) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2008)
44.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, yurt dışında yapılan bir
turizm fuarındaki bir görevliye ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1968)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
45.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda sulamaya
yönelik yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/1969) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2008)
No.: 97
25 Şubat 2008 Pazartesi
Rapor
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/152) (S.
Sayısı: 116) (Dağıtma tarihi: 25.2.2008) (GÜNDEME)
No.: 98
26 Şubat 2008 Salı
Tasarı
1.-
Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/529) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.2.2008)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 20 Milletvekilinin, muhtarların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/133)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2008)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, gemi inşa sektöründeki
işçi güvenliği ve çalışma koşullarının
araştırılarak iyileştirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/134)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2008)
3.- İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 27 Milletvekilinin, başta
Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde vatandaşlarımıza yönelik
saldırıların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/135)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2008)
26 Şubat 2008 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama süresi üç
dakikadır.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Ardahan ilinin kurtuluş günü münasebetiyle
söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüte aittir.
Buyurun
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanın düşman işgalinden kurtuluşunun 87nci yıl
dönümü nedeniyle ilin sorunlarına ve çözümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Ardahanın 87nci kurtuluş yıl dönümü
nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Azerbaycandaki Hocalı katliamında şehit
olan, resmî rakamlara göre 613, diğer rakamlara göre 1.000 kişinin
katliamının 16ncı yıl dönümü. On altı yıl önce
Azerbaycanda, Kocaalide çok büyük katliam ve soykırımı oldu.
Soykırımı olması nedeniyle de Azerbaycanda karalara
bağlandı, yas tutuldu, Türk camiasında yas tutuldu.
Soykırımdan bahsedenlerin, Azerbaycandaki Kocaali katliamında
katledilen insanları göz önünde tutarak katliamdan bahsetmelerini
diliyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Bir dakika
Sayın Öğüt.
Sayın
milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olur musunuz.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bir haftadır Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Kuzey Iraktaki operasyonundan dolayı 19 civarında
şehidimiz olmuştur. Şehitlere Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Vatan sağ olsun.
Bu arada,
Ardahanın kurtuluş yıl dönümünde Ardahandan 2 tane şehit
verdik; biri Yüzbaşı Tekin Işık, diğeri de Er Atalay
Şekerdir. Onlara da rahmet diliyorum. Vatan sağ olsun.
Değerli
arkadaşlar, kırk üç yıl Rus işgali altında kalan
Ardahan
1877-78 yıllarında Rusya savaşında işgalde
kaldı. Kırk üç yıl sonra Ardahan
bağımsızlığına kavuştu, ana yurda
bağlandı. Ama Ardahanda farklı bir konum oldu. 3 Ocak ve 9
Ocakta Halit Paşa başkanlığında Ardahanda millî
şûra devleti kuruldu. Bu millî şûra devleti kurulduğu zaman
Atatürk daha Samsuna çıkmamıştı. Atatürke büyük moral
verdi, altyapı hazırladı. Erzurum Kongresinde Kars, Ardahan,
Iğdır halkı Kâzım Karabekir Paşayla birlikte
Erzuruma gelerek cumhuriyetin kurulmasında büyük katkı sundu. Ama ne
yazık ki cumhuriyet hükûmetleri Karsı, Ardahanı,
Iğdırı unuttuğu gibi Doğu ve Güneydoğuyu da
unuttu, hiçbir yatırım yapılmadı. Savaşan
insanlarımızın, ölen insanlarımızın bir kısmı
da bu nedenle, işsizlik ve yoksulluk nedeniyle göç etmiş, bugün
Türkiye genelinde gecekondularda yaşamaya mahkûm edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar -Ardahan ve Kars- Doğu Anadolu Bölgesinde en
şiddetli Sibirya soğuğu yaşanıyor. Bu Sibirya
soğuğunda kanallar donmuş, sular donmuş, insanlar su
içemiyor, karı eriterek su içiyorlar. Yollar kapanmış, insanlar
köyden köye gidemiyor, hastalarımız yollarda ölüyor. Yolların
açılması için iş makineleri lazım. Hükûmet iş
makinelerini Ardahana, Karsa göndermediği için yüze yakın yolumuz
kapalı. Böyle bir konumda, ağır coğrafi koşullarda
yaşamak hakikaten çok zor. Bu nedenle ben buradan Hükûmete sesleniyorum:
Lütfen, sizden rica ediyorum, Doğuyu ve Güneydoğuyu
kalkındırmak istiyorsanız iklim şartlarına göre
vatandaşlardan vergi alın, iklim şartlarına göre esnaftan
vergi alın, iklim şartlarına göre köylüye prim verin, kredi
verin.
Şimdi, geçen
hafta devlet Ardahana, köylüye, yem bitkileri için parasını ödedi.
Tarım Bakanı arkadaşımız Ardahana gitti, Efendim bu
parayı ben ödedim, muhalefet ne işe yarar burada, muhalefetin işi
yok, parayı biz ödedik... Sayın Tarım Bakanı, bu
parayı devlet ödedi, vatandaşların vergisinden alınan
paralarla ödendi, sen cebinden ödemedin. Cebinden ödediysen bir adım bu
tarafa gel. Bunu suistimal etmenin bir anlamı yok. Ben görevimi
yapıyorum, vatandaşlarıma haber veriyorum. Sizi de saygıyla
karşılıyoruz, size de teşekkür ediyoruz Ardahana
geldiğiniz için, ama olayı suistimal etmenin de bir anlamı yok.
Değerli
arkadaşlar, Ardahanımızın çok büyük
sıkıntıları var. Posof Kapısı kapalı,
çalışmıyor; Çıldır Kapısı
açılmamış, sınır ticareti yapılmıyor; bölge
korkunç göç vermiş, 112 bine nüfusumuz düştü. Bölge göç verdi,
boşaldı, boşaldığı gibi bölgede işsizlik ve
yoksulluk had safhaya geldi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen Sayın Öğüt sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bölgenin kalkınabilmesi için Hükûmetin bölgede derhal
olağanüstü hâl ilan etmesi lazım, iş makineleri göndermesi
lazım, belediyelere para göndermesi lazım, köylünün primlerini
ödemesi lazım, esnafa kredi vermesi lazım. Hükûmet bir de, Ziraat
Bankasından köylü kredi istiyor, 2 tane memur istiyor, bundan vazgeçmesi
lazım. Bunu ben istirham ediyorum.
Ardahanımızın
bir daha acı günler yaşamamasını diliyorum ve Hükûmeti
Doğu ve Güneydoğuya yatırım yaparak bölgeyi
kalkındırmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Gündem
dışı ikinci söz, Azerbaycandaki Hocalı katliamı
hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa Kabakcıya aittir.
Buyurun
Sayın Kabakcı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
2.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcının,
Hocalı katliamının 16ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
MUSTAFA KABAKCI
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekili
arkadaşlarım; sözlerime, Ermeni asıllı gazeteci Daud
Kheyriyan Haçın Hatırı İçin isimli kitabından bir
alıntıyla başlamak istiyorum. Diyor ki Ermeni gazeteci: Gaflan
denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalının
Değerli
milletvekilleri, bu korkunç vahşet, Ermeni asıllı gazetecinin
vicdanında yankısını bulmuştur. 25 Şubat 1992
yılında, Azerbaycanın Dağlık Karabağ
bölgesindeki Hocalı kenti, gözlerimizin önünde yerle bir edilmiştir.
Katliam sonucu şehit düşen soydaşlarımıza Allahtan
rahmet diliyor, yakınlarının acılarını on
altı yıl sonra da olsa paylaştığımızı
belirtmek istiyorum.
Uluslararası
insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre,
Hocalıda şehit düşen sivillerin sayıları 613
kişi olarak geçmektedir. 487 kişi ağır
yaralanmış, 1.275 kişi de rehin alınmıştır.
Yaklaşık 150ye yakın insanımız da hâlâ
kayıptır. Yapılan araştırmalarda ve incelemelerde
birçok cesedin yakıldığı, hunharca katledilen
soydaşlarımızın gözlerinin oyulduğu raporda
geçmiştir. Yine birçok cesedin kulak ve burunları kesilmiştir.
Kin ve hıncın ne kadar sadistçe olduğu ortadadır.
Bütün
dünyanın gözü önünde yapılan katliamlar, nedense, Batılı
ülkelerin yüzleşmelerine yetmemiştir. Sözde Ermeni
soykırımını dillendirmeye meraklı siyasetçi, gazeteci
ve aydınlarımızın, bütün uzuvları kesilen ve
yakılan Hocalıdaki kardeşlerimize gözlerini ve
kulaklarını kapatmalarını nasıl
yorumlayacağız? Geçmiş defterler açılsa da Türk tarihinde
ne bir vahşet ne de bir katliam vardır.
Yüzyıllar
boyunca farklı etnik yapıları koynunda barındıran
Osmanlının parçalanması da etnik yapıların
kışkırtılmasıyla gerçekleştirilmiştir.
Birçok insanın dünya kardeşliği hayali din, dil, ırk
ayrımı yapılmaksızın yüzyıllar boyunca üzerinde
yaşadığımız topraklarda hayat bulmuştur.
Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Avrupa Birliği yasalarından da güçlü
pratikleri, gelenekleri vardır. Dünyanın neresinde bir vahşet
olsa, dünyanın en ücra köşesinde bir deprem olsa, sadece devlet
olarak değil, bütün bir halk olarak yaşanan acıları
iliklerimize kadar hissederiz. Varımızla yoğumuzla mağdur
olan halkların yanında bulunmayı kutsal bir görev sayarız.
Tarihimizin hiçbir döneminde utanacağımız,
başımızı eğecek ne bir işgal ne de bir zulüm
vardır.
Değerli
milletvekillerim, Sayın Başkanım; Hükûmetimizin ve muhalefet
partilerinizin Meclis iradesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerine verdiği
sınır ötesi operasyonlar başarıyla sürdürülmektedir.
Mehmetçiğimize Allahtan yardım diliyorum. Etnik ayrımcılığın
kışkırtıcısı olan bütün unsurlar bu topraklarda
barınamayacaklardır. Gücünü nereden alırsa alsın terör
örgütleri bu topraklarda hiçbir zaman var olamayacaklardır.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; Hocalı katliamını
hiçbir dönemde unutmadık ve unutmayacağız. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kabakcı.
Gündem
dışı üçüncü söz, aynı konuda söz isteyen Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
3.- Aydın Milletvekili Ertuğrul
Kumcuoğlunun, Hocalı katliamının 16ncı yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Azeri ve Türk yakın
tarihinin en acı, insanlık tarihinin en kara günlerinden birisi olan
Hocalı katliamının 16ncı yıl dönümüdür.
Hocalı,
Sovyetler Birliği dağıldığında 10 bin nüfuslu bir
Azeri kasabasıdır. Tarihî ve hukuki bakımdan Azerbaycan
Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan, ancak hâlen Ermeni
işgali altında tutulan Yukarı Karabağ bölgesinin stratejik
öneme sahip bir noktasındadır. Ağdam-Şuşa ve Eskeran-Hankenti
yollarının kesişme noktasında yer alan kent, aynı zamanda
Karabağdaki tek havaalanına da ev sahipliği yapmaktaydı.
Sovyetler
sonrası belirsizliklerin ve düzensizliklerin Kafkasyaya hâkim olduğu
geçiş döneminde Hocalı, bu özellikleriyle Ermeni
yayılmacılığının başlıca hedeflerinden
birisi hâline gelmiştir. 1990 yılından itibaren çeşitli
kanun dışı baskı ve terör yöntemleriyle bölgedeki 100
binlerce Azeri Türkünü ata topraklarını terk etmeye zorlayan
Ermeniler, 1991 yılının ekim ayından itibaren de
Hocalı kasabasını tam bir ablukaya almışlardır.
30 Ekimden itibaren kara yolu ulaşımını, 28 Ocak 1992
tarihinden itibaren de son çare olan helikopterle ulaşımı
imkânsız hâle sokmuşlardır. 2 Ocaktan itibaren de kentin
elektriği kesilmiş bulunuyordu.
Nihai darbe ise
25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece gelmiştir.
Yakın tarihin en acımasız, en yüz kızartıcı sivil
kırımına girişen Ermeniler, o gece ve ertesi gün, sadece
resmî kayıtlara göre, 106sı kadın, 83ü çocuk 613 sivili
katletmiş, 487si ağır olmak üzere binin üzerindeki kişiyi
yaralamış, 26 çocuğu yetim, 130 çocuğu öksüz
bırakmış, 1.275 kişiyi rehin almışlardır.
O dönemde Sovyet
ordusunda görev yapmış askerlerin ifadelerine, Memorial Human Right
Center, Human Rights Watch ve diğer bazı uluslararası insan
hakları kuruluşlarının raporlarına göre bu yüz
karası kıyım, Rusyanın 366ncı Motorize
Alayının desteğinde Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Bütün bu
gerçekler, Hocalı faciasının bütünüyle gayet bilinçli,
hesaplı ve kapsamlı bir kıyım ve hatta soykırım
planının sonuçları olduğunu göstermektedir.
O tarih
itibarıyla 7 bin kadar kişinin yaşadığı
Hocalı halkının geri kalan kısmı da
canlarını zor kurtarmış, bir gün geri dönmek umuduyla
bugünkü Azerbaycan topraklarına
sığınmışlardır. Yalnız bugün Azerbaycan
topraklarına sığınan ve Azerilerin göçkün veya
kaçkın diye isimlendirdikleri insanların sayısı bu 7 bin
kişiden ibaret değildir. Bu sayı neredeyse 1 milyona
ulaşmaktadır ve toplam Azeri nüfusunun yüzde 10unu teşkil
etmektedir. Bu kaçkın ve göçkün diye isimlendirilen ve
hâlihazırda sayıları 1 milyona yaklaşan bu insanların
durumu ise gerçekten yürekler acısıdır. Marmara Grubu Vakfı
etkinlikleri kapsamında şahit olduğum bu
perişanlığın sancısını her an yüreğimde
taşıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
Hocalı şehitlerini rahmetle ve tazimle anıyoruz. Bugün
Hocalı katliamı konusunda söz hakkını bana bırakan MHP
İstanbul Milletvekili Sayın Atila Kayaya da ayrıca teşekkür
etmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle hâlen Kuzey Irakta
Türkiye'nin bütünlüğüne kastetmiş kimselere karşı
savaşan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına başarılar
diliyorum. Kuzey Irak kara harekâtında hayatlarını kaybeden aziz
şehitlerimizi, er, erbaş ve subaylarımızı minnetle,
şükranla, rahmetle selamlıyorum. Bu yüce çatı altında
yakınlarına söz veriyoruz, hizmetleri, fedakârlıkları,
isimleri ve simaları asla unutulmayacaktır,
hafızalarımızdan asla silinmeyecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, Silahlı Kuvvetlerimizin Kuzey
Iraka düzenlediği kara harekâtı konusunda, bazı sayın
üyelerimizin, İç Tüzükün 60ıncı maddesi uyarınca
yerlerinden pek kısa söz talepleri vardır. Bu çerçevede bu talepleri
yerine getiriyorum.
İlk söz
talebi Sayın Bozdağa ait.
Süreniz bir
dakikadır, lütfen aşmayınız.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Iraka düzenlediği kara harekâtı
nedeniyle açıklaması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irakın kuzeyinde
gerçekleştirdiği operasyon -Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu
yoğun kış şartlarında böylesi bir operasyonu
gerçekleştirmesi- Silahlı Kuvvetlerimizin eriştiği imkân ve
kabiliyetleri göstermesi bakımından oldukça önemli bir operasyondur
diye düşünüyoruz. Bu, Türk milletinin meşru müdafaa hakkını
kullanması adına, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan
bir yetkiyi kullanmaktır. Biz, bu vesileyle, bu operasyonda
hayatını kaybeden, şehit olan bütün şehitlerimizi rahmetle,
minnetle anıyoruz, ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyoruz. AK Parti Grubu olarak Hükûmetimizin ve Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin arkasında olduğumuzu ifade ediyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat)
ve bu süreçte 73 milyon Türk milleti duası ve her
türlü desteğiyle ordumuzun arkasındadır.
Bunu bir kez daha
milletin meclisinde ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.
Buyurunuz
Sayın Anadol.
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Iraka düzenlediği kara harekâtı
nedeniyle açıklaması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür
ederim.
Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz Kuzey Irakta çok önemli bir harekâta
başlamıştır ve bu harekât elan devam etmektedir. Ülkemizin
bütünlüğü için, iç ve dış barış için,
halkımızın huzuru için yapılan bu önemli harekâtta Türk
Silahlı Kuvvetlerimize üstün başarılar diliyoruz,
şehitlerimize Tanrıdan rahmet diliyoruz ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bu harekâtında,
1) Irakın
bütünlüğünü sağlamak, ona zarar vermemek,
2) Harekâtın
sadece teröristlere yönelik olması ve sivil halkın, Kuzey Irakta
yaşayan sivil halkın bu harekâtın dışında
tutulması da dünya çapında, Türk ordusunun giriştiği
harekâta saygınlık kazandırmaktadır.
Ben gerçekten,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına Türk Silahlı
Kuvvetlerine üstün başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
Sayın
Şandır, buyurunuz.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Iraka düzenlediği kara
harekâtı nedeniyle açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Meclisimizin 17
Ekim 2007 tarihinde aldığı kararla, Türk Silahlı Kuvvetleri
Türkiye'nin güvenliğini, vatandaşlarımızın birlik ve
beraberliğini, can ve mal emniyetini temin etmek için Irakın
kuzeyinde bölücü terör örgütü PKKyla savaşmaktadır. Bu savaşta
Türk Silahlı Kuvvetlerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yürekten
destek veriyoruz, onları kutluyoruz, onlar için dua ediyoruz. Bölücü terör
örgütünü şiddetle ve nefretle kınıyoruz.
Tüm
şehitlerimize, bugüne kadar şehit olan tüm güvenlik güçlerimize Yüce
Allahtan rahmetler diliyoruz ve ordumuzun, muzaffer olarak, PKKnın
kökünü kazıyıncaya kadar devam ettireceği bu operasyonda
başarılar diliyor, onları kutluyoruz, tebrik ediyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin desteğinde ve
arkasında olduğumuzu da ifade ediyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Danimarka Parlamentosu Avrupa Birliği
İşleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak, resmî temaslarda bulunmak
üzere ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/285)
22
Şubat 2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18 Ocak 2008 tarih ve
15 sayılı Kararı ile Danimarka Parlamentosu Avrupa Birliği
İşleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento Heyetinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak
üzere ülkemizi ziyareti uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Macaristan Parlamentosu Avrupa Birliği
İşleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak, resmî temaslarda bulunmak
üzere ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/286)
22
Şubat 2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18 Ocak 2008 tarih ve
15 sayılı Kararı ile, Macaristan Parlamentosu Avrupa
Birliği İşleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento
Heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda
bulunmak üzere ülkemizi ziyareti uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın,
(6/428) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/30)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü
sorular kısmının 133 üncü sırasında yer alan (6/428)
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
BAŞKAN
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 20
milletvekilinin, muhtarların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/133)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiyede halen
35.148 köy muhtarı, 17.805 mahalle muhtarı olmak üzere
yaklaşık 53.000 muhtar, büyük zorluklar içinde görev
yapmaktadır.
Muhtarlarımız,
köyünün ve mahallesinin her türlü sorununu yerinde yaşayan, çözümünü
bilen, bu sorunları ilgili kurumlara aktaran, yalnızca bireysel gücü
ile çalışan, seçimle iş başına gelen en küçük ve en
etkili resmi kurumdur. Demokrasimizin bel kemiği olan
muhtarlarımız, üstlendikleri bu zor görevi yerine getirirken
ağır iş yükünün yanında, ekonomik zorluklarla da mücadele
etmek zorunda bırakılmışlardır.
Muhtarlarımızın
sosyal ve ekonomik sorunlarının iyileştirilmesi, sosyal güvenlik
primleri nedeniyle düştükleri durumun tespit edilmesi, daha etkin
çalışma koşullarının yaratılması amacıyla,
Anayasanın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Selçuk Ayhan (İzmir)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
3) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
4) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
5) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
6) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7) Sacid Yıldız (İstanbul)
8) Eşref Karaibrahim (Giresun)
9) Gökhan Durgun (Hatay)
10) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
11) Ali Oksal (Mersin)
12) Engin Altay (Sinop)
13) Bülent Baratalı (İzmir)
14) Tacidar Seyhan (Adana)
15) Mehmet Ali Susam (İzmir)
16) Mehmet Fatih Atay (Aydın)
17) Erol Tınastepe (Erzincan)
18) Fevzi Topuz (Muğla)
19) Çetin Soysal (İstanbul)
20) Ahmet Ersin (İzmir)
21) Muharrem İnce (Yalova)
Gerekçe
Türkiyede halen
35.148 köy muhtarı, 17.805 mahalle muhtarı olmak üzere yaklaşık
53.000 muhtar, büyük zorluklar içinde görev yapmaktadır.
Mahalle ve
köyler, yerel yönetimlerin ve demokrasinin ilk basamağı olup,
demokrasinin, katılımcılığın ve yerinden
yönetimin en geniş ağını oluşturmaktadır.
Mahalle ve
köylerde vatandaşlarımıza kamu hizmeti veren, bulundukları
bölgenin sorunlarını izleyen, ilgili kurumlara aktaran ve çözümünü
takip eden muhtarlarımız, ne yazık ki bugün geçim
sıkıntısı altında ezilmekte ve çok zor şartlarda
görevlerini yürütmektedirler.
Özellikle küçük
kentlerde ve köylerde görev yapan muhtarlarımız
sağlıksız, çağın teknolojisinden uzak, bir bürodan
dahi yoksun bir şekilde, kendi olanaklarıyla hizmet vermeye
çalışmaktadırlar.
Bilgisayar, faks,
yazıcı gibi çağın olanaklarından yoksun olan
muhtarlarımız, kamuda yapmak zorunda oldukları işler
nedeniyle ihtiyaç duydukları yol giderleri ve kırtasiye malzemelerini
dahi kendi ceplerinden karşılamaktadırlar.
Bugün
muhtarlarımız 280 YTL ödenek almakla birlikte, her ay
yaklaşık olarak 260 YTL Bağ-Kur primi ödemesi yapmaktadırlar.
Ne yazık ki bu koşullarda çalışan
muhtarlarımızın yaklaşık yüzde yetmişi
Bağ-Kur primlerini ödeyemez durumda olup, pek çoğunun 10.000 YTL ile
20.000 YTL arasında prim borcu olduğu bilinmektedir.
Muhtarlarımız
günün her saati vatandaşa hizmet vermekte, onların
sorunlarını dinlemekte ve çözümü yönünde çaba harcamaktadır.
Bununla birlikte ikametgah belgesi, nüfus cüzdanı gibi çok önemli
evraklara onay vermektedir.
Muhtarların
özlük haklarının ivedilikle iyileştirilmesi, köy ve mahalle
sorunlarını takip etmede harcadıkları yol ve buna benzer
giderler için ek bir ödenek sağlanması konusu düşünülmesi
gereken bir husustur.
Muhtarlarımızın
sosyal ve ekonomik sorunlarının iyileştirilmesi, sosyal güvenlik
primleri nedeniyle düştükleri durumun tespit edilmesi, daha etkin
çalışma koşullarının yaratılması
amacıyla, bir Meclis araştırması gerektiğini
düşünmekteyiz.
2.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağ ve 27 milletvekilinin, başta Almanya olmak üzere Avrupa
ülkelerinde vatandaşlarımıza yönelik saldırıların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/135)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Meclis
Araştırma Önergesi
Almanya ve
diğer bazı Avrupa ülkelerinde artış gösteren ve o ülkelerdeki
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eden
yabancı düşmanı saldırılarla ilgili olarak gerekli
araştırmaların yapılması amacıyla bir Meclis
araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Şükrü Mustafa Elekdağ (İstanbul)
2) Onur Öymen (Bursa)
3) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
4) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
5) Şevket Köse (Adıyaman)
6) Çetin Soysal (İstanbul)
7) Tacidar Seyhan (Adana)
8) Eşref Karaibrahim (Giresun)
9) Tekin Bingöl (Ankara)
10) Rahmi Güner (Ordu)
11) Hüseyin Ünsal (Amasya)
12) Fevzi Topuz (Muğla)
13) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
14) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
15) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
16) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17) Mehmet Sevigen (İstanbul)
18) Özlem Çerçioğlu (Aydın)
19) Ahmet Ersin (İzmir)
20) Osman Kaptan (Antalya)
21) Bilgin Paçarız (Edirne)
22) Tayfur Süner (Antalya)
23) Faik Öztrak (Tekirdağ)
24) Atila Emek (Antalya)
25) Nesrin Baytok (Ankara)
26) Mustafa Özyürek (İstanbul)
27) Tansel Barış (Kırklareli)
28) Ali Koçal (Zonguldak)
Gerekçe:
Almanyada
1990lı yılların başından itibaren yabancı
düşmanlığı hareketleri hız kazanmış ve bu
diğer bazı Avrupa ülkelerine de sirayet etmiştir. Möhlln ve
Solingen şehirlerindeki kundaklama olaylarında masum Türk
vatandaşları hayatını kaybetmiş ve bazıları
yaralanmıştır. Daha sonraki yıllarda bir bölümü Türk olan
135 yabancı Almanyada ırkçı saldırılar sonucunda
hayatını kaybetmiş, çok sayıda insan da
yaralanmıştır. Avrupa Birliğinin Temel Haklar Merkezi
(FRA) Örgütünün yayınladığı rapora göre Almanyada
ırkçı saldırılar 2005-2006 yılları arasında
%14 artış göstererek 15.914den 18.142ye yükselmiştir.
Aynı kuruluşun raporunda belirtildiğine göre, Almanya ABnin Irk
Eşitliği Direktifini uygulamada geri kalmaktadır. Almanyada
yalnız 2008 yılının Şubat ayı içinde Türklerin
yaşadığı evlerde, kundaklama kuşkusu uyandıran ve
bir bölümü şimdiden yabancı düşmanlığının
esiri olduğu tespit edilen, 9 vatandaşımızın ölümüne,
çok sayıda vatandaşımızın yaralanmasına yol açan
beş yangın olayı meydana gelmiştir.
Bu
saldırılar Almanyada ve diğer bazı AB ülkelerinde
yaşayan vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini
tehdit etmekte ve büyük bir güvensizlik duygusu yaratmaktadır.
Bu olayların
sebeplerinin araştırılması ve önleyici tedbirler
alınması esas itibariyle Alman hükümetinin ve diğer ilgili
Avrupa hükümetlerinin sorumluluğundadır. Ancak, Türkiye'nin konuya
yakın ilgi göstermesi ve Alman makamlarıyla işbirliği
halinde alınacak önlemlerle ilgili görüş ve öneriler
oluşturulması kaçınılmaz bir görev haline gelmiştir.
Yurt dışındaki vatandaşlarımız Büyük Millet
Meclisinin bu konuya yakın ilgisini ve desteğini beklemektedirler.
Yapılacak
çalışmalarda yabancı saldırıların gerçek sebebi konusunda
doğru teşhislere ulaşılması
vatandaşlarımızın yaşadıkları topluma dahi
iyi uyum sağlamaları açısından ülkemizin yapabileceği
katkıların da saptanmasına yardımcı olacaktır.
İşte bu
gerekçelerle başta Almanya olmak üzere yabancı
düşmanlığının görüldüğü diğer ülkelerdeki
durumu bu açıdan değerlendirmek üzere bir Meclis
araştırması yapılmasını Yüce Meclisin
takdirlerine sunuyoruz.
3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19
milletvekilinin, gemi inşa sektöründeki işçi güvenliği ve
çalışma koşullarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/134)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
"Tuzla
Tersanelerinde İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği" konusunun Anayasamızın 98. İçtüzüğün 104.
ve 105. maddeleri doğrultusunda araştırılması için
TBMM bünyesinde bir Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Ahmet Türk (Mardin)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Fatma Kurtulan (Van)
5) Emine Ayna (Mardin)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Bengi Yıldız (Batman)
9) Sırrı Sakık (Muş)
10) M. Nuri Yaman (Muş)
11) Özdal Üçer (Van)
12) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
15) Akın Birdal (Diyarbakır)
16) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman Özçelik (Siirt)
Gerekçe:
Son dört
yıllık süre zarfında dünya gemi inşaatı ve
ihracatı sıralamasında Türkiye 23. sıradan 8. sıraya
yükselmiş, dünya genelinde gemi inşaatı sektörü % 89 luk bir
büyüme kaydederken Türkiye'de sektör hacminde % 360'lık bir
artış meydana gelmiştir. Yine Türkiyedeki sektöre ilişkin
verilere bakıldığında 2003'te 37 olan tersane
sayısının 2007'de 76'ya çıktığı
belirtilmektedir. Devam eden yeni projelerle birlikte bu rakamın 2009'da
138'e yükselmesi beklenmektedir.
Oysa Gemi
İşverenleri Birliği (GİSBİR) tarafından da
açıkça ifade edildiği üzere Türkiye'nin gurur tablosu olarak sunulan
gemi inşa sektöründe son yıllarda yaşanan patlama temel olarak
dış girdiye bağlıdır ve bu nedenle de rekabet gücünü
ucuz işgücünden almaktadır. Bilindiği üzere tersanelerde
armatörlerin yurt dışına pazarlamak üzere sipariş verdiği,
ya da doğrudan Avrupa' dan sipariş verilen ve çoğunluğunu
küçük petrol ürünü tankerlerinin oluşturduğu özel sipariş
gemiler bir teslim tarihi sözü verilerek üretilmektedir. Tuzla Havzasında
üretimin bölünmüş yapısı nedeniyle tersanecilik yılda
bir-iki gemi üreten küçük işletmelerin elinde bir inşaat sektörü
faaliyeti haline gelmiş durumdadır.
Ulaştırma
Bakanlığı'nın verilerine göre 28 bin, GİSBİR'in
verilerine göre 24 bin civarında kayıtlı ve kayıtsız
işçinin çalıştığı Tuzla tersanelerinde 2008 yılında
bir ayda 4 işçi, son sekiz ayda ise 16 işçi iş kazası
sonucu yaşamını kaybetmiştir. 2006 yılının
Kasım ve Aralık aylarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı tarafından Tuzla Özel Tersaneler
Bölgesi'nde bulunan 16 bin 173 işçinin çalıştığı
51 iş yerinde yapılan denetimler sonucunda ortaya çıkan
rapordaki verilere göre 2006 yılında tersanelerde gerçekleşen
276 iş kazasında 12 işçi yaşamını yitirirken, 258
işçi yaralanmış, 6 işçi ise sakat kalmıştır.
İşçilerin basına da yansıyan ifadelerine göre denize
düşen bir işçi aranırken altı ay önce aynı yerden
düşüp ölen bir başka işçinin cesedi
çıkarılmış, eskimiş ve bir türlü
değiştirilmeyen elektrik kabloları nedeniyle ve ateşi geri
tepen tüp başlıkları alınmadığı için oksijen
ya da LPG tüplerinin patlaması sonucu ölümlü kazalar meydana gelmiş,
işçiler uygunsuz hava koşullarında çalışmaya
zorlanmıştır. Tersanelerdeki çalışma
koşullarının durumu bizlere ne yazık ki 18. yüzyıl
İngilteresinin ilkel sermaye birikimi dönemini anımsatmaktadır.
Tersanelerdeki
ölümlü iş kazalarının yanında etkisi uzun vadede ortaya
çıkacak bir uygulama da tüm dünyada terk edilmiş bulunan yöntemlerle
raspalamaya, yani kumlu kimyasal bileşikler püskürtülerek boya öncesi bir
tür zımparalama yapılmaya devam edilmesidir. Bu işlem
sırasında maske kullanılsa bile bakır-silisyum
taneciklerinin solunum yollarına bulaşması, boya
işçilerinin er ya da geç kansere yakalanması kaçınılmaz
görünmektedir.
Oysa
tersaneciliği bir ağır sanayi faaliyeti ciddiyetiyle ele alan
Güney Kore, Japonya ve Çin'de bulunan dünyanın en büyük on tersanesinin
her birinde tek bir gemi için çok kısa süreliğine gereken bir
ustalık alanında bile taşeron değil, kadrolu işçi
çalıştırılmaktadır. Yani taşeronlarla değil
de sürekli kadrolu işçilerle gerekli güvenlik önlemleri sağlanarak
yapılabilecek bir üretimin yılda en az 8-10 gemi indirebilecek
doklardan oluşan büyük tesislerde yapılabileceği bilinmektedir.
Tüm bu
nedenlerle,
Tersanelerde
yaşanan iş kazalarının araştırılıp
sorumluların belirlenebilmesi,
İş
güvenliği düzenlemelerinde işverenler tarafından bireysel
olduğu kadar toplu koruma önlemlerinin alınıp
alınmadığının anlaşılması,
Ağır ve
tehlikeli iş kapsamında bulunan gemi inşa sektörünün bu kapsamda
belirtilen yönetmeliğinin hayata geçirilebilmesi,
Tersaneciliğin
taşeronlaşma yerine ağır sanayi faaliyeti çerçevesinde
yürütülebilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenebilmesi
amacıyla Meclisimiz bünyesinde bir Araştırma Komisyonu
kurulması önerisinde bulunuyoruz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Genel Kurulun 26/2/2008 tarihli birleşiminde (10/121),
(10/129), (10/132) ve (10/134) esas no.lu Meclis araştırması
önergelerinin birleştirilerek görüşülmesinden sonra kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine; 26/2/2008 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 25 Tarihi:
26.2.2008
Danışma
Kurulunun 26.2.2008 Salı günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
|
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı V. |
|
|
|
Bekir
Bozdağ |
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
|
Adalet ve
Kalkınma Partisi |
|
Cumhuriyet Halk
Partisi |
|
|
Grubu
Başkanvekili |
|
Grubu
Başkanvekili |
|
|
|
|
|
|
|
Mehmet
Şandır |
|
Selahattin
Demirtaş |
|
|
Milliyetçi
Hareket Partisi |
|
Demokratik
Toplum Partisi |
|
|
Grubu
Başkanvekili |
|
Grubu
Başkanvekili |
Öneriler:
Gelen
Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak
dağıtılan 116 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, 48 saat
geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının 2 nci, bu kısmın
54, 55, 56, 27, 49, 59, ve 6 sıralarında yer alan 103, 104, 105, 53,
91, 108 ve 110 sıra sayılı kanun tasarılarının bu
kısmın 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 uncu sıralarına alınması
ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun
26.2.2008 tarihli Birleşiminde; Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 96, 104 ve 107 sırasında yer alan 10/121,
10/129 ve 10/132 esas nolu Meclis araştırması önergeleri ile
biraz önce okunan 10/134 esas nolu, gemi inşa sektöründeki işçi
güvenliği ve çalışma koşulları ile ilgili Meclis
araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesi
ve bunu müteakiben Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
Genel Kurulun;
26.2.2008 Salı günkü Birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesi,
Önerilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
Aleyhte mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, ordumuzun Iraka yaptığı harekât nedeniyle
maruz kalan şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Gerçekten çok büyük bir acı. Bu acı, herkesin
katlanacağı bir acı değil. Yani biraz akıcı
konuşmamamın nedeni de duyduğum acının bir ifadesi.
Diliyorum ki bu gibi olayların bir an önce bitmesi lazım. Türkiyeye
komşu olan devletlerin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğüne
saygı göstermeleri gerekir. Türkiyenin, Türk halkının kimsenin
toprağında gözü yok, ancak şunu herkes bilmelidir ki, kim kendi
toprağından başka bir ülkeye silahlı güç gönderirse bunun
sonucuna katlanması lazım. Bu konuda şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu
işin bir an önce bitmesini diliyorum ve şunu da diliyorum ki, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin şu gerçeği bilmesini
diliyorum: Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğü hepimiz için
yeterlidir. Bu ülkede bu bütünlüğü barış içinde, huzur içinde
sağladığımız zaman bizimle baş edecek hiçbir
yabancı güç olmaz. Başkalarının emellerine dayanarak bu
ülkemi parçalamaya çalışanlar şunu bilmeliler ki,
başkalarına güvenerek kendi ülkemizde rahat ve huzur içinde
olamayız. Bunu silah alıp da dağa çıkan insanların da
bilmesi lazım. Ne Avrupanın ne Amerikanın kimseye faydası
yok. Bunların kullanmak istedikleri tek şey, Türkiyede ve dünyada
kendi hain emellerine uygun bir yönetim oluşturmaktır.
Değerli
milletvekilleri, tabii, Danışma Kurulu kararı geliyor.
Bakın, dünkü gazetelerin birisinde: Ordu vatan derdinde, Köşk türban
derdinde, milletvekilleri maaş derdinde.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu basının Türkiyeye biçtiği
değer bu. Şimdi, bu memleketi, bu Meclisi bu duruma düşürmenin
haklı bir nedeni var mı? Yani, hakikaten, ben bir milletvekili olarak
sokağa çıktığım zaman insanların tek
baktıkları, Efendim, siz maaşlarınıza zam
yapıyorsunuz. Yani, bunların bu şekilde, Meclisin
itibarını sarsacak biçimde kamuoyunun gündemine gelmemesi lazım,
milletvekillerinin hepsinin sorumluluğunu alması lazım. Yani,
bugün memlekette 300, 500
Bugün, işte, sokakta bir vatandaş rast
geldi, özürlü. Üç ayda 450 milyon maaş alıyoruz,
çocuklarımızın bezine yetmiyor. diyor. Yani, gelirler
arasında bu kadar büyük bir açılımın olduğu bir yerde
milletvekillerinin maaşını hep böyle gündemde tutmak, hakikaten,
Parlamentoya da milletvekilliğine de bir saygı getirmiyor
değerli milletvekilleri.
Değerli
milletvekilleri, Abdullah Gül türbanı tasdikledi.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Danışma Kurulu önerisi
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, şimdiye kadar hiç olmayan bir şey gösterdi,
diyor ki: Hukukun genel ilkelerine, cumhuriyetin temel kurallarına ve
Anayasanın şekil şartlarına uygun olan bir
değişiklik yapılmıştır. Bu, sana mı
düşüyor? Sen, mademki onayladın, göndereceksin.
Değerli
milletvekilleri, burada herkes kendini bilmesi
Bu gerekçeyi göstermekle,
kendisinin laik Türkiye Cumhuriyeti devletini savunanlara karşı bir
cephe içinde yer aldığını kendisi âdeta
açıklamıştır, hüviyetini açıklamıştır.
Tayyip
Erdoğan dün diyor ki: Efendim, Atatürkün kurduğu muasır
medeniyet seviyesine ulaşmak için az zaman kaldı, çoğu gitti
azı kaldı. diyor. Şimdi, ondan önce bir hikâyesi var, diyor ki:
Biz beyaz çarşaflarımızı giydik, geldik.
Bakın, bu
beyaz çarşafı size anlatayım sayın milletvekilleri:
İranda Humeyni rejimi başa gelince
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Danışma Kurulu
KAMER GENÇ
(Devamla) Meclis çalışmalarıyla ilgili. Neyse
Humeyni rejimi
başa gelince, evvela 5 bin tane beyaz çarşaf giyinip de ordunun
karşısına çıkan insanlar olmuş. Bu, 5 bin tane
çarşaflı insan, önce ordu tarafından büyük bir tepkiyle
karşılanmış ve bir kısım insanlar
öldürülmüş. Ertesi gün 50 bin tane beyaz çarşaflı
-giyinmiş- çıkmış sokağa ve onlara da ordu yine
müdahale etmiş, birkaç tanesini öldürmüş, ama ertesi gün 1 milyon
beyaz çarşaflı çıkınca sokağa, ordu demiş ki:
Biz vatandaşlarımızı
İran ordusu böyle teslim
alınmış. Yani, deniliyor ki: Biz beyaz çarşafımızı
giydik, sokağa çıktık.
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Yalan
KAMER GENÇ (Devamla)
Gazeteler söyledi efendim. Hatta orada dedi ki: Ben uysal koyun değilim
ki, tokadı yanağıma vurursanız, ben öteki
yanağımı çevireyim.
Bakın, her
lafın altında çok ciddi şeyler var. Yıllarca Türkiyede
Efendim, biz İslami cihat örgütüyüz. dediler. Bize yardım
etmeyenler patates dinindendir. dediler. Yahu, şunlar, sizin
söylediğiniz şeyler, yani ben bunlardan bir şey etmiyorum.
Dolayısıyla,
bu ülkede, bakın, hiç kimsenin şeylerine aldanmayalım
değerli milletvekilleri. Yani, beyaz çarşaf
Zamanında Menderes
de demişti: Benim bayramlık ve idamlık gömleklerim var. Özal
da demişti: Bayramlık şey
Ama, bu, onu aşıyor.
Yani, Ben, ülkeye Humeyni rejimi tipi rejimi getireceğim, beyaz çarşafı
giydim. Ondan sonra, bunun da
diyor. İşte, Atatürkün kurduğu
çağdaş medeniyet seviyesi ona göre Humeyninin getirdiği
rejimdir. (AK Parti sıralarından gürültüler) Dolayısıyla,
ona da varmak için çoğu gitti azı kaldı. diyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, Hatip gündemle ilgili
konuşsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ya, bunları dinleyin
Bakın, bunları dinleyin. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Bakın, bu
millet insanları tanısın
Millet insanları
tanısın.
Şimdi,
kanunlar getiriyorlar buraya
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Geçen gün
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Lütfen, gündemle ilgili konuşsun.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamam efendim, oraya geliyorum.
BAŞKAN
Lütfen, konuya geliniz.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Sayın Başkan, zamanımı çalıyor da onun
için
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, İç Tüzüke göre gündeme davet ediniz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Geçen gün buradan vergi yasası geçti. Bakın Sayın
Başkan, vergi yasası geçti. 1inci maddesinin bir
fıkrasında diyor ki: Kesinleşen ihtilaflar, bunlar
yararlanmaz. Ama, kesinleşme nasıl olacak? Efendim, yargı
kararının taraflardan birisine tebliğiyle olur. Bu nedir? Hani
dedim ya: Siz devleti kapkaççının eline veriyorsunuz.
İşte, bu da tam bir kapkaççı. Yani, biliyorsunuz,
Danıştay vergi davasını tasdik etmiş ama kararı
yedi ay sonra tebliğ ediyor. Düşünebiliyor musunuz, yani
Danıştayda vergi davası kesinleşmiş, karar vermiş
ama birisine tebliğ edilmemiş. E, ne yapacak? Çağıracak.
Trilyonluk, 100 trilyon, 200 trilyonluk bir davayı düşünün. Maliye uzlaşmasına
da bir şey getirmediniz. Ya, gel bakalım mükellef, sen zaten
Danıştayda davayı kaybetmişsin, hele gel şunu bir
paylaşalım. denilecek. Yani ben, bunu herkes yapar demiyorum. Siz
yasal bir tedbir almazsanız orada daima suistimaller olur. İşte,
maliyeci diye geçinenler, bakın, bu kadar şeyi getiriyorlar, ve ben
bunu bu kürsüden de söyledim. Tabii, kanunlarda konuşma
hakkımızı sınırladığınız için,
böyle aradan çok nadiren çıkıp konuşuyoruz.
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) Bunu sen mi söylüyorsun?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Dolayısıyla, bu kanunla
Ben, tabii, burnundan
getireceğim bu kanunu buraya getirenlerin, takip edeceğim.
Danıştayda hakkında kesin hüküm verilmiş vergi
cezalarında, eğer uzlaşmada bunlar tenzil ettirildiği
takdirde, bunların kimin tarafından hangi menfaatler
karşılığında tenzil ettiğini de
araştıracağım, buraya getireceğiz.
Şimdi,
kanunlar getiriliyor buraya, incelemiyoruz arkadaşlar. Yani bakın,
birtakım gruplar, birtakım kişiler son anda korsan önergeler
veriyorlar. Bu korsan önergelerle, birtakım menfaat gruplarına
devletin büyük kaynaklarını aktarıyorlar. İşte, bu
vergi yasası da bunun bir kaynağı.
Ya
arkadaşlar, Danıştay karar vermiş. Hiç olmazsa de ki: Bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce karar verilenler bundan yararlanamaz.
Diyor ki: Kesin karar, kararın tebliğiyle mümkün.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Anlaşılmıyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Açın, okuyun.
Böyle bir
şey olur mu arkadaşlar? Yani Ey uzlaşma komisyonu
diyor.
Zaten siz hani gidiyorsunuz, belediyelerde imar müsaadesi verilmeyen,
inşaat ruhsatı imkânı verilmeyen kişilere gidiyorsunuz
Bunlar açıkça kanıtlanmış şeyler. Ya, yap. diyorlar.
Yaptıktan sonra gidiyorlar, büyük bir menfaat da alınıyor
havuzlara, vakıflara, şuraya buraya. Ondan sonra gidiyorlar, usulüne
göre bir zabıt düzenliyorlar. Sonra, Ya kardeş, biz sana para
verdik, niye bu zaptı düzenliyorsun? diyorlar. Ya, istersen yine
yıkarız. diyorlar.
Yani bakın,
biz bu devletin, sizin iktidarınız zamanında hangi şaibeler
altında, hangi hain düşünceler altında yönetildiğini bilen
insanlarız. Dolayısıyla, hep getirdiğiniz kanunlarda, illa
kendi çevrenizdeki olan insanlara menfaat oluşturulması konusunda,
yani hakikaten hiçbir hukuk mantığının kabul
etmeyeceği, hiçbir dürüst insanın kabul etmediği çanak hükümler
getiriyorsunuz. İşte, her kanunda bunu görmek mümkündür. Lütfen,
şu kanunlar buraya geldiği zaman bu kanunları burada
tartışmamıza imkân verecek şekilde bize inceleme
imkânı sağlayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamamlayacağım.
Şimdi, YÖK
Başkanlığına atanan bir kişi var. Diyor ki: Efendim,
cumhuriyetin temel nitelikleri özgürlüklerin sınırlaması olmaz.
Ya, balkabağı gibi bir laf. Bunu benim yanımdaki odacı
söylese, ben bunu odacılıktan atarım ya! Ne demek yani
Cumhuriyetin temel nitelikleri özgürlükleri sınırlama yasası
olmaz. Senin görevin midir? Sen bir defa
Mahkeme kararlarını
uygulamamak için talimat veren ve suç işleyen bir kişidir. Sizin
zamanınızda hâkimler ve savcılar hepsi için demiyorum-
korkuyorlar.
Bakın
sayın milletvekilleri, bir devletin temelini oluşturan, devletin
nizamını kuran savcılar, maalesef, bu gibi
Şimdi, ben
savcıları göreve davet ediyorum: Bu YÖK Başkanı Anayasa suçu
işliyor, Anayasayı ve mahkeme kararlarını tanımama
suçunu işliyor.
SONER AKSOY
(Kütahya) Anayasa suçunu sen işliyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla, hakkında soruşturma
açılsın. E, niye açmıyor savcılar?
Ayrıca da
cumhuriyet başsavcısını göreve davet ediyorum: AKP
hakkında kapatma davasını aç. Yoksa Tayyip beyaz çarşaf
giymiş geliyor, seni kara çarşafın içine sokacak sayın
başsavcı, onu da bilesin. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Bu ne biçim üslup Sayın Başkan ya, her şey var burada.
Böyle bir şey var mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Danışma
Kurulu önerisi üzerine, lehte, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ
konuşmak istiyor.
Buyurunuz
Sayın Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz
olduğu üzere, hemen hemen her salı günü, mümkünse, Danışma
Kurulu önerileri burada görüşülür, oylarınızla Meclisin
çalışma gündemi karara bağlanır ve Meclisimiz bu karara
bağlanan gündem doğrultusunda çalışmasını
sürdürür. Bugün de Mecliste grubu bulunan partilerimizle bir mutabakat
sağlandı ve bu çerçevede Danışma Kurulu önerisi
huzurlarınıza getirildi. Tabii ben söz alıp
konuşmayacaktım. Ama konuşan hatipler, burada sarf ettiği
sözlerle, ifade ettikleriyle, tabii Genel Kurulda bulunan milletvekillerimizi
ve Meclis Grup Başkanımızı itham eden, iftira eden
açıklamalar yapınca, böylesi bir açıklama yapma zarureti
doğdu.
Değerli
arkadaşlar, siyaset bir seviye işi, bir kültür işi, bir ahlak
işi. Biz, burada, bu seviyeyi, bu kültürü, bu edebi ne kadar yukarıda
tutarsak milletimize karşı da o kadar güzel bir örneklik ortaya
koymuş oluruz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Başbakana anlat, Başbakana!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Meclisin itibarını yükseltmek de bizim
elimizde, bu itibarı aşağı düşürmek de. Siyasetçinin
itibarını yükseltmek de bizim elimizde, bu itibarı aşağı
düşürmek de bizim elimizde. Kürsüye gelip her defasında, her
defasında, karşısında olmayan veya insanların
söylemediklerini, yapmadıklarını kendi
anlayışlarıyla takdim edip, insanları karalamak, lekelemek
kimseye bir şey kazandırmaz.
Bizim burada
konuşulan her şeye verecek cevabımız var. Allaha
şükür başımız dik, alnımız ak. Milletimize
seçimlerde hesabını verdik, milletimiz de gereken desteğini
bizim yanımıza koydu. Ancak, bizim bir sorumluluğumuz daha var:
Burada belli bir seviyeyi sürekli muhafaza etmeye çalışmak, bu
Meclisin çalışmasını sürdürmesini temin etmek. Bu noktada
sorumluluğumuzun gereğini biz yerine getiriyoruz. AK Parti Meclis
Grubu ve bu Grubun içerisinden çıkan hükûmetler Türkiye Cumhuriyetine 3
Kasım 2002den bu yana yürütmede de Mecliste de yasamada da hizmeti devam
ettirmektedir. Bizim yaptıklarımız ortada, bizim
icraatımız da ortada. Yani, bizim, yapmadıklarımızla,
icra etmediklerimizle itham edilmemiz büyük bir haksızlıktır.
Sayın
Başbakan Yardımcımız, geçen, Anayasa görüşmeleri sırasında
bir olay anlatmıştı. Orada, Voltairein bir makalesiyle ilgili,
ne anladıklarına dair herkes birtakım kanaatler ileri sürünce
şaşırmış Ya, ben neler kastetmişim de benim haberim
yokmuş. gibi. Âdeta burada insanların söylediklerine itibar etmeyerek,
yaptıklarına itibar etmeyerek, birtakım ön yargılarla,
birtakım karalamalarla kendi ön kabullerimizi ve
karalamalarımızı hakikat olarak bu yüce Meclise, bu yüce
kürsüye, milletin kürsüsüne getirmek doğru değildir.
Biz her
şeyin belli bir seviyesi olduğunu biliyoruz. Çukurun da bir seviyesi
var ama AK Parti siyaseti bu seviyeye indirmemeye kararlıdır. diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bozdağ.
Danışma
Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bana iftira atıyor. Lütfen, ben
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum, verecek
misiniz, vermeyecek misiniz?
BAŞKAN
Önergeyi okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat
İline Bağlı Hasanşeyh Adlı İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/100) İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/31)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/100 sıra
sayılı Tokat iline bağlı olarak Hasanşeyh adında
ilçe kurulmasına dair kanun teklifimin 45 gün içerisinde komisyonda
görüşülmediği için TBMM İç Tüzüğünün 37. maddesi
gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını,
Saygılarımla
arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, biraz önceki konuşmacı Bize
iftira atılıyor. dedi. Lafının ortasında da dedi ki:
Çukurun da bir seviyesi var. Yani, alçaklığın da bir seviyesi
var, çukurun da alçaklıktan daha aşağı bir
BAŞKAN
Sayın Genç, bir dakika süreyle cevap veriniz lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağın, konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sayın Başkan, on dakika küfrediyor adam, bir şey
demiyorsunuz!
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Her gün küfrediyor ya! Her gün hakaret ediyor ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben kimseye küfretmiyorum.
BAŞKAN
Lütfen üslubunuzu düzgün tutunuz Sayın Genç. Lütfen, düzgün üslupla
konuşunuz.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, düzgün üslupla konuşuyorum. Bunların
anlayacağı üslup bu üslup. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Biz burada her şeyi doğru düzgün söylüyoruz.
Sayın Grup
Başkan Vekili, ortaya getirdiğin kanunlar ortada, yürürlüğe
giren kanunlar ortada. Bunları, çıkalım, televizyon
kanallarında, yiğitliğiniz varsa tartışalım. (AK
Parti sıralarından gürültüler) O zaman, ki varsa
yiğitliğiniz
Çünkü, ben burada bir dakikada bunları şey
etmiyorum.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sen kim oluyorsun? Sen kimsin, sen?
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Seni kim muhatap alır?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben, sizin bana söylediğiniz o lafları aynen size iade
ediyorum, çünkü bu lafları zamanında birilerine ben demiştim:
Çukurun da bir seviyesi var. Ben onu da şey etmek istemiyorum, o
seviyeye inmek de istemiyorum.
Bakın,
burada
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Efendim, Başkanınızın
söylediği lafları gazeteler yazıyor. Ben beyaz çarşaf
giydim, geldim. diyor.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Halüsinasyon görüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Beyaz çarşaf niye giydi, geldi? (AK Parti
sıralarından gürültüler)
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ee, gidin araştırın.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, gazeteler yazdı.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, çıksın adam, tekzip etsin, tekzip etsin. Yani,
beyaz çarşafı niye giydi, geldi? Onu bir söyleyin bakalım.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sen anlamazsın!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu sözleri de aynen size iade ediyorum. Zaten, size de
Yiğitliğiniz varsa, bir televizyon kanalına çıkalım,
karşılıklı bir tartışalım.
Bakın, bir
af kanununu getirdiniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama, şimdi, Sayın Başkan
(AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Amacınız hasıl oldu efendim, teşekkür ediyoruz.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Hadi! Hadi! Otur yerine, hadi!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Hadi! Hadi! Hadi, yerine!
KAMER GENÇ
(Devamla) Hadi, hadi ne demek! Terbiyesizlik yapma!
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Otur yerine! Otur yerine!
KAMER GENÇ
(Devamla) Evvela, kendiniz, iktidarın sonunu
Anlayın bakalım
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (devam)
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat
İline Bağlı Hasanşeyh Adlı İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/100) İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/31) (Devam)
BAŞKAN
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş, demin okuttuğumuz
teklif üzerine, teklif sahibi Tokat Milletvekili Reşat Doğru
konuşmak istiyordur.
Sayın
Doğru, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
(2/100) esas no. lu Tokat İlinde Hasanşeyh Adında Bir İlçe
Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifimin ilgili komisyonlarda
görüşülmemesi üzerine İç Tüzükün 37nci maddesine göre söz almış
bulunuyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, silahlı kuvvetlerimiz tarafından terörle
mücadele amacıyla yürütülmekte olan kara harekâtında kahraman
askerlerimize başarılar, kolaylıklar diliyorum. Şehit olan
asker ve korucularımıza yüce Allahtan rahmet, Türk milletine,
ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Ayrıca,
25/2/1992 tarihinde Ermeniler tarafından katliama uğratılan
Azerbaycan Hocalı kentindeki Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin
acısını paylaşıyorum ve o katliamı da telin
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, kamu hizmetlerinin ülke düzeyinde verimli ve etkili bir
şekilde görülebilmesi amacıyla mülki taksimatın zaman içerisinde
şartlara uygun hâle getirilmesi zorunluluk arz etmektedir. Hızlı
bir iktisadi, sosyal ve kültürel gelişmelerin
yaşandığı ülkemizde vatandaşlarımıza
sunulacak olan kamu hizmetlerinin vatandaşımıza en yakın
noktada sunulabilmesi için, iktisadi ve sosyal yönden gelişme
göstermiş olan kasabaların ilçe olmasında yarar görülmektedir.
Nitekim, Hükûmet de son günlerde bu şekilde çalışmalar
yapmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Tokat ilimiz, Orta Karadeniz Bölgesinde, İç Anadolunun
son kısımlarında bulunan ilimizdir. İlimizde son
yıllarda büyük oranda göç başlamış ve devamlı göç
nedeniyle de birçok beldesi boş kalmıştır. Hatta, son
çıkan Belediye Kanunu gereği, 2007 yılı sayım
sonuçlarına göre Tokat ilimizde kırk beş, kanuna gerekçe olan
Hasanşeyh beldemizin bağlı olduğu Reşadiye ilçemizde
ise dokuz belediye kapatılacaktır. İlimiz, kalkınmada
öncelikli illere yapılan teşviklerden yeterince
faydalanmamış olması dolayısıyla da çok büyük oranda
kan kaybetmiştir. Nüfusu yaklaşık olarak 200 bin civarında
düşmüştür. Tokat ilimizin Reşadiye ilçesinin Hasanşeyh beldesi
de bu bölgelerden bir tanesidir. Bu bölge, Reşadiyenin en büyük
beldelerinden de birisidir.
Hasanşeyhimiz
çok eski tarihlerde, Selçuklular zamanında kurulan beldelerden birisidir.
Son zamanlarda da büyük atılımlar içindedir. Tarihî güzelliklerinin
yanında, kendi fiziki ve tabiat güzellikleri de ayrıca önem arz etmektedir.
Bu bölgemizden de çok değerli insanlar yetişmiştir. Bu bölgemiz
Reşadiye ilçemize yaklaşık olarak
Değerli
milletvekilleri, özellikle bu bölgemizde kışın da birçok
problemler yaşanmaktadır. Yüksek bir bölge olması münasebetiyle,
kış bu bölgelerde çok ağır geçmekte ve özellikle de
merkezlere çok uzak olması ve ormanlık bir arazide bulunması
dolayısıyla kışın ulaşım tamamen
zorlaşmakta, hatta bazı zamanlarda hastanelere bile ulaşmakta
çok büyük zorluklarla karşılaşılmaktadır. Hatta
bazı zamanlarda, bu bölgedeki insanlarımızın ciddi
sağlık problemlerinin ölümle bile neticelendiği de
görülmüştür.
Bu sebeplerle, bu
bölge insanlarının artık fiziki noktalarda belirli bir mesafeye
gelinmiş olunması münasebetiyle, yüce Meclisimizden istekleri, bu
bölgenin ilçe yapılması noktasındadır. Ben, yüce
Meclisimizin bu konuya duyarlı olacağı kanaatindeyim çünkü
ilçemizde kapanacak olan beldelerin çoğu Hasanşeyh beldemize
komşu beldelerdir. Gerçi, inşallah
O beldelerin biz
kapanmasını istemiyoruz çünkü verilmiş olan hakkın geri
alınmaması gerekir diye düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu beldelerimizin
kapanmasından sonra ihtiyaçların giderilmesi açısından da
-Hasanşeyh şayet kapatılırsa- Hasanşeyh beldesinin
ilçe yapılmasının önemi bir kat daha armış
olacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu noktadaki desteğinin olumlu yönde olacağına
inanıyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN
Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
düşen 3 üyelik için Edirne Milletvekili Rasim Çakır, Hatay
Milletvekili Fuat Çay ve İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
Alınan karar
gereğince, gündemin 96ncı sırasında yer alan İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 20 milletvekilinin, Tuzla Tersaneler Bölgesinde
yaşanan iş kazalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 104üncü
sırasında yer alan Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 22
milletvekilinin, tersanelerdeki iş kazalarının
araştırılarak iş güvenliğinin sağlanması ve
çalışma koşullarının iyileştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 107nci
sırasında yer alan İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcı ve 26 milletvekilinin, başta gemi inşa sanayi
olmak üzere denizcilik sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla ve bugün okunarak bilgiye sunulan İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, gemi inşa sektöründeki işçi
güvenliği ve çalışma koşullarının
araştırılarak iyileştirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin
birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.
X.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 19
milletvekilinin, Tuzla Tersaneler Bölgesinde yaşanan iş
kazalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/121)
2.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 22
milletvekilinin, tersanelerdeki iş kazalarının
araştırılarak iş güvenliğinin sağlanması ve
çalışma koşullarının iyileştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129)
3.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcı ve 26 milletvekilinin, başta gemi inşa sanayi
olmak üzere denizcilik sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/132)
4.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19
milletvekilinin, gemi inşa sektöründeki işçi güvenliği ve
çalışma koşullarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/134)
BAŞKAN
Hükûmet? Burada.
Meclis
araştırması önergeleri Genel Kurulun 8/2/2008 tarihli 61inci,
20/2/2008 tarihli 67nci, 21/2/2008 tarihli 68inci ve bugünkü
birleşimlerinde okunduğundan tekrar okutmuyorum.
İç
Tüzükümüze göre Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti
gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların
göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma
süreleri Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için
onar dakikadır.
Şimdi, ilk
söz, Hükûmet adına Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırıma aittir.
Süreniz yirmi
dakikadır Sayın Yıldırım.
Buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan,
Meclisimizin saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, güvenlik kuvvetlerimize Güneydoğuda sınır
ötesi operasyonda başarılar diliyorum. Hayatını kaybeden,
şehit olan Mehmetçiklerimize, komutanlarımıza Allahtan rahmet,
milletimize başsağlığı diliyorum. Allah
yardımcıları olsun.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bugün, son günlerde gündeme gelen ve
tersanelerimizde yaşanan ölümlü iş kazalarının
araştırılması için Mecliste grubu bulunan AK Parti,
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum
Partisi tarafından verilen önergelerin değerlendirilmesine
yardımcı olabilmek ve uluslararası rekabet ortamında
ekonomik girdiler açısından en gözde, parlayan sektörlerinden biri
olan denizcilik ve gemi inşa sanayimizin mevcut durumu ve bu alanda
ülkemizde yaşanan gelişmeler ile sektörün sorunları konusunda
sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Türk deniz
ticaret filomuz, 2007 yılı itibarıyla
baktığımızda, gemi sayısı bazında yüzde 31
artışla 1.551 adede yükselmiştir. Sahiplik bakımından,
yani Türk armatörlerinin gemi sahipliği bakımından ise filomuz
15 milyon DWTa çıkmış, bu da aşağı yukarı
yüzde 90ın üzerinde bir artışı ifade etmektedir.
Son
yıllarda, gerek dünyada gerekse ülkemizde yaşanan denizcilikteki
gelişmeler, ülkemiz bakımından daha çarpıcı, daha
dikkate değer bir şekilde seyretmektedir. Deniz ticaret filomuz bir
yandan bu gelişmeyi gösterirken bir yandan da filomuzun teknik
performansı da artmıştır. Bunu da uluslararası liman
kontrollerinde tutulan gemi sayılarından görebiliyoruz. 2001
yılında 800ün üzerinde dış limanlarda kontrol edilen
gemilerimizin 211i tutulurken, bu sayı 2007 sonu itibarıyla 42ye
inmiştir. Türk Bayraklı gemiler kara listeden çıkmış,
gri listeye girmiştir.
Bilhassa son
yıllarda denizcilik kökenli uzman personelin gerek merkezde gerekse
limanlarda istihdam edilmesi sonucu limanlarımızdaki yabancı
gemilerin kontrol oranları da yüzde 2lerden yüzde 25lere
çıkmış. Bu da, gemilerin az tutulması ve bayrak
itibarının artmasında en önemli nedenlerden biri olmuştur.
Tabii, bu
gelişmelerle birlikte limanlarımızdaki yük elleçlemelerinde de
kayda değer artışlar olmuştur. 2002den 2007ye
limanlarımızda artış yüzde 81i bulmuştur, ton olarak
257 milyon tona yükselmiştir.
Konteyner
miktarındaki artış ise yine bu dönemde daha dikkate değer
olmuş, yüzde 133 artarak 4 milyon 600 bin konteynere yükselmiştir.
Deniz turizminde
de çok kayda değer çarpıcı gelişmeyi görüyoruz. Kruvaziyer
gemi sayısı yüzde 70, yolcu sayısı yüzde 311
artmıştır.
Diğer önemli
ve stratejik bir karar da, 2003 yılında ÖTVsiz yakıt
uygulamasının başlatılmasıyla birlikte Türk
sahillerinde kabotaj hattında deniz
taşımacılığının geliştirilmesi
sağlanmıştır. Bununla birlikte, yapılan ÖTVsiz
yakıt desteğiyle denizden yolcu ve yük
taşımacılığı, fiyat artırmadan, ciddi oranda
artmıştır. Ambarlı-Bandırma arasındaki
artış yüzde 770i bulmuştur. İDOnun Marmaradaki taşımaları
yüzde 140 oranında artmış ve taşıma miktarı 1
milyon 310 bini geçmiştir. Tekirdağ Bandırma oranı da yüzde
66 ve diğer yerlerde de, Türkiye genelinde de 2002de denizden 98 milyon
yolcu taşınmışken, 2007 yılı itibarıyla bu
sayı 155 milyona ulaşmıştır.
Bu arada, tabii
artan ticaretimize paralel olarak yeni limanlar devreye sokulmuş,
bunların birçoğu da yap-işlet-devret kapsamında kamu
kaynağı kullanılmadan sağlanmıştır.
Çanakkale Kepez Limanı, Güllük Limanı, Bodrum Yolcu Limanı,
İçtaş Limanı, Evyap Limanı, UN Ro-Ro Limanı gibi
limanlar ya yap-işlet-devret ya da özel sektöre izin verilmesi suretiyle
tamamlanmıştır.
Tabii, bunun
yanı sıra gemi seyir sistemlerimizden Marmaranın,
Boğazların gemi trafik düzenlerinin otomatik takibi konusunda da
sistemler devreye sokulmuş ve Boğazlarda yük hareketi artmasına
rağmen kazalarda önemli ölçüde azalma meydana gelmiştir.
Diğer yandan
yerli teknolojiye ciddi anlamda yatırım yapmak suretiyle tüm
sahillerimizin, otomatik tanımlama sistemiyle gemilerimizin
tanımlanması, takip edilmesi ve bu şekilde denizlerdeki
kazalarda sadece 2007de 123 Türk vatandaşı, 122 yabancı olmak
üzere 245 kazazede sağ salim kurtulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii denizciliğimizin
diğer lokomotif sektörlerinden bir tanesi de gemi yapım sanayidir.
Gemi yapım sanayi de bu dönemde çok önemli bir büyüme göstermiştir.
Burada önergelerin gerekçelerinde de ifade edildiği gibi dünyada gemi
inşa sektöründe büyüme miktarı yüzde 89 seyrederken, bu oran
Türkiyede yüzde 360ı bulmuştur. Tam 4 kat büyüme Türkiyede
sağlanmıştır.
Tabii, bu
büyümeyle birlikte özellikle Tuzla Aydınlı Koyunda 1 milyon 200 bin
dönümlük bir arazide sıkışmış tersaneciliğimizin,
8.400 kilometrelik sahil şeridimize yayılması için bir proje
başlattık ve 2002de 37 tersanemiz var iken, 2007de 77ye
ulaşmış bulunuyoruz. Hâlen devam eden tersanelerimizin
bitmesiyle birlikte bu sayı 138i bulacaktır. Gemi inşa
kapasitemiz 550 bin ton/yıl ilken, şu anda
ulaştığımız miktar 1 milyon 984 bin ton, yani 2 milyon
DWTdur, 4 kat bir kurulu kapasite artışı
sağlanmıştır.
1998-2002
yıllarında sadece 142 adet gemi teslim edilmişken, bu dönemde
368 gemi yapılarak teslim edilmiştir. İşin güzel bir
tarafı da yapılan gemilerin yüzde 80i ihraç edilmektedir. Gemi
inşaat sanayisinde tabii bu gelişmeye paralel olarak istihdam artışı
da doğal olarak gerçekleşmiş, 2002de 13.500 doğrudan
çalışan var iken, 2007 itibarıyla gemi inşaat sektöründe
33.480 çalışan sayısına
ulaşılmıştır.
Şimdi,
tersanelerimiz bu gelişmeleri gösterirken, maalesef son günlerde de
basında da çok genişçe yer aldığı gibi iş
kazaları sonucu hayatını kaybeden
çalışanlarımızın olduğu da bir
vakıadır.
Değerli
arkadaşlar, en önemli hak insanlarımızın yaşam
hakkıdır. O bakımdan, tersanelerimizde iş kazası
sonucu ölmenin kader olmadığını özellikle ifade etmek
istiyorum.
Peki,
tersanecilik nedir? Tersanecilik, beşinci risk grubunda ağır
sanayi sektörüdür. Yani, riskleri yüksek, getirisi düşük bir sektördür ve
iş kazaları dünyanın gemi inşa eden bütün ülkelerinde
mevcuttur. Ama, bütün ülkelerin de hedefi, bu kazaları ölümsüz, yani
sıfır ölümlü iş kazasını sağlayacak ortamı
oluşturma üzerine çalışmalarını
yoğunlaştırmaktadır. Şimdi, 2002-2008
yılları arasında, sendikanın verilerine göre 58,
İSBİR verilerine göre 51 çalışan hayatını iş
kazasında kaybetmiştir.
İnsan
hayatının bedeli olmadığı için bu alandaki sorunların
farkında olunarak kazaları önlemeye yönelik her türlü tedbir
tartışılmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de
tüm parti gruplarımız bu konuyu önemle ele almış ve bu konu
araştırılarak bütün yönleriyle alınacak önlemler, zaaflar
neyse ortaya çıkarılacak ve buradan çıkarılacak sonuçlara
göre, gerekirse yasal altyapıdaki eksiklikler giderilecek gerekse
uygulamada yaşanan aksaklıklar daha sıkı kontrol edilmek
suretiyle sorun çözülme cihetine gidilecektir.
Genel olarak
kazaların nedenlerine baktığımızda, iskeleden
düşme -ağırlıklı olarak- elektrik çarpması,
bloklar arasında sıkışma gibi, basitçe önlem
alınabilecek konulardan olduğunu görüyoruz. Çok karmaşık
bir kaza yapısı yok, patlama, vesaire gibi konular çok daha az
olmaktadır. Bunların nedenleri ne olabilir? Bir kere, son
yıllarda, gemi inşaatında artan yoğun taleplerden
dolayı sektörün yetişmiş iş gücü bakımından
hazır hâlde olmamasıdır.
Dünyada ve
Türkiyede bir gerçeği görmemiz lazım: Bütün sektörlerde olduğu
gibi, gemi inşaat sektöründe de asıl işveren, alt işveren
olmak üzere bir çalışma sistemi vardır. Esasen iş
hayatını, üretimi oluşturan üç unsur; iş yeri, işveren
ve çalışan. Bunlardan bir tanesinden biri olmadığı
zaman, ne üretim olur ne istihdam ne de katma değer olur. O hâlde, bu
üçlüyü birbirinden ayrı telakki etmek asla ve asla mümkün değildir. O
hâlde yapılması gereken nedir? Yapılması gereken,
eğitimle ilgili sorunlar varsa bunun üzerine gidilmesi gerekir. Yasal
tedbirler olduğu hâlde, uygulamayla ilgili sorunlar varsa bunların
üzerine gidilip ve mutlaka ve mutlaka bu tedbirlerin alınması
gerekir.
Ben sektörün
içinden gelen biriyim, yirmi yıl gemi inşaat sektöründe bilfiil
çalıştım. Tersanede çalışan insanlara burunları
çelik ayakkabı verilir. Sebebi, herhangi bir metal parçası
düştüğünde veya bir yere takıldığında
ayağının zedelenmemesi için, ama uygulamaya
baktığımızda, çelik burunlu ayakkabıyı giyen
çalışan sayısı, kamu tersanesi olmasına rağmen
yüzde 10u geçmez. Baret takmak mecburidir, gerek atölyelerde gerek kızak
üstünde gerek açık alanlarda, kreynlerin altında, maalesef
insanımız baret de takmıyor. Emniyet kemeri
Ambarın
mezarnasında iskele kuruyorsunuz, boya yapacaksınız, raspa
yapacaksınız, dalgın olursunuz, adımınızı
geriye atabilirsiniz veya iskele tumba olur, o zaman emniyet kemerinde
asılı kalırsınız. Gemide yaşadığım
bir olayı size anlatayım, daha doğrusu arkadaşım bana
nakletti: Bir gemi, geminin personeli Filipinli ve Türk. Yabancı
bayraklı bir gemi. Bizim arkadaşımız da gemide ikinci
başmühendis, başmühendisten sonra ikinci mühendis. Ambar mezarna
raspası yapılıyor. Kurulan tezgâh, ambar mezarnasına
kurulan iskele bir şekilde kopuyor ve çalışanlardan 3 tanesi
kemer üzerinde asılı, 2 tanesi ambarın dibine düşüyor, düşenler
Türk çalışanlar, öbürleri Filipinliler. Demek ki eğitim çok
önemli. İnsan hayatından daha değerli bir varlık yok,
mutlaka ve mutlaka tedbirlerin alınması lazım.
Taşeron
asıl işveren ilişkilerine de göz atmak lazım. Mevcut
yapıya göre istediğiniz sözleşmeyi yapın, edin, asıl
işveren her türlü sonuçtan sorumludur. Bu da taşeronları veya
alt işverenleri tedbir almakta biraz rehavete sürüklüyor. Belki
araştırmalar sonucu bu gerçek de ortaya çıkacak, alt
işverenin görev alanı, sorumlulukları yeni baştan tanımlanacak
ve böylece alt işveren, taşeron ve asıl işveren
ilişkileri de yasal bir dayanağa kavuşturulmuş olacak. Bu
da iş emniyetinin artırılması yönünde önemli bir tedbir
olacaktır.
Eğitim
konusu önemli, onu söyledim. Bunun için yaptığımız önemli
çalışmalar var. Birçok lisemizde gemi inşaatıyla ilgili
branşlar açtık birçok ilde. Bunların listesi var,
zamanınızı almak istemiyorum. Yüksekokullar açıldı.
Türk Loydu ile Gemi İnşa Sanayicileri Birliğinin müşterek
kaynakçı, montajcı, elektrikçi kursları var, işe
başlamadan bu kurslar veriliyor. Ayrıca, Tuzla Tersaneler Bölgesinde
de bir ihtisas hastanesi yine 65 yataklı yapıldı, bugünlerde
hizmete giriyor. Tabii, en son da, yine yüce Meclisimizin verdiği kararla,
bir denizcilik ihtisas üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi kurulumu da
gerçekleşmiş oldu.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; tabii ki, tersanelerimizde kazalar oluyor
diye tersanelerimizi kapatamayız. Unutmayalım ki, Türkiye, son
beş yılda gemi inşaatında 23üncü sıradan 5inci
sıraya yükselmiştir. Geleneksel gemi inşacı ülkeler
Japonya, Kore, Çin, Tayvandan sonra, Türkiye 5inci sıraya
yerleşmiştir. Hedefimiz, 2013 yılında dünya 3üncüsü
olmaktır. Bu yolda kararlılıkla giderken, tersanede
çalışanlarımızın emniyetine yönelik tedbirleri
artırmakta gereken neyse bunları da yapacağız.
Amacımız, ölümlü kazaları sıfıra indirmektir. Bu, bir
ideal hedeftir. Bunu başarabilen ülke yoktur, ama hedef sıfır
ölümlü kazadır. Her ülke stratejisini, çalışmalarını
buna göre kurgulamaktadır. Biz de bunu böyle benimsiyoruz ve bugün, burada
verilecek kararla kurulacak Meclis araştırması komisyonumuz
gerekli çalışmalarını yapacak, mevcut durumu tespit edecek,
alınması gereken önlemler, gerek yasal yönden alınması
gereken önlemler gerek uygulama yönünden eksiklikler gerekse teknik ve eğitime
yönelik önlemler konusunda tespitler yapacak. Bu tespitlerde tabii ki biz
Hükûmet olarak gereğini yapacağız, bunları
değerlendireceğiz, hepimizin ortak beklentisi ve amacı olan
kazasız belasız, üretimi gittikçe artan, ülkeye katma değer ve
refah sağlayan bir sektörü, hem ülkenin hem dünyanın parlayan bir
yıldızı hâline getirmek için
çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Ben bu duygularla
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldırım.
Gruplar
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Çetin Soysala aittir.
Buyurunuz
Sayın Soysal. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Tuzla Tersaneler Bölgesinde yaşanan ölümlü iş
kazalarının incelenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis
araştırması üzerinde CHP Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle
Irakın kuzeyinde hayatını kaybeden şehitlerimize Allahtan
rahmet, ailelerine ve tüm ulusumuza başsağlığı ve
sabır diliyorum. Akan gözyaşlarının artık
durmasını temenni ediyorum. Tuzla Tersaneler Bölgesinde
yaşamını kaybeden işçi kardeşlerimize Allahtan
rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Tuzla tersanelerinde yedi ayda 18 kişi
hayatını kaybetti. 19uncu yüzyıl koşullarının
hüküm sürdüğü bir yerden bahsediyoruz bugün; devletin
olmadığı, taşeronlaşmanın alıp
başını yürüdüğü Tuzladan bahsediyoruz; yani vahşi
kapitalizmin ağlarının arasına sıkışan
işçilerden bahsediyoruz; onların hayatlarının sönmesinden,
ilkel koşullardan, en temel insan hakkından, yaşam
hakkından bahsediyoruz; çünkü 21inci yüzyılda bir insanlık
dramına sahne olan Tuzlada, temel hak ve hürriyetler ihlal ediliyor. Az
önce, Sayın Bakanın, başka ülkelerde de bu kazaların
olduğu sözü, 19uncu ve 20nci yüzyılın başlarında
geçerlidir, bugün doğru bir söz değildir.
Sayın
milletvekilleri, Tuzladaki iş cinayetlerinin temel nedenlerini, yasa
dışılık, kayıt dışılık ve kural
dışılık olarak özetleyebiliriz. Yasa
dışılık var çünkü 4857 sayılı İş Kanunu
uygulanmıyor. Yasa dışılık var çünkü Ağır ve
Tehlikeli İş Kolları Yönetmeliği uygulanmıyor. Kayıt
dışılık var çünkü tersanelerde yaşanan iş
cinayetleri ya hiç haber olmuyor ya da çok sonra farklı nedenlerle
açığa çıkıyor. İşte, Sadi Üstünbaş, 5 Mart
2007de ölümü, ancak bir sene sonra ortaya çıktı, o 18 kişi veya
saydığımız 82 kişi arasında da yok. Bu tür
ölümlerin var olduğunu da bilmenizi istiyorum. Yine, Murat Çağın
ve Hakan Özdenin 6 Mayıs 2005teki ölümü de iki sene sonra ortaya
çıkıyor. Kural dışılık var, çünkü ne ücretlerde
ne çalışma koşullarında ne sigorta primlerinde herhangi bir
kural var.
Sevgili
arkadaşlar, Tuzlada yaşananlar karşısında üç maymunu
oynayan iktidar, artık, gerçekleri görmek zorundadır. Burada,
savsaklamacı, üstünkörü bir anlayış içerisinde çözüm olmaz.
21inci yüzyılda, gelişen, değişen dünyada,
çalışma koşullarıyla ülkemizi 19uncu yüzyıl
karanlığına ve ilkelliğine gömmeye hakkınız yok.
Bir kez daha vurguluyorum: Tuzlada, yedi ayda 18 kişi -bildiğimiz 18
kişi- hayatını kaybetti. Üyesi olmaya
çalıştığımız Avrupa Birliğinin herhangi bir
ülkesinde, bir tersanede bir işçi bile ölseydi, çalışma bakanı
boynu bükük gezerdi. Bu kadar ölüm elbette düşünülemezdi bu Avrupa
Birliği ülkelerinde. Eğer 18 kişi yaşamını
yitirseydi Batı ülkelerinde, tabii ki bir siyasi fatura olurdu. Bu ihmali
yapan, önlem almayı beceremeyen, yedi ay boyunca hataları tekrarlayan
bir bakan asla ve asla koltuğunda oturmaz, oturamazdı,
oturtturmazlardı. (CHP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Oturtmayın siz de.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Bunlar için yüreğimiz yanıyor, çünkü insanlar ölüyor,
çünkü insanların yaşam hakkı, insan hakkı ihlal ediliyor.
İlkel koşulların uygulandığı, vahşi
kapitalizmin egemen olduğu bir anlayış içerisinde bunları
görmek yürekleri sızlatıyor, gerçekten azap veriyor. Çünkü Sayın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ölümlerin ihmalden
kaynaklandığını anlayıp, çözüm üretilmesi
gerektiği sonucuna varıncaya kadar 5 işçi daha
hayatını yitirdi.
Değerli
arkadaşlar, Tuzlada taşeronluk almış başını
gidiyor. 4857 sayılı İş Kanununun 2nci maddesiyle
düzenleme yapılmış, ama Sayın Bakan hâlâ istihdam
paketinden bahsediyor. 2nci madde tekrar değerlendirilecektir. diyor.
Neyin değerlendirmesini yapacaksınız, merak ediyorum. Yasa alt
işverenin tanımını gayet açık yapmış. Siz
yasalara uymak istemiyorsunuz, kendi yarattığınız bozuk
düzene yasaları uydurmaya çalışıyorsunuz.
Geçen hafta
-kendisi yok bugün- Meclis Genel Kurulunda rakamlarla açıklama yapan Faruk
Çelik, risk unsurunun Tuzlada yüksek olduğundan bahsetti. Doğru,
Tuzlada risk unsuru yüksektir. Ağır bir iş kolu olan
tersanecilikte risk analizinin yapılması için işçilerin ölmesi
mi gerekiyor? Hangi ülkede iş ve iş yerine ait risk analizleri
ölümlerden sonra yapılıyor? O iş yerlerini ölüm tarlasına
çevireceksiniz, sonra da risk unsurundan bahsedeceksiniz! Oyun oynamayı
bırakın değerli arkadaşlarım. Bakana da sesleniyorum:
Oyun oynamayı bıraksın. Kendinize gelin! (CHP
sıralarından alkışlar)
Elbette ki,
ulusal sanayimiz açısından tersanenin önemi çok büyüktür. Az önce
Ulaştırma Bakanı bunlardan bahsetti alabildiğine. Ne
yazık ki, ölümlerden yeterince bahsetmedi. Ama, elbette ki, biz
tersaneciliğin büyümesinden yanayız. Uluslararası arenada beşinci
sıralar, elbette ikinci, üçüncü sıralar olmalıdır. Elbette
ki 30 bine yakın istihdamı sağlayan tersanelerimizin
gelişmesinden yanayız ve sonuna kadar da buranın
kapatılmasını elbette istemiyoruz. Ancak, buralarda
duyarsız, duygusuz bir anlayış içerisinde olamayız.
Tuzlada bir
yandan ulusal sermaye oluşurken, diğer yandan da insan hakları
ihlal ediliyor. Bizim sorguladığımız, çözümlenmesini
istediğimiz de budur. Orada ilkel koşullarda uzun saatler
çalıştırılan işçilerin, emekçilerin hakları
olmadığını söylemeye çalışıyoruz.
İş güvenliği tedbirleri yok, barınma ve beslenme
olanakları yok. Ağır ve tehlikeli iş kollarında
uygulanan yönetmelik burada uygulanmıyor. Bu yönetmeliğin
uygulanması için de bir çabanız maalesef yok; bir demeciniz, bir
araştırmanız, bir incelemeniz yok. 4857 sayılı
İş Kanunu maalesef uygulanmıyor.
Yine,
Anayasamızın 51inci maddesi, İnsan Hakları
Sözleşmesinin 11inci maddesi uyarınca sendika kurma, üye olma
hakkı, yaratılan fiilî durumlarla ortadan
kaldırılıyor. Maalesef, Tuzladaki sendikalı işçi
sayısı, oradaki belki de bütün tersaneleri de kapsayan bir
şekilde yüzde 10u örgütlenebilmiş durumda. Yine, işçilere
eğitim verilmiyor. Ama Tuzlada bütün bu saydıklarımız lüks
kaçıyor, çünkü maliyeti düşürüp yüksek kâr etme hırsı yaşam
hakkının bile önüne geçmiş Tuzlada.
Dünyada bir ülke
gösterin ki, yedi ayda 18 kişi yaşamını kaybetsin ve o ülke
ayağa kalkmasın. Dünyada bir ülke gösteriniz ki, yedi ayda 18
işçi yaşamını kaybetsin, o ülkede önlemler
alınmasın, en önemlisi, sorumlular cezalandırılmasın.
Dünyada bir ülke gösteriniz ki, yedi ayda 18 işçi yaşamını
kaybetsin ve o işçilerden sorumlu bakan hâlâ görevinde dursun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Bunlar ana muhalefet partisinin görevleridir.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Biz görevlerimizi yapıyoruz. Hatırlattığın
için teşekkür ederim, görevimizi gayet iyi yapıyoruz. Biz oralarda
zamanımızı çok harcadık. Sayın Bakan Tuzlada
teftişte bulunuyor Eksikler ispat edildi. diyor. Peki ne
değişti o teftişten bu yana? Hemen söyleyelim, hiçbir şey.
Sayın Faruk Çelik: Sorun işverende ise acıyan namerttir.
diyor. Sorun hükûmette ise bu konuda eleştiri almayan namerttir. diyor.
Yedi ayda 18 yaşam solmuş, hâlâ kimin sorumlu olduğunu bilmiyor
musunuz?
Diyorum ki
Sayın Bakan, siz kime meydan okuyorsunuz? Bu sorunların
yanıtını veren herkes kimin mert kimin namert olduğunu
bilir. Bu ilkel koşullarda çalışma ortamında Ağır
ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğini uygulamayanlar namerttir, namerttir,
namerttir! (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü buraların
ölüm tarlasına dönüşmesine kim göz yummuşsa o namerttir! Sorunu
görmezlikten gelerek, göstermelik teftişler yaparak çözülmüyor bu
işler.
Değerli
arkadaşlar, maalesef Tuzlada devletin olmadığı
anlaşıldı. 7 Eylülde Sayın Faruk Çelikin Önlemlerini
beğendim. açıklamasının ardından 5 işçi daha
yaşamını yitirdi. Gencecik insanlar yaşamlarının
baharında ölümün soğuk yüzüyle karşı karşıya
kalıyorlar. Tersanelerde on dokuz yaşından küçük insanların
işbaşı yapması yasak ama Tuzlada on yedi yaşında
4 işçi, on sekiz yaşında 1 işçi hayatını
kaybetmiştir.
Tuzlada 19uncu
yüzyıldan kalma bir zihniyetin uygulandığı maalesef
ortadadır. Tabii Tuzlada yaşanan ölümlü iş kazaları
işin bir boyutu, diğer tersanelerde neler var bilmiyoruz, demir-çelik
sektöründe neler var bilmiyoruz. Buralarda da ölümlerin olduğu muhakkak
ama yine Tuzlada, bilindiği gibi, tersanelerde kanserojen madde içeren
kimyasal maddeler mevcut. İşçiler hiçbir koruma tedbiri
alınmaksızın, çıplak elle bu maddelerle temas içinde
olabiliyorlar. Ağır akciğer hastalıklarının,
Tuzlada ölümden kurtulan işçileri beklemekte olduğunu maalesef
görüyoruz. Olumsuz çalışma koşulları işçileri
ağır sağlık sorunlarıyla karşı
karşıya bırakacaktır. İşçinin tek güvencesi olan
sigortası da düzenli yatırılmayınca çaresizliğin boyutu
ikiye katlanmaktadır. İnsanlık dışı tüm
uygulamaları, yaşananları mukadderat sözcüğüyle
açıklamak herhâlde bir aymazlık olsa gerek.
Tuzla
tersanelerinde artık ölüme dur demenin zamanı çoktan gelmiştir
ve biz, bununla ilgili 789 imzayı 29 Ocakta İnsan Hakları
Komisyonuna taşıdık. Yine 1 Şubatta Meclis
araştırma önergemizi verdik. 12 Eylülden beri Tuzlanın
feryadını Meclise taşımaya çalışıyoruz.
21inci yüzyılda elektrik çarpması gibi basit bir nedenle
yaşamdan kopmanın ilkel koşullardan kaynaklandığını
artık kabul etmemiz gerekiyor. 18 işçiden 7si elektrik
çarpması, 6sı düşme, patlamadan 1 kişi, işçi
zehirlenmeden 1 kişi, kalp durmasından 1 kişi ölmüş, 1
kişinin üzerine de 18 ton blok düşmüş. Maalesef bu
arkadaşlarımız yaşamlarını kaybettiler. Tabii bu
rakamların dışında diğer ölümlerin de, bilgi sahibi
olmadığımız ölümlerin de olduğunu bilmekteyiz.
Örneğin, 5/3/2007de Sadi Üstünbaş adlı işçi tersane
deposunda ölü olarak bulunuyor. Tuzlada ölümler için telaffuz edilen
rakamlarda bu işçi kardeşimizin adı yok, adı olmayan nice
işçi kardeşlerimiz gibi.
Tuzla tersanesi
de küçük bir işletme gibi algılanamaz. Oralarda tonlarca
ağırlıkta, milyonlarca dolar eden dev gemiler üretilmektedir,
dünya standartlarında üretim yapılmaktadır,
yapılmalıdır da, devam da etmeli, katkı da
sunmalıyız ama üretimi yapan işçiyi aynı özenle korumak,
herhâlde en temel görevimiz olmalıdır diye düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, maalesef, Tuzlada insan hayatına verilen
değer, ölümlerden sonra ailelere sus payı olarak verilen kan
parası kadardır.
Değerli
milletvekilleri, Başbakan açıklama yapıyor elit diyor. Burada
görülüyor ki aslında, işin doğrusu, geldiğiniz
sofraları unutmuşsunuz. Kimin elit olduğu da ortada. Bu
geldiğiniz sofraları unutmuşsunuz ki örneğin Tekel
işçileri bir eylem yapıyor ve o eylemde, maalesef, -10 derecede, o
eylemi püskürtmek için kullandığınız malzemeler o insanlara
zarar veriyor.
16 bin
insanı ilgilendiren Tekel fabrikalarını satışa
çıkarıyorsunuz hiçbir kamu yararı olmamasına rağmen.
Bu da gösteriyor ki geldiğiniz sofraları unutmuşsunuz ve
sizlerin hangi noktada elit olduğu da anlaşılıyor. Zaman
zaman da söylüyorsunuz ya: Çivi çakılmadı, çivi çaktık.
Aslında doğru, siz çivi çakıyorsunuz ama insan etine
çakıyorsunuz, insanın canını yakıyorsunuz. Bu da gerek
Tekelle gündemdedir gerek Güneydoğuda
Güneydoğuda
Sadece Tuzla
demedim, bunun yanı sıra demir - çelik sektörü ve gene, buradan
uyarıyorum: İlkel şartlarda çalışma
ortamının içerisinde yer alan Güneydoğudaki tarım
işçileri yakında hasat mevsimi başlayacak- ilkel şartlarda
çalışıyorlar. Hiçbir sosyal güvenliği olmayan bu insanlar
-hiçbir sosyal güvenliği yok- ortalama 15 lira yevmiye ile
çalışıyorlar. Her yıl onlarcası ilkel şartlarda
ulaşımı sağlandığı için ölüyor.
Bugünden
uyarıyorum -yarınlarda karşılaşacağız,
geçtiğimiz seneler gördük, önceki seneler gördük- Güneydoğuda o
ilkel şartlarda çalışma ortamını ortadan kaldırmak
bizlerin görevi değil mi? Sizlerin görevi değil mi?
İktidarın görevi değil mi? Tuzlayı önceden uyardık,
bugün geldiniz dediğimiz noktaya. Şimdi Güneydoğudaki
tarım işçileri için de uyarıyoruz. Oradaki insanların da
insanca yaşama hakkı olması gerektiğini söylüyoruz ve
diyoruz ki: Orada da devlet yok. Sosyal güvenliğin olmadığı
hiçbir yerde devlet olamaz. Bunu da bilgilerinize sunmak istiyorum. Önlemlerini
-Sayın Bakanı uyarıyorum- bugünden alması gerektiğini
düşünüyorum. Çünkü karşımızda, önümüzdeki günlerde nice
iş kazaları da nice trafik kazaları da orada olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, maalesef bu, özelleştirme adı altında
Tekel satılıyor. Soruyorum: Tekel gayrimenkulleriyle mi
satılıyor? 16 bin işçi 4/C kapsamında
yaşamlarını nasıl idame ettirecekler? Birilerinin iki
dudağı arasına bırakmak bir vicdan muhasebesi yapmayı
gerektirmiyor mu? Aileleriyle beraber, diğer tütün emekçileriyle beraber,
üreticileriyle beraber 100 binleri bulan bu sektörde nasıl bir kamu yararı
görüyorsunuz anlamakta zorluk çekiyorum ama gidin Kartaldaki Tekel
fabrikasına, oradaki arazinin rantını görün ve ondan sonra görün
ki o 16 bin işçiye yapmış olduğunuz zulmün
vicdanlarınızda hesabını yapın diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, maalesef, insan hayatı Türkiyede
çalışanlar açısından son derece ucuz. Dediğim gibi
Tuzlada altını çizmek istediğim birkaç olay var. Tuzlada
yaşanan ölümlü iş kazalarının nedenlerini
araştırarak çözümün tespit edilmesi için kesinlikle Meclis
araştırması zorunludur ve Parlamento da Tuzlada yaşanan
gerçekleri sesiz ve uzaktan izlemekle yetinemez.
Öncelikle
Tuzlada kayıt, kural ve yasa dışılığın
mutlaka ve mutlaka ortadan kaldırılması gerekir. Bunun için
öncelikle taşeronlaşmanın engellenmesi gerekir ve yine,
ağır ve tehlikeli iş kollarında uygulanan yönetmeliğin
uygulanması gerekmektedir çünkü ölüm nedenleri
değerlendirildiğinde günlük yedi buçuk saat, haftalık otuz yedi
buçuk saat çalışılması gerekirken, günde on üç saati bulan
çalışma süreleri ölümlerin en büyük nedenleridir.
4857
sayılı İş Kanunu hükümlerinin eksiksiz olarak
uygulanması gerekir. İş ve işçi güvenliği için gereken
donanımların sağlanması tek koşuldur. Barınma ve
beslenme olanaklarının titizlikle sağlanması gerekmektedir.
Tam teçhizatlı bir kamu hastanesinin Tuzlada hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Yine, iş yeri hekimliğinin, yapmış
olduğumuz tespitlerde Tuzlada uygulanmadığı
görülmüştür.
Anayasa ve
uluslararası sözleşmelerle tanınan örgütlenme hakkının
burada kullanılması gerekmektedir. İşçi-işveren ve
uzmanlardan oluşacak bir heyetin, burada, en kısa zamanda el
atması, görev yapması gerekmektedir. İş Yasasında
belirtilen sosyal hakların sağlanıp
sağlanmadığı, habersiz ve ayrıntılı olarak
yapılacak teftişlerle mutlaka kontrol edilmelidir. Orada
yaptığımız çalışmalarda birtakım tersaneler
ve çoğunluğu, oradaki olumsuzlukların tamamına
katıldıklarını ifade etmişlerdi hatta duyarlı
birkaç tersaneci, yönetim kurulu üyesi tersanenin kapılarını
açarak Evet, burada eksiklerimiz var. Bu eksiklerimizi tespit etmekte hiçbir
sakınca yoktur, bundan sonraki süreçte de bu eksikleri denetim
mekanizmasıyla mutlaka, beraber geçirmeliyiz. diye de düşüncelerini
aktardılar. Onun için orada bir realite var, orada bir gerçek var.
Değerli
arkadaşlarım, yine orada, iş sağlığı ve
iş güvenliğine ilişkin mevzuattaki maddelerin de eksiksiz
uygulanması gerekmektedir. İşverenin bu maddeleri
uygulamaması hâlinde sonuç sağlamaya yönelik mutlaka
yaptırımlar uygulanmalıdır. Başka ölümlerin
yaşanmasının engellenmesi için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) -
sorumlu olanların mutlaka yargılanması gerekiyor.
Sosyal hak ve
güvencelerin kullanılmasında sınırların
olmadığı, işçilerin sömürülmediği, yaşam
hakkının olduğu bir ülke özlemiyle sözlerimi bağlamak
istiyorum. Ama şiiri çok sevenler, zaman zaman kahramanlık
şiirlerini okuyanlara atfedilir:
Milletin
sırtından doyan doyana,
Bunu gören yürek
nasıl dayana,
Yiğit muhtaç
olmuş kuru soğana,
Bilmem söylesem
mi, söylemesem mi?
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Soysal.
Gruplar
adına ikinci söz hakkı, Demokratik Toplum Partisi adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdala ait.
Buyurunuz
Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; aslında kaç yıldır
yaşanan bir trajedi. Özellikle de son dört yıldır peş
peşe, bu Tuzla tersanelerindeki trajedi yaşanıyor. Ama son dört
yıldır neden bu ölümler arttı, kazalar arttı ve neden
Türkiye Büyük Millet Meclisine bu denli gecikerek geldi?
Şimdi, bazen
kimi olaylar oluyor. Örneğin, mevsiminde tarım işçilerinin
kazaları oluyor; yolculuktan, iş güvenliğinin olmamasından,
iş sağlığının olmamasından çok sayıda
tarım işçisinin ölümü Türkiye'nin gündemine oturuyor ve bizler de
gidip yerinde inceleme yapıyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşıyoruz ama sonra unutuluyor. Bakıyoruz, kimi zaman
Türkiye'nin karalarına gemiler oturuyor ya da insan cesetleri vuruyor
kıyılara; mültecilik konusu, bu alandaki insanlık dramı
tartışılıyor ve insanlık üzerindeki oynanan ticaret ve
rant gündeme geliyor ve bunu yine konuşuyoruz, yine unutuyoruz. Umuyor ve
diliyorum ki bu Tuzlada yaşanan trajedi de gelir geçer olmaz.
Bakın,
aslında, şöyle üç beş başlık okuyayım size
gazetelerden: Bakana öfkelenmek yeter mi?, LİMTER-İŞten Suç
Duyurusu, CHPnin Tuzla raporu: Taşeron varsa iş güvenliği
yok Maliye ile Savunma niye karşı karşıya?, Ölüm
tersanelerinin patronları TBMMde Uyardığın patronlar
Mecliste diye yine bir gazete manşeti, Bakan yeni mi duydu?, Ölüm
tersanesi, Tuzla tersanesinden kan akıyor: Bir günde 5 ölüm,
İhmale hiç gelmez! ya da Tersanelerde ölüm var! Daha önce karakollarda
aynaların, işkencelerin olduğunu da anımsatan bir
başlık.
Şimdi, size
birkaç fotoğraf vereyim izninizle: Örneğin, bir işçi anlatıyor:
Bir arkadaşımız gemiden denize düştü. Dalgıçlar
düşen arkadaşımızı ararken altı ay önce aynı
gemiden düşüp ölen bir başka işçinin cesedini
çıkarıyorlar. Bu işçinin altı ay önce düştüğünden
kimsenin haberi olmuyor çünkü yüzde 90ımızın kaydı yok. 15
ile 20 bin işçinin 2 bini kadrolu, geri kalanlar taşerona
bağlı ve günlük olarak çalışıyorlar.
Tersanelerden
ölüm haberlerinin gelmesi sürüyor ancak tersane patronları işçinin
ölümüne hiç saygı göstermiyor. 4 Şubatta,
çalıştığı iskeleden denize düşerek
yaşamını yitiren Metin Turan adlı işçinin cesedi,
ertesi gün boynuna ip takılarak denizden vinçle
çıkarılıyor. Cesedi savcı gelinceye kadar indirmeyen ve
tersane köpeklerinin cesede saldırmasına göz yuman tersane patronu
ise işçinin yüzmek için denize girdiğini ve boğulduğunu
söyleyecek kadar da pişkinlik gösteriyor.
13 Şubatta,
Dersan Tersanesinde Güven Makine isimli taşerona bağlı olarak
çalışırken yaklaşık
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; diğer yandan, Toyun ölümüne
tepki gösteren işçilerden, Güven Makineden -taşeron olarak
çalışan- 25 işçinin işine 15 Şubatta son veriliyor.
İşine
son verilenler arasında, Gisan Tersanesi Güven Makine taşeronunda
çalışan LİMTER-İŞ Genel Sekreteri Kanber
Saygılı, Gisan Tersanesi Öz Denizcilik taşeronda
çalışan LİMTER-İŞ Genel Başkan Vekili Hakkı
Demiral da bulunuyor.
2008
yılında, bir ayda 4 işçi, son sekiz ayda da 16 işçi iş
kazasında yaşamını yitiriyor. Cevat Toyun
yaşamını yitirdiği Dearsan Tersanesi, pek çok ölümlü kazanın
yaşandığı tersanelerin başında geliyor.
2006
yılında Dearsan Tersanesinde meydana gelen patlamada 2 işçi
yanarak ölmüş, 6 işçi ise ağır
yaralanmıştır. 41 tersanenin bulunduğu Tuzla Dearsan
sahibi
Burada,
aslında polemik yapmak falan derdinde değiliz, o nedenle kişi
adı vermiyorum. Burada, MHP ve AKP milletvekillerinin de tersane sahibi
olduğu herkesçe biliniyor ve en çok kazalardan, örneğin, örnek
verdiğimde, yine adı geçen, ne yazık ki değerli
milletvekillerinin birinin tersanesinde yaşanıyor.
Ayrıca bu,
tabii
İnsanlar, bazı yerlerde, gerçekten çok iş bitirici ve
becerikli oluyor. Aynı işle bağlantılı Torgem
Tersanesinin de Savunma Bakanlığıyla yaptığı
anlaşmalar doğrultusunda orduya askerî botlar inşa etmesi de
aynı zamanda dikkat çekici. Ne yazık ki, yine, işte, önceki gün
birtakım botlardan 10 milyon dolarların
kazanıldığı da sanki bir beceri, 25 derecede ayakların
donmaması doğrultusunda.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, aslında burada ne yapılması
gerektiği açık. Birincisi, işçi sağlığı ve
güvenliği açısından gerekli önlemlerin
alınmadığı bir olgu. İkincisi, çalışma
alanlarının darlığı. Üçüncüsü,
taşeronlaştırma. Dördüncüsü, mafya kurallarına uyarak işçi
çalıştırma.
Şimdi,
örneğin, Sayın Bakan, sektörel alanda hazırlık
olmadığından bu tür birtakım sonuçlar olduğunu
söylüyor. Neden o zaman sektörel hazırlığın
olmadığı bir alanda biz böyle bir sektörü zorluyoruz da
insanların yaşamının son bulmasına neden oluyoruz?
Bakın,
sayın milletvekilleri, bir dikkatinizi çekeyim: Neden son dört yılda
böyle bir trajedi yaşanıyor ve bu sektörel bir patlama oluyor? Çünkü
2001 yılında Dünya Denizcilik Örgütü, on beş yaşındaki
gemilerin artık alandan çekilmesi konusunda bir karar alıyor ve on
beş yılını dolduran bu tankerler, gemiler
Bunların
onarımının hem ekonomik olarak yükü çok fazla hem de kanserojen
sonuçlar doğuruyor. Onların onarımını Türkiyeye
gönderiyorlar ya da çok ucuz iş gücünden yararlanmak için Türkiyeye
sipariş veriyorlar. Şimdi, bunlardan, biliyorsunuz, sadece iki tanesi
kamu tersanesi, dört tanesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve diğerleri
de özel sektörün.
Şimdi,
aslında, biz, bu sorunun çözümüne, bir defa, hareket noktasına
şuradan başlamalıyız: Emek mi, kâr mı? İnsan
mı, sömürü mü? İnsan hakları mı yoksa keyfîlik mi? Adalet
mi yoksa gerçekten haksızlık mı? Eğer bunların
karşılığına biz burada doğru yanıt
verebilirsek, ona göre, düzenlemelerde insanı esas alan, emeği esas
alan ve adaleti esas alan düzenlemeler yapılacaktır ve burada da
bugün bu trajediler yaşanmamış olacaktır.
Şimdi,
örneğin, birçok komisyon oluştu. Bizim de İnsan Hakları
İnceleme Komisyonunda bir alt komisyon oluşturuldu ve komisyon bugün
bir araya gelecek, ilgili kişi, kurum ve kuruluşlarla görüşecek
ve gidip yerinde inceleme yapacak. Zaten, bu hafta, çok sayıda Türkiye
Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerinden oluşan heyetler gittiler.
Ama örneğin, bakın şimdi, Avrupa Sosyal Şartı
Birkaç
gündür, uluslararası hukukun neresine bunu dayandırmalıyız
diye araştırıyorum. Gerçekten, Sayın Soysalın da
dediği gibi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden
başlayarak, ama iş sağlığı ve iş
güvenliğini esas alan, güvenceye alan Avrupa Sosyal
Şartının 3üncü maddesi bunu karşılıyor. Fakat
bakıyoruz, Avrupa Sosyal Şartının 3üncü maddesinin ya da
Avrupa Sosyal Şartının Türkiye Büyük Millet Meclisince
imzalanmamış olduğunu görüyoruz. Yani şimdi, hem cesedi
gömeceğiz hem bir ayağını dışarıda
bırakacağız hem de sonra yakınacağız. O zaman,
bakın, Avrupa Sosyal Şartının 3üncü maddesini esas alan,
işçi sağlığı ve iş güvenliğini de güvence
alan bir ulusal üstü belgeyi derhâl
Meclis araştırma komisyonu
oluşturulacak umuyoruz ki. Dört parti, ilk kez bu yüce çatı
altında, gerçekten yaşam hakkının korunması, işçi
sağlığı ve iş güvenliğinin korunması
konusunda ortak bir irade gösterdiler ve ortak bir Meclis araştırma
komisyonu oluşturulmasını istediler. Ben bunu umuyor ve
diliyorum ki başka alanlardaki, her alandaki yaşam
hakkının, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında da bu irade
ortaklaştırılır ve iyi sonuçlar alınır.
Şimdi,
kuşkusuz, burada demokratik, sosyal, hukuk devleti olma
anlayışının, tabii, yine bu hak ve özgürlüklerin
korunması açısından dikkate alınması gerekir.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tersanelerde meydana gelen kazaları
önlenebilir iş kazaları olarak niteleyen ve işverenin daha fazla
kâr amacıyla iş güvenliği ve işçi
sağlığını savsakladığını belirten
DİSK, LİMTER-İŞ Sendikasının
oluşturduğu komisyon tersaneler hakkında yaptığı
çalışmaları rapor hâline getirmiş ki DİSK Genel
Başkanı Sayın Süleyman Çelebinin bütün siyasi kurumlara,
kuruluşlara gönderdikleri ve bu trajedilere dikkat çekmek isteyen bir
nöbet tutma eylemi başlatıyorlar ve biz Demokratik Toplum Partisi
olarak, elbette ki, bunu destekliyoruz ve gerçekten DİSKin ve
LİMTER-İŞin ve bu alandaki örgütlü çevrelerin ne söylediği
bize yol gösterecektir.
Şimdi,
Türkiyede gemi inşaatı ve tamiriyle ilgili toplam 62 tersane
bulunuyor ve gerçekten bugüne değin üretim ve tamirin
Tuzlada bulunan
tersane sayısı 58 ve bu tersanelerde ülke genelindeki üretim ve
onarımın da yüzde 95i gerçekleştiriliyor. O, 2 kamu tersanesi
olan, o da küçük, İstanbul seferleri yapan vapurların
onarımıyla ilgili falan çalışıyor yoksa
diğerleri, hepsi dışarıya, dış satıma yönelik
onarım ve üretimler.
Şimdi, resmî
veriler birbirini tutmuyor. Biz hangisine inanacağız? Örneğin,
Ulaştırma Bakanlığının verilerine göre, tersane
işçilerinin toplam sayısı 28 bin civarında; Sanayi
Bakanlığı ise bu sayının 4.900 dolayında
olduğunu söylüyor; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ise toplam 16 bin işçinin tersanelerde
çalıştığı bilgisini veriyor. Tersane
işverenlerini temsil eden GİSBİR (Gemi İşverenleri
Birliği) ise tersanelerde, 2006 itibarıyla, 24 bin civarında
işçinin kayıtlı ve kayıtsız olarak
çalıştığını söylüyor. İstihdam konusundaki
bu çelişkili verilerin bir nedeni sigortasız olarak çalışan
işçiler kuşkusuz. İş Yasasının da
söylediğinin aksine, ana görevleri taşeron firmalara veren
işverenler böylece hem sendikal haklardan sıyrılıyor hem de
maliyetleri azaltıyorlar
Değerli
arkadaşlar, yine GİSBİRin verilerine göre, son on sekiz ayda
tersanelerde 18.500 civarında kaza meydana geliyor ve GİSBİRe
bağlı bir poliklinik Tuzla tersanesinde hizmet veriyor ama bu
hizmetin de ne kadar amacına ulaşıp ulaşmadığı
tartışma konusu oluyor.
2006
yılının Kasım ve Aralık aylarında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş
Teftiş Kurulu Başkanlığınca Tuzla Özel Tersaneler
Bölgesinde bulunan 16.173 işçinin çalıştığı 51
iş yerinde yapılan denetimler sonucunda ortaya çıkan rapordaki
veriler şunlar: 2006 yılında tersanelerde gerçekleşen 276
iş kazasında, 12 işçi yaşamını yitirirken 258
işçi yaralanıyor, 6 işçi de sakat kalıyor. Şimdi
yürütülen denetimlerde toplam 99 başlık altında, 1.061 eksiklik
saptanıyor ve bu işverenlerin de -iş yerlerinde- 36sına
bir eksiklik gidermeleri için süre tanınıyor ve eksikleri bulunmayan
8 iş yerine işletme belgesi verilirken 3 iş yerine de para
cezası uygulanmasına karar veriliyor ki Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının geçtiğimiz hafta
yaptığı açıklamada bütün koşulları yerine
getirilmiş 2 tane tersanenin olduğu ve diğerlerinin baştan
aşağı yasalara uygun olmadığı belirleniyor.
Şimdi, tabii
bu iş kazalarıyla gelen ölümlerin yanı sıra, on yıl,
yirmi yıl, otuz yıl sonrası gelen ölümler de var. Örneğin
kanserojen nedeniyle çünkü biliyorsunuz bu çelik parçalarıyla
çalışılması ve gerekli iş güvenliği ve iş
sağlığı olmaması nedeniyle de çok sayıda
kanserojen vakasına rastlanıyor ve bundan ötürü de birçok insan
yaşamını yitiriyor.
Armatörlerin yurt
dışında pazarlamak üzere sipariş verdiği ya da
doğrudan Avrupadan sipariş verilen ve çoğunluğunu küçük
petrol ürünü tankerlerinin oluşturduğu özel sipariş gemiler
üretimi, bir teslim tarihi sözü verilerek yapılıyor. Şimdi,
arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Örneğin bu, bir yazara
ısmarlama sipariş bir roman verme gibi ya da o yazara şu
sürede ya da Şu romanı şu sürede bitireceksin. der gibi bir
siparişle bir ürün çıkar mı? İşte burada
çıkarılmak istenilen de bunun sonuçlarıdır. O zaman
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sipariş anayasalar veriyorlar!
AKIN BİRDAL
(Devamla) - Eğer o Anayasa veriyorsa, Anayasa değişmez
değildir. Anayasal ve yasal sistem işte burası, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yükümlülüğündedir, onu yapalım o zaman,
değişmez değil. O nedenle, hiçbir şeye
sığınmayalım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Türkiye'nin mevcut küresel iş bölümü içinde
razı olduğu ise işçinin sağlığını
tehlikeye atan küçültülmüş, parçalara ayrılmış,
yapsatçı bir üretim sistemidir. İşte, bence sorun buradan
kaynaklanmaktadır. Başka ülkelerde örnekleri var mı diye
baktık, araştırdık, Güney Kore, Japonya ve Çinde
E,
şimdi, bunların, örneğin üretim kapasitesiyle -ki bir yılda
dokuz on gemi çıkarıyorlar- bir de bizimkine bakın. Ama
kazaları karşılaştırıyorsunuz, bizdeki, şu
dört yıldaki kaza, Çin, Japonya ve Güney Korede yaşanmıyor. O
zaman, yani şimdi, insanına, emekçisine değer vermeyen bir
toplum nasıl demokrasiden, nasıl çalışma
barışından, çalışma yaşamının
demokratikliğinden söz edebilir? Bu nedenle bence baştan
aşağı bu düzenlemeyi yapmak gerekiyor.
Bir de üretim
planlaması çok önemli. Bakıyorsunuz, işte şimdi zaman
zaman, tarımsal üretim planlarında bir tarımsal stok var.
Gerçekten milyonlarca ton bir şey üretilmiş, depolarda kalıyor.
Haydi, reklam yapıyoruz, en iyi üretim bizde, fındık
Şimdi
de nara başladık. Şimdi, bütün üretim alanlarında, güneyde,
Egede nar dikimine başladık. Bakalım, şimdi, birkaç
yıl sonra ne olacak ve dört beş yıl sonra? Örneğin, bu
tekstil ve televizyon ya da iletişim, telekomünikasyondaki gibi değil
arkadaşlar. Bakın, dört beş yıl sonra bugüne uygun gemi
yapımları ve onarımları tamamlanacak ve bu alandaki
sektörde çalışanlar büyük hayal kırıklığına
uğrayacak. O nedenle, bu sektörün ne yapıp yapmaması
gerektiğini de doğrudan bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinin
düzenlemesi gerekiyor.
Sayın milletvekilleri,
bir kez daha, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçekten bu alanda yaşanan
trajedinin son bulması için Meclis araştırma komisyonunun
oluşturulmasını biz de destekliyoruz. Ama bunun
oluşturulması ve böyle bir yasal sistemin, düzenlemenin yapılmasına
değin de derhâl işçilerin iş sağlığını
ve güvenliğini güvence altına alacak ağır ve tehlikeli
iş kapsamında bulunan gemi inşaat sektörünün bu kapsamda
belirtilen yönetmeliğe yedi saatlik iş gününün, otuz beş saatlik
çalışma haftasının
Yasa dışı olarak
işleyen taşeronluk sisteminin kaldırılması bu
trajedinin son bulmasına yardımcı olacaktır. Umuyor ve
diliyorum ki, kısa sürede Meclis araştırma komisyonu bu
düzenlemeyi yapar ve bu alanda emekçilerin, işçilerin yaşam
hakkı, çalışma hakkı ve insan hakları korunmuş
olur.
Bu umutla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.
Şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kars Milletvekili
Gürcan Dağdaşa aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Dağdaş.
Süreniz yirmi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tersane sektöründe büyüme ve
başarı, ülke ekonomisinin gerekleri ile çalışanların
hakları dikkate alınarak tersanelerde yaşanan işçi
ölümlerinin ve iş kazalarının nedenlerini, işçilerin
çalışma koşullarının yasalara uygun olup
olmadığı, yasal haklarının verilip verilmediği,
iş güvenliği tedbirlerinin eksiksiz alınıp
alınmadığı, taşeron firmalara iş devirlerinin
iş gereklerine uygun olup olmadığı hususlarının
araştırılması, alınacak önlemlerin ve çözüm
önerilerinin, mevzuatta yapılacak değişikliklerin tespiti
amacıyla, Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince araştırılması için Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine,
grup adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir köşe
yazarımızın Köle düzeni bu! başlıklı
yazısından aldığım bir paragrafla sözlerime
başlayacağım.
Tuzla
tersanelerini yazınca aslında sadece Tuzla ve tersaneyi
yazmıyorsunuz; tabii, yazıyorsanız; yurdun dört
yanını, en modern işletmeden en sakil atölyeye, plazalardan
tarım işçisi çocuklara kadar yurdumun köle düzenini yazıyorsunuz.
Bir gün Tuzla'da
elektrik olup sigortasız işçiyi çarpıyor, bir gün demir olup
kasksız başını eziyor.
Bir gün minicik
tarım işçilerini dereye döküp öldürüyor; bir gün atölyeye
kilitlediği sigortasız kadın işçileri cayır cayır
yakıyor
Bir gün Bursa'da,
Urfa'da, bir gün Tuzla'da, bir gün Davutpaşa'da patlıyor.
Contası
çıkmış raylar, çivisi çıkmış çalışma
düzeni ile iş ahlakı, piyasa, devlet, hükümet, belediye sistemi
Tüm
çalışanları Çinli, tümünü zenci yapmaya adanmış bir
liberallik, muhafazakârlık
Değerli
milletvekilleri, köşe yazarımızın resmetmeye
çalıştığı bu içler acısı hâli,
görüştüğümüz konuyu dramatize etmek için dikkatinize getirmedim,
gerçeği yansıttığı için dikkatinize sundum.
Değerli
milletvekilleri, gemi sanayisi ve Tuzla mevzusuna geçmeden evvel,
yazarımızın resmetmeye çalıştığı
Türkiye gerçeğine kısa bir bakış getirmek istiyorum.
Türkiye,
Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Kafkasyadan oluşan
coğrafyanın en büyük ekonomisi ve aynı zamanda en yüksek
nüfusuna sahip ülkesidir.
Dünya
Bankası verileri kullanılarak yapılan araştırmaya göre
kuzey komşumuz Rusya Federasyonunu bir yana bırakırsak Türkiye,
yarattığı gelir ve nüfusu ile otuz yedi ülkenin bulunduğu
Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Kafkasya bölgesinde bir numaradır.
Türkiye,
ürettiği ulusal geliriyle bölge ülkeleri olan Polonyadan 35, Suudi
Arabistandan 60, Yunanistandan 64, İrandan 87, İsrailden 89 ve
Mısırdan 96 milyar dolar daha geniş bir pazara sahiptir.
Örneğin, Çek Cumhuriyeti, İstanbul ve İzmirin toplam gelirinden
ibaret bir ekonomik ölçeğe sahip; Macaristan, İstanbul ve Bursa
toplamı kadar bir pazar büyüklüğünde; Romanyanın ulusal geliri
Ankara, İzmir ve İçel illerimizin gelirlerine denk düşerken
Ukrayna, İstanbulun tek başına ürettiği kadar hasıla
üretiyor. Orta Doğuda Suriyenin üretimi Adana, Antalya ve Bursanın
üretimine; Ürdünün üretimi Kocaelinin üretimine; Lübnanın üretimi de
İzmir ve Kütahyanın üretimine denk güçte. Kafkasyada Ermenistan
ancak Kahramanmaraş kadar gelir üretirken, Türkmenistanın üretimi
ise Denizlinin üretimi kadardır.
Türkiye, söz
konusu ülkelerin en büyük ölçekli ekonomisi olmakla beraber, dünyanın en
kötü gelir dağılımına sahip beş ülkesinden biridir.
Bölüşüm göstergeleri, toplam gelirden aslan payını alan
İstanbulun süper zengin gruplarıyla diğer coğrafi bölgeler
ve büyük illeri arasında da derin uçurumlar olduğunu ortaya
koymaktadır. Ortaya çıkan hasılanın
paylaşımında, İstanbulun yüzde 1lik
azınlığının ayda hanesine giren, Anadolunun birçok
bölgesine ve büyük kentlerine giren tüm geliri geçmektedir. İstanbulda en
zengin ile en fakir arasındaki fark 1.437dir.
Değerli
milletvekilleri, iş gücünün yüzde 77si, istihdamın ise yüzde 79u
gibi büyük bir kısmının ortaokul ve ilkokuldan mezun olan veya
herhangi bir okuldan mezun olmayan ile okuma yazma bilmeyen kişilerden
oluştuğu bir Türkiye gerçeğiyle karşı
karşıyayız. İlköğretimin birinci
basamağından sonra öğrenimlerine devam etmeyen çocuk
sayısı artmaktadır. Bu çocukların büyük bir
kısmı, genellikle ailelerin, ekonomik yetersizliğinden veya
iş gücü ihtiyacından erken yaşlarda çalışma
yaşamına aktif olarak girmekte, herhangi bir meslek eğitimi
görmediklerinden düz işçi olarak düşük ücretle ve sosyal güvencesiz
olarak çalıştırılmaktadır. On iki-on dört yaş
grubunda çalışan erkek çocuklarının oranı yüzde 31e,
kız çocuklarının oranı yüzde 33e yaklaşırken, bu
oranlar on beş-on dokuz yaş grubu erkek çocuklarda yüzde 56ya ve
kız çocuklarda ise yüzde 45e ulaşmaktadır.
Türkiyede her
yıl bin vatandaşımız tersanelerde, kömür ocaklarında,
inşaatlarda, tezgâh başlarında hayatını kaybetmekte,
2.500 vatandaşımız ömür boyu sakat kalmaktadır. Nüfusun
yüzde 20sine yakını işsiz ve ekmeğe muhtaç ülkemizde,
sosyal sigortaların uygulanmaya başlandığı 1946dan bu
yana altmış yıl içinde 54.800 işçi iş kazalarında
hayatını kaybetmiş, 145 bin işçi bir daha
çalışmayacak derecede sakat kalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bir kısmını ifade etmeye
çalıştığım bu çarpık Türkiye tablosunun sonucu
gazetelerin üçüncü sayfalarına, televizyonların birinci haberlerine
yansıyan fakir, sahipsiz ve güvencesi olmayan insanların trajik
hikâyelerinin sonlandığı yerlerden biri olan Tuzla tersanelerini
konuşmak üzere buradayız.
Değerli
milletvekilleri, ifade etmeye çalıştığım Türkiye
gerçeğinin bir parçası olan Tuzla tersanelerine dair
bakışımızı, önerilerimizi ve eleştirimizi
izninizle ifade etmek istiyorum.
Gemi inşa
sanayisi, yapısı itibarıyla, temelde bir montaj endüstrisidir.
Diğer bir deyişle, çelik sanayisi, makine imalat sanayisi,
elektrik-elektronik sanayisi, boya sanayisi ve lastik-plastik sanayisi gibi pek
çok sanayi kolunun mamullerinin bilimsel ve teknolojik temellere dayalı
olarak belirli bir sistematik ve disiplin içerisinde tersanelerde bir araya
getirilmesi ve birleştirilmesi sonucu gemi inşa sanayisinin ürünü
olan gemi ortaya çıkmaktadır.
Gemiler,
kullanım amacına, çalışma prensibine ve sevk sistemlerine,
inşaatta kullanılan malzemeye göre çeşitli tip, tonaj ve
teknolojik imkânlara sahip olarak inşa edilirler. Bu nedenle, gemilerin
inşa edildiği fabrikalar grubunu oluşturan tersaneler de,
değişik imkân, teknolojik kabiliyetlerde olabilmektedirler. Basit bir
ticaret gemisi inşaatını yapan, nispeten daha az teknik
kabiliyete sahip bir tersaneden, ileri teknoloji harikaları olarak
nitelendirilebilecek süper tankerleri ve savaş gemilerinin
inşaatını yapabilecek teknolojik kabiliyet ve imkânlara sahip
tersanelere kadar oldukça geniş bir spektrum gösteren gemi inşa
sanayisi, bu hâliyle her zaman için emek yoğun bir endüstri dalı ve
tersanelerin teknik imkân ve kabiliyetlerine dayalı olarak da sermaye
yoğun bir sanayi dalıdır.
Emek yoğun
bir karaktere sahip gemi inşa sanayisi, ülkelerde her zaman bir istihdam
potansiyeli olarak görülmüştür. Gerek emek yoğun karaktere sahip
endüstri dalı olması gerekse diğer sanayi kollarının
bir lokomotifi gibi sürükleyerek gelişmelerine önemli katkıda
bulunması, gemi inşa sanayisinin önemli bir istihdam potansiyeli
olarak görülmesine neden olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, kalkınma hamlelerinde, öncelikli gemi inşa
sanayisine önem veren ülkeler, başlangıçta, çok basit ve seri üretimi
nispeten kolay, sistematik bir iş disiplini gerektiren ve ileri teknoloji
uygulamalarına gerek göstermeyen sıvı ve kuru dökme yük
gemilerinin inşaatıyla başlanılmıştır. Bu
tip gemilerin inşaatını gerçekleştirebilmek için ileri
teknik kabiliyetler gerektirmeyen tersaneler kurulmuştur. Bu faaliyetlerden
kazanılan tecrübeler ve bilgi birikimine dayalı olarak da, giderek
daha ileri seviyede teknolojik kabiliyete sahip olacak tersaneleri kurmak
amacıyla büyük yatırımlara girişilmiştir.
Tersanelerin
bünyesinde bulunan tesislerin donatımı için, basit ve klasik imalat,
araç-gereç ve sistemlerden, kompütürize ve tam otomatik sistemlerin
kullanılmasına kadar değişik seviyelerde teknik, teknolojik
imkân ve kabiliyetlerin tersaneye yerleştirilmesi mümkün
bulunmaktadır. Dolayısıyla, söz konusu teknik, teknolojik imkân
ve kabiliyetlerin bir tersanede bulundurulmasına göre tersane için
yapılan yatırımlar küçük meblağlardan önemli sermaye
yatırımlarına kadar geniş bir spektruma yayılır.
Diğer
taraftan, gemi inşa sanayisi emek yoğun bir endüstri dalı olması
sebebiyle işçilik ücretlerinin düşük olduğu ülkelerde daha kolay
gelişmektedir. Bugün ülkemizde olan budur. Bu siparişlerin ana
sebebi, düşük ücretlerden kaynaklanmaktadır.
Uluslararası
piyasalarda daha ucuza gemi satabilmek ve rekabet şartını
artırabilmek için bahsedilen şartların bulunduğu ülkeler
daha uygundur. Bu durumda, tıpkı, gemi inşa sanayisinin Avrupa
ülkelerinden Uzak Doğu ve Asya ülkelerine göç etmesi örneğinde
olduğu gibi, gemi inşa sanayisinin, kalkınmasını
tamamlamış ve ekonomik refah seviyesine ulaşmış
ülkelerden, kolayca, gelişmekte olan ülkelere göç etme niteliği ve
karakteri taşıdığı anlaşılmaktadır.
Ancak gelişmiş gemi inşa kapasitesine sahip kalkınmış
ülkeler, işçilik ücretlerinin yüksek olmasından dolayı gemi
yapımında uluslararası rekabeti kaybetmelerine rağmen gemi
inşa sanayisinin istihdam potansiyeli taşıması ve
diğer birçok sanayi mamullerini kullanarak diğer sanayi sektörlerini
sürüklemesi ve gelişmelerini sağlaması sebebiyle tersanelerin
kapanmasını önlemek için önemli boyutlarda devlet desteği
uygulamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, kalkınmış ülkelerdeki tersaneler ileri
teknolojik ve özel tipte gemi yapımına yönelerek gemi
inşasında başka diğer sanayi kollarının
ihtiyacı olan makine, teçhizat ve çelik işlerinin
yapımını üstlenerek kapanmaya karşı direnmektedir.
Sağlanan
devlet desteğinin diğer bir sebebi de savunma bakımından
stratejik öneme sahip gemi inşa sanayisinin kapanmasını önlemeye
çalışmaktır.
Kısaca, bu
ülkeler, savunma ve dış ticaret için hayati önemi bulunan gemilerin
tedarikinde ve deniz ticaret filolarının yenilenmesinde diğer
ülkelere bağlı olmak istememektedirler.
Bütün bu bilgiler
göstermektedir ki, gemi inşa sanayisi, gelişmekte olan ülkelerin
kalkınma yolunda bir araç olarak kullanabilecekleri bir endüstri dalıdır.
Bir ülkede serpilip gelişen gemi endüstrisi o ülkede hayat
standardının yükselmesiyle birlikte devrini tamamladıktan sonra
uluslararası pazarda daha kolay rekabet imkânlarını
yakalayabileceği bir başka gelişmekte olan ülkeye
taşınmakta ve bu çevrim bu şekilde devam etmektedir.
Tersanelerimizin yoğun sipariş almaları da bu çevrim
nedeniyledir.
Değerli
milletvekilleri, ifade etmeye çalıştığım endüstrinin
emek yoğun dalı olan ve diğer sanayi kollarının bir
lokomotifi gibi sürükleyerek gelişmelerine önemli katkıda bulunan
gemi inşa sanayisi, hem ekonomiye katkısı hem de istihdam
potansiyeli oluşturması nedeniyle ülkemiz açısından da çok
önemlidir.
Tersanelerimizde
yaşanan ölümle sonuçlanan kazalar, olumsuz çalışma
koşulları ve kamuoyuna yansıyan tartışmalar, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tersaneler konusuna el atma zorunluluğunu
doğurmuştur.
Ülkemizin gemi
imalatında dünyada tonaj açısından 6ncı sırada, gemi
adedi olarak 4üncü sırada olduğu resmî makamlarca
açıklanmaktadır. Bu rakamlar sektörün önemini bir kez daha göstermeye
yetmektedir.
Tersanelerde
yürütülen işler ağır ve tehlikelidir. Tehlikeli İş
Kolları Yönetmeliği kapsamında özel değerlendirmeye ihtiyaç
duymaktadır. İşçiler, ekmek parası için olumsuz
koşullarda barınmak, insanca olmayan şartlarda yaşamak ve
çalışmak zorunda kalmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tersanelerde yaşanan kazalarda
son yedi ayda 17, yirmi üç yılda ise 80 işçinin ölmesi, bu iş
yerlerindeki çalışma şartlarının iş
güvenliği önlemlerinin yeterliliğini tartışılır
hâle getirmektedir. Ölümlere işin doğası gereği
şeklinde yaklaşılması kabul edilemez.
Sadece 2006
yılında tersanelerde 18.500 iş kazasının
yaşandığı istatistiklere geçmiştir. Ölümle sonuçlanan
kazalar incelendiğinde büyük çoğunluğunun elektrik çarpması
ve düşme sonucu gerçekleştiği görülmektedir; bazı ölümlerin
de patlama neticesinde olduğu bilinmektedir. Ölüm nedenleri
olağanüstü durumlar olmayıp önlenebilir nedenlerdir. Bakanlık
yetkililerince ölümle sonuçlanan olayların incelendiği yönünde
açıklamalar yapılmakla birlikte, kamuoyunu ve sektörün
taraflarını rahatlatacak önlemlerin alınmadığı
görülmektedir.
Tersanelerde
taşeron firmalara asıl işler değil uzmanlık gerektiren
geçici işler verilmelidir. Bu firmaların da belli bir deneyime ve
uzmanlığa sahip olması gerekir. Sektörde tarafların
yaşananlarla ilgili karşılıklı olarak birbirlerini
itham etmeleri ve yetkililerin olayı izlemek, demeç vermek, basit
teftişler yapmak suretiyle takibi, sorunların çözümünün
ertelenmesinin ötesinde bir sonuç doğurmamaktadır. Gerekli önlemlerin
alınması ve sorunlara çözüm getirilmesi, başarı kazanan
tersanelerimizin başarısını daha da artıracaktır.
Bu nedenlerle
gemi inşa sanayisinin büyümesi ve başarısı, inşa,
bakım, onarım ve tadilat faaliyetlerinin kurumsal bir yapıda,
ulusal ve uluslararası mevzuata uygun olarak yürütülmesi için, ülke
ekonomisinin gerekleriyle çalışanların hakları dikkate
alınarak tersanelerde yaşanan işçi ölümlerinin ve iş
kazalarının nedenlerinin, işçilerin çalışma
koşullarının yasalara uygun olup
olmadığının, yasal haklarının verilip
verilmediğinin, iş güvenliği tedbirlerinin eksiksiz
alınıp alınmadığının, taşeron
firmalarının iş devirlerinin iş gereklerine uygun olup
olmadığı hususlarının
araştırılması, alınacak önlemlerin ve çözüm
önerilerinin, mevzuatta yapılacak değişikliklerin tespiti
amacıyla, Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını talep ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak araştırma
açılması doğrultusunda oy kullanacağımızı
beyan ediyor, terör belasından kurtulmamız için mücadele eden
kahraman Mehmetçiğimiz ve güvenlik güçlerimizin şanlı
mücadelesini alkışlayarak, şehitlerimizin aziz
hatıraları önünde saygıyla eğilerek milletimize
başsağlığı diliyorum.
Ayrıca,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Torlakın 2005
yılında tersaneciliği bıraktığını
burada beyan etmek istiyorum.
Bu vesileyle,
heyetinizi de saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dağdaş.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz, İstanbul Milletvekili Mehmet
Domaça ait.
Buyurunuz
Sayın Domaç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; denizcilik sektörünün sorunları ve Tuzladaki
tersanelerle ilgili Meclis araştırması önergesi üzerinde AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlarken, Kuzey Irakta terör örgütüne karşı mücadele ederken
şehit düşen askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz üç kıtanın geçiş yollarında olan konumu
nedeniyle dünyanın en önemli ulaşım ağlarından birinin
odak noktasındadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan
Türkiye'nin bu coğrafi avantajını değerlendirip,
dış ticaretini geliştirmesi, ekonomimizin dışa
açılarak dünya ekonomileriyle bütünleşmesi ve makroekonomik
hedeflerimizin gerçekleştirilmesi amacıyla denizcilik sektörümüzün
geliştirilmesi ve teşvik edilmesi, yük
taşıyıcılığımızın deniz yoluna
kaydırılması gereklidir. Bu hususta pek çok önlem ve karar
alınmış, uygulanmaya başlanmıştır.
2002-2007
yılları arasında Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanununun
tonaj ve gemiler yönünden kapsamının genişletilmesi, deniz
emniyetinin sağlanması, deniz kirliliğinin önlenmesi, acil
durumlarda deniz kirliliğiyle mücadele edilmesi, Türk Ticaret Kanununun
denizcilik sektörüyle ilgili uygulamada ciddi sorunlar yaratan hükümlerinin
düzenlenmesi amacıyla kanunların yürürlüğe konması, kabotaj
taşımacılığının güçlendirilmesi için kabotaj
hattında çalışan Türk bayraklı gemilere verilecek
akaryakıtın özel tüketim vergisinin sıfırlanması,
Avrupa Birliği mevzuatlarına uyum kapsamındaki yönetmeliklerin
düzenlenmesi, denizcilik eğitimi ve kalite standardına kılavuz
kaptan yeterlilikleri, gemi trafik hizmetlerinin kurulması ve işletme
izni verilmesine yönelik düzenlemeler başta olmak üzere denizcilik
sektöründeki sorunları çözmeye yönelik çok sayıda kanun, yönetmelik
yürürlüğe girmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığında istihdam edilen denizci personel
sayısının düşük olması nedeniyle yeterli denetim
yapılamadığından dolayı, Paris Mutabakat Zaptı
listesinde kara listede yer alan ülkemiz, uzman personelin
istihdamının artırılması neticesinde, 2005
yılında orta dereceli riskli gemiler grubuna, 2007 yılında
ise gri listeye yükselmiştir.
Yapılan
denetimler neticesinde, 2002 yılında 160 Türk Bayraklı gemi
yabancı limanlarda tutulurken, 2006 yılında bu rakam 42ye
düşmüştür. Bu da, denizcilik sektörümüzün kazandığı
önemli prestijlerin göstergesidir.
Kruvaziyer
turizmine yönelik olarak liman, fener ve tahlisiye ücretlerinde yapılan
indirimler neticesinde, 2007 yılında limanlarımıza gelen
yolcu sayısında 2002 yılına göre yüzde 290 artış
sağlanmıştır. Hâlen ülkemizde 30 adet yat limanı
faaliyette olup, toplam kapasiteleri 10.500 civarındadır.
Yatırım programlarındakiler işletmeye
alındığında 20 bin kapasiteye ulaşılacaktır.
Hükûmetimizin
2008 yılı ve sonrası için planladığı
başlıca proje faaliyetleri arasında, gemi inşaatındaki
yerli katkı oranını yükseltmek için gemi yan sanayisinin
geliştirilmesine yönelik ar-ge çalışmalarının
desteklenmesi, deniz araçlarında akıllı kartla yakıt izleme
sisteminin uygulamaya konulması, liman mevzuatlarının
yenilenmesi, Türk liman bilgi sistemi projesinin gerçekleştirilmesi de yer
almaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün dünyada ticaretin yüzde
90ı deniz yoluyla yapılmaktadır. Dünya denizcilik sektörünün 1
trilyon doları aşan toplam cirosunun 500 milyar dolarını
deniz taşımacılığı oluşturmaktadır.
Yıllık 10 milyar ton yük taşıma kapasitesine sahip dünya
denizcilik filosu 780 milyon DWT hacmindedir. Türkiye, armatörlerimize ait 14,5
milyon ton DWT hacmindeki deniz ticaret filosuyla dünya denizciliğinden
yüzde 2 pay almaktadır. Mevcut hacmine ek olarak 14 milyon DWTluk yeni
gemi inşası süren Türk deniz ticaret filosu yirmi beş yılda
70 kat büyümüştür.
Sayın
milletvekilleri, dünya uluslararası ticaretinin gelişmesi, denizcilik
sektörünün hızla büyümesine yol açmıştır. Belirli yaş
ve nitelikteki gemilerin limanlara alınmama kararı neticesinde
oluşan yeni gemi taleplerine cevap verebilmek için tüm dünyada gemi
inşa sanayisi de gelişmekte, hızla gemi üretimine devam
edilmektedir. Son beş yılda yeni gemi talebindeki patlamaya paralel
olarak ülkemiz gemi inşa sanayisi de inanılmaz hamleler
yapmıştır. Dünya gemi inşa siparişleri yüzde 89
artarken Türk tersanelerine verilen gemi siparişlerinde yüzde 360lık
artış yaşanmıştır. Reel sektörde ağır
sanayi kimliğine sahip gemi inşa sanayisi, desteklendiği ve
geliştiği bütün ülkelerde önemli bir istihdam potansiyeli yaratan
emek yoğun bir sektördür. Gemi inşa sektörü, sanayisi döviz ikame
eden, beraberinde yan sanayiyi sürükleyen, yabancı sermayeyi davet eden,
teknoloji transferini cezbeden, ülke savunmasına hizmeti nedeniyle
stratejik önem taşıyan, deniz ticaret filosunu destekleyen, diğer
sektörlere nazaran yan sanayiyle birlikte bire altı oranında istihdam
sağlayan, emek yoğun bir sektördür.
Gemi inşa
sanayimiz yılda 10 milyon DWT bakım onarım, 1,8 milyon DWT
toplam yeni gemi inşa hacmine, 400 bin ton çelik işleme kapasitesine
sahiptir. Tuzlada eni
Türk gemi
inşa sanayi, yılda, gemi inşa faaliyetleriyle 1,5 milyar dolar,
bakım onarım faaliyetleriyle 1 milyar dolar olmak üzere, ülkemize
toplam 2,5 milyar dolar döviz girdisi sağlamaktadır.
Uluslararası kural, standartlara göre faaliyet göstermekte olan
tersanelerimiz, ülke ekonomisine küçümsenemeyecek katkılar
sağlamaktadır.
Ülkemiz gemi
inşa siparişi yönünden 2002 yılında dünyada yirmi üçüncü
sıradayken, 2007 yılında 3,5 milyon DWT hacimle beşinci
sıraya yükselmiştir. Tersanelerimiz 2002de 136 bin DWTluk gemi
teslim edebilirken, 2006 yılında teslim kapasitesi 600 bin DWTa
çıkmıştır.
Sayın
milletvekilleri, ülkemiz özellikle yat ve mega yat inşaatında büyük
bir gelişme göstererek, dünyada 3üncü sıraya yerleşmiştir.
Dünyada inşa edilen 10 bin DWT altı yeni nesil ileri teknoloji ürünü,
boyutları nispeten düşük ama ekonomik değeri yüksek olan
kimyasal tankerlerin dörtte 1i ülkemizde üretilmektedir. Büyük tonajlı
gemi inşası konusunda Tuzladaki tersanelerimizde 2002
yılında yapılan en büyük gemi 20 bin DWTluktur. Bugün, 80 bin
DWTluk gemiler inşa edilebilme şansına sahiptir. Siparişi
alınan 180 bin DWT hacimli gemilerin inşası içinse proje ve
altyapı çalışmaları sürmektedir.
Gemi inşa
sanayimiz, yeni tersane, tevsi ve modernizasyon yatırımları
olmak üzere son üç yılda yaklaşık 500 milyon dolar
yatırım gerçekleştirmiştir. Buna dayalı olarak
kapasitemiz artmıştır. Ülkemizde 2002 yılında 37
tersane faaliyet gösterirken 2007 yılında bu rakam 77ye
çıkmıştır, 61 adet yeni tersanenin proje ve
yatırım çalışmaları devam etmektedir. Bu
yatırımlar da tamamlandığında toplam tersane
sayımız 138e, toplam kapasitemiz ise 8 milyon DWTa yükselecektir.
Gemi inşa
sektöründe 2002 yılında 13 bin kişi olan personel istihdamı
2007 itibarıyla 35 bine yükselmiştir. Sektör ortalama 500
civarındaki yan sanayi kolu ile birlikte 100 bin kişiye iş
imkânı sağlar hâle gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, denizcilik sektöründe yapılan bu atılım
memnuniyet verici de olsa tersanelerden gelen kaza ve ölüm haberleri hepimize
büyük acı vermektedir. Son yedi ayda 18 işçi hayatını
kaybetmiştir, buna hiç kimse seyirci kalamaz. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, yaşanan kaza, ölüm
olaylarının üzerine titizlikle gitmiş; 2007
yılının başında yapılan teftişlerde 1.061
sorun, noksanlık, mevzuat eksikliği tespit edilmiş; daha sonra
dokuzuncu ayda tekrarlanan teftişler neticesinde bu eksikliklerin 588e
indiği müşahede edilmiştir. 2007 yılının on
birinci ayında denetimler daha geniş kapsamlı olarak
tekrarlanmıştır.
Tuzla Tersane
Bölgesinde 21 tersane ve 53 alt işveren, İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetmeliğine
uyum başta olmak üzere, çalışma şartları,
işçilerin çalışma saatleri, dinlenme, ücretler,
sigortalılık, tazminatlar, zorunlu istihdam hususlarında
denetlenmiştir. Bir yıl içerisinde yapılan teftişler
neticesinde Tuzla Tersaneler Bölgesinde ciddi para cezaları
uygulanmıştır. Bakanlık müfettişleri Tuzla Bölgesinde
teftiş ve denetimlerini aralıksız olarak sürdürmektedir.
Sayın
milletvekilleri, 1960lı yıllarda Haliç ve uluslararası su yolu
İstanbul Boğazında çok dağınık bulunan ve ilkel
olanaklara sahip tersanelerin Tuzla Aydınlık Koyuna taşınmasına
1969 yılında karar verilmiş ve Tuzla tersaneleri
kurulmuştur. 80den itibaren de Tuzla tersanelerinde Millî Emlak
tarafından kırk dokuz yıllığına tahsisler
yapılmış, sonucunda tersaneler yavaş yavaş Tuzla
Bölgesinde boy göstermeye başlamıştır.
Tuzla tersaneleri
1983 ve 2003 yılları arasında yüzde 10-15 kapasiteyle
çalışıp ancak kendi iç dinamikleriyle ayakta kalmak ve
yatırımlarını yapmak mücadelesi vermişlerdir. 2003
yılında küresel ticareti ekonomik gelişmeler, gemi inşa,
tamir sektörünü âdeta tetiklemiş, hayal dahi edilemez bir hızda
inanılmaz bir potansiyele ulaşılmıştır.
Açıkçası, sektör, bu inanılmaz büyümeyle
hazırlıksız bir şekilde karşı karşıya
kalmıştır. Yurt dışından gelen talepler kısa
zamanda o kadar artmıştır ki, tersaneler tam kapasiteyle
çalışmaya başlamıştır, hatta 2010, 2012
yıllarına kadar teslimat kontratları
yapılmıştır. Tersanelerin bu yoğunluğu
altyapı ve iş gücü kaynaklı sorunları da beraberinde
getirmiştir. Mevcut tersanelerin tam kapasiteyle çalışmaya
başlaması, yeni tersanelerin kurulmasıyla istihdam ihtiyacı
artmış, Tuzlada uzun yıllar boyunca usta-çırak yöntemiyle
tecrübe kazanmış sınırlı sayıdaki kalifiye
tersane işçisi mevcut iş gücü talebi karşısında
yetersiz kalmıştır. İş gücü ihtiyacının
yeterince bilgi, deneyime sahip olmayan kişilerle giderilmeye
çalışılması, hizmet içi eğitimin de kısa sürede
gerçekleştirilmemiş olması, iş kazalarına
olağanüstü bir davetiye çıkarmıştır. Daha işe ilk
günde başlayan ve o gün kazaya uğrayan, kaskını
takması söylendiği hâlde ihmal eden veya kaskını takmayan
veya kask verilmeyen ve bu şekilde ölenlerle
karşılaşılmıştır.
Sorunlar elbette
bu kadarla sınırlı değil. Bölgedeki hızlı
gelişim, yapılan tahsisler ve kapasite artırımları
neticesinde gemi inşası çok dar bir alana
sıkışmıştır. Bu da güvenlik risklerini ortaya
çıkarmaktadır.
Tersanelerin tam
kapasite çalışması, sırada bekleyen çok sayıda
kişinin, işçilerin normal mesai saatlerinin dışında
yeterli dinlenme fırsatı bulmadan
çalıştırılmalarına yol açmakta, dikkat ve tedbirin
yaşamsal açıdan son derece önemli olduğu tersanelerde
işçilerin kazalara uğramasına neden olmaktadır. Özellikle
gemi bakım-onarım gibi riskli işlerin daha çok alt işverene
yaptırılması, alt işverenin işçi
sağlığı ve güvenliğine yeterince önem vermemesi,
mesleki eğitimden yoksun işçileri çalıştırmaya
yönelmesi risk unsurlarını artırmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, çalışma şartlarının son derece
ağır, risk unsurunun oldukça yüksek olduğu gemi inşa
sektöründe kazaların tamamen önlenmesi mümkün olmayabilir. Ama, kaza
olasılığını artıran sorunlarla mücadele etmek,
yeni işçi ölümlerini önlemeye yönelik stratejiler belirlemek asla gözden
kaçırılmamalıdır ve asli görevimiz olmalıdır.
Örgütlenmek,
sendikalaşmak, çağdaş koşullarda çalışmak bizim
insanımızın vazgeçilmez hakkıdır. Bu
koşulları yaratmak, denetlemek ve denetimleri sürdürmek için
Meclisimize büyük görev düşüyor. Bu görevi yerine getireceğinize
yürekten inanıyorum.
Tuzla tersaneler
bölgesi, kent yerleşimi, planlama, sanayileşme ve sanayi bölgesinin
planlanması adına araştırma konusu olma özelliğine
sahiptir. Tuzla tersaneler bölgesindeki eksiklikler ele alınarak çözüme
kavuşturulmalı ve yeni tesis edilecek tersane bölgelerinde bu duruma
göre düzenlemeler yapılmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, Avrupalı tersaneciler, yakın bölgelerdeki Romanya,
Hırvatistan, Bulgaristan, Ukrayna gibi ülkelerde tersane yapmaya,
yatırım yapmaya karar verdiler ve oralarda yatırım
yapıyorlar. Bu ülkelerin gemi inşa kapasiteleri artıyor. Dünya gemi
inşa sanayisinin en büyük üçüncü grubu olan Koreli Daewoo, Romanyada yeni
bir tersane kurdu. Bu tersanede toplam bedeli 1 milyar dolar olan üç adet
kontrat imzaladı. Bu siparişlerin ilki Almanlara ait.
Değerli
milletvekilleri, ölümlerin olmadığı, sorunların
kalmadığı ve dünyayla yarışan bir denizcilik sektörü
yurttaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun en önemli
parçasıdır. Bugün buraya getirilen araştırma önergesiyle
denizcilik sektörümüzün, tersanelerimizin, alt işverenlerimizin,
işçilerimizin sorunları Meclis marifetiyle
araştırılacak, şüphesiz çözümlerine yönelik yöntemler
ortaya konulacaktır.
Araştırma
önergesine olumlu oy kullanacağımızı belirtir, hepinize
saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Domaç.
Şimdi söz
sırası önerge sahiplerinde.
İlk söz
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigene ait.
Buyurunuz
Sayın Sevigen. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; en zor şartlarda ülkesini savunmak için
canını veren şehitlerimizi buradan saygıyla anıyorum,
ailelerine başsağlığı diliyorum. Hepinize, milletimize
başsağlığı diliyorum, sabır diliyorum.
Yine, sevgili
arkadaşlarım, sanki hiçbir şey yokmuş gibi, Adalet ve
Kalkınma Partisinin sözcüsü çıktı, burada denizciliğin
sorunlarını konuşuyoruz gibi
Biz burada
denizciliğin sorunlarını konuşmuyoruz ki Sayın
Bakanım. Burada münferit bir olay yok, biz burada ölümleri
konuşuyoruz. Ölümleri konuşuyoruz. İnsanlar ölmüş.
İnsanların nasıl öldüğünü, önlem
almadığımız zaman tersanelerde nasıl
İnsan
haklarından sorumlu milletvekilimiz gitti mi?
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Burada
Dinliyordu
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Burada mı? Buradaydı galiba, gördüm demin
de. Hayır, şimdi gördüm, şimdi gitti mi dedim.
Biz ölümleri
konuşuyoruz. Biz, gerçekten denizcilikle ilgili sorunları
konuşuruz, açarız, denizcinin sorunları vardır,
gemilerimizin iş gücü, hacmi, o konudaki başarımızı
anlattınız uzun uzun. Doğrudur, ama biz Tuzlada, Tuzla
Tersanesinde, bu gemileri yaptığımız yerlerde bir
yangın var, o yangını konuşuyoruz. Bu yangını
konuşurken
Tamam doğru söylüyorsunuz. Bu yangını
konuşuyoruz. Bu yangında yapılan
yanlışlıkları ortaya çıkarmak için çaba sarf ediyoruz.
İnsan haklarından sorumlu bir arkadaşımız var,
Komisyondaki bu arkadaşımız 29 Ocakta bir önerge veriyor.
İnsan Hakları Komisyonu bunu tam 21 Martta görüşür, tam bir ay
sonra. Ölümler devam ediyor bu arada. Diyor ki: Burada bir yangın var
kardeşim, burada insanlar ölüyor. Burada ihmalden dolayı insanlar
ölüyor. Birileri -gerçekten söylüyorum, bizim yüz akımız olan
tersanelerin başarısı için gurur duyuyorum- sektörün
arkasına sığınarak İşte, sektöre zarar gelir,
aman bunları konuşmayalım. diyerek, sektörün arkasına
saklanarak o ölümleri gizleyemeyiz, gizlememeliyiz. Gizlediğimiz zaman
sektör büyük zarar görür. Avrupadaki bütün insan haklarından sorumlu
ülkelerin bakanları, Türkiyeye sipariş veren, Türkiye
tersanelerimizde gemi yapımı için sipariş veren ülkelerin
çoğu Burada insan hakları ihlali var. diye bu siparişleri
kesmeye başladılar. Bundan haberiniz var mı sayın
başkanlarım? Sayın Bakanım, ben isterdim ki, sizin
yerinizde burada Çalışma Bakanı olsaydı da
Çalışma Bakanının yüzüne baka baka, bir toplantıda
Benim babam işçi, ben işçi haklarını korurum. diyen
Sayın Bakanın oradaki işçilerin haklarını nasıl
koruduğunu merak ederdim. Merak ederdim. Herkese bağıran,
babayiğitlik yapan Sayın Başbakanın, Ali kıran
baş kesen gibi bağırıp çağıran, insanları
hor gören Sayın Başbakanın bu konuda düşüncelerini almak
isterdim.
Bir gazetede
duydunuz mu, Allah aşkına, sizden rica ediyorum, Sayın
Başbakanın bu ölenler hakkında bir tek demecini duydunuz mu, bir
tek başsağlığını duydunuz mu?
Duymazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Duymazsınız sevgili arkadaşlarım, duymazsınız.
Orada yoksullar ölüyor, orada çaresizler ölüyor, orada sahipsizler ölüyor.
Oralar ölüm tarlası. Erken kalkan taşeron oluyor sevgili
arkadaşlarım oralarda. Kahvede ağa olan, bey olan, gücü yeten,
babayiğit olan taşeron oluyor, gidiyor gemilerde
Çalışmalar yapıyorlar, hiç belli değil. Ölümlere bakın
Allah aşkına, rica ederim, 21inci asırda, biz dünyada 5inci,
Avrupada 1inciyiz bu konuda! İlkel şartlar altında elektrik
çarpmasından bir ölüm mü olur! Başına kep giymediği için
düşerek başını betona, demire çarpmaktan ölüm mü olur
sevgili arkadaşlarım! Denize düşmeyle ölüm mü olur! Beş
dakikada bir sağlık raporu veriliyor Sayın Bakanım o
insanlara. Belli değil, kalp hastası mıdır, değil
midir? Gidiyorlar, orada kurdukları bir ocak var, basıyorlar mührü
Sen sağlamsın. Basıyorlar mührü, iki dakika tutmuyor sevgili
arkadaşlarım. O insanların yükseklik korkusu var mı, kalp
hastası mıdır diye
Nasıl
çaresiz, kimsesiz, sahipsiz! 4 tane çocuk var, 5 tane çocuk var, gelmiş
Şanlıurfadan, Anadoludan, ekmek yok, aş yok sevgili
arkadaşlarım! Bizim görevimiz
Bunları ben dejenere etmek için
söylemiyorum, ama hangi şartlarda çalışırlarsa
çalışsınlar biz devlet olarak bunların can güvenliğini
korumak zorundayız. Bugün bunların sağlıklarını korumak
zorundayız, bunların iş konularında önlerini açmak, onlara
sahip çıkmak zorundayız; bunu anlatmaya çalışıyorum.
Bunun için diyorum ki, denizcilik sorunları farklı, biz Tuzlayı
konuşuyoruz, Tuzlada yaşanan ihmalleri konuşuyoruz.
Gidin Tuzlaya görün,
kimin eli kimin cebinde belli değil sevgili milletvekilleri. Lütfen, rica
ediyorum, ilgili olmazsanız bile, gidin görün. Trafik almış
başını gidiyor, nereden giriyorsunuz nereden
çıkıyorsunuz, kim var kim yok belli değil. Sevgili
arkadaşlarım, bu kadar işlerimiz iyi, Allah daha ziyade etsin,
ama hiç bir tersanede doktor bulundurulmaz mı! Tersanelerde ambulans
bulundurulamaz mı! Bir adam düştükten üç saat sonra, dört saat sonra
bir tersanede bulunur mu! Biz tersanelerin kapısını niye
açmayız? Merak ediyorum. Habersiz olarak giden insan haklarından
sorumlulara, mühendisler odasına, Tabipler Odasına, Biz gitmek
istiyoruz diyenlere biz tersanelerin kapılarını niye
kapatırız? Neler var oralarda, kimler var ölüm tarlalarında?
Neden korkarız?
Korkmayan bir arkadaşım
var: Muhsin arkadaşım, açtı tersanesinin
kapısını, gittiler dün incelediler, biz de kefil olduk iki
arkadaşımla birlikte Çetinle, biz de orada izledik. Muhsin dedi
Gelsinler araştırsınlar. Araştırıyorlar,
bakıyorlar bir şey de yok, arslan gibi çalışıyorlar.
Ama niye diğerleri kapatır? Neden kapalı kapılar
ardında sanki bir şey varmış gibi, o insanları koruyup
kollamayız biz devlet olarak, görevimizi yapamayız milletvekilleri
olarak? Neden biz oraya bir eğitim fakültesi gibi -söyledi Sayın
Bakanım konuşmasının başında- ara hizmetli
yetiştirecek, kurs aldırabilecek, oraya hemen bir sağlık
İşverenlerden rica ederek, belediyelerden rica ederek, o insanlara,
hiç olmazsa, köyden geldikten sonra eğitim verecek şekillerde niye
biz önlemimizi almayız? Bundan ne kaybederiz? Bu kadar basit bir önlem
sevgili arkadaşlarım. Adam geliyor kahveden sabahleyin, Ben
taşeronum. diyor, Hadi bakalım, geç başına diyorlar.
Sen ne işi yaparsın, elektrikçi misin?, veriyorlar adamın
eline, hangi volt olduğu belli değil, sokacak mısın
fişe, sokmasını bilmiyorlar, çıkıyorlar ellerine
kaynağı veriyorlar
Bakın bir
ölümü anlatacağım size sevgili arkadaşlarım. Kaynak
yapıyor kazanın dibinde. Eşi de buralardaydı. Kaynak
yapıyor, öğlen de paydosa ayrılıyor, kaynağı
bırakıyor gidiyor. Öğle paydosunda ekmeğini yiyor geliyor.
Tankın içinde. Açıyor kaynağını, güm bir
patlıyor, paramparça olup gidiyor. Ya, insan, o kadar, bizim göz
bebeğimiz olan, milyonlarca lira para kazandığımız bir
yerde bir tane gaz ölçüm aleti bulundurmaz mı Sayın Bakan?
Ağır işçi onlar, onlar sanayi işçisi. Onlar ağır
işçiler. Çalışır mı çalışmaz mı? Onlar
çaresiz zaten, onlara ne verseniz yapacaklar. Onların kimsesi yok,
onların çocukları var. Ölüyor bu arkadaş, karısı
geliyor. Karısına diyorlar ki: Ya, rica ediyoruz senden. Zaten
sigortası yok bunun. Sen de konuşma. Ortada, yani büyütmeyelim bu
işi. diye 50 milyon-60 milyon vermeye çalışıyorlar.
Kadın diyor ki: Kan parası bu kardeşim, kan parası! Ve
kocasının kanını satarak çocukları
4 tane yetim var
geride Mehmet Bey. diyor. 4 tane yetim
Alsam mı almasam mı? Bir
tarafta para, bir tarafta hak
Bu bizim görevimiz Sayın Bakanım,
yoksulsa. Sizin için bir şey söylemiyorum. Keşke Çalışma
Bakanı burada olsaydı da, gerçekten söylüyorum, çıkıp da
bunların cevaplarını verseydi. O denetlemek zorunda değil
mi?
Sevgili
arkadaşlarım, Türkiyede iki tane teşkilatlı bakan
vardır. En büyük kolu olan, ulaşabildiği kolu olan iki tane
bakanlık vardır: Bir Maliye Bakanlığı, bir de
Çalışma Bakanlığıdır. Bunların emrinde
denetleme kurulları, teftiş kurulları, SSKda görevli
kuruluşlar
Bunların elinde bütün kurumlar vardır. Bunlar
dileseler, isteseler oradan kuş uçurtmazlar biliyor musunuz? Kuş
uçurtmazlar kuş. Orada tek bir ölüm olmaz biliyor musunuz? Tek bir insan ölüsü
olmaz oralarda isteseler. Ama, üç değil ki... İşçileri demek ki
unutmuşlar. Onu anlatmaya çalışıyorum. Tuzla diye bir yeri
unutmuşlar, yok.
Bizim
bakanlarımız -Sayın Bakan kendisi üzerine almasın- bilin
diye söylüyorum sevgili milletvekillerim, oraya ancak
açılışlarda, gemileri suya indirirken kurdele kesmeye giderler.
Öyle maalesef Türkiyede. Gemi mi açılıyor tersanede, Sayın
Bakan gelir oturur, ön tarafa kurulur, diğerleri davul zurnayla
karşılar, kurdeleyi keseriz, ama bu gemide kaç tane şehit vardır,
kaç tane cenaze vardır, kaç kişinin tabutu olmuştur bu gemi,
kimse bilmez. Beyaz kefenlik giyerek siyasi polemik yapan Sayın
Başbakan bir tek kelime söylemediği için, o insanları beyaz
kefene mahkûm ederek oraya gömüyoruz sevgili arkadaşlarım, gömüyoruz
o gemilerin içerisine. Her inen gemide bir tane şehidimiz var sevgili
arkadaşlarım.
Kim ne derse
desin
Çalışma Bakanlığı Biz bir çalışma
yapıyoruz. diyor, kendine istediği sendikayı alıyor, kendi
yakınına istediği sendikayı alıyor. Neden DİSKi
almasın? Orada 2 tane gariban, Cem diye bir çocuk var Genel
Başkanlık yapıyor, yirmi dört saat orada
çalışıyor. Neden Süleymanı aramasın, DİSKin
Genel Başkanı, sen de gel, tam karşı bir sendikasın,
sen de gel içimize. demesin? Nedendir bu anlayamadım. Neden bizden
olanları, benden olanları, bana karşı gelenleri yok etmeye
çalışırsınız sevgili arkadaşlarım. Niye
anlaşamayız, ben onu merak ediyorum. Gerçekten söylüyorum,
anlaşırız aslında. Sendikacı arkadaşlarım
var burada, eskiden anlatırlardı, böyle, insanlar
akıllarında bir şey olduğu zaman, ölümler olduğu
zaman, işçiyle ilgili bir şey olduğu zaman, alın teri, emek
konuşulduğu zaman, hangi partiden olursa olsun, Doğru Yol
Partisinden olsun, Adalet Partisinden olsun, Cumhuriyet Halk Partisinden olsun,
o iki milletvekili kol kola girer, ölümüne, partilerinin gruplarına gider,
onların haklarını sonuna kadar savunurlarmış o
sendikacılar, o milletvekilleri. Benim bölgemde
Ben sendikadan geliyorum
kardeşim, ben unutmadım, ben alın terinin, emeğin
yanındayım, o insanın yanındayım deyip, hangi parti
olursa olsun, Doğru Yol olsun, Adalet Partisi olsun, Cumhuriyet Halk
Partisi olsun, milletvekilleri kenetlenir, sonuna kadar beraber
giderlermiş. Neden biz böyle olduk? Neden değiştik sevgili
arkadaşlarım? Niye bu kadar böyle, birbirimize, bir doğruyu
söylediği zaman şüpheyle bakar olduk?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sevigen, lütfen, sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurunuz.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Efendim, bitiriyorum Sayın Başkanım.
Sevgili
arkadaşlarım, tabii çözüm bulmaya çalışıyoruz.
İnşallah bir komisyon kurulacak, o komisyonda görev alan
arkadaşlarım olacak, inceleyeceğiz, tarafsız
bakacağız. Buradan bir rapor çıkar, bir kanun teklifi
çıkar, bir yaptırım çıkar umarım, ama bizim amacımız
oradaki tersanelere zarar vermek değil, bunu herkes böyle bilsin. Bizim
amacımız, oradaki ölümleri durdurmak, oradaki insanların insanca
yaşamasını sağlamak, oradaki insanların sigortalı
olup sağlıklı bir şekilde işlerine devam etmesini
sağlamak. Başka bir düşüncemiz yok. Bütün gayretimiz,
arkadaşlarımın önergeyi vermesi, Cumhuriyet Halk Partisinin bu
eleştiriyi getirmesi tamamen bunun içindir diye düşünüyorum.
Beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sevigen.
İkinci söz,
Kocaeli Milletvekili Cumali Durmuşa ait.
Buyurunuz
Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CUMALİ
DURMUŞ (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde medyamızın
yoğun ilgi gösterdiği, bazı çevrelerin ise konuyu başka
boyutlara çekmeye çalıştığı, Türk gemi inşa
sanayisi ve denizcilik sektörünün sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili olarak açılan Meclis
araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle,
Irakın kuzeyinde, bebek katili, hain PKK terör örgütüne karşı
yürütülen operasyonlarda şehit düşen kahraman Mehmetçiklerimize
Allahtan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, gemi inşa sanayisi yoğun emek karakterine sahip bir
endüstri dalıdır; bu özelliğiyle diğer sanayi
kollarını bir lokomotif gibi sürükleyerek gelişmelerine önemli
katkıda bulunmakta ve önemli bir istihdam potansiyeli olarak ortaya
çıkmaktadır.
Tersaneler
ticaret gemisi inşaatını yapmakla birlikte, ileri teknoloji
harikaları olarak nitelendirilebilecek süper tankerleri ve savaş
gemilerinin inşaatını yapabilecek teknolojik kabiliyet ve
imkânlara sahiptirler.
Gemi inşa
sanayisi, emeğin yoğun olarak kullanıldığı bir
endüstri dalı olması sebebiyle, işçilik ücretlerinin düşük
olduğu ülkelerde daha kolay gelişmektedir. Sanayileşmenin
doğal bir sonucu olarak, yoğun işçi
çalıştırılan iş yerlerinde iş
kazalarının sayısında büyük artışlar
olmaktadır. Sanayileşmeyi, genişlemeyi, gelişmeyi
desteklemenin yanında, devletin bir diğer asli görevi de
şüphesiz, denetimdir. Denetimsiz olarak bir kuralın
uygulanabilirliğini savunmak söz konusu olamayacağına göre
iş yerlerinin, işçi sağlığı ve iş güvenliği
açısından sürekli olarak denetlenmesi gerekmektedir.
Günlerdir
medyamızın büyük bir dikkatle takip ettiği, hatta birtakım
çevrelerin sözcülüğünü yaptığı bu dönemde, bu kürsüden
bazı milletvekili arkadaşlarım ve Sayın Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı konu ile ilgili görüşlerini belirttiler.
Mukadderat, seri cinayetler; sendikalı işçilerin işinden,
sessiz kalanın canından olduğu gibi cümlelerle hem pembe hem de
acı bir tablo sunuldu. Sizlere daha tarafsız olarak, sektörün içinde
olmayan birisi olarak bazı değerlendirmeler yapmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, her işin bir riski, her riskin de bir önlemi olduğu
inkâr edilemez bir gerçektir. Tersaneler risk unsurunun en yüksek olduğu
iş koludur. Dolayısıyla, riskin karşılanabileceği
iş güvenliği tedbirlerinin alınması gerekir. Bu konuda
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerekli
denetimleri yapmalıdır. Eğer, şimdiye kadar
yaptığını söylüyorsa -ki Sayın Bakan da rakamlar
vererek ifade etmişlerdi- demek ki yeterli değil veya baştan
savma yapılıyor. O zaman ya daha çok denetim yapmalılar veya
yaptıkları denetimleri daha ciddi yapmalılar. Yani büyük
kazaların olma nedenlerinden birinin, büyük kısmının
Bakanlığın ihmali olduğunu ifade etmek istiyorum.
Tuzla
tersaneleri, alan olarak girişimcilerin aldıkları
siparişleri zamanında yetiştirebilmeleri açısından
yetersizlikle karşı karşıya. Sektördeki gelişmeler
dikkate alındığında ülkemiz gemi inşa sektörünün çok
daha gelişmesine, yeni ve daha büyük alanlarda tersane kurulmasına
ihtiyaç olduğu görülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bugün üzerinde görüştüğümüz Meclis
araştırmasının gerekçesini okuyunca araştırma
talebinde bulunan AKP milletvekillerinin ortaya koyduğu rakamları
konuşmak ve tartışmak gereğini duydum. Sayın Bakan da
dâhil olmak üzere, gündemimizdeki konu ile ilgili konuşan iktidar
milletvekilleri, gerçeğin biraz uzağında istatistiklerle
halkımızı aldatmaya çalışıyorlar. Örneğin,
gemi inşa sektörümüzün yüzde 89 sipariş artışı
sağladığı ve dünya beşincisi olduğu söyleniyor,
tersanelerimizin yüzde 360 büyüdüğü ifade ediliyor.
Arkadaşlar,
bu rakamlara bakarsanız, ülkemiz, gemi inşada dünya lideri dersiniz,
denizcilikte dünyanın bir numarası zannedersiniz. Buradan da demek
bazı devlet büyüklerinin çocuklarının gemicilik merakı bu
tablo kaynaklıymış diye düşünebilirsiniz. Oysa ülkemiz,
OECD verilerine göre, dünyada inşa edilen gemilerin sadece
yaklaşık yüzde 1,2sini inşa edebiliyor. Diğer ülkeleri
söyleyince nerede olduğumuzun yorumunu sizlere bırakıyorum:
Güney Kore yüzde 36,9, Japonya yüzde 33,8 ve Çin yüzde 19,8.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine, sektörde yaşanan iki
önemli sıkıntı ise kayıt dışılık ve
mesleki eğitimdeki yetersizliktir. Mesleki eğitim eksikliği,
sektörün en önemli sorunu bence. Medyaya da yansıdı. Vatandaş,
Urfadan kalkmış gelmiş, gelirken gemilerin tahtadan
yapıldığını zannediyormuş ama bakmış,
gemiler sacdan ve demirden. O zaman, kaynak yapana yardım etmeyi
öğrenmiş. Ne kadar sürede? İki günde ve şimdi, biz, bu
vatandaştan, iş güvenliği kurallarını bilmesini ve
uygulamasını isteyeceğiz. Böyle bir mantık kabul edilemez.
Sektör bunu kendi
kendine çözemiyorsa devlet devreye girmeli, işe başlayan her
işçinin önce mesleki eğitimini, sonra da iş güvenliği
eğitimini almış olmasını sağlamalıdır.
Bunlar, çözümleri çok zor konular değil. Bu eğitimleri sertifikayla
belgelendirirsiniz, işe başlamadan önce işverene Bu belgesi
olmayan kişileri işe almayacaksınız. diye kural
koyarsınız, denetimlerde de belgeleri kontrol edersiniz. Ama siz
denetime gitmeden önce tersaneye haber verirseniz, gittiğinizde denetimden
çok, gezelim görelim mantığıyla Ben görmedim, sen işine
bak. derseniz, iş kazalarının önüne geçemezsiniz. Sonra
çıkıp Biz bilmem kaç tersaneyi denetledik, şu kadar ceza
yazdık. dersiniz. İş kazaları niye bu kadar
çoğaldı? diye sorarlar adama.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine, sektörde yaşanan önemli
bir sıkıntıysa kayıt dışılıktır.
Taşeron sisteminin çok yaygın olduğu bu sektör, belki
yapılan işin icabı, taşeron sistemine ihtiyaç duyabilir.
Ama taşeronların sorumluluğunun da asıl işverende
olduğu unutulmamalıdır. İşveren de kendi kadrosuna
nasıl işçi alıyorsa taşeronun işçilerinden de aynısını
beklemelidir ve istemelidir. Taşeronlar, nitelikli eleman konusunda gerekli
altyapıyı sağlamalıdır.
İşçilerin
sigortalarını üç gün ödeyip, sonra işten çıktı
gösterip ay sonunda tekrar işe alma alışkanlıklarından
vazgeçirecek tedbirler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından alınmalıdır. Sektörde yüzde 100
sigortalılık sağlanmalıdır.
Taşeronlarda
örgütlenmenin sağlanması da yine başka bir konudur.
Çalışanın emeğine, ücretine olduğu kadar sosyal
hakları açısından da saygı gösterilmelidir. Tuzla
bölgesindeki taşeronlardan bazılarının çok sayıda
işçi çalıştırdığını ve istihdam
sağladığını, ayrıca bu taşeronların
kendilerine alan gösterildiğine yeni bir tersane kuracak bilgi ve birikime
ve iş gücü potansiyeline sahip olduğunu biliyoruz. Türk gemi
inşa sanayisinin gelişmesi için bu arkadaşlarımıza
destek olunması gerektiğini düşünüyorum. Yine, sadece
tersanelerde değil, tüm taşeronların 9001 ve 18001 kalite ve
iş güvenliği belgelerini almalarını destekleyecek, hatta
zorlayacak tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyorum.
Tersanelerde
iş güvenliği birimleri kurulmalı, bu birimler iş
güvenliği için yasalarla, yönetmeliklerle belirlenmiş kurallara
uyulmasını kontrol etmeli ve sağlamalı, çok basit tedbirler
bile gözden kaçırılmamalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
CUMALİ
DURMUŞ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Tersane
işletmecileri, yoğun sipariş altında yoğun işçi
çalıştırırken hayat kurtaran önlemleri para ve vakit
kaybı olarak görmemelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle, iktidarı,
sanayiciyi, tüm işçi kuruluşlarını iş
kazalarının önlenmesi konusunda akılcı bir
yaklaşımla ortak hareket etmeye davet ediyor, araştırma
önergesinin kabulü yönünde oy kullanacağımızı belirtiyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.
Önerge sahipleri
adına son söz İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcıya
ait.
Buyurunuz
Sayın Yardımcı. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerimin başında, bu kar ve kış koşullarında
terörle mücadelede Kuzey Irak harekâtına katılan kahraman silahı
kuvvetlerimiz mensuplarından şehit olan askerlerimize Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifa, ailelere ve yakınlarına
başsağlığı ve sabırlar dilerim.
Denizcilik
sektörümüzde son yıllarda gerçekleşen tüm olumlu gelişmelerin
yanında yaşadığımız ve camiayı üzen iş
kazaları ve artan ölümler sonucu sektörde iş güvenliği,
işçi sağlığı, can ve mal güvenliğini
araştırarak sorunu tespit edip çözmek, ekonomimizin yakın
gelecekte can simidi olabilecek denizcilik sektörünün sorunlarını
yüce Meclisimizde tartışmak için vermiş olduğumuz Meclis
araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Bize göre,
iş güvenliğini gündemin başına oturtarak öncelikle iş
kazaları ve üzücü ölümleri önlemek birinci hedef olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, geç kalındı, duyarsızlık
olabilir, panik olabilir, tedbirde kusur olabilir, doğrudur. Artık
kurumlarımız devreye girmiştir. Basınımız,
medyamız görevini yapmıştır. Bundan sonrası
karalamaya, lince doğru gidiyor. Zaten sıkıntılı
Tuzlaya eğitimli gençler nasıl gelir, nasıl çalışır,
bunu da bir düşünmemiz gerekir.
Ben cuma günü
büyük bir gazetemiz ile samimi, açık fikirlerimi paylaştım,
birebir yazdılar. Teşekkür ediyorum. Kabahati olanları
değil, sektörü savunmak, önemini anlatmak zorundayım. Zaten
siparişlerde komşu ülkelere ve Çine doğru kaymalar başlamıştır.
Ülkemizde gemi inşa sanayisinin yoğunluğu çok yenidir ve
büyümesini sağlıklı sürdürmek adına dikkatli hareket
edilmesi şarttır. Türk gemi inşa sanayisi, tek başına,
rakipsiz bir sanayi alanı da değildir. Türk tersanelerine ve
çevremizdeki komşu ülkelere, tamamı Avrupalı firmalardan gelen
çok ciddi siparişler alınmaya başlanmıştır.
Sayıları yüz otuzu aşacağı tahmin edilen gemi
inşa, yat inşa ve tamir tersaneleri gerçekleştikçe, acemi
işçi, eğitimsiz işçi sorunu ve sorunları da beraberinde
gelmektedir. Sorun, bölgesel değil, Türkiye geneline yöneliktir. Mevcut
sorun, salt Tuzla tersaneler bölgesiyle ilgili veya kısıtlı
değildir. Yıllardır büyüyerek gelen ara ve teknik eleman
açığı giderek artmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; istihdamda eğitim ve
ihtisaslaşma dikkate alınmalı, ülkemizin ilerisi için gerekenler
yapılmalıdır. Meslek okullarına ilgiyi ve alakayı
artırmak, meslek okullarının özendirici olması için her
türlü yasal imkânları yürürlüğe sokmayı artık
değerlendirmek zamanı gelmiştir. Tuzla Tersaneler Bölgesindeki
tersanelerin bazılarında meydana gelmiş ve ölümle bitmiş
olan iş kazalarını tüm tersanelere yayarak bir endüstriyi
kamuoyu önünde ve hele uluslararası alanda küçük düşürücü her
hareket, sektöre geri dönülemez felaketler getirebilir. Ölümleri durdurmak için
gereken çok acil iş güvenliği tedbirleri alınmalı, kurallar
uygulanmalı, iş güvenliğinde sıfır tolerans
olmalıdır.
Basınımıza
teşekkür ediyoruz, konunun önemini kamuoyunun gündemine
taşımış, dikkatleri çekmiş, görevini
yapmıştır. Artık, bence, olayın önemi sektörde geç de
olsa anlaşılmıştır, araştırmayla daha da
netlik kazanacaktır. Bundan sonra, gemi inşa sanayimizi küçük
düşürücü beyanlarla yermeye yönelik, tersaneleri kuşkulu gösteren
ifadelerden sakınmalıyız. Aksine, alınacak tedbirlerle,
ekonomik kalkınmamız ve istihdam adına bu sanayimizin önemi
Hükûmetimizin genel politikaları içerisinde güven ifadeleriyle
anlatılmalıdır.
1988-1989
yıllarında Yunanistanda tersanelere yönelik ideolojik grevler ve
baskılar sonucunda, bu ülkenin tüm gemi inşa sanayisi ölmüştür.
Bunu hatırlayalım. Tersanelerde üretim asla durmamalıdır.
Tersanelerin daha güvenli, verimliliğini artırıcı formüller
ve iş birliği sağlanmalıdır. Tuzla Tersaneler
Bölgesindeki eksiklikler örnek alınarak yeni yapılan tersanelerde
aynı hatalar tekrarlanmamalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünya denizciliğinde,
Yunanlı komşularımız armatörlükte bizim çok önümüzdedirler.
Gemi inşa ve yat inşada ise onlar yanımıza bile
yaklaşamazlar, bizler çok çok ilerideyiz.
Sözü fazla
uzatmadan, şapkayı önümüze koyarak araştırma yapmak üzere
kolları sıvamalıyız. Yalnız gemi inşayı
değil, tüm denizciliğin sorunlarını Yüce Meclisin
çatısı altında, tarihinde belki de ilk defa
araştıracağız. Bu arada, bozulan diyalog ikliminden ötürü
sektörün günahlarının yanında sevaplarını da
hatırlayacağız, gözden kaçan güzellikleri görme
fırsatı yakalayacağız. Bitmiş olan sektörün hastanesi,
daha evvel kararları alınmış gemi yapım meslek
liseleri, denizcilik meslek liseleri, Türk Loydu ve sektörün destekleriyle
oluşturulan TÜDEVle birlikte kurulan Denizcilik Eğitim Merkezi de
ortaya çıkmış olacak. Sektörü montajcılıktan
kurtaracak olan yaklaşık 250 milyon euro civarındaki
değerdeki, stratejik önemi de çok büyük olan ana makine, şaft, kovan
fabrikası için yaptığı çalışmalar gündeme gelecek
ve bunları hızlandırma imkânı bulacağız. Sektörün
samimiyeti, çalışkanlığı yanında, inşallah,
tekrar görmek istemediğimiz ölümlerin çözümünü bulacağız.
Denizci ülkelerin
kalkınmasında lokomotif görevi yapan gemi inşa sektörünün ve tüm
denizciliğimizin araştırılması için kurulacak
komisyona başarılar diler, saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yardımcı.
Sayın
Mertin İç Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince çok kısa
bir söz talebi vardır.
Buyurunuz
Sayın Mert.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mertin, Tersaneler
Bölgesinde yaşanan iş kazaları nedeniyle alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerine katkı
sağlamak amacıyla açıklaması
HÜSEYİN MERT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İç
Tüzükümüze göre Meclis araştırma önergeleri gruplar ve 20
milletvekilinin imzasıyla verilebiliyor. O nedenle Demokratik Sol Parti olarak
bir katkı koyamadık. Ancak konuyla ilgili olarak, parti olarak
kurmuş olduğumuz komisyon şu an hâlihazırda
çalışmalarına devam etmektedir. Eğer kurulacak olan
komisyon, talep ederlerse kendileriyle paylaşmaya her zaman
hazırız bunun sonuçlarını.
Bu arada ulusal
bütünlüğümüz ve tüm dünyanın ortak sorunu olan terörizmle mücadele
için bir harekât düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetlerine başarılar
diliyoruz. Orada şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize
de acil şifalar diliyoruz. Aynı şekilde, Tuzlada ölen
işçilerimize de Allahtan rahmet diliyoruz. Ama onlar bizim için
yalnızca basit bir ölüm değil, Türk sanayisi için, Türk insanı
için hayatlarını feda etmiş olan birer şehittir.
Oradaki sorun,
Türk çalışma hayatındaki kayıt dışılık
ve eğitimsizlik sorunudur bildiğiniz gibi. Tabii bu yalnızca
Tuzla için geçerli değil, tüm sektörlerde karşımıza
çıkan bir sorun. Bu nedenle, Meclis araştırma komisyonu konuyu
irdelerken yalnızca oradaki işverenleri doğrudan suçlamak
yerine, onların bu davranışlarını neden
gerçekleştirdiğini iyi ortaya koymaları gerektiğini
düşünüyoruz. Orada ortaya çıkması biraz daha ağır bir
sektör olması ve riskleri çok olan bir sektör olmasından
kaynaklanmakta.
Yine, bu arada
bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum. Konu bugün için Tuzlada, ancak
kısa bir sürede -umarım yaşanmaz ama- Karadeniz Ereğlide
de yeni bir tersane grubu ortaya çıkıyor, çok sayıda tersanemiz
faaliyete başladı. Geçenlerde bizzat yakından gördüm, gururla da
gördüm. Gerçekten olağanüstü yatırımlar yapılmış.
Fakat burada da Tuzladaki gibi ölümlerin olmaması için Tuzlayla, bu
konuyla ilgili araştırma yapacak olan komisyonun aynı
şekilde orada da çalışmalar yapmasını diliyorum.
Demokratik Sol
Parti olarak olumlu oy vereceğimizi bildiriyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Mert.
X.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 19
milletvekilinin, Tuzla Tersaneler Bölgesinde yaşanan iş
kazalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/121) (Devam)
2.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 22
milletvekilinin, tersanelerdeki iş kazalarının
araştırılarak iş güvenliğinin sağlanması ve
çalışma koşullarının iyileştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129)
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcı ve 26 milletvekilinin, başta gemi inşa sanayi
olmak üzere denizcilik sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/132)
(Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19
milletvekilinin, gemi inşa sektöründeki işçi güvenliği ve
çalışma koşullarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/134)
(Devam)
BAŞKAN -
Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis
araştırması açılmasını kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 16 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun
çalışma süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonun
gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/483) (S.
Sayısı: 95)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıraya
alınan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/152) (S.Sayısı: 116) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 116
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk söz İstanbul
Milletvekili Şükrü Elekdağa ait.
(x)
116 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Buyurunuz
Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bekir Bozdağın Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizin birlik, beraberlik
ve huzurunun sağlanması için yürüttüğü faaliyetlerde disiplin
büyük önem taşımaktadır. Önümüzdeki kanun teklifinde öngörülen
değişiklikler de askerî ceza ve disiplin yargılamasıyla
ilgilidir.
Sayın
milletvekilleri, ülkemiz şu sırada son derece kritik bir dönemden
geçiyor. Efsanevi disipline sahip olmakla şöhret yapmış olan
silahlı kuvvetlerimiz de ülkemizin ulusal ve toprak birliği,
bütünlüğü uğruna yaşamsal bir mücadele veriyor. Bu nedenle bu
konu ülkemizin en öncelikli gündem maddesi hâline gelmiş bulunuyor. Bu
münasebetle, önce Türk Hava Kuvvetlerinin Kuzey Iraktaki PKK hedeflerine
karşı yapmış olduğu beş son derece
başarılı hava operasyonu ve bunu takiben
başlatılmış olan hava destekli kara harekâtı
hakkında bir değerlendirme yapmamızın gerekli, isabetli ve
yararlı olduğunu takdir edersiniz.
Hava
harekâtıyla Türk Hava Kuvvetleri, kendilerine verilen görevleri en
mükemmel şekilde yerine getirirken, aynı zamanda üstün kabiliyetini
ve gücünü dünya kamuoyuna sergilemiş bulunuyor. Hava kuvvetlerimizin
yetkinliği hepimizin göğsünü kabarttı, aynı zamanda
Türkiye'nin askerî yeteneğini ve gücünü ortaya koyarak bölgemizde ülkemize
yönelik tehditlere karşı da ciddi bir
caydırıcılık görevi ifa etti.
Silahlı
kuvvetlerimiz girişmiş olduğu kara harekâtını da
aynı yetkinlik ve başarıyla sürdürüyor değerli
arkadaşlarım. Daha harekâtın ilk günlerinde PKKyı tarumar
ettiğini ve örgütün yaşamsal harekât merkezlerini çember içine
aldığını resmî açıklamalardan anlıyoruz.
Gelişmeleri heyecanla izleyen bizler ve milletimiz silahlı kuvvetlerimizle
gurur duyuyor, övünüyoruz.
Ancak
değerli arkadaşlarım, yüreğimiz kaldırılan
şehit cenazeleriyle dağlanıyor, yanıyor. Şehitlerimize
Allahtan rahmet ve yakınlarına ve tüm ulusumuza da
başsağlığı diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türk Hava Kuvvetlerinin Kuzey Iraktaki PKK hedeflerini
vurması için Irak hava sahasını açan ve gerçek zamanlı
istihbarat paylaşımını uygulamaya koyan Washingtonun
Türkiye'nin kara harekâtına da yeşil ışık yakması
bir süredir yoğun bakımda olan Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni
bir sayfanın açıldığına işaret ediyor.
Hatırlayacaksınız, Amerikanın Irakı işgal
harekâtında Türk topraklarının ve askerî üslerinin
kullanılmasını öngören 1 Mart 2003 tezkeresinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından reddedilmesi, iki ülke ilişkilerinin
ağır bir bunalıma girmesine ve Washingtonun Türkiyeye yönelik
olarak örtülü bir cezalandırma politikası uygulamasına yol
açmıştı. Bu örtülü cezalandırma politikası
bağlamında Amerika, PKKnın Kuzey Iraklı Kürt liderler
tarafından barındırılıp silah ve lojistik
ihtiyaçlarının karşılanmasına ve Türkiyeye yönelik
eylemlerine destek verilmesine kayıtsız kaldı ve bunların
önlenmesi için hiçbir önlem almadı. Amerikanın bu tutumundan
cesaretlenen Kuzey Iraklı Kürt liderler, Türkiyeye karşı gayet
saldırgan davranışlar içine girdikleri gibi
bağımsız Kürdistan hayallerinin gerçekleştirilmesinde ve
Kerkükün Kürt bölgesine ilhakında PKKyı Türkiyeye karşı
bir pazarlık unsuru olarak kullanabileceklerinin hesabını yapmaya
başladılar.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Washingtonu dört yıldır
sürdürdüğü bu hatalı politikalardan vazgeçerek Türkiyeyle
ilişkilerini düzeltmek ve desteğini kaybettiği Türk kamuoyunu
kazanmak hususunda bir atılım içinde görüyoruz. Amerikanın,
Türkiye'nin Kuzey Iraka önce hava sonra da kara harekâtı yapmasına
yeşil ışık yakması, Kuzey Iraklı Kürt gruplar
üzerinde bu operasyonlara nötr kalmaları ve Türkiyeye karşı
saldırgan söylem ve davranışlardan vazgeçmeleri için telkin ve
baskılarda bulunması, Washingtonun Türkiyeye yönelik
politikalarında önemli bir siyasi dönüşüm vuku bulduğunun
göstergeleridir. Bu göstergeler, Amerikanın Türkiyeye yönelik olumsuz
politikalardan vazgeçtiğinin ve ilişkileri 1 Mart 2003 tarihinden
önceki düzeyine getirmek eğiliminde olduğunun işaretlerini
veriyor. Bunun böyle olmasını umut ediyoruz. Türk-Amerikan
ilişkilerinin karşılıklı saygı temeline oturan ve
karşılıklı çıkar ve yarar dengesini gözeten bir düzey
ve içerikte seyretmesini arzu ediyoruz, fakat bu umut ve
değerlendirmelerimizin ne kadar gerçekçi olduğunu görmek için daha
bir süre beklememiz gerekebilir.
Ancak,
değerli arkadaşlarım, şu geldiğimiz noktada da
Amerikanın Türkiye'ye yönelik politika değişikliğinin
ardında yatan gerçek nedenlerin neler olduğu hususunda da bir
değerlendirme yapmamızın yararına inanıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Amerika-Türkiye ilişkilerinin seyrini kavrayabilmek için,
değişen dünya güç dengelerinin Amerikayı nasıl
etkilediğinin ve Washingtonun bu değişim
ışığında geliştirdiği yeni stratejiler
bağlamında Türkiye'ye nasıl bir rol biçtiği
değerlendirilmelidir. Bu sefer de Amerikanın tutum
değişikliğinin temelinde, büyük Orta Doğu bölgesinde
değişen stratejik dengeler nedeniyle oluşturulacak yeni bir
strateji kapsamında Türkiye için yeni bir rolün öngörülmesi
yatmaktadır.
Oluşturulacak
bu yeni strateji, Afganistanda Talibana karşı savaşta
tarihinin en büyük krizini yaşamakta olan NATO kuvvetlerinin acilen
muharip birliklerle desteklenmesini, Körfezde hegemon bir güç olarak yükselen
İrana karşı etkin bir kuşatma ve tecrit
politikasının uygulanmasını ve dünyadaki asimetrik
tehditlere ve küresel sorunlara karşı koymak için transatlantik
ortaklık bazında oluşturulacak yeni bir stratejik konseptin
NATOya kazandırılmasını öngörüyor. Söz konusu stratejik
konseptin, global terörle kapsamlı mücadelede ve İslami kültürlerle
aktif diyalogdan oluşan iki eksen üzerinde faaliyette bulunacağı
tasarlanıyor.
Amerikanın
bu üç alanda da değerli arkadaşlarım, Türkiye'den ciddi
beklentileri vardır. Özellikle NATOnun bu sefer yeni stratejik konsepti
bağlamında, Türkiye'nin ittifak içinde kritik bir rol üstlenmesi
beklenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Afganistanda bir askerî hezimetin eşiğinde
olan NATOnun, acilen ve büyük ölçüde kuvvet takviyesine ihtiyacı
vardır. Taliban ve El Kaide her gün güç ve alan kazanmakta ve giderek
kabule yaklaşmaktadır. Ancak NATO üyeleri ilave muharip birlik
göndermek hususunda bugüne kadar ayak sürümüşlerdir. Bu durumda, kısa
süre önce düzenlenen Gates, Avrupalı müttefiklerin Afganistana muharip
birlik göndermemesi durumunda NATOnun sonunun geleceğini
belirtmiştir.
Sorunun bir
başka vahim boyutu da Amerikan istihbaratına göre, El Kaide terör
örgütü lideri Usame Bin Ladin ve Taliban hareketi lideri Molla Ömerin Pakistanın
Belucistan Eyaletinde saklanarak oradan Afgan direnişini yönlendirmekte
olmalarından kaynaklanmaktadır.
Pakistanın
birçok bölgesinin El Kaide ve Taliban yanlısı aşiretlerin
kontrolünde olması Amerikayı endişelendiriyor. Washingtonun
nükleer silahlara sahip Pakistanın Taliban nüfuzuna girmesi gibi bir
olasılığı ciddiye aldığı
anlaşılıyor. Washington, böyle bir gelişmenin hem Amerika
hem de dünya için en büyük tehdit oluşturacağı
görüşündedir. Bu bakımdan, Afganistan savaşının
kazanılması Amerika için hayati bir önem kazanmıştır
değerli arkadaşlarım.
Hâlen
Afganistanda, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu yirmi altı
NATO üyesi ülkenin yanı sıra, on dört ülke de NATO
dışından kuvvetleriyle Uluslararası Güvenlik Destek Gücü
İSAFa katkıda bulunarak, 46 bin kişilik bir kuvvet
oluşturmuşlardır. Ancak, bu ülkelerden sadece Amerika,
İngiltere, Hollanda ve Kanada çatışma bölgelerinde asker
bulunduruyor. Amerika, NATOnun Avrupalı üyelerinin Afganistanda ellerini
taşın altına koymalarında son derece
ısrarlıdır. Bu bağlamda, Washington, Türkiye'nin acilen
Afganistana muharip birlik göndermesi beklentisi içindedir.
Değerli
arkadaşlarım, Amerikanın Iraka başarısız
müdahalesi sonucunda, İran, Körfez bölgesinde ve Orta Doğuda
Amerikaya meydan okuyabilen bir güç olma yolundadır. Bu gelişme
Washington açısından kabul edilemez bir tehdit
yaratmıştır. Çünkü, Amerikanın geleneksel politikası,
Körfez bölgesinde enerji kaynaklarının kontrolünde tekele sahip
olması ve bu bölgede başka bir devletin dengeleri
değiştirecek güce erişememesidir. İranın Lübnandaki
Hizbullah ve Filistindeki Hamas örgütleri üzerinde etkin bir nüfuza sahip
olduğu, bunun yanında, Körfez bölgelerinde yaşayan kayda
değer büyüklükteki Şii toplumlar üzerinde de etkili olduğu
bilinmektedir. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri,
İranın Körfez bölgesinde hegemon bir devlet olarak öne
çıkmasından ve Şii Hilali kavramının somut bir
tehdit niteliği kazanmasından ciddi güvensizlik duymaktadırlar.
İngilterenin
ün yapmış araştırma kuruluşu olan Chatham House
İranla ilgili olarak yayınladığı bir raporda,
Tahranın Iraktaki Şiiler üzerindeki son derece güçlü nüfuzu
nedeniyle bu ülkede, yani Irakta Amerikadan daha etkili bir konumda olduğunu
belirtmişti. Bu gelişmeler Amerikayı, Şii İrana
karşı bir kuşatma politikası izlemeye ve bu bağlamda
Sünni Arap ülkelerini İran tehdidine karşı bir koalisyon içine
toplamaya yöneltmiştir. Suudi Arabistan bu kuşatma politikasının
merkezi hâline getirilmiş ve Amerika, Körfezde Arap monarşilerine
bol miktarda silah satma kararını almıştır İrana
karşı. Ancak, Tahrana karşı kurulan bu koalisyon
İranı dengeleyecek bir güçte görülmüyor. Bu bakımdan, Amerika
açısından kuşatmanın etkili olması için, bölgenin en
güçlü askerî devleti olan Türkiyenin de bu koalisyona katılması önem
kazanıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu zorunluluğun, özellikle Amerikanın 2007
Ulusal İstihbarat Raporunun açıklanmasından sonra daha da önem
kazandığı söylenebilir. Rapor, İranın dış
baskılar nedeniyle 2003 yılında Nükleer Silah
Programını askıya aldığını ve bu faaliyeti
tekrar başlatmadığını açıklıyor. Bu raporun
yayınlanması, tabiatıyla, Bush yönetiminin elinden,
İranı on on beş yıl süre ile kötürüm bırakmak
amacıyla bu ülkeye karşı hava saldırısı düzenleme
gerekçesini almıştır.
İşte,
bu durumda Amerika, İran politikasının İranı ve
rejimi içinden çökertme yöntemine ağırlık vermeye
yönelmiştir. Bu yeni politika bağlamında Amerika, Türkiyenin de
Sünni devletler koalisyonuna katılmasını veya en azından
Sünni devletler koalisyonuna dışarıdan destek vermesini arzu
etmektedir. Suudi Arabistan Kralının Ankaraya gelişinin ve
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gülün Başkan Bushun Orta
Doğu ülkelerine yapacağı ziyaretin hemen öncesinde palas
pandıras Washingtona davet edilmesinin esas nedenleri bunlardır.
Değerli
arkadaşlarım, Amerikan yönetimleri geleneksel olarak yeni ve
devrimsel nitelikte bir savunma stratejisi veya dış politika
yaklaşımı oluşturacakları zaman ilk önce bu konuda,
ünlü bir araştırma kuruluşuna bir rapor yazdırırlar.
Sonra bu rapor yayınlanır ve kamuoyunda tartışmaya
açılır. Bundan sonra da Amerika bu projeyi uygulamaya koyar.
Amerikanın yeni bir projesi vardır. Bu yeni proje, NATOnun
transatlantik bir ortaklık bazında
yapılandırılmasını ve Yeni Dünya koşullarında
Batıya karşı oluşan risk ve tehditlere karşı
koymasını sağlayacak yeni bir strateji ve bunu
gerçekleştirecek bir kuvvet yapısıyla
donatılmasını öngörmektedir. Bu rapor, Washingtondaki ünlü
düşünce üretim merkezi Center for Strategic and International Studies ve
NOBER vakfı tarafından emekli genelkurmay
başkanlarının ve aynı zamanda Avrupa Birliği
Dış İlişkiler ve Güvenlik Sorumlusu Solananın
katılımıyla hazırladıkları bir raporda yer
almaktadır.
Bu rapordaki
ilginç bir yaklaşım, global terörle mücadelede elastiki mukabele
sisteminin benimsenmesidir. Buna göre, NATOnun terörle mücadelesi birbirine
paralel iki eksen üzerinde yürütülecektir. Birinci eksende, terörle mücadele
eldeki tüm imkânlardan yararlanarak sert bir biçimde uygulanacaktır.
İkinci eksende ise İslami kültürlerle aktif bir diyalog
yürütülecektir.
Değerli
arkadaşlarım, 1 Mart 2003 tezkeresinin akıbetinden bu yana Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, fiilen Amerikan işgalinde bulunan Kuzey Irak
topraklarında bir kara harekâtı gerçekleştirmesi imkânsız
olarak algılanıyordu. Türkiye'nin Amerikayla iş birliği
çerçevesinde böyle bir operasyonu yapabilmesinin, yukarıda belirtmiş
olduğum büyük resim veya büyük senaryo çerçevesindeki üç alanda Türkiye
ile Amerika arasında genel hatlarıyla da olsa bir mutabakata
varılması sonucunda gerçekleştirildiği muhakkaktır.
Bu konuda bir
hususu daha belirtmek istiyorum: Baharda yapılması beklenen kara
harekâtının öne alınmasının esas nedeninin de
Türkiye'nin Amerikanın talebini kabul ederek Afganistana asker gönderebilmesi
için gerekli siyasi zeminin hazırlanmasını sağlamaya
yönelik olduğu açıktır. Bu sözlerim kesinlikle yanlış
anlaşılmamalıdır, yorumlanmamalıdır değerli
arkadaşlarım. Kara harekâtının bu mevsimde ve bugünün
şartları içinde yapılmasının da önemli askerî, siyasi
ve psikolojik yararları olduğu muhakkaktır, aklı
başında kimsenin bu hususları
tartışacağını zannetmiyorum. Benim söylediğim,
kara harekâtının öne alınmasının, Amerikanın
Türkiyeden Afganistana muharip kuvvet göndermesi için uygun siyasi ve
psikolojik zemini yaratması gibi bir fonksiyonu olacağıdır;
bu da değindiğim büyük resmin veya senaryonun bir
parçasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, basında önemli yazarlarımız,
Amerikanın Türkiyeye yönelik siyasi dönüşümünü, gerçek
maksadını aşar bir şekilde yorumluyorlar ve
yazılarında Amerika, Kürt liderlerinin ipoteği altındaki
politikasını, Kuzey Irak Kürtlerini karşısına alma
riskini alarak değiştirdi ve tercihini Türkiyeden yana yaptı.
şeklinde değerlendirmelerde bulunuyorlar. Değerli arkadaşlarım,
böyle bir radikal tercih durumunun mevcut olduğunu kesinlikle
zannetmiyorum. Amerika muhakkak ki büyük stratejik çıkarları
nedeniyle Türkiyeye önem vermektedir ve Türk halkını yeniden
kazanması gereğini teslim etmektedir, bunun bilincine
varmıştır, ama bu durum, Washingtonun orta ve uzun vadeli
hesaplarında önemli bir yeri olan ve Iraktaki son derece hassas iç
dengelerin muhafazasında şu anda kritik değeri bulunan Kuzey
Irak Kürtlerinin temel çıkarlarını da açıkça göz ardı
etmeyi düşündüğü anlamına gelmez. Böyle olunca, Amerikan
çıkarları ışığında, PKKnın bir
çırpıda budanıp tecrit edilmesine karar verilebilir, ancak,
Kuzey Iraklı Kürt liderlerle de Amerika, ilişkilerinin, iş birliği
imkânlarını tamamen sekteye uğratacak bir düzeye düşmesini
istemez.
Değerli
arkadaşlarım, buraya kadar söylediklerim, Amerika-Türkiye
ilişkileri ekseninde olumlu bir dönemin başlamasının gerçek
nedeninin Amerikanın yeni stratejik yol haritasında Türkiyeye yeni
bir rol öngörmesinden ve bu bağlamdaki mutabakatlardan kaynaklandığını
ortaya koyuyor. Yazılı ve görsel basınımızda birçok
yorumcu Washingtonun tutumundaki değişikliği bu
söylediklerimizden farklı iki etkene bağlama eğiliminde.
Bunlardan
birincisi: Bush yönetiminin Türk-Amerikan ilişkilerinin son zamanlarda dibe
vurmasından son derece rahatsız olması ve bu durumun Amerika
ulusal çıkarlarına zarar vereceğinin geç de olsa bilincine
varmasıdır.
İkincisi
ise: AK Parti Hükûmetinin sabrının taştığına ve
her türlü riski göze alarak Kuzey Iraka müdahale edeceğine Amerikanın
inanmış olması gösterilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu görüş sahipleri Irak sınırında
yapılmış olan büyük askerî yığınağın da
Amerika tarafından Türkiye'nin sınır ötesi harekâta
kararlılığının bir işareti olarak
algılandığını ileri sürmektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekte birinci etkenin Bush yönetiminin Türkiyeye
yönelik tutumunun değişmesinde bir ölçüde etkisi olmuşsa da
bunun fazla abartılmaması gerekir. Çünkü Bush yönetimi, Türk
Hükûmetinin oyalayıcı taktiklerle idare edilebileceği ve
Türkiye'nin Amerikaya karşı uygulayabileceği bir alternatif
politikaya sahip olmadığı inancındaydı.
İkinci
etkene gelince: Ankaranın, Amerikayı Türkiyeye yönelik
politikasını gözden geçirmeye zorlayacak etkinlikte bir söylem veya
eylemi hiçbir zaman göze alamadığı da bir gerçektir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Tamamlıyorum.
Üstelik,
Sayın Başbakan da İçerideki PKK teröristlerini bitirdik de
sıra Kuzey Iraktakilere mi kaldı? diyerek, sınır ötesi
operasyona karşı çıkan Washingtonun tutumunu
onaylamıştır. Bu durumda, söz konusu askerî
yığınağın Bush yönetimi tarafından AK Parti
Hükûmetinin Iraka müdahalede bulunma iradesinin bir işareti olarak algılandığı
yolundaki iddialar boş böbürlenmeden başka bir şey
değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bu görüş ve düşüncelerle, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağın
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul
ettiğimizi açıklar, yüce heyetinize saygılarımı
sunarım.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Sayın
milletvekilleri, birleşime saat 20.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.10
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
116 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz verildi,
konuşuldu.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan
Yalçın.
Buyurunuz
Sayın Yalçın.
Söz süreniz yirmi
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 116
sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle, Irakın kuzeyinde yuvalanan hainlere
karşı bu ağır kış koşullarında
yiğitçe operasyon yaparken şehitlik mertebesine ulaşan kahraman
evlatlarımıza ve yine şehit olan korucu vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, bu en büyük gururu tarifsiz acıyla birlikte yaşayan
ailelerine Allahtan sabır, büyük milletimize
başsağlığı diliyorum.
Altıncı
yılına giren AKP İktidarında ilk kez ve gecikmeli de olsa
kara harekâtıyla devam eden sınır ötesi operasyonda kahraman
ordumuzun, Yirmi dört operasyon yapıldı, bir işe
yaramadı. diyenlerin yüzünü kızartacak başarılarla ve
terörün kökünü bir daha filizlenmeyecek şekilde kazıyarak yurda
dönmesini diliyorum.
Sadece, millet ve
memleket sevgisini bütün sevgilerden yüksek tutan bir inancın sahipleri
tarafından yapılabilecek bu destansı mücadelenin her kademedeki
kahramanlarını yürekten kutluyor, Allah güç versin, kuvvet versin
diye dua ediyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bugün görüşmesini
yapacağımız Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, aslında, geçtiğimiz günlerde
yüz yetmiş ayrı kanunda bin beş yüz civarında maddeyi
değiştiren Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla
Çıkarılan Kanunda yapılan hataların telafisi
mahiyetindedir.
Bu somut örnekte
yaşandığı üzere, kanun yapmak, uzmanlık gerektiren,
uzun ve ciddi bir çalışma gerektiren
Çoğunluk gücüyle aceleye
getirildiğinde telafisi de olmayan sonuçlar doğurabilmektedir. Bu
nedenle, komisyonlarda geçmiş dönemden kalan teklif ve
tasarıların ayrıntılı görüşülmesinin önündeki engel
olan İç Tüzükün 77nci maddesinin sakıncaları daha iyi
anlaşılmaktadır.
Meclis
Başkanımızca hazırlanan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünün bazı maddelerinin değiştirilmesi
İç Tüzük değişikliği çalışması içinde,
mutlaka, yukarıda işaret edilen mahzurları giderecek bir
düzenleme getirilmelidir. Bu sayede, geçmiş dönemden kalan kanun teklif ve
tasarılarının daha itinayla değerlendirilmesi mümkün
olacak, bugün yaşadığımız gibi hatalar en aza inecek
ve Meclisimiz, on gün önce yaptığı yasayı
değiştirmek gibi gülünç durumlara düşmeyecektir.
İç Tüzük 77nci
maddede yapılacak bu düzenleme elbette kanunların
çıkış sürecini uzatabilecektir. Ancak bir toplumun önüne
çabukluk ve adalet tercihi konulamaz. Eğer bu da yapılacaksa
bizim tercihimiz her zaman adaletten yana olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz teklif, Askeri Ceza Kanununda,
Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve
Cezaları Hakkında Kanunda, Türk Ceza Kanununda, 5271
sayılı Kanunda, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda, 5352
sayılı Adli Sicil Kanununda ve 4207 sayılı Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda değişiklikler
öngörmektedir.
Birçok önemli
kanun çalışmasında AKP İktidarının
tekrarladığı üzere, bu düzenlemede de aynı hata
yapılmakta, diğer bakanlıklar ve ilgili kuruluşların
görüş ve katkılarına müracaat etmeyi gerektiren hükûmet
tasarısı prosedürü yerine milletvekillerince
hazırlanmış kanun teklifi prosedürünün uygulanması tercih
edilmektedir. Bize göre, bu, isabetli bir yol değildir, istisnai durumlar
dışında da kullanılmamalıdır.
Bir teknik
düzenleme gibi gözüken, bir hatanın tamiri maksadıyla getirilmiş
bu teklifin komisyon çalışmalarında önemli bir hususun gündeme
getirilmiş olması, eleştirdiğimiz yöntem ve
aceleciliğin ne kadar önemli mahzurları olduğunu gözler önüne
sermektedir. Önceki düzenlemeyle hükmün açıklanmasının
ertelenmesi sınırı bir yıldan iki yıla
çıkarılarak, aslında hukukumuza demokratik bir müessese
kazandırılmış, uygulama alanı da
genişletilmiştir. Ancak askerî suçlar bakımından
düşünülmeyen istisnai hâl bu teklifle düzeltilirken, komisyonda
Yargıtay temsilcisi arkadaşımızın ikazıyla bir
madde daha öngörülerek terör suçları bakımından da ikinci bir
istisna öngörülmüş olmaktadır ki, çok isabetli ve önemli bir
düzenleme yapılmış olmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bu kanunun düzeltmeyi amaçladığı ceza
kanunlarına uyum amacıyla yapılan değişikliklerle
ilgili kanunun alt komisyon gibi çalışan çalışma grubunda
ben de görev almıştım. Anlıyorum ki, üç gün içerisinde yüz
yetmiş ayrı kanunu, bin beş yüz maddeyi bürokrat
arkadaşlarımızın ve hukuk profesörlerinin nezaretinde bile
tam olarak değerlendirmek mümkün olamıyormuş. Nitekim, teklifin
genel gerekçesinde de, söz konusu kanunlarla ilgili diğer kanunların
geçen zaman sürecinde uygulanmasında ortaya çıkan sorunların ve
tereddütlerin giderilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir. Bu,
aslında, makul bir gerekçeden ziyade bir itiraf mahiyetindedir. Çünkü,
kanun yapan irade bir kanunu yürürlüğe koymadan önce ortaya çıkacak
sorunları, tereddütleri, uygulamada oluşacak
sıkıntıları yöntemince düşünmeli,
araştırmalı ve Meclisin saygınlığını
her değerin üzerinde tutmalıdır. Aksi hâlde,
çıkardığınız sosyal güvenliğe ilişkin bir
yasanın boşluğundan yararlanarak emsallerine göre yüksek
maaşla emekli olmalarına sebep olur, yasadan faydalanan
vatandaşları kötü niyetli olmakla itham eder ve ayrıca bu kötü
niyeti de ödüllendirmiş olursunuz.
Aciliyetine
binaen, Komisyonda 77nci maddeyi işletip görüşme
yaptırmadığınız, Genel Kuruldan,
uyarılarımıza rağmen, alelacele
çıkardığınız Tütün Mamullerinin Zararlarının
Önlenmesine Dair Kanunda yaptığınız
değişikliklerin uygulanamazlığı ve Tekel ihalesiyle
aynı zamana denk gelmesi sebebiyle yürürlüğünü, önemli maddeleri
bakımından, neredeyse iki yıl ertelediniz.
Güya istinaf
mahkemeleri kurdunuz, yürürlüğe sokmak için en yakın 2013-2014
yılından bahsetmektesiniz.
Yargıtayda
bir milyona yakın dosya beklerken, Yargıtay üyelerinin
sayısını azaltan bir tasarı getiriyor; alt komisyon
kurulmasına bile yaklaşmazken, tasarının etraflıca
tartışılmasına tahammül edemezken, ısrarlar üzerine
kurulmuş alt komisyonda toplantı yapamıyor, tasarıyı
geri çekiyorsunuz.
İşbu
teklifle de, gerekçesi haklı bile olsa, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 12nci maddesini
değiştirerek, tereddütlerin giderilmesi amacıyla,
yürürlüğünü üç yıla yakın erteliyorsunuz.
Görüldüğü
üzere, çıkardığınız birçok önemli kanun daha
yürürlüğe sokulmadan değiştirilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu önemli kanunlar için
ayırmadığınız zamanı, enerjiyi ve Genel Kurula
katılım iradesini Vakıflar Kanunu geldiğinde cömertçe
seferber ediyorsunuz.
Öyle
anlaşılıyor ki, birçok kanun içine kısa zaman aralığında
fark edilmesi mümkün olmayan tuzak maddeler koymayı biliyor ama
sağlıklı, uzun ömürlü, uygulamada tereddüt oluşturmayacak
kanun yapmayı bilemiyorsunuz.
Ceza kanunu
yapıyorsunuz, aslında birçok suçun cezalarının infaz
süreleri artırıldığı hâlde, kamuoyunu doğru
bilgilendirmediğiniz için, neredeyse suç işlemenin
cezasının olmadığı gibi bir kanaatin
yayılmasına sebep oluyorsunuz.
Ceza
yasalarına uyum içerisinde, hükmün açıklanmasının
ertelenmesi sınırının bir yıldan iki yıla
çıkarılması da kısmi af gibi yorumlanmasına neden
oluyor ve bu düzenlemeyle de binlerce dosyanın yeniden ele
alınması ya da Yargıtayca iade edilmesinin önünü açmış
bulunuyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, teklifin 1inci maddesinde, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemeler bakımından,
1632 sayılı Askeri Ceza Kanununa bir ek madde daha ilave edilerek ek
8 ve 9uncu maddeler ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama
Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunun 63üncü
maddesinin ikinci fıkrası hükümlerinin uygulanmasının devam
olunacağı öngörülürken, Askeri Ceza Kanununda yazılı
suçlar bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
231inci maddesinin beş ila on dördüncü fıkralarında düzenlenen
denetimli serbestlik ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin düzenlemenin askerî yargıda
uygulanmayacağı düzenlenmektedir.
Askerlik
hizmetinin kendine has özellikleri, Askeri Ceza Kanununda yazılı
suçlar bakımından askerî yargı sisteminin mesleğe özgün
disiplin ve kapsama alanı düşünüldüğünde, bazı
istisnaların gerektiği açık olmakla, daha önce gözden
kaçmış bu hususun düzeltilmesi elbette makul ve zorunludur.
Teklifin 2nci
maddesiyle de, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu,
Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunda
da, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Türk Ceza Kanununda değişiklik öngören
düzenlemeler yapılırken, yapılması gereken bir düzenleme
öngörülmekte ve askerî ceza ve disiplin yargılamasında Türk Ceza
Kanununun Birinci Kitap Üçüncü Kısım Birinci Bölüm hükümleri ve
zaman aşımı süresine ilişkin hükümleri ile Ceza Muhakemesi
Kanununun hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin hükümleri ve ayrıca, Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümlerinin
disiplin suç ve cezaları hakkında uygulanmayacağı
öngörülmektedir.
Bu maddede
yapılan düzenlemenin de, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü
faaliyetlerin özelliği, önemi, askerlik hizmetinin kendine özgü
yapısı sebebiyle isabetli olduğu ve esasen önceki düzenlemede
yapılması gerektiği ortadadır.
Sayın
milletvekilleri, teklife, yukarıda işaret edildiği üzere,
Yargıtay temsilcisinin ikaz ve önerisi üzerine, Komisyonda gelişen
inisiyatife göre, CHP, MHP ve AKPli üyelerin teklifiyle, 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 13üncü maddesine göre, Ceza Muhakemesi Kanununun
231inci maddesindeki Hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin hükümleri uygulanamaz. cümlesi
eklenerek önemli bir mahzur giderilmiş olmaktadır. Bu düzenleme çok
yerinde ve isabetli düşünülmüştür.
Teklifin 4üncü
maddesinde yapılmak istenen değişiklikle uygulamada
kolaylık getirilmesi düşünülmektedir. Yine, 6ncı maddede de
paralel bir düzenleme öngörülmektedir. Bu iki maddede getirilen düzenleme
gerçekten de bize de hem adliyelerden hem vatandaşlarımızdan
sıkça iletilen önemli bir problemin çözümüne yöneliktir.
Mevcut
düzenlemede, seçenek yaptırımdan çevrilen adli para
cezasını hükümlü süresinde ödememişse, bu takdirde,
savcılık, ilamı mahkemeye gönderiyor, mahkemeden de hapis
cezasının infazına karar veriliyordu. Hükümlü derhal adli para
cezasını ödemek istese, bir gün bile geçmiş olsa bu ödeme kabul
edilmiyor ve cezanın tamamı hapis olarak infaz edilmekteydi. Türkiye
gibi ikamet bilincinin tam yerleşmediği,
vatandaşlarımızın büyük şehirler ile memleketleri,
köyleri ve şehirleri arasında sıkça yer
değiştirdikleri ve araya giren diğer makul sebeplerle ödeme
yapılamaması hâlinde, parayı ödemeye hazır iken ödemenin
kabul edilmeyip hapse çevrilerek infaz ettirmek birçok mağduriyete de
sebep olmaktadır. Getirilen düzenlemeler ile de bu mahzur giderilmiş,
seçenek yaptırımdan çevrilmiş adli para cezaları da
doğrudan verilmiş olan para cezalarıyla aynı sisteme tabi
tutularak, ödenmemesi hâlinde yine hapse çevrileceği, ancak, ödeme yapılması
hâlinde hapis cezasının infazından vazgeçileceği
düzenlenmiştir. Yapılan bu düzenlemeler yerinde ve ülke gerçekleriyle
uyumludur.
Teklifin 5inci
maddesinde ise 5271 sayılı Kanunun 327nci maddesine bir fıkra
daha eklenerek yargılama sırasında beraat ve ceza verilmesine
yer olmadığına karar verilenlerin yargılama
sırasında kendisini vekâlet ilişkisiyle avukat ile temsil
ettirmiş olması hâlinde, kendisine, Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda gösterilen tarifeye göre
bir vekil ücretine hükmedileceği belirtilmektedir. Bu madde benim
özellikle itirazlarım olan bir maddeydi. Biraz önce AKP Grup Başkan
Vekili arkadaşımız bu maddenin metinden
çıkarılması için bir önerge verdiklerini söylediler. Eğer
bu madde metinde kalacaksa, maddede yargılama aşaması için
avukat ücreti ödeneceği belirtiliyor. Oysa, ceza yargılaması
sisteminin değiştiği, soruşturma aşamasının
daha uzun zaman aldığı, insanların tutuklanabildiği o
aşamada daha çok avukata ihtiyaç duydukları sebebiyle, bir
ücretlendirme yapılacaksa, bunun soruşturma aşamasını
da kapsaması gerektiğini düşünmekteyim.
Gene, bu yasayla
getirilen ücret tarifesinin çok cüzi olduğu; birçok, ölüm gibi
ağır cezalar gerektiren suçlarda bu cüzi paralarla avukatlık
yapmanın fiiliyatta işe yaramadığı; birçok avukat
arkadaşımızın, ne yazık ki, mahkeme
aşamasında kimin avukatını öğrendiği gibi komik
durumlara yol açmaktadır. Onun için, bu konuda mutlaka daha geniş
araştırmalar sonucu bir düzenlemenin yapılması
gerektiğini düşünmekteyim.
Değerli
arkadaşlarım, teklifin 7nci maddesinde, Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun bazı maddeleri
bakımından öngördüğü yürürlük tarihi, 1 Nisan 2008den 31
Aralık 2010a ertelenmektedir. Bu düzenleme ihtiyacı da, yasada
öngörülen beş yıllık tutuklama süresinin
aşılamayacağına ilişkin düzenlemenin yürürlüğünün
ertelenmesi maksadından doğduğu anlaşılmaktadır.
Bu düzenleme yapılmaz ise çok önemli ve ağır suçlardan tutuklu
bulunan birçok insanın, uygulama, yürürlük tarihi yaklaşmış
olması sebebiyle tahliye olması gibi bir riskle karşı
karşıya bulunuyoruz, fakat bu durum daha önce yürürlük tarihinin
ilanı bu şahıslar bakımından bir
kazanılmış hak doğuracak mıdır, ortaya yeni bir
kaos mu çıkacaktır, bunu da bize zaman gösterecek. Diliyorum bir
kaosla karşılaşmayız.
Değerli
arkadaşlarım, teklifin 8inci maddesinde, Türk Ceza Kanununun 50nci
maddesinde yapılan değişikliğe paralel olarak, Adli Sicil
Kanununda sicile kaydedilecek bilgilere ilişkin 4üncü maddede
değişiklik öngörülüyor. Bu da makul bir değişikliktir.
9uncu maddede ise
adli sicil veya arşiv kaydı talep eden vatandaşlardan 3 yerine 5
YTL ücret alınacağı öngörülmektedir. Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, devletin, asli görevlerinden adalet görevinin bir parçası
olması hasebiyle, böyle bir belge vermesi
karşılığında para almasının doğru
olmadığını düşünüyoruz. Eğer mutlaka para
alınacaksa da, en azından, öğrenci
arkadaşlarımıza ya da bir eğitim kurumuna kayıt
yaptırmak için sabıka kaydı alan
arkadaşlarımızın muaf tutulması önerisini de özellikle
iktidar partisi temsilcilerine iletiyoruz, makul görürlerse biz de bu konuda
destek verebiliriz.
Yine, 10uncu
maddede de değerli arkadaşlarım, daha önce unutulmuş tütün
mamullerine ilişkin bir hata, bir mükerrer madde düzeltilmeye
çalışılmaktadır, bu da bize göre makuldür.
Sayın
milletvekilleri, sonuç olarak biz bu teklifi, özellikle, daha önce alelacele
çıkarılmış ceza kanunlarına uyum amacıyla
gerçekleştirilen düzenlemede hata yapılarak sorunlar
doğmasına yol açmış askerî suçlar bakımından
getirilen düzenlemelerini zorunlu bulmaktayız. Diğer maddelerde
getirilen düzenlemeler de ülke ihtiyaçlarına uygun ve elzem
düzenlemelerdir. Bu sebeplerle milletimizin ihtiyacını giderecek bu
teklifle getirilen düzenlemelere evet oyu vereceğimizi ifade ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini yansıtmak üzere söz
almış bulunmaktayım.
Doğrusu, yasa
yapma mantığına bakınca AKPnin, iktidar partisinin
Meclisimize kendi bildiğince, kendi keyfine göre, kendi
çoğunluğuna göre, istediği zaman istediği yasaları
getirebildiği bir uygulamaya tanık oluyoruz. Bugün, bu yasaya
baktığımız zaman, yüz yetmişin üstünde uyum
yasasında biz dört parti grup temsilcileri oturduk, günlerce
çalıştık, yanlışlıklar varsa düzenledik,
getirdik. Arkasından iki hafta, üç hafta geçmeden tekrar yasa yapmaya
çalışıyoruz. Yasama Meclisi yazboz tahtası değil ki.
Sonra, yakın
zamanı biraz hatırlayalım, temel ceza
kanunlarımızı değiştirmedik mi? Faşist Mussolini
İtalyasından alınan Türk Ceza Kanununu değiştirdik
diye övünmedik mi biz? Övündük. Arkasından da Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu da değişmedi mi? Değişti. Neye göre
değiştirildi bunlar? Şimdi, bu değişiklikleri
Daha
aradan iki yıl geçmedi. Bunun üzerinde yüzlerce uzman, yüzlerce sivil
toplum örgütü, barolar tartışmalar yaptı, konuştu.
Peki, onu
bırakalım, Avrupa Birliği sürecinde Hükûmetin 60ıncı
Programında da var, 59uncu Programında da var: Ben reformcuyum,
ben düşünce, örgütlenme özgürlüğünden yanayım, ben demokrasiden
yanayım, ben insan haklarından yanayım, ben hukuktan
yanayım. Belgeleriniz elimizde.
Peki, dün
yaptıklarınızı, dün uyum paketi altında, reform paketleri
altında yaptıklarınızı, bugün aradan üstelik de
olağanüstü günler yaşadığımız bugünlere getirip
fırsatçı bir anlayışla yasama Meclisinden, üstelik gecenin
ilerleyen bu saatinde karar yeter sayısının
olmadığı yasama Meclisinden geçirmek etik midir acaba?
Şimdi, bu
kanun teklifine bakıyoruz, bir, en başa konmuş askerî disiplin
mahkemeleriyle ilgili bir madde var, arkasından geliyor Terörle Mücadele
Kanunu, arkasından geliyor avukatların ücret düzenlemesi,
arkasından Tütün Yasası geliyor. Ne alaka? Bunlar ne alaka, beraber
Bu kanunun, bu yasa teklifinin Meclise getirilmesinde tütünle
avukatlığın, avukatlıkla Terör Yasasının, Terör
Yasasıyla askerî disiplin mahkemelerinin ne alakası var? Yani halka
karşı, 70 milyon insana karşı vicdani bir
sorumluluğumuz yok mu bizim? Şimdi, ben AKP Hükûmetine sormak
istiyorum.
Evet, Anayasada
çok açık bazı hükümler var. Açıyorum: Suç ve cezalara
ilişkin esaslar. Bu, Anayasa hükmü. Muhtemel yeni Anayasa
taslağınızda da yer alan bir hüküm. Bu hükümde Suç ve ceza
zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da
yukarıdaki fıkra uygulanır. derken, bir fiilden dolayı
cezalandırılmada, o kimseye suçu işlediği zaman kanunda
konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez, diyor.
Arkasından, kanuna aykırı elde edilmiş bulgularla ilgili
delil kabul edilemeyeceği, yine, sözleşmeden doğan
yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı hiç kimsenin
özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı belirtiliyor.
Buna bir tek istisna getirilmiş: İdare, kişi hürriyetinin
kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.
Ama Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından kanunla bazı
istisnalar getirilebilir, diyor.
Şimdi, bu
özel hassasiyet
Bazı görevlerde -askerde, poliste, bazı özel
görevlerde- hassasiyet gerektirdiği için disiplin hükümleri
farklıdır, belli bir hiyerarşinin gereğidir. Zaten
Türkiyede bildiğiniz gibi Askerî Yüksek İdare Mahkemesi var. Onun
dışında 353 sayılı Askerî Yargılama Usulü
Yasasıyla işleyen bir askerî mahkeme var. Kıta birliklerinde bu
var. Burada, disiplin suçlarıyla ilgili
Hepimiz askerlik yaptık. 1
milyon kişiden oluşan bir ordu ve burada disiplin suçlarıyla
ilgili zaman zaman emre itaatsizlik veya palaskasını kaybetmiş
veya potinini kaybetmiş veya fişeklerinden üç tanesini
kaybetmiş, disiplinsizlik etmiş veya birçok özel nedenlerle
bunalım geçirmiş, küçük bir suç işlemiş birçok insan
yargılanıyor, disipline de veriliyor. Katıksız hapis
cezasını hatırlarsınız. Yani, askerlik yapanlar bilirler,
görmüşlerdir etraflarında, bir kasatura kaybolduğu zaman bir bölüğün
tamamının ondan sorumlu tutulduğu
Bu, askere ilişkin,
mantıki disiplin yönleri olan uygulamalar, ama sonuçta siz bir hukuk
devletisiniz ve bir hukuk devleti olmanın getirdiği bazı
doğrular var hukukun üstünlüğünün gerektirdiği. Nedir? O,
yargı birliğidir. Yani, yargı birliğinin
oluşturulması inşallah yeni Anayasa
tartışmalarında gündeme gelir.
Ancak,
kalkarsanız, emre itaatsizlik, geçerken selam vermemiş, komutanı
görmeyip selam vermediği için veya -ben birkaç olayda tanık oldum-
birisi birisine gıcık olduğu için, üstü disiplin cezası
vermiş. Bu tür uygulamalar insan hayatı, yaşam
Yaşamda
bunlar olur. Oluyorsa, o kıta birliğinin zaten askerî mahkemelerinde
bir disiplin subayı var, 2 tane de hukukçu üyeden oluşuyor. Onlara
bir takdir marjını tanımak gerekiyor elbette.
Bu takdir
marjı çerçevesinde disiplin subayı da askerî yargıçlar da
olayın özgünlüğüne göre bir karar verirler, ama bunu getirirseniz, bu
genel hükümlerle, daha iki hafta, üç hafta önce buradan geçirdiğimiz yüz
yetmiş yasada iki yıla kadar olan cezaların
ertelenebileceği hükmüne getirirseniz,
karıştırırsınız.
Bakın,
gerçekten burada çok farklı şeyler
karıştırılıyor. Şimdi, iki yıla kadar olan
cezalara ilişkin vicdani delil sisteminde mahkemelere getirilen takdirde
deniliyor ki: Yargıç isterse erteleme kararı verebilir.
Bakın, bu
erteleme kararı, özellikle görevi kötüye kullanma suçlarından,
sahtecilikten, birçok suçtan, yüz kızartıcı suçtan uygulanabilen
bu hükmü, bu genel hükmü, bu genel hükmün getirdiği -özellikle
geçmişteki çete suçlarında suç müeyyidesi iki yılın
altındaydı- onlarda getirilen hükümlerin hepsini kapsayıp
Bırakın onları, zaman aşımı süreleri
itibarıyla, Yargıtayda, iş yoğunluğundan beş
sene, altı sene bekleyen dosyalarda bankayı hortumlayanlardan yüz
kızartıcı suçlara, ihaleye fesat karıştıranlardan
bilmem kimlere kadar Yargıtayda bekletilen dosyalar yüzünden zaman
aşımına uğradığını da biliyoruz.
Adaletse adalet, yargıysa yargı, bağımsızlıksa
bağımsızlık
Şimdi, durum
bu iken Anayasada çok açık olarak seksen üç tane -son iki tane madde
buradan geçti 10 ile 42nci madde- Anayasa değişikliği
yapıldı, 12 Eylül, 1982 Anayasası üzerine. Bu yapılan
değişikliklerin bir kısmını iktidara hatırlatmak
istiyorum. Neden hatırlatma gereğini duyuyorum? Ölçütüdür.
Bakın,
birinci, üçüncü ve altıncı uyum paketlerinde düşünce ve
örgütlenme özgürlüğünü getirdik diye Avrupa Birliği
kapılarında müzakere sürecinde ikide bir bu uyum paketleri
getiriliyor. Deniliyor ki: 159, 169, 312, 426, 427nci madde ve Terörle
Mücadele Kanununun 7 ve 8inci maddesini değiştirdik. İyi de
değiştirdiğin maddeyi bugün
Daha önce, bundan bir sene önce,
yeni, Terörle Mücadele Kanununda bir değişiklik yaptınız.
Zaten bu uyum paketinde olan hükümler alındı. Şimdi, tekrardan,
bu yasa tasarısına yeni bir hüküm konuyor, efendim iki yıla
kadar olan suçlar ertelenmesin. Peki, yeni Türk Ceza Kanununda terör
suçları ağırlaştırılmadı mı? 314üncü
madde ve devamı maddeler en az beş seneden başlamıyor mu?
Bunu bilmiyor muyuz, herkes bilmiyor mu? Biliyor. Yani, geriye kalıyor,
301inci maddede aydınların yargılandığı,
gazetecilerin yargılandığı düşünce suçları.
Geriye kalıyor, ifadesini açıkladığı için, yok
propaganda yaptı, yok övdü suçlamasıyla muhatap kalan, beş ay
hapis cezasıyla müeyyidelendirilen maddeler.
Şimdi zaten
siz Avrupa Mahkemesine taraf, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
taraf bir ülke değil misiniz? Hani orada cebir unsuru vardı,
düşüncenin, ifadenin açıklanmasında belli bir kıstas
getirilmişti, düşünce ve ifade hürriyeti toplumun direğiydi,
demokratik toplumların temel direği toplumlarda düşünce ve
örgütlenme özgürlüğüydü? E, şimdi orada getirdiğinizi bu yasaya
koyarsanız, bu yasanın içine de bir üçüncü madde koyup yasağa
takarsanız, bir makale yazan, bir kitap yazan, bir sinemada bir film
senaryosunu yazan aydınını, sanatçını,
düşünürünü, gazetecini, bilim insanını tehditle karşı
karşıya bırakacaksınız. Bir tarafta
hırsızlık yapanların ertelenecek suçları; bir taraftan
çalan çırpanlar, çete suçlamasına muhatap olanların
cezasını erteleyeceksiniz, ihaleye fesat
karıştıranların cezalarını erteleyeceksiniz, ama
Terörle Mücadele Kanununun bu iki maddesine takılan ve sadece söz,
yazı, ifade hürriyeti kapsamında olan konuları da getirip
Ertelenemez. diyeceksiniz. Şimdi Bu ne perhiz bu ne lahana
turşusu? derler bu atasözümüzle. Denilir ki buna
Şu açıdan
denilir: Birinci uyum paketinde 312nci maddeyi kaldırdınız.
Yakın tarih. Terörle Mücadele Kanununun 7nci maddesi
değiştirilmiştir. Bu, yine, AKP Hükûmetinin getirip
değiştirdiği bir hüküm; 59uncu Hükûmet, AKP Hükûmeti döneminde.
Şimdi, Basın Yasasıyla ilgili getirilen düzenlemeler var, siz
kaldırmadınız mı bunu? Sinema, Video ve Müzik Eserleri
Kanununun 3 ve 9uncu maddesini sizler kaldırmadınız mı?
Kürtçe yasaktı, ana dilde yasak, sizler kaldırmadınız
mı? RTÜK Yasasını sizler değiştirmediniz mi? Şu
an televizyonda, TRTde Kürtçe, Çerkezce, Boşnakça yayın
yapılmıyor mu? E, şimdi bunlar yapılıyor da
vatandaş Q, Y, Z diye isimleri geçtiği için Terörle Mücadeleden
aldı mı dokuz ay hapis, ertelenemeyecek. Böyle bir
mantığı hangi demokrasi anlayışınıza
sığdırabiliyorsunuz da tutup bu kadar çalışmanın,
dört tane grubun üzerinde yaptığı çalışmanın
üzerine bunu getirip arkasından da Ben demokrasiyi işletiyorum,
demokrasinin havarisiyim, hukuk devletini savunuyorum, çoğunluğu
savunuyorum, yeni anayasayı getiriyorum, bütün özgürlükleri Türkiyeye
getireceğim. diyebilirsiniz?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Terör ile demokrasiyi karıştırma! O terör,
bu demokrasi.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Diyemezsiniz, bakın, diyemezsiniz. Bu gerçekleri tutanaklara
geçiyoruz. Bu gerçekler balçıkla sıvanmaz, bu gerçekleri
İşte,
60ıncı Hükûmet döneminde sizlerin, Başbakanın
ağzından burada yapılan açıklamalar. Yeni anayasada
özgürlükleri vadeden AKPnin taksit taksit, perakende perakende hak ve
özgürlükleri cımbızladığı nasıl da burada
anlaşılıyor. Hangi vicdanla bunu hazırladınız?
Bakın Askerî disiplin suçlarıyla ilgili zaman aşımı
süresine ilişkin hükümler uygulanmaz. El insaf. Yani, birisi kepini
kaybetti diye, bir ay hapis cezası aldı diye aradan on sene geçse,
ben buna zaman aşımı uygulamayacağım da çeteye
uygulayacağım, hortumcuya uygulayacağım, hırsıza
uygulayacağım... Hepimiz askerlik yaptık. Yani, askerî
kışlanın kapısında hukuk yok mudur? Vardır
arkadaşlar. Birçok askeri biliyoruz ki, askerî yargıda sırf
disiplin suçlarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden kararlar
alıyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini askerî
yargıdaki yargıçlara soracaksınız, onlar iyi takip ediyor.
Ama siz getirirseniz bunu sıfır tolerans diyen Hükûmet eğer
işkencede zaman aşımı uygulanmaz demiyorsa, kepini kaybeden
bir askere bir aylık cezayı reva görüyorsa bu kasvetli günlerde, zor
günlerde bunu ben fırsat çıkarcılığı olarak görürüm,
yanlış bir mantık olarak görürüm.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Askerlik disiplin işidir.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Burada hukuk dersi alırsınız, karar
sayınız da yetmez ama hukuk dersi alırsınız, ayıp
ederseniz, yanlış edersiniz. Bunu biraz ölçün biçin lütfen burada.
Çoğulculuk ve katılımcılık açısından bu
gereklidir.
Bakın, bir
hüküm daha getireyim. Burada, avukat olan arkadaşlar var baro
yönetimlerinde görev almış. İşiniz gücünüz yok
Zaten CMK
avukatlara hangi koşullarda zorunlu müdafilik getireceğini hükme
koymuş, zaten bu konuda özel bir yasa var, zaten bu konuda Barolar
Birliği ve Adalet Bakanlığı geçen sene boğaz
boğaza geldi, zaten bu konuda bir ton sorun yaşanıyor, zaten CMK
avukatlığı, zorunlu avukatlık uygulanmıyor. Zorunlu
avukatlığın kesilen paraları, avukatların pul
parasından kesilen paraları bile avukatlara verilmedi. Savunma
hakkı kısıtlandı, vatandaş savunmasız
bırakıldı. Savunmasız bırakılan
vatandaşın arkasından getiriyorsunuz 5inci madde, kel alaka, ne
alaka! Buna da hüküm koyuyorsunuz. Yapmayın! Bunu da yapmayın! Bunu
yaparsanız, bu terörle merörle alakası yok!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Neyle alakası var terörle yoksa?
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Ne alakası var! Bu fırsatı
yarattınız, böyle bir yasa getirdiniz!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Kel alaka diyemezsin! Cümleni geri al!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bakın, Tütün Yasasının terörle alakası yok,
hırsızlığın terörle alakası yok, çeteciliğin
terörle alakası yok, dolandırıcılığın
terörle alakası yok, ihaleye fesat karıştırmanın
terörle alakası yok. Milleti kandıramazsınız, 70 milyon
insanı.
Bakın,
okuyun burada! Yasa çok açık, okuyun: Yargılama süresinde, avukata,
temsil edilmesi için CMK hükümlerine göre ücreti vekâlet uygulanır.
diyor. Siz perakende, taksit taksit mi bunu uygulayacaksınız?
Barolarınız, savunma makamınız, kutsal savunma
hakkını savunan örgütleriniz mi yok? Barolarınız mı
yoktu? Barolarınıza da mı danışamazdınız? O
kadar da değil!
Şimdi,
bakın, bir şey daha söyleyeceğim. Çocuklar hakkındaki
hükümler. Peki, Çocuk Hakları Sözleşmesini biz niye imzaladık?
Bakın, Çocuk Hakları Sözleşmesini biz niye imzaladık?
Çocuk haklarının terörle alakası var mı? Çocuk
haklarının askerlikle alakası var mı? Tütünün askerlikle
alakası var mı? Tütünün terörle alakası var mı? Ne alaka,
bunları bir arada getirip, Meclise sunup
Bugün, şu Mecliste
sayı saysak, karar yeter sayınız yok. Bakın, iktidar
partisi olarak getirmişsiniz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Karar yeter sayısı iste!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Zaten talep edeceğiz.
Gecenin bu
saatinde karar yeter sayınız yok. Karar yeter sayınız
yoksa, böyle saçma sapan yasa tasarılarını getirmeyin.
Halkı meşgul etmeyin, ülkemizi meşgul etmeyiniz.
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) Neyle meşgul edeceğiz? Terörle mi meşgul
edeceğiz?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yani, bu özel günde, özel günlerde hamasi nutuklar atacak hâlde
değiliz, ama bir hukukçu olarak şunu çok açıklıkla ifade
edeyim ki, Türk Ceza Kanununun 301inci maddesini bu Meclise getirme
yürekliliği gösteremeyen bir Hükûmet
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Doğru konuş!
HASİP KAPLAN
(Devamla)
bu Hükûmet, bunu getirme yürekliliğini, düşünce,
örgütlenme özgürlüğünü de getirme yürekliliğini göstermezken,
düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önünü tıkayan yasaları,
beş tanesini, askerlikle alakası olmayan, disiplinle alakası
olmayan beş tane yasayı, bir askerî disiplin yasasıyla
birleştirerek Meclisimizden yasa çıkarmaya çalışıyor
ve burada, hepimiz seyrediyoruz. Yazıklar olsun bize diyorum,
yazıklar! Bu halk, bu Meclisten çok daha büyük beklentiler içindedir.
Bizim hiçbirimizin hiçbir hakla bu şekilde, bu yasa taslaklarıyla, bu
yasal düzenlemeler ile bu tür yasalar getirme hakkımız yok. Üç hafta
önce çıkardığınız yasayı bugün
değiştiriyorsunuz. Bugün yaptığınız
yanlışı üç hafta, üç ay sonra değiştirirsiniz.
Değiştiremezseniz, birileri gelir yine değiştirir. Bu
işler böyledir. Ama, bir gerçek var ki, tedbir ve infaz hukukuyla ilgili
yasa taslakları Mecliste dururken, üzerinde çalışılan
yasalar dururken, onlarla ilgili bu hükümleri niye alelacele bugün, buraya,
gündeme getirdiğinizi anlatamazsınız bize. Ar-ge
araştırma yasanız duruyor, sosyal güvenlik reformu yasanız
duruyor, dev gibi, Türkiye'nin sorunlarını ilgilendiren yasalar
duruyor, Türkiye'nin gerçek sorunları duruyor. Türkiye'nin canı
acıyor, canı acıyor bugünlerde. Gerçek sorunlarına bu
Meclisin dönme zamanıdır. Gerçekleri konuşma, tartışma
zamanıdır.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Terörü konuşalım, terörü!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Gerçekleri konuşalım, tartışalım.
Askerlerimiz, gençlerimiz
Analarımızın yürekleri
ağlamasın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Kimse bu suni gündemlerle, bu suni taslaklarla Meclisimizi,
halkımızın gerçek gündemini saptırmaya gayret etmemelidir.
Bu ülkenin gerçek geleceğine, gerçek demokrasisine, gerçek hukukuna
hepimizin katkı sunma zorunluluğu vardır ve biz birbirimize
mecburuz. Bin yıldır beraber yaşamış
kardeşliğimizin hatırına, Çanakkalede yan yana yatan
atalarımızın hatırına oturup gerçek
sorunlarımıza dönelim, Meclisi gerçek gündemine
taşıyalım.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Gerçek sorun bu, terörü konuşalım.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Gerçek gündeminde kardeşliğe, barışa,
demokratik çözümlere, birliğe, ülkenin yeni demokrasisine birlikte kucak
açalım. Bugün, memlekette bizden beklenen budur. Gerçek gündem budur,
gerisi hikâyedir. Hikâye olmasaydı burada karar sayınız, yeter
sayınız olurdu. Yok maalesef.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Talep ediniz
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bunu uyarıyorum. Bu, bir tarihî uyarıdır. DTP Grubu
olarak önergeler vereceğiz, vebali de parmak kaldıranların
olacak.
Teşekkür
ederim. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü.
Buyurunuz
Sayın Köylü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
AK PARTİ
GRUBU ADINA HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; teklif üzerine grubumuzun görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınıza geldim. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, bu
teklif ne getiriyor, maddelerin içerikleri nelerdir tek tek ve
anlaşılır bir şekilde açıklamak istiyordum ama,
herhâlde buna fırsatımız olmayacak gibi düşünüyorum. Fakat
buna rağmen, yine de birkaç kelimeyle öncelikle şu teklifte ne var
onları sizlere bir izah etmek istiyorum:
Birincisi, 1632
sayılı Askerî Ceza Kanunu ile 477 sayılı Askerî Disiplin
Mahkemeleri Kanunundaki hükümlerin Türk Ceza Kanununun genel hükümleri ile
karşılaştırıldığında bir tezat
teşkil ettiği görülmektedir. Türk Ceza Kanununun genel hükümleri
Askerî Ceza Kanunu hükümlerine uygulanacaktır, Askerî Ceza Kanunu
uygulaması sırasında nazara alınacaktır. Bu hüküm,
Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girdikten sonra geçerli olmak üzere
konulmuştur. Ancak, bunun iki istisnası vardır, hem Disiplin
Mahkemeleri Kanununda hem de Askerî Ceza Kanununda Türk Ceza Kanununun
cezaların paraya çevrilebilmesi, başka bir deyişle seçenek
yaptırımlara çevrilebilmesi ve ertelenmesi hükümlerinin askerî
suçlarda uygulanmamasına yönelikti. 31/3/2005 tarihinde konulmuştur
bu hüküm ve hâlen geçerliliğini bu yılın sonuna kadar,
31/12/2008e kadar devam ettirmektedir. Yani şu anda yapılmış
bir şey yoktur ama 2008in sonunda bu hüküm ortadan kalkacaktır.
Zira, Türk Ceza Kanunu 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecekken son bir
değişiklikle 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girdi ve dolayısıyla
31 Martta yapılan bu hükmü nakzetti. İşte bundan
dolayıdır ki, yeniden bir hükümle bu uygulamanın eskiden
olduğu gibi devam etmesini sağlamamız gerekiyordu. Birincisi
budur.
İkincisi:
Para cezalarının infazı sırasında bir sorun ortaya
çıktı. Hapis cezasından çevrilen para cezaları
ödenmediği takdirde tekrar hapse çevriliyor bir daha para
cezasını hapisteyken veya girmek üzereyken her ne zaman olursa olsun,
tamamını ödemek isteyen kişiye artık bunu ödeme imkânı
tanınmıyordu ve bu sorun doğurdu. Gerçekten, yargıdan bize
bu konuda teklifler geldi, zamanında tebligatların
yapılamadığı, tebligatın yanlış
yapıldığı ve bu yüzden bazı kişilerin mağdur
olduğu söylendi. Bu sebeple, doğrudan verilen para cezalarının
infazı nasıl ise hapisten çevrilen para cezalarının
infazı da aynı şekle getirildi. Yani parayı ne zaman öderse
yattığı günler düşülmek suretiyle geri kalanı
çıkacak.
Diğer
değişikliklerin önemli bir kısmı, hem Türk Ceza Kanununun
50nci maddesinde hem de İnfaz Kanununun 106ncı maddesindeki
değişiklikler buna teknik olarak uyarlanmak suretiyle yapılmış
değişikliklerdir.
Bunun
dışında 231inci maddenin zaten tecil edilemez ve paraya
çevrilemez hükmü bulunan askerî suçlarda da uygulanamaması için getirilen
bir değişikliktir. Tecil edilemez ve paraya çevrilemez olduğuna
göre, 231inci maddeyle getirilen hükmün açıklanmasının geri
bırakılması hükümlerinin uygulanabilmesi elbette ki tezat
teşkil edecekti. Bu bakımdan bu hükmü koyduk.
Şimdi,
gelelim arkadaşlarımızın sabahtan beri
konuştuklarına. Hepsini dinledik. Bazı değerli milletvekili
arkadaşlarım terör konusuna o kadar çok değindi ki,
aklımıza çeşitli şeyler gelmeye başladı. Neden
başka hükümler üzerinde bu kadar durulmuyor da illaki Terör
suçlarında bu neden uygulanmıyor, neden bu eşitliğe
aykırı? diye, arkadaşımız burada epeyce şeyler
söyledi. Değerli arkadaşlarım, terör suçu, bugün Türkiye'nin
başına en büyük bela olan bir suçtur. Şu anda ordumuz binlerce
askeriyle neden hudut dışında, neden Kuzey Irakta, neden
savaşıyor, neden her gün insanlarımız ölüyor, neden
şehit veriyoruz? Terör belasından dolayı veriyoruz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Bu tasarı onu içermiyor.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sizin kör politikalarınızdan dolayı!
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) - Ee peki, bu teröre nasıl eşitlik
tanıyacağız biz? Neresine eşitlik
tanıyacağız?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu tasarı onu içermiyor.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Eğer terörden dolayı sıkıntısı yoksa
bir kişinin, buraya çıkıp da Terör suçlarına bu neden
uygulanıyor? diye bağırmaması gerekir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Allah, Allah! Ne alaka? O ne, bu ne?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Eğer sıkıntısı yoksa, bunu böyle söylemez.
Sıkıntısı olan arkadaşlarım da şunu iyi
bilsinler ki, bu devlet, bu millet terörle mücadele edecektir; askeriyle
mücadele edecektir, siyasi yönden mücadele edecektir, sosyal yönden mücadele
edecektir ve kanunlar ile de mücadele edecektir. (AK Parti, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) Kimse de buna engel
olamayacaktır. Teröre yandaş olanlar, destek verenler de bundan
nasibini alacaklardır. Herkes bunu böyle bilsin!
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) İnsanlık suçu işlemeye devam
mı edeceksiniz?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) - Biz burada yaptığımız kanunları
Efendim,
77nci madde, dolayısıyla, iyi incelemediğinden bahsediyorlar.
İyi incelenememiş hiçbir hüküm buraya gelmemiştir. Burada
sonradan yapılan, Genel Kurulda yapılan bazı
değişikliklerden dolayı bu sıkıntılar
çıkmıştır. O bakımdan, bunları da elbette ki
burada düzeltmek zorundayız. Askerî disiplin mahkemelerinde neden zaman
aşımı işlemiyor? Bunu, basit bu suçlardan dolayı,
basit disiplin suçlarından dolayı bunu bu çocukların elinden
nasıl alırsınız? dediler, doğru. Askerî disiplin
suçlarında Türk Ceza Kanunundaki zaman aşımı hükümleri
uygulanmaz. böyle yazıyor burada. Ama Disiplin Mahkemeleri Kanunundaki
hüküm uygulanır. Orada da yazıyor ki: Beş aylık bir süre
vardır, beş ay içerisinde hüküm kurulamazsa disiplin suçu zaman
aşımına uğrar. Peki, Türk Ceza Kanununda nedir? Türk Ceza
Kanunundaki zaman aşımının en düşüğü altı
senedir arkadaşlar. Ya, biz bunun uygulanmasını
istememişiz, yoksa öbür tarafta beş aylık bir süre içerisinde
zaman aşımı var. Kanuna bakmadan, açıp okumadan burada
herkes ahkâm kesiyor. Buradaki hükümlerin -adli sicille ilgili
kısımlar- detaylarına girmiyorum artık, bunlar tamamen teknik
düzenlemedir.
Kanunlar niye
sık sık değişiyor? dediler. Fransız Ceza Kanunu henüz
yürürlüğe girmeden bu Kanunun üçte 1i değiştirilmiştir,
iki yüz küsur maddesi değiştirilmiştir. Elbette ki
değişecek, uygulamada sorun çıkarsa yine değişecek. E,
kanunlar Allah yapısı değil ki ebediyen dursun. Zaman değişiyor,
ekonomide değişiklik oluyor, sosyal yapılarda
değişiklik oluyor, elbette ki kanunlar bunlara uyarlanacaktır.
Ceza Kanununda da uygulamada bazı sıkıntılar
çıktı, bu yüzden değişiklikler elbette ki
yapılacaktır.
Tütün Kanununun
burada ne işi var deniliyor?
Değerli
arkadaşlarım, Tütün Kanununun burada bir işi yok.
Geçtiğimiz günlerde çıkardığımız Tütün
Kanununda, o 4207 sayılı Kanunda yaptığımız
değişiklik sırasında, yine Genel Kurulda yapılan bir
değişlikle, bir önergeyle bir maddesi yürürlükten, daha doğrusu
tekliften çıkarıldı. O tekliften çıkarılan madde
asıl kanundaki ceza hükümlerini düzenliyordu. Hâlbuki biz o
değişiklikle başka bir maddede ceza hükümlerini zaten
düzenlemiştik, bu takdirde mükerrer ceza oldu. O mükerrer ceza
hükümlerini, daha doğrusu eski kanunun 6ncı maddesindeki ceza
hükümlerini yürürlükten kaldırdık bununla. Yani kanunun
detayıyla falan ilgili bir şey değil.
Bir
değişiklik daha var burada. Değerli
arkadaşlarımız Avukat verilmiyor, zaten fakirin fukaranın
avukatı yok, savunmasız bırakılıyor. dediler.
Soruyorum size, bu Hükûmetten önce, bu Meclisten önce, 2005 yılından
önce devlet ceza davasında kime avukat veriyordu, var mıydı öyle
bir şey? Yoktu. 2005 yılında bu Meclisten çıkan Ceza
Muhakemesi Kanunu ile avukat tutma gücü olmayan, maddi gücü buna elvermeyen
kişilere, sağır, dilsizlere ve çocuklara devlet, avukat temin
ediyor; sağır, dilsizlerin ve çocukların parasının
olup olmadığına da bakmıyor. Bunlara bütün suçlarda,
diğerlerine de alt sınırı beş yılı geçen
suçlarda, parası yoksa, avukat temin edemiyorsa devlet avukat temin
ediyor.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) İşlemiyor Hakkı Bey, işlemiyor! Kaç para ücret
veriyorsunuz avukatlara?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Çok rahat işliyor.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) İşlemiyor ağabey.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Bu hüküm gayet güzel işliyor. Şimdi, buradaki hüküm
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Kaç para veriyorsunuz avukatlara?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın bu düzenlemelerle, bu
Meclisin yaptığı, bu Hükûmetin yaptığı
düzenlemelerle mağdura da avukat temin ediyoruz, hem de ceza süresine
bakmaksızın.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ağır cezada kaç lira ücret veriyorsunuz söyler misiniz
Hakkı Bey bir avukata? Ağır cezada cinayetten savunan avukata
kaç lira ücret veriyorsunuz?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, biz, elbette ki bir avukatın istediği
ücreti verecek durumda değiliz. Devlet, burada bir hüküm koymuştur.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Allah aşkına söyleyin, kaç lira?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Ona paralel olarak, o hükme paralel olarak bir ücret ödüyoruz.
Şimdi buradaki 3üncü maddeyle
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ne kadar ücret?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Çıkarıyoruz onu, onu da çıkarıyoruz şu
anda, onu da çıkarıyoruz. Yani ferah ol, hiç endişe etme, burada
hiçbir yanlışlık olmaz. Şimdi hazırlamış
olduğumuz bir önergeyle
Onu biz de görüştük,
tartıştık; asgari ücret tarifesi uygulanacaksa -başka
şeyler söylendi- sonunda yaptığımız
araştırmaya göre, asgari ücret tarifesinin dışında bir
uygulama herhâlde olmayacak. Şu hâlde asgari ücret tarifesi üzerinden
beraat eden sanık vekiline, avukatlık ücret tarifesine göre bir ücret
takdir edilecek. Onu da değiştirmiyoruz, şu andaki uygulama da
aynı şekilde devam ediyor. Bu konuda, bence hiç konuşmaya falan
gerek yok değerli arkadaşlarım.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Soruşturma aşamasını da getirin ama, takipsizlik
verilen şahıslar
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Gecenin bu saatinde daha fazla vaktinizi almak istemiyorum. Bu
düzenlemeler tamamen teknik mahiyettedir, hiçbir sıkıntısı
da yoktur.
Şunu
açıkça belirtmek istiyorum: Tüzükün 77nci maddesi uyarınca
komisyonda tekrar görüşülmeden buraya gelen tasarılarda hiçbir sorun
yoktur. Onlarda sorun olduğundan dolayı yapmıyoruz bu
değişiklikleri, bunlar gerekli olduğu için yapıyoruz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köylü.
Soru-cevap
işlemi için müracaat eden milletvekilimiz olmamıştır.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeleri tamamlanmış olarak kabul ediyorum.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ÇEŞİTLİ KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1-
22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununa
aşağıdaki Ek 10 uncu madde eklenmiştir.
EK MADDE 10- Bu
Kanunda ve diğer ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler
yapılıncaya kadar, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemeler
bakımından bu Kanunun Ek 8 ve 9 uncu maddeleri ile 16/6/1964 tarihli
ve 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu Yargılama Usulü
ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunun 63 üncü maddesinin
ikinci fıkrası hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Bu Kanunda
yazılı suçlarla ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesinin beş ilâ
ondördüncü fıkraları uygulanmaz
BAŞKAN
1inci madde üzerinde, gruplar adına Cumhuriyet Halk Partisi söz
istemiştir; Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe.
Buyurunuz
Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
üyeler; bugün, çeşitli kanunlarda değişiklik yapan kanun
teklifini görüşmek üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifi öncelikle askerî suçlar ve disiplin
mahkemeleri uygulamalarında tereddütleri gidermek amacıyla
düzenlenmiş bir kanun teklifi olarak geldi, fakat komisyon toplantısına
girdiğimizde, hemen hemen altı yedi konuda değişiklik
öneren bir kanun teklifi olarak karşımıza çıktı. Nedir
bunlar? İşte, Tütün Yasasıyla ilgili kısım,
avukatlıkla ilgili kısım, teknik bir uygulama, infazla ilgili
bir kısım. Bunlarla ilgili kısımlar bu kanun teklifinin
içinde görüşüldü.
Öncelikle
şunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu kanun teklifinin
kaynağı değerli bir milletvekilimizin teklifi değildir, bu
kanun teklifini hazırlayan Hükûmettir. Hükûmet bir konu üzerinde
hazırlık yapıyorsa onu hükûmet tasarısı olarak
kendisine olan saygısından dolayı Meclise getirir. 22nci
Dönemde de bu tür uygulamalara biz alıştık. Genellikle
bakanlıkta bu tür çalışmalar yapılır, değerli,
saygın bir parlamenterin ismi açılır ve o isimle kanun teklifi
getirilirdi. Hızlı bir şekilde bir milletvekilimizin
Ve zaten
burada da bu sırıtmaktadır bir hükûmet tasarısı
olduğu. Üst kısmına yazılmış, altına Bekir
Bozdağ... O anda Bekir Bozdağ bulunmuş. Eğer AK Partili
başka bir milletvekili olsa, onun ismi yazılarak bu şekilde gelecekti.
Bir ihtiyaçtan
dolayı ivedilikle Komisyonun gündemine geldi. Komisyonda bu konuyu
tartıştık. Neydi bu? Türkiye Büyük Millet Meclisinin bundan on
beş gün önce yaptığı bir kanunu değiştiriyorduk.
Yani bu Türkiye Büyük Millet Meclisi on beş gün önce
yaptığı yasayı değiştirir bir hâle geliyor. Güven
duyulur mu? Güven duyar mısınız? Değerli milletvekilleri,
on beş gün önce birisiyle konuşsanız, size belirli bir konuda
söz verse, on beş gün sonra değiştirse sözünü, siz o kişiye
güven duyar mısınız? Türk halkı bu Meclise bir güven duyar
mı?
Nedir bunun
kaynağı? Nedir bunun kaynağı? 77nci madde. O dönemde temel
ceza kanunlarında yapılan değişikliklerle ilgili komisyonda
İç Tüzükün 77nci maddesine göre görüşmelerin
yanlışlığını ısrarla belirttik. O kanun
teklifinin altında Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet şerhini
görürseniz, 77nci maddenin uygulanmasının
yanlışlığını belirtiyoruz. Ne oldu? On beş
güne yakın, burada, gruplar anlaştı, gruplar bir araya geldi,
İç Tüzük çiğnendi. Hâlbuki komisyonda bir kanun teklifi
görüşüldükten sonra, artık elini çeker komisyon. Komisyon o
tasarıdan elini çekmedi. Her siyasi partiden birer tane milletvekili
aldı. Niye? Komisyonda bu yeterli tartışılmadı,
yanlışlıklar olabilir, bunları düzeltelim. İç Tüzük
size böyle bir yetkiyi vermiyordu ki. İç Tüzükün vermediği yetkiyi
kullandık. On beş gün önce çıkardığımız
kanunu, Sayın Cumhurbaşkanının 23 Ocak 2008 tarihinde
onaylaması sonrasında çıkardığımız kanun
teklifini bugün değiştiriyoruz. Niçin? Belirli bir kesimin o konudaki
duyarlılığından, belirli bir kesimin o konudaki
duyarlılığından. Eğer 77nci maddeye göre, komisyonda
o kanun teklifi üzerinde değerli milletvekilleri inceleme yapabilseydi,
Genel Kurulun o yönde vereceği kararın yanlışlığını
Komisyon üyeleri Genel Kurulu ikna edebilirlerdi, o konuda çaba
harcanırdı. Kimin için yapıldığı, nasıl
yapıldığı belli olmayan bir tasarı
Ondan sonra
kamuoyu birbirine girdi. Açıklamalar art arda geliyor ve bu kamuoyundaki
ciddi tartışmalardan birisi
Örtülü af diyor, dolaylı af
diyor. Kimi affediyorsunuz? Kimi dolaylı affa gönderiyorsunuz? Kimleri
faydalandırıyorsunuz?
İşte
biraz önce değerli arkadaşımız Terörle ilgili konularda
biz hassasız, şunu yaparız, bunu yaparız diyor. Eve
Dönüş Yasasını çıkartan siyasal parti siz değil
miydiniz? Abdullah Öcalanla ilgili kanuni düzenlemeyi Parlamentonun gündemine
getiren Adalet ve Kalkınma Partisi değil miydi? Bu terörle
mücadeleyle ilgili yasa teklifi Komisyona hiçbir milletvekili tarafından
önerilmemiştir. Burada toplumu yanıltmayın. O konudaki
uyarı Yargıtay üyesince gelmiştir. Bize
ulaştırılan çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasını öneren tasarı burada. Bakanlık
hazırlamış. Bakanlığın terörle ilgili konuda
hiçbir düşüncesi yok. Adalet ve Kalkınma Partisinin, Cumhuriyet Halk
Partisinin ve MHPli üyelerinin de bu konuda bir düşüncesi yoktu.
Yargıtay üyesinin ikazı üzerine, o gün komisyonda bulunan Milliyetçi
Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Partiden katılan üyelerle
birlikte o yasal düzenleme yapıldı. O, sizin teklifinizden
değildi. Hatta Komisyon Başkanımız buna karşı da
çıkmıştı. Toplumu doğru bilgilendirelim. Yargıtay
üyesinin Bir yıl ile iki yıl arasında cezalar verilebiliyor.
demesi üzerine o konu gündeme gelmiştir.
Peki, kimleri
affediyorsunuz? Israrla söylüyorsunuz: Bu bir af değildir. Ama
Yargıtay Başkanı bunun bir dolaylı af olduğunu
söylüyor. Hukukçular bunun bir af olduğunu söylüyor. Artık, bunu
yorumlamak Türkiye Büyük Millet Meclisine düşmez. Bunu yorumlamak
uygulayıcılara, hukukçulara, yargıçlara düşer.
Yargıtayda bazı dosyalar bugünden sıralamaya kondu, tekrar,
mahal mahkemelerine, Anadoluya gönderiliyor. O, siyasi sistemi tıkayan
bir uygulama değil mi?
Daha basit bir
uygulamasını vereyim: Bu yasal düzenleme sonucu, kayıp trilyon
davasında, kapatılan Refah Partisine yapılan hazine yardımını
sahte belgelerle harcanmış gibi göstererek devleti zarara
uğratmakla suçlanan ve sanıklar arasında yer alan Sayın
Cumhurbaşkanı ile 4 AK Parti milletvekili de örtülü aftan
yararlanıyor. Gerçi, Sayın Cumhurbaşkanımız,
Cumhurbaşkanı olmadan önce bir basın toplantısında
Ben bundan beraat ettim. dedi. İlk defa duydum ki yargılanmayan bir
insan, isnat edilen suçtan beraat ettiğini kamuoyuna
açıklamıştı. Demek ki bunun altyapı hazırlıkları
Sayın Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı
adaylığı süresindeki turlarda yapılmış. Bu
nedenle sizlere güven duymuyoruz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ne alakası var?
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) - Komisyonda, bir öneriniz gelince, o konu üzerinde
Bakanlık uzmanlarına, o konu üzerinde Yargıtaydan gelen
kişilere ısrarla sorma ihtiyacı duyduk. Çünkü
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Cumhurbaşkanına saldırmak için fırsat
kolluyorsunuz. Ayıp ya!
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) - Hayır, ben Sayın Cumhurbaşkanının
konumunu koruyabilecek.. Ama doğrusunu söylüyorum. Sayın
Cumhurbaşkanının bizden farklı bir uygulaması yoktur.
Sayın Cumhurbaşkanı bu olaya kendi tutum ve
davranışlarıyla sebep olmuştur. Onunla ilgili dosya burada,
Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi dosyası burada. Dosyasıyla
konuşuyorum, yargı kararıyla konuşuyorum ve dilerim
-dokunulmazlığı yoktu- onun dosyası Yargıtaydan ilgili
mahkemesine gitse de Sayın Cumhurbaşkanımız yargılansa
sade bir yurttaş gibi, o ona yücelik kazandırır.
Yargılanmak hiçbir kimseye zül vermez. Keşke bu uygulansa.
Sevgili
arkadaşlar, peki, başhekimler faydalanıyordu bundan
Aynı
yasayla, bu uygulamayla YİMPAŞ Holdingin Yönetim Kurulu
Başkanı Dursun Uyar iki yıl ceza aldı. Çok uzun
uğraşlar sonucu
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Halil Bey, sizin de imzanız yok mu o düzenlemede? (CHP
sıralarından Hop, hop sesleri)
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Dinleyin, dinleyin.
kamuoyunun
dikkatle takibi sonucu cezaevine konulabildi. Şimdi o değerli zat da
bundan faydalanacak. Zaten verilen hükmün uygulanması, demin de
söylediğim gibi, zor yerine getiriliyordu ama yasal düzenlemeyle uygulamanın
da önüne geçilmiş olacak.
Bu tür yasal
düzenlemelerle yargı kararlarını işlevsiz hâle getirmek
istiyorsunuz veya Bizim suçlularımıza kimsenin gücü yetmez, onlar
hakkında verilen hükümleri geçersiz hâle getiririz. diyerek birilerine
mesaj mı vermek istiyorsunuz? Bu tür uygulamaya yol açan yasal düzenlemeyi
hazırlayanlar, bunun yasalaşması için çaba harcayanlar acaba
vicdanlarıyla baş başa kaldığında rahatça
durabilecekler mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Tamamlamaya çalışıyorum Sayın
Başkanım.
Şimdi,
sevgili arkadaşlar, biz bugün bu yasal düzenlemeyle neyi yapmaya
çalışıyoruz? Geçen dönem, on beş gün önce
çıkardığımız kanunu eski hâle getiriyoruz,
yaptığımız işlem bu. Eğer o tür bir
değişikliği yapmasaydık bugün bu kanunu görüşmekle
karşı karşıya kalmayacaktık. Bu neyi gösteriyor? Bu,
bakanlıkça yasa tasarıları hazırlanırken kurumlar
arasında gerekli koordinasyonun kurulamadığını
gösteriyor. Eğer gerekli bir koordinasyon kurulmuş olsaydı o tür
bir yasal düzenlemeye gidilmezdi.
Şimdi, sürem
bitiyor ama diğer maddelerde de düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bu tür yasal
düzenlemeler Parlamentoya, yüceliğine, açıkçası,
sıkıntı verir. Hızlı yasa çıkartmayalım.
Hızlı tren faciasını yaşadık. Yasadaki
hızlılık size prim kazandırmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) - Yasadaki doğruluk, yasada doğruları
çözebilmek ve doğru yasa yapabilmek yüce Parlamentonun asli görevidir
diyorum ve tümünüzü saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünlütepe.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde soru-cevap işlemi için
milletvekillerinden bir talep gelmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2-
16/06/1964 tarihli ve 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu
Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunun 63
üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Bu Kanunda
açıkça belirtilmediği sürece, 26/09/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitap Üçüncü Kısım
Birinci Bölüm hükümleri ve zamanaşımı süresine ilişkin
hükümleri, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin hükümleri ile 13/12/2004 tarihli ve
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun hükümleri, disiplin suç ve cezaları hakkında
uygulanmaz."
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz talebi yok.
Madde üzerinde
bir önerge var, önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 116 yasa tasarısının 2 nci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Sırrı
Sakık |
Sevahir
Bayındır |
|
|
|
Şırnak |
Muş |
Şırnak |
|
|
|
Mehmet Nezir
Karabaş |
Bengi
Yıldız |
Gültan
Kışanak |
|
|
|
Bitlis |
Batman |
Diyarbakır |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutalım yoksa konuşacak mısınız?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Disiplin
suçlarında müeyyidesi çok az olan cezalarda zamanaşımı
uygulanmaz hükmü, hukukun evrensel ilkelerine aykırıdır,
kaldırılmalıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 13 üncü
maddesinin madde başlığı Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilememesi, seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme
yasağı şeklinde değiştirilmiş, maddeye birinci
cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki ikinci cümle
eklenmiştir.
Ceza Muhakemesi
Kanununun 231 inci maddesindeki hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin hükümleri uygulanmaz
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz talebi yok.
İki önerge
vardır, iki önerge de aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı
ayrı okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Buyurunuz
efendim:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 116 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3.üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Bekir
Bozdağ |
Gülşen
Orhan |
Ertekin Çolak |
|
|
Yozgat |
Van |
Artvin |
|
|
İsmail
Göksel |
|
Özlem
Müftüoğlu |
|
|
Niğde |
|
Gaziantep |
Madde 3 -
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 13 üncü
maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilmemesi, seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme
yasağı
Madde 13- Bu
Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 231
inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilemez; verilen hapis cezası seçenek
yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Ancak bu hükümler onbeş
yaşını tamamlamamış çocuklar hakkında uygulanmaz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeler aynı mahiyette değildir. Ufak
bir yanlışlık oldu, kusura bakmayın, özür dilerim.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 116 sıra sayılı tasarının 3ncü maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Sırrı
Sakık |
Gültan
Kışanak |
|
|
Şırnak |
Muş |
Diyarbakır |
|
|
Mehmet Nezir
Karabaş |
Bengi
Yıldız |
Sevahir
Bayındır |
|
|
Bitlis |
Batman |
Şırnak |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gerekçeyi okuyalım.
BAŞKAN
Gerekçeyi lütfen
Gerekçe:
AB üyelik
sürecinde 2001 de yapılan Anayasa değişikliği ve uyum
yasaları ile yapılan reformlara, TCK ve CMK hükümlerine aykırı
olduğu için kaldırılmalıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 116 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3.üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
Madde 3 -
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 13 üncü maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilmemesi, seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme
yasağı
Madde 13- Bu
Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 231
inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilemez; verilen hapis cezası
seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Ancak bu hükümler
onbeş yaşını tamamlamamış çocuklar hakkında
uygulanmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Yüksek takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
anlaşılabilir olması ve ifade düzgünlüğünün
sağlanması amacıyla işbu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilmiş önerge doğrultusunda 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Oylamaya geçmedik, oylama bitti, bundan sonraki oylama için efendim.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan
yaptırımın ibaresi, tedbirin olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
4üncü madde üzerinde önerge yok, söz yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arıyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 327 nci
maddesine aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiştir.
(3)
Yargılama sırasında bu kişinin kendisini vekalet
ilişkisine dayalı olarak bir avukat ile temsil ettirmesi hâlinde,
23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanununun 13 üncü maddesinde belirlenen
tarifeye göre lehine bir vekil ücretine hükmedilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde iki önerge vardır.
Okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 116 Sayılı yasanın 5 nci madesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Sırrı
Sakık |
Sevahir
Bayındır |
Mehmet Nezir Karabaş |
|
|
Muş |
Şırnak |
Bitlis |
|
|
Gültan
Kışanak |
|
Bengi
Yıldız |
|
|
Diyarbakır |
|
Batman |
BAŞKAN
Diğer önergeyi de okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
116 Sıra
Sayısıyla görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve 5 nci
maddesinin metinden çıkarılmasını ve madde
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ederiz.
|
|
Bekir
Bozdağ |
Süreyya Sadi
Bilgiç |
Ertekin Çolak |
|
|
Yozgat |
Isparta |
Artvin |
|
|
Mehmet Ceylan |
Ahmet Yeni |
Mustafa Ünal |
|
|
Karabük |
Samsun |
Karabük |
|
|
|
Nuri Uslu |
|
|
|
|
Uşak |
|
BAŞKAN
İki önergeyi de birlikte işleme alıyorum.
Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge sahipleri konuşmak istiyorlar mı, gerekçeyi mi okutayım?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, iki önerge de aynı
olduğu için, gerekçeyi okutun.
BAŞKAN
Peki.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Avukatlık Kanununda
öngörülen asgari ücret tarifesi sisteminin gereği olarak, maddenin
tekliften çıkarılması zorunludur.
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık ve arkadaşlarının
önergesinin gerekçesi:
Müdafiilik
Kanununda yeni düzenlemeler yapıldı. Zorunlu avukatlık ve
ücretler konusunda, CMK hükümlerine aykırı tasarı kanun
teklifine aykırıdır, çıkarılmalı.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmiştir, 5inci madde metinden
çıkarılmıştır.
6ncı
maddeyi yeni 5inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 5.-
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 106 ncı maddesinin dördüncü ve
dokuzuncu fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve onuncu fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
(4) Çocuklar
hakkında hükmedilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu
ceza hapse çevrilemez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.
(9) Adlî para
cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemez ve bunun infazında
koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz. Hapse çevrilmiş
olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas
alınacak olan adlî para cezasıdır.
BAŞKAN
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6-
23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 12 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan 1 Nisan
BAŞKAN
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7-
25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (2) numaralı alt
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
2. Kısa
süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak hükmedilen
güvenlik tedbirinin gereklerinin yerine getirilmemesi dolayısıyla
hapis cezasının infazına ilişkin karar,
BAŞKAN
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8- 5352
sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen
üç ibaresi, beş olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9-
7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun 6 ncı maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10- Bu
Kanunun 10 uncu maddesi 19/5/2008 tarihinde, diğer maddeleri ise
yayımı tarihinde yürürlüğe girer
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Buradaki
BAŞKAN
Tamam, öyle.
10uncu madde
kabul edilmiştir.
11inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, teklifin tümü üzerinde, oyumun rengini
belirtmek için söz istiyorum.
BAŞKAN
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, oyumun rengini belirtmek üzere söz
istiyorum. (AK Parti sıralarından Geçti, geçti sesleri)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Genç. Aleyhte görüş bildireceksiniz öyle mi?
Süreniz beş
dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kanun çıkardık çok
kısa bir zaman önce buradan. Tabii, Parlamentoda kanunların
müzakeresini gizlerseniz, kaçırırsanız, vahim hatalar
işlersiniz. İşte burada da önemli, vahim hatalardan birileri
işlendi. Daha kanun Resmî Gazetede yayınlanır yayınlanmaz
bir yerlerden feryatlar geldi. Bu, işte sizin ayıbınız.
Yani on gün önce, on beş gün önce bu Mecliste kanun çıkacak ve
arkasından bu kanunun Türkiye gerçeklerine aykırı
olacağı ortaya çıkacak ve ondan sonra da yeni bir kanun
teklifini getireceksiniz. Hükûmet falan da yok, komisyondan süratle geçecek.
Şimdi,
beyler, siz bu memleketi felakete götürüyorsunuz. İşte bakın,
Bakanlar Kurulundan kimse var mı? Yok. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) O cümleyi söylemesen zaten bir şey eksik kalır.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, bir kişi olmaz kardeşim. Nerede bu bakanlar?
Gelsin. Gelsin ki bu Parlamentoda konuşulanları duysun. Bu bakanlar
nerede beyler? İkincisi
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Yahu, şimdi bakın
Siz
Bakın, ben size çok fazla da bir
şey söylemek de istemiyorum. Ya, insanlar bir onur taşır. Onur
taşıyan insanların da söylenen gerçekler
karşısında birtakım şeyleri anlaması lazım.
Yani grubunuz olabilir, 340 milletvekili olabilirsiniz
Türkiyeyi nereye
götürdünüz? Türkiyede bugün insanlar korkunç derecede şüphe içinde, ne
Çankayaya güveniyorlar ne Hükûmete güveniyorlar ne YÖK
Başkanlığına getirdiğiniz insanlara güveniyorlar.
Türkiyede
insanlar çok ciddi sıkıntılar içinde. Şimdi, bu ciddi
sıkıntılar içinde olmasının nedeni şu: Türkiyede
öyle bir ekonomik sistem
Bir soygun ekonomisi var. Yani işte, diyorlar ki
ya bu insanlar
Türkiyede fırsatçılık var, bu
fırsatçılıkta fırsatı bulan cebini dolduruyor. Bu
izlenimi halktan sıyırmak lazım. Bakın, insanları son
kozunu oynar duruma bırakmayın. İnsanları son çabasını
harcayacak bir duruma bırakmayın. AKP İktidarı
zamanında maalesef Türkiyede insanları artık son
kozlarını ve son sözlerini söyleme fiilî durumuyla karşı
karşıya bıraktılar. Şimdi, bu, size bir ders
olmasını istiyorum.
Bu kanunu
Burada
651 maddelik bir kanun çıkardınız. Bize konuşma
hakkını vermediniz. Burada, hep AKPliler çıktı
konuşmaları kapattılar, önergeleri kapattılar.
İşte sonu böyle facia olur. Eğer bir mecliste bir kanun on gün
önce çıkar arkasından da on gün sonra o iktidar partisi
Yahu, biz
burada
Bu asker kesiminin size yaptığı bir ihtardan dolayı
siz bu kanunu getirdiniz. Yani tabii, asker kesiminden böyle bir ihtar
gelmeseydi böyle bir kanun getirmezdiniz. Dediler ki: Ya, sen, şimdi,
kardeşim yani asker firarına af getiriyorsun. İyi ama siz gidip
de Avrupada o fakir işçinin o alın terini yıllarca,
belirtilmiş olan insanların din duygularını sömürerek,
onların parasını getirerek sizin partilere de yardım eden
insanları affetmiyor musunuz? İnsanlarda bir utanma duygusu olur.
Yani sen, gideceksin, yıllarca katrilyonları vuran, o Avrupadaki
işçinin emeğini sömüren insanları getireceksin, karambolden af
çıkaracaksın, iki senelik af çıkaracaksın. Hangi vicdan
kabul eder bunu ya? Bunu hangi vicdan kabul edebilir? Yani orada, adam,
yıllarca gitmiş, emeğini vermiş, adam yememiş
içmemiş, ondan sonra, parayı biriktirmiş, senin temsilcilerin
camilerde gitmiş Faiz haramdır. demişsin Getir, ben, sana kâr
kazançlılığını, kâr ortaklığını
vereceğim. demişsin, parasını almış. Senin
liderlerin de bir kısmı gitmiş o paraları getirmiş,
burada yemişler içmişler, seçim propagandasına
kullanmışlar, ondan sonra sen getirip burada affedeceksin. Hangi
vicdan bunu kabul ediyor arkadaşlar? Bunu vicdan kabul eder mi? Bunu insan
olan kabul eder mi?
İşte
böyle kanunları getirip de karambolden, son anda korsan önergelerle siz
bunları affederseniz, memleketi sömürürseniz, bu Türkiyeyi felakete
götürürsünüz ve 340 milletvekilinize de güvenmeyin, bunun hesabını
sizden çok pahalıya sorarlar.
Bakın,
sayın milletvekilleri, yani sizden rica ediyorum, içinizde o kadar çok
kaliteli, soylu, güzel insanlar var, Türkiyeyi seven insanlar var ama illa
genel başkanlar bunu istedi diye yapmayın. Türkiye çok ciddi
sıkıntılar içinde.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, işte, ordumuz, bugün, insanlar, o yirmi-yirmi
beş yaşındaki insanlar, can pahasına, hayat pahasına
yurt dışında savaş veriyorlar. Topraklarımız
dışında milyonlar, yani en azından üç yüz-beş yüz bin
aile, yirmi yaşındaki gencin anası babası vicdan azabı
çekiyor, ölüm tehlikesi haberini bekliyor. Bu insanların bu kadar
olduğu bir memlekette yani bir iktidar uğruna bu memleket bu kadar
horca yönetilir mi arkadaşlar? Yani ben, burada getireceğim
Bu
Parlamento, bu kürsü, insanlara, Türkiye Cumhuriyeti devletinde gelen kanunlar,
bu halka hizmet edebilir, halka rahatlık getirebilir, halkın
sorunlarına çözüm getirebilir bir kanun olması lazım. Ama siz
bunları örtüyorsunuz, milletvekillerine söz hakkı
tanımıyorsunuz, hepsine
İktidar partisi konuşmaz, iktidar
partisi iş yapar kardeşim, iş yapar. Bakanlarınız yok.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) İş yapıyorlar.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Hangi saatte, bunlar nerede yapıyor ya? Hangi eğlence
yerlerinde, hangi toplantı yerlerinde, eğlence yerlerinde şey
ediyorlar? Bu memleketi böyle yönetemezsiniz. Onun için ben bu kanuna
karşıyım. Ama sizi de ikaz ediyorum ve lütfen bir daha böyle
kanunlar getirmeyin, getirirseniz bunun faturasını çok ağır
ödersiniz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Lehte mi
konuşmak istiyorsunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Evet.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, buyurunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Genç, aleyhinde mi konuştu ki
efendim?
BAŞKAN
Evet.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin lehinde
görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Esasında söz
almayacaktım, ancak bir yanlış anlaşılmayı
düzeltmek adına söz aldım. O da şu: Geçenlerde Ceza Muhakemesi
Kanununun 231inci maddesinde yaptığımız, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin iki
yıllık hükümler için uygulanmasına imkân veren düzenlemenin af
olduğuna, değişik kişileri affettiğine dair
değerlendirmeler yapıldı. Bir defa, bu müessese iyi bir
müessesedir. Amerikada da, Avrupada da, pek çok ülkede uygulanan müessesedir,
bir.
İkincisi,
ülkemizde de bu müessese bir seneyi geçkindir uygulanıyor.
Üçüncüsü, bunun
şartları var:
1- İki
yıl veya daha az hapis cezasına mahkûm olmuş olacak.
2- Mahkeme bu
kişinin bir daha suç işlemeyeceği konusunda kanaat sahibi
olacak.
3- Varsa kamunun
veya özel şahısların zararlarını aynen iade, tazmin
veya eski hâle getirerek gidermiş olacak.
Bir daha da
bundan önce de hayatında hiç suç işlememiş olacak.
Bu şartlar
bir araya geldiği zaman, mahkeme hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verebilir, karar verme mecburiyeti yok.
Mahkemenin takdirindedir, dilerse karar verir, geri bırakır, dilerse
karar vermez.
Şimdi, bizim
mevzuatımızda iki yıllık hapis cezalarının
ertelenmesine dair karar verme imkânı var mı? Var. Ne yapıyor
mahkeme? İki yıl hapis cezasına, mahkûmiyetine karar veriyor,
arkasından kararı erteliyor. Yapılan bu düzenlemenin, bununla
yan yana koyup mukayese ettiğiniz zaman, arasındaki fark çok nettir,
bu bir.
İkincisi, bu
düzenleme hapis cezası almış, mahkûmiyeti kesinleşmiş,
şu anda hapishanede yatan veyahut da mahkemelerin mahkûmiyet kararı
verdiği kişilerle ilgili uygulanma kabiliyeti yoktur. Neden? Çünkü,
mahkeme iyi hâl görmemiş. Yani, bir daha suçu işlemeyeceği
hakkında kanaat sahibi olsaydı, iki yıllık ceza alanlarla
ilgili erteleme kararı verirdi. Böyle bir karar vermediği için,
bundan sonra bu tür hükümlerin bozulup, bu hükmün uygulanma imkânı yoktur.
Bu bir af değildir. Örtülü af değildir, dolaylı af
değildir. Hiç kimseyi bu düzenleme affetmemektedir. Konuyu farklı
noktalara çekmenin de bir gereği yoktur. Hayırlı bir düzenleme
yaptık.
Kabulü yönünde oy
kullanacağımı ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, benim sözlerimi
yanlış telaffuz etti Sayın Başkan. Açıklama yapmak
için bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
Sayın
Ünlütepe, iki dakika süre veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, burada yasa çıktıktan sonra yasayı
yorumlamak yargıçların görevidir.
Şimdi,
Sayın Bozdağ da bunu çok iyi bilecektir ki, ceza yasalarında
yapılan değişiklikler, lehe olan hükümler tüm sanıklar için
uygulanır. Şunlar için uygulamıyorum. diyemezsiniz.
Dolayısıyla kanun koyucu konumundaki bizim işlemimiz bittikten
sonra, ben o sözümü şöyle söyledim: Yargıtay
Başkanının bu yönde bir açıklaması var. dedim. Peki,
Yargıtay Başkanının açıklaması bunu bağlar
mı? Bağlamayacaktır. Ama Yargıtay, dosyaları mahal
mahkemelerine göndermek üzere hazırlık yapıyor bazı
dairelerde, orada tanıdığım arkadaşlarımızla
yaptığımız görüşmelerde. Lehe olan bir hükümden
dolayı ilgili mahkeme bir yıla göre karar vermiş ama şimdi
iki yıla göre karar verecek, bunu erteleyebilir de. Bir yıl ertelemez
ama şartlar sanık lehine yorumlanmıştır. O nedenle
bunun o şekilde mi bu şekilde mi olacağının
tartışılma yeri burası değil.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Zararı
ödeme şartı var.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Ben, kafamızda oluşan soru işaretlerini
değerli Genel Kurulun üyeleriyle paylaşma ihtiyacı
duymuştum ve Bu, böyle de olabilir. demiştim. Yoksa bunun
yanlış bir yönlendirme olarak yorumlanması yönünde bir
açıklamam olmadı aksine, Genel Kurul üyelerinin daha geniş
boyutta düşünmelerini sağlayabilmek amacıyla sözlerimi
söylemiştim ve bu açıklamayı da verdiğiniz için Sayın
Başkan size de teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünlütepe.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/152) (S.Sayısı: 116) (Devam)
BAŞKAN -
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
3üncü
sıraya alınan Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/455) (S. Sayısı: 103) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
103 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Erdal Sipahi söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Sipahi.
Süreniz yirmi
dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri
Kanununda yapılacak değişikliklerle ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Konuya girmeden
önce, beş gündür Kuzey Irak dağlarında, 2-3 bin metre
yükseklikteki arazide, eksi 20 dereceyi aşan soğukta, kar örtüsü, yer
yer tipi altında, yalnız hainlerle değil, tabiatla da
savaşmak zorunda olan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını,
kahraman Mehmetçikleri saygıyla selamlıyorum, başarılar
diliyorum; aziz şehitlerimize Allahtan rahmet, acılı ailelerine
ve yüce milletimize başsağlığı diliyorum. Tanrı
Mehmetçiği korusun.
Bu kahramanlar
ülkenin bütünlüğü için canlarını ortaya koyarak mücadele ederken
Cizrede hain ellerin aziz bayrağımızı indirmesine, dün
Diyarbakırda hain sürülerinin bölücü gösteri yapmasına müsaade ve
müsamaha edilmesine, Mehmetçiğin sırtından kahramanlık
gösterisi yapan Hükûmetin bu konulardaki acz ve
kararsızlığına, tepkisizliğine anlam veremiyoruz.
Hükûmetin beş yıllık acz ve
kararsızlığının nelere mal olduğunu,
dışarıda teslimiyet, içeride teröristlerin insafa gelmesini
bekleyerek hangi noktaya gelindiğini artık anlamış
olduğunu sanıyoruz. Yapılan operasyonun geniş
kapsamlı, uzun süreli olarak uygulanmasını, terör
kamplarının uzun süre kullanılamayacağı,
PKK-Peşmerge iş birliğinin sona erdirileceği bir güvenlik
bölgesi tesisiyle devamını bekliyoruz.
Bugün
değişiklikleri görüşülecek olan Askerî Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanunu, 22 Aralık 1981 tarihli 2565 sayılı
olup 37 maddeden ibarettir. Bu Kanun da daha önceki 1110 sayılı
Askerî Memnu Mıntıkalar Kanununun yürürlükten
kaldırılmasıyla yürürlüğe giren bir kanundur.
Askerî yasak
bölgeler, yurt savunması bakımından hayati önemi haiz askerî
tesisler ve bölgeler ile sınırların güvenlik ve gizliliğini
sağlamak için bunların çevrelerinde, kıyılarında ve
havalarında tesis edilen bölgelerdir. Kara askerî yasak bölgeleri, deniz
ve hava askerî yasak bölgeleri olarak ayrılırlar,
(x)
103 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
önem ve
önceliklerine göre birinci ve ikinci derece askerî yasak bölgelerden meydana
gelirler. Güvenlik bölgeleri ise, özel güvenlik bölgeleri ve askerî güvenlik
bölgeleri olmak üzere iki şekilde mütalaa edilirler. Bunlardan özel
güvenlik bölgeleri, kamu ve özel kuruluşlara ait stratejik değeri
haiz her türlü tesislerdir. Yasak bölge dışında kalan askerî
tesisler ise askerî güvenlik bölgesi içerisinde mütalaa edilirler.
Şimdi, ben
konunun bütünüyle ilgili bazı hususları Sayın Bakanın
nezdinde Hükûmetin bilgilerine ve ilgilerine sunuyorum:
1) 1110
sayılı Askerî Memnu Mıntıkalar Kanunundan bu yana askerî
yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleriyle ilgili hükümler ve bunların
uygulamaları sürekli yumuşatılmış ve gittikçe
güvenliği tehdit eder hâle gelmiştir. Bu konudaki yumuşatmalarda
dikkatli olunmalıdır.
2) Bu Kanun, bir
dizi başka kanunlarla birlikte yeniden değerlendirilmesi, asgari
koordine edilmesi gereken bir konudur.
3) Bu Kanun ile
hudut mevzuatı arasında mutlaka yeni bir koordineli
çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
4) Bu tip
kanunların askerî ve mülki, idari, adli yapılanma arasında gerek
merkezî bağlamda gerekse yerel bağlamda
karşılıklı bilgilendirme, yorum ve koordinesine acilen
ihtiyaç vardır. Örnek, hudutla ilgili mevzuatın ve yasak bölgelerin,
hudut illerindeki makamlar arasındaki koordinesi gibi.
5)
Şehirleşme ve çarpık yapılaşma gibi nedenlerle birçok
askerî birlik şehrin ortasında kalmıştır. Bu nedenle,
yeni bir değerlendirmeye ihtiyaç vardır.
6) Askerî
güvenlik bölgelerinin de kendi içerisinde, aynen yasak bölgelerde olduğu
gibi, birinci derece ve ikinci derece gibi
sınıflandırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır bundan
sonraki safhada. Bir cephanelik ile sosyal tesisin aynı şekilde
mütalaa edilmemesi uygun olur kanaatindeyim.
7) Gizlilik
tedbirleri alınması hususu, bu askerî yasak bölgeler konusuyla ilgili
olarak, 2004 yılında kara askerî yasak bölgeleri için göz önüne
alınmıştır ve 2004 yılında bu Yasada
yapılan bir değişiklikle, kara askerî yasak bölgeleri için,
işte, bu
fotoğraf çekilmesi, harita yapılması, kroki
yapılması yasaktır. şeklinde bir hüküm getirilmiştir.
Ancak, bu güvenlik bölgeleri, 2004 yılında yapılan
değişikliklerde, ya bilerek yer almamıştır veya
unutulmuştur.
Şimdi
güvenlik bölgeleri de bu gizlilik tedbirleri içerisine alınmaktadır
Sayın Bakanım. Acaba, bir konu hâlâ unutulmuş mudur,
unutulmamış mıdır, bu konuyu takdirlerinize sunuyorum:
Deniz ve hava yasak bölgeleri ile özel güvenlik bölgeleri de bu tip gizlilik
tedbirlerine dâhil edilse idi uygun olmaz mıydı? Yoksa, bunlar da
ileride, aynen, şimdi güvenlik bölgeleri için, askerî güvenlik bölgeleri
için olduğu gibi ilave değişikliklere zaman içerisinde, aynen bu
yasada olduğu gibi gerek duyulacağı kanaatindeyim, ancak bu
işi muhakkak ki daha sonra değerlendirmek gerekiyor.
Sekizinci konu
olarak şu hususu arz etmek istiyorum: Stratejik tesislerin birbiri
ardınca Hükûmetimizce yabancılara satılmasının
ardından, bu tesislerin özel güvenlik bölgesi olması gittikçe komik
hâle gelmeye başlamıştır. Nedenine gelince, kanun
gereğince özel güvenlik bölgeleri için bazı örnekler vereceğim.
Özel güvenlik bölgeleri içindeki gerçek ve tüzel kişilere ait mallar
kamulaştırılır.
Bir başka
hüküm: Yetkili makamın izin verdiği kişilerden başkası
giremez.
Şimdi
soruyorum: Hükûmetimiz sayesinde bu stratejik tesislerden -PETKİM,
TÜPRAŞ, Telekom tesisleri gibi- birçoğu yabancılara
satıldı. Şimdi bunların tapusu yabancıda. Şimdi,
buraya giriş çıkışlarla ilgili olarak güvenlik bölgeleri
konusunda ne düşüneceğiz? Ne yazacağız? Ben, bunun
tereddüdü içerisindeyim. Kapılara, eskiden Yabancılar giremez.
yazıyorduk. Bundan sonra, bu gidişle, korkarım ki Yetkililer
dâhil Türklerin girmesi yasaktır. levhası konulacak. Çünkü,
onların tapuları artık yabancılarda. Bu acı komediyi
milletimizin takdirlerine bırakıyoruz.
Değişikliğe
bütünüyle olumlu oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Tümü üzerinde,
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan.
Sayın
Kaplan, buyurunuz.
Süreniz yirmi
dakika.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Mecliste, bu kürsüde konuştuğumuz zaman, her
zaman Meclisin vakarına, egemenliğin kayıtsız
şartsız millette olduğuna dikkat edip, burada grubu olan bir
partinin mensuplarının huzurunda Diyarbakırda yürüyen
sürüler. gibi aşağılayıcı, hakaret teşkil edici
kelimelerin kullanılmış olması nedeniyle
Sayın
Başkan, tutanaktan çıkarılmasını ve Sayın
Milletvekilinin de özür dilemesini istiyorum. Bu konuda birbirimize
karşı saygıda kusur etmemek, bizi seçen
halkımızın, binlerce seçmenin iradesine saygı demektir. Bu
konuda, demokratik çoğulculuk gereği, isteyen ırkçılık
da yapar, milliyetçilik de yapar, kafatasçılık da yapar, ama kimsenin
bu yüce Mecliste birbirine hakaret etme hakkı yoktur. Öncelikle bunu
vurgulamak istiyorum ve bunu bu kasıtla da söylemediğini Sayın
Milletvekilinden dinlemek istiyorum gerçekten. Bunu da ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasayla ilgili deminki
konuşmacının bazı kaygılarını ben de
taşıdığım için söz istedim.
İlginçtir,
belki uzmanlık alanı, geliş alanı odur, ama 21inci
yüzyılda yaşıyoruz. Teknik, elektronik, uydu öylesine
gelişmiş ki, uydu yayınlarıyla yedi yaşında bir
çocuk -bakın, çok açık ifade edeyim, yedi yaşında bir
çocuk- istediği zaman bilgisayardan, bir program var -ismini şu an
bilemiyorum, yabancı bir kelime; bilen, bu alanda bilgisi olan
arkadaşlarım bilebilir- oradan istediği bir noktayı
göstererek, o noktadan odanın içindeki masayı, masanın üstündeki
kitabın ismini dahi okuyabiliyor. Şimdi, böyle bir teknoloji var.
Black berry ler
YILMAZ TANKUT
(Adana) O kadar da değil!.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Aynen öyle. Yok, yok, ben gösterebilirim, gösterebilirim.
Black berry ler
dağıtıldı, navigasyonu vardır. Navigasyonunu
alın, yine, aynı şekilde uydu üzerinden bulunduğunuz
noktayı koyabilirsiniz.
Şimdi, ben
bunu niçin anlatma gereğini duydum? Yani, gerçekten, cumhuriyet
kurulduğunda, 1920lere gidelim, 12-14 milyon nüfusumuzun olduğu
dönemlerde askerî birlikler, Türkiyede başkent dâhil bütün illerimizde o
dönemde şehir merkezlerinin dışında kalmakla beraber,
zamanla şehirler geliştiği için, nüfus da 70 milyona
çıktığı için şehir merkezlerinde kalmış
birliklerimiz.
Şöyle
düşünün: Şu an Meclisin içinde askerî bir birlik var,
Çankayadayız. Meclisten Balgata kadar gidin. Sol tarafta Merkez Orduevi
var, sol tarafta Kara Kuvvetleri var, Genelkurmay Başkanlığı
var, bütün resmî binalar var. Yani, Kızılay Meydanından
Balgata kadar kazara birisi, bu yasa çıkarsa, birisi bir fotoğraf
çekerse suçlu duruma düşecek, askerî yasak bölgeyi ihlal etmiş
olacak.
Bunu niçin söyledim? Ben de merak ettim
doğrusu. 12 Eylül askerî darbesi sonrası, 18 Aralık 1981de
Millî Güvenlik Konseyinin çıkardığı bir yasa. Düşünün,
5 general darbe yapmış, Türkiyede ordu, yönetimine el koymuş ve
böyle bir yasa çıkarıyor. Bu yasayı, aradan tam tamına
yirmi yedi yıl geçtikten sonra biz değiştirme gereğini
duyuyoruz. Bunun hukuki gerekçesini merak ettim. Belki bir tartışma
açılmıştır Millî Savunma Komisyonunda. Bakıyorum,
Millî Savunma Komisyonu Raporunda hiçbir gerekçe yok. Deniliyor ki, gerekirse
ve yasak bölge ilan edilir.
Bakın, yasaklananlar
neler, bu da çağın gerisinde kalmış: Fotoğraf çekmek,
film çekmek
Film kalmadı arkadaşlar, dijital makineler
çıktı. Film mi kaldı? Film var mı, şu an fotoğraf
makinesinde filmi olan var mı? Dijital makineler çıktı, film
kalmadı. Filmler, casusluk filmlerinde kaldı. Filmler, soğuk
harp, istihbarat ve casusluk filmlerinde kaldı, KGBde kaldı, o
zaman, FBIda kaldı. Bunlar elli sene öncesine ait şeylerdi.
Şimdi, şunu anlayabilirsiniz: Daha önce -ben Şırnak
Milletvekiliyim- Iraktan, Hakkâriden Habura kadar,
Şırnak-Hakkâri-Siirt bölgesinde, operasyonel bölgelerde yasak bölge
ilanı yapıldı, tabela asıldı. O tabelada duyurular
var. Deniliyor ki: Bu, bu özellikleri nedeniyle operasyon öncesi, 150 bin
askerin olduğu bölgeye girilmesi yasaktır ve fotoğraf çekilmesi
yasaktır. Şimdi, bunu, bu yasa tasarısını,
Bakanlık buraya getiriyor, diyor ki: Askerî güvenlik bölgesi olarak
tespit edilen
Sayıyorum: Kışla... Hangi şehri
alırsanız, Diyarbakırı alın, Dağ Kapıdan,
orduevinden ta Seyran Bağlarına kadar sağ
cenahınızın hepsi askerî bölgedir. Bakın, Çanakkaleyi
alın, en merkezî yer öyledir. Tekirdağı alın, en merkezî
yer öyledir. Kırklarelini alın, yol boyunca, Lüleburgaza, bilmem
nereye kadar askerî birliktir. İzmiri alın, İzmir de öyledir.
Şimdi, gelişmiş,
çağdaş, Avrupa Birliği ülkelerine bakıyoruz. Almanyaya
gidin, şehir merkezlerinde bir tek askerî birlik göremezsiniz,
kışla göremezsiniz, askerî eğitim sahası göremezsiniz.
Eskiden o ülkelerde de şehir merkezlerinde kalmıştı
kışlalar, ordugâhlar, askerî tesisler ve bunlar zamanla şehrin
dışına alındı. Hatta, onun mülkiyetini elinde
bulunduran Millî Savunma Bakanlığı, katbekat değerlerle o
mülklerini hazineye devredip onun karşılığında son
derece modern binalar, tesisler kurdu.
Şimdi, biz
21inci yüzyılda gerçekten bir yasa çıkaracaksak Meclisten, bunu
çocuklarımıza nasıl anlatabiliriz? Çocuklarımız
bilgisayarla, SMS, MMSler, bilmem ne mesajları, e-mailler, uydu üzeri,
kanal üzerinden, görüntülü, anında Amerikadan Avustralyaya kadar
görüşmeler yapılırken ve bu görüşmeler İnternet
ortamında çok rahatlıkla yapılırken, burada, kazara nöbetçi
kulübesinin önünden geçmiş bir turist bir fotoğraf çekmek isterse pat
diye inzibat yakasından tutacak, üstelik getirip askerî mahkemede
yargılayacağız. Bunun mantığını izah etmemiz
gerekiyor. Bunun neden gerekli olduğunu 70 milyon insanımıza
anlatmamız gerekiyor. Eğer gerekliyse, 70 milyon insana da bundan
sonra Aman dikkat ha, Çankayadan giderken Balgata kadar, sakın ha
sağda solda fotoğraf çekme! demeyi de söylemek gerekiyor. Yani
insanlarımızı bilgilendirmek, uyandırmak gibi bir
sorumluluğumuz da var. Ama burada, bu yasayı okuduğum zaman ben
de şaşırıyorum. Örneğin Donanma Komutanlığının
bir denizaltısı kıyıya yanaşmışsa onun
fotoğrafını çekmek suç değil buna göre veya ne bileyim, bir
askerî zırhlı aracın, arazide, bir yerde benzeri şekilde
çekilmesi suç değil. Burada, sadece binanın, ordugâhların, yani
subay, astsubay gazinolarının; tesislerin, yani tesisler derken
eğitim alanlarının, sahalarının fotoğraflarının
çekilmesi ve kullanılması yasak kapsamına alınıyor.
Burada, Millî
Savunma Bakanlığının, Komisyonunun gerçekten bu kürsüden
bizi ikna etmesi gerekiyor. Komisyonun değerli asker üyeleri de burada.
Lütfen şunu bize ikna edin: Ya bir doğru var ya Hükûmet doğruyu
yapsın, askerî birlikleri alsın, son modern, bir yerlerde yeniden
yapılandırsın, o merkezdeki yerler de ülkenin ekonomisinde
farklı bir şekilde değerlendirilsin, katkı sunulsun.
Nasılsa yakında yap - işlet - devret yasasını da
getireceksiniz. Her taraf giriyor, liman giriyor, gar giriyor, deniz giriyor,
kara giriyor, dağ giriyor, ova giriyor. Vallahi askerî birlikleri de AKP
Hükûmeti isterse çok rahatlıkla bu kapsamın içine alır.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Soru mu bu, rahatsız mı etti seni?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Yani bu konuda çok rahatlıkla alır. Bakın, şunu
söyleyeyim: Şehir sıkışmışlığından
alınmış yurt savunması görevinin yeni bir şekilde konuşlandırılmasının
ülke savunmasına katkısı o yönden daha rahat olacaktır.
Şehir merkezlerindeki tesislerin de farklı amaçlarla şehir
merkezlerinde değerlendirilmesi de belki ülke yararına daha
farklı kıymetlenecektir. Burada söylemek istediğimiz şu:
Gerçekten şehir merkezleri
Davutpaşa Kışlasını
hepiniz bilirsiniz, tarihî bir binaydı, Metris yolunda giderken o
binayı hepimiz görürdük. Sonra Davutpaşa Kışlası cevap
veremez duruma geldi, eski bina olduğu için bırakıldı,
sonra İstanbul Anakent Belediyesi başka bir işlevle, farklı
bir şekilde bir tadilata girdi.
Şimdi, bu
tür şeylerin görüşüldüğü, görüşülmesi gerektiği bir
dönemde gerçekten Hükûmet bu yasayı niye Meclise getirdi? Yani, bizi ikna
etme, 70 milyon insanımızı ikna etme yükümlülüğü
altındadır. Yarın, burada bir tane turist kazara
Ki, bilmem
İsveçe gidenleriniz var mıdır? Kraliyet binası
vardır, askerî binadır, kraliyet binasının önünde 2 tane
asker nöbet tutar, o 2 askerle fotoğraf çekmek için turistler sıraya
girerler. Dolmabahçede, Anıtkabirde resmî üniformalı askerlerimiz
var, yarın kazara birisi bir fotoğraf çekmek isterse bu yasayla
başına hâller gelecek, ceza alacak. Bu doğru mudur 21inci
yüzyılda? Ne olur, rica ediyorum, Komisyondan ve Komisyonumuzun uzman
asker üyelerinden rica ediyorum, bu konuda bizi ikna etsinler, bizim
kafamızdaki karışıklık da son bulsun diyoruz. Yoksa bu
yasayla ilgili söz almak istememin tek nedeni, artık çağa uygun,
tekniğe uygun, gelişime uygun yasa yapmak zorundayız. Bu
yasaklarla, ben hiçbir ordu ve kışlanın, karargâhın
korunacağını, bir fotoğraf makinesinin filmiyle, bu tür bir
eylemlilik tarzıyla bir koruma sağlanacağını
göremiyorum. Bu konuda Meclisin aydınlatılması, bu yasa
çıkacaksa 70 milyon insanımızın bilgilendirilmesi
gerekiyor. Yasa teklifinin sahiplerini bu konuda açıklamaya davet
ediyoruz.
Bu nedenlerle
evet diyemeyeceğimizi açıkça ifade ediyoruz. Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Tasarının
tümü üzerinde şahıslar adına söz yok.
Soru-cevap
işlemi için talep yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ASKERİ YASAK BÖLGELER VE GÜVENLİK BÖLGELERİ
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1-
18/12/1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik
Bölgeleri Kanununun 21 inci maddesine aşağıdaki bent
eklenmiştir.
e) Askeri
güvenlik bölgesi olarak tespit edilen, Türk Silâhlı Kuvvetlerine ait
kışla, kıta, karargah, kurum, ordugah gibi tesislerin,
fotoğraf ve filminin çekilmesi, harita, resim ve krokisinin
yapılması, not alınması veya harita uygulaması gibi
faaliyetlerde bulunulması, bölgenin savunma ve güvenlik tedbirlerini
aksatacak, bozacak ve açıklayacak cihazlar kullanılması, bu
amaçla görevlendirilmiş olanlar ile, ilgili birlik
komutanlığı tarafından izin verilmiş olanlar
dışındakilere yasaktır.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 4üncü sıraya alınan, Er ve Erbaş
Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/459) (S. Sayısı: 104) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu,
104 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Hamit Homriş söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Homriş. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
H. HAMİT HOMRİŞ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle bu
sert kış ve arazi şartlarında bölücü teröristleri yok etmek
için kahramanca mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanından
erine kadar bütün yiğit mensuplarını saygıyla
selamlıyorum. Şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet, gazilerimize de
acil şifalar diliyorum.
Hükûmetin,
yapılan kara harekâtıyla eş zamanlı olarak acilen bölge
üzerinde ekonomik ve siyasal yaptırımlar başlatması
gerekmektedir. Gelişmeler, operasyonların yalnızca silahlı
teröristlerle yetinilemeyeceğini, bunların kentleri, kasabaları
tutmuş silahsız ihanet odakları ve PKK borazanları ile de
etkili bir operasyona ihtiyaç duyulduğunu açıkça göstermektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu uygulamaları Hükûmetten
beklemekteyiz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi Milliyetçi Hareket Partisi olarak Millî Savunma
Komisyonundaki çalışmalar esnasında desteklediğimiz ve
katkıda bulunduğumuz bu kanunla ilgili bilgi arz edeceğim.
Seferberlik veya
savaş hâline hazırlık için bakanlıklar, kamu kurum ve
kuruluşları veya özel kurum ve kuruluşlar ile Türk Silahlı
Kuvvetleri arasında planlanan işbirliğinin denenmesi, yedek
personelin eğitilerek harbe hazır hâle getirilmesi maksadıyla
her yıl seferberlik tatbikatları ve ferdî seferberlik eğitimleri
icra edilmektedir. Yılda bir iki defayı geçmeyen bu uygulamalarda
personel seferberliği kapsamında ortalama 300 ila 1.000 arasında
yedek personel bu tatbikat ve eğitime tabi tutulmaktadır. Hâlen silah
altına alınan bütün erbaş ve erlere 257 sayılı Er ve
Erbaş Harçlıkları Kanununun 2nci maddesinde belirtilen
esaslara göre harçlık ödenmektedir.
(x)
104 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Özel bir
düzenleme olmadığı için, seferberlik tatbikat veya eğitimlerine
katılan yedek erbaş ve erlere de, anılan madde uyarınca,
ödeme yapılmaktadır. Tatbikat veya eğitim süresince yedek subay
veya astsubaylara rütbe karşılığı maaş ödenmekte;
yedek erbaş ve erlerden memur statüsünde olanlar ise, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu gereği, çalıştıkları
kurumlardan maaşlarını almaya devam etmektedirler.
Seferberlik ve
Savaş Hali Tüzüğü uyarınca, yedek personelin
katılacağı tatbikat veya eğitim süresinin kırk
beş gün veya daha fazla olabileceği dikkate
alındığında, uygulamada tatbikat veya eğitime
katılmak üzere çağrılan yedek erbaş ve erlerden özellikle
işçi statüsünde olanlar iş yerlerinden ayrılmak, serbest meslek
sahibi olanlar ise iş yerlerini kapatmak zorunda kalmaktadırlar. Bu
durumda olan yedek personele harçlık tutarı günümüz
şartlarında yetersiz kalmaktadır. Örneğin, tatbikat veya
eğitime katılan bir ere rütbesi karşılığı
ödenecek bir günlük harçlık bedeli 2008 yılının ilk
yarısı için 0,48 YTLdir. Takdir edilmelidir ki, işini gücünü,
ailesini bırakarak âdeta gönüllü olarak bu tatbikat ve eğitime tabi
olan personel için, yetersizliği bir yana, komik bir rakamdır.
Tasarıyla, tatbikat ve eğitimlere katılan yedek erbaş ve
erlere ödenen harçlıkların, 4857 sayılı İş
Kanunuyla belirlenmiş en düşük ücret olan asgari ücret esas
alınarak iyileştirilmesi gerekmektedir.
Sayın
milletvekilleri, her yıl 10-11 birlikte, Bakanlar Kurulu kararıyla,
seferberlik tatbikatları ve ferdî seferberlik eğitimleri icra
edilmektedir. Bilindiği gibi, seferberlik tatbikatları ve
eğitimleri genelde personel seferberliği alanını
kapsamaktadır, ancak zaman zaman taşıt seferberliği
tatbikatları da uygulanmıştır.
Seferberlik
tatbikat ve eğitimlerinin süresi personel seferberlik tatbikat ve
eğitimleri için en çok kırk beş gün, araç seferberlik tatbikatları
için en çok on gündür. Bu süreler Bakanlar Kurulu kararıyla
artırılabilmektedir.
Uygulamada
seferberlik tatbikat ve eğitimleri süreleri tasarruf nedeniyle daha
sınırlı tutulmaktadır. Personel için yedi ila dokuz gün,
araç için iki ila üç gündür. Seferberlik tatbikatı ve ferdî seferberlik
eğitimine 2006 yılında 343 subay ve astsubay, 914 erbaş ve
er, toplam 1.257; 2007 yılı için de 84 subay ve astsubay, 295
erbaş ve er, toplam olarak da 379 kişi katılmıştır.
2008 yılı için ise 344 subay, astsubay, 769 erbaş ve er, toplam
1.135 kişinin katılması planlanmaktadır. Görüldüğü
gibi, seferberlik tatbikatı ve eğitim uygulamaları önemli bir
personel miktarını kapsamamakta, dolayısıyla bunlara ödenecek
harçlıklar da önemli bir meblağ tutmamaktadır.
Sayın milletvekilleri,
yedek personele ödenecek harçlıklarla ilgili olarak Millî Savunma
Komisyonuna gelen Hükûmetin teklif ettiği metinde, bahse konu
harçlıklar için çavuşlara yüzde 100ünün, onbaşılara yüzde
90ının, erlere yüzde 75inin ödenmesi öngörülmüştür. Ancak,
Komisyonda, benzer görevleri, bazen birbirlerinin görevlerini yerine getiren
kadro görevleriyle ilgili rütbelerin zamanla değişimi gibi
gerekçelerle aynı fedakârlığı yapıp, bu tatbikat ve
eğitimlere katılan personel arasında herhangi bir ayrım
yapılması uygun görülmemiş ve çavuş, onbaşı veya
er, tamamına yüzde 100ünün ödenmesi esas alınmıştır.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Komisyonda önerdiğimiz bu
değişikliğin huzurlarınıza gelmesinden memnunuz. Millî
Savunma Komisyonu üyelerine bu değişiklik için teşekkürlerimizi
sunuyoruz.
Yasa
değişikliği teklifine olumlu oy vereceğimizi belirtir, yüce
Meclisi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Homriş.
Tasarının
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Mevlüt Aslanoğlu konuşmak istiyor.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Önce,
Irakın kuzeyine yönelik ve ülkemizin bölünmez bütünlüğü için
yapılan bu harekât dolayısıyla yüce ordumuzu kutluyor,
başarı dileklerimizi iletiyoruz. Şehitlerimize Yüce
Tanrıdan rahmet, gazilerimize sağlık
duygularımızı iletiyoruz. Malatyadan da şehitlerimiz var,
Türkiyenin her tarafındaki tüm ailelerle birlikte Malatyadaki
şehidimizin ailesine de başsağlığı dileklerimi
bir kez daha iletiyorum.
Sayın
milletvekilleri, tabii bu ülke hepimizin, bu ülkede hepimiz
canımızı vermeye hazırız ülkemize, yeter ki ülkemizin
huzuru, mutluluğu ve bölünmez bütünlüğü
Ancak her şey eşit
olmalı.
Sayın
Bakanım, 23 Şubatta bir yönetmelik çıkardınız Bakanlar
Kurulu kararı: Bedelli askerlik. Bu ülkede herkesin eşit koşulda
ülke uğruna canını vermesine en başta ben varım. Ancak
burada bir iki madde var ki Sayın Bakanım, sizin bilginize iletiyorum
gemi adamı tabiri. Yabancı bayraklı gemide olacak,
arkadaşlar, yurt dışında olacak -yanınızda
Komisyon Başkanımız, bu işi en iyi bilir- onlar
askerliğini dövizle yapacak; Türk bandıralı, yani Türk
Bayrağına sahip, yine uluslararası kara sularda günlerce evine
gelmeyecek, Brezilyadan bilmem nereye kadar kaç bin DWTluk gemide bir sene
evine gelmeyecek, bu kardeşlerimiz, Türk bayraklı gemi olduğu
için askerliğini yapacak. Askerlik görevi vatan görevidir ama eşitlik
bu ülkede herkesin istediği bir şeydir. Ben bir kere, bilgilerinize
sunuyorum.
Gemi sanayisinde
-yabancı bayrak, yerli bayrak- genelde gemilerin yüzde 80i yabancı
bayraklıdır.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Panama bandıralı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Yurt dışında gemi şirketi kurmak
da çok kolaydır. Türkiyede çalışan, Türk Bayraklı
gemilerde çalışan insanların eğer bu konuda hakkı
varsa -yıllarca evine gelmiyor- Uzak Doğudan dünyanın her
tarafına gidip de evine gelemeyen insanlara hepimiz yardımcı
olmalıyız. Kimsenin hakkını yemeyin diye söylüyorum.
İki: Yine
burada var: İş adamı... Neymiş, dışarıda
yerleşik olacakmış. Gidecek herhangi bir ülkeye -isim vermek
istemiyorum- orada iş kuracak, oralı insanı
çalıştıracak, oraya vergi verecek, ihracat yapıp dövizini o
ülkeye getirecek, bu iş adamı dövizli askerlik yapacak.
Arkadaşlar,
benim insanım Türk insanı çalıştırıyor, vergisini
buraya veriyor, ihracatını yapıp dövizini buraya getiriyor. Bu,
Türkiyedeki iş adamlarına haksızlıktır. İçimden
gelen bir şeyi dikkatlerinize sunmak benim bir görevimdir. Takdir
hepinizindir arkadaşlar.
İki:
Değerli milletvekilleri, tabii, seferberlik ve uzman
Burada biraz sonra
uzman erbaşlara gelecek
Ve eğitimlere, yedek erbaş ve erlere
ödenecek ücretler
Değerli
milletvekilleri, geçen dönem Meclis kapanırken burada köy
korucularına yönelik bir yasa çıkardık. Ey İçişleri
Bakanlığı, siz -aradan geçmiş sekiz ay- sekiz aydır
hâlâ bir yönetmenlik çıkaramıyorsanız hepinizin takdirine
sunuyorum.
Bu kanun
haziranda çıktı arkadaşlar. İnsani duygularla söylüyorum:
Bunların çocukları var. 53 bin tane köy korucusu var arkadaşlar.
Bunlar insan. Kimseyle alay etmeye hakkımız yoktur. Yasayı
çıkardıysak geçen dönem
Mayıs ayında çıktı bu
yasa, ama hâlâ ne uygulama birliği
Bu insanlar diyor ki: Bize bir yasa
çıktı, ama nedir, ne olacak?
Değerli
milletvekilleri, bu Meclisten bir yasa geçtiyse o insanların
hakkını, hukukunu zamanında vermeliyiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Şahıslar
adına söz talebi yok.
Soru-cevap için
talep yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ER VE ERBAŞ HARÇLIKLARI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
23/2/1961 tarihli ve 257 sayılı Er ve Erbaş
Harçlıkları Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
Seferberlik
tatbikatlarına veya eğitimlerine katılan yedek erbaş ve
erlere ödenecek harçlık
EK MADDE 1-
Seferberlik tatbikatlarına veya eğitimlerine katılan yedek
erbaş ve erlere, tatbikat veya eğitim süresinin her günü için,
22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa göre 16
yaşını doldurmuş bekâr işçilere uygulanmakta olan
aylık net asgari ücretin otuzda biri tutarında ödeme
yapılır.
Ancak ilgili
mevzuat gereğince, seferberlik tatbikatı veya eğitimi süresince;
görevli bulundukları kamu kurum veya kuruluşlarından
çalışmakta oldukları işyerlerinden veya tabi oldukları
sosyal güvenlik kurumlarından maaş, ücret veya
aylıklarını tam olarak almaya devam eden yedek erbaş ve
erlere bu maddeye göre ayrıca harçlık ödenmez.
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2 Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3 - Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, 5inci sıraya alınan İstiklal
Madalyası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- İstiklal Madalyası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli
Savunma Komisyonu Raporu (1/472) (S. Sayısı: 105) (x)
(x)
105 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
105 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Kürşat Atılgan söz istemiştir.
Buyurun
Sayın Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstiklal Madalyası Kanununda Değişiklik
Yapan Kanun hakkında MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken Türk milletinin bağrından çıkmış,
ülkenin ve toplumumuzun her köşesinden ve her kesiminden insanların
oluşturduğu kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölücü
eşkıyalara karşı Irakın kuzeyinde başlayan ve
devam eden harekâtta hayatını kaybeden vatan evlatlarına,
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, Türk milletine
başsağlığı dileklerimi sunuyorum. Ayrıca, Türk
milletini bölmeye yemin etmiş bu eşkıya grubuna sözle, eylemle,
mimikle ve Diyarbakır sokaklarında yürüyüşle destek verenleri ve
böylece gerçek saflarını ve kinlerini açığa vuranları
da şiddetle kınıyorum. Hatta bu çatı altında, bu
kürsüde demokratik çözüm diye diye, barış diye diye
Mehmetçiğe kurşun atanları destekleyen siyasi
uzantılarını kınıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) Bu ülkenin gücünü hafife alanları, milletimizin
imparatorluk kültüründen gelen derin hoşgörüsünü ve sabrını acziyet
ve zayıflık zannederek kalleş emellerini
gerçekleştireceği hülyasına kapılanlara sesleniyorum: Bin
yıllık kardeşlik hukukunu yıkabileceklerini zannedenlerin
nasıl bir yanılgı içine düştüklerini görecekleri günlerin
artık yakın olduğunu, ihanetin bedelini mutlaka ödeyeceklerini,
gaflet ve ihanet rüyasından uyanıp bir an evvel Türk milletinden özür
dilemeleri gerektiğini anlamalarını söylüyor, çünkü gittikleri
yolun yol olmadığını, çıkmaz sokak olduğunu bir
kez daha hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir asır önce de Türkü esir etmek isteyenlerin, Anadoludan söküp atmak
isteyenlerin bugünkü gibi gafil işbirlikçileri vardı. Onlar da tam
hedeflerine ulaştıklarını sanırken bu toprağın
insanlarının, milletimizin, çılgın Türklerin en namüsait
şartlarda neler yapabileceğini gördüler. Kutsal mücadelemiz
İstiklal Harbinin şehitlerine ve artık tamamı ebediyete
intikal eden gazilerine bir kez daha şükranlarımı sunuyorum ve
minnetle yâd ediyorum. Onlar, bu topraklar için, bizlerin güzel ülkemiz Türkiyede
bağımsız ve insan gibi yaşamamız için şehit
oldular, en değerli varlıkları olan hayatlarını
verdiler. Bu kutsal mücadele esnasında da müstevlilerle iş
birliği yapan gafiller vardı. Hatta, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bu mücadelenin büyük kahramanı, büyük önderi, büyük komutanı Gazi
Mustafa Kemal Atatürke ne tür muhalefet yapıldığı
hepinizin malumlarıdır.
Evet,
değerli arkadaşlarım, bu ülkenin haini çoktur, ancak hainlerin
kirli emellerini yok edecek, ülkesi için ölmesini bilen kahramanları da
daha çoktur. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, ülkesi için ölmeyi göze
alan kahramanlar olduğu müddetçe hainler kirli emellerini
gerçekleştiremezler. Bu topraklarda var olan bin yıllık
kardeşliği bozmaya çalışanlar, yani bölücü eşkıya
grubu ve onların siyasi uzantıları hiç ümitlenmesinler,
emellerine ulaşmaları mümkün değildir. Buna Allaha
inandığım gibi iman ediyorum. Çünkü bu kardeşlik hukuku çok
güçlüdür, temelleri, kökleri çok sağlamdır.
Barıştan
bahsederken, Barış, barış! diye bu kürsülerde nutuk
atarken eli silahlı uzantıları bu vatanın evlatlarına
kurşun yağdırıyorlar. Şu andaki duruma göre 21 tane
vatan evladı bu topraklar için hayatlarını vermiş
durumdalar. Tekrar hepsini şükranla, minnetle anıyor, Allahtan
rahmet diliyorum. Barış diye diye ölüm ve kinlerini kusuyorlar.
Milletimizin, bu hainlerin bazen bu kürsüden söyledikleri bu söylemleri ibretle
ve sabırla izlediklerini de biliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın en eşitlikçi, vatandaşları
arasında hiç ayrım yapmayan, etnik kökeni ne olursa olsun herkesi
muteber ve eşit vatandaş sayarak bu cumhuriyeti kuranlar, herkesi
Türk milletinin eşit bireyi kabul etmiştir. Bu ülkeye karşı
haksız ve kirli saldırıda bulunanlar, aslında yakın
çevresinden ve tarihten ders almayan beyin fukarası canlılardır.
Doksan yıl önce de aynı türden hainler olmuştur, ancak ihanet
hayalleriyle yok olup gitmişlerdir.
Değerli
arkadaşlarım, devletimizin, topraklarımızın, bu
eşitlikçi anayasal düzenin hepimiz kıymetini iyi bilmeliyiz. Aksi
hâlde hem kendimize hem milletimize hem de ülkemize yazık ederiz.
Kafamızı biraz kaldırıp çevremize bakınca dünyadaki
mücadelenin ne olduğunu, komşularımızın
başına neler geldiğini hepimiz görüyoruz. Bunu
göremiyorsanız, öyleyse yakın tarihimize şöyle bir bakmanın
yeterli olacağını söylemek isterim.
Sayın
milletvekilleri, madalyalar, kutsal bir mücadele neticesi, millet adına
iyi bir iş veya başarılı bir sonuç elde edilince
bunların şerefine ihdas edilmiş, manevi değeri çok yüksek
olan simgelerdir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihinde birçok övünülecek
destan ve olay vardır. Bu övünülecek olayların hiç şüphesiz ki
en başında millî mücadelemiz gelir. Yedi düvele karşı
yürütülen bu mücadele, savaşlardan savaşlara koşarak yorgun,
bitkin, fakir düşen milletimizin olağanüstü çabasıyla
gösterdiği bağımsızlık mücadelesidir, şerefle
yaşama mücadelesidir, bu toprağın insanlarının insanca
yaşama mücadelesidir. Bu ülkenin insanları, Osmanlı
İmparatorluğunun Birinci Dünya Savaşında içine
düştüğü girdaptan el birliğiyle, doğulusuyla
batılısıyla, kuzeylisiyle güneylisiyle, kahramanca
yaptıkları mücadeleyle kurtulmasını bildiler, dünyanın
ezilen ve tahakküm altına alınan bütün milletlerine emsal teşkil
edecek olan Türk Kurtuluş Savaşını dillere destan bir
şekilde yaptılar, kan ve gözyaşı ile vatanın
sınırlarını yeniden çizdiler. Çanakkale geçilmez. deyip
göğsünü siper ederek bu hayâsızca akınlara dur demek için
kendini feda eden bu aziz vatanın mübarek şehit ve gazileri aynı
kararlılıkla İstiklal Harbini yaptılar. Mondrosa, Sevre,
Wilson ilkelerine geçit vermediler. Yunanlıları Geldikleri gibi geri
giderler. diyerek İzmirden denize döktüler. Fransız kurşunu
değmez adama. diyerek gözlerini kırpmadan kurşunlara
karşı süngülerle direndiler. Çünkü, onlar, şairin dediği
gibi Bedrin aslanları kadar şanlıydı. Nene Hatundan
Şehit Kâmile, Sütçü İmamdan Hasan Tahsine kadar bu şanlı
vatan evlatları, ülkenin dört bir yanında bu kutsal savaşı
bizlere parlak bir geleceği hazırlamak için yaptılar. Genç
Türkiye Cumhuriyeti bu saydığım fedakâr vatan evlatlarının
omzunda yükseldi. Şarktan garba kadar bu mücadele ayakta
alkışlandı ve Türk Kurtuluş Savaşı 20nci
yüzyıl tarihinin en önemli olayları arasında yerini aldı,
mazlum milletlerin ümit ışığı oldu.
Değerli
milletvekilleri, işte, İstiklal Madalyası, bu mücadeleye
katılan kahramanlara, yani, dedelerimiz, dedelerimizin babalarına
verilmek üzere bir şeref timsali olarak ihdas edilmiş bir
madalyadır. 29/11/1920 tarihli ve 66 sayılı İstiklal
Madalyası Kanunu 15 Mayıs 1919dan 9 Eylül 1922 tarihine kadar süren
Kurtuluş Savaşımızın cephelerinde veya cephe
gerisinde kahramanlık ve fedakârlık gösteren bu şanlı
insanlara bahşedilmiştir. 20 Kasım 1920den itibaren 1926
yılına kadar milletvekili, Kuvayımilliyeci, PTT memuru, mülki
amir ve askerlerden oluşan toplam 6.920 kahraman Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından İstiklal Madalyasıyla
ödüllendirilmiştir. 1968de 1005 sayılı Yasanın 1 Mart
1968 tarihi itibarıyla kabulüne kadar geçen kırk yedi yıl içinde
17.557si subay, astsubay ve 77.704ü erbaş ve er olmak üzere toplam
95.261 kişiye İstiklal Madalyası verilmiştir. Öte yandan,
Kore Savaşında gösterdiği kahramanlıklardan ötürü Güney
Kore devleti tarafından kendilerine hatıra nişanı
verilenlerin yanında, daha sonraki yıllarda, Kıbrıs
çıkarması ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında, vatanın bölünmez bütünlüğünün korunması ilkesi
esasına göre, yararlılıkları görülmüş kişilere
birtakım liyakat madalyaları ihdas edilmiştir. Ancak, bugün de
görüldüğü üzere, 66 sayılı İstiklal Madalyası
Kanununun günümüz koşullarına ve konjonktürüne uyarlı hâle
getirilerek kanun üzerinde değişiklik yapılmasına dair
görüştüğümüz kanun tasarısı ihtiyaç olmuştur.
Tasarının
gerekçeli kararında da vurgulandığı üzere, bu mücadelenin
kayıtları zamanındaki tespitlere göre kontrol edilerek verilen
İstiklal Madalyalarından hakkı olmasına rağmen bunu
alamayan, isimleri sonradan tespit edilenler olmuştur. Eski kanun,
ebediyete intikal etmiş hak sahiplerinin vârislerine bu madalyanın
verilmesi için bir imkân tanımıyordu. Yapılan yeni düzenlemeyle
bu imkân sağlanmış oluyor. Dolayısıyla, gecikmeli de
olsa bir övünç destanı olan kurtuluş mücadelemizi yapan o
çılgın Türklerin vârislerine bu övünç ve gurur madalyasının
verilmesi için bu düzenleme geç de olsa olumlu ve doğru bir
gelişmedir, aynı zamanda bir haksızlığın
giderilmesidir.
Bu nedenle,
Milliyetçi Hareket Grubu olarak bu kanuna olumlu oy vereceğimizi söylüyor,
bu vesileyle bir kez daha İstiklal Harbinin tüm katılanlarına
Allahtan rahmet diliyor, en büyük emanetleri olan vatan topraklarının
sonsuza kadar Türk milletinin birliği ve beraberliğini koruyarak
devam ettireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın diyorum ve
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan.
Tasarının
tümü üzerinde şahısları adına söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
İSTİKLAL MADALYASI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1-
29/11/1920 tarihli ve 66 sayılı İstiklal Madalyası
Kanununun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi
ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Millî istiklal
uğrunda hayatını kaybeden şehitler ile madalyaya hak
kazandığı halde madalya almadan vefat edenlerin erkek
çocuklarının en büyüğüne, erkek çocuğu yoksa büyük
kızına, yoksa babasına, o da yoksa annesine, o da yoksa
eşine, o da yoksa sıralı mirasçıların belirtilen
sırası dahilindeki çocuklarına, o da yoksa diğer tabakada
bulunanlara veya onların sıralı mirasçılarına
müracaatı dahilinde madalya verilir.
Bu Kanun
uyarınca madalyaların verilmesi ile mirasçısına intikal
işlemleri Milli Savunma Bakanlığınca yapılır.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz isteyen yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Söz isteyen var
mı? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarı Kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 6ncı sıraya alınan Yedek Subaylar ve Yedek
Askeri Memurlar Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu ile
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/430, 1/432) (S. Sayısı: 53) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
53 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Var.
Sayın
Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Kılıçdaroğlu.
CHP GRUBU ADINA
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Aslında
diğer yasayla ilgili olarak konuşacaktım. Ulusal Kurtuluş
Savaşımızın şehitlerine aslında bizim bir minnet
borcumuz var. Onlar bu ülkeyi kurtardılar,
bağımsızlığımızı sağladılar,
dünyanın imrendiği bir ulusal kalkınmayı
başardılar ve gerçekten de örnek bir Parlamento yarattılar,
örnek bir Türkiye yarattılar.
Benim üzüntüm
şu aslında: Parlamenterler olarak bizim, gazilerimize ve
şehitlerimize bir minnet borcumuz var ve onlardan da bir özür borcumuz
var. Ben, uzun süre Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptım. Bunlara
verdiğimiz aylıklar o kadar düşük ki arkadaşlar. Gerçekten,
açın, bütçenin ilgili cetveline baktığınız zaman, o
şehitlerimize ve gazilerimize verdiğimiz aylıklar
dolayısıyla utanırız. Burada bu kadar güzel konuşmalar
yapıyoruz. Bunlar bir avuç insan zaten ama bu bir avuç insanı biz
açlığa mahkûm ediyoruz, burada da geliyoruz, şöyledir böyledir
diye övüyoruz.
Ben, bu üzüntümü
dile getirmek için söz aldım. Onlardan da özür diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süresinin bu tasarı bitene kadar
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
YEDEK SUBAYLAR VE YEDEK ASKERÎ MEMURLAR KANUNU İLE
TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1 -
16/06/1927 tarihli ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî
Memurlar Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
İlk Yoklama
süresi içinde OrgeneralOramiral ve KorgeneralKoramiraller
dışında kalan yedek subaylar ile yedek askerî memurlar, kanunî
ikametgâhlarını ve varsa maluliyetlerini maluliyet derecesiyle
birlikte mahallî askerlik şubesine, şifahen veya mektupla bildirmeye
ve raporlarının tasdikli bir suretini bir defaya mahsus olmak üzere
göndermeye veya aslını göstermeye mecburdur.
(x)
53 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2 - 1076
sayılı Kanunun değişik 22 nci maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Ancak, sefer ve
fevkalade haller dolayısıyla, ordunun kısmen veya tamamen seferi
mevcuda tamamlanamaması halinde, lüzum görüldüğü takdirde,
yardımcı sınıf yedek subayların yarbay ve daha
aşağı rütbedekileri 60 yaşını geçmemek
kaydıyla 5434 sayılı Kanunda yazılı yaşların
10 yıl fazlasına kadar, diğer sınıflar yedek
subayları anılan Kanunda belirtilen yaş hadlerine kadar,
sağlık durumlarının elverişli olması ve Türk
Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinde
belirtilen diğer nitelikleri taşımaları halinde en
gencinden başlanarak orduya alınabilirler.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3 -
08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 40 ıncı maddesinin,
değişik (e) fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
e) Seferin
gereği olarak lüzum görüldüğü takdirde;
I-Subaylardan:
1- Yarbay ve daha
aşağı rütbelerdeki yardımcı sınıf subaylar
60 yaşını geçmemek kaydıyla bu maddenin (ç)
fıkrasında gösterilen yaş hadlerinden 10 yıl fazlasına
kadar,
2- Muharip
sınıf subaylar bu maddenin (ç) fıkrasında gösterilen
yaşlara kadar,
3- 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun hükümlerine
göre astsubaylıktan subaylığa geçirilenler ise aynı kanunda
belirtilen yaşlara kadar,
II-
Astsubaylardan:
1.
Yardımcı sınıf astsubaylar 60 yaşını
geçmemek kaydıyla bu maddenin (ç) fıkrasında gösterilen yaş
hadlerinden 10 yıl fazlasına kadar,
2. Muharip
sınıf astsubaylar bu maddenin (ç) fıkrasında gösterilen
yaşlara kadar,
sağlık
durumlarının elverişli olması halinde en gençlerinden
başlanarak orduya alınabilirler.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4 - Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun
Hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için 27 Şubat 2008
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşime
kapatıyorum.
Kapanma Saati. 22.55