DÖNEM: 23 CİLT: 2 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
7’nci
Birleşim
16 Ekim 2007 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. GELEN KÂĞITLAR
III.
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. TBMM
Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkan Vekili seçilmesi
dolayısıyla teşekkür konuşması
IV.
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ
ve 272 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/14) (S. Sayısı: 32 ve 32’ye 1 inci Ek)
2. Çorum
Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve
2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/16) (S. Sayısı: 43)
V.
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1. Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazılı Sorular ve Cevapları
1. İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir dergi ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/22)
2. İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül
hakkında açılan ve sonuçlanan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/23)
3. Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, 22 Temmuz Genel Seçimlerinin sonuçları
hakkındaki iddialara ve SEÇSİS projesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/66)
4. Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, BurdurBucak’ta adliye sarayı
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/89)
5. Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’un adliye binası
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/227)
6. Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Sayıştay’da boş bulunan
üyeliklere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/235)
I.
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 12.00'de açılarak iki oturum
yaptı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ
ve 272 Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/14)
(S. Sayısı: 32) birinci görüşmesi tamamlandı; ikinci
görüşmesine, en az kırk sekiz saat geçtikten sonra
başlanabileceği açıklandı.
16 Ekim 2007 Salı günü saat 15.00’te toplanmak
üzere, birleşime 18.26’da son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Fatoş GÜRKAN Fatma
SALMAN KOTAN
Adana
Ağrı
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.:
9
II.
GELEN KÂĞITLAR
11
Ekim 2007 Perşembe
Raporlar
1. Asya Karayolları Ağı
Hükümetlerarası Anlaşmasına Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/293) (S. Sayısı: 23) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007)
(GÜNDEME)
2. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/301) (S. Sayısı: 24)
(Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)
3.
Uluslararası Karayolu Yolcu ve Eşya
Taşımacılığına İlişkin Türkiye
Cumhuriyeti ve Portekiz Cumhuriyeti Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/311) (S. Sayısı: 26) (Dağıtma tarihi:
11.10.2007) (GÜNDEME)
4. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Demiryolu
Taşımacılığı Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/312) (S. Sayısı: 27)
(Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)
5. Hava Yoluyla
Uluslararası Taşımacılığa İlişkin
Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/327) (S. Sayısı: 28)
(Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)
6. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Mısır Arap
Cumhuriyeti Hükümeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/328) (S.
Sayısı: 29) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)
7. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/340) (S. Sayısı: 30)
(Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)
8. Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon ve
Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin
Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı ve
Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/274) (S. Sayısı:
31) (Dağıtma tarihi: 11.10.2007) (GÜNDEME)
Yazılı
Soru Önergesi
1. Konya Milletvekili Atilla KART’ın,
Sayıştay’da boş bulunan üyeliklere ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/235)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/9/2007)
No.:
10
15
Ekim 2007 Pazartesi
Rapor
1. Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/16) (S. Sayısı: 43)
(Dağıtma tarihi: 15.10.2007) (GÜNDEME)
No.:11
16 Ekim 2007
Salı
Tasarılar
1. Devletlerin Ayda ve
Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/351) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/352) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
3. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kendi Toprakları Arası ve Ötesinde Hava Hizmetlerine
İlişkin Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/353) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
4. Dışişleri Bakanlığı Tarafından
Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti ile Fransız Kalkınma Ajansı
Arasında Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/354) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
5. Türkiye Cumhuriyeti ve
Avustralya Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşma ile Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/355) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
6. Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer
Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi
Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/356) (Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
7. Türkiye Cumhuriyeti
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Arasında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/357) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
8.
Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Kore
Cumhuriyeti Enformasyon ve Haberleşme Bakanlığı
Arasında Enformasyon ve Haberleşme Teknolojileri (EHT)
İşbirliği İçin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/358) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
9. Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Filistin
Ulusal Yönetimi Tarım Bakanlığı Arasında Tarım
Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/359) (Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
10.
Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile
Umman Sultanlığı Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı
Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/360) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
11. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük
Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük
Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla
Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/361) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
12. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile Makedonya Cumhuriyeti Kültür
Bakanlığı Arasında Makedonya Cumhuriyetinde Yer Alan
Bazı Osmanlı Dönemi Eserlerinin Onarımı ve
Rekonstrüksiyonuna Yönelik Yapılan Görüşmelere İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/362) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
13. Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/363) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
14. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/364) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
15. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk
Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında Denizcilik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/365) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.10.2007)
16. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan
Sağlığı ve Karantina Konusunda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/366) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
17. AsyaPasifik Uzay İşbirliği
Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/367) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
18. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avustralya
Hükümeti Arasında Askeri Alanda İşbirliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/368) (Millî Savunma ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
19. Türkiye Cumhuriyeti ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/369) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
20. Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/370) (Adalet ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
21. İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı (1/371) (Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
22. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/372) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
23. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tayland Krallığı Hükümeti Arasında Bilimsel ve
Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/373) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
24. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsalaKipi
Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci
Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/374)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
25. Güney Doğu
Avrupa’da Yüksek Performanslı Bir Demiryolu Ağının
Kurulması Konusunda Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/375)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
26. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Moğolistan Hükümeti Arasında Çevre Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/376) (Çevre ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
27. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında
Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının
Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/377)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
28. Kıta
Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine
Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokole
Ait 2005 Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/378) (Adalet ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
29. Denizde Seyir
Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine
Dair Sözleşmeye Ait 2005 Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/379) (Adalet ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
30. TürkiyeEFTA Ortak
Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın
Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II
Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı
Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/380) (Plan ve Bütçe
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
31. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Umman Sultanlığı Hükümeti Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/381) (Plan ve Bütçe
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
32. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve İslam Kalkınma Bankası Arasında Türkiye ile
Afrika’daki İslam Kalkınma Bankası Üyesi Ülkeler Arasındaki
Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi İçin İşbirliği
Hakkında Anlayış Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/382) (Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
33. Türkiye Cumhuriyeti ve
Birleşik Arap Emirlikleri Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/383) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
34. Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/384) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
35. Avrupa Orta Vadeli Hava
Tahminleri Merkezi İmtiyazları ve Dokunulmazlıklarına Dair
Düzeltilmiş Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/385) (Adalet ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
36. Avrupa
Orta Vadeli Hava Tahminleri Merkezini Oluşturan Düzeltilmiş
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/386) (Çevre ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
37. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/387) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
38. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı
Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/388)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
39. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve
Suudi Arabistan Krallığı Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/389) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
40. Türkiye ile Mısır Arasında Doğal Gaz
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/390) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
41. Pendik Kentsel Dönüşüm ve İleri Teknoloji Parkı
Projesi Kanunu Tasarısı (1/391) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; İçişleri; Plan ve Bütçe ile
Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
42. Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları Konseyi
Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/392) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
43. Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/393) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
44. Biyotıp
Araştırmalarına İlişkin İnsan Hakları ve
Biyotıp Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/394) (Adalet;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
45. Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile
Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında
Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/395) (Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
46. Beşinci Dünya Su Forumu Organizasyonu İçin Çerçeve
Anlaşma ile Beşinci Dünya Su Forumu Anlaşma Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/396) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
47. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler (BM)
Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ) Arasında GTÖ Orta Asya Alt Bölge
Ofisi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/397) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
48. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri
Bakanlığı ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
İçişleri Bakanlığı Arasında Eğitim
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/398)
(İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
49. Türkiye Cumhuriyeti ile
İspanya Krallığı
Arasında Bilimsel ve Teknolojik
İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/399) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
50. Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı ile Moğolistan Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı Arasında Petrol, Doğal Gaz ve Mineral
Kaynaklar Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/400) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
51. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında, Eğitim, Bilim,
Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/401) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
52. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sinematografik Ortak
Yapım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/402) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
53. Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Ekvator Cumhuriyeti Enerji ve Maden
Bakanlığı Arasında Enerji Sektöründe
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/403) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
54. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile Rusya Federasyonu Kültür ve Sinemacılık
Federal Ajansı Arasında 2007 Yılında Türkiye Cumhuriyetinde
Düzenlenecek Rusya Federasyonu Kültür Yılına Yönelik Yapılan
Görüşmelere İlişkin Niyet Muhtırası (Rusya’nın
Türkiye’de Kültür Yılı) nın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/404) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
55. Türkiye Cumhuriyeti
Adalet Bakanlığı ile Arnavutluk Cumhuriyeti Adalet
Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/405) (Adalet ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
56. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/406) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
57. Türkiye Cumhuriyeti
Adalet Bakanlığı ile Fas Krallığı Adalet
Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/407) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
58. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Madencilik ve Jeoloji
Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/408) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
59. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kore Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/409)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
60. Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı
Önlemler Konferansı Yazmanlığının Statüsünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/410) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
61. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Avustralya Tarım, Balıkçılık
ve Ormancılık Bakanlığı Arasındaki Tarım
Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Konulu
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/411) (Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
62. Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin Stokholm
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/412) (Çevre ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
63. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Burkina Faso Hükümeti
Arasında Genel İşbirliği An
laşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/413) (Plan ve Bütçe; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.10.2007)
64. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosova ÖzYönetim Geçici
Kurumları Adına Hareket Eden Birleşmiş Milletler Kosova
Geçici Yönetim Misyonu (UNMIK) Arasında Yatırımların
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/414) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
65. Balinacılığın Düzenlenmesine İlişkin
Uluslararası Sözleşme ile Protokole Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
66. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Karantina ve Bitki Koruma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/416) (Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
67. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Burkina Faso Hükümeti
Arasında Ticaretin Geliştirilmesi ve Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşma Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/417) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
68. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Bulgaristan
Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında
İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/418) (Adalet ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
69. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında SvilengradKapıkule Demiryolu Sınır Geçişi
Faaliyetlerinin ve Kapıkule Sınır Mübadele Garındaki
Demiryolu Sınır Hizmetlerinin Düzenlenmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/419) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
70. Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/420) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
71. Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/421) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
72. BaküTiflisKars Yeni Demiryolu Bağlantısına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/422)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
73. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları
Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi
Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/423) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.10.2007)
74. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/424) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
75. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütü Arasında Hükümetlerarası Tahıl
Grubu 31 inci Oturumu ve Hükümetlerarası Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak
Toplantısına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/425) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.2007)
Tezkere
1. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 1 Yıl Süreyle, Irak’ın
Kuzeyinden Ülkemize Yönelik Terör Tehdidinin ve Saldırıların
Bertaraf Edilmesi Amacıyla, Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede
Bulunmak Üzere, Irak’ın PKK Teröristlerinin Yuvalandıkları Kuzey
Bölgesi ile Mücavir Alanlara Gönderilmesine ve Görevlendirilmesine
Anayasa’nın 92 nci Maddesi Uyarınca İzin Verilmesine Dair
Başbakanlık Tezkeresi (3/199) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.10.2007)
Raporlar
1. Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukukî Veçhelerine Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/315) (S.
Sayısı: 33) (Dağıtma tarihi: 16.10.2007) (GÜNDEME)
2. Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34) (Dağıtma tarihi: 16.10.2007)
(GÜNDEME)
3. Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/332) (S. Sayısı: 35)
(Dağıtma tarihi: 16.10.2007) (GÜNDEME)
16 Ekim 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci
Birleşimini açıyorum. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
Toplantı yeter
sayısı vardır.
III. OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Başkan
Vekili seçilmesi dolayısıyla teşekkür konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce, sizlerle bazı düşüncelerimi ve duygularımı
paylaşmak istiyorum.
10 Ağustos 2007
tarihinde, oylarınızla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekilliğine seçilmiş olmamdan dolayı, ulusumuzun Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki siz değerli temsilcilerine teşekkürlerimi sunarım.
Kurtuluş Savaşı
sırasında Mustafa Kemal Atatürk “Önce Meclis” diyerek Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kurulmasını sağlamış ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Reisi olarak mazlum milletlere ilham kaynağı
olan bağımsızlık savaşımızı buradan
yönetmiştir.
Bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkan Vekili olarak Başkanlık ettiğim bu ilk
oturumunda Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı
bağımsızlık meşalesinin
aydınlığını yüreğimde duyuyorum. Özgürlüğü
ve eşit yaşam hakkı elinden alınmak istenen bir ulusun
yoktan var ettiği demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde
yaşamanın kıvancıyla bana Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bir üyesi olma onurunu veren milletimize en derin şükranlarımı
sunuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
saltanata ve hilafete son veren, egemenliği kayıtsız şartsız
millete tanıyan demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurulmasında, ulusumuzu çağdaş yaşam biçimine
kavuşturan devrim yasalarının kabul edilmesinde, geniş halk
kesimlerine ulaşan sosyal politikaların hayata geçirilmesinde temel
bir rol oynamıştır.
Tarihi boyunca
üstlendiği onurlu görevini başarıyla yerine getiren Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de
bu görevini yerine getireceğine inanıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onurlu tarihinde Türk kadınının medeni ve siyasi
haklarına kavuşturulması önemli bir yer işgal eder. Öyle
ki, Atatürk Türkiye’sinin aydınlığından en çok
yararlananlar kadınlar olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, 30
Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu konuşmasında şöyle
diyordu: “Bir sosyal toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins
insandan meydana gelmiştir. Kabil midir ki, bir kitlenin bir
parçasını ilerletelim, diğerini ihmal edelim de kitlenin tümü
ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir topluluğun yarısı
topraklara zincir ile bağlı kaldıkça diğer kısmı
göklere yükselebilsin. Şüphe yok, ilerleme adımları,
dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça
atılmalıdır. Böyle olursa inkılap başarılı olur.
Memnuniyetle görüyoruz ki, bugünkü tutumumuz gerçek icaba
yaklaşmaktadır. Her hâlde daha cesur olmak lüzumu açıktır.”
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kadını toplumun eşit ve özgür
bireyi yapan Atatürk devrimlerini yaşatacağına, kadını
tekrar ikinci sınıf
vatandaşlığa mahkûm etmek isteyenlere asla izin
vermeyeceğine ve kadını eşit haklar ve fırsatlar
açısından daha da ilerleteceğine inanıyorum. Bu makamda
bulunuşumun, bu açıdan da özel bir anlam
taşıdığını belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, son günlerde terör bir kez daha gencecik
insanlarımızın yaşam haklarını elinden aldı.
Yaşam hakkı kutsaldır ve terör bir insanlık suçudur.
Terörün uluslararası ve ulusal bağlantılara vardır. Etnik
kimliği, dini, ideolojiyi kullanır. Tehdit, baskı, korku
yaratarak toplumları sindirmeye çalışır. Hangi nedenle
olursa olsun terör olaylarının yanında olmak bu insanlık
suçuna ortak olmak demektir. Terörün ana amacı ülkelerin
vatandaşlarını ve ulusları birbirlerine düşman
etmektir. Terörün arkasındaki çıkar çevreleri bu
düşmanlıktan hem siyasi hem ekonomik kazanç sağlarlar.
Değerli
milletvekilleri, bir konunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Atatürk “Savaş, zorunlu ve yaşamsal olmalıdır. Ulusun
yaşamı tehlikeyle karşılaşmadıkça savaş bir
cinayettir.” demişti. Kan üstünden rant sağlayan terörün,
ulusları savaş bataklığına sürüklemesine hep birlikte
karşı çıkmalıyız. Ülkemizde terör
acısını ocağında ya da yüreğinde hissetmeyen
neredeyse hiç kimse kalmadı. Yaşam hakkı elinden alınan her
değer, arkasında acılı ana babalar, eşler, çocuklar,
kardeşler bıraktı. Bugüne kadar terör nedeniyle
yitirdiğimiz tüm vatandaşlarımızın
yakınlarına başsağlığı diliyor ve derin
acılarını paylaşıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisine Başkanlık ettiğim oturumlarda
Meclis çalışmalarını, ülkemizin ve ulusumuzun
çıkarları doğrultusunda, kürsü masuniyeti çerçevesinde, tam bir
tarafsızlık içinde yöneteceğim. Bu tarafsız yönetimin
dayanaklarının cumhuriyetin temel değerleri, Atatürk devrimleri,
demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkeleri ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde uygulamalarla yerleşmiş gelenek ve kurallar
olacağını belirtir, yüce heyetinize saygılarımı
sunarım. (Alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Alınan karar
gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli Milletvekili Nihat
Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ
ve 272 milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun ikinci görüşmesine başlayacağız.
IV. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklİflerİ
1. Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Kocaeli
Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/14) (S. Sayısı: 32 ve 32’ye 1
inci Ek) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri,
teklifin birinci görüşmesi 10/10/2007 Çarşamba günü saat 18.25’te
tamamlanmıştı.
(x)
32 S. Sayılı Basmayazı 10/10/2007 tarihli 6’ncı
Birleşim tutanağına eklidir.
32’ye 1’inci Ek S. Sayılı
Basmayazı bu birleşim tutanağına eklidir.
Bilindiği gibi anayasa
değişiklik tekliflerinin ikinci görüşmesinde teklifin tümü ve
maddeleri üzerinde görüşme açılmamakta, yalnızca maddeler
üzerinde verilmiş değişiklik önergeleri görüşülmekte;
birinci görüşmede üzerinde değişiklik teklifi bulunmayan bir
madde hakkında ikinci görüşmede önerge verilememektedir. Teklifin
birinci görüşmesinde 1’inci, 2’nci ve 3’üncü maddeler üzerinde önerge
verilmişti.
Şimdi teklifin 1’inci
maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 16/6/2007 tarihli ve
26554 sayılı Resmî Gazetede halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan
31/5/2007 tarihli ve 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesiyle 7.11.1982
tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen
geçici 18 inci maddesi çerçeve 6 ncı maddeyle birlikte metinden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülecek olan 32’ye
1’inci ek yasa teklifinin 1. maddesi Anayasaya aykırı olduğundan
teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç,
konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan Vekilimizin biraz önce yaptığı
konuşmalara aynen katılıyorum, kendisini de tebrik ediyorum. Bu
görevi layıkıyla, en iyi şekilde yapacağına da
inanıyorum. Bizim bu kürsüde en fazla çektiğimiz
sıkıntı, Meclisi yönetecek başkan vekillerinin
taraflı, iktidar partisinin âdeta emir ve kumandasındaymış
gibi hareket etmesi bu kürsünün saygınlığına gölge
düşürmüştür. (AK Parti sıralarından gürültüler,
bağımsız sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şimdi, tabii, her şey
çığrından çıkıyor. 272 milletvekili Anayasa
değişikliği diye bir teklif veriyor. Sonra bu büyük Anayasa
Komisyonu Profesör Başkanı da diyor ki: “Biz burada redaksiyon
yaptık.” ve “kanuna” çeviriyor. Sayın Profesör, Anayasa
değişikliğinin kanuna çevrilmesi redaksiyon mudur? Yahu, ben
anlamıyorum, bu nasıl Anayasa profesörlüğüdür ve çıkıp
da bunu savunuyorsunuz. (Gülüşmeler)
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, burada insanlar bilim
niteliklerini, kişiliklerini eğer mesleklerinde hâkim olacak bir
tarafsızlık içinde kullanırlarsa o zaman
kullandığı o bilimsel bilgilerine saygı duyulur ama onu
kendi şahsi çıkarları veya siyasi partilerin çıkarları
doğrultusunda kullanırlarsa buna hiçbir saygı duyulmaz.
Şimdi, ok yaydan çıkmış. Bir Anayasa
değişikliği getiriyoruz. Anayasa değişikliği
değil, Anayasa’da olmayan maddelerin değiştirilmesini istiyoruz.
Bir şeyin Anayasa değişikliği olabilmesi için onun
Anayasa’da olması lazım. Anayasa’ya konulmamış maddeleri
değiştiriyorsunuz. Bu, AKP İktidarının geçmişte
yaptığı büyük hatanın bir sonucudur. Bu hatanın tek
temizleme yeri, 21 Ekimde yapılacak referandumdur. Siz şimdi bunu
çıkardığınız zaman ben daha bu kanunda zaten böyle
ayaküstü… Yani, siz Anayasa değişikliği veriyorsunuz ama Anayasa
değişikliği olup olmadığını da
incelemiyorsunuz. Bunda çok önemli hatalar var. Şimdi, bu kanun
çıksın bakalım, Çankaya’da da onaylansın, gelsin, ben o
hatayı o zaman söylerim. Bakalım, eksiklerini o zaman göreceksiniz.
Yani, o zaman Yüksek Seçim Kurulu da benim o iddiamı nazara almak zorunda.
Şimdi, önemli olan, bir kanun
çıkarmışsınız, diyorsunuz ki:
“Cumhurbaşkanını halk seçsin.” E seçsin. Biraz önce Tayyip
Erdoğan grubunda konuşuyor: “Biz” diyor, “halka inanıyoruz.” E
inanıyorsan seçtir kardeşim. 21 Ekimde referanduma gidiyor muyuz?
Gidiyoruz. Halk “Cumhurbaşkanını seçeceğim ben.” diyor mu?
Diyor. O zaman, halka güveniyorsan seçsin. Niye bu ateşe tutuldunuz da,
niye ateş tuttu sizi, niye vazgeçiyorsunuz? Yani, halkın
karşısına çıkıp da dürüst konuşun. Böyle,
çıkıp da, ondan sonra yiğitlik yapıp da perde
arkasında bazı düşünceleri öne sürmeyin. O zaman gitsin bakalım
halk, 21 Ekimde referandum yapılsın, ondan sonra kırk gün içinde
yeni Cumhurbaşkanı seçilsin. Zaten, referandum çıktıktan
sonra Abdullah Gül istifa etmek zorundadır. Yerine, Meclis
Başkanı Cumhurbaşkanına vekâlet edecektir. O zaman da orada
tarafsız… Yani, halk kimi seçerse seçsin. O zaman halkın iradesinden
niye kaçıyorsunuz?
Şimdi, değerli milletvekilleri, 2002 seçimlerinden sonra bir
garip durum çıktı. Tayyip Erdoğan o zaman
yargılandığı bir cezadan eski bir hükümlü…
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)
Konuşma üslubuna dikkat et!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, ben
konuşmalarıma dikkat ediyorum.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)
Nasıl dikkat ediyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Milletvekili
olamaz, Başbakan olamaz. Geldi, o zamanki muhalefet partisiyle
işbirliği yaptılar, kişi lehine Anayasa
değiştirdiler. Yani, Anayasa’da onun işlediği suçları
işleyenlerin başka vatandaşlar olması halinde, bu, gelip
milletvekili olamıyordu, Başbakan olamıyordu. Sonra, Yüksek
Seçim Kurulu o kadar taraflı hareket etti ki, Siirt seçimlerini iptal
etti. Bu defa getirildi, bütün Anayasa kendine uygun olarak
değiştirildi. İşte, Türkiye bu.
Şimdi de, yeni bir 22 Temmuz seçimleri yapıldı. 22 Temmuz
seçimleri yapıldığı zaman, bu Anayasa referandumunu herkes
biliyordu. Neden siz… Ben bu kürsüde söyledim, dedim ki: “Kardeşim, 21
Ekimde referandum var. Cumhurbaşkanı seçmek için bir neden yok.
Bırakın, referanduma gidilsin. Referandumda halk, eğer
referandumu kabul derse, o zaman Cumhurbaşkanını halk seçsin.”
Bunu beklemediniz, Cumhurbaşkanı seçtiniz kendi grubunuzun oyuyla.
Şimdi, kendi grubunuzun oyuyla seçilen kişi… Mesela, bakın,
geçen gün, Avrupa’da, sivil toplum örgütleri bir toplantı yapıyor.
Deniliyor ki, bir tane vatandaşın birisi, Alevi derneklerinin
Başkanı diyor ki: “Efendim, bu, Sivas Madımak otelinde…”
BAŞKAN Sayın Genç,
toparlar mısınız lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) …37
vatandaşımız haksız yere katledildi” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın
Başkan…
BAŞKAN Bir dakika daha süre
veriyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) Diyor ki:
“37 tane vatandaşımız katledildi.” O toplumun içinde bazı
güruhi sesler: “Atın bu komünisti dışarıya!”, “Efendim,
bunlar şöyledir, böyledir” diye karşı çıkınca,
Abdullah Gül sanki onların o düşüncesini tasvip ediyormuş gibi,
“Kardeşim, sen de toplum içinde konuşma böyle” diyor. Yani, böyle
şey söylenir mi? Yani, orada 37 tane canı yakan, diri diri yakan
zihniyetin kimlerden teşekkül ettiğini, kimlerin cüppelerini
alıp da, gidip de duruşmalarda onların
avukatlıklarını yaptığını biliyoruz ama hiç
olmazsa, haklı vatandaşların taleplerini de hakkın hukukun
yanında yer almak lazım.
Şimdi, bu düşüncedeki bir kişinin yedi sene Türkiye’de
Cumhurbaşkanlığı yapması Türkiye’de ciddi
sıkıntılar yaratır. Ben geçen konuşmamda da dedim ki:
“Ya, sayın MHP’liler, buna destek vermeyin, belki sizin bir
arkadaşınız Cumhurbaşkanlığına seçilir.”
Daha iyi değil mi? Daha iyi olurdu. Dolayısıyla, ben yine MHP’li
arkadaşlara rica ediyorum, bu Anayasa teklifine kabul vermeyin. Bir
referanduma gitsin, o zaman sonucu göreceğiz bakalım. Bu halk kabul
ederse…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın
Başkanım, yani, siz öteki arkadaşları şey etmeyin.
Eskiden onlar bir dakika veriyorlardı, siz de bir yarım dakika verin
efendim.
BAŞKAN Süreniz doldu
Sayın Genç, çok teşekkür ediyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki, benim
daha üç tane önergem var, konuşurum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Edilmemiştir.
Şimdi, teklifin 1’inci maddesinin gizli oylamasına
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üyeler Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar (Denizli dahil) ve
Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar (İstanbul
dahil); Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den
başlayarak Mardin’e kadar (Mardin dahil) ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a
kadar (Zonguldak dahil) adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri
yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile
mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde
işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve
solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları
bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu
ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine
işaretledikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, oylamada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali
Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir
Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in yerine Devlet Bakanı M. Sait Yazıcıoğlu, Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Devlet Bakanı Mehmet
Aydın vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan
sayın milletvekili var mı acaba? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir.
Oy kupaları kaldırılsın.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
510
Kabul : 395
Ret : 104
Çekimser : 7
Geçersiz : 4
Bu değişiklik teklifi kabul edilmiştir.
Şimdi, teklifin 2’nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2 16/6/2007 tarihli ve 26554 sayılı Resmî Gazetede
halkoyuna sunulmak üzere yayımlanan 5678 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesiyle 7.11.1982
tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen
geçici 19 uncu madde metinden çıkarılmıştır.
BAŞKAN Madde üzerinde iki
adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülecek olan 32’ye 1’inci ek yasa teklifinin 2’nci maddesi
Anayasa’ya aykırı olduğundan teklif metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı kanunun 2. maddesi
Anayasaya aykırıdır. 2. maddenin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımla 16.10.2007
H.Tayfun İçli Hasan Erçelebi Süleyman Yağız
Eskişehir Denizli İstanbul
Ayşe Jale
Ağırbaş Emrehan
Halıcı Hüseyin
Pazarcı
İstanbul Ankara Balıkesir
Mustafa
Vural
Adana
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önergelerin ikisi de aynı olduğu için metinden
çıkartma ikisini birleştirerek aynı işleme tabi
tutacağım ve Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz veriyorum. Önce Sayın Genç.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa
değişiklik teklifinin esas can alıcı maddesi bu geçici
19’uncu maddedir. Bununla kastedilen, şimdi, bir Anayasa
değişikliği yapıyorsunuz 21 Ekimde “Cumhurbaşkanını
halk seçsin.” diyorsunuz. Halk seçsin diyorsunuz da bu mevcut
Cumhurbaşkanının hâli ne olacak? O zaman, bunun, Anayasa,
kanunların düzenleme tekniği bakımından, bu maddenin yani,
çıkmaması lazım. Bu, referanduma sunulacak metinde olması
lazım. Yani, şimdi siz, yedi sene sonra seçilecek bir
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin bu Meclis
tarafından Anayasa değişikliği olarak halkoyuna
sunulmasının bir anlamı var mı? Bu Parlamentonun süresi beş
yıldan dört yıla iniyor; yani, 21 Ekimde referanduma sunulacak
metinle dört yıla iniyor. Geriye kalıyor üç yıl daha. Belki
gelecek Meclis üç yıl daha da… Yani, yeni bir Meclis olacak. Yani, üç
seçim sonrasına kadar siz tutuyorsunuz, bugünden bir durum
yaratıyorsunuz. Halbuki, bakın, bu kanun, burada, referandum konusunda
ben konuştuğum zaman dedim ki: Siz bu referanduma evet diyecek
misiniz? “Evet” dediniz. Yani, insanların sözünün eri olması
lazım. O zaman, bu geçici maddeyi niye çıkarıyorsunuz? Abdullah
Gül’ün durumunu kurtarmak için yapıyorsunuz. Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına
hemen geldi kızını evlendirdi, Allah rahmet… (Gülüşmeler)
Allah mesut etsin. Ondan sonra, epey de hediyeler topladı. Ama burada
benim dikkatimi çeken bir şey var. Altı bin polisi getirip de orada
yağmur altında durdurmaya kimsenin hakkı yoktur. Düğününüzü
yaparsanız, kardeşim, kendi imkânlarınızla yapın,
ondan sonra sade yapın.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Konuyla alakası yok. Sayın
Başkan…
KAMER GENÇ (Devamla) Bir de oraya
bir şey ilave edildi. “Efendim, düğünde toplanan hediyelerin bir
kısmı şehit ailelerine bağışta bulunulacak.”
Aslında bu güzel bir şey de…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, önergeyle alakası yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ne alakası var?
AHMET YENİ (Samsun) Ne
alakası var Sayın Başkan?
KAMER GENÇ (Devamla) Gündemle
ilgili.
…acaba bu hediyelerin miktarını artırmak için mi böyle
bir açıklama yapıldı bilmiyorum yani.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan…
BAŞKAN Sayın Genç,
lütfen…
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın
Başkanım, onlar anlamazlar. Siz kendi idarenize devam edin.
FARUK KOCA (Ankara)
Başkanı yönlendirme.
BAŞKAN Lütfen Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu
hediyelerin hakikaten ne kadarı şey edilecek, zekâtı mı
şehit ailelerine verilecek? Eğer bunun tamamı verilecekse, orada
getirilir bir düzen kurulur.
Efendim, bakın, bir Cumhurbaşkanlığı
makamına gelecek insanların yapması gereken şeyleri size,
doğruları anlayasınız diye anlatıyorum. Bunları
herkese de söylemem yani. Bunu bilesiniz yani. Olur mu böyle şey yani?
(Gülüşmeler)
Yani, ileride söz olmasın diye... İleride söz olur. Kaç lira
toplandı? Hakikaten ne kadar toplandı? Zekâtı mı verildi,
yarısı mı verildi? 400 milyar liradan bahsediliyor da acaba 400
milyar mı toplandı? Eskiden bir düğün yapıldı, 400
milyon dolar toplandığı söylendi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, önergeyle, konuyla hiç alakası yok.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani,
önergeyle ilgili söylüyorum.
Şimdi bu madde çıksa bile, Yüksek Seçim Kurulu, referandumun
sonucu çıktıktan sonra, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi işlemini başlatmak zorundadır. Bu
memlekette eğer hukuk varsa, bu memlekette eğer yüksek hâkimler varsa
bunu uygulamak zorundadır. Aksi takdirde Yüksek Seçim Kurulunun
varlığından söz edilemez. O zaman bu Anayasa referandumunun
anlamı ne?
Bir de, ben üç gün önce bir toplumda konuşuyorum, bir doktor var
orada, “yahu, bu referandum, bu yeni Anayasa mıdır geldi yaptı?”
diyor.
Bakın, bu referandumda vatandaşın daha neyi
oylayacağı konusunda bilgisi de yok. (AK Parti sıralarından
“Biliyor” sesleri.) Biliyorsa söyleyin işte.
Şimdi, çıkıyorsunuz, ondan sonra, halka gidiyorsunuz, ama
halka neyi götürdüğünüzü de söylemiyorsunuz.
FARUK KOCA (Ankara) Halk biliyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi,
burada, demin de, bir önceki şeyde de söylediğim gibi, bence
bırakın, 21 Ekimden sonra bir halk oylamasında, referandumda
kabul edilsin. Ben de kabul oyu vereceğim,
yani kabul oyu vereceğim, çünkü ben inanıyorum ki kırk gün
içinde yapılacak bir Cumhurbaşkanı seçiminde herhâlde sizin
düşüncenize uygun bir kişi Çankaya Köşkü’ne gelemez. Çünkü, bu
milletin sağduyusuna ben inanıyorum. Bu milletin sağduyusu
Çankaya Köşkü’nde oturacak insanın, en azından siyasi iktidardan
gelecek, keyfî, ülkeye yararı olmayan yasaların ve işlemlerin
durdurulmasında bir emniyet supabı olması konusunda çok önemli
bir makamdır orası. O makam, eğer bu vasfını
kaybederse, ülke çok şey kaybeder. İşte, Abdullah Gül geldi…
BAŞKAN Sayın Genç,
sözünüzü toparlayın lütfen. Bitmek üzere.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim,
daha var sürem Sayın Başkanım, daha var.
Şimdi, hemen geldi, Çankaya Köşkü’nde iftarlar vermeye
başladı. Tamam, şehit ailelerine iftar vermesini saygıyla
karşılıyoruz, ama yani kendi yandaşlarını, bilmem
büyük tüccarları getirip de orada benim verdiğim vergiyle lütfen
iftar yemeğini vermeyin.
Bakın Sayın Başkan, bir şey daha söylüyorum.
Özellikle şu Meclisin lavabolarında insanlar gelip de abdest
almasın. Abdestlerini gitsinler şeyde alsınlar efendim, caminin
avlusunda alsınlar. Burada torbalarla, bakın, kâğıtlar
harcanıyor, yazık yahu.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ne
saygısız adamsın!
KAMER GENÇ (Devamla) Yani bunlar…
Arkadaşlar, burası Meclistir. Burada, namazını kılmak
isteyen gitsin camide abdest alsın efendim, yani burada, tuvaletlerde
gelip de hemen yanında çoraplarını çıkarmanın bir
anlamı yok.
BAŞKAN Sayın Genç,
konuya gelir misiniz lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim,
bunlar önemli, bunlar önemli de… Sayın Başkan, tabii bize normal
olarak gündem dışı söz verirseniz, bunları gündem
dışı sözler içinde şey edebiliriz, ama bu…
Bunlar rejimle yakından ilgili şeyler arkadaşlarım,
yani bir Cumhurbaşkanı seçilen adam, getirip de Çankaya Köşkü’nde
her gün iftar yemeğini veremez, verirse getirir kendi parasıyla verir
arkadaş, benim paramla veremezsiniz, tamam mı, ben vergi veriyorum.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Kendi parasıyla veriyor, onun senin
parana ihtiyacı yok.
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için,
lütfen…
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elâzığ) Oruç tutuyor musun?
KAMER GENÇ (Devamla) Tutarım
tutmam, sizi ilgilendirmez. Ben orucu kendi kesemden tutuyorum, sizin gibi
milletin kesesinde tutmuyorum. Oruç boyunca, ramazan boyunca devlet daireleri
saat beşte tatil oluyor. Bu Müslümanlığa sığar
mı? (AK Parti sıralarından gürültüler) Dini kendi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç,
teşekkür ederiz.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın
Başkan, daha sürem vardı.
BAŞKAN Hayır, süreniz
doldu ve geçti.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki,
teşekkür ediyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Şimdi,
diğer önergenin sahibi Sayın İçli, buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkanım, özellikle sizi ve Sayın Meral
Akşener’i, çağdaş bir Türk kadını olarak Meclis
çalışmalarına büyük katkılar
sağlayacağınıza inanıyorum ve tekrar kutluyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu yasanın birinci tur
görüşmelerinde bu kanun değişikliğinin bir Anayasa
değişikliği olmadığını ifade etmiştim.
Televizyonlarda ve gazetelerde, tabii ki buranın bilgilendirilmesinden
olsa gerek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminden olsa gerek, bunun bir
Anayasa değişikliği olduğu söylendi ve yazıldı
çizildi.
Değerli arkadaşlarım, bu bir Anayasa
değişikliği değil. İçinizde hukukçu olmayan
arkadaşlarımız vardır, hukuk fakültelerinden mezun olmayan
arkadaşlarımız var şüphesiz, ama çoğu üniversitelerde,
bir kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği, onun ne zaman bir kanun
olduğu okutulur. Bir kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul
edildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilmediği veyahut referanduma sunulmadığı
takdirde Resmî Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer.
Ama, böyle, halk oylamasına sunulan kanun metinleri, halk tarafından
kabul edildikten sonra Yüksek Seçim Kurulu tarafından Resmî Gazete’de
yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer.
Değerli Anayasa Komisyonu Başkanımız anayasa profesörü.
İçinizde, anayasa profesörü olan birçok değerli
arkadaşlarımız var. Bu kanun yürürlüğe girmemiştir.
Ben bunu Komisyonda ifade ettim ve benim bu görüşüm Komisyon
Başkanı tarafından kabul edilmek suretiyle, sizlere
dağıtılan 32 sıra sayılı kanun metninde
düzeltilerek sizlere dağıtıldı.
Bakın, Anayasa Komisyonu metninin
başlığını okuyorum değerli milletvekilleri:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” oldu bunun
başlangıcı. Yürürlüğe girmemiş bir kanun, “Anayasa
değişikliği” diye Türk halkına yutturulmaya
çalışılıyor AKP’li arkadaşlarımız
tarafından.
Değerli arkadaşlarım, hukuki ayıptır bu.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bundan sonraki çalışmalarda bu kanun
teklifi kara bir sayfa olarak yer alacak; bunlara izin vermeyin. Bu bir kanun
değişikliğinde, yürürlüğe girmemiş kanun
değişikliğinde değişiklik yapılmasına
ilişkin bir kanun.
Milliyetçi Hareket Partili değerli arkadaşlarım, lütfen…
Diğer, AKP’li arkadaşlarım, bakın, bu, siyasi bir
düşünceyle yapılan bir çalışma değil. Yasama
organı, adı üstünde, yasa çıkartıyoruz. Her şeyden
önce, yasalara ve bizim kılavuz olduğumuz Anayasa’mıza
saygılı olmalıyız.
Bakın, geçen dönem, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Arınç konuşmasında hak verdi, “Bunun neresi
doğru?” dedi. Peki, o da hukukçu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı yaptı ve Nasreddin Hoca’dan bir örnek
verdi, hırsız misali ve bunun yanlış olduğunu
aslında kabul etti. Ama, ben size başka bir söz söyleyeyim, hani
hırsız benzetmesine: “Yavuz
hırsız ev sahibini bastırır.” diye bir söz var. Bu, bu
kanun teklifi “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” sözünde
olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisini bastırmaya yönelik bir
dayatma. İnanın utanacağız. Böyle bir kanun
çıktığı zaman, üniversitelerde, başka yerlerde
konuşulduğu zaman, 23’üncü Dönem Millet Meclisinin bir mensubu olarak
büyük bir utanç duyacağız. Bunu, bütün içtenliğimle söylüyorum.
Sizler de inanıyorsunuz. Bunu, bakışlarınızdan
anlıyorum. Ama, bir grup kararı anlayışıyla bir
şey yapıyoruz. Ama, bizler hukuka saygılı olmazsak, hakka
adalete… Bakın “hak, adalet” diyoruz. Bu yapacağımız
düzenleme hak ve adaletle ilgili, vicdanla ilgili. Bırakalım burada
grup meselesini. Bu, farklı bir kanun, madde, kanun değil, bir
Anayasa değişikliği. Bazı
arkadaşlarımız Yüksek
Seçim Kurulunun devreye girmesini ve bu konuda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
konuşmacı, lütfen… Bir dakika ek süre veriyorum.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Toparlıyorum.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Yavuz hırsız…
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, bunu “Yüksek Seçim Kurulu
işte, Anayasa’mızın 79’uncu maddesine bir yargı
organı” diyoruz, “idari kurul, idari birtakım görevleri var” diyoruz.
Topu Yüksek Seçim Kuruluna atmaya kalkıyoruz. Anayasa’mıza göre
güçler ayrılığı var. Top Yüksek Seçim Kurulunda
değildir, yargıda değildir. Top bizdedir, yasama
organındadır. Biz, eğer, Anayasaya aykırı kanunlar
çıkartırsak yargı organları ne yapsın? Yarın bir
gün ülkemizde olacak tüm olumsuzluklara, yanlış çıkartılan
kanunlar sebep oluyor.
Tekrar, görüşlerimi ifade ediyorum. Bu hukuki ayıba çok
değerli milletvekili arkadaşlarımın alet
olmayacağına inanıyorum, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İçli.
Sayın milletvekilleri, Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı, birleştirerek görüştüğümüz iki
önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Teklifin 2’nci maddesinin gizli oylamasına Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, oylamada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali
Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir
Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
yerine Devlet Bakanı M. Said Yazıcıoğlu, Devlet Bakanı
Murat Başesgioğlu’nun yerine Devlet Bakanı Mehmet Aydın,
Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün yerine Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlu oy kullanacaklardır, bilginize...
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan vekillerimizin lütfen oylarını
kullanmasını rica ediyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oylama işlemi
bitmiştir. Kupalar kaldırılsın lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 497
Kabul : 391
Ret : 101
Çekimser : 4
Boş : 1
Bu sonuca göre, madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve
halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeler aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülecek olan 32’ye 1’inci ek yasa teklifinin 3. maddesindeki
“yayın tarihinde” ibaresi yerine “22 ekim tarihinde” ibaresi olarak
değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önergelerde bir değişiklik yapılmış.
Ayrı ayrı işleme alacağım.
Şimdi ikinci önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 32 sıra sayılı kanunun 3. maddesi
Anayasaya aykırıdır. 3. maddenin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla. 16.10.2007
Hüseyin Tayfun İçli Mustafa Vural Hüseyin Pazarcı
Eskişehir Adana Balıkesir
Hasan Erçelebi Harun Öztürk Süleyman
Yağız
Denizli İzmir
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım, bir kısa
açıklama yapmak istiyorum bu çerçevede.
BAŞKAN Buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Üç madde hakkında da deminden beri takip
ettiniz buradaki sayın milletvekilleri, Sayın Genç ve Sayın
İçli tarafından verilen önergeler aynı yöndeki farklı bir
yöne çekerek konunun, kafaların
karıştırıldığını görüyorum.
Komisyon Başkanı olarak, biz, Komisyonda da bunları uzun
uzun tartıştık Başkanım. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yetkisi bu anlamda tartışılamaz. Bunlar Anayasa’da
her zaman açık açık yazmaz. Redaksiyon yetkisi aldık, o
teklifteki hatayı düzelttik. Sayın İçli de o zaman oradaydı.
Şimdi, daha önceki dönemde, Türk Ceza Kanunu’nda ve Ceza
Muhakemeleri Usulü Yasası’nda benzer değişiklik
yapılırken de bu yöntem uygulanmış ve daha önce de
belirttiğim gibi, Sayın İçli’nin de vekil olduğu dönemde,
Anayasa’mızın 86’ncı maddesi bu bağlamda referandum,
çerçeve değiştirilmiş. Belki diyecek ki: “Aynı şey
değil.” Ama, süreci kesme noktasında aynı şey. Süreç
kesilemezse burada da kesilemez. Dolayısıyla, yetkinin
kullanılması bakımından Anayasa’ya aykırı en
ufacık bir durum yoktur.
Bu bahane edilerek ne hukukçuluğumuz, ne anayasa profluğumuz
bırakıldı burada. Herkes biraz kendine çekidüzen versin ve hele
hukukçu olmayan Sayın Genç tarafından… Kendisi hukukçu değil bir
defa üstelik. Dolayısıyla, bunların burada dile getirilmesinden
rahatsız olduğumu belirtmek istiyorum ve ayrıca bu çerçevede
katılmadığımı belirtiyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz efendim.
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz efendim.
Sayın İçli, konuşmak istiyorsanız buyurunuz lütfen.
Beş dakika süreniz var.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Değerli arkadaşlarım, tabii
öncelikle, Sayın Başkanım, Sayın Komisyon Başkanı
ismimi zikrederek bir sataşmada bulundu. Onun için ek süre talep ediyorum,
çünkü ayrı. İsmim zikredilerek sataşmada bulunuldu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Öyle bir şey yok.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Öyle efendim.
Şimdi bakın, Değerli Komisyon Başkanım,
defalarca söyledim.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Genel Kurula, Genel Kurula…
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Tabii ki sayın milletvekili
arkadaşlarım, ama Komisyon Başkanım
sataştığı için söylüyorum.
Bakın, tekrar size gösteriyorum. Biz öyle bir şey
yapmadık. Bakın, Sayın Adalet Bakanı o zaman partiler
arası uzlaşma komisyonu üyesiydi, Anayasa Komisyonu üyesiydi. Biz o
tarihte 38 maddeden ibaret bir Anayasa değişikliği yaptık.
Cumhurbaşkanı 86’ncı maddeyi kabul etmedi. 37 tanesini kabul
etti, birini halk oylamasına gönderme kararı aldı. O
aşamada biz, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki komisyonda bulunan
milletvekilleri Sayın Cumhurbaşkanıyla konuştuk, yepyeni
tek bir maddeden ibaret bir Anayasa değişikliği yaptık ve
onun kanun numarası 4720.
Sayın Başkanım, farklı şeyler.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Süreci kestiniz ama.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, hayır… Bakın, süreci
kesmedik. Siz burada Anayasa’yı değiştiren bir kanunu
değiştirmeye kalkıyorsunuz. Biz o tarihte Anayasa’nın
86’ncı maddesini değiştirdik. Yüksek Seçim Kurulunun kararı
da elimde: “Daha hazırlık aşamaları yapılmaktayken,
Anayasa’nın 86’ncı maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisince tek
maddeden ibaret olmak üzere bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilip bu da yürürlüğe girdiği için, daha önce
Cumhurbaşkanı halk oylamasına sunulan ve hazırlık
aşamaları tamamlanan ve seçim takvimi bile başlamamış
olan o Kanun gereksiz kalmıştır.” diyor. Siz burada…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Referandum ne oldu, referandum?
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, tekrar, Sayın Meclis
Başkanım da okurken, sunuş yaparken şunu söylüyor: “Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun” diyor.
Bakın, önümdeki dağıtılan şey hatalı.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda bir değişiklik yapmıyoruz
değerli milletvekili arkadaşlarım diyorum, asıl konuya geçiyorum.
Bakın, 5678 sayılı Yasa’nın 7’nci maddesi “Kanunun
maddeleri tümüyle oylanır.” diyor.
Hani? Bu getirdiğiniz kanun teklifinde buna ilişkin bir
değişiklik yok. O Kanun 7 maddeden ibaret ve o Kanun gereği 7
maddesi birlikte halk oylamasına sunulmuş, referandum takvimi
başlamış, 11 Eylülde oy kullanılıyor. Peki, maddenin
7’nci maddesini değiştirmeden nasıl böyle bir
değişiklik yapabilirsiniz? Böyle bir değişiklik
yapamazsınız. Bakın, bu da bir kere aykırı. Burada
açıkça İç Tüzük ihlali var, usul ve şekle
aykırılık var. Umut ediyorum ki ana muhalefet partisi bunu
Anayasa Mahkemesine götürecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hukuki
ayıbı, göreceksiniz, Anayasa Mahkemesinden geri dönecek.
Arkadaşlar, bu bir korsan girişim. Birçok bilim adamı,
köşe yazarları, anayasa hukukçuları diyor ki: “Sivil darbe mi
oluyor?”
Değerli arkadaşlarım, hukuk kurallarını hiçe sayarak gücü kullanmak bir darbedir.
Bunu silah gücüyle yaparsınız, bunu sayısal gücünüzle
yaparsınız. Eğer siz bunu…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Darbenin sivili mi olur?
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Siz bunu soru, bilim adamının
sorusu eğer hukuk kurallarını hiçe sayarak bugünkü göreceli
gücünüzle birtakım şeyleri yaparsanız, o bilim
insanlarının sorduğu sorunun yanıtı “evet” olur. Bu da
bir hukuksuzluktur diyorum.
Bir de başka bir konuya değineceğim. Hukukçu olanlar
bilir veyahut işleri mahkemeye düşenler bilir. Bir yargıç
kendisiyle ilgili bir konuda veyahut da bir kurulda bir kişi kendisiyle
ilgili bir konu gündeme geldiği zaman o kurul üyesi o kurulda bulunmaz, oy
kullanmaz. Bu, hukukun evrensel kuralıdır. Şimdi siz
gerçekleştirmek istediğiniz bir kanun ile Sayın
Cumhurbaşkanı Gül’ü ilgilendiren
bir konuda bir değişiklik yapıyorsunuz ve Sayın
Cumhurbaşkanının bu yasayı onama, referanduma sunma
yetkisinde olan ve tamamen kendiyle ilgili olan bir konuda Sayın
Cumhurbaşkanını test ediyorsunuz.
Birincisi, Sayın Cumhurbaşkanına haksızlık
ediyorsunuz, çünkü eğer kendiyle ilgili olan bir konuda karar verecek
olursa, tarihimiz şimdiki Cumhurbaşkanını sorgulayacak,
diyecek ki, kendiyle ilgili, kendi menfaatiyle ilgili olan bir konuyu
değerlendirdi. O nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının bu
kanunu inceleme yetkisi de yok, çünkü tarafsız olamaz. Anayasa’nın 103’üncü
maddesi gereğince, tarafsız kalacağına, hukukun
üstünlüğüne saygılı olacağına, adalet
anlayışı içerisinde Cumhurbaşkanlığı
yapacağına dair yemin etti.
Değerli arkadaşlarım, düşünebiliyor musunuz, sizinle
ilgili bir konu önünüze gelecek, siz bu konuda adil karar vereceğinizi
söyleyeceksiniz. Adil karar vermiş olsanız dahi…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biz veririz, veririz.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben sizin
veremeyeceğinize inanıyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yanlış düşünüyorsunuz.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ama Sayın Gül’ün, söylediğim
gibi, bu tamamen kişisel bir olayı bir anayasa, bir hukuk
skandalına dönüştürüyor AKP’li arkadaşlarımız. Bunu
özellikle belirtiyorum ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli,
lütfen…
Bir dakika daha süre veriyorum.
HÜSEYİN TAYFUN İÇLİ (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
…hepimizin hukuka saygılı olacağına
inancımı tekrar belirtiyorum, heyetinize saygılarımı
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Şimdi, Sayın İçli ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülecek olan 32’ye 1’inci ek yasa teklifinin 3. maddesindeki
“yayın tarihinde” ibaresi yerine “22 ekim tarihinde” ibaresi olarak
değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Konuşacağım. Zaten katılmalarını
beklemiyordum.
BAŞKAN Buyurunuz.
Beş dakika süreniz var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir hilkat garibesi bir yasa
teklifini inceliyoruz ve ben bu yasa teklifinin hilkat garibesi gördüğüm
için ne ilk müzakerelerinde oy kullandım ne de bu müzakerelerinde oy
kullandım. Benim hukukçuluğuma yakışmaz.
Ben aşağı yukarı 1966’dan beri Danıştayda
hukukla uğraşan bir kişiyim. Sonra anayasa yapmalarında
bulundum. Aşağı yukarı yirmi yedi senedir de siyasetle
uğraşıyorum. Ama inanmanızı istiyorum, bu kadar
olmayan bir şeyde değişiklik yapmak... Yani, böyle bir şey
olur mu ya? Şimdi Anayasa Komisyonu Başkanı biraz önce söyledi.
Kardeşim, evvela okuduğumuzu anlayalım. Bir defa,
Anayasa’nın 86’ncı maddesi tek madde olarak referanduma sunuluyor.
Referanduma sunulan o madde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tekrar
eski hâline çevriliyor. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından eski
hâline çevrilince Cumhurbaşkanı da onu yayınlıyor ve
böylece bu husus, artık referandumun konusu kalmıyor. Burada ise siz
referanduma sunulan bütün teklifi, yani bu 21 Ekimde sunulan Anayasa değişikliğinin
tümünü eğer iptal etseydiniz, o zaman sizin dediğiniz şey
olurdu, referandumdan vazgeçilebilirdi.
Şimdi, bakın, burada siz anayasa profesörüsünüz
çıkış yolu şudur. Gidin, öğrenin de gelin. 175’inci
maddede bir değişiklik yapmak lazım sevgili milletvekilleri.
175’inci maddede bir fıkra eklemek lazım. Denilebilir ki orada,
eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa’da değişiklik
yapmış, referanduma sunmuş, ama referanduma sunmadan önce, ya
kendisi veya Cumhurbaşkanı tarafından sunulmadan önce eğer
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu referanduma sunulan tekliflerde bir
değişiklik yaparsa… Onunla ilgili bir düzenleyici madde konulabilirdi
ve ondan sonra siz bunu getirebilirdiniz. Ama, şimdi yok ortada. Yani,
Anayasa’dan kaynağını alan bir yetki kullanamıyorsunuz. Böyle
olunca da, işte abesle iştigal gibi bir şey oluyor, yani, böyle
hilkat garibesi gibi bir madde oluyor. Yani, şimdi, memleketin o kadar
büyük sıkıntıları var ki… Bakın, bilmiyorum, yani
halkın içine çıkıyor musunuz, insanlar geçim sıkıntısı
içinde inim inim inliyorlar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biz halkın içindeyiz de, sen neredesin?
KAMER GENÇ (Devamla) Her gün
televizyonlarda görüyorsunuz. Emekli diyor ki: “Kardeşim, bu Hükûmet
sağır mı? Benim derdimi duymuyor mu?” İşçi öyle, memur
öyle. Ayrıca, Türkiye’de çok ciddi, bekleyen vergi düzenlemeleri var.
Boyuna vergileri yabancılar lehine indiriyorsunuz indiriyorsunuz, ondan
sonra asgari ücretlinin ve Türk müstahsilinin ürettiği zirai ürünlerine
zam yapıyorsunuz. Ondan sonra…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Maddeye gel, maddeye…
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, senden
öğrenecek değilim kardeşim.
Tabii, sizin şey yok. Siz, şimdi… Tayyip Erdoğan
şimdi 67 trilyonluk uçak alıyormuş. Ee, bu eski uçaklar ne
olacak? Peki… Yani bu Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar zengin bir devlet
midir ki, gideceksin… Haa, ondan sonra canları da sıkılınca
hemen dostlarını topluyorlar, yurt dışına
götürüyorlar, yediriyorlar içiriyorlar, birtakım da basın
mensuplarını götürüyorlar. Tabii, basın sizinle ilgili bir
şey yazmıyor ki.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Maddeyle ilgili…
KAMER GENÇ (Devamla) Maddeyle
ilgili konuşuyorum.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Konuşmuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Anayasa
konuşuyoruz. Anayasa devletin temel organlarının
işleyişini gösteren bir belgedir. Bu devletin temel
organlarının işleyişini gösteren belgenin müzakerelerini
yaparken Hükûmet faaliyetlerinin de ciddi olarak tenkit edilmesi lazım.
Haa, bunları öğrenin gelin…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Sana da öğretiriz.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse, siz
yine konuşun. Ben konuşmama devam edeceğim de…
Şimdi, bu kadar büyük bir sıkıntı içindeyken…
İşte, dün 149 tane vatandaşımız trafikte öldü, ondan
önce 28 vatandaşımız teröre kurban gitti. Bu memlekette bu kadar
sıkıntı varken, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kadar
ortada uğraşılması gereken, yapması gereken, ülkenin,
vatandaşlarının sorunlarına çözüm getirmesi gereken bir
kurumken, bunu bir tarafa itip de olmayan bir kanunu, olmayan bir Anayasa
hükmünü değiştirmeye ne gerek var? Hep söylüyorum, yine
söyleyeceğim, çünkü, birilerinin kafasına girmesi lazım. Hani
halktan korkmuyordunuz? Niye Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi Anayasa teklifini getiriyorsunuz? Ondan sonra,
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden korkuyorsunuz.
Böyle bir ikilem olmaz; böyle bir, halkı kandırmaca olmaz. Onun için,
bırakın şimdi şunu, çekin bu teklifi. Zaten siz çekmeseniz
bile, Yüksek Seçim Kurulu, bak, göreceksiniz ben de Danıştay’dan
geldim. Yüksek Seçim Kurulunun bir kısmı Danıştay’dan, bir
kısmı Yargıtay’dan geldi hemen, şeyde değişiklik
oldu diye, referandum metninde değişiklik oldu diye, göreceksiniz,
hemen yapacak, referandum süresini uzatacak. Yeniden, yani, 21 Ekimde
değil de, benim bildiğim kadarıyla… Eğer hukuk Türkiye’de
işliyorsa böyle olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç,
lütfen toparlar mısınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Daha önce
referanduma sunulan metinde 19’uncu madde var. 19’uncu madde, yeni
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceğini
yazıyor. Bunu çıkarmakla, referanduma sunulan metinde 19’uncu madde
yok. Dolayısıyla, ne oluyor? Referanduma sunulacak geçici 19’uncu
madde kaldırılınca çok ciddi bir konu değişikliği
oluyor. Dolayısıyla, Yüksek Seçim Kurulu, tutacak, referandum
sürecini yeniden belirleyecek, yani, 21 Ekimde, benim gördüğüm
kadarıyla, bu referandum da olmayacak. Ama, bakalım yani, herhâlde
Yüksek Seçim Kurulu da bu konuda hukukçuluk nosyonunu, görevini gösterecek ve
yani, ben üzülmüyorum da, bize, Türkiye Büyük Millet Meclisi yönünden hakikaten
çok sıkıntılı bir durum yaratılacak. Yani, bu kanunu,
bilim adamları bunu incelerken, tartışırken derler ki: “Ya
Allah Allah, bu kadar Mecliste hiç mi doğru dürüst bir hukukçu yoktu,
anayasa profesörü yoktu; yani, bu nasıl oluyor da böyle bir kanun çıkarılıyor?”
Ondan sonra da, biz, o Meclisin itibarının sarsılmasından
duyduğumuz üzüntü vesilesiyle konuşmamızı yapmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Çok teşekkür
ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama ister
anlayın, ister anlamayın.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Genç’in
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Teklifin 3’üncü maddesinin gizli oylamasına Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
ikinci tur oylamasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali
Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir
Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Cemil Çiçek’in yerine Devlet Bakanı Sayın M. Sait
Yazıcıoğlu, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün
yerine Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, Devlet Bakanı
Sayın Mehmet Aydın’ın yerine Devlet Bakanı Sayın
Kürşad Tüzmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın M.Hilmi
Güler’in yerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan
vekâleten oy kullanacaklardır; bilginize…
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker oy kullanmıştır.
Oyunu kullanmayan sayın vekilimiz var mı? Yok.
Oylama işlemimiz sona ermiştir, kupaları
kaldırınız lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
493
Kabul : 396
Ret : 91
Çekimser : 5
Boş :
1
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, teklifin tümünün gizli oylamasına Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
ikinci tur oylamasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik’in yerine Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan, Dışişleri Bakanı Sayın Ali
Babacan’ın yerine İçişleri Bakanı Sayın Beşir
Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Cemil Çiçek’in yerine Devlet Bakanı Sayın M.Said
Yazıcıoğlu, Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün
yerine Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, Devlet
Bakanı Sayın Mehmet Aydın’ın yerine Devlet Bakanı
Sayın Kürşad Tüzmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın
M.Hilmi Güler’in yerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine Devlet
Bakanı Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yerine Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehdi Eker vekâleten oy kullanmışlardır.
Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir.
Kupaları kaldırınız.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Teklifi’nin tümünün gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 480
Kabul : 386
Ret : 87
Çekimser : 4
Boş : 2
Geçersiz : 1
Teklif kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Danışma Kurulunun bir önerisi var, okutup oylarınıza
sunacağım:
V. ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerİlerİ
1. Gündemdeki sıralama
ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No:11 Tarihi: 16.10.2007
15.10.2007 tarihli Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan
ve bastırılarak dağıtılan 43 sıra
sayılı Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın; 506 Sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının ikinci
sırasına alınması; 16.10.2007 günkü (bugün) Birleşimde
Teklifin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılması; Genel Kurulun 17.10.2007 Çarşamba günkü
Birleşiminde Anayasa’nın 92 nci maddesi gereğince Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör
tehdidinin ve saldırıların bertaraf edilmesi amacıyla
Irak’ın kuzeyine ve mücavir alanlara gönderilmesine ve görevlendirilmesine
dair Başbakanlık tezkeresinin görüşülmesi, görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması ve
bu Birleşimde başka bir konunun görüşülmemesinin Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nihat
Ergün Kemal
Kılıçdaroğlu
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Gurubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Oktay
Vural Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi
Hareket Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
BAŞKAN Söz isteyen? Yok.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci sıraya alınan, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlıyoruz.
IV. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklİflerİ (Devam)
2. Çorum Milletvekili Agah
Kafkas’ın; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 2925 Sayılı
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/16) (S. Sayısı: 43) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 43 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Bayram Meral.
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Sayın Başkanın da buyurduğu gibi, AK Parti
Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve
2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda sözlerime başlamadan
önce bir konuyu bilgilerinize arz etmek istiyorum. Biliyorsunuz Türkiye’nin en
önemli kuruluşlarından birisi olan Telekom yakın bir tarihte
Oger şirketine satıldı. Bu kuruluş, her zaman toplu iş
sözleşmesini masa başında çözen, ülkeye büyük katkı
sağlayan bir kuruluştur ve orada çalışan işçiler de
üretime büyük ölçüde katkı sağlayan, iş
barışını koruyan sorumlu bir sendikanın da üyeleridir.
Bugün, bu iş yerinde, değerli arkadaşlarım,
beşinci aydan bu tarafa sürdürülen toplu iş sözleşme
görüşmelerinden bir sonuç alınamadı, işçiler greve gitti.
Bildiğiniz gibi, bu kuruluş yakın bir tarihte 6,5 trilyon
dolara beş yıl taksitle biraz önce arz ettim Oger firmasına
satıldı. Bunun 2006 yılındaki geliri 4,5 trilyon
değerli arkadaşlarım. 2007 yılındaki geliri de 3,5
trilyon. Bunu defterdar, şurada, Hürriyet gazetesinde ilan etti, mutlaka
siz değerli arkadaşlarım da bunu okumuşsunuzdur. Bu kadar
kâr eden bir kuruluşun, yani iki buçuk senelik kârı ile kendisini
amorti eden bir kuruluşun, muhterem arkadaşlarım, orada
çalışan işçinin hakkını vermesi gerekir.
Ayaküstü de olsa, biraz önce, Sayın Çalışma
Bakanımızdan rica ettim. Değerli arkadaşlarım, ben her
zaman şunu ifade ederim: En iyi toplu sözleşme masa başında
çözülen toplu sözleşmedir. Bunu sabahleyin sendikama da söyledim, daha
önce de söylemiştim, ama görünen odur ki, işveren kesimi dediğim
dediktir, dediğimden bir adım geri atmam veya ileri atmam.” Ne oluyor
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım: İşlerin büyük
bölümü, asgari ücret ve asgari ücretin altında çalışan
taşeronlara veriliyor ve orada çalışan etkili bazı
arkadaşlarımız bu, üzücüdür kapsam dışı
bırakılıyor. Kapsam dışı nedir, bilirsiniz; greve
katılamaz, orada sorumlu görev alan arkadaşlar demektir. Ben,
Sayın Bakanımızdan, Hükûmetimizden özellikle rica ediyorum:
Olaya seyirci kalınmaksızın, orada çalışan
arkadaşlarımızın hakları verilsin.
(x) 43 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Gelelim şimdi bizim konuşacağımız yasa
tasarısına değerli arkadaşlarım: Muhterem
arkadaşlarım, her nedense, emekli aylıkları üzerinde bir
türlü sağlıklı bir sistem kurulamadı. Şimdi, içinizden
dersiniz, “Ya, emekliyi savunuyorsunuz, işçiyi savunuyorsunuz, memuru
savunuyorsunuz, esnafı savunuyorsunuz da oyları da biz
alıyoruz.” Ah, size oy verenlerin bazı haklarını
kısıtlasanız bir şey demem de içinde bize oy verenler de
var. Bunları ayırmak biraz zor. Onun için geliniz size oy verdi, bize
oy verdi, bunlar bizim emektar insanlarımız değerli
arkadaşlarım, bunların sorunlarına ortaklaşa çözüm
bulalım. Yarın, gittiğiniz illerde, ilçelerde yine bunlarla karşılaşacaksınız.
Bakınız, Emekli Sandığından emekli olan, Ocak
2007 yılı itibarıyla, 1 milyon 706 bin 971 emekli, Sosyal
Sigortalar Kurumundan emekli olan 4 milyon 493 bin 79 emekli işçi,
BağKur’dan emekli olan değerli arkadaşlarım 1 milyon 757
bin 738 emekli BağKur işçisi; toplam 7 milyon 957 bin 806 emekli vatandaşımız
BağKur’dan, SSK’dan ve Emekli Sandığından aylık
almaktadır. Bunların genel nüfusunu toplayacak olursanız
değerli arkadaşlarım, eşiyle, çevresiyle 25 milyon nüfusa
tekabül etmektedir bunların Türkiye nüfusu içindeki oranları.
Değerli arkadaşlarım, ne oldu şimdi bunların
durumları? Sağ olsun, Sayın Başbakanımız bütün
konuşmalarında diyor ki: “Millî geliri 180 milyar dolardan 400 milyar
dolara çıkardım. Fert başına düşen millî geliri 2
binden 5 bin dolara çıkardım.” Ama, değerli
arkadaşlarım, bu emeklilerin halen daha birçoğu açlık
sınırının altında aylık ücret almaktadırlar.
Kayıtlar, veriler, hepsi sizin elinizde. O zaman ne yapmak lazım
muhterem arkadaşlarım? Katılmak istediğimiz Avrupa’da
emekli olanlar ülkemize gelir, tatil yapar, kendisini istirahate çeker, bizden
emekli olan arkadaşlarım da ya millî piyango bileti satar veya
ayakkabı boyacılığı yapar veya inşaatlarda gece
bekçiliği yapar. Neden? Aldığı ücret yetmiyor da ondan değerli
arkadaşlarım.
Emeklilerin bir sorunu daha var: Emekliler yalnızca kendine
bakmıyor. İşsizlik had safhada. Bunu söylememe gerek yok. Bizim
kapımızı çalanlar 4 kişi ise, mutlaka
iktidarsınız sizin kapınızı çalan da 8 kişidir.
Biz bunun farkındayız. Kim bunlar? Çifte diplomalı, üniversite
mezunu, ziraat fidanı gibi gençler babasının emekli
aylığından aldığı üç beş kuruşla
yaşamını sürdürüyor değerli arkadaşlarım.
Emeklinin bir de bu derdi var. Niye bu ücretler bu kadar farklı?
Bir şey daha yaptınız değerli
arkadaşlarım. Geçmişte emekli çalışan bir işçi
kaç yıl çalışırsa çalışsın, son üç
yılın ortalamasından emekli aylığı
bağlanırdı. Şimdi, bütün hizmetleri toplanıyor
değerli arkadaşlarım, ortalaması bulunuyor, aylık bağlanıyor,
düşük oluyor.
Bir şey daha oluyor: Çıkarılan son yasalarda taban
aylığı vardı emeklilerde, taban aylığı
vardı, 460 küsurdu yanılmıyorsam. Yani, aylık ücretin
düşük de olsa, asgari ücretle de çalışsan, taban ücretin 400
küsurlardan aşağı düşmüyordu. Bunu kaldırdınız
değerli arkadaşlarım. Ücreti düşük olan emeklilerin, bugün,
neredeyse 200 liradan 190 liraya kadar aylık ücretleri düşmek üzere
muhterem arkadaşlarım.
Bir başka sorun, bir başka sıkıntı: Zaten,
emekliliği ortadan kaldırdık neredeyse. Bir türlü çözemiyoruz.
Bu yalnız sizden kaynaklanan bir olay değil, giden hükûmetlerde de vardı
bu sorun. Bir taraftan emekli yaşını yükseltiyoruz, bir taraftan
resen emekli yapıyoruz. İkisi birbirinin tezadı. Ne oldu? 5 bin
günden 7 bin güne çıkardık prim gün sayısını.
İşçi çalıştıran bir sürü arkadaşınız
var içeride. Meydanları doldurduk. Yasayı hazırlayan Agâh
arkadaşımla birlikte kol kola girip bağırıyorduk:
“Mezarda emekliliğe hayır!” Şimdi ne oldu? Değerli
arkadaşlarım, 7 bin günden 9 bin güne çıkardınız. Yılda
dört ay çalışan süreli çalıştırıyoruz işçiyi
bir tarım işçisinin, inşaat işçisinin, şeker
işçisinin yetmiş sekiz yıl çalışması lazım
ki emekli olsun; üç ay çalışanın da doksan yıl
çalışması lazım ki emekli olsun. Emeklilik ortadan
kalktı değerli arkadaşlarım.
Bir şeyi daha getirdim, gözünüzden kaçmıyordur: Artık
bazı işçiler patronuna diyor ki: “Ben nasıl olsa emekli
olamayacağım, prim kesme ve yatırma; bölüşelim.” Bunu siz
de tespit ediyorsunuz. Birçoğunuz bunu benden daha iyi biliyorsunuz. Ne
oluyor o zaman, biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Kayıt
dışını teşvik ediyor bu olay, kayıt
dışı dediğimiz var ya… Orada bir şey daha oluyor: O
işçinin sosyal güvencesi hani sosyal adaletten bahsediyoruz ya ortadan
kalkıyor. Çünkü, prim kesilmediği zaman emeklilik hakkı ortadan
kalkıyor, prim kesilmediği zaman sağlık sorunlarına
çözüm bulunmuyor. Neresi bunun sosyal adalet? Neresi bunun sosyal devlet,
değerli arkadaşlarım?
Şimdi, bir şey daha söz verdiniz seçimlerden önce: Emeklilerin
TÜFE alacakları vardı. Söz verdiniz… Beş yıldır bu
insanları uğraştırıyorsunuz. Seçimden önce de çok ümit
verdiniz. “Verdik, vereceğiz.” Hâlen daha vereceksiniz! Verseniz ya fakir
fukaranın parasını. Yani, milyonları götüren faizcilere
para buluyorsunuz da değerli arkadaşlarım veya buluyoruz da bu
emeklilerin hakkını niye vermiyoruz? Bunların alacakları
var. Buradan alacakları var, bir de memurlara fark verdiniz, emeklilere
vermediniz. Yasada da bunu böyle belirledik. Ondan sonra Anayasa Mahkemesine
götürdük. Anayasa Mahkemesi memurları korudu, işçileri korumadı;
bu Yasa da böyle devam etti değerli arkadaşlarım.
Bir şey daha var muhterem arkadaşlarım: Yasa henüz
yürürlüğe girmedi. Buna bir çözüm bulun. Emekli olan bir insan kendisine
bir meşguliyet bulmuş, bir iş kurmuş; orada oğlu
çalışmış veya 1 tane adam
çalıştırmış. Bunun, kime, ne zararı var? Bu gibi
çalışanlara yüzde 30 destek primi getiriyorsunuz. Getirdiniz, Yasa
çıktı; yılbaşını bekliyor. Buna gerek yok.
Bunları kaldırın değerli arkadaşlarım,
kaldıralım. Bırakın, adam kahvede mi otursun? Parkta ölümü
mü beklesin? Almış işte üç beş kuruş kıdem
tazminatı veya alacağı varsa, birikimi varsa, bir iş
kuruyorsa, bunun üzerine gitmenin bir anlamı yok. Trilyonları
götürenlerin üzerine gidin, vergi kaçıranların üzerine gidin, devleti
soyanların üzerine gidin. Ne işin var, bu garip emekliyle
uğraşıyorsun; eti ne, budu ne onun?
Değerli arkadaşlarım, emekliler… Asıl denge
bozukluğu, daha önce bir taban ücreti kurulurdu, taban ücreti vardı
SSK’dan, burada yetkili arkadaşlarım da var bu taban ücreti
üzerinden, taban üzerinden artış sağlanırdı. Ondan
sonra TÜFE geldi, oranlar üzerinden, yüzdeler üzerinden ücretler
artırılınca düşük ücretler daha düştü, işte,
normal ücretler de kendisini koruduysa korudu, korumayan da işte
bağırıyor, sızlanıyor.
Değerli arkadaşlarım, bizim, şunu… Hep birlikte
üzerinde durmamız gereken bir konu, bu emeklilik yasa
tasarısını baştan bir ele almak lazım; baştan,
sil baştan bir ele almak lazım; yeniden bu emekli
arkadaşlarımızın haklarını vermek lazım,
emeklilerin yüzünü güldürmek lazım ve böylece, emeklileri bir noktada
teşvik ederiz.
Şimdi, bu yasanın detayına inmiyorum, inmiyorum, bu
yasanın detayına inmiyorum, öyle söz verdim, inmiyorum. Yani,
muhterem arkadaşlarım, oturulsa, muhalefeti ile iktidarı ile bu
konulara muhatap sivil toplum örgütleri ile ve sendikalar ile bir araya gelinse
bu maddeler gelmez. Bu maddenin detayı, birçok insan, emekliliğini
iptal ediyor, üç gün sonra emekliliğine müracaat ediyor, önceki
aldığından çok farklı farklı bir emekli
aylığı bağlanıyor. Ee peki, bunu bilen yapıyor…
Bunu açıklayan bir müfettişi de görevden aldınız bir daire
başkanı, her neyse tebrik ederim sizi, onun da hemen işini
bitirdiniz. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye bir laf var ya, siz
de bunu aydınlatan, bu yanlıştır, böyle olursa böyle olur
diyen bir zatı görevden aldınız. Onore edilmesi gerekirken,
taltif edilmesi gerekirken, doğru iş yapanın kolundan tuttunuz,
dışarı koydunuz. Bunlar doğru değil değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, emekli, yıllarımı verdim diyor,
gençliğim, tozun toprağın içinde geçti, makine başında
geçti, maden ocaklarında geçti diyor. Sayın Milletvekilim diyor,
şu anda aldığım, ortalama 700 küsur, sen buna de 800 küsur.
Şimdi, suyu yüzde 100 artırırken, elektriği yüzde 100
artırırken, ulaşımı yüzde 100’e yakın
artırırken…
OSMAN KILIÇ (Sivas)
Elektriğe yüzde 100 zam ne zaman yapılmış?
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ)
Elektriğe zam yok!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, herhâlde, izlemiyorsunuz yani kaç
köyün elektriğini sildiğinizi biliyor musunuz, size oy veren kaç tane
köyün elektriğini sildiğinizi biliyor musunuz, parasını
almadığınızı biliyor musunuz?
Ben, burada, bugün sakin konuşacaktım; otururuz, ne
edeceksiniz… Söz verdim arkadaşlara, hiç, sakin sakin
konuşacaktım. Duramıyorsunuz, onları mı bana
söyleteceksiniz?
Değerli arkadaşlarım, suya zam yapmadınız
mı, ulaşıma zam yapmadınız mı, kiralara zam
yapmadınız mı?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Doğal gaz, doğal gaz!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Doğal gaza zam yapmadınız mı? Ee, yüzde kaç
yaptınız? Emekliye yüzde kaç zam yapıyorsunuz, memura yüzde kaç
zam yapıyorsunuz? Bunlardan niye rahatsız oluyoruz değerli
arkadaşlarım? Bunlar, gözümüzün önünde olan şeyler yani ben
söylemesem, siz duymasanız, bunu yaşayanlar bunu bilmiyor mu?
Bunları burada konuşacağız; bu sorun, bu çözüm bizim, bunu
çözeceğiz. Veriyoruz bir yerlere, güzel, istediğimizi veriyoruz.
Verdik işte, anlattım biraz önce Telekom’u; 6,5 trilyona sattık,
sattınız, iki senelik kârı, onun parası. Söylemeyelim bunu,
bu yanlıştır demeyelim mi? Niye rahatsız oluyoruz bundan
muhterem arkadaşlarım?
OSMAN KILIÇ (Sivas) Ne ilgisi var
onunla?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Rahatsız olmayalım. İşte, burada. Ben söylemiyorum,
Hürriyet gazetesi yazıyor. Burada devletin ilanı. İlan
etmiş, senin müdürün, senin saymanın, senin defterdarın ilan
etmiş bu müessesenin kârını, yazmış burada. Yani, bu
müesseseyi, dev gibi müesseseyi 6,5 trilyona satacaksın, 6,5 milyar dolara
satacaksın, iki yıllık kârı da 6,5 trilyon edecek, milyar
dolar edecek. Bunu söyleyemezsek neyi söyleyelim? Bu bizim derdimiz değil
mi değerli arkadaşlarım? Ondan sonra da bu zat
ayağını diretecek, oradaki işçinin hakkını
vermeyecek, işçiyi greve sürükleyecek. Ee, buna en fazla sizin müdahale
etmeniz lazım saygıdeğer milletvekilleri.
İktidarsınız. Ülkedeki sorunları çözmek, halkı huzura
kavuşturmak, halkı mutlu etmek sizin iktidarınızın
icraatlarına bağlı. Ee, bir şey yapamayacaksınız,
“Nasıl olsa, kardeşim, seçimden seçime belediyelerin
arabalarını doldururuz, vatandaşa veririz, işte,
fasulyesini, patatesini, bulgurunu, bilmem neyini, Allah’ına
şükrettiririz, oyu alırız, bir dahakine Allah büyük”
diyorsanız… Ama bir gün Arap uyanır ha! Bir gün Arap uyanır!
Arap’ın her zaman gözünü yumduğunu zannetmeyin. Bir gün o
vatandaş bunun hesabını sizden sorsa iyi, parlamenter sistemden
sorar, benim üzüntüm o.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Sordu, sordu,
seçimlerde sordu.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Parlamenter sisteme vatandaşın güveni, ümidi kalmazsa, o
zaman, hepimizin oturup kara kara düşünmesi gerekir. Onun için,
halkımızın ümitlerini beslemek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
Ama, halkımıza bugün yapamazsak… Yarın onun
sorunlarına cevap verme, görüşünü bildirmemiz lazım. Aksi
takdirde, değerli arkadaşlarım, vatandaş bizim yüzümüze
bakmaz.
Oturun, sendikaları dinleyin, emeklileri dinleyin, diğer sivil
toplum örgütlerini dinleyin. Bu yasalar hazırlanırken birlikte tatbik
ediliyor bu insanların görüşlerini alın da ikide bir,
yazdım çizdim olmasın. Yazdım çizdim… Bu kaçıncı
SSK’yla ilgili yasa, geldi gitti? Yazdım çizdim, olmadı, bir daha
gelsin; yazdım çizdim, olmadı, bir daha gelsin… Bunlar olmaz.
Değerli arkadaşlarım, bu sorun hepimizin. Bu gibi
sorunlarda iktidarmuhalefet ayrımı yapmıyoruz. Emeklilerle
ilgili, memurlarla ilgili, esnafla ilgili, çiftçiyle ilgili, halkımızla
ilgili bize düşen görev neyse yapmaya hazırız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zekai
Özcan.
Buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) Değerli Başkan, değerli
arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce hepinizi
şahsım ve AK Parti Grubu adına saygıyla selamlarım.
Bugün görüşmekte olduğumuz yasa, maalesef, Türkiye’de
emeklilik sigortasının ne kadar yanlış
kurgulandığının bir göstergesi olmuştur. Çünkü,
yıllardan beri, “Türkiye’de emeklilik sigortası artık adil
değildir, kuralları belirli değildir ve sürdürülebilme
imkânı yoktur.” sözlerine rağmen bu konuya kimse eğilmemiş.
AK Parti Hükûmeti, geçen dönem, Türkiye’nin en büyük reformu için kolları
sıvamış ve huzurunuza bir yasa getirmişti.
Tabii, bu Yasa’yı Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine
götürünce bazı maddeleri yüzünden, bunu uygulama şansımız
kalmamıştır. İnşallah, 2008 itibarıyla, bu Yasa,
yine, üzerinde tartışılarak huzurunuza gelecektir.
Burada emeklilik sigortası açıkları var, işte bu
yasada olduğu gibi. Yani, bilenler, buradan yaralanıp fazla emekli
maaşı alabiliyorlar veya Emekli Sandığında,
kişiler, çok kısa bir dönem belirli makamlara geldiğinde, o
makamın hak etmediklerini hem çalışma hayatlarında hem de
emeklilik süresinde alabilmektedir. Yani, aynı kategorideki aynı
okuldan mezun olanlar, aynı dönem çalışanlar, aynı
şartlarda çalışanlar bir gün geliyor ki, biri, siyasi mülahazalarla,
6.400, 7.200 gibi kadro alıyor ve kendi arkadaşından 3 kat daha
fazla emekli maaşı alabiliyor ve ikramiye de alabiliyor ve burada,
Sosyal Sigortalar Kurumuna geldiğimizde ki, bu konuları,
inşallah, ileride daha çok konuşacağız, üzerinde fazla durmuyorum
ama Sosyal Sigortalar Kurumunda da buna benzer yanlışlıklar var.
Bugün, kırk sene asgari ücretle çalışan bir işçiyle,
on dört buçuk yıl asgari ücretle çalışan bir işçi
arasında emekli aylığı yönünden bir fark yok değerli
arkadaşlar. Böyle bir şey olmaz! Demin, Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüsü arkadaşımız şikâyet etti, işte, uzun
yıllar çalışıyorum fazla emekli maaşı
alamıyorum… Doğrudur. İşte, biz, bu sistemin yanlışlığını
düzeltmek için bu yasayı hazırlıyoruz. İnsanlar, ne kadar
sistemde kalırsa ne kadar prim öderse o kadar fazla emekli maaşı
alma sistemini getiriyoruz. Hâlbuki bugünkü sistem öyle değil, adil
değil ve çok çabuk sistemden çıkılmasını gerektiren
bir şekilde kurgulanmış. Yani, bugün asgari ücretli bir
işçi 419 YTL maaş alırken, emekli olduğu an, yani 5 bin
gününü doldurduğu an ki bu sene itibarıyla 47 yaşına
geldiği takdirde emekli olabiliyor ve aldığı
maaşın yüzde 30’u fazlasını alıyor ve
çalışmadığı hâlde hem
çalıştığı sürede aldığı
maaşın yüzde 30’unu alıyor hem sağlık sisteminden yararlanıyor
hem başka bir iş yapma arayışı içine giriyor. Bu çok
şikâyet ettiğimiz kayıt dışı sistem de bunun
içerisinde.
Şimdi, Türkiye’ye ben sosyal güvenlik sistemini burada
tartışmayacağım ama emeklilik sigortasına
değinmek istiyorum emeklilik sigortası yönünden
baktığımızda, Türkiye, bugün, millî gelirin yüzde
3,6’sını açığa veriyor emeklilik sigortası
bakımından söylüyorum bunu hâlbuki, bugün, Avrupa ülkeleri 1.9’dur ve
bugün, sadece Polonya ve Avusturya bizden fazla açık veriyor değerli
arkadaşlarım Avrupa’nın hiçbir ülkesi bizim kadar açık
vermiyor ve onlar da yaptıkları düzenleme neticesinde 2010
yılında bizden daha düşük, yüzde 3,7’nin çok altında
açık verecekler. Yani, bizim bu sistemle yürümemiz mümkün değil.
Burada, aslında Türkiye’de 73 milyon insanı ilgilendiren bir
tasarı. Bu AK Partinin yasası olmayacak, Cumhuriyet Halk Partisinin
olmayacak, Milliyetçi Hareket Partisinin olmayacak, diğer partilerin
olmayacak. Şüphesiz bu, bütün Türk toplumunun yasası olacak. O halde,
bu yasayı mutlaka çıkarmamız gerekiyor.
Burada değerli arkadaşım işte, emeklilerimizin az
maaş aldığını söylüyor. Doğrudur, emeklilerimiz
az maaş alıyor. Çalışanlarımız da az maaş
alıyor. Bunun sebebini tabii ki sorgulamak lazım. Bizim de aslında
yaptığımız düzenlemelerle amacımız şu:
İnsanlar fazla ücret alsın, fazla prim ödesinler bu nispette ve fazla
emekli maaşı alsınlar. Yani, sistemin özü bu. Aslında
sistem bu yönden bakıldığında kimsenin itiraz etmemesi
gereken bir tasarı ama, ne yazık ki, AK Parti getirdiği için
geçen dönem sıkıntılar oldu.
Burada değerli arkadaşımız dedi ki: “İşte,
9 bin güne çıkardınız, mezarda emeklilik mi?” diye söyledi.
Değerli arkadaşlarım, 9 bin gün bir defa doğru değil.
Yani, 9 bin gün prim ödeyip emekli olacak olanlar 2055’ten önce olmayacak. Yani
2055’te ancak 9 bin gün şartı aranacak ama bunu şimdiden
söylersek yanlış olur. Kaldı ki, tek bir çözüm de değil 9
bin gün. 5 400 gün prim ödemek
suretiyle de emekli olma imkânı var. Yani, bu ikinci alternatifi de unutmamak
lazım.
Yine, bir tenkit konusu oldu. Emekli maaşlarının
işte, AK Parti döneminde de artmadığı, fazla
artmadığı gibi bir görüntü oldu. Tabii, Türkiye’nin muhtaç
olduğu şey değerli arkadaşlarım, büyümedir. Çok
şükür, bizim dönemimizde, tam dört yıllık dönemde, cumhuriyet
tarihinin süreklilik açısından en uzun büyümesi olmuştur; 7,3
ortalamayla, cumhuriyet tarihinde, daralma olmadan sürekli büyüyen bir dönem
olmuştur.
Şimdi, tabii, bu reel anlamda yüzde 32 civarında bir
büyümedir, ama, tabii nüfus artışı hâlâ Türkiye’de
fazladır, dolayısıyla kişi başı reel
artış yüzde 23,5 olmuştur ve o dört senenin TÜFE
artışının da yüzde 53 olduğunu düşünürsek demek
ki, Türkiye’de yaklaşık yüzde 76, eğer dört sene içerisinde ben
maaşlara zam vermişsem, o zaman hem TÜFE’ye ezdirmemiş oluyorum
hem gayri safi millî hasılanın da tamamını emeklime
vermiş oluyorum. Peki, söylenebilir mi ki, SSK’lıya biz bu dört sene
içinde yüzde 85,5’un altında emekli maaşı verdik? Vermedik
değerli arkadaşlarım.
Demek ki biz, TÜFE artı gayri safi millî hasılanın
toplamından daha fazla emeklimize maaş artışı
yaptık. Yeterli mi? Değil. Bunun yolu dediğim gibi büyümeyi
sürdürmektir. Yine, BağKur’lu için de aynı şeyi söyleyebilirim,
ki BağKur’lunun 1 ve 6’ncı basamaklarına düşük
basamaklarına, tarım kesimine yüzde 250 civarında, esnafa da
yüzde 153 civarında yaptık. Yani, bunu gayri safi millî hasılaya
da kattığımızda onun 2 katı fazla emekli
maaşı ödemiş olduk.
Burada, sadece TÜFE ile artış doğru mudur? Değildir.
Bizim dönemimize kadar bu gelmiştir, ama bu yeni yasada inşallah gayri safi millî
hasılanın da belli bir bölümünü buna katmak suretiyle,
güncelleşmeye katmak suretiyle emeklilerimizin ilerideki
maaşlarının artışını daha fazla yapma
imkânımız olacaktır.
Şimdi, tabii bölük pörçük oluyor. 2000 yılında 4447
sayılı Yasa çıkarılırken BağKur ve SSK ile ilgili
bir düzenleme yapılmış, yaş sınırı
getirilmiş elli sekizaltmış. Dediğimiz gibi, bu farklılık
2000 ve 2000 sonrası emeklilerde doğmuştur. Bu da dediğim
gibi, emeklilik sigortasının özenle hazırlanmamasının
bir sonucudur ve buna daha özen göstermemiz gerektiğini de vurgulamak
istiyorum.
Şimdi, gerçekten, Türkiye’de bu kadar büyüme olurken, yani reel
anlamda yüzde 32 büyüme olurken istihdamda büyüme olmamış
mıdır değerli kardeşlerim? Şimdi burada, on beş
artı grubu alırsak, on beş yaş üstü grubu alırsak,
Türkiye’de bunların bu dört senedeki artış oranı yüzde
7,5’tur, yani Türkiye’deki on beş yaş üzerinde çalışabilir
nüfusun artış oranı yüzde 7,5’tur. Fakat burada tarım
dışı istihdamdaki artışımız yüzde 16,13
olmuştur, yani bu artışın neredeyse 2 katından fazla
bir artış sağladık.
Peki, genel baktığınızda… Tabii ki, 10,3
civarında aldığımız işsizlik oranının
belki çok ciddi oranda düşmediğini görüyoruz. Bunun sebeplerinden
birkaç tanesini sıralamak istiyorum: Bu bir yapısal sorundur. Niçin
yapısal sorundur? Çünkü Türkiye’de ücretsiz aile işçiliği
mefhumu vardır. Bu, dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 21 dolayında
değildir ama Türkiye’de yüzde 21 dolayında ücretsiz aile işçisi
vardır. Yani bunlar, aslında, köyde, kırsal kesimde genellikle
oturuyorlar, fakat çalışmıyorlar, ama çalışır
gözüküyorlar. Hep böyle gösterildi. Yani ücretsiz aile işçisi istihdamda
gözüktü. Şimdi bunların oranı yüzde 14’e düştü. Bu, çok
ciddi bir yapısal gelişmedir, yani siz, ücretsiz aile işçisini
ücretli hâle getiriyorsunuz.
Ücretlilerle ilgili bir rakam vermek istiyorum. Şimdi, ücretliler,
aslında, Türkiye’de son dört senede 2 milyon 38 bin civarında
arttı. Bunun anlamı yüzde 9,54’tür. Aslında, Türkiye’de
ücretlilerin sayısı azdır. Avrupa’da, sanayi ülkelerinde bu
yüzde 80, yüzde 85’tir, Avrupa’nın genelinde yüzde 75’in üzerindedir ama
Türkiye’de yüzde 45’i ancak bizim dönemimizde yüzde 50’leri buldu. Yani burada
amaç, ücretsiz aile işçisini iyice azaltmak, tarım kesimindeki kendi
nam ve hesabına çalışanların sayısını
azaltmak ve ücretlilerin sayısını artırmaktır. Bu
aslında şunu getirecektir. Çünkü, biz, ücretlilerden genelde prim
toplanıyor ve zaten bakıldığında, kayıt
dışı söyleminde yüzde 48’lerde, yüzde 47’lerdeki kayıt
dışı oranı ücretlilere baktığınızda
yüzde 21’lere iniyor. O hâlde, biz ücretli sayısını
artırdığımız zaman hem emeklilik sigortası
yönünden tabanı genişleyecektir ve dolayısıyla biz
emeklilerimizi daha rahat finanse edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, şunu unutmayalım: Bugün,
Türkiye’de sadece SSK için diyorum SSK’da toplanan primlerin emeklilere ödenen
maaşı karşılama oranı yüzde 54’tür. Türkiye’nin
genelinde ise Emekli Sandığı ve BağKur’u kattığınızda
yüzde 45’lerdedir. Hâlbuki bugün, Fransa’da yüzde 100’dür, işte
Çekoslovakya’da yüzde 105’tir, birçok ülkede yüksektir. Avrupa’nın
ortalaması ise yüzde 82’dir. Yani, burada şunu vurgulamak istiyorum:
Çok söylenen ama sürdürülme imkânı olmayan sistem budur. Yani, siz
eğer topladığınız primlerle ödediğiniz emeklinin ancak
yüzde 54’ünü karşılıyorsanız o sistem sürdürülme
imkânı yok demektir ve sıkıntı da buradadır.
Yine, şunu vurgulamak istiyorum: Türkiye’de hem büyümenin
sağlandığı, bu dört sene içerisinde 2007’yi söylemiyorum,
çünkü hem gayrisafi millî hasılanın artışı net
değil hem de TÜFE’nin sonuçları net olmadığı için ben
2006 öncesini kıyaslıyorum şimdi, bu kadar büyüme içerisinde,
dediğim gibi, istihdamın da yapısal anlamda olumlu hâle gelmesi
ve ücretlilerin sayısının artması yönünden olumlu bir
gelişmedir. Aynı zamanda gelir dağılımı da çok
önemlidir. Çünkü, biz insanlarımıza sadece sosyal yardım
yapamayız. Onlara iş bulacağız ve o şekilde
yoksulluğu gidereceğiz. Şimdi, sosyal güvenliğin
sıkıntısı da buradadır. Biz sadece emeklilik
sigortasına odaklandık ve emeklilik sigortasının
dışına çıkamadık. Hâlbuki önümüzde, Avrupa’nın
yaptığı gibi, sosyal koruma harcamalarının Türkiye’de
artması gerekir. Yani, belki gelişmiş ülkelerin kabul
ettiği, işte, eğitime ne harcıyorsunuz,
sağlığa ne harcıyorsunuz, sosyal korumaya ne
harcıyorsunuz, sosyal harcamalara? Şimdi, onlara
baktığınızda Türkiye’de de son dört senedir çok olumlu
gelişmeler olmuştur. Hem sosyal korumalar açısından… Ki,
bugün Avrupa’da bu sosyal koruma harcamaları çok düşük düzeyde
olmaktadır. Yani, dört senede, beş senede yarım puan
artmamaktadır ama bizim bu dört sene içerisindeki artış
oranı 2 puanın üzerindedir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
Yatırım arttı mı, yatırım? Sokağa
attığınız paralarla yatırım yapsaydınız
istihdam artardı. Sokağa attığınız paralarla yatırım
yapamadınız. Onu niye söyleyemiyorsunuz?
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)
Şimdi, burada sabit sermaye yatırımı noktasına
gelince arkadaşımız söylüyor değerli
arkadaşlarım, sabit sermaye yatırımında gerçekten
patlama olmuştur. Yüzde 106 civarında sabit sermayede artış
olmuştur. Dolayısıyla, zaten bu istihdamın
artmasının sebebi de Türkiye’de enflasyonun süratle tek rakama
inmesidir ve reel faizler belki istediğimiz düzeye gelmemiştir ama
faizler, bunlar yüzde 70’lerden, yüzde 69’lardan yüzde 17’lere geldiğini
düşünürseniz ciddi bir düşüş olmuştur ve bunlar, sabit
sermaye yatırımlarını, güvenerek, artık bundan sonra
yapmaya başlamışlardır. Onun için, bu istihdam ücreti
artışının sebebi de
zaten bu sabit sermaye yatırımlarının artmasıdır.
Şimdi, şurada şu söylenebilir: Çünkü, bu
sigortacılık mantığıyla konuşmak lazım
emeklilik sigortasını. Ama, sosyal yardımları, sosyal
güvenliği düşündüğünüzde bu farklıdır. Şimdi, eğer,
biz, sosyal emeklilik sigortasını, çözümünü bulursak, diğer
kaynakları biz sosyal yardımlara ayırmak durumundayız. Şimdi, biz 2004’te…
2002’de Türkiye’de 17 milyon civarında yoksul vardı, yani, gıda
ve açlık anlamında. Bunlar 14 milyona indi 2005 sonu itibarıyla.
Nüfus artışına bakarsanız ciddi bir düşüştür.
Ama, gelir dağılımında da çok büyük gelişme
olmuştur. Dikkat ederseniz, 2002’de Türkiye’de yüzde 20’lik üst dilimin
millî gelirden aldığı pay yüzde 50’nin üzerindeydi, yüzde 50,1
civarındaydı, bugün yüzde 44’e düştü. Yani, yüzde 80’lik dilim
özellikle yüzde 20 ve artı yüzde 40 dar ve orta gelir grubunun altı
daha fazla pay almaya başlamıştır. Bu da gösteriyor ki,
Hükûmet bu konuda çok ciddi bir çaba içerisindedir ve bizim, dikkat ederseniz,
emekli aylıklarının da, çalışanların da aylıklarını
artırırken az ücret alanlara daha fazla emekli maaşı
artışı yaptık, daha fazla ilave yaptık. Bu,
aslında, sosyal politika olarak Türkiye için gerekliydi. Hatta gelir
katsayısı 0,44 iken, 2005 sonu itibarıyla yüzde 38’e indi. Çok
ciddi bir, çok süratli bir düşüştür bu. Geçmiş yıllara
baktığınızda, aslında, Türkiye’deki sosyal
adaletsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik çok
fazlaydı. Bugün çok söylenen, işte, “Gelir
dağılımında adaletsizlik vardır...” Rakamlar bunu
reddediyor değerli arkadaşlarım.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Herkes fakirleşince adalet
sağlanıyor.
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)
Çünkü, burada demin ifade ettim. Çalışanlar ve emeklilerle
ilgili söylüyorum. Eğer bu dört sene içerisinde TÜFE yüzde 53, artı
gayri safi millî hasılanın kişi başı tümünü ki
dünyanın hiçbir yerinde kişi başı millî gelir tümü TÜFE’nin
üzerinde kimseye verilmez… Ben bunu da katıyorum, ama dar gelirli gruplar
için söylüyorum, kesinlikle söylüyorum bunun üzerinde emekli maaşı ve
aktif maaş bağlamış olduk.
Şimdi, burada, biz emeklilik sigortasını düşünürken,
tabii ki bunun yanında genel sağlık sigortasını da
gündemimize aldık. Türkiye’deki 73 milyon insanın sağlık
hizmetinin eşit olduğunu kabul ediyoruz. Yani, milletvekili de,
simitçi de, köydeki çoban da, muhtar da eşit sağlık hizmeti
almak durumundadır. Biz o sistemi de getirdik. İnşallah, 2008
itibarıyla onu da yürürlüğe koymak suretiyle Türkiye’de hem gelir
dağılımında hem emeklilik sigortasında hem çok önemli
olan genel sağlık sigortasında cumhuriyet tarihinin en büyük
reformunu yapmış olacağız bu alanda.
Burada sözlerimi tamamlarken, değerli milletvekilleri, belki çok
şey söylenebilir ama AK Parti Hükûmetinin, çalışanların ve
emeklilerinin TÜFE’ye ve gayri safi millî hasıla dahil olmak üzere, bunun
altında emekli maaşı veya aktif maaş verdiğini kimse
söyleyemez ve Türkiye’deki gelir dağılımının adaletsiz
olduğunu da kimse söyleyemez. Tam aksine, gelir
dağılımının hızlı bir şekilde
düzeldiğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabii ki, bu önümüzdeki
dönem de, 2013 yılına kadar da inşallah, bu gelir
dağılımı da, gayri safi millî hasıla da büyüdükçe…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)
…ve biz bunu adil bir şekilde
dağıttığımız sürece, Türkiye çok daha ak günler
görecektir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Özcan.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi adına Süleyman Latif
Yunusoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çorum Milletvekilimiz
Sayın Agâh Kafkas Beyin, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925
Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini
sizlere sunmak üzere huzurlarınızdayım. Sözlerime
başlamadan evvel, geçmiş Ramazan Bayramınızı kutluyor,
Türkİslam âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce
heyetinize saygılar sunuyorum.
Bu kanun maddelerindeki değişikliğe gidilmesi acaba hangi
ihtiyaçlardan doğmuştur? Bunu sorgulamamız gerektiğine
inanıyorum. Kanun tasarısı, yoğun bir şekilde
basına yansıyan, SSK’da usulsüz aylık bağlama
iddialarına istinaden hazırlanmıştır. 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre aylık almakta iken aylığını
kestirip bir ay veya daha az bir süre prim ödedikten sonra yeniden aylık
bağlanma talebinde bulunan vatandaşlara önceki
aylıklarından daha yüksek aylık bağlandığına
ilişkin haberler, yazılı ve görsel basınımızda,
yoğun bir şekilde gündeme getirildi. İlgili kurumdan
değişik açıklamalar basına yansıdı. Bu
şekilde 10 binin üzerinde aylık bağlandığı, bu
aylıkların iptal edilerek faiziyle birlikte geri
alınacağı, bunların ve bunları sigortalı gösteren
işverenlerin savcılıklara verileceği ifade edildi. Ancak,
Sayın Bakan konuya açıklık getirdi ve aylık
bağlanmış olanların kazanılmış haklarına
dokunulmayacağı ancak bundan sonra bu şekilde aylık
bağlanmayacağını ve gerekli tedbirlerin
alınacağını basına açıkladı.
Bu arada, hem başkanlık mensubu olup hem de gazetecilik
sıfatı taşıyan bir kişi, köşesinde
yazdığı yazıyla, SSK üst yönetiminde bulunan bazı
kişilerin aile yakınlarına bu şekilde aylık
bağlattıkları hâlde görevlerine devam ettiklerini, kendisinin
ise bu yazısından dolayı
cezalandırıldığı yönünde yazılı basında
açıklamalarda bulundu.
O hâlde, bu aşamada, kanun teklifinin teknik olarak irdelenmesi
yerine, yıllardan beri uygulanmakta olan bir yasa maddesinin bugün neden
değiştirilmek istendiğini ve bugüne kadar yetkili kişilerin
sayın bakanları neden uyarmadıklarını sorgulamak
gerekiyor.
İlgili hüküm uygulamaya konulduğu tarihten bugüne kadar, bu
şekilde kaç kişiye aylık bağlanmıştır? Bu
işlemden dolayı kurumun uğradığı maddi kayıp
hesaplanmış mıdır? Gazetecinin iddiası, yani kurumun
üst yöneticilerinin yakınlarına bu şekilde aylık
bağlama iddiası, soruşturma konusu yapılmış
mıdır? Bu değişiklik “SSK’yı kurtarma operasyonu”
mudur? Aylığını kestirip bir süre prim ödedikten sonra
yeniden aylık bağlatma talebinde bulunan sigortalılara, üç
yıl sonra aylık bağlanabilmesi yönündeki 1479 sayılı
Kanun’un 38’inci maddesi hükmü daha uygun bir çözüm değil midir?
Sayın milletvekilleri, verilen kanun değişikliği
teklifi 6 maddeden oluşmakta olup 5 ve 6’ncı maddesi yürürlük ve
yürütme maddesidir; 1, 2, 3 ve 4’üncü maddeleri 506, 1479 ve 2925
sayılı Kanunların yaşlılık aylığı
hesaplanmasıyla ilgili maddelerini kapsamakta ve her birisinde aynı
düzenlemeyi getirdiği için tarafımızca geneli dikkate
alınmıştır.
4447 sayılı Kanun’un 7’nci maddesiyle, 1/1/2000 tarihinden
geçerli olmak üzere, 1978 yılından beri uygulanmakta olan kat
sayı esasına dayalı gösterge sistemi yürürlükten
kaldırılarak, yerine her yılın aralık ayına göre
Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel
yılı kentsel yerler tüketici fiyat endekslerindeki artış
oranı ve gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme
hızı kadar ayrı ayrı artırılarak bulunan ve
emekli oldukları yıla göre güncellenen prime esas yıllık
kazançları üzerinden emekli maaşı bağlanmaya
başlanmıştır. Bu sisteme göre emekli olmaya hak kazanan
sigortalılara, 1/1/2000 öncesi emekli olan sigortalılara oranla daha
yüksek maaşlar bağlanmakta ve her geçen gün de aradaki maaş
farkı artarak gitmekte ve bu makasın giderek
açıldığı görülmektedir ki bu da Anayasa’nın
eşitlik ilkesine aykırıdır.
Sunulan teklifle, 2000 öncesi emekli olanların önüne bir set
çekilerek, 4447 sayılı Kanun’dan yararlanmalar önlenmek
istenmektedir. Oysa böyle haksız bir uygulamanın
varlığı tespit edildiğinde, Anayasa’nın eşitlik
ilkesi ve sosyal devlet olmanın sorumluluğunun bilincinde olarak, tüm
mağdur olan emeklilerin maaşlarında düzeltme yoluna gidilerek
mağduriyetlerinin önlenmesi için gerekli düzenlemenin yapılması
konusunda değişikliğin yapılması daha uygun bir
yaklaşım olacaktır.
Yapılan teklifle “Yeni aylık, eski aylığın
kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar
uygulanarak ikinci fıkrada belirtilen aylık başlangıç
tarihi itibariyle bulunan tutarı ile emeklilik sonrası
çalışmaya ait kısmi aylığın toplamından
oluşur. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi
aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi
ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı üzerinden,
61’inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası
prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.”
şeklinde yapılan düzenlemeyle, 2000 öncesi emekli olanların
yasal hakları ellerinden alınmış olmaktadır.
Bir örnek vermek gerekirse, 1/1/2000 tarihinden önce emekli olan ve
çalışma süresince tavandan prim ödeyerek toplam 8600 prim/gün
sayısı üzerinden ve üst göstergeden emekli olan bir sigortalı
ortalama 700750 YTL civarında emekli maaşı almaktayken, bugün,
aynı şartlarda emekli olan bir
sigortalıya 1.2501.350 YTL civarında emekli maaşı
bağlanmaktadır. Aradaki farka bakıldığında
durumun hiç de adil olmadığı ortadadır.
Bu çarpık uygulamanın ortadan kaldırılarak
emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için 1/1/2000 tarihinden önce
emekli olan tüm emeklilerimizin maaşları, gelişme hızı
oranı kadar artırılarak bugüne getirilme ve bu tarihten sonraki
her yıl açıklanan TÜFE oranı artı gelişme
hızı oranlarında artış yapılarak güncelliği
korunmalı ve yeni emekli olanlarla eski emekli olanlar arasındaki her
geçen gün açılan makas kapatılmalıdır.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi, yapılacak
düzenlemeyle çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye
çalışan emeklilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesinin
yanında, birtakım yanlış, yani yasal olmayan yollarla
tekrar çalışmaya başlaması gibi olayların da önüne
geçilmiş olacaktır.
4447 sayılı Kanun’la, 1/1/2000 tarihinden geçerli olmak üzere
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 61’inci maddesinde
yapılan düzenlemeyle, aslında, emekli olanların
maaşlarında gerekli artışların yapılarak
bağlanacak emekli aylıklarının günün şartlarına
göre iyileştirilmesi düşünülmüştür. Ancak, uygulamada, maalesef,
emeklilerin bir kısmına bu imkân tanınırken,
diğerlerinin bundan haberdar olmamaları sebebiyle hak
kayıpları ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla, verilen kanun teklifi ile,
1 Kanunla verilen hakkın elden alınarak emeklilerin
mağduriyetinin devam etmesine,
2 1/1/2000 öncesi ve 1/1/2000 sonrası emekli olanların
arasındaki maaş farkının giderilmesi yerine, bu çarpık
durumun aynen devam etmesine,
3 Yapılması düşünülen değişikliğin
Anayasa’mızın eşitlik ilkesine aykırı olmasına,
4 Yine, düşünülen bu düzenlemeyle, sosyal devlet olma ilkesine ters
düşülmesine zemin hazırlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu yasa değişikliği ile
emeklilerin aylıklarında bir iyileştirme amaçlanmamış,
2000 yılından önce emekli olan SSK emeklilerinin yeniden
çalışmaya başlayarak, en az bir ay çalışıp
yeniden emekli olmaları hâlinde emekli aylıklarındaki yüzde
40’lara varan artış önlenmektedir.
Sadece SSK ve BağKur emeklileri için değil, Emekli
Sandığı, SSK ve BağKur emeklileri için mutlak surette
intibak kanunları hazırlanarak eski emeklilerinin mağduriyetleri
de giderilmelidir veya 2000 yılı öncesinde emekli olanların
emekli aylıkları yeniden hesaplanarak TÜFE ve refah payı bunlara
da uygulanmalıdır.
Ayrıca, işçi emeklileri ikramiyeleri zamanında
ödenmeyerek 175 bin YTL’lik bölümü zaman aşımına
uğratılmıştır. İşçilerimize bu hakkı
yeni bir düzenlemeyle iade etmeli ve mağduriyetlerinin giderilmelerinin
gerektiğine inanıyoruz.
Biraz önce konuşan Sayın AKP Vekili, ülkemizde asgari ücretle
çalışanların sayısında artış olduğunu
ifade ettiler. Bu ifade ülkemizde yaşayan asgari ücretlilerin çoğaltılarak,
simit ve çaya talim edenlerin sayısının
arttığının bir göstergesi olarak karşımızda
durmaktadır. Mevcut iktidar döneminde tarım alanındaki istihdam
gerilemiş, dolayısıyla tarım kesimi mağdur
edilmiştir. Bu mağduriyetin önlenmesi için, Meclisimizin yeni
çalışmalar yapacağına inancımız sonsuzdur ve bu
çalışmaların bir an önce yapılması gerektiğine
inanıyorum.
Sözlerime son vermeden önce, işçilerimizin mağduriyetlerinin,
bütün emeklilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için, yeni
yapılacak bütün çalışmalara destek
olacağımızı ifade ediyorum ve unutulmamalıdır ki
yaşlılarımız, büyüklerimiz, babalarımız, emekli
olan insanlarımız hiçbir zaman gözden çıkartılmamalı
ve hakları iade edilmelidir ve unutulmamalıdır ki bizler de bir
süre sonra onların safında yer alacağız.
Sözlerime son verirken, cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Atatürk’ün
şu sözleriyle kapatmak istiyorum: “Emekli, devletin aynadaki kendi
görüntüsüdür.”
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Şahısları adına söz isteyen Mehmet Zekai Özcan…
Konuşacak mısınız? (AK Parti sıralarından
“Yok, yok” sesleri)
Peki, Mehmet Emin Tutan…
Evet, şimdi, tümü üzerindeki görüşmelerimiz
tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Arayacağım.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
SOSYAL SİGORTALAR KANUNU, ESNAF VE SANATKARLAR VE
DİĞER BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KURUMU
KANUNU İLE TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL SİGORTALAR
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun 58 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Madde 58 Malullük aylığı almakta iken sigortalı
olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 63 üncü maddenin (A)
fıkrası hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, malullük
aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak malullük aylığı
verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya aylık
bağlanması, kontrol muayenesi sonunda malullüğün devam
ettiğinin anlaşılması şartına
bağlıdır.”
BAŞKAN Madde üzerinde,
gruplar adına söz isteyen yok.
Şahısları adına, Mehmet Zekai Özcan…
Konuşmayacak.
Mehmet Emin Tutan… O da istemiyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
Sacid Bey şahsı adına konuşacak.
BAŞKAN Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SACİD YILDIZ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 58’inci maddesindeki
değişiklikle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum ve geçmiş Şeker
Bayramınızı kutluyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Ramazan Bayramı!
SACİD YILDIZ (Devamla)
Şeker Bayramı, Ramazan Bayramı aynı, halk
arasında ikisi de olduğu için… Ramazan Bayramı, doğru…
Kutluyorum.
Bu vesileyle, yüce Meclisin kırk yılı aşkın bir
süreden sonra, ilk kez bir hanım başkanın yönetiminde
toplanmasını saygıyla karşılıyorum, kendisini
kutluyorum ve başarılar diliyorum. Daha sonra yönetecek olan
Sayın Meral Akşener’e de başarılar diliyorum.
Şimdi, bu maddede, önce teknik konu olduğu için notlarıma
bakarak ileteceğim. Malullük nedir? Malulen emeklilik nedir? Bunları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
İştirakçilerin vücutlarında meydana gelen arızalar
veya uğradıkları tedavisi imkânsız hastalıklar sebebiyle
vazifelerini yapamayacak duruma gelenlere, malullük işlemi uygulanır.
Bu duruma gelmelerinde uygulanan işlem, malulen emeklilik işlemidir.
Çalışma gücünün 2/3’ünü kaybettiğini tam teşekküllü
hastaneden alınan sağlık kurulu raporuyla kanıtlayanlar bu haktan
yararlanırlar. Belirtilen sebeplerle çalışamayacak duruma
düşenlere “malul” denilmekte olup, meydana geliş sebeplerine göre üç
çeşit malullük vardır: Adi malullük, vazife malullüğü, harp
malullüğü. Bunlardan kısaca bahsetmek istiyorum.
Adi malullükte emekli aylığı bağlanabilmesi için
iştirakçilerin en az on yıl fiilî hizmet müddetinin bulunması
gerekmekte olup, aksi taktirde toptan ödeme yapılmaktadır.
İstisna olarak, beş yıl fiilî hizmet müddeti bulunan
iştirakçilere, tedavisi imkânsız bir maluliyete uğramaları
ve başkasının güç ve yardımı olmaksızın
hayatını devam ettiremez duruma düşmeleri hâlinde on beş
yıl hizmeti bulunan maluller gibi aylık bağlanmaktadır.
Vazife malullüğü, iştirakçilerin vazife yapamayacak duruma
düşmeleri durumudur. İlgililerin vazifelerini yaptıkları
sırada ve vazifelerinden doğmuş olursa, vazifeleri
dışında kurumların verdiği herhangi bir kuruma ait
başka işleri yaparken bu işlerden doğmuş olursa, kurumların
menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken o işten
doğmuş olursa, bir de son şık önemli fabrika, atölye ve
benzeri iş yerlerinde işe başlamadan evvel, iş
sırasında veya işi bitirdikten sonra o iş yerinde meydana
gelen ve yine o iş yerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan
ileri gelen kazadan doğmuş olursa bunlar da vazife malulüdür. Bu
maddeden olarak, Tuzla Tersanesinde selde boğularak ölen Azeri
işçinin durumu önemlidir. Bu sigortalı mıdır, malul mü
sayılacak, onun dul ve yetimleri ne durumda olacak? Belli değil. Bu
maddeye girmektedir.
Vazife malullükleri: Keyif verici içki ve her çeşit madde
kullanmaktan; kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş
olmaktan, yasak fiilleri yapmaktan, intihara teşebbüsten olursa, her ne
surette olursa olsun kendilerine veya başkalarına menfaat
sağlamak ve zarar vermek maksadından doğmuş olursa adi
malullük hükümleri uygulanır, bu durumda vazife malullüğü hükmü
uygulanmaz.
Bir de harp malulleri vardır. Günümüzde çok önemli. Harpte fiilen
ateş altında; harpte, harp bölgelerindeki harekât ve hizmetleri
sırasında, harpte veya harbe hazırlık devresinde her
çeşit düşman silahlarının etkisiyle, askerî harekâtı
gerektiren iç ve sınır harekâtı sırasında, bir de
barışta ve olağanüstü hâllerde emir veya görev ile uçuş
yapan uçucularla emir ve görevli olarak uçakta bulunanlardan uçuşun
havadaki ve yerdeki sebepleriyle, emir ve görev ile dalış yapan
dalgıçlarla denizaltı gemisinde veya dalgıç kıtasında
bulunanlardan denizaltıcılığın ya da
dalgıçlığın çeşitli sebep ve tesiriyle
uğranılmış ise bunlara da “harp malulü” denilmektedir.
Bu malulen emeklilerin sorunlarını
arkadaşlarımız söylediler, daha doğrusu emeklilerin
sorunlarını söylediler. Malulen emeklilerin sorunları da
bunlardan kat be kat fazladır. Bunlara ek olarak birkaç tanesini söyleyeceğim.
Mesela, malulen emekli olanlar, sağlık hizmeti sunumunda emekli ve
diğer yaşlı insanlara göre, malulen emeklilere göre de özel
düzenlemeler olmadığı için, bunlar hastane kuyruklarında
beklemek zorunda kaldıkları gibi sosyal güvenlik
kurumlarının yeterli hizmet vermemesi nedeniyle hizmet
alımında ceplerinden ödeme yapmak durumundadırlar. Yine
maluller, kimsesiz hasta ve yaşlı emeklilerin evlerinde
bakımları yapılmadığı için, bu insanlar çağ
dışı yaşam koşullarıyla baş başa
kalmaktadırlar. Keza, bunların emekli aylıkları alması
da sorun olmaktadır.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak malullerin ve malulen
emeklilerimizin her sorunuyla yakinen ilgileneceğimizi, yaşam
koşullarının iyileştirilmesi için parti olarak üzerimize
düşeni yapacağımızı belirtirim.
Bu konuda, başında söylediğim gibi, bu üçüne adi malullük,
vazife malullüğü, harp malullüğüne ek olarak bir de
“doğuştan malullük” tanımını getirmek istiyoruz.
Çünkü, doğuştan malul olanların da bu haklardan
yararlanması lazım. Biz bu konuda önerge hazırladık,
eğer kabul edilirse seviniriz.
Yüce heyetinize tekrar saygılarımızı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yıldız.
Sayın milletvekilleri, Sacid Yıldız ve
arkadaşlarının bir önergesi vardır, fakat İç Tüzük’ün
87’nci maddesi nedeniyle teknik olarak işleme koymamız olanaksız
görünmektedir.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: 1’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun 63 üncü maddesinin (A) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“A) Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı
almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların
yaşlılık aylıkları çalışmaya
başladıkları tarihte kesilir.
Yaşlılık aylıkları kesilenlerden yeniden
çalıştıkları süre zarfında 78 inci maddeye göre prime
esas kazançları üzerinden 73 üncü madde gereğince prim
alınır. Yaşlılık aylıkları kesilenlerden
işten ayrılarak yaşlılık aylığı
verilmesi için yazılı talepte bulunan sigortalıya yeniden
bağlanacak yaşlılık aylığı talep tarihini
takip eden ödeme döneminden başlanarak ödenir.
Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten
sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak ikinci
fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle
bulunan tutarı ile emeklilik sonrası çalışmaya ait
kısmî aylığın toplamından oluşur. Emeklilik
sonrası çalışmaya ait kısmî aylık, talep tarihindeki
emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı
üzerinden, 61 inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik
sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü
kadardır.”
BAŞKAN 2’nci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekin Bingöl, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, 2’nci maddeyle ilgili olarak söz istiyorum.
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli üyeler;
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 63’üncü maddesiyle ilgili
değişiklik üzerinde konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın AKP sözcüsünün konuşmasında
değindiği bir iki hususa ben de değinmek istiyorum. Sayın
sözcü, Sayın Bayram Meral’in konuşmasına atfen bir iki hususa
değindi. Sayın Meral’in, emeklilerin ciddi sorunlarının
olduğunu, bunu kabul ettiğini belirtti. Ayrıca, emeklilerin
maaşlarının yeterli olmadığını da doğru
bulduğunu belirtti.
Değerli milletvekilleri, doğruları teyit etmek,
onları kabul etmek ama gereğini yapmamak en kolaycı yol olsa
gerek. Zira, “doğrudur” deyip olayın içinden sıyrılmak
emeklilerimizin sorunlarını çözmemektedir. Takdir edersiniz ki,
Türkiye’de çok ciddi sorunları olan toplum kesimlerinden bir tanesi de
emeklilerimizdir. Emeklilerimiz, yirmi beş yıldan başlayarak
uzun yıllar ülkemize, ülkemiz insanlarına hizmet etmekte,
mütevazı yaşam ve zor yaşam koşullarına katlanarak,
sadece, emekli olduktan sonra, ömürlerinin geri kalan kısmında
sağlıklı, huzurlu ve geçim sıkıntısı
çekmeden yaşamanın hayalini kurmaktadırlar. Ama, maalesef,
yıllardır, emeklilerimiz, ciddi geçim sıkıntısı
çekmektedirler.
Son yıllarda emeklilik hayali kuranlar, âdeta, emeklilik kâbusu
yaşar hâle gelmişlerdir. Zira, son değişikliklerle
emeklilerimize yeni yükler getirilmiştir.
Bunlardan bir tanesi… Emeklilerimiz, bildiğiniz gibi, ilaç
alırken yüzde 10 katkı payı ödemekteydiler. Şimdi, buna,
AKP İktidarı döneminde, anlaşmalı sağlık
kurumlarından alınan hizmetlere katkı payı ödemek de
ilave edildi. Bu da emeklilerimize ciddi
bir yük getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, hiçbir insan, emekli olduktan sonra,
ömrünün geri kalan kısmını çalışarak geçirmek istemez.
Herkes huzurlu bir emeklilik dönemi geçirmek ister. Ama, maalesef,
emeklilerimizin önemli bir kısmı emekli olduktan sonra ikinci bir
işte çalışma ihtiyacı hissetmektedirler. 8 milyon
civarında emeklinin olduğu ülkemizde, kayıtları göre 500
bin civarında vatandaşımız emekli olduktan sonra
çalışıyor gözüküyorken, hepimiz biliyoruz ki, bu sayı çok
daha fazladır ve emeklilerimizin çok önemli bir kısmı, emekli
olduktan sonra ikinci bir işte çalışmak zorunda
kalmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, sayın AKP sözcüsü, emeklilerimize
enflasyon oranında artış yapıldığından
bahsetti ama maalesef, bu, gerçeği yansıtmamaktadır. Zira, kira
artışları, suya, doğal gaza, ulaşıma ve
gıdaya yapılan zamlar, hepimiz bilmekteyiz ki enflasyonun çok çok
üzerinde seyretmektedir ve bunlar emeklilerin temel girdileri oldukları
için, bu ödemeler, bu artışlar emeklilere çok ciddi yük
getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz
Anayasa değişikliği gündemimize son on günde gelip
oturmuştur. Bunu Türkiye gündemine taşıyan bürokrat, ilginçtir,
alelacele görevinden alınmıştır. Şimdi, bu bürokrat
eğer yanlış bir iş yapmışsa, doğruları
söylemiyorsa, değiştirmekte olduğumuz bu kanun doğru ise bu
bürokratın görevden alınmasında ya da görev
değişikliği yapılmasında bir beis görmüyoruz ama o
zaman bu kanun değişikliğine gerek kalmamaktadır. Aksi söz
konusu ise, yani bürokrat bir gerçeği gün ışığına
çıkarmışsa, bir yasal boşluğu Türkiye gündemine getirip
oturtmuşsa ve AKP Hükûmeti de bunu görüp alelacele bu yasa
değişikliğini yapma ihtiyacı hissediyorsa, o zaman o
bürokratı cezalandırmak yerine ödüllendirmek gerekmiyor mu
değerli arkadaşlar? Maalesef çok ciddi bir konuyu Türkiye’nin
gündemine taşıyan bu bürokrat cezalandırılmıştır
ve görev değişikliğine gidilmiştir.
Çok ilginçtir, değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı,
bu yasa değişikliği onon beş günlük süre içerisinde önümüze
getirilmiştir. AKP Hükûmetinin, AKP yöneticilerinin bu
duyarlılığını takdir etmek gerekir. Ama şunu da
ifade etmek istiyorum ki, bu yasayla bu yasal boşluktan faydalanan
emeklilerin sayısı şu ana kadar 307’dir, 45 bin civarında
emekli de emeklilik işlemlerini sonlandırıp yeniden
çalışmak üzere başvurmuşlardır, ama henüz bir sonuç alınmamıştır.
Yani 307 emeklinin bütçeye getirdiği yük nedeniyle ki bu artış
birkaç yüz YTL’lik bir artıştır maaş
farklılığı süratle, alelacele yasa
değişikliği gelmiştir. Biz isterdik ki AKP yöneticileri
aynı duyarlılığı, aynı aceleciliği
yıllardır artagelen yolsuzluklar konusunda da gösterseydi. Biz
isterdik ki Türkiye’nin makûs talihi hâline gelen yoksulluk konusunda,
işsizlik konusunda ve diğer birçok temel konularda da aynı
hassasiyette, aynı duyarlılıkta çalışmalar
sergileseydi. Ama ne hikmetse o çok önemli konularda, Türkiye ekonomisine çok
ciddi sorunlar getiren vergi adaletsizliği, kayıt
dışılar, bunların hiçbir tanesinde bu kadar duyarlı,
bu kadar hassas, bu kadar aceleci davranmayan AKP, ama bu konuda çok hassas
davranmış, çok aceleci davranmış, süratle bir yasa değişikliği
önümüze getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, burada asıl olan eğer Türkiye
ekonomisine katkı koymaksa, Türkiye bütçesini ayağa kaldırmaksa,
yolsuzluklarla mücadelede iddialı olmak durumundayız, kayıt
dışı ekonomiyle ciddi bir şekilde uğraş vermek
zorundayız. Bu değişiklik Türkiye’de çok minimal birtakım
yararlar sağlayacaktır ama bu değişiklik emeklilerimizin
hiçbir sorununu çözmeyecektir. Emeklilerimiz refah payından katkı
almayacaklardır, emeklilerimiz enflasyona karşı yine
ezdirilecektir, emeklilerimiz ikinci bir işte çalışma
ihtiyacını yeniden duyacaklardır ve her geçen gün ikinci
işte çalışma ihtiyacı hisseden emeklilerimizin
sayısı artacaktır.
Değerli milletvekilleri, bizim için emekliler çok önemli
değerlerimiz. Onların yaşamlarını
kolaylaştırmak, onların emekli olduktan sonraki ömürlerini huzurlu,
sağlıklı, geçim sıkıntısı duymadan
geçirmelerini sağlamak bu Parlamentonun birincil görevi
olmalıdır ama maalesef AKP İktidarı, emeklilerin bu
sorunlarını gidermek yerine, her yasa değişikliğinde,
emeklilere yeni bir yük getirmektedir. Bakınız, Sosyal Güvenlik
Yasası’yla, emeklilerin emekli olduktan sonra ikinci bir işte
çalışmaları durumunda kesilen destek primlerinin yüzde 39’lara
varan oranda artışı söz konusuydu. Allah’tan, bizim iptal
davamız bu maddelerin iptalini sağladı da, hiç olmazsa, emekliler,
bu konuda rahat nefes aldılar.
Düşünün, 500600 YTL emekli maaşı alan bir emeklimizin
ikinci bir işte çalışması durumunda maaşının
üçte 1’i kendisinden geri alınmaya çalışılmakta
değerli milletvekilleri. Kaldı ki, ikinci bir işte
çalışan emekliler öyle çok ahım şahım işlerde de
çalışmıyorlar, çok mütevazı işlerde
çalışıyorlar değerli milletvekilleri. Bunu hepimiz
biliyoruz. Sadece ve sadece emekli maaşlarının belki yarısı
kadar, belki tamamına varacak miktarda ikinci bir işte
çalışabilmektedir. Öyle çok büyük gelir elde etmeleri de mümkün
değil.
Dolayısıyla, emeklilerimiz, Türkiye’de, ciddi bir cendere
içindedirler. Emeklilerimiz, her geçen gün yeni sıkıntılara gark
edilmektedirler. Emeklilerimizin sorunlarının bu Parlamento
tarafından mutlaka ve mutlaka çözülmesi zorunluluğu vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek bir dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Onlar, bu ülkenin sorunlarını bire bir yaşamış
büyüklerimiz, saygı duymamız gereken insanlarımız.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, emeklilerin sorunlarının
bertaraf edilmesinde yapılacak her türlü çalışmaya ve
emeklilerimizin durumunu iyileştirme konusunda yapılacak her türlü
çalışmaya katkı koymaya hazır olduğumuzu belirtir,
hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bingöl.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Osman Durmuş
konuşacaklardır.
BAŞKAN Sayın Durmuş,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, basın yayın organlarına
yansıyan, hukukun boşluğundan istifade ederek yetkililerimizin
309 kişi, basın yayın organlarında 11 bin kişinin bu
suiistimalden istifade ederek, emekli aylıklarını kestirerek
yeniden işe başlamaları, bazen hiç işe başlamadan
başlamış gibi göstermeleri, bazen de iki yıla varan bir
süreyle çalışan insanların yeniden maaşlarını
yükseltme çabaları, farklı farklı basınımızda
kamuoyumuza yansımıştır. Ben, olayın emekli
penceresinden baktığım zaman, taban emekli aylığı
alan, 550 milyon lira maaş alan bir işçi emeklisinin bu maaşla
nasıl geçinebileceğini doğrusu kabul edemiyorum, vicdanım
sızlıyor.
Değerli arkadaşlar, ben de bir işçi emeklisinin
oğluyum. Türk iş hayatının zorluklarını hepiniz
bilirsiniz. Bugün Zonguldak’ta yer altında çalışan bir
işçimiz on yıl süreyle çalıştığında emekli
olursa yaşama süresi on yıldır değerli
arkadaşlarım. Meslek hastalığı ve pnömokonyozdan
hayatını kaybetmektedir. Yine, bazı sanayi dallarında,
Türkiye’de bu vesileyle ifade etmek istiyorum haddehanelerde eritilen bazı
metallerin radyoaktivite özelliklerine bakılmaksızın işçilerimiz
vardiyalı olarak uzun süre oralarda çalışmıştır.
Buna bir örnek olarak kendi öz babamı ifade etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, otuz sekiz yaşında, tıpta çok nadir
görülen omurilik kanserinden vefat etmiştir. (AK Parti
sıralarından “Allah rahmet eylesin.” sesi) Sağ olun. Nedeni
şudur efendim: Gece vardiyasında üşüdüklerinde ısınmak
için sırtlarını haddehaneye çeviriyorlar ve oradaki radyoaktif
ışınlardan etkileniyorlar. O gün için biz “kaderdir” diye
kabullendik.
Şimdi, düşünün, çoğu iş kazasından malul ve
mağdur. Bir kısmı bundan sonra astım ve solunum
yetmezliği benzeri hastalıklarla meslek hastalıklarına
duçar olmuş ve aldıkları maaş 550 milyon lira. Bu
insanların bu yollara tevessül etmesini bir bakıma anlayabilirim;
geçim şartlarıdır, çocuklarını okutacaklar… Bugün
Ankara’da aldığımız bir ekmeği
tarttığınız zaman, zaman zaman bu 100 gram mı, 150
gram mı tereddüt ediyorsunuz. Kamuoyuna ekmeğe zam
yapılmıyor, gıdaya zam yapılmıyor, yağa
yapılmıyor… Enflasyon güncel hayatta temel gıda maddelerinin
kullanılmadığı rakamlarla hesaplanıyor ve herkes evine
gittiğinde kendi mutfağında pişene bakıyor. Ama,
üzülerek ifade edeyim, bu toplumun en üst kademesinde üniversite hocaları
aramızda milletvekili konumundalar emekli olduklarında pazar
yerlerinin dağılma saatlerinde sebze meyve almaya gidiyorlar
değerli arkadaşlarım. Bu meseleyi bir bütün olarak ele
almamız lazım. Çalışma hayatında, aktif
çalışma hayatındaki ücretle emekliliğe yansıyan prim
ve emekliliği topyekûn ele almamız lazım. Bugün üniversitelerimizde
1 milyar 800 milyon lira maaş alan bir profesör emekli olduğunda 1
milyar civarında bir maaş alıyor. Sosyal statüsü belli bir
noktada, hayat standardı belli bir noktada, Allah kimseyi gördüğünden
geriye bırakmasın, çok ciddi sıkıntılar
yaşıyor.
Şimdi burada bir muhalefet eleştirisi yapsaydım, onu
Komisyonda da yapardım. Derdim ki, basın yayın organlarına
yansıdığı gibi, “Yandaşlarınıza yüksek
ücretli emekli olma fırsatı veriyorsunuz, hiç değilse üç
yıl daha çalışıp prim bile almıyorsunuz.” gibi bir üslupla
yaklaşırdım ya da “Sağlık Bakanlığında
genel müdürlüğe getirdiğiniz insanları maaşsız ücretli
olarak Dünya Bankasında 7 dolara çalıştırıyorsunuz,
hep bu üslubu kullanıyorsunuz ve alelacele kanun getiriyorsunuz.” derdim.
Bunu söylemiyorum. Diyorum ki: Emeklinin meselesini bir bütün olarak getirelim.
İşçi emeklisi, memur emeklisi, Bağ Kur emeklisi olarak
getirelim. Biz burada hukukun açığını düzeltmek gibi bir
fiili tabii ki yerine getirebiliriz. Ama yine adaletsizlik yapıyoruz.
Komisyonda, Sağlık, Aile Komisyonunda biz konuştuk, bunları
görüştük, fikirlerimizi ifade ettik. Kayıtlarda var. Komisyonumuz da
olumsuz bir cevap vermedi. Önümüze daha adil bir tasarının
geleceğini varsaydık. Ama gördüğümüz manzara şu: Bu haktan
istifade edenler maaşlarını alacak, yaptıkları
yanlarına kâr kalacak. Peki, bugün 550 milyon maaş alan insanın
da durumunu, haydi öbürü bir beceriklilikle ondan istifade etmiş, ona
yaklaştırmanın bir imkânı yok mu? Asgarisinden, 950 milyon
maaş alan bir emekli ile 550 milyon arasında 400 milyonluk bir
açık var, Bunun yüzde 50’sini artıramaz mıyız?
Ha, bu konulara girdiğimiz zaman “Bu konu Bütçe Plan Komisyonunun
işi, bu konu Maliye Bakanlığının işi, onu orada
tartışmak lazım.” diyenlerimiz olacaktır. O hâlde, niçin
alelacele sağlık, aile, çalışma, sosyal hayatla ilgili
komisyona getirip oradan Meclise indirip, hemen
kanunlaştırıyoruz? Burada, bu haktan istifade edemeyen
işçiye bir iyileştirme yapıyor muyuz? Hayır. Ne
yapıyoruz? Sen ikinci bir işte çalışamazsın, bundan
dolayı maaşını artıramazsın, kaderine razı
ol. Öbürüne, aferin, bu işi iyi becermişsiniz, ama doğru da
değil, maaşını da almaya devam et. Burada adalet yok
arkadaşlar, onun için…
Biz bekliyorduk ki, oradaki eleştirilerimiz tüm emeklilerimizin
durumunu, en azından göstergeler bakımından, en azından
2000 yılı öncesi emekli olanlarla 2000 yılı sonrası
emekli olanlar arasındaki makasın biraz küçültülmesi, telafi edilmesi
yönünde bir gayretimiz olsun.
Bakın, seçim masrafları bütçeye 7,5 katrilyon yük getirdi.
Komisyonda da ifade ettiğim için söylüyorum,
Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesinde 550 milyon maaş alan bir
emekli “Efendim, bana kömür vermediler, gıda paketi vermiyorlar, ama 950
milyon emekli maaşı alana veriyorlar.” dedi. Komisyonda arkadaşlarımız
“Emeklilere, maaş alanlara verilmez.” dedi, ama bu bir gerçek, veriliyor.
“Niye vermediler sana?” dedim, “Ee, ben CHP’liyim” dedi. CHP’lilere de buradan
bir kıyağımız olsun.
Şimdi, değerli arkadaşlarım…
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Valilere, kaymakamlara deyin, onlar yapıyor o işi.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) E fendim,
valilere, kaymakamlara derseniz cevabım farklı olur.
Bakın, Kırıkkale’nin Balışeyh ilçesinde,
komisyon, bu yardımın seçimden sonra yapılmasıyla ilgili
karar aldı, perşembe günü baskıyla komisyon yeniden
toplattırıldı, cumartesi günü bunlar
dağıtıldı.
Değerli arkadaşlarım, o konuya girersek emekliyi
tartışamayız, cevap vermeyeyim. Her birinin cevabı
vardır, oraya girmeyelim.
Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, biz, gerçekten yapıcı bir muhalefet yapmaya gayret ediyoruz
ve belki fark ettiniz, grup başkan vekillerimle tartışıp
olumlu davranmaya çalışıyoruz, ama gördüğümüz manzara
şu ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
…Komisyonda eleştirilerimiz hiç kale alınmamış,
hiçbir adım atılmamış. “Biz istediğimizi yaparız,
sonra da buraya gelir, buradan tıkır tıkır istediğimiz
geçer.”
Ben ve arkadaşlarım, bu haliyle, hukuki düzeltme de olsa,
eksiğin giderilmesi de olsa hayır diyeceğiz.
Saygılarımı arz ediyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Orada öyle demedin.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
Var efendim, burada da görüşlerimiz var.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Durmuş.
Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Şahsı adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
Buyurunuz efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli üyeler; geçmiş Ramazan
Bayramınızı kutluyorum ve otuz altı yıl sonra
Başkanlık Divanında bir farklılık görmekten de
mutluluk duyuyorum, çağdaş Türkiye’nin gerçek yüzü bu olsa gerek diye
düşünüyorum.
Ben, gerçekten, bu konuda hazırlıklı olmak, yetmiş
milyon insanımızdan yaklaşık yedisekiz milyon
insanımızı ilgilendiren bu çok ciddi konuda tüm parti
gruplarının da en azından belli bir diyalogla bir mutabakat
arayarak bu sosyal güvenlik alanındaki, SSK, BağKur, tarım
işçileri, memurlar ve onun dışında, bugün bu tasarı
içinde yer almayan, ama topluluk sigortasına tabi olan bazı meslek
gruplarının, örneğin avukatların ve diğer farklı
meslek gruplarının da hepsini ele alan, çok sağlıklı,
adil, eşit ve gerçekten, hep söz ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti
devleti özelliklerini sayarken, “Sosyal bir devlettir.” kavramının
lafta kalmadığı, gerçekten de sosyal devlet
anlayışının en önemli özelliğinin, bir müddet
çalıştıktan sonra emekliye ayrılmış
insanlarımıza rahat bir yaşam standardını
sağlamaktan geçtiği konusunda yüce Meclisin bir mutabakata
varmasıdır.
Ben şunu ifade etmek istiyorum: Çağdaş, uygar, sosyal bir
devletin ölçütü, emeklilerin yaşam standardından geçer. Yaşam
standardına baktığımız zaman Türkiye’de, 500 milyon,
600 milyon ücret alarak ikinci kez çalışmak zorunda kalan
yurttaşlarımızı cezalandırmanın hiçbir
şekilde sosyal devlet anlayışıyla
bağdaştığını düşünmüyorum ve vicdanen çok
rahatsız olduğumu da ifade etmek istiyorum.
Anayasa’nın 55’inci maddesindeki ücrette adaletin
sağlanması konusundaki devletin görevlerini kim yerine getirecek?
Elbette ki yasama Meclisimiz yerine getirecek, bizler yerine getireceğiz
ve yine, 60’ncı maddedeki sosyal güvenlik hakkını, sadece söz
olsun diye Anayasa’ya herhâlde koymadık diye düşünüyorum.
Bunun yanında, Anayasa’mızın 2000 reformlarından
sonra, 2001 değişikliklerinde de uluslararası sözleşmeleri
aldık, 90’ıncı maddede iç hukuk hükmü haline getirdik. Medeni ve
Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni Birleşmiş Milletlerin Ekonomik ve
Sosyal Haklar Sözleşmesi’ni de sırf süs olsun diye “Türkiye de
bunların altına imza attı” diye de koymadık. O zaman bizim
burada biraz daha vicdani bir duruş
sergilememiz gerekiyor diye düşünüyorum.
Şimdi, şu an Mecliste bulunan, bu geç saatte bulunan yüce Meclisin üyelerine
seslenmek istiyorum. Biz, burada, seçildikten sonra geldiğimizde, bizim
emekli olduğumuz bir iş kolu varsa emekli aylıklarımız
kesilmiyor değil mi? Üstelik milletvekili seçildiğimiz için de
aldığımız maaş, ekonomik olanaklarımız
arttı. Şimdi, bir sene iki sene çalışınca biz o iki
sene üzerinden… Örneğin, ben avukat olarak emekli olmuşum otuz yıllık
hizmetimin sonunda…
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara)
Kesilecek sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla)
…aldığımız para 500 milyon. Şimdi, yüzde 15
kesinti yapıyor SSK ve diyor ki: “Avukatlığına devam et.”
Peki, bu tasarıda bu tür çalışanlarla ilgili bir düzenleme yok.
Peki, biz, neden işçi emeklisine bu cezayı reva görüyoruz? Onun için
de “Eğer ikinci bir işte çalışıyorsan çalış
kardeşim, emekli maaşını da al ama yüzde 10 mu, 15 mi, 20
mi hakkaniyete uygun bir ücret kesintisi yapalım, sosyal güvenliğin
devam etsin” diyemez miyiz? Yani, bunun bir formülü herhâlde olması
lazım. Yoksa derler ki bize: “Milletin vekilleri kendilerine anayasal
düzenleme yapıyor. Bir yıl çalışıyor SSK’dan emekli
geliyor, 500 lira maaş alıyor, emekli maaşı bir sene, iki
sene sonra milletvekili emekli olunca 3 milyar lira alıyor.” Biz, bu
şekilde, bu sosyal devlet anlayışını hayata
geçiremeyiz, adaleti sağlayamayız, toplum vicdanını
sağlayamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) O
emekli olmuş, kirasını ödeyemeyen…
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla)
İki tane kriz geçirmiş ülkemizde, ekonomik kriz sonrası
hayat pahalılığında 500 milyon liranın sadece ev
kirası olduğu bir ortamda kendi yaşam standardını
düzenleyemez.
BAŞKAN Sürenizi
aştınız Sayın Kaplan, lütfen sözünüzü bitirin.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Cümlemi bağlamak istiyorum. Bu acele getirilmiş
tasarıyı ne olur bekletin, bir daha görüşülsün, bir daha
konuşalım, adil, vicdani bir karar çıksın.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum, saygılarımla.
BAŞKAN Konuşmalar
tamamlanmıştır.
Komisyon Başkanının bir talebi var.
Buyurunuz.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Sayın Başkanım, ben de
sizlere, hanımefendi başkan olarak görevinizde başarılar
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Madde 2 başlığıyla
“Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 63’üncü maddesinin (A) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.” cümlesindeki “bendi” ibaresinin
“fıkrası” olarak değiştirilerek oylanmasını talep
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Not
alınmıştır ve bu şekilde oylamaya sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeye geçiyoruz.
MADDE 3 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar
ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 38 Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı
alanların istekleri halinde, aylıkları kesilerek son defa prim
ödedikleri basamaktan malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortaları ile sağlık sigortası primi ödemeye devam
edebilirler. Bunların tekrar yaşlılık aylığı
talep etmeleri halinde, yeniden bağlanacak yaşlılık
aylığı, talep tarihini takip eden ödeme döneminden başlanarak
ödenir.
Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten
sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak birinci
fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibariyle
bulunan tutarı ile emeklilik sonrası çalışmaya ait
kısmî aylığın toplamından oluşur. Emeklilik
sonrası çalışmaya ait kısmî aylık, talep tarihindeki
emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı
üzerinden, yürürlükteki hükümlere göre hesaplanan aylığın
emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı
bölümü kadardır.”
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisinden Ali Arslan, Muğla
Milletvekili.
Buyurunuz efendim.
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 43 sıra
sayılı kanunun 3’üncü maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, ben de tümünüzün ve ulusumuzun
geçmiş bayramını kutluyorum ve bu bayramı keyif içinde,
şeker tadında kutlamamıza engel olan terör lanetini de tekrar
buradan, bu kürsüden lanetlerken, Değerli Başkanıma da, bunca
yıl sonra bir bayan Meclis Başkan Vekilini görev başında
görmekten duyduğumuz memnuniyeti dile getirerek sözlerime
başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gezilerimizde, bölgelerimizde,
Türkiye’de gezdiğimizde gördüğümüz üç önemli problem var: Birisi
terör, birisi işsizlik, bir diğeri de şimdi görüşmekte
olduğumuz elbette başka sorunlarımız da var ama
sanıyorum ilk üç sırayı bunlar alıyor emeklilik sorunu.
Emekli olamayanlar üzgün, emekli olanlar perişan. Öyle bir…
Emeklilik deyince hepimizin tüyleri diken diken oluyor. Emeklilik konusundaki
manzara… Deveye sormuşlar “Neren eğri?” diye, “Nerem doğru ki.”
demiş, aynen öyle.
Memurla, kamu çalışanıyla işçi emeklileri
arasında, işçi emeklileri ile BağKur’lular arasında
müthiş farklılıklar var. Onun ötesinde, BağKur’luların
kendi aralarında farklılıkları var, işçi emeklilerinin
kendi aralarında farklılıkları var, Emekli
Sandığı emeklilerinin farklılıkları var. Herkes
perişan. Herkes bu konuda, her gittiğimiz yerde “Ne olacak halimiz…”
Gerçekten, müthiş bir sıkıntı var.
İşte bugün basına yansıdı, gazetelerde
okumuşsunuzdur. BağKur bundan önce 2004 yılında
yanılmıyorsam bir kararla basamak artırması için bir yasa
çıkarıyor. Yurttaşlarımız, 12’nci basamaktan 24’üncü
basamağa çıkabilmek için 2530 bin yeni Türk lirasına yakın
farklar ödüyor, ancak o vatandaşlarımızın
aldığı emeklilik maaşı fark artırmasaydı
daha yüksek olacakmış. Yani, bir tarafı doğrultuyorsunuz,
öbür taraftan eğriliyor. İnanılmaz bir sıkıntı,
inanılmaz bir çelişki.
Şimdi bugün görüştüğümüz yasa da öyle. 1/1/2000
yılından beri bir uygulama var. O uygulamaya göre işte TÜFE
farkları, refah payları emeklilik maaşlarına
yansıyacak. Tabii o ilk yıllarda gelişme hızı çok
fazla olmadığı için çok fazla fark edilmiyor, ama son dönemde…
Gerçi, o konuda da sanıyorum sanal bir büyüme var.
Bakın dün yine basından öğrendiğimiz kadarıyla
Avrupa ülkeleri içinde gelişme hızında gerçekten ön
sıralardayız ama işsizlikte de son sıralardayız.
Nasıl bir büyüme ki işsizliğimizi bir türlü çözmüyor, toplumda
iş olarak, gelir olarak bir rahatlama olmuyor? Böyle bir büyüme. Bu
büyümeyle işte son dönemde bazı, yasanın boşluğundan
yararlanmak isteyen işçi emeklisi arkadaşlarımızın
kısa süreli, emekliliğini, emekli maaşını kestirip,
yeni bir işe girip, bir ay sonra tekrar emekli olarak
maaşını yükseltmesiyle… İşte, Sayın Ali Tezel’in
açıklamasıyla ortaya çıkan bir durum bu. Bunun önüne geçmeye
çalışıyorsunuz. Gerçi çok fazla sayıda
vatandaşımız yararlanmamış. Sanıyorum, Sayın
Bakanın açıklamasına göre kısa sürede, bu bir aylık,
tekrar işe başlayıp emekli olarak maaşını
artıran yurttaş sayısı 300400 civarında. Çok fazla
değil, gerçi çelişkili rakamlar var ama.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu yasayla, refah
düzeyini artırmaya çalışan, gelir düzeyini artırmaya
çalışan emekli arkadaşlarımızın önü kesilip
tekrar sefalette eşitlik sağlanmaya çalışılıyor.
Emeklilerimizin maaşlarının kötü olduğunu herkes söylüyor.
Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan
değerli arkadaşımız Zekai Özcan da aynı şeyleri
itiraf etti. Gerçekten müthiş sıkıntı var.
Şimdi, bakın, bu maddeyle, bu 3’üncü maddeyle, işçi
emeklilerinde gördüğümüz yanlışlığın,
hatanın sizin deyiminizle aman gelecekte belki BağKur emeklilerinde
olur gerekçesiyle, BağKur emeklilerine de uygulanması maddesi bu.
Değerli arkadaşlarım, zaten BağKur emeklilerinin
maaşını kestirip tekrar emekli olabilmesi için üç yıl o
işe esnaf olarak devam etmesi gerekiyor, yani böyle bir haktan
yararlanması mümkün de değil. Zaten bu konuda suistimal bu yasada hiç
olmamış. Gerçi suistimal dememek lazım. Bu 300400 civarında
sayısı kesin belli olmayan yurttaşımız, yasal bir
hakkı kullanmışlar, suistimal falan değil, yasanın
kendine verdiği hakkı kullanmışlar. O açıdan
kendilerini suçlayamıyoruz da tam tersine, bence, bilinçli birer
yurttaş olarak, bilinçli birey olarak yasanın kendine verdiği
hakkı kullanan arkadaşlarımız. Şimdi, biz bunların
önünü keseceğiz diye, BağKur emeklilerinde de belki böyle bir
şey olur diye, ki, olması mümkün de değil.
Bakın, yine, gittiğimiz yerlerde BağKur emeklilerinden,
biliyorsunuz, yüzde 10 civarında, yüzde 10 sosyal güvenlik destek primi
kesiliyor bize vatandaşlarımız “Aman bunu kaldırtın,
bu konuda çalışmalar yapın.” diye taleplerde bulunurken,
şimdi başka bir şey, aman ha, sakın, böyle bir şey
yaparsın, gelecekte emekli maaşını artırmak için böyle
bir hileye başvurabilirsin ya da yasanın sana verdiği hakkı
kullanmaya kalkarsın, aman senin önünü şimdiden keselim diye bir yasa
çıkarıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce AKP Grubu adına
konuşan Sayın Özcan, emeklilerin sorunlarının olduğunu
kabul etti, ancak ne gariptir ki bu konuda bakın, Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarı önümüzdeki 3 Kasımda beş
yılını dolduruyor beş yıldan beri
iktidardasınız, sorunu hâlâ çözememişsiniz, aynen bir muhalefet
partisi anlayışı içinde siz de durumdan şikâyetçisiniz, ama
çözülmemesinin gerekçesi Cumhuriyet Halk Partisi ve Anayasa Mahkemesi. “Şu
Anayasa Mahkemesi olmasaydı, Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı biz bu
işi çözecektik.”
Bakın, değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisinin size yaptığı iki tane iyilik var. Birisi, 1 Mart
tezkeresi. 1 Mart tezkeresini bu Meclisten geçirtmeyerek, 65 bin Amerikan
askerinin Türkiye’ye yerleşmesine engel olarak, Türk askerinin
Bağdat’taki cehenneme gitmesine engel olarak size en büyük iyiliği
yapmıştır Cumhuriyet Halk Partisi.
Bir diğeri, Sosyal Güvenlik Yasası’nda yasalara
aykırı çıkardığınız maddelerin iptal
ettirilmesi. Eğer o Sosyal Güvenlik Yasası, Sayın Özcan,
yürürlüğe girseydi bugün bu sıralarda değil, bu sıralarda
oturuyor olacaktınız. Bakın kaç tane BağKur emeklisi var,
kaç tane emekli var Türkiye’de, hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Eğer o yasa
yürürlüğe girseydi sizin söylediğiniz gibi, hiçbir emeklinin
maaşında düzelme olmayacaktı. Tam tersine eğer ikinci bir
işe başlarsa ki, emeklilerin büyük bir bölümü ikinci bir işi
yapmak zorunda, çünkü bugünkü rakamlarda aldıkları maaşlar açlık
ve yoksulluk sınırının altında değerli
arkadaşlarım. Büyük bir çoğunluğunun, yüzde 85, yüzde
90’ı açlık sınırının altında maaş
alıyor bu insanların ve ikinci işi yapmak zorunda
kalıyorlar. Eğer o yasa yürürlüğe girseydi, yüzde 30 sosyal
güvenlik destek primi ödemek zorunda kalacaklardı.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi eğer o yasayı, hukuksuz
çıkardığınız, yasalara aykırı
çıkardığınız o yasayı Anayasa Mahkemesine
götürmese de o yasa iptal edilmeseydi, bugün yine siz bu sıralarda
değil, bu sıralarda oturuyor olacaktınız değerli
arkadaşlarım. O açıdan başınıza gelen her
felaketi Cumhuriyet Halk Partisine yüklemeyi vazgeçin. Cumhuriyet Halk Partisi,
sorumlu bir muhalefet anlayışı içinde, “bu ülkenin
insanlarına, bu ülkenin yurttaşlarına en güzel hizmeti
nasıl yaparım” onun bilinci içinde bu Mecliste sürekli görev yapan
bir partidir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın,
yaşlılık maaşı komedisi var bir. Biliyorsunuz
kamuoyunda “65 yaş aylığı” diye bilinen bir komedi var.
Eğer bu yurttaşlarımız kendisine verilen maaşla günde,
sabah, öğlen, akşam bir çay, bir simit yerse kendilerine
verdiğimiz maaş yetmiyor. Sabah, öğlen, akşam bir çay, bir
simit verdiğimiz vatandaşımıza o verdiğimiz 67 lira
yanılmıyorsam maaş simit parasına, çay parasına
yetmiyor. Böyle bir komedi de yaşıyoruz.
Şimdi, Sayın Bakan bayramda müjde vermiş işçi
emeklilerine. İşte, “Refah payından intibak yasasını
çıkaracağız, sizin de maaşınızı
artıracağız, iyi yaşayacaksınız.” Bir bayram
müjdesi vermiş, ama sonradan hemen de kaytarmış. “Yahu,
vereceğiz de kaynak nerede?” diyor. Yani, kaynağı bulsak
vereceğiz. Sayın Meral biraz önce söyledi: “Vereceğiniz yerlere
veriyorsunuz kaynağı.” İşte, Ofer’e verdiniz, hunharca
kullanıyor Telekom’u.
Değerli arkadaşlarım, bakın, SSK’nın
hastanelerine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen…
ALİ ARSLAN (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, SSK hastanelerine el koydunuz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Halkın
hizmetine sunduk.
ALİ ARSLAN (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisinin de projesiydi sağlığın
tek elde toplanması, ama Cumhuriyet Halk Partisinin projesi içinde Sosyal
Sigortalar Kurumunun hastanelerine el koymak yoktu. El koydunuz, hiç para
ödemediniz. Ee, işçilerin refah payının
artırılması, işçi emeklilerinin maaşlarının
düzeltilmesi için Sayın Bakanın söylediği kaynak 44,5 katrilyon
civarında. Zaten o hastaneler de, ancak, o paradan fazla bile ediyor.
Sayın Bakanım, kaynak orada, aldığınız
hastanelerde… O hastanelerin parasıyla işçi emeklilerine bugün
insanca yaşayacakları maaşı verebilirsiniz. İnsanca
yaşayacak yurttaşlarımız, emeklilerimiz de size dua eder.
Zaten onların elinden malını almışsınız,
borçlusunuz onlara. O borcunuzu ödeyin.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) 20
katrilyon ödedik geçen sene.
ALİ ARSLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, tabii, bu saatte, bence Türkiye’nin
en önemli sorunlarından birisini konuşuyoruz. Bakın, günlerden
beri hiçbirimizin doğru dürüst doğruluğuna
inanmadığı Anayasa değişikliği konusunu
konuşuyoruz değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Arslan.
ALİ ARSLAN (Devamla) Reel
sorunlarımız var. Keşke bu kürsüde daha çok emeklilerin
sorunlarını konuşabilsek, daha çok işsizlerin
sorunlarını konuşabilsek.
Bu duygularla, hepinizi yeniden
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz
Maddeyi oylarınıza sunuyoruz: Kabul edenler…
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Şimdi oylamaya
geçtik. Öbür maddede vereyim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim. Sayın Başkan, bu o kadar acele değil ki.
BAŞKAN Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım
İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 23 üncü maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, üçüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
“Yukarıdaki fıkraya göre yaşlılık
aylığı kesilen sigortalılardan işten ayrılarak
yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı
istekte bulunan sigortalıya, eski aylığın kesildiği
tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanarak
bulunan aylık tutarına, yazılı istek tarihindeki emeklilik
öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı üzerinden,
21 inci maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası
prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü eklenmek suretiyle
istek tarihini takip eden ödeme dönemi başından itibaren ödenir.”
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen? Yok.
Şahıslar adına, Mehmet Zekai Özcan, Ankara, buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmalarda özellikle bu sosyal güvenlik destek primi üzerinde çok
vurgu yapıldı. Aslında, sosyal güvenlik destek primi
geçmişte vardı, yeni icat olmadı. Yalnız, BağKur’daki
yüzde 10 oranı yüzde 30,5’a çıkartılmıştı
tasarıda, fakat Sayın Başbakanla da görüşmüştük,
Başbakanımızla biz bunu kaldırıyorduk ve bunu da ilan
ettik. Anayasa Mahkemesi daha sonra bunu iptal etti. Yani, biz bunu kamuoyuna
deklare etmiştik, ama şunu bilinmesi açısından söylüyorum:
Dünyanın hiçbir ülkesinde altını çiziyorum emekli olduktan
sonra, tekrar, emekli maaşıyla beraber ikinci bir işte
çalışma yoktur. Yani, Türkiye’ye has bir sistemdir, fakat biz
bunları kazanılmış hak olarak kabul ettik ve düzenlememizi
de ona göre yapacağımızı belirttik ki yeni yasada buna ait
uygulama yapacağız.
Şimdi, burada, emekli aylıklarının daha fazla
artırılması konusuna gelince, emekli aylıklarının
artırılmasını çok açık söyledik, ama
arkadaşımız çok farklı söylüyor. Yani, TÜFE, bütün
gıda, giyim, kira dahil olmak üzere, bunların toplamıdır
kendi orantıları içerisinde. Dolayısıyla, dört
yıllık TÜFE de yüzde 53’tür. Biz buna gayrisafi millî
hasılayı da koyduk ve ona rağmen dedik ki, TÜFE artı
gayrisafi millî hasıla üzerinden daha fazla emeklimize emekli aylığı
bağladığımızı söyledik ve aynı şeyi
söylüyoruz, rakamlar ortada.
Şimdi, burada, daha çok emekli aylığı
verebilirsiniz, ama açıklarınız belli. Yani, emekli
açıkları açısından söylüyorum. Yüzde 3,6 civarında
emekliği açığınız var, Avrupa’ya göre çok yüksek.
Eğer bunu daha da artırırsanız, o zaman borçlanırsınız.
Borcun bir maliyeti var ki bizim, sosyal güvenlik kurumlarına 1994’ten
2006 yılı sonuna kadar yaptığımız kaynak
aktarımı, hazine faiziyle birlikte 687 milyar YTL’dir. Yani, 1994 ile
2006 yılı sonu arasındaki kaynak aktarımının
maliyeti 687 milyar YTL’dir. 2006 yılının Türkiye’de gayrisafi
millî hasılanın toplamı 575,8 milyar YTL’dir. Yani, ondan çok
büyüktür. Kaldı ki, bizim kamu net borcumuzun 2 katından
fazladır. Yani, siz bir şeyi talep ederken, isterken sizin tek
alternatifiniz büyümektir. Allah’a çok şükür, bu büyüme de AK Parti
İktidarıyla beraber demin de vurguladım Cumhuriyet tarihinin en
sürekli ve yüksek büyümesi olmuştur.
Dolayısıyla, bir arkadaşımız da burada ifade
etti, sanki bu dört maddelik yasayla emeklilik sigortasını
düzenliyoruz gibi bir anlam getirdi. Böyle bir şey yok. Yani, biz
emeklilik sigortasını buraya getirdiğimizde ne milletvekilimizin
arkadaşımız burada yok şu anda ne BağKur’lumuzun ne
SSK’lımızın arasında bir fark kalmayacak. Yani, insanlar ne
kadar prim öderlerse, sistemde ne kadar uzun süre kalırlarsa o kadar
emekliye ayrılacak. Milletvekili olması, BağKur’lu olması,
SSK’lı olması bir şey ifade etmiyor. Kaldı ki biz bunu da
kaldırdık. Biz, norm ve standart birliği sağlamak
adına SSK’lı, BağKur’lu, Emekli Sandığı
arasındaki farkı bundan sonra gideriyoruz. Yani, bütün bunlar tek
çatı altında toplandı, biliyorsunuz, Sosyal Güvenlik Kurumu
oluşturuldu, yapısal anlamda oluşturuldu, fakat emeklilik
sigortası yönünden daha bu yasayı
çıkartamadığımız için bu norm ve standart birliğine
geçemedik ve artık 2008’den sonra, inşallah yürürlüğe girdikten
sonra Türkiye’de ne BağKur’lu ne SSK’lı ne Emekli
Sandığı aralarındaki nimet külfet eşitliği
üzerine kurulacak olan sistemle, bundan sonra ne kadar prim öderse o kadar
emekli aylığı alacak şekilde olacaktır.
Kaldı ki, değerli Cumhuriyet Halk Partisi sözcü
arkadaşımız “Eğer bu yasayı siz
çıkarsaydınız, siz orada olurdunuz.” demiştir. AK Parti
İktidarının en olumlu taraflarından biri popülist politika
yapmamasıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Biz, sosyal güvenlik konusunda, bugüne kadar çok ciddi adım
atılması gerekirken atmayanların yanında, bu kadar önemli
soruna el bastık ve bunu çıkartmaya çalıştık. Hiçbir
zaman aklımızda popülist politika olmamıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özcan.
Şahsı adına Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yasanın görüşmeleri sırasında muhalefet
partilerimizin özellikle emekli aylıklarıyla ilgili eleştirileri
oldu.
Şimdi, ben, önüme, değerli arkadaşlarım, bir liste
aldım, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
SSK emekli aylığı. AK Parti iktidara geldiğinde,
2002 Aralığı, asgari aylık, SSK’lı bir emeklimizin
aldığı asgari aylık 257 lira 05 kuruş. 2007 Temmuzunda
526 lira 50 kuruş. Artış oranı yüzde 104.
BağKur’la ilgili. BağKur esnafının
aldığı asgari aylık, değerli arkadaşlarım,
2002 Aralığında 148 lira 66 kuruş. 2007 Temmuzunda ise 407
lira 63 kuruş. Yani, artış oranlarına bakarsanız,
SSK’da asgari aylık alan bir emeklimiz yüzde 104,8 artış
oranı alıyor, BağKur esnafının aldığı
ise yüzde 174. Demin arkadaşım anlattı değerli
arkadaşlarım, dört yılda ortaya çıkan enflasyon yüzde 56,
yüzde 57. Yani, her hâlükârda enflasyonun 2 katı bu emeklilerimize
artış sağlanmıştır.
Hatırlayın, bazı siyasiler seçim meydanlarında
gezerlerdi. “Ben emeklimi enflasyona ezdirmeyeceğim, ben memurumu
enflasyona ezdirmeyeceğim.” Ama, her seferinde de emeklimiz, memurumuz,
esnafımız, hepsi enflasyona ezilirlerdi. Oysa, AK Parti, şu
geçtiğimiz dört buçuk yılı, beş yılı
değerlendirdiğiniz zaman, asla, ne çalışanını ne
emeklisini enflasyona ezdirmemiştir.
Yine, değerli bir arkadaşım dedi ki: “Efendim, siz SSK
hastanelerini aldınız, el koydunuz, bedelini ödemediniz.”
Şimdi, arkadaşlar, el insaf! Az önce, yine Zekai Bey
açıkladı bütçeden aktarılan kaynağı. Yani,
Hükûmetimizin SSK’ya, BağKur’a ve Emekli Sandığına
aktardığı kaynak, neredeyse millî gelirin tamamıdır.
Dolayısıyla, bu sitemi de haklı bulmadığımı
ifade ediyorum.
Ben yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tutan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
5’inci maddeye geçiyoruz.
Yürürlük
MADDE 5 Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Söz isteyen?..
KAMER GENÇ (Tunceli) Var efendim,
ben varım.
BAŞKAN
Şahısları adına Zekai Özcan… (AK Parti
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim
konuşmamam için söz alıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Senin varlığından bile haberi yok.
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fazla
zamanınızı almayacağım.
Burada, sosyal güvenlikle ilgili bu sosyal yardımlara da yine bir
vurgu yapıldı. Dendi ki: “Altmış beş yaş
maaşları çok düşüktür.” Bu doğrudur. Türkiye’nin esas sorunu
buradadır. Yani, sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayan
vatandaşlarımızın millî gelirden aldığı
payın artırılması gerekmektedir. Şimdi, zaten Sosyal
Güvenlik Yasası’nın da temel mantığı budur. Yani, siz,
az veya çok, emeklinize belli bir maaş ödüyorsunuz, ama bunun
dışında kalan altmış beş yaşındaki
vatandaşlarınıza 50 dolar düzeyinde bir maaş ödüyorsunuz.
Bu, gerçekten dünya şartları içerisinde düşündüğümüzde,
düşüktür. Ama, eğer emeklilik sigortası kanunu
çıkarmış olsaydık… Biz bu sosyal yardımlar yasasını
da hazırlıyoruz. Onu da çıkaracaktık ve esas
kaynağı buradan buna aktaracaktık. Deminki konuşmamda
tabii, hep 2002’yi hedeflediğim için 2002 ile 2006’yı
söylemişim, bütçeden ayrılan kaynağı. Tabii ki, sosyal
güvenlik kurumları 1994’ten beri açık vermektedir.
Dolayısıyla, onu tashih ediyorum. 1994 ile 2006 yılları
arasındaki genel bütçeden aktarılan kaynak 687 milyar YTL’dir, eski
rakamla katrilyondur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özcan.
Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan, buyurunuz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Deminden beri konuşan arkadaşlarımız, özellikle
muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız emekli
maaşlarının yetersiz olduğundan söz ediyorlar. Biz de
“Elbette yeterli değildir.” diyoruz.
Peki, niye böyle değerli arkadaşlar, teknik bir bilgi vermek
istiyorum size: Aktifpasif oranımız, nüfus profilimiz itibarıyla
7 çalışana karşılık 1 emekli olması gerekiyor.
Ancak, maalesef, bugün ülkemizde kayıt dışılık ve
erken emeklilik nedeniyle, ne yazık ki, 2 çalışana 1 emekli
düşmektedir. Çok vahim bir tablodur. OECD standardı ise 4
çalışana 1 emeklidir değerli arkadaşlarım.
Deminden beri anlatmaya çalıştığımız
budur. Sistem, aktüeryal dengeler maalesef bozulmuştur. İşte,
yapılan çalışmalar bu dengelerin tekrar yerine oturtulması
çalışmalarıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tutan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 6 Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN CHP Grubu adına
Kemal Kılıçdaroğlu.
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, mini bir kanun teklifini görüşüyoruz.
Aslında söz almayacaktım ama, arkadaşlarımız o kadar
pembe bir tablo çizdiler ki, insan ister istemez, ya, bu pembe tablo
söylendiği gibi güzel bir tablo değil… Bu gerçeği sizinle
paylaşmak için söz aldım.
Birinci nokta şu: Değerli arkadaşlar, kanun teklifi…
Milletvekili emeklilerinin değil de işçi emeklilerinin bir yasal
boşluktan yararlanarak, emekli aylıklarını artırmak
için buldukları bir yöntem. Bu yöntem yasal bir yöntemdir ve
yasaların işçi emeklilerine verdikleri bir olanaktır. Şimdi
bu olanağı ortadan kaldırıyoruz. Ortadan kaldırmak
için kim kanun teklifi veriyor? Eski bir sendikacı veriyor. İşin
tuhaf tarafı da bu. Gönül isterdi ki bu kanun teklifini eski bir işçi
emeklisi vermesin. Herhangi birisi verebilirdi, bir memur emeklisi verebilirdi,
bir sanayici verebilirdi, bir iş adamı verebilirdi, ama bir işçi
emeklisinin bu kanun teklifini vermesi etik olarak doğru değildir.
İkinci önemli nokta şu değerli arkadaşlar: Dendi ki:
“Dünyanın hiçbir ülkesinde emekliler tekrar çalışmaz.”
Doğrudur. İyi de bizde insanlar gönüllü mü çalışıyor?
O artırdığınız, yüzde 100 dediğiniz rakamlara
bakalım, yüzde 100 arttı dediğiniz rakamlar: SSK emeklisi 526 YTL
alıyormuş, BağKur
emeklisi de 407 YTL alıyormuş.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Daha önce ne alıyormuş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Şimdi ne alıyormuş?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Ne yapsın bu adam, çalışmayıp ne yapsın?
Hırsızlık mı yapsın? Çalışacak. Demek ki,
çalışmaya zorluyorsunuz, çalışma koşulları onu
zorluyor, yani bu maaşla bunu götüremiyor adamcağız.
Geliyorum bir başka noktaya. Değerli arkadaşlar,
diyorsunuz ki: “Emeklilere millî gelir artışından da pay
verdik.” Peki, Sayın Bakan niye öyle bir açıklama yaptı
“Emeklilere millî gelir artışından biz pay vereceğiz.”
diye? Demek ki vermiyoruz. Millî gelir artışından pay
verilmemesi sizin sorumluluğunuz mu?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Daha fazla vereceğiz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Kısmen evet, kısmen hayır. Çünkü, bu yasa sizden önce
çıkmıştı, ama siz de geldiniz aynısını
yürürlüğe koydunuz ve en son çıkardığınız pakette
de o var. “Emeklilere millî gelir artışından pay verilmez.” diye
hüküm var. Bakalım, Sayın Bakan verdiği sözü tutarsa biz de saygı
duyacağız ve kendisini destekleyeceğiz.
Efendim, deniyor ki bunu da söylemeyecektim ama söylemek zorundayım
“Efendim, genel sağlık sigortası çıkarsa, milletvekilleri
ile vatandaş arasında hiçbir fark kalmayacak.” Yapmayın
arkadaşlar! Kendi kendimizi ne kandırıyoruz. Milletvekillerinin
sağlık sigortasından daha farklı faydalanacaklarına
dair kanun çıktı arkadaşlar, niye kandırıyoruz
kendimizi? Daha doğrusu, kendimizi kandırmıyoruz da
vatandaşı enayi yerine niye koyuyoruz? Niçin bu kürsüden
vatandaşa doğru bilgi vermiyoruz? Biz, Plan Bütçe Komisyonu
Başkanı Sayın Açba burada mıdır bilmiyorum Sayın
Açba’nın odasında toplandık. Yapmayın! Vatandaşa
doğru bilgi vermek hepimizin görevi olmak zorundadır. Bunu yapamazsak
milletvekili kimliğini bir tarafa bırakmalıyız.
Şimdi, bir başka önemli nokta: “Biz hiçbir popülist politika
uygulamadık.” Ya, insaf! Temmuz ayında kömürü herhâlde muhalefet
partisi dağıttı değil mi, biz dağıttık
kömürü? Ama, millet oyu size verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Siz hiç dağıtmıyorsunuz zaten.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Öyle mi arkadaşlar? Popülizmin en iyisini yapıyorsunuz. Bundan
da…
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz
kömür dağıtırsanız eliniz kirlenir!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Gelip burada, daha farklı şeyler söylemeyin. Söyleyebilirsiniz,
ben ona saygı da duyabilirim. Kömür de verebilirsiniz, başka şey
de verebilirsiniz, ona itirazımız da yok. Bakın, niye
vatandaşa kömür veriyorsunuz diye itiraz etmiyoruz biz. Temmuzun
sıcağında bunu, niye seçimlerden önce yaptınız diye sorduk
size.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Geçen sene de yaptık, her sene aynı…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Ve size bir şey daha söyleyeyim. Biliyorum, geçen sene… Bakın
değerli milletvekilleri, sizden istirhamım var, itiraz ediyorsunuz
ama, geçen yıl ne zaman yaptınız, bu yıl ne zaman
yaptınız? Bakın, ben size bir örnek daha vereceğim, bir
örnek daha vereceğim.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Aynı dönemde mi değil mi onu söyle!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
5 milyon 300 bin yeşil kartı iptal ettiniz ağustos
ayında.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Yanlış şey…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
5 milyon 350 bin yeşil kartı iptal ettiniz ağustos
ayında. Tamam, niçin ağustos ayında seçim bittikten sonra da
ondan önce değil? Evet, bu soruyu ben sizlere değil zaten
vatandaşlarıma soruyorum, onlar herhâlde buna karar vereceklerdir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Maddeyle ilgili konuş!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
“Efendim, biz bir tasarı getirdik, bu tasarı CHP
engellemeseydi çıkacaktı ve biz çok önemli bir sağlık
reformu yapmış olacaktık, sosyal güvenlik reformu
yapmış olacaktık…” Anayasa Mahkemesi niye iptal etti
arkadaşlar? Anayasa’ya aykırı olduğu için. Peki, bu
Parlamentonun görevi Anayasa’ya aykırı yasa yapmak mıdır?
Ve Anayasa Mahkemesine gitmek ne zamandan beri suç oluyor arkadaşlar?
Yani, bir vatandaş hak aramak için mahkemeye gider, suç değil; bir
yasa Anayasa’ya aykırı olur, muhalefet Anayasa Mahkemesine
başvurur, suç olur. Bu da demokraside yeni bir oyun galiba, buna izin
vermememiz lazım. Doğru neyse onu yapacağız. Bakın
siz, bu yasa geldiği zaman, biz burada olabildiğince, bir yasal
boşluk vardır, bu yasal boşluğu doldurmak için
arkadaşlar iyi niyetle çaba harcamıştır diye,
olabildiğince, sadece teknik boyutuyla olayı ortaya koymak… Ve dikkat
ederseniz “hayır” oyu da kullanmadık. Ama, bu kürsüye gelip, pembe
tablolar çizerseniz, bu doğru değildir. Şimdi, deniliyor ki:
“Efendim, SSK’ya devlet şu kadar yardım yaptı, 20 trilyon para
verdi.”
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Katrilyon!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Katrilyon, yani yeni deyimle 20 milyar YTL para verdi.
Ben, size sormak istiyorum: Sosyal Sigortalar Kurumu üyeleri başka
bir ülkenin vatandaşları mı?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Biz öyle bir şey söylemedik!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Ee, onlara para vereceksiniz tabii, ama onların paralarıyla
yapılmış olan hastanelerin bedelini de o kuruma ödeyeceksiniz,
ikisi birbirinden farklıdır. Bizim arkadaşlarımız onu
dile getirdiler.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla)
O hâle getiren kim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
O hâle getiren bu Parlamento arkadaşlar.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Yaşar Okuyan…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Bu Parlamento derken, yani Türkiye Büyük Millet Meclisini kastediyorum.
Biz, hiçbir zaman buraya gelip, bakın şunun da altını
çizeyim: “Sosyal güvenlik sistemindeki bu açıkların sorumlusu
AKP’dir.” demedik. Biz bu kürsüde olabildiğince doğruları
söyledik. Bu kürsü…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Kimdir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Efendim “Parlamentodur” dedik. Emeklilik yaşını
kısaltan kimdir? Parlamento değil mi arkadaşlar? Yani…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Doğru Yol Partisi…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Arkadaşlar, ben “Parlamentodur” diyorum.
Biz, sizi, emeklilik yaşını niçin düşürdünüz diye
suçladık mı? Hayır. Şu kürsüde, yeri geldiği zaman,
niçin emeklilik yaşıyla ilgili sağlıklı bir
düzenlemenin yapılması gerektiğini de söyledik. Az önce
değerli milletvekilimiz söyledi “Aktüeryal dengeler bozulmuştur.”
diye. Biz burada sessiz kalıyorsak herhalde bu dengelerin
farkındayız, onun için biz itiraz etmiyoruz buna. Dengelerin niçin
farkındayız? Çünkü, Türkiye bizim Türkiye'miz: Aynı otobüse
biniyoruz, benzer kentlerde oturuyoruz, aynı evlerde oturuyoruz, aynı
sorunları paylaşıyoruz. Ama, biz ne kadar sorumluluğumuzun
bilincindeysek iktidarın da o kadar sorumluluğunun bilincinde
olması lazım. Eğer bir işçi emeklisi hâlâ açlık
sınırının altında aylık alıyorsa, burada
sizin pembe tablo çizmeye hakkınız yok. Biz bunu söylemek istiyoruz.
Bu sorumlulukla biz eğer hareket edersek, Türkiye'nin sorunlarına
çözüm bulabiliriz. Biz bunu istiyoruz, farklı bir şey istemiyoruz.
Elbette el birliğiyle çözeceğiz Türkiye'nin sorunlarını.
Biz eleştireceğiz, sizler aksini söyleyeceksiniz. Bizim
eleştirilerimiz belki sizi rahatsız edebilir, bizim
eleştirilerimiz sizi tatmin etmeyebilir, ama sonuçta bir nokta var:
Muhalefetin olmadığı bir yerde “demokrasi” denen bir kavram
olmaz, demokrasinin olduğu tek yer muhalefetin
varlığıdır. Aksini söyleyecek, yeri geldiğinde
doğruları da söyleyecek, yeri geldiğinde iktidara destek de
verecek, ama yeri geldiğinde iktidarın hatalarını gerekirse
biraz abartarak dile getirecek; bu, muhalefetin görevidir. Biz, bu görevi
yerine getirmek istiyoruz değerli arkadaşlar.
Enflasyonla ilgili bir şey daha söyleyeyim değerli
arkadaşlar, bir gerçeğin daha altını çizelim: Enflasyon
düştü, doğrudur, ama enflasyon düşüşü her ailenin
bütçesinde aynı oranda olmadı. Kira ödeyen bir emeklinin
yaşadığı enflasyon daha yüksektir. Neden? Çünkü, enflasyon
içindeki kiranın artışı yüzde 1720’lerdedir.
Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 4’e düşmüş olması
demek, kira ödeyen birisinin yüzde 4’e inmesi demek değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Kira ödeyen enflasyondan daha fazla etkileniyor. Bu gerçeği de
bilelim ve bu sağlıklı eleştiriyi yaparken de yine
TÜİK’in rakamlarına bakalım, Türkiye İstatistik Kurumunun
rakamlarına. O rakamlara baktığımızda, dar
gelirlilerin enflasyonu yüzde 10’lar civarındadır, yüzde 4
hedeflenmekle beraber yüzde 10’lar civarındadır. Bakın, siz,
memurlara, enflasyon yüzde 4 olacak diye 2+2 veriyorsunuz. Enflasyonun yüzde 4
olmadığı bugünden çıktı meydana. Merkez Bankası
söylüyor, bantı aştığını da söylüyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Farkı alacak.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Farkı alacak, ama ne zaman? Bir yıl sonra alacak farkı.
Yani, yine özveride bulunan memur oluyor, işçi oluyor, emekli oluyor.
Bizim, zaten itiraz ettiğimiz nokta da bu.
Hepinize teşekkür ediyorum değerli milletvekilleri. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kılıçdaroğlu.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zekai
Özcan, Ankara Milletvekili, buyurunuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Özet olarak söylemek istediğim şu: Sayın
Kılıçdaroğlu burada, doğrusu, hayret ettiğim
şeyler söyledi. Yani, burada, biz, norm ve standart birliğini
çıkartıyoruz ve sosyal güvenlik parça parça, adil değil,
kuralları yok, herkes farklı maaş alıyor, herkes
boşluklardan istifade ediyor ve kişiler makamlarıyla
ilişkili maaş alıyorlar, oysaki, insanların ödedikleri
primler karşılığında emekli maaşı
alması gerektiği şeklinde bir yasa getiriyoruz ve bunu Anayasa
Mahkemesine götürüyorlar; başka maddeleri değiştiği için
uygulamaya girmiyor. Bunu burada söylemek, bilmiyorum bir eksiklik midir?
ALİ ARSLAN (Muğla) Bir
seneden beri çıkarsaydınız, bir sene oldu iptal edileli.
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Devamla)
Burada, işte, aktüeryal dengeler konusu konuşuluyor.
Aslında, Türkiye’nin, Avrupa’ya göre aktifpasif oranına
baktığınızda, onlarla bir farkı yok. Bugün, Avrupa’da
da 2’ye 1 oranı var. Türkiye’nin şansı, çalışabilir
nüfusun artmakta olması, yani burada toplam bağımlılık
oranında, önemli ölçüde, 2023’e kadar Türkiye’nin Avrupa’ya göre çok
şanslı olmasıdır. Hâlbuki, Türkiye, 1970’de toplam
bağımlılık oranı en olumsuz olduğu bir dönemde,
yaş sınırını kaldırdı ve Türkiye’yi bir
bataklığın içine soktu.
Evet, Türkiye, belki, Sayın Kılıçdaroğlu’nun
dediği gibi, bu açıkları yapma imkânı olabilirdi, yani
emekli aylıklarını daha artırabilirdi, ama bu ancak
Türkiye’nin şartlarıyla 2023’ten sonra gündeme gelebilmeliydi. Yani
Türkiye, 2023’lere, 2030’lara kadar aslında sosyal güvenlikte fon
biriktirmeliydi. Yaşlılık nüfusu artmaya
başladığı 2023’lerden sonra Türkiye açık vermeye
başlamalıydı ve o zaman denebilirdi ki, evet, bu
açıkların olması doğaldır. Hâlbuki bugün Türkiye’de
çalışabilir nüfusun emekliye oranına
baktığınız zaman, Avrupa’nın en iyisidir, 7’ye 1’dir.
Ama, Türkiye’deki istihdamın yapısını daha önceden
bahsetmiştim. Yani ücretlilerin nüfus içerisindeki oranının çok
düşük olması, ancak AK Parti İktidarıyla artmaya
başlaması, ancak bunlarla Türkiye, istihdamın artmasıyla
bunları sonuçlandırabilir.
İkinci tenkit edilen şey: “Sağlık…” dendi.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de SSK’ya, BağKur’a, Emekli
Sandığına tabi olanlar çok farklı sağlık hizmeti
alıyorlardı. Şimdi kısmen bunlar düzeltildi, ama genel
sağlık sigortasıyla, bunlar sağlıkta erişim
konusunda, Türkiye’de yaşayan herkes… Ben defalarca söyledim, bir
müsteşarla yanındaki çalışan müstahdemin, köydeki muhtarla
köydeki çobanın, fabrikadaki fabrika patronuyla orada çalışan
işçinin aynı sağlık hizmeti alacağını
söyledim ve biz bunu yasaya koyduk. Şimdi, bunları inkâr etmenin bir
anlamı yoktur. Burada eğer doğruları konuşacaksak,
yasa ne diyorsa onun özüne bakmamız gerektiğini belirtiyorum,
hepinize tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özcan.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Oktay
Vural.
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, bu kanunun yürütülmesiyle ilgili… Bakanlar Kurulu bu kanunu
yürütürken, bir grup olarak da, özellikle emeklilerin durumu hakkında bu
yürütmeyi sağlarken nelere dikkat etmesi gerektiğini ve neler
yapması gerektiğini özellikle buradan ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkanım, öncelikle, bu rapor, Sayın
Başkan tarafından, önce, esas komisyon olan Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna, tali komisyon olarak
da Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmiştir. Komisyon raporunda, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülüp görüşülmediği ya da görüşülmekten
imtina edildiğine dair herhangi bir kayıt yoktur.
Dolayısıyla, öncelikle bu hususu dikkatinize çekmek istiyorum. Plan
ve Bütçe Komisyonunda, biz, 48 saat geçmeden önce gündeme
alınmasını istemiş olmamızla birlikte, Plan ve Bütçe
Komisyonunun bu konudaki kararının ne olduğunu bilmiyoruz. Bu,
ciddi bir eksiklik olarak tebarüz etmektedir, o bakımdan, özellikle not
olarak da konulmuş ve Plan Bütçeye de havale edildiği ifade ediliyor
ama, akıbetini açıkçası bilmiyoruz.
Şimdi, bu kanunla ilgili olarak görüşmelerde, özellikle,
değerli arkadaşlarım,
Türkiye’nin ekonomik tablosuyla ilgili birtakım görüşlerini
ifade ettiler. Özellikle tarımda çalışanın
azalmasını, ekonomide çok önemli gelişmelere bağladılar.
Doğrusu, bu ifadeleri dinlediğimiz zaman tarım kesiminin içi
yanmıştır açıkçası. Ürünü para etmez, girdileri 34 kat
artmışken “Tarım nüfusunun azalmasını bir ekonomik
gerekçeyle daha iyi bir yaşam standardına
ulaştırdığımız için sağladık.” ifadesi,
doğrusu, bütün tarım kesimimizi derinden yaralamıştır.
Bugün Anadolu’nun her yerine değerli milletvekillerimiz gitmiştir,
elimizi vicdanımıza koyalım, ürün para etmiyor, ektiğini
biçemiyor, biçtiğini satamıyor, sattığıyla doyamaz
hâle gelmiş. Şimdi, böyle bir ortamda, tarım kesiminin
çökertildiği bir ortamda, bunun bir ekonomik tercihle olduğu
iddiası son derece yanlıştır. Üstelik TÜİK’in yeni
açıkladığı işsizlik rakamlarıyla işsiz sayısının
bir önceki döneme göre 45 bin arttığını da dikkate
alırsak, doğrusu gerek istihdamın gerek iş gücüne
katılma oranıyla ilgili rakamları birazdan da size
vereceğim ortaya konan ekonomik tablonun aslında çalışan
kesimin lehine olmadığını ortaya koymaktadır.
Bakınız, iş gücüne katılma oranı 2002
yılında yüzde 48,7 iken 2006 yılı sonunda yüzde 48’e
düşmüştür. İstihdam oranı yüzde 43,5 iken bugün yüzde
43,2’ye düşmüştür. İş aramayıp işbaşı
yapmaya hazır olanlar kısmı da eklendiğinde, işsizlik
2002 yılında yüzde 12,1 iken bugün yüzde 17,8’e
ulaşmıştır. Dolayısıyla bu ekonomik çöküntünün
doğrusu istihdamı artırdığını ifade ederken,
Hükûmetin programında “Özellikle bu dönemde artık istihdama
yöneleceğiz, işsizliği çözmeye yöneleceğiz.” şeklinde
bir tespitinin anlamsız olduğunu ifade ediyorlar. Demek ki gerçekten
bundan önceki program istihdamı artırmış,
işsizliği çözmüş. O zaman Hükûmet, neden “Bugüne kadar biz bu
sorunlarla uğraştık, ama bundan sonra da büyüme ve
işsizliği, işsizliği özellikle gündeme alacağız.”
diye ifadede bulunmaktadır?
Şimdi değerli arkadaşlarım, Türkiye’de özellikle
tarım kesimi çökünce biraz önce ifade edildi özellikle sosyal
yardımlara muhtaç kesim çok önemli oranda artmıştır.
Şimdi, Türkiye’de istihdam boyutu da giderek maalesef yüzde 40’ların
üzerinde asgari ücretle istihdam modeline gitmiştir. Oysa, bu oranın
yüzde 1415 civarında olması gerekmektedir.
Şimdi, Türkiye’deki istihdamı asgari ücretliye istihdam modeli
olarak ortaya koyarsanız, bu, paylaşımda sermaye ve iş gücü
hasıla katsayısında sermaye lehine ama iş gücü aleyhine bir
tercihte bulunuyorsunuz demektir. İnsanlarımızı asgari
ücretle istihdama mahkûm etmeye hakkımız yok, asgari ücretin üzerinde
bir istihdam modeli oluşturmamız lazım. Ama
baktığımız zaman, millî gelir dağılımında
en alt gelir grubu olan yüzde 10 grubunu dikkate aldığımız
zaman, bu yüzde 10 gelir grubunda özellikle bir istihdam
sağlandığı görülmektedir. Bu, Türkiye’nin giderek bozulan
bir gelir dağılımı politikasıyla
karşılaştığını ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce söylendi, “Emeklilere
gelecek yükü dikkate almamız lazım, dengeyi dikkate almamız
lazım.” Elbette Türkiye’nin kaynakları ve giderleri dikkate
alınmalı; ama elimizi vicdanımıza koyalım, Türk
Telekomu 6,5 milyar dolara özelleştirip önümüzdeki yirmi bir yıl
boyunca, geçmiş beş yıldaki kâr oranını dikkate
aldığımız zaman, 116 milyar doları oraya aktarmak,
acaba Türkiye’nin kaynaklarını verimli kullanmak demek midir? Yani
emekli olduğu zaman sorun, başkaları olduğu zaman
doğru. Bir özelleştirmenin hemen sonrasında kurumlar vergisini
söz verildiği için yüzde 33 oranında azaltarak yılda ortalama
500 milyon dolarlık bir vergi avantajını kurumlar vergisinin 1
numaralı mükellefine aktarmak, acaba emeklilerimizin bu sorunları
ortada iken, sizin haklı olarak ilettiğiniz bu dengesizlikler de
ortada iken, doğru mudur? Elimizi vicdanımıza koyalım.
Kaynaklarımız kime gidiyor? Biz milletvekiliyiz. Milletin vekiliyiz.
O zaman, bu konularda eleştiri getirirken ekonomi politikalarına da
bütüncül bakmamız gerekmektedir. Bir taraftan oraya verip, bir taraftan
kısıp, bu doğrusu adaletsiz bir yaklaşımdır.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda bu kanundaki bir
boşluktan faydalanmayı bir suistimal olarak görmek doğru
değil. Kanundan faydalanma konusunda milletin getirdiği bir çözüm
tarzıdır. Kanundan faydalanmayı bir suistimali olarak görmek
doğru değil. Asıl suistimali, bir mısır ithali
konusunda gümrük vergisini bir gecede indirip çıkarmakta belki
aramamız gerekmektedir. Orada aramamız gerekiyor. (MHP
sıralarından alkışlar) Burada kanunun verdiği bir
imkânı kullananı, “Suistimal yapıyorsun.” diye değil,
burada biz iyiyi, güzelliği hep beraber, birlikte bulmamız gerekiyor
açıkçası.
Değerli arkadaşlarım, emekli maaşları ve
açlık sınırı… Bakınız, Sosyal Sigortalar Kurumu,
Ocak 2007 itibarıyla, asgari emekli maaşı 507 milyon;
Türkİş’in açlık sınırı 618 milyon, Türkiye
KamuSen’in açlık sınırı 848 milyon. Biz bugün bunu
konuşuyoruz. Emekli Sandığında olanların asgari
emekliliği 659 milyon; yine Türkİş’in 618 milyon açlık sınırı,
Türkiye KamuSen’in 848 milyon. Türkiye’deki işçi emeklilerinin yüzde 81,9’u
açlık sınırının altındadır. Emekli
Sandığından maaş alanlardan 502 bin tanesi de yine
açlık sınırının altında maaş
almaktadır.
Biz bu sorunu çözmeye yönelik iyi bir adım atılması
gerektiğini düşünüyoruz. Bir adım bir adım, atalım
bunu. Ama bu bir adımı atmazken, bütün bu konulardaki
gelişmeleri ve fırsatları tıkayan bir
yaklaşımı doğru görmüyoruz, yanlıştır bu. O
bakımdan, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim,
Bakanlar Kurulu bunu yürütürken, Bakanlar Kurulu, emeklinin içinde olduğu
bu durumu dikkate alması gerekmektedir.
Bugün kanunda oluşan bir boşluğu vatandaş dolduruyor
diye tedbir alıyor olabiliriz. Ama bizim sormamız gereken husus,
Hükûmetin tedbir almasıdır. Hükûmet bu sorunu çözsün, Hükûmet
yapsın.
AGÂH KAFKAS (Çorum) İşte
öyle yapıyoruz.
OKTAY VURAL (Devamla) Asgaride
değil, daha iyisinde beraber ve birlikte olmayı, daha iyi bir
maaş imkânı oluşturacak bir ortamı sağlamamız
gerekmektedir. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle bu
konuda Türkiye’nin ekonomik durumuyla ilgili yaklaşımları ortaya
koyduğumuz zaman, ben inanıyorum ki, hepiniz de biliyorsunuz ki,
gerçekten, emeklilerimizin durumu iyi değildir. Bakın, ortalama memur
maaş artışı 20022006 arasında yüzde 68 olmuştur.
İstanbul Ticaret Odasının geçinme endeksi ulaşımda
yüzde 77’dir, konutta yüzde 93’tür, enerjide yüzde 97’dir değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Şimdi,
bütün bunları dikkate aldığımız zaman, bir de
mutfaktaki enflasyonu dikkate aldığımız zaman, hepimiz
seçim bölgemize gittiğimiz zaman, milletimizin bu
ıstırabını hissediyoruz. Bu durumda bizim yapmamız
gereken husus nedir? Hükûmetimizi, bu konuda atacağı olumlu bir adım
konusunda teşvik etmektir. İşte, Milliyetçi Hareket Partisi bunu
yapıyor. Bir sorun var, çözelim. Doğrudur. Bir boşluk var,
giderelim. Doğrudur. Ama size soruyorum: Emekliler arasında bu
maaş uçurumu ve açlık sınırında olan bu emeklilerin
oluşturduğu sosyal ıstırap boşluğunu nasıl
gidereceğiz? Soruyu burada sorup, burada bulmamız gerekmektedir. O
bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bugüne kadar
yapılanların çok iyi olduğu iddiasıyla emeklilerle ilgili
ortaya konulan bu iddialar karşısında, bu getirilen ve yasal bir
boşluğu teknik amaçla doldurmayı ifade eden bu teklif
karşısında, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, aslında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
OKTAY VURAL (Devamla) Bir dakika
süre vermiş miydiniz?
BAŞKAN Vermiştim
efendim.
OKTAY VURAL (Devamla)
Anlıyorum, peki efendim.
Efendim, Hükûmetin bu boşluğu bu yönlü doldurmasını
tavsiye ediyor ve bu kanunun her hâlükârda emeklilerimize hayırlı
olması dileğiyle Milliyetçi Hareket Partisinin hayır oyu
vereceğini de ifade etmek istiyorum.
Hayırlı akşamlar efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Komisyon adına, Komisyon Başkanı Cevdet Erdöl.
Buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben tekrar Sayın Başkanımı almış
olduğu görevden dolayı kutluyorum, başarılar diliyorum.
Geçmiş Ramazan Bayramı’nı, tüm ulusumuzun, tüm İslam
âleminin kutluyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben iki
düzeltme yaparak sözlerimi tamamlayacağım. Birincisi, komisyonda,
esas komisyon Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu olarak bu kanunda bizdik. Tali komisyon ise Plan
Bütçe Komisyonuydu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Havale öyle
değil!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) Dinlemesini öğrenince arkadaşlar
daha efendi olacaklardır zannediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Plan Bütçe Komisyonu Başkanıyla yaptığım
görüşme neticesinde, ben bunu esas komisyon başkanı olarak
komisyonda görüşmeye aldım, Plan Bütçe Komisyonunun
görüşmeyeceğini öğrendiğim için. Dolayısıyla,
yaptığım uygulamada yasalara ve İç Tüzük’e aykırı
hiçbir husus yoktur, birincisi bu.
İkincisi, bir hatip burada, çok değerli hatip, efendim, sosyal
yardımlarla ilgili usulsüzlüğün olduğunu söylediler ki, o gün
komisyonda da aynı şeyi söylemişlerdi. Ben de sosyal
işlerden sorumlu bir komisyon
olarak, aynı zamanda, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, sosyal işler ayağına da bakan bir
komisyon olarak “Bu bizi de ilgilendirir. Elinizde bilgi, belge belge olmazsa
bilgi de olur bize getirirseniz, bildirirseniz, biz bunu komisyon olarak
inceleriz.” dedim ve bir haftadır böyle bir bilgi, belge elimize
gelmediği hâlde, burada yeniden aynı şeyin söylenmesini de ben
yadırgadığımı ifade ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Kanunun hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Katkı veren iktidar, muhalefet
herkese teşekkür ediyorum, sivil toplum örgütlerine teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum efendim.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdöl.
Şimdi, şahıslar adına Çorum Milletvekili Sayın
Agâh Kafkas.
Buyurunuz.(AK Parti sıralarından alkışlar.)
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğim kanun teklifi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Özellikle
konuşmak istemiyordum ama bir kısım
arkadaşlarımızın isim vererek “Bir sendikacı, emekten
yana birisi böyle bir kanun teklifini nasıl verir?” gibi bir sorusu ve
benzeri sorulara bakınca, birkaç şey söyleme ihtiyacı hissettim.
Bir defa, Sayın Grup Başkan Vekilinin, muhalefetin görevini
tanımlarken, biraz da abartarak “muhalefet etmektir gerçeklere”
dediğinden anlaşılıyor ki, bu abartmanın biraz ucunu
kaçırıyoruz, her şeyde olduğu gibi. Burada biz şöyle
bir noktadayız: Sosyal güvenlik sistemini tümüyle tartışma
şansına sahip değiliz. Bir hukuki boşlukta, bir
arızayı tamir etmek gibi bir düzenlemeyi yapıyoruz. Küçük bir
düzenleme yapıyoruz. Emeklilik sistemimiz iflas etmiş, 12 çeşit
emeklilik sistemi olmuş ve biz bütün bunları temize çekecek bir
anlayışla, bir sosyal güvenlik reformu yapmak gayreti içerisinde,
geçen yıl, uzun bir uğraş sergilemişiz bütün sivil toplum
örgütleriyle, iktidarıyla, muhalefetiyle, ama maalesef, Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisinin
müracaatıyla, bir Anayasa Mahkemesinde, Anayasa Mahkemesinin temel
görevinin yurttaşlar arasında eşitliği sağlamak
olduğunu herkesin bildiği bir yapıda, hukukun temel prensibinin
bu olduğu gerçeği ortadayken, Anayasa Mahkememiz
“vatandaşlarımız eşittir ama bazıları daha fazla
eşittir” gibi bir gerekçeyle iptal etmiştir. Şimdi, bize
düşen, yeniden, Anayasa Mahkemesinin de gerekçeleriyle, 22’nci Döneme
nasip olmamış bu reformu, 23’üncü Dönem Parlamentosu olarak,
Türkiye’yi bundan sonraki yıllara taşıyacak bir vizyon
içerisinde bir sosyal güvenlik reformunu birlikte hazırlayıp ortaya
koymaktır. Ancak, burada bir sıkıntının başladığı,
bir arızanın olduğu yerde, siz… Sosyal güvenlik sisteminin bugün
buraya geliş nedenini hep beraber biliyoruz. İşte, o popülist
politikalardır. “5 de benden, fazla” mantığı, 50 de 100 de
daha aşağı almayı sağlamıştır. “5 daha
fazla vereceğiz” diyen herkes bu milletin ekmeğiyle
oynamıştır ve aşağıya indirmiştir.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilimiz bu düzeltmeye
çalıştığımız yasa sizin döneminizde sizin
oylarınızla çıkmış bir yasayı tamir ediyoruz. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Yani, şimdi, burada bizim
hep beraber yapmaya çalıştığımız şey şu
olmalı: Bu millet… İşte, yeni bir seçimden geldik. Bu milletin
siyasette bize verdikleri var ortada, yapın dedikleri var, yapmayın
dedikleri var. Bunları yapmamız lazım. Çıkıp burada
hâlâ şu sosyal yardımlardan vazgeçin… Biz beş senedir temmuzda
dağıtıyorduk kardeşim bunu, beş senedir
vatandaşla ilgileniyoruz. Siz seçim zamanı ilgilendiğiniz için
zannettiniz ki bu temmuzda dağıtılıyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Oysaki biz iktidara geldiğimiz
günden bu yana bu ülkede bir sosyal devlet olma bilincini geliştirmek, bir
sosyal devlet olma sorumluluğunu…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
Sadaka devleti...
AGÂH KAFKAS (Devamla) …yerine
getirmek adına sosyal yardımları beş yıldır
yapıyorduk. Siz araziye seçim zamanı indiğiniz için
rastladınız ki yardım gidiyor, zannettiniz ki son yıl oldu.
Oysaki biz bunu beş yıldır yapıyorduk. O nedenle,
değerli arkadaşlarım…
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Önde seçim konvoyu, arkada yardım
konvoyu!
AGÂH KAFKAS (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, yardım değil, sosyal
devlet, gereğini yapıyor.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Önde Başbakan Yardımcısı
gidiyor, arkadan Başbakanlık tırları gidiyor. On gün sonra
da seçim var.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Sosyal
devlet, yoksuluna… Sosyal devletin görevi yanmayan sobada kömür olmaktır,
o yoksul öğrencinin masasında kitap olmaktır. Sosyal devlet
böyle bir şeydir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Onun için bunları yapıyoruz.
Artı, bir şeyi tartışırken… Gerçekten,
artık seçim meydanlarından geldiniz bugün Muğla’nın
valisiyle yeşil kartlısı, Muğla’nın valisiyle köydeki
yoksul kardeşimiz, belediye başkanıyla aynı
sağlık haklarına sahip olmaktan, SSK’lısıyla,
valisinin, kaymakamının, belediye başkanının
haklarına sahip olmaktan, Muğla’daki SSK’lı çok mutlu. SSK
hastanelerini aldınız da el koydunuz…
Şimdi, 2004’ten bu yana sosyal güvenlik açıklarına
bakınız, SSK’nın açıklarına bakınız: 2004’te
5,8; 2005’te 7,4; 2006’da 8,2. Şu denilebilir miydi: Bunu Sayın
Kılıçdaroğlu’yla çok konuştuk, SSK’nın hastanelerinin
bedeli 5 lira, kardeşim, biz 10 lira verdik aldık, sosyal güvenlik
sisteminin içine de koyduk, denilebilirdi bu. Oysaki, devletin kendi
kurumları arasında birbirimizi kandırmanın anlamı
yoktu ki. Sosyal güvenliğin açıklarını devlet zaten bir
şekliyle sübvanse ediyor, ama bizim dönemimizde sağlıktaki
yapılan bu dönüşümden dolayı bu halk mutludur. Hâlâ araziden
gelip bunu görmemiş olmanızı anlamakta zorluk çekiyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AGÂH KAFKAS (Devamla) Yani,
Avrupa standartları üzerinde bir sağlık hizmeti sunmaktadır
yurttaşlarına devletimiz. O nedenle, biz, hepimiz bu ülkeye olan
sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda duyarlı olmak
mecburiyetindeyiz. Yani, popülizm politikalarıyla bir yere varılamayacağı
için bunu yaptık.
Bakın, komisyonumuzda, Türkİş, DİSK, TİSK,
Hakİş, işçi emeklileri dernekleri, bütün ilgili sosyal
tarafların tamamı gelmiştir ve tutanaklar ortadadır, bu
yasadaki bu düzenlemeyi desteklediklerini de ifade etmişlerdir. O nedenle,
burada daha kraldan çok kralcının ötesine geçmenin bir anlamı
yok. Onlar biliyorlar ki, ne geldiyse başlarına bu popülist
politikalardan gelmiştir. Artık bu ülkede o dönemin bittiğini,
artık her şeyin reel bir düzlemde yapılması
gerektiğini biliyoruz. Türkiye büyüyerek, Türkiye zenginleşerek
halkını daha zenginleştirecektir diye temel hedefimiz budur ve
bu yürüyüşümüz, bu onurlu yürüyüşümüz bundan sonra da devam edecektir
diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kafkas.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
İşçi emeklileri seni hayırla yâd edecek Sayın
Kafkas!
BAŞKAN Şahsı
adına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, buyurunuz efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür Ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, değerli arkadaşlar, muhalefetin eleştirmesine,
bardağın boş tarafını görmesine herhangi bir
itirazımız yok, hatta bunların katkı
sağlayıcı olduğuna da inanıyoruz, bundan yana bir
sıkıntımız yok, eleştirileri bekliyoruz. Yalnız,
bu eleştiriler yapılırken, özellikle konu ekonomiyse, rakamlarla
ifade edilmesi gereken bir konuyu, bir gündemi tartışıyorsak, o
zaman daha dikkatli konuşmak lazım ve rakamları çarpıtmamak
lazım, bir iktisatçının deyimiyle rakamlara dans ettirmemek
lazım.
Şimdi, biraz önce değerli muhalefete mensup
arkadaşlarımız, özellikle işsizlikle ilgili rakamlar
konusunda açıklamalar yaptılar, bilgi verdiler ve bununla
bağlantılı olarak da tarım sektörünün istihdam kapasitesi
ve buradaki istihdam imkânlarının daraltılmasından ya da
daralmasından bahsettiler.
Şimdi, olayın özü şudur değerli arkadaşlar:
2002 yılı itibarıyla, yani AK Parti Hükûmetinin iktidarı
devraldığı tarih itibarıyla Türkiye’de işsizlik
oranı yüzde 10,3’tür, bugün itibarıyla yüzde 9,9’dur. Şu
rakamlar dahi biraz sonra tarımla ilgili tartışmaları
modele dâhil edeceğim yeterli olmamakla birlikte, Türkiye’de istihdam
imkânlarında bir artış olduğunu, iyileşme
sağlandığını çok net olarak ifade etmektedir. Bu
rakamlar konusunda hiç kimsenin bir itirazı yok, olamaz, TÜİK’in
rakamlarıdır, resmî rakamlardır. Fakat, bu rakamı tam
olarak algılamak için, yine aynı dönemde, yani 20022006 döneminde
tarım kesiminden 600 bin gizli işsizin diğer sektörlere
kaydığını, aktarıldığını ve
buralarda kendilerine istihdam sağlandığını da ilave
etmemiz gerekiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun anlamı şu:
Tarımda herhangi bir sıkıntı bu anlamda yok ya da oradan
600 bin kişinin diğer sektörlere iş aramak için
ayrılması tarım sektöründe bir olumsuzluk olarak ortaya
çıkmıyor. Tam aksine, bir iyileşmenin işaretidir. Nedeni
şu: Aslında bu 600 bin kişi, yani daha önce tarım
sektöründe çalışan, fakat buradan ayrılarak diğer
sektörlerde iş bulan 600 bin kişi tarım sektöründe
çalışırken de aslında işsiz idi, gizli işsiz idi.
Tanımı nedir gizli işsizin? Eğer belli insanları,
çalışan insanları üretimden çektiğiniz hâlde üretimde bir
azalma meydana gelmiyorsa, hatta artış meydana geliyorsa, orada gizli
işsizlik vardır. İşsizdir ama işsiz olarak
gözükmemektedir. Tarımda yaşanan budur, hâlen de bu devam etmektedir.
Bakın, değerli arkadaşlar, tarım sektöründe
gelişmiş ülkelerde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranı
yüzde 4 ile 10 arasındadır. Türkiye’de yüzde 30 civarında idi
biz devraldığımızda. Bu süreci Batı,
yaklaşık yüz yıl ve yüz elli yıl önce tamamladı.
Türkiye bunu yaşayamadı. Neden? Çünkü, tarım sektöründeki gizli
işsizlere diğer alanlarda istihdam imkânı
oluşturulamadı. Bugüne kadar iktidar olan hiçbir hükûmet
tarafından yeterli istihdam oluşturulamadı. O nedenle, tarım
kesimi, hâlen, Batı’nın yüz yıl önceki nüfus oranıyla bugün
yaşamak durumundadır. Bu yanlış bir tablodur. Bu ekonomik
bir tablo değildir. Bu modern bir tablo değildir. Çağdaş
Batı ekonomilerinin gerçekliğini yansıtan bir tablo
değildir. Ama, Türkiye, er veya geç bu rakama doğru gitmek
zorundadır, gidecektir. Bu süreç, AK Parti döneminde
hızlanmıştır. Neden? Çünkü, diğer sektörlerde imalat
sektöründe, hizmetlerde, turizmde, diğer sektörlerde istihdam imkânları
oluşturulmuştur ve tarım sektörü, tıpkı Batı’nın
yüz yıl önce yaşadığı süreci hızlı bir
şekilde şu anda yaşamaya başlamıştır. Daha
önce diğer hükûmetlerin başaramadığını AK Parti
başarmaya başlamıştır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
Tavukları yakarak mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ve bu dönemde toplam 2 milyon adet istihdam
oluşturulmuştur. Tarım kesiminden kayan 600 bin
rakamını da ilave ederseniz bu rakama, aslında, işsizlik
oranının 8’in, yüzde 9’un altına düştüğünün kabul
edilmesi gerekiyor. Yani, ceteris paribus, hiçbir şey
değişmemiş olsaydı, tarım sektöründe çalışan
gizli işsizler yine orada çalışmaya devam etmiş
olsaydı, bu durumda bu oran yüzde 9’un altına düşecekti ki,
10,3’ten 8’lere düşmüş bir işsizlik oranı düzeltilmiş
rakamlarla söylüyorum çok önemli bir gelişmedir, çok ciddi bir
gelişmedir. Bunu, herkesin kabul etmesi gerekiyor. Bu bir.
İkincisi, değerli arkadaşlar…
BAŞKAN Ek sürenizdesiniz.
Lütfen...
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bütün
hükûmetler vergi indirimleri yapmak için hep millete söz vermişlerdir.
İstisnasız bütün hükûmet programlarında bunu görürsünüz. Ama,
hemen hemen, son, belki otuz yılda hiçbir hükûmet vergi indirimini
gerçekleştirememiştir. Tam aksine hep
artırmışlardır, katma değer vergisi başta olmak
üzere. İlk defa biz yaptık
bunu, katma değer vergisinde, gelir vergisinde ve kurumlar vergisinde…
Şimdi, bazı arkadaşlarımız, kurumlar vergisinde
yapılan bu indirimi Telekom özelleştirmesiyle
bağdaştırarak haksız bir kazanç
aktarıldığını iddia ediyorlar. Gerçekten…
MUHARREM VARLI (Adana)
Doğru.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Gerçekten, böyle bir anlayışı
kabul etmek ve objektif bir değerlendirme olarak görmek mümkün değil.
MUHARREM VARLI (Adana) 1 milyon
dolar…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu değerlendirmenin doğal sonucu
şudur: Telekom, özel sektörden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi de
kullandınız. (AK Parti sıralarından “Hayır,
vermediniz.” sesleri)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ek süremi vermediniz.
BAŞKAN Verdim ek süreyi.
Başlangıçta altı dakika olarak verdim size Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Peki.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Yasanın tümünün oylamasına geçmeden önce oyunun rengini
belirtmek üzere, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereği, aleyhte,
Kamer Genç.
Buyurunuz efendim, beş dakika süreniz var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, aslında siz bu Meclisi şu anda
çok gündem dışı çalıştırıyorsunuz.
Bakın, gündemdeki 3’üncü sırada ne diyor: “32 Sıra
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci
görüşmeleri ile oylamalarının 16 Ekim 2007 Salı günü
yapılması ve bu birleşimde çalışma süresinin
oylamaların tamamlanmasına kadar uzatılması.” Bir defa,
oylama tamamlanınca bugünkü birleşim sona eriyordu ve siz burada
gündemi hiçbir suretle haklı olarak şey etmediniz, uzatmak durumunda
kalamazdınız.
BAŞKAN Pardon…
KAMER GENÇ (Devamla) Ben şey
edeyim ve Danışma Kurulu…
BAŞKAN Danışma
Kurulu kararını oyladık efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır,
hayır efendim, süre bittikten sonra Danışma Kurulu kararı
gelemez buraya. Bakın, Anayasa oylaması bitinceye kadar
çalışma süresi… Birleşim bitmiştir. Birleşim bittikten
sonra siz…
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz
okuduğunuzu anlamıyorsunuz!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Kapanmadan… Kapanmadan…
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, bir
dakika… Bir şeyler öğrenin ya! Allah Allah! (AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
Şimdi, siz, birleşim bittikten sonra yeni bir
Danışma Kurulu kararı getiremezsiniz; bir. İkincisi, ben
muhalefet partilerine hayret ediyorum. Yani, şimdi, bakın şu
kanun teklifi Başkanlıkça, birinci komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu,
ikincisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonuna havale edilmiş ve siz bunun, asıl komisyonun Plan ve
Bütçe Komisyonu olduğunu gözden kaçırıyorsunuz. Bu böyle olur
mu?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Başkanlığın takdiri.
KAMER GENÇ (Devamla) Burada,
zaten, karara bağlanan parasal meseleler. Parasal meseleler, Sayın
Defterdarım, herhâlde siz de biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunun bunu
görüşmesi lazım. Ama, daha dünkü çocuklar, yani, şimdi, buradaki
Komisyon Başkanı ben müdahale ediyorum orada diyor ki, işte
“Dinlerlerse… Efendiliği bil de…” Biz efendiliği çoktan
öğrendik. Burada, ben, burada çalışırken,
bazıları daha kısa pantolonlarla geziyorlardı. (AK Parti
sıralarından gülüşmeler) Onu da bilmeleri lazım ki, yani
benimle öyle yarışa giremezsiniz de.
Şimdi, bakın, değerli milletvekilleri, şimdi, bu AKP
İktidarının bir huyu var: Kanunlar daha gelir gelmez
Başkanlık Divanına gidiyorlar, hemen tümü ve maddeleri üzerinde
söz alıyorlar, muhalefeti susturmaya çalışıyorlar. Bence,
bu, dürüst ve sağlıklı bir davranış biçimi değil.
Bakın, ben biraz önce neden söz istemedim? Aslında, ben söz
istemeye başlayınca hemen oradaki arkadaşlarınız söz
istiyor ve özellikle Başkanlık Divanında oturan
arkadaşlarımız da hata yapıyorlar. Mesela, bakın, Plan
ve Bütçe Komisyonu… Mecliste Tüzük değişikliği üzerinde “Söz
isteyen yok.” dedi. Ben önce gittim. Dediler
ki, tümü ve maddeleri üzerinde söz istenmiştir. Fakat, ben o gün
biraz geç geldim, buradaki Başkan “Söz isteyen yok.” dedi, böyle olmaz ki.
Yani, beyler, dürüstlük denilen kutsal bir müessese vardır. Eğer
dürüstlük denilen o kutsal müesseseye riayet edeceksek burada
çalışırız. Ama, hilelerle hurdalarla, yalanlarla dolanlarla
ne meclisler yönetilir ne bu Parlamentoda işler sağlıklı
gider.
Şimdi, tabii, bakın, hep yani usuli meseleler
tartıştım Sayın Başkan. Bana başlangıçta oy
verseydiniz, tabii bunu şey edecektim. (AK Parti sıralarından
“Söz, söz” sesleri) Bakın, Türkiye’de çok ciddi, sizin iktidarınız
zamanında büyük suistimaller var. Bir tane yabancı bankanın 3,5
milyar dolarını bir kalemde sildiniz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Yasa… Yasa…
KAMER GENÇ (Devamla) Yasa… Senin
yasaya aklın ermez ki yahu! (Gülüşmeler)
Bir dakika şimdi… Şimdi, burada emekli maaşlarıyla,
çalışanların maaşlarıyla ilgili durumu
anlatıyorum. Niye anlatıyorum? Bu devletin kaynakları çok. Siz,
bir basın patronunun 1 katrilyon 250 trilyon lirasını uzlaştırmada kaldırdınız mı
kaldırmadınız mı?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Hayır…
KAMER GENÇ (Devamla) Siz, o 50
tane aileye veya 60 tane aileye bütçede 53 katrilyon faiz ödüyor musunuz
ödemiyor musunuz? Siz, ihalelerde kendi yandaşlarınızı
kayırıyor musunuz kayırmıyor musunuz?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Yasaya gel, yasaya!
KAMER GENÇ (Devamla) Bak, oradan
oraya geleceğim.
Siz, kendi Hükûmetinizin, bakanlarınızın yakını
olduğu kişilerin, ihaleleri tezgâhlayıp da ihaleleri 5 misli, 10
misli fiyat artışlarıyla getirip özel davetiyelerle veriyor
musunuz vermiyor musunuz? (AK Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Yasaya gel!
KAMER GENÇ (Devamla)
İşte, bu davetiyeleri yapmazsanız, ihaleleri gerçek
fiyatları üzerinde yaparsanız, insanların vergilerini haklı
olarak alırsanız, ondan sonra da devletin gelirlerini
toplarsanız, emekliye de para çok, ziraatçıya da çok.
Şimdi, biraz önce Sayın Defterdar diyor ki: “Biz kurumlar
vergisini indirdik.” Yahu bu..
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Kim defterdar ya?
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse, vekil
arkadaşımız canım. Ben de maliyeciyim, ben de maliye okulu
mezunuyum. Yani, ben de maliyeci olmaktan da gurur duyarım. Diyor ki,
kurumlar vergisini… Bakın arkadaşlar, kurumlar vergisini indirmek
kadar bu memlekette yapılacak bir ihanet yok!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Sen nasıl maliyecisin ya?
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın,
bankacılık sektörünün yüzde 60’lık, 70’lik
kısmını getirdiniz yabancılaştırdınız
ve onların vergisini getirdiniz indirdiniz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Yapma
ya!
KAMER GENÇ (Devamla)
Yabancı, bilmem Agop’un Magop’un siz bankasını
getiriyorsunuz da vergisini indiriyorsunuz yüzde 10, ondan sonra Telekom’u,
TÜPRAŞ’ı, PETKİM’i ve en büyük devlet kurumlarını
getirip özelleştiriyorsunuz ve onların vergisini indiriyorsunuz. Bu,
hakka adalete sığar mı arkadaşlar?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Yasaya gel!
KAMER GENÇ (Devamla) Tabii, biz
burada, ben, yani kendimi kastediyorum çok geniş bir zaman içinde
fikirlerimi söyleme olanağına sahip olmadığım için
burada tabii derli toplu bazı şeyleri söyleme imkânımız
yok, ama lütfen, rica ediyorum, bundan sonra bizi de bu kürsüde de
konuşturun…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Boş konuşuyorsun, boş!
KAMER GENÇ (Devamla) …ve biz bu
memlekete sizlerden daha iyi açık şeyler söyleyeceğiz, çünkü ben
hayatın içinden gelmiş bir insanım. Onun için… Hele bu emekliler
inim inim geçim sıkıntısı içinde inlerken, memur öyleyken,
ondan sonra, işçi öyleyken, getirdiniz, bugün şarabın ÖTV’sini
artırdınız, üzümler bağda kaldı. Yahu, bu müstahsile
niye vermiyorsunuz? Onların ürünlerini değerlendirin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Genç, sağ olun.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın
Başkan, tabii, gerçekten, yapılan büyük hatalar var. Bakın siz
de…
BAŞKAN Teşekkür ederiz…
KAMER GENÇ (Devamla) Bir defa,
Meclisin çalışma saati bittikten sonra, rica ediyorum,
Danışma Kurulu kararını getirip oylatmamanız
gerekiyor. Gruplara söyleyin…
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Genç, dikkate alacağız. Teşekkür ederiz.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik
kısa bir konuşma yapacaktır.
Buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, ben de Sayın Başkanı tebrik ediyorum ve
başarılar temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, sizlere de çok teşekkür ediyorum, muhalefetiyle
iktidarıyla bütün arkadaşlarımıza, katkı sağlayan
arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Önemli bir teklifi
burada yasalaştırdık, fakat şunu da ifade etmeden
geçemeyeceğim: Milletin kürsüsü burası. Tabii ki, herkes, bütün
milletvekili arkadaşlarımız, düşüncelerini özgürce burada
ifade edeceklerdir. Buna saygımız var. Gönül arzu eder ki, burada
görüşülen teklif ve tasarı neyse o çerçevede görüşmeler,
konuşmalar cereyan etsin, ama milletin kürsüsünde milletvekillerimizin
ülkenin ve Parlamentonun veya seçim bölgeleriyle ilgili bazı
değerlendirmeleri de buralara taşımaları makul
karşılanacak bir durum diye ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sekiz yıl karşı tarafta
oturmuş bir kardeşiniz olarak, buradaki düzenlemeler, buradaki
konuşmaları da karşı taraftan takip eden ve bugün de Bakan
olarak huzurlarınızda olan bir arkadaşınız olarak
şöyle bir tablonun olduğunu ifade etmek istiyorum: Genelde bütün
milletvekilleri için bunu söylemek doğru değil, büyük
çoğunluğu da tenzih ederek söylüyorum; ama, gelen yasa
tasarısı nedir, ne getiriyor, ne götürüyor, bu bilinmeden, gerek
konuşan gerekse el kaldıran arkadaşlarımız teklifin ve
tasarının içeriği hakkında sağlıklı bilgi
sahibi olmadan değerlendirmelerin yapıldığına da çok
şahit olmuşuzdur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama,
işte bu dönem...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) Umarım ki, 23’üncü
Dönemde daha nitelikli bir yasama faaliyetini el birliğiyle
gerçekleştiririz, daha nitelikli tasarıları Hükûmet olarak biz
getiririz, daha nitelikli teklifleri siz milletvekili olarak getirirsiniz ve
burada el birliğiyle yapacağımız değerlendirmelerle
burada yasalaşmasını sağlarız. Bu, işin birinci
yanı. Bunu niçin söylüyorum? Şunun için ifade ediyorum: Bu
görüştüğümüz teklif ne getiriyor? Neyi tartıştık biz?
6 maddelik bir teklifi burada geçiriyoruz. Getirilen şey şu
değerli arkadaşlar: Bizim yaşlılık
aylığı bağlama sistemimiz 2000 yılından önce çok
farklı. Gösterge esasına göre yaşlılık
aylığı bağlanıyor ve orada da çok
farklılıklar var. 19651982, 19821987, 19871992 ve 1999’a kadar burada
aylık bağlama oranındaki değişikliklerden dolayı
çok farklı maaşlar bağlanmış diyelim halkın
tabiriyle, farklı oranlarda aylıklar bağlanmış. 2000
yılında, yani 1999 yılında 4447 sayılı bir Yasa
çıktı Parlamentodan ve bu yürürlüğe girdi. Bu Yasa, bu
yaşlılık aylığı bağlama sistemini tümden
değiştirdi. “TÜFE çarpı gelişmişlik hızı,
gelişme hızı” diye yeni bir sisteme geçtik. Ne oldu geçtik?
2000, 2001, 2002 yıllarında Türkiye’de büyüme hızı,
gelişme hızı düşük olduğundan, hatta eksi 9’larda
olduğundan bu bir sorun oluşturmadı. Fakat, 2003’ten sonra
Türkiye’de büyüme hızı ortalama 7; 7,5; 8’lere varınca, burada,
4447 sayılı Yasa’daki açık keşfedildi ve ortaya çıkarıldı
ve bugüne kadar rakam istedi arkadaşlar, rakam vermek istiyorum 2000’den
2007 yılına kadar 1.395 kişi mevcut emekli
maaşını kestirmiş, tekrar çalışmaya
başlamış. Bunların 307 kişisi kısa süreli,
kısmi bir çalışma yapmış. Bir ay
çalışmış, iki ay çalışmış ve yeniden
emekli maaşı talebinde bulunmuş. 1.080 kişi ise daha uzun
süreli çalışmış. 2000 ile 2007 yılları
arasındaki süreçte olandan bahsediyorum. Son olarak, son bir ayda bu konu
gündeme getirilince, bu gelişmişlik hızı, Türkiye’nin
büyüme hızının meydana getirdiği fark medyaya
taşınınca, o günden bugüne müracaat eden sayısına
bakıyoruz, yani, maaşını kestiren,
aylığını kestiren emeklilerin sayısına
bakıyoruz; Komisyonda görüşürken 4.895 idi bu rakam, bugün
itibarıyla 5.441 kişi maaşını kestiriyor ve
çalışmaya başlıyor.
Şimdi, böyle bir tablo var karşımızda. Şimdi,
biz ne yapmaya çalışıyoruz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Devamla) …Komisyonda bütün gruplar,
yani, siyasi parti grupları ve sivil toplum örgütlerinin tümüyle
yaptığımız değerlendirmede, gerçekten son derece
yerinde bir düzenleme olduğu cihetinde değerlendirmeler
yapıldı ve bu teklifi Genel Kurula getirdik. Şimdi, ne
yapılıyor? Eşitler arasından eşitliği bozmaya
dönük bir tabloyla karşı karşıyayız, bu yasal
boşluk diye tabir ettiğimiz… Eşitler var. Zaten emekliler
arasında çok ciddi, maaşlarda intibak sorunları var,
farklılıklar var. Buna yenisini ilave etme gibi bir durumla
karşı karşıyayız. Bunun olmaması adına getirdiğimiz
bir düzenlemedir. Son derece yerinde bir düzenlemedir diyorum ve söylenecek çok
şey olmasına rağmen, bir teşekkür
konuşmasıdır, onun için, son cümleyle bunu bağlamak
istiyorum. O da şudur: Burada çok önemli bir şey söylendi,
yolsuzluklarla ilgili.
Değerli arkadaşlar, Parlamentoda bulunan hiçbir
arkadaşımızın, ne yolsuzluğa bulaşması ne
yolsuzluğun içerisinde olması söz konusu değildir. Türkiye bir
hukuk devletidir. Böyle bir bilgi, belge varsa, bunun sonuna kadar takibi
hepimizin asli görevidir diye düşünüyorum.
Bunu da belirterek, teklifin hayırlı olması temennisiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, yarın görüşülecek olan,
Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Meclis Başkanlığına
sunulan Başbakanlık tezkeresi üzerinde şahsı adına
aynı anda 22 milletvekili söz talebinde bulunmuştur. Şahsı
adına söz talebinde bulunan milletvekilleri arasında 3 kişilik
kura çekilerek söz sıralaması belirlenecektir: Gülşen Orhan,
Van; Mehmet Emin Tutan, Bursa; Mustafa Ataş, İstanbul.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince,
Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Bakanlar Kurulunca Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulmuş olan 15/10/2007 tarihli
tezkereyi görüşmek için, 17 Ekim 2007 Çarşamba günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.32