DÖNEM: 23 CİLT: 16 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
77nci
Birleşim
13 Mart 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, 14 Mart Tıp
Bayramı ve Sağlık Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, 14 Mart Tıp Bayramı ve
Sağlık Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
3.- Bursa
Milletvekili Ali Kulun, İstiklal Marşımızın
kabulünün 87nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Mardin
Milletvekili Emine Aynanın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/34)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunun uygulanmasında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/150)
2.- Kastamonu
Milletvekili Musa Sıvacıoğlu ve 22 milletvekilinin, Kastamonu
başta olmak üzere tarihî ve kültürel varlıklarımızın
araştırılarak etkin korunması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/151)
3.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, faili meçhul
cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/152)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu
(1/498) (S. Sayısı: 110)
2.- Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 milletvekilinin; Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/146)
(S. Sayısı: 111)
3.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S.
Sayısı: 93)
VI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, yapılan ihalelere ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/1612)
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, Türk Ceza Kanununun 301 inci
maddesine göre açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/1630)
3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Anten AŞye ilişkin
Devlet Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının
cevabı (7/1858)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, hidroelektrik santralı lisans
başvurularına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Gülerin cevabı (7/1864)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bazı yakınlarının kamu
gö-revine girişleriyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/2052)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada kredi kullanan ve işletmesini
kapatan esnafa ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/2110)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak dört oturum yaptı.
Birinci
Oturum
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal, İstiklal Marşımızın
kabulünün 87nci yıl dönümü ile tersanecilik sektörü ve sorunlarına,
Erzurum
Milletvekili İbrahim Kavaz, Erzurumun düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne,
Antalya
Milletvekili Tunca Toskay, turizm sektörünün sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde ve
ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının,
komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine
ilişkin tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Anayasanın
83üncü maddesinin 2nci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisine bildirilen:
Mardin
Milletvekili Emine Ayna hakkında Adana 8inci Ağır Ceza
Mahkemesinde görülen,
Mardin
Milletvekili Ahmet Türk hakkında İstanbul Ağır Ceza
Mahkemesinde açılan,
Kamu
davalarının devam ettiğine ilişkin duyuru bilgiye sunuldu.
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 24 milletvekilinin, Tekel özelleştirmesinin
doğuracağı sosyal ve ekonomik (10/147),
Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 45 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve
sektöründe yaşanan (10/148),
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin ve 30 milletvekilinin, bal üretimi ve
pazarlamasında yaşanan (10/149),
Sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/498) (S. Sayısı: 110)
görüşmelerine devam edilerek tümü üzerindeki konuşmalar
tamamlandı, maddelerine geçilmesi kabul edildi.
|
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Murat ÖZKAN |
|
Yusuf COŞKUN |
|
|
Giresun |
|
Bingöl |
|
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
İkinci,
Üçüncü ve Dördüncü Oturum
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/498) (S. Sayısı: 110)
görüşmeleri, verilen aradan sonra;
3üncü
sırasında bulunan, Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu ve 3 milletvekilinin, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/146) (S. Sayısı:
111),
4üncü
sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının (1/478) (S. Sayısı: 93)
görüşmeleri,
İlgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi.
2nci
sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/65)
(S. Sayısı: 72) görüşmeleri tamamlanarak kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş:
Hakkâri
Milletvekili Rüstem Zeydanın,
Muğla
Milletvekili Ali Arslanın,
Konuşmalarında
şahsına sataştıkları iddiasıyla birer
konuşma yaptı.
13 Mart 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 19.52de son verildi.
|
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Fatoş GÜRKAN |
|
Canan CANDEMİR ÇELİK |
|
|
Adana |
|
Bursa |
|
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
|
|
|
Bingöl |
|
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
No.: 108
II.- GELEN KÂĞITLAR
13 Mart 2008 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 Milletvekilinin, Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunun uygulanmasında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/150) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/02/2008)
2.- Kastamonu
Milletvekili Musa Sıvacıoğlu ve 22 Milletvekilinin, Kastamonu
başta olmak üzere tarihi ve kültürel varlıklarımızın
araştırılarak etkin korunması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/151)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2008)
3.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 Milletvekilinin, faili meçhul
cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/152) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/03/2008)
13 Mart 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 77nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Tıp Bayramı
hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşa
aittir.
Sayın Durmuş, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuşun, 14 Mart Tıp Bayramı ve
Sağlık Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; modern tıp hayatının
başlangıç günü olarak, II. Mahmut Döneminin
Hekimbaşısı Mustafa Behçet Bey, Tıbhane-i Amire ve
Cerrahhane-i Amire tarzında, bir konakta iki ayrı bilim
dalının kurulmasını temin etmiş, o güne kadar pozitif
bilimler alanında, tıp sahasında böyle bir imkân yokken bugün
tıp eğitiminin temeli o gün atıldığı için, 14
Mart, hekimlerimiz tarafından Tıp Bayramı olarak ilan
edilmiş.
Değerli arkadaşlarım, uzun süre bu gün
kutlanmamıştır. 1921 yılının 14 Martında,
bugün Orta Doğuda ve ülkemizde baskılar kuran emperyalist ülkeler
donanmalarıyla İstanbulu işgal etmişler. O günün
vatansever tıbbiyelileri bir dershanede toplanmışlar ve ünlü
hocaları Akil Muhtar, Besim Ömer, Ekrem Paşa benzerleri, bu
kutlamayı, millî direnişin, işgale itirazın bir
toplantısı hâline getirmişlerdir. Dolayısıyla 1921
işgalini protesto eden bu harekete bayram denir mi bilemiyorum,
aynı bugün yaşadığımız ortamda olduğu gibi!
Biliyorsunuz, modern üniversitenin önünde birçok engel vardı.
Bugün, Türkiye sosyal yapısına müdahale eden birçok cemaat, o gün de
modern üniversitenin kuruluşu önünde büyük engeller oluşturmuş
ve 1863te kurulan İstanbul Darülfünunu inkıtaya onlar yüzünden
uğramıştı.
Değerli meslektaşlarım, yaratılanı
Yaradandan ötürü hoş gören Yunusça bir felsefe, hekimlik
camiasının felsefesidir. Hekimlik mesleğine biçilen rol, renk,
din, dil, ırk, siyasal tercih ve kanaat ayrımı
yapmaksızın insanı insan olarak görmek; onun
ıstırabını, acısını dindirmek rolleriyle,
göreviyle görevlendirilmiştir.
Hekimlik mesleğinin bir de ahlaki değerleri var,
etiği var, tıp etiği var. Tıbbi deontoloji dediğimiz
bu etik, hekime bazı sorumluluklar yüklüyor. Din, örf, adet, gelenek hekim
davranışlarına sınırlama getiremez. Gerçeğe
ulaşmak için bilimin ışığında
araştırır, deneysel çalışmalar ve
araştırmalar yapar. Bu deneysel çalışmalarda
kullandığı bazı deney hayvanlarının
uygulaması sırasında dahi onların ıstırap çekmemesi,
onların birer canlı olduğu gerçeğini göz ardı edemez.
Kaldı ki bu araştırmayı yapabilmek için de etik
kurullarından izin almak zorundadır. Yapacağı deneyin
bilimsel gerçeğe bir katkı sağlayıp
sağlamayacağı kanaati oluşturulduktan sonra ona hayvan deneyi
yapma yetkisi verilir.
Tıp mesleğinin yerine getirilmesi hekimlere hem bir
ayrıcalık hem de sorumluluk yüklemektedir. Son yıllarda,
hekimler arasında bazı kamplaşmaların olduğunu
görüyoruz. Bu, tıp etiğine de hekimlik hayatına da uygun
değildir. Başı örtülü hastanın göz muayenesini yapmayan
hekime ödül vermek ya da bazı dinî grupların özel hastaneleri, sadece
bazı hastaların gittiği hastaneler türü organizasyon tıp
ahlakına, tıp etiğine uymayan davranışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Durmuş,
konuşmanızı tamamlayınız.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Tamamlıyorum.
Üzülerek ifade ediyorum, piyasalaşan tıp hayatında
hekim, zaman zaman sorumluluğundan uzaklaşmaktadır. Oysa hekimin
duruşu, toplumsal gerçeklerden, değişik inanışlardan,
farklı siyasal düşüncelerden soyutlanarak birtakım küçültücü
çıkarlar uğruna farklılıklar sergilememelidir.
Değerli milletvekilleri, 14 Mart Tıp Bayramı
hekimlik mesleğinin sorunlarının da görüşüldüğü bir
gündür. Bugün, beş ayrı istihdam politikası
uygulanmaktadır. Devlet personel rejiminin dışında
-aynı B-4, C-4 patlayıcıları gibi- 4/B, 4/C gibi
istihdamlar yapılmaktadır. Ailenin bütünlüğü
korunmamaktadır. 4/Byle sözleşmeli olarak giden personelin eş
durumu tayinleri göz ardı edilmektedir. Elimde bir liste vardı, onu
burada söylemeyeceğim. 14 hekim mesleğinin etiğine uygun
davranarak hizmet ürettiği sırada şiddete uğramış
ve hayatını kaybetmiştir. Üzülerek ifade ediyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuş süreniz doldu, son
cümlelerinizi alayım lütfen.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Lütfen
Üzülerek ifade ediyorum, son zamanlarda hekimler üzerinde
müfettişlerle kurulan baskılar dolayısıyla intihar eden
hekimler vardır. Bolu Devlet Hastanesi Başhekimi bunun bir
örneğidir.
Günlerdir burada değişik vesilelerle ifade ediyoruz. Bu
makam, mevkiler geçicidir. Başhekimleri görevden almak için silahla tehdit
ettirmek yanlıştır. İnsanlarımızın hekimler
arasında ayrıma uğraması yanlıştır. Böylesi
zor günlerde, hekimleri tıp etiğine uygun davranmaya davet ediyorum.
Hasta ve toplumun da hekimler mesleğini icra ederken onlara saygı ve
sevgi göstermelerini istiyorum. Hekimlik mesleği oldukça ulvi ve yüksek,
zorlu bir meslektir. Bu meslekten dolayı hekim tehdide
uğramamalı, hayatını kaybetmemelidir.
Bu duygularla, inşallah kutlanabilecek 14 Mart Tıp
Bayramlarına kavuşuruz; inşallah toplumsal huzur
sağlanır, Türkiye bu bunalımlı dönemlerden çıkar ve
insanca muamele şansını yakalarız diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Durmuş, teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, yine aynı konuda,
Tıp Bayramı konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Sacid Yıldıza aittir.
Sayın Yıldız, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldızın, 14 Mart Tıp Bayramı ve
Sağlık Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
SACİD YILDIZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 14 Mart modern tıbba geçmemizin 181inci
yıl dönümü nedeniyle bugün, sağlık değil hekim ve hekim
sorunları hakkında konuşmak üzere şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benden evvelki konuşmacının da ifade ettiği
gibi, Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire 14 Mart 1827de
açılmıştır ve modern tıp eğitiminin
başlangıcı olarak kabul edilir.
Tıp Bayramı ilk kez, yabancı işgal
kuvvetlerine karşı olarak 1919 yılında, 14 Martta tepki
olarak kutlanmıştır. Ama günümüzde artık Tıp
Bayramı şeklinde değil Sağlık Haftası
şeklinde anılmaktadır. Belki doğrusu da budur.
Hekimlerimiz, son zamanlarda çok huzursuz, geleceklerini
görememektedirler.
Ülkemizde 100 bini aşkın hekim vardır. Bunu, dün
Sayın Bakana da sordum, 103 bin veya 104 bin gibi dendi.
Hekimlik mesleği meşakkatli, uzun, yorucu bir meslektir.
Bugün, ülkemizde meslekler içinde eğitimi en uzun olan hekimlik
mesleği altı yıldır. Bunun arkasından, üç yüz gün ila
altı yüz gün mecburi hizmet gelir; arkasından, eğer
uzmanlık yapacaksanız, bir beş sene uzmanlık;
arkasından, yine üç yüz ila altı yüz gün bir zorunlu hizmet gelir;
yan dal uzmanlığı yaparsanız, onun arkasından yine bir
zorunlu hizmet gelir. Yani çok uzun, meşakkatli bir meslek. Ama şimdi
hekimler mutsuz, kırgın, endişeliler, çünkü geleceklerine
güvenle bakamamaktadırlar, kendilerini ezilmiş ve
kıstırılmış hissetmektedirler devlet ile büyük
sermayenin arasında.
Bu hekimler ki, cumhuriyetin kuruluşunda, hatta cumhuriyetin
kuruluşundan evvel özveriyle çalışmışlardır. Dün
ve bugün benden evvel konuşan arkadaşlarımın da dediği
gibi, hekimlik mesleği yüce, kutsal, onurlu bir meslektir, bunu göz
ardı etmeyelim. Daha dün İstiklal Marşımızın kabul
edilişinin yıl dönümünü kutladık. İstiklal
Marşımızın büyük şairi Çanakkale zaferlerini de
destanlaştırmıştır. İşte, hekimler, 1915
yılında 18-19 Mayıs gecesi -bu Çanakkalede- o zamanki
Darülfünunun Tıp Fakültesi öğrencileri gönüllü gitmişler ve o gün,
orada, 57nci Alayda 9 bin şehit vermişlerdir. Bunlar Darülfünun
öğrencileri, çoğunluğu da tıp fakültesinin
öğrencileridir. Bu şehitlik nedeniyle, İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi (Darülfünun) 1921 yılında mezun verememiştir
değerli arkadaşlar. Bu kadar özverili bir meslek grubudur. Gönüllü
olarak gitmişlerdir. Atatürk, daha sonra, Biz burada Darülfünunu gömdük.
demiştir Çanakkale gezisinde.
Yine hekimler, Kurtuluş Savaşında, kendi
seçtikleri bir temsilcilerini Tıbbiyeli Hikmet diye biliyoruz biz onu-
Sivas Kongresine göndermişlerdir. Bu Tıbbiyeli Hikmet de, Atatürke
Eğer siz mandadan tarafsanız biz size de karşıyız.
diyebilmiştir. Yani bağımsızlık konusunda ve özveri
konusunda hekimler, bütün var oluşundan beri cumhuriyette
çalışmışlardır. Cumhuriyet devrinde de sıtma
savaşında, verem savaşında, trahom savaşında,
anne sağlığında, bebek ölümlerinde hekimler cansiparane
çalışmışlardır ve bu çalışmaya da devam
etmişlerdir.
Ama, son zamanlarda, dediğim gibi, Sağlık
Bakanlığının çıkardığı yasa ve
yönetmeliklerle hekimlerin çalışma alanları
daraltılmıştır. Hekimler mutlu değillerdir bu
açıdan. Kendimiz hekim camiasında olduğumuz için her gün bana ve
diğer meslektaşlarıma da bu konuda yakınmalar, eminim ki
gelmektedir.
Şimdi, önümüzde bir tam gün yasası var. Tamam, tam gün
yasasına karşı değiliz, ama burada, mesela, 2547
sayılı Yasada kısmi statü bütün üniversite
çalışanlarına, doçent, profesörlere verilmiştir, ama oradan
alıyorsunuz, tıp fakültesi öğretim üyelerinde
kaldırıyorsunuz, diğerlerine, hukuk ve ekonomiye veriyorsunuz.
Yani, bunu, daha değişik, adilane düşünmek lazım.
Gene, özel hastaneler ve ayakta tedavi kuruluşları
nedeniyle de hekimler mağdur olmaktadırlar. Sağlığa
yön veren uluslararası sermayenin istekleri doğrultusunda ithal hekim
çalıştırılması da gündeme geldi, ama sanıyorum
şu anda pek uygun görülmedi. İthal hekimler, ülkemiz
koşullarında, dil bilmedikleri için büyük illerde kendi
kuracakları özel hastanelerde çalışacaklar ve bize pek
faydalı hizmet etmeyecekler kanısındayım.
Hızla açılan tıp fakültelerinde de nitelikli hekim
yetişmesi çok zor. Hekimde, tabii, sayının yanında nitelik
de çok önemlidir.
Yardımcı sağlık personeli
Özellikle
hemşire ve diğer yardımcı sağlık personeli de
hekim çalışmasında çok önemlidir. Sağlık alanında
görülen her türlü kusur hekimin başına kakılmaktadır.
Hekimlere çok şiddet uygulanmıştır son
zamanlarda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız, buyurun efendim.
SACİD YILDIZ (Devamla) Teşekkür ederim.
En son Ali Menekşe öldü, Göksel Kalaycı öldürüldü,
Necati Yenice felç oldu, çalışamaz durumda. Bunlar da ülkemizde
gittikçe artmaktadır ve Ankara Tabip Odası hekime şiddeti bu
senenin konusu olarak seçmiştir.
Değerli milletvekilleri, sağlık hizmetlerinin
sunumunda önce hekim gelir; çünkü, hekim orkestra şefidir. O nedenle,
sağlık sorunlarına, önce hekimin sorunlarını çözmekle
başlayalım, onu mutlu etmekle başlayalım. Mutsuz hekimlerin
iyi sağlık hizmeti sunması mümkün değildir.
Halkımızın söylediği çok güzel bir söz var: Her şeyin
başı sağlık derler. Eğer her şeyin
başı sağlıksa, sağlığın başı
da hekimdir. Hekimlerimizi küstürmeyelim, çalışma şevklerini
kırmayacak düzenlemeler getirelim.
Dileriz, bu 14 Mart Tıp Bayramı ya da Sağlık
Haftasında hekimleri mutlu edecek gelişmeler olur, çünkü,
sağlık, her zaman herkese lazım olabilecek bir haktır.
Sağlıklı insan gücü ülkenin gelişmesinde de önemli bir
unsurdur.
Bu düşüncelerle, tüm hekimlerimizin ve sağlık
çalışanlarının Tıp Bayramını kutluyorum,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Gündem dışı konuşmalara Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün,
14 Mart Tıp Bayramı günü. Aslında, benden önce de değerli
milletvekili arkadaşlarım Sayın Osman Durmuş ve Sayın
Sacid Yıldız, bu meselenin önemini gayet güzel veciz bir biçimde
ifade ettiler. Biz, artık, 14 Mart Tıp Bayramını, içinde
bulunduğu haftayla beraber sağlıkçıların haftası
olarak kutlamayı hedeflemiş durumdayız ve bütün Türkiyede de bu
kapsamda değerlendirmeler ve çalışmalar yapıyoruz.
Evet, 14 Mart, aslında bizim için olağanüstü
şartlarda, insanüstü gayretlerle, bulunduğu her yerde, din
farkı, dil farkı, ırk, renk ve düşünce farkı
gözetmeksizin sağlık hizmetini yerine getirenlerin
bayramıdır. Tıp Bayramı, başka bir deyişle,
yaratılmışların en şereflisine hizmet edenlerin ve
insan denen varlığa hizmet şuuruna erişenlerin
bayramıdır.
Tıp tarihinin insanlık tarihiyle
başladığını söylemek zannediyorum yanlış
olmaz, çünkü, insanla birlikte hastalık da başlamıştır
ve insan, kuşkusuz, sağlığıyla ilgilenmeye
başlamıştır ve tarihî gelişimin hemen bütün
aşamalarında biz Türk hekimlerinin imzası vardır.
Darüşşifaları tıp dünyasına hediye eden Türk tıp
camiasıdır. Orta Çağ Avrupasında akıl hastaları
yakılırken, çeşitli tedavi yöntemlerine ek olarak onları
musikiyle tedavi eden, onlara şefkatle yaklaşanlar da bizlerdik.
Karanlık Orta Çağı İbni Sina ile El Razilerle
aydınlatanlar da Türk hekimleriydi.
Değerli arkadaşlarım da ifade ettiler, ülkemizde
modern anlamda ilk tıp fakültesi 14 Mart 1827de kuruldu ve ilk tıp
bayramını da yine bir 14 Martta, 1919da işgal altındaki
İstanbulda işgale bir tepki olarak tabipler dile getirdiler. Bu
sebepledir ki, 14 Mart, aynı zamanda bağımsızlık ruhunun
da sembolleştiği bir günü hepimiz için ifade etmektedir. Yine bugün,
Sarıkamışta donarak şehit olan 165 Türk hekiminin,
vatanı tehlikede gördüğü için Çanakkalede cepheye koşarak
canını feda edebilen Türk tıp talebelerinin
bayramıdır.
Hekimlik, çileli bir hayatı tercih etmenin, insan
sağlığı için hizmeti -hem de karşılık
beklemeksizin- yapabilmenin adıdır. Hekim, önce meslekî ahlak ve
ilkeleri öğrenir ve bu değerlere bağlılık yeminiyle
görevine başlar. Bu şuurladır ki ülkemizdeki değerli meslektaşlarımız,
sağlık çalışanlarımız, hekimlerimiz ülke
dışındaki ihtiyaç alanlarına bile, değerli
milletvekilleri, ilk elini uzatan kişiler olmuştur. Bunu,
geçtiğimiz beş yıl içerisinde Pakistanda, İranda ve
Endonezyadaki felaketlerde olduğu gibi, bundan sonra da devam ettireceğiz.
Elimizi ilk uzatanlardan olacağız. Bir yangın yeri olan Irakta,
Telaferde, Afganistanda, Sudanda canını hiçe sayan hekimlerimiz
görevli ve gönüllü olarak hizmete koşmaktadırlar ve bu hizmetlerine
bundan böyle de devam edecekler. Bu bağlamda, hekimlik, insan sağlığı
için, aslında biraz da kendimizden, ailemizden, çocuklarımızdan
verdiklerimizdir; fedakârlıktır, diğerkâmlıktır, insan
sevgisini ve şefkati üst seviyede ihtiva eden kutsal bir hizmettir.
Bizler, sağlık çalışanları olarak
insanların, hastaların, onların yakınlarının -ki
bunlar, bazen bir anne baba olurlar, bazen bir bacı olurlar, bazen bir
eş olurlar, bazen bir evlat olurlar- bütün bu insanların bütün
acılarına şahit oluruz ve bu acıların yükünü de
omuzlarımızda taşımaya kendimizi mecbur hissederiz. Güçlü
olmak zorundayız her zaman sağlık çalışanları
olarak ve bütün bu yükleri de merhametli bir kalple hafifletmeyi kendimize
görev biliriz. Biliyoruz ki sağlık çalışanları olarak,
sevgi en iyi ilaçtır değerli milletvekilleri.
Şunu da ifade etmek istiyorum: Son beş yıl
içerisinde Türkiyede ciddi bir dönüşüm programı uyguluyoruz. Bu
dönüşüm programında Hükûmetimizin, Büyük Millet Meclisimizin ve
sağlık çalışanlarının destekleri için, bu önemli
günde, bu anlamlı günde, bütün emeği olanlara Türk halkı
adına şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Bütün bu
desteklerle yürütmekte olduğumuz Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla birçok iyileştirmelere ve yeniliklere imza attık.
Bu arada, her hekime, her hekim arkadaşımıza bir oda
uygulaması, teknolojik imkânları kullanma hususunda hekimlerin ve
sağlık çalışanlarının yeni imkânlara
kavuşturulması ve buna benzer uygulamalarla hekimlerimizin mesleki
tatminleri de büyük ölçüde artırıldı.
Yine, sağlık çalışanlarına ekonomik
açıdan ciddi desteklerde bulunabildiğimiz program kapsamında
yeni bir uygulama, ek ödeme uygulaması başlattık ve böylece
hekimlik mesleği tekrar en gözde meslekler konumuna geldi.
Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz, her sektörde
bazı sıkıntılar var ve ne kadar iyi ve güzel işler
yapsanız, bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için,
aşmak için çabalarınıza devam etmeniz gerekir. Ama bazı
göstergeler de var. Bakınız beş yıl öncesine kadar
Türkiyede tıp fakültelerine girişte, ÖSYM sınavlarında
sürekli olarak bir irtifa kaybı vardı, puanlar geriliyordu ve
artık Türkiyenin en başarılı öğrencileri, en iyi
öğrencileri tıp fakültelerini tercih etmez olmuştu.
Şükürler olsun ki sen beş yıl içerisinde bu eğilim tersine
döndü. Bugün, yine, tıp fakülteleri, öğrenciler tarafından en
önde tercih edilen fakülteler durumuna geçti, puanları yükseldi -bu çok
önemli bir göstergedir- ve sınavlarda ön sıralarda yer alan
öğrencilerimiz tıp fakültelerini tercih etmeye başladılar.
Bunun, insanımızın sağlığı
açısından da bir önemi ve bir değeri var.
Tabii, bu arada, özellikle hekimlerimizin üzerinde önemli bir
iş yükünün olduğunu da biliyoruz. Üzülerek ifade etmek istiyorum ki,
ülkemizde şu veya bu maksatla on yıllar boyunca hekim
sayısının sınırlı sayıda tutulması,
artırılmaması ve süreç içerisinde yetersiz hâle gelmesi, bugün,
sağlık sisteminin en önemli problemlerinden biridir. Çünkü, yeni
binalar yapabilirsiniz, buna gücünüz yeter, sağlık kampüsleri,
sağlık şehirleri yaparsınız, bunlara da gücünüz
yetebilir, en yeni teknolojiyi getirip ülkenizde kullanabilirsiniz, buna da
gücünüz yeter, ama sağlık insan kaynağınız,
sağlık insan gücünüz, özellikle hekim kaynağınız
yetersiz sayıda ise gerçekten iş çok zorlaşıyor. Bugün
Türkiyede yaşadığımız budur. Aslında bu yetersiz
sayı, bir taraftan vatandaşımızın işlerini görmek
hususunda bizim işimizi zorlaştırırken veya vatandaş
bu anlamda hizmet almakta zorlanırken, öte yandan da sağlık
çalışanlarının ve bizzat hekimlerin işi maalesef çok
zorlaşıyor. Yani, bir hekimin önüne siz günde 10 tane hastayı,
20 tane hastayı götürürseniz bu hekim işini kolayca yapabilir,
hastalarıyla çok daha fazla alakadar olur, onlara daha fazla zaman
ayırabilir ama sayısal yetersizlikten dolayı, sistemin önünde
biriken hasta yükünden dolayı bir hekimin önüne 40 kişi, 50
kişi, 60 kişi çıktığında, takdir edersiniz ki,
hekimlik çok daha zor yürütülen bir meslek hâline geliyor. Aslında,
yıllar boyunca bu sayının düşük kalmasında sorumlu
olanların bir anlamda hekimlerimize de bir özür borcu var. Biz, şimdi
Yükseköğretim Kuruluyla yakın görüşmelere başlayabildik bu
son yönetimle beraber ve Türkiyede hekim sayısının artırılması
konusunda hangi tedbirleri alacağız, neler yapacağız,
artık birlikte çalışabiliyoruz.
Benden önceki konuşmacı arkadaşım Sayın
Yıldız da ifade ettiler -değerli milletvekili
arkadaşım- elbette kaliteden taviz vermemek lazım. Yani
sayısal anlamda yeterli hekim iş gücüne ulaşmayı hedef
edinirken kaliteden de iyi eğitimden de asla vazgeçmememiz gerekiyor. Ama
sonuç itibarıyla, Avrupa ortalamasıyla
kıyasladığınızda, Avrupalı ülkelerin nüfus itibarıyla,
daha doğrusu nüfusa hitap eden hekim itibarıyla yarısı
kadar hekimin olduğu bir ülkede hakikaten hepimizin işi zor, benim
değerli meslektaşlarım Türk hekimlerinin işi de zor. Ama
biz Türk hekimleri olarak, bu zor hizmetin üstesinden gelmek için fedakârca
çalışmaya kuşkusuz ki devam edeceğiz.
Hükûmet olarak da Sağlık Bakanlığı olarak
da hizmeti sağlık çalışanlarımızla birlikte daha
da geliştireceğimiz yenilikleri önümüzdeki dönemde de
gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Bazı niyet okuyucularının
söylemlerine, duyarsızca yapılan maksatlı eleştirilere de
aldırmadan, sağlıkçılar olarak, milletimizin hak
ettiği sağlık hizmetlerini gerçekleştirmek amacıyla
yolumuza devam edeceğiz. Bugün düne göre daha ileride olduğumuzu
biliyoruz; yarınlarda ise çok daha ileride olacağımız ümit,
azim ve inancındayız.
Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekilleri; müsaadenizle, burada değerli Türk medyasına da bir
mesaj vermek istiyorum: Sağlık çalışanlarının
gerçekten nasıl bir fedakârlık mesleği içinde çalıştığını
hepimiz biliyoruz ve bunu hepimiz kabul ediyoruz, ama bazen medyada sağlık
çalışanlarına yönelik ön yargılı haberlerin de
çıkabildiğini görüyoruz. Yani bir yerde bir hata
yapılmış olabilir, bir yanlış yapılmış
olabilir ama ön yargılı davranmamak lazım. Hele
yapılmış bir hatayı veya eksik bırakılan bir
hususu bütün bir camiaya mal etmek anlamına gelebilecek haberler,
gerçekten, camiamızı, sağlıkçıları ziyadesiyle
üzmektedir.
Bakınız, öyle haberler biliyorum ki ben: Başkentin
göbeğinde kırk beş dakika ambulans bekledi. diye bir haber
yapılıyor. Sonra biz bunu araştırıyoruz. Bugün bütün
Türkiyede 112 acil sağlık hizmetlerimiz dijital kayıt
altında yürütülüyor. Yani siz vatandaş olarak telefonu
çevirdiğinizde ve 112ye ulaştığınızda bu
kayıt altına alınmaya başlanıyor. Hangi dakikada,
hangi saatte aradığınız, kiminle görüştüğünüz ve
konuşmalarınız da kaydediliyor. Böyle bir haberi, peşine
düşüp araştırdığımızda
Tabii, sorumlu
kişi olarak Acaba gerçekten, bir vatandaş bu şekilde
Başkentin göbeğinde kırk beş dakika bekletilmiş mi,
niçin bekletilmiş, nasıl olmuş? diye biz hemen harekete
geçiyoruz ve bu haberin peşine düşüp
araştırdığımızda görüyoruz ki 112 Merkezine
telefon açıldıktan itibaren dört buçuk dakikada
arkadaşlarımız ambulansla olay mahalline ulaşmışlar.
Şimdi, bu 112 servisinde çalışan, bu Acil Merkezde
çağrı karşılayan arkadaşlarımızın
psikolojisini bir düşünün, motivasyonlarını bir düşünün. Bu
haksızlığı bu değerli insanlara yapmaya hiç kimsenin,
kanaatimce, hakkı yok. Yani kırk beş dakika
Dört buçuk dakika
İnsanın biraz el insaf! diyesi geliyor.
Onun için, kuşkusuz, eksikliklerin üstünü örtmeyeceğiz,
eksiklikleri tamamlamaya çalışacağız, daha iyisine gitmeye
çalışacağız. Ama bu camiaya karşı ön
yargılı haberlerin yapılmaması gerçekten çok önemli.
Bu anlamda, ben, sağlıkçıların gönlünde,
yüreğinde herkese yetecek bir sevginin olduğuna inanıyorum ve
bunu biliyorum. Bu sevgiyi bütün toplumda yeşertmeye
çalışmamız lazım. Gerek hizmet veren
sağlıkçılar açısından, doktorlar açısından
gerekse bu hizmeti alan vatandaşlarımız açısından
karşılıklı bir anlayışın, hoşgörünün ve
sevgi ikliminin oluşmasına mutlaka hepimiz katkıda
bulunmalıyız ve buna değerli medyamızın da
katkıda bulunacağına inanıyorum.
Hizmet aşkımız, insan sevgisine ve milletimizden
aldığımız güce dayanmaktadır. Milletimizin güvenine
layık olmak için sabırla ve özveriyle
çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Hedefimiz, sağlıklı insandır,
sağlıklı toplumdur ve bunun sürdürülebilir bir hâle
getirilmesidir.
Hedefimiz, İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. prensibinin hep diri kalmasıdır.
Böyle bir Tıp Bayramında, sağlıkçıların
haftasında, ben, bütün sağlıkçı meslektaşlarım,
camiamız adına yüce Meclisimize sevgilerimizi sunuyorum ve yüce
Meclisin şahsında, milletimizden de yapacağımız
hizmetler için, sağlıkçıların yapacağı hizmetler
için destek beklediğimi bir kere daha ifade ediyorum.
Cana can katan değerli meslektaşlarımın
Tıp Bayramını kutluyor, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, İstiklal
Marşımızın kabulünün 87nci yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Bursa Milletvekili Ali Kula aittir.
Buyurun Sayın Kul. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Ali Kulun,
İstiklal Marşımızın kabulünün 87nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
ALİ KUL (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; dün, milletimize istiklali getiren
bağımsızlık savaşının fitilinin
ateşlendiği yer olan dadaşlar diyarı Erzurumumuzun düşman
işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümü
kutlamalarına büyük bir coşkuyla eşlik ettik. Ben de tüm
hemşehrilerimizin bu gününü kutluyorum.
İstiklalimizin sembolü olan İstiklal
Marşımızın kabulünün 87nci yıl dönümü münasebetiyle
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İstiklal Marşı, öyle,
sipariş edilerek yazılan bir marş değil, topyekûn bir
milletin canhıraş çırpınışıyla
gerçekleştirdiği kurtuluş mücadelesi sonunda milletimizin yüce
duygu ve hislerine tercüman olan ve okunduğunda herkesi duygulandıran
bir marştır.
Değerli milletvekilleri, bu ülke bugüne öyle, elini kolunu
sallayarak gelmedi.
Bak, bugün İstiklal Marşı Şairimizi minnet ve
hürmetle anarken, şöyle sesleniyor bize:
Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan,
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu!
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!
Bu ne hicran-ı müebbed, bu ne hüsran-ı mübin...
Ezilir ruh-i sema, parçalanır kalb-i zemin!
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!
Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler!
Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kırılmış memesiz
valideler!
İşte bunlar o felaketzedeler ki, düşün!
Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!
Diyor ve devam ediyor, uzun bir şiir. (AK Parti ve MHP
sıralarından alkışlar)
12 Mart 1921 günü yedi yüz yirmiş beş şiirin
arasından seçilen İstiklal Marşımız, tüm dünyaya,
milletimizin özgürlüğe, bağımsızlığa olan
aşkını ve tutkusunu âdeta haykırıyordu. Ülkenin dört
bir yanından acılı haberlerin geldiği, hatta Meclisin
Kayseriye taşınmasının bile gündeme geldiği bir
ortamda, Gazi Mecliste kabul edilen bu marş, milletimizin
bağımsızlığa olan güçlü inancını simgeliyordu.
Değerli arkadaşlarım, gelişen teknoloji bir
çığ gibi milletimizin üzerine gelişmiş ülkelerin kültür
değerlerini taşıyor. 2000li yıllar dünyada büyük bir
kültür savaşının, büyük bir kültür emperyalizminin
yaşanacağı zaman dilimleri olacaktır. Eğer milletler
kendi kültür değerlerini bütün dünyaya, en iyi biçimde tanıtma
gayretinde olmazlarsa televizyon ekranları gelişmiş kültürlerin
gelişme bahtına kavuşamamış kültürlere ait
programları sunmakla meşgul olacaklardır.
Ağlamakla, sızlamakla, şikâyet etmekle
aydınlığa kavuşulamayacağına iman edenlerden
birisiydi Âkif ve diyor ki:
Bırakın matemi yahu! Bırakın feryadı.
Ağlamak fayda verseydi, babam kalkardı.
Gözyaşından ne çıkarmış? Niye ter
dökmediniz?
Bari müstakbeli kurtarmaya bir azmediniz.
Değerli kardeşlerim, bu ülke bizim. Gelin,
iktidarıyla muhalefetiyle el ele verelim, müstakbeli, geleceğimizi
nesillere aktarmaya çalışalım, millî ve manevi
değerlerimize sahip çıkalım. Bakın Oh be! dedirtecek,
sahip olduğumuz mesuliyeti ve yükümüzü sırtımızdan bir kenara
koyup Oh be, dünya varmış! dedirtecek, dinlenmemizi sağlayacak
bir tane dostumuz yok dünyada. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Onun için mecburuz birlik ve beraberlik içinde olmaya,
birbirimizin kuyusunu kazmamaya, birbirimizi sevmeye, birbirimizin
acılarını paylaşmaya. Yoksa bu ülkeden neler geldi neler
geçiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Kimler geldi, kimler
gidecek!
MUHARREM İNCE (Yalova) Amerikada Anayasayı
tartışanlara okuman lazım bu şiiri.
ALİ KUL (Devamla) Değerli milletvekilleri, yarın
Tıp Bayramını kutlayacağız büyük bir coşkuyla.
Gerek evlerinde gerekse hastanelerde yatan tüm hasta kardeşlerimize
huzurunuzda acil şifalar dilerken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ALİ KUL (Devamla)
bu şerefli millete gerçekten
gecesini gündüzüne katarak tıp alanında hizmet eden, başta
Sayın Bakanım olmak üzere, tüm tıp camiamızın,
doktorlarımızın, hemşirelerimizin, hasta
bakıcılarımızın, bu camiaya hizmet veren gönüllü
kardeşlerimizin hepsinin bayramını kutluyor, Allah bu millete
bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı konuşmaya Kültür ve Turizm
Bakanı Sayın Ertuğrul Günay katkıda bulunacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dün, Değerli
Arkadaşımızın da gündeme getirdiği gibi, İstiklal
Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünün
87nci yıl dönümüydü. Ben de bu güzel olayı, onurlu olayı
anarken Âkifin duasını tekrar etmek istiyorum: Allah milletimize
bir kez daha istiklal marşı yazma zorunluluğunu hissettirmesin.
Âkif, burada kendisini saygı ve rahmetle anmamız
gereken, sadece bir şair değil, sadece bir yazar değil, önemli
bir ahlak abidesidir. Özellikle bunun altını çizmek istiyorum.
Değerli Arkadaşım yedi yüz yirmi beş şiir
arasından Âkifin şiirinin seçildiğini söylemişti.
Aslında, yedi yüz yirmi dört şiir arasından istiklal
marşı olabilecek bir şiir seçilemedi. Bunun üzerine Âkife
başvuruldu ve Âkif, Ankaranın 1921 yılının
kış koşullarında, o koşullara uygun bir paltosu bile
sırtında olmamasına rağmen, bir şartla, istiklal
marşı için konulmuş bulunan ve Ankarada o tarihlerde birkaç ev
almaya uygun bulunabilecek olan para ödülünü kabul etmeme kaydıyla bu
yarışmaya bir şiir gönderdi. Şiiri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, galiba Hamdullah Suphi bey tarafından, 10 kez okunarak ve
ayakta alkışlanarak, milletimizin İstiklal Marşı kabul
edildi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Âkifi bu yönüyle, bu ödülü kabul etmeme yönüyle bir kez daha
burada tekrar etmek ve hafızalarımıza nakşetmek istiyorum.
Bir şair olarak hafızalarımızda Çanakkale
Destanının yazarı, Safahatın yazarı, İstiklal
Marşımızın şairi, ama bir ahlak abidesi olarak genç
kuşaklara özellikle, yeni insanlara Âkifin anlatılması, bu
yönüyle tanıtılması gerekiyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bir küçük mutluluğu, bir buruk mutluluğu sizinle
paylaşmak istiyorum. Yıllar önceydi, Hacettepe Üniversitesi çevresinde,
çocuklarımın sağlığıyla ilgili bir kontrol
sırasında birkaç saatimiz kalmıştı arada, öğlende
geçirmemiz gereken birkaç saat. Bir bahar günüydü galiba. Hadi sizi Mehmet
Âkifin kaldığı, İstiklal Marşı Şairinin
kaldığı eve götüreyim. dedim çocuklarıma. Ben de çok uzun
bir zamandır, doğru düzgün gitmemiştim. Aldım, götürdüm
yedi sekiz yıl kadar önce. Aldım, götüremedim. Götürmeye
kalkıştım. Harap bitap, pejmürde bir ortam, çamur çorak; oradaki
Tacettin Dergâhının çevresine doğru giderken inanılmaz bir
sevimsiz ortam vardı. Şu kadarcık kızım, burasına
kadar gırtlağı dolarak, İstiklal Marşının
şairine milletin verdiği ortam bu mu? demeye kalktı. Tuttum
çocuklarımın elinden, gerisin geriye döndüm ve o gün bugün içimde bir
acı vardı.
Huzurunuzda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda,
Ankaradaki özel idare, Ankaradaki yerel yönetici arkadaşlarım,
özellikle Altındağ Belediyesi çalışanlarına
teşekkür etmek istiyorum. Bizim Bakanlığımızın da
koordinatörlüğüyle, Vakıfların da katkılarıyla, ama
bir belediye, Altındağ Belediyesi bu işi birkaç yıldır
üstlendi, dert edindi ve dün -oldukça gecikmiş bir biçimde- Akife
karşı bir küçük saygıyı, bir küçük vefa duygusunu yerine
getirmeye çalıştık. Şu anda o Tacettin
Dergâhının çevresinde bir park oluştu, Akifin bir
anıtı oluştu, tertemiz bir mekân oluştu ve insanlar
gezerken artık Akifi hiç olmazsa hoş bir mekân içinde
tanıyacaklar, bilecekler. Kitabeler yazıldı, şiirler
yazıldı duvara.
Bir kez daha söylüyorum ki çok geçtir bunlar. Çok geçtir ama hiç
olmazsa bir küçük vefa duygusu yerine getirilmiş oldu. Bundan
duyduğum sevinci -dün orada ortamı paylaştık
arkadaşlarımızla- sizinle paylaşmak istiyorum.
Bir küçük noktayı daha belirtmek istiyorum: Her zaman bir
belli sıfat taşımış olmak, bir belli mevki, makam taşımış
olmak her konuda bilgili olmayı sağlamıyor ne yazık ki. Bu
geçmiş dönemlerde, bu yakın tarihlerde, çok önemli sıfatlar
isminin başında bulunan bazı arkadaşlarımızın
çok talihsiz açıklamaları oldu. Akifi ardından gidilebilecek
bir önder olarak nitelemeyen, ümmetçi sıfatıyla ve ümmetçiliği
de bir karalama vesilesi olarak kullanmaya çalışan birtakım
talihsiz açıklamalar oldu.
Şunu söylemek istiyorum: Akifin dünyasının tamamen
dışından ama Türk şiirinin, Türk edebiyatının
önemli isimlerinden birisi Nâzım Hikmet, Kurtuluş Savaşı
Destanında, dün de söyledim bunları, o törende: Âkif
inanmış adam, bir büyük şair. diyor. Bu niteleme, Âkifin
dünyasının tamamen dışından bir başka
edebiyatçının yaptığı niteleme.
Âkifin şairliği tartışılmaz ama Âkifin
inanmışlığı, hiçbir zaman, yüzü geçmişe dönük bir
inanmışlık, hurafeye dayalı bir anlayış, hiçbir
zaman donmuş, durağan bir anlayış değildi. Asrın
idrakine İslamı söylemeyi telaffuz eden bir reformist, bir
ilericiydi Âkif ve toplumumuzun inançlarıyla kavga etmeden, toplumumuzun
hayatını; sadece bizim toplumumuzun değil, bir insanlık
ülküsüyle, bir inanç ülküsüyle yaşadığımız
coğrafyanın hayatını ileriye götürmeyi dert edinmiş
bulunan büyük bir mütefekkirdi. Bilmeden eğer yapılmış bir
hataysa bağışlıyorum, bilerek yapılmış bir
hataysa bu vesileyle şiddetle kınıyorum.
Âkifi rahmetle anıyorum, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Biz de Âkife Allahtan rahmet diliyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Komisyondan istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Mardin Milletvekili Emine
Aynanın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/34)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. 11.3.2008 Emine
Ayna
Mardin
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun
uygulanmasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/150)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun
uygulanmasından kaynaklanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98, İç Tüzüğün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ve talep ederiz.
1) Hasip Kaplan (Şırnak)
2) Ahmet Türk (Mardin)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Fatma Kurtulan (Van)
5) Emine Ayna (Mardin)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Sebahat Tuncel (İstanbul)
8) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Bengi Yıldız (Batman)
10) Sırrı Sakık (Muş)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Özdal Üçer (Van)
13) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
14) Pervin Buldan (Iğdır)
15) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
16) Akın Birdal (Diyarbakır)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman Özçelik (Siirt)
Gerekçe:
"Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması hakkında Kanun" 17 Temmuz 2004 tarihinde
yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasa gerek tasarı
aşamasında gerekse de yasalaştıktan sonra önemli ve
çoğunlukla haklı eleştirilere maruz kalmıştır.
Uygulama yönetmeliği 04.10.2004 tarihinde çıkarıldı. 5442,
5562 ve 24.05.2007'de kabul edilen 5666 sayılı Yasa ile
sonuçlandırma süreleri uzatılmıştır.
Valiliklere yapılan başvurular havale, evrak kayıt
gibi bürokratik işlemlerle, İl Özel İdaresi'nde kurulan
Komisyonlarda uzun süre bekletilmektedir. Ciddi personel ve teknik donanım
eksikliği bulunmaktadır. Sekreterya odaları dosya
yığınları ile doludur. Sistemli ve istekli bir
çalışma yapılmamaktadır. En basit hukuksal sorunlarda bile
ancak personelle muhatap olunabilmekte, açıklama ve anlaşma
konularında önemli sorunlar yaşanmaktadır.
Keşifler sırasında sulak ve geniş arazileri
olan köylerde arazi miktarının
sınırlandırılması (kota) olmaktadır.
Valiliğin talimatı ile araziler, olayların henüz
çıkmadığı bir tarih olan 1952 memleket haritası
dikkate alınarak, neye göre hesaplandığı bilinmeyen bir
hesaplama ile arazi miktarının belirlenmektedir. Mevcut ekilebilir
arazinin yalnızca 4/1'i dikkate alınmaktadır. 2003 tarihinde
köye dönüş sonrası inşa edilen yerler dikkate
alınmamaktadır.
Gayrı menkul zararları için "Yapı Denetim
Komisyonu Başkanlığınca" her yıl yayınlanan
yaklaşık birim fiyatları uygulanmaktadır. Ancak; uygulama
birliği olmadığı gibi farklı takdirler
yapılmaktadır. Çiftçilik yapan başvurucuların mülkiyete
ulaşamama, arazi, bağ ve bahçelerinden yararlanamama, geçim
kaynaklarından mahrum kalma durumları tespit edilmemektedir.
Keşif yapılan başvurular yıllarca bekletilmektedir.
Göçe zorlanan kirada kalan, kira zararlarını
belgelemeyenler dikkate alınmamaktadır. Yakılan evler için,
keşifler esnasında yanık izleri tespit edilmesine,
soruşturmalarla sabit olmasına rağmen eşya zararları
karşılanmamaktadır.
AİHM'in önündeki binlerce dosyadan mahkum olmamak için
Hükümet bazı dosyaları göstermelik sulh ile
sonuçlandırmış, istediği yönde kararlar çıkınca
da başvurucular için büyük mağduriyet doğuran uygulamalara imza
atmıştır. AİHM den dönen karar aşamasında ki
1.500 dosya hâlâ bekletilmektedir. Başvuruların
yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde
sonuçlandırılacağı düzenleme altına
alınmış ancak, sonuçlandırılmamıştır.
Komisyonlarda çalışma usulleri ile ilgili ciddi sorunlar
yaşanmakta, başvurular yanıtsız kalmaktadır.
Başvurucular ve avukatlarından bazı kişilerce suç
teşkil eden çıkarlar talep edilmektedir. Çıkar sağlanan
dosyalar öne alınabilmektedir. Başvuruların başvuru
tarihine göre incelemeye alınması gerekirken hangi sebeplerle
bekletildikleri anlaşılamamaktadır. Komisyonlar üzerinde etkin
bir denetim sağlanamamaktadır.
Kadın başvurucular için eşlerinin noter onaylı
muvafakatları, sabıka kaydı talep edilmekte,
başvurucuların arazi dönümleri, uçuş haritaları ile
ormanlık arazi olduğu gerekçesi ile ya düşürülmekte ya da hiç
hesaba katılmamaktadır.
Sulhname imzalanan dosyalar bekletilmekte, örneği avukatlara
verilmemekte, İçişleri Bakanlığı'ndan geç ödenek talep
edilmekte, ödeneğin geç çıkarılması sonucu mağdur
edilmekte, gecikme faizi uygulanmamaktadır.
Köy boşaltmalarda, güvenlik güçlerinden belgeler istenmekte,
askeri makamların ifade ve beyana çağırdığı
başvurucular ve muhtarlar sorulan sorularla zor durumda
bırakılmakta, üstü örtülü olarak tehdit edilmektedir.
İçişleri Bakanlığı 24.09.2007 tarihinde,
274.359 başvurunun yapıldığını, 87.665inin
sonuçlandığını, İdari yargıda 4.547 dava
açıldığını 331.988.084.80 YTL ödeme
yapıldığını açıklamıştır.
AİHMden dönen 1.500 dosyanın sonuçlandırıImadığı
dikkate alınacak olursa yeniden binlerce başvurunun
yapılacağı görülmektedir. 2008 bütçesine ayrılan
ödeneğin çok az olması nedeniyle başvuruların sonuçlanmasının
uzayacağı görülmektedir.
Bu nedenlerle TBMM Araştırma Komisyonunun kurularak
sorunun bütün yönleriyle araştırılması gerektiği
inancındayız.
2.- Kastamonu Milletvekili Musa
Sıvacıoğlu ve 22 milletvekilinin, Kastamonu başta olmak
üzere tarihî ve kültürel varlıklarımızın
araştırılarak etkin korunması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/151)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde mevcut tarihi ve kültürel varlıklarımız
izinsiz ve kaçak kazılarla tahriple yok edilmektedir.
Başta Kastamonu'daki tarihi ve kültürel
varlıklarımız olmak üzere, ülkemiz içinde ve
dışında kültürel varlıklarımızın tespiti ve
korunmaları için alınması gereken tedbirleri
araştırmak amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM İç
tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Musa Sıvacıoğlu (Kastamonu)
2) Mahmut Dede (Nevşehir)
3) Nurettin Akman (Çankırı)
4) Zekeriya Aslan (Afyonkarahisar)
5) Nuri Uslu (Uşak)
6) İsmail Özgün (Balıkesir)
7) Ahmet Aydoğmuş (Çorum)
8) Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
9) Enver Yılmaz (Ordu)
10)Mehmet Emin Ekmen (Batman)
11) Mehmet Erdem (Aydın)
12) Ramazan Başak (Şanlıurfa)
13) İsmail Bilen (Manisa)
14) Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)
15) Öznur Çalık (Malatya)
16) Murat Yıldırım (Çorum)
17) Selami Uzun (Sivas)
18) Mehmet Alp (Burdur)
19) Haydar Kemal Kurt (Isparta)
20) Bayram Özçelik (Burdur)
21) İsmail Hakkı Biçer (Kütahya)
22) Cafer Tatlıbal (Kahramanmaraş)
23) Ahmet Erdal Feralan (Nevşehir)
Gerekçe:
Sit alanları, ülkemizin kültür ve tabiat
varlıklarını koruma altına alarak gelecek nesillere
aktarabilmek amacıyla 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca Kültür
Bakanlığınca tespit edilir ve Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulları kararıyla tescil edilir.
Sit, 2863 sayılı Kanunda "tarih öncesinden günümüze kadar gelen
çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devrin
sosyal, ekonomik, mimarı ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve
kent kalıntıları, önemli tarihî hadiselerin cereyan ettiği
yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması
gereken alanlarıdır" şeklinde
tanımlanmıştır. Ülkemizde arkeolojik, doğal, kentsel,
tarihîı ve diğer olmak üzere, beş türde sit alanı
bulunmaktadır.
Bakanlık tarafından tespit edilen bölgelerde kurulan koruma
kurulları, sit alanlarının tescilinin yanında, kültür ve
tabiat varlıklarının gruplandırılması, koruma
alanlarının tespiti, geçiş dönemi yapı şartları,
koruma amaçlı imar planları ve değişikliklerin
onaylanması, korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarından
özelliklerini kaybetmiş olanlarının tescil
kayıtlarının kaldırılması, koruma
alanlarıyla ilgili uygulamaya yönelik kararların alınması
gibi görevleri üstlenmektedir.
Sit alanlarının tespitinde temel amaç, kültür ve tabiat
varlıklarımızın korunması olmakla beraber, uygulama
neticelerinin bu amacı temin edemediği görülmektedir.
Örneğin birçok medeniyete beşiklik yapmış
Kastamonu'da, 1 inci derecede arkeolojik sit alanı olan Kastamonu ve
Ağlı Kaleleri, Pınarbaşı İlçesi'ndeki Ilgarini
Mağarası gibi tarihî ve kültürel varlıklarımız,
yetkili organlardan usulüne uygun izin alınmadan veya kaçak kazılarla
orijinalliği bozulmakta veya telafi edilemeyecek şekilde tahrip
edilmektedir. Bu kabil örneklere ülkemizin birçok yerinde rastlamak mümkündür.
Sonuç olarak, buradan hareketle başta Kastamonu'daki tarihi
ve kültürel varlıklarımız olmak üzere ülkemiz içinde ve yurt
dışında korunması gereken tarihi ve kültürel
varlıklarımızın yeterince korunabilmesi, öncelikle bu
değerlerimizin tespiti, yanlış uygulamalardan kaynaklanan
tahriplerin önlenmesi, bilimsel uygulamaların önünün açılması ve
alınması gereken diğer önlemlerin belirlenmesiyle mümkün
olacaktır.
Bu amaçla, kültür ve tabiat varlıklarımızın
korunması ve bu amaca yönelik sit alanı uygulamaları ile sit alanlarına
yapılan usulsüz ve yetkisiz müdahalelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından araştırılması ve mevcut durumun tespiti,
kültür ve tabiat varlıklarımızın geleceğe
taşınmasını sağlayacaktır.
3.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/152)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1990 yılından başlamak üzere günümüze kadar halen
devam etmekte olan ve kamu oyunda "faili meçhul cinayetler" olarak
bilinen cinayetlerin araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımla arz ederiz.
1) Pervin Buldan (Iğdır)
2) Ahmet Türk (Mardin)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Fatma Kurtulan
(Van)
5) Emine Ayna (Mardin)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Sebahat Tuncel (İstanbul)
8) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Bengi Yıldız (Batman)
10) Sırrı Sakık (Muş)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Özdal Üçer (Van)
13) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
14) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
15) Akın Birdal (Diyarbakır)
16) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman Özçelik (Siirt)
Gerekçe:
Ülkemizde 1990 yılından sonra siyasi nitelikli
olduğu tespit edilen ve "faali meçhul" olarak
adlandırılan cinayetler işlenmeye
başlamıştır. Belli güç odakları tarafından
işlenen cinayetler sonucu sayısı onbinleri bulan, çok
sayıda gazeteci, aydın, yazar, iş adamı ve daha birçok
yurttaşımız katledilmiştir. İşlenen bu cinayetler
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bazı üyelerini hedef almış ve
bunun sonucunda Milletvekili Sayın Mehmet Sincar katledilmiştir.
Susurluk skandalı ve ardından Şemdinli olayı da bu
cinayetlerin ucunun devlet güçlerine kadar uzanan
bağlantılarının varlığını ortaya
koymuş ancak bu olaylar yeterince araştırılmamış
olaylar âdeta kendi haline terk edilmiştir. Susurluk olayının
üzeri örtülmüş araştırma sonuçları sansürlenerek kamuoyuna
açıklanmıştır. Şemdinli olayını
araştırmak üzere TBMM bünyesinde kurulan araştırma
komisyonunun raporu ise saklı tutulmuş kamuoyuna açıklanmamıştır.
Devletin ve hükümetin bu tutumu "faili meçhul" cinayetlerin devam etmesine
olanak sağlamıştır.
Ülkemizde, karanlık bırakılan güçler
tarafından hâlâ cinayetler işlenmektedir ve bu cinayetlere en son
kurban verilen yurttaşımız da değerli gazeteci-yazar Hrant
Dink'tir. Yeterince araştırılmadığı için, uzun
yıllardır devam etmesine ve binlerce vatandaşımız bu
şekilde katledilmesine rağmen yüzeysel ve göstermelik
yargılamalar yapılmış, ülkemizde faili meçhul
bırakılmış cinayetler hususunda adalet tecelli etmemiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülen onlarca davada Türkiye
yüzbinlerce avroluk maddi tazminata mahkûm edilmiştir. Ancak bu sadece
ülkemizin "faili meçhul" cinayetlerin bedeli olarak ödediği
maddi bedeldir. Fakat ülkemiz, esas bedeli bu cinayetlerle daha çok acı
yaşayarak ve kaos ortamına sürüklenerek ödemektedir.
Demokratikleşmeye, toplumsal barışa ve kardeşçe yaşama
şiddetle ihtiyaç duyduğumuz şu dönemde, ülke tarihinde hâlâ
sayısı onbinleri bulan cinayetlerin
aydınlatılmamış olması; kardeşçe
yaşamı, demokratikleşmeyi ve toplumsal huzuru imkânsız
kılmaktadır. Ülkemizin cinayetlerle geçen karanlık tarihi
aydınlatılmadan ne bizim için ne milyonlarca
yurttaşımız için ne de çocuklarımız için bu ülke
güvenle yaşadıkları bir ülke olamayacaktır. Ve ülkemiz
karanlık güçlerin gölgesi ve korkusu altında yaşamaya mahkûm olacaktır.
Aydınlık bir gelecek için faili meçhul kalmış cinayetlerle
kararan ülke tarihi aydınlatılmalıdır. Bu konuda Türkiye
Büyük Millet Meclisi esas sorumluluğu taşımaktadır. En son
düzenlenen "Ergenekon operasyonu" birçok karanlık
bağlantıyı ortaya çıkaran olumlu bir gelişmedir ve
devletin yasa dışı faaliyetlerde bulunan güçleri ve failli
meçhul kalan siyasi cinayetlerin sorumlularını ortaya
çıkarması açısından tarihi bir fırsat
sunmaktadır. Nitekim ortaya çıkan bağlantılar bunu ortaya
koymaktadır. Tam da bu süreçte bu cinayetleri işleyen güç
odaklarının ve bağlantılarının Meclisimiz
tarafından araştırılması tarihi zorunluluk olmakla
beraber olayların aydınlatılması açısından
oldukça büyük fayda sağlayacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu
(1/498) (S. Sayısı: 110) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi okutuyorum:
SEÇİMLERİN TEMEL
HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA
KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Yurt dışında bulunan vatandaşların oy
kullanmalarıyla ilgili seçim işlerini yönetmek üzere Ankara İl
Seçim Kuruluna bağlı Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim
Kurulu oluşturulur. İhtiyaç duyulması halinde birden fazla yurt
dışı merkez ilçe seçim kurulu teşkil edilebilir.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın;
şahısları adına İstanbul Milletvekili Güldal
Akşit, Çanakkale Milletvekili Mehmet Daniş, Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut, Manisa Milletvekili Mustafa Enöz, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın söz talepleri vardır.
İlk söz Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekili Osman Özçelike aittir.
Buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın
başkan, değerli milletvekilleri; yarın 14 Mart Tıp Bayramı,
bir sağlık meslek grubu mensubu olarak ben de
meslektaşlarımızın tıp bayramını kutluyorum.
Tıp Bayramından iki gün sonra da Halepçe katliamı, kimyasal
silahlarla binlerce Kürtün katledildiği Halepçe katliamı. Bu
vesileyle, tüm kimyasal silahları, kitle imha silahlarını
üretenleri ve kullananları protesto ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Demokratik Toplum
Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(x)
110 S. Sayılı Basmayazı 27/02/2008 tarihli 70inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Demokrasi, halkın bizzat kendisini yönetmesi olarak kabul
edilir. Giderek artan nüfus karşısında ülke yönetiminin
halkın bizzat kendisi tarafından doğrudan yönetimini
olanaksız kılması üzerine, temsilî demokrasi
kavramının sosyolojik bir olgu olarak toplumsal yaşamda yer
almasına neden olmuştur. Temsilî demokrasi, seçim kavramını
gündeme getirmiş ve seçim hukuku toplumsal yaşamda özgün bir yer
almıştır.
Gelişmiş demokratik ülkeler seçim hukukunda seçmenler ve
temsilciler açısından eşitlikçi ve adaletli olmaya özen
gösterirken, seçimlerin serbest, eşit ve özgür bir şekilde
yapılmasının koşullarını yaratma ve bu
sınırları genişletme konusunda büyük bir çaba sarf
etmektedirler. Demokratik ülkeler temsilde adalet, yönetimde istikrar dengesini
titizlikle sağlamaya çalışırlar. Yine demokratik ülkelerde
katılımcı demokrasi gereği tüm siyasi düşüncelerin
açıkça ifade edilebilmesi ve örgütlenmesine olanak sağlanmakta,
toplumun tüm kesimlerinin en yaygın biçimde yönetime
katılımını sağlayıcı önlemler
alınmaktadır.
Siyasi düşüncenin en üst boyutta örgütlenmesi siyasi parti
örgütlenmesidir. Temel hukuk kuralları çerçevesinde kalmak ve şiddet
unsuruna yer vermemek üzere siyasi partiler bir etnik yapıya, bir inanç
grubuna, bir toplumsal kategoriye, bir felsefi görüşe dayalı olarak
ve ideolojik olarak kurulabilirler. Siyasi partiler demokratik siyasal
yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak kabul edilirler. Yasal,
demokratik siyasi partilerin temel hedefi, programlarında belirttiği
ve kamuoyuna açıkladıkları dünya görüşleri ve yönetimdeki
öncelikleri doğrultusunda ülke yönetiminde söz sahibi olurlar. Siyasi
partileri ve kadrolarını bağlayan, program, tüzük ve kamuoyuna
açıkladıkları görüşleridir. Ne kişiler ne de siyasi
partiler, niyetleri sorgulanarak demokratik yaşamdan ve ülke yönetiminden
uzak tutulamazlar.
Gerek ekonomik açıdan gerekse geliştirilen demokratik
kazanımlar açısından geri kalmış ülkelerde başta
etnik sorunlar olmak üzere, inanç sorunu, sınıflar arası
çelişkiler sorunu, bölgeler arası kalkınmadaki dengesizlik,
gelir dağılımındaki haksız ve ölçüsüz
paylaşım gibi temel sorunlar yanında, vatandaşların
eğitim, sağlık, konut, iş güvencesi gibi sorunları
çözümsüz kalmakta, toplumsal barış ve huzur büyük bir
istikrarsızlık göstermektedir. Yani kalkınmanın temel
dinamiği demokratikleşmedir.
Antidemokratik yönetimlerde farklı düşünce ve bu
düşüncelerin örgütlenmesi zararlı akımlar olarak görülür.
Özgürce örgütlenemeyen düşünce yeraltına iner. Özgürlüğün
bulunmadığı ve şiddet uygulanarak düşüncenin
bastırıldığı ortamlarda karşı şiddet
doğar. Antidemokratik yönetimler şiddeti gerekçe göstererek hak ve
özgürlükleri kısma konusunda bir gerekçe bulmuş olurlar.
Antidemokratik yönetimlerde yine, yönetimce kontrol edilebilir bir şiddet,
düzeni sürdürmelerine olanak sağlayan bir araç olarak görülür ve âdeta
teşvik edilir. Bu nedenle, toplumsal barışın
sağlanması için sunulan demokratik çözüm önerilerine kendilerini
kapalı tutarlar. Bu tür ülkelerde sistemden beslenen partiler de sistemin
devamından yana her türlü çabayı gösterirken, hak ve özgürlüklerin
korunup geliştirilmesinden, toplumsal sorunların demokratik yollardan
çözümünden yana olan siyasi partiler ve sivil kuruluşlar arasında
büyük bir çatışma vardır; bu çatışma, statükonun
devamından yana olanlarla, değişim, dönüşümden yana olanlar
arasındadır. Ne yazık ki, Türkiyede, kuruluşundan günümüze
kadar bu çatışmalı süreç yaşanıyor, gelişmiş
demokratik bir düzene ne yazık ki henüz ulaşılamadı.
Demokratikleşme çabalarının önündeki en büyük
engel, askerî vesayetler, askerî darbeler ve bu darbelerle oluşturulan
sistemin yarattığı bilinç çarpıtmasıdır. Ülke, üç
askerî darbe, birçok darbe girişimi ve muhtırayla
karşılaştı. Askerî darbelerin en ağırı 12
Eylül darbesidir. Topluma baskı uygulanarak bir anayasa kabul ettirildi,
antidemokratik anayasanın kısıtlayıcı hükümleri tüm
hukuk sistemine yerleştirildi, tüm hukuk sitemine işlendi. İşte
bugün bir köşesinden düzeltmeye çalıştığımız
seçim mevzuatı, bu dönemin ürünüdür. Anayasa tümden
değiştirilmeden, evrensel hukuk ilkelerine uyumlu, sivil, demokratik
bir anayasa hazırlanmadan, hukuk sisteminde yapılacak kısmi
düzenlemelerle demokratik bir ülke yaratılamayacağı
açıktır.
Seçim mevzuatı, antidemokratik hükümlerle
donatılıdır. Temsilde adalet, yüzde 10 genel seçim
barajıyla engellenmektedir. Bugün, Avrupa Birliğine üye ve aday olan
ülkeler arasında seçim barajı en yüksek olan ülke Türkiyedir.
Fransada, Hollandada, İrlandada, İngilterede, İspanyada,
Portekizde, Finlandiyada, Maltada, Kıbrıs Rum Kesiminde seçim
barajı yoktur, sıfırdır; Danimarkada yüzde 2,
Yunanistanda yüzde 3tür; bazı ülkelerde yüzde 4 ve 5 oranını
aşmamaktadır, en yüksek baraj, Almanyada yüzde 5tir. Ancak
Almanyada dar bölge seçim sistemi uygulandığından, ülke 299 dar
seçim bölgesine ayrılmış ve Federal Parlamentonun 598 üyesinden
299u dar bölgelerden -her bölgeden 1 milletvekili seçilmek üzere- seçilmekte, diğer
299 üye de genel listeden, her siyasi partinin aldığı oy
oranında parti listelerinden seçilmektedir. Eğer bir siyasi parti dar
bölgelerin üçünde birinci parti olmuş ve 3 milletvekili
kazanabilmişse -yüzde 5 barajını aşmamış olsa
bile- baraj dikkate alınmamakta ve 3 kişi seçilebilmektedir.
Türkiyede yüksek seçim barajının Kürt sorunu
bağlamında ele alındığı ve Kürtlerin kendi
kimlikleriyle Parlamentoda temsilini engellemeye yönelik olduğu
gizlenmiyor artık. Yüksek orandaki seçim barajıyla Türkiye'nin taraf
olduğu Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar
Sözleşmesinin 25inci maddesi ihlal edilmektedir. Muhalefette iken seçim
barajının kaldırılması veya makul seviyelere
indirilmesi için çaba gösteren siyasi partiler, parlamentoya geldikten sonra bu
taleplerinden vazgeçmektedirler.
Partimiz Demokrat Toplum Partisi, genel ülke barajı nedeniyle
22 Temmuz seçimlerine bağımsız adaylarla katılmak zorunda
kalmış, temsilimizin asgari düzeyde gerçekleşmesi için
yapılan yasal değişiklikler ve tüm engellemelere rağmen
Parlamentoda bir grup kuracak kadar halk desteği bulmuştur.
Yaklaşık sekiz aydan beri Parlamento çalışmalarına,
yasama faaliyetlerine katılıyoruz. Yapıcı, demokratik
muhalefetimizi büyük bir sorumlulukla yerine getiriyoruz. Partimiz,
yıllardır dili, kültürü, tarihi ve nihayet varlığı
inkâr edilen Kürt halkının, ezilen, sömürülen, baskı
altında tutulan emekçiler ve diğer toplumsal kategorilerin,
farklı inanç gruplarının, Alevilerin, samimi, gerçek
Müslümanların ve diğer azınlıkların sorunlarına çözüm
arayan ve onların sözcülüğünü yapmaya çalışan bir partidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Partimiz, mevcut statükoya
karşı değişim ve dönüşümden yana tüm muhalefet
dinamikleriyle yakın dostluk ve demokratik iş birliği içinde,
toplumsal muhalefetin en kitlesel gücü konumundadır. Toplumsal, tarihsel
gerçekliğe aykırı oluşturulan resmî söylemi ve ezberleri
bozan bir partiyiz. Kokuşmuşun, köhnemişin, çürümüş
değerlerin, uluslararası hiçbir itibarı ve değeri
kalmamış resmî söylemin karşısında yeniyi,
çağdaşı, moderni temsil ediyoruz. Şimşekleri üzerimize
çekmemizin nedeni budur. Statükocuların nefretini kazanma pahasına,
bedeller ödeme pahasına yeniyi ve doğruyu savunuyoruz, savunmaya
devam edeceğiz. Bu nedenle partilerimiz kapatılmakta, bu nedenle
partilerimizin Parlamentoda temsilini engelleyici yasal hükümler yürürlükte
tutulmaktadır.
Sevgili milletvekilleri, yurt dışı seçmenlerin oy
kullanabilmelerini sağlayıcı yasal düzenlemeyi olumlu bulmakla
birlikte yetersiz buluyoruz. Biz, değişiklik önergelerimizle,
önerilerimizle yasanın güçlenmesi çabası içinde olacağız.
Değişikliklerin yapılması durumunda tabii ki yasayı
destekleyeceğiz. Umarım iyi bir yasa oluşur. Hayırlı
uğurlu olsun diyorum şimdiden. Teşekkür ediyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili
Sayın Rıdvan Yalçın.
Sayın Yalçın, buyurun efendin. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 110 sıra
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kürsüde, iki gündür
İstiklal Marşımızın kabulünün 87nci yılı
münasebetiyle çok veciz sözler ifade edildi, güzel şiirler okundu ve bütün
konuşmacılar, ortaklaşa olarak, rahmetle
andığımız Âkifin o muhteşem duasını
tekrarladı. Biz de bu duaya katılıyoruz âmin diyoruz ancak
Türkiye Cumhuriyetinin yeni anayasasının henüz Türkiyede müzakereye
açılmadan Amerikada belli odaklara takdim edildiği, Güneydoğu
paketi olarak takdim edilen paketin Türk kamuoyunda müzakereye açılmadan
Amerikadaki basın kuruluşlarına takdim edilmesiyle
İstiklal Marşımızın kabulünün aynı günlere
gelmesini çok hazin bir tecelli olarak değerlendirdiğimizi ifade
etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, aynı zamanda, başka
konuşmacılar da ifade ettiler, yarın malum 14 Mart Tıp
Bayramı olması sebebiyle biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bütün tıp camiasının bayramını tebrik ediyor,
sorunlarının en kısa zamanda çözüme
kavuşturulmasını da temenni ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın genel
seçimlerde oy kullanabilme imkânını genişleten bu
tasarıyı heyecanla, mutlulukla destekliyor ve çok da
önemsediğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Bir demokrasinin temel
niteliklerinden birinin iktidarın serbest seçimlerle belirleniyor
olması hepinizin malumudur. Ne var ki bugüne kadar en temel haklardan olan
seçme hakkı özellikle yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız açısından yeterince
kullanılabilir hâle getirilememiştir. Dünyanın farklı
ülkelerinde hayatını kazanma, eğitimini sürdürme gibi amaçlarla
6 milyona yakın vatandaşımızın
yaşadığı bilinmektedir. Bu
vatandaşlarımızın 4 milyona yakınının seçmen
olduğu ve sadece Almanyada 3 milyona yakın insanımız
yaşamakta iken bu vatandaşlarımızın 2 milyona
yakınının da seçmen vasfı taşıdığı
rakamlardan anlaşılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, görüldüğü üzere
neredeyse, dünyada Türkün olmadığı memleket bulunmamaktadır.
Bu rakamlardan anlaşıldığı gibi bu tasarı
doğrudan ve dolaylı olarak milyonlarca
vatandaşımızı ilgilendirmektedir ve neredeyse, ülkemiz
seçim çevreleriyle kıyaslandığında yurt dışı
en büyük seçim çevrelerinden birisi olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Sayın milletvekilleri, önceki hükûmetler döneminde de yurt
dışındaki vatandaşlarımızın oy
kullanabilmesi için çalışmalar yapılmış, kısmi
iyileştirmeler sağlanmışsa da
vatandaşlarımızın yaşadığı ülkelerin
tavrı ve teknolojik gelişmelerin yetersizliğine bağlı
sebeplerle bugüne kadar bu ölçüde kapsamlı bir çalışma
imkânı bulunamamıştır. Yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız, uzun yıllar yabancı
memleketlerde hayat mücadelesi verirken başka bir kültürün taklitçisi
olmak yerine kendi öz kültürünü devam ettirmeyi seçmiş ve hatta önemli bir
kısmı belki burada ihmal ettiği millî ve manevi
değerlerimize daha fazla değer veren bir anlayışa sahip
olmuştur. Bu vatandaşlarımız, zor şartlarda verdikleri
hayat mücadelesinden elde ettikleri kazançların önemli bir kısmını
kendi memleketlerine yatırım olarak sarf ederken tatillerini de
ülkemizde geçirmeyi bir alışkanlık hâline getirmişlerdir.
Ne var ki, yurt dışında yabancı, Türkiyede
Almancı olmaktan kurtulamayan bu vatandaşlarımız, bir dönem
işçi şirketleri adı altında
dolandırılmış, bir dönem bankerlik furyası adı
altında dolandırılmış, son yıllarda da yüksek kâr
ve cennetten bahçeler vaat eden malum holdingler tarafından
dolandırılmıştır. Son zamanların modası,
değerli milletvekilleri, bu sefer de hayır kurumları eliyle bu
vatandaşlarımız dolandırılmaya devam edilmek
istenmektedir. Ne yazık ki, doğdukları topraklara, ait
oldukları millete vefa ve bağlılık duygusunu artırarak
sürdüren bu kardeşlerimizin ülkemize olan güvenleri bu olaylar sebebiyle
zedelenmiş, bu holdinglerle aynı paralelde siyaset yapanlar,
vatandaşlarımızın mağduriyetine çare aramak yerine
vatandaşlarımızı Paranı verirken bana mı
sordun? diye azarlayabilmişlerdir.Yurt dışındaki
vatandaşlarımız yaşadıkları bu derin hayal
kırıklığı sonucu ne yazık ki ülkemize daha az
gelir olmuş ve neredeyse yatırımlarını ülkemize
getirmekten çekinir hâle gelmişlerdir.
Sayın milletvekilleri, ne yazık ki, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımız uzun
zamandır dozunu artırarak devam eden ırkçı
saldırılara da hedef olmaktadır. Demokrasinin beşiği
olarak kendisini takdim eden İngilterede ırkçı çetelerin
saldırıları sonucu 2007 yılında kimi rakamlara göre 4,
kimi rakamlara göre 8 ve kimi rakamlara göre daha fazla vatandaşımız
sadece Türk oldukları için öldürülmüşlerdir.
Türklerin en çok yaşadığı Almanyada ne
yazık ki ırkçı saldırılar hızla sürmekte ve
özellikle Türklerin ev ve iş yerleri arka arkaya yakılmakta ve âdeta
saldıralar tek merkezden yönetiliyormuş gibi artarak devam
etmektedir. Çoğu çocuk 9 vatandaşımızın diri diri
yakılarak öldürülmesi hafızalarda derin izler
bırakmıştır. Son olarak bir
vatandaşımızın da sığındığı
karakolda dövülerek öldüğü haberleri ve üstelik darp olmadığına
ilişkin şaibeli raporlar, ırkçı saldırılara maruz
kalmış vatandaşlarımızın güvenlik güçlerine olan
inancını da önemli ölçüde sarsmış bulunmaktadır.
Son zamanlarda İngiltere vatandaşlarımızı
farklı yollarla ülke dışına göndermeye
başladığı gibi, Almanya ise antidemokratik Göç Yasası
gibi düzenlemelerle vatandaşlarımızın
yaşamlarını zorlaştırmakta, aileleri bölmekte ve
entegrasyon adıyla asimilasyon politikaları uygulamaktadır.
Sayın milletvekilleri, üzücü olan, yurt
dışındaki vatandaşlarımıza yapılan bu
insanlık dışı muameleler karşısında
devletimizden gereken ilgi ve desteği bulamayan vatandaşlarımızın
âdeta terör örgütlerinin ve devletimiz ve milletimizin aleyhine
çalışan grupların kucağına itildiği
gerçeğidir. Daha da üzücü olan, bu insanlık dışı
olaylar, işlendikleri ülke medyasında neredeyse sansüre tabi
tutulurken, ülkemizdeki medya kuruluşlarında ise milletimize iftira
edenler daha çok yer bulabilmektedir.
Diri diri yakılan minicik yavrularımızın
hesabını soramayan devletimizden Almanya, bir İngiliz
kızının ırzına tacizden tutuklu
vatandaşının tutuklanmasının hesabını
sormaktadır. Hem kendi medyamızda hem Alman medyasında bir
tecavüz zanlısı, âdeta kahraman gibi takdim edilebilmektedir.
Sayın milletvekilleri, yaşanan bütün bu olumsuzluklara
rağmen dünyanın neresinde olursa olsun bütün Türkler için Türkiye,
bir kutup yıldızı gibi parlamakta ve yol göstermeye devam
etmektedir. Bu yasa tasarısıyla, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımıza da gümrük kapılarında
var olan oy kullanma imkânı, sandık kurulması, elektronik posta
ve mektupla oy kullanmak şeklinde genişletilmektedir.
Bu suretle, yurt dışında memleketinden uzak,
bayrağının gölgesine hasret vatandaşlarımız,
Türkiyeyi büyüklüğüyle orantılı yönetebilecek, milletimizle
devletimizin varlık, birlik ve bekasını bütün varlığından
üstün tutan, meşruiyetini yurt dışındaki
vatandaşlarımıza eziyet eden odaklardan değil, milletimiz
ve milletimizin değerlerinde arayan, milletimizin
varlıklarını milletimiz düşmanlarına peşkeş
çekenlere dur diyecek, cumhuriyetimizin 100üncü kuruluş yıl
dönümünde Türkiyeyi lider ülke idealine taşıyacak bir iktidara oy verebilme
imkânına kavuşacaklardır. İşte o zaman, nüfusumuzun
olduğu yerde nüfusumuz da olacaktır.
Bu duygularla, dünyanın dört bir yanında yüreği
vatan, millet, bayrak sevgisiyle dolu kardeşlerimize selam ediyor,
tasarının hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik
ediyor, yasanın yurt dışındaki
vatandaşlarımıza, ülkemize, aziz milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Şahsı adına Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel.
Sayın Yüksel buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde görüşlerimi sunmak
üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bugün, burada, yoğun olarak yurt dışına
iş gücü göçünün yaşanmaya başladığı 1960lardan
beri kanayan bir yarayı tedavi etmek için bir araya geldik. Bugün, Türkiye
Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan
vatandaşlarımızın yanı sıra yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımıza da
aynı ölçüde seçme hakkının tanınmasını öngören bu
kanun tasarısını oylamak için buradayız.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının -gerek yurt
içinde gerek yurt dışında yaşasın- seçme ve seçilme
hakkı, kaynağını Anayasadan alan en temel siyasi bir hak
ve özgürlüktür. 23/7/1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanun
Hemen tüm partiler, seçimlere giderken ya da yurt dışı
ziyaretlerinde, oy vermenin bir yurttaşlık hakkı olduğunu,
o nedenle gerekli düzenlemelerin en kısa zamanda
yapılacağını söylemişlerdir, ama sözlerini maalesef
tutmamışlardır.
Konuya ilişkin sonuç getirmeyen iki girişimi
hatırlayacak olursak, bunlardan ilki, 1987 seçimlerinde gümrük
kapılarında oy kullanılmasına ilişkin düzenleme,
ikincisi de -biraz önce bahsettiğim- 23/7/1995 tarihinde yapılan
Anayasa değişikliği ile yurt dışındaki yurttaşların
seçme hakkının anayasal güvence altına alınması idi.
1987 seçimlerinden itibaren uygulanan gümrüklerde oy kullanma
yöntemi soruna hiçbir şekilde çözüm getirmedi. 1987de Türkiyeye tatile
gelmiş vatandaşların 50 bin kadarı oy kullanabildi. 2002de
yapılan son genel seçimlerde bu sayı ancak 114 bine çıktı.
Ama yapılan araştırmalar, hâlen yurt dışında
seçme, seçilme haklarına sahip yurttaşlarımızın
sayısının 2,5 milyon ve hatta daha fazla olduğunu
gösteriyor. Kullanılan oy ile seçmen sayısı arasındaki
uçurumu dikkate aldığımızda, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın ülkemiz yönetimine
katılımının da ne kadar az olduğu görülmektedir. Oysa,
Türkiye, 5,2 milyonu Avrupa Birliği sınırları içinde
bulunan, dünyadaki 6,5 milyon soydaşıyla Çin, Hindistan ve İsrailin
ardından ülkesi dışında kendisiyle soy ve/veya
vatandaşlık bağına sahip dördüncü büyük ülke konumunda.
Bu vatandaşların, yurttaşı oldukları
ülkede temsil edilme haklarının ellerinden alınması
demokrasinin hiçbir unsuruyla bağdaşacak nitelikte değildir. Bu
sistem, katılımcı demokrasinin AB ülkelerinde kabul gören temel
ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır. Bakınız, Almanya
başta olmak üzere, geçtiğimiz yıllarda Avrupa ülkelerinin
birçoğunda hiçbir sorun olmadan kendi başkonsolosluklarında veya
mektupla oy kullanabildiler.
Çağdaş, katılımcı demokrasilerde
yurttaşların seçimler yoluyla yönetime katılım
haklarının ne derece garanti alındığı, o ülkede
uygulanan demokrasinin kalitesini de gösterir. Diğer yandan, ülkemiz
yönetimine yabancı ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın
iradesini yansıtmamamız vatandaşlarımızın
yabancılaşmasına da neden olabilmektedir. Bizler nasıl Türk
ekonomisine bu vatandaşların katılımlarını
bekliyorsak, temsil edilme hakkı tanıyarak
vatandaşlarımızı yönetime de katmalı,
sorunlarının temsilcileri yoluyla çözüleceğinin garantisini
vermeliyiz.
Bu yasa tasarısıyla temsilde adaleti kabul edilebilir
ölçülerde sağlayan daha etkin ve demokratik bir yöntem
benimsenmiştir. Tasarıda, yurt dışında yaşayan
Türk vatandaşları için yurt dışı seçmen kütüğünün
tanımı yapılmakta, oluşturulması esasa
bağlanmakta, Ankara İl Seçim Kuruluna bağlı olmak üzere
yurt dışı merkez ilçe seçim kurulu oluşturulmakta, ihtiyaç
duyulması hâlinde birden fazla yurt dışı merkez ilçe seçim
kurulu teşkil edilmesi ve ayrıca, mektup, sandık, elektronik
oylama ve gümrük kapılarında oy kullanma yöntemi getirilmiş,
yabancı ülkenin durumuna göre hangi yöntemle oy
kullanılacağının Dışişleri
Bakanlığının görüşü alınarak Yüksek Seçim
Kurulunca belirleneceği öngörülmüş, yurt dışında
bulunan vatandaşların mutlak suretle ülkemiz için oy
kullanmalarına imkân sağlanması amaçlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yüksel.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) Özetle tasarıyı iki temel
nedenden ötürü oldukça önemli bulduğumu belirtmek isterim. Tasarı,
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
ülkemizin ekonomik, kültürel ve bilimsel yaşamına da önemli
katkılarda bulunurken, seçme haklarını kullanmalarına imkân
sağlamaktadır. Diğer yandan da tasarı, son yıllarda AK
Parti Hükûmeti tarafından başlatılan demokratikleşme
hareketinin katılımcı demokrasi adına verdiği
oldukça güzel bir örneğini oluşturmaktadır.
Bu bağlamda tasarının milletimize hayırlı
olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Şahsı adına ikinci konuşmacı Çanakkale
Milletvekili Mehmet Daniş.
Sayın Daniş, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair -110
sıra sayılı- Kanun Tasarısının 1inci maddesinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Tasarı üzerinde benden önce söz almış olan bütün
arkadaşlarım konuyu enine boyuna ortaya koymuşlardır.
Düzenleme, iktidar ve muhalefetin üzerinde mutabakata vardığı,
yıllardan beri çözüm bekleyen çok önemli bir problemdir.
Anayasanın 62nci maddesinde, yurt dışında
çalışan Türk vatandaşlarının ana vatanla
bağlarının korunması hükmü yer almaktadır. Bu
bağ, ortak kültürel ve tarihsel merkez üzerine tesis edilmiştir.
İçinde bulunduğumuz hafta, 12-18 Mart Şehitler
Haftası olarak kutlanmakta ve 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferinin yıl
dönümüyle taçlanmaktadır. 18 Mart 2008 tarihi Çanakkale Deniz Zaferinin
93üncü yıl dönümüdür. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Çanakkalede 253 bin
vatan evladı, gül bahçesine girercesine şehadet şerbetini
içmiştir. Üzerinden doksan üç yıl geçmesine rağmen, Çanakkale
Zaferi Mehmet Âkifin dizeleriyle zihnimizde her zaman tazedir. Şüheda
fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
nidalarıyla hep zihinlerimizdedir.
Yine Mehmet Âkifin hisleriyle:
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi
Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.
Milletlerin tarihinde var olma mücadelesi ve dönemleri
olmuştur. Bizim tarihimizde de Çanakkale direnişinin ve zaferinin
böylesine önemli bir rolü vardır. Binlerce, yüz binlerce memleket
evladı vatanı için, toprakları için burada şehit
olmuştur. Anadolumuzun her köşesinden, bütün aile ve
ocaklarından yüz binlerce şehidimizin canı pahasına
kazanılan bu zafer, millî şuuru perçinleyen, ordusuyla
bütünleşen milletimizin nelere muktedir olacağını gösteren
bir zafer olarak tarihe geçmiştir. Mehmet Âkif Çanakkale şehitlerine
ithaf ettiği şiirle bu zaferi milletimizin ruhunda
ölümsüzleştirmiştir. Türk milletinin benliğinde var olan vatan
ve bayrak sevgisini Çanakkale kahramanlarıyla özdeşleştirerek bu
şiiri milletimize bir kahramanlık destanı olarak armağan
etmiştir. Çanakkale şehitleri için ne kadar övücü sözler söylenilse
yine azdır. Mehmet Akifin deyişiyle:
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın
Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât.
Ey, şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Tabii ki bu müjde bütün şehitlerimize, gazilerimize elbette
yeter ve bu kadar takdire layık, hürmete layık insanlardır.
Bu vesileyle, vatanı için şehit düşmüş tüm
şehitlerimizi, Dağlıca şehitlerimizi, Güneş
Harekâtı şehitlerimizi, gazilerimizi, Anafartalar Cephe Komutanı
Miralay Mustafa Kemal Paşayı ve silah arkadaşlarını,
bir gecede Çanakkale Boğazının baştan başa
mayınlarla döşetilme emrini veren Müstahkem Mevki Komutanı Cevat
Paşayı, yine bu mayınları döşeyen Tophaneli
Hakkıyı ve Seyit Çavuşu, İstiklal
Marşımızın büyük şairi Mehmet Âkifi hürmetle ve
rahmetle yâd ediyoruz. Allah hepsinin mekânını cennet etsin.
Değerli arkadaşlarım, müttefik donanmasına
komuta etmiş olan İngiliz Amiral Hamiltonun İngiliz
Kralına söylediği şu söz çok anlamlıdır. Kral
sormuş Hamiltona: Niye mağlup olduk? Demiş ki: Majesteleri,
biz Çanakkalede öyle bir askerle çarpıştık ki, o asker namlunun
ucuna baktığında cennetteki makamını görüyordu.
Değerli arkadaşlar, bu savaşın olduğu
yerler, başta Gelibolu Yarımadası olmak üzere birçok yönden
önemlidir. Burası bizim için millî birlik ve bütünlüğümüzün simgesi
hâline gelmiştir. Şehitliklerde Yozgatlısı, Hakkârilisi,
Trabzonlusu, Adanalısı, ülkenin her yanından, hatta Yemenden,
Saraybosnadan, Gümülcineden gençler koyun koyuna yatmaktadırlar. Hiç
şüphesiz ki Çanakkale zaferinden alınacak dersler vardır.
İnanıyorum ki bu ruhu, bu vatan sevgisini, bu
fedakârlığı ve vatanı canından daha çok sevme anlayışını
gelecek nesillere taşımak bizim boynumuzun borcudur.
Bu kapsamda, 2003 yılından bugüne Çanakkale
şehitliklerimizde Başbakanımızın da
talimatlarıyla âdeta bir seferberlik başlamış, Abideden
başlanmak üzere mevcut şehitliklerimiz ve tabyalarımız
yeniden düzenlenmiş, bakımsız bir hâlde bulunan birçok
şehitliğimiz ihya edilmiş, 250 bin olan ziyaretçi
sayısı bu çalışmalar neticesinde 2,5 milyona
ulaşmıştır.
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
her yıl olduğu gibi bu yıl da törenlere iştirak
edeceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Seçmen kütükleriyle ne alakası
var?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan cevap verir herhâlde!
MEHMET DANİŞ (Devamla) Başta
Başbakanımız olmak üzere ilgili bakanlarımıza,
bürokratlarımıza ve Çanakkalede görev yapan yöneticilerimize
teşekkürü bir borç biliyorum.
Çanakkale dünümüzdür, bugünümüzdür,
yarınımızdır. Çanakkale, zilletle yaşamaktansa izzetle
ölmeyi tercih eden bir milletin destanıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle yasanın milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Daniş.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Özdemir...
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum:
Yurt dışında bulunan çifte
vatandaşlığı olan vatandaşlarımız kendi
bulunduğu ülkedeki genel seçimlerde oy kullanmış iseler
ülkemizdeki genel seçimlerde de oy kullanabilecekler mi?
İkinci sorum: Bundan bir iki ay önce, Almanyada 9
Gaziantepli vatandaşımızın şüpheli ev
yangınında diri diri yakıldıklarını hepimiz,
içimiz kan ağlayarak gördük. Başta Almanya olmak üzere, son üç
yıl içerisinde, sırf Türk olduklarından dolayı
ırkçı saldırılarda kaç vatandaşımız
yaralanmış veya öldürülmüştür?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, Sayın
Başkan; yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız genel seçimlerde oy kullanmak için
sınır kapılarına gelmekteydi. Bu kanunla bu zorunluluk
ortadan kaldırılmakla beraber, bulundukları yerde oy kullanma
şartları da kolaylaştırılmamıştır. Bu
vatandaşlarımızın bulundukları ülkede ve bölgede oy
kullanabilmesi için, Seçim Kuruluna, sadece bir seçim için yeni geçici kadro
ihdas edilmesi uygun olacaktır. Bu cümleden olarak, böyle bir kadro
oluşturmayı ve bunların belirlenmesi için nasıl bir yol
izlemeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Hükûmet veya Komisyon cevap verebilir. Şimdi, bununla, Ankara
İl Seçim Kuruluna bağlı Yurt Dışı Merkez
İlçe Seçim Kurulu oluşturuluyor. Şimdi, bu Seçim Kurulunun görev
süresi ne zaman başlayacak, ne zaman bitecek? Bir.
İkincisi: Biliyorsunuz, ilçe seçim kurulu, bir hâkimin
başkanlığında 6 asil ve 6 yedek üyeden kuruluyor. Bunun 4
asil ve 4 yedeği siyasi partilerden oluşuyor, geriye kalan o 2 memur
da o ilçe seçim kurulundaki en yüksek memurdan oluşuyor. Burada,
şimdi, yurt dışında aynı şekilde ilçe seçim
kurulu oluşturulacak ise yine siyasi partiler temsilcileri oraya gidecek
mi? Bunu siyasi partiler mi gönderecek? Ayrıca, tabii çok masraflı
bir şey bu. Sayın Hükûmet veya Komisyon bunu -mesela yüz yetmiş
beş tane galiba ülke var dışarıda- yani 50 tane seçmeni
olan bir yerde de ilçe seçim kurulu kurmayı düşünüyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Otomatik kesildi Sayın Genç. Sisteme girin
tekrar, başka söz isteyen yok, söz sürenizi uzatayım. Sisteme giriniz.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, bu durumda, mesela, 50 seçmeni,
100 seçmeni olan ilde de merkez ilçe seçim kurulu kuracak
mısınız orada? Yani burada kanunla, mesela, en azından 300
bin, 500 bin seçmeni olan bir ülkede bir merkez seçim kurulunu
oluşturalım. Yani bence kanunda bunları belirtmek lazım.
Çünkü çok büyük masraflara mal olacak. Oraya hâkim göndereceksiniz, siyasi
parti temsilcilerini göndereceksiniz, memur göndereceksiniz. Çok büyük bir
şey. Acaba bu konuda daha detaylı, yasanın çok da uygulamaya
bırakmayacağı bir düzenleme yapmayı düşünüyor mu
Hükûmet efendim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çifte vatandaşlıkla ilgili konuda, tabiatıyla her
ülkenin mevzuatına ayrıca bir bakmak lazım. Ama prensip
itibarıyla çifte vatandaş olan birisi Türkiyede de oy kullanabilir,
prensip olarak o ülkede de kullanabilir ama o ülkenin mevzuatında bir
engel varsa o zaman kendisi tercihini yapabilecektir.
Sayın Özdemirin sorduğu sorunun ikinci kısmı
doğrudan kanunla ilgili değil. Tabiatıyla, bu ırkçı
saldırılar veya başka türlü saldırılar sebebiyle ne
kadar oradaki vatandaşımız hayatını kaybetti, ne
kadarı hak mahrumiyetine uğradı, bu ayrı bir bilgiyi
gerektirir. Ben kendisine yazılı cevap vereceğim.
Seçimlerin düzen içerisinde yapılabilmesiyle ilgili
Sayın Akkuşun sorduğu soru: Eğer Yüksek Seçim Kurulunun bu
konuda bir ihtiyacı söz konusu olacaksa zaten seçimler başlamadan
evvel Yüksek Seçim Kurulu zaman zaman ihtiyaçlarını Hükûmete
bildiriyor ve bu ihtiyaçlar da bugüne kadar karşılandı.
İster kadro konusunda isterse mali konularda bir
sıkıntısı varsa bu Hükûmete bildirilir, karşılanır.
Zaten bugüne kadar da bütün cumhuriyet hükûmetleri seçim kurulunun
istediği talepleri büyük ölçüde karşılamışlardır.
Sayın Gençin sorduğu soruyla ilgili olarak ise 2nci
maddede bu sorunun cevabı var. Yurt dışı merkez ilçe seçim
kurullarının oluşturulması ne zaman başlayacak, ne
olacak, nasıl olacak, kimlerden teşekkül edecek? 2nci maddede bu
düzenleme yapılıyor. Dün yaptığım açıklamada da
ifade etmeye çalıştım, şu an yüz elli beş ülkede Türk
vatandaşları bulunmaktadır. Her ülkenin şartları,
hukuku, iç düzeni farklı olacağı için Dışişleri
Bakanlığıyla da görüşmek suretiyle, hem oy kullanım
şekli hem de bu kurulların oluşmasıyla ilgili
Dışarıdaki kısmını söylüyorum. Merkezde ise zaten
hâkim nezaretindedir. Oyların hepsinin Ankarada kurulacak olan bir
hâkimin başkanlığındaki bir heyet tarafından
değerlendirilmesi yapılacaktır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yurt dışında hâkim olmayacak
mı Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Yüz elli beş ülkede hâkim olmayacak, hâkim burada olacak. Zaten
Türkiyede de, Ankarada da her sandığın başında bir
hâkim yok. İlçe bazı itibarıyla bu konudaki yetkiyi Yüksek Seçim
Kuruluna veriyoruz. Yüksek Seçim Kurulu işin gereğini kendisi tayin
ve takdir edecektir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Yasanın
1 nci maddesinin ikinci fıkrasında hâlinde kelimesinden sonra
gelmek üzere hâkim gözetiminde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
|
Fatma Kurtulan |
Bengi
Yıldız |
|
|
|
Şırnak |
|
Van |
Batman |
|
|
|
Akın
Birdal |
|
Pervin Buldan |
Mehmet Nezir
Karabaş |
|
|
|
Diyarbakır |
|
Iğdır |
Bitlis |
|
|
|
|
|
Aysel
Tuğluk |
|
|
|
|
|
|
Diyarbakır |
|
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ GÜLDAL
AKŞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşacak
mısınız gerekçeyi mi okutayım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiyede seçimler yargı gözetiminde
yapılmaktadır. Yurt dışında da ilçe seçim
kurullarının yargıç gözetiminde yapılması gerekir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 298 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (12)
numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (13)
numaralı bent eklenmiş ve mevcut (13) numaralı bendin
numarası (14) olarak teselsül ettirilmiştir.
13. Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulunun
oluşturulmasını ve yurt dışında bulunan
vatandaşların oy kullanmalarını sağlamak üzere gerekli
düzenlemeleri yapmak.
BAŞKAN Madde üzerinde, Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu;
şahısları adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu,
Giresun Milletvekili Hacı Hasan Sönmez, Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut, Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın söz talepleri vardır.
İlk söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplana aittir.
Sayın Kaplan, buyurun.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, gerçekten, demokrasisi
gelişmekte olan
Artık daha kibar bir tanımla az
gelişmiş ülkeler yerine gelişmekte olan ülkeler tanımı
kullanılıyor. Çünkü, demokrasilerin en büyük ölçüsü, ilkesi demokratik
ve özgür seçimlerdir, yani en önemli kıstası budur. Aslında bu,
Avrupa Birliği yolumuzda da Avrupa Birliğinin temel değeridir.
Böyle olunca zaten Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 No.lu
Protokolün 3üncü maddesi hür seçimleri düzenlemiştir. AGİT insani
boyut denetim mekanizmaları içinde de demokratik seçimlerin
yapılması yer almakta ve ülkemiz, birçok ülkede seçim gözlemcisi
bulundurmuştur, biliyorsunuz. Kopenhag Siyasi Kriterlerinin de ölçüsü bu.
Şimdi, bu taslakla, gerçekten, yurt dışındaki sayısı
5-6 milyon civarında olan, yüz elli beş ülkede yaşayan
yurttaşlarımızın oy kullanmasının
sağlanması, katılımcılığın en önemli
özelliklerinden biridir ve bunu herkesin desteklemesi gerekir. Ancak,
seçimlerde seçim hilelerine karşı da uygulama konusunda yasa
çıkarırken çok dikkatli olmak gerekiyor.
Burada, özellikle Demokratik Toplum Partisi olarak
arkadaşlarımız da açıkladılar. Her
yurttaşımızın, yurt dışında olan bütün
yurttaşlarımızın oylarını kullanıp
Türkiyedeki seçim sürecine katılması demokrasinin gereğidir,
biz bunu destekleriz ama bu tasarıda yanlış bulduğumuz
maddelere de önergelerimizle muhalefet şerhimizi koyarız, çünkü
bugüne kadar gümrüklerde oy kullananların sayısı 125 bin
civarında. Eğer 5-6 milyon nüfusunuz varsa ve bu rakam
karşısında çok azı oy kullanabiliyorsa bu oy
kullanmanın bir kolaylığını artık yaratmak
gerekiyor.
Ancak, bu konudaki eleştirilerimize geçmeden önce bir iki
noktaya değinmeyi gerekli buluyoruz. Türkiyede, yurt
dışındaki seçmenlerimizin kendi şehirleriyle
bağları kopmuyor. İstanbulda yaşayan, İzmirde
yaşayan, Mersinde yaşayan bir yurttaşımız şimdi
Almanyada yaşıyorsa evi, ailesi yine kendi şehrinde
kalıyor. O kendi şehriyle ilgili yerel seçimlerde neden oy
kullanamıyor diye sormak istiyorum. Yerel seçimlerde oy kullanamayacak
yurt dışındaki yurttaşlarımız, çok açık.
Yurt dışındaki yurttaşlarımız, sadece ve sadece
milletvekili genel seçimlerinde, arkasından cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde ve belki, referandumlarda oy kullanabilecekler. Peki, sormak
gerekiyor: Yerel seçimler, yerel demokrasiler seçim değil midir? Bir
yıl sonra yerel seçimler var. Önümüzdeki, bir dahaki baharda seçime
gideceğiz. Yurttaşlarımızı yerel seçimlerde oy
kullanmaktan niye mahrum ediyoruz? Yani, bunun makul bir ölçüsünü bulmak
mümkündür. Örneğin, nüfusu 50 bini aşan belediye olan yerlerde yurt
dışındaki seçmenlerimizin oy kullanması durumunda, o belde
veya ilçede seçimleri etkilemeleri de mümkün değil, ama oylarını
kullanarak kendi başkanlarını ve il meclis üyelerini seçme
hakkını elde edecekler. Eğer il meclisleri ki KÖYDESi, BELDESi
teslim ediyorsunuz onlara. İhaleler, bütün kararlar oradan
çıkıyor, il meclislerinden çıkıyor. O il meclisleri de
yerel yönetimlerin demokrasi şartı diyorsunuz. Niye il encümenlerini
yurt dışındaki yurttaşlarımız seçemesin, belediye
meclislerini niye seçemesinler, belediye başkanlarını niye
seçemesinler? Yani bunu anlamak mümkün değil.
Burada, en azından, gruplarla bir danışma
olsaydı, bir konsensüs sağlanabilseydi, ortaklaşabilirdik. Nüfus
baremi koyardık veya bir seçmen baremi koyardık, derdik ki işte
seçmen sayısı şu kadarın üstünde olan yerlerde kendi kimlik
numarasına göre, daha önceki adrese dayalı sayımda, TÜİKin
sayımında eğer bulunduğu yer Mersin ise Mersindeki
şehirle ilgili oylamaya katılabilmelidir. Şimdi, bunu
yapmadığınız zaman, bu getirdiğiniz yasayla
vatandaşınıza yarım seçmen hüviyeti
kazandırıyorsunuz, yarım. Yerelde seçmen olarak oy
kullanamazsın, genel seçimde kullanabilirsin.
Burada, yeri geldiğinde elbette değineceğiz. Ancak,
22 Temmuz seçimlerini çok yakında geride bıraktık. Anayasa
reformu oldu, paketler, uyum yasaları geldi. Peki, Siyasi Partiler
Yasasını niye değiştirmiyoruz? Siyasi Partiler
Yasasının kendisi şu anda Anayasa değişikleri
karşısında kadük duruma gelmiş, uygulanamaz durumda. Bir
siyasi partiler yasa tasarısı olmadan, Türkiyedeki
yurttaşlarımız için seçmen kütükleriyle ilgili yeni bir
düzenleme olmadan, milletvekili seçimi kanunu düzenlenmeden, kendi ülkende bu
düzenlemeleri seçmenine tanımadan, birdenbire, acelesi de olmadan, yurt
dışındaki seçmen yurttaşlarımıza tanımak bir
tezat teşkil ediyor.
Yüzde 10 barajını koruyacaksınız, halkın
özgür iradesinin Meclise yansımasına engel olacaksınız,
2002 seçimlerinde kırk küsur partiden sadece iki tanesi barajı
aşıp aldıkları oyların çok üstünde bir temsiliyetle
Meclise gelecekler, lider sultası devam edecek, partilerde kırk sene
isteyen genel başkanlık yapmaya devam edecek, parti içi hukuku
işletmeyeceksiniz, ön seçimler olmayacak, adayları atama-tayin
sistemiyle halkın iradesine rağmen seçmeye devam edeceksiniz,
arkasından yurttaşlarınız seçimlerde oy kullanıyor
diye, burada, çıkıp bu tasarıyla durumu değiştirmeye
çalışacaksınız. Bu doğru bir yaklaşım
tarzı değildir.
Bugün, 23üncü Dönem Meclisinin önünde henüz seçim takvimi yok
yerel seçimlerin dışında. Bütün parti gruplarının,
yeni bir siyasi partiler yasası, yeni bir seçim, seçmen kütükleriyle
ilgili yasa konusunda uzlaşması, ortak bir çabaya girmesi, ülkemizde
demokrasinin ve temsiliyetin önünü açmış olacaktır.
Şimdi, böyle olunca, gerçekten bakıyoruz, yani bu yurt
dışındaki seçmenlerimize yerel seçimlerde oy kullanmak
hakkını vermiyorsunuz, sadece genel seçimlerde
Bunu, 2002 genel
seçimlerinden de önce yapmadınız, yerel seçimde de oy
kullanamayacaklar. Bu yanlış bir gidişat, otobana ters
girmiş bir Vosvos gibi. Yani, önce genel seçimleri düzenlersiniz, sonra
ona da yerel seçimleri tabi tutarsınız. Burada kafa
karıştıran konular da var.
Şimdi, Anayasa çok açık. Diyor ki: Yargı yönetim ve
denetimi şarttır. Şimdi, yüz elli beş merkezde oy
kullanılırken gümrük kapılarında, temsilciliklerimizde, hem
seçmen kütüğünün oluşturulması hem serbest, eşit, gizli,
tek dereceli oy sistemini kabul eden Anayasamıza göre mektupla oyu kullandırtamazsınız.
Mektupla oy, tehdit altında kalacak seçmenin iradesi
dışında her türlü organizasyonun, her türlü örgütlenmenin, her
türlü tarikatın, her türlü siyasi derneklerin çok rahat nüfuz edip
yönlendirebileceği bir sistemdir. Siz mektupla oy
kullandırtırsanız, bunun denetimini nasıl
sağlayacaksınız? Bu mümkün değildir. Bu başka
ülkelerde, Amerikada vardır diye Türkiyede bunu uygulamak mümkün
değildir. Bu mektupla ilgili konuda partilerin bir uzlaşı içine
girmesi gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Aynı şekilde, elektronik
oylamayı -yani kendi ülkende, içeride elektronik oylamayı
sağlayamadıktan sonra- nasıl sağlayacaksınız? Bu
yanlış bir yaklaşımdır.
Vekâleten oy kullanma: Vekâleten oy kullanma sistemi, bir
iradenin, kişiye bağlı iradenin başkası
tarafından kullandırılması demektir. Bunun da
sağlıklı bir yöntem olmadığını biliyoruz.
Bazen 1 oyun, bazen 5 oyun bir seçimi nasıl etkilediğini biz, Amerika
Birleşik Devletleri seçimlerinden de biliyoruz, Hakkârideki seçimlerde
gümrük oylarıyla nasıl bağımsızların oy
kaybettiğini de biliyoruz.
Aynı şekilde bir şey daha söyleyeyim: Yani bu
seçmen kütükleri tasarısında da hâlâ bağımsız adaylara
oy kullandırılmaması gibi bir yanlış
yaklaşım devam ediyor. Bu yanlış yaklaşımlardan
da vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Umarız ki bu,
diğer maddelerde de uzlaşıyla çözülür.
Teşekkür ederim. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir
Milletvekili Sayın Metin Çobanoğlu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair -110 sıra sayılı- Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle şahsım
ve partim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında İstiklal
Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
kabulünün 87nci yıl dönümü münasebetiyle büyük şairimiz Mehmed Âkif
Ersoya huzurlarınızda Allahtan rahmet diliyor ve onun bu
İstiklal Marşımızı yazdıktan sonra söyledikleri
sözlerini bir kere daha tekrar etmek istiyorum: Allah bu millete bir kere daha
İstiklal Marşı yazdırmasın.
Değerli milletvekilleri, bugün üzerinde görüşmeler
yaptığımız tasarı, Seçim Kanununda, seçimlerin temel
hükümleri konusunda değişiklik yapan bir tasarı. Bunun, tabii,
önemli olan kısmı da yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın oy kullanmalarını
kolaylaştıran bir tasarı
Tabii, parti olarak bu tasarıya olumlu bakıyoruz. Bugün
yurt dışında, öyle tahmin ediyorum, kesin olmamakla birlikte 5-6
milyon civarında vatandaşımız Avrupanın çeşitli
ülkelerinde yaşamakta. Bu rakam, orta ölçekli bir Avrupa ülkesinin
nüfusuna eşit hâle gelmiştir. Hepinizin bildiği gibi,
1960lı yılların başında çalışmak üzere,
çalışıp bir an önce ülkesine dönmek üzere giden
vatandaşlarımızın birçoğu dönmemişler ve Avrupada
kalıcı olduklarını da çeşitli vesilelerle bizlere
ifade etmişlerdir. Biz, artık, özellikle Avrupada yaşayan
gurbetçi kardeşlerimize Avrupalı Türkler ifadesini
kullanıyoruz. Bu ifadeyi kendileri de zaman zaman bize söylemekte, bu
ifadenin doğru olduğunu kabul etmektedirler.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti
devletine gönülden bağlı bu insanlar, gittikleri günden beri ülkemize
gönderdikleri dövizlerle de ailelerine gönderdikleri paralarla da ülke
ekonomisine çok ciddi katkılar yapmışlar, zaman zaman,
işte, döviz ihtiyacıyla ilgili hesaplar yapılırken de
işçi dövizleri, bu anlamda, Türkiye'nin döviz ihtiyacının
karşılanmasında ciddi bir görev görmüştür. Fakat tabii, ülkemize
bu kadar sıcak, candan bağlı olan insanlar Türkiye ile ilgili
bazı konularda ciddi olarak da istismar edilmişler. 70li
yılların başında işçi ortaklığı
olarak kurulan ve ülkemizin kalkınması noktasında çok önemli bir
model olabilecek bir kalkınma projesi, maalesef, o yıllarda kurulan
şirketlerin emin ellerde olmaması, ciddi denetlenememesi neticesinde,
70li yılların başında Avrupada çalışan
işçilerimizin ortaklıklarıyla kurulmuş hiçbir fabrika ve
işletmede, o fabrikanın kuruluşunda para sahibi olan,
parasını katmış, emeğinin, alın terinin
karşılığını, helal kazancını
koymuş vatandaşlarımızın bugün bu fabrikaların
hiçbirinde ne sermayesi vardır ne söz hakkı vardır. Zaten, bu
kurulmuş fabrikaların bir kısmı da kısa sürede el
değiştirdi, zaman içerisinde de arsa fiyatına bir
başkalarının, üçüncü, dördüncü şahısların eline
geçti.
Tabii, buradaki vatandaşlarımız, gurbette
olmalarının neticesinde, ülkemizden gelen özellikle çeşitli
yönlendirmeler noktasında da çok samimi olmaktalar, varını
yoğunu ortaya koymaktalar.
Değerli arkadaşlarım, birkaç yıldır da
yine Avrupada yaşayan vatandaşlarımızın holdinglerin
topladıkları paralarla ilgili sıkıntılarına
bizzat şahit olmaktayız.
Değerli arkadaşlarım, çeşitli vesilelerle
Avrupaya zaman zaman gidiyoruz. Özellikle Avrupa Türk Federasyonunun ki, bu
Federasyon, Avrupada, aşağı yukarı, Türk işçilerinin
bulunduğu her ülkede teşkilatlanmış, dört yüzün üzerinde
derneği olan bir federasyon- çeşitli toplantılarında da
vatandaşlarımızla doğrudan sohbet etme imkânını
buluyoruz. Buralarda gördüğümüz, yine millî ve manevi birtakım
değerlerimizi ön plana çıkararak, yine bizim
vatandaşlarımızın kurdukları derneklerin
mescitlerinde, camilerinde dinî temalar işlenerek, göz yaşları
içerisinde, otuz yıllık birikimleri, Avrupada yaşayan bizim
vatandaşlarımızın ellerinden alınmış. Tabii,
bu söylemlerle birlikte kâr vaadi de ön plana çıkarılmış,
ortak nokta olarak da ne Alman bankalarının ne Türk
bankalarının verebileceği yasal faizin üzerinde kâr payı
-yani buna dinî bir kılıf da uydurularak- adı altında yüzde
20lerden 40lara kadar senelik kâr payı verileceği vaadiyle birçok
vatandaşımızın -ki bunun sayısı 100 binlerin
üzerindedir- maalesef, otuz yıllık birikimi heba edilmiş, yok
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, gerçekten -Türkiyede de
görüştüm, Avrupada da görüştüm- bazı insanlar evini
satmış. Diyeceksiniz ki: Niye satmış? Ama bakın,
buralardan da gidip oralarda o kadar güzel şeyler anlatılıyor
ki: Fabrika yapan fabrikalar kurulacak, Türkiye'nin istihdam meselesine çözüm
üretilecek, üretim arttırılacak, ihracat arttırılacak.
İşte biz bunları sizlerin vereceği paralarla
yapacağız ve size vereceğimiz bu paralar kesinlikle faiz
değildir, kâra da ortaksınız, zarara da. Ama ilk başlarda
bu işleyen çark -bir saadet zinciri şeklinde- sıcak para
girişi bittiği gün sıkıntıya uğramış ve
maalesef, Avrupada -bir söze göre, kendi ifadeleriyle- 5 milyar euronun
üzerinde bir paranın Türkiyedeki bu holdingiler vasıtasıyla
bugün nereye gittiği belli değildir. Bazı
vatandaşlarımız, paralarını kaybeden
vatandaşlarımız, kaptıran vatandaşlarımız
intihar etmiştir. Eşleriyle görüştüm, çocuklarıyla
görüştüm: Bir kısmı psikolojik destek alarak
hayatlarını devam ettirebilmekte ve bugün yiyecek ekmeğe muhtaç
hâle gelmişlerdir. Birçoğu da belediyelerin sosyal
yardımlarıyla, çok cüzi miktarlarda aldıkları sosyal
yardımlarla hayatiyetlerini devam ettirebilmektedirler. Buna mutlaka bir
çözüm bulmak durumundayız. Ülke olarak bize ne deme hakkına sahip
değiliz. Nasıl Türkiyedeki bankaların hortumlanması
neticesinde birtakım zedeler ortaya çıktı, bu konuda devletimiz
üzerine düşeni yaptı
Ama, maalesef, Avrupadaki ülkemize gönülden
bağlı insanlar konusunda üzerimize düşen
yapılamamıştır. Bu feryatlar her Avrupa ziyaretimizde
karşımıza gelmekte, zaman zaman da yazın izne gelen
vatandaşlarımız tarafından bunlar bize ifade edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, yine, Avrupa Türklüğü,
Avrupanın iki- yüzlülüğüyle de karşı
karşıyadır. Bakın, Avrupada yaşayan
vatandaşlarımız ırkçı saldırılara maruz
kalmakta ve Avrupanın çeşitli ülkelerinin oradaki Türklere
bakış açısını da yakından görmektedirler.
Bakın, Hollandada Türkçe dersleri yasaklanmıştır
değerli milletvekili arkadaşlarım. Sebebi sorulduğunda,
Hollanda Hükûmetinin ve yetkililerin cevabı: Türkçe dersleri kültürel
bütünlüğümüzü bozuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çobanoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Almanya aynı
yoldadır, Danimarkada bunlara benzer düzenlemeler
yapılmaktadır. Fakat aynı Avrupa, aynı Avrupa Birliği,
Türkiye ile ilgili her ilerleme raporunda Türkçe dışında
eğitimi zorlamakta, ama kendilerine geldiklerinde Biz kültürel
birliğimizi bozdurmayız. demektedirler.
Değerli milletvekilleri, tabii, seçim yasaları önemli,
bu yasalar yapılırken objektif ve seçim hesabı yapılmadan
ortaya koymamız gerekir. Biz bu yasaya parti olarak olumlu oy
vereceğiz. Ama şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Temel seçim
yasalarımız 1961den bugüne kadar 12 kere, 15 kere
değiştirilmiş yasalardır. Niye
değiştirilmiş? İşte, iktidar mensupları seçimlere
yönelik nasıl işlerine gelirse öyle davranmışlardır.
Ama bu tür değişikliklerin hiç kimseye de faydası
olmamıştır.
Ben hepinize saygılarımı sunuyor, teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çobanoğlu.
Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu.
Buyurun Sayın Durdu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MAHMUT DURDU (Gaziantep) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan yasanın alt komisyon çalışmasında Cumhuriyet Halk Partisinden
Turgut Dibek Beyefendi, Milliyetçi Hareket Partisinden Behiç Bey ve AK Partiden
Hasan Sönmez ve Mustafa Çetin arkadaşlarımla birlikte
çalıştık. Bu mesaide, uzman arkadaşlarımızla
birlikte, sizin görüşmekte olduğunuz yasanın ana
hatlarını çizdik, size takdim ettik. İnşallah memleketimize
hayırlı olur, hayırlara vesile olur.
Bu vesileyle hepinize de saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Durdu.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, Giresun
Milletvekili Sayın Hasan Sönmez, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Yurt dışında bulunan
vatandaşlarımızın yıllardır beklediği, ancak
bugün kadar, yaklaşık on üç yıldır, Anayasada düzenleme
yapılmasına ilişkin hüküm bulunmasına rağmen realize
edilemeyen önemli bir hususu birlikte gerçekleştireceğiz.
Biliyorum ki yurt dışında bulunan
vatandaşlarımız heyecanla bugünkü bu
çalışmamızın sonucunu beklemektedir. Muhalefetle birlikte
yapılan çalışmada ortak bir konsensüs sağlanmıştır
ve inşallah, yurt dışında bulunan
vatandaşlarımız, her ülkenin durumuna göre, elektronik yoldan
-elektronik oy verme- mektupla, sandık veya yine eskiden olduğu gibi
gümrüklerde oy kullanma yöntemlerinden biriyle -bulunduğu ülkenin durumuna
göre- oy kullanma seçeneklerinden birini kullanabileceklerdir. Ben ülkemiz için
ve başta yurt dışında bulunan
vatandaşlarımız için tasarının hayırlı
olmasını diliyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sönmez.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge
vardır, önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısında yer alan 2.
madde ile 298 sayılı kanuna eklenen 13. fıkrada bulunan merkez
ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ederiz.
|
|
Mehmet
Şandır |
Faruk Bal |
Süleyman Nevzat
Korkmaz |
|
|
|
Mersin |
Konya |
Isparta |
|
|
|
Hüseyin
Yıldız |
Kürşat
Atılgan |
Cemaleddin Uslu |
|
|
|
Antalya |
Adana |
Edirne |
|
|
|
Behiç Çelik |
|
Erkan Akçay |
|
|
|
Mersin |
|
Manisa |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ GÜLDAL
AKŞİT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, bu, maddenin özüyle ilgili bir düzenleme
değil, şeklî bir düzenleme. Bizim yönümüzden de bir mahzuru yok.
Ancak, 1inci maddede Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulu
oluşturulur. dedik. Şimdi eğer önergeye katılırsak
birlikte, kabul edersek, yukarıda Merkez İlçe Seçim Kurulu
aşağıda farklı bir ifade kullanılmış olacak.
Tekrar başa dönme imkânı, en azından sonunda düzeltmek
kaydıyla biz bu önergeye katılıyoruz. Daha sonra o zaman 1inci
maddedeki kısmı da Yurt Dışı İlçe Seçim Kurulu
olarak düzeltmemiz gerekiyor. Bu şartla bu önergeye katılıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yurtdışında bulunan Türk
vatandaşlarının kullanacakları oyların
sayımı, dökümü ve diğer seçim işlerini yürütmek üzere bu
kanun ile nev-i şahsına münhasır bir seçim kurulu
oluşturulmaktadır.
Bu seçim kurulu, Y.S.K. ve Ankara İl Seçim Kurulu
hiyerarşisinde yer almakla birlikte diğer İlçe Seçim
Kurullarından farklıdır.
İsminin içinde merkez ifadesinin bulunması gereksiz
bir fazlalıktır.
Merkez sıfatının bulunması, diğer merkez
ilçe seçim kurullarıyla karışıklığa ve
kargaşaya sebebiyet verebilir. Bu nedenle Yurtdışı
İlçe Seçim Kurulu isminin daha doğru olacağı
düşüncesiyle işbu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, benim de bir
önergem var.
BAŞKAN Bu madde üzerinde mi?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Evet.
BAŞKAN Sayın Öztürk, özür diliyorum.
Arkadaşlarımız önergeleri maddeler içerisinde
karıştırmışlar.
Evet, önergeyi okutuyorum şimdi:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Harun Öztürk |
Tayfun
İçli |
Hüseyin
Pazarcı |
|
|
|
İzmir |
Eskişehir |
Balıkesir |
|
|
|
Recai Birgün |
Mustafa Vural |
Hasan Macit |
|
|
|
İzmir |
Adana |
İstanbul |
|
|
|
|
Hasan Erçelebi |
|
|
|
|
|
Denizli |
|
|
Madde 2- 298 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (12)
numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (13) ve
(14) numaralı bentler eklenmiş ve mevcut (13) numaralı bendin
numarası (15) olarak teselsül ettirilmiştir.
13. Yurtdışı Merkez İlçe Seçim Kurulunun
oluşturulması ve yurt dışında bulunan
vatandaşların oy kullanmalarını sağlamak üzere gerekli
düzenlemeleri yapmak.
14. Seçmen kütüklerinin oluşturulması, seçimlerde
kullanılan oyların sayım, döküm ve birleştirme
işlemlerine ait geçici ve kesin sonuçların ilanına kadar
kullanılan bilgisayar yazılım programlarının ve bu
programlarda yapılan değişikliklerin güvenilirliği,
oluşturulacak bir bilim kurulunca incelettirilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ GÜLDAL
AKŞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)- Katılmıyoruz Sayın Başkan. Çünkü daha sonraki
maddelerde bu konuyla ilgili Yüksek Seçim Kuruluna verilmiş yetkiler var.
Dolayısıyla, onun yeri burası değil. Bu sebeple
katılmıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan tasarı yurt dışındaki
vatandaşlarımıza genel seçimlerde oy kullanma hakkı
veriyor. Esasen, yurt dışındaki vatandaşlarımız
23/7/1995 tarihinde yapılan bir Anayasa değişikliğiyle oy
kullanma hakkı elde etmişlerdi, ancak, bugüne kadar
gerçekleştirememiş olmamız, Parlamentonun ve görev alan
hükûmetlerin bir eksikliği olarak değerlendirilmelidir.
Bugüne kadar yurt dışındaki vatandaşlarımız
gümrüklerde oy kullanarak iradelerini sınırlı bir şekilde
sandığa yansıtma imkânı bulabilmişlerdir. Demokratik
Sol Parti olarak getirilen tasarıyı desteklediğimizi ifade etmek
istiyorum.
Önergeyle ilgili olarak düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak
istiyorum. Her ne kadar Sayın Bakan yerinin burası
olmadığını söylese de bu maddede Yüksek Seçim Kurulunun
görevlerinin sayıldığını görüyoruz. Şimdi,
önergeyle ilgili olarak: Seçimlerin yargı denetiminde ve tarafsız bir
şekilde gerçekleştirildiği konusunda yasal düzenleme olarak bir
eksikliğimiz bulunmamaktadır. Ancak, Yüksek Seçim Kurulunun
kullandığı bilgisayar yazılım programlarının
güvenilirliği konusunda zaman zaman tereddütler ve endişeler dile
getirildiğini de hepimiz biliyoruz. Kamuoyunda oluşan bu tereddüt ve
endişeleri gidermek üzere, Yüksek Seçim Kurulu tarafından
kullanılan yazılım programlarının uzman bir kurula
denetlettirilmesinin uygun olacağı düşüncesiyle bu önergeyi
verdik. Dolayısıyla, seçimler yapıldıktan sonra seçim
sonuçları üzerindeki her türlü tereddütlerin ve endişelerin
giderilmesinin hem iktidar olacak parti için hem de muhalefet partileri için
önemli olduğunu ve seçim sonucu meydana gelecek
tartışmaların da önüne geçmek için bu düzenlemenin kabul edilmesinin
uygun olacağı düşüncesiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir önceki kabul edilen önerge istikametinde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.20
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 77nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
110 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 298 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (B) fıkrasına
aşağıdaki (8) numaralı bent eklenmiştir.
8. Bu Kanuna göre seçmen olup, yurt dışında
bulunan vatandaşların adres kayıt sistemindeki bilgilerine
dayalı olarak oluşturulan bilgiler topluluğuna Yurt
Dışı Seçmen Kütüğü denilir.
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.
Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye sınırları
içerisinde yaşayan vatandaşlarımızın yanı
sıra yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımıza da aynı ölçüde seçme hakkının
tanınması, katılımcı demokrasinin
gerçekleştirilmesinin ve uygulamasının sağlanması
anlamında son derece önemlidir.
Biliyoruz ki, son otuz beş yılda ülkemiz
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
sayısı artmıştır. Bu kişiler bir bakıma
bizim yurt dışındaki resmî olmayan elçilerimizdir. Onlar
sayesinde o ülke vatandaşlarıyla, kültürleriyle, eğitim
sistemiyle iletişime geçme imkânı bulmaktayız. Gerek ekonomik,
bilimsel gerekse kültürel anlamda ülkemize katkıları olan yurt
dışındaki vatandaşlarımızın seçme
haklarını kullanma imkânından mahrum bulunmaları,
ülkelerinin siyasi yaşamına yeterince katılamamalarını
sağlamaktadır.
Türkiye neden bir Estonya, Irak ya da Texasın
yaptığını yapmasın ki? Anayasada gerekli
değişikliğin 1995 yılında yapılmış
olmasına rağmen bugüne kadar bu konuda bir girişim ne yazık
ki olmamıştır. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere,
Almanya, Hollanda, İsviçre, İrlanda gibi köklü demokratik ülkelerin
hemen tamamı, 1990larda demokratikleşen Doğu Avrupa ülkeleri, Orta
Asya ülkelerinin önemli bir kısmı, hatta 2005ten beri Irak bile yurt
dışındaki vatandaşlarına oy kullanma hakkını
ve imkânını tanımıştır.
Elli altmış yıldır demokratik seçim yapan ve
yurt dışında yaklaşık 155 ülkede 4 milyona yakın
seçmen vatandaşı bulunan Türkiyenin şu ana kadar bu konuyu bir
çözüme kavuşturamamış olması gerçekten yadırganacak
bir durumdur. Amerika Birleşik Devletlerinin Texas Eyaleti Parlamentosu
tarafından 1997 yılında kabul edilen bir kanunla, uzay
istasyonlarında bulunan astronotların uzaydan oy kullanabilmesine
imkân sağlandığını da belirtelim. Dünyadaki uygulama
bu iken ve Texas Eyaleti uzaydan birkaç astronot vatandaşı için özel
düzenleme yaparken Türkiyenin çözüm bulmada bu kadar gecikmiş olması
gerçekten üzücüdür. Yurt dışındaki seçmenlerin oy
kullanmasıyla ilgili en önemli sorunun sağlıklı bir yurt
dışı seçmen kayıt sistemi oluşturulmasıdır.
Ancak, Yüksek Seçim Kurulu ve Dışişleri Bakanlığının
birlikte çalışarak bunu sağlamaları da mümkündür.
Değerli milletvekilleri, yurt dışındaki Türk
vatandaşlarının Türkiyedeki seçimler için bulundukları
ülkelerde oy kullanmasının, yöntem ne olursa olsun, o ülkelerin izin
vereceği bir uygulama değildir. Saydığımız
ülkelerden hiçbirisi yurt dışındaki vatandaşlarına oy
kullandırırken diğer ülkelerden izin almış
değildirler. Bu, sadece Türkiyenin alacağı ve
uygulayacağı bir karardır. Posta ya da İnternet yoluyla oy
kullanılması durumunda diğer ülkelerin bundan etkilenmeleri
zaten söz konusu olamaz. Yurt dışındaki temsilciliklerde oy
kullanılması durumunda ise bu sadece temsilciliğin ait
olduğu ülkeyi ilgilendirir. Zira uluslararası hukuka göre bir ülkenin
temsilciliği o ülkenin egemenlik alanına aittir. Bu durumda sadece
temsilcilik civarında ortaya çıkabilecek yoğunluktan kaynaklanan
bir trafik ve güvenlik sorunundan söz edilebilir. Bu da oy kullanma süresinin
uzun tutulmasıyla aşılabilecek bir durumdur. Nitekim gümrük
kapılarında kanun gereği yetmiş beş güne kadar oy
kullanılabiliyor.
Türkiye için en uygun yöntem ne olabilir? Buna yanıt olarak
da sanırım tasarıda geçen yöntemlerden bahsedilebilir. Dünyada
kullanılan başlıca yöntemler vekâlet, posta, İnternet
yoluyla ya da yurt dışı temsilciliklerde sandıkta oy
vermedir. İnternet yöntemini uygulayan Estonyada dileyen her
vatandaş, yurt içinde ya da yurt dışında, kendisine verilen
banka kredi kartlarına benzer, bilgisayarca okunabilen, mikroçipli bir
şifreli seçmen kartı aracılığıyla İnternet
üzerinden oyunu kullanabilmektedir. Gerekli teknoloji ve İnternet
güvenliği sağlanmak kaydıyla İnternet yöntemi en uygun gibi
gözükmektedir. O aşamaya ulaşıncaya kadar en azından yurt
dışındaki temsilciliklerimizde oy kullandırılması
yöntemi uygulanabilir. Yine, dileyen vatandaşlarımızın
Türkiyede güvenecekleri bir kişiye vekâlet vererek oyunu kullanması
da mümkün olmalıdır. Ayrıca, gümrük kapılarında oy
kullanılması uygulaması bunlarla birlikte sürdürülebilir.
Değerli milletvekilleri, hatırlarsınız,
medyaya da yansımıştı, üçlü koalisyonla yönetilen
Bulgaristanda ilk üç parti arasında yer alan, hatta en son yerel
seçimlerde mahallî idareler açısından ilk parti olan ve
çoğunluğunu da Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler
Hareketi, Bulgar hükûmeti ve anayasanın verdiği yetkileri kullanarak
Bulgaristan göçmenlerinin yoğunlukla yaşadığı
ülkemizde illere sandıklar açarak, burada yaşayan, aynı zamanda
da Bulgar vatandaşı olan kişilerin Bulgaristan seçim sürecine
aktif katılımını sağlayarak ülke bazında kendi
başarısını tescillemiştir. Bu şekilde,
Bulgaristandaki haklarından yararlanma imkânları da devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, biliyoruz ki, ülke
dışında iş, öğrenim gibi amaçlarla yaşayan
vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu Türkiye ile
irtibatlarını kesmemekte, sosyal ve ekonomik ilişkilerini
sürdürmektedir. Yurt dışındaki vatandaşlarımıza,
vatandaşlık bağlarının gereği olarak ülkeleriyle
olan ilişkilerine siyasal bir boyut katmak ve oy haklarını
kullanmalarını sağlamak devletimizin borcudur. Demokrasimiz
adına olumsuz olan bir konuda çözüm getirmemiz gerekmektedir. Bu sorunun
bugüne kadar çözülmemiş olmasının sebebi konulamayan,
sergilenemeyen siyasi iradedir.
60lı yıllardan bugüne kadar devam eden
4 milyon
civarında bir vatandaş kitlesi birçok zahmete katlanmış
ancak nimetlerden faydalanamamıştır. Yönetime katılma her
vatandaşımızın hakkıdır. Bu tasarının
kabul edilmesi hem ülkemiz dışında yaşayan
vatandaşlarımızın siyasi sürece aktif
katılımlarını sağlayacak hem de ülkelerine yönelik
aidiyet hissinin zedelenmemesine, zedelenmiş olsa bile
onarılmasına vesile olacaktır.
Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok
ülkesinde yaşam mücadelesi verirken ülkemize ekonomik, kültürel, bilimsel
olarak katkıda bulunan bu vatandaşlarımıza, geçmişten
bugüne kadar gelen olumsuz yansımaların silinmesine, devletlerinin
onlara sahip çıktığına, yurt dışına çıkan
veya orada yaşayan kişilerin en çok duyduğu özlem olan aidiyete,
bir kimliğe, bir kültüre ait olmayı ifade eden, ana vatana özlem
duygusuna karşı olan borcumuz da ödenmiş olacaktır.
Bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Uslu, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı yasanın
3 üncü maddesiyle eklenen bendin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Bengi
Yıldız |
Mehmet Nezir
Karabaş |
|
|
Şırnak |
Batman |
Bitlis |
|
|
Aysel
Tuğluk |
Pervin Buldan |
Sırrı
Sakık |
|
|
Diyarbakır |
Iğdır
|
Muş |
8- Bu kanuna göre seçmen olup, yurtdışında
yaşayan T.C. vatandaşlarının tamamının
oluşturduğu topluluğa Yurt Dışı Seçmen
Kütüğü denilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN (Hatay) Önerge sahibi yok zaten.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Adres kayıt sistemleri sağlıklı
değildir. T.C. vatandaşı olan, kimliği olan her
yurttaş oy kullanmalıdır.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 298 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Seçmen kütüğü; adres kayıt sistemindeki bilgiler esas
alınarak Yüksek Seçim Kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre her
yıl yeniden düzenlenir, sürekli bilgi toplama ile her seçim döneminde
güncelleştirilir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek.
Buyurun Sayın Dibek. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, kanun tasarısı genel
olarak yurt dışındaki vatandaşlarımızın oy
kullanmasını düzenliyor. Ancak içerisinde bazı maddeler var ki,
tüm Türkiyedeki seçmenlerimizin de oy kullanmasını düzenleyen genel
maddeler var. Bir tanesi bu 4üncü madde. Şimdi, 4üncü maddeyle ilgili
aslında kamuoyunda yaşanan bazı tartışmalar
vardı. Biliyorsunuz son 2007 Temmuz seçimlerinde yaklaşık 42
milyon 500 bin civarı seçmenin olduğunu açıklamıştı
Yüksek Seçim Kurulu. Ama 31/12/2007 tarihi itibarıyla TÜİK
tarafından hazırlanan ve kamuoyuna ilan edilen son sayımlarda,
yani adres esasına göre yapılan tespitlerde on sekiz
yaşını doldurmuş ve seçmen olan vatandaş
sayısının 48 milyonun üzerinde olduğunu gördük. Şimdi,
bizim ülkemizde on beşten fazla genel seçim yapıldı, 1946dan bu
yana. Tabii, her seçimle ilgili şu güzel sözleri söylüyoruz, yani
seçimlerimizde gizli oy-açık tasnif ilkelerini esas
aldığımızda, tartışmanın
yaşanmadığını görüyoruz. Yaklaşık on yedi
seçim oldu. Her seçimde gerçekten partiler seçim sathında
yarışırlar, ama seçim sonuçlarıyla ilgili
tartışmalar, bugüne kadar olmamıştır. Yani, bu,
aslında Türkiyedeki demokrasinin ve seçim kültürünün de güzelliğini
gösteriyor. Ama bu son seçimde maalesef böyle bir tabloyla
karşılaştık. Yani 5,5 milyon seçmenin hiç seçmen
olmadığını, ama o insanların var olduğunu,
yaşadığını, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olduğunu gördük.
Komisyonda bu konu gündeme geldi. Konya Milletvekilimiz Atilla
Kart da Yüksek Seçim Kurulu Başkanımıza bu konuyu sormuştu.
Yani Anayasamızın 79uncu maddesi var. Orada, Yüksek Seçim Kuruluna,
seçimlerin güvenli ve sağlıklı bir şekilde
yapılması, Anayasamızın bu maddesiyle güvence altına
alınmış. Yani, Yüksek Seçim Kurulu, bu Anayasa hükmündeki görevi
gereği en azından bu seçmenleri seçmen kütüğüne niye kaydetmedi
ve bu tartışmaların olmasını niye engellemedi diye
sorduğunda, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Bizim, yasada böyle bir
yetkimiz yok. Yani, resen biz seçmenleri seçmen kütüğüne yazamıyoruz,
ancak askıya çıkardığımızda güncelleme süreleri içerisinde
vatandaşın kendisini bu seçmen listelerine dâhil ettirmesi gerekir.
Biz resen yazamıyoruz, elimiz kolumuz bağlı. dedi. Tabii,
tartışmaya açık. Bize göre belki daha farklı bir uygulama
olabilirdi. Ama, bu madde, işte o eksikliği, o
tartışmayı ortadan kaldıracak bir madde. Yani Komisyonda
ilave edildi bu madde. Bu maddede, 4üncü maddede ne geliyor? Yani, 298
sayılı Kanunun 33üncü maddesindeki seçmen kütüklerinin
düzenlenmesine ilişkin maddeyle Yüksek Seçim Kuruluna bu seçmen
kütüklerini resen düzenleme, güncelleme dışında da bu
vatandaşları seçmen olarak yazma yetkisini veriyor.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, bakın,
geçmişte yaşadığımız seçimlerde aslında
tartışmanın, tartışmaların olması
gerektiğini ve tartışmalı seçimler
yaşadığımızı da rakamlarla size anlatmak
istiyorum. Çünkü, 1995 yılında temmuz ayında, on sekiz
yaşını doldurmuş vatandaşlarımızın
seçmen olma hakkı Anayasaya kondu. Dolayısıyla, ondan sonra kaç
seçim yaşadık? İşte 99, 2002, 2007. Yani şu an 2007de
48 milyon -yuvarladığımız zaman rakamları- seçmen
olduğunu varsaydığımızda; ki, resmî rakam bu, ama
Seçim Kurulu 42 milyon 550 bin civarı seçmen bildirmişti, 36 milyon
vatandaşımız oy kullanmıştı. Yani 48den
36yı çıkarırsak 12 milyon seçmenin 2007de oy
kullanmadığını görürüz. Oy kullanan 36 milyon seçmenin
1/3ü oy kullanmamış son seçimlerde. Yani, oranda yüzde 84,2 oy
kullanma -seçmen sayısına göre- diyor ama yüzde 75lerin altında
olduğunu görüyoruz gerçekte.
2002ye baktığımızda, 2002 yılında
da seçmen sayısının, o zaman Yüksek Seçim Kurulu tarafından
açıklanan sayının 41 milyon 400 bin olduğunu görüyoruz.
Orada da kasımda 32 milyon 760 bin seçmen sandığa gitmiş.
Yani bugün 48 milyon var ise, 2002de 41 milyon olması mümkün değil.
Orada da 46 milyon civarı seçmen olduğunu varsayabiliriz. Orada da
baktığımızda 13-14 milyon seçmenin oy
kullanmadığını görüyoruz. Aynı şey 99 için de
geçerli arkadaşlar. Yani 37 milyon seçmen varmış, 32 milyon 600
bin seçmen oy kullanmış. Yani buradan
baktığımızda, aslında bizim
Ki, belediyelerle ilgili
kapatma yasasını da görüştük burada. Aslında orada da
yanlışlıklar olduğu ortaya çıkıyor bu rakamlarda.
Son seçimlerde, yani 95ten bu yana, on sekiz yaşını
doldurmuş olan vatandaşlarımızın seçmen olma
hakkını kazandığı andan bu yana, bizim çok sayıda
vatandaşımız seçmen kütüğüne yazılmamış.
Şimdi, burada şu denebilir: İşte güncellemek için gerekli,
askı ilanları var, vatandaş gelir kendi iradesiyle, o süre
içerisinde ismini yazdırır. Ama değerli arkadaşlarım,
şimdi, seçmen olan vatandaşa oyunu niye kullanmadın diye para
cezası veriyoruz -gerçi cüzi para cezaları ama veriyoruz- yani
vatandaşlık görevini niye yerine getirmiyorsun diye o kişiye
bir yaptırım uyguluyoruz, ama seçmen olması noktasında o
kişiye, devlet olarak veya Yüksek Seçim Kurulu olarak sen gel, kendi
iradenle seçmen ol diyoruz, bu yasa, bu 4üncü madde gelene kadar. Yani, bu
maddeyle, bundan sonraki tartışmaların ortadan
kalkacağını ben düşünüyorum, çünkü Yüksek Seçim Kurulu
artık, bu MERNİS projesiyle, on sekiz yaşını
doldurmuş olan tüm vatandaşları otomatik olarak seçmen
kütüğüne yansıtacak ve dolayısıyla, gerçek anlamda seçmen
iradesinin sandığa yansıması da sağlanacak. Yani,
şimdi, burada konuşmacı arkadaşlar söz alıyorlar
Tabii 4 milyona yakın vatandaşımız var yurt
dışında ve bugüne kadar, yine 95te yapılan
değişiklikle, o vatandaşlarımızın oy
kullanması, maalesef gümrük kapıları dışında
mümkün olmamıştı. Yani, bu son 2007 seçimlerinde 250 binin
üzerinde seçmen gümrük kapılarında oy kullanmış, ama ondan
evvelki seçimlerde 100 bin civarı -yani yuvarlak rakamlarla
konuşuyorum- baktığımızda çok küçük, çok cüzi
rakamların oy kullandığını görüyoruz. Yani 4 milyon
vatandaşımız bugün yurt dışında yaşıyor,
bunun 3 milyon 400 bini Avrupa Birliği ülkelerinde ve yaklaşık 2
milyon civarı vatandaşımızın da seçmen olarak
Türkiyedeki seçimlere yıllardan bu yana
katılamadığını belirtiyoruz ve inşallah, bu
kanunla beraber o vatandaşlarımız da bu haklarını
kullanacaklar. Ama az önce bahsettim, 12 milyon insan Türkiyede oy
kullanamamış son seçimde. Yani, bu resmî rakam, 48 milyon,
kullanılan oy 36 milyon, 12 milyon insan oy kullanamamış.
2002de 14 milyona yakın insan oy kullanamamış ülkemizde. Tabii
ki yurt dışındaki seçmenlerimize bu hakkı vermek için zaten
geç kaldığımızı da düşünüyoruz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, çünkü yaklaşık on üç-on dört yıl geçmiş.
Niye bugüne kadar bu uygulamalar yapılmadı, sadece gümrük
kapılarıyla sınırlı kaldı? diyoruz. Ama, gelin
görün ki, kendi ülkemiz içindeki vatandaşlarımız için de biz
aslında büyük ihmalkârlıklarda bulunmuşuz,
insanlarımızın, Türkiye'nin o genel seçimlerine katılma
haklarını da kullanmalarını maalesef devlet olarak
sağlayamamışız. Tabii, bu az önce bahsettiğim, seçimlerin
gizliliği, yani gizli seçim, oy kullanma, açık tasnif;
dolayısıyla, belki son seçimde bir iki saat içerisinde
sonuçların belli olması birtakım tartışmaların
yaratılmasına veya tartışmalara neden oldu nasıl bu
kadar çabuk olabilir diye. Onu bugün yine konuşmuştuk, yani UYAP
sistemiyle bunların hepsi birden İnternet ortamına verilince
tabii ki daha kolay öğrenildi. Ama Türkiyede -uzatmak da istemiyorum- çok
sayıda, milyonlarca vatandaşımız, şu anki, şu
Meclisin oluşumunda maalesef katkı koyamadılar ve bu rakam 12
milyon, 1/3, 36 milyonun 1/3ü. Bu ayıbın da bu madde metniyle,
4üncü maddede Yüksek Seçim Kuruluna verilecek bu yetkiyle ortadan
kalkacağını düşünüyorum ve bu vesileyle de Cumhuriyet Halk
Partisi adına tüm milletvekillerimize ve halkımıza
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Madde üzerinde başka bir söz talebi var mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 110 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Yasa
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, getirilen tasarı, aslında,
tabii bana göre, uygulamada çok sıkıntı yaratabilecek.
Şimdi, Ankara İl Seçim Kuruluna bağlı Yurt
Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulu... Yani ne oluyor? Ankara
İl Seçim Kuruluna bağlı olunca, mesela, nasıl Çankaya ilçe
ise, Altındağ ilçe ise, burada sanki bir ilçe seçim kurulu statüsünde
bir seçim kurulu oluşturuluyor. Şimdi, bunun başında da bir
hâkim olacak tabii. Ben biraz önce sordum. Sanki, öyle bir düzenleme
yapılmış ki, yurt dışında merkez seçim kurulu
oluşturulacak. Orada demek olmayacak. Bana göre, burada, bu il seçim
kuruluna bağlı, yurt içi ilçe seçim kuruluna bağlı olarak
nasıl ki bir ilçenin köylerinde sandıklar kuruluyor, yurt
dışındaki her memleket bir sandık kurulu olması
lazım. Yani, bana göre sistemin öyle gitmesi lazım. Ama, tabii,
Sayın Bakan biraz önce İşte 2nci maddede bu hallediliyor.
dedi.
Aslında, değerli milletvekilleri, bana göre, Türkiyede
seçimi Yüksek Seçim Kurulu sağlıklı yönetmiyor. Maalesef,
Türkiyede, Yüksek Seçim Kurulu görevini hakkıyla yapmıyor. Gerek
2002 seçimlerinde gerekse 2007 seçimlerinde çok keyfî kararlar veriyorlar.
Yani, burada bir arkadaş dedi ki, işte, bu, yargı
Yüksek Seçim Kurulunun
verdiği kararlar yargısal kararlar değildir, nevi
şahsına münhasır bir karardır, yargısal bir şeyi
de yoktur. Ama, hele o 2002 seçimlerinde Siirt seçimlerini iptal etmeleri, hiç
hakkı yokken iptal etmeleri, oradan aday olmayan Tayyip
Erdoğanın oraya getirilip aday gösterilmesi seçim tarihinde emsali
görülmemiş bir faciadır. Mevcut Anayasaya göre
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi lazım. Kim
bunu yapacak, seçim takvimimi başlatacak? Yüksek Seçim Kurulu. Yüksek
Seçim Kuruluna başvuruyorum, diyorum ki: Sayın Yüksek Seçim Kurulu,
bu senin görevin. Şimdi, Anayasamızın 102nci maddesine göre
Cumhurbaşkanını halk seçer, bugün Çankayada oturan kişiyi
Meclis seçmiş. Ne oluyor? Bu, mevcut Anayasaya göre aykırı.
Dolayısıyla görevini başlat. Cumhurbaşkanının
seçim startını başlat diyoruz. 6ya 1 isteğimiz
reddediliyor. Bu kadar hukuktan uzak bir seçim kurulu olmaz.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin en büyük sorunu
sağlıklı bir seçim yapılmamasından kaynaklanıyor.
Sağlıklı bir seçim yapılmaması da siyasi partilerin
yapısından kaynaklanıyor. Siyasi partiler bugün genel
başkanların diktası altındadır, yani hep, bütün
partiler öyle. Sıkıysa bir milletvekili genel başkana
Kaşının üzerinde göz vardır. desin, ondan sonraki seçimde
seçilemez. Böyle de olunca milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde
vicdanlarının sesiyle değil genel başkanlarının
sesi ve ambargosuyla hareket ediyorlar; Türkiyede en büyük
sıkıntı bu. Bana göre bunu en kısa zamanda halletmemiz
lazım. Bunu en kısa zamanda halletmediğimiz zaman genel
başkanların şahsi keyfîlikleri daima bu Parlamentonun gündemine
hâkim olur ve bu Parlamentoda ülke yararına kanun çıkmaz, hep genel
başkanların, özellikle iktidarda bulunan kişinin yararına
kanun çıkar, bence buna el atmamız lazım.
Bakın, hepimiz bu memleketin insanlarıyız, bu
memlekette hiç olmazsa ya bir ön seçim sistemini zorunlu kabul edelim
Anayasaya koyalım bunu veyahut da tercihli oy getirelim. Yani tamam, bir
listede 30 kişi, 40 kişi gitsin halk karşısına, halk
tercihli milletvekili seçsin. Halk, tercihli milletvekili seçtiği zaman
Parlamentoya gelen kişiler artık genel başkanlara değil
halka hizmet için buraya gelirler, artık genel başkanlara değil
memlekete hizmet etmek için gelirler buraya, bunun tek çıkar yolu budur.
Bu seçim sistemiyle, bu sistemle devam ettiğimiz takdirde
inanınız ki Türkiye ekonomik batağa da gider, yolsuzluk
bataklığına gider, Türkiye yolsuzluklar cenneti olur,
soyguncuların cenneti olur. Gelin, Parlamento olarak bu işe el
koyalım, bu Siyasi Partiler Kanununa kesinlikle, her hâlükârda seçimlerde
bir tercih sistemini getirelim, başka çaresi yok ve isteyen de, yani hangi
partiden isterse seçime aday olur. Merkez
Daha doğrusu liste
düzenlenirken, burada bir eleme sistemini de getirmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Veriyorum sürenizi.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Siyasi partiler kendine müracaat eden
kişilerden bir aidat alsınlar. Bu bölgede aday olmak isteyen herkes
seçime katılsın ve tercihle
En azından bu çok
sağlıklı bir sistem olur. Hiç olmazsa buraya gelen milletvekili
Ben, önümüzdeki listede sayın genel başkanın hoşuna giden
davranışım olmadı, seçimde beni aday gösteremez.
davranışı içinde olmaz ve vicdanının sesini dinler.
Bu, bence Türkiyenin çok büyük geleceğidir. Bu yönde en seri şekilde
bir düzenleme yapalım.
Bu kanun da inşallah, yurt dışında bulunan
vatandaşlarımızın oy kullanması konusunda çok
sağlıklı bir sonuç verir ama ben, getirilen kanunun çok
karışıklar yaratacağını, orada sağlıklı
bir seçim yapacağını da zannetmiyorum. İşte, orada
tabii, sağlıklı bir oy kullanma sistemi getirilecek midir? O
sandıklar usulüne uygun olarak oluşturulacak tarafsız
sandık kurulları kararıyla oy sayımı yapılacak
Oy sayımı belki yapılmaz, merkeze
Yapılır herhâlde
yani bilmiyorum daha, oylar nasıl sandıktan çıkar, nasıl
şey edilir, o da çok açıkta değil, ilerideki maddeler herhâlde
çıkarılacak.
İnşallah faydalı olur düşüncesiyle,
saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- 298 sayılı Kanunun 35 inci maddesi
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yurt dışı seçmen kütüğü
MADDE 35- Yurt dışı seçmen kütüğü, adres
kayıt sistemindeki bilgiler esas alınarak Yüksek Seçim Kurulunca
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde oluşturulur.
BAŞKAN Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 5inci maddesiyle ilgili, grubum adına
görüşleri açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İkinci Dünya
Savaşından sonra, bildiğiniz üzere, büyük bir iş gücü
açığı ortaya çıkmış özellikle savaşa
katılan ülkelerde ve bu açığı kapatmak üzere bizim gibi
ülkelerden iş gücü talebinde bulunmuşlar. Hayat
standartlarını yükseltmek üzere birçok vatandaşımız
özellikle Batı Avrupa ülkelerine iş bulma umuduyla göç etmişler.
Önce kısa süreli hayatını kazanma çabası, düşüncesi,
daha sonra orada yerleşme ve orada yaşama fikrine dönüşmüş.
Kendilerini önce misafir gören vatandaşlarımız, daha sonra
göçmenliğe ve göçmenliğe geçtikten sonra da ülke
vatandaşlığına geçerek çift pasaport almış ve
çifte vatandaş olmuşlar. İkinci ve üçüncü kuşaklar sadece
işçi olarak kalmamış, çeşitli yatırımlar yaparak
işverenliğe yükselmişlerdir. Kültür, sanat, spor alanında
birçok vatandaşımız ön plana çıkmış ve bütün
bunlar âdeta bizde bir yurt dışı Türklüğü kavramı
geliştirmeye başlamıştır. Bu insanlarımız
belki daha önceki hayat standartlarına kavuşmasına
kavuşmuş ama, bununla birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel birçok
problemi de beraberinde yaşamaya başlamışlar.
İşte, bu sorunlardan başlıcalarını
sizlerle paylaşmak istiyorum: Gurbetteki vatandaşlarımız
hem Türkiyede hem de yaşadıkları ülkelerde birinci
sınıf vatandaş muamelesi görmeyi özlemişlerdir. Bunun
temini için konsolosluklarımız hem gönül kapılarını
hem de hizmet alanlarını, hizmet kapılarını
ardına kadar açmalıdır. Ülkesine ve insanına
yabancılaşmış bazı görevliler, insanlarımız
ile Türkiyenin arasındaki o ulvi bağın zedelenmesine yol
açmaktadırlar.
Sırası gelmişken, Hükûmete de bir önerim olacak:
Dışişleri meslek mensuplarının hiç olmazsa
stajlarının bir bölümünün valilik ve kaymakamlıklarda
yaptırılıp ülkesi ve insanıyla kucaklaşması
sağlanmalıdır. Canla başla çalışan
Dışişleri mensuplarından bazılarının -yine
üzülerek belirteyim ki- yaşantısı ve tahsil hayatında
Anadolunun kırsal yaşamıyla ilgili çocuklarına
anlatacakları en küçük bir hatıraları yoktur.
Gurbetçimizin yurt dışında el emeği ve bin
mihnetle yaptığı birikimlerini bazı holdingler ve
çeşitli adlar altında örgütlenmiş kişi ve kuruluşlar
çarpıp elinden almışlar ve bu yapanın yanına kâr
kalmıştır. Bugüne kadar yapılan vurgunların üzeri
mutlaka açılmalı ve sorumlular bulunup adalete teslim edilmelidir.
Bir daha bu tür suistimallere tevessül etmeye kalkışanlara, buna
kalkışamayacak, buna niyetlenemeyecek kadar ağır cezalar
getirilmelidir.
Türk kültür merkezleri kurulup
yaygınlaştırılmalıdır. Türk kültürünün
dejenerasyonuna karşı acil önlemler alınmalıdır.
Gençler arasında suç eğiliminin artışı
gözlenmektedir. Bununla ilgili, ilgili hükümetlerle iş birliği
yapılmalı, özellikle sosyal hizmet kurumlarında, hastanelerde,
hapishanelerde bir şekilde bulunan vatandaşlarımızın durumları
yakından takip edilmeli, gurbette yalnız olmadıkları kendilerine
hissettirilmelidir.
Okullardaki öğrencilere gerekiyorsa destek kursları
açılabilmesi imkânları geliştirilmeli, başarılı
çocuklarımıza burslar verilmeli, yükseköğretime daha fazla
nasıl Türk öğrenci kazandırabiliriz, bunların
arayışı içerisinde olunmalıdır.
Türkçenin yaygın olarak kullanılması hususunda
ikili kültürel anlaşmalar yapılmalıdır. Oy verme
haklarının vatandaşlıkla ilişkilendirilmesi
neticesinde, vatandaşlarımız bulundukları ülkelerde yerel
seçimlere dahi katılamamaktadırlar. Alman Vatandaşlık
Kanununun 25inci maddesi Başka ülke
vatandaşlığını kazanan kişi Alman
vatandaşlığını kaybeder. demektedir. Alman
vatandaşlığına geçtikten sonra tekrar Türk
vatandaşlığına dönen, bu şekilde Alman
vatandaşlığını kaybeden Türklerin sayısı 50
bine ulaşmıştır. Sorunun insani boyutu da dikkate
alınarak, vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin
önlenmesi için gerekli çalışmalar
başlatılmalıdır.
Gurbette emekli olmuş kardeşlerimiz yalnız
bırakılmamalı, onlara yönelik sosyal ve kültürel programlar
hazırlanmalıdır. İş ve iş yeri güvenceleri takip
edilmelidir. Gerekirse bu hususta onlara teknik bilgi ve hukuk
yardımı desteği verilmelidir.
Yine, özellikle Avrupa Birliği ülkelerindeki
vatandaşlarımızın, hukuki eşitsizlik, ikamet statüsü,
vatandaşlığa kabul edilme, yakınlarına vize
alınması gibi konularda yabancı yasalardan kaynaklanan
kısıtlılıkları mevcuttur. Hükûmet, teslimiyetçi
zihniyetten kurtulup insan onuruyla bağdaşmayan uygulamalar içinde
bulunan bu ülkelere karşı medeniyet ve insan haklarını
hatırlatma, mütekabiliyet kararlarını uygulama gibi kendisinden
beklenen görevlerini acilen yerine getirmelidir. Bir müddet sonra Meclis
gündemine gelecek olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı ile yurt
dışında yaşayan ev kadınlarına ve
çalışanlara Türkiyede emekli olma imkânı getirilmeli, kesin
dönüş şartı gibi sınırlandırıcı
hükümler kaldırılmalıdır. Bulundukları toplumla
entegrasyonları için ilgili hükûmetlere çözüm önerileri götürülmelidir. Her
yıl ülkemizde yapılacak ve onların sorunlarını masaya
yatıracak ve her ülkedeki vatandaşlarımızın temsilci
olarak katılacağı ve onların bu görüşlerini ifade
edebilecekleri konferanslar düzenlenmelidir. Öğretmen ve din adamları
kadroları artırılarak atanacak kişilerin seçiminde gerekli
itina gösterilmelidir.
Saydığımız bu önemli problemlerin çözümü
değerli milletvekilleri, traktöre binip Merkelle pozlar vermenin çok
ötesinde bir yönetim anlayışını zorunlu
kılmaktadır. 5 milyon civarındaki gurbetçi kardeşlerimiz,
tüm sorunlarına karşılık ne mutludur ki ülkeleri ve
insanlarıyla bağlarını hiç koparmamışlardır,
ülkelerinin karşılaştığı her darboğazda
yardımına koşmuşlardır. Anne babalar binlerce
kilometre öteden çocuklarını âdeta kendi köyünden askere uğurlar
gibi ülkelerine askere göndermişlerdir. Ekonomimiz zaman zaman
sıkıntıya girmiş, bu kardeşlerimizin gönderdiği
dövizlerle sorun aşılmaya
çalışılmıştır. Ülkeyi yönetenlerin bir sözü bir
işareti ile paralarını, birikimlerini millî
bankalarımıza aktarmışlardır. Belki, kendisinin,
çocuklarının hiç yararlanamayacağı, sırf köylüsü,
komşusu istifade edecek diye köylerindeki sağlık
ocağına ambulans, okullarına eğitim malzemesi,
belediyelerine iş makineleri göndermişler, camiler, okullar
yaptırmışlardır. Kısaca, gurbette Türkiyeyi
yaşamaktan bir an geri durmamışlardır. Tek bir istekleri
vardır ülkelerinden, unutulmamak, vatandaş olarak saygı görmek.
İşte bu tasarıyı, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
yüzden son derece önemsiyoruz. Devletin gurbetçiye olan gönül borcunu ödemesi
anlamına gelmektedir bu yasa.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
milletin Meclisinde, milletin menfaatlerinin söz konusu olduğu her hususta
Hükûmetin icraatlarına destek olmaya çalıştık,
yapıcı bir muhalefet anlayışıyla hareket
ettiğimizi gösterdik. Bu kardeşlerimizin demokratik
haklarının temini yönünde de bu tasarıyı hem komisyonlarda
hem de Genel Kurulda desteklemeyi yurt dışı Türklüğüne
karşı bir vazife bilerek gereğini yaptık, yapıyoruz.
1995te Anayasamızın 67nci maddesinde bir
değişiklik yapılmış, yönetimlerden yurt
dışı Türklüğünün seçme ve seçilme haklarını
kullanabilmesi için gerekli tedbirleri alması istenmiş olmasına
rağmen bugüne kadar gümrükte oy kullanma dışında yeterli
adımlar atılamamıştır. 3 milyon civarındaki
seçmenden sadece son seçimlerde 229 bin civarında
vatandaşımız oy kullanabilmiştir.
Bu tasarı, seçim mevzuatımıza yeni oy kullanma
teknikleri ve yeni kavramlar getirmektedir; mektupla oy kullanma, elektronik
ortamda oy kullanma, vekâletle oy kullanma, konsoloslukta oy verme gibi yöntemler,
yurt dışı seçmen, yurt dışı seçmen kütüğü
gibi kavramlar.
Değerli milletvekilleri, özünde hakikaten düzenlenmesi zor
bir konu. Çünkü sadece ülkemizin değil ama bununla birlikte diğer
ülkelerin iradesinin de belirleyici olduğu bir konu, ancak hakikaten
gecikmiş ve bir an önce çözüm üretilmesi gereken bir konu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bu açılımı
sağlarken demokrasi inancı ve adalet anlayışının
zedelenmemesi için bazı tedbirlerin gözden geçirilmesi zarureti
vardır. Örneğin, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve
Vatandaşlık Genel Müdürlüğü ile Türkiye İstatistik
Kurumunun birlikte uygulamaya koyduğu Adrese Dayalı Bilgi Sistemi ve
Yüksek Seçim Kurulunca uygulanan SEÇSİSle en küçük arıza ve
boşluğun bırakılmaması gibi, oy verme özgürlüğüne
organize teşkilatlar tarafından halel getirilmemesi gibi, bu konuda
karşılaşılabilecek her türlü aksaklıklar gibi.
Bu eksikliklerin giderilmesi konusunda da Meclise getirilecek
yasal düzenlemelere yardımcı olacağımızı
şimdiden belirtiyor, bu düşüncelerle tasarıyı
destekleyeceğimizi ve olumlu oy kullanacağımızı bir
kez daha hatırlatıyor, yurt dışında yaşayan tüm
vatandaşlarımıza ve yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde başka söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 298 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Seçmen kütüğü; adres kayıt sistemindeki bilgiler esas
alınarak her yıl güncelleştirilerek
oluşturulur.Gerektiğinde, seçmen kütüğünün dört yılda bir
yeniden düzenlenmesi ve iki yılda bir denetlenmesi için gerekli bilgileri
toplamak amacıyla, bütün Türkiyede aynı zamanda Nisan
ayının ikinci pazar günü yazım yapılmasına Yüksek
Seçim Kurulunca karar verilir.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- 298 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Muhtarlık bölgesi askı listesi, seçim dönemlerinde
muhtarlıklarda askıya çıkarılır ve iki hafta süreyle
askıda kalır.
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet vardır. Önergeyi okutup
işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı yasanın
7 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Mehmet Nezir
Karabaş |
Bengi
Yıldız |
|
|
Şırnak |
Bitlis |
Batman |
|
|
Sırrı
Sakık |
Pervin Buldan |
Aysel
Tuğluk |
|
|
Muş |
Iğdır |
Diyarbakır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet ve Komisyon katılmıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yabancı ülkelerde muhtarlık askı bölgesi
olamayacağından çıkarılması gerekir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yeni
8inci madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddenin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük'ün 87'nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle önergeyi okutup, Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa
önergeyi işleme koyacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısına 7 nci maddeden
sonra gelmek ve diğer maddeler teselsül ettirilmek suretiyle
aşağıdaki 8 inci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Hakkı Suha
Okay |
|
|
Konya |
İzmir |
Ankara |
|
|
Turgut Dibek |
|
Sabahattin
Çakmakoğlu |
|
|
Kırklareli |
|
Kayseri |
Madde 8- 298 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Seçim takviminin başlangıcından itibaren seçim
propagandasının sona erdiği ana kadar
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz var,
katılıyoruz.
BAŞKAN Benim de buradan gördüğüm kadarıyla,
tespit ettiğim kadarıyla Komisyonun salt çoğunluğu
vardır.
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yüksek Seçim Kurulunun 08.05.2007 tarih ve 246 sayılı
kararıyla, 22.07.2007 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçiminde
12.07.2007 tarihine kadar hoparlörle propaganda yapmanın serbest
olduğu ifade edilmesine rağmen seçim süresince farklı
uygulamalar ve bunun tabii sonucu olarak gereksiz yasal işlemler tevasül
olunmaktadır.
Bu konudaki yanlış uygulamaların önüne geçmek için
iş bu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı ve Hükûmetin de
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Evet, bu işlem tamamlanmıştır. 7inci maddeden
sonra 8inci maddeyi ihdas etmiş oluyoruz.
8inci maddeyi de 9uncu madde olarak okutuyorum:
Buyurun.
MADDE 9- 298 sayılı Kanunun 93 üncü maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Kurul başkanı, oyunu kullanan seçmene kimlik
kartını verirken seçmen listesindeki adı
karşısına imzasını attırır. İmza
atamayanların sol elinin başparmağının izinin
alınmasıyla yetinilir. Bu parmağı olmayan seçmenin hangi
parmağını bastığı yazılır.
BAŞKAN Evet, söz talebi yok, önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Eski madde 9u şimdi çerçeve madde 10 olarak okutuyorum:
MADDE 10- 298 sayılı Kanuna 94 üncü maddeden sonra
gelmek üzere aşağıdaki 94/A, 94/B, 94/C, 94/D ve 94/E maddeleri
eklenmiştir.
Yurt dışı seçmenlerin oy verme yöntemleri ve genel
ilkeler
MADDE 94/A- Yurt dışı seçmenler; mektup,
sandık, elektronik oylama veya gümrük kapılarında oy kullanma
yöntemlerinden ancak biri ile oy verebilirler.
Yabancı ülkenin durumuna göre hangi yöntemle oy
kullanılacağı Dışişleri
Bakanlığının görüşü alınarak Yüksek Seçim
Kurulunca belirlenir.
Milletvekili genel seçimlerinde, üzerinde Yüksek Seçim Kurulu
filigranı bulunan özel imal edilmiş kâğıtlara
basılı birleşik oy pusulalarında; sadece seçime
katılan siyasi partilerin özel işaretleri, kısaltılmış
isimleri ve tam yazı halinde adlarıyla her siyasi parti için
ayrılan bölümün altında çapı iki santimetre olan boş bir
daire bulunur.
Yurt dışı seçmenler, milletvekili genel seçimi,
Cumhurbaşkanı seçimi ve halkoylamasında oy verebilirler.
Yurt dışı seçmenler sadece seçime katılan
siyasi partilere oy verebilirler.
Yurt dışında ve yurt dışı
temsilciliklerde seçim propagandası yapılamaz.
BAŞKAN Çerçeve 10uncu maddeye bağlı madde 94/A
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli Milletvekili
Sayın Turgut Dibek, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 10uncu
çerçeve maddesine gelen 94/A maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini belirtmek üzere söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar -az önce sözlerimin arasında da
belirtmiştim kısaca- yurt içindeki
vatandaşlarımızın uzun yıllardan bu yana özlemle
beklemiş olduğu, aslında, bir değişiklik bu tasarı.
Daha önce, maalesef, bir tek gümrük kapılarında oy kullanma yöntemini
bu vatandaşlarımıza sunabiliyorduk. Tabii, o da ancak yurt
içine, yurt dışından Türkiyeye giriş yapan
vatandaşlarımız, seçim öncesi belli bir zamandan belli bir
süreye kadar giriş çıkış yapan
vatandaşlarımız bu haktan yararlanabiliyorlardı.
Seçmenlerimizin yüzde 90-95i, yurt dışı seçmenlerimizin,
vatandaşlarımızın yüzde 90-95i, maalesef, ülkemizdeki
milletvekili seçimlerine ve son yapılan Anayasa, referandum,
cumhurbaşkanlığının da halk tarafından
seçilmesini kapsayan referanduma oylarını kullanamamışlardı.
Tabii, bu değişiklik metni -az önce bazı konuşmacı
arkadaşlarımız temenni olarak belirttiler Yerel seçimlerde de
yurt içindeki vatandaşlarımız oy kullansalar daha iyi olmaz
mı? diye ama- sadece milletvekili seçimlerini ve referandumu
kapsıyor. Dört ayrı seçenek sunuluyor: Sandık, mektup,
elektronik ortamda oy kullanılması ve yine, yaklaşık
işte, on küsur yıldan bu yana, on üç yıldan beri
kullandığımız, daha doğrusu daha fazla süreden bu yana
kullandığımız gümrük kapılarında oy kullanma
yöntemi de dâhil olmak üzere.
Biraz sonra maddeler, tek tek bu yöntemler burada
konuşulurken, görüşülürken Cumhuriyet Halk Partisi olarak
çekincelerimizi de dile getireceğiz. Tabii ki, bu yasanın
çıkmasını doğru bulduğumuzu her madde de belirtiyoruz
ama özellikle mektupla oy kullanmayla ilgili Komisyonda da çekincelerimiz
vardı fakat maalesef bu çekincelerimizi tüm gruplarla birlikte ortak bir
noktaya getiremedik.
Şimdi, gönlümüzden geçen şu, az önce konuşurken de
belirtmiştim: Tartışmasız,
vatandaşlarımızın Anayasamızın da 67nci
maddesinde belirtilen gizlilikle, serbest iradeyle, özgürce oylarını
kullanabileceği yöntem, sandık yöntemi: Yani, ülkemizde,
yıllardan bu yana, yaklaşık altmış yılı
aşkın süredir kullandığımız yöntem ve
tartışmaların gerçekten seçimlerde çok az olduğu ve
demokrasi kültürümüzün geliştiği bir yöntem. Bu yöntemi maalesef
belki de yurt dışındaki birçok ülkede
kullanamayacağız. Komisyonda tartışırken özellikle
sandık yönteminin öncelikli olması gerekir düşüncemiz
vardı. Zaten elektronik oylamayla -biraz sonra görüşürken
belirtilecek- oy kullanma yöntemi çok yakın bir zamanda, çok yakın
bir sürede pek uygulanabilir gözükmüyor. Yani, altyapı sorunları var,
tabii ki mali boyutu var. Yani, burada, yurt içindeki seçimlerde
vatandaşlarımız oy kullanırken zaten elektronik yöntemi
kullanamıyoruz, yurt dışındaki
vatandaşlarımız için
Ama gelişen çağımızda,
teknolojinin çok hızlı bir şekilde ilerlediği günümüzde,
belki kısa bir süre sonra -on yıl olabilir, bilemiyorum daha da
kısa olabilir- o süre içerisinde belki bu yöntem devreye girecek ama
şu anda, ileride teknolojik gelişmeyle
karşılaştığımızda rezerv olarak bu yöntemi
tasarı metninde görüyoruz. Geriye kalıyor sandık, mektup ve
gümrük kapıları.
Değerli arkadaşlar, şöyle bir yanlış
anlama da olmasın: Yani vatandaşlarımız, yurt
dışında değişik ülkelerde yaşayan
vatandaşlarımız, bu yöntemlerden ancak biriyle
oylarını kullanacaklar. Yani, hem mektup hem sandık veya hem
sandık hem de gümrük kapısından girerken o vatandaşlar oy
kullanma hakkına sahip değiller, bir tek yöntemle oyunu kullanacak.
Tabii, farklı ülkeler için farklı yöntemler de belirlenebilir, Yüksek
Seçim Kurulu bu kararı verecek, Dışişleri
Bakanlığının yabancı ülkelerle yapacağı
görüşmeler neticesinde, tabii ki vereceği bilgiler doğrultusunda
bu kararı verecek. Ama, sandık yöntemi
Özellikle Avrupa Birliği
ülkelerinde yaşayan çok sayıda vatandaşımız var. Az
önce belirtmiştim, 3 milyon 400 bin gibi yurt dışı
vatandaşımız Avrupa Birliği ülkelerinde yaşıyor.
Hele hele Almanyaya baktığımızda, yani Almanyadaki
vatandaşlarımızın sayısı Avrupa Birliğine
dâhil olan diğer ülkelerin tüm vatandaşlarından daha fazla.
Yani, bir Almanyada Türk vatandaşlarımız var, bir de Avrupa
Birliğine dâhil olan, diğer, sayısı onları bulan, daha
fazla, yirmiye yakın ülkenin vatandaşları var, hepsini
topluyoruz, Türk vatandaşlarımız kadar yapmıyorlar.
Şimdi, tabii, böyle bir sayıda, her ne kadar Almanya
İçişleri Bakanlığı, geçtiğimiz dönemlerde Biz
Türk vatandaşlarının sandık konularak oy
kullanmalarını kabul edeceğiz veya kabul ediyoruz. diye
beyanları var ise de, tabii, seçim sathına girildiğinde, belki
de Dışişleri Bakanlığına bu yöntemi
önermeyecekler, daha doğrusu kabul etmediklerini, kendi güvenlik
gerekçeleriyle kabul etmediklerini belirtecekler. Zaten gümrük kapılarındaki
oy kullanmanın ne kadar yetersiz olduğunu kabul ediyoruz, geriye bir
tek mektup yöntemi kalıyor. Mektup yöntemiyle ilgili olarak, maalesef,
çekincelerimiz var Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Yani, vatandaşlarımız
oylarını kullanırken istiyoruz ki hiçbir baskı altında
kalmasınlar, özgür iradeleriyle, rahat bir şekilde oylarını
kullansınlar, ama özellikle Avrupa ülkelerinde -yakından da takip
ediyoruz değerli arkadaşlar, geçmişte de bunlar televizyonlara
yansıdı, basına yansıdı- yani Anayasamızda yazılı
olan cumhuriyetimizin temel niteliklerinin de örselenmesini bir tarafa koyun,
ortadan kaldırılmasını isteyen kuruluşlar var,
örgütler var, illegal örgütler var. Törenler yapıyorlar, etkinlikler
yapıyorlar, büyük stadyumları dolduruyorlar. Yani, bu, tabii ki,
buradan da gözlemliyoruz. Anayasamızdaki Türkiyenin temel niteliklerinin
benimsenmesi ve korunması sadece Türkiyede yaşayan vatandaşlar
için geçerli olan bir şey değil. Yani, bizim Türk
vatandaşımız yurt dışında yaşıyorsa da
Anayasamıza bağlı olarak yaşamak zorunda. Yani,
Anayasamızda belirtilen işte, 2nci maddemizdeki Laik, sosyal hukuk
devleti terimleri, artı, onun dışındaki diğer
hususlar, bölünmez bütünlüğümüz
Bu konuların yurt dışındaki
vatandaşlarımız tarafından da eksiksiz kabul edilmesi
gerekir. Gerçi burada, maalesef, geçmiş dönemlerde birtakım
eksiklikler görüyoruz. Yani, Türk hükûmeti yetkilileri yapılmış
olan o olumsuz toplantılar olabilir, işte, çok açık, net, çok
açıktan, hatta hatırlayan vatandaşlarımız vardır;
yani hem ülke bütünlüğüne yönelik yapılan eylemler hem de işte,
sözde İslam Federe Devleti adı altında Almanyada çok
sayıda toplantılar yapıldı onların mensuplarınca.
Tamamen Anayasamıza aykırı düşünceler, talepler
içerilmişti.
Tabii, bunlar, Avrupa ülkelerinde vatandaşlarımızın
oy kullanmasında ne denli etkin olabilecekler? Bu kaygımız
maalesef var. Yani, mektupla oy kullanmak, biraz sonra burada konuşulurken
yöntem olarak, hatta kimlik tespitiyle ilgili dahi tam net değilken
kafamız. Yani, vatandaşımız yurt dışından
oyunu kullanırken kimlik tespitinin nasıl yapılacağı
dahi Yüksek Seçim Kurulu tarafından tam -çünkü, oranın PTTsi ile
yapılacak olan görüşmeler de var. Yani, oradaki posta-telefon
idaresiyle de yapılacak olan görüşmeler var- o dahi net
değilken, ne kadar gizlilik ve ne kadar serbest irade içerisinde
yapılacak? Bunun, tabii ki, endişelerimiz içerisinde olduğunu
belirtmek istiyorum.
Bunun dışında, bakıyorum ki, Avrupadaki
ülkelerin birçoğu aslında sandık yönteminin
kullanılmasına izin veriyorlar. Yani Dışişleri
Bakanlığı temsilcimizle görüşürken Komisyonda, Avusturya,
Danimarka, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsveç, İrlanda, Çek
Cumhuriyeti gibi ülkelerin Türk vatandaşları için sandık konularak
oy kullanmalarına muvafakat ettiklerini belirtmişti. Tabii, burada
Almanya yok, yani Almanyayla ilgili olarak nasıl bir uygulamayla
karşılaşacağız bilemiyoruz. Ama biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak yurt dışındaki
vatandaşlarımızın bu dört yöntemden en
sağlıklısı ve kendileri açısından
oylarını kullanırken, iradelerini yansıtırken -tabii
ki devlet olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak onların bu
iradelerini yansıtmalarını sağlayacak yöntemleri de biz
koyarken burada yasama organı olarak- sandık yönteminin mutlaka, öncelikli
olarak kullanılması gerektiğini düşünüyoruz değerli
arkadaşlarım. Sandık yöntemi dışındaki yöntemler
mutlaka tartışmaya açık olacaktır. Zaten gümrük
kapılarındaki yöntem miktar olarak sürekli tartışma
getiriyor ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Dibek, konuşmanızı
tamamlayınız.
TURGUT DİBEK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Elektronik oyla kullanmanın da güvenlik sorunları var.
Onlara pek girmedim çünkü elektronik oylamayı çok kısa bir süre
içerisinde Türkiye'nin, gündemine alması pek mümkün görünmüyor. Onda da
insanların oylarını kullanırken kimlik tespiti
açısından, herkesin oyunu kullanırken güvenlilik
açısından kaygılar taşıyoruz, hatta Yüksek Seçim
Kurulu Başkanı O konuda çok fazla bir bilgimiz yok. dedi ama tabii
ki uzmanlar, teknolojinin bu kadar geliştiği ortamda, bunun da
önlemini alacaktır diye düşünüyoruz; ama bu yöntem çok kısa bir
süre içerisinde maalesef kullanılamayacak, diğer yöntemler
kullanılacak.
Sözlerimi bitirirken -biraz sonra yine aynı düşünceleri
ifade edeceğimizi belirterek- biz yurt dışındaki tüm
vatandaşlarımızın -tabii ki belki sayısı çok az
olan, uzak ülkelerdeki vatandaşlarımız için mektup söz konusu
olabilir, o konuda pek bir şey diyemeyeceğiz ama- sandık
yönteminin değerlendirilmesini ve sandık yöntemiyle oylarını
Türkiye'de olduğu gibi kullanmalarını arzuluyoruz.
Bu düşüncelerle tüm Meclise saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Başka söz talebi var mı? Yok.
Madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri geliş
sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre
işleme alacağım.
Buyurun.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı
Tasarının çerçeve 10. maddesinin 94/A maddesinde yer alan mektup
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hakkı Suha
Okay |
Vahap Seçer |
M. Şevki
Kulkuloğlu |
|
|
Ankara |
Mersin |
Kayseri |
|
|
Atilla Kart |
Halil Ünlütepe |
Turgut Dibek |
|
|
Konya |
Afyonkarahisar |
Kırklareli
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 10 uncu
maddesine bağlı 94/A maddesinin bir ve ikinci
fıkralarının aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesi arz ve teklif olunur.
|
|
Faruk Bal |
Mustafa Çetin |
Turgut Dibek |
|
|
Konya |
Uşak |
Kırklareli |
|
|
Mahmut Durdu |
H. Hasan Sönmez
|
Behiç Çelik |
|
|
Gaziantep |
Giresun |
Mersin |
Yurt dışı seçmenlerin sandık, mektup, gümrük
kapılarında oy kullanma veya elektronik oylama yöntemlerinden
hangisine göre oy kullanacağına yabancı ülkenin durumuna göre
Dışişleri Bakanlığının görüşünü alarak
Yüksek Seçim Kurulu karar verir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesinin MADDE 94/Anın 5 ve 6
ncı fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz. 27.02.2008
|
|
Hamit Geylani |
Fatma Kurtulan |
İbrahim
Binici |
|
|
Hakkâri |
Van |
Şanlıurfa |
|
|
Sevahir
Bayındır |
Pervin Buldan |
Hasip Kaplan |
|
|
Şırnak
|
Iğdır
|
Şırnak |
|
|
|
Osman Özçelik |
|
|
|
|
Siirt |
|
Yurt dışı seçmenler seçime katılan siyasi
partilere ve bağımsız adaylara oy verebilirler.
Yurt dışı temsilciliklerde seçim propagandası
yapılamaz.
BAŞKAN En aykırı önergeyi okutup işleme
alıyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 10. maddesi 94/A
bendinin 3. Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Osman Özçelik |
İbrahim
Binici |
Ayla Akat Ata |
|
|
Siirt |
Şanlıurfa
|
Batman |
|
|
Akın
Birdal |
Pervin Buldan |
Hamit Geylani |
|
|
Diyarbakır
|
Iğdır
|
Hakkâri |
Milletvekili genel seçimlerinde; üzerinde Yüksek Seçim Kurulu
Filigranı bulunan özel imal edilmiş kâğıtlara
basılı olarak, biri seçimlere katılmaya hak kazanmış
siyasi partilere, diğeri de bağımsız adaylara göre olmak
üzere iki tip birleşik oy pusulası kullanılır.
Siyasi partiler için hazırlanan birleşik oy
pusulasında; siyasi partilerin özel işaretleri,
kısaltılmış isimleri ve tam yazı hâlinde
adlarıyla her siyasi parti için ayrılan bölümün altında
çapı iki santimetre olan boş bir daire bulunur.
Bağımsız adaylar için hazırlanan birleşik
oy pusulalarında; seçim çevresinin adı ve altında o seçim
çevresindeki bağımsız adayların il seçim kurullarında
çekilen kura ile belirlenmiş sıra ile adları ve her adın
karşısında bir kutucuk bulunur. Kutucuğa (x) işareti
konmak suretiyle bağımsız adaya oy verilmiş olur. Birden
fazla seçim çevresi ve birden fazla aday için kullanılmış oy
geçersiz kabul edilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız?
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Özçelik, buyurun.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, 110 sıra sayılı 298
sayılı Yasada değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının eski 9, şimdi 10uncu maddesinde
değişiklik yapılmasına dair önerimiz üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçimlerde gerek seçmenler gerekse adaylar açısından
kanun karşısında eşitlik ilkesine uyum, demokratik
seçimlerin esasını oluşturmaktadır. Yurt
dışı seçmenlere, sadece siyasi partilere, siyasi parti
adaylarına oy verme hakkının tanınması hem seçmen
haklarının hem de seçilmek isteyen adayların haklarını
kısıtlamaktadır. Bildiğiniz gibi, 22 Temmuz 2007
seçimlerinde partimiz seçimlerde uygulanan yüksek baraj nedeniyle
bağımsız adaylarla seçimlere katılmıştı. Bir
siyasi partinin, köklü bir siyasi partinin antidemokratik yasalar nedeniyle
bağımsız adaylarla seçimlere katılmak zorunda kalması,
her hâlde demokrasimizi zedeleyen bir durumdur. Seçmen kitlesi
bakımından ardına olduğumuz HADEP ve DEHAP yine çok yüksek
oy oranlarına ulaşmış olmasına rağmen baraj
nedeniyle Parlamentoda temsil imkânı bulamadılar. HADEP, 1995 seçimlerinde
yüzde 4,2yle 1 milyon 200 bin oy almasına ve on bir seçim çevresinde
birinci parti olmasına rağmen, Parlamentoda temsil imkânı
bulamadı. DEHAP, 1999 seçimlerinde yüzde 4,8 oy almasına rağmen,
1 milyon 480 bin oy almasına rağmen ve yine on bir il seçim
çevresinde birinci parti olmasına rağmen, yine Parlamentoda temsil
imkânı bulamadı. DEHAP, 2002 milletvekili genel seçimlerinde yüzde
6,2 oy almasına ve on üç seçim çevresinde, on üç ilde birinci parti
olmasına rağmen, yine Parlamentoda temsil imkânı bulamadı.
Eğer 2002 seçimlerinde baraj demokratik ülkelerdeki oranda olsaydı
veya hiç olmasaydı 52 milletvekiliyle Parlamentoda temsil edilmiş
olacaktık ve Parlamentonun üçüncü büyük grubuna sahip olacaktık.
Şimdi, demokrasimizde aksayan bir yan var. 2007 seçimlerinde
bağımsız adaylarla seçimlere katılmak zorunda kaldık.
Bağımsız adaylarla seçimlere
katıldığımız için, mesela bugün, anayasal, yasal bir
hakkımız olmasına rağmen, hazine yardımından
yararlanamıyoruz. Yani AKP, AK Parti 104 milyon YTL alırken,
sıfır hazine yardımıyla, biz, şu kadar milyon
insanı temsil eden partimiz hazine yardımı alamıyor.
Eşit koşullarda bir yarış içinde değiliz.
Bu nedenle, yasaların tamamında, seçim yasalarının
tamamında demokratikleşme sağlanmalıdır.
Bağımsız adaylar, bağımsız adaylık
Yani biz
tekrar bağımsız adaylarla seçime katılacağız diye
düşünmeyin, barajı indireceğiz, inanıyorum ve baraj inmese
de barajı aşacağımıza inanıyorum. Diğer
siyasi partilerin tamamı da böyle düşünüyor herhâlde. Bağımsız
aday olmak da yasal bir haktır ve bağımsız adayların
da yasalar karşısında eşit muamele görmesi lazım.
Düşünün bağımsız aday oluyorsunuz ve yurt
dışındaki seçmenlerin tamamı şimdi oy kullanma
hakkına sahip olacaklar. Bir önceki seçimde 228 bin seçmen oy
kullanmış gümrüklerde, şimdi belki 1,5 milyon seçmen oy
kullanacak ve bağımsız adaylar o seçmenlerin oylarından
yararlanamayacak.
Geçtiğimiz seçimde -Hakkâri örneği çok önemliydi-
Hakkâride bir arkadaşımız, bağımsız olan bir
arkadaşımız, yerelde alınan oylar bakımından
milletvekili seçilecek kadar oy almıştı. Ama gümrük oyları
gelince, Hakkâriye düşen oylar bakımından, Hakkâri ikinci
sıra adayı, sanıyorum kırk oyla, gümrükten gelen oylarla
seçildi ve bizim arkadaşımız seçilemedi. Yani bu tam bir
eşitsizliktir. Bunu kaldırmak lazım, bu
haksızlığı gidermek lazım. Bağımsız
adaylara oy verme hakkını tanımak hem adaylar
açısından eşitlikçi davranmak, yasalar karşısında
eşit olmak hem de seçmenin istediği adaya, istediği kişiye
oy vermesini sağlamak yani onun o hakkını korumak
açısından da son derece önemli ve gereklidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Teknik olarak bazı zorlukları olabilir. Önergemizde
önerimizi söyledik. Ayrı bir oy pusulası hazırlanabilir,
bağımsız adaylar için ayrı bir oy pusulası
hazırlanabilir. Gerçi, bağımsız adayların da simge
kullanmaları yasal olarak mümkün olması lazım ama belki oy
pusulasını çok fazla büyüteceği için hadi simge kullanılmasın
ama hiç değilse bağımsız adayın adının
bulunduğu ve her seçim çevresi için
Türkiye'de seksen dört seçim çevresi
var. Bağımsız adayların sayısı
Gerçi 2002
seçimlerinde naylon adaylarla 726 sayısını bulduk daha önce
20-30 aday varken Türkiye genelinde veya 100 aday varken. Seçmenin, seçim
çevresine göre bağımsız adayların isimlerinin
karşısındaki kutucuğa işaret koymak suretiyle
bağımsız adaylara oy vermeleri sağlanmalıdır. Hem
bağımsız adaylar için hem de seçmenin bu hakkını
kısıtlayıcı bir durum var yasada.
Değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
10 uncu maddesinin MADDE 94/Anın 5 ve 6 ncı
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz. 27.02.2008
Hamit
Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları
Yurt dışı seçmenler seçime katılan siyasi
partilere ve bağımsız adaylara oy verebilirler.
Yurt dışı temsilciliklerde seçim propagandası
yapılamaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Konuşacak mısınız Sayın
Geylani?
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Geylani. (DTP
sıralarından alkışlar)
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Seçim hukukunu, Anayasa ve Siyasi Partiler Yasasından
soyutlayarak tek başına ele almak sorunları çözemez. Bu nedenle,
ülkemizin demokratikleşmesi için, başta 82 Anayasası olmak
üzere, Anayasa kadar önemli olan Siyasi Partiler ve ona bağlı Seçim
Yasasından başlayarak köklü bir hukuk reformuna gereksinim
vardır. Bu nedenle, ülkemizin demokratikleşmesi için bu
yasaların değişmesiyle birlikte, Meclisin niteliği ve
işlevi gerçek demokratik bir zemine oturmuş olacaktır.
Şu an görüşülmekte olan yasada yapılmak istenen
parçalı değişiklik siyasi amaçlı olup yasayı adil
kılamaz, dolayısıyla demokratikleştiremez. Siyasi
hakların kullanılması, özgürce faaliyet gösteren demokratik
siyasal partiler ve adil seçim sistemleriyle olanaklıdır. Temsilde
adalet ve yönetimde istikrar ancak böyle sağlanır. Ne yazık ki
baskılar ve otuza yakın partinin kapatılmasıyla birlikte,
siyasi partiler ve yüzde 10 barajlı Seçim Yasası, demokrasinin katılımcı
boyutundan koparılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
düşüncelerin özgürce ifade edilmesi, örgütlenmesi ve siyasal anlamda ülke
iktidarını hedeflemesi çoğulculuğun gereğidir. Bu
hakkı bireysel ve kolektif kullanma, insan doğasının gereğidir.
Onun için yurt dışındaki seçmenlerin bağımsız
adaylara oy vermelerini yasaklamak hukukun eşitlik prensibine ve
demokratik seçimlerin esprisine aykırıdır. İşte, bu
yasakla hem şeffaf olmayan yöntemlerle sanırım bugünkü gündemde
Hakkâri örneği, pilot bir örnek ve tipik bir örnek- Hakkâri ve diğer
bazı illerde kırk-elli oy farkla haksız ve hukuksuz
milletvekillikleri elde edildi.
Oysaki, Anayasanın 68inci maddesinde, sözde kalmasına
rağmen, Siyasî partiler, demokrasinin vazgeçilmez
unsurlarıdır. belirlemesi yapılmaktadır. Bu anlamda,
örgütlenme özgürlüğü yalnız bir siyasi parti kurmayla
sınırlandırılmamalıdır. Aynı zamanda
kuruluşundan sonra da başta seçimler olmak üzere, siyasi
etkinliklerini her tür maddi manevi baskılardan uzak ve başta ana dil
ile özgürce yürütülmesini güvence altına almak gerekir.
Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarındaki açmazlarla birlikte,
sadece bazı partilere yapılan trilyonluk hazine yardımı da
eklenince, oluşan hukuksuzluk tablosu ülkeyi bir olumsuz ortama
taşımıştır.
Bir önemli konu da: Seçim hukuku ve diğer ilgili mevzuat, seçim
çalışmalarında propagandanın Türkçe dışında
başka bir dilde yapılmasını yasaklamaktadır. Ancak
ülkemiz çok dilli, çok kültürlü bir ülkedir. Her siyasi parti ya da
bağımsız adaylar, seçmenlerine ulaşabileceği,
iletişim kurabileceği en iyi, en etkili dili kullanmak isterler. Bu,
onların en doğal hakkıdır. Bu, tartışmasız
seçmenlerin de ana dilidir. Ne var ki 22 Temmuz seçimlerinde seçmenlerimize ana
dilimizle ve onların ana dili ile sadece rojbaş veya benzeri bir
Kürtçe sözcükle hitap ettiğimiz için onlarca dokunulmazlık
fezlekelerimiz, çoğu ağır iddialı iki yüz dosyayı
geride bırakarak Meclis gündemine taşınmıştır.
Bu, çifte standardın ta kendisidir ve yansımasını ne yazık
ki Genel Kurul birleşimlerinde de göstermektedir.
Şöyle ki: Bakınız, 21 Şubat Uluslararası
Ana Dili Günü nedeniyle iki hafta üst üste gündem dışı
konuşma talebinde bulunduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Bugün, Tıp Bayramı
nedeniyle ve başka konularda da gündem dışı
konuşmalara hak verildiği için bu hakkın bize
tanınmaması ayrıca bir ayrıcalıktı ve ne
yazık ki ana olan 2 Meclis Başkan Vekilimiz iki hafta üst üste
kendilerine yaptığımız müracaatları gündeme
almadılar ve engellediler. Herhâlde bu onların demokratik takdir
hakkı olamaz, bize göre olsa olsa tek dil hakkı ve o hakkı
kullanma olur. Ancak bu haksızlık yadırganacak bir durumdur diye
düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca,
seçimlerin temel argümanı anlaşılır, etkili propaganda ile
anlam kazanır. Onun için bu propaganda yurt dışında da
resmî mekân sayılan temsilciliklerin dışında, diğer
tüm sivil alanlarda da yapılması seçme ve seçilme hukukunun
gereğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Beş dakikalık süre
içinde ancak bunları ifade edebildim.
Son olarak şunu söylüyorum: Kanun ve yasaklar ülkesinden
hukuk ülkesine ülkemizin geçmesi dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 10 uncu
maddesine bağlı 94/A maddesinin bir ve ikinci fıkralarının
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesi arz ve teklif
olunur.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
Yurt dışı seçmenlerin sandık, mektup, gümrük
kapılarında oy kullanma veya elektronik oylama yöntemlerinden
hangisine göre oy kullanacağına yabancı ülkenin durumuna göre
Dışişleri Bakanlığının görüşünü alarak
Yüksek Seçim Kurulu karar verir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Birinci ve ikinci fıkra arasında çelişki
olduğu izleniminin giderilmesi ve fıkraların
birleştirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı
Tasarının çerçeve 10. maddesinin 94/A maddesinde yer alan mektup
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Suha Okay (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım. Bir evvelki,
bir önceki önergede mektupu kabul ettiğimize göre, bu zait bir önerge
gibi geldi bana, o sebeple katılmıyoruz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Önce bunun okunması
lazımdı.
BAŞKAN Sayın Okay, buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanın açıklamasıyla ilgili bir bölümü
söyledikten sonra, değişiklik önergemize geleceğim. Sayın
Bakan dedi ki: Bir önceki önergeyi kabul ettiğinize göre ve orada da
mektup yazdığına göre, artık bu önergenin gündemden
düşmüş olması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bu değişiklik
önergesi aynı zamanda maddeyle de bağlantılı. Bu maddede
mektup hâlâ duruyor. Onun için, bizim önerimiz mektup ibaresinin
çıkarılması. Niçin mektup ibaresinin
çıkarılması? Açıkça şunu ifade edeyim: Dün geneli
üzerinde görüşme yapılırken, değerli grup başkan
vekili arkadaşlarımla görüştük ve bu mektup ibaresinin,
seçimlerin gizliliği ve serbest iradeyle yapılmasını
sakatlayacağı endişesini söyledik. Onun üzerine, Sayın Bakanın
da katılımlarıyla, Anayasa Komisyonundaki değerli
arkadaşlarımın da katılımıyla ve bugün sabahleyin
Yüksek Seçim Kurulu yetkililerinin de katılımlarıyla bir
görüşme yapıldı. Bu konudaki kimi endişelerimizin
haklılığı benimsenmekle beraber, bir başka yöntem
bulmakta yaşanan sıkıntı yüzünden, bu mektup ibaresinin,
görüşmekte olduğumuz çerçeve 10uncu maddenin 9/A ve 9/B maddelerinde
kalma zorunluluğu ifade edildiği için, bu konuda, gruplar
arasında bir mutabakata varılamadı.
Değerli arkadaşlarım, seçimler, biliyorsunuz,
Anayasanın 67nci maddesinde de ifade edildiği gibi serbest ve
gizli olması lazım. Şimdi, mektupla seçime katılma
dediğinizde, mektubu yurt dışındaki seçmene
göndereceksiniz, içinde bir zarf daha var. Yurt dışındaki
seçmen, yetmiş beş gün öncesinde başlayan bu süreçte,
zarfın içindeki Yüksek Seçim Kuruluna göndereceği zarfı açacak
ve oy vermek istediği siyasi partinin ambleminin yanına bir
çarpı işareti koyacak. Şimdi, bunu, sadece bir kişi olarak
düşünmeyin, bir haneye gittiğini düşünürseniz, o hanede
yaşayan 5 kişi, 6 kişi ve bir an için düşünün ki, bu
-haneyi de aşıyor- birlikte yaşayan, birlikte karar vermek
isteyen veya birbirlerini denetlemek isteyen topluluklara
dönüştüğünde, hadi bakalım, hep beraber bir araya gelelim, hangi
partiye oy vereceğimizi birbirimize de göstererek şuraya çarpı
koyalım. 50 kişi, 100 kişi, değişik mahfillerde,
değişik mahallerde birlikte organize toplulukların oy verme
süreci başlayacak. Aslında, o siyasi partiye oy vermeyi
düşünmeyen birisi, çevresinin baskısıyla, mahallenin
baskısıyla, komşuların baskısıyla kendisini
kanıtlamak için, iradesinin dışında bir başka partiye
oy vermek durumunda kalacak. O zaman Türkiyedeki seçimlerde, biz, oy vermeleri
niye gizli bölümler hâlinde yapıyoruz? Yurt dışında
birileri topluluklar oluşturacaklar ve birlikte oy kullanma noktasına
varılacak.
Açıkçası şunu ifade etmek istiyorum: Bu hüküm
Anayasanın 67nci maddesinde yani seçme ve seçilmeyi düzenleyen
maddesindeki kimi düzenlemelere de aykırı.
Tabii bizim sıkıntımız şu: Biz, yurt
dışında yaşayan yurttaşlarımızın,
yaşamını orada sürdürmek zorunda kalan
yurttaşlarımızın Türkiyedeki siyasi iradeyi belirlemekte
serbestçe oy kullanmasından yanayız ama serbestçe oy kullanmayı
birilerinin tahakkümü ve baskısı altına, hâline dönüşürsek
o zaman o irade ifsat olur, o irade bozulur. Bunun bir biçimde düzeltilmesi
lazım.
Burada şu gerekçeler olabilir: İşte biz, bunu
Dışişleri kanalıyla çözmeye çalışıyoruz ama
çözemezsek ne yapalım? Belki zaman içerisinde çözüm getirilebilir.
Dışişleri kanalıyla belki sandıkların
kurulabileceği diğer ülkeler olduğu gibi, sorun olan ülkelerde
de bu çözümlenebilir ama her ne olursa olsun, seçimin gizliliğini ortadan
kaldıracak bir yasal düzenleme ileride bu bölümü sıkıntıya
sokabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Bu endişeleri sizlere ifade etmek
istedim. O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi adına bu mektup ibaresinin
çıkarılması önerisinde bulunduk. Takdir yüce heyetinizindir.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Okay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde madde 94/Ayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 94/Byi okutuyorum:
Yurt dışı seçmenlerin mektupla oy vermesi
MADDE 94/B- Yüksek Seçim Kurulu, özel olarak imal ettirdiği
oy pusulası ile özel renkte bastırılmış oy
zarflarını, Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kuruluna
gönderir. Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulu, arkası
kendi mührüyle mühürlenmiş oy pusulası ile oy zarflarını,
seçimlerin yapılacağı günün yetmişbeş gün öncesinden
seçmenin yurt dışında kayıtlı olduğu adresine
gönderir.
Seçmene oyunu kullanmak üzere gönderilen özel zarflardan, bir
köşesi Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulunun mührünü
taşıyan küçük zarfa oy pusulası konur. Bu zarf, üzerinde Yurt
Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulu Ankara/TÜRKİYE
yazılı orta boy ikinci zarfa konur ve bu ikinci zarf, üzerinde
seçmenin yurt dışı adresi yazılı üçüncü büyük zarfa
konur.
Mektubu alan seçmen, üzerinde kendi adresi yazılı
zarfı açar, mühürlü küçük zarf içerisindeki oy pusulasında tercih
ettiği siyasi parti sütunundaki daireyi veya cumhurbaşkanı
seçimi ya da halkoylaması için düzenlenen oy pusulasındaki tercih ettiği
bölümü (X) işareti ile işaretler, sadece oy pusulasını
küçük zarfa koyar ve zarfı kapatır. Bu zarfı, üzerinde
alıcısı Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulu
Ankara/TÜRKİYE adresi yazılı ikinci zarfa koyar ve
ağzını kapatıp seçim günü saat 17.00a kadar Yurt
Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulunda bulunacak şekilde
posta ile gönderir.
Mektupların gönderilmesi, güvenliği ve kimlik tespitine
ilişkin usul ve esaslar, Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel
Müdürlüğünün görüşü alınarak Yüksek Seçim Kurulu tarafından
belirlenir. Posta giderleri Yüksek Seçim Kurulunca karşılanır.
Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kuruluna gelen
mektup, seçmenin kimliği tespit edilip seçmen kütüğündeki ismi
bulunarak işaretlendikten sonra, sandık kurulunca açılır ve
içerisinden çıkan oy pusulasının bulunduğu zarf
açılmaksızın sandığa atılır. Oy
sandığı her gün saat 17:00da yetkili sandık kurulunca
açılır, zarflar oy veren seçmen sayısı ile
karşılaştırılır ve uygunluğu tutanakla
saptanır. Oy zarfları açılmaksızın tutanağın
bir örneği ile birlikte torbaya konularak ağzı mühürlenir ve
sandık kurulunca Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kuruluna
teslim edilir.
Seçim günü saat 17:00dan sonra gelen mektuplar tutanakla tespit
edildikten sonra yakılarak imha edilir.
Seçimin yapıldığı gün saat 17:00dan itibaren
oy torbaları Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulunca
açılarak sayım, döküm ve birleştirme işlemleri
yapılır ve sonuçlar Ankara İl Seçim Kuruluna iletilir. Bu
Kurulca da birleştirme tutanağı düzenlenerek Yüksek Seçim
Kuruluna gönderilir.
Yurt dışı seçmenler tarafından kullanılan
toplam geçerli oy sayısı, Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye genelinde
kullanılan toplam geçerli oy sayısına ilave edilerek yurt
düzeyinde genel oy miktarı ve her partinin ülke genelinde aldığı
geçerli oy miktarı bulunur.
Bu şekilde, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununun 33 üncü maddesine esas teşkil eden toplam oylar bulunmuş
olur.
Her seçim çevresinde geçerli toplam oy, yurtdışı
merkez ilçe seçim kurulundan Ankara İl Seçim Kuruluna gelen toplam oyun
diğer seçim kurullarından gelen oylara bölünmesiyle elde edilen
oranda artırılır. O seçim çevresinde kullanılan toplam
oylarla bu şekilde hesaplanan toplam oy arasındaki fark partilere,
Ankara İl Seçim Kurulundan gelen oydaki hisseleri oranında taksim
edilir ve elde edilen rakamlar o seçim çevresinde aldıkları geçerli
oylara ilave edilir. Böylece 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununun 34 üncü maddesinde belirlenen esas seçim çevresinde kullanılan
geçerli toplam oy miktarı ve partilerin aldıkları toplam geçerli
oy miktarı bulunur.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; öncelikle, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın oy verme hakkına
kavuşturulmasını öngören bir yasa tasarısının
yüce Meclise sunulmuş olmasından duyduğumuz memnuniyeti dile
getirmek istiyorum. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardan beri,
yurt dışında yaşayan milyonlarca
vatandaşımızın oy verme hakkından mahrum
bırakılmasının büyük bir eksiklik olduğunu
söylüyorduk. O nedenle, bu defa bu eksikliği gidermek için bir
girişimde bulunulmuş olmasını memnuniyetle
karşılıyoruz. Yalnız, bir eksikliği gidereceğiz
derken büyük bir yanlış yapmamak lazım. Onun için yüce Meclisi
uyarmak istiyoruz. Sorun nereden çıkıyor? Niye şimdiye kadar
yurt dışındaki vatandaşlarımıza oy verme
hakkı tanımadık? Buna karşı çıkan bir siyasi
parti var mıydı Mecliste? Hayır yoktu. E, Anayasamız
mı buna karşıydı? Hayır. Anayasamızda da gerekli
değişiklikleri yapmıştık yıllarca önce. Peki, bu
kadar zamandır niçin yapamıyorduk bu değişikliği?
Değerli arkadaşlarım, ben Almanyada görevliyken bu
konuyu defalarca Alman makamlarıyla görüştük, Alman yetkilileriyle
görüştük. Onlara dedik ki: Buradaki vatandaşlarımızın
Türkiyede yapılacak seçimlerde oy kullanmasına izin veriniz.
Bakınız, Almanyada şu kadar ülkenin vatandaşı
yaşıyor. Hepsinin, Almanyada, sandıklarda, kendi ülkelerindeki
seçim için oy kullanmasına izin veriyorsunuz, bir tek Türkiyeye izin
vermiyorsunuz. Bu, hakkaniyete uymaz. Niye izin vermiyorsunuz? Cevaben
Efendim, kamu düzenimiz bozulur, Almanyada kamu düzeni bozulur Türkiyedeki
seçimler için burada sandıklar konulursa. dediler. Niye bozulsun?
Okullarda konulabilir sandıklar, konsolosluklarda konulabilir, bazı
kamu alanlarında konulabilir, bunların güvenliği
sağlanır. Niye itiraz ediyorsunuz? dedik. Yıllarca bu
itirazlarını geri almadılar. Bu nedenle, Türkiye'nin yurt
dışındaki vatandaşlarına seçme hakkı
tanıması mümkün olamamıştır. En önemli engel
Almanyadır. Almanya bu engeli çıkarttığı için,
yıllardan beri bizim yurt dışındaki milyonlarca
vatandaşımız bu vatandaşlık hakkından yararlanamıyorlar.
Şimdi nasıl bir değişiklik oldu? Şöyle
bir değişiklik oldu: Geçen yıl biz Sayın Genel
Başkanımızla Almanyaya gittiğimiz zaman Almanyanın
en büyük eyaleti olan Bavyeranın İçişleri Bakanı
Becksteinla görüştük -şimdi kendisi Başbakan, Eyalet
Başbakanı- ona anlattık bu konuyu, dedik ki: Bir
ayıptır, bir demokrasi ayıbıdır yurt
dışındaki vatandaşlarımızın, Almanyadaki
vatandaşlarımızın oy kullanamaması. Bunun sebebi de
sizin kamu düzenini ileri sürerek bu vatandaşlarımızın oy
kullanmasını sağlayacak sandıklar konulmasına engel
olmanızdır. Bize şunu söyledi: Evet, vaktiyle biz böyle
düşünüyorduk. Hakikaten Alman kamu düzenini etkiler diye düşünüyorduk
ama artık öyle düşünmüyoruz. Artık hiçbir mahzur
kalmamıştır. Pekâlâ Almanyadaki Türk vatandaşları da
sandık koyarak oy verebilirler. dedi. Peki, diğer eyaletler buna
itiraz etmez mi? Federal makamlar ne der? dedik. Ben Eyaletler
İçişleri Bakanları Komitesinin üyesiyim. Hiçbir
arkadaşımın itiraz edeceğine ihtimal vermiyorum. Federal
Hükûmetin de itiraz edeceğine ihtimal vermiyorum. dedi.
Berlinde de konuştuk başka bir vesileyle gittiğimizde.
Aldığımız izlenim şu: Biz mektupla oy verilmesini
tercih ederdik ama sandık da artık hakikaten kamu düzenini Almanyada
etkilemez. Çok güzel. Sayın Genel Başkanımızın
talimatıyla ben gittim, Sayın Başbakanı geçen yıl
şubat ayında ziyaret ettim ve ona bu tespitlerimizi anlattım.
Çok memnun oldu Hemen ilgililere talimat veriyorum ve bu konunun derhâl
halledilmesi için çalışmaya başlıyoruz. dedi ve biz de
temenni ettik ki 22 Temmuzdan, daha doğrusu ilk yapılacak genel
seçimlerden önce bu mesele halledilecek ve vatandaşlarımız oy
kullanacak. Maalesef, bizim bilmediğimiz nedenlerle gecikme oldu,
seçimlerde vatandaşlarımız gene oy kullanamadılar ve
şimdi bu konu ancak gündeme gelebildi.
Özetle, esas güçlüğü çıkaran Almanyada, biz
Sandıktan başka yöntem yoktur. dediğimiz takdirde,
vatandaşlarımızın sandıkta oy kullanması mümkün
olacak. Yıllardan beri onlar bize diyorlardı ki: Efendim, mektupla
oy kullansınlar, ne var bunda? Biz diyorduk ki: Anayasamıza
aykırıdır. Anayasamızda gizli oy, açık tasnif sistemi
vardır. Gizli oyu fiilen sağlamak mümkün değildir. Demin
arkadaşlarım bunu ayrıntılarıyla anlattılar size,
niçin mümkün olmadığını. O bakımdan, biz yıllarca
Bu mümkün değil. Üstelik başka ülkelerin vatandaşları
sandıkta oy kullanıyor, niçin bizimkiler kullanamasın? Yani bu
ayrımcılığı niye yapıyorsunuz? dedik ve hiçbir
şey söyleyemediler.
Şimdi tam onlar buna yanaşmışken biz geri
adım atıyoruz. On yıl önce bize söyledikleri formüle dönüyoruz
Mektupla oy kullansınlar, mahzuru yok. diyoruz. Niçin o zaman bu kadar
sene bunu geciktirdik? Eğer biz bugün Mecliste Hükûmetin sunduğu
önerge gibi bir önergeyi kabul edecek olsaydık, on yıl önce de böyle
bir kanun çıkarabilirdik. Niçin yapmadık? Çünkü, prensiplerimizden,
Anayasamızdan fedakârlık etmek istemedik de onun için yapmadık.
Şimdi, ilk defa Anayasamızdan sapıyoruz. Üstelik hangi durumda?
Tam bu konuya en büyük engeli çıkaran ülkeyi ikna ettiğimiz noktada
biz geri adım atıyoruz. Acaba niçin? Yani, bu kadar hayati midir
Hükûmet açısından, mektup konusunda ısrar etmek bu kadar mı
önemlidir? Yani, şu mektupla ilgili önergemizi kabul etmekle Hükûmetimiz
ne kaybedecek? Demokrasimiz çok şey kaybedecek, Anayasamız çok
şey kaybedecek. Belki de bu yasa Anayasa Mahkemesinden dönecek bu yüzden.
Niçin ısrar ediyorsunuz arkadaşlar? Tam biz bunu
sağlamışken, bütün girişimleri yapmışken, sonuç
almışken, Başbakana anlatmışken, Başbakanın
da -en azından bana söylediği kadarıyla- onayını
almışken, memnuniyetle karşıladığını
görmüşken niçin geri adım atıyoruz, niçin on yıl önceki
duruma dönüyoruz? Bunun bir izahı var mıdır? Gizli oy... Gizli
oy olmayacak, herkes biliyor. Mektupla oylama olunca gizli oy olmaz. Mahalle
baskısı, çevre baskısı, derneklerin baskısı,
cemaatlerin baskısı, istediğiniz şeyi söyleyin, şu
veya bu nedenle vatandaşlarımız serbest iradeleriyle oy
kullanamayacak. Belki, bu bugün bir partiye yarar, yarın başka
partiye yarar ama bu, yanlış yöntem. Doğru yöntem, sandıkta
oy kullanmak. Bir türlü ikna edemedik, arkadaşlarımıza bir türlü
anlatamadık bunları. Hayrettir! Sayın Başbakan
anlıyor, başka arkadaşlarımız bir türlü
anlayamıyor. Dehşet verici bir tablo!
Şimdi, arkadaşlar, bu konuyu bir kere daha lütfen
düşününüz. Eğer tereddüdünüz varsa çekiniz kanunu geriye, bir kere
daha tartışalım, size tecrübelerimizi bir kere daha
anlatalım, isterseniz sizinle birlikte gidelim, Almanyaya veya
vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı
başka ülkelere bir kere daha gidelim. Gözünüzle görün ki, sandıkta oy
kullanmak sistemi mümkündür. O zaman daha doğru bir kanun
çıkaralım, Anayasamıza uygun, demokrasiye uygun bir kanun
çıkaralım. Bu kadar yıl gerçekten
vatandaşlarımızın oy verme hakkından mahrum
bırakılması bir ayıptır. Bu ayıbı daha fazla
sürdüremeyiz. Yani, niçin her konuda her dediğinizin mutlaka
olmasını arzu ediyorsunuz yanlış olduğunu bile bile?
Yani, bu kadar olmaz. Biz, iktidar partisinin çok değerli üyelerini bir oy
makinesi gibi görmüyoruz, görmek istemiyoruz. Lütfen düşününüz oy vermeden
önce. Gizli oy olmadan bizim Anayasa sistemimize göre seçim olabilir mi,
demokratik seçim olabilir mi? Siz inanıyor musunuz, mektupla oylama gizli
oy sistemine uygun olarak cereyan edecektir? Lütfen düşününüz, bir kere
düşününüz. Yani her konuda, muhalefetin her dediğine karşı
çıkmayı üstünlüğünüzü, sayısal üstünlüğünüzü
kanıtlama vesilesi olarak yapmak istiyorsanız, göstermek
istiyorsanız size söyleyecek lafımız yok. Ama, doğru bir işi
iktidarla, muhalefetle birlikte yapma imkânı elimizde varken niçin bu
fırsatı kullanmayalım?
Değerli arkadaşlarım, sözlerimi bitirmeden bir
noktaya daha değineceğim. Daha önce de söyledik. Seçimlerin
sakatlanmaması lazım ne bu şekilde ne başka şekilde.
Bakın, Türkiye ulusal İstatistik Kurumu resmî rakamları
açıkladı. Sayın Başbakana bir yazılı önergeyle,
soru önergesiyle sordum. Bana cevap veriyor: On sekiz yaşından büyük
Türk vatandaşları, yani seçmen yaşındaki Türk
vatandaşlarının sayısı 48 milyon 286 bin 261dir.
Peki, Yüksek Seçim Kurulu ne diyor? Hayır efendim. 42 milyon 500 bindir.
Nereye gitti 5,5 milyon insanımız? 5,5 milyon seçmen kayıp.
İllerin arasında milletvekili çıkartma, sayıları
değişmiş, her şey değişmiş Türkiyede; biz
eski sistemi geçerli sayıyoruz. Niçin? Bunu nasıl düzelteceksiniz?
Yani, bu, demokrasi ayıbı değil mi, bu da bir demokrasi
ayıbı değil mi? İşte, sizin bunu dikkatinize
sunuyoruz. Bu konuya mutlaka çözüm bulmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öymen, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bir ülkede eğer seçimlerde adalet kaybolmuşsa,
milyonlarca insan seçme hakkından mahrum kalmışsa, seçimlerin
gizliliği ilkesi zedelenmişse o ülkede göğsümüzü gere gere
gerçek bir demokrasi olduğunu nasıl iddia edeceğiz?
Değerli arkadaşlarım, ben size sadece
düşünmenizi tavsiye ediyorum. Lütfen, bu konuyu sonuca bağlamadan
düşününüz, bir kere daha düşününüz. Ne kaybedersiniz?
Düşünmekten şimdiye kadar dünyada hiç kimse, hiçbir şey kaybetmemiştir.
Sayın Bakana, çok değerli Komisyon Başkanına
rica ediyorum: Lütfen, bir kere daha düşünme fırsatı veriniz
kendinize. Bir kere daha, oturalım, konuşalım ve bu konuyu bir
daha değerlendirelim. Öyle zannediyorum ki, konuşarak bu meseleye en
iyi çözümü bulabiliriz.
Bu düşünceyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.
Madde üzerinde, Hükûmet adına Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)- Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Öymenin konuşması üzerine bir iki hususa temas etme lüzumunu duydum,
o sebeple söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk vatandaşlarının oy kullanmasıyla ilgili,
aklımızın bulabildiği dört tane model var. Bunlardan bir
tanesi sandıktır, ikincisi mektuptur, üçüncüsü elektronik sistemdir
-yurt dışındaki vatandaşlar için ifade ediyorum- dördüncüsü
de gümrük kapılarında oy kullanılmasıdır. Bu dört seçenek
Biz tek seçenekli bir düzenleme getirmedik. Yani deseydik ki, yurt
dışındaki vatandaşlarımız sadece mektupla oy
kullanabilecektir, o takdirde belki bu endişelere, burada dile getirilen
hususlara bir anlam verme imkânı olabilirdi. Hâlbuki, biz bu dört
imkânı da Yüksek Seçim Kurulunun önüne getirdik. Yüksek Seçim Kurulu
tabiatıyla, ülkelerin durumunu değerlendirecek,
Dışişleri Bakanlığı. Yasayı da bugünden
gündeme getirmemizin sebebi, bu temaslara, bu tespitlere imkân verebilmek
içindir. Her ülke kendi şartlarına, kendi mevzuatına göre,
Türkiyeyle olan ilişkilerine göre, bir ülkenin evet dediği bir
modele bir başkası hayır diyebilecektir. Kaldı ki, ismi
geçen devletin bugün, yetkilisinin söylediği bir sözü, yarın
değişen bir bakan, Ben bunu kabul etmiyorum. diyebilir veya iktidar
değişir, kabul etmiyor olabilir. Yani, onu bir hüccet kabul ederek
ona göre, yabancı bir ülkenin devlet adamının gelip
söylediği bir beyana bakarak, ikili bir görüşmeye bakarak biz burada
düzenleme yaparsak işi muallakta tutmuş oluruz. Dedik ki: Sandık
kurulsun. Bizim de tercihimiz, Hükûmet olarak da Parlamento olarak da teker
teker hepimizin en öncelikli birinci tercihi sandık
kurulmasıdır. Bunu engelleyen bir hüküm var mı? Yani, Yüksek
Seçim Kurulu, vatandaşlarımızın çoğunlukla
yaşadığı bir Avrupa Birliği üyesi ülkede Ben, burada
sandıkla seçim yapılmasını istiyorum. dedi. Bunu
engelleyen bir hüküm yok. Bu endişeler varit ise bunu ortadan
kaldıracak. Ama diyelim ki o ülke sandık koymayı kabul etmedi,
bizde sadece geriye ne kalıyor -elektronik sistem zaten bugün için mümkün
değil- geriye bir tek yol kalıyor: O ülkedeki vatandaşlar,
seçmenler gelecek gümrük kapılarında oy kullanacak. Aksi hâlde, oy
kullanma durumu söz konusu olmayacak, bir sürü sıkıntılar
çıkacak. O nedenle, biz, seçenekli bir imkânı getirmeye
çalıştık. Bu endişeler var ise bu endişeleri giderme
noktasında da Yüksek Seçim Kuruluna büyük ölçüde yetki verdik. Yani, bu
kanun, büyük ölçüde Yüksek Seçim Kurulunun sorumluluğunda ve
alacağı tedbirlere göre yürütülecek bir sistemi getirmektedir.
Ayrıca bir şey daha var, şimdi, seçimlerin gizli
olması, oy kullanmanın gizli olması demokratik ülkelerde
demokratik bir seçimin temel şartıdır. E, bugün birçok ülke
mektupla oy kullanıyor, yani bizim için varit olan bir kısım
endişeler, sıkıntılar onlar için de varit olabilir. E,
kaldı ki Türkiyede de zaman zaman oyların nasıl
kullanıldığını bölgeye göre hep beraber biliyoruz.
Dolayısıyla, bu türlü şeyleri düzenlemenin önüne getirip
koymanın bence çok fazla bir anlamı yok.
O nedenle, eğer ortada bir ayıp varsa, uzunca bir
zamandır vatandaşlarımızın oy kullanma
imkânını verememiş olmamızdır, bu hepimizin
ayıbıdır. Yani, hepimiz derken bugün burada bulunanları
kastetmiyorum. 60lı yılların başından itibaren bu
insanlar oralarda bulundu, her türlü imkânını bize sağladı
ama buna karşılık daha dün denilebilecek kısa bir tarihe
gelinceye kadar gümrük kapılarında oy kullanma imkânı da yoktu.
Dolayısıyla, çok açılımlı,
endişeleri de büyük ölçüde ortadan kaldıracak alternatifleri
taşıyan, Yüksek Seçim Kuruluna bu noktada da sorumluluk tevdi eden
bir düzenleme getirilmiştir. Kaldı ki zaten Anayasanın 79uncu
maddesine göre de Seçimlerin düzen içerisinde ve dürüstçe
yapılmasını temin etmek Yüksek Seçim Kurulunun görevidir.
Bununla ilgili her türlü tedbirleri alacaktır. diyor. Ama bizim de
birinci tercihimiz, eğer imkân varsa, her yerde bu sandığın
kurulmasıdır. Kaldı ki bazı yerler var, 1 tane Türk
vatandaşı var, 5 tane Türk vatandaşı var bu yüz elli
beş ülkenin içerisinde. 10 tane Türk vatandaşının
olduğu yer var. Biri ülkenin öbür ucunda yaşıyor, beriki beriki
ucunda yaşıyor. Buna baskı yapacak, buna etki edecek orada
kendinde başka kimse de yok. Onun için ayrıca bir sandık kurmak
gibi bir yükümlülüğü illa da Yüksek Seçim Kurulunun önüne getirmek yerine
orada mektupla kullansın, en çok vatandaşımızın
yaşadığı yerlerde imkân varsa, bunun
şartlarını hazırlayabiliyorsak el birliğiyle bunun
için her türlü desteği vermeye hazırız Yüksek Seçim Kuruluna.
Bunu da tekrar ifade ediyoruz.
Onun için, seçenekli bir düzenleme varken
Yani böylesine önemli
bir yasayla ilgili daha işin başlangıcında bu kadar
karamsar bir tablo çizmek de bence çok doğru olmuyor. Kaldı ki bir de
oradaki vatandaşlarımız açısından da -çok doğru
mudur, bilemem- yani mutlaka şu örgütün emrinde, bu bunun şeyindedir
diyerek işi genelleme yapmak da bence çok doğru değil gibi
geliyor bana.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Başka söz talebi var mı? Yok.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesine bağlı 94/B
maddesinde geçen merkez ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Hakkı Suha
Okay |
|
|
Konya |
İzmir |
Ankara |
|
|
|
Sadullah Ergin |
|
|
|
|
Hatay |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 Sıra Sayılı
Tasarının Çerçeve 10. maddesinin 94/B maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hakkı Suha
Okay |
Halil Ünlütepe |
Vahap Seçer |
|
|
Ankara |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Ergün
Aydoğan |
|
Atilla Kart |
|
|
Balıkesir |
|
Konya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Sayın Başkanım, Sayın Bakanım demin gerekçeleri
açıkladı. Mantıklı ve makul bence de.
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Okay, buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında geçen önerge,
yani 94/A önergemiz, değişiklik önergemiz kabul edilmeyince sadece
gerekçenin okunmasıyla yetinecektim ancak Sayın Bakanın
açıklamalarından sonra bu kürsüde yeniden söz almak
ihtiyacını hissettim.
Gayet olumlu, anlayışlı,
karşılıklı bir mutabakat içerisinde bir Parlamento
çalışması yapıyoruz ancak Sayın Bakan, sanki bu bütün
çalışmalarda bir muhalefet direnci varmışçasına bir
üslup içerisinde, bizim böylesine olumlu ve uzlaşmaya mütemayil ama
aklın önünde taşımaya çalıştığımız
bir düzenlemede, bunun, sadece bu düzenlemeyi mektuba inhisar ettiren bir
şekilde eleştirel bir değerlendirmede bulundu.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa, oylama biçimi
olarak, bir tarafta elektronik, bir tarafta sandık, bir tarafta mektup ve
bir tarafta da gümrük kapılarını içeriyor. Şimdi, bizim
söylediğimiz şu: Mektupla ilgili olan bölüm seçimi sakatlayabilir.
Sandığa bir şey demiyoruz, gümrüğe bir şey demiyoruz
-zaten var- elektronik oylamaya bir şey demiyoruz ve biz diyoruz ki:
Mektupta bazı sıkıntılar var. Bu, gizli oyu ortadan
kaldırır, serbest iradeyi ortadan kaldırır.
Şimdi, bununla ilgili, sayın genel başkan
yardımcımız da bir açıklamada bulundu. Doğrudur
yanlıştır. Bu tür çalışmalar olabilir ama bizim
beklediğimiz Hükûmetten -evet, bunlar önemli- bu konuda
çalışmayı devam ettirelim ve bu konuda seçimin sonucunu
etkileyecek bir düzenleme yerine, Dışişleri, Hükûmet bu
temasları artırsın ve en büyük sıkıntı olan
ülkede bu sorunu aşalım.
Şimdi, buraya gelip de Bir yerde 1 kişi var, öbür
tarafta 5 kişi var, bunları ne yapalım? Şimdi, biz burada
milyonların yaşadığı yerlerden bahsediyoruz. O 1
kişi de Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, o 5 kişi de Türkiye
Cumhuriyetinin yurttaşı. Ama, burada bir sağlıklı
Parlamento çalışması yapıyoruz. Mutlak anlamda muhalefetten
gelen eleştirel bakışa veyahut da olumlu katkı
çabasına hayır, olmaz deyip böylesine atipik örneklerle menfi bir
görüntü vermeyi de anlamakta zorluk çekiyorum.
Şunu ifade etmek istiyorum: Bu yasa çok önemli bir yasa.
Aslında yurt dışında çalışan,
yaşamını sürdüren yurttaşlarımız yurt
dışından Türkiyede temsil edilmek istiyorlar, Parlamentoda görev
yapmak istiyorlar, Bizim için de seçim bölgesi olsun. diyorlar. Bu talepler
hepinize geliyor yurt dışına gittiğinizde. Anayasa müsait
değildir, o ayrı bir konu. Böylesine demokratik parlamenter sistem
içerisinde yer almak isteyen insanlarla ilgili kimi değerlendirmelerde
bulunurken biz de muhalefet olarak endişelerimizi ifade ediyoruz. Bu
endişelerimizin ifadesi, mutlak anlamda olumsuz ve menfi bir tepki
gerektiren bir anlayışla olmaması lazım diyorum. Bu nedenle
önerimize destek vermenizi talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Okay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesine bağlı 94/B
maddesinde geçen merkez ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Evet, muhalefet tarafından verilmiş olmasına
rağmen katılıyoruz Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2 nci maddede yapılan değişikliğe paralellik
sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 94/Byi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
94/Cyi okutuyorum:
Yurt dışı seçmenlerin sandıkta oy vermesi
MADDE 94/C- Yurt dışı seçmen kütüğüne
kayıtlı bulunan seçmenler, yurt dışı
temsilciliklerimizde ve ihtiyaç duyulması halinde yerel makamların
uygun göreceği diğer yerlerde kurulacak seçim sandıklarında
seçimin yapılacağı günün kırkbeş gün öncesinden
başlamak üzere seçim gününden önceki yedinci gün saat 17:00a kadar oy kullanabilirler.
Oy kullanma saatleri mahalli saatle 08:00-17:00 arasıdır.
Hangi yurt dışı temsilciliğinde sandık
kurulu kurulacağı, oy verme işlerinde görev alacak sandık
kurullarının adedi, üyelerinin ve yedeklerinin sayısı ile
hangi görevlilerden teşkil edileceği Dışişleri
Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Yüksek Seçim
Kurulu tarafından belirlenir.
Sandık kurulu başkan ve üyeleri 70 inci madde hükmüne
göre yemin ederek görevlerine başlar.
Sandık kurulları oy verme gizliliğini ve
serbestliğini sağlayacak şekilde, yeteri kadar kapalı oy
verme yeri hazırlar.
Yüksek Seçim Kurulu, özel olarak imal ettirdiği oy
pusulası ile özel renkte bastırılmış oy
zarflarını Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kuruluna
gönderir. Yurt Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulu, arkası
kendi mührüyle mühürlenmiş oy pusulası ve oy zarfları ile
diğer seçim araç ve gereçlerini oy verme işleminin
başlayacağı günden en geç üç gün önce ilgili yurt
dışı temsilciliklerde bulunacak şekilde gönderir.
Seçmen oy vermek için
geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını
taşıyan nüfus hüviyet cüzdanını veya pasaportunu
sandık kurulu başkanına tevdi eder. Oy verme işlemi genel
esaslara göre tamamlanır.
Oy verme süresince sandık kurullarınca her gün saat
17:00da bu Kanunda belirtilen usullere göre sandık açılır.
Çıkan oy zarflarının adedi ile oy kullanan seçmen miktarı
ve bunların birbirine uygunluğu bir tutanakla tespit edilir.
Her dış temsilcilikte oyları saklamak ve
ağzı mühürlü oy torbalarını Yurt Dışı Merkez
İlçe Seçim Kuruluna ulaştırmakla görevli bir komisyon
oluşturulur. Komisyonun oluşum şekli Yüksek Seçim Kurulunca
belirlenir.
Kapalı oy zarfları açılmaksızın
tutanağın aslı ile birlikte bir torbaya konularak ağzı
sandık kurulu mührüyle mühürlenir ve muhafaza altına alınmak
üzere sandık kurulu başkanınca ilgili komisyona teslim edilir.
Oy torbaları komisyon tarafından en seri vasıtayla Yurt
Dışı Merkez İlçe Seçim Kuruluna gönderilir.
Tutanağın bir sureti ilgili yurt dışı
temsilciliğimizde saklanır.
Komisyondan gelen ağzı mühürlü oy torbaları,
seçimin yapıldığı gün saat 17:00dan itibaren Yurt
Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulunca genel esaslara uygun bir
şekilde açılarak sayım, döküm, birleştirme işlemi
yapılır ve sonuçlar Ankara İl Seçim Kuruluna iletilir. Bu
Kurulca da birleştirme tutanağı düzenlenerek en seri
vasıtayla Yüksek Seçim Kuruluna gönderilir.
Yurt dışı sandıklarda kullanılan
oyların değerlendirilmesi 94/B maddesinin ilgili hükümlerine göre
yapılır.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe.
Buyurun Sayın Ünlütepe. (CHP sıralardan alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yurt dışında
bulunan seçmen yurttaşlarımızın sandıkta oy
vermelerini düzenleyen madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yurt dışında
yaşayan yurttaşlarımızın seçimlerde oy vererek ulusal
iradenin tespitine katkıda bulunmaları uzun yıllardır
tartışılmaktadır. 1987 yılında yapılan
değişikliklerle yurttaşların gümrük kapılarında
oy vermesi sağlanmıştır. Oy verme işlemi, şimdi
görüştüğümüz taslakla daha da genişletilmektedir. Diplomatik
temsilciliklerimizde veya yerel yöneticilerin gösterdikleri yerlerde
sandık kurulması, mektupla ve elektronik ortamda oy verme imkânı
sağlanmaktadır.
Hepimizin de bildiği gibi
yurttaşlarımızın temel haklarından birisi de, seçme ve
seçilme hakkıdır. Bu hak devredilemeyen haklardandır, yani oy
verme hakkı şahsa bağlı olan haklardandır.
Anayasamızın 67/1inci fıkrasında,
yurttaşlarımızın seçme ve seçilme hakkına sahip
olduğu, seçimlerde seçmenlerin eşit, serbest ve gizlilik içinde,
yargı denetimi altında oy verebileceği hüküm altına
alınmıştır, yani seçimin yapılış şekli
ve yöntemi Anayasa teminatı altındadır.
Şimdi, burada görebildiğimiz kadarıyla, seçmenin,
etki altında kalmadan, özgürce bağımsız iradesini
yansıtması esastır. Seçmenler, kurul önünde gizlilik
esasına dayalı olarak iradesini belirler ve oyunu kullanır.
Ayrıca gizlilik, serbestlik ilkesi Anayasanın emredici kuralıdır
da,
altında yapılır demektedir. Yani, düzenleyici bir kural
değil, emredici bir kuraldır. Seçimler serbest, eşit, gizli, tek
dereceli esaslarına göre yargı denetimi ve yönetimi altında
yapılmaktadır.
Seçmen iradesinin seçmene ait olup olmadığının
kesin olarak belirlenmesi gerekir. Bunun belirlenmesini de kurula
bırakmış dedim. Yani sadece bir kişiyle değil, bir
kurul karşısında bunun tespitini yasamız
düzenlemiştir. Yani, bu, temel bir unsurdur. Çünkü, seçmen iradesi
devredilemeyen iradelerdendir. Bu nedenle, biraz önce de görüştüğümüz
ve kabul edilen mektupla oy vermede seçmen iradesinin o seçmene ait
olduğunun tarafsız bir kurulca da tespiti gerekir. Anayasada
serbestlik, gizli oy, özgür iradenin kurulca ve yargı denetimiyle tespit
edilmesi gerekmektedir. Böyle bir sistemde oy verme işleminin genel oy, oy
vermenin gizliliği, sayım ve dökümün açıklığı
ilkelerine uygun düşmediği bilinen bir olaydır. Bu tür bir
düzenlemenin yapılmasına, yurt dışındaki seçmenlerin
yurttaşlık görevini yapmasına olumlu olarak bakıyoruz, ama
Anayasanın temel ilkelerine de aykırı bir düzenlemeyi yapar bir
durumdayız. Yurttaşlarımızın Anayasaya uygun bir
şekilde oy vermelerinin, öncelikle bu durumun sağlanması
gerekir. Bu da yüce Meclisindir. Açıkçası, demin belirttiğim
endişeler mektupla oy vermede giderilememiş ve giderilememektedir.
Değerli arkadaşlarım, yurt dışı
temsilciliklerimizde sandıkla oy verme işleminde iki sistem kabul
ediliyor. Birincisi, yurt dışı temsilciliklerimizde sandık
kuruluyor. İkincisi, yerel makamların uygun göreceği yerlerde
sandık kuruluyor. Mektupla oy verme işlemi yetmiş beş gün
önce başlarken burada sistem kırk beş gün öncesine
dayanıyor.
Burada üçüncü fıkradaki bir ibare aynen şu: Sandık
kurulları, oy verme gizliliğini ve serbestliğini sağlayacak
şekilde yeteri kadar kapalı oy verme yeri hazırlar. Bu ibarenin
konmasıyla, demin mektupla oy verme işlemindeki uygulamayla bu
ibarenin ne kadar tezat düştüğünü görüyoruz. Bu, şimdiki
düzenleme doğru bir düzenlemedir. Demek ki yurttaş bizzat
sandığa gitse dahi gitmesi yetmiyor, gizli oy verse dahi o da
yetmiyor, serbest iradesiyle oy verse dahi o da yetmiyor. Bu üç unsurun Kurul
tarafından tespiti gerekiyor. İlk defa Sandık Kurulunu
dışlayarak bir oy verme işlemini yönlendiriyorsunuz. Yurt
dışındaki bir seçmen, mektupla oy kullanan seçmenlerden
atıyorum- bazıları Hayır, ben bunu kullanmadım.
derse Efendim, mektup gönderin
Gönderdiğiniz mektup yurt
dışında seçmene ulaşıyor. O ülke üzerinde bizim bir
egemenlik hakkımız yok. O başka bir ülkenin egemenlik
hakkıdır. Onun denetiminde bizim bir tasarrufumuz, onu denetim
altına alma durumumuz da mümkün değil.
Sevgili arkadaşlar, sandık kurullarında oy
sayımı yapılmıyor. Sandık kurullarının
dışında bir komisyon kuruluyor. Bu komisyonun kaç kişiden
oluşacağı
Gerçi, biraz önce, Sayın Bakanımız da,
daha ziyade, bu konulardaki etkinliğin Yüksek Seçim Kuruluna verilerek
eksikliklerin Kurul tarafından giderileceğini söylemesine
rağmen, bazı şeylerin yasal düzenleme içinde olması daha
doğrudur diye düşünüyorum. O komisyon kaç kişiden oluşacak?
Kimlerden oluşacak? Siyasi partiler Anayasanın teminatı
altındadır ve demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. O
komisyonlarda siyasi partilerin gözlemcisi bulunacak mı? Bir yargıç
bulunacak mı? Çünkü o oylar sayılmıyor, kırk beş gün
süre içinde sandığa atılıyor, akşam zarfları
açılmadan sayımı yapılıyor, tutanağa
bağlanıyor, bir yere bırakılıyor; daha sonra bunlar,
uzun bir dönem sonra Türkiyeye gönderiliyor ve Türkiyede sayılıyor.
Burada da bir aksaklık görüyorum. Bizim seçim sistemimizde ve Anayasa
teminatı altında, açık sayım ilkesi vardır,
yurttaşın gözünün önünde sayım yapılır. Burada,
yurttaşlarımız oylarını kullanıyorlar, bu oylar
torbalarıyla birlikte en seri vasıtayla ilçe seçim kuruluna geliyor,
ilçe seçim kurulunda sayım yapılıyor. Bu, sayımın ve
dökümün açıklığı ilkesine aykırıdır.
Yurttaşın demokratik katılımını yapacaksak en iyi
ve en seri şekilde yapmak, ama en doğrusunu yapmak zorundayız. E
biz bunu ilk defa uyguluyoruz, bu aksaklıklar olsun derseniz, iyiyi
yakalayamayız. İyiyi, çok tartışarak, en iyi şekilde
yakalamamız lazım diye düşünüyorum.
Seçimlerle ilgili olduğu için bir konuyla ilgili bir
düşüncemi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Önümüzde yerel seçimler
yapılacak. Yerel seçimlerde, genellikle, sandık kurullarına,
hepinizin de bildiği gibi, ilçelerde ve illerde bulunan memurlar
atanmaktadırlar. Sandık kurullarına atanan memurlar eğer
bir kasabada veya bir köyde görevlendirilmişse, oturduğu ilçenin
belediye başkanlığı seçiminde oy verememektedir. Size basit
bir örnek vereyim: Bir ilimizin bir ilçesinde bir belediye başkan
adayı yirmi beş oyla seçimi kaybetti. Oradan, o ilçeden, köylerde ve
kasabalarda görevlendirilen sandık kurul başkanı
sayısı 100 küsur. Seçime etki ediyor. Bir yurttaşın,
nasıl yurt dışındaki seçmenlerimizin o yönetime
katılmada oy vermesini sağlıyorsak, sandık kurul
başkanı olarak tespit ettiğimiz başkanları,
oturduğu bölgenin belediye başkanının adayının
tespitinde oy vermemek gibi bir durumla cezalandırmaya hakkımız
var mı? Ya bir yöntem bulunur sandık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Buna bir yöntem bulunarak sandık kurullarında
görevlendirilen sandık kurul başkanlarının
bulundukları yörenin belediye başkanının tespitinde oy
kullanmaları sağlanmalı. İl genel meclisinde oy
kullanabiliyor ama sandık kurulunda kullanmıyor. Bunu sadece somut
bir tespitle de sizlerle paylaşmak istedim.
Yasanın hayırlı ve uğurlu olması
dileğiyle, bu yasa üzerindeki endişelerimi ve olumlu
düşüncelerimi sizlerle paylaştım. Saygılar ve sevgilerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Demokrat Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir
Karabaş.
Buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 110 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Seçim Kanunundaki
değişikliklerle ilgili iki gündür tartışma yürütülüyor.
Hepinizin bildiği gibi, yıllardır tüm siyasi partilerin,
iktidarların gündeminde olan en önemli konulardan biri Siyasi Partiler ve
Seçim Kanunudur. Tüm siyasi partilerin, şu anda iktidar olan, şu
anda muhalefet olan siyasi partilerin de ve şu anda Parlamentoda
bulunmayan, Parlamento dışında bulunan tüm siyasi partilerin de
öteden beri kabul ettiği, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanununda ciddi
eksikliklerin olduğu ve Siyasi Partiler ve Seçim Kanununun mutlaka
yeniden ele alınması, baştan sona gözden geçirilerek dünyada
mevcut, gelinen düzeyde iradenin, halkın iradesinin Meclise en doğru
şekilde yansıması, Türkiyenin de koşulları dikkate
alınarak dünyaya uygun, Avrupaya uygun değişikliklerin
yapılması istemi ve talebi var sürekli. Ancak, bugüne kadar hiçbir
siyasi parti, hiçbir hükûmet bu konuda ciddi değişiklik yapmayı
önüne koymamış. Bugün de bakıyoruz, Siyasi Partiler ve Seçim
Kanununda ciddi değişiklikler yapma, cevap olma, iradenin
Parlamentoya yansımasını sağlama yerine yüzeysel, geçici,
sadece bir konudaki bir değişiklik üzerine tartışıyoruz.
Şimdi, tabii ki yurt dışında çeşitli
ülkelerde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oy
kullanması, iradesini yansıtması kadar doğal bir şey
yok. Nitekim, dünden bu yana bu konuda düşüncesini belirten her
milletvekili aynı düşünceyi ifade etti. Ancak, biz, bunu, yurt
dışında bulunan vatandaşlarımızın oyunu
kullanmasını, iradesinin Parlamentoya yansımasını
sağlamadan önce, yurt içinde yaşayan, Türkiyede yaşayan Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının oylarının tümünün
sağlıklı bir şekilde, eksiksiz bir şekilde
Parlamentoya yansımasını sağlamalıyız.
Şimdi, daha önceki bir iki konuşmacı arkadaş
dile getirdi. CHP Grubu adına konuşan bir arkadaş geçen iki
dönem seçimlerinde 11-12 milyon civarında Türkiyede yaşayan
vatandaşın, seçmenin oyunun sandıklara
yansımadığını dile getirdi. Yine biraz önce
konuşan konuşmacı bir arkadaş, Türkiyede TÜİKin
açıkladığı on sekiz yaş üstü, yani oy kullanma
hakkını kazanmış 5 milyon 500 bin vatandaşın
seçmen olmadığı, seçmen kütüklerinde yazılı
olmadığını söyledi. Ha şimdi bu yasa
tasarısını hazırlarken yurt dışındaki
vatandaşlarımızın mektupla, elektronik ortamda,
bulunduğu ülkede sandıkta ve yine gümrüklerde oyunu kullanma
hakkını getiriyoruz. Tamam, bu doğru. Dünyanın neresinde
olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir tek kişinin
bile oyunu kullandırmak doğru bir yöntem, ancak Türkiyede,
birincisi, çeşitli mevcut yasalardaki eksiklikler,
sıkıntılar, seçmen kütüklerinin belirlenme biçimi,
insanların seçmen kütüklerine yazılması, bu konuda bırakılan
süreler ve sıkıntılar sonucu milyonlarca insan ülke içinde oyunu
kullanamıyorken ve yine seçmen kütüklerine yazılmış olsa
bile mevcut Seçim Kanunumuzda, ikamet edilen ilde, ilçede, beldede veya köyde
ve o sandığın bulunduğu noktada aynı günde
bulunmaması durumunda oyunu kullanamamaktan dolayı birçok vatandaş
oyunu kullanamıyorken bizim biraz da duyguları kullanarak, biraz da
halka ve özellikle yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımıza mesaj verme şeyiyle işte
Onların hakkıdır. Onların hakkını
koruyalım. şeklinde mevcut, Türkiyedeki, Türkiye içinde seçmenlerin
oyunu kullanabilme koşullarını sağlamıyorken bu
yasayı getiriyoruz. Peki, bizler, Türkiye Cumhuriyetinin Seçim Kanununu,
baştan sona tüm vatandaşların kütüklere
yazılacağı, tüm vatandaşların oyunu serbestçe
kullanacağı ve birçok ülkede olan, bizim şimdi yurt
dışında bulunan vatandaşlarımıza
sağlayabileceğimiz mektup, elektronik ortam ve ikametgâhı
dışındaysa oyunu kullanabilecekleri şeyi neden
tartışmıyoruz? Türkiye içinde yaşayan
vatandaşlarımız vatandaş değiller mi? Onların
oyu, onların oyunun Meclise yansıması, iradesinin Meclise
yansıması önemli değil midir?
Yine, daha önce, yurt dışında yaşayan
vatandaşların sadece gümrük kapılarında oy kullanma
hakkı vardı. Bu nedenle, bu hem demokratik değildi hem de uzun
bir sürenin, yetmiş beş günlük bir sürenin bırakılması
doğruydu, ama siz, yurt dışındaki vatandaşlara, hem
gümrüklerde oy kullanmasını sağlayacaksınız,
yetmiş beş günlük süre bırakacaksınız; mektupla oy kullanma
hakkını vereceksiniz, bunun için yetmiş beş gün süre
tanıyacaksınız; sandık kurup sandıklarda oy kullanma
hakkını vereceksiniz, kırk beş gün öncesinden oy kullanma
hakkını vereceksiniz; elektronik ortamda bir ay öncesinden oy
kullanma hakkını vereceksiniz ve Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan,
resmiyette 42 milyon 500 bin olan ama gerçekte bunun çok üzerinde olan
vatandaşların bu haklarının hiçbiri olmayacak. Eğer o
gün çok somut, belli işlerle ve görevlerle il dışında olsa
bile, kendi sandığının bulunduğu alanın dışında
olsa oyunu kullanamayacak. Ha, bizler neden bunu tartışmıyoruz?
42 milyon 500 bin resmiyette, gerçekte 47-48 milyon, yurt
dışında bulunan 3 milyona yakın
vatandaşımızı da ekleyip tüm bunları kapsayacak
yasaları bu Mecliste ve birlikte, sivil toplum örgütlerini de katarak, üniversiteleri
de katarak, diğer baroları, hukukçuları da katarak neden burada
tartışmıyoruz?
Sonra -daha önceki arkadaşlar belirtti- önümüzde genel bir
seçim yok. Yurt dışındaki vatandaşlarımız, yerel
seçimlerde de oy kullanamıyor. Ha, şunu da söyleyemeyiz: Çok
acildir, bir an önce çıkaralım ki önümüzdeki seçimde bu
vatandaşlarımız da oy kullansın. Öyle bir şey de yok.
O zaman, bizler, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasasıyla birlikte
hem ülke dışında hem ülke içinde bulunan tüm
vatandaşlarımızın serbestçe oy kullanabileceği,
iradesinin Parlamentoya yansıyacağı değişiklikler
yapalım. Bu nedenle, bizim düşüncemiz, bir sürü eksikliği de
taşıyan, çok aceleye getirilen, gelecekte pratiğe geçtiği
zaman ne tür sonuçlar doğuracağı -ki birçok arkadaş
belirtti, nasıl sorunlar yaratabilir- belli olmayan bu yasayı, çok
acele edeceğimize, tüm diğer yasalarla birlikte önümüzdeki süreçte
bilim adamlarını da katarak, hukukçuları da katarak, sivil
toplum örgütlerini de katarak daha detaylı tartışalım
diyoruz.
Ve verdiğimiz, reddedilen bir önerge vardı. Şimdi,
Türkiyede resmiyette 42 milyon 500 bin seçmen var. Birçok arkadaş dile
getirdi: 5 milyonun üzerinde ülke dışında
vatandaşımız var, 3 milyona yakın bunların oyu var.
Farz edelim ki yarın bu insanların tümü oy kullandı, 3 milyon oy
kullanıldı. Türkiyedeki mevcut seçmen sayısının yüzde
7sine denk geliyor ve siz Herkes seçimlere eşit koşullarda -hem
parti olarak hem de bağımsız olarak- girebilir. diyorsunuz. Siz
yüzde 6-7yi bulabilecek sayıda -dışarıda parti
olduğunuz için- oy alacaksınız, aynı haklara sahip olan,
Anayasada da belirtilmiş olan, uluslararası hukukta da aynı
şekilde olan kişinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla)
bağımsız seçime girdiği durumda, siyasi parti adayı
olarak diğerinin hakkına sahip olmaması durumunu
yaratıyorsunuz. Bu, Anayasamızın eşitlik ilkesine
aykırı, uluslararası yasalara da aykırı. Nitekim
birçok arkadaş belirtti. Yine isim vermeyeceğim. Davası da
açılmış ve eminim ki bu dava kaybedilecek ki bu yasa böyle
çıkarsa yarın öbür gün çok farklı şekilde
bağımsız aday olmuş insanların uğrayacakları
veya uğrama ihtimali olan bu yasaya karşı davalar açılacak
ve bu davalar da AİHMde Türkiyenin aleyhine sonuçlanacak. Onun için biz
bu yasanın
Şunu önemsiyoruz: Tüm Türkiyedeki
vatandaşlarımızın olduğu gibi -yurt içinde-
dünyanın hangi köşesinde yaşıyorsa yaşasın, bir
tek Türk vatandaşının, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının oyunun, iradesinin önemli olduğunu söylüyoruz.
Ancak bunun detaylarıyla, bunun genel hatlarıyla
tartışılarak eksiksiz, hatasız bir şekilde
yapılmasını istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, seçmen, seçmen kütükleri ve yurt
dışındaki vatandaşlarımızın oy
kullanması. Tabii, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın, bizim
vatandaşlarımızın anayasal hakkıdır; onların
oy kullanması, onların iradesinin Türkiyedeki siyasi iradeye etki
etmesi en tabii anayasal haklarıdır. O kardeşlerimiz
yıllarca kendi seçmen iradesini kullanamamıştır, en tabii
haklarıdır. Özgür irade budur arkadaşlar.
Ama bir seçmen kütüğü yapılırken bunun
doğuracağı sonuçlar adaletsiz sonuçlar doğurmamalı. O
seçmen iradesi alınırken en ideal, en objektif bir şekilde
alınmalıdır.
Şimdi, burada benim çekincelerim var. Yurt
dışındaki seçmenlerin iradesi alınırken uygulanacak
yöntem ve yolla, Türkiyedeki siyasi iradeye en doğru şekilde
yansımayacağına inanıyorum. Çünkü objektif kriterler
uygulanıp uygulanmayacağı konusunda endişelerim var.
Tabii, bu aynı şekilde Türkiyedeki seçmen kütüklerinde
arkadaşlar. Değerli arkadaşlarım, hepinizin vicdanına
soruyorum: Adrese dayalı seçmen kütüklerine, bu yapılan seçmen
kütüklerine -hakikaten hepiniz- Evet bu seçmen kütükleri doğru
yapılmıştır, adil yapılmıştır,
Türkiyede TÜİKin yaptığı bu uygulamayla seçmen iradesi
bir şekilde yansıyacaktır. diyen arkadaşım kaç
kişi?
Değerli arkadaşlarım, benim vicdanımda
TÜİKin adrese dayalı seçmen kütüklerinin son derece doğru
olmadığa yönelik endişelerim var. Ama bu endişelerimden
Birtakım büyük haksızlıklara uğrayan
vatandaşlarımız var, beldelerimiz var, ilçelerimiz var,
illerimiz var. Öyle bir yansıyor ki büyük haksızlıklar
doğuruyor arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, soruyorum size. TÜİKin
seçmen listeleri gidiyor belli beldelere- o gün, ilk yapılan seçimde ve
ilan ettikten sonra belli beldelere seçmen kütükleri gönderiliyor, Bunlar
sizin seçmeniniz. diyor ve o beldenin nüfusu değişiyor. Şu anda
kapattığınız belediyelerde, 2 binin altında
kalmasına rağmen TÜİKin o beldeye gönderip Bunlar senin
seçmeninmiş, biz bunları unutmuşuz, sonradan ilave
edilmiş. dediği birçok belde var arkadaşlar. Ben, vicdanen
rahatsızım. 2.001 olan bazı belediyeler yaşıyor
şu anda, ama TÜİK daha sonra seçmen kütüklerine ilave yapmasına
rağmen, 2.500-2.700 olan bazı belediyeler kapatıldı
arkadaşlar. Bu bir haksızlık. Onun için seçmen iradesi
yansıtılırken yapılan haksızlıkları da bir
kez daha gözden geçirmeniz lazım, benim size tavsiyem.
Değerli arkadaşlarım -özellikle
kapattığınız belediyelerde TÜİKin- daha çok zaman
geçmeden, daha Sayın Cumhurbaşkanı imzalamadan bir şekilde
TÜİK tarafından o beldelere gönderilen ve 2 binin üstünde nüfusu
tespit edilen belediyeleri kapatıyorsunuz, yazık oluyor. Burada büyük
bir haksızlık var, burada adaletsizlik var, burada çok önemli
sorunlar var arkadaşlar veya yeniden bir şey hazırlayan
arkadaşlar, en azından seçmen iradesi alınarak referandum
yapmış, birleşmeye karar vermişler, 3.500 nüfusu olacak
yerler var arkadaşlar, ama bunlar da dikkate alınmadı. Çünkü
seçmen kütükleri seçmen iradesini yansıtmadı, TÜİK doğru
yapmadı.
Değerli arkadaşlarım, bir kez daha sizlere
söylüyorum: Gelin, kapatılan beldelerde
İSMAİL BİLEN (Manisa) Ya, bu kanunla ne
alakası var?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Kardeşim, seçmen
kütüğü. Anlamadıysan anlatayım geleyim sana, tamam mı?
Eğer bilmiyorsan öğreteyim sana. Her kim söylüyorsa. Bilmiyorsan
öğreteyim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, sakin olun lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) İnsana
haksızlık yapmayın. Bunu söylüyorum, seçmen kütüğü bu
kanun.
İSMAİL BİLEN (Manisa) TÜİKle ne
alakası var?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ne demek TÜİK?
Seçmen kütüklerini kim yazıyor? Her şeyi doğru yapıyorsunuz
değil mi? Orada oturur laf atarsın, başka bir şey yapmazsın.
Gel, burada konuş, burada! Benim ciğerim yanıyor!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Eğer siz, 2.500
nüfusa sahip, TÜİK tarafından gönderilen, senin nüfusun 2.500dür
diye senin de bir belden olsa, sizin ciğeriniz yanmıyorsa
yazıklar olsun size!
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen sükûnetimizi muhafaza
edelim, konuşmalarımıza dikkat edelim.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesine bağlı 94/C
maddesinde geçen merkez ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Hakkı Suha
Okay |
|
|
Konya |
İzmir |
Ankara |
|
|
Sadullah Ergin |
Hüseyin Ünsal |
Turgut Dibek |
|
|
Hatay |
Amasya |
Kırklareli |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2 nci maddede yapılan değişikliğe paralellik
sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 94/Cyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
94/Dyi okutuyorum:
Yurt dışı seçmenlerin elektronik ortamda oy vermesi
MADDE 94/D- Yüksek Seçim Kurulu; 35 inci madde çerçevesinde
belirlenen yurt dışında bulunan vatandaşların Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarası aracılığıyla elektronik
ortamda oy kullanabilmeleri amacıyla gerekli teknik alt yapıyı
kurmaya; güvenli oy kullanılabilmesi amacıyla seçmenler için
şifre veya benzeri güvenlik tedbirleri ile mükerrer oy
kullanılmasını engelleyecek önlemleri almaya yetkilidir.
Yurt dışı seçmenler, seçimin
yapılacağı tarihin otuz gün öncesinden başlamak üzere
belirlenen süre içerisinde seçim günü Türkiye saati ile 17:00a kadar
elektronik ortamda oy kullanabilirler.
Elektronik ortamda kullanılan oylar, seçimin
yapıldığı gün saat 17:00dan itibaren Yurt
Dışı Merkez İlçe Seçim Kurulunca tespit edilerek
sayım, döküm ve birleştirme işlemleri yapılır ve
sonuçlar Ankara İl Seçim Kuruluna iletilir. Bu Kurulca da birleştirme
tutanağı düzenlenerek Yüksek Seçim Kuruluna gönderilir.
Elektronik ortamda kullanılan oyların
değerlendirilmesi, 94/B maddesinin ilgili hükümlerine göre
yapılır.
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesine bağlı 94/D
maddesinde geçen merkez ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Hakkı Suha
Okay |
|
|
Konya |
İzmir |
Ankara |
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Sadullah Ergin |
|
|
Malatya |
|
Hatay |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2 nci maddede yapılan değişikliğe paralellik
sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
94/Eyi okutuyorum:
Yurt dışı seçmenlerin gümrük kapılarında
oy vermesi
MADDE 94/E- Yurt dışı seçmen kütüğüne
kayıtlı bulunan seçmenler seçimin yapılacağı günün
yetmişbeş gün öncesinden başlamak üzere seçim günü saat 17:00a
kadar yurda giriş ve çıkışlarında gümrük
kapılarında kurulacak seçim sandıklarında oy
kullanabilirler.
Yüksek Seçim Kurulu, özel olarak imal ettirdiği oy
pusulası ile özel renkte bastırılmış oy
zarflarını oy verme gününden en geç üç gün önce ilgili ilçe seçim
kurullarında bulunacak şekilde gönderir.
Yüksek Seçim Kurulunca tespit edilecek gümrük
kapılarında, oy verme gününden önceki yetmişbeşinci gün
saat 08:00dan oy verme günü saat 17:00a kadar oy kullanılabilir. Hangi
gümrük kapılarında tatil günleri dâhil 24 saat, hangilerinde daha az
süreyle oy kullanılabileceğini tespite Yüksek Seçim Kurulu
yetkilidir.
Gümrük kapılarında yapılacak oy verme
işleminde görev alacak seçim kurulu ile sandık kurullarının
adedi, üyelerinin ve yedeklerinin sayısı ile hangi görevlilerden
teşkil edileceği Yüksek Seçim Kurulu tarafından önceden
belirlenir.
Sandık kurulları, oy serbestliğini ve
gizliliğini sağlayacak şekilde, yeteri kadar kapalı oy
verme yeri hazırlar. İlgili idari makamlar sandık
kurullarına gerekli her türlü kolaylığı gösterir.
Gümrük kapılarında seçim propagandası
yapılamaz.
Gümrük kapılarında seçmen oy vermek için geldiğinde
pasaportunu sandık kurulu başkanına tevdi eder. Sandık
kurulu başkanı seçmenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ile
adını, soyadını, baba adını,
yaşını ve pasaport numarasını tespit eder. Seçmen,
sandık kurulu mührüyle mühürlenmiş olan oy pusulası ve oy
zarfı ile Evet veya Tercih yazılı mührü alarak oyunu
kullanmak üzere kapalı oy yerine girer.
Oyunu genel esaslara göre kullanan seçmenin pasaportunun Yüksek Seçim
Kurulunca belli edilen yerine oyunu kullanmıştır diye bir
ifade yazılır ve sandık kurulu mührüyle mühürlenerek
başkanca imzalanır. Oyunu veren seçmene çizelgede isminin
bulunduğu yer imzalatılarak oy verme işlemi tamamlanır.
Oy verme süresince sandık kurullarının
değişikliği sırasında Kanunda gösterilen usulde
sandık açılır, çıkan oy zarflarının adedi ile oy
kullanan seçmen miktarı ve bunların birbirine uygunluğu bir tutanakla
tespit edilir.
Oy zarfları ve tutanağın bir sureti bir torbaya
konularak ağzı mühürlenir ve muhafaza altına alınmak üzere
sandık kurulu başkanınca ilgili seçim kuruluna teslim edilir.
Seçimin yapıldığı gün saat 17:00dan itibaren
sandık ve torbalar genel esaslara uygun bir şekilde açılarak
sayım ve dökümü yapılır ve sonucu Yüksek Seçim Kuruluna en seri
vasıtayla bildirilir.
Gümrük kapılarında kullanılan oyların
değerlendirilmesi, 94/B maddesinin ilgili hükümlerine göre
yapılır.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çerçeve 10uncu maddeyi kabul edilen
94/A, 94/B, 94/C, 94/D ve 94/E maddeleri ile birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, yeni 11inci madde
ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan
tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak
tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı, İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyeden fazlasıyla katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısına çerçeve 10uncu
maddeden sonra gelmek üzere ve diğer maddeleri teselsül ettirilmek
suretiyle madde metni olarak eklenmek üzere aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
H. Hasan Sönmez
|
Mahmut Durdu |
|
|
Konya |
Giresun |
Gaziantep |
|
|
Turgut Dibek |
|
Behiç Çelik |
|
|
Kırklareli |
|
Mersin |
MADDE 11.- 298 sayılı Kanunun 106. maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 106: 105. maddedeki basılı tutanak suretinden
yeteri kadar hazırlanarak sandık kurulu başkan ve üyelerince
imzalanır. Bu tutanak sandık kurulu başkanı tarafından
sandık çevresi içinde herkesin görebileceği bir yerde bir hafta
süreyle asılı kalır.
Bu tutanağın onaylı bir örneği derhal siyasi
partilerin ve isterlerse bağımsız adayların
müşahitlerine verilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz var,
katılıyoruz.
BAŞKAN Evet, salt çoğunluğunuzun olduğunu
ben de tespit ettim.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi? Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Hükûmete
sormadınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Biz de katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Katılıyorsunuz.
İşlemim doğru benim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Sayın Başkan, gerekçeyi okutmadınız.
BAŞKAN Yok Sayın Bakanım, gerekçeyi okutmaya
gerek yok.
10uncu maddeyi 12nci madde olarak okutuyorum:
MADDE 12- 298 sayılı Kanunun 160 ıncı
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Mükerrer oy vermeye teşebbüs eden veya veren kimse
hakkında da ikinci fıkra hükmü uygulanır.
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı yasa
tasarısının 12 nci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Sırrı
Sakık |
Hasip Kaplan |
Nuri Yaman |
|
|
Muş |
Şırnak |
Muş |
|
|
Hamit Geylani |
|
M. Nezir
Karabaş |
|
|
Hakkâri |
|
Bitlis |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Konuşacak mısınız?
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mükerrer oy kullanılması ile ilgili düzenleme
olduğundan, mükerrer olan madde tasarıdan
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 11i 13 olarak okutuyorum:
MADDE 13- 298 sayılı Kanunun 182 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan 600 (Altıyüz) ibaresi (1200) şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki adet
önerge var, ama önergeler yeni geldiği için grup başkan vekili
arkadaşlarımız bize intikal etmedi diyebilirler, daha yeni
gelmiş oldu, ben önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13.
maddesinde yer alan
|
|
Faruk Bal |
Süleyman Nevzat
Korkmaz |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
Isparta |
Mersin |
|
|
Hüseyin
Yıldız |
Kürşat
Atılgan |
Cemaleddin Uslu |
|
|
Antalya |
Adana |
Edirne |
|
|
Behiç Çelik |
|
Erkan Akçay |
|
|
Mersin |
|
Manisa |
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/498 esas nolu Kanun
Tasarısının çerçeve 13 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Sadullah Ergin |
Salih
Erdoğan |
Turan
Kıratlı |
|
|
Hatay |
Denizli |
Kırıkkale |
|
|
İsmail H.
Biçer |
|
Cafer
Tatlıbal |
|
|
Kütahya |
|
Kahramanmaraş |
Madde 13.- 298 sayılı Kanunun 182 nci maddesinin birinci
fıkrasına son cümlesinden önce gelmek üzere aşağıdaki
cümle eklenmiştir.
Bakanlar Kurulu bu rakamı Yüksek Seçim Kurulunun
görüşünü alarak, dört katına kadar artırmaya yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
SADULLAH ERGİN (Hatay) Gerekçe okunsun Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkanım, önergemizi
çekiyoruz, ancak sadece bir dakika içerisinde bir açıklama yapmak
istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurun.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; tabii, zaman almama şeklindeki genel
kaygıya iştirak ediyorum, birkaç cümleyle arz edeceğim.
Seçimleri yapan kurulların maddi endişelerden uzak bir
şekilde görevlerini ifa etmeleri gerekir. Daha önce 600 gösterge
sayısı üzerinden hesaplanan, seçim kurullarında görev yapan
değerli uzmanların, partililerin, memurların aldıkları
ücret yetersizdi. Bunun 2000e çıkarılması şeklinde bizim
önergemiz vardı. Ancak, daha sonra, bunun, Yüksek Seçim Kurulunun
kararıyla 4 kat artırılabilmesine ilişkin bir önerge de
verilmiş bulunmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu
önergeye olumlu oy verdik. Dolayısıyla, biz, önergemizi geri
çekiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Kabul edilen önerge istikametinde madde 13ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12yi madde 14 olarak okutuyorum:
MADDE 14- 298 sayılı Kanuna aşağıdaki
madde eklenmiştir.
EK MADDE 8- Bu Kanunda ve diğer mevzuatta 298
sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin (II) numaralı
fıkrasına yapılan atıflar, 94/E maddesine
yapılmış sayılır.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Eski madde 13ü madde 15 olarak okutuyorum:
MADDE 15- 298 sayılı Kanunun;
a) 14 üncü maddesinin (2) numaralı bendinin son
paragrafı, 68 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen seçmen
işaret boyası ve ıstampasını ibaresi ile ikinci
fıkrasının (18) numaralı bendi ve 164 üncü maddesinin (5)
numaralı fıkrasının birinci paragrafı yürürlükten
kaldırılmıştır.
b) 87 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan kimlik
tespiti amacıyla düzenlenmiş ibaresinden sonra gelmek üzere ve
Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını taşıyan ibaresi
eklenmiş, ikinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
c) 94 üncü maddesinin başlığı Kurul
görevlileri, milletvekilleri ile milletvekili adaylarının oy
vermesi: şeklinde değiştirilmiş, maddenin (I)
numaralı fıkrasının başında yer alan I. ibaresi
madde metninden çıkarılmış ve (II) numaralı
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Sayın Ünlütepenin madde üzerinde bir sorusu
var.
Madde üzerinde soru-cevap işlemini gerçekleştiriyorum.
Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, şimdi, düzenlediğimiz yasayla
birlikte, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, seçmen olanlar,
sandıkta oy kullanabiliyor, mektupla oy kullanabiliyor, elektronik ortamda
oy kullanabiliyorlar. Anayasamız gereği kanun önünde eşitlik
ilkesini düşündüğümüzde, örneğin Türkiyedeki yurttaşlarımız
sadece sandıkta oy kullanma hakkına sahipken
yurttaşlarımızın bir kısmının mektupla veya
elektronik ortamda oy kullanmasının kanun önünde eşitlik
ilkesiyle bağdaşıp bağdaşmadığını
sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eşitlik ilkesine aykırı bir durum söz konusu
değil. Esas itibarıyla, vatandaşın oy kullanma
hakkını temin için bir alternatif imkân getirilmektedir bir
kısım imkânsızlıklar sebebiyle. Aksi hâlde, yurt
dışındaki vatandaşlar, ta buralara kadar gelip oy
kullandıkları takdirde bir kısım
sıkıntılara, ilave külfetlere katlanmaktadırlar;
işinden oluyor, yol parası veriyor, mesaisinden oluyor. Varsa
eşitsizlik, zaten orada var. Bunu ortadan kaldırmak adına bir
düzenlemedir. Bir eşitsizlik söz konusu değil.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Madde 15i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Eski madde 14ü madde 16 olarak okutuyorum:
MADDE 16 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Eski madde 15i madde 17 olarak okutuyorum:
MADDE 17 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun
Tasarısının yürütme maddesinde söz almış bulunuyorum.
Özellikle ve öncelikle, yapılan bu yasal düzenlemenin hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Ayrıca, Başkanlık
Divanını ve Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çok önemli bir yasal düzenleme yapıyoruz.
Bu yapılan yasal düzenlemenin elbette ki uzun bir arka planı da var.
İnsanlarımızın yurt dışına 1960tan sonra,
özellikle 61den itibaren yoğun olarak gittiklerini hesaba
kattığımızda yaklaşık bir yarım asır
sonra ancak biz, ülke dışında yaşayan vatandaşlarımızın
da birtakım demokratik haklarının olduğunu, seçme gibi,
seçilme gibi en tabii haklara sahip olduğunu nihayet anlamış
olduk. Aslında bizim yaptığımız bir lütuf falan
değildir. Yani yapılan, yarım asırdan beri verilmemiş
olan bir hakkın iadesidir.
Tabii, bu yasanın niye çıkmadığını
daha iyi anlayabilmek için, aslında bizim siyasi iktidarların, biraz,
ülke dışındaki, yurt dışındaki
vatandaşlarımıza bakışlarını da göz önüne
getirmek lazım, tahlil etmek lazım.
1987de bu konuyla ilgili bir düzenleme yapılmış,
denilmiş ki: Bizim yurt dışındaki
vatandaşlarımız gelsinler gümrükte oy kullansınlar.
Nasıl gelecek, bunun maliyeti nedir, zamanı olacak mı olmayacak
mı? Belki, sadece çok aşırı siyasi taraf olanlar hariç, bir
de o dönemde ülkelerine gelmek mecburiyetinde olan
vatandaşlarımız hariç kimse bu hakkını
kullanamamıştır.
95te bir Anayasa değişikliği
yapılmıştır ama Anayasa değişikliğine uygun
olarak yasal düzenleme yapılmamıştır.
Dolayısıyla, Anayasa değişikliği de biraz askıda
kalmıştır. Hatta, nasıl
baktığımızın anlaşılması
açısından da bir sayın başbakanın -şimdi ismini
söylemek istemiyorum- Ya, işte, bunlara, yurt dışında
çalışanlara böyle bir seçme hakkı verelim de falancılar
mı orada kazansın. gibi olaya böyle yaklaşımı da
olmuştur. Yani Demokratik hakkını kullanmak istiyorsan gel
gümrükte kullan veya vatandaşlık konusunda da yurt
dışında yaşayan insanlarımıza bizim yaklaşımımız,
gümrükte oy kullanma yaklaşımımızdan çok farklı
olmamıştır. Çifte vatandaşlığı, biz ülke
olarak teşvik etmişizdir. Vatandaşlarımızın, hep,
bulundukları ülkede vatandaş olmalarını istemiştik.
Orada birtakım demokratik haklarını kullanmalarını
Gerek siyasi irade -bakanlar ve Hükûmet- aracılığıyla
gerekse ülkemizi orada, o ülkelerde temsil eden büyükelçiler ve konsoloslar
aracılığıyla, vatandaşlarımıza,
bulundukları ülkenin vatandaşı olmalarını sürekli
tavsiye etmişizdir, hatta istemişizdir, yönlendirmişizdir. Ama
bu vatandaşlarımızın ülke içerisindeki haklarını
koruma noktasında yapabildiğimiz tek şey, onlara bir pembe kart
vermek suretiyle, ne manaya geldiğini, bugün de hiçbir geçerliliği
olmadığını, vatandaşların hiçbir hukukunu teminat
altına almadığını gördüğümüz ve bildiğimiz
bir uygulama yapmışızdır. Dolayısıyla, çifte vatandaş
olamamışlar, çifte vatandaş olanların birçoğuna da
-belli tarihlerden önce bu hakkı elde etmiş olanlara da-
denilmiştir ki: Ya kendi ülke vatandaşlığın ya bizim
ülke vatandaşlığı; birini bırakacaksın.
Ben buradan, tabii, bu kanun vesilesiyle özellikle ilgili
bakanlara da seslenmek istiyorum: Vatandaşlarımızı
bulundukları ülkelerin vatandaşı olmaları konusunda
yönlendirirken, buradan, vatandaşlıktan çıkmak mecburiyetinde
bırakmayacak bir yasal düzenleme de mutlaka yapılmalıdır
Sayın Bakanım. Aksi takdirde, vatandaşlarımız pembe
kartlarla buradaki hukuklarını, buradaki haklarını teminat
altına alma imkânını bulamamaktadır, birçok
sıkıntıyla, zorlukla karşılaşmaktadır,
birçok alanda da aynı şekilde sıkıntılar vardır.
Bu yasaya gelince: Değerli arkadaşlar, biz AK Parti
Hükûmeti olarak, AK Parti olarak, geçtiğimiz yasama yılında,
yani 22nci Dönemde bu yasayı çıkartmak istedik, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın seçme
haklarıyla, seçilme haklarıyla -ki seçilme haklarının
önünde bir engel yoktu, gelip buradan aday olabiliyorlardı, ama seçme
imkânları yoktu- ilgili bir yasal düzenleme yapmak istedik. Seçim
işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız
buradadır. Bu çerçevede, Yüksek Seçim Kuruluyla birtakım çalışmalar
yaptık. Sayın Başbakanımız bize bu konuda bir direktif
verdi: Bir hazırlık yapın mutlaka, uzun yıllardan beri
vatandaşımızın beklentisi olan bu yasal düzenlemeyi mutlaka
yapalım. denildi. Ciddi çalışmalar oldu. Tabii, ben, burada,
özellikle Anayasa Komisyonumuzdaki hukukçu arkadaşların -Nurel
Hanımın- mutlaka ismini zikretmek istiyorum. Uzun yıllardan
beri bu yasayla ilgili çok uzun çalışmalar yapmıştır,
en önemli bilgi ve belgeler de -konuyla ilgili- kendisindedir. Ama, bu
çalışmalar yapıldı, hazırlıklar da
yapıldı, teklifler de hazırlandı. Fakat, Türkiye, Anayasa
gereği bir erken seçime gitmek mecburiyetinde kalınca, Sayın
Başbakanımız bize şunu söyledi, dedi ki: Ya, bunun, sanki
seçim öncesinde bir siyasi beklentiyle çıkartılıyor görüntüsü
olmasın. Bu, uzun yıllardan beri bu beklentisi konusunda istismar
edilen yurt dışındaki vatandaşlarımıza,
insanlarımıza saygısızlık olur. Bunu seçim sonuna
erteleyelim. Seçim sonunda da ilk, hükûmetin öncelikli
çıkartacağı yasalar içerisinde olsun. Ve Sayın
Başbakan da o söz üzerine, bakın, bir seçim dönemi falan
değildir
Biz, o zaman -ilgili arkadaşlarımız
hatırlayacaktır- yurt dışında çok farklı sosyal
kesimleri temsil eden yaklaşık on yedi sivil toplum örgütüyle beraber
de bu yasanın hazırlanması noktasında bir çalışma
yaptık. Onlar mutlaka bizi dinliyorlardır. Bu konuyla ilgili de zaten
beklentileri vardı.
Aslında, bizim yapmış olduğumuz,
geçmişteki uygulama şuna benziyordu: Bu haymatloslar var ya,
vatansız insanlar. Bu, bizim insanımız, yani oy kullanamayan,
bulundukları ülkede oy kullanma imkânı bulamayan
vatandaşlarımız, biraz, demokratik haymatloslara benziyordu,
vatansız insanlara. Bir ülkenin vatandaşı, seçmesi önünde hiçbir
hukuki engel yok ama oy kullanamıyor, hakkını
kullanamıyordu. Bu, öyle zannediyorum ki yurt dışındaki
vatandaşlarımızın beklentilerine büyük ölçüde cevap verecek
bir yasadır. Ha, bunun eksikleri var mıdır? Uygulamada, varsa
eksiklikler, mutlaka görülecektir. Ama ben, bu yasayla beraber, bu yasanın
nihai hedefinde, yurt dışı seçim çevrelerinin oluşması
veya yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızdan, en azından, bu seçim çevresi
oluşmuyorsa, buradaki siyasi partilerde aday olma zarureti veya siyasi
partilerin yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızdan mutlaka aday gösterme zarureti gibi
birtakım sorumluluklar da getirmesinin olayın sahiplenilmesi
açısından da faydalı olacağı kanaatindeyim.
Bu yasa en fazla hangi konuda fayda temin eder? Bu yasanın,
öyle zannediyorum ki
Zaten uzun bir ihmal var, arkadaşlarımız
birçoğunu söyledi. Bu insanlara, işte, vatandaşlık
konusunda yapılan ihmaller, çifte vatandaşlık konusunda
yapılan ihmaller, birçok demokratik talepler konusunda yapılan
ihmaller, geçmişte şirketlerle ilgili yaşanan ihmaller ve
duyarsızlıklar, Merkez Bankası üzerinden bu insanlara
yapılan haksızlıklar, bunları kalem kalem burada böyle
söyleyebiliriz ama süre ve zaman buna müsait değil.
Yani, dolayısıyla bu yasayla beraber, biz,
insanlarımıza bir aidiyet duygusu kazandırmış
olabiliriz. Yani Ben Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşıyım,
ülkeme gider oyumu kullanabilirim veya bulunduğum ülkeden teknolojinin
diğer imkânlarını kullanmak suretiyle kendi ülkemdeki seçimlere
taraf olabilirim, görüşümü ve irademi ortaya koyabilirim. gibi böyle bir
aidiyet duygusu, hissi, kabullenme, sahiplenme hissi getirebilir. Ama bu
vatandaşlarımızı çok
kırdığımızı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ben de Malatyaya
gitmek istiyorum Eyüp Bey.
BAŞKAN Gruplar adına konuşmalar başlarsa
tasarıyı bitiremeyebiliriz. Takdirlerinize arz ederim.
Buyurun Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) Sayın Aslanoğlu, biz millî
sınırlarımızın dışında bulunan
vatandaşlarımızdan bahsediyoruz. Malatyaya haksızlık
etme, Malatya ülkenin millî sınırları içindedir.
Şimdi, böyle bir aidiyet duygusunu kazandırabiliriz, ama
tabii, vatandaşlarımızın bunun dışında
yaşadığı bazı sıkıntılar var. Mutlaka
bu yasal düzenlemeyi, bu demokratik açılımla beraber
Vatandaşlarımızın, özellikle yoğun olarak Almanyada
yaşayan vatandaşlarımızın, yeni Yabancılar
Yasasından uğradıkları zarar ve ziyanlar var,
haksızlıklar var, özellikle aile birleşimi konusunda
yaşadıkları haksız uygulamalar var. Bir de -genel olarak
bütün Avrupayı söylüyorum- Avrupadaki siyasi iktidarlar ve siyasiler
yabancılarla ilgili ön yargılı görüş ve
düşüncelerinden dolayı kamuoylarını olumsuz yönde etkilemek
suretiyle vatandaşlarımıza karşı bir husumet
oluşturuyorlar. Bu konunun da Türkiye'nin ilgili ülkeler nezdinde takip
etmesi gereken öncelikli konulardan biri olduğu kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) Teşekkür etmek için
BAŞKAN Buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) Ben bu yasanın hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Emeği geçen elbette ki herkese, bütün
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız
adına ki, ben de bir on yıldan fazlasını onlarla beraber
yaşadım
BAŞKAN Sayın Fatsa, teşekkür ediniz lütfen
efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) Hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Emeği geçen herkese de teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi akşamlar
diliyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Grup Başkan
Vekili ve İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, aslında
yıllardan bu yana Anayasamızda yazılı olmasına
rağmen, maalesef yurt dışındaki
vatandaşlarımızın etkili bir şekilde oy
kullanmasını temin edememiştik. Bu kanunla bunu
gerçekleştiriyoruz. Öncelikle, bu kanunla ilgili, özellikle ek maddelerin
eklenmesi suretiyle Anayasa Komisyonu çalışmalarında Anayasa
Komisyonu Başkanı ve tüm partilerden Anayasa Komisyonu üyesi
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Aslında, burada sadece yurt dışında oy
kullanmayı düzenlemedik, yurt içinde oy kullanırken
açıkçası önemli düzenlemeler de gerçekleştirdiğimizi
düşünüyorum. Ben bu bakımdan umarım, bundan sonraki seçim
kanunlarında da, bu iş birliğiyle seçim kanununu da geçiririz.
Bu konuda zannederim bir hazırlık var. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu konuda olumlu katkı sağlamak ve uzlaşmayla bir seçim
kanunu çıkarmak üzere hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Tabii, bu vesileyle de yurt dışında oyunu
kullanacak değerli vatandaşlarımızın oy
kullanamaması, özellikle iradesini temsil etmemesi
karşısında üzüntü duymamız mümkün. Ancak, şüphesiz, bu
vatandaşlarımızın başka hakları da var, hak
ziyanları da var. Yıllardan bu yana biriktirdikleri emekleri hortumlayanlar
hakkında da Türkiye Büyük Millet Meclisi, yurt dışında
yaşayan bu vatandaşlarımızın hakkını
hukukunu korumak için de adım atmalıyız diye düşünüyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle bu holdingzedelerin
sıkıntılarının çözümü konusunda getirilecek her türlü
yasal düzenlemenin yanında olacağımızı belirtmek
istiyorum.
Kanunun hayırlı uğurlu olması dileğiyle
hepinize saygılarımı arz ediyorum, teşekkür ederim. (MHP ve
AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 86ncı maddesine göre oyunun rengini
belirtmek üzere lehte Çankırı Milletvekili Nurettin Akman, aleyhte
Muş Milletvekili Sırrı Sakık.
Buyurun Nurettin Akman Bey. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
NURETTİN AKMAN (Çankırı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısında oyumun rengini belli etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İfade edildi. Değerli milletvekilleri, bu yasa
aslında çok geç kalınmış bir yasa. Ülkesine, vatanına
ve milletine, yakınlarına hasret kalan gurbetçilerimizin belki de en
büyük arzusu hatırlanmak, seçimden seçime de olsa vatandaşlık
hakkını kullanabilmektir. Bugün böyle bir hakkın verilmesi
şerefi, yüce Meclisimizi oluşturan 23üncü Dönemde siz değerli
milletvekillerimize ait olacaktır. İktidarıyla muhalefetiyle tüm
milletvekillerimizi kutluyor, emeği geçenlere şükranlarımı
arz ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, 1961 Anayasasının
18inci maddesiyle, Türk vatandaşlarına yurt dışına
serbestçe seyahat hakkı verilmiş ve Avrupa ülkelerine ilk Türk
iş göçü 1961 yılında başlamıştır. Elinde
tahta valiziyle Haydarpaşa Garından Avrupa başkentlerine
hareket eden işçilerimiz bandolarla karşılanmışlar.
Yarım asırlık bir süreç içerisinde; ki, o tarihte meçhule diye
kalkan o trenler, bugün
O insanlar bir traktör, bir arazi alıp bu anlamda
para biriktirmek amacıyla yönelik oraya giderken, maalesef, bu
düşüncelerini o ülkelerin siyasi, ekonomik, sosyal hayatlarına en
güzel katkıyı göstermek suretiyle hayata geçirmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa ülkeleri diğer
dünya ülkelerinden de göç almıştır, ancak, asimile olmadan
hayatiyetini devam ettirebilen sadece Türkler olmuştur. 1998
yılında Türkiye Araştırmalar Merkezinin yapmış
olduğu bir toplantıda, asimilasyon ve entegrasyon konulu bir
toplantıda, bir Alman milletvekili söz alarak: Çayın içerisine
şeker atıldığında nasıl eriyorsa, Türkler de bu
ülkenin, Almanyanın içerisinde aynen o şekliyle asimile olmak
durumundadırlar, ama görüyorum ki, sizler bu ülkede asimile
olmadığınız gibi, kendi kültürünüzü, kendi örf ve âdetinizi
bize yansıtıyorsunuz.
İşte bu anlamda, değerli kardeşlerim,
insanlarımız her türlü farklılığa, zorluklara
rağmen asimile olmadan, örfüyle, âdetiyle, inancıyla yaşayarak,
bulunulan ülkenin insanlarıyla entegre bir şekilde
hayatlarını devam ettirerek, ifade ettiğim gibi, bu ülkelere
büyük katkı sağlamışlardır.
İkinci Dünya Harbinden yenik çıkan, şehirleri
yerle bir olan Almanya bugünkü durumuna Türk işçilerle gelmiştir.
Gurbetçilerimiz Türk ekonomisine çok büyük destek vermişler, ülkemizdeki
işsizliğin azalmasının yanı sıra Türkiyeye
gönderdikleri havaleler ile de ülkenin dış ticaret
açığını dengelemişler. 1973 yılında ülkeye
gönderdikleri para miktarı aynı yılki Türk ihracat gelirlerinin
toplamına eşit hâle gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, üzülerek ifade etmeliyim ki
70li yıllardan sonra yapılan yanlış anlayış ve
uygulamalar, gurbetçilerimizin yaşadıkları ülkede yabancı,
Türkiyede Almancı konumunda anılmalarına sebep olmuştur.
Bütün bunlara rağmen insanlarımız küsmemiş, ülkesine
karşı görevlerini en güzel şekliyle yerine getirmeye gayret
etmişlerdir. Bugün, Almanyada 850 bin Türk, Alman
vatandaşlığını elde etmiştir. Yüz yirmi
üniversitede 36 bin Türk genci eğitimlerini sürdürmektedir. 500 bin Türk
çocuğu ilk ve ortaöğretim okullarının öğrencisidir. 90
bin Türk girişimci işveren konumundadır.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa ülkelerinde
yaşayan Türkler bulundukları ülkenin siyasi hayatlarında da
etkin rol oynamaya başlamışlardır. Mahallî meclislere
girmişler, parlamentolarda görev almışlar; milletvekili, hatta
bakan olarak görevleri devam etmektedir. Memnuniyetle ifade edebileceğim
en önemli husus da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN AKMAN (Devamla) -
insanımızın,
ülkesinden uzak olmasına rağmen, milletine, bayrağına
samimi bağlılığının devam etmesidir. Bugün
sağlayacağımız bu hakla diğer dünya ülkelerinin
vermiş olduğu bu hakkı vermiş olacağız.
Değerli arkadaşlarım, Türk insanı
denildiğinde sadece ulusal sınırlar içerisinde yaşayan
vatandaşlarımız algılanmamalıdır. Türkiye,
başta Avrupalı Türkler olmak üzere dünyanın çeşitli
ülkelerinde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı veya Türkiye
Cumhuriyeti kökenli insanlarla bütünleşmeli,
kucaklaşmalıdır. Bu bütünleşme, hedefine, konunun kurumlar
ve parti politikaları üstü bir anlayışla tüm ilgili kurumlar
tarafından sahiplenilmesi
Bu durumda ancak varılabilecektir.
İşte bu anlayışla yaklaştığımız
takdirde, bugün Fransa Cumhurbaşkanı Macar asıllı bir
Fransız vatandaşıysa, Alman Başbakanı Doğu Alman
asıllı bir Alman vatandaşıysa, çok değil yarın bu
ülkenin bakanları, başbakanları, hatta
cumhurbaşkanları, değerli arkadaşlarım, Türk
asıllı vatandaşlarımız olacaktır.
Ben, bu duygular içerisinde, bu vesileyle oyumu kabul olarak
vereceğimi ifade ediyor, kanunun gurbetçilerimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık... (DTP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ben hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Bir konuyu düzelterek sözlerime başlamak istiyorum: Daha iki
gün önce burada fezlekelerle ilgili konuşurken Sayın Adalet
Bakanı çıktı, bir fezlekeden bahsederken asla böyle bir
şeyinin olmadığını söyledi. Ben de buradan, fezlekeden
okuyorum, tutanaklara geçmesi için: Ben, evet, sadece, anneler biz de
vatanseveriz
Ve su istedim Kürtçe. Bundan dolayı
dokunulmazlığım kaldırılmak isteniyor. Sayın
Bakan Parlamentoyu o gün yanıltmıştı. Tutanaklara geçmesi
için tekrar buna değinmek zorunda kaldım.
Değerli arkadaşlar, biz, aslında grup olarak bu
yurt dışındaki kardeşlerimizle ilgili asla böyle bir
şey düşünmeyiz. Yani, demokrat olmak, demokrasiyi istemek, birileri
için farklı bir şey düşünmek
Demokraside bu yok. Biz,
bunların eksik olduğunu, yetersiz olduğunu söylüyoruz. Onun için,
ilk önce, bu Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanununun
değişmesi lazım. Bu yasa gerçekten bir diktatörlük. Halk yok
bunun içerisinde. Bunun içerisinde sadece genel başkanlar var, sadece
genel başkanlara yakın olanlar var ve bu Parlamento öyle
oluşuyor. Onun için, bu 12 Eylül rejiminden kalan Siyasi Partiler
Yasası ve Seçim Kanunu değişmediği müddetçe bu ülkede
özgürlüklerden bahsetmemiz mümkün değil, halkın iradesinden
bahsetmemiz mümkün değil. Onun bir an önce değişmesi lazım.
Hepimizin, oturup, halkın emrine girmemiz lazım yani siyasi parti liderlerinin
emrine değil. Biz, ne hikmetse, seçim bölgelerine gittiğimizde
hepimiz halktan bahsederiz, canımızdan çok sevdiğimiz
halkımızın emrindeyiz ve Ankaraya geliriz o halk yok. Onun
için, bir an önce bu yasaların değişmesi gerekir. Adil bir
yasanın çıkması için, hep, oturarak, konuşarak,
Parlamentonun içinde ve dışındaki bütün siyasi partiler ve sivil
toplum örgütleriyle böyle bir diyalog oluşturarak bunun yeniden dizayn
olması gerektiğine inanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Anayasa, hepimizin güvence
altında olduğunu söyler ama buradaki üç siyasi parti, grubu bulunan
partiler hazineden tonla para alır, DTP bir tek lira almaz. Peki, sizi
buraya getiren halkın iradesi DTPyi getirmedi mi? Bunu nasıl içimize
sindirebiliyoruz? Seçimlerde 141 trilyon para alan AK Parti ve
karşısında tek lira para almayan bir DTP var ve sonra,
Başbakan bu kürsüye çıkıyor: Niye gelmediniz? Niye seçime
katılmadınız? Nasıl katılalım? Hani, hangi
koşullarda, hangi hukukla katılalım? Onun için, oturalım,
ilk önce elimizi vicdanımıza koyalım. Eğer bu ülkede
gerçekten kardeşlik ve demokrasiden bahsediyorsak, bir an önce
bunların telafi edilmesi gerekir.
Bakın, yeri ve zamanı gelince,
arkadaşlarınız -biraz önce Eyüp Bey de bahsetti- efendim, biz
seçimler öncesi bu yasayı değiştirmedik, çok adil bulmadık,
AK Partinin buradan nemalanacağını söylediler, ama sorun Kürtler
olunca, sorun DTP olunca, hiç anlaşamadığınız
Cumhuriyet Halk Partisiyle oturdunuz, 429 milletvekiliyle Anayasada seçimlere
karşı hile yaptınız.
AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) Alakası yok.
SIRRI SAKIK (Devamla) Değil miydi, seçim öncesi
yapılmadı mı bunlar? Onun için, birbirimize nutuklar
atmayacağız
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Biz hile
yapmayız. Bizi karıştırma Sırrı Bey.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ve siz de çıktınız
Belediyeler Yasası görüşüldüğünde
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Yok, yok, bizi
karıştırma. Bizi karıştırma
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Aman, Siyasi Partiler Yasası, Seçim
Kanunu, seçimde şu ilçeyi, şu beldeyi şöyle yaparsanız hile
olur. dediniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bizi
karıştırma!
BENGİ YILDIZ (Batman) İçindesiniz, nasıl
karıştırmasın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bizi
karıştırmayın!
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) AK Partiyle
anlaştığınız tek konu.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ama siz birlikte yaptınız. 429
milletvekiliyle iki şeyde birleştiniz, biliyor musunuz: Bir,
Anayasada DTPye karşı hile oluşturmak için, 429
milletvekiliyle, Anayasada bağımsızları birleşik oy
pusulasına dahil ettiniz. Bir de ne de anlaştınız biliyor
musunuz: Hrant Dinki katleden o 301inci madde var ya, orada
anlaştınız.
O vesileyle, değerli arkadaşlar, biz yurt
dışındaki kardeşlerimizin bu sürece dahil
olmasını yürekten istiyoruz. Ama, biz yurt içindeki
kardeşlerimizin de bu sürece dahil olmasını istiyoruz, oy
kullanmasını istiyoruz. Ama, ne yazık ki, mesela her seçim
dönemi, özellikle 2007 seçimlerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sakık, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla) 2007 seçimlerinde tarım işçileri
ve bilirsiniz fındık işçileri, binlerce, on binlerce işçi
oy kullanamadı. Artık geldiğimiz noktada kendi ülkemizdeki
yaşayan insanlarımızın oy kullanma hakkını
sağlayamıyorsak, yurt dışındaki kardeşlerimizin
oy kullanmasına bu kadar çaba gösteriyorsak, büyük bir tezat var. Yoksa
biz karşı değiliz. Bir bütün olarak bunun dizayn edilmesi
gerekir ve bu tarım işçileriyle ilgili de, bir an önce onların da
hayata, onların da seçimlerde söz sahibi olmasını
sağlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Bir an önce Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu
Ve bu
bütçe bu halkın ortak malıysa, hepimizin bu bütçeden
faydalanmamız gerekir. Grubu olmayan DSP bile ve diğer partilerin de
bundan pay alması gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyor, teşekkür ediyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, hatibin Hile yaptı. kelimesini geri almasını
istiyorum.
BAŞKAN Efendim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hile yaptı.
kelimesini hatibin geri almasını
Bu Parlamento hile yapmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) 429u görürsün
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hile kelimesini
geri almasını istiyorum Sayın Başkan.
SIRRI SAKIK (Muş) Niye çıkarttınız
şimdi peki? Niye, neden yaptınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Önce iktidara sor.
Biz getirmedik kardeşim.
SIRRI SAKIK (Muş) Neden yaptınız?
BAŞKAN Evet, Parlamentomuz yasaları çıkarır,
Anayasayı değiştirir, görevini yapar.
SIRRI SAKIK (Muş) Allah için beraber yaptınız
değil mi?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hayır, biz
beraber yapmadık.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, tasarının 2 ve
9uncu maddesine bağlı 94/B, 94/C ve 94/D maddelerinde yapılan
değişiklikle Merkez ibareleri madde metninden
çıkarılmıştır. Tasarının 1nci maddesinde de
Merkez ibareleri bulunmaktadır. Tasarıda bütünlük ve uyumu
sağlamak amacıyla 1inci maddedeki Merkez ibarelerinin de metinden
çıkarılarak düzeltilmesi sağlanacaktır Komisyonun bize
verdiği bilgiler tahtında.
Bu düzeltmeyi de dikkate alarak tasarının tümünü
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Türk milleti, yurt içinde ve yurt dışında
yaşayan bütün vatandaşlar için hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın Bakanım bir teşekkür konuşması
yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sadece teşekkür etmek için
huzurlarınızda bulunuyorum, uzun konuşmayacağım.
Bir önemli ihtiyacı karşıladık. Gerçekten,
uzun yıllar, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın beklentisi olan bir düzenlemeyi hep
birlikte gerçekleştirdik. Hükûmet olarak biz vesile olduk, Parlamento
olarak siz de onayladınız değerli oylarınızla.
İnşallah yasalaşmış olacaktır. Bu işin
şerefi, onuru Türk Parlamentosuna aittir.
Bu vesileyle, iktidar ve muhalefet gruplarına ve teker teker
de tüm milletvekili arkadaşlarımıza, Anayasa Komisyonunun
Sayın Başkan ve üyelerine, alt komisyon başkan ve üyelerine, hiç
şüphesiz bu yasa tasarısının hazırlanmasında bize
çok büyük ölçüde katkı sağlayan Yüksek Seçim Kurulunun Değerli
Başkan, üye ve bürokratlarına ve emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Hayırlı ve uğurlu olsun.
Yüksek Seçim Kurulu bu Yasayı en iyi şekilde
uygulayacaktır. Burada dile getirilen hususları da dikkate alarak
güvenli bir seçimin yapılması noktasında elinden gelini
yapacaktır; buna inancımız tamdır. Hükûmet olarak bize
düşen bir husus varsa, bunun gereğini yapmaya da hazır
olduğumuzu bu vesileyle ifade ediyorum.
Hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Bursa Milletvekili Mehmet
Altan Karapaşaoğlu ve 3 milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (2/146) (S. Sayısı: 111)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S. Sayısı: 93)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından ve çalışma süremizin
bitimine de çok az bir süre kaldığından, sözlü soru önergeleri
ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek
için, 18 Mart 2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.46