DÖNEM: 23 CİLT: 16 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
79uncu
Birleşim
19 Mart 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
KonuşmalarI
1.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, sendikal örgütlenmenin
önündeki engellere ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve
Çanakkale Deniz Zaferinin 93üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın, millî gelir hesaplamasına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin
cevabı
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa
Parlamentosu milletvekillerinden oluşan bir heyetin ülkemize davet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/363)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 19 milletvekilinin,
seracılığın geliştirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/156)
2.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak ve 19 milletvekilinin, Artvin ili ve Çoruh
Vadisindeki bitki örtüsünün korunması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/157)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve 3 milletvekilinin; Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/146)
(S. Sayısı: 111)
2.- İzmir
Milletvekili Mehmet Tekelioğlunun, EXPO 2015 İzmir Yönlendirme
Kurulunun Her Türlü Mali Faaliyetleri ve Bunların Denetimine Dair Usul ve
Esaslar Hakkında Kanun Teklifi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 2 milletvekilinin,
EXPO 2015 İzmir Yönlendirme ve Yürütme Kurullarının Her Türlü
Mali Faaliyetleri ve Bunların Denetimine Dair Usul ve Esaslar
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/60, 2/99) (S.
Sayısı: 118)
VI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsalın, Ziraat Bankasının sigorta işlemlerindeki
işbirliğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/2006)
2.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, siyasi parti
gruplarının parlamentolararası birlik gruplarında temsiline
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdilin cevabı (7/2296)
3.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Yurt dışı
ziyaretlere katılacak milletvekillerinin belirlenmesine ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin
cevabı (7/2297)
4.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, dostluk
gruplarının üye seçimine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/2298)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, balıkçıların sorunlarına,
Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, dane mısır üreticilerinin
destekleme primlerine,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Niğde
Milletvekili İsmail Göksel, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri
Anma Gününe ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı.
Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 milletvekilinin, 1995te meydana
gelen İstanbul Gazi Mahallesi olaylarının
araştırılması (10/153),
Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat ve 25 milletvekilinin, Pazarcıkta
kurulması planlanan katı atık depolama tesisinin çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/154),
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer ve 28 milletvekilinin, tahıl üretimi ve
tüketiminde planlamadan kaynaklanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/155),
Amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulun
19/3/2008 Çarşamba ve 20/3/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesine; 19/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü
soruların görüşülmemesine; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
55inci sırasında yer alan 118 sıra sayılı Kanun
Teklifinin bu kısmın 2nci sırasına alınmasına
ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ve gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 115inci sırasında yer alan (8/4) esas no.lu
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak Operasyonu konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 20/03/2008 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında
Kanuna Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/121) İç Tüzükün
37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1 ve 10uncu
sıralarında bulunan Tunceli Milletvekili Kamer Gençin (6/235),
(6/262),
9, 21, 39, 46 ve152nci
sıralarında bulunan Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın (6/257), (6/286), (6/324), (6/337), (6/463),
11inci
sırasında bulunan Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaşın (6/264),
20 ve
136ncı sıralarında bulunan Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun (6/284), (6/447),
28, 57, 58 ve
122nci sıralarında bulunan Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün (6/300), (6/362), (6/363), (6/433),
50 ve 52nci
sıralarında bulunan Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının
(6/342), (6/346),
61ve 63üncü
sıralarında bulunan Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun
(6/367), (6/369),
73 ve 129uncu
sıralarında bulunan Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun
(6/381), (6/440),
167nci
sırasında bulunan Adana Milletvekili Kürşat Atılganın
(6/478),
179uncu
sırasında bulunan Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun
(6/490),
Esas
numaralı sorularına Maliye Bakanı Kemal Unakıtan cevap
verdi; Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Karaman Milletvekili Hasan
Çalış, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın, Adana Milletvekili Kürşat
Atılgan ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu da verilen
cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen ve 11/3/2008 tarihli ve 75inci Birleşimde
görüşmelerine başlanan (10/3), (10/8), (10/12), (10/28), (10/31),
(10/33), (10/38), (10/42), (10/47), (10/56), (10/59), (10/62,) (10/64),
(10/65), (10/68), (10/71), (10/84), (10/87), (10/89), (10/98), (10/101),
(10/119), (10/145), (10/146) esas numaralı Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerine devam
edildi.
19 Mart 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 19.01de son verildi.
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ Fatma
SALMAN KOTAN |
|
Konya Ağrı |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 112
II.- GELEN KÂĞITLAR
19 Mart 2008 Çarşamba
Teklif
1.- İstanbul
Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 2 Milletvekilinin; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/187) (Millî
Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2008)
Rapor
1.- Manisa
Milletvekili İsmail Bilenin; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akmanın; Çarşı ve
Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının
Değiştirilmesine İlişkin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 13 Milletvekilinin; Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/132, 2/143, 2/144, 2/157) (S. Sayısı:
120) (Dağıtma tarihi: 19.3.2008) (GÜNDEME)
Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, gündem dışı
söz uygulamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/2382)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/2/2008)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir soru önergesinin
cevaplandırılmamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/2383)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/3/2008)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir soru önergesinin
cevaplandırılmamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/2384)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/3/2008)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 19 Milletvekilinin,
seracılığın geliştirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/03/2008)
2.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak ve 19 Milletvekilinin, Artvin İli ve Çoruh Vadisindeki
bitki örtüsünün korunması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/157) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/03/2008)
19 Mart 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller
hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğana
aittir.
Buyurunuz
Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın,
sendikal örgütlenmenin önündeki engellere ilişkin gündem
dışı konuşması
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sendikal örgütlenmenin önündeki engeller konusunda gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Örgütlenme
özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması ve
sendikal hakların yasaksız bir şekilde yaşanması,
demokratikleşme seviyesinin en önemli göstergesidir. Sendikalar
çoğulcu demokrasilerin en önemli kurumlarıdır. AKP
İktidarı döneminde demokratikleşme, özgürleşme,
yasakların kalkması, Avrupa Birliği standartlarında
demokrasi gibi sözler şov malzemesi yapılmaktadır. Oysa
gerçekler farklıdır. Sayın Başbakan, bir tarafta,
katıldığı Türk-İş Kongresinde işçi
temsilcilerine Özel sektörde örgütlenin. derken diğer tarafta, özel
sektörde işçiler sendika üyesi oldukları için işsiz
kalmaktadır.
14 Mart tarihinin
Türkiye demokrasisinde ve siyasetindeki önemi sadece AKPye açılan kapatma
davası değildir. 14 Mart sabahında alanları
dolduranları yalancılıkla itham edenlerin millet iradesi ve
demokrasi naraları atmaya hakları yoktur. Yine aynı
şekilde, hakkını,
hukukunu ve çocuklarının geleceğini korumak ve sahip
çıkmak için meydanlara inen öğretmenler, doktorlar, işçiler ve
binlerce çalışan hakkında soruşturma
açacağını söyleyen bakanlar, millet iradesi edebiyatı yapan
partinin bakanları değil midir? 14 Martta yaşananlar, AKPnin
demokrasi ve özgürlükleri sadece kendisi için istediğini ortaya
koymaktadır. Hükûmetin örgütlenme özgürlüğünden
anladığı cemaat ve tarikatların örgütlenmesidir.
Sendikalar, AKP döneminde büyük kan kaybetmiştir. Sendikal hakları
yok eden AKP, cemaatlere, tarikatlara gösterdiği
duyarlılığın binde 1ini sendikalara göstermemiştir.
katılmaları
nedeniyle işten atıldıkları, Türk-İşin raporunda
tek tek iş yeri adresi ve tarihleri verilerek net ve açık bir biçimde
ortaya konmuştur. Diğer konfederasyonlar da dikkate
alındığında, bu sayının çok daha yüksek
olduğu görülür. Oysa sendikalaşma, yasalardan kaynaklanan en temel
haklarımızdır. Tarikatlarla, cemaatlerle, türbanla demokrasi
olmaz. Türban gündemi, işte bu sendikasızlaştırmayı,
ekonomideki kötü gidişatı, Hükûmetin beceriksizliklerini,
haksızlıklarını, adaletsizliklerini örtmeye yönelik bir
gündemdir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, bir taraftan
demokratikleşme yolunda ilerlerken, 12 Eylül yasalarından, eskiyen
yasalarından arınmaya çalışırken, Ceza Kanununu
değiştirirken, Türkiye'yi kuruluş felsefesinden
uzaklaştıracak Anayasa değişikliğini bile gündeme taşırken,
Sendikalar Kanununda, Toplu Sözleşme Kanununda herhangi bir
değişiklik yapılmamaktadır. Bunun nedeni, ülkemizdeki
sendikal yaşamın AB standartlarında olması mı?
Hayır. Türkiye'yi demokrasi ayıplarından kurtarma
iddiasını taşıyan bir hükûmetin, bu sendikalaşma
önündeki engelleri kaldırmasıdır
AKP Hükûmetinin, 6 Ekim 2004
tarihinde imzaladığı Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal
Şartının hükümlerine de uymadığı
görülmüştür.
Sayın Cemil
Çiçek, burada, bu kürsüde türban özgürlüğünü savunurken kendisinden geçti
ve sendika kurma hakkından, örgütlenme ve grev hakkından bahsetti. Sayın
Cemil Çiçekin türban konusundaki konuşması, altına imza
attığı metinlerden haberinin olmadığını
göstermektedir.
Çalışma
Bakanının seçim bölgesinin hemen yanı başında,
Susurlukta, Yörsan işçileri, sendikal örgütlenme özgürlüklerini
kullandıkları gerekçesiyle işten
çıkarılmışlardır.
Tek
Gıda-İş Sendikası, Yörsan Gıda
çalışanları ile yapmış olduğu
başarılı çalışmalar neticesinde,
çalışanların hak ve çalışma şartlarını
iyileştirmeye yönelik masaya oturabilmek için 22 Kasım 2007 tarihinde
Çalışma Bakanlığından yetki talebinde
bulunmuştur. Ancak Çalışma Bakanlığı bu konuda
duyarsız kalmış, işçilerin örgütlenme haklarına
yönelik gaspları burada da kendini göstermiştir.
Yaşanılan
bu olayda dikkat çekici nokta, Bakanlığın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Aydoğan.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Başbakanın
Örgütlenin. dediği işçiler, örgütlendikleri için ekmeklerinden
olmuşlardır. Bu, işte AKP demokrasisidir. Özgürlük diyenler,
sendikal örgütlenme özgürlüğünün arkasında duramamaktadır. Garip
gurabanın hamisi ve savunucusu olduğunu iddia eden Başbakan,
dört aydan beri evine ekmek götüremeyen işçilerimizi aradı mı,
sordu mu?
Yörsanda
yaşanan işçi kıyımına son verilmesi için demokrat ve
özgürlükçü Başbakanı göreve davet ediyorum. Örgütlü toplum
olmanın önündeki bütün engellerin kaldırılmasını
istiyorum.
Burada, dört
aydan beri evine ekmek götüremeyen, işten çıkarılanların
bir an önce hak kayıplarının önlenmesi ve bu mağduriyetin
giderilmesi dileğiyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.
Gündem
dışı ikinci söz, 18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Deniz
Zaferinin 93üncü yıl dönümü hakkında söz isteyen Çanakkale Milletvekili
Mustafa Kemal Cengize aittir.
Buyurunuz
Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, 18 Mart
Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 93üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Yüce Meclisin Sayın Başkanı, yüce
milletin değerli milletvekilleri; 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve
Çanakkale Deniz Zaferinin 93üncü yıl dönümü münasebetiyle söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinize saygılar sunarım.
Bin yıldır
bu toprakları vatan yapmak uğruna al kanlara boyanan; vatan için,
bayrak için, ezan için, namus için gözünü kırpmadan şehadet
şerbetini içen; dağlar gibi kemik yığan, nehirler gibi kan
akıtan aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyor, aziz
hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Çanakkale, bir
destanın adı. Çanakkale, kahramanlığın
şahikasının aşıldığı yer. Çanakkale,
hasta adamın damarlarındaki asil kanla titreyip kendine
döndüğü yer. Çanakkale, tarihin seyrinin değiştirildiği
yer. Çanakkale, dünyaya Dur! denilen yer. Çanakkale, yedi düvelin Türkün
önünde secde ettiği yer. Çanakkale, bir milletin yeniden doğduğu
yer. Çanakkale, Ulu Önder, Büyük Lider Mustafa Kemal Atatürkün var olduğu
yer. Çanakkale, imanın, inancın, gururun, zaferin ve bir millet olma
şuurunun çelikleşerek, ölümsüzleşerek abideleştiği
yer.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2 Kasım 1914 günü ehlisalibin
Çanakkale önlerinde başlattığı top
atışlarıyla Çanakkale muharebeleri başlamış, iki
kıtanın kıyılarını kıyamet ateşleriyle
dövmüş, bu saldırılara güvenen ehlisalip 19 Şubat 1915te
Boğazı geçmek için ilerlediğinde küllerinden yeniden doğan
Türk milletinin, kahraman Mehmetçikin sarsılmaz azmiyle
karşılaşan muhteşem donanma, 18 Mart 1915 günü tarif
edilmez bir mağlubiyetin mümessili olarak ancak kaçabilmiştir.
Çanakkaleyi, Gelibolu Yarımadasını her noktadan zorlayan,
saldıran sırtlan ordusu, tarihte görülmemiş bir destanın
figüranı olarak, 14 Aralık 1915te geldikleri yoldan geri dönmenin
dayanılmaz çaresizliği içinde evlerine dönerken aziz
şehitlerimiz, aziz gazilerimiz, kahraman kumandanlarımız ve
kahraman askerlerimiz, Çanakkalenin geçilemeyeceğini dünya tarihine
altın harflerle yazdırmıştır.
Dün kendileriyle
özlem giderdiğimiz, hasbihâl ettiğimiz aziz şehitlerimizin
haykırışlarını ve dünyaya mesajlarını, yüce
Meclis çatısı altından, bir kez daha aktarmak istiyorum:
Çanakkale
destanı 18 Mart'la başlar.
Bütün dünya
Nusratı saygı ile alkışlar.
Denizler
tanır bizi, bilirler o seferi.
Çanakkale
geçilmez!, Çanakkale geçilmez! düşman dönse de geri!
"Uzanan
bütün sırtlarda kanım, kemiğim vardır benim.
Kuru dikenlerde
bile, kuru dikenlerde bile Mehmetim vardır benim.
O Mehmetçik ki, o
Mehmetçik ki kahramanlığın şahikasını
aştı burada.
Çanakkale
geçilmez! diye, Çanakkale geçilmez! diye destan destan destanlaştı
burada."
Bütün dev silahların
üstüme kan kussa,
Şurda tekbir
sesleri birer birer hep sussa,
Değil
müttefiklerin bütün dünya kudursa,
Bizlerden akan
her damla sizlere şelaledir.
Geçemezsiniz
beyler
Bura Çanakkaledir.
Hintler,
yamyamlar, Moskoflar
Gidin
Gidin
Burası Türk elidir.
Buradan kuş
bile uçmaz, kâinat bilmelidir.
Hangi, hangi
sapık dedi ki: Boğaz geçilmelidir.
Gelsin kendisi
geçsin ve göstersin boyunu,
Ona da
öğretelim asil Türkün soyunu.
Boğazı
geçmek için toplansa da bütün cihan,
Koskoca gemiler
üzerime gelse de yan yan,
Toplanın,
toplanın efendiler
Bu
pınardan içilmez.
Yanlış
kapıyı çaldınız. Yanlış kapıyı
çaldınız. Yanlış kapıyı çaldınız.
Çanakkale geçilmez! Çanakkale geçilmez! Çanakkale geçilmez!
Saygılarımla.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.
Gündem
dışı üçüncü söz, millî gelir hesaplaması hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaza aittir.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın,
millî gelir hesaplamasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, gündem dışı, resmî istatistiklerin gerçeği
yansıtmıyor olmasıyla ilgili birkaç örnek vermek üzere ve bu
işin düzeltilmesini önermek üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, devletin ürettiği resmî istatistikler, yalnızca
piyasada değil bütün dünyada Türkiyeyle ilgili göstergeleri,
yatırım yapmak için gerekli verileri sağlayan istatistiklerdir.
Maalesef bu istatistikler, son yıllarda tamamıyla
çarpıtılıyor, özel amaçlarla kullanılıyor. İki
örnek vermek istiyorum: Birisi millî gelir hesapları, diğeri de
hazinenin yaptığı borç hesapları. Değerli
arkadaşlar, bunlar, bu iki hesap Türkiyede bugün beklentileri yönetmek
için kullanılıyor ama gerçek durumu yansıtmıyor; âdeta
Türkiyede bugün yaşanan ekonomik sorunları hasır altı etmek
için, bu ekonomik sorunları gizlemek için kullanılıyor.
Türkiyede
işsizlik kentlerde yüzde 12yi geçti. Şubat enflasyonu arttı.
Cari açık bu sene 42 milyar dolar tahmin ediliyor. Özel sektör
dış borçları 150 milyar doları geçti. İMKB
dünyanın en kırılgan borsası oldu. ABD
hapşırınca biz nezle oluyoruz burada. Bütün bu sorunları
kapatmak için, bu sorunları hasır altı etmek için Türkiyede
hesaplar yanlış kullanılıyor, istismar ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, millî gelir hesapları da bunlardan birisi. Bir gecede
millî gelir 2.020 dolar artıyor, gayrisafi yurt içi hasıla yüzde 31,6
artıyor.
Şimdi,
arkadaşlar, burada önemli bir husus var. Bakın, millî gelir
hesaplarında bir sistemden diğer bir sisteme geçmek,
Birleşmiş Milletler sisteminden Avrupa sistemine geçmek, millî gelir
hesaplarının sonuçlarını değiştirmez. Bakın,
bir millî gelir nasıl hesaplanıyor? Katma değer olarak
hesaplanıyor. Şimdi, eğer bir tarladan 10 ton buğday
alıyorsanız bunu hangi hesapla yaparsanız yapın bu
değişmez. Eğer bir atölyede 1 işçi 1 saatte 1 ceket
üretiyorsa bunu hangi hesapla yaparsanız yapın sonuç
değişmez. Burada güncelleme diye halk aldatıldı, toplum
aldatıldı. Aslında güncelleme değil; yapılan, 1993ten
beri ön tahminlerin realize edilmemiş olması, yani ön tahminlerle
yetinilmiş olması, düzeltme yapılmamış olması.
Şimdi, on beş yıl düzeltme yapılmıyorsa, bir günde bu
düzeltmeyi yapıyorsanız, o zaman, elbette ki millî gelir
hesapları çok farklı çıkacaktır, dolayısıyla
güvenilmez çıkacaktır. Onun için, bu hesaplar
yanlıştır. Bunu kalkıp da Efendim, fert başına
gelir 9 bin dolardır Türkiyede. demek
Bunu, üstelik, benim şahsen
çok değer verdiğim bir bilim adamının söylemesi de beni
ayrıca çok üzmüştür.
Değerli
arkadaşlar, millî gelir hesaplarının -TÜİKin gecikmesi
nedeniyle, TÜİKin on beş yıl yatmış olması
nedeniyle- bir gecede yapılması bu yanlış sonuçları
doğurmuştur.
Şimdi, her
şeyde Avrupa Birliğine sığınan Hükûmet neden borç
kullanımında, borç stokunda AB tanımlı borç stokunu
kullanmıyor da net borç stokunu kullanıyor? AB tanımlı borç
stoku 344 milyar YTL, hazinenin net dış borç stoku 252,5 milyar YTL;
yani arada 90-100 milyar fark var. Şimdi, neden bakanlar bu
yanlış rakamı kullanıyorlar? Net borç stoku, bir ülkede
gerçek borcu göstermez. Net borç stoku, bir ülkede yalnızca nakit
akışlarını, nakit durumunu gösterir. Neden hükûmetler,
bakanlar bunu yanlış kullanıyor? Kullanacaksa AB
standardını kullansın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, nihayet, çözümlere zaman kalmıyor.
Pazartesi
borsadaki düşmenin kapatma davasıyla en ufak bir ilgisi yoktur. Bu
olay buraya taşınarak istismar edildi, edileceğini de tahmin
ediyorum. Bu, etik değil. Çünkü salı günü ABD piyasaları
düzeldi, Türkiye'de de borsalar artmaya başladı. Ocak-şubat
ayında 14,4 milyar dolar borsadan dışarıya gitti, kısa
vadeli sermaye, sıcak para çıktı. O zaman dava mı
vardı arkadaşlar? 2006 Mayısında da yüzde 11 düştü,
mayıs-haziranda. O zaman dava mı vardı? Ocak ayında da
borsa düştü. Türkiye'de kırılganlık yüksek. Bu
kırılganlığı önlemek lazım. Bunun için de
Türkiye'de ulusal bir sanayileşmeye gitmek lazım. Bu mevcut durumda,
mevcut dışa bağımlı ekonomide hiçbir zaman Türkiye'de
kırılganlığı yenemezsiniz.
Saygılar
sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Nazım
Ekren cevap hakkını kullanacaktır.
Buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHP İstanbul Milletvekili Sayın
Esfender Korkmaz Hocamızın Türkiye'de millî gelir hesapları
konulu gündem dışı konuşmasına ilişkin söz
almış bulunuyorum. Sayın Başkan sizi ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten de ulusal
hesapların revizyonu konusu önemli bir konudur. Türkiye'de ilk defa
yapılmıyor. Daha önce de ifade ettiğimiz şekilde,
güncellemenin ekonomik ve istatistik nedenleri oluştuğunda, bu
sürekli yapılan ve sürekli güncelleştirilen bir konu. Güncelleme neden
önemli? Güncellemenin en önemli nedeni, gayrisafi yurt içi hasılanın,
o ülkedeki bütün ekonomik birimlerin faaliyetlerinin kümülatif sonucunu
yansıtmış olmasından dolayı önemlidir.
İkincisi de
ekonomik yapı ve ilişkiler sisteminin genel görünümünü verdiği
için, bu tablo içinde hangi ekonomik ajanın, hangi ekonomik sektörün ne
kadar ağırlığı olduğunu belirlemede de önemli rol
oynamaktadır.
Güncellemenin
yapıldığı yıllara baktığımızda,
1950de yapılan ilk güncelleme baz yıl olarak 1948i
kullanmıştır. 72deki güncelleme 68 yılını baz
olarak almıştır; 93teki güncelleme 87yi ve son olarak da 2007
yılındaki güncelleme de 1998 yılını baz yılı
olarak almış bulunmaktadır. Bir sene önce, yani 93
yılında 1987 yılını baz alan millî gelir revizyonu
yüzde 38lik bir artışla neticelenmiştir. Dolayısıyla
artış oranlarını sadece orana bakıp yorumlamak çok
makul bir yaklaşım değil. 1998 ile 2006 dönemindeki bütün
serinin güncelleştiğini düşündüğünüzde, en yüksek
oranın, ortalama 35,1le 1999 yılı için olduğunu, en
düşük güncellemenin de ortalama 26,3le 2002 yılını
kapsadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla 2007
yılındaki 1998i dikkate alan baz yılı güncellemeleri sabit
bir kat sayı değil, o ekonomide, o sektörlerde ve o tarihlerdeki
güncellemeyi kapsıyor.
Değerli
milletvekilleri, güncellemenin iki ana nedeni vardır: Bir tanesi
istatistiki nedenleri Sayın Hocam çok özet olarak bahsetti- ikincisi de
ekonomik nedenleridir. İstatistiki nedenlerin başında, o ülkenin
en önemli kalemi olan gayrisafi yurt içi hasılanın uluslararası
ölçekte karşılaştırılabilir olmasını
sağlamaktır. İkincisi yine bahsedildi- sınıflama
sistemindeki değişikliktir. Bu da Birleşmiş Milletlerden
üye olmaya aday olduğumuz Avrupa Birliğinin sistemine geçişin
ortaya çıkarttığı bir sonuçtur.
Mevcut anketlerde
ve mevcut anket sisteminde yapılan değişiklik de istatistiki
olarak gayrisafi yurt içi hasılanın güncelleştirilmesini zorunlu
kılar. Yeni anketlerin yapılmış olması da
güncelleştirmenin önemli bir nedenidir.
Belki teknik
olacak ama en önemli istatistiki neden, ticaret marjları,
ulaştırma marjları ve girdi-çıktı kat
sayılarında yapılması gereken değişikliklerdir.
Sektörel zaman serilerinin tutarlılığının sağlanması
ve hepsinden önemlisi de ekonomide genel dengeyi biraz sonra
anlatacağım- daha tutarlı hâle getirmek bakımından
güncelleme de yapılmak zorundadır.
Ekonomik nedenler
arasında ise çok daha net şekilde ortaya çıkan sonuçlara
baktığımızda, bir defa, daha önce yapılmış
olup gündeme alınmayan ya da istatistiklere yansımayan ekonomik
sonuçlardan da bahsetmek isterim. Bunların bir tanesi 2000 yılı
bina sayımı, 2001 yılı tarım sayımı, 2002
sanayi ve iş yeri sayımı ve 2007deki nüfus sayımları
da ekonomik olarak hesapların güncelleştirilmesini zorunlu
kılmaktadır.
İş yeri
kayıtlarının kurulması ve güncellemesi de yine bu
açıdan önem arz etmektedir.
Hepsinden
önemlisi, burada sık sık vurguladığımız, üzerinde
durduğumuz kayıt dışılığın
azaltılması da ekonomik olarak güncelleme konusunda bizi bu yola iten
temel nedendir. Kapsanan ekonomik faaliyetlerin artmış olması,
mevcut örnek hacimlerinin artırılması, iş gücü
araştırmaları, bütçe araştırmaları ve sanayi
üretim araştırmaları güncelleştirmenin en önemli nedenleri
arasında yer almaktadır.
Şimdi, çok
sık sorulan, Sayın Milletvekilimizin de gündeme getirdiği bu
güncellemenin ortaya çıkarttığı veya bize verdiği
sinyaller nelerdir: Birinci soru şu tabii: Ülke daha mı
zenginleşmiştir?
Değerli
milletvekilleri, güncellemeyle şunu görmüş olduk: Artık Türkiye
ekonomisi eskiye oranla daha fazla katma değer üretme potansiyeline sahip
bulunmaktadır. Kişi başına düşen geliri niçin
hissetmedi vatandaşımız? Yine, sizler de biliyorsunuz, millî gelirlerin
güncelleştirilmesi olayı gelir dağılımındaki
değişmeyle aynı şey değil. Gelir
dağılımındaki rakamlar önümüze geldiğinde
vatandaş başına, grup başına ve kişi
başına güncellemenin de yansıdığını birlikte
göreceğiz.
Üzerinde
durulması gereken önemli bir nokta, bundan sonra güncelleme yapılacak
mı yapılmayacak mı? Değerli milletvekilleri, güncelleme iki
açıdan devam edecek. Bir tanesi, her üç ayda bir millî gelirin ya da
ulusal hesapların yayınlanması tarihinde, ondan önceki dönemde
değişen bir veri varsa onu rutin şekilde zaten
güncelleştiriyoruz. Ama bu kapsamda bir güncelleşmenin olup
olmayacağı, yine önümüzdeki beş on yıllık bir süre
içinde ekonominin kayıt içine alınma sürecine bağlı olarak
gündeme gelebilecek bir olaydır.
Güncelleme sadece
Türkiyede yapılmıyor, Türkiye dışında
gelişmiş ülkelerde ve yükselen piyasalarda da sık sık
karşılaşılan bir olaydır. Örneğin, Almanya ve
İtalya, 2000li yıllarda önemli ölçüde oran sayılacak bir
güncelleştirmeyi yapmıştır. Yunanistan benzer bir
güncelleme yapmış fakat yükselen piyasalar içinde bizim
açımızdan önem kazanan Brezilya örneğinden bahsetmek lazım.
Brezilya da 2007 yılında, mart ayında ortalama yüzde 11lik bir
güncellemeyi yapmış bulunmaktadır. Güncellemenin ekonomik
sonuçlarına ya da bizim makroekonomik görünümümüze yansıma biçimi
konusunda da birkaç tane göstergeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Reel sektör
açısından bakıldığında, güncelleme, az önce ifade
ettim, nominal olarak, reel olarak ve dolar cinsinden gayrisafi yurt içi
hasılanın artmış olduğunu göstermekte. Bunun
doğal bir sonucu olarak da kişi başına düşen geliri
göstermiş olmakta ama az önce ifade ettiğim şekilde, bunun gelir
dağılımı açısından nasıl bir tablo ortaya
çıkaracağını, önümüzdeki aylarda yayınlanacak gelir
dağılımı sonuçlarında çok net şekilde görmüş
olacağız.
Güncellemeyle
ortaya çıkan önemli bir sonuç da millî gelirdeki büyüme
oranlarının da farklılaşmış olmasıdır.
Büyümeye esas kabul ettiğimiz millî gelir hacimleri
değiştiği için, bu hacimlerin değişmesinin doğal
sonucu oranlar da değişmiş bulunmaktadır. Belki de üzerinde
durulması gereken reel sektör bakımından en kritik gösterge,
yeni seride yatırımların güncelleşmiş millî gelire
oranının artmış olmasıdır. Bu oran çok ciddi
şekilde artmamış olsa bile, ortaya çıkardığı
sonuç, gelir arttığında gelirin yatırıma ayrılan
kısmının zaman içinde artış trendinde
olacağıdır.
Sayın
Vekilimizin de ifade ettiği şekilde, güncellemenin kamu sektörü
tarafına baktığımızda tablo çok daha net şekilde
ortaya çıkmaktadır. Eski seriyle yeni seri arasındaki bütçe
açığının, faiz dışı fazlanın ve faiz
harcamalarının, gayrisafi yurt içi hasılaya
baktığımızda, bütün oranların eskiye oranla daha iyi
noktaya geldiğini söyleyebiliriz. Bunun anlamı şu: Avrupa
Birliği sürecinde Maastricht Kriterlerini dikkate alıyor isek, bütçe
açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranında
Avrupa ortalamasının çok daha altına geldiğimizi de çok net
şekilde söyleyebiliriz.
Güncellemenin
finans sektörü bakımından önemine gelince: Özellikle
bankacılık aktiflerini ya da banka sektörünün aktiflerini gayrisafi
yurt içi hasılaya böldüğümüzde, ortaya çıkan sonuç, yeni seride
banka aktiflerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının
azalmış olmasıdır. Bunun anlamı: Türk banka sektörünün
hâlâ ciddi bir büyüme potansiyeli taşıdığını ifade
etmek gerekir.
Benzer
şekilde, yine finans sektörü açısından değişik
likidite ve ödeme aracı olarak kullanılan parasal büyüklüklerin de
gayrisafi yurt içi hasılaya oranının düştüğünü ve
değiştiğini, arttığını söyleyebiliriz.
Burada üzerinde
durulması gereken önemli konulardan bir tanesi de paranın
dolaşım hızı ve aktarım mekanizmalarının
büyüyen bir ekonomi için iyi bir sonuca
ulaştıracağıdır.
Borçlar
bakımından önemli bir sonuç da, yine Sayın Vekilimizin ifade
ettiği şekilde, iki türlü borcu gayrisafi yurt içi hasılaya
bölerek kullanıyoruz. Bunlardan bir tanesi, kamu net borç stokunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranıdır, diğeri de Avrupa
Birliği tanımlı borç stokunun millî gelire, gayrisafi yurt içi
hasılaya oranlarıdır. Yeni seri veya eski seriye baktığınızda,
yeni serideki düşüş trendi eski seriden çok daha fazladır. O
zaman ortaya çıkan sonuç şudur: Büyüyen bir ekonomide ekonominin
büyüme oranından daha az bir borçlanma stratejisinin olduğu söz
konusudur. Birkaç tane rakam vermek isterim: Kamu net borç stokunun 2006
yılı sonu itibarıyla -2007 verileri 31 Martta ilan edilecek-
eski seride yüzde 45ken, yeni seride 34,2dir. Gerçekten de kamu net borç
stokunu kullanmak istemiyorsak, AB tanımlı borç stokunu kullanmak
istiyorsak, orada da AB tanımlı genel yönetim borç stokunun millî
gelire oranı eski seride 60,7 iken, yeni seride, 2006 yılı
itibarıyla, 46ya düşmüş bulunmaktadır. Bunun da
verdiği sinyal son derece açıktır. Avrupa Birliği
Maastricht Kriterlerinde AB tanımlı borç stokunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranının 60 olması gereken kriterin Türkiye
şu anda çok daha düşük bir seviyesinde bulunmaktadır.
Son olarak da
gayrisafi yurt içi hasıladaki güncellemenin dış ekonomik sektöre
nasıl yansıdığı konusunda da bir iki rakamı
sizlerle paylaşmak isterim. Cari işlemler dengesinin, yani cari
açığın millî gelire oranı 2006 yılında eski
seriye oranla 8 iken, yeni seride 6,1e düşmüştür. Aynı
şekilde ihracat, ithalat ve dış ticaretin de benzer bir
düşüş trendinde olduğunu söyleyebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, gayrisafi yurt içi hasılanın ekonomik ve istatistik
nedenlerden dolayı güncellenmesinden sonra Türkiyenin makroekonomik
tablosunun değiştiğini ve bu tablonun artık Türkiyenin
eskisine oranla daha fazla katma değer üretebileceğini
gösterdiğini ve dolayısıyla 526 milyar dolarlık bir millî
gelirle Türkiyenin dünyanın 17nci ekonomisi, Avrupanın da
6ncı ekonomisi olmasının kesinleştiğini, kişi
başına düşen gelirin 7.200 doları bir sene önce, 2007de de
9 bin doları bulacağını söylediğimizde, gerçekten de
Türkiyenin hem bölgesel hem de küresel bir aktör olarak önemli noktaya
geldiğini ifade edebiliriz.
Güncellemenin
Türkiyenin ratingi konusunda da önemli sinyaller vermiş
bulunmaktadır. Güncellemeden önce sadece 7 değişkenden 2
tanesinde iyi konumdayken, Türkiye ekonomisi güncellemeden sonra 7
değişkenden 5 tanesinde iyi konuma gelmiş bulunmaktadır.
Güncellemenin
verdiği sinyaller içinde önemli olan bir husus da piyasanın
beklediği güncelleme oranı ortalama yüzde 25 ve 30
aralığındaydı, 2006 yılındaki güncelleme kat
sayısı da bundan fazla değil, sadece yüzde 31dir.
Dolayısıyla piyasa beklentisi ile fiilî gerçekleşme
arasında fark olmadığı için bunun toplumu yanıltma ya
da hesapları farklı şekilde gösterme anlayışından
değil, sadece Türkiyenin mevcut durumunu elimizdeki veri ve bilgilerle
daha net şekilde ortaya koymaktır.
Tablonun bize
ürettiği veya tablonun verdiği önemli bir sinyal de Türkiyenin
gelecek döneme ilişkin sağlıklı bir geleceği inşa
ettiğini göstermiş olmasıdır. Buradaki görüşmelerimizde,
buradaki konuşmalarımızda sık sık
vurguladığımız gibi, ekonomik değişimi ölçmek ve
belirlemek istiyorsak kişi başına düşen geliri, kişi
başına düşen kamu borcunu, kişi başına düşen
toplam borcu ve kişi başına düşen toplam
yatırımları ilişkilendirdiğimizde ortaya çıkan
tablo şudur: Kişi başına düşen gelire oranla kamu
borcu ve özel borç düşmüştür. Aynı şekilde, kişi
başına düşen gelire oranla kişi başına yatırım
da artmıştır. Bunun verdiği mesaj Türkiyede ciddi bir
değişim ve dönüşümün yaşandığı, ekonomide
normalleşmenin söz konusu olduğu, ekonomide eskiye oranla bir
düzeltmenin yaşandığıdır.
Sayın
Vekilimizin üzerinde durduğu önemli bir konu da pazartesi günü dünya
piyasalarında yaşanan türbülansla ilgili değerlendirmedir. Ben
de sizlere özet olarak bu türbülansla ilgili birkaç rakamı paylaşmak
isterim. Cuma günkü verileri dikkate aldığımızda, yani cuma
günü kapanış durumundaki borsayı, faizi ve kuru dikkate
aldığımızda pazartesi günü yine kapanışta
aynı şekilde borsayı, kuru ve faizi dikkate
aldığımızda ortaya çıkan tablo şudur:
İstanbul Menkul Kıymetler 100 Endeksinde cumaya göre pazartesi günü
itibarıyla değer kaybı yüzde 7,48dir. Aynı şekilde
döviz kurlarında artış oranı yüzde 2,1dir. Aynı
şekilde faiz oranlarındaki yükseliş oranı 3,97dir, baz puan
da yüzde 69 artmıştır.
Bu göstergelere
baktığımızda, dünya piyasalarında -yükselen piyasalar
ve gelişmiş piyasalar da dâhil olmak üzere- bu kadar dramatik bir
değişiklik yaşayan ülkenin olup olmadığını
değerlendirmek lazım.
Salı günkü
verilere baktığımızda: Salı günkü verilerde de
pazartesiye oranla bir düzelmenin olduğunu söylemek mümkün.
Dolayısıyla
-az önce ifade ettik- Türkiye ekonomisinde ana parametreler olarak
bakıldığında: Merkez Bankası rezervlerinin 75 milyar
dolar -brüt olarak- hazinenin nakit durumunun iyi olmasını,
bankacılık sektörü pozisyonunun güçlü olmasını, mali
disiplinin devam etmesini veya ettiğini, ocak, şubat bütçesinin yirmi
yıldan beri ilk defa fazla verdiğini, ekonomik büyümenin artmaya
devam ettiğini; hepsinden önemlisi, özel sektörün hâlâ
dışarıdan kredi bulabilme yeteneğine ve gücüne sahip
olduğunu, enflasyonun düşme trendinin devam ettiğini, ihracat
artışının TİM ve TÜİK verilerine göre
artmasının devam ettiğini ve reel sektör bakımından
önemli bir gösterge de, ocak ayında yüzde 11,7 artan sanayi üretim
endeksine bakarsak, 2008 yılı için Türkiye ekonomisinde göstergelerin
olumlu trendinin söz konusu olduğunu söylemek mümkün.
Az önce ifade
ettiğim gibi, borçların gayrisafi yurt dışı
hasılaya oranı ve temel bütçe büyüklüklerinde gayrisafi yurt içi
hasılaya oranının yüksek olması, ekonominin eskiye oranla
daha korugan ve daha sağlam olduğunu, güvenli bir liman ve yükselen
yıldız olma özelliğini korumaya devam ettiğini, olabilecek
dalgalanmalardan kalıcı etkisini azaltacak bir potansiyele de sahip
olduğunu söylemek mümkün.
Tabii, üzerinde
durulması gereken önemli konu: Küresel fırtınanın
şiddetinin arttığı ve etkileyebildiği veya
etkileyeceği alanın genişlediği bir ortamda küresel
belirsizlikler, istikrarsızlıklar ve krizler söz konusuyken, lokal
düzeyde belirsizlik, istikrarsızlık ve kriz üretmek, ekonominin
dayanma gücünü ve ekonominin genel direncini olumlu yönde etkilemeyecektir. Ama
genel bir çerçeve olarak şunu söylemek mümkün: Revizyonla birlikte, az
önce ifade ettiğim ana tabloyla birlikte, Türkiye, eskiye oranla birçok
kırılganlığını ortadan kaldırmış,
birçok kırılganlıklarını düzeltmiş fakat büyüyen
bir ekonomi olduğu için, gelişen bir ekonomi olduğu için yeni
eşiklerin de başına geldiğini söyleyebiliriz.
Dolayısıyla ekonominin doğal yapısından dolayı
kaybolan kırılganlıklar yeni süreçlerde, yeni dönemlerde
farklı hassasiyetler üretebilir. Bu hassasiyetlerin, ortaya çıkan bu
kırılganlıkların yönetimi de elbette önemlidir. Ama Türkiye
ekonomisinin eskiye oranla daha güçlü, daha sağlam olduğunu da
belirtmek lazım.
Son olarak, bir
iki cümleyle borçlanmayla ilgili rakamlardan da bahsetmek isterim. Hazinenin,
ister kamu borcunun net olarak ister Avrupa Birliği tanımlı
olarak bakıldığında, gayrisafi yurt içi hasılaya
oranlarının azalması ve yeni senede bunun çok daha
hızlı azalmış olmasının ortaya
çıkarttığı en önemli sonuç, büyüyen bir ekonominin gelir
artışına oranla borçlanma artışının daha az
olduğudur ve borçlanmanın da etkin bir şekilde yönetiliyor
olmasıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
sizlere tekrar en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ekren.
Sayın
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa Parlamentosu milletvekillerinden oluşan bir
heyetin ülkemize davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/363)
18
Mart 2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Parlamentosu Milletvekillerinden oluşan bir heyetin davet edilmesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 13 Mart 2008
tarih ve 733 sayılı Kararı ile uygun görülmüştür.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 19
milletvekilinin, seracılığın geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sera kısaca
"iklime bağlı kalmadan, bütün yıl boyunca ekonomik olarak
sebzeciliğin ve çiçekçiliğin yapıldığı
tesisler" olarak tanımlanabileceği gibi, kapsamlı olarak da
iklimle ilgili çevre koşullarına, tümüyle veya kısmen
bağlı kalmadan gerektiğinde sıcaklık,
ışık, nem ve hava gibi etmenler denetim altında tutularak
bütün yıl boyunca çeşitli kültür bitkileriyle bunların tohum,
fide ve fidanlarını üretmek, bitkileri korumak, sergilemek
amacıyla cam, plastik v.b. ışık geçirebilen malzeme ile
kaplanarak değişik şekillerde yapılan, yüksek sistemli bir
örtüaltı yetiştiriciliği yapısıdır.
Seracılığın önemi küresel ısınma ile yok olan
tarım alanlarının yerinde değerlendirilmesi zorunluluğun
sonuçlarının yansıması olarak önem arz etmektedir. Sebze
üretimindeki dar boğazı aşmak ve tüketiciye her zaman taze sebze
sunabilmek, çevre koşullarının uygun olmadığı
mevsimlerde, taze sebze ve çiçek yetiştiriciliği ancak bu bitkilerin
en iyi şekilde gelişmesi için uygun koşulların
yaratıldığı sera olarak tanımlanan özel tesisleri
planlamak ve kurmakla sağlanabilir. Seralarda tarımın
sürdürülebilir hale gelmesine çalışılmalıdır.
Ülkemizdeki seracılığı daha iyi bir yere getirmek,
geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104. ve
105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve talep ederiz.
1) Kayhan Türkmenoğlu (Van)
2) İsmail Özgün (Balıkesir)
3) Gülşen Orhan (Van)
4) Mehmet Nil Hıdır (Muğla)
5) Fetani Battal (Bayburt)
6) Mehmet Erdoğan (Adıyaman)
7) Abdullah Çetinkaya (Konya)
8) Ali Küçükaydın (Adana)
9) Fatih Metin (Bolu)
1O) Fahrettin Poyraz (Bilecik)
11) Osman Demir (Tokat)
12) Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
13) Hacı Hasan Sönmez (Giresun)
14) Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
15) Ali Er (Mersin)
16) Avni Doğan (Kahramanmaraş)
17) Mehmet Tunçak (Bursa)
18) Bayram Özçelik (Burdur)
19) Mehmet Halit Demir (Mardin)
20) Mustafa Hamarat (Ordu)
Gerekçe:
Toplam 78 milyon
hektar alana sahip olan ülkemizde, tabir edilen 48 bin hektar "örtü
altı" bir alan vardır. Ülkemiz, oldukça değişik
ekolojik şartlara sahip olduğundan, gerek sıcaklık
değerlerinin uygunluğu gerekse ışık
miktarının yüksek seviyede olması, pek çok bahçe bitkileri
türünün yetiştirilmesine olanak sağlar. Örtü altı
yetiştiriciliği de bu grup içerisinde önemli bir yere sahiptir.
Sera
işletmeciliğinde planlamanın gayesi, bitkilerin
yetiştirilme, büyüme ve gelişmeleri için uygun olmayan çevre
koşullarında en uygun bitki gelişme koşullarını
yapay olarak oluşturmaktır.
Birim alandan
yüksek verim alınmasını sağlayarak küçük alanların
marjinal olarak değerlendirilmesine olanak veren örtü altı
yetiştiriciliği, aynı zamanda yıl içerisinde düzenli bir
işgücü kullanımı sağlaması nedeniyle de ülkemizdeki en
önemli tarımsal faaliyetlerden birisi haline gelmiştir.
Günümüzde pek çok
ülkede, seralarda üretimin büyük bir kısmı topraksız tarım
ile gerçekleştirilmektedir.Türkiye'de seracılık son
yıllarda hızlı bir gelişim göstermiştir. Bunda iş
dünyasının seracılığa artan ilgisi ve beraberinde
getirdiği teknolojinin payı büyüktür. Türkiye'de seracılık
yeni değildir. Geçmişi 1940'lı yıllara kadar
uzanmaktadır. Seracılığın 70'li yıllarda önemli
gelişmeler kaydettiği herkesçe bilinmektedir. Ancak asıl
sıçrama 2002 tarihinden sonra yaşanmıştır. Tarım
Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşlarının
başlattığı, çiftçileri Avrupa standardında ürün
yetiştirme konusunda bilinçlendirme projeleri vasıtasıyla
organik tarım destekli seracılık, geleceğin önemli bir
gelir kapısı olacaktır.
Topraksız
üretimin geleneksel seracılıktan en büyük farkı elde edilen
üründen yaklaşık üç kattan daha fazlasının
alınması ve ürünlerin dayanıklı olmasıdır. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı, endüstriyel seracılık yapan
işletmeler ile bilgi işlem şirketlerinin teşviklerden
faydalanmasına imkân sağlayacak bir düzenlemeye gitmektedir. Buna
göre, devlet artık bu tesisleri de sanayi işletmesi olarak kabul edecek,
elektrikte %40'lara varan indirimler olacaktır.
Yatırımların, kalkınmada öncelikli yörelere
kaydırılması için teşvik sağlanacaktır. Meyve ve
sebzenin Topraksız Tarım olarak da adlandırılan gübreli
su gibi besleyici sıvılar içinde üretilmesi son yıllarda
gittikçe yaygınlaşmıştır. Akan su içinde yetiştirme
tekniği, diğer sistemlere göre %40 gübre %20 su tasarrufu
sağlamasına rağmen, ülkemizde alt yapının
oluşturulamaması sebebiyle
yaygınlaşamamıştır. İngiltere, bu sistemi
seralarında %95 oranında uygulayan en ileri ülkelerden biridir. Buna
karşın ülkemizde katı ortamda yetiştiricilik en çok
kullanılan tekniklerdendir. Bu teknikte toprak yerine perlit, ponza,
kokopit, kaya yünü gibi suyu tutan malzemeler kullanılmaktadır.
Bu malzemeler
uzun saksılar içine konuluyor ve ürün bu saksıların içine
dikiliyor. Ürünlerin ve genel olarak seranın su, gübre, hava,
hastalık gibi kontrolleri ise bilgisayarla yapılıyor.
Topraksız sera yatırımı, geleneksel
seracılığa göre daha pahalı olmasına karşın
üretim maliyetleri çok daha düşüktür. Ama, tarımsal mücadele
ilaçları direkt toprağa verilmediği için toprak ve yer altı
sularının kirlenmesinin önüne geçilmesi, her türlü arazilerde
yetiştiricilik, toprak işleme, yıkama, dezenfekte etme ve
gübrelemeye gerek kalmaması yönleriyle, ürünler daha kaliteli olduğu
için AB normlarına uygun olmakta, ihracat şansı artmakta, daha
iyi beslendiği için ürünler daha lezzetli ve kaliteli ve bitkiyi
eğitmek daha kolay olmaktadır.
Ülkemiz,
tarımsal üretim potansiyeli bakımından, bir çok ülkede olmayan
iklim avantajına ve ekolojiye sahiptir. Seracılık sektörünün
geliştirilmesi ile ekonomimize sağlanacağı
katkının yanı sıra, özellikle doğu ve
güneydoğudaki terör olayları nedeniyle terk edilen veya
boşaltılan yerleşim yerlerinin yeniden
canlandırılması ve on binlerce insanımıza iş ve
aş sağlaması açısından da önemli olacağı
muhakkaktır. Söz konusu yatırım kalemleri arasında
seracılığın da bulunması ve
yaygınlaştırılması da önemlidir. Bu konuyla ilgili bir
Meclis Araştırması açılması büyük yarar
sağlayacaktır.
2.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak ve 19
milletvekilinin, Artvin ili ve Çoruh Vadisindeki bitki örtüsünün
korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/157)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Dünya üzerinde
nüfusun hızla artışı ve sanayileşmeyle doğru
orantılı olarak doğal kaynaklara da önemli oranda gereksinim
duyulmakta ve daha geniş ölçüde yararlanma olanakları
araştırılmaktadır. Ülkemiz, doğal kaynaklar
bakımından önemli bir konumda olup bitkiler açısından
oldukça zengin bir floristik yapıya sahiptir.
İllerimizin
kalkınması ve yöresel kaynakların değerlendirilmesi
aşamasında özellikle bölgesine, yöresine, iline has doğal
kaynaklar mevcuttur. Artvin İlimiz de; endemik ve endemik olmayan nadir
bitkiler açısından önemli bir yaşam alanıdır.
Bu yaşam
alanında doğal olarak varlığını sürdüren bitkiler
gerek yöre halkının bilgilendirilmemiş olması sebebiyle
tahrip edilmekte gerekse küresel ısınma ve baraj yapımı
sonucu Çoruh havzası ve çevresinde görülen mikroklima iklim özelliklerinin
değişmesi sebebiyle yaşam alanları daralmaktadır.
Ülkemiz için
önemli bir ekonomik kaynak olması münasebetiyle Artvin İlimizde
bulunan bu bitkilerimizin tespitinin yapılması, koruma altına
alınması ve çeşitli sanayi alanlarının hammaddesi
olarak tarımının yapılabilmesi için tutarlı ve uzun
vadeli bir ulusal politika ve planlama ihtiyacı vardır.
Bu nedenle,
ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
için Anayasanın 98 inci, İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Ertekin Çolak (Artvin)
2) Lütfi Çırakoğlu (Rize)
3) Hasan Angı (Konya)
4) Erol Aslan Cebeci (Sakarya)
5) Mustafa Demir (Samsun)
6) Recep Yıldırım (Sakarya)
7) Muharrem Candan (Konya)
8) Cemal Taşar (Bitlis)
9) Agâh Kafkas (Çorum)
10) Hüseyin Devecioğlu (Kilis)
11) Orhan Karasayar (Hatay)
12) Asım Aykan (Trabzon)
13) Haydar Kemal Kurt (Isparta)
14) Avni Erdemir (Amasya)
15) İbrahim Kavaz (Erzurum)
16) Mehmet Ocakden (Bursa)
17) Ayhan Yılmaz (Ordu)
18) Ahmet Aydın (Adıyaman)
19) Taner Yıldız (Kayseri)
20) Fikri Işık (Kocaeli)
Gerekçe:
Bir ülkenin
floristik zenginliği ve çeşitliliği, içerdiği nadir ve
endemik taksonların çokluğu ile önem kazanır.
Kalkınmakta
olan ülkemizde ihracat gelirlerinin artırılmasına ve yeni döviz
kaynaklarına şiddetle gereksinim duyulmaktadır. Flora ye
vejetasyon açısından oldukça zengin olan ye kolşik kesim olarak
bilinen Doğu Karadeniz Bölgesinde bu zenginliğin yanı sıra,
çok sayıda orman yan ürünü veren odunsu ve otsu bitkiler
yayılmaktadır. Bu bitkilerden elde edilen yan ürünler başta
tıp ve eczacılık olmak üzere kimya, boya, kozmetik gibi
değişik sanayi alanlarında kullanılmakta, ayrıca
gıda ve besin değerleri taşımaktadır. Öte yandan,
özellikle son yıllarda ülkemizde doğal bitkilerimizden süs bitkisi
olarak da yararlanma şeklİ giderek yaygınlaşmaktadır.
Artvin ilimizde
asal orman ağaçlarının yayılışı, servet ve
artım miktarını belirleyen envanter
çalışmalarının yapılmasına karşın, yan
ürünler için sağlıklı bir envanter çalışması
yapılmamıştır. Nerede ne miktar yan ürün veren bitkilerimiz
olduğunun saptanması, ayrıca bu yan ürünlerin doğadan
doğrudan doğruya bilinçsizce söküm yada toplama yerine, bu tür yan
ürün veren bitkilerin ıslah edilerek yapay yolla üretilmesi ve
dış satımının sağlanması yoluna
gidilmelidir.
Artvin ilini de
kapsayan Kafkasya, Uluslararası Çevre Koruma Örgütü (CI), Dünya
Bankası (WB) ve Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından dünyanın
biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve aynı zamanda
tehlike altındaki en önemli 25 karasal "Ekolojik Bölge"sinden
biri olarak tanımlanmaktadır. Avrupa-Sibirya Floristik Bölgesi'nin
"Kolşik" kesiminde yer alan Kafkasya, Batı Avrasya'daki
üçüncü zamana ait ormanların en önemli sığınak ye relikt
alanıdır. Dünya üzerinde ılıman yaprak döken
ormanların üçüncü zamandan bu yana kesintiye uğramadan
varlığını sürdürdüğü bölgedir.
Artvin'de
yaklaşık 140 endemik, 80 endemik olmayan nadir olmak üzere
yaklaşık 1400 adet bitki taksonu yayılış
göstermektedir. Doğu Karadeniz Bölgesinde yayılış gösteren
endemik takson sayısı 386 olup bölgede yaklaşık 2239 takson
bulunmaktadır.
Ülkemizde 87 adet
Bern sözleşmesi kapsamına giren tür vardır. Bu türlerden
6'sı Artvin ili sınırları içerisindedir.
Ülkemiz
bitkilerinden 114'ü CITES sözleşmesine tabidir. Bu türlerden 17si Artvin
ilinde bulunmaktadır.
Artvin ilimizin
florası tıbbi bitkiler bakımından çok zengin olmasına
rağmen bu bitkiler hakkında sağlıklı istatistiki
rakamlar bulmak mümkün değildir.
Floristik
açıdan Türkiye'nin en zengin illerinden biri olan Artvin'de bu kapsamda
bir çalışmanın yapılmamış olması ve Kafkasya
Ekolojik Bölgesinin bir parçası olması açısından da bu
araştırma önem taşımaktadır.
Nadir ve endemik
bitkilerimizden bazıları süs bitkisi, bazıları tıbbi
bitki olarak kullanılmak amacıyla ve bir kısmı da
içerdiği genetik özellikleri nedeniyle yurt dışına
çıkarılmaktadır.
Çoruh Vadisi,
Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD), Fauna ve Flora International
(FFI) ve İstanbul Üniversitesinin yürüttüğü çalışmalar
sonucu Türkiye'nin 122 Önemli Bitki Alanı'ndan biri olarak
belirlenmiştir. Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğunun en zengin bitki
örtüsüne sahip ülkesi olarak Türkiyenin en zengin ilk 122 alanı
arasında yer alması, Çoruh Vadisi'nin bitki örtüsünün önemini
vurgular.
Çoruh vadisinde
47'si endemik, 23'ü endemik olmayan nadir olmak üzere toplam 70 bitki taksonu
yapılacak barajlardan olumsuz yönde etkilenecektir.
Söz konusu
sorunlara çözüm üretmek üzere yapılacak çalışmalar, yalnızca
bir kurum ya da kuruluşun tek başına
gerçekleştirebileceği çalışmalar olmayıp, çok
disiplinli ve çok katılımlı çalışmalardır ve konu
ile ilgili tüm kuruluşların katılacağı bir
organizasyon işidir.
Bu organizasyonu
sağlayacak, koordine edecek, millî öncelik ve stratejileri belirleyip
uygulanmasını takip edecek ve en önemlisi bu faaliyetlere kaynak
sağlayacak bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Bu yapılanma
TBMM öncülüğünde daha yol gösterici, daha aydınlatıcı
olacaktır.
Alınan
tedbirlerin yetersiz kalması, tahribatı önleyici
çalışmaların bir bütünlük arz etmemesi ve koordinasyonun eksik
olması nedeniyle önemli kayıplar yaşanmaktadır.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle ülkemiz için büyük öneme sahip ilgili konuları,
sorunları ve çözüm yollarını Yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasının
yerinde olacağı kanısındayım.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu ve
3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu
ve 3 Milletvekilinin; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları
(2/146) (S. Sayısı: 111) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
111 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Birdal.
Süreniz yirmi
dakikadır. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında görüş belirtmek üzere Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerin izlediği
politikalar, icra ettikleri yasayla, önerdikleri değişiklikler ve
yenilikler, bilinir ki, hükûmetlerin siyasi felsefelerini, ideolojik
yapılarını ve hangi çıkarlara, çıkarları hangi
kesimlerin beklentilerine ve çıkarlarına karşılık
vermeye çalıştıklarını ortaya koyar.
Sosyal hukuk
devleti olduğunu ileri süren bir ülkede yasa yaparken ve
değiştirirken gözetilmesi gereken sadece ülkenin çıkarları
ve kamuoyunun yararı olmalıdır. Hukuk devletlerinde devletin
yasama organları belli grupların hizmetine sokulamazlar. Nitekim bu
noktada hukuk devletinde hukuk devreye girer. Aslında icra edilen
yasaların hukuka aykırı olması durumu söz konusu olamaz
özellikle de yasa oldubitti bir anlayışla hazırlanıyorsa.
Fakat ne yazık ki, bugün burada görüşmekte olduğumuz yasa tam da
böyle bir anlayışla hazırlanmıştır.
Kamuoyunda
Cargill yasası olarak bilinen bugün burada görüşmekte
olduğumuz yasa, geçmiş dönemlerdeki siyasi iktidarlarca önerilen
değişikliklerle oldukça tartışma yaratmış ve
kamuoyunun gündemine girmiştir. Çünkü ülkemizde uzunca bir süreden beridir
hükûmetler değişse de iktidarlar her zaman için Cargill
yasasını bu yatırım grubunun çıkarları
doğrultusunda düzenlemeyi görev bilmişlerdir. Bu da Türkiyede
izlenmekte olan siyasetin hangi çıkarlara hizmet ettiğinin açık
göstergesidir.
Bilindiği
gibi, bu Yasa geçmiş dönemlerde de birçok kez Meclis gündemine
taşınmıştır. Özellikle AKP döneminde Türkiye kamuoyu
bu Yasanın ismini sıkça duymuştur. Yasadan etkilenen yöre
insanlarının ve sivil toplum örgütlerinin Yasaya gösterdiği
tepkiler yargıya intikal ettirilmiş, doğabilecek zararlar
yargı yoluyla da engellenmiştir. Bu projede sivil toplum örgütlerinin
görüşü katılmamış, yasanın komisyon görüşmeleri
sırasında tekilci, monolitik bir tutum takınılmış
ve sivil toplum örgütlerinin komisyonda görüşmeleri ne yazık ki
engellenmiş ve komisyon üyeleri de daha sonra bu toplantıyı terk
etmek durumunda kalmışlardır. Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonuna çağrılan sivil toplum
kuruluşlarının temsilcileri ne yazık ki bu konudaki
düşüncelerini de sunma olanağına iletememişlerdir.
Oysa demokrasi,
örgütlü sivil toplum rejimidir ve özellikle demokrasi ve hukuk bir yere
hapsedilemeyecek evrensel değerlerdir. Nitekim, Türkiyede demokrasinin
tam ve eksiksiz yerleşmemesinin ve hukuka dayalı bir toplum
yaratılamamasının sonuçlarını bugünlerde de
yaşamaktayız. Yeni bir demokrasi ve hukuk skandalı
yaşanmaktadır ve elbette buna güçlü bir refleks gösterilmektedir. Çünkü
demokrasinin ve hukukun evrensel değerlerine ve gücüne dayanarak
değil, başka ve bilinmeyen kesimlerin gücüne dayanarak bir siyasi
partinin ya da partilerin kapatılması gündeme getirilmektedir. Oysa
çoğulcu, kültürel çoğunluğu esas alan, farklı dilleri,
kimlikleri, kültürleri, inançları kucaklayan ve herkesin işte benim
anayasam diyebileceği demokratik, toplumsal uzlaşmacı bir
anayasa eğer yüce Meclisin iradesiyle çıkmış olsaydı
ve bunu, kaynağını Anayasadan alan siyasi partiler de
düzenlenmiş olsaydı, bugün Türkiyenin gündemi ne yazık ki
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve halkın iradesine müdahil durumlar
yaşanmamış olacaktı.
Ama ne yazık
ki tabii demokrasi
Bizim biraz andıçlı demokrasimiz var. Daha öne
andıçlar karargâhlarda hazırlanıyordu, şimdi yargı
kurumlarında hazırlanıyor. O nedenle Türkiyede demokrasinin
yerleşmesi hukukun gücüne bağlıdır, hukukun
üstünlüğüne bağlıdır ve o üstünlüğü yürüten
bağımsız yargıya bağlıdır.
Yargının
siyasallaştığına dair birtakım savlar var ve nitekim
de ona tanık olunmaktadır. Örneğin, daha önce özel mahkemelerde
birçok siyasi partinin kapatılmasına, demokratik kurumların
yargılanmasına, insanların dört duvar arasına
tıkılmasına neden olan iddianameleri hazırlayan
savcıların emekliye ayrıldıktan sonra nerelere gittiklerine
ve siyasi tercihlerini nerelerde kullandıklarına tanık
olmuşuzdur. Daha yakın bir zamanda militan demokrasi
anlayışının hukuk diye yargı adına bize
dayatılmasına da tanık olmuşuzdur. O nedenle, bugünkü durum
da daha önce tanık olunan durumların bir devamıdır. Ama
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinin demokratik, sivil, çoğulcu bir
anayasa ve çıkaracağı yasalarla bunu geriletmesi mümkündür.
Kuvvetler ayrılığında eşitlik ilkesine
bağlılığın da herkes için geçerli olduğunun ve
yargının neresinde olursa olsun hukuka onların da
bağlı olması gerektiğinin herhâlde kültürünü ve
anlayışını da kabul ettirmek gerekir.
Sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; bakın, böyle bir hukuk ve
demokrasi skandalını yaşamadan bir hafta önce şuna
tanık olduk Türkiyede 11 Mart günü: Yine en üst bir yargı
organının, Danıştay Başsavcısının bu
ülkedeki darbeleri savunduğuna tanık olduk ve darbelerle
insanlığa karşı yapılan suçları savunduğuna
tanık olduk, idamları, işkenceleri savunduğuna tanık
olduk. Tanık olduk da ne yaptık? Yüce Meclisin bir refleksi oldu mu,
demokratik güçlerin bir refleksi oldu mu, medyanın bir refleksi oldu mu?
Olanları tabii ayırıyorum.
Ve bir hafta
sonra da başka bir en üst yargının başsavcısı,
gerçekten, halkın yüzde 87,5 iradesini yansıtan son seçimlerle bu
iradeye gölge düşürmek istemektedir. O nedenle, bir ülkede demokrasi ya
vardır ya yoktur. Bir ülkede hukuk ya vardır ya da yoktur. Bir ülkede
insan hakları ya vardır ya da yoktur. Yarı demokrasi, yarı
adalet, yarı hukuk, yarı insan hakları olmaz ya da birilerine
olup birilerine olmaz. O nedenle, biz bütün siyasi partileri demokrasinin
olmazsa olmazı olarak kabul ediyoruz. Sivil toplum örgütlerini
demokrasinin olmazsa olmazı olarak kabul ediyoruz. Bu nedenle, Anayasanın
68inci ve 69uncu maddelerinde yapılmak istenen değişiklikler
halkın beklentilerine ve özlemlerine de karşılık
vermeyecektir ve demokrasiyi de karşılamayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine demokrasiyle
ilişkilendirilerek getirilmek istenen yasaya dair görüşlerimi
sürdürmeye devam ediyorum. Demokrasi sisteminin yürürlükte olduğu
toplumlarda alınan kararlara mutlaka sivil toplum örgütlerinin dâhil
edilmesi, katılması gerekir. Bu, katılımcı,
çoğulcu bir demokrasinin de gereğidir. Şimdi, nitekim son günlerde
bazı sivil toplum kuruluşlarının Sosyal Güvenlik
Yasasına ilişkin tepkilerini Sayın Başbakanın dikkate
almamasını ve elinin tersiyle çevirmesini biz demokrasi
anlayışıyla bağdaşır bulmuyoruz. Bir Sosyal
Güvenlik Yasası, bütün çalışanları ilgilendiren, gerçekten
onun hayatıyla doğrudan ilgili bir yasa, elbette buna ilişkin
tepkilerini gösterecek. Sivil toplum örgütlerinin kendilerini ifade etmesinin
kanalları nedir, nasıl ifade edecekler? Elbette ki,
barışçıl, demokratik toplantılarla. O nedenle, Sayın Başbakanın
başta DİSK olmak üzere bütün
kamu çalışanlarını, Türk-İş, Hak-İş,
KESK ve benzerlerinin ittifaklarını yalancılıkla suçlamasını
da burada üzülerek ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada alınan kararlarda, çıkarılan yasalarda
sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin önemine değindikten sonra,
halktan rıza talep etmeyen bir iktidarın halka hizmet ettiği de
ne yazık ki görülmüş değildir. Şimdi, nitekim
halkımızın haklarının korunması için bugünlerde
Hükûmette lobi çalışmalarında bulunma olanağı yok. O
lobi çalışmaları başka yerlerde, başka
uluslararası sermaye şirketleriyle yapılıyor. Nitekim bu
getirilmek istenilen yasanın arkasındaki niyet, eylem de böyle bir
güçlü kanaat uyandırıyor kamuoyunda. Eğer değilse, bunu bu
yasanın değişikliğine ilişkin görüşlerde ve
değiştirilmesinde ortaya koyarlar.
Şimdi, bu
yasanın amacının bazı sermaye gruplarının
çıkarlarını gözettiği bilinmekte ve böyle bir kanaat
oluşmakta. Bugün de yine yasada değişiklik talep edilmesinin
amacının adı geçmekte olan Cargill şirketinin
çıkarlarını gözettiği açıkça ortadadır. Nitekim
Cargill şirketi, geçmişte proje için Ankaradan destek
aldıklarını ve fabrikanın inşasından başka
işle ilgilenmediklerini beyan ederken tam da bu noktaya işaret
etmekteydiler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; adı geçen şirketin
fabrikası Bursada birinci sınıf tarım arazisi üzerine
kurulmuştur ve bu nedenle sırf bu hukuk
dışılığın aklanması için tarımsal
sanayi kuruluşlarından kısa adı ÇED olan çevresel etki
değerlendirme raporu isteme zorunluluğu
kaldırılmış, aflar getirilmiş, yetmemiş,
Başbakanlık talimatıyla af süresi
uzatılmıştır. Bu nasıl iştir ki, 3 Temmuz 2005
tarihinde 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçtikten sadece iki gün sonra Bakanlar
Kurulu, aldığı bir kararla Cargillin fabrika kurduğu
araziyi özel endüstri bölgesi ilan etmiştir. 8 Şubat 2006da
Danıştay bu Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir.
Danıştayın bu kararından sadece on beş gün sonra yine
bu konuyla ilgili 5578 sayılı Yasa
çıkartılmıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı
yasanın yürütmesinin durdurulmasını Anayasa Mahkemesinden
istemiş, Yüksek Mahkeme bu talebi yerinde görerek yürütmeyi
durdurmuştur. Önünüze gelen bu öneri, işte bütün bu sürecin bir
parçasıdır. Danıştayın, Anayasa Mahkemesinin tüm
kararları ortadayken, hâlâ bu hukuksuzluğu yasal hâle getirmek için
yapılan bu zorlamalar, yasa önerisinin, aslında Cargilli kurtarma
operasyonu olduğu kanısını uyandırmakta ve
güçlendirmektedir. Değerli arkadaşlar, hukukun genel ve soyut olma
ilkesi, evrensel bir ilkedir. Ne yazık ki bu düzenleme, hukukun ve bu
evrensel ilkenin de zedelenmesine neden olmaktadır.
Şimdi,
Kızılderili Şef Seattle, topraklarına gelen sömürgeci
beyazların faaliyetlerini gördüğünde şöyle demiştir: Beyaz
adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp
satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar.
Onun bu hırsıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her
şeyi yiyip bitirecektir. Son ırmak kuruduğunda, son ağaç
yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam, paranın
yenilemeyecek bir şey olduğunu anlayacaktır. İşte bu
sözden hareketle, ülkemizi kalkındıracak yatırımlar
yapılırken, doğal yaşamın devamı için,
tarımsal alanların ve ülkemizin doğal yapısının
mutlak surette korunması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Doğal
dokuya zarar veren faaliyetlerin durdurulması gerekirken, af
niteliğinde yasa yapılması kabul edilebilir bir durum
değildir. Yasanın yürürlüğe girmesiyle beraber, faaliyetlerini
sürdürecek olan fabrika, birinci sınıf tarım arazisi üzerine
kuruludur ve faaliyetleri tarımsal yapıya zarar verecektir.
Kirli enerji
yatırımlarıyla, yüzde 84 emisyon artışıyla
dünyada en fazla emisyon artışının gerçekleştiği
birinci ülke durumunda olan ülkemiz, çevre sağlığı
konusunda da gereken duyarlılığı göstermemektedir. Oysa,
Anayasanın 56ncı maddesi Herkes, sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre
kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. demektedir.
Aynı
şekilde üçüncü kuşak diye adlandırılan insan hakları
dizininde de Sağlıklı çevrede yaşamak herkesin
hakkıdır. hükmü yer almaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa dışılığın üzerine
yapılmak istenilen bu değişiklikte eğer bu kadar
ısrarcıysanız, gelin -şu anda Sayın Ufak Urasla
birlikte verdiğimiz bir değişiklik önergesi var- bunu kabul
edin. Demokrat uygulamalar, şeffaflık,
katılımcılık sözlerle olmuyor. Eğer başka bir
niyet yoksa, eğer amaç Cargill isimli bir şirketi kurtarmak
değilse, gelin, bu süreçle ilgili sivil toplum
kuruluşlarının, ilgili meslek örgütlerinin, yerel örgütlerin bu
sürece katılımını sağlayalım ve tarımsal
arazilerin metrekaresini 5 YTLden değil de 5 bin YTL üzerinden affedelim.
Sadece bir şirketi değil bütün bir geleceği düşünelim ki,
ancak böylelikle yasaların uyma zorunluluğu olan kamu yararı
sağlanabilmiş olsun.
Ülkemizin
tarihsel, doğal, kültürel ve tarımsal dokusunun korunmasından
yana olduğumuzu belirterek bu duyarlılığı yüce
Meclisin de göstereceğini umut ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.
Teklifin tümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Zeki
Ertugay konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Ertugay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 111 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda değişiklik yapılmasını
öngören kanun teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, doğal olaylar ve insan faaliyetleri sonucu sürekli
bozulma ve yok olma tehdidi altında olan doğal kaynakların, her
geçen gün daha da fazla bir nüfusun, yüzyılın ortalarında ise
bugün var olan nüfusun neredeyse 2 mislinin ihtiyacına cevap vermek
durumunda kalacağı açıkça görülmektedir. Bu nedenle, ülkemizde
toprak ve suyun büyük bir özenle korunması, sürdürülebilir olarak
kullanımı her geçen gün daha önemli hâle gelmektedir. Her vesileyle
ifade ettiğimiz gibi, ülkemizin tarımsal potansiyeli,
toprağı, suyu çok önemli bir zenginliğidir. Ancak,
sanıldığı kadar fazla olmayan bu
kaynaklarımızın, maalesef, yıllardır çok iyi
korunduğu, etkin ve verimli kullanıldığı söylenemez.
Diğer yandan, toprak ve su kaynaklarının çevre etkilerine
hassaslığı ve artan ihtiyaçlar bu kaynakların yönetimini
gitgide zorlaştırmaktadır.
Bu nedenlerle,
günümüzün en önemli konusu, arazi kaynaklarının fonksiyonel
kullanımını engelleyen, tarımsal üretim kapasitesini
sınırlayan, iklim, toprak, su ve arazinin yüzey şartları
ile onun kullanımı ve yönetiminden kaynaklanan sorunların
giderilmesi yanında, tarım arazilerinin amaç dışı
kullanımının mutlak surette önlenmesidir. Bu konu, Milliyetçi
Hareket Partisinin özel hassasiyet gösterdiği, çok özel önem verdiği
bir konudur.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 26,5 milyon hektar tarım arazisi vardır.
Önemli tarım arazilerinin toplam arazi içindeki payı
yaklaşık yüzde 23 olup bu da yine yaklaşık 7 milyon hektara
tekabül etmektedir. Tarımsal faaliyetlere uygun bir toprak
yapısının oluşması için yüzyıllar gereklidir.
Bunun anlamı, tarım toprakları her ne sebeple olursa olsun bir
kere elden çıkarıldı mı, bunun geriye dönüşümü yoktur.
Bu gerçek, sahip olduğumuz yaklaşık 7 milyon hektar tarım
arazimizi büyük bir özveriyle korumamız gerektiğinin en önemli
gerekçesidir.
Dünyada giderek
artan yeterli ve kaliteli gıda maddesi talebiyle birlikte ülkemizin
ihtiyaç ve şartları dikkate alındığında,
düşük vasıflı tarım arazilerinin ıslah edilerek
verimli tarım arazisi miktarının artırılması
büyük bir zorunluluk arz ederken, zaten sınırlı olan iyi
vasıflı önemli tarım arazilerinin daha da azalmasına
sebebiyet verecek, amaç dışı kullanımını
kolaylaştıracak ve elden çıkmasına imkân verecek
düzenlemelerin yapılması Türkiyeye, ülkemize, Türkiye
tarımına, bu ülkeye yapılacak çok büyük bir kötülük
olacaktır. Onun içindir ki Anayasamızın 44, 45, 166, 168, 169,
170inci maddeleri ile Mera Kanunu, Orman Kanunu, Çevre Kanunu ve bazı
bakanlıkların kuruluş kanunları ve bunlara bağlı
çıkarılan yönetmelikler toprak, su, orman ve mera başta olmak
üzere doğal kaynakların korunmasını teminat altına almıştır.
Bugün üzerinde görüştüğümüz yasa değişikliği ile
Anayasanın ve bu kanunların, bu yönetmeliklerin, maalesef, ruhuna
aykırı hareket edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, şayet bu tespitlerimiz doğru ise, yüce heyetiniz
şimdiye kadar söylediklerime iştirak ediyorsa bu takdirde amaç
dışı kullanıma imkân veren ve özellikle de özel firmalara
has olarak çıkarılmaya çalışılan bu yasanın bu
yüce Meclisin gündemine hiç gelmemesi gerekirdi. Nitekim, daha sonra da ifade
edeceğim gibi mevcut Yasada değişiklik yapan ve amaç
dışı kullanımı meşrulaştıran,
kolaylaştıran bu değişiklikler birçok safhada ya Sayın
Cumhurbaşkanının vetosuyla ya da yüce yargının iptal
kararıyla karşı karşıya kalmıştır.
Yeri
gelmişken ifade etmek istiyorum değerli milletvekilleri, 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası genel
hatlarıyla doğru bir yasadır, gerekli bir yasadır,
altına imzamızı da atarız. Bu Yasa çıkana kadar
Türkiyede toprak koruma ve arazi kullanımı ile ilgili mevzuat 441
sayılı Tarım Bakanlığının kuruluşuyla
ilgili kanun hükmünde kararnameye ve 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kuruluşu hakkındaki kanuna dayalı olarak
çıkarılan yönetmeliklerle yürütülmekteydi. 5403 sayılı
Yasanın geçici 1inci maddesi ile 11/10/2004 tarihinden önceki tarım
arazileri üzerinde izinsiz kurulan tesislere, altı ay süreyle müracaat
etmeleri hâlinde, tarımsal bütünlüğü bozmaması ve toprak koruma
prensiplerine uyulması şartıyla izin verilmekteydi. Nitekim,
5403 sayılı Yasa Anayasa Mahkemesine götürülmesine rağmen Yüce
Mahkeme tarafından bozulmamıştır. Hâlbuki, Anayasa
Mahkemesi tarafından yürütmesi durdurulan ve bugün tekrar yüce Meclisin
gündemine getirilen 5578 sayılı Yasanın geçici 3üncü
maddesiyle bu düzenlemeler yazboz tahtası hâline getirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe ihtiyaç duyulan
arazi kaynaklarının nitelikleriyle birlikte belirlenmesi ve
tahsisinden sonra sektörel kullanımında da koruma ve kullanma
prensiplerine uyulmasını zorunlu hâle getiren etkili yasal ve
kurumsal düzenlemeler, tedbirler çok hayati önemde olup bu şekilde yazboz
tahtası hâline getirilmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinde, üç maddeyle bir değişiklik teklifi
getirilmektedir. 1inci maddesine bakacak olursak teklifin 1inci maddesiyle
Yasanın 13üncü maddesine ilave edilmek istenen (f) bendiyle,
yenilenebilir enerji yatırımlarının ihtiyaç duyduğu
arazilerin önemli tarım alanlarından karşılanması; (g)
bendi ile de teknolojik seraların önemli tarım arazileri üzerinde
kurulmasına imkân getirilmek istendiği belirtilmektedir. Hâlbuki,
Yasanın mevcut hâli incelendiğinde, 13üncü madde ile zaten kamu
yararı olan ve alternatifi bulunmayan her türlü plan ve
yatırımlara, illerde valiler başkanlığında
oluşturulmuş toprak koruma kurullarının uygun bulması
hâlinde Bakanlıkça izin verilmektedir. Hâl böyle iken (f) ve (g) bendinde
zikredilen ilavelere niçin ihtiyaç duyulduğunu anlamak mümkün
değildir. Zaten (f) bendinde ilave edilmek istenen yenilenebilir enerji
yatırımlarının ihtiyaç duyduğu arazilerin önemli
tarım alanlarından karşılanması hususu, 13üncü
maddenin (d) bendinde mevcut bulunmaktadır, yeni bir fıkra ilavesine
gerek yoktur.
Yeri
gelmişken ifade etmek istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisi olarak, temiz,
yenilenebilir ve sürdürebilir enerji kaynağı olarak güneş
enerjisi, rüzgâr enerjisi ve jeotermal enerjiden yararlanılması
konusunda bir millî politikanın oluşturulmasını,
uygulanmasını ve bu alanda yapılacak yatırımların
desteklenmesini oldukça gerekli görüyoruz. Bunun için ciddi bir
planlamanın yapılmasını ve devlet politikasının
oluşturulmasını, bu amaçla da öncelikle tarım
dışı alanların değerlendirilmesini önemsiyoruz ve
destekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, diğer taraftan, teklifin 1inci maddesinde, 13üncü
maddeye (g) bendi olarak eklenen yeni düzenlemelerle bundan sonra
yapılacak sera yatırımları kolaylaştırılmayıp,
zorlaştırılmaktadır. Eklenen bu fıkrayla
formalitelerin uzaması, yeni bir izin isteme mekanizmasının daha
ortaya çıkması gibi nedenlere bağlı olarak sera tesis
edeceklerin önüne yeni engellerin çıkarılacağı ve sera
üreticisinin ilave külfetlerle karşı karşıya
kalacağı, seracılık tarımının
zorlaşacağı açıkça görülmektedir. Zira 5403
sayılı Kanunun 3üncü maddesinin (k) bendi, seraları bir
tarımsal yapı olarak tanımlamış ve zaten her
sınıf arazide hiçbir sınırlama ve ayrım
olmaksızın sera tesis edilebileceği hükme
bağlanmıştır. Ayrıca seracılık, ileri
teknoloji kullanımı gerektiren pahalı ve zor bir iştir ve
birçok sorunu varken, dünyayla rekabette önemli bir güce ulaşmış
olan Türk seracılığına zarar verecek, en azından sera
üreticisini formaliteye boğacak, zora sokacak böyle bir düzenlemeye neden
ihtiyaç duyulduğunu anlamakta gerçekten zorluk çekiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, daha önce 23/11/2006 tarihinde çıkarılan 5557
sayılı Kanun, Cumhurbaşkanınca iade edildikten sonra hiçbir
değişiklik yapılmadan 31/1/2007 tarihinde 5578 sayılı
Kanun olarak kabul edilmiştir. Şimdi ise, bu getirilen kanun
teklifinin 2nci maddesi ile Cumhurbaşkanının veto gerekçesi de
dikkate alınarak 5578 sayılı Kanun güya değiştirilmek
istenmektedir. Anayasa Mahkemesince yürürlüğü durdurulan geçici 3üncü
madde aslında aynen korunmaktadır. Yapılan yeni düzenleme
Cumhurbaşkanınca tarımsal bütünlüğü bozduğu
gerekçesiyle iade edildiği için şu anda görüştüğümüz 2nci
maddenin yeni şekline sadece tarımsal bütünlüğü
bozmadığı ifadesi eklenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, konuyla ilgilenenlerin çok iyi bildikleri gibi şimdi
getirilen bu yeni düzenleme Bursa ili Orhangazi ilçesinde
Anayasa
Mahkemesinin çeşitli kararlarında da vurgulandığı
gibi, yasaların genelliği ilkesi, özel, güncel ve geçici bir durumu
gözetmeyen, belirli bir kişiyi hedef almayan, aynı statüdeki herkesi
kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
İncelenen
Yasanın, özellikle bir yabancı şirketin ya da varsa belirli
şirketlerin tarım arazilerinde kurulu sanayi tesislerinin sorununu
çözmek amacı taşıyan düzenleme, yasaların genel, soyut ve
nesnel olmasını gerektiren evrensel hukuk kurallarıyla ve
Anayasanın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
İncelenmekte
olan Yasa'nın 6. maddesiyle, bir yabancı şirket ya da belirli
şirketlerin hukuka aykırı durumları ve etkinlikleri Yasa'nın
güvencesi ve koruması altına alınmış olmaktadır
ki, böyle bir düzenlemenin ayrıcalık tanıma niteliği
taşıdığı ve Anayasa'nın 10. maddesine
aykırı düştüğü kuşkusuzdur. Bunlar Sayın
Cumhurbaşkanının iade gerekçeleri.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, elbette ki, ülkemize,
insanımıza, çiftçimize, üreticimize, müteşebbisimize,
tarımımıza fayda sağlayacak, halkımıza hizmeti
kolaylaştıracak her düzenlemeden yanayız. Bu konuda getirilecek
her olumlu yasayı destekleriz, sahip çıkarız. Kamu yararı,
ülke yararı gördüğümüz her uygulamaya azami özen gösteririz, destek
veririz. Bugüne kadar da böyle yaptık. Ayrıca, şu hususu da
ifade etmek istiyorum: Bu ülkeye yatırım yapan, iş yapan, hizmet
üreten, üretim yapan, istihdam yaratan ve ancak Anayasa, yasa ve yönetmeliklere
uygun hareket eden yerli yabancı her yatırımcının da
karşısında değil, yanındayız.
Değerli
milletvekilleri, burada bahse konu olan firmayla ilgili olarak bir sorun varsa,
bu sorunun çözülmesine de bir itirazımız yok. Sorun hukuka uygun
çözülmelidir, kaynağına inerek çözülmelidir ve kanaatimizce de 5403
sayılı Yasanın 13üncü maddesi mevcut hâliyle yeterlidir.
Şayet -burada ifade edilmektedir- alternatifinin bulunmaması, kamu yararı
olması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla Bakanlık
tarafından izinlendirilmesi ve çözülmesi mümkün görülmektedir. deniliyor.
Yani buna uymayan bir tesisle ilgili olarak bu şekilde bir yasal zeminde
çözüm aramaya çalışmak doğru değil. Buna uyduğunu
düşünüyorsanız, bu çerçevede zaten çözümü mümkün görülmektedir. Bu
şekilde, Meclisi, yüce mahkemeleri, Türk kamuoyunu günlerce ve defalarca
meşgul edecek, âdeta inatlaşma görüntüsü verecek bu süreci ve bu
ısrarı anlamak gerçekten zor.
Değerli
milletvekilleri, kısaca bu sürece şöyle bir göz atmak istiyorum. 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası, 3
Temmuz 2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi. Bu Yasayla
toprak koruma ve arazi kullanımı hakkında genelde -daha önce de ifade
ettiğim gibi- olumlu ve pozitif düzenlemeler getirilmekle birlikte, geçici
1inci maddeyle izinsiz yapılara altı ay süre zarfında müracaat
etmeleri ve metrekaresine 5 YTL ceza ödemeleri
karşılığında çözüm getirildi. Yasanın
çıkışından iki gün sonra, 5 Temmuz 2005 tarihinde, söz
konusu olan bu firmayla ilgili olarak, amaç dışı
kullandığı araziyi özel endüstri bölgesi ilan eden 2005/8944
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yayınlandı. 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası, 19
Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. Yasanın öngördüğü af
süresi ise 19 Ocak 2006 tarihinde sona erdi. Bu sürede müracaat eden
tesislerden üç yüz kadarı bu aftan yararlandı ve metrekare
başına 5 YTL ödenerek ruhsatlandırıldı. Ancak, bu söz
konusu firma ve Bakanlar Kurulunca tesis kurduğu alan özel endüstri bölgesi
ilan edilen kuruluş, endüstri bölgesinde bulunması sebebiyle, bu
Kanun kapsamında değerlendirilmediği için herhangi bir
müracaatta bulunmadı. Bilahare af süresinin bitiminden yirmi gün sonra
Danıştay 10. Dairesi, 8 Şubat 2006 tarihinde, özel endüstri bölgesi
ilan edilen Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurdu. Hemen bu
durumun ardından, söz konusu firmanın özel durumundan dolayı
müracaat etme ihtiyacı duymadığı ve on dört gün sonra
yeniden, tekrar gündeme getirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun
teklifi verildi ve çıkarılan 5557 sayılı Kanun,
Cumhurbaşkanınca 7/12/2006 tarihinde, tekrar görüşülmek üzere
yüce Meclise gönderildi. İade edilen bu Kanun değişikliği,
hiçbir değişiklik yapılmadan 5578 sayılı Yasa olarak,
31/1/2007 tarihinde yüce Meclisçe kabul edildi. Anayasa Mahkemesi,
tarımsal bütünlüğü bozduğu gerekçesiyle 19/2/2007 tarihinde bu
Yasanın yürütmesini durdurdu. Şimdi ise Anayasa Mahkemesince
yürütmesi durdurulması sonucu, üzerinde görüştüğümüz 111
sıra sayılı kanun değişikliği yeniden yüce
Meclisin gündemine geldi.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun, toprağın korunması, tarım
arazilerinin amaç dışı kullanılmasının önlenmesi
kapsamında Anayasanın 44 ve 45inci maddeleri açısından
hukuka aykırıdır. Kesinleşmiş yargı
kararlarını ertelemeden uygulamak zorunda olan yasanın ve
yürütme organının aksi bir tutumla yargı kararını
geçersiz kılacak düzenleme yapması bakımından da bu kanun
Anayasanın 138inci maddesine aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, toprak, üretilen bir materyal değildir.
Topraklarımızı, özellikle değerli tarım arazilerimizi
korumak zorundayız. Bu bizim anayasal görevimizdir, milletimize
karşı görevimizdir, tarihe karşı sorumluluğumuzdur. Bu
ve başından beri saydığımız birçok nedene
dayalı olarak hukuka aykırı olarak düşündüğümüz, zaten
yetersiz olan verimli tarım arazilerinin talanına kapı aralayan,
bundan sonra yapılacak yanlış uygulamalara zemin
hazırlayacak olan, meşruiyet kazandıracak olan Biz tesis yapalım
da sonra nasıl olsa bir yolunu bulup hallederiz. anlayışına
imkân sağlayacak bu düzenlemeye karşı olduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, özellikle sayın Hükûmete ve Sayın
Bakanımıza sesleniyorum: Bu millete, bu ülkeye, bu ülke
tarımına, bu ülke çiftçisine gerçek anlamda hizmet etmek istiyorsanız,
gelin, Toprak ve Mera Yasasını eksiksiz uygulayalım. Bu
yasaların arkasına kurumsal ve finansal destekleri koyalım.
Fedakâr Türk çiftçisinin önünü açalım. Milletin efendisi olan Türk
köylüsünün üretim gücüne güç katalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Binlerce ekonomik sorunla boğuşan ve çok
sıkıntılı günler geçiren Türk çiftçisinin rekabet gücünü
artıralım. Avrupa Birliği ve dünya karşısında
tarım sektörünün önünü açalım.
Bu duygularla, bu
ifade ettiğimiz konular, gerekçeler dikkate alınarak kanunun
değiştirilmesiyle ilgili verilecek önergelerimizin dikkate
alınmasını diliyor ve bu hâliyle çıkması hâlinde grup
olarak karşı çıkacağımızı ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ertugay.
Teklifin tümü
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde toprağın stratejik önemini bilen ve
toprağa gönül veren her kişi, kurum ve kuruluş ülke
topraklarının korunmasını, geliştirilmesini ve
planlı kullanımına yönelik bütünsel bir düzenlemenin yaşama
geçirilmesini zorunlu görmektedir.
Ayrıca,
Anayasamızın 44üncü maddesi, toprağın verimli, ekonomik
olarak işletilebilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla
kaybedilmesini önlemek ve 45inci maddesi ise tarım arazileri ile
çayır ve meraların amaç dışı
kullanılmasını ve tahribini önlemek konularında devleti
görevli saymıştır.
Pekâlâ, devlet bu
görevini layıkıyla yapabiliyor mu? Bakın, ben hemen hemen ayda
en az birkaç kez seçim bölgem olan Burdura gidip geliyorum. Ankara
çıkışından Temelliye kadar hatta Sivrihisara kadar
korunan
Bu Hükûmet
döneminde benzeri görülmemiş bir kıyım politikası ile
karşı karşıyayız. Bugün topraklarımızı,
kamu kurum ve kuruluşlarımızı, devlet
kaynaklarımızı korumak şöyle dursun, sistemli bir
şekilde yok edilmesi için çalışılıyor.
Anayasanın hükümleri ve diğer kurumlarla günümüze kadar korunan
kaynaklar, çeşitli yasal değişikliklerle parasal kaynağa
dönüştürülmek isteniyor. Oysa para her şey değildir. Gerekirse
parasız da yaşayabiliriz ama topraklarımızdan vazgeçemeyiz,
onsuz yaşayamayız. Oysa bir Sayın Bakanımız Ne banka
bırakacağız ne fabrika ne de işletme; liman da
bırakmayacağız, hepsini babalar gibi satacağız.
demiyor mu?
SEKA için ne
diyor Sayın Bakan? Stratejik yermiş! Ne stratejisi? Önemli olan
müşteri bulmak. Müşteri gece gelsin, pijamayla çıkarım
karşılarına. diyor. Sonuç: SEKA Yunanlıların oluyor.
Şeker
fabrikaları için ne diyor? Kâr edeni de zarar edeni de
satacağız. Sonuç: Şeker fabrikalarının çoğu
İsrailin eline geçiyor.
PETKİM için
söylediği: Ülkenin işgal edildiğini söylüyorlar. Gelsinler,
işgal etsinler. Sonuç: PETKİM Amerikalılaşıyor.
TÜPRAŞ için
ne söylüyor? Parayı veren düdüğü çalar. Sonuç: PETKİM
Amerikalılaşıyor.
Sayın
Ulaştırma Bakanımızın Telekom için dedikleri: 20 bin
dolar veren herkese Telekom'a ait bilgileri veririz. Burada utanç verici olan,
bunu ima etmek için kullandığı cümle: 20 bin dolar veren
kızımızı görür. Sonuç mu? Telekom
Amerikalılaşıyor.
Yine Sayın
Bakan ERDEMİRin yabancılara satışına karşı
çıkarak istifa eden ERDEMİR ve İSDEMİRin genel müdürlerine
Kime satılırsa satılsın, sana ne! demiyor mu?
Limanlarımızın
birçoğu yabancıların elinde. Neredeyse elimizde bize ait banka
kalmadı. Yani en son sonuç: Satılık vatan Türkiye! Ülkeyi
kimler, nasıl yönetiyor, artık siz karar verin değerli arkadaşlarım.
Bugün ülkemizin
en güzel kıyı şeritleri yabancıların işgali
altında. Yabancılar Türkiyeye her yıl tatile gelip tatil
beldelerinde para harcayacağına kendine bir villa alıp mülk
ediniyor. Öyle beldelerimiz var ki Türkten çok yabancı yaşıyor
buralarda.
Güneydoğu
Anadolu Bölgemiz derseniz, aynı sıkıntı. İsrailden
hamile kadınların gelip bu bölgede doğum
yaptığını, çocuklarına Türkiye Cumhuriyeti
kimliği alıp ülkelerine döndüklerini duymayan kalmadı. Niye? Çünkü
ileride buralarda mülk edinme şansına sahip olabilmek için.
442
sayılı Köy Yasasının 87nci maddesi, yabancı gerçek
ve tüzel kişilerin köylerde taşınmaz edinmelerini
yasaklamaktaydı. Bu madde, 3/7/2003 günlü 4916 sayılı
Yasanın 38/a maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Dolayısıyla da ülkenin en verimli toprakları para
karşılığında yabancılara satılmaktadır.
O zaman topraklarımızı ve arazilerimizi korumaya gereksinim
bulunmuyor muydu? Çok mu fazla geliyordu topraklarımız da o zamanlar
böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu?
Değerli
arkadaşlarım, bunların hepsi bir senaryonun bölümleri. Adım
adım ülke toprakları pazarlanıyor. Ekonomi kötüye gittikçe,
İktidar, ne yapacağını bilemez bir şekilde, kaynak
yaratmak için ülkeyi pazarlama yoluna gidiyor. Yakında kendi ülkemizde
misafir konumuna düşersek kimse şaşmasın. Zaten
topraklarımız işgal altında. Ülkenin en önemli sanayi
tesisleri, stratejik tesisleri, az önce de söylediğim gibi, daha
doğrusu kendilerinin söyledikleri gibi birer birer elden
çıkarılıyor, kendi deyimleriyle baba gibi satılıyor.
Kurtuluş
Savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti bir yandan
Osmanlının borçlarını öderken Ulu Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürkün önderliğinde bin bir fedakârlıklarla, özverilerle
fabrikalar kuruldu. Çağdaş medeniyetler seviyesine bir an önce ulaşabilmek
için sanayi hamleleri yapıldı. İlk şeker fabrikası,
ilk traktör fabrikası, ilk kâğıt fabrikası, ilk cam
fabrikası ve diğerleri ne büyük gururlarla, coşkularla
açıldı. Şimdi ise bunlar tam bir aymazlık içerisinde
yabancılara neredeyse arazi fiyatlarına satılıyor.
Topraklarımız satılıyor, GAP bölgesinin en verimli
arazileri yabancılara -sözüm ona- organik tarım yapılacak diye
peşkeş çekiliyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısı da bu
senaryonun bir parçası. Oynanmak istenen yine aynı oyun, amaç yine
aynı: En verimli topraklarımızın çok uluslu şirketlere
kullandırılmak istenmesi. Amaç bu. Diğer gerekçeler buna tutanak
olsun diye hazırlanmış. Tamamen kandırmaca. Biliyorlar ki
yenilenebilir enerji kaynakları ile jeotermal kaynaklı sera
yatırımlarına karşı çıkmaz kimse. Bunu da bunun
arasında fark ettirmeden geçiririz. diye düşünüyorlar. Bu oyunun
farkında olmadığımızı sanmayın. Bu oyun
Cargilli tekrar hukuk içerisine çekebilme oyunudur, Amerikanın gönlünü
alabilme oyunudur, Amerikaya verilmiş olan bir sözün yerine getirilmesi
çabası ve paniğidir. Bu, Anayasa Mahkemesiyle bir
hesaplaşmadır. Enerji yatırımları ve jeotermal sera
yatırımları yapılacaksa, şart mı en verimli
araziler üzerinde yapmak bu yatırımları? Hazineye ait binlerce
dönüm arazi var, tahsis edersiniz bu arazileri, gider bakar yetkililer, uygunsa
yapar yatırımını. Bunun için böyle bir tasarıya ne
gerek var? Bu tasarının kamu yararıyla bağdaşır
ne yanı var? Kamu yararına olmayan bu tasarının da bu
Meclis çatısı içerisinde ne işi var? Amacımız Cargill
ve Amerika yararı ise bunu açıkça söyleyin. Böyle uygunsuz bir
tasarının içerisine hiç değilse EPDKyı ve jeotermal
yatırımlarını ekleyerek Türk milletinin
duygularını da suistimal etmeyelim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere 3/7/2005
tarihinde Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu
çıkarıldı. Kanunun amaç kısmı olan madde 1de,
kanunun amacının toprağın doğal ve yapay yollarla
kaybını ve niteliklerini yitirmesini engelleyerek
korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli sürdürülebilir
kalkınma ilkesine uygun olarak planlı arazi
kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemek
olduğu yer almaktaydı, ancak Yasanın geçici 1inci maddesinin
Anayasa Mahkemesi tarafından alınan kararla yürütmesi durduruldu.
Anlaşılan
ilgili kanunun mimarı Sayın Karapaşaoğlu da bu iptal
kararını içine sindirememiş olmalı ki sürekli olarak yeni
değişiklik teklifleriyle gündem oluşturuluyor. Bu kanun
teklifiyle de Anayasa Mahkemesince iptal edilen geçici maddeye uyum
sağlanması açısından yeni bir düzenleme getirilmektedir ve
yeni geçici maddeye tarımsal bütünlüğü bozmuyor ise söz konusu
arazilerin ifadesi eklenmiştir. Oysa, Türkiye'de arazi yetenek
sınıflandırmasını yapabilecek teknik elemanlar,
sadece, kapatılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde
çalışmaktaydı ve bu kurum, bu konuda, uzman personel
dışında, araç gereçleri, laboratuvarları, arşivi ve
veri tabanıyla bu Yasanın uygulanmasında ve denetlenmesindeki işlerliği
sağlayabilecek tek kurum konumunda olmasına karşılık
kapatıldı. Dolayısıyla da bu araziler için başvuruda
bulunan kişiler, özel idareler kapsamındaki idari ve teknik
karmaşa içinde ve yetki ve sorumlulukların kime ait olduğu
bilinmez bir durum içerisinde kaldılar. Bu durumda, söz konusu olan
tarımsal bütünlüğü bozup bozmama konusunda karar verecek merci
neresidir? Bu nedenle bir çelişki söz konusudur ve burada Anayasanın
iptal kararıyla ilgili olarak bir baypas edilme söz konusudur.
Bu arada, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun yatırımları ve jeotermal
kaynaklı teknolojik sera yatırımları için bu arazilerin
ilgili kuruluşların talepleri durumunda
kullandırılmasıyla ilgili düzenleme de bu kanun teklifine
dayandırılarak olumlu bir izlenim yaratılmaya çalışılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun aslında amacının toprak ve
araziyi koruyup kollamak olmadığını, burada asıl
kollanmak istenenin Amerikan Cargill firması olduğunu, herhâlde,
artık ülkede bilmeyen kalmadı. Zira, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Yasasının özü, doğal
sınırlı, yok edilebilir ve canlı bir kaynak olan
toprağın korunması, geliştirilmesi ve planlı
kullanılması olmalıdır. Doğal olarak yasa, bu konuda
ilgili kamu örgütlenmesini de içermek durumundadır. Çıkarılan
yasanın ana amacının topraklarımızı, doğal
kaynaklarımızı korumayla alakası yoktur. Yapılmak
istenen şey, yasa dışı işgalle tarım
arazilerimizi yok eden uygulamalara af getirmek ve devletin
sağladığı özendirici kolaylıklarla belli kesimlere
teşvik sağlama yolunu açmaktır.
Şimdi yeni
bir kanun teklifi ile yeni bir düzenleme öngörülüyor. Teklife göre,
yenilenebilir enerji yatırımları ile jeotermal kaynaklı
seracılık faaliyetlerinin önü açılıyor. Buna göre, bu
tarım arazileri bu amaçlı olarak tahsis edilebilecek.
Günümüzde pek çok
ülkede, sürdürülebilir kalkınmayı sürdürülebilir enerji yoluyla elde
etmeye yönelik ulusal programlar tatbik edilmesi ve belirlenmiş
sürdürülebilir hedeflere ulaşmak için stratejiler geliştirilmesi
yönünde çalışmalar yapılmaktadır.
Yenilenebilir
enerji kaynaklarından jeotermal enerji açısından ülkemiz önemli
bir potansiyele sahiptir. Günümüzde MTA Genel Müdürlüğünün ortaya
çıkarmış olduğu bu jeotermal potansiyelden elektrik
üretimi, konut, sera ısıtılması, termal turizm gibi
alanlarda yararlanılmaktadır. Bugün 635 bin metrekare sera
ısıtmasında jeotermal enerjiden yararlanılmaktadır.
Jeotermal enerji
yeterli, ucuz, yenilenebilir enerji olduğu için yatırımlar
desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Ancak, bu destek kapsamında
kullanılacak arazinin kullanımında toprağın normal
doğasını ve florasını bozmayacak bölgeler tespit
edilmelidir. Bu konuda MTA Enstitüsü ve Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı arasında gerekli koordinasyonun
sağlanması şarttır. Toprağı yok eden siyasal,
ekonomik, kültürel önlemlerin göz ardı edilerek ve sorun ekolojik boyutta
hapsedilerek hazırlanacak teknik içerikli plan ve projelerle
toprağın korunabileceği yaklaşımı bilimsel
değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dolayısıyla bu yasa
tasarısı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu,
toprakları yok edenleri affeden bir geçici maddeyi de dolaylı olarak
içermektedir. Az önce de değindiğim gibi tarımsal
bütünlüğü bozmuyor ise ibaresinin eklenmesi bunun açık bir
göstergesidir. Yani Anayasa Mahkemesince iptal edilen yasanın bir nevi
baypas edilerek tekrar sofraya getirilmesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar binlerce dönüm
tarım arazileri yok edildi. Mera ıslah çalışmaları
yetersiz kaldı. Ormanlarımızın yok edilmesine göz yumuldu.
Orman arazileri yok edilip yerine birkaç zengin golf oynayabilsin diye golf
alanları yapıldı. Orman içinde otel yapalım diye ormanlar
yok edilip beş yıldızlı oteller inşa edildi.
Mera Kanunu
kapsamında yürütülen ıslah çalışmaları henüz istenilen
seviyenin çok gerisindedir. Yayla ve meralar yeterince sahip
çıkılmadığı için işgal edilerek her geçen
yıl azalmakta ya da erozyonun etkisi altında
çoraklaşmaktadır. Mera alanları daralmaktadır.
Yetiştiricilerin, çiftçinin durumu her geçen gün daha da kötüye
gitmektedir. Ülke ekonomisindeki çarpıklık yetiştiriciyi çok
fazla etkilemiştir. Yetiştirici, uygulanan kotalar nedeniyle
mustariptir. Suni artışlar hariç, yetiştirici ürününü üç dört
yıl öncesinin fiyatına dahi satamamaktadır. Buna
karşın yem, mazot, gübre, ilaç gibi girdilerde yüzde 200-300lere
varan artışlar olmuştur. Köylünün, çiftçinin beli
bükülmüştür. Birçoğu ata, dede meslekleri olan çiftçiliği terk
ederek şehirlere göç etmiştir. Köyden şehre büyük oranda bir göç
vardır. Bu da hem hayvancılığımızı olumsuz
etkilemekte hem de şehirlerde çarpık bir sosyal yapılanmaya
neden olmaktadır.
Öncelikle,
çiftçiyi, yetiştiriciyi köyünde tutmanın formülleri
aranmalıdır. Bu da hayvancılıkta gerekli teşvik ve
desteklerin yapılması, uygulanabilir tarımsal kalkınma
planlarının yapılması ile mümkün olabilir. Bunun için de
hükûmetlerin tarım ve hayvancılığa gereken önemi vermeleri
gerekmektedir. Bütçe ödenekleri tekrar gözden geçirilmelidir. Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı üvey evlat olma konumundan acilen
çıkarılmalıdır.
Toprak koruma ve
arazi kullanımındaki aksaklıklar yüzünden ülkemizde
tarımsal üretim bitme noktasına geldi. Bakın, bugün, pancar
üreticisi kan ağlıyor, tütün, anason, tahıl üreticisi kan
ağlıyor. Yem bitkilerinin üreticisi son derece mağdur durumda,
hayvanına yedireceği yemini üretmekte sıkıntı çekiyor.
Bu yüzden hayvancılık bitme aşamasına geldi, meraların
yetersizliği nedeniyle küçükbaş hayvan sayısında çok büyük
azalma oldu, kimse bunların farkında değil. Damızlık
hayvanlar kasaplık fiyatına pazarlarda satılıyor. Süt
üreticisi, et üreticisi, hayvanları ellerinden çıkarma çabası
içerisindeler. Uygulanan kotalar, çiftçimizin, köylümüzün durumunu iyice
kötüleştirdi. Geçim kaynağı tarım ve hayvancılık
olan bölgelerde, geçim sıkıntısı nedeniyle köyden kente
büyük göçler yaşanıyor. Bunu istatistikler söylüyor. Biz burada,
havanda su dövüyoruz.
Tabii ki
EPDKnın talebi üzerinde elektrik faaliyetlerinde bulunmak ya da jeotermal
kaynaklı seralar için ihtiyaç duyulan arazi teminlerine karşı
değiliz. Burada tarımsal arazilerin kullanılmasına da bir ölçüde karşı değiliz.
Yalnız bu tarım arazilerinin kullandırılması için
mutlaka verimli tarım arazilerinin kullanılması gerekmiyor. Bu
tesisler her çeşit arazi üzerinde inşa edilebilir, ancak üretken ve
sürdürülebilir tarımın ise verimli topraklardan başka
şansı yoktur. Arazilerimiz her zaman kullanım kabiliyetlerine
göre değerlendirilmediğinden, tarıma en elverişli topraklar
haksız işgale uğramaktadır. Bir örnek olarak, kara yolu
güzergâhı seçimlerinde de bu unsurlar değerlendirilmediğinden,
birinci ve ikinci sınıf tarım arazileri ortadan bölünecek
şekilde seçilmekte ve böylece, hem yola hem de bu yolun çevresinde
yığılan endüstri ve kent alanlarına büyük miktarlarda arazi
kaptırılmaktadır.
Bu tesisler için
arazinin verim oranı kriterleri neler olacak? Toprağı
korumanın esası, arazileri kabiliyetlerine göre kullanmak ve mevcut
sınırlayıcı etmenleri belli ölçülerde azaltmak üzere
gereken önlemleri almaktır. Zira, arazi kullanım yetenek
sınıfları bakımından ülkemizin durumu oldukça ilginç
ve problemli bir görünüm arz etmektedir. Sürülebilir arazi toplamımız
yüzde 34 iken sürüme uygun olmayan arazilerin toplamı yüzde 60dan
fazladır. Bunun en önemli nedeni de topoğrafik yapıdır. Bu
durum da mevcut toprak varlığımızı korumanın
önemini ortaya koymaktadır. İşte bu nedenlerle bu tasarıda
tereddütlerimiz var. Bu konudaki tereddütlerimizi de daha önce belirttim.
Topraklarımızı ve arazilerimizi kabiliyetlerine uygun
şekilde kullanmak, gelecek nesillere karşı en önemli borcumuz ve
görevimizdir. Bu görevi yerine getirmek için de bu tasarının
gerçekten toprakların korunup korunmayacağı konusunda
inandırıcı olması gerekmektedir. Tasarı bu yönüyle pek
inandırıcı ve ikna edici gelmemektedir. En azından daha
önce belirttiğim gibi tarımsal bütünlüğü bozmuyorsa ifadesi
tasarıda yer aldığı için, bunun suistimallere yol
açabileceğine inandığımız için, bazı rant
çevrelerine çıkar sağlayabileceği endişesini
taşıdığımız için inandırıcı
gelmemektedir. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Sizin milletvekiliniz, geçen dönem
milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Yalçınbayır Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16 Kasım 2006 günkü birleşiminde açık
yüreklilikle bu yasaya karşı olduğunu belirtti. Cargill bu
işin içinde vardır. Bunların korunması mümkün
değildir. Bunları yasayla koruyabilmek de mümkün değildir. Bu
yasa tamamıyla Anayasaya aykırıdır. dedi. O zaman bu
konuyu en iyi bilen ve kendileri Bursa Barosunun içinde olan
milletvekillerinizin uyarılarını dikkate almadınız.
Şimdi, hâlâ ısrarla bu kanunu çıkaracağız diye
olağanüstü bir çaba gösteriyorsunuz.
Bizim Burdurumuzun
bir köyü var, Aziziye köyü. O köyde bulunan bir kooperatifimizin
bastırdığı bir takvimde yer alan şu ifadeler, bugünkü
bu durumu açıkça ortaya koyuyor:
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Mahkemeye verdik onu!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Kanun kanun dediler, kanunsuzluğu yüz
tuttular. Kota kota dediler, pancar ile tütünü yok ettiler. Yol belgesi
dediler, otobüsleri yok ettiler. Avrupa Birliği dediler, şehit
topraklarını sattılar. Avrupa Birliği Uyum Yasası
dediler, gözlerini et ile süte diktiler. Hey yerdeki karıncadan gökteki
kuşa kadar azık veren köylüm, uyan, uyan, yoksa yarın çok geç
olabilir.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sadece kooperatif başkanının
yaptığı bir şey!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Bu, köylü vatandaşlarımızın
özünden gelen söylemler.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Hiç alakası yok!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın bu durumlara nasıl geliniyor?..
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Atıyor ya!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla)
zamanında ısrarlarımıza
rağmen yapılan yanlışlar nasıl ileride sizlere sorun
açıyor, yapmış olduğunuz uygulamalar, kapatmış
olduğunuz kurumlar, çıkardığınız yasalar
nasıl ayağınıza dolaşıyor: Bu konuda uzman
bulunduran, yetiştiren kurumları birer birer kapatıyorsunuz,
sonra da sıkıntıya düşüyorsunuz. Ülkede, bugün, ciddi
anlamda bir uzman sıkıntısı yaşanıyor. Bu, hemen
hemen tüm meslek kuruluşları için geçerli. Veteriner hekimlik
mesleğinde de aynı durum söz konusu. Mesleğimizle ilgili bir
uzmanlık yönetmeliği yok, araştırma enstitüleri yeterli işlerliğe
sahip değil, çünkü uzman yetiştirilemiyor. Bazı
araştırma enstitüleri de tüm ısrarlarımıza rağmen
kapatılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Özkan.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Türkiyede,
bildiğiniz gibi, bir süre önce kuş gribi vakası
yaşandı. Ayrıca ülkemiz, kuş gribi konusunda, göçmen
kuşların göç alanları içerisinde bulunması nedeniyle yüksek
risk taşıyan ülkelerin başında geliyor. Buna
karşın, bu konuda ülkede kanatlı hastalıkları
konusunda tek referans enstitü olan Manisa Kanatlı Hastalıkları
Araştırma Enstitüsü kapatıldı. Böyle bir tezat
düşünebiliyor musunuz? Dolayısıyla, kuş gribi hastalığıyla
ülkemizde yapılan mücadelenin ciddiyetini gelin hep beraber düşünelim.
Ülkemizde bugüne
kadar son derece başarılı ve özverili çalışmalarda
bulunan veteriner hekimler, ne yazık ki tarihlerinin en
sıkıntılı dönemlerini yaşamaktadırlar.
Yıllardan beri çabaladıkları özlük haklarının
verilmesi şöyle dursun, birçok kazanımları ellerinden
alınıyor meslektaşlarımızın. Bu duruma
düşülmesi veteriner hekimlerimizi ciddi bir şekilde
yaralamaktadır. Son olarak da meslektaşlarımız, ne
yazık ki fiilî hizmet zammından mahrum edilmeye
çalışılmaktadır. Veteriner hekimler, bu Tarım Bakanlığının
öncü güçleridir, sahada çalışırlar, koruyucu mücadele için
çalışırlar. Bu çalışma sırasında zoonos
hastalıklarına yakalanarak hayatlarını kaybeden, hasta
olan, hayvanların darbeleriyle ölen ya da sakat kalan binlerce
meslektaşımız bulunmasına karşılık bu
zammın kesilmek istenmesi veteriner hekimlere yapılan en
ağır darbedir. Zaman zaman Sayın Bakanımıza, veteriner
hekim meslektaşları olarak, değişik platformlarda tüm bu
sorunları, mağduriyet ve
sıkıntılarımızı dile getirdik. Ancak, görülüyor
ki hem Bakanlık hem de Hükûmet tarafından söz verilmiş
olmasına rağmen, sorun çözülmedi. Ancak, Sayın
Bakanımıza, veteriner hekim meslektaşlarının
artık sabırlarının zorlanmaya başladığını
ve büyük bir infial içerisinde olduklarını buradan bir kez daha
belirtmek isterim.
Süremiz yetmedi
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Doldu, doldu.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Sayın Bayram Özçelik de biraz huzursuz oldu
Burdurla ilgili konuşma yapınca.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Yok, atıyorsun, saçmalıyorsun da ondan.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Sürdürülebilir enerjiyle ilgili
katılımlarımızı yapıyoruz. Ancak yasaya olumlu oy
veremeyeceğimizi belirtiyor, tümünüze saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Teklifin tümü
üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Ali Koyuncu söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Koyuncu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALİ KOYUNCU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, milletin iradesiyle
tecelli etmiş yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından Bravo! sesleri,
gülüşmeler)
AK Parti Grubu
adına kanun teklifi üzerindeki konuşmama geçmeden önce, tarihin
akışını değiştiren bir kahramanlık destanı
olarak hafızalara kazınan şanlı Çanakkale Zaferinin
93üncü seneidevriyesini dün büyük bir coşku ve heyecan içerisinde idrak
ettik.
Değerli
arkadaşlar, milletin hür iradesiyle tecelli eden bir Meclisten bahsederken
niye rahatsız oldunuz, anlayamıyorum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ya başka nasıl olacaktı?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Bu vesileyle, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
kanı pahasına bu vatanın her karış toprağı için -o gün de bugün de
savunan- canlarını seve seve feda eden Mehmetçiklerimizi rahmet ve
minnetle yâd ediyorum, ruhları şad olsun.
Ayrıca
bugün, Sevgili Peygamberimizin Kutlu Doğum Günü. Bu vesileyle de tüm
İslam âleminin Mevlit Kandilini tebrik ediyorum, birlik ve
beraberliğimize vesile olmasını da temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
az önce, benden önce konuşan çok değerli vekil
arkadaşımız Ramazan Bey dedi ki: Bu amaç, Toprak Koruma
Kanununun değiştirilmesindeki amaç toprakların yabancılara
satılması ve Cargill kanunu. Arkadaşımızın bilgi
eksikliği var, bilgileri doğru alamamış. Bu manada, hem
Türk toplumunu hem yüce Meclisi ve çok sevdiğim değerli
arkadaşımızı da bilgilendirmek istiyorum.
Amacımız neydi bu Kanunu çıkarırken?
1) Değerli
arkadaşlar, bu Cargill kanunu falan değildir. Bu madde
kapsamında baktığımızda, 1inci maddeyle ilgili, madde
kapsamında baktığımızda, Bakanlığa 3.987
adet müracaat olmuş.
Şimdi, bu
sorunu doğuran, bu sorunu yaratan, bu Hükûmet, bu İktidar değil
ki. Daha önce kararname çıkartılmış, bu Cargillle ilgili,
diğerleriyle de ilgili kararnameler çıkartılmış.
Şu anda 20 bin kişi beklemekte. Bu insanlar, bizim ülke insanımız
değil mi? Bu, sadece Cargill için çıkartılan bir yasa
değil; bu, 20 bin ve bunun gibi insanları ilgilendiren bir yasa.
Amacımız
nedir, değerli arkadaşlar, tarımdaki amacımız nedir?
Tarımsal işletme ölçeğinin büyütülmesidir. Tarım sektöründe
verimliliğin artırılmasıdır. Tarım ürünleri ihracatının
35 milyar dolara yükseltilmesidir. Tarımsal üretim değerinin de 60
milyar dolara çıkartılması amaçlarımızı
anlatıyorum değerli arkadaşlar- temel tarım ürünlerinde
rekabet gücünün arttırılması, yirmi üründe de dünya
liderliği değerli arkadaşlar amacımız. Pazar garantili
sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılması, gıda
güvenliğinin sağlanması, enerji tarımının
geliştirilmesi, toprak-su ilişkisinin ve tarımsal sulamanın
etkinleştirilerek geliştirilmesini amaç ediyoruz değerli
arkadaşlar ve amacımız da kişi başına düşen
millî gelirin de 10 bin dolara yükseltilmesidir.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - Gerek yok; istediğiniz gibi hesapları
değiştiriyorsunuz zaten. Akşam yatıyorsunuz, sabah
kalkıyorsunuz hesapları değiştiriyorsunuz; kanun
çıkarmaya gerek yok.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde AK Parti
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bilindiği
üzere, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun geçici 1inci maddesini Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir. Ne
idi geçici 1inci madde 11.10.2004 tarihinden önce tarım arazileri;
gerekli izinler alınmadan tarım dışı amaçlı
kullanıma açılmış ve tarımsal bütünlüğü bozmuyor
ise söz konusu arazinin istenilen amaçla kullanımı için, altı ay
içerisinde Bakanlığa müracaat edilmesi, hazırlanacak toprak
koruma projesine uyulması ve tarım dışı
kullanılan tarım arazilerinin her metre karesi için beş Yeni
Türk Lirası ödenmesi şartıyla izin verilir. idi. Bu geçici
madde Anayasamızın 45inci maddesi hükmünce iptal edildi.
Anayasamızın
45inci maddesi ne diyor: Devlet, tarım arazileri ile çayır ve
meraların amaç dışı kullanılmasını ve
tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak
bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve
hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve
gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını
kolaylaştırır.
Devlet, bitkisel
ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin
üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır.
Maddede geçen,
devlete verilen bir görev ve sorumluluk niteliğindeki tarım
arazileriyle çayır ve meraların amaç dışı
kullanılmasının ve tahribinin önlenmesinin bir gereği olarak,
geçici 1inci madde iptal edilmiştir. Daha sonra, Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu bu iptal kararı göz önünde bulundurularak, 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa eklenen
3üncü maddede, tarım arazilerinin amaç dışı
kullanımına ilişkin olarak geçici 1inci maddeyle benzer
nitelikte bir düzenleme yapılmıştır. Fakat, farklı
olarak, geçici 3üncü madde düzenlemesi yaparken, Anayasa Mahkemesinin geçici
1inci maddeyle ilgili olarak verdiği iptal kararındaki gerekçe
dikkate alınarak tarımsal bütünlüğü bozmama şartı
öngörülmüştür. Nitekim, Anayasa Mahkemesi, geçici 3üncü maddenin
yürürlüğünü de, esası hakkında karar verinceye kadar
durdurmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda değişiklik yapılmasını
öngören kanun teklifini AK Parti Grubu olarak çok önemsiyoruz. Zira, düzenleme,
mevcut sorunları ortadan kaldıracak, alanda, sahada, arazide
yaşanan belirsizlikleri giderecektir. Biz, parti olarak, ülkemizin sorunlarını,
önceliklerini çok iyi biliyoruz, Allahın izniyle bu sorunların
üstesinden geliyoruz, geleceğiz de. Siz bilmeseniz de milletimiz bizi
biliyor ve anlıyor. Bu nedenledir ki, 2 Kasım 2002den bugüne kadar
hep bize güvendi, hep yanımızda oldu ve bizler de, onların bize
duyduğu güvene, bize verdiği vekâlete, temsile sonuna kadar sahip
çıktık ve çıkacağız. Bizim Hükûmetimiz,
karamsarlık, kaos, kriz hükûmeti değil; biz umudun, biz ak günlerin
hükûmetiyiz. Önümüze ne kadar engel çıkarılırsa
çıkarılsın, biz, her engelden, güçlenerek, milletimizden güç
alarak çıkıyoruz. Milletimizin her zaman yanında olduk, derdiyle
dertlendik, sevincine ortak olduk. Milletimiz bizi gayet iyi biliyor, bizler de
onları gayet iyi biliyoruz. Biz onlarla aynı dili konuşuyoruz.
Onların hislerine tercüman oluyoruz. Aksini iddia eden varsa AK Partinin
girdiği seçimlere ve aldığı oylara bir baksın, bir de
kendi oylarına baksın.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir gerçeği kabul etmemiz
gerekiyor: Enerjide ne yazık ki dışa
bağımlıyız. Bunu inkâr edemeyiz. Bunun çözümünde de çözüm
yollarını aramalıyız. Eğer çözümün bir parçası
olmuyorsanız, en azından sorunun bir parçası olmayın. Biz
parti olarak, Hükûmet olarak her zaman diyalogdan yanayız. Çözümden yana
olduk, oluyoruz. İletişim kanallarımızı
kapatmadık, kapatmıyoruz. Ama bir isteğimiz var: Bir şeyi
eleştiriyorsanız, lütfen çözüm önerileriniz de beraberinde olsun.
Şöyle bir anlayışı kabul etmiyoruz: İktidar ne
yapmışsa toptan reddedelim. Tamam, muhalefetin gereği, tarihsel
muhalefetinizin ve özünüzün gereği muhalefet edin ama çözümde de
alternatifler üretin.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Hükûmetlerini
eleştirdiğiniz noktalardan biri de dış ticaret
açığı. Evet doğru, ithalatımız
ihracatımızdan fazladır. Peki, biliyor musunuz ki
ithalatımızın yüzde kaçı enerji ithalatıdır?
Türkiyenin enerji sektöründe ciddi ithalat problemi ve ciddi
fırsatları var. Bu fırsatları değerlendirmek için bu
kanuni düzenlemeyi yapıyoruz.
Rüzgâr
enerjilerini, diğer enerji üretim kaynaklarını aya mı
kuracağız, tabii ki toprağın üzerine kuracağız,
onun için bu düzenlemeyi getiriyoruz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ne kadar güzel buluş bunlar!
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Çocuk mu kandırıyorsun?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) 2002de yaklaşık 10 milyar dolar olan enerji
ithalatımız bugün 30 milyar dolar seviyelerindedir.
İthalatımızın yüzde 20sinden fazlası enerji
ithalatıdır. Enerjide ithalata olan
bağımlılığımızı azaltmak
zorundayız. Nükleer, güneş ve rüzgâr enerjisinden mutlaka istifade
etmemiz gerekir; aksini söylüyorsanız, bilemiyorum.
Bütün
bunları birleştirdiğimizde, elektrik üretimimizin yüzde 45i
doğal gazdan
Isınma noktasında da doğal gaza ciddi bir
bağımlılığımız var. Petrol
ithalatımız yüzde 90 iken, doğal gazdaki ithalata
bağımlılığımız yüzde 95; doğal gazda da
Rusyaya bağımlılığımız yüzde 65tir.
İşte bu
nedenlerdendir ki bu kanun teklifi hazırlandı ve yüce Meclisin
gündemine geldi. Enerji sorununu çözmek istiyoruz. Bu nedenle nükleer enerji
santrallerini, jeotermal enerji santrallerini, rüzgâr enerjilerini, alternatif
enerji kaynaklarını devreye sokmak istiyoruz. Bu nedenle, küresel
ısınmayla birlikte, su, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji
kaynaklarından istifade etmek büyük önemi haiz olmuştur. Getirilen
düzenlemeyle, bilimin ve modern ülkelerin yaklaşımlarına uygun olarak,
yenilenebilir enerji yatırımlarının önündeki
sınırlar kaldırılmakta ve ülkemizin
kalkınmasının önündeki bir engel bu şekilde
kaldırılmaktadır.
Jeotermal
enerjiye dayalı seracılık faaliyetleri, gerek üretim kalitesi
gerekse çevreye uyumlu olması nedeniyle desteklenmesi gereken
faaliyetlerdir.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; uygulamada, bu tür işletmeler
için gerekli tesislerin kurulmasında, yapılacak tesisin sanayi tesisi
mi yoksa tarım tesisi mi olduğu konusunda tereddütler
yaşanmakta, gerekli izinlerin verilmesi konusunda idareler arasındaki
ihtilaflardan kaynaklanan gereksiz kırtasiyecilikle
karşılaşılmaktadır. Getirilen düzenlemeyle bu tür
sıkıntılar giderilmektedir.
Zaman içerisinde,
tarım arazileri üzerinde, icra makamlarının gerek göz
yummasıyla gerekse açıktan izniyle binlerce işletme
kurulmuş ve bu işletmeler on binlerce kişinin geçim
kaynağı olmuştur. Hatta, Bakanlar Kurulu izniyle tarım
arazisi üzerinde birtakım yabancı firmalara tesis kurmaları için
izinler verilmiş ve bu firmaların ülkemizde yatırım
yapmaları temin edilmiştir.
Getirilen
düzenlemeyle, toplumsal ve ekonomik gereklilikten dolayı bir soruna çözüm
üretilmektedir. Kaldı ki söz konusu tarım arazileri üzerindeki
tesisler kaldırılsa bile, hâlihazırda bulundukları arazilerin
tarım arazisine dönüştürülme imkânı ve özelliği
kalmamıştır. Dolayısıyla bu arazilerin ekonomiye
kazandırılması gerekmektedir. Getirilen düzenlemeyle, var olan
bir soruna çözüm aranmaktadır değerli arkadaşlar. Düzenleme
yapılmaması, sorunu çözmemekte, bilakis yeni sorunlara zemin
hazırlamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürkün dediği gibi, muasır medeniyet seviyesine
ulaşmak için, geçmek için çok ama çok çalışmalıyız...
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Ağzına bile yakışmıyor!
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Senin ağzına yakışıyor mu
Atatürk!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) -
fabrika kurmalıyız, tesis kurmalıyız, bu tür
yatırımların yapılması önündeki sorunları da
ortadan kaldırmalıyız. Hayra da muhalefet, şerre de
muhalefet anlayışıyla ülkeyi kalkındıramayız. Bu
tür yatırımların yapılması önündeki sorunları
ortadan kaldırmalıyız. Bu ülkenin çalışan, üreten
bireylere ihtiyacı var; yoksa, sorun üreten, kaos üretenlere değil,
çözüm üretenlere ihtiyacı var. Bu ülke için taş üstüne taş
koyanın başımızın üzerinde her zaman yeri var
olduğunu da söylüyoruz, söylemeye de devam ediyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, milletin iradesiyle tecelli olmuş yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Koyuncu.
Teklifin tümü
üzerine, şahsı adına Hatay Milletvekili Orhan Karasayar söz
istemiştir.
Buyurunuz Sayan
Karasayar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
sözlerime başlamadan önce, 93üncü yıl dönümünü
kutladığımız Çanakkale Zaferi münasebetiyle başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ve aziz şehitlerimizi
rahmetle anıyor, mekânları cennet olsun diyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 111 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifinin tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ısınma ve su
kaynaklarının azalmasıyla birlikte baş gösteren
kuraklık, yenilenebilir enerji kaynaklarından istifadeyi artık
gerekli kılmıştır.
Jeotermal
enerjiye dayalı seracılık faaliyetleri, gerek üretim kalitesi
gerekse çevreye uyumlu olması nedeniyle desteklenmesi gereken faaliyettir.
Uygulamada, bu tür işletmeler için gerekli tesislerin kurulmasında,
yapılacak tesisin sanayi tesisi mi yoksa tarım tesisi mi olduğu konusunda
ve gerekli izinlerin verilmesiyle ilgili ihtilaflar yaşanmaktadır.
Özellikle, önceki
hükûmetler döneminde Bakanlar Kurulu izniyle tarım arazisi üzerinde
birtakım yabancı firmalara tesis kurmaları için izinler
verilmiş ve bu firmaların ülkemizde yatırım yapmaları
temin edilmiş, bu işletmeler binlerce ailenin geçim kaynağı
hâline gelmiştir.
Bu yasa
teklifinde, toplumsal ve ekonomik gereklilikten dolayı soruna çözüm
getirilmektedir. Zaten söz konusu tarım arazileri üzerindeki sanayi
tesisleri kaldırılsa bile, hâlihazırda bulundukları
arazilerin tarım arazisine dönüştürülme imkânı ve özelliği
kalmamıştır. Dolayısıyla, bu arazilerin ekonomiye
kazandırılması gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sanayi yatırımları
istihdamın arttırılması için çok önemlidir. Bu teklif,
kesinlikle, muhalefetin iddia ettiği gibi, tarım arazisi ve meralara
yasalara uygun olmadan yapılan kaçak sanayi yapılarına ait bir
af niteliği taşımamaktadır. Altını çiziyorum,
yaklaşık yirmi iki bin tesis bu uygulamadan faydalanacaktır.
Düzenleme herhangi bir özel amaç taşımamaktadır, sırf, kamu
yararı düşüncesiyle yapılan genel bir düzenlemedir. Muhalefetin
bu yasanın Cargill firmasıyla ilgili olduğu iddiaları
doğru değildir.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Ne alakası var?
ORHAN KARASAYAR
(Devamla) Kaldı ki bu firma, Türkiyede izinleri almadan
yatırım yapmış bir firma değildir. 1997
yılında, bu yabancı sermaye, Yüksek Planlama Kurulu
kararıyla Türkiye Cumhuriyetine gelip yatırım
yapmıştır. Bakanlar Kurulunca 24/07/2002 tarihinde
kararlaştırılmıştır. Rahmetli Sayın
Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Devlet Bahçelinin imzaları vardır. Bu bölgede mevzii imar
planı ve nâzım imar planlarının iptal edilmiş
olması, bu alanın tarımsal hiçbir niteliğinin
kalmamış olması, özellikle bu bölgede birçok sanayi tesisinin
bulunması nedeniyle 2005 tarihinde Bakanlar Kurulunca Özel endüstri
bölgesi ilan edilmiştir.
Kaldı ki
Anayasa, yasa koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda tarımsal
alanda düzenleme yapma yetkisi vermektedir. Ancak yasa koyucu bu yetkiyi
kullanırken, kamu yararı amacını gütmek ve Anayasanın
ilgili diğer kurallarına da uymak zorundadır. Özellikle
uluslararası sözleşmeler, Anayasanın 90ıncı
maddesine göre Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen
hukuki metinlerdir.
Getirilen
düzenlemeyle, var olan bir soruna çözüm aranmaktadır. Bu konuda düzenleme
yapılmaması sorunu çözmemekte, bilakis yeni sorunlara zemin
hazırlamaktadır. Çözülmezse ne olur size söyleyeyim:
Uluslararası sözleşmelerle yatırım yapan bu tür
şirketler gider Dünya Ticaret Örgütü ya da Dünya Bankası nezdinde
dava açar, milyarlarca dolar tazminatla karşı karşıya
geliriz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, yasa teklifinin hayırlı olmasını
diliyor, yüce Meclisimize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karasayar.
Teklifin tümü
üzerine, şahsı adına Uşak Milletvekili Nuri Uslu söz
istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Uslu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NURİ USLU
(Uşak) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda ve Mera Kanununda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu kanun teklifi Anayasa Mahkemesi tarafından 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun geçici
1inci maddesine ilişkin iptal davası nedeniyle bu Kanunun 1inci
maddesine uyum sağlamak amacıyla hazırlanmış bir kanun
teklifidir. Bu kanun teklifi ile 1inci maddesinde ne getirilmektedir? Enerji
Piyasası Düzenleme Kurulunun teklifiyle, 4628 sayılı Enerji
Piyasası Kanunu uyarınca yenilenebilir enerji kaynak
alanlarının kullanımıyla ilgili yatırımları,
ayrıca jeotermal kaynaklı teknolojik sera
yatırımlarını da bu Kanuna eklemişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, küresel ısınmanın dünyada, özellikle günümüzde
ve son yıllarda hem ülkemizde hem de dünyada çok çeşitli etkileri
olmaktadır. En önemli etkisini daha geçen yıl, 2007 yılında
ülkemizin en doğusundan en batısına kadar yaşadık ve
kuraklık bütün milletimizi, özellikle köylülerimizi, çiftçilerimizi
vurmuştur. Su kaynaklarımızı çok olumsuz bir şekilde
etkilemiştir.
Sayın
milletvekilleri, bu kanunun 2nci maddesinde de yine 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun geçici 3üncü maddesi
kaldırılıyor, buraya geçici 4üncü madde ekleniyor. Tarım
arazilerinde, geçmiş yıllarda, izinsiz olarak amaç
dışı kullanıma açılan alanların ve üzerindeki
kaynakların değerlendirilmesi, kayıt altına
alınması ve ekonomiye kazandırılması amacıyla bu
geçici madde buraya eklenmiştir. Burada, şöyle ki, 5403
sayılı Kanunda
Bu Kanunumuz 3 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Tarım dışı amaçla kullanılan bu
tesisler ve bu alanlar bu Kanundan önce var olan yönetmeliklere göre izin
alınarak tesis edilmişlerdir. Bu tesisler ve bu alanlar hiçbir zaman
izinsiz olarak sayılamazlar. Ayrıca, bu tesisler ve bu alanlardan
izinsiz olanlar ise 11/10/2004 tarihinden önce çıkarılan af
yasasından faydalanmışlar ve izinlerini
almışlardır. Ayrıca, bu tesisler genelde kişilerin
kendi arazileri üzerinde yapılmışlardır, hiçbir zaman orman
arazisinde, mera arazisinde veya hazine arazisinde değillerdir. Bu
tesisler yaklaşık 20 bin civarında insanımıza ait ve
Bu kanun teklifinin
son maddesinde ise 4342 sayılı Mera Kanununun 14üncü maddesine iki
fıkra eklenmiştir. Bu fıkraları okuyorum: Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu hükümlerine göre elektrik faaliyetleri için ihtiyaç duyulan
mera alanları, aynı şekilde jeotermal kaynaklı teknolojik
seralar için ihtiyaç duyulan mera alanlarından da izin verilmesi gündeme
getirilmektedir. Şimdi, yenilenebilir enerji kaynakları, mutlaka, bu
rüzgâr, güneş, su kaynakları, bunları istediğiniz yere
götürmeniz mümkün değildir. Bu kaynakları ancak oldukları
yerlerde değerlendirmek mümkündür. Onun için, bu kaynaklar bazen orman
arazisinde, bazen merada, bazen de hazine arazilerinde olmaktadır. Bu
değerler, bu kaynaklar mutlaka değerlendirilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, toprak, su, doğa, ormanlar ve diğer doğal
kaynaklarımız mutlaka sürdürülebilir bir yönetim
anlayışıyla yönetilmelidir. Ancak, bu demek değildir ki, bu
zengin kaynakların fakir bekçisi olun, onları karşıdan
karşıya seyredin demek değildir. Bunlar koruma-kullanma dengesi
içinde mutlaka insanlarımızın faydalanmasına
açılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu doğal kaynaklar, ormanlar ve topraklar bizim
atalarımızdan bize kalan miras değil, birer emanettir
anlayışı hiçbir zaman unutulmamıştır,
unutulmayacaktır. Ancak, milletimizin, fakir fukaranın sofrasına
bir ekmek koymayı da bir görev bilmekteyiz.
Bu amaçlarla
hazırlanan bu yasanın hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
Şimdi
teklifin üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. Toplam süre yirmi
dakikadır. Soru soracak sayın milletvekillerinden mümkün olduğu
kadar sadece soruyu sormalarını rica ediyorum.
Sayın
Özdemir, buyurunuz.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum:
Soru 1) Bursa
milletvekilleri tarafından verilen bu yasa teklifiyle toplam ne kadar
tarım arazisinin metrekaresine 5 YTL verilerek satın alınıp
tarım dışı amaçlarla kullanılmasına izin verilmiş
olacaktır?
Soru 2)
Kamuoyunda çok tartışılan Cargill firması bu yolla ne kadar
araziye sahip olacaktır? Kendilerine bu konuda arazi tahsis edilen
yatırımcılar herhangi bir nedenle faaliyetlerine son verirlerse,
tahsis edilen bu arazilerin akıbeti ne olacaktır?
Soru 3) Bu kanun
değişikliği teklifi, hayvancılığımız
için çok önemli olan mera alanlarının azalmasına yol
açacaktır. Böyle bir uygulamayı Tarım ve Köyişleri
Bakanımız olarak içinize sindirebiliyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, şimdi, raporun birinci sayfasında Not Teklif
Başkanlıkça; tali olarak Çevre ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonlarına, esas olarak da
Dışişleri Komisyonuna havale edilmiştir. diyor. Evet,
işte burada yazılı olan bu. Bu Komisyon nasıl rapor
düzenlemiş? Yani orada diyor ki, esas komisyon Dışişleri
Komisyonunun raporu diyor fakat biz burada Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunun raporunu esas olarak yapıyoruz. Bu kadar bariz bir hata
yapılabilir mi?
İsterseniz
Başkanlık bunu cevaplandırsın Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Genç, burada arkadaşlar bunun bir baskı hatası
olduğunu söylüyorlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Baskı hatasıyla niye dağılıyor efendim?
Yani Komisyonun da bunu kontrol etmesi lazım Sayın
Başkanım.
İkincisi,
efendim, bu kanun teklifiyle, bilmiyorum, Sayın Bursa milletvekilleri
kaçıncı defadır böyle bir kanun teklifini veriyorlar, özellikle
bu Altan Karapaşoğlu arkadaşımız?
Şimdi, bize
öyle geliyor ki, bu arkadaşlarımız sırf bu, Orhangazideki
Cargill firmasına bir af getirmek için ve buraya verilen araziyi
meşrulaştırmak için yapıyorlar. Şimdi, birinci
sınıf tarım arazisi dünyanın neresinde 5 liradır? Ben,
Komisyona da soruyorum, bu teklifi verenlere de soruyorum, Hükûmete de
soruyorum: 5 liralık arazi varsa, istedikleri kadar ben satın
alırım. Yani, Türkiye Cumhuriyetinin birinci sınıf arazisi
5 liraya satılır mı?
Üçüncüsü -yine
bir diğer sorum Sayın Başkan- daha önce bu konu, 5557
sayılı Kanun çıkmış fakat o zamanki
Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiştir ama Komisyon bu
konuyu kendi raporunda dile getirmemiştir, Genel Kurulun dikkatinden
kaçırmaya çalışmıştır. Âdeta, gerçek bir rapor
değil de kendi hesabına gelen bir rapor düzenleme yoluna
gitmiştir.
Yine, bu konuda
Danıştayın verdiği kararlar var, Anayasa Mahkemesinin
verdiği kararlar var. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir.
Hukuk devletinde yasalar yaparak
Anayasamızın 2nci maddesinde de
hukuk devleti olduğu açıkça belirtilmiştir. Getirilen bu yasa
teklifiyle Türkiyenin hukuk devleti olma statüsü ortadan
kaldırılıyor. Yani Danıştay karar veriyor
Sen bu
kanunu çıkaramazsın. Bu yolda bir işlem yapamazsın. diyor
Anayasa Mahkemesi. Danıştay da, daha önce, Bakanlığın
verdiği, toprak koruma kurullarının verdiği bu konudaki
tesis edilen işlemleri iptal ediyor. Bu iptal işlemleri ve
Anayasanın getirdiği iptal kararlarını yok etmek için
kanun getiriyorlar. Bu, bir defa, hukuk devleti ilkesini zedeliyor. Bunu
Komisyon nasıl izah ediyor? Onu belirtmek istiyorum.
Saygılar
sunarım efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın
Ünlütepe
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana soru yöneltmek
istiyorum: Bu kanun tasarısıyla Bursa ilinde kurulu nişasta
bazlı şeker üreten Cargill firmasıyla ilgili müteaddit
yargı kararları vardır. Bilindiği gibi, yargının
verdiği karara hiçbir şekilde müdahale edebilmek olanaklı
değildir. Ne yasama Meclisi ne de yürütme bu konuda karar alamaz.
Yargı kararını uygulamak bir devletin egemenlik
hakkıdır. Bu yasa tasarısı ile yasaya aykırı
olarak kurulmuş ve hâlen faaliyette bulunan yabancı sermayeye ait bir
fabrika da faydalanacaktır. Bu işletmeyle ilgili yargı
kararı verilmiştir. Yıkımına Türk milleti adına
karar veren yargı kararını niçin uygulayamıyorsunuz veya
uygulamıyorsunuz?
İkinci
sorum: Acaba bu yasa tasarısı bir Amerika gezisinde Bunu düzeltin.
diyenlere karşı Bizde kuvvetler ayrılığı
vardır, yargı bağımsızdır. diyemeyen
Hükûmetinizin uluslararası ilişkilerde teslimiyetçi
politikasının sonucu mudur?
Üçüncü soru: Türk
çiftçisinin dayanma gücü kalmamıştır. Pancar çiftçisini
uluslararası pazarlığa niçin feda ediyorsunuz?
Türkiye
Cumhuriyetinde kuvvetler ayrılığı prensibi kabul
edilmiştir. Yasama, yürütme ve yargı, her üçünün faaliyet
alanları farklıdır. Bu yasa teklifi yasamanın yargıya
müdahalesi, yani yargıyı işlevsiz hâle getirmesi değil
midir? Anayasaya aykırılığı sabit olan bir yasa
tasarısını Mecliste niçin görüştürmeye zorluyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Sayın Macit
HASAN MACİT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Sayın Bakanım,
meralar, doğa ve hayvancılık sektörü için çok önemli
alanlardır. Gelecek kuşaklara bu alanları koruyarak aktarma gibi
bir görevimiz vardır. Bu bağlamda, mera alanlarının kapsam
dışına, meralık vasfı dışına
çıkarılması
Bazı kimseler için bir metrekare çok
önemlidir, bazıları için, meraların önemini anlayanlar için bir
metrekare çok önemlidir, anlamayanlar veya önemsemeyenler için milyar metrekare
önemli değildir. Bu bağlamda, size daha önce sormuş olduğum
yazılı sorumda Balıkesir ve Bursa illeri
sınırları içerisinde kaç metrekare meralık vasfından
çıkarılmıştır? soruma Mera alanları,
meralıktan çıkarılması rakamsal olarak göz ardı
edilemeyecek kadar düşüktür. yanıtınızı verdiniz.
Ben meraların
çok önemli olduğunu önemsiyorum ve halkımız adına,
hayvancılık sektörü adına bu kapsamdan, mera kapsamından
çıkarılan alanları, bir metrekare bile olsa öğrenmek
istiyorum. Bu bağlamda, bu rakamları verebilir misiniz?
İkinci
sorum: Dışişleri Komisyonu esas komisyon olduğuna göre,
öyle yazdığına göre kanun tasarısının metninde,
acaba bu yasa ile yararlanacak olan firmaların yurt dışı
kaynaklı olduğu için mi Dışişleri Komisyonu olarak
yazıldı?
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Macit.
Sayın Tankut
Son soruları
alıyorum çünkü süremiz yetmiyor.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, ülkemizde bu zamana kadar gerek sanayi gerekse diğer
tesislerin yapımıyla birinci ve ikinci sınıf tarım
topraklarımızın tarım dışı amaçlarla
kullanımının toplam miktarı nedir?
Bu yasa
tasarısı kanunlaştığı takdirde tarım
dışı amaçlarla kullanılan ne kadarlık birinci
sınıf tarım arazisini kullananları affetmiş
olacaksınız?
Sayın
Komisyon Başkanımıza sormak istiyorum: Tarımın içinden
gelen ve bilimsel kriterlerle tarım arazilerinin önemini yıllardan
beri öğrencilerinize ders konusu olarak öğreten bir bilim adamı
olarak bu yasa tasarısı içinize sinmekte midir?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın Bakan,
buyurunuz efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, öncelikle, Sayın Özdemirin üç tane sorusu var. Bunlardan bir
tanesi, verilen teklif ile kaç metrekareye izin verileceği soruluyor.
Şimdi, bu
kanun teklifinde bizim tahminlerimize, hesaplamalarımıza göre
Şimdi, dolayısıyla
genel anlamda bu aslında genel bir sorunu çözmeye dönüktür. Daha önceki
düzenlemeler de aslında bu şekilde, bu amaçla yapıldı.
Şimdi, burada bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Esasen 2005
yılına kadar böyle bir kanun yoktu. Yani Türkiyede tarım
arazileri, çok kolay bir şekilde, kanun olmadığı için
amacı dışına tarım arazileri
çıkarılabiliyordu. İlk defa 2005 yılında bu söz konusu
kanun, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çıkarılmak
suretiyle, hiç değilse kanunun yayınlandığı tarihten
itibaren arazilerin amacı dışına
çıkarılmasına bir kısıtlama getirilsin, bir
sınırlama getirilsin, bir tahditle karşılaşsın,
belirli bir süzgeçten geçirilsin... Bu amaçla, bu kanunun çıkış
amacı bu.
Üçüncü sorusu
Sayın Özdemirin; bununla meraların azalıp azalmayacağı
hususunu soruyor, bunu içime sindirip sindiremediğimi soruyor. Şimdi,
tarım arazilerinde de meralarda da cumhuriyet tarihinde -bunu iftiharla
söylüyorum- hiçbir hükûmet döneminde, benim mensubu olduğum, üyesi bulunduğum
Hükûmet kadar mera ıslahı yapılmamıştır. Rakamlar
ortada. Ben onların bütün detaylarını sizlere şimdi
verebilirim. Örneğin, sadece 2004 yılında 703 bin dekar, 2005
yılında 900 bin dekar, 2006 yılında 531 bin 800 dekar ve
2007 yılında 540 bin dekar alanda mera ıslahı
yapılmıştır.
Şimdi, bunu
benden önceki hükûmetin, bizden önceki hükûmetin dönemiyle mukayese
edeceğim müsaade ederseniz. O da şudur: 2000 yılında sadece
6.600 dekar, 2001 yılında 8.800 dekar, 2002 yılında 68 bin
dekardır.
Şimdi, ben,
aradaki farkı hem yüce Meclisin hem Türk milletinin takdirlerine
sunuyorum.
Sayın
Gençin soruları daha çok Komisyonumuzla ve Başkanlık
Divanıyla ilgili. Ancak bizimle ilgili sorusu şu, benim not
aldığım iki tane soru: Bu, Cargille af amaçlı
mıdır? diye sordu.
Tabii, bu bir
tekliftir, bir tasarı değildir. Yani, gerçekte niyetinin ne
olduğunun detayını teklif sahibi ancak çok iyi bilir. Ama bizim
önümüzdeki teklif -biraz önce de söylediğim gibi, Türkiyede genel bir
problem var, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundan
kaynaklanan- biraz önce söylediğim 45 bin dekar alanla ilgili en az 20 bin
kişiyi ilgilendiren bir kanundur. Dolayısıyla, bir tek
şahsa veya bir tek firmaya bunun irca edilmesinin ben çok haklı
olduğunu düşünmüyorum.
Bir sorusu daha
oldu Sayın Gençin. O da, işte, ceza olarak 5 YTLnin bir dekar için
uygun olup olmadığını sordu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bedeli değil mi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Efendim, bedeli değil bu. Bu, bedeli değil. Bu şudur:
Şimdi, 5403 sayılı Kanun 2005 yılında
çıkarılırken denildi ki: Bundan sonraki süreçte, bundan sonra
tarım arazilerinin amacı dışına
çıkarılması zaten kanunla artık yasak. Ancak mevcut duruma
kadar, bugüne kadar, geçmişte amacı dışına
çıkarılmış olan ve üzerine tesis kurulan tarım
arazilerinin durumu ne olacak, bunlara ne yapılacak, nasıl bir
müeyyide uygulanacak? İki şey yapılabilir: Ya bunların tamamını
getirip yıkarsınız ki, bu hem pratik olarak mümkün değil
hem doğru değil hem de üzerine bina yapılmış, atölye
yapılmış, fabrika yapılmış bir araziyi, binayı
yıksanız dahi o araziyi artık bir daha tarımsal amaçlı
olarak kullanmanız teknik olarak mümkün değildir. Birinci sebep bu.
İkincisi: Üzerinde bir ekonomik varlık vardır ve bu varlık
Türk milletinin varlığıdır. Dolayısıyla, onu da
bir şekilde rehabilite etmek ve belirli bir yapının içerisine
oturtmak gerekiyordu. O nedenle de dendi ki bu, yüce Meclisin iradesi- yüce
Meclis dedi ki, efendim, altı ay içerisinde müracaat edenlerden bu
şekilde dekar başına 5 YTL alınmak suretiyle bunların
amacı dışında kullanılabilmesine imkân sağlanmış
olmasına kanun cevaz verdi. Mesele bundan ibarettir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dekarı değil, metrekaresi.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Evet, doğrudur, metrekaresi 5 YTL. Siz ama o şekilde söylediniz de
onun için.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, ben dekar demedim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Şimdi, Sayın Ünlütepenin sorusu: Cargillle ilgili müteaddit
yargı kararları vardır, bu tasarıyla
yıkımını niçin uygulamıyorsunuz? dedi. Tabii, bu bir
tekliftir ve yargı kararlarıyla ilgili olarak da şunu arz
edeyim: Şimdi, Kanun çıktıktan sonra, Kanunun ilk
şeklindeki geçici 1inci madde, yani bu biraz önce bedelini
söylediğimiz miktarla ilgili, düzenlemeyle ilgili Anayasa Mahkemesine bir
iptal davası açıldı. İptal davasını da ana
muhalefet partisinin değerli üyeleri açtı. Ve orada konu şu: 1)
Bu Kanunun tümünün şekil yönünden, 2) Geçici 1inci maddesinin ise esas
yönünden yürütmesinin durdurulması, yürürlüğünün
durdurulmasını ve iptalini istedi. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin
bu konuyla ilgili kararı şu. Anayasa Mahkemesi sonuç itibarıyla
şunu söylüyor, diyor ki: Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 1) Şekil yönünden Anayasaya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin reddine oy birliğiyle, 2)
Geçici 1inci maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına
ve iptal isteminin reddine 1 karşı oyla, oy çokluğuyla
22/12/2006 tarihinde karar verildi. diyor Anayasa Mahkememiz. Şimdi,
düzenleme
20 Ocak 2007 tarihinde 5578 sayılı Kanunla geçici 1inci
maddenin yerine bir geçici 3üncü madde ihdas edildi. Bunun yürütmesinin
durdurulmasına, yirmi gün içerisinde Anayasa Mahkemesi tarafından
karar verildi. Şimdi, tabii, yirmi gün sürdüğü için ve yürütmenin
durdurulması olduğu için bunun yerine esasen bir düzenleme yapmak
gerekiyor. Çünkü yürütmesi durdurulmuş, bir boşluk söz konusu ve
bunun mutlaka düzeltilmesi gerekiyor, bunun yerine bir şey konması
gerekiyor. Bu bakıma da bu teklif böyle bir ihtiyacı gideriyor.
Şimdi, biraz
önce de söylediğim gibi, Kanunla tabii kastedilen şey Türkiyede bir
sorunu çözmektir. Ve Türkiyede 2005 yılında çıkarılan bu
Kanun yayımlanmadan önce, bu Kanun olmadan önce olmuş birtakım,
yapılmış birtakım işler var. Bunlara ait bir düzenleme
yapılması gerekiyor. Bunu getirip sadece bir firmayla
ilişkilendirmek, onunla ilişkiliymiş gibi göstermek de
doğrusu çok doğru değildir.
Sayın
Ünlütepenin yine bunun işte dış kaynaklı bir talep
olduğu yönündeki bir değerlendirmesi, bir sorusu var. Ona da tabii
katılmadığımı söylemek istiyorum. Hiçbir Türkiye
Cumhuriyeti hükûmeti başkanı da üyesi de, dışarıdan
talimatla kendi yasasını değiştirmez, kendi
yasasını koymaz; tüm yasalar burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesiyle ortaya çıkar, sizlerin verdiği oyla kabul edilir veya
reddedilir; bu da onlardan bir tanesi.
Sayın
Macitin mera alanlarının kapsam dışına
çıkarılmasıyla ilgili bir değerlendirmesi oldu. Burada,
Balıkesir ve Bursayla ilgili, tahsis amacı
değişikliğinin ne kadar olduğuna dair bir sorusu var. Benim
elimdeki bilgiye göre -meraların tahsis amacı değişikliğiyle
ilgili- 1998-2007 yılları arasında, Balıkesirde 1.241
dekar, Bursada da 1.143 dekar alan için tahsis amacı
değişikliğiyle ilgili olarak başvurulmuş ve buna ait
işlem yapılmış.
Sayın
Tankutun, Amacı dışına çıkan toplam miktar nedir ve
bununla ne kadarlık bir alan affedilmiş olacak? sorularına,
zannediyorum daha önce verdiğim soruların cevabı içerisinde bu
da var, çünkü amaç dışına çıkarılan toplam miktar
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Sayın Başkanım, bizim
başkanlığımıza da yöneltilmiş sorular vardı,
müsaade ederseniz onlara bir kısa açıklamada bulunmak isterim.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Gençin bir sorusu vardı. Siz, Başkanlık makamı olarak bu
konudaki gerekli açıklamayı yaptınız, ama bir kez daha,
kayıtlara girmesi bakımından ifade etmekte yarar var.
Bu basımla
ilgili, gündeme gelen maddi hata, Komisyonumuzla alakalı olmayıp,
zaten bu görüşmeler esnasında da düzeltilmesi gündeme gelecek olan
bir konuydu. Belki de böyle bir soruyla bu öne alınmış oldu.
Bir diğer
sorusu: Bu 5 YTL/metrekare yeterli midir? diye ifade etti. Sayın Bakan
bunu açıkladı ama vuzuha kavuşması bakımından
şu açıklamayı gerekli görüyorum: Değerli arkadaşlar,
burada yapılan tesisler şahısların kendi arazileri üzerine
yapılmış tesislerdir. Herhangi bir şekilde kaçak, kamuya
ait bir arazi hazinesi üzerine veyahut da bir orman arazisi üzerine
yapılmış herhangi bir tesis değildir.
Bir diğer
soruları: Burada Anayasa Mahkemesinin bu konuya ilişkin
almış olduğu kararları Komisyon görmezden gelerek
görüşmelerini sürdürmüştür ve rapor
hazırlamıştır. gibi bir ifadede bulundu. Değerli
arkadaşlar, dağıtılmış olan bu metinde,
6ncı sayfada, Komisyonumuzun
-özellikle bu Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararlarla
ilgili- gerek yürütmeyi durdurma gerekse de bizim bu konuda yapmış
olduğumuz düzenlemelere ilişkin bütün açıklamalar var. Herhangi
bir şekilde yüksek yargının vermiş olduğu
kararları hiçe sayan veya bunları yok sayan bir anlayışla
yasama faaliyeti sürdürülmüş değildir.
Sayın
Tankutun sorusuna gelince: Burada, bu yapılan düzenleme içinize siniyor
mu? şeklinde bir soru sordu. Değerli arkadaşlar, bu bir
tasarı değil, bu bir teklif. Kaldı ki, tasarı olmuş
olsa bile Hükûmet kanadından gelen bir talep olarak
değerlendirilecektir. Burada da bir grup milletvekili
arkadaşımızın bir talebi söz konusudur. Meclisimizde yer
alan her bir milletvekili veya milletvekili
arkadaşlarımızın bu memlekette sıkıntı
olarak görülen konulara ilişkin düzenleme konusunda kendi takdir
hakları vardır ama bu takdir hakkının kabulü veya reddi,
birazdan sizlerin oylarıyla kabul edilecek veya reddedilecektir. Bunu
bilgilerinize arz ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısına bakacağım efendim.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.53
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
111 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TOPRAK KORUMA VE ARAZİ
KULLANIMI KANUNU İLE MERA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1-
03/07/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki (f) ve (g) bendi eklenmiştir.
f) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 20/02/2001 tarihli ve 4628
sayılı Enerji Piyasası Kanunu uyarınca yenilenebilir enerji
kaynak alanlarının kullanımı ile ilgili
yatırımları,
g) Jeotermal
kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
BAŞKAN
1inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Vahap Seçer söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
111 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi
hakkında, grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kanun tasarısının 1inci maddesinde,
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 13üncü maddesine iki
bent ekliyoruz. Burada öncelikle, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 13üncü maddesini kısaca size açıklamak istiyorum.
Bu Kanunun
13üncü maddesi: Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili
tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim
amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif alan
bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla;
a) Savunmaya
yönelik stratejik ihtiyaçlar,
b) Doğal
afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı,
c) Petrol ve
doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,
ç) İlgili
bakanlık tarafından kamu yararı kararı
alınmış madencilik faaliyetleri,
d)
Bakanlıklarca kamu yararı kararı almış plan ve
yatırımlar,
e) Kamu
yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde
bulunacak yatırımlar.
Buradan da
anlaşıldığı gibi, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 13üncü maddesi, tarım
topraklarının amaç dışı kullanımında çok
elzem durumlarda çok stratejik birtakım faaliyetlerde
kullanımına müsaade ediyor. Biz buraya iki bent daha ekliyoruz. Bunlardan
bir tanesi (f) ve diğeri (g) bendi. İki maddeden ilki: Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 20/02/2001 tarihli ve 4628
sayılı Enerji Piyasası Kanunu uyarınca yenilenebilir enerji
kaynak alanlarının kullanımıyla ilgili
yatırımları ve (g) bendi olarak da Jeotermal kaynaklı
teknolojik sera yatırımlarını ekliyoruz.
Tabii ki,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim temel felsefemiz, Türkiyede mevcut
tarım arazilerimizi korumak, bunların amaç dışı
kullanımını önlemek. Ancak bu kanunun -şu anda yüce
Mecliste görüşülen kanunun- 1inci maddesinde, yenilenebilir enerji kaynak
alanlarına tahsis edilmesi ve jeotermal kaynaklı teknolojik sera
yatırımlarına tarım alanlarımızın tahsis
edilmesi konusu bizim grubumuzca uygun görülmüş, biz bu 1inci maddede
olumlu görüş bildirmiştik komisyon
çalışmalarımızda da. Ancak bu kanun
tasarısının tümü üzerinde 2nci maddeden dolayı olumsuz oy
kullanacağımızı burada belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, neden 1inci maddeyi olumlu buluyoruz? Siz de takdir
edersiniz ki, Türkiyenin enerjisi, enerji temini dışarıya
bağlı, ithalata bağımlı. Yaklaşık olarak
ithalatımızın yüzde 70ini enerji giderlerimiz oluşturuyor.
Bu anlamda enerji açığımız, ülkemizin, gerçekten çok ciddi
boyutlarda. Düşünün ki Türkiye enerji ithal eden bir ülke olmaz ise bugün
65-70 milyar dolar civarındaki dış ticaret
açığımızın sıfır seviyelerine
düşeceğini ve ülke ekonomisine sağlayacağı
katkıları bir göz önüne getirmenizi buradan istiyorum.
Dolayısıyla, hem ekonomik anlamda hem de yenilenebilir enerji
kaynaklarının çevre dostu olması, ekonomik olması,
özellikle son günlerde sıkça konuştuğumuz küresel
ısınmaya neden olan fosil kaynaklı enerji
kaynaklarının çevreye, dünyaya verdiği olumsuzluklardan sonra
elbette ki ülkemizde de bu tip enerji kaynaklarının
geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında
çalışmalarımızın olması gerektiğini
düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, yenilenebilir enerji kaynakları, son günlerde
enerji sektöründe de çokça konuşulan bir konu. Doğanın kendi
evrimi içerisinde bir sonraki gün aynen mevcut olabilen enerji
kaynaklarını yenilenebilir enerji olarak tanımlıyoruz.
Bunlar hidrolik, yani, su, güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi doğal
kaynaklar yenilenebilir olmalarının yanında temiz enerji
kaynaklarıdır. Bugün dünyada yaygın olarak kullanılan
yakıtlar, yakılınca biten ve yenilenemeyen enerji
kaynaklarıdır. Nükleer enerji, tüm dünyada beraberinde getirdiği
teknik, politik, çevresel ve ekonomik sorunlarla birlikte rahat tercih
etmediğimiz bir enerji kaynağı çeşididir. Ancak, ne yazık
ki, bütün dünya yavaş yavaş nükleer enerjiden vazgeçerken biz, demode
olmuş bu enerji türünü 9 Kasım 2007 tarihinde Meclisten 5710
sayılı Kanunla geçirdik ve ülkemizi, bir anlamda, gelecekte
yaşanabilecek sorunlarla karşı karşıya getirmiş
olduk.
Değerli
arkadaşlarım, fosil, nükleer ve diğer enerji üretim
yöntemlerinde atmosfere sera gazı olarak ifade edilen zararlı gazlar
salınmakta, bu gazlar dünyamızın iklim
koşullarını etkilemekte, havayı, suyu, tüm çevreyi
kirletmektedir. Son günlerde fosil yakıtların neden olduğu sera
gazı salınımındaki artış, bilindiği gibi,
küresel ısınmaya sebep olmaktadır. Küresel
ısınmanın neticesinde ortaya çıkan kuraklık, dünya tarım
üretimini olumsuz olarak etkilemektedir. Dünyadaki bu gelişmelerden
ülkemiz de nasibini almış, son yıllarda
kuraklığın sebep olduğu tarımsal üretim
kayıpları ülkemiz ekonomisini olumsuz etkilemiştir.
Bu
değerlendirmeler gösteriyor ki, temiz enerji kaynakları olan
yenilenebilir enerji kaynaklarını en rasyonel şekilde
kullanmamız gerekiyor. İşte bu nedenle, bu kanun
değişikliğinin ülkemizin enerji açığını
kapatmasına ve temiz enerji üretmemize katkı
sağlayacağını düşünüyoruz. Tabii ki, tarım
topraklarımızın tarım dışı
kullanımına müsaade etmemiz mümkün değil ancak yenilenebilir
enerji gibi istisnai konularda bu durumlar istismar edilmeden tarım
topraklarının tarım dışı kullanımına
açılmasına taraftarız. Biraz sonra bu kanun
tasarısının 2nci maddesi görüşülecek. İşte
burada tarım topraklarının amaç dışı
kullanım istisnalarının nasıl istismar edildiğini hep
beraber göreceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, AKP İktidarı, İktidara geldiği
günden bu yana tarım sektörünü ülke ekonomisine bir yük olarak gördü. AKP
İktidarının zihniyeti Tarımsal üretim tartıda
ağır ancak pahada hafiftir, bırakalım başka ülkeler
üretsin, biz satın alırız. şeklinde olmuştur. Ancak
bugün gelinen noktada, AKPnin tarım politikaları Türk
tarımını dışarı bağımlı hâle
getirmiştir.
Bu
politikaları neticesinde, geçtiğimiz yıl, Türk
tarımının üzerindeki tahribatlar su üzerine
çıkmış, tarım sektörü küçülmüş, tarımsal
dış ticaret açığı 1 milyar dolar gibi önemli
seviyelere gelmiştir. Ancak Hükûmet tarımdaki bu olumsuzluğun
nedenini kendince bulmuş, bunu sadece kuraklığa
bağlamıştır. Oysaki bu durumu sadece kuraklıkla izah
etmek, Hükûmetin tarım politikaları konusundaki
başarısızlığının üzerini örtmeye
çalışmaktan başka bir şey değildir diye
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 2007de tarımsal ürün ithalatında rekor bir
seviyeye gelindi. Hükûmet sadece ihracat rekorlarından bahsediyor, ama ben
size ithalat rekorlarından da bahsetmek istiyorum. İzlenmekte olan,
ucuz kura ve ithalata bağlı büyüme modeli dış
açığı artırdı. Ülkemiz tarımsal ürünlerde ithalat
cenneti hâline geldi ve az önce de belirttiğim gibi, 2007
yılında, ülkemiz, yaklaşık olarak 1 milyar dolar tarım
sektöründe dış ticarette maalesef açık vermiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Seçer, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, son günlerde, tarımsal
üretim yapan bölgelerden yoğun telefonlar alıyorum. Sayın
Tarım Bakanım da buradayken, şu anda ekranları
başında da binlerce çiftçi bizi izliyor.
2007 üretim
döneminden kaynaklanan, üreticinin ürün destek alacakları önümüzdeki
günlerde ödenecek. Ancak, aldığımız duyumlara göre, dane
mısır dışındaki diğer ürünlerde ürün
desteğinde herhangi bir değişiklik olmayacak. Fakat dane
mısır ürününde geçen dönem -yani 2006 sezonu için- ödenen kilogram
başı 6,7 kuruş destek priminin, bu yıl -yani 2007 ürün
dönemi için- kilogram başı 2 yeni kuruş seviyelerine
düşeceği duyumları almaktayız. Bunu Sayın
Bakanımın buradan değerli üreticilerimize
açıklamasını istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.
1inci madde
üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 111 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün, yine, ne yazık ki AKP İktidarının
milletimizin ve toplumumuzun faydasından ziyade yabancı şirket
ve onların temsilcileriyle, iktidarını borçlu olduğu
bazı merkezlerin çıkarları ve taleplerini gözeten bir yasa
teklifi dayatmasıyla karşı karşıya bulunmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; acaba hiç merak ettiniz mi,
toprak nasıl oluşmaktadır? Toprak neden bu kadar önemlidir?
Toprak, dünya üzerinde hayatın devamı için gerekli temel unsurlardan
hiç şüphesiz bir tanesidir. Doğal faktörlerin
karşılıklı etkileşimi sonucu kayaların fiziksel
ve kimyasal ayrışmaya uğraması ile toprak
oluşmaktadır. Bitkilerin yetişmesi için toprağa kesin bir
bağlılık söz konusudur. İnsan ve hayvanların
yaşamı ise besin zincirinin bir gereği olarak, dolaylı
yoldan da olsa, toprakla ilintilidir, bağlantılıdır.
Toprağın
beslenme gibi yaşamsal bir aktiviteyle yakından ilişkili
olması, önemini daha da artırmaktadır. Başka bir ifadeyle,
diğer doğal kaynaklarla
karşılaştırıldığında maddi açıdan
fazla değer taşımıyormuş gibi gözüken toprak, gerçekte
ülkelerin en önemli zenginlik kaynağıdır. Bu zenginliğin
bilincine varmış olan ülkeler toprak kaybını önlemek ve
azaltmak için toprak koruma önlemlerini almışlardır.
Toprak koruma
bilincinin gelişmesinde kuşkusuz toprağın oluşum
sürecinin geniş bir zaman dilimini kapsaması etken olmaktadır.
Gerçekten de 10-15 santimetrekarelik bir toprak tabakasının
oluşması için binlerce yıl gibi uzun bir zaman diliminin geçmesi
gerekmektedir. Tarım için en az
Şu an
yürürlükte olan Toprak Koruma Kanunu 2005 yılında birçoğunuzun
da içerisinde bulunduğu bu Meclis tarafından
çıkartılmıştır. Dolayısıyla, eğer 2005
yılındaki bu kanunu bilerek ve anlayarak çıkartmış
iseniz bu konunun da önemini biliyor olmalısınız diye
düşünmekteyiz.
Değerli
arkadaşlar, görüşülmekte olan bu maddede yenilenebilir enerji kaynak
alanlarının kullanımıyla ilgili yatırımlardan
bahsedilmektedir. Şimdi, buradan sormak istiyorum: Bu
yatırımı yapacak olanlar, bu yatırımlarını
illaki birinci sınıf verimli tarım arazilerine yapmak
mecburiyetinde midirler? Ne yazık ki bu konuda yüz binlerce hektar
tarım arazilerimizi, başta Adana ve Çukurova olmak üzere ülkemizin
pek çok bölgesinde verimsiz tarım dışı alanlara sanayi ve
diğer tesislerimizi yapma imkânımız mevcut iken, bütün bunlara
rağmen, kaybetmiş durumdayız, yüz binlerce hektar verimli
tarım arazimizi bu politikalarla kaybetmiş durumdayız. Bu
yatırımları yapanlar, bu yatırımı yapan
insanlarımız, verimsiz ve tarım yapılamayan alanlara bu
yatırımlarını yapsalar, projelerini de buna göre yeniden
düzenleseler daha iyi olmayacak mıdır? Bu tür yatırımlara
izin vermek suretiyle -az önce de ifade etmeye
çalıştığımız- binlerce yılda oluşan bu
verimli toprakların katledilmesine vicdanınız nasıl el
verecektir, gelecek nesillere nasıl cevap verebileceksiniz?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyı gündeme
getiren sayın milletvekillerinin bu konudaki inadını
anlamamız da mümkün değildir. Bu nasıl bir ilişki veya
bizim bilmediğimiz gerek yurt içindeki ikili görüşmeler veya yurt
dışındaki ikili görüşme iddiaları
Yasada söz konusu
olan, bilerek yanlış yatırım yapmış olan
şirket veya şirketlerin yaptıkları
yanlışlarının örtbas edilmesi veya hatasının
kanunla kapatılmak istenmesindeki iyi niyetli olmayan bu inadı
bizlerin anlayabilmesi elbette ki hiç mi hiç mümkün değildir.
Öbür yandan, bu
yasanın bir sonraki maddesi olan 2nci maddedeki geçici 4üncü maddeyle
belirtilen tarihi de buradan anlayabilmiş değiliz. Bir kanun
maddesinde böyle bir tarih olabilir mi değerli arkadaşlar?
11/10/2004. Neden? 1/1/2004 tarihi veyahut 1/10/2004 tarihi değil de
11/10/2004 diye bir ayın on birinci günü belirtilirse, elbette ki burada,
bu kanun teklifinde bizlerin bir kasıt araması, bir iltimas
araması ve bir kayırma araması gayet doğaldır.
Yine değerli
arkadaşlarım, ayrıca, aynı maddede
Bakanlığa
başvuru tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde tamamlanıncaya
kadar başvuru sahipleri faaliyetlerine devam eder. denmektedir. Peki
-buradan yine soruyorum- buradaki iki yıl çok uzun bir zaman dilimi
değil midir? Zaten bu yasadan faydalanacak firmalar, 2004
yılından önce bu yatırımı yapmış ve
binalarını inşa etmiş olacağı için her türlü
yapısal işlemlerin bitmiş olması gerekmemekte midir? Dolayısıyla,
neden, niçin altı aylık bir zaman dilimi değil de iki
yıllık bir zaman dilimi verilmektedir? Burada, bu sürenin uzun
tutulması ise kasıtlı bir niyet olduğu düşüncemizi
kuvvetlendirmektedir. Sanki bu yasadan faydalanacak olan işletmelerin
yapısal büyüklüklerini daha da artırmaları, yani tarım
arazilerini daha fazla işgal etmeleri, herhangi bir nedenle
işletmesini küçük tutmuş firmalara bu işletmelerini daha da
büyütüp ondan sonra başvurmaları önerilmektedir ki firmaların
daha fazla verimli tarım arazisini yok etmelerinin kanuni olarak yolu ve
önü açılmaktadır değerli arkadaşlarım. Öbür yandan, bu
işletmelerin üzerinde bulunduğu tarım arazisi tapulu
malları ise metrekaresine 5 YTL almak sanki bu yasanın asıl
hazırlanış niyetini gizlemek için yapıldığı
hissini uyandırmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birçok nedenle hukuka aykırı
olan bu düzenleme, çok yetersiz olan verimli tarım arazilerinin
talanına kapı açan anlayışlara meşruiyet
kazandırdığı için kamu menfaati, toplum
çıkarlarıyla bu yasa teklifi ne yazık ki
bağdaşmamaktadır. Ayrıca, bir yabancı firma adına
hukuksal düzenleme olma özelliği taşıyan bu yaklaşım
millî duruş ve ülkenin geleceğine de ters düşmektedir.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifi
milletimizin, ülkemizin, tarım sektörünün ve köylülerimizin
faydasına, geleceğine, kardeşlik ve huzuruna hizmet edebilecek
bir yasa teklifi kesinlikle değildir. Meclisimize getirilen bu yasa
teklifi, ne yazık ki baştan sona yanlışlık, eksiklik
ve haksızlıklarla doludur. İşte, bu yüzden gelecek
nesillerimizin hak ve kazanımlarına ipotek koyup onların
hakkını yerli ve yabancı ticari şirketler yoluyla gasbetmek
istemiyorsak bu yasa teklifine evet demeyeceğinizi ümit ediyor ve
hepinizin, yasa tasarı ve teklifleri hazırlanırken
şirketlerin değil, ama yüce Türk milletinin vekilleri
olacağınızı, olduğunuzu hatırlatıyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
1inci madde
üzerine, şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar söz
istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Ayar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP AYAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 111 sıra
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, bu
akşam idrak edecek olduğumuz Mevlit Kandilinin de tüm Müslümanlara
hayırlı olmasını diliyor, kandillerini tebrik ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu yasanın 1inci maddesinde yapılmakta olan, 5403
sayılı Yasanın 13üncü maddesine iki bent, (f) ve (g)
bentlerini ekliyoruz. (F) bendiyle beraber
Küresel
ısınmayla birlikte su, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji
kaynaklarından istifade etmek büyük öneme haiz olmuştur, bunun için
de yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Kısacası
şudur: Bugün enerjinin önemini hepimiz biliyoruz ve enerjiye olan ihtiyaç
da gün geçtikçe artmaktadır. Bugünkü ağırlıklı olarak
bütün dünyada ve Türkiye'de kullanılan enerji, fosil yakıtlardan elde
edilmiş olan yani kömür, doğal gaz ve petrol kaynaklı
enerjilerdir, ama bunlara baktığımız zaman, maalesef, bu
enerjiler hem sonsuz değil, hem de çevreye büyük zararları olmakta.
Bilhassa günümüzde bu yakıtlardan salınan karbon gazları küresel
ısınmaya neden olmaktadır ve küresel ısınmayla
birlikte de dünyanın iklimi değişmekte ve çevre felaketlerine
doğru gitmekteyiz. Bunlara tabii ki bütün dünyanın acilen önlem
alması gerekiyor.
Ayrıca, bir
diğer konu da bu yakıt türü pahalı bir yakıt türü
olmuştur. 2002 yıllarında petrolün varili 20 dolar
civarında iken bugün 100 dolarlara ulaşmıştır ve biz,
petrol olsun, doğal gaz olsun bunların yüzde 90ından
fazlasını da ithal etmekteyiz.
Yenilenebilir
enerji, su, güneş, rüzgâr gibi kaynaklardan, jeotermallerden elde edilen
enerji hem ucuz enerjidir hem çevreye zararı olmayan enerjidir hem de
kullanılabilir bir enerjidir. Bu yasayla beraber 1inci maddeye eklenen
fıkrayla, bu yeni enerjilerin, yeni enerji santrallerinin, yeni enerji
tesislerinin kurulabilmesi için birtakım, Toprak Koruma Kanunu ile ilgili
oluşmuş olan birtakım engellerin kaldırılması bu
yasayla sağlanmış olacaktır.
Ayrıca,
1nci maddenin (g) bendiyle birlikte jeotermal kaynaklı
seracılık. Bu, dünyada var ama Türkiyede yeni yeni uygulanmaya
başlanmıştır ve Türkiyenin jeotermal kaynakları
gerçekten boldur ve bunlardan da istifade etmemiz gerekiyor. Jeotermal
kaynaklı seralar, gerçekten çok verimli oluyor diğerlerine göre. Hem
bu seralarla birlikte daha çok üretim, daha ucuz üretim
sağlanmış oluyor.
Bu yasayla
birlikte yine bu jeotermal kaynaklı seraların sanayi
yatırımıdır, değil midir gibi kafa
karışıklıklarını önlemek ve bunların
önündeki engelleri de aşmak için bu 1inci maddeye bir bent eklenmektedir.
Ayrıca, bu
yasa bir Cargill yasası değildir. Bütün, çoğunlukla bir
Cargill meselesinin üzerinde duruluyor, bir fabrikanın, bir tesisisin
üzerinde duruluyor ama bir Kocaeli Milletvekili olarak sizlere şunu
söyleyeyim: Gelin, Kocaelide, bilhassa Gebze tarafına doğru gelin
bakın, yüzlerce, hatta sayıları bini bulan bu tip tesisler
göreceksiniz. Bunlar zamanında yapılmış; kimi
ruhsatsız yapılmış kimi depoculuk ruhsatıyla birlikte
yapılmış ama resmen bunlar fabrika ve bu fabrikaları da
kaldırdığınız zaman burası bir tarım arazisi
de olmayacak, yine başka bir fabrika kurmak gerekecek. Çünkü bu topraklar
artık sanayi bölgesi olmuştur, buralarda artık tarım yapmak
imkânı kalmamıştır. Bunun için bu yasaya bütünüyle bakmak
gerekir.
Bu yasanın
hayırlı olmasını temenni ediyorum ve hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ayar.
1inci madde
üzerine, şahsı adına Hatay Milletvekili Orhan Karasayar söz
istemiştir. Buyurunuz Sayın Karasayar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 111 sıra
sayılı kanunun 1inci maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde
toprakların korunmasıyla ilgili tedbirlerin yetersizliği ve
arazilerin kullanımı konusunda yanlışlıkların
olması nedeniyle, toprağın korunması ve usulüne göre
kullanımı konusunu tüm unsurlarıyla kapsayan Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanunu çıkarılmıştır.
Kanunun amacı, toprağın doğal veya yapay yollarla kaybını
ve niteliklerini yitirmesini engelleyerek korunmasını,
geliştirilmesini, sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak
planlı arazi kullanımını sağlayacak usul ve esaslar
belirlenmiştir. Kanunun kabulü ile toprakların korunması,
arazilerin doğal özellikleri gözetilerek rasyonel planlar dâhilinde
kullanılması, getirilen planlamalara tarımın yanında
sanayi, kentleşme ve turizm için tarım dışı
kullanımlara uygun alternatifli alanların
kullanılmasını sağlayacak tedbirler getirilerek
yatırımın önündeki bürokratik engellerin asgariye indirilmesi
hedeflenmiştir.
Bugün, genel
hususlarla birlikte, Kanun ile getirilen yenilikler şunlardır:
Toprağın korunması ve tarım arazilerinin
kullanımı konusunda, merkezi idareyle birlikte, valilikler nezdinde
sivil toplum örgütlerinin de katılımı sağlanarak Toprak
Koruma Kurulu oluşturulmuştur. Ülke genelinde toprağın
korunması ve arazilerin kullanılması plan ve projelere
bağlanmaktadır. Yasayla üç yeni planlama getirilmiştir:
Arazi
kullanım planlaması: Bakanlığımızca
yapılacak bu planla, toprak ve su potansiyeli dikkate alınarak
arazilerin doğal özelliklerine en uygun kullanım şekilleri
belirlenecektir.
İki:
Tarımsal amaçlı arazi kullanım plan ve projeleri: Belirlenen
tarım arazilerinde yapılacak her türlü tarımsal faaliyetin
arazinin doğal özelliklerine uygun olmasını sağlayan bir
plan veya projeleme şeklidir. Valilikler tarafından yapılacak bu
planlar, tarım arazilerinin sağlıklı bir şekilde
kayıt altına alınmasına yardımcı olacaktır.
Toprak koruma
projelerinin hazırlanması: Bu projeler, yerleşim alanları
dışında yapılacak her türlü kazı, dolgu işleri
gerektiren faaliyetler için, araziyi kullananlar tarafından toprak
kayıpları ve arazi bozulmalarını önlemeye yönelik
hazırlanacaktır.
Yasanın
getirdiği diğer önemli yenilik, tarımsal potansiyeli yüksek
büyük ovaların ve çölleşme tehlikesi bulunan, erozyona duyarlı
alanlar belirlenerek koruma altına alınmasıdır.
Bu düzenleme
Anayasa ve Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi gibi, taraf olduğumuz
uluslararası yükümlülüklerimizin de yasal altyapısını
oluşturmaktadır. Arazi toplulaştırılması ve
kırsal alan düzenlemesi, kamu yararı doğrultusunda, yeni
esaslara göre yapılacaktır. Yasanın uygulama yönetmeliği
hazırlanmış ve 15/12/2005 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanmıştır. İllerde kurulan toprak koruma
kurulları bu tarihten itibaren çalışmaya
başlamıştır. Bakanlığımız Yasanın
uygulanmasında önemli yeri olan planların yapılması,
sınıflama, standart oluşturma ve çalışma
ölçeğinin belirlenmesi çalışmalarını
tamamlamıştır. Dünyada kullanılan örneklerine uygun olarak
Bakanlığımız toprak etüt ve arazi değerlendirme
standartlarını ilk defa oluşturmuş, elde edilen
sonuçların mevzuata dönüştürme çalışmaları devam
etmektedir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun değişikliği ile Kanunun 13üncü maddesinin
birinci fıkrasına iki yeni bent eklenerek yenilenebilir enerji
kaynakları ve jeotermal kaynaklı teknolojik seraların zorunlu
hallerde önemli tarım arazileri üzerinde kurulabilmesine istisna
getirilmektedir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun talebi üzerine
ülkemiz açısından son derece önemli olan yenilenebilir enerji
yatırımlarını hızlandırmak, gereksiz gecikmeleri
önlemek amacıyla bu düzenleme getirilmiştir. Jeotermal kaynaklı
teknolojik sera yatırımlarının entegre olması
nedeniyle tarımsal yapı sayılmasında
sıkıntılar yaşanmaktadır. Getirilen düzenlemeyle bu
sıkıntılar giderilecek ve teknolojik
seracılığın gelişmesinde katkı
sağlanacaktır.
Getirilen geçici
4üncü maddeyle Anayasa Mahkemesi tarafından yürütülmesi durdurulan
Kanunun geçici 3üncü maddesi yeniden ele alınmış ve bu madde
kapsamından yararlanmak isteyenlere
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözleriniz tamamlayınız.
ORHAN KARASAYAR
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
bir yıl
süre uzatma getirilmektedir.
5403
sayılı Kanunun geçici 1inci maddesi kapsamında belirlenen süre
içerisinde, vatandaşlarımızın bir kısmı
çeşitli nedenlerden dolayı bu düzenlemeden
yararlanamamıştır. Bu madde kapsamında
Bakanlığımıza 3.987 adet müracaat olmuş,
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, kanunun hayırlı olmasını
diliyorum.
Teşekkür
ederim Başkanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Karasayar.
Şimdi,
1inci madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Süremiz on
dakikadır. On dakikanın beş dakikasını sorulara
ayıracağım.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sadece sorularınızı sorunuz, maksat
hasıl olsun.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çıkartılmaya
çalışılan bu yasa, mısır tohumu da üreten Cargill
kuruluşu içindir. Bildiğiniz gibi, ülkemizdeki mısır
tohumlarının büyük oranı ithal veya ülkemizde yabancı
sektörün kurmuş olduğu tesislerde üretilmektedir. Mısır
tohumu çok pahalı bir girdidir. Üniversitelerimizin ziraat fakültelerinde
mısır tohumu üretmek için bir çalışma var mıdır?
Bakanlığınızın yerli tohum üretmek için bir
çalışması var mıdır? Yok ise ithalatı teşvik
etmiş olmuyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Varlı.
Sayın
Coşkunoğlu
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana bir soru sormak
istiyorum.
Bu yasayla, belli
konularda, sektörlerdeki yatırımcılara bu maddede kolaylık
sağlanıyor diye özetleyebiliriz. Çiftçilerimiz atalarından,
dedelerinden kalan toprakları işlerken, çok uzun yıllardır
işlerken, şu anda birçoğu bu yaptıkları için, yani
toprağı işledikleri için ecri misil ödemeye mahkûm
kılınmışlardır. Bu konuda da çiftçilerimize bir
kolaylık sağlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Coşkunoğlu.
Sayın Susam
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakana, aracılığınızla
soru sormak istiyorum.
Bu yasanın
çıkartılmasını teklif eden milletvekili
arkadaşlarımızın da bulunduğu bölge olan Bursada,
Orhangazide kurulu Cargill fabrikasının bulunduğu bölgeyi
kısaca size özetlemek istiyorum Sayın Bakan, benim de
doğduğum bir yer olduğu için. Zeytin ağaçlarıyla
çevrili, İznik Gölünün çevresinde, Türkiyede sulu tarımın ilk
yapıldığı, tarıma dayalı sanayinin
oluştuğu bir bölgede kurulan bu fabrikanın günde 3 bin ton su
tüketerek çevreye çok ciddi şekilde -bundan sonra- zarar vereceği
Zeytinliklerle dolu bu alanda mısır üreten bir fabrikanın
kurulmasını, Bursa Büyükşehir Belediyesinin organize sanayide
yer vermesine rağmen oraya gitmeyip o bölgede fabrika kurmasını
nasıl açıklıyorsunuz?
Aynı
zamanda, çok önemli bir göl olan İznik Gölünün -suların bu kadar
önemli olduğu bu dönemde- bu fabrika tarafından kirletilecek
olmasını bir Tarım Bakanı olarak nasıl
karşılıyorsunuz ve zeytinliklerle dolu bu bölgenin bu
şekilde yok edilmesini, sulama havzasının yok edilmesini
nasıl karşıladığınızı öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
iki sorum var. Sayın Başbakana sorduğum sorulara Maliye
Bakanlığı koordinatörlüğünde verilen cevapta Tarımda
kullanılan mazotun ve elektriğin özel tüketim vergisinin
kaldırılmayacağı ekonomik program ve bütçe
politikaları açısından uygun bulunmamaktadır. deniyor.
Sayın Bakan, Hükûmetin tarım politikası çiftçiyi batırmak
mıdır çıkarmak mıdır? Siz Tarım Bakanı
olarak çiftçinin perişan olduğunu bilmiyor musunuz? Çiftçinin çok zor
durumda olduğunu biliyorsanız,
1) Gübre fiyatları yüzde 100
artmıştır. Bu konuda bir önlem alacak mısınız?
2) Tarımsal amaçlı kullanılan
mazotun ve elektriğin özel tüketim vergisini kaldırmayı
sağlayacak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaptan.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim de sorum vardı Sayın Başkan, daha bir dakika
var.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Varlının bir sorusu var, mısırla ilgili yerli
tohum çalışması olup olmadığını sordu.
Mısır tohumluğu üretim çalışmalarımız var.
Nitekim, bizim 2002 yılında hükûmete geldiğimizde Türkiyede
üretilen mısır tohumluğu 15.896 ton idi. Bu rakam, 2007
yılında 30 bin tona çıkarıldı, yani beş yıl
içerisinde bunda 2 katlık bir artış sağlandı. Bundan
sonra da bu çalışmalar son hızla devam ediyor. Bizim çıkardığımız
ve çıkarmak suretiyle de çalışmalarına imkân ve zemin
hazırladığımız hem bitki ıslahçı
haklarının, tohumculukla ilgili kanunda
yaptığımız düzenleme, onun yarattığı ortam
ile Türkiyede bitki tohumluğu üzerinde çok ciddi çalışmalar başlatıldı
2004ten bu yana ve biz bunların da semeresini almaya başladık,
önümüzdeki yıllarda çok daha iyi olacak.
Bakın,
tohumlukla ilgili, mısır tohumluğuyla ilgili 2002
yılında bizim ihracatımız 4.694 tondur, 2007
yılında 7.575 tondur, yani 7.575 ton da mısır
tohumluğu ihracatımız var. Ayrıca, tohumluk üretimi,
özellikle sertifikalı tohumluk üretimi de, 2008 yılı içerisinde
destekleme kapsamına alınmıştır. Bizim Hükûmetimiz
döneminde sadece sertifikalı tohumluk kullanan değil, artık,
sertifikalı tohum üretenler de destekleme kapsamına alınmak
suretiyle Türkiyedeki yerli tohumculuğun geliştirilmesine özel önem
verilmektedir.
Şimdi,
Sayın Coşkunoğlunun, ecri misil ile ilgili bir sorusu
vardı. Tabii, ecri misil uygulaması, malum, daha çok hazinenin
uhdesinde bulunan, hazineye ait arazilerin işgal suretiyle -ki yasal
tabiri bu olduğu için söylüyorum- işgal diye tanımlanan bir
kullanım şekli karşılığında yapılan bir
uygulama. Burada, Maliye Bakanlığı, kiralamayı teşvik
eden, onu kolaylaştıran, böylece birtakım haklardan da o
kullanıcının faydalanmasına imkân hazırlayan bir
düzenleme getirmiştir ve bizim de Tarım Bakanlığı
olarak, tabii, taraf olduğumuz husus ecri misil uygulamalarına son
verilmesi, bu arazilerin ya satılması veyahut hiç değilse
kiralanmak yoluyla kullanımının daha rahat ve ekonomiye daha
faydalı bir şekle dönüştürülmesidir.
Sayın
Susamın sorusu, tabii, Cargill firmasının bulunduğu konum,
tükettiği su, bulunduğu alanla ilgili ve benim bunu şahsen
nasıl karşıladığıma dair bir soru. Şimdi,
tabii, bu adı geçen firmaya ben de benim içinde bulunduğum Hükûmet de
kuruluş izni vermedi. 1997 yılında alınan bir Yüksek
Planlama Kurulu kararıyla, bundan on bir sene önce bu firmaya izin
verilmiş ve yeri o zaman tahsis edilmiş.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, o zaman kanun yoktu.
Yanlış
bilgi veriyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Üzerinde
2002 tarihinde de Bakanlar Kurulu kararıyla
KAMER GENÇ
(Tunceli) O zaman Toprak Reformu Kanunu yoktu, yanlış bilgi
veriyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yok,
yanlış bilgi...
Şimdi, karşılıklı
olmasın Sayın Genç.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, arkadaki korsan
yayını kesin lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O zaman kanun yoktu, Toprak Koruma Kanunu...
BAŞKAN
Lütfen, açıklamayı dinleyiniz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Sayın Bakan yanlış bilgi
veriyor.
BAŞKAN -
Sayın Genç, lütfen, açıklamayı dinleyiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Doğru açıklama yapmak lazım ama Sayın
Başkan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan, 1997 yılında YPK kararıyla yer tahsisi
yapılan, faaliyete geçen, 2002 yılında da işletmesine
Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmak suretiyle devam kararı
verilen bir firmayla biz karşı karşıyayız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O kararları görelim Sayın Başkan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Dolayısıyla benim burada şahsi görüşümün şu an
itibarıyla on bir yıl öncesine nispetle bir açıklamanın bir
anlamının olmadığını düşünüyorum. Eğer
bugün böyle bir müracaat olursa, uzmanlar gider, yerine bakar, gerekli
değerlendirmeyi yapar ve ona göre de alınan karar neyse, ona riayet
eder.
Sayın
Kaptan, Hükûmetin tarım politikası içerisinde gübreyle ilgili bir
önlem alınıp alınmadığını sordu.
Tabii,
bildiğiniz gibi, gübre, büyük ölçüde doğrudan ithal edilen, Türkiye
içerisinde üretilen kısmının da hammaddesinin yüzde 95-96
oranında ithal edildiği bir ürün ve dünyada arzı
sınırlı olmasının yanında, talep
aşırı derecede arttığından dolayı dünya
piyasalarında gübrede anormal artış söz konusu. Bizim
yapabileceğimiz husus şu:
Bir, üreticilerimize
destek sağlamak.
İki,
Türkiyenin, gübre üreten bazı tesislere, yurt dışında
yatırımlara ortak olmak kaydıyla, oradan daha rahat ve daha ucuz
gübre temin etme çabasıdır.
Türkiye
tarım kredi kooperatiflerinin iştiraki olan Gübretaş,
geçtiğimiz ayda, İranda, 685 milyon dolarlık dünyanın en
büyük gübre fabrikalarından birine yüzde 50 oranında ortak
olmuştur. Mayıs ayı itibarıyla 4,5 milyon tonluk bir üretim
kapasitesine sahiptir hammaddeleriyle birlikte. Bunun 2,5 milyon tonu gübredir,
2 milyon tonu da gübre hammaddesidir, yani fosforik asit, vesaire. Buradan daha
rahat ithalat yapılması ve en azından, Türkiyenin,
uluslararası gübre tekellerine karşı elinin güçlendirilmesini
temin edecek bir çabadır, bir faaliyettir bu; Hükûmetimiz döneminde bu
sağlandı. Bunun, önümüzdeki aylarda rahatlama getireceğini
düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi sona ermiştir.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde dokuz önerge vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN -
İç Tüzükün 87nci maddesi uyarınca yedi önergeyi işleme
alacağım ve
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim yanlış, Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz, yedi önerge derken, grupların önergeleri hariç olması
lazım.
BAŞKAN
Sayın Genç, İç Tüzükün 87nci maddesini açıp okursanız,
ona uygun olarak davranıyorum. Lütfen, müdahale etmeyiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, 87nci maddede, milletvekilleri yedi önerge
verir efendim, böyle olmaz ki.
BAŞKAN
İç Tüzükün 87nci maddesi uyarınca işleme alınan yedi
önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, grupların önergesi hariç yedi tane
milletvekili önergesini işleme koyacaksınız.
BAŞKAN
İç Tüzükü sizinle bu anda tartışmak durumunda değilim
Sayın Genç.
Buyurunuz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci maddesi ile 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun onüçüncü maddesinin
birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (f)
bendinde geçen kullanımı ibaresinden sonra gelmek üzere ve
yararlanılması ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci maddesi ile düzenlenen 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun onüçüncü
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
eklenen (f) bendinde geçen uyarınca ibaresinin madde metninden
çıkarılarak gereğince ibaresinin madde metnine eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci maddesi ile 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun onüçüncü
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
eklenen (f) bendinde geçen kaynak ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci
maddesi ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun onüçüncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden
sonra gelmek üzere eklenen (f) bendinde geçen talebi ibaresinin madde
metninden çıkarılarak müracaatı ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci
maddesi ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun onüçüncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden
sonra gelmek üzere eklenen (f) bendinde geçen alanlarının ibaresinin
madde metninden çıkarılarak sahalarının ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1.
maddesi ile Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasına eklenen (f) bendine, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi ibaresinden sonra Çevre ve Orman
Bakanlığının, ilgili meslek odasının ve
yatırımın yapılacağı bölge halkının
uygun görüşünün alınması ibaresinin eklenmesini, Enerji Piyasası
Kanunu uyarınca ibaresinden sonra sadece kelimesinin eklenmesini,
yenilenebilir enerji kaynak alanlarının ibaresinden sonra mevcut
arazinin niteliğinde değişiklik yaratmayan ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Ufuk Uras |
Akın Birdal |
Sebahat Tuncel |
|
|
İstanbul |
Diyarbakır |
İstanbul |
|
|
Hasip Kaplan |
Ahmet Türk |
|
|
|
Şırnak |
Mardin |
|
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 111 sıra sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin Kanun
teklifinden çıkarılması hususunda gereğini arz ederim.
|
|
Hakan Coşkun |
Mustafa Kemal Cengiz |
Alim Işık |
|
|
Osmaniye |
Çanakkale |
Kütahya |
|
|
Yılmaz Tankut |
İzzettin Yılmaz |
Mithat Melen |
|
|
Adana |
Hatay |
İstanbul |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun.
Buyurunuz
Sayın Coşkun. (MHP sıralarından alkışlar)
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 111 sıra sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle 13üncü maddeye
eklenmek istenen (f) ve (g) bendinin kanun teklifinden
çıkarılması hususunda söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Yasadaki 13üncü maddenin (a), (b), (c), (ç), (d) ve (e)
bentlerinde, zaten kamu yararı olan ve alternatifi bulunmayan her türlü
yatırımlara, illerde valiler başkanlığında
oluşturulmuş toprak koruma kurullarının uygun bulması
hâlinde Bakanlık tarafından izin verilmektedir. Zaten (f) bendinde
ifade edilmek istenen yenilenebilir enerji yatırımlarının
ihtiyaç duyduğu arazilerin karşılanması hususu 13üncü
maddenin (d) bendinde mevcut bulunmaktadır. (g) bendinde ise, eklenen
düzenleme ile bundan sonra yapılacak sera
yatırımlarını kolaylaştırmayıp
zorlaştırmaktadır. Eklenen bu fıkra ile yeni bir izin
mekanizması ortaya çıkarılmış olup sera üreticilerine
ilave külfet ve engeller çıkaracağı açıktır. Kanunun
3üncü maddesinin (k) bendinde seraları bir tarımsal yapı olarak
tanımlamış ve zaten her sınıf arazide hiçbir
sınıflandırma, sınırlama ve ayrım
olmaksızın sera tesis edileceği hükmü mevcuttur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tarım
Bakanımızın yine bu kürsüde söylediği bir lafı
kendisine hatırlatmak istiyorum, hoşumuza da gitmişti o zaman:
Hayvan sayısı azalmasına rağmen et ve süt üretimimiz
artmıştır. Buna hepimiz de sevinmiştik.
Bu
artışı şöyle sıralayabiliriz: Çayır, mera
alanlarının ıslah çalışmalarının uzun
yıllardan beri devam etmesi, yem bitkilerine, yem üreticilerine prim
ödenmesi, suni tohumlama diye başlıklar atabiliriz.
Hayvan, et ve süt
üretimimizin artması hepimizi sevindirir. Ama bir yandan da tarım
arazilerinin, bilhassa mera alanlarının tarım
dışı kullanılmasını bu amaca ters bir uygulama
olarak görmekteyim. Yani bir yandan bir doğruyu yaparken, bir yandan da bu
doğrunun önünü kesecek önlemlerden uzak durmamız gerekir diye
düşünüyorum.
Bunun
yanında, Tarım Bakanlığımızın Avrupaya uyum
açısından, Dünya Bankası projeleri açısından
yürüttüğü diğer projeler var. Bunlardan bir tanesi,
gelişmiş Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan ve bizde de 2004
yılından bu yana uygulanmaya başlanan e-tarım
uygulamaları. Bundaki amaç, çevreye, insan sağlığına,
doğal kaynaklara, hayvan refahına, bitki
sağlığına önem vermek. Yani bir yandan bunlara önem veren
projeler yaparken, bir yandan sanayileştirerek bunları tekrar
eskisine mi döndüreceğiz?
Diğer
taraftan, yine bir projemiz, ÇATAK projemiz, Çevre Amaçlı Tarım
Arazilerinin Korunmasıyla ilgili bir projemiz. Bununla ilgili, çevre
amaçlı tarım arazilerinin yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili bir uygulama yapıyoruz, bir
yandan da mera alanlarının, tarım arazilerinin tarım
dışı kullanılmasına izin veriyoruz bu yasayla. Yani bu
uygulamalarla, Tarım Bakanlığının bir tezat içerisinde
olduğunu görüyorum.
Şu an 58 bin
çiftçimiz, çeşitli sebeplerden dolayı kredi borçlarını
ödeyemiyorlar ve hepsi hapis cezasına çarptırılmak durumunda.
Bence, bir an önce bu teklifi getirin de şu 58 bin çiftçimizi hapis
cezasından kurtarmamız için elimizden gelen gayreti gösterelim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletimiz adına ülkemizin
yararına yasa yapmak için görevlendirilmiş olan yüce Meclisimizin
üyeleri olan bizlerin, ülke menfaatinden çok kişisel menfaatlere yönelik
böyle bir yasa teklifine olumlu oy kullanmamanızı temenni ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Coşkun.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Geç kaldın.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Diğer Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1.
maddesi ile Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasına eklenen (f) bendine, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi ibaresinden sonra Çevre ve Orman
Bakanlığının, ilgili meslek odasının ve
yatırımın yapılacağı bölge halkının
uygun görüşünün alınması ibaresinin eklenmesini, Enerji
Piyasası Kanunu uyarınca ibaresinden sonra sadece kelimesinin
eklenmesini, yenilenebilir enerji kaynak alanlarının ibaresinden
sonra mevcut arazinin niteliğinde değişiklik yaratmayan
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ufuk
Uras (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeniz hakkında kim konuşacak?
UFUK URAS
(İstanbul) Ben konuşacağım.
BAŞKAN
- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras.
Buyurunuz
Sayın Uras.
UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; ben de bu yasa
görüşülürken, aralarında büyük dedemin de olduğu Çanakkalede
yitirdiğimiz bütün değerlerimizin, insanlarımızın
kemiklerinin sızlamamasını temenni ediyorum. Mevlit Kandilinin,
Amerikan şirketleri hegemonyasına karşı mücadelemizde
gücümüze güç katmasını diliyorum. Bütün duaların, haklıdan
ve mazlumdan yana mücadele edenleri güçlendirmesini temenni ediyorum.
Sevgili
arkadaşlar, burada yasanın Cargillle ilgili
olmadığına ilişkin bir somut iddia var. Sonuca bakıp
sonuçtan geriye doğru gittiğimizde bu yasanın neyle ilgili
olduğunu çok açık bir şekilde göreceğiz. Konuyla ilgili,
Sayın Bakan, 20 bin civarında şirket olduğunu ve şahıs
olduğunu söyledi ve bunu dekar hesabına göre yaptı. Bu hesabı
-afla zaten kurtulan kurtuldu- var olan şirketlerin bütçesine göre
yaptığımızda, konuyla ilgili 19.999 şirketin
bütçesinin toplamı Cargill kadar oluyor mu bir bakmakta fayda var diye
düşünüyorum. Bu kürsüde milletin iradesi, Allahın izni vesair gibi
laflara bakmayınız. Cargillin çıkarının Allahla,
milletle uzaktan yakından alakası yoktur. Bu konuda alternatifiniz
ne? diye söylendi. Alternatif, kamusal çıkardır, tarımsal
bütünlüğün korunmasına ilişkin heyetin demin reddettiği
toplumsal muhalefet örgütleri, sendikaların vesairelerin dâhil
olmasıdır. Bunu da, maalesef, keyfîliğe izin verecek kadar
ilgili heyet reddetmiştir.
Şimdi,
hepimiz topraktan geldik toprağa gidiyoruz. Bu toprağın
kıymetini hepimizin bilmesinde fayda olacak. Gün gelecek o toprak hepimizin
yatakhanesi olacaktır. Toprak, üretilebilir bir kaynak değil. Toprak,
su ve hava, bizim hepimizin temel varlığı ve maalesef sizlerin
sayesinde bu gidişle toprağınız bol olsun lafı da
muhtemelen tarihe karışacaktır. Çünkü bu memleketin altı
büyük ovasının altısının da tarım
dışı amaca açılmasının masumane ve tesadüfi
olmadığını bilmemiz gerek. Tarım dışı
amaç gibi bir laf çok masumane gibi gözüküyor, ama arkasında ne tür
kârların olduğunu biliyoruz. Ekolojik tahribatı önlemenin
yolunun siyasi, ahlaki tahribatı önlemekten geçtiğini biliyoruz.
Burada yine
Mustafa Kemalin lafı edildi. Mustafa Kemalle Cargillin ne ilgisi var?
Cargillin önünü açtığınızda o tesisleri ürettiğinizi
zannediyorsunuz. Cargill şirketini kendimizin şirketi mi zannediyoruz?
Burada, Hükûmet, yine Mustafa Kemalin adını anmadan Biz
kimsesizlerin kimsesiyiz. demişti bütçe zamanında. Şimdi
görüyoruz ki Cargill kimsesiz değildir. Gençler her gün
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
diyor. O zaman Varlığım Amerikan şirketlerine armağan
olsun. diye değiştirmemiz gerekir. Köylü milletin efendisinden
Cargill milletin efendisine geçmemiz gerekir. Bizler Yasa ile ilgili bütün
toplumsal muhalefet örgütlerinin görüşleri alınsın, meslek örgütlerinin,
yöre halkının görüşleri alınsın, birilerinin lütfuna,
fıtratına, basiretine, mayasına kalmasın. diyoruz. Hani
demokrasi kültüründe buluşacaktık? Demokrasi kültürü ise: Gelin,
Bursa halkını karşımıza almayalım; gelin, meslek
odalarının iradesini karşımıza almayalım.
Yine bu kürsüde,
ilgili bölgede tarımsal niteliğin kalmadığı
iddiası tamamıyla safsatadır. Biraz önce Bursalı Vekilim
ifade etti, Cargillin etrafındaki bütün zeytinlikler Cargillin
çektiği su nedeniyle kurumaktadır, İznikten ve yer altı
sularından. Dolayısıyla Cargillle ilgili yasa
uygulandığı, hukuk uygulandığı zaman,
aslında çevredeki tarımsal arazinin kullanılması pekâlâ
mümkün olacaktır, eğer yasadan amacımız minareye
kılıf uydurmak değilse.
Cargillin
avukatları -siyasi avukatlarını kastetmiyorum, gerçek avukatlarından
bahsediyorum- tevekkeli, Boşuna uğraşıyorsunuz, bizi
engelleyemezsiniz. demişlerdi. Şimdi anlıyorum ki adrese teslim
yasa asla olmamalıdır. Bursanın onurlu insanlarını,
oranın mimarlarını, şehir plancılarını,
odalarını bu yüzden kutlamak istiyorum.
Hayatta
bükemediğimiz eli öpmemiz gerekir. Ben öpmüyorum ama Amerika Birleşik
Devletleri yönetimini ve Cargill yöneticilerini buradan kutlamak istiyorum. Ne
yapıp ettiniz, arzularınızı gerçekleştirdiniz. Ama
unutmayın ki bu ülkenin devrimcileri ve sosyalistleri tarihte sizlere
sizin anladığınız dilden konuşmayı her zaman
göstermişlerdir.
Arkadaşlar,
işin şirazesi çıkmıştır. Şiraze nedir
gençler bilmeyebilir, kitabın sırtındaki şeridin
adıdır. Gün gelir, o şiraze sizlere de yarayabilir. O yüzden
burada Dışişleri Komisyonu diye yazılması
aslında bir hatadan ziyade, Freudgil bir dil sürçmesidir. Freud diyor ki:
Kişileri söyledikleriyle değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uras, lütfen tamamlayınız sözlerinizi.
Buyurun.
MEHMET UFUK URAS
(Devamla) Tamamlıyorum.
ağzından
kaçırdıklarıyla tanırsınız. Ülkemizde
çantacılar denilen lisans tüccarları, enerji santralleri
kuracağız diye lisans alıp karaborsada devredebiliyorlar ve biz
bugün Mahkemelerin yıkım kararını uygulamak pratik
değil, mümkün değil diyen Sayın Bakanın iradesiyle
karşı karşıya kalıyoruz. Yeminimizi unutmayalım.
Hukukun üstünlüğüne yemin ettik, sosyal devlet için yemin ettik, demokrasi
için yemin ettik. Daha önce aftan yararlananları kurtarmaya yönelik bir
tutumu benimsemek mümkün değildir. Tarımsal arazinin
bütünlüğünün bozulduğuna ilişkin Cumhurbaşkanından
gelen itiraz karşısında, tam da hukuku uygulayarak, bu
bütünlüğü sağlamanın yolu, meslek örgütleri ve toplumsal
muhalefet örgütleriyle bu tanımı ortaya koymaktan geçer. Ben
inanıyorum ki, hiçbir milletvekilimiz, Cargillin değil, milletin
vekili olduğu konusundaki iradeden şaşmayacaktır.
Hepimize kolay
gelsin. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uras.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci maddesi ile 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun onüçüncü
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
eklenen (f) bendinde geçen alanlarının ibaresinin madde metninden
çıkarılarak sahalarının ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyoruz:
Gerekçe:
Kanunun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci maddesi ile 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun onüçüncü
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
eklenen (f) bendinde geçen talebi ibaresinin madde metninden
çıkarılarak müracaatı ibaresinin madde metnine eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutuyorum?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve birinci maddesi ile 5403 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun onüçüncü maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (f) bendinde
geçen kaynak ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz
istiyor musunuz, gerekçe mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci maddesi ile düzenlenen 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun onüçüncü
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
eklenen (f) bendinde geçen uyarınca ibaresinin madde metninden
çıkarılarak gereğince ibaresinin madde metnine eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
111 sıra
sayılı kanun teklifinin çerçeve birinci maddesi ile 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun onüçüncü
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere
eklenen (f) bendinde geçen kullanımı ibaresinden sonra gelmek üzere
ve yararlanılması ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı bakıyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik
cihazla oylama yapacağım.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
111 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Teklifin 1inci
maddesi üzerinde Konya Milletvekili Kerim Özkulun önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
111 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi, 2nci
sırada yer alan, İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlunun; EXPO
2015 İzmir Yönlendirme Kurulunun Her Türlü Mali Faaliyetleri ve
Bunların Denetimine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Kanun Teklifi ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve 2 Milletvekilinin; EXPO 2015 İzmir Yönlendirme ve Yürütme
Kurullarının Her Türlü Mali Faaliyetleri ve Bunların Denetimine
Dair Usul ve Esaslar Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlunun,
EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kurulunun Her Türlü Mali Faaliyetleri ve
Bunların Denetimine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Kanun Teklifi ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve 2 milletvekilinin, EXPO 2015 İzmir Yönlendirme ve Yürütme Kurullarının
Her Türlü Mali Faaliyetleri ve Bunların Denetimine Dair Usul ve Esaslar
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/60, 2/99) (S.
Sayısı: 118) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
118 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Susam.
Süreniz yirmi
dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kurulunun Her Türlü Mali
Faaliyetleri ve Bunların Denetimine Dair Usul ve Esaslar Hakkında
Kanun Teklifi ile ilgili, grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi
tabii ki uzun zamandır beklenen bir teklif. EXPO adayı olan
İzmirin adaylığıyla ilgili süreç 2004 yılında
başladı. 2004 yılında, İzmir, EXPO üyeliği için
Hükûmetimizi harekete geçirdi. Uluslararası Sergiler Bürosu olan BIEye
üyelikle başlayan süreç 31 Mart tarihinde neticelenmiş olacak. Bu
yarışı İtalyanın Milano kenti ile İzmir beraber
yürütmektedir. İnanıyorum ki, 31 Martta da Uluslararası Sergiler
Bürosunun son sunumunu yapacağız, dördüncü sunum olarak. Bu sunumdan
sonra da delegelerin oylamasıyla orada sonuç alınmış
olacak. Bugüne kadar İzmir adına bu çalışmalarda emeği
geçen herkesi kutlamak istiyorum.
İzmir
fuarlar kenti, kongreler kenti olarak kendini kabul ettirmiş ve uzun
yıllardır bu alanda Türkiyenin örnek bir şehri olmuştur.
1922de İzmir İktisat Kongresi ile Büyük Önder Atatürk, İzmir
kentinin önemini, iktisat alanındaki yerini, İzmirde bir kongre
toplayarak başlatmış ve Türkiyenin iktisadi faaliyetlerine yön
verdiği bir kongreyi İzmirde 1922 yılında
başlatmıştır. Aynı zamanda İzmirde de bir fuar
gerçekleştirmiş, yetmiş altı yıldır İzmir bu
fuarıyla, uluslararası niteliğiyle çok önemli
çalışmalara imza atmaktadır. Aynı zamanda, İzmir, otuz
beş tane fuar düzenleyerek, ihtisas fuarları anlamında da
fuarlara önderlik yapan, içlerinde uluslararası nitelik
taşıyıp, dünyanın ikinci büyük fuarı dediğimiz
Mermercilik Fuarını yapabilen çok önemli bir fuarcılık
geleneğini uzun yıllardır yapmaktadır.
EXPO da bir
fuardır, ama ticari bir fuar değil. EXPO, ulusların
kültürlerini, tarihsel birikimlerini, teknolojik ve sosyal dokularındaki
birikimlerini tüm dünya uluslarıyla paylaştıkları bir
kültür sergisidir, bir büyük sergidir. Bu anlamıyla EXPO ticari
niteliği olmayan, ama dünyada 1800lü yıllardan bu yana
gerçekleştirilen çok önemli bir fuarcılık organizasyonudur. Bu
fuarcılık organizasyonunun Londrada düzenlendiği yıllarda,
1870lerde İngilterenin sanayi gelişmesini dünyayla paylaşarak,
bu sanayi gelişmesinin dünya tarafından algılanmasına ve
dünyada sanayileşmenin tohumlarının atılmasına
önderlik yapılmıştır.
Bugün, İzmir
de aday olduğu EXPO 2015te kendisine Daha İyi Bir Dünya İçin
Sağlık temasını seçmiştir. İzmir,
sağlık anlamında çok köklü bir kültüre sahip bir kentimizdir.
Bildiğiniz gibi İzmirin sekiz bin beş yüz yıla dayanan bir
tarihsel geçmişi vardır. Üzerinde birçok medeniyetin, birçok kültürün
ve birçok etnik temeli olan ulusun yaşadığı İzmirin
bu anlamıyla sağlık alanında da çok önemli bir geçmişi
vardır. İzmirden ilk, tıp ve sağlık alanında
dünyaca tanınmış insanlar geçmiştir. Bergama Asklepion, bu
anlamıyla dünyada tıp tedavi merkezi olarak adından tarihsel
olarak bahsettirmiş ve bugün, hekimlerin üzerinde yemin ettikleri ve bu
yeminlerini her zaman belirttikleri bir tarihsel geçmişe sahiptir. Yine,
aynı şekilde tıp uzmanlarının ve tıp
doktorlarının kullandığı yılan resmi, bu tarihsel
dokunun bugüne yansıyan bir ifadesidir. Tümüyle, aynı zamanda
Balçovada ve Seferihisar bölgesinde, Çeşmede termal sağlık
turizminin yaygın olmasının tarihsel kökleri de Agamemnon
Kaplıcaları dediğimiz tarihsel geçmişe dayanır.
Agamemnon Savaşlarındaki yaralıların tedavi edildiği
çamur, o sağlık merkezlerinde elde edilen çamurdur.
Değerli
arkadaşlarım, İzmir, EXPOya giderken tema olarak seçilen
sağlık konusunun doğru bir seçim olarak
yapıldığına inanıyoruz. Bu anlamıyla, İzmir
bu konuda önemli çalışmalara imza atmıştır. EXPOya
aday olurken, İzmirin adaylığı, İzmirin demokratik
yapısının bir sonucu olarak var olan kurumların önerisiyle başlamıştır.
İzmirde Başkanlar Kurulu dediğimiz kurul, çeşitli sivil
toplum örgütü liderlerinin oluşturduğu bir kuruldur. Bu kurul uzun
yıllardır kendi arasında İzmiri marka kent yapma konusunda
tartışmalar yapmaktadır.
Bildiğiniz
gibi, İzmir, cumhuriyet döneminden önce de Akdenizin en büyük liman
kenti, ticaret kentiydi. Ancak, İzmir, cumhuriyet döneminin ilk
yıllarında ekonomideki haklı büyümenin ve gelişmenin
merkezi olurken, Ege Bölgesinin ekonomik ve sanayi kalkınmasının
metropol kenti olurken, ilerleyen yıllarda merkezî idarenin de ihmaliyle
hak ettiği noktayı bir yanıyla kaybetmiştir. Bunda
İzmirin suçu değil, İzmirin merkezî idareden elde
edemediği, alamadığı kaynak eksikliğinin de büyük
payı vardır. Ama, İzmirin sivil toplum geleneği, İzmir
insanının yetişmiş, eğitimli insan gücü ve
İzmirdeki demokratik dayanışma ruhu İzmiri dünyanın
marka şehri yapmaya, eski liman şehri olarak önemini bugünlere tekrar
taşımaya, kentin turizm, ticaret ve sanayi kimliğini ön plana
çıkarmaya bugün de gayret etmektedir. Bildiğiniz gibi, İzmir,
merkezî idareye verdiğinden daha azını almaktadır. Ama,
buna rağmen İzmir hâlâ Türkiyenin üçüncü büyük kenti olarak
Türkiyedeki ekonomik, siyasal, ticari ve sanayi önemini korumakta, beş
tane faal, altıncısı açılacak üniversitesiyle de bir
üniversite kenti olarak da bilim ve teknolojide de üzerine düşeni yapmaya
gayret sarf etmektedir.
Bu anlamıyla
aynı zamanda demokrasinin beşiği olmuş bir kenttir
İzmir. İzmir, her zaman Türkiyede demokrasi hareketlerinin
önderliğini yapmış, Türkiyede demokrasinin savunucusu bir kent
olarak da Türk insanın gözünü diktiği bir kent olmuştur.
İzmir, tarihsel geçmişi ve köklü ekonomik, sosyal geleneğiyle,
bugün de bu fuarı yapabilecek insan kaynağına ve sivil toplum
dayanışmasına sahiptir.
EXPOyla ilgili
olarak başlayan süreçte, sivil toplum hareketlerinin
başlattığı EXPO hareketi Hükûmetimiz tarafından da
kabul edilmiş ve burada ayrıntılarıyla
anlatmayacağım bir süreç yaşanmıştır. Bu süreç,
büyük oranda, İtalyanın Milano kentine karşı Türkiyenin
İzmirinin EXPOyu yapabilecek nitelikte bir çalışması ve
bir lobi çalışmasını gerektirmektedir. Bu lobi
çalışması, tabii ki bir kenti ciddi şekilde Hükûmet
desteğine de ihtiyaç duyurmaktadır. Bu konuda sivil toplum
hareketlerinin ve belediyemizin başlatmış olduğu
çalışma, Hükûmetin ve devletin üst düzeyindeki tüm yetkililerin
desteğiyle bir noktaya gelmiş, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Deniz Baykalın da bu konudaki tüm
çalışmalarda aktif katkısı olmuş, bütün muhalefet
partilerimiz bu olaya önemli katkılar vermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün gelinen nokta itibarıyla İzmir EXPOyu
almaya çok yakındır. İnşallah, 31 Mart tarihinde,
milletvekili arkadaşlarımızla birlikte, Paristen, EXPOyu
İzmire almış olarak dönmeyi arzu ediyoruz.
Bugün
konuştuğumuz kanun, bu süreç içerisinde yapılmış
çalışmaların, aslında bir yanıyla yasal eksikliklerini
tamamlama noktasında atılmış olan bir adımdır. Bu
kanun çok daha önce Meclise gelip çıkartılmalıydı, ancak
burada, bu kanunun bugüne gelmedeki eksikliğini, Meclis
çalışmalarından kaynaklandığı yanıyla, bir
de EXPOnun komisyonlarımız ve Parlamento tarafından yeterince
anlaşılmadığının bir eksikliği olarak kabul
etmek gerekir. Yürütme ve Yönlendirme Komitesinin yapmış olduğu
lobi faaliyetlerindeki harcamaları konusunda İzmir, yüzde 40a
yakın bütçeyi Büyükşehir Belediyemizin ve sivil toplum örgütlerimizin
katkılarıyla gerçekleştirmiştir. Bu katkıların
yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri için yapılabilmesinde, yasal
engellerinin ortadan kalkmasında bu kanunun önemi vardır ve bugün bu
kanun bu anlamıyla çıkacaktır.
Yalnız,
burada bir şeyin altını çizmek istiyorum: Bu kanunla ilgili
konuşurken bu kanunda yaptığımız eksiklikleri
konuşmak için değil, bundan sonra, 31inde, bu kanunla İzmir
EXPOyu aldıktan sonra yapılacak çok iş olduğu için ve
yapılacak işlerde bundan sonra nasıl bir yöntem izlememiz
gerektiğinin bir kez daha altını çizmek için söylüyorum.
Bildiğiniz
gibi, İzmir birçok uluslararası organizasyona ev sahipliği
yapmıştır. 71de Akdeniz Olimpiyatlarını
düzenlemiş, çok kısa bir süre önce Universiadeı
gerçekleştirmiştir. Universiadeda da, İzmir, FISU
tarafından dünyada en iyi üniversiteler arası organizasyon yapan
şehir olarak ödüllendirilmiştir. Demek ki İzmir,
uluslararası organizasyonları başarıyla yapan bir kent
olarak dünya kamuoyu tarafından da takdir edilmiştir. Bütün bu
organizasyonlar -bildiğiniz gibi uluslararası organizasyonlar- o
kentin yerel yönetimleri tarafından organize edilir. Maalesef, EXPO süresi
içerisinde bu konu anlaşılmaz bir şekilde ihmal edilmiş,
Büyükşehir Belediye Başkanlığının
önderliğinde yapılması gereken bir organizasyon, maalesef,
Hükûmet bürokrasisinin eline bırakılmıştır.
Onların bu konudaki emeklerine teşekkür ediyorum, ama bir kentin
böyle bir organizasyonu yapabilmesi, o kentin seçilmiş yerel
yöneticilerinin önderliğinde olmasını her zaman gerekli
kılmıştır. Rakibimiz Milano, bu konuda liderliğini
Milano Belediye Başkanlığınca yaptırmaktadır.
Bizde ise bu yönlendirme komitesinin bu anlamıyla bir eksikliği
vardır. İnanıyorum ki 31inde bu konuyu aldıktan sonra
oluşturulacak komisyon buna dikkat edip yerel yönetimler ölçeğinde
bir yeni yapılanmayı bize bir yasal düzenlemeyle sunacaktır.
Değerli
arkadaşlar, biz, bu konuda, İzmir olarak, ciddi bir şekilde
EXPOya kenetlenmiş, EXPOyu almak için kararlılıkla mücadele
eden sivil toplumumuz, Belediye Başkanımız, Valimiz ve bütün
milletvekillerimizle EXPOyu İzmire almak için kararlıyız.
Bunun çalışmasını yapıyoruz. İzmir halkı
EXPOyu çok iyi kavramış, İzmire EXPOnun getireceği
yatırımları bugünden itibaren canıyürekten beklemektedir.
İzmire bugün yerel yönetimlerimiz çok iyi yatırımlar
yapmaktadır. İzmirin altyapısını EXPOya göre düzenlemek
için kentin makro düzeyde planlaması yapılmış, kentin
ulaşımı metro ve yerel ağlarla örülerek en iyi şekilde
yapılmaya çalışılmakta ve kent insanının tarihî
geçmişini ön plana çıkaracak bütün çalışmalar
yapılmaktadır. Agorada yıllara dayalı bir kentin yeniden
meydana çıkartılmasında istimlak çalışmaları
devam etmektedir. Kemeraltı ve İkiçeşmelik bölgesinin aynı
şekilde yeniden restorasyonu yapılarak bütün o bölgenin turizm
merkezi yapılmasına devam edilmektedir. Bayraklı (Smyrna)
bölgesindeki tarihsel İzmir kenti uzun yıllardır yapılan
kazılarla tekrar bir medeniyet olarak ortaya çıkartılmakta ve bu
anlamıyla İzmirin tarihî dokusu öne çıkarılmaktadır.
İzmir, Efesiyle, Artemisiyle ve Meryem Anasıyla, bu hinterlantta
gerçekten sekiz bin beş yüz yıllık tarihî kökü olan bir kent.
İzmir, aynı zamanda liman kenti. Bu liman kentinin bu anlamıyla
da turizm için çok önemli bir yanı olduğunu biliyoruz.
Şimdi
İzmirin, bu yapılan yatırımlara, EXPO
aracılığıyla yeni yatırımlara ihtiyacı
vardır. İzmirle İstanbul otoyolunun hızla otoban olarak
tamamlanmasına ihtiyaç vardır. İzmir-Ankara yolunun
tamamlanmasına, İzmirin Antalyayla bağlantı
yollarının tamamlanmasına ve İzmirin hızlı tren
ulaşımıyla EXPO hazırlığının
tamamlanmasına ihtiyacı vardır. Bütün bunlar hükûmet
desteği ve genel bir seferberlikle yapılması gereken olaylardır.
İzmir bunu hak etmiş ve bundan, bugüne kadar eksik
kaldığı için kendisi adına üzüntü duyan bir kenttir. Biz
EXPOyu bu anlamda bir fırsat olarak görüyoruz. İzmirin gelişme
çizgisine, gelişme trendine EXPO önemli katkılar koyacaktır. Bu
katkıları alabilme doğrultusunda EXPOnun bu sürecinde
müthiş bir lobi çalışması yapıldı. Ben buradan bu
lobi çalışmasına katkı koyan tüm İzmirli yerel
yöneticilere, sivil toplum örgütlerine, merkezî idarenin temsilcilerine,
Hükûmete, ana muhalefet ve muhalefetteki diğer partilerimizin tüm
temsilcilerine İzmirliler adına teşekkür ediyorum. Avrupada
eş başkanlık kurarak Türkiyeden her noktaya ulaşmaya
çalışan, Türkiye'nin Avrupada yaşayan değerli
dostlarına teşekkür ediyorum. Ülke ülke gezip, yaklaşık
doksan üzerindeki ülkeyi bilfiil gezip o ülkelerde lobi
çalışması yapan değerli İzmirlilere teşekkür
ediyorum. Bunlar, İzmire EXPO alınmasında fedakârca
yapılmış çalışmalardır. İnşallah,
inanıyorum ki 31inde, İzmirde bir çıkarma yapıp,
Paristen EXPOyu alıp, İzmiri bir marka şehir yapma
noktasında çok önemli bir aşama katedeceğiz.
Bu duygularla, bu
yasanın acilen çıkartılıp, bugüne kadar
yapılmış olan çalışmaların bir desteği
olarak hemen Parlamentomuzdan geçip, bundan sonra da yeni bir yasayla EXPOnun
İzmire kazandırılmış olarak İzmiri 2015te en
güzel temsil edecek yatırımları yapıp, İzmiri,
geçmişte olduğu gibi Akdenizin yıldız kenti ve tarihsel
geçmişiyle her zaman övündüğümüz bir kent hâline getireceğiz.
Ben,
huzurlarınızı bu duygularla saygıyla selamlıyor, İzmire,
ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Teklifin tümü
üzerine, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Kaplan.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; EXPO 2015 tasarısıyla ilgili olarak Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Gerçekten,
arkadaşımız açıkladılar, bugün 19 Mart. Çok
değil, on iki gün sonra, 31 Mart günü Pariste İzmir EXPO 2015 kaderi
de belli olacak. Şu an Milanoyla yarışan güzel kentimiz,
şirin kentimiz İzmir, inanıyoruz ki 31 Mart günü Pariste sarf
ettiği çabayı, hak ettiği sonucu alacak ve hepimiz bu konuda
bundan sonraki çalışmalarının daha düzenli planlanması
ve katılımcılığın sağlanması konusunda
yasama Meclisi olarak İzmirin yanında oluruz.
Türkiyenin
Uluslararası Sergiler Bürosuna üye olmasından sonra
gerçekleşecek olan en büyük organizasyon olan EXPO 2015 Türkiyede bir ilk
ve bir ilk olmanın yanı sıra hak ettiği bir şehirde,
güzel bir kentimizde olması ayrıca sevindirici. Türkiyenin öne
çıkardığı şiar, İzmirin öne
çıkardığı şiar, sağlık teması. Herkes
için sağlık ifadesi slogan ve belge olarak seçilmiş.
Evet, bugüne
kadar biz bu konuda gerçekten gecikmedik mi diye kendi kendimize sormamız
gerekir diye düşünüyorum. Evet, biz İzmiri desteklemek,
İzmirin çabalarına güç katmak konusunda gerçekten biraz
gecikmiş bir noktadayız. Bu yasanın, şüphesiz, bir an önce
çıkması ve bir an önce 31 Martta Pariste yapılacak seçimlerde
İzmirin seçilmesi durumunda, ev sahipliğinin kesinleşmesi
durumunda İzmirin daha çok güç ve desteğe ihtiyacı
olduğunu da ifade etmek istiyoruz.
İzmir,
dünyada nüfusu 3 milyonu aşan yüz elli kentten birisi. Hem coğrafi ve
stratejik konumu hem ulaşım hem Avrupa, Asya ve Afrika
kıtalarının arasında güzel bir metropolümüz, liman kentimiz
-Mersinden sonra en büyük liman kentimiz- olması nedeniyle de çok önemli
bir yerde.
EXPO konusunda
kısa bir değerlendirme yapılacak olursa, dünya üzerinde
düzenlenen iki çeşit EXPOdan büyük EXPO -bir de küçük EXPO-
fuarlarını dikkate alacak olursak EXPO 2015 İzmirin büyük EXPO
çerçevesinde yer aldığı ve sadece ticari, ekonomik boyutu
olmayan, kültürel, doğal, sanatsal, bilimsel özellikleri nedeniyle de çok
önemli bir aktivite olacağı görülmektedir.
1851-2005
yılları arasında dünyada tam on dokuz farklı ülkede EXPO
düzenlenmiştir. Güzel İzmir, şirin İzmir, 31 Mart günü
sonuçlar açıklandığında Türkiyede bir ilki
gerçekleştirmenin mutluluğunu da bütün ülkemiz, 70 milyon
insanımız birlikte paylaşacaktır. EXPO konusundaki
heyecanlarımızı, umutlarımızı daha iyi
anlayabilmek için birkaç veriye dikkat çekmek istiyorum: Pariste 1928
yılında EXPOları düzenleyen ülkeler arasında yapılan
diplomatik anlaşmalarla kurulan ve şimdi 101 üyesi olan bir çatı
örgütü olarak Uluslararası Sergiler Bürosu, gerçekten, Parise, Paris
deyince Eyfel Kulesini kazandıran bir organizasyondur. Eyfel Kulesinin
EXPO aktivitesi sonrası Parise kazandırıldığı
dikkat edilecek olursa, güzel İzmir için, şirin İzmir için böyle
bir güzelliğin 21inci yüzyılda kazandırılması,
tarihsel özellikleri, doğası, denizi, güzellikleriyle örtüşmesi,
ülkemizin zenginliğine zenginlik katacaktır. Bunun benzer örnekleri
Londrada 1851 yılında yapılan ilk EXPO Kristal Sarayında
geçiyor. Yine Paristeki Eyfel Kulesini kazandıran bu aktiviteye de 32
milyonu aşkın insanın geldiği dikkat çekiliyor. 1939
yılında New Yorkta geleceğin dünyasını yaratmak
temasıyla yapılan fuara 45 milyon insanın
katıldığı düşünülecek olursa, yine 2005te
Japonyanın Aichi kentinde düzenlenen EXPOda ise doğanın
bilgeliği teması işlenmişti, orada da 155 ülkeden 18 milyon
ziyaretçi bu şehri gezme imkânı bulmuştu.
Yakın zamana
baktığımızda, iki önemli örnek İzmiri çok
yakından ilgilendiriyor. Bunlardan birisi 1992 İspanyanın Sevilla
kentindeki EXPO Fuarı, bir de 2000de Hannoverde Almanyanın
gerçekleştirdiği fuar. Yine 2008de küçük EXPOlar içinde
İspanya Zaragozada gerçekleştirilecek olan küçük EXPO ile 2010da
Çin Şanghayda yapılacak büyük EXPO olayına dikkat çekmek istiyorum.
Evet,
İzmirin teması, Türkiye'nin teması, daha
sağlıklı bir dünya için yeni yollar ve herkes için
sağlık. Milanonun da teması, İtalyanın teması,
gezegenimizde beslenme ve yaşam için enerji. Bu iki belgi çerçevesinde
bazı çalışmalar yapılıyor. İzmirin şüphesiz
antik tarihinden, renklerinden, güzelliklerinden, farklılıkları
hoşgörüyle içinde barından bir kent olmasından, Hipokrata ve
eczacılığın babası Galene, bu ünlü isimler sayesinde
tarih boyunca Ege Bölgesinin sağlık konusundaki güzelliklerine
dikkat çekmek, elbette ki tarihe atıfta bulunurken Bergama Allianoi antik
şifa merkezine dikkat çekmek, elbette ki ülkemizin zenginliklerini
tanıtabilmek, bu hepimizin özenle desteklemesi gereken bir çaba olarak
ortaya çıkıyor.
EXPO 2015,
şüphesiz, İzmiri yeniden dünya kenti, İzmiri yeniden marka,
İzmiri yeniden prestijli bir kent ve dünya turizminin, tarımın,
sanayinin, kültürün, kentliliğin, gelişmenin, hem denizin hem tarihin
hem de Egenin envaiçeşit güzelliklerinin, zeytininin, incirinin, üzümünün
ve bütün bunların yanında Efesten Bergamaya kadar en güzel antik
kentlerinin, dikkate alındığı zaman, en az 50 milyonun
üstünde ziyaretçi kapasitesiyle hedeflenmiş çabaları dikkate
alındığında, bunun heyecan yaratmaması mümkün
değil. Evet, biz bunun heyecanını İzmirlilerle beraber
yaşıyoruz. Çünkü İzmir Şırnaktır -ben
Şırnak Milletvekiliyim- Şırnak İzmirdir; İzmir
Trabzondur, İzmir Mersindir, İzmir Muğladır, İzmir
Trakyadır, Edirnedir. İzmir, bütün güzellikleri bağrında
barındıran, bütün inançları bağrında
barındıran, bütün farklı kültürleri bağrında
barındıran yapısıyla, İnciraltı EXPO
alanıyla, teleferik hattıyla, 35 bin kişilik tiyatrosuyla, dev
kule inşaatıyla, feribot iskelesiyle, suni gölleriyle, köprüleriyle,
Balçovadaki seyir tepesiyle, sergi pavyonlarıyla, 103 restorandan ve
1.500 konutluk köy durumuna kadar tasarlanmış çabalarıyla, bu
çalışmaların içinde olan yerel yönetimi, yerel yöneticileri,
sivil toplum örgütlerini, ticaret ve sanayi odalarını, bu konuda çaba
harcayan bütün kişi ve kuruluşları, destek veren
dostlarımızı, hepsini şüphesiz takdirle buradan kutlamak
istiyorum.
Evet, bu devasa
potansiyel ve güzelliğin karşısında verdiğimiz destek,
harcanan çaba gerçekten yeterli midir? Milanoda Milanonun
yarışmadaki seyrinde 40 bini aşkın gönüllü üyenin
çalıştığı dikkate alınacak olursa, İzmiri,
güzel İzmiri, şirin İzmiri destekleyen gönüllü üyelerin
sayısının 10 bin civarında kalması tanıtım konusunda,
maalesef, bunun önemi konusunda toplumun bilgilendirilmesinin eksik
yapıldığı, Hükûmetin biraz daha fazla gayret, devletin
biraz daha fazla gayret, medyanın biraz daha fazla gayret, Meclisimizin
biraz daha fazla gayret ve desteklerine ihtiyaç duyulduğu çok
açıktır.
Evet,
EXPOların üç ana unsuru var: Tema konusu, süre ve alan. Bunların
hepsi dikkate alındığı zaman bir ilki gerçekleştirecek
olan İzmire, tarihten gelen güzelliklerine, Türkiye'nin üçüncü büyük
metropolü ve fuarlar kenti olan güzel İzmire, fuarların merkezi,
fuarların kenti olmak da elbette ki yakışır. Biz
İzmirin, güzel İzmirin, Mersinden sonraki en büyük limanı da
barındırması nedeniyle uluslararası sanat festivallerinde,
yine her yıl düzenlenen İzmir Enternasyonal Fuarıyla belli bir
deneyimi, belli bir tecrübesi olan ve bu konuda bir kültürü özümsemiş olan
güzel İzmirimizin de umarız ki 31 Mart günü hepimiz sevinçle
seçildiğini birlikte kutlamış oluruz.
Evet, antik Efes
kentinden oralara kadar denilir ki bir zamanlar Amazon kraliçelerinin
adının yerleştiği köylerden biri Smyrna diye
yazılırdı. İzmirin, nereden bakarsak bakalım, antik,
milattan öncesi çağlardan günümüze kadar her alanda ve bugün de çok önemli
bir kent olma işlevini sürdürmesi -uluslararası- İzmir
Enternasyonal Fuarının Türkiye'nin tanıtımında çok
önemli bir yer tutması boşuna değildir.
İzmir, kendini
kanıtlamış güzel bir kentimizdir, sporda
kanıtlamıştır, Akdeniz Oyunlarında
kanıtlamıştır ve özellikle de büyükşehir
belediyelerinin çabalarıyla da güzel çalışmaları olan bu
kentimizin seçilmesi hepimizin arzusu, hepimizin hedefi ve asıl
seçildikten sonra bu yasayla getirilecek desteklerimizin bundan sonra daha
fazla güçlendirilmesi gerektiği kanısındayız.
Biz, bu
duygularla güzel İzmirimizin, şirin İzmirimizin böylesi bir fuarın ev sahipliğini onurla,
gururla yapacağına inanıyor ve şimdiden hayırlı
olsun diyoruz. Şimdiden bütün İzmirlileri kutluyoruz, onların
şahsında bütün Türkiyeyi
kutluyoruz ve hayırlı uğurlu olsun diyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Teklifin tümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 118 sıra sayılı EXPO 2015 İzmir
Yönlendirme Kurulunun tüzel kişilik kazanması, gelir ve
harcamaları ile denetimi ve tasfiyesi hakkında kanun teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, EXPOnun Türkçe karşılığı fuar olup
bugün EXPOlar dünya sergisi ya da dünya fuarı olarak da
adlandırılmaktadır. Bu organizasyonun temeli 1851
yılında Londrada ünlü Crystal Palaceta atılmış ve bu
sayede de Crystal Palace o günden bugüne kadar ününü koruyabilmiştir.
Organizasyonu Uluslararası Sergiler Bürosu tertiplemektedir ve her
yıl bununla ilgili düzenli toplantılar yapmaktadır. 1928
yılında, bu tip etkinliklerin sayısının artması
nedeniyle, hem sergilerin sıklığının hem de
kalitesinin kontrol edilebilmesi amacıyla, bu yönde, uluslararası
sergiler üzerine yapılan anlaşmayla Uluslararası Sergiler Bürosu
yani kısa adı BİE olan büro kurulmuştur. Bugün ülkemiz de
dâhil yüz kırk bir ülke bu kuruluşa üyedir. Bu büro, sergi
sayısını sınırlayıp, sergileri
yapılarına göre tanımlayıp bir araya getirebilmek için de
birtakım basit kurallar oluşturmuştur. 1928 yılında
yapılan orijinal anlaşma, dışarıdan daha sonra
değişik protokollerle yenilenmesine rağmen, temelde -bu
anlaşma- hâlen daha yapısını muhafaza etmektedir. Sosyal,
kültürel ve eğitsel yüzüyle, yaşayanların gelişimine ve
hoşgörüyle bütünleşmesine öncülük eden EXPOlar genellikle beş
yılda bir kez düzenlenmekte ve en az üç, en fazla da altı aylık
süreyi kapsamaktadır. Kapladıkları ortalama 1,5 milyon metrekarelik
alanla dünyanın dört bir yanından on milyonlarca ziyaretçiyi bir
araya getirmekte ve başarıyla buluşturmaktadır. Böylelikle
EXPOlar, gerçekleştirildikleri kentlere, dünya insanlarını bir
araya getirerek yeniliklerin ve sürdürülebilir gelişmenin
kapısını uyum içinde aralamada önemli bir rol oynamaktadır.
Gerçekleşilen kentlerdeki kimlikleri hafızalardan silinmeyecek bir
itibar kazandırarak dünya kenti olmalarını da
sağlamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, EXPO tarihine çok kısa bir göz atacak olursak
düzenlendiği kente miras olarak çok zengin nitelik ve nicelik
kazandırdığını görebiliyoruz. Biraz önce de
belirttiğim gibi, ilk dünya fuarı 1851 yılında Londrada
düzenlenmişti. 1889 yılında, Paris EXPOsu için inşa edilen
Eyfel Kulesi ise aradan geçen yüz yılı aşkın bir süre
içerisinde Parise hem maddi getiri sağlamış hem de bu
şehrin hafızalarımızdaki yerini
sağlamlaştırarak eşsiz bir yapı olarak
karşımıza çıkmıştır.
Gerçekleştirilmesinden
bu yana kültür, tarih ve eğitim olimpiyatları olarak da adlandırabileceğimiz
EXPOlar, ülkelere uzmanlaşmış oldukları konularda bilgi
birikimlerini daha yaşanır bir dünya için paylaşarak bir araya
toplarlar. Bu organizasyonlarda sadece ürünler değil, fikirler, kültürler
ve dünyanın geleceği için projeler sergilenmektedir. Bugün bu
fuarlar, ticari amaç gütmeyen, eğitsel amaçlı tema ve kültür
etkinliği olarak bilinmektedir. Bu tema ve kültür etkinlikleri, teknoloji,
doğaya uyum gibi evrensel konuları hedef alarak tüm dünya ülkelerinin
kültürel mirasları ile geleceğe ait beklentilerini harmanlamaya
yöneliktir. Ayrıca, fuar organizasyonlarında kültürel
etkileşimin ve paylaşımın yanında sanayi üretimi,
şehircilik, turizm, mal, hizmet ve bilgi paylaşımı gibi pek
çok alanlarda önemli atılımlar da yapılmaktadır. EXPO, yüz elli
yılı aşkın bu süre içerisinde bugüne kadar tam 63 kez
düzenlenmiş, ancak, Türkiye, Uluslararası Sergiler Bürosuna üye
olamadığı için, bunların maalesef hiçbiri Türkiye'de
gerçekleşmemiştir.
1992
yılında, İzmir Fuarcılık Anonim Şirketi
tarafından 2000 yılı EXPOsu için o zaman
Dışişleri Bakanlığına müracaat edilmiştir,
ancak sonuç alınamamıştır. Ülkemiz, 2004 yılı
Ekim ayında, İzmir kentinin bütün toplumsal güçleriyle
baskısı sonucunda Uluslararası Sergiler Bürosuna üye olarak
girebilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
3 Mayıs 2006da, ülkemiz, EXPO 2015 İzmir
adaylığını Daha iyi bir dünya için yeni yollar ve herkes
için sağlık temasıyla sunmuştur. O günden itibaren ilgili
bütün kesimler, sivil toplum örgütleri, yerel örgütler, İzmirin tarihî ve
kültürel zenginlikleriyle bir dünya kenti olarak ev sahibi olabilmesi için var
gücüyle çalışmaktadırlar.
Fuarlar ve
kongreler şehri olma misyonu olan İzmirin bu hedefi, geçmiş ve
gelecek vizyonuyla da örtüşmektedir. Geçtiğimiz yetmiş beş
yıllık bir süreç içerisinde, İzmir uluslararası fuarlara ev
sahipliği yapmakta, yaklaşık kırk ülkeye
yaptığı bu ev sahipliğini de kusursuzca yerine
getirmektedir.
Ayrıca,
İzmir, geçtiğimiz yıllar içerisinde Akdeniz
Olimpiyatlarına, daha yakın zaman içerisinde de Universiade gençlik
oyunlarına başarıyla ev sahipliği yapmıştır.
Eğer
İzmir dünya kenti olma hedefine bu şekilde ulaşırsa, 5,5
milyon yabancı, 11,5 milyon yurt içi ve İzmirlilerle beraber
yaklaşık 40 milyon kişinin ziyaret edeceği, yüz seksen EXPO
günü boyunca 66ncı EXPOnun ev sahipliğini yapacaktır.
İzmir, böyle bir fuara başarıyla ev sahipliği
yapmasını sağlayacak olan tabii ki nüfusa, entelektüel birikime,
ticari yapıya, altyapı ve kaynaklara da sahiptir. Bu organizasyonu
kazandığında, ciddi bir kentsel dönüşüm planı da
uygulanacaktır. Doğal ve tarihî güzellikleri, turizme uygun iklim
şartları, konaklama ve ulaşım altyapısıyla
İzmir kentimiz, turizm potansiyeli oldukça yüksek illerimizin
başında gelmektedir.
Bir göz atacak
olursak; kıyılarında dinlenme ve eğlence turizmi, antik
kentler ve ören yerlerinde tarih turizmi, dağlarında dağ ve
kış sporlarıyla eko turizm; örneğin, Şirince gibi
köylerinde kırsal turizm; Balçova, Çeşme ve diğer ilçelerde
termal turizm, festival ve şenlikleriyle kültür turizmi, kutsal yerleriyle
inanç turizmi gibi, turizmin bugün artık çok çeşitli olduğu
dünyamızın her yerinde görülebilen çeşitliliğini
İzmirde de görebiliyoruz.
Günümüzde turizm
merkezi olmasının yanı sıra, üniversiteleri, müzeleri,
konser salonları, kültür-sanat dernekleri, her yıl düzenlenen ulusal
ve uluslararası festivalleriyle de ülkemizin en önemli kültür
kavşağıdır. Kentimiz, sahip olduğu Türkiye
ortalamasının üzerindeki okullaşma oranı, eğitim ve
üniversitedeki yüksek standartlara ulaşması ve âdeta bir eğitim
üssü olmasıyla da bilinmektedir. Şimdilik yaklaşık beş
üniversiteye sahip olan İzmirimizde üniversite mezunlarının
toplam nüfus içindeki oranı yine Türkiye ortalamasının oldukça
üstündedir.
21inci
yüzyılda taşıdığı potansiyeli daha da ileri
sıçratmaya hazır ve yalnızca Türkiyenin değil, Akdenizin
bir numarası olmaya da aday bir kentimizdir. Bu açıdan İzmir,
sahip olduğu avantaj ve imkânlarını da daha da geliştirmek
durumundadır ve arzusundadır.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği gibi, ilki 1922 yılında Mustafa Kemal
Atatürk tarafından gerçekleştirilen ve o dönemin ekonomi
politikalarının ve yol haritalarının
tartışıldığı ve çizildiği cumhuriyet
tarihimizin dört büyük iktisat kongresi de İzmirde başarıyla
tamamlanmıştır ve yapılmıştır. İzmir,
hâlen dünya ekonomisine yön veren kentler arasında 117nci sırada
olup, eğer bu organizasyonu alabilirse hedefi ilk 50ye girmek olacaktır.
Bunun yanı
sıra İzmir, küresel ekonominin en güçlü limanlarına sahip bir
dünya kenti olma hedefini de geçmişten bu yana taşımakta ve bu
konuda da her türlü girişimde bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, evet, İzmir EXPOya tüm
ağırlığını koymuştur. Bu süreçte 2015te
uluslara ev sahipliği yapabilmek için kararlı ve kesin adımlara
da ihtiyaç bulunmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda
hem EXPOnun adaylık sürecini yürütmek için hem de EXPOnun kendisini
düzenlemek için ayrı ayrı organizasyonlar kurulmuştur. Bu kurulların
içinde tüm bakanlıklardan temsilciler, yerel yönetimler, kamu
işletmeleri ve sivil toplum kuruluşları da yer almaktadır.
EXPO organizasyonunun yönetimi bir Yönlendirme Kurulu ve Yürütme Komitesi
tarafından yürütülmekte ve bu Yürütme Komitesi özel kuruluşları olduğu
kadar kamu kuruluşlarını da bünyesinde
taşımaktadır. Ayrıca yerel nüfus ve sivil toplumun
desteği de alınmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu bağlamda biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak EXPO
2015 İzmir konusunda geçtiğimiz süreç zarfında neler
yaptık, hangi çalışmaları kamuoyuyla paylaştık,
sizlerin huzuruna getirmek istiyorum. Bugün görüşmekte olduğumuz
kanun teklifimizi öncelikle hazırladık ve Kasım 2007 içerisinde
Meclisimize sunduk. Konunun aktif tutulması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
de bilgilendirilmesi amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi İzmir
milletvekilleri olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda gündem
dışı söz alarak görüşlerimizi Meclisimizin Genel Kuruluyla
paylaştık. Yine Milliyetçi Hareket Partisi İzmir milletvekilleri
olarak İzmirin adaylığı için oy kullanacak olan ülkelerin
Mecliste bulunan dostluk grupları başkanlarına birer mektup
yazarak bu konu hakkında destek olmaları ve kulis faaliyetleri
yürütmeleri konusunda yardımcı olmalarını istedik.
Değerli
milletvekilleri, teması sağlık olan EXPO alanında, yeni
bir sağlık bilimleri üniversitesi kurulması hakkında gene 4
İzmir Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili olarak bir kanun teklifi
hazırladık ve Meclisimize sunduk. Bu konuda da İzmirliler adına
desteklerinizi beklediğimizi özellikle buradan belirtmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, yerel bazda ise parti teşkilatımız her türlü
etkinliğe gönülden katılım sağlamış ve bugünden
itibaren gene sağlamaya da devam edecektir. Yine İzmir
milletvekilleri olarak, EXPO 2015 İzmirle ilgili platform ve sivil toplum
örgütlerine gönüllü üye olarak her türlü desteğin verilmesi
sağlanmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, görüldüğü üzere, bu konuda herkes, tabir yerindeyse,
karınca kararınca görevini yapmakta ve yürütmektedir.
Mesajımızın doğru iletilebilmesi ve Uluslararası
Sergiler Bürosunda bizleri gururlandıracak en iyi sonucu alarak hedefe
ulaşabilmemiz için, ülke olarak gerekli finansman ve insan
kaynaklarını da elimizden geldiğince
sağlamalıyız.
İşte bu
kanun teklifinden amacımız, bugüne kadar, bu konuda, 30 Kasım
2006 ve 1 Haziran 2007de çıkan iki Bakanlar Kurulu kararını bir
yasa çerçevesinde bütünleştirmek, tanıtım bütçesinin
geleceğini belirtmek ve her şeyden önemlisi de 31 Mart 2008 karar
öncesinde ve karar aşamasında, EXPO 2015te Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
bu yüce Meclisin İzmirin arkasında olduğu mesajını
vermektir. Ayrıca bu yasal çalışmanın, seçimin
yaklaştığı şu günler içerisinde, lehimize olumlu etki
yapacağı kanaatini de taşıyoruz.
Yine teklifimizin
gerekçeleri arasında, EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kuruluna bir tüzel
kişilik kazandırılması, Kurul bütçesinden yapılacak
mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, satım, kira
ve her türlü işlemlerde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile
4734 sayılı Kamu İhale Kanunundan muaf tutulması,
Yönlendirme Kurulu bütçesinin gelir ve harcamaları ile kullanım
amaçlarının belirlenmesi, EXPO 2015 seçim sonrası artan
meblağın değerlendirilmesi ve ayrıca bütçeden yapılan
harcamaların denetimini yapacak olan komisyonun oluşturulmasına
yönelik usullerin belirlenmesi de amaçlanmıştır. Bütün bu
saydığımız amaçlar bu kanun teklifinin içerisinde
mündemiçtir.
Sayın
milletvekilleri, bu konuda hedefimiz ve iddiamız tabii ki büyüktür. 31
Mart 2008de son sunum Pariste yapılacak ve aynı gün İzmir veya
rakibimiz İtalyanın Milano kenti hakkında kesin bir karar
verilecektir. EXPO 2015i eğer İzmir kazandığı
takdirde yaklaşık 25 milyar dolarlık bir fuar alanı ve
kentsel dönüşüm planı uygulanacaktır. Meblağın az veya
çok olması o günkü şartlara da bağlı olacaktır.
Yapılacak olan yatırımlar sadece İzmir kentimizle
sınırlı kalmayacaktır. Birçok çevre illerimizi de
kapsayacak olup bütün bu üst ve altyapı yatırımlarının
2015 yılına kadar da bitirilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, buradan da anlaşılacağı üzere, sadece EXPO
alanına değil, İzmire, hatta Egenin bütününe yönelik bir mega
projeye burada katkı sağlayacağız. Bu harcamalar bugün
görüştüğümüz kanun teklifimiz sayesinde hem şeffaf olacak hem de
denetlenebilir olacaktır. Bu nedenle kanun teklifimizin partiler üstü bir
anlayışla İzmirin, dolayısıyla Egenin ve
Türkiyemizin geleceği düşünülerek kabul edileceğine
inanıyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle bu kanun teklifini destekliyor ve bütün İzmir ve
Egeliler adına Genel Kurulumuzu tekrar saygılarımla
selamlıyor, ayrıca bu gecenin, Mevlit Kandilimizin bütün İslam
âlemine hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.
Saygılarımla.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
Teklifin tümü
üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Mehmet Tekelioğlu konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Tekelioğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bizim toplumumuz
bazı konularda çok kolay bir araya geliyor ve bu, toplumumuza büyük bir
sinerji kazandırıyor. Bu EXPO 2015 işimiz de, İzmir için,
bütün İzmiri bir araya toplayan, sivil toplumuyla, siyasi iradesiyle,
yerel yönetimiyle, özel idaresiyle ve bütün diğer İzmir halkıyla
hep birden sarıldığımız, toplumu bir araya getirebilen
ender işlerden bir tanesi. Bu bakımdan, bunu çok önemli buluyoruz.
Toplumumuzun bu tür işlerde tekrar bir araya gelebileceği ortak
konular bulması, elbette ki bizim birlikte yaşama irademizin de çok
iyi bir göstergesi olacak. Bu anlamda, demokrasi gibi, açık toplum olma
gibi, özgürlükler gibi, Avrupa Birliği gibi hedeflerde toplumumuzun bir
arada bulunabilmesi gerçekten önemlidir ve EXPOyu da bunlardan bir örnek
olarak gördüğümüz için, elbette ki sevinçliyiz.
Efendim,
Türkiye'nin EXPOyla ilgisi 1990lara kadar gidiyor, ama bundan önceki bütün
EXPOlara Türkiye katılmış bir ülke. Zannediyorum 1992
yılında, Ticaret Odasının İzmir Stratejik Planı
diye hazırladığı bir plana EXPOyu dâhil etmesiyle bu
iş başlamış. Ancak, ondan sonra bu iş pek göz önünde
bulundurulmamış. 2004 yılında, Sayın
Başbakanımızın da talimatıyla, Türkiye,
Uluslararası Sergiler Bürosuna üye olmuş. Arkasından 2005
yılında, hangi ilin Türkiye adına aday gösterileceği
tartışması başlamış. Bu tartışmada
İzmirin büyük potansiyelini göz önüne alan Hükûmetimiz, Sayın
Başbakanın talimatlarıyla, İzmiri, 2015 EXPOsunu
düzenlemek için aday göstermiştir.
Niçin İzmir
böyle bir şeye aday oldu? Çünkü, İzmir büyük potansiyeli olan bir il
ve pek çok özelliği bünyesinde toplamış olan bir il. Hem bir
turizm şehri hem bir sanayi, ticaret şehri hem bir kültür şehri
hem bir tarım şehri vesaire derken, bütün bu özellikleri bünyesinde
toplayan nadir illerimizden bir tanesidir. Bu anlayışla, Sayın
Başbakanımızın, o zamanki Dışişleri Bakanımızın
şimdiki Cumhurbaşkanımızın büyük gayretleriyle,
İzmir, bu işi düzenlemek için aday olarak gösterildi. Bundan sonra,
birtakım hukuki statüler kazandırılması gerekti. Bunu teminen
de iki tane Bakanlar Kurulu kararı çıkarıldı. Bunların
birisi Kasım 2006da, diğeri de Haziran 2007de idi. Böylece, hukuki
statü de tamamlanmış oldu.
Bütün bu
noktalarda, tabii ki Sayın Başbakanımızın,
şimdiki Cumhurbaşkanımızın çok büyük desteklerini
gördük. Bu bakımdan İzmir olarak, elbette ki Hükûmetimize ve
Sayın Başbakanımıza müteşekkiriz.
Arkasından,
bu iş için yapılacak olan harcamaları düzenlemeye geldi
sıra ve bir bütçe ortaya konması gerekti. Burada da Sayın
Başbakanımızın, gene o zamanki Dışişleri
Bakanımızın ve Tanıtma Fonundan sorumlu Devlet
Bakanımız Sayın Beşir Atalayın büyük destekleriyle
Tanıtma Fonundan buraya çok önemli bir rakam ayrılmış
oldu. Benim bildiğim kadarıyla, Tanıtma Fonunun bu iş için
şimdiye kadar ayırdığı para 10 milyon euroyu
geçmiş oldu. Böylece çok önemli bir adımı atmış olduk.
Tabii ki bu bütçe
ve bütün bu çalışmalar sırasında İzmirdeki bütün
sivil toplum kuruluşlarının, İzmirlilerin hem maddi anlamda
hem manevi anlamda çok büyük destekleri vardı. Bütün bu süre zarfında
bu işe destek olan bütün sivil toplum kuruluşlarına, bütün derneklere,
odalara, şimdi teker teker adını saymaya kalkarsam eksik
bırakmaktan korktuğum için adını saymadığım
bütün bu kuruluşlara, buradan, tabii ki teşekkür etmek
zorundayım.
Bizim bu kanunu
bugün bitirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, ben, söyleyeceğim pek
çok şeyi atlamak zorundayım. Ancak bir şeyi belirtmek
zorundayım. Şu andaki durum itibarıyla İzmir bu işi
büyük ölçüde kazanmış gibi gözüküyor. Bizim delegeler nezdinde
yaptığımız yoklamalar, ülke ziyaretleri, bu delegelerin
İzmirde ağırlanması sırasında görmüş
olduğumuz ilgi vesaire gibi bütün bu hususlar, bu işi inşallah
başardığımızı gösteriyor. Ama elbette ki sonuçta
yüz kırk tane üye ülke bir kapalı kulübede gizli oy kullanacaklar.
İzmir için
en iyi sonucu almamızı diliyorum. Bu konuda şimdiye kadar
katkısı olan herkese tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
İnşallah, 31 Mart gecesi sizleri de Kordonda davul zurnaya davet
ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tekelioğlu.
Teklifin tümü
üzerinde şahıslar adına söz? Yok.
Soru-cevap yok.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
EXPO 2015 İZMİR YÖNLENDİRME KURULUNUN TÜZEL
KİŞİLİK KAZANMASI, GELİR VE HARCAMALARI İLE
DENETİMİ VE TASFİYESİ HAKKINDA
KANUN TEKLİFİ
Expo 2015
Yönlendirme Kurulu
MADDE 1- (1)
30/11/2006 tarihli ve 2006/11341 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile oluşturulan EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kurulu tüzel
kişiliğe sahip olup, iş ve işlemleri özel hukuk hükümlerine
tabidir.
(2) Yönlendirme
Kurulu, Yürütme Komitesi ile Sekretarya bu Kanun ve Bakanlar Kurulu
Kararları çerçevesinde faaliyetlerini yürütmeye devam eder.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Gelirler,
harcamalar ve denetim
MADDE 2- (1)
Yönlendirme Kurulunun gelirleri, Yönlendirme Kurulu üyesi kamu kurum ve
kuruluşları tarafından aktarılacak tutarlar ile kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları, vakıflar, dernekler,
sivil toplum örgütleri ile diğer özel hukuk tüzel kişileri ve gerçek
kişilerce yapılan ayni ve nakdi yardımlar, sponsorluk gelirleri,
faiz gelirleri ve diğer gelirlerden oluşur. Gelirler, ulusal bir
banka nezdinde açılacak hesapta toplanır. Hesapta toplanan tutarlar
Yönlendirme Kurulunca nemalandırılır.
(2) İzmirin
adaylık sürecinde yapılacak her türlü toplantı, sempozyum,
tanıtım ve personel giderleri ile temsil, ağırlama, ilân,
reklâm, taşınır, hizmet alımı ve benzeri harcamalar
birinci fıkrada belirtilen hesaptan karşılanır.
(3) Bu Kanun
kapsamına giren mal ve hizmet alımları ile satım, kira ve
her türlü işlemlerde 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu hükümleri uygulanmaz.
(4) Alım,
satım ve kiralama işlemleri ile yapılacak harcamalarda
uygulanacak usul ve esaslar Yönlendirme Kurulunca belirlenir.
(5) Bu Kanun
kapsamında yapılacak iş ve işlemler ile bu iş ve
işlemlerle ilgili harcamalar; Maliye Müfettişi
başkanlığında, Dışişleri
Bakanlığı, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı
Müfettişlerinden oluşan komisyon tarafından denetlenir.
Ayrıca, iş ve işlemler
ile bu kapsamda yapılan harcamalar hakkında 2/4/1987 tarihli ve 3346
sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz? Yok.
Bir önerge var,
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 118 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinin 5 inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa
Elitaş |
Oktay Vural |
Mehmet
Tekelioğlu |
|
|
Kayseri |
İzmir |
İzmir |
|
|
Mehmet Ali
Susam |
Canan
Arıtman |
Ahmet Kenan
Tanrıkulu |
|
|
İzmir |
İzmir |
İzmir |
|
|
|
Hasip Kaplan |
|
|
|
|
Şırnak |
|
Bu Kanun
kapsamında yapılacak iş ve işlemler ile bu iş ve
işlemlerle ilgili harcamalar hakkında 2/4/1987 tarihli ve 3346
sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Meclis
denetimi yeterli bulunmuştur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Tasfiye
işlemleri
MADDE 3- (1)
İzmirin adaylığının Uluslararası Sergiler Bürosu
Genel Kurulunca kabulü halinde, 30/11/2006 tarihli ve 2006/11341
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile oluşturulan Yönlendirme
Kurulu ve Yürütme Komitesi ile Sekretarya, Expo 2015 İzmir ile ilgili
işlemleri yürütecek yeni kurumun faaliyete geçtiği tarihe kadar
görevlerini sürdürür.
(2)
Uluslararası Sergi Bürosu Genel Kurulu toplantısında
İzmirin adaylığının kabul edilmemesi durumunda
ise, Yönlendirme Kurulunun
hesaplarında bulunan tutarlar ile taşınırlar, kültür ve
sanat etkinliklerinde kullanılmak üzere İzmir İl Özel
İdaresi ve İzmir Büyükşehir Belediyesine bir ay içerisinde
eşit olarak devredilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz? Yok.
Bir önerge var,
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 118 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesinin 2 nci
fıkrasının sonunda geçen bir ay ibaresinin üç ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa
Elitaş |
Oktay Vural |
Mehmet
Tekelioğlu |
|
|
Kayseri |
İzmir |
İzmir |
|
|
Mehmet Ali
Susam |
Canan
Arıtman |
Şenol Bal |
|
|
İzmir |
İzmir |
İzmir |
|
|
|
Hasip Kaplan |
|
|
|
|
Şırnak |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
Ayrıca bir
de redaksiyon yetkisi vermek istiyoruz Başkanlığa. Zira bu
Uluslararası Sergiler Bürosu 3üncü maddede (1)inci fıkrada,
(2)nci fıkrada ise Uluslararası Sergi Bürosu şeklinde,
yanlış, bir basım hatası olmuş. Bu nedenle
Uluslararası Sergiler Bürosu şeklinde (2)nci fıkranın da
düzeltilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Önergeyi de uygun
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Dikkate alınacaktır.
Hükûmet?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)- Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Bir
aylık sürenin tasfiye işlemleri için yetmeyebileceği
düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 4- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü
madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 5- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı
olmasını dileriz.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmının 115inci sırasında yer
alan (8/4) esas numaralı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal
Anadolun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak Operasyonu konusundaki
genel görüşme önergesinin öngörüşmesini yapmak üzere ve kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Mart
2008 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.56