DÖNEM: 23                              CİLT: 18                       YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

89’uncu Birleşim

10 Nisan 2008 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III.- YOKLAMALAR

IV. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın, polis teşkilatının kuruluşunun 163’üncü ve Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümü nedeniyle konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, polis teşkilatının kuruluşunun 163’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’de yaşanan doğal afetlere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un, Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, nevruz kutlamalarında yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/165)

2.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan göçebelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/166)

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, gıda fiyatlarındaki artış ve sektördeki yeterliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/167)

B) Tezkereler

1.- Peru Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Peru’ya davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/389)

2.- Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Kültür İşleri Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Kahramanmaraş Milletvekili ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Sağlam’ın davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/390)

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)

 

VIII.- SÖYLEVLER

1.- AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Genel Kurula hitaben konuşması

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun lehe hükümlerinden faydalanan hükümlülere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/1989)

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yargı çalışanlarının özlük haklarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2171)

3.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, kurumlar vergisinde kaldırılan yatırım indirimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2274)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, enflasyon artışının memur ve emekli maaşına yansıtılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2305)

5.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, makine ve ekipman hibe desteğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/2308)

6.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, yerel yayın kuruluşlarına vergi kolaylığı sağlanmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2379)

7.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, denetimi Sayıştaya geçen KİT’lere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2397)

8.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, enflasyon hesabına ilişkin sorusu  ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/2426)

9.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki özürlülerin rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/2427)

10.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, İnsan Hakları Danışma Kurulunun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2433)

11.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, İnsan Hakları Danışma Kurulunun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2435)

12.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, İnsan Hakları Başkanlığının düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2439)

13.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün’ün, tarımsal sulamadan doğan elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2574)

14.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, Yüksek Denetleme Kurulundaki atama ve yer değiştirmelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2582)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yabancılara toprak satışına,

Yabancılara gayrimenkul satışına,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2625, 2626)

16.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TOKİ’ye devredilecek Hazine arazilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2628)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı.

 

Yozgat Milletvekili Osman Coşkun’un, 10 Nisan Polis Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Beşir Atalay,

İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, tarımsal desteklemelere ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker,

Cevap verdi.

 

Kırklareli Milletvekili Tansel Barış, Sağlık Haftası’na ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Van’daki nevruz kutlamaları başta olmak üzere bazı olaylara yapılan müdahalelerle ilgili iddiaların araştırılarak (10/163),

Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 22 milletvekilinin, enerji kaynaklarının araştırılarak stratejik enerji politikası izlenmesi için (10/164),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

İzmir Milletvekili Oktay Vural, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Genel Kurula hitap edebilmesi için Mecliste karar alınması gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun 10 Nisan 2008 tarihli 89’uncu Birleşimde Genel Kurula hitaben bir konuşma yapma isteği kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin, Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) görüşmelerine devam edilerek ikinci bölümü kabul edildi, üçüncü bölümü üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın,

Konuşmalarında Başbakana;

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin konuşmasında partisine,

Sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

 

10 Nisan 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 22.11’de son verildi.

 

                                                       Eyyüp Cenap GÜLPINAR

                                                                Başkan Vekili

 

 

             Canan CANDEMİR ÇELİK                                                    Murat ÖZKAN

                             Bursa                                                                         Giresun

                          Kâtip Üye                                                                    Kâtip Üye

 

 

                                                               Fatoş GÜRKAN

                                                                      Adana

                                                                   Kâtip Üye

 

                                                                                                                                               No.: 124

II.- GELEN KÂĞITLAR

10 Nisan 2008 Perşembe

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, Nevruz kutlamalarında yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/165) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)

2.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 Milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan göçebelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/166) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, gıda fiyatlarındaki artış ve sektördeki yeterliliğin araştırılarak tarım politikalarında alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/167) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yunanistan Başbakanının Türkiye ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2116)

2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, ekonomiyle ilgili bazı değerlendirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2119)

3.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, belediye başkanlarının belediye hizmetlerinin reklamlarını yapmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2120)

4.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, ruhsatsız çalışan işyerlerinin denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2122)

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakanın Almanya’da düzenlediği bir toplantının finansmanına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2130)

6.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Afganistan’da verilen bir idam cezasına karşı diplomatik girişimde bulunulmasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2132)

7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, protestocu TEKEL işçilerine polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2136)

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, motorlu taşıtların teknik muayenesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2137)

9.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, nüfus verilerine göre gelirleri azalan belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2138)

10.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Turunç Belediyesinin kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2139)

11.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda yapılan değişikliğin sonuçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2142)

12.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, radar kontrol uyarı levhalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2143)

13.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Yüreğir Belediyesine tahsis edilen taşınmazlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2144)

14.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki derslik ihtiyacına ve ÖSS’deki başarı seviyesinin yükseltilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2152)

15.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, mikrobik bir hastalığa karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2153)

16.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sağlık kuruluşlarında fotoğraf ve kamera çekiminin yasaklanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2154)

17.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bazı sağlık verilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2155)

18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de bölünmüş yol kamulaştırma bedellerinin ödenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2158)

19.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, akaryakıt kaçakçılığı konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu uyarınca yapılan girişimlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2163)

20.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, muhtarlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2164)

21.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Sivil Havacılık Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2166)

22.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, bir parktaki Atatürk heykeline yapılan saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2168)

23.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2177)

24.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, özelleştirilen kurumlardaki işçilerin diğer kurumlara nakline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2178)

25.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, yurt dışı ziyaretlerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2189)

26.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanının Tanzanya ziyaretine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2190)

27.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Yüreğir Belediyesinin gelirlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2194)

28.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan Belediyesinin gelirlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2195)

29.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2196)

30.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, ülkemizde kaçak çalışan Ermenilere ve il özel idarelerinin tarım birimlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2197)

31.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin doğalgaz sayacı ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2199)

32.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, YÖK Genel Kurulunun bir kararına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2208)

33.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2212)

34.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2222)

35.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, Sivil Havacılık Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2223)

36.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Isparta’da düşen uçağın enkazına ve Sivil Havacılık Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2224)

37.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/2229)

38.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, işçilerle toplu sözleşme imzalamayıp üretimi durduran bir firmaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2233)

10 Nisan 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemimiz başlamıştır efendim, buyurun.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.06

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın, polis teşkilatının kuruluşunun 163’üncü ve Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümü nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi bugün polis teşkilatının 163’üncü kuruluş yıl dönümü. Milletimizin huzuru ve güveni için gece gündüz demeden büyük bir özveriyle hizmet yapan emniyet teşkilatımızda görevli polislerimizin gününü kutluyor, görev şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Ayrıca, yarın, 11 Nisan 2008 Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümü. 1919’da önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal edilen, tarihi milattan önce 13500’lü yıllara dayanan peygamberler diyarı, dinler medeniyetinin başkenti Şanlıurfa, 11 Nisan 1920’de Urfalı milisler tarafından kahramanca verilen mücadele sonunda düşman işgalinden kurtarılmıştır. Bu günümüzü sizlerle birlikte yürekten kutluyor, minnet duygularıyla, şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve mutluluk diliyorum.

1984 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı’ndaki kahramanlığından dolayı Urfa ilini “şanlı” unvanıyla onurlandırmıştır. Yüce Meclise şahsım ve Şanlıurfalı hemşehrilerim adına teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, bir de Şanlıurfa’yı büyükşehir yapsanız çok mutlu olacağız. Büyükşehir belediyesi hakkı…

BAŞKAN – İnşallah.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şanlıurfa’nın 650 bin nüfusu var.

BAŞKAN - Destek verirseniz olur inşallah. Teşekkür ederim, sağ olun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Destek bizden, hadi getirin önergeyi.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 10 Nisan polis teşkilatının kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, polis teşkilatının kuruluşunun 163’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mensubu olmaktan büyük onur ve gurur duyduğum emniyet teşkilatımızın kuruluşunun 163’üncü yıl dönümü dolayısıyla şahsım adına gündem dışı olarak söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

10 Nisan 1845 tarihinin Türk emniyet teşkilatı açısından önemi büyüktür. Bu tarihe kadar “zabıta” olarak nitelendirilen teşkilat “polis” adı altında hayata geçmiş ve emniyet teşkilatının kuruluş günü olarak kabul edilmiştir.

Güvenlik, dünyanın belki de en önemli ve pahalı bir konusudur. Güvenliğin olmadığı bir ortamda sağlıktan, eğitimden, ulaşımdan, ticaretten ve iletişimden söz edilemez. Emniyet teşkilatımızın, gelişen eğitim seviyesi, büyüyen teşkilat yapısı ve artan nitelikli personel sayısıyla milletimizin esenliği için yaptığı başarılı ve zorlu görevler her türlü takdirin üstündedir. Özellikle özlük haklarındaki yetersizliklere rağmen, Türk polis teşkilatı uzun bir süreçten geçerek belli bir seviyeye gelmiş ve modern anlamda bir teşkilat olmuştur.

Son derece zor şartlar altında özveriyle çalışan emniyet teşkilatı mensuplarımızın çok büyük sorunları vardır ve çözümü yolunda bugüne kadar atılan adımlar yeterli olmamıştır. Polisimizin maaş ve özlük hakları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre şekillenmektedir. Ancak polisimizin rutin mesaisi bile diğer kamu görevlilerine göre 2 kat fazla ve risklidir.

Diğer kamu görevlileri hafta sonu, dinî ve resmî bayramlar, yılbaşı ve diğer özel günlerde istirahat ederken, polisimiz bu günlerde güvenliği sağlamak için, aksine, daha fazla çalışmaktadır. Yılda 313 ve günde 12 saat çalıştığı düşünüldüğünde 3.756 saat mesai yapmaktadır. Dolayısıyla sosyal hayatları ve aile ilişkileri sekteye uğramakta ve psikolojileri bozulmaktadır. Diğer kamu görevlileri ise yılda 249 gün çalışmaktadır. Buna göre polisimiz diğer kamu görevlilerinden 1.764 saat, yani yüzde 88 oranında daha fazla çalışmaktadır.

İntihar oranı en yüksek meslek grubu maalesef yine polistir. Sorunların çözülmemesi nedeniyle cinnet getiren, intihar eden polislerin sayısı hız kesmeden devam etmektedir.

Avrupa Birliğine onurla giriş sürecinde, küreselleşen dünyada yerimizi alabilmemiz, toplumun huzur ve mutluluğunun sağlanması, Türkiye'nin siyasetinde, idari yapılanmasında ve ekonomisinde önemli dönüşümler yapılmasına bağlıdır. Bu bağlamda araç gereç, bilgi, teknoloji kullanımı bakımından dünyanın en gelişmiş imkânlarına sahip hâle gelen polis teşkilatımız, bir yandan caydırıcılığıyla suç işlenmesini önleyip asayişi temin ederken, diğer yandan işlenen suçların faillerini çağdaş yöntemlerle kısa sürede yakalayabilme yeteneğine sahiptir. Ancak, polisin aldığı maaş, Avrupalı meslektaşlarıyla mukayese edildiğinde çok düşüktür. Amerikan polisi 4.200 euro, Alman polisi 3 bin euro ve İngiliz polisi 4.003 euro kazanmaktadır. Polisimizin maaşının büyük bölümü tazminatlardan oluşmaktadır. Bunlar da emekli maaşına yansımadığından, emekli olduğunda polisin maaşı yarı yarıya düşmektedir. Belirtmiş olduğum hususlar doğrultusunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndan bağımsız ayrı bir polis personel yasasına acilen ihtiyaç vardır.

Değerli milletvekilleri, bununla birlikte, görevli bulundukları süre içerisinde hiçbir disiplin cezası almamış, askerlik hizmeti için birliklerine süresinde teslim olmadıklarından müstafi sayılan eski polislerimizden emniyet teşkilatına geri dönmeleri yönünde düzenleme yapılması için yoğun talepler gelmektedir. Bu anlamlı günde, siz değerli milletvekillerimizle paylaşarak bu konuyu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın milletvekilleri, TOKİ’nin verdiği konutlar da yeterli değildir, bunların hızlandırılması gerekir.

Yine, ayrıca çarşı ve mahalle bekçilerinin yardımcı hizmetler sınıfına çıkarılarak emniyet hizmetleri sınıfına geçmesiyle ilgili kanun teklifi Mecliste beklemektedir. Acilen gündeme getirilmesinde yarar vardır.

Özellikle son nevruz kutlamalarında bazı kötü niyetli gruplar, kendilerine müsaade edilen yer ve saatlere riayet etmeyerek kanunsuz gösteri yoluna gitmiştir. Burada, kutlamaları, kamu güvenliğini tehdit eden bölücü terör örgütü ve liderinin propagandası eylemi hâline getirenler, karşı gelindiklerinde, zor kullanarak, görevini yapan polisimize karşı acımasızca eleştiri yapmaktadırlar. Burada polis görevini yapmıştır.

Bu duygu ve düşüncelerimle, halkımızın huzur ve güvenliği için büyük görevler üstlenen demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin, Atatürk ilke ve inkılaplarının, cumhuriyetimizin teminatı olan Türk polis teşkilatının 163’üncü yıl dönümünü kutluyor, görevi uğruna canını esirgemeyen aziz şehitlerimizi anıyor ve görevleri başındaki bütün personelimize ve ailelerine sağlık, mutluluk ve başarılar diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Gündem dışı ikinci söz, Hakkâri’de yaşanan doğal afetler hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’ye aittir.

Buyurun Sayın Geylani. (DTP sıralarından alkışlar)

2.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’de yaşanan doğal afetlere ilişkin gündem dışı konuşması

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hakkâri ilimiz çoğu doğal afetlerde birinci derecede bir coğrafyadadır. 2005’te meydana gelen 5,5 büyüklüğündeki deprem ilimiz için büyük bir felaket olmuştur. Halkımız kış aylarında da “beyaz felaket” olarak bilinen çığlarla can vermektedir. 2008 kışı Yüksekova’da devletin çözemediği su sorununu çözmeye çalışan 2 vatandaşımız ve o taşıma yolunu açmaya çalışan 1 kişi olmak üzere 3 vatandaşımız yaşamlarını yitirmişlerdir.

Hakkâri’nin diğer bir sorunu da özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında yağışlarla birlikte meydana gelen sel baskınlarıdır. Gereken önlemler alınmadığı için Zap Suyu da her yıl onlarca can almaktadır.

Yine hatırlanacağı gibi, 6 Kasım 2006’da Şemdinli’de yaşanan sel felaketinin yaraları da ne yazık ki hâlen kanamaktadır. Milyarlarca liralık zararla birlikte o felakette 3 yurttaşımız da yaşamını yitirmişti. İlçe merkezine ulaşımı sağlayan ve ilçeyi iki yakaya ayıran Ayrılık Deresi üzerinde yıkılan köprü ihaleye verilmiş, iki ayda bitirilmesi gereken köprü iki yıla yakın bir süre geçmesine rağmen hâlen tamamlanamamıştır. Bize göre, bunun da devlet denetiminin sağlanmadığı ve müteahhide ek ödenekler sağlamaya yönelik olduğu apaçıktır. Yaklaşık 3 kilometrelik bir yol dolanılarak kentin diğer yakasına ulaşılmaktadır.

İlimizin ilçeleriyle birlikte ciddi altyapı sorunları da vardır. Bu nedenle bir bütün olarak ilin doğal afet kapsamına alınıp gerekli bütçenin de ayrılması şarttır.

Takdir edersiniz Hakkâri’nin sosyal, ekonomik, kültürel ve diğer sorunlarını değil beş dakika, beş saatte özet olarak bile ifade etmek olanak dışıdır. Onun için diyoruz ki: Öncelikle Allah, Hakkâri’yi siyasi ve idari afetlerden korusun. (DTP sıralarından alkışlar)

Bakınız, değerli milletvekilleri, Hakkâri, daha çok operasyon, öldürüm, yaralama, Şemdinli ve Yüksekova çeteleriyle gündeme gelmiştir. Sadece Şemdinli davası çağcıl hukukla çatışan antidemokratik sistemin tablosunu ifade etmeye yetiyor diye düşünüyoruz.

Ve şimdi de 22, 23 ve 24 Mart’ta “nevroz” kutlamaları sırasında meydana gelen trajik olaylar yine hepimizi bir kez daha derinden sarsmıştır. Tarafımızdan halkın hassasiyetleri ve barışçıl bir “nevroz” kutlama istemi Hakkâri Valisine, Yüksekova Kaymakamına defalarca iletilmiş olmakla ve devleti temsil etmekten doğan sorumlulukları gereği inisiyatiflerini olumlu kullanmaları talep edilmiştir. Ama üç gün süreyle yaşanan olaylara müdahale biçimi ve kullanılan orantısız güç karşısında bu idareciler ve bağlı oldukları bakanlığın hiçbir pozitif yaklaşımı olmamıştır. Onun için, yaşanan çokça trajik olaylarla birlikte, maalesef, İkbal Yaşar adındaki yurttaşımız da yaşamını yitirmiştir. İkbal Yaşar’ın güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü tanık ve otopsi raporuyla kanıtlanmış olmasına rağmen, Hakkâri Valisi’nin, basına, bir iç hesaplaşmadan, ticari hesaplaşmadan ötürü öldürüldüğü iddiası, söylemi gerçekten çok talihsiz bir beyan olmuştur.

Ayrıca, Yüksekova Kaymakamı da, maktulü ailesiyle birlikte, maktulün ailesini gece yarısı makamına çağırarak, psikolojik baskı altında, cenazenin gece yarısı, sahipsiz bir şekilde defnedilmesini dayatmış ve gerçekleştirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Sadece bu iki olay, hadisenin acısını defalarca büyüttüğünün bir ifadesidir.

Ve yine basında genişçe yer bulan, çocuk yaştaki C.E’ye, Hakkâri merkezinde polis tarafından kolu kırılırcasına bükülerek işkence yapılması da hafızalara kazınmış, dünya ajanslarına geçen bu acılı fotoğraf uluslararası kamuoyunu ayağa kaldırmış ve ülkemizin ayıplar hanesine yazılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, Türkiye’deki öldürüm ve vurma kültürüdür. Bakınız, büyük ozan rahmetli Ahmet Arif bunun üzerine ne diyor; diyor ki:

“Vurun ulan,

Vurun,

Ben kolay ölmem.

Ocakta küllenmiş közüm,

Karnımda sözüm var

Haldan bilene.”

Ülkemizin iyi hâlinde ortaklaşma dileğiyle, Sayın Başkan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Geylani.

Gündem dışı üçüncü söz, Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’a aittir.

Buyurun Sayın Alaboyun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un, Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 Nisan 2008. Atatürk’le birlikte millî mücadele hareketini başlatan vefalı insan ve büyük komutan Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının 58’inci yıl dönümü. Onu, rahmet, minnet ve şükranla anmak üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmamda Mareşal’in askerî kişiliğinden daha çok, onun cumhuriyete, Meclise ve millî iradeye olan saygı ve bağlılığını dile getirmek istiyorum. Onu, resmî tarih kitaplarından değil, Atatürk’ün ve yakın arkadaşlarının hatıratlarından ve ölümünün 25’inci yılında Hürriyet gazetesinde yayımlanan Mareşal’in kendi hatıratlarından daha iyi tanıyabiliriz.

Mareşal, Atatürk başta olmak üzere herkes tarafından sevilen bir kişidir. Onun hatıratlarına göre, Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilanına karar verdiği günün akşamı Mareşal’i evinde ziyaret eder ve Mareşal’in Cumhurbaşkanı olması konusunda arkadaşlarıyla mutabık kaldığını söyler. Mustafa Kemal’in bu nazik davetine Mareşal’in cevabı, vefalı bir dosttan beklenen cevaptır ve şöyle der: “Cumhuriyetin ilanını Allah hayırlı ve uğurlu etsin. Cumhurbaşkanlığı makamı senin olabilir, bütün varlığımla seni desteklemeye hazırım.” Bu cevap Mustafa Kemal’i çok duygulandırır.

Değerli arkadaşlar, 1938 yılı Kasım ayına gelinmiştir. Atatürk hasta yatağında yatmaktadır. Devletin üst kademesini Atatürk’ten sonra kimin Cumhurbaşkanı olacağı konusu meşgul etmektedir.

Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, ordunun yeni Cumhurbaşkanı seçiminde ağırlık koyup koymayacağını merak eder. Bir toplantıda bu konuyu Mareşal’e açması üzerine bu sorudan rahatsız olan Mareşal “Bir ordu komutanı çıkıp Meclisin seçimine müdahale ederse, kendi elimle gider, orada vururum onu.” şeklinde tokat gibi cevap verir.

Şükrü Kaya biraz da alaycı bir dille yine sorar: “Ya Meclis Satı Kadın’ı Cumhurbaşkanı seçerse?” Mareşal’in bu soruya cevabı yine değişmez. “Eğer Meclis hiç müdahale olmadan Satı Kadın’ı Cumhurbaşkanı yaparsa, ben ona itaat ederim.” der ve millî iradeye bağlılık dersi verir, orduyu siyasetten uzak tutma arzusunu güçlü bir şekilde ortaya koyar.

Atatürk’ün ölümüyle Cumhurbaşkanı arayışları hızlanır. 10 Kasım akşamı Ali Sait Paşa Mareşal’i ziyaret eder. Mareşal’e, gerek Mecliste gerek orduda, çoğunluğun Mareşal Fevzi Çakmak’ı Cumhurbaşkanı görmek istediğini, bu teklifi iletmek üzere kendisini görevlendirdiklerini söyler. Çakmak’ın bu teklife cevabı demokrat bir bilge komutana yakışan cevaptır. Mareşal, kendisinin milletvekili olmadığını, bu nedenle Cumhurbaşkanlığı için hukuki mevzuatın kendisi açısından imkân vermediğini, mevzuat değiştirilmek istendiği takdirde ordunun kuvvetine dayanarak Anayasayı değiştiren bir kişi durumuna düşeceğini söyleyerek teklifi geri çevirir ve onurlu bir duruş sergiler. Bunun üzerine kimi önereceği sorusuna ise, Mareşal “Bugünkü şartlarda en layık olan İsmet Paşa’dır.” der ve İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı olmasının önünü açar.

Değerli arkadaşlar, İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı olmasından sonra Mareşal Genelkurmay Başkanlığını sürdürür. Ancak, Türk ordusunu İkinci Dünya Savaşı’na sokmayan bilge komutan, yaş haddi gerekçesiyle, haber verilmeden çok sevdiği ordudan 1944’te emekliye sevk edilir. Bununla da yetinilmez. Atatürk’ün Mareşal’e bizzat tapusunu verdiği ev kamulaştırma bahanesiyle elinden alınır ve evinden çıkarılır, kömür yardımı kesilir. Bir yıl sonra, Harbiye’nin 100’üncü kuruluş yıldönümü törenlerine herkes davet edildiği hâlde, Mareşal Fevzi Çakmak davet edilmez, okuldan yetişen komutanlar arasında adı bile anılmaz.

Kısacası, bizzat Cumhurbaşkanlığında önünü açtığı zatın hışmına uğramıştır. Âdeta, Mareşal Fevzi Çakmak’a Meclis iradesine saygılı olmasının, orduyu siyasete sokmamasının, Atatürk’e yakın olmasının bedeli ödettirilmiştir.

Yakın tarihimizi öğrendikçe, bugünkü yaşadığımız sorunların nedenlerini daha iyi görebiliyoruz. Millî iradeyi ön plana çıkaran Atatürk ve Fevzi Çakmak’tan sonra, maalesef, millî iradeyi arka plana atan zihniyet hâkim olmuştur. Bu nedenle de demokrasimiz bir türlü olgunlaşamamış, ülkemiz kalkınamamıştır.

Atatürk ve Mareşal Fevzi Çakmak gibi liderlere bugün daha çok ihtiyacımız vardır. Onu rahmet ve şükranla anıyor, yüce  Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Alaboyun.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. İlk okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için özeti okunacaktır; ancak, önergenin tam metni Tutanak Dergisi’ne eklenecektir.

Önergeleri okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, nevruz kutlamalarında yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/165) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2008 Mart’ının son haftasında nevruz kutlamalarında yaşanan insan hakları ihlallerinin ve orantısız güç kullanımı sonucu yaşanan ölümlerin, yararlanmaların, haksız gözaltı ve hukuka aykırı ev aramalarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98. TBMM İç Tüzüğü’nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

1) Selahattin Demirtaş             (Diyarbakır)

2) Ahmet Türk                          (Mardin)

3) Fatma Kurtulan                    (Van)

4) Emine Ayna                          (Mardin)

                                       

(x) (10/165) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.

5) Ayla Akat Ata                       (Batman)

6) Sebahat Tuncel                    (İstanbul)

7) Mehmet Nezir Karabaş       (Bitlis)

8) Bengi Yıldız                           (Batman)

9) Sırrı Sakık                             (Muş)

10) M. Nuri Yaman                   (Muş)

11) Özdal Üçer                          (Van)

12) Aysel Tuğluk                      (Diyarbakır)

13) Pervin Buldan                    (Iğdır)

14) Gültan Kışanak                   (Diyarbakır)

15) Akın Birdal                         (Diyarbakır)

16) İbrahim Binici                    (Şanlıurfa)

17) Hasip Kaplan                     (Şırnak)

18) Sevahir Bayındır                (Şırnak)

19) Şerafettin Halis                  (Tunceli)

20) Osman Özçelik                    (Siirt)

Özet Gerekçe:

Ülkemizde neredeyse her hükûmet döneminde yaşanan insan hakları ihlalleri, mevcut hükümet döneminde de devam etmiştir. Her yıl Mart ayının son haftasında ülke genelinde kutlanan nevruz bayramı kutlamalarında bu yıl da ne yazık ki yine üzücü olaylar yaşanmıştır. Başta Van ili olmak üzere Siirt, Hakkâri, Yüksekova, Viranşehir, Şırnak, Mersin ve İzmir’de tek amaçları nevruz bayramını kutlamak olan vatandaşlara karşı güvenlik güçleri hukuka aykırı bir şekilde aşırı güce başvurmuş, ateşli silah kullanılmış, coplar ve kalaslarla insanlar dövülmüş, evleri tahrip edilmiş, yaralıların hastanelerde tedavileri engellenmiştir. Bu olaylarda 3 kişi yaşamını yitirmiş, 30’a yakını ateşli silah yaralanması, 7’si ağır olmak üzere 187 kişi yaralanmış ve 1.201 kişi gözaltına alınmıştır. Olayların yaşandığı yerlerde bulunan milletvekillerinin yetkililerle görüşme talepleri de reddedilmiştir. Olayların yaşandığı tüm yerlerde idari yöneticiler, tertip komiteleri tarafından kendi çalışmaları ve planları çerçevesinde belirlenen kutlama tarihlerine ilişkin izin taleplerini keyfi olarak ve bir sebep göstermeden reddetmişlerdir. Diğer taraftan nevruz tertip komitelerinin belirlediği tarihlerde kutlama izni verilen Diyarbakır, Batman, İstanbul, Adana, Bingöl, Gaziantep, Şanlıurfa ve diğer birçok ilde ise olaylar yaşanmamıştır. Bu durum da göstermektedir ki; tertip komitelerinin belirlediği tarihlerde kutlama yapılmasına izin vermeyen yöneticiler bu olayların çıkmasına sebep olmuşlardır. Van Emniyet Müdürünün 21.03.2008 tarihinde Belçika'dan ithal edilen F-303 cinsi silahlarla ilgili tanıtımda "Bu silahları nevruz'a yetiştirmeye çalıştık" açıklaması da çok manidardır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11. maddesinde; “Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir" denilmektedir. Anayasa'nın 34. maddesinde; "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir" denilmektedir. 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun'un 3. maddesinde ise; "Herkes, önceden izin almaksızın, bu kanun hükümlerine göre silahsız ye saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir" şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Bu yasal mevzuata rağmen, kutlamalar için yasaya uygun başvurular yapan düzenleme komitelerine makul bir gerekçe gösterilmeksizin izin verilmemesi de göstermektedir ki, yasal bir hak olarak verilen "toplantı ve gösteri düzenleme hakkı"nın fiiliyatta işlemeyen bir haktır. Yine 14.08.1993'te Kars ili Digor ilçesinde yaşanan benzer bir olaya ilişkin olarak Hükümetin AİHM'e gönderdiği sulh bildirisinde “Hükûmet, mevcut Türk mevzuatına ve böylesi eylemleri önleme hususundaki kararlılığına rağmen aşırı güç kullanımı neticesinde ölümle sonuçlanan münferit olaylardan üzüntülüdür. Ölümle sonuçlanan aşırı ve orantısız güç kullanılması, sözleşmenin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir. Hükûmet gelecekte yaşama hakkına saygı gösterilmesi, soruşturmaların etkin bir şekilde yapılması yükümlülüğü dâhil olmak üzere gerekli talimatları yayımlamayı ve tedbirleri almayı üstlenmektedir. …” taahhüdünde bulunmuştur. Bu taahhüde rağmen benzer olaylarda yine aynı şekilde hak ihlallerinin yaşanması Hükûmeti taahhüdünü yerine getirmeyen ve sözünde durmayan bir hükûmet konumuna getirmiştir. Yaşanan bu üzücü olaylarla ilgili araştırma yapmak, sorumlularını tespit etmek ve tekrar yaşanmaması için gereken tedbirleri belirlemek amacıyla TBMM bünyesinde bir araştırma komisyonunun kurulmasının gerekli olduğu inancındayız.

2.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan göçebelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/166)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan Koçerlerin tek geçim kaynağı göçebe hayvancılıktır. Küçükbaş hayvan sayısında 1980 yılından başlamak üzere son 28 yılda hızlı ve kontrolsüz azalış, başta ekonomik olmak üzere birçok tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Ülkemiz hayvancılığının içine düştüğü bu durumun nedenlerinden biride, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşayan Koçerlerin faaliyetlerinin engellenmesidir. Bölgede hüküm süren çatışma ve şiddet ortamından kaynaklı yaşanan mağduriyete uğrayanların başında Koçerler gelmekte ve mağduriyetlerinin telafi edilmediği bilinmektedir. Özellikle güvenlik gerekçeleri ile konaklama ve geçiş güzergâhları bazı idareciler tarafından keyfi uygulamalarla engellenmiştir.

İçinde bulunduğumuz bahar ayları göç hareketinin başlangıç zamanıdır. Sosyal devlet olma ilkesinden hareketle sayıları yüz binleri bulan ve çaresizliğe itilen Koçerlerin sorunlarının araştırılmasını ve çözümlenmesini gerekli görmekteyiz.

Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak, sorunun araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Mehmet Nezir Karabaş   (Bitlis)

2) Ahmet Türk                     (Mardin)

3) Selahattin Demirtaş        (Diyarbakır)

4) Fatma Kurtulan               (Van)

5) Emine Ayna                     (Mardin)

6) Ayla Akat Ata                   (Batman)

7) Sebahat Tuncel                (İstanbul)

8) Bengi Yıldız                      (Batman)

9) Sırrı Sakık                         (Muş)

10) M. Nuri Yaman               (Muş)

11) Özdal Üçer                     (Van)

12) Aysel Tuğluk                  (Diyarbakır)

13) Pervin Buldan                (Iğdır)

14) Gültan Kışanak              (Diyarbakır)

15) Akın Birdal                     (Diyarbakır)

16) İbrahim Binici                (Şanlıurfa)

17) Hasip Kaplan                 (Şırnak)

18) Sevahir Bayındır           (Şırnak)

19) Şerafettin Halis              (Tunceli)

20) Osman Özçelik               (Siirt)

Gerekçe:

Göçebeler (Koçerler) sabit bir konuta ve toprağa bağlı olmadan, sadece küçükbaş hayvancılık ile uğraşan, hayvanlarına daha iyi otlak bulabilmek için mevsim ve bitki örtüsüne göre, yaylalardan steplere ve mevsimin değişmesiyle tersine göç eden, çadır hayatı yaşayan Kürt aşiretleridir. Koçerler, yaylak olarak Bitlis, Van, Hakkâri, Ağrı, Kars, Muş, Erzurum, Bingöl ve Elâzığ illerinde, kışlak olarak da Siirt, Batman, Şırnak, Mardin, Diyarbakır ve Urfa olmak üzere geniş bir coğrafyada yaşamaktadırlar.

Geçmişte Türkiye'nin küçükbaş hayvanlarının önemli kısmının Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde üretilmesinin nedeni Koçerlerdir. Bölgede küçükbaş hayvancılığının gerilemesinin nedeni, Koçerlerin diğer etkenlerle birlikte yaylalara çıkmalarının yasaklanmasıdır. Koçerler, nüfusun sürekli artışı, yayla ve meraların köy ortak mülkiyetine veya kişilerin mülkiyetine geçişi ile ciddi sorunlar yaşamaktaydılar. Ancak, bölgedeki çatışma ve şiddet ortamıyla birlikte Koçerler için yaşam çekilmez bir hal almıştır. Yüksek dağ ve yaylalarda yaşamak zorunda olduklarından güvenlik güçleri tarafından potansiyel suçlu olarak görülmüş, baskılar ve yasaklarla karşılaşmışlardır. Bölgede köy boşaltmaların yoğun yaşandığı dönemde, yaylalar ve kışlaklar da yasaklanmıştır. Koçerlerin bir kısmı başka alternatifleri olmadığı için zor koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışmış, önemli bir kısmı da hayvanlarını yok pahasına satarak bölge kentlerine ve metropollere göç etmişlerdir.

Koçerler, göçebe yaşam gereği ne bir toprağa ne de konuta sahiptirler. On yıllarca eğitim, sağlık, konut vb. hiçbir kamusal haktan yararlanmamış, hatta en sıradan vatandaşlık hakkı olan oy hakkına bile sahip olamamışlardır. Göçebe yaşamı sürdürenler bu hakların tümünden yoksunken, Van, Bitlis, Siirt, Şırnak, Diyarbakır, Elazığ ve diğer bölge illerinde yerleşenlerde eğitimsiz ve mesleksiz olmaları, hiçbir devlet yardımının olmamasından dolayı yarı göçebelik ve hayvancılık yapmaktadırlar. Bu nedenle kentlerde oturanların da büyük kısmı eğitim ve diğer kentsel olanaklardan yararlanamamaktadırlar.

Tüm bunlar dikkate alınarak çatışma ve şiddetin yoğun olduğu dönemde yaylaların yasaklanmasından dolayı zarar gören Koçerlerin de 5233 sayılı yasadan yararlandırılması ve zararlarının karşılanması gerekir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiçbir devlet olanağından yararlanmayan Koçerlere, kentlere yerleşmiş ve evsiz olanlara konut yardımı sağlanmalı, Koçerlik yapanlara yaylak ve kışlak özellikleri dikkate alınarak belirli bir araziye yerleştirilmeleri sağlanmalıdır. Yaylaların ve kışlakların, İl Özel İdaresi ve Tarım İl Müdürlüğü denetiminde olanların parasız, köylere ve şahıslara ait olanların bedelleri devlet tarafından karşılanarak tahsis edilmelidir. Hayvanların beslenmesi, nakilleri, sağlığı vb. giderler için Tarım Bakanlığı tarafından hibe veya uzun vadeli, ucuz kredi desteği verilmelidir.

İçinde bulunduğumuz bahar aylarında Koçerlerin yaylalara göçü başlayacaktır. Yaylaların yasaklanması ile Koçerlerin yollarda perişan olduğu, hayvanlarının telef olduğu haberi ve manzaralarıyla karşılaşacağız. Eğitim ve sağlıktan yararlanmayan, bırakın hayvan sayısını kendi nüfusları konusunda bile devlet kurumlarının yeterince bilgi sahibi olmadığı Koçerlerle ilgili ivedilikle meclis araştırma komisyonu oluşturulup bu sorunun tüm yönleri ile araştırılması ve çözüme kavuşturulması gerekir.

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, gıda fiyatlarındaki artış ve sektördeki yeterliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/167)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gıda fiyatlarında meydana gelen hızlı artışın nedenlerinin ve ülkemiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin ortaya konulması, dünya ölçeğinde şekillenen duruma göre tarım politikalarımızın yenilenmesi, ülkemizin yeniden kendi kendisini besleyecek ve bütün dünyaya ihracat yapacak bir üretim yapısına kavuşturulması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mehmet Serdaroğlu                (Kastamonu)

2) Oktay Vural                              (İzmir)

3) Osman Çakır                             (Samsun)

4) Muharrem Varlı                       (Adana)

5) Recai Yıldırım                           (Adana)

6) Süleyman Turan Çirkin           (Hatay)

7) Mehmet Akif Paksoy                (Kahramanmaraş)

8) Abdülkadir Akcan                   (Afyonkarahisar)

9) Münir Kutluata                        (Sakarya)

10) Alim Işık                                 (Kütahya)

11) Hasan Özdemir                      (Gaziantep)

12) Atila Kaya                               (İstanbul)

13) Mustafa Kemal Cengiz          (Çanakkale)

14) Hamza Hamit Homriş            (Bursa)

15) Mümin İnan                           (Niğde)

16) Kamil Erdal Sipahi                (İzmir)

17) Osman Ertuğrul                     (Aksaray)

18) Akif Akkuş                              (Aksaray)

19) Cumali Durmuş                     (Kocaeli)

20) Beytullah Asil                         (Eskişehir)

21) Ahmet Kenan Tanrıkulu       (İzmir)

Gerekçe

Gıda fiyatları dünyanın her yerinde daha önce görülmemiş bir hızla artmaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, 2007 yılında gıda fiyatlarının bir önceki yıla göre yüzde 23 oranında arttığını bildirmiştir.

Uluslararası bir ekonomi dergisinde yer alan toptan ticaret istatistiklerine göre ise 2006 Şubatından 2007 Şubatına kadar geçen bir yıllık sürede gıda maddelerinde gerçekleşen artış yüzde 61 olmuştur.

Avrupa ve ABD borsalarında buğday fiyatları 2007 yılında yüzde 80-85 oranında artış göstermiştir. Yine yağlı tohum fiyatlarında, süt ve süt ürünleri fiyatlarında, büyük artışlar yaşanmıştır.

Mısır, Kamboçya, Hindistan, Vietnam gibi ülkeler, kendi tüketicilerini koruyabilmek için pirinç ihracatını yasaklamışlardır.

Dünya gıda fiyatlarında yaşanan artışların çeşitli nedenleri vardır. Küresel ısınma bu nedenlerin başında gelmektedir. Dünya nüfusu sürekli artarken, küresel ısınma nedeniyle tarımsal verimlilik ve üretim düşmektedir. Diğer nedenler, petrol fiyatlarındaki artışın gübre ve nakliye fiyatlarını artırması, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin yarattığı büyük talep, biyoyakıt üretiminde yağlı tohumlar ve buğday gibi tahılların kullanılması sayılabilir.

Gıda fiyatlarındaki büyük artış, ülkemize de katlanarak yansımaktadır. 25 Şubat’tan 1 Nisana kadar geçen 33 günlük sürede Osmancık pirincinin fiyatı yüzde 86, ithal baldo pirincin fiyatı yüzde 67 oranında artmıştır. Bu artışta, dünya piyasalarındaki artışın yanında, TMO'nun stoklarındaki pirinci elinden çıkararak, piyasaları düzenleme yeteneğini kaybetmiş olmasının da payı vardır.

Dünyada gıda fiyatları yükselirken, artışlar Türk çiftçisine yansımamaktadır. Çiftçimizin ürettiği ürün, hasattan hemen sonra gerçek değerinin çok altında satılmakta, gıdada yaşanan fiyat artışlarından aracılar, spekülatörler, ithalatçılar büyük kazançlar sağlamaktadır. Kendi üreticimize aktarılmayan kaynaklar, ithalat yolu ile yabancı üreticilere aktarılmaktadır. Çiftçilerimiz bütün dünyada yaşanan fiyat artışlarından pay alamazken, tüketicilerimiz pahalı gıda tüketmek zorunda kalmaktadır.

2007 yılında bakliyat ve hububat ürünlerindeki ithalat artışı bir önceki yıla göre yüzde 616 artış göstermiştir.

Gıda fiyatlarındaki artış, enflasyonun ve faizlerin yükselmesine, büyümenin düşmesine yol açmaktadır. Nitekim, 2007 yılında tarım sektörü yüzde 7.3 küçülmüştür. Gıda fiyatlarının ve genel olarak enflasyon ve faizin yükselmesi en fazla yoksul kesimleri etkilemektedir.

Dünyada gıda fiyatlarını artıran nedenlerin ortadan kalkmayacağı, hatta daha da ağırlaşacağı, dolayısıyla sürekli olacağı ortadadır.

Ülkemiz, küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek riskli ülkeler arasında yer almaktadır. Küresel ısınma ile birlikte gıda üretimi, hem bütün dünya için, hem de ülkemiz için çok daha fazla stratejik hale gelmiştir.

Yukarda saydığımız nedenlerden ötürü, tarımsal verimlilik ve üretimimizi artıracak her türlü çalışmayı yapmak hayati önemi haizdir.

Tarımsal üretimimizi geleneksel yapısından kurtararak hem kendi ülkemizi besleyecek, hem de. bütün dünyaya mal satan, dolayısıyla zenginlik yaratan bir konuma kavuşturmak için alınabilecek çok çeşitli tedbirler vardır. Bu tedbirlerin tespit edilerek uygulamaya konulması ivedilik arz etmektedir.

Dünya gıda fiyatlarında meydana gelen hızlı artışın nedenlerinin ve ülkemiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin ortaya konulması, dünya ölçeğinde şekillenen duruma göre tarım politikalarımızın yenilenmesi, ülkemizin yeniden kendi kendisini besleyecek ve hatta bütün dünyaya ihracat yapacak bir üretim yapısına kavuşturulması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu Kurulması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sıra geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Peru Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Peru’ya davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/389)

                                                                                                                      08 Nisan 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Peru Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Peru’ya davet etmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 6 ncı Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                          Şükran Güldal Mumcu

                                                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı Vekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Kültür İşleri Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Kahramanmaraş Milletvekili ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Sağlam’ın davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/390)

                                                                                                                      08 Nisan 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Slovenya Dönem Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da 13-15 Nisan 2008 tarihlerinde düzenlenecek olan AB üye ve aday ülkeleri Parlamentoları Kültür İşleri Komisyonları Başkanları toplantısına Kahramanmaraş Milletvekili ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Sağlam davet edilmektedirler.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkileri’nin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesi” uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                          Şükran Güldal Mumcu

                                                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı Vekili

BAŞKAN – Tezkereyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin aynı konudaki kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; 3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde 61’inci madde kabul edilmişti.

Şimdi, 62’nci madde üzerindeki iki adet önergeyi önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılığına göre işleme alacağım:

                                              

(x) 119 S. Sayılı Basmayazı 27/3/2008 tarihli 83’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62 nci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla,

             Recep Taner                          Beytullah Asil                            Mustafa Kalaycı

                   Aydın                                   Eskişehir                                        Konya

           Münir Kutluata                      Hasan Özdemir                           Mehmet Günal

                 Sakarya                                 Gaziantep                                      Antalya

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair kanun Tasarısı’nın 62. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 104. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Kemal Kılıçdaroğlu                 Hakkı Suha Okay                             Rasim Çakır

                 İstanbul                                   Ankara                                         Edirne

                                     Ali Rıza Öztürk                             Çetin Soysal

                                            Mersin                                       İstanbul

“Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan yasaların ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara yapılan atıflar ile ilgili mevzuatında emeklilik, malûllük, vazife malûllüğü ve sosyal sigorta haklarına, yardımlarına ve yükümlülüklerine, iştirakçiliğe ve sigortalılığa, dul, yetim ve hak sahipliği şartlarına, emekli ikramiyesine, ek ödemelere, sağlık hizmetleri veya tedavi bedellerinin ödenmesine ilişkin yapılan atıflar bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış sayılır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Konuşmak isteyen var mı efendim?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Ali Koçal konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle cumhuriyetimizin, millî bütünlüğümüzün, Atatürk ilke ve devrimleri ile vatandaş hak ve özgürlüklerinin onurlu ve sadık koruyucuları olan polislerimizin, polis teşkilatının 163’üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Demokratik ve laik düzen içinde üniter devlet yapımızın sürdürülmesi, yasa ve yönetmeliklerin uygulanması ve bu uygulama mücadelesinde şehit olanlarımızı rahmetle anıyorum; görev başında olan emniyet mensuplarımıza Cumhuriyet Halk Partisi olarak şükranlarımı sunmak istiyorum ve ayrıca emniyet mensuplarımızın sosyal ve özlük haklarının ve taleplerinin Hükûmet tarafından yerine getirilmesini beklediğimizi de ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 62’nci maddesiyle değiştirilen 104’üncü maddesinin birinci fıkrasıyla ilgili olarak verdiğimiz önergeye yönelik söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Önergeyle, tasarıdaki “Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan hükümleri saklı kalmak kaydıyla” ifadesinin yerine “Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan yasaların ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla” ibaresinin konulması yönünde, cümledeki ifade bozukluğunun giderilmesi amacıyla görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış buluyorum.

Değerli milletvekilleri, dün akşam Sayın Bakanımız, buradaki konuşmasında muhalefetten bu tasarıya katkı beklediklerini ifade ettiler. Ancak hepimiz görüyoruz, bu yasa tasarısı görüşülmeye başlandığından bu yana ve daha önceki dönemlerdeki görüşülen yasalarda muhalefet olarak bizler sürekli önerilerde, öngörülerde bulunduk. Bu önerilerimizle ilgili gerçekten bayağı bir çaba sarf ettik. Ülkemizin, insanlarımızın yararına, onlara katkı verilmesi adına birçok şeyler yapmaya gayret ettik ama bunlardan hiçbir tanesinin, önergelerimizin hiçbir tanesinin -bazı, bir iki istisna belki hariç olabilir- kabul görmediğini de hep birlikte burada yaşadık.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Beş tane, beş!

ALİ KOÇAL (Devamla) - Yani bir nevi, biz, konuşmalarımız havada kaldı, havanda su dövmüş olduk. Böylece de Sayın Bakanın söylemiş olduğu gerçekleşmemiş oldu bu arada.

Tabii, verdiğimiz önergelerle ilgili, hepiniz görüyorsunuz, Sayın Başkan soruyor: “Komisyon katılıyor mu?”, “Hayır.” ; “Hükûmet katılıyor mu?”, “Hayır.” İşte, oylamaya sunuyor: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.” Bu şekilde bir süreç yaşıyoruz ne yazık ki!

Tabii, buradan anlaşılıyor ki iktidar milletvekilleri, talimat almadan, üstlerinden bir talimat almadan hiçbir şey yapamıyorlar çünkü her şey görülüyor ki Başbakanın iki dudağının arasında. Başbakan ne söylerse onu yapmak zorunda arkadaşlarımız. Kendi özgür iradeleriyle hiçbir şey yapamadıkları açık ve net olarak ortaya çıkmıştır. Bundan önceki uygulamalarda da zaten bunları gördük ve burada, yine hiçbir AKP’li arkadaşımızın Başbakanın talimatlarına karşı tepki veremediğini, tepki vermesinin mümkün olmadığını hep birlikte görüyoruz.

Tabii bir diğer konu: Aslında Sayın Başbakanın da kendilerini iktidara taşıyan güçlere karşı, o güçlerin talepleri doğrultusunda hareket ettiğini de çok yoğun bir şekilde bütün alanlarda görüyoruz. Tabii iktidarını sürdürebilmek için, o güçlerden aldığı talimatı yerine getirmek üzere, onları üzmemek üzere elinden geleni yapmaya gayret ediyor. Tabii, hâl böyle olunca, milyonlarca çalışanla ve gelecekte çocuklarımızla ilgili çıkacak olan Sosyal Güvenlik Yasası Sayın Başbakanı ve Hükûmeti çok fazla ilgilendirmiyor. Zaten Sosyal Güvenlik Yasası’yla ilgili olarak kamuoyu bu konudaki gerekli tavrını ortaya koymuş ve adını da koymuştur bu Sosyal Güvenlik Yasası’nın, bu “mezarda emeklilik yasası” olarak artık gündemde yerini almıştır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan dün akşam burada üçüncü bölümle ilgili söz aldığında, tabii, yine bu yasayla ilgili çok yoğun bir şekilde ve herkesi yine ikna edecek yahut da kandıracak biçimde birtakım sözler ifade etti ve bu yasanın çok güzel bir yasa olduğunu ifade etti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Kandıracak” ifadesi hiç yakışmıyor.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Durum böyle değil. Bu durumun böyle olmadığını, ben tekrar kamuoyuna, vatandaşlarımıza burada iletmek istiyorum ve bilsin ki vatandaşlarımız, bu yasayla, artık herkes altmış beş yaşında emekli olacak ve sigortalıların bazı hakları geri alınacak, emekliler ikinci sınıf vatandaş sayılacak, çalışanlar daha geç emekli olacaklar ve daha az maaş alacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçal.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Çalışanlardan bazıları sistem dışında kalacak ve bu arada birçok çalışanın yıpranma payları ellerinden alınacak, emekliler millî gelirden pay alamayacak.

Sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası, genel sağlık sigortası primi yatırmak, hatta katılım payı ödemek de yetmeyecek “ilave ücret” adı altında bir ücret alınacak. Bunu hepimizin bilmesi gerekiyor. Yani parası olan herkes sağlık hizmeti alabilecek, parası olmayan ise Allah’a emanet; artık onun durumunun ne olacağını bilmiyoruz.

Ayrıca, emekliler arasındaki maaş farkları bu yasayla giderilmiyor; bunu bilmemiz lazım.

Bugünün gençleri ve çocuklarıyla, doğmamış olanlarımızın geleceği ipotek altına alınıyor; bunu mutlaka bilmemiz gerekiyor.

Primini ödeyemeyen vatandaşlarımız, esnafımız, köylümüz, çiftçimiz sağlık hizmeti alamayacak; bunu iyice bilmemiz lazım.

Emekli olmak zorlaşacak.

Özürlülerle ilgili prim sayısı artacak ve mevsimlik çalışanlarımızın artık emekli olma olayı oldukça zorlaşacak.

Yani burada esasen, Hükûmet için önemli olan bu yasayı çıkarmak değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal.

ALİ KOÇAL (Devamla) -  Peki, teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Söylediklerinizin yanlış olduğunu biliyorsunuz ama mesaj veriyorsunuz.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Yani isterseniz, onları bir açık oturumda beraber oturalım konuşalım yanlış mı değil mi diye.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Tamam, her zaman.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Yasayı bir daha oku!

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Ne oldu? Niye böyle böyle yapıyorsun?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Otur yerine! (AK Parti ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın Milletvekili…

Lütfen sayın milletvekilleri, oturur musunuz.

Buyurun Sayın Bakanım, bir şey mi dediniz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Evet...

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun siz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim şimdi, biz bu katkı sağlayan önergelere katılıyoruz. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Dinler misiniz… Sayın Bakanı dinler misiniz lütfen.

Buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, bizim bu yasada 105’inci maddenin (f) fıkrası, bu kanuna aykırı hükümler varsa o kanunların yürürlükten kalkmasını öngörüyor. Bu önergeyi kabul ettiğimiz zaman yasa içerisinde bir çelişki meydana gelecek. Yoksa bizim, yerinde olması hâlinde önergeyi reddetmemiz diye bir şey söz konusu değil.

Aynı görüşümüzde ısrar ediyoruz: Müspet düzenlemelere ve yasa içerisinde çelişki arz etmeyecek düzenlemelere, nereden gelirse gelsin “evet” diyeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Ama bu önergeniz, bizim yasa içerisindeki ana umdeleri, ana öngörüleri ortadan kaldıran bir önerge. Onun için katılamadığımızı ifade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62 nci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla,

                                                                               Hasan Özdemir (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 62’nci maddesiyle ilgili MHP Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının muhtemel akıbeti hakkında endişelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

5510 sayılı Kanun’un Anayasa Mahkemesince iptal edilen maddelerine bakıldığında, iptal kararlarının büyük çoğunluğunun memurlar ve kamu görevlileriyle ilgili düzenlemeler konusunda olduğu görülmektedir. Tasarıyla yapılan düzenlemelerde, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa göreve başlayan memurlar ve diğer kamu görevlileri 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında yeni sisteme dâhil olmaktadır. Mevcut memurlar ve diğer kamu görevlileri ise eski hükümlere tabi bulunmaktadırlar. Yasanın yürürlük tarihinden önce göreve başlayanlar ve yasadan sonra başlayanlar arasında iki farklı emekli aylığı bağlama sistemi getirilmektedir. Memuriyete giriş sınavını kazanan ancak ataması yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılan bir memur yeni düzenlemeye tabi tutulurken, yasanın yürürlük tarihinden bir gün önce aynı kadroda işe başlayan bir memur ise eski mevzuat hükümlerine tabi olacaktır. Bu durumda aynı kadrolarda çalışan 2 memurdan kanunun yürürlük tarihinden sonra işe başlayan memur, daha önce prim kesilmeyen bazı tazminatlar ve ödemeler prime esas kazanç kapsamına alınacağından, daha fazla prim ödeyecek, bu nedenle net ücreti daha düşük olacak, ayrıca emekli aylığı da düşük olacaktır. Bu düzenlemenin yeni bir eşitsizliğe yol açacağı açıktır.

Anayasa Mahkemesi, aynı hukuksal konumda bulunmayan memurlar ve diğer kamu görevlileriyle ilgili, bunlar dışında kalan sigortalıların özellikleri gözetilmeksizin aynı sisteme bağlı tutulmasını Anayasa’nın 2’nci, 10’uncu ve 128’inci maddelerine aykırı bulmuştur. Dolayısıyla, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa göreve başlayacak memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa’nın 128’inci maddesi ile belirlenen hukuki konumları değiştirilmediğinden, yeni düzenleme Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini karşılamamaktadır. Görünen köy kılavuz istemiyor, belli ki bu tasarı böyle kanunlaşırsa Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ihtimali çok yüksek olacaktır.

Tabii ki memurlar, BAĞ-KUR’lular ve işçilerin gerek kendileri ve gerekse birbirleri arasındaki bazı haksız uygulamaların, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz karşısındayız. Anayasa Mahkememiz de bu haksızlıklara “Kalsın.” demiyor, Anayasa’mıza dayanarak bazı konulara dikkat çekiyor. Bunları mutlaka düzeltelim ama Anayasa Mahkemesinin iptal kararını ve gerekçesini de görmezden gelmeyelim. Hukuk devletiysek, hukukun üstünlüğüne inanıyorsak bunun da gereğini yapmak zorundayız.

Görüşülmekte olan tasarı, 5510 sayılı Kanun’un sadece iptal edilen maddeleriyle ilgili değil, neredeyse tüm maddelerinde değişiklikler içermektedir. Sosyal güvenlik sistemine ilişkin yapılacak düzenlemelerin her bir hükmünün aktüeryal hesaplara dayanması ve vatandaşlarımız arasında eşitsizlik ve adaletsizliklere meydan vermemesi gerekmektedir. Ancak bu tasarı sürekli yapılan değişikliklerle âdeta yazboz tahtasına çevrilmiştir. Bir hesaba dayanmadan yapılan bu değişiklikler de yeni eşitsizliklere ve sorunlara yol açacaktır.

Tasarı gerekçesinde sigortalılar arasında norm ve standart birliği sağlanması amaçlandığı ifade edilmekle birlikte, gelinen durum itibarıyla norm ve standart birliğinden eser kalmamıştır.

Samimi olarak söylüyoruz, gelin yol yakınken dönelim, bu tasarıyı geri çevirelim. Bizim önerimiz, yine tek çatı altında olsun. Zaten 5502 sayılı teşkilat yapısıyla yönetim tek elde toplandı, finansman yönetimi şu anda tek elden yapılıyor, bilgi altyapısı tek elden yürütülmeye başlandı. Şimdi, önce genel sağlık sigortasıyla ilgili yasa çıkaralım ve uygulamaya koyalım. Sosyal yardım ve sosyal hizmet programlarını çağdaş ve entegre bir sistem olarak tek çatı altında toplayalım. Sonra da sigortacılıkla ilgili, işçi, memur, çiftçi, esnaf gibi kesimler arasında farklı uygulamaları, eksik uygulamaları, bu  kesimlerin özelliklerini Anayasa’mızı, Anayasa Mahkemesi kararlarını da dikkate alarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir, devam edin.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – …azami ölçüde norm ve standart birliğini sağlayabilmek amacıyla yeniden gözden geçirelim. Tüm bu saydıklarımı kısa bir  süre içinde yapabiliriz. Biz tüm düzenlemeyi bir yasada yapmak zorunda mıyız? Hayır. Zaten şu anda da beş ayrı yasada düzenlenen, dokuz yüzü aşan maddeden oluşan hükümleri bu tasarıya toplamış gibi görünüyoruz. Ama bakıyoruz, toplayamamışız yani amaç hasıl olmuyor, her şeyi karmakarışık ediyor. İçinden çıkılmaz hâle getirdik. Sosyal güvenlik sistemimiz hukuki boyutu ile uygulanabilir, ilgili taraflarca kabul edilebilir ve mali boyutuyla sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Sözlerime son verirken, bu tasarıya MHP olarak ret oyu vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

62’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

63’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 63 üncü maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 105 inci maddesinin, madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Harun Öztürk                    Kamer Genç                                Recai Birgün

                         İzmir                               Tunceli                                          İzmir

                    Hasan Macit                  Hasan Erçelebi                            Hüseyin Mert

                       İstanbul                             Denizli                                        İstanbul

                                                         Ayşe Jale Ağırbaş

                                                                 İstanbul

"Uygulanmayacak Hükümlerle Değiştirilen Hükümler

Madde 105- 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları ile 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin onbirinci fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.

26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrasında yer alan '5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Yasama Organı Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların bu görevlerde geçen her hizmet yılı için aynı Kanunun 32 nci maddesi çerçevesinde üç aylık fiili hizmet zammı uygulanır.' ibaresi metninden çıkartılmış; 6 ncı maddesinin "Ancak" ile başlayan üçüncü cümlesi "Ölüm ve çeşitli sebeplerle genel seçimin yenilenmesi halinde önceden aldıkları üç aylık ödenek ve yolluklarından ölümün meydana geldiği ay ile seçimlerin yenilendiği aya ait olanları geri alınmaz.” şeklinde, 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "oniki" ibaresi "iki" olarak değiştirilmiştir."

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 63. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 105. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Kemal Kılıçdaroğlu           Hakkı Suha Okay                             Rasim Çakır

                       İstanbul                            Ankara                                         Edirne

                 Ali Rıza Öztürk                   Çetin Soysal                               Bilgin Paçarız

                        Mersin                             İstanbul                                        Edirne

"Madde 105- 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi, 26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin onbirinci fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz. Kurum, hangi kanunların bu Kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağını Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde liste olarak Resmi Gazetede yayınlar."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bilgin Paçarız konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paçarız. (CHP sıralarından alkışlar)

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı’nın 63’üncü maddesi üzerinde  vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 63’üncü madde ile 5510 sayılı Kanun’un 105’inci maddesi değiştirilmektedir fakat bir yanlışlık yapılmaktadır. Bu yanlışlığı gidermek için vermiş olduğumuz önergeyle “Kurum hangi kanunların bu kanuna aykırı hükümlerinin uygulanamayacağını, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde liste olarak Resmî Gazete’de yayımlar.” ifadesinin maddeye eklenmesini uygun görüyoruz. 5510 sayılı Yasa’nın 105’inci maddesinde hangi yasaların bu kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağı liste hâlinde düzenlenmişti. Şimdi, bu yöntem bırakılıp genel bir ifadeyle “Diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” demektedir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; yirmi günden beri sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası hakkında iktidar partisi milletvekilleri ve muhalefet partisi milletvekilleri görüşlerini belirtmekte. Bu yasayı Sayın Hükûmet neden çıkarmakta ısrarlı? Tüm kamu çalışanları, kitle örgütleri, sendikalar, meslek kuruluşları, esnaf, işçi, emekli, emekçi ve çiftçi bu yasadan şahsen memnun değil. Onlarca, yüzlerce telefon alıyoruz, diyorlar ki: “Biz yedi bin iki yüz gün prim ödeyeceğiz, yani yirmi sene; yirmi sene sonra kırk beş yaşına veya kırk beşli yaşlar grubuna geleceğiz ama emekli olmak için altmış beş yaşını bekleyeceğiz.” Bundan önceki çıkan kanunlarda elli sekiz-altmış yaş olarak emekli yaşı saptanmıştı. Sayın Bakanımız da 1999 yılında yaptığı konuşmalarda bunun “mezarda emeklilik yasası” olduğundan bahsetmişti ve hiçbir Türk vatandaşının altmış beş yaşında emekli olamayacağını, yani mezarda emekli olacağını Sayın Bakanımız bundan on sene önce vurgulamıştı.

Geldiğimiz noktada, bu kırk beş ile altmış beş yaş arasındaki yirmi sene boşluğu nasıl kapatacağız? Sizler diyorsunuz ki: “Bu kanun 2030’lu yıllarda başlayacak, 2036’da başlayacak.” Peki sizin o zaman telaşınız ne? Bu Hükûmetin telaşı ne? Eğer bu kanunun uygulaması, yürürlük tarihi, altmış beş yaş emekliliği 2030’lu yıllarda olacaksa sizin Hükûmet olarak IMF’den isteğiniz ne? IMF’den ne bekliyorsunuz? IMF size ne söz verdi? Tamam Sosyal Güvenlik Kurumunun yıllardan beri açıkları var, bir karadeliğimiz var. Ama devletlerin de görevi, bu sosyal güvenlik kurumlarını desteklemektir, maddiyatan desteklemektir, insanlarımızı desteklemektir, emekli olmasını sağlamaktır.

Bir taraftan, seçimden önce 14 milyon yurttaşımıza yeşil kart veriyorsunuz, seçimden sonra 5 milyon kişinin kartını iptal ediyorsunuz. Bugün 8 milyon 800 bin civarında yeşil kartlı var. Yine 2009 seçimlerine hazırlık olması amacıyla 1 milyon civarında yeşil kartın dağıtıldığını görüyoruz. Nüfusumuzu 70 milyon sayarsak, 14 milyon yeşil kart… Demek ki şehir başına 200 bin yeşil kart dağıtmışız.

Anadolu’da öyle şehirlerimiz var ki nüfusu 200-225 bin, 250 bin. Demek ki Anadolu’daki bazı şehirlerimizde her yaşayana yeşil kart vermişiz. Peki, bunun kaynağı nereden çıkıyor? Nereden bunun kaynağını bulacaksınız?

O zaman size bir önerim var: Yaşayan 70 milyon nüfus, herkese bir sosyal güvenlik numarası verin. Herkes doğduğu günden itibaren ölünceye kadar devlet tarafından sosyal güvenlik hakkına sahip olsun.

HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – O da olur, o da olur.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Ödeyen primini ödeyebilir, ödeyemeyenin de devlet öder. Zaten Sayın Bakanımız, siz bu şekilde söylemiyor musunuz? O da olacak da… Şehir başına 200 bin yeşil kart dağıtılmış. Şimdi seçimlere geliyoruz, 2009 seçimlerine geliyoruz. Herhâlde 5 milyon daha seçmenimize yeşil kart vereceksiniz.

Geçen gün Enerji Bakanımız açıklama yaptı “Biz bugüne kadar 2 milyon aileye kömür dağıttık.” dedi. İkişer tondan ortalama 4 milyon ton ve bugüne kadar 6 milyon ton kömür dağıttığından bahsetti.

Kimin kaynaklarından bu kömür dağıtılıyor? Bizim kaynaklarımızdan, devletimizin ve hepimizin kaynaklarından. Kime dağıtılıyor?

MEHMET SARI (Gaziantep) – Fakir fukaraya…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Fakir fukaraya, doğru.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paçarız.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kime dağıtılıyor? Seçmenlerinize, sempatizanlarınıza, oy verenlerinize.

MEHMET SARI (Gaziantep) – Oy vermeyenlere de…

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Ankara Büyükşehir Belediyesi -bütün gazeteler yazıyor değerli milletvekilleri- 400 bin aileye kumanya dağıtacakmış.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Oy gizli veriliyor.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – 400 bin aileye kumanya, kumanyanın yanında da temizlik malzemesi. Ramazan bayramlarında bütün belediyeleriniz bir ay ramazan çadırı kuruyor.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Millete veriyoruz.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – İnsanları hazırcılığa alıştırdınız. Kömür dağıtacağınıza, erzak dağıtacağınıza, iş imkânı sağlasanız -Sayın Hükûmetin yetkilileri- ekmek yerine onlara iş verseniz, kendiliğinden emekli olsalar kötü mü olur?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – 3 milyon insana iş bulduk, bunları görmüyor musunuz?

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Seçimlerde yüzde 47 oy aldınız. Her zaman buraya çıktığınız zaman AKP’li milletvekilleri onurla, gururla bundan bahsediyor. Göreceğiz 2009 seçimlerinde iktidarı, göreceğiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paçarız.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçimlerde göreceğiz. Umarım 70 milyon vatandaşımıza doğduktan itibaren sosyal güvenlik numarası verirsiniz, herkesi emekli edersiniz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paçarız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın çerçeve 63 üncü maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanunun 105 inci maddesinin, madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Harun Öztürk (İzmir)  ve arkadaşları

Uygulanmayacak Hükümlerle Değiştirilen Hükümler

Madde 105- 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları ile 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin  onbirinci fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.

26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrasında yer alan ‘5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Yasama Organı Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların bu görevlerde geçen her hizmet yılı için aynı Kanunun 32 nci maddesi çerçevesinde üç aylık fiili hizmet zammı uygulanır.’ ibaresi metinden çıkartılmış; 6 ncı maddesinin “Ancak” ile başlayan üçüncü cümlesi “Ölüm ve çeşitli sebeplerle genel seçimin yenilenmesi halinde önceden aldıkları üç aylık ödenek ve yolluklarından ölümün meydana geldiği ay ile seçimlerin yenilendiği aya ait olanları geri alınmaz.” şeklinde, 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “oniki” ibaresi “iki” olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN -  Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN -  Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 63’üncü maddesiyle ilgili olarak verilen önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Dün de söylediğim gibi, bugün polisimizin kuruluşunun 163’üncü yıl dönümüdür. Polis teşkilatına kutlu ve uğurlu olmasını diliyorum. Polislerimizin ekonomik güçlerinin iyileştirilmesi konusunda Hükûmeti de her zaman uyarıyoruz.

Ayrıca polislerimizin, halkın da kendilerinin bir kardeşi olduğunu, onlara karşı çok merhametli davranması, onlara karşı kötü davranmaması gerektiğini de hatırlatmak da istiyorum. İçlerinde bazı art niyetli insanlar da olabilir. Hâlbuki polis teşkilatı çok saygıdeğer, insanların malını ve canını koruyan bir kurumdur. Bu kurumu hepimizin gözbebeğimiz kadar korumamız lazımdır. Ancak, vatandaşlarımız da bu insanlar görevlerini yaparken bir sorumluluk duygusu içinde hareket ederek, onların da insan olduğunu, onlara taş sopalarla saldırmaması gerektiğini de belirtmek istiyorum.

Ayrıca, sayın milletvekilleri, bugün 10 Nisan 1928 yılında kurulan laiklik ilkesinin 80’inci yıl dönümüdür. Seksen yıl önce bugün Anayasa’mızın 2’nci maddesindeki “Devletin dini İslam’dır.” ifadesi çıkarıldı, seksen yıl önce bugün Anayasa’mızın 26’ncı maddesindeki Meclisin sorumluluğu içinde yer alan şeriat kurallarının yürütülmesi görevi kaldırıldı. Seksen yıldan bu yana cumhuriyetimiz, laik Türkiye Cumhuriyeti olarak dünya ülkeleri arasındaki saygın yerini aldı. 1,5 milyarlık İslam dünyasında tektir. Bu yüzden çıkarlarını tehlikede gören dış güçler ve içimizdekilerin ilk hedefleri hep laiklik olmuştur ve olmaktadır. Laiklik, soluk aldığımız tek düzendir. Bütün varlığımızla koruyacağımıza namusumuz ve şerefimiz üzerine zaten parlamenterler olarak yemin ettik değerli milletvekilleri.

Sayın milletvekilleri, aslında tabii milletvekilleriyle ilgili bir düzenleme de burada yer aldığı için bu çok tenkitlere maruz kaldı. Hatta, hatırlarsanız, bunun Plan ve Bütçe Komisyonunda müzakeresi sırasında gazeteler başlık attı: İşte “Ordu vatan derdinde, Köşk türban derdinde, milletvekilleri de maaş derdinde.” diye bir başlık attı. Bence, tabii bu milletvekilleriyle ilgili düzenlemeler buralarda dile geldiği zaman hep basın tarafından milletvekilliği müessesesi yıpratılmak isteniyor. Ben şu düşüncedeyim: Milletvekillerine de ayrıcalık tanınmasını gerektirecek bir durum olmaması lazım. Anayasa’mızın 10’uncu maddesindeki hüküm bunu açıkça belirtmektedir. Ancak, bu maddenin burada yer almasına gerek yok. Biliyorsunuz, 86’ncı maddede düzenleme yapılırken “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ödenecek ödenek ve yolluklar, kendilerine Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı tarafından bağlanan emekli aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez.” Anayasa’nın 86’ncı maddesinde zaten bu hüküm var. Buraya bir istisna koymak bence gereksiz. Konulduğu zaman da, işte hep parlamenterin, milletvekilinin itibarı sarsılıyor. Bence Hükûmet bu konuda… Hükûmetin de değil, Meclis bir düzenleme yapmak istiyorsa, Anayasa’nın 86’ncı maddesine uygun olarak bir düzenleme yapıp getirmesi lazım.

Şimdi burada Emekli Sandığını kaldırdınız. Peki, Emekli Sandığını kaldırdığınıza göre Sosyal Güvenlik Kurumu geldi yerine. Anayasa’da “Emekli Sandığı” diyor. Ne olacak bunun hâli? Açıkta kalacak. Yani bu Anayasa’ya göre biraz bunların da düşünülmesi lazım.

Değerli milletvekilleri, dün bir önergem üzerinde konuşurken Sayın Bakan “İşte daldan dala atlıyorsunuz…” Tabii ki daldan dala atlamak zorundayız. Burada beş dakika konuşacağız. O da, işte bilmem iki günde bir, bir günde bir, bir şey edeceğiz.

Bu kanunun özü, yani bu “kara gedik” dediğimiz harcamalardan kaynaklanıyor. Harcamalardan kaynaklanmasının nedeni de, iktidar edenlerin bu kendi yandaşlarına yapılan harcamaları ciddi kontrol etmemesinden kaynaklanıyor. Dün de burada vurguladım, mesela ameliyatlarda kullanılan malzemelerin çoğu yerli malzeme olduğu hâlde, bunlar yabancı malzeme diye bire 10 misli fazla fiyatla alınıyor. Ayrıca da bu faturaları inceleyen kişilerin, yani ödemeyi yapan ve faturaları inceleyen kişilerin doktor olması lazım veyahut da doktorluktan anlaması lazım. Şimdi, önce teşhisi koyacak, yani hangi teşhisin hangi çeşit tedaviyi gerektirdiğini keşfetmesi lazım veya bilmesi lazım. Ama maalesef, gerek bu iktidar zamanında gerek daha önceki birtakım iktidarlar zamanında burada katrilyonlar seviyesinde ödemeler yapıldı, bunlar ciddi kontrol edilmedi. Eğer kara delikleri tıkamak istiyorsanız, ödemeleri özellikle sıkı denetim altına almamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ödemeleri sıkı denetim altına almadan bu iş olmuyor.

Türkiye’de herkesin kendisine uygun olarak, devletin herhangi bir kademesinde yer alan kişilerin tasarrufa riayet etmesi lazım. İşte, Abdullah Gül, daha Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez, 20 trilyon lira Çankaya Köşkü’ne inşaat yapma ödeneği aldı, ondan sonra da 11 trilyon liraya mobilya alıyor. Öte tarafta, Tayyip Erdoğan, her gün parti kongrelerini gezmek üzere devletin uçaklarını kullanıyor. Böyle bir devlet anlayışı, böyle bir yönetim anlayışı olmaz; bu, İslam’a da sığmaz, adalete de sığmaz, vicdana da sığmaz. Yani diyoruz ki, bu tip işlemler devletin her kademesinde var.

Devlette o kadar büyük araba saltanatı var ki, AKP iktidara gelince resmî araba plakasını kaldırdı. Sokaklardaki arabaların yüzde 90’ı devletin arabası ama resmî plaka yok ve birtakım bürokratlar, birtakım AKP’nin ileri gelenleri maalesef bunları kendi aile işlerinde, özel işlerinde çalıştırıyorlar. Ama tabii, bu özel araba mıdır, devletin arabası mıdır bilinmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Önergemin kabulünü istiyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

63’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

64’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 64 üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin (8) numaralı bendinde geçen “geçici 210 ila geçici 217 nci, geçici 219 uncu ve geçici 220 nci” ibaresinin “geçici 210 ila geçici 212 nci, geçici 216 ncı, geçici 218 ila geçici 220 nci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Mustafa Elitaş                    İsmail Bilen                           Ayhan Sefer Üstün

                        Kayseri                             Manisa                                        Sakarya

               Mehmet Sait Dilek                Agâh Kafkas                             Mücahit Fındıklı

                        Isparta                              Çorum                                        Malatya

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin 8 numaralı bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                   Recep Taner                   Beytullah Asil                            Mustafa Kalaycı

                         Aydın                             Eskişehir                                        Konya

                 Münir Kutluata                Mehmet Günal                      Mustafa Kemal Cengiz

                       Sakarya                            Antalya                                      Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşma var mı?

Buyurun Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 64’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bugün, polis teşkilatımızın 163’üncü yıl dönümü münasebetiyle yüz altmış üç yıldır yüce Türk milletinin güvenliği ve huzuru için gece gündüz hayatını ortaya koyan, ahirete intikal etmiş, şehit olmuş, gazi olmuş polis teşkilatımızın mensuplarını rahmetle yâd ediyorum. Görevi başında olan polis camiasına da bu müstesna günde buradan selam ve saygılarımızı sunuyoruz ve kendilerini tebrik ediyoruz, hayırlı vazifeler diliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu önergemiz ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 64’üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 106’ncı maddesinin 8 numaralı bendinin madde metninden çıkarılmasını talep etmiştik. Anayasa’mızın 128’inci maddesinde bu kamu mensuplarının konumları değişmediğinden dolayı, özellikle de Anayasa’mızın eşitlik maddesine bu bölüm aykırılık zuhur ettiğinden, kamu görevlilerinin yasalar karşısında bir olma ve eşit olma ilkesi ve düsturunu burada görememekteyiz. Gelecekte de bunun bizlere sıkıntı vereceğini ve bizleri sıkıntıya sevk edebileceğini düşünerek bu önergemizi vermiş bulunuyoruz.

Bu önergemizin kabulü hâlinde, kamu görevlilerinin göreve başlama tarihleri ve diğer kıstaslar ne olursa olsun, özellikle kamu hak ve eşitlik statülerinin idame etmesi, devam etmesi ilkesini benimsedik. Anayasa’mızın özellikle 128’inci maddesinde de konumları değişmeyen bu kamu görevlilerinin bu yasayla birlikte biraz farklılıklar yaşadığını ve farklılıklar sebebiyle Anayasa’mızın eşitlik ilkesine aykırılık teşkil edeceği konusundan da bu yasanın gelecekte iptalini beraberinde getirebileceğini ifade etmek istiyoruz.

Bu düşüncelerle, 5434 sayılı Kanun’un muhafaza edilmesi ve kamu çalışanlarının sosyal adalet ve çalışma barışının artırılarak devam etmesi gerektiğini bu önergemizle de ifade etmek istiyoruz.

Bu tasarıdaki hâliyle 8 numaralı bent, yüz civarında madde ve bir o kadar da geçici ek madde ve bentlerin kaldırılmasıyla birlikte yeterince irdelenmediği ve bu maddelerin yeterince mütalaa edilmediği görüntüsü ortaya çıkmış ve bunlarla ilgili de özellikle memurlarımızın, SSK’lıların ve BAĞ-KUR’luların yaşadıkları ve tahayyül bile edilmeyen çalışanlarımızın gelecekleri ile ilgili ufuklarına bugünden kelepçe vurulması ve ufuklarının karartılması gibi konuları da beraberinde getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, özellikle Sayın Bakan da buradayken, eşitlik ilkesine de aykırı olan bu madde ile ilgili sosyal adaletin sağlanacağı ifade edilmiştir. Özellikle, Çanakkale’den ve Ezine’den, sahil şeridinden bize mektuplar gelmektedir. Özellikle, Ezine’den Mehmet Zehir ve Ali Zehir mektup yazmışlar ve bunların sigortalı olması hâlinde emekli olamadıkları ve bu yasada da bu görülmediği ifade edilmiş. Bin sekiz yüz yirmi altı prim günü olmasına rağmen, kör olan bu vatandaşımıza bu yasada bazı kolaylıkların da sağlanmadığı anlaşılıyor. Bunu tabii, irdelemeye devam edeceğiz.

Bunun yanında en önemli konulardan bir tanesi de yine Ezine’den Ali Demirel’in göndermiş olduğu mektupta -bakın, Sayın Bakanım burası çok önemli- diyor ki: “Şimdi, biz devlet memuruyduk, emekli olduk. -Tabii ki bu 18’inci madde gereğince de yüzde 10’dan 15’e doğru kademeli olarak bir geçiş sağlayarak vergi mükellefi olanlardan da SSK prim desteklemesi kesilmektedir- Biz sahil kenarında kamp işletiyoruz, plaj işletiyoruz ve sadece üç ay çalışıyoruz ve başka gelirimiz yok, başka çalışmıyoruz. Zaten bir yüzde 10 veya yüzde 15 kesiliyor buna da karşı değiliz. Fakat üç ay çalıştığımız için bizden üç ay kesilsin, niye bir yıl kesiliyor? Bu adaletsizlik oluyor. Yani biz plaj, kamp veya sahil kenarında büfe işleten emekli memurlar, emekli SSK’lılar olarak üç ay çalışıyoruz ve bu üç ay çalıştığımız veya iki buçuk ay çalıştığımız noktada bir yıl prim desteği kesiliyor…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Cengiz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – “…Biz bunun çalıştığımız süre içinde kesilmesini talep ediyoruz.” Tasarıda da tahmin ediyorum bu gibi şeyler göz ardı edilmiş veya dikkate gelmemiş, bunun mutlaka değerlendirilmesini ben istiyorum. Vatandaşlarımız uyardı, biz de onların buradan sesini dile getirmek istiyoruz. Eğer, böyle bir gerçekten mağduriyet varsa, bir eşitsizlik varsa, bu da yasa geçmeden herhâlde telafi edilebilirse biz de buna katkı sağlamaya hazırız.

Bu düşüncelerle, bu duygularla, bu aksaklıkların giderilmesi ve sosyal adaletin ve eşitliğin sağlanması amacıyla oluşacak olan bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyoruz ama tabii ki sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Buradan ben özellikle bunları iletmek istiyorum ve bütün değerli milletvekillerine saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cengiz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Değerli Milletvekilimiz, emekli olan bir kamu çalışanının 4/B, yani BAĞ-KUR kapsamında çalışmasından bir örnek verdiler. Böyle bir sorun yaşanıyor ise bunu bizim bilme şansımız yok, Kurum olarak bizim bilme şansımız yok. Vatandaş üç ay çalışıyor ise üç ay kayıtlı kalır, üç ay sonra sistemden çıkar. Sistemden çıktıktan sonra da böyle bir sosyal güvenlik destek primini ödeme durumu ortadan kalkmış olur. Fakat, vatandaş eğer sistem içerisinde kalıyorsa ama üç ay çalışıyor ise kendi kendisine bir külfet oluşturuyor. O da vatandaşın belki mevzuatı bilmemesinden kaynaklanıyor.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Hayır, kamp ve plaj sisteminde, tekrar vergiye girip çıkması olmadığından, çok zor olduğundan üç ay çalışıyor. Burada bir beyannameyle çalışma sürelerini bildirirler, Maliye de zaten bunu takip ediyor, bu arada da çalıştığı süre içinde kesilir.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – O boyutuyla bir değerlendirelim, fakat…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Yani, olay bu.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Oldu, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayımız yok, birleşime beş dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 14.50

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

64’üncü madde üzerinde Sayın Mustafa Kemal Cengiz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 64 üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin (8) numaralı bendinde geçen “geçici 210 ila geçici 217 nci, geçici 219 uncu ve geçici 220 nci” ibaresinin “geçici 210 ila geçici 212 nci, geçici 216 ncı, geçici 218 ila geçici 220 nci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunundaki uygulamada yeri kalmayan geçici 218 inci maddesinin iptal edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 64’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 64’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 65’inci maddeye bağlı on yedi bent daha evvel Danışma Kurulu önerisi üzerine aldığımız karara da uygun olarak -her bent- ayrı ayrı madde olarak görüşülecektir.

Çerçeve madde 65’e bağlı (a) bendi üzerinde önerge yok.

Şimdi, çerçeve madde 65’e bağlı (a) bendini oylarınıza sunuyorum: 65/(a)’yı kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/(b) üzerinde önerge yok.

65/(b)’yi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/(c) üzerinde önerge yok.

 65/(c)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/(ç) üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 65. maddesinin ç fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                   Hasip Kaplan                  Gültan Kışanak                       Selahattin Demirtaş

                         Şırnak                           Diyarbakır                                   Diyarbakır

                    Akın Birdal                  Sevahir Bayındır                          Osman Özçelik

                     Diyarbakır                           Şırnak                                            Siirt

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet  katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan. (DTP sıralarından alkışlar)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik insanlık tarihinin yüzyılların deneyimiyle oluşturmuş olduğu sosyal devlet anlayışının yaşama geçirilmesinin en temel aracıdır. Emek ve sermaye gruplarının oluşmasıyla toplumsal düzende meydana gelen eşitsizlikler ve sosyal adaletsizliklerin yarattığı tahribatlar ancak iyi bir sosyal güvenlik sistemiyle hafifletilebilir.

Bu noktada sosyal devlet anlayışı gereği devletin üstlendiği yükümlülükler vardır ve bu yükümlülükler yerine getirilirken amaç insanlara insanca yaşamın sağlanabileceği alanlar oluşturmak ve bu alanların insani sınırlarda yaşama göre düzenlemesini sağlamaktır ve bu alanlar kâr alanları değildir. Nitekim, insan sağlığından, yaşamakta olduğumuz dünyayı dönüştüren insan emeğinin güvencesinden ve toplum bireylerinin insanca yaşamın gerektirdiği standartlardan devlet kâr sağlayamayacağı gibi, insan için tasarlanmış alanları sermaye sahiplerinin kârlılığını artırmaya dönük bir piyasa alanına dönüştürmemelidir. Anayasa’mızda da belirtilmek üzere sosyal güvenliği sağlama görevi devlete verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi sosyal güvenlik yasasında yapılan değişiklikler, Sosyal Güvenlik Kurumunun giderlerinin kara delik oluşturduğundan hareketle düzenlenmektedir. Oysa, günlük prime esas kazancın sağlanmasında yaşanan kayıpların giderilmesiyle dahi Sosyal Güvenlik Kurumunun ekonomik açığının tamamen giderilmesi mümkündür. Baktığımız zaman kamusal sektörde ortalama olarak günlük prime esas kazancın 63 YTL, özel sektörde ise bu kazancın 31 YTL olduğunu görmekteyiz. Yani özel sektör ve kamusal sektörden elde edilen prim kazancı arasında yüzde 100 fark vardır. Ancak açık tanımıyla, yüzde 100’ün üstünde eksik beyan vardır. Sosyal Güvenlik Kurumunun sadece eksik beyandan kaynaklanan ekonomik kaybı 62 milyar YTL’dir. Devlet, eksik beyanlardan kaynaklanan 62 milyar YTL’nin sadece yarısının bile önünü aldığında, sosyal güvenlik sisteminin açığı kalmayacaktır. Bu durumda hem çalışanın hem de devletin ekonomik olarak büyük kaybı söz konusudur. Çalışan, elde ettiği gelirin çok altında bir ücret üzerinden  primi yatırıldığı için emeklilik gelirinden çok ciddi bir miktarı kaybetmektedir ve devlet de eksik prim yatırılmasından dolayı kazanç kaybına uğratılmaktadır.

Sonuç olarak da bu eksik beyanların önlenmesine yönelik tedbirler alınması gerekirken, Sosyal Güvenlik  Kurumunun açığı çalışanlardan kısılan haklarla giderilmeye çalışılmaktadır. Yani işverenin ödemesi gereken fatura, çalışanlara, emekçi kesime ödetilmek istenmektedir. Bu anlayış, 2007 yılı rakamları itibarıyla bütçeye katkılarının yaklaşık 5 katı kadar bütçeden pay alan sermaye sahiplerinin kârlılığını artırırken devletin sosyal işlevlerini gerileten anlayıştır. Oysa, Anayasa Mahkemesi sosyal devleti şöyle tanımlamaktadır: “Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlettir.” Ancak görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, toplumun ekonomik anlamda güçsüz tarafını oluşturan emekçi kesim hak kaybına uğratılmaktadır. İşverenin yerine getirmesi gereken yükümlülükler bile bazı kısımlarıyla çalışana yüklenmektedir. Devlet, kendisi işverenle muhatap olmamakta, çalışanın işverenle muhatap olmasını istemektedir. Fakat çalışan ile işverenin durdukları noktalar zaten eşit değildir. Bu taleple işverenine giden işçinin işsiz kalması, nüfusu işsizlerle dolu olan ülkemizde işten bile değildir. Nitekim bu hususta Tuzla tersanelerinde işçilerimizin yaşadığı dram, çalışanların işsiz kalmamak için canlarından bile olduklarını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, yapılan düzenlemelerle çalışanların çalışma şartlarındaki standartlar hızla düşürülecek ve insanlar bir lokma emek için asgari yaşam standartlarından mahrum bırakılacaklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan.

PERVİN BULDAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, sözlerimi bitirirken başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizde, ülkeyi yönetenler tarafından çok dikkate alınmasa, belki de hiç kimsenin haberi olmasa bile, ben, beş yıl boyunca Yakınlarını Kaybeden Aileler Derneğinin Başkanlığını yürüttüm. Dün -İHD Diyarbakır Şubesinde- on dört yıl önce Kulp ilçesi Çağlayan köyü Dereboyu mezrasında askerler tarafından gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Mehmet Selim Orhan, Hasan Orhan ve Cezair Orhan’ın cesetleri bulundu, toplu mezarda cesetleri bulundu ve aileler de Diyarbakır İHD Şubesinde bir basın açıklamasıyla bunu kamuoyuyla paylaştılar. Ben, aileye buradan başsağlığı diliyor, ölenlere de Allah’tan rahmet diliyorum. 

Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Buldan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

65/ç bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/d bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/e bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/f bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/g bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/ğ bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/h bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/ı bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/i bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 65 inci maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Mustafa Elitaş                    İsmail Bilen                           Ayhan Sefer Üstün

                        Kayseri                             Manisa                                        Sakarya

               Mehmet Sait Dilek                Celal Erbay                                 Agâh Kafkas

                        Isparta                               Düzce                                          Çorum

“ i) 69 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ‘94 üncü maddede tanımlanan kontrol muayeneleri,’ (f) bendinde geçen ‘4 üncü maddenin üçüncü fıkrasının’ ibaresi ‘4 üncü maddenin dördüncü fıkrasının,’”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bir teknik düzenlemedir. Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutacağız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4 üncü maddenin yeniden düzenlenmesi ve maddeye üçüncü fıkra olarak başka bir metnin dâhil edilmesi nedeniyle maddeye yapılan atfın düzeltilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 65/i bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/j bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/k bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/l bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 65 inci maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde yer alan “ve ikinci fıkrasındaki “Bakanlıkça” ibaresi, “Kurumca” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                   Recep Taner                   Beytullah Asil                            Mustafa Kalaycı

                         Aydın                             Eskişehir                                        Konya

                 Münir Kutluata                Osman Durmuş                           Mehmet Günal

                       Sakarya                           Kırıkkale                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Osman Durmuş konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

65’inci maddenin (l) bendi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 78’inci maddesinin ilgili fıkrasında “Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişinin sağlık bilgilerinin gizliliği esastır. Sağlık bilgilerinin ne şekilde korunacağı, ulusal güvenlik nedeniyle sağlık bilgisi paylaşıma açılmayacak kişilerin tespiti ilgili bakanlıkların önerisi üzerine Bakanlıkça tespit edilir.” ibaresi “Kurumca”ya dönüştürülmüş.

Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 12, kişinin yasa tarafından korunan özel yaşamına keyfî karışılamaz diyor. Madde 29, sınırlamaların Birleşmiş Milletlerin ilkelerine aykırı olamayacağını söylüyor. Madde 30, hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan herhangi bir eylem ve etkinlikte bulunmak yasaktır diyor.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 8 özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkını tarif etmektedir.

Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi madde 10/1: “Herkes, kendi sağlığı hususundaki bilgilerle ilgili olarak özel yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” Madde 6: “İç hukukta uygun güvenceler sağlanmadıkça ırk menşeini, politik düşünceleri, dini veya diğer inançları ortaya koyan kişisel nitelikteki verilerle sağlık veya cinsel yaşamla ilgili kişisel nitelikteki veriler ve ceza mahkumiyetleri, otomatik bilgi işlemine tabi tutulamazlar.”

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 20: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”

Türk Ceza Kanunu madde 134 özel hayatın gizliliğini ihlaldeki yaptırımı düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi madde 4 “Tabip ve diş tabibi, meslek ve sanatının icrası vesilesiyle muttali olduğu sırları, kanuni mecburiyet olmadıkça, ifşa edemez.” diye bu konuda düzenleme yapmıştır.

Yine, Hasta Hakları Yönetmeliği madde 5/d: “…kişilik haklarına dokunulamaz.” Madde 5/f: “…hastanın özel hayatının ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” Madde 16: “Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olanlar tarafından görülebilir.” Madde 20, hastanın sağlık durumu hakkında kendisine ve ailesine bilgi verilmemesini isteme hakkı vardır. Madde 21, hasta mahremiyetine saygıyı gerektiriyor. Madde 21/a sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini, madde 23 bilgilerin gizli tutulması ilkesini düzenlenmiştir.

Ancak, bu yasada Bakanlığa tevdi edilen bilgiler, ne hikmetse, bu sefer Kuruma tevdi edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu Meclis ortamında hepiniz şahit oldunuz. Geçmiş dönemde birçok siyasinin mali durumları ve özel bilgileri maalesef Maliye Bakanlığı tarafından dışarıya bilgi olarak verildi.

Şimdi, burada bizim istediğimiz şey şu: Siyasi sorumlu Bakanlıktır. Kişiye ait özel bilgileri devletle paylaşmak, belli konularda paylaşmak, yine Bakanlığın sorumluluğunda olmalı, memurların sorumluluğunda olursa bu bilginin korunmasında ciddi endişelerim var.

Ayrıca, özelliği olan kişiler var: Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, sağlığıyla ilgili sorunları var, MESA Hastanesine gider sorarım, Güven Hastanesine gider sorarım, Hacettepeden bilgi alırım. Bu bilgileri veriyor iseler suç işliyorlar çünkü Başbakanın, Cumhurbaşkanının ve kanunla korunmuş, tarif edilmiş özel kişilerin bilgileri herkese verilemez, tevdi edilemez. Dolayısıyla burada “Kurumca” yerine… Her ne kadar kurumları bir başlık altına toplamış olabilirsiniz. Emekli Sandığına sadece ödemelerle ilgili bilgiden dolayı tevdi ediyorsunuz. SSK’ya ödemeden dolayı, bilgiden dolayı tevdi ediyorsunuz. Ancak  bizim teklif ettiğimiz, mesela…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

…kişisel sağlık bilgileri kartıyla ilgili smart kart teklifimiz var. Burada da hekime şifreyle o bilgi tevdi edilebilir. Bunu herkese açtığınız zaman İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırı davranmış olursunuz, Anayasa’ya aykırı davranmış olursunuz.

Ben, buradan istirham ediyorum, yarın iktidardan gittiğinizde sizinle, AKP’liler, sizinle ilgili çok meraklılar var. Her birinizin kişisel bilgileri Bakanlık koridorlarında ayaklar altına serilir. Onun için, bir sorumlu makam olmalı; bu, Bakanlık olmalı. Bunu lütfen düzeltin. Hem bize hem size hem Cumhurbaşkanlığı makamı hem Başbakanlık makamı için bu gereklidir, devletin ciddiyeti için gereklidir.

Sayın Başkanım, söyleyecek çok şeyim var ama sürem doldu. Hepinize teşekkür ediyorum. Geçmiş dönemde hükûmet ettiğimizde de Başbakanların bilgilerinin nasıl saklanacağıyla ilgili ciddi tedbirler almıştık. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 65/l bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/m bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65/n bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, kabul edilen bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde 65’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve madde 66 da aynı şekilde, her bendi ayrı ayrı madde olarak görüşülecektir.

Şimdi, çerçeve 66’ya bağlı (a) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66/b bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 66 ncı maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Mustafa Elitaş                    İsmail Bilen                           Ayhan Sefer Üstün

                        Kayseri                             Manisa                                        Sakarya

              Mehmet Sait Dilek                Agâh Kafkas                                 Celal Erbay

                        Isparta                              Çorum                                          Düzce

“b) 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “29 uncu” ibaresi “30 uncu” şeklinde değiştirilmiş, (a) bendine “malûllük” ibaresinden sonra gelmek üzere “,vazife malûllüğü” ibaresi, aynı fıkranın sonuna “Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için 9000 prim gün sayısı 7200 gün olarak uygulanır.”cümlesi,”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yanlış atıf düzeltilmiş ve 28 inci maddede yapılan düzenlemeye paralel olarak maddede değişiklik yapılmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu önerge gruplara gelmedi.

BAŞKAN – Pardon?

OKTAY VURAL (İzmir) – Önerge yok efendim.

BAŞKAN – Geliyormuş efendim şimdi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önerge dağıtılmadan gruplara, soruluyor, kabul ediliyor. O zaman gruplara hiç dağıtılmasın efendim, gerek yok buna da!

Beş dakika ara verin, önergeye bir bakalım.

BAŞKAN – Kabul mu edeceksiniz önergeyi efendim? Bakınca kabul edecekseniz, beş dakika ara veriyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, kabul edeceğim, ara verin.

BAŞKAN – Tamam, o zaman beş dakika ara veriyorum efendim. Kabul ediyorsanız beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.23

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet buradalar.

Tasarının 66’ncı maddesinin (b) bendini kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66/c bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66/ç bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Kabul edilmiştir.

66/d bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66/e bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 66 ncı maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Bekir Bozdağ                      Ünal Kacır                                 Agâh Kafkas

                        Yozgat                             İstanbul                                        Çorum

                                  Ayhan Yılmaz                         Mehmet Ocakden

                                          Ordu                                           Bursa

“e) 69 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine “ile organ” ibaresinden sonra gelmek üzere “,doku ve kök hücre;”, (f) bendine “(c) bendinin (4)” ibaresinden sonra gelmek üzere “numaralı alt bendinde belirtilen kişiler ile bunların eşleri” ve bu bendin sonuna “Ayrıca, 3713 sayılı Kanuna göre aylık bağlanmış maluller ile aynı Kanun kapsamına giren olaylar sebebiyle vazife malullüğü aylığı alan er ve erbaşların sağlık kurulu raporuyla ihtiyaç duydukları her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici araç/gereçler herhangi bir katılım payı veya fark alınmaksızın ve kısıtlama getirilmeksizin karşılanır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkanım, takdire bırakıyoruz. Ancak en sonunda, tırnaktan sonra, virgülden önce “cümlesi” şeklinde bir ilavenin doğru olduğunu düşünüyoruz.

BAŞKAN – Redaksiyon istiyorsunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Evet efendim.

BAŞKAN – Tamam, tutanaklara geçti efendim.

Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alan malullerin sağlık kurulu raporuyla ihtiyaç duyulan her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici araç/gereç giderlerinin; herhangi bir katılım payı veya fark alınmaksızın ve kısıtlama getirilmeksizin karşılanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 66/e bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66/f bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66/g bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66/ğ bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, kabul edilen bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde 66’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Dördüncü bölüm 67 ilâ 74’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Dördüncü bölüm üzerinde gruplar adına söz istemi vardır.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’e aittir.

Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika efendim.

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümünün geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün ve bu hafta -bilmiyorum çoğunuz biliyor musunuz ama- Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası ve Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası’nda hem sağlığı “paralı” hem de sosyal güvenliği “güvensizlik” noktasına taşıyan bir yasa tasarısını görüşüp ne yazık ki kanunlaştırma aşamasında çalışmalar yapıyoruz. Bu ilk defa değil aslında, 2004 yılında da Dünya Çevre Günü’nde Maden Yasası’nı çıkartmıştı AKP Hükûmeti ve günlerin, haftaların öneminde bu vurgulanan, bu yapılan çalışmaların ne anlama geldiğini de takdirlerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bizim Türk toplumunda bir adet vardır: Yola çıkana yolluk hazırlanır, yolda giderken yanında destek olsun diye. Malumunuz birkaç gündür Türkiye'de de IMF heyeti görüşmelerini sürdürüyor ve dönüş yoluna çıkacak. Görülüyor ki bu yasa da yolluk olarak hazırlandı. Önce “3,4 milyar dolar” denilen ama bugün 3,6 milyar dolara doğru bir revizyona uğramış olan kredi için bu yolluğu hazırladık ve IMF’ye hediye ettik gibi görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, “Neden?” derseniz. 2005 yılının 26 Nisanında verilen niyet mektubunda… Kaldıki IMF’ye bakış açısında “Biz artık yolumuza IMF’siz devam edeceğiz.” diye 2002 öncesine gelip devam eden iktidarınız, 26 Nisan 2005’te verdiği niyet mektubunda zaten sosyal güvenlik ve ona bağlı bütçe katkılarının hedeflerini çizmiştir ve bugüne kadar çeşitli aşamalardan geçtikten sonra ne yazık ki gündemimizin içine oturmuştur.

Türkiye'de sosyal güvenliğe baktığınız zaman, yıllar itibarıyla ne yazık ki insan hakları normları açısından bir eşitlik sağlanamamıştır. Norm ve standart birliği aranırken ne yazık ki yoksullukta bir birlik kendini göstermiş ve bugün için “tek çatı” derken de zayıf halkalar hâlindeki birçok yasanın normları alınarak bir zincir oluşturulmuştur. Ne kadar sağlıklı, ne kadar güvenlidir, burada da o zincirin o halkalarının normlarına ve standart birliğine bakmak lazımdır. Ama bir gerçektir ki AKP Hükûmeti sosyal güvenlik yasasını ve sağlık sigortasını getirirken ne yazık ki refahta değil, yoksullukta bir araya gelmeyi ortaya koymuştur.

Şimdi, kanun gerekçesinde denmektedir ki: “ “En yaygın finansman modeli, özünde, tahsis edilmiş vergi niteliğindeki sigorta primleriyle karşılanan sosyal sigorta sistemidir.” yani sosyal vergidir. Bugün baktığınızda, Avrupa Birliğinin üye ülkeleri ve OECD ülkelerinde bütçeden verilen katkı payları açısından bizden çok çok üst noktalardadırlar. Ama biz, zaten alıştık, bütçeyi tutturmak için halka, vergi adaletsizliği içinde dolaylı vergileri yükledik; bütçemiz tutuyor, fazla veriyor, faiz dışı fazla sağlıyoruz. Bununla da “Ekonomik parametreleri başarıyla ortaya koyuyoruz.” diye övündük. Ama ne yazık ki şimdi de görüyoruz ki en doğal, sosyal devlet içerisinde yaşayan sosyal güvenlik hakkı için biz halktan sosyal vergi almaya… Bu noktaya taşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, 2007 yılı rakamlarına baktığınızda “kara delikler” deyip sosyal devletin yükümlülüklerini azaltmaya çalışan düşünce, kara deliklerin içinde -baktığınızda, rakamlarla- çok daha vahim tablolarla karşılaşıyor. Bugün nüfusun aktif sigortalılar ve ona bağlı olarak aileleriyle beraber değerlendirdiğimizde yarısını teşkil eden sosyal güvenlik sistemi içinde ortaya çıkan 26 milyar -2007 rakamlarıyla- YTL’lik açığı, bir de bütçe içindeki payıyla değerlendirdiğimizde -aşağı yukarı yüzde 13’e tekabül ediyor- bunu bir faiz giderleriyle karşılaştıralım. 2007’de 203 milyarlık harcamanın yüzde 23’ü faiz gideridir. Peki, nüfusun yarısını ilgilendiren bir konuda “kara delik” deyip düzenleme yapacağız hevesi, acaba, dünyanın en yüksek reel faizini ödeyen bir ülkede rantiye için bir çözüm bulmakta neden ön plana çıkmamıştır? Çünkü IMF borcunu yerinde, zamanında, eksiksiz ödeyen Türkiye, ama halkının üzerine sosyal güvenlik yükünü ne yazık ki yüklemeyi hedefleyen bir yasa tasarısıyla oluşan Türkiye’yi ortaya çıkartmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu açıklar içerisinde tabii ki kayıt dışılık, kayıt dışılığın içinde ortaya çıkan, kayıt dışılığın yanı sıra eksik beyandan kaynaklanan problemler vardır. Önce sorunları iyi görmek lazım. Mesela, sağlıksız çalışma koşullarından kaynaklanan ödemeler vardır. Yani, bir sistemi düzeltirken sadece gelir-gider dengesindeki hesaplamalar üzerine ve bunu da yine halkın üzerine yükleyerek yapılan düzenlemeler ne yazık ki kalıcı ve gerçekçi olamamaktadır.

Şimdi, ben bu noktada biraz da kadın özeline girmek istiyorum ve Türkiye’deki kadının istihdamıyla ilgili rakamlara baktığımız zaman yüzde 24’ler seviyesine düştüğünü görüyoruz ve bir söz var: “Bir uygarlığın seviyesini değerlendirmek için öncelikle kadınların hayat şartına bakmak lazım.” Ne yazık ki bizde bu şarta baktığınız zaman, çok acı bir tabloyla karşı karşıya geliyoruz.

Geçenlerde 8 Mart görüşmeleri olurken kadından sorumlu Sayın Devlet Bakanımız, çıktılar, dediler ki: “Kadın istihdamı düştü ama 1990’da yüzde 34’tü, bugün yüzde 24’tür; bizim zamanımızda da yüzde 27’den 24’e düştü.” Şimdi arkadaşlar, 1990’la 2002 arasında bu ülke birinci Körfez krizi, 1994 mali kriz, 1997-1998 uluslararası kriz, 1999 deprem, 2001-2002 mali krizlerini yaşadı ve o noktada yüzde 34’ten yüzde 27’ye inmiş olan bir kadın istihdamı var. Peki bu son beş yılda ne oldu? Her yıl yüzde 8, yüzde 6, yüzde 5 ki bu sene hedefi tutmayan yüzde 4,5 büyümeyle büyüyen bir Türkiye, ama bu beş yılda yüzde 3 düşen kadın istihdamı. Gelin, buradaki ana mantaliteye bakalım: Bugün, hâlâ kadınların ne yazık ki yüzde 71’i Türkiye’de kayıt dışı çalışıyor, beşte 1’i okuma yazma bilmiyor, kırsal kesimdeki her 100 kadından 89’u tarım kesiminde ve bunların aşağı yukarı yüzde 80’i de ücretsiz aile işçisi ve her 100 kadından yüzde 31’i ücret veya yevmiye karşılığında çalışırken 49’unun da yine ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığını görüyoruz.

Peki, Avrupa’da, Avrupa Birliği normlarında ne? Şimdi normlara göre birtakım çalışmalar yapıyorsunuz. Bu oran Avrupa Birliğinde yüzde 57. Peki, bir Lizbon Stratejisi var, Avrupa Birliği uyumuyla ilgili çalışmalar yapılıyor. Burada ne diyor: “2010’a kadar yüzde 60 olacak.” diyor. Biz neredeyiz? Yüzde 24. Gelin, doğru dürüst yaklaşım açılarıyla kadın istihdamını etkileyen faktörleri belirleyip bunlara çözüm bulalım. Ama tabii ki işsizler ordusu içindeki kadının yoğunluğunu artırmaktan öte bir şey yapmayıp onu da yine 3 tane çocuk doğurmaktan öteyi görmeyen ve eve bağlı gören bir düşünceden ne beklenir, onu da sorgulamak lazım. Bir taraftan da zaten yadırgamıyorum. Şu an, fahri Dışişleri Bakanımız var, daha çok Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı fiilî olarak Dışişleri Bakanlığını yapıyor. O zaman, bundan önceki dönemde hazineden sorumlu Bakanken düşen kadın istihdamı için yorum istendiğinde “Ee ne güzel, eşleri para kazanıyor, onlar da evde oturuyor. Bundan güzel ne olabilir?” diye beyanda bulunmuştur. İşte bu bakış açısının çok net, çok açık örneğidir.

Değerli arkadaşlar, kadın işsizliklerin kayıt dışı içinde bulunması ve bugünkü yasa açısından baktığınızda çok olumsuz gelişmeler oldu. Ama ne yazık ki, o kadar üzgünüm ki dün fırsat eşitliği komisyonu ki bunu ilk defa oluyormuş gibi sunan arkadaşlarım, 22’nci, 23’üncü Dönemde Cumhuriyet Halk Partisi kadın milletvekilleri tarafından teklif edilmiş olan bu eşitlik, yani dünyada da olan eşitlik komisyonu çalışmalarını ortaya çıkartırken bir de şu sosyal güvenlik yasa tasarısını o eşitlik içerisinden geçirsinler. Eşitliği, sadece altmış beş… Bundan önce var olan yaş farkını bile hiçe sayarak, eğitim durumlarına göre sağlık imkânlarından yararlanmayı ortaya koyarak, emeklilik yaşını artırarak veyahut katkı paylarıyla sağlık hizmeti alma noktasına taşıyan bir sosyal güvenlik yasasında -1 milyar 200 milyon eski rakam- 1.215 YTL’den 202 YTL’ye düşen emzirme yardımı noktasında verdiğimiz iyileştirici teklife “hayır” diye el kaldırabilen arkadaşlarımı vicdanıyla düşünmeye davet ediyorum. Hangi eşitlik bu, hangi haklardan faydalanma bu, hangi samimiyet, hangi ciddiyet bu?

Diğer taraftan Sayın Bakana da soracağım bir iki soru var. Bunlardan bir tanesi şu -çok önemliydi- cezaevlerinde mahkûmların durumlarıyla ilgili var.

Muhtarlar, ki muhtarlar da seçilmiştir, yani belediye başkanı, milletvekili gibi. Bunlarda kamu kendi payını öderken neden muhtarlarımıza böyle bir ödenti yapılmamakta? Diğer taraftan baktığınızda, muhtarlar, niye köy ve mahalle muhtarı diye ayrımcılığa tabi tutulmakta?

Diğer taraftan bir sorum da şu: Almanya’da çalışıp Türkiye’de emekli olabilen bir vatandaşın eşi isteğe bağlı emeklilikten faydalanabiliyor, ama bunun yanında Türkiye’de emekli olan eşinin de sağlık yardımlarından faydalanabiliyor. Ancak, şimdi yeni gelen yasada, bu yardımdan faydalanması katkı payına, bir prim ödemeye bağlanıyor mu bağlanmıyor mu? Ne olacak o kadınların hâli? Çünkü, Almanya’ya gittiğinizde Alman Hükûmeti de artık “Türkiye’den faydalanıyorsun.” diye sosyal yardımlarını kesmiş veya ona niyet etmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tamaylıgil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Diğer taraftan, artık, yasa yürürlüğe girene kadar bir an önce çocuklarınızı sigortalayın dendiği zaman çok yoğun bir ilk sigortalı rakamı ortaya çıkıyor. Hani şu millî gelir arttı ya -millî geliri 5. 500’den 9.300 dolara çıkarttık sanal olarak- aslında güncelleme payında -hani borçlarımız, hani yaşam şartlarımız çok iyileşti ya- şu emeklilerin güncelleme kat sayısında da bunu dikkate alacak mıyız?

Bir diğer sorum da şu noktada ortaya çıkıyor: Bakın, Anayasa Mahkemesi eski memur-yeni memur ayrımı yapmadan memurlarla ilgili düzenleme getirdi. Yine hata yapıyorsunuz. Genel sağlık sigortasında da yine aynı şekilde, hiçbir şekilde eski memur-yeni memur ayrımı yoktur ve bugün uygulanan da zaten hepsine temayül edecektir. Yine problem çıkartıyorsunuz ve şunu görüyoruz: Siz aslında bu yasanın geçmesini istemiyorsunuz. Şimdilik IMF’i idare etmek için burada yasa yapar gibi davranıyorsunuz.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tamaylıgil.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) –  Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada günlerdir, bu tasarı üzerinde görüşmeler yapıyoruz. Daha önce de birçok kanun tasarısı görüşüldü. Ama başlangıç olarak ben sizlere kanunun genel uzlaşması değil, uzlaşılamaması üzerinde birkaç şeyi söylemek istiyorum.

AKP Hükûmeti beş yıl iktidar olarak çalıştı ama o beş yıl içerisinde… Bugün hepiniz sorunları anlatıyorsunuz. Sosyal güvenlik sisteminin sorunları… Güzel. Ama Anayasa Mahkemesinden döndü.

Biz şimdi bunu Komisyonda ve alt komisyonda görüşürken belli uyarılar yaptık. Yaptığımız uyarıların bir kısmı dikkate alındı, bir kısmı hâlâ alınmadı.

Şimdi, sürece baktığımız zaman, beş yıl içerisinde hâlâ çözülemeyen bir sosyal güvenlik sorunumuz var. Tabii burada sadece sosyal güvenlik sisteminden kaynaklanan mali açıklardan bahsetmiyoruz. Bir sosyal devlet olmanın getirdiği sadece aktüeryal denge açısından, primlerin yetersizliği açısından ve diğer yüklerden bahsederek bu meseleyi ele almak mümkün değil. Kısaca baktığımız zaman, sosyal güvenliği bir ticari işletme gibi prim kârı ve zararı olarak görmemiz mümkün değil. Bu nedenle, öncelikle sorunu çözebilmek için, tüm kesimlerle, kamu kurum ve kuruluşlarıyla istişare içerisinde bu kanunun çıkması gerekiyordu.

Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde yer alan hususlar, maalesef bugün tamamıyla giderilememiş durumda. Memur ayrımından dolayı iptal etmişti. Burada da hâlâ aynı şeyler devam ediyor, sadece birtakım teknik düzenlemeler yapılıyor.

Daha ilginç olan bir husus: Anayasa Mahkemesi, hem memurun eşitliği yönünden hem de genel sağlık sigortasında da yine aynı şekilde sağlık ödemeleri nedeniyle de Anayasanın 2, 10 ve 128’inci maddelerine aykırı bulmuştu.

Ben, şimdi verilen bütün önergelere bakıyorum, tartışmalara bakıyorum, şu anda bu hâliyle de kanunun yine Anayasa Mahkemesinden dönmesini sağlayacak şekilde yapılmadığı görülüyor. O zaman bir defa daha uyarmak görevi üzerimizde, sadece uyarmak değil…

Acaba, bizde, hakikaten -az önce sayın konuşmacı da belirtti- IMF’yi bir an önce tatmin edip, kanunu çıkarıp daha önceden bekleyen iki görüşmenin parasını da alıp ondan sonra Anayasa Mahkemesinden dönerse dönsün mü diyorsunuz? Ben kaygı duyuyorum, çünkü gerçekten önergelerin hiçbirisi Anayasa Mahkemesinin çekincelerini ve gerekçelerinde yazan hususları gidermiş değil. O zaman, hakikaten, aklımıza, bu alelacele, IMF’yle görüşmeleri tamamlayıncaya kadar bunu halledelim, nasıl olsa bu hâliyle de çıkmaz. Ama o zaman sorun tamamıyla çözülmemiş hâle gelecek, içinden çıkılamaz hâle gelecek. Zaten beş yıldır bu kanunun çıkmaması, 2006’da sadece 5502 ile kurumsal düzenlemenin yapılması da hâlâ sorunları içinden çıkılmaz hâle getirmiş olup ve devamına yol açmaktadır diye düşünüyorum.

Neden böyle oluyor? Sadece burada bizim söylediğimizi değil değerli arkadaşlarım, yukarıda komisyonumuza gelen birtakım görüşler vardı. Ben hızlıca bir göz attım. En önemlisi, DPT Müsteşarlığının görüşü var, Hazine Müsteşarlığının görüşü var. Buralara bakıyorum, onların söyledikleri de tam olarak kanun metnine yansıtılmamış. Yani, birisinde var on madde, hepsinde şöyle olacağı, bazı hükümlerin değiştirilmesi, bunların uygun olmayacağı veya ortadan kaldırmak açısından olumlu olduğu bazı hükümlere ilişkin söylenmiş. Diğerine bakıyorum, yine dört beş madde var. Bu hususların hiçbirisi maalesef kanun metninde yer almıyor.

İşveren Sendikaları Konfederasyonunun yine yüklerle ilgili görüşleri vardı, onların da yine tamamıyla dikkate alınmadığını görüyoruz. Kısacası, burada, baktığımız zaman -alelacele- bir uzlaşma sağlanmadığı, hem devletin ilgili kurumlarıyla hem sosyal kesimlerle, çalışanlarla hem de işverenlerle tam olarak bir mutabakat sağlanmadığı görülüyor. Bu şartlarda hem hukuki olarak da sorunların giderilmediği görülüyor…

Biz, bu sosyal güvenlik konusunda AKP Hükûmetinin samimi olmadığını görüyoruz. Zaten samimi olmuş olsak bu meseleyi farklı şekilde çözmemiz gerekirdi. “Sosyal bir hukuk devletiyiz. Aynı zamanda işçilerimizin, çalışanlarımızın sosyal durumlarını da dikkate almamız gerekir.” diyoruz, öbür taraftan işsizliği azaltacak hiçbir önlem alamıyoruz.

Büyüme rakamlarını açıklıyorsunuz, güzel. Yeni hesaplamalarla da 9 bin doların üzerine -9.333 oldu galiba- çıkardık. Vatandaşa bakıyoruz “Bunlar bizim refahımıza yansımıyor.” diyorlar. İstihdam miktarına bakıyorsunuz, bu kadar büyümeye rağmen, çok önemli ölçüde istihdam artışı sağlanması gerekiyor, bunlar da yapılamıyor. Neden? Dün burada kısaca belirtmiştim. Sayın Tarım Bakanımız, pamuk ithalatının tarım ürünleri ithalatında görüldüğünü ama işlenen ürünler tekstil olarak satıldığı için tarım ihracat ve ithalatında bir dengesizlik olduğunu söylemişti. Ama ben öbür taraftan utanıyorum bir Antalya milletvekili olarak, Çukurova ve Antalya’da, pamuğun mekânı olan yerde… Artık, dışarıdan kumaş ithal ediyorduk, ama pamuğu da ithal eder hâle gelmemizden dolayı da… Tarım Bakanımızın da bu konularda bir şeyler söylemesini bekliyorum.

Tarım, bu sene en fazla daralan ve son yıllarda en fazla daralan sektörlerden bir tanesi hâline gelmiş. Tarımdaki istihdam sürekli azalıyor ve istihdam rakamlarında da farklı şekilde algılanmalara yol açıyor. Peki, biz ne yapıyoruz bu işsizliği azaltmak için? 33 milyara yaklaşmış -32,8’di galiba son rakamı- İşsizlik Fonunda biriken para. Gazetelerde yer alan son haber böyle. Peki, yeni iş alanları açmak için bir şey yapıyor muyuz? Yok. Bu primleri nasıl artıracağız? Yeni istihdam alanı yaratmadan, yeni iş imkânları bulmadan, prim imkânlarını artırmadan, Sosyal Güvenlik Kurumunun açıklarını sadece kanun çıkararak düzeltebilecek miyiz? Ne yapıyoruz? Biz nerede kullanıyoruz 32,8 milyarı? Biz, sadece net kamu borcunun düşürülmesinde… Biz derken sizi kastediyorum ve Sayın Başbakanı kastediyorum. Yani, bunu alıp istihdam edilebilirliği artıracak birtakım mesleki eğitimle, eğitim faaliyetlerinde kullanarak hem iş gücünün niteliğini artırıp hem istihdam imkânı yaratacak yerde, siz, brüt kamu borç stokundan bunu düşerek kamu net borç stokunu düşürdük demek için kullanıyorsunuz. O zaman, işi zaten kökünden çözmek mümkün olmuyor.

Diğer taraftan, kayıt dışı istihdamı kayıt altına alacak bir çalışma yapıyor muyuz? Yapmıyoruz. Büyümedeki refah payını burada artıralım diye önerge verdik, belli bir yere kadar oldu, yine o da olmadı. Çalışanlara da emeklilere de büyümeden, refah artışından sınırlı pay veriyoruz ki zaten bütün kesimler de şu anda bu refahtan pay almadığından dolayı şikâyetçi, ama biz, ısrarla, bize bir şey olmaz zihniyeti içerisinde devam ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bütün dünya, şu anda yaşanan krizi konuşuyor ve buna karşı önlem almak için, IMF’sinden, Avrupa Merkez Bankasına kadar bütün ülkeler, en gelişmiş ülkeler birbirleriyle koordinasyon içerisinde neler yapabileceklerini tartışıyorlar. Bizim ülkemizde Sayın Başbakan sadece Ekonomi Koordinasyon Kurulunu topluyor “Bize bir şey olmaz, bizde bir şey yok.” diyor. Ama bir taraftan, sürekli, bakıyoruz, Merkez Bankası Başkanı mazeret üzerine mazeret… Hedefler tutmuyor, aman sıkıntı geliyor…

Bugün yine gazetelerde haber vardı. Hükûmetin iki Sayın Bakanı da farklı şekillerde düşünüyorlar. Sayın Babacan diyor ki: “Siyasi şeyle birleşirse ciddi bir kriz olabilir.” Sayın Şimşek diyor ki: “Bize bir şey olmaz.”

Şimdi ben bunlara bakınca… Zaten meselelere bakış açısı burada önemli. Sorunu doğru teşhis etmediğimiz zaman zaten çözmemiz mümkün değil değerli arkadaşlar.

Sosyal güvenlikteki yaklaşımımız da aynısı. IMF’ye bir söz vermişiz, bunun bu zaman içerisinde çıkması lazım. Sonra, tekrar döndüğü zaman ne olacak mahkemeden, tam olarak çıkarmadığımız zaman? Maalesef en önemli meselelerden, ekonomik ve sosyal meselelerden birisi olan sosyal güvenlik sistemi sorununu böylece siyasi kaygılarla ötelemiş, çözümünü ertelemiş ve yine çözümsüz hâle sokmuş oluyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sürekli olarak bu konuda görüşlerimizi komisyonlarda ve Genel Kurulda da önergelerle sizlere iletiyoruz. Bizim görevimiz uyarmak, hem Türk milleti için doğru olanı yapmak hem de burada kanunların doğru şekilde çıkmasını sağlamak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Burada yine aynı şekilde amacımız bu kanunun düzgün bir şekilde çıkması, sosyal güvenlik sistemindeki sorunların bir an önce aşılması ve sosyal devlet kavramının içini doldurur şekilde insanca yaşayabilen çalışanlarımızın olmasını temenni ediyoruz.

Bu duygularla Türk milletinin lehine olan değişikliklerde ve çalışmalarda destekçi olacağımızı, aksi takdirde size uyarı görevimizi sürdüreceğimizi bilmenizi istiyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

Demokratik Toplum Partisi adına Van Milletvekili Fatma Kurtulan.

Buyurun Sayın Kurtulan. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümü üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce Sayın Bakana, dün yaptığı konuşmasına istinaden -dün gerçekten ses tonunu hayli yükselterek, hayli öfkeli olduğunu görerek, gözlemleyerek- bir soru sormak istiyorum: Sokağın sesine “Bunların amacı uzlaşı değil, başka bir şey.” dedi. Acaba bir memuru bir memura dövdürtme emrini, talimatını Bakanımız mı verdi diye merak ediyorum. Bu konuşmasından sonra -vardığım sonuç- sormak istediğim böyle bir soru var, cevaplandırırsa memnun olurum.

Değerli arkadaşlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, yasa tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Ülkemizin bir yılda yarattığı gayrisafi millî hasıla diye tabir ettiğimiz bu değerden daha fazla bir para sosyal güvenlik kurumlarının açıklarına on üç yıl içerisinde transfer edilmiştir. Buna herkesin fedakârlık göstermesi gerektiği bir ortamda bulunduğumuz inancındayım. Mevcut bir yük söz konusu ise bu yükün herkes tarafından eşit ve adil bir şekilde paylaşılması gerektiği inancındayız.” Bu konuşmaları hatırlatma gereği duyuyorum. Çünkü yükün eşit ve adil paylaşımından bahsediyor. Oysa önümüzdeki yasa bu yükü tamamen emekçilerin, yoksulların sırtına yıkmıştır. IMF’ye verilmiş bir faiz dışı fazla taahhüdü var ve AKP Hükûmeti bu taahhüdü yerine getirebilmek için yeniden emekçilerin gırtlağına yapışıyor. Evet Sayın Bakan, haklısınız, mevcut bir yük söz konusuysa bu yükün herkes tarafından eşit ve adil bir şekilde paylaşılması gerekiyor. Ama şu an görüşmekte olduğumuz yasanın işçi ve emekçi kesimin kazanılmış haklarını elinden aldığı açıkça ortadadır. Bir taraftan, başta temel gıda maddelerinde olmak üzere enflasyon başını alıp giderken, bir taraftan da emeklilerin cebine giren aylıkları azaltan bir yasa çıkartıyorsunuz. Gerçek enflasyon rakamlarına göre beyaz peynirin fiyatı yüzde 90, limonun fiyatı yüzde 59, elmanın fiyatı yüzde 53 oranında artmıştır. En temel iki harcama kalemi olan ekmek ve kiradaki artış oranı da yüzde 20’lerdedir.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, IMF’ye verdiği faiz dışı fazla taahhüdünü yerine getirebilmek için en kolay yolu tercih etmiş, emekçi ve yoksul kesimlerin boğazına yapışmıştır. Çağdaş sosyal güvenlik sistemleri, bir yandan sosyal risklerin bireyler üzerindeki etkisini ortadan kaldırmayı hedeflerken, diğer yandan da bütün vatandaşların sağlık hizmetlerinden eşit olarak yararlanmasını ve geleceğinin devlet tarafından güvence altına alınmasını garanti eder, ama hazırlanan taslağa baktığımızda devletin bu sosyal görevinden vazgeçmiş olduğu ortadadır.

Burada iktidar partisinin oylarıyla kabul edilen yasanın her maddesi, sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıran, erişimi zorlaştıran ve kazanılmış hakları gasbeden nitelikler taşımaktadır. Hak gasplarını bir kez daha topluca dikkatinize sunmak istiyorum.

Kadınlar için elli sekiz, erkekler için altmış olan emeklilik yaşı, hem kadınlar hem de erkekler için altmış beşe çıkarılıyor. Hem kadınlar hem de erkekler için emeklilik yaşı yükseltilirken kadınlar lehine olan iki yıl erken emekli olma hakkı da ortadan kaldırılmıştır.

Evlenme yardımı kız ve erkek çocuklar için eşlere verilirken yeni yasayla evlenme yardımı sadece kız çocuklarına veriliyor.

Sigortalı olarak çalışmakta iken ölen sigortalının eşine sigortalılık süresi dikkate alınmaksızın cenaze yardımı yapılmakta iken yeni yasaya göre ölen sigortalı için prim ödeme şartı getiriliyor.

Sosyal güvenlik destek primi oranı yükseltildiği için emekli olduktan sonra çalışanlardan daha çok prim kesiliyor.

Aylık bağlama oranıyla güncelleme kat sayısı düşürülürken emeklilerin aylıkları düşürülüyor.

Başta basın emekçileri olmak üzere birçok iş alanındaki fiilî hizmet zammı ortadan kaldırılıyor.

Ev hizmetlerinde çalışanlar “sigortalı işler” kapsamına alınmayarak bu alanda çalışan kadınlara sağlık hizmetlerinden yararlanma ve emekli olma hakkı tanınmıyor.

Alt sınır aylığı 550 YTL’den 200 YTL’ye düşürülerek emekliler açlığa mahkûm ediliyor.

Sigortalının aile bireyleri hiçbir ücret ödemeden yataklı tedavi hakkına sahipken, tasarıya göre, sigortalı ile aile bireylerinden “otelcilik hizmeti bedeli ve öğretim üyesi muayene ücreti” adı altında fark ücreti alınması öngörülüyor.

On beş yaşına kadar hasta çocukların sevkinde hekimin öngörmesi aranmadan refakatçi verilmekteyken tasarıda yaş şartı kaldırılarak refakatçi verilmesi hekim raporuna bağlanıyor.

Sigortalılarla birlikte eş ve çocuklarının tedavilerinde hangi yöntemin uygulanacağına, verilecek ilacın dozuyla süresine, proteze hekim karar vermekteyken bu yetki hekimin elinden alınarak Sosyal Güvenlik Kurumuna veriliyor.

Sağlık hizmetlerinden yararlanmak için on sekiz yaşından itibaren prim ödeme şartı getirilerek ailesi prim ödemeyenler sağlık hakkından yoksun bırakılıyor.

Vergi vermek, prim ödemek yetmeyecek, hastalar bir de katılım payı ödeyerek ancak sağlık hizmeti alabilecekler. Sağlık hizmeti alabilmek için vergi vermek, genel sağlık sigortası primi yatırmak ve katılım payı ödemek de yetmeyecek bir de “ilave ücret” adı altında para ödemek gerekecek.

5510 sayılı Yasa’da doğumdan sonra altı ay süreyle emzirme yardımı verilmesi öngörülürken bu yasayla emzirme yardımı AKP Hükûmetinin insafına bırakılmaktadır.

Yürürlükteki Yasa’ya göre sağlık primi ödemeksizin isteğe bağlı sigortalı olan kadının, eşinin sağlık sigortasından yararlanma hakkı varken bu hak tasarıyla kaldırılmış, isteğe bağlı sigortalı kadın için genel sağlık sigortası primi ödeme yükümlülüğü getirilmiştir.

Yürürlükteki Yasa’ya göre işten çıkartılan sigortalının eşi altı ay süreyle sağlık yardımından yararlanmaktayken bu süre doksan güne düşürüldü.

Primini ödemeyen çiftçilerin ürününe el konuluyor. Tarımda verimin ve gelir artışının ciddi oranlarda düştüğü ülkemizde, yasada belirlenen koşullar “çiftçinin hasadını elinden almak” anlamına geliyor.

Sonuç olarak: Sayın Bakanın dediği gibi yük eşit olarak paylaşılmıyor, tüm yük emekçinin, yoksulun sırtına yükleniyor. Kazanılmış hakların geri alınmasına gerekçe olarak sosyal güvenlik sistemindeki açık gösteriliyor.

Mevcut hâliyle bile çağdaş ülkelerin çok gerisinde olan sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası sistemi, yapılan değişiklikle tam anlamıyla bir sosyal güvensizliğe dönüştürülüyor. AKP Hükûmeti bu yasayla halka “Paranız kadar gelecek güvencesine ve paranız kadar sağlık hizmetine razı olmak zorundasınız.” diyor. Ama emekçiler, bu gün bir kez daha bir iş bırakma eylemi yaparak buna razı olmayacaklarını göstermişlerdir.

Bizler de emekçilerin, kadınların, yoksulların, yetimlerin, emeklilerin haklarını bu kürsüde savunmaya devam edeceğiz diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahıslar adına ilk söz, Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’ya aittir.

Buyurun Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası kamuoyunda yeterince tartışılmayan bir yasadır. Hiçbir vatandaşımız bu yasadan nasıl ve ne ölçüde etkileneceğini tam olarak bilmemektedir. Bu hâliyle, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, tüm işçi, işveren ve memur sendikaları ile meslek odalarının karşı olması gereken bir yasadır.

Tasarıda, Anayasa Mahkemesinin iptal etmediği birçok maddeye yeni düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Bu tasarı yasalaşırken meselenin sadece ekonomik ve mali yönü dikkate alınmış, sosyal güvenlik hakları daraltılmış, sosyal devlet ilkesiyle sosyal güvenlik hukukunun temel kuralları göz ardı edilmiştir. Elbette sosyal güvenlik sisteminin birçok sorunu mevcut olup, açıkların da yıllar itibarıyla artış gösterdiği bir gerçektir. Ancak sorumluluk mevkiinde bulunanların kamuoyunu gerçek bilgilerle bilgilendirmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bütçeden sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferlerin gayrisafi millî hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 3,52 iken, bu oran 2007 yılında 5,24’e yükselmiştir. Ancak bütçeden yapılan transferlerin tamamı sosyal güvenlik kuruluşlarının açıklarını göstermemektedir.

Sosyal güvenlik sisteminin, yıllardır, gerek aktif-pasif dengesindeki düşüş gerekse açıklarındaki artışa ilişkin olumsuz yapının oluşmasında, toplanan primlerin verimli alanlarda değerlendirilememesi, erken emeklilik uygulaması, istihdamın artırılamaması sonucu sisteme giren yeni sigortalı sayısının yeterince artmaması, bir başka ifadeyle işsizliğin artması, prim tahsilatında yaşanan sorunlar, kayıt dışının TÜİK verilerine göre yüzde 50 oranlarına varması, sık sık borçlanma, af ve yeniden yapılandırmaya ilişkin yapılan hukuki düzenlemeler, çıkarılan afların yeni af beklentilerine yol açması nedeniyle prim ödeme alışkanlığının bulunmaması, tüm işletmelerde tam otomasyonun henüz sağlanamamış olması, başta sağlık giderleri olmak üzere yapılan harcamaların etkili bir şekilde ve yeterince denetlememesi, usulsüz ve yersiz ödemeler başlıca sebeplerdir.

Tasarının 52’nci, 5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinde yapılan değişiklikle, genel sağlık sigortası primi devlet tarafından ödenecek olan yeşil kartlı vatandaşlar ile vatansız ve sığınmacıların sayısının tespitinde bu kişilerin toplam sayısının dörde bölünmesi yönteminden vazgeçilerek üçe bölünmesi yöntemi getirilmiştir. Ülkemizde yeşil kartlılar ile sığınmacıların toplamı 12 milyon kişidir. Söz konusu değişiklik ile primi devlet tarafından ödenecek kişi sayısı 3 milyondan 4 milyona çıkmaktadır. Devlet katkısı ile birlikte ilave prim miktarı 1 milyar 250 milyon YTL’dir.

Bu tasarının geçici 4’üncü maddesinde, bu kanun yürürlüğe girmeden önce iştirakçi olan memurlar için her ay emekli keseneklerine esas aylıklarının yüzde 12’si oranında ilave genel sağlık sigortası primi alınması esası getirilmiştir. Ortalama emeklilik keseneğine esas aylığın, 1.050 YTL’nin yüzde 12’si 126 YTL yapmaktadır. Türkiye’de bu kesintiden 2 milyon 200 bin kişinin etkilendiğini düşünürsek, devlet katkısıyla beraber, yaklaşık 4 milyar 150 milyon YTL etmektedir. Söz konusu iki düzenlemenin toplam prim yükü yaklaşık 5 milyar 400 milyon YTL’dir.

Sosyal Güvenlik Kurumunun prim geliri bu miktarda arttığından, Maliye Bakanlığı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumunun açığını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Nalcı.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Teşekkürler Başkanım.

… finanse etmek için yapılan transfer miktarı da bu tutarda olacaktır. Ancak söz konusu düzenlemeler bütçenin yapısında değişikliğe sebep olup transfer harcamalarından, Sosyal Güvenlik Kurumuna devlet primi giderleri harcamalarına doğru bir kaymaya sebep olacaktır. Yani daha önceden de bütçeden “Sosyal Güvenlik Kurumuna transfer” adı altında verilen para, artık “devlet primi giderleri” adı altında verilecek, bu da açık olarak gösterilemeyecektir. Açıkçası bütçeden sosyal güvenlik açığı olarak verilen para bundan sonra artık, devlet prim gideri olarak bütçede yer alacaktır.

Yapılan bu iki düzenlemenin amacı nedir? Sosyal güvenlik kurumlarının açıkları gizlenmek mi isteniyor?

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nalcı.

Hükûmet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok önemli bir yasayı görüştüğümüzü her defasında ifade ediyoruz. Bu yasayla ilgili olumlu-olumsuz birçok kampanya yürütüldü, yürütülmeye de devam ediyor.

Benim bu bölümde söz almamın nedeni, on sekiz yaşın altında ilk defa bildirimi yapılanlarla ilgili de son günlerde medyada yoğun şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Kundaktaki bebelerin, okul çağına gelmemiş çocukların ve okul çağındaki çocukların kayıt altına alınmaya çalışıldığı… Bu yasanın -sözde- mağduriyetlerinden korumaya dönük bir çalışmanın içerisine vatandaşımız sokulma gayreti içerisinde. Gerçi vatandaşlarımız buna rağbet etmiyorlar. Ben birkaç rakam vermek istiyorum.

Tabii, amacımız kayıt dışılığı ortadan kaldırmak. Bu yasal düzenleme de kayıt dışılığı ortadan kaldırma açısından önemli düzenlemeler getiriyor. Özellikle genel sağlık sigortası kapsamında bütün vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmaları kayıt dışılık açısından da önemli, pozitif neticeler almamızı sağlayacak. Ücretlerin banka kanalıyla ödenmesi gibi, sistemin içerisinde uzun süreli kalma gibi düzenlemeler kayıt dışılığı önleme konusunda ciddi mesafeler almamızı sağlayacak. Yalnız, on sekiz yaş altında ilk defa bildirimi yapılan sigortalıların sayısı abartıldığı kadar değil. Sıfır-beş yaş arasında mart ve nisan ayında 76 bebeğimiz sisteme dâhil olmuş, beş-on yaş aralığında ise mart ve nisan ayında 183 çocuğumuz, on-on beş yaşları arasında ise 3.762 kişi, on beş-on sekiz yaş arasında ise 36.513 gencimiz kayıt altına girmiş bulunuyorlar veya ilk defa bildirimi gerçekleşiyor. Toplam 40.534 son iki ay içerisinde. Çok abartıldığı gibi bir rakam yok ortada. Fakat, belli ki bu yürütülen kampanyaların da etkisi açık bir şekilde görülüyor.

Şunu ifade edelim: Çocuklar sigortalı olabilir mi? Olabilir. Buna bir engel yok. Ama, çocukların çalışabileceği işlerle ilgili de ortada bir mevzuat var. Bu mevzuata mutlaka uyulması gerekiyor. Örneğin İş Kanunu’muza göre on dört yaşın altındaki çocukların çalıştırılması söz konusu değil, on dört yaşın üstündekilerle ilgiliyse yine önemli düzenlemeler var. O mevzuata uygun bir şekilde onların çalıştırılması gerekiyor. Sağlık raporundan tutunuz da üstleneceği işin ağırlığı ölçeğine varıncaya kadar çok önemli düzenlemeler var. Şimdi burada aslolan, esas olan bu şekilde kayıt altına sigortalı yapılan çocuklarımızın bu işte çalışıp çalışmadıklarıdır. Fiilen çalışıyorlar mı, çalışmıyorlar mı? Çalışmadıkları tespit edilince ne olacak? Sigortalılıkları iptal edilecek bir ve o güne kadar ödedikleri primleri de kendilerine geri ödenmeyecek. Bu kadar net bir şekilde ifade ediyorum. Vatandaşlarımızı bu konuda da kimse yanlış bir yola sevk etmesin. Doğrusu budur. Eğer bilfiil çalışıyor ise farklı çalışma alanları olabilir, bir bebek için bile, iki-üç yaşındaki bir bebek için bile bir sanatsal faaliyet, bir filmde bir rol alması söz konusu olabilir. Buna engel yok yani. O anlamda söylüyorum, çocukların sigortalılığıyla ilgili bir engel yok, ama bilfiil çalışmıyor ise bunun karşı karşıya kalacağı, mevzuatımızda müeyyideler var. Böyle bir yanlış yola girilmemesi açısından, bu bölümde kısa bir değerlendirme yapmış bulunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Şahısları adına ikinci söz, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’a aittir.

Buyurun Sayın Oyan.

OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tartıştığımız tasarı, Türkiye’de ilginç ekonomik gelişmelerin de olduğu bir döneme denk geliyor ama tabii, çok ilginç olan bir başka şey de -geçen konuşmamda söylemiştim- 1999 yılında yapılan düzenlemelerin sonuçları alınmadan, biz şimdi, 2008 yılında yeniden her şeyi tasarlıyoruz. Bir başka benzetmeyle şöyle diyebiliriz: Yani Türkiye’de erken emekliler cenneti var diye bazı suçlamalar yapılıyordu. Bu çok doğru değildi ama, fiilen gerçekten, otuz sekiz, kırk beş, kırk üç mümkün olabiliyordu. Peki, şimdi ben soruyorum: Erken emekliler cennetinden, emekli olamayanlar cehennemine gitmek zorunda mıyız? Yani illa bir başka ifrata gitmek zorunda mıyız? Emekli olamayanlar cehennemi yaratılan bir tasarıyı tartışıyoruz. Altmış beş yaş, bugün, Avrupa Birliği ülkeleri gibi çok yüksek yaşama umudu olan ülkelerde bile, hepsinde geçerli olmayan bir yaş sınırıdır. Kaldı ki, o yaş sınırının olduğu ülkelerde de, yaşama umudu dolayısıyla, altmış beş sonrasındaki ömür Türkiye’dekinden, kadınlarda 2-2,5 kat, erkeklerde 3-4 kat daha uzun bir ömür çıkacak sizin bugünkü düzenlemenize göre.

Şimdi, bu, diyoruz ki, IMF diyor… İşte, Türkiye’de IMF’yle birlikte aynı paralelde düşünenler diyorlar ki: “Sistem açık veriyor, ne yapalım?” Peki, sistem açık veriyorsa ne yapıyorsunuz siz: Harcamaları kısıyorsunuz, hakları kısıyorsunuz. Peki, acaba, Türkiye’de sosyal güvenlik sistemini sadece sigortalılar mı sömürüyor? Yani, böyle bir şey var idiyse eğer sadece onlar tarafından mı sistem bir şekilde sömürüldü? Eğer öyleyse gerekçelerinizi, tabii, söylemeniz lazım. Ama, eğer değilse -ki şimdi değil olduğunu söyleyeceğim- o zaman, burada sadece sigortalılara yüklenilerek sistem üzerinde oluşmuş bulunan bu çok yönlü istismar mekanizmaları, şimdiye kadar, sadece sigortalılar üzerine, sadece onların hak kayıpları üzerinden telafi etmeye çalışılıyor. Bu büyük bir haksızlıktır, büyük bir adaletsizliktir.

Bakınız, Türkiye’de sosyal güvenlik sistemini devlet sömürmüştür. Evet, iki şekilde sömürmüştür: Bir, uzun yıllar boyunca, çok eski dönemlerden itibaren, bu sistemin uzun vadeli sigorta kollarının aktüeryal dengelerini gözetmemiş ve düşük değerle bunları kullanmış. Nerede kullanmıştır? Ziraat Bankasında kullanmıştır, Devlet Yatırım Bankasında kullanmıştır vesaire, düşük bedellerle. Dolayısıyla, sosyal güvenlik sisteminin hem SSK açısından hem Emekli Sandığı açısından çalışmamasının, uzun vadeli kendi koruma mekanizmalarını oluşturmamasının koşullarını yarattı. Devlet sömürmüştür.

İkincisi, devlet bir başka açıdan da sömürmüştür. O da, prim katkısı yapmayarak sömürmüştür. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde devlet sisteme prim katkısı yapıyor ve bu prim katkıları aşağı yukarı sistemin kendi prim katkısı boyutuna yükseliyor. Sizin şimdi getirdiğiniz sistem de bunun dörtte 1’i. Yani tahsil edilen -tahakkuk da değil- primlerin dörtte 1’i diye bir göstermelik mekanizma getiriyorsunuz. Bu, açık falan kapamaz. Hâlbuki, bunu gelişmiş ülkeler, en azından Avrupa Birliği düzeyine getirerek sorunu çözme imkânınız vardı ve hiç olmazsa transferleri, açık kapama adına değil, devletin düzenli, yasal olan prim katkıları düzeyine getirmek mümkündü.

Bir diğer sömürü mekanizması işveren tarafından yapılıyor. Bu, şu şekilde yapılıyor: Kayıt dışı istihdama yönelerek yani sistemin aktif-pasif sigortalıların dengesini bozma pahasına, Türkiye’de 2 aktif sigortalı eğer 1 pasif… 2 aktife 1 pasif düşüyor yani 2 aktif 1 emeklinin giderlerini karşılıyor. Bu Avrupa’da 4’e 1’se burada aslında işverenin giderek tamamen esnekliğin de ötesinde, çok kaba esneklik ilişkileri içinde kayıtsız emek unsurunu kullanmasından kaynaklanıyor ve sistemin açık vermesinin ana unsuru da budur. Yani sisteme aktif sigorta katılımını özendirecek mekanizmaları oluşturmadığınız zaman bu sistemi ayağa kaldıramazsınız. Dolayısıyla, bu açıdan bu tasarıya baktığımızda da hiçbir şey göremiyoruz, tam tersine kayıt dışılıktan uzaklaştıran bir mekanizma. Ha, tabii bir başka sömürü de popülist siyasetçiler tarafından yapılmıştır bu özellikle emeklilik yaşları üzerinden. Ama bütün bunlarla ilgili olarak sigortalıların kabahati ne? Seçmen olarak sigortalıların kabahati ne? Yani, dolayısıyla, burada niçin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan.

OĞUZ OYAN (Devamla) – O zaman niçin bütün yük sigortalılara? Değerli Sayın Bakana soruyorum. Şimdi Başbakan diyor ki geçenlerde: “Herkese sosyal güvenceye solcular karşı.” dedi. Yani gerçekten çok hayret edici bir şey. Yani Başbakanlık makamının toplumu yanlış bilgilendirme, halkı yanıltma, gerçekleri çarpıtma mevkisi olamayacağının artık Türkiye’de öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani, Sayın Başbakan, Sayın Bakanının -burada daha önce ifade edildi- 1999’da elli sekiz-altmış yaş meselesine nasıl karşı çıktığını, bugün ona “O konuda nasıl yanılmışım.” dediğine bakarak -Bakan solcu muydu o zaman elli sekiz-altmışa karşı çıkıyordu- bunları dikkate alması lazım.

Burada Sayın Bakana şunu da söylemek istiyorum: Yanılmış ise, elli sekiz-altmışa karşı çıkarak yanılmış ise şimdi yanılgısını düzeltmek için niçin elli sekiz-altmışı savunmuyor? Yanıldığı nokta elli sekiz-altmışa karşı çıkma noktasıydı. Düzeltilmesi gereken de elli sekiz-altmışı savunmak noktasıdır. Niçin başka bir ifrata giderek altmış beşi savunmaya geliyorsunuz? Yani, bu, gerçekten Türkiye’nin demografik gerçeklerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ OYAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oyan.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Toplam süremiz on beş dakikadır.

Sayın Cengiz, buyurun efendim.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, biraz önce konuşmamda da ifade ettiğim gibi, Çanakkale’den gelen Mehmet Zehir’in bir sorusu var, onu aktarmak istiyorum. Mehmet Zehir, anadan doğma sağır ve dilsiz, dolayısıyla bu 1989 yılında sigortaya başlar ve 2000 yılında da tamamen çalışamaz duruma gelir, 2001 yılında tamamen de kör olur. Yani sağır, dilsiz ve aynı zamanda 2001 yılında da kör olur ve 2004 yılında emekliliğini ister ve emekli olamaz. 1046 iş günü sigortalı çalışır, 870 iş günü de isteğe bağlı sigortalıdır, toplam 1826 iş günü sigortası mevcuttur. Mehmet Zehir “Ben bu yeni kanunda malulen emekli olabilir miyim, olamaz mıyım?” diye sorar. Bu konuda da çok mücadele verdiğini, bir türlü sonuç alamadığını, tamamen yaşamının bir başkasına bağlı olduğunu, hayatını idame ettirebilmesi için, çoluğunun çocuğunun geleceği için de bu malulen sigortalı olmasının şart olduğunu ifade eder. Ve bu soruyu da yazılı olarak gönderiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Asil, buyurun efendim.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, üzerinde yaşadığımız toprakları, hürriyetimizi, cumhuriyetimizi borçlu olduğumuz İstiklal Savaşı gazilerimizin sonuncusunu geçtiğimiz günlerde ebedî istirahatgâhına uğurladık. Şehitlerimize, gazilerimize Tanrı’dan rahmet diliyorum, minnetlerimi sunuyorum.

İstiklal Madalyası sahiplerinin sayıları çok az da olsa hiçbir yerden maaş almayan, sosyal güvencesi olmayan mağdur kız çocukları vardır. Vatanı kurtaranlara bu Meclis de vefa gösterse de sayıları çok az olan İstiklal Savaşı gazilerinin hiçbir sosyal güvenlik sisteminden maaş almayan mağdur durumdaki kız çocuklarının mağduriyetine son verse.

Ben gündeme getirdim, takdir yüce Meclise aittir. Bu yasa içerisinde böyle bir düzenlemeye “evet” der misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Asil.

Sayın Doğru, buyurun efendim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Genel sağlık sigortasıyla ilgili kanun çıkarılıyor. Ancak tüp bebek dediğimiz, çocukları olmayan ailelerin umudu olan tedavi yöntemiyle ilgili bir bölüm bulunmuyor. Sayın Başbakan da üç çocuk tavsiye ettiğine göre bu biraz çelişmiyor mu? Bu konuyla ilgili ne söylemek istiyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Sayın Işık, buyurun efendim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, SSK’lı veya BAĞ-KUR’lu çalışanlarımız, emeklilik primlerini doldurup emekli olma hakkını kazandıkları takdirde, emekli olma dilekçesini verdikten sonra geçen birkaç aylık sürede çalışmayan eşlerini ve çocuklarını tedavi ettiremediklerini söylemektedirler. Bu mağduriyetin önlenmesi konusunda bu yasa kapsamında bir düşünceniz, çözüm öneriniz var mı? Buradan vatandaşlarımıza bu konuda ne söyleyebilirsiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Paksoy, buyurun efendim.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, vatandaşların devlete olan borçları faiz ve cezalarıyla birlikte 74 milyar YTL’ye çıkmıştır. Bu borçlar işverenlerin SSK’ya olan borçları, esnaf ve sanatkârların BAĞ-KUR’a olan borçları, mükelleflerin maliyeye olan borçları gibi. Bu borçların büyük bir rakama ulaşmasında ülkemizdeki vergi ve sigorta prim yükünün diğer ülkelere nazaran daha yüksek seyretmesinin büyük payı vardır. Örneğin OECD ülkelerinden İzlanda’da yüzde 5,8, ABD’de yüzde 15,3, İsviçre’de yüzde 22,1 iken, bu oran ülkemizde yüzde 36,5’tir. Buradan hareketle, ekonomimizin her beş yılda bir birikmiş borç hastalığına yakalanmaması için vergi ve sigorta oranlarını indirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Sayın Süner…

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Muhtarlarımız milletvekilleri ve belediye başkanları gibi seçimle göreve gelmektedirler. Seçimle göreve gelenler devletin tüm imkânlarından yararlandırılmaktadır. Fakat muhtarlar sadece 288 YTL’lik ödeneğe talim ettirilmektedirler. Muhtarlarımız seçildiği gün BAĞ-KUR’lu olmaktadırlar. Ancak ödeneği yeterli olmayan ve BAĞ-KUR borcunu bile yatıramayan muhtarlarımız sağlık haklarından yararlanamadığı gibi emekli de olamamaktadırlar. Oysaki, Anayasa’da seçilmişlerle  ilgili maddeler açıktır. Muhtarlarımızın Anayasa’mıza göre devlet memuru statüsüne alınması gerekmektedir. Bu tasarıda muhtarlarımızın özlük haklarında gerekli iyileştirmeler yapacak mısınız?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Süner.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, AKP adına görüş  beyan eden konuşmacılar ve Hükûmetin temsilcileri sosyal harcamaların yüksekliğinden bahsetmekte. Soruyorum: Avrupa ülkelerinde ve AB üyesi ülkelerde sosyal konulu harcamaların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı nedir, Türkiye’de nedir?

Bir de, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara tabi olan, yani BAĞ-KUR’luların yatırdıkları primler -sağlık giderleri hariç- emekli maaşlarının yüzde kaçına isabet etmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Sayın Koçal…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, 2007 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki payı yüzde kaçtır? Toplam istihdam sayısı nedir? Bunların kaçı istihdam dışıdır?

Bir diğer soru: Bu yasa tasarısıyla emekli aylıklarını prim alacakları ve nafaka borçları için haciz uygulamasına tabi tutuyorsunuz, ama nafaka borçları için haczi belki eş ve çocukların hakkı için normal karşılayabiliriz, ancak prim alacakları için emekli aylığına haciz uygulama sizce insafa sığar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal.

Sayın Uzunırmak…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, başta Almanya, Hollanda, Fransa olmak üzere bu ülkelerdeki haftalık çalışma saati kaç saatle sınırlandırılmıştır ve bu ülkelerdeki emeklilik yaşı kaçtır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak.

Sorular tamamlanmıştır.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bir kere, emekli maaşlarına haciz söz konusu değil, nafaka ve kurum alacaklarının dışında. Bir bu.

Diğeri: “Toplam istihdam içerisinde kayıt dışı oranı ne kadar?” dediniz. Dönemsel olarak yüzde 43, yıllık yüzde 46.

Bir diğer konu: Mehmet Zehir vatandaşımızla ilgili bir soru soruldu. Bu, bakıma muhtaç ise beş yıl yeterli. Beş yıllık sigortalılık, 1.800 gün yeterli; sizin ifadenize göre de biz o şekilde anladık: “Bakıma muhtaç, âmâ ve iş göremez noktada.” dediniz. Onun özelindeki durumunu incelemek gerekiyor, tetkik etmek gerekiyor. Eğer böyleyse böyle bir imkânın olduğunu ifade ediyorum.

İstiklal gazileriyle ilgili, arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyorlar. Vatanın canlarıyla, mallarıyla, hayatlarıyla bugünlere gelmesini sağlamış vatandaşlarımıza bizim de tabii ki sorumluluklarımız vardır. Bu çerçevede yapılması gereken bir düzenleme varsa, tabii ki memnuniyetle bütün Meclis olarak elbirliğiyle yapmamız gerekiyor.

“SSK’lı vatandaşımız emeklilik dilekçesi verince -tam soruyu da anlayamadım- bu arada geçen sürede, yani emekli maaşı bağlanıncaya kadar olan sürede GSS’den, yani genel sağlıktan istifade edemiyor.” şeklinde bir soru vardı, yanılmıyorsam. Bu mevcut düzenlemede de, bizim getirdiğimiz düzenlemede de böyle bir mağduriyet söz konusu değil. Yaşanıyor  ise böyle bir şey, o, idari anlamda bir sıkıntıdan kaynaklanıyor demektir.

Bir diğer konu, bu prim oranlarının, vergi oranlarının indirilmesiyle ilgili. Bildiğiniz gibi 22’nci Dönemde vergilerin indirilmesiyle ilgili önemli çalışmalar yaptık. Yüzde 30’dan yüzde 20’ye kurumlar vergisini indirdik, gelir vergisinde, KDV’de özellikle gıdaya, ilaç ve zorunlu, zaruri ihtiyaçlara dönük çok ciddi düzenlemeleri vatandaşlarımızın lehine gerçekleştirdik.

Primlerle ilgili, dün de ifade ettiğim gibi, asgari geçim indiriminin yanında 5 puanlık prim indirimi de bu dönem içerisinde yürürlüğe koyacağımız bir düzenlemedir.

Tabii ki bunlarda amacımız, gerek vergi oranlarında gerekse prim oranlarında OECD ve ilgili ülkelerin ortalamasının düzeyinde tutmak. Onun üzerinde olduğu zaman yaşadığımız sıkıntılar ortadadır. Kayıt dışılıktan alınız da diğer tüm konulara varıncaya kadar birçok olumsuzluğun yaşanmasını gerekli kılıyor.

Son konu ise tüp bebekle ilgiliydi. Şu anda mevzuatımızda tüp bebek konusunda bir sorun yaşanmamaktadır. Daha fazlasıyla ilgili, umarız Türkiye’nin şartları, imkânları genişledikçe bu konuda da açılımları Türkiye gerçekleştirir diyorum.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa, o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

Çerçeve madde 67/a’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 67/b’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 67/c’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 67/ç üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Mustafa Elitaş                Halide İncekara                            Mustafa Ataş

                        Kayseri                            İstanbul                                       İstanbul

                   Alev Dedegil                   A. Sibel Gönül                              Agâh Kafkas

                       İstanbul                            Kocaeli                                         Çorum

                                                             Zeynep Dağı

                                                                 Ankara

“ç) 41 inci maddesinin (a) bendi ‘Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri,’ şeklinde değiştirilmiş; aynı fıkranın (g) bendindeki ‘ve Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri’ ibaresi,”

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önerge en aykırı önerge, okutup işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

                     Akif Akkuş                   Mustafa Kalaycı                            Mustafa Enöz

                        Mersin                              Konya                                         Manisa

                                        Ali Torlak                                Beytullah Asil

                                         İstanbul                                      Eskişehir

“ç) 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine “sigortalı olmaksızın” ibaresinden sonra gelmek üzere “yüksek lisans” ibaresi ve “yurt dışında geçirdikleri normal” ibaresinden sonra gelmek üzere “yüksek lisans” ibaresinin eklenmesi aynı fıkranın (g) bendindeki “ve Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri” ibaresi,”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Akif Akkuş efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 67’nci maddesinin birinci fıkrasına (ç) bendinin eklenmesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki üniversite sayısının 116 olduğu daha önceki konuşmalarımız sırasında da belirtilmişti. Bunların 85 adedi devlet, 31 adedi de vakıf üniversitesi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

Son yıllarda, gençliğin daha iyi şart ve ortamlarda üniversite eğitimi alma arzusu yanında kendi konusunda söz sahibi olmak, daha bilgili olmak ve kendisini daha iyi yetiştirmek maksadıyla lisansüstü eğitime yöneldiği dikkati çekmektedir.

Bilim, toplumun hayat standardının ve yaşama kalitesinin artmasında, huzur ve güven içerisinde yaşamasında ihtiyaç duyulan ana çalışma alanlarının başında gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün üniversitelerimizdeki öğrenci sayısının 1 milyon 200 bine yakın olduğunu görmek, geleceğe umut ve güvenle bakmamızı sağlayacaktır. Bunun yanında, 151.734 yüksek lisans ve 40.711 doktora öğrencisinin bulunması da bu güvenimizi desteklemektedir. Bugün 1 milyon 200 bin civarındaki öğrenci, yakın bir gelecekte, Türkiye'nin kalkınma ve ilerlemesinde büyük katkılar sağlayacaktır. Kısaca, geleceğe daha umutla bakmamızın güveni olacaktır.

Sayın milletvekilleri, lisansüstü eğitimine devam eden bu gençlerimizden bir kısmı üniversite ve bazı araştırma kurumlarımızda görevli oldukları için, bunların sosyal güvenlik kurumlarına primleri yatmakta ve sigorta veya Emekli Sandığı mensubiyetleri devam etmektedir. Ancak, artan sayıda lisansüstü eğitime devam isteği, birçok öğrencinin kendi imkânlarıyla yurt içinde veya yurt dışında yüksek lisans çalışmasına devam etmesini sağlamıştır. Kendi imkânı ile yüksek lisans programına devam eden bu vatandaşlarımız ancak kendi giderini karşılayabilmekte, sigorta veya emeklilik primlerini yatıramamaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, şöyle bir bakalım, hangi çalışmalar, işler sigortalılıktan sayılıyor, bunları bir görelim: Muvazzaf ve ihtiyat askerlikte er olarak geçen süreler, kısa dönem askerlikte geçen süreler, bedelli askerlik süreleri, yedek subay okul süreleri, avukatlık staj süreleri, fahri imam-hatiplikte geçen süreler, seçim kanunları nedeniyle adaylık için istifa edenlerin açıkta geçen süreleri borçlanma kapsamına alınırken yüksek lisansta geçen sürelerin bunlardan ayrı tutulması bir haksızlık ve eksiklik olacaktır diyoruz. Dolayısıyla, bunların da bu kapsama alınması dileğimiz bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, çalışmalarını tamamlayan bu gençlerimizin Türkiye’nin gelişme ve kalkınmasında oldukça önemli katkılar sağlayacağı muhakkaktır. Bu yüzden, bu gençlerimizin borçlanma yoluyla yurt içinde veya yurt dışında eğitim maksadıyla geçirdikleri sürenin borçlanma yoluyla emekli primlerini yatırmalarının sağlanması, yasada da belirtildiği gibi, uygun olacağından, önergemizin kabulünü arzu eder, yüce Meclisi saygı ile selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir şeyi belirtmek istiyorum. Burada, günlerdir sosyal güvenlik yasasıyla ilgili tartışmalar yapıyoruz, konuşmalar yapıyoruz. Şöyle “Sevgili Vekilim” diye başlayan bir mektup geldi, ondan kısaca bir yeri okumak istiyorum: “Sayın Vekilim, Hocam, işsizlikten Konya’daki işyerimi kapatıp Ankara’ya yerleştim. Burada ne iş yaptığımı sorma, gene işsiz sayılırız.

Sayın Vekilim, atölyemi kapatıp geldim ama önceden kalma cezalı vergi borcu, belediye temizlik vergisi…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş, devam edin.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – “… oda borcu, sigorta borcu, BAĞ-KUR borcu… Bunların cezalarına af istiyoruz.” diye belirtiyor. Ben, bu vatandaşımızın duygu ve düşüncelerine de katıldığımı belirtiyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

“ç) 41 inci maddesinin (a) bendi ‘Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri,’ şeklinde değiştirilmiş; aynı fıkranın (g) bendindeki ‘ve Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri’ ibaresi,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Halide İncekara konuşacak.

BAŞKAN – Sayın İncekara, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Değerli arkadaşlarım, hepimizin söylediği gibi, yılların beklenilen ve istenilen bir kanun görüşmesini yapıyoruz. Hepimiz 2002’den beri meydanlarda bu millete bir şeyi vaat ettik; ki, yıllardır aksayan bir sürü kara deliklerle milletin cebinden… Hep şikâyet ettiğimiz borçlanmaları engellemek için yeni kanunlar yapmaya ve kanun düzenlemelerine ihtiyacımız vardı. 2002… Temmuz dönemine kadar CHP’li arkadaşlarımızla, bu dönem de hem CHP’li hem MHP’li arkadaşlarımız ve diğer arkadaşlarımızla zaman zaman mutabakat yaparak, zaman zaman da çelişerek bir sürü faydalı kanunu milletin hizmetine sunduk. Bugün de bu görüşmelerden birini yapıyoruz, 119 sıra sayılı Kanun’u görüşüyoruz. Tabii ki, gönül çok arzu eder ki sizlerin de önerdiği gibi bir sürü talebe arzu edildiği şekilde karşılık vermektir. Lakin şu konuda anlaşmamız gerekir ki, verdiklerimize sadaka, veremediklerimize gasp dememeliyiz. Gönül hep vermekten yanadır. Yalnız, sınırsız talepleri ancak sınırlı imkânlarla karşılayabileceğimizi, eğer milletin kendi imkânlarıyla karşılama imkânı olmayanları gidip birilerinin cebinden borç alacağımızı unutmamalıyız.

IMF’ye çok vurgu yapılıyor. Ben sadece sokaktaki vatandaşlarımızı aydınlatmak için söylüyorum: 2002’ye kadar artan IMF borç rakamları, faiz yükü, 2002’den bu yana da azalan bir IMF borç yükü.

Kanunlar eğer hızlı Meclise gelirse tepki şöyle oluyor: “Kardeşim, ne acelemiz var, ne telaşımız var!” deniyor. Eğer kanun teklifleri beş yıl hazırlanır gelirse de “Niye IMF’yi beklediniz, ona yolluk mu yapacaksınız?” deniyor. Ben sadece paylaşmak için söylüyorum: Muhalefet tabii ki eleştirecektir, tabii ki öneriler karşısında bir duruşu olacaktır, bunu yadırgamam söz konusu değil. Lakin, üslup ve dilde, hiçbir gruba ait olmayan, birbirimizi yerden yere vurmak üslubu, emin olun, hiçbir yerde sanıyorum, bizlerin birbirine söylediği kadar “hain, yolsuz” gibi ifadeler kullanılmıyor. Biz, kendimizi değil hep birlikte hepimizi yere çekiyoruz. Ben bu konuda hassasiyet diliyorum.

Bu önergeyi vermeden önce, muhalefet partisindeki bayan arkadaşlarımla da konuştum. Bildiğiniz gibi, iki yaşına kadar çocuğun anneye mutlak muhtaç olduğu, annenin de çocuğunun yanında olması gereken bir dönem ve hepimiz, son zamanlarda artan, son yıllarda artan suç oranlarında ve şiddet oranlarında çocuk-anne bağımlılığının önemini ve çocuğun aile ortamında yetişmesinin önemini hep vurguladık durduk. Lakin, memur olduğunuz zaman, ücretsiz izinler ve raporlarla bu süreyi çocuğunuzla geçirmek gibi bir şansınız oluyor. Hassasiyetimiz, hiçbir imkânın kadını evde kalmak zorunda bırakmamasıdır. Lakin, kadın böyle bir imkânı kullanmak isterse, aynı beyefendilerde ve demin değerli milletvekili arkadaşımın sunduğu gibi, bir sürü kullanılan haklar gibi, kadının da iki çocuğuna kadar, her çocuğunda iki yıla kadar bir süreyi dışarıdan borçlanma imkânıyla bu hakkı kullanabilmesidir.

Destekleriniz için şimdiden hepinize çok çok teşekkür ediyorum efendim. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İncekara.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 67/ç’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/d’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/e’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67/f’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul etmiş olduğunuz bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde 67’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici madde 1 üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                   Recep Taner                   Beytullah Asil                            Mustafa Kalaycı

                         Aydın                             Eskişehir                                        Konya

                 Münir Kutluata                Mehmet Günal                      Mustafa Kemal Cengiz

                       Sakarya                            Antalya                                      Çanakkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 1. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Kemal Kılıçdaroğlu           Hakkı Suha Okay                             Rasim Çakır

                       İstanbul                             Ankara                                         Edirne

                    Cevdet Selvi                     Tansel Barış                               F. Nur Serter

                        Kocaeli                           Kırklareli                                      İstanbul

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında kabul edilir.”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                  Agâh Kafkas                             Halide İncekara

                       Giresun                             Çorum                                        İstanbul

                    Öznur Çalık                     Mustafa Ünal                            Mücahit Fındıklı

                       Malatya                            Karabük                                       Malatya

                                                      T. Ziyaeddin Akbulut

                                                                Tekirdağ

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı ve 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı kanunlara göre ödenmekte olan sosyal yardım zammı ile telafi edici ödeme tutarları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ödenen tutarlar esas alınarak, ilgililerin gelir ve aylıklarına ilave edilerek ödenir. Sosyal yardım zammının ilavesinde tamamı dağıtılacak şekilde, hak sahiplerinin gelir ve aylıklardaki hisseleri esas alınır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet  katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Aylık hesaplama işlemlerinin kolaylaştırılması amacıyla değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 1. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında kabul edilir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Nur Serter konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi önergesi doğrultusunda söz almış bulunuyorum.

5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na tabi olanları, bu Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul eden ifadenin madde metninden çıkarılmasını önermekteyiz.

Bu önerimizin nedeni, Anayasa Mahkemesinin almış olduğu kararların bu madde metniyle çelişmesi nedeniyledir. Anayasa Mahkemesi, 5510 sayılı Yasa’da aynı hukuksal konumda bulunmayan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bunlar dışında kalan sigortalıların aynı sisteme  bağlı tutulmasını, Anayasa’nın 2’nci, 10’uncu ve 128’inci maddesine aykırı bulmuştur. Anayasa Mahkemesi, bu kararında memurların  statü esasına göre çalıştırılmalarına dayanarak bu kararı almıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık içeren bir düzenlemenin yasa metninde yer alması halinde iki seçenek ortada bulunmaktadır, ya bu madde Anayasa Mahkemesince iptal edilecektir ya da Anayasa’nın ilgili maddelerinde bir değişiklik yapılması gerekecektir. Bu konuyu Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kürsü kutsal bir kürsüdür ve burada mutlaka doğruların konuşulması gerekir. Dün bir medya kuruluşunda yer alan bir haberle bağlantılı olarak, Avcılar’daki hastaneyle, yapılan Avcılar Kampüsündeki hastane inşaatı ve Sayın Müezzinoğlu’nun hastanesiyle ilgili burada bir açıklamada bulunmuştum. Sayın Müezzinoğlu burada söz aldılar ve birtakım açıklamalarda bulundular. Bu açıklamaların ne yazık ki gerçekleri yansıtmadığını görüyoruz. Sayın Müezzinoğlu yapmış olduğu açıklamada, kendi hastanesiyle ilgili olarak yapılan plan tadilatının Cumhuriyet Halk Partili Avcılar Belediyesi tarafından yapıldığına ilişkin bir açıklamada bulundular. Bilindiği üzere, 2516 sayılı Yasa’ya göre, plan tadilatının onayları büyükşehir belediye başkanlığınca yapılmaktadır ve bu onay yapıldıktan sonra da Cumhuriyet Halk Partisi Avcılar İlçe Başkanlığı bu konudaki itirazını yapmıştır.

Yine Sayın Müezzinoğlu burada yaptığı açıklamada, İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü içerisinde yer alan hastane inşaatıyla ilgili olarak, bu inşaatın İstanbul Üniversitesinin bir önceki -benim de Rektör Yardımcısı olarak görev aldığım- yönetimince engellendiğini, hatta neredeyse binanın tuğlalarının bile çalındığını ifade edecek bazı açıklamalarda bulunmuştur. Bunların hiçbirisi gerçeği yansıtmamaktadır.

İstanbul Üniversitesinin Avcılar Belediyesiyle yapmış olduğu bir anlaşma doğrultusunda, bu bina inşaatının Avcılar Belediyesince tamamlanması taahhüdü verilmiş, buna karşılık bu binanın, hastane binasının işletmesinin İstanbul Üniversitesine devredileceğine ilişkin bir protokol yapılmıştır 1998 yılında. Daha sonra yerel seçimler olmuş, Avcılar Belediyesine bu defa yeni bir belediye başkanı seçilmiş ve Sayın Müezzinoğlu’nun binanın karkas haldeki inşaatın tuğlalarının çalındığı yolundaki açıklamasında…

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – O Belediye Başkanı kim? O Belediye Başkanı hangi partiden?

FATMA NUR SERTER (Devamla) - Değerli milletvekilleri, lütfen 1999’un ne olduğunu hatırlayalım. Bir deprem yılından bahsediyoruz, bütün Avcılar’ın yerle bir olduğu, Avcılar Kampüsü’ndeki fakülte binalarının dahi büyük hasar gördüğü bir deprem yılından.

BAŞKAN – Sayın Serter, lütfen, bakın, sataşmaya mahal vermeyin. Lütfen…

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Ben sataşmıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cevap hakkı doğuruyorsunuz efendim. Önerge üzerinde lütfen konuşalım.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Önerge üzerinde söz alıp, doğrudan sataşmada bulunan Sayın Müezzinoğlu’na burada yanıt hakkımı kullanıyorum.

50 milyon dolara bu binanın tamamlanacağına ilişkin yaptırmış olduğumuz incelemelere rağmen ve çeşitli yerlerden yardım alma konusundaki girişimlerimize rağmen, deprem yılı olması nedeniyle tamamlanamayan bir hastane inşaatının faturasını, uygun olmayacak bir biçimde bir üniversite yönetimine çıkarmak ve o zaman bizim başlatmış olduğumuz özel idareden yardım alma konusundaki girişimin de bugün bu binanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serter.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Üniversitenin, bu binayı kullanma hakkını özel idareye devretmiş olmasını da bir başarı gibi ifade etmeyi yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum ve önerge üzerinde ilk defa olarak konu dışına çıkıyorum. Çünkü AKP’li Milletvekili, önerge üzerinde söz alarak doğrudan şahsımı da hedef alan bir sataşmada bulunmuştur.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Serter.

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Biraz sonra şey yapacağız efendim. Şimdi misafirimiz geliyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla,

                                                                                       Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, imzanız yok önergede, maalesef…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Var efendim, imzası var, arkasında imza var.

BAŞKAN - Tekeffül ediyor musunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tamam efendim.

BAŞKAN - Buyurun o zaman efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubumuza mensup arkadaşlarımız tarafından verilmiş olan ve 68’inci maddeyi, önümüzdeki tasarının 68’inci maddesini ilgilendiren önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüksek heyetinizi ve Başkanlık Divanını saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, Hükûmetin iddia ettiğine göre bu tasarı bu yüce Meclise, Türkiye’de kamuya ait olan sosyal sigortalar kurumlarının aktüeryal dengesini sağlıklı bir zemine oturtmak için sunulmuştur. Böyle bir amaç anlayışla karşılanabilir. Ancak, bunu yaparken iki şeye dikkat etmemiz gerekir: Bunlardan birincisi insanların mağduriyetine meydan vermemeliyiz; ikincisi, adaleti gözetmeye azami itinayı göstermeliyiz. Bu kanunun bütününde ve özellikle bu maddesinde bu gereğin yerine getirilmediğini ve bazı hâllerde vatandaşın mağduriyetine mahal verildiği, bazı hâllerde de adaletin yeterince gözetilmediği kanaatinde olduğumuz için bu önergeyi verdik.

Bu önergede iki temel hususa işaret ediyoruz, bunlardan birincisi şudur: Herhangi bir şekilde bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra bağlanacak olan emekli maaşlarına bir asgari sınır getirmek istiyoruz ve bunu yaparken de bu kanunun kamuoyunda husule getirdiği ciddi suretteki rahatsızlıkları ve bazı hâllerde isyan derecesine varan tepkileri belli bir ölçüde yumuşatmanın mümkün olup olmadığını araştırıyoruz. Çünkü, her ne kadar Sayın Bakan bu kürsüde “Biz ilgili sivil toplum örgütleriyle anlaştık.” şeklinde bir ifadede bulunuyorsa da, kamuoyunda yaygın bir kanaat vardır; hangi konuda? Bu tasarının hakları ihlal ettiği konusunda. Onun için, kamuoyunun yüreğini ferahlatmak için diyoruz ki, bu şekilde bundan böyle planlanacak emekli maaşları kesinlikle asgari ücretin net tutarının yüzde 80’inin altında olamaz ve böylece kamuoyuna bir teminat ve yürek ferahlığı getirmek istiyoruz. Birinci husus bu.

İkinci hususta da adaleti sağlamak istiyoruz. Biliyorsunuz, mevcut düzende ve bu kanunun da herhangi bir şekilde değiştirmediği düzende şöyle bir husus var: Eğer, herhangi bir sigortalı uzunca süre Sosyal Sigortalara veya BAĞ-KUR’a tabi olduktan sonra Emekli Sandığına tabi bir göreve gelirse ve bu görevde üç buçuk sene kalırsa emekli maaşı Emekli Sandığı esaslarına göre bağlanıyor, ama herhangi bir şekilde yirmi sene beş ay yirmi dokuz gün Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına bağlı olarak prim yatırmış bir kimse, geri kalan üç buçuk seneye yakın veya aşan zamanda SSK’ya veya BAĞ-KUR’a tabi olan bir görevde çalışmış olur ise, bu sefer SSK’dan veya BAĞ-KUR’dan maaş alıyor. Hâlbuki bu durumda yapılması gereken, bu arkadaşımız, bu vatandaşımız, bu sigortalı hangi sigorta kurumunda uzun süre prim ödemişse, o sigorta kurumundan emekli maaşı alsın diyoruz. Önergemizin de ikinci kısmı bu adaletsizliğin giderilmesine yöneliktir, mütealliktir.

Bu önergemizin ve bu önergede hedeflenen iyi niyetli düzeltmelerin yüce heyetinizce anlayışla karşılanacağını umuyoruz ve bu önergemize olumlu oy kullanacağınız inancıyla hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kumcuoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Çerçeve 67’ye bağlı madde 1’i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Sayın Jose Manuel Barroso şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır. Kendilerine yüce Meclisimiz adına “Hoş geldiniz” diyorum.

Alınan karar gereğince Sayın Başkanı konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Barroso. (Alkışlar)

VIII.- SÖYLEVLER

1.- AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Genel Kurula hitaben konuşması

AVRUPA BİRLİĞİ KOMİSYONU BAŞKANI JOSE MANUEL BARROSO – Sayın Başkan Yardımcısı, Sayın Başbakan, saygıdeğer milletvekilleri, saygıdeğer misafirler, hanımefendiler, beyefendiler; bugün burada sizlere hitaben bu Mecliste konuşma yapıyor olmak benim için çok büyük bir onur vesilesi.

Meclisinizin ülkeniz için bir tarihi temsil ettiğini ve tarihte de çok önemli bir rolü olduğunu biliyorum. Büyük Mustafa Kemal Atatürk, Türk halkına meşru bir şekilde geleceklerini tartışma imkânı tanımak adına bu Meclisi kurdu ve Türkiye’yi modern bir cumhuriyete dönüştürmek amacıyla bu Meclisi kurdu ve sürekli değişen dünyamızda, görüyoruz ki bu yüzyılın giderek artan zorlukları karşısında, işte bu sorumluluk -ki, sizin sorumluluğunuzdur bu sorumluk- daha da artmış vaziyette.

Bu vesileyle ben de Avrupa Birliği Komisyonu adına ve aynı zamanda kendi adıma sizlere saygılarımı sunmak istiyorum. Böylesine büyük bir ülkeye ve ortak geleceğimize dair güvenimi dile getirmek istiyorum.

Kırk sene önce Türkiye’yi ziyareti sırasında Fransız Cumhurbaşkanı General de Gaulle şöyle demişti: “İşte burası Türkiye. Boğazların hâkimi ve pek çok kapının muhafızı. Ki bu kapılardan, dünyanın bu bölgesinden barış geçer ve aynı zamanda bu kapılardan savaş da geçebilir ve bütün bunların neticesinde de bu kapıların muhafızı, ellerinde çok büyük ve olumlu neticelere yol açacak fırsatları tutmaktadır ama aynı zamanda dünyadaki en kötü ihtimallere de maruz kalan bir yerdir.” İşte General de Gaulle, Türkiye'nin, o dönemde, ne kadar önemli bir konumda olduğunu ve Avrupa için değerini anlamıştı. Yani, Boğazlar’ın muhafızı ve kendi geleceğinin de muhafızı olarak, Türkiye, Avrupa’yı geleceği olarak seçmiştir.

Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkilerin tarihi, esasında, hem çok eskiye hem de çok uzun süreli, daimî bir birbirine bağlılık ilişkisine dayanmaktadır. Bu stratejik ilişkiler, ticaret ve kültürel, karşılıklı ilişkileri içermektedir. Osmanlı İmparatorluğu Avrupa’daki politikalarda çok önemli bir rol oynamıştır.

Hiç şüphe yoktur ki, bu kıta içerisinde imparatorluğun rolü kendini sanat dünyasında bile göstermiştir. Mesela, 1563 yılındaki meşhur Venedikli ressam Paolo Veronese “Cana’nın Düğün Festivali” resminde, o dönemin Avrupalı liderlerini masanın etrafında resmederken Kanuni Sultan Süleyman, çok doğal bir şekilde İmparator V. Charles’la beraber ve Fransa’daki I. François’yla beraber diğer konukların arasında oturmaktadır.

Türkiye'nin etkisi yüzyıllar içerisinde inişler çıkışlar kaydedip dalgalanmıştır ama her zaman Avrupa’nın jeopolitik sahnesindeki yerini muhafaza etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye, Avrupa’daki iş birliğinin inşa edilmesinde yer almıştır. Türkiye, Avrupa Konseyinin kurucu üyesidir. NATO’nun üyesi olarak ise Türkiye, Avrupa Atlantik savunma sistemi içerisinde bir mihenk taşıdır. 1963 yılında Avrupa Topluluğuyla ortaklık anlaşması imzalanmıştır ve bunu, 1995 yılında gümrük birliği takip etmiştir. On sene sonra 3 Ekim 2005 yılında, Avrupa Birliği ve Türkiye, katılım müzakerelerine başlamıştır. Ama, her müzakerede olduğu gibi neticenin önceden garanti edilmesi mümkün değildir. Bir başka deyişle, ilişkimiz, Avrupa Birliğinin, Avrupa Topluluğunun kurulduğu dönemden bu yana, sürekli olarak, istikrarlı bir şekilde derinleşmeye devam etmektedir ve şu anda da katılım müzakereleriyle devam etmektedir. 2005 yılından bu yana müzakereler çok başarılı bir şekilde gelişme kaydetmiştir.

Türkiye'nin Avrupa Birliği mevzuatını kabul etme ve adapte etme yolunda gösterdiği çabalardan çok etkilendiğimi söylemem lazım. Pek çok alanda, altı fasılda müzakereler açılmıştır ve resmî müzakerelere geçilmiştir ve eminim ki daha fazla faslın açılmasıyla beraber, bu yıl içerisinde de çok ciddi gelişmeler kaydedilecektir.

Oldukça kuvvetli ortak menfaatlerimiz müzakere sürecini belirlemektedir ve özel bir vurguya sahiptir. Bizler beraberce, daha güvenli bir dünyaya katkı sağlıyoruz. Kendi açımızdan bakacak olursak Türkiye'nin bir dizi faaliyette, Avrupa Birliği misyonlarında, Bosna-Hersek’te, Kosova’da ve Kongo’da, katılımı ve vermiş olduğu desteği büyük bir takdirle karşılıyoruz. Aynı zamanda,  Türk ordusunun göstermiş olduğu profesyonellik ve yetkinliğin de çok önemli bir varlık olduğuna inanıyoruz.

Türkiye, Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya’daki bağlantılarıyla çok derin bir bilgi kaynağına da sahiptir ve bunları bize sunmaktadır ve Türkiye'nin bu bağlantıları, bir kere daha, Türkiye'nin Avrupa için ne kadar kilit bir rolde olduğunu göstermektedir ve soğuk savaşın sona ermesi, ilişkilerimizin önemli unsurlarında bir değişikliğe yol açmamıştır. Tam tersine, Demirperde’nin düşmesiyle beraber, çok daha yeni ve daha karmaşık problemlerin ortaya çıkmasıyla sizin ülkeniz, şu anda, tam merkezde yer alan bir oyuncu konumuna gelmiştir.

Özellikle pek çok başlık içerisinde bakacak olursak, uluslararası ilişkilerde yıllardan beri, Balkanlar gibi, Orta Doğu’daki kriz gibi, İran, Irak enerji krizi ve genel anlamda Müslüman dünyayla diyalog açısından, Türkiye gerçekten de istikrar ve demokrasi adına çok önemli bir rol oynamaktadır. Dünyanın en istikrarsız bölgesinde böylesine önemli bir rolü oynamaktadır.

Türkiye, laik, demokratik bir cumhuriyet olduğunu göstererek Avrupa’ya gayet iyi entegre olmuş, baskın bir şekilde nüfusu Müslüman olan bir ülke olarak özellikle dünya üzerindeki kökten dinci eğilimlere çok güçlü bir alternatif sunmaktadır ve görüyoruz ki, medeniyetlerle dinler arasındaki diyaloğun geliştirilmesi açısından çok önemli bir değer taşımaktadır Türkiye.

Ekonomik karşılıklı ilişkilerimize ve birbirimize bağlı olma durumumuza bakacak olursak, görüyoruz ki Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde ekonomi bir başka önemli noktadadır. Avrupa Birliği şu aşamada Türkiye'nin en önemli ticaret partnerlerinden bir tanesidir.

Ticarete bakacak olursak, Avrupa Birliğindeki ticaret Türkiye'nin ticaret hacminin yüzde 50’sini temsil ederken, Avrupa Birliğinin de Türkiye yedinci ticaret partneridir, Kanada ve Hindistan’ın önünde gitmektedir. Ticaret ilişkilerimiz geçtiğimiz beş yıl içerisinde çok ciddi bir miktarda artış kaydetmiştir ve yapılan bu kadar etkileyici reformlar da Türkiye'nin dönüşümüne katkıda bulunarak yabancı yatırımcılar için Türkiye’yi çok cazip hâle getirmektedir. Bugün itibarıyla, Türkiye’ye gelmekte olan, dışarıdan Türkiye’ye gelmekte olan yatırımların yüzde 80’i Avrupa’dan gelmektedir ve bütün bunlarda görüyoruz ki, binlerce iş imkânı, Avrupa’da, Türkiye’de karşılıklı ilişkilerimizin büyümesiyle beraber artmaktadır.

Hanımefendiler, beyefendiler, saygıdeğer milletvekilleri; Avrupa Birliği ulus devletlerden oluşmuş bir topluluktur ve bu topluluk, bir dizi politika alanındaki egemenlik haklarını bir araya getirmiştir, bir havuzda toplamıştır ve bunun amacı da ayrı ayrı olduklarından çok daha etkin, çok daha etkili ve başarılı bir şekilde beraber hareket edebilmek içindir. Bir başka deyişle, Avrupa Birliği üye ülkelerin gücünü azaltmamaktadır, tam tersi Avrupa Birliği içerisinde olabilmek, bizim, hepimizin, üye ülkeler olarak, dünya üzerindeki etkimizi ve gücümüzü artırmaktadır ve sizin de gördüğünüz gibi Avrupa projesinde bizler kendi ülkelerimizi severek ve ülkelerimize hizmet ederek ve millî duygularımızı muhafaza ederek ama aynı zamanda Avrupa Birliğinin gururlu vatandaşları olarak ortak amacımıza hizmet ediyoruz. Dolayısıyla milliyetçi duygular bir ülkeye ve millete ait olmakla, bir sürece, bir projeye, barış, demokrasi ve özgürlük sürecine ait olup Avrupa Birliğinin parçası arasında olmak birbiriyle tamamen uyumludur, birbiriyle çelişmez.

Görüyoruz ki, Avrupa Birliğinin dünya üzerindeki güvenilirliği, etkinliği ve ağırlığı, işte bu ortak kurallar ve disiplinlere saygı duymaktan geçmektedir. Bunların arasında, demokratik değerler, hukukun üstünlüğü, insan haklarını görmekteyiz, ki bu değerler üzerine zaten ortak projemiz kurulmuştur. Ortak politikalarımız ve içerisinde standartlar vardır ve de şirketlerimize adil bir çalışma, faaliyet alanı sağlamaktadır. Sosyal standartlar, çevrenin korunması, sağlık hizmetleri, organize suça ve teröre karşı ortak mücadele gibi alanlarda da gelişmeler kaydetmekteyiz. Dolayısıyla Avrupa Birliğine katılacak olan herhangi bir ülkenin üyelik için uygun olabilmesi amacıyla bütün kriterleri yerine getirebilmesi gerekmektedir. Türkiye ve bütün diğer aday ülkeler için de geçerli olan şey şudur: Adaylığa giden bir kısa yol yoktur. Komisyonun rolü de oldukça detaylı ve sıkı bir şekilde, ama adil bir şekilde, başvuran ülkelerin kaydettikleri gelişmeyi ve kriterlere uyum açısından kaydettikleri gelişmeleri yakından takip etmek ve değerlendirmektir, Komisyonun rolü budur. Aynı zamanda bu süreç içerisinde aday ülkelere gerekli reformları yaparlarken yardımcı olmak ve hazırlıklarında destek vermektir. Bu, herhangi bir şekilde bir aday ülkenin iç meselelerine müdahale değildir, bu, ortak bir çalışmadır. Beraber yapmak zorunda olduğumuz, yerine getirmek zorunda olduğumuz bir ortak çalışmadır, eğer ortak amaçlarımıza ulaşmak istiyorsak.

Türkiye çok etkileyici değişiklikleri hâlihazırda gerçekleştirmiştir. Örnek verecek olursak: Ölüm cezasının kaldırılması ya da demokrasinin sivil-askerî ilişkiler içerisinde gücünün artıyor olması, devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılması, Türkçe dışındaki dillerde yayın ve eğitim hakkı, aynı zamanda uluslararası insan hakları konvansiyonlarının iç hukuk üzerindeki üstünlüğü, işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikası, toplumsal cinsiyet eşitliği yani kadın-erkek arasındaki eşitliğin güçlendirilmesi, Anayasa’da bunun yer alması ve Medeni Kanun’daki gelişmeler bunlar arasında örnek olarak sayılabilir.

Son dönemde de Türk Parlamentosu, uzun dönemdir beklenmekte olan, Müslüman olmayan dinî cemiyetlerin ihtiyaçlarına cevap verecek, zorlukların üstesinden gelmesine yardımcı olacak Vakıflar Kanunu’nun üzerinde çalışmalar yürüttü. Yine de daha fazla, pek çok alanda gelişme kaydedilmesi gerekmektedir, İfade özgürlüğü gibi, demokrasinin sivil-askerî ilişkilerde daha da fazla demokratik prensiplerin vurgulanması gibi, kültürel haklar, sendika hakları, kadınların ve çocukların hakları gibi. İşte, bütün bunlar bizim ortak değerlerimizdir ve esasında katılım sürecinin tamamlanması için anahtar önem taşımaktadır.

İfade özgürlüğünü ele alacak olursak, bir demokrasinin var olabilmesi için temel bir haktır. Ama aynı zamanda da günümüzün problemlerinin çözümü açısından da vazgeçilmez bir özelliği vardır. Tıpkı Avrupa Birliğinde olduğu gibi Türkiye de bir dizi güvenlik tehdidiyle, terörizm de dâhil olmak üzere, karşı karşıyadır.

Türkiye ve Avrupa Birliği küreselleşme ve iklim değişikliğinin sıkıntılarını yaşamaktadır ve görüyoruz ki, alışkanlıklarımız sarsılmakta ve kültürel kimliklerimiz sorgulanmakta ve bütün bu zorluklarla karşı karşıya kalmaktayız. Ama, hepimizin dünya üzerindeki sorumluluğumuzu düşünürken, ortak geleceğimizi ve geçmişimizi düşünürken bütün bu prensipleri aklımızda bulundurmamız gerekmektedir. Doğru cevapları bulurken hayal gücü ve yeni fikirlere ihtiyaç vardır ve bütün bunlar da açık ve dürüst tartışma imkânıyla gerçekleşebilir ve kurumlar ve vatandaşlar arasındaki kuvvetli güvenden geçmektedir.

Bu bağlamda, herhangi bir toplum içerisinde şiddet içermeyen görüşlerin yargı konusu yapılması ve bu sebepten dolayı hüküm giyiliyor olması sağlıklı neticeler doğurmayacaktır. İşte bu sebepten dolayı, Ceza Kanunu içerisindeki 301’inci maddenin Avrupa standartlarıyla aynı düzeye getiriliyor olması önemlidir ve bu anlamda da Parlamentoda yakında bir çalışma başlayacağını öğrenmiş olmaktan büyük bir memnuniyet duymaktayım. İfade özgürlüğü, demokrasilerin tam anlamıyla çalışabilmesi adına da çok çok önemlidir. Gerçek, çok partili bir sistem içerisinde çok önemlidir. Aynı şekilde, insanlar kendi görüşlerini dile getirdikleri için hüküm giyecek olurlarsa demokrasi tehdit altına girer, çatışma ortamı, şüphe ve karşılıklı hoşgörüsüzlük ortamı ortaya çıkar, ki bu da siyasi partilerin kendi aralarındaki barışçıl tartışmalarını demokratik tartışma mekanından uzaklaştırıp riskli bir ortama taşır.

Türk toplumu içerisindeki şu anda laikliğe dair devam etmekte olan tartışmaların öneminin farkındayım. Farklı dönemlerde Avrupa Birliği tarihi içerisinde farklı ülkeler de üye ülkeler de benzer tartışmaları yaşadılar. Her biri kendine uygun çözümü, kendi iç meselelerine uygun çözümü buldu. Ümit ediyorum Türkiye de aynı şeyi yapacaktır. Bu sebepten dolayı, bu konuya dair Avrupa Birliği Komisyonunun taraf almasını, herhangi bir standart empoze etmesini lütfen beklemeyiniz. Aynı şey, baş örtüsüyle, türbanla ilgili olarak da gelişmektedir. Avrupa Birliğinin böyle bir standardı yoktur, çünkü inanıyoruz ki bu, her kişinin, her kadının kendi alması gereken karardır ve kendi görüşüne, inancına göre alması gereken bir karardır.

Avrupa Birliği Komisyonu olarak en son gelişmeleri büyük bir dikkatle takip etmekteyiz ve Avrupa Birliği müzakere süreci bağlamında bunu yapmak bizim yükümlülüğümüzdür zaten. Türkiye'nin bütün enerjisini bu uzun dönemdir beklenen reformlara harcadığını görmek istiyoruz ve bu amacından sapmadığını görmek istiyoruz. Türkiye'nin kendi gelişmesi ve modernizasyonu açısından bu konunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu reform gündemi, esasında Türk vatandaşları için son derece önemlidir ve bu da katılım sürecini de, katılım müzakeresini de olumlu yönde etkileyecektir. Görüyoruz ki şu anda en önemli konu, en büyük zorluk bu yakalanmış olan ivmenin devam ettirilmesidir. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanla yapmış olduğumuz görüşmelerde büyük bir memnuniyetle müşahede ettim ki reformlar hâlen öncelik olma niteliğini taşımaktadır. Avrupa Komisyonu, bu çerçevede, gelecekte kaydedilecek gelişmelere desteğini vermektedir ve dört gözle bu gelişmeleri beklemektedir. İşte genel anlamda bir ulusal diyalog çerçevesinde toplumun genelinin dâhil edileceği bir reform süreci çok önemlidir. İşte bu aşamada, sizler Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tarihî bir sorumluluğa sahipsiniz. Her şeyin ötesinde önemli olan, müzakerelerin hızını belirleyecek olan, öncelikle ve her şeyin ötesinde Türkiye'nin kendi içinde kat edeceği gelişmeler olacaktır ve görüyoruz ki genişleme politikasında da temel prensip her zaman bu olmuştur. Genel anlamda Avrupa Birliği üye ülkelerinin siyasi realitelerine, gerçeklerine baktığımızda, gereksiz gecikmeleri bertaraf etmemizin çok önemli olduğunu görüyoruz.

Şimdi de Güneydoğu meselesine dönmek istiyorum. Komisyon olarak bizler, Türkiye’deki terörist tehdidin tam anlamıyla farkındayız. Yıllar içerisinde terörist saldırılar pek çok can kaybına, yaralanmaya, halk arasında mutsuzluğa, umutsuzluğa; siviller arasında, aileler arasında, asker, jandarma ve polis arasında çok olumsuz duygulara sebebiyet verdi. Bütün duygularımız ve düşüncelerimizle, hayatını kaybedenlerin ailelerine ve terör kurbanlarına onları çok iyi anladığımızı söylemek istiyoruz. Türkiye’yle beraber, teröre karşı mücadelesinde yan yana duruyoruz. PKK/Kongra-Gel, herhangi bir şüphe olmaksızın bir terör örgütüdür ve Avrupa Birliğinin terör örgütleri listesinde yer almaktadır ve bu konuda herhangi bir yanlış anlaşılma yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bizler teröre karşı ortak mücadelemize devam etmeliyiz ve artan bir şekilde devam edeceğiz.

Bunu söyledikten sonra, Güneydoğu’daki problemlerin çözümünün kapsamlı bir strateji çerçevesinde gerçekleşebileceğine inandığımızı da söylemek istiyorum. Bu çabaların sosyoekonomik gelişmelerle bölge içerisinde desteklenmesi gerektiğini ve Kürt menşeli Türk vatandaşlarının kültürel ve siyasi haklarının da temin edilerek desteklenebileceğini söylemek istiyorum. Biliyorum ki Hükûmet, bu anlamda, bir plan üzerinde çalışmaktadır ve bu konunun detaylarını en kısa zamanda duyabileceğimizi ümit ediyorum.

Şimdi Kıbrıs konusuna gelecek olursak: Görüyoruz ki Kıbrıs’ta tarihî bir fırsat yakalanmıştır ve tarihî bir siyasi yükümlülükle karşı karşıyayız. Berlin sonrasında Lefkoşa’daki duvar, Avrupa’yı bölen son duvardır. Kıbrıs’taki meselenin çözülmesi, Türkiye'nin katılımına da elle tutulur katkılar sağlayacaktır ve Avrupa toprakları üzerinde kırk yıldır devam eden bu çatışmanın Ada’nın bütünleşmesiyle beraber doğuracağı sonuçlar, ortak menfaatimize hizmet edecektir. Böyle bir bölünmüşlük, Avrupa Birliği açısından kabul edilebilir değildir. Bu fırsatta ortaya çıkan yeni fırsatların Kıbrıs’ta iyi neticeler vereceğine inanıyorum ve Türkiye'nin de bu anlamda, tam olarak konuya kendini adamış bir şekilde çözüm çabalarını destekleyip kapsamlı bir çözüme ulaşma konusunda Birleşmiş Milletlerin şemsiyesi altındaki çözümlere destek vereceğine dair inancım tamdır. Lokmacı Kapısı’nın açılması, bu anlamda, Lefkoşa’da çok olumlu bir adımdır. İnanıyorum ki Türkiye, bütün ağırlığını koyarak, bütün vatandaşların haklarına saygı gösterilen bir çözüme ulaşılmasını sağlayacaktır ve bu yıl içerisinde karşımıza çıkan bu fırsatı kaçırmamamız gerektiğine inanıyorum, çünkü bu fırsat bir daha karşımıza çıkmayabilir. Aynı şekilde, genel anlamda gelişmeler kaydedilmesi açısından da sizlerin de somut adımlar atmasını candan teşvik ediyorum. Bu çerçevede, Ankara Anlaşması çerçevesinde Anlaşma’dan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getiriliyor olmasının da ilave protokolün tam anlamıyla uygulanabilmesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün, şu anda, Türkiye'nin katılım süreci önündeki dışarıdan karşınızda duran en temel engellerden bir tanesi budur ve sizin de bildiğiniz gibi, bu problem çerçevesinde açılan fasıllar kapanamamakta, yeni pek çok fasıl açılamamaktadır.

Hanımefendiler, beyefendiler, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliği düzeyinde, bildiğiniz gibi, Avrupa entegrasyonu her zaman sonu gelmeyen bir genişleme süreci içerisindedir, her zaman bu genişleme süreçleri ateşli tartışmalara sahne olmaktadır. Ve bu çerçevede, geçmişteki genişleme süreçlerine bakacak olursak Birleşik Krallık 2 kere reddedildikten sonra 1973’te üye olmuştur. İspanya’nın katılımı ve benim ülkem olan Portekiz’in katılımı da, aynı zamanda, 1986 yılında pek çok üye ülkenin yürüttüğü olumsuz kampanyalardan sonra gerçekleşebilmiştir. İşte bu sebepten dolayı, Türkiye'nin de bir istisna olduğunu düşünmemek lazım.

Esasında “Avrupa Birliği” dediğimiz yapı yirmi yedi üye ülkeden oluşmuş bir yapıdır ve -her birinin kendi içinde ulusal parlamentoları vardır, kendi ülkelerinde hükûmette olan partiler, muhalefette olan partiler vardır ve düzenli olarak bu ülkelerde seçimler yapılmaktadır- pek çok kurumdan oluşmuştur; Konsey, Avrupa Parlamentosu ve Komisyondan oluşmuştur. Bu sebepten dolayı, lütfen, Türkiye'nin katılım sürecine dair farklı sesler duyduğunuzda şaşırmayınız. Şimdi dürüst olalım lütfen, tartışmalar bu sürecin sonuna kadar devam edecektir, hatta bu sürecin sonrasında da devam edecektir ve bu da demokratik tartışmanın ayrılmaz bir parçasıdır ve normal bir parçasıdır. Türkiye'nin bundan hiçbir şekilde korkmaması gerekmektedir. Tam tersine, bizler demokratik ve açık tartışmalara karşı dirençli olmalıyız ve içinde yer almalıyız.

Esas, önemli olan nedir? Karşımızdaki veriler şudur: Türkiye ve Avrupa Birliği, katılım müzakere sürecinin içerisindedir. Şu anda Avrupa Birliğinin yirmi yedi ülkesi bulunmaktadır ve Türkiye'nin katılım müzakeresinin başlatılması kararı, 2005 yılında Avrupa Birliğinde üye olan ve demokratik olarak seçilmiş olan hükûmetlerin oy birliğiyle karar verilmiş bir konudur ve dediğim gibi, Avrupa Birliği üye ülkelerinin demokratik olarak seçilmiş hükûmetlerinin oy birliğiyle almış olduğu bir kararla Türkiye’yle katılım müzakereleri başlatılmıştır.

Şimdi, 2008 yılında durduğumuz noktayı on beş sene önceki durduğumuz noktayla karşılaştıracak olursak ilişkilerimiz arasında çok büyük bir adım atıldığını görüyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'nin, her şeyin ötesinde reformlara odaklanması gerekmektedir ve müzakere sürecinde en iyi garantiyi bu yolla alacaktır. Her şeyin ötesinde, bu reformlar Türk vatandaşları için gereklidir.

Hiç şüphe yoktur ki -size karşı çok dürüst ve içten konuşmak istiyorum bu anlamda- karşılıklı ihmallerden dolayı bu projenin karşısına en büyük düşman olarak ön yargılar ve ihmaller çıkmaktadır. Görüyoruz ki müzakere süreci başladığından bu yana üzerinde durulması gereken en önemli mesele bu mekanizmanın kendi içerisindeki teknik özelliklerini fark etmek ve mekanizmanın kendi içerisinde yürüyen bir özelliği olduğunu unutmamak gerekmektedir.

Üye ülkeler bu kararı oy birliğiyle aldılar ve katılım müzakeresi kendi içerisinde devam etmektedir. Dolayısıyla, üye ülkelerin her aşamada -bir karar alacaklarsa- oy birliğiyle kararlarını almaları gerekmektedir ve Türkiye reformları tam anlamıyla yerine getirdiği zaman bütün üye ülkelerin onaylamasıyla ve Türkiye'nin onaylayıp imzalamasıyla beraber üyelik anlaşması yürürlüğe girecektir.

Hem Avrupa Birliğinde hem de Türkiye'deki insanların yakınlaşması ve birbirini daha iyi tanıması çok çok önemlidir. Bunun için de gerçekten de sivil toplum içerisinde iş camiası, sendikalar, kültür organizasyonları, üniversiteler, düşünce kuruluşları, STK’lar arasında çok yakın ve içten bir diyaloğun gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bu süreç içerisinde başka zor zamanlar da olacaktır, önemli kararların alınması gereken anlar da olacaktır ama yine de ben Türkiye'nin ve Avrupa Birliğinin her zaman ortak menfaatlerine odaklanmış olarak kalacağına inanıyorum.

Elli sene önce, vizyonu ve liderlik yeteneği olan kişiler bir araya geldiler ve yüzyıllardır devam eden savaş, nefret ve Avrupa milletleri ve halkları arasındaki ön yargıların üstesinden gelmek için bu birliği kurdular ve çok kutuplu 21’inci yüzyılda, artık, dünyanın daha karmaşık ve daha rekabetçi bir hâle geldiği ve her geçen gün bunun daha da arttığı bir ülkede… İşte, bu vizyon bizi, Türkiye’yi ve Avrupa Birliğini, barış ve dayanışma içerisinde -hem Türkiye'yi hem Avrupa Birliğini- bir araya getirecek ve beraberce geleceğin zorluklarına karşı güvenle ayakta tutacaktır.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Barroso.

Sayın milletvekilleri, salonun hazırlanması için birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.35

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; 3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon? Buradalar.

Hükûmet? Buradalar.

Çerçeve 68’inci maddenin geçici 2’nci maddesi üzerinde üç tane önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                  Agâh Kafkas                             Halide İncekara

                       Giresun                             Çorum                                        İstanbul

                    Öznur Çalık                     Mustafa Ünal                          M. Mücahit Fındıklı

                       Malatya                           Karabük                                       Malatya

                                                      T. Ziyaeddin Akbulut

                                                                Tekirdağ

“Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim gün sayısını doldurmamış olan sigortalıların yaşlılık aylığı bağlama oranının hesabında, sigortalının Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen ve Kanunun yürürlük tarihinden önceki prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan hizmet sürelerinin her 360 günü için % 3 oranı esas alınır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 2. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Mustafa Özyürek           Kemal Kılıçdaroğlu                           Rasim Çakır

                       İstanbul                            İstanbul                                        Edirne

                 Ali Rıza Öztürk                  Çetin Soysal                             Gökhan Durgun

                        Mersin                             İstanbul                                         Hatay

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir.”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 2 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Yılmaz Tankut                   Recep Taner                              M. Akif Paksoy

                         Adana                               Aydın                                  Kahramanmaraş

                 Mustafa Kalaycı                Beytullah Asil                            Münir Kutluata

                         Konya                            Eskişehir                                      Sakarya

                                  Mehmet Günal                   Ertuğrul Kumcuoğlu

                                        Antalya                                     Aydın

“Bu maddeye göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, aylık bağlama tarihindeki asgari ücretin %80’inden az olamaz.”

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerde 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara, diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Cengiz konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesinin geçici 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinize saygılar sunarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, son fıkrasının değiştirilmesini talep ettik. Bu talebimiz de emeklilikten sonraki memurlarımızın ve emeklilerimizin daha iyi bir düzenlemeye tabi tutulmasıyla ilgiliydi. Bununla ilgili gerekçelerimizi anlatırken, mevcut sigorta sistemindeki, emeklilik maaşını bağlayacak kurumun tespitinde, sigortalı olarak bulunulan son yedi yılın yarısından fazlasının geçirildiği kurumu esas alan düzenleme karşısındaki adaletsizliği gidermektir.

Ayrıca, sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutarından sonra asgari ücretin yüzde 80’inden az olmamak kaydıyla, şeklinde önerimizi sunduk. Bu önergemizle birlikte de memurlarımızın ve emeklilerimizin daha iyi haklara kavuşmasını talep ediyoruz.

Bu önergemizin desteğini isterken de biraz önce buradan -Sayın Bakanımız şu anda yok ama- Faruk Bey’e bir konu iletmiştim. Özellikle bu kanun tasarısının 18’inci maddesinde, emekli olduktan sonra geçinemeyen ve geçinemediğinden dolayı da iş yapmak zorunda kalan emeklilerimizin bu kanunda unutulan bir bölümünü tespit ettik. Özellikle Çanakkale Ezine’den bir mektup gönderilmiş, Sayın Bakanımıza da arz etmiştik, Sayın Bakanımız ilgilendi ve bu konuyu da üç ay veya iki ay çalışan emeklilerimizin emeklilik keseneklerinin, yani destekleme keseneklerinin çalıştığı süre içinde kesilmesiyle ilgili düzenlemeyi de uygun gördüler, gruplar arasında da bir mutabakat sağlandı. Özellikle ben, buradan, Sayın Bakanımızın bu hassasiyetine, emekli olup da çalışmak zorunda kalanlara yapılan bu desteğine ve anında müdahalesine teşekkür ediyorum o emekliler adına. Gerçekten bizlere kadar bu feryat gelmişti, hem de emeklilikten sonra memurların yaşama hakkı da çok zor.  Özellikle ben, hem memur hem müdür hem belediye başkanı ve hem de milletvekilliği noktasında bir çizgiden gelen siyasetçiyim. Hem memuriyette hem de memurluktan sonraki arkadaşlarımızın iş yapması çok zor, geçinmesi de çok zor. Yani bir memurun geçinemediği noktada, emekli olduğu sürede, ondan sonra da bir esnaflık veya bir iş kurması ve ona adapte olması, iş koluna girmesi de o memuriyetle iş sektörü arasında çok zor.

Özellikle buradan, bizlerden, sayın bakanlardan, memurlar sosyal gelirlerinde ve aylıklarında iyileştirmeler beklediği gibi, hem de emeklilikten sonra vatandaşlarımızın geçinebilmesi için sosyal gelirlerinin mutlaka artırılması gerekmektedir. Bununla ilgili de, bu yasadan da tabii ne beklediklerini de hem memurlar hem emekliler bilememektedir. Çünkü biz de yasayı inceledik, yani bu yasayı gerçekten anlayabilmek ve çözmek ve bunu çözdükten sonra da sayın bürokratlara bir profesörlük unvanı vermek gerektiğine inanıyorum. Gerçekten, çok karmaşa ve çalışılması gereken bu yasanın uygulanması esnasında da uygulayıcıların ve uygulayan birimlerin bu yasayı titizlikle incelemesi ve uygulaması gerçekten hem zaman alacak hem de bir kargaşalığı da belki de beraberinde getirebilecek bir yapıda gibi geldi bize.

Özellikle buradan memur arkadaşlar telefon açıyorlar. Mesela, Çanakkale’nin Çan ilçesinden, ticaret lisesinden, İsmail Azman diye bir hizmetli arkadaşımız aradı, diyor ki: “Bizler hem memuriyette geçinmekte zorlanıyoruz hem de emekli olduktan sonra zorlanıyoruz. Çünkü biz okulumuzda, lisede…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Cengiz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – “…bir tane hizmetliyiz. Kaloriferleri biz yakarız, bütün temizliği biz yaparız, camları biz temizleriz, çayları biz getiririz götürürüz, gelene gidene bakarız ve bu kadar büyük bir okulda bir hizmetlinin bu işleri yapması ve bu maaşla da geçinmesi zordur.” Lütfen, bu memur eksikliğinin ve memurlarımızın ve emeklilerimizin ihtiyacı olan bu maaş sıkıntılarının da özellikle bakanlarımız tarafından görülmesini, memurlar ve emekliler adına ben talep ediyorum. Onların arasından gelen birisi olarak da bu seslerin burada duyurulmasının çok önem arz ettiğini ifade ediyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cengiz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 2. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Gökhan Durgun konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durgun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şu anda görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 2’nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini istiyoruz. Bu değişikliğin şu şekilde olmasını öneriyoruz:

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir.

Burada amacımız, hizmet sahiplerinin hak kaybına uğramamasıdır; bunu önlemek amacıyla hazırlanmış bir önergedir. Yani “Birisi, daha önce prim ödediği süre içerisinde en çok hangi kurumda çalışmış ise o kurumdan emekli olsun.” demekteyiz, istemekteyiz. “Son üç buçuk yıl hangi kurumda çalıştıysa oradan emekli olsun.” konusunun çok haklı olduğunu düşünmüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, sizleri bir kez daha uyarmak istiyorum: Şu anda yine Anayasa’nın 2’nci maddesine aykırı bir düzenleme getiriyorsunuz. Bakın, Anayasa’nın 2’nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumun huzurunu, ulusal dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.

Buradaki “sosyal devlet” niteliği, “Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.” maddesi kapsamındadır. Şimdi bu yaptığınız düzenlemeyle, sosyal devlet ilkesini yaralıyorsunuz, zedeliyorsunuz.

Bu konuda Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar da var. Bakın, sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişikliklerin, hukuk devletinde olması gereken hukuk güvenliğini zedelemeyecek biçimde adil, makul ve ölçülü olması zorunluluğu, Anayasa Mahkemesi kararlarında açıkça belirtilmiştir. Ama siz inatla, yine bunları göz önüne almadan, dinlemeden bildiğinizi okumaya çalışıyorsunuz. Ama biz de bir kez daha sizleri uyarmak istiyoruz.

Şimdi, Türkiye’deki sosyal manzarayı sizlere sunmak istiyorum: 70,5 milyon nüfus; 15 milyon kişi sağlık kurumuna bağlı olarak çalışıyor ve prim ödüyor; 8,2 milyon kişi bu sistemden aylık alıyor, bağımlı insan sayısı 35 milyon kişi; sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki kişi 58 milyon; 1,3 milyon kişi altmış beş yaş aylığı, malullük aylığı gibi aylıklar alıyor; 10 milyon kişi yeşil kartla yardım görüyor; 1 emekliye karşılık sistemde 1,9 kişi çalışıyor; 11 milyon kişi kayıt dışı istihdam ediliyor; 5 milyon kişi iş bulamadığı için işsiz geziyor; 2 milyon civarında yabancı kaçak işçi çalışıyor; 700 bin civarında işçi sendika üyesi; 855 bin memur sendika üyesi, ki nüfusa ve çalışan oranına baktığınızda bunların çok da az rakamlar olduğunu görüyoruz.

Bu çarpık manzara karşısında bir reform paketi görüşülüyor. Ancak bu reform paketinde gerçekten reform olması gereken bazı maddeler yok. Nedir onlar? Devletin prim katkısına destek yapması, bu yok. İkincisi: Biriken fonların iyi yönetilmemesi, bu konuda da ciddi bir düzenleme yok. Alacakların tahsil edilmesi konusunda da ciddi bir düzenleme yok. Bu demektir ki artık bu bir reform olmanın ötesine geçmiştir, bu bir reform değildir.

OECD ülkelerinin çoğundan daha fazla miktarda bugün Türkiye’de prim sistemi uygulanmaktadır. Miktar o ülkelerdekinden çok daha fazla olmasına rağmen, sistemden faydalanan insanlar bu sistemden de  memnun olmadığını ifade etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, üzücü olan bir nokta daha var: Toplumun sistem içinde olan kesimine deniliyor ki: “Bu sizi ilgilendiren bir düzenleme değildir. Siz işinize bakın. Bu işe de karşı çıkmayın. Bu, bundan yirmi sene…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durgun.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitirmek üzereyim Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

“…Bu, sizden sonraki nesilleri ilgilendiren bir olaydır. Siz sesinizi çıkartmayın, karşı da çıkmayın.” Esas acı gerçek de budur. Yani biz kendi geleceğimizi bırakıyoruz, şu andaki hakları elde edebilmek ve tutabilmek için önümüzdeki gençlerin, insanların haklarını gasp ediyoruz.

Bakın, bir yetkilinin söylediği bir konu var, çok ilginç, diyor ki: “Bu yasanın bir IMF ayağı var. Bu yasayı çıkartırsak 3,4 milyar dolar bize gelecek. Yani biz aylık bağlama oranında çocuklarımızın geleceğini satıp kendi geleceğimizi garanti ediyoruz.” Peki, burada yazan ifadeye ne demek lazım; “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ifadesini herhâlde bunu düzenleyenler şöyle anlıyor: “Egemenlik kayıtsız şartsız IMF’nindir.”

Lütfen, bu düzenlemeyi geri çekin, uzlaşma ortamı yaratın, Türkiye'nin sosyal sınıfları içerisinde bir sıkıntı yaratmadan yeni bir düzenlemeyi getirin.

Bu isteklerim ve temennilerimle sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durgun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim gün sayısını doldurmamış olan sigortalıların yaşlılık aylığı bağlama oranının hesabında, sigortalının Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen ve Kanunun yürürlük tarihinden önceki prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan hizmet sürelerinin her 360 günü için %3 oranı esas alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sosyal tarafların arzusu, yüzde 2 olan aylık bağlama oranını üç bin altı yüz gün için yüzde 3’e çıkarmak idi. Birlikte bunu yüzde 3’e çıkarmış bulunuyoruz bu önergeyle. Bütün çalışanlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Yalnız, Sayın Başkanım, az önce konuşan değerli arkadaşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hâkimiyetin kime ait olduğu gibi gayet belirgin, net olan bir hususu siyasi mülahazalar çerçevesinde çok farklı bir şekilde takdim etmesini doğrusu incitici bulduk hep beraber. Bunu doğru bulmuyorum. Yani muhalefet edelim derken neler söylediğimize ve  ağzımızdan çıkana dikkat etmemizin doğru olacağı düşüncesindeyim.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Önergeye katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Önerge üzerinde…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Müezzinoğlu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün de bugün de gerçekten bu kürsüyü işgal etmememiz gereken bir konu vesilesiyle tekrar söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün de şahsıma, isim de söylenerek atfen konuşuldu. Ara verilmesi dolayısıyla önergede söz aldım. Bugün de yine İç Tüzük 69’a göre söz istedim ama ara verildiği için uygulanamadı. Yine bu önergede söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii dün konuyu geniş geniş açıkladım, ama yine şunu söyleyeyim: Avcılar Hospital plan tadilatlarını inşaatı başlamadan İlçe Belediyesine ve Büyükşehir Belediyesine götürmüştür. Avcılar’da İlçe Belediyesi CHP çoğunlukludur ve CHP İlçe Belediye Başkanı vardır ve bu Meclisten geçmiştir. Ruhsatı İlçe Belediye Başkanlığından alınmıştır. Büyükşehir Belediyesinde de bu plan tadilatı oy birliğiyle geçmiştir. Dolayısıyla, hukuka saygılı olacaksak, idareye saygılı olacaksak, birilerinin kulaktan duyma ifadeleriyle bu kürsüleri işgal etmememiz lazım. Bunun şu kürsüde, muhalefet sıralarında oturan CHP’li arkadaşlarımızın da siyaset anlayışına yakışmadığına inanıyorum, buna inanmak istiyorum. Çünkü siyasetçinin önce kendisine saygısı, sonra birlikte siyaset yaptığı arkadaşlarına saygısı olması lazım. Avcılar Belediye Başkanı, Mehmet Müezzinoğlu’nun yandaşı değil. Şimdi, Avcılar’daki hastane -diğer özel hastaneleri kastetmek istemiyorum ama- plan tadilatı ruhsatı, hastane ruhsatıyla yapılan tek hastanedir. Diğer işyeri olarak yapılan, konut olarak yapılan, sonra iş yerinden hastaneye dönen, konuttan hastaneye dönen acaba CHP’li arkadaşlarımızın hastaneleri var mı diye de kendi aralarınızda bir sormanızı da istemezdim, ama burada bir sorun. Avcılar’da diğer özel hastaneler acaba hastane projesiyle mi yapılmış? Onlarda plan tadilatları nasıl olmuş? Değerli arkadaşlar, bu kürsüyü bunlarla işgal etmeyelim ve bu mikrofonda bunları konuşmaktan da üzüntü duyuyorum.

Diğer konu, engelleme konusu. Şimdi bugün birazcık daha aydınlandı. Demek ki 99 yılından 2003 yılına kadar üniversitenin bahçesindeki hastane metruk hâlde bırakılmış. Avcılar Belediye Başkanlığı da bunu tamamlayıp da teslim etme sözünü vermiş. Peki, Avcılar Belediye Başkanlığı 99’dan 2003 yılına kadar hangi belediye siyasi görüşündü? Hiçbir şey yapmadığına göre, tuğlaları söküldüğüne göre ve orası metruk hâlde kaldığına göre ve orasının sahip çıkılıp da bugün Avcılar’a iki tane eser kazandırıldığını ifade etmeyip de “engelleme” diye ifade etmenin hangi siyasi etikte yeri var? Avcılar Hospital, Üniversite Mahallesi’ndedir ve üniversite şu anda bitmekte olan hastaneye 500 metre yakındadır. Cihangir Mahallesi’ndeki hastane inşaatının da Avcılar Hospital ile olan mesafesi 5 kilometredir. Hangisi birini etkiler olumsuz yönde?

Arkadaşlar, 300 bin nüfuslu olan Avcılar’da otuz yıldır oturan biriyim. Tüm CHP’li arkadaşlarla da siyasette on beş yıldır yan yana, omuz omuza siyaset yaptım.

Son bir cümle söylüyorum: Burada Mevlüt Aslanoğlu CHP’li milletvekili arkadaşımız, en az benim kadar Avcılar’ı tanır. Gelsin, şu kürsüden desin ki “Mehmet Müezzinoğlu Avcılar’daki hastanenin yapımını engellemiştir.”, ben milletvekilliğimden istifa ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Müezzinoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… (CHP ve MHP sıralarından “Ne önergesi?” sesleri)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Ne önergesi, önerge nerede? Önerge dinlemedik ki.

BAŞKAN - Ne oldu?

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Hangi önerge?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Hangi önerge? Hospital önergesi.

BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 68’inci maddeye bağlı 3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü maddesinde yer alan “Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile diğer düzenlemeler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                   Recep Taner                   Beytullah Asil                            Mustafa Kalaycı

                         Aydın                             Eskişehir                                        Konya

                 Münir Kutluata                     Şenol Bal                                 Mehmet Günal

                       Sakarya                              İzmir                                          Antalya

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Kemal Kılıçdaroğlu           Hakkı Suha Okay                             Rasim Çakır

                       İstanbul                             Ankara                                         Edirne

                    Cevdet Selvi                     Tansel Barış                             Ergün Aydoğan

                        Kocaeli                           Kırklareli                                     Balıkesir

“Önceki mevzuat hükümlerinin uygulanması

Geçici Madde 3 – Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler en geç altı ay içinde yürürlüğe sokulur. Yeni düzenleyici kurallar yürürlüğe girinceye kadar, mevcut tüzük ve yönetmelikler ile diğer düzenlemelerin, bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edilir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Konuşmacı…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Ergün Aydoğan konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesinin geçici 3’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, toplumun tüm kesimlerinin gözü Mecliste. Tabii, toplumun gözünün Mecliste olması Sayın Barroso’nun ne söyleyeceğiyle ilgili değil, kazanacağı ve kaybedeceği haklarla ilgili. Toplumun tüm kesimleri, aylığımız düşecek mi -hazine bakanı emekli aylıklarının yüksek olduğunu söylüyor- iş bulamayanlar da emekli olabilecekler mi diye merak içerisinde günlerdir Meclisi takip ediyor.

Değerli arkadaşlar, çıkardığımız yasalar ve yaptığımız düzenlemeler toplumu, tarafları rahatlatmalıdır. Oysa, çıkarılmak istenen sosyal güvenlik yasası ile toplumun tüm kesimleri rahatlamanın ötesinde ciddi tedirginlik yaşamaktadır. Bugünlerin sorunlarını çözemiyorken otuz yıl sonrasının düzenlemesini yaptığımızı söylüyoruz. Bir taraftan çalışanlar hak kaybına uğramayacak derken ciddi hak kayıplarının da yaşanacak olduğunu toplumun bütün kesimleri görmekte. Sigortalıların, malullük, yaşlılık, ölüm aylıklarının ülkemiz çalışma hayatına uygun olmayacak şekilde değiştirildiğini, ağırlaştırıldığını… Emekli, dul ve yetimlerimiz hastane köşelerinde sıra beklerken ödeyecekleri yüzde 10, yüzde 20 farkı nereden bulacağız diye düşünürken maalesef hayatlarını kaybetmektedir.

AKP Hükûmeti 2002 yılından 2008 yılına gelinceye kadar işsizlikle ilgili gerçeği gizleyerek işsizliğin düştüğünü ifade etmektedir. Kâğıt üzerinde millî geliri artırıp milleti zenginleştirdiğimizi ve millî gelirin 9.333 dolar olduğunu ifade ediyoruz. Biz yaptığımız çalışmalarda ve gezilerde toplumun bütün kesimlerinin, işçinin, emeklinin, esnafın, BAĞ-KUR’lunun özellikle BAĞ-KUR prim borçlarını ödemekte zorlandığını, millî gelirin 9.333 dolar olduğu ifade edilirken, böyle bir gelirin olmadığını toplumun bütün kesimleri yaşamakta, biz de bunu görmekteyiz. Eğer oynadığımız rakamlarla işsizliği düşürebiliyorsak, millî geliri artırabiliyorsak, sosyal güvenlikteki temel gerekçenin kara delik olduğu ifade edilirken hesaplama yöntemleriyle de bu kara deliği yok edebiliriz diye düşünüyorum.

Emekli aylıklarının yükseltilmesi enflasyon oranında artışa bağlanacağından, Hükûmetin çok bahsettiği refahtan, 9 bin dolarlık paydan pay alması mümkün  değil. Çünkü hesaplamalar hedef enflasyon üzerine yapıldığından, hedef enflasyonun yüzde 4, oysa gerçekleşen enflasyonun bunun 2 katı olması nedeniyle emeklilerin bu millî gelirden pay aldığını söylemek ne yazık ki mümkün değildir.

Nüfus, artı çalışabilir çağdaki nüfusun iş gücüne katılım oranı düştüğü ifade edilmekte.

Yine, burada en önemlisi, bu yasa “Yirmi yıl çalış, üstüne yirmi yıl daha bekle.” yasasıdır ne yazık ki. Yirmi yaşında işe başlayan bir vatandaşımız yirmi yıl prim ödedikten sonra kırk yaşında; ne yazık ki altmış beş yaşına kadar beklemek zorundadır.

İşçilerin, kamu çalışanlarının, emeklilerin, kısacası toplumun tüm kesimlerinin ciddi sıkıntı yaşadığını, bu çıkan yasanın bir reform yasası değil, bir yıkım yasası olduğunu toplumun bütün kesimleri hissetmektedir. Toplumun geniş kesimlerinin yaşam koşullarını iyileştirmeyen, emekçilerin beklentilerini karşılamayan, halkın gündelik sorunlarını çözmeyen bu yasanın tek amacı sosyal devlet anlayışını tümden ortadan kaldırmaktır.

İşsizlik sigortasından yararlanan yurttaşlarımızı bu düzenleme ile mağdur ediyoruz. Bu kanuna göre çıkartılacak olan yönetmeliklere, rüşvet vermenin rüşvet almak kadar suç olduğunun da yazılmasını istiyoruz. Türk Ceza Kanunu’na yazıldı ama Sayın Başbakan anlamadı. Bu yasayı okudu ve hak kaybı olmadığını söyledi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydoğan.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ama bir süre sonra ciddi hak kayıplarının yaşandığını yaşayarak gördük. Sayın Başbakan, bu yasaya göre çıkacak olan yönetmelikleri de okuyun. Sayın Başbakan burada rüşvet almanın ve vermenin de suç olduğunu görür, “Ben de rüşvet verdim” gibi dayanağı olmayan, suç ikrarından olan, suç kabulünden başka bir anlam taşımayan ifadelerde bulunmaz. Sosyal taraflarla görüşülerek uzlaşma sağlandığı ifade edilen, ancak DİSK, KESK gibi örgütleri sosyal tarafların üyesi olarak saymıyoruz.

Kısacası, bu düzenlenen yasayla toplumun tüm kesimlerinin ciddi hak kayıplarına uğrayacağı ve merak içerisinde yurttaşlarımızın beklediği hak kayıplarına uğramamak adına çok sayıda yurttaşlarımızın sigortalı olduğunu bugün de görüyoruz.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Nerede hak kaybı, bir tanesini söyle?

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Kayıtlara bakarsanız görürsünüz. Son bir ay içerisinde sigortaya müracaat eden yurttaşlarımızın sayısına baktığımızda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydoğan.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü maddesinde yer alan “Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile diğer düzenlemeler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                        Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz, konuşacak mısınız?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bal konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şenol Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu gün münasebetiyle emniyet teşkilatımızın 163’üncü kuruluş yıl dönümünü canı gönülden kutluyor, başarılarının daim olmasını niyaz ediyorum. Bu gün dolayısıyla vefakâr ve her türlü zorlukla mücadele eden, can ve mal güvenliğinin koruyucusu emniyet mensuplarımızın çok daha iyi şartlara kavuşmasını diliyor, görevleri başında şehit olan vatan evlatları emniyet mensuplarını minnetle ve saygıyla anıyorum.

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın çerçeve 68’inci maddesiyle değiştirilen geçici 3’üncü maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, değişiklik önergemizle, bu maddede yer alan “Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler…” ibaresine ilaveten “ile diğer düzenlemeler” ibaresinin eklenmesini teklif etmekteydik. Zannediyorum, Komisyon ve Bakan Bey de katıldılar.

Evet, eklenen bu “diğer düzenlemeler” ibaresinden kasıt, çıkarılabilecek olan genelge, tebliğ ve yönetim kurulu kararlarının uygulanabilirliğinin sağlanması ve bu maddenin daha anlaşılır hâle gelmesiydi.

Teknik uzman personelin bile anlamakta zorlandığı bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Öyle maddeler var ki, bir cümle yüz seksen kelimeden bile oluşabiliyor. Bu kanun tasarısı yürürlüğe girdiğinde ilgili vatandaşlarımızın kendilerini ilgilendiren konuları anlamaları ve hak aramaları gerçekten çok zor olacaktır diye düşünüyorum. Belki de bu konuda yeni bir sektör ortaya çıkabilir, iş alanı olabilir diye de düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, 70 milyon insanımızı ilgilendiren sosyal güvenlik sistemiyle ilgili bir yasa tasarısı üzerinde günlerdir tartışıyoruz. Bu yasayla sosyal güvenlik haklarını gasp ederek veya daraltarak, sosyal devlet ilkesi ile sosyal güvenlik hukukunun temel kurallarını göz ardı ederek, sadece ekonomik ve mali yönünü dikkate alırsanız -ki, ne kadar alındığı da ortadadır- sosyal sisteme büyük darbe vurursunuz.

AKP, altı yıllık iktidarı döneminde çalışanlar lehine bir tek düzenleme yapmamıştır, ama çalışanlar aleyhine birçok şey yapılmıştır. İş güvencesinden tutun da özelleştirme mağduriyeti de ortadadır. Ve AKP altı yıldır tek başına iktidar olmasına rağmen sosyal güvenlik sisteminin sorunlarına çözüm getirebilecek düzenlemeyi de maalesef yapamamıştır.

İktidar olduğundan beri vaatlerde bulunarak sosyal güvenlik reformu yapacağını ilan etmiş ve 2006 yılında 5510 sayılı Yasa’yı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmiştir. Bu Kanun kimseyi memnun etmemiş ve Anayasa Mahkemesi tarafından  bazı maddeleri iptal edilmiştir. Bu defa, önümüzdeki tasarı yeniden düzenlenmiş, ancak Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümlerin dışında da birçok maddede yeni düzenlemelere gidilmiştir. 5510 sayılı Kanun’da kabul edilen hakların gerisine düşülmüştür, yani sosyal güvenlik refahı yerine sosyal güvenlik sefaleti yaşanmaktadır.

Hiçbir hesaba dayanmadan, seçim öncesi ve sonrası duruma göre ve IMF’li politikaların etkisiyle kısa bir süre önce söyledikleri ve düşündüklerinin aksi uygulamalar sadece sosyal güvenlik konusunda değil birçok konuda çıkarılan kanunlar için de geçerlidir. Ülkemizde günü kurtarmaya dönük ve teslimiyetçi politikalar sonucunda bir kaos ortamı yaşanmaktadır. Sonuç olarak, ortaya hesapsızlık, tutarsızlık ve gayriciddilik çıkmıştır.

Sosyal güvenlik kurumunun giderek artan açığının faturasını emeklilerden, dul ve yetimlerden, muhtaç malullerden, bebeğin sütünden ve yıpranma paylarından kesmektesiniz. Bu yeni adaletsizliklere ve hukuki ihtilaflara sebep olacaktır.

Sayın Bakan ve Hükûmet yetkilileri, sosyal güvenlik sisteminin büyüyen açığını, istihdamı artırarak, kayıt dışılığı önleyerek, prim tahsilatı için yeni yöntemler geliştirerek, ödenmeyen prim borçlarıyla ilgili ceza uygulamalarına belki kolaylıklar getirerek, prim oranlarını ödenebilecek standartlara kavuşturarak, bilhassa sağlık harcamaları gibi harcamaları denetleyerek usulsüz ve yersiz ödemelerden vazgeçerek, toplanan primleri verimli kullanarak azaltabilirsiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Bal.

ŞENOL BAL (Devamla) -  Anayasa’mızın 60’ıncı maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denmektedir. Sosyal devlet anlayışının gereği olan refah düzeyinin korunması ve artırılması bu uygulamalarla mümkün müdür? Türk vatandaşları asgari refah seviyesine ulaşmayı hak etmiyor mu sayın idareciler?

Ve AKP İktidarı olarak bu ülkenin millî kaynak ve zenginliklerini, bu milletin hizmetine vermezseniz, sunamazsanız, hiçbir yaptığınız işte başarılı olmanız mümkün değildir. Size destek olan Avrupa Birliği komiserleri de sizin gelecekte sandığa gömülmemenize imkân vermeyecektir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkürler Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 4’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan “aylıklarının” ibaresinden sonra gelmek üzere “bağlanması” ibaresinin, 6 ncı fıkrasının sonuna “Ancak çalışmaya başladıktan sonra, Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının;

a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 5760,

b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 6480,

gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması kaydıyla, haklarında bu fıkra hükümleri uygulanır.” 8 inci fıkrasının sonuna “Bunlar için Kanunun 81 inci maddesinin (h) fıkrası uyarınca ödenecek ek karşılıkların hesabında, genel sağlık sigortası primi tutarları dikkate alınmaz.” cümlelerinin eklenmesini, 11 inci fıkrasının 1 inci cümlesinde geçen “, malullük”,”bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde” ibareleri ile 2 nci cümlesinde geçen “malullük veya” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Mustafa Elitaş                  Bekir Bozdağ                            Mücahit Fındıklı

                        Kayseri                             Yozgat                                        Malatya

                                   Ahmet Öksüzkaya                   Nurettin Akman

                                            Kayseri                                   Çankırı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin ve 11. fıkrasının sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve 6. fıkrada yer alan “çalışmaya başlamadan önce” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımla.

                    Hasan Çalış                     Erkan Akçay                             Mustafa Kalaycı

                      Karaman                            Manisa                                         Konya

                   Mustafa Enöz              Emin Haluk Ayhan                         Mehmet Günal

                        Manisa                             Denizli                                        Antalya

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda 1479 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş olanların, her iki kanuna göre geçen hizmet süreleri konusunda istekleri halinde bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 2829 sayılı Kanuna göre 5. maddesi hükümleri dikkate alınmaksızın hizmet birleştirmesi yapılır.”

“Seçilmiş Belediye Başkanlığı yapmış olup, bu kanunla yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sigortalar Kanunu hükümlerine göre yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı bağlanmış olanlara veya hak sahiplerine 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun mülga 39. maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır.”

BAŞKAN – Şimdi  maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ilgi değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Madde 4’ün altıncı ve onbirinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Kemal Kılıçdaroğlu             Hüseyin Ünsal                                 Ali Oksal

                       İstanbul                            Amasya                                        Mersin

                Hakkı Suha Okay              Abdulaziz Yazar                       Mehmet Ali Susam

                        Ankara                              Hatay                                            İzmir

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmaya başlamış olup ilgili mevzuatına göre alınmış ve en az % 40 oranında özürlü olduklarını gösterir sağlık kurulu raporu bulunanlar ile en az yüzde 40 oranında doğuştan özürlü olduklarını belgeleyenlerden aylık talep tarihinde bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlara; en az 5400 gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş ya da emekli keseneği ödenmiş olması kaydıyla, istekleri halinde bu madde hükümleri esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanır.”

“Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce, seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olup, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 68 inci maddesine göre makam tazminatı ve buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı ödenenler hariç olmak üzere, sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik, malûllük veya yaşlılık aylığı almakta olanlara; 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 39 uncu maddesine göre aylık bağlanması şartlarına haiz olup olmadıklarına bakılmaksızın 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 68 inci maddesinde belirtilen şartlar da dikkate alınarak, emsali belediye başkanının almakta olduğu makam tazminatı ve buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı tutarı, bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde almakta oldukları emeklilik, malûllük veya yaşlılık aylıklarına ilâve edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olup, bu Kanuna göre sigortalı iken malûllük veya yaşlılık aylığı bağlananlara; bu Kanunun geçici 2 nci ve geçici 4 üncü maddeleri hükümleri de dikkate alınarak bu fıkrada belirtilen şartlar dahilinde söz konusu tazminatlar aylıklarına ilâve edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olanlardan ölenlerin bu Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen şartlara sahip olmaları halinde, 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 68 inci maddesinde belirtilen şartlar da dikkate alınarak, hak sahiplerine bu Kanunun 34 üncü, geçici 1 inci, geçici 2 nci ve geçici 4 üncü maddeleri hükümlerine göre söz konusu tazminatlar bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ölenler için bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra ölenler için ise ölüm tarihinden itibaren ölüm aylıklarına eklenmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olanlardan; malûllük aylığı almakta olanlar ile malûllük aylığına hak kazanacaklar 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 39 uncu maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır. Bu fıkraya göre tazminat tutarları ödendikçe Hazineden tahsil edilir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Konuşmacı var mı?

Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesinin geçici madde 4’ün on birinci fıkrasının değiştirilmesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, kutlamakta olduğumuz emniyet mensuplarımızın Polis Günü’nü de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ben de kutluyorum. Görevine devam eden emniyet mensuplarımıza başarılar diliyorum, şehit olanlara da Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, hem Komisyonun hem de Hükûmetin katılmak istemediği -ve niye katılmak istemediler anlamakta zorluk çektiğim bir konu- bu önergeyle belediye başkanlığı yapıp, emekli olanlara makam ve görev tazminat verilmesi sağlanacaktı. Şimdi, sanırım, Sayın Bakan, makul bir açıklamasını burada yapar, biz de tatmin oluruz. Yoksa, ben, belediye başkanlığı yapan diğer arkadaşlarımla bu önergeyi verirken Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda amacımız bir farklıydı. Bugüne kadar emekli olamamış, emekli olurken gerek Emekli Sandığına gerek BAĞ-KUR’a gerekse SSK’ya müracaat ettiğinde türlü çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp bugün hâlâ belediye başkanlığı emeklilik hakkını elde edememiş, belediye başkanlığı emeklilik hakkını elde etmiş olsa bile makam ve temsil tazminatını alamamış belediye başkanları var.

Değerli arkadaşlar, kanun ile getirilen düzenleme emekli belediye başkanlarına makam ve temsil tazminatı ödenmesi için 5434 sayılı Kanun’un 34’üncü maddesinde öngörülen şartı yerine getirmeyi öngörmekte. Dolayısıyla, Kanun yirmi beş yıllık hizmet süresi ve altmış yaş tamamlandığı takdirde makam ve temsil tazminatı ödenmesini öngörmektedir. Dolayısıyla, bir eşitsizlik söz konusudur. Emsali makam ve temsil tazminatı alan belediye başkanları arasındaki bu dengesizliği hep beraber çözmek bu Meclisin görevi olmalı ve seçimle iş başına gelen ve belediye başkanlığı yapan yerel yöneticilere kısmen de olsa bir iyileştirmeyi hep beraber getirmeliyiz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada, seçimle iş başına gelen belediye başkanlarımızın sorunlarını yine seçimle iş başına gelen biz milletvekilleri çok iyi bilmeliyiz. Buradaki haklarımızı nasıl alıyorsak belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımızın da elde edebileceği hakların tamamını almasıyla ilgili, onların bu ekonomik haklarının alınması, iyileştirilmesiyle ilgili her tür tedbiri almak da bu Meclisin görevi olmalıdır diye düşünüyorum.

Belediye başkanlığı yapan yöneticiler bu tazminatları hak etmişlerdir. Bu tartışma götürmez bir konudur. Kaldı ki Anayasa’da belirtilen yasa önünde eşitlik ilkesini korumamız gerekirken bu dengesizlik ile bu eşitlik ilkesi de çiğnenmiş olmaktadır. Belediye başkanlarının bir kısmının Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, bir kısmının SSK’lı ve BAĞ-KUR’lu olması durumu değiştirmez, çünkü makam ve temsil tazminatının alınmasını gerekli kılan durum kişinin belediye başkanlığı görevini yapmasıdır, bu kadar basit. Aynı görev nedeniyle farklı sosyal güvenlik kuruluşlarına bağlı olmak farklı özlük hakları doğurmasına neden olamaz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığının 2005 yılı verileri ile 820’si SSK’lı, 603’ü BAĞ-KUR’lu olmak üzere 1.423 emekli belediye başkanımız var. Şimdi, bir de Belediye Yasası’nı değiştirdik. Bu Yasa’yı değiştirmekle birlikte de yaklaşık bin yüz elli tane belediyeye herhâlde kilit vuracağız. Ama Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kilit vurmanın önüne geçmek için hukuka başvurduk, Anayasa Mahkemesine gittik. Temennimiz, o Yasa’nın iptal edilmesi ve o belediye başkanları ve belediyelerin haklarının geri iade edilmesi. Ama iade edilmediği takdirde bu emekli belediye başkanı sayısı yaklaşık 2 katına çıkacak. Burada bizim bir borcumuz olduğunu, özellikle de AKP Grubunun o Kanun’a destek veren grup olarak bu konuda bir borcu olduğunu da buradan ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, belediye başkanları arasında eşitsizlik yapan bu düzenlemeyi önergeyle değiştirmek ve hukuka uygun hâle getirmek istiyoruz. Hukuk devletinde tüm yasama ve yürütme işlemlerinin nihai amacı kamu yararınadır. Hukuk devleti ilkesinin Anayasa’nın 2’nci maddesinde yer alan anlayışı da bu amaca dönüktür. 2008 yılı programının uygulanmasında bu eşitsizliklerin, haksızlıkların birleştirilerek düzenleneceğini Hükûmetin zaten 2008 yılı öngörülerinde, okuduğumuz bu belgelerde hep beraber görüyoruz. Bunu şimdi açıp vakit geçirmek istemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünsal.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Sağ olun efendim.

Sizler bunları yazarken de anlaşılıyor ki, belediye başkanlarının emeklilikleriyle ilgili de bir düzenlemeyi getirmek anlayışını sergilemek istemiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, jet hızıyla geçirmek istediğiniz bu yasada, muhalefetin önerilerini lütfen göz önüne alın ve konuşmalarını dikkatle dinleyin. Yapılan iş reform değildir. Yapılan iş -Sayın Bakanımız demin söyledi ama- IMF ve Dünya Bankasına verilen sözlerin tutulması isteğidir. Burada hiçbir alınganlık göstermeye gerek yoktur. Bu sözlerle toplumun sorunlarına çare olamazsınız. Gerçekler ortada, bütçenin yüzde 25’ini nüfusun yüzde 10’una faiz olarak veriyorsunuz ama bütçenin yüzde 18’ini nüfusun yüzde 90’ına sosyal güvenlik olarak götürmek istiyorsunuz. Bu gerçek ortadayken yaptığınız işin reform olduğuna kendinizi bile inandıramazsınız. Bu anlam içerisinde, Avrupa Birliği ülkeleri sosyal güvenliğe yüzde 40 ayırırken Türkiye’nin yüzde 18 ayırması da yine bir reform anlayışını çözmeniz değildir, bu gerçekten de uzaklaşamazsınız. Kâr-zarar hesabıyla, bilanço hesaplarıyla bunu kara delik diye adlandırarak geçiştiremezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünsal.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Efendim, teşekkür ediyorum.

Talebimiz, bu önergenin AKP Grubu tarafından desteklenmesidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısı istemiştik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı istediniz? Peki.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin ve 11. fıkrasının sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve 6. fıkrada yer alan “çalışmaya başlamadan önce” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımla.

                                                                                      Hasan Çalış (Karaman) ve arkadaşları

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda 1479 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş olanların, her iki kanuna göre geçen hizmet süreleri konusunda istekleri halinde bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 2829 sayılı Kanuna göre 5. maddesi hükümleri dikkate alınmaksızın hizmet birleştirmesi yapılır.”

“Seçilmiş Belediye Başkanlığı yapmış olup, bu kanunla yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sigortalar Kanunu hükümlerine göre yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı bağlanmış olanlara veya hak sahiplerine 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun mülga 39. maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Enöz konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konu ile ilgili sözlerime başlamadan önce, birçok olumsuz şartlara rağmen, devletimizin varlığı, insanlarımızın huzur ve güveni için her türlü takdirin üzerinde fedakârlıkla çalışan kahraman polislerimizin teşkilatının 163’üncü kuruluş yılını kutluyorum. Şehitlerine Allah’tan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesi ile yeniden düzenlenen geçici 4’üncü maddesine bir fıkra eklenmesi ve altıncı fıkrada yer alan “çalışmaya başlamadan önce” ibaresinin metinden çıkarılması ile ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bütün söz alan arkadaşlarımızın üzerinde birleştikleri konu, bu kanunun, gelecek zaman içerisinde bütün toplumu çok yakından ilgilendiren temel bir kanun olduğudur. Bu kanunla sosyal güvenlik sistemi yeniden düzenlenmekte, dolayısıyla ekonominin temel dengesi iş hayatını, sosyal dayanışmayı ve gelecek umudunu belirlemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, bütün sözcü arkadaşlarımın da belirttiği gibi her vatandaşımızın sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinden yararlanmasını vazgeçilemez bir temel insan hakkı olarak görmekteyiz. Sosyal güvenlik aynı zamanda bir insan hakkı olarak bütün insanlarımıza onurlu bir yaşamı sürdürebilmesi için gerekli ve sürekli bir gelire sahip olmasını, bunun güvence altına alınmasını ve sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlamalıdır. Bu haklar, insanlarımızı daha iyi şartlarda hayatlarını sürdürmeleri için toplumun en üst örgütü olan devletten alacaklı kılan ve devlete de birtakım yükümlülükler getiren haklardır. Sosyal güvenlik, bir anlamda, toplumla devlet arasında bir temel sözleşmedir. Devlet bu sözleşmeyi yaparken millî gelirden bireylerin adaletli olarak faydalanmasını gözetmek durumundadır.

Sayın milletvekilleri, devlet hukuksal düzenlemelerle millî gelirden düşük pay alan kesimlerle sosyal güvenlik hakkı bulunmayan kesimleri korumak ve kollamakla yükümlüdür. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu zor ekonomik şartları göz önünde bulundurduğumuzda, emekli olan insanlarımız yeniden çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Emekli olunca aslında kimse çalışmak istemez. Eğer insanlarımız emekli iken çalışıyorlarsa, mutlaka, emekli maaşlarıyla geçinemedikleri ve daha iyi bir hayat sürdürebilmek için çalışmaktadırlar. Bu durumda çalışmak isteyen insanlarımızın emekli aylıkları üzerinden sosyal güvenlik destek primi kesilmesi de uygun bir davranış değildir diye düşünmekteyim.

Sayın milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemimizin genel durumu irdelendiğinde, sisteme kaynak sağlayan aktif sigortalıların oranının düşük, kaynak tüketen pasif ve bağımlı sigortalıların oranının yüksek olduğu görülmektedir. Finansman kaynağının esas olarak prime dayalı olduğu bir sosyal güvenlik sisteminde istihdam yapısı ile sosyal güvenlik kurumlarının gelir kaynakları arasında doğrudan bir etkileşim söz konusudur. Ülkemizde kayıt dışı istihdamın yaygın bir seyir izlemesi, doğal olarak, ilgili sosyal güvenlik kurumunun çok ciddi gelir kaybını beraberinde getirmiştir. Buna yüksek işsizlik oranı da eklenince, sosyal güvenlik sistemimizin finansman darboğazına girmesi kaçınılmaz olmaktadır.

İşsizliğin önemli düzeylerde bulunması ucuz iş gücü temininin yanı sıra sigortasız işçi çalıştırılmasını da kolaylaştırmakta, iş bulabilen, ancak alternatifi her zaman hazır olan işçiler işini kaybetme kaygısıyla sigortasız çalışmaya boyun eğmektedirler. İşverenleri sigortasız işçi çalıştırmaya yönelten faktörlerin biri ise prim oranlarının yüksekliğidir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında istihdam maliyeti en yüksek olan ülke konumundadır. Kayıt dışı istihdamın önlenmesi konusunda etkin yapısal tedbirler alınmalı, bilgi işlem teknolojisinden de yararlanılarak ilgili kamu kurum, kuruluşları ve meslek odaları arasında sağlıklı bir bilgi akış sistemi ve koordinasyon sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Enöz.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Önergemizde de belirttiğimiz gibi “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda 1479 sayılı Kanun’a göre yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş olanların, her iki Kanun’a göre geçen hizmet  süreleri konusunda istekleri hâlinde hizmetleri birleştirilir.” denmektedir. Bu konuda, seçilmiş belediye başkanlarımızın sıkıntıları vardır. Ayrıca emekli olmuş belediye başkanları arasında tazminat ödenmesi hususunda adaletsizlikler de mevcuttur. Tazminatı hak edebilmesi için aslolan belediye başkanlığı yapmış olmalarıdır. Bire bir insanımızla her zaman irtibat halinde olan sayın  belediye başkanlarımızın bu konuda hizmetlerinin birleştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda önemli olan, sayın yüce heyetin önergemize destek vermeleriyle bu konu inşallah hallolacak diye düşüyor, önergemize desteklerinizi rica ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım, peki. Karar yeter sayısı aranacaktır.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler….

Efendim, kâtip üyeler arasında ihtilaf var, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

İki dakika süre veriyorum.

Sayın Enöz’ün önergesini oyluyoruz.

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkanım, arkadaşlara yardımcı olmak açısından önergeye ne vereceklerini de söylerseniz iyi olur! 

BAŞKAN - Pusulayla oyunu kullanan arkadaşlar lütfen salonu terk etmesin.

 (Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Süre bitti Sayın Başkan.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, onları, son gelenleri sayıya dâhil edemezsiniz.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

On beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.02

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati:19.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Tasarının 68’inci maddesine bağlı geçici 4’üncü madde üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanunun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan “aylıklarının” ibaresinden sonra gelmek üzere “bağlanması” ibaresinin, 6 ncı fıkrasının sonuna “Ancak çalışmaya başladıktan sonra, Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının;

a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 5760,

b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 6480,

gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması kaydıyla, haklarında bu fıkra hükümleri uygulanır.” 8 inci fıkrasının sonuna “Bunlar için Kanunun 81 inci maddesinin (h) fıkrası uyarınca ödenecek ek karşılıkların hesabında, genel sağlık sigortası primi tutarları dikkate alınmaz.” cümlelerinin eklenmesini, 11 inci fıkrasının 1 inci cümlesinde geçen “malullük”, “bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde” ibareleri ile 2 nci cümlesinde geçen “malullük veya” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeye mi okutuyoruz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Gerekçe:

Bu düzenleme ile analitik bütçe sınıflandırmasına uygun hale getirilmesi, daha önce 5434 sayılı Kanuna göre iştirakçi olanlardan çalıştıkları sırada sakatlananlara uygulanacak hükmün bu Kanunun 28 inci maddesindeki hükümlerden faydalandırılmaları amaçlanmış olup çıkarılan ibarelerle madde metnindeki çelişki ortadan kaldırılarak maddede bütünlük sağlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve madde 68’e bağlı geçici 5’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                   Recep Taner                   Beytullah Asil                            Mustafa Kalaycı

                         Aydın                             Eskişehir                                        Konya

                  Mehmet Günal                Münir Kutluata

                        Antalya                            Sakarya

“Güncelleme katsayısı, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerine göre belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mustafa Kalaycı konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un geçici 5’inci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında konuşmak üzere huzurlarınızdayım.

Bugün polis teşkilatımızın 163’üncü kuruluş yıl dönümü. Kahraman polislerimizin Polis Günü’nü kutluyorum.

Yine bu hafta Sosyal Güvenlik Haftası. Başta Sayın Bakan ve tüm sosyal güvenlik çalışanlarının Sosyal Güvenlik Haftası’nı kutluyorum. Bu duygularla muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teklifimiz toptan ödemenin hesabında mevcut güncelleme kat sayısının uygulanmasına devam edilmesini içermektedir. Zira, tasarıda yer alan güncelleme kat sayısına göre yapılacak hesaplamaya göre ödenecek tutar önemli oranda azalacaktır.

Biraz önceki önergemiz hakkında da kısaca sizlere bilgi vermek istiyorum: Bu tasarı ile belediye başkanı olup emekli olmuş vatandaşlarımıza da belediye başkanı tazminatından yararlandırılması hakkı veriliyor. Ancak burada Emekli Sandığı şartlarını tamamlaması öngörülüyor. Bu da SSK’dan emekli olmuş vatandaşlarımız açısından bir haksızlık, bir adaletsizlik doğuruyor. Biz bu durumun düzeltilmesini istemiştik. Zira, tazminatın emeklilik süresiyle ilişkilendirilmemesi lazım. Tazminat yapılan işle, yapılan görevle alakalıdır ama maalesef bu haksızlık bu tasarıda yer almaktadır.

Yine görüşmeler esnasında sayın iktidar partisi temsilcileri ve Sayın Bakan öyle bir tablo çiziyor ki sanki duyanlar bu yasa ile çalışanlara, emeklilere iyi şeyler yapıyoruz zannedecek. Maaş bağlama oranını mevcut sigortalılar için 10 yıla kadar 3’e çıkardık diyorsunuz. Arkadaşlar, şu anda uygulanan oran 3,5. Siz 2’ye düşürmek istediniz. Şimdi 10 yıla kadar hizmet için 3, yeni işe girecekler için 2’ye düşürüyorsunuz. Nerede burada artış? 3,5-3’e, 2’ye düşmüyor mu? Onu söyleyin.

SSK’lılar için prim ödeme gün sayısını 9 bin günden 7.200 güne düşürdük diyorsunuz. Şu anda işe girenler için uygulanan gün sayısı 7 bin gün. Siz 9 bin güne çıkarmak istediniz, şimdi 7.200 güne çıkarıyorsunuz. Nerede burada düşme? 7 bin günü 7.200’e çıkarmıyor musunuz? Onu söyleyin.

Yine, emeklilik yaş şartı, şu anda işe girenler için kadınlarda elli sekiz, erkeklerde altmıştır. Siz, bunu, hemen işe girecekleri bile kapsayacak şekilde altmış beşe çıkarmak istediniz. Şimdi, 2036 yılından itibaren kademeli artırarak altmış beşe çıkarıyorsunuz.

Güncelleme katsayısında, gelişme hızından verilen payı yüzde 25’ten 30’a çıkardık diyorsunuz. Arkadaşlar, şu anda bu pay yüzde 100 olarak uygulanıyor. Siz bunu yüzde 25’e düşürmek istediniz, şimdi yüzde 30’a düşürüyorsunuz. Yüzde 100 olarak uygulanan payı yüzde 30’a düşürerek gelişme hızından verilen payı nasıl artırdık diyebiliyorsunuz? Bu, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye benziyor. Bunun adına eğer siyaset diyorsanız, biz böyle siyaseti kabul etmiyoruz; biraz dürüst olalım, milleti doğru aydınlatalım.

Sayın Bakanın, çalışanların millî gelire katkısının yüzde 26,3 oranında olduğunu, buna göre de millî gelirden çalışanlar lehine yüzde 30 pay verildiğini söylemesi de çok yadırganmış, manidar bulunmuştur.

O hâlde ben de soruyorum: Millî gelirin yüzde 70’ini kime veriyorsunuz? O zaman, onu da açıklayın burada.

Ben size açıklayayım: Resmî verilere bakalım. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının verilerine göre, aktif sigortalı, aylık alan ve bağımlıların toplam sayısı 57,7 milyon. 2022 ve diğer kanunlara göre maaş ödenen altmış beş yaş muhtaç, özürlü ve diğerleri 1,2 milyon, yeşil kartlılar da 10 milyon civarında, yani tüm bu sayılanların toplamı 68,9 milyon. Nüfusumuz da 70,5 milyon olduğuna göre, tüm bu kesim nüfusun yüzde 98’i ediyor, geriye yüzde 2 kalıyor.

Millî gelir artışının eşit dağıtılması durumunda herkese bir pay verilmesi esas alındığında, bu artıştan, bu tasarıya göre çalışana 0,30 pay, emekli ve muhtaçlara sıfır pay, nüfusun yüzde 2’sini oluşturan kesime, kendilerine düşen 1 payın yanında, çalışanların 0,70 payı ile…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Emekli ve muhtaçların da tüm payını bu yüzde 2’lik kesime veriyorsunuz. Adında “adalet” kelimesi bulunan AKP’nin adaleti işte bu.

Peki, nüfusumuzun yüzde 2’sini oluşturan kesimde kimler var? Tabii ki, başta faizci ve rantiyeciler var. AKP Hükûmetleri döneminde yapılan faiz ödemeleri de bu hesabı doğrular niteliktedir. Zira, beş yılda faize ödediğiniz miktar 184 milyar dolar. 2008 yılı bütçesinde ayırdığınız en büyük ödenek kalemi, 56 milyar YTL’yle faiz. Dünyanın en yüksek kısa vadeli faiz oranında, Türkiye’yi üç yıldır açık arayla birinci yaptınız. Dolayısıyla, millî gelir artışının kime gittiğini görüyorsunuz. Çalışanlara, emeklilere ve muhtaçlara verilmesi gereken refah paylarını bir avuç faizciye aktarıyorsunuz. Demek ki AKP yerli ve yabancı faizcilere, rantiyecilere hizmet vermektedir, tabii ki bir de çıkar çevreleri. Devletin rakamları bunu gösteriyor, hesaplar bunu gösteriyor.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 7’nci madde üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                  Agâh Kafkas                             Halide İncekara

                       Giresun                             Çorum                                        İstanbul

                    Öznur Çalık                     Mustafa Ünal                          M. Mücahit Fındıklı

                       Malatya                           Karabük                                       Malatya

                                                  Tevfik Ziyaeddin Akbulut

                                                                Tekirdağ

“30/4/2008 tarihinden sonra 506, 1479, 5434, 2925 ve 2926 sayılı Kanunlara göre ilk defa sigortalı veya iştirakçi olanlar hakkında bu Kanunun 28 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır. Geçici 2 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin son cümlesi hükmü bunlar hakkında uygulanmaz”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen Geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                   Recep Taner                       Şenol Bal                                Mustafa Kalaycı

                         Aydın                                İzmir                                           Konya

“Bu Kanunun 40 ncı maddesinde sayılmayıp; bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre fiili hizmet süresine müstahak görevlerde çalışan mevcut iştirakçiler ve 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesinde sayılan itibari hizmet süresi kapsamında çalışan mevcut sigortalılar, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan fiili hizmet veya itibari hizmet süresine ilişkin hükümlerden yararlanmaya devam ederler.”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Kemal Kılıçdaroğlu           Hakkı Suha Okay                         Abdulaziz Yazar

                       İstanbul                             Ankara                                          Hatay

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu         Ergün Aydoğan                        Esfender Korkmaz

                       Malatya                           Balıkesir                                      İstanbul

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa ve diğer kanunlara göre fiili hizmet süresi zammından yararlananlar, emekli olacakları tarihe kadar bu haktan yararlanmaya devam ederler. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalı olanların fiili hizmet zamları 5510 sayılı Kanunun 40. Maddesi hükmüne göre ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan konuşmasında “Eğer öneriler olursa bu önerileri değerlendireceğiz.” demişti. Daha önce de yine fiilî hizmet zammı görüşülürken yine Sayın Bakan gazetecilerle ilgili olarak “Ben bir maliyet hesabı çıkarayım, o maliyet hesabına göre düşüncelerimizi ifade edeceğiz.” diye açıklamıştı. Şimdi önergemize ret oyu vereceğini Sayın Bakan söyledi. Doğrusunu isterseniz yaptığı maliyet hesabını ben de merak ediyorum. Yani, bu gazeteci arkadaşların emekli oluncaya kadar var olan sistemden yararlanmalarını sağlayan düzenin getireceği maliyet nedir? Sayın Bakan açıklarsa memnun olurum.

Değerli milletvekilleri, az önce bir önergemiz daha reddedildi. Çok gariptir; bakın, belediye başkanları seçimle gelirler, seçimle gelen belediye başkanına makam tazminatı ödüyoruz yani seçildiği için, o makama oturduğu için makam tazminatı ödüyoruz; tıpkı milletvekillerine, tıpkı, yine devlette örneğin müsteşarlık gibi, genel müdürlük gibi görevlerde bulunanlara belli ödemelerin yapıldığı gibi. Belediye başkanına diyoruz ki: Sen seçildin, sana makam tazminatı ödeyeceğim ama şu koşulları doldurursan ödeyeceğim. E, adam emekli olmuş, geçmişte belediye başkanlığı yapmış; yani buna niçin makam tazminatı ödemiyoruz? Eğer sosyal sigortacılık mantığına göre gidiyorsanız hiç makam tazminatı ödememeniz lazım. Ne kadar prim yatırdın, o kadar alırsın; bitti, o kadar. Ama eğer siz makama bağlı bir tazminat ödüyorsanız bunun sosyal sigortacılıkla ilgisi yoktur. Bu, statü esasına göre verilen bir bedeldir. Yani bu ayrımı yapmadan, ben makam tazminatını ödemeyeceğim… Niçin? Şu şartları doldurmadın diye. O şartları doldurma değil. O şartları dolduran, karar veren halktır, onu belediye başkanlığı koltuğuna oturtmuştur. Makama oturtan kim? Halk. E, makama oturtan halka diyorsunuz ki: Kusura bakma, ben Parlamento olarak senin bazı görevlerini, bazı yetkilerini süreni doldurmadığın için vermiyorum ama diğerlerine veriyorum. E, bu çifte standardı yapmaya Parlamentonun görevi var mı arkadaşlar? Üstelik o insanlar da bizim seçildiğimiz gibi seçildiler, buraya geldiler.

Bir başka çarpık tablo… Bakın değerli milletvekilleri, bu Parlamentodan biz devlet memurları resen altmış bir yaşında emekli olsun diye yasa çıkardık. Peki, şimdi ne diyoruz? Altmış beş yaş olsun diye. Hangisi doğru? Altmış bir yaşında zorunlu emeklilik yapmak mı doğruydu, yoksa altmış beş mi doğruydu? Kim Anayasa Mahkemesine gitti? Biz gittik Anayasa Mahkemesine “Bu yanlıştır.” dedik. Anayasa Mahkemesi verdiği kararda da aktüeryal dengelerin bozukluğundan söz ederek “Siz kişileri altmış bir yaşında emekli edemezsiniz.” dedi. Şimdi biz altmış beşi getiriyoruz. O zaman, bu ikili yapının, bu ikili anlayışın arkasındaki düşünce sistematiği nedir? Bunu herhâlde sorgulamamız gerekiyor.

Bir başka önemli nokta, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan geldi, burada dedi ki: “Bu kanunla biz kayıt dışını da önleyeceğiz, kayıt dışı istihdamı da önleyeceğiz.” Güzel. Getirilen madde ne? Efendim, çalışan işçilerin banka hesabına ücretleri yatacakmış. Sayın milletvekilleri, özel sektörden gelen arkadaşlarımız gayet iyi bilirler, yani biz kargaları güldürecek bir önlemi buraya getirip “Biz bununla kayıt dışını önleyeceğiz.” diye bir karar alabilir miyiz? Zaten kayıt dışı dediğiniz adamın adı üstünde: Kayıt dışı. İşveren götürüp bankaya parayı yatırır mı? Yani akıl var, mantık var. Bırakın siz özel sektörü -devlette çalışan çoğu arkadaşımız var- devlet memurlarına bile sarı zarf verilir. Yani normal aldığı aylığın, ücretin dışında yılın sonunda örneğin bazı kuruluşlarda -isim vermek istemiyorum- bürokratlara sarı zarf verirler, belli bir bedel öderler, bir fondan bir bedel öderler. Şimdi siz diyorsunuz ki: “Ben banka esasını getiriyorum, özel sektör bankaya yatıracak.” Ya zaten özel sektör kayıt dışı çalıştırıyor bu insanı, niye bankaya yatırsın? Elden verirken  bile karşılığında herhangi bir yazı almaz, bir belge imzalamaz. Zaten kayıt dışı olmanın da özelliği budur.

Bir başka… Tekrar başa geleyim, değerli milletvekillerimiz, basın mensuplarına yapılan bir haksızlık var. Gerçekten de basın mensupları bu ülkede çok zor koşullarda görev yapıyorlar. Gece yarısı bir olay olduğu zaman basın mensupları oraya koşar. Doğrudan bize bilgi verecek, link, gösteri verecek televizyon kameraları, araçlar oraya gider. Biz şunu söyleyebilir miyiz: “Efendim, gazeteciler sabah 8.30-akşam 17.30 arası çalışsınlar, o arada da olaylar dursun.” Böyle bir şey yok. Sırtında kamerayla, 20 kiloluk kamerayla bütün gün çalışan arkadaşlarımız var. Gerçekten de bunların hayatları yıpranma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ben özellikle istirham ediyorum Sayın Bakan. Siz daha önce söylediniz, iyi niyetle bazı şeyleri çözebileceğinizi de ifade ettiniz. Belki bizim önergemizi muhalefet verdiği için reddetmiş olabilirsiniz ama özellikle istirham ediyorum: Maliyet hesabınızı yapın, yüce Parlamentoya bu maliyet hesabınızı sunun ve yüce Parlamento -siz de serbest bırakın- gazetecilerle ilgili olarak arkadaşlarımız kabul veya reddetsinler, o konuda da biz üstümüze düşeni yaparız diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen Geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                                                                                        Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları

“Bu Kanunun 40 ncı maddesinde sayılmayıp; bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre fiili hizmet süresine müstahak görevlerde çalışan mevcut iştirakçiler ve 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesinde sayılan itibari hizmet süresi kapsamında çalışan mevcut sigortalılar, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan fiili hizmet veya itibari hizmet süresine ilişkin hükümlerden yararlanmaya devam ederler.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, efendim, bu belediye başkanlarıyla ilgili yoğun bir şekilde değerlendirme yapılıyor. Şimdi, bildiğiniz gibi, Emekli Sandığı, SKK’dan ve BAĞ-KUR’dan emekli olan belediye başkanlarımız makam, görev ve temsil tazminatlarını almıyorlar şu anda. Bir gerçeği tespit edelim. Bu temsil tazminatını, makam tazminatını almayan belediye başkanlarımıza biz makam tazminatını ve tazminatlarını almalarıyla ilgili düzenleme getiriyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Güzel.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi talep nedir? Talep şu: SSK ve BAĞ-KUR’lu olarak emekli olan belediye başkanları Emekli Sandığı emeklilik hakkını elde etsinler ama emekliliklerinde de Emekli Sandığı şartlarına tabi olmasınlar. Böyle bir şey olabilir mi?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır. Sayın Bakan, öyle bir şey yok.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, bakınız, şu anda çalışan belediye başkanlarının makam tazminatı almadıklarını hepimiz biliyoruz. Bu düzenleme böyle bir açılımı getiriyor. Şartları nedir? İki tane şartı var bunun: On beş yıl sigortalılık süresi, altmış bir yaş veya dokuz bin prim günü. Emekli Sandığındaki şartlar bunlar. Şimdi, burada neye itiraz ediliyor, bilemiyorum. Yani SSK’lı ve BAĞ-KUR’lu olarak emekli olan belediye başkanlarımızın, bu mevcut statüleriyle Emekli Sandığı statülerine ulaşmaları isteniyor ki bu adaletsiz bir yaklaşım diye düşünüyoruz. Şu anda belediye başkanlarına, bu yaptığımız düzenleme ile büyükşehir belediye başkanlarına, bu statüdeki belediye başkanlarımıza 1 milyar 187 milyon -büyükşehir belediye başkanlığı olanlara, SSK ve BAĞ-KUR’dan emekli olanlara- bu kadar bir artış gelecek. Eğer belediye başkanlarımız il belediye başkanı ise 1 milyar 39 milyon lira ilave ücret alacaklar, eğer ilçe ve ilk kademe belediye başkanları iseler 593 milyon lira alacaklar, diğer belediye başkanlarına bin beş yüz gösterge rakamı üzerinden 445 milyon liralık ilave makam tazminatı ödenmiş olacak.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Eski parayla.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, böyle bir açılımı, yıllardır belediye başkanlarının beklediği bir durum olduğunu ve bunu da bu şekilde çözdüğümüzü burada ifade etmek istiyorum.

Birçok konular var tabii. Burada kısa bir açıklama yapmam gerektiği için söylüyorum. Gazetecilerle ilgili konuyu bizatihi “gazeteciler” olarak getirmeyi ben doğru bulmuyorum. Yani bu popülist yaklaşımlar, bu bakış açıları doğru değil. Şu anda fiilî hizmet zammını alması gerekenlerle ilgili kapsamlı, doğru, adil bir düzenleme yaptık. Ben şunu isterim: Bir muhalefet milletvekilimiz çıksın desin ki, fiilî hizmet zammıyla ilgili ortaya koyduğunuz kriterler yanlıştır. Bakın, bunu tartışabiliriz. Ama fiilî hizmet zammıyla ilgili çok objektif kriterler koyduk. Şu talep doğrudur… Mevcut fiilî hizmet zammından istifade edenlerin, bunların süresinin devam etmesiyle ilgili çalışmamız devam ediyor dedim ben. Yani mevcut fiilî hizmet zammında olanlarla ilgili çalışmamız devam ediyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – İşte onu istiyoruz zaten.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Ama siz buna yalnız gazeteciler derseniz… Yani bu yaklaşımı gazeteci arkadaşlara da tevdi ediyorum, siyasetçilere tevdi ediyorum, bunu doğru bulmuyorum. Peki, o sistem içerisinde çalışan diğer fiilî hizmet zammı kapsamındaki arkadaşlardan gazetecileri ayırdığımız zaman onlara ne yüzle bakacağız siyasetçiler olarak? (AK Parti sıralarından alkışlar) Eğer devam ettireceksek hep birlikte devam ettiririz, eğer ettirmeyeceksek bunun gerekçelerini de açıklarız. Ama, Sayın Başkan, bu konu üzerinde çalıştığımızı ve tasarı bitimine kadar da bir süremizin olduğunun bilinciyle bunu ifade ediyorum.

Son olarak da şunu söylüyorum Sayın Başkanım: Bakınız, bizim sistemimizde iki noktada yanlışlık yapılmıştır. Biri, 1991 yılında emeklilik yaş sınırı kaldırılmıştır -işte diyoruz ya otuz sekiz-kırk yaşındaki emekliler diye- sistemimizi çökertmişizdir.

İkinci büyük yanlışlık 1999’daki değişiklikle yapılmıştır. O da bakınız nasıl bir netice doğurmuştur. O da şöyle bir sıkıntı: Ücretlerden daha fazla emekli maaşı noktasına Türkiye geçmeye başlamıştır. Bir insanı çalıştırırken verdiğiniz ücretin üzerinde emekli maaşı veriyorsunuz. Bakınız, bu kürsüden hiç kimse bunun da doğru olduğunu söyleyemez. Dolayısıyla, yaptığımız şeyler bilimsel olmalı, doğru olmalı, geleceğe dönük olmalı, gelecek nesillere dönük olmalı.

Haa, 1999’da yapılanın, bunun bir haklı gerekçesi var mı? Var. Arkadaşlar, Türkiye yüzde 6, yüzde 7, yüzde 8 büyüyecekse, bu konudaki düzenlemeyi ona göre yapmamız gerekiyor. Hayır, küçülen bir Türkiye olacaksa, sıfır bir büyüme olacaksa, eksi büyüme olacaksa, o zaman siz gelişme hızını nasıl alırsanız alın hiçbir şey fayda etmez. Onun için bu düzenleme gerçekten adaletli bir düzenlemelidir, hep beraber en rahat savunabileceğimiz bir düzenlemedir diye ifade ediyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, önergeye katılmadığımızı ifade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan makam tazminatıyla ilgili olarak, eğer SSK ve BAĞ-KUR’dan emekli olan belediye başkanları varsa bunlar da Emekli Sandığı statüsüne geçsin.

Bizim üzerinde durduğumuz nokta şu: Sadece ve sadece belediye başkanlığı yaptığı için normal aylığından makam tazminatı alınacaktır. O makam tazminatında belediye başkanları arasında fark gözetilmesin. Yoksa, emekli aylıkları farklı ise, zaten, ona… Biz gelip de onun emekli aylığını artırın diye bir iddiamız da söz konusu değildir.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ama, eğer siz sosyal sigorta sistemiyle statü sistemini karıştırırsanız bu tür açıklamalar da doğal olarak gündeme gelir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Tutanaklara geçti efendim.

Teşekkür ederim.

Önerge üzerinde konuşmak isteyen?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bal konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın çerçeve 68’inci maddesiyle değiştirilen geçici 7’nci maddesinin ikinci fıkrası hakkında vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ağır riskli ve yıpratıcı koşullarda görev yapmaları gerekçesiyle fiilî hizmet zammından çoğu otuz yılı aşan bir süredir yararlanmakta olan, basın ve gazetecilik iş yerlerinde çalışanlar, gemi adamları, dalgıçlar, hava yollarının uçucu personeli, lokomotif mühendisleri, zirai mücadele ve karantina teşkilatı ile veteriner teşkilatında vazife gören memur ve hizmetliler, TRT’de haber hizmetinde çalışanlar, devlet tiyatrosu sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası mensupları 5510 sayılı Kanun’da yer almış iken ve bunlara PTT dağıtıcıları ve infaz koruma memurları eklenmişken, bu tasarıyla kapsamdan çıkartılarak hakları ellerinden alınmıştır.

Söz konusu çalışanların haklarının ellerinden alınması konusundaki gerekçeler hiç gerçekçi gözükmemektedir. Teknolojideki gelişmeler veya başka ülkelerde olmaması gibi gerekçeler de yetersiz kalmaktadır. Bu hakkın verilmemesi için herkesin mutabık kalacağı bilimsel gerekçeler gerekirdi.

Evet, bu yetmiyormuş gibi, üzerinde değişiklik önergesi verdiğimiz maddede, bugüne kadar fiilî hizmet zammından ve itibari hizmet süresinden yararlanan vatandaşlarımız için, meslek gruplarına göre hem farklılıklar hem de hak kayıpları ortaya çıkmaktadır.

Bir örnek vermek istiyorum: Fiilî hizmet zammı kapsamından çıkarılan sosyal sigortalılar için üç bin altı yüz gün, yani on yıllık çalışma şartı aranmıyor. Örneğin, tasarının yürürlüğe gireceği tarihten önce dokuz yıl gazetecilik yapmış olan kişinin çalışma süresine otuz altı ay, yani üç yıl ilave edilecek, ancak, bu kişiler üç yıl yerine bir buçuk yıl erken emekli olabilecekler. Yirmi yıldan beri gazetecilik yapan bir kişinin çalışma süresine ise beş yıl fiilî hizmet süresi zammı ilave edilecek, eski sistemde bu kişilerin elde ettikleri fiilî hizmet zammı sürelerinin tamamı emeklilik yaş hadlerinde dikkate alınmasına karşın, sistem değişikliği dolayısıyla yaş hadlerinde sadece iki buçuk yıllık bir indirim yapılmış olacak. Bu nedenle, yirmi yıllık çalışma süresine rağmen yaşı tutmadığı için yeni yasa yürürlüğe girinceye kadar emekli olamayan gazeteciler, bu düzenleme dolayısıyla iki buçuk yıl daha geç emekli olacaklar.

Kamu kesimi içinde olan muhtelif mesleklerle ilgili olarak da üç bin altı yüz günün doldurulmasında önceki çalışma sürelerinin dikkate alındığı ortaya çıkmaktadır. Eğer üç bin altı yüz gün süresi doldurulmamışsa, durum çok daha karışıktır. Ama biraz önce Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi ve AKP milletvekillerinin vermiş olduğu önergeyle, zannediyorum, bu durumun düzeltilmeye çalışılacağı ifade edildi.

Ben bu vesileyle, yine bir mağdur kesim olan uzman erbaşlarla ilgili Sayın Bakandan bilgi almak istiyorum. Biliyorsunuz, yine 2004 yılında 3269 numaralı Uzman Erbaş Kanunu’nun 5’inci maddesine bir ek madde yapılmıştı. Yani “Uzman erbaşlar iki yıldan az, beş yıldan fazla olmamak şartıyla sözleşme yaparak göreve başlar ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığıyla ilgilendirilirler.” deniyordu. “Bunlardan istihdam edildikleri kadronun görev özelliklerine göre, sınıf ve branşlarına göre, ilgili sağlık nitelikleri uygun olanların müteakip sözleşmeleri bir yıldan az, beş yıldan fazla olmamak şartıyla azami kırk beş yaşına kadar uzatılabilir.” diyor kanun. Şimdi bu hüküm gereğince, kırk beş yaşına giren uzman erbaşların müteakip sözleşmeleri uzatılmamak suretiyle askerlik hizmetiyle ilişkileri kesilmektedir. Şimdi bu durumda, bu 5’inci maddeyle yapılan değişiklikten önce işe başlayan ve kırk beş yaşına girdikleri hâlde emekliliğe hak kazanamayan uzman erbaşlar mağdur duruma düşmektedir. Aynı zamanda, bu yeni sosyal güvenlik yasasıyla bu daha da artmaktadır. Şimdi 65 doğumlu olan, 93’ün Ağustos ayında uzman erbaşlık görevine başlayan bir kişinin sözleşmesi Kanun’un ilgili madde hükmüne göre ancak 2009 Ağustos ayına kadar uzatılabilmekte ve bu durumda da, toplam hizmet süresi ancak on altı yıl olduğundan emeklilik için gerekli olan yirmi hizmet yılını tamamlayamamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

ŞENOL BAL (Devamla) – Şimdi ben sormak istiyorum Sayın Bakana veya Hükûmet yetkililerine: Bu durumda, Kanun’un yürürlük tarihinden önce işe başlayan ve kırk beş yaşına girdikleri hâlde emekliliğe hak kazanamayan uzman erbaşların sözleşmelerinin emeklilik sürelerini dolduruncaya kadar uzatılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bunun mümkün olmaması hâlinde, bu durumdaki uzman erbaşların emekliliklerini hak edinceye kadar çalışabilmelerini teminen Başbakanlık Personel Dairesi Başkanlığınca resmî devlet dairelerindeki kadrolara geçişleri sağlanabilecek midir veya bunlar emeklilik hakkını alamadan ortada mı kalacaklardır?

Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bal.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum efendim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 7 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“30/4/2008 tarihinden sonra 506, 1479, 5434, 2925 ve 2926 sayılı Kanunlara göre ilk defa sigortalı veya iştirakçi olanlar hakkında bu Kanunun 28 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır. Geçici 2 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin son cümlesi hükmü bunlar hakkında uygulanmaz”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşmacı var mı?

Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle birkaç konunun altını çizmek istiyorum.

Buraya çıkan birçok arkadaşımız, sanıyorum daha önceden hazırlanmış metinleri ısrarla okumaktalar; kanunda bu süreç içerisinde yapılmış, önergelerle, sosyal taraflarla mutabakata varılarak yapılmış birçok düzenlemeyi hiç yapılmamış gibi, geçen, kabul edilen maddelerin hiçbirisinde böyle bir düzenleme yapılmamış gibi, sanki bu Meclis o maddeleri kabul etmemiş gibi, hâlâ eski mantıkla ve eski bildiklerini söylemektedirler. Ben, değerli kardeşlerim, yeni türküler öğrenmek lazım, bildiğiniz ezberlerinizden vazgeçmeniz lazım, yeni türküler söylemek lazım, yeni türkülerin lezzetine varmak lazım diye düşünüyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ya, sen kendi işine bak ya, kendi işine bak! Başkasının ne konuşacağına karar veremezsin! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sen kendi işine bak!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Tabii, ben…

BAŞKAN - Sayın Kafkas, Genel Kurula hitap edin.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Sayın Başkanım, ben onu yapmaya çalışıyorum, hatta ben başkasının benim konuşmama karışamayacağı gibi, başkasının konuşmasına karışmamak gerektiğinin demokratik bilinci içerisindeki bir milletvekiliyim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Buradaki farklılıkların bir zenginlik olduğuna inanan…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Başkasının hakkına saygı duy, saygı!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – …ve farklı seslerin, farklı tonların ve farklı görüşlerin demokrasinin zenginliği olduğuna inanan ve onlardan bu ülkenin ortak akıl çıkararak sonuca doğru birlikte yürümeyi başarabileceğine inanan bir demokratım ben.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bu kadar demagoji yapma!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Onun için değerli dostlar, şimdi zamanımı polemikle geçirmek yerine birkaç şeyin altını çizmek istiyorum: Bir tanesi…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Kafkas, siz bilmezsiniz!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – … fiilî hizmet zammı uygulamasında       -biraz önce Sayın Bakanımın söylediği ve değerli arkadaşlarımızın konuştuğu gibi- uluslararası normlar gereğince, yeni teknolojiler gereğince insan sağlığını etkileyen birçok bölüm yeniden ilave edilmiştir. Hiç kimse bunları ifade etmiyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Kafkas, olması gereken niye ifade edilsin ki, zaten olacak.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, biraz önce Sayın Bakanın da söylediği gibi sosyal taraflarla bir çalışma sürdürülüyor. Temenni ediyorum ki, fiilî hizmet zammında bir mutabakat sağlanarak kazanılmış hakların korunması ilkesi burada da hayata geçirilir ve burada özellikle bu yasayla fiilî hizmet zammı uygulamasında, daha önceki kanunlarda sosyal sigorta süresine eklenirken, bu düzenlemeyle primi ödenmiş süreye eklenmektedir. Bu kapsama giren sigortalıların yaş unsurunu tamamladıkları takdirde bir an önce emekli olma imkânlarını elde edebilme şansı kendilerine sunulmaktadır.

Değerli kardeşlerim, bir defa, başından itibaren şu haksızlığı Meclise yapmaktan vazgeçmeliyiz: Sanki yarın sabah emekli olanlar emekli maaşı alamayacaklar. Türkiye’de artık altmış beş yaşına gelene kadar kimse emekli olamayacak, çalışanların hiçbirisi. Hiçbir çalışanın altmış beş yaşıyla alakası olmadığının altını bir kez daha ulusun önünde çizmek istiyorum. Şu anda çalışanlar kaç yılda ve ne zaman, hangi süre çalışmayla emekli olacak haklara sahiplerse bundan sonra da aynı şekilde olacaklardır. Yeni girenlerin, on yıl içerisinde girenlerin dahi altmış beş yaşında emekli olma imkânı yoktur, yine daha kısa süre içerisinde ve mevcut yasayla olacaklardır. Yani, bunu “Emekli maaşları kesilecek…” Yok böyle bir şey. Kimsenin hakkı gasp olmayacak. 2048’de Türkiye altmış beş yaş beklentisini önüne koyabiliyorsa, bugünkü gelişmişlik hızında dünyada altmış beş yaş bugün yapılırken 2048’de biz yapacağız diyemiyorsak, zaten o zaman size derler ki “Harç bitti, yapı paydos.” Dükkânı kapatın o zaman.

OKTAY VURAL (İzmir) – Devlet niye kepenk kapatsın canım! Ne demek devlet… Devletimiz devam eder.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet, harç bitmez.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bitmez devlet.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet yaşayacak.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, devlet bitmez.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – 2048’de Türkiye Cumhuriyeti devletinin yaş beklentisi seksen beşler, doksan beşler olacak, altmış beş çok geride kalacak. Ben onu söylemeye çalışıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl kepenk kapatacakmış devlet? Sen kepenk kapat, devlet kapatmaz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O harcı sulandırsanız da bitmez, merak etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın Vural…

AGÂH KAFKAS (Devamla) – İnsanların kulaklarını gerçeklere kapatmasını anlamakta zorluk çekiyorum.

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Evet, biz de anlayamıyoruz!

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Anlaşılmıyor konuşman!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bu devlet ilelebet, ebet müddettir ve devleti hiç kimse bizimle tartışamaz. Bu devleti sizden daha az seven namerttir be! [AK Parti sıralarından alkışlar; MHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar (!)]

OKTAY VURAL (İzmir) – Bravo!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Kimsenin tekelinde değil bu vatan sevgisi, demokrasi sevgisi.

Bu ülkede artık şundan herkes vazgeçecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kafkas.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bu ülkenin mukaddesleri üzerinden, bu ülkenin ortak değerleri üzerinden siyaset yapma hastalığından hepimiz vazgeçeceğiz. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Siz öylesiniz, siz.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bu bayrak hepimizin bayrağı. Demokrasi hepimiz için gerekli, Anayasa’nın temel ilkeleri.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ne konuştuğunun farkında değilsin sen.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, sosyal devlet… İlk defa, çağdaş anlamda, bu yasayla devlet taşın altına elini koyuyor, sosyal devleti inşa ediyor, birileri çıkıyor “Sosyal devleti ortadan kaldırıyoruz…”

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hangi sosyal devlet! Devlet mi bırakıyorsunuz!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Aynı metni mi okuyoruz, başka bir metin mi okuyoruz? Bu kanunu okuyorsanız sosyal devleti inşa ettiğimizi görür ve teşekkür edersiniz diye düşünüyorum. O nedenle, demokrasi kimsenin inhisarında değil, cumhuriyet kimsenin tekelinde değil, laiklik kimsenin tekelinde değil, bayrak kimsenin tekelinde değil. Bu ülkede tek bayrak, tek vatan, tek millet ilelebet yaşayacaktır diyor ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kafkas.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 8’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında” ibaresinin “sayılanların” şeklinde, “% 32’si” ibaresinin de “% 27’si” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                  Mehmet Günal                   Erkan Akçay                             Mustafa Kalaycı

                        Antalya                             Manisa                                         Konya

                                 Emin Haluk Ayhan                     Hasan Çalış

                                           Denizli                                 Karaman

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. çerçeve maddesiyle düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                   Tekin Bingöl                    Vahap Seçer                                 Atila Emek

                        Ankara                             Mersin                                        Antalya

              Mehmet Ali Susam               Tansel Barış                               Rahmi Güner

                         İzmir                             Kırklareli                                        Ordu

Geçici 8. Madde: Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.

Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 1.1.1985 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 18 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Atila Emek konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci çerçeve maddesiyle düzenlenen 5510 sayılı Kanun’un geçici 8’inci maddesiyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Önergemiz üzerindeki görüşlerimi açıklamadan, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin üzerinde konuştuğu önergeyle ilgili olarak bir açıklama yapmak istiyorum. Bizim önergemiz, fiilî hizmet zammı konusunda sadece gazetecileri değil tümünü kapsamaktadır. Gazeteciler örnek olarak verilmiştir. Sayın Bakanın önergeyi anlamamış olmasını anlamakta güçlük çektik.

Değerli milletvekilleri, değişiklik önergemiz, sigortalılar lehine ve onların sosyal haklarını koruyan düzenlemeleri içermektedir. Önergemiz ile ekonomik güçlükler ya da başka nedenlerle borçlanma olanağından yararlanamayan veya borçlarını yeniden yapılandırmakla birlikte, taksitlerini düzenli olarak ödeyemediklerinden dolayı sistemden çıkmak zorunda kalan esnaf ve sanatkârlarımız için bu tasarı yolu ile son bir defa yeni borçlanma hakkı verilmesi amaçlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumda ekonomik sıkıntının ve yoksullaşmanın en yoğun olduğu kesimlerin başında esnaf ve sanatkârlar gelmektedir. AKP İktidarında çiftçi perişan ve yoksul bırakılmış, esnaf ve sanatkâr kepenk kapatarak iş yerinden, işinden olmuştur. Kapanan ticari unvanlı iş yeri sayısı, yıllara göre, 2003’ten başlayarak, 2003’te 13.229, 2004’te 17.221, 2005’te 17.526, 2006’da 23.342 ve 2007’de de 23.595 olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu sorunları çözmekten öte, toplumda yeni sıkıntılar yaratacak durumdadır. Tasarı sosyal barışı olumsuz etkilemiş, çeşitli toplum kesimlerinde huzursuzluk had safhaya ulaşmıştır. Çalışan kesimler meydanlarda direnişlerini sürdürmektedir. Siyasal iktidar, bu kesimlerle uzlaşı içinde çözüm aramak yerine, IMF’nin önerilerini topluma dayatmaktadır. AKP Hükûmetinin IMF’nin önerilerine aykırı da olsa bir an önce bu yanlıştan dönmesi, ulusal toplum yapımıza uygun ve toplum kesimleriyle uzlaşarak sorunu çözmesi ülkenin ve milletin yararına olacaktır. Bunu iktidarın değerlendirmesine sunarken, Parlamentonun da topluma dayatılan bu tasarının karşısında durması milletimize karşı bir görevdir.

Değerli milletvekilleri, sosyal devlet anlayışı AKP İktidarında bir kenara bırakılmış, toplum sadaka anlayışıyla yardıma muhtaç hâle getirilmiştir. Bir halk ozanımızın dediği gibi:

“Milletin sırtından doyan doyana,

Bunu gören yürek nasıl dayana?

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,

Bilmem söylesem mi söylemesem mi?"

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – O sizin döneminizdeydi.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Eski günleri söylüyorsun.

ATİLA EMEK (Devamla) - AKP İktidarında insanımız bu hâlde: Tarlalar muhtaç olmuş bir torba gübreye, halk muhtaç olmuş bir poşet erzaka. İşte gelinen nokta budur değerli arkadaşlarım. Halkın arasına girdiğinizde bunları hep görüyorsunuz, ama buralarda pembe tablolar çiziyorsunuz.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Hikâye bunlar.

ATİLA EMEK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soysal güvenlik sosyal devletin sonucudur. Bu tasarı bireylerin sosyal güvencelerini önemli ölçüde sınırlamakta, bazı güvenceleri de ortadan kaldırmaktadır. Mezarda emekliliği öngören bu tasarının bireyin yaşarken yararlanacağı emeklilik hakkını yok etmekle kişiye hiçbir güvence sağlamadığı açıkça görülmektedir.

Çocuklarımızın geleceğini karartıyoruz, onları pazarlıyoruz bu emeklilik durumuyla değerli arkadaşlarım. AKP İktidarına, siyasi iktidarın da topluma dayattığı bu tasarının sosyal güvenlikle ilgisi yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Emek, devam edin.

ATİLA EMEK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Siyasi iktidar ilgili kesimlerle uzlaşı sağladığını ifade etmektedir. Bu nasıl bir uzlaşıdır ki, toplum kesimleri ve sivil toplum örgütleri meydanlarda bu tasarıya karşı direnmekte, devletin memurları bu tasarı yüzünden karşı karşıya gelmekte, kuruluşunu kutladığımız üniformalı güvenlik görevlisi ile sivil memur bu hak arayışı ve IMF dayatması yüzünden çatışma noktasına gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tasarının sadece 68/8’inci maddesinde değil, diğer birçok maddesinde eksiklikler olduğu düşüncesindeyiz. Bu bağlamda, tasarı tümüyle geri çekilmeli ve ilgili toplum kesimleriyle uzlaşı içinde çözüm sağlayan bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Değişiklik önergemiz bu anlayış doğrultusunda düzenlenmiştir. Önergemizin olumlu değerlendirilip kabul edileceği inancıyla yüce Meclisi saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emek.

III.- Y O K L A M A

(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU  (Malatya) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğim:

Sayın Aslanoğlu, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Okay, Sayın Emek, Sayın Köktürk, Sayın Köse, Sayın Bingöl, Sayın Ünlütepe, Sayın Baytok, Sayın Gök, Sayın Ünsal, Sayın Yıldız, Sayın Dibek, Sayın Çelik, Sayın Asil, Sayın Işık,  Sayın Akcan, Sayın Uslu, Sayın Akkuş, Sayın Taner.

Yeterli sayıda arkadaşımız yoklama istemiştir.

Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için dört dakika süre veriyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Gelen pusulaları okuyorum:

Sayın Süleyman Çelebi buradalar mı? (CHP ve MHP sıralarından “Yok” sesleri)

Sayın Mehmet Alp buradalar mı? (CHP ve MHP sıralarından “Yok” sesleri)

Sayın Halide İncekara? (CHP ve MHP sıralarından “Yok” sesleri)

Sayın Ali Temür?

Sayın Nurettin Akman?

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Buradayım. (MHP sıralarından “Bravo!” sesleri)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Beşte 1 tuttu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlandı efendim ama diğerlerini de okuyacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – 1 kişiyle mi tamamlandı?

BAŞKAN –  Hayır, burada var, çok var.

OKTAY VURAL (İzmir) – O olmayanları bir daha okuyun, belki gelmişlerdir.

BAŞKAN – Abdurrahman Dodurgalı? Buradalar efendim. (MHP sıralarından alkışlar!)

Sayın Necip Taylan? Buradalar.

Sayın Turan Kıratlı? Buradalar.

Sayın Dilek Yüksel? Buradalar efendim.

Efendim, yeterli sayımız vardır.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında” ibaresinin “sayılanların” şeklinde, “% 32’si” ibaresinin de “% 27’si” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                                                                                      Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Tabii, önergeler böyle yağmur gibi geliyor. Tabii, saygı duyuyoruz. Fakat, bakınız, bu konuda biz de nezaketi korumak durumundayız.

Az önce verilen ve burada konuşma yapan arkadaşımız… BAĞ-KUR’lulardan 2000 yılından bu yana tescil yaptırmayanlarla ilgili bir hak tanıyoruz. Yani, 2000 yılına kadar geriye gidip tescil yaptırabilir. Dolayısıyla, borçlanabilir ve uzun vadeli emeklilik süresine saydırabilecek BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımız. Böyle bir imkân tanıyoruz.

Şimdi, diyor ki önergede: “1985’ten itibaren geçerli sayalım.” İyi, güzel de 2000’den önce birkaç defa bu konuyla ilgili tescil işlemi yapılmış. Birkaç defa bu tescil işlemi yapılmışken, tekrar şimdi 1985’e dönmenin doğru olmadığı düşüncesindeyim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Görüşülen önerge hakkında konuşuyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bakan Bey açıklama yapıyor, bir dinleyelim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Yani, önergelerde biraz daha ciddiyet diyorum. Katılmadığımızı ifade ediyorum. Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz, sağ olun.

Önerge üzerinde konuşmak isteyen var mı efendim?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle yeniden düzenlenen 5510 sayılı Kanun’un geçici 8’inci maddesine ilişkin değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime Atatürk’ün bir sözüyle başlamak istiyorum: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır.” diyor. Şimdi görüşmekte olduğumuz kanunun önemini tekrar belirtmek üzere söyledim.

Şimdi, yine, diğer bir şahsın sözlerinden size alıntılar okuyacağım: “Nedir sosyal güvenlik sisteminin taşıyamadığı ağır yükler? Bir kere aktüer dengesinin çok bozuk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kapsam itibarıyla, ülkede yaşayan, sosyal devletin koruması altına girmesi gereken birçok insanın sosyal güvenlik sistemi içinde bulunmadığını görüyoruz. Gelirin yeniden dağıtılmasının en önemli aracı olan sosyal güvenlik sistemimizin bu fonksiyonunu maalesef yerine getirmediğini görüyoruz. Finansal açıklarıyla bütçe üzerinde oluşturduğu yükler sebebiyle Türkiye’deki borçlanma maliyetlerini, faiz hadlerini, enflasyonu, istihdam-üretim ilişkisini ve neticede hepimizin şikâyetçi olduğu işsizlik sarmalından çıkamamamıza neden olduğunu görüyoruz.”

Sayın Başkanım, ben konsantre olamıyorum. Arkadaşlar, yoklama doldurmaya geldilerse çıkabilirler, yoksa dinlemeye devam ederlerse konuşacağım.

BAŞKAN – Efendim, Hatibi dinleyelim lütfen efendim. Sessizce dinleyelim efendim. (AK Parti sıralarından “Yan yana konuşuyoruz” sesleri)

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yan yana konuşmak ayrı da dışarıdaki arkadaşlara bağırıyorlar…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu söylediğim sözleri dinleyin. Bu sözler Sayın Murat Başesgioğlu’nun 2006 yılının aralık ayında “Sosyal Güvenliğin Yeniden Yapılandırılması” isimli TİSK’in konferansında yaptığı konuşma, ben kendi sözlerimi… Dinleyin Sayın Bakanın tespitlerini.

AHMET YENİ (Samsun) – Siz kendi sözlerinizi söyleyin!

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yine Sayın Bakan diyor ki: “Buradaki dostlarım bilirler, sosyal güvenlik açığını kara delik olarak nitelemenin son derece yanlış olduğunu, sosyal devletin diğer alanlara kaynak aktardığı gibi, sosyal güvenlik alanına da kaynak aktarmasının gerekli olduğuna yürekten inanıyorum ama bunun makul ölçüler içerisinde olması lazım, bütçe üzerinde yaratmış olduğu olumsuz etkilerle tüm ekonomik programı sarsmaması lazım. Türkiye borçlu bir ülke. Faiz harcamalarımız toplam harcamalar içerisinde çok yekûn tutuyor. Yoksa bu borcun ağır yükü olmasa bizler de diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi güvenlik sistemimize daha fazla kaynak aktarmayı memnuniyetle yaparız.” diyor Sayın Başesgioğlu.

Ve bunun arkasından diyor ki: “Hepimiz bu ülkede bir sosyal güvenlik reformu yapılması gerçeğini yadsımıyoruz. Herkes yapılsın diyor. Yapılsın diyoruz ama biraz böyle aman bizim mahalleden fazla geçmeyin, bizim evin önünden fazla geçmeyin gibi hassasiyetleri de görüyoruz.”

Şimdi, Sayın Bakan önergeler bittikten sonra da cevap veriyor. Her konuda açıklama yapıyor. Yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonunda kendisine sormuştum. Buna benzer bir sözü, Sosyal Güvenlik Kurumumuzun eski başkanı diyelim artık, Sayın Birol Aydemir, bir toplantıda aynen bunu söylüyor: “Her köyde bir yol geçeceği zaman vatandaşlar yolun geçmesini ister ama hiçbirisi kendi evinin önünden geçmesini istemez.” demişti. Ben de aynı sözleri Komisyonda Sayın Bakana da ithafen söylemiştim ve dedim ki: Evet, herkes ister köyde. Ne zaman ister? Sayın Başesgioğlu’nun söylediği gibi adaletli bir şekilde dağıtırsak, herkes yolun o güzergâhtan geçmesi gerektiğine inanırsa buna destek olur, ama birisinin evinin önünden geçerken eğer bir böyle (S) veya (L) çizerseniz, bütün diğer köylüler buna itiraz eder.

Şimdi, yine buradan soruyorum, Sayın Birol Aydemir’i yâd etmişken: Kendisi kısa sürede Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına atandıktan sonra, yine aynı Bakanımız tarafından -önce vekâleten devam ediyordu- görevden alındı. Ben de şaşırdım. Şimdi, mademki görevden alacaksınız, niye asaleten atamasını yaptınız? Zaten Sayın Bakan başladığında vekâleten devam ediyordu.

Şimdi, böyle çok önemli bir reform, ülkenin en önemli reformu diye görüşülen, IMF’nin sürekli size bastırdığı “parayı, yoksa, veremem” dediği bir reformda, bu Kurumun başındaki arkadaşımız -ki, yeni çıkan kanuna göre hepsini birleştirmek üzere, üç kurumu- çalışan arkadaşımız, aniden görevden alınıyor.

Ben, Sayın Bakandan, deminki cevap verme heyecanını yine göstermesini ve bu konuda açıklama yapmasını talep ediyorum.

Bu duygularla teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Evet, çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 68’inci maddeye bağlı geçici 12’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 inci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Nurettin Canikli                  Agâh Kafkas                             Halide İncekara

                       Giresun                             Çorum                                        İstanbul

            T. Ziyaeddin Akbulut       M. Mücahit Fındıklı                         Mustafa Ünal

                      Tekirdağ                           Malatya                                       Karabük

63 üncü maddede sayılan finansmanı Kurumca sağlanacak sağlık hizmetleri ile 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin 72 inci madde hükümlerine göre Kurumca ödenecek bedelleri tespit edilip yayımlanıncaya, 73 üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşmeler yapılıncaya kadar, Kurum tarafından belirlenmiş olan usul ve esaslar, sağlık hizmeti bedelleri ile protokol ve sözleşmeler geçerlidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci maddesinin altıncı fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

        Süleyman Latif Yunusoğlu         Recep Taner                             Mustafa Kalaycı

                       Trabzon                             Aydın                                           Konya

                                        Beytullah Asil                     Mehmet Günal

                                            Eskişehir                               Antalya

“60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (g) bendi kapsamında bulunanların sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen katılım payları, beş yıl süreyle % 50 oranında uygulanır.”  

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 12. Maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Kemal Kılıçdaroğlu           Hakkı Suha Okay                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                       İstanbul                             Ankara                                        Malatya

                    Cevdet Selvi                      Oğuz Oyan                               Abdullah Özer

                        Kocaeli                               İzmir                                           Bursa

                    Tansel Barış               Esfender Korkmaz                          Tekin Bingöl

                      Kırklareli                          İstanbul                                        Ankara

“Aile hekimleri tarafından başlatılan sevk zincirine uygun olarak alınan sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen katılım payları, üç yıl süreyle % 50 oranında azaltılarak uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Tekin Bingöl konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Doğrusu, vermiş olduğumuz bu önergenin Sayın Komisyon ve Sayın Bakan tarafından nasıl karşılanacağını çok merak ediyorum. Zira bu önerge, son derece mütevazı ve vatandaşlarımızı sağlık konusunda bir nebze olsun rahatlatıp, katkı koyabilecek bir önerge.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz sosyal güvenlik yasa tasarısının önemli bir kısmı sağlık hizmetleriyle ilgili ve maalesef bu maddelerin bir çoğu da geriye dönüşe ve hak kayıplarına yol açmakta.

Aslında şu anda Türkiye’de verilen sağlık hizmetlerine baktığımızda şunu görmekteyiz: Özellikle 22 Temmuz seçimlerinden sonra Sayın Bakan ve Sağlık Bakanlığının bürokratları tarafından kamuoyuna taşınan kamu hastane birlikleri yasa tasarısı, tam gün yasa tasarısı taslakları hekimler arasında ciddi bir tedirginliğe yol açmıştır. Yapılan açıklamalar hiçbir zaman tatmin edici bulunmamış, bu taslaklarla birlikte devlet hastanelerinde, kamu hastanelerindeki çalışma ortamındaki dejenerasyon ve hekimlerin can güvenliklerinin ortadan kalkmış olması, maalesef kamu hastanelerinden ciddi bir kaçışı beraberinde getirmiştir. Özellikle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile İç Anadolu’daki devlet hastanelerinden çok ciddi istifalar söz konusu olmuş ve maalesef 3 binin üzerinde uzman hekim hepinizin bildiği gibi devlet hastanelerindeki görevlerinden istifa etmişlerdir. Bu istifalar, zaten birer uzman hekimin ya da en fazla iki uzman hekimin olduğu bu hastanelerde çok ciddi tanı ve tedavi hizmetleriyle birlikte, sağlık raporlarının bile alınmasını engellemiştir. Bu, vatandaşlarımıza çok ciddi bir külfet getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, hastanedeki bu kaçış çok manidar bir şekilde, 15 Şubatta yayınlanan bir genelgeyle çok daha farklı bir boyuta taşınmıştır. Bu genelge, devletine güvenen özel sektör yatırımcılarını âdeta canından bezdirmiştir. Devletin güvencesi altında yatırım yapan bu sektör temsilcileri, şimdi eli kolu bağlanmış vaziyetteler; yatırımlarını geliştirememektedirler, ilave tesisler yapamamaktadırlar, tıbbi cihaz alamamakta, hastanelerine hekim bile alıp çalıştıramamaktadırlar. Bunların hepsi Sağlık Bakanlığının iznine tabi tutulmakta. Bu katı kuralcılığın, bu, sizce zaman zaman dile getirilen aşırı devletçi anlayışın tam göbeğinde bir uygulama değil de nedir? Her şey ama her şey, özellikle dal merkezlerini ve semt polikliniklerini çalışamaz hâle getirmiştir değerli arkadaşlar.

Şimdi bu kuruluşlar çok ciddi bir sıkıntı içindedirler. Bütün bu uygulamalar, Türkiye’deki sağlık politikalarını, AKP İktidarının gündeme getirdiği sağlıkta dönüşümü, sağlıkta kaosa dönüştürmüştür. Şimdi Türkiye'de sağlık politikaları bir kaos şeklinde yürütülmektedir ve maalesef bu politika Türkiye'de sağlık hizmetlerini içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir.

Değerli milletvekilleri, sunmuş olduğumuz bu önerge son derece mütevazı bir önerge. Bu önergede şunu diyoruz: “Katılım payları, üç yıl süreyle yüzde 50 oranında azaltılarak uygulanabilir” ibaresinin “uygulanır” hâle dönüştürülmesini önermekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Takdir edersiniz ki bu tür esnek belirlemeler o uygulamayı ortadan kaldırır. Ama, biz “uygulanır” ibaresinin burada yer almasını istemekle, hiç olmazsa, mütevazı anlamda vatandaşlarımıza sağlık konusunda küçücük de olsa bir katkı sağlamayı amaçlıyoruz ve umut ediyorum ki yasa tasarısına hiçbir külfet getirmeyen, hiçbir zorluk getirmeyen bu önerge Sayın Bakan ve siz değerli milletvekilleri tarafından dikkate alınır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bingöl.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci maddesinin altıncı fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,

                                                                     Süleyman L. Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları

“60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (g) bendi kapsamında bulunanların sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen katılım payları, beş yıl süreyle % 50 oranında uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Arkadaşlar, başka fırsat da bulamadığım için bu şekilde açıklamak zorundayım.

Az önce Sayın Günal bir değerlendirme yaptı Kurum Başkanlığıyla ilgili. Önce şunu ifade edeyim: Sayın Günal bunu Komisyonda da, tahminim, üç kere veya dört kere bu değerlenmeyi yaptı ve yapmaya devam ediyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hâlâ cevap alamadım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Doğrusu, Sayın Günal artık, bürokrat değil milletvekili. Bir siyasetçi gözüyle işe bakmasını ben doğrusu daha isabetli bulurum; birincisi bu.

İkincisi: Yani, buradan, kişisel dostlukları Meclisin kürsüsünde çalışmayı da doğru bulmuyorum. Ayrıca, bir kurumsal dayanışma varsa bunun da çok şık olmadığını söylüyorum ve şunu da ifade ediyorum: Biz, hiç kimseyi görevden almadık -bu anlamda, Kurum Başkanlığı için söylüyorum- aksine, Kurum Başkanlığına getirdik, ayrılana da “Niye gidiyorsun?” demeyiz tabii. Bunu bize söyletmek istiyorsanız, bunu söylemek durumundayız. Biz kimseyi görevden almadık, göreve getirdik, giden varsa da yani “güle güle” demekten başka söyleyeceğimiz bir şey yok.

Bir diğer konu da, son yapılan değerlendirmede değerli milletvekilimiz “Bu katkı payları yüzde 50’ye indirilir.”, “indirilir” cümlesindeki elastikiyetin olmaması gerektiğini söylüyorlar, önergelerinde. E, buna da biz şöyle katılmıyoruz: Amacımız burada aile hekimliğini özendirmek, aile hekimliği sistemini Türkiye’de yaygın hâle getirmek ve bu uygulamayı… Sevk zinciri, aile hekimliği üzerine bina edilerek gerçekleşirse muayene, ilaç, ortez ve protezde yüzde 50’lik bir indirimin yapılacağını ifade ediyoruz. Yalnız burada bildiğiniz gibi, geçen dönem de yeşil kartlılarla ilgili bir uygulama yaptık. Yani katkı payının olmadığı bir süreç yaşadık ve orada çok ciddi suiistimallerle karşı karşıya kaldık ve katkı payı gelince de sistem rayına oturdu. Sonuçlarını görmediğimiz için bu uygulamanın böyle olması doğrudur. Sonuçlar görülünce ve sistem rayına oturunca bir sorun yaşanmaz diyorum.

Önergeye katılmıyoruz efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Evet, konuşmak isteyen var mı efendim?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Günal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir küçük düzeltme…

BAŞKAN - Böyle bir usul yok, yani şimdi İç Tüzük’te böyle…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nasıl usul yok Sayın Başkanım, ismimi söyleyerek “Bürokratlığı bıraksın.” dedi.

BAŞKAN – Buyurun ne diyecekseniz, buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Küçük bir düzeltme yerimden yapacağım, ayakta söz istemiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden şey yapın.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım “bürokrat alışkanlığıyla” diyor, evet bürokrasiden geldim, öğretim üyeliğinden de geldim ama bu sorduğum sorunun da bununla ilgisi yok, çok net bir soru sordum kendisine.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Öğretim üyeliğiyle hiç alakalı değil bu!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yani bir saniye, size söz gelmedi, lütfen…

Sorduğum soru çok net. Sayın Bakanım geldiği zaman bu arkadaşımız orada vekâleten duruyordu, kendisi asaleten atamıştı, önceden de değil, AKP Hükûmeti döneminde geldi. Ben bir şey soruyorum, burada şahıstan ziyade gelir gelmez atanmasına rağmen, Sayın Bakan başladıktan sonra asaleten atanmasına rağmen, aradan çok kısa bir süre geçmeden arkadaşımız ayrıldı. Yukarıdaki tartışmalarda, Komisyonda, alt komisyonda Sosyal Güvenlik Kurumunun Başkanı yoktu. Böyle önemli bir şey diyorum. Çatıyı birleştirdik, üç tane kurumu; Başkanın bunun dönüşüm aşamasında görev alması gerekirken, ne kanun sürecinde vardı ne Komisyon sürecinde vardı.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – O değerli arkadaşımızdan DPT’de yararlanmaya devam ediyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Size cevabınızı vereceğim, bekleyin.

Dolayısıyla, bunun da benim bürokratlığımla, milletvekilliğimle alakası yok.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal, konuşmanız tutanaklara geçti efendim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sadece bunu sordum. Yeniden kendisi görevden alındı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bir tek cümleyle açıklama yapayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Milletvekilim, bakın, kürsüde dediniz ki: “Görevden aldınız.”

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Ben de diyorum ki: “Görevden almadım.” Giden için de bizim diyecek bir şeyimiz yok, dedim, söylediğim bu. Ama şimdi oturduğunuz yerden “Görevden ayrıldı.” diyorsunuz. “Görevden ayrıldı” demek ayrı bir şey, görevden almak ayrı bir şey. Ben, ilgili bahse konu arkadaşı göreve getiren Bakanım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Ama ayrılan, arkadaştır. Yani, ayrılmak ayrı bir olay, görevden almak ayrı bir olay.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Kendi gitti, kendi.

BAŞKAN – Anlaşıldı efendim, tutanaklara geçti.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; 3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Yunusoğlu.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı kanun tasarısının 68’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 68’inci maddesinde, aile hekimleri tarafından başlatılan sevk zincirine uygun olarak alınan sağlık hizmetlerinde belirtilen katılım paylarının üç yıl süreyle yüzde 50 oranında azaltılarak uygulanabileceği öngörülmektedir. Bizim önergemizde ise gelir düzeyi düşük olanlar için bu sürenin beş yıl süreyle yüzde 50 oranında uygulanması önerilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına göre 12 milyon 930 bin yurttaşımız yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu mart başında kişi başına düşen geliri 5.480 dolar olarak açıklarken mart ayının ortasında 7.500 dolar, 31 Martta ise 9.333 dolar olarak açıklamıştır. Yani millî gelirimizde bir ayda 2 misline yakın bir artış olmuş. Bu tespit, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarının ne kadar güvenilir olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir.

2007 yılı içinde yeşil kart alan yurttaşlarımızın sayısı 16 milyon 400 binin üzerindeyken TÜİK tarafından açıklanan 533 YTL’nin altında gelirli kişi sayısı ise 12 milyon 930 bindir. Bu çelişki acaba neden kaynaklanmaktadır? Yeşil kart alabilmek için, mevcut uygulamada, aylık gelirin ya da aile içindeki gelir payının net asgari ücretin üçte 1’inden az olması gerekmektedir. Yeşil kart alma şartlarını da değiştiriyorsunuz ve zorlaştırıyorsunuz. Artık, kişinin geliri yanında taşınır ve taşınmaz malları ve bunlardan doğan hakları da dikkate alınacak. Bunun anlamı: Seçim dönemlerinde yeşil kartlı sayısı artacak, seçim sonrasında hızla azalacaktır. Katılım payı ödemelerinde vatandaşlarımızın sıkıntı yaşayacağı da açıktır.

Diğer taraftan, dün kabul edilen bir önergeyle, vatandaşlarımızın özel hastanelerden yararlanmaları durumunda tedavi için komisyon tarafından belirlenecek ücretin yüzde 100’üne kadar ek ödeme yapması kabul edilmiştir. Bu sistem içinde, katılım payını dahi ödemede zorluk çekmesi muhtemel vatandaşlarımızın özel hastanelere gitmesi hayaldir.

Hâl böyle iken Sayın Başbakan çıkacak ve ses düzeyi yüksek mikrofonlarda, bütün yurttaşlarımızın özel hastanelere gidebileceğini açıklayacaktır! Eskiden işçi, memur, BAĞ-KUR’lu ayrımı vardı; şimdi A grubu hastanelere gidebilenler, B grubu hastanelere gidebilenler ayrımı yapılacaktır. Hani siz hastaneleri birleştirdiğinizde SSK’lı, BAĞ-KUR’lu, memur ayrımını kaldırmakla övünüyordunuz? Şimdi, kişinin en temel insan hakkı olan sağlık hakkında bile ayrıma gidiyorsunuz. Parası olan nitelikli sağlık hizmeti almaya devam edecek, parası olmayan sürünecek. İşte Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti budur.

Dün bu görüşmeler yapılırken Sayın Bakan “Gerek işverenlerle gerek sivil toplum örgütleriyle gerek meslek odalarıyla gerek çalışanların temsilcileriyle mutabakata vardık, onlara zamanımı ayırdım, onları bıkmadan usanmadan dinledim.” dediler. Evet, doğrudur. Takip ediyoruz, Sayın Bakan bu grupların hepsiyle görüşmüştür. Dolayısıyla, kendisine müteşekkir olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ancak vakit ayırıp dinlemekten daha önemli olan, onların önerilerini dikkate alıp bu yasada gündeme getirmek ve onların önerilerini yerine getirmektir diye düşünüyorum.

Yine, bu kanunun üçüncü bölümü görüşülürken Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın konuşmacısı burada sokak eylemlerinin çalışanlar ve temsilcileri tarafından yapılmasını haksızlık olarak niteledi “Ben de sokaktan geliyorum.” dedi. Ancak gerek çalışanlar ve gerek çalışanların temsilcileri bu kanunun ülkeyi sosyal kaosa götüreceğinden bahsediyor ve bu konuşmacı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yunusoğlu.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – … bu değerli arkadaşımız bize öyle bir devlet profili, sosyal devlet profili çizdi ki ben akşam yatağıma yatarken, acaba biz başka ülkelerden mi buraya geldik, Türkiye’de yaşamıyor muyuz diye kendimden şüphe etmeye başladım. Şimdi, aynı değerli arkadaşımız, burada sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirdiklerini ifade etmek suretiyle, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğuna gıda yardımı ve yakacak yardımı yaptıklarını söyledi. Peki, acaba bu ifadeler ile bize sosyal devleti mi anlattı, yoksa fakirleşen milletimizi mi anlattı?

Bu sorunun cevabını takdirlerinize sunuyor, önerimizin kabulü dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yunusoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

63 üncü maddede sayılan finansmanı Kurumca sağlanacak sağlık hizmetleri ile 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin 72 inci madde hükümlerine göre Kurumca ödenecek bedelleri tespit edilip yayımlanıncaya, 73 üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşmeler yapılıncaya kadar, Kurum tarafından belirlenmiş olan usul ve esaslar, sağlık hizmeti bedelleri ile protokol ve sözleşmeler geçerlidir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurumun 73’üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti sunucularıyla yapılacak sözleşmelerin hazırlanıp yayımlanmasına kadar mevcut sözleşmelerin geçerli olması amaçlanmıştır.

III.- Y O K L A M A

(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Toplantı mı, karar mı?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Toplantı yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – O zaman 20 kişi kalkmanız lazım.

Sayın Vural, Sayın Enöz, Sayın Akcan, Sayın Yunusoğlu, Sayın Taner, Sayın Akkuş, Sayın Uslu, Sayın İnan, Sayın Çelik, Sayın Coşkun, Sayın Çalış, Sayın Yalçın, Sayın Günal, Sayın Köse, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köktürk, Sayın Özkan, Sayın Yıldız, Sayın Baytok, Sayın Bingöl. Tamam efendim.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayımız vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; 3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)  (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bir dakika… Hangi önerge efendim? (MHP sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN – Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68’inci maddeye bağlı 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremize çok az zaman kaldı. Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 15 Nisan 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.55