DÖNEM: 23 CİLT: 18 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
91inci
Birleşim
16 Nisan 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALARI
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Türkiyenin demografik
yapısına ve olası senaryolara göre projeksiyonlara ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, 19 Nisan Misket Bombalarına
Karşı Uluslararası Eylem Günü ve Türkiyenin dâhil olduğu
Oslo Sürecine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Sivas
Milletvekili Selami Uzunun, Sivas Divriği Demir-Çelik Maden
İşletmesinde işçi çıkartmalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
İzmir Milletvekili Bülent Baratalının; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İzmir Milletvekili Bülent Baratalının; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin
Mengünün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19
milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili
Muhsin Yazıcıoğlunun; Engelli Memurların Emekliliğini
Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İzmir Milletvekili Bülent Baratalının; 3201 Sayılı
Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt
Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri
Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465,
2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/443) (S. Sayısı: 84)
3.- İstanbul
Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
Eğitim-Araştırma Yerleşkeleri Kurmasına
İlişkin Çerçeve Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı: 115)
4.- Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94)
5.- Manisa
Milletvekili İsmail Bilenin; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akmanın; Çarşı ve
Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının
Değiştirilmesine İlişkin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 13 milletvekilinin; Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/132, 2/143, 2/144, 2/157) (S. Sayısı: 120)
6.- Artvin
İli Yusufeli İlçesinin Merkezinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/435) (S. Sayısı: 48)
VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, polislerin özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/2263)
2.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, polis teşkilatı olmayan ilçelere
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/2335)
3.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, millî gelir hesaplama yöntemine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı (7/2436)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, GAPın bitirilebilmesi için hedeflenen
programa ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/2444)
5.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Kirazlıköprü
Barajı ve Hidroelektrik Santraline,
- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Kaz Dağlarındaki madencilik
faaliyetlerine,
İlişkin
soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/2522, 2689)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Türkiye İstatistik Kurumu yönetimi
ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/2671)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03te açılarak sekiz oturum yaptı.
Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, patates üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker,
İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, Turizm Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin,
Cevap verdi.
Ağrı
Milletvekili Abdulkerim Aydemir, Ağrının düşman
işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, Turizm Haftası nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
TBMM
Başkanlığınca, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun,
(2/210) esas numaralı Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin kendisine
havale edilmesine ilişkin istemi Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
tezkerede belirtilen istem Adalet Komisyonunca da uygun bulunduğundan,
gereğinin Başkanlıkça yerine getirildiği bildirildi.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 21 milletvekilinin, Toprak Mahsulleri
Ofisi ile ilgili iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve ön görüşmesinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
15/04/2008
Salı günü gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan ve daha önce görüşmelerine başlanan çevre
kirliliği ile ilgili araştırma önergelerinin görüşmelerine
devam edilmesine ve bu görüşmelerin bitiminden sonra gündemin 126ncı
sırasında yer alan (10/155) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin görüşülmesine ve
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
8 Nisan 2008
tarihli Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve arkadaşları
tarafından verilen Gıda fiyatlarında meydana gelen
hızlı artışın nedenlerinin ve ülkemiz üzerinde
oluşturduğu olumsuz etkilerinin ortaya konulması, dünya
ölçeğinde şekillenen duruma göre tarım
politikalarımızın yenilenmesi, ülkemizin yeniden kendi kendisini
besleyecek ve bütün dünyaya ihracat yapacak bir üretim yapısına
kavuşturulması için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
arkadaşları tarafından verilen ve biraz önce okunan Toprak
Mahsulleri Ofisinin hububat piyasalarını düzenlemekte yetersiz
kaldığı, üretici ve tüketiciyi koruyamadığı,
bazı kişi ve firmalara haksız kazanç ve çıkar
sağladığı iddialarının
araştırılması ve kurumu piyasa düzenleyici bir yapıya
kavuşturmak için gerekli önerilerin ortaya konulması amacıyla
Meclis araştırması açılması önergelerinin
görüşmelerinin 16 Nisan 2008 tarihinde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 7, 55, 3, 4, 5, 59, 60, 61 ve 62nci sıralarında
yer alan 84, 115, 94, 120, 48, 127, 128, 129 ve 130 sıra sayılı
Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu kısmın 2, 3, 4, 5,
6, 7, 8, 9 ve 10uncu sıralarına alınmasına ve diğer
kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 15 Nisan 2008 Salı ve 16 Nisan 2008
Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; çalışma
saatlerinin 15/4/2008 Salı günü 24.00e kadar, 16/4/2008 Çarşamba ve
17/4/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde 13.00-24.00 saatleri
arasında olmasına; ayrıca 18/4/2008 Cuma günü kanun tasarı ve
tekliflerini görüşmek üzere saat 14.00te toplanmasına ve 94
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalının,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Devlet Memurları Kanunu ile
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İzmir Milletvekili Bülent Baratalının, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin
Mengünün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19
Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, Engelli Memurların
Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin
(j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalının, 3201 Sayılı
Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt
Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri
Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin,
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması
Hakkında Kanun Teklifinin (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79,
2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) dördüncü bölümünün
görüşmelerine devam edildi; verilen aradan sonra komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
16 Nisan 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 23.39da son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Fatma
SALMAN KOTAN Harun
TÜFEKCİ
Ağrı Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Yusuf
COŞKUN
Bingöl
Kâtip
Üye
No.: 128
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Nisan 2008 Çarşamba
Teklif
1.- Çorum
Milletvekili Agah Kafkasın; Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/212)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi:16.4.2008)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir türbenin durumuna ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
sözlü soru önergesi (6/600) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/4/2008)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, okulların internet
sitelerindeki bazı bilgilere ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/601) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/4/2008)
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir televizyonun yayınının
kesilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/602)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, mısır destekleme primine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/603) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, eylemlere yapılan müdahalelere
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/604)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
6.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bazı belediyelerin kimi yerlere bedelsiz su
kullandırdığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/605) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/4/2008)
7.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, okulların ödeneklerine ve su
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/606) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
8.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, soruşturma izni verilmeyen belediye
başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/607) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Sağlık Bakanlığındaki
bazı bürokratlarla ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2870)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Diyarbakır-Bismildeki bazı
köylerin arazi sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2871) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
3.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, ağır özürlülerin eğitimlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
4.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, trafo hırsızlığına ve
sulama suyu elektrik borçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2873) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/4/2008)
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, İstanbulun bir mahallesinde
uygulanacak TOKİ projesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2874) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, memur ve emeklilere enflasyon farkı ödemesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2875)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
7.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, rahim ağzı kanseri
aşısına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2876) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
8.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, TOKİnin bir projesindeki
konutların teslimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2877) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
9.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, TOKİ ihalelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2878)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
10.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, Çanakkaledeki termik santrallere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2879)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
11.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, TOKİnin bir arazi
satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2880) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
12.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, mısır destekleme
primine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2881)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
13.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, TOKİnin iştirakine
arazi satışında ödediği komisyona ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
14.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, TOKİnin arazi satışına
ödediği bir komisyona ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2883) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
15.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, TOKİnin iştirakine arazi
satışına komisyon ödemesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2884) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/4/2008)
16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mudanyada depreme karşı alınacak
önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2885)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
17.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, ABnin
genişlemeden sorumlu üyesinin açıklamalarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2886)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
18.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, işkence ve zor kullanma yetkisinin
aşılmasıyla suçlanan kamu görevlilerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
19.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, infaz hâkimliklerinin işlemlerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2888)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
20.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2889)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Boludaki yatırımlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2890) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
22.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Düzcedeki yatırımlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2891) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
23.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karamandaki yatırımlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2892) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
24.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Yozgattaki yatırımlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2893) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
25.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kilisteki yatırımlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2894) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
26.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karstaki yatırımlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2895) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
27.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karabükteki yatırımlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2896) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
28.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2897) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/4/2008)
29.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kayıt dışı istihdama
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2898) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/4/2008)
30.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, İşsizlik Sigortası Fonuna
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2899) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/4/2008)
31.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2900) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/4/2008)
32.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Van Gölünün korunmasına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2901)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
33.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, yatırımlar için tahsis edilen arazilere
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2902) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
34.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyada tahrip olan orman alanlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2903) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
35.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyadaki taşocaklarının yol
açtığı orman tahribatına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2904)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
36.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2905) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
37.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TOKİnin gelirlerine ve harcamalarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/2906)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
38.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/2907)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
39.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, TRTnin
İstanbul Tepebaşındaki binasına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/2908)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
40.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/2909) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
41.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmir Expo 2015
organizasyonuna ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2910) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/4/2008)
42.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2911) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
43.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Büyükşehir Belediyesinin mevsimlik
çiçek ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2912) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/4/2008)
44.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, Said-i Nursinin
mezarının bulunduğu yere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2913)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
45.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, İstanbuldaki bir mahallede
uygulanacak kentsel dönüşüm projesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2914)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
46.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Hakkari-Yüksekovadaki
Nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2915) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/4/2008)
47.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun, Siirtteki Nevruz
kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2916) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/4/2008)
48.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, bir belediye çay bahçesindeki
uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2917) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
49.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Darülacezenin
bakım hemşiresi ve bakım görevlisi kursuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2918)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
50.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbaturun, Adanadaki köylere götürülen hizmetlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2919)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
51.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Siirtteki Nevruz kutlamalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2920) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
52.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özpolatın, bir şahısla
ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2921) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/4/2008)
53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Osmaniyedeki yatırımlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2922)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
54.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Nevşehirdeki yatırımlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2923) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
55.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2924) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
56.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, görevden uzaklaştırılan bir
bürokrata ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2925) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
57.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Kaz Dağları ve
çevresinin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2926) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/4/2008)
58.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, turizm yatırımı amacıyla
tahsis edilen kamu arazilerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2927) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/4/2008)
59.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Osmaniyede yapılacak çimento
fabrikasının yer seçimine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2928)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
60.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bitlisteki yatırımlara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2929)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
61.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kastamonudaki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2930) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
62.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Boludaki yatırımlara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2931)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
63.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Erzurumdaki yatırımlara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2932)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
64.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Iğdırdaki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2933) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
65.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2934) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
66.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, özelleştirilecek Menderes Elektrik
Dağıtım A.Ş.nin personelinin durumuna ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2935)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
67.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, mükelleflere vergi matrah
artırımı baskısı yapıldığı
iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2936) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
68.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, İhlas Holdingin
vergi borcuyla ilgili bir iddiaya ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2937) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/4/2008)
69.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, bir lisenin
yapımı dolayısıyla vergi istisnasından
yararlanılıp yararlanılmadığına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2938)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
70.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2939)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
71.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Eğitim Dergisindeki bir makaleye
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2940) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
72.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, bir öğretmen hakkında
açıldığı iddia edilen soruşturmaya ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2941)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
73.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, öğrenci
andına ve eğitimle ilgili bazı konulara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2942)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
74.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Batmandaki yatırımlara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2943)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
75.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kırşehirdeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2944) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
76.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Nevşehirdeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2945) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
77.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Osmaniyedeki yatırımlara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2946)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
78.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karstaki yatırımlara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2947)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
79.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2948) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
80.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Kastamonudaki doktor ihtiyacına
ve sağlık yatırımlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
81.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Sağlık Yönetimi ve Eğitimi
Derneği ile ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2950) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/4/2008)
82.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kırşehirdeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2951) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
83.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Düzcedeki yatırımlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2952)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
84.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Yozgattaki yatırımlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2953) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/4/2008)
85.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karamandaki yatırımlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2954)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
86.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kilisteki yatırımlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2955)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
87.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karabükteki yatırımlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2956)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
88.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Çankırıdaki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2957) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
89.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2958) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
90.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kırşehirdeki yatırımlar ile
çiftçi ve köylülerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2959)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
91.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, TMOnun ihracat ihalelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2960) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008)
92.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, bir balıkçı barınağına ve
balıkçılığın geliştirilmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2961) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/4/2008)
93.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2962) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
94.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Ispartada meydana gelen uçak
kazasına ve yapılan incelemelere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2963)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/4/2008)
95.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kastamonudaki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2964) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
96.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bitlisteki yatırımlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2965)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
97.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Erzurumdaki yatırımlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2966)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
98.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Çankırıdaki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2967) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
99.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Iğdırdaki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2968) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
100.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2969) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
101.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/2970)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
102.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2971)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
103.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu)
yazılı soru önergesi (7/2972) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/4/2008)
104.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru
önergesi (7/2973) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
105.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru
önergesi (7/2974) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
106.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı
soru önergesi (7/2975) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
107.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu)
yazılı soru önergesi (7/2976) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/4/2008)
108.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2977) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
109.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2978) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
110.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2979) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/4/2008)
16 Nisan 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Süre üç dakika.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiye'nin demografik yapısı ve
olası senaryolara göre projeksiyonlar konusunda söz isteyen İzmir
Milletvekili Canan Arıtmana aittir.
Buyurunuz
Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın,
Türkiyenin demografik yapısına ve olası senaryolara göre
projeksiyonlara ilişkin gündem dışı konuşması
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli üyeler; çağdaş
ülkelerin gelecek planlaması demografik verilere göre yapılır.
Güçlü, kalkınmış, halkının refah seviyesi yüksek bir
Türkiye hedefliyorsanız demografik verilerle hareket edersiniz. Diğer
yöntem ise dinî referans veya bu değilse bilim dışı,
çağ dışı bir anlayıştır ki gelecekte
pişman olur, halkınızı işsiz, güçsüz, yoksul,
düşmanına muhtaç hâlde bırakır ve insanların
açlıktan telef olduğu bir Türkiyeye neden olursunuz.
Cumhuriyetin
başında, koskoca vatan coğrafyasında savaşlarla nüfusu
13 milyona düşmüş bir Türkiye nedeniyle pronatalist nüfus
politikası uygulandı ve nüfus artışı teşvik
edildi. Kırk yıl süren bu süreçte nüfusu 3e katladık ama yüksek
nüfus artışı ve ana-bebek ölümlerindeki korkunç yükseklik
nedeniyle liberal, antinatalist nüfus politikalarına geçmek zorunda
kaldık. Kırk yıl süren bu
süreçte, nihayet, nüfus artışımızı biraz azaltabildik.
Bugün nüfus
artış hızımız yüzde 1,5tir, toplum
doğurganlık hızımız ise 2,1 çocuktur. Hâlen ülkemizde
her yıl 1,4 milyon çocuk dünyaya gelmektedir. Yani, nüfusumuz artmaya
devam ediyor ama hızı biraz azalacak. TÜİK verileriyle
yapılan UNFPA projeksiyonuna göre, doğurganlık
hızımız şimdiki oranı olan 2,1 çocukta sabit
kalırsa 2057de nüfusumuz 96,5 milyon alacaktır, şayet 3 çocuk
olursa 2057de 130 milyon kişi olacağız. Hesap kitap
bilmeyenlere önemle duyurulur. Bugünkü nüfus artış
hızımızı koruyabilirsek 2025te çalışabilir nüfus
oranının genel nüfus içindeki payı doruk noktasına
ulaşacaktır ki buna Fırsat penceresi deniliyor. Bu nüfusa
eğitim ve istihdam imkânı sağlanırsa ülke
kalkınmasını fırlatır. Ama, aksi takdirde bu imkânlar
sağlanmazsa veya doğurganlık artarsa olay bir kâbusa
dönüşebilir ve felaket senaryolarına hazır olmak gerekir.
Dolayısıyla, ülke kalkınması için niceliğe değil,
niteliğe önem verilmelidir. Fırsat penceresi imkânını
felakete dönüştürmemek için daha elli yıl süreyle nüfus
artış hızımızı sabit tutmalıyız,
doğum ancak ondan sonra teşvik edilebilir.
Bugün hâlen
güneydoğu illerimizde doğurganlık hızı çok yüksektir.
Bakın, Şırnak, Hakkâri için 7 çocuk; Siirt, Van, Diyarbakır
6 çocuk; Urfa, Mardin 5 çocuk ve bu illerimizin sosyoekonomik gelişim
sıraları da 68den 81e kadardır. Ama doğurganlık
hızı 1,9 çocuk olan İstanbul, Ankara, İzmir illerimizin
gelişmişliği de ilk üç sıradadır.
Doğurganlık hızıyla gelişme arasında çok net bir
ilişki vardır. Doğurganlık hızının yüksek
olduğu iller, aynı zamanda eğitimsizlik, işsizlik,
ana-bebek ölüm oranlarının da en yüksek olduğu illerdir.
Ana-bebek
ölümlerini artıran en önemli faktör riskli gebeliklerdir ve şu anda
bile ülkemizde her üç gebelikten biri riskli gebeliktir.
Doğurganlığı teşvik etmek kadın
sağlığı yönünden çok tehlikeli olan riskli gebeliklerin de
artmasına neden olacaktır. Ülkemizde her beş gebelikten biri
düşükle neticelenmektedir. Her yıl 400 bin düşük olmaktadır
ve bu düşüklerin büyük bir çoğunluğu da isteğe
bağlı düşüklerdir. Bu rakamlar bize
kadınlarımızın artık daha fazla doğurmak istemediğini
ve ayrıca, aile planlaması hizmetlerinin de yetersiz
kaldığını göstermektedir. Ana-bebek ölümlerimiz hâlâ çok
yüksektir. Biz, daha doğan bebeklerimizi yaşatamıyoruz.
Ülkemizde her 3 çocuktan 1i yoksul ve beslenme yetersizliği var. Her 5
çocuktan 1i çalışıyor. Sokak çocuklarının sayısı
1 milyonu aştı ve kadınlarımız iş
bulamadıkları için, sosyal güvenceleri olmadığı için
yanlarına sığınmak zorunda kaldıkları adamlar
tarafından çocuklarına tecavüz ediliyor. Bugün ülkemizde 430 YTL
asgari ücretle 3 çocuk bakabilmek için ya hırsız ya sihirbaz olmak
gerekir.
Üreme ile ilgili
kararlar kadının insan hakkıdır ve hiç kimse, hangi amaçla
olursa olsun bu hakkı istismar edemez. Bu hakka müdahale, taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmelere de aykırıdır.
Bugün ülkemizde üreme haklarının önünde bir dizi engel vardır.
İktidar bu engelleri kaldıracağına, çocuk sahibi
olamayanlara tıbbın imkânlarını sunacağına,
onları görmezden gelip zaten doğurganlığı
olanları daha çok doğurmaya teşvik etmektedir.
Hitler de
kadınlara 3K formülünü öneriyordu. Yani çocuk, mutfak, kilise. Hem
ülkesini hem de dünyayı felakete sürükledi. AKP İktidarında
kadınlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CANAN ARITMAN
(Devamla) İktidar, kadın bedeni üzerinden, onu baskı
altına alarak siyaset yapmaktadır. Kadınların toplumdan
silinmesinin türbandan sonraki ikinci adımı, çok çocuk
doğurtmaktır. Bunlar birbirinin devamı olan politikalardır
ve kadını ikincilleştiren bu bakış açısı
ülkedeki cinsiyet eşitsizliğini, ayrımcılığı
daha da körüklemektedir.
Kadınlara
En az 3 çocuk doğurun. demek kadın
düşmanlığıdır, bilim bilmemektir, milleti sevmemektir,
vatana ihanettir; daha çok çocuk, daha çok yoksul, daha çok işsiz, daha
çok erzak torbası ve daha çok oy içindir.
Bugün, günümüzde
İspanyada kadınlara bakanlık görevi verilirken benim ülkemde
kadınlara 3 çocuk doğurma görevi veriliyor. Yazıklar olsun!
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arıtman.
Şimdi,
Sayın Devlet Bakanı Nimet Çubukçu cevap verecektir.
Buyurunuz
Sayın Çubukçu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp oldu, ayıp!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Sen doğurma canım! Sana kim doğur diyor? Daha çok
memnun oluruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, Sayın
Milletvekili bir ailenin çocuk sevgisiyle ilgili olan kısmı vatana
ihanetle eş değer hâle getirdi. Düzeltmesini rica ediyoruz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ben verilen görevden bahsediyorum, ailenin tercihi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ailenin çocuk sevgisini vatana ihanet olarak
sunuyor. Düzeltmesini rica ediyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, bir sataşma yok. Ne biçim müdahale
anlamadım ben. Kime sataştı?
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Türkiyeye sataştı,
vatanperverliğe sataştı!
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ailenin tercihlerine herkes saygılı. Ona görev
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yok, sataşma yok, bir şey yok!
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ailenin tercihlerine saygılı ama
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Çubukçu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Sayın Arıtmanın gündem
dışı sözlerine cevap vermek üzere söz almış
bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın
Arıtmanın sözlerini tamamlamak
AHMET ERSİN
(İzmir) Yetiştirme yurtlarından haberiniz var mı? Yetiştirme yurtlarındaki rezaletten
haberiniz var mı?
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Sayın Başkan, lütfen, sataşmalara
müdahale eder misiniz.
AHMET ERSİN
(İzmir) Yetiştirme yurtlarındaki olaylardan haberiniz var
mı?
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Her şeyden önce, son sözlerini
bağlarken kullanmış olduğu Vatana ihanettir, bunu
destekleyen politikalar vatana ihanettir. sözüne bir sözle cevap vermek
istiyorum. 1 Mart 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk şöyle
sesleniyor: Efendiler, nüfus bir milletin en mühim mesaili hayatiyesindendir.
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Bakan,
anlattım ama
BAŞKAN
Lütfen, sakin dinleyiniz.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Yani, nüfus bir milletin en hayati
sorumluluklarından birisidir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) 8 milyon nüfus vardı Türkiyede
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Yine, 1924teki konuşmasında
Nüfusumuzun muhafazası, korunması, artırılması
gayesini önemle nazarı dikkate vazederim.
CANAN ARITMAN
(İzmir) 70,5 milyon değildi o gün Türkiye!
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Feyyaz ve velut yani üretken olan Türk milleti,
koşullarına kavuşunca Türk vatanını süratle
dolduracak, şenlendirecek kuvvete mazhardır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Atatürkün hükmüne sarıldınız yine.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Her şeyden önce, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, nüfus üzerindeki düşünceler ve
politikaların tartışılageldiği bir gerçektir ama
AHMET ERSİN
(İzmir) Yetiştirme yurtlarını da anlatın Sayın
Bakan! Oradaki rezalet nerede var?
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Bugün, günümüzde, hem Birleşmiş
Milletlerin nüfus politikası hem Avrupa Birliğinin nüfus politikası,
artık nüfusun ideolojik bir konu değil teknik bir mesele olarak
ülkeler tarafından ele alındığı bir gerçektir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Doğru değil Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Yine modern toplumlarda bir söylem olarak gelişmiş
olan
CANAN ARITMAN
(İzmir) - Hükûmet politikası o değil!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir usul var mı?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Biz sizi dinledik, lütfen dinler misiniz! Siz de
yanlış biliyorsunuz ama biz sizi dinledik!
BAŞKAN
Lütfen, konuşmaları sakin olarak dinleyiniz Sayın Arıtman.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Yine modern bir toplumda söylenegelen
bakabileceğin kadar çocuk düşüncesi, arka planda paradoksal bir
ilişkiyi de barındırmaktadır. Çünkü, nüfus eğilimleri
göstermektedir ki ülkelerin sosyoekonomik düzeyleri kadar ailelerin
bakabilecekleri çocuk sayısının azaldığını,
sosyoekonomik düzeyleri düşük olan ailelerin ise çocuk
yaptıklarını görüyoruz. Dolayısıyla medyada
yaygın olan bugün burada da dillendirilen bakabileceğin kadar çocuk
düşüncesi, sadece ve sadece yoksul ailelere yöneltilmiş bir söylem
olması açısından manidardır.
Bugün
gelişmiş ülkeler, önemli ölçüde etkisini hissettirmeye başlayan
yaşlanma olgusuyla karşı karşıyadır. Biz
görmekteyiz ki bugün nüfus politikaları izlenirken son derece teknik ve
demografik özellikler baz alınarak değerlendiriliyor, bizim ülkemizde
olduğu gibi herhangi bir şekilde ideolojik hiçbir
tartışmanın konusu yapılmıyor. Bu sebeple ben de bugün
burada konuşmamda cevap verirken mümkün olduğu kadar bu hususun
teknik bir husus olduğu ve geleceğimiz açısından
doğuracağı riskleri ele alarak cevaplandıracağım.
Bu yaşlanma
olgusuna ilişkin olarak özellikle zengin ve refah içerisindeki ailelerde
doğurganlık oranının hızla düştüğünü
görüyoruz ve gelişmiş ülkelerde de nüfus artışına
hızlı etki etme çabalarının ve bu yöndeki
politikaların azaldığını görüyoruz. Özellikle nüfusun
negatife düştüğü dönemden sonra izlenen tüm politikalara rağmen
ülkeler demografik yapıyı düzeltememiş, nüfus
artışını bir daha veya korunması düzeyinde
yakalayamamışlardır. Bununla birlikte bu trendde son zamanda
önemli bir kırılma olmuştur.
Nitekim, 17
Mayıs 2006 tarihinde Lizbonda gerçekleştirilen 28inci Avrupa Aile
İşlerinden Sorumlu Bakanlar Konferansında ve çok yeni bir
tarih, 2 Nisan 2008 tarihinde Avrupa Konseyinde gerçekleştirilen bakanlar
konferansı toplantısında, hükûmetlerin aile
politikalarının oluşturulmasında demografik istikrarın
sağlanması ve doğum oranının
artırılması amacıyla politika ve önlemlerin alınması
gereği ısrarla vurgulanmıştır. Bu bağlamda aile
dostu iş yerlerinin desteklenmesi, ebeveynlik izninin
artırılması, esnek çalışma koşulları, vergi
imtiyazları sağlanması, uygun fiyatlı, kaliteli çocuk
bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, halkla ilişkiler
ve medya aracılığıyla aile ile ilgilenen politikaların
yeniden teşvik edilmesi öngörülmüştür. Ayrıca bu eğilimin
özellikle İspanya örnek verildiği için söylüyorum- Avusturya,
Finlandiya gibi ülkelerde tamamen kırıldığı ve
doğumu teşvik edici yani pronatalist politikalara dönüştüğü
de görülmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyedeki nüfus politikaları
da 1960 sonrasında ve öncesinde olarak ikiye ayırarak incelemek
durumundayız. Nitekim 1960 sonrasında, nüfusu planlayan, nüfusu daha
da
Çocuk nüfus artış hızını planlayan bir döneme
girildiğini görüyoruz ve 1957 sonrasında ortaya çıkan bu
uygulama sonrasında nüfus azaltıcı bir pronatalist politikaya
dönüştüğünü görüyoruz. Bu dönemde baskın olan görüş, nüfus
politikalarının değiştirilmesi ve nüfusun
azaltılmasını teşvik eden politikalara bir geçişti.
Fakat, daha sonrasında nüfus politikalarının izlenmesi
neticesinde gördüğümüz o ki 2000 yılından bu yana ülkemizde
doğurganlık hızı beklenenden çok daha hızlı bir
şekilde düşmüş ve toplam doğurganlık oranı 2,23
seviyesine, yani nüfusun sabitlendiği duruma oldukça
yaklaşmıştır.
Nüfus
projeksiyonlarına göre yaş yapısı da değişime
uğramaktadır. 0-14 yaş grubu, 2000 yılından 2050
yılına kadar mutlak olarak 20,2 milyondan 17,1 milyona gerileyecek ve
bu yaş grubunun toplam nüfus içerisindeki payı yüzde 30,7den 17,7ye
düşecektir.
Aynı
dönemde, çalışma çağı olan 15-64 yaş arasında ise
yine mutlak olarak
CANAN ARITMAN
(İzmir) Doğru bilgiler değil, Birleşmiş Milletlerin
bilgileri burada.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla ) Bunların hepsi bilgiye dayalı
verilerdir, tahminî görüşmeler, konuşmalar değildir.
43,6 milyondan
62,4 milyona çıkacak ve bu yaş grubunun toplam nüfus içindeki
payı da 2020 yılında yüzde 69,1 ile zirve yaptıktan sonra 2050
yılında tekrar aynı seviyeye gerileyebilecektir.
Söz konusu
dönemde, yaşlı grup olan 65 yaş üzeri yaş grubu ise oransal
ve mutlak olarak sürekli artacaktır. 2000 yılındaki nüfus
artışımıza göre de 3,6 milyon olan yaşlı nüfus
2050 yılında 4,7 artarak 16,9a, yani yaklaşık 17 milyona
ulaşacak, bu yaş grubunun toplam nüfus içindeki oranı da yüzde
5,4ten 17,6ya çıkacaktır.
Türkiye'nin
yaş piramidi diğer gelişmiş ülkelerle
karşılaştırıldığı zaman, klasik piramit
şeklinden ileri yaş gruplarının oranının arttığı,
yaşlı nüfusun ağırlık kazandığı
diğer ülkelerdeki sütun şekline doğru evrildiğini
görüyoruz. Bu dönemin sonunda yaşlanmaya başlayacak olan Türkiye
nüfusu için de bu süreci diğer ülkelerde olduğu gibi tersine çevirmek
mümkün değildir. Nitekim, tarihsel olarak doğurganlık düzeyi
düştükten sonra tekrar yükselen başka hiçbir toplum yoktur. Avrupa
ülkelerinde doğurganlık düzeyinin düşmesi sonucunda ortaya
çıkan yaşlanma olgusu ile Türkiye de çok yakın bir gelecekte
karşı karşıya kalacaktır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Doğru değil, hayır!
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla ) Yaşlı ve bağımlı
nüfusun çalışan nüfus üzerindeki oranı 2050
projeksiyonlarına göre 3 kat artarak 27,2ye yükselecektir. Yaş
yapısındaki söz konusu değişimler başta olmak üzere
demografik yapının değişmesi ekonomik ve sosyal pek çok
alanı doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir ve bugün nüfusun
daha önce karşılaşmadığı birçok sorunla ve
risklerle karşılaşacağız.
Önümüzdeki
dönemde nasıl bir nüfus yapısına sahip olmamız sorusundan
hareketle, aynı zamanda nasıl bir nüfus politikasına sahip
olmamız gerektiği sorusuna da paradigmatik bir geçişe
ihtiyacımız vardır. Dolayısıyla, az önce de
söylediğim gibi bu bir ihtisas alanıdır, teknik bir konudur ve
ideolojik hiçbir yönü yoktur. Nitekim temel amaç da bağımlı
nüfusu taşıyabilecek, artan ihtiyaçlarını
karşılayabilecek, bununla birlikte toplumun refahını
yükseltecek
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Bakan, bağımlı nüfus nedir bir
anlatır mısınız?
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) -
bir kalkınma sürecini
taşıyacak
CANAN ARITMAN
(İzmir) Biliyor musunuz bağımlı nüfus nedir?
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) -
sosyal ve niteliksel kabiliyetlerin
artmasıyla ilgilidir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Bağımlı nüfusu anlatın. Anlatın.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Sayın Arıtman, eğer dinlemeye
müsaitseniz ben size her konuyu anlatabilirim.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Bakan, bilmeden konuşuyorsunuz ve
yanlış bilgi veriyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen sakin olarak dinleyiniz.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Maalesef,
her konuda herhangi bir şekilde bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma
özelliğine sahipsiniz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Meclisi yanlış bilgilendiriyorsunuz. Doğru
değil!
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Dolayısıyla, herhangi bir bilgisi
olmadan fikir dercedenlerin durumuna düşüyorsunuz her zaman.
CANAN ARITMAN
(İzmir) - Yanlış
bilgilendiriyorsunuz!
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Vatan haini nitelemesinde bulundunuz, Mustafa
Kemal Atatürkün sözüyle size cevap verdim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Sayın Recep Tayyip
Erdoğan da söylemişti vatan haini diye, aynı sözcüğü
kullandı.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Lütfen
Lütfen, bu sözler bu kürsüde yakışmıyor.
Tartışabildiğimiz en teknik konuları dahi maalesef
tartışamıyoruz kullandığınız üslup
nedeniyle.
ÖZLEM
ÇERÇİOĞLU (Aydın) Çarpıtıyorsunuz Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Dolayısıyla, nüfusun kalitesini
belirleyen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dinlemeye tahammülü olmayan bir grup var
Sayın Başkan, lütfen müdahale eder misiniz?
BAŞKAN
Lütfen
Sayın Elitaş, lütfen sakin dinleyiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Beni uyarmayın, burayı uyarın.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen konuşmacıyı dinleyiniz, daha
sonra
FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Canan Hanım laf atabilir mi
Başkanım?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Çubukçu.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Anında müdahale etmeniz
lazımdı Sayın Başkan.
FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Böyle bir şey olabilir mi? Canan Hanım
niye laf atıyor?
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Lütfen anında müdahale edin, biz
rahat dinleyelim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, anında müdahale ediyorum. Lütfen, siz de
uyunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Hayır, anında müdahale
etmiyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Anında müdahale siz ediyorsunuz!
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Çubukçu, devam ediniz.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
CANAN ARITMAN
(İzmir) Bakan boş konuşmakla meşgul! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Niye geriyorsunuz ortamı?
BAŞKAN
Sakin dinleyiniz lütfen Sayın Arıtman.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) -
nüfusun kalitesini belirleyen
BAŞKAN -
Devam ediniz Sayın Çubukçu.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Sayın Başkan, nüfusun kalitesini
belirleyen çocuk sayısının gün geçtikçe ülkemizde düşmesi,
özellikle nüfusun kalitesini de gelecek itibarıyla tehdit eder konuma
düşürmüştür. Elli yıl sonra nüfusun kalite görünümüyle
gelişimin yönü aile hayatının toplumsal hayatına etkisi
düşünülürse, istenilenden çok daha farklı bir yöne kayması
muhtemel olacaktır.
Ayrıca,
gelecekte ortalama çocuk sayısının 1e inmesi demek, denge
nüfusunun korunamaması demek, bunun yanı sıra bir nesil sonra
yetişenlerin aile bağları içerisinde aile ilişkisi içinde
yapılanamamış bir nüfus demektir ki bu yapı ailenin de
zayıflaması anlamına geliyor. Yani dayı, amca, teyze, hala,
yeğen, kuzen gibi yakın akrabalık ilişkilerinin neredeyse
ortadan kalkacağı bir döneme gidiş demektir. Özellikle toplumda
risk faktörü olarak görülen, bütün sorunların çözüm mekanizması
olarak ailenin ele alındığı ve aile odaklı sosyal
hizmet anlayışlarının ileri sürüldüğü dönemde ailenin
korunması ve toplumsal yapının korunması için ailenin
korunmasının mutlak olduğu gerçektir.
AHMET ERSİN
(İzmir) Yetiştirme yurtlarından bahset Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) - Burada önemli olan nüfusun azlığı
veya çokluğu, var olan etnik sosyal ve siyasal nüfus ve toplum
yapısını şekillendirmek değil. Özellikle Canan
Hanım, etnik bir anlayışla olsa gerek, belli bölgelerdeki nüfus
artışına çok vurgu yaptı. Biz, burada, etnik, sosyal, siyasal
ve nüfus politikasını belirlendirirken toplum yapısını
şekillendirmek değil, devletin bu yapıdan ne gibi bir
fırsatlar
CANAN ARITMAN
(İzmir) Çocuk doğum hızıyla, doğurganlık
hızıyla gelişim arasında
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, mikrofonu aç da rahat
konuşsun!
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen konuşmayı sonuna kadar dinleyiniz.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Devletin bundan ne tür bir fırsat
yakalayacağını ve toplumu nasıl
CANAN ARITMAN
(İzmir) Gerçek dışı ithamlarda bulunuyorsunuz. Allah
Allah! (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, mikrofonu açın, rahat
konuşsun!
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Çubukçu.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) Her şeyden önce bölgeler arası
yapılara göre değil, devletin bu nüfustan doğan sinerjide ne tür
fırsatlar yakalaması, kendini ve toplumu geliştirebilmesi,
vatandaşlarının yaşam memnuniyetlerinin
artırılması politikalarıyla ilişkiliyiz.
Dolayısıyla biz bu politikaları yürürlüğe koymakla
ilgiliyiz. Bu itibarla, nüfus projeksiyonları sonucunda sağlık,
eğitim, istihdam, güvenlik ve diğer yatırım
politikalarının şekillendirilmesi temel hedefimizdir.
Nüfus
politikası gibi çok önemli bir konunun 2000li yıllarda hâlâ daha
1960lı yılların paradigmaları ve beyin yapısıyla
anlatılmaya çalışılmasının, Az çocuk, çok çocuk,
bakabileceğin kadar çocuk gibi konuşuluyor olmasının
toplumumuz için çok önemli bir zaman kaybı olduğunu da ifade etmek
isterim.
Dinleme
sabrı gösterdiğiniz için hepinize teşekkür ediyor vatan haini
sözlerinin mümkünse Sayın Arıtman tarafından geri
alınmasını, bu kürsünün hassasiyetine
yakışmadığını ifade etmek istiyorum.
Saygılar arz
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çubukçu.
AHMET ERSİN
(İzmir) Yetiştirme yurtlarındaki rezaletleri görmüyorsunuz
değil mi Sayın Bakan?
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Başkan, çok kısa bir cevap hakkı rica
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Arıtman, bir dakika süre veriyorum.
Buyurunuz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Şimdi, Sayın Bakan ne yazık ki Meclisimizi
doğru bilgilendirmemiştir. Ben, buraya, Birleşmiş
Milletlerin 1 çocuk, 2 çocuk, 3 çocuk için olan tüm projeksiyonlarıyla
geldim, çizelgeleriyle geldim, grafikleriyle ve raporuyla geldim. Tabii,
söylenecek çok şey var ama benim o kadar vaktim yok. Sayın
Başkanın hoşgörüsünü suistimal etmemek için Birleşmiş
Milletler raporunun son cümlesini okuyacağım, nedenlerini
anlatıyor. Türkiye için hazırlanmış bir rapordur ve yeni
bir rapordur bu: Bu nedenle, fazla nüfus yararlı değil
sakıncalıdır. Ancak durumu objektif olarak değerlendiremeyen
bazı kişiler, neolitik kültürün değer yargılarından
kurtulamayarak hâlâ nüfus artışını olumlu olarak
karşılayabilmektedirler.
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Bunu söyleyebilirdiniz beş dakika
içinde
CANAN ARITMAN
(İzmir) - Size bunların örneklerini vereyim Sayın Bakan ve her
platformda sizinle bu söylediklerinizi tartışmaya hazırım.
Ben, sizin gibi, önünüze hazır getirilmiş bir konuşma metnini
okumadım. Ben, buraya, bilimsel bilgiyle donanmış olarak geldim,
konuştum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arıtman.
Gündem
dışı ikinci söz, 19 Nisan Misket Bombalarına
Karşı Uluslararası Eylem Günü ve Türkiyenin de dahil
olduğu Oslo Süreci hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Mehmet Ufuk Urasa aittir.
Buyurunuz
Sayın Uras. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, 19
Nisan Misket Bombalarına Karşı Uluslararası Eylem Günü ve
Türkiyenin dâhil olduğu Oslo Sürecine ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli vekiller; bu ülkede barış ve
silahsızlanmayla ilgili her söylenen söz, her yapılan iş ya
duyulmaz ya önemsenmez ya da yok sayılır. Örnek mi istiyorsunuz?
İtalyan Pippa Bacca barış mesajı vermek için yola
çıkmıştı, ancak, kaybolduğu ve ardından
öldüğü öğrenildiğinde acı duyuldu. Acı ama böyle.
Geçtiğimiz
yıl, Yunan Parlamentosundan Synaspismos Partisiyle, Egede
karşılıklı silahsızlanma, silahları azaltma
protokolü imzaladık, toplantılar düzenledik. Hedefimiz çok basitti
aslında: İki komşu arasındaki Ege Denizini bir
barış denizine çevirmek, bu bölgeye yönelik silahlanma
harcamalarını karşılıklı olarak azaltmak, bu
paraları sosyal harcamalara yönlendirmek; sağlıkta,
eğitimde, sosyal güvenlikte, komşularımızla dostane ilişkileri
geliştirecek ortak projelerde kullanmak ve bu yöndeki
çabalarımızı karşılıklı olarak sürdürme
konusunda kararlı olmak; yine, Kıbrısı bir barış
adası yapmak. İki toplumlu iki bölgeli bir birleşik
Kıbrıs için az çabalamadık. Yıllardır bu yönde süren
çabalarımız, çalışmalarımız, umuyoruz ki,
şimdi yavaş yavaş sonuç alacaktır. Nasıl olur da
Kıbrısı bir barış adasına çeviririz, buna kafa
yorduk. O yıllarda bu toplantıların
katılımcısı olan çok değerli iki kardeş partimiz
AKEL ve CTP, bugün Kıbrısın her iki tarafında da hükûmet
oldular, toplantılara katılanlar devlet başkanı,
başbakan, bakan oldular. Demek ki, Kıbrıs halkının
talepleri doğrultusunda işlerdi yaptıklarımız. Türkiye
toplumu, ne yazık ki, yıllar boyunca Kıbrısta hep
çatışmacı, savaşçı sese kulak kabarttı,
barış çağrılarına değil. O günlerde doğru
yaptığımızı biliyorduk. Yarın da bu partilerin
ortak bir zeminde buluşmalarının Kıbrısı bir barış
adası yapacağına inanıyoruz ve umutlanıyoruz.
Avrupa
Parlamentosunda grubu bulunan ve bizim de üyesi bulunduğumuz Avrupa Sol
Partisi, Orta Doğuda barışın tesis edilmesi, Filistin
sorununun adil bir çözüme ulaştırılması, Iraktaki ABD
işgalinin sonuçlandırılması için çaba gösteriyor. Avrupa
Sol Partisiyle, önümüzdeki sonbaharda İstanbulda bir Orta Doğu
konferansı düzenleyeceğiz ve bölgede barışa
katkımızı sunmak için bir tuğla daha koyacağız.
Bu çabaları çok önemsiyoruz. Her ne kadar, Irakın böğrüne
kadar biz de girelim savaş çığlıkları toplumda
karşılık bulsa da, biz, barışçı
politikamızla haklı ve doğru olduğumuzu biliyoruz, aynen
Barış istiyoruz, çatışma değil. Kan
akmasını değil sosyal gelişme istiyoruz. diyen Kürt
kardeşlerimizin seslerine ve taleplerine karşılık verdiğimizde,
haklı ve doğru olduğumuzu bildiğimiz gibi.
İnanıyoruz ki, bu ses de yakın bir zamanda tüm Türkiye
toplumunda hak ettiği barışçı
karşılığı görecek ve toplumumuzda çatışma ve
şiddet kültüründen uzaklaşma ihtimali belirecektir.
Bugün sizlere
misket bombalarıyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Çünkü 19 Nisan,
misket bombalarının yasaklanması için uluslararası bir
gündür. Türkiye Oslo sürecine katıldı ama aktif bir tutumdan çok
gözlemci olarak kendini tanımladı, NATOya göre tavır
almayı benimsedi. Misket bombaları, kullanımda oldukları
kırk yıldan beri çok sayıda sivilin ölmesine ve
yaralanmasına neden olan ve kabul edilmesi mümkün olmayan
silahlardır. 2008 yılı itibarıyla misket
bombalarını yasaklayan bir anlaşmanın imzalanması
önemli bir adım olacaktır. 2007 yılının ocak
ayında Osloda başlatılan ve etkili ve kapsamlı bir
anlaşmanın imzalanmasını öngören sürece Türkiye de
gözlemciliğin ötesinde katılmalıdır. Misket
bombalarının kullanımının, üretiminin ve transferinin
yasaklanması için adım atılmalıdır. Misket
bombasından etkilenen toplumlara ve bireylere yardım etmek için
kaynak yaratılmalıdır. Bu konularda Hükûmetin ve ilgili
kuruluşların gereken çabayı göstereceklerini umuyoruz.
Diyeceksiniz ki,
misket bombaları yasaklansa diğer silahların
yarattığı insani, ekonomik, kültürel ve sosyal tahribatlar sona
mı erecektir? Elbette ki hayır. Ancak her adım bir diğerine
yol açar. Nükleer, kimyasal, biyolojik, konvansiyonel silahlardan dünyanın
tüm ülkeleri temizlenene kadar barış ve silahsızlanma mücadelesi
verenlerin çabaları devam edecektir. Çünkü barış isteyenlerin
eninde sonunda hep kazandığını biliyoruz. Gazetelerde
gördük, işsizlik sayısıyla ilgili rakamlar verildi.
İşsizlik sayısı ocakta 59 bin arttı. Geçen yıl 1
milyon kişi istihdam dışı kaldı. Demek ki
savaşacaksak işsizlerle değil işsizlikle
savaşmalıyız, demek ki savaşacaksak yoksullarla değil
yoksullukla savaşmalıyız.
Bertolt Brecht
güzel bir şiirinde ifade ediyordu: İkinci Dünya
Savaşını Hitler yaptı/Peki, Hitleri kim yaptı?
diye.
Savaşların
insanların doğasından kaynaklanmadığını
biliyorsak, genlerimizin böyle bir amacı yoksa, örneğin Bush
genlerinin kurbanı değilse, çocuklarımızın misket
oynayabilmeleri için, onların şeker de yiyebilmeleri için misket
bombalarına karşı Meclisimizin aktif bir tutum alması çok
önemlidir. Barış mücadelemizde hepimize kolaylıklar diliyorum.
(DTP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uras.
Gündem
dışı üçüncü söz, Divriği Demir Çelik Maden
İşletmesinde son zamanlarda meydana gelen işçi
çıkartmaları hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Selami
Uzuna aittir.
Buyurunuz
Sayın Uzun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Sivas Milletvekili Selami Uzunun, Sivas Divriği
Demir-Çelik Maden İşletmesinde işçi çıkartmalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
SELAMİ UZUN
(Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivasın
Divriği ilçesi, tarihî birikimiyle, mütevazı insanlarıyla, zor
sayılacak bir coğrafyada hayatını devam ettirmeye
çalışıyor. Son nüfus tespitlerinde 17.176dır.
Divriği
denilince aklımıza iki önemli şey gelir: Birincisi, Divriği
Ulucami ve Şifahanesi, Selçuklunun bir kolu olan
Mengücükoğullarının tarihe bırakmış olduğu
önemli miraslardan biridir.
İkincisi,
Divriği demir çelik madenleridir. Divriği demir çelik madenleri
tarihten beri işletilmeye devam etmektedir. Divriği demir cevheri
Osmanlı İmparatorluğundan ve bazı kaynaklara göre de
Selçuklulardan itibaren bilinmekte ve işletilmektedir. Evliya Çelebi
Seyahatnamesinde, Timurlenk ordularının nal ve
kılıçlarının Divriği demirlerinden yapıldığı
belirtilmektedir. Yani Divriği ile demirin birlikte anılmaları
çok eskilere dayanmaktadır. Bu vesileyle çeşitli kervan yolları
da Divriğiden geçmiş, önemli ticaret merkezlerinden biri
olmuştur. Cumhuriyet döneminde Demir Çelik İşletmeleri
vasıtasıyla işletilmiştir, AK Parti İktidarı
döneminde ERDEMİR Maden İşletmelerine bağlanarak tek elden
idare edilmesi sağlanmıştır. Daha sonra yine bizim
dönemimizde özelleştirilmesi sağlanmış, yerli kuruluş
olarak bildiğimiz OYAK işletmelerine satılmıştır.
Belki
hatırlayacaksınız, bu kurumun Genel Müdürü Coşkun Ulusoy,
ERDEMİR yabancıya satılmasın. diye ay
yıldızlı tişört giyerek medyaya poz vermiştir. Gerçi
ERDEMİRi yabancıya sattırmayan aynı kişi, OYAK
Bankı Hollandalılara satmakta hiçbir sakınca görmemiştir.
Konumuza gelecek
olursak, ERDEMİR madenlerinin kamuya ait hisseleri OYAKa devredilmesiyle
beraber acele yönetim değişikliğine gitmişler ve hemen,
sebepli sebepsiz, her düzeyde eleman çıkarmaya
başlamışlardır. Divriği halkına, sivil toplum
örgütlerine, resmî makamlara olumsuz tavır
takınmışlardır. Sözleşmeleri feshedilerek işten
çıkarılan işçilerin çalıştıkları birimleri
de, hizmet alımı yoluyla, Divriği ilçesi
dışındaki çeşitli şirketlere ve Divriği
dışından getirilen işçilere
yaptırılmaktadır. Şu anda Divriğide
çalışmakta olan işçilerin, fabrikanın hizmet ve malzeme
ihtiyaçları Divriği dışındaki kişi ve
kuruluşlarca karşılanmaktadır. Bu çıkarmalar, temizlik
elemanı olarak çalışan 18 kişiyle başlamış,
bunların çıkışlarının yanlış
olduğunu dile getiren AK Parti İlçe Başkanı Selahattin
Mermer, Özgürlük ve Dayanışma Partisi İlçe Başkanı
Metin Şimşek ile Meslek Yüksek Okulunun Dernek Başkanı
Ersan Taşpınar işten çıkarılmıştır.
Meslek Yüksek Okulu Dernek Başkanı Ersan Taşpınar, bu
üzüntülü bir gününde trafik kazası geçirerek hayatını
kaybetmiştir; kendisine Allahtan rahmet diliyoruz. En son olarak 1 Nisan
tarihi itibarıyla, tamamına yakını Divriğili olan,
orada oturan, geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi olan 25 güvenlik
görevlisinin işine son verilmiştir.
Bütün
işletmeler elbette ki ihtiyacı
yoksa işçi çıkarabilir. Ama bu 25 kişi sebepsiz
çıkarılıp yerlerine yeni bir 25 kişi getirip
çalıştırırsanız ve bunların da ilçe
dışından getirildiğini düşünürseniz, bunda kasıt
aranır.
Bu tip büyük
ölçekli işletmelerin, bulundukları bölgeye katma değer
kazandıran, kendileri kazanırken bulundukları il ve ilçelere de
sosyal ve ekonomik fayda sağlayan şirketler olması gerekirken,
Divriği Madenleri, özelleştiğinden bugüne kadar göstermiş
oldukları yönetim tarzıyla Sivastan ve Divriğiden
uzaklaşmaya başlamıştır. Bulunduğu
coğrafyadan uzak bir şirket ve yönetiminin, uzun vadede yöreye
getireceği bir faydadan bahsedemeyiz.
Divriğide
yaşayan insanların büyük oranda geçimleri madene dayalıdır;
esnafı da işçisi de tüccarı da ona bağlıdır. Bu
şimdi değil, tarih boyunca böyle olmuştur. En son 3 Nisan
tarihinde, ilçe merkezinden, tüm sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, esnaf
ve halk madene yürüyerek olayı protesto etmiştir. İstanbul ve
Ankara gibi bir yerde 5-10 kişiyi işten çıkarırsanız
gidip başka yerde çalışma imkânı bulabilirler. Ama
şimdi, ay yıldız tişörtlü Coşkun Ulusoy ve
ERDEMİR Ankara Genel Müdürü Dinç Kızıldemire diyorum ki:
Eğer bu emirler sizden gelmiyorsa Genel Müdürünüz Sedat Orhan sizi
yanıltıyor, yanlış bilgi veriyor, Divriğide
barışı bozuyor. Eğer emirler sizden geliyorsa soruyorum:
Divriğide 25 kişiyi işten çıkarırsanız, bu
insanlar nerede iş bulup evlerine ekmek götürecekler? Bu
anlayıştan vazgeçin. Yaptıklarınıza
bakılırsa Allah korkusu yok, öyle anlaşılıyor.
İnsanların yüzüne nasıl bakıyorsunuz.
Divriğide
yaşayan Sedat Orhana soruyorum: Hiç Divriğide çarşıya
çıkıyor musun? Hiç Divriğili bir esnafla yüz yüze gelebiliyor
musun? Divriğili bir insanla göz göze gelebiliyor musun? Hiç
zannetmiyorum. Divriğiye düşmanlığınız,
Divriği halkına kininiz, gareziniz nedir? Siz bu ülkede
yaşamıyor musunuz? Siz evinize ekmek götürürken işten
attığınız bu insanları hiç düşündünüz mü? Resmî
yetkililer sizin kapınızı çalıyor, belediye
başkanı, sivil toplum örgütleri Divriğide iş
barışının bozulmaması için,
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurun.
SELAMİ UZUN
(Devamla) -
ilçe huzurunun bozulmaması için ellerinden geleni
yapıyorlar. Özel ve kamu kurumlarının birbirlerine ihtiyacı
olduğu, birbirlerine muhtaç olduğu bir bölgede olan iş yerinin,
aynı zamanda bu yörenin kalkınmasında da tarih boyunca lokomotif
olduğu bir gerçektir. Divriğide yaşayıp Divriğiyi
tanımamak hangi anlayışla izah edilebilir? Eğer, OYAK
mantığı bu mantıksa, ülkede meri hiçbir yazılı
mevzuatta bunun yeri yoktur. Peki, OYAKın ay yıldız
bayraklı tişörtlü Genel Müdürü kime hizmet ediyor, biz de bilelim.
Divriğililer, inanın Demir Çelik İşletmelerini keşke
gâvura satsaydınız bundan iyi olurdu. diye bize sitem ediyorlar.
Lütfen, insanların elinden ekmeğini alıp bir başkasına
vermek ne demek, bunu izah edin. Bu insanlara ne yapıyorsunuz da gâvuru
aratır oldunuz, bunu bir düşünün isterseniz.
OYAK yetkilileri
yanlış yoldadır. Bugüne kadar karışmamak adına,
özel şirketlere yasalar ölçüsünde yaklaşmak adına sesimizi
çıkarmadık. İş barışını bozmanın
bir bedeli olmalıdır. Birilerinin ekmeğini alıp
başkasına vermenin bir hesabı olmalıdır. Şunu
herkes bilmelidir ki: Divriğisiz Divriği madenleri düşünülemez.
Divriği
halkını, tüm çalışanları ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uzun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkanım, bir dakikalık söz
rica ediyorum.
Sivas
Milletvekili arkadaşımız Divriğide çıkarılan 23
kişiden şikâyet ederken, burası kendi iktidarları döneminde
özelleştirildi ve en az bin kişi çıkarıldı, bir.
Sivasta 4 No.lu Askerî Dikimevinde 300 kişi çalışıyordu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, böyle gündem
dışına cevap verme diye bir usul yok.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) 4 No.lu Askerî Dikimevi İstanbula nakledildi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, lütfen
Lütfen
BAŞKAN
Lütfen
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) O zaman bu Sayın Milletvekili neredeydi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, gündem
dışına böyle milletvekillerinin cevap verme hakları yok.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) OYAK Bankla ilgili ifade ettikleri doğru
değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olur mu öyle şey? Söz isteseydi, cevap
verseydi.
BAŞKAN
Sayın milletvekili
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) 300 kişi çalışan fabrika İstanbula
nakledilirken bunları söyleselerdi daha sarih olurdu, daha
yardımcı olurdu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, çıksın,
söyleyecek şeyi varsa söylesin.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
Söz istediğiniz zaman, açıklama
istiyorsanız, lütfen, yerinizden usule uygun olarak giriş
yapınız.
Çok teşekkür
ederim.
Şimdi
gündeme geçiyoruz. Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu
tasarıyla birleştirilen İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, Manisa Milletvekili Şahin Mengünün, Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, Sivas Milletvekili
Muhsin Yazıcıoğlunun, İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı ve 24 Milletvekilinin ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ve 12 Milletvekilinin aynı konudaki kanun teklifleri ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
İzmir Milletvekili Bülent Baratalının; Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalının;
Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalının;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali
İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin
Yazıcıoğlunun; Engelli Memurların Emekliliğini
Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İzmir Milletvekili Bülent Baratalının; 3201 Sayılı
Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt
Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından
Değerlendirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal
Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71,
2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde çerçeve 73üncü maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine dair
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve arkadaşlarının
önergesi işleme alınmış ve Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı önergenin oylamasında
kalınmıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar okutup oylarınıza sunacağım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Karar yeter sayısı da arayacaksınız
ama değil mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73.
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici maddelerden sonra
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Mümin
İnan (Niğde) ve arkadaşları
GEÇİCİ
MADDE 23 Ev hanımları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay
içinde talep edilmesi halinde, 10 yıllık süreyi aşmamak
kaydıyla talep ettikleri ev hanımı olarak geçen sürelerini
borçlanabilirler. Sigorta primi 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas
kazancın alt sınırı ile üst sınırı
arasında sigortalı tarafından belirlenen günlük kazanç ve prim
ödeme gün sayısı üzerinden bulunacak kazancın % 32sidir.
Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma
tutarının tamamını 6 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler
sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu süreler 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında
sigortalılık süresi olarak kabul edilir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum ama karar yeter sayısı
bakıyoruz
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, oylama yapalım evvela.
BAŞKAN
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 13.46
(X)
119 S. Sayılı Basmayazı 27/3/2008 tarihli 83üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 13.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
73üncü maddeye
yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin, Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve arkadaşlarının verdiği önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
da vardır.
Şimdi,
geçici maddelerin bağlı olduğu 73üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
74üncü maddenin
üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 74 üncü
maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 108 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan 1/4/2008
ibaresinin bu Kanunun yayımı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Recep
Taner Beytullah
Asil Mustafa
Kalaycı
Aydın Eskişehir Konya
Hakan
Coşkun Mehmet
Günal Mümin
İnan
Osmaniye Antalya Niğde
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 74 üncü maddesi ile
düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Ünal
Kacır Agâh
Kafkas
Kayseri İstanbul Çorum
Halide
İncekara Yılmaz
Helvacıoğlu
İstanbul Siirt
Madde 108- Bu
Kanunun;
a) Geçici 20 nci
maddesinin son fıkrası 1/1/2008 tarihinde,
b) 72 nci ve 73
üncü maddeleri, Geçici 6 ncı maddenin yedinci fıkrasının
(b) bendi, geçici 7 nci maddesinin son fıkrası, geçici 9 uncu maddesinin
bir ila dördüncü fıkraları ile geçici 17 nci maddesi, geçici 20 nci
maddesinin onikinci fıkrası 30/4/2008 tarihinde,
c) 60
ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (3) ila
(8) ve (10) numaralı alt bentleri ile (f) bendinde sayılanlar için
genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasına
ilişkin olarak; 3 üncü maddenin birinci fıkrasının (1),
(2), (8), (9), (10), (16), (17), (20), (22), (23), (24), (25), (26) ve (27)
numaralı bentleri, 63, 64, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 74, 75, 77, 78, 79
uncu maddeleri, 80 inci maddenin dördüncü fıkrası, 81 inci maddenin
birinci fıkrasının (f) bendi ve ikinci fıkrası, 82 nci
maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları, 87 ila 89 uncu
maddeleri, 97 nci maddenin son fıkrası, geçici 1 inci maddenin son
fıkrası, geçici 3 üncü maddesi, geçici 6 ncı maddenin dördüncü
fıkrası, geçici 11 inci maddenin ikinci fıkrası, geçici 12
inci maddesi hükümleri 1/7/2008 tarihinde,
c) Diğer
hükümleri 2008 yılı Ekim ayı başında,
yürürlüğe
girer."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım efendim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, burada bir hata yapıyorlar.
İç Tüzükün 87nci maddesine göre burada bu metinde olmayan bazı
maddelerde değişiklik getiriyorlar. 87nci madde de diyor ki:
Görüşülmekte olan kanunda olmakla beraber, eğer komisyon
kararında yoksa onun gündeme alınabilmesi için komisyon
çoğunluğunun orada oturması lazım.
Bakın,
okunan birçok madde, metinde yok Sayın Başkan. Birçok madde buradaki
komisyon metninde yok. Yeni maddeler şey ettiğine göre, Komisyon çoğunluğunun
orada oturması lazım.
BAŞKAN
Şimdi 108inci maddeyi bu önerge tümüyle değiştiriyor. Daha
önceki sıra sayısında da 108inci maddeyi tümüyle
değiştirmiş. Şimdi buradaki önergeyle bu madde yeniden
değiştiriliyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yeniden değiştiriliyor ama komisyon metninde olmayan
maddeleri ilave ediyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 5510 sayılı Yasayı
değiştiren bir düzenleme efendim. Sayın Milletvekilinin
söylediği yanlış.
BAŞKAN Bir
sorun yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bana göre orada komisyon çoğunluğunun
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 5510
sayılı Kanunun yürürlük maddesi kademeli olarak ve Kanunun
yayımlanacağı tarih dikkate alınarak gerekli alt yapı
hazırlıkları itibarıyla yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen en aykırı önergeyle 74üncü
madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu nedenle aynı maddede
değişiklik öngören ikinci önergeyi işleme koyma imkânı da
kalmamıştır. Önergeyi işlemden kaldırıyorum.
74üncü maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
74üncü madde kabul edilmiştir.
Bu oylamayla
birlikte dördüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
beşinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Beşinci
bölüm 75 ila 84üncü maddeleri kapsamaktadır.
Beşinci
bölümün tümü üzerinde söz isteyen gruplar Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi
Hareket Partisidir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adınada İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin
Büyükkaya.
BAŞKAN
Lütfen buraya bildirirseniz sırası gelince söz vereceğiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Peki.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili, söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır Sayın Öztürk.
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 75 ila 84üncü maddeleri içeren beşinci bölüm
hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunuyorum.
Bugüne kadar
yasaları neden çıkardığımız, kim istediği
için yasa çıkardığımız belli olmuştur. Barroso
buraya geldiğinde Mecliste yaptığı konuşmalarda bizim
hangi yasaları çıkarmamız gerektiğini, neler yapmamız
gerektiğini dikte ettirdi ama kendilerinin ne yapması gerektiği
hakkında hiçbir şey söylemedi.
Bugün dünyada
ekonomik kriz var. Ekonomik krizle birlikte gıda krizi de
başladı. Halkın temel ihtiyaç ve gıda maddeleri aldı
başını gidiyor. Pirinç, mercimek, bulgur gibi temel gıda
maddelerinde yokluk başladı, yoksulluk başladı. Dünya
ülkeleri bu ekonomik krizle ve gıda kriziyle kafa yormaya
başladılar. Bunlar hakkında alınması gereken
tedbirleri almaya çalışıyorlar. Haitide 50 kilogramlık
pirincin torbası 35 dolardan 70 dolara çıktığı için,
yapılan gösterilerde 5 kişinin ölümü üzerine başbakan istifa
etmek zorunda kaldı. Bizim Başbakanımız ne yapıyor?
Bizim Başbakanımız bunları hiç görmemezlikten geliyor.
Medya medya, meydan meydan dolaşarak Cumhuriyet Halk Partisine ve diğer
muhalefet partilerine sataşmayı sürdürüyor. Anlıyorum, Sayın
Başbakanımız içine düştüğü durumun sorumlusu olarak
kendi eylem ve işlemlerini görmüyor; bundan, başkalarını
sorumlu tutuyor. Bugün Başbakanımız diyor ki Cumhuriyet Halk
Partisinin geçmişinde kara leke var. O kara lekeyi temizlemesi gerekir.
Ben Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili olarak bundan çok
alındım. Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişindeki kara lekenin ne
olduğunu Sayın Başbakan açıklamalıdır. Cumhuriyet
Halk Partisi, Kuvayımilliye sürecinde kan ve barut kokuları
arasında, emperyalizme karşı mücadele sürecinde
doğmuş, demokrasiyi bu ülkede yerleştirmiş bir partidir.
Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinde kara leke yoktur. Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Başkanlarının kimler olduğunu herkes
biliyor: Atatürktür, İsmet İnönüdür, Bülent Ecevittir ve Deniz
Baykaldır. Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanlarının
hiçbirisi Afgan tarikat lideri Hikmetyarın önünde diz
çökmemişlerdir. Cumhuriyet Halk Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanlarının hiçbirisi siyaseti tarikat şeyhlerinden
öğrenmemişlerdir. Onlar siyaseti emperyalizme karşı
mücadele içinde öğrenmişlerdir. Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanı Sayın Deniz Baykal siyaseti İsmet İnönüden,
Bülent Ecevitten öğrenmiştir ama hiçbir zaman Yasin El Kadıya
kefil olmamıştır değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Biz, özgürlükleri
sadece kendimiz için, kendimiz gibi düşünenlere istemiyoruz,
halkımız adına istiyoruz, bize karşı olan, bizim
düşüncelerimize katlanamayan insanların da düşüncelerinin
yaşaması için çağdaş demokrasi istiyoruz.
Bugüne kadar, biz
burada muhalefet partisi milletvekilleri olarak önerge veriyoruz, AKP Grubu
kızıyor; soru soruyoruz, kızıyor. Burada yoklama isteniyor,
AKP sıralarından yoklama isteyen -karar yeter sayısı olmadığı
için toplantı sona ermek zorunda kalıyor- milletvekillerinin üzerine
saldırılıyor. Bu ne biçim demokrasi
anlayışıdır, bunu anlamak mümkün değildir. Parlamento
konuşulan bir yerdir. İktidarın yasaları çıkarmak ne
kadar meşru bir hakkı ve görevi ise muhalefetin de halkın yararına
görmediği yasaları engellemek o kadar meşru hakkıdır.
Yasal kurallar içerisinde muhalefet bunu yaptı diye kızmanın
anlamı yoktur. Bu, aksine Parlamentoya kimlik kazandırır. Bu,
aksine görüşülen konunun önemsendiği konusunda kamuoyuna mesaj verir.
Bugün, dünyada
Amerikan Kongresinde Senatör Huey Long tam on altı saat
aralıksız konuşmuştur. Yine, Wayne Morse yirmi iki saat
yirmi altı dakika konuşmuştur. Yine, Senatör Kilmer Corbin yirmi
sekiz saat otuz dakika konuşmuştur. Bizde ise muhalefet partilerine
verilen süre, düşen süre sadece iki dakikadır değerli
arkadaşlarım.
Şimdi,
Başbakanımız İstanbuldaki yaptığı bir
görüşmede diyor ki: Bu yasanın bir an önce çıkması için
ben Meclise talimat veriyorum. Arkadaşlarımız gece gündüz
çalışacaklar; cumartesi, pazar günü çalışacaklar bu
yasayı çıkartacaklar. diyor. Şimdi, yürütme organının
başının Meclise talimat verdiği artık
tescillenmiş olmaktadır ancak ben buradan AKPli arkadaşlarımızı
Sayın Başbakanımıza şikâyet ediyorum. Bu, Sayın
Başbakanımızın söylediği gibi muhalefetin
engellemeleri yüzünden olmamıştır. Keşke engelleme gücüne
sahip olsaydık, keşke muhalefet halkın yararına olmayan bu
yasaları engelleyebilseydi de halk bu zulmün altında inlememiş
olsaydı. Bakın, bu yasaların engellenmesinin tek sorumlusu AKP
Grubudur. AKP 341 milletvekiliyle Meclise gelmesine rağmen, bu yasa
görüşülmeye başlanıldığından bu yana, deminki
karar yeter sayısıyla birlikte tam on altı defa karar yeter
sayısı ve toplantı yeter sayısı olmaması
nedeniyle toplantıya ara vermek zorunda kalınmıştır.
Barroso buraya geldiğinde tam tekmil olan milletvekili
arkadaşlarımız Barroso Meclisten çıkar çıkmaz hemen
dağılmışlar, arkasından bir karar yeter sayısı
istenilmiş, çoğunluk sağlanamadığı için ara
verilmek zorunda kalınmıştır. E, demin de aynı
şekilde olmuştur. Bunun sorumlusu, söylenildiği gibi muhalefet
falan değildir değerli arkadaşlarım. Kaldı ki biz
-demin de söyledim- bunu engellemekle görevliyiz.
Değerli
arkadaşlarım, görüşülmekte olan bu yasa, bundan önceki
konuşmacı arkadaşlarımızın da söylediği
gibi, IMFnin dayattığı bir yasadır. Bu yasa, AKPnin ve
Hükûmetin hastanelere, eczanelere bakış açısını ortaya
koymaktadır. Bu yasa
AKP öteden beri hastaneleri ve eczaneleri kâr
evleri, kâr edilen yerler, yani ticarethaneler olarak görmektedir,
doktorları ve eczacıları da tacir olarak
değerlendirmektedir. Bu yasa çıkartılırken,
yıllardır beklenilen reform yasası olarak ortaya
sunulmuştur. Bu yasanın yıllardır beklenildiği
doğrudur ama yıllardır bu yasayı bekleyen
halkımız değildir, bu yasayı yıllardır bekleyen,
egemen güçlerdir, IMFdir, uluslararası sermayedir ve onların
organize güçleridir. Bir yasanın reform yasası olması için
yokluk ve yoksullukta birleşmek değil refah ve mutlulukta
birleşmek lazım. Yokluk ve yoksullukta buluşturan yasa reform
yasası olamaz değerli arkadaşlarım.
AKPnin ve
Başbakanın demokrasi anlayışı, bu yasada kendisini
ortaya çıkartmıştır. Başbakanımız, bugüne
kadar demokratlığını gazetelerin arka ve ön
sayfalarında çıkan ona göre- çıplak kadın resimlerine seslerini
çıkarmayarak ispat etti ama esas demokratlığını bu
yasada ispat etmeliydi. İnsanların en temel hakkı olan hak arama
ve özgürlüklerinin polis copuyla, polis panzeriyle susturulduğu bir
ortamda demokrasiden, özgürlüklerden bahsedemez değerli arkadaşlarım.
Bu yasa
yıkım yasasıdır. Sosyal güvenlik, başta
işçilerimize, çiftçilerimize, köylülerimize lazım; çilek
tarlasında, erik tarlasında çalışan köylülere lazım;
fabrikalarının başında, tezgâhlarında ter döken
işçilere lazım; yer altı madenlerinde çalışan
işçilere lazım. Egemen sermayenin temsilcileri ve varlıklı
insanların sosyal güvenliğe ihtiyacı yoktur değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
sanatçılarla ilgili, ben, sosyal güvenliklerinin sağlanması
adıyla bir kanun teklifi verdim Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımla
birlikte. Bunu bu yasayla birleştirdiler ama birleştirdiler de ne
oldu? Hiçbir şey olmadı. Peki, sosyal güvenlikten yoksun bu
sanatçılarımızın sosyal güvenlikleri sağlanmayacak
mıdır?
Sosyal güvenlik
ve iş hukuku, değerli arkadaşlarım,
çalışanların hukukudur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı, teoride her ne kadar işçi ve işveren bakanı olarak
adlandırılırsa da uygulamada bu Bakanlık işçi
bakanlığıdır. İş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku
işçi yanında taraftır, çünkü ekonomik olarak, iktisaden güçsüz
olan işçilerin korunması için, sosyal devlet olmanın gereği
için böyle bir hukuk ortaya çıkmıştır. Şimdi, sosyal
güvenlikteki bu yıkıntıların, bu açıkların
kapatılması için bu yasanın getirildiği söyleniyor, ama bu
sosyal güvenlikteki açıkların nereden kaynaklandığına
ben Sayın Adalet Bakanımız Mehmet Ali Şahinin sözleriyle
cevap vermek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, üstüne basa basa
şu hususu belirtmek zorundayım: Bu Hükûmet ve Hükûmeti oluşturan
siyasi partiler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla)
sosyal güvenlik kurumlarının içinde bulunmuş
olduğu şu acıklı durumun sorumlusu olarak, maalesef,
işçilerimizi, vatandaşlarımızı,
esnaflarımızı ve sanatkârlarımızı görüyor.
demektedirler. Demek ki bunun sorumlusu sigortalılar, işçiler
değildir arkadaşlar.
Bugün 11 milyon
civarında kişi kayıt dışıdır. Bana son
verilen bilgiye göre bir örnek vermek istiyorum: Tuzlada tersanelerde
sigortalı -bildirim yapılan- işçi sayısı 10.460.
Tabii, bunların otuz gün sürekli prim ödeyip ödemedikleri de belli
değil, ama orada 25-30 bin kişinin çalıştığı
resmî ağızlardan ifade edildiğine göre, kayıt dışı
çalışan insanların sayısını varın siz
hesaplayın.
Önce, bu Sosyal
Güvenlik Yasasından önce iş güvencesi lazım, istihdam
olanağı lazım; hepsinden önemlisi, sendikal hak ve özgürlüklerin
önündeki engellerin kaldırılması lazım. Güçlü sendikalar
olmadığı müddetçe Sosyal Güvenlik Yasasının
çalışanlara hiçbir faydası olmayacaktır. O nedenle, bu
yasaya biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tümden karşıyız. Bu
yasanın geri çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay söz
istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Kanun
Tasarısının beşinci bölümü üzerinde söz almış
bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısının 75inci maddesine göre,
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında başkasının
yardımına ve desteğine muhtaç olacak derecede malul olanlar ile
şehitlerin dul ve yetimlerine en yüksek devlet memuru
aylığı üzerinden, diğerlerine mevcut
aylıklarının üzerinden otuz yıl hizmet yapmış
gibi emekli ikramiyesinin ödeneceğinden bahsetmektedir. Ancak 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 21inci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi 1995 yılında 4082
sayılı Kanunla değiştirilmiş, bu Kanun yürürlüğe
girmeden önce malul olanlarla şehitlerin aylığa hak kazanan dul
ve yetimleri bu düzenlemeden yararlanamamıştır.
Bu Kanunun
75inci maddesi, bu düzenlemeleri yaparken 1995 yılından önce bu
hakkı kazanamamış olanlara bu haklardan yararlanma
fırsatı vermemiştir. Yani, terörle mücadele kapsamında
malul olanlarla şehitlerin dul ve yetimleri ile 1995 yılından sonra
terörle mücadele kapsamında malul olanlarla şehitlerin dul ve
yetimlerinin hakları arasında bir adaletsizlik söz konusudur. Bu
adaletsizliğin bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Hükûmet, bu
tasarıyla, çalışanlara ve sigortalılara yeni yük
getirmediğini iddia etmektedir. Bu doğru değildir. 2925
sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun
30uncu maddesine göre sigortalılardan yüzde 30 oranında prim
alınırken, bu tasarının 76ncı maddesiyle tarım
işçilerinden alınan prim oranı yüzde 32,5a çıkarılmaktadır.
Bu düzenlemede de görüldüğü gibi, genel sağlık sigortasının
yükü sigortalıya ödettirilmektedir. Hâlbuki BAĞ-KUR
sigortalısının ve tarım işçilerinin durumu
ortadadır. Bu insanlar perişandır. İşçilerimizin pek
çoğu asgari ücretle çalışmaktadır. Sosyal Sigortalar
Kurumunun açıklarını kapatmak için fakirin fukaranın
üstündeki prim yükünü artırıyorsunuz. 22 Temmuz seçimlerinden önce
-sizin deyiminizle- fakire fukaraya oy almak için yardım
dağıtacaksınız, daha sonra da sosyal güvenlik
kurumlarının açıklarını kapatmak için fakiri
fukarayı ezecek, üzerindeki yükü artıracaksınız. Seçim
öncesi fakir fukara edebiyatı, seçim sonrası fakir fukaranın
belini bükmek olmaz. Yurt dışından gelen sıcak paranın
menkul sermaye üzerinden hiç vergi ödemediği, rant gelirlerinin vergi
dışı kaldığı bir ortamda fakiri fukarayı
ezmek, onlara yeni yükler getirmek, sigorta primlerini artırmak daha kolay
mı geliyor?
Hükûmet bu tasarıyı
önce Meclise getirmiş, sivil toplum örgütleri, işçiler ve sendikalar
bu tasarıya tepki gösterince de sivil toplum örgütleriyle görüşmek
aklına gelmiştir. Sivil toplum örgütleriyle ve sendikalarla
görüşmeleri tasarıyı Genel Kurula getirdikten sonra yapıyorsunuz.
Bu görüşmeleri niye önce yapmadınız? Demokratikleşme,
hukuk devleti diyeceksiniz, ama tasarıyı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna getirdikten sonra sendikalarla görüşmeye
çalışacaksınız! Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde bir
yasama gücü ve faaliyeti mi var ki, siz kanun Genel Kurulda görüşülürken
şaşkın bir şekilde davranıyorsunuz? Elbette bu
tasarı sendika ve sivil toplum örgütleriyle mutlaka görüşülmelidir.
Ama bizzat kanun tasarısı hazırlanırken görüşülmesinde
ve onların görüşlerinin alınmasında büyük fayda
vardır. Eğer kanun hazırlanmadan önce sivil toplum örgütleriyle,
konunun taraflarıyla yeterince konuşmazsanız, kamuoyunda
yeterince tartışmazsanız işte bu durumlara düşersiniz.
Bu kanun
hazırlanırken ve yasalaşırken meselenin sadece ekonomik ve
mali yönü dikkate alınmış, Anayasamızın 2, 5 ve
60ıncı maddesi âdeta yok sayılarak sosyal güvenlik hakları
daraltılmış, sosyal devlet ilkesiyle sosyal güvenlik hukukunun
temel kuralları göz ardı edilmiştir.
Siz,
getirdiğiniz bu tasarıyla çalışanlar arasında bir norm
ve standart birliği getireceğinizi söylüyorsunuz. Norm ve standart
birliği, aynı statüde çalışanlar için söz konusudur. Bu
yasa aynı statüde çalışan memurları dahi eski-yeni memur
olarak ayırmaktadır. Yasa yürürlüğe girdiğinde aynı
işi yapan eski ve yeni memurlar farklı maaş alacak, farklı
emekli maaşı bağlanacak ve farklı haklara sahip
olacaktır. Bu durumda nasıl norm ve standart birliğinden söz
edebiliyorsunuz?
AKP Hükûmeti
tarafından çıkarılmakta olan bu kanunla çalışanlara
hiçbir hak verilmezken, aksine çalışanların haklarının
ellerinden alınması konusunda bir gerekçe ortaya
konulamamaktadır. Reform diye adlandırılan bu düzenleme,
sosyal güvenlik sisteminin ana sorunu olan aktif-pasif dengesinin düzelmesini
sağlayacak esaslı düzenlemeleri içermemektedir.
Sayın
Başbakan kazanılmış hiçbir hak kaybı
olmadığını söylemektedir, ama ortadaki yasa
tasarısı kendisini tekzip etmektedir. Sosyal güvenlik
kurumlarının açıklarını kapatmak,
çalışanların özlük, sosyal, sağlık ve hukuki
hakları ellerinden alınarak yapılamaz. Finansman
kaynağının esas olarak prime dayalı olduğu bir sosyal
güvenlik sisteminde, istihdam yapısı ile sosyal güvenlik
kurumlarının gelir kaynakları arasında doğrudan bir
etkileşim vardır.
Çalışanların
yüzde 50si kayıt dışıyken, resmî olarak 2 milyon 350 bin
işsiz, 3 milyon ücretsiz aile işçisi varken ve bunlar için hiçbir
önlem alınmamışken, nasıl olacak da sistemin aktüeryal
dengeleri makul seviyelere indirilecektir? Tasarıyla getirilen ikramiye ve
benzeri ödemelerden prim alınması kayıt dışı
ödemeleri artıracaktır. Maalesef getirilen bu tasarı, âdeta
kayıt dışı istihdamı teşvik etmektedir. Ülkemizde
kayıt dışı istihdamın çok yüksek olması,
doğal olarak ilgili sosyal güvenlik kurumunun çok ciddi gelir kaybını
da beraberinde getirmiştir. Sosyal güvenlik sisteminin
açığının asıl sebebini burada aramak gerekir.
İşsizliğin önemli düzeylerde bulunması, ucuz iş gücü
temininin yanı sıra sigortasız işçi
çalıştırılmasını da kolaylaştırmakta,
iş bulabilen ancak alternatifi her zaman hazır olan işçiler
işini kaybetme kaygısıyla sigortasız olarak
çalışmaya boyun eğmektedirler.
İşverenleri
sigortasız işçi çalıştırmaya yönelten faktörlerden
biri ise prim yüksekliğidir. Türkiye OECD ülkeleri arasında istihdam
maliyeti en yüksek olan ülke konumundadır. Bu nedenle, kayıt
dışı istihdamı teşvik edici nitelikteki uygulamalardan
kaçınılmalı, bir projeksiyon dâhilinde prim oranları
düşürülmelidir.
Sosyal güvenlik
primi işveren payındaki 5 puanlık indirim durumunda, istihdam maliyetindeki
bu düşüşün de teşvikiyle, 8 milyona yakın kayıt
dışı çalışandan 1,5 milyonunun asgari ücret üzerinden
kayda alınması bile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının 4 milyar YTL olarak açıkladığı Kurumun
indirimden uğrayacağı yıllık kaybı
fazlasıyla telafi edecektir. Ücretli, yevmiyeli, aile işçisi olmak
üzere toplam 8 milyon kayıt dışı çalışanın
hepsinin kayda alınması durumunda ise, prim indirimine rağmen,
SSK, vergi ve İşsizlik Sigortası Fonu olmak üzere devletin
yılda toplam 25 milyar YTL dolayında bir ek gelire
kavuşacağı görülüyor.
Devletin sosyal
güvenlik sistemine, tahsil edilen primlerin 1/4ü oranında katkıda
bulunması öngörülmüştür. OECD ve Avrupa Birliği ülkeleriyle
karşılaştırıldığında, devletin sisteme
katkısı bu ülkelerin çok gerisindedir. Katkının neden
tahakkuk eden prim tutarına göre değil, kurum tarafından tahsil
edilecek prim tutarına bağlı olarak
yapıldığı ise sosyal devlet ilkesiyle açıklanabilir
bir düzenleme değildir. Devletin sisteme katkısının prim
tahsiline bağlı olmaksızın Avrupa Birliği ülkeleri
düzeyinde belirlenmesi gereklidir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 2007 yılında yaklaşık 50 milyar
YTLye varan faize ve rantiyeciye faiz ödemesi yapılırken, bu
ödemeler ekonominin zorunlu gideri diye açıklanmaktadır. 70 milyon vatandaşımızın
sağlık ve sosyal güvenlik hakları için ödenen paralar ise kara
delik olarak ifade edilmektedir. Bu son derece yanlış bir
tanımlamadır. Sosyal devlet olmanın gereği olarak, bütçeden
sosyal güvenliğe transfer edilen sosyal güvenlik harcaması kara delik
değildir. Kaldı ki, sosyal güvenliğe bütçeden yapılan
transferler ve sosyal güvenlik primlerinin gayrisafi yurt içi hasıla
içindeki paylarına baktığımızda, buna ilişkin
oranların Türkiyede hiç de söylenildiği gibi yüksek
olmadığını görürüz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Türkiyede bütçenin yüzde 16sı nispetinde sosyal güvenlik
transferi yapılırken, bu oran, örneğin Japonyada yüzde 25tir.
Sosyal güvenlik primlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı
Türkiye için yüzde 7,5 iken, bu oran Japonya için yüzde 10, Yunanistan için
yüzde 12, İtalya için yüzde 12,5 ve Fransada yüzde 16dır.
Dolayısıyla, bu kara delik ifadesini bırakmak gerekmektedir. Kara
delik bütçe açıklarıdır, kara delik cari açıklardır,
kara delik dış ticaret açıklarıdır, kara delik
kayıt dışılıktır, kara delik adaletsiz gelir
dağılımıdır ve kara delik 450 milyar doları
aşan iç ve dış borçlardır.
Sosyal
güvenliğe kaynak aktarmayı kara delik ve sürdürülemez olarak ifade
edenler acaba 22 Temmuz öncesi kapılara bırakılan ve ödemesi de
2008 yılı bütçesine aktarılan kömüre yıllık ne kadar
kaynak aktarmaktadır? Bu ne kadar sürdürülebilirdir? Bu kaynak sosyal
güvenlik kurumlarına aktarılınca kara delik oluyorsa makarna ve
kömür dağıtmak ne oluyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Muhterem
heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa
Tasarısının beşinci bölümünün 75 ila 84üncü madde
başlıkları üzerinde Demokratik Toplum Partisinin görüşünü
sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi,
bazı saptamalar yapmak istiyorum. Gerçekten, burada sosyal güvenlik
adına konuşuyoruz ve emekçilerin güvenliği,
sağlığı adına konuşuyoruz ama öte yanda hayat
devam ediyor ve bunların güvenliğinin sağlanmadığını
görüyoruz. Bu bizim anlayışımız aslında 2001de New
Yorkta ikiz kulelerin saldırıya uğramasından sonra Amerika
Birleşik Devletlerinin dünyaya, insanlığa
dayattığı Güvenlik mi-özgürlük mü? ikileminin, güvenliğe
öncelik verilmesi adıyla özgürlüklerin, hakların
sınırlandırılması, yok edilmesinin
karşılığıdır.
Şimdi bizde
de böyle bir tartışma sürüyor. Gerçekten, örneğin güvenlikten
söz ediyoruz ve Tuzlada, işte, sekiz ayda 38 kişi
yaşamını yitirdi ve bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda bir heyet oluşturuldu
ve yerinde gidip inceledik ve sonra da dört partinin ortak önerisiyle Türkiye
Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonu oluşturuldu ve o
komisyona da perspektif sunabilmek için raporumuzda bir dizi öneriler getirdik,
ama ne yazık ki AKPnin hâlâ bu komisyona 10 değerli milletvekilinin
adını bildirmeyişi sonucu komisyon oluşmamış ve
çalışma da başlatılamamış ve orada da trajediler
sürüyor.
Şimdi, böyle
bir anlayışla olmaz. Bu, demokrasi anlayışıyla
ilişkilidir, insan hak ve özgürlüklerine bağlılıkla
ilişkilidir ve bir de bunu içselleştirmekle ilişkilidir. Yoksa,
Dünya Bankasının ve IMFnin reçetelerini güvenlik ve özgürlük
adına, ilerleme, kalkınma adına getirirseniz, işte,
şimdi Dünya Bankası ve IMF çökertti ve insanlar açlıkla,
kıtlıkla boğuşuyor, bunun önümüzdeki günlerde Türkiye'de de
yansımalarını yaşayacağız, göreceğiz ve biz,
hâlâ IMFnin ve Dünya Bankasının reçetelerini buraya getiriyoruz. Ne
adına? Güvenlik adına, özgürlük adına, refah adına.
Şimdi, dün,
Sayın AKP Milletvekili, Grup Başkan Vekili, kendilerinin,
halkımızın refahı ve mutluluğu için burada
olduklarını söylüyorlar. Biz neden buradayız o zaman
arkadaşlar, muhalefet, siyasi partilerimiz? Biz de bu halkın
mutluluğu ve refahı için buradayız, ama onlarla bizim
aramızdaki fark şu: Onlar bu halkın refahını ve
mutluluğunu sağlamakla ve buna ilişkin düzenlemekle muktedirken
yapmıyorlar, biz de muhalefet olarak bunun neden
yapılmadığına karşı çıkıp tarihe not
düşmeye çalışıyoruz. Mesele budur.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Biz demokratik yollarla mücadele ediyoruz!
AKIN BİRDAL
(Devamla) Evet, ne kadar demokratik olduğunu görüyoruz.
Bakın,
tenzih ediyorum ama, sizin yaptığınız neye benzer, biliyor
musunuz? Adam gece yarısı eline almış demir testereyi,
kepenkleri keserken, oradan geçen bir meraklı sormuş: Ne yapıyorsun?
demiş. Adam Keman çalıyorum. demiş. Yahu, nasıl keman
çalıyorsun, bunun sesi çıkmıyor. demiş. Onun sesi,
yarın, gün doğduğu zaman, sabahleyin çıkar. demiş.
Şimdi, bu
getirilmek istenilen sosyal güvenlik adı altında yasa
tasarısının yarın çıkacak sesi. Emekçilere ne kadar
sosyal güvenlik getirdiğini, ne kadar refah getirdiğini, ne kadar
onların sağlıklı yaşam hakkını güvence
altına alıp almadığını gösterecek hayat.
O nedenle,
şimdi, yine de ben dikkate alınmayacağını bilerek
Çünkü, baştan beri muhalefetin hiçbir önerisi dikkate
alınmamıştır. Muhalefet dikkate alınmıyor
Parlamentoda. Muhalefet, toplumsal muhalefet hergün Güvenparkta, sokaklarda
toplanıyor. Dün, yine Ankarada, Güvenparkta
Emekçiler ne istiyor? Buna
kulak veriyor musunuz? Dün İstanbulda, yine, sokaklarda emekçiler,
insanlar, sendikalar toplandılar. Ne istiyorlar? Buna kulak veriyor
musunuz? O zaman, siz halkın söylediğine kulak tıkarsanız,
onların gerçekten yoksulluğunu, açlığını
görmemezlikten gelirseniz, burada da refah ve özgürlük adına
konuşursunuz. Konuş deriz Sen de konuş. konuşmaya
kaldıktan sonra.
O nedenle, yine,
ben dikkate alınmamasına karşılık 12.500
sığınmacı insanın bu yasa tasarıyla göz ardı
edilen haklarına ilişkin bilgi sunmak istiyorum.
Şimdi, Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, aslında, resmî
açıklamalarda 324 kişinin olduğunu söylüyor, ama, şu anda
12.750 kişi sığınmacı olarak
Ve örneğin, böyle
bir tasarıda bunların haklarını gözeten bir düzenleme yok.
Şimdi, nasıl olacak? Haklar ve özgürlükler evrenseldir, kimsenin
diline, dinine, cinsiyetine bakılmazlığı esastır.
Şimdi, onlar, örneğin geliyorlar doğu tarafından, zaten
burada köprü olarak kullanılıyor. Sığınmacılık
hakkına, biliyorsunuz, Cenevre Konvansiyonuyla çekince konulmuştur;
Afganistandan, Iraktan, Sudandan, İrandan, bilmem gelinmez; buraya
gelirler. Burada da büyük bir rantla ticarete dönüştürülür ve o insanlar
başka bir ülkeye transfer edilir. Ne zaman gündeme gelir bu? Gemiler
karaya vurduğu zaman ya da insanların cesetleri karaya vurduğu
zaman. Bu mudur vicdan? Oysa, yoktur insanın dilinin, dininin,
cinsiyetinin kimliğinin ne olduğu; haklar ve özgürlükler evrenseldir.
Örneğin, 301
tartışılırken şimdi bakıyoruz. Biz 301e
karşıyız, Demokratik
Toplum Partisi olarak da karşı çıkacağız. Neden?
Çünkü, 301 düşünce ifade özgürlüğüne karşıdır, insan
haklarına aykırıdır, yasakçıdır,
ırkçıdır ve en önemlisi de sabıkalı ve
kanlıdır. Yüzükoyun yerde yatan Hrant Dinki
çağrıştırmaktadır. O nedenle yüce Meclisimiz
Değiştirilsin mi değiştirilmesin mi?ne
sığınmadan bu maddeyi kaldırarak, bu insanlığa
karşı dramdan özür dilemelidir. Bu fırsat da işte size
sunuluyor. Önümüzdeki günlerde umuyor ve diliyorum ki, bu da düzeltilir.
İşte,
bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyelerinin de yer
aldığı Hrant Dink Duyarlılık Komitesi Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir basın toplantısı düzenledi. Ee,
şimdi, Hrant Dink demek
Bakın, gelmiyorlar tanıklar, İnsan
Hakları Komisyonuna çağırıyoruz jandarmalar, albaylar.
Gelmiyorlar. Şimdi, bunları getirebilecek iradeyi Türkiye Büyük
Millet Meclisi gösteriyor mu göstermiyor mu? Gerçekten şu anda darbe
senaryoları yapılıyor. Bu darbelere karşı Türkiye
Büyük Millet Meclisi hukukun üstünlüğünden, demokrasiden ve
halkımızın barış içinde bir arada
yaşamasından yana bir irade gösterecek mi göstermeyecek mi?
Bunları tartışalım sayın milletvekilleri. Demokrasi
hepimiz için, insan hakları hepimiz için ve insanlığın
onuru da hepimiz için. Gelin, bu çatı altında
ayrılıklarımız değil, bizi birleştirecek değerler
için bir arada olalım ve bu konuda da çaba gösterelim.
Şimdi, bu
nedenle biz bu yasanın geri çekilmesini istiyoruz. Sayın Bakan
geçtiğimiz günlerde Mutabakat sağlanmıştır dedi.
Hayır. Mutabakat sadece TİSK, TOBB ve Türkiye Ziraat Odaları
Birliği ile sağlanmıştır. Ama gerçekten demokrasi
nedir? Halkın yönetimidir. Halk nedir? Emeğiyle geçinenlerdir.
Gerçekten biz şimdi gerçek demokrasiden yana mı olacağız,
olmayacak mıyız? Halktan yana olacak mıyız olmayacak
mıyız?
Şimdi,
bakın, açlığın çanları çalıyor. Giderek bu
Türkiyeye de yansıyacak. Zaten açlık giderek derinleşiyor.
İşte, yine birtakım sendikaların yaptığı
kamuoyu araştırmaları, istatistikleri sonucunda açlık sınırında
11 milyon, yoksulluk sınırında da 22 milyon insan var.
İnsanlığı açlığa terk eden bir sistem şimdi
toprağı da açlığa sevk etmektedir, hayvanları
açlığa sevk etmektedir. O nedenle
Yine şimdi anıyorum bir
ziraat mühendisi, yurtsever, halkın dostu bir arkadaşım Akın
Özdemirin Ziraat Mühendisleri Odası Başkanıyken söylediği
bir söz vardır: Bu ülkede, toprağı aç, insanı aç,
hayvanı aç bir ülkede tarımsal öğrenim yıl dönümü
kutlanamaz. Anılsa anılsa, gerçekten, bu halka karşı
sorumluluklarımızı nasıl yerine getirebilirizi
sorgulamamız gerekir. Şimdi, biz de burada olmadık yerler,
şeyler adına kutlamalar yapıyoruz ve sevinçler
yaşıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, yine de 84üncü maddeye bir not düşülsün istiyorum. Bu
madde esasında yasa tasarısıyla doğrudan ilgili bir madde
değildir. Gelir Vergisi Yasasının 41inci maddesine 11inci bent eklenmiş, 68inci maddenin ikinci
fıkrasıyla da değiştirilmiştir. Bu
değişikliklerin gerekçesi de kayıt dışını
önleme olarak sunulmaktadır. Değişiklikler kimi iş
kollarındaki çalışana yapılacak her türlü ödemelerin banka
hesabı üzerinden yapılmasını ve böylelikle ödemelerin
kayıt altına alınabileceğini öngörmekte, bu şekilde
yapılmayan ödemelerin ise gider olarak kabul edilmeyeceği
belirtilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, vergilerin nasıl tahsil edileceği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
AKIN BİRDAL
(Devamla)
nasıl tahakkuk ettirileceği ve hangi kalemlerin
nasıl muhasebeleştirileceği açıkça bellidir. Şimdi,
kalkıp Banka üzerinden ödeme yapılmazsa ben bunları gider
olarak kabul etmem. diyemezsiniz. Yetki sizdedir, denetim sizdedir. Kayıt
dışının peşine düşerseniz, eğer niyetiniz
varsa da bunu önlersiniz. Bu yöntemlerle kayıt dışılık
önlenemez. Olsa olsa karmaşa biraz daha artar. Düşünün ki aynı
iş için, yani ücret ödemeleri için iki ayrı usul ve iki ayrı
sonuç, iki ayrı yöntem, iki ayrı ceza çekme söz konusu olabilecektir.
O nedenle, bence
bırakın bu IMFnin ve Dünya Bankasının getireceği
sefaleti, açlığı, işsizliği ve yoksulluğu;
halkımızla, onların dedikleriyle, gerçekten istekleriyle
buluşalım, yeniden gözden geçirelim; halkın güvenliğini,
sağlığını sağlayacak bir yasayı hep beraber
çıkaralım. Bunu umut ediyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Alaattin
Büyükkaya söz almıştır.
Buyurunuz
Sayın Büyükkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik yasasının
beşinci bölümü için, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik, bir ülkenin
vatandaşları ile devlet arasında yapılmış en
büyük mukaveledir. Öyle bir mukavele ki hemen hemen toplumun neredeyse
tamamını ilgilendiren bir mukavele. Vatandaş diyor ki: Ben prim
ödeyeceğim, bunun karşılığında da siz benim
paramı iyi değerlendirin ve benim emeklilik maaşımı,
sağlık harcamalarımı, sağlıkla ilgili
meselelerimi ve bakmakla yükümlü olduklarımın da geleceklerini
garanti edin. Ve böyle bir mukaveleyle yola çıkılıyor. Burada,
vatandaşın görevi primini zamanında ödemek, devletin en önemli
görevi de bu paraları doğru değerlendirip doğru yerlerde
kullanarak vatandaşa olan mükellefiyetini yerine getirmektir.
Bugün,
çalışanlar ve bağlı olanları düşündüğümüz
zaman, şu andaki sosyal güvenlik
sistemimizden yaklaşık 59 milyon insan istifade etmektedir.
Dolayısıyla neredeyse toplumumuzun tamamına yakını bu
sistemin içerisinde.
Peki, niçin böyle
bir düzenlemeye ihtiyaç duyduk biz? Bir kere -mutlaka bazı şeyler
söylendi ama tekrarda fayda var- nüfus yapısındaki değişim,
demografik yapıdaki değişim. Evet, genç bir nüfusumuz
olduğunu söylüyoruz ama unutmayın yaşlanıyoruz ve
yaşlandıkça da hayatta kalma süresi uzadıkça da -bunlar
memnuniyet verici şeyler ama- aktüeryal denge bozuluyor ve alınan
primle yapılacak ödemeler arasındaki denge değişiyor.
Bir diğer,
bugünkü sistemi bozan en önemli unsurlardan biri de, 1994 yılında
çıkarılan erken emeklilik uygulaması. En büyük, sistemi tahrip
eden husus bu. Bu sistemin maliyeti nedir bu ülkeye? Onu söylemekte fayda var.
Bugünkü parayla açıkları değerlendirdiğimiz zaman, faizle
değerlendirdiğimiz zaman, bugünkü gelir hesabında
yaptığımız zaman, 2007 sonu itibarıyla 853 milyar YTL,
yaklaşık 500 milyar dolardan daha fazla. Çok iyi şeyler
yaptık. diyenlerin sanıyorum ki en önemli hesabı budur. 500 milyarı
bir tarafa koysunlar, diğerini bir tarafa koysunlar, neyi, ne kadar
yaptıklarını çok iyi görürler. Tabii, bu devam ettirilebilir mi?
Hayır ve onun için de bundan önce düzenleme yapılmış, elli
sekiz, altmış yaşa çıkarılmış. Şimdi
de, biz yeni düzenlemelerle konuyu kaldırılabilir bir hâle getirmeye
çalışıyoruz.
Bir diğer
konu da, prime esas kazancın düşük gösterilmesi.
Vatandaşımız, maalesef yükler sebebiyle, burada farklı
davranıyor. Kayıt dışı istihdam bir diğer sebep
ve en önemli noktalardan biri de prim tahsilatının düşük
olması, yani vatandaş görevini yerine getirirken, nasıl bir
mukavelede iki taraf varsa, pirimin ödenmesindeki sıkıntı var.
Tabii, bunu sadece vatandaşa yüklemenin de doğru
olmadığı kanaatindeyim. Burada, bu sistemi yürüten kamu
görevlilerinin de kusuru olduğunu açıkça söylemeliyiz. Çünkü bu paranın
hesabını bilmek, parayı istemek, bugün için sadece bu
dakikanın işi değil bu. Otuz senedir, kırk senedir devam
eden problemin temelinde bir diğer husus da bu yatıyor. Şimdi,
bu konuda da -önemli ki- bu beşinci bölümde bir düzenleme yapıyoruz.
Ayrıca, bir
diğer problem de, yine primlerin yatırıma yönlendirilmesi
meselesidir. Çünkü vatandaş diyor ki: Benim al bu primimi, ama
yatırıma da yönlerdir, gelirlendir bunu. Bu konuda yine idarenin
bence geri kalmasının, bu paraları biraz çarçur etmesinin de yine
işin temelinde yatan diğer bir problem olduğunu görüyoruz.
Bir diğer
problem de aylık bağlama oranlarının yüksekliği. OECD
ülkeleri içerisinde en yüksek aylık bağlama oranı Türkiyede:
2,6. Bunun mutlaka dengeli bir hâle getirilmesi lazım.
Bir diğer
nokta, prim ödeme gün sayısının da düşük olması. Ki
bizde yedi bin gün. Birçok ülkede, bizim gibi yaş ortalamasının,
demografik yapının olduğu ülkelerde bu oranlar çok yüksekte. Biz
şu anda yedi bin iki yüz güne getirdik, sadece iki yüz gün bir ilave
yapabildik.
Evet, en önemle
üzerinde durulan, kamuoyunun çoğu zaman dikkatinden kaçan bir diğer
konu da sosyal güvenlik kuruluşları arasında hak ve
yükümlülükler açısından norm birliğinin olmayışı.
Bugün üç tane kurum var: SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı.
Bunları bir masaya yatırdığımız zaman tablonun
farklı olduğunu görüyoruz. Dediğim gibi bugün yaklaşık
14 milyon 973 kişi aktif sigortalıdır, prim ödüyorlar; 58,8 milyon
kişi de bağımlılarla beraber bu sistemden
yararlanıyor. Peki, ne oluyor burada, ne kadar prim ödeniyor, açık ne
kadar? Açığa baktığımız zaman 2007 sonu
itibarıyla transferler manasında -bütçeden yapılan transfer
manasındaki açıktan söz ediyorum- 33 milyar YTL. Bunun gayrisafi
millî hasılaya oranı, eski millî gelir hesabı
açısından söylüyorum 5,1; şu anda 3 civarında.
Peki, bu kurumlar
arasında, norm birliği açısından
baktığımız zaman Emekli Sandığı ne durumda?
En fazla dikkat çekilmesi gereken hususlardan biri bu. Emekli
Sandığı, gelirde yüzde 17 paya sahip, açıkta ise yüzde 38.
Yani, 33 milyar YTLnin yüzde 38ini, ki yaklaşık 30 milyar
doların demek ki yarısına yakınını, 10 milyar
dolarını biz Emekli Sandığına transfer ediyoruz. Bu,
hakkaniyete uygun bir durum mu? Hepimizin, oturup döne döne düşünmek zorunda
olduğumuz hususlardan biri bu.
Memurlara
sağlık harcaması yaparız ancak prim almıyoruz. Hiç
kimse konuşmuyor bunu. Memurlara yaptığımız harcamalar
için Emekli Sandığı mensupları herhangi bir prim ödemesi
yapmıyorlar. Taban maaş üzerinden emeklilik primi ödüyorlar ancak
emekli olmaya geldikleri zaman tazminatları, bütün diğer ödemeleri
birleştirilerek hesap yapılıyor. Hatta bir görevde -ki
sanıyorum bu heyete çok kişi gelmiştir Efendim benim daire
başkanı olmam lazım, genel müdür olmam lazım, genel müdür
yardımcısı olmam lazım. diyerek Hiç olmazsa birkaç ay
kalayım. diye birçok insan sizlere de gelmiştir- bir gün kalsalar
bile bu maaş üzerinden emeklilik hakkına sahip olmaktadırlar.
Kaç kişi bunun sayısı biliyor musunuz şu anda? 69 bin bu
tarzda emekli olmuş insan var ve ayrıca aylık bağlama
oranları açısından da baktığımız zaman,
SSKda mesela yüzde 90ken aylık bağlama oranı bunlarda yüzde
106dır. Tabii ki verelim. Hiçbir zaman için burada
Bir devlet varsa kamu
görevlileri olacaktır. Bundan aksini düşünmek mümkün değil. Ama,
bunlar içerisinde imtiyazlı olanları konuşuyorum ben ve tablo
budur ve daha birçok istisnayı da burada sayabiliriz.
Peki, bugün biz
ne yaptık? Daha önce, bu norm birliğini sağlayalım diye bir
düzenleme yapmıştık. Bu düzenleme ne oldu? Anayasa Mahkemesi, memurlar
aleyhine düzenleme yaptığımız gerekçesiyle iptal etti. Kim götürdü bunu? Cumhuriyet Halk Partisi.
Niçin götürdü?
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Takiye yapıyorsunuz.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Türkiye'de bütün Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları eşit statüde olmalı, değil mi? Bunu
savunuyoruz ama sonuç bu. Sanıyorum ki hep onlar için işçi, esnaf çok
o kadar önemli mi, değil mi bilmiyorum, takdirinize sunuyorum ama kamu
görevlileri konu olduğu zaman, bürokrasi konu olduğu zaman
Bürokrasi
bizim bürokrasimiz ama nedense, diğerlerini unuturlar, sadece bu nokta
üzerinde gayret sarf ederler.
Tahmin ediyorum
ki, yeni yasa, bu yasa da çıktığı zaman
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız sözlerinizi.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Bazı
yapılan düzenlemeler var. Mevcut durumuna dokunamadık biliyorsunuz,
yüzde 48-50sine dokunamadık ama bunlar için bazı ufak tefek
dokunmalar var. Bunlar için bile Anayasa Mahkemesine götürebilir yine aynı
anlayış.
Süremin dolduğunu
da biliyorum ama şunu söylemeliyim sonuç olarak: Bu tasarının
hazırlanmasında diğer gerekçelerden bütçe üzerindeki yükün
azaltılması noktasındaydı. Bu noktada gereğini
yapabildik mi? Hayır. Ama vatandaşımıza hak verme
noktasında, gerçekten, eski yasaya göre birçok hakkı
vatandaşımıza verdik.
Gerçekten, bu
kanuna karşı çıkanlar, verilenlere iyi bakmalıdırlar.
18 yaşına kadar herkesin sağlık harcamalarından
yararlanması sağlandı ve böyle bir şeyi bugüne kadar kimse
hayal edemezdi.
Yasanın
hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, inşallah, bu
yasayla ülkemiz ve bütçemiz daha rahatlayacaktır.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Büyükkaya.
Şahsı
adına Ankara Milletvekili Nesrin Baytok söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Baytok. (CHP sıralarından alkışlar)
NESRİN
BAYTOK (Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun beşinci
bölümü üzerinde görüşmeleri sürdürüyoruz. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
aslında görüştüğümüz yasa, sosyal güvensizlik yasası, IMF
yasası veya teslimiyet yasası.
Sayın
milletvekilleri, sizlerle bir kanaatimi paylaşmak istiyorum: Bence, bu
yasa, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçse de Sayın
Cumhurbaşkanından dönecektir. Çünkü Sayın
Cumhurbaşkanı bir cuma günü, 13 Ağustos 1999da bu yüce Meclisin
çatısı altında emeklilik yaşıyla ilgili düzenlemeyi o
dönemin iktidarına sormuştu. O zaman Kayseri Milletvekili,
şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, Refahyol bürokratlarının
kadınlarda elli yaşı, erkeklerde de elli beş yaşı
uygun bulduğunu belirtmişti. Şöyle devam etmişti:
Şimdi geçen iki sene içerisinde neler değişti, neler oldu ki
Türkiye ekonomisinde, bu bürokratlarımız şimdi elli sekiz ve
altmış yaşların ek aktüeryal dengeyi
sağlayacağını söylüyor.
Sayın
milletvekilleri, o gün elli sekiz, altmış yaşta emekliliğe
karşı çıkan Sayın Cumhurbaşkanının bugün
altmış beş yaşı kabul etmesi beklenemez herhâlde
değil mi? Bir Cumhurbaşkanının sık sık fikir
değiştirmesi beklenmemelidir. O gün öyle, bugün böyle davranmayı
bir Cumhurbaşkanına yakıştıramam. O nedenle, diyorum
ki, bu yasa Anayasa Mahkemesinden önce Sayın Cumhurbaşkanından
dönecek bir yasadır.
Sayın
milletvekilleri, böyle bir yasayı ele alırken her şeyden önce toplumun
tamamını sosyal güvenlik şemsiyesi altına alacak bir
düzenleme yapılmasını bekliyor insan. Doğal olanın bu
olması gerekirken ne görüyoruz, toplumun belli kesimlerini
dışlayan bir yasayla karşı karşıyayız.
Üzerinde görüşme yaptığımız beşinci bölüme
baktığımızda ne görüyoruz? Çeşitli eklemeler,
düzeltmeler, ihtiyaç gidermeler, yeni madde düzenlemeleri falan.
Peki, sayın
milletvekilleri, sormak gerekmez mi Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı, bir
önceki yasa bu kadar eksiklik, yanlışlık içererek mi yürürlüğe
girmiş olacaktı? Yani, 2006 yılında çıkarılan
5510 sayılı Kanun Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa
Mahkemesine götürülüp mahkeme de bazı maddelerini iptal ederek
yürürlüğü durdurma kararı vermemiş olsaydı, siz bu
düzeltmeleri nasıl yapacaktınız?
Sayın
milletvekilleri, bakınız, şu son aylarda çıkan pek çok
yasa, Anayasaya aykırılık içerdiği gerekçesiyle ana
muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine
taşındı. Bu hafta, bazı belediyelerin
kapatılmasıyla ilgili yasayı ve mektupla oy
kullanılmasını düzenleyen yasayı götürdük. Geçen hafta,
Sağlık Bakanlığında şef ve şef
yardımcılıklarının atanmasıyla ilgili kanunu
götürdük. Vakıflar Kanunu, Anayasadaki laiklikle ilgili son düzenlemeler,
Tanık Koruma Kanunu, hâkimler ve savcılarla ilgili kanun, nükleer güç
santrallerinin kurulmasıyla ilgili kanun gibi kanunlar şu anda hep
Anayasa Mahkemesinin önünde. En son da Cargill yasasını götürdük.
Sayın
milletvekilleri, Meclisimiz, Anayasaya aykırı bu kadar düzenlemeyi
nasıl bu denli rahat ele alabiliyor? Neden koskoca hükûmet,
bakanlıklar, bürokratlar, hukukçular bunca hata yapıyor? Neden? Daha
seçimlerin üzerinden sadece aylar geçmişken neler oluyor, neden böyle
oluyor?
Sayın
milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz bu yasanın dikkat çekici
yönlerinden birisi de, hiç kuşku yok ki, kadınlara yönelik
yaklaşımda yatıyor. Yasa, bu hâliyle, Adalet ve Kalkınma
Partisinin kadına bakışını yansıtıyor.
Nasıl bakıyor diye bir gözlem yaptığımızda
şunu görüyoruz: Kadının, sadece evinde çocuk bakan bir konumda
olmasını öngörüyor sanki. Kadının, sosyal hayatın
içinde iş yaşantısında bulunmasına pek de ihtiyaç
olmadığı düşünülen bir varlık olarak
anlaşıldığını görüyoruz. Bizzat Sayın
Başbakanın en az üç çocuk diyerek başlattığı
kampanyada kadının başka bir yeri olabilir mi?
Bu yasayla
kadının emeklilik yaşı artıyor. Yani, ahirette
emeklilik başta olmak üzere en çok haksızlık kadınlara
yapılıyor. Bilindiği gibi, yasadaki diğer pek çok düzenleme
de, yine kadınları mağdur edecek hak kayıpları içeriyor.
Cenaze yardımından, emeklilikte aylık bağlama
oranının düşürülmesine kadar bir dizi haksızlık.
Sayın
milletvekilleri, Hürriyet Gazetesinde, geçen hafta, değerli köşe
yazarı Şükrü Kızılot, yazısında, yukarıdaki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
NESRİN
BAYTOK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
hak
kayıplarını sıralayarak sordu: Kadınların suçu
ne? Ben de buradan, yüce Meclisin kürsüsünden soruyorum: Kadınlardan ne
istiyorsunuz?
Bu düzenlemelerle
görüyoruz ki iktidar partisi kadınlar aleyhine yasama faaliyetinden
çekinmiyor. Ancak iktidar partisine mensup kadın milletvekilleri birlikte
açıklama yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında bir "fırsat eşitliği komisyonu" kurulmasını
istediklerini ifade eden basın açıklaması yapıyorlar. Bu ne
yaman çelişkidir!
Kadınlar
aleyhine olan bu düzenlemeleri tespit edip düzeltmek komisyon olmasa da
mümkündür. Üstelik kurulması teklif edilen fırsat eşitliği
komisyonu daha önce Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Birgen Keleş
tarafından Meclise teklif edilmiş bir komisyondur; hem 2003
yılında hem de 2007 yılında yeni parlamento döneminde.
Sayın
Keleş'in deyimiyle kendilerine akşam saatinde
"günaydın" diyoruz. Yeni mi hatırladınız? Son günlerdeki
bazı özel gelişmeler mi size kadın erkek eşitliğini
hatırlattı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
NESRİN
BAYTOK (Devamla) Çok teşekkürler.
Bu yasadaki
kadınlara yönelik haksızlıkları kapatmak, gözlerden
gizlemek için mi bu telaş?
Sayın
milletvekilleri, ben burada kadınlara yönelik başlıkları
ele aldım; ancak esnafı hak kaybına uğratan, çiftçiyi de
yok sayan bir yasadır bu, sosyal devlet ilkesini de hiçe sayan bir
yasadır.
Sayın
milletvekilleri, biz bu yasaya karşıyız. Bir kez daha
kayıtlara geçiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Baytok.
Şahsı
adına, Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu söz
istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Helvacıoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının beşinci bölümü üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.
Türkiyenin
şartları, sosyal güvenlik alanında dünyada geçerli örnekler ve
ekonomimizin gerçekleriyle uyumlu sosyal güvenlik yasası tesis edilmesi
gerekliliğine inanarak, reform niteliğinde olan yeni bir
anlayışla, sosyal güvenlik sistemimizi sürdürülebilir, gerçekçi,
akılcı bir yapıya kavuşturmak arzusundayız.
Türkiyenin mevcut sosyal güvenlik yapılanmasıyla gelecekte çok büyük
sıkıntılar yaşayacağı, sistemden kaynaklanan
açıkların bütçe imkânlarıyla kapatılmasının
mümkün olamayacağı gerçeği herkes tarafından bilinmektedir.
Çalışanlarımıza
layık oldukları seviyede bir sosyal güvenlik standardı
kazandıracak, sosyal güvenliğimizin sistemini ülkemiz
imkânlarının kaldırabileceği bir yapıya
kavuşturmak hepimizin asli görevlerinden biridir.
Değerli
milletvekilleri, bu yasayla yapılacak değişiklikle, 2629
sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve
Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu, 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 1985 tarihli 3160 sayılı
Emniyet Teşkilatı Uçuş ve Dalış Hizmetleri Tazminat
Kanunu kapsamına giren personelden, uçuş, paraşüt,
denizaltı, dalgıç ve kurbağa adam hizmetlerinin fiilen
ifası sırasında başka birinin sürekli bakımına
muhtaç olacak şekilde malul olanlar ile ölenlerin dul ve yetimlerine en
yüksek devlet memuru aylığı üzerinden, diğer malullere ise
mevcut aylıkları üzerinden, usul ve esaslar çerçevesinde, otuz
yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesi ödenir. hükmü yer
almıştır.
Yasanın ek
83üncü maddesi, kendi isteğiyle emekliye ayrılanların ancak
daha sonra Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
tarafından hizmet süresinin eksik olduğu, gerekli yaş
şartını henüz haiz olmadığı tespit olunanlardan,
emeklilik veya malullük aylığı alma süresi eksik hizmet
süresinden veya yaş şartının yerine getirilmesi için
tamamlanması gereken süreden fazla olanların emeklilik
işlemlerinin iptal edilemeyeceği yer almıştır.
Yeni yasanın
79uncu maddesiyle, Yurtdışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin
Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanunun 1inci maddesi vatandaşlarımızın lehlerine uygun
olacak bir şekilde değerlendirilmiştir. Türk
vatandaşlarımızın yurt dışında on sekiz
yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen
ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında
veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt
dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu kanunda belirtilen
sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve
istekleri halinde, bu kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri
bakımından değerlendirmeye tabi tutulmuşlardır.
Bu kanunun 1inci
maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta
iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk
vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiyede hiçbir
sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal
Güvenlik Kurumuna, Türkiyede çalışması varsa en son tabi
olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu kanunla
getirilen haklardan yararlanması sağlanmıştır.
Borçlandırılacak
her gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki
5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 82nci maddesinde belirtilen prime esas -asgari ve azami günlük
kazanç sırasında- seçilecek günlük kazancın yüzde 32sidir.
Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış
olması şartıyla, aylık tahsis için, yazılı
talepleri hâlinde 5510 sayılı Kanunun 41inci maddesinin son
fıkrası hükümlerine göre değerlendirmeye tabi
tutulmuşlardır. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ
edildiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde ödenmesi
öngörülmüştür. Tahakkuk ettirilen prim borçlarını tebligat
tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru
şartı getirilmiştir. Borçlanmadan, daha sonra vazgeçenler
yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için
gerekli şartları yerine getiremezlerse, talep hâlinde
yaptıkları ödemeler faizsiz olarak kendilerine iade edilebilecektir.
Yurt
dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, istek
sahibinin ibraz edeceği belgeler ile kayıtlı bulunan tarihler
arasındaki son tarihten geriye dönmek üzere gün sayıları esas
alınacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Devamla) Yine bu yasayla sosyal güvenlik sözleşmesi
imzalanmamış ülkelerden 1/1/1989 tarihinden bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar zorunlu göçe tabi tutulan, Türk
vatandaşı olup Türkiyede ikamet eden, 1976 tarihli 2022
sayılı Kanun dâhil olmak üzere, sosyal güvenlik
kuruluşlarından gelir ve aylık almama koşuluyla, yurt
dışında geçen ve belgelendirilen çalışma süreleri bu
kanuna göre borçlandırılmak suretiyle yaşlılık
aylığı bağlanmasında sosyal güvenlikleri
bakımından değerlendirmeye tabi tutulmuşlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle,
yasaya destek vererek işçimizi, memurumuzu, esnafımızı,
emeklimizi çok daha iyi standartlara ulaştıracağına inandığımız,
Türkiye'nin menfaatlerini koruyan bu yasanın hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, beşinci bölüm üzerinde on beş dakika
süreyle soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Genç,
Sayın Varlı ve Sayın Köse söz istemişlerdir, sırayla
söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Efendim, 84üncü
maddeyle, banka şubesi yoluyla ödeme yapılmayan hallerde bu
ödemelerin masraf yazılmayacağı ilkesi getirilmiş ama
Türkiyeyi herhâlde bu Hükûmet pek tanımıyor. Birçok beldede banka
şubesi yok yani oralarda PTT şubesi kanalıyla paralar
gönderiliyor. Yani ben, özellikle Tunceli ilinden biliyorum da birçok yerlerde
banka şubesi yok, paralar PTT ile gönderiliyor. O banka şubesini
Ayrıca, yani resmî bir kurum, para kabul eden kurumu kabul edebilirler mi?
İkinci
sorum: Efendim, yurt dışında ev kadını olan
kişilerin sosyal güvenlik kapsamına alınması hâlinde
bunların kaç günü, sosyal güvenlik kapsamında ne kadar bir süre
sayılacak? En azami kaç yıl olarak kabul edilecek ve bunlarda, bugün
bu işlem yapılsa ne kadar bir sosyal güvenlik primi alınacak?
Ayrıca,
biliyorsunuz, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
Türkiyede çok miktarda, hemen sosyal güvenlik kapsamına girmek üzere
birçok insan kaydoluyor, hatta bazıları da bebekleri kaydediyorlar
şeklinde söylentiler de var. Sayın Bakan geçen gün verdiği
beyanatta Efendim, biz bunları yakalarız. Kimse fuzuli sosyal
güvenlik kapsamına alınmasın. diyor. Peki, Sayın
Bakanın teşkilatında şu anda kadar kaç tane denetim
elemanı var? Bu kanun yürürlüğe girdikten sonra yeni denetim
elemanı alacaklar mıdır? Bunları nasıl kontrol
edeceklerdir? Bunları belirtmek istedim.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın
Varlı, buyurunuz.
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: BAĞ-KUR primini ödemiş, yirmi beş yıl
hizmet süresi dolmuş, yaştan da problemi olmayan ancak borcu
olduğu için emekli olamayan birçok mağdur insanımız var.
Bunlarla ilgili yeni bir düzenleme ve yeni bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Varlı.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Susurlukta Yörsan işçileri, Anayasadan kaynaklanan
sendikalaşma haklarını kullandıkları için bir gecede
kapının önüne bırakıldılar. Toplu işten
çıkarma yasak olduğuna göre, siz Bakan olarak ne yaptınız,
hangi önlemleri aldınız?
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana soru sormak
istiyorum.
Tuzlada fiilen
çalışan işçi sayısının, hem kendilerince hem de
diğer resmî makamlarca 25-30 bin civarında olduğu söylenildi.
Oysa Tuzla bölgesindeki tersanelerde çalışan işçilerden sadece
10.460ının sigorta girişinin yapıldığı
söyleniyor. Bu durumda, bir o kadar kişinin kayıt dışı
çalıştığı açıkça anlaşılmaktadır.
Soru 1: Sigorta
girişi yapılan 10.460 kişinin primleri aylık olarak tam
otuz gün ödeniyor mu ödenmiyor mu?
Soru 2:
Girişi yapılmayan, kayıt dışı olarak
çalışan diğer işçilerle ilgili ve işverenler
hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, açıkça
kayıt dışı çalıştığı belli olan bu
işçileri niye kayıt içine alamamaktadır?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bilindiği gibi, itfaiye personelinin çalışma
saatleri, genellikle bayram ve resmî günler dâhil yirmi dört saat
çalışma, yirmi dört saat de istirahat şeklindedir. Gerçekten bu
çalışanlarımız, Türkiye genelinde ağır ve zor
koşullarda çalışmakta olduklarını dile getirmekteler.
Acaba, emniyet
mensupları gibi, görev sürelerinin yirmi beş yıldan yirmi
yıla indirilmesi bu çalışanlarımız için mümkün
olabilir mi? Bunu sormamı istirham ettiler, ben de size aktarıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Çelik,
buyurunuz efendim.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAĞ-KUR prim
borçlarıyla ilgili bir soru var, yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili. Bu konuyla ilgili şu anda
bir çalışmamız yok. Ama şu kadarını ifade edelim:
BAĞ-KUR prim borç alacaklarımız 32 katrilyon, SSK prim alacaklarımız 12
katrilyon, toplam 44 katrilyon civarında Sosyal Güvenlik Kurumunun
alacakları var. Bu 32 katrilyonun da 14 katrilyonu işleyen dosyalar
değil. Bunların tasfiyesiyle ilgili de şu anda atanmış
olan kurum il müdürlerimiz yoğun bir çalışmayı
başlatmış bulunuyorlar.
Susurlukta bir
işyerindeki işten çıkarmayla ilgili: Konuyla ilgili gerekli
müfettişler gönderildi, gerekli çalışmalar yapıldı.
Fakat bu konuyla ilgili Bakanlığın yapması gereken
-teftiş anlamında- bütün işlemler
yapılmıştır. Mevcut sendikal yasa, örgütlenme çerçevesinde
yaşanan sorunlar var. Bu sorunların giderilmesi gerekiyor. Yani
örgütlenme hakkının önündeki engellerden dolayı bu
bahsettiğiniz firma ile ilgili yapılabilecek fazla bir şey yok.
Ama 2821 ve 2822yle ilgili düzenlemeler önümüzdeki ay içinde, umarım son
Bu hafta içerisinde sosyal
taraflarla bir araya geleceğiz. Yapacağımız
değerlendirme neticesinde, bir uzlaşı anlayışı
içerisinde, yine 2821 ve 2822 buraya gelecek ve umarım ki örgütlenmenin
önündeki engelleri de hep birlikte kaldırmış oluruz.
Tuzladaki
kayıt dışı çalışanlarla ilgili bir soru soruldu.
Tuzla, bildiğiniz gibi, Türkiye'nin gündeminde yoğun bir
şekilde, uzunca bir süredir yer alıyor. Bu denetimleri bir hayli
gerçekleştirdik ve bu denetimlerin neticesinde de önemli tespitler var.
Müsaade ederseniz, uygun bulursanız bunları biz size yazılı
olarak takdim edelim, uygulanan cezai müeyyideleri de içeren bir cevabı
yazılı olarak sizlere takdim etmiş olalım.
İtfaiyecilerle
ilgili olarak, bizzat yangın söndürmede çalışanlarla ilgili,
erken emeklilik yani fiilî hizmet zammı kapsamına ilk olarak bu
yasayla girmiş olacaklar. Böylece itfaiye çalışanları daha
erken emekli olma imkânını elde etmiş olacaklar.
Sayın
Gençin sorularına yazılı olarak cevap verelim. Yalnız,
benim geldiğimde duyabildiğim, anlayabildiğim sorusu şuydu:
Banka şubelerinin yetersiz olduğunu
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yok, bazı yerlerde hiç yok mesela. Onun için, Sayın
Bakan, bankaya kelimesini PTT de yapabiliriz, yani oraya bir önergeyle
koyabiliriz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Şimdi, geçenlerde
bir protokol imzaladık. Bu geçici iş göremezlik ödeneklerini PTT Bank
kanalıyla ödüyoruz. Bu konuda 84üncü maddede kurum bir yetki alıyor,
bu yetkiyi kullanma konusunda Kurum, tabii ki gerekli değerlendirmeyi
yapacaktır. Bir sorunla
karşılaşacağımızı zannetmiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, madde 84e göre banka kanalıyla ödenmezse masraf
yazılıyor Sayın Bakan. Yani müessese işçi ücretlerini banka
şubesine yatırmadığı zaman masraf yazılacak.
Orada banka şubesi yok, PTTye
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Neticede yani Kurum
bunun uygulanmasıyla ilgili yetkiyi alıyor ve bunu kademeli olarak
uygulayacağımızı ifade ediyorum.
Diğer
sorular varsa -kalan soruları da- yazılı olarak cevaplandıracağımı
ifade ediyorum Sayın Başkan.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Beşinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Yarım saat
ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
beşinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Beşinci
bölüm 75 ila 84üncü maddeleri kapsamaktadır.
75inci maddenin
1inci fıkrası üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 75 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Gülşen
Orhan Nurettin
Canikli
Kayseri Van Giresun
Ayhan Sefer
Üstün Agâh
Kafkas
Sakarya Çorum
1) 72 nci
maddesinin son fıkrasında geçen Bu Kanununun 64 üncü maddesinin (a,
b, c, ç, d ve e) fıkralarında açıklanan ibare ile Ek 77 nci
maddesinin birinci fıkrasında geçen Bu Kanununun 64 üncü ibarenin
5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin sekizinci fıkrasında
belirtilen şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana)- Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu
önerge ile harp malullüğü ve güvenlik ve asayişin korunması
sebebiyle vazife malullüğü aylığına hak kazananların
ana ve babalarına Kanunun yürürlük tarihinden sonra da memur
olanların da faydalandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilmiş önerge doğrultusunda 75inci maddenin 1inci
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
75inci maddenin
2nci fıkrası üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 75 inci maddesinin
(2) numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Gülşen
Orhan Nurettin
Canikli
Kayseri Van Giresun
Ayhan Sefer
Üstün Agâh
Kafkas
Sakarya Çorum
2) 40
ıncı, 65 inci, 72 nci, 103 üncü, ek 31 inci, ek 71 inci, ek 77 nci
ila ek 79 uncu ve ek 81 inci maddelerinin sonuna Yukarıdaki hükümler
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılar ile hak
sahipleri hakkında ilgisine göre uygulanır. cümlesi
eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana)- Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu
Kanunla 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun
yürürlükten kaldırılmayan bazı maddelerinin, bu Kanunun birinci
maddesinin (c) bendi kapsamında çalışan sigortalılara da
uygulanması amacıyla yapılmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda 75inci maddenin 2nci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü fıkra
üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 75 inci maddesinin
(3) numaralı çerçevenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır İsmet
Büyükataman Abdülkadir Akcan
Mersin Bursa Afyonkarahisar
Ali
Torlak Recep
Taner
İstanbul Aydın
"3) Ek 77
nci maddesinin birinci fıkrasının; (b) bendinde yer alan
"Astsubaydan subay olanlar, astsubaylar" ibaresinden sonra gelmek
üzere "birinci derecenin dördüncü kademesine kadar yükseltilir."
ibaresinin eklenmiş, "ve uzman" ibaresi "Uzman"
şeklinde değiştirilmiş, (c) bendinde yer alan "yedek
subay " ibaresi çıkarılmış ve maddenin sonuna
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Bu maddeye
göre yükseltilenlerin dereceleri, 15/07/1950 tarihli ve 5682 sayılı
Pasaport Kanununun 14 üncü maddesinin (A) bendindeki hükümlere göre de
ayrıca dikkate alınır.
Birinci
fıkranın uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Milli Savunma
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Devlet
Personel Başkanlığı'nın görüşü alınarak
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'nca çıkarılacak
yönetmelik ile düzenlenir.
Bu maddeye göre
yapılan ödemeler her türlü vergi, resim ve harçtan müstesna olup,
faturası karşılığında Hazineden tahsil
edilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçenin okunmasını istiyorum.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
önerge ile astsubayların birinci dereceye yükseltilmesi ve bu maddeye göre
yapılan derecelerdeki yükselmelerinin Pasaport Kanunundaki hükümden de
yararlanmaları imkânı getirilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda üçüncü fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü fıkra
üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 75 inci
maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinde yer alan
altıncı fıkrasının ibaresinden sonra gelmek üzere
birinci cümlesinde geçen 1000, 1500 ve 2000 ibareleri 1500, 2250ve
3000 şeklinde değiştirilmiş ibaresi eklenmiş ve
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Mehmet Günal
K. Erdal Sipahi Mustafa Kalaycı
Antalya
İzmir
Konya
Recep
Taner Ahmet Orhan Erkan Akçay
Aydın
Manisa Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Erdal Sipahi efendim
BAŞKAN
Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, dün terör
konusunda bir değişikliği, bir ilaveyi gündeme getirmiştik,
AKPli milletvekili arkadaşlarımızın oylarıyla
reddedildi. Bununla ilgili hikâyeyi biraz sonra anlatacağım. Onun
arkasından, şehit ve malul çocuklarına yapılan eğitim
ve öğretim yardımlarının yüzde 50 oranında
göstergelerine ilave yapılması, ki bu, pratikte 30la 50 lira
arasında bir eğitim yardımını kapsıyor, son derece
mütevazı bir eğitim yardımı. Kusura bakmayın, dünkü
zihniyeti gördükten sonra bu kabul edilseydi şaşardım. Son
derece üzgünüm sayın milletvekilleri.
Dün neyi gündeme
getirmiştik? Dün, MHP Grubu adına hepinizin bir noktada ortak
duygularını ve maruz kaldığınız şikâyetleri,
dilekleri, tepkileri dile getirmiştik ve terör yasası gereğince
yargılanıp hüküm giymiş kişilere maaş
bağlanmamasını, bağlanmış maaşların
kesilmesini önermiştik. Sanıyorum seçim çevrenizde birçok
vatandaşımızın tepkilerine maruz kaldınız.
Şehit cenazelerinde, dün bahsettiğim gibi, şehit ailelerinin
tepkilerine maruz kaldınız, yakanıza
yapışıldı.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Ne ilgisi var?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Ve Benim vergilerimi siz terörden hüküm
giymiş insanlara ne yüzle verirsiniz diye
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Demagoji yapıyorsunuz!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Demagoji yapmıyorum!
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Bağırma, bağırma!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Demagoji yapan sizsiniz. Teröriste maaş
vermeyi kabul eden sizsiniz. Şimdi de şehit ailesinin çocuğuna
zam yapmayı reddeden gene sizsiniz. Biraz önce basın
toplantısı yaptım ve sizleri milletin vicdanına,
insafına, şuuruna havale ettim.
Beyler, sabahtan
beri şehit ailelerinden
(AK Parti sıralarından
Bağırma, bağırma! sesleri)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Niye müdahale ediyorsunuz efendim hatibe?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Ben böyle konuşuyorum.
Müdahale etmeyin
lütfen.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Bağır, rahatsız oluyorlar!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) O zaman milletin ortak tepkilerini burada Meclisin
şuuru olarak dile getirin, milletin arzusu neyse burada
yasalaştırın.
Biz sizden fazla
bir şey istemedik sayın milletvekilleri. Terörden
yargılanmış, terörden hüküm giymiş kişiler devlet
kasasından nasıl besleniyorlar? Bunun hesabını size de
soruyorlar, bize de soruyorlar. Elimize bir şans geçti. Bu yasa
bahanesiyle bir iki cümle ilave edelim buraya dedik ve bu konuda
yargılanmış olan kişilerin, hüküm giymiş
kişilerin aldığı maaşlar kesilsin veya maaş
bağlanmasın dedik. Ve ben açıkçası bu öneriyi ortaya
koyarken hepinizin bu konudaki desteğinden o kadar emindim ki böyle bir
sukutuhayale uğramayı kesinlikle beklemiyordum. Çünkü, eminim,
hepinizin seçim çevresinde hepinizin yakasına yapışanlar oldu.
Benim paramı terör yandaşına, terörden hüküm giymişe,
benim oğlumun katiline nasıl verirsiniz? diyen şehit ailesine,
şehit anasına, şehit eşine, küçücük yavrulara hiç mi
rastlamadınız sayın milletvekilleri? Ben hepinizin ortak
dileği nedir, burada terörü bizzat yaşamış birisi olarak
seslendirmeye çalıştım. Ben sizin arzularınızı da
burada dile getirdim, sizin yakanıza yapışanların
arzularını da burada dile getirdim. Yaşadığım
bazı örnek olayları anlattım. Yani 1994 Cizresinde belediye
kayıtlarına el konduğunda, Cudi Dağındaki
Mehmetçiğin kanına susamış birtakım teröristlerin
Cizre Belediyesinden nasıl maaş aldıklarını anlatmaya
çalıştım. Hâlâ ben sizin vicdanınıza seslenemediysem
daha ne yapayım, bilmiyorum. Dün akşamdan itibaren şehit
ailelerinden, şehit analarından, o bölgede görev yapmış
gazilerden, kolu bacağı kopmuş insanlardan telefonlar
alıyorum. Cevap veremiyorum, cevabı size havale ediyorum. Lütfen siz
söyleyin! Bundan sonra böyle bir yasada da bu şansı
kaçırdık Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Mehmetçiğin
arkasında durmayı beceremedik, şehit ailesinin arkasında
durmayı beceremedik, gazinin arkasında durmayı beceremedik.
Bundan sonra aynı sorulara muhatap olduğumuzda lütfen cevabı siz
verin! Ne cevap vereceğim? Siz söyleyin de o cevabı vereyim
sayın milletvekilleri!
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) Biraz yavaş, burası bağırılarak
konuşulacak yer değil.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Kusura bakmayın! Bu konular milletin heyecan
duyduğu, milletin bağırdığı, milletin
heyecanlandığı, milletin yakamıza
yapıştığı konular. Heyecanlanmayıp da ne
yapacaktım? Ben milletin heyecanını dile getiriyorum burada.
Bakın,
terörle mücadele sadece askerin, polisin işi değildir. Terörle
mücadele topyekûn mücadeledir. Bu mücadelede sınır boylarında,
Kuzey Irak dağlarında, güneydoğu dağlarında mücadele
eden Mehmetçik, devletin bütün organlarını, bütün erklerini, bütün
kurumlarını ve en başta da Türkiye Büyük Millet Meclisini
yanında, arkasında ve desteğinde görmek ister. Siz işte dün
böyle bir desteği reddettiniz sayın milletvekilleri. Bakın,
henüz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RECEP KORAL
(İstanbul) Saçmalama!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Sizsiniz!
Sayın
milletvekilleri, henüz zaman geçmiş değil. Oldu, belki
yanlış anlaşıldı. Belki olayın vahametinin tam
olarak farkına varamadınız. Belki size de benim gibi telefonlar
yağmaya başlayacak şehit ailelerinden, kolu bacağı
kopuk gazilerden. Size de telefonlar yağmaya başlayacak
Gelin hep
beraber, Sayın Bakan da evet desin, dünkü hatayı hep beraber telafi
edelim. Bakın, Mecliste şu milletvekili bu milletvekili yok. O cami
avlusuna gittiğimiz zaman hepimizin yakasına birlikte
yapışıyorlar sayın milletvekilleri. Bunun AKPlisi,
CHPlisi, MHPlisi yok. Lütfen bu ayıptan bu Meclisi kurtarın ve terör
yandaşlarına para verirken şehit çocuklarına, gazi
çocuklarına eğitim ve öğretim yardımı için yüzde 50
zam yapmayı reddettiğimizin hesabını lütfen bu yüce
millete, şehide, gaziye, onun çocuğuna siz verin.
Ben sizi kendi
vicdanlarınızla baş başa bırakıyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Dördüncü
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Aferin, yakışır! [MHP sıralarından
alkışlar (!)] Teröriste maaş ödeyin, şehit çocuğuna üç
kuruş para ödemeyi reddedin! Yakışıyor size! Bir de hatibe
nutuk atın oradan!
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KADİR URAL
(Mersin) Yakışıyor size! Helal olsun! Devam edin
Devam edin
böyle, devam edin
BAŞKAN
75inci maddenin 5inci fıkrasına bağlı ek madde 82de bir
önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 75
inci maddesinin birinci fıkrasının 5 numaralı bendi ile
5434 sayılı Kanuna eklenen Ek 82 nci maddenin 1 numaralı
fıkrasının (f) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
(g) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Mehmet Günal Recep Taner Mustafa Kalaycı
Antalya Aydın Konya
Hakan
Coşkun Erkan
Akçay Ahmet Orhan
Osmaniye Manisa Manisa
g 5510
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a), (b) ve (c) bentleri kapsamında geçen uzun vadeli sigorta kolları
bakımından sigortalılık süreleri olmakla birlikte,
anılan Kanun hükümlerine göre aylık bağlandığı
sırada son defa uzun vadeli sigorta kolları açısından 5510
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) veya (b) bendi kapsamında çalışmakta olanlara, zorunlu
olunması gereken bir işte çalışmayanlara veya
çalışmış olanların ölüm aylığı
bağlanan veya ölüm toptan ödemesi yapılan hak sahiplerine,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Hakan Coşkun konuşacak Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Coşkun.
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 75inci maddesinin 5 numaralı
bendindeki önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizle, son
defa uzun vadeli sigorta kolları açısından, hangi statüde olursa
olsun, 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık
bağlanmasını, kamu idaresinde geçen hizmet süreleri için emekli
ikramiyesi ödemelerinin ödenmesini amaçlamaktayız.
Mevcut durumda,
kamu görevlilerinin emeklilik için gerekli olan süre eksik
kaldığında, emeklilik hakkında, diğer sigorta
kollarında tamamlasa dahi kanunda geçen sürenin emekli ikramiyesinden
faydalanamamaktadırlar. Bu önergemize destek verirseniz,
çalıştıkları, kamu görevlilerinin emekliliğini
tamamlamadığı kısımdan da emekli ikramiyelerinden
faydalanmış olacaklardır.
Değerli
milletvekilleri, daha önce görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 73üncü maddesinin geçici
16ncı maddesine eklenmek üzere kazaya uğramış bir
önergemiz var. Bu önergemiz tarımsal faaliyette bulunan çiftçilerimizin ve
muhtarlarımızın yaşlılık, malullük ve ölüm
aylığını düzenlemekte idi, bununla ilgili sizlere bilgi
vermek istiyorum değerli milletvekilleri. Çiftçilerimizin sorunları
büyüktü ama buna fazla değinmeden -diğer milletvekilleri de
çiftçilerimizin problemlerini anlatıyorlar- bir cümleyle özetlemek
istiyorum: Türk milletinin bitkisel ve hayvansal gıda ihtiyacını
karşılamak için inadına çiftçilik yapan
vatandaşlarımız ne yazık ki kendi ihtiyaçlarını
bile karşılayamayacak hâle gelmişlerdir.
Yine bu
önergemizde, değerli milletvekilleri, bir de
muhtarlarımızın konusu vardı. Köyde her türlü hizmetin
yürütülmesini sağlayan, vatandaşlarımızın sorun ve
sıkıntılarını çözen, devlet ile vatandaş
arasında köprü vazifesi gören kamu görevlileri muhtarlarımız, bu
kadar yükümlülük ve sorumluluk taşıyan ama maaşları, yerine
getirdiği vazife ve taşıdığı sorumluluk oranında
olmayan bir kesimdir. Muhtarlarımızın aldığı
maaş sadece 290 YTL, 10uncu basamaktaki bir muhtarın BAĞ-KUR
pirimi ise 300 YTLdir. Yani muhtarlarımızın çoğu
aldığı maaş ile BAĞ-KUR primini dahi ödeyememektedir.
Osmaniyenin Kadirli ilçesinde Şehit İbrahim Kundakçı Mahalle
Muhtarımız Mustafa Çetin bir mektup göndermiş bana, genelde bu
muhtarların bütün sıkıntılarını özetliyor, onu
kısaca özetleyerek size okumak istiyorum: Üç dönemdir aynı mahallede
muhtarlık hizmeti yürütmekteyim. Geçimimi, aldığım 290
YTLlik muhtar maaşı ile ve günlük işlerde çalışarak
temin etmeye çalışıyorum. BAĞ-KURa 42 bin YTL
civarında borcum bulunmaktadır. Üç çocuk babasıyım, hiçbir
sosyal güvencem bulunmamaktadır. Eşim böbrek rahatsızı,
tedavi giderlerini karşılayamaz duruma geldim. Yeşil kart almak
için müracaat ettim ancak muhtar olmam gerekçesiyle talebim reddedildi. Şu
an hakikaten çok zor durumdayım. Kendi adıma hiçbir talebim yok ancak
eşim ve çocuklarım adına tedavi giderlerinin
karşılanmasına ihtiyacım var. Aksi takdirde eşim eksik
tedavi nedeniyle gözlerimin önünde günden güne eriyor. Eğer eşim ve
çocuklarıma yeşil kart düzenlenmesi talebime olumlu yanıt
alamazsam muhtarlıktan istifa etmeyi bile düşünüyorum.
MUHARREM VARLI
(Adana) İki torba kömür, iki torba erzak alır!
HAKAN COŞKUN
(Devamla) Büyük şehirlerde statüleri, yerleri nedeniyle birçok büyük il
muhtarlarının tasdik, onay ve mühürlerden para aldıkları,
alınan bu paraların büyük meblağlar oluşturduğu
hepimiz tarafından bilinmektedir. Ancak, benim yaşadığım
ilçenin geçimi tamamen tarıma dayalı olup ne bir fabrika ne de
başka bir iş alanı bulunmamaktadır. Dolayısıyla,
ilçe nüfusunun büyük bir kısmı fakir ve muhtaç ailelerden
oluşmaktadır. Bahsedilen iş ve işlemlerden dolayı
ücret almak bir tarafa, evrak, yapıştırıcı,
kâğıt gibi kırtasiye giderlerini de kendim
karşılıyorum.
Buna göre,
şahsi durumumun ve ülkemin genelindeki muhtarların bu durumunun
değerlendirilerek, kendime olmasa bile eşim ve çocuklarım
adına yeşil kart düzenlenmesi, ülke genelinde de muhtarların
eş ve çocuklarına yeşil kart verilmesiyle ilgili düzenlemenin yapılması
hususunda bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. diye bir mektup
göndermiş. Bu, bütün muhtarlarımızın durumunu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
HAKAN COŞKUN
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanım; çiftçilerimizin ve
muhtarlarımızın durumunu düzenleyecek olan bu,
aksaklığa uğrayan önergemizin, görüşülmekte olan kanun
tasarısının diğer bir maddesinde düzenlenmesini
takdirlerinize sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, kamu görevlilerinin kamuda çalıştığı
süre için emeklilik ikramiyesinden faydalanmasını sağlayan
önergemizi desteklemeniz dileğiyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Coşkun.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
KADİR URAL
(Mersin) Muhtarlar seyrediyordur sizi bugün.
BAŞKAN -
75inci maddenin 5inci fıkrasına bağlı ek madde 82yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Karar yeter sayısı istiyorum. (AK
Parti sıralarından Geç kaldın. sesleri)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı istiyorsunuz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Geçti Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir
sonraki maddede
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
75inci maddenin
5inci fıkrasına bağlı ek madde 83 üzerinde önerge yok.
Oylarınıza
sunuyorum
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul edenler
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkanım, karar yeter sayısı
istendi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, oylamaya
geçildikten sonra istendi.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arıyorum.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
75inci maddenin
5inci fıkrasına bağlı ek madde 83ün oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
75inci maddenin
6ncı fıkrasına bağlı geçici madde 221 üzerinde önerge
yoktur.
75inci maddenin
6ncı fıkrasına bağlı geçici madde 221i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Şimdi,
75inci maddeye yeni geçici madde eklenmesini öngören iki önerge vardır,
ilk önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 75.
maddesinin (6) numaralı bendinde yer alan geçici madde ibaresinin,
geçici maddeler şeklinde değiştirilmesi ve bendin sonuna
aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ali Torlak Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı
İstanbul Manisa Konya
Emin Haluk Ayhan Mehmet
Günal
Denizli Antalya
Geçici madde 222
- 12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21.
maddesinin, 28/2/1995 tarih ve 4082 sayılı Kanunun 6. maddesi ile
değiştirilen birinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen emekli ikramiyesi hükümlerinden, durumları anılan madde
hükümleri kapsamında olup, 4082 sayılı Kanunun yürürlük
tarihinden önce malul olanlarla, ölenlerin aylığa müstahak dul ve
yetimleri de yararlandırılır. Ancak, bu maddeye göre
hesaplanarak ödenecek emekli ikramiyesinden, bu maddenin
değiştirilmeden önceki hükümlerine göre varsa ödenen emekli
ikramiyesi tutarı indirilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana)- Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız, yoksa
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ali Torlak konuşacak efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ TORLAK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun 75inci maddesinin 6ncı bendinde
değişiklik yapılmasına ilişkin önergemizle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 12 Nisan 1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun gaziler ile şehitlerin dul ve yetimlerine 1 Ocak 1968
yılından geçerli olacak şekilde emekli ikramiyesi verilmesini
içeren 21inci maddesi, 28 Şubat 1995 tarih ve 4082 sayılı Kanun
ile değiştirilmiştir. Terörle Mücadele Kanununun söz konusu
21inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, yaşamak
için gereken hareketleri yapamayacak ve başkasının yardım
ve desteğine muhtaç olacak derecede malul olanlar ile şehitlerin dul ve
yetimlerine en yüksek devlet memuru aylığı üzerinden, otuz
yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesinin verilmesini
öngörmektedir. Burada maksat, vatanı için hayatlarını ortaya
koyan gazilerimiz ile şehitlerimizin yakınlarına bir nebze olsun
destek olmaktır.
Ancak 1995te
çıkarılan ve birçok kanunda düzenleme getiren 4082 sayılı
Kanun, emekli ikramiyesi ödemesini Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
olan 28 Şubat 1995ten sonraki durumlarda geçerli olacak şekilde
değiştirmiştir. Yani yeni Yasa ile 1995ten önce malul olanlar
ile şehitlerin dul ve yetimlerine bu ikramiyenin verilemeyeceği
anlamına gelir. Oysa temel kanun olan 3173 sayılı Kanunun
geçici 8inci maddesi, emekli ikramiyesi için 1 Ocak 1968 tarihinden itibaren
şümulüne girenleri kapsamaktadır. Bu durum yasa koyucu olarak
Meclisimiz tarafından bir an önce düzeltilmelidir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısında önerge doğrultusunda
yapılacak bu değişiklikle vefa borcunu ödeme
fırsatını yakalamış olacağız. Önergemizde,
kendilerine ne yapılsa az olan gazilerimize ve şehitlerimizin
yakınlarına kanunla verilen haklarda eşitsizliği gidermek
amaçlanmıştır.
Anayasamızın
10uncu maddesi Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar. demektedir. Eşitlik temeline dayanan adil bir hukuk
düzeni kurmak hukuk devletinin en önemli işlevlerinden biridir. Hukuksal
eşitlik sağlanmadan hukuk devleti ilkesinin
gerçekleşmeyeceği de açıktır. Bu nedenle yüce Meclisimiz
yaşanan eşitsizliği giderecek düzenlemeler yapmalıdır.
Ülkemiz, kutsal vatan topraklarının bölünmesine karşı
canını seve seve feda eden evlatlarına her türlü
fedakârlığı yapmak zorundadır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 61inci maddesi Devlet, harp ve
vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve
toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
demektedir.
3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu, işte bu maddeye istinaden ve
ülkemizdeki terörist faaliyetlerin başladığı 1960lı
yılların sonu baz alınarak ve kanundan herkesin eşit olarak
yararlanmasını temin maksadıyla
hazırlanmıştır. Bunu sağlamak üzere de Yasaya geçici
8inci madde konmuş ve uygulama tarihi belirtilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin bağımsızlığı, bölünmez
bütünlüğü ve bizlerin rahat ve huzur içinde yaşamalarını
sağlamaya çalışırken, terör illetinin kurbanı olan
kahraman gazilerimizi ve aziz şehitlerimizin yakınlarını
çıkardığımız kanunlarla mağdur etmemeliyiz. Temel
kanun olan Terörle Mücadele Kanunundaki esasları bozarak, emekli
ikramiyesi ödeme tarihini ileri çekmekle çok da kazanılacak bir şey
yok. Ancak, şehidinin geride bıraktığı dul ve
yetimlerine sahip çıkmayan, şehit ve gazilerine eşit muamele
yapamayan Meclisin üyesi durumunda olmak bizleri üzüyor. 1995te yapılan
bir hatayı düzeltme şansımız şimdi
ayağımıza gelmiştir. Sayıları çok olmayan, bu
Yasa kapsamındaki yararlanmayı hak edenleri mağdur etmemeliyiz.
Sayın
Başkan, bu önergemizin büyük Türk milletinin bekası için
hayatlarını feda edenlere, tüm şehitlerimize yapmamız
gereken bir görev olarak değerlendirilmesi ve kabul edilmesini ümit
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 75 inci
maddesinin 6 ncı fıkrası ile 5434 Sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen geçici 221 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki geçici maddenin Geçici 222 nci madde olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Bülent
Baratalı Rasim
Çakır
Mersin İzmir Edirne
Selçuk Ayhan Ali
Rıza Ertemür
İzmir Denizli
"Geçici
Madde 222- A- 12.03.1971 tarihi ile 26.01.1974 tarihleri arasında ve 12
Eylül 1980 gibi parlamentonun ve siyasi partilerin
kapatıldığı olağanüstü dönemlerde yargı
kararı olmaksızın üçlü kararname ile silahlı kuvvetlerden
re'sen emekliye sevk edilen subay, astsubay ve askeri personelden;
a) Emekli
aylığı bağlananların, emekliye
ayrıldıkları tarih ile bu Geçici Maddenin yürürlüğe
girdiği tarih arasındaki sürenin her üç yılına bir derece
ve artan her yılına bir kademe verilmek suretiyle intibakları
düzeltilir.
b) Bu Kanun
hükümlerine göre göreve başlamış ve halen görevleri devam
edenlerden 1 inci derecenin 4 üncü kademesine gelmiş olanlardan; ek
göstergesi bulunmayanlar ile kıdemli albaylar ile kıdemli
başçavuşlara uygulanan ek göstergelerden daha az ek gösterge
alanların ek göstergeleri emeklilik yönünden subaylarda, kıdemli
albaylara, astsubaylarda intibak ettirildiği derece ve kademeye uygulanan
ek göstergesine yükseltilir. Yükseltilen ek göstergeye göre belirlenen emekli
kesenek ve karşılık farklarının tamamı
aylıklarından kesilmek suretiyle iştirakçiler tarafından
ödenir.
c) Bu Geçici
Maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, bu Kanun hükümlerine göre
göreve başlamış ve halen görevleri devam etmeyenlerden fiili
hizmeti 30 yıldan az olanlar (30) yıldan eksik hizmet sürelerini
müracaat tarihindeki emekli keseneğine esas aylığın
hesabına ait tüm unsurların toplamının o tarihteki kesenek
ve karşılık oranları dikkate alınarak yürürlükte olan
kat sayı ile çarpımı sonucu hesaplanmak suretiyle
borçlandırılarak hizmetten sayılır. Bundan doğacak
borç tutarının tamamı borcun tebliğ edildiği tarihten
itibaren iki yıl içinde kendileri tarafından ödenir.
ç) Ölenlerin dul
ve yetimleri hakkında da yukarıdaki hükümler aynen uygulanır.
B) Bu Geçici
Maddeye göre yapılan intibaklardan dolayı geçmiş süreler için
görev ve emekli aylıkları ile emekli ikramiyesi farkı ödenmez.
C) Disiplin
bozucu hareketlerde bulunanlar, ikaz veya cezalara rağmen ıslah
olmayanlar, hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini
ikazlara rağmen düzenleyemeyenler, aşırı derecede
menfaatine, içkiye, kumara düşkün içkiye, kumara düşkün olanlar, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin itibarını zedeleyecek şekilde
aşırı derecede borçlanmaya düşkün olanlar ve bu
borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirenler,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlak
dışı hareketlerde bulunanlar hariç olmak üzere kesinleşmiş
mahkumiyet kararı olmaksızın üçlü kararname ile re'sen emekliye
sevk edilenler yukarıdaki fıkra hükümlerinden yararlanırlar.
Ç) 12.03.1971
tarihi ile 26.01.1974 tarihleri arasında ve 12 Eylül 1980 ara döneminde
yargı kararı olmaksızın üçlü kararname ile re'sen emekliye
sevk edilmiş bulunan subay, astsubay ve askeri personelden, bu kanuna göre
emekli aylığı bağlanmasına esas aylıkları 1
inci derecenin 4 üncü kademesine ulaşanların emekli
aylıkları, subaylarda kıdemli albaylara, astsubaylarda intibak
ettirildiği derece ve kademeye uygulanan ek gösterge rakamları
dikkate alınarak bulunacak emekli aylığı
bağlanmasına esas aylıklar üzerinden düzeltilerek ödenir.
Yukarıda
sözü edilenlerden emekliye tabi görevlerde bulunmuş ve bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce emekliye ayrılmış
olanların aylıklarının düzeltilmesinde de aynı
işlem uygulanır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, kısa bir açıklama yapmam
gerekiyor çünkü vatandaşlarımızı ilgilendiren hassas
konulara arkadaşlarımız temas ettiler, eğer müsaadeniz
olursa tabii.
BAŞKAN
Buyurunuz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Efendim, şehit ve
gazilerimizle ilgili değerlendirmeler oldu. Tabii, bu bizim hepimizin
ortak konusu, ülkenin ortak sıkıntısı. Bununla ilgili, bu
yasada, şu düzenlemeyi yaptığımız yasada önemli
düzenlemeler var, onları arz etmek istiyorum kısaca.
Birincisi:
Gazilerimiz tekrar çalışırlarsa primlerini ciddi şekilde
düşürdük. Uzun vadede 304 YTL prim ödemesi gerekirken gazimize 121 YTLye
indirdik, kısa vadede 183 YTL ödemesi gerekirken 12 YTLye indirdik.
İkincisi:
Terörle mücadele gazisi memur olarak çalışmaya devam ederse emekli
aylığı kesilmeyecek.
Üçüncüsü: Genel
sağlık sigortasından katılım payı gazilerimizden
alınmayacak.
Dördüncüsü:
Gazilerimize protez, ortez, özürlü aracı alınırken fiyat ne
olursa olsun ödenecek. Hiçbir sınırlama da bu konuda getirmiyoruz. En
iyi ortez, protez ve en iyi araç
hangisiyse gazilerimize onlar verilecek, alınacak, bedeli de hiç dikkate
alınmayacak. Özel hastaneye giderlerse fiyat farkı alınamayacak
gazilerimizden. Terör gazisi asteğmenler kıdemli albay gibi maaş
alacaklar. Lise mezunu astsubaylar 1inci dereceye kadar yükselebilecekler.
Emekli olduktan sonra derece ilerlemesinden yararlanacak 1inci dereceye
inenlere sanki görevdeyken 1inci dereceye inmiş gibi yeşil pasaport
verilecek.
Şimdi,
şehit ve gazilerimizle ilgili derneklerimizle sürekli Kurum olarak da
Bakanlık olarak da temastayız. Az önce burada değerli bir
milletvekili arkadaşımız bir önerge verdi, şehit
çocuklarına eğitim yardımı çerçevesinde. Bu konuyla ilgili
tabii önergeler yoğun bir şekilde geliyor. Bu önergelerin bir maliyet
hesabını yapma şansımız yok. Ben gruplardan bunu
özellikle rica ediyorum. Verdiğiniz önergeleri önden bir
değerlendirme imkânımız olursa bunu birlikte
Burada 10u
aşkın önergeyi, belki 15e yakın önergeyi birlikte kabul ettik.
Bunun yanında belki 20yi aşkın önergeyi de biz yine sosyal
problemlerin çözümü açısından değerlendirme yaparak kabul ettik
ve az önce burada şehit çocuklarına eğitim öğretim
yardımı çerçevesinde ortaya konan önerge doğrultusunda bizim
oturup bunu değerlendirme imkânımız var ve tekriri müzakere bölümüne
de bunu almakta bir mahzur yok ama takdir edersiniz ki şimdi bir maliyet
hesabı yapmadan, önergenin neyi kapsadığını bilmeden
E, onu verelim, onu alalım. gibi saniye içerisinde bunları
değerlendirme konusunda bize hak vereceğinizi düşünüyorum.
Tekrar,
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Önergeye
katılmadığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Gerekçeyi
okutacak mıyım yoksa
Efendim?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Çakır. (CHP sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 221inci maddeden sonra
gelmek üzere 222nci ek madde ilavesiyle ilgili önergem hakkında söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, verdiğimiz önerge şudur: 12 Mart ve 12 Eylül
gibi Türkiyede parlamentonun kapatıldığı, siyasi
partilerin kapatıldığı, olağanüstü ara rejimlerin
yaşandığı dönemlerde çocukların yaşı
büyütülerek idam edildiği Asmayalım da besleyelim mi zihniyetinin
bu ülkeyi yönettiği dönemlerde yargı kararı olmaksınız
birtakım subay, astsubay ve askeri personelin üçlü kararnameyle
silahlı kuvvetlerden ilişiği kesildi.
İlişiği
kesilen bu insanlar, Anayasanın geçici 15inci maddesi
dolayısıyla ilişik kesildikten sonra mahkemelere gidip
haklarını arayabilme şansına da sahip olamadılar.
Sadece ilişiği kesilen subay, astsubay askeri personel değil,
onlarla beraber onların eşleri, onların çocukları o ara
dönemde çok haksız bir şekilde cezalandırıldı. Hatta
dönemin Konsey Başkanı Bunlar için üzülmeyin. Bunlar vatan
hainidir. diyerek, toplumun içine bu insanlar bu şekilde
atıldılar. Aradan otuz yıla yakın bir süre geçti. Maalesef,
bu otuz yıllık süre o günlerde silahlı kuvvetlerden resen emekli
edilen subay, astsubay ve askeri personeli haklı çıkardı, o üçlü
kararnameye imza atanları haksız çıkardı. Çünkü, bu otuz
yıllık süre içerisinde üçlü kararnameyle resen emekli edilen
personelin istisna bir iki tanesinin dışında hiçbirisinin bu
otuz yıllık süre içerisinde devletle, silahlı kuvvetlerle en
ufak bir mahkemesi, sorgusu, çelişkisi olmadı ve bu insanlar bu otuz
yıllık sürede devletiyle barışık, silahlı
kuvvetlere küsmeden ama inançlarına da sıkı sıkıya
bağlı bir şekilde yaşam mücadelesi verdiler.
Şimdi, tabii
ki 12 Eylülün sarılması gereken çok yaraları var. 12 Eylülde
mağdur olmuş, haksız yere mağdur edilmiş birçok
yurttaşımız, şu an Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir
yurttaşı olarak bizlerle beraber yaşamaya devam ediyor.
Bunların, gönül arzu eder ki tamamının uğramış
olduğu haksızlığı telafi etmek, gidermek ve bir nebze
olsun bu insanların onurlarını, itibarlarını iade
etmek
Benim bu önergem
tabii ki bütün mağdur olan insanları kapsamıyor ama en
azından, benim de içinde bulunduğum, benim de mağdur
olduğum ve benim durumumda olan ve 12 Eylül döneminde üçlü kararnameyle
silahlı kuvvetlerden ilişiği kesilen subay, astsubay ve askerî
personelin, aradan geçen zamandaki prim ödeme farkını ceplerinden
ödemek kaydıyla, hangi kurumdan emekli olurlarsa olsunlar emekli
maaşlarını, albay ve astsubaylarda kıdemli
başçavuş noktasına yükseltmeyi öngören bir tasarıdır.
Bu tasarı bir anlamda yapılan haksızlıkların
tamamının değil ama en azından bir bölümünün
yaralarını saracak, o insanların çoluğunun çocuğunun
ve kendilerinin toplum içerisinde daha saygın, daha onurlu bir biçimde
bundan sonraki yaşamlarını devam ettirebileceği bir
önergedir, bir tasarıdır.
Ben yüce Meclisin
benimle aynı duygu ve düşünceler içerisinde olduğuna inanmak
istiyorum ve önergeme destek bekliyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çakır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 75inci maddenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
76ncı
maddenin 1inci fıkrası üzerinde önerge yoktur.
Birinci
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
76ncı maddenin
2nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
76ncı
maddenin 3üncü fıkrasında iki önerge vardır, sırayla
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 76.
maddesinin 3 üncü fıkrası ile değiştirilen, 2925
sayılı Kanunun 30. maddesinde yer alan % 12,5i ibaresinin %
10u; % 32,5 ibaresinin de % 27 şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
Recep Taner Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Aydın Manisa Konya
Emin Haluk Ayhan Mehmet
Günal
Denizli Antalya
TBMM
Başkanlığına
119 Sıra
Sayılı kanun tasarısının 76. Maddesinin 3
numaralı bendi ile değiştirilen 2925 sayılı
yasanın 30. Maddesindeki % 12,5 yerine %10 %32,5 yerine %30
ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.
Sevahir
Bayındır Selahattin
Demirtaş Hamit
Geylani
Şırnak
Diyarbakır
Hakkâri
Akın
Birdal Mehmet
Nezir Karabaş
Diyarbakır
Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeniz hakkında kim konuşacak efendim.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sevahir Bayındır
konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Bayındır, buyurunuz efendim. (DTP sıralarından
alkışlar)
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz maddeye ilişkin
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Üçüncü
haftasına giriyor, bu yasa üzerine tartışıyoruz ve bu
yasanın esasına ilişkin itirazımızın
olduğunu her seferinde ifade ettik. Bu esası teşkil eden en
temel yönlerinden biri de kadına ilişkin pozitif
ayrımcılık ilkelerinin gözetilmemesidir.
Şimdi, bu
yasa tasarısı sunulurken Sayın Bakan şunu diyordu: Bu,
elli yıllık perspektifimizi içeriyor. Ben de ILOnun 2010da
öngördüğü kadınlara ilişkin perspektif düşüncelerini
paylaşmak istiyorum sizlerle ve şunu söylemek istiyorum: Yani 2010
yılı 2060dan sonramı geliyor acaba? Nasıl bunu kapsama
alacağız? Uluslararası Çalışma Örgütü, ev işleri,
temizlik, bebek ve yaşlı bakıcılığı gibi
işlerde hizmet verenlerin insan onuruna yakışır iş
koşullarına kavuşması için yeni bir sözleşme
hazırlığındadır. Alınan bilgiye göre, ILO Yönetim
Kurulunun son toplantısında konunun 2010 yılında
gerçekleştirilecek olan 99uncu Uluslararası Çalışma
Konferansının gündemine alınması ve bu işlerle ilgili
yeni bir sözleşme oluşturulmasını
kararlaştırıldı.
Konfederasyonun
tespitlerine göre özellikle kadınların yoğun olduğu bu
işlerde çalışanlar, düşük ücret, sosyal güvenlik
kapsamı dışında çalışma, cinsel taciz, zorla
çalıştırma ve fazla çalıştırma gibi uygulamalara
maruz kalıyor. Çok sayıda ülkede bu konuda bir yasal düzenleme
bulunmuyor. Türkiyede ise özellikle ev işlerinde çalışanlar
İş Kanunu kapsamında değerlendirilmiyor. Türk-İş,
söz konusu sektörlerde çalışanların İş Kanununun koruyucu
hükümleri kapsamına alınmaları ve
çalıştıkları süreler oranında sosyal güvenlik
haklarından yararlandırılmaları gerektiğini
belirtiyor.
Biz buradan
şunu sormak istiyoruz: Kadın istihdamı için pozitif
ayrımcılık şart, diyoruz. Bu, Avrupa Birliği
kriterlerinin değişmez görevlerinden, ödevlerinden biridir. Bugüne
kadar Meclisin ele aldığı yasal düzenlemelerde ne yazık ki
bu ilkenin ihlal edildiğine, yani toplumun yarısının bu
konuda göz ardı edildiğine, ihmal edildiğine her seferinde
şahit oluyoruz. Bunun için, bu ihmaldir ki, bu yaklaşımdır
ki her gün gazete sayfalarında tacize uğrayan, katledilen, intihar
eden, intihar süsü verilen kadın cinayetleriyle karşı
karşıya kalıyoruz ya da bunları okuyup geçiştiriyoruz.
En son İtalyan barış gelini kadının başına
gelenlerde olduğu gibi ibretle bu konuyu izlemiş olduk.
Şimdi, bir de
şunu söylemek istiyorum: Kadının gelişmişlik düzeyi bu
toplumun gelişmişlik düzeyiyse eğer, o zaman kadını
erkeğe bağımlı kılmaktan vazgeçeceksiniz. Yani bu
işinize gelmiyor biliyorum, bin yılların
alışkanlığıdır, edinmişsiniz biliyorum ama
eğer değişim ve gelişim iddianız varsa mutlaka ve
mutlaka kadına dönük bu pozitif ayrımcılığı, her
alanda olduğu gibi çalışma alanında da uygulamak
zorundasınız. Ne yapmak gerekiyor bu konuda?
Bir: Yeni
kadın işçilerin SSK primlerinin bir kısmı devlet
tarafından mutlaka üstlenilmeli. Yani ödeme koşulları olmayanlar
mutlaka devlet tarafından gözetilmeli.
Yine, gelir
vergisinden istisna tutulan ücretliler arasına kadın emeğine
dayalı olan çeşitli ücret tipleri dâhil edilebilinir.
Kurumlar vergisi
açısından hesaplanan kurum kazancının tespitinde
mükelleflerin indirebileceği giderler arasına kadın
istihdamının artırılmasına katkı sunan sosyal
hizmetlere yapılan destekler de dâhil edilebilir.
Yine, kamuda
kadın girişimcilerine bir süre alım garantili uygulamalar
yapılmalı, ihalelerde kadın girişimcilere öncelik
verilmelidir.
Geçici ve
yevmiyeli olarak ev hizmetlerinde çalışan kadınlar İş
Kanunu kapsamına alınmalı ve ayrı bir kanun
çıkarılmalıdır. Ev hizmetlerinde kaçak olarak
çalışan göçmen kadınlar
yasallaştırılmalıdır. Eş değer iş,
eşit ücret ilkesi için nesnel bir iş, değerlendirme sistemi
geliştirilmelidir. Kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarında
eşitliği sağlamak ve her türlü ayrımcılıkla
mücadele etmek için kadın-erkek eşitliği büroları
kurulmalı, büroların işleyiş kuralları bir
yönetmelikle belirlenmelidir.
Bu çerçevede
özellikle şunu da söylemek istiyorum: Bir zihniyeti
değiştirmezsek eğer, bizim, kadınları sosyal
yaşamda dezavantajlı konumdan, erkek egemenlikli şiddetin
pençesinden kurtarmamız mümkün değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Teşekkür ederim.
Bir şey daha
söylemek istiyorum. Bugün sabah Kon TV izledim, hayretle izledim. Bir imam vaaz
veriyor: Kadını dinleyin ama dediklerini yapmayın. Ne ile
cezalandırılacaksınız? Cehennemle. Peki, ben soruyorum:
Sayın Bakanım, bu tür yayınlar yapılıyorken, bu tür
vaazlar veriliyorken insanlara bugün cehennem yaşatılıyorken
ahiretteki cehennem ve cennet tehdidi
kime ne? Kime ne?
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Yarım hoca dinden eder
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Kime ne? Kime ne?
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Bildiğin konuda konuş!
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Kime ne? diyorum.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Müsaade edin de konuşsun.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Ama her konu
Bu, kadınla ilgili bir
ayrımcılıktır, seni ilgilendirmiyor. Burada benim söz
hakkım var, ben nasıl kullanmak istiyorsam öyle kullanırım.
Bu da bir
şiddettir. İşinize gelmiyor. Kadına dönük bu
ayrımcılık sizin temel prensibinizdir. İşinize
gelmiyor. O nedenle, tabii ki haykıracaksınız, tabii ki çığlık
atacaksınız yani!
O nedenle, bu
ayrımcılık mutlaka bir an önce kadın üzerinden
kaldırılmalıdır. Burada da muhalefet söylesin ama iktidar
yapsın zihniyetiyle ne farkı var diyorum ve saygılar sunuyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bayındır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 76.
maddesinin 3 üncü fıkrası ile değiştirilen, 2925
sayılı Kanunun 30. maddesinde yer alan % 12,5i ibaresinin %10u;
%32,5 ibaresinin de % 27 şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim. Saygılarımla.
Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe mi
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Recep Taner konuşacak Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Taner, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, tüm Türk İslam âleminin Kutlu Doğum
Haftasını kutluyorum.
Görüşmekte
olduğumuz 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının
76ncı maddesinin üçüncü fıkrasıyla ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, vermiş olduğumuz değişiklik önergesi, 2925
sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun
30uncu maddesindeki prim oranlarının düşürülmesi
hakkındadır.
Değerli
milletvekilleri, yürürlükteki mevzuata göre, bir işverene bağlı
çalışan normal sigortalılar yüzde 5 hastalık
sigortası, yüzde 9 malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortası, yüzde 1 işsizlik sigortası primi olarak toplam yüzde
15 prime tabi tutulurken tarımda süreksiz çalışanların
isteğe bağlı kapsamında ödedikleri prim oranı yüzde
30dur. Kısacası, normal işçilerin asgari ücret üzerinden otuz
gün için ödedikleri kesinti, 2925e tabi tarım çalışanlarının
onbeş gün için ödedikleri primle aynıdır. Şu anda
yapılmaya çalışılan yeni düzenlemeyle, bu oran yüzde 30dan
yüzde 32ye çıkarılmakta, yani tarım işiyle
uğraşanlar gelir kaybına uğrarken isteğe
bağlı olarak ödedikleri tarım sigortası primleri yüzde 2,5
artırılmaktadır. Vermiş olduğumuz önergeyle, prim
oranını -yüzde 10 sağlık primleri dâhil- toplamda yüzde 27
seviyesine düşürülmesini önermekteyiz.
Görüşmekte
olduğumuz madde, tarım kesimini ilgilendiren bir madde olduğuna
göre tarım kesiminin durumunu gözden geçirmekte fayda var. TÜİK
verilerine göre, 2007 yılı genelinde Türkiyedeki yurt içi gayrisafi
hasılanın yüzde 4,5 arttığı bir ortamda, yani
düşük de olsa bir büyüme olduğu bir ortamda, tarım gelirleri
eksi 7,5tur, yani gerilemiştir. 1989 yılından bu yana son
kırk yılda yaşadığımız en büyük gerileme
maalesef geçen yıl olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanımızın
konuşmalarında devamlı söylediği bir tabir vardır:
Nereden nereye. Gerçekten, tarım kesiminin nereden nereye geldiğini
bilmekte fayda var. Zira, milat olarak ele aldıkları 2002
yılındaki mazot, gübre, ilaç, tohum gibi temel girdi fiyatları
ile şu andaki fiyatların arasında geçtiğimiz altı
yılda gelen zam yüzde 100 ile yüzde 400 arasındadır veya
kısa vadede baktığımızda, 22 Temmuz seçimlerinden bu
yana geçen sekiz aylık dönemde gelen zamlara
baktığımızda da yüzde 45 ile yüzde 100 arasında zam
olduğunu görmekteyiz. İşte, üre gübresinde 31 liradan 41 liraya,
triple 30 liradan 60 liraya, DAP gübresi 41 liradan 76 liraya, nitrat 19
liradan 30 liraya, süt ve besi yemi 25 liradan 32 liraya veya mazottaki fiyat
artışı olarak 2 milyon 150 bin liradan 2 milyon 970 bin liraya,
yani yüzde 73 zam.
Ürün
satış bedelleri ürün maliyet bedellerini bile
karşılayamazken çiftçiye desteklemek amacıyla verilen prim ve
diğer desteklerin de düşmekte olduğunu görmekteyiz. 2006
yılına göre artış olmaması, hatta mısırda
olduğu gibi 6,7 yeni kuruş olan desteklemenin 2 yeni kuruşa düşürülmesi
veya bir yıl geriden ödediğimiz doğrudan gelir desteklerinde normalde
2007 yılında verilmesi gereken destek olan 20 YTL yerine sadece 7 YTL
olarak doğrudan gelir desteği verilecek olması manidardır.
Yine aynı
şekilde, kuraklıktan en fazla etkilenen bölge Ege Bölgesi ve
özellikle Aydın ili olmasına rağmen, kuraklık desteklemelerinden
faydalanmayan il de maalesef Aydındır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RECEP TANER
(Devamla) Teşekkür ederim.
Böylesine zor
durumdaki çiftçinin primini artırmak değil, düşürmek gerektiği
düşüncesindeyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
yasanın genel gerekçesinde, aktif-pasif dengesini artırmak
amaçlanmaktadır. 2000 yılında 180 bin olan tarımda aktif
sigortalı sayısı, aradan geçen sekiz yıla rağmen hâlâ
180 bindedir. Bu sayının artırılması için prim
oranlarının ödenebilir bir orana çekilmesi gerekir.
Dün, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, BAĞ-KUR borçlarının, verilmeyen
sağlık primleri düşülerek yeniden
yapılandırılmasını talep etmiştik. Temennimiz,
ileriki maddelerde, ihtilaflı vergiler konusunda holdinglere
sağladığınız desteğin veya şu anda spor
kulüplerine sağlamaya çalıştığınız
desteğin bir benzerini BAĞ-KURlulara da
sağlamanızdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum, önergemize
destek bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Önergeyi
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Evet, karar yeter sayısına bakacağım efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
76ncı
maddenin üçüncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
76ncı maddenin üçüncü fıkrası kabul
edilmiştir.
76ncı
maddenin dördüncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
76ncı
maddeye yeni bir geçici madde eklenmek üzere bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 76. Maddesi ile değiştirilen 17/10/1983
tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanununa aşağıdaki Geçici Medde 2 nin eklenmesini arz
ve teklif ederiz .
Mehmet Ali Susam Sacid Yıldız Ali Koçal
İzmir İstanbul Zonguldak
Eşref
Karaibrahim Özlem
Çerçioğlu Derviş
Günday
Giresun Aydın Çorum
Ali
İhsan Köktürk
Zonguldak
Geçici Madde 2-
2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa,
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, 1479 sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanununa, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına
ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre tahakkuk
ettiği halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
ödenmemiş olan prim ve sosyal güvenlik destek primi borçları; bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde Kuruma
yazılı olarak başvurmak şartıyla, prim
asıllarına ödeme süresinin bitiminden itibaren 31/12/1998 tarihine
kadar uygulanan oranlara göre gecikme zammı hesaplanmak; 1/1/1999
tarihinden 31/12/2004 tarihine kadar Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksi (TEFE) aylık
değişim oranı; 1/1/2005 tarihinden yeniden
yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten
önceki ayın sonuna kadar ise Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından açıklanan üretici fiyat endeksi (ÜFE) aylık
değişim oranı uygulanmak suretiyle yeniden
yapılandırılır. Ancak, bu suretle hesaplanan borç
yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre hesaplanan borç tutarından fazla
olamaz. Tahakkuk ettiği halde ödenmeyen prim, sosyal güvenlik destek primi
ve gecikme zammı borçları, yeniden yapılandırılan
borca eklenerek 36 eşit taksitte tahsil edilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe mi
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Mehmet Ali Susam konuşacaklar efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Sosyal Güvenlik Reform Tasarısıyla
ilgili olarak vermiş olduğumuz ilave madde, bugün
görüştüğümüz yasanın belki de çok önemli bir
kısmını oluşturuyor.
Biliyorsunuz, bu
yasayla Hükûmetin elde etmek istediği sonuçlardan bir tanesi de sosyal
güvenlik sistemine bütçeden aktardığı kaynakları azaltmak
ve bütçe dengelerine sosyal güvenlik anlamında bir yük gelmesini önlemek.
Ancak şu an sosyal güvenlik sistemi içerisindeki bağımsız
çalışanların, BAĞ-KURluların ile Sosyal Sigortalar
Kurumuna dâhil işverenlerin ödediği sigorta primlerinin
borçları, benim aldığım bilgilere göre 41 milyar YTL, az
önce Bakanın bir soru üzerine açıkladığında 42 milyar
YTL civarında. Yani Sayın Bakan bu anlamıyla bir kaynak yaratma
fırsatına da sahip. Bunların tahsil edilebilmesi için
yapılması gereken, bu tahsilatın vatandaşların ödeyebileceği
noktada bir taksitlendirmeyle onlara yeniden bir imkân sağlanmasından
geçiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bağımsız
çalışanlarda ciddi bir birikmiş borç var. Biz, burada, kanunun
diğer maddelerinde, bağımsız çalışanlara, son
beş yıllarıyla ilgili olarak primlerini ödemek için altı
aylık bir süre verdik. Bu süre
yetmez. Bugün toplumun ciddi bir şekilde ekonomik
sıkıntısı var. Tarım kesimi kan ağlıyor.
Esnaf ve sanatkâr ciddi bir şekilde sıkıntı içerisinde. Bir
gazetemiz bugün esnafı konuşturmaya başladı, orada diyor
ki: Bir dokunuyoruz bin ah işitiyoruz. Siftah yapmadan kepenk
kapatıyoruz, iş yerlerimizi kapatmak durumunda kaldık.
İşveren
ve üreten kesimlerde aynı sıkıntı var. Çünkü Türkiye ciddi
bir şekilde ekonomik zorluklar yaşıyor, üretim maliyetleri çok
yüksek, işverenlerin üzerindeki -başta Sosyal Sigortalar primi olmak
üzere- enerji ve istihdamın üzerindeki yüklerle ciddi bir şekilde
üretim yapan kesimler, yani reel sektör dediğimiz ekonomi çok ciddi bir şekilde,
sıkıntıda. Mikro yeniden çözümlere ihtiyaç olduğunu herkes
net bir şekilde söylüyor. Buna rağmen Hükûmet, gündemi ekonomik
problemlerin çözülmesine yoğunlaştırmak yerine, farklı
konulara dikkat çekerek, farklı konularda gündem yaratarak ve bu
gündemlerin peşinden Türkiyeyi koşturarak maalesef ekonomik gündemi
unutturmak noktasında kalıyor. Ama ekonomik gündemi unutmak mümkün
değil, hayat çünkü ekonomik gündem üzerine oturmuş.
Çarşılar, pazarlar, sanayi siteleri, üretimler ciddi sıkıntı
içerisinde. İzmir Limanında ithalattan gelen gemileri boşaltmak
mümkün değil, kuyrukta bekliyorlar ve Türkiye ithalat cennetine
dönmüş durumda.
Bakın
arkadaşlar, tarım kesiminde ciddi bir şekilde
sıkıntı var ve bu sıkıntının sonucu köylü
miting yapma kararı aldı. Haber veriyorum: 28 Nisan Pazartesi günü
Tirede süt üreticileri, damızlık üreticileri, ziraat odaları
miting yapıyor. Neden? Tarım artık SOS verdi, üretim
yapamıyorlar; mazota, gübreye gelen zamlar tarım kesimini üretim
yapamaz hâle getirdi. Esnaf, sanatkâr aynı şekilde. İş
adamlarımız bugün ciddi bir şekilde bu
sıkıntıyı dile getiriyorlar. İstanbul Ticaret
Odası Başkanı bile ekonomideki ciddi
sıkıntıları dün dile getirmek durumundaydı.
Değerli
arkadaşlarım, demek ki ekonomi çok zorda. Bu zorda olan ekonomiyle
bir reform yaparken, eğer siz, bu kesimlerin derdini anlayıp onlara
prim ödemelerinde bir zaman tanımazsanız, bir süre vermezseniz,
gerçekten, bu primleri ödemeleri veya yeni gelecek yükleri
karşılamaları mümkün değil.
Onun için,
Sayın Bakandan bir kez daha bu konuda bir talepte bulunmak istiyorum:
Sayın Bakan, birçok konuda BAĞ-KURla ilgili iyileştirmelere
destek verdi -ona da teşekkür ediyorum- ama BAĞ-KURlunun,
işverenin, esnaf, sanatkârın bekleyen sorunları için bu vadeyi
yapıp otuz altı ayda onlara ödeme süresi vermemiz lazım. Çünkü
önergemizde, TÜFE oranında gecikme faizinin de uygulanmasını
kabul ediyoruz, onu talep ediyorum.
İkincisi,
son söz olarak: Bu yasaların, Mecliste bekleyen yasaların, Meclise
sevk edilmeyen yasaların, özellikle de perakende piyasasını
düzenleyen hipermarket yasasının, Başbakanlıktan bu Meclise
indirileceğine ocak ayında söz verilmişti; şu ana kadar
indirilmemişse çok ciddi şekilde üzerinde düşünülmesi gereken
bir konudur. Bunu da dikkatlerinize çekiyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul edilen
diğer fıkralarla birlikte 76ncı maddenin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
76ncı
madde kabul edilmiştir.
77nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 77
nci maddesi ile değiştirilen 3294 sayılı Kanunun 2 nci
maddesinin ikinci fıkrasında geçen katılım payları
ibaresinden sonra gelmek üzere ve Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık ve
gelir alan özürlülerin tedavi giderleri ile fonksiyon
kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve
gereçlerin anılan Kurumca karşılanmayan kısmı
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Beytullah
Asil Mehmet Günal
Recep Taner
Eskişehir Antalya Aydın
Mustafa
Kalaycı Ahmet
Orhan Erkan Akçay
Konya Manisa Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Gerekçe mi?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Beytullah Asil konuşacak efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Asil.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanun Tasarısının 77nci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, dünyada özürlülük konusu evrensel normlara oturtulmuş
ve devletlere bu alanda önemli sorumluluklar yüklenmiştir. Türkiyede
nüfusun yüzde 12,29unu oluşturan yaklaşık 8,5 milyon özürlü
vardır. Bu özürlü vatandaşlarımızın hakları,
başta Anayasamız olmak üzere çeşitli yasalar ve
uluslararası sözleşmeler ile güvence altına
alınmıştır. Ama bu hakların engelli
vatandaşlarımızca yeterince kullanıldığı,
bir başka deyişle, kullandırıldığı
söylenemez.
Değerli
milletvekilleri, insan haklarına dayalı, ayrımcılıkla
mücadele eksenli bir sosyal politikanın ruhunu, fırsat
eşitliği, insan hakları ve ayrımcılığın
önlenmesi ilkeleri oluşturmaktadır.
Bu esaslar
doğrultusunda, Özürlüler Kanunu ile ulaşılabilirlik, istihdam,
bakım ve sosyal güvenliğe ilişkin sorunların çözümü, özürlü
bireylerin her bakımdan gelişmeleri, toplumsal hayata tam
katılımlarının sağlanması ve bu hizmetlerin
koordinasyonu için gerekli düzenlemelerin yapılması yasal çerçeveyle
belirlenmiştir. Böylelikle, yasayla getirilen çağdaş
düzenlemenin uygulanması sağlanarak özürlü bireylerin önündeki
engellerin kaldırılması yönünde atılması gereken
önemli adımlar maalesef atılamamıştır.
Yüzyıllardan
beri toplumda var olan özürlülük sorunu insanlık tarihi kadar eskidir.
Özürlülük, sadece özürlü bireyi değil, ailesini, yakın çevresini ve
ait olduğu toplumsal yapıyı da ilgilendiren bir olgudur. Bu
sebeple, özürlülük alanındaki sorunlar her çağda toplumsal sorunlar
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak,
çıkarılan Özürlüler Kanununun yeteri kadar takip edildiğini
söylemek mümkün değildir. Halk diliyle niyet hayır, ama maalesef
akıbet hayır olmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda yapılan çalışmalar şunu
göstermiştir: Özürlülüğün ve engelliliğin
yaygınlaşmasında yoksulluğun doğrudan büyük bir etkisi
vardır. Yoksulluk, özürlülüğün neden ve sonucundaki etkendir.
Yoksulluğun oluşturduğu engeller, özürlü insanların
ayrımcılık içinde tutulmalarına, olumsuz davranış
ve uygulamaların güçlenmesine de neden olmaktadır. Özürlülerin
gelişmelerini sağlamak için, onlar iyi eğitilmeli, beceriler ile
donatılmalı, fırsat ve elverişli ortamlar yaratarak
sağlık sorunları sorun olmaktan mutlaka
çıkarılmalıdır. Özürlülere iş yaşamlarında
diğer çalışanlara verilen imkânların adil ve eşit
verilmesi ve kullandırılması yoksulluğun
azaltılmasına katkıda bulunacak, ülkemizde yaşayan
özürlülere çalışma yaşamında yer verilmesi yoksulluğun
azaltılmasında olumlu etki yapacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu önergeyle amacımız, çok zor şartlar
altında hayatlarını sürdüren engelli
vatandaşlarımızın tedavi giderleri ile fonksiyon
kazandırıcı ortopedik ve diğer yardımcı araç ve
gereçlerin kurumca karşılanmayan kısmını bu kanun
kapsamında değerlendirmektir. Çünkü, özürlü
vatandaşlarımızın hayatlarını idame
ettirebilmeleri için gerekli harcamaların büyüklüğünü o çileyi
çekmeyenlerin hayal bile etmesi zordur.
Değerli
arkadaşlarım, burada sözlerimi bir hatıramı anlatarak
bitirmek istiyorum. Geçtiğimiz aylarda Eskişehir İşitme
Engelliler Derneğini ziyaret ettik. Bu ziyaret esnasında bize
işaret dili ile anlamamızı sağlayacak bir tercüman
arkadaş bulundu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Eşinin işitme engelli olduğunu,
kayınpederiyle birlikte oturduklarını, 1 çocukları
olduğunu ama çocuklarının -elhamdülillah- engelli
olmadığını, işitebildiğini ifade etti. Ancak,
kendisinin yoğun çalışma şartları nedeniyle
çocuğunu çok az gördüğünü ve dedesi ve annesinin işitme engelli
olması nedeniyle, üç yaşına gelmesine rağmen henüz
çocuğun konuşamadığını ifade etti.
Değerli
arkadaşlarım, bu engelliler üzerinde o kadar çok sorun var ki,
bunları saymakla bitirmek mümkün değil. O nedenle, geçmiş Yasada
olduğu gibi, bu engelli arkadaşlarımızın bu tür
cihazların alımında kurumlarınca ödenmeyen bedelin bütçeden
ödenmesiyle ilgili önergemizin desteklenmesini diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
77nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
77nci madde
kabul edilmiştir.
78inci madde
üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
79uncu maddenin
1inci fıkrası üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
79uncu maddenin 1inci
fıkrası kabul edilmiştir.
79uncu maddenin 2nci
fıkrası üzerinde de önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
79uncu maddenin
3üncü fıkrası üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
79uncu maddenin
4üncü fıkrası üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 79
uncu maddesiyle değiştirilen 3201 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinde yer alan % 32sidir ibaresinin % 27sidir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Mehmet Günal Recep Taner Mustafa Kalaycı
Antalya Aydın Konya
Ahmet Orhan Erkan Akçay Cemaleddin Uslu
Manisa Manisa Edirne
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 79 uncu maddesinin
(4) numaralı bendi ile değiştirilen 3201 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinden
sonra gelmek üzere Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında
olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı
farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Gülşen
Orhan Nurettin
Canikli
Kayseri Van Giresun
Agâh
Kafkas Ayhan
Sefer Üstün
Çorum Sakarya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana)- Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Önerge
ile yurtdışı hizmet borçlanma tutarının hesabına
esas alt sınır miktarının prime esas asgari günlük kazanç
tutarından farklı olarak belirlenebilmesi hususunda Bakanlar Kuruluna
yetki verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
İkinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 79
uncu maddesiyle değiştirilen 3201 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinde yer alan % 32sidir ibaresinin % 27sidir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana)- Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
Bu yasa ile bütün
borçlanmalarda oran yüzde 32, bunu biz yüzde 27ye çektiğimiz zaman
buradaki standart birliği ciddi şekilde yara almış oluyor.
Ayrıca, az
önce görüştüğümüz önergede de kurumdan gelir, aylık alan
özürlülerin ortez, protezle ilgili tüm giderleri kurum tarafından
karşılanmaktadır. Yani, böyle bir sıkıntının
yaşanmadığını burada ifade etmek istiyorum. Yani
hastanelerde, bu anlamda tedavi gören, ortez, protezle ilgili ihtiyaçları
kurum tarafından karşılandığını da bu
vesileyle ifade etmek istiyorum ve önergeye
katılmadığımı ifade ediyorum.
BAŞKAN
Evet, gerekçe
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Cemaleddin Uslu.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Uslu.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 79uncu maddesi kapsamında
verdiğimiz değişiklik önergesi ile ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısının genel gerekçesinde de belirtildiği
üzere, başka ülkelerden ve daha ziyade Balkan ülkelerinden ve özellikle
Bulgaristandan göç edip Türkiyeye yerleşen
vatandaşlarımızın geldikleri ülkelerdeki çalışma
süreleri Türkiyedeki hizmet sürelerine ilave edilmediğinden ve yok
sayıldığından emekli olabilmeleri mümkün
olamamaktadır. Bu madde ile bu konumdaki yurttaşlarımıza
geriye dönük süreler için borçlanabilme ve emekli olabilme imkânı
sağlanacaktır ve bu suretle borçlanılacak her bir gün için tahakkuk
ettirilecek borç tutarı 5510 sayılı Yasanın 82nci
maddesinde belirtilen günlük kazancın yüzde 32sidir.
Değerli
milletvekilleri, biz önergemiz ile bu konumdaki yurttaşlarımıza
bir nebze kolaylık sağlamak açısından borç
tutarının günlük kazancın yüzde 27si olarak tespit edilmesini
öneriyoruz.
Bilindiği
gibi, cumhuriyetin kurulmasını izleyen yıllarda Anadoluya
ikinci büyük göç dalgası Bulgaristandan gelmiştir. Bulgaristandan
göçler aralıklarla 1989 yılına kadar sürmüştür, cumhuriyet
döneminde ülkeye gelen toplam göçmenlerin yüzde 48ini oluşturan 790.717
Bulgaristan göçmeninin göç hareketi dört aşamada
gerçekleşmiştir. Bulgaristandan bu son dönemde gerçekleşen göç
hareketi 1989 yılında Türk kökenli
soydaşlarımızın Bulgar Hükûmeti tarafından Türkiyeye
göçe zorlanmalarıyla başlatılmıştır. Göçmenler
kitleler hâlinde trenlerle Türk sınırına
bırakılmışlardır. Böylece, Türkiye, İkinci Dünya
Savaşından sonra Avrupada görülen en yoğun ve zorunlu göç
akımını yaklaşık üç aylık bir süre içinde kabul
etmek durumunda kalmıştır. Bu dönemde 64.295 aileye mensup
226.863 kişi serbest göçmen olarak Türkiyeye gelmiştir. Bu tarihten
itibaren 1995 yılına kadar da aralıklı olarak gelen serbest
göçmenlerin sayısı 27.224 ailede 73.957 kişiye ulaşmıştır.
1989 yılında Bulgaristandan gelen serbest göçmenlerin büyük bir
bölümü daha önce Türkiyeye göç eden akraba veya komşularının
yoğun olduğu bölgelere kendi imkânlarıyla yerleşirken, bir
bölümü de devlet tarafından on dört il merkezi ile yirmi üç ilçe ve
beldede göçmen ailelerin parasal katkısı ve borçlandırılması
esasına dayalı bir yöntemle yapılan toplam 21.438 konuta
beş yıllık süreç içinde yerleşmişlerdir. Söz konusu
konutlar kentlerin dışında siteler hâlinde
planlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 1968-78 döneminde göç eden 300 bin civarında
vatandaşımızın Bulgaristandaki çalışmaları
karşılığı kendilerinden kesilen sigorta primleri o
ülkede kalmış, hiçbir vatandaşa prim iadesi
yapılmadığı gibi emeklilik hakkını da tanımamıştır.
Bu insanlarımızdan büyük bir kısmı Türkiyeden emekli
olmuş ve bir kısmı da vefat etmiştir. Ancak hâlen bu
kapsamda 5-6 bin civarında mağdur vatandaşımızın
olduğu da tahmin edilmektedir. Bu vatandaşlarımızın
ellerinde Bulgaristan makamlarınca verilmiş tasdikli çalışma
belgeleri mevcuttur. 1989 zorunlu göçüyle gelen 258 bin kişi Türk soylu
olduklarından dolayı kısa süre içerisinde Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığına alınmıştır. Bu
soydaşlarımızdan Bulgaristandayken emekli olanların ve
sonradan Bulgaristan şartlarına göre emekliliklerini hak edenlerin
aylıkları 1/3/1999 tarihinden itibaren Türkiyede ödenmektedir.
İki ülke
arasında sosyal güvenlik anlaşması olmadığından,
göçten sonra yaşları emeklilik çağına geldiği hâlde
hizmet birleştirilmesi yapamadıklarından dolayı,
sayıları 55-60 bin civarında tahmin edilen çifte
vatandaşlık hakkına da sahip olan göçmenlerimiz, ne Türkiyeden
ne de Bulgaristandan emekli olamamaktadır.
Ayrıca, 89
göçü esnasında Türkiyeye gelen, burada belirli bir süre
çalıştıktan sonra bazı nedenlerden dolayı
Bulgaristana dönerek çalışmalarına orada devam eden soydaşlarımızın
da, Türkiyedeki hizmetleriyle Bulgaristandaki hizmetleri
birleştirilememektedir.
Sayıları
Türkiye genelinde 20 bin civarında olduğu tahmin edilen bir
kısım göçmenimiz, 3201 sayılı Kanuna göre sigorta
primlerini kendileri ödeyerek emekli olabilmek için dava
açmıştır. Bu davalardan bir kısmı
kazanılmış, Yargıtayca onanmış ve
şahıslar emekli olabilmişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ancak
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/11/2005 tarihli kararı
uyarınca benzer davalar reddedilmekte olup, bu konuda göçmenlere yönelik
aleyhte bir tutum izlendiği soydaşlarımızca dile
getirilmiştir.
Bu suretle ifade
ettiğim bu hususlardaki önergemizi bilgilerinize sunuyor, sizleri bir kez
daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bu değerli
milletvekili arkadaşımızın vermiş olduğu önerge,
ana madde üzerinde bir önerge. Yani yüzde 32den primleri yüzde 27ye
indirdiğiniz zaman bütün sisteme dönük bir değişikliği
içeriyor demektir yurt dışı borçlanmasıyla ilgili. Oysa
bahse konu geçici 6ncı madde, 1989 yılında zorunlu göçe tabi
tutulan, Bulgaristandan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlarımızı
da kapsamaktadır. Diğer, tabii ki, zorunlu göçe tabi tutulan
soydaşlarımız da geçici 6ncı maddede konu
edilmektedir. Dolayısıyla
önerge ana madde üzerinde, talep ise zorunlu göçle ilgili olduğu için
dikkate alma durumumuz yok.
Ayrıca
şunu ifade edeyim: Gerçekten de 1989 yılında
soydaşlarımıza dönük Bulgaristanda yaşanan sorunlar ve
zorunlu göç neticesinde yüz binlerce soydaşımız Türkiyeye
gelmiştir ve onların yıllardır beklediği bu sosyal
haklarla ilgili, Bulgaristan devletiyle, iki devlet arasında bir sosyal
güvenlik anlaşması yapılamadığı için bu
mağduriyet devam etmiştir. Bu yasa ile de bu
soydaşlarımızın Bulgaristandaki çalışma
sürelerini borçlanma imkânını getiriyoruz ve bu mağduriyetlerine
son veriyoruz.
Tekrar
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Daha önce kabul
edilmiş olan önerge doğrultusunda 79uncu maddenin 4üncü
fıkrasını
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istediler.
BAŞKAN
79uncu maddenin 5inci fıkrası üzerinde önerge yoktur.
5inci
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Karar yeter
sayısı bakacağım. Sayınız lütfen.
Yerlerinize
oturmuyorsunuz sayın milletvekilleri, lütfen. Yani ayakta duruyorsunuz ve
burada Genel Kurulun genel adabına uygun davranmıyorsunuz. Çok rica
ediyorum.
Kabul etmeyenler
5inci fıkra kabul edilmiştir.
79uncu maddenin
6ncı fıkrasında da önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
79uncu maddenin
7nci fıkraya bağlı geçici 5inci maddesinde önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
79uncu maddenin
7nci fıkraya bağlı geçici madde 6sını
oylarınıza sunuyorum
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan, bir
düzeltme var.
BAŞKAN
Hangisinde efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) 6ncı maddede küçük bir
değişiklik var, onu arz etmek istemiştim.
BAŞKAN
Tabii, buyurunuz efendim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) 79uncu maddenin 7 numaralı
fıkrayla düzenlenen geçici 6ncı maddesinde yer alan Sosyal güvenlik
kuruluşlardan ibaresi Sosyal güvenlik kuruluşlarından
şeklinde düzeltilmelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Bu
düzeltmeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
79uncu maddenin
7nci fıkraya bağlı geçici madde 7 üzerinde bir önerge var. Bu
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 79 uncu maddesi ile
3201 sayılı Kanuna geçici maddeler ekleyen (7) numaralı
fıkrasında yer alan geçici 7 nci maddeye aşağıdaki iki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz
Mustafa
Elitaş Gülşen
Orhan Nurettin Canikli
Kayseri Van Giresun
Ayhan Sefer Üstün Agâh
Kafkas
Sakarya Çorum
5510
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa
aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi
kapsamında sigortalı olarak çalışmaya
başlayanların 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önceki yurtdışı borçlanma süreleri de,
aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
kapsamında değerlendirilir. Bunların aylıklarının
hesabında 5510 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi hükümleri
uygulanır."
"Bu Kanun
uygulamasında 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrası, 82 nci maddesi, 106 ncı maddenin birinci
fıkrasının (24) numaralı bendi ve geçici 7 nci maddenin
dördüncü fıkrası bu maddenin yayımı tarihinde
yürürlüğe girmiş sayılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 5510
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa
5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının ( c ) bendi kapsamında çalışmaya
başlayanların Kanunun yürürlüğe gireceği tarihten önceki
yurtdışı borçlanma sürelerinin hangi statüde
değerlendirileceği ve bunların aylıklarının
hesabında hangi mevzuatın uygulanacağı hususuna açıklık
getirilmiştir.
Ayrıca,
Kanun Tasarısının 79 uncu maddesi ile 3201 sayılı
Kanunda yapılan düzenlemelerle 5510 sayılı Kanunda yer alan 3201
sayılı Kanunla ilgili diğer düzenlemelerin aynı tarihte
yürürlüğe girmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 79uncu maddenin 7nci fıkraya bağlı
geçici madde 7sini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
79uncu maddeyi
kabul edilen önergeler doğrultusunda ve bütün fıkraları
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
79uncu madde kabul edilmiştir.
80inci madde
üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
81inci madde
üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 81. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Akın
Birdal Selahattin
Demirtaş Osman
Özçelik
Diyarbakır Diyarbakır Siirt
Aysel
Tuğluk Sebahat
Tuncel İbrahim
Binici
Diyarbakır İstanbul Şanlıurfa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe mi konuşacak mısınız?
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Akın Birdal. (DTP sıralarından
alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 119 sıra sayılı görüşme doğrultusunda
81inci maddenin metinden çıkarılması yolunda söz
almış bulunuyorum. Saygıyla selamlarım.
Şimdi, bir
Taraf gazetesi var. Taraf gazetesinin son sayfasında her gün bir
siyasetçi, sanat, kültür insanı
Yirmi soru var. O sorulardan biri
şu: Kendinizden memnun musunuz? Kendiniz olmasaydınız, kim
olmak isterdiniz? Yanıtların yüzde 99u: Kendimden memnunum.
Vallahi herkes kendinden memnun olduğu için bu hâldeyiz. Şimdi,
örneğin ne getirilirse, ne diyorsanız, reddediliyor. Gerçekten yani
şimdi ben baştan beri söylüyorum arkadaşlar: Muhalefetin bu
değişiklik önerilerinden hiçbiri bu toplumun, ülkenin,
çalışma yaşamının yararına dikkate
alınabilecek bir öneri değil mi?
Şimdi,
cumhuriyetin ilan edildiği gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 29 Ekimde
ve Mustafa Kemal Atatürkün de Cumhurbaşkanı olduğunun ilan
kararından bir önceki madde şu: Doktorların mecburi hizmet yasa
önerisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin o günkü değerli üyelerince kabul
ediliyor. Çünkü yurttaşların
Sosyal devlet, hukuk devleti,
demokratik, laik bir devlet, en kalın çizgileriyle, halkının,
yurttaşlarının sağlığını,
eğitimini, ulaşımını ve barınmasını
güvence altına alan devlettir.
Şimdi,
gerçekten o günle bugün arasında bir nitelik farkı var. Biz sosyal
devletin gerekliliği üzerinde söz ediyoruz. Demokratik devlet diyoruz,
özgürlükçü, eşitlikçi yasa önerilerine karşı
çıkıyoruz. Demokratik bir devlet diyoruz, çoğunluğu,
farklılığı reddediyoruz, farklı kimliklerin, dillerin,
kültürlerin, tarihlerin oluşumunu yok sayıyoruz. Laik devlet diyoruz,
sadece bir inanç özgürlüğüyle ya da devlet ve inanç arasında bir
ilişki olarak kuruyoruz ve yasakçılığı ve
baskıcılığı yine esas alıyoruz. Şimdi de
sosyal devlet diyoruz, gerçekten paran varsa eğitim hakkın var, paran
varsa sağlığın var, paran varsa barınma hakkın
var, paran varsa, işte, ulaşımdan ya da başka nimetlerden
yararlanma hakkın var. Peki, burada devletin rolü ne? O zaman, bugün
getirilmek istenen yasa tasarısı devletin ve sermaye çevrelerinin yükünü
emekçilere sırtlamaktır ve kendi yüklerini emekçilere yüklemektir. Bu
mu şimdi sosyal devlet? Ve bunu söylediğimiz zaman buna itiraz
ediliyor ve kabul görmüyor.
Şimdi,
gerçekten, değerli diğer sayın milletvekillerinin de
bildiği gibi, bu tarım meselesi işte hep buna benzer.
Şimdi, örneğin, bir tarım politikamız var mı?
Kırsal alandaki toprak-insan ilişkilerini düzenleyen, üretim
güçlerini geliştiren, üretim ilişkilerini emekçiler yararına
düzenleyen bir politikamız var mı? Hayır. Ama yarın
göreceğiz, bakın, dün buğdayda, bugün pirinçte. Şimdi 2,5 milyar
dolar devletin yükü var, fındıklar stok hâlinde. Böyle bir politika
olur mu? Bunun neresi sosyal devlet, neresi demokratik devlet?
Bu nedenle, bir
hikâyeyle bağlayayım ben. Günlerdir zaten geç saatlere kadar
çalışıyoruz. Hikâye öyle başlar ya, adamın biri
diye. Köyden kasabaya inerken, bakmış yan tarafta bir mezarlık
var. Şunlara okuyayım da geçeyim. demiş. Gitmiş
mezarlığa bakmış, mezar taşlarının üzerinde
Üç gün yaşadı öldü, dört gün yaşadı öldü, beş gün
yaşadı öldü
Fakat mezarlıkların boyu öyle üç günlük
beş günlük değil. Merakını gidermek için Bu, en yakın
köye aittir. demiş ve köye gitmiş. Köy kahvesine girmiş,
Selam filan dedikten sonra, bakmış orada da orta yaşlı,
yaşlı başlı insanlar. Bu mezarlık size mi ait?
demiş. Evet demişler. Nasıl oluyor? Bakın, sizler
yaşlı başlı insanlarsınız. Orada da mezar
taşlarında Üç gün yaşadı öldü, dört gün yaşadı
öldü
Ama mezarların boyu uzun. Beyim, onlar elli yıl,
altmış yıl, yetmiş yıl yaşadılar ama
gördükleri gün sayısı
demişler. Şimdi, emekçilere sizin
reva gördüğünüz üç günü, beş günü de Çok görmek demiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Adam o zaman
Benim için de yazın: Geldi ve geçti
Ama, emin olun, gelip geçmeyecek
emekçilerin mücadele tarihini kendileri yazacaklar. Başkaları gelip
geçecek ve unutulacaklar. Ama, emekçiler ve onların yaşama
kararlılığı ve mücadelesi tarihe yazılacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
81inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
81inci madde
kabul edilmiştir.
82nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 82
nci maddesi ile değiştirilen, 818 sayılı Kanunun 323 üncü
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen
Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkaktan ibaresinden sonra gelmek üzere kanuni
kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktardan ibaresinin eklenmesini
ve banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakın, brüt ya da kanuni kesintiler
düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup
olmayacağını belirlemeye ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mustafa
Kalaycı Recep
Taner Mehmet Günal
Konya Aydın Antalya
Ahmet Orhan Erkan
Akçay
Manisa Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Mustafa Enöz konuşacak.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 82nci maddesi ile ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemimizin genel durumu irdelendiğinde,
sisteme kaynak sağlayan aktif sigortalıların oranı
düşük, kaynak tüketen pasif ve bağımlı
sigortalıların oranının yüksek olduğu görülmektedir.
Finansman kaynağının esas olarak prime dayalı olduğu
bir sosyal güvenlik sisteminde, istihdam yapısı ile sosyal güvenlik
kurumlarının gelir kaynakları arasında doğrudan bir
etkileşim söz konusudur. Ülkemizde kayıt dışı
istihdamın yaygın bir seyir izlemesi doğal olarak ilgili sosyal
güvenlik kurumunun çok ciddi gelir kaybını beraberinde
getirmiştir. Buna yüksek işsizlik oranı da eklenince, sosyal
güvenlik sistemimizin finansman darboğazına girmesi kaçınılmaz
olmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye İstatistik Kurumunun son verilerine göre -ki
bugün basın organlarına da yansımıştır- ülkemiz
genelinde işsiz sayısının 2007 Aralık ve 2008
Ocak-Şubat ayları döneminde geçen yılın aynı dönemine
göre 59 bin kişi artarak 2 milyon 567 bin kişiye yükseldiği
açıklanmıştır. Yine aynı dönemde işsizlik
oranı hareketli ortalaması ise geçen yılın aynı
dönemine göre 0,3 puanlık artışla yüzde 11,3 seviyesine
yükselmiştir. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 0,1 puanlık
artışla yüzde 13, kırsal yerlerde ise 0,7 puanlık
artışla yüzde 8,6ya çıkmıştır. Buna göre,
Türkiyede tarım dışı işsizlik oranı geçen
yılın aynı dönemine göre 0,1 puan artarak yüzde 13,8 seviyesine
gelmiştir. Yine TÜİKin verilerine göre, on beş-yirmi dört
yaş arasını oluşturan genç nüfusta işsizlik oranı
da aynı dönemler itibarıyla yüzde 20,6dan yüzde 21e
yükselmiştir. Bizce en önemli sorunlar bunlardır ve acil çözüm
beklemektedirler. Ama büyümenin gerilediği, üretimin durma noktasına
geldiği ülkemizde bunları nasıl çözeceksiniz?
Yine aynı
şekilde, sigortasız işçi çalıştırılması
çözülmesi gereken sorunların başında gelmektedir.
İşverenleri sigortasız işçi çalıştırmaya
yönelten faktörlerden biri prim oranlarının yüksekliğidir.
Türkiye OECD ülkeleri arasında istihdam maliyeti en yüksek olan ülke konumundadır.
Kayıt dışı istihdamın önlenmesi konusunda etkin
yapısal tedbirler alınmalı, bilgi işlem teknolojisinden de
yararlanılarak ilgili kamu kurum-kuruluşları ve meslek
odaları arasında sağlıklı bir bilgi akış
sistemi ve koordinasyon sağlanmalıdır. Bu arada, kayıt
dışı istihdamı teşvik edici nitelikteki uygulamalardan
kaçınılmalı, bir projeksiyon dâhilinde prim oranları
düşürülmelidir. Günümüzde bir ülkenin çağdaşlık,
gelişmişlik ve yaşanabilirlik seviyesi, millî gelirin
yüksekliğinden önce sosyal bir hukuk devleti olmasıyla ölçülür.
İnsan onuruna yaraşır bir yaşamı mümkün kılan bir
sosyal güvenlik sistemi çağımızın vazgeçilemez temel
değerleri olarak görülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, verdiğimiz değişiklik önergesiyle,
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 82nci maddesi ile değiştirilen
818 sayılı Kanunun 323üncü maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde geçen
çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkaktan ibaresinden sonra gelmek üzere kanuni
kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktardan ibaresinin eklenmesini
ve banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakın brüt ya da kanuni kesintiler
düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup
olmayacağını belirlemeye ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını talep etmekteyiz. Bu suretle ücret, prim,
ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın ödeme zamanı ile
kanuni kesintilerin ödeme zamanının farklılık arz etmesi
nedeniyle banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakın, kanuni kesintiler düşüldükten
sonra kalan net miktar olmasını amaçlamaktayız.
Bu
düşüncelerle önergemizin kabulü yönünde oy kullanmanızı
bekliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
82nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
82nci madde
kabul edilmiştir.
83üncü maddenin
birinci fıkrası üzerinde iki önerge vardır, sırayla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 83
üncü maddesinin (1) numaralı bendin çerçevesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma
Şahin Ayhan Sefer
Üstün Mustafa
Elitaş
Gaziantep Sakarya Kayseri
Mustafa
Hamarat Enver
Yılmaz
Ordu Ordu
1) 14 üncü
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 83
üncü maddesinin 1 numaralı bendi ile değiştirilen, 5953
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde geçen Çalıştırılan gazetecinin ücret,
prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının
ibaresinden sonra gelmek üzere üzerinden kanuni kesintiler düşüldükten
sonra kalan net miktarının ibaresinin eklenmesini ve banka
hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her
çeşit istihkakın, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra
kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla.
Mustafa
Kalaycı Recep
Taner Mehmet
Günal
Konya Aydın Antalya
Ahmet Orhan Erkan Akçay Prof. Dr. Alim
Işık
Manisa Manisa Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Konya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Alim Işık konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygılarımla selamlarım.
Bu önerge de
82nci maddede grubumuzun vermiş olduğu çalışan
işçilerin durumuyla ilgili önergeye benzemekte olup gazetecilerin durumunu
düzenlemeye yönelik bir önergedir. Söz konusu önerge, tasarıda geçen
Çalıştırılan gazetecinin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakının ibaresinden sonra gelmek
üzere, üzerinden kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net
miktarının ibaresinin eklenmesini ve tasarıdaki bu konuyla
ilgili olan brüt ya da net miktar üzerinden olup olmayacağının
belirlenmesine yönelik kısmının
çıkarılmasını öngörmekte. Böylece, işverenin özel
olarak açtıracağı banka hesabına yatıracağı
paranın, doğrudan, çalışan gazetecinin eline geçecek para
olması sağlanacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığından sorumlu Devlet
Bakanlığının birlikte kararlaştıracağı
uygulama ile, zaman kaybedilmesinin de önüne geçilmiş olacaktır. Aksi
takdirde, zor şartlarda çalışan gazetecinin banka hesabına
yatırılacak brüt ücretten ayrıca kesinti yapılarak işi
zora sokmaktan başka bir anlamı bulunmayacaktır, eğer bu
hâliyle bu madde geçerse. Diğer yandan, ücret ödeme zamanıyla
kesintilerin ödeme zamanları da farklı olabilmektedir. Bu hâliyle
düzenlenmesi durumunda bu farklılık da ortadan kalkmış
olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, zaman zaman dile getirildi benden önceki
konuşmacılar tarafından da, ancak bir kez daha Sayın
Bakanımıza bu konunun aktarılmasında yarar görüyorum. Evine
götüreceği ekmeğin parasını helalinden kazanmak için,
Ankaranın merkezinden Anadolunun en ücra köşesindeki yerleşim
birimine kadar gece gündüz demeden her türlü zorluğa rağmen
çalışan gazetecilerimizin yıpranma payına ilişkin
düzenlemenin tekrar gözden geçirilmesinde büyük yarar olduğu
inancındayım. Tasarının yasalaşmasından önce
yapılacak bir iyileştirme, Türkiye genelinde hem yerel hem de ulusal
basında görev yapan çok sayıda gazetecimizi memnun edecek ve
bunların çalışma motivasyonlarının artırılmasına
sebep olacaktır.
Hepimizin
yakından tanıdığı ve bizimle birlikte
çalışarak, gerektiğinde sabahlara kadar Türkiye Büyük Millet
Meclisi koridorlarında haber peşinde koşan gazetecilerimizin
yıpranma ödeneğinin geri verilmesi onları memnun edecek ve daha
zevkle işlerini yapmalarına sebep olacaktır. Çok daha
ağır şartlarda çalışan yerel gazetecilerin de daha
fazla kişiye ulaşarak çok daha fazla haber yapmasının yolu
da bu vesileyle açılmış olacaktır.
Bu yasayı
ülkemizin IMFden alacağı 3,7 milyar dolarlık kredinin
hızlandırılması amacıyla Hükûmetimizin tavizsiz bir
şekilde çıkarmaya çalışması da ne yazık ki
toplumumuzun birçok kesiminde rahatsızlık yaratmaktadır. Hiç
olmazsa gazeteciler gibi düşük ücretlerle çalışan kesimlerimiz
ile emeklilerimizin durumlarının iyileştirilmesine ilişkin
bazı düzenlemeler yapılarak bu rahatsızlıkların
azaltılması sağlanabilir, henüz vakit geçmiş değildir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, önergemizin desteklenmesini diler, hepinize tekrar
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 83
üncü maddesinin (1) numaralı bendin çerçevesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
1) 14 üncü
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunların hazırlanmasında
uygulanan esas ve usuller çerçevesinde bu değişikliğin
yapılmasına ihtiyaç vardır. Önerge bu amaçla verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilmiş olan bu önerge doğrultusunda 83üncü maddenin 1inci
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
83üncü maddenin
ikinci fıkrası üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 83
üncü maddesinin birinci fıkrasının 2 numaralı bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla.
Mehmet
Şandır Mustafa
Kalaycı Recep
Taner
Mersin Konya Aydın
Mehmet
Günal Ahmet Orhan Erkan Akçay
Antalya Manisa Manisa
2) 27 nci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna Gazetecinin ücret, prim
ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını zorunlu
tutulduğu halde özel olarak açılan banka hesabına
yatırılmaksızın ödenmesi durumunda, işverene her bir
gazeteci ve her ay için yüz Yeni Türk Lirası idari para cezası
uygulanır. ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergemizle
aslında kanun tasarısının amacına hizmet etmek,
katkı vermek için böyle bir önerge düzenlemiştik.
Önergemizin kanun
tasarısındaki yerini arz etmeden önce bir hususu ifade etmek
istiyorum. Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım; hep birlikte
ifade ediyoruz: Sosyal güvenlik sisteminin yaşatılabilmesi için,
sürdürülebilmesi için bu sistemin değiştirilmesi, sosyal güvenlik
sisteminin gelirlerinin artırılması bir şekilde
sağlanmalıdır. Bunun tedbirinin alınması için böyle
bir düzenleme yapılıyor, amaç bu. Fakat kanunun bütünü
incelendiğinde -ümit ediyorum ki Sayın Bakan aldığı
tedbirleri derli toplu bir biçimde burada muhterem heyete, halkımıza
anlatacaktır ama- görüldüğü kadarıyla sosyal güvenlik sisteminin
açıklarının kapatılması için bulunan tedbir, yani
gelirleri artırma tedbiri, giderleri azaltmak mantığıyla
hareket edilerek düzenlenmiş. Yani, emekli maaşlarını
azaltabilmek, çalışma süresini uzatabilmek, sağlık
hizmetlerine de katkı payı alarak gelirleri artırmayı
öncelikleyen, düşünen bir sistem getirilmiş. Ben bunun yeterli
olmadığı kanaatindeyim. Gelirleri artırmanın -hep
birlikte ifade ediyoruz; birçok şekilde, birçok konuşmacı
buradan ifade etti- sosyal güvenlik sisteminin gelirlerini artırabilmenin
yolu, kayıt dışı ekonomi dediğimiz, kayıt
dışı istihdam dediğimiz, gizli kayıt
dışılık dediğimiz konuyu çözebilmekten geçer.
Önergemizin amacı bu.
İç Tüzükün
talihsiz bir şekli, önergenin gerekçesi anlatılmadan Komisyona ve
Sayın Bakana katılıp katılmadığı soruluyor.
Şimdi nasıl dönülecek bilemiyorum ama bu önergeyle biz bir şey
söylüyoruz, diyoruz ki: Sosyal güvenlik sisteminin gelirlerini
artırabilmek için, kayıt dışılığı
önlemek açısından, çalıştırdığı
gazetecinin primini ödemeyen, geç ödeyen veya banka üzerinden ödemeyen
işveren cezalandırılsın.
Şimdi, bunun
için mevcut kanundaki düzenleme şu: Ben anlamadım, Sayın
Bakanımız bunu bize bir anlatsın; 83üncü maddenin ikinci
fıkrasında 27nci maddeye, işte, şunların eklenmesi
isteniyor ve deniliyor ki: Zamanında ödemeyen veya işte, bankaya
yatırmaksızın açıktan ödeyenlere her bir gazeteci için
ibaresi eklenir diyor. Kanunun aslını buldum. Eklenen maddenin
devamındaki husus şu: İşverene 1.500 Türk lirası
idari para cezası verilir. 1.500 lira
Yani, 1.500 lirayla mı geliri
artıracaksınız, kayıt
dışılığı önleyeceksiniz?
Şimdi,
burada bir talihsiz durum veya anlaşılmaz durum daha var.
Demişsiniz ki: Bu maddede yer alan 1 milyar 200 milyon lira ibaresi
23/1/2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanunun 148inci maddesiyle 1.500
Türk lirası şeklinde değiştirilerek metne
işlenmiştir. 1.500 lira
Yani, 1.500 lirayla mı kayıt
dışılığı önleyeceksiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 1.500 YTL anlamında.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Efendim, kanunlar lafzıyla
anlaşılır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kanunda düzeltme var Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Yani, burada 1.500 YTL değil, 1.500 Türk
lirası. Buradaki ifade bu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ceza Uyumda böyle bir şey geçmişti,
hatırlarsanız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Şimdi, ben tekrar ediyorum: Bir defa, özellikle
demokrasi hepimizin en önemli ortak paydası. Demokrasi bu toplumun, bu
ülkenin sorunlarının çözümü için toplumun
katılımını temin eden en önemli husus. Demokrasilerde
gazete ve gazetecilik çok değerli bir görev üstleniyor. Eğer
gazetecilik yapan insanlarımızın haklarını koruyucu,
sosyal güvenlik haklarını koruyucu alınan tedbirlerde
caydırıcılık olmazsa hem Sosyal Güvenlik Kanununun
amacına uygun bir davranış olmaz hem de demokrasi için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) -
olmazsa olmaz şart olan gazetecilik fonksiyonunu,
işlevini yerine getiren insanların görevlerini yapabilmelerinin
sağlanması mümkün olmaz.
Bu sebeple, biz
bu önergeyle bu cezanın artırılmasını, bunun her
gazeteci için ve her ay şerh edilerek caydırıcılık
anlamında artırılmasını gerekli görüyoruz. Özellikle
kayıt dışılığı önleyici bir tedbir olarak
-bir örnek olarak- bu önergemizin kabul edilmesini veya Hükûmetin bu
tasarıda böyle bir tedbir geliştirmesinin gerekli olduğunu
düşünüyoruz.
Bu arada,
özellikle yerel gazetelerin yöneticilerinden çok sahiplerinin de üzerindeki
yükler alınarak daha çok gazeteciyi, daha çok prim ödeyerek kayıt
dışında çalıştırarak gazetecilik yapmalarının
tedbirinin de alınması gerektiğini, bu yönde de Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu konuyu da gündeme getiren bir kanun teklifi
hazırlığı içerisinde olduğumuzu da burada ifade
ediyorum. Bu konudaki hem anlaşmazlığı hem bu yöndeki sizin
kanun tasarınızın amacına katkı verecek böyle bir
desteklemeyi kabul edeceğinizi umuyor, önergemizi takdirinize sunuyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, kısa bir açıklama
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Şimdi, Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Para
cezalarının, tabii, caydırıcı bir yönü vardır ama
Kayıt dışılığı önlemek için tek unsur, tek
araçtır. demek doğru değil. Bu yasada, biz, kayıt
dışı çalıştırılan işçilerle ilgili
önemli düzenlemeler getirdik. Yani, bugüne kadar kayıt
dışılığa karşı bir asgari ücret mesabesinde
olan cezaları iki ila beş katına kadar yükselten düzenlemeleri
önergelerle burada gerçekleştirdik. Ama bahse konu burada yanlış
mı anlaşılıyor, onu bir tahsiste fayda var. Basında
çalışanlarımız ücretlerini veya ücretliler ücretlerini banka
kanalıyla alsın diyoruz. Böyle bir yetkiyi biz kuruma almış
bulunuyoruz bu düzenlemeyle. Bu, prime esas kazanç açısından
bakacağımız zaman, gerçek ücretlerin banka kanalıyla
yatırılmasını sağlayacaktır ki
çalışanlar açısından son derece önemlidir bu. Ücretler
banka kanalıyla yatınca ve gerçek değerleriyle bu bankaya
yansıyınca, emekli aylıklarına da aynı şekilde,
olumlu bir şekilde yansıyacaktır.
Ayrıca,
SSKlılar açısından bakacak olursak, şu anda, SSK
kapsamında çalışan vatandaşlarımızın yüzde
60ının primleri asgari ücretten yatmaktadır. Oysa, biz
biliyoruz ki, yüzde 18-20 civarında asgari ücretle çalışan
SSKlı vatandaşımız var, yüzde 60ının primleri
asgari ücretten yatmaktadır ve burada, çalışanlarımız,
çok ciddi bir hak kaybıyla karşı karşıyadır.
Burada, gazetecinin eğer ücreti banka kanalıyla yatarsa bir prime
esas kazançtan dolayı uzun vadede emekliliğine ciddi bir şekilde
yansıma olacak, yatmadığı zaman ise biz 1.500 YTL müeyyide
uyguluyoruz, sizdeki önergede 100 YTL yanılmıyorsam. Burada bir
çelişki mi var, onu birlikte bir değerlendirelim. Yani, biz aynı
zamanda idari para cezası olarak bu meblağı yüksek
tuttuğumuz gibi, prime esas kazanç üzerinden
yatırılmasını da esas kabul ettiğimiz için burada
gerek gazetecilerin gerekse çalışanların lehine bir düzenleme,
uzun vadede onların lehine olacak bir düzenlemedir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakanım, 5510da mı o?
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) Öyle bir şey yok Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Şimdi önergeyi geri çekiyor musunuz, oylamaya sunuyor muyum?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, işte bu kanun, sizin
değiştirdiğiniz kanunda, rakamı
değiştirmiyorsunuz, 1.500 TL yazıyor, o da 1,5 kuruş demek;
yani, 1 YTL falan da değil, 1.500 TL yazıyor.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Yani, teknik bir
şey varsa ona bakabiliriz ama bir onu değerlendirelim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, kanun burada. Yani, sizin
değiştirdiğiniz kanunun metni
işverene 1.500 Türk
lirası idari para cezası verilir.
ÜMİT
ŞAFAK (İstanbul) YTL olması lazım Sayın
Bakanım.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Yani, teknik olarak bir
şey varsa onu değerlendirelim ama amaç aynen ifade ettiğim
gibidir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Doğru, ama işte yani buradaki rakam Türk
lirası. Bunu YTL anlamamız gerekiyor mu, var mı böyle bir hukuk
onu bilmiyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.04
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
83üncü maddenin
2nci fıkrası üzerinde verilen Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
83üncü maddenin
2nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
83üncü maddenin 2nci fıkrası kabul
edilmiştir.
83üncü maddenin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
84üncü maddenin
1inci fıkrası üzerinde üç önerge var.
Önergelerin her
üçü de aynı mahiyettedir.
Önergeleri
ayrı ayrı okutup, birlikte işleme alacağım, istemleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 84 üncü maddesinin
(1) numaralı fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ayhan Sefer
Üstün Fatma
Şahin
Kayseri Sakarya Gaziantep
Mustafa
Hamarat Enver
Yılmaz
Ordu Ordu
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Tasarının 31/12/1960 tarih ve
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41 ve 68inci maddelerinde
değişiklik öngören çerçeve 84 maddesinin birinci
fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mustafa Özyürek
Trabzon Malatya İstanbul
Esfender
Korkmaz Birgen
Keleş
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 84 üncü
maddesinin 1. fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını ve bundan sonra gelen madde
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Ertuğrul
Kumcuoğlu Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
Aydın Manisa Konya
Emin Haluk Ayhan Mehmet
Günal
Denizli Antalya
BAŞKAN
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Çıkarılması yönündeki bu üç önergeye katılıyor musunuz
katılmıyor musunuz?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Hangi önerge Sayın
Başkan ?
BAŞKAN Üç
önerge de 84üncü madde üzerinde, birinci fıkrası üzerinde üç önerge
var; üçü de maddenin çıkarılmasıyla ilgili.
Bu konuya
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım Birinci fıkrası ibaresi olmadığı
için biz katılmamıştık.
BAŞKAN
Birinci fıkrası
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Birinci
fıkrası ibaresi konduğu için katılıyoruz.
BAŞKAN
Peki, önergelerin üzerinde konuşmak istiyor musunuz, yoksa gerekçeleri mi
okutacağım?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Murat Sönmez konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Sönmez, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
FEHMİ MURAT
SÖNMEZ (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 84üncü maddesi hakkında vermiş
olduğumuz önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı ile
çalışanların her türlü ücret, prim, ikramiye ve diğer hak
edişlerinin banka üzerinden ödenmesi kuralı getirilmektedir. 84üncü
madde bu kurala uymayanlar yani çalışanların ücretlerini banka üzerinden
ödemeyen işverenler için yapılacak, uygulanacak
yaptırımları düzenlemektedir. 84üncü madde hükümlerine göre
banka kanalıyla ödenmeyen ücretler gider kabul edilmeyecek, işletme
bu amaçla gider indiriminden yararlanmayacaktır. Madde kayıt
dışını azaltmayı amaçlamaktadır. Bize göre bu
düzenleme kayıt dışının önlenmesine ya da
azaltılmasına hizmet etmekten uzaktır.
Sosyal güvenlik
sistemi açısından kayıt dışı üç şekilde
ortaya çıkıyor: Bu işverenler işçileri ya kuruma hiç
bildirmiyor ya çalışılan gün sayısını eksik
bildiriyor ya da sigorta primine esas kazançlarını eksik bildiriyor.
Bu açıdan baktığımızda tasarı aslında
kayıt içinde olan ancak prime esas kazanç tutarının eksik
gösterildiği durumlarda cezalandırmayı amaçlıyor. Elbette
kayıt dışı istihdamın bu boyutu ile de mücadele
edilmesi gerekir. Ancak bu mücadele, zaten sisteme kayıtlı
çalışanların kayıt dışına itilmesini
sağlayacak bir etki yapmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, kayıt dışı ekonomi ve kayıt
dışı istihdam ülkemizde kronik hâle gelmiş sorunların
başında gelmektedir. Yapılan çalışmalar göstermektedir
ki kayıtlı istihdam kadar kayıt dışı istihdam da
bulunmaktadır yani oran yüzde 50yi bulmaktadır.
Kuşkusuz,
kayıt dışı istihdamdan en büyük zararı
çalışanlar ve sosyal güvenlik sistemi görmektedir. Kayıt
dışı çalışanlar kayıtlı
çalışanlara oranla pek çok haktan ve korumadan mahrum
kalmaktadırlar. Kayıt dışı çalışan işçi
hastalandığında bakımını yaptıramamakta,
yakınları hastalandığında sağlık
hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Sakatlanırsa malullük
aylığı alamamaktadır. Yaşlandığında
emeklilik aylığı alamamaktadır. Bu saydıklarım
sadece kayıt dışı istihdamın çalışan
açısından yarattığı olumsuzlukların bir
bölümüdür.
Kayıt
dışı istihdam aynı zamanda sendikal örgütlenmenin de önüne
büyük bir engel olarak çıkmaktadır. Kayıt içine giremeyince
sendikaya da üye olmaları imkânsız hâle gelmekte, böylece sendikalar
da maalesef güçlü bir görüntü verememektedirler.
Kayıt
dışı istihdamdan, haksız rekabet nedeniyle,
kayıtlı faaliyet gösteren, vergi ve sigorta primlerini düzenli ödeyen
işletmeler de zarar görmektedir. Örneğin Eskişehirde sırf
bu yüzden on-on beş tane tuğla ve kiremit fabrikası
kapatılmıştır. Çünkü, Eskişehir genellikle pilot bölge
ilan edilmekte ve bu yüzden de Eskişehirde maalesef kayıt
dışı istihdam hiçbir zaman olmamaktadır, bütün
çalışanlar kayıt içinde gösterilmektedir. Buna
karşılık Eskişehirin hemen yakın çevresindeki benzer
işletmelerde kayıt dışılık çok rahatlıkla
sağlandığı için, maalesef ürün aynı fiyata mal
olmamakta, bu yüzden de rekabet şansı kalmamaktadır. Böyle
olunca da Eskişehirde son on yıl içinde belki beş-on tane
kiremit fabrikası kapanmıştır.
Kayıt
dışı istihdamla mücadele her boyutuyla olmalıdır.
Sosyal güvenlik sisteminin sorunları ve sıkıntıları
olduğu gerekçesiyle emekliliği imkânsız hâle getirecek
düzenlemeler yapmak yerine daha etkili önlemler alınmalıdır.
Sistem normalde 4 çalışana 1 emekliyi öngörmekte, ideali bu
şekilde olmasına rağmen, ülkemizde maalesef 2 çalışana
1 emekli şeklindedir.
Kayıt
dışı istihdamı teşvik eden unsurların
başında da işsizlik gelmektedir. TÜİKin nisan ayı
verilerine göre işsizlik oranı yüzde 11,3 olmuştur. Genç
nüfustaki işsizlik ise daha vahim bir durumdadır, yüzde 21dir ve
aslında gerçek işsizlik oranı da bundan daha fazladır.
Çünkü, TÜİK bu araştırmayı yaparken bazı kesimleri ve
iş aramayan fakat işsiz olanları bu oranın içine
katmamaktadır. Bu oran katıldığı zaman işsizlik
oranı yüzde 17yi bulmaktadır. AKP iktidarı döneminde ekonominin
hep, büyüdüğünden söz edilmektedir. Maalesef, bu büyüme sadece
sanaldır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FEHMİ MURAT
SÖNMEZ (Devamla) Çünkü, eğer
hakikaten ekonomimiz büyümüş ise istihdam kaynaklarının
da yaratılması lazımdı ama biz bakıyoruz ki
işsizlik artıyor.
Yine, AKP
Hükûmetinin uyguladığı tarım politikalarının
sonucu, çiftçinin bitme noktasına gelmesiyle birlikte, üretimden kopan
yaklaşık 1,5 milyon köylümüz şehre göç etmiştir ve maalesef
ki, bunlar da işsizler ordusuna dâhil olmuştur. Bugün, istihdam
üzerindeki vergi ve prim yükünün yüksekliği bakımından OECD
ülkeleri içinde Türkiye ön sıralarda yer almaktadır. Tüm bu gerçekler
dikkate alınarak 84üncü maddeyle getirilen bu düzenlemenin kayıt
dışıyla mücadelede etkili olmayacağını
görmekteyiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sönmez.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama, müsaadenizle
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Şimdi, Sayın
Başkanım, kayıt dışılıkla mücadele sık
sık gündeme geliyor. Bununla ilgili yalnız bir rakamı vermeyi
yeterli buluyorum. 2004 yılında kayıt
dışılık yüzde 53. Şu anda, 2007 sonu itibarıyla
kayıt dışılık oranı yüzde 47. Öyle tahmin
ediyorum ki, bu rakam bile çok önemli şeyleri ifade ediyor diye
düşünüyorum. Ayrıca, sigortalı sayısında 3 milyon 386
bin artış var. Geçmiş dönemlerle mukayese ettiğiniz zaman 2
katında olduğunu görürsünüz. Kayıt
dışılıkta, istediğimiz ölçüde olmasa bile, önemli
mesafelerin alındığını görmek açısından
bunları ifade ediyorum.
Fakat bir
gerçeği daha görmemizde fayda var. Türkiyede yapısal, ciddi bir
dönüşüm var. Bu, kırsaldan kente, köyden kente yoğun bir göç söz
konusu. Son üç aylık yapılan açıklamalarda, aralık, ocak,
şubat dönemiyle ilgili yapılan açıklamalarda da tarımdan
527 bin kişi ayrılmıştır ama 244 bin kişi de
tarım dışı istihdam imkânı
sağlamıştır, istihdam imkânı bulmuştur. Yani bu
rakamları detaylandırmak mümkün. Çizilmeye çalışılan
kara tabloların olmadığını da bu vesileyle ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Şimdi,
Sayın Elitaş
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
854, 4857 ve 5953
sayılı Kanunlar kapsamında çalıştırılan
hizmet erbabına yapılan ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her
çeşit istihkak ödemelerinin banka aracılığı ile
yapılmamasının vergi boyutuyla yaptırıma
bağlanması gereği nedeniyle, söz konusu ödemelerin banka
aracılığıyla yapılmaması durumunda gider olarak
kabul edilmemesi hususu Komisyon çalışmaları sırasında
düzenlenmiş, ancak getirilen bu yaptırımın, vergileme tekniğine,
ticari ve ekonomik teamüllere uygun düşmeyebileceği ve bu
yaptırımın yerine, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
mükerrer 257 nci ve 355 inci maddeleri uyarınca usulsüzlük cezası
yaptırımı tatbik edilebileceği
değerlendirildiğinden, madde tasarı metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN
Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çalıştırılan
hizmet erbabından ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkak ödemelerinin özel olarak açılan banka hesabından
yapılması zorunluluğu getirilenlerin banka
aracılığıyla ödenmeyen ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkaklarının gider kaydedilmemesi uygun
görülmemektedir. Zira, bu durumda olanlara idari para cezası
öngörülmüştür.
BAŞKAN
Aynı mahiyette olan üç önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmiş ve 84üncü
maddenin 1inci fıkrası çıkarılmıştır.
84üncü maddenin
2nci fıkrası üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 84 üncü maddesinin
(2) numaralı bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını ve takip eden maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ayhan Sefer
Üstün Fatma Şahin
Kayseri Sakarya Gaziantep
Mustafa Hamarat Enver
Yılmaz
Ordu Ordu
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
854, 4857 ve 5953
sayılı Kanunlar kapsamında çalıştırılan
hizmet erbabına yapılan ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her
çeşit istihkak ödemelerinin banka aracılığı ile
yapılmamasının vergi boyutuyla yaptırıma
bağlanması gereği nedeniyle, söz konusu ödemelerin banka
aracılığıyla yapılmaması durumunda gider olarak
kabul edilmemesi hususu Komisyon çalışmaları sırasında
düzenlenmiş, ancak; getirilen bu yaptırımın, vergileme
tekniğine, ticari ve ekonomik teamüllere uygun düşmeyebileceği
ve bu yaptırımın yerine, 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 257 nci ve 355 inci maddeleri uyarınca usulsüzlük
cezası yaptırımı tatbik edilebileceği
değerlendirildiğinden, madde, tasarı metninden
çıkarılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş ve 84üncü maddenin 2nci fıkrası da
çıkmıştır.
Biraz önce de
kabul edilen önergelerle 84üncü maddenin 2nci fıkrası da tasarı
metninden çıkarıldığından çerçeve 84üncü madde
tasarıdan çıkarılmıştır.
Böylece,
beşinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
altıncı bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Altıncı
bölüm 85 ila 96ncı maddeleri kapsamaktadır.
Altıncı
bölüm üzerine, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Meral.
Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 119
sayılı yasanın altıncı bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, geçmişe bir göz atarsak, AK Parti, ilk
başlangıçta işsize iş, aşsıza aş, vurguna
talana son
Çok güzel üslupla iktidar oldu. İktidar olduktan sonra, ne
yazık ki işsizliği unuttu, yolsuzluğu unuttu, talanı
unuttu, hatta yeri geldi, yol gösterdi.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce bir milletvekilimiz burada konuştu.
Emeklinin yüksek ücret aldığını söyledi. Daha önce IMF
Başkanı gelmişti Öğretmenlerin ücretlerinin yüksek
olduğunu söylemişti. Bu kadar benzerlik olmaz. Hani, bir zamanlar
İktidar olursak IMFnin bütün anlaşmalarını
yırtıp atacağız. diyen siz değil miydiniz
değerli arkadaşlarım? Ne oldu bugün? IMF ne istiyorsa onu
yapıyorsunuz.
Adı Sosyal
Güvenlik Yasa Tasarısı, keşke öyle olsaydı değerli
arkadaşlarım. Kim istemiyor bu Sosyal Güvenlik Yasa
Tasarısını reformu daha doğrusu sizin
adınızla? İşçi istemiyor, memur istemiyor, emekli
istemiyor, esnaf istemiyor, çiftçi istemiyor, işverenin büyük bölümü
istemiyor, muhalefet partileri istemiyor, kim istiyor değerli
arkadaşlarım? IMF istiyor, Dünya Bankası istiyor ve bazı
sermaye kesimi istiyor.
Neden istiyor, ne
istiyor değerli arkadaşlarım? Özelleştirmeyi bütün
gücünüzle yapacaksınız. diyor. Binlerce işçiyi kapı
dışına bırakacaksınız. Bir kez daha söylemek
istiyorum Sayın Bakanım: Burada, Ulaştırma
Bakanımız Özelleştirmeden dolayı Tekeldeki işçileri
kamuya aktaracağız. demişti. Hangi kamuya aktaracaksınız,
bunu buradan açıklamanızı istiyorum.
Tarımı,
hayvancılığı çökertin, destek vermeyin. dedi.
İşte, biraz önce Sayın Bakanımız göçten bahsediyordu,
köyler boşalıyor. Sen, köylünün tarımını çökertirsen,
hayvancılığı çökertirsen köylü de büyük şehirlere
akın eder, işsizlik had safhaya gelir.
Yatırımları
durduracaksın
İşbaşına geldiniz geleli, Allah
aşkına, bir yerde bir müessese kurduğunuzu söyleyebilir misiniz?
İşsizlik nasıl aza inecek? Yani istihdama yönelik bir
yatırımınız var mı? Al borcu, ye borcu. Dört sene,
beş sene içerisinde, seksen dört yıllık borcu ikiye
katladınız.
Daha söylüyor
değerli arkadaşlarım, Emeklinin, memurun, işçinin
ücretlerini donduracaksın diyor IMF. İşte şimdi bunu
yapıyorsunuz, yaptığınız budur. Bir şey daha
söylüyor: Kadınlarda yaşı en az altmışa, erkeklerde
altmış beşe çıkaracaksınız. İşte
adına Mezarda emeklilik dediğimiz budur değerli
arkadaşlarım.
Bir kez daha
iddia ediyorum, bunu siz de biliyorsunuz değerli arkadaşlarım;
tarımda çalışan, şeker fabrikalarında
çalışan, turizm sektöründe çalışan o büyük kitle,
inşaatlarda çalışan, temizlik şirketlerinde
çalışan, ormanda çalışan, çay fabrikalarında çalışanların
muhterem arkadaşlarım, hiç birisi, hiçbir zaman emekli
olamayacaktır ve olamaz. İşte, bu mu reform soruyorum size
muhterem milletvekilleri? Bunun neresi reform? Ne olacaktır şimdi?
Türkiyenin şartları var, elli yaşındaki, elli beş
yaşındaki, hatta hatta kırk yaşındaki bir işçiyi
kim çalıştırabilir muhterem arkadaşlarım?
Geldiniz geleli
elinizi fakirin cebinden çıkarmadınız.
Çalışanların da kazanılmış haklarını
elinden almak için ne gerektiyse yaptınız. 57nci Hükûmet döneminde
iş güvence yasa tasarısı çıkmıştı. Yetersiz
de olsa bayağı tatmin ediciydi; bunu budadınız değerli
arkadaşlarım.
30 kişiye
kadar işçi çalıştıran iş yerlerini İş
Yasası kapsamı dışında koydunuz. Emeklilik hayal oldu.
Avrupa
Birliğinden bahsediyorsunuz. Avrupa Birliğinde polislerin,
değerli arkadaşlarım, sendikası var. İskandinav
ülkelerinde genelkurmay başkanı hariç subayların bile
sendikası var. Siz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz?
Özelleştirme adı altında sendikalı işçilerin -657
sayılı Kanuna 4-C maddesini eklediniz- sendikal haklarını
ellerinden aldınız, kıdem tazminatı hakkını
elinden aldınız, yıllık izin hakkını elinden
aldınız, bunun adı mı reform sayın milletvekilleri? Reformunuz
bu mu?
Daha
yaptınız, çağrı üzerine işçi
çalıştırmayı çıkardınız ve bir sürü
işçiyi kapının dışına koydunuz. İşte
sizin reformlarınız bunlar değerli arkadaşlarım.
Bir konu daha
var: Bakınız, hep söylersiniz, Güvence veriyoruz
dışarıdan kaynak geliyor, yatırımlar
yapılıyor. Yatırımların yapıldığı
yerlere bakın değerli arkadaşlarım: Tekeli
Amerikalılara sattınız, Telekomu Araplara sattınız,
Telsimi İngilizlere sattınız, çimento fabrikalarını
Fransızlara sattınız, şeker fabrikalarını
Fransızlara sattınız, PETKİMi Kazak-Ermeni
ortaklığına sattınız, Kuşadasını
İsraillilere sattınız, İzmir limanlarını Hong
Konglulara sattınız, araç muayene istasyonlarını Almanlara
sattınız, hangi birini sayayım. Bankaları yabancılara
sattınız.
Ne oluyor biliyor
musunuz değerli arkadaşlarım? Bak neler oluyor bak. Akbankı
Kuveytlilere sattınız, Başak Sigortayı Fransızlara
sattınız, İETT garajını Dubai Şeyhine
sattınız, -o da ne oldu parası, geldi mi gelmedi mi öyle
sallantıda duruyor- Finansbankı Yunanistanlılara
sattınız, Oyakbankı Hollandalılara sattınız,
Denizbankı Belçikalılara sattınız, Türk Finansı Kuveytlilere
sattınız, Garanti Bankasını Amerikalılara
sattınız, Eczacıbaşı İlaçı Çek
firmasına sattınız, Yapı Krediyi İtalyanlara
sattınız. Bunlar ne oluyor biliyor musunuz? Çoğu Avrupa
ülkeleri. Bunlar ne yapıyor? Bakınız, üzücü bir taraf muhterem
arkadaşlarım, Allah hiç kimsenin düzenini bozmasın ve bunu
unutmayın ki, biz, partinizin kapatılmasına hiçbir zaman, burada
oturan hiçbir milletvekili gönül getirmez, razı olmaz, ama, siz,
ayağınıza balta vurmaya alışmışsınız.
Ne oluyor biliyor musunuz? Ne oluyor? Bazen, Avrupa Parlamentosunda zatlar var,
isimlerini vermiyorum, onlar bazen zıpçıktılık
yapıyor, zıpçıktıyı bilirsiniz. Ne diyor Türkiyede?
Genelge yayınlayacağız, vesair bilmem ne yapacağız, AK
Partinin kapatılmaması için tavır koyacağız. Niye?
Bunu yapmazlarsa Avrupa Birliğine giremezler.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, 2001 yılında Avrupa
Birliği Türkiyeden ne istiyor? Türk-İş olarak,
kayıtlı, detaylı bilgi topladık. Siz,
Kıbrısı, Avrupa Birliğine girmek için Rumlara verecek
misiniz?
Ermeni
soykırımı ki Ermeni, benim dedemi de öldürmüştür, ebemi de,
amcamı da, amcamın hanımını da öldürmüştür.
Şimdi bizim ölülerimizin hiçbir değeri yok. Ermeniler
Soykırımı kabul edin, bilmem bu kadar hak verin bize
Bunları kabul edecek misiniz?
Romadaki gibi,
orada Patriki, Feneri de ikinci bir devlet olarak kabul edecek misiniz?
Hangi birini
sayayım değerli arkadaşlarım? Hangi birini
sayacaksınız? Bunları kabul etmedikten sonra, siz Avrupa
Birliğine mi gireceksiniz?
Adım,
adım, adım Türkiyeyi buduyorlar ve söz hakları var. Neden söz
hakları var? Türkiyenin bir bölümünü sattınız onlara,
Türkiyenin bir bölümünü sattınız. Adamın Türkiyeden malı
var, Türkiyenin üzerinde konuşuyor. Bu eser de sizin sayın milletvekilleri.
Partinizin işte eserlerinden biri bu. Adam talimat veriyor şimdi
size: Bunu böyle yapacaksın, bunu böyle yapacaksın. Ben
inanıyorum ki sizin içinizde birçok milletvekili arkadaşım,
bunların bu tavrından bizim kadar rahatsız olmuştur. Peki,
bu rahatsızlık olacaksa, niye yapıyoruz bu
rahatsızlığı, gerekçelerini niye ortaya koyuyoruz? Biraz
daha derli toplu olsanız, demokratik, laik cumhuriyetin ilkelerine
sadık olsanız, zararınız ne oluyor? Sonradan, kapı
çalındıktan sonra, Atatürke sarılıyorsunuz, cumhuriyete
sarılıyorsunuz, demokratik, laik cumhuriyetin bizden daha fazla
savunucusu oluyorsunuz.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Cumhuriyet sizin tekelinizde mi?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - İşte bunu baştan düşünün değerli
arkadaşlarım.
Bakınız,
bir insanın askere gitmeden önce tavrı, hareketi farklıdır;
askerden geldikten sonra tavrı, hareketi farklıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Meral.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Geçen dönem belki biraz acemiliğiniz vardı,
bazı şeylerinize göz yumuluyordu, hoşgörülüyordu. Şimdi
ikinci dönemdir hükûmet olmuşsunuz değerli arkadaşlarım,
hükûmet olmuşsunuz.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Yasa üzerinde konuş, biraz da yasaya gel.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Yasada şunu söyleyeyim değerli
arkadaşlarım: Bizim hak sahibine hak verin, fakire yardımcı
olun, onların sorunlarını çözün, ama yeşil kartta
olduğu gibi, seçimden önce on beş milyon yakına yeşil kart
dağıtın, seçim bittikten sonra beş milyonunu iptal etmeyin,
adil iş yapın, biz de sizi destekleyelim. Umarım
aklınız başınıza gelmiştir, sorun üzerine sorun
koymazsınız, vatandaşın
sıkıntılarını aza indirirsiniz, biz de ondan mutlu
oluruz. Ama gördüğüm o ki değerli arkadaşlarım, istikameti
tutmuşsunuz, burnunuzun hizasında gidiyorsunuz, umarım bir
başka yere daha çarpmazsınız.
Yüce Genel Kurula
saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Meral.
Altıncı
bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Şafak. (MHP Sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun
Tasarısının altıncı bölümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, Türk ekonomisinin en önemli sorunlarından birisi istihdam
ve işsizlik olgusu olarak karşımıza çıkmaktadır.
TÜİKin son beş yıllık göstergelerine göre toplam iş
gücü içindeki işsizlik oranı AKP iktidarları döneminde hep yüzde
10larda seyretmektedir, ki bu rakam, TÜİK tarafından dün yüzde 11,3
açıklanmıştır.
2008
yılının başında tarım kesimi hariç olmak üzere 2
milyon 600 bin kişi işsiz ve ümitsiz gezmektedir.
Yine TÜİK
verilerine göre 15-34 yaş grubundaki genç işsiz sayısı 1
milyon 700 bin kişiyi aşmıştır ve gençler yüzde 71
işsizlik oranıyla en büyük işsizler ordusunu teşkil
etmektedir.
İşsiz
kitleler içerisinde eğitimli sayılan ortaokul, lise, meslek lisesi ve
yüksekokul mezunlarının toplam işsizler içindeki payı yüzde
57dir.
Son beş
yıldır, her yıl yüzde 7,5 büyüdüğü söylenen bir ekonomide
işsizliğin âdeta çakılmış gibi yüzde 10larda
seyrediyor olmasının Hükûmet tarafından bir açıklaması
da yapılamamaktadır.
5510
sayılı Yasa hazırlanırken devletin sosyal sorumluluğu
arka planda tutulmuştur. Yasa, gelir gider dengesi hesabı
yapılarak hazırlanmıştır. Nitekim 80inci maddede
prime esas kazançların tespiti düzenlenirken yüksek prim tahsilatı
hesabının yapıldığı açıkça görülmektedir.
5510 sayılı Yasanın kabul edilmesi hâlinde
çalışanların ve emeklilerin önemli hak kayıpları
olmaktadır. Bunların bir kısmı Emek Platformu ile
yapılan görüşmeler sonucunda Mecliste düzeltilme yoluna
gidilmiştir. Buna rağmen memurlar, işçiler ve emekliler bu yasa
ile önemli hak kayıplarına uğramaktadır.
Sayın
Başbakan Yasada hak kaybı var. diyenleri yalancılıkla
suçlamıştır. Hak kaybı yoksa, Sayın Çalışma
Bakanı Emek Platformu ile hangi sebeple yeniden uzlaşma yoluna gitti
ya da Komisyonun kabul ettiği metnin bazı maddelerini neden Genel
Kurulda değiştiriyorsunuz?
Sayın
milletvekilleri, kamuoyu doğru bilgilendirilmemektedir. Sayın
Başbakana da 5510 sayılı Yasada Hak kaybı yok. diyerek
yanlış bilgi verildiği anlaşılmaktadır.
Sayın Başbakan, grupta yaptığı bir konuşmada
yatarak tedavi görenlerden alınan yüzde 1lik katkı payının
kaldırıldığını açıklamıştır.
Sayın Başbakana hâlen böyle bir katkı payının
olmadığını, bu katkı payını
görüşülmekte olan 5510 sayılı Yasaya kendilerinin
koyduğunu ve tekrar kendilerinin çıkarttığını
mutlaka birileri söylemeliydi. SSK primlerinin indirilmesi konusu da böyledir.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan, 4 Eylül 2007
tarihinde SSK primlerinin 5 puan indirileceğini
açıklamıştır. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı
Sayın Şimşek ise 27 Ekim 2007 tarihinde Hükûmetin SSK
primlerinde 5 puanlık indirim yapamayacağını
söylemiştir. Bir bakanın söylediği SSK primlerinin indirilmesi
konusunda da, diğerini tutmamıştır.
Sayın
milletvekilleri, bu yasa ile sosyal güvenlikteki açıkların
kapatılması uğruna emeklinin aylığına göz
dikilmiştir. 5510 sayılı Yasanın 3üncü maddesinin
(29)uncu fıkrasına göre, yaşlılık
aylıklarının artışında, her yıl için, TÜFE
artı gayrisafi hasılanın yüzde 30u güncelleme kat
sayısı olarak alınmıştır. Oysaki mevcut sistemde
güncelleme kat sayısı TÜFE artı gayrisafi hasılanın
tamamı olarak uygulanmaktadır. Yapılan yeni düzenlemeyle,
yaşlılık aylıklarının artışında
büyümenin yüzde 70i, yeni başlayan işçilerde, emekliden geriye
alınmaktadır.
Gene yasanın
29uncu maddesiyle yaşlılık aylığının
hesaplanması düzenlenmektedir. 1/1/2009 tarihinde işe ilk defa
başlayan bir işçi, yedi bin iki yüz gün prim ödemesi hâlinde,
yaş şartını da doldurduğu takdirde emekliliği hak
etmektedir. Yedi bin iki yüz gün prim ödeyen bu sigortalı, yeni
düzenlemeye göre yüzde 40 aylık bağlama oranıyla emekli
olmaktadır. Oysa mevcut 506 sayılı Yasaya göre, aynı
sigortalı aynı şartlarda emekli olursa yüzde 55 aylık
bağlama oranıyla emekli olmaktadır. Burada da yüzde 15lik bir
hak kaybının söz konusu olduğunu görmekteyiz.
Gene 5510
sayılı Yasaya göre, yeni başlayanlar için emeklilik
yaşı altmış beşe çıkarken prim ödeme gün
sayısı da yedi bin iki yüz güne
çıkartılmıştır. Yedi bin iki yüz gün prim ödemek için
yirmi yıl fiilen çalışmak gerekmektedir.
İşsizliğin sürekli arttığı ülkemizde, inşaat
ve turizm sektörü başta olmak üzere birçok sektörde
çalışanların yedi bin iki yüz günü doldurarak emekli
olmaları çok zordur.
Türkiyede
ortalama ömür altmış sekiz yıl olduğuna göre emeklilik
yaşının altmış beşe çıkarılması
ülke şartlarına da uygun düşmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, kayıt dışı istihdam çalışma
hayatının çok önemli bir sorunudur ve bu iktidar döneminde de sorun
olmaya devam etmektedir, TÜİK verilerine göre yüzde 48lerde
seyretmektedir. 5510 sayılı Yasanın 86ncı maddesi
kayıt dışı istihdamı teşvik etmektedir.
Yasanın 86ncı maddesine, yani 119 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 50nci maddesine göre bir işçi bir
işyerinde sigortasız çalıştırılır ve bu da
denetim elemanları tarafından tespit edilirse geriye doğru en çok
bir yılı sigortalı sayılmaktadır. Sayın
Bakan sık sık kayıt
dışıyla mücadele ettiklerini söylemektedir. Oysa iddia ediyorum,
bu yasanın bu maddesi kayıt dışılığı
teşvik etmektedir.
AKP
iktidarları Sosyal Güvenlik Kurumundaki bozuk olan gelir-gider dengesini
daha da bozmuştur. Kurum açıkları her yıl katlanarak
büyümektedir. 2002 yılında 5 milyar yeni Türk lirası
civarında olan sosyal güvenlik açıkları altı yılda 6
kat artmıştır. Sosyal güvenlik açıklarına 2008
yılı için 32 milyar 224 milyon yeni Türk lirası
ayrılmıştır. Sosyal güvenlikteki delik, tabiri caizse,
altı yılda kara delik hâline getirilmiştir. Bu yasayla sosyal
güvenlikte verilen açıkların cezası da çalışanlara ve
emeklilere kesilmiştir.
Tam burada
Sayın Bakana ve Bakanlığın bürokratlarına, belki
sosyal güvenlikteki geliri artıracağını
düşündüğüm bir konuyu hatırlatmak istiyorum: SSK primine esas
tavan ücreti asgari ücretin 6,5 katı olarak uygulanmaktadır. Bu da
3.954 yeni Türk lirası 60 kuruştur. Geçmiş dönemde
yaşlılık aylığı son üç buçuk yılın
ortalaması alınarak hesaplanırdı. Kademeli geçişten
sonra emeklilikte maaş hesabı, bütün çalışma süresinde
aldığı -ödenen- ücretler olarak yapılmaktadır.
Şimdi,
yaptığınız düzenleme ile emekli yaşını
altmış beşe çıkartmış bulunuyorsunuz.
Altmış beş yaşında emekli olan bir kişi, ortalama
ömrün altmış sekiz yıl olduğu dikkate alınırsa,
üç yıl yaşlılık aylığı alacaktır. Bu
durumda, SSK primine esas tavan ücretinin üzerinde prim ödemeyi serbest
bırakmak, emekliye yüksek emekli aylığı bağlama
imkânı verirken, Sosyal Güvenlik Kurumu için çok önemli bir prim gelir
kaynağı olacağını da düşünüyorum. Sayın
Bakanıma da böyle bir düzenlemenin sosyal güvenlikteki açıkların
düzeltilmesi yolunda bir adım olacağını söylemek istiyorum.
Gene, Sayın
Bakanım Biz kayıt dışı ile mücadeleyi, en fazla,
ücretlerin bankaya yatırılmasını temin etmekle
sağlayacağız. dedi. Ben meslekten geliyorum ve bu meslekten de
emekli oldum, kendi mesleğim mali müşavirlik. Evet, piyasada yüzde
60ın üzerinde asgari ücretten, SSK primine esas
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
ÜMİT
ŞAFAK (Devamla) ... ücretten prim ödenmektedir. Fakat Sayın
Bakanım, bu, maaşı bankaya yatırma yoluyla
engellenemeyecektir. Bunu engellemenin yolu -Hükûmet söz vermiştir- SSK
primlerini düşürmek olacaktır. Bankaya da asgari ücretten ücreti
yatırıp farkını çalışan işçisine elden ödeme
yoluyla yasal şartı işverenler yerine getirmiş
olacaktır.
Son söz olarak
-söylenecek çok söz var ama zaman sınırlı- Türk
çalışma hayatını düzenleyecek olan yasa böyle
hazırlanmamalıydı. Yasanın
hazırlanışında teknik açıdan sorun vardır. 5510
sayılı Yasa hukukun temel prensiplerine aykırıdır.
Yasanın hazırlanılışı sırasında
tarafların rızası alınmamıştır. Aktüeryal denge
devletin sosyal niteliğini öldürmüştür ve gelir-gider hesabı öne
çıkmıştır.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şafak.
Altıncı
bölüm üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili
Nezir Karabaş söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Karabaş. (DTP sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Tasarısının altıncı bölümü üzerinde Demokratik Toplum
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, üç haftadır Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu Tasarısı üzerinde tartışmalar
yürütüyoruz. Ben, bu kanunu ve benzeri diğer kanunları
değiştirirken veya yeni bir kanun çıkarırken sadece bu
Meclis döneminde değil, on yıllardır, Türkiyede hükûmetlerin,
Türkiyede iktidarların ve birçok zaman muhalefette bulunan siyasi partilerin
hangi ihtiyaçlardan kaynaklı kanun değişikliği veya yeni
kanun çıkardığı üzerinde biraz durmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşundan bu yana oluşan yapı, devletin, devleti yönetenlerin
esas olduğu, birlik-bütünlüğün esas olduğu;
sınıfsız, tabakasız, grupsuz bir millet olduğumuz
şeklinde değerlendirmeler ve sloganlarla gelmişiz ve toplumun
değişik kesimlerinin, değişik grupların,
değişik sınıfların talepleri doğrultusunda
değişiklik yapma, o doğrultuda bu Meclisi
çalıştırma yerine, biz, ya devletin
birliğini-bütünlüğünü sürdürme adı altında belli kesimlerin
çıkarları veya içeride ve dışarıda
ağırlığı olan, gücü olanların baskısı
doğrultusunda yasalar çıkarmışız.
Şimdi,
meclisinde sınıfların, grupların, tabakaların, yine
inançların, kültürlerin kabul edilmediği; tek millet, tek toplum, tek
devlet ve yine, sınıflar anlamında, sınıfların,
tabakaların kabul edilmediği bir meclisten çok
sağlıklı, toplumun değişik kesimlerinin beklentisini
yerine getirecek yasalar çıkarmak mümkün müdür?
Bugün, bu yasayı
tartışırken, bu yasa Meclise indirildiği zaman, Sayın
Bakan ve diğer Hükûmet yetkilileri birçok sendika, sivil toplum
örgütleriyle bir araya geldiklerini, mutabakat
sağladıklarını ve bu yasayı öyle getirdiklerini
söylediler. Ancak bu yasa, öncelikle IMFnin talebi doğrultusunda bir an
önce çıkarılmak amacıyla Meclise getirilmiş; ikincisi,
sermaye çevreleri ve onların odaları ve sendikaları
dışında hiçbir kesimin onayını almamıştır.
Şimdi,
hiçbir işçi sendikası, hiçbir kamu emekçisi sendikası, hiçbir çalışanlara
ait oda veya sendika, bugüne kadar çıkıp kendi üyesine,
tabanına, yeni sosyal güvenlik yasası geldi, biz ona destek
veriyoruz, geçmişteki haklarınızı koruyor ve artı,
şu iyileştirmeleri getiriyor diyebildi mi? Nitekim, en son, işçi
sendikalarından Hak-İş ve TÜRK-İŞ bu yasağa
karşı eylem yapmayacağını açıklamasına
rağmen, bu yasanın birçok maddesinin, çalışanların
haklarını, şimdiye kadar elde ettikleri kazanımları
geriye götürdüklerini ancak biz Mecliste siyasi partilerle ve hükûmetlerle
ilişkilenerek işçinin, memurun, çalışanların
haklarını geriye götüren bu yasa maddelerinin düzeltilmesi yönünde
çaba sarf edeceğiz dediler.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, bu yasa çıkarılırken, şu
söyleniyor işte bize: Türkiyenin gelecek elli yılını
dikkate alarak, Türkiyenin mevcut ihtiyaçlarını dikkate alarak ve
tüm kesimlerin çıkarlarını koruyan ve geliştiren bir yasa
çıkardık diyor. Şimdi, peki, bu toplumun çoğunluğu,
çalışanların, emekçilerin çoğunluğu zaten örgütlü
değil. Kamu emekçilerinin, birçoğu, yasal anlamda sendika kurma
hakları yok.
Diğer
taraftan, kamuda ve bazı yerli ve uluslararası büyük sanayi
işletmelerinde çalışan işçilerin dışında
işçinin çoğunluğu örgütlü değil, çiftçi hiç örgütlü
değil, yine küçük esnaf örgütlü değil ve bu yasa tüm bu kesimleri
ilgilendiriyor. Bu kesimlerin geniş mutabakatı alınmadan,
örgütlü olanların örgütlü olan sendikaları ve odalarıyla
görüşülmeden bu yasa getirilmişken hangi mutabakattan bahsediliyor?
Eğer gerçekten çalışanlara, toplumun geniş kesimlerine bu
yasa geleceklerini güvence altına alınıp çıkar
sağlıyorsa neden Hükûmet bu yasayı toplumda, toplumun önünde,
meydanlarda tartışma yerine bir an önce komisyonlardan geçirip buraya
getirdi? Neden sendikacılarla ve çalışan kesimlerin
temsilcileriyle, sokağa dökülüp iki saatlik iş bırakma
eyleminden sonra görüşüldü? Eğer gerçekten söylenenler doğru
olsaydı eğer iddialar doğru olsaydı bu Hükûmet hem bugün
hem gelecekte halkın, çalışanların lehine yaptığı
bu düzenlemeleri halka götürüp bir taraftan onu kabul ettirirdi, onun
düşüncesini alırdı, bir taraftan da propagandasını
yapardı.
Ancak bu
yasanın getiriliş biçimine de baktığımız zaman
aslında, Bakanın da, Başbakanın da, diğer Hükûmet
yetkililerinin ve iktidar partisi milletvekillerinin de buna
inanmadıklarını görüyoruz. Eğer gerçekten bu yasanın
çok önemli olduğunu söyledikleri doğru olsaydı, eğer
gerçekten buna inansalardı, bu yasa çıkıncaya kadar 340
kişilik AK Parti Grubunun en azından, zorunlu olarak görev nedeniyle
dışarıda bulunanların dışında, sürekli
200-300 tanesinin burada olması gerekirdi. Çünkü bu yasa -karar
verilmiş, Hükûmet, bakanlıklar karar vermiş, IMFyle
anlaşılmış, tarih bırakılmış- bu süre
içinde çıkarılacak. Onun için, AK Parti Grubunun milletvekillerinin
bu salonda olması, düşüncelerini, muhalefetin dile getirdiği
gibi düşüncelerini dile getirmesi de bir şeyi
değiştirmeyecek. Buna inanmadıkları için bu konuda bir çaba
da sarf etmiyorlar.
Şimdi, bu
yasaya baktığımız zaman Türkiyenin esas sorunu olan
kayıt dışılıkla ilgili aslında bazı
maddelerde getirilen, Bakanın da biraz önce ifade ettiği, işte
birkaç asgari ücret tutarındaki cezanın dışında, çok
detaylı, kayıt dışını ortadan kaldıracak bir
düzenleme de yok. Burada, daha çok kurumun kendisine ait olan sigorta primini
mümkün olduğunca tahsil etme ve devletin maliyesinin, çalışanlar
için, ücretliler için hazineden bir yardım yapmasını engellemeye
yöneliktir. Onun dışında bu yasada çok önemli
değişiklikler yok. Tam tersine, birçok alanda da geriye giden sadece
primi tahsil etmeye yönelik bir uygulamadır bu yasa.
Şimdi,
kayıt dışılıkla ilgili bir düzenleme yapmayan,
kayıt dışılığı kayıt altına
almayı hedeflemeyen hiçbir Hükûmet, hiçbir Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bulunan bir siyasi parti, Türkiyede eşitliği, Türkiyede
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
emeğin
karşılığını vereceğini, Türkiyede gelir
grupları arasındaki uçurumu azaltacağını iddia edemez
çünkü dünyanın her yerinde kötülüklerin kaynağı, vurgunun,
talanın kaynağı kayıt dışılıktır.
Her türlü, halka ait olan ülkenin gelirlerinin, kaynaklarının
birilerine aktarıldığı ortamı sağlayan kayıt
dışılıktır. Vurgunla, soygunla
Gelir grupları
arasındaki eşitliği sağlamayı hedefleyen tüm dünyadaki
demokratik ülkeler öncelikle kayıt dışılıkla mücadele
etmişler ama hem geçmişteki hükûmetler hem de bugün AK Parti Hükûmeti
mevcut gücü, sayısı olmasına rağmen, bu konuda hiçbir
çabası yoktur.
Onun için, biz,
bu yasanın, Anayasa tarafından geri gönderilmeden bu Meclis
tarafından geri alınmasını talep ediyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Karabaş.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay
söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Kinay. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu üzerine AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, ülkemiz
açısından son derece önem arz eden Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu yasa tasarısıyla ilgili Genel
Kurul safhasına kadar Plan ve Bütçe Komisyonunda ve burada çok sayıda
önergeyle, gerek daha önce Emek Platformu kapsamında gerekse burada siyasi
partilerin katkılarıyla bu yasa tasarısını
olgunlaştırıyoruz. Uzlaşma sağlanan maddelerin
yasayı daha sağlam bir zemine taşıyacağı
konusunda kuşku yoktur.
Değerli
arkadaşlar, yasayla ilgili temel dikkat çekilmesi gereken üç husus
olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birincisi, sosyal güvenlik
sisteminin, ulusal ekonomik güvenliğimizi tehdit eder bir boyutta
gelişmesini önlemektir. Diğer taraftan, ikinci olarak,
sağlık hizmetlerini sosyal güvenliğin bir parçası olarak
görmekle birlikte sağlık sigortasını ayrı bir sistem
çevresinde geliştirmektir. Üçüncüsü, dağınık yapıdaki
sosyal güvenlik kurumlarının uygulama birliğini sağlamak
üzere aynı bir rejim altında toplamaktır.
Evet, yasa tüm
Türkiyeyi ilgilendirmektedir, 70 milyon yurttaşımızı
yakından ilgilendirmektedir. Bu doğrultuda çok iyi
anlatılması gerekmektedir. Ne yazık ki birçok, muhalefete
mensup, bu konuyla ilgili, Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili deneyimi olan, yasa
hakkında derinlemesine bilgi sahibi olan değerli milletvekillerimiz,
burada birçok konuyu değerlendirmişlerdir ama yasayla ilgili,
yasanın özüyle ilgili asıl değerlendirilmesi gereken konulara ne
yazık ki uzak kalmışlardır.
Altıncı
bölümü müzakere ediyoruz. Bu bölüm kayıt dışı ekonomiyle
ilgili bazı yeni düzenlemeleri getiren bir bölümdür. Özellikle
maaşların bankalar üzerinden yatırılması, Türkiyeyi
ilk kez böyle bir düzenlemeyle, iş dünyasını ve
çalışan kesimleri ilk kez böyle bir düzenlemeyle
tanıştıran bir yasayı değerlendiriyoruz. Büyük bir
yeniliktir ve kayıt dışı ekonomiyle ilgili olarak son
yıllarda almış olduğumuz mesafeyi pekiştirecek bir
gelişmedir.
Bazı
arkadaşlarımız, kayıt dışı ekonomi konusunda
iktidar olarak yetersiz kaldığımızı ifade ettiler.
Bazı arkadaşlarımız, kayıt dışı
ekonomiyle mücadeleyi sosyal güvenlik sistemindeki açıkların
giderilmesi yönünde kullanılması gereken önemli bir araç olarak ifade
ettiler. Doğrudur, kayıt dışı ekonomiyle ilgili
mücadele her safhasıyla takip edilmesi gereken devlet politikası
olmalıdır. Bu doğrultuda yaşanan gelişmeleri göz
ardı edemeyiz. Özellikle 2002 sonrasında çok çarpıcı
gelişmeler yaşanmıştır. Ekonomideki mevcut
değişim ve dönüşüm süreci tarım kesiminde çalışan
istihdamı diğer sektörlere aktarırken, aynı zamanda,
kayıt altına alınma konusunda da önemli bir fırsatı
ortaya çıkartmıştır.
Bakın,
Değerli Bakanımız, gerek önergeler gerekse burada yapılan
değerlendirmelere her fırsatta cevap vererek çok anlamlı
katkılar sağladılar. Ben kendilerine teşekkür ediyorum.
Zira, muhalefet partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımız
önerge vermek suretiyle burada yasa üzerinde birçok değerlendirmelerde
bulundular, çoğunlukla da vatandaşlarımızı
yanlış bilgilendirmek suretiyle bir karamsarlığa ittiler.
Oysa 1993 ve 1998
yıllarında Türkiyede 3 milyon 300 bin civarında istihdam
artışı sağlanmışken, ancak bunun yüzde 50si
kayıt altına alınabilmiştir. Şu anda, 2002 ile 2007
yılları arasında yaklaşık 1 milyon 700 bin
civarında istihdam artışı sağlanmış ancak
bunun neredeyse 3 katı kadar da kayıt altına alınan
istihdam olmuştur. Bu, çok çarpıcı bir gelişmedir,
kayıt dışı ekonomiyle ilgili verilen mücadelenin bir
göstergesidir; aynı zamanda, ekonomideki değişim ve
dönüşümün de bir göstergesidir değerli arkadaşlarım.
Tabii ki bu
yasayı değerlendirirken biz AK Parti olarak, temelde, bir ilkeyle
politika yapıyoruz. Geçmişle ilgili bir hesaplaşma içerisine
girmedik. Ancak Sosyal Güvenlik Yasasını, özellikle de bu kadar
açığın ortaya çıkmasıyla birlikte bunu nasıl
başaracağımızı değerli arkadaşlar gerçekten
ifade etmekte zorluk çekiyorum. Yani geçmişle ilgili değerlendirme
yapmadan sosyal güvenlik sistemini anlatmak ve bugün geldiğimiz noktada
neden bu reforma ihtiyaç duyduğumuzu ifade etmek gerçekten müşküldür.
Çalışma
Bakanımız Sayın Faruk Çelik, gerek yasalaşma sürecinde
Ki
bu, Hükûmet kurulur kurulmaz ele alınan yasalardan biridir, hatta 22nci
Dönem Parlamentosunda yasalaştırdığımız 5510 sayılı
Yasada değişiklik yaptığımız bir
çalışmadır. Bunun da gerisinde Bakanlığımız
tarafından yıllar önce en az beş yıldır üzerinde
çalışılan bir yasadır. Sanki böyle, apar topar ortaya
çıkartılmış bir yasa olarak takdim edilmesi fevkalade
yanlıştır, eksiktir değerli arkadaşlarım.
Evet, bir sistem
kurmuşuz, sosyal güvenlik sistemini kurmuşuz. Burada öyle şeyler
vaat etmişiz ki, öyle sistemin zaten sürdürülemeyeceği ortada bir
düzen kurulmuş ki
Ben şuna benzetiyorum: Nasreddin Hocanın
kazan fıkrası gibi, biz kazanın doğuracağına
herkesi inandırmışız. Evet, sosyal güvenlik sisteminde,
şimdi, bizim AK Parti olarak yapmaya
çalıştığımız şey, kazan ölmeden bu işin
içinden çıkmak. Aksi halde, bir süre sonra denecek ki evet, kazanın
doğurduğuna inanmıştınız, yani sistemde bir gün
kalacaksınız, üç gün size emeklilik hakkı vereceğiz,
yatırmış olduğunuz primlerden bağlantısız
olarak sizlere refah payı vereceğiz, ücretleriniz de
çalıştığınız dönemde
aldığınızdan daha fazla olacak. Bütün bunlara
inandırmışız. Sistem artık, gelmiş,
tıkanmış. Toplanan primler yetmemiş ve toplanan her 100
liralık verginin 20 lirasını da sosyal güvenlik
açıklarına aktarmak zorunda kalmışız ve bu gittikçe de
artacak. Böyle bir süreç yaşıyoruz. Gayrisafi millî hasıla
şimdi yüzde 5ler seviyesinde ama ileride, yüzde 10lara yaklaşan
seviyelerde, sadece sosyal güvenlik açıklarına kaynak aktarmak
zorunda olacağımız bir sürece gideceğiz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu kazanın ölmemesi için, kazan öldü dememek
için, bugünden alınmış olan
bir tedbirdir.
Evet, Sosyal
Güvenlik Yasası, yirmi yıl önce ele alınıp
tartışılması gerekirdi. Biz de zaten bugünü ilgilendiren
düzenlemelerden çok -yasanın en çok eleştirilen noktaları için
bu ifadeyi kullanıyorum- birçok yeni yaklaşım, Türkiyedeki çalışma
hayatına, endüstriyel ilişkilere sağlayacağı birçok
katkı var. Ülkemizi sağlık sistemi açısından çok
önemli bir noktaya taşıyacağız ama şu sosyal
güvenlikle ilgili temeldeki açıkları gidermek noktasında yirmi
yıl, otuz yıl sonrasına ilişkin düzenlemeleri
konuşuyoruz değerli arkadaşlarım. Mesela bir örnek vereyim,
en rijit, en keskin noktalarından biri: Aylık bağlama
oranlarındaki düşme. Şimdi, eğer bugünkü asgari ücret
noktasında bunu değerlendirmeye kalkarsak, bu doğrultuda çok
ciddi bir yanlış yapmış oluruz. Bakınız, 2002
yılında asgari ücret 120 dolarlar seviyesindeyken, bugün 360 dolarlar
seviyesine, daha da yükseklere çıktı, neredeyse 4 kat arttı.
Bundan sonra, yirmi yıl sonra asgari ücretle ilgili yapılan
projeksiyonlar 10 bin doların üzerinde olacağını gösteriyor.
Şimdi, bugünkü yüzde 2 ile
Bugün isterseniz yüzde 3 verin, bugün
vereceğiniz yüzde 3ün de bir kıymeti yoktur emeklilik
maaşını hesaplama noktasında. Ama gelecekte
vereceğiniz yüzde 3 ile yüzde 2 arasında çok ciddi farklar
vardır değerli arkadaşlarım. Bugün, gelişmiş olan
bütün ülke ekonomilerinde uygulanan aylık bağlama oranları da bu
seviyededir.
Şimdi, tabii
ki, burada çok ciddi bir muhalefet ortaya konmaya
çalışıldı. Özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi yasayla
ilgili ciddi eleştiriler ortaya koydu. Fakat, 22 Temmuz seçimlerine
giderken tabii ki, bir parti ciddiyeti içerisinde -önemli bir partimizdir- 22
Temmuz seçimlerindeki beyannamesinde aynen şunları söylüyor, diyor
ki: Sosyal güvenlik sisteminin bir kere finansman sorununu çözeceğiz.
Yani bunu, bir finansman sorunu yarattığı konusunda Cumhuriyet
Halk Partisi de ortaya tespit olarak koyuyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sürdürülebilir
kılacağız sistemi. diyor. Yaşam güvencesine katkı
sağlayacağız. Güncel politikaların dışına
çıkaracağız, bir devlet politikası hâline getireceğiz.
Tek çatı altında birleştireceğiz. Tüm yurttaşlarımızın
sadece nüfus cüzdanını göstererek gerekli her türlü sağlık
hizmetlerinden yararlanmasını sağlayacağız. diyor.
Değerli arkadaşlarım, biz ne yapıyoruz?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ne alakası var? Ne alakası var?
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
Şurada 22 Temmuz seçimlerinde CHPnin seçim beyannamesine koymuş
olduğu bu değerlendirmelerden farklı biz ne yapıyoruz?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ne alakası var tasarının onunla?
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) - Yani bunu, bu doğruları seçimlere giderken
tespit ediyorsunuz, seçimlerden sonra muhalefete düşüyorsunuz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Doğruyu söylemiyorsun.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) - Bu doğrultuda, iktidar olarak bizler bu
çalışmaları yaparken, bu sefer oradan, buradan hiç alakası
olmayan noktalara değinmek suretiyle, yasayla bağlantısız
konuları işlemek suretiyle
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep)- Doğru söylemiyorsunuz.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) Maalesef, ben doğru söylüyorum. Doğru
söylediğim için de, herhâlde siz oradan, her zaman olduğu gibi itiraz
ediyorsunuz ne yazık ki.
Değerli
arkadaşlar, artık önemli bir yasayı gerçekleştirmiş
bulunuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bilerek inkâr ediyorsun.
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız Sayın Kinay.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) Çok teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum, yasanın hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kinay.
Altıncı
bölüm üzerinde şahısları adına Kütahya Milletvekili
Sayın Alim Işık söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının
son bölümü olan altıncı bölüme geldik. Görünen o ki, inşallah
bugün veya en geç yarın bu tasarı yasalaşacağa benziyor.
Öncelikle, çalışanlarımızın lehinde olacak bazı
düzenlemelerin yer almasına katkıda bulunan, başta perde
arkasında çalışan bürokratlar olmak üzere, emeği geçen
herkese teşekkür etmek istiyorum. Ancak, bu vesileyle de birkaç konunun
daha, vaktimizin de olması nedeniyle, tekrar dile getirilmesinde yarar
görüyorum. Henüz tasarının sonuna gelmediğimiz için düzeltme şansımızın
olduğunu düşünerek, Sayın Bakanımı da özellikle bir
kez daha bu konulara zaman ayırması konusunda çalışmaya
davet etmek üzere, BAĞ-KURlu esnafımızın durumunun yeniden
bir gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Esnafımızın
büyük bir bölümü ya kendisi bankadan ya da bankalardan kredi almış ya
da komşusuna, arkadaşına, kredi alabilmesi için kefil olmuş
ve şu anda ciddi oranda bunların borçlarını zamanında
ödeyememeleri nedeniyle bankalar nezdinde hacizlik duruma düşmüş
olanların sayısı çok fazla. Bu insanlarımızın
sosyal güvenlik prim borçlarını ödeme şansları
kalmamış. Dolayısıyla, prim borçlarını
zamanında ödeyemedikleri için kendisi, eşi ya da çocukları,
hastalanmaları hâlinde sağlık güvencesinden yararlanma
şanslarını da yitirmiş durumdalar. Bu
insanlarımızın göz göre göre ölüme terk edilmesi ya da
ağır hasta olarak yaşamaya terk edilmesi herhâlde hiç kimsenin
hoşuna gidecek bir durum değildir. Sayın Bakanım, bu
durumda olan insanlarımızın dürüstçe yaşayabilmeleri ve hastalarını
tedavi ettirebilmeleri için mutlaka bir düzenlemeye gidilmesi gerekiyor. Bu
insanlar borcumuzu ödemeyelim demiyorlar, ancak bunlara bir kolaylık
getirilmesi gerekiyor ve mutlaka onların da bu borçlarını rahat
ödeyerek, insanca yaşama kavuşturulmasının gerektiğine
inanıyorum.
Örneğin,
BAĞ-KURlu kamyon ve otobüs şoförleri perişan durumda. Gerçekten
dertleri çok büyük, kamyonu hacizli. Maliyeye olan vergi borcunu zamanında
ödeyemediği için fennî muayenesini yaptıramamış,
dolayısıyla herhangi bir nakliye işinde çalışmak
istediğinde ve kara yoluna bu amaçla çıktığında
mutlaka ya polis ya da jandarma bölgesinde kamyonuna el konuyor ve daha
perişan duruma geliyor. Normal olan esnafımız da kamyonuna ya da
yeni aldığı otobüse maalesef mazot koyarak ulaştırma
hizmetini yürütemiyor, bunun yerine 10 numara yağ kullanıyor. Sebebi
şu: Mazotun litresi 3 YTL, ama 10 numara yağın litresi 1,7 YTL.
Oradan kazanacağı yaklaşık 1,3 YTLlik tasarrufla
hayatını geçirmeye çalışıyor. Yarın
faturalarının tahlilinde eğer bu kamyon ya da otobüs esnafı
mazot yerine yağ kullandığı ortaya
çıktığında başına gelecek belaları
şimdiden düşünemiyor dahi, çünkü gerçekten bu sıkıntı
yaratıyor. Bu konunun mutlaka dikkate alınacağına
inanıyorum.
Emekli olmak
için prim borcumu ödemek istiyorum. diye giden esnaf, 30 ya da 40 bin YTLlik
borçlarla karşılaşabiliyor. Bu insanların bu parayı
ödeyerek emekli olma şansını yakalaması yok görünüyor.
Ben Bakanıma
sormak istiyorum: Şu anda kayıtlı toplam BAĞ-KURlu esnaf
sayımız kaçtır? Bunların içerisinde sağlık
hizmetlerinden yararlanamayacak derecede borçlu olan esnaf
sayımızın oranı nedir? Bir baksın, buna göre elini
vicdanına koyarak değerlendirmesini yapsın istiyorum.
Bu
tasarıyla, özellikle tarımda ve ormancılık işlerinde
çalışanların, geçici
işçi olarak çalışanların emekli olma şansı
ortadan kalkmıştır. Yılda dört ay, yani yüz yirmi gün
sigortalı çalışan bir geçici işçinin emekli olabilmesi için
yedi bin iki yüz iş gününe ulaşması ancak altmış
yıl prim ödemekle mümkün. Bu arkadaşın emekli olabilmesi için
beş yaşında sigortalı olması gerekiyor, altmış
beş yaşında emekli olabilsin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİM
IŞIK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bunu da yüce
Meclisin siz değerli üyelerine ve Sayın Bakanımıza iletmek durumundayım.
Hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyor, yasanın
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Şahsı
adına ikinci söz Tokat Milletvekili Osman Demire aittir.
Buyurun
Sayın Demir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN DEMİR
(Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
2002
yılı sonunda Acil Eylem Planında ortaya konulan bir niyet ve o
günden bugüne sürdürülen yoğun çabalar sonucu ülkemizin çok ciddi bir
alanında, sosyal güvenlik ve sağlık sigortası alanında
bir kanunu tamamlamak üzereyiz.
Çıkarmakta
olduğumuz kanunun üç temel amacının olduğunu
söyleyebiliriz. Bunlardan birisi, birliktelik; ikincisi,
kapsayıcılık ve üçüncüsü, sürdürülebilirliktir.
Birliktelik
kapsamında üç tane kurumumuz var bilindiği gibi, Emekli
Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve BAĞ-KUR. Bu üç kurumun
gerek emeklilik gerek iş göremezlik gerekse sağlık alanında
farklı uygulamaları vardır, tabiri caizse mevcut sistem
kırk yamalı bohça gibidir. Burada bir birliktelik sağlamak
istiyoruz.
İkincisi,
dedik ki kapsayıcılık. Çıkarmakta olduğumuz kanun 70 milyon
vatandaşımızı kapsamaktadır, on sekiz yaşa kadar
olan herkes sağlık sigortası kapsamına
alınmaktadır. Sigorta primi ödemeye gücü olmayanların primleri
de devletimiz tarafından ödenecektir.
Ancak bu iki
ilkeden daha önemlisi, kanunun amacı olarak sürdürülebilirlik ilkesidir.
Bu, son derece önemlidir. Mevcut yapı sürdürülebilir olmaktan
çıkmıştır. Sürdürülebilir olmaktan çıkmasında
şu faktörler etkili olmuştur: Birincisi, geçmişte yapılan
politik hatalardır. Bu hataların başında 1991
yılında çıkarılan düzenleme ile
kadınlarımızın otuz sekiz, erkeklerimizin kırk
yaşında emekli olabilmeleri gelmektedir. İkincisi, nüfusumuzun
yapısı değişmiştir. Ortalama yaşam düzeyi,
yaşam sınırı yükselmektedir. İnsanlarımız
artık geçmişte olduğundan daha uzun ömürlü yaşamaktadırlar.
Buna bağlı olarak 2007 yılında yaşlı
bağımlılık oranı yüzde 10ken 2050 yılına
vardığımızda bu oranın yüzde 30a
çıkacağı tahmin edilmektedir. Yani altmış beş ve
üzerindeki yaşlı nüfusun, on beş ve altmış dört
yaş arasındaki çalışan nüfusa oranı bugün yüzde 10
civarındadır, 2050 yılına vardığımızda
yüzde 30a ulaşması beklenmektedir. Üçüncü sorun, sosyal güvenlik
kapsamında aktif-pasif dengesi bozulmuştur. Emekli Sandığında
1960 yılında 1 emekliye 6,6 çalışan düşerken 2006
yılına geldiğimizde bu oran 1,6ya düşmüştür. Yani, 1
emekliye karşılık 1,6 çalışan düşmektedir. Sosyal
Sigortalar Kurumunda, yine 60 yılında, 1 emekliye karşı
24,3 çalışan düşmekteyken 2006 yılında bu oran 1,8e
düşmüştür. Bu sistemin mevcut hâliyle sürdürülme imkânı
kalmamıştır. BAĞ-KURda durum daha da vahimdir. Bu
istatistikleri vererek zaman geçirmek de istemiyorum. Oysa, OECD
standardında, 1 emekliye karşı 4 çalışanın
düşmesi gerekmektedir. Türkiyedeki durum, görüldüğü gibi 4ün
yarısından daha azdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şayet bugün bu düzenlemeyi
yapmıyor olsaydık -2007 yılında 33 milyar YTL, genel
bütçeden sosyal güvenlik sistemine kaynak transfer etmekteyiz- bu düzenleme
yapılmamış olsa, yakın gelecekte bütçe
kaynaklarımızın çok önemli bir kısmını sosyal
güvenlik kurumlarına yapılan transferler alıp götürecek ve bütçe
dengesini sağlamamız bir daha mümkün olmayacaktır. 1994-2007
döneminde bütçeden sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferin,
hazinenin cari faiz oranlarıyla güncelleştirilmiş değeri 853
milyar YTLdir. 2007 yılı yeni seriye göre gayrisafi millî
hasılamız 856 milyar YTLdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DEMİR
(Devamla) Görüldüğü gibi, bir yılın gayrisafi millî
hasılasını yutan bir açıktan söz ediyoruz.
Dolayısıyla, bugün bu önlemleri almak zorundayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasa kapsamında en çok
eleştirilen konu altmış beş yaş
sınırıdır. Konuşmamın başında
belirttiğim gibi ortalama ömür uzamaktadır. 2048 yılında
altmış beş yaş sınırı orada devreye
girecektir. 2048 yılına vardığımızda
altmış beş yaşındaki bir vatandaşın hayatta
kalma beklentisi seksen beş yıldır. Dolayısıyla bugün
altmış beş yaş sınırı bize yüksek
gelmektedir, bu doğrudur, ama 2048 yılına
vardığımızda bu yaş sınırı normal
karşılanabilir. Şayet o günün şartlarında da bu
yaş sınırı çekilemez bir hâl alırsa, sorunları
çözecek olan Kurum nasıl bugün sorunlarımızı çözüyorsa, o
gün de rahatlıkla çözebilecektir.
Tekrar yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Demir.
Buyurunuz
Sayın Çelik.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
özellikle yoksullukla ilgili ve BAĞ-KURlularla ilgili,
esnafımızla ilgili bazı değerlendirmeler yapıldı.
Değerli
arkadaşlar, tabii önemli bir yasayı görüşüyoruz. Türkiye
gerçekleri ortadadır, yılların ihmalleri ortadadır. Bu
çerçevede olaya da samimi bir şekilde bakıp bu düzenlemeye katkı
sağlamak gerekiyor.
Şimdi,
Türkiyedeki yoksulluk oranı en yüksek kesimler hangileridir diye
baktığımız zaman, birinci sırada ücretsiz aile
işçiliği geliyor, ikinci sırada yevmiyeliler geliyor, maalesef
üçüncü sırada da BAĞ-KUR kapsamındaki esnaflarımız
geliyor ve oran olarak da, yoksulluk oranı olarak da yüzde 22
oranında bir yoksulluk oranı söz konusu.
Şimdi, bu
bir gerçek mi? Bu bir gerçek. Bu, yılların ihmalinin neticesi mi?
Evet, yılların ihmalinin neticesi. Bu iş böyle devam etsin mi
arkadaşlar? Bunun böyle devam etmemesi gerekiyor. Onun için bu düzenlemeleri
ele alırken yoksulluk oranını düşürecek, minimize edecek
bir bakış açısını sergilememiz gerekiyor.
Şimdi, 3
milyon 382 bin 768 BAĞ-KUR esnafımız var ve bunların
oranına baktığımız zaman -Ne kadarı prim borcu
ödememiştir? diye oran soruldu- yüzde 63ü prim borcunu ödeyemiyor,
ödeyememiş. Ödeyemeyince ne oluyor? Sağlık hizmetinden de
istifade edemiyor. Nereden kaynaklanıyor bu sıkıntılar? Bu
sıkıntıların kaynağı şu: Şimdi, bir taraftan
BAĞ-KURlu esnafın bu şekilde bir yoksulluk oranı olacak,
diğer taraftan siz ona diyeceksiniz ki: Zorunlu sigortalı olmak
zorundasın ve ikinci olarak da, basamak sistemine tabi olmak
zorundasın. Yoksulluk oranı yüzde 22 olan kesimi siz basamak
sistemine tabi kılar, geliri artmadığı hâlde sürekli
primini artıran bir uygulamayı gerçekleştirirseniz onu daha da
yoksullaştırırsınız, 22leri 32lere
çıkarırsınız. Sigortalı olmaması gerekirken, bir
baraj, bir kayıt, belirleyici bir unsur, nokta belirlemeniz gerekirken,
şu kadar geliri olanların zorunlu sigortalılığı
söz konusu değildir gibi bir uygulama getirmeniz gerekirken, böyle bir
uygulama da getirmiyorsunuz, geliri hangi seviyede olursa olsun, bir bakkal
dükkânı mı açtınız, o hâlde siz bu sisteme, daha üst düzey
gelir grubu olanlarla aynı sisteme tabisiniz şeklinde bir uygulamayı
getirirseniz tabii ki bu kesimi daha da
yoksullaştırırsınız. Şimdi biz ne yapıyoruz
el birliğiyle, hep beraber? Basamak sistemini
kaldırdığımız gibi, gelir düzeyine göre de zorunlu
sigortalılık durumunu kaldırıyoruz. Böylece çok
sağlıklı bir düzenleme yaptığımız
inancındayım.
Bakınız,
bir çarpıcı örnek daha vermek istiyorum: Hiç prim ödemeyen,
ödememiş olan BAĞ-KURlu sayısı 716.324 değerli
arkadaşlar. Şimdi, nereden kaynaklanıyor bu? Uygulanan sistemden
kaynaklanıyor. Bunun devamı mümkün değildir. Bu, yoksulluğu
daha da artıran bir sistemdir, mevcut sistem. Onun için bu düzenlemeyi
BAĞ-KURlular için yapıyoruz; basamak sistemini
kaldırıyoruz, belli bir gelirin altında geliri olanlara zorunlu
sigortalı olmayı kaldırıyoruz. Bu şartları
taşıyamadıkları için milyonlara varan BAĞ-KURlu
esnafımız sağlıktan istifade edemezken, bugün bunların
tümünün primini yüz yirmi gün ödemese de, dört ay ödemese de
sağlıktan istifade etme imkânını BAĞ-KURlu esnafımıza
getiriyoruz.
Bu düzenlemede
tabii ki yüce Meclisin iradesi tartışılmaz. Ben teşekkür
ediyorum ve bütün BAĞ-KUR çalışanlarımıza, bütün
esnaflarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Şimdi,
altıncı bölüm üzerine soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Süremiz on
beş dakika.
Sayın
Akkuş, Sayın Tankut, Sayın Işık, Sayın Taner ve
Sayın Bal söz istemişlerdir, sırayla söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Akkuş.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; biraz
önce belirttiğinizle ilgili bir soru sormak istiyorum: Bir vatandaş
sınırlı imkânlarını kullanarak bir iş yeri
açıyor ve ticaret odasına kaydını yaptırıyor. Bu
kişi otomatik olarak BAĞ-KURlu da oluyor ve BAĞ-KUR primlerinin
yatırılması gerekiyor. Ancak iş yeri beklediği gibi
iş yapmıyor, hatta herhangi bir para kazanması söz konusu
olmuyor ve aylar geçiyor. Bu arada BAĞ-KUR primlerini de ödeyemediği
için sağlık hizmeti dâhil alamıyor. Ancak primler faizlerle
birlikte şiştikçe şişiyor. Zaten vatandaş ödeme
güçlüğü içinde, bir de faiz bu primleri ödeyemez hâle getiriyor. Bu
vatandaşlarımız ödeme yapamadığı süre içerisinde
ya sağlık hizmetlerinden istifade etmeli ya da primlerine faiz
eklenmemeli diyorum.
İkinci
sorum: Biz şimdi şöyle bir eksiklik içerisindeyiz gibime geliyor,
diyoruz ki: Daha önceki yıllarda 6,6 kişiye karşılık 1
emekli düşerken, bugün 1,6 kişiye emekli düşüyor. Ancak, bu
sağlık kurumları başta olmak üzere, sosyal güvenlik
kurumlarına, sanıyorum, akaryakıt vergilerinden de bir pay
ödeniyor. Bugüne kadar kullanılan akaryakıt miktarı da günbegün
arttı ve bugün çok büyük boyutlara ulaştı.
Dolayısıyla, bunun bu şekilde de değerlendirilmesini ve
şu anda sosyal güvenlik kurumlarına akaryakıt
katkısının ne kadar olduğunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akkuş.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, az önce de ifade ettiniz, özellikle BAĞ-KURluların
prim borçlarından ve yüzde 63 oranında BAĞ-KURlumuzun ödeme
yapamadığından bahsettiniz. Bu hususlar çerçevesinde şu
sualleri sormak istiyorum:
1) Bugüne kadar
işverenlerin SSKya toplam ne kadar prim borcu birikmiştir? Ana borç
ve gecikme faiz ve ceza borçlarının ayrı ayrı miktarı
nedir?
2) Esnaf ve
diğer bağımsız çalışanların BAĞ-KURa
olan toplam prim borçlarının miktarı nedir?
3) Yine, bu
çerçevede, çiftçilerimizin toplam prim borcunun miktarı nedir?
4) Bu miktarlar,
bugünkü ekonomik şartlar göz önüne alındığında size
göre ödenebilecek bir düzeyde midir?
Son olarak: Bütün
bu borçlar neticesinde işveren, esnaf ve çiftçilerimizin biriken bu
borçlarını tahsil edebilmek için herhangi bir düzenleme
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, günümüz değerleriyle 4/C ve 4/B kapsamında toplam ne
kadar çalışanımız vardır? Bunların herhangi bir
sendikaya üye olma haklarının verilmemesinin gerekçeleri nelerdir? Bu
insanlarımıza, herhangi bir sendikaya, istedikleri bir sendikaya üye
olma hakkını ne zaman vereceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakanım, devletin asli görevi sağlık
hizmetlerini sunmak. 3816 sayılı Yasaya göre yeşil
kartlılara sağlık hizmetini verirken, SSK primlerini yatıramayan
işverenlerin yanında çalışanları sağlık
hizmetlerinden faydalandırırken, borcu olduğu için
sağlık hizmetini vermediğiniz BAĞ-KURlulardan,
vermediğiniz sağlık hizmetlerinin primlerini hangi adalet
duygusuyla istemektesiniz?
Bir de, biraz
önceki konuşmanızda 2004-2008 aralığında 3 milyon yeni
sigortalı sayısının arttığını
söylediniz. Bu, tescil olan sigortalı sayısı mıdır,
fiili olarak çalışan sigortalı sayısı mıdır?
Eğer ki tescil olan sayıysa, bunun birçoğu, bu sosyal güvenlik
yasalarından dolayı kendilerini güvenceye almak için kayıt
yaptıran insanlardır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Sayın Bal
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
vermiş olduğumuz bir önerge çerçevesinde bir mağdur gruptan bahsetmiştik.
Bu mağdur grup uzman erbaşlarla ilgiliydi. Ben size orada bazı
sorular yöneltmiştim ama bir cevap alamamıştım. Uzman
erbaşların çok sayıda faks ve telefonlarıyla
karşılaştım.
Şimdi ben
tekrar soruyorum: Daha önce çıkarmış olduğunuz kanun gereğince,
işe başlayan, kırkbeş yaşına girdikleri hâlde
emekliliğe hak kazanamayan uzman erbaşların sözleşmelerinin
yeniden uzatılması için bir çalışmanız var mı
veya bunların başka devlet dairelerinde kadrolarına
geçişleri sağlanacak mı veya ortada mı kalacaklar? Çok
sıkıntılı ve yüzlerce insan bu konuda mağdurdur.
İkinci
sorum: Yine, 73üncü madde çerçevesinde verdiğimiz bir önerge, terörden
hüküm giymiş, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne
karşı terör suçu işlediği kesinleşmiş olan eli
kanlı hainlerle, onların işbirlikçilerine devlet kasasından
maaş almamaları konusunda idi. Vermiş olduğumuz önerge
reddedildi, vicdanınız rahat mı? Bunu, dul ve yetimlerin,
bebeğin sütünden, emeklilerin maaşlarından kesinti yerine, bu
tür konularda çalışma yapmayı düşünmüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Son olarak
Sayın Ünlütepeye veriyorum sözü, buyurunuz.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Anayasamızda yer alan bir hüküm gereği yabancı
ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal
güvenliklerinin sağlanması hüküm altına
alınmıştır.
Bildiğiniz
gibi, yurt dışında çalışan işçilerimiz emeklilik
dönemi sonucunda Türkiyeye gelip borçlanıyorlar ve Türkiyeden de
emeklilik hakkını sağlıyorlar. Fakat bu
yurttaşlarımız genellikle yılın altı ayı
yurt dışında kalmakta, yılın altı ayında ise
Türkiyede kalmaktadırlar. Bu yurttaşlarımızın
emeklilikte maaşlarını alırken sağlık
hizmetlerinden faydalanamadıklarını ve bunlara sağlık
karnesi verilmediğini görüyoruz. Bu olay, Anayasamızın 62nci
maddesinde yer alan sosyal güvenliklerinin sağlanması ilkesiyle
nasıl bağdaşabiliyor veya bu yurttaşlarımız niçin
sağlık hizmetlerinden faydalandırılmıyorlar? Bu,
yurttaşlık haklarını ortadan kaldıran bir işlem
değil midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Bu yurt
dışında kalan BAĞ-KURlular bundan sonra
sağlıktan istifade edebilecek, diğerleri zaten şu anda
istifade ediyorlar.
Diğer bir
konu, uzman erbaşlarla ilgili bir soru geldi. Bu konu doğrusu bizim
alanımızla ilgili değil, Genelkurmayla ilgili bir sorun ama
Maliye ile bir çalışma yapıldığı bilgisini
aldık. Konunun Genelkurmayla ilgili olduğunu ifade etmek istiyorum.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Bakanım, Emekli Sandığı ile
ilgili, ilgilendiriliyor kanuna göre de.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Yani arkadaşlar
sizin daha önceki talebiniz doğrultusunda bir çalışma
yaptılar fakat konunun Genelkurmayla ilgili olduğunu ifade ettiler.
Tekrar bir değerlendirelim, yani imkân dâhilinde bir şeyse
memnuniyetle konuyu ele alabiliriz.
Bu primlerin
yapılandırılmasıyla ilgili yoğun soru geliyor. Bu
konuyu da, tekrar ediyorum, bu hassas bir konu, alacakların limitlerini
ben size takdim ettim. Yeni bir yasa, yeni bir düzenleme, bu konuda bir
yapılandırma talepleri var, fakat
YILMAZ TANKUT
(Adana) Zaten kangren hâline gelmiş.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) İşte,
yapısal sorunlardan kaynaklanıyor. Aslında bu yasa, şu
çıkardığımız yasa bu sorunları çözüyor,
yoksulluğu ortadan kaldırıcı çok önemli düzenlemeler
getiriyor. Bu konuyla ilgili bir çalışmamızın
olmadığını ben şu anda ifade ediyorum.
Terörle ilgili
bir soru soruldu. Bu konuda hukuki olarak
Yani buraya bir önerge geldi -az
önce de ifade ettim- bu önergeleri kabul edelim, reddedelim tarzında
değil, bunun hukuki boyutunun tartışılması, önden bir
hazırlığın yapılması ve o değerlendirme
çerçevesinde ele alınması gereken konular diye
değerlendiriyorum.
Sendikal haklarla
ilgili bu cuma günü üçlü Danışma Meclisimizi topluyoruz, sivil toplum
örgütleriyle
Bu yasa, umuyorum, yarın Parlamentodan geçmiş olur.
Hemen akabinde, hiç ara vermeden, 3821, 22yle ilgili, cuma günü sosyal
taraflarla bir araya geliyoruz. Umarım, o yasayı da bu dönem
içerisinde Meclisten geçirmiş oluruz.
Prim
borçları
BAĞ-KURlularla ilgili, yüzde 63 -doğrudur- prim borcu
var. Sistemin arızalarını ortaya koyma açısından, bu
rakamlar, bizim için, yani sistemi rehabilite etme açısından,
BAĞ-KURluların önündeki engelleri kaldırmak açısından
bu rakamlar ve bu mevcut durum, sürdürülemez durum bizim için rehber
olmuştur ve inanıyorum ki önemli düzenlemelerin
sağlanmasında katkı sağlanmıştır.
Borçların,
tüm BAĞ-KURlular açısından söylüyorum, 32 katrilyon
olduğunu bir önceki konuşmamda ifade etmiştim. Diğer,
işverenlerin prim borcu ne kadardır? Onunla ilgili 12 katrilyon,
toplam 44 katrilyon bir borcu bu şekilde ifade edebiliriz.
Şimdi,
BAĞ-KURlu vatandaşımız iş yeri açıyor, bir esnaf
vatandaşımız iş yeri açıyor, prim ödemediği için
sağlıktan istifade edemiyor. Bu, işte, bu sistemin
hastalıkları. Bunu kaldırmak için bu düzenlemeyi getiriyoruz.
Yani, bir aylık prim yatıran bir vatandaşımız dört ay
sağlıktan istifade edebilecek. Olur ya, iş yeri açması
demek, hemen sabahleyin imkânların yağması anlamına gelmez,
bir ay olumlu çalışır ama işlerinde bozulma olabilir,
işi rast gitmeyebilir. Bu vatandaşın sosyal devlet
çatısı altında sağlıktan istifade edememesi gibi bir
durumu oluşturmamız gerekiyor bugün olduğu gibi. Bunu
kaldırıyoruz. Bu şekilde, eğer işi bozulan bir
vatandaşımız varsa, istediği gibi ticari faaliyetlerini
yürütmekte zorlanan bir vatandaşımız varsa, dört aylık bir
süre içerisinde bu vatandaşımız sağlık kapsamında
sağlık imkânlarından istifade etmiş olacak.
Akaryakıtla
ilgili bir şey soruldu, bunun da bizim düzenlemelerle bir ilgisi
olmadığını ifade ediyorum.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakanım, 1 milyonun üzerinde, prim borcu olan
vatandaşımız var şu anda BAĞ-KURda. 1 milyon
BAĞ-KURlunun prim borçlarını yapılandırmadan
nasıl sağlık yardımından
faydalandıracağız?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Şimdi,
bakınız, yasa yürürlüğe girince, bu
vatandaşımızla, yani borçlarla ilgili bir değerlendirmenin
yapılması gerektiğine inanıyorum ama bununla ilgili bir
çalışmamızın olmadığını söylüyorum ben,
o ayrı bir şey. Ama bu sistem gelmiş, bu kesimi yoksullukla
karşı karşıya bırakmış diyorum. Önce bu
yoksulluk anlayışını ortadan kaldırmamız
gerekiyor ve sürdürülebilir bir yapıyı kurmamız gerekiyor. Bizim
yaptığımız şu anda bu. Daha sonra, sistem
yürürlüğe girdikten sonra karşımıza çıkacak olan
sorunlar neyse, onları önümüzdeki süreç içerisinde değerlendirme
imkânımız olacaktır.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Altıncı
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Kırk
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.04
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
tasarının altıncı bölümünde yer alan maddeleri sırayla
oylarınıza sunacağım, önergeler varsa da işlemlerini
yapacağım.
85inci maddenin
birinci fıkrası üzerinde önerge yok.
85inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Sayınız.
(AK Parti sıralarından var, var sesleri)
Biliyorsunuz,
karar yeter sayısı 139 kişi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, on beş dakika mı verdik karar yeter
sayısı için? Yarım saat veriniz karar yeter sayısı
için!
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
85inci maddenin ikinci
fıkrası üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 85
inci maddesinin 2 numaralı bendi ile değiştirilen, 854
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde geçen Çalıştırılan gemi adamına
ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın
ibaresinden sonra gelmek üzere üzerinden kanuni kesintiler düşüldükten sonra
kalan net miktarının ibaresinin eklenmesini ve , banka
hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her
çeşit istihkakın, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra
kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla,
Mehmet Günal Recep Taner Mustafa Kalaycı
Antalya Aydın Konya
Ahmet Orhan Erkan
Akçay
Manisa Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, şimdi, burada, ücretlerin brüt üzerinden ödenmesini
öngörüyoruz. Bu şu açıdan önemli: Yani bir işveren bu konudaki
ödemelerini brüt olarak, net olarak yaptığında
Yani böyle,
işverenleri itham etmek anlamında söylemiyoruz ama elinde yetkiyi
tutma, yetkiyi bulundurma anlamında çalışandan kestiğini
kuruma ödemesi açısından önem arz ettiği için, brüt olarak ödeme
yetkisini elimizde tutmayı öngörüyoruz bu düzenlemeyle. Onun için önergeye
katılmıyoruz efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Ücret, prim,
ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın ödeme zamanı ile
kanuni kesintilerin ödeme zamanının farklılık arzetmesi
nedeniyle, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve
bu nitelikteki her çeşit istihkakın, kanuni kesintiler
düşüldükten sonra kalan net miktar olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
85inci maddenin
ikinci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Başkanım,
izninizle, bir düzeltme var, o düzeltmeyi yapmak istiyoruz.
BAŞKAN
Peki, buyurunuz, oylamadan önce.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Birinci
fıkradaki banka özel hesap numaraları şeklinde
değiştirilmiş kısmı çıkıyor, şeklinde
değiştirilmiş kısmını çıkartıyoruz
ibaresi eklenmiştiri koyuyoruz.
Yine ikincisinde
de 29uncu maddenin birinci fıkrası ve ikinci fıkraları
diye yazılmış, birinci ve ikinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş olarak
düzeltiyoruz Başkanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Önergeyle olur, öyle olmaz.
BAŞKAN
Şimdi, bu düzeltmeyle birlikte 85inci maddenin ikinci
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
85inci maddenin
üçüncü fıkrasında bir önerge vardır.
Buyurunuz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 85
inci maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendinde yer
alan bu durumda olan her gemi adamı ibaresinden sonra gelmek üzere ve
her ay ibaresinin eklenmesini ve bin iki yüz Yeni Türk lirası
ibaresinin yüz Yeni Türk lirası şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla,
Mehmet Günal Recep Taner Mustafa Kalaycı
Antalya Aydın Konya
Erkan Akçay Ahmet
Orhan
Manisa Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gemi
adamının ücret, prim ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkakını zorunlu tutulduğu halde özel olarak açılan
banka hesabına yatırılmaksızın ödenmesi durumunda
uygulanacak idari para cezasına ilişkin hükmün, İş
Kanunundaki hüküm ile paralellik arzetmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
85inci maddenin
üçüncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul eden-ler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul
edilen fıkralar doğrultusunda 85inci maddenin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
86ncı
maddenin birinci fıkrasında bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısısın çerçeve 86
ncı maddesinin 1 numaralı bendi ile değiştirilen, 4857
sayılı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen her çeşit istihkak ibaresinden sonra gelmek
üzere üzerinden kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar
ibaresinin eklenmesini ve üçüncü cümlesinde geçen banka hesabına yatırılacak
ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın, brüt ya
da kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup
olmayacağını belirlemeye ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Günal Recep Taner Mustafa Kalaycı
Antalya Aydın Konya
Ahmet
Orhan Erkan
Akçay
Manisa Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Ücret, prim,
ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın ödeme zamanı ile
kanuni kesintilerin ödeme zamanının farklılık arz etmesi
nedeniyle, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve
bu nitelikteki her çeşit istihkakın, kanuni kesintiler
düşüldükten sonra kalan net miktar olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Başkanım,
müsaadenizle, burada da küçük bir değişiklik yapıyoruz.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Birinci fıkrada
fıkralar çoğulunu fıkra eklenmiştir olarak tekil
yapıyoruz.
BAŞKAN
Peki, düzeltiyoruz.
Bu düzeltme
doğrultusunda 86ncı maddenin birinci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
86ncı
maddenin ikinci fıkrasında önerge yoktur.
86ncı
maddenin ikinci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
86ncı
maddenin iki fıkrası da dâhil, bütün maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
87nci maddenin
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 87 nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve takip eden
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Anadol Mehmet
Şandır Mustafa
Elitaş
İzmir Mersin Kayseri
Ahmet
Ertürk Ertekin Çolak Turan
Kıratlı
Aydın Artvin Kırıkkale
İsmail
Bilen
Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
854, 4857 ve 5953
sayılı Kanunlar kapsamında çalıştırılan
hizmet erbabına yapılan ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her
çeşit istihkak ödemelerinin banka aracılığı ile
yapılmamasının vergi boyutuyla yaptırıma
bağlanması gereği nedeniyle, söz konusu ödemelerin banka
aracılığıyla yapılmaması durumunda gider olarak
kabul edilmemesi hususu Komisyon çalışmaları sırasında
düzenlenmiş, ancak; getirilen bu yaptırımın, vergileme
tekniğine, ticari ve ekonomik teamüllere uygun düşmeyebileceği
ve bu yaptırımın yerine, 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 257 nci ve 355 inci maddeleri uyarınca usulsüzlük
cezası yaptırımı tatbik edilebileceği
değerlendirildiğinden, madde, tasarı metninden
çıkarılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş ve böylece, 87nci madde tasarı metninden
çıkartılmıştır.
88inci madde
üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
89uncu maddenin
1inci fıkrasında önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci fıkra kabul
edilmiştir.
89uncu maddenin
2nci fıkrasında iki önerge vardır. Sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 89 uncu maddesi ile
düzenlenen 3816 sayılı Kanunun ikinci maddesine 30 günden az
çalışan sigortalılar ibaresinden sonra gelmek üzere ile 5510
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi kapsamında sigortalı olanlar ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dr. Mücahit
Pehlivan Hüseyin Tayfun
İçli R. Kerim Özkan
Ankara Eskişehir Burdur
Mevlüt
Coşkuner Süleyman
Yağız
Isparta İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 89 uncu maddesinin (2) nolu fıkrası ile
değiştirilen 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanununun 2
nci maddesinde yer alan asgari ücretin 1/3 ünden ibaresinin asgari ücretin 1/2
sinden ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu Hakkı
Suha Okay Kemal Anadol
İstanbul Ankara İzmir
Tayfur
Süner Osman Kaptan Ergün Aydoğan
Antalya Antalya Balıkesir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)- Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız gerekçe üstüne yoksa gerekçeyi
okutayım mı? Kim konuşacak?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ergün Aydoğan.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı sosyal güvenlik
yasasının 89uncu maddesinin 2nci fıkrasına göre söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa sosyal devleti tasfiye etmektedir. Bu yasa, bizim,
Sosyal Güvenlik Kurumundaki sorunları çözmeye yönelik bir yasa
değildir. Üç haftadır bu yasayı görüşüyoruz. Bu yasa
Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda düzeltme yasası
değildir. Bu yasa Hükûmetin 5510 sayılı Yasayı
çıkartırken yaptığı hataların düzeltilmesidir. Bu
düzeltmeler de sosyal güvenlik sistemini çalışır hâle
getiremeyecektir, yeni sorunları da beraberinde getirecektir. Emeklilik
prim gün sayısının yedi bin iki yüz güne
çıkarılması ve emeklilik yaşının altmış
beş olarak belirtilmesi Türkiye gerçekleriyle örtüşmemektedir.
Sağlık hizmetlerinin parası olana verilmesi yani
özelleştirilmesi ne yazık ki kabul edilemez. Sağlık hizmeti
doğuştan kazanılmış en temel bir insan
hakkıdır. Bu hakkı piyasalaştırmaktasınız.
Bir taraftan fakir fukara, garip gureba edebiyatı yapanların,
diğer taraftan en temel hakkı elinden alınması
trajikomiktir.
Türkiye
İstatistik Kurumu rakamlarına göre 12 milyon 930 bin
yurttaşımız yoksulluk sınırı altında
yaşamaktadır. 2007 yılı içinde yeşil kart alan
yurttaşlarımızın sayısı 16 milyon 400 bin.
TÜİK rakamlarına göre açıklanan 533 YTLnin altında 12
milyon 930 bin yurttaşımız vardır. Bu, bir çelişkidir.
Yeşil kart alabilmek için mevcut uygulamada aylık gelirin ya da aile
içindeki gelir payının net asgari ücretin üçte 1inden az olması
gerekmektedir. Yeşil kart alma koşulları zorlaştırılıyor
ve değiştiriliyor. Taslak, yeşil kartın tamamını
değiştirmiş, artık kişinin geliri yanında
taşınır ve taşınmaz malları ve bunlardan doğan
hakları dikkate alınmaktadır. Geliri olmayan ama tek göz bir
gecekondusu olan veya üç beş dönüm arazisi olan
yurttaşlarımız da ne yazık ki yeşil karttan mahrum
bırakılmaktadır. Bunun anlamı seçim dönemlerinde yeşil
kartlı sayısı artacak, seçim sonrasında hızla
azalacaktır.
Yine
katılım payı ödemelerinde yurttaşlarımızın
sıkıntı yaşayacağı açıktır. Bu sistem
içinde katılım payını dahi ödemekte zorluk çekilecektir.
Hâl böyleyken, Başbakan bütün yurttaşlarımızın özel
hastanelere gidebileceğini söylüyorken, şimdi (A) grubu, (B) grubu
hastalar yaratılmaktadır.
Döneminizde
yoksulluğun arttığı gibi, kaymakamlıklarda yoksulluğun
derecelendirildiği, yardımların yoksulluk derecesine göre
yapıldığı ne yazık ki bir gerçektir. Öyle bir ekonomik
model uygulanmaktadır ki, bir taraftan yoksulluk artarken diğer
taraftan dolar milyarder sayısı artmaktadır.
Emekli ve
çalışanların ücretlerinin yüksek olduğunu söyleyen Devlet
Bakanı Mehmet Şimşek, IMFle gözden geçirmeyi
başarıyla tamamlayıp yaklaşık 3,7 milyar dolar
tutarındaki kredi diliminin serbest bırakılmasının
hedeflendiğini ve sosyal güvenlik reformu görüşmelerinin devam ettiğini
söylemektedir. Sosyal güvenlik yasasıyla birçok hak kaybının
yaşanacağı, ücretlerin daha da düşeceği,
çalışanların ciddi sıkıntılar yaşayacak
olmasına rağmen bu düzenlemeler IMF isteği ve dayatması ve
kredi karşılığında yapılmaktadır.
Yine, bu sendikal
hakların kullanılması nedeniyle iş kaybı yaşayan
çalışanların bu koşullarda nasıl iş bulup,
nasıl emekli olacağı, iş bulmanın imkânsız
olduğu bu koşullarda emekli olmanın mümkün
olmadığı, normal yaşlarda iş bulamazken
yaşamının herhangi bir döneminde işsiz kalan yaşı
ilerlemiş yurttaşların iş bulmasının mümkün
olmadığı
Yapılan bu düzenlemede önerimiz, aile
yardımı sigortasıdır. Eğer böyle bir kolaylık sağlanmaz
ise, AB uyum çerçevesinde sosyal patlamalara neden olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu uygulanan ekonomik politikalar sonrasında ülkenin
zavallı, fakir, kent
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, biz, burada, bu hak
kayıplarını konuşurken Sayın Başbakan,
geçinemediğinden, Alman Başbakanına ne kadar maaş
aldığını sormuştur geçtiğimiz dönemlerde ve bütün
vatandaşlarımızın da üzülmüş olduğunu,
Başbakanın durumuna üzüldüğünü geçmiş dönemlerde gördük.
Oysa dünden bu yana görüyoruz ki bugün geldiğimiz noktada
Başbakanın dolar milyarderi listesinde olduğunu görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, uluslararası ekonomik krizin nedeni, ABDdeki banka
kredilerindeki çöküştür. Ülkemizdeki krizin nedeni, AKP Hükûmeti ve
Başbakandır. 17 milyon hane sayısı olan ülkemizde 8 milyon
aileye kömür dağıtılıyor, toplam hane sayısına
oranı yüzde 45,7dir. 22 Temmuzda aldığınız oy da
yüzde 47dir.
Bu duygu ve
düşüncelerle önergemizi desteklemenizi bekliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 89 uncu maddesi ile
düzenlenen 3816 sayılı Kanunun ikinci maddesine 30 günden az
çalışan sigortalılar ibaresinden sonra gelmek üzere ile 5510
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi kapsamında sigortalı olanlar ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mücahit
Pehlivan (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
Şimdi, bu
madde veya bu fıkra yeşil kart almak için asgari ücretin brütün üçte
1inden az geliri olmasını gerekli kılan bir düzenleme.
Kişi başına tabii. Şimdi, burada önergede
Biz diyoruz ki:
Yevmiyeli çalışan veya kısmi süreli çalışan
vatandaşlarımız yeşil kart alabilsinler. Yani yaz var,
kış var derler. Yevmiyeli çalışan bir
vatandaşımız bir ay içerisinde iki üç gün ancak iş
bulabilir, diğer zamanlarda iş bulamayabilir. Dolayısıyla
bu vatandaşımızın sağlık sorunu nasıl
halledilecek? Bu vatandaş sosyal devlet imkânlarından istifade
etmesin mi? Böyle bir şey olamaz. Bundan dolayı biz ne
yapıyoruz? Kısmi çalışan veya yevmiyeli çalışan
fakat gelir düzeyi uygun olmayan vatandaşlarımıza yeşil
kart imkânını sağlayalım diyoruz. Önergede değerli
arkadaşlarımız diyorlar ki: Borcu olan BAĞ-KURlulara da
yeşil kart imkânı verelim. Değerli arkadaşlar,
BAĞ-KURlu olmak, yani vatandaşın bir kere ticari faaliyetlerle
uğraştığını kabul ediyoruz demektir peşinen.
Eğer gerçekten yeşil kart almayı gerektiren bir durum varsa
BAĞ-KURlu esnafımız için, o zaman sistemden çıkması
gerekiyor. Aksi takdirde bu sistemin önünü almak mümkün değildir.
Dolayısıyla bu önergeye katılamıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım? Kim konuşacak?
MÜCAHİT
PEHLİVAN (Ankara) Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Pehlivan, buyurunuz. (DSP sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT
PEHLİVAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 89uncu maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2005 yılında yasalaşma sürecine giren sosyal
güvenlik reformunda üç yıl sonra yeni bir aşamaya gelmiş
bulunuyoruz. 2075 yılının Türkiyesinin
kurgulandığı iddia edilen bugün görüştüğümüz
tasarı bazı yararlı yönlerine rağmen sosyal tarafları
huzursuz etmiş, hatta sokağa dökmüştür. Emekli yaşı,
aylık bağlanma oranı, prim ödeme gün sayısı eksenine
oturtulan mevcut tasarı iş yaşamına yeni girecekler için
şartları oldukça ağırlaştırmıştır.
Kamuoyu ise Merak etmeyin, bu hükümler 2036 yılından sonra geçerli
olacaktır. diye teselli edilmeye çalışılmaktadır.
Oysa, bu
tasarıdaki sorunları ortaya koymak için o kadar uzağa gitmeye
gerek yoktur. Daha bir hafta önce görüştüğümüz maddelerde toplumun
geniş kesimlerini ilgilendiren, o bölümü ciddi sıkıntıya
sokabilecek bir düzenleme kabul edilmişti. Böylece, tüm
uyarılarımıza ve iyi niyetli girişimlerimize rağmen,
verdiğimiz önerge kabul edilmeyerek esnafların sağlık
hizmeti alması zorlaştırılmıştır.
Görüştüğümüz
tasarı esnaf ve sanatkârın genel sağlık sigortasından
yararlanması için prim borcu bulunmaması esasına
dayanmaktadır. İşlerin durgun olduğundan
yakınılan, para darlığından şikâyet edilen
bugünkü ekonomik ortamda küçük esnafın zaman zaman vergi ve prim
borçlarını ödemede zorlandığı malumunuz. Nitekim,
Çalışma Bakanlığının resmî rakamlarına göre
BAĞ-KURdan prim alacağının 32 milyar yeni Türk
lirasının üzerinde olduğunu biliyoruz. Daha önce verdiğimiz
önergelerde dikkate alınmayan bu çarpıklığın
giderilmesi için son bir şans vardır, o da bu maddededir.
Biz diyoruz ki:
Ekonomik olarak zor duruma düşen ve düzelir umuduyla krize direnen,
iş yerini kapatmayan BAĞ-KUR sigortalıları, primlerini üç
ay ödeyememeleri durumunda genel sağlık sigortalarından
yararlanamayacaklardır. Sayın Bakanın söylediği gibi 120
günlük bir süreden bahsediliyor, aslında 90 günlük bir süre, ama 120 günü
neye göre belirliyoruz? BAĞ-KURlu vatandaşımızın 120
günlük rakamını onlara nasıl layık görüyoruz, hele dünkü
kabul edilen oylamadan sonra?
18/06/1992
tarihli 3816 sayılı Kanun, ödeme gücü olmayan vatandaşların
tedavi giderlerinin yeşil kart verilerek devlet tarafından
karşılanmasını öngörmektedir. Bu Kanun, hiçbir sosyal
güvenlik kurumunun güvencesi altında bulunmayan ve bu Kanunun
öngördüğü usul ve esaslar çerçevesinde belirlenecek, aylık geliri
veya aile içindeki gelir payı brüt asgari ücretin üçte 1inin altında
olan, Türkiyede ikamet eden Türk vatandaşlarının
sağlık hizmeti almasını düzenlemektedir.
Görüştüğümüz
tasarı, yukarıdaki kriterleri daha da güçleştirmiş, mal
varlığına bakılma şartı da getirerek
şartları daha da güçleştirmiştir. Demek ki genel
sağlık sigortası sistemi oturuncaya kadar yeşil
kartlılar iki yıl daha mevcut hizmetlerden yararlanmaya devam
edecekler, üstelik sadece geliri değil, mal varlığı da
incelenerek eskiye göre daha zorlaştırılmış
şartlarda bu imkânlardan istifade edebileceklerdir.
Ödeme
güçlüğüne düşen esnaf da hiç olmazsa yeşil kartlı gibi
değerlendirilmelidir diyoruz. Bir sosyal güvenlik kurumuna üye görülmesine
rağmen sağlık hizmetinden mahrum bırakılan esnafa hiç
değilse durumu düzelinceye kadar sağlık hizmeti verilebilir.
Sığınmacılara,
vatansızlara hatta ülkeyi bölmek için çalışan, devlete
kurşun sıkan eli kanlı bebek katillerine bile sağlık
güvencesi veren devletin prim borcunu ödemediği için, anasını
babasını sırtında taşıyan esnaf ve sanatkâra
Sana yok, ne halin varsa gör. deme hakkı yoktur.
Gelin, bu ülkenin
çimentosu olan BAĞ-KURlu, devletin yükünü azaltan bu vatandaşlara
devletin şefkat elini uzatalım.
Önergemize destek
vereceğinizi umuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın
Pehlivan.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, yani şöyle bir teklifte bulunuyorsa tabii ki bunu
milletimizin ve yüce Meclisin takdirine sunarım: SSKlı
vatandaşlarımızdan primler kesilmesin, BAĞ-KURlu
vatandaşlarımız da devlete karşı -hele yeni yasayla
birlikte çok ciddi iyileştirmeler geliyor, onlar da- prim ödemesin, yani
devlete karşı vatandaş görevlerini yerine getirmesin ama devlet
sosyal devlet olma görevini sürdürsün. Böyle bir şey dünyanın hiçbir
yerinde yok, olma şansı da yok. Dolayısıyla şu anda
BAĞ-KURlu vatandaşlarımızın bir gün diye
tanımlanan borcu varsa veya iki yüz kırk gün prim ödememişlerse,
sağlıktan istifade edememe durumlarını dikkate
aldığımızda, dört aylık prim borcu olan bir
BAĞ-KURlu vatandaşımız sağlıktan istifade
edecek. Eğer bu devletin, bu bayrağın altında yaşayan
vatandaşlar isek ve kendimizi esnaf olarak tanımlıyor isek,
BAĞ-KURlu tanımlıyor isek oradaki
sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor, o
sorumlulukları yerine getiremiyorsak o kapsamdan çıkmamız
gerekiyor. Sosyal devlet o zaman yine size sahip çıkıyor, sizin
sağlık giderlerinizi ve size şemsiyenizi üzerinize açıyor.
Dolayısıyla burada yeni haksızlıklar doğuracak bir
düzenleme talebini doğrusu bir yere
sığdıramadığımı ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, aslında Sayın Bakanın
bu açıklamayı yapma hakkı yok. Arkadaşımız, kendi
önergesini açıkladı. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Hayır ne demek? Var mı
Konuşmayın!
Bu hep kamuoyuna
yanlış aksettiriliyor efendim. Eskiden bir gün BAĞ-KURa prim
borcu olanlar sağlık hizmetinden yararlanamıyordu. Biz ikaz
ettik, bir gün olmaz otuz gün dedik,
otuz günü doksan güne çıkardık, iki yüz kırk günden
bahsediyor
BAŞKAN
- Sayın Genç, şimdi
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ama Sayın Başkanım, böyle zamansız yerde
Hükûmete söz vermeniz doğru değil. Son söz milletvekilinindir
BAŞKAN
Sayın Genç, Bakanın kısa da olsa bir açıklama hakkı
olabiliyor, biliyorsunuz. Onun için, önergeyi şimdi oylarınıza
sunuyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, böyle bir sistem var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, Bakanın önerge üzerinde konuşma hakkı
yok efendim.
BAŞKAN
Dikkate alacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Hükûmete çok yersiz yere söz hakkı
veriyorsunuz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
89uncu maddenin
ikinci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
89uncu maddenin
üçüncü fıkrası üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 89 uncu maddesinin (3) nolu fıkrası ile
değiştirilen 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanunun 9
uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu Hakkı
Suha Okay Kemal
Anadol
İstanbul Ankara İzmir
Bayram Meral Osman Kaptan Tayfur Süner
İstanbul Antalya Antalya
3) 9 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 9- Bu
Kanuna göre sağlanacak sağlık hizmetlerinin bedelini
karşılamak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesine yeterli ödenek
konulur. Bu ödeneğin miktarı, Yeşil Karttan yararlanacak
olanların sayısı ile Kurumun kişi başına
yıllık olarak belirleyeceği ortalama sağlık gideri
esas alınarak tespit edilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
Tasarısının 89 uncu maddesi ile 3816 sayılı Kanunun 9
uncu maddesi değiştirilmiştir. Bu değişiklik ile:
Primin tahakkuk ettirileceği ay itibarıyla, yeşil kart verilen
kişi sayısının üçe bölünmesi suretiyle bulunacak kişi
sayısının, 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına girenler
için tespit edilen prim miktarı ile çarpımı sonucu bulunacak
olan tutar Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesine ilave edilmesi öngörülmüştür.
Bu düzenleme,
Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesine ilave edilecek primin azaltılması
anlamına gelmektedir. Bu nedenle, yeşil kartlı sayısı
ve kişi başına yıllık olarak belirlenecek ortalama
sağlık gideri esas alınarak hesaplama yapılması için
değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
89uncu maddenin
3üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
89uncu maddenin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
90ıncı
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 90. Maddesi ile değiştirilen 16/5/2006
tarihli ve 5002 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesinin (a) bendinin
birinci ve ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu Kemal
Anadol Yaşar
Ağyüz
İstanbul İzmir Gaziantep
Hakkı
Suha Okay Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ali İhsan
Köktürk
Ankara Malatya Zonguldak
Akif
Ekici
Gaziantep
Sağlık
hizmeti sunan gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner
sermayeli işletmelerin hizmet bedeli olarak düzenledikleri ve ödenmek
üzere Kuruma (5502 sayılı Kanunla devredilen kurumlar dahil)
gönderdikleri faturalar, genel sonuçlar verecek şekilde örnekleme
metoduyla incelenir. Bu inceleme sonucunda sağlık hizmeti sunan
gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli
işletmelerin incelenen döneme ait bütün faturalarına uygulanmak
suretiyle ödenecek tutar tespit edilir ve buna göre ödeme yapılır.
Yukarıdaki
fıkra kapsamındaki kişi ve kurumlarca, 1/1/2007 tarihinden önce
Kuruma gönderilen faturalardan henüz incelemesi tamamlanmamış
olanlar, yukarıdaki fıkraya göre incelenerek yılı bütçesine
gider kaydedilir, avans verilmiş ise mahsup edilir. Verilen avanslardan
iade edilmesi gereken tutarlar, Kurum tarafından alacak hesaplarına
alınır. İnceleme sonucu tespit edilen hata oranı ile
incelemenin bu fıkra hükümlerine göre yapıldığı ilgili
kişi ve kurumlara yazılı olarak bildirilir. 1/1/2007 tarihinden
sonra Kuruma incelenmek üzere teslim edilen faturalar için, örnekleme
yapılarak fatura incelemesi yöntemini kabul etmeyen gerçek veya tüzel
kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmeler, bu
tercihlerini hizmet vermeye başlamadan önce ilgili kuruma yazılı
olarak bildirir. Bildirimde bulunulmaması halinde örnekleme yöntemi kabul
edilmiş sayılır. Örnekleme yöntemini kabul eden gerçek veya
tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmelerin sözleşme
veya ilgili mevzuatı içinde sonuçlandırılamayan
alacaklarına mahsup edilmek üzere incelemesine başlanmamış
alacak tutarını geçmemek üzere Kurum tarafından uygun görülecek
oranda avans ödemesi yapılır. Örnekleme yoluyla tespit edilen
hatalı tutarın düşürülmesi ile bulunan tutar, sağlık
hizmeti fatura eden gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait
döner sermayeli işletmelere ödenir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Mevlüt Aslanoğlu konuşacaklar.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Katılmayın,
her önerimize katılmıyorsunuz. Yine ben size tutanak
okuyacağım biliyor musunuz. Biraz gülün.
Katılmadığınız şeylere ne demişsiniz?
Okuyorum
arkadaşlar: Değerli arkadaşlar, mezarda emeklilik yasası
bu yasa.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Kim söylüyor?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Söyleyeceğim.
Kaç gündür,
burada
Söylenecek söz bulamıyorum.
RECEP KORAL
(İstanbul) Söylemediğin ne kaldı!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Âdeta her şey tekrar edildi. Tabii, sizler bu
yasa tasarısının çıkarılmasında ısrar
ediyorsunuz.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Kim söylüyor?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Tabii, onu söyleyeni söyleyeceğim.
Ama, milletimiz
çok yakından sizi takip ediyor, sorunlu arkadaşlarımız
yakinen takip ediyor. Hiç unutulmasın ki, ateş düştüğü yeri
yakar. Burada konuşmak, onlarla ilgili birtakım ahkâmlar kesmek, bu
yasanın fevkalade önemli olduğunu savunmak kolay ama onu yaşayan
insanların -ister emekli olsun ister çalışan olsun- çekmiş
olduğu çileyi biliyor musunuz? Her birimiz, yakınımız
olarak biliyoruz, vatandaşımız olarak biliyoruz, içinde
yaşadığımız toplum olarak biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, vicdanlarınıza hitap ediyorum, hitap etmek
istiyorum, milletten almış olduğunuz yetkiyi kötüye
kullanıyorsunuz.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Parmak işaretini de böyle mi yaptı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Aynen böyle yapıyor. Haksızlık
yapmayın, dolayısıyla, çalışanların
haklarını yemeyin.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Kaseti mi izlediniz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Radikal birtakım kararlar alıp buraya
getiriyorsunuz. İktidar çoğunluğunuza güvenmeyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Bravo!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bir broşür buldum arkadaşlar,
milletvekili arkadaşlar mutlaka bu broşürü görmüşlerdir. Bir
tanesinde ilginç bir karikatür var. Bakınız, bu karikatürde uçurumdan
aşağıya, işçi tek eliyle tutunmuş, düşmek üzere,
zahmet çekiyor, emekli zahmet çekiyor, dürüst işveren zahmet çekiyor ama
birileri, tuzu kuru olanlar hiç zahmet çekmiyor, âdeta ayaklarıyla bir de
onları itiyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu daha uzun, içinden birkaçını
seçeceğim, diyor ki: Bizim ilçemizde bir adam mahkemeye düşmüş,
dava uzun süre devam etmiş. En sonunda hâkime dilekçe vermiş. Ne
demiş biliyor musunuz? Hâkim bey, ya davayı bitir ya benim ömrümü
uzat.
Siz ya bu
yasayı çekin yahut da insanların ömrünü uzatın.
Yine, bu sözler,
biraz sonra söyleyeceğim, bu ayrı bir
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Meraklandırma artık.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Dur, bu ayrı bir milletvekilimiz, şu anda
milletvekilimiz
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakan mı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Dur, şimdi bir başka
arkadaşımız: BAĞ-KURlu, sigortalı sayısı
gittikçe düşüyor, primler ödenmiyor. Tabii düşer, tabii düşer
İki yılı aşkın bir süredir piyasada yaprak
kıpırdamıyor. Kıpırdıyor mu arkadaşlar yaprak?
Her gün kepenkler kapanıyor, siftah yapmadan dükkânını
kapatıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kapatan kapatana!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Hakikaten, o günden bugünü görmüş! Ankara,
İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde ayda ne kadar iş
yerinin kapandığını tabii görüyorsunuz. Tabii,
işsizlik, piyasanın kötü olması sebebiyle iş yerleri
kapanınca BAĞ-KUR mensubu insanlar BAĞ-KURlu olmaktan
çıkıyor. Tabii ki hiç şüphesiz, BAĞ-KURlu sayısı
düşecek. Ayrıca, daha önce söylediğim gibi, iş
yapamıyorlar, kiralarını, elektrik paralarını, su
paralarını ödeyemiyorlar. Tabii ki işsizlik sebebiyle zaman
zaman prim borçlarını ödeyemiyorlar. Peki, sorumlu kim? Yine,
sorumluluğu esnafa, küçük esnafa ve zanaatkâra yüklediniz. Yazıklar
olsun!
Değerli
milletvekilleri, ilk okuduğum bu, tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanaklarından girin, bulacaksınız- Sayın Salih
Kapusuzundu, bu ise Sayın Mehmet Ali Şahinin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
90ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
90ıncı madde kabul edilmiştir.
91inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 91 inci maddesi ile
düzenlenen 2108 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Turan
Kıratlı Ertekin
Çolak
Kayseri Kırıkkale Artvin
Ahmet
Ertürk İsmail
Bilen
Aydın Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 91. Maddesi ile
değiştirilen 29/8/1977 tarihli ve 2108 sayılı Muhtar Ödenek
ve Sosyal Güvenlik Yasasının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu Kemal
Anadol Hakkı Suha
Okay
İstanbul İzmir Ankara
Akif
Ekici Yaşar
Ağyüz Gürol
Ergin
Gaziantep Gaziantep Muğla
Ali İhsan
Köktürk R.
Kerim Özkan
Zonguldak Burdur
31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 4 üncü maddesi kapsamında sigortalı
sayılmayı gerektirecek bir çalışması bulunmayan veya
bu kapsamda aylık ve gelir almayan köy ve mahalle muhtarları, 5510
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar. Ancak, prime
esas kazançların belirlenmesinde bunlar hakkında 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi
hükümleri uygulanır. Bu Kanunun 4. Maddesinin (b) bendine göre
sigortalı sayılan köy ve mahalle muhtarlarının bu Kanuna
göre ödemekle yükümlü oldukları sigorta primleri Devlet tarafından
ödenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, bildiğiniz gibi, bu düzenlemede köy muhtarlarımız
tarım kapsamına alındı. On beş günlük prim
karşılığı bir aylık sigortalı görünecekler.
Önergede bütün muhtarların primlerinin devlet tarafından ödenmesi
isteniyor. Çok saygıdeğer bir önergedir. Fakat Türkiyenin
imkânları ölçüsünde şimdi köy muhtarlarına böyle bir imkân
tanındı, önümüzdeki süre içerisinde de umuyorum ki, tüm
muhtarlarımıza teşmil edilir diyorum.
Teşekkür
ederim. Önergeye katılmıyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Ramazan Kerim Özkan konuşacak efendim.
BAŞKAN
Sayın Özkan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanımız bir müjde anlamında muhtarlarımıza bir
iyileştirmeden bahsetti, ama gerçekten köy ve mahalle
muhtarlarımızın ne çektiklerini hep beraber sizler de
yaşıyorsunuz, bizler de yaşıyoruz. Onların
hanımları aşçıdır köyde, beyleri -muhtarsa, erkek veya
bayan- teşrifatçıdır. Sizi ağırlayan odur, bizi
ağırlayan odur, devlet memurunu ağırlayan odur. Gerçekten
290 milyon lira maaşla bunlar birer isimsiz kahraman gibi gece gündüz o
köyün gece bekçisidir, o köyün sulama bekçisidir, o köyün ihtiyar heyetidir, o
köyün hac uğurlayıcısıdır, o köyün mevlit
bekleyicisidir, o köyün düğün bekleyicisidir, asker uğurlayıcısıdır.
Köy muhtarları hep veren eldir, bu 290 milyon lirayla. Zaten
Maaşlarını asgari ücret düzeyine çekeceğiz. diye
defalarca konuştuk, ama bir türlü muhtarların
maaşlarını iyileştiremedik. Verdiğimiz para 290 milyon
lira, 290 YTL.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Kaçtan kaça çıktı?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Kaçtan kaça çıktığını
günün koşullarında değerlendirmek gerekir. Enflasyondan
bahsediyoruz, yüzde 10lar gibi bir enflasyondan bahsediyoruz, ama gerçek
enflasyon
Geçen hafta Burdurdaydım, Burdura girdiğimde 73le
başladı enflasyonun öncülüğünü çeken gübre, dönerken 94tü. On
gün içerisinde 73ten 94e çıktı. Nereden vereye varıyor.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Altın gibi ya!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Bakın, bir gübre örneği bu sadece. Elektriği
konuşmuyoruz, mazotu konuşmuyoruz, o muhtarın evinde yenen
tavuğu konuşmuyoruz, horozu konuşmuyoruz. Yenilen içilen
konuşulmaz. Misafirperverdir bizim muhtarlarımız, ama nereden
gelip nereye gittiğini sormayız. Bizim ailemizden de çok muhtarlar
oldu. Yani, başladığımız zaman, kaymakam gelirdi, vali
gelirdi, daire müdürleri gelirdi, ormancı gelirdi, veteriner hekim
gelirdi, doktor gelirdi, biz 7 kardeş, acaba şu balı biraz eksik
yeseler de veya şu yumurtayı biraz eksik yeseler de veya şu
tavuğun kanadı bize kalsa diye bakardık. Muhtar ailesi
Teşrifat yapıyoruz.
Bakın,
bunların hepsini sizin aileleriniz de yaşıyor.
Muhtarlarımız bu. Büyük şehir muhtarlarında pek sorun yok,
ama köy muhtarlarında
Bakın, bekçi dahi tutamıyorlar -önerge
verdik- bütçeleri yok. Bir kır bekçisi tutup o köyün
hayvanlarını, suyunu idare edemiyorlar. Onun için, diyoruz ki, hiç
olmazsa bu yasayla bir iyileştirme
Bu iyileştirmede, BAĞ-KUR
primlerini veya SSK primlerini devlet tarafından ödeyelim diyoruz.
Bakın,
Burdura yolunuz düşerse -Bayram Beyin düşer- Karamanlıya
girdiğiniz zaman Saddamla karşılaşırsınız
Karamanlıda. Saddam bir mahalle muhtarı. Gelen, o beldeye
uğrayan onun kahvesini içmeden geçmez, çayını içmeden geçmez,
ama suyun nereden geldiğini, paranın nereden geldiğini sormaz.
Biz de sormuyoruz, ancak, şu anda bazı köylerimizde sorgulamalar
başladı. Vardığınız zaman, değişik
kentlerde Artık bizim çay, kahve paramız kalmadı, lütfen
çaycıya buyurun, kahveciye buyurun. deniyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Para kimden?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Onun için gelin, burada bu düzenlemeyi yaparken bu
muhtarlarımızın, isimsiz kahramanlarımızın,
yerelde en alt seviyede seçilmiş insanlarımızın bu SSK ve
BAĞ-KUR primlerini hep beraber yatıralım istiyoruz.
Kamu adına
gelen herkesi -dediğim gibi- bunlar karşılıyor, bunlar
uğurluyor. Hastasında bunlar vardır, iyi günde bunlar
vardır, kötü gününde muhtarlarımız vardır. Onun için
önergemizin yüce Meclis tarafından desteklenmesini istiyoruz. Bu konuda
saygıdeğer milletvekillerimizin çok zorluğu yok yani oyun alt
gübresi yok, üst gübresi yok, budaması yok, çapası yok, elinizi
kaldırdığınız zaman yerinizden muhtarlara bir
iyileştirme tanzim ediyoruz.
Gerçekten,
kırsalımız çok zordur. Alt gübresi atar, üst gübresi atar, çapalar,
budar ama burada bu zorluklar yok. Koltuklarımız da güzel,
masalarımız da güzel, rahatımız da iyi, klimamız da
var, aydınlanmamız da var, soğutmamız da var. Onun için
sizlerden rica ediyorum, gelin, şu muhtarlarımıza bu sıcak
ilginizi önergemizi destekleyerek gösterin temennisinde bulunuyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 91 inci maddesi ile
düzenlenen 2108 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçeyi okutunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz.
Gerekçe: 5510
sayılı Kanuna eklenen geçici 16 ncı maddede köy
muhtarlarının prime esas kazançları belirlenmiş olup bu
madde ile tenakuz oluşmaması amacıyla düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda 91inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
91inci madde kabul edilmiştir.
Saat 22.00ye
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati : 21.47
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
119 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 2nci
sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti
Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, teknik ve Bilimsel
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/443) (S. Sayısı: 84)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, İstanbul Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Eğitim-Araştırma
Yerleşkeleri Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- İstanbul Teknik Üniversitesinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Eğitim-Araştırma
Yerleşkeleri Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı: 115)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/480) (S: Sayısı: 94)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Manisa Milletvekili İsmail Bilenin; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akmanın; Çarşı ve
Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının
Değiştirilmesine İlişkin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 13 Milletvekilinin; Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Manisa Milletvekili İsmail Bilenin; Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akmanın; Çarşı ve
Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının Değiştirilmesine
İlişkin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 13 milletvekilinin; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/132, 2/143, 2/144, 2/157) (S. Sayısı: 120)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Artvin İli Yusufeli İlçesinin Merkezinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Artvin İli Yusufeli İlçesinin Merkezinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/435) (S. Sayısı: 48) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 48
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili
Metin Arifağaoğlu söz istemiştir.
Sayın
Arifağaoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 48 sıra sayılı Artvin İli
Yusufeli İlçesinin Merkezinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Tasarısı için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve izleyenleri
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Yusufeli ilçesi,
yapılacak olan Yusufeli Barajının gölü içinde kalıyor. Bu
nedenle Yusufeli ilçesine yeni bir yerleşim alanı aranıyor.
Değerli
milletvekilleri, Çoruh Havzası, enerji yönüyle, Türkiyedeki önemli
havzalardan biridir. Şöyle bir kıyaslama yaparsak: Türkiyenin en
büyük barajı, Atatürk Barajı 55 milyar metreküp su tutmaktadır
ve Türkiyenin 2007de tükettiği enerjinin yüzde 7sini vermektedir. Çoruh
Havzası üzerinde on adet barajla 6,5 milyar metreküp su tutulacak ve
Türkiyenin 2007de tükettiği enerjinin yüzde 8i
karşılanacaktır. Bu nedenle, Çoruh Havzası çok önemlidir.
Ben, şimdi, enerji yönüyle, Çoruh Havzasını size biraz
tanıtmak istiyorum.
(x)
48 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ülkemizde enerji
üretim alanları yirmi altı havzaya ayrılmıştır.
Bunlardan Çoruh Havzası, diğer havzalar içinde var olan brüt enerji
potansiyeline oranla, ekonomik olarak kullanılabilir enerji potansiyeli en
yüksek olan bir havza durumundadır. Fırat ve
Kızılırmak Havzaları bile Çoruh Nehrinden sonra
gelmektedir.
Çoruh
Havzası enerji yönünden üç gruba ayrılmıştır:
Aşağı
Çoruh Havzası: Bu grupta Muratlı, Borçka ve Deriner Barajları
bulunmaktadır. Muratlı ve Borçka Barajlarının temeli 1999
yılında atılmıştır. Bu iki baraj
tamamlanmış ve üretim yapmaktadır.
Deriner
Barajına fiili olarak 1997 yılında
başlanmıştır, resmî temel atma töreni 3
cumhurbaşkanının katılımıyla 1998
yılının nisan ayında gerçekleşmiştir. Deriner
Barajı inşaatı ödeneksizlik nedeniyle iki kez
durdurulmuştur. Deriner Barajının bitirilmesi için üç yıla
ve her yıl 230 milyon dolara ihtiyaç vardır. Ancak 2008
yılında gözüken ödeneği ne yazık ki 100 milyon
dolardır.
Değerli
arkadaşlar, bu Deriner Barajını ödeneksizlik nedeniyle
geciktirmek doğru değildir. Şöyle bir misal verirsem: Deriner
Barajı bitmiş olsa, yılda 2,2 milyar kilovat saat elektrik
üretecek. 10 sentten hesaplasanız 220 milyon dolarlık elektrik
üretecek bir yılda. Oysaki, biz buna 230 milyon dolar vereceğiz ve üç
yılda 690 milyon dolar. Yani, kendini amorti edecek durumdadır. Ama
nedense, ne hikmettense -yetkililer kredi var diyor- kredide sorun yok, ancak,
bütçe dengeleri açısından bir türlü ödenek koyulamıyor.
Deriner
Barajı ödeneğinin mutlaka revize edilerek düzeltilmesi ve 2010
yılı sonunda bitirilmesi gerçekleştirilmelidir.
Orta Çoruh
havzası: Orta Çoruh havzasında Artvin ve Yusufeli Barajları
bulunmaktadır. Artvin Barajının yap-işlet-devret modeliyle
yapılacağını yetkililer belirttiler. Diğer, Yusufeli
Barajı, Aşağı Çoruh havzası barajları gibi
dış kredi kullanılarak inşa edilecektir. Yusufeli
Barajı, Yusufeli ilçe merkezinin takriben 10 kilometre Artvin
tarafında ve Çoruh Nehri ile Oltu suyunun birleşme
noktasının tahminen 800 metre mansabında inşa edilecektir.
Yusufeli
Barajı 2 milyar 130 milyon metreküp su tutacak ve Çoruh havzasında en
fazla su depolayan baraj konumundadır. Bu özelliğiyle, Yusufeli
Barajı kendinden sonraki Artvin, Deriner, Borçka ve Muratlı
Barajlarını da beslemiş olacaktır.
Yusufeli ilçesini
baraj gölünde bırakmamak için çok çalışıldı. Devlet Su
İşleri teknik kadrosu çok araştırma yaptı.
Siyasetçiler olarak Yusufeli ilçesini kurtarmayı çok arzu ettik. Bir
ilçenin tamamının su altında kalması kabul edilemez bir
olaydır. Burada yaşayanları evinden, yurdundan, doğup
büyüdüğü topraklardan almak, uzaklaştırmak basit bir olay
değildir. Bunun sosyolojik, psikolojik ve ekonomik boyutları
vardır. Bu hususlar göz önünde bulundurularak Yusufeli ilçesini kurtarmaya
yönelik alternatif projeler üzerinde durulmuştur. 20nci Dönem
milletvekilliğimde bu konu üzerinde çalıştım,
araştırma yaptım. Barajın yapılacağı yer
mühendislikte çok aranan, çok arzu edilen özelliklere sahiptir. Baraj
ekseninden membaa doğru 800 metre gidilince nehir iki kola
ayrılıyor, Oltu istikametinde geniş bir alan ve bu birleşme
noktasında da 1975 yılında ben genç bir mühendis olarak bir
köprü inşa ettim. Benim inşa ettiğim köprü de maalesef bu baraj
gölü içinde kalmaktadır.
Yine, buradan
membaa doğru 9 kilometre gidince Yusufeli ilçe merkezi vardır.
Yusufeli ilçe merkezinde de Barhal suyuyla birleşen bir birleşme
noktası vardır, şehir burada kurulmuştur. Barhala
doğru büyük bir depolama alanı, yine Yusufeli-İspir
istikametinde de ikinci bir depolama alanı vardır. Bu nedenle,
mühendislikte çok aranan, çok iyi bir özelliğe sahiptir Yusufeli Su
Kavuşumu Barajı. O nedenle, mühendislik hesaplarında Yusufeli Su
Kavuşumu Barajı çok fizibıl, yani çok ekonomik bir maliyet
vermektedir. Eğer Yusufeli Su Kavuşumu merkezinde baraj yaparsak
Yusufelini kurtarma şansı yok. Bunu kurtaracak şekilde
alternatif projeler üzerinde durulmuştur. Alternatif projeler nedir?
İkili sistem veya üçlü sistem.
Değerli
milletvekilleri, ben on yıl önce bu
çalışmaları yapmıştım, ancak ikili veya üçlü
sistem de ekonomik olmuyor. 1998 yılında Halitpaşa İlkokulu
bahçesinde bir yaz günü toplantı yapmıştım. Bu
toplantıda Yusufeli Barajının konumunu, durumunu Yusufeli
halkına anlatmaya çalışmıştım. O zaman, 1998,
zannedersem temmuz veya ağustos ayı Değerli Yusufelili
hemşehrilerim, bu baraj mutlaka yapılır. Kim yapılmayacak,
Yusufelini suya boğdurmayacağız diyorsa doğru söylemiyor,
size gerçekleri söylemiyor, siyaseten bu barajın süresini uzatıyor.
Kendi siyasi bir menfaat bekliyor olabilir. dedim. Bu baraj mutlaka
yapılır. Onun için, bir an evvel bu barajın
yapılmasında hem ülke ekonomisi açısından hem de
Yusufelililer açısından fayda var. Bu barajı yapmadan başka
alternatif sunularak ekonomik yönde artı bir gelir olmuyor. Bu nedenle,
Yusufeli Barajı mutlaka yapılır, Yusufeli su içinde kalır.
Ancak, bir Yusufeli su içinde kalır size iki yeni ilçe doğar. diye
söylemiştim. On yıl önce benim söylediklerim bu
doğrultudaydı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ama sana oy vermediler değil mi?
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) O ayrı bir konu; doğrudur.
Bugün gelinen
noktada, Yusufeli Barajını yapmak üzere kurucu firma orada
şantiyelerini kurmuştur ve kısa bir süre sonra bu Yusufeli
Barajına başlayacaktır.
Yusufeli
halkının sorunlarını yüreğinde hissedenlerden biriyim.
Ancak kalkınmamız lazım, büyümemiz lazım. Ülke
kaynaklarımızı iyi değerlendirerek, Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkün işaret ettiği muasır medeniyeti yakalamamız için
elektriğe ihtiyacımız vardır. Kendi öz
kaynaklarımızı kullanarak, yenilenebilir, ucuz ve temiz enerji
olması nedeniyle hidrolik potansiyelimizin tamamını kullanma
yönündeki projelere mutlak suretle ağırlık verilmelidir. Hidrolik potansiyelimizin hâlen daha
yarısı boşa akıyor. Türkiye'nin ihtiyacı olan
suları boşa akıtmak yanlıştır. İnşa
hâlindeki barajları basit sebeplerle geciktirmek daha büyük
yanlıştır.
Yukarı Çoruh
havzasında beş adet baraj yapılacaktır. Bunlar: Arkun,
Aksu, Güllübağ, İspir ve Laleli Barajlarıdır. Bu barajlar
diğerlerine göre küçük kapasitelidir; yetkililer, yap-işlet-devret
modeliyle yaptırmayı planlamaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, biraz da Yusufeli ilçesinden bahsetmek istiyorum. Baraj gölü
içinde kalacak olan Yusufeli ilçesinin tarihine kısaca göz atacak olursak:
Yusufeli ilçesi, bugünkü Alanbaşı köyünde 1879 yılında
Kiskim adıyla Erzurum sancağına bağlı olarak
kurulmuştur. 1894 yılında, eski adıyla Ersiz, yeni
adıyla Kılıçkaya beldesine nakledilmiştir. Daha sonra,
1926 tarih ve 877 sayılı Kanunla ilçe merkezi bugünkü Öğdem
köyüne nakledilmiştir ve Öğdem köyüne nakledilerek de Artvine
bağlanmıştır. Bu değişim ile, Oltu ilçesine
bağlı köylerden Darıca, Dağeteği ve Gümüşözü,
Öğdem ilçe merkezine bağlanmıştır.
1 Haziran 1933
tarih ve 2197 sayılı Kanunla Rize merkezli Çoruh vilayeti kurulup,
Artvin, Çoruh vilayetinin ilçesi yapılınca, Öğdem ilçesi
köyleriyle beraber tekrar Erzurum iline bağlanmıştır.
4 Ocak 1936 tarih
ve 2885 sayılı Kanunla Rize merkezli Çoruh vilayeti
kaldırılarak merkezi Artvin olmak üzere yeni Çoruh vilayeti kurulunca,
Öğdem de Erzurumdan alınıp yeniden Artvine yani yeni Çoruh
vilayetine bağlandı. Çoruh vilayetinin adı 17 Şubat 1956
tarih ve 6668 sayılı Kanunla Artvin ili olarak
değiştirildi.
Öğdem, 1926
tarihinden 1950 yılına kadar ilçe merkezi olarak kaldı. 16
Şubat 1950 tarih ve 3531 sayılı Kanunla ilçe merkezi bugünkü
Yusufeline nakledilmiştir.
Bugün Yusufeli 1
kasaba ve 59 köyden oluşmaktadır. Şehir nüfusu 6.085, köylerin
nüfusu 16.860 olmak üzere Yusufeli ilçesinde toplam 22.945 kişi
yaşamaktadır.
Artvin, ülkemizin
kuzeydoğusunda Gürcistan Cumhuriyetiyle komşudur. Yüz ölçümü 7.436
kilometrekare olan ilin Karadenizle 34 kilometrelik kıyı
uzunluğu, Gürcistan Cumhuriyetiyle de 109 kilometrelik sınır
uzunluğu bulunmaktadır.
Artvin, arazi
yapısı bakımından genel olarak dağlıktır.
Kaçkar Dağlarının önemli bir bölümü, doğa harikası
Karçal Dağları, Doğu Anadolu ile sınır teşkil
eden Yalnızçam Dağlarının kuzey kesimleri il
sınırları içinde kalmaktadır.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Ardahanla da komşu.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Ardahan iliyle de komşuyuz.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Onu da söyle.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Ardahanla Artvinin toprakları
bölünmemiştir milletvekilim, korkma.
İl genelinde
ova mevcut değildir. Dünyanın en hızlı akışlı
nehirleri arasında bulunan Çoruh Nehri, önce Yusufeli olmak üzere,
Artvini baştan başa derin bir kanyon olarak geçmekte ve yer
aldığı vadide sahip olduğu iklim kuşağı ile
her türlü meyve ve sebzenin yetiştirildiği havza niteliği
taşımaktadır.
Artvinde
okuryazar oranı altmış yıl öncesinden bu yana çok
yüksektir. Eğitimli ve nitelikli insan bakımından oldukça yüksek
bir potansiyele sahiptir. Bu eğitimli insanların
yaşadığı Artvin, bozulmamış doğası,
kültürel değerleri, zengin folkloruyla, önümüzdeki yıllara, özellikle
bal ve alabalığı ile zengin mutfağı ile turizme
hazırlanmaktadır. Turizm için gerekli olan doğal özellikler,
kültürel zenginlikler ile Artvin çok farklı bir turizm sektörüne
alternatif sunmaktadır. Macahel yaşlı ormanları, Barhal
Vadisi, Kafkasör mesire yeri, Kopmuş Plajı, Otingo Ormanları,
yaylaları, akarsuları, yöresel ahşap mimarisi, kemer köprüleri,
tarihî camisi ve kiliseleri, flora ve fauna çeşitliliği, yaban
hayatı ile büyük bir potansiyele sahip olan bir ildir Artvin. Küresel
ısınmanın etkileri de göz önüne alınacak olursa, Doğu
Karadeniz Bölgesi ve zengin ürün çeşitliliğiyle Artvinde turizmin
gelişmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu yüzden
sağlıklı bir altyapı oluşumu, gelecekteki yeni turizm
anlayışıyla planlama yapılacaktır.
Artvinde, ayrıca,
Atabarı Kayak Merkezi bulunmaktadır. Atabarı Kayak Merkezi,
Belediye Başkanının büyük gayretleriyle faaliyete
geçmiştir. Fakat, devlet tarafından herhangi bir yardım
almamıştır. Artvin Atabarı Kayak Merkezi, Batum
Havaalanının ülkemiz ve Gürcistanın ortak
kullanımına açılması ile de ayrıca bir ilgi merkezi
olacaktır. Atabarı Kayak Merkezinde şimdiye kadar ilgili
bakanlıkça henüz bir girişim, bir yatırım
yapılmamıştır.
Geleceğini
turizmde arayan Artvin ilimizde doğal çevrenin bozulmaması, yaylalarda
beton yapılaşmanın engellenmesi, katı atık ve
arıtma gibi sistemlerin çevreyi tehdit eder boyuta gelmeden, Çoruh Vadisi
boyunca, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce yapılması
gerekmektedir. Bu konu turizmi direkt etkilediği gibi, Allahuekber
Dağlarından doğup Batumdan denize dökülen Çoruh Nehrinin
üzerindeki baraj gölleri, bir süre sonra, önlem alınmadığı
takdirde, çöp birikintileriyle dolacaktır.
Artvinde
artık eğitim ve turizm kenti olma yönünde yatırım
yapılmalıdır. Artvin Çoruh Üniversitesi kısa sürede
altyapı eksiklerini tamamlamalıdır. Artvin Çoruh Üniversitesine
bağlı Hopa Ağaç İşleri Meslek Yüksekokulu ve Yusufeli
Meslek Yüksekokulu 2008-2009 öğretim yılında eğitime
başlayacaktır. Diğer ilçeler de haklı olarak meslek
yüksekokulu veya fakülte beklentisi içindedirler.
Artvin Merkez
ilçenin ana sorunlarından biri ulaşımdır. Çoruh Nehrinden
virajlarla yükselerek şehir merkezine ulaşılmaktadır.
Mevcut yol şehre giriş çıkış trafiğine yeterli
olmamaktadır. Merkez ilçenin mutlaka ikinci bir yola ihtiyacı
bulunmaktadır.
Yusufeli
ilçesinin tamamı ve üç köy, ayrıca on sekiz köy de kısmen
etkilenmektedir. Kısaca, Yusufeli ilçesi ve üç köy tamamen baraj gölü
içinde kalmakta, on sekiz köy de bundan etkilenmektedir.
Yeni Yusufeli
ilçe merkezinin belirlenmesi yanında oluşacak birçok sorun çözüm
beklemektedir. Yusufeli halkının mağdur edilmemesi için, ana
sorunları, belirteceğim başlıklar altında toplamak
mümkündür.
Yeni kurulacak
Yusufelinin şu sorunlarla karşılaşması mümkündür:
1)
Kamulaştırmalarda kıymet takdiri yöre özellikleri dikkate
alınarak yapılmalı, Yusufelinde toprağın menkul
olduğu unutulmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, toprak hiçbir zaman menkul olmaz fakat vaktim yoktur,
diğer maddelerde, Yusufelinde toprağın menkul olduğunu
sizlere anlatmaya çalışacağım.
2) Baraj
inşaatlarında öncelikle Yusufeli halkına çalışma
imkânı sağlanmalıdır.
3) Baraj
yapımıyla ortaya çıkan, başta yol olmak üzere tüm
altyapı hizmetleri baraj yapımına paralel olarak
sürdürülmelidir.
4) Baraj gölü
üstünden yapılacak yeni yolların mümkün olan yüksek standartta
yapılması sağlanmalıdır.
5) Su
altında kalmayan mezra ve yaylalara da altyapı götürülmelidir.
6)
İstihdamı artırıcı önlemler ve yaptırımlar
hayata geçirilmelidir.
7)
Kamulaştırmaların kademeli yapılması, yöre halkının
sorunlarını büyütmektedir. Bu nedenle,
kamulaştırmaların mahalle veya köy bazında aynı anda
yapılması istenmektedir.
8) Yeni ilçe
merkezinde işyeri ve toplu konutların yöre halkına üç yıl
ödemesiz, on yıl düşük faizle vadeli verilmesi
sağlanmalıdır.
9) Artvinde
turizmle ilgili yerel girişimciler hem uygun kredi imkânlarıyla
desteklenmeli hem de doğru istikametlere yönlendirilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) 10) Eğitim ve planlama,
altyapı konularında ilgili bakanlıklar gerekli
yatırımı yapmalıdırlar.
11) Baraj
sonrasında en az şimdikine eşdeğer bir yaşam
standardı sağlanmalıdır.
12) Yapılan
fedakârlıklara karşı yöre halkına en az yüzde 50 ucuz
elektrik verilmelidir.
13) Baraj gelirlerinden
yöre halkına belirli bir pay verilmesi düşünülmelidir.
Yusufeli
halkının yapacağı fedakârlıklar her türlü takdirin
üstündedir. Bu fedakârlıklar için Yusufeli halkına ben şahsen
bölge milletvekili olarak teşekkürü bir borç biliyorum.
Ayrıca, kamulaştırmalarda
Hükûmetin eli açık olmasını, vatandaşın mağdur
olmamasını özellikle istiyor, hepinize tekrar sevgiler, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arifağaoğlu.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili
Nevzat Korkmaz söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Artvin ilimize bağlı Yusufeli ilçesinde Çoruh
havzasına yapılacak baraj ve hidroelektrik santrallerinden Yusufeli
Barajının yapımı dolayısıyla ilçe merkezinin
yerinin değiştirilmesi hakkında kanun tasarısıyla
ilgili şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yusufeli ilçesi
1879 yılında Erzurum sancağına bağlı olarak
kurulmuş, ilçe merkezi Öğdem olarak belirlenmiştir. On
yıl sonra merkezi Kılıçkayaya taşınmış,
1926 yılında Öğdeme taşınan Yusufeli Artvine
bağlanmıştır. 1933te Artvin ilçe olunca yeniden Erzuruma
bağlanan Yusufeli 1936da merkezi Artvin olarak kurulan Çoruh vilayetine
bağlanmış, 1950de çıkarılan 3531 sayılı
Kanunla da bugünkü yerine nakledilmiştir.
Bunları
detaylı olarak niye veriyorum değerli milletvekilleri? Görüldüğü
gibi, ilçenin ve ahalisinin tarihi neredeyse göçebelik üzerine
kurulmuştur. Bugün de, bu kanun, ilçenin merkezini yeniden
değiştirirken insanları için de bazı belirsizlikleri
beraberinde getirmektedir.
İlçe
coğrafi konum olarak çok engebeli, dağlık, kayalık bir
alana sahiptir. Tarım ve hayvancılık ile geçinen ilçenin ekilip
dikilebilir arazisi sınırlıdır ve il merkezine
uzaklığı 104 kilometredir. Yusufeli Artvinin
dışarıya en fazla göç veren ilçesidir. Bu nedenle nüfusu
gittikçe düşmektedir. İlçe nüfusu 1990 yılında ortalama 37
bin iken bu rakam 2000 yılında 30 binin altına düşmüştür. Elli dokuz köy ve bir
beldeden oluşan ilçenin merkez nüfusu 6.105tir ve ilçe merkezi beş
mahalleden müteşekkildir.
Bu bölgede 1962
yılında bir dizi baraj ve hidroelektrik santrali kurulması
projesi çalışmalarına başlanılmış; Çoruh
Nehri ana kol üzerinde on adet, yan kolları üzerinde de on yedi adet olmak
üzere toplam yirmi yedi adet baraj ve nehir tipi hidroelektrik santrali
planlanmıştır. Yirmi yedi adet tesis
tamamlandığında 10,3 milyar kilovat saat enerji üretimi
gerçekleştirilecektir. Bu miktar Türkiyenin toplam enerji üretiminin
yüzde 8ini, hidroelektrik santrallerinden elde ettiği toplam enerjinin de
yüzde 34ünü oluşturacaktır.
Artvin il
sınırları içerisinde Çoruh Nehrinin üzerinde beş, Çoruha
akan Berta Çayı üzerinde de iki adet olmak üzere yedi büyük baraj ve
hidroelektrik santrali projesi uygulanmaktadır. Çoruhun üzerindeki
barajlar Muratlı, Borçka, Deriner, Artvin, Yusufeli baraj ve hidroelektrik
tesisleri; Berta Çayının üzerindeki barajlar da Bayram ve
Bağlık Barajlarıdır. Artvin ili sınırları
içerisindeki hidroelektrik tesisleri tamamlandığında Çoruh
Havzasındaki enerjinin yüzde 61ine tekabül eden 6,3 milyar kilovat saat
elektrik enerjisi üretiliyor olacaktır. Bu miktar bile, değerli
milletvekilleri, Türkiye toplam hidroelektrik enerji üretiminin yüzde 5ine
denk düşmektedir.
İlçenin
taşınmasının müsebbibi olan Yusufeli Barajına da bir göz
atarsak, barajın üretime geçmesiyle yılda 1.705 gigavat hidroelektrik
enerji üretimi gerçekleştirilecek, barajın rezervuar alanı olan
33 kilometrekarelik alanda da 2 milyar metreküp su toplanacaktır. Bu
baraj, Çoruh havzasında yapılacak yirmi yedi adet baraj arasında
Deriner Barajından sonra en çok enerji üretilecek ikinci barajdır,
toplayacağı su miktarı ile de ilk sırada yer
almaktadır. Aynı zamanda munsap istikametinde yer alan Artvin,
Deriner, Borçka ve Muratlı Barajları açısından su deposu
niteliği ile enerji üretim miktarlarını düzenleme, regüle etme,
diğer barajların ömrünü uzatan rüsubatı tutma özelliklerine de
sahiptir. Dolayısıyla Yusufeli Barajı, Çoruh havzasında
uygulanacak diğer baraj ve hidroelektrik santralleri açısından
vazgeçilmez bir yatırımdır.
Barajın ülke
ve bölge ekonomisi açısından önemini vurguladıktan sonra,
Yusufeli ilçesinin yerleşim yerinin değiştirilmesi süreci ve bu
süreçte yapılanlar hakkında da bazı bilgileri sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, baraj yapımı kararı uygulamaya geçirildikten
sonra ilçe merkezinin nereye taşınacağı hususunda
çalışmalar başlatılmış, merkezde, Yusufeli Barajı yeniden yerleşim
teknik alt komisyonu kurulmuştur. Bu komisyon incelemeler
yapmış, incelemelerden sonra hazırlamış olduğu
raporunda şu tespitlerde bulunmuştur: Bütün yerleşim yerlerine
hitap edebilecek bir merkez bulunamamış, ulaşım yönünden
İşhan köyü, yerleşilebilir uygun alan açısından da
Kılıçkaya beldesinin değerlendirilebileceği
belirtilmiştir.
2002de Artvin
valiliğince yeni bir komisyon oluşturulmuş, merkezî komisyonun
raporundaki belirsizliklerin giderilmesi hedeflenmiştir. Valiliğin
kurduğu komisyonda, Kılıçkaya beldesi Öğdem ve
İşhan köylerinden, Kılıçkaya ve Öğdemin iki yeni ilçe
yapılması kararı alınmıştır. Bu rapor il
idare kurulu ve il genel meclisine sunulmuştur. İl idare kurulu
şu görüşü benimsemiş: Kılıçkayaya Yukarı
Yusufeli, Öğdeme de Aşağı Yusufeli isminin verilmesi,
köylerden kırk ikisinin Aşağı Yusufeline, on
altısının da Yukarı Yusufeline bağlanması
mütalaa kararı alınmıştır. İl genel meclisi de
iki ilçe kurulması yönünde görüş beyan etmiş, bu ilçenin
isimlerinin Kılıçkaya ve Öğdem merkezli Yusufeli olması
istenmiştir. Bu kararlar mevzuat gereği İçişleri
Bakanlığına sunulmuş ve özeti Yusufeli ilçesini
şimdiki yerinden daha yukarıya, yani su biriktirme
sınırının üzerine taşımak olan kanun
tasarısı bugün Meclisimizin önüne getirilmiştir. Yani iki ilçe
kurulmasından vazgeçilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısının görüşüldüğü
günümüze kadar olan süreci sizlere özetledikten sonra konuyla ilgili partimizin
genel görüşünü de sizlerle paylaşmak istiyorum. Milliyetçi Hareket
Partisi, kalkınma ve gelişmeye paralel bir yerleşim
politikası uygulanmasını ve bu uygulamanın anayasal bir hak
olan sağlıklı ve düzenli bir çevrede yaşama temel
ilkesiyle birlikte atbaşı götürülmesini uygun görmektedir.
Ayrıca, Türkiyenin enerji ihtiyacını karşılamak üzere
yapılacak olan tüm rasyonel yatırımları desteklemekte,
özellikle temiz enerji kaynaklarından biri olan su potansiyeli en üst
düzeyde kullanılarak hidroelektrik enerji üretiminin
artırılmasına büyük önem vermektedir. Bunun yanında, tüm
dünyayı ve içinde bulunduğumuz coğrafyayı kuraklık ve
kıtlığın beklediği yakın bir gelecekte, su
biriktirmenin, ülkemizin elini güçlendireceğini bilmektedir. Bu
düşüncelerini her platformda açıklayan partimizin, enerji
yatırımlarına siyasal engeller çıkarması ve popülist
bir yaklaşımla hareket etmesi düşünülemez. Ancak şu
hususları da belirtmek ve Hükûmete halkın beklentilerini aktarmak ve
sorunlarının çözümüne katkı sağlamak da bir millî vazife
olsa gerektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Yusufelinin sorunları vardır, sosyal sorunları
vardır, ekonomik sorunları vardır; geçmişinden kopma
korkusu ve geleceği öngörememek kaygıları vardır, ki bu da
son derece doğaldır. Birazcık kendinizi Yusufelililerin yerine
koymanızı ve onlar adına düşünmenizi isterim. Üzerinde
doğduğunuz, doyduğunuz, evlatlarınızı doyurduğunuz,
çocukluğunuzu ve gençliğinizi geçirdiğiniz, sevdiğiniz,
sevildiğiniz, her köşe başında, dağında
taşında anılar biriktirdiğiniz, belki şiirler
yazıp üstüne türküler bestelediğiniz, atanızı,
babanızı, eşinizi, evladınızı bağrına
defnettiğiniz topraklardan ayrılmak ve bir daha onlara hiç
ulaşamamak; elinizle diktiğiniz ağacın çiçeğine,
yaprağına, meyvesine dokunamamak; dişinizden,
tırnağınızdan artırarak bütün
yaşamınızın karşılığı olarak sahip
olduğunuz evinizin kapısını bir daha çalamamak, hatta
bunları bir daha dünya gözüyle hiç görememek ve âdeta,
biriktirdiğiniz tüm hatıralarla ebediyen vedalaşmak sizlere
nasıl dramatik duygular yaşatır ise, bugün Yusufelililer bu
duygulara sahiptirler.
Zikrettiğimiz
maddi değerlere yeniden sahip olmak belki mümkündür. Ancak
unutulmamalıdır ki, yaşanan hiçbir şey bir daha geri
getirilemeyecektir.
Onlara
anlayış göstermek ve ülkemizin kalkınması için
yaptıkları milletimizin her ferdince gelecekte şükranla
anılacak bu fedakârlık karşısında devlet ve millet
olarak cömert davranmak ve mümkün olduğu ölçüde Yusufelinin
yaralarını sarmak mecburiyeti vardır.
Yetkililer ile
yaptığımız görüşmelerde ortaya koydukları ve
çözümünü istedikleri sorunları siz değerli milletvekilleriyle
paylaşmak istiyorum. Yusufelililer ne istiyor, ne bekliyor yüce Meclisten?
1) Uzun süreden
beri gündemde olan baraj dolayısıyla ilçe boşalmaktadır.
İlçe ekonomik ve sosyal kalkınma açısından irtifa
kaybetmektedir. Bunun önüne bir nebze de olsa geçebilecek Samsun-Hopa sahil
yolu Erzurum bağlantısının yeni ilçe merkezinden geçecek
şekilde planlamasının yapılması ve bu yolun baraj
inşaatını beklemeksizin inşa edilmesini istemektedirler.
Diğer
taraftan, Artvin-Yusufeli, Artvin-Erzurum devlet yolunun yapımı için
ayrılan ödenekler de yetersizdir. Yol böyle giderse zamanında
tamamlanamayacak, baraj bitse dahi su tutulması gerçekleşemeyecektir.
Borçka Barajında su tutulması ve elektrik üretimi bu yüzden gecikmiştir.
Aynı sorunun yaşanmaması için Hükûmet bu yol
bağlantılarına yeterli ödenekleri ayırmalıdır.
2) Bölgedeki
kadastro çalışmaları süratle tamamlanmalı, yeni
yerleşim yeri jeoteknik araştırma çalışması
yapılarak jeolojik rapor hazırlanmalı, Afet İşleri
Genel Müdürlüğü koordinasyonunda ve ilgili tüm kurumların iş
birliğinde altyapı ve üstyapı temel ihtiyaçları
belirlenmeli ve bütçelenmelidir.
3) Yeni ilçe
yerinin bir an önce belirlenmesiyle birlikte harita ve imar
çalışmalarına başlanılmalı ve hak sahipliği
yasal bir zemine oturtulmalıdır.
4)
Kamulaştırma işlemlerinde Türkiye ortalamaları yerine
bölgesel özellikler dikkate alınmalı ve şantiye alanları,
malzeme alım bölgeleri, baraj inşaat alanı, su biriktirme
alanı diye ayırmaksızın bir hamlede bütün olarak
kamulaştırma işlemi yapılmalıdır. İlçe
halkı yeni yapılaşmada, arsa üretiminde, TOKİnin
avantajlı projelerini beklemektedir. Takdir edersiniz ki, TOKİnin
tatil köyleri yapmasından daha elzem olsa gerektir bu hizmet.
5) Bu projede bin
hektar birinci sınıf tarım arazisi su altında kalmaktadır.
Yeni yerleşim yerinde ise, 1 metrekarelik bir tarım arazisi bile
bulunmamaktadır. Bu bakımdan, beşinci istek olarak, tarım
sektöründe çalışan insanlarımıza, tarımsal iskân gibi
projeler üretilerek, en azından hayat standartlarını muhafaza
etmeleri yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
6) Yöre
halkının büyük bir kısmı -yaklaşık yüzde
90ı- sosyal güvenlik kuruluşlarına tabidir. Bu durum 2510
sayılı İskân Kanununda yer alan hak sahipliği hususunda bazı engelleri
de beraberinde getirmektedir. Bu mağduriyetin giderilmesi için mevcut
yasada düzenlemeler yapılmalıdır.
7) Otuz yıla
yakındır baraj projesi dolayısıyla sürekli bir göç tehdidi
altında yaşayan Yusufeli esnafı gerçekten zor durumdadır.
Kabul etmek gerekir ki, tüm ülke esnafı zor durumdadır. Piyasadaki
tabirle pazarda yaprak kımıldamamaktadır. Ancak, Yusufeli
esnafında bıçak kemiğe dayanmıştır. Esnafın
rahatlatılması ve iş yerlerinin açık tutulması için
faizsiz uzun vadeli esnaf kredileri verilmelidir.
8) Yine, göçü
durdurmak üzere yerinde istihdamı sağlamak amacıyla turizm, et
ve süt ürünleri, su ürünleri, el sanatları gibi alanlarda mesleki
eğitim veren okullar, meslek yüksekokulları bölümleri
açılmalı, bu alanda iş yapacak girişimciye uygun krediler
sağlanmalıdır.
9) Yeni
yerleşim yerindeki arazi kıtlığı nedeniyle orman
sınırları yukarıya çekilerek boşa çıkacak
alanlar, Hazineye ya da belediyeye tahsisli hâle getirilmelidir.
10) Bölge
halkının bozulan ekonomik durumu dolayısıyla en
azından geçici bir süre için -benden önceki Artvin milletvekili arkadaşımız
da bahsetti- enerjiden pay verilmeli yahut yine geçici bir süre için ücretsiz
elektrik kullanımı imkânı getirilmelidir.
11)
Yapılacak projelerde ve ayrılan kaynaklarda yöre halkının
ilçede, köyde, mezrada ve yaylada olmak üzere dört aşamalı bir hayat
sürdüğü ve yöredeki millî kültürün bu yaşam tarzına dayalı
olarak oluştuğu ve bunun muhafaza edilmesi gerektiği hususu
unutulmamalıdır.
12) Yusufeli
Meslek Yüksekokulunun yeni yerleşim yerine taşınabilmesi için
yeni yerleşim yerindeki fiziki altyapı planlaması ve
inşaatı çalışmalarına hemen başlanmalı,
ancak eski yerleşim yerindeki meslek yüksekokulunun eğitimi de devam
ettirilerek, bir boşluk oluşmasının önüne geçilmelidir.
13) Baraj
inşaatı süresince istihdam edilecek çalışanların
ağırlıklı olarak bölge insanından olması
gerektiği yetkililerce birçok kez ifade edilmiştir. Bu ifadelere
rağmen şimdiden farklı uygulamalara
başlanmıştır. Bu durum bölgede rahatsızlıklara
sebep olmaktadır. Yetkililerin istihdamda bölge insanına öncelik
tanınması hususunda duyarlı olmaları gerektiği
hususunda dikkatleri çekilmelidir.
14) Tüm bunlar
yapılırken ve yeni Yusufeli planlanırken pek tabii olarak
Yusufeli halkı kendilerinin de görüşlerinin alınmasını
istemektedirler.
Bu önerilerimiz
değerli milletvekilleri, bölge insanının beklentileridir.
Yusufeli ilçe merkezinin taşınması, devlet ve millet
kucaklaşmasından bahseden AKP Hükûmeti için ciddi bir
imtihandır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapılacak
yatırımları elbette destekliyoruz. Bazılarının,
çevreciliği ülkemizin kalkınmasının önüne set çekmek üzere
kullanageldiğinin ve siyasi kamplaşmaların, Batı
emperyalizminin ideolojik oyuncağı hâline getirilmiş çevre
hareketlerinin, niyetlerinin elbette farkındayız. En büyük çevre
kirliliğinin fukaralık olduğunu da biliyoruz. Ancak, ülkenin
ekonomik ve sosyal kalkınmasının atbaşı gitmesi,
sürdürülebilir bir nitelik arz etmesi ve yatırım yaparken arkada gözü
yaşlı insanlar bırakılmaması gerektiğini bir kez
daha hatırlatmak ihtiyacı hissediyoruz.
Yusufeli ilçe
merkezinin taşınmasında da, adil, sosyal huzur ve
barışa hizmet edecek, ülke ekonomisine ciddi katkı
sağlayacak ölçütleri arıyoruz, arayacağız. Sadece
Yusufelinde değil, Hasankeyfte de arayacağız, takipçisi olacağız.
Çünkü, Milliyetçi Hareketçi Partisi, Şeyh Edebalinin Osman Gaziye
vasiyetinde buyurduğu Oğul, insanı yaşat ki, devlet
yaşasın. sözüne sadakatle bağlıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, büyük yatırımlara ev sahipliği yaparken,
milletimizin kalkınmasında büyük fedakârlıklar gösteren, evinden
barkından, topraklarından olan Yusufeliye, Hasankeyfe ve varsa
diğerlerine, Türkiye Büyük Millet Meclisince milletimizin
teşekkürlerinin bir ifadesi olarak şükran madalyası verilmesini
öneriyor, bu önerimize desteklerinizi bekliyor, fedakâr Yusufelili
kardeşlerime en derin hürmet ve selamlarımızı gönderiyor,
yüce Meclise saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Artvin Milletvekili Ertekin Çolak konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Çolak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Artvin İli Yusufeli İlçesinin Merkezinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili AK
Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekillerim, Çoruh Nehri dünyanın ve ülkemizin en hızlı
akan ve en büyük nehirlerinden birisidir. Allah bu nehri ve bu vadiyi âdeta
baraj yapılması için yaratmıştır. Mescit
Dağlarından kopan Çoruh Nehri, Erzurum sınırları
içerisinden geçerek Yokuşlu köyünde Yusufeli sınırları
içerisine girmekte, vadi boyunca ilerleyerek Barhal Çayıyla Yusufeli ilçe
merkezinde kavuşmakta, Su kavuşumu mevkiinde Oltu ve Tortum
Çaylarıyla birleştikten sonra Ardanuç ve Şavşat
Çaylarıyla birleşerek Artvin merkeze gelmekte. Oradan ilerleyerek
Borçka ilçe merkezinden geçtikten sonra Muratlı köyümüzden ülkemiz
topraklarını terk etmekte ve Gürcistan Cumhuriyetinin Batum kentinden
geçerek Karadenize dökülmektedir.
431 kilometre
uzunluğunda olan Çoruh Nehrinin yaklaşık 410 kilometresi
ülkemiz sınırları içerisinde, 21 kilometresi ise Gürcistan
sınırları içerisinde yer almaktadır. Özellikle bahar
aylarında delice akan Çoruh Nehri, o kadar hızlı akmaktadır
ki, geçmiş olduğu bölgedeki bütün topraklarımızı ve
geçmiş olduğu bütün yerleri erozyona uğratarak yılda
yaklaşık 5,8 milyon metreküp toprağımızı
Karadenize götürmektedir.
1962
yıllarından beri Çoruh Nehri üzerinde barajlar yapılması
düşünülmüş ancak 2000li yıllardan sonra konuya hız
verilmiş ve AK Parti İktidarıyla birlikte de bölgede dev
yatırımlar başlamıştır. Nitekim günümüzde
Muratlı Barajı ve Borçka Barajı tamamlanarak üretime
başlamış ve Başbakanımız tarafından bu
barajların açılışı yapılmıştır.
Şu anda Artvin merkeze yakın bir bölgede Deriner Barajının
inşaatı devam etmekte, inşallah üç yıl içerisinde o da
tamamlanacaktır.
Yusufeli
Barajının inşası nedeniyle Yusufeli ilçe merkezi ve üç köy
tamamen, on dört köy de kısmen su altında kalacaktır.
Dolayısıyla, Yusufeli Barajı nedeniyle yaklaşık 17 bin
kişi bu barajdan etkilenecektir.
1876
yılında kurulan Yusufeli ilçesinin,
arkadaşlarımızın da söylediği gibi, yaklaşık
dört defa yeri değiştirilmiş durumda. Yine, uzun zamandan beri,
Yusufeli ilçesinin yeriyle ilgili çok ciddi tartışmalar oldu, çok
çeşitli alternatif yerler oluşturuldu, yaklaşık yedi ilçe
yeri tespit edildi ve bu her bir ilçenin alternatif ilçe yerleriyle ilgili
ciddi tartışmalar yapıldıktan sonra, en son, şu andaki
Yansıtıcılar mevkisi dediğimiz mevkide karar
kılındı. İşin doğrusu, şu anda seçilen yer
bu tespit edilen alternatif ilçe yerlerinden en kötüsü arazi yapısı
itibarıyla, ama bütün ilçe halkının ittifakla kabul ettiği
yer de şu anda kabul edilen yerdir.
Yusufeli
ilçesinin gerek insan yapısı, kültürü, gelenekleri, potansiyeli ve
bölgede marka olmuş birçok özelliği nedeniyle başka il ve
ilçelere dağıtılması uygun görülmemiş ve bu ilçenin
yok olmadan devam edebilmesi için, maliyeti çok yüksek olmakla birlikte bu
seçilen yerde yapılmasına karar verilmiştir. Şu anda
gelinen noktada, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Afet
İşleri Genel Müdürlüğü ve TOKİ tarafından bir protokol
imzalanmış ve bu protokol çerçevesinde işlemlere
başlanmış durumdadır.
Bu ilçenin yeni
yerleşim yerinde gerek iskân binaları gerek sosyal hizmet
binaları gerekse resmî kurum binaları TOKİ tarafından
yapılacaktır.
Çoruh Nehri
üzerinde planlanan barajların hepsi, Yusufeli Barajı da dâhil olmak
üzere enerji üretimi amacıyla yapılan barajlardır. Yani bu
barajlar ne sulama barajlarıdır ne de içme suyu
barajlarıdır ki o bölgenin insanına hizmet versin. Bu barajlar,
Artvin sınırlarını, Yusufeli sınırlarını
aşan barajlardır, yani ülkemiz için enerji üretecek olan
barajlardır. Dolayısıyla, sadece bölgeye hizmet eden barajlar
değildir. Bu nedenle, bu barajlar yapılırken bölge
insanının mağdur edilmemesi elbette ki gereklidir.
Aslına
bakarsanız, Yusufeli ilçesi ve havza boyunca yapılan barajlar
nedeniyle bölgedeki bütün ilçeler ve köyler mağdur olmuş
durumdadır çünkü yaklaşık yirmi yıldan beridir, otuz
yıldan beridir, bu nehir üzerinde barajlar planlanmış, bir türlü
hayata geçmemiş, bu nedenle de ciddi devlet yatırımları
yapılamamıştır. Nitekim, bugün yapılmaya
başlanmıştır, bu aşamada da gerek yolların
inşaatı nedeniyle gerek baraj inşaatı nedeniyle
vatandaşlarımız bu bölgedeki sıkıntıları
yaşamaktadır. Bu nedenle, gerek kamulaştırma
sırasında gerekse yeni ilçenin yapımı sırasında
vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi için biz de
elimizden gelen bütün imkânları kullanacağız. Bu kadar
sıkıntıdan sonra inşallah, yeni ilçenin, hemen barajın
üzerinde yeni teknoloji ile yapılmış, yöre mimarisine uygun
iskân binaları, yeni kamu binaları, modern alışveriş
ve iş merkezleri, okullar, yüksekokul ve fakülte binaları ile bir
çekim merkezi hâline geleceğini düşünüyoruz.
Tabii olarak yöre
halkı, AK Parti iktidarımızdan, kendi bağrından
çıkmış bakan, milletvekili, büyükşehir belediye
başkanları ve yüksek bürokratlardan bu hizmetin en iyi şekilde
yöreye yapılmasını beklemektedir. Biz de bu konunun, elbette ki
milletvekili olarak takipçisi olacağız. Aslına
bakılırsa ben milletvekili olarak şans ve
şanssızlığı bir arada yaşamaktayım.
Şanslıyım, yıllardan beri kangren hâline gelmiş Yusufeli
ilçesinin yeni yerinin yapılmasında ve Yusufeli Barajının
yapılmasında katkıda bulunacağım. Üzgünüm ve
şanssızım, çocukluğumuzun, öğrenciliğimizin,
iş hayatımızın bir bölümü içinde geçen, birçok anı ve
hatıralarımızın yaşandığı bu şirin
ilçemiz su altında kalacak, bu kanun tasarısında benim de imzam
olacak.
Değerli
arkadaşlarım, Artvin Çoruh Vadisi boyunca toprak o kadar
değerlidir ki toprak o bölgede menkul hâle gelmiştir.
İnşallah, bu bölgedeki barajlarımız
yapıldığı süre içerisinde gerek yollarımız
gerekse o bölgede yapılan barajlar nedeniyle yapılan
kamulaştırmalarda bölge halkının bu kıymetli
toprağının ve az toprağının önemi
anlaşılır ve Türkiye ortalamasının üzerinde bir
kamulaştırma bedeliyle bölge insanı mağdur olmaz diye
düşünüyoruz.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde, bu kanunun ülkemize, Artvinimize ve Yusufelimize
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce
milletimizi ve Artvin halkını, Yusufeli halkını saygı,
sevgi, muhabbetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çolak.
Tasarının
tümü üzerinde, şahısları adına söz talebi? Yok.
Soru-cevap
işlemi için soru yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Karar yeter sayısı istiyorum
efendim.
BAŞKAN
Kabul edenler demiş bulundum.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ARTVİN İLİ YUSUFELİ
İLÇESİNİN MERKEZİNİN
DEĞİŞTİRİLMESİ
HAKKINDA KANUN TASARISI
İlçe
Merkezinin nakli
MADDE 1- (1)
Artvin İli Yusufeli İlçe Merkezi, ekli krokide
sınırları belirtilen; kuzeyde 1305 rakımlı
Üşüktaş Tepesi, güneyde Uyuz Deresi ve Kepkar Sırtı,
doğuda Barhal Çayı ve Çoruh Nehri, batısı
Öküzyatağı Tepesinin 852 metre kotunda, kuzey, güney ve doğu
yamaçları Üşüktaş Tepesinin 850 metre kotunda kuzeydoğu
yamaçları, Sakut Deresi Vadisinin 850 metre kotunda kuzey ve güney
yamaçları 964 rakımlı Kara Tepenin 850 metre kotunda kuzey,
güney ve doğu yamaçlarıyla çevrili alana nakledilmiştir.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Arifağaoğlu.
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 48 sıra
sayılı Artvin İli Yusufeli İlçe Merkezinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının 1inci
maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yusufeli ilçe
merkezinin baraj gölü içinde kalması nedeniyle yeni ilçe merkezinin tespit
edilmesi konusunda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce
detaylı çalışmalar yapılmıştır. Bu
çalışmalar iki üç yıl devam etti. Devlet Su İşleri
hiçbir şeyden kaçınmadı. Yeni ilçe merkezinin tespit edilmesi
amacıyla bir ihale yapmıştır ve ihaleyi alan firma teknik
kadrosuyla teknik çalışmalar yapmış. Bakınız, bu
çalışmalar -kısaca size bunları aktarmak istiyorum- sosyal
boyutuyla Yusufeliyi incelemiş. Ayrıca ekonomik boyut ve mekânsal
boyutlarıyla Yusufelide araştırmalar yapmış.
Ayrıca, kültürel mirasın korunması yönünde de bir hayli mesai
sarf edilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Yusufelide gerçekten kültürel miraslar da vardır.
Burada 1100-1200 yıllarından kalma kiliseler bulunmaktadır. Buraların
korunması da bu teknik heyet tarafından dikkate
alınmıştır.
Bölgenin nüfus
değişimlerine bakılınca, azalan bir özellik gösterdiği
anlaşılmaktadır. 2000 sonu itibarıyla burada yaşayan
nüfus 22.945tir.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, teknik heyetin yaptığı
çalışmalar neticesinde -ki, teknik heyette çok önemli isimler de
vardır- sosyal boyutlu incelemelerde hangi bölgeler öncelik
kazanmaktadır? Bakınız, Alanbaşı köyü için bu teknik
kadro inceleme yapmış, 350 hektar alanla burada ilçe kurulabilir.
demiş. Ayrıca, yine Yusufeli ilçe merkezine yakın Çevreli köyü
vardır. 240 hektar da burada ilçe olmaya müsait alan varmış ve
yine bu teknik kadro Burası da ilçe olabilir. diyor. Ayrıca,
İşhan köyü var, 260 hektar yerleşim alanı var burada ilçeye
müsait ve Burası da ilçe olabilir. diyor. Yine Kılıçkaya
beldesi var. Şu anda belde burası. Bu Belediye Yasasıyla
Kılıçkaya beldesi de kapanacak. Seçimlere kadar burası ilçe
olarak kalacak. Burada 230 hektar yerleşim alanına müsait yer
varmış, Burası da ilçe olabilir. diyor. Ben, elimdeki teknik
heyetin raporlarını size aktarıyorum.
Ayrıca
teknik heyet Demirkent ilçe olmaya müsait değildir. diyor, Öğdem
değildir. diyor, Sarıgöl değildir. diyor ve şu anda
kanun tasarısında belirtilen
Ki, bölge insanı, Yusufeli
halkı tarafından burası Yansıtıcılar olarak
tanınıyor. Yusufeline giderseniz, şimdi ilçe kurulan yer için
Yansıtıcılar deyimini kullanır,
Yansıtıcılar tanımı kullanılmaktadır.
Burada 15 hektar bir alan varmış ve teknik heyet burası için diyor
ki: Burası uygun değildir. Niçin Uygun değildir- diyor?
Bakın, teknik heyetin hazırlamış olduğu elimde iki
ayrı rapor var. Ayrıca, Afet İşleri Genel Müdürlüğü
2006 yılında Ankaradan buraya 4 kişi yollamış; 2si
jeoloji mühendisi, 1i ziraat ve 1i de harita mühendisi. Bunlar da bölgede
inceleme yapmış. Bakınız, vaktinizi almamak için teknik
heyet raporunun son iki kıtasını sizlere aktarayım:
Yeni
yerleşim olarak belirlenen alanda jeolojik yapıyı volkanikler ve
volkano sedimanter birimler oluşturmaktadır. Birimlerin yüzeylenmesi
nedeniyle yer yer mevzii nitelikli kaya düşmesi olaylarının
meydana gelmesi olasıdır. Ayrıca, yapılacak kazılar
sonrası önlemlerin alınmaması durumunda benzer olaylar
görülebilir. Yüksek eğim, rantabl bir planlamayı engelleyeceğinden
planlama anlamında önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle
gerek mevcut nüfusun yerleştirilmesi konusu gerekse Yusufeli ilçe
merkezinin gelecekteki gelişiminin iyi araştırılması
gerekmektedir. Ayrıca, alanımızın tamamında
kayaların yüzeylenmesi bir altyapı zorluğunu beraberinde
getirecektir. Ekibimizce yapılan inceleme sonucunda yukarıda
anlatılan nedenlerden dolayı alanın yerleşim alanı
olarak kullanılmasının ekonomik olmayacağı
kanısına varılmıştır. Bu raporu da kısaca
size aktarmış oldum.
Şimdi,
aslında Artvin Bayındırlık Müdürlüğünün de
yaptığı bir rapor vardır. Orada da bu yer için,
düşünülen ilçe merkezi olacak yer için Uygun değildir. raporu
vardır.
Teknik heyetin
hazırlamış olduğu raporlar iyi
değerlendirildiğinde, bu raporların hepsi havuz edilip
değerlendirme yapılırsa otuz yedi yıl önce ilçe merkezi
olarak hizmet vermiş olan Kılıçkaya beldesinin istenen
şartları taşıdığı, ekonomik maliyetle ilçe
hâline gelebileceği belirtilmektedir.
Görüşülmekte
olan 1inci maddede tarif edilen ve yeni ilçe merkezi olarak düşünülen bu
alanın, yani Yansıtıcılar olarak belirlenen alanın
uygun olmadığı ifade edilmektedir.
Ayrıca,
sosyoloji grubu olarak yine 3 bilim adamı görüş belirtmiştir. Bu
3 bilim adamından biri de şu andaki YÖK Başkanı Profesör
Doktor Yusuf Ziya Özcan. Yusuf Ziya Özcanın da bulunduğu 3
kişilik heyet de sosyolojik olarak aktarmışlar raporlarına,
diyorlar ki: Bu yer uygun değildir.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, ben, Yusufeliyi bilen bir
arkadaşınız olarak, Yusufelide gençlik yıllarımda iki
adet büyük köprü inşaatı yaptım. Dükkânları
açıktır hiçbir şey kaybolmaz, hırsızlık
olayı diye hiçbir şey yoktur. Yusufeli halkının bizim de
arzu ettiğimiz çok güzel özellikleri vardır, hâlen daha da devam
ediyor bu özellikleri. Gönül istiyor ki Yusufeliye bir ilçe kurulunca
Engebeli bir araziye ilçe kurarsanız ve buradan istenen parayı
yollamazsanız o masrafa yazık olur. Yusufelide 1.500-2.000 nüfuslu
bir ilçe olsun istemiyorum. İşin doğrusu şudur: Bir,
Yusufeli su içinde kalıyor. İşin doğrusu, çok doğrusu
iki tane ilçe yapmaktır. Bunların biri -ortaya vadi giriyor, ortaya
baraj gölü giriyor. Baraj gölü girdiği için- daha evvel de otuz yedi
yıl ilçelik yapmış eski adıyla Ersis, yeni adıyla
Kılıçkayadır. Niçin Ersis olduğunu ben size anlatmıştım
ama bir kez daha anlatacağım, vaktimi öyle kullanmak istiyorum.
Şimdi,
bakınız, bu benim düşündüğüm ve -biraz sonra önergemiz
okunacak- önergemizde önerdiğimiz yer: Burada ilköğretim okulu var,
yatılı bölge okulu var, yatılı lise var, Jandarma Karakol
Komutanlığı ve lojmanı var, Orman Bölge Şefliği
ve lojmanı var, sağlık ocağı var, TEDAŞ
Şefliği, PTT bürosu, spor sahası, tarım kredi kooperatifi
binası, belediyenin eski binası, yeni binası ve en önemlisi
Artvinlilere yakışır bir kütüphanesi var, Kütüphanesi de var
arkadaşlar; içme suyu şebekesi var, kanalizasyonu var, şehir
imar planı var. Diyoruz ki az masrafla buraya bir ilçe kurulabilir.
Bizim önerimiz
-biraz sonra bu maddeyle ilgili önergemiz vardır- onun için, önce buraya,
Yusufeli-Ersis adıyla bir ilçe kurulsun, sonra ihtiyaca göre Barhal
Vadisinde ikinci bir ilçe kurulsun. Diyeceksiniz ki bu kadar nüfus var
mı? Arkadaşlar, Yusufeli, evinden, barkından, yurdundan oluyor,
bu ülke için fedakârlık yapıyor. Elli tane 2 bin nüfusun altında
ilçemiz vardır, olsun elli bir, elli iki. Yusufelililerin bu
fedakârlıklarını unutmayalım diyorum.
Niçin Ersis
diyoruz? Bakınız, 1877 Osmanlı-Rus Harbinde,
Kılıçkayada bulunan halk savaşa gitmiş. Halit Paşa
gelmiş -Halit Paşa çok önemli, orada Halit Paşa İlkokulu
var, Halit Paşa Caddesi var- bayanlar karşılamış Halit
Paşayı. Halit Paşa sormuş: Erkekleriniz yok mu? Bizi
erkek karşılamayacak mı? Sayın Paşam, bizim
erkeklerimizin hepsi harbe gitti, henüz hiç kimse dönmedi. Biz erkeksiz
kaldık anlamında Ersis kaldık. diyorlar. Halit Paşa da O
zaman bu köyün adı Ersis olsun. diyor.
İşte,
Halit Paşanın bu sözlerinden de ben etkilendim ve Yusufelinin,
şu anda su içinde kalan Yusufeliyi, Yusufeli-Ersis olarak öncelikle
buraya taşıyalım. Bu, ilçe merkezine uzak olur, bu görüşler
gündeme gelir ancak Yusufeli, Ersise önce kavuşur; arkasından,
Çoruh-Barhal Vadisinde, Barhal Vadisinin biraz yukarısında -yani,
bugün oraya Cilat diyorlar- Cilatta da yatılı bölge okulu vardır.
Barhal Nehrinin üzerine bir köprü yaparak, nehrin iki tarafına da bir
ilçe kurulabilir ileride diyorum.
Fazla vaktinizi
almamak için bu madde hakkında bu kadar görüşlerimi size
aktardım. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arifağaoğlu.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Karar yeter sayısı istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde, şahısları adına Artvin Milletvekili
Ertekin Çolak söz istemiştir.
Sayın Çolak,
buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yusufeli
ilçesinin yerinin değiştirilmesiyle ilgili kanun tasarısı,
yaklaşık bir buçuk yıl önce gelmiş ve kadük duruma
düşmüş. Tekrar, 22 Temmuzdan sonra, yaklaşık dört aydan
beridir ben bu kanun tasarısının Meclise gelmesi için
uğraşıyorum. Bir emek harcıyoruz.
Bu kanun
tasarısı Meclisten geçmedikten sonra Yusufeli ilçesinde yeni ilçe
yeriyle ilgili çalışmaları yapmak mümkün değil. Şu
anda hem Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün hem Afet
İşleri Genel Müdürlüğünün hem de TOKİnin
yapacağı bütün çalışmalar bu kanuna bağlı.
Onun için
değerli arkadaşlarım, burada herhangi bir siyasi ayrım
yapmadan, herhangi iktidar muhalefet ayrımı yapmadan bütün
milletvekili arkadaşlarımızın bu kanuna destek vermelerini
ve bu akşam burada bu kanunun geçmesini sizlerden ben talep ediyorum.
Artvinliler adına, Yusufelililer adına sizlerden bunu istiyorum.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde hepinizi saygı, sevgi, muhabbetle
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çolak.
Soru-cevap
işlemi için soru yok.
1inci madde
üzerinde iki önerge var, okutuyorum sırasıyla:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 48 sıra sayılı Artvin İli Yusufeli ilçesinin
merkezinin değiştirilmesi hakkındaki kanun
tasarısının 1.maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Metin
Arifağaoğlu Yaşar
Ağyüz Vahap
Seçer
Artvin Gaziantep Mersin
Ali Rıza
Öztürk Ali İhsan
Köktürk İsa
Gök
Mersin Zonguldak Mersin
Madde 1: Artvin
İli Yusufeli İlçe Merkezi, Kılıçkaya beldesine
YUSUFELİ-ERSİS adıyla nakledilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 48 sıra sayılı Artvin ili Yusufeli ilçesinin merkezinin
değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı nda 1.
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural Nevzat Korkmaz
Mersin İzmir Isparta
Zeki
Ertugay İsmet
Büyükataman
Erzurum Bursa
(Ülke ve bölge
kalkınmasında çok büyük bir önem taşıyan baraj ve
hidroelektrik santralleri yatırımlarına ev sahipliği yapan,
toprakları baraj su biriktirme alanları içerisinde sular altında
kalacak Artvin ili, Yusufeli ilçesi ile Batman ili Hasankeyf ilçesine Türk
milleti için yaptıkları fedakarlıkların
karşılığı ve bu fedakarlığa Türk milletinin
teşekkürlerinin bir ifadesi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisince
şükran madalyası ve Beratı verilir.)
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçe mi okunsun yoksa konuşacak mısınız?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Nevzat Korkmaz Bey konuşacaklar.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Korkmaz.
Süreniz beş
dakikadır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yusufeli ve
Hasankeyf ilçelerine Türkiye Büyük Millet Meclisince şükran madalyası
ve beratı verilmesi hakkındaki önergemiz üzerine söz almış
bulunuyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, vatanına bağlılık ve vatanı sevmenin
çok değişik tezahürleri vardır. Tek tek bireyler gibi,
kasabalar, kentler de sosyal bir refleksin sonucu olarak, kentsel kimlikleriyle
bu sevgilerini sergileyebilirler. Kahramanmaraş, Gaziantep,
Şanlıurfa gibi kentlerimiz İstiklal Savaşında
sergilemiş oldukları onurlu direnişin
karşılığında çok can almış, çok acılar
çekmişlerdir.
Batı
emperyalizminin kanlı yüzünü anlatan, topraklarımıza
yapılan tecavüzü hiç kimse bir daha yaşamak istememekte ancak
mazisindeki bu onurlu duruşu bir miras olarak çocuklarına
bırakmanın derin haz ve mutluluğunu yaşamaktadırlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yüce milletimizin şükranlarının
bir ifadesi olarak, bu milliyetçi duruşu sonsuza kadar yaşatmak üzere
bu kentlerimize İstiklal Madalyası ve beratıyla birlikte
unvanlar vermiştir.
Yoksulluk ve geri
kalmışlık da bu ülke için alt edilmesi gereken düşmanlardan
birisidir. Mustafa Kemal Atatürkün de belirttiği gibi, cephede
kazanılan zaferlerin iktisadi zaferlerle taçlandırılması
bir ülkü olmalıdır.
Çoruh
havzası projeleri hem bölge hem de ülke kalkınması için son
derece önemli ve stratejik projelerdir. Sulama, enerji amaçlı su biriktirmek
tüm dünyada gittikçe artan bir önem kazanmakta ve geleceğin dünyası
âdeta bugünden su savaşlarına hazırlanmaktadır. Bu proje,
ülkemizin, bölge ülkeleri ve diğer ülkeler nezdindeki önemini ve
ağırlığını artıracaktır.
Ancak ülkemize
kazandırdığı bu ekonomik getiriler yanında baraj
inşaatı ve su rezervuar alanlarında birçok yerleşim birimi
suların altında kalarak batık şehirler hâline gelecektir.
Bu dramatik durumu, çevresine ışık veren, çevresini
aydınlatan mumun eriyerek yok olmasına benzetebiliriz. Yusufeli ve
Hasankeyf insanı, kardeşlerimiz, sadece tüm yaşamları
boyunca emekleriyle ürettikleri maddi değerlerden vazgeçmiyorlar; yani
sadece vazgeçtikleri bağı bahçesi, evi barkı değil.
Hoş, bunların madden karşılığını vermek
ve onlarla helalleşmek belki mümkün. Maddi zararlar madden tazmin
edilebilir. Peki, vazgeçtikleri manevi değerlere ne diyeceğiz?
Yaşadıkları yerlerdeki çocukluk, gençlik, arkadaşlık,
komşuluk ilişkilerine, sevgilerine, aşklarına, iyi-kötü gün
birlikteliklerine ne diyeceğiz, nasıl tazmin edeceğiz?
Bunları öyle çoğaltabiliriz ki üzerlerine kitaplar yazılabilir.
Bu hatıraların maddi değerlendirmesi yapılamaz çünkü manevi
değerler ancak manen tazmin edilebilir. Oradaki kardeşlerimizle,
ancak hatırlarını, gönüllerini alarak, bu fedakârlıklarına
teşekkür ederek helalleşebiliriz.
Bu önergemiz bu
düşünceyle hazırlanmıştır. Hiçbir siyasi mülahaza ve
düşünce içerisinde olmadan, devlet-millet kucaklaşmasına bir
nebze de olsa bu teklifle hizmet edebilir miyiz düşüncesinden ilham alarak
verilmiştir.
Ben, tüm
partilerimizin bu düşünce ile bu iki güzide ve fedakâr ilçemize,
milletimizin teşekkürlerinin bir ifadesi olarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisince şükran madalyası ve beratı verilmesi önerimize destek
olacağınızı düşünüyorum.
Bundan sonra bu
tür büyük yatırımlar sonucunda bu şekilde zarar gören yerlere de
böyle teşekkür edilmesinin önünü açmak gibi güzel bir geleneğin
başlatılmasına da hizmet edecek diyor, Hasankeyf ve Yusufelili
kardeşlerimize şükran, selam ve saygılarımızı
gönderiyor, yüce heyetinize hürmetlerimi arz ediyorum. (MHP ve AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 48 sıra sayılı Artvin İli Yusufeli ilçesinin
merkezinin değiştirilmesi hakkındaki kanun
tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Metin Arifağaoğlu (Artvin) ve
arkadaşları
Madde 1: Artvin
İli Yusufeli İlçe Merkezi, Kılıçkaya beldesine
YUSUFELİ-ERSİS adıyla nakledilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Katılmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Metin Arifağaoğlu konuşacak.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Arifağaoğlu.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Değerli milletvekilleri, önergemiz
hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
1inci madde
üzerinde görüşürken önergemizin özellikleri hakkında kısaca
bilgi vermiştim.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, biz, neden bugün düşünülen
Yansıtıcılar değil de Kılıçkayayı öneriyoruz?
Elimizde teknik heyetlerin raporları var, bu raporları sizin
bilmenizi istedik. Buradaki maliyet oldukça pahalı,
Kılıçkayadaki maliyet oldukça düşük. Bizim önergemizin
esası budur. Orada çok düşük maliyette bir ilçe kurmak mümkün, bu
tarafta da sıfırdan bir ilçe kuracaksınız.
Bu ilçenin yeri
nasıl tespit edilmiş? Çok uğraşılmış. Tabii
ki orada, ilçede yaşayanlar ilçe merkezinin uzağa gitmesini istemiyor
ancak yakında da müsait bir yer yoktur. Bu raporların böyle olduğunu
herkes biliyor, Sayın Başbakan da biliyor. Fakat İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Başbakanla
şehrin üzerinde helikopterle uçuyorlar, galiba, yüzde 100 eğimli
yerler, zannedersem helikopterden, yukardan eğimler fazla gözükmüyor, bu
nedenle Bugünkü yer olsun. diyorlar.
Biz size
maliyetin yüksek olacağını söylüyoruz ve otuz yedi yıl ilçe
olarak hizmet eden bu beldenin altyapısı vardır. Altyapıda
neler vardır? 1inci maddede onları size belirttim.
Ayrıca, bir
özelliği daha vardır. Bakınız, bizim ülkemizde
kadınlara seçme-seçilme hakkını 1934te vermişiz. Oysaki
burada, bu ilçede 1930 yılında ilk belediye başkanı,
Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanı
1930 yılında
seçme var mıydı? Belediye için vardı, evet. Milletvekili olarak
yok ama belediye için var. Biliyorsunuz, o zaman sadece birinci kademe belediye
meclis üyeleri seçiliyor, belediye meclis üyeleri kendi içinden belediye
başkanını seçiyor. Zannedersem, 1950-1955lere kadar, belki de
1960a kadar böyleydi bu. Çünkü benim çocukluk zamanımda, ben hatırlıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) 1983e kadar öyleydi.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) 1930 yılında ilk kadın
belediye başkanı rahmetli Sadiye Ardahan -bu kadar kültürlü bir
belde- ve bu Sadiye Ardahan kurucu meclis üyesi rahmetli Babür Ardahanın
da annesidir. Onu da bilvesile anmış olalım. Böyle bir kültüre
sahip Ersis.
Yusufeli
halkı çok çalışkan insanlardır, yoktan var ederler. O
eğimli arazide, o eğimli bir coğrafyada set set duvarlar yaparak
arazi oluşturmuş, onun arkasına sırtıyla toprak
taşımış ve set set arazi oluşturmuştur. Bu kadar
kıymetli bir coğrafya.
Yusufelide
mikroklima iklimi var. Bu mikroklima ikliminde neler yetişmez!
Bakınız, pirinç vardır. 120 hektarda ne kadar pirinç
yetiştiriyor? Yılda, 750 ton civarında pirinç yetiştiriyor.
102.850 zeytin ağacı vardır. Yılda, yaklaşık bin
ton zeytin elde ediyor. Yaklaşık 250 ton bal alıyor. 11 bin ton
meyve yetiştiriyor.
Şimdi,
Yusufeli insanı, bu küçük coğrafyada -ki topraklarının
yüzde 2,9unda ekim yapabiliyor- çok üretken olan ve üretimden yana zevk alan
insanlardır.
Ayrıca,
şunu da söylemekte fayda vardır: Yusufeli ve Artvin insanı,
devamlı Atatürk ilke ve inkılaplarına yürekten
inanmıştır ve muasır medeniyeti yakalamak için her türlü
katkıya ve fedakârlığa hazırdır diyorum, önergemize
destek vereceğinizi ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arifağaoğlu.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN -
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Lütfen
sayınız
Şimdi tekrar
soruyorum: Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici maddeyi
okutuyorum:
Nakil süreci
GEÇİCİ
MADDE 1- (1) Yusufeli İlçesi, 1
inci maddede belirtilen yeni yerleşim yerine nakline kadar geçecek süre
içinde hâlen bulunduğu yerde hukukî varlığını
sürdürür. Yusufeli İlçe Belediyesi bu süre içinde 5393 sayılı
Belediye Kanunu ile diğer mevzuatın belediyelere verdiği görev
ve yetkileri yeni yerleşim alanında da kullanır.
(2) İlçe
Merkezi yeni yerleşim alanına hukuken taşındıktan
sonra Yusufeli İlçe Merkezi Belediyesi hukukî varlığı yeni
yerleşim yerinde sürdürür ve belediyenin eski yerdeki hukukî varlığı
sona erer.
BAŞKAN
Geçici madde üzerinde söz yok.
Önerge yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3ü okutuyorum:
Yürütme
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, bir teşekkür konuşması
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanımız
Şimdi,
yasayı tümüyle oylarınıza sunuyorum
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oyunun rengini belirtmek üzere Sayın
Milletvekilimiz söz istemiştir.
BAŞKAN
Sayın Bakan bu konuda konuşur biliyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan teşekkür eder efendim,
arkadaşımız oyunun rengini belirtmek üzere söz istiyor.
BAŞKAN -
Tamam, buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın milletvekilleri, hepinizi saygı, sevgi,
muhabbetle selamlıyorum.
Evet, bizim için,
Artvin için, Yusufeli için çok önemli bir kanundu ve sizlerin de
desteğiyle geçmiş oldu. Bu vesileyle ben emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Ayrıca,
Artvin Milletvekilimiz Metin Bey bir iki konuya değindi, bunlara da
değinmek istiyorum. Şimdi, önergede bahsettiği
Kılıçkaya benim beldem ve milletvekili olarak, eğer Yusufeli
halkı gerçekten orayı istemiş olsaydı elbette ki ben de
orayı isterdim. Ama biz milletvekiliyiz, milletin adına burada
vekâleti yürütüyoruz. Milletimiz nereyi istiyorsa, nereyi uygun görmüşse
bizler de orayı istemek durumundayız.
Bu nedenle ben,
tekrar herkese teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. Bu
kanunun ilçemize hayırlı, uğurlu olmasını temenni
ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Arifağaoğlu, siz de aleyhte konuşmak
istiyorsanız buyurunuz, demin istemiştiniz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, aleyhte mi konuşacaklar?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sizden öğrendik aleyhte söz alıp lehte
konuşmayı, lehte söz alıp aleyhte konuşmayı!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, belli olması lazım, aleyhte
mi söz istediler?
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz 1inci maddeyle ilgili önerge verdik. Önergemiz Parlamento
tarafından uygun bulunmadı. Bizim Parlamentoya saygımız
vardır.
Bu kanunun önce
ülkemize, Yusufelimize, tüm Artvinimize hayırlı olmasını
diliyorum. Yüce Parlamentoya bu geç saatte gösterdiği özen için ben Artvin
Milletvekili olarak teşekkür ediyorum.
Sizlere bir
serzenişim var benim: Arkadaşlar, iktidar milletvekili olarak
Parlamentoda gereken dikkati göstermiyoruz, karar yeter sayısında
zorlanıyoruz. Bunu istemek bizim hakkımızdır. Ne olur! Bu
Meclisi iktidar partisi çalıştırıyor diyorsunuz. O zaman
gelin, her zaman karar yeter sayısını bulun, güzel güzel bu
yasaları çıkartalım diyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bak bakalım, kaç kişisiniz.
BAŞKAN
Sakin olunuz sayın milletvekilleri.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Parlamentoyu iktidar partisi yönetir diyorsunuz. Yönetirse
Altı ayda
yoruldunuz.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Yoksunuz, yoksunuz
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Bakınız, 1 Ekimden sonra
altı ay geçti, yedinci aydayız. Benim geçmiş dönemde iki senede
yoruldu bu Parlamento, üç senede yoruldu. Yorulmayın, enerjinizi mutlaka
burada harcayın, başka yerlerde harcamayın diyorum.
Hepinize teşekkür
eder saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, oyumun rengi kabuldür, ret değildir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arifağaoğlu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzüke
aykırı bir konuşma yaptı değerli milletvekili.
Engellemesine rağmen, AK Parti Grubu ve Milliyetçi Hareket Partisinin
desteğiyle bu çıkıyor. Bunu da beyan etmek istiyorum.
BAŞKAN
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Tasarı kabul edilmiştir.
Şimdi,
Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE
TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önemli, güzel
kararlardan birini daha Büyük Millet Meclisimiz aldı. O bakımdan
mutluyuz. Ben de, o dönemin, bu barajın yapılması için emek sarf
eden arkadaşlarınızdan biri olarak da mutlu
anlarımızdan bir tanesi bu. Çünkü Çoruh Nehri, enerji
bakımından son derece önemli bir nehir ve biz buraya bir beşi
bir yerde gibi, bütün barajları da, Muratlı da dâhil olmak üzere
tamamladık. İnşallah, Çoruhu da barajlarla
değerlendireceğiz. Yusufeli Barajı bunlardan bir tanesi.
Burada
yalnız, Sayın Arifağaoğlu konuşurken zannedersem diye
başladığı bir cümlesi oldu. Sayın
Başbakanımız ve Büyükşehir Belediye Başkanı
uçakla veya helikopterle geçerken böyle bir karara varmış değil.
Burayı biz, Orta Doğu Teknik Üniversitesine uzun bir süre etüt
ettirdik ve aşağı yukarı üç sene kadar üzerinde çalıştık.
Ben de birkaç kere gittim ve bu etüde ben de katıldım. Tamamen
oranın faunasını ve florasını da göz önüne alarak tam
bir çevre uyumu içinde olması için büyük önem verdiğimiz, emek sarf
ettiğimiz bir baraj Yusufeli Barajı. Dolayısıyla, böyle
bir, sadece bir uçuşla eğimleri ölçülmüş değil, zaten siz
de zannedersem diye bahsettiniz, zannettiğiniz gibi değil.
Dolayısıyla bu noktada çok ciddi olarak etütler yapıldı ve
burada hem Yusufeli gibi son derece örnek bir halkın da orada
yaşadığını da göz önüne alarak onların yaşam
tarzlarının bozulmaması ve yaşam kalitesinin daha da
geliştirilmesi için villa evler de dâhil olmak üzere etüdü
yapıldı ve aynı zamanda da Türkiye haritasına bakacak
olursak aynı İstanbul Boğazı gibi burada da Çoruh Nehri
öyle bir hâle gelecek ki baraj gölüyle beraber sanki onun simetriği gibi
bir proje oluşacak ve hatta buralarda Boğaza benzeyen manzaralarda
belki de turistik tesislerin yapılması, binaların
yapılması, sanki İstanbul Boğazı gibi simetrik bir
yapının oluşmasını sağlayacak. Buna özellikle
dikkat ettik. Çünkü orada incirinden zeytinine kadar pek çok farklı
ürünler de yetişiyor. Buna özellikle dikkat ettik.
Teşekkür
beratına gelince, tabii ki böyle bir şeyi yapmayı biz de arzu
ederiz ancak kanunla değil. Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin zaten
yetkisinde, bunu talep üzerine vermek mümkün. Çünkü Artvin olsun, Yusufeli
olsun bütün güzelliklere layık insanlar, o bakımdan biz de buna
katılırız. Ama kanuna bunu koydurmadık çünkü hem kanun tekniği
açısından da doğru olmaz diye düşündük çünkü bundan sonra
da benzer şeyler bu tip işlerin yaygınlaşmasını
sağlayabilir onun için bunu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının zaten yetkisinde olan bir nokta.
Öbür taraftan
Ersis kelimesi hakikaten işin tarihî bir boyutu var, anlamlı bir
ifade ama çok şükür artık Yusufelililer ersiz değil hepsinin çok
şükür erleri var, beyleri var. Dolayısıyla Yusufeliye Ersis
kelimesini de eklemeyi doğrusu uygun bulmadık. Ama bu, dediğim
gibi, şu anda hepsinin beyefendileri, erleri mevcut. Çok şükür böyle
bir şeye de gerek görmedik.
Biz,
Yenilenebilir Enerji Yasasıyla da birlikte bu tip barajların
yaygınlaşmasını da arzu ediyoruz. Kaldı ki zaten bu
beş tane baraj peş peşe yapılınca
Hatta Gürcistan
tarafı da bundan yararlanacak, hem de bir dostluk barajı şekline
gelecek bu.
O bakımdan,
böyle güzel bir yasayı gecenin bu vaktinde çıkaran Büyük Millet
Meclisine, muhalefetiyle iktidarıyla, herkese teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremiz çok az kaldığı için,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17
Nisan 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 23.33