DÖNEM: 23 CİLT: 19 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
95inci
Birleşim
24 Nisan 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Dünya Veteriner Hekimleri Günü
münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, Dünya Veteriner Hekimleri
Günü münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Dünya Veteriner Hekimleri Günü
münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner ve 21 milletvekilinin, tarım sektöründe
yaşanan krizin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/171)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, tahıl sektöründe
yaşanan krizin ve TMOnun sorumluluğunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/172)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 22 milletvekilinin, tarım sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/173)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94)
2.- Manisa
Milletvekili İsmail Bilenin; Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akmanın; Çarşı ve
Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının
Değiştirilmesine İlişkin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 13 milletvekilinin; Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/132, 2/143, 2/144, 2/157) (S. Sayısı:
120)
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 2 Milletvekilinin; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu
Raporu (2/187, 1/446, 1/509, 1/513) (S. Sayısı: 127)
VI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Elâzığdaki ilköğretim
okullarında derslik açığına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/2477)
2.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Elâzığda ikili eğitim verilen
liselere ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı
(7/2480)
3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Elâzığdaki liselerde derslik
açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/2481)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Özel Öğretim Kurumları
Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/2482)
5.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Elâzığda ikili eğitim verilen
ilköğretim okullarına ve sınıflardaki ortalama öğrenci
sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/2483)
6.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Aksaraydaki yatırımlara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/2491)
7.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, mısır üretimindeki
sorunlara,
- Giresun Milletvekili
Murat Özkanın, buğdaydaki fiyat politikasına,
- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın,
- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, Aydında kuraklıktan zarar
gören çiftçilerin desteklenmesine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/2498, 2499, 2500, 2501)
8.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Gemlik ilçesine denizcilik lisesi
açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/2541)
9.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Burdur İl Millî Eğitim
Müdürünün gazete alımı konusundaki elektronik postasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/2542)
10.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirelin, Aksaraydaki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/2543)
11.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, son on yılda yapılan
öğrenci yurtlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/2544)
12.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, öğretmenlerin alan
değişikliği ile ilgili bir genelgeye ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/2545)
13.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, et sektöründeki sorunlara,
- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, Mersin Limanı toz toplama ihalesine,
TMOnun
savaş stoklarına,
- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, fındık ekim alanlarına,
- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, mısır destekleme
fiyatına,
- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, bal ithalatına,
- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Çukurovadaki üreticilerin
desteklenmesine,
- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, buğday üretimine ve TMOnun buğday
alımlarına,
- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, şekerpancarı üretimine ve
şeker ithalatına,
- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcının, zeytin hastalık ve
zararlıları ile mücadeleye,
- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda uygulanan alternatif ürün
programına,
- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, bal üreticiliği ve ithalatına,
- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, hayvan besiciliğinde hormon
kullanımına,
Hayvancılık
tesislerinin malî sorunlarına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/2551, 2552, 2553, 2554, 2555, 2556, 2557, 2558, 2559, 2560,
2561, 2562, 2564, 2565)
14.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Gümüşhanedeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/2632)
15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bayburttaki yatırımlara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/2633)
16.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, ürün desteklemelerine,
- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, mısır desteğinin
azaltıldığı iddiasına,
- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, Bursa ve Balıkesirde mera kapsamından
çıkartılan arazilere,
- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Diyarbakırdaki kuraklığa ve
tarla fareleriyle mücadeleye,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/2642, 2643, 2644, 2645)
17.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, 4/C olarak bilinen statüde
çalışanların durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/2697)
18.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, karar verme mekanizmalarında
kadının yerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/2698)
19.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın istihdamının
artırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/2699)
20.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, CEDAW Komitesine sunulacak raporun
hazırlanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/2756)
21.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bir görevlendirmeyle ilgili
açıklamasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/2757)
22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, özelleştirilen kuruluşlardan ve
KİTlerden yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/2807)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00'te açıldı.
İstiklal
Marşı okundu.
Genel Kurulu
ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Güle Başkanlıkça
Hoş geldiniz denildi.
Genel Kurulun 17
Nisan 2008 tarihli 92nci Birleşiminde alınan karar uyarınca,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 88inci yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve
anlamının belirtilmesi amacıyla:
TBMM
Başkanı Köksal Toptanın sunuş konuşmasından
sonra;
AK Parti Genel
Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,
CHP Genel
Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Deniz Baykal,
MHP Genel
Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Devlet Bahçeli,
DTP Meclis Grubu
Başkanı Ahmet Türk,
DSP Genel
Başkanı Adına Hüseyin Pazarcı,
BBP Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu,
ÖDP Genel
Başkanı Mehmet Ufuk Uras,
Birer
konuşma yaptılar.
24 Nisan 2008
Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 15.42de son
verildi.
|
|
Köksal TOPTAN |
|
|
|
Başkan |
|
|
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
Fatoş GÜRKAN |
|
Bingöl |
|
Adana |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
II.- GELEN KÂĞITLAR
24 Nisan 2008 Perşembe
Raporlar
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Türk Ceza Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları
Raporları (2/210, 2/27) (S.
Sayısı: 215) (Dağıtma tarihi: 24.4.2008) (GÜNDEME)
2.- Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/549) (S. Sayısı: 216) (Dağıtma tarihi: 24.4.2008)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner ve 21 Milletvekilinin, tarım sektöründe
yaşanan krizin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/171)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2008)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 Milletvekilinin, tahıl sektöründe
yaşanan krizin ve TMOnun sorumluluğunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/172) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/04/2008)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 22 Milletvekilinin, tarım sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/173)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2008)
24 Nisan 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir, Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz Dünya Veteriner Hekimleri Günü münasebetiyle söz
isteyen Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğana aittir.
Sayın
Erdoğan, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın,
Dünya Veteriner Hekimleri Günü münasebetiyle gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dünya Veteriner Hekimleri Günü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Veteriner Hekimleri
Birliğinin kararı doğrultusunda ilki 2001 yılında
düzenlenen Dünya Veteriner Hekimleri Gününün sekizincisi bu yıl da nisan
ayının son cumartesi günü olan 26 Nisan 2008 tarihinde tüm dünyada ve
ülkemizde çeşitli etkinliklerle kutlanacaktır.
İlk
veteriner hekimlik eğitimi, ve öğretimi, Avrupa ülkelerinin büyük
ekonomik ve sağlık sorunlarıyla
karşılaştığı bir dönemde, 1762de Fransada
başlar. Ülkemizde ise Tanzimat sonrası 1842de, veteriner okulu
İstanbulda kurulur. Özellikle salgın hayvan
hastalıklarının yaygın olması nedeniyle 1889
yılında ilk sivil veteriner okulu açılır ve 1928de Yüksek
Baytar Mektebi adını alır. Günümüzde ise on yedi veteriner
fakültesinin eğitim ve öğretim faaliyeti hâlen sürmektedir. 1980
yılı sonrası uygulanan hayvancılık politikası ve
reorganizasyonla meslektaşlarımız ciddi sorunlarla
karşılaşır. O dönemlerde önem verilmeyen
hayvancılık kendini yenileyemeyen veteriner hekimlerin ve
fakültelerin de çeşitli nedenlerle vizyonunu ve akademik kadrosunu geliştiremez.
Reorganizasyon sonrası dönemde ülkemizde hayvan ve insan
sağlığını tehdit eden sığır
vebası, şap, şarbon, kuduz, bruselloz, tüberküloz gibi
bulaşıcı ve zoonos hastalıklar yaygınlaşır
ve ıslah çalışmaları yavaşlar.
Son yıllarda
dünya gündemine giren kuş gribi, deli dana, Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi gibi hastalıklar da veteriner hekimlik
mesleğinin insan sağlığının korunması
açısından önemini açıkça gösterir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; veteriner hekimlik zor bir
meslektir. Çalışma şartları ağırdır. Hele
klinik veteriner hekimlerinin işi daha da zordur. Çoğunlukla hasta
hekime değil, hekim hastanın ayağına gider. Yaz
kış, gece gündüz fark etmez.
Dünyada stratejik
ürün olarak kabul edilen hayvanların yetiştirilmesinde ve hayvansal
ürünlerin üretim ve işlemesinden insanların sağlıklı
şekilde tüketimine kadar olan bütün aşamalardan sorumlu olan
veteriner hekimler, çalışma alanları itibarıyla kırsal
kesimin en ücra köşelerinden metropollerdeki tüketim merkezlerine kadar
çok geniş yelpazedeki sosyal gruplara hizmet verirler. Avrupa Birliği
ülkelerinde hayvancılığın ve veteriner hekimlerin durumunu
göz önüne alarak öncelikle ülkemiz için veteriner fakülteleri ve veteriner
hekimliğin misyonunu ve vizyonunu geliştirici çalışmalara
ihtiyaç vardır. Ülkemizde hayvancılığın
geliştirilmesi, zoonos hastalıklarla mücadele,
sağlıklı hayvansal gıdaların üretimi ve gıda
güvenliği için bilgili, kabiliyetli, proje geliştiren uzman veteriner
hekimlere her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.
Günümüzde
toplumları en fazla meşgul eden sorunlardan birisi de gıda güvenliği
ve halk sağlığı konularıdır. Bu kapsamda,
veteriner halk sağlığı hizmetleri, Avrupa Birliği ve
gelişmiş ülkelerde üzerinde önemle durulan bir alandır. Halk
sağlığı bünyesinde de gıda güvenliği birinci konu
başlığıdır. Bilindiği gibi, insan
sağlığı, hayvan sağlığı ve hayvansal
üretimle çok sıkı bir irtibat vardır. Zoonos olarak bilinen
birçok hastalık hayvanlardan insanlara geçmektedir. Veteriner hekimler,
hayvan hastalıkları ve hayvansal gıda üretimi konularında
özellikle halk sağlığı, ekolojik, ekonomik ve kültürel
alanlarda gerçekçi bilimsel bir anlayışa sahip, lider bir hizmet
anlayışı içerisindedir. Çiftlikten sofraya gıda
güvenliği kapsamında veteriner hekimler en önemli unsurdur.
Son yıllarda
yaşanan deli dana, kuş gribi gibi salgın hayvan hastalıkları
nedeniyle tüm dünyada gıda güvenliğine bakış
açısı değişmiştir. Gıda zehirlenmelerinin yüzde
85i hayvansal kökenli gıdalardan kaynaklanmaktadır. Gıda
üretiminin tüm aşamasında veteriner hekim kontrollerinin
yapılması, özellikle hayvansal kökenli gıdalardan oluşan
zoonos hastalıklar ve mikrobiyolojik risklerden tüketicilerin
korunmasını sağlayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; diğer ülkelerde görülen deli
dana, kuş gribi gibi halk sağlığını riske sokacak
hastalıklara karşı Bakanlığımızın
göstermiş olduğu duyarlı ve etkili yaklaşım takdirle
karşılanmaktadır.
Meslektaşımız
olan Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın
veteriner hekimlerin sıkıntıları ve özlük
haklarının iyileştirilmesiyle ilgili çabalarını
yakından biliyor ve kendilerine şahsım ve tüm
meslektaşlarım adına teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Malumdur ki
beyaz, temizliğin, dürüstlüğün, doğruluk ve erdemin sembolüdür
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
Buyurun.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
gönül
zenginliğinin, hoşgörü ve toleransın sembolüdür, hijyen ve
temizliğin adıdır. Bu nedenlerle onu taşımak gerçekten
zordur. Beyazı onurlu bir şekilde taşımak, gelecek
nesillere ve yavrularımıza aktarmak en kutsal mirasımız
olsa gerek.
Bu vesileyle,
meslektaşlarımızın kar kış, yaz sıcak, gece
gündüz, peşin veresiye ayrımı yapmaksızın verdiği
hizmetin bedelini ancak bu beyaz düşünceye sahip olanlar anlayabilir. Sırtında
beyaz önlüğü, gönlünde beyaz duyguların hâkim olduğu
meslektaşlarımızı ve bu mesleğin kutsal
beyazlığını candan selamlıyorum. Ülkemizde veteriner
hekimlerin hak ettiği yere gelmesi umuduyla Dünya Veteriner Hekimleri
Gününü kutluyor, tüm veteriner hekimlerimize ve veteriner sağlık
çalışanlarına, tarım ve hayvancılığına,
gıda güvenliğine ve halk sağlığına verdikleri
başarılı ve özverili hizmetler için teşekkür ediyor, yüce
heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Gündem
dışı ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcana aittir.
Sayın Akcan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın,
Dünya Veteriner Hekimleri Günü münasebetiyle gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
her yıl 26 Nisan günü kutlanan Dünya Veteriner Hekimleri Günü nedeniyle
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve mensubu
olmaktan her zaman onur duyduğum Türk veteriner hekimlik mesleği
mensuplarını saygıyla selamlıyorum. Ahirete intikal
etmiş başta millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy olmak üzere
meslektaşlarımı rahmetle, şükranla anıyor,
yaşayanlara da sağlık, esenlik ve başarılar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk veteriner hekimliği ülkemize hem hayvan
yetiştiriciliği hem de sağlığı alanında
gerçekten büyük hizmetler yapmış ve yapmakta olan bir meslek
grubudur. Bir yandan 1937de Ulu Önderin gösterdiği hedefler
doğrultusunda haralar ve inekhaneler aracılığıyla
hayvan ıslahını sürdürmüş, diğer yandan da il ve ilçe
veteriner müdürlükleri aracılığıyla, şimdi de
tarım il müdürlükleri, ilçe müdürlükleri bünyesinde hayvan sağlık
şube müdürlükleri aracılığıyla ülkemizin en ücra
köşesindeki mezralara, yüksek rakımlı yaylalara ulaşarak
hayvan sağlığının önce sağlanması, sonra
korunması için mücadele vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, tarih boyunca insan sağlığı
açısından yaşanan en büyük felaketler zoonos karakterli, yani
hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar nedeniyle
yaşanmıştır. Bu nedenle, veteriner halk
sağlığı insan sağlığı açısından
her dönemde önemli olmuştur. Bunun yanında, son yıllarda ortaya
çıkan ve büyük çapta insan sağlığını tehdit eden
yeni zoonos hastalıklar SARS, BSE, kuş gribi, Kırım Kongo
kanamalı hastalığı gibi hastalıklar veteriner halk
sağlığı konusundaki düzenlemelerin gözden geçirilerek yeni
tedbirlerin ortaya konulmasına neden olmuştur.
Bugün bilinen iki
yüzden fazla zoonos karakterli hastalık, bunun yanında hayvanlardaki
ilaç ve kimyasal kalıntılar insan sağlığı
açısından büyük tehlikeler oluşturmaktadır. Bu nedenle,
güvenli veteriner halk sağlığı programı uygulamaya
koymadan insan sağlığının korunması mümkün
değildir. Zira, insanlarda hastalık yapan ve patojen etkenler olarak
anılan etkenlerin yüzde 60ının, yeni hastalıkların
yüzde 75inin ve biyolojik terör amaçlı kullanılabilecek hastalık
etkenlerinin yüzde 80inin zoonos karakterli, yani hayvandan insana
bulaşan özellikli olduğu göz önüne alınırsa veteriner
hekimlerin önemi daha net ortaya çıkar ve daha iyi
anlaşılır.
Globalleşen
dünyada, insan ve hayvan hareketlerinin çok hızlı olarak
gerçekleştiği çağımızda, hastalıklar çok
hızlı olarak yayılabilmektedir. Bu da bir hastalık
sorununu, yalnızca hastalığın görüldüğü ülkenin sorunu
olmaktan ziyade tüm ülkelerin sorunu hâline getirmektedir. Bunun sonucu olarak
son yıllarda sağlık konusuna getirilen bakış
açısı tek sağlık sloganıyla ortaya konmaktadır.
Bu bakış açısıyla insan ve hayvan
sağlığının birbirinden ayrılmaz bir bütün
olduğu ve her iki kolunun birlikte ele alınarak veteriner hekimlerle,
beşerî hekimler arasında ortak çalışma ve iş
birliği ortamının geliştirilmesi için çalışmalar
yürütülmektedir. Bunun yanında herhangi bir ülkede görülen salgın
hastalık tüm dünya ülkeleri tarafından yakından takip edilmekte
ve hastalıkla mücadelede bu ülke ile yakın iş birliği
yapılmaktadır. Bu konudaki sorun tüm ülkelerin ortak sorunu olarak
görülmektedir.
Salgın
hayvan hastalıkları, meydana getirdiği verim
kayıpları, insan sağlığı açısından
yarattığı olumsuzluklar ve ekonomik kayıplar yanında,
hastalık riski ortadan kalkıncaya kadar ülkeye konulan ihracat
yasakları nedeniyle ülke ekonomisinde büyük zararlara neden
olmaktadır. Avrupa Birliği veteriner halk sağlığı
konusunda oldukça etkili tedbirler uygulamaktadır. Avrupa Birliği
gıda denetimlerini risk esasına dayalı olarak
gerçekleştirmektedir. Gıda kaynaklı riskin yüzde 90ı
hayvansal kökenli gıdalardan kaynaklandığı için hayvansal
gıdaların kontrol ve denetimleri için normal gıda denetimlerine
ek olarak ek kurallar getirilmektedir. Hayvan
sağlığını ve hayvansal ürünlerin üretimini çiftlikten
başlayarak çiftlikten çatala devam eden bir zincir içerisinde mütalaa
etmek zorundayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Avrupa Birliği ithalat yapacağı ülkelerden de
aynı şartların sağlanmasını istemektedir.
Ülkemizde
veteriner halk sağlığı konusunda uygulanan yasal
düzenlemeler maalesef yetersizdir. Bunun yanında ülkemizde 20 bin
veteriner hekim bulunmasına rağmen, istihdamda düzenli ve
sağlıklı bir anlayış olmadığı için
maalesef bu sayı yetersiz kalmaktadır. Ülkemiz veteriner halk
sağlığı alanında dünyada yaşanan bu
gelişmelerin dışında kalmamalıdır.
Halkımızın sağlığının korunması ve
dünya hayvansal ürün ticareti içinde yerimizi almamız için,
gelişmiş dünya ülkeleri tarafından uygulanan kurallar ülkemizde
de uygulanmalıdır. Bu sırada, etkin bir veteriner halk
sağlığı uygulaması insan
sağlığının teminatı olmasına
karşılık, ülkemizde veteriner hekimler hak ettiği muameleyi
maalesef görmemektedirler. Özellikle Tarım
Bakanlığımız bünyesinde çalışan veteriner
hekimlerin, özlük hakları bakımından, yetki ve sorumluluk
bakımından fazla mağdur edildiği göze çarpmaktadır. Bu
olumsuzlukların giderilmesi Sayın Bakanımızın
öncelikli düşüncesi olsa gerekir diyorum, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Gündem
dışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkana aittir.
Sayın Özkan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Dünya
Veteriner Hekimleri Günü münasebetiyle gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dünya Veteriner Hekimleri Günü dolayısıyla, yüce
Meclisi ve değerli meslektaşlarımı saygıyla
selamlıyorum. Dünya Veteriner Hekimleri Gününü candan kutluyorum.
Burdurumuzun birinci dönem milletvekili, vatan şairi Mehmet Âkif Ersoyu
ve ebediyete intikal eden meslektaşlarımı rahmetle
anıyorum.
Kongre,
toplantı, panel ve sempozyumlarda, artık, inanın, veteriner
hekim meslektaşlarımızın yüzlerine bakamaz oldum. Neden mi?
Bir zamanlar ülkede saygın bir konuma sahip olan veteriner hekimler, ne
yazık ki sahip oldukları özlük haklarını birer birer
kaybettiler. Son derece özverili çalışmalarının
karşılığını alamadıklarından
dolayı da artık bugün çalışma azim ve isteklerini
kaybetmiş bulunuyorlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kaç para alıyorlar, kaç para?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) 5473 sayılı Kanun gereğince, teknik
hizmetler sınıfı başta olmak üzere birçok sınıfta
bulunan devlet memurları iyileştirmeden yararlanırken veteriner
hekimler bunun dışında tutularak sadece, dalga geçer gibi, 17
YTL gülünç bir artış yapılmıştır. Ülkemizi zaman
zaman tehdit eden salgın hayvan hastalıklarında hatırlanan
ve yaz, kış, kar, tipi demeden canlarını dişlerine
takarak bulaşıcı hastalıklara yakalanma, yaralanma,
ısırılma, sakat kalma pahasına hayvan sağlığı
hizmetinde çalışan veteriner hekimlerimize yapılan bu zam,
aşağılamadan başka bir şey değildir.
Sığır vebası, deli dana, brusella, Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi, kuş gribi gibi hastalıklarda veteriner
hekimlerimizin gösterdiği üstün mücadeleler ne çabuk unutuldu.
Değerli
milletvekilleri, aynı binada bulunan, aynı arabayla göreve giden ve
benzeri işleri yapan mühendis unvanlı ve teknik hizmetler
sınıfında mütalaa edilen personelle aynı ücreti
alamamaktadırlar veteriner hekimler. Hayvan sağlığında
görev yapan veteriner hekimler beş yıllık üniversite mezunu
olmalarına rağmen mühendislerden 350 YTL az ücret almaktadırlar.
Bugün veteriner
hekimler hem kamu ve özel sektörde hem de serbest çalışmalarında
tamamen sahipsiz kalmışlardır. Bir yandan kendi
bakanlığınca sağlık hizmetleri
sınıfında sayılacaksın, ancak bunun özlük
haklarından yararlanamayacaksın. Anlamak mümkün değil.
Sağlık Bakanlığı da veteriner hekimlere üvey evlat
muamelesi yapıyor. Şu anda ekonomik koşullardan dolayı
serbest veteriner hekimler de boğaz tokluğuna çalışıyor.
Veresiye almış yürümüş. Sermayeleri alacak hanesinde üreticinin
kara kaplı defterinde kayıtlı.
Veteriner
sağlık teknisyenlerinin ve teknikerlerin durumları da aynı.
Onlarla biz etle tırnak gibiyizdir. Beş yıllık zor bir
üniversiteden mezun olan bir veteriner hekimin aylık maaşı 1.250
YTL civarında. Böyle bir adaletsizlik, böyle bir eşitsizlik
dünyanın neresinde görülmüştür? Bunun yanında, bakanlık
veteriner hekim alımı yapmadığı için üniversitelerden
yeni mezun olan veteriner hekimler yıllardır işsiz gezmektedirler.
Birçoğu harçlığını çıkarabilmek için marketlerde
asgari ücretin bile yarısına çalışmak zorunda
kalmaktadırlar.
Sözleşmeli
çalışan tarım gönüllüsü meslektaşlarımın durumu
da içler acısıdır. Donanımsız bir şekilde köy
kahvelerinde perişan olmaktadırlar. Kamuda çalışan meslektaşlarımı
ziyaret ettiğimde arkadaşlarımı bilgisayar
başında hayvanların kayıt tescillerini yaparken görüyorum.
Çoğu, asli görevleri olan hayvan sağlığı
çalışmalarından bile uzaklaştırılmış,
büro memurluğu yapıyorlar.
Veterinerliğin
Türkiyede tarımsal örgütlenme içindeki ağırlığı,
yeri giderek geri plana atılıyor. Kadro tasarrufu, bütçe tasarrufu
gibi anlayışlarla veterinerlik hizmeti Türkiye için özellikle olağanüstü
önemli olduğu hâlde kamu yönetiminin dışına
çıkarılıyor. Bugün ortada veterinerlik hizmetlerinden mahrum bir
Türkiye hayvancılığı vardır.
Veteriner
hekimlik Türkiye için olağanüstü bir alandır ve bu alan
kapatılmıştır. Araştırma merkezleri
kapatılmıştır, laboratuvarlar
kapatılmıştır, aşı üretim merkezleri
kapatılmıştır. Dört yüze yakın kesimhane ve kombinada
şu ana kadar 92 akredite veteriner hekim göreve
başlatılmış olup 2008 yılının sonuna kadar
bu sayının 250ye çıkarılması yönünde
Bakanlığımızın çalışmaları varken ancak
yeni hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki kararla
meslektaşlarımızın sözleşmeleri hiçbir gerekçe
gösterilmeden iptal edilmiştir. Avrupa Birliği uyum
çalışmaları için projeler üretilirken ve bunun Avrupa
Birliği ülkelerinde bir zorunluluk olduğu bilinirken bunun nedenini
Sayın Bakanımızdan öğrenmek istiyorum.
Zaman zaman
Sayın Bakanımıza meslek kuruluşları adına tüm bu
sıkıntıları dile getirdim. Çünkü bu sorunlar bizim
meslektaşlarımızın sorunları. Sorunlardan,
meslektaşlarımızdan kaçarak bir çözüm üretemeyiz. Aksine,
sorunlar üzerine gidildikçe paylaşılır,
sıkıntılar azalır.
Sayın
Bakanımız göreve geldiğinden itibaren veteriner hekimlerimizin
özlük haklarını mutlaka çözümleyeceğini dile getirdi. Bunda
samimi olduğuna ben de inanıyorum. Ancak, bizi üzen, meslek
kuruluşlarımızın bu özlük haklarını elde etmemiz
için tüm çaba ve gayretlerine karşılık bu çabaların yerine
getirilmemiş olmasıdır. Defalarca, birçok kez Meclis gündemine
gelen, meslektaşlarımızı da ilgilendiren yasa
tasarısı ve tekliflerine birkaç cümleyle özlük haklarının
iyileştirilmesiyle ilgili ibarelerin eklenmesini arz ettik. Sayın
Bakanımız bu konularda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Koskoca Bakanınız var, daha ne
istiyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Son olarak da Tarım
Bakanlığının yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili olarak veteriner hekimlerimizin
özlük haklarının geniş kapsamlı olarak ele alınacağını
ve bu iyileştirmelerin tüm meslektaşlarımızı
sevindireceğini söylediler. Bunun gerçekleşeceği günü
meslektaşlarım adına sabırsızlıkla bekliyorum.
Yerel
yönetimlerde belediye veteriner hekimleri günün her saatinde, gerek kesim
öncesi gerekse de kesim sonrası muayenelerde bizzat
bulaşıcı hastalıklara karşı büyük risk
altındadırlar. Ancak, fiilî hizmet zamlarından diğer
veteriner hekimlerde olduğu gibi yararlanamamaktadırlar.
Bugüne kadar
görevleri başında şehit olan, sakat kalan, hastalanan ve
çoğu yakalandığı hastalıklar nedeniyle hâlen
sıkıntı çeken arkadaşlarımızı görmezden
geleceksiniz, sonra da hem özlük haklarını vermeyeceksiniz hem de
ellerinde olan kazanılmış özlük haklarını geri
alacaksınız. Bu nerede görülmüştür?
Zaman zaman
-zamanım kısıtlı olduğu için bir dakika süre
yetmeyecek- veteriner hekimler gece bir telefon çaldığında gece
gündüz demeden o hastalık mahalline gider, o hastalık mahallinde
insan sağlığını hastalıktan korumak için bir
mücadele verirler.
Veteriner
hekimler, inanın, en mütevazı meslek mensuplarıdır. Bugüne
dek sesleri çıkmadıysa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkan, teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bitiremedi Sayın Başkan, bir dakika daha
verin.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Teşekkür edeyim Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakana söylesene
Koskoca Bakanlık
var, söylesenize ya!
BAŞKAN
Sayın Bakan kalan eksik kısmı tamamlar Sayın Özkan, ben
size teşekkür ediyorum, sağ olun.
Buyurun,
teşekkür edin sadece.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ailesinde dört kardeşi veteriner hekim olan bir kardeşiniz olarak
veteriner hekimlerin gerçekten özlük haklarının düzenlenmesi yönünde
Sayın Bakanlığımızı göreve davet ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Evet, gündem
dışı üç konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
meslektaşlarım Sayın Erdoğan, Sayın Özkan ve
Sayın Akcanın Dünya Veteriner Hekimleri Günü ile ilgili olarak
yaptıkları gündem dışı konuşmalara cevap vermek
üzere huzurunuzdayım. Ben de sayıları 20 bin civarında olan
değerli veteriner hekim meslektaşlarımın cumartesi günü
idrak edilecek olan Dünya Veteriner Hekimleri Gününü kutluyorum.
İnsanoğlunun
yeryüzünde yaşayabilmesi, yaşamını sürdürebilmesi için
beslenmesi gerekiyor ve beslenmenin de en önemli kaynağını
hayvancılık oluşturmaktadır. Hayvancılığın
birkaç boyutuyla ele alınması gerekiyor yani insan
sağlığı açısından da insanın yeryüzündeki
varlığını sürdürmesi, toplumların
sağlığı ve toplumların ekonomik kalkınması
için de son derecede önemli. Keza, ekolojik denge içerisinde hayvanların
canlı olarak yer tutması, bu dengenin olmazsa olmaz birer unsuru
olmaları bakımından da yine dikkate alınması gereken
bir dal, bir sektör. Besinle ilgili olarak, besin zincirinde insanın
olmazsa olmazı durumundaki hayvansal ürünler, aynı zamanda
bunların sağlıklı olmasının temini ve
sağlıklı bir şekilde sunulması için de veteriner
hekimlerin yine çok büyük görevi, çok büyük icra ettikleri fonksiyonlar var.
Demin
değerli meslektaşlarım da değindiler. Tabii yeryüzünde
insanlara hayvanlardan bulaşan iki yüzün üzerinde hastalık var, iki
yüzün üzerinde. Bunlar hem insanlarda hem hayvanlarda hastalık yapan,
hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar. Birçoğu da bizim hepimizin
gündelik hayatımızda karşı karşıya kaldığımız
meseleler ve bütün bu meselelerle uğraşan bir disiplin olan veteriner
hekimlik mesleği çok ama çok eski, insanlık tarihi kadar eski, bir o
kadar da onurlu ve saygın bir meslektir.
Günümüzde modern
bir eğitim kurumu olarak veteriner hekimlik eğitimi 18inci
yüzyılda, 1760larda Fransada başlıyor. Osmanlılar
döneminde 1842de askerî eğitim içerisinde, harbiye içerisinde böyle bir
okul açılıyor. İlk sivil veterinerlik okulu da 1889
yılında açılıyor ve bu ilk sivil Mülkiye Baytar Mektebinin
bir numaralı öğrencisi de millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoydur.
Kendisi bu okulun bir numaralı öğrencisi ve o okulu yine birincilikle
bitiren millî şairimiz uzun süre de, yaklaşık yirmi yıl da
Tarım Bakanlığında veteriner hekim olarak ve diğer
birtakım idari görevlerde, genel müdür muavinliği düzeyine kadar
sorumluluk almış.
Veteriner
hekimlik mesleği bu manada hem ekonomik kalkınmamıza hem
toplumsal sağlığa hem gıda güvenliğine hizmet
etmiş önemli bir meslektir.
Şimdi,
Türkiyede günümüzde tabii Tarım Bakanlığında büyük bir
kısmı istihdam edilmekte meslektaşlarımızın. Biraz
önce Sayın Özkan, işte Tarım Bakanlığındaki
istihdam eksiktir. Veteriner hekimler orada istihdam edilemiyor. şeklinde
bir serzenişte bulundu.
Şimdi, tabii
şunu benim söylemem gerekiyor: Tarım Bakanlığının
kadrolarında şu an kabaca 3 bin civarında, 3.008-3.009 tane
veteriner hekim çalışmakta ve bu sayının 1.575i AK Parti
Hükûmeti zamanında atanmıştır. En son 1988
yılında açıktan atama yoluyla Tarım
Bakanlığına toplu veteriner hekim, ziraat mühendisi
alınmış iken, biz 2005 yılında veteriner hekim
aldık 575 civarında ve arkasından da 2006-2007 yılında
da bu sayıyı toplam olarak 1.575e çıkardık. Bu sene
tekrar, 2008 yılı içerisinde, yine köylerde istihdam edilmek üzere
ÖSYM vasıtasıyla yine veteriner hekim
meslektaşlarımızı istihdam edeceğiz. Bu
yılın ikinci yarısında bu işlem de yine
gerçekleştirilecek. 2.500 civarında ziraat mühendisi, veteriner hekim
alacağız ve bunda da tabii, orada herhangi bir kontenjan, bir
sınırlama da yok, onu da söyleyeyim. Yani kaç tane veteriner hekim
müracaat ederse alırız. Nitekim, geçtiğimiz yıl, 2007
yılında 2.500 kişi aldık. Bunların içerisinde 600
civarında veteriner hekim meslektaşımız müracaat etti ve
onların hepsi de yerleştirildi. Tabii, biz bu istihdam
politikasını bu şekilde sürdüreceğiz, onun bilinmesini
istiyorum.
Akredite
veteriner hekimlik meselesinin sadece mevzuatı değişiyor, öyle
bir uygulamaya son verilmiyor. Bilakis sayısı artarak,
yaygınlaşarak devam ediyor. Şu anda onu biz farklı bir
mevzuat altına alıyoruz, bunun çalışması
yapılıyor. Bu konuda da endişe edilmesine gerek yok yani o bilgi
de doğru değil. Yani biz bunu sona erdirmiş değiliz,
bilakis devam ediyor. Yani 92 kişi değil, bu 200ün üzerinde bir
rakama çıkacak.
Tabii, gerçekten
son yıllarda küreselleşmeyle birlikte dünyada mal, hizmet ve insan
hareketinin artmasıyla birlikte veteriner hekimliği ilgilendiren
sağlık problemleri de küreselleşti aynı ölçüde. Onun için
dünyanın gündemine yeni tehditler, yeni hastalıklar
çıkıyor. İşte, biraz önce yine meslektaşlarım
söylediler, kuş gribi, SARS ve BSE gibi birçok hastalık modern
yaşam tarzının da etkisiyle, endüstrileşmenin de etkisiyle
maalesef giderek yaygınlık kazanıyor. Tabii, bizim ülkemizin,
yani Türk veteriner hekimlerinin bu hastalıkların önlenmesinde, bu
hastalıkların hepsiyle mücadelede büyük emeği var, büyük
payı var.
Şunu ifade
etmek istiyorum: Kuş gribi hastalığında, dünyada bu
hastalıkla yüz yüze gelip, bu hastalıkla birkaç kere karşı
karşıya gelip bizim kadar bunu hafif atlatan, asgari maliyetle
atlatan da başka bir ülke yok. O nedenledir ki, gerek Dünya
Sağlık Örgütü gerek Birleşmiş Milletler Gıda
Tarım Teşkilatı gerekse diğer uluslararası
kuruluşlar, Türk veteriner hekimlerinin başarısı olarak
telakki ettiğimiz, değerlendirdiğimiz bu hastalıkla
başarılı mücadelenin yöntemini diğer ülkelere örnek olarak
göstermektedirler. Veteriner hekim meslektaşlarımızın
gerçekten büyük, takdire şayan böyle bir başarısı var.
Tabii
bunların, meslektaşlarımızın özlük
haklarının düzeltilmesiyle ilgili olarak doğrusu bunun üzerinde
bir süredir çalışıyoruz ve Maliye Bakanlığında
şu anda bu konuyla ilgili yapılan çalışma son safhaya
geldi. Bugün de ben Sayın Maliye Bakanımızla buraya gelmeden
önce de görüştüm. Yine bunun en kısa süre içerisinde çözüleceğini
kendisi bize söyledi. Yani oradan gelecek düzenlemeyle inşallah veteriner
hekim meslektaşlarımızın özlük haklarında gereken
düzenleme bu konuda yapılacak.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) İki sene önce de söz verilmişti Sayın
Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Tabii bunun
dışında Avrupa Birliğiyle uyum sürecinde düzenlenmesi
gereken bazı mevzuatlar var, bunlarla ilgili çaba, çalışma
sürüyor. Bu, veteriner hekim meslektaşlarımızı da
kuşkusuz ilgilendiriyor. Onların da yine bu çalışmalar
içerisinde katkısı var ve bunlar, inşallah, geldiğinde
gerek eğitimin niteliğinin artırılması, veteriner
hekim mesleğindeki niteliğin, kalitenin artırılması
gerekse uzmanlık eğitimiyle ilgili meseleler
Biliyorsunuz,
yani YÖK Kanunuyla birlikte veteriner hekimler ancak master ve doktora
eğitimi yapabilir hâle gelmişti. Hâlbuki veteriner hekimlik, işte tıp gibi, beşerî hekimlik
gibi, aslında pratik ihtisas bilgisine ihtiyaç hissedilen bir meslektir.
Bu alandaki düzenlemenin de biz şu anda çalışmalarını
yapıyoruz, uzmanlık eğitiminin belirli bir formata girmesi,
belirli bir şekilde tamamlanmasıyla ilgili olarak.
Veteriner
hekimlerin bütün sorunlarının çözümü tabii bizim görevimizdir.
Özellikle benim de meslektaşlarım olmaları hasebiyle bunu
ayrı, özel bir borç olarak, bir görev olarak, meslektaş olarak
ayrıca Bakanlık sorumluluğumun dışında telakki
ediyorum ve Dünya Veteriner Hekimleri Gününün meslektaşlarımıza
ve tüm milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla bir kez daha selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Akcan, konuşmanızı yaptınız, tekrar
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Bir cümle Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, gündem
dışı söz verme yaklaşımınız nedeniyle,
partiler üstü bir konu hâline getirdiğiniz için zatınıza
teşekkür etmeyi bir görev sayıyorum efendim, sağ olun.
BAŞKAN
Evet, saygıdeğer arkadaşlarım, Dünya Veteriner Hekimleri
Gününü tebrik ediyoruz. Tüm veteriner hekim arkadaşlarımıza,
ölenlere rahmet, yaşayanlara sağlıklı bir ömür diliyoruz ve
başarılı olmalarını temen-ni ediyoruz.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri oku-tuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner ve 21 milletvekilinin,
tarım sektöründe yaşanan krizin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/171)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz
topraklarının 28 milyon hektarı tarımda kullanılan
sahaları oluşturmaktadır, bunun 8,5 milyon hektarı ekonomik
olarak sulamaya uygun bulunmaktadır. Sulanan alan toplamı ise 5,1
milyon hektardır. Geniş tarım alanlarına ve elverişli
iklim koşullarına rağmen ülkemizin tarımsal üretim
yapısının negatif yönlü gelişmesi düşündürücüdür.
Son dönemlerde
tahıl fiyatlarının artması ile çeşitli illerimizde
yaşam mücadelesi veren yurttaşlarımızın düşük
fiyatla pirinç satışı yapılan TMO önlerinde kuyruklar
oluşturduğunu görmekteyiz.
Bu acı
tablo, 1980'lerden sonra IMF'ye verilen niyet mektupları ve Dünya
Bankasının yapısal reform adı altında ülkemiz
hükümetlerinden yapılmasını istediği düzenlemelerin ürünü
olmuştur.
Yürütülen
destekleme politikalarının özellikle 9 Aralık 1999'dan sonra
tasfiye edilmesi sürecine girilmesi ve DGD uygulamasına geçilmesiyle ürün
bazlı desteklemeler terk edilme eğilimine girmiş ve üretimden
yalıtılmış bir destekleme sistemi
oluşturulmuştur. Mülkiyet ilişkilerini esas alan bu sistem ürünü
değil toprak sahiplerini desteklemeyi esas almıştır.
Tarımsal desteklemenin uygulama unsurlarından olan TMO, TEKEL,
ÇAYKUR, ŞEKER FABRİKALARI A.Ş. gibi kurumlar
işlevsizleştirilmiş veya liyakatsiz kişilerce idare edilmeye
başlanmış ve ülkemiz tarımı planlı bir
uygulamayla üretemez hale getirilmiştir.
Tarımda
ithalatçı bir ülke olma yolunda hızla mesafe kat edilirken
"üreticiler DGD'ye muhtaç hale getirilmiş bunun sonucu, Üretim
Kültürü yerine Muhtaç Çiftçi Kültürü yerleştirilmiştir."
Tarımsal
desteklerin GSMH'ye oranı % 3,2 seviyelerinden 2002'de % 0,68'e, 2006'da %
0,83'e ve 2007'de de % 0,84'lere kadar düşürülmüştür. DGD'nin
destekleme sistemi içindeki payının ivedilikle aşağı
çekilmesi ve bu yapılırken ürün desteklerinin artırılması
yolu izlenmelidir. Oransal bir kay-dırma çok anlam ifade etmeyecektir.
Tarımsal desteklerin GSMH içindeki payı
artırılmalıdır. AB ülkelerinde tarımın ulusal
gelire katkısının % 50 ya da % 70'i oranında tarıma
destekleme yapılırken, Türkiye'de bu oran % 7'ler seviyesindedir.
Yaşanan
tahıl kriziyle ilgili olarak; 1988 yılında toplam 138 milyon 169
bin dekara tahıl ekimi yapılmış bunun 94 milyon 350 bin
dekarına buğday ekilmiş ve rekolte 20 milyon 500 bin ton olarak
gerçekleşmiştir. 2006 yılında 84 milyon 900 bin dekarda
buğday ekimi yapılmış ve 20 milyon ton ürün
alınmıştır. 2007 yılı rekoltesi 17 milyon 234 bin
ton olarak gerçekleşmiştir. Bir önceki yıla göre üretim
buğdayda 13,9 oranında azalmıştır. 2007
yılında bir önceki yıla göre tahıl ürünleri, sebze ürünleri
ve meyve ürünleri azalış göstermiştir. 2007 yılında
tahıl ürünlerinin üretimi bir önceki yıla göre %15,5 oranında
azalmıştır
Verilen
rakamlardan da anlaşılacağı üzere son 20 yıldır
tahıl ekim alanları yaklaşık 10 milyon dekar
azalmış buna karşılık buğday üretim
miktarımız 2007 yılı hariç tutulursa yaklaşık
olarak 20 milyon ton seviyesinde gerçekleşmiştir.
Ülke nüfusu 1985
sayımında 50 milyon 664 bin, 1990 sayımında 56 milyon, 2007
sayımında 70,5 milyon olmasına rağmen tarımsal
üretimin buna bağlı olarak artırılamaması ciddi bir
problem olarak ortada durmaktadır. Bu tablonun sonucunda gerek tarım
gerekse işlenmiş tarım ürünlerinde ithalat eğilimimiz
artmaya başlamış işlenmiş tarım ürünlerinde denge
AB lehine gelişmiştir.
AKP 2002 seçim
kampanyasında, IMF politikaları ve uygulanan tarım politikalarını
değiştirme vaadiyle seçimlere girmiş ve seçimler sonrası
AKP hükûmetleri 2002'den günümüze IMF ve Dünya Bankası politikalarına
teslimiyetten kurtulamamıştır.
IMF ve Dünya
Bankasının istemleri ile uygulanmaya konulan istikrar ve yapısal
uyum programlarının Türkiye'nin yoksullaşması sürecini
hızlandırmakta olduğu aşikârdır.
Ülkemizde son yıllarda belirginleşen tarımsal
krizinin nedenlerinin araştırılması, gelecek dönemlerde
benzer sıkıntıların yaşanmaması, Türkiye
ekonomisinin çöküşüne ve toplumsal dokunun çözülmesine sebebiyet veren
neo-liberal politikalara karşı ulusal ekonomiyi canlandıracak
tedbirlerin hayata geçirilmesi amacıyla, gerekli önlemlerin belirlenmesi
için Anayasa'nın 98 ve T.B.M.M. İçtüzüğü'nün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Rahmi Güner (Ordu)
2) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
3) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
4) Şahin Mengü (Manisa)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Eşref Karaibrahim (Giresun)
7) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
8) Turgut Dibek (Kırklareli)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11) Ahmet Ersin (İzmir)
12) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
13) Mehmet Ali Susam (İzmir)
14) Selçuk Ayhan (İzmir)
15) Şevket Köse (Adıyaman)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Sacid Yıldız (İstanbul)
18) Abdulaziz Yazar (Hatay)
19) Vahap Seçer (Mersin)
20) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
22) Birgen Keleş (İstanbul)
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 21
milletvekilinin, tahıl sektöründe yaşanan krizin ve TMOnun
sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/172)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde son
günlerde yaşanan hububat krizinin nedenlerinin araştırılması,
krizin bir an önce bitirilmesi için çözüm yollarının bulunması
ve gelecek dönemlerde aynı krizlerin yaşanmaması için ne gibi
önlemlerin alınması gerektiğinin ortaya konması
amacıyla Anayasa'nın 98. ve T.B.M.M. İçtüzüğü'nün 104 ve
105. maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
3) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
4) Bülent Baratalı (İzmir)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Tacidar Seyhan (Adana)
7) Tekin Bingöl (Ankara)
8) İsa Gök (Mersin)
9) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10) Kemal Demirel (Bursa)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12) Selçuk Ayhan (İzmir)
13) Mehmet Ali Susam (İzmir)
14) Ahmet Ersin (İzmir)
15) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17) Sacid Yıldız (İstanbul)
18) Abdulaziz Yazar (Hatay)
19) Turgut Dibek (Kırklareli)
20) Vahap Seçer (Mersin)
21) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
22) Birgen Keleş (İstanbul)
Gerekçe:
Ülkemiz, iklim
şartları ve toprak yapısı itibariyle tarım için çok
uygun koşullara sahiptir. Bu koşullar maalesef yeterince iyi
değerlendirilememiştir. Kendi kendine yeten ve 1980'li yıllara
gelene kadar tüm hububat ürünlerinde net ihracatçı olan ülkemiz, bu
tarihlerden itibaren; pirinç, buğday, mısır ve darı gibi
ürünlerde ithalatçı konumuna gelmiştir. Ülkemiz, bu tarım
politikalarından dolayı büyük sıkıntılar
yaşamaktadır. Bu duruma yol açan politikaların devamı
nedeniyle gelecekte de ülkemizi ciddi sorunlar beklemektedir.
Tarım
politikalarına yaklaşırken, göz ardı edilmemesi
gereken en önemli konu, hububatın
stratejik bir ürün olduğudur. Dünyanın en stratejik ürün grubu,
beslenmede oynadığı rolden dolayı hububattır. Küresel
ısınma ve kuraklık, artan dünya talebi, petrol fiyatlarında
ve biyoyakıt üretiminde artış, özellikle ülkemizde yüksek
girdi-düşük ürün fiyatları politikası nedeniyle hububatta büyük
sorunlar doğmaktadır.
Ülkemizde
tarım sektörü, ekonomik krizin olduğu 2001 yılına göre daha
büyük bir gerileme içerisine girmiştir. Tarım sektörü 2001
yılında % 6,1 oranında küçülürken, 2007 yılında % 7,3
oranında küçülmüştür. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
verilerine göre, 2001 yılında 19 milyon ton olan buğday üretimi,
2007 yılında bir önceki yıla göre 2 milyon 776 bin ton azalarak
17 milyon 234 bin tona gerilemiştir.
Birleşmiş
Milletler Tarım ve Gıda Örgütünün (FAO) kendi kendine yetemeyen
ülkelerde, ayaklanmalar ve çatışmalar olacağına
ilişkin bir rapor yayınlaması, durumun önemini bir kez daha
göstermektedir. Hububatla ilgili sorunların, yalnızca belirtilen
unsurlardan kaynaklanmadığını, ülkemizde son günlerde
yaşadığımız tartışmalardan
anlamaktayız.
Türkiyede
buğday ve çeltikte stok sorunu olduğu, son günlerde basına
yansımaktadır.
Bununla birlikte
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker, stokta bir
sorun olmadığını, sorunun stokçular ve spekülatörlerden
kaynaklandığını belirtmiştir.
Bu koşullar
altında, tüm gözler Toprak Mahsulleri Ofisine (TMO) çevrilmiştir.
Çünkü; TMOnun Ana Statüsünün 4. maddesi teşekkülün amacını
şu şekilde belirtmektedir. Yurtta hububat fiyatlarının
üreticiler yönünden normalin altına düşmesini ve tüketici halk
aleyhine anormal derecede yükselmesini önlemek, bu ürünlerin
piyasasını düzenleyici tedbirler almak ve gerektiğinde Bakanlar
Kurulu Kararı ile hububat dışındaki diğer tarım
ürünleri ile ilgili verilecek görevi yürütmek
Ülkemizde hububat ile ilgili
stoka ya da spekülasyona dayalı olarak sorunların konuşuluyor
olması TMOnun amacına göre hizmeti tam anlamıyla
gerçekleştiremediğini akla getirmektedir.
Geçtiğimiz
yıllara oranla daha düşük miktarlarda buğday ve çeltik stoku
yapan TMO, geçtiğimiz yıllarda 6 milyon tona yakın buğday
alımları yapmıştır. Oysa 2007 yılında sadece
102 bin ton buğday alarak, tarihin en düşük alım
miktarını gerçekleştirmiştir. Bu tutumların da
etkisiyle hasat döneminde 42,5 YKR/kg olan buğday fiyatı, neredeyse %
100 artmış ve 80 YKR/kg oranına gelmiştir. Çeltik
fiyatında da benzeri bir durum yaşanmıştır. Çeltik
fiyatı 1,5 YTL'den, 2-2,5 YTL sınırına
dayanmıştır.
Ülkemizde ve
uluslararası piyasada bu gibi sorunlar yaşanacağına dair
belirtiler olmasına rağmen TMO'nun üzerine düşen görevi
yeterince yerine getirememesi, krizin daha büyük boyutlara
ulaşacağı şüphesini doğurmaktadır.
Bu kapsamda,
hububatta yaşanan krizin ve TMO'nun bu konuda yetersiz kalma nedenlerinin
araştırılması, ortaya çıkan sonuçlara göre; krizin bir
an önce bitirilmesi için çözüm yollarının bulunması ve gelecek
dönemlerde aynı krizlerin yaşanmaması için ne gibi önlemlerin
alınması gerektiğinin ortaya konması amacıyla
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.
3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 22
milletvekilinin, tarım sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/173)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım, ülkemiz
için her dönemde önemi büyük olan bir konudur. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
"Bu ülkenin gerçek sahibi ve efendisi gerçek üretici olan köylüdür"
demiştir. Atatürk'ün bu sözü, tarım politikalarında temel
alınması gereken bir sözdür. Türkiye geniş tarım arazisine
ve oldukça verimli topraklara sahip olan bir ülkedir. Nüfusun büyük bir
bölümünün tarımdan ve buna bağlı kollardan geçimini
sağladığı bir ülkede, düzgün bir tarım
politikasının olması gerekir. Yurdumuz, hem kendimize yetecek,
hem de dünya pazarlarında satabilecek miktarda tarım ürünü
yetiştirmemizi sağlayacak potansiyele sahiptir. Ancak uygulanan
yanlış politikalar nedeniyle tarım ülkemizde, yavaş
yavaş tasfiye edilmeye başlanmıştır. Geçmişte
kendi üretiminde olan ürünlerden mısırı, şekeri ithal eder
hale gelmiştir. AB'de tarımsal desteklemenin tarımsal katma
değere oranı, ülkelere göre, yüzde 40 ile yüzde 100 arasında
değişirken, bu oran Türkiye'de yüzde 6-7 dolaylarında
bulunmaktadır. Bu oran tarımın desteklenmediğinin
göstergesidir.
Son dönemde
dünyada, buğday ve pirinç fiyatlarının olağanüstü
artması, stokların tükenmesi ile tehlikeli boyutlara ulaşan
olaylar yaşanmaktadır. Uzmanlar Türkiye'deki tarım ürünleri
fiyatlarının, dünyadan daha hızlı
attığını belirterek uyarılarda bulunmaktadır.
Tarım
ürünlerinde üretimin düşmesi, fiyatların artışı ve
stokların azalması sonucunda konuyla ilgili çeşitli
açıklamalar yapılmıştır. Türkiye Ziraatçılar
Derneği Genel Başkanı'nın yaptığı
açıklamada durumun kritik olduğuna dikkat çekilmiş,
fırsatçılara karşı uyarılarda bulunmuştur. Nisan
başında Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı'nın açıklamaları da dikkat çekicidir.
Tarımda, son 40 yılın üçüncü en büyük gerilemesinin % 7.3 ile
2007'de gerçekleştiğini belirtmiştir. Üretimdeki gerileme
oranlarının da verildiği açıklamada rakamlar son derece
kaygı vericidir. Üretim tahılda % 15.5, sebzelerde % 0.7, meyvelerde
% 4.3 oranında düşmüştür. Buğday üretiminde ise % 20'lik
bir düşüşle 17.2 milyon ton olarak gerçekleştiği
belirtilmiştir.
Bu
düşüşlerin nedeni düzgün bir tarım politikasının
olmaması ve çiftçilerin yeteri kadar desteklenmemesidir. İthal
tohumlarla çiftçiyi kısıtlayan, yeteri kadar destek vermeyen iktidar,
tarım sektöründe gelinen sonucun sorumluluğunu üstlenmek
zorundadır.
Yaşanan
sorunlar ve sıkıntılar uzmanlarca her platformda ifade
edilirken, hükümet yetkilileri tarafından sorun yok şeklinde
açıklamalar yapılması, konuya ciddi
yaklaşılmadığının göstergesidir.
Oysa hafife
alınmayacak kadar riskli bir dönemde olan Türkiye'de, tarım
ürünlerindeki fiyat artışları ve stokların tükenmesi ile
ilgili olarak ivedi önlemler alınması gerekmektedir.
Tüm bakliyat
çeşitlerinde % 90'lara varan artışın tüketiciye
yapacağı etkiler değerlendirilmelidir. Alım gücü zaten
düşük olan vatandaşlarımız son artışlarla daha da
büyük bir sıkıntı içine girmiştir. Özellikle
yaşamın her anlamda zorluklarla dolu olduğu bir şehir olan
İstanbul'da, vatandaşlarımızın gıda ürünlerindeki
bu artıştan etkilenmeleri daha yüksek olacaktır.
Tarım
sektöründeki bu sorunların yanında gübre, mazot, yem gibi
tarımın temelindeki faktörlerde çiftçilerin desteklenmesi
gerekmektedir. Maliyetlerin artması, bazı tarım arazilerinin
üretim dışı kalmasına neden olmaktadır. Bu da
çiftçilerimizin kredilerini ödeyememesine neden olmaktadır.
Küresel
ısınmanın dünyada ve Türkiye'de çeşitli alanlardaki
etkileri bilinmektedir. Merkezi ve yerel yöneticilerin bir süredir dünyayı
ve ülkemizi tehdit eden ısınmaya ve kuraklığa
karşı önlemleri almakta gecikmemesi gerekmektedir. Nitekim küresel
ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan kuraklık bir
anda gerçekleşmiş değildir. İklimsel
değişiklikler ve dengesizlikler nedeniyle, uyarıların
sıkça yapıldığı bu konuda, tedbir alınması
gerekmektedir.
Tarım
sektöründe yaşanan sorunlar ve bu sorunların önlenmesi için
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
gereğince meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Nesrin Baytok (Ankara)
3) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
4) İsa Gök (Mersin)
5) Bülent Baratalı (İzmir)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) Tekin Bingöl (Ankara)
8) Tacidar Seyhan (Adana)
9) Birgen Keleş (İstanbul)
10) Kemal Demirel (Bursa)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12) Ahmet Ersin (İzmir)
13) Selçuk Ayhan (İzmir)
14) Mehmet Ali Susam (İzmir)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Sacid Yıldız (İstanbul)
19) Abdulaziz Yazar (Hatay)
20) Turgut Dibek (Kırklareli)
21) Vahap Seçer (Mersin)
22) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Manisa Milletvekili İsmail Bilenin, Emniyet Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akmanın, Çarşı ve
Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının
Değiştirilmesine İlişkin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 13 Milletvekilinin, Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Manisa Milletvekili İsmail Bilenin, Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akmanın, Çarşı ve
Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının
Değiştirilmesine İlişkin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 13 milletvekilinin, Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/132, 2/143, 2/144, 2/157) (S. Sayısı:
120)(x)
BAŞKAN
Sayın Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
120 sıra sayısıyla bastırıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde gruplar adına; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir, AK Parti Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akmanın söz talepleri vardır.
Şahısları
adına 9 milletvekili arkadaşımız da aynı anda söz
talebinde bulunmuşlardır. Bu arkadaşlarımın isimlerini
okuyacağım ve kendi aralarında kura çekeceğim: Mehmet Emin
Tutan, Bursa; Gülşen Orhan, Van; Mustafa Kemal Cengiz, Çanakkale; Mehmet
Şandır, Mersin; Alim Işık, Kütahya; Mustafa Enöz, Manisa;
Muharrem Varlı, Adana; Yılmaz Tankut, Adana; Süleyman Turan Çirkin,
Hatay Milletvekilleri.
Ayrıca 3
sayın milletvekilinin de daha sonra söz talepleri olmuştur, ama bu 3
arkadaşımızı kura çekimine tabi tutmayacağım.
Şimdi,
isimleri okunan arkadaşlar arasından kura çekimi yapıyorum
Şahısları
adına; ilk sırada Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili; Alim
Işık, Kütahya Milletvekili; Mustafa Enöz, Manisa Milletvekili.
İlk
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yüce
Meclisin çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, bu yasa teklifini veren Sayın Akmana ve
Sayın Bilene -ve benim yasa teklifim var- teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz,
geçen dönem bir torba yasayla geldi bu yasa, torba yasanın içindeydi.
Fakat torba yasanın başına çok şey geldi. Tabii,
bekçilerimiz de haklarını geçen dönem alamamış oldu. Onun
için ben teklif verenlere ve tüm gruplara, gerek Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu gerek Demokratik Toplum Partisi gerek Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki
Plan Bütçe Komisyonu üyeleri gerek AK Partideki Plan Bütçe Komisyonu üyelerine,
hepsi bekçilerimizin bu yasasına destek verdikleri için ve başta
Sayın İçişleri Bakanına teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bu
yasa görüşülürken -yine bir arkadaşımız tarafından
verilen bir yasa teklifi vardı- Sayın Bakana Komisyonda ilettik,
Bomba uzmanları yaşamını en zor şartlarda idame
ettiren, her türlü riskle karşı karşıya gelen
uzmanlarımızdır, bunların da hakkının verilmesi
gerekir. dedik. Tüm parti grupları mutabık kaldı ve Türkiye'de
tümü tümü 270 tane bomba uzmanımız da bu yasa içine alındı.
Ben, tüm arkadaşlara bir kez daha teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bekçilerimiz hepimizin bekçi babası. Dikkatlerinizi
çekeceğim, en son 1993 yılında girmişler bekçilerimiz.
Emniyette 93 yılından bu yana bekçi alınmıyor. Fakat bu
arkadaşlarımız, bu kardeşlerimiz emniyet
sınıfında olmadığı için, 772 sayılı Yasa uyarınca,
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Yasasıyla o zaman
alınmış fakat emniyet sınıfında
olmadığı için emniyet sınıfımızın
aldığı birtakım olanaklardan ve birtakım
tazminatlardan yararlanmıyor bu arkadaşlarımız. Şu
anda bunların en erken gireni 1993, arkadaşlar. En erken giren
arkadaşım hiçbir hakkını almadan on beş yıl
çalışıyor. Bunların hepsi kaç kişi biliyor musunuz,
arkadaşlar? 5.729 tane.
KAMER GENÇ
(Tunceli) En son, en son
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) 5.729 tane.
Değerli
arkadaşlarım, insanın can ve mal güvenliğini korumak sosyal
devletin görevidir.
Polisimiz,
jandarmamız, bu ülkenin insanlarının can ve mal güvenliğini
koruyor. Ben hepsine teşekkür ediyorum. Can güvenliğini korumak
devletin kendi işidir arkadaşlar.
Bekçilerimiz,
karakollarımızda ve emniyet sınıfımızın
olduğu her yerde emniyet görevlilerimizle hemen hemen aynı işi
yapan, onların talimatları doğrultusunda hareket eden kardeşlerimizdir.
Bu açıdan bu yasa gecikmiş bir yasadır.
Onların
hakkını iade eden bir yasa olduğu için, ben, bir kez daha, bu
yasaya emek veren, bu yasayı mutabakatla Genel Kurula getiren tüm
gruplarımıza teşekkür ediyorum ve bu yasanın bekçilerimize,
özellikle mahalle ve köy bekçilerimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, sosyal devlet, insanın can güvenliğini
asla ihale etmez. İnsanların can güvenliği sosyal devlette
kolluk kuvvetlerinin görevidir, ihale edilemez.
Sayın
İçişleri Bakanım burada yok ama burada olsa, keşke burada
olsaydı
Şimdi,
birkaç konuya daha değineceğim. Özellikle, özel güvenlik
kurumları, özel güvenlik görevlileri... Türkiyede 83
Zannediyorum ki
80li yıllarda, o günkü darbe sonucu gelen bir grup, anarşiyi en
kolay yolla, zorbalıkla veya silahla, sopayla çözerim
mantığına gitti ve bir Özel Güvenlik Kanunu çıkardı,
birtakım kurumların korunmasını özel güvenlik
kurumlarına devretti.
Değerli
arkadaşlarım, insanlarımızın can güvenliği ihale
edilemez.
EMİN NEDİM
ÖZTÜRK (Eskişehir) O başka bir şey.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Başka bir şey değil efendim.
Kamu
kurumları dâhil, can ve mal güvenliğini belli oranda ihale ediyorlar.
Devletin görevi insanların can ve mal güvenliğini korumaktır.
Ama, 80li yıllarda çıkarılan bir yasa
Bu yasada
Kim
eğitiyor, nasıl eğitiliyor bu insanlar? Bir kurs -özel kurslarda
kurs alıyor bu insanlar, biliyorsunuz- sonra Ben seni güvenlik görevlisi
yaptım. Silah veriyorsun. Tabii, mutlaka, insanlarımızın
can ve mal güvenliğini koruyacakların her türlü eğitiminin
birinci muhatabı İçişleri Bakanlığıdır,
Emniyet Genel Müdürlüğüdür, Jandarma Genel
Komutanlığıdır.
Şimdi, ben
bir kez daha
Çünkü, artık kamu kurumları dahi tüm güvenlik
hizmetlerini ihale ediyorlar ve maalesef, deneyime bakmadan. Maalesef, iş
bulamayan gençlerimiz -altını çiziyorum, iş bulamayan
gençlerimiz- üniversite mezunu gençlerimiz dâhil, zannediyorum ki kısa
süreli bir kursa gidiyorlar, güvenlik sertifikası alıyorlar. Tüm kamu
kurumları, bankalar dâhil, özel güvenlik şirketlerine güvenliği
ihale ediyorlar. Kurumların güvenliğini temin etmek mutlaka bizim
görevimiz ama bunu mutlaka iyi eğitim almış, halkın can ve
mal güvenliğini nasıl koruyacağını bilen insanlara
emanet etmemiz lazım.
Ben bir kez daha
İçişleri Bakanlığımı, Emniyet Genel
Müdürlüğümü ve halkımızın can ve mal güvenliğini
koruyan insanların, sosyal devlet ilkesiyle, koruma sevgisi olan,
jandarmamız, polisimiz, bekçilerimiz gibi iyi eğitim almış
Yani, bu özel güvenlik teşkilatlarının bir kez daha gözden
geçirilip, iyi bir eğitimden geçirilmelerini sağlamak zorundalar,
bunu bir kez daha uyarıyorum ve maalesef arkadaşlar, kaç lira
alıyor bu insanlar biliyor musunuz? İhale ediliyor örneğin bir
kamu bankasının korunması, asgari ücretle alıyorlar, ama bu
çocuklara kaç para veriyorlar, bilmiyorum. Ben, bir kez daha, korunmalı,
güvenlik şirketleri olmalı, olmasın demiyorum ama, her önüne
gelen kişi, insanı korumak için, vatandaşı korumak için,
belli deneyimi olmaksızın bu korumayı yapamaz arkadaşlar.
Bir kez daha dile getiriyorum.
Tabii, bir
başka konu köy korucuları arkadaşlar: Değerli
milletvekilleri, 83 yılında çıkarılmış
Geçen
dönemin, Meclis kapanırken, son günlerinde emeklilikle ilgili, korucularla
ilgili bir yasa çıktı. Sayın Bakanım, bu insanlar son
derece zor durumda. Bu yasa çıkmasına rağmen, İçişleri
Bakanlığı korucuların kime bağlı olduğunu
Jandarmaya mı bağlı, kaymakama mı bağlı, belli
değil.
İki, bu
insanlar, gerek ekonomik olarak gerek sosyal olarak her şey daha belirsiz.
Yasa çıkmasına rağmen, zannediyorum ki, İçişleri
Bakanlığı, yönetmeliğin uygulanmasında yeterince
hassas davranmadı ve inanın, sosyal devlette insanı korumak
İnsan olarak bakın köy korucularına. İnsanların özlük
haklarını teslim etmek devletin görevidir. Bir yasa
çıkarıyorsan, bu yasanın uygulanmasını insanların
görev tarifiyle değil, insan olduğu için bu insanların her türlü
sorununu çözmek senin görevindir. Ben, bir kez daha İçişleri
Bakanlığını
Yani çok zor değil. Türkiyede,
arkadaşlar, 57 bin tane köy korucusu var. Bunların dernekleri var.
Ya, çok zor değil. Ee, İçişleri Bakanlığı
Her
vilayette bunların köy korucuları derneği var ve
yaklaşık herhâlde bir on beş ilimizde var. Hakkâri,
Şırnak, Bingöl, Bitlis, Elâzığ, Diyarbakır, o tarafta,
Adıyaman, Malatya
Bunların derneklerinden birer tane insan
çağır. Ya, bir kere çağırın ya! Bunları adam
yerine koyun. Bunlar adam. İnsan olarak
Nedir derdiniz deyin. Nedir
derdiniz deyin ya! Ben, geçen yıl bu yüce Meclisin o insanlara teslim ettiği
özlük haklarının uygulanması yönünde, ortaya çıkan
sorunların aşılması açısından bir kez daha
İçişleri Bakanlığını göreve davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, önemli olan insan mutluluğu. Yani bir
ülkenin sosyal mutluluğu, ülkede yaşayan insanların huzuru,
güveni ve o insanların can ve mal güvenliği demokrasimiz gereği
seçilmiş, atanmış insanların görevidir; başta sosyal
devletin görevidir. Yine söylüyorum, muhtarlar bizim, demokrasinin ilk
bacağı, seçilmiş insanlar.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Azaları da var ama
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Evet.
Şimdi,
geçtiğimiz yıldan beri, bunların
Bir şey istemiyor bu
insanlar, diyorlar ki
Mecburen bu insanlar BAĞ-KURlu
yapılıyor. Muhtar seçildiği anda otomatikman BAĞ-KURlu
oluyorlar. Bu insanlar primlerini ödeyemiyorlar.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Devlet ödesin, devlet ödesin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) 270 lira maaş alıyorlar. Birinci
basamaktaki BAĞ-KUR primi de 270 lira! Sosyal Güvenlik Yasası
çıkarken alt komisyonda -burada gerek Milliyetçi Hareket Partisinden gerek
Demokratik Toplum Partisinden gerek AK Partiden bu alt komisyondaki
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum- ben bunu defalarca dile
getirdim, ancak yarım çözüldü. Yani BAĞ-KUR primleri, tarım
sigortası gibi, o birimden ödenecek diye
Nitekim, burada da Sosyal
Güvenlik Yasası görüşülürken
Ama eksik çıktı, köy
muhtarları çıktı.
Arkadaşlar,
belde
Orada belediye var ama küçük bir belediye. Orada muhtarlar var.
Değerli
milletvekilleri, geçen dönemde, muhtarlarla ilgili verdiğim önergeye
-37nci maddeden- komisyon ve hükûmet katılmamasına rağmen,
Meclis çoğunluğu Evet, bu muhtarlarla ilgili yasayı getirelim.
dedi. Yasa basıldı geçen dönem; gelmedi, bir türlü getirmediler.
Nihat Beyi göremiyorum, nerede acaba? Bu dönemde, şubat ayında yine
yüce Meclis kabul etti, diyor ki: Evet, muhtarların özlük
haklarını buraya getireceksin. Kim veriyor? Meclis iradesi söylüyor.
Ama bunu kim getirecek? Meclisteki grup başkan vekilleri ortak olarak ve
hükûmet
İktidar partisinin grup başkan vekilleri getiriyor. Bir
Danışma Kurulu var. Ama defalarca Danışma Kuruluna bunu
koyalım dedik, maalesef iktidar partisi
Arkadaşlar,
burada, hepimiz, bu ülkenin insanları için çalışıyoruz.
Eğer Meclis iradesi Bu muhtarların özlük haklarını
getirin, burada görüşelim, bu insanların sorununu çözelim. dediyse,
hiçbir güç, kim olursan ol, ister hükûmet ol ister muhalefet ol, Meclis
iradesinin önünde duramaz. Ben bir kere daha sizin, hepinizin dikkatine
sunuyorum, bu hepimizin sorunu. Muhtarlar, hakikaten çok zor koşullarda.
Ben, bir kez daha, gerek bunu İçişleri Bakanlığına
Arkadaşlar, kanun basıldı, burada 48inci sırada yerini aldı,
48inci sırada. Bir maddelik kanun. Şu anda 25 bin muhtar primini
ödeyemediği için icralık. Muhtarı cezalandırıyorsunuz,
çoluğunun çocuğunun sorunu ne arkadaşlar? Çoluğu
çocuğu yeşil kart alamıyor muhtar olduğu için, hastaneye
gidemiyor, onların günahı ne arkadaşlar? Bari muhtara
acımıyorsak, çoluk çocuğuna acıyalım. Ama, maalesef,
hâlâ, bu kanun basılmasına rağmen
Ben Nihat Beye dedim ki:
Bakın, muhtarları konuşacağım
Göremiyorum burada.
Ben onun sözünü almak istiyorum. Arkadaşlar, Meclis iradesi bu kanunu
getirin demişse, biz bunu yapmak zorundayız.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Kanunları engellemeyin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ertekin Bey, 1-0 galiptin, önce bir berabere
olalım, ondan sonra
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, tabii, ülkedeki insanların
ekmeğini huzurlu ve mutlu yemesi hepimizi huzurlu ve mutlu eder, siyaset
de mutlu olur, insanlar da mutlu olur. Ama ülkedeki yetişen, katma
değer yaratan ürünleri, o yöreleri
Ben, Tarım Bakanıma -demin
buradaydı, gitti galiba- demin arz ettim, gitme, ne olursun dedim.
Bir başka
sorunumuz: Yine, kayısımızı don vurdu, gitti. Gizli bir
don. Tüm ağaçlardan bir gecede bayağı -çağla deriz biz-
çağlalarımız gitti, her ne hikmetse. Bunun adı gizli don
mudur? Ben, özellikle ve maalesef
Tarım sigortaları köylünün
zararını karşılaması gerekirken -bu amaçla kuruldu, bu
amaçla yola çıktı- fakat Bu, hasar değildir. diyor.
Kardeşim, nasıl hasar değil? Bir gecede tüm ürün gitti,
nasıl hasar değil? Maalesef
Ve ben özellikle Tarım
Bakanımdan rica ediyorum: Ekmeğimiz gitti yine. 2084 sayılı
bir Yasa var. Tarım sigortası eğer
karşılamıyorsa, 2084 sayılı Yasa
Tabii Afet
Yasası
Devlet, tabii afete uğrayan vatandaşların,
vatandaşlarının zararını karşılar. Ben, bir
kez daha Hükûmeti bu konuda
Özellikle ben rica ettim kendisine Derhâl ekip
gönderiyorum. dedi ama İstanbula gideceğim. dediği için
Bir
kez daha ekmeğimiz için, Malatyalı çiftçimizin ekmeği için
göreve davet ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben burada size, -tabii bu yasa bekçi yasası- tüm
arkadaşlarıma tekrar teşekkür ettim, ama burada özellikle bomba
uzmanlarının hakkını teslim ettiği için
Her nedense
bomba uzmanı
Arkadaşlar, Türkiyede topu topu 270-280 kişi.
Yıllardır bu insanlar risk olarak, tehlike olarak en büyük tehlikeyle
karşı karşıya kalmasına rağmen her nedense onlar
bu tazminat sınıfına alınmamış. Bomba
uzmanlarının hakkı teslim edildiği için, bu
arkadaşlarımız da artık tazminat konusunda yaşamı
en riskli emniyet sınıfı grubunda olacağından ve
Sayın Bakana o gün aynen şu ifadeyi kullandım: Sayın
Bakanım, sağ olun, bekçiler kanununu görüşüyoruz ama bunlar da
sizin evlatlarınız. Üvey evlat, öz evlat olmaz, bir
bakanlığın tüm evlatları öz evlattır. Onun için, bu
yasa içeriğine konduğu için Emniyet Genel Müdürlüğüne ve
Sayın İçişleri Bakanına teşekkür ediyorum.
Özellikle
korucular konusunda hassaten -çok zor değil- on beş ilin korucu
başını çağıracaksınız Derdiniz nedir?
diyeceksiniz. Bu kadar basit. Onların derdini bilmeden buradan orayı
yönetemezsiniz. Dinleyin bir kere ya! Ve bir kez daha muhtarlar konusunda
Meclis iradesinin yaşama geçmesini ve o yasanın Danışma
Kurulu kararınca buraya gelmesini
Bir maddelik kanun arkadaşlar ve
muhtarlara özlük hakkı tanıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
Buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) 52 bin muhtarın 25 bini icralıksa ve
ödeyemez hâldeyse, ben bir kez daha Meclis iradesini hepinizin vicdanına
sunuyorum, hepinizin dikkatini çekiyorum.
Hepinize
saygılar sunarım.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Teklifin tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Sayın Hasan Özdemir.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çarşı ve mahalle bekçilerinin hizmet
sınıfının değiştirilmesine ve bomba imha
uzmanlarının özlük haklarının iyileştirilmesine
ilişkin Emniyet Teşkilatı Kanununda ve bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun teklifiyle ilgili olarak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çarşı
ve mahalle bekçileri, mülki idare amirlerinin emir ve talimatları
doğrultusunda önceleri il özel idarelerine bağlı olarak
çalışmaktayken 1976 yılında yapılan kanuni
düzenlemeyle, kadroları ve özlük haklarıyla beraber Emniyet Genel
Müdürlüğüne bağlanmıştır; görev ve sorumlulukları
722 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunuyla
belirlenmiştir.
Bu meslek
mensupları, silahlı olarak, gün batımından gün
doğumuna kadar geceleri çalışarak genel kolluk hizmetlerine
yardımcı olmakta, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunuyla polise yüklenen görev ve sorumluluklarla aynı mahiyette
görevleri yerine getirmektedirler. Başka bir ifadeyle, emniyet
teşkilatına bağlı olarak bu teşkilatın ana
hizmetlerini polislerle birlikte zor şartlar altında
yapmaktadırlar. 1993 yılından itibaren teşkilata bekçi
alınmadığından, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosunda,
maalesef, 5.792 çarşı ve mahalle bekçimiz kalmıştır.
Uzun müddet
emniyet teşkilatının muhtelif birimlerinde amir olarak görev
yapan birisi olarak tecrübelerime
dayanarak söyleyebilirim ki çarşı ve mahalle bekçileri, geceleri
çarşı ve mahallelerde son derece faydalı emniyet ve asayiş
hizmeti yapmaktadırlar. Ancak son zamanlarda sokaklarda çarşı ve
mahalle bekçilerini göremememizin sebebi sadece sayılarının
azalması değildir; bekçilerin çoğu, telefon santrallerinde,
polis merkezlerinin temizlik işlerinde, binaların kalorifer ocaklarında
asli görevleri dışındaki hizmetlerde
görevlendirilmişlerdir.
İl ve
ilçelerimizde suçların büyük bölümü geceleri işlenmektedir. Bekçiler
mahallî görevlilerdir. Tayine tabi olmayan bekçiler, göreve
başladıktan emekli oluncaya kadar aynı il ve ilçede
çalıştıklarından, hem çalıştıkları yeri
hem de bölgenin insanlarını, sabıkalıları çok iyi
tanırlar.
Ülkemizde,
bilhassa büyükşehirlerde asayişsizliğin büyük boyutlara
ulaştığı bu zamanda, çarşı ve mahalle
bekçilerinin teşkilata alınmalarına yeniden başlanmalı
ve çarşı ve mahalle bekçileri polislerimiz gibi eğitilerek gece çalışmalarına
mutlaka devam edilmelidir.
Ayrıca, büro
hizmetlerinde çalışan polisleri asli görevlerine döndürmek için 1992
yılında emniyet teşkilatına 20 bin genel idari hizmetli
sivil personel alımı planlanmış ve bunlardan 5 bini 1993 yılında
alınmış fakat alınan bu 5 bin personelin
dışında, planlanmasına rağmen başka personel
alınmamıştır.
2006
yılında 5473 sayılı Yasayla emniyet hizmetleri ve
yardımcı hizmetler sınıfına yapılan 100 YTLlik
iyileştirmenin genel idari hizmetler sınıfına
yapılmaması anlaşılamamaktadır. Türkiye'nin
çeşitli yerlerinden fakslar, telefonlar alıyorum. Örneğin,
teknisyen yardımcısı kadrosunda olup aşçılık,
garsonluk, genel temizlik gibi işlerde çalışan personel Biz de
çarşı ve mahalle bekçileri arkadaşlarımızla aynı
görevleri yapıyoruz. 2006 yılında bekçi ve polis
arkadaşlarımıza, emeklileri de dâhil olmak üzere yapılan
100 YTLlik iyileştirme bize yapılmamıştır.
Ayrıca silah ruhsatlarımızda bekçi
arkadaşlarımızla aynı statüye tabi tutulmak istiyoruz.
demektedirler. Bu personelin sorunlarıyla ilgilenilmesinin faydalı
olacağını değerlendiriyorum.
Emniyet
hizmetleri sınıfına başarılarından dolayı
iki maaş tutarında ödül verilirken, genel idari hizmetleri
sınıfına en fazla bir maaş tutarında ödül
verilmektedir. Ayrıca yardımcı hizmetler sınıfı
personeli ve sağlık hizmetleri sınıfı personeli
giyecek yardımı alırken, genel idari hizmetler
sınıfına giyecek yardımı yapılmamaktadır.
Bu ve benzeri
eşitsizlikler genel idari hizmetler sınıfı personelini
küstürmüş ve diğer kurumlara tayin yapmalarına sebep
olmuştur. Bu personelin maaş, tazminat ve fazla mesai gibi özlük
hakları iyileştirilerek emniyet teşkilatı bürolarında
çalıştırılmak üzere alınmalarına devam edilmeli
ve çalıştıkları unvanlarında yükselmeleri
sağlanmalı, bürolarda çalışan silahlı personel,
emniyet ve asayiş hizmetleri yapmak üzere sokağa gönderilmelidir.
Polisimiz
bilhassa geceleri ülke genelinde motorize ekipler hâlinde görev
yaptıklarından, yaya olarak suç işleyenleri görmeleri
zorlaşmaktadır. Geceleri görev yapacak olan yaya polis devriye
sayıları artırılmalı, ayrıca çarşı ve
mahalle bekçileri de asli görevlerinde istihdam edilerek, geceleri
çarşı ve mahallelerde yaya olarak görev yapmaları sağlanmalıdır.
Emniyet
teşkilatı, son zamanlarda, suçları önlemede önleyici zabıta
hizmetlerinden çok teknik dinleme ve motorize ekiplere
yoğunlaşmıştır. Terör, uyuşturucu ve organize
suçlarda teknik dinleme gerekli ve faydalı olmakla birlikte, genel emniyet
ve asayiş hizmetlerinde suçları önlemek için önleyici zabıta
hizmetleri hâlen çok önemlidir. Caydırıcı zabıta
hizmetlerinin artırılmasında yarar vardır. Son zamanlarda
duymadığımız bekçi ve polis düdüğünün seslerinin
duyulması, suç işlenmesinin önlenmesinde caydırıcı bir
unsurdur ve ihmal edilmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifi, çarşı ve mahalle bekçilerinin
yanı sıra emniyet teşkilatı içerisinde bomba imha
uzmanı olarak çalışan personelimizin özlük haklarında da
düzenleme getirmektedir. Devletimiz ve milletimizin can ve mal güvenliği
için kendi hayatlarını hiçe sayarak her türlü riski göze alan bomba
imha uzmanları taşıdıkları risklerin
karşılığını şimdiye kadar
alamamışlardır. Bomba imha uzmanları yaptıkları işin
riskine rağmen, diğer emniyet görevlilerinden sadece 45 YTLlik fazla
ücret almaktadırlar. Bu kanun teklifiyle bomba imha uzmanlarının
bomba imha tazminatı alabilmeleri yönündeki düzenleme geç
kalınmış olsa da çok yerindedir.
Söz
almış olduğum bu kanun teklifi vesilesiyle polisin
sorunlarına ve asayiş olaylarındaki artışa da
kısaca değinmek istiyorum. Suç ve suçlularla mücadele eden emniyet
teşkilatı mensuplarımız bir yandan sorunlarla
boğuşurken, diğer yandan hizmet vermeye
çalışmaktadırlar. Üzülerek söylüyorum, AKP Hükûmeti
tarafından polisin özlük hakları konusundaki
sıkıntıların giderileceği söylenmesine rağmen,
hatta Sayın Başbakan tarafından söylenmesine rağmen,
özellikle ücret, fazla mesai ve emekli maaşlarıyla ilgili bu Kanunda
bu zamana kadar tatmin edici bir düzenleme yapılmamıştır.
Maaş ve diğer özlük haklarında iyileştirme
yapılmaması nedeniyle kalifiye personel maalesef teşkilattan
başka kurumlara geçmeye devam etmektedir.
Türk polisinin
maaşını gelişmiş ülkelerdeki polislerin
maaşlarıyla mukayese ettiğimizde şunu görüyoruz: Burada
Türk polisinin maaşı çok düşük kalmaktadır. ABDli polis
4.200 euro, Alman polis 3 bin euro, İngiliz polis 4.300 euro ve AB
ülkelerindeki bütün polislerin çoğu da buna benzer ücretler
almaktadır. Fazla çalışma ücreti emniyet teşkilatında
ortalama 180 YTLdir. Bu son derece azdır.
2006
yılında yargı mensupları ile mülki idare
sınıfında yapılan iyileştirmeden sonra il emniyet
müdürleri ve ilçe emniyet müdürleri açısından ücret yönünden bir
iyileştirme olamamış, benzer görevler yapan diğer kamu
görevlileri ile emniyet müdürleri arasında yaklaşık bin YTLlik
ve 1.500 YTLlik bir dengesizlik meydana gelmiştir. Üzülerek söylüyorum,
bugün, İstanbul gibi, Ankara gibi, İzmir gibi benzeri yerlerin
emniyet ve asayişini il içerisinde verdiğimiz emniyet müdürleri 2.425
YTL maaş almaktadır.
Öte yandan,
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği ve devletimizin
bekası için gerektiğinde hayatı pahasına fedakârca görev
yapan emniyet teşkilatı bünyesindeki emniyet hizmetleri
sınıfı personeli diğer devlet memurlarıyla karşılaştırıldığında,
işin özüne aykırı görülmektedir.
Hâlen mevcut
uygulamada polisler de diğer devlet memurları gibi 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında görev
yapmaktadırlar. Maaş ve özlük hakları da bu Kanuna göre
belirlenmektedir. Ancak, çalışma şartları bu kanun
kapsamındakinden farklıdır. Normal kamu çalışanları
günde sekiz saat mesai yaparken polis en az on iki saat mesai yapmaktadır
ve her an stres ve ölüm riskiyle karşı karşıyadır.
Diğer kamu görevlileri hafta sonu, dinî ve resmî bayramlarda, yani özel
günlerde istirahat ederken, polislerimiz güvenliği sağlamak için
fedakârca çalışmaktadırlar. Dolayısıyla, sosyal
hayatları da sekteye uğramakta, polislerimizin psikolojileri
bozulmaktadır. En çok intihar olayları, inceleyin, polis
teşkilatındadır. Polisin aldığı maaşın
bir bölümü de tazminatlardan olduğu için ve fazla mesaiden olduğundan
emekli olduklarında bunları alamamaktadırlar. Tazminatlar ve
fazla mesai ücretlerini emekli olunca alamadıklarından, birinci
derecedeki polis memuru 1.400 YTL alırken emekli olduğunda 800 YTL,
başkomiser 1.500 YTL alırken 800 YTL ve 2.425 YTL alan il emniyet
müdürü 1.600 YTL almaktadır. Bu son derece üzücüdür.
Görüldüğü
gibi, emniyet teşkilatı personelinin sorunları 657
sayılı Devlet Memurları Kanunuyla çözülmemektedir.
Memurların çözülmeyen ve uzun yıllardır üzerinde çalışılmakta
olan, hatta Emniyet Genel Müdürlüğünde hazır bulunan emniyet
teşkilatı mensuplarının özlük haklarıyla ilgili Polis
Personel Yasası acilen çıkarılmalıdır. Çıkarılmadığı
zaman bu sorun hiçbir zaman çözülemez.
Bununla birlikte,
görevli bulundukları süre içerisinde hiçbir disiplin cezası
almamış, vatani görevini ifa için birliklerine süresi içinde teslim
olmadıklarından müstafi olan eski polislerimizin de tekrar emniyet
teşkilatlarına dönmeleri yönünde bize birçok telgraflar gelmektedir.
Milletvekillerimize bu konuyu da belirtmekte yarar görüyorum. Yine, uzun
müddettir, askerliğini yapmayan polisler emniyet teşkilatına
alınmıyordu. Yeniden alınmaya başlanmış ve 40
bin, 50 binin üzerinde şu anda askerliğini yapmayan polisler
vardır. Bunların birçoklarıyla görüştüm. Polislerin
askerlik sorunlarına da değinmekte yarar var. Polislik mesleği
aktif silahlı olarak ülke güvenliği için ifa edilen profesyonel bir
meslek olması nedeniyle gelişmiş ülkelerde bu meslek
mensuplarına ayrıca askerlik yaptırılmamaktadır.
Eğer askerlik yaptırılacaksa askerliğini yapan
arkadaşlar almak lazım, görevliler almak lazım. Eğer
böyleyse de ancak ülkemizde vatan hizmeti olan askerlik herkes için
eşittir, herkes askerliğini yapacaktır diyoruz. Ülke
güvenliği için günün yirmi dört saati fedakârca hizmet ederek çok zor
şartlar altında görev yapan, bu uğurda birçok şehit veren,
çoğunluğu evli, çoluk çocuk sahibi olan, birçoğu maddi
çıkmazda olan polisimize ayrıca bir askerlik görevi yaptırılması
mağduriyetlerini katbekat artırmaktadır. Çoğunluğu
branşlarında uzmanlaşan polisler askerde olduğu süre
içerisinde verimden düşmekte, branşlarındaki yeni
gelişmelerden uzaklaşmakta, dolayısıyla kendisine güç
şartlarla yapılan yatırım sekteye uğramaktadır.
Bu nedenle polisin askerlik sorununa makul bir çözüm bulunması için acilen
yeni adımlar atılmalıdır. Polislere mutlaka askerlik
yaptırılacaksa bu hiç değilse kısa dönem
olmalıdır veya polis askerliğini yapmadan mesleğe alınmamalıdır.
Bu son derece önemlidir. Burada büyük bir sıkıntı vardır.
Ayrıca,
birinci sınıf emniyet müdürlerinin durumuna da değinmek
istiyorum. Birinci sınıf emniyet müdürlerinin sayısında
büyük bir yığılma meydana gelmiştir. Hâlen emniyet
teşkilatında, tespitlerimize göre 880 birinci sınıf emniyet
müdürü bulunmaktadır. Bunlardan 124 birinci sınıf emniyet müdürü
emniyet genel müdür yardımcısı, il emniyet müdürü, polis meslek
yüksekokulu müdürü, polis akademisi başkanı, daire başkanı,
birinci hukuk müşaviri gibi aktif görevlerde bulunurken, 610 birinci
sınıf emniyet müdürümüz maalesef pasif görevde bulunmaktadırlar.
İkinci sınıf emniyet müdürlerinden birinci sınıf
emniyet müdürlüğüne terfi eden müdürler eğer aktif görevlere
atanmamışlarsa, aktif görevdeki aynı zamanda terfi eden
arkadaşlarından 450-500 YTL az maaş almaktadırlar.
Ayrıca, merkez emniyet müdürleri hiçbir görev yapmadan maaş
aldıklarından, ruhsal olarak bu durum kendilerini olumsuz yönde
etkilemekte, sanki terfi ederek cezalandırıldıklarını
düşünmektedirler. İçişleri Bakanlığımız bu
konuyu vakit geçirmeden acilen çözmeli ve yukarıdaki adaletsizliği ve
yığılmaları mutlaka önlemelidir.
ABye uyum
adı altında yapılan düzenlemeler ve uygulamalar, polis ve
jandarmanın asli görevi olan vatandaşın can ve mal
güvenliğini sağlamada işlevini yerine getirmediğini ve
getirmesini zorlaştırmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, polisi ve jandarmasıyla iç güvenlik
sorunlarının üstesinden rahatlıkla gelebilecek güçtedir. Önemli
olan, güvenlik birimlerinin ellerini güçlendirecek yasalar çıkararak
koordinasyonu sağlamak ve etkin düzenlemeler yapmaktır.
AKP Hükûmetleri
döneminde asayiş olaylarında patlama yaşanmış,
başta büyük şehirlerimiz olmak üzere, Türkiyenin her yerinde
hırsızlık, soygun, kapkaç, gasp, yankesicilik gibi asayiş
olayları her geçen gün artarak devam etmektedir. Saldırı ve
şiddet eylemleri liselerde, hatta ilkokullarda yaşanır hâle
gelmiştir. Seri cinayetler işleyen katillerin işledikleri suçlar
artık sıkça karşılaşılan olaylardır.
Ben, burada
birçok istatistikler var, bunlara çok fazla vakit ayırmıyorum. 2006
yılında asayiş olaylarında 2002 yılına göre yüzde
165lik oranda artış olmuş, 2006 yılında ülkemiz
genelinde polis sorumluluk bölgesinde günlük ortalama 2.152 asayiş
olayı yaşanır hâle gelmektedir. AKP İktidarı döneminde
özellikle hırsızlık, kapkaç, gasp olayları üzerinde, mala
karşı işlenen suçlarda büyük artış olmuştur.
Büyük şehirlerin merkezinde asayiş sağlanamaz durumdadır.
İnsanlar sokakta ve evlerinde endişe ve korku içinde yaşar durumda
olmuştur.
Suçları
önlemek için acilen yapılması gereken şunlardır: Ülkemizde
toplum ve bireyleri doğrudan etkileyen mala ve şahsa karşı
işlenen suçlar toplumda güvenlik konusunda akıllarda soru
işareti oluşturmayacak bir düzene çekilmek zorundadır.
Suçların önüne geçilebilmesi için yapılan yatırım
suçluların yakalanması için gereken çabalardan çok daha faydalı
olacaktır. Suç unsurlarıyla bunların önlenmesi konusunda gereken
çalışmalar yapılmalıdır. Söz konusu
çalışmalar yapılırken Türkiyenin coğrafi
faktörlerinin yanı sıra polis sayısındaki yetersizlik,
polis başına düşen kişi sayısı, emniyete ait
polis merkez sayısı ve dağılımı, istem
dışı veya hızlı kentleşme-işsizlik
oranındaki artış, nüfus artışı, eğitim
düzeyindeki ve uyuşturucu bağımlılığı gibi
etkenlerin de suç üzerindeki etkileri mutlaka
araştırılmalıdır.
Ayrıca,
suçun işlendiği yerler ve suçu oluşturan nedenlerin
ilişkileri ve suç dağılımındaki coğrafi faktörler
de göz ardı edilmeksizin çalışmalar yapılması
gerekmektedir. Tabii ki bunca yoğun çalışma temposunda olan
emniyet güçlerimizden bunların tamamını beklemek
haksızlıktır. Dolayısıyla, diğer kurum ve
kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinin de bu konulara
katılmaları bireylerin şahsi duyarlılıkları da
suç oranlarının düşürülmesinde etkili olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, çıkarılmasında geç kalınmış olsa da
çarşı ve mahalle bekçilerinin emniyet hizmetleri
sınıfına alınmasıyla, bomba imha
uzmanlarının özlük haklarının iyileştirilmesiyle
ilgili yasa teklifine olumlu oy vereceğimizi belirtir, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
AK Parti Grubu
adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman.
Buyurun
Sayın Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 120 sıra sayılı Kanun Teklifimiz
üzerine AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin
içeriğinde, 2nci maddesinde Manisa Milletvekilimiz Sayın İsmail
Bilenin vermiş olduğu bir kanun teklifi ile Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Veysi Kaynak ve Malatya Milletvekilimiz Mevlüt Aslanoğlunun
kanun tekliflerinin birleştirilmesi suretiyle bir kanun teklifi Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunun huzuruna gelmiş
bulunmaktadır.
2nci maddedeki
düzenleme, bildiğiniz üzere, konuyla ilgisi itibarıyla bu kanunla
ilişkilendirilmiş bomba imha uzmanı olarak bilinen, esas
itibarıyla sayıları çok fazla olmamakla beraber
yaptıkları görevin çok riskli olması ve ciddi bir tazminat
almamış olmaları nedeniyle bu meslek grubunda çalışan
arkadaşlara biraz daha fazla tazminat verilmesiyle ilgili bir düzenleme
yapılmaktadır. Konuyla, dediğim gibi, ilgisi itibarıyla
Plan ve Bütçe Komisyonundaki çalışmalar sırasında bu
teklifle bizim teklifimiz birleştirilmiş ve bu şekilde bir kanun
teklifi önünüze gelmiş bulunmaktadır.
Teklifin ana
iskeletini oluşturan konu, çarşı ve mahalle bekçilerimizin
durumunun iyileştirilmesiyle alakalı bir kanun teklifidir. Bizim bu
konuya ilgimiz şahsen biraz gerilere gidiyor. Geçtiğimiz dönem
-yaklaşık dört yıl önce- Dilekçe Komisyonu Başkanıyken
çarşı ve mahalle bekçilerimizden ve yakınlarından gelen
yoğun talepler üzerine bu konuyu komisyon gündemine
almıştım ve o komisyon toplantıları
sırasında, gerek emniyet yetkilileri arkadaşların gerekse
diğer ilgili kişilerin katılımıyla ve milletvekillerimizin
tabii katılımıyla bir toplantı tertip ettik 2005 senesinin
birinci ayında. Bu toplantının neticesinde komisyon olarak
9/2/2005 tarihinde ve 11 sayıyla bir karar verdik ve bu karar da, o gün,
çarşı ve mahalle bekçilerimizin bazı talepleri vardı.
Bunların başında da, bir emniyet görevi ifa etmiş
olmalarına rağmen meslekten ayrıldıktan sonra silah
taşıma ruhsatı alamadıklarını harçsız
olarak, bu mağduriyetlerinin -diğer emniyet hizmetleri
sınıfında olan insanların alabildiğini- bunun giderilmesi
gerektiği noktasında talepleri vardı. Zaman içerisinde, bizim bu
karardan sonra, 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanununda 7nci
maddede bir değişiklik yapıldı. Buraya bir (e) bendi
eklenmek suretiyle, çarşı ve mahalle bekçilerimizin emekli olduktan
sonra da bu silahları harçsız olarak alıp
taşıyabilmelerine imkân tanındı. Bu şekilde ana
başlık olarak düşünecek olursak, iki konudan birisi 2006
senesinde çözülmüş oldu.
Geçtiğimiz
dönem Meclisin huzuruna bir kanun tasarısı içerisinde, 5677
sayılı Kanun içerisinde 3 ve 9uncu maddeler olarak, yine, şu
anda görüşmekte olduğumuz ve içeriği aşağı
yukarı aynı olan konu geldi yani çarşı ve mahalle
bekçilerimizin özlük haklarının düzeltilmesiyle ilgili konu geldi
fakat bir önceki Cumhurbaşkanımızın çeşitli düzenlemeleri
içeren bu kanunu veto etmiş olması nedeniyle, esasen bu maddeler veto
edilmemiş olmasına rağmen, bu kanun yürürlüğe
girememiş oldu ve kadük kalmış oldu. Bu dönem, biz ve demin
ismini zikrettiğim arkadaşlarım, bir kanun teklifi vermek
suretiyle bu mağduriyetin daha fazla sürmemesi adına bir kanun
çıkarmayı arzuladık, kanun teklifimizin
yasalaşmasını arzuladık.
Tabii, bu arada
şunu ifade etmem lazım: Çarşı ve mahalle bekçilerimiz bugün
Meclis Genel Kurulunda da bir grubu bizim çalışmaları
izlemektedirler. Türkiyenin her tarafında hakikaten çok güzel organize
olmuş bir meslek grubudur diyebilirim artık onlar için. Aylardır
çeşitli iletişim araçlarıyla neredeyse bütün milletvekillerimize
ulaşmak suretiyle bu dileklerini, bu taleplerini iletmişlerdir. O
yüzden, ben de teklif sahibi olduğum için, başta, şimdi,
huzurdaki, Malatya Milletvekilimiz Öznur Çalık olmak üzere birçok
arkadaşımıza bu talebi iletmişlerdir ve
arkadaşlarımız, bu kanun teklifi üzerinde konuşmak
istediklerini grubumuza iletmişlerdir. Ama, konunun mahiyeti itibarıyla
bütün siyasi partilerimizin ittifakıyla görüşülen bir konu
olduğu için, sadece birer arkadaşa söz verileceği için, ben
bugün bu konuşmayı, bu görüşmeyi, huzurda bulunan ve bulunmayan
bütün milletvekili arkadaşlarım adına da
yaptığımı bu vesileyle ifade etmek istiyorum. Usulü
dairesinde, adabı dairesinde milletvekillerine ulaşmakta çok güzel
organize olabilen bu bekçilerimizin bu gayretlerini de huzurunuzda ayrıca
takdir ve tebrik etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, çarşı ve mahalle bekçileri dediğimiz zaman
hepimizin hatırlarında, hafızalarında çok güzel şeyler
canlanır. Çaldıkları düdüklerle, mahallemizde gecenin bir
vaktinde bizim güven duymamıza vesile olan insanlardır bunlar.
Mahallede çocukken bekçi ağabeyimiz, bekçi amcamız olarak
andığımız, gerçekten mahallenin huzur ve sükûnu için çok
çok önemli görevler ifa eden insanlardır. Ama, demin arkadaşlar da
ifade etti, yaklaşık on beş yıldır mesleğe
alım olmaması nedeniyle gitgide nesilleri tükenmekte olan bir meslek
grubu hâline geldiler. Aslında bana sorarsanız şahsi fikrim
olarak, ben bu meslek grubunun devam etmesinden yana olan bir insanım.
Çünkü yaşadıkları yerlerde bu görevi ifa eden çarşı ve
mahalle bekçilerimiz, sürekli şark hizmeti veya yaptıkları
görevlerin bölgeye göre süreli olması nedeniyle polis memurlarından
çok daha fazla o mahalleyi, o yöreyi tanıyan insanlardır ve çoğu
zaman oraya atanmış olan emniyet müdürlerimizin, emniyet
amirlerimizin yegâne enformasyon kaynağıdırlar. Bunu yakinen
biliyoruz. Yani bir emniyet müdürü atandığı zaman ilk olarak o
bölgede görev yapan mahalle bekçisiyle istişare eder. O mahallede, o
ilçede, o yörede kanuna uymayan, yaramaz nitelikteki insanların
tespitinden tutun da bölgenin genel durumuyla alakalı bütün ön bilgileri o
çarşı ve mahalle bekçilerinden alırlar. Bu anlamda çok önemli
bir görev ifa ettiklerini ben şahsen düşünüyorum. Tabii, bu önemli
görevleri ifa eden çarşı ve mahalle bekçilerimiz birçok haktan mahrum
idiler. Yardımcı hizmetler sınıfında oldukları
için gerek maddi olarak gerek statü olarak polislerden bir hayli geride
olmaları nedeniyle, zaman zaman, gece bildiğimiz o klasik bekçilik
görevini yapmış oldukları hâlde gündüz de emniyet
teşkilatı içerisinde çaycılık gibi, şoförlük gibi
diğer bir kısım geri hizmetlerde istihdam edilmektedirler. Bu da
onlar için biraz onur kırıcı, biraz haysiyet
kırıcı olmaktadır zaman zaman.
Bu konular
yıllardır içlerinde ukde olduğu için, çoğunun emeklilik
süresi de yaklaşmış olduğu hâlde Hiç olmazsa
emekliliğimize yaklaşan bu süre içerisinde bize bir nevi iadeiitibar
mahiyetinde de olsa böyle bir kanun teklifi çıksın. istedi bu
değerli kardeşlerimiz, bu değerli bekçilerimiz. Biz de
onların bu seslerine kulak verdik ve bugün bu yasa teklifini hep beraber
görüşmüş oluyoruz.
Getirdiğimiz
bu yasa teklifiyle, gerek emeklilikleriyle ilgili birtakım yenilikler getirilmiş
oluyor gerekse de emniyet hizmetleri sınıfına
alınmış olmakla özel bir statüye yani polis
memurlarının, emniyette çalışan diğer kişilerin
sahip olmuş olduğu statüye de kavuşmuş oluyorlar.
Tabii,
değerli arkadaşlar, çarşı ve mahalle bekçilerimizin yapmış
oldukları hizmetleri, onların bizim hayatımızdaki önemini
böyle birkaç cümleyle özetlemek mümkün değildir. Bunun böyle olduğunu
söylersek onlara ciddi bir haksızlık yapmış oluruz. Ama biz,
işin prosedürü gereği birkaç cümleyle onların bu hizmetlerini bu
vesileyle anmış oluyoruz.
Ben,
çıkarmakta olduğumuz bu kanun teklifimizin, başta bekçilerimiz,
onların aileleri, onların çocukları olmak üzere bütün emniyet
teşkilatı için hayırlar getirmesini temenni ediyorum ve bundan
sonraki hayatlarında gerek emniyet içinde sürdürecekleri hayatlarında
gerekse emekli olduktan sonra sürdürecekleri hayatlarında kendilerine
başarılar diliyorum.
Bu kanun
teklifimizin bu noktaya gelmesiyle ilgili olarak bazı teşekkürlerimi
de sizlerle tabii paylaşmak istiyorum. Demin bütün milletvekillerimiz
adına onların hissiyatlarına da tercüman olduğumu ifade
ettim. Parti grubumuzun bu konuyla ilgili önemli bir hassasiyeti var.
Haftalardır ülkenin sıkışmış olan gündemine
rağmen bu konuyu öncelikli bir konu olarak almayı arzuladılar. Onlara
teşekkürü bir borç biliyorum.
Tabii,
İçişleri Bakanlığımızın başta
Sayın Bakan olmak üzere her kademedeki yetkilileri ve bugün Hükûmeti temsil eden Bakan arkadaşımız
da dâhil olmak üzere bütün Hükûmet yetkililerine bu teklifimize destek
verdiği için teşekkür ediyorum.
Yasanın,
dediğim gibi, başta emniyet mensuplarımız olmak üzere bütün
memleket için hayırlar getirmesini diliyorum.
Hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum.
Sağ olun,
var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akman.
Şahsı
adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik
Yok.
Şahsı
adına Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan...
Sayın Özkan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
şahsım adına, görüşülmekte olan çarşı ve mahalle
bekçilerinin özlük haklarıyla ilgili kanun tasarısı üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sözlerime
başlamadan önce saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, günümüz çağdaş demokrasilerinde devletin temel
fonksiyonu ve meşruiyet kaynağı, kamu düzenini temin etmesi,
hukuk sistemi içerisinde bireysel özgürlüklerin sağlanmasıdır.
Bireysel özgürlüklerin kamu düzeni içerisinde sağlanmasının
yanında, toplumun devletle olan ilişkilerinin sağlıklı
bir şekilde devam etmesi, bireyler arasındaki ilişkilerin güven
ve karşılıklı sevgi saygı ortamında
sağlanabilmesinin temel koşulu, devletin vermiş olduğu bu
alandaki güvenlik hizmetlerinin seviyesiyle ölçülmektedir. Bu konuda özellikle
polis teşkilatımızın gerek adli kolluk gerekse de önleyici
kolluk hizmetleri açısından son derece önemli bir fonksiyonu icra
ettiğini ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, devletin en önemli görevi suçu
önlemektir. Öncelikle, suç işleme eğilimi içerisindeki
insanların bu eğiliminden vazgeçerek suçun önlenmesi
açısından caydırıcı olması, devletin gücünü
göstermesi açısından önemli bir husus teşkil etmektedir.
Sokaklarına
hâkim olamayan bir devletin, sokaklarında gezen vatandaşların ve
dahi evlerinde kapılarının üzerine birkaç kilit vurarak oturan
insanların huzur ve güvenlik içerisinde yaşamaları mümkün değildir.
Şimdi, bu
genel ifadelerden sonra çarşı ve mahalle bekçilerimizin
Osmanlıdan günümüze kadar çok önemli bir görevi ifa ettiklerini
Özellikle, benden önceki konuşmacıların
vurguladığı gibi, 1993 yılından itibaren
çarşı ve mahalle bekçileri -çarşı ve mahalle bekçiliği
görevinden- içerideki yardımcı hizmetliler gibi, santral görevlisi ya
da evrak taşıma memuru gibi
çalıştırılmış ki kendi yasalarına da
aykırı bir işlem bugüne kadar icra edilmiştir.
Bu insanlar
çalışırken biz nelerle karşı
karşıyaydık, mahallemizde nasıl bir ortam vardı;
kısaca onu özetlemek istiyorum: Biz gençken, çocukken bekçi baba
dediğimiz, hepimizin tanıdığı, bekçi babanın da
tanıdığı mahalle sakinlerinin birlikte
yaşadığı bir ortam vardı. Akşamları biz onun
düdük sesini duyduğumuz zaman huzur içerisinde, hatta
kapılarımız açık, nasıl olsa evdeki
babamızın yanında sokakta da bizim bekçi babamız var diye
güven içerisinde uykuya dalıp ertesi güne dinlenmiş bir şekilde
geliyorduk. Şimdi, bunun yerini motorize devriyeler, motorlu devriyeler
aldı. Ancak aynı güveni sağlayabildi mi? Ben, aynı güveni
sağlayabildiğini buradan söyleyemeyeceğim.
Tabii, şu
anda bilgisine ve tecrübesine çok güvendiğim, kendi alanında son
derece yetkin bir şahsiyet olan Enerji Bakanımızın yerine
keşke İçişleri Bakanımız burada olsaydı, bu kanun
teklifi görüşülürken İçişleri Bakanımız da bunu
dinleyebilseydi. Konu sadece bekçi arkadaşlarımızın,
çarşı ve mahalle bekçilerimizin özlük hakları ve
sınıflarının değiştirilmesi değil, bir suç
ve suçluluk psikolojisinin önlenmesi noktasında önleyici kolluk
hizmetlerinin daha etkin, daha verimli, sunumunun da
tartışılmasını gerektiren bir husustu. Ben, tabii,
İçişleri Bakanımızı bu gibi yasalar görüşülürken
muhakkak
Belki bu yasadan çok daha önemli işler icra ediyordur. Onu,
Meclise bir açıklama yapılamadığı için bilemiyorum.
Ama buradan
şunu ifade etmek istiyorum: Özellikle çarşı ve mahalle
bekçilerimizin 1993ten itibaren mali durumları bozulmuş, gerekli
önem verilemediği için bu insanlarımıza, yaya devriye
gezdirilmesi ortadan kaldırılmış. Son dönemde gerek
Batıda gerekse ülkemizde de hâkim bir anlayış olan yaya devriye
ve toplum odaklı polislik hizmetlerinin bence çok önemli bir nüvesini
teşkil edecek ve geçmişi Osmanlıya kadar dayanan bu müessesenin
yaşatılması, kendilerine layık olduğu sınıf
ve mali haklarla birlikte devamının getirilmesini temenni ediyorum.
Buradan da
iktidar partisine ve Sayın Hükûmete, çarşı ve mahalle
bekçilerinin üniforma göstererek sokaklarda gezmesinin suçu önlemede çok fazla
etkin olmasa bile, vatandaşlarımızın gözünde özellikle
güvenlik duygusunu artırıcı, kendini güven içerisinde hissedecek
bir yapıya sahip olduğunu, bunu çeşitli bilimsel
araştırmalarla polis arkadaşlarımızın, polis
akademisi öğretim üyelerinin bildiğini ifade etmek istiyorum.
Bu açıdan,
bütün sokakları MOBESE kameralarıyla donatsak bile -ki bu
kameraların olduğunu insanlar maalesef hatırlayamıyorlar-
özellikle toplumda çok yoğun olarak nüfusumuzun bulunduğu
alışveriş yapılan yerlerde, toplumun ana merkezlerinde
geceleri bekçi kardeşlerimizin gündüzleri de üniformalı polislerimizin
gezdirilmesi caydırıcı ve güven duygusunu
artırıcı özellik arz edecektir.
Değerli
arkadaşlar, bekçi babalarımız eskiden sokaklarda devriye
gezerken mahalleye giren, mahallenin tanımadığı,
mahallelinin bilmediği bir insanı, çok rahatlıkla, o da aynı
şekilde tanıyordu; bu aylak aylak gezen adam kimdi diye gidip
yanına soruyordu; tatmin edici bir cevap almadığı zaman
Git işine kardeşim, bu mahallede gezme. diye uyarıyordu. Bugün
mahallelerimizde kimin girdiği, kimin çıktığı, bir
mahalle kültürü açıkçası ortadan kaldırıldı.
Sayın
milletvekilleri, bekçilerimiz bizim mahalle kültürümüzün bir
parçasıydı. Buradan sizlerden temenni ediyorum ve rica ediyorum:
Bekçilerimizin hak ettiği özlük hakları noktasında gerekeni
verelim ve mahalle kültürümüzün bu önemli bir parçasını teşkil
eden toplum odaklı polisliğin de modern uygulamasını bugün
en güzel şekilde dercedecek, en güzel şekilde icra edecek bu
insanların sayılarını artırarak bölgesini, mahallesini
iyi tanıyan, bu şekilde emniyetin, asayişin
sağlanmasında çok önemli hizmetler verecek bu insanların gerekli
görev ve itibarlarının iade edilmesi bize düşüyor.
Sayın
milletvekilleri, bekçi kardeşlerimizin gece tekrar sokaklara geçmesiyle
birlikte biz, özellikle bugün korku şehirlerine dönen, bugün
insanlarımızın gece sokağa çıkarken acaba
başımıza ne gelecek kaygılarıyla
yaşadığı bir ortamda onları gördüğümüz zaman
güven içerisinde, sağlıklı ve mutlu bir şekilde, çocuklarımızla
birlikte sosyal hayatımıza devam edeceğiz. Devletin en önemli
görevlerinden birisi insanlarımızın, gerek evlerinde gerekse
caddelerinde ve sokaklarında güven içerisinde yaşayan insanların
hayatlarını idame ettirebilmesini sağlamaktır.
Buradan
ilgililere tekrar tekrar şunu belirtmek istiyorum: Çok önemli bir sistem
olan, kurumsallaşmış bir yapısı olan çarşı
ve mahalle bekçiliğinin ve bununla birlikte kırda çalışan,
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda korucu olarak isimlendirdiğimiz
insanların da özlük haklarının çarşı ve mahalle
bekçilerimizle aynı seviyeye getirilmesi gerektiğini çünkü kır
bekçisi olarak görev yaptıklarını, kırda jandarmanın
en büyük yardımcısı olduklarını ve polisiye bir görev
yaptıklarını ifade etmek gerekiyor. Bu insanların da
güvenle yarına bakmaları, acaba yarın ne olacak
kaygısını taşımamaları gerekiyor; kahramanca,
yiğitçe vermiş oldukları hizmetlerin
karşılığını görmek istiyorlar.
Ben yasanın
gerek çarşı ve mahalle bekçilerimize gerekse milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Behiç
Çelik.
Sayın Çelik,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 120
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Polis
teşkilatımız, yardımcı personeliyle birlikte, toplam
200 bin sayısına yaklaşan, ordu niteliğini haiz, devlet
adına ve kamu yararı adına, toplum adına faaliyet icra eden
ve devletimizin en önemli zor kullanma ve güvenlik birimi olarak mümtaz
konumunu muhafaza etmektedir.
Bundan
yaklaşık iki hafta önce, Türk emniyet teşkilatının
163üncü yılını hep birlikte idrak ettik. Bu teşkilat 1845
yılından bugüne kadar Türk toplumunun geçirdiği bütün zorluklarda
ya da kamusal alanda insanların karşı karşıya
bulunduğu haksızlıklarda ya da suç işlemede ya da suç
işleme potansiyelinin oluşmasında hep en saygın görevi
yapmış; makul, temiz, dürüst, yasalara saygılı,
ahlaklı vatandaşlarımızın her zaman yanında
olmuş ve bu yapısı ile Türk emniyet teşkilatı,
gelecekte de devletimizin ve toplumumuzun en önemli güvencelerinden biri
olagelmiş ve olacak olan, büyük, önemli bir teşkilattır fakat bu
teşkilatın özellikle son yıllarda artık kangrenleşen
sorunlarının olduğunu hepimiz biliyoruz.
Emniyet
teşkilatı, bu kanun teklifinin içerisinde ifade edilen iki özel
hususun dışında devasa sorunlarla karşı
karşıyadır. Burada emniyet teşkilatını
aslında, yüce Meclisin, bir bütün olarak ele alıp
sorunlarını bir bir çözmesi ve teşkilatın her anlamda en
üst görev yapabilir konuma yüceltilmesi, yükseltilmesi öyle zannediyorum ki bu
Parlamentonun en önemli görevidir ama her şeye rağmen, bunu yapamasak
dahi şu anda bu kanun teklifiyle, bomba uzmanlarının bomba imha
tazminatının düzenleniyor olmasını ve çarşı ve
mahalle bekçilerimizin yıllarca yardımcı hizmetler
sınıfında mütalaa edilmesi ve bu mütalaanın bu kanun
teklifiyle değiştiriliyor olmasını yani emniyet hizmetleri
sınıfına yükseltiliyor olmasını, teşkilat
anlamında bir kazanım olarak değerlendiriyoruz, bunu da
destekliyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak.
Ama polisin,
özellikle terörle mücadelede ve kanunsuzluklarla mücadelede,
çıkarılan yasalarla elinin kolunun
bağlandığını da burada özellikle belirtmek istiyorum.
Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunundaki, Ceza Muhakemeleri Kanunundaki düzenlemeler ve Türk Ceza
Kanunundaki düzenlemelerle, aslında, polisin var olagelen yetkilerinin
önemli ölçüde törpülenmesi, büyük kentlere uygun yeni emniyet
yapılanmalarının oluşturulamaması; çok nitelikli,
yetenekli emniyet teşkilatı yöneticilerinin ve mülki idare
amirlerinin olmasına rağmen, toplumun gittikçe gerilmekte
olduğunu, âdeta, suçluya prim verildiğini fakat suçsuzun ve namuslu
vatandaşın bu düzenlemeler yüzünden ezildiğini görmemek mümkün
değildir.
Onun için,
sayın milletvekilleri, polisin, çağdaş normlara
kavuşturulurken aslında bir disiplin mesleği olduğunu
unutmadan mutlaka güçlendirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Ama polisin,
kendi içinde özellikle eğitim ve disiplin sorununu çözmesi için, yine yüce
Parlamentonun Türk emniyet teşkilatına yardımcı olması
gerekiyor, yetki yetersizliklerinin süratle ortadan kaldırılması
gerekiyor. Özellikle, toplumumuzun başına musallat olan ve sürekli
olarak basında izlediğimiz canlı bombaların toplumumuzun
içinde geziyor olması ve kahraman polisin ciddi uğraşlarla
bunların üzerine gidip yakalayabilmesi aslında büyük bir
başarıdır ama onlarca, yüzlerce canlı bombanın bir
anda büyük kentlere akmış olması durumunda acaba polis
hangisiyle baş edecek? Onun için, mutlaka, Terörle Mücadele
Yasasının 8inci maddesinin boşlukta
bırakılmaması ve yeniden düzenlenmesi, polisimizin ve
jandarmamızın da bu anlamda yetkilerinin -terörle mücadele
anlamında- güçlendirilmesi çok önem arz etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mülki idare amiri ve polis
ilişkisi, adliye ve polis ilişkisinin yeniden, mutlaka ele
alınması gerekiyor. Burada, özellikle, anında arama yapma
yetkisinin maalesef kısıtlanmış olması da başka
bir sorundur. Onun için, bu konularda idarenin elinde birtakım yetkilerin
olması ve bunu süratle adli makamlara bildirmesi gibi yeni bir düzenlemeye
ihtiyaç hasıl olmaktadır. Dolayısıyla teşkilatın
eğitim ve disiplin sorununun yanında, yetki sorununun da bir an önce
çözümlenmesinde yarar ummaktayız.
Bu arada, Emniyet
Genel Müdüründen çarşı ve mahalle bekçisine kadar, emniyet
teşkilatı içerisinde şu anda görevli olan, görev yapan bütün
emniyet teşkilatı mensuplarının ciddi maaş
yetersizliği de gündemdedir. Onun için, bu maaş yetersizliğinin
çözümlenmesi gerekiyor. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce emniyet
teşkilatı mensuplarına zam yapma taahhüdünde bulunanlar
öncelikle bu taahhütlerini yerine getirmek zorundadır. Burada yeni
işe başlayan polis memurunun 1 milyarı aşkın, bin
YTLyi aşkın bir maaş ve en üst, birinci sınıfa
ayrılmış ya da il emniyet müdürlüğü yapmakta olan bir
emniyet görevlisinin 2.400 YTL civarında maaş alıyor olması
omuzlarına tonlarca yük binmiş teşkilat mensupları
açısından gerçekten zor ve yıpratıcıdır.
Dolayısıyla, teşkilat mensuplarının mali ve sosyal
haklarının da düzenlenmesinde yarar ummaktayız.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz Türkiyede son yıllarda çok büyük olaylar
olmuştur. Örneğin, Yalovadan çıkan bir suçlu, mücrim, oradan
Bursaya gitmekte, gittiği her yerde insanları öldürerek, katlederek
Ankaraya gelmekte, Gölbaşında cinayet işlemekte, oradan
Adanaya, Mersine kadar gitmekte ve oralarda cinayet işleyebilmektedir ve
bir hafta geçmesine rağmen, bunları takip, yolda durdurma gibi
birtakım yetkileri elinden alınmış, moral bozukluğu
içerisinde olan teşkilat bunların gereğini yapamamakta.
Ayrıca, Ankarada yine bir olay oldu geçen yıl. Bunu gazeteler
yazdı. Bir valinin evine giriliyor Ankara kent merkezinde ve eşyaları
çalınıyor ve araçla hırsızlar Ankaranın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çelik, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) -
başka bir semtine giderek orada uyuşturucu
almak istiyorlar, oradaki hırsızlar da bu hırsızların
çaldıklarını çalabiliyorlar ve o hırsızları
komaya sokuncaya kadar darp ediyorlar.
Burada şunu
ifade etmek istiyorum: Bu iki olay bile son yıllarda emniyet ve
asayişe müessir fiillerde olağanüstü artış olduğunu ve
katillerin, hırsızların çok rahatlıkla suç
işleyebildiğini göstermektedir. Burada Hükûmetin özellikle can, mal
ve ırza yönelik güvenlik ve ulusal güvenliğe ilişkin konularda sınıfta
kaldığını belirtmek istiyorum. Onun için, derhâl
aklımızı başımıza toplayıp zafiyetten
kurtulmamız ve Türkiye Cumhuriyetinin aydınlık geleceğine
yönelik düzenlemeleri hep birlikte yapmamız gerektiği hususudur.
Bu duygularla,
biz de çarşı ve mahalle bekçilerinin sınıf düzeltmelerini
onaylıyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayın Sayın Çelik.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla)
ve ayrıca bomba uzmanlarının 20.000
gösterge rakamına çıkartılması suretiyle bulunacak meblağı
tazminat olarak almasını tasvip ediyoruz.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, tabii önemli bir kanun müzakere ediyoruz. Bekçilerle ilgili bu
düzenlemenin yapılmasına teşekkür ediyoruz, özellikle gündeme
alınması konusunda.
Şimdi,
devletin güvenlik görevlerini yerine getiren, biliyorsunuz, polisler var,
korucular var, bir de bekçiler var. Korucular konusu da hakikaten Türkiyede
çok ciddi bir sıkıntı. Yani bu insanlar, çok zor şartlarda
görev yapıyorlar ama bu kişilerin durumunun düzeltilmesi konusunda
acaba Hükûmet ne gibi bir tedbir almayı düşünüyor? Bunları da bu
emniyet sınıfına almayı düşünüyor mu?
İkincisi,
polislere geçmişte verilen vaatler var. Seçimden önce işte
maaşlarına zam yapılması konusunda verilen bu vaatleri ne
zaman yerine getirecekler? Biliyorsunuz, zaman zaman, polisler, ekonomik
sıkıntının yarattığı
sıkıntılar yaşıyorlar. Eğer polisi, güvenlik
görevini yapan kişileri siz ekonomik yönden tatmin etmezseniz, onlar bir
huzursuzluk içinde oluyor ve bu huzursuzlukları görev yaptıkları
aşamada da vatandaşlara aksediyor. Bu konuda bu iyileştirmeyi ne
zaman yapacaklar?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) Efendim,
Sayın Bakanımız şu anda Millî Güvenlik Kurulunda olduğu
için ben bunları not alıp kendilerine ileteceğim ve bununla
ilgili de size yazılı cevap vereceğiz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
EMNİYET TEŞKİLATI KANUNU, DEVLET MEMURLARI
KANUNU VE GENEL
KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 4/6/1937
tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun Ek 21
inci maddesi-nin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
Yardımcı hizmetler sınıfına ibaresi Emniyet
hizmetleri sınıfına şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan.
Buyurun Sayın
Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun teklifinin 1inci maddesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, bu kanun teklifinin 1inci maddesi çarşı ve mahalle
bekçilerinin yardımcı hizmetler sınıfından
çıkarılarak emniyet hizmetleri sınıfına
alınmasının sağlanmasına ilişkin bir
düzenlemedir.
Çarşı
ve mahalle bekçileri önceleri mülki idare amirlerinin emrinde, il özel
idarelerine bağlı olarak çalışmaktayken, 1976
yılında yapılan bir düzenlemeyle kadroları ve özlük
haklarıyla birlikte Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlanmıştırlar.
Değerli
arkadaşlarım, çarşı ve mahalle bekçileri, yasal ve fiilî
olarak yürüttükleri hizmetlerin niteliği itibarıyla kamu düzenini
sağlamaya yönelik olarak polis ve jandarma gibi genel kolluk hizmetlerini
yerine getirmektedirler. Bu nedenle, Anayasanın eşitlik ilkesinin de
bir gereği olarak, çarşı ve mahalle bekçilerinin
yardımcı hizmetler sınıfından çıkarılarak
emniyet hizmetleri sınıfına alınması Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunca da uygun görülmekte ve desteklenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, canımızı, malımızı, huzurumuzu,
güvenliğimizi emanet ettiğimiz emniyet örgütü
mensuplarımızın, polislerimizin, bekçilerimizin ne kadar zor
koşullarda çalıştıklarını, ne kadar zor
koşullarda görev yaptıklarını biliyoruz, görüyoruz,
yaşıyoruz. Gece gündüz demeden, yağmur, kar, fırtına,
dolu demeden, yaz-kış demeden, ülkenin doğusu batısı
demeden canları pahasına görev yapıyorlar.
Son on yılda
500e yakın şehit veren, bir o kadar da malulü olan, 400den fazla
intiharın olduğu, yaptıkları işin zorluğundan
istifaların çoğaldığı emniyet örgütü mensuplarımızın
vatan ve millet sevgisiyle yaptıkları görevi takdirle
karşılıyoruz. Ekonomik nedenlerle ve ağır
çalışma koşulları yüzünden bunalıma giren, kredi
kartı borçlarını ödeyemeyen -bu yüzden, bir buçuk yıl önce
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bile bir polis
memurumuzun intiharına tanık olmuş ve çok üzülmüştük- daha
dün de Adanada cinnet geçirip, eşinin bulunduğu eve el bombası
atıp makineli tüfekle tarayan, Çok sevdiğim
dediği çocuğunu
öldüren, eşini ve yakınlarını yaralayan emekli polisimizin
yarattığı acıklı olayın da şokunu
yaşamaktayız, üzüntüsünü yaşamaktayız.
Sayın
milletvekilleri, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için
emniyet görevlilerimizin çalışma koşullarının ve
yaşam standartlarının iyileştirilmesini istiyoruz.
Hükûmetin bu konuda gerekli önlemleri almasını diliyoruz ve
bekliyoruz.
Son yedi
yılda cana ve mala karşı işlenen suçlar üç yüz binden sekiz
yüz bine çıkmıştır. Bu rakamlara naylon fatura gibi mali
suçlar dâhil değildir, çünkü onlara Maliye Bakanı bakıyor; zaten
o da Hükûmetin getirdiği aflarla affediliyor.
AKP
İktidarından önce çıkarılan afla cezaevleri
boşaltılmıştı, sayı 72 binden 49 bine
inmişti. Adalet Bakanlığı rakamlarına göre
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı Şubat 2007
başı itibarıyla 77.425 iken, geçen son yedi aydan sonra, Adalet
Bakanı Sayın Şahinin yaptığı açıklamaya
göre de yaklaşık 10 bin artışla 87.203e
çıkmıştır. 25 Şubatta da bu rakamın 94 bine
ulaştığı görülmektedir. Hapishaneler dolmuştur,
mahkûmlar üçlü ranzalarda yatmaktadırlar. Bu yıl ortalarında bu
sayının 100 bini geçeceği tahmin edilmektedir. Yani AKP Hükûmeti
döneminde hapishanelerdeki insan sayısı 2 kat
artmıştır. Son dönemlerdeki suç ve suçlu sayılarındaki
artışa rağmen, yine AKP Hükûmeti döneminde bir tek bekçi dahi
alınmamıştır.
Sayın
milletvekilleri, istiyoruz ki emniyet görevlilerimiz huzur içinde
çalışacak ortama kavuşsunlar, Benim polisim, benim bekçim.
diye siyasal ayrımcılık yapılmasın, sağa sola
sürülmesinler, tayinlerinde, nakillerinde, terfilerinde, kıdemlerinde siyasal
kayırmacılık yapılmasın, tarikatların,
cemaatlerin eline bırakılmasınlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu konularda gazete haberlerine dayalı değil,
adli makamlara intikal etmiş, kitaplara konu olmuş örnekler vermek
istiyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Organize Suçlar Şubesi
eski müdürlerinden bir müdür şöyle diyor: 2003 senesinde yapılan
sınavda 100 üzerinden 19 almışım. İtiraz ettim, sonra
itirazımı değerlendirdiler, bunun sonucunda 1inci olduğum
açıklandı. Bilgisayar bana gelince hata yapmış. 1inci olmak
liyakatte ölçü de değil, bir gruba mensup olmak gerekiyor. Yani emniyet
örgütü bu kadar kuşatılmış durumda. Eğitim birimleri
başta olmak üzere, tüm birimlerde kendilerinden olmayan hiç kimse
ağzıyla kuş tutsa dahi o kurumlarda çalışamaz.
Bir başka örnek
veriyor: Ben 1978 yılında koleje girdim. 1985te akademiyi
birincilikle bitirdim. 2002 yılında AKP iktidara gelene kadar emniyet
teşkilatında hep birinci gittim ve hiçbir adli ve idari ceza
almadım. Sicil notum hiç 100 puandan aşağıya düşmedi,
birçok maaş ödülü ve bir sürü takdirname aldım. Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yedi sene fiilî olarak görev yaptım. Fakat döndük,
2002ye geldik, yirmi dört yıllık uzun süreli durdurma, altı
tane ihraç, on iki ay uzun süreli kıdem durdurma ve kınama
cezası verdiler bana. Yani yirmi dört sene teşkilatın en iyi
mensuplarından biriyim ama AKP iktidara geldikten sonra
teşkilatın en kötü müdürü hâline geldim. diyor. Sayın
İçişleri Bakanı da burada yok ama Hükûmete soruyorum ve
Sayın Bakana soruyorum: Bu iddialar doğru mudur? Bu iddiaları
ben, Merdan Yanardağın Türkiye Nasıl
Kuşatıldı? adlı kitabından aldım.
Sayıları ne kadar bilmiyorum ama emniyet örgütü içinde
Atatürkçülükten taviz vermeyen, ciddi anlamda cumhuriyete sahip çıkan,
mesleğiyle, kişiliğiyle değerli yöneticilerin ve
görevlilerin olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle bütün emniyet örgütünü de
töhmet altında bırakmak istemiyoruz. Ancak bu kitapta İrtica
soruşturması geçirmek yükselme nedeni sayılıyor; polis
amirleri imamlardan emir alıyor. gibi ciddi iddialar bulunmaktadır.
Sayın Bakan,
Hükûmet ve İçişleri Bakanlığı bu konuları
inceletti mi, bu iddialar konusunda ne yapıldı bilmek istiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; güvenliğimizi,
canımızı, malımızı, namusumuzu, polise, bekçiye
emanet ediyoruz. Peki, polisi ve bekçileri kimlere emanet ediyoruz? Elbette ki
cemaatlere, tarikatlara emanet edilemez.
Hükûmeti bu
konularda duyarlı olmaya davet eder, yüce Meclisi saygıyla
selamlarken, çeşitli illerden gelen, locada bizi izleyen bekçi
kardeşlerimize de saygılar sunarım. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce de heyetinize arz ettiğim gibi, ilk
sırada müracaat eden 9 arkadaşımız -ki, daha sonra 1
arkadaşımız yine var- arasında çekilen kura neticesinde
isimlerini okuyacağım. Eğer onların madde üzerinde
şahısları adına söz talebi varsa konuşacaklar, yoksa
diğer arkadaşlara soracağım.
Sayın
Mustafa Kemal Cengiz... Yok.
Sayın
Gülşen Orhan... Yok.
Sayın Mehmet
Emin Tutan... Yok.
Madde üzerinde
başka söz talep eden arkadaşımız var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Siz
istiyorsunuz.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta
burada maruz kaldığım o iğrenç linç hareketi nedeniyle beni
Türkiye çapında arayan on binlerce vatandaşlara
şükranlarımı sunuyorum. Bu arada, beni seçen o soylu Tunceli
halkı -tabii Türk halkının hepsi soyludur da ama Tuncelililer de
beni seçtiği için onu söylüyorum- ve Tuncelililerin, Tunceli derneklerinin
çeşitli illerde düzenledikleri desteklerine de ayrıca teşekkür
ve şükranlarımı arz ediyorum ve özellikle İstanbul
Galatasaray Lisesi önünde açıklama yaparken on binlerce İstanbulluya,
bizim dernek TUDEF, yani Tunceli Dernekleri ve Federasyonu
Başkanlığının orada okuduğu bildiriye çevrede,
caddede büyük alkışlarla destek veren İstanbullulara,
Mersinlilere, Türkiye'nin her tarafında, İzmirlilere -İzmire de
gittim- destek veren bu insanlara saygılarımı,
şükranlarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu, bekçilerin emniyet teşkilatı
sınıfına alınmasına ilişkin bir kanundur. Bu
kanunu candan destekliyoruz. Ancak tabii, bu kanun vesilesiyle genel anlamda
bir söz
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Biz gazi olduk, bize teşekkür etme,
başkasına teşekkür et!
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse
bir söz alma
imkânım da olmadığı için bu vesileyle Sayın
Başkanın da biraz müsamahasını da rica ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben otuz seneden beri bu Parlamentonun içindeyim. Bu
Parlamentoda benim hitabet tarzım bellidir. Ben kimseye de hakaret etmem.
Bakın, ben Özalla çalıştım, Demirelle
çalıştım, Mesut Yılmazla çalıştım,
Ecevitle çalıştım, yani böyle bir siyasi geçmişi olan bir
insanım. Meclisi yöneten, memleketi yöneten insanlar eğer bu
memleketi dürüst yönetirlerse, bu memleketin ekonomisini, devletin
malını çok fazla severlerse, o zaman biz de onlara saygı
duyarız, ama memleketin ortaya geldiği durum belli.
Şimdi,
birileri, mesela Türkiye'de çok iyi bir kayınpeder, değil mi? Ee,
şimdi, yani siz kayınpeder olarak devletin 750 milyon
dolarını getirip de kendi damadınızın
çalıştığı şirkete eğer verirseniz
BAŞKAN
Sayın Genç, şunu istirham ediyorum sizden.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ee, bu burada söylenmeyecek mi arkadaşlar? İşte
kayınpederin en güzel örneğini veriyorsunuz, bu yönüyle de tebrik
ediyorum, demek ki bazı kayınpederler çok güzel kayınpederlik
görevini yapıyor, ama öteki kayınpederler de önüne bakıyor.
BAŞKAN
Sayın Genç, maddeyle ilgili konuşursanız.
KAMER GENÇ
(Devamla) O bakımdan, bakın değerli milletvekilleri, eğer
iktidar olunacaksa iktidarın sorumlulukları da var; iktidarın
nimetlerinden yararlanan kişilerin eğer tenkitlere tahammülü yoksa, o
zaman iktidardan çekilebilirsiniz.
Neyse, bu konuyu
fazla da uzatmayayım. Gerçekten diliyorum ve bekliyorum ki bundan sonra
böyle olaylar olmaz, ama şunu bilmelerini de istiyorum ki birilerinin,
Türkiye Cumhuriyeti devleti menfaatlerini, laik rejimi savunan bir insan olarak
Türkiye'nin her tarafından insanlar bana destek veriyor. Bu konuda ben
Başbakan Tayyip Erdoğana dedim ki: Eğer bu olayı
kınamazsan, bunun arkasında sen varsın. Fakat kendisi
kınamadı, bana yapılan hareketi de teşvik etti. Bundan
sonra da bize karşı bir olay olursa, onun sorumlusunun da kendisi
olduğunu vatandaşlara burada ilan ediyorum, çünkü benim arkamda da
bir kamuoyu vardır, bir halk vardır; bu halk kendisini savunan
kişilere de sahip çıkar, onu da bilmesini istiyorum.
Bir önergem de
var, onun üzerinde konuşmak da istemiyorum, çok fazla bizim
konuşmalarımızla insanları fazla huzursuz etmek de
istemiyorum.
Şimdi,
özellikle köy korucularının da bu kanun kapsamına
alınmasını istiyorum. Yani ben Tunceli milletvekiliyim,
korucular pek beni sevmez, bana da oy vermez, ama o insanlar çok zor görev
yapıyorlar. Yani hakikaten, sevmemeleri, belki severler de ama çok fazla
sıcak bakmazlar seçimden seçime, ama insanlar, vicdan sahibi olarak, o
insanlar bu memleketin huzuru için, bağımsızlığı
için canını veren kişilerdir. Böyle ayrım yapmaya gerek
yok. Bekçilerden daha fazla tehlikede, her an ölüm tehlikesiyle karşı
karşıya kalan bu meslek grubunu da bence bu kanun kapsamına
alarak bunlara da sahip çıkmak lazım.
O bakımdan,
yani emniyet sınıfında görev yapan insanlarımız
Biraz
önce konuşan CHPli arkadaşımız söyledi, artık emniyet
teşkilatını tarikatların güdümünden kurtarmamız
lazım. Türkiyede emniyet görevini yapan herkese, öncelikle
-verebileceğimiz en büyük değer, makam- onun o görevi hakkıyla,
layıkıyla, tarafsız olarak, memleketini ve milletini seven bir
kişi olarak yapıp yapmadığına bakmak lazım.
Yoksa, adam birtakım tarikatların mensubu olabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şunun bunun tarikatına mensup olarak eğer belli
makamlara gelinirse, değerli milletvekilleri, burada memleket zarar görür,
burada millet zarar görür, burada huzur zarar görür. Biz istiyoruz ki, bu
memleket hepimizin memleketi, birilerinin inançları farklı olabilir,
birileri birtakım tarikatlara da mensup olabilir, ama bunları bir
tarafa atalım, objektif kurallara göre memleketi yönetelim. Eğer
objektif kurallara göre memleketi yönetemezsek, işte görüyorsunuz,
sokaklara çıkılmıyor, sokaklarda insanlar dövülüyor. Polis
teşkilatı yeteri kadar ekonomik yönden tatmin edilmiyor. Tatmin
edilmeyen bir meslek grubu, gerçekten, çoluk çocuğu gerekli ekonomik
desteğe sahip olmayınca o da huzursuz oluyor. Dolayısıyla,
ondaki huzursuzluk vatandaşla karşı karşıya
çıktığı zaman da vatandaşa da intikal ediyor. O tipte,
o huzursuzluk içinde olan polisler de dolayısıyla
sağlıklı bir görev yapmıyor. Tabii, sağlıklı
görev yapan çok insanlarımız var da
İşte, bu
sıkıntıları aşmamız için Meclis olarak bunlara
bir destek vermemiz lazım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Pehlivan, buyurun efendim.
MÜCAHİT
PEHLİVAN (Ankara) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum efendim lütfunuz için.
Efendim,
müsaadenizle ben de bir soru yöneltmek istiyorum.
Efendim,
malumunuz üzere bomba uzmanları, sualtı ekibi ve hatta pilotlar için
yapılan bir düzenlemeyle ek tazminatların artırılması
söz konusu oldu. Ancak, bildiğiniz gibi Türk polis
teşkilatının içinde çok önemli bir birim var ki bu, büyük
metropollerde hepimizin huzur içinde kalmasını sağlayan, ama
Güneydoğuda canla başla mücadele veren bir grup; bu grup Özel
Harekât. Yaklaşık 4.700 kişilik bir personel evinden,
yavrusundan, eşinden, çoluğundan çocuğundan ayrı;
dağlarda uzun süreli, silaha, mermiye hatta bombaya karşı tek
başına yürüyen bir grup bu grup. Bu insanlar para için değil,
sadece millî duyguları ve yürekleri için bu işi yapanlar, vatanseverler.
Şu ana kadar
122 tane çatışma şehidi var bu grubun. Bu grup, aynı
çalıştığı bölgedeki diğer, emsal olmayan
diğer personelle eşit bir tazminat alıyor ve bu da
yaklaşık 100 milyon lira ila 250 milyon lira arasında
değişen bir tazminat. Bu gruba acaba bir düzenleme yaparak
haklarını vermeyi düşünüyor musunuz, böyle bir şey
yapılabilir mi?
Arz ediyorum
efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pehlivan.
Sayın
Bakanım
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) Efendim,
gerçekten de son derece önemli bir görevi yapıyorlar, fedakârca bir görevi
yapıyorlar. Bunu ben ilgili Bakan arkadaşıma da ileteceğim.
Şahsen olumlu baktığım bir konu, ama neticede konu onun
sahasına girdiği için nezaketen de, usulen de kendisine iletmem
lazım. Sizi de haberdar ederim ben.
BAŞKAN
Evet Sayın Bakanım, size de teşekkür ediyorum.
1inci maddeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 3201
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 26-
Bomba Uzmanı Yetiştirme Kursu görüp, bomba uzmanı
sertifikası almaya hak kazanmış ve fiilen bomba imha görevini
yürüten Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra
teşkilat-larında görevli personele 13.000 gösterge
rakamının memur aylık kat sayısı ile çarpımı
sonucu bu-lunacak miktarda bomba imha tazminatı ödenir.
Bomba imha
tazminatının hesaplanması, ödeme şekli, kapsamı,
uygulamaya ilişkin esas ve usuller İçişleri
Bakanlığınca, bu maddenin yayımını takip eden iki
ay içerisinde çıkarılacak yönetmelikle belir-lenir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşma talebi yok.
Şahıslar
adına konuşma talebi? Yok.
Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 120 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu, Devlet
Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2
nci maddesinde yer alan fiilen bomba imha görevini yürüten ibaresinin bomba
uzmanı olarak görev yapan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail
Bilen |
Yahya Akman |
Öznur
Çalık |
|
|
Manisa |
Şanlıurfa |
Malatya |
|
Nihat Ergün |
Veysi Kaynak |
|
|
Kocaeli |
Kahramanmaraş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
120 Sıra Sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu,
Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Behiç Çelik |
Mehmet
Şandır |
Murat Özkan |
|
Mersin |
Mersin |
Giresun |
|
Ahmet Bukan |
Osman Durmuş |
Hasan Özdemir |
|
Çankırı |
Kırıkkale |
Gaziantep |
Madde 2- 3201
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek madde 26-
Bomba Uzmanı Yetiştirme Kursu görüp, bomba uzmanı
sertifikası almaya hak kazanmış ve fiilen bomba imha görevini
yürüten Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra
teşkilatlarında görevli personele 20.000 gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak
miktarda bomba imha tazminatı ödenir.
Bomba imha
tazminatının hesaplanması, ödeme şekli, kapsamı,
uygulamaya ilişkin esas ve usuller İçişleri
Bakanlığınca, bu maddenin yayımını takip eden iki
ay içerisinde çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Katılamıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Emniyet Genel
Müdürlüğü Emniyet Hizmetleri Sınıfına mensup olan, Bomba Uzmanı
Yetiştirme Kursu görüp, bomba uzmanı sertifikası almaya hak
kazanmış ve fiilen bomba imha görevini yürüten polis memurları,
Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatlarında en
riskli görevi yürüten personellerdendir. Bu sınıf yüksek riskle görev
yapmakta olup görevleri gereği hayatlarını kaybetme, sakat kalma
ve yaralanma riskleri ile karşı karşıya
kalmaktadırlar. Bu sınıf personeline 13.000 gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucu bulunarak verilecek olan bomba imha tazminatı çok düşük
olacaktır. (643.318 YTLye tekabül etmektedir.) Gösterge
rakamının 20.000e çıkarılarak (989.072 YTLye tekabül
etmektedir.) bomba imha uzmanlarının bu riskli görevde daha yüksek
tazminat alabilmelerini temin etmemizin gerekli olduğu malumlarınızdır.
Bu düzenlemeyle bomba imha uzmanlarının tazminatı Emniyet
teşkilatında görev yapan uçuş personeli ile balık adamlara
verilen tazminatlarla eşdeğer seviyeye
çıkartılmış olacak ve risk altında görev yapan emniyet
personelleri arasında eşitlik temin edilmiş olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 120 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu, Devlet
Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2
nci maddesinde yer alan fiilen bomba imha görevini yürüten ibaresinin bomba
uzmanı olarak görev yapan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz
Nihat
Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) Uygun
görüyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin mevcut
hâliyle yasalaşması hâlinde tazminat kapsamına girecek
personelle ilgili tereddütler yaşanabilecektir. Muhtemel tereddütlerin
giderilmesi amacıyla önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 2nci maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
a) 36 ncı
maddesinin (VII) numaralı bendine özel kanunlarına göre ibaresinden
sonra gelmek üze-re, çarşı ve mahalle bekçisi ibaresi eklenmiş
ve (VIII) numaralı bendinde yer alan kurumlarda, çarşı ve
mahallelerde ibaresi kurumlarda şeklinde
değiştirilmiştir.
b) 152 nci
maddesinin II- Tazminatlar kısmının D) EMNİYET
HİZMETLERİ TAZMİNATI bölümünün (a) bendine
aşağıdaki (11) numaralı alt bent eklenmiş, takip eden
alt bent buna göre teselsül ettirilmiş ve aynı bölümün (b) bendi
yürürlükten kaldırılmıştır.
11.
Çarşı ve Mahalle bekçileri için % 72sine,
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili
Malik Ecder Özdemir.
Sayın
Özdemir, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun teklifinin
3üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, çarşı ve mahalle bekçilerimiz, bir başka
ifadeyle gece bekçilerimiz yıllardır polislerimizle aynı görevi
ve aynı vazifeyi yapmış olmalarına rağmen, ne
yazık ki polislerimizin yararlandığı çoğu haklardan
yararlanamamışlardır. Memnuniyetle görüyorum ki yıllardan
bu tarafa eksik olan bu haksızlığı gidereceğiz, bütün
milletvekili arkadaşlarımız ve parti grupları birlikte bu haksızlığa
bugün son vereceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, aslında sadece gece bekçilerimiz değil
emniyette çalışan sivil personel de aynı şekilde
mutazarrırdır. Sayın Başbakan, seçimlerden önce bir
televizyon programında açıkça polis memurlarına ve emniyet
amirlerine 400 milyon lira ile 700 milyon lira arasında zam vereceği
vaadinde bulunmuştu. Ne yazık ki Sayın Başbakan,
başkaca kamu yararına, çalışanlar yararına,
emeğiyle geçinenlerden yana olanlara karşı vaatlerini nasıl
yerine getirmediyse bu vaadini de unutmuş gözüküyor.
Perişan olan
sadece bekçilerimiz, polislerimiz değil -biraz önce Malatya
Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Aslanoğlu ifade etti- gerçekten bugün
köy muhtarlarının durumu da perişandır. Biraz önce verilen
arada Milletvekilimizi Malatyadan, beni Sivastan arayan köy muhtarları
var. BAĞ-KUR primlerini yatıramadıkları için yeşil
kart alamıyorlar eşlerine, artık son çare olarak belki
eşlerinden boşanarak eşlerini yeşil kartlı yapma
girişimindeler.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, gecikmiş bir yasayı konuşuyoruz.
Biraz önce milletvekili arkadaşlarımızın söylediği
gibi, zaten şu anda fiilen çalışan gece bekçisi sayısı
5.700dür. 1993te alınan karar gereği yeni bekçi alınmamakta,
mevcut çalışanların da 2020 yılında emekli
olacağı planlanmaktadır. Dolayısıyla, 2020
yılından sonra gece bekçiliği uygulamasına fiilen son
verilecektir.
Değerli
milletvekilleri, belki uygulamada eksik ve noksanları vardı ama gece
bekçilerimiz, sokağımızda, mahallemizde sadece güvenliği
sağlamakla kalmazlardı; onlar, aynı zamanda mahallemizin sosyal
yaşamının birer parçasıydılar. Kim hangi mahallede
oturur, hangi sokakta oturur, ne iş yapar, kaç çocuğu var bunu gayet
iyi bilirlerdi. Gecenin bir yarısında eğer bir evde bir
ışık yanıyorsa acaba orada hasta mı var, bir
başka olağanüstü durum mu var diye merak eder, bunu
araştırırlardı. İşte bekçilerin bu durumundan
dolayı o mahallede, o sokakta yaşayan insanlarımız
ayrıca bir güven duygusuna sahip olurlardı. Ne yazık ki giderek
globalleşen, küreselleşen dünyada, ekonomik ve siyasal
yaşamımızda olduğu gibi sosyal yaşamımızda
da farklılıklar görülmeye başlandı. Geçmişte, gece
bekçileri gibi mahalle bakkallarımız vardı, manavımız
vardı, kasabımız vardı; yeri geldiğinde veresiye alışveriş
yapabildiğimiz kurumlardı bunlar. Üzülerek ifade ediyorum,
artık, bu kurumların tamamen kalktığı, toplum
yaşamımızda sosyal ilişkilerin, insani ilişkilerin yok
sayıldığı, her şeyin parayla alınıp
satıldığı bir dünya düzeninde yaşıyoruz. Biraz
önce konuşan arkadaşlarımız da söyledi, ben de aynı
kanaatteyim, aslında, günün koşullarına göre mahalle
bekçiliği, gece bekçiliği sistemi yeniden getirilmelidir. Belki
mahalle bakkallığına, kasaplığına dönmek mümkün
değil, onların yerini artık hipermarketler aldı ama gece
bekçileri yeniden ihdas edilebilir. Bu talebim, belki çoğu milletvekili
arkadaşlarımız için birazcık nostaljik olabilir;
haklılar, çünkü artık geçmişte olduğu gibi,
hırsızlıklar gece yapılmıyor. Artık, günümüzde
küreselleşme yeni hırsızlık, yeni yolsuzluk modelleri
oluşturmaya başladı. Günümüzde en büyük
hırsızlıklar, yolsuzluklar, artık, gündüz yapılmaya
başlandı, yöntem değiştirdi. Belediyelerde imar
değişikliği yapılarak yolsuzluklar yapılıyor.
TÜPRAŞın yüzde 14 hissesinde olduğu gibi özelleştirme yoluyla
hırsızlık ve yolsuzluklar yapılıyor. Bakanların
geçmişte yaşadıkları, bulaştıkları
yolsuzluklar hakkında, naylon fatura yolsuzluğu hakkında af
çıkarılarak yolsuzluk yapılıyor.
Hazır
özelleştirmeden söz etmişken, iki günden bu tarafa Sivastan,
hemşehrilerimizden aldığım bir ricayı Meclis
kürsüsünden duyurmak istiyorum. Çoğu yurttaşlarımız
aş, iş, düz işçilik, temizlik işçiliği, fabrikada
işçilik isterken bunlara cevap veremiyoruz. Şimdi,
yurttaşlarımızın talebi değişmeye
başladı, diyorlar ki: Sayın Milletvekilim, Sayın
Başbakandan ricada bulun. Tıpkı ATV ve Sabah Grubunda
olduğu gibi özelleştirmeden satılan bir başka yer varsa,
bir kısmını kamu bankalarından bir kısmını
Katardan oluşturacağı servetle, krediyle,
özelleştirmelerden biz de pay almak istiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, gece bekçiliği uygulamasının artık
anlamı kalmadı, biliyorum, artık gündüz bekçiliğine ihtiyaç
var.
Değerli
arkadaşlar, 10 Nisanda polis teşkilatımızın 163üncü
kuruluş yıl dönümünü kutladık. Şimdi, bugün burada sadece
polisleri, bekçileri konuşmayacağız. Polis ve bekçiler
Her
devlette, en modern devlette bile kolluk kuvvetleri niye vardır? Hukuku
uygulamak için vardır, yasayı uygulamak için vardır.
Geçmişte, bir tepsi baklava çaldılar diye, Gaziantepte 3 çocuk
günlerce, aylarca hapse mahkûm edildi, bu çocuklar perişan edildiler. Ama
ne yazık ki geçmişte bazı bankalar, banka sahipleri
tarafından içleri boşaltıldı, bunlar hakkında hiçbir
şey yapılamadı. Şimdi düzen aynı düzen,
değişen bir şey yok, çifte standart devam ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, geçenlerde gazetelerde okudum, mutlaka
okumuşsunuzdur. Hürriyet gazetesinde Ahmet Hakanın köşesinde
bir soru. Soruyu soran Turhan Çömez, eski AKP Milletvekili. Maliye
Bakanının oğlu Abdullah Unakıtan, bir tarım arazisini,
fabrika kurmak üzere, satın almaya çalışıyor.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
Sayın Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkanım, izin verirseniz
BAŞKAN
Şunu söylemek istiyorum: Yani
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Burada eğer hukuku, demokrasiyi
konuşmayacaksak
BAŞKAN
Hukuku demokrasiyi konuşalım da
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) -
çifte standardı konuşmayacaksak neyi
konuşacağız bu kürsüde konuşacaksak?
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Bekçileri konuş, bekçileri.
BAŞKAN
Hayır, yani mevzu ile ilgili değil, konuyla ilgili değil.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Gündeme geliyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanın oğlu önce Bakanın ricasını, rüşvet
teklifini sunuyor, kabul etmeyen devlet memuru daha sonra sürülüyor.
Sayın
Başkan, bu kürsüden, milletin kürsüsünden bunları sormayacaksak
nereden soracağız? Şimdi bu kürsüden soruyorum: Yürürlükteki
Ceza Yasamıza göre rüşvet almak da vermek de suç mu, değil mi?
Rüşvet almak suç olduğu kadar rüşvet vermek de suç. Sayın
Başbakan, geçenlerde Malatyada partisinin bir toplantısında,
bundan otuz yıl önce rüşvet verdiğini söyledi. Şimdi merak
ediyorum milletvekili olarak: Bu ülkede savcılar, bu Başbakan
hakkında niye işlem yapmıyorlar? Rüşveti alan, veren tapu
dairesindeki düz devlet memuru olursa yakasına
yapışacaksın, ama Başbakan olursa, bakan olursa,
bakanın oğlu olursa görmemezlikten geleceksin. Böyle bir çifte
standart dünyanın neresinde var?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Bakanın oğlunun ayrıcalığı
mı var? Şikâyet edin.
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Konuya gel, konuya.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yine o soru
önergemde, verdim, Meclis Başkanlığı
aracılığıyla Sayın Başbakandan cevabını
bekliyorum. Sayın Başbakan İstanbul Belediye Başkanı
olduğu dönemde belediyelerin kapılarına en büyük puntolarla
yazdı Rüşvet alan da veren de melundur. diye. Belki hâlâ bazı
AKPli belediyelerin binalarında, kapılarında var. Şimdi bu
kürsüden sormayacağım da nereden soracağım? Sayın
Başbakan, bu değerlendirmenin siz neresindesiniz, rüşveti
verdiğinizi kendi ağzınızla ikrar ettiğinize göre?
Sayın
Başbakan 1 Mayısta bayram olsun. diyen, 1 Mayısı Taksimde
kutlamak istiyoruz. diyen işçi sınıfına, emeğiyle
geçinen insanlarımıza ayak takımı diyor. Başka zaman
fakir fukara, garip gureba edebiyatı yapan Sayın Başbakan
acaba sadece sıfatının önünde Başbakan olduğu için
mi kendisini baş zannediyor? Çalışanları, toplumun büyük
kesimini, emeğiyle geçinen insanları rencide etmeye Sayın
Başbakanın hangi hakkı var, ne hakkı var?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Çarpıtma, çarpıtma.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Ne demek istediğini lütfen düzeltin. Bir zamanlar
Sayın Başbakanın sözcüsü vardı, Sayın Akif Beki
Bir
kere daha düzeltsinler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdemir, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Ortamı germeyin. Her zaman burada ortamı
geriyorsunuz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Değerli arkadaşım, burada
doğruları söyledikçe niye geriliyorsunuz? Konuşanlara niye
provokatör diyorsunuz. Bu Mecliste milletvekili dokunulmazlığından
benim algıladığım şey eğer kimseye hakaret
etmeden düşüncelerimi serbestçe söylemekse buradan gerilmenize gerek yok,
ben doğruları söyleyeceğim, ülkenin doğrularını
söylemeye devam edeceğim.
Geçen hafta
burada yaşanan şey demokrasi tarihimizde var mı? Hukuka
sığıyor mu? Artık herhâlde gece bekçileri değil,
milletvekillerinin başına birer tane gece bekçisi dikeceğiz,
gece bekçilerini dikeceğiz.
Mahalle
baskısından, çevre baskısından sonra artık giderek
sayenizde Meclis baskısı yaşamaya başlıyoruz.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Bu ülkeye, bu millete sizden başka baskı
yapan parti var mı?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Neyi söyleyip söylemeyeceğimizi sizden mi izin
alacağız?
Bu kanun
teklifine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destek
olacağımızı belirtiyorum. Bu teklifle yasal haklarına
gecikmiş de olsa kavuşan gece bekçilerimizi ve tüm
yurttaşlarımızı en içten sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. Çok teşekkür ediyorum hepinize. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gruplar adına ve şahısları
adına bir söz talebi yok.
Konuşma
talebi olan arkadaşımız var mı efendim? Yok.
Madde üzerinde üç
adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 120 S. Sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi (b) bendindeki %
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 120 sıra sayılı yasa teklifinin 3. maddesinin (a) bendinde
geçen çarşı ve mahalle bekçisi ibaresinin çarşı ve
mahalle bekçileri ve köy korucuları biçiminde değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 120 sıra sayılı yasa teklifinin 3. maddesinin (a) bendinde
geçen çarşı ve mahalle bekçileri ifadesinin çarşı ve
mahalle bekçileri ve köy korucuları olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Osman Kaptan |
Şevket
Köse |
|
Malatya |
Antalya |
Adıyaman |
|
Hüsnü Çöllü |
Tayfur Süner |
|
|
Antalya |
Antalya |
|
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, dinlediğiniz gibi, son iki önerge aynı
mahiyettedir. Onun için, iki önergeyi birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge sahipleri
Sayın
Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
önergemiz şu: Korucuların yasa çıkmadan önce aldıkları
para 540 liraydı. Yasa çıktı, 500 liraya düştü. Diyoruz ki:
Mademki bugün mahalle bekçilerimize
Onların hakları,
yıllardır hakları yenmiş, haklarını yemişiz
biz. Onlardan ben şahsen özür diliyorum, bekçilerimizden, hakları. O
yasa çıkarken, İçişleri Bakanım burada olsaydı, bomba
uzmanlarını koyduk, teşekkür ediyorum, gelin, artık, korucuların
yasal bir statüsü olsun. Bir kere bunları kim atıyor, kim
alıyor, disiplin
Hiçbir şey belli değil arkadaşlar.
Diyorlar ki: Sen korucu değilsin, bugün gelme artık işine -bir
jandarma komutanı veya kaymakam- aldım seni görevden
Bitti.
Arkadaşlar,
burası Türkiye Cumhuriyeti. Hukuk devleti. Hukuk devletinde yargı
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Bunlar bir kere memur değil.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, niye almıyorsunuz yani? Niye
almıyorsunuz? Yani, geçen sefer
Niye almıyorsunuz? Niye yani? Bunlar
bu ülkeye birey olarak hizmet yapmıyorlar mı? Yani neden? Neden?
Hizmetleri
Yani bu köy korucularının
Bir hizmet yapmıyor mu
bu? Ya, hizmetlerini tanımıyorsunuz
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Memur değil bunlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) O zaman deyin ki: Böyle bir sistem yoktur, biz bu
korucu sistemini kapayalım. Biz gene söylüyoruz, biz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak ve şahsım olarak, birey olarak bakıyoruz,
insan olarak bakıyoruz, aile fertlerine acıyoruz. Biz bireyin
mutluluğu, bireyin sorununun çözülmesi olarak bakıyoruz. Bu
şekilde bakıyoruz.
Gelin, bekçiler
kanunumuz çıkarken
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Olsa da dükkân senin. Memur değil onlar.
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Memur değil bunlar yani, bir kere, sınavla alınmıyor,
kimisi okuryazar bile değil, nasıl emniyet hizmetleri
sınıfına alacaksınız?
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, zamanında, 1960 yılında
aldığımız mahalle ve köy bekçilerimizi memur olarak mı
aldık yani? Yani onlar memur muydu?
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Hangisi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Mahalle bekçilerimiz.
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Tabii canım. Yardımcı hizmetler
sınıfında, 657ye alındı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Yapmayın. 77 yılında, o
hakkını yediğimiz insanlarımızı
1977
yılında yardımcı hizmetler kanunu çıkardık.
Gelin, gelin, bugün de
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Olmaz böyle, ona göre teklif getirilmesi lazım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Tamam, gelin, bugün de bu
arkadaşlarımıza
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Olsun diye söylemiyor zaten.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Ünal Bey, biz ne istersek olsun diye isteriz. Ben,
özellikle şahsım olarak konuşuyorum, yüreğimle
konuşurum, kimse gibi
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Teklifi ona göre getirin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Ona göre tekliftir. Bu kanun geçerken, 52 bin tane
köy korucumuzu da gelin bir kapsam içine alalım. O insanların
belirsiz olan
O insanların gerek özlük hakları gerekse statüleri
belirsizdir; iki kişinin dudağının arasında: Gittin
tamam, gittin. Suçum ne? Mahkeme kararını getiriyor, geri
almıyorlar. Ya, bu insanlara hukuki bir statü getirin ve özlük
haklarını
Yasa çıkmasına rağmen -altını
çiziyorum- geçen dönem yasa çıkmasına rağmen hiçbir özlük
hakları belli değildir ve hiçbir hukuki statüleri belli
değildir. Yönetmelik yeterince uygulanmıyor. Ben bunu söylüyorum,
bunu söylüyorum, bunu söylüyorum.
Ben şunu
söylüyorum, şunu rica ediyorum sizden: Grup olarak, değişik
illerdeki bu dernek başkanlarını -bunların hepsi artık
dernekleşmiş- çağırın, Ne derdiniz var? deyin, bu
insanlarla bir konuşun ya, başka bir şey istemiyoruz ki.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bizim yaptığımız iyileştirmeleri
onlar çok iyi biliyorlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Bu okuduğum metin de tamamen -benim uydurmam
değil- o arkadaşlarımızın bize gönderdiği
-buyurun, altında- sorunlarının ve dertlerinin metnidir. Bunu
dile getirmek, bunun önlemini almak hepimizin görevidir. Birey olarak, insan
olarak -yine altını çiziyorum- bu ülkede sosyal devlet olarak,
insanları mağdur edemeyiz. Ben, sosyal devletlik görevimizi
yapalım diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Takdir sizin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Efendim, şimdi bu verilen önergede savunulan şey, iki
ayrı konunun savunulmasıdır. Mahalle bekçileri ile köy
korucularının statüleri de farklıdır. Ama değerli
arkadaşlarımız, köy korucularıyla ilgili yeni bir
düzenlemeyi gündeme getirirlerse otururuz, tartışırız.
Komisyonda tartışılması gerekir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Arkadaşlar Evet desinler, derhâl.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Sayın Aslanoğlu, siz bu işleri çok iyi bilen
insansınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Onu da yaparız.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Gerçi, fikirlerinizi ifade ettiniz, teşekkür ederiz, ama bunun
ayrıca tartışılması lazım.
Teşekkür
ederiz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce
yaptığım konuşmada, geçen haftaki olayda CHPli ve MHPli
arkadaşlar bana sahip çıktılar Bize teşekkür etmediniz.
dediler, ama ben onlara zaten basın önünde teşekkür ettim. Yani,
diliyoruz ki, bu çatı altında hepimiz aynı ülkenin
insanlarıyız. Bu memleketin birliği ve bütünlüğü için
mücadele eden, bu memleketi yüceltmeye çalışan, aynı ruh ve
aynı inançta insanlarız. Bunu bütün herkese şey edelim ve
aramızda kırgınlık olmasın. Bizim kimseye
karşı bir husumetimiz de yok, bizim kimseye karşı bir
düşmanlığımız da yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hah!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bizim istediğimiz, Türkiye Cumhuriyeti devletini dünyada lider
yapabilecek bir düzenlemeye, bir yönetime kavuşturmaktır. Bu yönetime
kavuşturmanın da yolu devletin kaynaklarını en adil
şekilde kullanmak, rüşveti yok etmek, devleti yöneten insanların
sorumluluk duygusu içinde hareket ederek Benim çoğunluğum var,
istediğimi yaparım. düşüncesini, bu iktidarda bu ülkede yok
etmek. Eğer bir memlekette suistimaller varsa bunların üzerine
gidelim. Yani, biraz önce de söyledim, değerli milletvekilleri, yani, bir
memleketin resmî bankalarından bir günde 750 milyon dolar kredi
alınıyorsa bu faciadır, bu büyük bir yıkımdır o
memleket için. Üzerine gidelim. Şimdi, ben, sen, Ahmet, Mehmet gitse
Vakıflar Bankasına, Halk Bankasına Ya, bana bir 100 bin dolar
ver veya bir 50 bin dolar ver. Verir mi arkadaşlar? Mümkün değil,
vermez.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Teminatı varsa verir.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, ama 750 milyon dolar, bu memleketin Başbakanı,
kendi damadının başında bulunduğu şirkete
alıyorsa bu vahim bir hatadır. Yani bu hatayı savunmak mümkün
değil.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, köy korucuları konusunda
Ben koruculuk sistemine karşıyım ama benim memleketimde de
-Tuncelide de- korucular var. Şimdi, bu arkadaşlarımız
nasıl çalışıyorlar? Bunların bir güvenceleri yok. Bir
güvenceleri olmadığı için
Yani oradaki astsubay veya
uzatmalı çavuş arkadaşımızın emrindedir.
Onları çağırırlar, hoşuna da gitmediği an hemen
görevine de son verirler. Bu arkadaşlarımız, en fazla hayati
tehlikeyle karşı karşıya olan kişilerdir. Özellikle,
silahlı terör eylemlerinin olduğu yerde, çok defa Güneydoğuda,
bu korucu arkadaşlarımız, işte, askerin de, polisin de,
özel timin de zaman zaman önünde giderler. Şimdi, bu insanlar bu
memleketin savunması için canını veriyor. Canını
verdiğine göre bir hukuki statüye kavuşmaları lazım. Yani,
işte, kaymakam -hele kaymakamın uzağa gitmesi mümkün değil-
birisinin bir hareketini beğenmedi mi hemen Silahını
aldım. diyor; ne bileyim, uzatmalı arkadaşımız,
birisinin hareketini beğenmedi mi Efendim, silahını
aldım. diyor ama o silahı aldıktan sonra adam da, yani o zat, o
arkadaşımız zamanında koruculuk adı altında
görev yaptığı için toplum içinde serbest de gezemiyor, rahat da
gezemiyor, yani hedef hâline gelmiş.
Dolayısıyla,
diyoruz ki, bu insanları bu kadar görev
Yani, ya koruculuk sistemini
kaldırın
Ben ona bir şey demiyorum ama
kaldırmıyorsanız bu kadar zor şartlarda görev yapan insanların
hiç olmazsa bir statüye kavuşması lazım. İşte,
bekçiler gibi onlar da emniyet statüsünde olsun Sayın Komisyon
Başkanı ve Sayın Bakan. Bu insanlar da hiç olmazsa bir hukuki
statüye kavuşsun. Onlar da -yani bir bekçi, bir emniyet görevlisi kadar-
çünkü çok önemli görev yapıyorlar, reddedemezsiniz. Yani, demin de
söyledim, ben, -Tuncelide epey korucu arkadaşımız var ama bir
tanesi de bana oy vermedi, canları sağ olsun, ben onun peşinde
değilim- taşıdığım insanlık duygusu
gereği o görevi bu ülkenin savunması için çok zor şartlarda
yapan bu insanların belirli bir ekonomik güç, sosyal ve hukuki bir statüye
kavuşmalarını istiyorum. Bence, önergemiz çok yerinde bir
şey.
Arkadaşlar,
devletimizin imkânları o korucuların insanca
yaşamasını sağlayabilecek, polislerin insanca
yaşamasını sağlayabilecek bir ekonomik güce
yetişmesine elverişli. Yeter
ki o kaynaklar, işte, yandaşlara, şunlara, bunlara heba
edilmesin, getirilip de şuraya, buraya verilmesin. Yoksa, Türkiye'nin
kaynakları çok iyi. Vergi ciddi tahsil edilirse, ihalelerde
kayırmalar olmazsa, ihalelerde denetim olursa, devlette denetim müessesesi
olursa, bu elde edilen gelirlerimizle, biz, Türkiyede memurumuzu da en iyi
şekilde aylık verebilecek düzeye getiririz, polisimizi de korucumuzu da
Bizim istediğimiz, devlet yönetimine dürüstlüğün hâkim
olmasıdır.
Saygılar
sunuyorum, önergemin kabulünü istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Genç,
Sayın Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergelerini
birlikte oylarınıza sunacağım.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 120 S. Sayılı Kanun Teklifinin 3 ncü maddesi (b) bendindeki %
Hasan
Çalış
Karaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Çalış, gerekçeyi mi okutayım?
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çarşı
ve mahalle bekçilerinin ekonomik olarak desteklenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4-
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Emniyet Genel
Müdürlüğüne ait bölümünde YH -Yardımcı Hiz-metler
Sınıfı olarak yer alan
Çarşı ve Mahalle Bekçisi unvanlı kadroların
sınıfı EMH - Emniyet Hizmetleri Sınıfı olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok
İki
arkadaşım sisteme girmişler. Soru sormak için mi, onu
soracağım.
Sayın Akman,
soru soracak mısınız?
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Şahsım adına söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Şu anda soru soracak mısınız diyorum?
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Şahsım adına söz talep ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Şahsı adına söz talep ediyor.
BAŞKAN
Şahsınız adına söz talebiniz var. Yani soru talebiniz yok.
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Hayır, sorudan vazgeçtim.
BAŞKAN
Sayın Ural
KADİR URAL
(Mersin) Ben soru soracağım.
BAŞKAN
Size daha sonra soru hakkı vereyim.
Şahsı
adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman.
Buyurun
Sayın Akman.
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
buradaki konuşmalar sırasında iki milletvekili
arkadaşımızın bazı hususları gündeme getirmesi
nedeniyle, kanun teklifi sahibi olarak bunlara bir cevap verme ihtiyacı
hissettim ve gerek kamuoyunun gerekse sizlerin kafasında oluşabilecek
bir yanlış anlaşılmayı gidermek maksadıyla söz
aldım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yahya Bey, Hükûmet cevap versin, Hükûmet!
YAHYA AKMAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, biraz önceki maddede, birisi çok
deneyimli, birisi iki dönemdir milletvekilliği yapan iki
arkadaşımızın önergeleri görüşüldü ve oylandı. Bu
önergelerde köy korucularının da emniyet hizmetleri
sınıfına alınması talep edilmekteydi. Hâlbuki, bu, ne
kanun tekniğine ne işin mahiyetine uyan bir önerge değildi.
Bu
arkadaşlarımız, yani köy korucusu dediğimiz
arkadaşlarımız, bir kere, her şeyden önce, çok ciddi
şartlar aranmaksızın o bölgenin özel şartlarına göre
silahlandırılan, köylerini korumak için görevlendirilen
insanlardır. Bizim burada konuştuğumuz konu ise 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi
Bugünkü görüştüğümüz
çarşı ve mahalle bekçilerimiz ise yardımcı hizmetler
sınıfında, 657ye tabi arkadaşlarımızdır.
Biz bugün yaptığımız değişiklikle bunları
emniyet hizmetleri sınıfına taşıyoruz. Bu gayet
tabiidir, zaman zaman bu haklar tanınır. Ama bu arkadaşlar zaten
devlet memuru olma hakkını elde etmiş, yıllardan bu yana
devlet memuru olarak çalışmış olan -sosyal hakları
itibarıyla, diğer hakları itibarıyla- insanlardır.
Burada bu
şekilde önergeler verildiği zaman zannedilecektir ki hemen böyle bir
kelime ilave etmekle bu insanlar memur statüsüne taşınabilecektir
Bunun yanlış olduğunu, bunun yerinin burası
olmadığını
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yahya Bey, sen söyle, doğrusunu yapalım.
YAHYA AKMAN
(Devamla) - Eğer arzulanırsa, bu konuyla ilgili olarak, örneğin
Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan insanların, şu
yaşla şu yaş arasındaki insanların tamamı devlet
memuru kılınmıştır. gibi de bir madde
çıkarılabilir. Ama bunlar işin usulüne, işin yasasına
uymayan önergelerdir, bunu hatırlatmak istiyorum.
Bir de
muhtarlarla ilgili bir konu gündeme getirildi. Muhtarlar, özellikle
geçtiğimiz dönem ve bu dönem içerisinde kendileriyle ilgili Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ve özellikle iktidarımızın çok ciddi
çalışmalar yaptığı bir sınıftır. Ben de
bunlardan birisiyim. Sayın Aslanoğlu gibi, geçen dönemden bu yana
muhtarlarımızın konusunu önce Dilekçe Komisyonunda uzun
uzadıya tartıştım arkadaşlarımla beraber,
arkasından arkadaşlarımızın ücretleri o günkü
şartlarda yüzde 100 civarında artırıldı. Daha henüz
Cumhurbaşkanının onayını bekleyen bir kanunda da
Muhtarlarımızın, özellikle sosyal güvencesi olmayan
muhtarlarımızın -ki bu yaklaşık olarak mevcut
muhtarlarımızın yarısını, yani 52 binin
yarısını teşkil ediyor- bu
arkadaşlarımızın da BAĞ-KUR primlerinin
yarısının devlet tarafından ödenmesiyle ilgili bir
düzenleme çıktı. Yani her vesileyle bu sınıftaki
arkadaşlarımızı gündeme getirmek doğru bir olay
değildir. Bunlarla ilgili atılabilecek çok önemli adımlar
atılmıştır. Elbette ki gerek köy korucularıyla
alakalı, gerek muhtarlarla alakalı, hatta gerek bütün
çalışanlarımızla ilgili çok tatmin edici düzeyde, belki,
ücretler veremeyebiliyoruz. Ama ülkenin şartlarının bu
olduğu, bunların zaman içerisinde, ülkemizin millî gelirinin,
ekonomimizin gelişmesiyle beraber iyileşeceğini hepimiz
biliyoruz, ki altı yıl öncesiyle
kıyasladığınız zaman aşağı yukarı
bütün çalışanlarımızın reel olarak ciddi
artışlar elde ettiği de aşikârdır, ortadadır.
Bu hususlarla
ilgili bir düzeltme yapma ihtiyacı hissettim. Söz verdiği için
Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Kanun teklifimizin, tekrar,
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, devlet
tarafından ödenen bir şey yok.
Sayın Hatip, devlet bir şey ödemiyor. Sadece, müsaade
ederseniz, bir kelimeyle açıklığa kavuşturayım ben ne
istiyorum. Devlet tarafından ödenen bir şey yok.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, bütün arkadaşlarım
yasama görevini yapıyor -hepsini takdirle karşılıyorum-
soru sorarak, önerge vererek veya diğer şekilde yaparak. Yalnız,
burada, bütün grupların ve milletvekili
arkadaşlarımızın mutabakatı var.
Arkadaşlarımız da, çarşı ve mahalle bekçisi
arkadaşlarımız da bizi her taraftan izliyor, burada da varlar.
Bir an önce -yarım saatlik süremiz kaldı- bu kanunu hep beraber
gayret ederek, inşallah, gerçekleştirelim diyorum.
Sayın
Uralın, Sayın Çelikin, Sayın Aslanoğlunun soruları
var. Onlara soru sorma hakkı vereceğim.
Sayın Ural,
buyurun.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Başkanım,
aracılığınızla sormak istiyorum: Bu, Sayın Hasan
Çalış Beyin vermiş olduğu önergede yüzde 80e
çıkartılmasını
Polislerle denk olacak, onun için yüzde
80e çıkartamıyoruz. şeklinde bir savunma var. Polislerinkini
yüzde 85e çıkartalım, onu da yüzde 80e çıkartalım,
fazlalaştıralım. Bu birinci sorum.
Ama, esas, ikinci
sorum: 22 Temmuz seçimlerinden önce emniyet teşkilatı personelinin
özlük ve özellikle mali haklarının iyileştirilmesi konusunda
çalışmalar yapılacağı söylenmiş idi. 22
Temmuzdaki seçimlerden önceki çalışmalarda böyle bir
çalışma yapılacağı söylenmişti. Fakat
şimdiye kadar herhangi bir çalışma yapılmadı. Emniyet
personelimiz acaba bu çalışmayı mahallî idareler seçimlerine
kadar bekleyecekler mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ural.
Sayın Çelik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben de bu madde
üzerinde
Özellikle emniyet hizmetleri sınıfına geçirildikten
sonra çarşı ve mahalle bekçileri, İçişleri
Bakanlığı ve Hükûmet, bu sınıftan olan çarşı
ve mahalle bekçileri kadrosunu sağlayarak yeni atama yapmayı
düşünüyor mu? Onu sormak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, köy korucularıyla
ilgili verdiğimiz önergede Sayın Komisyon Başkanım ve
Sayın Akman Bu, kanun tekniğine uygun değil. dediler. Biz
hemen korucularla ilgili yeni bir yasa teklifi vereceğiz. Acaba Sayın
Komisyon Başkanım ve Sayın Akman köy korucularıyla ilgili
aynı yönde bir kanun teklifi verip destekleyecekler mi?
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Böyle bir söz vermiyoruz, şimdiden söyleyeyim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Bakanım
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) Efendim,
şimdi, burada emniyet hizmetlerinin tazminatlarıyla ilgili elimde on
iki ayrı madde hâlinde tazminat rakamları var. Yani orada 72,
işte, 80i geçer filan diye böyle bir şey yok. Farklı
farklı
KADİR URAL
(Mersin) Veysi Bey öyle söylediği için
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Hayır, olabilir ama bizim
KADİR URAL
(Mersin) Veysi Bey vermiş de teklifi
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) Soruyu
bana sordunuz ama, soruyu bana sordunuz, ben de cevabı veriyorum size.
Dolayısıyla,
böyle bir şey söz konusu değil. Diğer taraftan, zaten her görev
gibi bu da dinamik bir şartı içeriyor. Üzerinde
arkadaşlarımız çalışma yapabilirler ama bu 72-80
arasındaki farkı bu şekilde izah ediyoruz. Onun
dışında başka bir çalışma yok. Bunu da size ifade
etmiş oluyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümünün oylamasından önce bir söz talebi var mı? Bazı
arkadaşlarımız var ama ben Genel Kurulda göremiyorum o
arkadaşlarımızı, fikirlerini beyan etmek üzere yani oylarının
rengini belirtmek üzere. Yok o arkadaşlarımız.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
Oylamadan sonra mı söz alacaksınız Sayın Bakanım.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) Evet,
oylayın, ondan sonra.
BAŞKAN
Tamam.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Mahalle bekçileriyle ilgili olarak, bekçiler ve emniyet
mensuplarımızla ilgili bu kanun teklifinin ülkemize ve bütün
çalışan arkadaşlarımıza hayırlı olmasını
diliyorum.
Söz almamın
sebebi, hem böyle bekçilik gibi ulvi bir mesleğe, birazcık da
nostaljik olan ve hepimizde olumlu hatıraları olan bir mesleğe
hakkını verebilmek.
İkinci
olarak da Sayın Bakanımızla ilgili. Biraz önce burada
olmadığı ifade edildi. Kendisi bir başka kamu görevi olan
Millî Güvenlik Kurulunda olduğu için bana rica ettiler. Onun için onun
yerini doldurmaya çalıştım. Onun için bu toplantıda yoklar.
Bunu ifade etmek istiyorum.
Üçüncü olarak da
böyle, hakikaten çok anlamlı olan bir görevde de zaman zaman konunun
dışına çıkmalar oldu. Mamafih onu da biz, artık,
politikanın standart sapması olarak görüyoruz.
Bu bakımdan
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Böylece,
sayın milletvekilleri, çarşı ve mahalle bekçileri
hakkındaki kanun teklifi ve bomba uzmanı arkadaşlarımıza
imkân sağlayan bu teklif yasalaşmış ve kabul
edilmiştir. Bekçilerimiz için, emniyette görev yapan bomba uzmanı
arkadaşlarımız için ve tüm milletimiz için hayırlar
getirmesini ve kendilerine ve ailelerine hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, üçüncü sırada yer alan İstanbul Milletvekili Hasan
Kemal Yardımcı ve 2 Milletvekilinin; Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Uzman
Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcı ve 2 Milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu
Raporu (2/187, 1/446, 1/509, 1/513) (S. Sayısı: 127)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
127 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şu ana kadar
bize intikal eden söz taleplerine göre, gruplar adına, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Kamil Erdal
Sipahinin söz talebi vardır.
Sayın
Sipahi, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türk
Silahlı Kuvvetlerindeki birtakım ihtiyaçları
karşılamak üzere yasa
tasarıları üzerinde konuşulacak ve Milliyetçi Hareket
Partisi adına yasa tasarılarının bütünü hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu yasa tasarılarının içerisinde
birinci sırada görüşülecek olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu üzerindeki bazı değişiklikler. Bu değişiklikler
içerisinde benim değinmek istediğim sadece bir madde var. O da kendi
isteğiyle emekli olan kıdemli albaylara da kadrosuzluk tazminatı
ödenebilmesinin amaçlanması konusu. Maalesef kadroya dayalı terfi
sistemiyle ilgili birtakım güçlükler Türk Silahlı Kuvvetlerindeki çok
uzun süreli çalışmalara rağmen hâlen yürürlükte olup bu kadroya
dayalı terfi sistemi gerçekleştirilemediği müddetçe
değişik birtakım rütbelerde bu tip şişmelerin
olması bundan sonra da vakidir ve bu tip geçici yasa maddelerinin
yürürlüğe girmesi de söz konusu olacaktır. Onun için, bir an evvel bu
kadroya dayalı terfi sistemiyle ilgili çalışmaların
tamamlanması ve yasalaştırılması gerekmektedir. Onun
dışındaki diğer konular silahlı kuvvetlerin şu
andaki önemli ihtiyaçları olup her zaman çok medeni tartışmaların
olduğu Millî Savunma Komisyonunda bütün partilerimizin iş
birliğiyle kabul edilmiştir.
Benim burada söz
almaktaki asıl amacım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli
astsubay mensuplarıyla uzman mensuplarının bazı önemli
sorunlarını bu vesileyle yüce Meclisin bilgilerine sunmak ve yüce
Meclisin bu taleplerin yerine getirilmesi konusundaki desteğini istemeye
yöneliktir.
Şerefli
astsubaylarımız Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok önemli bir
bölümünü oluşturmakta olup, maalesef, son yıllarda çok önemli
ekonomik sorunlarla baş başadırlar. En son 14 Ocak 2004
tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin malî durumunun
iyileştirilmesi teklifleri konusunda yapılan bir incelemede,
astsubaylarımızın emekli
oldukları zaman maaşlarının yüzde 45 oranında azaldığı
açık olarak ifade edilmiştir. Ayrıca, Sayın
Bakanımız burada olmamakla birlikte, son olarak
astsubaylarımızın maaşlarıyla ilgili birinci kademe,
dördüncü kademeye indirilmesi konusundaki Komisyonda beş Milliyetçi
Hareket Partisi milletvekilinin olumlu oy vermesine ve Komisyonda olumlu
karşılanmasına rağmen daha sonra anlaşılmayan bir
nedenle bu konunun reddedilmesi, maalesef, astsubaylarımızda
-emeklileri dâhil- çok büyük bir sukutuhayal yaratmıştır. Bunu
yüce Meclisin bilgilerine sunmakta yarar görüyorum. Bu konuyla ilgili
yapılacak her türlü çalışmanın ve bu konunun tekrar gündeme
getirilmesi hâlinde her türlü desteğin Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından verileceğini ve bu çalışmalara katkı
sağlanacağını da bu vesileyle bildirmekte yarar umuyorum.
Sayın Bakan,
Sayın komisyon üyeleri; biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok büyük bir
kitlenin yani astsubaylarımızın -emeklileri dâhil-
uzmanlarımızın problemlerinin giderilmesinde her türlü teklife
açığız ve bu konudaki her türlü teklifin içerisindeyiz ve bu
konuda en olumlu gayretler içerisindeyiz. Yani ne demek istiyorsunuz? Astsubaylarımızın
ve uzmanlarımızın, esasında Meclisin çok küçük
gayretleriyle yerine getirilebilecek haklı taleplerinin yerine
getirilmesinde eğer Hükûmetimiz bir tasarı getirirse Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hiçbir ön koşul olmaksızın bu
tasarının yanında olacağız, buna söz veriyoruz.
Hayır, değil, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu değerli
kitlelerin sorunlarının dile getirilmesinde eğer teklif
mekanizmasını çalıştırır, tekliflerde bulunursak
bu takdirde sizlerin desteğini bekliyoruz, buna da açığız.
Sizlerin bu konudaki desteğinize talepkârız. Yok, değil, üçüncü
bir şekil, eğer bu arkadaşlarımızın -emeklileri
dâhil- astsubaylarımız ve uzmanların sorunları Millî
Savunma Komisyonunda, bu arkadaşlarımızın emeklileri de
dâhil gündeme getirilir, uzun süreli olarak tartışılır ve
bir öncelik sırası dâhilinde bunlar Meclis gündemine getirilirse bu
konuda da her türlü desteği vermeye hazırız. Bu konuda sizlerin
desteğine ihtiyacımız var, partiler üstü desteğine
ihtiyacımız var. Neden? diyeceksiniz. Astsubaylarımız çok
önemli bir kitle, sadece bunların Emekli Astsubaylar Derneğine
bağlı 96.500 emekli var. Bunların muvazzafları ve aile
fertlerini dâhil ettiğiniz zaman yarım milyonluk bir kitleden
bahsediyoruz. Maalesef emekli olduğu zaman yüzde 45 oranında geliri
azalan, yüzde 50si ek iş, yüzde 20si ise işportacılık
yaparak geçinmeye çalışan bir kitleden bahsediyoruz. Bu vefakâr,
cefakâr, fedakâr silah arkadaşlarım şu anda muvazzafıyla
fakirlik sınırının altında, emeklisiyle ise fakirlik
sınırıyla açlık sınırı arasında gidip
gelmekte. Bu arkadaşlarımız bunu hak etmiyorlar. Asgari yirmi
beş yıl Türkiyenin en ücra köşelerinde, çoğunlukla
canlarıyla kumar oynayarak görev yapan bu arkadaşlarımız
bunu hak etmiyorlar. Gelin, partiler üstü bir anlayışla bunların
taleplerini bir öncelik sırasında Meclise getirelim ve bu istek ve
talepleri bir an evvel yerine getirelim. Ne istiyorlar?
Bilindiği
gibi astsubayların eğitim düzeyleri 4752 sayılı Kanunla ön
lisans seviyesine çıkartılmış, buna paralel 4861
sayılı Kanunla da özlük hakları yeniden düzenlenmiştir.
Yeni memuriyete girecekler için olumlu karşılanan bu durum görevdeki
astsubay ve emeklileri mağdur etmektedir. Astsubaylar daha önce 10uncu
derecenin 1inci kademesinden hizmete başlamış kabul edilirken
4861 sayılı Kanunla getirilen yenilikle 9uncu derecenin 1inci
kademesinden göreve başlatıldığından, kanundan önce
görevde bulunan ve emekli olan astsubaylar bu kanundan yararlanamamakta ve
mağdur olmaktadırlar.
Devlet
memurları kanunlarında her yapılan iyileştirmelerin
sonucunda geçmişte görev yapanlar nazara alınmak suretiyle memurlar
ve emeklileri arasında adalet sağlanmışken maalesef
astsubaylarımız için bu konu yürürlükte değildir,
muvazzafıyla emeklisi arasında ayrı statüler
uygulanmaktadır. Bu, her şeyden önce eşitliğe
aykırıdır.
Bir başka
husus: 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile beş yıldan
fazla hizmeti olan tüm memurlara görev tazminatı verilmesi öngörülmüş
olmasına rağmen görev tazminatı sadece ve sadece makam ve unvanı
olan memurlara verilmiştir. Tüm memur ve emeklilere verilmemesi,
hakkaniyete, eşitliğe ve sosyal devlet ilkelerine aykırı
olmuştur.
Bu konuda
çeşitli müracaatlar yapılmıştır ve bu müracaatlara
Maliye Bakanlığı uzmanlarınca bu tazminatlardan yararlanma
konusundaki müracaatlarına Efendim, bu tazminatı alanlardan yüzde 16
kişi keseneği, yüzde 20 oranında da kurum keseneği
kesilmekte olup bu tutarlar Emekli Sandığı gelirlerinin önemli
bir bölümünü oluşturmaktadır. şeklinde bir kaçamak cevap
verilmiştir. Hâlbuki gerçek bu değildir. Görev tazminatı, makam
tazminatı, kadrosuzluk tazminatı ve bunun gibi tazminatların
karşılığında tazminatı alanların
maaşlarından kişi keseneği ya da kurum keseneği
kesilerek Emekli Sandığı bütçesine intikal ettirilmemiştir
ama mevcut uygulamada hak sahipleri tazminatları almaya devam
etmektedirler. Eğer intibak konusunda çok ciddi sorunlar var ise geriye
doğru borçlandırma yapılarak ödenecek farklardan kesintiler
yapılabilir.
Diğer bir
konu: Kendi nam ve hesabına yüksekokulu bitiren
astsubaylarımızın intibakları 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 137nci maddesi gereğince 657
sayılı Kanunun genel idare hizmetleri sınıfında
aynı yükseköğrenimi bitirenler için tespit edilen derece ve kademelerden
hizmet başlamış olarak yapılmaktadır. Maalesef yüksekokulu
bitiren astsubay ise, 926 sayılı Personel Kanununun ilgili cetveli
gereğince ancak 1inci derecenin 3üncü kademesine kadar
yükselebilmektedirler. Biraz önce arz ettim, 1inci derecenin 4üncü kademesini
alamayan eğitimli insan topluluğu yalnız astsubaylarımız
olarak kalmıştır. Benzer görevleri yapan polislerimiz 1inci
derecenin 4üncü kademesinden maaş alabilmektedirler. Hâlbuki benzer
görevleri hem de çok daha zor şartlarda, hudut görevlerinde karakol komutanı
olarak yerine getiren -örneğin jandarma sınıfında
olduğu gibi- astsubaylarımız bunu alamamaktadırlar. Bu
mağduriyet, arz ettiğim gibi, çok büyük bir sukutuhayal
yaratmıştır astsubay zümremizde. Gelin, bunun nedenlerini
açıklayın, nedenlerini ortadan kaldıracak
çalışmaları bütün partiler olarak tekrar yapalım en
kısa zamanda ve kanunu, tekrar, Meclise taşıyalım. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu sizlere öneriyoruz.
Diğer bir
konu: 3466 sayılı Yasaya tabi jandarma uzmanlarımız.
Maalesef jandarma uzmanlarımızla sözleşmeli erbaşlar arasında
uygulayıcılara dair bir karışıklık söz konusudur.
Hâlbuki uzman jandarmalar Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde subay,
astsubay gibi kadrolu muvazzaf personel olarak görev yapan kişilerdir. Her
ne kadar 1988de bu müessese başlamış gibi görünse de aslında
60lı yıllara dayanan fakat daha sonra yürürlükten
kaldırılan çok eski bir jandarma geleneğidir. Bu
arkadaşlarımızın da sıkıntıları
vardır. Bu arkadaşlarımızın
sıkıntılarından bir tanesi lise ve dengi okul mezunu
erkeklerden ibaresi olan görevde veya yeni mezun olan uzman jandarmalar okul
tabanına göre 10uncu derecenin 1inci kademesinde göreve
başlaması gerekirken, bunlar ortaokul mezunu sıfatıyla
11inci derecenin 1inci kademesinden göreve başlamaktadırlar. Tabiri
caizse on tane üniversite de bitirseler 11e 1den göreve
başlamaktadırlar. Bu ciddi bir sıkıntı
yaratmaktadır.
Diğer bir
konu, uzman jandarmaların okulda geçen bir yıllık süreleri
emekli keseneğine tabi tutulmayıp bu süre maddi hak kaybına
uğramaktadırlar. Hâlbuki astsubay okullarında ve harp
okullarında eğitimdeki geçen süre emekliliğe tabidir. Bu konuda
da bir mağduriyet söz konusudur ve eşitsizlik söz konusudur.
Gene jandarma
uzmanlarımız, devriye komutanı, asayiş tim komutanı
gibi kadrolu komuta görevlerinde görev yaptıkları hâlde temsil
tazminatına layık görülmemiştir. Bu ciddi bir
sıkıntı ve eşitsizlik yaratmaktadır.
Aynı
şekilde sosyal haklar ve lojman dağıtımında da bu
uzman arkadaşlarımız asgari yirmi beş yıl Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kahrını çekmekte ve Güneydoğuda çok önemli
görevler yapmalarına rağmen bu konuda bir eşitsizlik söz
konusudur ve bu eşitsizliklerin giderilmesi konusunda da sizleri ben
desteğe çağırmaktayım.
Gelelim
diğer bir konuya: Biraz önce söylemeyi unuttum. Bu jandarma
uzmanlarımız yaklaşık 25 bin kişilik bir kitledir,
aile fertleriyle birlikte 100-150 bin kişilik bir nüfusu temsil
etmektedir. 1986 yılından başlamak üzere bir uzman erbaş
konusu çıktı. 3269 sayılı Kanun gereğince uzman
erbaşlık Türk Silahlı Kuvvetlerinde uygulanmaya
başlandı. Ancak bu konuda da alelacele yapılan düzenlemelerle
maalesef bu 60 bin kişilik kitlenin de çok ciddi olan sorunları
gündeme gelmeye başladı. Başlangıçta bu sorunlar
düşünülmedi. Sadece bir işsizliği gidermek ve silahlı
kuvvetlerde birtakım avantajlardan yararlanmak için bu
arkadaşlarımız göreve alındılar. Fakat gün geçtikçe,
yaş ilerledikçe sıkıntılar, problemler de artmaya ve gün
yüzüne çıkmaya başladı.
Nedir? Efendim,
bir ay ceza alırsa bu uzmanlarımızın ilişiği
kesiliyor. Bu durum bir yıllık uzman için de geçerli, on dokuz
yılını silahlı kuvvetlere vermiş uzman için de
geçerli. O hâlde burada bir adaletsizlik var.
Efendim, bir
yılda üç ay rapor ya da hava değişimi alırsa
ilişiği kesilir. Bu da bir yıldan on dokuz yıla kadar
uzmanları kapsıyor. Hâlbuki, bunların haklı olarak hasta
olma, eğer hastalıkları ileri derecedeyse üç ay veya daha fazla
rapor alma gibi çok insani bir hakları var.
Yine, derece
kademesi maaşa etki etmeyen tek kamu görevlisi bu uzmanlarımız
olmaktadır.
Bunların
tayin atamaları belli değildir. Yani hangi coğrafi bölgede,
hangi küçük veya büyük yerleşim bölgesinde ne kadar süreyle görev
yapacakları belli olmayan tek kamu görevlisi sınıfı bu
uzmanlarımızdır.
Sınıf
işareti spoleti takmayan silahlı kuvvetlerde tek görevli bu
arkadaşlarımızdır.
Tabanca
verilmeyen, zatî tabanca taşımaktan mahrum bırakılan tek
sınıf budur.
Emeklilik
hakkı olmayan tek sınıf budur.
İzin
konularında silahlı kuvvetlerin diğer rütbelilerine kırk
beş günlük, on beş günü mazeret olmak üzere, izin verilirken bu on
beş günlük mazeret izninden mahrum bırakılan tek personel
kademesi yine bu arkadaşlarımızdır.
Bunun gibi -biraz
önce diğer, jandarma uzmanlarında da bahsettiğim gibi- sosyal
tesislerden, lojmanlardan yararlanma konusunda sıkıntıları
olan bir kitledir.
Sayın
milletvekilleri, sözün kısası, ben silahlı kuvvetlerimizle
ilgili bu yasaları vesile yaparak, şerefli astsubaylarımızın
-emeklileri dâhil- hiç de hak etmedikleri bu güç şartlardan
kurtarılması konusunda, özellikle şu son 1/4 maddesi konusunda
önce ümitlendirip sonra ümitlerinin kırıldığı
konusunda yardım ve desteklerinizi bekliyorum. Dediğim gibi, siz
hazırlayın biz destekleyelim, hayır, biz hazırlayalım
siz destekleyin veya oturup bir öncelik sırasına göre bu
arkadaşlarımızla beraber bu konuyu tartışalım
-gelsinler, onlar da yardımcı olsunlar- ve bir sıraya göre bu
arkadaşlarımızın mağduriyetlerine mâni olalım ve
bunların bu ciddi sorunlarını bir an evvel giderelim.
Ben, sabırla
dinlediğiniz için ve en kısa zamanda bu arkadaşlarımız
için hak ettikleri gerekli desteği vereceğinizden emin olarak size
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.
Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU İLE
BAZI KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1-
27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 8 inci maddesinin son fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Emeklilik
hakkını kazananlar, emekliliklerini Ocak, Şubat, Temmuz veya
Ağustos ayları içinde is-teyebilir. Bu aylar dışındaki
emeklilik istemleri ancak, ilgili kuvvet komutanı, Jandarma Genel
Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanının hizmet gerekleri
itibarıyla uygun görmesi halinde kabul edilebilir."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 926
sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrasının
(d) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"d) Fakülte
veya yüksekokulları kendi hesaplarına bitirenlerden Türk Silahlı
Kuvvetlerinde branşları ile ilgili muvazzaf subaylığa geçme
talebinde bulunanlar, subaylığa nasıp kararnamesinin onayı
tarihinden geçerli olarak muvazzaf subay nasbedilirler. Bu personelin subaylık
nasıpları hangi tarihte olursa olsun, kademe ilerlemesi veya üst
rütbeye yükselmelerine esas olacak nasıpları kararname takvim
yılının 30 Ağustos'u itibar olunur ve kademe ilerlemesi
veya üst rütbeye yükselmelerinde 31 ve 32 nci madde hükümlerine göre işlem
yapılır. Nasıp düzeltilmesinden ötürü maaş, maaş
farkı ödenmez ve diğer özlük hakları verilmez."
"e) Askerlik
hizmeti esnasında veya terhisini müteakip muvazzaf subaylığa
geçirilmesi uygun görülenler, subaylığa nasıp kararnamesinin
onayı tarihinden geçerli olarak muvazzaf subay nasbedilirler.
Bunların askerlik hizmetinde geçen süreleri nasıp tarihine eklenerek
bekleme süresinden sayılır ve üst rütbeye terfiileri, bu şekilde
bulunan nasıplarına ve (d) bendi ile 31, 32 ve 64 üncü maddelere göre
yürütülür. Nasıp düzeltilmesinden dolayı maaş, maaş
farkı ödenmez ve diğer özlük hakları verilmez."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 926
sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinin ikinci fıkrası aşa-ğıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Türk
Silahlı Kuvvetlerine muvazzaf subay olarak katılmadan önce
branşları ile ilgili yukarıda belirtilen öğrenimlerini
kendi nam ve hesaplarına yapmış veya subay nasbedildikten sonra
bitirmiş olanlar, lisansüstü öğrenimi tamamladığı için
sınıfları değiştirilen subaylar ile lisansüstü
öğrenimi tamamladıktan sonra astsubaylıktan subaylığa
nasbedilenler hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 926
sayılı Kanunun 65 inci maddesine aşağıdaki bent
eklenmiştir.
"ı)
Soruşturma veya kovuşturmasının devamı nedeniyle terfi
edemeyen subay ve astsubaylardan; açığa çıkarılan,
tutuklanan ya da açıkları kaldırılanlar veya tahliye
edilenler hakkında, davaları neticeleninceye kadar, bu Kanunun 32 nci
maddesinin (b) bendinde yer alan en çok rütbe bekleme süreleri ile 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununun 40 ıncı maddesinde belirtilen rütbe
karşılığı yaş hadleri uygulanmaz. Bunların
Silahlı Kuvvetlerde kalabileceği azami süre, emsali neşetlilerin
Silahlı Kuvvetlerdeki görev süresi kadardır."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- 926
sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"b)
Subaylık için sınava müracaat tarihinde sicil notu ortalaması,
sicil tam notunun yüzde doksan ve daha yukarısı olmak."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 926
sayılı Kanunun 115 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"IV - Askeri
Öğrencilerin İstifa Hakları
MADDE 115- a)
Türk Silahlı Kuvvetleri eğitim-öğretim kurumları ile yurt
içi ve yurt dışı fakülte ve yüksek okullarda öğrenim gören
askeri öğrenciler;
1) Lisans
seviyesinde 4 üncü sınıfın,
2) Ön lisans
seviyesinde 2 nci sınıfın,
3)
Ortaöğretimde son sınıfın,
Temmuz
ayının son gününe kadar okul masraflarını,
b) Fakülte,
yüksek okul veya meslek yüksek okullarından mezun olup da astsubay
nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine alınanlar, yemin ettikten
itibaren astsubay nasbedilinceye kadar geçecek süre içerisinde kendilerine
yapılan masrafları,
ödemek suretiyle
istifa edebilirler. Yapılan hesaplamada masraflar, sarf tarihinden tahsil
tarihine kadar geçen süre için kanuni faizi ile birlikte hesaplanır."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7- 926
sayılı Kanunun 150 nci maddesinin üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Askeri
eğitim ve öğretim kurumları dışında her
derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile üniversite, akademi,
okul, kurs veya benzeri kuruluşlarda da subay ve astsubaylara haftada yedi
saati geçmemek üzere ücretle ek ders görevi verilebilir. Ancak, milli güvenlik
bilgisi dersi için yedi saatlik kısıtlama uygulanmaz. Bu fıkra
hükmü uyarınca ek ders görevi verilenlere, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 176 ncı maddesine göre ek ders ücreti
ödenir."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 8inci
maddeye bağlı geçici madde 30u okutuyorum:
MADDE 8- 926
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 30- Bu Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında kadrosuzluk
tazminatı almaya hak kazanmış olanlar hariç olmak üzere, 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
hükümlerine göre emeklilik hakkını elde etmiş olan kıdemli
albaylardan kendi isteği ile emekli olanlara da yeni bir düzenleme
yapılıncaya kadar, 49 uncu maddenin (f) bendi esaslarına göre kadrosuzluk
tazminatı ödenir."
BAŞKAN
Geçici madde 30u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 31i
okutuyorum:
"GEÇİCİ
MADDE 31- Bu Kanunun 65 inci maddesinin (ı) bendi hükümleri, kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce emekliye ayrılanlar
hakkında uygulanmaz."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 30
ve geçici madde 31i, bağlı olduğu çerçeve 8inci maddeyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birkaç maddemiz kaldı. Teklifin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süremizin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teşekkür
ederim.
Madde 9u
okutuyorum:
MADDE 9- 4/1/1961
tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 69 uncu maddesi birinci fıkrasının (b) bendinin (3)
numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"3. Füru:
Subay, askeri memur ve astsubayların 25 yaşını
doldurmamış ve evli olmayan erkek ve kız çocukları ile 25
yaşını bitirdiği halde evlenmemiş kız
çocukları ile çalışamayacak derecede malullükleri resmi
sağlık kurulu raporuyla tespit edilen erkek çocukları ve subay,
askeri memur ve astsubayların ölümleri halinde bu kişilerden
kendilerine yetim aylığı bağlanabilen erkek ve kız
çocukları."
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 10u
okutuyorum:
MADDE 10-
28/5/1988 tarihli ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununun 26 ncı
maddesinin bir-inci fıkrasının (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c)
Emeklilik hakkını kazananlar emekliliklerini Ocak, Şubat, Temmuz
veya Ağustos ayları içinde isteyebilir. Bu aylar
dışındaki emeklilik istemleri ancak, Jandarma Genel
Komutanının hizmet gerekleri itibarıyla uygun görmesi halinde
kabul edilebilir."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 11i
okutuyorum:
MADDE 11-
11/5/2000 tarihli ve 4566 sayılı Harp Okulları Kanununun 32 nci
maddesine, birinci fıkranın ilk cümlesinde yer alan "ilgili
kuvvet komutanlığının" ibaresinden sonra gelmek üzere
"veya kuvvet komutanlığının yetki vereceği
makamın", ikinci cümlesinde yer alan "ilgili kuvvet
komutanlığına" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya
kuvvet komutanlığının yetki vereceği makama"
ibaresi eklenmiş, üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde, dördüncü fıkrasında yer alan "burs
sağlanmışsa" ibaresi ise "burs veya benzeri katkı
sağlanmışsa bile," şeklinde
değiştirilmiştir.
"Yurt içi ve
yurt dışında görevlendirilecek öğretim üyelerine 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre
harcırah ödenir."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
12nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12- 4566
sayılı Kanunun 33 üncü maddesine birinci fıkrasında yer
alan "ilgili kuvvet komutanlığının" ibaresinden
sonra gelmek üzere "veya kuvvet komutanlığının yetki
vereceği makamın", ikinci fıkrasında yer alan
"ilgili kuvvet komutanlığı" ibaresinden sonra gelmek
üzere "veya kuvvet komutanlığının yetki vereceği
makam", üçüncü fıkrasında yer alan "ilgili kuvvet
komutanlığınca" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya
kuvvet komutanlığının yetki vereceği makam
tarafından" ibareleri eklenmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Komisyon adına Siirt Milletvekili Sayın Yılmaz
Helvacıoğlu.
Buyurun
Sayın Helvacıoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. YILMAZ HELVACIOĞLU
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 127 sıra sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Komisyonum adına söz
almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.
Teklifimiz, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin iç işleyişine ilişkin 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 211
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve 4566
sayılı Harp Okulları Kanununun bazı maddelerinde değişikler
öngörmektedir.
Teklifimizin 1 ve
2nci maddeleri, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu Subaylığa Nasıp ve Nasıp Düzeltilmesi
başlıklı 35 ve 36ncı maddelerinde değişiklik
yapılmasına ilişkindir.
Anılan
maddeler 7 Kasım 1980 tarihinde kurulan Gülhane Askerî Tıp
Akademisinin öğretim elemanı ihtiyacı ile lisansüstü
öğrenim görmüş personel ihtiyacının
karşılanması amacıyla 26 Mart 1982 tarihli ve 2642
sayılı Kanun ile değiştirilmiş ve lisansüstü
eğitimli tıpta uzmanlık, diğer mesleklerde doktora
öğrenimi olarak tamamlamış bulunanlar ile doçent unvanı
almış olanların rütbe bekleme süreleri statülerine göre on
beş yıla kadar indirilmiştir.
Mevcut
değişiklikten bugüne kadar aradan geçen yirmi altı yıl
içinde gerek GATA ve gerekse diğer üniversitelerde eğitim alan
personel ile lisansüstü eğitim görmüş personel ihtiyacı
karşılanmıştır. Dolayısıyla, bu hükümler
lisansüstü öğrenim yapan diğer subaylara verilebilecek kıdem
süresinin en çok üç yıl olduğu dikkate
alındığında, zaman içerisinde personel arasında
eşitsizliğe neden olmuştur.
Teklifimizin 1 ve
2nci maddeleriyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli iken lisansüstü
eğitim görmüş olanlarla muvazzaf subay olmadan önce lisansüstü
öğrenim görmüş personel arasındaki mevcut eşitsizliğin
giderilmesi amaçlanmaktadır.
Teklifimizin
3üncü maddesi, askerî öğrencilerin istifa haklarına ilişkin
olup 926 sayılı Kanunun 115inci maddesinde değişiklik
öngörmektedir. 926 sayılı Kanunun 115inci maddesine göre, askerî
öğrenciler yemin ettikleri tarihten itibaren birinci yılın sonuna
kadar istifa edebilmektedirler. Bu sürenin sonunda kendi isteğiyle askerî
öğrencilikten ayrılmaları ise mümkün değildir.
Mevcut düzenleme,
çeşitli nedenlerle askerî öğrencilikten ayrılmak isteyenlerin
üzerinde olumsuz bir etki yaratmakta, bu kişileri idarece okuldan
atılmayı sağlamak için değişik yöntemler kullanmaya
sevk etmektedir. Bu durum Türk Silahlı Kuvvetleri eğitim ve
öğretim kurumlarındaki disiplin ve motivasyonu olumsuz yönde
etkilemektedir.
Teklifimiz ile
lisans düzeyinde öğrenim görenlere dördüncü sınıfın, ön
lisans düzeyinde öğrenim görenlere ikinci sınıfın,
ortaöğrenim öğrencilerine ise son sınıfın temmuz
ayının son gününe kadar okuldan ayrılma hakkı verilerek bu
olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifimizin 4üncü maddesi de 926
sayılı Kanunun 150nci maddesinde değişiklik
öngörmektedir. Bu madde ile subay ve astsubayların haftada yedi saati
geçmemek üzere askerî eğitim ve öğretim kuruluşları
dışında ek ders verebilecekleri hüküm altına
alınmıştır. Bu hüküm daha çok millî güvenlik bilgisi dersi
öğretmenleri için uygulanmaktadır. Karargâh, birlik ve kurumlarda
çalışan personelin asli görevinden daha fazla istifade etmek
maksadıyla 2007 yılından itibaren büyük garnizon
komutanlıkları emrine öncelikli olarak millî güvenlik bilgisi dersi
öğretmeni olarak görevlendirilmek üzere uzman lider eğiticisi
statüsünde personel ataması yapılmıştır ancak yedi
saatlik sınırlama nedeniyle bu personelden yeterince istifade
edilememektedir. Teklif ile millî güvenlik bilgisi dersi yönünden Yasada
öngörülen yedi saatlik kısıtlamanın kaldırılması
ve millî güvenlik bilgisi ders öğretmenlerine yedi saati aşan
kısımlar için de ek ders ücreti ödenebilmesi amaçlanmıştır.
Teklifimizin
5inci maddesi ile de 926 sayılı Kanuna geçici bir madde eklenmesi
öngörülmektedir. 926 sayılı Kanunda zaman içerisinde yapılan ve
geçen yasama döneminde çıkarılan bir kanunla uygulanmasına son
verilen ilave yüksek lisans kıdemi verilmesi gibi değişiklikler
ile terfide baraj sisteminin Anayasa Mahkemesince iptali üst rütbelerde
personel birikimine neden olmuştur. Bu birikimin özellikle albay
rütbesinde yoğunlaştığı gözlenmektedir. Hâlen
yürürlükte bulunan 926 sayılı Kanunun ek 5inci maddesinde yer alan
kadrosuzluk tazminatına ilişkin düzenleme, personelin kendi
isteğiyle emekli olmasını geciktirici bir etkendir. Bu maddedeki
beş yıllık sürenin daha öne çekilmesiyle albay rütbesinin ilk
yıllarında isteğe bağlı emekliliklerin artacağı,
bu durumun personel istihdamını olumlu yönde etkileyeceği ve
görevde olan bir personelin üç yıl boyunca alacağı aylık ve
diğer özlük hakları dikkate alındığında devlet
bütçesine de olumlu yönde katkı sağlayacağı
değerlendirilmektedir. Teklifimiz ile albay rütbesindeki personele
kadrosuzluk tazminatı ödenebilmesi için zorunlu beş yıllık
rütbe bekleme süresinin iki yıla indirilmesi, böylece üst rütbelerdeki
personel birikiminin azaltılması ve personel istihdamının
daha etkin bir yapıya kavuşturulması amaçlanmaktadır.
Teklifimizin
6ncı maddesi, subay, askerî memur ve astsubay ailelerinin
sağlık hizmetlerinden yararlanma esaslarının
düzenlediği 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununun 69uncu maddesinde değişiklik öngörmektedir. 21
Nisan 2005 tarihine kadar bu hüküm, devlet memuru çocuklarının tedavi
yardımının düzenlendiği 657 sayılı Kanunun
219uncu maddesinde yer alan hükümler ile paralellik arz etmekteydi. 21 Nisan
2005 tarih ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 657
sayılı Kanunun 206ncı maddesinde değişiklik
yapılmış ve aynı Kanunun 219uncu maddesindeki atıf
nedeniyle devlet memuru çocuklarının sağlık hizmetlerinden
yararlanma yaş sınırı tüm çocuklar için on dokuzdan yirmi
beşe çıkarılmış, evlenmemiş kız
çocukları için aranan muhtaç olma şartı ise
kaldırılmıştır. Teklif ile uygulamada birlik ve
beraberliğin sağlanmasını teminen 211 sayılı
Kanunda yer alan çocuk için sağlık yardımı yaş sınırı,
657 sayılı Kanunun paralelinde, çocuğun öğrenim durumuna
bakılmaksızın on dokuzdan yirmi beşe yükseltilmiştir.
Evlenmemiş kız çocukları için aranan yardım
olmadığı takdirde muhtaç duruma düşme şartı
kaldırılarak bu kişilerin evleninceye kadar sağlık yardımından
yararlandırılmaları sağlanmıştır.
Teklifimizin
7nci ve 8inci maddeleri, 4566 sayılı Harp Okulları Kanununun
32 ve 33üncü maddelerinde değişiklik öngörmektedir. Bu hükümler
incelendiğinde, harp okullarında görevli öğretim
elemanlarının yurt içi kongre ve bilimsel toplantılara
katılmalarına ve diğer harp okulları veya yükseköğretim
kurumlarında ek ders vermek üzere görevlendirilmelerine izin verme
yetkisinin ilgili kuvvet komutanlıklarına ait olduğu
görülecektir. Zaman içerisinde bu düzenlemelerin kuvvet karargâhlarındaki
iş yükünü olumsuz yönde etkilediği görülmüştür. Teklif ile
kuvvet komutanlıklarının üst düzey karar gerektirmeyen rutin
onay faaliyetleri dışında tutulması ve böylece kuvvet
karargâhlarındaki cari iş yükünün azaltılması
amaçlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasanın hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Helvacıoğlu.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13- Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 14- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerimize, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline ve tüm milletimize
hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker hakkında Anayasanın 99uncu ve İç
Tüzükün 106ncı maddeleri uyarınca verilen (11/1) esas numaralı
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı ve
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 29 Nisan 2008 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve bizleri
izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 19.08