DÖNEM: 23 CİLT: 30 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
10uncu
Birleşim
23 Ekim 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Niğde
Milletvekili İsmail Gökselin, Birleşmiş Milletler Dünya
Gıda Örgütünün (FAO) 2008 yılını Dünya Patates
Yılı ilan etmesine, patates üreticilerinin ve tarımın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının hayvan ihalelerine ve bu yolla kooperatiflere
verdiği desteklere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
3.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Ergene Nehrinin kirliliği ve Trakya
üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili Mümin
İnanın tarımsal sorunlara ilişkin konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin tarımsal sorunlara ilişkin
konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin, gündem dışı konuşmalara
karşı yaptığı açıklamalarını siyasi propaganda
aracı olarak kullandığına ilişkin konuşması
4.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının tarımsal sorunlara ilişkin
konuşması
5.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun tarımsal sorunlara ilişkin
konuşması
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun tarımsal sorunlara
ilişkin konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21 Milletvekilinin, başta
büyükşehir belediyeleri olmak üzere yerel yönetimlerin kurdukları
şirketlere yönelik haksız rekabet ve rant
dağıtımı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/271)
2.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 20 Milletvekilinin, tütün sektörünün ve tütün
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272)
B) Tezkereler
1.- Fransa Dönem
Başkanlığı çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008 tarihlerinde
Pariste gerçekleştirilecek olan AB Üye ve Aday Ülkeleri
Parlamentoları Savunma Komisyonu Başkanları
Toplantısına ismen davet edilen Millî Savunma Komisyonu
Başkanı Hasan Kemal Yardımcının katılmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/566)
2.- Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin, İrana yaptığı
resmî ziyarete refakat eden heyete Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun
iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/567)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu
ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin,
Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına
İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı: 296)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlunun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile İzmir Milletvekili Şenol Balın; 4562 Sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562
Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222)
2.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okayın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demirin, bazı suç duyurularının
akıbetine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/3552)
2.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, Ergenekon
soruşturmasıyla ilgili çıkan haberlere ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/4543)
3.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, bir cezaevinde
yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/4546)
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, açılan uluslar arası tahkim ve
AİHM davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı
(7/4547)
5.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Ergenekon soruşturmasındaki
tanık koruma tedbirlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/4585)
6.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, özelleştirme sonucu oluşan istihdam
sorunlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/4666)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak dört oturum yaptı.
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, KOBİlerin durumu ve Avrupa
Birliğinin 2007-2013 yılları için uygulamaya koyduğu
Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programı, Girişimcilik ve
Yenilik Özellik Programına Türkiye Cumhuriyetinin
katılımına,
İstanbul
Milletvekili Necat Birinci, Fazıl Hüsnü Dağlarcanın
vefatına,
Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan, Türkiyenin Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi geçici üyeliğine seçilmesine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
5018 ile 2919
sayılı kanunlara göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştayın 2007 yılına ilişkin dış
denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen komisyon tarafından
hazırlanan dış denetim raporlarının inceleme
sonuçlarına ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu
ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin,
Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98inci, İçtüzüğün 104 ve 105inci
Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun (10/27, 34, 37, 40, 102) (S.
Sayısı: 296) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından ertelendi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan (6/255),
2nci (6/266),
3üncü (6/292)
Esas
numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır
bulunmadığından, ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan (6/310),
15inci (6/353),
19uncu (6/374),
26ncı (6/389),
38inci (6/407),
42nci (6/412),
100üncü (6/494),
197nci (6/616),
242nci (6/670),
276ncı (6/713),
290ıncı (6/728),
322nci (6/776),
323üncü
sırasında bulunan (6/777),
324üncü (6/778),
337nci (6/797),
390ıncı (6/857),
400üncü (6/868),
413üncü (6/882),
442nci (6/911),
456ncı (6/925),
463üncü (6/933),
464üncü (6/934),
465inci (6/935),
473üncü (6/943)
Esas
numaralı sözlü sorulara, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,
cevap verdi; (6/310), (6/353), (6/389), (6/407), (6/713), (6/797), (6/868),
(6/911), (6/925), (6/933), (6/934), (6/935), (6/943) esas numaralı
soruların sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini
açıkladı.
Mersin
Milletvekili İsa Gök, Gülnar orman yangınıyla ilgili bir
açıklamada bulundu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun;
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol
Balın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (1/544,
2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasında bulunan,Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sivas Milletvekili
Muhsin Yazıcıoğlunun; Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat ve 20 Milletvekilinin; Samsun Milletvekili Osman Çakırın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 7 Milletvekilinin; Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun (1/651, 2/20, 2/46, 2/61, 2/80) (S. Sayısı: 298)
görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
3üncü
sırasında bulunan, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporunun (1/605)
(S. Sayısı: 275) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
23 Ekim 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere, birleşime 20.01de son verildi
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
Murat ÖZKAN |
|
Bilecik |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
No.: 14
II.-
GELEN KÂĞITLAR
23
Ekim 2008 Perşembe
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21 Milletvekilinin, başta
büyükşehir belediyeleri olmak üzere yerel yönetimlerin kurdukları
şirketlere yönelik haksız rekabet ve rant
dağıtımı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/271) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.10.2008)
2.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 20 Milletvekilinin, tütün sektörünün ve tütün
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2008)
23 Ekim 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş GÜRKAN
(Adana)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet konuşmalara cevap vere-bilir.
Hükûmetin konuşma süresi yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz 2008 yılının patates yılı
olarak ilan edilmesi ne-deniyle patates üreticilerinin ve tarımın
sorunları hakkında söz isteyen Niğ-de Milletvekili İsmail
Göksele aittir.
Sayın
Göksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Niğde Milletvekili İsmail Gökselin,
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütünün (FAO) 2008
yılını Dünya Patates Yılı ilan etmesine, patates
üreticilerinin ve tarımın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
İSMAİL
GÖKSEL (Niğde) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütünün (FAO)
2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan etmesi nedeniyle,
patates üreticilerinin ve tarımın sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz patates üretim alanı ve üretim miktarı
olarak dünyanın önde gelen ülkelerinden birisidir. Hâlen ülkemizde 160 bin
hektar alanda patates üretimi yapılmakta olup yıllık 500 bin ile
600 bin ton tohumluk kullanılmakta, 4,3 milyon ton üretimle dünyada
13üncü sırada yer almaktadır.
1908-1910
yıllarında Marsilyadan sağlanan hastalıksız patates
tohumlarının getirilmesiyle verimde önemli artışlar elde
edilmiş, kazançlı ve faydalı bitki olduğu
anlaşılmıştır. Bunun üzerine patates üretimi ülkemizde
hızla gelişmiş, özellikle başta Niğde ve Nevşehir
olmak üzere birçok ilimizde üretilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle geri kalmış, yetersiz ve dengesiz beslenen
ülkelerde patates değerli bir besin kaynağı olarak önem
kazanmaktadır.
Patatesin insan
beslenmesindeki önemi açısından, araştırmacıların
yaptıkları araştırmalar sonucu elde ettikleri verilere
göre, 100 gramlık bir patates yumrusundan normal bir insanın
gereksinim duyduğu günlük proteinin minimum yüzde 7sini, demirin yüzde
10unu, C vitamininin yüzde 20 ile 50sini, B vitamininin yüzde 10unu,
enerjinin yüzde 3ünü karşılamaktadır. Bu değerler,
patatesin beslenmedeki yerini ve önemini açık olarak göstermektedir.
Ayrıca, bu değerler son yıllarda hızlı bir nüfus
artışı sonucu ortaya çıkan gıda
açığını kapatmakta ve ülkelerin beslenme sorununu çözmede
patatesin ne derece etkili bir besin kaynağı olacağını
açık olarak ortaya koymaktadır.
İşte bu
nedenle, bu önemli bitkiye
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda
Örgütü (FAO) 2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan
ederek patatesin dünya ülkeleri açısından önemini bir kez daha gözler
önüne sermiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde ise son yıllarda
Tarım Bakanlığımızın sağlıklı
patates üretimi üzerine yapmış oldukları araştırma
çalışmaları neticesinde, 2005 yılında TÜBİTAK
destekli ülkesel patates tohumluk üretim sisteminin geliştirilmesi,
projenin başarılı bir şekilde uygulanması neticesinde
ilk dilimin Kasım 2008de tamamlanması üreticimizin daha
sağlıklı patates tohumuyla ekim yapmasını
getirecektir.
Tarım
Bakanlığımızca uygulanan başarılı
politikalar neticesinde yaşanan onca olumsuzluklara rağmen
(kuraklık, don, patates siğili hastalığı) patates
üretimi yapan üreticilerimiz mağdur edilmemiştir. Ülkemizde
yaşanan kuraklık nedeniyle birçok ilimizle birlikte Niğde
ilimizin de bu kapsama alınması bizleri son derece memnun
etmiştir. Sayın Bakanlığımıza bu hususta
teşekkür ediyoruz.
Tabii ki sorun
yok mudur? Elbette vardır. Özellikle tarımsal sulamadan kaynaklanan
elektrik fiyatları ve kredilerden kaynaklanan geri ödemelerde yaşanan
sıkıntılar
Bu konuda Hükûmetimiz gerekli tedbirleri almaktadır.
Gübrede, mazotta desteklemelerin dışında, afetler
kapsamında da borç erteleme, taksitlendirme artırımıyla,
yeni kredi yollarıyla çiftçilerimizin sorunlarını çözme
noktasında son derece başarılı noktalara gelinmiştir.
Hükûmetimizin
2002 yılından beri çiftçimize uygulamış oldukları
desteklemelerle çiftçilerimizin bugün gelinen noktada dünyada yaşanan
krize rağmen, en az zarar görmesi için mücadele edilmektedir. 2002
yılında Türkiye genelinde prim destekleri 186 milyon YTL iken 2007 yılı ve 2008 ortası
itibarıyla 1 milyar 270 milyon YTL ile altı yılda 7 kat
artış sağlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, patates üretiminde ülkemize ait yerli çeşitlerin
geliştirilmesi kapsamında 2007 yılında 112 bin melez tohum
yetiştirilmiştir. Bu tohumların üretilmesinden sonra, Türk
patates tarımı büyük başarılar elde edecektir. 2006
yılında patates ihracatımız 30 bin ton iken 2007
yılında 100 bin ton olarak kaydedilmiştir. Bu rakamın,
inşallah, alınan tedbirler ve kaliteli üretimle 200 bin tona çıkması son derece önemlidir.
Üretimden depoya
kadar patates üreticimiz Tarım Bakanlığımızın
kontrolünde kaliteli üretimin ülke ekonomisine faydasını anlatan
birçok çalışmalarda tarım danışmanlarıyla
çiftçimize yol göstermektedir. Bu çalışmalar neticesinde, patates
bitkisinin rehabilitesi, kalitesi yükselmekte, yurt dışı pazar
payları artmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, tarımda kendine yeten ülkelerden biridir.
Ülkemizin tarımsal çeşitliliği ve gelişen makineli
tarım ve bilimsel tarım araçlarını kullanarak en az sarfiyatla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Göksel, konuşmanızı tamamlayınız.
İSMAİL
GÖKSEL (Devamla) -
yeni girdilerle çok fazla ürün elde etmek için Tarım
Bakanlığımız tarafından ülkemizde görevlendirilen
ziraat mühendislerimiz, tarım danışmanlarımız bugün
ülkemizde canla başla çalışmaktadır. Kurslar verilmekte,
tarım üretiminden tüketimine, hayvancılık üretiminden tüketimine
kadar her konuda, üretimden tüketime kadar her konuda prim ve destekler devam
etmektedir.
Bugün Niğde
ili olarak dışarıdan, fidan getirirken başka illerden, biz
başka illere fidan desteği sağlıyoruz. Biz, tohum
alırken Niğde ili olarak, bugün tohum desteği
sağlıyoruz. Biz dışarıdan teknik destek alırken,
geçen hafta açtığımız laboratuvarlar neticesinde başka
illere de destek sağlıyoruz arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şurası
elbette çiftçimiz için önemlidir: Çiftçimiz bugün üretimini yapmış,
depolar doludur, ambarlar doludur, tarlalar doludur. Birleşmiş
Milletler Gıda Örgütü (FAO) eğer patates yılı ilan
etmişse, bizim patatesimizin de gelişmekte olan ülkeler, aç ülkeler
ya da açlık çeken ülkelere yardımda kullanılmasını
sağladığınız zaman, üreticimizin hiçbir sorunu kalmayacaktır.
Beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, sağ olun. (Alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Bravo, bravo! Vallahi, çiftçilerin durumu iyi!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Göksel.
Gündem
dışı ikinci söz Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının kooperatifler için hayvan ihaleleriyle ilgili
olarak söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergine aittir.
Sayın Ergin,
buyurun efendim.
2.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının hayvan ihalelerine ve bu yolla
kooperatiflere verdiği desteklere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının kooperatiflere verdiği
desteklere ilişkin kimi düşüncelerimi açıklamak üzere aldığım
sözlerime başlarken Sayın Başkanı, sizleri ve büyük
milletimi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı her
yıl yüz elli-iki yüz tarımsal kalkınma kooperatifine faizsiz
veya düşük faizli krediyle hayvan vermektedir. Yıllık teslim
edilen damızlık gebe düve miktarı 30-40 bin başı bulmaktadır.
Son
yıllarda, hayvan teslim edilen birçok kooperatif ortağının
ahırında brucella ve tüberküloz hastalıklarının
çıkması, bu hastalıkların hayvanlardan insanlara geçen
hastalıklar olması nedeniyle Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü,
Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğüne üç ayrı tarihte
yazılar yazarak kooperatiflere teslim edilen damızlık gebe
düvelerin bu hastalıkların testlerinden geçirilerek
hastalıksız hayvanların kooperatif ortaklarına teslim
edilmesini istemiştir. 2007 Mayısında Bakanlıkta
yapılan bir soruşturma sonucunda da hayvan ve insan
sağlığı açısından çok önemli olan bu iki önemli
hastalıkla ilgili olarak önlem alınması istenmiştir.
Bu istemler
üzerine Sayın Bakan Ekerin oluru ile, yapılacak ihalelerde ihale
şartnamesine Teslim edilecek hayvanlar sığır brucellosisi
ve sığır tüberkülozundan ari olacaktır. şartı
konulmuştur. Bu şartı içeren şartnameye göre açılan on
dört ihaleye hiçbir firma katılmamış, bu ihaleler
gerçekleştirilememiştir çünkü havyan tedariki yapılan
işletmelerin önemli bir kısmında hem tüberküloz hem brucella
yaygın olarak bulunmaktadır. Bu iki hastalığın test
sonuçlarının müspet çıktığı işletmelerde o
ahırdan hayvan alınmadığı gibi, ahıra karantina
uygulandığı ve karantina süresince bu ahırlara hayvan
giriş çıkışı yasaklandığı için hiçbir
üretici hayvan sahibi ihalelerde teklif vermemiş, sekiz aydan fazla bir
sürede ihalelere teklif veren olmadığından altmış ila
yetmiş kooperatifin hayvan alımı yapamaması üzerine
Bakanlık çare aramış, çareyi eski şartnameye dönmekte
bulmuştur. Yani Sayın Bakan, kendisinin veteriner hekim olmasına
karşın, kooperatiflere alınacak hayvanların brucella ve
tüberkülozdan ari olma koşulunu kaldırmış,
hastalıklara teslim olmuştur.
Alınan bu
kararla hastalıklı hayvanlar hastalık olmayan bölgelere
taşınarak hastalık Türkiye'nin her tarafına yayılacak,
devlet eliyle ve devlet kredisiyle hasta hayvanlar, kooperatif ortaklarına
verilerek devlet parası heba edilecek, kooperatif ortakları
hayvanların hastalıklı olması nedeniyle üretim yapamayacak,
bu durum ortakların kredi borçlarını ödeyememesine ve sonuçta
batmalarına neden olacak, bu hastalıkların tazminatlı
hastalık olması nedeniyle de hastalık çıkan ahırlarda
devlet büyük miktarlarda tazminat ödemek zorunda kalacaktır. Hasta
hayvanları muhtaç vatandaşlara vererek hem hastalığın
hayvanlar arasında yayılmasına hem de hayvanlardan insanlara
bulaşmasına neden olan bu uygulamaya Sayın Bakan niçin izin
vermiştir? Daha önce Ben, devlet eliyle hastalıklı hayvana
kredi vermem. diyen Sayın Bakan şimdi Devlet eliyle
hastalıklı hayvana kredi veririm. mi diyecektir? On binlerce
hastalıklı hayvanın zavallı kooperatif ortaklarına
verilmesinin sorumlu ve suçlusu kim olacaktır? Sayın Bakandan net
yanıtlar istiyorum.
Dile
getireceğim ikinci konu hayvancılık destekleriyle ilgilidir.
Hükûmet 15 Nisan ve 24 Mayıs tarihlerinde yayımladığı
kararlarla hayvancılığa verilen destekleri üçte 1 oranında
azaltmıştır. Kararnameyle üretimi, verimliliği, kaliteyi
destekleyen destekler kaldırılmakta, bunun yerine üreticiye doğrudan
hayvan başına destek verilmektedir. Doğrudan gelir
desteğini 2009da kaldıracağım. diyen Hükûmet,
hayvancılıkta doğrudan gelir desteği uygulamasına
geçmektedir. Kararnameyle, 5ten az hayvanı olanlar destekten
yararlanamadığı gibi destek 200 baştan fazla hayvana sahip
olma durumunda yarıya, 500 baştan fazla hayvana sahip olma durumunda
dörtte 1e indirilmektedir. Bir köyde 5ten az hayvanı olanlar
hayvanları bir kişinin üzerinde göstermeye, 200 başın
üzerinde hayvanı olanlar ise hayvanları başkasının
üzerinde göstermeye yani sahtekârlık yapmaya zorlanmaktadır. Hayvan
başına ödemeye geçilmesiyle, önceki yıllarda üreticiye verilen
damızlık düve, buzağı, suni tohumlama, soğutma
tankı gibi desteklerin hepsi kaldırılmıştır, kaba
yem sorunu çözülmüş gibi yem destekleri azaltılmıştır.
Yapılan bununla da kalmamış, kararname kapsamında
hazırlanan genelgeye göre, Bakanlıkça programa alınarak
kredilendirilen ve 1998-2008 yıllarında süt sığırı
dağıtılmış olan kooperatifler dışında
kalan diğer kooperatiflerin üyelerine 5 baş şartı
getirilmiştir. Bu uygulama, hem kooperatifler hem de kooperatif
ortakları arasında ayrım yapmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Çünkü, bu proje 1991 yılından itibaren
uygulandığından 1998-2008 yılları arasının
esas alınmasıyla 1991-1998 yılları arasında krediyle
desteklenerek süt sığırı alan kooperatifler destekleme
kapsamına alınmayıp cezalandırılmıştır.
Kredi almak üzere Bakanlığa başvuran kooperatiflerin ancak bir
kısmı bu olanaktan yararlanabildiğinden kredilendirmeyi
yıllardan beri bekleyen birçok kooperatif hem kredi alamamış hem
de kredilendirilmediği için desteklerden yararlanamamak durumuyla
karşı karşıyadır. Krediden yararlanmak üzere
başvuran kooperatiflerin ortaklarından ancak proje kapasitesi kadar
olanı krediden yararlanabilmekte, bir kısım ortak krediden
yararlanamadığından bunlarda da beş yaş
şartı aranmakta, bunlar ikinci kez mağdur edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, inanıyorum ki kooperatif birlikleri
bu konuda idari yargıya gidecektir.
Son sözlerim
şudur: Hükûmet 2008 desteklerini 2009da ödeme kararı alarak
ödemeleri yerel seçim öncesine getirmek gibi Şark
kurnazlığı içine girmiştir. İktidara sesleniyorum.
Bazı insanları sürekli
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN
(Devamla) Bir teşekkür edeyim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bazı
insanları sürekli, bütün insanları belli bir zaman için
kandırabilirsiniz ama sanmayın ki tüm insanları her zaman
kandırabileceksiniz. Öyle anlaşılıyor ki destekleri iyice
kırpıp kuşa çeviren son genelge Sayın Bakanın Ben bu
kadar destek vermem. şeklinde Bakanlık koridorlarında
yankılanan ifadesi üzerine bürokratları tarafından zorunlu
olarak hazırlanmıştır.
Sözlerime son
verirken Sayın Bakandan sözlerim üzerinde yanıt vermesini, konuyu
başka yönlere çekmemesini rica ediyor, Sayın Başkan sizi,
değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
Gündem
dışı üçüncü söz Ergene Nehrinin kirliliği ve Trakya
üreticisinin sorunları hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili
Cemaleddin Usluya aittir.
Sayın Uslu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Ergene
Nehrinin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ergene
Nehrinin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunlarıyla ilgili olarak
gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uluslararası su niteliğinde olan Meriç Nehrinin en
önemli kolu olan Ergene Nehri, Trakya bölgesinin kuzeyinde Istıranca
Dağlarındaki kaynaklardan doğmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Tekirdağ ilinin bir bölümü ile Edirnenin Meriç Nehri
boyunca yoğun bir çeltik tarımı yapılmaktadır ve bu
sebeple çok miktarda suya ihtiyaç vardır, ancak kullanılan su temiz
su olmalıdır. Gelin görün ki Ergene Nehrinin kirliliği
üreticiyi çeltik tarımından uzaklaştırmaktadır. Ergene
Nehri ile Meriç Nehri, Meriç ilçesinin Adasarhanlı köyünde
birleşmektedir. Daha doğrusu, Ergenenin kirliliğinden dolayı
bu noktadan itibaren Meriç Nehri de kirlenmektedir. Bu kirli suya para ödeyerek
kullanmak zorunda kalan üreticiler, hem kaliteden hem de verim kaybından
dolayı zarar etmektedirler. İfade etmeye
çalıştığım Ergene Nehrinin kirliliği hususu,
Trakya çiftçisinin en önemli sorunlarının başında
gelmektedir. Dolayısıyla bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bunun için,
Ergene Nehrinin kirliliğine sebebiyet veren arıtımsız ve
kaçak sanayi suyunun nehre ve kollarına boşalmasını
engellemek için, Ergene Nehrinin kirlenmeye başladığı
Saray-Muratlı güzergâhında bulunan Çorlu ve Ergene Deresinin
kuşaklama kanalına alınması gerekir. Sanayinin
kirlettiği kirli suyun bir veya iki yerde toplanmasını
sağlayarak ileri teknoloji arıtma tesisleri kullanmak suretiyle bu
suların yeniden dönüşümü sağlanmalı ve kaçak su
akışının önüne geçilmelidir.
Kuşkusuz,
üreticilerimizin başka sorunları da vardır. Özellikle
buğday ve ayçiçeği üreticisi durumlarından şikâyetçidir.
Beş yıldan beri buğday fiyatı yerinde saymış,
üretim girdileri katbekat artmıştır. Ayçiçeği fiyatı
geçen yılın altına inmiştir. Mazot fiyatı 2 kat
artmış, gübre fiyatları geçen yıldan bu yıla neredeyse
4 kat artmıştır. Petrol fiyatları düşerken üreticinin
mazotu neden pahalıdır? Üretici bunu anlaşılmaz buluyor.
Tarım Bakanımız iki gün önce bu kürsüden, İranda Orta
Doğunun en büyük gübre fabrikasına ortak olduğumuzu
söylemişti. Öyleyse gübre fiyatları hâlâ neden yükseliyor? Neden
İrandan ucuz gübre gelmiyor? Üretici bütün bu soruların
cevabını bilmek istiyor.
Aslında,
yapılması gereken şey üretici maliyetlerinin
azaltılmasıdır. Bunun için de üreticinin üretimde
kullandığı girdilerdeki ÖTV, KDV gibi vergilerin üreticiye iade
edilmesi gerekmektedir. Özellikle mazot ve gübre destekleme bedelleri
yetersizdir, günün şartlarına göre yükseltilmesi gerekmektedir.
Yüksek vasıflı ve kaliteli tohumluk, mümkün ise üreticiye bedelsiz
verilmelidir. Zira, bu sayede üretim artacak, kalite artacak, maliyetler
düşecek ve üretici mahsulünü daha ucuza üretecektir. Bundan dolayı
hem üretici hem de ülkemiz kazanacaktır. Bu yapılmadığı
takdirde üretici köyünü, tarlasını terk etmek zorunda
kalacaktır. Nitekim son yıllarda tarım nüfusunun
azalmasının sebebi de budur.
Değerli
milletvekilleri, ifade etmek istediğim bir husus da Bulgaristan ve
Yunanistan sınırına yakın olan bölgelerde çiftçilik yapan
insanlarımızın karşılaştığı
zorluklarla ilgilidir. Sınır bölgesinde tarlası olan
vatandaşlarımız tarlasına gidebilmek için askerî
yetkililerden izin almak zorundadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uslu.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Ancak, gerek bu
iznin alınmasında ve gerekse izin belgesi olsa dahi tarlasına
gidiş gelişlerinde olumsuz güç ile karşı karşıya
kalmakta ve bazen üzücü sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Şu an, Subaşı
ve Küplü beldelerinde yaşayan vatandaşlarımız, traktörleri
ile tarlasına gidemediklerini ifade etmektedirler. Üretim yapan çiftçimize
her türlü kolaylığın gösterilmesi esas olmalıdır.
Sözlerime son
verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Sayın
Bakanım, siz cevaplarınızı vereceksiniz. Hep, bugün,
tarımla ilgili gündem dışı konuşmalar oldu. İki
arkadaşımız sisteme girmişler. Onların da kısa
bir düşüncelerini alayım, katkıda bulunacaklar herhâlde, sonra
size söz vereceğim.
Sayın
İnan.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın
tarımsal sorunlara ilişkin konuşması
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Birleşmiş
Milletlerin 2008 yılını patates yılı ilan ettiği
doğrudur. Bunu yılbaşında dile getirmiştik ve
Sayın Tarım Bakanlığımıza, Birleşmiş
Milletlerin ilan etmiş olduğu patates yılıyla ilgili ne
gibi çalışmalar yaptınız? diye soru sormuştuk ama
henüz cevap alamadık.
Daha sonra
patatesin araştırılmasıyla ilgili bir araştırma
önergesi verdik, patatesin tohumundan pazarlamasına kadar,
hastalığından ekimine kadar ama bugüne kadar bir cevap
alamadık.
Diğer
taraftan, patatesçiler hakikaten zor durumda. Bir taraftan gübre
fiyatlarıyla, bir taraftan mazot fiyatlarıyla, bir taraftan sulama,
elektrik borçlarıyla baş edememekten dolayı -açlıkla
mücadele için patatese önem verilmesini isteyen Birleşmiş Milletler
Örgütü- ne yazık ki Türkiyede patates ürecilerinin de açlıkla
karşı karşıya kalacağını buradan ifade etmek
istiyorum. Çünkü, şu anda, patates üreticileri, maliyetinin altında
dahi patateslerini satamamaktadır ve bütün üretim araçları da icralık
olmuştur. Onun için biz, Sayın Tarım Bakanımızdan ve
Hükûmet üyelerinden, bir an önce patatesle ilgili ve diğer üretimlerle
ilgili tedbirlerin alınması ve bu krizden, özellikle küresel krizden
en çok etkilenen üretim sektöründeki insanlarımızın dertlerine
çare bulunması noktasında yardımlarını ve
çalışmalarını bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnan.
Sayın Seçer
2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin tarımsal
sorunlara ilişkin konuşması
VAHAP SEÇER
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın
Bakana. Sayın Bakan önceki gün burada yine bir gündem dışı
konuşmaya yanıt verirken Tarım Kredi Kooperatiflerinin
İranda aldığı gübre fabrikasından söz etti ve
gerçekleştirilen bu alımın gerekçelerinden bahsederken yine
Türkiyede gübre kartellerinin olduğu ve gübre fiyatlarının bu
karteller tarafından oluşturulduğu, dolayısıyla
İranda alınan bu fabrikanın Türkiyede artık bu
kartellerin serbestçe fiyat oluşturmasına müsaade etmeyeceğinden
bahsettiler.
Ben şimdi
Sayın Bakana soruyorum: Daha birkaç yıl önce İzmitteki
İGSAŞ fabrikası özelleştirildi, TÜGSAŞa
bağlı Kütahyadaki nitrat fabrikası, Samsundaki kompoze
fabrikası, yine TÜGSAŞa bağlı
Şimdi, birkaç yıl
önce devletin bu fabrikalarını özelleştiriyoruz, dönüyoruz
birkaç yıl sonra İranda gübre fabrikası satın
alıyoruz. Acaba bu çelişkiyi açıklayabilecek mi Sayın
Bakan?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet, bu gündem
dışı üç konuşmaya ve yapılan açıklamalara
Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Mehmet Mehdi Eker
cevap vereceklerdir.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Ergene
Nehrinin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; gündem
dışı konuşmalara cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) 2008i Dünya
Patates Yılı ilan etmiştir. Tabii belirli zamanlarda FAO
çeşitli ürünlerle ilgili bu tür aktiviteleri yapıyor. Çünkü patates
dünyanın bazı bölgelerinde önemli besin maddelerinden bir tanesidir.
Dünyada yılda 320 milyon ton civarında patates üretiliyor ve Amerika
Kıtası, Kıta Avrupası başta olmak üzere birçok ülkede,
bu arada ülkemizde de patatesin hem üretimi hem tüketimi yapılmakta ve
önemli bir besin maddesi olarak insanlar tarafından tüketilmektedir.
Türkiye dünyada
patates üretiminde 13üncü sırada. Türkiyenin yaklaşık 4,5
milyon ton patates üretimi var ve hektara verimi de yaklaşık 28 ton
civarında. Bu da aslında önemli bir miktar. Yani verim yönünden
Türkiye toprakları patates için elverişli. Geçtiğimiz
yıllarda Nevşehir, Niğde, Türkiyenin bu bölgesindeki patates
üretiminde patateslerde siğil diye bildiğimiz bir hastalık
etmeni ortaya çıktı ve bundan dolayı da tabii o bölgede belirli
alanlarda patates üretimi sınırlamasına gidildi. Hükûmetimiz de
o çiftçilerimizin hasarını gidermek, onlara yardımcı olmak
amacıyla da bir alternatif ürün desteği ödemesi yaptı.
Tabii Hükûmetimiz
döneminde patatesle ilgili önemli birtakım gelişmeler
sağlandı. Bunlardan bir tanesi, diğer başka ürünlerde de,
hatta meyvecilikte de olduğu gibi, sertifikalı tohum
kullanımının yaygınlaştırılması. Neden?
Çünkü sertifikalı tohumluk verimi ve kaliteyi çok önemli şekilde
artıran bir unsur. Bu nedenle de Hükûmetimiz döneminde 2005
yılında başlattığımız bir uygulamayla
başlangıçta dekara 18 milyon lira yani 18 YTL, daha sonra 20 YTLye
çıkan bir rakamla çiftçilerimize sertifikalı patates tohumluğu
kullandıkları takdirde destek verilmektedir. Türkiyede
kullanılan patates tohumluğunun yüzde 25i sertifikalı.
Bu sene yeni bir
uygulama yaptık ve sadece sertifikalı patates kullanan çiftçiye
değil, aynı zamanda, üreten üreticiye de yani sertifikalı
tohumluk üretene de bir destek uygulaması getirdik. Ona da tohumluk
üretene de bir defa kilogram başına 110 bin lira yani 11 yeni
kuruş destek vermekteyiz sertifikalı tohumluk kullanan üreticimize.
2003
yılından itibaren de patates siğili karantina tedbirleri
çerçevesinde Nevşehir ilimizde 56 bin dekar, Niğde ilimizde de 16.600
dekar civarında bir alanda patates dikimi yasaklandı ve biz, en son
2007 yılında dekar başına 110 YTL ödemeyle 22 trilyon lira
patates üreticimize alternatif ürün desteği verdik. Bu siğil görülen
yerlere patates ekilmemesi, dikilmemesi gerekiyor uzunca bir süre, o arazinin
temizleneceği zamana kadar. Buna karşı vatandaşımız
gelir kaybına uğramasın diye, ona bir destek olmak
maksadıyla da 22 milyon YTL 2007 yılında patates üreticimize biz
destek sağladık.
Bugüne kadar yani
2005ten bu yana 47 milyon YTL, patates üreticisine sadece bu işle ilgili
olarak destek verdik.
Tabii, birçok
tarımsal üründe, birçok diğer üründe olduğu gibi, Türkiye'nin
patates ihracatında da bir azalma değil, aksine bir artış
meydana geldi son yıllarda. Örneğin, 2002 yılında Türkiye
32 bin ton patates ihraç ediyordu ve bundan elde edilen gelir 2,2 milyon dolar
idi. 2007 yılında Türkiye 240 bin ton patates ihraç etti -ki 38
katlık bir artış demektir bu- ve 38 milyon dolarlık bir
miktara, bir değere çıktı. Biz, tabii -bu gerek desteklemeleri
gerekse ürünlerle ilgili uygulamaları- yeni birtakım mevzuat kararı
alırken veya yeni birtakım destekleme politikaları alırken
bu ürünlerin maliyetlerini dikkate alırız ve ona göre yeni
birtakım tedbirler alırız. Amacımız, çünkü,
üreticilerin zarara uğramamasıdır. Bunu bütün ürünler için
yapıyoruz. Patates üreticisinin de 2005 yılında net kârı
dekara 225 YTL iken 2008 yılında bu 284 YTLye
çıkmıştır.
Bu arada,
Tarım Bakanlığı, 2005 yılı Kasım ayında
TÜBİTAKla bir protokol imzalamış ve üç tane üniversite sekiz
tane araştırma enstitüsü ve bazı özel sektör firmalarıyla birlikte
Türkiyede ilk defa sertifikalı patates tohumluğunun bir sistemini
oturtmak, buna ait yeni teknolojiler geliştirmek maksadıyla da bir
proje hayata geçirmiştir ve geçtiğimiz hafta benim de
katıldığım bir törenle Niğdede bizim patates
araştırma enstitüsü bünyesinde kurulan doku laboratuvarının
açılmasıyla -ki onun en önemli safhası- belirli bir aşamaya
gelmiş bu proje bugünlerde
tamamlandı. Bu projeyle birlikte Türkiye, sertifikalı patates
tohumluğu üretimini çok modern tekniklerle, doku kültürü laboratuvarında
üretilen fidelerle, bu, çok ileri bir noktaya getirilmiştir ve sadece o
enstitüde bununla ilgili yapılan çalışmalarda toplam
sertifikalı patates tohumluğu için gerekli anaç materyalin yüzde 10u
orada üretilmektedir. Bu da bizim son birkaç yıl içerisinde patatesle
ilgili yaptığımız çok önemli bir çalışmanın
sonucu.
Tabii, patatesin
zaman zaman Türkiyede arz fazlası oluştuğu durumlarda tüketimle
ilgili, pazarlamayla ilgili sorunları ortaya çıkıyor. Bu, çok
eskiden beri olan bir konu. Biz, tabii, patateste, diğer tarımsal
ürünlerde de üreticilerin ürettikleri ürünü daha yüksek bir değerle, daha
yüksek bir katma değerle, daha iyi şartlarda pazarlamalarına
imkân sağlamak üzere örgütlenmesini teşvik ediyoruz, bunu
kolaylaştırıcı da bir kanun çıkardık. Bu kanun
2004 yılında devreye girdi ve bu çerçevede Türkiyede tarımsal
ürünlerle ilgili beş yüzün üzerinde üretici birliği kuruldu. Bu
üretici birliklerinin, tabii, amacı, gerek üretimde ama özellikle de
pazarlamada karşı karşıya kalınan problemleri çözmeye
dönük üreticilerin güç birliği yapıp belirli noktalarda bunu
kolaylaştırmaları, bunu sağlamalarıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine değerli
milletvekillerimizden Sayın Erginin bu kooperatiflerdeki ihalelerle
ilgili bazı görüşleri oldu. Bizim Hükûmetimiz döneminde Türkiyede
tarımsal kalkınma kooperatifleri çok büyük bir hamleye şahit
oldu. Bunu bir mukayeseyle sizlere söyleyeceğim. Bizden önceki dönemde,
bütün bir dönemde, Türkiyede 287 tane tarımsal kalkınma kooperatifi
desteklendi ve buraya ayrılan para, sağlanan destek 90 milyon YTL
civarındaydı. AK PARTİ Hükûmetleri döneminde 1.491 tane
tarımsal kalkınma kooperatifine destek verildi ve burada
sağlanan destek miktarı da 1 milyar YTLnin yani eski parayla 1
katrilyon TLnin üzerinde bir para.
Burada, sadece
Hükûmet döneminde, gerek Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi, gerek genel
bütçeden sağladığımız imkânlarla, büyükbaş ve
küçükbaş hayvanlarla ilgili kooperatiflere bugüne kadar ne kadar hayvan dağıtıldı
ihaleler sonucunda ve bu nereye geldi, onunla ilgili de sizlere çok kısa
bir bilgi arz edeceğim. Bunlar, durduk yerde, bu gelişmeler,
sağlanmadı. Örneğin, 675 tane ihale gerçekleştirildi bu
dönem içerisinde, 50.663 aile -bu söylediğim büyükbaş hayvanlarla
ilgili yani sığır diye tabir ettiğimiz hayvanlarla ilgili,
gerek süt damızlık gerek besiyle ilgili- 128.646 büyükbaş hayvan
kendilerine bu ihalelerle sağlandı, 128.646. Bu, sadece büyükbaş
hayvanlarla ilgili. Küçükbaş hayvanlarla ilgili, özellikle
damızlık koyun yetiştiriciliği konusunda, burada da 169
tane ihale gerçekleşti, 8.450 aile bundan istifade etti ve 280.800
baş damızlık koyun dağıtıldı.
Bununla, tabii ki
hayvancılık alanında sağlanan diğer gelişmelerle
birlikte, örneğin büyükbaş hayvanlarda suni tohumlama ile ilgili
yapılan büyük gelişmeler, sağlanan büyük gelişmelerde de
örneğin 624 bin suni tohumlama uygulaması yapılıyordu 2002
tarihinde. Bugün bu miktar 2 milyon 700 bin civarında yani suni
tohumlamada çok büyük bir gelişme var, bu da tabii sağlanan
desteklerle oldu.
Yem, yine verimle
ilgili çok önemli bir unsur hayvancılıkta. Yemde de, mesela 35-40
milyon YTL civarında yem desteği sağlanırken bugün bu rakam
600 küsur milyon YTLye çıkmış. Sadece desteklemeye konu olan
yem bitkileri ekiliş alanı 200 bin hektarlardan 1 milyon hektar alana
çıktı, 5 katlık bir artış oldu ve değerli
arkadaşlar, bununla Türkiyede süt üretimi 8,4 milyon tondan 12,3 milyon
tona çıktı. Türkiyenin toplam süt üretiminde yüzde 50
artış sağlandı. Bu sürede, bizim Hükûmetimiz döneminde,
yani biraz önce söyledim, verilen büyükbaş hayvanların
sayısını söyledim, 128.646 büyükbaş hayvan, 280.800
damızlık koyun. Bizim dönemimizde kooperatifler
aracılığıyla Türk çiftçisine verilen hayvanlar bunlar yani
Türkiyenin mevcut hayvan popülasyonuna, hayvan varlığına
eklenen sayı bu ama Türkiyenin süt üretimi 8,4 milyon tondan 12,3 milyon
tona çıktı. Büyük bir verim artışıdır bu.
Şimdi,
şöyle söyleyeyim, hayvancılık, Türkiyede, bizden önceki dönemde
toplam desteklerin sadece yüzde 4,4ünü alıyordu. Bir başka
deyişle, Türkiyede tarımsal üretimde, tarımsal desteklemelerde
hayvancılık üvey evlat bile değildi. Toplam desteğin yüzde
4ü oraya gidiyordu, yüzde 96sı bitkisel üretime gidiyordu, diğer
desteklere gidiyordu. Biz, bunu, tam tamına bu yıl yüzde 24e
çıkardık, yaklaşık yüzde 25e, yani
hayvancılığın toplam destekler içerisindeki
payını, hayvancılığa giden kısmını
dörtte 1 oranına çıkardık.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, bizim köyde koyun sürüleri yok oldu.
Nasıl oluyor bu? Yok, sürü yok, çoban yok.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, burada hayvancılıkta 200
Türkiyede et verimi de
arttı -onu da söyleyeyim- süt verimi de arttı. Hayvancılık
daha profesyonel, daha önemli bir alan hâline geldi ki Türkiyede hayvancılık
alanında büyük çiftlikler kurulu hâle geldi ve Türkiyenin
damızlık ihtiyacı
Şimdi, aslında sorunun bir
parçası o -Türkiyede, biz bu ihalelerde, çıkıyoruz, işte,
kooperatiflere büyükbaş hayvan, damızlık hayvan veriyoruz-
ihalelerdeki zaman zaman aksamanın sebebi de bu: Yeteri kadar
damızlık hayvan Türkiyede üretilmiyor yani bu talebi
karşılayacak kadar bir büyüme damızlık alanında
olmuyor çünkü üreticiler kendi yetiştirdikleri damızlıkları
kendi çiftliklerini büyütmek için kullanıyor, dışarıya
satmıyor. Problemin bir noktası bu.
Şimdi,
tabii, şunu da söyleyeyim: 2007 yılında mesela, koyun
ırklarının yıllık birim fiyat ortalaması
işte, Türkiyede yetişen karaman, ivesi, kangal, akkaraman,
kıvırcık vesaire bunlarla ilgili- 162 YTL ile 225 YTL
arasında. 193 ortalama mesela morkaramanda, akkaramanda 224 ortalama YTL
fiyatı, buna geliyor.
Şimdi
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Bakan, siz soruların hiçbirine yanıt
vermiyorsunuz, sanki çocuklara masal anlatıyorsunuz. Benim
sorularımın yanıtını verin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Hocam, siz çocuk değilsiniz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) - Niçin brusella ve tüberkülozdan
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Geliyorum
oraya, geliyorum. Sabredin
Sabredin
GÜROL ERGİN
(Muğla) Gelemezsiniz
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Müdahale
etmeyin de
GÜROL ERGİN
(Muğla) Gelemezsiniz çünkü yanlış yapıyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Müdahale
etmeyin de
Öyle yerinizden laf atıp insicam bozmaya
çalışmayın da ben oraya geleyim müsaade edin.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Niçin kooperatifler arasında ayrım yapıyorsunuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Size
yakışmıyor. Bak, siz hocasınız.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Niçin kooperatif üyeleri arasında ayrım
yapıyorsunuz? Bunları söyleyin, bunları
Bunlar masal
BAŞKAN
Sayın Ergin
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Söylüyoruz,
söylüyoruz. Merak etme.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sorulara yanıt vereceksiniz. Yirmi dakikadır masal
anlatıyorsunuz. Türk milleti dinliyor,
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Hepsine,
hepsine
Hepsine cevap veriyoruz.
O masal
değil, masal değil
O büyüme gerçeğidir, masal değil. Siz o
büyüme gerçeğine masal diyemezsiniz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sanal büyümeleri bırakın.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 8,4 milyon
ton sütü 12,3 milyon ton süte çıkarmak masal değildir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, süt kaç para?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) O masal ise
o masalları siz niye gerçekleştirmediniz zamanında? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Zamanında o
masalları siz niye gerçekleştirmediniz? Başkasının
başarılarını masal diye tanımlamak kolay değil.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sorulara yanıt verin, yanıt!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
arkadaşlar
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sorularıma yanıt verin, yanıt! Yüreğiniz
yetiyorsa sorularıma yanıt verin!
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sorulara cevap ver Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, kooperatif projeleri kapsamında
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sütün litresi kaç para?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Tabii,
başarılar söylenince bundan rahatsız oluyorsunuz. Rahatsız
olmayın. Başarılardan rahatsız olmayın.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Bruselladan ötürü kaç kooperatif battı, onu söyleyin!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Başarılardan rahatsız olmayın.
BAŞKAN
Sayın Ergin
Sayın
Bakanım, Genel Kurula hitap edin.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sayın Bakan, yirmi dakikadır dinliyoruz sizi, bir
tek soruya yanıt yok! Bir tek soruya yanıt yok!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
arkadaşlar
BAŞKAN
Sayın Akıncı, lütfen
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bizim 1 Eylül-15 Ekim tarihleri arasında
hayvancılıkla ilgili 21 tane ihale gerçekleşti.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Size özel bir seans yapalım, bir saat dinleyelim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 1 Eylül-15
Ekim tarihleri arasında 21 tane ihale gerçekleşti, çiftçilerimiz
ulaştılar.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) AKPliler bile inanmıyor size!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Burada
şu şartı getiriyoruz, şartımız şu: Hayvanlar
teslim edilirken muayene esnasında onların sağlıklı
olması esastır. Sağlıklı olmadığı
tespit edilen hayvanlar müteahhit tarafından değiştirilecektir,
bunun gereği neyse onunla ilgili, yapılacaktır.
Şimdi,
hastalıktan vesaireden bahsettiniz. Onu da söyleyeyim. Bakın,
2005-2007 yılları arasında 482 kooperatif ortağına
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, süre doldu. Masalların
süresi doldu.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Özür diliyorum ama kaba konuşacağım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
88.594 adet
gebe güve dağıtıldı.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hâlâ cevap veriyor, süre doldu.
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sayın
Bakanım, birkaç saniye rica edeyim.
Sayın Bakan
üç gündem dışı konuşmaya birlikte cevap veriyor
arkadaşlar, dolayısıyla sakin olalım, gelecektir.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ödemişteki en büyük süt üreticisi niye intihar etti?
Hiçbir soruya yanıt yok. Hikâye, masal.
BAŞKAN
Sayın Ergin
Buyurun
Sayın Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yalnız,
arkadaşlar tahammül ederlerse daha iyi olur.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Neye tahammül edeceğiz? Buna tahammül edilir mi? Yirmi iki
dakikadır masal anlatıyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
dağıtılan
GÜROL ERGİN
(Muğla) Yirmi-yirmi iki dakikadır hiç yanıt yok.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
arkadaşım, bak, cevap istiyorsun, cevap veriyorum, cevabı
dinlemiyorsun.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Yok ki cevap. Nerede cevap? Hangi cevap?
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Hangi cevap?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yerinizden
ne konuşuyorsunuz yani? Olmaz ki!
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakanı dinleyelim.
Buyurun
Sayın Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bakın,
88.594 adet hayvandan
GÜROL ERGİN
(Muğla) Şu kandırmaca huyundan vazgeçin!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
1.077
tanesinde brusella, 41 adedinde de tüberküloz tespit edildi.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sayın Başkan, bir beş dakika konuşuyoruz,
vallahi pişman oluyoruz. Yirmi dakika masal arkasından.
SONER AKSOY
(Kütahya) Sayın Başkanım, ikaz edin lütfen.
BAŞKAN
İkaz ettim ben.
Buyurun efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yüzde 1,2.
Bakın, bugüne kadar, 2005-2007 arasında dağıtılan
hayvanlardan brusella hastalığı tespit edilenin oranı
sadece yüzde 1,2.
GÜROL ERGİN
(Muğla) On dört ihaleye niye giren olmadı? Sekiz ay niye ihale
yapamadığını anlat. Niye vazgeçtin, niye?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yüzde 1,2.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Niye alkışlamıyorsunuz,
başarılarını anlatıyor!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 41inde de
tüberküloz tespit edildi. Onun da oranı yüzde 0,05.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Bakan, soruya yanıt vermek için
çıkılacak oraya. Çıkarsan yanıtı vereceksin.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiye
gibi, 780 bin kilometrekare, doğudan batıya
GÜROL ERGİN
(Muğla) Size verdikleri ders notlarında benim soruların
yanıtı yok!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
hastalıklarla ilişkisi son derecede problemli olan ülkelere
komşu bir Türkiyede bu oranda hastalığın
olmasını da biz doğal karşılıyoruz ama bizim
arzumuz değil. Biz, bu hastalıklarla mücadele etme, bunları
asgariye indirme ve Türkiyenin bütün hayvanlarının daha
sağlıklı, daha verimli, daha kaliteli ürün vermelerini
sağlamak için de gayret içerisindeyiz. Projelerimiz de bugüne kadar hep
buna dönük oldu. Bundan sonra da bu şekilde devam edecek.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Trakyayla ilgili olarak da
şunları söylemek istiyorum. Şimdi, 2008 yılında,
Toprak Mahsulleri Ofisi, Trakyada 206 bin ton emanet ürün alımı
gerçekleştirdi ve emanete bırakılan ürün
karşılığında 13 milyon YTL de kredi
kullandırıldı.
Çeltikle ilgili
olarak, ürünlerde hasat durumu şu anda Trakyada yüzde 96 oranında
gerçekleşti, Türkiye genelinde yüzde 95 gerçekleşti ve ortalama
piyasa fiyatı da 850 ile 1.200 YTL arasında ton fiyatı
değişmekte. Bizim Toprak Mahsulleri Ofisi olarak da müdahale
alım fiyatımız baldoda 960 YTL/ton, Osmancık çeşidinde
de 870 YTL/tondur ama bizim dönemimizde, bizim Hükûmetimiz döneminde
başlatılan bir uygulamayla, çeltik üretimine başlangıçta
biz bir tarife kontenjanı uygulaması yaptık, arkasından bir
referans fiyat uygulaması yaptık. 2005ten itibaren de çeltik
üretimine biz prim veriyoruz ve bu sene de alım fiyatına ilave olarak
ton başına 100 YTL prim veriyoruz.
Şimdi,
arkadaşlar, şu gerçeğe dikkatinizi çekiyorum: Türkiye 2002
yılında 360 bin ton çeltik üretiyordu, bunun
karşılığı 200 bin ton civarında pirinç demekti.
Bugün Türkiye 760 bin ton çeltik üretiyor, bunun
karşılığı pirinç de 410 bin tondur.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Buna rağmen çarşıda pazarda pirinç yok!
MUHARREM VARLI
(Adana) Nerede bu pirinçler? Karıncalar mı çekiyor bu pirinci?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
bunun da yüzde 80i, 90ı neredeyse Trakya bölgesinde üretiliyor.
Şimdi,
arkadaşlar, başarıyı niye bu kadar görmezden geliyorsunuz?
Bu Türkiye'nin üretimidir, Türk üreticisinin, Türk çiftçisinin üretimidir.
Eğer desteklenmeseydi, eğer bu sağlanmasaydı bu üretim 360
bin tondan 760 bin tona nasıl çıkardı?
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ekonomi bilimini tersine çevirdiniz. Arz artmış, fiyat
da artmış, nasıl oluyorsa!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bana bunun
bir cevabını verin, nasıl oldu da çıktı?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ne kadar ithal ettin? İthal ettiğin
fiyatın cevabını ver Sayın Bakan! Kaça ithal ettin?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 760 bin tona
çıktı. Cumhuriyet tarihinde Türkiyede ilk defa bu kadar büyük bir
çeltik üretimi gerçekleşti. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Alkış eksik kaldı arkadaşlar,
alkışlayın!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bir şey
daha söyleyeyim. Türkiyede mısır üretimi
Türkiye 4 milyon ton
mısır tüketiyordu, 2 milyon ton mısır üretiyordu. Bunun da
GÜROL ERGİN
(Muğla) Buğday
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Buğdayda da hiç kalite problemi yok, onu da çözdük, onu da çözdük.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Pamuk ne oldu pamuk! Pamuk tarlasını mısır
tarlasına çevirdiniz!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiye
mısır üretimini AK PARTİyle birlikte 4 milyon 200 bin tona
çıkardı. 2 milyon tondan 4 milyon 200 bin tona çıkardı.
Peki, nasıl oldu bu? Nasıl oldu bu, durduk yerde mi oldu? Yani,
eğer insanlar, bu kadar perişansa, bu kadar bu tarımsal üretim
kötüyse
GÜROL ERGİN
(Muğla) Değil, değil!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
nasıl
oluyor da 360 ton çeltik 760 bin tona, nasıl oluyor 8 milyon ton süt 12
milyon tona, nasıl oluyor 2 milyon ton mısır 4 milyon 200 bin
tona çıkıyor? Bana bunun bir cevabını verin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN
(Muğla) Vallahi bunun hiçbir cevabı yok Sayın Bakan!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Öyle yok,
yok tabii, cevabınız yok!
Şimdi siz
muhalefet yapacaksınız. Dolayısıyla Olayın mümkün
mertebe, hani olumsuz tarafı neyse onu çıkaralım söyleyelim de
vatandaş da bizi televizyondan dinlesin. Aa, bak işte muhalefet
milletvekillerimiz de bize bunları dile getiriyor, falan filan desin.
Yani size oy veren seçmenler de Evet, bizim muhalefet milletvekilleri de bir
şeyler yapıyor. desinler yoksa gerçekler bunlar değil.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, siz muhalefeti falan filan mı
görüyorsunuz! Sizin konuştuklarınız falan filan bile değil,
hep palavra
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, size bir şey
söyleyeceğim. Buğdayda
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) Her şey bu kadar iyi de Manisadaki çiftçi o kongrede niye
isyan etti!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Her şey
bu kadar iyi olmasaydı 22 Temmuzda bize yüzde 47 oy vermezlerdi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bravo! Bravo!
GÜROL ERGİN
(Muğla) Biraz önce söyledim, her zaman
kandıramayacaksınız, bir süre kandırdınız!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sizinle
2005te beraberdik, 2006da beraberdik. Siz 2004te de, 2005te de, 2006da da
bunları söylediniz ama bunlar doğru olmadığı için de
millet sizin o 2004te, 2005te, 2006da söylediklerinizin hiçbirini kale
almadı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Demek ki yüzde 53 kale almış!
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Bakan, sıkıntıdasınız
sıkıntıda, belli!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Demek ki siz kömürle hallediyorsunuz bunu!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
bir şey daha söyleyeceğim
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, buğdayda maliyetin
yüzde 32sini destek olarak verdik yani 100 lira maliyet varsa 32 YTLsini biz
destek olarak ödedik.
MUHARREM VARLI
(Adana) Nerede yahu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bizim
dönemimizde.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Peki, 500 bin hektarda niye buğday ekilmiyor? 500 bin
hektar boş bugün. Para kazandıkları için ekmiyorlar! Hayret bir
şey!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Arpada yüzde
27sini verdik, mısırda yüzde 12sini verdik, çeltikte yüzde 17sini
verdik. Sizin zamanınızda, eskiden hiç destek yoktu. Çeltikte yüzde
17 verdik. Ayçiçeğinde -ki Trakyayı ilgilendiren en önemli
ürünlerden bir tanesi- Trakyanın çalışkan çiftçilerinin çeltik
yanında en çok ürettiği ürünlerden bir tanesi olan ayçiçeğinde
desteğin maliyeti karşılama oranı yüzde 38
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Bakanı dinleyenler televizyonları
başından kalkmıştır şimdi.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
kanolada
yüzde 53, soyada yüzde 50, kütlü pamukta yüzde 46.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Bakan, yanıt verecekseniz bekliyorum! Yanıt
verecekseniz bekliyorum yoksa işim gücüm var!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Dolayısıyla bu sene Hükûmetimiz yeni bir uygulama yaptı. Yeni
uygulamayla ilk defa olarak baklagilleri de biz destekleme kapsamına
aldık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bravo!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İlk
defa.
Nohut,
kırmızı mercimek ve kuru fasulyeyi de biz destekleme
kapsamına aldık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aman aman, yapmayın, destekliyoruz diye
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Çünkü
dünyadaki trendi, dünya nereye doğru gidiyor biz görüyoruz ve o
şekilde, o gelişmelere paralel olarak biz de politikamızı
bu yönde değiştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi size bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi
arkadaşlar, Türkiyenin tarımının sorunu yok mu? Var,
elbette ki var ama siz o sorunları ne görüyorsunuz ne söylüyorsunuz ne o
sorunların çözümü yönünde de herhangi bir öneride bulunuyorsunuz.
Türkiyenin sorunu, Türk tarımının sorunu şudur
arkadaşlar: Arazinin
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Türk tarımının en büyük sorunu AKP
İktidarıdır!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Siz eskiden
de onu söylüyordunuz, millet öyle düşünmüyor sizin gibi.
Şimdi,
Türkiyede tarımın temel sorunu arazinin çok parçalanmış
olmasıdır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Haa, tamam!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Arazide
aşırı parçalanma ve bir ünitenin küçük bir hâle gelmesi
sebebiyle vatandaş o küçücük alanda ektiğinden, siz hangi
fiyatı, hangi desteği verirseniz verin onun normal ekonomik durumunu
düzeltmeye, beklentilerini karşılamaya maalesef yetmiyor çünkü
haklı olarak başka bir şey bekliyor. Ha, biz bununla ilgili,
parçalanma-bölünmeyle ilgili bir tedbir aldık, 2005 yılında
burada bir kanun çıkardık: Toprak Kullanma ve Arazi Kullanım
Kanunu. Bölünemez parsel büyüklüğünü -1 dekara kadar bölünebiliyordu- 20
dekara çıkardık. Böyle bir adım attık. Bu da bizim
Hükûmetimiz döneminde sağlandı. 20 dekarla
sınırlandırdık.
İkinci bir
adım atıyoruz, onun hazırlıkları var şu anda, o
da buraya huzurunuza gelecek. Miras yoluyla tarım arazilerinin
parçalanmasının önüne geçmek için de mutlaka Türkiye bir tedbir
geliştirmek zorunda. O zaman Türkiyede çiftçinin gerçekte refah düzeyi
artar, bizim arzu ettiğimiz noktaya gelir. Bizim esas
sorunlarımız, bu tür sorunlardır, bunları çözmemiz
lazım, bunlar üzerinde konuşmamız lazım yoksa işte
sadece bir ürünün, kalkıp bir girdiyle paritesini açıklayıp işte
bak orada ürün şuydu buydu falan demek, bir şey ifade etmiyor.
Bir cümleyi de,
Sayın Başkan, müsaadenize sığınarak ifade etmek
istiyorum. AK PARTİ, Hükûmeti devraldığında Türk çiftçisine
verilen toplam destek 1 milyar 800 milyon YTL idi.
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) O da yanlış!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Devletin kayıtları ortada. (CHP ve
MHP sıralarından Yanlış sesleri) Devletin
kayıtları ortada, açık, şeffaf, 1 milyar 868 milyon, küsuratını
da söyleyeyim. 1 milyar 868 milyon YTL. 2008 yılında bugün
itibarıyla 5,5 milyar YTL para ödendi, yıl sonuna kadar bu
yaklaşık 6 milyar YTL oluyor kuraklıktaki destekle birlikte. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Çiftçi niye ağlıyor o zaman Sayın
Bakan?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, ben size soruyorum: 6 milyar
YTL, 1,8 milyar YTLnin kaç katı? Ona cevap verin.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Sayın Başkan, benim sorum ne oldu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin, gündem dışı
konuşmalara karşı yaptığı
açıklamalarını siyasi propaganda aracı olarak
kullandığına ilişkin konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, tabii, gündem dışı konuşmalara
sayın bakanların cevapları bir hakkın suistimali olarak
kullanılmaktadır. Bugün Sayın Bakanın gündem
dışı gündeme getirdikleri
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) İç Tüzük böyle!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Milletvekili, AKPli Milletvekili bile salonda yoktu.
SONER AKSOY
(Kütahya) Hepimiz buradayız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, eğer Sayın Bakan gerçekten tarım
konusunda grupların da görüşlerini ve bu söylediklerinin doğru
olmadığına ilişkin görüşlerini bilmek istiyorsa,
kendisine hodri meydan diyoruz. Önce Bakan olarak söz alsın, sonra
gruplar da Bakanın konuşması üzerine söz alsın. Beş
dakikaya sığınıp yirmi dakika, otuz dakika burada propaganda
yapmayı vesile kılmasın. Bir gün gelsin burada söz alsın,
biz de bu söze karşılık ifadelerimizi kullanalım. Buyursun,
bu yollara tevessül etmesin. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Grup Başkan Vekili burayı ne
zannediyor? Maç sahası değil burası.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakan doğruları söylesin,
doğru söylemiyor!
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sorularımıza da yanıt alamıyoruz.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Borç ertelemesi ne oldu? Tarım kredi
kooperatifleri ne oldu? Üç ay oldu Sayın Bakan, üç ay!
BAŞKAN
Arkadaşlarımız gündem dışı konuşmalar
yapıyorlar, sayın bakanlar cevap veriyorlar.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Cevap verme dışında her şey var.
BAŞKAN
Tabii, uyumlu olan, uyumlu olmayan konular olabilir, meselelere farklı
bakış açıları olabilir ama sayın bakanlar burada
Biraz önce Çevre Bakanımız da buradaydı, Sayın Uslunun
konuşmalarının bir kısmı da Çevre Bakanlığıyla
ilgiliydi.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Cevap değil Sayın Başkan, siyasi
propaganda.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, lütfen efendim, ben onu demiyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Tarımın sorunu, Tarım
Bakanının olmasıdır, başka sorunu yok.
BAŞKAN
Evet, tarım konusuna devam etmişken, iki arkadaşımız
tekrar sisteme girmiş, onlara da söz verip bu konuyu
kapatacağız.
Buyurun
Sayın Varlı.
4.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının
tarımsal sorunlara ilişkin konuşması
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan
konuşmalarında tarımsal kalkınma kooperatiflerinin
sayısının arttığını söyledi. Acaba bölgelere
göre dağılımı nedir?
Bir de süt
üretiminin arttığından bahsetti. Tabii, süt üretiminin
artışı hepimizin hoşuna gider, ülkemizin menfaatine bir
durumdur ama yem fiyatlarının geçmişten bugüne kadar
artışlarını niye söylemiyor, çiftçimizi niye
bilgilendirmiyor bu konuda?
Gübredeki
desteklemelerden bahsetti. Gübredeki destekleme, çiftçinin
kullandığı gübrenin yüzde 1i bile değil. Eğer gübrede
gerçekten çiftçiyi desteklemek istiyorlarsa Hükûmet olarak, ben bu konuyla
ilgili soru önergesi de vermiştim.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) KDVyi kaldırsınlar.
MUHARREM VARLI
(Adana) KDVyi ve gümrük vergisini kaldırsınlar. İstedikleri
ürünü ithal edecekleri zaman gümrük vergisini kaldırıyorlar ama
çiftçinin en önemli girdisi olan gübrenin gümrük vergisi hâlâ yüzde 6larda
devam ediyor, yüzde 18 KDV ödüyor çiftçi. Makyaj malzemesi için de yüzde 18 KDV
ödüyor, gübre için de yüzde 18 KDV ödüyor. Eğer Sayın Bakan bunda
samimi ise Hükûmet bunda samimi ise lütfen bu KDVyi indirsinler ve yüzde 6
gümrük vergisini kaldırsınlar, bundan çiftçimizin en az 250-300 bin
lira kârı olacaktır.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Sayın
Coşkun
Arkadaşlar,
arka arkaya şeyler
Bu Coşkununki son Sayın Paksoy, özür dilerim,
çünkü o zaman bitiremeyiz biz bu işi. Ben sadece nezaket planında
verdim. Kusura bakma.
Evet, buyurun
Sayın Coşkun.
5.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkunnun
tarımsal sorunlara ilişkin konuşması
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi,
Sayın Bakanım, 2007 seçiminden sonra kürsüde daima diyor ki 2002
yılında 1,8 milyar YTL destek verildi. Ben baktım 2,2 milyar
YTL sırf doğrudan gelir desteği verilmiş. Acaba diyorum
Tarım Bakanlığı personelleri yanlış bir rakam
mı zikretmiş?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Maliyeye sorun.
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Bunun yüzde 85i
Hatta yüzde 15 de bunun haricinde bir destek
ödemesi vardı.
Bir de övünerek
anlatıyoruz doğru, mısır üretimimiz bu kadar arttı. Peki,
mısır ihtiyacımız ne kadar? 4 milyar ton üretiyorsak niye
mısır ithal ediyoruz, bir de onu sorgulamak gerekiyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Paksoy, sevgili hemşehrim, sizi üzmeyeyim.
Buyurun
bakalım, siz de konuşun da.
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun
tarımsal sorunlara ilişkin konuşması
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, tabii bu şeylerden güzel bahsetti, sanal şeyde
Şimdi ben bir iki örnekle çiftçinin durumundan bahsetmek istiyorum. 2002
yılında 1 adet canlı kuzu ile 10 torba yem alabilen bir çiftçi
bugün sadece 4 torba yem alabilmektedir 1 kuzuyla. Yine bir örnek
vereceğim: 2002 yılında
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı konuşma yapan arkadaşlarımıza,
katkıda bulunan arkadaşlarımıza, Sayın
Bakanımıza teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21
Milletvekilinin, başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere yerel
yönetimlerin kurdukları şirketlere yönelik haksız rekabet ve
rant dağıtımı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/271)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yerel
yönetimlerin (özellikle büyükşehir belediyelerinin) kurdukları
şirketler eliyle yasanın dolanılması suretiyle haksız
rekabet oluşturdukları, ihale yapan makamın kendi şirketine
ihale yapmasının hukukun genel ilkelerine aykırı
olduğu, bu sistemin haksız rant dağıtım aracı
haline dönüştüğü iddiaları ile metropol belediyelerinin
aynı şekilde yasa ve etik dışı rant dağıtımı
sistemine dönüştüğüne ilişkin iddiaların
araştırılması, alınacak önlemlerin tespiti ile varsa
sorumlular hakkında gereğinin ifasının temini
bakımından Anayasamızın 98 ve içtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz .
1) Rıdvan Yalçın (Ordu)
2) Necati Özensoy (Bursa)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) İzzettin Yılmaz (Hatay)
5) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
6) Atila Kaya (İstanbul)
7) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
10) Osman Durmuş (Kırıkkale)
11) Ahmet Orhan (Manisa)
12) Durmuşali Torlak (İstanbul)
13) Mümin İnan (Niğde)
14) Behiç Çelik (Mersin)
15) Kadir Ural (Mersin)
16) Ali Uzunırmak (Aydın)
17) İsmet Büyükataman (Bursa)
18) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
19) Hüseyin Yıldız (Antalya)
20) Yılmaz Tankut (Adana)
21) Mustafa Enöz (Manisa)
22) Hakan Coşkun (Osmaniye)
Gerekçe
Ülkemizde temel
sorunların sıralaması yapılsa muhtemelen terör
belasından sonra yolsuzluk ve yoksulluğun geldiği neredeyse
tartışmasızdır. Türkiye her gün yeni bir yolsuzluk
skandalı ile sarsılmaktadır. Kamu kaynaklarının
kullanılmasında yasa dışı fiili bir usul
geliştirmiştir ki adliyeye intikal etmese de şikayet konusu
olmasa da medyaya düşmese de herkes bu yasa dışı usulün
yukarıdan aşağıya iktidar gücüyle yürüdüğünü
bilmektedir.
Kamuoyu rant
dağılımında anlaşmazlık sonucu ortaya çıkan
bir iki minik rüşvet yolsuzluk serüveni ile meşgulken diğer
yanda gayri meşru, gayri ahlaki usul her gün milyarlarca
Iiramızı yutmaya devam etmektedir. Artık yolsuzluk istisna
değil kural haline dönüşmüştür.
Bu düzenden
nemalananlar hallerinden memnunken, düzenin baş aktörleri mağdur,
mazlum ve yoksul kitlelere de güya sosyal devlet olmanın gereği
olarak sus payları vermektedirler.
Araştırma
önergemizin konusu daha evvel defalarca önerge konusu yapılmış
genel yolsuzluk araştırması yerine yerel yönetimlerde usul
haline gelmiş yolsuzluk çarkına ilişkindir. Ülkemizde
yaşanılan göçler neticesi nüfus önemli ölçüde metropollerde
toplanmıştır. Bu durum yapılan yasal
değişikliklerin de bir sonucu olarak özellikle metropol belediyeleri
gelirlerini inanılmaz büyüklüklere ulaştırmıştır.
Devletin
ekonomideki varlığı adeta nitelik değiştirip,
belediyelere intikal ettirilmiştir.
Ancak bu
önergenin de konusu olarak özellikle büyük metropol belediyelerinde yolsuzluk
çoğu kez yasal kılıflar altında adeta bir sektör haline
dönüşmüştür. Üstelik bu marazi durum iktidarla ana muhalefet
arasında yöntem benzerlikleri taşımaktadır.
Devletin denetim
yeteneğinin yok edildiği yargının asli görevi olarak
yasadışı iş ve eylemleri ortaya çıkarmak yerine daha
çok siyasi alana çekildiği kolluk güçlerinin de siyasi muhalif takibi ile
görevlendirildiği bu günlerde bir yolsuzluğun ortaya
çıkması için, düzenin aktörlerinin ikinci eş edinmesi,
rantın paylaşılmasında aç gözlülük ya da iktidarın bir
medya grubunu hedef alması gibi hadiseler gerekir olmuştur.
AKP iktidarı
kamuya ait ne varsa üstelik yabancılara satmayı ve gelen paralarla,
yüksek faiz gideri ile popülist uygulamalara harcamayı temel politika
olarak belirlemiştir. Bu yaklaşımı iktidar, ABye uyumun ve
serbest piyasa ekonomisinin gereğiymiş gibi takdim etmektedir.
Neticede otoyol ve derelere kadar getirilmiş satış furyası
AKPli belediyeler bakımından tam tersi bir mantıkla
yönetilmektedir. Her şeyi özelleştiren iktidar, TOKİ eliyle
inşaat sektörünü devletleştirmiş belediyeleri de bir kamu kurumu
mantığının dışında anonim şirket
noktasına getirmiştir.
Ulaştırmadan
peyzaja, lokantacılıktan çay bahçesi işletmeciliğine kadar
belediyeler bir çok alanda sahibi oldukları şirketler eliyle ticari
yaşamın içinde artan güçleriyle bulunmaktadırlar.
2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 20
Milletvekilinin, tütün sektörünün ve tütün üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/272)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde tütün
üretimini tehdit eden süreç; IMFnin talepleri doğrultusunda Tütün
Yasasında Tekelin özelleştirilmesine olanak sağlayan
değişiklikle başlamış; bugün Türk tütüncülüğü
bitme noktasına gelmiş ve üreticilerimiz emeklerinin
karşılığını alamadıkları için bir
zamanlar geçimlerini sağladıkları sektörü bırakmak
durumunda kalmışlardır.
12 milyar
dolarlık hacmiyle dünyanın 5. büyük pazarı konumundaki
ülkemizde, bu pazarın yüzde 38ine sahip Tekelin özelleştirilme
kapsamına alınmasıyla tütüncülük, telafi edilmesi zor
kayıplar yaşamıştır. Kanunun getirdiği
düzenlemeler ve Tekelin özelleştirilmesi, pazar boşluğundan
faydalanmak isteyen şirketlerin iştahını
kabartmış; dışa bağımlı hâle gelen Türk
tütünü üretiminde son beş yılda trajik bir düşüş
yaşanmıştır.
2002
yılında yürürlüğe giren 4733 sayılı Yasayla
sözleşmeli üreticilik modeli getirilmiş ve destekleme
alımları kaldırılmıştır. Üreticinin
pazarlık gücünü ortadan kaldıran bu uygulamayla tütüncülüğümüz
zor günler yaşamaya başlamıştır. Piyasayı rahatlatmak
amacıyla başlatılan uygulama, doğru planlama ve
hazırlığın yapılamaması nedeniyle tütün üretimini
vurmuştur. Kanunla getirilen sözleşmeli çiftçilik modeliyle tüm
inisiyatif, tütün alıcısı şirketlerin eline
bırakılmış; üretici tütün piyasasında
kârlılığın azalması nedeniyle tütün üretiminden
uzaklaşmıştır.
Aileleriyle
birlikte nüfusumuzun %5'inin ağır işçilik ve emekle gece gündüz
uğraşarak geçimini sağladığı tütün sektörü, son
yıllarda izlenen yanlış politikalar sonucu büyük yara
almış; dünyanın en kaliteli tütününü üreten ve ihraç eden
ülkemiz, pek çok sektörde olduğu gibi tütün sektöründe de dışa
bağımlı hale gelmiştir. Dünyada tütün üretiminde söz sahibi
olan ülkelerin üretim miktarları artarken Türkiye'de tütün ekiliş
alanları, tütün ekilen köy adedi, tütün eken çiftçi sayısı ve
üretiminde tehlikeli bir düşüş yaşanmaktadır.
En değerli
tütünün üretildiği üretimimizin %63'ünü, ihracatımızın
%90-95ini karşılayan Ege Bölgemizde 2002 yılında 197.570
üretici varken bugün 70 bin üretici bulunmaktadır. Türkiye'de 2002
yılında tüm bölgelerde üretici sayısı 405.882 iken bugün bu
rakam 210 bin'dir. Üreticinin âdeta cezalandırıldığı,
ülke tütüncülüğünün pazar payının eritilmesine neden olan bu
sistemden kazançlı çıkan kesim yabancı tekeller olmuştur.
Ülkemizde tütün
üretiminin yapıldığı her ilimiz ve ilçemizde
üreticilerimizin yaşadıkları mağduriyet ve
çaresizliğin çarpıcı bir örneği bugün Muğla Milas'ta
yaşanmaktadır. Muğla'nın Milas ilçesine bağlı
Karacahisar Köyü'nde köylülerimizin geçim kaynağı olan tütün ekimi ve
üretimi artık yapılamamaktadır. 5 yıl önce bölgede
yaklaşık 300 köylü tütüncülükle geçimini sağlarken, bugün sadece
3 kişi tütün üretimi yapmaktadır. Vatandaşlarımız,
ürettiklerinin karşılığını alamadıkları
için mağdur olmuşlar; zor şartlarda ve büyük emek harcanarak
yapılan, hem köyü hem de ilçeyi ayakta tutan tütün üretimi bitme
noktasına gelmiştir.
Açıklanan
nedenlerle ulusal gelirlerimize önemli katkı sağlayacak potansiyele
sahip ülkemiz tütüncülüğünün ve ayakta kalma mücadelesi veren tütün üreticilerimizin
sorunlarının ve gereken önlemlerin tespiti ve
araştırılması için Anayasanın 98, içtüzüğün 104
ve devamı maddelerin gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ali Arslan (Muğla)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Osman Kaptan (Antalya)
4) Orhan Ziya Diren (Tokat)
5) Tayfur Süner (Antalya)
6) Hüsnü Çöllü (Antalya)
7) Kemal Demirel (Bursa)
8) Abdulaziz Yazar (Hatay)
9) Ahmet Ersin (İzmir)
10) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
13) Mehmet Ali Susam (İzmir)
14) İsa Gök (Mersin)
15) Gürol Ergin (Muğla)
16) Turgut Dibek (Kırklareli)
17) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
18) Canan Arıtman (İzmir)
19) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
20) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Fransa Dönem Başkanlığı
çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008 tarihlerinde Pariste gerçekleştirilecek
olan AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Savunma Komisyonu
Başkanları Toplantısına ismen davet edilen Millî Savunma
Komisyonu Başkanı Hasan Kemal Yardımcının
katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/566)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Fransa Dönem
Başkanlığı çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008 tarihlerinde
Pariste gerçekleştirilecek olan AB üye ve aday ülkeleri
Parlamentoları Savunma Komisyonu Başkanları
Toplantısına İstanbul Milletvekili ve Millî Savunma Komisyonu
Başkanı Sayın Hasan Kemal Yardımcı davet edilmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Eyyüp
Cenap Gülpınar
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin,
İrana yaptığı resmî ziyarete refakat eden heyete Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun iştirak etmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/567)
13/10/2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 26-29 Ağustos 2008 tarihleri arasında İrana
yaptığı resmî ziyarete Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlunun da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29
milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin,
Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, Balıkesir
Milletvekili A.Edip Uğur ve 23 milletvekilinin ve Muğla Milletvekili
Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin önergeleri üzerine, zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde ve
ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca kurulan
(10/27, 34, 37, 40,102) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeye kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29
Milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin,
Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir
Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin,
Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına
İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı: 296)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlunun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile İzmir Milletvekili Şenol Balın; 4562 Sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 milletvekilinin; 4562
Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun;
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol
Balın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S.
Sayısı: 222) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen
birleşimde 7nci madde üzerinde gruplar ve Hükûmet adına
konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi söz
sırası, şahsı adına Karaman Milletvekili Sayın
Hasan Çalışa aittir.
Sayın Çalış
Yok.
Şahsı
adına Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu.
Buyurun
Sayın Kaşıkoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum.
(x)
222 S. Sayılı Basmayazı 15/10/2008 tarihli 6ncı
Birleşim Tutanağına eklidir.
21inci yüzyılda
hızla değişen dünya konjonktürüne ayak uydurmak ve çarkın
içerisinde yer almak, ülkelerin istihdam olanakları, yatırım
kapasiteleri ve üretim güçlerine dayalıdır. Türkiye 185 dünya ülkesi
içinde nüfus itibarıyla 16ncı, toprak büyüklüğü itibarıyla
32nci ve ekonomik gücü itibarıyla da 15inci sırada olan bir dünya
devletidir.
Temeli
1960lı yıllarda atılan OSB işletmeleri, sanayinin
gelişmesi, yatırım ve yatırımcının
artmasında oldukça mühimdir. Nitekim yürütülen çalışmalar
yalnız dünya pazarını hedef almayıp, bölgesel
kalkınmayı ve bölgeler arası gelişmişliğin
dengelenmesini de amaçlamaktadır.
Bunlara ilaveten,
OSBlerin önceden hazırlanmasının sanayinin disipline edilmesi,
şehrin planlı gelişmesine katkıda bulunulması,
birbirini tamamlayıcı ve birbirinin yan ürününü teşvik eden
sanayicilerin bir arada ve bir program dâhilinde üretim yapmalarıyla
üretimde verimliliğin ve kâr artışının
sağlanması, sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılması,
tarım alanlarının sanayide kullanılmasının
disipline edilmesi, sağlıklı, ucuz, güvenilir bir altyapı
ve ortak sosyal tesisler kurulması, müşterek arıtma tesisleriyle
çevre kirliliğinin önlenmesi, bölgelerin devlet gözetiminde kendi
organlarınca yönetiminin sağlanmasını da mümkün
kılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 4562 sayılı Organize
Sanayi Bölgeleri Kanunu 2000 yılının Nisan ayında
yürürlüğe girdiğinden bu yana çok önemli yatırımlar
gerçekleşmiştir. Şu anda Türkiye geneli toplamında 255 OSB
kuruluşu vardır. Yalnız rakamlara dikkatinizi çekmek isterim ki
1999 ila 2002 yılları arasında 31 adet OSB projesi
tamamlanırken, 43 adet yeni OSB projesi kredilendirme kapsamına
alınmıştır. Bizim dönemimizde, AK İktidar döneminde
ise ayrılan ödeneklerle 2003ten bugüne kadar 57 adet OSB projesi
tamamlanmış, 91 adet yeni OSB projesi de kredilendirme kapsamına
alınmıştır.
Özetle
dönemimizde OSB projelerinde yüzde 84 oranında bir artış ortaya
çıkmakta ve gözükmektedir.
AK PARTİ
Hükûmetlerinin OSBlerin önemini önceki hükûmetlere göre daha iyi
kavradığı gözükmekte, bu şekilde uygulamada daha fazla
başarı elde ederek gelişmiş ülkelerle rekabet edebilme
ortamının sağlanması yönünde sanayicilerimize
çağdaş, çevreyle uyumlu ve planlı yatırım imkânı
sağlamıştır. Zaten bunun sonucunda da yüzde 96,7
seviyesindeki doluluk oranı ile 107 adet OSB projesinde 46.250
işletme yer alırken 747.314 kişiye de ayrıca iş
fırsatı yaratılmıştır.
Ayrıca
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2009 yılı
yatırım programında OSB projelerine, GAP kapsamındakilere
48 milyon 875 bin YTL, diğer yörelerdeki OSBlere de 67 milyon 746 bin YTL
olmak üzere toplam 116 milyon 621 bin YTL ödenek talebi de göz önünde
bulundurulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, zaman zaman OSBlerin kuruluşunda ve işletilmesinde
birtakım aksaklıklar meydana gelmekte, yönetsel uygulamada yeni
ihtiyaçlar ortaya çıkmaktadır. Bu vesileyle revize edilen Organize
Sanayi Bölgeleri Kanunu bir devrim mahiyetinde çok önemli bir statüye
kavuşacaktır. Özellikle ihtisas OSBlerinin kurulması
arıtma tesislerinin önceden planlanmasına olanak
sağlayacaktır.
Yine OSBlerde
yatırım yapmak isteyen ancak arsa alma ve sermaye yönünde
sıkıntı çeken işletmelere kiracı olarak da faaliyette
bulunma imkânı getirilmekle buradaki yatırım yapmak isteyip de
bu anlamda işletme için imkânı olmayan birtakım kuruluşlar
da bu şekilde kiracı olarak istihdamı artırmaya katkı
sağlayacağından, kiracılık imkânıyla, OSBlerin
doluluk oranları bugünkünden çok daha fazla doluluk oranına
ulaşacaktır.
Değerli
arkadaşlar, özellikle bu maddeyi göz önüne
aldığımızda, burada, bu değişiklikle, daha önceki
hâliyle, 4562 sayılı Kanunun geçici 2nci maddesindeki düzenlemede,
biliyorsunuz, bu tür OSBlerde müteşebbis heyet görevlilerini oda meclisi,
yönetim kurulu görevlilerini yürürlükteki OSB mevzuatı uyarınca
oluşturulmuş kurullar, denetim kurulu görevlilerini ise oda meclisi
bütçe komisyonu yerine getirmekteydi, bu da çeşitli
sıkıntılara neden olmaktaydı. İşte, bu
sıkıntıları ortadan kaldırmak ve burada, maddeyle, hizmette
devamlılığın sağlanması amacıyla, geçici
2nci maddede değişikliğe gidilmek suretiyle, kanunun yürürlük
tarihinden önce odalar marifetiyle kurulmuş olan OSBlerde odaların
kurucu ve işletici vasfını korumasına imkân getirilmiş
ve odalarda eğer o organize sanayide yatırımcı olarak
bulunan kuruluşların yöneticileri var ise oda yöneticileri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaşıkoğlu, konuşmanızı
tamamlayın.
METİN
KAŞIKOĞLU (Devamla) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
eğer o oda
meclislerinde organize sanayide yatırımcı olarak bulunanlar
varsa üç üyenin de bunlardan seçilmesi zorunluluğu bu
değişiklikle getirilmektedir.
Bu
değişikliğin, diğer değişikliklerle birlikte,
organize sanayi bölgelerinin daha iyi şartlara gelmesi adına önemli
katkı sağlayacağı inancıyla, bu kanunun hayırlara
vesile olmasını temenni ediyor, tüm heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaşıkoğlu.
Soru sormak
isteyen milletvekili arkadaşlarımız var. Soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hoşgörünüzle, bir soru soracağım. Soruyu sormadan önce kısa
bir açıklamayı, hoşgörünüzle, rica ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; yabancının parasına
-afyon müptelası gibi- aşırı bağımlı, ucuz
döviz ve ucuz ithalata dayalı ekonomik büyüme modeli iflas etti. Bu
modelin uygulaması sürecinde biliyoruz ki kamudan çok büyük ölçüde
dışarıya kaynak aktarıldı. Bazı KİTlerin
yabancılaştırılması ve dünyanın en büyük, en
yüksek reel faiziyle dışarıya büyük ölçüde kan
aktarımı, kaynak aktarımı yapıldı.
Şimdi,
içinde bulunduğumuz günlerde iki kanaldan daha dışarıya kan
aktarımı tehlikesi söz konusu. Sorumu soracağım. Bu
kanallardan bir tanesi dış borç içindeki özel sektörler; ne
yazık ki -hiç istemiyoruz, beklemiyoruz ama- özel sektörden, özel sektörün
elindeki fabrikalar, tesisler, büyük bir olasılıkla yabancılara
geçme tehlikesiyle karşı karşıya, ikincisi de tarım
topraklarının belirli bir bölümü yabancıların eline geçme
tehlikesiyle karşı karşıya, çünkü çiftçiler 1-2
milyarlık tüketici kredisi için 25-30 dönümlük topraklarını
ipotek ettiler yabancı bankalara.
Şimdi sorumu
soruyorum. Özel sektörün hangi faaliyet dallarında dışarıya
borçluluk oranı daha fazladır? Bilelim ki bir kurtarma planı
olacaksa, bir destek konusu söz konusu ise bu çerçevede biz de muhalefet olarak
bilgilenelim. Hangi özel sektör alanlarında dışa borçluluk daha
fazladır?
İkinci
sorum, Sayın Başkanım, yabancı bankalardan borçlanarak
tarlasını ipotek etmiş olan çiftçilerimizin bölgesel
dağılımı nedir? Örneğin Trakyada çok fazla.
Örneğin Hayraboluda çok fazla. Hayraboludaki tarım
topraklarının yarısı ne yazık ki yabancı
bankalara ipotek edilmiş.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım, Sayın Tütüncüye de teşekkür ediyorum.
Sayın
Tütüncü, özel sektörün hangi faaliyet alanlarında dışarıya
borcu olduğunu ifade ettiler, bir de tarım kesiminde ipotek
karşılığı yabancı bankalardan kredi
kullanımı konusunu soru olarak tevcih ettiler.
Takdir edersiniz
ki, bu konu, bir teknik ve araştırmaya dâhil bir konu. İzin
verirseniz, bunu yazılı olarak cevaplandırmak istiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
7 nci maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet Ali
Susam |
Şevket
Köse |
Hulusi Güvel |
|
İzmir |
Adıyaman |
Adana |
|
Vahap Seçer |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Mersin |
|
Malatya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım?
AHMET ERSİN
(İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kuruluş
döneminden sonra OSBlerde üretime/işletmeye geçmiş sanayicilerin
belli oranlara ulaşması hâlinde, OSBleri, bölgelerin temel unsuru
olan sanayicilerden oluşan Genel Kurullar tarafından seçilen
yöneticiler idare etmektedir. Bu madde ile, mülga 5590 sayılı Kanuna
göre kurulan 8 OSB için özel yönetim getirilmesidir.
Bu düzenleme,
hukukun genel prensibine ve Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı olduğu gibi, getirilen düzenlemenin yürürlüğü
1.1.2008 tarihine götürülerek, mahkeme kararıyla genel kurulunu yapmış
bir OSBnin sanayiciler tarafından yönetilmesine de engel
olunmaktadır.
Sekiz OSB için
getirildiği ileri sürülen bu düzenleme, OSB yasasının genel
ruhuna aykırı olduğu gibi, temsili demokrasinin giderek
katılımcı temsili demokrasiye dönüşmeye başladığı,
sorunların yerinden yönetim ilkeleri çerçevesinde katılımcı
bir anlayışla çözmenin ağırlık
kazandığı günümüzde, OSBlere ve içinde yer alan sanayicilere
güvensizliktir ve haksızlıktır.
Bu önerge OSBler
arasında ortaya çıkacak farklı yönetimi ortadan kaldırmak,
uygulama birliği sağlamak ve Anayasaya aykırı bir
düzenlemeye yol açmamak için verilmiştir.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarıya bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısına aşağıdaki Geçici 1 inci maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Çiçek |
Oktay Vural |
Mehmet Ali
Susam |
|
Yozgat |
İzmir |
İzmir |
|
Sadullah Ergin |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Kerem Altun |
|
Hatay |
Malatya |
Van |
Geçici Madde 1-
15/4/2000 tarihinden önce, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununun amacına uygun olarak kurulmuş olup, aynı Kanunun
geçici 1 inci maddesine göre tüzel kişilik kazanamayan veya
kazanmamış sayılan ve varsa tevsii alanları dahil yer seçimi
kesinleşmiş OSBlerin, 4562 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine
göre hazırlayacakları kuruluş protokolünü, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Bakanlığa
vermeleri halinde, durumlarını bu Kanuna uygun hale getirmiş
sayılırlar ve Bakanlık OSB sicil defterine kaydedilerek tüzel
kişilik kazanırlar.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 4562
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 15/04/2000 tarihinden önce
bu Kanunun amacına uygun olarak kurulan ancak, ayın Kanunun geçici 1
inci maddesinde öngörülen süre içinde durumlarını bu Kanuna uygun
hale getirmeyen veya herhangi bir nedenle getirmemiş sayılan OSBler
bulunmaktadır. Bu OSBlerde sanayi tesisleri kurularak işletmeye
açılmıştır. Bu sanayi tesisleri yetkili ve görevli
kuruluşlardan ruhsat ve izin aldıkları için
kapatılmaları veya yıkılmaları hukuken ve fiilen
mümkün değildir. Bu alanlarda, 4562 sayılı Kanunla verilen görev
ve yetkiler kullanılamayacağı için merkezi arıtma ve
müşterek altyapı vb. ortak işletme alanlarında hizmetlerin
yürütülmesinde yaşanan sorunların giderek arttığı
gözlenmektedir. Ayrıca, bu alanlarda yer alan sanayi tesisleri OSBlere
tanınan haklardan yararlanamamaktadır. Yapılan bu düzenleme ile
yer seçimi kesinleşmiş, imar planları onaylanmış ve
önemli ölçüde de sanayi işletmeleri üretime geçmiş OSBlerin ve bölge
içinde bulunan sanayi işletmelerinin 4562 sayılı Kanun
kapsamında sayılmaları ve mevcut sorunlarının
giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, böylece geçici madde tasarıya
eklenmiştir.
8inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8- Bu
Kanunun 7 nci maddesi 1/1/2008 tarihinde, diğer maddeleri yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Zekeriya Akıncı.
Sayın
Akıncı, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen
çarşamba üzerinde görüşmeye başladığımız
yasa tasarısını bugün tamamlayacağız. Doğrusu bu
yasa tasarısını biz de destekledik. Belli ki kimi düzenlemelere
ihtiyaç vardı, bu düzenlemelerin yapılması gerekiyordu; biz de
onun gereğini yaptık. Ne yaptık?
Öncelikle 252
olduğu söylenen organize sanayi bölgesinin 8 tanesinin yönetim
kurullarının, kurucuları tarafından, müteşebbisler
tarafından sonsuza dek yönetilmesinin önünü açtık. Bir de Manisadaki
arkadaşımıza dönük bir vefa borcu ödeyecektik ama ihtiyaç
kalmadı, önergeyle de yürürlük tarihini düzeltiyoruz. Herhâlde, bir de çok
üstüne vazife olmadığı hâlde Sanayi Bakanlığı,
Tarım Bakanlığının yapması gereken bir görevi,
bir sorumluluğu kendi üzerine alıyor bu yasa düzenlemesiyle.
Burada
konuşma hazırlarken, konuşmaya gelirken
Geçen günlerde birçok
sanayiciyle de görüşmeye çalıştım. Aslında
sanayicilerin beklentileri çok daha farklı, çok daha başka
değerli arkadaşlarım. Yani, biz ne kadar inkâr etmeye
çalışırsak çalışalım, onlar, bu ülkede bir büyük
ekonomik sıkıntının, bir büyük ekonomik krizin
yaşanmakta olduğunu söylüyorlar. Biz galiba iktidarla ya da bu
ülkedeki insanlar iktidarla kriz tanımı üzerinde bir türlü
anlaşamıyoruz. Yani, bu ülkenin borcu 500 milyar dolara
çıkıyor, cari açığı 50 milyar doları geçiyor,
insanların bire bir kişisel borçları 100 milyar doları aşmış,
çiftçi feryat ediyor, Sayın Bakan ne kadar anlatsa da çiftçi feryat ediyor,
sanayici büyük sıkıntının içerisinde, işsizlik
almış başını gidiyor, 2,5 milyon net işsiz, 2,5
milyon iş aramaktan vazgeçmiş insan -resmî rakamlara göre- yoksulluk
diz boyu olmuş, tam bir perişanlık yaşanıyor ama
nedense biz, bir türlü, bu ülkede bir kriz yaşanmakta olduğunu kabul
etmekten korkuyoruz. Tam bir devekuşu politikası güdüyoruz, sanki
başımızı kuma sokunca bir şey olmayacakmış
gibi düşünüyoruz. Manşetlere bakıyorsunuz: Yabancılar
kaçıyor., Dolar 1,630u geçti. Bunlar var ya da başkaca iç
açıcı olmayan haberler var, bilgiler var,
yaşadığımız gerçekler var ve biz ısrarla, inatla
bunları inkâr etmeye, görmezlikten gelmeye devam ediyoruz.
Bizim Hükûmetin
hâli şuna benziyor, aklıma geldi: Bir kriz yeri, yani bir kaza yeri
düşünün. Allah göstermesin, kafa çatlamış, göz
patlamış, bel kırılmış, el kopmuş, ayak
kırılmış ama Elhamdülillah canımız sağ.
diyoruz biz. Böyle olmaz arkadaşlar! Bu gerçekleri lütfen görelim,
kabullenelim. Gerçeklerden kaçarak ya da görmezlikten gelerek bu
sorunların üstesinden gelemeyiz, önümüzdeki günlerde de çok daha büyük
sıkıntılarla yüz yüze kalırız.
Bakın,
mesela ne demek istiyorum: Bu yasa tasarısı vesilesiyle birçok
sanayici diyor ki: Ya, biz şunu bekliyoruz sizden: Sayın
Başkanla da konuştuk. Kardeşim, sanayicinin temel
sıkıntıları var, önemli sorunları var, bunlara dönük
bir çözüm getiriyor musunuz? Yani, sen bana diyor musun Ey sanayici, ey
organize sanayi bölgesinde üretim yapan insan, ben sana elektriğini
artık bugünkü fiyattan yüzde 20 daha ucuza vereceğim. diyebiliyor
musun? Doğal gazını daha ucuza sağlayacağım.
diyebiliyor musun? Senin altyapı yatırımlarına daha büyük
öncelik vereceğim, teşvikler vereceğim, kredi kolaylıkları
sağlayacağım. diyor musun? Biz bunu bekliyoruz, Hükûmetten de
sizden de temel isteğimiz budur. Lütfen, bundan sonra bir yasa düzenlemesi
yapacaksanız, bizim temel sorunlarımızı çözecek, temel
sıkıntılarımıza derman olacak düzenlemeler
yapın. Bu, Sayın Enerji Bakanının geçen hafta
görüşmelerde enerji fiyatlarının ucuzluğuna dönük
yaptığı açıklamalar da -kendisine söyleyeyim, yok ama
duyar- çok büyük tepki topluyor, bilsin. Çünkü başta sanayiciler olmak
üzere herkes bu ülkede enerjinin ne kadar pahalı olduğunu, kömürün
de, elektriğin de, doğal gazın da ne kadar pahalı
olduğunu çok iyi biliyor. Hele hele dünya ortalamalarıyla
kıyaslandığında Türkiye'nin nerede olduğunu çok iyi
biliyor. Onun için birbirimizi yanıltmayalım. Doğal gaz ucuz
olduğu için, elektriğe göre ucuz olduğu için ya da daha temiz
olduğu için kısmi bir talep olabilir, bu kimseyi
yanıltmasın. Ama doğal gaz Türkiyede diğer ülkelere göre
daha ucuz değil, enerji hiç ucuz değil. Bakın, daha önceki
Sanayi Bakanımız Sayın Coşkun, herhâlde 2006da şunu
demiş: Coşkun, dünyada elektrik enerjisi sanayiye ortalama 55,5
sent/kilovat saatten verilirken, Türkiyede sanayinin kullandığı
enerjinin fiyatının 8,6 sent/kilovat saat civarında
olduğuna dikkat çekti. Ne oldu şimdi, Sayın Coşkundan
bugüne Türkiyede fiyatlarda bir düşüş oldu mu, enerji
fiyatlarında? Yok, durmadan da zam geliyor. Doğal gaz yüzde 50yi
aşkın bir zam yaşayacak sırf bu sene içinde. Elektriğe
zam yapmadık diye övündünüz, anasını ağlattınız,
daha beter ettiniz.
Şimdi,
üstelik bir rakam var elimde. Elektrik Mühendisleri Odası da açıklama
yapmış, diyor ki: 2000 yılının baz
alındığı endeks çalışmasına göre Türkiye
-ekim ayında yapılan elektrik ve doğal gaz zamları
yansımamış hâliyle, üstelik- 596,5 olan Ağustos 2008
endeksiyle tüm OECD ülkelerini geride bıraktı. Yani, Türkiyedeki
enerji fiyatları artışı bütün OECD ülkelerinin üzerinde.
Ama Sayın Bakanımız, geçen hafta geldi burada bir tablo çizdi
ki, Allah Allah, neredeyse elektriği, suyu, doğal gazı Türk
insanı bedava kullanıyor! Lütfen gerçekleri insanlarımızdan
saklamayalım, gizlemeyelim. Bunu da bu vesileyle dikkatinize sunmak
istiyorum.
Ayrıca,
Sanayi Bakanına teşekkür ediyorum. Bir kez daha
başsağlığı diliyorum bu vesileyle. Çok ciddi bir
değerlendirmesi var bu konuda, onu da dikkatinize sunmak istiyorum. Madem
organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir değerlendirme yapıyoruz.
Diyor ki Sanayi Bakanımız: Kutsal olan, âdeta bir ibadethane kadar
kutsal olan bir yer organize sanayi bölgesi ve aynı kutsallığa
sahip, burada yatırım yapan sanayicilerin fabrikalarının
temelini atmak, bana göre yapılacak ibadetlerin en büyüğüdür. Çok
doğrudur, çok teşekkür ediyoruz. Türkiye gerçekten de
kalkınacaksa, büyüyecekse, krizleri aşacaksa, ülke insanına
refah getirecekse, üreterek, sanayileşerek, büyüyerek yapacak bunu. Çok
doğru, çok haklı; ama bir şeyi daha söylemek istiyorum
Sayın Bakana bu vesileyle: Bu ibadethaneler, sizden gereken ilgiyi ve
desteği bekliyor; teşvik konusunda destek bekliyor, kredi konusunda
bekliyor, enerji indirimleri konusunda destek bekliyor. İbadethane diye
tanımladığımız organize sanayi bölgelerine, lütfen,
gereken desteği verelim. Önümüzdeki günlerde bizden bunu bekliyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu vesileyle bir şeyi daha dikkatinize sunmak
istiyorum, değerli arkadaşlarım not alacaktır: Ankarada
Malıköy civarında dört tane organize sanayi bölgesi var yan yana.
Bunlar diyorlar ki: Bizim arıtma tesislerimiz var, enerji santrallerimiz
var. Bunların her biri için, her bir organize sanayi bölgesi ayrı
ayrı yer tahsis etmek zorunda, masraf yapmak zorunda. Eğer
Bakanlığımız, bu dört tane organize sanayi bölgesinin
santraller, arıtma tesisleri ve benzeri ihtiyaçları konusunda ortak
çalışma alanlarını yaratabilirse mutlu oluruz. Elçiye
zeval olmaz, ben de Bakanlığımıza bunu iletmiş
olayım. Çünkü Ankaralı sanayicinin buna çok ihtiyacı var
değerli milletvekilleri, sevgili arkadaşlarım; çünkü -Sanayi
Bakanımızın da ifadesini kullanarak söyleyeceğim-
Ankaradaki sanayicilerimiz Türkiyedeki sanayicilere göre 2 kat
mağdurlar. Niye mağdurlar?
Birincisi:
Teşvik politikası nedeniyle Hükûmet mağduru. Bunu kim söylüyor?
Sayın Zafer Çağlayan söylüyor, diyor ki: Ankara, maalesef
yanlış teşvik sisteminin kurbanı olmuş bir
şehirdir. Bugün Ankarada yatırım yapmak âdeta aslında
cezalandırılır. Ankaranın hemen iki saat
sağında, solunda yatırım yaptığınız
zaman her türlü teşvik imkânlarından yararlanırken Ankarada
yatırım yaptığınız zaman bu imkânlardan
faydalanamazsınız. Bundan dolayı, yatırım yapan
arkadaşlarımı bir kez daha kutluyorum. Doğrudur, Ankara ve
Ankaralı sanayici teşvik politikasının mağdurudur. Ama
bunu düzeltecek olan biz değiliz, sizsiniz. Bu düzenlemeyi de önümüzdeki
günlerde bekliyoruz.
Ayrıca,
sevgili arkadaşlarım, Ankaranın bir başka mağduriyeti
var hiçbir şeye benzemez. O da organize sanayi bölgelerinin
Büyükşehir handikabına takılıyor olması, Büyükşehir
mağduru, Büyükşehir Belediyesinin mağduru olmasıdır.
Hepiniz yakinen biliyorsunuz, Ankaramızın kendine hayran bir
belediye başkanı vardır, billboardlardan reklamları,
resimleri inmez. Bayram geçeli yirmi beş gün olmuştur, Ankara
billboardlarının yüzde 75inde hâlâ elini öptüğü bir
yaşlının altında Bayramda otobüslerimiz ücretsizdir.
afişleri vardır. Gülüyorsunuz değil mi! Maalesef
Herhâlde
Kurban Bayramına hazırlık yapılıyor!
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Evet
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) - Öyle bir Belediye Başkanımız vardır,
seçim dönemindeki vaatlerinin yüzde 10unu -Ankarada- gerçekleştirmez.
Ama sanayiciyle de bu Belediye Başkanımızın bir türlü
başı hoş değildir, organize sanayi bölgelerine hep
şaşı bakmaktadır. Ee ben mi söylüyorum? Ben söylemiyorum.
Yine yıllarca Ankarada sanayi üretiminin içerisinde bulunmuş çok
değerli bir iş adamı bir sanayi dergisine mülakat vermiş,
diyor ki: Büyükşehrin bu
bakışı ile OSTİMe ve diğer organize sanayi
bölgelerine herhangi bir hizmet geleceğini sanmıyorum, çünkü Melih
Gökçek sanayi bölgelerine olumlu bakmıyor, asfaltlar
onarılmıyor, onun dışında hiçbir hizmet getirmek de
istemiyor. Oysa her türlü vergiyi esnaftan alıyor. Bununla ilgili olarak,
ilçe belediyelerine de hizmet götürmeyin şeklinde baskı
yapıyor. Umudumuz, mart ayında yapılacak olan seçimlerdir. Bunu
kim söylüyor? Ankarada yıllardır sanayinin göbeğinde
olmuş, OSTİMin kurucularından, Atisanın
kurucularından bir iş adamı söylüyor.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Siyasi provokasyon
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Efendim, katılmazsınız. Siz de dersiniz ki:
Başka biri de şöyle diyor. O sizin bileceğiniz iş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akıncı, buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Peki, değerli arkadaşlarım, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının bu gözle bakması
tesadüf müdür? Tesadüf değildir, bilinçlidir. Niye? Çünkü organize sanayi
bölgelerinin yönetiminde, uygulamalarında, Büyükşehre, Melih Gökçeke
rant yoktur; kendi iç işleyişini kurmuştur, demokratik
yapılanmasını kurmuştur. O yüzden, bırakın hizmet
götürmeyi, asıl görevi olan, temel görevi olan kimi sorunları bile
çözmez Büyükşehir Belediye Başkanı, ana hatlarını açmaz,
ana şebekelerini döşemez. Kesinlikle, sanayiye yan bakan bir belediye
başkanı var. Bu da onun anlayışından
kaynaklanıyor. Niye onun anlayışından kaynaklanıyor?
Değerli arkadaşlarım, Melih Gökçek Ankarada zenginliğin,
refahın yükselmesini istemiyor. Melih Gökçek bütün pozisyonunu
yoksullaşma üzerine oturtmuş. Neyle övünür Melih Gökçek -dikkat edin-
hep? Daha çok yardım yapmakla. Yani, Ankara daha çok yoksullaşacak,
daha çok insana yardım yapılacak ve daha çok insanın siyasi
iradesine ipotek konulacak ki, bilahare seçimlerde bunun meyveleri
toplansın. Ankara yoksul kalırsa iş kolay, Ankara
zenginleşirse, insanlar özgür iradelerini sergilerse iş zor; bunun
farkındadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Başkanım, bir iki önemli konu vardı
BAŞKAN
Sayın Akıncı, ben size hak veriyorum da
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Tamamlayacağım.
BAŞKAN -
Bütün arkadaşlarımız bir iki önemli konuyu konuşursa
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Olabilir; şimdi belediyeye girildi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olmayan biriyle alakalı konuşuyor
efendim.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) İstismar etmeyeceğim, bir Sitelerin
sorunlarını dile getirmek istiyorum, çok büyük talep var o konuda.
BAŞKAN
Şimdi, lütfen, Belediye Başkanı konusu herhâlde bitti,
değil mi?
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Bitti efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Gerçi siz de biliyorsunuz bunları ama
Yani,
Ankaranın, sonuçta, metroya, suya falan değil, işe,
ekmeğe, aşa da ihtiyaç duyar hâle getirildiğini bilmenizi
istiyorum.
Bu vesileyle,
konuşmamı tamlarken, çok değerli arkadaşlarım,
Ankaranın çok önemli bir sitesi var, Mobilyacılar Sitesi. Ben,
bundan önce iki kez gündem dışı konuşmalarla dikkat çekmeye
çalıştım. Sayın Bakanlarımız Sitelerde
toplantılar yaptılar. Gazetelerde boy boy reçeteler
yayınlandı. Ama iddialı söylüyorum, Sitelerin Kurtuluşu
diye tanımlanan reçetedeki 12 maddenin hiçbiri yerine getirilmedi.
Sayın Beşir Atalay, bir gün burada otururken dedi ki: Olur mu
canım, Sitelere doğal gazı götürdük. Sordum Oda
Başkanına: Evet, Karacakaya Caddesine getirdiler ve orada
bıraktılar. Hiç kimse doğal gaz kullanmıyor.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Ben de gittim Sitelere, istemiyor insanlar.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Benim dileğim Hükûmetimizden öncelikle şudur:
Şu Sitelerle ilgili, biz getirsek gündemdeki, sıradaki yerini
alacaktır, ama siz getirirseniz, destekleyelim, şu Sitelerin
sınırlarını bir çizelim. Sitelere bir statü
kazandıralım. Orada Türkiyenin ve dünya mobilya sanayisinin bel
kemiğini oluşturan insanların büyük sıkıntı
içinde olduğunu biliniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) İthal mal furyası, Çin malları oraya da
girdi; biliniz. Ben Hükûmetimizden Sitelere el atmasını bekliyorum.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akıncı.
Şahsı
adına Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Konuşmayacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN Konuşmuyor.
Başka bir
talep yok.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Efendim, bu sorum da benim az önce sorduğum soruyla
bağlantılı olacak. Yani, yabancının parasına
afyon müptelası gibi aşırı bağımlı ekonomik
büyüme modelinin çöktüğünü söylemiştim. Şimdi, bu süreçte -2002
2008 yılında- bu ekonomik model uygulanırken ucuz ithalatta
her birim bir artış sanayiye üretim yapan, yerli girdi üreten
sanayiciyi piyasadan kovmuştur, sürmüştür. Bunu biz dile getirdik hep.
Şimdi bu olumsuzluk Türk ekonomisini giderek dışa
bağımlı hâle, daha da dışa bağımlı hâle
getirmiştir.
Sorumu soruyorum:
Türkiyede 100 dolarlık bir ihracat artışı için 2002de ne
kadar ithalat gerekiyordu, kaç dolarlık ithalat gerekiyordu? Şimdi,
yine 2008de 100 dolarlık bir ihracat artışı 2008de ne
kadar ithalat artışına gereksinim gösteriyor? Biliyorum,
Sayın Bakanın bu soruyu şu anda yanıtlaması çok zor
ama bu sorunun, bu konuların zabıtlara geçmesini istiyorum ve bir
muhalefet milletvekili olarak yazılı da olsa bunların
yanıtlarını bilmek istiyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özensoy
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Sayın
Bakanım Zafer Çağlayana başsağlığı
dileyerek başlamak istiyorum konuşmama.
Dünyadaki küresel
krizle alakalı, küresel krizin olduğu ülkelerde birçok tedbirler
alındı. Tabii Bunun yansımaları Türkiyeye olacak, oldu
tartışmaları devam ediyor ama bir gerçek var: Şu anda
sanayicilik yapanların, ticaretle uğraşanların bankalarla
ilgili sıkıntıları var. Bankalar kredileri geri
çağırıyor veya kredi limitlerini, açık olan limitlerini
kullandırmamaya başladılar. Bu konuyla alakalı ciddi
anlamda sanayicilerin ve ticaret yapanların
sıkıntıları baş göstermeye başladı. Bununla
ilgili Hükûmetimiz bir öneri veya bir destek düşünüyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özensoy.
Sayın
Durmuş, buyurun.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Kırıkkalenin özellikle
özel sektör sanayicilerinin birçoğu fabrikalarını kapattı
ve büyük işsizlik had safhada. 2001 yılından bu yana 2nci
Organize Sanayi Bölgesinin hiçbir altyapısı yapılmadı.
Sayın Bakanım, Kırıkkale 2nci Organize Sanayinin
altyapısını başlatacak bir çalışma var mı?
Orada istihdam yaratacak projeler desteklenecek mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. Soru soran değerli milletvekillerimize de
çok teşekkür ediyorum.
Tabii,
küreselleşmenin, bugün olduğu gibi önümüzdeki süreçte de ülkelere
olumlu ve olumsuz yansımalarının olacağı muhakkak.
Özellikle Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı bir finansal krizin
dünya ekonomilerini etkilediğini görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, ekonomi yönetimimiz, ekonomiden sorumlu bakan
arkadaşlarımız bu konuda ilk günden itibaren büyük bir titizlik
içerisindeler. Alınabilecek ve önümüzdeki süreçte alınması
gereken tedbirler konusunda sürekli ilgili kurumlarla, kuruluşlarla yurt
içi-yurt dışı devamlı çalışıyorlar ve bu
krizi ülkemiz ekonomisinin en az zararla atlatması için elden gelen gayret
gösteriliyor. Ancak, siz de takdir edersiniz ki, bu tür krizlerde en önemli
unsur güven unsurudur, psikolojik unsurdur. Onun için, ülkemizde bu güven
unsurunun korunması konusunda hepimizin üzerine düşen görevler
olduğu kanaatindeyim. İnşallah Türkiye bu krizden en az
etkilenen bir ülke ekonomisi olarak bu krizi atlatacaktır.
Sayın
Durmuşun ifade ettiği Kırıkkalemizin 2nci Organize
Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımları konusunda
arkadaşlarımız not aldılar. Kendilerine yazılı
şekilde bu sorunun cevabı takdim edilecektir.
Sayın
Tütüncüye de aynı şekilde yazılı olarak cevap takdim
edilecektir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde aynı mahiyette iki
önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve işlemlerini ve
oylamalarını birlikte yapacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 Sıra Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
değişiklik yapılması Hakkında kanun
tasarısının 8inci maddesinin Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer olarak değiştirilmesini arz ederiz.
|
Mümin İnan |
M. Akif Paksoy |
Kemalettin
Nalcı |
|
Niğde |
Kahramanmaraş |
Tekirdağ |
|
Ahmet Orhan |
|
Kadir Ural |
|
Manisa |
|
Mersin |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 8 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Bülent
Arınç |
Recai Berber |
|
Hatay |
Manisa |
Manisa |
|
İhsan Koca |
Mücahit
Fındıklı |
Ahmet
Aydın |
|
Malatya |
Malatya |
Adıyaman |
Madde 8- Bu
Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Sayın Komisyon aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet önergelere katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Çıkan kanunun sadece bir maddesinin geçmişe dönük uygulanması
toplum ve kamuoyu vicdanında şüpheler ve kuşkular
doğuracaktır.
Gerekçe: Verilen
önerge ile, kanunların yürürlüğe girdiği tarihten ileriye
yönelik uygulanacağı prensibine uygunluk
sağlanmıştır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gerekçelerini dinlediğiniz aynı
mahiyetteki her iki önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, süre doluyor; saat 14.00te
başlayalım.
BAŞKAN
Evet, sayın gruplar
Konuşma
süresi Sayın Ekicinin on dakika olacak.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Belki bir başkası da konuşur.
BAŞKAN
Genel Kurulun kararını almamız lazım. Grup başkan
vekili arkadaşlarımız ne diyorlar?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Saat 14.00te başlayalım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) 14.00te başlayalım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Müzakereden düştü Genel Kurul.
BAŞKAN
Bitirelim mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 14.00te başlayalım Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, grup başkan
vekili arkadaşlarımızın da ortak kanaatiyle,
çalışma süremiz çok az kaldığı için, saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş GÜRKAN
(Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
222 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
tasarının 9uncu maddesi üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Gaziantep Milletvekili Akif Ekiciye aittir.
Sayın Ekici,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 9uncu
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, daha önce organize sanayi bölgesi yönetim kurulu ve üst
kuruluş olan OSBİR kısa adıyla- Organize Sanayiler Üst
Birliği Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev almış olmamdan
dolayı uzun yıllar Gaziantepte organize sanayi bölgesi
başkanlığı, yönetimi, müteşebbis heyet üyeliği
yapmam dolayısıyla Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinin
sorunlarını ve organize sanayilerle ilgili olan sorunları
yakinen bilirim ve çözümleri için çözüm arayan heyetler içerisinde görev
aldım.
OSBler
kuruluşundan bugüne kadar, kuruluşunda görev alan belediye, il özel
idaresi ve ilgili ticaret ve sanayi odalarının ve ilgili
bakanlıkların devamlı arpalığı olarak
görülmüştür. Bunun en büyük nedeni, yönetimiyle ilgili bir türlü
netliğe kavuşmamıştır. 1962 yılında Dünya
Bankası kredisiyle Bursada kurulan organize sanayi bölgesinden sonra
yaklaşık on iki yıl herhangi bir yasaya bağlı olmadan
organize sanayiler yönetilmiş ve yönetilmek istenmiştir. Ne zamana
kadar? 1982 yılında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Fonlar
Yönetmeliği yayımlanana kadar. Tabii bu yayımlanan Fonlar
Yönetmeliği organize sanayilerin yönetimiyle ilgili yeterli bir
açıklık ve netlik getirmemiştir.
Organize sanayi
bölgesi sayısının ve ülke ekonomimizdeki öneminin giderek
artması, OSBlerin tüzel kişilikten yoksun olması pek çok hukuki
sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu sorunların çözümü için
4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 12/4/2000 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir ve
ilgili yönetmelik 2001 yılında yani bir yıl sonra
çıkartılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, dünyada başarılı örneklerini gördüğümüz ve
ülkelerin ekonomisinde çok ciddi yere sahip olan organize sanayi bölgeleri
bugün iki yüz elli dört sayısına ulaşmıştır.
Fakat bunların içerisinde Gebze, Gaziantep, Eskişehir, Bursa,
İzmir ve bunun gibi birkaç organize sanayi bölgesinin
dışında istenilen sonuca
ulaşılamamıştır. Burada en büyük neden, Türkiyede
organize sanayilerin gelişmemesi önündeki en büyük nedenlerden bir tanesi
organize sanayi bölgelerinin yönetimiyle ilgili netliğin
olmamasıdır. Şu anda da bu yeni çıkarılan yasayla
organize sanayi bölgelerindeki yönetim netliği açık bir şekilde
tarif edilmemiştir. Evet, yasada tarif ediliyor. Organize sanayi
bölgeleri; bölgenin belediyesi, il özel idaresi, ticaret sanayi odaları ve
ilgili derneklerin -ticaretle uğraşan, bölgeyle ilgili ticaret
dernekleri- müşterek önerisiyle ve vilayetin öncülüğüyle,
valiliğin oluruyla organize sanayi bölgeleri kuruluyor. Yönetiminde
ticaret ve sanayi odaları özellikle olmak üzere devamlı söz sahibi
olmayla ilgili bir iddia sahibiler. Şu anda da görüyoruz.
Çıkardığımız kanunlardan bir tanesi altı organize
sanayi bölgesinin mevcut şekilde yönetimiyle devam etmesi
şeklindedir.
Ben şunu
söylüyorum: Organize sanayi bölgeleri kurulur. Kurarken mutlaka vilayetin,
belediyenin ve ilgili kuruluşların öncülük etmesi gerekiyor.
Şöyle örnek verebiliriz: Üç veya beş kişi bir araya gelir,
konutla ilgili bir kooperatif kurar. Kooperatifin inşası bitene
kadar, mesken sahipleri yerleşene kadar bu yönetimin görevi devam eder ama
mesken sahipleri yerleştikten sonra bu kooperatif kendini fesheder ve
orada oturan insanlar, orada ikamet eden insanlar kendi yönetimleriyle ilgili
yeni bir şekil oluştururlar. Maalesef OSBlerde bunu net bir
şekilde göremiyoruz.
İkincisi,
OSBler devamlı arpalık olarak görülmüştür dedim ve
peşinden söylüyorum. TEDAŞ, BOTAŞ gibi kurumlar -Gaziantep
Organize Sanayi Bölgesini çok iyi bildiğim için örnek vererek söylüyorum-
tüm yatırımlarını, elektrik hatları, doğal gaz
dağıtım hatları dâhil olmak üzere sanayiciye
yaptırırlar. Sanayiciler yapıyor. Bugün Gaziantepe doğal
gaz, biliyorsunuz, bir buçuk yıl önce gibi bir zamanda geldi. 11 milyon euro
civarında Gaziantepli sanayici alt yatırımıyla ilgili
harcama yaptı. Bunu kendi cebinden yaptı. Her dönemde olduğu
gibi göbeğini kendi keserek yaptı. Tek saatten doğal gaz
satın alıyor ve yaklaşık 700 aboneye
dağıtıyor. Dağıtım işlerini kendi
bütçesinden, kendi bünyesinde yapıyor ama BOTAŞ ne veriyor? Yüzde 3tü,
yüzde 1e çekildi biliyorsunuz. Yüzde 1 indirim veriyor. Bu yeterli
değildir.
TEDAŞ
konusuna gelince
Gaziantepteki dört organize sanayi bölgesi
yaklaşık 160 milyon kilovat saat enerji tüketir ayda ve bunun
dağıtımını, tahsilatını, hat
kaybını tamamen organize sanayi bölgesi kendi bütçesinden
karşılar ve buradan yüzde 3e yakın bir indirim alıyor.
Bunu yeterli görmüyoruz.
Tabii,
belediyeler, özel idareler, ticaret odaları, sanayi odaları işin
başında dedik.
Söz Gaziantepe
gelmişken, Gaziantep Belediyesi geçtiğimiz yıllarda -yani bu son
dönem AKP belediyesi iş başına gelene kadar- sanayiciyle çok
ciddi bir iş birliği içerisindeydi ama bu dönemde görüyoruz ki bu
iş birliği yeterince yerine getirilememiştir. Tabii, yerine
getirilebilmesi için belediyenin düzgün çalışması ve
yolsuzluklar dışında durması gerekiyor. Geçen hafta
üzülerek gördüğüm bir hadise, kamuoyuna yanlış bir bilgi
aktarımı, eksik bilgilendirme veya yanlış bilgilendirmeden
dolayı Gaziantepteki belediyenin yolsuzluğuyla ilgili bir
açıklama yapıldı buradan. Ben onu üzüntüyle izledim.
Şimdi,
burada, kamuoyunu aydınlatma açısından, kamuoyuna doğru
bilgi verme açısından birkaç cümle söylemeyi ihtiyaç hissediyorum.
Gaziantepte üç ayrı olay cereyan etmiştir: Bir tanesi, lise
alanında yapılan tadilat. Çok detayına girmeyeceğim.
Yanlış, ilgisi olmayan bir çek gösterildi. 2001 yılında
şubesi kapatılmış, hiçbir geçerliliği olmayan çek
burada belge olarak gösterildi.
İkincisi,
lise alanını neden tadil ediyorsun? Lise alanını neden
tadil ediyorsun hiç ihtiyaç yokken? Madem eğitime bu kadar önem veriliyor.
Ülkenin eğitim yönünden geri kalmışlığı bu kadar
tekrarlanıyor. Gaziantepin eğitim konusunda 62nci sırada
olduğundan bahsedilirken, siz lise alanı olarak
yapılmış olan bir yeri kavşak geçireceğim diye
birilerine menfaat sağlamak için, 1,80 emsal vermek için
1,80 emsali
biliyor arkadaşlarımız herhâlde! Kullanılan arazinin
1,80le çarpılarak inşaat alanı demektir. 1,80 emsal
veriyorsunuz, çek alıyorsunuz, bu ayrı bir olay. O gün bahsedilen
olay bu değil. Bizim esas üzerinde durduğumuz, adı üstünde
Fıstık gibi rant. Yetmiş iki saatte 72 trilyonun
gasbedildiği, garibanın, yoksulun, tüyü bitmemiş yetimin elinden
72 trilyonun gasbedildiği bir olaydır.
Buradan üzülerek
söylüyorum. Sayın Başbakan şehrimize geliyor, bu açıklama,
bu olay patlak verdikten sonra. Şu cümleyi telaffuz ediyor Sayın
Başbakan: Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyiz.
Doğru, biz de yedirmeyiz ama siz yiyorsunuz. Belediye Başkanıyla
konuştum, bu iş anlatıldığı gibi değil, yanlış.
Sayın Başbakan, Belediye Başkanıyla konuşuyorsunuz
-Belediye Başkanıyla konuşuyorsunuz, doğru,
konuşacaksınız- neden hakkı gasbedilen 3
vatandaşımızı, 5 vatandaşımızı
çağırıp da Evladım, sen kaç liraya sattın bu
arsayı? deme zahmetinde bulunmuyorsunuz? Neden bulunmuyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Tüyü bitmemiş yetimin
hakkını savunmak bu mudur? Tüyü bitmemiş yetimin
hakkını savunmak bu mudur?
Değerli
arkadaşlar, olay sadece 72 trilyonla sınırlı değil. Bu
arazi, 1976 yılında, şehir nazım imar planında
fıstık geliştirme alanı olarak tahsis edilmiş bir
arazidir. Ne zamana kadar? 12/2/2008 tarihine kadar. 2008 tarihine kadar
yaklaşık 50 civarında gariban, yoksul insanın -kamuoyu
tanıdı o insanları basın yoluyla- uhdesinde
kalmış, kısıtlanmış bir arazidir,
kısıtlı bir arazidir. Kısıtlı araziyi bilirsiniz;
kısıtlı arazi, diğer emsallerine göre değer etmeyen
bir arazidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ekici, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurunuz.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Neredense, İskenderunlu bir iş
adamı, belediye başkan adayı olmuş bir iş adamı,
AKPli, şehrimize geliyor, bu araziyi satın alıyor; 12
Şubat 2008. 15 Şubat 2008 günü yani üç gün sonra 72 trilyon kârla bir
Alman şirketine satıyor ve şirket 6 Mart günü belediyeye
müracaat ediyor arsamda imar tadilatı yapılsın diye. O kadar
hızlı yürüyor ki işlemler. 6 Mart günü müracaat ediyor, 18 Mart
günü encümen kararıyla 1/5.000lik imar tadilatının
yapılmasına karar veriliyor ve 20 Nisan günü 1/5.000lik,
Büyükşehir Belediyesinden çıkıyor Meclis üyelerinin
muhalefetlerine rağmen. 1/1.000lik için Şehitkamil Belediyesine
gittiğinde, alt belediyeye gittiğinde belediye reddediyor Şehir
için bu yapılmaz. diyor ve bunu yapanların, reddedenlerin büyük
bölümü de AKPnin belediye meclis üyeleridir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Sayın Başkan, süre verirseniz bir cümle
daha söylerim.
BAŞKAN
Lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Çünkü bugün belediye
başkanları, diğer şeyler falan, iş konunun
dışına çıkmaya devam ediyor.
Lütfen, istirham
ediyorum, arkadaşlarımız konuyla ilgili konuşsunlar.
Buyurun.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Efendim, ben konunun dışına
çıkmadığım kanaatindeyim. Organize sanayileri
konuşuyoruz, bu da organize bir iştir, organize olarak
yapılmış bir iştir! (CHP sıralarından
alkışlar) Bu organize icraatları da anlatmak tabii ki bizim
görevimizdir.
Benim gönlüm
şunu istiyor arkadaşlar: Burada AKPliler var, MHPliler var,
CHPliler olarak biz varız. Benim hırsızlığım
iyi, benim yolsuzluğum iyi, senin yolsuzluğun kötü. olmaz. Bizde de
yolsuz varsa Allah belasını versin, sonuna kadar yakasına
yapışacağız. Sizler de bu sözü söylemelisiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN
(Trabzon) Cümlesinin!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Hepsinin Allah belasını versin!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Sizlerden halk bunu bekliyor. Sizi seçip buraya
yollayan insanlar bunu bekliyor. Ben de bunu bekliyorum. Biz bunu sonuna kadar
yapacağız. Bizim hırsızımız iyi, sizin
hırsızınız kötü. yok. Hırsız,
hırsızdır; yolsuz, yolsuzdur; haksız, haksızdır.
Haksızın, yolsuzun Allah belasını versin. Haksıza,
yolsuza sahip çıkanların da Allah daha çok belasını versin.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN AK
PARTİ Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, diğer
arkadaşımız konuşsun, Mehmet Erdoğan biraz sonra
konuşacak.
BAŞKAN
Konuşmuyor mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biraz sonra konuşacak Sayın Başkanım,
belge getiriyor.
BAŞKAN
Şahsı adına Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, grup adına dönmeyecek misiniz bir
daha?
BAŞKAN
Efendim, şahıslara geçtikten sonra grup adına dönemem.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, o zaman müsaade ederseniz
grup adına ben
BAŞKAN
Yani şahıslar başladıktan sonra gruba dönemeyiz.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta da
yine bu konuyu Gaziantep milletvekili bir arkadaşımız burada
gündeme getirdi. Ramazan ayı içerisinde yine Gaziantep milletvekili
arkadaşımız, Gaziantepte yaptığı bir basın
toplantısıyla, Gaziantepte 72 trilyon, 74 trilyon lira civarında
bir rantın ortaya çıktığını ve bunda da,
rantın ortaya çıkmasında da belediyenin etken olduğunu
ifade etti.
Gaziantepte AK
PARTİ belediyesi 2004 yılından itibaren Belediye
Başkanlığına başladığında bir kere, 1,5
milyar YTLlik, 1,5 katrilyon liralık Gaziantep Belediyesinin borcu
vardı. Kendi imkânlarıyla Gaziantepteki
varlıklarının, öz kaynaklarının
değerlendirilmesiyle birlikte bu 1,5 milyar YTLlik borç şu anda
yarıya düşürülmüş vaziyettedir.
Yine, Gaziantep,
son zamanlarda, diğer AK PARTİli belediyelerde olduğu gibi
şehirleşmenin güzelliklerini 2004 yılından itibaren
yaşamaya başladı. Sosyal olarak belediyelerin vermesi gereken
hizmetler neyse, bugüne kadar, 2004 yılına kadar Gaziantepe yapılmamış
bütün hizmetler, 2004 yılından itibaren, Gaziantep Belediyesince,
diğer AK PARTİli belediyelerde olduğu gibi -Kayseri, Konya,
İstanbul, Ankara gibi belediyelerde olduğu gibi- vatandaşa
yoğun bir şekilde verilmeye başlandı ve borçlanmadan
verilmeye başlandı.
2004
yılından önceki 1,5 milyar YTLlik Gaziantep Belediyesinin borcu
sadece Gaziantepte yaşayanların borcu değildi, 70 milyon
vatandaşın borcuydu. 70 milyon vatandaşın borcu nasıl?
Hazine garantili borç olduğundan dolayı, eğer burada Gaziantep
Belediyesi kendi imkânlarını, kendi kaynaklarını değerlendiremezse
70 milyon vatandaş bunun bedelini ödeyecekti. Nasıl olacak? Gaziantep
Belediyesi bihakkın bu işi yerine getirmediği takdirde, tüyü
bitmedik yetimin hakkını, Karstaki yeni doğan çocuk da, Ardahandaki
yeni doğan çocuk da, Edirnedeki yeni doğan çocuk da bu bedeli
ödeyecekti. Ama basiretli ve yöre halkını düşünen, milletini
düşünen zihniyet yönetime geldiği andan itibaren bu yarıya
düştü.
Şimdi,
Gaziantep Belediyesi, yine kendi imkânlarıyla kendi kaynaklarını
ortaya çıkararak raylı sistemin yapılması için de gayret
gösteriyor. Nasıl? Kaynaklarını değerlendirerek ortaya
çıkıyor.
Geçen, Gaziantep
milletvekili bir arkadaşımız burada ifade etti işte size
yolsuzluğun belgesi diye. Biz de onu yolsuzluğun belgesi
değil, iftiranın belgesi diye söyledik. Çünkü, ilk defa
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, belgeyi size de gönderdim,
inceleme zahmetinde bulunmadınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
İnceledim, onun da neticesini vereceğim size.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Borçlar konusunda da yanlış bilginiz var.
Borcu Hükûmet affetti Sayın Başkan. Yüz yirmi yıla yayılan
borç mu olur!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Başkanım, bakınız bir değerli milletvekili burada
konuşurken, biz AK PARTİyle ilgili burada yaptığı ve
Şimdi bana laf atmaya çalışan Sayın Milletvekili, geçen
hafta konuşurken, bir arkadaşımıza Gel eğer
konuşman gerekiyorsa burada konuş, aksi hâlde Grup Başkan
Vekilin var, cevap verir dedi. Eğer zahmet edip unutmuşsa- tutanakları
kontrol ederse, AK PARTİ Grubundaki arkadaşlarımıza uyarısını
kendisine tavsiye ediyorum.
Bakınız,
700 milyar liralık bir bağış çeki geldi, o
bağış çekinin üzerinde kimin adına
yazıldığı
Yaşanmamış bir hadise, ilk defa Gaziantepte ortaya
çıktı: Bir arsa anlaşmasından dolayı ortaya
çıkacak iyileşmeden Gaziantep Belediyesine 700 milyar lira
bağış yapılacağı ifade edildi. Bundan önce
belediye başkanlığı yapmış olanlar olabilir, bu
çekler çeşitli yerlerden çeşitli şekillerde alınabilir ama
hep hamilinedir, ilk defa bir tüzel kişiliğe alınmış
çekler var.
Şimdi burada
ifade edilmeye çalışılan konu şu: Ben milletvekili
arkadaşımıza bu konuyla ilgili anlattığımız
şeylerin herhâlde anlaşılır olduğunu ifade
etmiştim ama şu anda belgeler yanımda yok. Gaziantep Belediye
Başkanı söylenen o 72 trilyon liralık rantla alakalı noter
ve tapu kadastronun belgelerini bize gönderdi. Altı tane arsa
satış sözleşmesi var. Şahıslara arsa
satışı yapılmış. Bu kişi sayısı 32
olabilir, 150 olabilir ama altı tane arsa satış sözleşmesi
var. Bu arsa satış sözleşmesinin her birinin değeri 14
trilyon lira, tamamı 84 trilyon lira. Şimdi, burada, alan Ben
bunların her birini 14 trilyon liraya aldım, altı tanesini 84
trilyon liraya aldım. diye beyan ediyor, satan da Ben bunların
altı tanesini 84 trilyon liraya sattım. diye beyan ediyor. Burada
belediyenin içinde, giren çıkan ne var?
Hadise şu:
Yapılan arsa anlaşmasından sonra
Bakınız, biz, 2006
yılında veya 2005 yılında düzenleme ortaklık
payı diye İmar Kanununun 18inci maddesinde geçen yüzde 35lik olan
oranı, belediyeler kaynaklarını, imkânlarını tam
olarak kullanamadıklarından dolayı yüzde 40a
çıkardık. Gaziantep Belediyesi, bu arsa ile ilgili, 120 bin
metrekarelik arsa ile ilgili yaptığı arsa anlaşmasında
yüzde 65ini belediyeye almak üzere anlaşmış. Eğer o arsanın
bedeli 80 trilyon lira, 90 trilyon lira ise -ki tapu kayıtlarında o
şekilde gözüküyor- bunun yüzde 65inin Gaziantep Belediyesine gelmesi
demek, Gaziantepe en az 40-50 trilyon liralık kaynak transferi demektir.
Bu 40-50 trilyon liralık kaynak transferi ne olacak? Gaziantep
halkına hizmet olarak geriye verilecek. Burada 2 kişinin
gayrimenkullerini alıp satmasıyla ortaya çıkan fiyat
farkları varsa, eğer oradaki vatandaşlar kalkıp da -6
kişi, 32 kişi, 150 kişi, her neyse- Biz 14 trilyon liraya
bunların birini değil, tamamını 14 trilyon liraya
sattık. diye ifade ediyorlarsa, bunu götürürler, sunarlar,
savcılığa suç duyurusunda bulunurlar, maliye
teşkilatına suç duyurusunda bulunurlar. Eğer ortada bir vergi
kaçağı varsa, vergi kaçağıyla ilgili maliye teşkilatı
gerekenleri yapar. Kara para aklamayla ilgili bir durum söz konusuysa, bununla
ilgili kuruluşular da giderler, kara para aklamayla alakalı
araştırmalarını, incelemelerini yaparlar ve
sorumluları hakkında cezalarını verirler. Şu anda,
yapılan işlemle ilgili belediyenin hiçbir dahli yok. Belediyenin
kârı var, kazancı var. Belediyenin kârı ve kazancı burada
ortadayken, maalesef, milletvekili arkadaşlarımızın sadece
Gaziantepe dönük siyaset yapmaları çerçevesinde, açıkçası,
Gaziantep Belediyesini, dört ay sonra yapacağımız seçim
çerçevesinde, seçim atmosferinde şu andan başlayıp incitmenin
hiç anlamı olmadığını düşünüyorum.
Bakınız,
Sayın Milletvekilinin organize sanayi bölgeleriyle ilgili BOTAŞla,
elektrik şirketlerinin altyapı problemleriyle ilgili
yaptığı söylemlere katılıyorum. Yalnız,
katılmadığım ifade de şu: Birincisi, BOTAŞ, daha
önceki süreçte organize sanayi bölgeleri yönetiminin gaz
dağıtımıyla ilgili yüzde 3lük bir kâr payı
sunardı. En son aldığı karar çerçevesinde dedi ki: Ben
yüzde 3lük kâr payı vermiyorum, yüzde 1 kâr payı veriyorum.
Organize sanayi bölgeleri buna itiraz ettiler. Haklı olabilirler ama
şu anda dünyadaki doğal gaz fiyatlarının, petrol
fiyatlarının olağanüstü artışı çerçevesinde bu
bedeli birinin ödemesi gerekiyordu. Ya oradaki katılımcı
sanayici bu bedeli ödeyecekti, organize sanayi bölgesi daha rahat işlerini
yapacak, vatandaştan hizmetinin karşılığı
bedelini istemek yerine kanun gereğince ortaya koyduğumuz veya
yönetmelik gereğince ortaya koyduğumuz alımlarla hizmeti yapacaktı
ya da sanayici bu bedeli ödeyecek, hizmeti organize sanayi bölgelerinden
almış olacaktı. BOTAŞ bana göre yaptığı
kararda doğru bir işlem yaptı çünkü bizim savunmamız
gereken organize sanayi bölgeleri yönetimi -OSBler- değil, oradaki
çalışan -belki Gaziantepte bin tane sanayici vardır, Kayseride
bin tane organize sanayi bölgesinde çalışan sanayici var- o sanayici
esnafına yüzde 2 daha ucuza enerjiyi vermek, doğal gazı vermek
herhâlde hepimizin kabul göreceği bir iştir. Yine bizim 2005
yılında yaptığımız bir kanun
değişikliyle birlikte, elektrik dağıtım işlerini
ondan önceki dönemde aynen doğal gazda olduğu gibi -Sayın
Tütüncüyle de Komisyonumuzda, Plan ve Bütçe Komisyonunda birlikte
yaptığımız çalışma çerçevesinde- kendileri
ceplerinden ödedikleri bedelle yapan organize sanayi bölgelerinin verdikleri,
teslim ettikleri, devrettikleri yıl itibarıyla -Sayın Keleş
de buna katkı sağladı 22nci Dönemde- verdikleri bedelle aynen
devredilecek ve bu organize sanayi bölgelerinin
Ki Gaziantep, doğal gaz
dağıtım bedelini sıfır bedelle yapıyor
biliyorsunuz. Organize sanayi bölgesindeki sanayici esnaf, alan şirkete
herhangi bir dağıtım bedeli ödemiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Aynı
şekilde, elektrik dağıtımında da bizim 2005
yılında çıkardığımız yasal düzenleme
çerçevesinde, organize sanayi bölgeleri şu anda diğer bölgelerden
daha uygun şartlarla enerji tüketiyor.
Bakınız,
değerli arkadaşlar, bu kürsü milletin kürsüsü. Komisyonda
arkadaşlarımız çalışıyorlar, emek veriyorlar.
Onların emeklerini burada bizim paylaşmamız gerekir. Plan ve
Bütçe Komisyonu, Sanayi Komisyonu 9 maddelik kanun tasarısını
hazırlarken çalışmış karşı oy
yazılarıyla, muhalefet şerhleriyle ve biz de onları
okuyoruz, inceliyoruz, yapılan yanlışlar varsa daha iyi
olması için, gerekiyorsa birlikte önergeler vererek düzeltmeye gayret
ediyoruz.
Hem Sanayi
Komisyonunda, Plan ve Bütçe Komisyonunda olmayan milletvekili
arkadaşlarımızı bilgilendirmek hem de bizi izleyen
değerli vatandaşlarımızı bir manada yapılan kanun
hakkında bilgilendirmek konusunda bu kürsüyü kullanmaya
çalışalım. Lütfen, başkaları hakkında
yanıltıcı bilgi verip kamuoyunun zihnini karıştırmayalım
çünkü millet bu konuda çalışmamız amacıyla bize görev
verdi.
Ben değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
organize sanayi bölgeleriyle ilgili 222 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Hepimizin de
bildiği üzere, Türkiyede sanayileşme çabaları cumhuriyetle
birlikte yoğunluk kazanarak ekonomik kalkınmanın ve yeni
kazanılan siyasi bağımsızlığın temeli olarak
görülmüştür. Sanayileşme, cumhuriyetin ilk yıllarında özel
kesimin girişimlerine bırakılmış ancak gerek mali
gücün yetersizliği gerekse deneyim yoksunluğu nedeniyle özel kesim bu
görevi beklenen şekilde yerine getirememiştir. Organize sanayi
bölgeleri sanayinin uygun görülen alanlarda yapılmasını
sağlamak amacıyla yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek,
bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin
belli bir plan dâhilinde yerleştirilmeleri, geliştirilmeleri
amacıyla sınırlı, tasdikli arazi parçalarının
gerek altyapı hizmetleri ile ilgili gerekse ihtiyaca göre tayin edilecek
sosyal tesislerle ve teknoparklarla ilgili donatılıp planlı bir
şekilde, belli sistemler dâhilinde sanayi için tahsis edilmesi için
oluşturulan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre
işletilen mal ve hizmet üretim bölgeleridir. Bu bağlamda Türkiyede
şu anda iki yüz elli dört tane tüzel kişiliğe sahip OSB
vardır. Organize sanayi bölgelerinin kuruluş amaçlarını
başlıca şu şekilde özetlemekte fayda var:
1) Sanayinin
disipline edilmesi,
2) Şehrin
planlı gelişmesine katkıda bulunması,
3) Birbirini
tamamlayıcı, birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin
bir arada, bir program dâhilinde üretim yapmaları ile üretimde
verimliliğin ve kâr artışının
sağlanmasıdır,
4) Sanayinin az
gelişmiş bölgelerde
yaygınlaştırılmasını sağlamaktır,
5) Tarım
alanlarının sanayide kullanılmasının disipline
edilmesidir,
6)
Sağlıklı, ucuz, güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal
tesisler kurulması,
7) Müşterek
arıtma tesisleri ile çevre kirliliğinin önlenmesi,
8) Bölgelerin,
devlet gözetiminde, kendi organlarınca yönetiminin
sağlanmasıdır.
Ülkemizde 1960
yılında başlayan planlı kalkınma döneminde sanayinin
lokomotif sektör olduğu saptanmış, ilk olarak 1962
yılında Dünya Bankasından alınan kredilerle Bursada
organize sanayi bölgesi kurulmuştur. 1962 yılından
başlayarak bugün gelinen noktada
Uzun süren
çalışmalar sonucunda 2000 yılında yasalaşan Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununun amacı, sanayimiz için örgütlenme modeli
oluşturmaktır. Bu tasarıdan çok evvel, 2000 yılından
itibaren 3 defa değişiklik yapılmış olmasına
rağmen ihtiyaca cevap vermemiş; birinci değişiklik,
01/04/2002 tarih, 24713 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe girmiş, organize sanayi bölgelerinin kuruluşu,
yapımı, işletmesiyle ilgili usul ve esasları
düzenlemiştir; daha sonra, uygulamada karşılaşılan
bazı aksaklıklardan dolayı 08/01/2003 tarih ve 24987 sayı
ile ikinci değişiklik; üçüncü değişiklik ise 05/10/2004
tarih, 25604 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak üçüncü
değişiklik de yapılmıştır.
Organize sanayi
işletmeleri içinde en önemli konu da bizim tespitimize göre, organize
sanayi bölgelerinde yer alan işletmelerin yetişmiş, kalifiye
eleman ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Teknolojik
yeniliklere uygun yeteneklerin artırılması amacıyla mesleki
yeterlilik ve beceri eğitim düzenlemesi kaçınılmaz
olmuştur. Sınırlı kesimlere sunulan eğitim yeterli
olmadığı için bireyin refahının
artırılması ya da bireylerin bilinç seviyesinin yükseltilmesinde
mesleki eğitimin ötesinde bir çabaya ihtiyaç olduğu
açıktır. Hızla artan bilgi ve gelişen teknoloji bireylerin
eğitim amaçlarını, ihtiyaçlarını
artırmış, teknolojik yeniliklerin ortaya çıkma
sıklığı artmıştır. Üretim ve hizmet
sektöründe kısa periyotlarla teknolojiler değişir hâle
gelmiştir. Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler,
toplumsal, kültürel, siyasi ve ekonomik alanda devrim niteliğinde
değişikliklere neden olmaktadır. Bu hızlı dönüşüm
Avrupa kıtasında bulunan ülkelerin diğer güçlü devletler
karşısında gücünü muhafaza etmek ve dünya siyasetinde daha etkin
olmak amacıyla bir araya gelmelerine neden olmuştur.
Bu tasarıdan
amaç:
1) Organize
sanayi bölgelerinde bulunan kiracıların artık
katılımcı olabileceğini,
2) Organize
sanayi bölgesi alanı dışında bölgenin zorunlu teknik
altyapı ihtiyacını karşılamak,
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
TAHİR ÖZTÜRK
(Devamla) 3) Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri
kurulabilmesinin yasal dayanağını oluşturmak. Tarıma
dayalı organize sanayi bölgelerinde hayvancılık faaliyetlerini
gerek sağlık bakımından gerek şehircilik ve çevre
temizliği bakımından kontrol etmek oldukça zor olduğu için
organize sanayi bölgelerinin kurulmasına gerek görülmektedir.
4) Organize
sanayi bölgelerine kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
kimliği kazandırmak,
5) Kredi
mekanizmasının önündeki engelleri kaldırmaktır.
Organize sanayi
bölgelerindeki taşınmazların icra yoluyla
satışları dâhil, üçüncü kişilere devrinde organize sanayi
bölgelerinden uygunluk görüşü alınması zorunluluk hâline
getirilmiştir. Bu bağlamda, 2002 yılından bu yana,
hepimizin de bildiği gibi, ülkemizin nereden nereye geldiği belli.
Zaman yatırım zamanıdır, istihdamı artırma
zamanıdır. Bu tasarı sanayicilerin vaktini, nakdini üretime,
yatırıma ve ihracata kazandırması için onların önünü
açan önemli bir tasarıdır.
Organize sanayi
bölgelerindeki yönetim sorunlarını çözeceğine
inandığım bu tasarının ülkemize, memleketimize
hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Sayın
Erdoğan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
bu kürsüde uzun süredir Gaziantep Büyükşehirle ilgili gündeme gelen bir
konu var. Tabii, bu konu herhâlde tam açıklığa kavuşmuyor
ki sürekli gündeme geliyor. Onun için ben elimde olan bazı belgelerle
birlikte bir aydınlatma yapmaya çalışacağım.
Değerli
arkadaşlar, Belediyenin 700 milyarlık haksız kazanç
ettiğiyle ilgili bu konu aslen şöyle: Şimdi, bizim Gaziantepte
Rasaf yolu üzerinde bir çalışmamız oluyor. Büyükşehir
Belediyemiz bu kavşak çalışmasını yaparken, orada dört
tane yolun -buradaki vekil arkadaşlarım da bilir-
çakıştığı ve iç içe girdiği, trafik
kazalarının da yoğun olduğu bir bölge
Orada o
kavşağın tamamen düzenlenmesi icap ediyor. Bu düzenlemede Eyüp Göymen
belediyeye başvurmuyor, tam tersi, Büyükşehir Belediyesi arsa sahibi
Eyüp Göymene başvuruyor, diyor ki: Yol çalışması yaparken
Eyüp Göymen isimli şahsa ait daha önceden parselasyon işlemi
görmüş -bakın, belirtiyorum, parselasyon işlemini yeni
görmüş bir yer değil burası, bu konuda yanlış bilgi
veriliyor, burası önceden parselasyon işlemini görmüş- 11 bin
metrekarelik bu arsanın düzenlenmesi gerekiyor.
Şimdi,
gazetelerde okuyoruz, Burası parselasyon görmedi. deniyor. Böyle bir
şey yoktur. Zaten, açıp Büyükşehir Belediyesinden bunu
isterseniz, 1/1.000liklerini de isterseniz görürsünüz. Tabii burada Eyüp
Göymenin imarlı arazisinde 2.500 metrekarelik yer istimlak edilseydi Eyüp
Göymene en az 1,5 trilyon para ödenecekti.
Şimdi,
Belediyemizin ne durumda olduğunu bütün Gaziantepliler bilir. Yani
belediyeler
Yüzde 35i zaten borçtan dolayı kesiliyor. Büyükşehrimiz
de buna rağmen dokuz tane kavşak meydana getirmiş bir belediye.
Şimdi,
burada 1,5 trilyon daha üste para verilmesi lazım. Belediye para
kaynaklarıyla bunu yürütemeyeceğine göre anlaşma yoluna gidiyor
ve burada hizmet üretebilmek adına her kuruşa ihtiyacı varken,
bir bedel ödemeksizin çözümü mümkün olan bir konu için 1,5 trilyon
kamulaştırma bedelini vermeyerek
Biliyorsunuz Avrupa Birliğinin
bu yeni Kopenhag Kriterlerinde de böyle, vatandaşla anlaşmaya
gidilerek çözülmesi öneriliyor. Bu yoldan Emlak İstimlak Dairesi Eyüp
Göymenle bu anlaşma yolunu tercih ediyor, Eyüp Göymenin 11 bin metrekare
arazisinin 2.500 metrekaresi yol için bedelsiz olarak Belediyeye terk ediliyor.
Bu edildikten sonra Belediye Eyüp Göymenin 3.354 metrekarelik arsasına
e=1/80 ticari alan izni veriyor. Kalan 5.500 metrekarelik kısım da
okul yeri olarak bırakılıyor, tekrar bırakılıyor.
Yani okul yeri tamamen yok edilmiyor. Bu okul yeriyle ilgili Bakanlıkta da
şu anda bunun çalışmaları devam ediyor. Bu
değişiklik.
Şimdi, Emlak
İstimlak Dairesi, rutin uygulama olduğu üzere, yola terk edilen yerin
değerini ve Eyüp Göymene ticari izin verilen yerin değerini tespit
ediyor. Sonuçta işlemin gerçekleşmesi için protokol yeterli olmuyor,
çünkü Eyüp Göymen protokolü reddederek, Meclis kararı olmadan, sonradan o
Meclis düzeltmesini hiçbir ödeme yapmadan da elde edebilir düşüncesiyle
Tabii buradaki maksat şahıs değil. Eyüp Göymenin bu yerine 700 milyarlık
Zaten protokolün 3/c
maddesinde 1/5.000lik plan Meclisten geçtikten sonra protokolün geçerli
olacağı görülmekte. 14/9/2006 tarihli Meclis toplantı
tutanaklarında da görüldüğü üzere bu yapılan protokol Meclis
üyelerinin bilgisine sunuluyor, Meclis üyelerinin onayıyla protokol
işleme konuyor ve Eyüp Göymenden 700 milyarlık borç tahakkuk etme
yoluna gidiliyor. Bundan dolayı çek alınıyor.
Hepiniz
bilirsiniz ki çeklerde şubenin taşınması ya da
kapanması esas değildir. Şekil şartlarında,
şubenin olması, bir başka şubesinde onun tahsilini
engelleyici bir tutum değildir. İmar tadilatı şahsın
değil belediyenin talebiyle yapılıyor. Belediye bedel ödeyerek
kamulaştırma yapmamıştır, kasasına da 700 milyar
ek gelir gelmiştir. Durum bu.
Gelelim ikinci
olaya: Değerli arkadaşlar, sürekli bu kürsüde 14 trilyona bir alışveriş
yapıldığı söyleniyor değil mi? Arkadaşlar,
işte burada dosya ve tapuların hepsi burada. Bir tane değil,
burada altı tane tapu var. Maalesef, Doğan Haber Ajansına bu tek
tapu olarak gidiyor ve sanki bir tapu 84 trilyona satılmış gibi
gösteriliyor. Burada her tapu 14 trilyon, kimler sattı, hangi tarihte
sattı -okudum, imzaladım- ismi, imzası var. Şimdi bunlar,
bu beyanı kabul etmişken, diyelim ki bu şahıslar, Nuri
Üysen diye, satan adamla anlaştılar, hileli şekilde de
ceplerine, birbirlerini aldatarak 2-3 trilyon koydular. Bu bizim sorunuz mu?
Bu, Büyükşehrin sorunu mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Niye sorununuz değil?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşım, alan ve satan
eğer yanlış bir bilgi veriyorsa
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, konuşmayı tamamlayınız.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla)
bunu belediyeye yüklemek de biraz
haksızlıktır yani. Bunun Büyükşehirle alakası yoktur.
Ancak, 72 trilyondan bahsediliyor burada, kimin cebine girdiği
Allah
aşkına ben Değerli Vekilime soracağım: Bu 72 trilyon
Büyükşehrin cebine nasıl girer? Satan Büyükşehir değil,
alan Büyükşehir değil. Şahıslar arasında bir alım
satım var. Ha, burada belediyenin kârı nedir? Belediyenin
arkadaşlar burada bir kârı var.
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Pazarlık
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Bu kâr nedir? Bu kâr şudur
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Pazarlıkla iş yapıyor.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşım, burası
fıstık araştırılan yer falan da değildir. Otuz
iki senedir fıstık araştırma şerhi konulmuş, otuz
iki senedir buranın sahipleri de haksızlığa
uğramış, beklemiş bir yerdir. Ancak bunun
kazandırılması lazım. Kazandırılırken de
fiyatının üzerinde satılmış. Belki 84 trilyona da
satılmamıştır, bu doğru da olabilir. Ancak satan
kişinin bir hesabı var ise alan kişinin de bir hesabı varsa
lütfen elinizi vicdanınıza koyun, Büyükşehri bunun
dışında tutun.
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Satan kim?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Peki Büyükşehrin kârı ne? Büyükşehrin
kârı şu: Gaziantepe hafif raylı sistem yapılıyor, 40
trilyona şu anda. Bu 40 trilyon, buradaki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu 40 trilyon hem
Şehitkamil Belediyemize hem Büyükşehrimize bir getiri getirecekti.
Niçin getirecekti? Çünkü biliyorsunuz, bu imara alınan yerlerde
Büyükşehrin payı var, belediyelerimizin payı var bildiğiniz
gibi. Bu da Şehitkamil sınırları içerisinde. Buradan, bu
elde edilecek arsadan, belediyeye kalacak arsadan bir 40 trilyon gelir elde
ediyor. Bu 40 trilyonla da hafif raylı sistemi
programlanmıştı, bunu yapacaklardı.
Yalnız,
şunu tüm samimiyetimle söylüyorum ve siz de Sayın Ekici, samimi
olarak bunu bilin, biliyorsunuz da: Bu, 84 trilyona satılmadı ise
bile -bakın, çok dikkat edin
cümleme- satılmadı ise bile bunda Büyükşehri
bağlamamız doğru değil. Niye? Alan ve satan
Mesela ben
duyduğumu burada söyleyeyim. Diyor ki Alan kişi, bunu bilerek,
karşı tarafla anlaşarak yüksek rakamlar
yazdırmış. Niye? Alman bankalarından kredi almak için.
Peki, böyle bir
sahtekârlığa gitmişse -bu kürsüden söylüyorum- bunu
kaldırıp da belediyelere bağlamak, hele hele gündeme sürekli
burada, şu kürsüde lütfen Gaziantepi böyle olumsuz şeylerle getirmek
doğru değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Ben size böyle olaylar varsa lütfen mahkemeye intikal
ettirin diyorum, buraya taşımayın diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, sataşma var,
cevap verecek.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Ekici, buyurun efendim, mikrofonunuz açık.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sayın Erdoğana teşekkür ederim,
bizim söylememiz gerekeni kendisi söyledi. Doğrudur belki, bu 84 trilyona
değil 14 trilyona satılmıştır, belgelerle sabittir.
Ama belediyenin asli işi bu değil, alanı satanı takip
değil, doğrudur. Neden sahip çıkıyorlar Sayın
Elitaş ve Sayın Erdoğan, onu anlayamadım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 72 trilyon yolsuzluk diye söylüyorsunuz!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Asıl önemli olan, otuz dört gün içerisinde,
elli yıldır bekleyip de otuz dört gün içerisinde hak sahiplerinden
bir başkasının eline geçtiğinde bu hızla imar
tadilatı neden yapılmıştır? Bu, önceden anlaşma
yapılmamışsa neden yapılmıştır?
İkincisi,
lise alanına gelince
Lise alanı, doğrudur, imarı daha önce
yapılmış, 11 bin metrekare lise alanı olarak tahsis
edilmiş imar planında. Bir şahsa menfaat sağlamak için ne
yapılması gerekiyor? Oradan kavşak döndürülmesi gerekiyor ve
1,80 emsalle 700 milyarlık çek var ortada, doğru, sahte bir çek,
doğru çek, ama öbür çekler nerede, biz onu soruyoruz ve şahsa 1,80
emsalle -arsa yerini- menfaat sağlamak için kavşak geçiriliyor
-ilgiyle dinlemenizi istiyorum- kavşak geçiriliyor ve 5 bin metrekaresini
lise alanı olarak tahsis ediyor yeniden, ikinci planda. Ama şunu da
biliyor, bilerek yapıyor: Millî Eğitim Bakanlığı 8 bin
metrekarenin altındaki alanlara inşaat izni vermiyor. 5 bin metreye,
5.500 metreye düşürüyor, geriye kalan 4 bin metreyi de ticari
Onu
göreceğiz, hepimiz göreceğiz. Bunu da çıkıp inşallah
dört beş ay sonra burada konuşacağız, beş altı ay
sonra konuşacağız. O kalan 5 bin metre de o şahsa yeniden
1,80 emsalle verilecektir. Bundan daha büyük sahtekârlık, bundan daha
büyük
Olabilir mi yani? Bunu nasıl kabul edebilirler? Benim
vicdanıma atarak sordu. Ben vicdanen söylüyorum.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, bu böyle olmayacak, bu
Meclis de buna şahit olacak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Belediye meclisi değil burası, Türkiye Büyük
Millet Meclisi!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Efendim, sorulan soruya cevap veriyorum.
BAŞKAN
Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun;
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol
Balın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S.
Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Benim sorum:
Organize sanayi bölgelerinde BOTAŞın verdiği doğal gazdaki
oran niye düşürüldü? Organize sanayi niye güç durumda
bırakıldı? Ayrıca, bu son yapılan elektrik
zamlarıyla organize sanayi daha çok güç durumda
bırakılmıştır. Gaziantepte kapanan fabrikalar
vardır. Bunun için alınması gereken tedbir var mı?
İkincisi de
konuşmacılara şunu sormak istiyorum: Şartlı
bağışlar, çek dahi belediye meclis kararına
bağlanır. Bu konuda bir şartlı belediye meclis kararı
var ise -çek konusunda- ben görevimden istifa edeceğim
milletvekilliğinden. Sayın Elitaş ve Erdoğan da varsa
istifaya buyursunlar, ispat edelim. Belediye meclisinin yetkilerine bakın,
şartlı bağış belediye meclis kararına
bağlanır. Bunu burada konuşmak çok yanlıştır.
Ayrıca,
diyorlar ki Bununla Büyükşehrin ne alakası var? Kapatmak için
söylüyorum. Peki, İstanbul Airport Otelde, Sayın Başkan, Alman
yatırımcılarla oturup Siz burayı hissedarlardan
toplayın, ben ticari alan yapacağım. sözünü verir ve kendisi de
teyit ederse bu konuda aracı olan kurum Büyükşehir midir?
Sayın
Elitaş diyor ki borçlar
Borçları siz affettiniz, borçlar ödenmedi.
Yüz yirmi yıla yayan sizin Hükûmetiniz, ayrıcalıklı
uygulama sizin Hükûmetinizin. Bunu niye söylemiyorsunuz?
Yanlış
bilgiler var. Bu yanlış bilgilerle sizi meşgul etmek
istemiyoruz. Doğruların açıklanması belediye meclis
kararıyla olur. Şartlı belediye meclis kararını
getirsinler, ben görevimden istifa edeceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Son olarak
Sayın Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla,
Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı
konuşmalar)
BAŞKAN
Sayın Tütüncüyü dinleyelim arkadaşlar, sesi duyulmuyor.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Devam edebilir miyim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Birincisi: Organize sanayi bölgeleri alanında en büyük
sorunlardan biri, doluluk oranlarının bazı ilçelerde, bazı
bölgelerde son derece düşük olmasıdır. Yüzde 50 ve daha
altında çok fazla sayıda organize sanayi bölgesi var. Milyarlarca
liralık yatırım orada ölü yatıyor. Şimdi Sayın
Bakandan öğrenmek istiyorum: Acaba organize sanayi bölgeleriyle, boş
olan organize sanayi bölgeleriyle sınırlı olmak üzere
Türkiyedeki teşvik sistemini ilçe bazına düşürmeyi
düşünmez misiniz? İkinci sorum yine bu organize sanayi bölgeleriyle
ilgili. Bunların bir bölümünü endüstri bölgesi hâline, konumuna dönüştürmeyi
düşünmez misiniz?
İkinci
soruma geliyorum Sayın Başkan: 2007 yılı başında,
güç durumda olan yaklaşık 42 bin dolayındaki KOBİye, bir
hayat öpücüğü düşüncesiyle Anadolu yaklaşımı
yasasını çıkardık. Şimdi, yaklaşık bu 42 bin
KOBİden acaba kaç tanesi bu Anadolu yaklaşımından
yararlandı, kurtarıldı?
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, Sayın Bakanın süresine de geçtik, lütfen
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Bitiriyorum efendim.
2008
yılında içinde bulunduğumuz koşullarda çok daha fazla
sayıda KOBİ sıkıntıda olduğuna göre, yeni bir
Anadolu yaklaşımı uygulamasını acaba düşünür
müsünüz?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben teşekkür
ediyorum.
Arkadaşlarımın
sorularını dikkatlice dinledim.
BOTAŞla
ilgili soru iki açıdan, yani iki bakanlığı ilgilendiren bir
konu. Bir taraftan Enerji Bakanlığı bir taraftan da organize
sanayi bölgeleriyle alakalı bir soru.
Öte yandan
teşvik uygulamasına ilişkin öneriye cevap vermek isterim. Yani
İlçe düzeyinde bunu düşünür müsünüz? deniyor. Böyle bir
düşüncemiz yok ama teşvikle ilgili değerlendirmeleri de
Hükûmetimiz yapacaktır.
KOBİlerin
-sayısı size ait, 42 bin KOBİden söz ettiniz- 2007
yılında, Anadolu yaklaşımı çerçevesinde, kaç tanesi
yararlandı? diyorsunuz. Tabii ki Bakanlık verilerine bakmak
lazım. Bu konularda detaylı cevapları yazılı olarak
vereceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, 9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylamadan önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehte Ankara Milletvekili
ve CHP Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okay.
Sayın Okay,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
görüşülürken geçen hafta Antep Milletvekilimiz Sayın Ağyüzün
grup adına yaptığı konuşmanın iki dakikalık
bölümünde Gaziantep Büyükşehir Belediyesinde yapılan bir
yolsuzluğu dile getirmesi üzerine, AKP Grup Başkan Vekili Sayın
Elitaş grup adına, sadece ve münhasıran bu olaya ilişkin on
iki dakikalık bir konuşma yaptı.
Bugün yine Antep
Milletvekilimiz Sayın Ekicinin konuşmasının son iki
dakikasında Antep Büyükşehir Belediyesinde iddia edilen bir
yolsuzluğa ilişkin açıklamasını yapınca,
Sayın Elitaş, AKP Grubu adına yine söz alarak yine Antepe özgü
on dakikalık bir konuşma yaptı.
Şimdi anlamakta
zorluk çektiğimiz husus şu: Bu panik, bu telaş niye, niçin?
Sayın Elitaş açıklamalarında hem geçen hafta hem bu hafta
iddiayla bir şeyi söyledi: Burada altı tapu var, her bir tapu 14
trilyon yani böylece 84 trilyon. Bir yolsuzluk yapılmadı. Ama ben
yine Antep Milletvekilimiz Sayın Mehmet Erdoğana teşekkür
ediyorum. Bunun böyle olmadığını burada ifade etti.
Şimdi sorun
şu: Antepte 76 yılından bu yana fıstık arazisi olan
bir arazi, 120 dönüm arazi, 12 Şubat günü satılıyor. Nasıl
satılıyor? Antep Garanti Bankası şubesinde
satılıyor, tapu müdürü de orada. Vatandaşları topluyorlar,
bütün hak sahipleri orada bir araya geliyor. Bankada hesap
açtırılıyor -metrekaresi 125 milyon- metrekare
çarpılıyor, herkesin hesabı açılıyor. Tapuya
imzayı atan vatandaş, adına açılan hesap
cüzdanını alıyor. Böylece Antepte o gün sirküle olan para 14
trilyon. Oysa kayıp para ne? 72 trilyon. Biz, vatandaşa, böylece 84
trilyon para verdiği
Değerli
milletvekilleri, düşünebiliyor musunuz, 14 trilyon banka hesabıyla,
72 trilyon açıktan
Yani Antepte böyle, bir tır kasasını
dolduracak ebatta bir para sirkülasyonu olacak ve verilen paranın 6 misli
de elden dağıtılacak.
Şimdi, sorun
şurada: Sayın Grup Başkan Vekilimiz, Değerli
Milletvekilimiz Yahu burada bir yolsuzluk var
Antepte hak sahibi
vatandaş basın toplantısı yaptı. İki gözü iki
çeşme ağlıyor Kandırıldık,
dolandırıldık. diye ve diyor ki İşte benim
aldığım para, işte banka dekontum. diyor. Şimdi, o
tapuda öyle yazıyor ama olmayabilir de. İşte, kredi almak için
filan. Ama olay ne, olay ne? Nasıl oluyor da 14 trilyona alınan 12
Şubatta, 15 Şubatta 87,5 trilyona satılıyor. Yetmiş
iki saatte 72 trilyonluk bir vurgun var. Ama bu vurgun niçin var, niçin var? Bu
vurgun, Antep Büyükşehir Belediyesinin imar plan değişikliği
yapmayı kabul etmesinden kaynaklanıyor.
Şimdi -sürem
de daralıyor- Sayın Elitaş dedi ki: Yüzde 65i belediyeye
bağışlanıyor bunun. Yüzde 65 değil yüzde 55.
Kaldı ki zaten böyle bir imar plan değişikliğinde en fazla
ve en az verilecek rakam yüzde 40tır zaten. Şimdi, öyle bir sunum
var ki sanki 84 trilyon, 87 trilyon ortaya kondu, yüzde 55ini belediye
aldı, götürüp hafif raylı sisteme yatıracak. Böyle bir şey
yok! Ama bir şey var, ama bir şey var: Antep Büyükşehir
Belediyesinden bir biçimde imar plan değişikliğiyle ilgili bir
yolsuzluk yapılmasına göz yumma var, buna hoşgörüyle bakma var.
Bizlere düşen görev şudur: Antep Büyükşehir Belediyesinin
veyahut da bunu yapan kişi kimse, vatandaşımızı
kandıran kimse onun üstüne gitmek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Okay, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Orada büyük bir vergi kaçakçılığı var, orada
bir sahtecilik var. Vatandaşa 14 trilyon vereceksin, 84
Evrakta
sahtekârlık var. Bunu örtmeye çalışmak, bunu kapatmak;
şık olmayanı bu ve anlamakta zorluk çektiğim: Bunu hep
beraber örteceğiz.
Şimdi, bir
taraftan şunu diyeceksiniz: Ya, alan razı satan razı, öyle
olmuş da olmamış da olabilir. E bir taraftan da
kırmızı tapular elimizde. Bakın şu
kırmızı tapuya: 84 trilyon. Yapmayın bunu, bunu
yapmayın, haksızlığa göz yummayın ve yanlışa
ortak çıkmayın. Büyükşehir Belediye Başkanımız da
maalesef bunu böyle açıkladı, işin gerçeği budur. Antepte
gözü yaşlı olan insanların bu mağduriyetinden hepiniz
sorumlu olursunuz, böylesine yapılan bu mağduriyetlerin
arkasında yer almayın diyorum.
Bu
fırsatı verdiğiniz için de Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum yüce heyete. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekili ismimi zikrederek sataştı
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yok öyle bir şey!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sataşmam yok Sayın Elitaş!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ya sataşmadan söz verin veya aleyhte söz
alayım, şu konuyu bitirelim
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Hayır, bu bitmeyecek. Hemen serbest bölgelerde ben bir daha
konuşacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, tapular elimde, resmî
belgeler...
BAŞKAN
Sayın Elitaş, Sayın Grup Başkan Vekili Okay
konuşması sırasında size izafeten söylediği sözlerde,
sizin 2 defa on iki ve on dakika konuştuğunuzu, paniklediğinizi
filan söyledi, panik kelimesi filan geçti
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Paniklemediğimi göstereyim efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Olmaz böyle şey!
BAŞKAN
yani siz de paniklemediğinizi filan, böyle bir şeyin
olmadığını ifade edecekseniz, size iki dakikalık bir
süre vereyim, konuşun.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, Gaziantep halkına haksızlık
yapıyorsunuz. Gayet tabii, yani sürekli bu yolsuzlukla ilgili Gaziantepi
anmış olmak, Gaziantep halkına haksızlıktır.
Sayın
Başkan, bu işe müdahale edin ve bitsin bu iş.
BAŞKAN
Doğrudur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir Meclis soruşturması açalım.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, iki dakikalık bir süre veriyorum, lütfen konuyu
Evet, bu konuyu
kapatıyoruz arkadaşlar.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; saygılar sunuyorum.
Eğer
Gaziantepte bir yolsuzluk varsa, Gaziantep Belediyesi veya herhangi bir kurum,
kuruluş bu yolsuzlukta ortak olduysa ilk önce yakasına
yapışmak bizim işimiz, bunu biz yaparız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama şurada kalkıp da
Sayın Grup Başkan Vekilim değerli milletvekili arkadaşlardan
bu konunun gerçeğini öğrense, inanıyorum bu şekilde
konuşma yapmazdı.
Ben bir şeyi
ifade ettim, dedim ki: Burada, alan, 14 trilyon liraya bir parselin kendisine
düşen hissesini satmış. Toplam 6 hissedar, 6 aile de hissedar.
Bunların her birinde, her bir tapuda, onar, on beşer tane hissedar
var. Bu parselin, bakın, tapu ve resmî satış senedinde
şahısların burada imzaları var Okudum ve bedeli
aldım. diyor.
Sayın Grup
Başkan Vekilimiz bu konuları bilen bir avukattır. Değerli
milletvekillerinden sorsa: Ya Akif Bey, ya Sayın Ağyüz, bunun
doğrusu nedir? Biz bunları alıyoruz, söylüyoruz, ama buna bir
cevap vermemiz lazım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Antep Garanti Bankası şubesine sorun. Kaç lira?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)- Sanki Çankaya Belediyesinde, bizim Belediye
Başkanımızın söylediği gibi Kardeşim, benim
feleğim şaştı. 25 tane yamyam her gün buraya geliyor.
Hangisine ne kadar bedel ödeyeceğimi bilemiyorum,
şaşırıyorum. der gibi bir ifadeyi koymaya
çalışıyorlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın,
burada olay şu: Tapular ve resimler burada, isimlerini okumak istemiyorum.
AKİF EKİCİ
(Gaziantep) Bir tane makbuz göster.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)- Burada ifade ettim, biraz önce konuşmamda
söyledim, bir yanlışlık varsa burada
Bir, ya vergi
kaçakçılığı olabilir, eğer rakamlar doğru
değilse. Bunu da kim yapacak? Satan diyecek ki: Ben, bunu bu bedele
satmadım, daha düşük bedele sattım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yaptı, başvurdu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)-
veya burada
vergi kaçağı yoksa -çünkü
vergi kaçağı olmayabilir, şirketler arasındaki durum- kara
para aklama olabilir. Kara para aklama varsa, vergi kaçağı da varsa:
Bir, Maliye Bakanlığının bu konuyu müfettişler
vasıtasıyla incelemesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Anlaşıldı, anlaşıldı.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, son cümlenizi alayım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Kara para aklama varsa, bunu ilgili
kurumların yapması
Ama, lütfen, temcit pilavı gibi, Gaziantep
Belediyesinin bu yapılan işlemlerle hiç alakası yokken, elinizi
vicdanınıza koyun, Belediye Başkanını töhmet
altında bırakan ve Gaziantep halkının kafasında soru
işareti bırakan söylemleri burada yapmayalım.
Burada altı
tane tapu var, biraz sonra Sayın Grup Başkan Vekiline vereceğim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bende var onlar, var. Ben de sana banka dekontlarını
vereceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)- Sayın Grup Başkan Vekili, bile bile
burada da konuşmanın açıkçası benim
tanıdığım Grup Başkan Vekiline
yakışmadığını ifade etmek istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun;
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol
Balın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S.
Sayısı: 222) (Devam)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum
Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Geçti geçti Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Geçmedi.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Meclisi bu kadar keyfî yönetmeyin. Şu Meclisi biraz doğru
düzgün yönetin.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Bakın, Grup Başkan Vekiline kaç defa sataşmadan söz
verdiniz. Dün bize ağır hakaretler edildi, vermediniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)- Ben hiç kimseye hakaret etmedim, isim de
söylemedim. Herkes her şeyi üstüne alınıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O hakaretleri size iade ediyorum.
BAŞKAN
- Evet, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş GÜRKAN
(Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarı
ve tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.
2nci sırada
yer alan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/605) (S. Sayısı: 275) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen
birleşimde, tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Altan Karapaşaoğluna aittir.
Sayın
Karapaşaoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 275 sıra
sayılı Tasarının, serbest bölgelerle ilgili
tasarının tümü üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum. Değerli Başkanımızı, Değerli Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz 20nci yüzyıl, dünyadaki ticaretin,
ekonominin, sermaye dolaşımının globalleştiği,
global ekonominin yavaş yavaş yerleşmekte olduğu bir dönem
oldu. Bu dönemin en etkili sonuçları da işte, son yirmi yılda,
son otuz yılda gözükmeye başladı. Türkiye bunun dışında
kalamazdı, nitekim kalmadı da. Ülkemizi idare eden yönetimler bu
konuyla ilgili birtakım tedbirleri de aldılar.
Bu arada,
ülkelerin ihracatlarını artırmaları gerekiyordu,
kendilerini tanıtmaları gerekiyordu, rekabet sistemi içerisine
girmeleri gerekiyordu, kalite yönetimi açısından kalitelerini kabul
ettirmeleri gerekiyordu. Bunun en pratik ve çıkar yolu olarak ülkeler,
birbirleri içerisinde sanayi kuruluşlarını kurmadan önce, böyle
serbest bölgelerde birbirlerini tanımak, teknolojilerini birbirlerine
tanıtmak, dünya üzerindeki malların dolaşımını
kolaylaştırmak amacıyla, hem bulundukları ülkeye ekonomik
katkı sağlamak hem de ihracatlarını daha kolay yollarla
yapmak gibi bir düzen kurmaya başladılar. Türkiye de bu düzeni kurdu
ve serbest bölgelerini oluşturmaya başladı. Şimdi,
artık arkamızda yirmi yıllık, asgari yirmi
yıllık, belki de daha uzun bir geçmiş var, bir tecrübe var, bir
tatbikat var. Şimdi,
(x)
275 S. Sayılı Basmayazı 22/10/2008 tarihli 9uncu
Birleşim Tutanağına
eklidir.
geçen dönemde
yapılan bu uygulamaların sonuçları alınmaya
başlandı. Faydalı tarafları, zararlı tarafları,
eksik olan tarafları görülmeye başlandı. İşte bu
düzenleme ile Türkiye, bu serbest bölge uygulamalarında nerede eksik var,
nerede fazla var, nerede hata var, nerede yanlış var bu tip
düzenlemeleri yapmak durumunda olduğunu hissetti, gördü. Bunun için de
böyle bir düzenleme Plan Bütçe Komisyonuna gelmiş bulunuyor. Serbest
bölgelerin, kendi ülkeleri dışında serbest bölgesi olan ülkelere
de birtakım ekonomik katkıları oluyor. O ülke ile birtakım
ilişkiler kurabiliyorlar. O ülkenin ihracata dönük çalışma yapan
sanayicilerine hizmet edebiliyorlar. İşte bunlarla ilgili bu
düzenlemeler de Türkiyede yerini almış bulunuyor.
Değerli
arkadaşlar, bu düzenlemelerin ülkemize getirdiği avantajların
yanında işte, mal kalitesi, malın fiyatı, malın
standardizasyonu noktasında dünya ülkeleriyle artık
yarışır hâle gelebilme imkânını bulmuş oluyoruz.
Yeni yapılan düzenlemede bu yirmi yıl süreli verilen faaliyet
ruhsatı sürelerinin uzatılması gündemde yani kırk dokuz
yıla çıkarılması gündemde. Ayrıca, bununla ilgili
düzenlemelerde ihracata dönük yatırım üretimini teşvik etmek,
doğrudan yabancı yatırımları ülkeye çekmek, teknoloji
girişimini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek
ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla bu düzenleme
yapıldı. İhracatın ülke sanayisine, ülke ekonomisine
eğitici bir katkısı olduğunu da kabul etmemiz lazım.
Değerli
arkadaşlar, Serbest bölgelerde, Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülecek
her türlü sınai, ticari ve hizmetle ilgili faaliyetler yapılabilir.
Üretici işletmelerin talepleri -tabii- hariç olmak üzere
deniliyor. Bu
noktada, yapılabilirlik alanı genişletiliyor.
Bunun
dışında, serbest bölgelerde birtakım uygulamalara geçit
verildi. Bunlardan bir tanesi, serbest bölgelerde üretilen malların
ihracıyla ilgili bir konuydu. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebinin bir önerisi oldu, o öneriye ben de
katılıyorum. Yani o bölgede ihracat yapan üreticinin
malının yüzde 85inin ihraç edilmesi, doğrudan doğruya bu
şartın konması ihracatı ve içeriye dönük üretimi, yani
istihdamı biraz kısıtlayacak nitelik arz ediyor. Burada bir
önerge de var zannediyorum. Bu önergeyle, bu oranın yüzde 50ye kadar
düşürülebilmesi yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmek suretiyle, serbest
bölgelerdeki bu üretimlerin muhatap oldukları konumlara göre,
şartlara göre elastik bir şekle getirilmesinin uygun
olacağı kanaati hasıl oldu. Böyle bir düzenleme de var.
Bunun
dışında, Maliye Bakanlığının serbest
bölgelerden birtakım şikâyetleri vardı vergilerle ilgili olarak.
Bu şikâyetlerin giderilmesi noktasında birtakım düzenlemeler de
yapıldı.
Ayrıca,
Serbest Bölgeler Kanununda bir geçici 7nci madde var, 9uncu maddeye eklenmiş.
Bu geçici 7nci maddede, geçtiğimiz hafta Plan Bütçe Komisyonunda alt
komisyon çalışmalarını yaptığımız
Gümrük Kanunuyla ilişkisi olan bir konu vardı, o konu da burada
düzeltildi. Dolayısıyla, gümrük mevzuatıyla birbirine paralel
hâle getirildi.
Bizim serbest
bölgelerle ilgili bu çalışmalarımızda, öyle zannediyorum ki
Avrupa Birliğinin Türkiye'yi kesin üyeliğe aldığı
noktaya kadar sürekli çalışmalarımız, gözlemlemelerimiz
devam etmek zorunda olacak. Çünkü Avrupa Birliği ile paralellik arz eden
bu düzenlemelerin zaman zaman Avrupa Birliğine uyum sağlaması
veyahut da ülkemizin çıkarları istikametinde birtakım
düzenlemelerin yapılması bahis konusu olabilir. Bunun için zaten
kırk dokuz yıla kadar uzatılacak olan bu sürelerde, önümüzde
önemli bir yirmi dokuz yıl bulunuyor. Bu önemli olan yirmi dokuz
yılda, bu düzenleme tekrar gözden geçirilmek suretiyle bakılacak.
Burada dikkat
çekici bir husus, yine arkadaşımız burada dile getirdi, serbest
bölgelerin kıyılarında iş yapan üreticilerin işte bu
kıyılarda iş yapabilmesi, devletin tasarruf ve mülkiyeti
altında bulunan kıyılarda iş yapabilmesi sorunlu olabilir
dendi. Fakat biz bu konuda bir araştırma yaptık. Kıyı
Kanununun 11inci maddesi buna cevaz veriyor. 11inci madde aynen şöyle
diyor: Bu Kanun hükümlerine göre, kıyıda ve doldurma ve kurutma
yoluyla kazanılan araziler üzerinde yapılması mümkün olan
yapı ve tesislerin yapılabilmesi için, Maliye ve Gümrük
Bakanlığından gerekli iznin alınması zorunludur.
Bununla ilgili Yapı ruhsatı verilmesinde bu izin belgesi
yeterlidir. deniyor ve izin verilme şekil ve şartları da
Bayındırlık ve İskân, Maliye ve Gümrük
bakanlıklarınca birlikte tespit edilerek çıkarılacak
uygulama yönetmeliğine bağlanıyor. Dolayısıyla o
mahzuru da, kıyılardaki bu mahzuru da gündemden çıkarmış
bulunuyoruz. Böylece, bu kanundaki birtakım yanlış anlamalar
giderildikten başka birtakım düzenlemelere de yer vermiş
oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu düzenlemelerin, öyle zannediyorum ki
gruplarımızla birlikte bir ittifak hâlinde
çıkarıldığını, eksikliklerinin de yine Genel
Kurulda tamamlanmakta olduğunu görüyoruz. Ülkemize yararlı olan bu
tasarının, birlikte ve beraberce tartışılarak
geçirilmesi memnuniyet vericidir. Hele hele dünyanın şu anda içinde
bulunduğu birtakım ekonomik sıkıntıları da göz
önünde tutarsak, bir taraftan ülkelerde bir finansman krizi
yaşanıyor, bir taraftan bu finansman krizine paralel olarak sanayiyi
destekleyen kuruluşların finansmanlarında
sıkıntılar meydana geliyor, dolayısıyla üretimlerini
etkiliyor. Bu bakımdan, serbest bölgelerin şu noktada
mevcudiyetlerinin ve çalışmalarının uygun olduğu,
yararlı olacağı, bu global ekonomik krize olumlu katkılar
sağlayacağını da ayrıca düşünüyoruz.
Bu
katkılarından dolayı da -zaten öne çekilmiş bir konudur-
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz ve kanunun
hayırlı uğurlu olmasını, ülkemize yararlı
olmasını temenni ederek sözlerime son veriyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.
Gruplar
adına dördüncü konuşmacı, Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Sayın
Kaplan, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim, Demokratik Toplum Partisi adına grubumuzun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.
Aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak da, bizim, Komisyonda görüşlerimiz,
Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı konusunda, ülke
hayrına olan, ülke yararına olan konularda biz her zaman olumlu
tavır takındık, destek verdik. Yine de bu gelişmelerle
ilgili görüşlerimizi açıklarken ihtirazi bazı
kayıtlarımızın, düşüncelerimizin olduğunu da
ifade etmek istiyoruz.
Evet, ihracata
yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan
yabancı yatırımları ve teknoloji girişini
hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası
ticareti geliştirmek olarak amaçlanan bu tasarıda üç temel
noktayı görüyoruz:
Bir: Yirmi
yıllık, uygulamada, serbest piyasalarla ilgili süre kısa, bunu
uzatalım, kırk dokuz yıla çıkaralım.
Diğer nokta,
500 ABD doları olan malların ihracat işlemine tabi
tutulmasındaki sınırlamayı 5 bin dolara
çıkaralım. İkinci nokta bu.
Üçüncü nokta,
sanıyorum diğer konuşmacılar da vurguladı, Avrupa
süreciyle bağlantılı, 1995te gümrük sözleşmesini Türkiye
imzaladıktan sonra gelen zorunlu birtakım çabalar. Bu çerçevede
Avrupa Birliğiyle bağlantılı bir yanı da var
tasarının.
Ancak ben burada
bir şey söylemek istiyorum: Avrupa Birliğine biz girecek miyiz? Bu
soruyu sormamız lazım kendimize, yüce Meclise. Diyoruz ki yasaya
göre: Avrupa Birliği üyeliğine kadar. Böyle bir ihtirazi
kayıtla yasa çıkarılabilir mi? Ya Avrupa Birliği
dağılırsa on gün sonra, on yıl sonra? Bırakın
onu, son üç senedir Avrupa Birliği müzakere sürecinde ne ilerleme
kaydettik? Bakın, 5 Kasım yakın. Avrupa Birliği ilerleme
raporunu açıklayacak. Çok açık, bunun adı ilerlememe raporu
olacak.
Şimdi, bir
yasayı böyle bir şarta bağlamak, Avrupa Birliği
üyeliğine kadar. gibi bir şarta bağlamak hem kanun
tekniğine aykırı hem siyasal sürece hem konjonktüre. Birçok
yönden böyle bir ihtirazi şart kaydı doğru değil, onu ifade
etmek istiyorum.
Burada biraz bizi
yönlendiren, cesaretlendiren, işte, KOBİlere -ARGE Yasası
çıktı biliyorsunuz KOBİlerle ilgili- destekleyici birtakım
imkânların sunulduğu bir tasarı boyutu var.
Şimdi, bu
serbest bölgeler konusuna baktığımız zaman,
60ıncı Hükûmet, AK PARTİ hep bir milat koyar 2002den önce,
2002den sonra. Bu serbest bölgeler 2002den önce kuruldu biliyorsunuz, en son
1994te genişletildi bölgeler Türkiye çapında. Evet, bunu kuran
hükûmetlere katkılarından dolayı, geçmişte buna katkı
sunan Meclisteki tüm üyelere teşekkür ediyoruz. Çünkü Türkiye lehine olan
bu tür ekonomik çalışmaları desteklemek gerekiyor.
Şimdi
elimdeki bazı veriler üzerinden yürümek istiyorum, aslında biraz daha
fotoğrafı netleştirmek istiyorum. Son durum nedir? Türkiyenin
hedefi, öngörüsü var mı? Son ekonomik krizle bağlantılı iki
üç noktayı açmak istiyorum.
Şimdi,
bakıyoruz ki dolar fırladı, 1.700 oldu, borsa düştü.
Bakın, bu, küresel kriz. Şimdi serbest piyasalara bakıyoruz, ABD
ve Avrupa Birliği ülkeleriyle olan ihracatımız yüzde 75lerde,
yani biz ihracatımızı en çok bu bölgelerde onlarla
yapıyoruz. Şimdi, bu, Türkiye açısından bir risk faktörü
getiriyor. Çünkü, ABDde başlayan ekonomik küresel kriz, giderek Avrupa
Birliği ülkelerini vurdu.
Buradan şu
noktaya gelmek istiyorum: Türkiyedeki ihracat hacmine
baktığımızda yüzde 26,6; yani 24,5 milyar dolar
civarında. Bölgelere baktığımızda Ege, Bursa ve Mersin
toplam ticaretin büyük payını alıyorlar. Burada, bakıyoruz,
serbest bölgelerde bürokratik işlemler sıkıntısı var
öne çıkan ve mevcut serbest bölgeleri seçme yetkisi Bakanlar Kurulunda,
ona geleceğim rakamlarla, burada da siyasi tercihler rol oynuyor, yani
Türkiyenin, ülkenin ekonomisi değil. Bunu neden ifade ettim? Çok basit.
Gözlerimizi kapamayalım, Dubaiye bakalım. Jebel Ali Serbest
Bölgesinde 120 ülkeden 5.500 tane firma var. Türkiyeden firma sayısı
buralarda 50-60. Yöneticisi Türkiyede yakın zamanda bir toplantıya
katıldı, Selma Saif Bin Hareb. Diyor ki: Karadeniz ve Egede
bazı girişimlerde bulunalım serbest bölgeler konusunda.
İlginç, bu toplantıya bilimsel ve akademik alanda katılan
yabancılar diyor ki: Neden İstanbul 20 milyar doları nasıl
çeker projesi yok? Bakın, dikkat edin, İstanbul, megakent, dünya
kenti. Neden İstanbula özgü bir serbest bölge olayı yok?
Şimdi,
Türkiyede bir ihtiyaç serbest bölgeler. En az on tane daha serbest bölgenin
kurulması gerekiyor. Söylenen bu.
Şimdi, hayal
görmüyorum, gördüğümü söylüyorum, şu an Dubaiye karşı
Erbil Havaalanı yapılıyor, uluslararası nitelikte.
Komşu Irak Federal Cumhuriyetinin en güvenli bölgesi olarak -ki
yakında basına da yansıdı Sayın Gülün
açılış davetiyesi- Erbil Havaalanı, dikkatinizi çekiyorum,
Dubaiye alternatif bir ticaret, serbest bölge merkezi. Bakın, dikkat edin.
Çünkü Avrupanın ve Amerikanın, bütün gelişmiş ülkelerin
Erbilde konsolosluk açması tesadüfi değil. Bunun altını
çiziyorum. Türkiye bu fırsatı nasıl değerlendiriyor,
ayrı bir konu.
Şimdi -yeni
fırsatları- hep krizlerden fırsat üreten bir ülke olabilseydik
keşke, keşke öyle bir gücümüz, bir yeteneğimiz olsaydı
dünyanın yirmi yedinci büyük ekonomisi olarak belki bu fırsatı
daha iyi ilişkiler
geliştirerek
Ki en son MGK ve dış ilişkilerde bu konuda
bir eğilim görülüyor. Burada bizim Müsteşarlığın
verilerine, Irakla yapılan ihracata göre potansiyel olarak 15-20 milyar
dolar arası Türkiyeyle ilgili bir rakam ortaya çıkıyor ve biz
bunu değerlendiremiyoruz. Tabii ki bu bağlantılı olarak
Doğu, Güneydoğu için de hazırlanmış bir özel
kalkınma planı olmadığı için, GAP halkası,
Hükûmetin bölgeye yatırım olarak açıkladığı GAP
halkası, içeriği dolmadığı için böyle bir veri
değerlendirilemiyor. Eğer bu veri değerlendirilebilirse on
ihtiyaç bölgesinden sınır illerimiz Karstan Vana, Hakkâriye,
Şırnak, Mardin, Antakyaya kadar hem özel kalkınma hem serbest
bölge konusunda yararlanacağımız bir alan.
Bunların
bakanlık düzeyinde örgütlenmesiyle bu bürokratik işlemlerin
azaltılması mümkün. Yeni kurulan Şırnak ve Hakkâri
üniversitelerinin, geri kalmış bölgelerdeki üniversitelerin ekonomi
fakültelerinin, özellikle tarım ve hayvancılık konusunda özel
fakültelerin kurulması, yine enerji açısından artı su ve
enerji güvenlik politikaları dışında ülke ekonomisi
açısından değerlendirildiğinde sınır ticaretinin
gelişmelerine katkı sunulması, serbest ticaret bölgelerinin
genişletilmesindeki cazibe merkezlerinin tespit edilmesi gerekiyor.
GAPı yüzde
14 sulamadan yüzde 70e çıkarmadan, bunun ürünlerinin serbest bölgede
değerlendirilmesine yönelik yatırım sağlanmadan,
mayınlı araziler halka açılmadan, Türkiye enerji devrimini
gerçekleştirmeden -bakın bunun altını çiziyorum- kendi
kaynaklarından üretimi sağlayacak enerji devrimini sağlamadan,
özellikle sınır kapısı olarak Habur ve Nusaybin
kapılarını Orta Doğu pazarına yönelik olarak
değerlendirmeden, bölgede Dubai, Erbil ve onun karşısında
Türkiye ayağını oluşturma projelerini sağlamadan bu
fırsatları değerlendiremeyiz.
Türkiyede,
bakıyoruz, ticaret hacminin yüzde 14ü nereden? Serbest bölgelerden. 20
farklı sektör, 483 dış ticaret firması,
yatırımcı sayısı 3.982 civarında. Dünyada
nasıl? Yaklaşık 1.300 serbest bölge var dünyada. Bunların
ticaret hacmi 1 trilyon dolar. Başı kim çekiyor? Almanya, Fransa,
İngiltere, İtalya, ABD çekiyor. Bunlar da küresel krizin
kıskacında, küresel kriz ahtapotunun kıskacında
olduğuna göre, demek ki fırsatları başka yerlerde aramak
gerekiyor, yani aslında üzerinde yoğunlaşmamız gereken
nokta bu.
Serbest bölge
türlerine baktığımız zaman,
1) Ticaret
bölgesi,
2) Liman,
3) İhracata
yönelik serbest üretim, çevre, depo, gümrük antrepoları, serbest
bankacılık bölgesi.
Demek ki tek bir
alanda değil serbest bölgeler, çok farklı yanları var.
Türkiye,
biliyoruz, 1927de Serbest Mıntıka Kanunuyla böyle
tanışmıştı. 1994 yılı bir atılım
yılı oldu. Arkasından dünya serbest bölgelerine
baktığımız zaman İkinci Dünya Savaşı öncesi
kurulan Singapur ve Hong Kong serbest limanları, daha sonra Panama,
İrlanda, Tayvan ve Güney Kore serbest bölgeleriyle buralarda bir
canlanmanın olduğunu görüyoruz. Bugün bunların devamı
Dubaide.
1967
yılında serbest bölgeler, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve
Sosyal İlişkiler Komisyonunca, gelişmekte olan ülkelerin
ihracatında, ihracatının artırılmasında önemli
bir araç olarak görüldü ve desteklendi.
Şimdi
yakın çevremize götürmek istiyorum sizleri: İran, Suriye, Lübnan,
Ürdün, Mısır, Libya, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs,
Yunanistan ve Romanyada bu tür bölgeler var.
Kıbrıs
ekonomisinin ise can damarı -çok açık ifade edeyim- bu projelerin
güçlendirilmesinden geçiyor ve Kıbrısta ekonomistlerde, Kuzey
Kıbrıs ekonomisinin turizm ve hizmet sektörüne
odaklandığı, uluslararası tanımama, ambargo, siyasi
istikrarsızlık nedeniyle arayışların serbest bölgede
yoğunlaştığı, AB süreci finansal sorunlarıyla
bunun çözülebileceği yönünde eğilimler gelişiyor.
Şimdi,
İstanbulda, sırayla baktığımızda, bir deri
serbest bölgesi var, hacim 6,9 milyar, Ege serbest bölgesi 4 milyar hacim
olarak. Yüzde 6,3 gerilemeyle İstanbul Trakya bölgesi 2,3 milyar dolara
gerilemiş, Bursa yüzde 16,3 gerilemeyle 1,6 milyar dolara gerilemiş
durumda. Ancak hüzünlü olan ve gerçekten üzen tablo Mardin serbest bölgede
önümüze çıkıyor: Bir önceki yıl 1 milyon 750 bin dolar ticaret
hacmi var, 2007de 2006 yılına göre -dikkatini çekmek istiyorum
arkadaşların- yüzde 93,6, bakın, gerileme oranı Mardin
Serbest Ticaret Bölgesinde. Şimdi, yüzde 93,6 geriliyor ve 112 bin dolara
iniyorsa -dikkat edin- istediğiniz kadar GAP projeleri, matruşka
bebekler gibi matruşka paketler türetin, rakamlar can acıtıyor,
ortada.
Şimdi,
Avrupa Birliği ülkeleriyle 7,5 milyar dolar bizim ihracatımız
var, OECD ülkeleriyle, bakın, 1,7; diğer ülkelerle 39,7 milyon dolar,
yani Doğu bloku ülkeleri. Hatta biraz daha açmak gerekirse
Bağımsız Devletler Topluluğuyla 1 milyar 438 milyon dolar,
yani Rusya ve onlarla gelişmeler var. Kuzey Afrika, Orta Doğuyla
gelişme var, 1 milyar 144 milyon dolar. Diğer bütün ülkelerin toplamı
2 milyar 243 bin. Yani 2007 itibarıyla bu veriler elimizde. Serbest
bölgelerimizde 42 bin işçi çalışıyor, bunların
toplamı bürokratlarıyla 50.667, maalesef dış ticaret hacmi
170-180 milyar dolar, 2023 hedefimiz ise -şaşırmayın
rakama- 1 trilyon dolar. Böyle bir planlama, bir hayal olabilir mi
arkadaşlar? 1 trilyon dolar deniliyor. Şimdi, buradan AKP Doğu
ve Güneydoğuda yatırım ve ekonomi paketleri açarken bunlara çok
dikkat etmesi gerekir.
Bir de turizm
kentlerinin turizm serbest bölge olayı var, yabancı
yatırımlar açısından. Şimdi, yabancı
yatırımcılar açısından doğuda ihmal, batıda
da kayırma öne çıkarsa bu amacını gerçekleştiremez.
Şimdi, serbest bölgeleri serbest sömürü bölgesi olmaktan nasıl
kurtarabiliriz, kayıt dışı istihdamla nasıl
uğraşabiliriz, bunlar problemlerimiz. Kadın istihdamı
bakın çok önemli, tekstil sektörü nedeniyle ve en çok sorun Mersinde
yaşandı, Antalyada yaşandı biliyorsunuz. Ben
firmaların ismini vermeyeceğim, ama uzun grevler yaşandı.
Şimdi, ben
son olarak bir şey söyleyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Biraz
doğru düşüneceğiz, sağduyulu düşüneceğiz.
Şimdi, ben bazen Habur, Nusaybin Sınır Kapısı, Mardin
örneğini verdim yüzde 93,6 ve 100 bin dolara düşmüş ki Mardin
Orta Doğuyla en canlı bağlantısı olan bir ilimiz. Bu
noktada bu yatırımlar yapılmıyor dediğim zaman
bölgenin durumu, hassasiyetlere dikkat çekiliyor. Evet, her yerde, her ülkede
hassasiyetler var. Peki, siz, Afganistan-Pakistan sınırında,
ülkemizin bir serbest bölge girişimi için, ABD ile birlikte,
Talibanın en güçlü olduğu Afganistan-Pakistan sınırında
serbest bölge kurma hazırlığında olduğunu biliyor
musunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Nisan ayında yapılan Türkiye-ABD Ekonomik Ortaklık
Komisyonu toplantısında ele alınan proje Amerikan Kongresinin
sadece onayını bekliyor. Bu bölgede mallar Türkiye ve ABDye
gümrüksüz olarak ihraç edilecek.
Peki, sormak
istiyorum: Biz, gerçekten bölgesel dengesizliği kaldırmak istiyorsak,
Habur ve Nusaybin arasında neden böylesi gelişmiş bir serbest
bölgeyi düşünmüyoruz, yarınlarına yönelik, ülkemizde?
Bunları biraz düşünür, biraz, önümüzde ihtiyaç duyulan o bölgeyi
kurduğumuzda bu ihtiyaçları da dikkate alırsak, inanıyorum
ki ülke barışına, toplum güvenliğine de katkı
sunarız.
Biz kerhen
destekleyeceğiz yasayı, öyle diyelim. Kerhen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şahsı
adına Kocaeli Milletvekili Cumali Durmuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Durmuş, buyurun efendim.
CUMALİ
DURMUŞ (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyon Raporları üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, serbest bölge, bulundukları ülkenin siyasi
sınırları içinde yer alan fakat dış ticaret, vergi ve
ticari faaliyetler için ülkede sağlanandan daha geniş muafiyet ve
teşvikler sağlanan ticari alanlardır. Türkiyede gümrük
bölgesinin parçası olmakla beraber, serbest dolaşımda olmayan
herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmadığı, gümrük vergisi,
ticaret ve kambiyo uygulamaları bakımından Türkiye gümrük
bölgesi dışında kabul edildiği, serbest
dolaşımdaki eşyanın ise çıkış rejimi
hükümlerine tabi tutularak konulduğu yerlerdir.
1927
yılı itibarıyla yürürlüğe giren Gümrük Kanunu sayesinde
meydana gelen serbest bölgeler, yabancı dış ticaret
firmalarının ülkemizde yapmış oldukları faaliyetleri
sonucu, her ülkede olduğu gibi ülkemize de ciddi anlamda katma değer
sağlanması amaçlanmıştır. Ancak ülkemizde Serbest
Bölgeler Kanunu olarak sunulan her kanun, sanki ülkemiz yabancı sermayenin
merkezi olmuş gibi davranılarak çok geniş muafiyetler ve tamamen
denetimsiz bırakılmış özel alanlar olarak serbest
bölgelerin asıl amacından uzaklaşmasına sebep
olmuştur. Sanki serbest bölgelerde her şeyin serbest olduğu
anlayışı hâkim olmuştur. O kadar ki özellikle Mersin
Serbest Bölgesinde yapılan birçok faaliyet bu bölgeyi
kaçakçılığın kaynağı hâline
dönüştürmüştür.
Ülkemizde
yaşanan terör ve bölücü eylemlerin yükselmesiyle birtakım tedbirler
almaya çalışan Hükûmete önerim, PKKnın önemli finans
kaynağı olan, Kuzey Irakta yardım ve yataklık yapan
Peşmerge Barzaninin kontrolünde olduğu söylenen Mersin Serbest
Bölgesinde faaliyet gösteren, kaçakçılığın kaynağı
olan firmalar mercek altına alınarak gereği yapılırsa
terör sorununun çözümüne önemli bir katkı sağlayacağı
kanaatindeyim. Ancak bu şirketlerin idari yönde korunduğu
iddiaları vardır. Mersin Organize Suçlar Şube Müdürünün bu
sebeple görevden alındığı iddiaları vardır.
Mersin Gümrük Başmüdürü kimdir? Niçin görevden alındı? Şu
anda hangi görevdedir? Bu iddiaların açıklığa
çıkmasıyla birçok problemin çözüleceği düşüncesindeyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce millî
hassasiyetlerimiz ve millî çıkarlarımız bahse konu kanunda
hiçbir şekilde yer almamakla birlikte yabancı ülkelere çıkar
sağlamaktan öteye gitmeyen bir taslak geneli var önümüzde. Öncelikle,
ülkemizde bulunan serbest bölgeler yurt dışından gelen
eşyalar için binde 5 ücret alınıp ülkemiz depolarında
bulundurulmak suretiyle, şayet ihraç edilecekse tekrar binde 5lik bir
ücretle ücretlendirilip transit merkezi yapılmaktadır. Bu uygulamalar
ülkemizdeki serbest bölgelerin amacı dışında kalıp
katma değer sağlamak yerine sadece depo ve antrepo olarak işlev
yapmasına ve katma değer kaybına neden olmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanununun 1inci
maddesindeki ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde
temin etmek hususu serbest bölgelerin amaçları arasında yer
alırken bu tasarının 1inci maddesinden bu çıkarılarak
kendi imalatçı, ihracatçı sektörümüz yok sayılmaktadır.
Madde gerekçeleri içerisinde 3218 sayılı Kanunun 5inci maddesinin
ikinci fıkrası değiştirilip serbest bölgelerde arazi
kiralayarak bina ve tesis inşa eden üreticiler için otuz yıl, üretim
dışında faaliyet gösteren diğer kullanıcılara ise
yirmi yıl süreli verilen faaliyet ruhsatlarının kırk dokuz
yıla çıkarılmasının hedeflenmesi, serbest bölgenin
ülkeye katkısının artırılması
düşünülmüştür. Ancak kırk dokuz yıl süreyle ülkemizde
faaliyet göstermiş veya gösterecek yabancı firmaların, hem
kurumlar vergisinden hem de gümrük vergisinden muaf tutulması, yerli
imalatçı veya yerli ithalat ve ihracatçıların ticari rekabetine
ciddi engel olarak çifte standardı devam ettirecektir.
Bu durumun tekrar
değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktayım. Daha önemlisi
eşya satışından tahsil edilen meblağ serbest
bölgelerde hemen yurt dışına gidecektir ancak yerli
dış ticaret erbabı parayı ülkesinde bırakacaktır.
Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için yabancı sermayeyle ülkemizde
ticari faaliyet gösteren firmalar kazançları üzerinden hem kurumlar
vergisine tabi tutulmalı, diğer taraftan da gelir vergisine tabi
tutulmalıdır. Anlaşılması gereken, yerli ticaret
erbabı kazancı üzerinden ne kadar vergi veriyorsa yabancı
firmalara da aynı mükellefiyetle devlete vergi verme sorumluluğu
içerisinde olmalıdır.
Bu tasarıda
en önemli yanlışlardan biri anlayış
yanlışıdır. Hükûmet serbest bölge faaliyetlerini sadece
ihracat olarak görmektedir. Bu görüş ülke içindeki firmaların ihmal
edildiğini ve serbest bölgelerin dış ticareti
artırıcı amacının da sekteye
uğradığını göstermektedir.
Serbest
bölgelerde üretim ağırlıklı faaliyetlerin daha çok
desteklenmesi gerekmektedir. Bir iki serbest bölge örneğiyle sözlerimi
bitirmek istiyorum.
Kocaelide yeni oluşturulan,
iki üç yıldır kendini toparlamaya çalışan serbest bölgemiz,
genel anlamı itibarıyla üretim ağırlıklı bir
serbest bölgedir. 600 milyon dolarlık bir hacmi var. Önümüzdeki yıl 1
milyar dolarlık bir hacim, 2012de de 6-7 milyar dolarlık bir hacmi getireceği
öngörülmektedir ve ülkemize önemli derecede katma değer ve istihdam
yaratmaktadır. Ancak burada bir problemi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Kocaeli sanayi ili, Türkiye millî gelirine önemli katkılar
sağlayan bir ilimiz, dar bir coğrafyaya sıkışmış.
Geçmişte sanayi ili olma özelliğiyle övünen ilimiz, 40 milyar
dolarlık transit ihracat-ithalat merkezi olmasıyla ciddi bir
problemle karşı karşıyadır. 2012de öngörülen 200
milyar dolarlık ihracat ve ithalat rakamı, Kocaeli ilinin
trafiğini ve bölge insanının yaşanmaz hâlinin bir
fotoğrafını ortaya koymaktadır. Belediyelerimiz çokça,
sıkça dile getirirler herhâlde bundan sonra. Belediyelerimizin sadece
kendi yandaşlarına özel emanet usulü işlerle bütçelerini
harcamaları yerine, bölge insanının ve ilinin gelecekteki
olumsuzluklarını önlemek adına yatırımları
geliştirmelerinin takip edilmesi gerektiğine de inanıyorum.
Kocaelinin
yanında Yeşilköy Serbest Bölgesinde sadece ticari faaliyetler
yapılmaktadır. Hacmi yüksek olmasına rağmen ülkeye
kazandırdığı katma değer hacmiyle eş oranda
değildir.
Eksiklerinin
düzeltilmesi temennisiyle, bu düzenlemenin hayırlı olmasını
diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Hasan
Anğı.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN ANĞI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın pek
çok ülkesinde benzer uygulamaların olduğu, ülkemizde de uzun bir
tarihî serüveni olan serbest bölge uygulamalarının mevcut uygulanan
yasası 1985 yılında çıkan yasa. O günden bugüne kadar
bazı maddelerinde değişik düzenlemeler yapılmış,
ihtiyaçların karşılanması noktasında, ülkemizdeki
ekonomik gelişmelere paralel olarak bir taraftan üretim tesislerinin
farklı teknolojilerle bu bölgelerde yapılması, vergi
avantajlarıyla da dünya rekabetinde ülke üreticilerinin korunması
adına önemli işlevler görmüştür.
Mevcut
bölgelerimize baktığımız zaman, bir kısmı
gerçekten hedeflerini yakalamış hatta hedeflerini aşan güzel
çalışmalar ortaya koymuş, bazı bölgelerimizde ise beklenen,
hedeflenen çalışmaları gerçekleştirmekte
zorlanıldığı görülmüştür.
Bu
değişiklik tasarısına baktığımız zaman,
serbest bölgelerin amaçları yeniden ele alınmakla, özellikle üretim
ve ihracata yönelik olarak bölgedeki yatırımcıların mevcut
faaliyetlerini artırarak devam etmeleri, ülkeye yabancı sermaye ve
teknoloji girişinin hızlandırılması ve
uluslararası ticarette de rekabet edilebilirliğin
artırılması hedeflenmiştir. Geçmiş dönem
yatırımcılarına sağlanan üretici
kullanıcılara otuz yıllık, diğer
kullanıcılara ise yirmi yıllık sürelerin, hazine arazileri
üzerindeki bu tasarrufların kırk dokuz yıla kadar
uzatılması önemli bir değişiklik. Bölgedeki
çalışanlar için gelir vergisi muafiyetlerinin 31 Aralık 2008de
dolacak olması, burada Avrupa Birliği tam üyelik süreciyle
ilişkilendirilerek yeni bir düzenlemeye tabi tutulması da önemli.
Diğer taraftan, bölge dışına çıkarılacak 500
dolar tutarındaki bedelin 5 bin dolara, ihracatla ilgili yatırımcının
talebine göre değerlendirilmesi de önemli bir düzenleme diye
bakıyorum.
Tabii, benden
önceki değerli konuşmacı arkadaşlarımızın bu
düzenlemelere olan desteklerinden dolayı müteşekkiriz.
Bazıları da eleştirel bakışla Türkiye'nin önümüzdeki
2023 vizyonuyla ilgili farklı ifadeler ortaya koyabilmekteler.
Kısa bir
hatırlatma yapmak istiyorum. 2002 yılında Ülkenin bugünkü
gayrisafi millî hasılasının üzerinde 2007 yılında
dış ticareti gerçekleşecek. desek herhâlde kimse inanmazdı
ama bugün geldiğimiz noktaya baktığımız zaman,
dış ticaret hacmimiz 2002 yılındaki gayrisafi millî
hasılamızın çok üzerinde. Demek ki 2023 yılına
geldiğimiz zaman trilyon dolarları çok rahat telaffuz
edebildiğimiz ülkenin büyüme, kalkınma ve gelişmedeki
istikrarlı sürecinin nereye doğru gidebileceğini
görebilmekteyiz.
Bir diğer
taraftan, Avrupa Birliği süreciyle paralellik
sağlanmasının, işte Avrupa Birliğine tam üyelik ne
zaman gerçekleşecek, yasada böyle bir düzenleme doğru mu? diye
ifadede bulunan arkadaşımıza ise AK PARTİ Grubu adına
konuşan değerli konuşmacımız, bugüne kadar yirmi üç
yıl içinde pek çok düzenleme yapılmış bu yasada gelecek
ihtiyaçlara göre de birtakım değişikliklerin
yapılabileceğini, bunun da gerekli olabileceğini ifade
etmiştir. Bugünün ihtiyaçlarını karşılamamız ve
önümüzdeki vizyon hedeflerimize göre de bu düzenlemeleri yapmış
olmamız önemli.
Buna katkı
sağlayan, başta Hükûmetimizin hazırladığı
tasarıda emeği geçen tüm arkadaşlarımıza, Komisyon
üyelerine ve Genel Kurulda bu desteklerini esirgemeyen tüm milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyor, değişikliğin tüm
kullanıcılarımıza, işletmecilerimize, ülke ekonomisine
hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Anğı, teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
iki sorum var Sayın Bakana. Birincisi şu: Tasarı metninde de
görüldüğü gibi, serbest bölgelerin başlıca dört amacı var.
Ancak diğer üç amaç da bir bakıma birinci amaç etrafında
odaklanıyor, o da ihracatı artırmak. Yani serbest bölgelerin
aslında asıl amacı ihracat ağırlıklı bir
ekonomik kalkınmaya olabildiğince katkıda bulunmak.
Uygulamalara
bakıyorsunuz, toplam ticaret hacminde ihracat payı yüzde 22. Demek ki
şimdiye kadar yapılan uygulama bu amacın oldukça
uzağında kalmış.
Şimdi, ben
buradan sormak istiyorum: Serbest bölgeleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, bir dakikaya irtibatladım.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Hemen bir dakika daha
BAŞKAN
Sisteme tekrar girin, eğer diğer arkadaşlardan sıra
kalırsa size tekrar söz vereceğim efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Köktürk, buyurun.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, 1994 yılında
Zonguldak Filyos Serbest Bölgesi kurulmuştu. 30 Ocak 2007 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren kararnameyle de Filyos Serbest
Bölgesi İktidarınızca iptal edildi. Ancak geçtiğimiz ay içerisinde
Bakanlar Kurulunuzca çıkartılan kararnameyle Filyos Serbest Bölgesi
yeniden kuruldu ve bu karar sadece Zonguldakın değil tüm Batı
Karadenizin kurtuluşu olarak lanse edildi.
Ben şimdi
şunları sormak istiyorum: Şayet bu kadar önemli bir kurtuluş
projesiydi, 1994 yılında karar altına alınan Filyos Serbest
Bölgesini 2007 yılında niye iptal ettiniz? Filyos Nehrinin
ıslah çalışmaları tamamlanmadan, Filyos Serbest Bölgesinin
fiilen faaliyete geçmesi mümkün müdür? Gerek Filyos Nehrini ıslah
çalışmaları ve gerekse serbest bölgenin altyapı ve
diğer masraflarını karşılamak üzere
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın
Köktürk.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, serbest bölgeler için geliştirdiğimiz teşviklerin,
ihracatımızın yüzde 90ını, istihdamın da yüzde
94ünü karşılayan serbest bölge dışındaki
faaliyetlerimiz üzerinde haksız rekabete yol açmaması için ne gibi
tedbirler düşündünüz? Bunlar hakkında kamuoyunu aydınlatır
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Asil.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2008
yılında çiftçiler ürünlerinin para yapmaması sebebiyle zarar
etmişlerdir, esnafa, Ziraat Bankasına, tarım krediye
borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir. Çiftçi ve esnafı
ekonomik krizin de etkisiyle çok zor günler beklemektedir. Çiftçinin tefecinin,
bankaların eline düşmemesiyle ilgili ve ayrıca esnafın da
nefes alması noktasında bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
İkinci sorum
olarak: Tokat ili gibi son zamanlarda sanayisi gelişmiş ve ihracat
yapmaya çalışan ve gümrük müdürlükleri bulunan illerde serbest bölge
kurmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın
Doğru.
Sayın Koçal
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Zonguldak Filyos
vadisi serbest bölge olarak ilan edilmiştir.
Bir: Serbest
bölge kurulmasıyla ilgili bir takvim var mıdır? Bunu
açıklar mısınız?
İki:
Yarım kalan kamulaştırma hakkında ne düşünüyorsunuz?
Vadinin taşkın önleme projesi var mıdır? Varsa ne zaman
başlayacaktır?
Son olarak da:
Projenin başlangıç noktası olan Devrek Köprübaşı
Barajı neden bitirilmemiştir? Yine aynı bölgede olan Çay
Barajının kamulaştırma işlemleri ne zaman
başlayacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koçal.
Sayın
Tütüncü
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Az önce ifade
etmeye çalıştım. Toplam ticaret hacmi içerisinde sadece yüzde
22si ihracat. Bunun artırılması için acaba ne gibi ek önlemler
düşünülebilir? Çünkü bu yasa tasarısı ne yazık ki bu
eksikliği giderecek konumda gözükmüyor.
İkinci sorum
Sayın Başkan: Yirmi adet serbest ticaret bölgesi var. Bunların
üç tanesine baktığımızda -örneğin Mersin, Bursa ve
Ege- toplam ticaret hacmi açısından yüzde 54üne, yüzde 55ine
tekabül ediyor. Yani serbest bölgeler arasında ekonomik etkinlik
açısından bir dengesizlik var. Bu dengesizliğin giderilmesi için
acaba neler düşünülebilir ek, bu tasarının
dışında?
Türkiyenin
KOBİler ekseninde bir ihracat seferberliğine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istediğim: Türkiyedeki toplam serbest bölgelerde kaç yerli firma
ve kaç yabancı firma faaliyet göstermektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Sayın
Köktürk
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
az önce süre nedeniyle üçüncü sorumuz yarım kalmıştı, tekrarlıyorum:
Gerek Filyos Nehri ıslah çalışmaları ve gerekse serbest
bölgenin altyapı ve diğer masraflarına karşılık
olmak üzere 2009 bütçe tasarısında ne kadar ödenek ayırdınız?
Dördüncü ve son
sorum: Filyos Serbest Bölgesini fiilen ne zaman faaliyete geçirmeyi
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi,
efendim, serbest bölgelerin dört işlevi var ama ihracat
ağırlıklı gözüküyor şeklinde bir değerlendirme
yapıldı ve ihracattaki oranının da yüzde 22ye tekabül
ettiğini değerli arkadaşımız ifade etti, doğru.
Yani, biz, serbest bölgelerin işlevleri arasında ihracat önceliklidir
diyorsak, bütün ihracatın elbette ki serbest bölgelerden
yapılacağını hedefliyor değiliz, böyle bir şey
doğru da olmaz. Yani, ticaret normal seyri içerisinde devam edecek, bir
taraftan da serbest bölgelerle elbette ki ihracatımızı
özendireceğiz, iç üretimi koruyacağız ama ticaretimizi de
artıracağız. Yani bunlar hedeflenmiş bulunuyor.
Yirmi adet
serbest bölgemiz var fakat bunlar arasından, verdiğiniz örnekler de
doğru, bazıları işlevsel olarak çok daha yoğun, çok
daha dinamik, çok daha etkin, bazıları da kapasite itibarıyla,
faaliyetleri, etkinliği itibarıyla daha düşük düzeyde. Tabii ki
bu tespitler doğru. Elbette ki Müsteşarlık bu eleştiriler
çerçevesinde -ki zaten sadece şu anda biliniyor değil, siz
bilinenleri tekrarlamış oldunuz- gerekli değerlendirmeleri
yaparak çok atıl durumda gözüken, beklenen işleri vermeyen serbest
bölgelerin de daha etkin hâle gelmesi sağlanacaktır. Yani bunu bir
taraftan kamu yapacak, bir taraftan da müteşebbislerimiz yapacak. Meslek
odaları, meslek örgütleri olarak hepimize görev düşüyor. İnşallah
bunları da belli bir seviyeye getireceğiz.
Diğer
yandan, çiftçiler zor durumda, Tokat ilinde bir serbest bölge kurulması
düşünülüyor mu? Henüz Hükûmetimizin faaliyetleri içerisinde veyahut da
Bakanlığımızın faaliyeti çerçevesinde Tokat ilinde,
kapasite, talepler itibarıyla bir serbest bölge düşünülmüyor. Yani
orada kurulabilecek bir serbest bölgeyi Tokat ilinin ve çevresinin
kaldırabileceği, taşıyabileceği, sevk ve idare
edebileceği
Demin ifade etmeye çalıştığım çerçevede
ve donanımda gerekli kapasiteyi sağlayabilecek elbette ki beşerî
talebin veya ticaret erbabı talebinin de mutlaka söz konusu olması
gerekir. Böyle bir talebin varlığına ilişkin elimizde bir
veri yok. Öyleyse Tokatta bir serbest bölge kurulması düşünülmüyor.
Efendim,
diğer taraftan bir arkadaşım, Sayın Uzunırmak Bu
serbest bölgelerde faaliyet gösteren firmalardan kaçı yabancı,
kaçı da yerli firma? diye bir soru yönelttiler. 20 serbest bölgemizde
toplam 3.667 firma faaliyette bulunmaktadır. Bu firmalardan 637 tanesi
yabancı firmadır.
Gene
soruların arasında -mutlaka soruların hepsi önemli fakat- bu,
Zonguldak Filyosta kurulmuş, işte 2007 yılında
kaldırılmış, iptal edilmiş, sonra yeniden, tekrar
kurulduğu belirtilen serbest bölgeyle alakalı soru.
Filyos Serbest
Bölgesi yatırımcıların talebi üzerine yeniden kurulmuş,
çok yoğun bir talep olmuştur gerek iç gerek dış,
Yatırım Ajansı da yeniden bir değerlendirme
yapmıştır. Dolayısıyla, 2007 yılında iptal
edilmiş bulunmasına rağmen yeniden kurulması bu taleplerin
reelliği dikkate alınmak suretiyle gerçekleştirilmiştir.
Burasıyla ilgili gerekli istinat çalışmaları bölgenin
altyapısıyla birlikte yürütülecektir. Amaç bu bölgenin daha sonra
endüstri bölgesine dönüştürülmesidir ve bunun planlaması
yapılmaktadır. Bu çerçevede yürütülecektir.
Eksik kalan
sorulara da daha sonra Bakanlığımızca yazılı
olarak cevap verilecektir. Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Tamam Sayın Genç.
Evet, soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.17
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
275 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
maddelerine geçilmesinde karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tekrar oylarınıza arz
edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Saymıyorsunuz ki. (AK PARTİ sıralarından Sen
say sesleri)
BAŞKAN
1inci maddeyi okutuyorum:
SERBEST BÖLGELER KANUNU İLE GÜMRÜK KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 6/6/1985
tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 1- Bu
Kanun; ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek,
doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji
girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve
uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla serbest bölgelerin
kurulması, yer ve sınırlarıyla faaliyet
konularının belirlenmesi, yönetimi, işletilmesi, bölgelerdeki
yapı ve tesislerin teşkili ile ilgili hususları kapsar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde söz alan milletvekillerimizin
isimlerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza
Ertemür, Denizli Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Mithat Melen, İstanbul Milletvekili. Şahıslar adına: Ahmet
Orhan, Manisa ve Hasan Fehmi Kinay Kütahya Milletvekili.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Ertemür.
Buyurun
Sayın Ertemür. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve grubum
adına yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi
sınırları içerisinde olmakla beraber gümrük hattı
dışında bırakılan, ihracat için yatırım ve
üretimi artırmak, istihdam yaratmak, yabancı sermaye ve teknoloji
girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz
ve düzenli şekilde temin etmek gibi amaçlarla kurulmuşlardır.
Serbest bölgelerin dünyadaki örneklerine bakıldığında yüz
yıldan bu yana faaliyet gösteren Hamburg Serbest Limanı ve Trieste
Limanı ilk örneklerdir. Ülkeler ekonomilerini güçlendirmek amacıyla
dış ticaretlerini geliştirme aracı olarak çeşitli
şekilde serbest ticaret ve üretim bölgeleri kurmuşlardır.
Singapur ve Hong Kong serbest limanları ile daha sonra kurulan Güney Kore,
İrlanda, Portekiz, Çin ve Tianjin Havaalanı serbest bölgeleri
endüstriyel gelişmede en başarılı uygulamaları
gerçekleştirmişlerdir.
Ülkemizde bugün
sayısı yirmiyi bulan serbest bölgelerimiz, 2007 yılında
gerçekleştirdikleri 24,6 milyar dolar toplam ticaret hacmiyle ekonomimizde
önemli yer kaplamaktadır. Akdeniz Bölgesinde Antalya, Mersin, Adana
Yumurtalık; Ege Bölgesinde İzmir, İzmir Menemen Deri ve
Denizli; Marmara Bölgesinde İstanbul Atatürk Havalimanı,
İstanbul Trakya, İstanbul Deri ve Endüstri, Avrupa, Çorlu, Bursa,
Kocaeli, TÜBİTAK MAM Teknoloji; Karadeniz Bölgesinde Samsun, Trabzon,
Rize; İç Anadolu Bölgesinde Kayseri; Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde Erzurum, Mardin, Gaziantep.
Türkiye serbest
bölgeleri, lojistik açıdan ülkemizin her yerinde hizmet verecek bir konuma
gelmiş bulunmaktadır. Serbest bölgelerin, yatırımlar,
yabancı sermaye girdisi, teknoloji transferi ve istihdama
sağladığı katkıların dışında
gerçekleşen ticaret hacmiyle de son derece önemli bir yere sahip
olduğu aşikârdır ancak gerçekleşen bu ticaret hacminin
açılımına baktığımızda
karşımıza çıkan tablo çok daha dikkat çekicidir. Sadece Ege
Serbest Bölgesine baktığımızda 2007 yılında 1
milyar 108 milyon dolar yurt dışı satış rakamı
gerçekleşmiştir. Aynı dönemde yurt içine
satışların toplamı 1 milyar 151 milyon dolardır. Bu
bölgemizde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde
96nın üzerindedir.
2008
yılının ilk dokuz ayında ise 913 milyon 350 bin 238 dolar
yurt dışına satışa karşılık, 728 milyon
100 bin 138 dolar yurt içine satış gerçekleştirilmiş olup
ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 125tir.
Kaldı ki serbest bölgelerimizden yurt içine gönderilen malların
önemli bir bölümünü -yaklaşık yüzde 90ını- sanayi ara
malları ile yatırım malları oluşturmaktadır yani
bölgelerden yurt içine satış yönünde gerçekleştirilen mal
hareketleri, malların işlenerek tekrar yurt dışına
ihraç edilmesi suretiyle yine üretimi ve ihracatı desteklemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi 3218
sayılı Kanun ile kurulup işletilen serbest bölgelerin
gelişimi, 6 Şubat 2004 tarihinde çıkarılan 5084 sayılı
Kanun ile olumsuz yönde etkilenmiştir. Bugün yapılması gereken,
bu olumsuzluğu gidermek ve 2008 yılı sonunda getirilecek
kısıtlamaları ortadan kaldırmaktır ancak yeni
düzenlemeye baktığımızda beklenenleri tam olarak
karşılayamayacağı görülmektedir.
Gerek 5084
sayılı Yasa gerekse mali ve gümrük idarelerinin kanunlarında
yapılan değişiklikler hatta bazen de kanun
değişikliği dahi olmadan yalnızca yeni getirilen yorumlar,
serbest bölge firmalarının çalışma
koşullarını her geçen gün ağırlaştırmakta ve
yeni gelecek yatırımcıların da gözlerini
korkutmaktadır. Bu yaklaşımlar hem serbest bölgelerin
kuruluş amaçlarıyla hem de sıfırdan yatırım
çekmek amacıyla kalkınma ajansları oluşturacak bu alanlarda
yatırıma yönelen Hükûmet politikalarıyla ters düşmektedir.
Daha da vahim olarak, serbest bölge kullanıcılarının
ruhsatları devam ederken müktesep haklarının
korunmamış olması, hem ülkemizin hem de Ege Bölgesinin
özellikle doğrudan yabancı yatırımcı çekme yolundaki
çabalarını son derece güçleştirmektedir.
Yatırımcıyı ikna için yapılan tanıtım ve
pazarlama faaliyetlerindeki harcamaların boşa gitmesi bir yana,
zamanın ve enerjinin önemli bir bölümü de bu uğurda boşa
harcanmış olmaktadır. Diğer yandan çevremizdeki birçok
ülkenin yatırımcıyı çekme yarışı içinde bir
dizi teşvik içeren bölgeler geliştirme çabasında oldukları
göz ardı edilemez. Değişen mevzuat, verilen sözlerin
tutulmaması önemli ölçüde dezavantajımız olmaktadır.
Tasarıda yer
alan yatırımcı kullanıcılara göre önce otuz yıla
kadar olan kiralama süresinin kırk dokuz yıla
çıkarılması olumludur. Umarız ki yönetmelikle düzenleme
aşamasında kanunun bu güven sağlama ve iyileştirme
yaklaşımına uygun hareket edilecektir.
Değerli
arkadaşlarım, Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkındaki, adıyla çelişen ve serbest bölgelere olan
yatırımları durma noktasına getiren 5084 sayılı
Kanun aradan geçen dört buçuk yılı aşkın süre
sonrasında düzeltilmeye çalışılmaktadır. Bu
düzenlemede üretici firmalarda çalışan personelin gelir vergisi stopajı
muafiyeti üretimden yapılan satışların yüzde 85ten
fazlasının yurt dışına olması şartına
bağlanmaktadır. Bu durum, kanun öncesinde bölgeye yatırım
yapmış ve yurt içine yönelik satışlarda bulunan firmalar
açısından bir hak kaybı yaratmaktadır. Ayrıca
firmaların dönem başında ürettikleri malların ne
kadarının yurt içine, ne kadarının da yurt
dışına satılabileceği hususunda belirsizlik
yaşanacaktır. Bu vergilerin yıl sonunda tahsil edilebilir
olması da konuyu tam olarak çözmeye yetmeyecektir zira bir yıl içinde
işten ayrılan personel için gelir vergisi stopajı ödenmemesi
hâlinde bu tutar işçinin maaşına eklenecektir. Yıl sonunda
yüzde 85 şartının oluşturulmaması hâlinde işten
ayrılmış olan personelden ne şekilde ve nasıl tahsil
edilebileceği soru işaretidir. Tersi durumda da başlangıçta
kesilmiş olan gelir vergisi stopajının iadesinde ve özellikle de
işten ayrılan personele ödenmesinde birtakım sorunlar
açığa çıkacaktır. Kısacası istihdam edilen
personel için gelir vergisi stopajı ödenip ödenmeyeceği ancak
yıl sonunda belli olabilmektedir. Bu durum firmaların işçilik
maliyetlerini hesaplayamamasına yol açacağı gibi uygulamada da
ciddi problemler doğuracaktır.
Bir başka
konu da hem yurt içinde hem de yurt dışına yönelik
satış yapan firmaların bu avantajdan faydalanabilmek için
farklı yollara başvuracakları gerçeğidir.
Tasarının 1inci maddesiyle, serbest bölgedeki faaliyetlere sadece
ihracat terminolojisiyle yaklaşılmaktadır. Bu durum, ülke
içindeki firmaların ihmal edildiğini açıkça göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; serbest bölgelerin ülke ekonomisine
olan katkıları göz önünde bulundurularak kuruluş amaçları
doğrultusunda gerekli düzenlemelerin yapılması, ülkemizin en
önemli sorunlarından biri olan işsizliğin çözümünde önemli bir
rol oynayabilecektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ertemür.
İkinci
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Sayın Melen,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Aslında,
serbest bölgenin tarifi dünyada değişmeye başladı yani
bizim, bu serbest bölgelerle ilgili yirmi sene önce
çıkardığımız kanundan bu yana gerçekten serbest bölge tarifi değişiyor. Daha çok lojistik
park ve endüstri bölgesine doğru kayıyor işler. Şimdi o
yüzden de bir parça yine geride kaldığımızı söylememde
yarar var. Yine geçen gün aynı şeyleri söyledim. Başta Türkiye
Büyük Millet Meclisinin en önemli görevi gerçekten toplumun önünde olmak, olayların
önünde olmak ama görülüyor ki biz hep arkadan gidiyoruz. Niye arkadan
gidiyoruz? Bu 3218 sayılı Kanun liberal bir kanundu gerçekten ama
devlet verdiği hiçbir sözü tutmadı o Kanunla ilgili olarak çünkü
burada benden önce verilen bütün rakamlar, 1988-2007 arası 174 milyar
dolara çıkan ticaret hacmi, 2007de 24,5 milyar dolara çıkan ticaret
hacmi, yirmi bölgede 20 bin kişiye istihdam yapılması, o
Kanunun uygulanması ve verilen sözlerle ilgiliydi fakat 5084 sayılı
Kanun gelince -teşvik
yasası- birdenbire her şey tersine döndü tabii ve toplumda başta
yasaya, yasa çıkarana ve ülkenin yöneticilerine karşı güven
azalmaya başladı ve serbest bölgeler bir parça kendilerini ve
onların yöneticileri bir parça kendilerini geride
bıraktırılmış veya kandırılmış
hissetmeye başladılar.
Şimdi, bu
yasa sanki o yapılan yanlışları düzeltmek için tekrar
gündeme getirilmiş ama bu sefer de gerçekten yine gelişmelerin
gerisinde kaldığımız ortada çünkü, mesela gümrükle serbest
bölgeler iki ayrı yasayla birbirleriyle çelişir hâle gelmeye
başladı. Dikkat ederseniz, Bütçe Komisyonunda geçen bir yasa ile
Serbest Bölgeler Yasası arasında çelişkiler doğmaya
başladı ve belki tarihte görülmeyecek de bir ibare buraya
eklenmiş. O da Avrupa Birliği meselesi yani sanki Avrupa Birliğine
üye olursak bu yasa tekrar gözden geçirilir gibi tuhaf bir durum var.
Efendim, benim
affınıza sığınarak şunu söylemem lazım:
İyi ki Sayın Maliye Bakanı da burada. Dünyada o kadar önemli
olaylar oluyor ki dünyanın belki tarihi, sistemi değişiyor, biz
hâlâ hiç bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde ekonomiyle ilgili bir şey
konuşamaz hâldeyiz, hiçbir şey konuşmadık, hiçbir önlemi
buraya getirmedik, hiçbir şeyi getirmedik, hiçbir şeyi
konuşmuyoruz, hiç kimse izahat vermiyor. Bugün bir parça, o da zorunlu olarak
bütçe yasası gereğince Sayın Bakan bütçeyle ilgili bir izahat
verdi bize ve belirli önlemleri söyledi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakana hitaben konuşma yapıyor
Sayın Hatip, lütfen Sayın Bakanımızı meşgul
etmeyelim.
Buyurun efendim.
MİTHAT MELEN
(Devamla) Ama gerçekten bunlar bizim karşımıza hiçbir zaman
için gelmiyor, gelmeyecek de. İşte, aynı bu yasa gibi, üç sene
sonra bunları kalkıp tekrar düzeltmeye başladığımız
andan itibaren yine aynı yerde sıkışıp
kalacağız. Niye sıkışıp kalacağız? Bu
sene, işte, yine bugün ekranlardan seyredin, dolar nerede? Hâlbuki yine bu
kürsüde, burada, doların çok düşük olmasından bizim ekonominin
çok iyi gittiği söyleniyordu. O zaman, dolar bu kadar yüksek olduğu
için bu ekonomi kötü gidiyor demektir. En azından bunu itiraf edelim. Daha
doğrusu, birbirimizi suçlamadan 2001 yılında şöyle oldu.
veya Biz 2007 yılında çok iyi oy aldık. diyeceğimize,
gelip bunları, bakın burada çözelim, halledelim. Çünkü Türkiye
tarihinin en büyük krizlerine doğru -ister inanırsınız
ister inanmazsınız- gitmek üzere. Dün akşam konuştuğum
bir iş adamı 2.700 kişilik personelinden 2 binini çıkarmak
üzere. İşler o kadar ciddi ve özel sektör, başta reel sektör kan
ağlar durumda ama biz hiç bunlarla uğraşmıyoruz.
Şimdi,
burada, bu kanunda çok güzel laflar var. Bakın ne o laflar: Katma
değeri yüksek, rekabetçi, yüksek teknoloji getiren, ihracatı
artırmak için
Siz böyle bir ekonomik istikrarsızlığa,
dünyada hakikaten oynayan dengelerle gerçekten yatırımcının
inanıp bu yatırımları yapabileceğine ve serbest
bölgelere dönebileceğine mi inanıyorsunuz? Kanunu geçirmek yetmez.
Onun için, başta bu ekonomiyle ilgili istikrar önlemlerini bir an önce
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmemizde yarar var hatta bunları
tartışmamızda yarar var. Bunları nasıl
çözeceğimize dair -sivil örgütler de başta olmak üzere- baskı
gruplarının da görüşlerini almak zorundayız.
Biz sadece kanun
geçiriyoruz. İşte, bakın bugün gerçekten bu Mecliste çok az
insan var. Türkiye'nin en önemli meselesiyle ilgilenmediğimiz için de
toplum da Türkiye Meclisini ciddiye almaz duruma gelmiş. Bu da
acıların bence en büyüğü.
Sayın
Bakanın bugün konuşmalarında bir parça soruna değinir bir
hâl vardı ama geç, neredeyse aradan bir ay geçiyor. Şimdi iki ay
sonra buraya önlemler gelse yine biz geç kalmış olacağız.
Sadece eleştirmek için söylemiyorum çünkü bu güzel 1inci maddedeki sözler
ki 3218 sayılı Kanunla da aynı sözleri biraz daha
geliştirerek
Mesela, yabancı sermaye. Yabancı sermaye diyoruz,
yabancı sermayeyi teşvik ediyoruz. Dün 15 milyar dolar
çıktı Türkiyeden yani yabancı sermayenin veya dünyadaki bütün
sermayenin sabahleyin bizim gözümüzün yaşına
bakmayacağını mı zannediyoruz?
Veya istihdam
diyoruz. Yine bu yasada var. İstihdam, yasa yapmakla da çözülecek bir
mesele değil biliyorsunuz. Yasayı yapıyorsunuz ama istihdam
Yatırımcının önünü açamazsanız, Türkiyede gerçekten
yatırımcıyı teşvik edemezseniz, önündeki yüz on engeli
belki Devlet Planlama Teşkilatı rakamı-
kaldıramazsanız, yatırımcının da
yatırım yapması mümkün değil. Hele, Türkiyenin gerçek
ihtiyacı olan iş yeri. Yeni iş yeri açmak meselesi öyle zor bir
iş ki, yatırımcı o konuda o kadar sıkıntıda
ki. Hele bu dalgalanan durumda
Bir de gelelim
finans sektörüne. Finans sektörünü azarlamakla da olmuyor. Sadece finans
sektörü, 2001den itibaren çıkarılan yasalarla belki biraz
rahatladıysa, program iyi uygulandıysa, bugüne kadar geldiyse
Ama
bugünden sonra nasıl gideceği hakkında tekrar oturup yeni
işlerle uğraşmamız lazım.
Günlük fon
ihtiyacını karşılamamız lazım. Ucuz kredi temin
etmemiz lazım ve ucuz kredilerin geri çekilmesini önlememiz lazım.
Şimdi Türkiyede kredilerin geri çekilmesi dönemi başladı. Bu,
gerçekten tehlikeye doğru giden bir iş. Bütün bankalar kredileri geri
çekmeye başlıyorlar. O kırk sayfalık yazılan
yazıların altındaki ufacık imzalar ve ufacık
maddelerle o krediler geri çekiliyor. Yine bunlarla uğraşmadık,
uğraşmıyoruz.
Bir de tabii
kurumsallaşma çok önemli. Türkiyede yeni bir ekonomik
kurumsallaşmaya ihtiyaç var. O da -yine diyorum- yasa çıkarmakla
olmaz. Bugün Hazine, Maliye
Ki, bugün de görülüyor, en önemli
açıklamayı Sayın Maliye Bakanı yapıyor ama Hazineyle
ilgili Bakan veyahut da diğer bakanlar, başbakan
yardımcısı dahi hiç kimse yok çünkü kurumlar arasında ciddi
bir sıkıntı var Türkiyede. Niye? Finans
altyapısının, mali altyapının hukuk düzeni tam
anlamıyla teşekkül ettirilmemiş. Türkiyede hukuk düzeni
Biz
piyasayı organize etmeye kalktığımız için hiç
kendimizi, kamuyu organize etmemişiz.
Bugün kimin ne
etkisi olduğu hatta Merkez Bankasının
bağımsızlığı lafı sözde kalan şeyler.
Merkez Bankası çok güzel bağımsız ama Hükûmet atıyor,
bir de yevmiyesini bile Bakanlar Kurulu kararıyla alıyor Merkez
Bankası Başkanı. Ankaranın dışına
çıkarken bile soruyor. Nasıl bağımsızlık bu?
Onun için
hakikaten, gerçekten hep birlikte bu yasayı onaylamamız yetmiyor. Bu
yasa çünkü yine eksik, yine tekrar gündeme gelecek. Ayrıca, inşallah
serbest bölgelerde iş yapacak adam da bulacağız. Yani bu eski
rakamları kullanamayacağız çünkü dünya çok büyük sıkıntı
içine girdi.
Bu duygularla
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. İyi günler diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Melen.
Şahsı
adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan.
Sayın Orhan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET ORHAN
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İthal edilen
malların gümrük vergisinden muaf olduğu dünyanın ilk serbest
limanı 1547 yılında İtalyada kurulmuştur. Bu model
daha sonra başka ülkelerce de benimsenmiş ve çok sayıda serbest
liman ve serbest ticaret bölgesi kurulmuştur.
1959
yılında İrlandada kurulan Shannon Serbest Bölgesi ise serbest
bölgelerin tarihsel gelişiminde önemli bir kilometre taşı
olmuştur.
Türkiyede
serbest bölge kurulmasıyla ilgili somut ve kalıcı sonuçlar veren
çalışmalar 80li yıllarda başlamış olmakla
beraber, bundan önceki çalışmaların geçmişi Osmanlı
İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. Bugün Romanya
sınırları içerisinde Tuna Nehrinin Karadenize döküldüğü
yerde bulunan ve hâlen serbest bölge olan Sulina Limanının 1870
yılında serbest bölge hâline getirildiği bilinmektedir.
Cumhuriyet
döneminde serbest bölgelerle ilgili olarak yürürlüğe giren ilk yasa 1927
yılında çıkarılan 1132 sayılı Serbest
Mıntıka Kanunudur. Modern anlamda yurdumuzda serbest bölgelerin
gelişimi 6/6/1985 tarih ve 3218 sayılı Kanun ile başlar.
Serbest
bölgelerin başlıca kuruluş amaçları, yabancı sermaye
yatırımlarını ve dış ticareti artırmak,
yerli üreticilerin dünya piyasalarındaki fiyattan girdi temin etmelerini
sağlayarak uluslararası rekabet güçlerine katkıda bulunmak,
ihracata dönük sanayilerin gelişmesini teşvik etmek suretiyle
ihracatı artırmak, döviz girişini artırmak, yeni iş
imkânları yaratarak istihdam sorununun çözümüne yardımcı olmak,
gelişmiş üretim ve yönetim tekniklerinin yurt dışından
ülkeye getirilmesi suretiyle ekonomik standartları yükseltmektir. Serbest
bölgeler, özellikle gelişmekte olan ülkelerce dünya ekonomisine daha
hızlı entegrasyon sağlamak amacıyla da kullanılan
politikalardan birisidir.
Günümüzde yeni
yatırım yapacak Türk ve yabancı sermayenin bazı nedenlerle
tereddüde düştüğü ve yeni yatırımların şimdilik
ertelenmeye başladığı, mevcut yatırımların
Türkiye yerine Mısır, Fas veya eski doğu bloğundan AB
ülkelerine taşınmasının gündeme geldiği bir durum ile
karşı karşıyayız. Bu durum, ihracat hamlesi ve
istihdam açısından büyük tehdit teşkil etmekle birlikte rekabet
gücümüzü de kırmaktadır.
Türkiye
genelindeki tüm serbest bölgelerde yeni ruhsat için başvuran
yatırımcı sayısı maalesef yüzde 90
düşmüştür. 2003 yılında serbest bölgelerde yeni ruhsat için
1.150 firma başvurmuş olmasına rağmen, bu sayının
2004te 120ye, 2005te ise 63 firmaya düştüğü gözlenmiş,
asıl azalmanın 2008 ve sonrasında olması beklenmektedir. 4
bine yakın yatırımcıdan 2.600e yakınının
kiracı olmasının çözülme sürecini hızlandıracak
ayrı bir etken olduğu dikkate alınmalıdır.
Olumsuz
gelişmeler, özellikle Türkiyedeki en başarılı serbest
bölge örneği olan ve yüzde 72si yabancı sermayeli 350 milyon
dolarlık yatırım yapılmış olan Ege Serbest
Bölgesinde hissedilecektir. Yirmi serbest bölgenin üçte 1i büyüklüğünde
olan, yaklaşık 1 milyar dolarlık ihracat sağlayan bu bölge
13 bin kişiye istihdam sağlamaktadır.
5084
sayılı Teşvik Kanununun 8inci ve 9uncu maddeleri nedeniyle
serbest bölgelere olan ilginin azaldığı da bir gerçektir.
Yapılan araştırmalara göre, 2004 yılında çıkan Yasa
sonrasında, Egede bulunan ESBAŞta ruhsat alımında bölgede
yüzde 79 azalış olduğunu ve bölgeye olan ilgide de yüzde 54
oranında düşüş gözlendiğini çeşitli vesilelerle
gündeme getirmişlerdir.
Yasanın
Türkiyeye gelecek doğrudan yatırım yapan yabancı sermayeyi
olumsuz etkilediği firmalarla yaşanan ikili ilişkilerde de
gözlenmiştir. ESBAŞın 2012 yılında 30-35 bin
kişiyi istihdam etmek hedefi olduğu ancak mevcut şartlarda bu
hedefin gerilerinde olabilecekleri de bir reel sonuç olarak ortaya
çıkmaktadır.
Mevzuattaki
belirsizlikler, Maliye Bakanlığının getirdiği birçok
çalışmaların bilinmemesi, bürokrasinin getirdiği
yavaşlık, uygulama ve prosedür çokluğu serbest bölgelerin temel
sorunları arasında yer almaktadır.
Dış
Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel
Müdürlüğünün üç ayda bir yayımlanan Türkiye Serbest Bölgeleri
konulu raporunda yer alan Serbest Bölge Vergi Muafiyetleri Üzerine
Tartışmalar başlıklı yazıda, serbest
bölgelerdeki vergi yükünün yurt içindekinden farklı
olmadığı, Türkiyedekinden farklı olmadığı
belirtilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayınız konuşmanızı.
AHMET ORHAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu hususu
özellikle dikkatlerinize sunmak isterim. Türkiyede ekonomik, siyasi ve bürokratik
istikrarın sağlanması, her alanda olduğu gibi, ekonomik
girdi sağlayan bu özel alanlarda ivedi yerine getirilmelidir. Serbest
bölgelerin ülke ekonomisine olan olumlu katkılarını da göz önüne
alarak bölgelerin sorunlarına ilgi gösterip çözüm getirmek gerekmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.
Buyurun
Sayın Kinay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında komisyon raporları üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Elbette, Türkiye
artık bu Serbest Bölgeler Yasasıyla birlikte çok büyük bir
dış ticaret hacmini değerlendirmek durumunda. 2009
yılı hedeflerine baktığımızda,
ihracatımızın 149 milyar dolara, ithalatın ise 234 milyar
dolara, toplam dış ticaret hacminin de 383 milyar dolara
yükseldiğine tanık oluyoruz.
Çok değerli
arkadaşlar, bu tasarının 1inci maddesi serbest bölgelerin
vizyonunu düzenlemektedir. Daha önceki düzenleme Türkiye'de ihracata
ilişkin, buna ilişkin işlemlerin serbest bölgelerde
teşvikine dair bir amaç taşımaktaydı ancak bu yapılan
düzenlemeyle birlikte artık serbest bölgeleri ihracata dönük üretim ve
yatırım ortamı içerisine sürüklemek durumundayız.
Yine,
ayrıca, bu vizyon değişikliğiyle birlikte doğrudan
yabancı yatırımların ve teknoloji transferinin serbest
bölgeler marifetiyle ülkemize kazandırılması
amaçlanmaktadır.
İşletmelerimiz,
bugün itibarıyla gelir tablolarına baktığımızda,
en az yüzde 25 seviyesinde, yani satış hasılatının
dörtte 1ini ihracat yapabilir noktaya ulaşmıştır. Türkiye,
aradan geçen yirmi beş yıllık dönem zarfında ihracata
yönelik, gerek yatırımların gerekse istihdamın
özendirilmesi noktasında önemli bir aşamaya ulaşmıştır.
Çıkarmış
olduğumuz, burada yapılan kanunların, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılan kanunların doğrudan yatırımcımıza ve
ihracatçımıza büyük imkânlar sağladığını
ifade etmek gerekir.
Türkiye bu
noktaya kolay ulaşmamıştır.
Ben, buradan,
bizleri izleyen çok değerli ihracatçılarımıza,
ihracatı gerçekleştirmek üzere yatırım yapan tüm iş
adamlarımıza şükranlarımı arz ediyorum. Elbette ki, bu
yapılan ihracatın dünyanın dört bir tarafına üretimlerini
tanıtmak suretiyle, geri tarafta önemli bir yatırım sürecini gerçekleştirmek
suretiyle çok büyük sorumluluklar gerektirdiğini biliyoruz.
Bundan sonra,
serbest bölgeler, bu sağlanan vizyon değişikliğiyle
birlikte önemli bir organizasyona da ulaşmış olacaklar. Tasarının hemen 2nci maddesinde,
elbette ki değerli arkadaşlarımız buna
değineceklerdir, serbest bölgelerin koordinasyonu amacıyla bir kurul
oluşturulmaktadır. Bu kurulda Sanayi
Bakanlığımızın, Maliye
Bakanlığımızın, Dış Ticaret, Hazine, Gümrük
Müsteşarlıklarının ve Devlet Planlama
Teşkilatının temsilcileri yer alacaktır. Türkiye, bugüne
kadar gerçekleştirilen stratejik değerlendirmeleri Serbest Bölgeler
Genel Müdürlüğü marifetiyle gerçekleştirmiştir. Ama, bundan
sonra, kurulacak olan koordinasyon kurulunun çok daha etkin bir şekilde
serbest bölgelerde gerçekleşen dış ticarete mutlaka stratejik anlamda önemli
katkılar sağlayacağı kesindir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yasanın hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Öncelikle serbest bölgelerdeki yatırımcılarımıza
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kinay.
Soru sormak
isteyen milletvekili arkadaşlarımız var.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, elimde madenî yağ ve gres yağı üretimi yapan bir
sanayicimizin mağduriyetini dile getirdiği bir resmî müracaat
yazısı var. Bu yazıda dile getirildiği gibi, 4760
sayılı ÖTV Kanununa ekli 1 ve 3 sayılı listenin (b)
cetvellerinde yer alan bazı mallarda uygulanan ÖTV tutarlarının
belirlenmesine ilişkin 2008/13835 sayılı Karara göre,
imalatçılarımızın sentetik yağ ve
katkılarından oluşan motor yağı ve mineral yağları
üretmeleri durumunda, bu amaçla baz yağı satın
aldıklarında kilogram başına 0,75 YTL ÖTV ödemeleri
gerekiyor. Aynı ürünler yurt dışından mamul olarak ithal
edildiğinde ya da serbest bölgelerde üretimi yapılıp yurt içine
girişi yapıldığında ise ÖTV alınmıyor. Bu durum
sektördeki imalatçıları ithalatçılara göre yüzde 30 daha
dezavantajlı bir konuma sürüklüyor. Anadolunun birçok ilinde bu tür
imalat yapan üreticilerimizin önü baltalanmış duruma dönüşüyor,
önü kesiliyor.
Bu haksız
uygulamayı düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda ne zaman
düzeltebileceğinizi söyleyebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Tütüncü
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Kinayın da konuşmasında belirttiği gibi, bu yasa
tasarısının yürürlüğe girmesinden sonra serbest bölgeler
eskisiyle kıyaslanamayacak ölçüde bir ihracat merkezi hâline getirilecek.
Böyle bir amaç var. Türkiyenin gerçekten buna şiddetle ihtiyacı var.
Ben sormak
istiyorum: Hükûmetin, acaba, yeni bir ihracat hamlesini gerçekleştirmek
için bir yol haritası var mı? Yani hangi sektörler, hangi sektörleri
ne kadar, ne şekilde destekleyecek? Önümüzdeki yıllarda dünyada mal
ve hizmet talebi hangi sektörlerde artacak? Yükselen, güneşi yükselen
sanayiler nedir? Hükûmetin bu konuda belirli bir görüşü var
mıdır? Eğer yok ise, bu yasa tasarısıyla güdülen amaç
yine kâğıt üzerinde kalacak demektir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Serbest
bölgelerde toplam ticaret hacmi ne kadardır? Bunun içinde ihracat ne
kadarını tutmaktadır? Sektörel bazda durum nedir? Serbest
bölgelerde istihdam edilen insan sayısı ne kadardır? Serbest
bölgelerdeki vergi teşvikleri diğer bölgeler için rekabeti etkiliyor
mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, Kahramanmaraş ilimiz tekstil, çelik eşya ve el
sanatları üretiminde ülkemizin önde gelen illerinden birisidir. Bu iş
kollarında 25 binin üzerinde işçi çalıştırılmakta
ve 2 milyar dolar civarında ihracat yapılmaktadır. Buradan
hareketle Kahramanmaraş ilimize bir serbest bölge kurulması konusunda
bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık, baz yağlarla ilgili ÖTVlerde Serbest bölgelerde
olduğu zaman ÖTV yok, dışarıda olduğu zaman ÖTV var;
bu haksız uygulama önlenecek mi? diye sordu. Biz şimdi, bu baz
yağlarla ilgili olarak sürekli çalışma yapıyoruz. Bu çalışmalarla
ilgili olarak da, neticeleriyle ilgili olarak da bazı tebliğler, yeni
tebliğler daha yayınladık ama bu konuyu da inceliyor
arkadaşlar. Bunun sonunda, bir haksızlık varsa da onu giderici
mahiyette adım atacağız.
Sayın
Tütüncü Hükûmetin ihracatla ilgili yol haritası var mı? ve
haklı olarak da Hangi sektörler ne kadar desteklenecek, ne
yapılacak? diye sordu. Sayın Tütüncü, böyle bir yol haritamız
var ancak bunun için şu anda özel sektörle de birlikte de
çalışıyoruz. Değişen dünya şartlarında bir
de sektörlerin durumları da değişiyor. O bakımdan
Türkiye'de öne çıkan sektörler var, biraz da gerileyen sektörler var.
Geniş anlamda Devlet Planlama Teşkilatımız, Hazinemiz bütün
bunlar üzerinde çalışıyorlar - Hazinede teşvik uygulama var
biliyorsunuz- ve bunların neticesine göre de bir teşvik sistemi
üzerinde daha çalışıyoruz. Böyle bir yol haritamız var
fakat yeni duruma göre bu yeniden, update ediliyor. Bu
çalışmalarımız var.
Yine serbest
bölgelerle ilgili bazı bilgiler soruldu. Şu anda serbest bölgelerde,
bana verilen bilgilere göre toplam istihdam, 53.413 kişi. Serbest
bölgelerdeki ticaret hacmi 24 milyon 573 bin 445 dolar, ihracat ithalat -onun
datası- toplamı bunu verebiliyoruz. Daha fazla bilgi isterseniz de
onu yazılı olarak da verebiliriz.
Kahramanmaraş
için soru soruldu. Kahramanmaraş için serbest bölge çalışması
şu anda yok.
Çok teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı...
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Evet sayın milletvekilleri, 1inci maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.08
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
275 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
1inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Maddeyi kabul
edenler
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yok Sayın Başkan, yok! 134 kişi var mı
burada?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - 100 kişi var burada.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, tartışmaya gerek yok.
Kabul etmeyenler
Evet, ihtilaf
var, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Üç dakikalık
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın Abdulmuttalip Özbek burada mı efendim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan tamam, okumayın.
BAŞKAN
Tamam, peki.
Evet, sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 4 üncü maddesi
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Faaliyet
konuları ve koordinasyon:
MADDE 4- Serbest
bölgelerde, Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülecek her türlü sınai, ticari
ve hizmetle ilgili faaliyetler yapılabilir.
Üretici
işletmelerin talepleri hariç olmak üzere, fiyat, kalite ve standartlarla
ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarına kanunlarla ve diğer
mevzuatla verilen yetkiler serbest bölgelerde uygulanmaz.
Serbest
bölgelerde yapılan faaliyetleri değerlendirmek, bu bölgelerin
geliştirilmesine ve sorunların çözümüne ilişkin stratejileri
belirlemek ve önerilerde bulunmak üzere Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu
oluşturulmuştur. Kurulun teşkili ile çalışma usul ve
esasları yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz alan milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Özlem Çerçioğlu, Aydın;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ertuğrul Kumcuoğlu,
Aydın Milletvekilleri. Şahsı adına Rüstem Zeydan, Hakkâri;
Kayhan Türkmenoğlu, Van Milletvekilleri.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Çerçioğlu, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği uyum yasaları kanun teklifinin 2nci maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizde yabancı sermaye yatırımlarının
azlığı ve gerekli niteliklerinin olmaması, dış
ticaret açığının her geçen gün ürkütücü boyutlara
çıkması geleceğe güvenle bakmamızı engellemektedir. En
önemli sorunlarımızın başında da işsizlik
gelmektedir.
Tüm bu
sorunların çözümlenmesine yönelik hazırlanan 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu değiştirilmiş, serbest bölgelerin ülke
ekonomisine katkılarının arttığı bir dönemde 5084
sayılı Yasanın yürürlüğe girmesiyle teşvik ve
muafiyetlerde kısıtlama getirilmiştir. Yatırım ve
istihdamın teşviki adı altında çıkartılan, önce
otuz altı, sonra kırk dokuz ili kapsayan, işsizlik sorununun
çözümlenmesi, vergi muafiyeti, SSK indirimi gibi yasa ile bu çıkartılan
muafiyetler 5084 sayılı Yasa ile çelişmiş, serbest bölgelerdeki
ticaret hacminin ve istihdam artışının önünü
kesmiştir.
5084
sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle sadece Ege serbest
bölgesinden 151 firma ayrılmış, yeni gelen firmalarda ise
oransal olarak yüzde 58lik bir firma kaybı söz konusu olmuştur. 5084
sayılı Kanun yatırımları durma noktasına
getirmiş, aradan geçen yaklaşık beş yıllık süre
içerisinde bölgede faaliyet gösteren hemen hemen bütün sektörler hak
kaybına uğramıştır.
Sayın
milletvekilleri, kanun kapsamında konulan yıl sonundaki yüzde 85lik
ihracat şartının oluşturulmaması hâlinde özellikle
işten ayrılmış personellerden ödenmeyen ve işçinin
maaşına eklenen gelir vergisi stopajının ne şekilde,
nasıl tahsil edileceği soru işaretidir. Gelir vergisi
stopajı baştan kesildiğinde ise işten ayrılan
kişiye bedelin iadesinde ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır.
İlgili yasa
ile serbest bölgelerdeki faaliyetleri değerlendirmek ve bu bölgelerdeki
sorunların çözümüne ilişkin stratejileri belirlemek amacıyla
Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu kurulmak istenmektedir. Ancak bu Kurulun
teşkili, usul ve esasları yönetmeliğe
bırakılmaktadır. Tüketici hakları ve her türlü denetim
faaliyetleriyle ilgili kurullarda daha önce yaptığımız
kanunlarda kurulun görev ve yetkileri, görev dağılımları ve
görev alacak kişilerin nitelikleri kanunla belirlenirken serbest bölgeler
gibi hayati öneme sahip olan yerlerde strateji belirlemek amacıyla kurulan
bu Koordinasyon Kurulunun niteliği ve görevlerinin genel
tanımının yönetmeliğe bırakılması konuya ne
derece sıradan yaklaşıldığının bir
göstergesidir. Ayrıca kurulların görev, yetki ve niteliklerinin
belirlenmesi yasama kurumunun görevidir. AKP İktidarı döneminde
yapılan bu tür uygulamaların bir sonuç getirmediği
görülmüştür.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Dış Ticaret Müsteşarlığını ve
Sanayi Bakanlığını serbest bölgeler ve diğer sanayi
yatırımları konusunda uyarmak istiyoruz.
Türkiyede
yatırım yapan yabancıların şikâyet ettikleri
konuların başında yolsuzluklar gelmektedir. Birçok yabancı
yatırımcı Türkiyedeki yolsuzluğun
yatırımların önündeki en büyük engel ve onları
rahatsız eden en büyük konu olduğunu ifade etmektedir. Bir
başkası, Türkiyedeki karmaşık ve dolambaçlı yapı
yatırımcıyı tedirgin etmektedir.
Ayrıca,
Türkiyedeki yatırımların önündeki engellere de vurgu yapmak
istiyorum. Bu engeller: Bakanlıklar arasında ve merkezî idare ile
yerel idare arasında eş güdüm eksikliği, karmaşık,
birbirini tutmayan, sık sık değişen ve şeffaf olmayan
kanunlar ve idari düzenlemeler, yüksek maliyetli ve karmaşık vergi
sistemi, Türkiyenin elverişsiz yatırım ortamı, düzenleyici
politikaların karmaşıklığı, idari kontrol
yönetimi ve güvensizlik Türkiyedeki idari sorunların başında
gelmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren özellikle
yabancı sermayeli firmalar bölgeyi üretim üssü olarak kullanmakta, ARGE
çalışmaları ve araştırmalarını genel
merkezlerinde gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda, bölgede
yaratılan ürün ve süreç yenilikleri dikey teknoloji transferleri olarak
gerçekleşmiş, bölge endüstrisini başka ülkelerin ARGE
çalışmalarını destekleyen ve teknolojik açıdan
dışa bağımlı bir yapıya doğru yönlendirmiştir.
Oysa yapılması gereken, departmanlar arasında iş
birliği oluşturulması, üniversite-sanayi iş birliği
şeklinde kendi teknolojilerini yaratan bölgeler hâline
dönüştürülmesidir. ARGE departmanına sahip olmayan firmaların
bölge içinde kurulabilecek ortak ARGE teknoloji geliştirme merkezlerine
yönlendirilmesi, ARGE departmanına sahip firmaların ise bölgeye
çekilmesinin sağlanması esas olmalıdır.
Önerilerimiz ise
şunlardır:
Yolsuzluk ve
yolsuzlukla mücadele için somut adımlar atılmalı.
Gümrük
mevzuatına uyulması için çalışanlara yönelik etik kodlar
yayınlanmalı.
Usulsüzlük
iddialarını oluşturacak etkin bir iş denetim birimi
oluşturulmalı. Şeffaflığı artırmak için
gerekli çalışmalar yapılmalı.
Gümrük
mevzuatı güçlendirilmeli. Gümrük ve kaçakçılık kanunlarında
zorlayıcı hükümlerde gerekli değişiklikler
yapılmalı.
Fikrî mülkiyet
haklarının korunmasıyla ilgili takip birimleri
oluşturulmalı, korsan ürünlerin yasal müeyyideleri
işletilmelidir.
Kısa süreli
çalışan yabancı personel için çalışma izinleri
sadeleştirilmeli, gereksiz idari aşamalar
kaldırılmalı, yabancı yatırımcılar için
merkezden eş güdümlü tescil sistemi kurulmalıdır.
Özel sektör
yatırımcıları için devlet arsası tahsisi süreci
iyileştirilmeli, sanayi bölgeleri geliştirilmeli, özel sektörün
katılımı teşvik edilmelidir.
Arsa tahsisi için
stratejik planlama güçlendirilmeli, tesis kurma izni ve inşaat izni
süreçleri kolaylaştırılmalıdır.
Yatırım
ve teşvik vergileri kaldırılmalı, tüm mali teşvikler
vergi sistemi içinde otomatik hâle getirilmeli, gümrük vergi iadeleri süreci
gözden geçirilmeli, dâhilî işleme rejimi kolaylaştırılmalıdır.
Her şeyden
önce, altı yılı aşkın süre içinde,
sorunlarını bilmesine rağmen, AKP Hükûmeti, bu sorunlara hiçbir
çare bulamamıştır. Dünyada yaşanan bu krizin son
ayağının da Türkiyeyi vuracağı belliydi. Henüz,
şu anda, biz, bu krizin dalgalarını yaşıyoruz,
esintilerini yaşıyoruz, henüz daha tam etkisi Türkiyede
görülmemiştir. Ama maalesef üzülerek ifade ediyorum, AKP Hükûmeti
tarafından alınması gereken -reel sektörün bu krizi
atlatması, en az zararla atlatmasına yönelik- herhangi bir önlem
paketleri açıklanmamıştır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Çerçioğlu, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul
Kumcuoğlu.
Sayın
Kumcuoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisinin görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına hepinize
saygılar sunuyorum.
Sayın
Başkan, zaman zaman fırsat buldukça burada işaret etmeye gayret
ediyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin yüce heyetimize kanunlaşmak
üzere gönderdiği tasarıları tetkik ettiğimde bazı
zafiyetler özellikle dikkatimi çekiyor. Bunlardan birincisi, metinlerde çok
ciddi Türkçe hataları ve Türkçe zafiyetleri görüyorum. İkincisi,
sanki bu tasarılar bürokrasi tarafından kerhen, usulen
hazırlanıp da gönderilmiş havası ediniyoruz. Bunun
çaresinin ne olabileceği konusunda alınabilecek tedbirleri
takdirlerinize bırakıyorum ama biz bu şekilde kanun yapmaya,
kanun tedvin etmeye devam edersek ileride ciddi sıkıntılarla karşılaşacağımız
muhakkaktır. Ne demek istediğimi müsaade ederseniz hemen bu
tasarının bazı maddelerinden hareketle ifade edeyim.
Şimdi,
tasarının 4üncü maddesinde Gümrük Kanununun 152nci maddesi aynen
taşınılıp getiriliyor ve bunun son cümlesi şöyle:
ve
serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest bölgeye konulması
nedeniyle normal olarak eşyanın ihracına bağlı
olanaklardan yararlandığı yerlerdir. Ben, gerek gümrük
mevzuatına gerek dış ticaret mevzuatına ve
dolayısıyla her iki konunun diline aşina bir kimseyim, bunu
okuduğum zaman ne söylenmek istediğini aşağı
yukarı anlayabiliyorum ama taalluk eden yani ifade edilmek istenen gayenin
Türkçede bu şekilde ifade edilmesi doğru da değildir, mümkün de
değildir. Sıradan bir insanın bundan neyi ifade etmek
istediğini anlaması mümkün değildir. Eğer ben
yanlış anlıyorsam, zaten bu kanun maddesi değildir.
Başka bir
hususa dikkatinizi çekiyorum yine aynı bu kanunla ilgili olarak.
Tasarının 9uncu maddesiyle Kanuna bir geçici 7nci madde eklenmek
isteniyor ve deniyor ki: Bu Kanunun 152 nci maddesinin 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununa aykırı hükümleri Avrupa Birliğine tam
üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar uygulanmaz. Peki, bunu bir
yere koyuyorsunuz. Ama söz konusu Gümrük Kanununun 152nci maddesi aynen bu
kanuna monte edilmiş durumda. O zaman böyle garip bir ifade yerine Gümrük
Kanununun 152nci maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır. demeniz lazım. Şimdi bu
madde orada var, aynen duruyor, aynı, kelimesi kelimesine, harfi harfine
bu kanuna yerleştiriliyor, ondan sonra deniliyor ki: O kanunun bu maddeye
aykırı hükümleri uygulanmaz. Bunun -tabirimi mazur görün-
laubalilikten başka şekilde izah edilmesi mümkün değildir. Böyle
şey olmaz. Bu yüce Meclis, bu bin yıllık devlet tarihi olan ülke
böyle kanun yapmaz, yapamaz, yapmamalıdır. Ben sadece
politikacıları değil, bürokratlarımızı da biraz
daha dikkatli olmaya davet ediyorum. Bu kanun, bu madde sakat. Bu hâliyle
sakat, bu kanun sakat.
Şimdi
gelelim 2nci maddeye, madem onun hakkında söz aldık. Şimdi ne
yapıyorsunuz: Tasarının 2nci maddesinin birinci
paragrafıyla serbest bölgelerde ne tür sınai, ticari ve hizmetle
ilgili faaliyetlerin yapılabileceğine dair karar verme yetkisi
Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulundan alınıp Yüksek
Planlama Kuruluna veriliyor. 2nci maddeyle ilgili düzenleme bu. Neden bunu
yapıyorsunuz? Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu
kaldırıldı mı, bilemiyorum; kaldırılacak mı,
bilemiyorum. Niye orada bu iş sağlıklı bir şekilde
yürütülmedi, bilemiyoruz. Çünkü bize bu konuda bir izahat verilmiyor, Böyle
yaptık. deniyor. Peki, öyle yapın!
Arkasından
devam ediyor. İkinci paragrafı: Üretici işletmelerin talepleri
hariç olmak üzere fiyat, kalite ve standartlarla ilgili olarak kamu kurum ve
kuruluşlarına kanunlarla ve diğer mevzuatla verilen yetkiler
serbest bölgelerde uygulanmaz. deniyor. Haa, bu deniyor ama, bu tek
başına bir hüküm değil, çünkü geçici 6ncı maddede bir
hüküm var, diyor ki: Serbest bölgeler, AB ile tam üyeliğin
gerçekleştiği tarihe kadar, menşe hükümlerinin uygulanması
bakımından ise Türkiye gümrük bölgesi sayılır. Haa,
eğer menşe hükümlerinin uygulanması açısından siz
serbest bölgeleri Türkiye gümrük sahası sayıyorsanız, buradan
ihraç edilecek malların ayıpları konusunda da sorumlusunuz
demektir. Çağımız, standart ve kalite konusunun çok önemli
olduğu, çok ön plana çıktığı bir çağ. Şimdi,
burada, olayı serbest bölgelerde üretim yapan üreticilerin insafına
bırakıyorsunuz. Adam, tamam mı, ben, fiyat, kalite ve standartla
ilgili düzenlemelere tabi olmak istiyorum derse olacak, böyle bir talepte
bulunmazsa olmayacak. Ama buradan ihraç edilen bir mal yarın bir
bebeğin zehirlenmesine sebep olursa sorumlusu kim olacak? Menşe
ülkesi siz olduğunuz için siz olacaksınız. Bir de, diyorsunuz
ki, bunu üreticinin talebine bırakıyorsunuz. Peki, üretici sizden
genel bir müsaade mi alacak? Yani genel olarak ben ürettiğim her türlü
malda kalite, fiyat ve standart hükümlerine tabi olmak istiyorum mu diyecek
veyahut da ürettiğim şu mallar için bu haktan istifade etmek
istiyorum mu diyecek -veyahut mükellefiyetten- veyahut da her parti
başına mı böyle bir talepte bulunacak, bunlar belli değil.
Neden belli değil? Çünkü bu hükmü buraya koyuyorsunuz, koyuyorlar ama
neden koyduklarının pek farkında değiller. Elimizin
altında bulunsun, sonra düşünürüz, istim arkadan gelsin.
mülahazasıyla bu yapılmakta. Bu, başımıza çok ciddi
sıkıntılar çıkarabilecektir ileride. Ben, Sayın
Bakanın ve bürokrat arkadaşların dikkatini çekiyorum. Hem
burası menşe bakımından Türkiye Cumhuriyetinin gümrük
hudutları içindedir diyorsunuz, ondan sonra buraya garip bir hüküm koyup,
bu konuda, efendim, standartlardan veya kaliteden sorumlu olup olmama konusunda
takdiri işletme sahibine bırakıyorsunuz. Hangi hâllerde,
nasıl bu sistem çalışacak bilemiyoruz. Onun için, yani, bu
kanunu yürütecek mercilerin çok iyi düşünüp gerekli düzenlemeleri önceden
yapmaları gerekecek. Yoksa ileride başları ciddi surette
ağrır. Bunu burada belirtmekte yarar görüyorum.
Şimdi,
burada bu 2nci maddenin başka bir hususu var. Burada bir de Koordinasyon
Kurulu kuruyor. Koordinasyon Kurulu kimlerden kuruluyor, bilmiyoruz. Yani,
Hükûmet bu tasarıyı bizim huzurumuza getiriyor, fakat böyle bir
koordinasyon kurulunu kimlerle kuracağı konusunda bize hiçbir bilgi
vermiyor. Diyor ki bize: Siz kim oluyorsunuz, kimlerle kurarsam kurarım.
Bu, yakışıklı değil Sayın Bakan; bu,
yakışıklı bir ifade değil. Hiç olmazsa gerekçenizin
bir yanında söyleyebilirdiniz. Kimler olduğu zaten belli. Bu kanunu
yaparken kimlerden akıl aldınız, kimlerle ortak
çalıştıysanız -ki o sizin gerekçenizde yok, Bütçe Plan
Komisyonunun raporunda var- onlardan müteşekkil bir koordinasyon kurulu
kuracaksınız.
Sonra deniliyor
ki: Bu Koordinasyon Kurulunun nasıl çalışacağı ve
nasıl kurulacağı yönetmelikle belirlenir. Bu hükmünüz,
beyefendiler, bu hükmünüz, Sayın Bakan, Anayasaya
aykırıdır. Bu yönetmelik işini fazla istismar ediyorsunuz.
Her şeyi yönetmeliğe bağlıyorsunuz. Bakın,
Anayasanın 124üncü maddesi ne diyor: Başbakanlık,
bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını
ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere yönetmelikler çıkarabilirler. Peki, Serbest Bölgeler
Genel Müdürlüğü bir kamu tüzel kişiliği mi? Değil, müstakil
bir tüzel kişiliği yok. Bakanlık mı? Değil.
Başbakanlık mı? Değil. O zaman kim yapar?
Başbakanlık yapar. Ama, Başbakanlığın görev
sahası değil ki bu. Serbest bölgeler Başbakanlığın
görev ve yetki sahasında bir iş değil ki. Çünkü,
Anayasanın 124üncü maddesine göre, Başbakanlık, ancak kendi
görev alanını ilgilendiren kanunlarda yönetmelik çıkarabilir.
Hem bu kanunları buraya getiriyorsunuz, Bundan sonrası yönetmelikle
yürütülür, yönetmelikle idare edilir. diyorsunuz, ama Anayasanın
124üncü maddesini sürekli göz ardı ediyorsunuz. Bir gün, birisi
çıkar ve der ki: Bunu yapamazsınız. ve bunu
yapamazsınız. Bu yönetmelikle bu işi götüremezsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kumcuoğlu, buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Onun için benim samimi tavsiyem, dileğim, umudum, bundan sonra
kanun yaparken, gerek tayinle gelmiş kamu otoriteleri gerek seçimle
gelmiş kamu otoriteleri, işlerini yeterince ciddiye alarak, tedvin
konusunda gerekli hassasiyeti göstermelidir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Şahsı
adına ilk konuşmacı, Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem
Zeydan.
Sayın
Zeydan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) - Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, tasarıyla, serbest bölgelerin yirmi
yıllık geçmiş faaliyetleri değerlendirilerek kuruluş
amaçları tekrar ele alınmış ve serbest bölgelerin vizyonu,
ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan
yabancı yatırımları ve teknoloji girişini
hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve
uluslararası ticareti geliştirmek olarak belirlenmiş, serbest
bölgelerde yapılan faaliyetleri değerlendirmek ve bu bölgelerin
geliştirilmesine ve sorunların çözümüne ilişkin stratejileri
belirlemek ve önerilerde bulunmak üzere Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu
oluşturulmuştur.
Serbest
bölgelerde arazi kiralayarak bina ve tesislerini inşa eden üretici
firmalara otuz yıl, üretim dışında faaliyet gösteren
diğer kullanıcılara ise yirmi yıl süreli faaliyet
ruhsatı verilmekte idi. Bu kanunla, mülkiyeti hazineye ait serbest
bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara
hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binaların doğrudan veya
irtifak hakkı tesisi suretiyle kırk dokuz yıla kadar
kiralanabilmesi imkânı getirilmiştir. Serbest bölgeleri Avrupa
Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar, gümrük
rejimleri açısından Türkiye gümrük bölgesi dışında,
menşe hükümlerinin uygulanması bakımından Türkiye gümrük
bölgesi sayan bir hükümle Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununun
uyumunun sağlanması ve hâlen Türkiye mahreçli ve bedelli 500 ABD
dolarına kadar olan malların ihracat işlemine tabi
tutulmasında esas alınan meblağın 5 bin ABD dolarına
yükseltilmesi suretiyle serbest bölgelere özellikle günlük ihtiyaçların ve
sarf malzemelerinin girişinin kolaylaştırılması
amaçlanmıştır.
Kıymetli
arkadaşlarım, öte yandan, 2008 yılı sonu itibarıyla
serbest bölgelerde çalışanlar için sağlanan gelir vergisi
muafiyetinin kalkacak olması nedeniyle özellikle üretici firmalarda
yaşanan sıkıntıların giderilmesi ve bölgelere üretici
ihracatçı firmaların çekilmesi amacıyla bu muafiyetin üreticiler
için Avrupa Birliğine üyelik tarihine kadar devam ettirilmesi
amaçlanmıştır. Bundan muradımız şudur
kıymetli arkadaşlarım: Elbette ki serbest bölgelerde icra edilen
iş ve işlemler zaman içerisinde yeniden değerlendirilecektir.
Tabii ki Avrupa Birliğinin çok önemli bir aday ülkesi olarak onlarla
uyumlaşma adına birtakım yasal düzenlemeleri yapma gibi bir
zorunluluğumuz içtenlikli arzumuzdan dolayı vardır. Ama zaman
zaman ülkemizin çıkarları doğrultusunda bunlar yeniden gözden
geçirilebilir, yeniden değerlendirilebilir. Serbest bölgelerde yirmi
yılı aşan süredeki gelişmeler dikkate
alındığı takdirde ülkemizin ihracat hacminin daha da
arttırılması amacıyla 3218 sayılı Kanunda
bazı değişikliklerin yapılması gereği ortaya
çıkmıştır.
Bu tasarı
gerekçesi incelendiğinde, serbest bölgelerin yirmi yıllık
geçmiş faaliyetleri değerlendirilerek yeni bir vizyon
kazandırmak amacıyla ihracata yönelik yatırım ve üretimi
teşvik edecek doğrudan yabancı yatırımları ve
teknolojik gelişmeleri hızlandıracak şekilde kuruluş
amaçlarının tekrar düzenlenmesi amaç edilmiştir. Gene bu muratla
serbest bölgelerde yapılacak faaliyetlerin Ekonomik İşler
Yüksek Koordinasyon Kurulu yerine Yüksek Planlama Kurulunca belirlenmesinin ve
serbest bölgelerde yapılan faaliyetleri değerlendirmek, bu bölgelerin
geliştirilmesine ve sorunların çözümüne ilişkin stratejileri
belirlemek ve önerilerde bulunmak üzere -işte biraz önce arz ettiğim-
Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Fiyat, kalite
ve standartlarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarına verilen
yetkilerin serbest bölgelerdeki üretici işlemlerinin talepleri haricinde
uygulanamayacağına ilişkin esaslar getirilmektedir.
Gene bu anlamda
serbest bölgelerde faaliyet izinlerini verme yetkisinin Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığından alınarak Hazine
ve Dış Ticaret Müsteşarlığınca verilmesinin daha
uygun olacağı düşünülmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Zeydan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Serbest bölgeleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin
gerçekleştiği tarihe kadar, gümrük rejimleri açısından
Türkiye gümrük bölgesi dışında, menşe hükümlerinin
uygulanması bakımından ise Türkiye gümrük bölgesi sayarak
Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanunu arasında uyumun sağlanmasını
murat ettiğimizi biraz önce de ifade etmiştim. Serbest Bölgeler
Kanunu ile Gümrük Kanunu arasındaki farklı hükümlerin
uygulanmasında karşılaşılan zorlukların
aşılması amacıyla Avrupa Birliğine tam üyeliğin
gerçekleşeceği tarihe kadar Gümrük Kanununun bazı hükümlerinin
serbest bölgelerde uygulanmamasını gerektirdiği ifade
edilmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle serbest bölgelerde icra edilen, gerek yatırım gerek
teşvik gerek ihracat ve gerekse yeniden yapılanma amacıyla bu
anlamda hizmet gördürmeye çalışan şirketlerimize,
yatırımcılarımıza ve serbest bölgede görev alan bütün
arkadaşlarımıza ve özellikle de ülkemize hayırlara vesile
olmasını yüce Allahtan niyaz ediyor, yüce kurulu sevgi dolu
saygılarımla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Zeydan.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, bu
maddenin bir fıkrasında, kamu kurum ve kuruluşlarına fiyat,
kalite ve standartlarla ilgili olarak verilen yetkilerin serbest bölgelerde
uygulanmayacağı hükmü getiriliyor, tabii ki, üretici
işletmelerin talepleri hariç olmak üzere.
Şimdi,
Türkiyenin en büyük sorunlarından bir tanesi kalitenin düşük
olması, standartların tutturulamaması ve fiyatın da rekabet
edilebilir güçte olmaması. Bu hüküm acaba Türkiyenin bu genel sorununun
çözülmesinde kamunun üstlendiği bu sorumluluğu biraz
aşağılara çekmez mi, sıkıntıya sokmaz mı?
Bu konuda,
Sayın Bakandan yanıt rica ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın Işık...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bugünkü yazılı basında da yer
aldığı gibi, Hükûmetin küresel krizden korunmak için yeni
teşvik sistemiyle ilgili çalışmalara hız verildiği
belirtilmekte ve bu kapsamda, pakette yirmi altı bölgede sektörel
desteğe gidileceği belirtilmektedir. Bu yirmi altı bölgede
serbest bölgeler var mıdır? Varsa, bunun kaç tanesini serbest bölge
oluşturmakta? Yoksa, bu yirmi altı bölgeye dâhil olan iller
hangileridir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Kumcuoğlu, buyurun efendim.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce ifade
ettiğim, kanunun geçici 7nci maddesiyle kanunun 4üncü maddesi
arasındaki bu çelişik durumun, bu anlamsız durumun aşılması
konusunda bu kanunun kanunlaşması safhasında bir şey
yapmayı düşünüyor mu Sayın Bakan? Onu sormak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Tütüncünün ifade ettiği maddenin ikinci fıkrasında
anlatımı gerçekleştirilen düzenleme daha önceki kanunda var,
yeni değil. Sadece bu fıkranın başına, dikkat
ederseniz, Üretici işletmelerinin talepleri hariç olmak üzere, bu getirilmiş. Bunu takip
eden düzenleme var, yeni bir düzenleme değil. Zaten bütün dünyada serbest
bölgelerle ilgili uygulamada bu kriterler gözetiliyor. Dolayısıyla
mevzuatlarında burada belirtilen husus da yer alıyor. Bunu bu çerçevede
değerlendirmenizi ümit ediyorum.
Sayın
Işıkın Küresel krizden korunmak için bugün gazetelerde yer
aldı. şeklinde bir soruları var. Bu konuyla ilgili
çalışmaları ilgili bakan arkadaşlarımız
yürütüyor. Belli zaman dilimleri
içerisinde elbette ki yüce Parlamento ve kamuoyu bilgilendirilecektir.
Dolayısıyla benim şu anda şu illerin yer alıp
almamasına dönük bir bilgim olmadığı gibi, o bilginin de
burada bir yarar sağlayacağı inancında değilim. Ama
netleşmesi hâlinde elbette ki görevli, yetkili arkadaşlarımız
bu konudaki çalışmayı yürüten arkadaşlarımız hem
yüce Parlamentoyu hem kamuoyunu bilgilendireceklerdir.
Sayın
Kumcuoğlu demin konuşurken dile getirdiği hususları tekrar
soruya dönüştürmüştür. Burada bir çelişki bana göre yok. Önemli
olan, serbest bölgelerin belli, sıkı tutucu mevzuattan
arınmış şekilde faaliyetlerini daha etkin bir biçimde, daha
özgürce, dünyada benzerlerine uygun şekilde sürdürmelerini
sağlamaktır. Bu anlamda da gümrük
birliğine giriş sürecine dek Gümrük Kanununun belli maddelerinin
uygulanmayacağına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir.
Yine
konuşmalarında demin -belki soru içerisinde yok ama- sözü edildi
efendim. Burada bir koordinasyon kurulu kurulması öngörülüyor. Bu,
Anayasaya aykırı, nasıl düzenleme yapılır.
şeklinde bir yaklaşımları oldu. Dolayısıyla onu
da cevaplamak isterim.
Dikkat ederseniz
değerli arkadaşlar, 4üncü maddenin son bendinde -tasarıyla sözü edilen 4üncü maddenin
son bendi demek istiyorum- düzenlenen kurul, bizim
algıladığımız BDDK, SPK, EPDK gibi bir kurul
değil. Yani çok özerk, bağımsız bir kurulun kurulması
öngörülmüş değil. Serbest bölgelerle çalışmayı
yürütecek, bakanlıkların, kamu kuruluşlarının
temsilcilerinin yer alacağı ve daha çok danışma hizmeti
verecek bir kuruldan burada söz ediliyor. Çok doğaldır ki bu kurulun
bünyesinde elbette ki çıkartılacak yönetmelikle Dış Ticaret
Müsteşarlığı başta olmak üzere, Maliye
Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama
Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Gümrük
Müsteşarlığı gibi ilgili kamu kuruluşlarının
temsilcileri yer alacaktır. Elbette ki bunun koordinasyonunun
başkanlığını da Dış Ticaret
Müsteşarlığı yapacaktır.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
Tütüncü, tekrar soru sorma talebiniz mi var? Şimdi mi soracaksınız,
bir sonraki maddede mi?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Bir sonraki maddede.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 5 inci maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yerli veya
yabancı gerçek veya tüzel kişiler Dış Ticaret
Müsteşarlığından ruhsat almak kaydıyla serbest
bölgelerde faaliyette bulunabilirler. Serbest bölgelerde faaliyette bulunan
yatırımcı kullanıcılara
Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar 49 yıla kadar
kiralanabilir veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis edilebilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı serbest bölgelerin yeniden düzenlenmesiyle
ilgilidir. Bu tasarı hakkında görüş belirtmeden önce bu konuyla
doğrudan ilintili olan ülkemizin dış ticaretine değinmek
istiyorum.
Türkiyenin son
altı yıldaki cari açığı seksen yıldaki cari
açığının 4 katına çıkmıştır.
Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu 1923 yılından 2002
yılı sonuna kadar olan sürede ülkemizin cari açığı
yaklaşık 43 milyar dolar iken, sadece 2003 yılı
başından 2008 yılı ortalarına kadar olan süre
içerisindeki cari açığı ise yaklaşık 135 milyar
dolardır. Yani AKP hükûmetlerinin işbaşında olduğu son
altı yıllık dönemdeki toplam cari açık önceki seksen
yıldakinin yüzde 316 düzeyinde artış kaydetmiştir. Cari
açığın temposu değişmezse yılın
tamamında 50 milyar doları aşması beklenmektedir. Böylece,
son altı yıldaki cari açığın da 164 milyar dolarla
cumhuriyetin seksen yılındakinin 4 katına
ulaşacağı tahmin edilmektedir. Sadece 2002 yılında 626
milyon dolar olan cari açığın bu yılın tümünde 50
milyar dolara ulaşması, bu dönemdeki yıllık açıkta 79
kat artışa tekabül etmektedir.
Bu dönemde ortaya
çıkan rekor cari açık, 2005 yılından itibaren hızla
artan doğrudan yabancı sermaye girişlerine karşın
ağırlıklı olarak dışarıdan borçlanmayla
finanse edilmiştir. Ancak yüksek tutarlara ulaşan doğrudan
yabancı yatırımlar da cari açığın
finansmanını oldukça kolaylaştırdı. Yabancı
sermaye girişlerinin son dönemde hız kesmesi ise yükseliş
eğilimini koruyan cari açığın finansmanı
açısından önemli bir risk oluşturmaktadır.
Üretimin ithal
girdiye dayalı hâle gelmesi nedeniyle patlayan ithalat, 2008 Ağustos
sonu itibarıyla yıllık dış ticaret
açığının 76 milyar dolara ulaşmasına neden oldu.
TÜİK verilerinden yapılan hesaplamaya göre 1 Eylül 2007-31
Ağustos 2008i kapsayan son bir yıllık dönemde Türkiye 132,5
milyar dolarlık ihracat yaparken, ağırlığı ham
madde olmak üzere 208,4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiştir.
Böylece, açık 76 milyar dolara dayanmıştır. Bu çok vahim
bir tablodur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmüş olduğumuz
3üncü maddeyle 3218 sayılı Kanunun 5inci maddesinin ikinci
fıkrası değiştirilerek serbest bölgelerde arazi kiralayarak
bina ve tesislerini inşa eden üretici kullanıcılara otuz
yıl, üretim dışı faaliyet gösteren dış
kullanıcılara ise yirmi yıl süreli verilen faaliyet ruhsatı
sürelerinin azami kırk dokuz yıla çıkarılması hedeflenmek
istenmiştir. Öylelikle, mülkiyeti hazineye ait serbest bölgelerde
faaliyette bulunan yabancı kullanıcılara hazinenin mülkiyetinde
bulunan arazi, arsa ve binaların doğrudan veya irtifak hakkı
tesisi suretiyle kırk dokuz yıla kadar kiralanabilmesi imkânı
getirilmesi düşünülmüştür. Ayrıca, faaliyet izinlerinin de
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yerine
Dış Ticaret Müsteşarlığınca verilmesi uygun
görülmüştür.
3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 5inci maddesindeki hazinenin
mülkiyetinde bulunan taşınmazların serbest bölgedeki
yatırımcı kullanıcılara kırk dokuz yıla
kadar kiralanması veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis
edilmesi yönündeki işleme yönelik olarak yapılan işlemlerin,
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaması
yönündeki hükme ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. Bu
maddede sayılan işlemleri 2886 sayılı Kanuna tabi olarak
da gerçekleştirmenin mümkün olduğu açıktır. Bu hükümle
irtifak hakkı tesisi işlemlerinin 2886 sayılı Kanun
dışına çıkarılması amaçlanmış olmakla
birlikte, bu hükmün varlığıyla, gelecekte, bu
taşınmazların tahliyesine ihtiyaç duyulduğunda tahliyenin
anılan Kanunun 75inci maddesine dayanılarak gerçekleştirilmesi
olanaksız kılınmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizdeki yirmi dört serbest bölgeden biri olan Antalya
Serbest Bölgesi, liman sahasının hemen bitişiğinde
yaklaşık 607 bin metrekarelik bir alana kurulmuş ve 14
Aralık 1987 tarihinde hizmete girmiştir. Bölgenin yatırım
için ayrılan alanlarının toplamı 434 bin metrekare olup bu
sahanın yüzde 97sini aşan bir bölümü yatırımcılar
tarafından kiralanarak işletmeye alınmış
durumdadır. Bu bölgede hâlen 104 firma sürekli olarak aktif faaliyette
bulunmakta ve bu firmalarda giriş-çıkışlarla birlikte
yaklaşık 5 bin kişi istihdam edilmektedir.
Başlangıçta,
ülkemizin yurt dışı müteahhitlik hizmetlerine yönelik makine
parkı alanı olarak planlanan ve bu arada kısmen
alım-satım şeklindeki ticari faaliyetlerin de sürdürüldüğü
bir ticari serbest bölge görünümündeki Antalya Serbest Bölgesi, özellikle son
beş yıllık süre zarfında üretim faaliyetlerinin artması
ve bu yönde yoğunlaşan talepler karşısında büyük
oranda üretim serbest bölgesi olma niteliğine bürünmeye
başlamıştır. Mevcut yat ve gemi inşasıyla
bakım onarımları, kablo, hazır giyim, elektronik cihaz ve
tekstil üretimlerine, diyaliz makinesi üretimleriyle ayrıca ülkemizde ilk
defa gerçekleştirilen doku kültürü suretiyle yapılan ve ileri
teknoloji gerektiren üretimler de eklenmiştir. Son yıllarda buradaki
yat üretimi ön plana çıkmış durumdadır. Yurt içinden ve
yurt dışından birçok firma burada yat ve katamaran üretimi
yapmak için başvuruda bulunmaktadır. Ancak bu bölgede alan
sıkıntısı bulunmaktadır, mevcut alan isteklere
yanıt vermemektedir. Çok büyük bir istihdam yaratacak bu istekler yer
sıkıntısı nedeniyle gerçekleştirilememektedir. Yeni
alanları buraya katmamız uygun olacaktır.
Ayrıca, bu
bölgede bulunan çıraklık eğitim merkezine gerektiği kadar
önem verilmemektedir. Buralarda ara eleman, özellikle tekne yapımına
uygun elemanların yetiştirilmesine özen gösterilmelidir. Eğitim
elemanları artırılmalı, burası âdeta bir okul
görüntüsüne büründürülmelidir.
Antalya Serbest
Bölgesi, istihdamı, üretim tesisleri, sayısı ve oluşturulan
katma değer gibi çeşitli değerlendirme kriterleri
açısından, bugünkü konumuyla, ülkemizde faaliyette bulunan yirmi dört
serbest bölge içinde önemli bir yerde bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; serbest bölgeler bir ülkenin siyasi
sınırları içinde olmakla beraber, gümrük hattı
dışında bırakılan, ihracat için yatırım ve
üretimi artırmak, istihdam yaratmak, yabancı sermaye ve teknoloji
girişini hızlandırmak, ekonomi girdi ihtiyacını ucuz
ve düzenli şekilde temin etmek gibi amaçlarla kurulmuşlardır.
Hem buralardan yapılan ihracatlar bakımından hem de
yarattıkları istihdam bakımından serbest bölgeler ülkemiz
için önemli yer tutmaktadır. Özellikle cari açığımızın
bu kadar fazla olduğu bir dönemde bu bölgelerin üstünde fazlaca
durmamız gerekmektedir. Öncelikle bu bölgelerde alım satım
yapanların teşviklerinin yeniden getirilmesi hakkında
çalışmalar yapılmalıdır. Bununla birlikte buralara
tüketim amaçlı giren yabancı malzemelerin kesinlikle KDVye tabi
olmaması gerekir, bunun da üstünde durmamız lazımdır.
Buralardan
başka bir de vergi dairelerinin baskısı vardır. Özellikle
2004ten itibaren Maliye Bakanlığı bu bölgeler üzerinde çok
büyük baskılar kurmaktadır. Bugün bütün defterler son
satırlarına kadar didik didik edilmektedir. Bu uygulama çok güzeldir
fakat serbest bölgelere giren çıkan tüm mallar kayıt
altındadır. Buralarda kaçak iş yapmak imkânsız gibi bir
şeydir. Bu bölgede yapılan ihracat sonucunda vergiler düzenli bir
şekilde alınmaktadır, çünkü her şey
kayıtlıdır. Maliye Bakanlığının buralara
gösterdiği özeni ülkemizde hayalî ihracatta bulunup da malı havuduyla
götürenler üzerinde de durulmasını dileriz.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Süner, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.
Sayın Çelik,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde konuşma yapmak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Serbest Bölgeler
Kanunundaki bu değişiklik, can çekişmekte olan serbest bölge
üretici ve kullanıcılarına sadece bir hayat öpücüğüdür,
palyatiftir ve gün uzatmadır. Metin şunu diyor: Serbest bölgelerde
faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara Hazinenin
mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar 49 yıla kadar kiralanabilir
veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis edilebilir. Allah
aşkına, bu ne anlama geliyor? Türkiyede yirmi dört civarında
serbest bölge var. Kullanıcıların yapmış
oldukları bina ve tesisler noktasında mülkiyet sorununu, en
ağır olan sorununu çözememiş ilk serbest bölge belki de Mersin
Serbest Bölgesidir. Şimdi, bu hüküm imalatçılara yaklaşık
yirmi yıl, kullanıcılara on yıl ek süre
tanımaktadır. Her yeri satarken, peşkeş çekerken baba
rolüne öykünürken gerçek üretici olan serbest bölge imalatçı ve
kullanıcılarından tapuları niçin esirgeniyor? Ne diyor
bunlar? Diyorlar ki: Bedelsiz almayalım ama devlet bize bir fiyat
belirlesin ve buna göre bize satış yaparak tapumuzu versin. Devlet
Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen genel seçimler sırasında
serbest bölge insanına 5084 sayılı Kanunun getirdiği
sorunları hemen çözeceğine, tesisler ve binalar için de derhâl tapu
vereceğine söz vermişti. Bu söz şimdi nerede kaldı? Yine
serbest bölge imalatçıları ile kullanıcıları
aldatılmış oldu. Hükûmet olarak bir adım da bu hususta
atılamaz mıydı? Maalesef atılmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tüzmen Mersin Serbest
Bölgesinin özellikle komşu ülkeler ve Orta Doğu ticaretinde önemli
bir bölge olduğunu ifade etmektedir. Bunu söylemek güzeldir ama
geçerliliği var mıdır bu sözün? Maalesef, geçerliliği söz
konusu değildir çünkü bir söz söyleniyorsa bu sözün içeriği
doldurulmalı ve gereği yapılmalıdır. Hükûmetten
beklenen icraattır ve icraat yapılmamıştır. Sayın
Tüzmen Mersin bölgesinde iş sahiplerine, MESBAK üyelerine,
çalışanlara gitsin sorsun bakalım ne cevap alacak? Sayın
Tüzmen devamla şöyle demektedir: 6 Şubat 2004te vergilerle ilgili
bir gecede yapılan değişikliğin sıkıntılara
neden olduğunu belirtmiştir. Peki, ben o zaman soruyorum: Sayın
Tüzmen 6 Şubat 2004 tarihinde sizin göreviniz neydi ve nerede
bulunuyordunuz? Serbest bölgeler, AKPnin aldatma ve kandırma
politikalarına işte böyle kurban edilmiştir. Ben buradan sormak
istiyorum: Mersin Limanı, Singapur ortaklı bir konsorsiyuma otuz
altı yıllığına özelleştirme adı
altında peşkeş çekilirken bu konsorsiyumun çok kıymetli bir
alana sahip olan Mersin Serbest Bölgesinin tümünü veya bir
kısmını ele geçirme düşüncesi acaba Sayın Tüzmenin de
sıkıntılarını kapsamakta mıdır?
Değerli
milletvekilleri, Mersin-Tarsus kara yolu güzergâhında sağlı
sollu onlarca fabrika, işletme ve tesis bulunmaktadır. 2006
yılında, sadece burada bulunan fabrika ve tesislerden yirmi sekiz
adedi ne yazık ki faaliyetini durdurmuş, üretimini durdurmuş ve
zamanın TİM Başkanı Oğuz Satıcının Mısırda
oluşturduğu organize sanayi bölgesine bunlar
taşınmıştır. Acaba, Oğuz
Satıcının organize sanayi bölgesiyle Hükûmetin hangi üyelerinin
ilişkisi var? Mersine bu konuda verdikleri zararın miktarı ve
mahiyeti nedir? Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Ocak 1987 yılında
faaliyete geçen Mersin Serbest Bölgesi ve diğer serbest bölgeler, bu
Hükûmet ve Sayın Tüzmen yönetiminde serbest bölge olmaktan âdeta
çıktı ve yasak bölge hâline geldi, antrepo çalıştırmak
daha kârlı oldu. Biz bu konuyu 3 Temmuz 2008 günü Genel Kurula arz ettik.
Sayın Tüzmenden değil Sayın Çağlayandan bize cevap geldi
ve Sanayi Bakanı, serbest bölgeye hiç atıfta bulunmayarak sorumuzun
bir bölümünü teşkil eden organize sanayi bölgeleri ve esnaf sanayi
siteleriyle ilgili sadece o bölümü cevaplayarak konuyu
geçiştirmişlerdir. Ancak, bizim Sayın Tüzmene yönelik
yazılı soru önergemizde, özellikle serbest bölgelerin ihracat ve
üretimi artırıcı rolüne değinerek yabancı sermaye ve
teknoloji girişini hızlandırdığı, ekonominin
girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin ettiği,
dış finansman ve ticaret imkânlarından daha fazla yararlanmak
üzere serbest bölgelerin kurulması ve faaliyet gösterecek
işletmelerin vergi, sigorta primi ve diğer konularda teşvik
edilmesi sağlandığı hâlde 5084 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile
işletmecilere çalışanların sigorta primini ödeme
yükümlülüğü getirilmesi vurgulanarak bu uygulamanın 3281
sayılı Yasayla çelişip çelişmediğini sormanın
yanında, bu konuda Hükûmetin ne gibi önlem alacağı ve düzenleme
yapacağı kendilerine ifade edilmişti ancak buna henüz cevap
almış değiliz. Ayrıca serbest bölgeler kapsamındaki
mülkiyet sorununu da soru önergemizde dile getirmiştik.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, sonuç olarak, serbest bölge
imalatçı ve kullanıcılarına, yaptıkları bina ve
tesislerin tapularının verilmesini öngörüyoruz. Bu
yapılırsa firmaların eli güçlenecek, kredi bulma imkânları
artacaktır. Tapu sorunu özellikle Mersin Serbest Bölgesi için çok
önemlidir. Bu konuda 4706 sayılı Kanun bir imkân sunmaktadır.
4706 sayılı Kanunu çalıştıracak olan Maliye
Bakanlığıdır. Maliye Bakanlığı bu konuda ne yazık
ki en ufak bir ilerleme kaydetmemektedir.
İkinci
olarak, Mersin Serbest Bölgesi gibi doğal gazı olmayan bölgelerin bu
sorunu da çözüme kavuşturulmalıdır.
Dâhilde
işleme rejimi ve antrepoculuğun avantajlarının serbest
bölgelerde de olması gerekmektedir.
Dördüncü olarak,
tüketim ve ara malı girişinde kolaylıklar
sağlanmalıdır. Hükûmetin yanlış politikaları
serbest bölgeleri bugüne kadar hep geriletmiş, yüzde 40lara varan
istihdam daralmalarına yol açmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, içinde
yaşadığımız piyasa parametrelerini hepimiz takip
ediyoruz. İşte Hükûmet Bize bir şey olmaz. derken,
başımızda ciddi ölçüde -ekonomide- büyük
sıkıntıların olduğunu
Âdeta krizin ayak seslerini
işitir hâle gelmiş bulunuyoruz.
Hükûmetin bütün
ekonomi politikalarını gözden geçirmesinin yanında, organize
sanayiyle ilgili bu yasa tasarısını getirirken daha köklü bir
tasarıyla yüce Meclisin huzuruna çıkmasını arzu ederdik.
Ancak geçici nefes aldırıcı bulduğumuz bu
tasarının, tabii ki, grubumuz tarafından da
destekleneceğini özellikle belirtmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Bu tasarı, arz ettiğim gibi, derde deva
olmayacaktır, serbest bölgelerdeki gerilemeyi sadece yavaşlatacaktır
ama gerileme mukadderdir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Çelik, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Yüksel.
Buyurun
Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu
ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde şahsım adına
konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Evet, serbest
bölgelerimizin yirmi yıla yakın geçmişi vardır. Bu yirmi
yıl süresi içerisinde, bu geçen süre içerisinde dünya ekonomisinde ve
dünya ticaretinde çok hızlı gelişmeler olmuştur ve bu
gelişmeler sonucunda serbest bölgelerimizin işleyişi,
uygulamalardaki sıkıntıların giderilmesi için on bir
maddeden oluşan bu yasa tasarısı
hazırlanmıştır. Dünya ticaretindeki acımasız
rekabette sanayicilerimizin ellerini güçlendirmek, ihracata yönelik
yatırım ve üretimlerin hem fiziki şartlarının hem de
hukuki şartlarının günümüz uluslararası ticaret
koşullarına uygun hâle getirilmesi hedeflenmiştir.
Bu on bir
maddeden 3üncü maddede sağlanan yarar nedir? O da kısaca
şöyledir: Yerli veya yabancı gerçek veya tüzel kişiler
Dış Ticaret Müsteşarlığından ruhsat almak
kaydıyla serbest bölgelerde faaliyette bulunabilirler. Serbest bölgelerde
faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara Hazinenin
mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar 49 yıla kadar kiralanabilir
veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis edilebilir. diye bir
maddeyle serbest bölgelerde daha kullanılır, daha
başarılı yeni yatırımların, üretimlerin
yapılmasını sağlayıcı değişikliklere
gidilmiştir.
Ümit ediyorum ki
on bir maddeden oluşan bu yasa tasarısı, sanayicilerimiz için
bir yeni umut ışığı olur, yeni yatırımlar
için bir umut kapısı olur ve şu anda dünyada yaşanan global
krizle birlikte ülkemizdeki etkin müteşebbis sanayicilerimizin
inşallah Türkiyenin gelişmesinde ve ilerlemesinde yeni gelir
kapısı olmasında, yeni istihdam kapısı olmasında
yatırımlarımızın giderek arttığı
bölgelerimiz olur diye düşünüyorum.
Bu yasa
tasarısını hazırlayan tüm bürokratlarımıza ve
Bakanlık yetkililerimize teşekkür ediyorum. Yasanın ülkemize,
sanayicilerimize hayırlı olmasını diliyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kabakcı.
Sayın Kabakcı, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KABAKCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesine dair kişisel
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İlgili
3üncü madde ile yirmi ve otuz yıl olarak kullanım hakkı
verilmiş hazineye ait arazilerin süresi kırk dokuz yıla
çıkarılmaktadır. Küreselleşen dünyamızda
ihracatın ve yabancı sermayenin önemi gittikçe artmaktadır. AK
PARTİ İktidarıyla birlikte huzur ve istikrar adası hâline
gelmiş olan ülkemizin bu tip olumlu gelişmeleri bu özelliği ile
güçlenmektedir.
Değişikliğin
hayırlı olmasını diliyor, katkı sunanlara
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet şimdi,
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
bir sorum olacak aracılığınızla.
Bu maddede
getirilen, yapılan değişiklikle serbest bölgelerde zımnen
üç çeşit firma faaliyette bulunmuş olacak. Birinci çeşit firma,
üretici firmalar. İkincisi, üretim dışı faaliyetteki
kullanıcılar ve üçüncüsü de yatırımcı
kullanıcılar ki yatırımcı kullanıcılar, bu
maddenin yeniliği. Ne demek bu yatırımcı
kullanıcılar? Yani bunun bir açıklanması gerekiyor. Öyle
sanıyorum ki amacı tam anlamıyla ifade eden bir kavram
değil. Bunun açıklanmasını rica ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın
Işık, buyurun efendim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, birkaç sorum var birbiriyle ilgili. Hâlen serbest bölgelerde
faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişilere ait işletmeler
içerisinde kaç adet yabancı işletme bulunmaktadır? Bunların
ne kadarı üretim, ne kadarı ise ithalat-ihracat işiyle
uğraşmaktadır?
İkinci sorum
da hâlen serbest bölgelerdeki hazineye ait arazi, arsa veya binaların
kiralanması ya da irtifak hakkı tesis edilmesi konusunda talepte
bulunmuş firmalar var mıdır, varsa bunların kaç adedi
yabancı firmadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkan.
Sayın
Bakanım, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanımız,
Türkiye'nin övüneceği tek başarının ihracattaki
artış olduğunu ısrarla söylemeye devam etmektedir. Bu sözü,
öncelikle, kabul ediyor musunuz?
Eğer
yıl sonu itibarıyla 137 milyar dolar olacağını iddia
ettiğiniz ihracatın analizini, sorgulamasını yaparsak üç
tane sorum var:
Bu ihracatın
ne kadarı ara malı ithalatına dayanmaktadır? Ki bugün sabah
bütçe sunumunuzda 150 milyar dolar ithalatımızın olduğunu
söylüyorsunuz. Bu 137 milyar doların içerisinde ara malı
ithalatı, yani yabancıların ürettiği, bizim ambalajlayarak
ihracat diye dışarıya gönderdiğimiz miktar ne
kadardır?
İkincisi:
Çifte faturalandırmadan bahsediliyor. Sayın Genel Başkan
Yardımcınız da bunu ifade etti. Çifte faturalandırma ile
şişirilen ihracat miktarı ne kadardır? Düşürülen
ithalat miktarı ne kadardır? Böyle bir sorgulamanız ve sonucunuz
bulunmakta mıdır?
Üçüncü sorum
şudur: 2005 yılında Maliye Bakanlığı
müfettişlerinin incelediği her 100 tane ihracat dosyasından 55
tanesinde usulsüzlük olduğunu gazeteler yazdı. Şimdi 137 milyar
dolar olduğu iddia edilen ihracatın ne kadarı hayalîdir? Bu
yönde Maliye Bakanlığının müfettişlerinin bu tespitine
inanacak mıyız? Bu yönde bir değerlendirmeniz bulunmakta
mıdır? Tüm bunlardan sonra yine Türkiye'nin tek övüneceği
konunun ihracat olduğunu söyleyen dış ticaretten sorumlu
Sayın Devlet Bakanınıza hak veriyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Son olarak,
Sayın Çelik, buyurun efendim.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce
konuşmamda da ifade etmiştim ama burada teyit açısından
Sayın Maliye Bakanına dönük olarak
Bu, özellikle serbest
bölgelerdeki tapu sorununu çözmek için 4706 sayılı Kanunun
işletilmesini düşünüyor musunuz? Yani üretici ve
kullanıcılara kendi binalarının tapularını
vermeyi düşünüyor musunuz bu yasa çerçevesinde?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Tütüncü, bu kanunda geçen
üretici, üretim dışı ve yatırımcı
kullanıcı tabirlerinin ne anlama geldiğini sordu; bilhassa
Yatırımcı kullanıcı ne demek? dedi. Şimdi,
burada biz bu kanunu hazırlarken bir prensibi kabul ettik, o prensip de
şu: Bu serbest bölgeler, Türkiyede ihracatın
artırılması için kurulmuş bölgelerde. Ama serbest bölgelere
baktığımızda, Türkiyenin dış ticaret yapısını
aynen yansıtıyor. Türkiye ne kadar ithalat yapıyorsa serbest
bölgeler de o kadar ithalat yapıyor -yani yüzde olarak söylüyorum bunu- ne
kadar ihracat yapıyorsa da o kadar ihracat yapıyor. Hâlbuki, biz
buradaki ihracatın artırılmasını istiyoruz ve
dışarıdan gelecek olan kimseler, eğer bu serbest bölgeler
olmasa gelmeyecek olan üreticiler. Bu üreticilere serbest bölgeyi gösteriyoruz,
diyoruz ki Gelin, bu serbest bölgede imalat yapın. ve bu
imalatından dolayı da dışarıya ihracat yapsın,
Türkiyenin ihracatı artsın. Yoksa, biz bunları göstermezsek
adam Türkiyeye hiç uğramayacak bile, bakmayacak bile.
Türkiyede
serbest bölgenin dışındaki üreticilerle de sanki bir haksız
rekabeti varmış gibi de gözüküyor ama böyle, sırf bunlara
hasrettiğimiz takdirde, serbest bölgelerden beklediğimiz
faydaları temin ederiz diye düşündük. Onun için oraya üreticileri
koyduk. Üreticilerin dışında da hizmet üretenleri de bunun
içerisine dâhil edelim dedik ve buraya da yatırım yapan diğer
üreticileri koyalım dedik.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hizmet dâhil mi?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hizmet dâhil değil.
Şimdi,
buradaki bu tabirlerin tam karşılığını, neyi
ifade ettiğini ben size net olarak söyleyemeyeceğim ama bunu
yazılı olarak size bildirelim. Çünkü dış ticaretten sorumlu
Bakanımızın sorumluluğunda. Ondan da alıp size net
bilgiyi yazılı olarak takdim edelim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Sadece yatırımcı kullanıcıyı,
öbürleri var zaten.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Işık Kaç adet
yabancı var bu şeylerde? diye sordu. Şimdi, toplam olarak, bu
serbest bölgelerdeki toplam firma sayısı 3.667. Bunun 637si
yabancı, 3.030u yerli firma. Bunu da böylece söyleyeyim.
Ha Bunlar
içerisinde hazineye ait arsalar var mı? diye sordunuz. Bununla ilgili
olarak da bilahare size yazılı olarak cevap verelim.
Sayın Şandır,
ara malı ithalatı
Evet, bugün ben ara malı
ithalatının ne kadar olduğunu bütçe konuşmamda arz
etmiştim. Burada ara malı ithalatı Türkiye'nin en önemli, büyük
ithalatı ve giderek artan da ithalatı. Ancak, burada biz meseleye
yapısal olarak bakıyoruz, Türkiye'nin yapısal birtakım
değişimlerin içerisine girmesi lazım geldiğine
inanıyoruz.
Ancak, buradaki
Türk lirası-döviz arasındaki ilişki de fevkalade önemli oluyor
ve son zamanlarda Türk lirasının değer kaybetmesi, doların
ve avronun yüksek olması sonucu ben inanıyorum ki birçok maddeler
Türkiyede, ara malları Türkiyede imal edilmeye başlanacak. Neden?
Türkiyedeki ara malın ithalatı Türkiyede
yapılamadığından dolayı değil, maliyetler düşük
diye geliyor. Bilhassa Uzak Doğu ülkelerinden gelen ithalatın
fiyatlarının çok düşük olması nedeniyle maalesef bütün
ihracatçılar ara malı ihtiyacını düşük olarak
alıyor ki onlar da dış pazarlarda rekabet etmek
mecburiyetindeler. Ama bununla birlikte ihracatçılarımızın
dışında sanayicilerimiz de alıyor ara malı. Yani yerli
piyasaya mal satanlar da dışarıdan ara malı ithal ediyor.
Fakat bu doların değer kazanmasından sonra ben inanıyorum
ki bu dengeler biraz değişecek ve Türkiye'nin ithalatının
azalmasına, ihracatının artmasına yol açacak.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, ihracat rakamını
sorguluyorum. 130 milyar doların içerisinde kendimizin üretmediği,
dolayısıyla bize ait olmayan ara malı ithalatı ne
kadardır?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Onu müsaade ederseniz biz
yazılı olarak verelim. Şu anda Dış Ticaretin bilgisi
içerisinde bu rakamlar, oradan alıp Sayın Şandır size
verelim biz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, bir sorum daha olacak ama
bundan sonra
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet, şimdi, bu çift faturalarla
ilgili bir şey sordunuz. Çift faturalar da şöyle oluyor: Şimdi,
ihracatta buradan çıkarken normal fiyatla çıkıyor. Yani
kayıtlara fiyatlar normal olarak giriyor fakat bu çıkan malların
gittiği menşelere göre hangi memlekete gidiyorsa onları ithal
edenler kendi memleketlerinde çeşitli şekillerde deklare ediyorlar.
Eğer orada gümrük varsa, çoksa, ben bunu az fiyata aldım diyor. O
zaman bu Türkiye'nin bir derdi olmuyor, ithal eden ülkenin kendi gümrüklerinin
meselesi oluyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Doğrudur.
Sayın
Bakanım, Türkiyede vergi iadesi almak için acaba ihracat faturaları
şişiriliyor mu? Böyle iddialar var.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hayır. Şimdi, yani
istisnalar tabii ki vardır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Muhatap sizsiniz ama.
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) -
ama genel olarak çok eskiden
Mesela Ya ben
buradan şey aldım, vergi iadesi alayım, işte şeyleri
şişireyim. sistem olarak kalktı. Rahmetli Özalın
zamanında o sistemler belki vardı, oraları bilemiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Şimdi var mı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Bir şey de söyleyecek hâlim yok
ama öyle bir vergi iadesi söz konusu olmadığı için, şimdi,
bize o, o kadar da getirse, bu kadar da getirse herhangi bir vergi iadesi
almıyor artık. Yani öyle bir vergi iadesi sistemi kalktı. Ne
zaman kalktı? Bizim iktidarlarımızdan önce kalktı. Yani biz
kaldırmış değiliz, bizim iktidarlarımızdan önce
kalktığı için böyle bir şey söz konusu değil.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) KDV iadesi almıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) KDV iadesini, oraya ne kadar KDV
ödemişse onları alıyor. Yani kafadan, ben bu kadar mal ihraç
ettim, bunun şu kadar KDVsini ver bana demiyor. Ne kadar KDVsini
ödemişse onları getiriyor bize, bir bir ibraz ediyor, incelemeden
geçiyor, ondan sonra kendisine veriliyor. Yani ödediği KDVlerin iadesi
söz konusu olduğu için
Yani yüksek gösterip de hayalî bir fatura
aldığında zaten bizim maliyeciler yakalayacak kendisini. Yani
öyle bir şey sistem olarak mümkün değil. Ama bunu yapıp da ceza
alanlar da olabilir fakat hemen şeye takılırlar ve zaten böyle
bir şeye girmiş olanlar da kodlanıyor bizde, Maliyede. Koda
girdi mi, Allah göstermesin, hayatı boyunca zor çıkar oradan. Böyle
de bir durum var.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hatta o kodlanmışlardan
iş yapanlar bile yanıyor yani. Kodlanmış firmaları
bırakın, o kodlanmış firmayla iş yapan bir adam, o da
büyük çapta sıkıntılara düşüyor.
BAŞKAN
Evet.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Şimdi, Maliye Bakanlığı bütçelerinin
bu yönde yaptığı incelemelerde yüzde 55 oranında usulsüzlük
çıktığını gazeteler yazdı.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Usulsüzlük demek
Tabii, her zaman
için şey bir fatura, bilmem ne falan manasına gelmiyor. Çeşit
çeşit usulsüzlük oluyor.
BAŞKAN
Sayın Bakan, tamamladınız mı efendim?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bir de
Sayın
Başkan, müsaade var mı?
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bir de tüketici ve
kullanıcılarla ilgili, Sayın Çelik bir soru sormuştu.
Burada onu ben bir daha almak istiyorum sona geldiği için Sayın
Çelikin
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) 4706 sayılı Kanunun Maliye
Bakanlığınca işletilerek üretici ve kullanıcılara
serbest bölgelerde yapmış oldukları tesislerin tapusunun verilip
verilmemesi konusu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Öbür maddede soru-cevaba
Geçelim Sayın
Başkan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Duyamadım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tapu istiyor, tapu, Sayın Bakanım; Tapu
verin. diyor, tapu!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bundan sonraki maddede sorsunlar arkadaşlar.
Ona geçelim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ha tapu.
Şimdi, tapu
meselesi için ben, yanımda sayın yetkili arkadaş da oturuyor,
onunla da konuştum, Satmak istesek bile oradaki fiyatlarla
kullanıcılar almak istemiyor. diyor. Yani böyle bir problemden söz
ediyor. Çünkü -Maliye Bakanlığının tespitlerine göre-
oradaki satış fiyatları satın alacak kimseler için biraz
yüksek geliyor. E biz de, şimdi, Maliye Bakanlığı olarak,
ya, illa alsınlar diye malımızın şey olan
kısmını da düşürecek bir hâlimiz yok.
BAŞKAN
Bakanım
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Rayiç bedelden almak istiyorlar Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Almak istiyorlarsa onu ben
değerlendiririm.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Madde üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 275 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 3
üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 3218 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Bülent
Baratalı |
|
Trabzon |
Malatya |
İzmir |
|
|
Gürol Ergin |
|
|
|
Muğla |
|
Serbest
bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara
Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar kiralanabilir veya
bunlar üzerinde 49 yıla kadar irtifak hakkı tesis edilebilir.
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler için aynı süre ile
kullanma izni verilebilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Evet, Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıdaki
düzenleme teknik olarak doğru yazılmadığı gibi yat
üretimi ile iştigal eden serbest bölgelerdeki işleticilere Devletin
hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiralanmasını da (bu
yerlerin kullanma izninin verilmesini) engellemektedir. Önerge ile bu sorunun
giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Serbest
bölgeler, Türkiye Gümrük Bölgesinin parçaları olmakla beraber; serbest
dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük rejimine tabi
tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın,
gümrük mevzuatında öngörülen haller dışında kullanılmamak
ya da tüketilmemek kaydıyla konulduğu, ithalat vergileri ile ticaret
politikası önlemlerinin ve kambiyo mevzuatının uygulanması
bakımından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında olduğu
kabul edilen ve serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest
bölgeye konulması nedeniyle normal olarak eşyanın ihracına
bağlı olanaklardan yararlandığı yerlerdir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan.
Sayın
Seyhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, çok uzun bir dönemdir kanun yapma açısından ciddi
bir sıkıntımız var, bir türlü bütünsellik
sağlayamıyoruz. Bu yaptığımız kanunda da önemli
bir görev yerine getiriliyor. Bu bölgelerimizin 5084 sayılı, yani bir
önce yapılan Kanunla içine düştüğü
sıkıntılardan, özellikle serbest üretim bölgelerinin
sıkıntılarından arındırılmasını
sağlayamaya çalışıyoruz. İlk bakıldığında,
ivedi ve yapılması gereken bir husus olarak görünüyor. Doğal
tabii ki. Ancak, kanunu şöyle bir düşünün: Görüşme
yapıyoruz, kanun bizi bir yere sevk etmiyor. Yani, eğer siz serbest
ticaret bölgesi veya serbest üretim bölgelerini birbirine entegre olarak
çalıştıracaksanız, kanunun sizi bir yere yönlendirmesi lazım.
Temel amaçlarınız içerisinde daha fazla ihracat olabilir, ama, bu
ihracatın nüveleri de kanun içerisinde olur. Nedir bu nüveler? Fazla
üretim, kaliteli üretim, iç ve dış piyasada rekabet
şartının korunması, patent, yeni teknoloji üretimi ve
merkezden getirilen teknolojinin yurt içine transferi. Bunları
yapmadığınız zaman, ortaya koyduğunuz kanun eksik
kalmış olur.
Şimdi,
arkadaşlar, Serbest Bölgeler Kanunu
ayrı, Teşvik Kanunu ayrı, Özel Endüstri Bölgeleri Kanunu
ayrı değerlendirilirse biz bu işin içinden çıkamayız.
Temel eksikliğimiz, bakanlıklar arasında ortak bir koordinasyon
kurulunun kurulması. Özellikle, nihai amacı teşvik olan ve nihai
amacı sektörel gelişim olan konularda bu kurulların ortak
kararlarıyla kanun belirlenmesi lazım. Türkiyenin en büyük
eksiği budur.
Peki, şimdi
bu kanunu yapmaya neden gerek duyduk? Bu kanunu yapmaya işte bu
anlattığım sıkıntılar Türkiyede
çıktığı için gerek duyduk. 5084ü yaptık, ondan sonra
kırk dokuz ile teşvik çıkardık. Kırk dokuz ildeki
teşvik kanunu ile 5084 birbiriyle çelişen kanun, birbirinin aksi,
birbirini körelten kanun. Bunu göremeyecek kadar, hiçbir şekilde
plansız, programsız hareket etmek mümkün mü? Aynı şekilde
5084, özel üretim serbest bölgelerinin de üretimini kısıtlayan bir
kanun hâline dönüştü. Buralar da kendi içerisinde bir daralmaya doğru
gittiler. Elbette, ciddi sorunları vardı. O nedenle, bölgelere
doğru bakmak lazımdı.
Bakın
şimdi, anlatacağım serbest bölgelerle ilgili, ama araya
şunu da sokmak istiyorum: Bazen durumu kurtarmak için genel politikada
öyle şeyler söylüyoruz ki altından kalkamıyoruz.
Çıkaracağımız kanun bir başka yerde yolumuzu yine
kesiyor. Sayın Sanayi Bakanımız -keşke burada olsaydı-
geçen çıktı, bir açıklama yaptı, dedi ki: Tekstil sektöründe
bir sektörel gelişim için desteğe ihtiyaç var. Biz, bölgesel ve
sektörel teşvik için bunları bir yerde toplayacağız ve
bunlara özel teşvik vereceğiz. Amenna. Sektörel teşvike hiç
kimse gibi ben de karşı değilim. Ama Türkiye, Sayın
Bakanın da içinde olduğu o toplantıda, ilk defa istihdamın
taşınmasını teklif eden bir bakan gördü ve dikkat ederseniz
yatırımcılara çağrı yapıldı,
İstihdamınızı üç ay içerisinde yaparsınız, biz
size ek teşvik vereceğiz. denildi. Böyle bir şey olabilir mi?
Dünyada bir tane örneği yok. Bizim görevimiz arkadaşlar, iç rekabet
koşullarıyla da uğraşmak, sadece dış rekabet
koşullarını yerine getirmek değil.
Bizim işimiz
ne burada? Biz kanun yapıyoruz. Bakanların görevi ne? Kendi ülkende
bölgeler arasındaki rekabet koşullarını
sağlayamayacaksan orada niye duruyorsun? İstihdam koşulları
arasında denge sağlayamayacaksan bizim burada işimiz ne? Bu
dengeyi kurmak bizim görevimiz. İstihdam taşınarak bir yerdeki
dengesizlik önlenebilir mi? Taşıdın fabrikanı, 500
kişi buradan işten çıktı, öbür tarafta 500 kişi
aldın. Ara eleman ihtiyacı karşılanmadı, deneyimli eleman
ihtiyacı karşılanmadı. Taşınması, göçü
Sanayinin göç ettiği bir ülke düşünülebilir mi? Yeni bölgelerini
kurarsın, teşvik edersin, bölgeler arası dengeyi kurabilmek için
özel teşvikler ve tedbirler yerine getirirsin. Değerli
arkadaşlarım, bu işler yanlış, bu işlerden
vazgeçmek lazım.
Bakın,
serbest bölgelere de bir göz atarsak neler olmuş arkadaşlar? ARGE ve
patentlerde buluşların büyük bir çoğunluğu
dışarıdan. Bol miktarda patent satın
almışız. İçeride ne var? Üretim var sadece. Patent nerede?
Dışarıda, para oraya gidiyor. Merkezde? İçeriye teknoloji
gelmiş mi? Hayır. Bunu gözlemleyerek hareket etmek lazım. Yerli
üretimin deposu olarak serbest bölgeler kullanılamamalı. Üretim
yapılacaksa ihracat nihai hedef hâline gelmeli yoksa bizim içerideki
üretimimizle serbest bölge üretimi arasında bir fark kalmaz değerli
arkadaşlarım.
Bunun
dışında, şu kaliteye de birkaç kelime etmek istiyorum.
Arkadaşlar, bakın, kalitede bir ürün markalaşır, bir de
ülke markalaşır. Dünyanın hiçbir yerinde kalite
standardının sağlanması firma talebine bağlanmaz.
Kalite dışı üretimler talebe bağlanır ve izne
bağlanır. Bu bir çelişki. Biz kaliteli üretimi, kalite
standardını talebe bağlıyoruz bu kanunla. Elbette,
standartlardan serbest bölgedekiler çok çekti ama siz her sektörde ayrı
ayrı standartlaşmaya gitmezseniz Türkiye'nin başına çok
iş gelir ve biz ARGE üretemeyiz ve biz patent üretemeyiz değerli
arkadaşlarım.
Bir önemli konuya
daha değinmek istiyorum. Serbest bölge kanunu yapacaksanız şu
soruları sormak lazım: Teşvikler teknoloji alanında
kullanıldı mı kullanılmadı mı şimdiye kadar?
Maalesef teşvikler teknoloji yaratmak ve geliştirmek için
kullanılmamış, çok az. İkincisi: Kullanıldıysa
belli bir alanda, hangi alanda kullanıldı bunu bir tespit edelim ya.
Hangi sektörde, hangi alanda, hangi üretimde, hangi bölgede
kullanıldı? Biz, tedbirimizi ve yeni kanunumuzu ona göre
yapalım. Burada bunun bir ayrıntısı da yok değerli
arkadaşlar. Merkez firmayla Türkiyedeki üretici firma arasında
teknoloji transferi sağlandı ve Türkiye bundan bir verim aldı
mı, yarar aldı mı buna da bakmak lazım. Bu da yok. Yüksek
teknoloji üretimi sağlandı mı? Bu da yok değerli
arkadaşlar. Buralarda bir üretimimiz var elbette, insanlar üretim
yapıyor ama öncelikli olarak bu bölgelerde görmek istediğimiz standartlar
ve teşvikler budur.
Peki, bu
arkadaşlarımızın sorunları var mı? Elbette var;
bu arkadaşlarımız için ekonomik risk vardır, mevzuat
sorunları vardır, organizasyon yapısı arasında
dengesel bozukluklar vardır -bütün bu bölgedeki üreticiler bu
sıkıntıyı çekiyor- teknolojik faaliyetlerde iş
birliği eksikliği vardır -özellikle bizim, teknolojik
faaliyetlerin artırılması yönünde özel bir desteğimiz
yoktur- finans kaynağı eksikliği vardır. Bunu da
değerlendirecek bir temel yapıyı mutlaka oluşturmamız
lazım.
Yeniliğin
finansal dönüşümü çok uzundur arkadaşlar. Bu nedenle, inovasyon
dediğimiz yenilik Türkiyede farklı anlaşılıyor.
Eğer bir devlet yenilik istiyorsa, inovasyonun bedelini teşvik
sistemi içerisinde üstüne almıyorsa o ülkede yenilik bekleyemezsiniz.
Yeniliğin bir bedeli, inovasyonun bir bedeli vardır. Kısa sürede
kamu sübvansiyonu, uzun sürede yüksek gelir ve teknolojik gelişim. Bunu
yapmadığınız, temel almadığınız sürece
Türkiye bir adım ileri gitmez. İşaretli firma diyerek,
işaret ederek Sayın Bakanım, onları
çalıştırmayarak, biz Türkiyede iyi üretim yapan insanları
tek başına sahiplenmeyiz, sahiplenemeyiz. Biz onların
çalışma koşullarını, ARGE potansiyellerini, duruşlarını,
pazarlama yeteneklerini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlayınız.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) -
ve pazarlama yetenekleri dışında
onların kendi özgün gelişimlerini kendimize problem etmek
zorundayız.
Son olarak
değerli arkadaşlar, bizi yeniliğe iten yoğun rekabet
koşullarından ders almalıyız. Teknolojik
değişimin dünyadaki varlığından ders
almalıyız. İnsanların gelişen ihtiyaçlarından
ders almalıyız. Sosyal güdülerimizi temel kılmalıyız.
Yeni pazarların varlığını kabul edip o pazarlara
yönelik rekabet gücü yaratmalıyız. Yeniliğin kaynağı
olacak yeni teknolojilerin merkezi olmalıyız. Sizin söylediğiniz
gibi lekeli firmaların sancı çekmesini sağlayabilecek önlemler
aldığımız kadar, cesaretli, yürekli olup Türkiyede lekeli
siyasetçilerin de o bulundukları makamlarda sancılı
oturmasını sağlayacak yürekli siyasal tedbirler almak
zorundayız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.
Sayın Uslu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi ile ilgili
olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere ülkemizde serbest bölge uygulaması
1985 yılında başlamıştır. 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu, o yıllarda Türkiye'nin dış ticaretinde
önemli uygulamalarından birisi olmuştur. Buradaki amaç, Türkiye'nin
ihracatını artırmak, Türkiyeye yabancı sermaye ve
teknoloji girişini hızlandırmaktır. Nitekim, o yıldan
itibaren ülkemizde önemli yatırımlar yapılmış olup,
bugün yirmi adet serbest bölge faaliyette bulunmakta ve 24 milyar dolar ticaret
hacmi yaratmaktadırlar. Ayrıca, 54 bin kişi istihdam edilerek
büyük bir iş sahası yarattığı da bilinmektedir. 1967
yılında, serbest bölgelerin Birleşmiş Milletler Ekonomik ve
Sosyal İlişkiler Komisyonunca gelişmekte olan ülkelerin
ihracatlarını artırmada önemli bir araç olarak kabul
edilmesinden sonra serbest bölge sayısı hızlanarak
artmıştır. Bugün sadece Amerika Birleşik Devletlerinde 325
adet olmak üzere, dünya genelinde 212 ülkede 2.375 adet serbest bölge
bulunmakta ve 4,2 trilyon dolar ticaret hacmi yaratmaktadırlar.
Serbest
bölgelerin avantajlarına baktığımızda, bulunduğu
ilin ve yörenin karşılaştırmalı üstünlükleri
yatırım kararlarında etkili olmakta, mekanik ve tarımsal sanayiler
gelişmektedir. Bölgede yeni yatırım alanları
oluşmakta, şirketleşmeler artmakta, yeni girişimciler
meydana gelmekte ve kamu destekleri şirketleri yeni yatırım,
üretim ve ticarete yönlendirmektedir. Serbest bölgede faaliyet gösteren
firmalarla iç pazardaki firmalar arasında mal ve hizmet ticareti
yaşanmakta, bundan diğer sektörler de yarar sağlamaktadır.
Yerli yatırımcılar ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri
daha kısa zamanda ve düşük maliyetle alabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, hâlihazırda Türkiyede uygulamada olan serbest bölge
düzenlemeleri, Avrupa Birliği tarafından uygulanan standart serbest
bölge uygulamalarından önemli ölçüde farklıdır ve bu durum, yani
serbest bölgelerin Avrupa Birliği standartlarına ulaşması
sürecindeki belirsizlik ve Avrupa Birliği standartlarına ulaşma
durumunda yapılacak uygulamalar gerek yerli gerekse yabancı
yatırımcıyı ciddi olarak etkilemekte ve serbest bölgelere
yatırım konusunda heveslerini azaltmaktadır.
Tüm dünyada
serbest bölgeler, yabancı sermaye ve teknoloji girişinin
hızlandırılması, ihraç amaçlı yatırım ve
üretim girdilerinin gümrük ve dış ticaret mevzuatına tabi
olmadan temin edilmesi, ticaretin geliştirilmesi ve uluslararası
rekabette hazır bir altyapı için önemli bir argümandır.
Ülkemizde serbest
bölgelerin kurulmasının temelinde yatan en önemli etken yabancı
sermayenin yurt içine çekilmesi olmuştur ve tabiatıyla serbest
bölgelerin sağladığı imkânlar, yerli
yatırımcılar için de onların cazibe merkezi
olmasını kolayca sağlamıştır. Ancak serbest bölgeler
için alınan tedbirlerin ve getirilen teşviklerin ülke içinde faaliyet
gösteren diğer üretim ve ihracat yapan kuruluşlarımızla
haksız rekabete yol açmaması gerekmektedir. Nitekim, serbest bölge
faaliyetleri dış ticaretimizde önemli bir yer tutmakla birlikte bu
faaliyetlerin yüzde 90ı yurt içerisinde yapılmaktadır ve
özellikle uluslararası finans krizinin yaşandığı
bugünlerde reel sektörün ciddi desteğe ihtiyacı vardır. Cari
açığın yıl sonu itibarıyla 50 milyar doları
aşacağı düşünülürse bu açığın finansmanı
için ihracat önemli bir kaynak olarak karşımıza
çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu tasarının, mali
muafiyetler, hazine arazilerinin tahsisi ve ihracatçı saikleri düşünülerek
hazırlandığı, sektörü besleyen iç piyasayla ilgili
diğer resmî kurum ve mevzuatın ihmal edildiği kanaati hasıl
olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 4üncü maddesi ile 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununun Muafiyet ve Teşvikler
başlıklı 6ncı maddesinin birinci fıkrası
değiştirilmektedir. Maddenin eski hâlinde sadece Serbest bölgeler
gümrük bölgesi dışında sayılır. hükmü yer
almaktadır. Bu fıkranın önerilen hâliyle ise serbest bölgeler
gümrük bölgesi kapsamına alınmakta ve serbest bölge
tanımına
serbest dolaşımda olmayan eşyanın
herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmaksızın ve serbest
dolaşıma sokulmaksızın, gümrük mevzuatında öngörülen
hâller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek
kaydıyla konulduğu
buna yer olduğu, hükmü eklenmektedir ancak
6ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alan, bu bölgelerde gümrük
ve kambiyo muafiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz hükmü aynen
kalmaktadır.
Madde
gerekçesinde, serbest bölgelerin tanımının yeniden
yapıldığı ve Gümrük Kanunu ile uyum sağlanması
amaçlandığı belirtilmektedir ancak bu durumda maddenin iki
fıkrası arasında bir tezat ortaya çıkmaktadır. Gümrük
mevzuatında öngörülen hâller dışında
kullanılmayacaksa, bu mevzuat hükümleri uygulanmaz. hükmüyle
çelişmektedir. Dolayısıyla, maddenin ikinci fıkrasında
da değişiklik yapmak gerekmektedir.
Serbest
bölgelerde faaliyet gösteren firmaların yüzde 82si üretim
dışında kalan alım satım, iş yeri kiralama, depo
işletmeciliği, montaj ve bakım onarım, bankacılık
ve sigorta faaliyetleriyle uğraşmaktadır. Dolayısıyla,
ülkemizde bulunan serbest bölgelerin ihracat için yatırım ve üretimi
artırma, yabancı sermaye ve teknoloji girişini
hızlandırma ve ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli
şekilde temin etme fonksiyonlarını gereği gibi yerine
getiremediklerini ortaya koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yabancı sermayenin ilgisini çekebilmemiz için,
ülkemizdeki istikrarın ve ülkeler arası rekabet gücümüzün müspet
olması gerekir. Türkiye açısından
bakıldığında, dünya rekabet liginde, 2007
yılında, bir önceki yıla göre beş basamak gerileyerek
48inci sıraya düşmemiz, ülkemizin geleceği açısından
üzerinde önemle durulması gereken bir gelişmedir.
Sayın
Başbakanın övünerek ifade ettiği dünyanın 17nci büyük
ekonomisi olan ülkemizin rekabet liginde 48inci sırada yer alması ve
son yıllarda gerilemesi, sürekli değişen ülkemiz gündemindeki
gelişmeler ışığında gölgede kalmaması,
aksine, çok önemsenmesi gereken bir durumdur. Rekabet gücü olmayan ekonomiler
yeni dünya düzeninde ayakta kalamazlar. Türkiyenin dünya rekabet ligindeki
48inci sıradaki konumu, son yıllarda astronomik büyüme gösteren
dış ticaret açığımızı tetikleyen
faktörlerden birinin rekabet gücümüzde yaşanan olumsuz gelişmeler
olduğunu net olarak göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle mali sisteme yönelik olmak üzere getirilen mevzuat
değişiklikleri ile serbest bölgelerde elde edilen kazanç ve
iratların vergilendirilmesi, ayrıca, ileriki süreçte, Avrupa
Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde bölgelerdeki
faaliyetlere ilişkin getirilebilecek yaptırımlar ve yasaklamalar
veya ilave mükellefiyetler, serbest bölgelerin gelişimini ciddi
şekilde etkileme potansiyeline sahiptir. Bu durum nedeniyle, serbest bölge
uygulamalarının Avrupa Birliği ülkelerindeki durumu ve bunun
yanında Avrupa Birliği adayı ülkelerindeki serbest bölge
uygulamaları çok daha yakından etüt edilmeli ve zaman içinde
geliştirilmesi gereken mevzuatla ilgili olarak serbest bölgelerde faaliyet
gösteren tüm ticaret çevreleriyle bu bilgiler paylaşılmalı ve
kuruluşların serbest bölge yatırımları konusunda karar
verecek noktaya gelmeleri ve rasyonel seçimler yapmaları
sağlanmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, son olarak, kurulması düşünce aşamasında
olan Edirne serbest bölgesinden söz etmek istiyorum.
Edirne,
Tekirdağ ve Kırklareli ile Trakyada 24 bin kilometrekare toprak
üzerinde kurulmuştur ve 2015 yılı ve sonrasında
İstanbul hariç 6 milyon nüfusu barındıracaktır. Edirne,
6.276 kilometrekarelik yüzölçümüyle Türkiyenin yüzde 8ini kapsamaktadır.
Son nüfus sayımına göre köylerle birlikte 425 bin kişilik
nüfusunun yüzde 57si şehirde yaşamaktadır. Türkiye millî geliri
içindeki payı 4.758 dolarla yüzde 6,4tür. Bu anlamda Türkiye
sıralamasında 37nci ve Marmara Bölgesi sıralamasında ise
8inci sırada yer almaktadır.
Edirne serbest
bölgesi düşünce ve planlama aşamasındadır. Sınır
bölgesi olması hasebiyle kurulması ve geliştirilmesi hâlinde
Avrupa Birliği ekonomilerinin dikkatini çekebilecektir.
Komşularımız Yunanistan ve Bulgaristanın Avrupa
Birliği üyeliğinden de yararlanarak şehrin ekonomik girdilerini
yükseltecek ve diğer Avrupa Birliği
yatırımlarının bölgeye gelmesine yardım edecektir.
Diğer taraftan Edirne yerel sermayesi sanayi yatırımlarına
yönelebilecek; üretim, ticaret ve istihdam artırarak şehrin ekonomisi
canlanacaktır.
Sözlerime son
verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Uslu, teşekkür ederim.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın
Kaplan, buyurun.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grup adına yaptığım konuşmada eksik
bıraktığım birkaç hususu aslında tamamlamak üzere söz
aldım.
Şunu
açıklıkla ifade edeyim ki bu serbest bölgeler uygulaması
konusunda Türkiyenin ihtiyacı olan yeni alanların
açılması, serbest bölgelerin açılması şüphesiz bir
siyasi tercih olayıdır, yetki de Bakanlar Kurulundadır.
Konuşmamdan
sonra, zaman zaman uzmanlarıyla, serbest bölge başkanlarıyla
yaptığım sohbetlerde, ihtiyaçlarının çok fazla
olduğunu görüyorum. Ancak bölgeler arası dengesizlik konusunu da
dikkate aldığımızda, Trakyadaki serbest bölgedeki gerileme
ile doğudaki Mardindeki gerilemeyi ele aldığımız
zaman ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Artış sağlayan
Ege Bölgesinin devasa sorunları olduğunu da biliyoruz.
Şimdi burada
yapılması gereken
Yeni alanların açılması,
şüphesiz teşvik uygulamalarıyla birlikte ele
alındığı zaman cazibe merkezi olabilir. Ama buna
rağmen, eğer Doğu Anadolunun serbest bölge verileri elimizde
yoksa
Mardin üç sene içinde yüzde 90,6 oranında geriliyorsa bizi ciddi
ciddi düşündüren bir tabloyla karşı karşıyayız.
Bunun sınır ticareti denen olayla çok yakın bir ilgisi
vardır; Karstan Doğubeyazıta, Vana, Vandan Hakkâriye,
Hakkâriden ta Antakyaya
Mersini direkt ilgilendiren bir güzergâh, Habur
sınır ticareti ile Mersin direkt bağlantılı bir olay.
Yeni ihtiyaç
duyulacak bu serbest bölgelerin oluşmasında ciddi bir
planlamanın yapılmadığını görüyoruz. Özel bir
kalkınma projesi olmayınca, Devlet Planlama
Teşkilatının planlarında da yer almayınca bunlar tabii
ki yeni bir şey de yapılamıyor. Ancak ben bir noktaya
değinmeden geçmeyeceğim. Şimdi, serbest bölgeler deyince, her
şey serbest dersek, yakındaki hayalî ihracat davalarının
sayfalarını aralamamız lazım. Hayalî ihracattan kimler,
hangi şirketler ne kadar vurmuş. O hayalî şirketlerin hâlâ
serbest bölgelerde faaliyetleri sürüyor mu sürmüyor mu, bu, ciddi bir
araştırma konusu.
Bir taraftan
kayıt dışılıkla, bir taraftan hayalî ihracatla
mücadele, bir taraftan da istihdam konusunda gerçekten çok dikkatli olmak
gerekiyor. İstihdam konusu, öyle basit, atlanabilir bir nokta
değildir. Eğer, serbest bölgeleri serbest sömürü bölgeleri olmaktan
çıkaramazsak, bu bölgelerde sigortasız ve sendikasız işçi
çalıştırmalarının ne sıkıntılara yol
açtığını hepimiz göreceğiz. Neden? Çok basit bir örnek
veriyorum: Kayıt dışı istihdamın kaynağı
olma konusunda 2822 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu ile arabuluculuk
hükümleri bu bölgelerde uygulanmıyor, hepimiz biliyoruz. Mevcut, şu
an resmî çalışan rakam 56 bin civarında. Kadın istihdam
yoğunluğu var. Ama dikkat ediyoruz, yine, Egeden sonra, serbest
bölge olarak ticaret hacminin arttığı Mersinde -yüzde 32,2
oranında olduğu söyleniyor- 776 dönüm arazide 93 yabancı firma,
toplam 427 firmadan bahsediliyor ve 7 bin istihdam. Çalışma
koşullarının sert olması nedeniyle buralarda sık
sık işçi direnişleri söz konusu. Yine, Antalya Novamed gibi bir
firmada 81 kadın işçinin 2006 yılında
başlattığı grevin tam 448 gün sürdüğünü ve günlerce
basına konu olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.
Şimdi,
böylesine sıkıntıları olan yanları atlamamak gerekiyor.
Bu yasa buna tam cevap veriyor mu? Maalesef vermiyor çünkü bu konuda bir öngörü
yok. Bir serbest bölge, firmasıyla, sermayesiyle ama işçisiyle,
üreteniyle, çalışanıyla bir bütündür. Yani bir tarafı
kayırıp bir tarafı da laissez faire laissez passer bırakın
yapsınlar, bırakın geçsinler -meşhur Fransız
kuralıdır- noktasında bu bölgelere uygularsak şu
aklımıza gelir hemen -AK PARTİ kızacak ama- turizm
kentlerini turizm serbest bölgesi yapma projesi gelir. Yabancı
yatırımları çekeceğim, bölge ekonomisini geliştireceğim;
bölgelerin bu alandaki kentlerin kamu arazilerini turizm
yatırımlarına tahsis ederim; burada da kırk dokuz yıl
var; yap-işlet-devret de çıktı ardından; bir de Teşvik
Kanunu var; 2634 sayılı Yasa değişikliğini de koyduk
mu; devir hakkını da verdik mi
Bakın, bunlar verilirken bir de
devir hakkı veriliyor, daha önceki maddede geçti.
Şimdi,
yabancı yatırımlara bunu açtığınız zaman
hemen şunu yapmanız lazım arkasından: Bodrumda,
Antalyada, Mersinde yanan ormanlar nereye verildi? Duracaksınız üstünde;
Bodrumda, Antalyada, Mersinde. Ben üç güzel kentimizi saydım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yanan orman yerleri hiç kimseye verilmez.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi, bunların, serbest turizm bölgelerinin böyle
üstünde durmazsak serbest sömürü bölgelerini oluştururuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) O zaman yaktılar mı, yaktılar
mı?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bakın dikkat edin, serbest sömürü bölgelerini
oluştururuz. 21 adet var, 3.167 yerliden, 634 tane de yabancı firma
var. Şimdi, burada bu bölgelere bir taraftan sosyal güvenliği ihmal
edeceğiz, bir taraftan bu imkânları tanıyacağız, bir
taraftan bir şey daha yapacağız, onu söyleyeceğim: Sizler
hepiniz kırmızı diplomatik pasaport taşıyorsunuz.
Farkında mısınız, son bir senede kaç tane ülke, Afrika ülkeleri
dahi bizim parlamenterlerin taşıdığı
kırmızı diplomatik pasaportlara vize uyguluyor. Bundan haberiniz
var mı? Yakın zamanda Kanadaya, İngiltereye, Avrupanın
ortasındaki ülkelere, Afrikaya gitmeyi denediniz mi?
Kırmızı diplomatik pasaporta vize uygulanıyor. Sizin
Dışişleri çalışanlarınızın,
diplomatlarınızın Amerikaya, Kanadaya, diğer ülkelere
gittiği zaman çantalarının nasıl
arandığını biliyor musunuz? Bilmek lazım. Bakın,
bir ülkenin itibarı sadece çok paradan geçmiyor. Bir ülkenin itibarı
kendi yasalarını kendi vatandaşlarına nasıl
uyguluyorsa yabancılara da uygulamaktan geçiyor. Bu yasada Pasaport
Kanununa, şu şu maddelerine uygulanmaz. diyoruz. Yabancı
milletvekillerini VIPden alıyoruz. Bırakın,
konsoloslarını da alıyoruz. Nasıl olur? Benim
milletvekilime vize uygulayan bir ülkenin konsolosu, büyükelçisi benim ülkemin
VIP salonundan nasıl geçer? Bu geçiyor. Bakın, bu onur
kırıcıdır. Bu Türkü de, Kürtü de, bu ülkenin 70 milyon
vatandaşını da çok yakından ilgilendiren bir olaydır.
Bu bir senedir uygulanıyor. Bir senede ne değişti Türkiyede de
milletvekillerine, bakanlara -bilmiyorum, sayın bakanlar çok geziyorsunuz
dışarıda- kırmızı diplomatik pasaportlara şu
an benim tespit ettiğim 46ya yakın ülke bir yıldır vize
uyguluyor. Bu onur kırıcı bir şeydir. Bu, serbest piyasaya
mütekabiliyet esasını Meclis oy birliğiyle ortak bir önergeyle
koymalıdır. Bakın, onun patronu da, sermaye sahibi de,
milletvekili de, bakanı da, başbakanı da kendi ülkesinde bize
nasıl uyguluyorsa biz aynısını uygulamak zorundayız
arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Biz bunu uygulamadığımız zaman, onurumuza sahip
çıkmadığımız zaman bu güzelim ülkenin doğal
zenginliklerini, güzel zenginliklerini, ekonomisini, elini kolunu sallaya
sallaya gelen, ne olduğu, nerelerden geldiği, nereden para
bulduğu belli olmayan insanlara teslim edersiniz, bu ülkeyi teslim
edersiniz.
Ben buradan davet
ediyorum: Gelin, dört grup birlikte ortak bir önergeyle vize konusunda, bu
serbest bölge konusunda
Belki diyeceksiniz, bize sermaye gelmeyecek
Sermaye,
yüz tane vize koysanız, yüz tane barikat koysanız para varsa her yere
gider. Para varsa kâr varsa
Paranın dini, imanı yoktur. Bakın,
paranın dini, imanı yoktur, memleketi yoktur, menşesi yoktur,
pasaportu yoktur. Bu serbest piyasa da onunla ilgili bir olay. Ama sırf bu
diplomatik pasaportlara bir senedir bu uygulamayı hangi mantıkla
geliştiriyorlarsa gelin bunu birlikte yapalım, bunu öneriyorum..
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bu, sonraki maddenin olayıdır. 12nci maddeye ortak bir
önergeyle
En azından, bundan sonra, burada
başlattığımızı diğer alanlarda da devam
ettirelim, ta ki bu ülkeler bu ayıplarına son verene kadar. Buna
davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına Giresun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın
Nurettin Canikli.
Buyurun
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan tasarının 4üncü
maddesiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Esasında,
biraz önce Sayın Kaplanın yaptığı konuşmada
ifade ettiği bir konu var, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi
açısından bunun düzeltilmesi gerekiyor. O nedenle ve çok kısa,
bu amaca yönelik olarak söz aldım.
Biraz önce
Sayın Kaplan, özellikle belirli bölgelerde, turizm bölgelerinde yanan
orman alanlarının orman dışında başka amaçlarla
kullanılabileceğini
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Şirketlere verildi mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani, orman dışında,
sınırsız bir şekilde, başka ticari amaçla
-yatırım amacıyla, turizm amacıyla- özel kişilere,
gerçek kişilere verilebileceğini ve dolaylı olarak da
aslında, buradaki orman yakmalarının amacının da orman
alanı dışına çıkararak bu tür kullanımlar için
zemin oluşturmak olduğunu ifade etti. Bunun kesinlikle doğru
olmadığını burada ifade edelim öncelikle. Yanan orman
alanları hiçbir şekilde yeniden orman ihdası
dışında kullanılamaz, kiraya verilemez, satılamaz, üzerinde
irtifak hakkı tesis edilemez, turizm amaçlı dâhil olmak üzere,
yatırım amaçlı dâhil olmak üzere, hangi amaçla olursa olsun
kesinlikle orman alanı dışında kullanılamaz, bu çok
nettir ve bununla ilgili çok açık hükümler birçok maddede, net olarak birçok
kanunda yer almıştır, dercedilmiştir.
Dolayısıyla, burada, kamuoyunun kafasını
karıştırmamak için
-Sayın Kaplan belki yeteri kadar vâkıf olamayabilir- bunu
burada belirtelim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Canikli, yanan yerleri takip ediyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, sadece oralarda
değil -yani Antalyada,
Mersinde, turizm alanlarında değil- Türkiye'nin herhangi bir yerinde
bir orman -İstanbulda ya da başka bir yerde- yandığı
zaman bu orman alanları sadece orman alanı olarak ihdas edilir,
tekrar gerçekleştirilir, ağaçlandırılır ve onun
dışında hiçbir şekilde başka amaç için
kullanılamaz. Bunu çok net olarak düzeltelim. Sanıyorum, Sayın
Kaplan da bunu belki düzeltmek ister çünkü böyle bir ifadeyle, sanki, yanan
orman alanları kasıtlı olarak özel kullanıma ya da
şahsi kullanıma ticari amaç, rant oluşturmak amacıyla
yakılıyor ve buralar o şekilde kullanılıyor gibi bir
algılama, anlayış çıkıyor, bunun düzeltilmesi
gerekiyor. İnsanların, bizi izleyenlerin moralinin bozulmaması
açısından da tekrar ifade ediyorum: Hiçbir şekilde yanan orman
alanları orman dışında kullanılamaz, tekrar
ağaçlandırılır ve sonuna kadar orman olarak
kullanılır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Şahsı
adına, Manisa Milletvekili Mustafa Enöz.
Sayın Enöz,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi
sınırları içinde bulunmakla beraber özellikle gümrük
uygulamaları gibi çeşitli dış ticaret
kısıtlamalarının dışında
bırakılmış alanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu
alanlarda gümrük ayrıcalıklarının yanı sıra
yatırımcılara genellikle çeşitli vergi muafiyetleri
tanınmakta, dünya standartlarında iletişim ve haberleşme
gibi altyapı imkânı sunulmakta ve ihracata yönelik üretime
çeşitli biçimlerde sübvansiyonlar sağlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliğinin genişleme sürecinde ekonomik ve
sosyal alanlarda birbirinden farklı ülkelerin aynı birlik içerisinde
yer alarak aynı ekonomik politikalara uymak zorunda kalması ortaya
çeşitli sorunlar çıkarmaktadır. Aday ülkeler ve Birliğe
yeni katılan ülkelerin daha önce içinde bulundukları ekonomik
koşullara göre uyguladıkları politikalar ve aldıkları
önlemler birçok açıdan AB normlarından farklılık
göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, serbest bölgelerin kuruluş amacına
baktığımızda ülkemiz ihracatını artırmak
için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermayenin
gelmesini sağlamak, yabancı teknoloji girişini
hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli
bir şekilde temin etmek olarak özetlemek mümkündür. Serbest bölgeler,
ülkemiz sınırları içerisinde olmasına rağmen vergi,
gümrük ve kambiyo muameleleri yönünden gümrük bölgesi dışında
sayılan yerlerdir. Yani vergi, gümrük ve kambiyo mevzuatı kısmen
veya tamamen bu bölgelerde uygulanamaz. Bütün bunlar için 3218 sayılı
Kanun çok önemli teşvikler vermiştir. Bu bölgelerde faaliyet
gösterenler için bu teşvikler son derece önemlidir.
Serbest
bölgelerdeki ticaret hacmine baktığımızda bu teşvik ve
desteklere rağmen, ülkemizde serbest bölgelerin amacına
ulaşamadığını görmekteyiz. 2007 yılı sonu
itibarıyla bu bölgelerin toplam ticaret hacmi 24,5 milyar dolar olarak
karşımızdadır. Bu ise toplam ihracatın sadece yüzde
22sini oluşturmaktadır. 2007 yılı ihracatının
107 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde, toplam
ihracatımızın yüzde 5e yakın kısmı serbest
bölgelerden yapılan ihracattan meydana gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, serbest bölgeye getirilen kimi eşya gümrük idaresine hiç
sunulmaksızın serbest bölgeye konulduğundan, bu
eşyanın daha bölgeye ilk girişinde kaçakçılık
yapılmış olabileceği, serbest bölgelere sokulması
yasak eşyanın ya da ithali yasak eşyanın dahi illegal
yollarla bölgeye sokulabileceği her zaman mümkün olabilmektedir. Gümrük
denetimi olmaksızın serbest bölgeye alınan kaçak eşyalar
illegal bir yolla serbest bölge dışına çıkarılarak
kaçak olarak ülkeye sokulabilmektedir. Serbest bölge giriş ve
çıkışlarının denetlenmesi,
kaçakçılığın önlenmesini tam olarak sağlayamamaktadır.
Zira ülkemizdeki serbest bölgeler genellikle çok geniş alanlar üzerinde
kurulu olup bu geniş alanların kontrol altında
tutulmasının güçlüğü yaşanmaktadır. Hâl böyle olunca,
sadece giriş-çıkış kapılarındaki denetimle
yetinmek, kaçakçılıkla etkin mücadele imkânını ortadan
kaldırmaktadır. Bölgede faaliyet gösteren firmaların
depolarının denetimi, kaçakçılıkla mücadelede daha etkin
bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuyla
ilgili her türlü tedbirlerin alınması gerektiğini bir kez daha
belirtmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, güneydoğu illerimizde yörenin ekonomik
yapısının iyileştirilmesi amacıyla, doğu
illerinde sınır ticareti ve açık pazar uygulaması önemli
görevler üstlenmiştir ancak gerek donanım eksikliği gerekse
yönetim zaafından kaynaklanan sorunlar nedeniyle Kıbrıs, Suriye,
İran üzerinden getirilen rakip serbest bölge malları, düşük
kıymette fatura veya sahte fatura kullanılarak ya da kaçak yollarla
yurda sokulmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Enöz, konuşmanızı tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Sahte fatura
yoluyla veya gümrük muamelesine tabi olmaksızın yapılan
kaçakçılıktan ülkemiz ekonomisi olumsuz yönde etkilenmektedir ve bu
sorun bugün hâlâ güncelliğini korumaktadır.
Sayın
milletvekilleri, dikkatinize sunduğum bu hususlar ülkemiz
açısından son derece önemlidir. Yürütmenin bu konularla öncelikle
ilgilenmesini diliyor ve yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Orhan
Karasayar.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
4üncü madde ile
serbest bölgelerin tanımı değiştirilmiş, 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük
Kanunu arasındaki uyumsuzluğu gidermek için bu tanım
getirilmiştir. Bu kanunla serbest bölge
kullanıcılarının bürokratik işlemlerinin daha kısa
sürede sonuçlandırılmasına vesile olunacaktır. Serbest
bölgenin işleyişiyle alakalı iki kurumun daha rahat
çalışması, sorunların asgariye indirilmesi
amaçlanmıştır.
Kanunun ülkemiz
için hayırlara vesile olmasını temenni eder, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 4üncü madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
maddeyi oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.33
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
275 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
4üncü maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle mi yönetilir Meclis?
BAŞKAN
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 8 inci maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Bedeli 5000 ABD
doları veya karşılığı Yeni Türk
Lirasını geçmeyen Türkiye mahreçli mallar, isteğe
bağlı olarak ihracat işlemine tabi tutulmayabilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz
Sayın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) 20 kişiyi 139 kişi gören gözler hiçbir gerçeği
görmüyor Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, devam ediniz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle taraflı görev yapılmaz. Sen en iyisi istifa et de
AKPnin grup başkan vekili ol! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, devam ediniz.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, hepiniz bu kanunu çok önemsiyorsunuz gibi gördüm.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Sen de önemsiyorsun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika. Hepimiz de
Ama acaba Hükûmet bu kanunu
önemsemiyor mu? Acaba bu işe bakan bakan bu kanun çok mu önemsiz bir kanun
da gelip bizi burada aydınlatmıyor? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Hayır
efendim, dış ticarete bağlı
Sanayi Bakanıyla ilgisi
yok bunun kardeşim. Burada oturan bürokratlar Sanayi
Bakanlığı bürokratları değil, dış ticaretten
sorumlu Bakanın bürokratları.
Bir dakika
Bu
kanun dış ticaretten sorumlu Bakanlığın kanunu,
değil mi Sayın Grup Başkan Vekilim?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ya, öyle bir usul yok, devam et.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Nasıl öyle bir usul yok ya? Ne demek devam et?
Soruyorum ya.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kimi, hangi bakanlığı, hangi birimi
ilgilendiriyor?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Yani bu kadar, ne kadar önemsiz bir kanun mu ki,
arkadaşlar soru soruyorlar, orada 6 ayrı bakan oturdu. Ben hassaten
özür diliyorum yani görevinizi yapıyorsunuz Sayın Bakanım ama
benim bildiğim bugün 3 veya 4 bakan orada oturdu.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Önemini gösteriyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Neyin önemini gösteriyor? Ya, kardeşim,
birbirimizi kandırmayalım. Ya, lütfen birbirimizi
kandırmayalım, gerçekleri konuşalım.
Değerli
arkadaşlarım, bir kere bu ülkede bu gemi herkesin gemisi. Siz
eğer böyle bir kanunu ülke sanayisine, ulusal sanayi ve ulusal sanayiciyi
Sen dışarıdan gelen yabancı montajcıyı
koruyacaksan, eğer serbest bölgeleri dışarıdan gelen,
bilmem, Tayvandan çay getirip gemilerle, serbest bölgelerde paketletip,
eğer ihraç ettirip veya iç piyasaya süreceksen, bunun adı ne serbest
bölgedir, bunun adı
İstediğiniz kadar kanun çıkarın.
Eğer siz serbest bölgeleri ulusal sanayiye destek verecek, ulusal
sanayiden birtakım katma değer yaratacak şekilde biz
örgütlemezsek, gene hiçbir işe yaramaz bu kanun.
Ben söylüyorum:
Bir kere sanayici ister yerli olsun ister yabancı, istikrar ister. Bu yasa
çıkmadan önce tüm serbest bölgelerde yaklaşık iki
yıldır hiçbir faaliyet yoktu. Güvenmiyorlardı, birtakım
sorunları çözülmüyordu bu insanların. Haklılar, güvenmiş
gelmişler fakat büyük sorunlar yaşıyorlardı.
Eğer biz
24
milyar dolar dış ticaret hacmi var diyoruz. Arkadaşlar, lütfen
sorun: Bunun ne kadarı ihracat? Yani, rica ediyorum ya, cevap versinler,
ne kadarı ihracat? Bundan ülkeye ne kadar katma değer
yaratıldı? 24 milyar dolar efendim. Serbest bölgelerde yaratılan
dış ticaret hacmi, ithalat demiyorum, ihracat demiyorum,
dış ticaret hacmi 24 milyar dolar. Bunun ne kadarı ithalat, ne
kadarı
Demin Sayın Bakan bir soruya cevap verirken Aynı
Türkiyenin ihracat, ithalat modeline benziyor. dedi. Demek ki bunun üçte 1i
ihracat, üçte 2si ithalat ve bakın, ithalatçılara da montaj sanayisi
kurmuş.
Değerli
arkadaşlarım, burada ulusal sanayiciyi koruyup kollamazsak, eğer
onlara eşit koşullarda iç piyasada, sırf serbest bölgeye birisi
gelecek, mal üretecek diye onlara her türlü imtiyazı verip içeride
aynı rekabet koşulunda mal üreten insanı, eğer bir
şekilde Teşvik Yasasıyla bunu birlikte almazsak ve ulusal
teşvik politikasıyla, bunu bir şekilde, aynı anda
gözetmezsek yazık olur bizim imalatçımıza.
Size örnek
vereceğim: İş makineleri
Birileri katma değer
yaratıyor kendi ülkesinde, sadece getirip burada vidalıyor.
Bakın, aynen söylüyorum: Vidalıyor serbest bölgede. Bazı
arkadaşlar da, bazı sanayicilerimiz de çok zor koşulda burada
üretiyor, her türlü yerli katma değer yaratıyor ve zorunlu olarak
serbest bölgeye gidiyor, çünkü rekabet edemiyor. Eğer yerli üreticiyi bir
şekilde Teşvik Yasasıyla biz onları koruyup kollamazsak
yazık olur bizim ülkemize, yazık olur bizim sanayicimize.
Yabancıya
her türlü imkânı veriyoruz. Ha, gelin size bir soru soruyorum: Yüzde 100
yerli malı, yani ülkede üretilen, katma değer yaratan bir malı
orada üretenle, sadece gelip iki tane vida takan insanın bir farkı
var mı arkadaşlar? Bir fark olmalı. Yani, birisi bu ülkede
üretilen bir değeri -zeytinyağından tutun neye kadar olursa
olsun- katma değer yaratarak, serbest bölgede imal ederek ihraç ediyor.
Her şeyi buradan, ama öbürü hiçbir şekilde buraya hiçbir katma
değer yaratmadan, sadece vidalayarak, aynı eşit koşullarda
işlem görüyorsa arkadaşlar, bunun adı yerli sanayiciye
Bilemiyorum, takdiri size bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, serbest bölge uygulayan ülkelere bakalım,
yıllarca uygulayan ülkeler var. Bakın, Antalya Serbest Bölgesi
özellikle hurda altın ve özellikle kuyumculuk yönünden çok önemli bir
katma değer yaratıyor ülkeye. Ben o insanları kutluyorum. Ülkeye
bir katma değer yaratıyor. Altın altındır,
dünyanın her yerinde altındır. Bunu burada işliyor,
dünyanın her tarafına ihraç ediyor, ama öyle şeyler var ki
hiçbir katma değer yaratmıyor. Ama hiçbir farkı yok
arkadaşlar. Yani onu yapanla yüzde 100 katma değer yaratan
insanın arasında bir fark yaratmazsak
Ha, onun yeri bura
olmayabilir. Onun yeri Teşvik Kanunuysa o zaman onları Teşvik
Kanunuyla korumak zorundayız.
İstanbulda
ve Menemende deri sanayicilerinin serbest bölgeleri var. Bu insanların
bir görüşünü alın. Bu insanlar ne diyor arkadaşlar? Eğer
bir şeyi tamir edeceksek o insanların sorunlarını çözerek
tamir edelim. Bu insanların o kadar çok dertleri var ki. Ama biz -yine
söylüyorum- burada hepimiz bu ülkeye şöyle döviz, şöyle ihracat
yapılacak, şu kadar döviz gelecek diyoruz,
alkışlıyoruz. Bir yasa çıkıyor, bu yasa işlemiyor
arkadaşlar.
Ben yine
söylüyorum: Bugüne kadar sorun olan bazı sorunları çözecek ama ulusal
sanayici, ulusal sanayi yönünden bu yasanın bize hiçbir yararı olmayacaktır.
Ülkede katma değer yaratan insanları korumayacaktır, sadece
makine vidalayan, işte, paketleyen insanlara faydası olacaktır.
Ben
takdirlerinize sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, grup adına yapılacak bir
konuşma için yeterli vakit yoktur. Bunu dikkate alarak çalışma
süremizi burada tamamlamak istiyorum.
Şimdiden 29
Ekim Cumhuriyet Bayramınızı tebrik ediyorum.
Özel gündemde yer
alan işler ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 30 Ekim 2008 Perşembe günü saat 13.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza, herkese hayırlı
akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.52