DÖNEM: 23 CİLT: 46 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101inci
Birleşim
9 Haziran 2009 Salı
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, hububatta yeni hasat döneminde çiftçilerin
sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
2.- Samsun
Milletvekili Fatih Öztürkün, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, çiftçilerin
sorunları ve Hükûmetçe açıklanan 2009 yılı buğday
fiyatlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin konuşmasına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Rusya
Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey
Mironovun davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal
Toptanın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/825)
2.- Bazı milletvekillerine,
belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık
Tezkeresi (3/826)
3.- TBMMden bir
parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009 tarihlerinde Türkmenistan Meclisi
Dış İlişkiler Komitesinin davetine icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/827)
4.- 25-27 Mart
2009 tarihlerinde Belçikaya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı
Abdullah Güle refaket eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar
Yakışın da iştirak etmesinin uygun görülmüş
olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/828)
B) Önergeler
1.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın (6/1431) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/139)
2.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın, 5582 sayılı Konut
Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 24üncü
Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifinin
(2/399) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/138)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin, hayvancılık
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/390)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/391)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin,
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı
vakalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/320) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
DTP Grubu önerisi
2.- (10/298) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/318,
10/376) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ve saat 19.00a kadar çalışmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385)
IX.- OYLAMALAR
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 5inci maddesinin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, kurumlar arası geçiş yapan
öğretmenlerin zorunlu hizmetine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/7612)
2.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, felsefe grubu öğretmenlerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/7618)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, turizm sektörüne yönelik tedbirlere ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/7633)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Şeker
Fabrikasının değer tespitine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/7640)
5.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, TOKİnin anahtar teslim
törenlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/7699)
6.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Mardindeki çiftçilerin TEDAŞa olan
borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/7722)
7.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir ilköğretim okulunun çevre
düzenlemesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/7728)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, şeflerin özlük haklarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/7730)
9.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTdeki sözleşmeli personele
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/7742)
10.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Kestel TOKİ projesindeki boş alana
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/7754)
11.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, THYnin acenteleriyle
çalışacağı bankaya ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/7925)
12.-
İstanbul Milletvekili Necla Aratın, kadınların miras
haklarını kullanmalarındaki sorunlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı (7/7960)
13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, yurt dışında
yaşayan vatandaşlar için düzenlenen danışma kurulu toplantısına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/8063)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak üç oturum yaptı.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ve hazineye
ait taşınmazlarda yapılan özel ağaçlandırmaya
ilişkin yönetmelikte yapılan değişikliğe,
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan, seçim sistemine,
Kastamonu
Milletvekili Hasan Altan, Kastamonunun İstiklal Madalyalı
İnebolu ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 88inci yıl
dönümüne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Dünya Çevre Günü
nedeniyle:
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Mersin ilindeki çevre kirliliğine,
Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut, Ankaradaki Eymir Gölünün ve Balıkesir
Kepsuttan geçen derenin kirletilmesine,
Mersin
Milletvekili Akif Akkuş, Tarsus-Mersin yolu üzerindeki katı atık
deposu sahasının değiştirilmesine,
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu, Ergene Nehrinin kirliliğine,
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan, Balıkesir ilindeki zeytin
alanlarının korunmasına,
Antalya
Milletvekili Atila Emek, Antalya ilindeki çevre tahribatına,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Atatürk Baraj Gölünün kirletilmesine,
Sinop
Milletvekili Engin Altay, Karadeniz Bölgesinde termik santral kurulmasına,
İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci, İzmir Körfezinin kirletilmesine,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Kızılırmak Nehrinin
kirletilmesine,
Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl, Ankara Büyükşehir Belediyesince, Ankaradaki
ana arterlere yılda birkaç defa ithal ağaçlar dikilerek çevrecilik
eliyle usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığına,
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis, Munzur Vadisi Millî Parkının, bu
bölgede hidroelektrik santral yapılarak sular altında
bırakılmak istendiğine,
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner, Antalyada kurulan doğal gaz çevrim istasyonu
AKSAya,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 27 milletvekilinin, sulama birliklerinin
sorunlarının (10/386),
İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, genetiği
değiştirilmiş organizmalar konusunun (10/387),
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, Tarsustaki
şantiye ve maden ocaklarının yol açtığı
sorunların (10/388),
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, Manisada tarımsal
sulamada yaşanan sorunların (10/389),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
İsveç
Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun, TBMM Parlamento heyetini
9-12 Haziran 2009 tarihleri arasında İsveçe davetine ilişkin
Başkanlık tezkeresinin oylaması sırasında istem
üzerine yapılan her iki yoklamada da çoğunluk
bulunamadığından,
9 Haziran 2009
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime 12.36da son
verildi.
|
|
|
Eyyüp
Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Murat
ÖZKAN |
|
|
Bingöl |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 115
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Haziran 2009 Pazartesi
Tasarı
1.- Üniversite ve
Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/715) (Plan ve Bütçe; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Milli
Savunma; Avrupa Birliği Uyum ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.5.2009)
Teklifler
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün; Sosyal Sigortalar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/467)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2009)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin; 28/3/1983 Tarih ve 2809 Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/468)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2009)
3.- Demokratik
Toplum Partisi Grup Başkanvekili Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaş ve Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın;
İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/469) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2009)
4.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/470) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2009)
5.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve 2 Milletvekilinin; Polatlı Adı ile Bir
İl Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/471) (İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.5.2009)
Tezkereler
1.- Tokat
Milletvekili Şükrü Ayalanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/823) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2009)
2.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/824) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2009)
No.: 116
9 Haziran 2009 Salı
Tasarılar
1.- Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı (1/716) (Avrupa Birliği Uyum; Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4.6.2009)
2.- Kat Mülkiyeti
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı (1/717) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.6.2007)
Rapor
1.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395) (Dağıtma tarihi: 9.6.2009)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 25 Milletvekilinin, hayvancılık
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 27 Milletvekilinin, esnaf ve sanatkarların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/391) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03.06.2009)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 Milletvekilinin,
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı
vakalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)
9 Haziran 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Üç dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, yeni hasat döneminde çiftçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergine aittir.
Buyurunuz
Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
arkadaşlar, birazcık sessiz olursanız daha rahat
dinleyeceğiz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, hububatta yeni
hasat döneminde çiftçilerin sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
GÜROL ERGİN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hububatta hasat döneminin
başlaması nedeniyle gündem dışı konuşma yapmak
üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ülkemin gerçek sahibi ve
efendisi olan aziz çiftçilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hububat üretimi 3 milyon çiftçi ailesini ve
dolayısıyla kırsalda yaşayan 15 milyon
insanımızı ilgilendirmektedir. AKP İktidarında
uygulanan politikalar hububat piyasalarında istikrarı sağlayamamış,
Toprak Mahsulleri Ofisinin yanlış alım politikası sonucunda
tüccar her yıl fiyatları düşürmüş, ürününü Toprak
Mahsulleri Ofisine veremeyen çiftçi buğdayını tüccara satmak
zorunda kalmıştır.
Geçtiğimiz
günlerde Çukurovada, Egede, Akdenizde buğday hasadı
başladı. Olumlu iklim koşullarından ötürü bu yıl
üretim geçen yıldan biraz fazla ancak Toprak Mahsulleri Ofisinin gecikerek
belirlediği ve maliyetleri bile karşılamayan taban fiyatı
çiftçiyi yine perişan edecek.
Çeşitli
kuruluşların hesapladığı buğday maliyeti
şöyledir: Ziraat Mühendisleri Odasının hesaplarına göre 1
kilo buğdayın maliyeti en yüksek verimin alındığı
Çukurovada 50, Şanlıurfada sulu koşullarda 58,2 kuruştur.
Türkiye şeker fabrikaları pancar ekim bölgelerinde yapılan 31
sulu, 42 kuru buğday tarımı maliyet hesaplarına göre suluda
maliyet 54,3; kuruda maliyet 53,8 kuruştur. Ziraat Odaları
Birliğinin Türkiye ortalaması olarak belirlediği maliyet 61
kuruştur. Tarım Bakanlığına bağlı
Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğünün Altınova,
Gözlü, Karacabey, Koçaş, Konuklar, Malya, Ulaş Tarım
İşletmelerinde yani resmî devlet kurumlarında hesaplanan
maliyetlere göre bu yıl buğdayda maliyet 46 ila 76 kuruş
arasında değişmektedir, ortalama maliyet 55,4 kuruştur.
Lütfen dikkat ediniz. Gerek Türkiye şeker fabrikaları ve gerekse
bizzat Tarım Bakanlığı Tarım İşletmeleri
Genel Müdürlüğü, buğday maliyetini 55 kuruş olarak belirliyor.
Tarım Bakanlığının verdiği fiyat, Toprak
Mahsulleri Ofisinin verdiği fiyat ise -dikkat ediniz- yalnızca 50
kuruştur.
Değerli
arkadaşlarım, maliyetin 55 kuruş olduğu bir ülkede
buğdaya 50 kuruş fiyat, bunun yanında da 5 kuruş
göstermelik bir prim verilmesi, çiftçimizi yine perişan edecektir. Son
aylarda gübre fiyatlarında bir miktar düşme olmakla birlikte, 2008
yılında çiftçi, bugün hasat ettiği buğdayı üretirken
gübreyi yüzde 150 pahalandığı dönemde almıştı.
Açıklanan fiyatın çiftçiyi mağdur etmemesi için prim
miktarı değiştirilmeli, 15 kuruşa
çıkarılmalıdır. Toprak Mahsulleri Ofisi ödemeleri bir ay
vadeyle yaptığından, çiftçi yine tüccara gitmeye mahkûm
bırakılmıştır. Bu nedenle alımlar peşin
fiyatla yapılmalıdır. Borsa alımlarında
oluşabilecek kuyruklar dikkate alınarak buralarda da TMO alım
merkezleri açmalıdır ve bu üretim döneminde, dâhilde işleme
rejimi kapsamında buğday ithalatı yapılmasına
kesinlikle izin verilmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, buğday üreticilerimiz gibi tüm çiftçilerimiz
sıkıntı içinde olduğundan, 2009 bütçesinde çiftçi
desteklerinden kesilen yüzde 10 kesinti çiftçiye kesinlikle iade edilmelidir.
Tarımsal girdilerin tümünden, elektrikten, gübreden, mazottan, ilaçtan
alınan KDV yüzde 1e indirilmelidir. Mazottan alınan özel tüketim
vergisinden Hükûmet vazgeçmelidir. Çiftçilerin Ziraat Bankası, tarım
kredi kooperatifleri ve özel bankalara olan kredi borçları faizsiz olarak
üç yıl süreyle ertelenmeli, tarımsal işletmelere, KOBİlere
olduğu gibi sıfır faizli yeni kredi kullanım
olanağı sağlanmalıdır.
Ziraat
Bankasına olan ve ödenemeyen borçlardan ötürü borçlular ve kefiller
birbirine girmektedir, çiftçi hacizle boğuşmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tarımsal
sulamada da kullanılan elektrik borçlarının ödemesi
-anaparayı geçen faizler nedeniyle çok yükselmiştir bu borçlar da-
faizleri silinerek beş yıla yayılmalı, çiftçilerin ve
kooperatiflerin ödenemeyen elektrik borçları nedeniyle açılan davalar
durdurulmalıdır.
Sanıyorum ki
Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı biraz sonra bu kürsüye
gelecek ve büyüklere anlattığı masalları yineleyecek. Ancak
masalla karın doymuyor. Biliniz ki Türk çiftçisini sefalete mahkûm
ettiniz, 2009 yılı hububat fiyatları ile bu mahkûmiyeti bu
yıl da sürdürüyorsunuz. Çiftçimize karşı sürekli
yanlış içindesiniz.
Sözlerimi
tamamlarken Sayın Başkan, sizi, değerli milletvekillerini ve
yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyor, bereketli hasatlar
dilediğim çiftçilerimizin önünde saygıyla eğiliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
Gündem
dışı ikinci söz, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluşu
hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Fatih Öztürke aittir.
Buyurunuz
Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Samsun Milletvekili Fatih Öztürkün, Türkiye
Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Sayın Başkan, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve siz değerli milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 10 Haziran 1946 yılında
kurulan Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş amacını, gazete,
dergi, radyo ve televizyon gibi yazılı, işitsel, görsel ve
elektronik iletişim alanlarını kapsayan gazetecilik
mesleğini, mesleğin geleneklerini, ahlak ilkelerini korumak; herkesin
bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkının bir aracı olan
iletişim ve düşünce özgürlüğünü sağlamak; gazetecileri
meslekleri içinde maddi ve manevi yönleriyle ilerletmek ve yüceltmek
şeklinde özetleyebiliriz.
Malumunuz
olduğu gibi, bilgi ve haber alma insanlığın en doğal
hakkıdır. Özellikle demokratik sistemin hâkim olduğu toplumlarda kitlelerin doğru
ve tarafsız bilgiye ulaşması son derece önemlidir. Günümüzde
bilgi ve haberin aktarılmasında kitlelerin genellikle ilk
başvuru kaynağı olarak kitle iletişim araçlarını
kullandıklarını görmekteyiz. Bu sebeple, gazetecilik
mesleği ve gazetecilik sektörü demokratik toplumlarda dördüncü denetleyici
güç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gazeteci, haber
ve bilgi kaynağına çabuk ulaşarak okuyucularına günlük veya
anlık olarak haberlerini ulaştırır. Gazetecinin bu
olayı yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye dayalı
yazılar yazması, yorumlar yapması gerekmektedir. Gazetecilik her
şeyden önce biraz cesaret işi olduğundan, iyi bir gazetecinin
aynı zamanda cesaretli ve becerikli olması gerekmektedir.
Tanınmış bir Fransız gazeteci, gazeteciyi Gazeteci, elinde
feneri, yaşamdan gelip geçen ve her yerde, her zaman hakikati arayan
kimsedir. şeklinde ifade eder. Bu tarif karşısında,
gazetecilik, bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst,
ön yargılardan uzak ve kişilik haklarına saygılı
olmayı gerektirmektedir.
Gazetecilik
mesleği özverili ve yürekli çalışmayı gerektirir. Bu
meslekle uğraşanların en önemli özelliği ise mesleğe
gönül vermiş olmalarıdır. Bu nedenle gazetecilik mesleğini
yapanlar her dönemde yüksek ahlaki değerlere sahip olmadıkça
halkın geleceğe güvenle bakması imkânsız hâle gelmektedir.
En zor mesleklerden olan gazetecilik, aynı zamanda da oldukça onurlu bir
meslek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Basın, her
anlamda özgür olmalıdır. Basının özgür hareket
edebildiği bir ülkede gerçek ve sağlıklı demokrasiden söz
edilmelidir. Herkesin bildiği ve tartışmasız kabul
ettiği gibi Basın hürdür ve sansür edilemez. Basın
özgürlüğü denilince sadece sansür veya basının siyasal iktidara
karşı olan özgür olması akla gelmemelidir. Asıl basın
özgürlüğü, gazetecilerin patronlarına karşı özgür olmalarıdır.
Bu özgürlük ve teminat, gazetecilerin görevlerini meslek kuralları
kapsamında sürdürebilmelerinin asgari şartıdır. Gazete
patronlarının veya iktidarların hoşlanmadıkları
gazetecilerin işlerine son vermesinin üzücü örneklerine geçmiş
dönemlerde şahit olunmuştur. Basın
çalışanlarının medya patronları
karşısındaki güçsüzlüğü, sendikal örgütlenme
haklarını kullanmaktan yoksun olması, medya sahiplerinin ticari
kaygılarla hareket etmesi sansür ve otosansürü birlikte getirmekte,
dolayısıyla basın ve ifade özgürlüğünün kullanılabilmesinin
koşulları da zedelenmektedir.
Herkesin malumudur
ki 2004 yılında AK PARTİ Hükûmeti dönemimizde yeni bir
Basın Yasası çıkarılmıştır. Bu Yasa ile Türk
medyası ifade özgürlüğü ve gazeteciliğin temel değerleri
noktasında uluslararası standartları
yakalamıştır. Bu Yasayla ilgili olarak Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti Başkanı Bu Basın Yasası, 12 Eylül hukukunun Türk
medyası üzerindeki kalıntılarını temizledi. yorumunu
yapmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
kıstaslarını dikkate alarak çıkartılan Yasaya göre
ifade özgürlüğü konusundaki sınırlamalar uluslararası
seviyeye çekilmiş olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, gazeteler ve gazetecilik artık toplumla bilgi ve haberi
en doğru şekilde paylaşmalıdırlar. Bu noktada da
tirajlarını gözden geçirmelidirler. Dünya Gazeteciler Birliği
tarafından bin kişi üzerinde yapılan çalışmada bin
kişi başına 600den fazla
net satışla dünyada kişi başına en çok gazete
satılan ülke Norveçtir. Bu ülkeyi Japonya, Finlandiya, İsveç,
Danimarka, Avusturya ve Singapur izlemektedir. 123 milyon nüfuslu Japonyada
toplam gazete tirajı 70,4 milyondur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz
efendim.
FATİH ÖZTÜRK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
YAYSAT ve Merkez
Dağıtım verilerine göre, Türkiyede ise 39 gazetenin net
satışı günlük ortalama 5,1 milyon civarındadır. Yani
bu rakamlarla dünyanın çok gerisinde olduğumuz aşikârdır.
Bir başka gerçekse okumayan bir toplum olduğumuzdur.
Değerli
arkadaşlar, konuşmama yaşantımın bir bölümünde bu
kutsal mesleği yapmış, çilesini çekmiş, tozlu
raflarında gezinmiş ve bu işin eğitimini almış
bir arkadaşınız olarak son verirken, cumhuriyetimizin kurucusu
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün şu sözlerini de unutmamamız
gerektiğini ifade ediyorum: Basın, milletin müşterek sesidir.
Bu vesileyle
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümünü kutluyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Gündem
dışı üçüncü söz, buğdayda hasat döneminin
başlaması hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Paksoy.
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun,
çiftçilerin sorunları ve Hükûmetçe açıklanan 2009 yılı
buğday fiyatlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çiftçilerimizin sorunları ve Hükûmetçe açıklanan
2009 yılı buğday fiyatları hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve çiftçilerimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, buğdayda mayıs ayı ortalarında Çukurovada
başlayan hasat mevsimi devam etmektedir. AKP Hükûmetinin haziran, temmuz
ve ağustos ayları için açıklamış olduğu 50
kuruş alım fiyatı, çiftçimizi memnun etmek bir yana perişan
etmiştir. Açıklanan fiyatlar, ürün maliyeti olan 65 kuruş
fiyatın altında kalmıştır. Doğrusu, biz bu konuda
Hükûmetten fazla ümit var değildik. Ancak çiftçilerimizin içinde
bulunduğu zor şartlar, geçen yıl yaşanan hububat krizi, bu
yıl yağış rejiminden dolayı rekoltenin yüksek olması
gibi sebeplerle Hükûmetin biraz daha insaflı bir fiyat ilan etmesini
çiftçilerimiz adına beklemiştik. Ancak baştan da ifade
ettiğim gibi, bu beklentimiz hayal kırıklığına
dönüştü. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin bu
yanlıştan dönmesini ve açıkladığı fiyatı
revize etmesini çiftçilerimiz adına talep ediyoruz. Hükûmetin buğday
fiyatları için açıkladığı 50 TL/ton prim de yeterli
değildir. Destek priminin en az 110 TL/ton olması çiftçilerimizin
talebidir. Niçin talep ettiğimizi birazdan size izah edeceğim.
Bu sene yüksek
gübre fiyatlarından dolayı gübre kullanımı yüzde 36
oranında düşmesine rağmen, iklim ve
yağışların olumlu olması nedeniyle buğday
rekoltesinin geçen yıla göre yüzde 15 artışla 20 milyon ton
civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. Dünya buğday üretiminde
ise yüzde 5 civarında düşüş beklenmektedir. Bu düşüşün
de etkisiyle 280 dolar olan dünya buğday fiyatlarının
kış aylarında yükselmesine kesin gözüyle
bakılmaktadır.
Kıymetli
arkadaşlar, açıklanan 50 kuruş alım fiyatı, maliyeti
olan 65 kuruşun altında kalmıştır. Toprak Mahsulleri
Ofisinin ürün maliyetlerini göz önünde bulundurarak yeni bir müdahale
fiyatı ilan etmesi gerekmektedir.
Ayrıca
Toprak Mahsulleri Ofisi alım merkezlerini artırarak hızlı,
peşin ve sürekli alım yapmalıdır. Geçen yıllardaki
gibi çiftçilerimizin günlerce ofis önünde uzun kuyruklar oluşturarak hem
maddi hem manevi çile çekmelerine mâni olunmalıdır. Hasat döneminde
ürününü acilen satmak zorunda olan çiftçilerimizi toplayıcıların
insafına terk etmemeliyiz.
Yaşanan
tecrübeler, Toprak Mahsulleri Ofisinin açıkladığı fiyatlara
hâkim olmadığını göstermektedir. Her yıl olduğu
gibi bu sene de piyasa açıklanan fiyatların altında
oluşacaktır. Mesele sadece fiyat ilan etmek değildir. Asıl
mesele ilan edilen fiyatların piyasa fiyatlarının altına
düşmemesi, çiftçinin tüccara boğdurulmamasıdır. Bugünlerde
Çukurovada buğday 40 kuruşa alıcı bulamamaktadır.
Hükûmetin
sağladığı ek kaynak Toprak Mahsulleri Ofisine gelecek olan
buğdayın tümünü karşılamaktan uzaktır. Toprak
Mahsulleri Ofisi mevcut kaynaklarıyla ancak 4-4,5 milyon ton buğday satın
alabilir. Kaldı ki TMO bu parayla sadece buğday almayacaktır,
aynı dönemde arpa, mısır, fındık da alacaktır.
Toprak Mahsulleri Ofisine ayrılan kaynağın
artırılması gerekmektedir.
AKP hükûmetleri
çiftçiyi yok saydığı için çiftçi lehine, ülke menfaatine ciddi
bir politika takip etmemiştir. Bu Hükûmetin temel politikası Sat
kurtul, ver kurtul, olmazsa kirala kurtuldur. 2001-2002 yıllarında
ülkemizin en güvenilir ve en itibarlı kuruluşu olan Toprak Mahsulleri
Ofisi, takip edilen yanlış politikalar sonucu âdeta batma
noktasına gelmiştir. Bugün, alım yapan ajansların
yarısı kapatılmış, alanında görevli uzman
eksperlerin çoğu emekli edilmiş, yerlerine de yenileri
alınamamıştır. Yani Toprak Mahsulleri Ofisi fiziki olarak
da alımlar için yeterli değildir.
Sayın
milletvekilleri, çiftçilerimiz borç batağına
saplanmıştır. Daha dün televizyonlarda, borcunu ödeyemeyen
yetmiş yedi yaşındaki Düzceli bir çiftçinin hapse girdiği,
Lütfi Dedenin köyündeki çiftçilerin postacı ve icra tebligatı
görmemek için kaçtıkları haberleri yer aldı. Siz bu durumdan hiç
mi üzüntü duymuyorsunuz? Bir kısım çiftçilerimiz Ziraat
Bankasına ve tarım krediye olan borçlarını yüksek temerrüt
faizleri dolayısıyla ödeyemez duruma düşmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) Başka bir konu Konyalı çiftçilerle ilgilidir. Yer
altı sulamasını en çok kullanan Konya Ovasındaki
çiftçilerimiz, yüksek enerji maliyetleri dolayısıyla biriken elektrik
borçlarını ödeyememek durumundadırlar. Tabii, yer altından
sulama yapan çiftçilerimizin tamamı bu durumdadır. Bu konuya da bir
çözüm bulunması gerekiyor.
Açıkladığımız
ürün fiyatları gübre, enerji, akaryakıt gibi yüksek fiyatları
karşılamaya yetmiyor. Bu yüzden çiftçimiz bırakın borcunu
ödemeyi, evini geçindirmekten aciz duruma düşmüştür. Besiciler
perişan. Örneğin Amasya Suluovalı besicilerimiz bankalara olan
borçlarını ödeyemez duruma düştüler. Bizatihi isim vererek konuşuyorum
ki önerilerimizin afaki olduğunu düşünmeyesiniz. Eğer isterseniz
isimlerini zikrettiğim çiftçileri siz de dinleyebilirsiniz.
Değerli
milletvekilleri, tarım sektöründe çalışan 5 milyondan fazla
insanımızın büyük bir çoğunluğu zaten gizli işsiz
durumunda ancak Hükûmetin yanlış tarım politikaları sonucu
bu insanlar da topraklarını bırakıp kente göçerlerse bu
kadar insana nasıl istihdam, iş ve aş
sağlayacağız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) Teşekkür ederim.
Biz muhalefet
olarak vatandaşlarımızın sorunlarını sizlere bu
kürsüden iletiyoruz. Lütfen bu sorunlara kulaklarınızı
kapatmayın, nasıl olsa oy alıyoruz diye düşünmeyin.
Partinize AKP değil de AK denilmesini istiyorsanız, sözle
değil milletin gerçekte ak diyebileceği icraatlara imza atın.
Beni sabırla
dinlediğiniz için hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.
Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Hükûmet adına.
Buyurunuz
Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkürler.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; gündem dışı
konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2009-2010
döneminde hububat üretimiyle ilgili olarak, Toprak Mahsulleri Ofisi
aracılığıyla Bakanlık olarak
yaptığımız çalışmalar, değerlendirmeler ve
kamuoyuna açıkladığımız müdahale fiyatlarıyla
ilgili yüce Meclisi bu vesileyle bilgilendirmek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede Güneydoğu Anadolu Bölgesi,
Akdeniz ve Ege bölgelerinde hububat hasadı
başlamıştır. Hasadın başladığı
günden bugüne kadar piyasalar Toprak Mahsulleri Ofisi ve
Bakanlığımızın diğer ilgili
kuruluşlarınca yakinen takip edilmiş, üreticilerimizin
ürünlerini pazarlamada sıkıntı yaşamamalarını
teminen 1 Haziran tarihinden itibaren de taahhütnameyle alımlara
başlanmıştır.
Piyasa
fiyatları, Akdeniz Bölgesinde -buğday için arz ediyorum- 430-460
TL/ton, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 400-490 TL/ton, Ege Bölgesinde ise
435 ile 460 TL/ton seviyelerindeyken Toprak Mahsulleri Ofisi, hasadın daha
da yoğunlaşmasıyla birlikte fiyatların düşerek
üreticilerimizin mağdur olmaması için piyasaya müdahale ederek
alım fiyatı politikalarını
açıklamıştır. Toprak Mahsulleri Ofisinin piyasaya
müdahalesi ile piyasa fiyatlarında üç dört gün içerisinde
yaklaşık ton başına 15 lira bir artış meydana
gelmiş ve ortalama fiyatlar 450-495 TL/ton seviyelerine yükselmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu çerçevede, yeni alım
döneminde Toprak Mahsulleri Ofisinin müdahale sistemi ile ilgili olarak şu
hususları arz etmek istiyorum: Öncelikle, bir kademeli müdahale
fiyatı uygulanacaktır. Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı
üreticilerden, belgeleri çerçevesinde, ürünlerinin tamamını
almayı planlıyoruz. Yani bize ne kadar ürün getirirse üretici bunun
tamamını biz almayı ifade ediyoruz, taahhüt ediyoruz.
Ayrıca, bu
yıl ilk kez olarak Avrupa Birliği alım sisteminin
standartları uygulanacaktır. Bu uygulama, yeni alım sisteminde
önceki dönemlere göre üretici lehine
ortalama yüzde 2 oranında bir iyileşme sağlamaktadır. Buna
göre, rutubet, hektolitre ağırlığı, süne ve diğer
zararlılarla ilgili, bir de kusurlu tane, çimlenmiş ve
filizlenmiş taneyle ilgili kriterlerde üretici lehine iyileştirmeler
yapılmıştır. Örneğin önceki yıllarda rutubetle
ilgili olarak yüzde 14 karşılığı 2,5 TL/ton kesinti
yapılırken bu uygulama yerine yüzde 14 rutubette kesinti
yapılmayacak, eğer yüzde 10 rutubet sağlanabilirse ayrıca
17,5 TL/ton ilave fiyat ödenecektir.
Yine,
buğdayın 100 litresinin kaç kilograma tekabül ettiğiyle ilgili
bir uygulama olan hektolitre ağırlığı uygulaması,
hektolitrenin 73 olması durumunda yapılan kesinti yarı
yarıya azaltılacaktır.
Süne,
kımılla ilgili olarak da önceki yıllarda yüzde 3,5 tahribat için
37,5 TL/ton kesinti yapılırken yeni uygulamada aynı oran için 20
TL kesinti yapılacaktır.
Keza kusurlu
dane, çimlenmiş ve filizlenmiş daneyle ilgili kriterlerde de
iyileştirmeler yapılmıştır. Bu, tabii, alımda daha
üretici lehine, biraz önce de arz ettiğim gibi, en az yüzde 2lik bir
iyileşme meydana getiriyor.
Ödemelerle ilgili
olarak ise, ürün bedelleri bir ay içerisinde üreticilerin banka
hesaplarına aktarılacak, ürününü emanete bırakan üreticilere
talepleri hâlinde yüzde 30 avans ödenecek, ürününün geri çekilmesi durumunda
depo kira ücreti alınmayacaktır.
Makbuz senedine
dayalı kredi sistemi çerçevesinde bankalardan kredi kullananların
ürünlerini Toprak Mahsulleri Ofisine satmamaları hâlinde, kredi faizinin yüzde
25lik kısmı TMO tarafından karşılanacaktır.
Kendi
depolarında veya kiraladıkları depolarda ürün stoklayanlar da
belirlenecek esaslar dâhilinde yerinde emanet alım sistemi kapsamında
makbuz senedi karşılığı kredi kullanabileceklerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Mahsulleri Ofisinin müdahale
alım fiyatını belirlerken maliyetleri, enflasyon
oranını, üretim miktarını, dünya piyasalarındaki
gelişmeleri, önceki yıl fiyatlarını ve kuşkusuz
buğday üretiminin sürdürülebilirliğini dikkate aldık.
Açıklanan
fiyatlar müdahale alım fiyatıdır ve üreticilerimizin ürününü
piyasada daha yüksek fiyattan değerlendirememesi durumunda, TMOya
belirlenen fiyatlardan yönelen bütün ürün satın alınacaktır.
Bu çerçevede,
Toprak Mahsullerinin 2009-2010 dönemi için Anadolu kırmızı sert
buğday -yani ekmeklik buğday- müdahale alım fiyatı haziran,
temmuz ve ağustos ayları için ton başına 500 TL, eylül
ayında 510 TL, ekim ayında 520 TL, kasım ayında da 530 TL
olarak belirlenmiştir. Arpa ve diğer gruptaki buğdayların
alım fiyatları bu fiyatlar esas alınarak belirli bir pariteyle
tespit edilmektedir. Örneğin arpa için parite 0,75tir. TMO, diğer
gruplardaki ürünlerin fiyat ve pariteleriyle ilgili ayrıca detaylı
açıklama yapmıştır.
Ayrıca,
Bakanlığımızca, geçtiğimiz yıllarda olduğu
gibi, prim ödemesi uygulamasına da devam edilecektir. 2007 ve 2008
yıllarında ton başına 45 lira olarak uygulanan prim ödemesi
2009 yılı ürünü için 50 TL olarak tespit edilmiştir. Buna göre,
530 TL/ton fiyat -ki kasım ayı fiyatı- 50 TL/ton prim dikkate
alındığında, üreticilerimize 530 TL/ton ödeme
yapılmış olacaktır. Fiyat, prim ve alım
kriterlerindeki iyileştirmeler, biraz önce de arz ettiğim gibi,
üretici lehine yüzde 2 düzenleme getiren, artış getiren uygulamayla
birlikte üretici geliri açısından yüzde 8,5luk toplam bir
artış söz konusudur. Bunun yüzde 6,5luk kısmı fiyat ve
prim uygulamalarından, yüzde 2lik kısmı ise
iyileştirmelerden oluşmaktadır.
Bütün desteklerle
birlikte üretici geliri 585 TL/ton ile birlikte maliyet göz önünde bulundurulduğunda,
bizim hesapladığımız maliyet, yüzde 28 maliyette tarla
kirası ki toplam alanın yüzde 3,5una tekabül ediyor kiralanan arazi.
Bu maliyette tarla kirası dikkate alınmazsa yüzde 58, tarla kirasıyla
birlikte sermaye faizi dikkate alınmazsa yüzde 74lük bir
kârlılık söz konusu olacaktır.
2007 ve 2008
yıllarında yaşanan kuraklıktan sonra bu yıl beklenen
yüksek verim göz önünde bulundurulduğunda, belirlenen fiyatlarla
üreticilerimizin geçtiğimiz yıla göre daha iyi gelir elde
edeceğini planlamaktayız.
Geçtiğimiz
yıllarda başlattığımız alım ve
satış fiyatlarının birlikte açıklanması
uygulamasına bu yıl da devam etmekteyiz. Bu uygulamanın
amacı, tüccar ve sanayicinin TMOdan ürün almak zorunda
kaldığı takdirde hangi fiyattan ürün alacağını
öngörmesi ve hesabını buna göre yaparak piyasaya gerektiğinde
daha aktif olarak girmesinin sağlanmasıdır.
Bu çerçevede,
Toprak Mahsulleri Ofisinin biraz önce belirtildiğini ifade ettiğim
alım fiyatlarına ilave olarak satış fiyatları, 1
Kasım 2009dan itibaren 575 TL/ton, 1 Aralık 2009dan itibaren de 585
TL/ton olarak belirlenmiştir.
Üreticilerimizin
TMO iş yerlerinde herhangi bir sıkıntıyla
karşılaşmamaları için çiftçi kayıt sistemi bilgilerini
tarım il ve ilçe müdürlüklerinde güncellemeleri ve Toprak Mahsulleri Ofisinin
belirlediği bankalarda hesap açtırarak buralardan alacakları
banka kartlarıyla alım noktalarına gelmeleri gerekmektedir.
Toprak Mahsulleri
Ofisi, kurumuna yönelen bütün ürünü alacak olup bu doğrultuda 204 sabit,
96 geçici ekip olmak üzere 300 noktada alım yapacak şekilde
hazırlıklarını tamamlamıştır.
TMO,
fiyatların açıklanmasını müteakip alımlara
başlamış, 9 Haziran 2009 tarihi itibarıyla 28.511 ton
taahhütnameyle alım ve 20.529 ton peşin alım olmak üzere 49.040
ton ürün alımı bugün itibarıyla gerçekleşmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Mahsulleri Ofisi elbette ki
üreticilerimizin daha iyi bir noktada ürününü değerlendirmesini arzu
etmekte ve dünya fiyatlarına göre, onları da dikkate almak suretiyle,
bu yılki ürünün miktarını da dikkate almak suretiyle bu
politikaları belirlemiştir.
Ben bu senenin
üreticilerimiz açısından bereketli bir mahsul dönemi
olmasını diliyorum. Çiftçilerimizin yanında olduğumuzu,
onların ürünlerini imkânlar ölçüsünde en iyi şekilde desteklemekte
olduğumuzu ve olacağımızı bu vesileyle bir kere daha
ifade etmek istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.
Sayın Ergin,
sisteme girmişsiniz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Efendim, kısa bir açıklama yapmak istiyorum
60ıncı maddeye göre.
BAŞKAN
Tamam, yerinizden de olabilir.
Buyurunuz
efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin konuşmasına
ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanın açıklamalarına göre, buğday fiyatları
belirlenirken maliyetler dikkate alınmış. Sayın Bakana
şimdi soruyorum: TİGEMe yani Bakanlığa bağlı
şu kuruluşlarda, Altınova, Gözlü, Karacabey, Koçaş,
Konuklar, Malya ve Ulaşta maliyetler ne kadardır? Benim
aldığım bilgilere göre burada maliyetler 46 ile 76 kuruş
arasında değişmektedir ve ortalama 55,4 kuruştur.
Kaldı ki bu işletmeler en teknik araçların kullanıldığı,
gübrelemenin en iyi yapıldığı işletmelerdir. Buna
rağmen buradaki maliyetler verilen fiyatın çok üstündedir; kârı
katmıyorum, yalnız maliyetleri söylüyorum.
İkincisi:
Geçen yıl, özellikle Fiyatlar iyi. diye Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat
belirlemedi, Fiyatlar iyi. diye primi 45 kuruş olarak tuttu, bir
yıl önceye göre artırmadı ama Bu yıl fiyatlar iyi
değil. diye Biz fiyat veriyoruz. diyen Toprak Mahsulleri Ofisi ve
Hükûmet, primi yalnızca 45 kuruştan 50 kuruşa çıkardı.
Burada büyük bir çelişki gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Ve eğer
yanlış anlamadıysam, Sayın Bakan bir kısım
bilgiler verdikten sonra, kârlılığın yüzde 74 olduğunu
söyledi. Maliyeti bile karşılamayan fiyatla nasıl
kârlılık elde edilir? Sanıyorum, dünya çapında ekonomistler
buna bir çözüm bulacaktır diye düşünüyorum.
Ve üç yüz
alım yerinde alım yapılacağını söylüyor
Sayın Bakan. Acaba, AKP iktidara geldiğinde alım yeri
sayısı ne kadardı, Sayın Bakan bunu söyleyebilir mi?
Söz
verdiğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
Sayın Eker,
bir şey söyleyecek misiniz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Hayır.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi
Başkanı Sergey Mironovun davetine icabet edecek olan TBMM
Başkanı Köksal Toptanın, beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/825)
8
Haziran 2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sayın Sergey
Mironovun davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle,
21-24 Haziran 2009 tarihleri arasında Rusya Federasyonuna resmî ziyarette
bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 6. Maddesi uyarınca, Genel Kurulun 02 Haziran 2009 tarihindeki
97. Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan
Kanunun 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi
Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı Seçim Çevresi
Salih Kapusuz Ankara
Kemal Anadol İzmir
İsmail Katmerci İzmir
Sabahattin Çakmakoğlu Kayseri
Zülfükar İzol Şanlıurfa
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barışın (6/1431) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/139)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü
sorular kısmındaki 531 sırasında yer alan 6/1431 esas
numaralı Sözlü Soru Önergemi geri çekmek istiyorum.
Gereğini arz
ederim.
Tansel
Barış
Kırklareli
BAŞKAN
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin,
hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
uygulanan politikalar, tarımın ve dolayısıyla
hayvancılığın genel ekonomi içerisindeki
ağırlığını azaltmıştır. Ülkemizde
yaşanan ekonomik büyümeden en fazla olumsuz etkilenen sektör tarım
sektörüdür.
Türkiyede
hayvansal üretimin geliştirilmesinde, teknik önlemlerle birlikte üretim
politikalarına devletin doğrudan ve dolaylı yapacağı
müdahaleler önemli rol oynamaktadır.
2007
yılında tarımsal desteğe bütçeden verilen pay 5,3 milyar
iken 2008 yılında 5,4 milyara, 2009 yılında 5,5
milyardır.
Bütçe
harcamaları 2009 yılında yüzde 9,6; 2008 yılında yüzde
17 artarken 2008 yılında bütçeden tarıma verilen desteğin
oranı yüzde 1,8; 2009 yılında yüzde 1,9 civarındadır.
Hayvancılığın
sorunlarının tespiti ile çözüm yıllarının
bulunması için Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereği Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Ümit Şafak (İstanbul)
3) Recai Yıldırım (Adana)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Ahmet Orhan (Manisa)
6) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
7) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
8) Rıdvan Yalçın (Ordu)
9) Ali Uzunırmak (Aydın)
10) Tunca Toskay (Antalya)
11) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
12) İsmet Büyükataman (Bursa)
13) Atila Kaya (İstanbul)
14) Cemaleddin Uslu (Edirne)
15) Behiç Çelik (Mersin)
16) Mustafa Enöz (Manisa)
17) Şenol Bal (İzmir)
18) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
19) Yılmaz Tankut (Adana)
20) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
21) Mustafa Kalaycı (Konya)
22) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
23) Necati Özensoy (Bursa)
24) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
25) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
26) Beytullah Asil (Eskişehir)
Gerekçe:
Tarımsal
desteklemelerin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı da 2002
yılında binde 54'ten, 2009 yılında da binde 49'a
düşmüş ve tarım sektörünün gayrisafi yurt içi hasıladaki
payı da her geçen yıl azalmaktadır.
Ülkemizde
yaşanan ekonomik büyümeden en fazla olumsuz etkilenen sektör tarım
sektörüdür. Tarım sektörünün gayrisafi yurt için hasıla içindeki
payı yüzde 9,7den yüzde 8,6'ya düşmüştür. 2007
yılında tarımda yüzde 7,3 küçülme olmuştur.
TÜİK
rakamlarına göre büyükbaş hayvan sayısı 2008
yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,58 azalırken,
küçükbaş hayvan sayısının ise geçen yıl bir önceki
yıla göre yüzde 6,87 azaldığı görülmektedir. 2008
yılı sonu itibariyle toplam büyükbaş hayvan sayısı bir
önceki yıla göre yüzde 1,58 azalarak 10 milyon 946 bin 239 başa
gerilemiştir. 2008 yılında kırmızı et üretimi,
2007 yılına göre yüzde 16,18 azalarak 482 bin 458 ton olurken süt
üretimi de aynı dönemde yüzde 0,70 azalışla 12 milyon 243 bin 40
tona gerilemiştir.
1980'li
yıllardan sonra uygulanan politikalar, tarımın ve
dolayısıyla hayvancılığın genel ekonomi
içerisindeki ağırlığını
azaltmıştır. Bu durum, makro ekonomik yaklaşımlar
açısından olması gereken bir süreç olarak kabul edilebilir.
Fakat ekonomideki gelişmeler, dalgalanmalar ve katma değer üretiminin
yavaş ve sınırlı artması tarımı olumsuz
etkilemiştir. Tarım sektörüne yönelik uygulanan politikalar, fiyat
müdahaleleri, destekleme politikasındaki değişmeler, girdi
desteklerinin azalması kırsal alanda en çok küçük üreticiyi etkisi
altına almıştır. Özellikle küçükbaş
hayvancılıkla geçimini sağlayan üreticiler uygulanan politikalar
sonucu olumsuz koşullardan en çok etkilenen kesim olmuştur. Buna
karşın, giderek yoksullaşan topraksız, az topraklı
veya az sayıda hayvan sahibi olan kırsal halk için, özellikle
küçükbaş hayvancılık halen önemli bir geçim kaynağı
olarak önemini korumaktadır.
Türkiye'de
hayvansal üretimin geliştirilmesinde, teknik önlemlerle birlikte üretim
politikalarına devletin doğrudan ve dolaylı yapacağı
müdahaleler önemli rol oynamaktadır.
Üretim politikaları
içinde, kısa dönemde, et, süt, yapağı ve tiftik gibi ürünlerin
fiyat oluşumunda desteklemelerin ve düzenlemelerin yapılması
zorunludur. Kısa dönemde söz konusu olacak destekleme ve düzenlemeler, AB
ülkelerinde olduğu üzere Ortak Piyasa Düzenleri (OPD)'ne benzer bir
şekilde gerçekleştirilmelidir.
Ülkemizin en
önemli kaba yem kaynaklarından birisi çayır ve meralardır.
Türkiye'de son 50 yıllık süreç içersinde koyun ve keçi
başına düşen mera alanlarında önemli miktarlarda azalmalar
gerçekleşmiştir. Aynı zamanda meraların ot verimleri ve
kalitesi de düşmüştür. Hayvanlarımızın
yıllık 50 milyon ton kaba yem ihtiyacı dikkate
alındığında, üretime verilen desteklere rağmen hala 14,3
milyon ton gibi ciddi bir miktarda kaliteli kaba yem
açığımız olduğu görülmektedir. Bu nedenle denetimli ve
dengeli otlatma Türkiye mera yönetiminin en önemli konusudur.
Özellikle 2007
yılında yem fiyatlarının ciddi oranda yükselmesi
üreticileri ciddi bir maliyet baskısıyla karşı
karşıya bırakmıştır. Bölgesel düzeyde proje bazlı
verilen et teşvik primi uygulaması ise ülkesel düzeyde üreticilerin
bu sorunlarını çözmeye yetmemektedir. Bu durum et
fiyatlarının yükselmesi gerekmektedir diyen bazı kesimlerin
seslerini yükseltmesine ve ülke içi fiyatların spekülatif olarak
artmasına neden olmaktadır.
Sınırlardan
kaçak et ve canlı hayvan girişleri hayvancılık için hala
ciddi bir sorun oluşturmaktadır.
Ülkemizde
bulaşıcı bir çok hastalığın yaygın olarak
bulunması ve kontrol altına alınamaması gerek insan
sağlığımızı gerekse hayvancılığı
ciddi şekilde tehdit etmeye devam etmektedir.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin,
esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
ekonomik, sosyal ve kültürel yapısının temel unsurlarından
olan Esnaf ve Sanatkârlarımızın içine düştüğü
sıkıntılar günümüzde had safhaya ulaşmıştır.
Esnaf ve
Sanatkârlarımızın yaşadığı sorunların
tespiti ile çözüm yollarının bulunması için Anayasanın 98,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri
gereği Meclis Araştırması açılmasını arz
ederim. 03.06.2009
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Ümit Şafak (İstanbul)
3) Recai Yıldırım (Adana)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Ahmet Orhan (Manisa)
6) Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
8) Ali Uzunırmak (Aydın)
9) Rıdvan Yalçın (Ordu)
10) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
11) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
12) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
13) İsmet Büyükataman (Bursa)
14) Atila Kaya (İstanbul)
15) Tunca Toskay (Antalya)
16) Cemaleddin Uslu (Edirne)
17) Şenol Bal (İzmir)
18) Behiç Çelik (Mersin)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Yılmaz Tankut (Adana)
21) Reşat Doğru (Tokat)
22) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
23) Muharrem Varlı (Adana)
24) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
25) Necati Özensoy (Bursa)
26) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
27) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
28) Beytullah Asil (Eskişehir)
Gerekçe:
Esnaf ve
Sanatkârlarımız sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan ülkemizin
çok önemli bir kesimini teşkil etmektedir. Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonuna kayıtlı aktif olarak
çalışan 1.779.942 esnaf bulunmaktadır. Aileleriyle birlikte
yaklaşık 8 milyonluk bir camia söz konusudur.
Kökü onuncu asra
kadar uzanan bu iktisadi ve sosyal geleneğin Türk toplum hayatında
istihdam sağlaması, milli gelirin dengeli bir şekilde
dağılması gibi özelliklerinden başka, bizi biz yapan
değerleri temsil eden, onu sokağa, mahalleye, kentlere ve toplumun
tüm hücrelerine yayan, aile kurumundan sonra toplumsallaşmanın,
iletişim kurmanın, birlik ve beraberliği zenginleştirmenin
en güçlü yapısı olan bu müessesemiz çökmek üzeredir.
Esnaf ve sanatkâr
kesiminin sorunlarını ülkemizin genel sorunlarından
ayrıştırmak mümkün değildir. Son dönemlerde ekonomideki
yaşanan sıkıntılar ve ekonomik krize bağlı olarak
gıda fiyatlarındaki artışlar, gelir
dağılımındaki eşitsizlikler, sanayi ve ticarette
yaşanan hızlı değişim trendine uyum zorlukları,
talepte daralma gibi birçok konu esnaf ve sanatkârın zaten mevcut olan
sorunlarına gereken müdahalelerin zamanında yapılmaması
ekonomik kriz içindeki esnafımızı daha da zor şartlar
altında yaşamaya itmektedir.
Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonunun verilerine göre 2005 yılında
196.494 yeni iş yeri açılırken, 287.526 esnaf iş yerini
kapatmıştır. 2006 yılında 248.516 yeni iş yeri
açılırken, 319.518 iş yeri kepenk indirmiştir. 2007
yılında ise her gün ortalama 100 iş yeri
kapanmıştır. 2008 yılında 128 bin 331 esnaf
dükkânını kapatmış, 20 bin esnaf da iş
değişikliği yapmıştır.
Mesleki bilgi ve
becerilerini evrensel bilgi, beceri ve disiplinlerle destekleyen, yeni
değerler kazanmalarını sağlayan politika, plan ve uygulamalara
hâlâ
kavuşamamışlardır. Esnaf ve sanatkârların iyiye
doğru değişim ve dönüşümünü sağlayacak, yeni esnaf ve
sanatkâr modelini oluşturacak milli politikanın belirlenerek plan,
program ve projelerin yürürlüğe konulması gerekmektedir.
Esnaf çok zor
durumdadır, ancak ciddi bir esnaf ve sanatkâr politikası yoktur.
Bilgi ve birikimleri ile sahip oldukları imkânlar, içinde
bulunduğumuz şartlarda varlıklarını huzur içinde
sürdürmelerine izin vermemektedir.
Esnaf ve
Sanatkârımız;
-
Gelişmiş pazarlara hitap edecek donanımlardan mahrum
olmasının,
- Bilgi ve
teknolojideki yeniliklerin getirdiği değişimlerin,
- Küresel
ekonominin, marketlerin ve Uzakdoğu mallarının
yarattığı rekabetin,
- AB uyum
yasalarının öngördüğü yeni standartların,
- Konut ve
otomobil kredileri ile kredili yaşamın getirdiği piyasa
durgunluğunun,
- Halkın
alım gücünün düşmesi ve tüketim
alışkanlıklarının değişmesinin,
- Yaşanan iç
göçler ile işsizliğin oluşturduğu kayıt
dışı esnaf ve sanatkârlığın oluşturduğu
haksız rekabetin,
yarattığı
tehditler altında var olma mücadelesi vermektedir.
Yaşanan
ekonomik durgunluk ve piyasadaki nakit dolaşımından dolayı
esnaf zor durumdadır. 2002 yılında 499 bin olan protestolu senet
sayısı 2007 yılının ilk 11 ayı itibariyle 1
milyon 331 bine ulaşmıştır. 2002 yılında 743 bin
olan karşılıksız çek sayısı 2007
yılının ilk 11 ayı itibariyle 1 milyon 218 bin kişiye
ulaşmıştır.
Esnaf ve
sanatkârların sorunlarına çözüm bulunamadığı taktirde
esnaf ve sanatkarlık müessesesi çökecektir.
Esnaf ve
Sanatkârlarımızın modern çağın şartlarına
uyum sağlaması, evrensel değerlerde mal ve hizmet üretebilmesi
amacıyla yeni esnaf ve sanatkâr modelinin ortaya
çıkarılması ve esnafın küresel rekabette başarılı
olmasına ve yüksek katma değer sağlamalarına imkân veren
plan ve programların gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Anayasamızın
173'üncü maddesinde belirtilen "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu
tedbirleri alır." Hükmünün hayata geçirilmesi, bunun için gerekli
yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı vakalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kırım-Kongo
kanamalı ateşi hastalığı vakalarının
araştırılarak sorumluların ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırma Komisyonu Kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
3) Şenol Bal (İzmir)
4) İsmet Büyükataman (Bursa)
5) Osman Durmuş (Kırıkkale)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
8) Ümit Şafak (İstanbul)
9) Ahmet Orhan (Manisa)
10) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
11) Hasan Çalış (Karaman)
12) Beytullah Asil (Eskişehir)
13) Reşat Doğru (Tokat)
14) Cemaleddin Uslu (Edirne)
15) Mithat Melen (İstanbul)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Yılmaz Tankut (Adana)
18) Muharrem Varlı (Adana)
19) Tunca Toskay (Antalya)
20) Münir Kutluata (Sakarya)
21) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
Gerekçe:
Dünyada ilk kez
1944-1945 yıllarının yaz aylarında Batı
Kırım steplerinde ürün toplamaya yardımcı olan Rus
askerlerinde ortaya çıkmış, daha sonra 1956 yılında
Zaire'de ateşli bir hastadan Kongo Kongo virüsü tespit edilmiştir. Bu
yüzden "Kırım-Kongo kanamalı ateşi" adıyla
dünya tıp literatürüne geçmiştir.
Daha çok
kırsal bölgelerde görülen Kırım-Kongo kanamalı ateşi,
Türkiye'de ilk kez 2002'de görülmüştür. Ülkemizde halk arasında kene,
sakırga, yavsı, kerni gibi isimlerle bilinmektedir. Günümüzde
yeryüzünde 850 kene türü ve bunların 30 kadarı
hastalığın bulaşmasında rol oynar. Avrupa ve Güney Afrika
arasında göç eden göçmen kuşlar üzerinde, vektör kene larvaları
vardır. Bu göçmen kuşlar virüsün iki kıta arasında
taşınmasına yol açtığı bilinmektedir.
Türkiye'de bugüne
kadar 2169'un üzerinde vaka tespit edilirken, 2002-2003'te 150 vaka 6 ölüm,
2004'te 249 vaka 13 ölüm, 2005'te 266 vaka 13 ölüm, 2006'da 438 vaka 27 ölüm,
2007'de 717 vaka 33 ölüm, 2008 yılı yaklaşık 405 vaka 28
ölüm ile sonuçlanmıştır.
Hastalık
erken teşhisle önlenebilmekle birlikte, tedbirler alınmazsa iki
haftada öldürmektedir. Hastalık, hayvanlara ve insanlara kenelerin
ısırmasıyla geçmekte, etkileri hayvanlarda belirsiz seyrederken,
insanlarda öldürücü olabilmektedir.
Kene
ısırığından 1-9 gün veya virüs taşıyan kan
temasından 4-13 gün sonra ani başlayan ateş, baş
ağrısı, halsizlik, yorgunluk, eklem ve kas
ağrısı, bulantı, kusma, ishal; başlangıç
bulgularıdır. Bunları boğaz ağrısı,
sarılık, ışığa karşı
aşırı hassasiyet, duygu-durum değişiklikleri
izleyebilir. Hastalığın ilerlemesiyle deri altına kanama,
burun ve diş eti kanamaları, kanlı balgam, idrarda kanama, iç
organlarda kanama görülebilir.
Hafif ve orta
derecede klinik seyir gösterenler yaklaşık 9- 10 günde iyileşir.
İyileşen olgularda hasar kalmaz. Ağır ve ileri derecede ise
klinik bulguların 2. haftasında ortalama yüzde 30 ölüm görülür .
Türkiye'de ilk
olarak 4 yıl önce görülmüş Tokat'taki bir vakanın ardından
Gümüşhane, Sivas gibi illerden de benzer bildirimlerin gelmesi
Sağlık Bakanlığını harekete geçirmiştir. Kan
numunelerinin Fransa'ya gönderilmesiyle, kenelerden geçen bir virüsün
hastalığa sebep olduğu ancak anlaşılabilmiş. Ardından,
bir komisyon, hastalığın görüldüğü illeri
taramış. Neticede, virüsün "hyalomma" türü bir kene
tarafından bulaştırıldığı ve virüsün
ülkemizde de çok yaygın olduğu tespit edilmiş. Tedavisi mümkün
olmayan bu hastalıkta halkımızın bilinçlenmesi ve erken
teşhis hayatî öneme haiz iken, bugüne kadar yeterli tedbirlerin
alınmaması ve halkımızın yeterince
bilinçlendirilmemesi ölümlerin devam etmesine neden olmakta.
Türkiye'de 2002
yılından itibaren bu ölümcül hastalık halkımız için
tehdit oluşturmasına rağmen, halen geç tedavi ve
bilinçsizliğe dayalı ölümlerin ortaya çıkması
karşısında yetkililerin sorumluluğunun bulunduğu
ortadadır.
Açıklanan ve
ayrıca gerekçede belirtilen nedenlerle, hastalığın halen
devam etmesi nedeniyle ölümler bakımından sorumluluğu bulunanların
ortaya çıkartılması ve Kırım-Kongo kanamalı
ateşi hastalığı ile ilgili gerekli tedbirlerin
alınmasına yönelik önlemlerin araştırılması
amacıyla Anayasamızın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı
sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
2.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve
sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/826)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda
adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında
gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 13 Mayıs 2009 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun onayına
sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Balıkesir
Milletvekili Ayşe Akbaş, hastalığı nedeniyle
01.04.2009 tarihinden itibaren 20 gün,
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul edenler
Karar yeter
sayısına bakacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebini yerine getireceğim.
İsimleri
tespit ediyoruz: Sayın Okay,Sayın Aslanoğlu, Sayın Korkmaz,
Sayın Ergin, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Koçal,
Sayın Tütüncü, Sayın Akıncı, Sayın Çöllü, Sayın
Kaptan, Sayın Paçarız, Sayın Köktürk, Sayın Ünsal, Sayın
Arat, Sayın Mengü, Sayın Kesici, Sayın Öztürk, Sayın Kart,
Sayın Hacaloğlu.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) Tezkereler (Devam)
2.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve
sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/826)
(Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, Balıkesir Milletvekili Ayşe Akbaşın izinli
sayılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Van Milletvekili
Özdal Üçer, hastalığı nedeniyle 01.04.2009 tarihinden itibaren
20 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Kuş, hastalığı nedeniyle 08.04.2009
tarihinden itibaren 35 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ağrı
Milletvekili Cemal Kaya, hastalığı nedeniyle 15.04.2009
tarihinden itibaren 15 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu, hastalığı
nedeniyle 16.04.2009 tarihinden itibaren 34 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Mersin
Milletvekili Ali Er, hastalığı nedeniyle 21.04.2009 tarihinden
itibaren 21 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diyarbakır
Milletvekili Kutbettin Arzu, mazereti nedeniyle 03.02.2009 tarihinden itibaren
12 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Hakkâri
Milletvekili Rüstem Zeydan, mazereti nedeniyle 14.04.2009 tarihinden itibaren
12 gün ve 05.05.2009 tarihinden itibaren de 12 gün olmak üzere toplam 24 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
3.- TBMMden bir parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009
tarihlerinde Türkmenistan Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin
davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/827)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkmenistan
Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi parlamento heyetini 14-18 Haziran 2009 tarihleri arasında
Türkmenistana davet etmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
4.- 25-27 Mart 2009 tarihlerinde Belçikaya resmî ziyarette
bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Güle refaket eden heyete, Düzce
Milletvekili Yaşar Yakışın da iştirak etmesinin uygun
görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/828)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
25-27 Mart 2009
tarihlerinde Belçikaya resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı
Sayın Abdullah Güle refakat eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar
Yakışın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Demokratik Toplum
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önergesi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/320) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
DTP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 09.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzüğün 19 uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Fatma
Kurtulan
Van
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmında yer alan 10/320 esas numaralı Batmandaki petrol
tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis Araştırma Önergesini, 09.06.2009
Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerisi lehinde Batman Milletvekili Bengi Yıldız.
Buyurun
Sayın Yıldız.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik
Toplum Partisi Grubunun Batmanda petrolden kaynaklı çevresel
kirliliğe ilişkin vermiş olduğu Meclis
araştırması lehine grubumuzun görüşlerini sunmak üzere
huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Temiz bir çevrede
yaşama hakkı hem ulusal hukukta hem de uluslararası hukukta
vazgeçilmez bir insan hakkıdır. Kapitalizm kısa ve dönemsel
sermaye birikimi için dünyamızı hoyratça kullanmaktadır. Bu
gidişata karşı gönüllü çevre kuruluşları ve
aktivistleri de ciddi bir direniş sergilemektedirler. Bu vesileyle hem
Dünya Çevre Gününü kutluyor hem de bu gönüllü çevre kuruluşlarına
partim adına şükranlarımı sunuyorum.
Ne yazık ki
ülkemizde de sermaye ve hükûmetler doğaya ve çevreye bitip tükenmez bir
kaynak olarak yaklaşmaktadırlar. İlkokulda okutulan meşhur
altın yumurtlayan tavuğun hikâyesini bilirsiniz. Açgözlü adam her gün
bir altın yumurtlayan tavuğun bu veriminden memnun
olmadığı için Ben bu tavuğun başını keseyim
ve içindeki altınları çıkarayım. diye düşünür.
Tavuğu kestiğinde ise durumun böyle olmadığını
görüp hayal kırıklığına uğrar. İşte,
hükûmetlerin ve kapitalistlerin doğaya ve dünyaya bakışları
aynen bu açgözlü adamın hikâyesine benzemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Batmana hükûmetlerimizin
yaklaşımı da bu hikâyedeki gibidir. Ülkemizde
çıkarılan petrolün yüzde 70ine yakını Batmandan
sağlanmaktadır ancak bu nimet, Batmanlıya hava kirliliği,
su kirliliği ve çevre kirliliği olarak geri dönmektedir. Bu petrolün
vergisi, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Ankara merkezli bir
kuruluş olduğu için Ankaranın kasasına girmekte ama zehrini
de Batman solumaktadır. Batmandaki rafineriden tutun da boru
hatlarına kadar teknoloji 1950lerin teknolojisidir ve bugün birçok
açıdan Batman, nükleer bir bombanın üzerine kurulu bir kenttir.
Nasıl mı? Bilimsel verilere bakalım: Türkiye Jeofizik Kurumu
Başkanı Profesör Doktor Ahmet Ercan dünyanın en büyük çevre
kıyımının Batmanda yaşandığını ve
bunun sorumlusunun TÜPRAŞ olduğunu söylüyor. Yer altına
sızan benzin miktarının 64 bin ton olduğunu ifade eden
Ercan, sızan benzinin değerinin 156 trilyon olduğunu belirtiyor.
Profesör Ercan, yaptıkları araştırmaya göre 64 bin ton
benzinin yer altına sızdığını ve kirlilik
oluştuğunu kaydederek Patlama sonrasında geldiğimiz
Batmanda yaptığımız çalışmaları dört yüz
sayfalık bir rapor hâline getirdik ve bunu Afet İşleri Genel
Müdürlüğüne sunduk. Araştırmalarımızda otuz beş
yıldan bu yana günde 5 ton benzin kaybının olabileceğine
işaret ettik. Bu 64 bin ton benzin 82 milyon litreye tekabül etmektedir.
Bunun ederi de 156 trilyon liradır. demektedir.
Çekilen
benzinden kastı nedir Sayın Ercanın? Batmanın
Pınarbaşı diye bir mahallesi var. Orada yaşayan
vatandaşlar kapılarının önünde kuyu açmakta ve oradan
benzin çekip satmaktadırlar.
Batmandaki
kirliliğin dünyanın en büyük çevre kıyımı
olduğunu belirten Ercan, bir an önce TÜPRAŞın Batman şehir
merkezi dışına çıkarılması ve kırsala
taşınması gerektiğini söylemektedir. Profesör Ercan
Batmanda sadece toprak kirlenmesi yok, Batmanda gürültü, hava ve su
kirlenmesi var. Sadece hava kirliliği bile TÜPRAŞın
kapatılması için yeterlidir. TÜPRAŞ çalışanları
gocunmasın, paradan önce insan sağlığı gelmektedir.
diye konuşmaktadır. Yine, su havzalarında hiçbir zaman rafineri
kurulmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2004 yılında
Batmanın Pınarbaşı Mahallesinde, Toptancılar
Sitesinde büyük bir patlama meydana geldi. TÜPRAŞtan sızan benzin
sonucu meydana gelen bu patlamada 3 yurttaşımız, onlarca
esnafımız yaşamını yitirdi ve onlarca
esnafımızın dükkânı yerle bir oldu.
Şimdi, böyle
bir şey olur mu? Bir şehir merkezinde yer altında benzin dolu ve
sen bu benzinin sıkışması için hiçbir şey
yapmıyorsun. Batman Valiliğinin bugüne kadar yaptığı
çalışmalar 10a yakın kuyu açılması. Mahalle
içerisinde benzin kuyuları açılıyor. Hava alsın, burada bir
hava sıkışması ve bir patlama meydana gelmesin diye kuyular
açılmaktadır.
Batmanda petrol,
su ve hava olmak üzere yaşanan üç temel sorun devam ediyor. İnsan ve
çevre sağlığına yönelik tahribatların yanı
sıra yeşil alan sorunu da bulunuyor. Kenti ikiye ayıran
İluh Deresi, 2006 yılında yaşanan sel felaketi
sonrasında çevrede pek çok mahallenin sular altında kalmasına
neden olmuştu. Bu sel felaketinde 12 yurttaşımız yaşamını
yitirdi, binlerce ev su altında kaldı. Bu dere, TÜPRAŞ ve Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığının atıklarının
akıtıldığı bir dere olup yaz aylarında çevreye
dayanılmaz bir koku salmaktadır. Kentin yerleşim alanları
içerisinde bulunan İPRAGAZ dolum tesislerinde yapılan tüp dolumu ve
boş tüplerin boşaltımı işi çevreye yüksek düzeyde gaz
yayılmasına neden olmaktadır. İnsan
sağlığı bundan dolayı olumsuz etkileniyor.
Yine, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı ve yabancı şirketlerin
petrol sahalarından Batmana kadar döşedikleri boru hatları
eskimiş olduğundan, her yıl farklı yerlerde boru
hatları patlamakta ve çevreye tonlarca petrol
akıtıldığı gibi çevresel kirliliğe de sebep
olmaktadır. Petrol taşınmasından rafineri
aşamasına kadarki kimyasal atıkların çevreye
akıtılması nedeniyle, Batmanın mevcut su
ihtiyacını karşılayan kuyulardan tutun da gelecekteki
ihtiyacını karşılayacağı düşünülen Zilek ve
benzeri su havzaları da bu kirlilikten nasibini almıştır.
Yapılan bilimsel çalışmalarla sudaki kirlilik tespit
edilmiştir. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği tehlikeli ve
zararlı maddeler sınıfında yer alan fenol değerinin
çok yüksek olduğunu ve bu suyun Batman için büyük bir tehlike
oluşturduğunu belirtmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde yine Van Gölü çöp
yığınına dönüşüyor. Van Gölü, Avrupanın 5inci
büyük gölü olma unvanını taşımaktadır. Dünyada inci
kefalinin yetiştiği tek su Van Gölü çevresidir. Van Gölü, bölgenin
turizm merkezi ve bir doğa harikasıdır. Vanlılar deniz
dedikleri Van Gölü olmadan şehri düşünemiyor ancak kentin öznesi olan
Van Gölü, böyle giderse on beş yıl içinde yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya gelecektir. Gölün sahillerinin yüzde
40ı kirlilikten kullanılmaz hâle gelmiştir. İnci kefalinin
soyu ise tükenmektedir. Van Gölünün kıyıları giderek çöp
yığınına dönüşüyor. Kanalizasyon atıklarının,
göl çevresindeki yerleşim yerlerinin tesislerinin foseptik
çukurlarının göle sızması, şehir içinden gelen
derelerin katı ve sıvı atık taşıması,
fabrikaların atık suları, göl kenarında yün
yıkanması gibi etmenler nedeniyle, altı yıl önce gölde 25
bin ton inci kefali çıkarken bu rakam bugün 15 bine inmiştir.
Uzmanların raporuna göre, on-on beş yıl sonra, artık, Van
Denizinin özel balığı inci kefalinin soyu tükenecek, Van Gölü,
yüzülen bir su değil bir kirlilik kaynağı hâline gelecektir.
Yine,
Sağlık, Sanayi ve Çevre Bakanlığı raporları,
Dilovasındaki çevre kirliliğinin insanlar üzerinde olumsuz
etkilerini gözler önüne sermişti. Buna göre, Dilovasındaki ölümlerin
yüzde 32sinin nedeni kanser, ölümlerin yüzde 44üne akciğer kanseri,
yüzde 19una ise mide kanseri neden oluyor. Sağlık
Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi, hava kirliliği ve
zehirli atıkların etkisiyle bölgede kanser ölüm oranının
kalp ve damar hastalıklarının önüne geçtiğini belirtiyor.
Bölgede 2001-2002 yıllarında tespit edilen kanserlerden ölüm
vakası 75, kalp ve damar hastalıklarından ölenlerin
sayısıysa 63 kişidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batman ve ülkemizin
sanayiden ve çevresel atıklardan etkilenen benzeri birçok ilinin bu
durumuna dikkat çekmek için grubumuz Meclis araştırma önergesi
vermiştir. Bu önergenin bir an önce kabul edilerek bu çevresel
felaketlerin önüne geçilmesini diliyoruz.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Demokratik Toplum
Partisi grup önerisi lehine, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Ünsal.
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Batmandaki petrol tesislerinin çevre ve insan sağlığı
üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırma
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, tabii,
Mecliste bu konuları görüşürken -sadece Batmanın sorunları
değil, çevre sorunlarıyla ilgili söz aldık ama- Adalet ve
Kalkınma Partisinin -uzun uzun söylüyorum, AKP deyince söz oluyor-
ilgisizliğini de bir kez daha bu kürsüde dile getiriyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekillerinin -AKPli milletvekillerinin- görevinin,
sadece, dışarıda oturup yoklama istendiği zaman içeri
doluşmak değil, bunları müzakere ederek çevre sorunlarıyla
ilgilenmek olduğunu da bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Batman ve çevre
sorunlarıyla ilgili Demokratik Toplum Partisinin önergesi doğru,
haklı, yerinde bir önergedir. Dolayısıyla Batmanda, özellikle,
Sayın Konuşmacının belirttiği gibi, şehrin
içinden geçen İluh Deresinin çevreye verdiği zararlar ve özellikle
Batman suyuna katıldığı iddia edilen fenol denilen
maddenin içme suyuna katılması çevre ve insan
sağlığı üzerinde çok ciddi tehlike arz etmekte. Bunun
dışında ciddi bir oranda da gerçekten Batman hava kirliliği
yaşayan bir ilimiz olarak neredeyse ilk derecelere girmektedir.
Dolayısıyla, Çevre Gününü yaşadığımız,
Çevre Gününü kutladığımız bugünlerde de Batmana bu
konuyla ilgili Çevre Bakanlığının ciddi bir ilgi göstermesi
ihtiyacı vardır.
Aynı ihtiyaç
sadece Batmanla alakalı değil, Türkiyeyle alakalıdır.
Dolayısıyla, benim seçim bölgem olan Amasya Yeşilırmakta
da balık ölümleri yaşanmaktadır. Özellikle eylül ve ekim
ayı geldiğinde şehrin içerisinde ve Amasyaya bir hayat veren
Yeşilırmakta -sadece Amasyaya değil, o bölgeye hayat veren
Yeşilırmakta- balık ölümleri yaşanmaktadır. Onu
besleyen derelerde çok ciddi çevre sorunu vardır. Özellikle Çorum Deresi
diye adlandırılan dere artık Çorumun sanayisinin
atıklarıyla Yeşilırmaka taşınmakta,
dolayısıyla bu sorunlar çok ciddi bir hâl almaktadır.
Ama ülkemiz hem
çevre sorularını beraber yaşayacak hem bu sorunların
hâlliyle devam edecek, bir yandan da sanayisini ve teknolojisini
geliştirmek zorunda olan bir ülke. Dolayısıyla, Batmanda o
rafinerinin varlığı devam etmekle birlikte, o rafineri devam
ederken o sorunların çözümü de mutlaka gereklidir diyoruz, bu konuda da
desteğimizi veriyoruz.
Tabii ki petrolle
ilgili bir konuya girdiğimizde, Batman bölgesinde, daha doğrusu Raman
bölgesinde çıkan petrolden de söz etmeden geçemeyeceğiz. Önce bir
dünya değerlendirmesi yapmak durumundayız. Petrol
fiyatlarının yüksek olmasına rağmen, dünyada tüketimi 2007
yılında yüzde 2,4 artmıştır. Türkiyede ise yüzde 1,5
artmıştır. Yani petrol artarak tüketilen bir maddedir. 31,1
milyon ton petrol tüketilmektedir.
Dünyada ham
petrol rezervlerine bir bakalım: İspatlanmış ham petrol
rezervi 168,6 milyar ton. Bu rezervin yüzde 61i Orta Doğuda, yüzde 11i
Avrupada, yüzde 9,5u Afrikada, yüzde 9u Güney ve Orta Amerikada, yüzde 6sı
Kuzey Amerikada, yüzde 3,3ü Asya ve Pasifik ülkelerindedir. Yani
ispatlanmış doğal gaz rezervi de buna benzer bir durum
göstermektedir.
Dünya
coğrafyasına baktığımızda, petrol rezervinin
büyük bir çoğunluğunun Orta Doğu bölgesinde olduğu ve
dolayısıyla Raman bölgesine yakın bir bölgede olduğu ve bir
hafta evvel görüşmekte olduğumuz, Mayın Yasasını
görüştüğümüz bölgeye çok yakın bölgede ciddi bir petrol
rezervlerinin olduğu gerçeği de ortadadır.
Dolayısıyla, petrol konusunda göstereceğimiz duyarlılık
ulusalcı bir anlayışla gösterilmeli, yurtsever bir tavır
gösterilmelidir.
Bu
anlayışla 6326 sayılı Petrol Kanunu çıkmış,
1954 yılında, ama 2007 yılında bu Kanunun adı Türk
Petrol Kanunu olarak değiştirilmeye
çalışılmış ama sadece adı Türk olarak
kalmıştır. Çünkü özellikle AKP İktidarıyla birlikte,
özellikle enerji konusunda dışa
bağımlılığın arttığı bir enerji
dalında, uluslararası şirketler Türkiyeyi tatlı bir pazar
hâline getirmek istemektedir. Özellikle yasalaştırılmayı
bekleyen ve Sayın Cumhurbaşkanınca geri gönderilen tabii ki
önceki dönem Cumhurbaşkanını söylüyorum- bu yasa
bekletilmektedir. Bu Yasayla ilgili geri dönüşte şöyle bir yazı
vardır daha doğrusu Cumhurbaşkanlığının bir
görüşü vardır, dönüşüyle ilgili veto yazısında:
Yabancı devletlerin doğrudan ya da dolaylı yönetiminde etkili
olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için ya da
yabancı bir devlet adına hareket eden kişilerin ülkemizde petrol
etkinliklerinde bulunmaları, mülk edinmeleri ve tesis
kurmalarının yasaklanmadığı, böylece stratejik öneme sahip
bir ürün konusunda yabancı devletlerin belirleyici olmasının
önündeki engeller kaldırıldığı için ulusal güvenlik
yönünden yaratılan risk daha da artmaktadır. O hazırlanan Türk
Petrol Yasasıyla ilgili Cumhurbaşkanının eleştirisi.
Daha da devam
ediyor: Ülke gereksinimi için pay ayrılma zorunluluğunun
getirilmemesi, ülkeyi tümüyle uluslararası şirketlerin ya da
yabancı devletlerin kararına bırakmak anlamına gelir ki, bu
durumu ulusal güvenlikle, ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla
bağdaştırmak olanaksızdır. diyor
Cumhurbaşkanının veto yazısında.
İşte bu
yazıdan özetle diyoruz ki, işte bizim düşüncelerimiz de,
özellikle mayınların temizlenmesiyle ilgili gösterdiğimiz
hassasiyet de aynı hassasiyet, ulusal yararların göz önüne
alınması.
Bu konuyla ilgili
TPAO için bir yasa çıkacaksa, TPAOya rekabet edebilecekleri bir özel
durum ortadan çıkarılmadan bir kanun
çıkarılmasının önemi vardır. TPAOnun kamu
şirketi olması münasebetiyle hızlı hareket etme
kabiliyetini zayıflatacak ve Türkiyede mevcut hidrokarbon potansiyelini
tespit etme ve ekonomiye kazandırma sürecini de uzatacaktır.
Özellikle son
günlerde hassasiyetle takip ettiğimiz bir konu da Kıbrıs Rum
Kesiminin denizlerde hidrokarbon yani petrol arama faaliyetlerini
yoğunlaştırmış olmasıdır. Oysaki
dünyanın önemli ekonomik güçlerinden biri olan Türkiyenin arama yapabilen
bir gemiye sahip olmaması manidardır. Siyasi otorite uçak alma
konusunda göstermiş olduğu hassasiyetini
Ki sonradan MTAyla ilgili
araştırmamızda öğrendik ki 50 milyon dolar mertebesinde
olan bir sismik araştırma gemisi Türkiyede hâlâ
araştırmamıştır. 2008 yılında sismik
araştırmayla ilgili, Temmuz ayında bir karar
çıkmış, ama bugün hâlâ gerçekleştirilmemiştir. Bu
bizim için çok önemli gördüğümüz bir konudur. Yani uçak almak için
gösterilen hassasiyet, ulusal menfaatimiz olan petrol arama konusunda Türkiye
gibi önemli bir coğrafyada gösterilmemektedir. Bunu da özellikle söylemek
isteriz. Eğer ulusalcı bir anlayışla petrol
yaklaşımı sergilersek, ilave üretim sahaları bulabiliriz ve
dışa bağımlılığımızı
azaltabiliriz.
Özellikle enerji
kanununda ve petrol politikalarımızda katkı sunan kamudaki
değerli bürokratlarımızın önerileri bizim için önemli
olmalıdır. Onların bu konudaki birikimlerinden
yararlanmamız gerekmektedir. Çıkartılmak istenen petrol
yasasında TPAOya bazı imtiyazlar tanınmalıdır. Aksi
takdirde Türkiyenin petrol yataklarının keşfi ve ekonomiye
kazandırılması bir hayli zorlaşacaktır. TPAO,
yaşanan teröre rağmen ve zor coğrafi koşullara rağmen
petrol kuyuları kazandırmaktadır. Bu zor şartlar
altında hangi yabancı şirket bu risklere girecektir? Bunu çok
ciddi irdelememiz gerekir. Yasa Türk Petrol Kanunu olarak
adlandırılmıştır, bu Kanunun adıyla
oyalanmamamız gerekmektedir. Millî menfaatlere uygun bir petrol
politikası uygulanması kaçınılmazdır. Bu nedenle
TPAOnun yabancı şirketler karşısında hareket
yeteneğini ortadan kaldıran düzenlemelerden mutlaka
kaçınmalıyız. Yani yasada buna mutlaka çok önem vermemiz
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Ruhsatların
tahsisi konusunda, TPAOnun millî petrol şirketi olması nedeniyle
imtiyazlarının devam etmesini mutlaka göz önüne almalıyız.
Özellikle deniz alanlarındaki Türkiye'nin petrol potansiyelini bir an önce
ortaya çıkaran çalışmalar yapmalıyız.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye, hem petrolünü
aramak hem bulmak hem de petrol ve enerjiden doğan çevre
sorunlarını da çözmek zorunda olan bir ülkedir. Bunları birlikte
yapmak zorundayız.
Dolayısıyla,
Batmanda yaşanan çevre sorunlarının lehinde oy
kullanacağımızı bir kez daha ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ünsal.
Aleyhinde,
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Buyurunuz
Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Demokratik
Toplum Partisi Grubu Başkanlığının vermiş
olduğu grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, İç Tüzük gereği 1
Temmuzda yüce Meclis tatile çıkacak. 3/6/2009 tarihinde vermiş
olduğumuz grup önerisiyle birlikte Meclisimizin aslında 1 Temmuza
kadar gündemi belirlenmiştir. 1
Temmuza kadar saat 24.00e kadar çalışacak ve kanun tasarı ve
tekliflerini görüşeceğiz. Ancak muhalefet partilerimiz,
mayınlarla ilgili yasa görüşülürken belki çıkan kısmi
gerginlikten dolayı, her gün bir grup önerisi vererek Meclisin gündemini
yeniden belirlemek istiyorlar. Bu da bir muhalefet tarzıdır, biz buna
da saygı gösteriyoruz. Ama geçtiğimiz
dönemde de bu denendi fakat bundan sonuç alınmadığı,
Meclisin bu şekilde sağlıklı bir çalışmayla
yürütülmediği ortaya çıktı, gözüktü.
Şimdi, ne
diyor Demokratik Toplum Partisi? Yasama çalışmalarını,
kanun yapma çalışmalarını bir tarafa bırakalım,
denetim faaliyetlerinde bulunalım. diyor. Elbette bu Meclis yeri
geldiği zaman denetim de yapmıştır, yeri geldiği zaman
araştırma önergelerine de bakmıştır, soruları da
cevaplamıştır.
Bakın,
sadece bir rakam vereceğim ve sözümü bitireceğim,
uzatmayacağım fazla: 23üncü Dönemin bir yıllık dönemi
içerisinde, bir yıllık yasama dönemi içerisinde 58 tane
araştırma önergesi görüşülmüş ve bu şekilde bu Meclis
bir denetim yapmış. 20nci Dönemde ise üç yıl üç ayda 69 tane.
Bakın, 20nci Dönemde üç yıl üç ayda yapılan denetimi şu
23üncü Dönemde biz bir yılda yapmışız.
Dolayısıyla, bu Meclis devam ediyor. İşte, yani, burada
21inci Dönemde de var. 21inci Dönemde üç yıl altı ayda ise 44 tane
yapılabilmiş. Yani, geçtiğimiz dönemde, 21inci Dönemde üç
yıl altı ayda 44 araştırma önergesi görüşülmüş
ama sadece 23üncü Dönemde 58 tane araştırma önergesi
görüşülmüştür. Dolayısıyla, Meclisimiz gündemimize hâkimdir
arkadaşlar. Eğer, şu anda alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine karar vermişse bu
yüce Meclis, gündem gereği, kendi gündemine hâkim olduğundan
dolayı, bunları görüşecektir diyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.
Aleyhine, Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut.
Buyurunuz
Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Meclis
Grubunun gündeme alınmasına ilişkin vermiş olduğu,
Batman ilimizle ilgili olarak, petrol arama ve işleme tesislerinin çevre
ve insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu araştırma önergesinin aleyhinde söz
almış bulunmakla birlikte, hiçbirimizin çevreye ve doğaya ziyan
veren, insan sağlığını tehdit eden hiçbir faaliyet ve
oluşumu kabul etmesinin elbette ki söz konusu olamayacağını
buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Ancak bu ve benzer sorunlar sadece
Batman ilimizin değil bütün illerimizin, dolayısıyla ülkemizin
ve dünyamızın en önemli meselelerinden birisidir. Elbette ki Batman
ilimizin de sıkıntıları, oradaki sanayi tesislerinin
atıklarının bölge insanının
sağlığına yönelik tehdit ve olumsuzluklar tespit edilmeli,
üzerine gidilmeli ve çözümlenmelidir. Ancak sadece Batman ilimizin değil
diğer bütün illerimizin de insan sağlığı, çevre ve
dolayısıyla toprak, bitki, su ilişkileriyle ilgili diğer
pek çok problem ve sıkıntıların da üzerine samimiyetle gidilmeli
ve çözüm yolları bulunmalıdır. Dolayısıyla, Batmanda
yaşayan insanlarımıza da insanca yaşayacakları bir
ortam elbette ki acilen sağlanmalıdır.
Bu konularda ise,
hepimize olduğu gibi en başta yedi yıldır tek
başına ülkeyi yönetenlere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.
Bugün ülkemizde
uzun yıllardan beri çevre ve doğa katliamlarına karşı
pek hassas olunmadığı hepinizin malumudur. Özellikle son yedi
yıldır ülkemizi yöneten AKP İktidarı, ne yazık ki her
konuda olduğu gibi çevre ve doğa zenginliklerimizin korunması,
geliştirilmesi yönünde de beklenen hizmetleri yapmamıştır.
Tam aksine, tarım topraklarımızı ve ormanlık
alanlarımızı elden çıkartacak yasal düzenlemeleri yapmaktan
çekinmemiş, kendi siyasi çıkarları için kişi ve
şirketlere yönelik kanun tasarılarını sayısal
çoğunluğuyla Meclisten geçirmeyi bilmiştir.
Örneğin,
5831 sayılı Tapu Kanunuyla, 2/B olarak adlandırılan, orman
özelliğini yitirmiş alanların imara açılmasını,
bütün itiraz ve haklı sebeplere ve daha önce Cumhurbaşkanı
tarafından veto edilmesine rağmen, bir oldubittiye getirmek suretiyle
vermiş oldukları değişiklik önergesiyle
geçirmişlerdir.
Yine, benzer
şekilde, 111 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda değişiklik yaparak, birinci sınıf tarım
topraklarının amaç dışı kullanılmasının
kanun yoluyla önünü açmışlardır.
AKP
İktidarının sayısal çoğunluğuyla Meclisten
geçirdiği bu ve benzer tasarı ve tekliflerle, özel firmalara ve
haksız yere yerleşim yerlerinde, sahil ve ormanlık alanlarda
işgalci konumunda bulunan pek çok kişi ve şirkete büyük
kazançlar temin ettirilmiştir.
Tarım
topraklarının amaç dışı kullanılmasına izin
verilmesinin yanı sıra, özel firma ve şirketlere yönelik özel
yasalar çıkartılmak suretiyle, bu yüce Meclis milletin
menfaatlerinden ziyade şirketlerin menfaatleri için, maalesef,
çalıştırılmıştır.
Diğer taraftan,
çevre ve çevreyi koruma etkinlikleri ve toplantılarında ise AKP
İktidarının yönetimi, içi boş, sloganvari sözlerle
milletimizi aldatmaktan ve oyalamaktan da bir türlü vazgeçmemişlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, güzel sözlerle,
dokunaklı ve etkili cümlelerle çevreci olunmadığı,
doğanın dengesinin, ekolojik sistemlerin, insan ve diğer bütün
canlıların sağlığının özel gün ve
toplantılarda yapılan konuşmalarla da korunamayacağı
hepinizin malumudur. Yıllardan beri ülkeyi tek başına
yönetenler, çevre, doğa ve tabiat zenginliklerimize karşı
yapılan ve yapılacak olan saldırıların önüne geçecek
temel bazı önlemleri almayıp, aksine, ekolojik dengeyi bozacak,
doğal zenginliklerimizi tahrip edecek yasaları çıkarmaya
uğraşırlarsa, elbette ki, aldatıcı ve
oyalayıcı bir iktidar olarak er veya geç bu millete hesap vermekten
de kurtulamayacaklardır.
Değerli
arkadaşlar, diğer taraftan, çevre sorunlarını genel manada
üç ana bölümde ele almak mümkündür. Bunlar, bütün dünyamızı
ilgilendiren küresel sorunlar, ülkemizi ve bölgemizi ilgilendiren bölgesel
sorunlar ve yaşadığımız yer ve mekânlarla ilgili
mahallî sorunlar olarak karşımıza çıkan çevre
problemleridir.
Bütün
insanlığı tehdit eden küresel çevre sorunlarının
başlıcaları iklim değişmesi, sera etkisi, ozon
tabakasının incelmesi ve hızlı nüfus
artışıdır. Dünyamız, âdeta bir canlı gibi hassas
eko sistemlerden meydana geldiği için, küresel çevre
sorunlarının sonuçlarından bütün canlılar birlikte ve
bununla birlikte, elbette ki, insanlar da etkilenmektedir. Bu nedenle, bu
sorunlar, sadece meydana çıktıkları yerlerdeki insanları
tehdit etmezler, bütün insan ve canlıların
sağlığını ve geleceğini de tehdit ederler.
Bölgesel sorunlar ise, daha çok ortaya çıktıkları ülke ve
bölgedeki eko sistemleri ve dolayısıyla, bölge insanlarını
da ziyadesiyle tehdit eden sorunlardır.
Bunların en
önemlileri ise bölge ekosistemlerinin ve mikroklima alanlarının
tahribi ve biyolojik zenginliğin kaybolmasıdır.
Mahallî çevre
sorunlarına gelince: Bunlar, diğer sorunları da tetikleyen çok
önemli sorunlardır. Daha çok ortaya çıktığı yerleri
tehdit eden mahallî çevre sorunlarının başlıcaları;
atık maddeler, çöpler, sanayi ve kimyasal atıklar ile zehirli atıklardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çevre, bütün canlıların
yaşamında çok önemli bir rol oynamaktadır. Nüfusun
artışı, kentleşme, sanayileşme gibi faktörler çevre
kirliliğinin artmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.
Çevre
sorunları, özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından
itibaren dünya gündemini işgal eden en önemli sorunlardan birisi
olmuştur. Kuşkusuz bu durum çevre sorunlarının daha önce
var olmadığı anlamına da gelmemektedir.
Nüfusun
artışı, kentleşme ve sanayileşmenin
hızlanması gibi faktörler gibi nedenlerle çevreye bırakılan
atıkların gerek miktarı gerekse türlerinde artışlar
meydana gelmiştir. Çevre kirliliği, başlıca, hava
kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve gürültü
kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çevre
sorunlarının artması çevre kirliliğinin
boyutlarını, katı atık kirliliği olarak
şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları olarak
şekillenen bölgesel kirliliğe ve küresel ısınma ve ozon
tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan küresel kirlenmeye
kadar genişletmiştir.
Çevre
sorunlarının insanlar ve diğer canlılar üzerinde de ciddi
tehditleri, çeşitli önemli hastalıklara sebep olması ve bu
hastalıklardan bazılarının ölümlerle sonuçlanması her
geçen gün daha da fazlalaşmaktadır.
Çevre
kirliliğinin canlılar üzerinde meydana getirdiği
hastalıklar da çok çeşitlidir. Bu hastalıklardan belli
başlıları arasında astım, kronik bronşit gibi
çeşitli solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar
hastalıkları, böbrek hastalıkları, çeşitli kanser
vakaları, çeşitli göz hastalıkları, kolera gibi
çeşitli bulaşıcı hastalıklar, işitme
bozuklukları, saldırgan davranışlar, stres, bitki ve
ağaç dokuları üzerinde olumsuz etkiler sayılabilmektedir.
Bu
hastalıklar çoğu zaman insanlar, bitkiler ve hayvanlarda ölümle
sonuçlanan vakalara da yol açmaktadır.
Çevre
kirliliğinin zararlı etkileri sadece canlı varlıklardan da
ibaret değildir. Zararlı etkiler cansız varlıkların
üzerinde de kendisini göstermektedir. Çevre kirliliği hava
kirliliğinde olduğu gibi binalar, araç ve malzemeler üzerinde de
olumsuz etkiler meydana getirebilmektedir. Çevre kirliliğinin boyutlarının
ve ziyanlı etkilerinin artması kalkınma ve büyüme
çabalarında çevre konusuna olan duyarlılığı
artırmıştır. Bu çabalar özellikle Gelecek nesillerin
ihtiyaçlarını tehlikeye düşürmeden bugünkü neslin
ihtiyaçlarını karşılamak. olarak ifade edilen sürdürülebilir
kalkınma kavramının gerek ulusal ve gerekse uluslararası
boyutta önem kazanmasına neden olmuştur. Bu ise kalkınma ve
büyüme çabalarında doğa ve çevrenin azami ölçüde korunmasına
yönelik titizlik göstermek gerektiğinin ne kadar önemli
olacağını ortaya koymaktadır.
Sayın
milletvekilleri, netice olarak, konuşmamın başlarında da
belirtmeye çalıştığım gibi çevre
duyarlılığı, çevre sorunları, doğal ve tabii
zenginliklerimizi muhafaza etmek, korumak ve geliştirmek elbette ki
hepimizin görevi ve sorumluluğudur. Ancak -ülke ve bölge
coğrafyamızı tehdit eden küresel kirlenmelerin yanı
sıra- ormanlarımız, doğal bitki örtümüz, tarım
topraklarımız, akarsularımız, biyolojik zenginliğimiz
ve diğer tabii kaynaklarımız özellikle ve en başta bugün
ülkemizi yönetenlerin birinci derecede korumak ve kollamak zorunda olduğu
varlıklarımızdır. Dolayısıyla son yedi
yıldır ülkemizin mevcudiyetine tek başına hükmeden Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarının bu güzel Anadolu
coğrafyamızı kendi siyasi ve ticari çıkarları için
tahrip edecek kanun tasarı ve tekliflerini çıkartmaktan artık
vazgeçmesini altını çizerek hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Ülkemizin ve dünyamızın sağlık ve huzur
içerisinde yaşayabileceği çalışma ve hizmetleri
hakkaniyetle yapabilecek iktidarlara bir an evvel kavuşabilmesi
temennisiyle sözlerime son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
Demokratik Toplum
Partisi Grubunun
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkanım, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
İşaretle oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi,
sayın milletvekillerimizin isimlerini tespit edeceğim: Sayın
Anadol, Sayın Korkmaz, Sayın Özyürek, Sayın Keleş,
Sayın Koçal, Sayın Köse, Sayın Emek, Sayın Ünsal,
Sayın Ağyüz, Sayın Paçarız, Sayın Arat, Sayın
Köktürk, Sayın Küçük, Sayın Bingöl, Sayın Sönmez, Sayın
Yıldız, Sayın Ekici, Sayın Öztürk, Sayın Ünlütepe,
Sayın Ergin.
Üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/320) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
DTP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesi
uyarınca verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri reddedilmiştir.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
2.- (10/298) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 09.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Ön Görüşmeler kısmının 246. sırasında yer
alan 10/298 esas nolu, Öğretmen atamalarındaki haksızlık
ve usulsüzlük iddiaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırması önergesi görüşmelerinin bugünkü birleşimde
yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Mersin Milletvekili Akif
Akkuş.
Buyurun
Sayın Akkuş.(MHP sıralarından alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öğretmen atamalarına ilişkin olarak Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime Ulu Önder Atatürkün Öğretmenler! Yeni nesil
sizin eseriniz olacaktır. sözleriyle başlamak istiyorum. Gerçekten
de bir ülkenin geleceğini hazırlayan, geleceğinin
hazırlanmasında en önemli rolü olan öğretmen kesimidir, öğretmenlerdir
ve öğretmenler, aynı zamanda bu durumlarıyla bir milletin, bir
ülkenin kalkınıp huzur ve güven içinde yaşaması için
vazgeçilmez eğitim çalışanlarıdır. Bu yüzden gerek
atamaları gerek meslekte yükseltilmeleri ve gerekse ücretleri konusunda
çok hassas davranılarak hak ve hukuka bağlı kalınmalıdır.
Kıymetli
arkadaşlar, bugün bir öğretmenle konuştuğumuz zaman
öğretmenin maaşı -eğer ücretli dersi varsa onlar hariç- 1
milyar 200 milyon lira civarındadır. Bunların birçoğu
belirli bir yaşa gelmiş, aileleri, çocukları bulunan
kişilerdir. Bugün öğretmenlerimiz bu maaşla geçinememekte ve
genellikle ikinci bir iş yapma yoluna gitmektedirler ki her zaman da bu
iş öğretmenlerin kendi
mesleğiyle ilgili olamamaktadır. Yani her zaman bunlar öğretmenlik
bulamıyor, bunun yanında ne bulabiliyor derseniz, mesela gidiyor bir
arkadaşının dükkânında tezgâhtarlık yapmaya
çalışıyor yahut bir arkadaşının dükkânında,
bir yakınının dükkânında kasiyerlik yapmaya
çalışıyor. Dolayısıyla, tabii, öğretmenlerin tek
meselesi sadece maaşlarının iyileştirilmesi, ücretlerinin
iyileştirilmesi değil; bunun yanında, öğretmen
atamaları ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından genellikle yılda iki defa yapılmakta, ancak bunun
dışında birtakım değişik zamanlarda, bu esas
atama döneminin dışında kalan zamanlarda da arada bir
atamaların yapıldığı bilinmektedir. Bu atamalar
eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfına
yapılmaktadır. 2009 Şubat ayında Millî Eğitim
Bakanlığı, yaptığı bir basın açıklamasıyla
Bakanlığımıza bağlı eğitim
kurumlarının ihtiyacını karşılamak amacıyla
8.250 kadroya 46 alanda puan üstünlüğü esasına göre ilk atama, hizmet
süresi üstünlüğü esasına göre açıktan ve kurumlar arası
atama biçimleriyle kadrolu öğretmen ataması yapılacaktır.
demektedir. Kadrolu öğretmenlere ilaveten ayrıca sözleşmeli ve
vekil öğretmenlik atamaları da yapılmaktadır.
Millî Eğitim
Bakanlığı, yaptığı açıklamalarda gerek
başvuru gerekse atamaların İnternet ortamında
yapıldığını ve herkesin kendi durumunu buralardan
takip edebileceğini ve atamalarda sadece puan esasının dikkate
alındığını belirtmektedir. Buna rağmen, bu
atamalarda bir şekilde zarar görenlerin olduğu ve puanlı
atamalar yanında usulsüz ve keyfî atamaların da
yapıldığı itirazları yükselmektedir. Ayrıca,
puanı yüksek olan bir kısım adayların şehir
dışına, puanı düşük olanların ise şehir
içine atandığı iddiaları bulunmaktadır. Bunun
yanında özellikle yönetici atamalarında yapılan usulsüzlükler
bir hayli fazladır ve gün geçmiyor ki bize kendi seçim bölgemizden yahut
bizi tanıyan arkadaşlarımızdan bu usulsüzlüklerin
yapıldığına dair bir haber gelmesin, bir istek gelmesin.
Hemen hemen her gün bunlarla karşılaşıyoruz.
Bunun
yanında, özellikle İstanbulda yapılan bir araştırmaya
göre, en az 13 müdür asaleten usulsüz olarak atanmıştır.
Bunların isim ve atandıkları okullar elimizde mevcuttur.
Eğer istenirse bunları ortaya koyabiliriz.
Bilindiği
gibi, müdür ve müdür yardımcılığı atamaları için
sınav yapılmakta ve bunların sınavda gösterdiği
başarıya göre de atamaları gerçekleşmektedir. Sınav
kazanan, yıllardır alın teri
döken öğretmenler bu makama getirilmezken, hiçbir şekilde okul
müdürü olamayacak kişilerin bu makamlara getirilmesi kabul edilemez. Bu
uygulamalar, mutlak adaleti öğretmek ve uygulamak zorunda olan eğitim
camiasından gereken başarılı sonucu almamızı da
engelleyecektir. Yani biz başarıyı elde etmek istiyorsak,
evvela, orada bizim çocuklarımızı yetiştirecek,
öğrencilerimizi yetiştirecek ve geleceğe hazırlayacak
öğretmenlerimizi gerek atama gerekse yükseltilme gerekse maddi
bakımdan taltif etmemiz gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, müdür atamalarında hak ve adalet ilkelerinden
uzaklaşılması o okulda da başarıyı
düşürecektir. Biz şimdi o okullara öğrencilerimizi gönderiyoruz,
kendi çocuklarımızı gönderiyoruz, başarısız bir
müdür yahut hak etmediği hâlde birisini okul müdürü
yapmışız, e o okuldan ne bekleyeceğiz?
Çocuklarımızı buralara gönderdiğimizde, bu çocuklar
nasıl başarılı olacak? Orada çocuklarımız sadece
zaman geçirecek ve dolayısıyla, mezun olduklarında da bir yarış
ortamı hâlinde olan daha üst meslek okullarına, üniversitelere gitmeleri
böylece engellenmiş olacaktır ki, şunu diyorum: Buna kimsenin
hakkı yoktur. Bu, ister Millî Eğitim Bakanı olsun ister oradaki
başka bir yetkili olsun, bu şekilde görev verilmemesi gereken
kişileri müdür yaparak çocuklarımızın
başarısını engellemeye kimsenin hakkı yoktur diyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığında yapılan usulsüzlükler sadece müdür
atamalarında değil; gerekçesiz görev yeri değişikliği,
mahkeme yoluyla görev yerine dönenlerin tekrar başka bir yere isteği
dışında atanması, havadan sudan bahanelerle soruşturma
açılması hemen her gün şikâyete konu olan
uygulamalardandır.
Burada elimde bir
belge var. Bu belgede, bir kardeşimiz 2 Mayıs 2003ten bu yana on
bir kez görevimden alındım. Şırnak, Muş, Ankara,
Kütahya, Çanakkale ve İstanbula görevlendirildim. diyor bir millî
eğitim müdürümüz ve Meslekte de otuz dokuz yılımı
tamamladım, otuz dokuz yıldır bu milletin çocuklarını
yetiştiriyorum. Bu milletin geleceğine katkıda bulunmak
istiyorum ama beni on bir kez görevimden aldılar diyor. Fevzi Budak.
Peki, görevinden aldılar da ne oldu? Bu kişi on bir kez de görevine
dönmüş. Böyle bir şeye hakkımız var mı? Biz şimdi
burada hem adaleti meşgul ediyoruz hem insanları mutsuz ediyoruz hem
de öğrencilerimizin iyi yetişmesine engel oluyoruz. Böyle bir hak
kimsede yok. Bu millet onu nereye getirmiş olursa olsun böyle bir hak yok.
Bu bakımdan biz öğretmenlerimize gereken ilgi ve alakayı bir
parça daha fazla gösterelim diyorum, değerli milletvekilleri. Bütün bu
uygulamalar, kendi menfaatini merkez olarak gören ve bunu hayatının
en önemli ilkesi olarak benimseyen insanları bir yerlere getirerek bu
ülkeyi layık olduğu seviyeye taşımak mümkün olmaz. Yani
bunları böyle bir yerlere getirdiğimizde ülkemizin dünya medeniyeti
içerisinde gereken yeri alması, çağdaş medeniyetin üst
seviyelerine çıkması da mümkün olmaz diyorum, değerli
milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, mesleğe yeni başlayacak öğretmenlerin
atanmasında kadrolu-sözleşmeli ayrımı yapılması
öğretmenler arasında yaşanan olumsuzlukların en
önemlilerinden birisidir. Ülkenin 10 binlerce öğretmene ihtiyacı var.
Bunların bir kısmı kadrolu, bir kısmı ise
sözleşmeli atanıyor. Bu ayrımdaki kıstas ne? Neye göre biz
bunları kadrolu ve sözleşmeli diye ayırıyoruz?
Aldıkları puanlar
Yani, bakıyorsunuz, mesela, coğrafya
öğretmenliği için atama geçen yıl 86da kaldı.
Bunların 84 alanları sözleşmeli olarak atandı, 86
alanları kadrolu atandı. Yani, bu, çocuğun imtihan
sırasında bir anlık dalgınlığı ile ortaya
çıkacak olan bir durum. Biz şimdi bununla ne yapıyoruz? Birini
kadrolu, birisini ise sözleşmeli atıyoruz ve sözleşmeli atadığımız
öğretmenler de her an işini kaybetmek riskiyle karşı
karşıyadır.
Bu yüzden diyorum
ki değerli milletvekilleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akkuş, lütfen bağlayınız, sözünüzü bitirin.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) -
öğretmenlerimize sahip çıkalım,
geleceğimizi teminat altına almanın en önemli unsurlarından
olan öğretmenlerin, gerek özlük gerekse maddi haklarını
gereği gibi yerine getirelim diyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.
Önerinin lehine
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal.
Buyurunuz
Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmen
atamalarında ortaya çıkan haksızlık ve usulsüzlüklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması önergesinin
gündeme alınmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin olumlu görüşlerini bildirmek
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 42nci maddesi ve 1739 sayılı Millî
Eğitim Temel Yasası, eğitimin çağdaş, demokratik, laik
Atatürk ilke ve devrimleriyle cumhuriyet esasları çerçevesinde olması
gerektiğini hükme bağlamıştır. Yine, 1739
sayılı Millî Eğitim Temel Yasasının 43üncü
maddesinde Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla
ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.
denilmektedir. O nedenle, çocuklarımızı, gençleri
yetiştiren öğretmenlerin görevlerini en iyi biçimde yerine
getirebilmeleri için sorunlarının tespit edilerek çözüm
yollarının araştırılması ve sonuç
alınması için gerekli çalışmalar
yapılmalıdır.
Yurdun her
köşesinde büyük bir özveriyle çalışan öğretmenlerin
yıllardır süren sorunlarına çözüm bulmak kuşkusuz hepimizin
görevidir. Çocuklarımızın, gelişmiş dünya çocuklarıyla
her alanda yarışabilmesi onların en iyi biçimde
yetiştirilmelerine bağlıdır. Bunun yolu, onları
yetiştirecek öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi ile
mümkündür. Kafasında yığınla sorun olan öğretmenin
yaptığı işte başarılı olması
beklenmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, öğretmenler için en öncelikli sorun ekonomik olmakla
birlikte görevde yükselme, atanma ve yer değiştirme konusunda da
öğretmenlerimizin önemli sorunları vardır. Bu sorunlar özellikle
son yedi yıldır tavan yapmıştır. Bu Hükûmet döneminde
yasa ve yönetmeliklere, mesleki birikime ve liyakata
bakılmaksızın tamamen kadrolaşma amaçlı atamalar
yapılmıştır. AKP İktidarı dönemindeki
kadrolaşma hiç görülmemiş boyutlara ulaşmıştır.
Hepinizin bildiği gibi, AKP iktidara gelir gelmez 1.041 eğitim yöneticisi
görevden uzaklaştırılmış ve özellikle de Talim Terbiye
Kurulundaki çağdaş, laik, bilimsel eğitimden yana 167
öğretmen bir gece yarısı görevinden
uzaklaştırılmıştı. Ayrıca, Talim Terbiye
Kurulu Başkanlığına, hatırlayacaksınız, 3
kere atama yapılmış ancak atananlar AKPnin
taşeronluğunu yapmadığı için görevden
alınmışlardı.
Yine, kurul
üyeleri değiştirilmiş, kitap yazımı ve seçimi
komisyonlarında olanlar yandaşlarla değiştirilmişti.
Böylece, Millî Eğitimde kitap seçimi, basımı ve
dağıtımı tamamen bir rant kapısı hâline
dönüştürülmüştü. Bugün Millî Eğitim
Bakanlığının önemli görevlerine AKP
yandaşlarının yerleştirilmiş olduğunu, il ve ilçe
millî eğitim müdürlükleriyle okul müdürlüklerinin âdeta AKPnin parti
teşkilatlarına dönüştürülmüş olduğunu hep birlikte
müşahede etmekteyiz. Eğitimdeki bu kadrolaşma sonucu Millî
Eğitim, Atatürk ilke ve devrimleriyle cumhuriyet ve laikliğe
karşı olanların kuşatması altına girmiştir.
AKP, diğer kurum ve kuruşlarda olduğu gibi Millî Eğitim
Bakanlığında da tüm kadroların Hükûmet kadrosu
olmasını istemektedir. Dolayısıyla Hükûmetin memuru
değil, devletin memuru gibi görev yapmak isteyenler her türlü baskı,
sürgün ve cezaya muhatap olmaktadırlar. İşte bu nedenlerledir ki
öğretmenlerimizin atanmalarında ortaya çıkan
haksızlık, hukuksuzluk ve usulsüzlüklerin
araştırılması ve buna göre önlemler geliştirilmesi
için bu önergenin gündeme alınmasını istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, iyi insan yetiştirmek için öğretmenlerin moralinin
yüksek olması gerekiyor. Okullardaki siyasi baskı ve
yıldırmalar, Atatürk ve cumhuriyetimize karşı eylem ve
söylemler, öğrencilere dağıtılan kitap ve kaynakların
çağdaş olmaması, ders programı ve müfredat
programlarının sık sık değiştiriliyor
olması, işlenecek ders programı ve konuların özellikle
ılımlı İslam devleti anlayışına göre
seçilmiş olması, zamansız ve haksız atamalar, ekonomik
sorunlar, öğretmenlerin ikinci bir işte çalışma
zorunluluğu, eğitime sürekli müdahale edilmesi, çağdaş
eğitimin erozyona uğratılıyor olması,
öğretmenlerin moralini, motivasyonunu ve performansını
düşürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığında yapılan
uygulamalarda, alınan kararlarda hepimizin gördüğü, gözlemlediği
gibi öğretmen örgütlerinin görüş ve düşünceleri hiçbir
şekilde dikkate alınmamaktadır. Buna karşın tarikat ve
cemaatlerin öngörüleri eksiksiz yerine getirilmekte ve Millî Eğitim
Bakanlığında oluşturulan yönetim kadroları (F) tipi
örgütlenmeyi sağlamak için âdeta birbirleriyle
yarışmaktadırlar. Bu nedenlerle, herkesin, özellikle de yetkili
ve sorumluların kendilerine sorması gerekiyor: Nasıl bir ülke
istiyorsunuz? Nasıl bir insan istiyorsunuz? Bunun için nasıl bir
eğitim istiyorsunuz? Demokratik, laik, sosyal hukuk devletini benimseyen
bağımsız bir ülke mi istiyorsunuz, yoksa yeniliklere
kapalı, dış güçlerin yönetiminde bir ülke mi istiyorsunuz?
Özgür, bağımsız, düşünebilen, yeniliklere açık insan
mı, yoksa bağımsızlığı elinden
alınmış, sizlere yani hükûmet edenlere biat edecek bir insan
modeli mi istiyorsunuz? Eğer içinde bağımsızlık ruhu
taşıyabilen, yapıcı, yaratıcı, sorgulayabilen,
özgür insanlar yetiştirmek istiyor iseniz eğitim
programlarınızı, öğretmenleri ve
kaynaklarınızı ona göre hazırlamanız gerekmektedir.
Ama ne yazık ki öyle yapılmamaktadır. Peki, ne
yapılmaktadır? Millî Eğitim Bakanlığı, özellikle
bu İktidar döneminde tüm okul kitaplarını, kaynak kitapları
değiştirmiştir biliyorsunuz. Yeni yazdırılan yüzlerce
okul kitabının içine bakıldığında, (F) tipi insan
yetiştirmek için ne gerekiyorsa onun yapıldığını
görüyorsunuz. Bunu yapmaya kimsenin hakkı olmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu yapılanlar kadrolaşma değildir de
nedir? O hâlde yine hatırlayacaksınız, Hüseyin Çelik döneminde,
22 Temmuz seçimleri öncesi, 13/04/2007 tarihinde Atama Yönetmeliğinde
Sayın Çelikin yaptığı bir değişiklikle AKP
merkezlerinde düzenlenen listelerle bir gecede binlerce öğretmenin yeri
değiştirilmişti.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Helal olsun.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Birçoğu iptal edilen bu atamalarla yetinmeyen Sayın
Çelik, en son görevden ayrılırken, son koz olarak 76ncı maddeyi
kullanmak suretiyle, giderayak, 550 kişinin, yandaş kişinin
dayanaksız, usulsüz, haksız atamalarını
gerçekleştirmiştir. Yaptığı bu uygulamayla yeminine
sadık kalmamıştır Sayın Çelik. Ne demiştik yemin
ederken? Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk
ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma Türk
milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim. yeminine Sayın
Çelik sadık kalmamıştır. Umuyoruz ki bundan sonraki yeni
Bakanımız Sayın Çubukçu etmiş olduğu bu yemine
sadık kalacaktır.
Yine Hüseyin
Çelikin yaptığı usulsüz ve hukuksuz atamaların iptali,
Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışma
barışını sağlayacaktır diye düşünüyoruz. O
nedenle 76ncı maddeyle yapılan atamalar yeni Bakanımız
tarafından derhâl iptal edilmelidir ve Millî Eğitim
Bakanlığının Hüseyin Çelik tarafından otomatiğe
bağlanmadığını kanıtlamalıdır diye
düşünüyoruz. Yeni Bakan otomatikle mi hareket edecek yoksa kendi özgür
iradesini kullanabilecek mi? Doğrusu, bunu merak ediyoruz.
Yine Hükûmetin
verdiği sözler yerine getirilmemiştir.
Hatırlayacaksınız, örneğin sözleşmeli
öğretmenlere kadro alınmasıyla ilgili bir çalışma
başlatacağını ifade etmişti bundan önceki Bakan ama
öğretmenler bu konuda kandırılmıştır,
öğretmene karşı yalan konuşulduğu ortaya
çıkmıştır. Çünkü bu tür bir çalışma
yapılmamıştır ama bilinmelidir ki öğretmen
öğretmendir, bunun sözleşmelisi, ücretlisi, vekili
olmamalıdır.
Tabii, burada
öğretmen örgütlenmesini engellemek, siyasi baskı altında tutmak
ve kendi tarafına çekmek amaçlı sözleşmeli öğretmen
kadrosunun ortaya atıldığını hepimiz biliyoruz. Burada
esas amaç, gerici ve çağ dışı kadrolaşmayı
sağlamaktır. Zaten bu dönemde Atatürk ve cumhuriyet
karşıtlarının sürekli prim yaptığını ve
onların ödüllendirildiğini hep birlikte müşahede ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Hüseyin Çelik devir teslim töreninde Millî Eğitim
Bakanlığını otomatiğe
bağladığını söylemiştir. Şimdi, bu acaba
yeni Bakana karşı nasıl bir anlayıştır? Yeni
Bakanın acaba ne tür bir uygulaması olacaktır? Gerçekten bunu
merak ediyoruz. Gerçekten otomatiğe mi bağlandı yoksa yeni
Bakanın da kendine göre bir uygulaması olacak mıdır?
Değerli
milletvekilleri, öğretmen atamalarıyla ilgili araştırma
önergesinin gündeme alınmasına oy vermenizi bekliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Koçal.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Şerafettin
Halis.
Buyurunuz
Sayın Halis. (DTP sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergenin içeriği
itibarıyla değil, kapsamı itibarıyla, eksik bulduğumuz
için aleyhinde söz almış bulunmaktayız. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Her ne zaman
eğitimden bahsedilse Eğitimin kalkınma için önemi
kaçınılmazdır. denir ve gerçekten, eğitimin kalitesinin
yükseltilmesinin de eğitimin öznesi olan öğretmenin
yaşamının iyileştirilmesiyle bağıntılı
olduğu söylenir. Tabii, bir eğitim müfredatının, programının,
stratejisinin doğruluğu her ne olursa olsun, eğitimin öznesi
olan öğretmenin yaşam koşullarında bir iyileşme yoksa,
iyileştirme yoksa orada eğitimden istenilen düzeyde bir nitelik beklemek,
istenilen düzeyde bir sonuç almak mümkün olmayacaktır. Bu anlam
itibarıyla, burada bu önergenin salt başına usulsüz yapılan
atamaları değil, öğretmenlerin diğer sorunlarını
da kapsaması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, uzun yıllardan beri öğretmen atamalarında
şaibeler olduğu söylenir ve her atamadan sonra televizyon
kanallarında ve gazetelerde usulsüz yapılan atamalar
gündemleştirilir fakat bugüne kadarki tüm eleştirmelere ve
iyileştirme istemlerine rağmen atamalardaki söz konusu
usulsüzlüklerin ortadan kaldırılmadığı da görülür.
En son,
Sayın Çelik Bakanlığını devrederken yine basında,
yine medyada usulsüz atamalardan, hakkı olmayan eğitimcilerin
yönetici olarak atanmalarından bahsedildi ve duyuldu. Tabii, bu konuda
verilmiş soru önergeleri var, biz de verdik, hâlâ sonuç da almış
değiliz. Tabii, usulsüz atamaların nereden
kaynaklandığını sorarsanız, Ankarada dayısı
olmayanın bu usulsüz atamalardan yararlanamayacağı imajı
yaygındır. Şimdi, bu atananların dayıları mı
var yoksa kadrolaşmayı esas alan bir tarz üzerine mi
yapıldığı da ayrıca bir soru işareti
yaratıyor.
Şimdi,
MHPnin vermiş olduğu soru önergesinde de olduğu gibi çok somut
bir örneği size sunmak istiyorum. 57 puan almış bir
öğretmenin Vanın Saray ilçesi Ahmet Nacar Lisesine matematik
öğretmeni olarak atandığı biliniyor; yazıldı, çizildi.
Oysaki bize yapılan bütün başvurularda, yazılı,
şifahi, telefonlu, yüz yüze başvurularda 70in üzerinde puan
alanların dahi öğretmenliğe atanmadığını
biliyoruz. Şimdi, böyle bir olay tek midir? Ki tek olduğuna
inanmıyorum. İlk de değildir; buna da inanmıyoruz. Gözden
nasıl kaçtı, nasıl teknolojik bir hata sonucu oluştu, bunu
da bilemiyoruz tabii ama bugüne kadar bunu yalanlayan, olumsuzlayan hiçbir
şey yok, 57 puan alan bir öğretmen adayı Vanın Saray ilçesindeki
söylediğim söz konusu okula öğretmen olarak atanıyor.
Tabii,
öğretmen atamalarındaki usulsüzlüklerin de ötesinde öğretmen
atamalarında çok ciddi sıkıntıların
yaşandığı da biliniyor. Örneğin, eş durumundan
atamalar uzun bir sürece yayılıyor, yaydırılıyor ve
mümkün olduğu kadar kısa tutulması gereken bu birleştirme
işlemi
Ki, Türkiyede aile yapısı gereği ailenin
kutsallığından bahsedilir ama eş durumundan tayin isteyen
öğretmenler ya da kamu emekçilerinin uzun bir süre birleşemedikleri de
bilinen bir durumdur. Bunun iyileştirilmesi elbette ki bizim de talebimiz
ve isteğimizdir.
Değerli
milletvekilleri, tabii öğretmenlerin sorunları denince en başta
öğretmenlerin ekonomik sorunları aklımıza gelir. Biraz önce
de söylediğim gibi, ekonomik sorunla boğuşan öğretmenlerden
olumlu, istenilen düzeyde bir verim beklemek mümkün olmayacaktır. Bu
anlamda yeni bir düzenlemeyle öğretmenlerin ekonomik
ihtiyaçlarının giderilmesine denk düşebilecek bir ek ders
sistemi ve maaş ücretinin ödenmesi gerekmektedir. Yakın geçmişte
düzenlemeler yapıldı, 657 ve 339 sayılı yasalarla
değişiklik yapılarak
Ek ders saatlerine yeni düzenlemelerle
yeni olumsuzluklar yaşatıldı öğretmenlere. Örneğin,
yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlerin yüzde 25 ve yüzde 40 fazla ek
ücretleri kesildi. Ders dışı hazırlık ve planlama
ücretleri haftada üç saati geçmemek üzere her on saat için bir saate
düşürüldü. Aylık karşılığı ders görevini
doldurmayan bir öğretmen ek ders ücreti alamamaktadır. Gece
eğitimi saat 17.00de başlama yerine 18.00de
başlatılmıştır. Ana okullarıyla kız teknik
öğretmen okulu ve kurumları bünyesindeki uygulama
sınıflarında görevli olanlar için, bir sınıfta bir
öğretmene, tam gün eğitim yapılmıyorsa yirmi dört saati,
diğer ana sınıflarında görevli öğretmenler ile
sınıf ve okuma-yazma kursu öğretmenleri için on iki saati
aşan kısma ek ders ücreti ödenmemektedir. Mesleki çalışma
karşılığı, yani seminer dönemi ek ders ücreti alma iki
haftayla sınırlı tutulmuştur, kendisine hem
danışmanlık hem de sınıf, şube rehber
öğretmenlik görevi verilen öğretmenler yalnızca bir görev için
ek ders ücreti alabilmektedir. Sınav komisyonu ve gözcülüğü görevi
karşılığı ek ders ücreti belli bir saatle
sınırlandırılmıştır. Geçici süreli
görevlendirmeler karşılığı ek ders ücretine
kısıtlama getirilmiştir. Aynı görev için görevlendirilen
öğretmenlerden biri, görevli olduğu eğitim kurumlarında ek
ders görevi varsa bunu yerine getirmiş sayılmakta ve ek ders ücreti
almakta, görevli olduğu eğitim kurumunda ek ders görevi olmayanlara
ücret ödenmemektedir. Eğitsel çalışmalar
karşılığı ek ders ücreti yüzde 8den yüzde 5e
düşürülmüştür. Bu konuda da yine bir iyileştirmenin
yapılması Meclisin görevi olsa gerek.
Kariyer
basamaklarından bahsediliyor. Anayasanın eşitlik ilkesine de
denk düşmeyen bir şekilde öğretmenler belirli
sınıflara ayrılıyor. Oysaki öğretmenlik
tanımlanırken öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği
olduğu söylenmişti. Biz kariyer basamaklarına baktığımızda
uzmanlık, başöğretmen, öğretmen ve aday öğretmen
olarak öğretmenlerin sınıflandırılmış
olduğunu görüyoruz. Bunun, Anayasanın eşitlik ilkesine ters
düştüğü kadar, aynı yerde, aynı işi yapıp
farklı ücret alanlar arasında da bir negatif elektriklenmeye, bir
parçalanmışlığa, bir bütünlüğü engelleyen, sinerjiyi
engelleyen bir sonuca götürdüğünü de görüyoruz. Bunun da mutlaka
düzeltilmesi, öğretmenlere sadece 24 Kasım Öğretmenler Gününde
düzülen övgülerle yetinilmemesi ve gerçekten öğretmenlerin sorunları
içinde olan bu durumun da düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Yine,
öğretmenler, aynı yerde aynı işi yapan eğitim
emekçileri olarak, kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen ve
geçici öğretmen olarak, farklı ücretlerle aynı işi yapan
kişiler olarak, emekçiler olarak karşımıza
çıkıyor. Bunun da Anayasaya, Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı olduğu bilinen bir durumdur. Bu konuda da Devlet
Memurları Kanununun 4/C maddesi kapsamında geçici olarak veya 4/B
maddesi kapsamında sözleşmeli olarak çalıştırılanların
Anayasanın 128inci maddesine aykırılığı
açıktır. Düzeltilmesi, öğretmenlere duyulan saygı
olduğu kadar, bir ülkenin kalkınmasında eğitime verilen
önemin de anlaşılması anlamında önemlidir.
Yine kamu
emekçileri içinde kadınların çok daha negatif bir zeminde, çok daha
koşulların kötü olduğu, zor olduğu bir ortamda
çalıştığını biliyoruz. Türkiyede kamu emekçisi
kadınların doğumdan önce ve sonra sekizer olmak üzere toplam on
altı hafta ücretli izin hakkı bulunmaktadır. Bu süreler ILO
standartlarının altındadır. ILOnun 191 no.lu
Analığın Korunmasına Dair Tavsiye Kararına göre,
doğum izni en az on sekiz hafta olmak durumundadır. Çalışan
kadınlara doğum öncesi sekiz, doğum sonrası on altı
hafta olmak üzere toplam yirmi dört hafta ücretli doğum izni verilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) - Doğumdan sonra babaya on iş günü ücretli izin
verilmeli, sezaryenle veya erken doğum hâlinde bu ücretli izin on beş
güne çıkarılmalıdır.
Tabii,
değerli milletvekilleri, öğretmenlerin sorunlarını on
dakikalık süreye sığdırmak mümkün değildir.
Bunun
dışında yine Türkiyede Anayasanın 90ıncı
maddesi uyarınca Türkiye'nin imzalamış olduğu
uluslararası sözleşmeler dâhilinde toplu sözleşmeli grev
hakkı da Anayasa gerekçe gösterilerek ihmal ve ihlal edilmiştir.
Oysaki öğretmenlerin grevli, toplu sözleşmeli hakkının
verilmesi bugün uluslararası sözleşmeler ve evrensel kazanımlar
dâhilinde bir haktır. Bu hak verilmedikçe demokratik alanda bazı
iyileştirmelerin olmasını beklemek de çok doğru olmaz diye
düşünüyorum.
Ben,
öğretmenlerimizin daha iyi bir ortamda görev yapmaları
noktasında Meclisin duyarlılık göstereceğine inanıyor
ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halis.
Önerinin
aleyhinde Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli üyeler; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, eğitimin kalitesinin en üst düzeye
çıktığı AK PARTİ döneminde, yine
öğretmenlerimizin birçok sorunu çözülmüş ve öğretmen
açığı da yine bu dönemde büyük bir oranda
azalmıştır, kapatılmıştır. Tabii ki mevcut
hâliyle birtakım sorunların olduğunun da farkındayız.
Öğretmenlerimiz emin olsunlar, bu sorunlar da yine AK PARTİyle
birlikte çözülecektir.
Değerli
arkadaşlar, birçok şey ifade edildi ama şunu görüyoruz ki özellikle
AK PARTİyle birlikte öğretmen atamaları ve tayinleri tamamen
otomasyona bağlanmış, insan eli değmiyor. Bundan
dolayı, Ankarada dayısı olan da olmayan da hakkıyla
kurasını çekerek istediği yere gidiyor; adil bir şekilde,
eşit bir şekilde herkese uygulanıyor. Yine aynı
şekilde, bir köyden ilçeye dahi öğretmen tayini yapamıyorsunuz
AK PARTİ döneminde. Zira, tamamen puana bağlı tutulmuş,
tamamen sıraya tabi tutulmuş ve hele ki sırasının
üstünde birini geçerek bir yere tayin yapıldığı takdirde,
en ufak bir şikâyet dilekçesiyle ilgili idareci işinden dahi
olabilecek seviyeye gelebiliyor.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Bilmeden söylüyorsun.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, öğretmen atamalarıyla
ilgili en adil çözümün olduğu, en adil uygulamanın olduğu, en
adil atama ve tayinin olduğu dönem bu dönemdir. Bunu bütün Türkiye
biliyor, bütün Türkiye şahitlik ediyor. Yine, eğitimin kalitesinin en
üst düzeye çıktığı dönem bu dönem.
Değerli
arkadaşlar, cumhuriyet tarihi boyunca yapılan derslik
sayısı kadar neredeyse bu altı buçuk yılda, AK PARTİ
döneminde yapıldı. Öğretmen açığı bir o kadar
oranda kapatıldı, bir o kadar oranda yeni öğretmenimiz
atandı ve bunlar atanırken de emin olun, hiçbir şekilde
kimliğine, inancına, mezhebine, meşrebine, siyasi düşüncesine
girilmedi; zaten bilgisayarına girmesi de mümkün değildir.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sen öyle düşünüyorsun ama öyle değil.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Ve bu noktada değerli arkadaşlar, şunu iddiayla
söylüyorum ki: Eğer elinizde bir belge varsa, puanı daha
yukarıda olduğu hâlde atanmayan biri ve onun
aşağısındaki aynı branştaki bir öğretmen
atanmışsa aynı kurada, böyle bir belgeniz varsa belgeyle
konuşun. Çünkü, noter huzurunda, televizyonların başında,
tüm Türkiye'nin huzurunda bu kuralar yapılıyor. Bunda haksızlık
ve usulsüzlük yapılmasının mümkünatı yoktur.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu altı yüz atamayı nasıl
yaptınız?
AHMET AYDIN
(Devamla) Yine, değerli arkadaşlar, tabii ki daha önceki haftalarda
oylanan bir grup önerimiz vardı. Meclisimizin bir aylık çalışma
saatini belirleyen ve gündemini belirleyen grup önerimiz vardı;
oylanmıştı, kabul edilmişti. Bu grup önerimiz de
olduğu için Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisinin aleyhinde
olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Korkmaz,
Sayın Akıncı, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın
Koçal, Sayın Tütüncü, Sayın Ünsal, Sayın Arat, Sayın
Köktürk, Sayın Bingöl, Sayın Paçarız, Sayın Karaibrahim,
Sayın Koç, Sayın Ağyüz, Sayın Topuz, Sayın Ergin,
Sayın Sönmez, Sayın Altay.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/298) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verdiği önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verdiği bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
3.- (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve
saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
09.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 09.06.2009 Salı günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/318) ile (10/376) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun
09.06.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması ve
Genel Kurulun bugün saat 19:00a kadar çalışması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk.(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adli
Tıp Kurumuna yönelik Meclis araştırma istemimize ilişkin
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak verdiğimiz önergeyle ilgili
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; denetim kelimesi Sayın
Başbakanın, bakanların ve AKPli
arkadaşlarımızın çok korktuğu bir kelime.
Kişilerin, kurumların, idarenin hukuka uygun hareket etmesini
sağlamada en etkili araç denetimdir. Açık ve şeffaf toplumun
insanları denetimden hiçbir şekilde korkmazlar. Denetimden kaçmak,
sayısal çoğunluğa ya da başkaca bir güce dayanarak yönetim
ayıplarını, kusurlarını ve kötü işleyişi
örtmeye, saklamaya çalışan anlayışın demokratik hukuk
devletinde yeri yoktur. Demokratik hukuk devletinin parlamentosu ise
sayısal çoğunluğa dayanarak denetim yollarını
tıkamaz, yürütmenin, idarenin hatta kendi eylem ve işlemlerinin
denetlenmesinin yollarını açar, kolayca denetlenmesinin
koşullarını yaratır. Hiçbir acil iş denetimden daha
acil olamaz, acil işler bulunduğu gerekçesiyle denetim hakkından
vazgeçilemez, denetim görevi ertelenemez; denetim hakkını kullanmak
isteyenler de işleri yavaşlatmakla, tıkamakla suçlanamaz.
Sayın Başbakanın her vesileyle söylediği gibi Meclisi
muhalefetin tıkadığı anlayışının
demokratik hukuk devletinde yeri yoktur.
Şimdi
bakın, denetim görevi nedeniyle denetim görevini çok gören bir AKP
çoğunluğunda 2007 seçimlerinden sonra bu Mecliste 22 Temmuz
seçimlerinden bu yana 249 birleşim olmuş, 1.328 saat
çalışması var, bunlardan 247 toplantı yeter
sayısı istenilmiş, 76sında toplantı yeter
sayısı bulunamamış ve 453 karar yeter sayısı
istenilmiş, 196 karar yeter sayısı bulunamamış. Karar
yeter sayısı ve toplantı yeter sayısı bulunmayan
toplam sayı 272dir, 10ar dakikayla çarparsanız 2.720 dakika yapar.
Şimdi, denetimden kaçanların, aksine Parlamentonun
çalışmasını nasıl engelledikleri ortadadır. Karar
ve toplantı yeter sayısını dahi bulamayan bir partinin
Meclisin denetim yoluyla tıkandığı noktasında
şikâyet etmeye hakkı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, adli tıp canlılarda ve ölülerde travmanın
kanıtlarını, etkilerini, nedenlerini ve sonuçlarını
değerlendiren, yargıya yansıyan tıbbi konularda
değerlendirme yaparak sonuçların yasal bir dile dönüşmesini
sağlayan bir tıp disiplinidir. Yargı, adli sistemi, ölüm
kimliklendirme, işkence, cinsel saldırı, kaza, yaralanma,
zehirlenme, aklı başında olma, hekim sorumluluğu ve buna
benzer geniş bir alanda verilen bilirkişilik hizmeti olarak da
tanımlamaktadır.
Yargı
organları tarafından adli tıp alanında en üst
bilirkişilik müessesi olarak kabul edilen Adli Tıp Kurumunun
verdiği raporlar adalet sistemimizde tek belirleyici etkiye sahiptir.
Mahkemeler Adli Tıp Kurumunun verdiği raporlara itibar ederek karar
vermektedirler. Adli Tıp Kurumu Türkiye'nin resmî bilirkişilik
kurumudur. Yargıtay, Adli Tıp Kurumundan rapor
alınmadığı nedenle pek çok kararları bozup geri
göndermektedir.
Adli Tıp
Kurumu Adalet Bakanlığının bağlı
kuruluşudur. Adli tıp alanında yaşamsal öneme sahip
raporlara imza atan Kurum Başkanı ve Kurul üyeleri evrensel, akademik
ve etik değerlerin aksine siyasi iktidarların tercihine göre üçlü
kararnameyle atanmaktadır. Kurum Başkanı, Adalet Bakanının
teklifi, Adalet Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanının
üçlü imzasıyla atanmaktadır. Dairelerin başkanları,
kurulların üyeleri ve başkanları ise Kurum
Başkanının önerisi, Adalet Bakanı, Başbakan ve
Cumhurbaşkanın onayıyla atanmaktadırlar. Böylece, bilirkişileri
atayanlar da, sicil amirliğini yapanlar da, denetleyenler de aynı
kişiler olmaktadır.
Bu durum,
bilirkişilik kavramına aykırılıklar
oluşturmaktadır çünkü bilirkişilik, hizmetin niteliği
gereği herhangi bir konuda verilecek objektif, teknik ve bilimsel
görüş bildirme işidir. Bilirkişiliğin esası, bilimsel
görüşün özgürce sunulabilmesidir. Bilirkişiliğin öncelikli
kuralı ise tarafsız olmaktır oysa Adli Tıp Kurumu devletin
bir kurumu olmanın da çok ötesinde özerk de değildir. Doğrudan
Adalet Bakanlığına bağlı, her şeyiyle siyasi
iktidarların vesayeti altındadır. Adli Tıp Kurumunun sadece
devlete değil aynı zamanda siyasi iktidara da endeksli olarak hizmet
yürütmesi nedeniyle verilen kararların bilimsel güvenilirliğine
kuşku düşüyor.
Bu durum,
konusunu iyi bilen, yön gösterme konusunda en çok bilenen, ibrelerin en ehil
olanını göreve getirmek yerine, çoğu zaman sırf iktidara
yakın oldukları için bilirkişilik yönünden ehil olmayan
kişilerin göreve gelmesine neden olmaktadır. Gerçek uzmanlar bir
masa, iki sandalye usulü açılan adli tıp şubelerine sürgüne
gönderilmektedirler.
Özellikle, son
yıllarda Adli Tıp Kurumu, düzenlediği raporlar nedeniyle toplumda infiale neden olmakta ve
haklı ya da haksız son derece ağır ve şiddetle
eleştirilmektedir. Hatta 2003 yılı başında
zamanın Adalet Bakanı Sayın Çiçek, bilirkişilik
müessesesinin kirlendiğini, adli tıp yetersizliğinin
yargıyı erozyona uğrattığını ve işlerin
yürümediğini söylemiştir. Türkiye'nin adli tıp alanındaki
en büyük bilirkişilik kurumu olan Adli Tıp Kurumu,
bilirkişiliğin en öncelikli koşulu olan güvenilirliğini
bütün toplum nezdinde kaybetmiştir. Adli Tıp Kurumu tarafından
hazırlanan bilirkişi raporlarına bugün artık hiçbir
yurttaşın güveni kalmamıştır. Neredeyse görsel ve
yazılı basında Adli Tıp Kurumunun
tartışılmadığı, haber
çıkmadığı gün yok gibidir. Adli Tıp Kurumunun cinsel
saldırı suçlarında mağdurun beden veya ruh
sağlığının bozulmadığı yönünde
verdiği raporlar, işkenceler konusunda verdiği raporlar
bardağı taşırmıştır, toplumun
sabrını taşırmıştır. Herkes bir gün
mağdur, hak arayan, kanıt arayan konumunda olabilir. Bu nedenle
meselenin özü gerçekten hukuk devleti olabilmektir. Bunun için Adli Tıp
Kurumunun içine düştüğü bu durumdan ivedilikle kurtarılması
ve kaybolan itibarının yeniden kazandırılması, yeniden
güvenilir bir bilirkişi kurumu hâline getirilmesi, toplumda yaşayan
herkes için bir gerekliliktir. Bunun için de insanları,
mağdurları, hastaları, cesetleri, yargı
kararlarının temelini teşkil eden kanıtları,
siyasetin, ön yargının, hukuksuzluğun gölgesinden kurtarabilmek
gerekir. Bunun da yolu Adli Tıp Kurumunun Adan Zye mercek altına
alınarak Kurumun işleyişini, personelin çalışma
şeklini ve koşullarını, Kurumun güven kaybının
nedenlerini, çalışanların sorunlarını
araştırarak, Adli Tıp Kurumunun yeniden güvenilir kurum hâline
gelmesi için alınması gerekli önlemlerin ve yapılması için
lazım gelen çalışmaların ivedilikle Meclis tarafından
tespit edilmesidir. İşte, biz bu araştırma önergesini bu
nedenle verdik değerli milletvekilleri.
Sayın Adalet
Bakanına soru sordum, soru önergesi verdim, on yedi tane soru sordum.
Sayın Bakan soruma verdiği yanıtlarda diyor ki: Adli Tıp
Kurumu dünyanın en saygın adli tıp kurumları arasına
gelmiştir.
Adli Tıp
Kurumunun dünyanın en saygın adli tıp kurumlarından birisi
hâline geldiği gerçeği doğru değildir çünkü bizim
ülkemizdeki örgütlenme ve yapılanmaya benzer bir adli tıp kurumu
dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Bunu, yine Adli Tıp Kurumları
Uzmanları Derneğinden bir kişi, doçent doktor
açıklamıştır değerli arkadaşlarım. Çünkü,
diğer ülkelerdeki yapılanma her üniversitenin içerisinde bir kürsü
şeklidir. Bugün Türkiyede 53 tane tıp fakültesinin olduğunu
biliyoruz, 48 tanesinde adli tıp kürsüsü var ancak hiçbir kürsü bu görevi
yerine getirmiyor. Çünkü, savcılar genellikle her işi Adli Tıp
Kurumuna gönderiyorlar ve Adli Tıp Kurumunda mağdur ile şüpheli
aynı araçta taşınıyor.
Yine, Sayın
Bakan soru önergeme verdiği yanıtta diyor ki: Adli Tıp Kurumu
çok modern bir hâle geldi.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, ona hemen bir yanıt yine adli tıp
uzmanlarından geliyor: Adli tıp kurumlarında ne branş
uzmanları var ne de gerekli aletler var. Daha geçenlerde ayrılan
Adli Tıp Kurumu Başkanı, daha önce, bu İktidar döneminde
getirilmişti, onun gazetede açıklamaları var, hiçbir
laboratuvarın çalışmadığı, doğru dürüst alet
ve edevatın olmadığı şeklinde açıklamaları
var. Bir steteskop dahi yok. diyor bu elimdeki belgelerde. Ya bu insanlar
yalan söylüyor ya da kamuoyuna açıklama yapanlar yalan söylüyor
değerli arkadaşlarım. Gerek tıp öğrencileri gerekse
uzmanlık öğrencileri olgu sıkıntısı çekiyor.
diyor. Yine, bir adli tıp hocamız diyor ki: Biz otopsiyi kendi
şeyimizde yapamıyoruz, gidiyoruz Adli Tıpta yapıyoruz. Bu,
sorunlar, yükün artırılmasına neden oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla)- Yine Sayın Bakan benim sorduğum bir soruya
verdiği yanıtta -Adli Tıp Kurumu bilimsel verilere göre
çalışıyormuş- ben Hangi ilkelere göre
çalışıyor? dedim, Bilimsel verilere göre
çalışıyor. dedi.
Değerli
arkadaşlarım, bilimsel verilere göre çalışan Adil Tıp
Kurumu aynı konuda üç tane rapor veriyor. Bilim tektir değerli
arkadaşlarım. Daha önce Üzmezi kurtaran bir rapor veriyor. Aynı
Adli Tıp Kurumu, şimdi Üzmezi üzecek bir rapor veriyor. Bu ne biçim
bilimsel verilere göre çalışmaktır? Reşit olan Gamze
Özçelikin ruh ve beden sağlığının bozulduğu
yönünde rapor veriyor, on üç-on dört yaşındaki bir kıza cinsel
sadırı suçu işleniliyor ve buna çocuk psikiyatrı olmadan
muayene yapılarak bu insana ruh ve beden
sağlığının bozulmadığı yönünde rapor
veriyor. Bu ne biçim bilimsel çalışmaktır? Bunun neresi hak ve
adalet kurallarıyla bağdaşıyor? Bugün toplumda bu Adli
Tıp Kurumuna karşı isyan duyguları vardır. Herkes
haykırıyor. AKPli arkadaşlarım da aslında bu
haksızlığı görüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk lütfen sözünüzü bitiriniz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Ama değerli arkadaşlar, bunları gidermenin yolu
Adli Tıp Kurumunun üzerine korkusuzca gitmektir. Adan Zye neşteri
vurmaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisinin görevi de Parlamentonun görevi de usulsüzlüklerin üzerine gitmektir.
Usulsüzlükleri, kanuna aykırılıkları kim yaparsa
yapsın üzerine gitmemiz lazım.
Bunları
söyleyen bilim adamları. Cinsel saldırı suçuna uğrayan bir
insanın -Türk Ceza Muhakemeleri Kanunu ile bir çocuğun ifadesinin
alınması kurallara bağlanmıştır- on kez
ifadesinin alındığını oradan istifa eden çocuk
psikiyatrı söylüyor.
Bunun üzerine
gitmek bir toplumsal gerekliliktir değerli arkadaşlarım.
Özellikle AKPli milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum: Biz bunu
getirirken siyasi eksene oturtturmadık. Bunun tüm, herkesin ihtiyacı
olduğunu bilerek, AKPlilerin de, CHPlilerin de, MHPlilerin de,
toplumdaki her kesimin bunun üzerine gidilmesi ihtiyacını
duyduğumuz için bunu bilimsel bir eksene oturtarak getirdik.
O nedenle, AKPli
arkadaşlarımın da buna destek vermesini istiyorum. Tüm Meclisin
bu önergemize destek vermesini istiyorum ve bunun kabul edilmesini istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde söz sırası Van
Milletvekili Fatma Kurtulana ait.
Buyurunuz
Sayın Kurtulan. (DTP sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde Adli
Tıp Kurumunda yaşananlara dair CHP tarafından verilen araştırma
önergesinin lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yargı
sisteminde resmî bilirkişi olarak tanımlanan ve
hazırladığı raporlarla davanın seyrini tümden
değiştirebilen Adli Tıp Kurumunun bilimselliği ve
bağımsızlığı, ne yazık ki gelinen aşamada
tartışma konusu olmuştur. Görev süresince hükûmetlerin Kurum
üzerindeki baskıları, yapılan atamaların siyasi olduğu
iddiaları, Adli Tıp Kurumunun tarafsızlığını
ve bilimselliğini tartışmalı duruma getirirken, yakın
bir tarihte yaşanan ve bir çocuk istismarından yargılanan Vakit
gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez davasıyla bu tartışmalı
durum tekrar gündeme gelmiştir.
Kurum
başkanının her Hükûmet döneminde değiştiği ve
atamalarda bilimsel yeterliliği dikkate almayan Adli Tıp Kurumu,
Üzmez davasında da mağdur hakkında Ruh
sağlığı bozulmamıştır. raporu vermiş,
mağdur tekrar kurula sevk edildiği gün ise, Doçent Doktor Ayten
Erdoğanın Bu kuruldan B.Ç.nin ruh sağlığının
bozulmadığı kararı çıkacak. gerekçesiyle istifa
ettiği kamuoyuna yansımıştır. Kuruldan şimdiye
kadar görevlendirilen ilk çocuk psikiyatristi olan Doçent Erdoğan istifa
dilekçesinde Çocuğun ruh sağlığının
bozulmaması mümkün görünmemektedir. Bu yöndeki tespit ve
değerlendirmelerimi diğer kurul üyelerine bildirmemden itibaren,
başta daha önce mağdura ruh sağlığı
bozulmamış raporu veren eski kurul üyeleri ve Adli Tıp
Kurumunda çalışan birçok üye ve yönetici tarafından
eleştirilere ve yıpratmalara maruz kalmaktayım. Bu ortamda Genel
Kurula girip vakayı sağlıklı şekilde
değerlendirmem mümkün olmayacaktır. ifadeleri yer alıyordu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hayati öneme sahip bu itiraflar,
Adli Tıp Kurumunun tarafsız bir kurum olmaktan çok
uzaklaştığını ve kararlarını etki
altında kalarak verdiğini açık bir şekilde ortaya
koymuştur. Özellikle son zamanlarda Kurumun çocuk istismarı
olaylarında verdiği raporlar, kamuoyunda Kuruma karşı ciddi
kuşkular uyandırmıştır. Son olarak, cinsel istismara
maruz kalan bir kız çocuğu için ruh
sağlığının bozulmadığı yönünde
verdiği karar şüpheleri artırmıştır. Adli
Tıp Kurumu Başkanı Doçent Doktor Haluk İncenin
Başkanlığında 40 kişiden oluşan kurul, Vakit
gazetesi yazarı Hüseyin Üzmezin cinsel istismarına maruz kaldığı
iddia edilen B.Çye yeniden bir dizi test yapmış ve kurul üyelerinin
çoğu B.Çnin beden ve ruh sağlığının
bozulduğu yönünde görüş bildirmiştir. Bu durum, Adli Tıp
Kurumunun bilirkişiliğinin en öncelikli şartı olan
güvenilirliğini toplum gözünde kaybettiğini göstermektedir. Bu duruma
benzer kaç olayın yaşandığı, kaç davanın Adli
Tıp Kurumunun taraf gözeterek verdiği raporlar neticesinde
mağdur aleyhine sonuçlandığı,
araştırılması gereken birçok önemli husustur. Çünkü Adli
Tıp Kurumunun verdiği raporlar, davalarda çok belirleyici bir rol
oynamakta ve mahkemeler bu raporları dikkate alarak karar vermektedirler.
Bu olay da bildiğimiz gibi üstü örtülmeye ve kamuoyuna unutturulmaya
çalışılmıştır. Neredeyse Hüseyin Üzmezi
mağdur gösterecek bu dava, kadın kurumlarının olayın
takipçisi olması neticesinde gündemde kalmış ve Adli Tıp
Kurumunun taraflı ve bilimsellikten uzak kararları teşhir
edilmiştir. Büyük bir kararlılık ve dayanışma içinde
birçok kadın cinayeti davasında olduğu gibi bu davanın da
akıbetini değiştiren kadın kurumlarının
mücadelelerini buradan selamlamak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tartışmalar ve iddialar
göstermektedir ki önümüzde çözüme kavuşturulması gereken bir sorun
vardır. Adli Tıp Kurumu yalnızca Hüseyin Üzmez davası ile
tartışmalı duruma gelmemiştir, bundan önce de verdiği
çoğu rapor tartışma konusu olmuş ve yüzlerce Ruh
sağlığı bozulmamıştır. yönünde görüş
bildirilen dosya, mahkemelerce, uzman olmayan kişilerce rapor
verildiği gerekçesiyle geri gönderilmiştir.
Adaletin
doğru işletilmesi için mahkeme kararlarında belirleyici bir
etkiye sahip olan Adli Tıp Kurumunun inceleme altına alınarak
adli görevleri bakımından bağımsız bir statü
kazandıracak düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu Kurumun
kararlarını taraf gözetmeden alabilmesi, siyasetin etkisinde
kalmaması ve toplum nezdinde tartışmalı duruma gelen
konumundan kurtulması için yeni bir yapılandırmaya ihtiyaç
vardır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kurtulan.
Aleyhinde, Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın.
Buyurun
Sayın Yalçın.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekilleri, Adli Tıp Kurumunda yaşanan gelişmeler ve
bilirkişilik müessesesinin incelenmesi adına Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen Meclis araştırması açılması
önergesi üzerinde, aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, aleyhinde söz aldığım araştırma
önergesi çok önemli bir konuya ilişkindir. Bu konudaki fikirlerimi Adli
Tıp Kurumunda çalışan, görevini layıkıyla yapan,
görevinde yetkin olan insanları incitmeden anlatmaya
çalışacağım ama ne kadar başarılı olabilirim
bilemiyorum.
Adli Tıp
Kurumu, önemli yapısal sorunları olan, varlığı,
fonksiyonu, uygulamaları sıkça tartışılan bir kurum
hâline gelmiştir. Ancak Adli Tıp Kurumunu toplum gündemine esas
olarak taşıyan konu ise basında Üzmez Davası olarak yer
alan on dört yaşında bir kız çocuğu ile ilgili yaşanan
süreç ve verilen rapor olmuştur. Kurumdan cinsel saldırıya maruz
kalmış bir kız çocuğu için Ruh ve beden sağlığı
bozulmamıştır. şeklinde verilen rapor neticesi
şüpheli tahliye edilmiş, toplumda infial uyanmış ve bir
kurul üyesi önemli iddialar ortaya atarak Kurumdan istifa etmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi ise dördüncü kez muayene edilen bu kız
çocuğu için aynı kurumdan, aynı kuruldan ruh ve beden
sağlığının bozulduğuna ilişkin bir rapor
verildiğini hep birlikte takip ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, böyle bir şey nasıl olabilir? İlk
verilen rapor için toplumda nasıl kuşkular uyanmışsa, bu
raporun nasıl baskılar altında verildiğine ilişkin
iddialar gündeme gelmişse bu ikinci rapordan sonra da en azından
zanlı tarafından bakanlar için bu raporun da şaibelerle dolu
olduğu iddia edilecektir. Böyle bir olayın olması en başta
Adli Tıp Kurumunu yıpratmıştır. Kamuoyundaki olan
infiale göre ya da kamuoyu baskısına göre farklı raporlar
verebilen bir kurum hâline gelmiştir Adli Tıp Kurumu.
Değerli
arkadaşlarım, bir şeyi daha burada ifade etmek istiyorum: Üzmez
olayı medyatik bir olay olmasaydı, kamuoyunda gündeme gelen bir olay
olmasaydı, birtakım sivil toplum kuruluşları bu konunun
üzerine gitmeseydi bu Adli Tıp Kurumu raporu dosyaya girecek ve bu rapor
doğrultusunda işlem yapılacaktı. Bu nasıl bir
haksızlıktır? Benzer durumda olan birçok insan için böyle bir
yol açılmamışken kamuoyunda oluşan baskılar neticesi
Adli Tıp Kurumunun güvenilirliğini tartıştıran bir
durum ortaya çıkmıştır.
Sayın
milletvekilleri, bu raporla ilgili olarak Kurum içerisindeki
rahatsızlığını ifade edip istifa eden Doçent Doktor
Ayten Erdoğan neler söylemiştir, birlikte bakalım: Ben,
Kayseri'nin bir köy lisesinden mezun olan, öğretmen bir babanın 7
çocuğundan biriyim. Çocuklarının hepsini üniversite okutan bir
babanın kızıyım. Kendimi kardelenler olarak görüyorum.
Üniversite, lise
hayatımı devlet bursları ile geçirdim ve bu nedenle devlete ve
halkıma borcum var. Meslek hayatım boyunca hep doğruyu yapmaya,
dürüst olmaya çalıştım ve böyle yetiştirildim.
Adli Tıp
Kurumuna girmem tesadüfen oldu. Üç buçuk yıl önceydi,
uzmanlığımı aldıktan sonra özel bir hastanede
çalışmaya başladım. Yirmi beş yıllık hekim
olarak hep devlet kurumlarında çalışmıştım ve
doyurucu olmadığını hissettiğim özel sektörden
sıkıldım. Bakanlığa başvurumun ardından Adli
Tıp Kuruluna atandım. Kuruldaki ilk görevim raportörlüktü ve altı
ay bu şekilde çalıştım.
Altı
aylık dönemde kuruldaki tüm eksiklikleri gözlemledim ama sadece raportör
olduğum için muayeneler yapmama izin verilmedi. Ben gelen kişilere
bakamadım. O zamanki yetkiliye çıkarak Biz 25 uzman olarak kurula
atandık ve diğer arkadaşlar muayene yapıyorlar ama ben
yapamıyorum. dedim. Bu durum Kurul Başkanına
aktarılmış ve bana bir muayene verildi. Muayeneyi yaptıktan
sonra kaşeyi bastım ama bana sadece 'bakacaksın' dendi;
ilginçti. Eksiklikleri gördüm...
Daha sonra
Zonguldak Üniversitesinde göreve başladım ve doçentliğimi bir
buçuk yıl sonra aldım. Kurulda geçirdiğim süre tesadüf
değildi ve orada misyon üstlenmem gerekiyordu. Ben tekrar atama istedim ve
kamuoyunun yakından bildiği olay o anda meydana geldi. Benden önce
Çapadan başka bir çocuk psikiyatristinin atanması olacaktı ama
gerçekleşmedi. Ben atama için kimseyle de görüşmedim. Ayrıca,
davayla da herhangi bir ilgim yoktu, sadece basından takip ediyordum ancak
çocukların mağduriyetini biliyordum.
6. İhtisas
Kurulunda göreve başladım. Çocuklar için uygun ortamı
sağlarım diye düşündüm ve mücadele ettim. Dört ay boyunca
doğruyu yapmak uğruna taviz vermedim. Uyumlu ol mesajları
verildi. Bir şey değiştirmeye çalışma mesajları
aldım. Örneğin, çocukların 7 kişinin önünde muayene
edilmesine karşı çıktım.
Konunun
uzmanı olmayan kişiler suçlayıcı sorular soruyorlardı.
Çocuklar ağlıyor, kendilerini yerlere atıyorlardı. Buna
izin veremezdim. Çocuğu korumam gerekirken taciz eden konumuna
düşüyordum.
Tüm dünyada;
Avrupa ve Amerikada nasıl muayene edildiğini
araştırdım. Avrupadaki yetkililerle görüştüm, kongrelerde
konuştum. Görevim sürerken aksaklıklarla ilgili pek çok dilekçe
yazdım. Bazıları işleme sokulmadı, bazılarına
da cevap verilmedi. Orada yaşanan sorunların üstlere, yani Adalet
Bakanına, Başbakana, Cumhurbaşkanına iletildiğini
sanmıyorum.
Bas bas
bağırdım ve yanlışlıkları söyledim. Tek bir
çocuk psikiyatristi vardı ve tüm Türkiyeden görüş alınması
gereken dosyalar geliyordu. Bazı vakalarda 2011'e tarih veriliyor.
Dört aylık
dönemde bin çocuk gördüm. Eski Kurum günde 70 çocuğa bakıyormuş.
Bir kişi günde 10-12 kişiye bakabilir. Adli vakalarda bu sayı
daha az oluyor. Sayıyı, her gün, 12 çocuk ve 5 yetişkin olarak
belirledik. Ama bu sayılar aşılıyor, günlerce saat sekize kadar
bakmaya devam ediyordum. Benim isteğim dışında eklenen
kişiler de geliyordu. Gece de kalmayı teklif ettim...
Değerli
arkadaşlarım, şöyle devam ediyor Doçent Doktor: Dosyayı
günlerce inceledim. Bütün diğer vakalarda olduğu gibi kurula
çıkmadan bir hafta önce 6. Kurulda vakayı görüştük. Orada kurul
üyeleri Sen bu konuda uzmansın, ne düşünüyorsun? dediler. Ruh
sağlığı bozulmamış kararı veren üstler var.
Benim aynı fikirde olma zorunluluğum olmadığı için
konuşmayayım dedim. Çok ısrar ettiler, fikirlerimi
paylaşmam da gerekiyordu zaten. Ben de vakayı görmediğimi ama
dosyayı incelediğimi ve ruh sağlığının
bozulması gerekiyor sonucuna vardığımı söyledim.
Kendisini de görmek gerekir ama soruyorsanız
bozulmamıştır dedim.
Değerli
arkadaşlarım, bu mülakat daha da devam ediyor. Burada söylemek
istediğim şey özetle şudur: Türkiyede en önemli kurumlardan,
bir teknik kuruldan baskı gördüğü için istifa eden bir doçent
doktorun ifadeleridir bu ifadeler. Cinsel istismara maruz kalmış
çocuklarımızın hangi şartlar altında rapora
götürüldüğü, incelendiğinin çok çarpıcı
açıklamalarıdır.
2 tane kız
çocuğu babası olarak bu satırları okurken benim de ruh
sağlığım bozuldu. Bu çağda, bu yüzyılda Türkiye
böyle bir ayıba daha fazla katlanmamalıdır değerli
arkadaşlarım. O açıdan, ben, Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilmiş bu önergeyi çok önemsiyorum.
Değerli
arkadaşlar, söz almışken bir hususu daha ifade etmek istiyorum.
Burada kamuoyu hep bu konuyla ilgili verilen raporu tartıştı.
Rapor verilen, aleyhine ve lehine rapor verilen kişinin ideolojik
kimliğini tartıştı, ideolojik kimliğiyle ilişkili
olan konuları ve kimseleri tartıştı. Oysa bu
tartışmada bana göre en çok yer alması gereken bir husus vardı,
o da şu:
Değerli
arkadaşlar, bir cinsel saldırının bir insanın ruh
sağlığını bozup bozmadığına göre bir
artırım nedeni nasıl olur? Bunu hiç kimse
tartışmadı. Nasıl bir çocuk olabilir ki kendisine
karşı yapılan bir cinsel saldırıdan rahatsız
olmasın, bu cinsel saldırı sebebiyle ruh ve beden
sağlığı bozulmasın? Bu nasıl kabul edilebilir?
Yani bir cinsel saldırının bir insanın ruh
sağlığını, beden sağlığını
bozup bozmayacağını tartışmak abesle iştigaldir.
Her cinsel saldırı gerek çocuk olsun gerek yetişkin olsun
mutlaka o kişide ruhsal ve bedensel travmalar yapmaktadır. Böyle bir
kriterin Ceza Kanununda yer alması bana göre son derece yanlış
ve son derece sakıncalıdır. Bu konu gündeme gelmişken
işin bir de bu boyutunu tartışmanın doğru
olacağını düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar bu konuyu bir
şekilde gündeme getirmiş oldular, biz de fikirlerimizi ifade ettik.
fakat burada yalnızca Adli Tıp Kurumunda neler oluyoru
tartışmak, bunu araştırmak bana göre yetmez. Burada bir
hukuk hatası da yapılmaktadır. Bildiğimiz gibi, adliyeler
Anayasadaki pozisyonlarına göre bağımsızdır,
tarafsızdırlar. Adli Tıp Kurumu Kanununda Adli Tıp
Kurumuna verilen görev ise, hâkimliklerin, savcılıkların
kendisinden teknik görüş alabileceği bir bilirkişi kurumu olarak
öngörülmüştür ve kuruluş kanununda da Adalet Bakanlığına
bağlı bir kurum olarak tanımlanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, yargı
bağımsızken, hâkim, savcılar anayasal güvenceler
altında çalışırken, birçok kararın
değişmesine yol açan, birçok kararın esas gerekçesi olan
bilirkişi kararlarının taraflı makamlar tarafından veriliyor,
üretiliyor olması yargının
bağımsızlığı mantığıyla
çelişen bir durumdur. Onun için burada yapılması gereken önemli
bir husus daha var ki, o da adliyelere bilirkişilik yapan -ki, bu
bilirkişilik çok alanda olabilen bir şey- trafik kazalarında
olabilen bir şey, cinsel istismar suçlarında, şüpheli ölümlerde,
ruh ve beden sağlığının kaybedilmesinde,
sakatlık, malullük durumları gibi sayısız alanlarda
bilirkişilik yapan bir kurumun Adalet Bakanlığına
bağlı kalması bilirkişilik müessesesinin,
bağımsız, tarafsız yargıyla aynı eklemde
olması gereken bilirkişilik müessesesinin devlet tarafından
kontrol ediliyor şeklinde devamı Türk hukuk sisteminde daha fazla
götürülemeyecek bir sakatlıktır.
Bu önerge
vesilesiyle konunun bu şekilde gündeme gelmesini talep ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.
Aleyhine Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli.
Buyurunuz
Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin
bildiği gibi, şu anda Meclis çalışmaları geçen hafta
grubumuzun önerisi doğrultusunda şekillendi ve çalışma saatleri,
içeriği buna göre belirlendi ve bu
çalışmalarımızı da bu çerçevede yürütüyoruz.
Tabii,
değerli arkadaşlar, geçen hafta sıkıntılı bir
ortamda bu görüşmeler yapıldı ve grup önerileri getirildi,
diğer siyasi parti grupları da kendi önerilerini getirdiler.
Grubumuzun önerisi kabul edilince böyle bir zaman ve içerik oluştu, bu
şekilde yürütüyoruz.
Biz -geçen hafta
yaptığımız, buradan, bir konuşmada da ifade
etmiştim, bugün de tekrarlamakta fayda görüyorum- bu çalışma
içeriği, görüşeceğimiz konular, yani haziran sonuna kadar
planlanan ve Genel Kurulda görüşülmesi düşünülen ya da dizayn edilen
içerikle ilgili olarak da diğer gruptaki arkadaşlarımızla
bunu değerlendirebiliriz, tartışabiliriz, değiştirebiliriz.
Bu konuda açığız.
Ayrıca,
denetim konularıyla ilgili olarak da yine talep olduğu takdirde
muhalefete mensup arkadaşlarımız tarafından, gündemi,
denetim konuları da görüşecek şekilde yeniden düzenleyebiliriz.
Buna da açığız, buna da herhangi bir
Ve biz bunu aslında
arkadaşlara da ifade ettik, buradan da açıkladık.
Ayrıca,
bizim, haziran sonuna kadar öncelikli olarak görüşülmesinde fayda
gördüğümüz, Hükûmetimizin fayda gördüğü on beş tane kanun
tasarısı var. Bunların bu temmuza kadar görüşülmesinin
uygun olacağını düşünüyoruz. Bunların önemli bölümü
zaten kamuoyunun, yakından ilgilendiren, beklediği, iş âleminin
ve diğer grupların beklediği önemli tasarılar söz konusu,
önemli düzenlemeleri içeren tasarılar söz konusu.
Elbette şu
anda yürütmeye çalıştığımız yöntemle çok verimli
bir sonucun alınabilmesinin de mümkün olmadığı açık.
Belki bunların içerisinde görüşülmeyi bekleyen bu tasarılar bir
an önce yasalaşsa birçok vatandaşımız
sıkıntıdan kurtulacak. Mesela bunlardan en ilginç örneği,
şu anda gündemde olan Gelir Vergisi Kanunundan sonra görüşmeyi
planladığımız kredi garanti fonu oluşturulmasına
ilişkin kanun tasarısı. Son derece önemli. Özellikle
KOBİlerin finansman ihtiyaçlarının giderilmesi ve bu yükten
kurtarılması noktasında önemli rahatlama sağlayacak olan
hükümler içeren bir düzenleme, bir tasarı.
Eğer belki
bu, daha verimli çalışma imkânına, daha etkin çalışma
imkânına kavuşabilse şu anda Meclis Genel Kurulu, bu düzenleme
de kanunlaştığı takdirde KOBİler başta olmak
üzere özellikle yaşanan kriz nedeniyle sıkıntı içerisinde
olan, finansman sıkıntısı içerisinde olan birçok, binlerce
firma buradan fayda sağlayacak, rahatlayacaklar ve bu ülkeye, ekonomiye
katkı sağlayacaklar, hizmet edecekler, hizmet etmeye devam edecekler.
Bu gecikme nedeniyle bunları çıkaramıyoruz maalesef.
Çıkaramadığımız için de insanlarımızın,
kamuoyunun, iş âleminin beklediği bazı düzenlemeleri -gecikiyor-
gerçekleştiremiyoruz, sonuçlandıramıyoruz. Bizim tekrar bu
önerimiz bir an önce tekrar bunların sonuçlanması.
Ayrıca
komisyonlarda bekleyen önemli tasarılar var. Onlar belki bugün, bu hafta
içerisinde Genel Kurulun gündemine gelecek, onları da görüşmemiz
gerekecek. Mesela Çek Kanunu bunlardan bir tanesi. Son derece önemli, hayati
önemi haiz düzenlemeler içeriyor ve toplumun çok önemli bir kesiminin
beklediği, yaşanan sıkıntılar nedeniyle zora
düşmüş olan iş adamlarımızı, çek
kullanıcılarını rahatlatacak olan düzenlemeler içeren bir
kanun tasarısı. Dolayısıyla bunların da bir an önce
konuşulması, görüşülmesi gerekiyor. Sanıyorum, bu
bahsettiğim tasarıların bir an önce yasalaşması
noktasında tüm milletvekillerimize değişik çevrelerden
baskıların geldiğini de ben biliyor ve tahmin ediyorum.
Dolayısıyla belki hepimize düşen görev bu noktada, acil,
öncelikli, gerçekten toplumdaki sıkıntıları rahatlatacak
binlerce, on binlerce iş adamının şu anki darboğazdan
kurtarılmasına katkı sağlayacak olan bu düzenlemelerin bir
an önce burada görüşülüp yasalaşması gerekiyor.
Yine aynı
çerçevede Kat Mülkiyeti Kanununda değişiklik yapan bir tasarı
var. Hepiniz biliyorsunuz, uygulamada sıkıntı var, iskân
ruhsatlarının alınmasına ilişkin. Çok da
sınırlı bir süre söz konusu. Bu süre içerisinde şu andaki
mevzuata göre birçok, binlerce vatandaşımızın,
insanımızın mağdur olacağı kesin. Bu
mağduriyeti ortadan kaldırmayı hedefleyen ve sağlayacak
olan bir düzenleme tasarısı. O da bekliyor, gelecek, komisyonlarda.
Dolayısıyla
bütün bunları hep birlikte görüşebiliriz, uzlaşabiliriz. Biz
hepsine açığız. İçerik olarak yeniden belirlenmesine
açığız. Yani haziran sonuna kadar hangi tasarıların
öncelikli olarak görüşülmesi konusunda muhalefete mensup
arkadaşlarımızla, gruplarımızla görüşmeye
açığız. Denetim konularını yeniden dizayn etmeye,
organize etmeye açığız. Her şeyi konuşmaya, saatleri
tartışmaya açığız. Bunu aslında biz diğer
grup başkan vekili arkadaşlarımıza dün ilettik bu
görüşlerimizi, kanaatlerimizi. Burada da ifade ediyorum.
Amacımız da bir an önce, acil olan bu tasarıların
yasalaşması ve Meclisimizin de daha etkin, daha verimli
çalışması ve belki de, işte, temmuz başına
gelindiğinde
Gerçekten çok yoğun bir çalışma dönemi
geçirildi, bütün milletvekili arkadaşlarımızın bir tatile
ihtiyacı var. Tabii, aslında sadece tatil demek mümkün değil
çünkü başka, bu sefer seçim bölgelerimizdeki çalışmalar
başlıyor. Amacımız, hedefimiz, temennimiz ve beklentimiz de
haziran sonuna kadar, acil olarak gördüğümüz, değerlendirdiğimiz
bu düzenlemeleri yasalaştırarak Meclisi Temmuz 1 itibarıyla
tatile sokmak. Bu çerçevede biz, muhalefete mensup gruptaki
arkadaşlarımızın, grup başkan vekillerimizin,
gruplarımızın önerilerini bekliyoruz ve önerilerine de
açığız. Burada ya da başka yerde, istedikleri yerde, tekrar
söylüyorum, çalışma saatlerini değerlendirebiliriz, yeniden
dizayn edebiliriz, içeriği, yani görüşülmesi gereken kanun tasarılarını
konuşabiliriz ve her şeyi, denetim konularını
konuşabiliriz ama burada bizim tek hassas olduğumuz nokta, haziran
sonuna kadar bu acil ve gerekli olduğunu düşündüğümüz, topluma,
ülkeye katkı sağlayacağına inandığımız
bu yasal düzenlemelerin bir an önce görüşülmesi, kanunlaşması ve
hizmet eder hâle gelmesi.
Bu uzlaşma
ve biraz önce yaptığım bu çağrı çerçevesindeki
mutabakat olduğu takdirde, biz AK PARTİ Grubu olarak da buna olumlu
yaklaşacağız ama bu oluşana kadar da, elbette şu anda
bir çalışma takvimi ve yürütülen bir -şu anda- içerik var Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda. Bu olmadığı takdirde,
elbette, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde oy
kullanacağız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talep ediyorsunuz oylamadan önce.
Evet,
bakıyorum: Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Akıncı, Sayın Korkmaz, Sayın Emek, Sayın Süner,
Sayın Kaptan, Sayın Barış, Sayın Güner, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Karaibrahim, Sayın Ünsal, Sayın
Köse, Sayın Sönmez, Sayın Bingöl, Sayın Çöllü, Sayın
Aydoğan, Sayın Erenkaya, Sayın Köktürk, Sayın Coşkuner.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayımız vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve
saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
vermiş olduğu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi,
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın,
5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 24üncü Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun
Teklifinin (2/399) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/138)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/399 Esas
numaralı kanun teklifime iç tüzüğün 37. maddesine göre işlem
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
20.04.2009
Prof.
Dr. Esfender Korkmaz
İstanbul
BAŞKAN
Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, benim teklifim, 5582 sayılı Konut Finansmanına
İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 24üncü maddesine geçici bir madde
eklenmesiyle ilgilidir. Bunun hedefi, ekonomik kriz nedeniyle işini
kaybedenler içerisinde, işsiz kalanlar içerisinde eğer çalışırken
konut almış olan varsa, gerek TOKİden gerekse banka kredisi
yoluyla konut alanlar varsa, amaç, bunların bu konutlarını
kaybetmemesi. Zaten işini kaybeden bir insan evini de kaybederse, bu, toplum
için önemli bir handikap oluşturur, önemli bir sosyal sorun
oluşturur. Bu gibilerin sayısı 200 bin dolayındadır.
Dolayısıyla, eğer bu 200 bin ailenin konut kredileriyle ilgili
bir çözüm getirirsek, bu 200 bin ailenin konutundan, evinden barkından
olmasını önleyeceğiz.
Bu teklifte,
konut kredisi alanların yahut TOKİden konut alanların, taksit
ödeyenlerin taksitleri bir yıl için dondurulsun diyoruz. Ama bankalara
olan faizi de ödensin. Nereden ödensin? İşsizlik Fonundan ödensin.
Eğer dövize endeksli veya döviz cinsinden kredi alan varsa, konut alan
varsa bunların farkı da İşsizlik Fonundan ödensin.
TOKİden alanların bir yıl dondurulsun ödemeleri, herhangi bir
faiz ödenmesin.
Değerli
arkadaşlar, bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Bunun yalnızca
ekonomik boyutu yok, bir de sosyal boyutu var. Bugün işsiz
sayısının 6 milyonu geçmesi ve kriz nedeniyle, yalnızca
kriz nedeniyle bu yıl sonuna kadar 2 milyon kişinin işsiz
kalıyor olması, mutlaka bizi, krizden dolayı, günahı
olmayan ve işsiz kalan bu insanlarla ilgili bazı önlemleri almaya
götürüyor ve bu önlemleri almak zorundayız. Ekonomik krizin sosyal boyutu
anarşi, terör, intiharlar, iflaslar
Bunları dikkate almak
zorundayız.
Değerli
arkadaşlar, bu krizden çıkışın yolu önce talebi
artırmaktır. Bakın, bu gibi önlemlerle tüketiciye imkânlar
sağlayarak ancak krizden çabuk çıkabiliriz, ekonomide canlanma
sağlanabilir. Şimdi, bugüne kadar yapılanlar hiçbir şekilde
tüketiciye bir imkân sağlamamıştır. Örneğin, son
açıklanan yatırım teşviklerinde de yine tüketiciye herhangi
bir imkân sağlanmamıştır. Arkadaşlar, yalnızca
yatırımları ve üretimi teşvik etmek yeterli değil,
aynı zamanda toplam talebi artırmak için tüketimi de teşvik
etmek zorundayız. Nasıl bütün dünyada tüketicinin cebine para
konuluyorsa, Türkiyede de eğer bu krizden çıkmak istiyorsak
tüketiciye imkânlar sağlamak, tüketicinin satın alma gücünü
artırmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan Halkta para var. diyor. Ben
şimdi size soruyorum: Bir ülkede eğer 6 milyon 200 bin işsiz
varsa ve işsizlik oranı, gerçek işsizlik oranı yüzde
22lere çıkmışsa bu ülkede kimin cebinde para var demektir
değerli arkadaşlar?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Dolayısıyla, burada kredi kartı faizlerinin
düşürülmesi gerekiyor. Bunu getirdik huzurlarınıza, reddettiniz.
Kredi kartı mağdurlarının borçlarının vadeye
yayılması gerekiyor. Böyle olursa tüketicinin satın alma gücü
artacak, tüketici yeni talep yaratacak. Bunu da reddettiniz. Şimdi
işsizlerin konut kredisini reddederseniz bu talebi artırmak için bir
imkânı daha reddetmiş olacaksınız. Onun için biraz da
işsizleri görelim, biraz da tüketiciyi görelim, biraz da halka inelim ve
bu teklifi kabul edelim.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Önerge üzerinde
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz.
Buyurunuz
Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5582
sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
24üncü Maddesine Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyayı ve Türkiyeyi etkisi altına alan ekonomik
kriz giderek derinleşmektedir. Kriz nedeniyle birçok firma ve kuruluş
üretimini durdurmak ya da üretimine ara vermek durumunda
kalmıştır. Bu durumdan dolayı üretimini durduran veya ara
veren firma ve kuruluşlar işçi çıkarmaktadır, personel
azaltma yoluna gitmektedir. Bu durumdan dolayı 2008 yılının
ikinci yarısından itibaren Türkiyede ekonomik kriz daha da derin
hissedilmeye başlanmıştır. AKP Hükûmetinin başta
Başbakanı olmak üzere bakanları Kriz teğet geçti. deseler
de kriz merkezden geçmiştir.
Ülkemizin
değişik bölgelerinden aldığımız bilgilere göre 1
milyona yakın işçi işsizler ordusuna
katılmıştır. 2009 yılında ekonomik krizin daha da
ağırlaşarak gittiğini görmekteyiz. Yaz sezonunun gelmesiyle
turizm bölgelerindeki hafif canlanmalara rağmen krizin eylül ve ekim
aylarından sonra yine derinleşeceği görülecektir. Dünyada ve
Türkiyede yaşanan ekonomik politikalar sonuçta devletin güçsüz
kalmasına neden olmuştur. Bu noktada reel sektör-finans sektörü
dengesinin bozulmasına neden olmuştur.
Ekonomik
krizlerde siyasi iktidarın görevi, krizin derinleşmesini ve sosyal
patlamayı önlemek için ekonomik ajandalara destek sağlamaktır.
Bu destek yalnız reel sektör ve finans sektörüne olmamalıdır.
Tüketici ve özellikle çalışan kesim de işsiz kalanları
dikkate almak durumundadır.
Hükûmet krize
karşı yeterli önlemleri almakta mıdır? Soruları
tartışmak artık bu noktada
anlamsızlaşmıştır. Bilindiği üzere, kriz Amerika
Birleşik Devletlerinden tüm dünyaya yayıldı, nasıl
olduğunu da biliyoruz. Abartılı bir şişkinliği
söz konusuydu finansman sektörünün. Finansman sistemi azla yetinmeyi
beceremeyen bir patolojik özellik kazanmıştı. Yatırım
eğilimi çok yüksek olmasına rağmen, özellikle hane halkı
yani sıradan Amerikalı, gelirinin üstünde tüketmeye
başladı. Bir borç ekonomisi oluştu. Bu işi
kolaylaştıran bir de finansal araçlar imal edildi. Bu araçlar öyle
araçlar ki, el değiştirmeden satıcıya komisyon getiriyor.
Dolayısıyla yapay bir biçimde gelişen işte bu ipotekli
konut piyasasının iç yüzü dünyaya kriz olarak yansıdı.
Açıkladığımız benzer sistem Türkiyede de kuruldu.
Üstteki yapı bize de çok benzemektedir. Güçlü ekonomileri bile çökerten bu
yapı, bizim bünyemize uygulandığında çöküşün izi
kalıcı oldu.
Küreselleşme
ve onun yarattığı bu kriz birçok olumsuz yönünün yanı
sıra en önemli felaketi ise sosyal devleti yok ediyor olması ve bunun
yansıması ücretlilerin büyük bir felaket yaşamasıdır.
Bu konuda küçük de olsa, kanun teklifiyle, işsiz kalan çalışanlara
destek verilmelidir.
Bu noktada, 2008
yılı birinci yarısından sonra işten
çıkarılan ve 2010un birinci yarısı sonuna kadar işten
çıkarılacak işsizlerin, varsa konut kredilerinin bir yıl
süreyle dondurulması talep edilmektedir. Borçlar hiçbir şekilde
kaldırılmamakta olup kriz atlatılıncaya kadar borçlar
dondurulmaktadır. Bu arada, işsiz kalan
vatandaşlarımızın krediyle aldıkları
konutları ellerinden çıkmamış olacaktır. Gerekli
önlemler alınmadığı takdirde, toplumumuzun bu
yapısıyla gelir dağılımındaki bozukluğun
devam edeceği, hatta halkımızın bir kat daha fazla
yoksullaşacağı açıktır. Bu yapı devam ettiği
sürece, yurttaş olma bilinci yok edilecektir. Böylece, dinsel açıdan
bağımlılaşmış insan tipi yaratılacaktır.
Bu gelişmeler de iktidarın işine gelmektedir. Yoksulluk sorununa
dair bu bakış, Türkiyeye özgü, AKPnin sadaka kültürünün
yerleşmesiyle birlikte, kültürel ölçekte egemen olan yeni liberal
yaklaşımın Türkiyeye yansımasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FEVZİ TOPUZ (Devamla)
Teşekkürler Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu kriz ortamında bir de işsiz kalan milyonlarca
vatandaşın, çaresiz kalan halkımızın yanında
olmanın tam zamanıdır.
TOKİ,
58inci ve 59uncu hükûmetlerin Acil Eylem Planıyla doğrudan konut
yapma ve kâr amaçlı projeler yapma yetkilerini almış, kâr etmek
için lüks ve pahalı konutlar yaptırmaya
başlamıştır. TOKİ, ürettiği konutları en az
2 katına satmaktadır. Maliyetler ve satış rakamları
açıklanmalıdır. Yapılmış konutların
birçoğu satılamamaktadır. Neden satılamadığı
net olarak ortaya konmalıdır.
Ekonomik ve
sosyal haklardan, örneğin sosyal güvenlik, sendika ve toplu sözleşme,
asgari ücret, eğitim ve sağlıklı yaşam bir lütuf
değildir, haktır. Yoksulluk bireysel bir sorun olarak görülmemelidir.
Gelir paylaşımı sorunu ile bireyin hak
arayışını görmezlikten gelen işte bu
anlayıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Topuz, lütfen bağlayınız.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Sağ ol, teşekkürler.
Sosyal devlette,
halkın ihtiyaçları ve toplumsal fırsat eşitliği ön
plandadır. Yapılan teşvik ve desteklemeler halkın
gereksinimlerini karşılayamıyor. Bu konuda işsiz kalan
vatandaşlarımıza gerekli desteğin verilmesini Meclisin
takdirine bırakıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Topuz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, saat 20.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
385 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Geçen
birleşimde 3üncü madde kabul edilmişti. Şimdi, 4üncü maddeye
bağlı geçici madde 76 üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve dördüncü
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen
geçici yetmiş altıncı maddenin birinci fıkrasında geçen
31/12/2013 ibaresinin madde metninden çıkarılarak 31/12/2012
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
(x) 385 S. Sayılı
Basmayazı 04/06/2009 tarihli 99uncu Birleşim Tutanağına
eklidir.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 4. maddesinin Geçici 76. maddesindeki 31/12/2013
tarihinin 31.12.2014 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Zekeriya Akıncı |
Şevket Köse |
|
|
Malatya |
Ankara |
Adıyaman |
|
|
Tayfur Süner |
Gökhan Durgun |
|
|
|
Antalya |
Hatay |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 76 ncı maddede yer alan 31/12/2013
ibaresinin 31.12.2014 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Cemaleddin Uslu |
|
|
Konya |
Manisa |
Edirne |
|
|
Mustafa Enöz |
Yılmaz Tankut |
Ali Uzunırmak |
|
|
Manisa |
Adana |
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve dördüncü maddesi ile düzenlenerek 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici yetmiş
altıncı maddenin birinci fıkrasında geçen 31/12/2013
ibaresinin madde metninden çıkarılarak 31/12/2015 ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN Son
okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5300
sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu
kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin elden çıkarılmasından
doğan kazançların gelir ve kurumlar vergisinden müstesna
olacağı sürenin uzatılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.10
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesine
bağlı geçici 76ncı madde üzerinde verilen İstanbul
Milletvekili Mustafa Ataşın önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kabul edilmiş midir?
BAŞKAN -
Karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 76 ncı maddede yer alan 31/12/2013
ibaresinin 31.12.2014 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 4.
maddesinin Geçici 76. maddesindeki 31/12/2013 tarihinin 31.12.2014 olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba efendim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tayfur Süner
BAŞKAN
Tayfur Süner
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ben de konuşacağım.
BAŞKAN -
Sonra da siz
Önce Tayfur Bey
konuşsun o zaman, ona söz verdim.
Buyurun
Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 4üncü maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz
4üncü maddede 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa iki geçici madde
eklenmesi amaçlanmaktadır. Bunların ilki olan geçici 76ncı
maddede Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında
düzenlenen ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan
kazançların 2013 yılının sonuna kadar gelir ve kurumlar
vergisinden müstesna olması amaçlanmaktadır. Bir diğeri olan
geçici 77nci maddede ise bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önceki dönemlerle ilgili olarak İş Kanununun 21inci maddesi
uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe başlatmama
tazminatlarının damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmamasını
önermektedir.
Ülkemizdeki
tarım sektörünün gelişmesi bakımından lisanslı
depoculuğun teşvik edilmesi ve amacı doğrultusunda daha
işlevsel hâle getirilmesi ihtiyacı ortadadır ancak bunun için
sadece vergi muafiyetleri ile yetinilmesi de yeterli değildir. Konunun,
üretimi ve üreticiyi koruyan millî bir tarım politikası çerçevesinde
yeniden ele alınmasında fayda vardır.
Ayrıca
lisanslı depoculuk da ülkemizde çok yaygın değildir. Bu yüzden
geçici 76ncı maddenin kapsamının genişletilip vergi
muafiyet süresinin de 2013ten 2018e çekilmesi gereklidir. Bununla birlikte
yargı kararlarının uygulamaya yön vermesinden dolayı geçici
77nci maddeye ihtiyaç bulunmamaktadır ve madde metninden
çıkarılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 2008de ve 2009un ilk yarısında kapanan
iş yeri sayısında çok büyük artışlar görülmektedir.
Kapanan iş yeri sayısı arttıkça yalnızca o iş
yerinin sahibi değil, burada çalışanlar da işsiz
kalmaktadır. Bu durum çalışanların ailelerini de etkilemektedir.
Bununla birlikte kapanan iş yerine mal satan ya da hizmet yapan
firmaların da işleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Devletin de gelir
vergisi, KDV ve sigorta primi kaybı hâliyle olmaktadır. Böyle bir
ortamda asgari ücret üzerinden gelir vergisi kesintisinin bir yıl süreyle
yapılamayacağı, asgari ücreti aşan ücretlerde ise asgari
ücret tutarına isabet eden gelirin bir yıl süreyle vergiden muaf
olması ve sigortalı çalıştıran özel sektör
işverenlerinin SSK prim ödemelerinin kendi paylarına düşen
kısmının bir yıl boyunca 10ar puan aşağıya
çekilmesi, hiç olmazsa iş yerlerinin bir yıl süreyle daha ayakta
kalmalarına yardım edecek bir uygulama olacaktır. Bu konuda bir
kanun teklifim de vardır.
Sayın
Başbakan geçen hafta bir tedbir paketi daha açıkladı. Bu pakette
gelir vergisi indirimi olacağını ve SSK prim ödemelerinin
iş yerlerine düşen kısmının bir bölümünün hazine
tarafından karşılanacağını söyledi. Biz burada
kaç zamandır yapılması gerekenleri söylüyoruz. Sayın
Başbakanın doğru yola girdiğini görmek güzel ancak bu
teşviklerin bölgesel bazda olması dar durumda olan
vatandaşlarımın hevesini kursağında
bırakmıştır. Şu anda bütün ülkemiz ekonomik
sıkıntı içindedir. Sayın Başbakan vatandaşın
cebinde yeteri kadar para olduğunu zannediyor. Başbakan ya bu ülkede
yaşamıyor ya da bu ülkenin gerçeklerinden habersiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti, paketleri bir bir
açıyor ancak emeklilerden hâlâ bahseden yok. Emeklilerimiz de büyük
ekonomik sıkıntı içindedirler. Açlık sınırı
olarak açıklanan 820 TLyi bile bulmayan aylıklarla geçinmek zorunda
kalan emeklilerimiz, zorunlu ihtiyaçlarını bile
karşılayamaz duruma getirilmişlerdir. Emeklilerimizin ekonomik
açıdan biraz olsun rahatlaması için maaşlarının en az
yüzde 50 artması gereklidir. Bu yolla hem emeklimiz zorunlu ihtiyaçlarını
rahatlıkla karşılayabilecek hem de evindeki hapis
hayatından kurtularak sokağa çıkacak ve esnafımıza da
hatırı sayılır katkısı olacaktır. Bu konuda
da kanun teklifim vardır ve ilgili komisyonda görüşülmeyi
beklemektedir. Bu kanun çıkıncaya kadar her kürsüye
çıktığımda emeklilerin maaşlarının
iyileştirilmesi için dikkatinizi çekmeye devam edeceğim.
Böyle bir torba
kanunu Meclise getiriyorsunuz. Burada, emeklilerimizin ve
çalışanlarımızın gelir vergisi muafiyeti hakkında
maddeler vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bu
insanlarımızın gelirlerini artırıcı maddeler de
var mıdır? Yoktur. İşte bizim dediğimiz buydu. AKP
Hükûmeti tarafından açıklanan tedbir paketleri ve Meclisimizden geçen
bu tip kanunlar piyasayı ancak geçici olarak rahatlatmaya yöneliktir.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetini buradan kaç sefer uyardık ama Hükûmet,
hâlâ dünyada yaşanan ekonomik krizin biteceğini ve krizin bitmesiyle
beraber her şeyin ülkemizde de yola gireceğini zannetmektedir. Bunun
böyle olmayacağını AKP İktidarı dışında
herkes görmektedir. Bu yüzden, alınacak tedbirlerin geçici değil,
kalıcı olması gerekmektedir. Teşviklerin tapu, bina,
çeşitli giderler üzerinden değil, üretilen ürün üzerinden verilmesi
daha uygun olacaktır. Siz dolaylı teşvik vererek muafiyetlerin
yanlış adreslere gitmesine yol açıyorsunuz. Bunun için
dolaylı teşvik değil, üretime teşvik verilmesi hem
üreticiyi hem de tüketiciyi rahatlatacak, kayıt dışını
da kayıt içine alacaktır.
Önergemize destek
vereceğiniz ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Süner.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının çerçeve 4üncü maddesindeki geçici madde
76da, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamındaki ürün
senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlara istisna
getirilmesini, gelir ve kurumlar vergisinden müstesna olmasını
ilgilendiren konuda önergemiz üzerinde konuşuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz Sayın Bakanla görüşmüştük. Tabii ki
Sayın Bakan değişti. Burada bir yanlışı düzeltmek
istiyorum: Yeni Bakanımız oraya geldi ama Mehmet Şimşek Bey
bizim önergemize katılma yönünde irade beyan buyurmuştu, Sayın
Bakan değişince belki bundan habersiz olduğundan
katılmadı. Burada verdiğimiz önerge
Ben şunu kesinlikle
ifade etmek istiyorum: Tabii ki Parlamentoda Hükûmetin bazı iyi yönde
faaliyetleri de oluyor, tasarıları da oluyor, biz bunlara destek
oluruz. Lisanslı depoculuk
Değerli arkadaşlar,
insanlığın geldiği noktada tüketim
alışkanlıkları, çeşitlilikleri ve nitelikleri
değişmiştir, değişmektedir ve dolayısıyla
buna dayalı olarak üretim alışkanlıkları, üretimin
nitelikleri, üretimin çeşitlilikleri de değişiyor ve
dolayısıyla pazarlama da değişiyor; dolayısıyla,
tarımın desteklenmesi, gıdanın stratejik alanının
daha önemli hâle gelmesi, bu gibi konuları desteklememiz gerekmektedir.
Ama kanun mantığı çerçevesinde baktığımızda
bu tasarı Meclise 22/4/2009 yılında gönderilmiş ve
hazırlanışı herhâlde zannederim 2008 yılında, ki
beş sene bir plan dâhilinde olması daha iyi öngörü olurdu, ama buraya
gelinceye kadar tabii ki 2013 yılı artık beş seneden az bir
zamana tesadüf etmektedir. Biz böyle bir teşvikin en azından bir
beş sene yatırımcının önünü görebilmesi için
olmasını teklif ediyoruz. Gönül ister daha uzun olsun. Ama şunu
anlamak mümkün: Değerli arkadaşlar, Hükûmetin
uyguladığı bazı uygulamalarda bütçe
açığının 20 milyonu aştığını
görüyoruz. Dolayısıyla bu tasarıda da çok fazla ısrar
etmemekte fayda olduğu kanaatini taşıyorum ben. Çünkü bütçe
açıklarının bu kadar yükseldiği ortamda bu gibi
düzenlemelerin aslında Sayın Bakan tarafından bütçeye ne gibi
daha yükler getireceği, açıklar meydana getireceği
anlatılarak Meclisten bu tasarıların geçmesi daha
akılcı olur ülke açısından. Çünkü geçmişte Türkiye
bunları çok çekti. Şöyle ki: Hükûmetler sorumsuzca bütçe
açıklarının neticesinde kendileri döneminde sanki
başarılı bir yönetim uygulandı gibi, vatandaş, olmayan
paraları harcamaya alıştırıldı, daha sonraki
hükûmetler çok büyük güçlükler çekti ve Türkiye bugün o noktaya doğru
gitmektedir değerli arkadaşlar. Türkiye, yeniden gölde biriken su
bitmiştir ve dolayısıyla bütçe açıklarıyla, işte
Hükûmetin birtakım uygulamalarıyla âdeta çöpü evdeki
halının altına süpüren ve geleceğe bırakan bir yapıya
doğru gitmektedir. Burada dikkatli davranmak gerektiği kanaatini
taşıyorum.
Bunu nereden
anlamak mümkün? Böyle bir tasarıda -belki AKP Grubundaki
arkadaşlarımız olumsuz bakmasınlar ama- ben bir şeyi
dile getireceğim. Türkiye, meselelerini doğru tartışmıyor,
zamanında tartışmıyor. Bakın, Adalet ve Kalkınma
Partisinin ismi AKP. Sayın Başbakan diyor ki: Bu AK PARTİ
denmeli.
Değerli
arkadaşlar, bir şeyi ifade etmek istiyorum ve bilginize sunuyorum:
Partilerin isimleri, partilerin hedeflerini çağrıştıran
parolalarıdır. Dolayısıyla, adalet ve kalkınmadan
acaba Sayın Başbakan vaz mı geçiyor? Acaba, ispatlamak
istediği yeni bir hedef mi var? Ak olması için mi gayret sarf
ediliyor? Dolayısıyla, yedi senedir iktidarda adalet ve
kalkınma farklı bir boyuta geldi de acaba ak imajının
olması için bir gayret mi sarf ediliyor?
Dolayısıyla, bu açıdan baktığımızda
Türkçeyi doğru kullanmak ve
Dolayısıyla,
biz bunun gibi tasarılara, mutlaka ve mutlaka, üreticinin, ticaret
erbabının, tüketicinin lehinde olan ülke kaynaklarını
fizibl kullanmaya yönelik bütün tasarılara destek veririz kıymetli
arkadaşlar. Bu tasarı, bu madde doğrudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurunuz.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Sürenin beş yıl olarak planlanması ülke
ölçekleri açısından da faydalı olacaktır. Bu maksatla bu
önergeyi verdik.
Sayın Mehmet
Şimşek Bakan katılmıştı. Ben, Sayın
Bakanımızın yeni gelmiş olmasından dolayı bir
anlama eksikliğini gidermek için takdirlerinize sunuyorum ve önergemize
destek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayı Uzunırmak.
Sayın
milletvekilleri, aynı mahiyette olan iki önergeyi birlikte işleme
koyuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bu aynı
mahiyetteki iki önerge kabul edilince daha önce Konya Milletvekili Kerim
Özkulun önergesi işlemden kalkmış oluyor, bu işlemden
kaldırıyorum.
Şimdi kabul
edilen önerge doğrultusunda geçici madde 76yı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 77
üzerinde iki tane önerge vardır. Bu iki önerge de aynı mahiyettedir.
Ayrı ayrı okutuyorum, ayrı ayrı işleme tabi tutup tek
oylama yapacağım:
TBMM
Başkanlığına
385 sıra
sayılı tasarının çerçeve 4 üncü maddesine bağlı
Geçici 77. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
|
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
|
|
İzmir |
Balıkesir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının Çerçeve 4 üncü Maddesinde yer alan Geçici Madde 77nin
Madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Tayfur
Süner
Malatya Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, Sayın Öztürk
Önce Aslanoğlu
Buyurunuz
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii,
değerli arkadaşlarım, bu yasa, öncelikle bu madde Türk
tarım ürünlerinin desteklenmesi ve tarım ürünleriyle ilgili,
özellikle lisanslı depoculukla ilgili onların desteklenmesine biz de
yürekten katılıyoruz ve Komisyonda da Sayın Hamzaçebi ve tüm
Komisyon arkadaşlarımızla birlikte bu maddeye yürekten destek
verdiğimizi tüm Komisyon üyesi arkadaşlarım biliyor.
Değerli
arkadaşlarım, ben tabii yine güncel olduğu için bu madde
bazında, tabii direkt teşvikle ilgili olduğu için yine biraz
size Teşvik Kanununun gerçeklerinden bahsetmeyi bir görev biliyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii bu ülkenin tüm değerlerinin
teşvik edilmesi, bu ülke adına döviz kazandırılması,
bu ülke adına istihdam yaratılması, bu ülke adına üretim
yapılması hepimizin aşkıdır ancak bazen Türkiyede
eşitlikler bozulursa, tıpkı 5084te olduğu gibi, bir
beş sene sonra yine kafalarımıza vurmayalım. Ben sizi
şimdiden uyarıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir kere, birincisi, bir, iki, üç, dört bölge
Daha
fazla bölge olmalıydı, daha kademeli olmalıydı. Siz Burdur
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Burdurdaki sanayici artık Burdurdan
gider, Adıyamandaki artık Antepe gider.
Değerli
arkadaşlar, bunu söylemek görevim. Vakit çok geçmeden basamakları
biraz daha çoğaltarak
Yani en uçtaki, sosyoekonomik yönden en geri
kalmış yörelerimize değil yedi yıl, elli yedi yıl
verelim. Üretsinler, o bölgeye bir katkısı olsun, üretsinler, ülkeye
bir katkısı olsun. Bir kere, bunun altını çiziyorum ve bunu
sadece bu ülkenin birazcık bu işi bilen bir kişisi olarak
konuşuyorum. Bunu bir vatandaşlık görevi olarak
konuşuyorum.
İkincisi,
değerli arkadaşlarım, faiz ödemesi başınızı
ağrıtacak, uyarıyorum sizi, sizi uyarıyorum. Faizin
teşviki olmaz, faiz direkt üretime yönelik değildir. Siz, öz
sermayesiyle yatırım yapan insanları
cezalandırıyorsunuz o zaman. Birisi öz sermayesiyle yaptı, bir
kuruş kredi almadı. O zaman, burasına kadar faizle yapan
insanı teşvik ediyorsunuz, ona faiz iadesi yapıyorsunuz ama öz
sermayesiyle yapan insana hiçbir şey vermiyorsunuz. Bu, teşvik
değildir arkadaşlar, bu faiz üretime yönelik değildir. Tamam,
finansman kaynağı sağlayalım ama herkese eşit
uygulanacak bir şey getirelim. İnsanlara destek olalım ama bu,
objektif bir kriter değildir. Özellikle burada başınız
ağrıyacaktır, öz sermayeyle yatırım yapan
insanları üzeceksiniz.
Yine, bir
başka konu
Elektrik teşviki direkt üretime veriliyor
arkadaşlar, direkt istihdama veriliyor. Elektrik teşvikini
kaldırmanız, bunun yerine faiz teşvikini ön plana
çıkarmanız, üretim ve istihdam yönünden özellikle üretime yönelik bazı
sorunlar doğuracaktır. Elektrik teşviki mutlaka olmalı,
yine bu kademeli olmalı. Yine kademeli olmalı ve her bölgede
farklı olmalı. Rekabet herhâlde Başkanım vaktim
yetmeyecek, biraz sonra devam
edeceğim- özellikle eski işletmeler yönünden
Onlar kim
arkadaşlar? Yıllarca orayı bekleyen, yıllarca orada üretim
yapan, hâlâ yapmakta olan insanlara niye ceza veriyorsunuz? Diyelim ki
Iğdırda, Vanda, Karsta
Sayın
Başkan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi bağlayınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - ...Şırnakta, Malatyada,
Elâzığda, Adıyamanda
Eski işletmelerin suçu ne
arkadaşlar? Bunlar yıllarca orada işçi
çalıştırmışlar, yıllarca emek vermişler.
Şimdi, eski işletmelere bir kuruş teşvik vermiyorsunuz ama
siz yeni kurulacak işletmeye yedi yıl sigorta teşviki
verdiğiniz zaman ve diğer teşviki verdiğiniz zaman eski
işletmeleri batırırsınız arkadaşlar. Bunu biraz
sonra anlatacağım. Biraz sonra başka bir konuşmamda ben
bunu
Belki hepinizin bölgesinde bu sorunlar yaşanacaktır. Sizi daha
olayın başında uyarmak açısından
Bu ülkede hepimizin
meselesi, hepimizin sorunu. Türk sanayisi için, istihdamı için, üretim
için bir kez daha uyarıyorum ve uyaracağım.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Buyurunuz Sayın
Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve
4üncü maddeyle Gelir Vergisi Kanununa eklenmek istenen geçici madde 77nin
tasarı metninden çıkarılması amacıyla vermiş
olduğum önerge dolayısıyla söz aldım. Şahsım ve
Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, değişiklik önergesi verdiğim geçici madde,
tasarının çerçeve 1inci maddesiyle ilgilidir. Ancak, ne yazık
ki, çerçeve 1inci madde üzerinde söz alma ve görüşlerimi açıklama
imkânı bulamadım. Şimdi her iki maddeye ilişkin
görüşlerimi arz etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, çerçeve 1inci maddeyle Gelir Vergisi Kanununun 25inci
maddesinin 1 numaralı bendi değiştirilerek gelir vergisinden
müstesna tutulan tazminatlar arasına işe başlatmama
tazminatı da dâhil edilmektedir. Gelir Vergisi Kanununun 25inci
maddesinin 1 numaralı bendindeki ve işsizlik sebepleriyle verilen
tazminat şeklindeki mevcut hüküm, bize göre, her ne suretle olursa olsun
hizmet akdinin feshinde ödenmesi gereken tazminatları kapsamaktadır.
İş
Kanununun 18, 19, 20 ve 21inci maddelerinde sonradan yapılan
değişiklikle Yasaya iş güvencesiyle ilgili hükümler, yani
feshin geçerli sebebe dayandırılmasına ilişkin hükümler
eklenmiştir. Bu hükümlerle İş Yasasında belirtilen
koşulların varlığı hâlinde hizmet akdi işveren
tarafından sonlandırılan işçiye fesih işleminin bir
gerekçeye dayanmadığını ileri sürerek yargıdan iade
kararı alma hakkı, işverene de yargı kararına
rağmen belli tutarda kötü niyet tazminatı ödemek suretiyle
işçiyi işe başlatmama hakkı
tanınmıştır. İşveren, yasa ile tanınan bu
hakka dayanarak başlangıçta almış olduğu iş
akdini feshetme kararını kötü niyet tazminatı ödeyerek geri
almamış olmaktadır. Yani iş güvencesi hükümlerine göre
işçi işsiz kalmış olmakta ve buna dayalı olarak kötü
niyet tazminatı almaktadır. Bu nedenle, Gelir Vergisi Kanunundaki
mevcut yasal düzenlemenin, tasarı ile eklenmek istenen kötü niyet
tazminatını da kapsadığı düşüncesindeyiz.
Nitekim, idarenin bu görüşe aykırı olarak tesis ettiği
işlemler yargı tarafından iptal edilmiştir.
Yapılması gereken, idarenin, uygulamaya yargı kararları
çerçevesinde idari bir tasarrufla yön vermesidir. Aksi takdirde gelir vergisinden
müstesna tutulma konusunda yasal bir engel yok iken daha açık olsun diye
çerçeve 1inci maddede yapıldığı gibi sayma yöntemine geçer
isek ileride benzer tazminatların gelir vergisinden müstesna
tutulmaları konusunda her seferinde yasa değişikliği yapmak
zorunda kalabiliriz. Bu nedenle, tasarının çerçeve 1inci maddesiyle,
çerçeve 4üncü madde ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 77nci maddenin
tasarı metninden çıkarılması uygun olacaktır.
Değişiklik önergesi bu gerekçeyle verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Katma Değer Vergisi Kanununun 13üncü maddesine eklenen
(g) bendiyle, Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede
yer alan malların, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve
(II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine teslimi KDVden
müstesna tutulmaktadır. Benzer bir istisna Özel Tüketim Vergisi Kanununda
yapılan bir değişiklikle bu vergi için de getirilmektedir.
Hükûmet tasarısında sadece Başbakanlığa tanınan
bu istisna hükümleri, muhalefetin itirazları üzerine özel nitelikli
istisna olmaktan çıkarılmak için genel ve özel bütçeli idareleri
kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu uygulamanın
belediyelerle diğer kamu kurum ve kuruluşlarına
yaygınlaşma ihtimali yüksektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ayrıca, bu
uygulama gelir ve giderlerin gayrisafi tutarları ile
bütçeleştirilmesi gerektiğine ilişkin ilkeye
uymadığı gibi, bütçe büyüklüklerini olduğundan küçük
göstermeye de yol açacaktır. Bu nedenle, işin doğrusu, KDV ve
ÖTV istisna sistemi bozulmadan, söz konusu kuruluşların ödenek
yetersizliğinden kaynaklanan sıkıntısının,
merkezî yönetim bütçesinde ödenek aktarma yetkisi kullanılarak
aşılmasıdır diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, işaretle oylamadan önce bir yoklama talebi
vardır, talebi yerine getireceğim:
Sayın
Aslanoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Özdemir, Sayın Kaptan, Sayın Özer, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Atila Emek, Sayın Bilgin Paçarız,
Sayın Tekin Bingöl, Sayın Zekeriya Akıncı, Sayın
Hüseyin Ünsal, Sayın Ahmet Küçük, Sayın Rıza Yalçınkaya,
Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Nevingaye Erbatur, Sayın Sacid
Yıldız, Sayın İsa Gök, Sayın Ali Koçal.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici 77nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici
77nci madde kabul edilmiştir.
Şimdi geçici
76 ve 77nci maddenin bağlı olduğu çerçeve 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi 5inci
maddeye geçtik.
5inci madde
üzerinde dört tane önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasına eklenen bentte geçen makbuz
karşılığı ibaresinin madde metninden
çıkarılarak belge karşılığı ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve beşinci maddesi ile düzenlenerek
13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen ve ibaresinin
madde metninden çıkarılarak veya ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı
Tasarının 5 inci maddesinde yer alan Türkiye Kızılay
Derneğine ibaresinin Türkiye Kızılay Derneği ile
Darüşşafaka Cemiyetine olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Trabzon |
Tekirdağ |
Malatya |
|
|
Vahap Seçer |
Zekeriya
Akıncı |
Yaşar
Ağyüz |
|
|
Mersin |
Ankara |
Gaziantep |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Erkan Akçay |
Mustafa
Kalaycı |
Hüseyin
Yıldız |
|
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
|
Necati Özensoy |
M. Akif Paksoy |
Beytullah Asil |
|
|
Bursa |
Kahramanmaraş |
Eskişehir |
|
|
|
Yılmaz
Tankut |
|
|
|
|
Adana |
|
Madde 5-
13/06/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10uncu
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
f) İktisadi
işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine, Türk Hava
Kurumuna, Darüşşafaka Cemiyetine ve resmî darülaceze kurumlarına
makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdi bağış
ve yardımların tamamı
BAŞKAN
Komisyon, son okunan önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba?
OKTAY VURAL
(İzmir) Necati Özensoy
BAŞKAN -
Sayın Özensoy, buyurunuz efendim.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 5inci maddesine
verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada 5inci
maddede ilave edilmesi istenen (f) fıkrasının İktisadi
işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine, makbuz
karşılığı yapılan nakdi bağış ve
yardımların tamamına biz Darüşşafaka, Türk Hava
Kurumu ve Darülaceze gibi kurumların da eklenmesini istedik. Burada
çıkıp konuşma yapan konuşmacı arkadaşlardan
bazıları, bu muhalefet şerhleriyle alakalı konuşurken
ifade ettiler ki: Bu ekonomik krizde Kızılayın olması
yeterli, zaten ekonomik kriz var, bir de diğerlerini eklememizde
sıkıntı olur. Sayın Bakan da yine bu
Kızılayın dışındaki kurumlarla ilgili benzer
soruya, yine birçok kamu yararına kurum olduğunu,
dolayısıyla bütün bunlara da hak doğabileceği
noktasından hareketle sadece Kızılayın yeterli
olduğundan bahsetti ama görülüyor ki ne Sayın Bakan ne de o
değerli konuşmacı, bu eklenmesi istenen 10uncu maddeyi herhâlde
gözden geçirmemişler. Çünkü, bu 10uncu maddede, ARGE indiriminden
başlıyor, bakın, Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk
harcamalarının sözü edilen kanundan önce tespit edilen amatör spor
dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için yüzde 50si
bile vergi dışı bırakılıyor. Yine buna benzer
özel idarelere, belediyelere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflara
diye devam ediyor (b) şıkkında. Yine,
öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi,
bakım ve rehabilitasyon merkezi inşası dolayısıyla
yapılanlara bu 10uncu maddede muafiyet tanınıyor. Yine, kültür
sanat faaliyetleriyle ilgili ticari olmayan ulusal veya uluslararası
organizasyonların gerçekleştirilmesine muafiyet tanınıyor.
Yine buna benzer, CD, DVD gibi manyetik, elektronik bilişim teknolojisi
yolunda üretilenler de dâhil olmak üzere muafiyetler sağlanıyor.
Yine, kurtarma kazıları, bilimsel kazı
çalışmaları ve yüzey araştırmalarına muafiyetler
sağlanıyor. Yurt dışındaki taşınmaz kültür
varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür
varlıklarının Türkiyeye getirilmesi
çalışmalarına yine muafiyet var. Kültür envanterinin
oluşturulması çalışmalarına muafiyet var. Somut
olmayan kültürel miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel
el sanatları alanında üretim ve faaliyetlerine, bu alanlarda
araştırma, eğitim ve uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film
platosu kurulmasına, bakım ve onarımına, her türlü hizmet
tesisatı yapımına yine muafiyet var. Kütüphane, müze, sanat
galerisi gibi, sinema, tiyatro, bale faaliyetlerinin sergilendiği
tesislerin yapımına, modernizasyon çalışmalarına
muafiyetler var. Biz buraya -yine burada ifade ettiğimiz gibi- sadece bu
(f) fıkrasındaki Kızılayın arkasına,
bahsettiğimiz Darüşşafaka, Türk Hava Kurumu, Darülacezeyi
eklemeyi öngörüyoruz, teklif ediyoruz. Kaldı ki bu vergiden muafiyet
-insanlarımızın da yanlış anladığı
gibi- tamamen vergiden indirim olarak değil, matrahın yani
verdiklerinin ancak vergi kısmı kadar kazançları olduğunun
bilinmesi gerekir. İfade edildiği gibi eğer bir ekonomik kriz
varsa insanlar yüzde 80ini cebinde bırakması dururken niye yüzde
20si için bu işlemi yapsınlar? Dolayısıyla bu üç tane
kurumun da buraya ilave edilmesiyle herhangi bir kaybın
olmayacağını, zaten hayırseverlerin buralara hayır
yapma noktasında olabildiği kadarını verdiklerini
düşünüyorum.
Özellikle
Darüşşafaka ve diğerleriyle alakalı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk Hava Kurumu
ve diğer kurumlarla alakalı bilgiler vardır ama
Darüşşafaka, babasını kaybetmiş, maddi imkânları
yetersiz olan çocuklara 1863 yılından bu yana kaliteli bir
eğitim fırsatı sunarak onların yaşamlarını
değiştirmektedir yani çok önemli bir hizmet yapmaktadır. Ben, buradan
mezun olan insanları da tanıyorum. Gerçekten çok kaliteli bir
eğitim veren ve topluma çok katkı sağlayan insanları da
topluma yetiştirmiş bir kurumdur. Bu ve benzeri kurumların da bu
10uncu maddenin (f) fıkrasına ilave edilmesiyle çok bir şey
kaybetmeyiz; aksine, bu kurumların güçlenmesine vesile olur, eğitim
ve diğer konularda Meclis olarak da katkılarımız olur diye
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 sıra sayılı Tasarının 5 inci maddesinde yer
alan Türkiye Kızılay Derneğine ibaresinin Türkiye
Kızılay Derneği ile Darüşşafaka Cemiyetine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon Önergeye Katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Akıncı
BAŞKAN
Sayın Akıncı, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısının 5inci maddesinde 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa bir hüküm eklemekteyiz. Bu hükümle
iktisadi işletmeler hariç olmak üzere Türkiye Kızılay
Derneğine makbuz karşılığı yapılan nakdî
bağış ve yardımların tamamının kurumlar
vergisi matrahının tespitinde kurum kazancından indirilmesini
sağlamaktayız. Mevcut düzenleme ise bu bağışların
o yıla ait kurum kazancının yüzde 5ine kadar olan
kısmının kurum kazancından indirilmesini mümkün
kılmaktadır. Yani bu madde ile yüzde 5lik sınırı
kaldırıyoruz, böyle bir düzenleme yapıyoruz.
Sevgili
arkadaşlarım, elbette ki Türkiye Kızılay Derneği için
böyle bir düzenleme yapmak mümkündür, bunu biz de destekleriz ama bilmeliyiz ki
Kızılayla benzeşen ve misyonları aynı olan
başkaca kurumlar da var. Kızılay için böyle bir düzenleme
yapalım, tamam, ama diğer kurumları da ihmal etmeyelim diyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Deniz Fenerini de yapalım, Deniz Fenerini(!)
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Konuya ilişkin yasa düzenlemesi, Türkiye
Kızılay Derneğinin yanında, Türk Hava Kurumu, SHÇEK,
Türkiye Yardım Sevenler Derneği ve resmî Darülaceze kurumları
ile Darüşşafaka ve Yeşilay Derneğini de bütün vergi, resim,
harç, hisse ve fonlardan muaf tutmuştur zaten.
Eğer yasalar
böyle bir çerçeve çizmişse sadece bir kurum için farklı bir düzenleme
yapmak doğru değildir, çünkü kimi kurumların tıpkı
Kızılay gibi vergi teşvikine ihtiyacı vardır. Bu
teşvike ihtiyacı olan kurumlar da yolsuzlukta şöhreti yurt
dışına taşan ve son günlerde sürekli elinize,
ayağınıza dolanan fitre, zekât hortumcusu Deniz Feneri ve
benzeri derneklerden ibaret de değildir. O nedenle özellikle
Darüşşafaka Cemiyeti ve resmî Darülaceze kurumları için de
aynı istisna hükmünün getirilmesi doğru bir karar olacaktır ve
Türkiye bundan hiçbir şey kaybetmeyecektir.
Bu maddede niçin
Darüşşafaka ile ilgili bir düzenleme istiyoruz
arkadaşlarım? Çünkü biz biliyoruz ki ulusların
gelişmesinde, büyümesinde, huzura ve refaha kavuşmasında ihtiyaç
duydukları en temel şey eğitimdir. Herhangi bir televizyon programında,
herhangi bir kanalda uzmanlarca yapılan herhangi bir
tartışmayı izlediğinizde, bu tartışma toplumsal,
siyasal, ekonomik- hangi konuda olursa olsun, yapılan
tartışmaların sonucunda, o sorunun çözümüne ilişkin mutlaka
eğitimin önemine dönük bir vurgu yapılır. İşte bu
noktada Darüşşafaka özgün bir model olarak ortaya çıkmakta ve
önem taşımaktadır.
Niye
Darüşşafaka diyoruz? Arkadaşlarım, sizler biliyorsunuz ama
ben yine de kısaca hatırlatmak da istiyorum. Eğitim
alanındaki ilk sivil toplum hareketi sayılan Darüşşafaka
Cemiyeti, halk çocuklarının -dikkat ediniz, halk
çocuklarının- eğitim ve öğretimine yardımcı olmak
üzere 30 Mart 1863te Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye" adıyla
kurulmuştur. Cemiyet, kuruluşundan bu yana da çalışmalarıyla
sivil örgütlenmemizin özgün bir örneğini oluşturmuştur. Türkiye'nin
en köklü sivil toplum örgütlerinden biri olan Darüşşafaka,
babasını kaybetmiş, maddi olanakları yetersiz olan
çocuklara 1863 yılından bu yana kaliteli bir eğitim
fırsatı sunmaktadır.
Kurulduğu
günden bugüne pek çok kişi ve kuruluşun verdiği desteklerle
varlığını sürdüren bu cemiyet, elde ettiği gelir ile
her yıl 800ü aşkın öğrencinin tam burslu ve
yatılı eğitimini karşılamaktadır. Bugüne kadar 7
binden fazla çocuğun ilköğretim dördüncü sınıftan liseyi
bitirinceye kadar Darüşşafaka eğitim kurumlarında
eğitim görmesini, üniversiteye giderek oradaki eğitimlerinde de burs
almalarını sağlamıştır.
Yani bir buçuk
asra yakın zamandır varlığını sürdüren bu kurum,
tarihi boyunca, ülkenin gelişiminin bireylerin gelişmesine paralel
olacağını özümseyerek eğitimde fırsat
eşitliği -dikkat ediniz, eğitimde fırsat
eşitliği- ilkesini benimsemiştir. Ülkemizin dört bir
yanından Darüşşafakaya gelen çocuklar, bir yandan yabancı
dil ağırlıklı kaliteli bir eğitim sürecinden geçerken,
bir yandan da sosyal alanlarda çok çeşitli faaliyetlerde bulunarak
çağımızın gerektirdiği tüm donanımları
kazanmaktadır. Darüşşafaka, üstlendiği misyonla,
babalarını kaybetmiş ve olanakları yetersiz olan
çocukları geleceğe hazırlamakta ve onların birer Türk
aydını olarak yetişmelerini sağlamaktadır. Ayrıca
çok çeşitli alanlarda başkaca hizmetlerini de,
çalışmalarını da sürdürmektedir ve kuruluşundan bu
yana eğitime verdiği destekle ülkemize pek çok yetişkin insan
kazandıran ve ilk günden beri gücünü toplumdan alan Darüşşafaka,
eğitimde fırsat eşitliği adına yaptığı
çalışmalara destek veren tüm kişi ve kuruluşlardan
aldığı bu güçle ve destekle ancak
çalışmalarını sürdürebilmektedir.
Tabii burada söz
konusu olan yoksul halk çocuklarının eğitimi olunca,
onların tarikat ve cemaat tuzaklarına düşmeden eğitimlerini
sağlayacak birçok kuruluşun ve eğitim önderinin yanı
sıra
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) - ...özellikle Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneğini ve onun yakın zamanda yitirdiğimiz saygın
Başkanı Türkan Saylanı, çağdaşlık yolundaki
yürüyüşümüzün lokomotiflerinden olan köy enstitülerini ve onların
efsaneleşmiş önderleri Hasan Âli Yücelleri, Tonguçları
saygıyla anmayı da bir görev sayıyorum. Hiç kuşkusuz, Türkiye,
yedi yıllık görev süresince yaptığı tahribat
yetmezmiş gibi bir de giderayak Bakanlığını otomatik
pilota bağlayarak kendi çağ dışı siyasi emellerine
alet etmeye çalışanlarla değil, varlığını
ülkesine, laik demokratik cumhuriyete ve Atatürk devrimlerine adamış
idealist insanlarla çağdaş ve modern eğitimi
yakalayacaktır.
Bakınız
değerli arkadaşlarım, bu noktada 2008 yılı faaliyet
raporunun bir bölümünde Darüşşafaka Başkanı ne diyor:
Dünyayı etkileyen küresel kriz ülkemizi de etkisi altına aldı.
Kriz pek çok toplumsal değeri değiştirdi ve
değiştirmeye devam ediyor. Değişmeyecek en önemli
değerlerden biri ise
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü bağlayınız.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
eğitimin
toplumların gelişimindeki önemi olacaktır. Kriz sonrasında
oluşacak yeni dünya dengesinde de ülkelerin sahip olduğu
eğitimli insan gücü etkili olacak. Eğitimin sağlanan desteklerle
yaygınlaştırılması önemli ama kaliteli eğitime
erişimde fırsat eşitliğinin sağlanması daha da
önemli. İşte Darüşşafakayı benzerlerinden ayıran
da bu özelliği. Bunu, Başkanın 2008 faaliyet raporundaki
konuşmasından aktardım.
O nedenle,
değerli arkadaşlarım, anlatmaya
çalıştığım bu nedenlerle eğitimin ülkemiz için de
taşıdığı önemi dikkate alırsak
Darüşşafaka gibi bir kurum için de yani çağdaş bir ortamda
akla ve bilime uygun çağdaş yöntemlerle eğitimlerini sürdürmekte
olan sahipsiz çocuklarımızın, cumhuriyet değerlerine
bağlı, hoşgörülü, başarılı, yabancı dil
bilen, yaşama sevinci dolu yurttaşlar olarak yetişmelerini ve
toplumdaki saygın yerlerini almalarını sağlayan bu yüce
kurum için de heyetinizin istisna uygulamasını kabul edeceğini
ve buna olanak sağlayacak olan önergemize destek vereceğinizi umuyor,
bir kez daha hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akıncı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından geç kaldı, geç kaldı sesleri)
BAŞKAN Başlamıştım
efendim.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasına eklenen bentte geçen ve ibaresinin madde metninden
çıkarılarak veya ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Kanun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, kabul edildi herhâlde.
BAŞKAN -
Kabul edilmiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kabul edildi.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan, saysanız, kabul
edildi.
BAŞKAN
Kabul edilmiştir dedim zaten.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kabul edilmemiştir Sayın Başkan.
KÂTİP ÜYE
FATOŞ GÜRKAN (Adana) Edilmemiş
BAŞKAN Kabul
edildi. (CHP sıralarından alkışlar)
Diğer
önergeyi okutuyorum
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, kabul edildi mi edilmedi mi?
BAŞKAN El
kaldıranların sayısı efendim
Kaldırmadılar el.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP KORAL
(İstanbul) Ne alakası var? Çoğunluk bu taraf. Öyle saçma
şey olur mu?
BAŞKAN
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, kâtip üyelerinize
sordunuz mu?
BAŞKAN -
Biraz sakin olur musunuz Sayın Milletvekili
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu önerge sizin önergeniz.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Lütfen İç Tüzüke bir bakar
mısınız
BAŞKAN
Tartışma konusu yoktu.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Kâtip üyelerin görevi nedir, bir bakar
mısınız?
BAŞKAN -
Kâtip üyelere soru soracağım bir tartışma ortamı yoktu
Sayın Milletvekili.
RECEP KORAL
(İstanbul) Çoğunluk bu tarafta. Nasıl yok?
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Bir sorar mısınız,
çalışma arkadaşlarınıza saygı duyarak bir sorar
mısınız?
RECEP KORAL
(İstanbul) Öyle saçma şey olur mu ya?
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
beşinci maddesiyle düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Otur! İşine bak!
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Gel! Gel
buraya!
BAŞKAN
Sakin olun lütfen
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Delikanlıysan gel!
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) İç Tüzüke bak! Terbiyesiz! Otur
yerine!
BAŞKAN
Sakin olun lütfen
Sayın
milletvekilleri, burada müzakere yapıyoruz kavga değil. Lütfen sakin
olunuz.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Siz, parti grubunuzu yönetmiyorsunuz burada ama
Meclisi yönetiyorsunuz!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Senden mi öğrenecek!
BAŞKAN Ben
de Meclisi yönetiyorum. Siz CHPnin grubunda değilsiniz, Meclisin bir
üyesisiniz.
RECEP KORAL
(İstanbul) Çoğunluk nerede, çoğunluk Sayın Başkan?
Çoğunluk ne tarafta Sayın Başkan?
BAŞKAN -
Sakin olunuz lütfen
RECEP KORAL
(İstanbul) Ne zamandan beri azınlık
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Kafanı koparacağım senin kafanı
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Otur lan yerine!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Başkan, bu ne biçim iş? Kim kimin
kafasını koparıyor yahu!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tansiyonunuz biraz yükseldi galiba, on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.18
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
5inci madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasına eklenen bentte geçen makbuz
karşılığı ibaresinin madde metninden
çıkarılarak belge karşılığı ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
metninde anlam bütünlüğü sağlamak düşüncesiyle önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddenin
oylamasının açık oylamayla yapılmasına dair bir önerge
var. Önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İç Tüzük
gereğince maddenin oylamasının açık oylama şekliyle
yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN
Kemal Anadol, İzmir? Burada.
Hüseyin Ünsal,
Amasya? Burada.
Şevket Köse,
Adıyaman? Burada.
Yaşar Tüzün,
Bilecik? Burada.
Akif Hamzaçebi,
Trabzon? Burada.
Esfender Korkmaz,
İstanbul? Burada.
Birgen
Keleş, İstanbul? Burada.
Nevingaye
Erbatur, Adana? Burada.
Turgut Dibek,
Kırklareli? Burada.
Tekin Bingöl,
Ankara? Burada.
Ali İhsan
Köktürk, Zonguldak? Burada.
Bilgin
Paçarız, Edirne? Burada.
Sacid
Yıldız, İstanbul? Burada.
Atila Emek,
Antalya? Burada.
Yaşar
Ağyüz, Gaziantep? Burada.
Abdulaziz Yazar,
Hatay? Burada.
Mehmet Ali Susam,
İzmir? Burada.
Fatih Atay,
Aydın? Burada.
Vahap Seçer,
Mersin? Burada.
Hakkı Suha
Okay, Ankara? Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5inci
maddesinin açık oylama sonucu:
Oy sayısı : 226
Kabul : 225
Ret :
1 (x)
Böylece, 5inci
madde kabul edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, 5inci madde, kabul edilen
değişiklik önergesiyle kabul edilmiştir.
BAŞKAN
Evet, öyle oylanmıştı. Oylamaya geçerken öyle söylemiştik,
düzeltelim efendim. O yazıyı lütfen düzeltirseniz
Kabul
edilmiş önerge doğrultusunda 5inci madde
deyin.
6ncı madde
üzerinde üç tane önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
altıncı maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasından sonra
gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada geçen şirkete
koydukları ibaresinden sonra gelmek üzere veya şirkete koymayı
taahhüt ettikleri ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve altıncı maddesi ile düzenlenerek
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada geçen
kanuni temsilcilerden ibaresinin madde metninden çıkarılarak iradi
veya yasal temsilcilerden ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 6 ncı Maddesinde yer alan (9) numaralı
fıkradaki salınacak her türlü vergi tarhiyatı ibaresinin
tarhedilecek her türlü vergi olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Trabzon |
Tekirdağ |
Malatya |
|
|
Yaşar
Ağyüz |
Vahap Seçer |
Engin Altay |
|
|
Gaziantep |
Mersin |
Sinop |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu, son okunan?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Engin Altay konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Yanlış
duymadıysam Hükûmet ve Komisyon bu önergeye katılmadı.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, biz burada bu getirdiğiniz kanunun mümkün
olduğu kadar işlerliği olan, kullanılabilir, uygulanabilir
bir kanun olması için size yardımcı oluyoruz.
Şimdi,
Sayın Bakana soruyorum ben buradan: Sayın Bakan, bizim vergi
sistemimizde salma kelimesinden türeyen salınacak ibaresini biz
doğru bulmadığımız için, bunun Osmanlı vergi
sisteminde var olan bir sistem olduğunu ve bunun değişmesi
gerektiğini
Size yardımcı oluyoruz. Buna gülerler; bütün
maliyeciler, Türkiyedeki ve dünyadaki maliyeciler buna güler.
Bu bir şeyi
de gösteriyor sayın milletvekilleri: Burada, yasama organı olarak
Hükûmetten gelen her şeye gözü kapalı parmak kaldırmak, indirmek
milletvekilliği değildir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ben bir dönem söylemiştim,
yine söyleyeyim; geçen dönem Parlamentoda söylemiştim -22nci Dönem-
burada da söyleyeyim. Bilinen bir söz vardır: Demokrasi iki ördeğin
el kaldırarak bir file üstünlük sağlama rejimi de değildir. Rica
ederim
Verdiğimiz önerge çok açık ve çok net. Diyoruz ki:
Salınacak her türlü vergi tarhiyatı
Böyle bir şey yok. Bu
salma ibaresi beyan esasına dayalı kazanç vergilerinin
olmadığı döneme ait bir ifadedir. Ben eğitimciyim, bunu
biliyorum. Sayın Bakan, umarım, konuşmamdan sonra -ya da grup başkan
vekilleri- bu konuda bir düzeltme yapar.
Bakın,
değerli milletvekilleri, biraz önce yaşanan olay da hoş bir olay
değil. Şu Parlamentoya bakın. Kendi önergenizi biz kabul
ediyoruz, siz reddediyorsunuz ve önerge de doğru, kanunu daha doğru
hâle getiren bir önerge, sonra atışma başlıyor: Gel lan
buraya!, Çık lan dışarı! Böyle bir şey yok. Bunlar
Kasımpaşada olur. Burada, Parlamentoda böyle şey olmaz. Buna
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Tekrar grup
başkan vekillerini uyarıyorum: Bu önergeyi kabul etmek
zorundasınız. Öbür türlü, yarın ayıp olur, ayıp olur!
Hoş olmayan, vergi
Salma ne demek ya? Bu cumhuriyet tarihinde, yani
şimdiki uygulanan vergi sisteminde böyle bir şey yok. Sizi dostane
bir şekilde uyarıyoruz. Bu, yanlışın düzeltilmesi
amacıyla verdiğimiz bir önergedir. Madem burada bir iş
yapıyoruz, bu işin doğru olmasından yanayız.
Bu vesileyle,
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamuoyunda son günlerde
mayınlarla birlikte başlayan ve başta Sayın
Başbakanın gerginliğiyle birlikte bu Meclise de yansıyan
çok kötü bir süreç yaşıyoruz. Bir Parlamento altı maddelik bir
kanunu bir ayda geçiriyor. Bana göre o geçen kanun da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluş gerekçelerine ve kuruluş felsefesine
aykırı bir kanundur. Ben böyle bir kanunun geçtiği bir Parlamentonun,
o dönemin üyesi olarak peşinen Türk milletinden özür diliyorum.
Yanlış olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu
süreçte size bir tavsiyem var. Sayın Başbakanı biz değil de
siz herhâlde Meclis çalışmalarını aksatarak çok
geriyorsunuz. Başbakan önüne geleni tehdit ediyor, fırça atıyor
ve
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kimi tehdit ediyor?
Sayın
Başkan, bu şekilde konuşamaz konuşmacı. Sayın
Başbakan kimseyi tehdit etmiyor. Lütfen sözlerini geri alsın. Bu
çatı altında bu şekilde konuşamaz, Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Efendim, şimdi, AK PARTİ demeyen edepsizlik
diyor.
Bakın, ben size bir şey okuyayım: Anayasa Mahkemesine bir cevap
metni yazdınız, laiklik karşıtı odak olduğunuzun
tespit edildiği, tescillendiği davayla ilgili. Orada dediniz ki,
33üncü ek belge, sizin kendi ifadeniz: Konya ili Seydişehir ilçesi
AKPli belediye başkanı diye başlayan bir savunmanız var
mı yok mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Siz kendi savunmanızda AKP yazarsanız, şimdi
aradan geçen yedi yıldan sonra AK PARTİ deyin diye
ısrarın altında herkes başka bir şey arar. Millet de
bunu düzenli ve periyodik olarak
seçimlerde gösteriyor. Şu ara seçimlerinde, Adapazarını
saymazsanız, aldığınız sonuç ortadadır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Siz ne aldınız?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Böyle seçimlerde -açın, bakın geçmiş seçimleri- tek
parti iktidarları yüzde 50den aşağı oy almaz, beldelerde
yapılan küçük seçimlerde.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Koca ilçede 139 oy aldınız. Utanmıyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, benim size tavsiyem, Başbakanın bu Meclisi
tehdit etmeye de hakkı yoktur. Temmuzda da sizi
çalıştırırım haa! demek Başbakanın haddi
değildir!
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Altay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Osmanlı Meclisi mi burası ya, hayret bir şey!
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
altıncı maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasından sonra
gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada geçen kanuni temsilcilerden
ibaresinin madde metninden çıkarılarak iradi veya yasal
temsilcilerden ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle iradi temsilcilerin de madde
kapsamına alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve altıncı maddesi ile düzenlenerek
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada geçen
şirkete koydukları ibaresinden sonra gelmek üzere veya
şirkete koymayı taahhüt ettikleri ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
Madde 7ye bağlı geçici 5inci madde üzerinde beş
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici beşinci maddenin
birinci fıkrasının c) bendinde geçen otuz gün ibaresinin madde
metninden çıkarılarak 60 gün ibaresinin madde metnine eklenmesini
arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 7 nci Maddesi ile 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen Geçici Madde
5in (1) numaralı fıkrasının (ç) bendindeki "üç
yıl ibaresinin "iki yıl" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
|
|
Trabzon |
Malatya |
Mersin |
|
|
Yaşar Ağyüz |
Hulusi Güvel |
|
|
|
Gaziantep |
Adana |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici beşinci maddenin
onbirinci fıkrasında geçen "% 75'e kadar" ibaresinin madde
metninden çıkarılarak "% 60'a kadar" ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesine bağlı geçici 5inci
maddenin birinci fıkrasında yer alan "31/12/2009"
ibaresinin "31/06/2010", 11'inci fıkrasında yer alan
"% 75'e" ibaresinin "% 80'e" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Erkan Akçay |
Mustafa
Kalaycı |
Hüseyin
Yıldız |
|
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
|
Yılmaz
Tankut |
M. Akif Paksoy |
|
|
|
Adana |
Kahramanmaraş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7
nci maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 5
inci maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Cevdet
Yılmaz
Devlet
Bakanı
"a) Küçük ve
Orta Büyüklükteki İşletme (KOBİ): 29/6/1956 tarihli ve 6762
sayılı Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde kurulmuş olup 2008
yılının Aralık ayına ilişkin olarak verilen
sigorta bildirgesine göre 10 ilâ 250 işçi çalıştıran ve
2008 hesap döneminin sonu itibarıyla yıllık net
satışlar toplamı 25 milyon Türk Lirasını geçmeyen veya
aktif toplamı 25 milyon Türk Lirasından az olan ticari
işletmeleri,"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Uygun görüşle mi? O zaman alt komisyona da
saygısızlık yapmayın, üst komisyona da! Yapmayın
Sayın Başkan! Siz Komisyon Sözcüsüsünüz!
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hayır efendim. Alt komisyonda bu
tartışıldı. Sayın Bakanın önerisine, uygun
görüş demesini bize saygısızlık olarak kabul ediyorum!
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Evet, bize saygısızlık olarak kabul
ediyorum!
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, biraz sakin olur musunuz lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, Komisyonda, kendisi alt
komisyon başkanıydı!
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Karıştırıyorsunuz, karıştırıyorsunuz
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hayır, alt komisyon başkanıydı
Sayın Başkan!
OKTAY VURAL
(İzmir) Uygun görüş nedir efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
Gerekçeyi
okuyunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, burada bir hata var. Şimdi, komisyon
sıralarında oturan bakan bu öneriyi vermedi. Burada hata
yapıyorsunuz. Burada önergeyi veren eğer Hükûmet sırasında
oturan bakan olsa, olur
BAŞKAN
Ee,önergeyi veren o efendim. İmza ona ait.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sayın
Bakanın adı Cevdet Yılmaz.
BAŞKAN
Bakanın imzasıyla verildi önerge.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
KOBİ
tanımına 10 kişilik alt sınır getirilmektedir.
Önergeyi
oylarınıza
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı isteyen
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Vural,
Sayın Atılgan, Sayın Tankut, Sayın Uzunırmak,
Sayın Akkuş, Sayın Bal, Sayın Akçay, Sayın Özensoy,
Sayın Yalçın, Sayın Özdemir, Sayın Asil, Sayın Taner,
Sayın Yunusoğlu, Sayın Paksoy, Sayın Vural, Sayın
Ural, Sayın Kalaycı, Sayın Varlı, Sayın Ayhan,
Sayın Coşkun.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN
Hükûmetin verdiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarının 7nci maddesine
bağlı geçici 5inci maddenin birinci fıkrasında yer alan
"31/12/2009" ibaresinin "31/06/2010", 11'inci
fıkrasında yer alan "% 75'e" ibaresinin "% 80'e"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarının 7nci maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında konuşmak üzere
söz aldım. Muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum.
Tasarının
7nci maddesinde, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin 31 Aralık
2009 tarihine kadar yapılan birleşmelerinde, kanunda belirtilen
şartları yerine getirmeleri kaydıyla birleşme
işlemlerinden doğan kazançlarına kurumlar vergisi istisnası
getirilmektedir. Bu olumlu bulduğumuz bir düzenlemedir, ancak öngörülen
süre yetersizdir.
Bu
şirketler, ülkemizdeki işletmelerin yaklaşık yüzde 99unu
ve toplam istihdamın önemli bir bölümünü oluşturan KOBİler,
değişen piyasa koşullarına hızlı uyum
yetenekleri, esnek üretim yapılarının kriz dönemlerinde
sağladığı yavaşlatıcı etki, bölgeler
arasında dengeli büyüme, işsizliğin azaltılması ve
yeni iş alanları açılmasındaki katkıları gibi
olumlu özellikleri nedeniyle ülkemizin ekonomik ve sosyal
kalkınmasında önemli bir işlev görmektedirler.
KOBİler
çoğunlukla aile bireyleri tarafından yönetilen,
kurumsallaşmamış, profesyonel bir yönetim tarzının
hâkim olmadığı işletmelerdir. Ekonomideki istihdam, büyüme
ve üretimin ana dinamiği olan KOBİlerin sağlıklı bir
ekonomik ortamda gelişip büyümeleri ve hayatlarını devam
ettirmeleri büyük önem arz etmektedir. Yaklaşık sekiz aydır
ülkemizi ciddi şekilde etkileyen ekonomik kriz, KOBİleri de çok
olumsuz etkilemektedir. Krizin daha da derinleşmesi ve en iyi ihtimalle
2010un ilk yarısından sonra bazı düzelmelerin beklendiği
de dikkate alındığında, KOBİlere ciddi destekler
sağlamamız gerektiği açık bir şekilde ortaya
çıkmaktadır.
İşte,
burada da KOSGEBin önemi ortaya çıkmaktadır. KOSGEB, son birkaç
yıldır asli görevi olan KOSGEB destek mevzuatı kapsamında
KOBİlere destek ulaştırmaktan yavaş yavaş
uzaklaşmış ve sadece bankalarla iş birliğiyle kredi
faiz desteği veren bir kurum hâline dönüşmüştür. Son
yıllardaki destek gerçekleşmelerine baktığımızda,
kredi faiz desteğinin toplam desteklerde büyük bir yer işgal
ettiği görülmektedir. KOSGEBin asıl destek mekanizmalarına
acilen ivme kazandırılması gerekmektedir.
Türkiyede
KOBİlerin kredi hacminden yararlanma oranları, istihdama ve ülke
katma değerine sağladıkları katkılar ile
karşılaştırılamayacak seviyelerde düşük
kalmaktadır. KOBİlere hizmet verecek sermaye piyasası
imkânları da geliştirilememiştir.
Kamu kesiminin
piyasalardaki yüksek borçlanma düzeyi, özel sektörün kredi
imkânlarını daraltmakta ve faizlerin aşırı
yükselmesine yol açmaktadır. Bu koşullar kamunun
sağladığı desteklerin kısıtlılığıyla
birleşerek KOBİlerin kredi piyasasından neredeyse tamamen
dışlanmasına neden olmaktadır.
Bu
işletmelerin mali yapılarını güçlendirmek, ölçek
verimliliğini artırmak, rekabet ortamlarına uyumlarını
sağlamak ve istihdam düzeylerini artırmak için birleşmelerinin
vergi yoluyla teşvik edilmesi doğru bir uygulama olmakla birlikte,
KOBİlerin bahsedilen bu amaçlara ulaşabilmesi için sadece vergi
teşvikleriyle yetinilmemesi gerekmektedir.
Ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik kriz tüm ağırlığıyla ekonomik
aktörler içinde öncelikle KOBİleri vurmaktadır. Hükûmetin
şimdiye kadar parça parça paket adı altında kamuoyuna
açıkladığı tedbirler politik bütünlük ve
tutarlılıktan yoksundur. Kriz ortamında KOBİlerin en büyük
sorunu birikmiş SSK primi, vergi ve enerji borçlarıyla birlikte
finansman sıkıntısıdır. Bugüne kadar
alındığı iddia edilen tedbirler KOBİlerde bir
rahatlama yaratamamıştır.
Düzenlemelerden,
özellikle KOSGEB kredilerinden faydalanmak isteyen KOBİler, bu kredilerin
daha çok ticari kredi niteliğinde olması, SSK ve BAĞ-KUR prim
borcu nedeniyle bu kredileri kullanamamaktadırlar. KOSGEB ve Cansuyu
kredilerinin gerçek ihtiyaç sahibi KOBİlere yansımaları
sağlanmalı, vergi ve enerji borçlarına taksitlendirme ve faiz
indirimi yapılmalıdır ancak ayrıca KOSGEB kredilerinden
faydalanmak isteyen KOBİlerin önüne, yapılan yasal düzenlemeye
rağmen sicil engeli çıkmaya devam etmektedir.
Karşılıksız çek, protestolu senetler ile kredi ve kredi
kartları borçlarına ilişkin kayıtların silinmesi için
çıkarılan Sicil Affı Kanunu uyarınca Merkez Bankası
kayıtlarının silinmesine rağmen bu durumun bankalarca
dikkate alınmadığına ilişkin şikâyetler devam
etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu düşüncelerle değişiklik önergemize
desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci
maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa
eklenen geçici beşinci maddenin onbirinci fıkrasında geçen
"% 75'e kadar" ibaresinin madde metninden çıkarılarak
"% 60'a kadar" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim .
Kerim
Özkul (Konya)
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Teklif ile kanun
metninde geçen indirim oranını düşürmek
amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 7 nci Maddesi ile 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen GEÇİCİ
MADDE 5in (1) numaralı fıkrasının (ç) bendindeki "üç
yıl ibaresinin "iki yıl" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Gök, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın AKP
Grubuna seslenmek istiyorum: Arkadaşlar, az önce Mevlüt Beyin bir
isyanı oldu. El kaldırdınız ama neye el
kaldırdığınızı bilmiyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından Biliyoruz! sesleri, gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biliyoruz canım!
İSA GÖK
(Devamla) Sizden bir istirhamım var, bakın arkadaşlar,
elinizde sıra sayılar var
AHMET YENİ
(Samsun) Kendi işine bak sen!
İSA GÖK
(Devamla) Laf atma!
Sıra
sayıların, arkadaşlar, 37nci sayfasını açar
mısınız
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Açmayız, öğrenci miyiz!
İSA GÖK
(Devamla) Burada diyor ki, çerçeve madde 2 -Hükûmetin teklif ettiği
metin bu- geçici madde 5te üçüncü fıkrada diyor ki
Neydi bu kanun
arkadaşlar? Bu kanun, bu ticari işletmelerin birleşmeleri
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin 31 Aralık 2009 tarihine kadar
birleşmeleri hâlinde bu birleşmeden doğan kazançların
kurumlar vergisinden istisna edilmesi. Amaç bu. Diyor ki üçüncü fıkra 10
ila 250 işçi çalıştıran işletmelerin
birleşmesinden doğan kazançların bu vergiden istisna edilmesini
Hükûmet teklif etmiş. Komisyonda görüşülmüş. Arkadaşlar,
aynı sıra sayının, istirham ediyorum, 45inci
sayfasını açınız. Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul
ettiği metin, madde 7. Bundan önce alt komisyona gitmiş, alt
komisyonda, sayfa 14te arkadaşlar, sıra sayının, alt
komisyon ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunuzda -AKPli üyelerin de oy
birliğiyle kabulü var bu raporda- diyor ki: Geçici 5inci maddenin 3
numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan 10 ila
Arkadaşlar,
Hükûmetin teklif ettiği metin, Plan ve Bütçe Komisyonunun -sıra
sayıda 45inci sayfada yer alan- aynen kabul ettiği metinde de diyor
ki -çerçeve madde 7 oluyor- geçici madde 5, fıkra 3: 250den az işçi
çalıştıran yerler diyor ve Sayın Bakan Cevdet Yılmaz
imzalı önergeyi kabul ettiniz. Bu önerge, Komisyonda ve alt komisyonda tüm
komisyon üyelerinin oy birliğiyle ve Türkiyedeki işletmelerin
hayrına olarak, 10dan az işçi çalıştıran
işletmelerin de bu istisnadan, bu olumluluktan, bu müspetlikten
faydalanması için getirdiğiniz Komisyon raporunu Sayın
Bakanın önergesiyle iptal ediyorsunuz, gene asgari 10 işçi
barajı koyuyorsunuz, binlerce işletmenin birleşmesine engel
oluyorsunuz. Bu yasanın amacı neydi arkadaşlar? KOBİleri
birleştirerek dağınıklığı engelleyip krize
karşı da korumak, bu birleşmeyle güçlü kalmalarını
sağlamak değil mi? Kanunun amacı bu değil mi
arkadaşlar? Komisyonda sizin arkadaşlarınız ve üstelik
-üzülerek söylüyorum- olumlu görüş belirten Komisyon Sözcümüzün de dâhil
olduğu bu Komisyon, 10 ila
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Komisyondan gelen aynen geçecek diye bir şey mi var?
İSA GÖK
(Devamla) - Tebrik ediyorum ben sizi ve aynı zamanda da bir milletvekili
olarak da üzüntümü belirtmek istiyorum. Sayın Bakanın
yaptığı etik bir davranış değil. Komisyon ve alt
komisyon, bu işin uzmanları bunu araştırıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
İSA GÖK
(Devamla) Sağ olun Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Genel Kurul değişiklik yapabilir yani, komisyon
şart değil.
İSA GÖK
(Devamla) Tüm partiler oy birliğiyle bunu getirmişken, Sayın
Bakan -Mevlüt Beyin isyanına katılıyorum- Komisyonun,
uzmanların, tüm partili Komisyon üyelerinin iradesini hiçe sayıyor.
Hiçe sayıyor, kabul etmiyor. Sizler de -altını çizerek
söylüyorum, tüm sorumluluğu şahsıma ait- hiçbir şey
bilmeden el kaldırmalarınız ile binlerce işletmeye zarar
verdiniz arkadaşlar. Tebrik ediyorum sizleri.
İyi
akşamlar. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci
maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa
eklenen geçici beşinci maddenin birinci fıkrasının c)
bendinde geçen otuz gün ibaresinin madde metninden çıkarılarak 60
gün ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile birleşilen kurumun birleşmenin Ticaret Sicili
Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren birleşme nedeniyle
vereceği kurumlar vergisi beyannamesine ekli taahhütnameyi taahhüt etmesi
için madde metninde düzenlenen sürenin uzatılarak kamu yararının
gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 5i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici 5inci madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 6 üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7
nci maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 6
ncı maddede yer alan kesilecek cezalar ifadesinin kesilen cezalar
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Yılmaz
Devlet
Bakanı
Bingöl
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici altıncı
maddede geçen yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan her türlü
vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar ibaresinin madde metninden
çıkarılarak yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl önce
kesilen vergi cezaları ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici altıncı
maddede geçen yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan her türlü
vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar ibaresinin madde metninden
çıkarılarak yürürlüğe girdiği tarihten altı ay önce
kesilen vergi cezaları ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 7 nci
maddesinde yer alan Geçici Madde 6nın aşağıdaki
şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Yaşar
Ağyüz |
|
|
Trabzon |
Malatya |
Gaziantep |
|
|
Tekin Bingöl |
Vahap Seçer |
|
|
|
Ankara |
Mersin |
|
Geçici Madde 6
(1) Kanunun 17 nci maddesinin (9) numaralı fıkrası hükümleri bu
geçici maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemler
hakkında uygulanmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Tekin Bingöl.
BAŞKAN
Sayın Bingöl, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarının
7nci maddesi içinde olan geçici 6ncı madde üzerine verilen önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Anılan maddedeki
geçici maddeyle, yürürlük tarihi öncesindeki vergi ve ceza
tarhiyatını da kapsayan bir anlayış söz konusudur. Oysa,
yürürlük tarihi öncesindeki vergi ve ceza tarhiyatlarının bu kapsam
içerisine alınmaması gerekmektedir. Zira, böyle bir uygulama söz
konusu olursa, yani madde bu hâliyle geçerse, Anayasanın öngördüğü
hukuk güvenliği ilkesine aykırı bir durum söz konusu
olacaktır. O nedenle, umut ediyorum ki bu iyi niyetli önergemiz siz
değerli milletvekilleri tarafından dikkate alınacak ve önergemiz
olumlu olarak oylanarak bu maddedeki yanlışlık düzeltilecektir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle son dönemlerde ağır vergi yükü ve o
nedenle oluşan cezalar, vatandaşlarımızda çok ciddi
sorunların oluşmasına yol açmıştır. Uzun
dönemdir, ekonomideki iyileşmeden, olumluluktan ve Türkiye ekonomisinin
büyüklüğünden bahsedilmektedir. Bildiğiniz gibi, büyüklük, göreceli
bir kavramdır. Ekonomideki büyüklüğü ortaya koyacak olan
değerler, olumlu ekonomik parametreler ile somut veriler olmalıdır.
Türkiyede, bildiğiniz
gibi, her ay resmî işsizlik rakamları açıklanır. Ama bunun
dışında mevsimlik işçilerin, eksik istihdamın,
işe başvurmayanların ve iş başvurusu yapmaktan
vazgeçenlerin oluşturduğu örtülü işsizlik ile resmî
işsizlik rakamlarını bir araya getirdiğimizde yüzde 27ye
varan bir işsizlik rakamıyla karşı
karşıyayız. Bu büyüklükteki bir işsizlik, Türkiyedeki
ekonomik büyüklüğü ne derecede izah eder, sizlerin takdirine sunuyorum.
Bakınız,
değerli milletvekilleri, maalesef son yıllarda Türkiyede
yaşanan aile faciaları, dramatik intiharlar, toplu katliamlar,
Türkiyede toplumsal cinnet kavramını maalesef Türkiye gündemine
yerleştirmiştir. Bu, son derece vahim bir olaydır. Türkiyede
babalar eşlerini, çocuklarını katledip sonra kendi
canlarına kıyıyor ise, Türkiyede evlatlar analarını
babalarını katlediyor ise, bunlar, maalesef Türkiyedeki ekonominin
ne kadar kötü olduğunun
İnsanlar ailelerinin
karınlarını doyuramadığı için aç ve işsizlik
nedeniyle borç batağı altındaki çaresizlikleri ve maalesef çözüm
üretememeleri nedeniyle kendi canlarına ve ailelerinin canlarına
kıyabilmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, her dönem Türkiyede kapanan ve
açılan iş yerlerinden bahsedilir. Ocak-mayıs arasındaki
iş yeri açılma değerlerine baktığımızda, iş
yerindeki açılma sayısında bir yıl öncekine göre yüzde 27,7
bir azalma söz konusudur. Yine aynı şekilde, açılan kooperatif
sayısında ise yüzde 39luk bir düşüş söz konusudur. Yine,
tasfiye edilen şirketlerde bu sayı maalesef yüzde 15lere
ulaşmaktadır. Bütün bunlar Türkiyedeki ekonominin nasıl iyi
olduğunu, nasıl iyileşmelerin hızlı bir şekilde
sürdüğünü gösteren parametrelerse ve bunlar olumlu olarak
nitelendiriliyorsa, Türkiye ekonomisinin büyüklüğü işte bu somut
verilerle, bu rakamlarla o büyüklük derecesinin ne kadar küçük, ne kadar
anlamsız ve ne kadar sığ olduğunu çok net bir şekilde
göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede işsizlik Türkiye iş gücünün âdeta üçte
1ini kapsamaktadır. Türkiyede işsiz sayısı
artıyorken, işsizlik, maalesef, diğer ülkelerin aksine,
gençleşmektedir ve Türkiyedeki gençlerin 3 tanesinden 1i şu anda
işsizdir.
Bütün bunlara
ilaveten Türkiyede bakmamız gereken başka değerler var,
başka rakamlar var. Bunlar Türk ekonomisinin içinde bulunduğu
açmazı çok net bir şekilde göstermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) - Artık ekonomide dünyadaki krizin teğet
geçtiği ifadesinden vazgeçildiği malumunuzdur ama şimdi yeni
bir kavram ortaya atılmıştır, denilmektedir ki: Dünyadaki
ekonomik kriz Türkiyeye sürtünmektedir. Teğet bir geometrik
değerdir, teğet çok fazla zarar vermeyebilir ama sürtünmenin kuvveti
çok büyük tahribatlara yol açabilir. İşte Türkiyede sürtünme diye
nitelendirilen ekonomik krizin boyutları, Türkiyede
yarattığı tahribatı, az önce sizlere vermiş
olduğum rakamlarla, değerlerle ne mene bir sürtünme kuvvetiyle ortaya
koyduğu bir gerçektir.
Bu
anlayışla vermiş olduğumuz, hukuk dışı bir
yasayı düzeltmek üzere vermiş olduğumuz önergeyi
destekleyeceğiniz umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bingöl.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci
maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa
eklenen geçici altıncı maddede geçen yürürlüğe girdiği
tarihten önce yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar
ibaresinin madde metninden çıkarılarak yürürlüğe girdiği
tarihten altı ay önce kesilen vergi cezaları ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önerge ile kamu yararının gerçekleştirilmesi
amaçlanmıştır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici altıncı
maddede geçen yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan her türlü
vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar ibaresinin madde metninden
çıkarılarak yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl önce
kesilen vergi cezaları ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz
efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan değişikliğin kanunun ruhuna uygun
olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Yoklama isteğini yerine getireceğim.
Sayın Anadol,
Sayın Okay, Sayın Öğüt, Sayın Korkmaz, Sayın
Keleş, Sayın Özpolat, Sayın Sönmez, Sayın Oksal, Sayın
Öztırak, Sayın Susam, Sayın Köktürk, Sayın Ünsal,
Sayın Mengü, Sayın Bingöl, Sayın Koçal, Sayın Aydoğan,
Sayın Seçer, Sayın Gök, Sayın Barış, Sayın
Yalçınkaya.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S.
Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7
nci maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 6
ncı maddede yer alan kesilecek cezalar ifadesinin kesilen cezalar
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Yılmaz
Devlet
Bakanı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutuyorum?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
Gerekçe:
Geçici 6 ncı
maddede ibare değişikliği yapılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda geçici madde 6yı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde 6 kabul
edilmiştir.
On beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.35
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Çerçeve 7nci
maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci maddesine
aşağıdaki geçici 7 nci maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Cevdet
Yılmaz
Devlet
Bakanı
Geçici Madde 7-
Kanunun geçici 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (b)
bendindeki anonim şirket ifadeleri, 31/12/2009 tarihine kadar anılan
madde kapsamında yapılan birleşmelerde sermaye şirketi
olarak dikkate alınır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı ile
eklenmesi öngörülen geçici 5 inci madde ile yapılacak birleşmelerde
sadece anonim şirket yerine sermaye şirketlerinin birleşme
kapsamında dikkate alınması öngörülmektedir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
Çerçeve 7nci
maddeye geçici bir madde eklenmesine ilişkin önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.50
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 7nci maddesine yeni
bir geçici madde eklenmesine ilişkin Hükûmet önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 7nci
maddeyi geçici 5, geçici 6 ve önergeyle kabul edilen geçici 7nci maddeyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 8 üzerine
üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının (3) numaralı bendinin değiştirilen (d)
alt bendinde geçen Kanununa göre ibaresinin Kanunu gereğince
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci
maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin
değiştirilen (d) alt bendinde geçen depodan çekecek olanlara
ibaresinden sonra gelmek üzere veya yetkili mümessiline ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı
Tasarının 8 inci maddesinde yer alan Müzayede mahallerinde
ibaresinin Müzayede mahalleri olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Ergün
Aydoğan |
Tayfur Süner |
Şevket
Köse |
|
|
Balıkesir |
Antalya |
Adıyaman |
|
|
Hulusi Güvel |
Zekeriya
Akıncı |
|
|
|
Adana |
Ankara |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Ergün Aydoğan, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 8inci maddesi üzerinde değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, vergi, temel olarak iktisadi faaliyetlerin bir sonucudur.
Değişen koşullar doğrultusunda değiştirilmesi ve
günün koşullarına uyarlanması gereken bir sistemdir. Peki
teğet geçti, sürtündü geçti denilerek tanımını
yapamadığımız yaşanan krizde piyasanın durumu,
esnafın, ticaret erbabının durumu nedir? Esnaf BAĞ-KUR prim
borcunu ödeyemezken ticaret erbabı vergisini ödeyebiliyor mu? Vergisini
ödeyemeyen ticaret erbabına devletin ve görevlilerinin tavır ve
uygulamaları nedir, kabul edilebilir mi? Yeniden
yapılandırılan vergi borçları zorlukla ödenirken, taksite
girmeyen borçlarla ilgili geçici gelir vergisi, stopaj ve diğer
vergilerini ödeyemeyen, ödemekte zorlanan esnafın ve ticaret
erbabının iş yerine, evine, bağına bahçesine, arabasına
el koyan bir uygulama karşısında esnafın perişan
durumuyla, vergi borcu karşısında arabası bağlanan
esnaf iş yapamaz durumdadır. Girin Maliyenin sitesine, Maliye sanki
galerici, sanki emlakçı! Devletin görevi, esnafı ticaret yapamaz hâle
getirmek midir yoksa esnafın işini kolaylaştırıp
işini sürdürülebilir hâle getirmek midir?
Evde
kapanmayalım, sokağa çıkalım, alışverişe
çıkalım kampanyasıyla piyasa elbette canlanmaz. Esnaf ve
ticaret erbabı yok edilerek küresel sermayenin, büyük şirketlerin önü
mü açılmak isteniyor?
Sayın Bakan,
piyasayı, esnafı daraltmayın. Daha da üzerine gidilirse iş
yerini kapatan esnaf sayısı artar, dayanılmaz boyutlardaki
işsizlik daha da artar, sosyal facialara neden olur. Kaldı ki bu
sosyal faciaları toplumun bütün katmanlarında her gün
yaşıyoruz; intiharlar, cinnetler, kavgalar, kendini yakmak isteyen
esnaflarımız, insanlarımız her gün artarak devam ediyor.
Tabii, toplumda
bu sorunlar artarak devam ederken Sayın Başbakan,
Vatandaşın cebinde para var. 2008de memurun maaşını
yüzde 19,7 artırdık. demektedir. Anlaşılıyor ki
Başbakan, memur ve vatandaş ile yakınlarını
karıştırmaktadır.
Evet,
paranın olduğu doğrudur. Para, Başbakanın
yakınlarında vardır, gemicik almaktadır, altın
ticareti yapmaktadır, servetiyle dünyanın sayılı liderleri
arasında yer almaktadır, ailesi ve çevresi hızla
zenginleşmektedir, lüks yaşamakta, yedi yıldızlı
otellerde tatil yapmaktadır. Vatandaş açlıkla
boğuşurken, eşleri, Cumhurbaşkanı eşiyle yüzük
yarışına girmektedir. Evet, paranın olduğu
doğrudur. (AK PARTİ sıralarından Ayıp, ayıp
sesleri)
Ayıp
değil. Başbakanın ve AKPnin zenginleştirdiği
çevrelerde, müteahhitlerde, ihale dağıtılanlarda paranın
olduğu doğrudur. Evet doğrudur ama para esnafta, piyasada,
halkta yoktur. Esnafın, piyasadaki ticaret sahibinin gerçekten durumu
vahimdir.
Değerli
arkadaşlar, henüz daha yaşanmakta olan krizin tanımını
yapamıyorken, teğet mi geçti, sürtündü mü geçti diye bunun
tanımını yapamazken, Evet, piyasada, halkta para vardır.
demek, halkın gerçeklerini ne yazık ki görmemektir.
Değerli
arkadaşlar, burada, geçtiğimiz gün bir ay çalışarak bir
yasa çıkardık, önemli bir yasa. Bütün Türkiyeyi ayağa
kaldırdık ve bizim savunmadığımız,
inanmadığımız bir yasa. Şimdi, o yasa görüşülürken
burada bazı arkadaşlarımız şunu dedi: Çok
çalışmalıyız, çok. Evet doğrudur, Meclis olarak
gerçekten çok çalışmalıyız çok ama çok
çalışmalıyız da, cuma günü çalışmamız
gerekirken siz Çok çalışmalıyız. diyen arkadaşlar
neredeydi? Neredeydi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; evet, gerçekten çok
çalışmalıyız. Ülkemizin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RECEP KORAL
(İstanbul) Sizin çalışmaya ihtiyacınız yok mu?
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Biz çalışıyoruz Sayın
Milletvekili. Siz iktidar partisisiniz, siz Meclisi
çalıştıracaksınız.
RECEP KORAL
(İstanbul) - O zaman hiç gelmeyin
siz Meclise.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Ne demek? Biz buradayız, cuma günü de
buradaydık ama siz yoktunuz. Evet, şu anda da
baktığımızda görüyoruz Çok çalışmalıyız.
diyen sizler ne yazık ki burada olmuyorsunuz. Burada, cuma günü de
olmadığı gibi, çalışmada olmuyorsunuz. Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak ekime kadar çalışmaya hazırız, sizi de
çalışmaya davet ediyoruz. Bu ülkede yaşayan -ülkenin
sorunları- esnafın sorunları, vatandaşın
sorunları çözülsün, ekonominin sorunları çözülsün diye çok
çalışmalıyız diyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının (3) numaralı bendinin değiştirilen (d)
alt bendinde geçen depodan çekecek olanlara ibaresinden sonra gelmek üzere
veya yetkili mümessiline ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun
amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının (3) numaralı bendinin değiştirilen (d)
alt bendinde geçen Kanununa göre ibaresinin Kanunu gereğince
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir)- Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde kelime tashihi yapılarak anlam
bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
Madde 9 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin sonuna
eklenen fıkrada geçen ürünü depodan çekecek olanlara teslimine
ibaresinin ürünün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan
alınmasına şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin sonuna
eklenen fıkrada geçen Kanununa göre ibaresinin Kanunu gereğince
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir)- Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde kelime tashihi yapılarak anlam
bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin sonuna
eklenen fıkrada geçen ürünü depodan çekecek olanlara teslimine
ibaresinin ürünün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan
alınmasına şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde tashih yapılarak anlam bütünlüğünün
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 9u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde 9 kabul edilmiştir.
Madde 10 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen depodan çekilmesi ibaresinin
ürün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan alınması
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen kanununa göre ibaresinin
kanunu gereğince şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkanım, Veysi Bey burada yok, başkası gerekçe okuyun
diyemez ki.
BAŞKAN Sordum, gerekçe diyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hayır efendim,
grup önerisi değil bu. Bu şahsi önerge efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Efendim, kendisi yoksa
gerekçesi okunur zaten Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hayır efendim,
şahsi önerge bu. O zaman işleme koymayın.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır efendim,
kendisi yoksa gerekçesi okunur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Kişi yok burada.
Kişi önergesi bu, grup önergesi değil efendim.
BAŞKAN Kişi yok, gerekçe okunuyor o zaman.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama hayır
Belki
konuşacak efendim.
BAŞKAN Konuşacak olsa gelirdi efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama yoksa o zaman
işleme koyamazsınız Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama bir
başkası gerekçe okuyun diyemez Sayın Başkanım.
BAŞKAN Yoksa, o zaman ne yapacağız? Gerekçeyi ne
yapacağız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hayır efendim,
işlemden kaldıracaksınız bu önergeyi, başka önerge
alacaksınız.
OKTAY VURAL (İzmir) İşlem doğru efendim,
işlem doğru.
BAŞKAN Yeni bir usul mü ihdas ediyoruz Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama kişi burada
yok efendim.
BAŞKAN Şimdi, konuşacak kişi yoksa gerekçesi
okunur efendim. Sayın Aslanoğlu, İç Tüzük öyle diyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) O zaman kişi
yoksa başkası gerekçe diyemez efendim.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
Gerekçe:
Kanun metninde kelime tahsisi yapılarak anlam
bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen depodan çekilmesi ibaresinin
ürün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan alınması
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde tashih yapılarak anlam bütünlüğünün
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 10u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde 10 kabul edilmiştir.
Madde 11 üzerinde dört önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere
eklenen paragrafta geçen "eserlere ilişkin" ibaresinin,
"eserlerle ilgili" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere
eklenen paragrafta geçen "mal ve hizmetler" ibaresinin "mal veya
hizmetler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Buyurunuz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 11 inci maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Ağyüz |
|
|
Trabzon |
Malatya |
Gaziantep |
|
|
Vahap Seçer |
Bilgin Paçarız |
|
|
|
Mersin |
Edirne |
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
11inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
|
Erkan Akçay |
Mustafa
Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
|
M. Akif Paksoy |
Yılmaz Tankut |
|
|
|
Kahramanmaraş |
Adana |
|
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
OKTAY VURAL
(İzmir) Erkan Akçay Bey
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz tasarının 11inci maddesi
üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
konuşmak üzere söz aldım. Muhterem heyetinize saygılar
sunuyorum.
Tasarının
11inci maddesiyle, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
onaylanan sinematografik eserlere ilişkin yabancı
yatırımcılar tarafından satın alınan mal ve
hizmetler nedeniyle ödenen katma değer vergisinin yapımcılara
iade olunacağı hususu düzenlenmektedir. Düzenlemenin Türkiyenin
tanıtımına ne ölçüde katkı sağlayacağı
konusunda tasarının gerekçesinde ve Plan Bütçe Komisyonunda
sorduğumuz suallere verilen cevaplarda yeterli açıklama
yapılamamıştır.
Sermaye
yapıları güçlü olan yabancı yapımcıların
Türkiyede film yapmak için katma değer vergisi istisnasına ihtiyaç
duyduklarını düşünmüyoruz. Kaldı ki, Türkiyenin
tanıtımına yönelik yabancı yapımcıları vergi
teşviki dışındaki diğer faaliyetlerle de Türkiyede
çalışmalarını özendirecek tedbirler alınabileceği
gibi, Hükûmetin öncelikli olarak yerli yapımcıları Türkiyenin
yurt dışında tanıtımına yönelik yapımlara
teşvik etmesinin Türk sinemasının gelişmesine de katkı
sağlayacağını düşünüyoruz. Vergi teşviklerinde
öncelik yerli yapımlara verilmelidir.
Türkiyenin yurt
içi ve yurt dışı tanıtımını yapan
başlıca devlet kurumları, Başbakanlık Tanıtma
Fonu, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,
Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı, TRT ve Anadolu Ajansıdır. Türkiyenin
tanıtımında en önemli sorun koordinasyon sorunudur. Bu kurumlar
arasında tam bir koordinasyon yoktur.
Tanıtma
faaliyetlerinin yürütülmesinde en önemli kaynağı ise
Başbakanlık Tanıtma Fonu oluşturmaktadır. Tanıtma
Fonundaki para, fonun desteklediği, Türkiyenin yurt içi ve yurt
dışı tanıtımına yönelik kaç projenin olduğu
ve bu projelere ne kadar kaynak aktarıldığı ise tam olarak
açıklanmamaktadır.
Bakanlıkça,
Türkiyenin tanıtımında dünya beş ayrı bölgeye
ayrılarak beş ayrı firmaya ihale edilmektedir. Yapılan bu
ihaleler ve tanıtım yöntemleri âdeta bir kapalı kutudur.
Projeler, maliyet açılımları ile detaylı olarak sektörün ve
kamuoyunun bilgisine sunulmamaktadır. Kültür Bakanlığı,
2009 yılı Türkiyenin tanıtım projelerini detaylarıyla
ve medya planıyla kamuya açıklamalıdır. Özel sektörle
Kültür Bakanlığı arasında Türkiyenin
tanıtımına yönelik bir koordinasyon eksikliği de
vardır. Resmî kurumlar birbirlerinin yaptığı
çalışmaları bilmiyor, özel sektör resmî kurumların
çalışmalarını bilemiyor ve Bakanlık da özel sektörün
yaptığı çalışmalardan haberdar değildir.
Gazetecilerin
Neden Türkiyenin sloganı yok? sorusu üzerine Kültür ve Turizm
Bakanı Sayın Günay, göreve geldiği ilk günden beri
tanıtımda sihirli cümle aradığını söylemekte ve
Türkiyenin derinliğini, doğasını, kültürünü ve tarihini
çağrıştıracak cümle arıyorum. Bulduğum zaman
evreka, evreka diye bağıracağım. demiştir. Sayın
Günayın göreve geldiği Ağustos 2007 tarihinden bu yana yirmi
iki aydır Sayın Günayın Evreka, evreka. diye
bağırmasını bekliyoruz.
Irakın
kuzeyindeki Barzani ve Ermeniler, yapımcılığını
Hollywood prodüksiyon şirketlerinin üstleneceği bir dizi sinema
filmiyle uluslararası propaganda atağına başlamaya
hazırlanmaktadırlar. Merak ediyoruz, bunlar acaba bizim
yaptığımız gibi KDV iadesi yaptıkları için mi
oralarda film yapıyorlar? Etkili bir sinema filmi âdeta etkili bir silah
gibi kullanılmaktadır. Türkiye, henüz, bir Atatürk projesini bile
hayata geçiremezken, Ermeni lobisi sözde Ermeni soykırımı
iddialarına uluslararası destek sağlamak amacıyla,
Irakın kuzeyindeki yönetim ise Hollywoodda sinema yoluyla
başlatacağı tanıtım atağıyla,
uluslararası kamuoyunda kendilerine sempati duyulmasını
sağlamak amacıyla şu ana
kadar yaklaşık 30 kadar Hollywood
yapımcısını Irakın kuzeyine davet edip,
yapımcılar vasıtasıyla ünlü oyuncularla görüşüp
filmler hazırlatırken biz ne yapıyoruz? Yabancı yatırımcılar
tarafından satın alınan mal ve hizmetler nedeniyle ödenen katma
değer vergisinin yapımcılara iade olunacağı üzerinde
tartışma yapıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı
işte burada lazımdır. Türkiye'nin büyük tanıtım
projelerini, filmlerini hazırlatarak, antipropaganda yapanlara da her
türlü kulisi yapıp önlemleri alması gerekmektedir.
Türkiye
Cumhuriyeti Geceyarısı Ekspresi filminin
bıraktığı kötü izleri silmek için hâlâ
uğraşırken, ikinci, üçüncü bir şok daha yiyebiliriz.
Yılların vurdumduymazlığı sürüyor ancak bu kez bunun
bedeli her geçen gün ağırlaşmaktadır.
Bu
düşüncelerle muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Önergeniz
üzerinde konuşmak isteyen var mı?
Sayın
Paçarız, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 11inci maddesi ile ilgili olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.
Bundan önce 7nci
madde görüşülürken şahsım ve bir milletvekili
arkadaşımla karşılıklı sürtüşmeye girdik.
Ben şahsen sinirlerime hâkim olamadım, sözlerimi geri çekiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Umarım o
arkadaşım da sözlerini geri çeker, ki kendisi Çanakkale Milletvekili,
hemşehrimizmiş. Umuyorum o da aynı duyguları besler.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bakın,
gecenin saat 23.30 civarındayız. Çoğunluk olarak AKP
milletvekilleri ve grup başkan vekilleri, yirmi üç aydan beri
çalıştığımız şu Parlamentoda sizin
önerdiğiniz, getirdiğiniz kanunların, tasarıların
çoğuna da biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, MHP olarak, DTP olarak
destek veriyoruz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Böyle mi veriyorsunuz desteği?
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Çoğuna da veriyoruz. Tabii, vermediğimiz
tasarılar da olacaktır, bizler de muhalefet partisiyiz. Mesela
Vakıflar Kanunu, size göre doğru olabilir, bizlere göre
yanlış olabilir. Mesela mayınlı arazilerin temizlenmesi
kanunu
AHMET YENİ
(Samsun) Geçti, onlar geçti.
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Geçti, doğru, altı madde ama ne kadar zamanda
geçti? Dört hafta. Yazık değil mi bu Meclise? Yazık değil
mi? Şayet ki AKPnin grup başkan vekilleri ve Sayın
Başbakan Muhalefetle uzlaşın da boşa zaman kaybetmeyelim.
deseydi veya muhalefet partilerinin önerilerini dikkate almış
olsaydı bu kanunlar, bu yasalar bir günde şıp diye geçerdi ama
maalesef Sayın Başbakan zaman zaman hem muhalefet partili
milletvekillerine yani bizlere hem de AKP grup başkan vekillerine herhâlde
Olmazsa olmaz koşulum. diye bastırıyor ki sizler de Mayın
Yasasında olduğu gibi, mayınlı arazilerin temizlenmesinde
olduğu gibi yüce Meclise bir ay zaman kaybettirdiniz.
Öneriler
getiriyorsunuz, Danışma Kurulu önerileri getiriyorsunuz. Bakın,
bu hafta salı, çarşamba, perşembe, cuma
çalışacağız. Çalışma saatlerimiz ne kadar?
Salı günleri saat 15.00ten 24.00e kadar; çarşamba, perşembe,
cuma -ki ay sonuna kadar- saat 13.00ten
24.00e kadar. Ne gerek var buna? Madem çok çalışmak istiyorsunuz,
madem yasaları, tasarıları, kanunları hızla gündeme
getirmek istiyorsunuz, muhalefetle anlaşmak zorundasınız
arkadaşlar, anlaşmazsanız biz de bu saatlere kadar
çalışırız. Ama unutmayın, ama
unutmamalısınız seçmenlerimiz hem muhalefet partilerinden hem de
iktidardan bir şeyler bekliyor çünkü bir ekonomik kriz
yaşıyoruz, 1994 krizinde olduğu gibi, 1999 krizinde olduğu
gibi, 2001 krizinde olduğu gibi ve 2009 krizinde olduğu gibi.
Maalesef bu krizler de Sayın Başbakanımızın
söylediği gibi teğet geçmiyor, teğet de geçmeyecektir, belki
kalbinden, belki karnından insanlarımızı
yaralayacaktır.
Ekonomi felç
olmuş, işçinin durumu belli, esnafın durumu belli, sanayicimizin
durumu belli. Ya köylümüz, ya köylümüz ne yapmalı? Geçen sene Türkiye
bazında -benim bölgem buğday bölgesi, tahıl bölgesi, çeltik
bölgesi, mısır bölgesi- 16 milyon ton buğday ürettik. Bu sene 20
milyon ton civarında buğday üretmeyi bekliyoruz yani 4 milyon ton
fazlalığımız var ve çiftçi iktidar partisinden taban
fiyatı bekliyor, çiftçi iktidar partisinden destekleme bekliyor. Hangisini
yapıyoruz? Nerede bizim destekleme primlerimiz, vaatlerimiz, sözlerimiz?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Anlattık hepsini.
AHMET YENİ
(Samsun) Açıklandı, açıklandı.
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) - Geçen sene
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Paçarız.
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Efendim, bakın, ben Parlamentoya
(CHP
sıralarından Bakan arkada! sesleri)
Tabii, Sayın
Bakanımız burada da, ben Parlamentoya hitap ediyorum ve soruyorum:
Geçen sene ne kadar destekleme primi ödedik? 5 milyar TL. O zaman yeni TL idi.
Şimdi? Yine aynı miktar. Zaten bunun üçte 2sini ÖTVyle, KDVyle,
elektrik zamlarıyla, tüp gaz zamlarıyla geri alıyorsunuz. Nerede
çiftçiye verdiğiniz destek?
MUHARREM VARLI
(Adana) Çiftçi yok!
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) - Tüm seçmenlerimiz, muhalefet partilerinden de, iktidar
partisinden de bir şeyler görmek istiyor. Uzlaşın diyor,
kavgayı bırakın diyor, el birliğiyle
karnımızı doyuralım diyor. Herkes bir şey bekliyor.
Sanayicisi bir şey bekliyor, esnafı, emeklisi
Emeklinin hâli de
ortada. Biliyor musunuz, tarımdan emekli olmuş bir BAĞ-KURlunun
aldığı maaş ne kadar? Ortalama 350 TL. Ya esnaflıktan
gelen benim gibi bir milletvekilinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Paçarız, lütfen toparlayın sözünüzü.
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Çok özür dilerim, hemen bitiriyorum.
500 TL ile biz
geçinmek zorunda kalıyoruz. İşte bu, iktidarın görevi,
işte bu, muhalefetin görevi. Sayın Başbakana, sayın grup
başkan vekillerine söylüyorum: Hiç olmazsa emekliye 100 TL zam yapın
da
Teşekkürler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Paçarız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafta geçen
"mal ve hizmetler" ibaresinin "mal veya hizmetler"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere
eklenen paragrafta geçen "eserlere ilişkin" ibaresinin,
"eserlerle ilgili" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kelime tashihi yapılarak kanun metninde anlam
bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde 11 kabul edilmiştir.
Madde 12 üzerinde altı önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve onikinci maddesi ile düzenlenerek
değiştirilen 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun
13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen Deniz
ibaresinden sonra gelmek üzere veya kara ibaresinin madde metnine eklenmesini
arz ve teklif ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve onikinci maddesi ile düzenlenerek
değiştirilen 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun
13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen liman
ibaresinin madde metninden çıkarılarak bağlama limanı
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 12
nci maddesinde yer alan 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir. cümlesinin
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.
şeklinde değiştirilmesini ve çerçeve maddede yer alan (b)
bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 12 nci
maddesiyle 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü
maddesine eklenmesi öngörülen (g) bendinde yer alan 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine ibaresinin
Başbakanlık merkez teşkilatına şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12nci
maddesi ile düzenlenen (g) bendinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Erkan Akçay |
M. Akif Paksoy |
Mustafa Kalaycı |
|
|
Manisa |
Kahramanmaraş |
Konya |
|
|
Hüseyin Yıldız |
Yılmaz Tankut |
|
|
|
Antalya |
Adana |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 12nci maddesinin (g) bendinin Madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Ağyüz |
|
|
Trabzon |
Malatya |
Gaziantep |
|
|
Osman Kaptan |
Vahap Seçer |
|
|
|
Antalya |
Mersin |
|
BAŞKAN
Komisyon?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, benim de bu maddede önergem
vardı.
BAŞKAN
Sizin o maddede görülmüyor Sayın Genç. Siz 13üncü maddede
vermişsiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, 12nci maddenin (g) bendinin tasarı metninden
çıkarılmasına ilişkin önergem vardı.
BAŞKAN
Sayın Genç, sizin bu madde üzerindeki önergeniz işleme
alınmamış herhâlde. Bilmiyorum teknik olarak. Daha geç
geldiği için
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, var ama burada da var. İşleme almıyorsunuz.
BAŞKAN
Madde 13te önergeniz var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, burada da var önergem.
BAŞKAN
Sayın Genç, önergeler dolduktan sonra sizin önergeniz gelmiş. Yapacak
bir şeyimiz yok. 13üncü maddede var önergeniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim burada var önergem de işleme alınmamış.
BAŞKAN
İşleme alınamamış demek ki teknik bir sebepten dolayı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teknik değil efendim, AKPlilerin verdiği korsan
önergelerden dolayı.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Milletvekili konuşurken bürokrat gülmeyecek.
Bürokratın gülmeye hakkı yok!
BAŞKAN
Sayın Genç, bunun için yapabileceğim bir şey yok.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, ben diyorum ki benim burada önergem
var.
BAŞKAN
Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, 87nci maddeye göre şey ederseniz
87nci maddeye
göre milletvekillerinin vereceği önergeler ile grupların
vereceği bu önergeler ayrı ayrı işleme konulur, hem grup
hem milletvekili önerge veremez ki.
BAŞKAN
Zaten, milletvekilleri
KAMER GENÇ
(Tunceli) AKPli milletvekillerinin iki tane önerge verme hakkı var.
Efendim, hem grup hem milletvekili önerge veremez ki.
BAŞKAN
Sayın Genç, bu madde üzerinde önergeleriniz kabul olmamış
geliş sırasına göre. Daha sonra geldiği için ve madde
üzerinde önerge şeyleri dolduğu için
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hükûmet niye iki önerge vermiş?
BAŞKAN -
Sayın Genç, yapabileceğim bir şey yok, lütfen
13üncü maddede
önergeniz var, o zaman o önerge üzerinde şey yaparsınız.
Sayın
Kaptan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 12nci
maddesinin (g) bendinin madde metninden çıkarılması talebimizi
içeren önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, tasarısın 12nci maddesinin (g) bendi ile KDV
Kanununa eklenmesi öngörülen hüküm 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanununa ekli (II) sayılı listede yer alan malların yani
otobüs, minibüs, binek otomobilleri, arazi taşıtları, uçak, yat
gibi araçların 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı listelerdeki kamu idarelerine
alınmaları KDVden istisna edilmektedir, yani bunlardan KDV
alınmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının 19uncu maddesi ise aynı
taşıtları ÖTVden de istisna tutmaktadır. Yine, 19uncu
maddede, uçak ve helikopterlerin Türk Hava Kurumuna ilk alımlarında
da vergilerinden muafiyet getirilmektedir. Hükûmet tasarısında, bu
istisnalar sadece Başbakanlığa teslim edilen veya
Başbakanlık tarafından satın alınan veya kiralanan araçlarla
ilgili olarak yer almaktaydı. Komisyon görüşmeleri sırasında
madde yeniden düzenlenmiştir. Bu yeni düzenlemede, kiralama hizmetleri
istisna kapsamı dışında bırakılırken
istisnadan yararlanan kurumların sayısı
genişletilmiştir. Buna göre, genel bütçeye dâhil daireler ile özel
bütçeli kurumlar bu istisnadan yararlanmaktadır. Ancak, Hükûmet
tasarısıyla maddenin son şekli arasında temel bir fark daha
vardır. Hükûmet tasarısında söz konusu istisnalar kısmi
istisna olarak düzenlenmişken şimdiyse tam istisna hâline
getirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni alınan araçları kamu kurumlarına satan
mükellefler, bu araçlar nedeniyle yüklendikleri KDVyi iade olarak
alacaklardır. Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur. Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları otomobil alırken ÖTV, KDV ödeyecekler,
devlet ise ödemeyecektir. Yani, Başbakana uçak alınırken, cip
alınırken KDV, ÖTV ödenmeyecek ama belediyelere cenaze arabası,
itfaiye arabası alınırken vergi ödenecektir. Yine, vatandaş
1.300 cclik küçük bir otomobil alırken vergi ödeyecektir. Bu düzenleme
Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Aynı
zamanda, bu taşıtları üretenler ve satanlar arasında,
Hükûmete yakın olanlarla ve satabilenlerle satamayanlar arasında da
haksız rekabete yol açacaktır.
Devlet bu
vergileri öderse bir cepten çıkmış öbür cebe girmiş olur,
sonuç değişmez. şeklindeki bir görüş de kabul edilebilir
değildir. 10/12/2003 tarihli 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununun bütçe ilkelerini düzenleyen 13/f maddesinde yer alan Tüm
gelir ve giderler gayri safi olarak bütçelerde gösterilir. ilkesi bu düzenleme
ile ortadan kaldırılmaktadır. Saydamlığa
aykırı olan bu düzenlemeyle ayrıca bütçe disiplini de ortadan
kaldırılmaktadır. Böylece Hükûmet, anılan vergi
tutarları kadar daha fazla ödenek kullanma olanağına
kavuşmaktadır. Bu tutum, toplam bütçe gelirlerinin, özellikle de
vergi gelirlerinin ciddi bir biçimde azaldığı bir süreçte
Hükûmetin mali disiplin kaygısının
olmadığını göstermektedir.
Belirtilen
nedenlerle 12nci maddenin (g) bendinin tasarıdan
çıkarılmasını talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.
Kim
konuşacak?
Sayın Akçay,
buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarının 12nci maddesi üzerine
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
12nci maddesiyle Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı
listede yer alan malların, yani motorlu taşıtlar, helikopter ve
uçakların 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa
ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine, yani
genel bütçeli kurumlar ve üniversitelere teslimi katma değer vergisinden
istisna edilmektedir.
Tasarı Plan
ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü sırada sadece
Başbakanlığın motorlu taşıt, helikopter, uçak
vesaire alımında söz konusu olan katma değer vergisi ve özel
tüketim vergisi istisnaları, Komisyondaki yoğun eleştiriler
üzerine Başbakanlığın dışında, Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı listede yer
alan tüm kamu idarelerine de teşmil edilmişti. Şimdi de
görüyoruz ki değerli milletvekilleri, Maliye Bakanı Sayın
Şimşekin de bir önergesiyle yine tasarının ilk hâline dönülmekte
ve bu istisna sadece Başbakanlığa teşmil edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeleri son derece gereksiz ve anlamsız
buluyoruz. Burada dikkat çekici olan husus, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edilen bazı torba tasarılarda mutlaka Başbakanlığa bir
istisna ve muafiyet getiren veya imtiyaz tanıyan düzenlemelerin
bulunmasıdır.
Öncelikle bu
düzenleme Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu
gibi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanununun 13üncü maddesinde
yer alan Tüm gelir ve giderler gayri safi olarak bütçelerde gösterilir.
hükmünü de hiçe saymaktadır.
Başbakanlığa
bu istisnanın getirilmesini ve bu anlayışı doğru
bulmuyoruz. Başbakanlık tüm devlet kurumlarına örnek bir tutum
içinde olmalıdır. Ayrıca, kurumların ve kuralların
işleyişini, uygulama birliğini sağlayacak şekilde
koordinasyonu sağlaması gerekmektedir. 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanunda,
Başbakanın görevleri arasında, bakanlıklar arasında
iş birliğinin sağlanması, hükûmetin genel siyasetinin
yürütülmesi, görevlerin tam ve verimli bir şekilde zamanında yerine
getirilmesi gibi hususlar bulunmaktadır.
Tüm kurumlara
örnek olması gerektiği hâlde, Başbakanlık, Nisan 2008de
Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında Hava Kuvvetlerine
alınacak iki uçakla birlikte devletin zirvesine üç uçak daha
alınmasını önermiş, Başbakanlık
Müsteşarı şubat ayının sonunda Savunma Sanayii
Müsteşarlığına bir yazı göndererek 9 Nisanda
yapılacak toplantıda beş uçak alınması yönünde gündem
belirlenmesini önermiştir. Hava Kuvvetlerine alınacak olan iki
uçağın bedeli Savunma Sanayiinden karşılanacaktı ancak
Başbakanlık yazısında, hem bu iki uçağın hem de
Hükûmetin talep ettiği üç uçağın parasının
Başbakanlık tarafından karşılanacağı
bildirilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı,
Başbakanlıktan gelen bu yazı üzerine, uçakların
parasının Başbakanlık tarafından
karşılanmasını kabul etmemiştir. Bütün bunlara
rağmen, iki uçak olduğu hâlde, Başbakanlık, Türk Hava
Yolları üzerinden 60 milyon dolarlık yeni bir uçak almış ve
bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve kamuoyundan
saklamıştır.
Ekonomik bir
krizin yaşandığı, kamu ve özel sektör borçlarının
katlandığı, milyonlarca vatandaşımızın
açlık ve yoksulluk sınırı altında
bunaldığı, işsizlik nispetinin yüzde 16ya
çıktığı ve her alanda tasarruf tedbirlerinin
alınması gerektiği böyle bir ortamda bu uçak alımının
ve uçak alım heveslerinin kamuoyunca da bilinmesi gerekmektedir. Bütçe
açıklarının son derece arttığı 2009
yılında bu taşıtların alım bedelleri ve
yıllık işletme giderleri bakımından bütçeye
getireceği yük de ayrı bir tartışma konusudur. Ekonomik
krizi derinden yaşadığımız bugünlerde söz konusu
uçağın alınması 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununda yer alan ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli
kullanılması ilkesiyle de örtüşmemektedir. Bu istisna ve
muafiyet mantığıyla gidilirse bütün yedek parça, lastik,
yakıt vesair bütün alımların katma değer vergisi ve özel
tüketim vergisinden muaf tutulması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeden özel üniversiteler de yararlanacaktır
eğer bu değişiklik yapılmaz ise. Bu düzenleme ile sadece
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde devlet üniversiteleri yer
aldığından
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 56ncı maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde Üniversiteler ve yüksek teknoloji
enstitüleri genel bütçeye dahil kamu kurum ve kuruluşlarına
tanınan mali muafiyetler, istisnalar ve diğer mali
kolaylıklardan aynen yararlanırlar. denilmektedir.
Yine aynı
Kanundaki ek 7nci maddede de
Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları, bu Kanunun
56 ncı maddesinde yer alan mali
kolaylıklardan, muafiyetlerden ve istisnalardan aynen istifade ederler.
denilerek bu istisnalardan özel üniversiteler de yararlanmaktadır.
Özetle,
değerli milletvekilleri, bu düzenleme doğru değildir.
Önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Önergem vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 12 nci maddesiyle 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine eklenmesi öngörülen (g)
bendinde yer alan 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer
alan kamu idarelerine ibaresinin Başbakanlık merkez
teşkilatına şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, eğer, Hükûmetimiz, bu
Başbakanlık merkez teşkilatı demekle neyi
kastettiğini bir anlatırsa
Çünkü (I) ve (II) sayılı
cetvellerde merkez teşkilatı diye bir şey yok,
Başbakanlık diye var. Yani ne kastediliyor? Merkez
teşkilatı derken merkezin dışında bir başka
teşkilat mı var, taşra teşkilatı mı var? Ne
kastediliyor?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurunuz.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Şimdi, Başbakanlığın tabii,
bir ana hizmet birimleri var, bir de Başbakanlığa
bağlı diğer kuruluşlar olabiliyor. Burada
kastettiğimiz, Başbakanlığın
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, (I) sayılı cetvelde Devlet Planlama
Teşkilatı filan zaten ayrıca var. Dolayısıyla
Başbakanlık ayrıca tadat edilmiş zaten. DPT de ayrıca
var. Yani merkez teşkilatı diye bir birim yok, ya
Başbakanlık vardır
Yoktur, yani merkez teşkilatı,
taşra teşkilatı da yok.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Değişik mevzuatlarımızda geçen bir
kavram olarak ifade edebiliriz. 5018le direkt bağlantı kurmak çok
uygun olmayabilir. Yani burada, farklı mevzuatlarımızda bu
kavramı kullanıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, böyle bir kamu idaresi yok, yani kamu
idaresi yok, böyle bir kamu, Başbakanlık merkez teşkilatı
diye bir kamu idaresi yok. Başbakanlık var, Başbakanlık
merkez teşkilatı diye bir kamu idaresi yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, Başbakanlığa
bağlı kuruluşlar var Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bağlı kuruluşlar ayrıca listede var zaten.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çay ocakları!
BAŞKAN
Sayın Bakan, bu konuda nasıl bir açıklama getireceksiniz?
Sayın Bakan,
açıklamanız yeterli mi?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Açıklamamız şu şekilde: 5018
bağlamında sadece düşünülmesi doğru değil. Farklı
mevzuatlar var. Özellikle ücrete ilişkin düzenlemelerde
Başbakanlık merkez teşkilatı şeklinde
mevzuatımızda kullanım söz konusu. Bir
karışıklığa yol açmayacağını düşünüyoruz.
BAŞKAN
Peki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, devlet bakanlıkları dâhil mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani bir uçak içinse uçağı yazalım buraya.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Önerge ile
Başbakanlık merkez teşkilatınca yapılacak motorlu
taşıt alımlarının KDVden istisna edilmesi
amaçlanmaktadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN
Karar yeter sayısına bakacağım efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci maddesinde yer alan 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bentler
eklenmiştir. cümlesinin 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bentler eklenmiştir. şeklinde
değiştirilmesini ve çerçeve maddede yer alan (b) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Katma Değer
Vergisi Kanununda mevcut liman ve hava meydanlarındaki mallar için
verilen hizmetlere yönelik istisna uygulamasının devamı
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bu kabul edilen
önerge doğrultusunda (b) bendi madde metninden
çıkarıldığından (b) bendinde değişiklik
öngören son iki önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Böylece, kabul
edilen bu önergeler doğrultusunda madde 12yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 12 kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için 10 Haziran 2009
Çarşamba günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.58