DÖNEM: 23 CİLT: 46 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
102nci
Birleşim
10 Haziran 2009 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge
aslına
uygun olarak yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvin ilinin ulaşım ve
barajlardan kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı
2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresun ilinin ekonomik sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, cevaplandırılmayan soru önergeleri ile
parlamenter denetime ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolakın, Artvin Milletvekili Metin
Arifağaoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması
2.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabına ilişkin
açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabına ilişkin
açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, son bir haftada 3 defa akaryakıt
zammı yapılmasına ve bu konuda bir tedbir düşünülüp
düşünül-mediğine ilişkin açıklaması
5.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, milletvekillerinin denetim
faaliyetlerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, yoksulluk ve gelir
dağılımındaki durumun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/393)
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, TARİŞin tarım
sektöründeki konumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/394)
3.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak ve 23 milletvekilinin, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin aldığı metrobüslerde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/395)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/268) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
2.- (10/117) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/135) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması ve saat 19.00a kadar
çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin,
partisine sataşmaları nedeniyle konuşması
4.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385)
X.-
OYLAMALAR
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 17nci maddesine bağlı
geçici 28inci maddesinin oylaması
2.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Filyos Limanı Projesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/7596)
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, alternatif enerji
kaynaklarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/7597)
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Deniz Kuvvetleri
Komutanlığının denizaltı ihalesine ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/7733)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Vandaki tarım ve hayvancılık
sorunlarına,
Mardindeki
çiftçilerin sorunlarına,
- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, tütün üretimindeki sorunlara,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/7735), (7/7736), (7/7737)
5.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursada TOKİ taksitlerini ödemeyenlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/7874)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak sekiz oturum yaptı.
Samsun
Milletvekili Fatih Öztürk, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı.
Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, hububatta yeni hasat döneminde çiftçilerin
sorunları ve çözüm önerilerine,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, çiftçilerin sorunları ve Hükümetçe
açıklanan 2009 yılı buğday fiyatlarına,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironovun davetine
icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptanın, beraberindeki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi
bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu.
Kırklareli
Milletvekili Tansel Barışın (6/1431) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü
sorunun geri verildiği bildirildi.
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin, hayvancılık
sektöründeki sorunların (10/390),
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının (10/391),
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin,
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı
vakalarının (10/392),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine,
TBMMden bir
parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009 tarihlerinde Türkmenistan Meclisi
Dış İlişkiler Komitesinin davetine icabet etmesine,
İlişkin
Başkanlık;
25-27 Mart 2009
tarihlerinde Belçikaya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı
Abdullah Güle refaket eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar
Yakışın da iştirak etmesinin uygun görülmüş
olduğuna ilişkin Başbakanlık;
Tezkereleri kabul
edildi.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmının:
269uncu
sırasında bulunan (10/320) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi,
246ncı
sırasında bulunan (10/298) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
267 ve 322nci
sıralarında bulunan (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun, 9/6/2009 Salı
günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00a kadar
çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın, 5582 sayılı Konut
Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 24üncü
Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifinin
(2/399), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun (1/692) (S. Sayısı: 385) görüşmelerine
devam edilerek, birinci bölümün 13üncü maddesine kadar kabul edildi.
10 Haziran 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 23.58de son verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
Adana |
|
Bursa |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 117
II.- GELEN KAĞITLAR
10 Haziran 2009 Çarşamba
Tezkereler
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/829) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2009)
2.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/830) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.6.2009)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/831) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.6.2009)
Rapor
1.- Hukuk
Muhakemeleri Kanunun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/574) (S.
Sayısı: 393) (Dağıtma tarihi: 10.6.2009) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 Milletvekilinin, yoksulluk ve gelir
dağılımındaki durumun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/393) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009 )
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 Milletvekilinin, TARİŞin tarım
sektöründeki konumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak ve 23 Milletvekilinin, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin aldığı metrobüslerde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/395)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)
10 Haziran 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102nci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Artvin ilindeki ulaşım sorunları ile
barajların yarattığı sorunlar hakkında söz isteyen
Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğluna aittir.
Buyurunuz
Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekili arkadaşlarımız, lütfen biraz sessiz olursanız
konuşmacıyı daha rahat dinleyebileceğiz.
Buyurunuz
efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlunun,
Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan
sorunları hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Artvin,
ulaşım sorunlarını halledememiş önemli illerden
biridir. Bilindiği gibi, Karadeniz Sahil Yolu Samsundan Sarp
Sınır Kapısına kadar bölünmüş yol olarak
yapılmıştır ancak Hopa-Kemalpaşa arasında
çalışmalar hâlen daha devam etmektedir. Deniz tarafındaki
şerit gidiş-geliş olarak trafiğe
açılmıştır. Bu da birçok kazaya sebebiyet vermektedir. Bir
an önce ikinci şeridin trafiğe açılması beklenmektedir.
Karadeniz Sahil
Yolunu iç kısımlara, yani Artvine, Ardahana bağlayan yollarda
esas sorun yaşanmaktadır. Hopadan içeriye doğru 18 kilometrelik
bir tırmanmayla Cankurtaran şeridine ulaşıyorsunuz. Cankurtarandan
sonra yine
Cankurtaran
Geçidi, kışın, hiç de sürücüler için, şoför esnafı
için istenen bir güzergâh değildir, çok büyük miktarda kar mücadelesi
verilmektedir, ayrıca sis problemi de yaşanmaktadır.
Kışın
bu yoldan geçenler kurtuluyor. Onun için buraya Cankurtaran deniyor. Yani
kışın buradan geçince kurtulmuş oluyorsunuz. Onun için,
buradan geçenler, şoför esnaf, Artvinde yaşayanlar Cankurtaran
tünelinin yapılmasını çok arzu etmektedirler.
Karayolları
Genel Müdürlüğü Cankurtarandan kurtulmak için birçok çalışma
yapmıştır, sondaj çalışmaları sona ermiştir
ve Karayolları Genel Müdürlüğünden aldığımız
bilgilere göre 5.200 metrelik bir tünelle Cankurtaran sorunu ortadan
kalkmış oluyor. 5.200 metrelik tünel gerçekten Türkiye
şartlarında çok uzun bir tüneldir. Ancak hem kar mücadelesi hem de
sisin ortadan kalktığı düşünülürse 5.200 metrelik bu
tünelin yapımı Artvin için, bu yolu kullananlar için çok önemlidir,
istenmektedir ve çok fazla bir yük getirmemektedir. Artvinde yapılan
barajlar, yatırımlar düşünülürse 50 milyon dolarlık
Cankurtaran tüneli Artvin için esirgenmemelidir diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Artvinde Karayollarının yıllardır devam
eden önemli projelerinden biri de Borçka-Muratlı ayrımı Maçahel
yoludur. Bu yola 1991 yılında başlanmıştır, 43
kilometrelik yoldur, hâlen daha bitirilmemiştir ve fiziki gerçekleşme
yüzde 60 seviyesindedir.
İkinci bir
önemli proje, Ardanuç-Ardahan yoludur. Ardanuç-Ardahan yolunun 31 kilometrelik
kısmı Artvin ili hudutları içinde kalmaktadır. 1993
yılında başlayan bu yol da ne yazık ki on altı
yıldır bitirilememiştir.
Sayın Bakan,
bu kürsüden, her iki yolun 2009 sonunda bitirileceğini ifade
etmiştir. Ayrıca soru önergelerime verilen cevapta 2009 sonunda
bitirileceği belirtilmektedir. Sayın Bakan, 2009 sonunda bu
yolları bitirmeniz mümkün değildir. Ayrılan sene başı
ödenekleriyle bu yolları on seneye bitiremezsiniz. Bu yollara ödenek
lazım, kısaca para lazım.
Muratlı ve
Borçka barajları üretime başlamış, baraj gölü üstesinden bu
yollar yeniden yapılmıştır ancak tüneller hâlen daha
aydınlatılamamıştır.
Artvinden
Erzurum istikametine doğru, biliyorsunuz, yeni güzergâh, yeni yol
yapımı devam etmektedir. Sol yamaçtan yapımı devam eden
yolun Berta Suyu ile birleşim noktasında, diğer bir ifadeyle,
Şavşat ve Ardanuçtan gelen ırmağın Çoruhla
birleşim noktasında yeni bir viyadüğe ve bu viyadüğü de
Berta Viyadüğüne bağlayan yol projesine zaruri ihtiyaç bulunmaktadır.
Artvinin geleceğini etkileyecek çok önemli bir projeden bahsediyorum.
İlgili ve yetkililerden bu projeyi tartışmalarını ve
hayata geçirmelerini talep ediyorum.
Diğer önemli
bir proje Şavşat şehir içi geçişidir. Üç kilometrelik bu
kısmın projesi hazırdır. Ancak bir türlü inşaata
başlanılamamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, Artvinin
barajlardan kaynaklanan önemli bir sorunu da Kamulaştırma
Yasasından kaynaklanmaktadır. Biliyorsunuz, Kamulaştırma
Yasasında ilgili idare -vatandaşın yeri için rızaen
kamulaştırma olursa mesele yok, olmazsa idare- yerin kıymeti
için mahkemeye başvuruyor. Mahkeme yerin kıymetini tespit ediyor,
ilgili idare parasını yatırıyor. Ancak ilgili idare
arkasından bu konuyu temyiz ediyor. Yani adliyeye, Yargıtaya
yolluyor. Aradan dört beş yıl geçiyor ve vatandaş borçlu duruma
düşüyor. Ödeyemeyince kapısına icra dayanıyor. Artvinde bu
konuda binler değil, üç binler, beş binler, on binler vardır. Bu
konunun büyümemesi, bu sorunun çözülmesi için mutlaka Kamulaştırma
Yasasını değiştirmek gerekmektedir.
Artvinde yine önemli bir sorun Artvin
Yusufeli barajıdır. Yusufeli şehrinin tespiti, biliyorsunuz,
Nisan 2008de bu Mecliste kararlaştırıldı. Ancak o gün
bugün Yeni Yusufeli, modern bir Yusufeli şehri yapacağız.
diyen iktidar hâlen daha burada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arif Ağaoğlu, lütfen tamamlayınız.
Buyurunuz.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Yeni bir Yusufeline
henüz başlanılamadı. Buradaki sorunlar aynen devam etmektedir.
Yusufeli barajına bir an evvel başlanılmalıdır.
Başlansın, başlanılamıyor. Vazgeçilsin,
vazgeçilemiyor. Peki, burada yaşayan insanlara yazık değil mi,
günah değil mi? Bunlar geleceklerini şekillendiremiyorlar.
İstikballerini ne yönde şekillendirecek karar veremiyorlar. Onun için
Yusufeli barajına bir an evvel başlanılsın veya
vazgeçilecekse bir an evvel vazgeçilsin diyoruz.
Artvinin
sorunlarını beş dakikalık bir gündem dışı
konuşmaya sığdırmak çok zordur. Bu sorunlara çözüm
bekliyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, size de çok çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arifağaoğlu.
Sayın Çolak,
sisteme girmişsiniz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, müsaadeniz olursa ben de ilimle ilgili
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Tabii, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolakın, Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Benim ilimle
ilgili problemler dile getirildi. Artvin ilimizin belki elli yıllık
bir rüyası olan Cankurtaran tünelinden bahsedildi. Buradan bütün hemşerilerime
müjde olarak verebiliriz ki Sayın Başbakanımızın
talimatıyla, Artvin Cankurtaran veya diğer adıyla Hopa tüneliyle
ilgili ihale hazırlıklarına Sayın
Başbakanımızın talimatıyla
başlanmıştır. İnşallah önümüzdeki dönem
içerisinde ihalesi yapılacaktır.
Diğer
tarafta, Yusufeli barajından bahsedildi, yeni ilçe yeriyle ilgili
çalışmalardan bahsedildi. Ona da kısaca şunu söylemek
istiyorum: Yusufeli yeni ilçesinin yeriyle ilgili sondaj
çalışmaları geçtiğimiz hafta itibarıyla
tamamlandı. TOKİ tarafından 2009 yılı içerisinde yeni
ilçe yeriyle ilgili çalışmalara başlanacaktır.
Artvin ilinin
2009 yılı yatırım ödeneği 460 trilyon civarında
olup Türkiyenin en fazla yatırım alan üçüncü ili durumundadır.
Teşekkür
ediyorum, bütün hemşehrilerimize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çolak.
Hükûmet
adına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız cevap
verecektir.
Buyurunuz
Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlunun,
Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (Devam)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; milletvekili
arkadaşımızın konularıyla alakalı birkaç hususa
değinmek istiyorum. Öncelikle, isterseniz, konum gereği enerji sektöründen
başlayarak geleyim, kara yollarında da bana tevdi edilen bilgi
çerçevesinde de bu bilgileri aktarayım.
Bildiğiniz
gibi, ülkemizin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı
hidroelektrik potansiyelin en fazla harekete geçirilebileceği bölgelerden
bir tanesinden bahsediyoruz ve özellikle ülkemizden doğan ve ülkemizi terk
ederek komşu Gürcistan sınırları içerisinde Batum
Ovasında denize dökülen Çoruh Nehri üzerinde çok önemli barajlar dizayn
edilmiştir. Bir kısmı inşa hâlinde, bir kısmı
bitmiş, bir kısmı da yapılacak projelerdir. Bunların
sayısı 15 kadardır. Özellikle ana kol havzasının her
iki yanındaki orman örtüsünün bulunmaması nedeniyle de çok ciddi bir
toprak kaybı söz konusudur. Geçen uçakla giderken fark ettim,
döküldüğü yerde çok ciddi bir kahverengi rengin bile etkilendiği
görülmekte.
Burada, Artvin
ilinin Türkiyenin uç noktasında olması, büyük kentlere ve ana
ulaşım akslarına uzaklığı,
topoğrafyasının özellikle ulaşımda ortaya
çıkardığı sorunlar gündelik yaşamı ve ekonomik
faaliyetleri etkilemekte. Bununla alakalı, bu tesislerin izin ve
ruhsatlarıyla alakalı çalışmalar da devam etmekte ve etüt
kademesinden fizibilite kesin proje kademelerine varıncaya kadar bütün bir
bu süreçteki uzun planlama ve projelendirme süreçlerindeki ulaşım,
kamulaştırma ve kadim su hakları konularında uzman
kuruluşların da görüşleri alınmaktadır.
Özellikle Artvin
ili sınırlarında Çoruh Nehri ana kolundaki planlanan ve
yapılmakta olan barajların yarattığı muhtemel
sorunların başında yörede yaşayan
insanlarımızın, halkımızın baraj gölü
altında kalacak olan yerleşim yerleri, tarım arazileri ve
yeniden iskân gelmektedir. Çoruh Nehri ana kolu üzerinde planlanan
barajların sosyoekonomik etkilerinin azaltılması için tesislere
ait fizibilite çalışmalarını ve kesin proje
çalışmalarını takiben ilgili kuruluşlarca da yeniden
iskân planları hazırlanmaktadır.
Tabii ki
hidroelektrik potansiyelimizin toplam hidroelektrik potansiyelimiz içerisinde
önemli bir paya sahip olan Çoruh Nehri üzerinde biraz önceki bahsettiğim
gibi, 15 adet proje dizaynı vardır. Bunlardan ana kol üzerinde
Laleli, İspir, Güllübağ, Aksu, Arkun, Yusufeli ve Artvin
barajlarının inşaatına henüz
başlanamamıştır. Bunların içerisinde özel sektör
marifetiyle düzenlenecek barajlar olduğu gibi, Devlet Su
İşlerinin portföyünde bulunan barajlar da vardır.
Bildiğiniz
gibi Deriner Barajı inşaatı devam etmekte olup Borçka ve
Muratlı barajlarının inşaatı ise
tamamlanmıştır. Yan kollardaki 5 adet baraj projesini de içine
katarsak, toplam 2.903 megavat civarında bir üretilecek enerji de
yaklaşık 9 milyar 600 milyon kilovat saat civarındadır. Bu
toplam enerjimizin -özellikle enerji olarak da 12 bin gigavatın üzerinde
bir toplam enerjiye karşılık gelmektedir- 200 milyar kilovatsaat
civarında takribî enerji tüketimini dikkate alırsak, 12 milyar
kilovat saat civarındaki tüketimin önemli bir oran oluşturduğunu
görürüz. 4 bin megavat civarında da bu Çoruh Nehrini düşünürsek,
kurulu gücümüz 40 bin megavat dersek, takribî onda 1ine
karşılık gelmekte ve ciddi bir potansiyel
oluşturmaktadır. Tabii ki bununla alakalı gerek ulaşım
yollarında gerekse coğrafyanın değişmesinden
kaynaklanan sebepler yüzünden yapılacak işlemler dikkatle takip
edilmektedir.
Tabii ki Artvin
ilinin hidroelektrik potansiyelinin değerlendirilmesi, ülkemizin enerjide
dışa bağımlılığının
azaltılmasıyla alakalı yörenin komple Türkiye
politikalarına olumlu katkısını bir kez daha burada,
huzurlarınızda belirtmek istiyorum.
Sosyal
problemlerin en aza indirilmesi ve çevresel faktörlerin de en aza
indirilmesiyle alakalı çalışmalar da bildiğiniz gibi devam
etmektedir.
Kara
yollarıyla alakalı konuda ise: Artvin ili hudutları dâhilinde
Tabii,
bunların içerisinde 2003 ila 2008 yılları arasında toplam
Proje olarak
geldiğimizde ise, Borçka-Camili yolunda toplam 43,5 kilometrelik yolun 3A
standardında olduğunu biliyoruz. Bu projelerin 2003
yılından önce 21 kilometresi tamamlanmış ve 2003 ila 2008
yılları arasında ise 7 kilometrelik kesiminin 6 kilometresi alt
temel ve 1 kilometresi de reglaj seviyesinde tamamlanmış bulunuyor.
Bunlarla alakalı ödenekleri tekrar burada saymıyorum.
Ayrım-Meydancık
yoluyla alakalı,
Artvin-Ardanuç
yoluyla alakalı ise, toplam 8,5 kilometrelik yolun yine aynı 3A
standardında olduğunu biliyoruz. Bu projenin 10 kilometrelik kesimi
2003 ila
10uncu kilometre dememiz lazım çünkü toplam
Şavşat
geçiş yoluyla alakalı,
Çoruh havza
yollarıyla alakalı ise toplam 18 kilometrelik bir yol
ağından bahsediyoruz. Bu projenin 5,5 kilometresi ihale
kapsamında olup 12,5 kilometresi ise Devlet Su İşleri
tarafından yapılmıştır ve 2003 ila 2008
yılları arasında, yine aynı şekilde 12,5 kilometresi
sathi kaplama seviyesinde tamamlanmıştır. Bununla alakalı
2009 yılı ödeneği 1 milyon 171 bin TLdir.
Diğer global
asfalt programlarıyla alakalı ise Artvin ilinde 6 milyon 71 bin
TLlik bir ödenek harcanmış olup, 59 kilometresi K ve 23 kilometresi
de K0 olmak üzere, 21 kilometrelik de BSK olmak üzere toplam 103 kilometrelik
asfalt çalışması yapılmıştır.
Bakım
onarım hizmetleri ve trafik hizmetleri ile alakalı detaylar da
temenni etmeniz ve istemeniz hâlinde tarafınıza iletilecektir.
Saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Gündem
dışı ikinci söz, Giresun ilinin ekonomik sorunları
hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili Murat Özkana aittir.
Buyurunuz
Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Giresun
ilinin ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Giresunun iktisadi hayatı üzerine gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Giresun, son dönemlerde Türkiyede yaşanan iktisadi
krizin çok daha fevkinde, çok daha şiddetli bir şekilde iktisadi bir
bunalım, bir buhran yaşamaktadır. Son yıllarda, özellikle
son yedi yıllık periyoda baktığımızda,
Giresundaki sanayi kuruluşlarının hemen hemen hepsinin
kapatıldığını, üretimin yapılamaz hâle
geldiğini, sadece fındığa dayalı bir ekonominin ayakta
kalmaya çalıştığını söylemek mümkündür.
Giresun ekonomisi
bundan önce özellikle SEKA Kâğıt Fabrikası, ağaç sanayisi
ve fındığa bağlı sanayinin binlerce kişiyi
istihdam ettiği canlı bir kentti. Hatta öyle bir kentti ki Giresun,
sayın milletvekilleri, çevre illeri Giresuna alışveriş
yapmaya gelir, eğlence ve sosyal hayatını Giresunda
sürdürürlerdi. Bugün Giresun artık âdeta ölü bir kent durumuna gelmiş
durumda. Giresun ekonomisi istihdam noktasında, çalışan
insanının olmamasıyla, bir döngünün kurulamadığı
bir kent hâline gelmiş, fındık ise yıllardır
yanlış politikalarla ciddi şekilde Giresun ekonomisine girdi
sağlayamaz duruma gelmiştir değerli arkadaşlarım.
Bugün, biraz önce
saydığım sanayi sektöründe çalışan işletmelerin
hemen hemen hepsi Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından depo olarak
kullandırılmakta, FİSKOBİRLİK depoları ise
boş tutulmaktadır. SEKA geçen sene 870 milyon Türk lirasına
kiralanmış, Giresun organize sanayisinde yapılan iki fabrika
açılmadan fındık deposu hâline getirilmiştir. Bu
gelişmeler çerçevesinde Giresunda çalışan hiçbir tesis
kalmamıştır.
Üretmeyen bir
ekonominin, üretimsiz yaşamanın mümkün olmadığı bir
ilin bugün yaşadığı sosyal ve iktisadi buhran neticesinde
çok ciddi bir göç başlamış, Giresunda nüfus kalmamış,
genç nüfus Giresun dışında iş aramak ve yaşamak
zorunda kalmıştır. Bunun, tabii, ülke ekonomisine de ciddi
negatif etkileri vardır. Yeni göç nedeniyle, yapılan göçler nedeniyle
gittikleri yerlerde yeni okul, yeni sağlık ocağı, yeni yol,
yeni ev ihtiyacı olan bu insanların Giresundaki mevcut bu
ihtiyaçlarını karşılayacak yerler boş
kalmış, devlete de ciddi bir şekilde külfet
bırakmıştır.
Sayın
milletvekilleri, tabii, Giresun ekonomisi deyince fındığı
ele almamak, fındıktan bahsetmemek mümkün değildir.
Fındık da son yıllarda Giresun ekonomisini artık çeviremez
hâle gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, FİSKOBİRLİK 1938 yılında
kurulmuştur. 1938 yılından 1964 yılına kadar kendi
yağıyla kavrulan ve fındığı regüle eden bir
üretici birliği hâlinde hayatiyetini devam ettirmiş, 1964
yılında Hükûmetimizin almış olduğu bir kararla fındık
destekleme kapsamına alınmış ve bu tarihten sonra hazine
adına fındığı destekleme görevi
FİSKOBİRLİKe verilmiştir. FİSKOBİRLİK, bu
görevini 2005 yılına kadar devam ettirmiş, 2001
yılında değiştirilen Tarım Kredi Kooperatifleri
Hakkında Kanunla özerk bir hâle getirilmiş. Bu döneme kadar
FİSKOBİRLİKin yönetimi hep merkezden atanan genel müdürlerle
yapılmış, yani FİSKOBİRLİK bir şekilde
siyasete bulaştırılmış. Ancak bir bakıyoruz ki
özerkleşme sağlandıktan sonra, AKP Hükûmeti ile birlikte AKPden
bir milletvekili aday adayının genel müdür
yapıldığını, bu genel müdürle birlikte
FİSKOBİRLİKin yanlış politikalarla yönetilmeye
başlandığını
2004 yılında rekoltenin
düşük olması nedeniyle fındıktan para kazanan
FİSKOBİRLİK, 2005 yılında yüksek rekoltede çok yüksek
bir fiyat vermiş, bu fiyat açıklanırken, dönemin iktidar
partisine mensup milletvekilleri de İşte, bizim farkımız.
diyerek FİSKOBİRLİKin bu yanlış yönetiminin,
yanlış tercihinin yanında yer almış ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MURAT ÖZKAN
(Devamla)
FİSKOBİRLİK beklentilerin çok üzerinde bir fiyat
açıklayarak popülist bir tercih yapmış ve 2005 yılında
bitişini de hazırlamıştır.
Bugün, Toprak
Mahsulleri Ofisi FİSKOBİRLİKin toplam kırk bir
yıllık döneminden çok daha fazla, yaklaşık 3 katı kamu
kaynağı kullanmış, ülkeye yükü çok daha fazla
olmuştur. Burada bizim önerimiz bir an önce FİSKOBİRLİKin
reorganize edilerek siyasetten arındırılması, gerçek
üretici birliğine dönüştürülmesi ve bu sayede,
fındığın sahibi olan insanların fındık
politikasını da yapmaları yolundadır.
Diğer bir
hususiyet de sayın milletvekilleri, 4 Haziran günü açıklanan
teşvik paketinde, inşallah, umuyorum, sektörel teşvik
noktasında fındık ve fındığa bağlı
çikolata sanayisinin Giresunda kurulması noktasında Hükûmetin de
ciddi bir katkısı olabilir. Biz, Giresunlular olarak, Hükûmetten son
teşvik paketiyle Giresunda bir yatırım hamlesi
açmasını bekliyoruz.
Sözlerime burada
son verirken hepinize tekrar en derin sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Gündem
dışı üçüncü söz, cevaplandırılmayan soru önergeleri ve
parlamenter denetim konusunda söz isteyen İzmir Milletvekili Ahmet Ersine
aittir.
Buyurunuz
Sayın Ersin. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin,
cevaplandırılmayan soru önergeleri ile parlamenter denetime
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütmeyi yani Hükûmeti yani Sayın
Başbakan ve bakanları denetleyebilmelerinin yolu Meclis
araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması
ve gensoru yollarıyla oluyor ancak buna karşılık,
milletvekillerinin sadece kendi imzalarıyla bilgi edinme ve denetim
hakkı Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 98inci maddesinde
belirtilmiştir. Yani milletvekillerinin de millet adına Başbakan
ya da ilgili bakanları denetleyebilmeleri, kamuoyuna yansıyan
bazı konularla ilgili bilgi alabilmelerinin yolu sözlü ve yazılı
soru önergeleriyle olabilmekte ve bu da, bu hak ve bu yetki de Anayasanın
98inci maddesiyle İç Tüzükün 98inci maddesine dayanmaktadır.
Ancak, özellikle AKP Hükûmetleri döneminde, milletvekillerinin bu
haklarını ve yetkilerini çok sağlıklı bir şekilde
kullanabildikleri, millet adına yaptıkları denetim
çalışmalarında yürütme tarafından, Başbakan ya da
ilgili bakanlar tarafından ciddiye alındıkları,
önemsendikleri söylenemez. Şimdi, bir örneği sizlere sunmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, Sayın Abdullah Gül
Dışişleri Bakanı olduktan sonra, eşi
Hanımefendinin istekleri doğrultusunda, Dışişleri
Konutunda ve eklentilerinde çok kapsamlı tadilatlar ve tamiratlar
yaptırdı ve eski eşyaları da yenileriyle
değiştirdiler. Şimdi, bu konuyla ilgili bana gelen bazı
bilgiler oldu ve bunların doğruluğunu teyit edebilmek için 7
Kasım 2007den başlamak üzere dört tane soru önergesi verdim ve
önergelerimin konusu çok açıktı. Şunları istiyordum:
Dışişleri Konutu ve eklentilerinde Sayın Gülün
yaptırdığı tadilatların ve diğer
çalışmaların maliyetlerinin ne olduğu, bu tadilatların
kimler tarafından yapıldığı, tadilatlarla ilgili ihale
açılıp açılmadığı, yenileriyle
değiştirilen eski eşyaların akıbetlerinin ne
olduğu ve bu eşyaların hâlen nerede muhafaza edildiği.
Sorularım bunlar.
Bana gelen
bilgilere göre değerli arkadaşlarım, bu tamirat ve tadilatlar
için o günkü para birimiyle 18 trilyon lira harcandığı, 900 bin
liralık yani 900 milyarlık harcamanın belgesinin
olmadığı ve yenileriyle değiştirilen mobilya,
halılar, züccaciye ve mutfak eşyalarının da Deniz Feneri
Derneğine bağışlandığı şeklindeydi.
İşte, bunları öğrenebilmek için, doğrusunu
öğrenebilmek için 7 Kasım 2007den başlayarak dört tane soru
önergesi verdim ve bütün bu verdiğim soru önergelerine
karşılık olumlu bir cevap alamadım. Daha sonra, 13
Mayıs 2008 tarihinde yine bu kürsüde aynı konuları içeren bir
gündem dışı konuşma yaptım. Sayın Çiçek bu
konuşmama cevap verdi ama hiç bunlara değinmeden genel ifadelerle
sorunu geçiştirdi. Değerli arkadaşlarım, bununla da
yetinemedim yani cevap alamıyorum hiçbir şekilde. 16 Mayıs 2008
tarihinde yine Mecliste basın toplantısı yaparak aynı
konuda bilgi istedim. Yine bir açıklama yapılmadı. Daha sonra,
28 Ekim 2008 tarihinde bu kez 4982 sayılı Bilgi Edinme Yasasına
dayanarak bilgi istedim, müracaat ettim. Gelen cevapta -sanki ben ilkokul
öğrencisiymişim gibi- Dışişleri Bakanlığı
Konutunun Türkiye bakımından önemi ve prestiji anlatılıyor
ama bu sorulara bir cevap yok. Dolayısıyla, yetersiz yanıt
nedeniyle 13 Mayıs 2009 tarihinde bir kez daha yine, Bilgi Edinme
Yasasına dayanarak bilgi istedim ve bu kez verilen cevapta da Daha önce
cevaplandırılan hususlara eklenecek bir şey yoktur. diye cevap
verildi.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi sizlere sormak istiyorum: Anayasadan ve
İç Tüzükten kaynaklanan soru önergesi verme hakkımı, denetleme
hakkımı ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET ERSİN
(Devamla)
Anayasanın, İç Tüzükün bana verdiği bütün
yetkileri kullanmış bir milletvekili olarak bundan sonra ben ne
yapmalıyım, ne yapabilirim? Yani Anayasanın ve İç Tüzükün
bana verdiği bütün yetkileri kullanmama rağmen bu konularda bir cevap
alamıyorum. Nedir mesele? Yani bir yolsuzluk mu var, bir yamukluk mu var,
bir kaşkariko mu var, niçin cevap verilmiyor bu konularda? On dokuz aydan
beri neden cevap verilmiyor, bunu anlamak mümkün değil. Şimdi tekrar
huzurlarınızdayım, aynı konularla ilgili cevap istiyorum,
aynı sorulara cevap istiyorum ve makul bir süre içinde eğer yine
cevap alamazsam basın toplantısı yapacağım ve bu sefer
çok ağır konuşacağım. Yani kendi haklarımı
ve yetkilerimi ezdirmem kimseye, bu kim olursa olsun. Anayasanın bana
verdiği bütün yetkileri kullanacağım ve kullanmakta da
kararlıyım bu konu açıklığa kavuşuncaya kadar.
Umuyorum, şimdi, belki benden sonra konuşacak olan Sayın Bakan
gerek görürse, cevap verirse bunlara bir açıklık getirir. Getirmezse
önümüzdeki günlerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
bu konuda ne
yapacağımı zaten söyledim, çok ağır konuşurum
çünkü çok ağır ifadelerde bulunacağım.
Dolayısıyla, bu konu açıklığa kavuşuncaya kadar
bu mücadeleyi de sürdürmeye kararlıyım.
Hepinize
teşekkür ederim beni dinlediğiniz için. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ersin.
Hükûmet
adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek cevap verecektir.
Buyurunuz
Sayın Çiçek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Ersinin konuşması üzerine bir iki hususa müsaadenizle temas etmek istiyorum.
Tabiatıyla,
milletvekilleri olarak hepimizin iki temel görevi var: Bunlardan bir tanesi
yasa yapmak, öbürü de denetim yapmak. Dolayısıyla, denetim yapmak,
hem anayasal hem de İç Tüzükten doğan milletvekillerimizin temel
haklarından, hatta görevlerinden bir tanesidir. Bu nedenle,
milletvekillerimizden gelen soru önergelerine mümkün olduğu kadar en
kısa sürede cevap vermeye ve soru ne kadar net ise o çerçevede de net
cevap vermeye gayret ediyoruz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hiç de öyle değil Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Daha evvel de ifade
etmeye çalıştım. Mesela geçmiş dönemlerle mukayese
ettiğimizde -sözlü sorular- 20nci Dönemde 1.261 sözlü soru önergesi
Sayın Başkanlığa verilmiş, 1.261 sözlü sorudan 353ü
cevaplanmış 20nci Dönemde; bu yüzde 28dir. 21inci Dönem 1.980
sözlü soru önergesi verilmiş, bunun 467si cevaplanmış; yüzde
23,6.
Şimdi, AK
PARTİ İktidarı döneminde -Sayın Ersin, bunlar rakamlar-
2.297 soru önergesi verilmiş geçtiğimiz dönem, 981i
cevaplanmış; bu yüzde 42,7. Şimdi içinde bulunduğumuz
dönem, 23üncü Dönem -henüz bir yıl on ay olmuş- 1.437 sözlü soru
verilmiş, bunun yüzde 54,2sini cevaplamışız.
Yazılı
soru önergesine geleyim
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Cevap dahi vermiyorsunuz, Yasal prosedür izlenmiştir.
diyorsunuz, o kadar. Var bende, sizin imzalı var. Yasal prosedür
izlenmiştir. O kadar soru sormuşuz
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Bunun nasıl
cevaplanacağı hususu soru sorduğunuz makamla alakalıdır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Uçak kaç liraya alınmıştır? diyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Sayın
Başkan, böyle bir usulümüz yok. Müsaade ederseniz, ben, düşüncemi
söyleyeyim. Hem de böyle
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan Uçak kaç liraya
alınmıştır? diye sormuşum Başbakana
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yasal prosedür izlenmiştir. diyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Hayır,
hayır, böyle yüksek sesle konuşmanıza da gerek yok.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Uçağın maliyeti nedir? diyorum, cevap
vermiyorsunuz.
BAŞKAN
Lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Hayır,
hayır
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Cevap vermiyorsunuz
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Böyle yüksek sesle
konuşmanıza da gerek yok. Ben sanık falan değilim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hayır, uçağın kaç liraya
alınmasının yasal prosedürle ne ilgisi var?
BAŞKAN
Lütfen Bakanı dinleyiniz. Lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Yani her şeyi
nezaket içerisinde götürelim. Ben bu rakamları vereyim, siz nasıl
istiyorsanız değerlendirme yaparsınız.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yasal prosedür izlendiğini biz bilmiyor muyuz?.
BAŞKAN
Sayın
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Bakın, sözlü
soru, İç Tüzükten doğan bir hakkınız.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, uçak kaç liraya alındı,
Başbakanın uçağı kaç liraya alındı?
BAŞKAN
Karşılıklı tartışmayınız.
Lütfen Sayın
milletvekili, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Ama İç Tüzüke
uymayan bir usul ve üslup içerisinde konuşacaksınız, o zaman,
ben, size cevap verme noktasında
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Cevap vermiyorsunuz, halka yanlış bilgi
veriyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Efendim?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Uçak kaç lira? diye soru soruyoruz, siz diyorsunuz Yasal
prosedür izlenmiştir.
BAŞKAN
Usulü bozmayınız Sayın Öztürk.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Evet, bu da benim
cevap
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Cevap verdik. diyorsunuz, halka doğru bilgi
vermiyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Benim nasıl
cevap vereceğimi siz tayin etmezsiniz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ben soru soruyorum, ona cevap vermiyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Cevabı ben
veririm, tatmin olmuyorsanız gereği neyse siz de yapın İç
Tüzükten doğan.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ya biz anlamıyoruz ya siz anlamıyorsunuz!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Hayır
Yani bu
kadar bağırmanıza hakkınız da yok, bu doğru da
değil.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen, sakin olunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Yani siz hâkim,
savcı filan değilsiniz burada beni sorgulamaya.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Peki, siz hâkim, savcı mısınız?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Bana bir soru
önergesi geldiyse ben bunu cevaplarım, beğenmiyorsanız gelir
cevabını buradan verirsiniz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ben kaç liraya alındığını soruyorum
Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Başbakanın uçağı kaç liraya
alınmıştır? Cevap verin!
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Bu kadar
bağırmanızın bir anlamı yok.
Şimdi
geliyoruz yazılı soru önergesine. Geçtiğimiz dönemde 1.109
sözlü, yazılı soru önergesi verilmiş, 22nci Dönemde. 22.627
-düzeltiyorum- yazılı soru önergesi verilmiş, 14.385i
cevaplandırılmış, yüzde 63,5.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Cevapsız cevap hepsi.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) İçinde
bulunduğumuz dönem 8.312 önerge verilmiş -yazılı soru
önergesi- bunun 4.334ü, yani yüzde 52,1i
cevaplandırılmıştır.
Kimsenin
kafasından ne geçiyor, ne düşünüyor, onu biz bilemeyiz.
Yazılı veya sözlü soru önergesinde dile getirilen husus
. Biraz evvel
Sayın Ersin de söyledi. Ben hangi konuyu konuşacağını
bilemem ama şimdi anladım ki bugün söz almasının sebebi,
daha çok Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili sözlü
soruları olmuş.
O sorularla
ilgili biz şöyle bir usul takip ediyoruz -bu usulün bilinmesinde fayda
var- zaten daha evvelki konuşmalarda da bunu ifade ettim: Diyelim ki Millî
Eğitim Bakanlığından alınabilecek bir sözlü cevap veya
yazılı cevap Başbakanlığa soruluyor. Başbakanlığa
gelince biz bunu ilgili makama yazıyoruz. O makamdan gelen cevapları,
bir üst yazıyla da gelen cevabı bildiriyoruz. Dolayısıyla
eğer o makama sorulsa veya o makamla ilgili olmuş olsa daha
ayrıntılı bir cevabı ister istemez oradan alabileceksiniz,
verebileceksiniz. Onun için 97nci madde açısından, İç Tüzükün
97nci maddesi açısından soru önergelerinde zaman zaman
sıkıntılar çıkıyor. Ama hem soruyu soran
milletvekiline olan saygımızdan hem de Parlamentoya olan
saygımızdan dolayı biz elde ettiğimiz bilgileri yine de
97nci madde açısından sıkıntısı olmasına
rağmen cevaplamaya çalışıyoruz. Çünkü, bu, milletvekilinin
bir anayasal hakkıdır, İç Tüzükten doğan
hakkıdır.
Ha şimdi bu
verilen cevaplar sizi tatmin ediyor ya da etmiyor, biz onu bilemeyiz ama
sorduğunuz soruda ne açıklıkta soru varsa biz o
açıklıkta cevap veriyoruz. Yasalarda ne varsa onu söylüyoruz, onun
dışına çıkarak, yorum yaparak bizim bir cevap verme
imkânımız yoktur. O nedenle biz gerek yazılı sorularda
gerekse sözlü sorularda geriye dönük son üç dört döneme baktığımızda
en fazla cevap veren, bu konuda da sorumluluğunun gereğini
olabildiğince yerine getirmeye çalışan bir Hükûmetiz, bir
İktidarız. Bunun bu çerçevede değerlendirilmesinin doğru
olacağını düşünüyoruz ama bütün bunlardan sonra kim, hangi
üslupla, neyi, nasıl değerlendirecekse o kendi takdirlerine ait bir
husustur.
Onun için biz
-şu istatistiklere baktığımızda da- en fazla bu konuya
hassasiyet gösterip kamuoyunun bilgilenmesi açısından,
milletvekillerimizin bilgilenmesi açısından bunları veriyoruz
ama zaman zaman da gördüğümüz şey şudur: Filanca köyün yolu ne
zaman yapılacak, falanca okul ne zaman açılacak vesaire tarzında
valilikten bile öğrenilebilecek
Çünkü 97nci maddede diyor ki: Başka
bir yerden elde edilemeyecek bilgi soru olarak verilir. Hâlbuki bunlar çok
basit olarak ilgili makamlardan da öğrenilebilir. Eğer oradan
öğrenilemediği takdirde bize intikal ederse biz de bunun
gereğini yapmaya gayret ederiz. Onun için meselenin bu çerçevede
değerlendirilmesinde fayda var. Bizim, milletvekillerimizden gizlediğimiz-
bu manada- herhangi bir husus da yoktur. Bunun böyle değerlendirilmesi
faydalı olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çiçek.
Sayın Okay,
sisteme girmişsiniz, nedir sorun?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Efendim, Sayın Bakanın açıklamalarından sonra
yerimden kısa bir açıklama yapma ihtiyacını hissettim.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabına ilişkin açıklaması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkanım, öncelikle Sayın Ersinin bu
gündem dışı konuşmasının muhatabı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığıdır çünkü bu soru
önergesi Meclis Başkanlığına verilmiştir, Meclis
Başkanlığı eliyle Hükûmete iletilmektedir ve Sayın Bakan
burada açıklama yaparken ne kadar çok cevap verdiklerinden bahsettiler
oysa bunlar cevap değil, bunlar geçiştirmedir.
Sayın Ersin
Cevaplandırılmayan soru önergeleri. diyor. Biraz evvel Sayın
Öztürk de bahsetti. Sayın Ersin, bir buçuk seneyi aşkın süredir
bir mücadele veriyor. Sayın Cumhurbaşkanının
Dışişleri Konutunda yapmış olduğu harcama ne
kadardır? Dışişleri Konutunun ne kadar gerekli, ne kadar
önemli olduğunu sormuyor, cevap böyle geliyor.
Sayın Öztürk
soru soruyor Başbakanlığa alınan uçağın maliyeti
nedir, başka araç var mıdır? Cevap: Yasal prosedür
işletilmiştir.
Şimdi,
eğer siz böyle cevap verirseniz oran yüzde 100 de olur. Bunlar cevap
değildir. Milletvekilinin denetim görevini önce Hükûmet engelliyor ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı da buna katkı
veriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan
bu soru önergelerine verilen cevapları Başkanlığın
derhâl iade etmesi lazım ve doğru dürüst cevap verilmesi
gereğini de Hükûmete ikaz etmesi lazım ama maalesef böyle bir
alışkanlık oluşmuş, ondan sonra da Bu dönemde yüzde
54 cevap verdik
İki satır, bu cevap mı? Sayın
Bakanım iki satır, bu cevap mı?
Eğer
Başbakanlığa bir uçak alındıysa şu kadar liraya
aldık deyin. Başbakanlığa başka bir şey
alındıysa şu kadar iş makinesi, şu kadar araç, şu
kadar helikopter
Milletvekili bunu soruyor, halk bunu soruyor. Ondan sonra da
burada oranlardan bahsederek Cevaplandırdım. demeyin. Bunlar cevap
değildir, cevaplandırılmayan soru önergeleri gündemin konusudur.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.
Bakanlıkların
gerekli cevapları vermeleri gerekliliği üzerine tekrar herhâlde
Başkanlık olarak girişimde bulunulması gerekecek.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Başkanım aynı konuda kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, siz ne söyleyeceksiniz bütün konuşmaların
dışında?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yok, tamam efendim, konuşmayacağım.
BAŞKAN
Gerekli konuşmalar yapıldı.
Sayın Ersin,
siz de -aynı açıklamalar yapıldı- başka ne eklemek
istiyorsunuz?
Çok kısa,
Sayın Ersin.
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabına ilişkin açıklaması
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Başkanım, Sayın Bakanın
verdiği cevaplardan anlıyorum ki -geçen yıl yine aynı
konuda yaptığım gündem dışında da aynı
şeyleri söylemişti- benim meramımın ne olduğunu
anlamamış ya da anlamak istemiyor. Benim gerek soru önergeleriyle
gerekse Bilgi Edinme Yasasına dayanarak istediğim bütün bilgiler,
çok net ve çok açık ama benim sorduğum hususları
cevaplandırmak yerine, bana sürekli Dışişleri
Bakanlığı Konutunun özellikleri ve Türkiye bakımından
önemi anlatılıyor. Ben bunları sormuyorum ki
BAŞKAN
Konu çok net anlaşıldı Sayın Ersin.
AHMET ERSİN
(İzmir) Ben bunları sormuyorum ki
Sorduğum konular çok
açık ve Sayın Bakan maalesef bunları cevaplamak istemiyor ve
sanıyorum ki cevaplandırılmamasını Sayın
Cumhurbaşkanı da istiyor. O yüzden bu kadar, on dokuz aydan beri
sürüncemede kaldı bu konu.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ersin.
Konu net olarak
anlaşılmıştır. Bakanlıkların bu konuda, daha
açık cevap vermesi hususunda, Başkanlığa bilgiyi ben
ileteceğim, buradaki sorunları aktaracağım efendim.
Sayın
Sipahi, sizin sorunuz hangi konuda?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Efendim, kısa bir konu, hepimizi
ilgilendiren bir konuda Sayın Enerji Bakanına...
BAŞKAN Çok
kısa olsun lütfen.
Buyurun.
4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, son bir
haftada 3 defa akaryakıt zammı yapılmasına ve bu konuda bir
tedbir düşünülüp düşünülmediğine ilişkin
açıklaması
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Efendim, Sayın Hükûmet sözcümüz ve
Sayın Enerji Bakanımız da buradayken, şu anda
görüşülen konuyla direkt ilişkisi yok ama herkesi ilgilendiren bir
konuda bir soru tevcih edeceğim. Son bir hafta içerisinde üç defa
akaryakıt zammı oldu. Bu akaryakıt şirketleri -âdeta
Hükûmete ve krize rağmen- vatandaşla alay edercesine, ne bileyim veya
tehdit edercesine otomatiğe bağladılar bu zammı. Sayın
Bakanın da bu konuda açıklamaları vardı. Bu konuda bir
tedbir düşünülüyor mu? Onu soracağım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Biliyorsunuz
böyle bir usulümüz yok. Konumuzla ilgili değil bugün, şimdi
tartışılan.
Sayın
Yalçın, sizin konunuz?
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Efendim, soru önergeleriyle ilgili kısa bir açıklama.
BAŞKAN Çok
kısa lütfen.
5.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının,
milletvekillerinin denetim faaliyetlerine ilişkin açıklaması
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
milletvekillerinin denetim faaliyetlerine verdiğiniz önemi ifade ettiniz.
Ben de bir kısım tenkitinize katılıyorum. Gerçekten de
ilindeki her köyle ilgili soru sormak bu müessesenin önemini azaltıyor ama
bunun, bu işi ciddiyetle yapan milletvekillerine de emsal olmaması
gerekir.
Yaşadığım
iki örneği size takdim etmek istiyorum: Sayın
Başbakanımızın Başbakanlığı dönemindeki
yurt içi ve yurt dışı gezilerinden tahakkuk eden
harcırahı soruyorum, İçişleri Bakanımız kürsüye
gelip Sayın Başbakan Harçlar Kanununa göre harcırah
almaktadır. diye cevap veriyor. Yani bu bir cevap mıdır? Bunu
sizin ve milletimizin takdirine sunuyorum.
Mahallinden
alınması gereken cevapları oraya sorun. diyorsunuz. Bunu da
yaptım. Valiliklerin verdiği cevap -isterseniz size
evraklarını da gösteririm, gönderirim- Efendim, bizim
milletvekillerine doğrudan bilgi, belge verme gibi bir mükellefiyetimiz
yok, bunu Meclis Başkanlığına soru önergesi olarak
yöneltin. diyorlar. Arzu ederseniz size belgelerini de gönderirim Sayın
Bakanım.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin,
yoksulluk ve gelir dağılımındaki durumun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/393)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın
98., İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, ülkemizin
içinde bulunduğu zor ve kötü ekonomik şartlar göz önünde
bulundurularak yoksullukla mücadele etmek ve de buna bağlı olarak
toplumsal refahı ve birlikteliği arttıracak olan gelir
dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi ile ilgili
sorunların, alınması gereken önlemlerin ve çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurularak konunun
tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Ahmet Orhan (Manisa)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Cemaleddin Uslu (Edirne)
4) Mustafa Enöz (Manisa)
5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
6) Erkan Akçay (Manisa)
7) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
8) Yılmaz Tankut (Adana)
9) Mithat Melen (İstanbul)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Reşat Doğru (Tokat)
12) Tunca Toskay (Antalya)
13) Münir Kutluata (Sakarya)
14) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
15) Rıdvan Yalçın (Ordu)
16) Hasan Özdemir (Gaziantep)
17) Kadir Ural (Mersin)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Behiç Çelik (Mersin)
20) Recai Yıldırım (Adana)
21) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
22) Akif Akkuş (Mersin)
23) Ali Uzunırmak (Aydın)
24) Atila Kaya (İstanbul)
25) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
26) Mustafa Kalaycı (Konya)
27) Beytullah Asil (Eskişehir)
28) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
29) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
30) İsmet Büyükataman (Bursa)
31) Osman Durmuş (Kırıkkale)
32) Necati Özensoy (Bursa)
33) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
34) Ümit Şafak (İstanbul)
35) Hasan Çalış (Karaman)
36) Cumali Durmuş (Kocaeli)
37) Şenol Bal (İzmir)
38) Mehmet Günal (Antalya)
39) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Ülkemizde
ekonomik şartların daraldığı ve daha da kötü hale
geldiği, gelir dağılımındaki bozukluğun sürekli
arttığı bir ülkede yaşam şartlarının dar
gelirlilerin aleyhine gelişmesi süreklilik arz etmektedir. Yaşam
şartlarının zorlaşması, fiyat artışları
tüm ülkemiz vatandaşları üzerinde etkili olduğu acı
gerçektir. Ancak doğal olarak bu etki kendini dar gelirli
vatandaşlarımız üzerinde daha çok gösterecektir.
Sosyal ve
ekonomik bozulmalar derinleşmiştir. Son yıllarda yaşanan
adaletsiz gelir dağılımı ve uygulanan yanlış
politikalar, bu bozulmanın dar gelirliler üzerindeki yükü
arttırması nedeniyle bireyler yoksulluk sınırının
altına inmiş ve itilmiştir.
Bugüne kadar
yapılan çalışmalarda yoksullukla ilgili sayısal
tanımlamalar yoluna gidilmiş, genellikle Dünya Bankası'nın
aldığı ölçütler kabul edilmiştir. Bilimsel verilerle
hareket etmek mutlak suretle gereklidir. Ancak salt sayısal verilerle
tanımlayıp, yoksulluğun insanca yaşama hakkından
yoksunluk olduğunu unutmak, insani yaklaşımları
gözardı etmemize neden olacaktır. Bu nedenle kişilerin içinde
bulundukları durumu, dolar bazında değerlendirmek yerine
konumlarını tanımlamak da farklı bir değerlendirme
ölçütü olabilmektedir.
Günümüzde
ülkemizde yoksulluk ile mücadele yaklaşımlar ve
doğurdukları sonuçlar hem uygulayıcıların
politikalarına hem de uygulanan bölgenin ekonomik durumuna göre
değişme göstermektedir. Dolaylı yaklaşım
hızlı büyüme yoluyla yoksulların gelirlerini ve yaşam
düzeylerini yükseltmeyi ön plana çıkarmaktadır.
Ancak bu
yaklaşımın ülkemizde uygulanmasında göz ardı edilen
nokta gelir dağılımı olmuştur. Gelir
dağılımın bozukluğunun yoksulluk üzerinde etkisi
tartışmasızdır. Ancak bu konu Türkiye'de ilgi görmemiş
ve yoksullukla ilgili yapılan çalışmalar yalnızca büyüme
üzerine odaklanmıştır. Hatta, ülkemizde yoksullukla mücadele
tartışmalarının kriz dönemlerinde de büyüme üzerine
odaklandığı görülmektedir. Bu durum da yoksullukla ilgili
yürütülen çalışmaların başarıya ulaşmasını
engellemektedir.
Sadece büyümeyi
baz alan bu yaklaşımın bir sonucu olarak da yoksul kesim,
çoğu kez homojen bir kitle olarak ele alınmakta, yoksullar
arasındaki yaş, toplumsal cinsiyet açılarından var olan
farklılıklara yeterince değinilmemektedir.
Ülkemizde de
tarım alanında yapılan yatırımların
kısıtlılığı düşünüldüğünde, büyüme
temelli yaklaşımın kırsal alanda yaşayan
yoksulları ihmal ettiği görülmektedir. Çünkü büyüme kavramı
Türkiye'de sanayi alanında ağırlık
kazanmıştır. Ayrıca Türkiye'nin tarımsal anlamda uzun
yıllardır büyümediği düşünüldüğünde tarımsal
alandaki yoksullar için bu yaklaşımın etkisiz
kaldığı öne sürülebilir. Bu yaklaşım ile kırsal
alandaki yoksulların ihmal edilmelerinin bir nedeni olarak yoksulluk
olgusunun büyük şehirlere ait olduğu inancı gösterilebilir.
Genel olarak yoksulluğun daha çok kentlerde yaşandığı
düşünülmektedir.
Yoksulluk ile
mücadele ve gelir dağılımındaki eşitsizliği
içeren bu hususların ülkemizdeki tüm üniversitelerimiz, sivil toplum
kuruluşları ve devletimizin ilgili organları ile birlikte
detaylı incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir. Yoksulluk ile
mücadele etmemizin gerekliliği ve yöntemleri üzerinde çalışma
yapılması zorunluluktur. Bu zorunlulukla birlikte gelir
dağılımındaki adaletsizlik de dikkatle incelenmeli, gelir
ölçütleri detaylı bir şekilde çıkartılmalı ve ilgili
bakanlıklar ile toplumsal refah ve birlikteliği pekiştirecek
adaletli gelir dağılımı da incelenmelidir.
Türk
halkının bu hususlarda, ilgili sorunların, alınacak
tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti amacı ile
Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.
2.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin,
TARİŞin tarım sektöründeki konumunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/394)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın
98., İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, Ülkemiz
Tarım Sektörü içerisinde, tarımsal üretim ve pazarlamasında
önemli rol oynayan TARİŞ'in geliştirilmesi ve desteklenmesi ile
ilgili sorunların, alınması gereken önlemlerin ve çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Araştırma Komisyonu
kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Ahmet Orhan (Manisa)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Cemaleddin Uslu (Edirne)
4) Mustafa Enöz (Manisa)
5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
6) Erkan Akçay (Manisa)
7) Kadir Ural (Mersin)
8) Mithat Melen (İstanbul)
9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Reşat Doğru (Tokat)
12) Tunca Toskay (Antalya)
13) Münir Kutluata (Sakarya)
14) Yılmaz Tankut (Adana)
15) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
16) Behiç Çelik (Mersin)
17) Rıdvan Yalçın (Ordu)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Recai Yıldırım (Adana)
20) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
21) Akif Akkuş (Mersin)
22) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
23) Ali Uzunırmak (Aydın)
24) Atila Kaya (İstanbul)
25) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
26) Beytullah Asil (Eskişehir)
27) Mustafa Kalaycı (Konya)
28) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
29) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
30) İsmet Büyükataman (Bursa)
31) Osman Durmuş (Kırıkkale)
32) Necati Özensoy (Bursa)
33) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
34) Ümit Şafak (İstanbul)
35) Hasan Çalış (Karaman)
36) Cumali Durmuş (Kocaeli)
37) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
38) Şenol Bal (İzmir)
39) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Ege Bölgesi'nde
bazı ürünlerde dışa bağımlılığın
dış ticarette dalgalanmalara yol açması nedeni ile, 29 Ocak 1912
'de Germencik'te, 4 Şubat 1912'de ise Aydında Ege'li incir
üreticilerinin gerçekleştirdiği üretici kongreleri ile Ege
Bölgesi'nde Tarım Satış Kooperatifleri'nin ilk
adımıdır.
9 Ekim 1935
tarihinde çıkartılan 2834 sayılı yasa ile "Tarım
Satış Kooperatifleri" ve bunların Birlikleri
kurulmuştur. 1949 yılında, 2834 sayılı yasaya ve
İncir ve Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri
Anasözleşmesi'ne bağlı olarak, İzmir Pamuk ve ayrıca
Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri
kurulmuş ve unvan düzenlemeleri yapılmıştır.
TARİŞ,
ana ürünleri olan İncir, Üzüm ve Pamuğun yanı sıra, bu
ürünlerden elde ettiği tali ürünleri, işleyerek
değerlendirmektedir. İç ve dış piyasada önemli yeri
bulunmaktadır.
Tariş
çatısı altında, İncir T.S. Koop. Birliği, Üzüm T.S.
Koop. Birliği ve Pamuk T.S. Koop. Birliği olmak üzere toplam üç
birlik yer almaktadır. Tariş İncir T.S. Koop. Birliği'ne
bağlı; İncir İşletmesi, Kolonya Fabrikası,
İncir Depolar İşletmesi ve 3 ilde toplam 15 adet T.S.
Kooperatifi bulunmaktadır. Tariş Üzüm T.S. Koop. Birliği'ne
bağlı; Alaşehir Üzüm İşletmesi, Alaşehir Sirke
Pekmez İşletmesi, Kemalpaşa Üzüm Depolama İşletmesi ve
3 ilde toplam 14 adet T.S. Kooperatifi bulunmaktadır.
Tariş Pamuk
T.S. Koop. Birliği'ne bağlı; Pamukyağı Kombinası,
Bakım Yenileme Fabrikası, Pamuk Depolama İşletmesi ve 7
ilde toplam 44 adet T.S. Kooperatifi bulunmaktadır. Ayrıca
kooperatiflere bağlı 5 sawgın ile 29 rollergin tesisi de bu
organizasyon içinde yer almaktadır.
Yüce Önder
Atatürk; "Mutlak surette birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif
yapmak; Maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri birleştirmektir."
ifadesi doğrultusunda, Tariş İncir, Üzüm, Pamuk ve
Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri,
Türkiye'de kooperatifçiliğin önemli bir yapı taşıdır.
TARİŞ İncir, Üzüm, Pamuk ve Yağlı Tohumlar Tarım
Satış Kooperatifleri Birlikleri; Ege Bölgesinde 57 yerleşim
biriminde 73 tarım satış kooperatifi, 75,600'ü aşkın
üretici ortağı ile Türkiye'nin ilk ve en büyük kooperatif
kuruluşudur.
Üreticinin
ürününü en iyi şekilde alıp değerlendirmek ve üreticinin
ihtiyacı olan zirai ilaç, tohum, gübre, akaryakıt ve kredi gibi
girdileri sağlama görevi bulunan TARİŞ'in güçlendirilmesi ülke
ekonomisi açısından büyük önem taşımaktadır.
Gelişmiş ülkelerde en yaygın üretim ve pazarlama biçimi
kooperatifler ve kooperatif birlikleridir. Serbest piyasa ekonomileri uygulayan
ülkelerde, devlet, kooperatifler yoluyla üreticileri desteklemektedir.
Ülkemizde
doğru ve sürdürülebilir bir ulusal tarım politikası
oluşturulabilmesi için gerçek anlamda özerk ve dünya piyasasında söz
sahibi olabilecek üretici birliklerine, zor durumda olan çiftçilerimizin
refahı ve ülke ekonomimizin gelişmesi ve desteklenmesi için azami
ihtiyaç duyulmaktadır.
Belirtilen bu
gerekçelerle, ülke tarımında ve ekonomisinde ve de bölge
tarımında ve ekonomisinde önemi olan TARİŞin
güçlendirilmesi ve Türk çiftçisinin desteklenmesi ile ilgili sorunların,
alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti
amacı ile Meclis Araştırması açılması yerinde
olacaktır.
3.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak ve 23
milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
aldığı metrobüslerde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/395)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi şehrin ulaşım sorununu çözmek
amacıyla metrobüs almıştır. Bu metrobüslerin sık
sık arızalanması ve her türlü sorunlarının
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için
Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ederiz.
1) Ümit Şafak (İstanbul)
2) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
3) Münir Kutluata (Sakarya)
4) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
5) Recai Yıldırım (Adana)
6) Zeki Ertugay (Erzurum)
7) Bekir Aksoy (Ankara)
8) Mustafa Kalaycı (Konya)
9) Rıdvan Yalçın (Ordu)
10) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
11) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
12) Akif Akkuş (Mersin)
13) Yılmaz Tankut (Adana)
14) Osman Durmuş (Kırıkkale)
15) Hasan Özdemir (Gaziantep)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Reşat Doğru (Tokat)
18) Beytullah Asil (Eskişehir)
19) Erkan Akçay (Manisa)
20) Hasan Çalış (Karaman)
21) Mustafa Enöz (Manisa)
22) İsmet Büyükataman (Bursa)
23) Ahmet Orhan (Manisa)
24) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi şehrin ulaşım sorununu çözmek
amacıyla tercihli yol yapılmış, bu yolda toplu
taşımayı yapacak olan metrobüsler
alınmıştır. İETT'nin şartnamesini
hazırlayarak yaptığı ihale sonucunda 2 yıl ödemesiz 7
yıl ödemeli olmak üzere uzun vadeli % 2.65 senelik faizle temin edilen
dış kredi ile finanse edilerek 63 milyon 278 bin 650 Euro bedelle
Hollanda'dan Advanced Public Transport Systems firmasından Phileas marka
araçlar alınmıştır. Alınan bu araçlar hizmete
girdikten sonra çeşitli arızalar vermeye başlamış ve
hizmetten geçici olarak kaldırılmıştır. Bu
araçların alımında çeşitli yolsuzlukların
yapıldığı iddiaları bulunmaktadır. İhale
yapılırken daha önceden bir firmanın belirlendiği ve bu
firmaya ihalenin verildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
12.05.2009 tarihinde yaptığı açıklamadan
anlaşılmaktadır. Yapılan açıklamada "İhale
teknik şartnamesinde hiçbir şekilde araç tarifi, ismi, modeli veya
herhangi bir markayı çağrıştıracak ifadelere yer
verilmemiştir. Şartnamede tamamen teknik spesifikasyonları
belirtilmiştir." Aynı açıklamada "Uluslararası
piyasalarda ve yurt içinde yapılan araştırmalarda hatta en uygun
aracın Phileaslar olacağı konusu tespit edilmiştir."
denmektedir. İhale sırasında bir firmanın açık olarak
işaret edildiği yapılan açıklamalardan
anlaşılmaktadır.
Teknoloji
harikası olarak tanıtılan bu araçların hizmete girdikten
çok kısa bir süre sonra bakım ve onarım için seferden
kaldırılması İstanbullu
vatandaşlarımızın aleyhine olmuştur. İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş
tarafından 23.04.2009 tarihinde açıklama yapılarak
"Metrobüs araçlarının tamamı gelecek aybaşında
devreye girebilecek. Hiçbir problem olmayacak. Kapasiteleri oldukça yüksek.
Daha teknik arızalar var düzeltiliyor." denmiştir. Ancak
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin metrobüslerin alımıyla
ilgili 12.05.2009 tarihinde yaptığı resmi
açıklamasında "Araçlar direk üreticiden
alınmıştır. Üretimin her aşamasında 2 makine mühendisi
ve 6 adet usta işçi tarafından firma denetlenmiş ve
şartnameye aykırı herhangi bir şekilde imalata izin
verilmemiştir. Menşe ülkeden gemiye yüklenmeden her türlü testler
yapılmış ve öyle gemiye yüklenmiştir. Şartnamemiz
gereği İkitelli garajımıza araçlar getirildikten sonra
beher araç asgari 15 gün PDİ testine tabi tutulmuş ve görülebilen her
türlü noksanlık herhangi bir bedel ödenmeden
tamamlatılmıştır." denmiştir. Bu açıklamaya
göre araçların her türlü teknik testlerinin yapılarak Türkiye'ye
geldiği anlaşılmaktadır. Ancak araçların arıza
yapması ve arıza yapmasına rağmen ayıplı mal
statüsünde geri iade edilmeden tamir yoluna gidilmesi ülkemizi zarara
sokmaktadır.
Ayrıca
Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından İTÜ
öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçeker'e 2007 yılında
hazırlattığı fizibilite raporunda Sayın Gerçeker
"Metrobüs projesi için değerlendirilen iki otobüs seçeneğinden
Capacity otobüsünün finansal değerlendirme göstergeleri, Phileas otobüsüne
göre önemli ölçüde daha iyidir." tespitinde bulunmuştur. Buna
rağmen Phileas marka otobüslerin alımında ısrarcı
olunması ve araçların arıza yapmasına rağmen geri iade
edilmemesi bu olayla ilgili yolsuzluk iddialarını güçlendirmektedir.
Araçların depolarda bekletilmesinin nedenleri de
anlaşılamamaktadır.
Bütün bu
sorunların ve iddiaların tespit edilerek çözüme
kavuşturulması için bir Meclis Araştırması
açılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- (10/268) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi
10/06/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 10.06.2009 Çarşamba günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Van
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmında yer alan 10/268 esas numaralı Enerji alanında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırması
Önergesini, 10.06.2009 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Demokratik Toplum Partisi Grubunun önerisinin lehinde, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde sık sık tartışılan,
dışa bağımlı hâle gelen enerji
politikalarının araştırılması, enerji ve güvenlik
konularında gerekli çalışmaların yapılması,
çevreye etkileri amacıyla Demokratik Toplum Partisi adına vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkelerin
toplumsal ve ekonomik gelişimlerinin sürükleyici unsurlarının
başında enerji gelmektedir. Enerji, günlük
yaşamımızın ve üretimimizin en önemli girdilerinden
birisidir. Bu nedenle ülkenin ve enerji sektörünün yönetimini üstlenenler,
toplumun ve ekonominin gereksinim duyduğu enerjiyi yeterli, kaliteli,
sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde sunmak
yükümlülüğündedirler ancak ülkenin enerji arz güvenliği
açısından da bu kaynakları çeşitlendirmek zorundadırlar.
Ülkemizde
öncelikli bütün yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları tespit edilerek
-çevre koşulları da göz önünde bulundurularak- tüketime
sunulmasını amaçlayan, enerji kaynağı ve kaynak ülke
çeşitlemesi özelliğini gözeten, dışa
bağımlılığının sakıncalarını
ülke içi önlemlerle ve stratejilerle en aza indirgeyen bir politikanın
benimsenmesinde yarar vardır.
Enerjinin,
kaliteli, ucuz, yeterli ve çevreyle uyumlu bir şekilde temini tüm dünya
ülkelerinin gündeminde olan bir konudur. Ülkemizde ise, sürdürülebilir
kalkınma ve enerji konusunda uzun soluklu bir politika
oluşturulamamıştır. Çağdaş medeniyetleri yakalama
hedefi olan ve sürdürülebilir bir gelişme ve büyüme
politikalarını benimseyen ülkemiz, doğru verilerden hareket
ederek, ülkenin içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak, yerli
ve yenilenebilir kaynaklara öncelik vererek, teknolojik, ekonomik, sosyal,
çevresel faktörleri optimize eden bir enerji stratejisi, politikası ve
enerji arz-talep dengesi oluşturmak durumundadır.
Ülkemizin toplam
enerji tüketiminin yaklaşık dörtte 1ini kendi öz kaynaklarından
ki, bunun başında Batmanda petrol, GAP projesi kapsamında
yüzde 48,7 elektrikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden hemen
hemen enerjinin yüzde 90ı karşılanmaktadır- geri kalan
kısmı ise ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Enerji
açığı ve dışa
bağımlılığın maliyeti 50 milyar doları
aşmış bulunmaktadır.
Ülkemiz, çok
çeşitli birincil enerji kaynaklarına sahip bir ülkedir. Ülkemizde,
taş kömürü, linyit, bor, ham petrol, doğal gaz, uranyum ve toryum
gibi fosil kaynak rezervleriyle, hidroelektrik, jeotermal, güneş, rüzgâr,
dalga enerjisi gibi tükenmez kaynak potansiyelleri bulunmaktadır. Zengin
kaynakları olan ülkemizde yerli üretime geçilmediği sürece,
geçiş enerjisi politikaları, dışa
bağımlılık ve doğu-batı arasında boru
hatlarının geçtiği bir köprü olma yaklaşımı
enerji açığını her geçen gün artırmaktadır.
Doğal gaz
piyasasında çalışan şirketlerin dizayn edilmesi, enerji
üretimi, kaçağı, kullanımı konusunda
sağlıklı bir politikayı geliştirmemenin sonucu olarak
2008 yılında doğal gaz, petrol ve elektriğe defalarca
yapılan ve yüzde 100lere varan zamlarla ekonomi olumsuz etkilenmiş
2009 kışını soğukta geçirme tehlikeleri baş
göstermiştir.
59 ve
60ıncı AK PARTİ hükûmetleri ithal enerji üzerinde durarak ve
enerjisinin büyük çoğunluğunu İran, Bakü-Ceyhan veya Kerkükten
petrol boru hatlarıyla alarak, ülkemiz şu an enerji
açısından risk altında bulunmaktadır. Bir gün bu
vanaların kapanabileceği gerçeğini de hesaba katmamız
gerekiyor.
Hükûmet bir
yandan ithal enerji ile dışa
bağımlılığı geliştirirken, diğer yandan
yenilenebilir enerji kaynakları yerine geçiş coğrafyası
politikası uyguluyor. Öte yandan enerji açığını
kapatmak için de nükleer enerji santrallerine başvuruluyor. Hâlbuki
nükleer enerji santrallerinin Türkiyedeki payı enerji üretiminde yüzde
2yi geçmiyor. Çevrecilerin duyarlılığı
karşısında Başbakan Ben çevrecilerin
daniskasıyım. dese de, Sinop, Mersin, Fırtına Vadisi, Şırnak
ve Allianoide birçok yerde nükleer ve kömüre dayalı santraller yaşam
hakkını ve çevreyi tehdit ediyor.
Yapılacak
Ilısu barajıyla tarihî Hasankeyf; Cizre barajıyla da Alo Dino
Kalesi, Fındık Harabeleri, Fekayi Tayran Camisi, Timur Pençeleri,
Asur Kuleleri gibi tarihî yerler sular altında kalacak, doğal çevre,
binlerce yıllık tarih sulara gömülecek, ekolojik dengeler
sarsılacaktır.
İranın
zaman zaman vanaları kapatmasıyla karşılaşılan
durum, Orta Doğuda süren savaş, Kafkaslarda patlak veren gerilimler,
her an boru hatlarının kapatılma riski olduğunu gösteriyor.
Enerjinin ülke güvenliğiyle bağlantısı dikkate
alındığı zaman, önümüzdeki yıllarda kültürel
değerlerimizi ve çevreyi de koruyan enerji kaynaklarına yönelme
konusunda yeni politikaların geliştirilmesi
kaçınılmazdır.
Kuzey Irak Kürt
yönetimi ile iyi ilişkiler, yapılacak petrol aramaları,
Kerkükte barışçıl ve tarafsız bir politika, Kürt sorununun
barışçıl, demokratik çözümü, enerji sorununu da çözmeye
katkı sunacaktır.
Enerji konusunda
araştırma yapılarak yeni bir planlamaya gidilmesi, ithal ve
geçiş enerjisi yerine kaynak enerjisi sağlanması, ülkemizin
doğal zenginliklerinin değerlendirilmesi, çevreye duyarlı bir
yaklaşım, riskleri azaltacak, enerji açıklarını
kapatacak, ülke ekonomisine ve güvenliğine ciddi katkılar
sunacaktır. Bu nedenle, Meclis araştırma komisyonu
kurulması konusundaki önerimizin Genel Kurulca dikkate
alınacağını düşünüyoruz.
Son dönemlerde
özellikle Kafkaslarda, Orta Doğuda ve son Nabucco Projesiyle beraber
Rusyanın Avrupaya doğal gaz ihracı konusundaki gelişmeler
dikkate alınacak olursa, enerji ve güvenlik, ikisi bir arada
Yani bir
ülkenin enerji kaynaklarını kendisinin üretmesi, yaratması,
aynı zamanda ülkenin kendi güvenliğini koruması anlamına da
geliyor.
Son olarak, Orta
Doğuda bitmeyen çatışmaların nedeninin
kaynağında, yine Kafkaslarda, Gürcistan ile Rusya arasında
baş gösteren sorunlarda, Azerbaycan ile Ermenistan arasında meydana
gelen sorunlarda yine doğal gazla, petrolle ilgili
bağlantıların olduğunu görüyoruz.
Bugün için,
Türkiye, Orta Doğu petrollerinden ne yazık ki yeterince yararlanmamaktadır.
Özellikle Kuzey Irakta, yeni yeni, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının bazı şirketlerle birlikte bazı
çalışmaların yapılması düşünülse de
Ülke içinde,
özellikle haritalarda yeri olan Silopideki, Şırnaktaki -bütün Cudi
Dağı dâhil- kömür yataklarının, yani katı petrol
olarak tabir edilen bu kömür yataklarının altında petrol
denizinin olduğuna bütün bilimciler işaret ediyor. Hemen
yakınında bulunan İdilin Kozluca köyü, Nusaybine bitişik
Dinçer petrolleri, doğal gazı dikkate alındığında
ve Nusaybin, İdil, Cizre, Habur, Silopi sınır boyunda Irak ve
Suriye tarafında yüzlerce petrol kuyusu olduğu, Irakın ve
Suriyenin petrol çıkardığı dikkate alınacak olursa,
Türkiyede kendi enerjimizi yaratmak, kendi petrolümüzü çıkarmak, kendi
kaynaklarımızı kullanmak konusunda çok sağlıklı
bir politikaya sahip olmadığımız görülmektedir.
Biz, bu önergeyle
ülkemizin en hayati konusunda bir araştırma komisyonu
kurulmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bağlıyorum efendim.
Meclisin
mayın gerilimiyle geldiği noktada doğrusu gelinen
manzaranın, tıkanmışlığın,
çalışamazlığın, kaybolan zamanın artık sonuç
olarak zarar vermeye başladığını, gece onikilere kadar
süren bir mesainin ardından ertesi gün sabah 11.00lerde yapılacak
bir çalışmanın çok da verimli olabileceğinin ortaya
çıkmadığını görüyoruz. Tekrardan bu konularda bir
diyalog, grup başkan vekilleri arasında bir uzlaşma
sağlanmasında büyük bir yarar görüyoruz.
Bu önergemiz
Türkiye'nin lehinedir, ülkemizin lehinedir, halkımızın
lehinedir; destek bulacağını umuyor, saygılar sunuyoruz.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önerge lehinde
Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü.
Buyurunuz
Sayın Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Grubunun
enerji politikaları konusundaki araştırma önergesiyle ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin
birçok alanda olduğu gibi enerji alanında da sağlıklı
ve güvenli bir enerji politikası olduğunu söyleyebilmek maalesef
mümkün değildir. Yaklaşık yedi yıldır iktidarda olan
AKPnin uyguladığı politikaların, belki de daha doğru
bir tanımla politikasızlığın sonuçlarını hep
birlikte yaşadık. Bugün elektrik enerjisi alanında herhangi bir
kesilme söz konusu değilse, bu, iktidarın
başarısının değil, ekonomik krizin bir sonucudur. Kriz
dolayısıyla ekonomide yaşanan daralmaya bağlı olarak
talepte bir düşüş var ise ve enerji arzında bir sorun
yaşanmıyor ise -yaşanmıyor- bundan dolayı
yaşanmıyor. Ama geçen yılı şöyle bir
hatırlayalım, yüzde 70lere ulaşan zamları, zaman zaman da
yaşanan kesintileri hep birlikte yaşadık, gördük.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye enerjide dışa bağımlı bir
ülke durumundadır. Enerjimizin neredeyse dörtte 3ünü ithal ediyoruz.
Uygulanan politikalarla da bu yapının değişmesi mümkün
görünmemektedir. AKP de bu yapının değişmesi için hiçbir
adım atmamıştır.
Peki, bugün
enerji politikamız nedir? Önce elektrik alanındaki bütüncül yapı
parçalanmıştır, enerji alanı serbest piyasaya
açılmıştır. Kamunun bu alanda yatırım
yapması, malumunuz, yasaklanmıştır. Serbest piyasa ekonomisi
içerisinde sistemin işleyeceği öngörülmüştür. Ama gelinen
noktada sistemin işlemediği açıkça ortadadır. Ne arz
güvenliği sağlanabilmiş ne de fiyat istikrarı
sağlanabilmiştir. Yani her yıl 2.500 megavat düzeyinde
yatırım yapılması gerekirken yatırımlar 700
megavatta kalmıştır. Enerjide yedek kapasite yok
edilmiştir.
Elektrik
fiyatları ne oldu? Neredeyse bu konuda da bir karaborsa oluştu. Geçen
yıl DUY kapsamında 20-21 kuruşa elektrik alınmak zorunda
kalındı. Tabii, bu, vatandaşın faturasına da yüzde 70lere
ulaşan zam olarak yansıdı. O dönemde otomatik zam olduğunu
hepimiz biliyoruz, her ay otomatik zamlanıyordu elektrik. Peki, şimdi
otomatik olarak elektrik düşüyor mu? Talep daraldı, hem de ciddi bir
daralma söz konusu oldu. 2009un ilk beş aylık elektrik tüketimi
verilerine bakıldığında, Ocak ayında bir önceki
yılın aynı ayına göre elektrik tüketimi yüzde 6,4;
Şubat ayında yüzde 10, Mart ayında ise yüzde 2,8; Nisan
ayında yüzde 5,2; Mayıs ayında yüzde 6,5 düşmüştür.
Peki, talebi daralan bir ürünün fiyatının da azalması gerekmez
mi arkadaşlar? Serbest piyasa bunu öngörmez mi?
Geçen yıl
elektrik fiyatları talebe bağlı olarak hem de otomatik olarak
zamlanırken, bu yıl otomatik olarak düşüş olmuyor. Neden
olmuyor? Bunun cevabını bilmek isterim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu süreçte başka neler yaşandı?
Öyle dönemler oldu ki, kamu kendi elindeki santralleri durdurup, alım
garantileri nedeniyle özel sektörün elindeki doğal gaz santrallerinden
elektrik aldı. Yüzde 93ü ithal edilen doğal gazın elektrik
üretimindeki payı yüzde 45lere yükseltildi. Talebin
arttığı dönemlerde elektrik alımında ise tam bir
karaborsa oluştu. Talebin düştüğü dönemlerde Türkiye
almadığı doğal gazın parasını ödemek zorunda
kaldı. Kış aylarında doğal gazın fiyatı
yüzde 100 arttı otomatik olarak ama sonra öğreniyoruz ki İrana,
kullanmadığımız doğal gaz için 700 milyon dolar
ödüyoruz.
Türkiyeyi
doğal gaz koridoru yapıyoruz, enerji üssü oluyoruz. söylemlerinin de
gerçeği yansıtmadığını artık yavaş
yavaş görmekteyiz.
Nabucco
Projesinde hiçbir isteğimizin kabul edilmediği yabancı
diplomatlar tarafından açıklanmaktadır. Ülkemizi ne için, kim
için koridor yapıyoruz? Bu sorunun yanıtının somut olarak
verilmesini bekliyoruz.
Başka ne
oldu? Bir dönem, bir fabrikayı alana yanındaki hidroelektrik santrali
eşantiyon olarak verildi. Bir gün ihtiyaç duyuldu, o santralden elektrik
talep edildi ama elektrik verilmedi santral sahipleri tarafınca. Bedavaya
verilen santralden elektrik alınamadı.
Geçen günlerde de
malumunuz basına yansıdı. Bu santrale, bütün bunlara
rağmen, yüzde 100 alım garantisi verilmek isteniyor.
Petrol konusunda
da Türkiye bir ara koşulsuz bir şekilde topraklarını
yabancı petrol şirketlerine açmaya kalktı. Etkili muhalefetimiz
ve dönemin Cumhurbaşkanının tutumu nedeniyle bu
gerçekleşmedi. Bugün, hâlâ, Türk halkı, en pahalı
akaryakıtı kullanıyor. Geçen günlerde EPDK akaryakıt
dağıtım şirketlerini uyardı, fiyatların yüksek
olduğunu, gerekli indirimlerin yapılmaması durumunda işlem
yapılacağını bildirdi. Bunu da anlamak mümkün değil.
Yani bir sorun, bir yanlışlık varsa bunun gereğini
yaparsınız, buna seyirci kalmak Bak şu kadar süre veriyorum,
yapmazsan ceza keserim. anlayışını anlamak mümkün
değildir değerli arkadaşlar.
Ayrıca,
Türkiye, Doğu Akdenizde, bir oldubittiyle petrol arama
haklarını kaybetmek üzeredir. Bu konuya dikkatinizi çekiyorum.
Türkiye, bir an önce, Doğu Akdenizde aktif bir politikayı devreye
sokmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye bunları yaşadı, daha niceleri
yaşandı -ama sürem izin vermiyor ayrıntılara girmekten-
bunlar yaşanırken bir de ne oldu? Karanlıkta
kalacağız. söylemleriyle geçen yıl nükleer dayatması
yaşandı. Türkiye kendi yerli, yenilenebilir kaynaklarını
bir kenara bıraktı, sanki dışa
bağımlılık yetmiyormuş gibi dışa
bağımlılığı artıracak yeni bir maceraya
sürüklendi. Ne deniyordu o zaman? Enerji Bakanı, Başbakan, Nükleer
enerji en ucuz enerji. diyordu. Sonra bir ihale yapıldı, ihaleye
girenlerin biri hariç diğerleri teşekkür mektubu yollamıştı.
Bir mektuptan ise 21,16 sent çıktı. Ucuz denilen nükleerde teklif
edilen fiyat buydu. Ama bu konuda da henüz ne olduğu belli değil
değerli arkadaşlar. Bir ihale yapılıyor, bir fiyat
veriliyor, bu fiyata alıyor musunuz almıyor musunuz, bunu söyleyin.
Yok öyle olmuyor, revize teklif veriliyor. Onu komisyon kabul etmiyor, Şu
birim değerlendirsin. deniyor. Bu teklif 19 Ocakta yapıldı,
bugün 10 Haziran, aradan beş ay geçmiş, ama ne olacağı hâlâ
belirsiz.
Değerli
milletvekilleri, bu yaşananlar ve gündeme getirilen çözümler
ışığında, en stratejik kaynak olan enerjinin, enerji
alanının, doğru, sağlıklı şekilde
yönetilebildiğini söylemek mümkün müdür sorarım sizlere? Kesinlikle
değildir. Türkiye, yanlış politikalar, yanlış yönetim
anlayışı nedeniyle büyük bir kaynağı heba
etmiştir ve etmeye de devam etmektedir.
Türkiye, enerji
alanını bütüncül bir bakış açısıyla yeniden
planlamalıdır. Acil değil, akılcıl çözümler
üretebilmelidir. Karanlıkta kalıyoruz. söylemleri
eşliğinde gündeme getirilen acil çözümlerin çözüm
olmadığı ve ülkemize büyük zararlar verdiği ortadadır.
Yalnızca teşviklerle Şu kadar fiyattan şu kadar elektrik
alırım? denilerek bir yere varılması da kesinlikle mümkün
değildir. Türkiye, kendi yerli ve yenilenebilir kaynaklarını
temel alan, sürdürülebilir, yani çevreyi de dikkate alan bir enerji
politikası hazırlayıp uygulamalıdır. Bugün
hidroelektrik santrallerimizin yüzde 35-40ını ancak
değerlendirebiliyoruz. Rüzgâr, güneş, jeotermal,
biyoyakıtların elektrik üretimindeki payı ise yüzde 1e bile
ulaşmıyor. Türkiye, yenilenebilir kaynaklar açısından ciddi
bir potansiyele sahiptir. Ancak bu kaynakların değerlendirilebilmesi,
yine serbest piyasa politikaları doğrultusunda tamamen bir
başıboşluğa terk edilmemelidir. Yalnızca alım ve
fiyat garantisine indirgenmiştir. Oysa potansiyelin ortaya konulması,
öncelik sıralaması yapılması, bu kaynaklardan
yapılacak üretimin sisteme taşınabilmesi için ciddi planlamalara
ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, yenilenebilir enerji kaynakları
için ifade edilen yerli kaynak söyleminin de gerçekçi olabilmesi için
öncelikle teknoloji üretiminin sağlanması gerektiği de
açıktır. Bu konuda ciddi bir ARGE ve üretim
çalışmasına ihtiyaç olduğu ortadadır. Alınan
lisansların ne kadarının yatırıma döndüğü belli
değildir. Bu nedenle kamunun yatırım yapması önündeki engel
kaldırılmalı, gerektiğinde kamu, stratejik önemi yüksek
olan bu alanda da yeniden yatırımcı olabilmelidir.
Burada öncelik
verilmesi gereken bir konu da enerjimizi verimli ve tasarruflu
kullanmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Devamla) Türkiyenin tasarruf potansiyelinin yüzde 20ye kadar
çıkabileceğini belirtenler de vardır. Bu çok ciddi bir
kaynaktır arkadaşlar ve bu potansiyelimizi de mutlaka
değerlendirebilmeliyiz.
Değerli milletvekilleri,
geldiğimiz noktada, Türkiyenin enerji alanının yeniden
düzenlenmesi gereği açıktır. Hükûmetin enerjide
kullandığı politikaların halkımız lehine sonuçlar
doğurmadığı da ortadadır. Bu anlamda Meclisimizin,
enerji alanında yaşanan sorunların belirlenmesi, çözüm yolunda
yeni bir enerji stratejisi ve politikası oluşturabilmesi için görev
üstlenmesinin doğru olacağını düşünüyorum.
Araştırma
önergesinin gündeme alınmasına destek vermenizi bekliyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çöllü.
Aleyhinde, Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Uslu.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, DTP grup önerisi, enerji politikaları hakkındaki
grup önerisiyle ilgili aleyhte söz aldım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizdeki hızlı nüfus
artışının yanında, hızla şehirleşen ve
sanayileşme alanında atılım yapmaya çalışan bir
ülke olmamız nedeniyle Türkiyenin enerji ihtiyacı hızla
artmaktadır. Çevre Bakanlığının yaptığı
açıklamaya göre, Türkiyenin enerji ihtiyacı her geçen yıl bir
önceki yıla göre ortalama yüzde 8 artmaktadır. Benzer biçimde,
Dış Ticaret Müsteşarlığının
yaptığı açıklamaya göre de Türkiyenin, elektrik enerjisi
ihtiyacının karşılanabilmesi için yıllık 4-4,5
milyar dolarlık yatırım yapması gerektiği
belirtilmektedir. Türkiye bu miktarda bir yatırımı yapabilmekte
midir? Maalesef, bu durum, ekonomik zorluklar çeken ve enerji açısından
dışa bağımlı olan Türkiyeye ciddi
sıkıntılar getirmektedir. Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketinin hazırladığı on yıllık enerji
arz-talep raporuna göre bugün Türkiyedeki elektrik enerjisi üretiminin
yaklaşık yüzde 19u hidroelektrik santrallerinden, yüzde 24ü kömür
santrallerinden sağlanırken, tüm elektrik üretiminin yüzde 47si
doğal gazla çalışan santrallerden elde edilmektedir. Başka
bir deyişle, hemen hemen hiç doğal gaz üretemememize rağmen tüm
elektrik enerjisi ihtiyacımızın neredeyse yarısını
doğal gazla karşılar hâle gelmiş olmamız, uzun dönemde
doğru bir tercih değildir.
Bu durum,
ekonomiye önemli bir yük olmanın yanı sıra ülkemizi çevresindeki
doğal gaz zengini ülkelere ciddi biçimde bağımlı hâle
getirmekte ve muhtemel bir uluslararası krizde diğer ülkelerin eline
çok değerli bir kart verilmektedir. Bu şartlar altında Hükûmetin
enerji kaynaklarındaki çeşitliliği artırarak çevredeki
doğal gaz zengini ülkelere bağımlılığını
azaltması gerekmektedir.
OECD ülkelerinde
bir ailenin gelirinin en fazla yüzde 1i elektrik harcamalarına giderken,
Türkiyede asgari ücretlinin gelirinin yüzde 10a yakın bir
kısmı elektriğe gitmektedir.
Türkiye, petrol
ve doğal gaz kaynaklarıyla çevrili bir ülkedir. Yılın dört
mevsimi üzerinde güneş vardır. Rüzgâr enerjisinden yararlanabilecek
en önemli ülkeler arasında sayılmaktadır. Jeotermalde
Avrupanın en büyük potansiyeline sahip ülkesidir. Hidroelektrik ve
kömürde büyük bir potansiyele sahiptir. Diğer enerji kaynakları da
eklendiğinde Türkiyenin enerji kaynaklarını yeterli ve verimli
bir şekilde kullanamadığı ortadadır. Buna bir de
nükleer enerji gibi henüz yararlanamadığı alternatiflerini de
eklersek, enerji konusunda planlı bir çalışmanın ne kadar
gerekli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede, enerjiye olan ithal
bağımlılığı nedeniyle elektrik fiyatı çok
yüksektir. Türkiye, ham petrol ihtiyacının yüzde 6sını,
doğal gaz ihtiyacının ise yüzde 4ünü ancak kendi
kaynaklarından karşılayabilmektedir. Ülkemizin elektrik enerjisi
talebinde ortalama yüzde 7,5 oranında hızlı bir artış
eğilimi vardır. 2007 yılında 191,5 teravat olarak
gerçekleşen elektrik enerjisi üretimimizin 2020 yılında yüksek
senaryoya göre yıllık yaklaşık yüzde 7,7 artışla
499 teravat, düşük talep senaryosuna göre ise yıllık ortalama
yüzde 5,96 artışla 406 teravata ulaşacağı
beklenmektedir. 2008 yılı itibarıyla kurulu gücümüz 41.987
megavat, elektrik tüketimimiz ise 198,4 milyar kilovat olarak gerçekleşmiştir.
Enerji
Bakanlığının sitesinde yer alan aylık
Önemli bir
gelişmişlik kriteri olan kişi başı elektrik tüketimi
gelişmiş ülkelerde 8.159 kilovat iken, ülkemizde bu oran dünya
ortalaması olan 2.159 kilovatın altındadır. Türkiyede
kişi başı elektrik tüketimi yaklaşık 1.400
kilovattır. Ülkemizin bu seviyeye gelebilmesi için uzun vadeli plan ve
politikalar oluşturarak hayata geçirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, enerji politikamız ulusal çıkarlarımızı
gözeten, enerjide dışa bağımlılığı
azaltmak için yerli kaynaklara dayalı uzun vadede değişmeyen
temel unsurları içerecek bir şekilde yeniden belirlenmelidir. Enerji
politikalarını, ekonomi, güvenlik ve dış politikalardan
ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle, enerji
politikasını oluştururken bu hususları göz önünde
bulundurmak gerekmektedir.
Enerji
politikalarının, her şeyden önce sürdürülebilir hedeflere göre
çevreye uyumlu, güvenilir, enerjinin tüketicilerin tamamının
kullanabileceği ucuzlukta olması gerekmektedir.
Enerji
politikaları üretimden tüketime bir bütündür. Enerjide bütüncül bir
yaklaşım esas olmalıdır.
Ülkemiz
gerçekleri de göz önüne alınarak enerji sektörünün gerek stratejik önemi
gerekse kaynakların rasyonel kullanımı için düzenleme, planlama,
eş güdüm ve denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu açısından
entegre bir yapıya ihtiyaç vardır. Henüz kullanılmayan linyit ve
hidroelektrik potansiyelimizin bir an önce değerlendirilmesi önemlidir.
Tamamına yakını ithal edilmekte olan doğal gaza bağımlılığımız
bir an önce normal seviyelere indirilmelidir. Buna paralel olarak
ithalatın yapıldığı ülke sayısı da
çeşitlendirilmelidir.
Yenilenebilir
kaynak potansiyelimiz makul destek ve teşviklerle daha büyük ölçüde
değerlendirilmeli, enerji tanımı olgusu enerji
politikalarına entegre edilmelidir.
Yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımı ile ilgili orta ve uzun
vadede tutarlı hedefler konulmalı, bu hedeflerin gerçekleşmesini
sağlayacak stratejiler oluşturularak yol haritaları
belirlenmelidir. Hedeflerin gerçekleşmesini takip etmek üzere izleme
mekanizmaları oluşturulmalıdır. Petrolün en çok
kullanıldığı ulaştırma sektöründe alınacak
önlemler ile petrol tüketimimizi süratle azaltıcı önlemler
alınmalıdır. Türkiyenin bir enerji envanteri
çıkarılmalıdır.
Planlama, kamusal
üretim ve yerli kaynak kullanımını reddeden özelleştirme ve
serbestleştirme politikalarından vazgeçilmeli, kamu da özel sektör
gibi yatırım yapabilmelidir. Yetişmiş ve nitelikli insan gücümüz,
özelleştirme uygulamaları ve politik müdahalelerle tasfiye
edilmemelidir.
Enerjinin üretimi
ve yönetiminde en temel unsur olan insan kaynağımızın
eğitimi, istihdamı ve bazı konular enerji
politikalarının temeli olmalıdır. Enerji sektöründeki bu
açmaza bir an önce çözüm bulunmalıdır.
Sözlerime son
verirken sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
Aleyhinde,
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy.
Buyurunuz
Sayın Aksoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY
(Kütahya) Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlarım;
DTPnin grup adına vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Enerji konusu söz konusu olduğu için
özellikle konuşmak istedim.
Enerji,
biliyorsunuz hayatımızın en önemli unsurlarından birisi.
Kalkınmak için, yaşamak için, gelişmek için, bir medeniyet
kurmak için ülkelerin enerjilerini arz güvenliği altında, ucuz,
kaliteli ve sürekli bir şekilde temin etmeleri gerekir. Bunun için
hükûmetlerin elbette bir politikaları olması gerekir.
Bundan önce
konuşan değerli sözcü arkadaşlarım, Komisyonumun
değerli üyeleri aynı zamanda, Hükûmetimizin bir enerji
politikası olmadığından da söz ettiler. Buradan konuya
yaklaşmak istiyorum. Bir kere, bir enerji politikasından ne
kastediyoruz? Bunu, politika olmadığını söyleyenlerin ne
kastettiğini ve nasıl bir politika olması lazım
geldiğini de arkalarından söylemeleri gerekir. Bu noktada ben
konuşmalarda bir öneri görmedim ama dünyada takip edilen enerji
politikasından bir parça bahsetmek ve bu politika ile bizim Türkiye
olarak, Türkiye Hükûmeti olarak nasıl bir entegrasyon içerisinde
olduğumuza da değinmek istiyorum.
Muhterem
arkadaşlar, dünyada bugün takip edilen enerji politikası üç
sacayağı üzerine oturmaktadır. Bunun bir tanesi nükleer enerji
üzerine oturmaktadır, bir diğeri enerji verimliliği üzerine
oturmaktadır, bir diğeri de yenilenebilir enerji üzerine
oturmaktadır. Dünya bu üç enerji kaynağı üzerinde çok ciddi
çalışmalar yapmaktadır. Dünyanın kabul ettiği üç
sacayağı üzerindeki bu politikanın üçünün de üstünde
hükûmetlerimiz durmuş, bizzat komisyonlarımızdan ve Büyük Millet
Meclisindeki değerli üyelerin gayretleriyle, üçüyle alakalı da temel
hukuki zemini sağlayan yasalar çıkartılmıştır. Bu
üç temel politikayı takip etmiyor olsaydık böyle bir yasa
çıkarmamız mümkün olmazdı.
Ne yaptık?
Mesela Enerji Verimliliği Yasasını
çıkardığımız andan bugüne kadar, Türkiyede devrim
niteliğinde, enerji verimliliği kavramını halk
arasında, sanayici arasında, konutlarda, iş yerlerinde
anlaşılabilir bir kavram hâline getirdik, enerji verimliliğinin
son derece ucuz bir kazanç yolu olduğunu hemen hemen herkese açıklama
imkânı bulduk ve bunun sonunda da pek çok tedbir, pek çok işlem, pek
çok eylem devreye girdi. Bununla ilgili hukuki zemini hazırladık ve
bu hukuki zeminden de şu anda yararlanan sanayicimiz vardır, iş
adamlarımız vardır, konutlarımız vardır.
Bu Yasanın
detaylarına girmek istemiyorum çünkü Büyük Millet Meclisi
çıkardı bu Yasayı. Bu Yasayı çıkarırken de
Komisyonumuzun bütün değerli üyeleri ittifak hâlindeydiler. O
bakımdan ben tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Enerji
Verimliliği Yasasının ötesinde çıkarmış
olduğumuz diğer bir yasa Nükleer Enerji Yasası. Nükleer Enerji
Yasasında da çok önemli çalışmalar yaptı Komisyonumuz ve
değerli Büyük Millet Meclisi tarafından da, heyetiniz tarafından
da kabul gördü ve şu ana kadar olmayan hukuki bir platform, nükleer enerji
için de var oldu. Bugüne kadar üç defa, enerjiyle alakalı, hükûmetlerin
teşebbüsleri olmuş, ta 1970li yıllardan, efendim, o
zamanın enerji bakanlarının Evet, olur. dediği dönemlerde
yapılan teşebbüslerde akim kalarak bugünlere gelmiş ve bugün
bunun hukuki altyapısı temin edilerek bununla alakalı özel
sektör harekete geçmiş, ihaleye çıkılmış, ihalede
teklifler verilmiş ve Hükûmetimiz bunun üzerinde şu anda
çalışmalar yapmakta. Bu teklif tek bir teklif olması
dolayısıyla bazı düşünceler, üzerinde, zannediyorum,
serdediliyor. Bu bakımdan bir gecikme söz konusudur ama bu, olmayacak
anlamında değildir. Ayrıca, Sinop bölgesiyle alakalı da
yakın zamanda yeni bir ihalenin çıkarak nükleer enerjide önemli bir
adımın atılacağına inanıyorum.
Üçüncü sacayak,
yenilenebilir enerjidir. Dünya eskiden olduğu gibi sadece petrole göz
diken ve bir damla kan, bir damla petrol diyen bir dünya değildir
artık. Dünya, bugün petrolden başka enerji kaynakları aramaya
başlamış, bilmiş ve bununla alakalı da yenilenebilir
enerji kavramını ortaya çıkarmış ve bu noktada çok
önemli mesafeler almıştır ve buradan elde ettiği kaynaklar,
petrol kaynaklarını tehdit eder mahiyettedir ve yenilenebilir enerji
kaynakları, aynı zamanda dünyada içinde bulunduğumuz global
ısınmaya karşı da tek çaredir. Çok önemli ve tek çözümdür.
Bu noktada yine
Büyük Millet Meclisi çok güzel görev yapmış, Komisyonumuzdan gelen
Yenilenebilir Enerji Yasasını 2005 yılında
çıkarmış ve o günden bugüne kadar yenilenebilir enerji konusunda
fevkalade gelişmeler olmuş, rüzgâr enerjisi 19 megavattan 500
megavata çıkmıştır bu sene sonu itibarıyla, daha da
yükselecektir. Ve şimdi hazırlamış olduğumuz yeni
Yenilenebilir Enerji Yasasında yaptığımız
değişikliklerle inkılabi birtakım adımlar
atmış bulunuyoruz ve bunu da yine Komisyonumuzda başarıyla
geçirdik ve bu fevkalade inkılabi, Türkiyeyi sıçratacak bir yasa
olması itibarıyla, bu yasaya Komisyonumuzun bütün üyeleri müttefiken
evet demiştir; muhalefette bulunan arkadaşlarımın,
kardeşlerimin tamamı evet demişler ve çok önemli
katkılarda bulunmuşlardır. Ben bu vesileyle
şükranlarımı arz etmek istiyorum bütün Komisyon üyelerime.
İnşallah huzurunuza gelecek ve Genel Kurula da
şükranlarımı arz etme imkânım olacak.
Bu yasa
çıktığı zaman, Türkiye'de yenilenebilir enerjiyle
alakalı büyük bir sıçrama olacak çünkü bugün bu yasayı,
Amerikada, Almanyada ve Çinde de konuşmaktadırlar. Bu yasa ne
zaman çıkacak? diye bütün dünya sanayicileri ve bu global krizden bunalan
pek çok sanayici ve yatırımcı bu yasanın
çıkmasını beklemektedir. Eğer gerçekten bu yasayı
çıkartabilirsek, göreceksiniz, bu noktada Türkiye'de çok büyük
yatırım hamleleri olacaktır. Rüzgâr enerjisinden tutunuz çöp
gazı üretimine kadar, biyogazdan tutunuz güneş photovoltaic ve termal
güneş sistemlerine varıncaya kadar, hatta denizde rüzgâr enerjisine
varıncaya kadar, klasifike edilmiş ve her klasifikasyon için
ayrı fiyatlar verilmiş ve ayrı terminler verilmiş
şeklinde yepyeni bir teşvik mekanizması sizin huzurunuza
gelecek. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye sıçrama yapacak.
Bu arada,
Hükûmetimiz, bildiğiniz gibi yeni teşvik kararnamesi neşretti.
Bu teşvik kararnamesi de aldığımız sinyallere göre
fevkalade müspet inputlar alıyoruz, sayın muhalefetten de
alıyoruz, iş adamlarından da alıyoruz. Bu ikisiyle
birleştiği zaman ben inanıyorum ki ikinci altı ayda, 2009
yılının ikinci altı ayında kalkınmamızda
büyük bir hamle olacak ve belki negatif olan kalkınma hızımızın
pozitife doğru girme ihtimali çok yükselecek ve 2010 yılına
Türkiye take off yapmış olarak inşallah girecektir.
Ben bu ümit ve
temennilerle sözlerime son verir, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aksoy.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Tüzün, Sayın Durgun,
Sayın Erenkaya, Sayın Çöllü, Sayın Yıldız, Sayın
Sönmez, Sayın Susam, Sayın Coşkunoğlu, Sayın
Ağyüz, Sayın Arat, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Oksal, Sayın Kesici, Sayın Karaibrahim, Sayın Diren, Sayın
Ünlütepe, Sayın Genç, Sayın Oyan, Sayın Elekdağ.
Üç dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayımız vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/268) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verdiği önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.52
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.07
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre vermiş olduğu bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
2.- (10/117) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
10.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 10.06.2009 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Ön Görüşmeler kısmının 69. sırasında yer
alan 10/117, esas nolu, Sanayi sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergesiNİN
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde
Bursa Milletvekili Necati Özensoy.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu öneri
üzerinde, lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu öneri yani gündeme alınmasını istediğimiz araştırma
önergesi, sanayi sektörü ve sanayicilerimizin sorunları ve çözüm
önerilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınmasıyla alakalı. Bu araştırma önergesinin
veriliş tarihi 31/1/2008. Yani o günlerde yaşanan sanayideki
problemlerin bugünlere yansıdığı şekilde, özellikle
krizin de etkisiyle birlikte ülkemizin içinde bulunduğu durumu ortaya
koyarak bugün özellikle sanayi sektöründeki yaşanan
sıkıntıların sorunlarının araştırılıp
çözüm bulunmasıyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması
gerçekten elzem olmuştur, zorunlu olmuştur diye düşünüyorum.
Çünkü sanayi sektörünün ve ülkenin genel anlamda ne durumda olduğuna
şöyle bir göz atarsak, kurulan şirket sayılarına göz
attığımızda -ki, bu vereceğim rakamlar TÜİKin
rakamlarıdır, ne gazete haberleridir ne de başka kaynaklardan
alınan rakamlardır- bu yıl kurulan şirket sayısı
34,7 azalmış durumda, yine şubat ayı itibarıyla
kurulan şirket ve kooperatif sayısı 30,8 azalmış
durumda, buna ilave birçok rakamlar verilebilir. Yine açıklanan sanayi
üretim kapasite endekslerine hep birlikte göz attığımızda
yine bu rakamların gerçekten içler acısı olduğunu hep
birlikte görüyoruz.
Bunun yanında yine dış ticaret istatistiklerine,
TÜİKin rakamlarına bir göz atarsak, yine bu rakamların
gerçekten çok düşük rakamlar olduğunu, giderek
sıkıntıların arttığını TÜİKin
rakamları da ortaya koymakta. ABye ihracat yüzde 39,4 azalmış
yine geçen yılki rakamlara göre. Ocak ayı istatistiklerine baktığımızda
ihracatın 25,7 azaldığını görüyoruz özellikle yine bu
rakamların içerisinde. Bunları çoğaltarak, verilen bütün
istatistiklere baktığımızda maalesef giderek sanayi
sektöründeki üretimin, kapasite kullanım oranlarıyla birlikte
yansımaların kötüye gittiğini hep birlikte görüyoruz.
Tabii, bunların en büyük yansımaları da yine
işsizlik noktasında oluyor. İş gücü
araştırmalarına baktığımızda TÜİKin
yaptığı, yine 2008-2009 Ocak ayına
baktığımızda 11,6dan 15,5e çıktığını
görüyoruz, şubat ayı itibarıyla baktığımızda
11,9dan 16,1e çıktığını görüyoruz. Tabii işin
ilginç tarafı yine, iş gücüne katılma oranlarına
baktığımızda yüzde 45,8 oranını görüyoruz.
İş gücü dışında olanların da 46,3ünün daha önce
bir işte çalıştığını görüyoruz. Yani
işe girmekten ümidini kesenler ve iş gücü dışında
kalanların da oranlarının böyle vahim noktalarda olduğunu
hep birlikte görüyoruz. Dolayısıyla, sanayinin ve sanayicilerin
sıkıntılarının araştırılması, bir
an önce araştırma komisyonu kurulmasıyla birlikte bu taleplerin
yerine getirilmesi, bu tedbirlerin alınması gerçekten önemli.
Dünyadaki mevcut ve muhtemel gelişmeleri, bilim ve
teknolojideki eğilimleri, diğer sektörlerle etkileşimi, sosyal
yapıdaki değişim ve ihtiyaçları da dikkate alarak
Türkiye'nin sürdürülebilir sanayi stratejisine yönelik bir çerçeve tasarlanmasını
ve kayıt dışı istihdamın kayıt altına
alınması, iş gücü üzerindeki vergi yükünün
azaltılması, istihdam destek hizmetlerinin
yaygınlaştırılması ve girişimciliğin
teşvik edilerek ilave istihdam yaratılmasıyla dinamik bir
sınai iş gücü oluşturulması araştırılarak
güncel sanayi politikaları oluşturmak artık elzem olmuştur
diye düşünüyorum. Bu önergenin bir an önce kabulüyle bir adım daha
atılmış olur.
Buradan hareketle baktığımızda, son aylarda
ekonomik krizle birlikte sanayiye veya sanayicilere ne tür destekler
yapılmış diye bir gözden geçirdiğimizde, maalesef
sanayicilere destek yerine ellerinde olan bazı imkânlar da
alınmış durumda. Özellikle çıkardığımız
son KOSGEB Yasasında açılımı küçük ve orta ölçekli sanayi
kuruluşlarını geliştirme ve destekleme olan KOSGEBin
maalesef sanayi kelimesi bile kaldırılarak işletmelere
dönüştürülmüş. Dolayısıyla, sanayicilere, bir anlamda, bu
kalitenin geliştirilmesi noktasında bir sürü desteği olan KOSGEB
bir kredi kurumu hâline getirilerek sanayicilere bu anlamdaki destek de bir
anlamda ellerinden alınmış oldu.
Bakın, en son, yine Başbakanlığın
açıkladığı Yatırımlardaki Devlet
Yardımları, Aktif İş Gücü Programlarının
Güçlendirilmesi, Kredi Garanti Desteği adı altında bir
teşvik paketi var. Ben bununla ilgili, bu çalışmalar, işte,
böyle, Mecliste gerçekten geniş bir katılımın
olmadığı, bu işi gerçekten yaşayan, bilen
insanların oturup bu teşviklerin yapılması, Türkiye'nin
haritası çıkarılırken neler yapılması
gerektiği noktasında iyi araştırmalar
yapılmadığı için maalesef çıkan bu
çalışmaların neticesi de pek verimli olmuyor. İşte,
çıkan haritaya baktığımızda, tabii, ilginç tablolar da
görüyoruz burada. Daha önce kalkınmada öncelikli illerden olan Bilecik,
bakıyoruz, birinci bölgeye alınmış; Bursa, Eskişehir,
Bilecik bir bölge hâline getirilmiş, sosyoekonomik gelişmişlik
endeksi yukarılara çekilmiş ama bunun yanında, bakıyoruz,
Manisa üçüncü bölgede, işte, Konya üçüncü bölgede, Kayseri üçüncü bölgede.
Yani, böyle, gözle görülen birtakım haksızlıklar, birtakım
adaletsizlikler görülüyor. Bundan yaklaşık iki ay kadar önce, bu
haritayla ilgili basında çıkan haberleri aldığımda ben
o zaman Sanayi Bakanımız olan Sayın Zafer Çağlayana bir
soru yöneltmiştim, demiştim ki: Bursadaki sanayiciler, özellikle tekstil
sanayicileri bu haritayla ilgili değerlendirildiğinde Bursaya
tekstil sektöründe herhangi bir desteğin olmadığını,
bu paketin içerisinde özellikle Bursaya hiçbir teşvikin
olmadığını söylüyorlar. Bu konuda herhangi bilgi var
mı, doğru bilgi verir misiniz? demiştim. Sayın Bakan bana
cevaben demişti ki: Bursa gibi tekstilin merkezi olan bir şehir hiç
göz ardı edilir mi? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Gerçekten
de doğru söylemiş Sayın Bakan. Bursa göz ardı
edilmemiş, Bursaya çok büyük destekler var tekstil konusunda, ama
taşınma desteği var! Yani eğer Bursadaki tekstil
sanayicileri Bursadan üçüncü, dördüncü bölgeye fabrikalarını
taşırlarsa, bu tesisleri taşıyanlara beş yıl
süreyle kurumlar vergisinde yüzde 20den yüzde 5e, yine üçüncü, dördüncü
bölgelerde uygulanan SSK işveren prim desteği sağlanacak ve bu
tesislerin üçüncü, dördüncü bölgelere nakliye giderleri Hazine tarafından
karşılanacak. Yani Sayın Bakanın verdiği müjde,
Bursadaki tekstil sanayisine verdiği müjde, bu paketten bu şekilde
çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) Şimdi, bu şekilde
tekstile taşınma desteği verirken, bunu verenler acaba şunu
düşünüyorlar mı? En az 10 kişi çalıştıran, 250ye
kadar, iş yerinde işçi çalıştıranlar bu
işçilerini çıkartacaklar, hepsinin tazminatlarını
ödeyecekler, fabrikalarını bir yerden bir yere taşımak,
onları monte etmek en az altı ay sürecek, sonra üçüncü, dördüncü
bölgelere gittiklerinde, Bursada bile sıkıntı olan ara eleman,
işte kalifiye eleman ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklar,
bunları hiç düşündüler mi acaba?
İşte, sanayiye ve sanayicilere destek verirken, ifade
ettiğim gibi, eğer böyle araştırma önergeleri
doğrultusunda, gerçekten bu işi bilen ve yaşayan kişilerin
oralarda bulunmamasından çıkan paketler böyle paketler oluyor,
memlekete ancak bu kadar katkısı oluyor.
Ben, bu araştırma komisyonunun bir an önce
kurulması temennisiyle ve sizlerin desteği talebiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
Önerinin lehine İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Buyurunuz Sayın Susam. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin sanayinin içinde
bulunduğu durumu araştırmak için vermiş olduğu önerge
lehinde konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce konuşan arkadaşımızın da
belirttiği gibi, sanayi, gerçekten üzerinde ciddiyetle durmamız
gereken, hele bu kriz döneminde sanayinin sorunlarını en içten bir
şekilde masaya yatırıp çözmeye yönelik hızla adımlar
atmamız gereken bir konumda.
Biliyorsunuz, dünya ve Türkiye bir krizin içerisinden geçiyor.
Dünyada finans krizi olarak başlayan kriz, maalesef, ülkemizde büyük
oranda bir reel sektör krizi ve sanayileşme politikalarındaki
olumsuzlukları içeren bir kriz şeklinde kendini göstermiştir.
Türkiye'nin sanayileşme politikalarını özellikle
AKPnin yedi yıllık iktidar döneminde incelediğimizde, dünyada
çok önemli kaynak olduğu bir süreçte, Türkiye, sanayileşme
politikasını oturtup geliştirmek ve dünyadaki sanayideki
değişime ayak uydurma noktasında bir politik ve ekonomik program
koyamamıştır. Nedir dünyadaki değişen durum? Dünyada
değişen durum, sanayi çağından bilgi çağına
geçiş, iletişim çağına geçiş ve yüksek teknolojilerin
kullanıldığı bir çağa geçti dünya. Türkiye, bu
değişimin yaşandığı ve artık Sanayi
Devriminden sonra yeni bir dönemin yaşandığı
dünyamızda eğer rekabetçi olabilirse ve sanayisini bu
değişime ayak uydurabilirse dünyadaki rekabette ayakta kalır,
gelişmiş ülkeler içerisindeki hedeflerine varabilir, ülkesindeki
işsizlik sorununu çözebilir, sosyal problemlerini çözebilir. Eğer
bunu yapamazsa çözme şansı yoktur ve maalesef dünyanın
konjonktüründe nakdin, paranın bu kadar bol olduğu, uluslararası
yatırımcıların dünyada gelişmekte olan ülkelerde
yatırım için çok istekli olduğu bir dönemde Türkiye, kendine bir
sanayileşme politikası çizip, bu politikanın üzerinden ciddi bir
gelişme yapmak yerine borçlanmayı, ucuz dövizle ithalatı
teşvik etmeyi ve mevcut sanayiyi ithalata dayalı bir büyüme ile
ihracatçı konuma getirmeyi ilke edinmiş ve bu çerçeve içerisinde bir
sanayileşme politikası götürmüştür.
Bu politika, ciddi bir şekilde ülkede var olan sanayide
kendini kriz şeklinde göstermiştir. Bu politikalar uygulanırken
ulusal sanayimiz, yerli sanayimiz teşvikten uzak, çok
kısıtlı imkânlarla büyük bir rekabet ortamında kendi
kaderine terk edilmiş durumda bırakılmıştır.
Bakınız, dünyada rekabetin bu kadar yoğun
olduğu bir dönemde ucuz döviz politikasıyla sıcak parayı
ülkeye çekme yaptığınız zaman ithalatı da teşvik
ediyorsunuz. Bu noktada, ithalattaki bu teşvik Türk sanayicisini çok zor
durumda bırakmıştır. Bugün Türk sanayisinin rekabetçi
olabilmesi için Hükûmet, sanayinin girdilerinde, başta enerji, hammadde ve
insan kaynaklarında hiçbir doğru dürüst teşviki sanayicinin
lehine kullanmamıştır. Enerji dünyanın en pahalı
enerjisi ve ithalata dayalı bir enerji şeklinde kendini
göstermektedir.
Az önce verilen, enerjiyle ilgili soruşturma önergesinde de
görülecektir ki Türkiye enerjide hem ciddi bir şekilde dışa
bağımlıdır, alternatif enerji kaynaklarını kullanamamaktadır
hem de dünyanın en pahalı enerjisini kullanmaktadır. Enerjisi bu
kadar pahalı olan bir sanayiyi dünyada rekabetçi yapabilir misiniz?
Dünyada işçilik açısından, işverenin yükleri
açısından OECD ülkeleri içerisinde işverenin üzerinde en yüksek
yük olan ülke Türkiyedir. Peki, bu yedi yıllık süreç içerisinde
bunun yükünün azaltılması noktasında bir şeyler yapabildik
mi?
Sanayinin enerji ve insan kaynakları dışında
bir politikayla dünyada gelişen teknolojileri kullanabilme
noktasında, bilgi teknolojilerine, nanoteknolojiye ve katma değeri
yüksek ürünlerin üretilmesine yönelik teşvikler yapabildik mi? ARGE
teşviki çıkardık bu Meclisten. ARGE teşvikinde
koyduğumuz ARGE elemanı sayısı uluslararası
firmaların ülkede gelip ucuz iş gücünden yararlanarak
araştırma geliştirme imkânlarından yararlanması
noktasındadır. KOBİlere, küçük işletmelere, yanında 3
tane, 5 tane, 10 tane eleman çalıştırıp teknolojisini
geliştirmek isteyen insanlara sağladığımız
imkânlar, onlara sağladığımız imkânlar yanında
çok düşüktür. Politikamız hiçbir zaman ulusal sanayinin bu
dediğim şekilde gelişmesine yönelik politikaları ve yasal
düzenlemeleri yapma noktasında olmadı; hep Gelsin para, borç
çevrilsin ve çevrilebildiği kadarda da bugün için işler idare
edilsin. politikasıydı, bir sanayileşme politikası
değildi.
Ve bugün yine aynı şey devam ediyor. Bu krizde, krizden
çıkmak için uygulanıldığı söylenen teşvik
politikaları da krizin içinden çıkmaya yönelik bir tedbir içermiyor.
Hepiniz içindesiniz, şöyle elinizi vicdanınıza koyup
düşünün: Bu teşvik politikaları mevcut ekonominin krizinden
etkilenmiş sanayi işletmelerinin ayakta kalmasına yönelik
herhangi bir tedbir içeriyor mu içermiyor mu? Bu tedbirler, yeni
yatırımı teşvik eden bir anlayış içerisinde.
Arkadaşlar, önce, yıllardır kurulmuş, alın teri, emek,
Türk teknolojisiyle kurulmuş sanayinin sorunlarını çözmek için
ne getiriyorsunuz; hangi teşviki, hangi vergisel indirimi, hangi
istihdamın üzerindeki yük indirimini, hangi enerji indirimini
getiriyorsunuz ki yeni teşvik uygulamaları için
yatırımcı bulacaksınız? Yani, Türkiyede
yatırım yapmak için sırada bekleyen, ulusal sanayiden, yerli
sanayiden insanlar var da yapmıyorlar, bu bölgeleri ayırıp, bu
bölgelere o insanları yönlendireceksiniz. Arkadaşlar, yok böyle bir
yatırımcı. Bu yaptığınız da sadece
geçmişten gelen hazırlıklarınızı, bugün
çaresizlik içerisinde kalıp bir şeyler yapılması
gerektiği için -hani bir şarkıda var Bir şey yapmalı.
diyor- bir şey yapmak için yaptığınız bir tedbir. O
kadar da düşüncesizce uygulamalar var ki. İzmirle Manisayı
birbirinden farklı iki tane bölge yapıyorsunuz; Adıyamanı,
Gaziantepi, teşvik kapsamındaki illeri, birden teşvikin
dışarısına çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, gelin, sanayiyle ilgili ciddi bir
politika uygulayalım. Uygulayacağımız bu politika,
çağın değişimine ayak uyduran, ulusal sanayiyi ihmal
etmeyen ama dünyadaki bilimsel ve teknolojik değişimi yakından
yakalayan bir politika olmalı. Bunu, eğitimden başlayarak
yapmalısınız. Bir kere, mesleki eğitimi Türkiye'nin bir
numaralı meselesi hâline getirmelisiniz. Meslek eğitimi memleket
meselesidir. sloganı Türkiye'nin en temel olayı olmalıdır.
Bugün bu konuda da maalesef eğitim sistemimizin içler acısı
olduğu ve sanayinin arzu ettiği yetişmiş elemanı ne
ortaöğretim düzeyinde ne üniversite düzeyinde yetiştiremediğimiz
çok açık bir gerçektir. Ne yapıyoruz? Hâlâ teknoloji transferiyle,
ithalata dayalı, ucuz emekten yararlanan bir ihracat politikası
yapıyoruz ve bu ihracat politikası geldi, tıkandı.
Bakınız, dün Komisyonda Bakanımız açıklıyordu:
Bu sene 90 milyar dolar ihracat yapabilmeyi hedef koyduk. Nerede 2023
yılında 500 milyon dolar hedef koymuş Türkiye? Türkiye
hedeflerini küçültüyor. Geçen yıl yapılan ihracatın yarı
noktasına düşmek durumuna geldik. Bunun nedeni nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Daralan iç ve dış
pazarda sizin eğer teknolojiniz geri ise, sanayiniz bilgi teknolojilerine,
yüksek teknolojiye dayanmıyorsa, iletişim çağının,
bilgi çağının teknolojilerine yetişkin bir
altyapıyı, ARGEyi oluşturmamışsanız bu kriz
dönemlerinde ucuz emeğe dayalı ihracat politikanız tamamen yok
olur. Sizin karşınızda zaten Uzak Doğunun ve gelişen
başka ülkelerin ciddi bir rekabeti var ve bu rekabet
karşısında siz sanayicinizi yalnız
bırakmışsınız, artı üzerine yükler
bindirmişsiniz.
Onun için bu araştırma önergesi gereklidir. Bu Meclis
sanayinin sorunlarını araştırmalı ve bu sanayinin
sorunlarını çözmek için kafa yormalıdır.
Bu duygularla önergeyi desteklediğimizi belirtir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Önerinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Önergenin mahiyeti, sanayi sektöründe yaşanan sorunlarla
ilgili bir konu. Tabii, ben Tunceli Milletvekili olduğum için, Tuncelide
de bir tek sanayi tesisi olmadığı için sanayinin
sorunlarıyla fazla ilgilendim dersem doğru söylememiş olurum.
Ama keşke hükûmet diye bir kurum şu memlekette dengeli bir
yatırım politikası uygulasaydı en azından bizim
Tunceliye de bir iki tane fabrika düşerdi. Ama tabii, Tunceliye,
bırakın sanayi yönünden, hiçbir yönden devletin bir
yatırımı gitmiyor. İşte, dün burada öğretmenlerle
ilgili sorunlar görüşülürken
Bizim eğitimle ilgili çok büyük
sorunlarımız var. Maalesef Tuncelide taşımalı
eğitim sistemi bile çok kötü kullanılıyor. Efendim, işte,
taşımalı eğitimde getiriyorlar minibüse 3 lira koyuyorlar,
diyorlar ki: Sen sabahleyin gideceksin, 50 kilometreden çocuğu
alacaksın, akşam bırakacaksın, 3 lira -eski parayla 3
milyon- para alacasın. Yani maksat, orada kamu hizmetini yürütmemek.
Değerli milletvekilleri, şöyle bir düşünüp
arkamıza bakalım: Şu 23üncü Dönem, milletvekilliği
döneminde Türkiye Cumhuriyeti devleti ne hâle geldi? Benim gördüğüm
kadarıyla 23üncü Dönemde laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin tahrip
edilmesi
Yani cumhuriyetin kurulduğu tarihten 23üncü Dönem
Parlamentosunun kuruluş tarihine kadar laik Türkiye Cumhuriyeti devleti
hiç bu kadar tahrip edilmedi. Âdeta, Hükûmetiyle, Meclisiyle, kurumlarıyla
Türkiye sahipsiz bir ülke hâline geldi. Bakanlar Kurulu üyesi olan bir zat,
kırmızı plakalı arabalarla cemaatlerin yemeklerine,
ayinlerine katılıyor. Efendim, Meclisin kırmızı
plakasına binen zatlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu olan Yüce
Atatürk ve arkadaşlarını ihanetle suçluyorlar. Türkiyede,
bürokrasi maalesef devletin kuruluş felsefesine uygun davranış
içinde değil; eğitimcisiyle, bürokratıyla, her şeyiyle.
Şimdi, Çankayada Abdullah Gül evrakta sahtecilikten
dolayı kayıp trilyonlar davasında yargılanan kişi.
Onu bırakın, kendisi devlet bakanıyken Kalkınma
Bankasından 1 milyar 700 milyon liralık para harcamış,
kendi şahsi harcamalarıyken Kalkınma Bankasına
ödettirilmiş, hakkında mahkeme zimmet suçunu çıkarmış
ve kendisine tahsil kararı verilmiş.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Toparla, toparla!
KAMER GENÇ (Devamla) Başka bir ülkede olsa -ki
İngilterede, son bakanların istifalarını görüyorsunuz-
eğer bir zat, eğer devletin parasına el uzatmışsa ve o
para mahkemeler tarafından zimmet çıkarılmışsa,
artık, o insanlar o makamlarda oturamaz.
Şimdi, sayın milletvekilleri, belirli makamlarda
oturabilmek için sütten çıkmış ak kaşık gibi temiz
olmak lazım. Aksi takdirde, oturamazsınız.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Senin gibi mi?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bir çoğunluk şeyine
dayanarak ülkeyi en kötü şekilde yönetemezsiniz.
Şimdi bakıyoruz, bir Deniz Feneri çıkmış
ortaya. Deniz Feneri nedir? Deniz Fenerinde, vatandaşın en kutsal din
duygularını istismar ederek para toplayan kişiler, parayı
-15 milyon euroya yakın parasını- Ankaradaki Kanal 7 ve
Zekeriya Karamana göndermiş. Zekeriya Karaman kim? Onun oğluyla
Tayyip Beyin oğlu bacanak.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Konuya gel, konuya!
KAMER GENÇ (Devamla) Demek ki Deniz Feneri Tayyip Beyin de
evine girmiş. Şimdi niye
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Ayıp ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, girmiş işte. Bacanaktan
dolayı girmiş, bacanaktan dolayı girmiş. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şimdi, böyle olunca
Şimdi, arkadaşlar, bu meselenin
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Çok ayıp ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, ayıp değil.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Bu tür şeyler
yaşına başına yakışıyor mu?
KAMER GENÇ (Devamla) Ben bin defa soru sordum, dedim ki: Tayyip
Beyin oğluna aldığı geminin parası bu parayla
ödenmiş mi, ödenmemiş mi? Birisi çıksın bana desin ki:
Ödenmemiş. Ee ben de diyeyim ki: Haa, hakikaten iftira ediyorum. Ama
şimdi, bacanak olunca, bacanağın birisinin evine giren para öteki
bacanağa da biraz sirayet eder arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Saçma sapan
konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) Biz, Türk yapı sistemini biliyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, yine saçmalamaya başladı!
KAMER GENÇ (Devamla) Yani, daha önce de söylemiştim,
bakın, bizim Türkiye'de aile yapısı şöyledir: Hanımlar
erkeklerin ebeveynlerini, aile çevresini pek sevmezler ama kendi aile
çevrelerini çok severler hatta, yani ailenin imkânlarından, hanım
tarafının imkânlarından yararlandırırlar; bu Türkiyenin
gerçekleridir. Araştırırsanız
Ben, bunu her yerde
görüyorum. Dolayısıyla, yani bu işleri
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Konuya gel!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim bakın, arkadaşlar, bunu
bağırmaya
BAŞKAN Sayın Genç, konuya gelir misiniz lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, Parlamentonun
çalışmasını dile getiriyorum.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Ayıp, ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, Parlamentonun
çalışmasını dile getiriyorum.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Yakışmıyor sana.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani, Parlamento evvela bunları
bulmalıdır.
Beyler, eğer bir devletin, bakın
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Nezaketi aşma!
KAMER GENÇ (Devamla) Bir devletin, bakın
RTÜK
Başkanı eğer bu kadar zan altındaysa, eğer mal
varlığına el konulmuşsa, eğer yine Tayyip Beyin
oğlunun bacanağının babasının mal
varlığına el konulmuşsa; bu ciddi bir meseledir,
bunları açıklığa
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Atıyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Mahkeme karar vermiş; sen Türkiyede
oturmuyorsun, habersizsin Türkiyeden ya. Türkiyeden habersizsin.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Sen iftiradan başka bir
şey bilmez misin?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, yani Türkiyede oturuyorsunuz
ama Türkiyeden habersizsin. Evvela bunların açığa
çıkması lazım.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Konuştuğun şeylerin
hepsi yalan, iftira!
KAMER GENÇ (Devamla) Ya sizin yalan demeniz bir şey
değil ki, mahkemeler ortada. Mahkemede
Bu paralar nereye gitti
arkadaşlar?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Ayıp, ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Tayyip Bey
Bakın
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Milletin kürsüsünü böyle iftira
atmak için kullanma.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, Bülent Arınç, Fetullah
Gülenin yurt dışındaki çocuklarını topluyor,
getiriyor
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Efendim, Meclisin
bugün ciddi
(Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin yerinden kalkarak hatip
kürsüsüne doğru yürümesi)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Allahından kork be! Ne biçim
insansın sen be? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu ne Allahından
korkacağım?
BAŞKAN Sakin olun sayın milletvekilleri.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) İftiracısın,
mazursun
KAMER GENÇ (Devamla) Ya konuşuyor! Sana ne? Sana ne?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Hâlâ adam olmadın,
uslanmadın be, ne biçim adamsın sen? (Gürültüler)
KAMER GENÇ (Devamla) Sana ne benim konuşmamdan be!
BAŞKAN Sakin olun.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sen sabıkalı
adamsın!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, ara
verin; kürsüye saldırıyorlar
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.59
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde söz
sırası Tunceli Milletvekili Sayın Gençe aitti.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, biraz önce Hatip
konuşurken isim vermeden kırmızı plakadan bahsetmişti,
kimi kastettiğini lütfen açıklasın.
BAŞKAN Sayın Genç, kalan beş dakikanızda
lütfen daha sakin bir şekilde Genel Kurula hitap ederseniz hepimiz memnun
kalacağız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben bir milletvekiliyim, herkesin bunu aklına
koyması lazım. Ben bu kürsüde laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bütünlüğünü koruyacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin
ettim. Bu salonda görev alan bütün milletvekilleri bu yemini etti.
1920 şartlarında, bir yandan İtalyanlar
gelmiş, bir yandan İngilizler gelmiş, bir yandan Fransızlar
gelmiş, bir yandan Yunanlılar gelmiş, bu memleketi işgal
etmişler. Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde bulunan o zamanki
onurlu ve soylu halk birleşmiş, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bağımsızlığını korumak için
canlarını vermişler, kanlarını dökmüşler ve bir
devlet kurmuşlardır. O zamanki insanlar eğer hakikaten bölünmeyi
isteselerdi, hazır İngilizler gelmişken, İtalyanlar
gelmişken, Fransızlar gelmişken, Yunanlılar gelmişken
onlarla iş birliği yapıp, bölücü, bir devlet kurabilirlerdi.
Ben Tunceli Milletvekili olarak Türkiyedeki bazı
söylemlerden çok rahatsızım. Bir milletvekili olarak burada bazı
şeyleri söylememiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Anayasası, devrim kanunları yürürlükteyken bir Bakanın
çıkıp da, hem de kadın Bakanın çıkıp da bir
tarikat şölenlerine devletin resmî plakasıyla katılması
beni rahatsız ediyor. Bunu buradan ben söylemeyeceğim, sen
söylemeyeceksin, peki, bu devleti kim koruyacak arkadaşlar? Bu devlette
yapılan soygunları ben söylemeyeceğim, siz söylemeyeceksiniz de
bu devleti kim koruyacak? Bu devleti
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yalan söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, eğer ben bir kimseye iftira
atıyorsam, buyursunlar beni mahkemeye versinler. Şimdi siz benim
üzerimde niye bu kadar baskı kuruyorsunuz? Yiğitliğiniz varsa
gidelim sokakta yürüyelim. Gidelim arkadaşlar, çıkalım
televizyonlara konuşalım. Ben burada vatanıma, milletime,
insanlarıma karşı ihanet etmiyorum. Ben burada
vicdanımın sesine kanarak, makam ve mevki beklemeden, kimseden
korkmadan, vicdanımın sesine dayanarak milletime karşı
duyduğum sorumluluk duygusu gereği burada düşüncelerimi
söylüyorum. Yani
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Hakaret ediyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Kime hakaret ediyorum kardeşim, kime
hakaret ediyorum?
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Herkese hakaret ediyorsun.
İftira atıyorsun, iftira.
KAMER GENÇ (Devamla) Burada suistimalleri söylemek hakaret
midir? Ben diyorum ki, Fethullah Gülenin 700 tane öğrencisini getirip de
Bülent Arınç, efendim şiir okutup da bu şiirleri kim yazdı
Fethullah Gülene demeye hakkı var mı bunun?
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Yazıklar olsun sana!
KAMER GENÇ (Devamla) Var mı efendim? Var mı bunun?
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Türkçe konuşuyor o
çocuklar. Dünyanın dört bir yanında Türkçe konuşuyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, Türkçe konuşmaktan iftihar
ederim. Getir, Güneydoğuda o kadar çocuk var, okumayan insanlar var,
eğer hakikaten vatanseversen, evvela sen kendi memleketindeki gençleri,
okumayan insanları, onları okut, onları bu memleketin sadık
vatandaşları yap, onlara emek var.
Şimdi, arkadaşlar, Türkiyede
Bakın, hepiniz de
benden iyi biliyorsunuz, Amerikaya giden özellikle AKPli milletvekilleri
Fethullah Güleni gidip ziyaret ediyorlar. Şimdi, bu Fethullah Güleni bir
gün bu Mecliste açalım. Kimdir bu arkadaşımız? Ne yapmak
istiyor? Türkiyede bunun bu sermayesi nereden geliyor? Acaba Türkiyedeki
rejimdeki rolü nedir? Bunları bir araştıralım. Niye buna
çekiniyorsunuz? Yarın bunun en büyük zararını siz çekeceksiniz,
ben çekmem. Benim zaten düşüncelerim belli. Benim düşüncelerim belli
olduğu için
Araştıralım, Türkiye için çok büyük bir
tehlikeye gelmiş.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Mahkemeye ver.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bakın, geçen gün bir
teşvik kanunu uyguladınız
(Manisa Milletvekili Mehmet Çerçinin
yerinden kalkarak hatip kürsüsüne doğru yürümesi)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Sayın Başkan, konumuz
Fethullah Gülen midir? Hangi konuda konuşuyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, tabii ki, ben konuşurum
bunları ya
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen, yerinize oturunuz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Hangi konuda konuşuyor? Nedir
konu? Niye müsaade ediyorsunuz?
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Sen kabadayı
mısın?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Nedir, konu nedir?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Böyle bir şey olur mu ya!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Siz onun avukatı
mısınız?
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Ben o kürsünün koruyucusuyum.
BAŞKAN Burada kürsü masuniyeti vardır, milletvekilleri
istediği gibi konuşurlar. Lütfen
Lütfen yerlerinize oturunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Sayın Başkan
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Senin vizyonun var mı?
KAMER GENÇ (Devamla) Var var, benim var.
BAŞKAN Sayın Genç, sözünüzü bağlayınız
lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, bağlayacağım da,
Sayın Başkan
ALİ KOYUNCU (Bursa) CDsini al bir seyret, ne
yaptığını, ne yapmak istediğini çözersin.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim CDyi seyretmeye gerek yok. Ben otuz
senedir bu Parlamentodayım ya. Sizin hiçbiriniz benim kadar deneyim sahibi
değilsiniz ki. Ben diyorum ki, Türkiyede, burada, bir tehlike var, bu
tehlikeyi görelim. Türkiyede rejim gidiyor. Türkiye çok ciddi bir dönüşüm
içinde. Şimdi, bürokrasiyi hallettiniz, şimdi sanayi ve ekonomiyi
hallediyorsunuz. Bunu söyleyen, sizin içinizden çıkan bir milletvekili
arkadaşınız, diyor ki: AKP, Tayyip Erdoğan kendi
ekonomisini kuruyor. İşte, yeni teşvik kanunlarıyla
kurumlar vergisini yüzde 5e kadar indiriyor. Bu, Türkiye'nin geleceğini
tamamen yeni devlete dönüştüren, ekonomisiyle, bürokrasisiyle, laik
Türkiye Cumhuriyeti devletini yok etmeye çalışan bir
uygulamadır. Bunları burada söylemek bizim görevimizdir. Sizin
hoşunuza gitmiyorsa, eğer aksini düşünüyorsanız buyurun
burada söyleyin.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır, böyle bir şey yok.
deyin.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Milleti kandıramazsın!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, ben milletvekiliyim, burada
düşüncelerimi söylemem lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, sürem bitmedi.
BAŞKAN Ben verdim efendim size beş dakika, dört dakika
süreniz kalmıştı.
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
SIRRI SAKIK (Muş) Hatip konuşurken bizi ima ederek
suçlamada bulunmuştur.
BAŞKAN Ne söyledi efendim?
SIRRI SAKIK (Muş) Kırmızı plakayla
Çanakkalede
BAŞKAN Onu açıkladı efendim, onu
açıkladı, açıkladı.
SIRRI SAKIK (Muş) Hayır, açıklamadı, bizzat
beni kastetti.
BAŞKAN Açıkladı efendim, Bir hanım
bakanın dedi, Kırmızı plakayla dedi.
SIRRI SAKIK (Muş) Efendim, onun ötesinde Atatürke Çanakkalede
hakaret ettiğim
Bu konuşmayı yapan benim. Onun için isim
vermesini istedim ama bu evirip çevirip bu sefer bakana getirdi. Yani bütün
Türkiye de biliyor ki son pazar günü benim Çanakkalede yaptığım
konuşmayla ilgili Kamerin açıklaması oldu. Ben bu konuda söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniye konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, evet pazar günü ben Çanakkaledeydim. Çanakkaleye
giderken yanımda Batman milletvekili vardı, birlikte Çanakkaleyi
dolaştık. Orada Kurtuluş Savaşının
anılarını gördüm, orada insanların nasıl omuz omuza
emperyalizme karşı savaştıklarını gördüm. Hatta
bir duvarda yazıyordu: Bunlar bir daha geri dönmemek üzere buraya
geldiler. İşte, biz bu neslin çocuklarıyız. dedik. O
kongrede bunları dile getirdik. Eğer 1918in ruhuna, 1921lerin
ruhuna uygun hareket edilmiş olsaydı, Atatürkün etrafını
kuşatanlar eğer onu 1924lerde farklı yöne çekmemiş
olsalardı bugün bu kan ve şiddet olmazdı. dedik.
"1921lerin ve 1918lerin ruhuna sahip çıkmalıyız dedim
ama ne yazık ki bazı gazeteler bunu çarpıtarak, sanki Mustafa
Kemale dil uzatılmış
Oysa bugünkü birçok gazetede
kastımızın Mustafa Kemal olmadığını,
hepimizin 1918lerde ve 1921lerdeki ruha sahip çıkmamız
gerektiğini ve Kürt sorununun çözüm adresinin Çanakkale, İstanbul ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu söyledim. Ama ne yazık ki bu
arkadaşımız uzun süredir bu kürsüde bazen çıkıp
savcıları, polisleri sürekli göreve davet ediyor. Ve kendisini Ben
halkın vekiliyim
Peki, bunlar, biz vekil değil miyiz!
Efendim, ben
Kırmızı plakaya bindiniz. Sizin bir
lütfunuz değil ki. Yani kırmızı plakayı siz bize
lütfetmediniz. Hakaret etme hakkınız yok. Bu Parlamentoya saygı
duymak zorundayız. Yani Atatürk ve Mustafa Kemal
sığınabilinecek bir liman değil. Yani
yanlışlıklarınızı, eksikliklerinizi onunla telafi
etmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Bu halk size görev verdi,
Barışı, demokrasiyi, kardeşliği sağlayın.
diyor. Bizim söylemek istediğimiz bu. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, konuşmacı
dedi ki: Ben polisi ve savcıları göreve davet ediyormuşum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, bana sataşma var.
(AK PARTİ sıralarından Otur yerine. sesleri) Ben hiçbir zaman
polisleri ve savcıları hiçbir arkadaş için göreve davet etmedim.
Yani birileri beni kendilerine
Müsaade ederseniz, burada bir sataşma var
BAŞKAN Sayın Genç, meramınız
anlaşılmıştır, teşekkür ediyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, Sayın Başkan, ama bu çok
büyük bir itham. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Genç, kürsüye davet etmedim sizi.
Meramınız anlaşılmıştır, gerekirse de
çağırabilirsiniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, bir şey söyleyeyim size,
ben Tuncelide milletvekilliği yapıyorum. Bu benimle ilgili çok büyük
bir itham. Yani orada bir silahlı örgüt görev yapıyor. Bu örgütlere
beni şikâyet etmenin anlamında bir ifade kullanılıyor. Bunu
açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
SIRRI SAKIK (Muş) Hiç kimse senin için tenezzül etmez.
BAŞKAN İki dakika süre veriyorum. Lütfen
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hayda! Bu kadar da olmaz
Başkanım ya!
2.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi siz hâlâ bu memlekette yaşamıyorsunuz!
Ben şimdi savunduğum fikirle
Şimdi, çıkıyor burada
Sırrı Bey diyor ki -güya birilerine çağrı yapıyor-:
İşte, Kamer Genç bizim hakkımızda polisi ve
savcıyı göreve davet ediyor. Benim böyle bir davetim yok. Ben
diyorum ki bu kürsü altında, bu çatı altında gelip de ülkenin
birlik ve bütünlüğü için namusu ve şerefi üzerine yemin eden
insanları bu paralelde de görev yapmaya davet ediyorum. Bunda polisi ve
savcıyı herhangi birisine karşı davet etmek var
mıdır?
Ben diyorum ki bu memlekette kırmızı plaka arabaya
binen, işte, Meclis Başkanlık Divanı üyeleri, Bakanlar
Kurulu, evvela bu görevleri kendilerinin yapması lazım. Bundan bir
hata var mı? Yok. Ama birilerine birtakım, efendim, göndermeler
yaparak
Ben kimseden korkmam, onu da bilesiniz. Eğer ben kendi
şahsım
Ben, Tunceli Milletvekiliyim, Tuncelideki bu silahlı
eylemler en fazla bize zarar veriyor. Bütün okullarımız
yakıldı, insanlarımız işsiz, evimizden,
barkımızdan olduk, en büyük sıkıntıyı Tunceli
halkı gördü. Eğer bu silahlı eylemler olmasaydı şimdi
Türkiye dünyanın en büyük bir turizm alanıydı, en güzel
yaşanabilir bir coğrafyaydı. Biz bunun için, canımız
yandığı için birilerini göreve davet ediyoruz. İkiyüzlü
olmayalım diyoruz. Açık olalım, net olalım, ne söylüyorsak
içimiz, dışımız bir olsun. Çıkıp da birilerine
karşı başka konuşmuyorum, birilerine karşı
şey konuşmuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde
konuştuğumu Tunceli dağında da konuşurum. Ben böyle bir
insanım.
Saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/117) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhine
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli.
Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saat 13.00ten beri, gerçekten çok seviyeli ve katkı
sağlayan çalışmalar yapıyoruz,
arkadaşlarımız birikimlerini aktarıyorlar ve bize verilen
bu görevi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar ta ki biraz
önce kürsüde konuşma yapan konuşmacıya kadar. O
konuşmacıyla birlikte, maalesef, inanılmaz seviyesiz bir
konuşma yapılıyor. İçi boş, anlamsız, iftira dolu
ve içinde -her zaman söylüyorum- zerre kadar zekâ kırıntısı
olmayan konuşmalar yapılıyor bu kişi tarafından. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlar, bu
arkadaşımız defalarca kürsüye çıktı konuştu. Hiç
kimse hatırlıyor mu, burada, bilimsel, gerçekten katkı
sağlayıcı, bir şeyler veren, araştırma sonucunda
bir çalışmayı ortaya koyan, herhangi bir
konuşmasını hatırlıyor musunuz? Hiç kimse
hatırlamıyor. Sadece hakaret ediyor, sadece provoke ediyor, sadece
geriyor, sadece iftira atıyor ve sadece yalan söylüyor. Bunu kınıyoruz.
Biz bu seviyeye inemeyiz, bu seviyeye inmemiz mümkün değil değerli
arkadaşlar ama hiç kimsenin de bu Meclisin huzurunu bozmaya hakkı
yok. Bu Meclis milletin Meclisi. Millet bize gayet sakin, seviyeli
Elbette
herkes düşüncesini söyleyecek, eleştirisini yapacak, ona hiç kimsenin
bir itirazı olamaz, ancak ispatlanmamış, mahkeme
kararlarıyla ya da başka şekilde belgelendirilmeyen
iddiaları burada gerçekmiş gibi ve burada olmayan, cevap verme
imkânı olmayan insanlar hakkında aleyhe konuşarak hakaret etmeye
hiç kimsenin hakkı yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hangisi, hangisi yahu? Hangisi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu seviyesizliktir
değerli arkadaşlar, seviyesizliktir altını çizerek
söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama hiç
kimse bu seviyesizlikle yarışamaz. Temenni ediyorum, ümit ediyorum
buna benzer konuşmalar, tartışmalar bu Meclisin bu kürsüsünden
yapılmasın değerli arkadaşlar. Yani gerçekten, provoke etme
konusunda inanılmaz maharetli bir arkadaşımız. Gayet sakin
çalışmalarımızı yürütüyorduk, eleştiriler de
oluyordu, bunda hiç kimsenin bir rahatsızlığı yoktu,
olması mümkün değil, ta ki o arkadaşımız bu kürsüye
gelene kadar. Yani birisi provoke et derse ancak bu kadar yapılabilir,
provokasyon uzmanı sanki. Bu milletin huzura ihtiyacı var, bu
milletin sakinliğe ihtiyacı var, Meclis için de geçerli bu. Bir
şey biliyorsanız, gelin, konuşun, anlatın, eleştirin,
söyleyin, katkı sağlayın ama bilmiyorsanız, kapasiteniz
yoksa, bilgi birikiminiz yeterli değilse -bilemiyorum- zekâ seviyeniz
yeterli değilse o zaman konuşmayın, çıkmayın buraya,
oturun oturduğunuz yerde. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Grup önerisinin
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bize bir sürü
hakaret ettiler, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Anadol, Sayın Ünsal, Sayın
Diren, Sayın Durgun, Sayın Karaibrahim, Sayın Köse, Sayın
Sönmez, Sayın Küçük, Sayın Kaptan, Sayın Süner, Sayın Emek,
Sayın Susam, Sayın Arat, Sayın Oksal, Sayın Ağyüz,
Sayın Kart, Sayın Kaptan, Sayın Coşkunoğlu, Sayın
Altay, Sayın Kesici.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/117) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verdiği öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
3.- (10/135) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve
saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
10.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 10.06.2009 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/135) esas numaralı Meclis
Araştırma önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 10.06.2009
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması ve Genel Kurulun
bugün saat 19:00a kadar çalışması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerinde
lehte İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ.
Buyurunuz Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; başta Almanya olmak üzere,
bazı Avrupa ülkelerinde artış gösteren ve o ülkelerdeki
vatandaşlarımız ve soydaşlarımızın mal ve
can güvenliğini tehdit eden ırkçı ve yabancı
düşmanlığı temelinde saldırılarla ilgili gerekli
araştırmaların yapılması amacıyla bir Meclis
araştırma komisyonu kurulması için verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu önergenin verildiği
2008 yılının Şubat ayında Almanyanın
Ludwigshafen kentinde Türklerin yaşadığı bir evde
çıkan yangında 9 Türk hayatını kaybetmişti.
Ludwigshafen yangın faciasından sonra Alman medyası yoğun
olarak olayın kundaklama olacağı üzerinde durmuştu.
Soruşturmayı yürüten Frankenthal Başsavcısı ise
yangının kundaklama sonucunda çıktığına dair bir
delil olmadığını ileri sürdü ve dosya kapatıldı.
Oysa, şubat ayı içinde Almanyanın başka yerlerinde de
Türklerin oturduğu mekânlara karşı peş peşe yakma
teşebbüsleri devam etti. Bu ırkçı saldırılar
değerli arkadaşlarım, Türkleri korkuttu çünkü Almanyada
Türkleri yakmaya teşebbüs olayları yeni değildi.
Anımsayacaksınız, 23 Kasım 1992 tarihinde Almanyanın
Mölln kentinde bir Türk ailenin oturduğu ev kundaklanarak
yakılmış ve bunun sonucunda Aslan ve Yılmaz ailelerine
mensup 5 kadın yanarak ölmüştü.
Aynı hasta ırkçı zihniyet, 29 Mayıs 1993
tarihinde, Solingende de bilinçli bir kundaklamayla Mevlüde Gençin 2
kızının, 2 torununun ve 1 yeğeninin, yani toplam 5
kişinin diri diri yakılmasına yol açmıştı.
İnsanlık adına utanç verici bu ırkçı
saldırılar Almanyadaki Türk toplumunun hafızasına
kazınmıştı.
İşte bu nedenlerle, değerli arkadaşlarım,
önergemizi Meclis Başkanlığına sunduğumuz günlerde Ludwigshafen
vahşeti nedeniyle Almanyadaki soydaşlarımız endişe
içindeydiler. Alman makamlarının kendilerini kerhen koruduğu
inancıyla can ve mal güvenliklerinden emin değildiler. Hemen
belirteyim ki, izah ettiğim bu tehdit ve güvensizlik ortamı sadece
kundaklama olaylarından değil, Müslümanlar ile Türkleri hedef alan
ırkçı düşmanlığın,
ayrımcılığın ve aşağılayıcı
muamelelerin artmasından kaynaklanıyordu.
Önergemizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına
sunmuş olduğumuz tarihten bugüne kadar geçen yaklaşık on
beş ay zarfında Almanyada yabancı
düşmanlığı ve ayrımcılık ve Türklere yönelik
ırkçı saldırılar azalmış değil, bilakis
artmıştır değerli arkadaşlarım. Nitekim bu husus
FRAnın, yani Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının Nisan
2009da yayınlanan son raporunda açıkça belirtilmiştir. Bu
rapor, Avrupada yaşayan her 3 Müslümandan 1inin dinî veya etnik kökeni
nedeniyle ayrımcı bir muameleye maruz kaldığını
ve yüzde 11inin ırkçı bir saldırıya
uğradığını açıklıyor.
Avrupa Konseyine bağlı bulunan ve ismine
kısaltılmış olarak ECRI denilen Irkçılık,
Yabancı Düşmanlığı ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele
Komisyonunun yayınladığı raporda Almanyanın maalesef
hiç de gurur duymayacağı şu gözlem ve bulgulara yer veriyor.
Rapor, Almanyanın göçmenlere ve özellikle Türk, Müslüman, Çingene ve
siyahlara karşı ırkçılık ve ayrımcılık
yapıldığını belirtiyor. Bundan sonra da bu tutumun
büyük ölçüde siyasi partilerin göçmenleri hedefleyen ve aşağılayan
politik söylemlerinden kaynaklandığının altını
çiziyor. Raporda, Türk ve Müslümanların, etnik ve dinsel gerekçelere
dayanan ırkçı fiziki saldırılara
uğradığı ve ayrımcı eylemlere maruz
kaldıkları belirtiliyor. Almanyada 3,5 milyon Müslümanın
yaşadığı anımsatılarak bunların
mallarının yüzde 10unun bilinçli olarak tahrip edildiği ve
yüzde 3ünün de fiziki şiddet ve saldırıya
uğradığı belirtiliyor. Bu Müslüman kitlenin 2 milyon 800
bininin Türk olduğu dikkate alınırsa, oransal açıdan
Türklerin Almanyada mal ve can güvenliği açısından
karşılaştıkları tehdidin boyutları çok daha iyi
anlaşılır.
Raporda, ayrıca Alman Vatandaşlık
Yasasının ayrımcılık öngördüğü
vurgulanıyor. Alman vatandaşı olmak isteyen Avrupa Birliği
ülkeleri vatandaşları ve İsviçreliler, mevcut vatandaşlıklarından
çıkmaya mecbur değiller. Buna mukabil Türkler ve diğer göçmenler,
Alman vatandaşı olmak için mevcut vatandaşlıklarından
çıkmak zorunda bırakıldıkları için çoğu zaman
Alman vatandaşı olamıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, buraya kadar belirttiklerim
şöyle özetlenebilir:
1) Avrupa ırkçılık ve Müslüman
düşmanlığı kıskacındadır.
2) Avrupada dinî ve etnik ayrımcılık
tırmanmaktadır.
3) Avrupa ülkeleri içinde Müslüman düşmanlığı
ve ırkçılığın en büyük hız
kazandığı ülke Almanyadır.
4) Almanyada ırkçılık ve
ayrımcılık, büyük ölçüde, siyasi partilerin göçmenleri kötüleyen
ve aşağılayan politik söylemlerinden kaynaklanmaktadır.
5) 3,5 milyon Müslümanın yaşadığı
Almanyada, 2 milyon 800 bin nüfusla en büyük grubu oluşturan Türkler
hedef tahtası hâline getirilmiştir.
Şimdi, değinmiş olduğum raporlarda yer almayan
birkaç hususu dikkatinize getirmek istiyorum değerli
arkadaşlarım. Almanyada Türklere karşı
dışlayıcı ve ayrımcı muamele kasıtlı
olarak körükleniyor. Alman politikacıları, sürekli olarak, Türkleri
Alman toplumuna uyum sağlamamakla, Almanca öğrenmemekle suçlamak
suretiyle Alman kamuoyunu Türkler aleyhine dönüştürüyorlar. Bu durumu,
yeni yapılan Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde de gördük.
Irkçılık ve yabancı düşmanlığı seçim
kampanyasının temel dayanağı oldu değerli
arkadaşlarım. Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya
Başbakanı Merkelin, Türkiye'nin üyeliğine Müslüman olması
nedeniyle karşı çıkmaları bu seçime karanlık bir damga
vurdu.
Bu ortamda, Alman makamlarının Türkleri bezdirmek,
soğutmak, toplumdan dışlamak için her yola
başvurduğunu görüyoruz. Sonra da Türkler entegre olmak
istemiyorlar. diye fatura yine Türklere çıkarılıyor. Bu
sağlıksız koşullar nedeniyle Türk gençlerinde işsizlik
oranı ülke ortalamasının 2 misline çıkmıştır
değerli arkadaşlarım. Türk nüfusunun yüzde 30u
işsizliğe ve yüzde 43ü yoksulluk sınırının
altında yaşamaya mahkûm edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, burada bir parantez açarak
buraya kadar söylediğim iç karartıcı hususların
Almanyadaki Türk toplum yapısının sadece bir yönünü
yansıttığını vurgulamak isterim. Bu yapının
nispeten daha küçük başka bir yönü vardır ki bu, gerçekte bizler için
hem umut hem de gurur vericidir çünkü Almanyada yaşayan Türklerin bir
bölümünün toplumsal profilinde devrimsel bir değişiklik
olmuştur. Almanyada ikinci kuşak Türklerin bir bölümü eğitimin
sosyal hiyerarşide yükselmek için en güçlü araç olduğunu kavrayarak
çocuklarını okutmaya büyük önem vermiştir. Almanyada
yetişip ülkenin eğitim kurumlarından geçen yetenekli Türkler
sosyal ve kültürel açıdan ülkeyle kaynaşmış ve nitelikli
işlerde çalışmaya başlamışlardır.
Mesleklerinde parlayarak topluma örnek olan birçok Türk vardır Almanyada.
Ayrıca bir hayli yetenekli Türk de işçilikten esnaflığa,
esnaflıktan da girişimciliğe geçmiştir. Bu söylediklerim,
Almanyadaki gelecek kuşak Türklerin, ekonomik, sosyal ve kültürel
açılardan ülkeyle kaynaşma ve Almanyanın siyasal
yaşamında aktif olarak yer alma potansiyeline sahip
olduklarını göstermektedir. Eğer bu sürece ivme
kazandırılırsa, Türk toplumu pozitif bir unsura dönüşerek,
hem Türk-Alman ilişkilerini olumlu yolda etkileyecek hem de Türkiye'nin
Avrupa Birliğine katılımında anahtar bir rol
oynayabilecektir.
Değerli arkadaşlarım, parantezi burada kapayarak,
esas konumuz olan bazı Avrupa Birliği ülkelerindeki ve özellikle
Almanyadaki vatandaş ve soydaşlarımızın
karşılaştıkları dışlayıcı ve
ayrımcı muamelelere ve uğradıkları ırkçı
saldırılara dönüyorum. Bu olayların sebeplerinin
araştırılması ve önleyici tedbirlerin alınması
esas itibarıyla Alman Hükûmetinin ve diğer Avrupa hükûmetlerinin
sorumluluğu altındadır. Ancak Türkiye'nin konuya yakın ilgi
göstermesi ve Alman makamlarıyla iş birliği hâlinde
alınacak önlemlerle ilgili görüş ve öneriler oluşturması
kaçınılmaz bir görev hâline gelmiştir. Yurt
dışındaki vatandaşlarımız da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu konuya yakın ilgisini ve desteğini beklemektedirler.
Türk toplumunun Almanyada ve diğer bazı Avrupa Birliği
ülkelerinde karşılaştığı
dışlayıcı ve ayrımcı muamele tahammül edilmez bir
hâl almıştır. Bu ortamın yeni Ludwigshafen facialarına
yol açması olasılığı büyüktür. Bu bakımdan bu
önergenin kabul edilmemesinin de bir vebali olduğu dikkatlerden
kaçmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Yapılacak
çalışmalarda yabancılara karşı
saldırıların ve ayrımcılığın gerçek
sebebi konusunda doğru teşhislere ulaşılması,
vatandaş ve soydaşlarımızın yaşadıkları
topluma daha iyi uyum sağlamaları açısından ülkemizin
yapacağı katkıların da saptanmasına yardımcı
olacaktır. Bu bağlamda ele alınması gereken bir konu da hem
Almanya hem de diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki Türk
toplumlarının Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerine pozitif bir
unsur olarak katkıda bulunacak bir hâle getirilmelerinin yol ve
yöntemlerinin araştırılmasıdır.
İşte, bu gerekçelerle, değerli
arkadaşlarım, başta Almanya olmak üzere yabancı
düşmanlığının görüldüğü diğer Avrupa
Birliği ülkelerindeki durumu yukarıdaki açılardan
değerlendirmek üzere bir Meclis araştırması
yapılmasını yüce Meclisin takdirlerine sunuyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Önerinin lehinde Kırşehir Milletvekili Metin
Çobanoğlu.
Buyurunuz Sayın Çobanoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Meclis
Grubunun Almanyadaki Türk toplumuna ırkçı yaklaşımlar
noktasında vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1960lı yılların
başında Türkiyeden başta Almanya olmak üzere Avrupanın
çeşitli ülkelerine iş gücü açığını kapatmak için
çok ciddi bir işçi gönderilmeye başlanmıştır ve -1963
yılından bugüne kadar da- şu anda Avrupanın tamamında
aşağı yukarı 5 milyon civarında Türk
yaşamaktadır. Tabii, bunlar birinci kuşak, ikinci kuşak,
üçüncü kuşak, hatta dördüncü kuşak olarak da Avrupanın muhtelif
ülkelerinde hayatlarını devam ettirmektedirler. 1960lı
yılların başında gidenlerin bir kısmı geri
dönmüş, daha sonra orada doğan çocuklar, onların çocukları,
evlilik nedeniyle yine Avrupanın çeşitli ülkelerine giden Türk nüfus
artık yerleşik hâle gelmiş ve başta Almanyada 3,5 milyon,
Fransada 500 bin, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveçle birlikte
de Avrupada 5 milyon civarında Türkiyeden gitmiş Türk
vatandaşı yaşamaktadır. Bunların bir kısmı
yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olmuş, bir
kısmı işçi statüsünde oturumla hayatiyetlerini devam
ettirmektedirler ve Türk vatandaşıdırlar.
Tabii, ilk başlarda giden bu vatandaşlarımız
gittikleri ülkelerde coşkuyla karşılanmış, âdeta
oraların kurtarıcısı olarak görülmüş ve o ülkelerin
kalkınmasında da çok ciddi bir fonksiyon ifa etmişlerdir ama son
yıllarda gerçekten Avrupa genelinde başta Almanya olmak üzere çok
ciddi birtakım sıkıntılarla baş başa
kalmışlardır. Bu sıkıntıların
başında da Avrupada yaşayan Türklere o ülkelerdeki
ırkçı yaklaşım, ırkçı saldırılar
gelmektedir.
Şimdi, çeşitli vesilelerle gidip ziyaret ettiğimiz
vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerin
kanunlarıyla, vatandaşlarıyla ilgili hiçbir problemlerinin
olmadığına da bizzat şahit oluyoruz yani gittikleri yerin,
yaşadıkları ülkenin kanunlarına saygılı, o
toplumla iç içe yaşamaktan hiçbir problem duymayan, ama bir tek şey
isteyen insanlardır bunlar: Kendi kültürlerini ve inançlarını
devam ettirmek, yaşamak isteyen insanlardır.
İlk baştaki bu uyumlu tablo, son yıllarda giderek
bozulmuş ve başta Almanya olmak üzere Avrupa genelinde yaşayan
vatandaşlarımız, Türkleri âdeta dışlayan,
sıkıntıya sokan, zaman zaman da ırkçı
yaklaşımlarla oralardan çıkarmak isteyen birtakım politik
söylemlerle karşı karşıya kalmışlardır.
İşte hepimizin hafızalarında tazeliğini
korumaktadır: Solingen faciası, Ludwigshafendaki yangın,
maalesef oradaki Türk vatandaşların diri diri yanarak
hayatlarını kaybetmelerine sebep olmuştur. Hatta bu
yangınlardan önce de bu evlerin etrafında ve çeşitli derneklere
gamalı haçlar çizildiği de tespit edilmiş, basına
yansımıştır.
Tabii, bununla ilgili birçok yaklaşım söz konusu ama
asıl önemlisi, başta Almanya olmak üzere o ülkelerdeki politikacıların
Türk vatandaşlarına, Türklere karşı önyargılı
bakmalarından kaynaklanmaktadır. Birçok politikacı
çıkıp seçimlerde oy alabilmek için Türklerin gitmesi
gerektiğini, Türklerin eğitimsiz ve saldırgan insanlar
olduklarını söyleyebilmektedirler. Yine son
yaşadığımız, işte takip ettiğimiz Avrupa
Birliği Parlamentosu seçimlerinde de maalesef Fransada da, Almanyada da,
İngilterede de siyasetçilerin, politikacıların Türkiye ile
ilgili bakış açısı da bu ırkçılığı
tetiklemektedir. Bizzat ben Viyanada şahit oldum, yine bir Avrupa
Birliği Parlamentosu seçimlerine tesadüf etmiştim, billboardlarda
aynen şu yazıyordu: Viyana İstanbul olmayacak. İşte,
siyasetçiler böyle bir yaklaşım sergiledikleri sürece, Avrupada
yaşayan 5 milyon Avrupalı Türkün sıkıntılarını
sona erdirmek mümkün değil.
Ayrıca, yine Avrupada yaşayan Türklerin entegrasyonuyla
ilgili olumlu düşünceler ifade eden yöneticilerin de bu konuda ciddi bir
yaptırım uygulamamaları söz konusudur. Âdeta bir sessizlik
hâkimdir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmetlerimiz olarak bu
ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın
haklarını, problemlerini koruyabilmek, düzeltebilmek için o
ülkelerdeki hükûmetlerle çok sıkı ilişkiler içerisinde olup
özellikle kendi toplumumuzun içinde bulunduğu
sıkıntıların, problemlerin doğru anlatılması
gerektiği kanaatindeyim. Ama üzülerek söylüyorum, küresel krizle birlikte
Avrupanın genelinde de işsizlik ciddi bir noktaya gelmiştir,
yüzde 10ların üzerine çıkmıştır.
Avrupalının iş konusunda da bizim insanımıza
bakış açısı ön yargılıdır. Özellikle,
Türklere yönelik ücret uygulamalarında ucuz işçi gözüyle
bakılmakta, önce kendi vatandaşları, arkasından Avrupa
Birliği vatandaşları, geriye eğer fırsat kalırsa
Türklerle ilgili iş bulabilme imkânları ortaya çıkmaktadır;
maalesef, bu vahim bir durumdur. Bu ırkçı yaklaşım ki
Avrupa bu konuda hep çifte standartlı davranmıştır.
Başkalarındaki ırkçılığı yani başka
ülkelerdeki ırkçılığı lanetlerken kendi
yaptıkları ırkçılık noktasında da sessiz
kalmayı yeğlemektedirler.
Değerli milletvekilleri, tabii, Avrupada yaşayan 5
milyon civarındaki Türkün, Türk vatandaşının
sıkıntıları var. Avrupa hükûmetlerinin bakış
açısı da malum. Ama biz Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti
ve hükûmetleri olarak bu vatandaşlarımız hakkında yeteri
kadar gereğini yapmadığımız kanaatindeyim. Bakın,
Avrupaya giden, oralarda çalışan
vatandaşlarımızı 60lı yıllarda, 70li
yıllarda bir döviz makinesi gibi, yani oradan gelen dövizlerle bizim bütçe
açıklarının kapatıldığı, döviz
ihtiyacımızı karşılayan birtakım makineler gibi
gördük ama maalesef onların küçük sermayeleriyle kurulmuş
Türkiyedeki işletmelerin tamamı bugün bir başka ellere
geçmiş, Avrupada çalışan insanlarımızın küçük
sermayeleri yok edilmiştir. Bunu niye söylüyorum? Türkiye
açısından aslında çok önemli bir kalkınma modeli olabilecek
küçük sermayelerin ortaya konarak ciddi işletmelerin
yapılabileceği gösterilecekken maalesef 70li yılların
başında kurulan bütün fabrikalar bugün, el değiştirmiş
ve orada alın terinin ufak birikimlerini koyarak bu işletmelerin, bu
fabrikaların açılmasına vesile olmuş işçilerimizin,
soydaşlarımızın maalesef bugünkü paraları âdeta
buharlaşıp uçmuştur.
Yine, değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıllarda
hep beraber yaşadık, Türkiyedeki bazı holdingler
Avrupanın çeşitli ülkelerindeki bu 5 milyon Türkü çeşitli
vesilelerle ziyaret ederek yine onların bankalardaki birikimlerini çok
yüksek faizle ve özellikle inançlarını istismar ederek çok ciddi
paraları Türkiyeye getirmişler ve -üzülerek söylüyorum- o
paraların da akıbeti meçhuldür. Defalarca Avrupadaki
vatandaşlarımızdan bu konuyla ilgili hepinize
sıkıntılar iletilmiştir. İntihar eden insanların
ailesi, çocukları, psikolojik yardım alarak ayakta kalabilen
insanların yakınları bizzat bana başvurmuşlardır
ama bugüne kadar da maalesef 5 milyar euro civarındaki Avrupadaki
Türklerden toplanan bu paralarla ilgili Türkiyede bir arpa boyu mesafe
katedilememiştir. Bunu da özellikle Avrupalıların bize,
vatandaşlarımıza yaptıkları ırkçı
yaklaşımı söylerken biz, kendi insanımıza reva
gördüğümüz bu muameleyi de söylemeden geçemeyiz.
Yine, değerli milletvekillerim, biraz önce Deniz Feneriyle
ilgili birtakım sözler oldu ve Mecliste gerginlik arttı. Şimdi,
bakın, Deniz Feneri de Avrupadaki Türk insanının
istismarının çok bariz bir örneğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Şimdi, bu konuda
kızmaya, alınganlık göstermeye hiç gerek yok, siyaset yapmaya da
gerek yok. Eğer orada bizim insanımızın paraları bir
şekliyle Muhtaç insanlara yardım edeceğiz. diye toplanıp
bu paralar bir başka yerlere harcandıysa bunu araştırmak,
bunun suçlularının cezalandırılması için
uğraş vermek hepimizin görevidir değerli arkadaşlar. Burada
bir şey yok, siyaset yok, istismar yok. Ama burada merhamet hislerine
dayanılarak bizim, Avrupadaki, uzaktaki insanlarımızın
istismar edilmişliği var. Bunun mutlaka çözüme
kavuşturulması, suçlular varsa bağımsız mahkemeler
önünde, Türk adaleti önünde hesap vermeleri gerekmektedir. Eğer biz bu
hesabı soramazsak bu Deniz Feneri lafları daha uzun süre siyasetin
gündeminden, kamuoyunun gündeminden de düşmeyecektir.
Ben, hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çobanoğlu.
Önerinin aleyhine Karaman Milletvekili Lutfi Elvan.
Buyurunuz Sayın Elvan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LUTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, dünyada yaşanan finansal ve ekonomik
krizin paralelinde Avrupada da ciddi bir finansal ve ekonomik kriz
başladı ve bu krizin özellikle siyasi partiler üzerinde, ister kabul
edelim ister etmeyelim, çok olumsuz etkileri oldu. Dolayısıyla,
Avrupada özellikle siyasi partiler, özellikle sağ kesime mensup siyasi
partiler, büyük ölçüde, Avrupada yaşayan sadece Türkler değil,
Türkler dışında birçok kesime yönelik seçim döneminde bazı
kampanyalarda bulundular. Ancak şunu belirtmeliyim değerli
arkadaşlar: Şu anda Avrupada Türkiye'nin dostu olan, Türkiye için
çalışan, Türkiyeye destek veren o kadar çok milletvekili var ki, o
kadar çok ülke var ki. Biz sadece ve sadece yüzlerce milletvekili
arasından, milletvekili adayı arasından belki 1 tanesini, 2
tanesini çekip işte Efendim, Türkiye aleyhine birtakım söylemler
içindeler. gibi yaklaşım içerisinde olabiliyoruz.
Şunu belirtmek istiyorum: Avrupa Parlamentosunun
bildiğiniz gibi 785 milletvekili var. Bu milletvekilleri içinde en uç
soldan en uç sağa kadar çok değişik kesimlerden milletvekilleri
var, dolayısıyla çok ırkçı yaklaşım içerisinde
olan milletvekilleri olduğu gibi, gerçekten kültürel anlamda
çeşitliliği savunan, demokrasiyi savunan, insan haklarını
savunan çok sayıda milletvekili de var, bunu da göz ardı etmemiz
gerekiyor.
Bir başka neden, belki Türkiyeye yönelik, orada yaşayan
Türklere yönelik söylemlere karşı bir başka neden ise son
beş altı yıl içerisinde Türkiye'nin ekonomik açıdan son
derece güçlü bir konuma gelmiş olmasıdır değerli
arkadaşlar. Bugün Fransa, Almanya gibi büyük ülkeler, hiçbir ülke,
Türkiye'nin kişi başına millî gelirinin 10 bin doların
üzerine çıkacağını, sanayide Avrupanın her ülkesiyle
ciddi bir şekilde rekabet edebileceğini tahmin edemiyordu. Bugün
eğer Fransa Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine
karşıysa, buna yönelik bir söylem içerisinde ise bunun en temel
nedenlerinden bir tanesi Türkiye'nin gücüdür değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin bugün sanayi alanında, hizmet alanında kazanmış
olduğu o büyük güçtür. Bugün belki Avrupadaki her 3 buzdolabından 1
tanesinin Türk malı olması, her 2 televizyondan 1 tanesinin yine Türk
malı olması doğal olarak Avrupalıları bir anlamda
ürkütmektedir.
Şunun bilincinde olmalıyız değerli
arkadaşlar: Her zaman elbette Türkiye karşıtı, oradaki Türk
vatandaşlarımıza karşı birtakım girişim
içerisinde olan değişik sivil toplum kuruluşları, partiler,
milletvekilleri olacaktır. Bunlar hiçbir zaman bizim
çağdaşlaşma projemizi, Avrupa Birliği projemizi göz
ardı edebilecek yaklaşımlar olmamalıdır ve
bunları çok da ciddiye almamalıyız diye düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elvan.
Önerinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.
Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, maalesef, tabii ki uzun
yıllardır, 1960lı yıllardan bugüne Avrupaya göç eden,
iş için giden, başka türlü amaçlarla giden birçok Türk
vatandaşı var ama o günden bugüne gelindiğinde
bakıldığı zaman o günlerdeki sıkıntılar ve
Türkiye'nin ekonomik olarak zayıf olduğu dönemlerde, siyaseten
zayıf olduğu dönemlerdeki Türk vatandaşlarının
çektiği sıkıntılar çok daha büyüktü.
Değerli arkadaşlar, Türkiye bugün artık büyük bir
ülke, her alanda güçlü bir yapıya sahip, gerek içeride gerekse
dışarıda dış politika açısından da çok
önemli bir yere sahip. Ülkemiz AK PARTİ ile birlikte güçlendikçe
vatandaşlarımızın içeride ve aynı zamanda
dışarıda da standartları artmaktadır.
Dolayısıyla, ülkemizin gücüyle dışarıdaki
vatandaşlarımızın itibarı arasında doğru bir
paralellik görmekteyiz. Bu manada da vatandaşlarımızın gün
geçtikçe orada öz güvenleri artmaktadır. Ülkemizin bölgesinde ve
dolayısıyla dünyadaki gücü arttıkça, söz sahibi oldukça,
dış politikadaki başarılarımız arttıkça
oralardaki vatandaşlarımızın hakları da güvence
altına alınmaktadır. Bugün itibarıyla Türkiye artık
dünyada gündemi belirlenen değil dünyanın gündemini belirleyen bir
ülke konumuna geldi.
Değerli arkadaşlar,
vatandaşlarımızın haklarının korunması için
Vatandaşlık Kanunu dâhil olmak üzere birçok yeni düzenlemeler
yapıldı. Yine, şu anda adrese dayalı nüfus sistemiyle
birlikte yurt dışındaki vatandaşlarımızın
nerede, ne kadar sayıda olduğu, kim olduğu çok açık bir
şekilde istatistiki bilgilerde var.
Bugün, artık dünyanın çeşitli ülkelerinde ekonomik
açıdan gelişmiş büyük müteahhit firmaları var Türklere ait.
Türkiye, işte, bilinçli olarak yürüttüğü bu dış politika
sayesindedir ki bugün artık Güvenlik Konseyinin geçici üyesi konumunda ve
yine şu anda Güvenlik Konseyinin geçici
başkanlığını, dönem
başkanlığını yürütmektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz büyüdükçe, güçlendikçe
yabancıların da ülkemize bakış açıları
değişmektedir ve bunu bizler hakikaten görmekteyiz. Oradan gelen
vatandaşlarımız bunları çok rahat ifade etmektedirler. Biz
bundan sekiz sene önce, on sene önce sokakta pek rahat yürüyemiyorduk ama
şu anda hakikaten Türklüğümüzle gurur duyarak, alnımız
açık bir şekilde
Her zaman da ifade ediyoruz. diyorlar.
İşte, siz ne kadar güçlü iseniz haklarınız o kadar çok
veriliyor, sizlere o kadar güzel bir bakış açısıyla
bakılıyor. Eğer siz buradaki gücünüzü, ülke olarak gücünüzü iyi
kullanmazsanız maalesef oradaki vatandaşlarınız da daha
zayıf durumda olur. Biz şuna inanıyoruz, bugüne kadar
yapılanlar bize gösterdi ki: Ekonomik olarak, siyaseten iyi noktalara
geldiğiniz zaman ve bunu, çok iyi bir şekilde potansiyelinizi
değerlendirdiğiniz zaman, dış politikayı bilinçli bir
şekilde, çok iyi bir şekilde yürüttüğünüz zaman
alamayacağınız hak yoktur. Hak verilmez ama siz güçlendikçe söke
söke alırsınız diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verdiği öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.27
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S.
Sayısı: 385) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 385 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Geçen birleşimde 12nci madde kabul edilmişti.
13üncü madde üzerinde 5 adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına göre okutup
aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesindeki
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa
Kalaycı |
Hüseyin
Yıldız |
|
Manisa |
|
Konya |
Antalya |
|
Mehmet Akif
Paksoy |
|
|
Yılmaz
Tankut |
|
Kahramanmaraş |
|
|
Adana |
(x) 385 S. Sayılı
Basmayazı 04/06/2009 tarihli 99uncu Birleşim Tutanağına
eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 13 ncü maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Hasip Kaplan |
|
Bengi
Yıldız |
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
|
Batman |
Muş |
|
Fatma Kurtulan |
|
|
Şerafettin
Halis |
|
Van |
|
|
Tunceli |
Bu fıkraya göre istisna uygulanacak motorin miktarı TIR
çekicilerinde 800 litreyi, istiap haddi 15 tona kadar olan kamyon ve
tankerlerde 400 litreyi, istiap haddi 15 tonun üzerinde olan kamyon ve
tankerlerde ise 600 litreyi aşamaz. Bu istisna miktarları araçların
frigorifik depoları için ayrıca uygulanır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım üç önerge de aynı mahiyette olduğundan
önergeleri okuduktan sonra işlemlerini ve oylamalarını birlikte
yapacağım. Ancak talepleri hâlinde, önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 13. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının; 13 üncü
maddesinin madde metninden çıkarılmasını, takip eden
maddelerin ise sırasıyla teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
|
Ünal Kacır |
Asım Aykan |
|
Giresun |
|
İstanbul |
Trabzon |
|
Hasan Ali Çelik |
|
|
Veysi Kaynak |
|
Sakarya |
|
|
Kahramanmaraş |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13.
maddesinin metinden çıkarılmasını teklif ederiz.
|
Faik Öztrak |
|
Şevket
Köse |
Ali Oksal |
|
|
Tekirdağ |
|
Adıyaman |
Mersin |
|
|
Ali Koçal |
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Zonguldak |
|
|
Malatya |
|
BAŞKAN Komisyon bu önergelere katılıyor mu
efendim, madde çıkarılması önergeleri?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılıyoruz. Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Komisyon katılamaz
herhâlde?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Komisyon takdire bırakabilir.
BAŞKAN Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Çoğunluğu
olmadığı için katılamaz Komisyon efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Takdire bıraktı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Takdire bıraktık efendim.
BAŞKAN Komisyon düzeltti efendim, Takdire
bırakıyoruz. dedi.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinden kim konuşacak?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Faik Öztrak efendim.
BAŞKAN Sayın Öztrak, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 13üncü maddesinin metinden
çıkarılmasıyla ilgili önergemiz üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
gerçekten sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Üretim
rakamlarında, istihdam rakamlarında sürekli dip
arayışı içindeyiz. Neden dip arıyoruz? Dibe gelelim ki
ondan sonra yukarı doğru çıkalım istiyoruz.
Örneğin, bakıyorum, bugün, kapasite kullanım
oranları verileri yayınlanıyor. Kapasite kullanım
oranları verilerinde kapasite kullanım oranının yüzde 70in
üzerine çıkması bir umut yaratıyor ama rakamlara, yine bu
verilerin yayınlanması sürecinde ortaya çıkan birtakım
göstergelere baktığımız zaman mayıs ayında da
imalat sanayicileri diyorlar ki: Bu ay imalat sanayisi üretimi geçen aya göre
yüzde 7,6 arttı. Güzel ama bunu endekse uygulayıp mevsimlik
düzeltmesini yaptığımız zaman yine geçtiğimiz
yıla göre geçtiğimiz yılın aynı ayına göre,
mevsimlik düzeltme yapmadan yüzde 17,5; mevsimlik düzeltme yaptıktan sonra
da endeks değerinin hızla aşağıya doğru
azaldığını görüyoruz. Yine aynı durum istihdamda da
söz konusu ama bakıyoruz sanki ülkede
Bunlar ülkenin uzun dönemdir
görmediği -açıkça altını çizerek söyleyeyim- 2001 krizinde
dahi görmediği çok ciddi üretim düşüşleri, çok ciddi istihdam
azalışları ama sanki hiçbir şey yokmuş gibi burada
birtakım yasaları tartışıyoruz. Örneğin bu yasa
kırk bir maddelik bir yasa. Bu yasanın içinde, bu krizin önüne
geçebilecek, bu krizi önleyecek, bu krizde zarar görenlerin, işsiz
kalanların derdine deva olabilecek çok az sayıda madde var.
Oysa değerli milletvekilleri, 2001 krizinde Türkiyede krizi
yönetmiş ekibin içinde Hazine Müsteşarı olarak bulunan bir
arkadaşınız olarak şunu söyleyeyim: Krizleri görmemezlikten
gelerek bu işi önleyemezsiniz. Sıkıntıyı görmemezlikten
gelerek bundan çıkamazsınız. Hele hele krizlerle hiç ilgisi
olmayan birtakım düzenlemeleri Mecliste tartışarak zaman
kaybederek de bugünlerde çok ihtiyaç duyacağınız güven
ortamını da sağlayamazsınız.
Bakın, bu sıkıntılar, dünyada yaşananlar,
içeride yaşananlar, sonuç itibarıyla risk iştahında ciddi
bir düşüşe neden olmuştur. Risk iştahı
düştüğü zaman, ekonomilerde çekici faktörler öne çıkar yani
güven unsuru öne çıkar ama bugün Hükûmetin içinde bulunduğu
yaklaşım bu güven unsurunu öne çıkaracak bir yaklaşım
olarak karşımızda durmamaktadır. Sekiz aydır
oyalanıyor Türkiye. İlk defa, dün değil evvelki gün, ekonomiden
sorumlu Başbakan Yardımcısı biraz daha gerçekleri söylemeye
yakın bir söylem içine girdiği zaman herkes umutlanmaya
başladı, Hah, şimdi acaba gerçekten olan biteni görmeye
başladılar mı? diye. Bakıyorsunuz, geçtiğimiz hafta
bir teşvik paketi açıklanıyor. Teşvik paketinde, bugün
dünyada teşvik sisteminde hangi kavramlar kullanılıyorsa hepsi
var: Büyük yatırımlar, bölgesel teşvikler, bölgesel-yöresel
teşvikler, sektörel teşvikler, genel teşvikler, clustering
dediğimiz bir bölge içinde birbiriyle ilişkili sanayileri toplama
yönündeki yaklaşımlar. Şimdi, bunların hepsini birden
birbirleriyle bağdaştırmak mümkün değil. Nitekim
bağdaşmamıştır ve çıkan teşviklerle ilgili
açıklanan düzenlemeye baktığınız zaman gördüğümüz
husus şu: Birbirleriyle ilişkisi olmayan birtakım düzenlemeler
karşımızda duruyor.
Ama bundan çok daha önemli bir husus var değerli
milletvekilleri, o da şu: Böyle dönemlerde bir paketi
açıkladığınız zaman bununla ilgili her şey ertesi
gün yürürlüğe girmeli. Bu paket ne zaman yürürlüğe girecek? Bunun
birçok maddesini yukarıda, daha hâlâ Plan ve Bütçe Komisyonunda
düzenlemeyle ilgili tartıştık, Meclisin gündemine geldi ama hâlâ
Genel Kurulda görüşülemedi.
Yine yukarıda tartıştığımız
birtakım düzenlemeler var. Bir başka önemli konu, bunun organizasyon
altyapısını da çok net olarak görmek mümkün değil. Yine çok
ciddi tutarsızlıklar var. Bakın, geçtiğimiz hafta
açıklanan paket şu izlenimi açıkça veriyor:
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Bu, daha önceden hazırlanmış, Hükûmet
tarafından arapsaçına döndürülmüş teşvik sistemini belli
bir düzene kavuşturmak amacıyla birtakım çalışmalar
yapılmış, alelacele bu çalışmalar da şimdi
kamuoyuna krizden çıkış paketi gibi açıklanıyor. Yani
26 tane bölge. Bunların içinde iller var. Bunları, 4 tane
sosyoekonomik gelişmişlik bakımından tasnif edilmiş,
birbirine benzer diye düşünülen ana gruplar içinde topluyorsunuz. E peki,
bu sosyoekonomik gelişmişlik göstergeleri ne zaman
hesaplanmış, çıkarılmış? 2000
yılının sosyoekonomik gelişmişlik göstergeleri, 2003
yılında da yayınlanmış. E o zaman ne oluyor? Bu sene
başında çıkardığınız kalkınmada
öncelikli yöreler içinde yer alan Adıyaman kalkıyor, Gazianteple
aynı yere giriyor. Yine baktığınız zaman
Tekirdağ, Edirne birinci bölgede yer alıyor. Bu uygulamalardan güveni
sağlamak için kaçınmak lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztrak.
Sayın Canikli, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; verdiğimiz
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, burada 13üncü
maddede, bize dağıtılan önergelerin içerisinde Sayın
Caniklinin önergesi yok efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Var efendim.
BAŞKAN Burada imzası görünüyor efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Bize dağıtılanlarda yok,
o bakımdan
Dağıtılmadı mı acaba?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Var efendim, var. Dün
dağıtılmıştı Sayın Vural, dün
dağıtılmıştı.
BAŞKAN Sayın Vural, bizim burada var imzası.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, sizin orada olması
Bizim
buraya da gönderilmesi lazım.
BAŞKAN Gönderilmiş olması lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) Önerge yok burada.
BAŞKAN Önergeyi gönderin o zaman lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Şu gönderilen önergeler içerisinde
Sayın Caniklinin imza sahibi olduğu bir önerge yok. Varsa versinler
arkadaşlar.
BAŞKAN Gönderiniz o zaman.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Efendim, hem biraz
önce okundu zaten hem de gönderildi. Bize geldi mesela.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, bizde yok, o
bakımdan...
BAŞKAN Hemen eksikliği gideririz efendim. Size
yolluyoruz.
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütün konuşmacı
arkadaşlarımızın, ilgili tüm konuşmacı
arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi dünya bir
sıkıntılı dönemden geçiyor ve bunun da hemen hemen tüm
sektörlere, başta reel sektör olmak üzere, yansımalarını
görüyoruz, ölçüyoruz, rakamlara da yansıyor. Son günlerde Acaba
Türkiyede dip noktasına ulaşıldı mı ve bir
iyileşme sürecine girildi mi, tekrar rakamların normale dönmesine
ilişkin bir çıkış başladı mı? sorusu ya da
konusu üzerinde yoğunlaşıyor tartışmalar. Farklı
görüşler var. Bizim kanaatimiz, Türkiyede dip noktasının
görüldüğü ve ekonomik düzelmenin başladığı yönündedir.
Elbette böyle bir kanaati besleyen ya da böyle bir kanaate ulaşmamıza
yol açan rakamlar var. Bu rakamlar çerçevesinde bunları söylüyoruz.
Tabii, önce şöyle bir hatırlatma yapmakta fayda var:
2001 krizi ki içsel bir krizdi -gündeme geldiği için söylüyorum- ve millî
gelirimiz yüzde 9,6 civarında bir küçülmeyle karşı
karşıya kalmıştı ki bu, Türkiye ekonomisi tarihinde
yaşanan en büyük daralmalardan bir tanesidir -bunu burada belirtmekte
fayda var- ki bizim beklentimiz bu sene, 2009 yılı için 3,6 civarında
bir küçülmedir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, talep yetersizliği,
iç ve dış talep yetersizliği nedeniyle Türkiye'de reel sektörün
olumsuz yönde etkilendiğini biliyoruz. İhracatımızın
azalması, dış talepteki daralma ve içeride de insanların
satın alma eğilimlerinde bir isteksizlik söz konusu. Bunlar rakamlara
yansıyor. 2008in başından itibaren özellikle en önemli gösterge
olan tüketici güven endeksinde çok ciddi düşüşler başlıyor
ve bu düşüşler kesintisiz olarak 2008 Kasım ayına kadar
devam ediyor. 2008 Kasım ayında tüketici güven endeksinin en
düşük olduğu seviyedir, noktadır ve 68,8 civarındadır.
Bu aydan itibaren tüketici güven endeksi istikrarlı bir şekilde ve
kesintisiz bir şekilde artmaya başlıyor. Yani aralık
ayında 69,90a, ocakta 71,56ya, en son nisan ayında 80,75e
ulaşıyor.
Burada önemli olan şu: Bu artışın kesintisiz
olması, bir trend hâline dönüşebilmiş olması ve bu noktada
bize bir yorum, değerlendirme yapma imkânı vermesi. Zikzaklar
olsaydı belki bu değerlendirmeyi bu kadar kesin olarak yapma
imkânımız olmayabilirdi ancak tüketici güven endeksindeki
iyileşme ya da yükselme bize hem bunun kapasite kullanım
oranlarına yansıyacağını, imalat sanayisi endekslerine
yansıyacağını ve istihdam rakamlarına yansıyacağını
elbette gösterecektir. Bunun sonucunda bu olacaktır.
Tabii, tüketici güven endeksindeki düzelmenin kapasite
kullanım oranlarına ve istihdam rakamlarına belirli bir
gecikmeyle yansıdığını hepimiz biliyoruz. Bu gecikme
üç ile altı ay arasındadır. Bozarken de aynı süreci
izlemektedir, iyileşme olduğu zaman da ya da iyileşme sürecine
girilirken de böyle bir durum söz konusu olmaktadır.
Bakın, sanayi üretim endeksinde şubat ayına kadar
yine kesintisiz bir düşüş yaşanmıştır. Sanayi
üretim endeksi 2009 Şubat ayına kadar 140lardan 84,8e kadar
gerilemiştir. Gerçekten çok ciddi bir düşüştür bu, ciddi bir
kasılmadır, ciddi bir üretim daralmasıdır. Zaten diğer
makro göstergelere de bu yansımış durumda.
Bu ne kadar gerçekse bu tarihten itibaren de istikrarlı bir
şekilde sanayi üretim endeksinin yukarıya doğru bir yön
içerisine girdiği, bir eğilim içerisine girdiği de bir
gerçektir. Mart ayında 95,9; nisan ayında 97,4 olarak
karşımızdadır bu rakamlar. Gecikmesi -biraz önce ifade
ettim- son derece doğaldır. Tüketici güven endeksinin kapasite
kullanım oranlarına gecikmesi, öğretide de ifade edildiği
gibi, gecikmeyle oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yine, bunu
doğrulayan -sadece iki gösterge değil- bir gösterge de kapasite
kullanım oranlarıdır. Nitekim, kapasite kullanım
oranları da 2009un Şubat ayına kadar, imalat sanayi üretim
endeksine paralel olarak 2009 Şubat ayına kadar yine kesintisiz bir
düşüş yaşamıştır ve bu tarihten itibaren de yine
tırmanışa geçmiştir. Belli bir süre sonra bunlar istihdam
rakamlarına yansıyacaktır. Bu da son derece doğaldır.
Önce tüketici güven endeksindeki artış, yani talepte bir
artış eğilimi, bunun, kapasite kullanım oranlarına,
sanayi üretim endeksine ve en son olarak da istihdam rakamlarına
yansıması kaçınılmazdır. Bu rakamlar çerçevesinde, çok
rahatlıkla söyleyebiliriz: Alınan tedbirlerin sonucunda elbette
bugüne kadar gelinmiştir. Yani, bu tedbirler alınmamış
olsaydı, kalemi, sayısı yaklaşık 55-60 civarında
olan ve kamuya maliyeti de 55-60 milyara ulaşan bu düzenlemeler
yapılmamış olsaydı, bugüne kadar bu noktalara gelinmezdi ve
o alınan olumlu kararların, ekonomi yönetiminin aldığı
olumlu kararların yansımalarıdır ve Türkiye, ekonomide
artık dip noktayı görmüş, yukarıya doğru çıkmaya
başlamıştır. İnşallah bu eğilimleri artan
oranda önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
Sayın Genç
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 13üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
385 sıra sayılı kanunun 13üncü maddesi, 3065
sayılı katma değer vergisi uyarınca ihracat yapan
tırlar, çekicilere eskiden şey vardı, bunların
aldıkları akaryakıtın tümü vergiden istisnaydı.
Şimdi, nedense işte Hükûmetin kafasına ermiş, nasıl
böyle bir keramete ermişlerse, istiap hadlerine göre işte 300
litreye, 550 litreye ve 400 litreye çekmişler.
Aslında ihracat yapan bu kişilere tanınan bu
aldıkları motorinin KDVsinin devam etmesi gerekir. Çünkü bunlar
ihracatta ciddi hizmet yapıyorlar.
Aslında bu ÖTVsiz ve KDVsiz mazot alan özellikle deniz
taşıma araçlarında büyük bir kaçakçılık yapıldığı
konusunda bize bilgi geldi. Tabii, bize gelen bilgiler bu
kaçakçılığı yapan kişilerin kimlerin
yandaşları olduğu konusunda da geldi ama belgesi daha gelmedi.
Belgesi gelsin, burada açıklarım.
Şimdi, benden önceki konuşmacı Dip noktası
görüldü. diyor. Yani işte krizin dip noktası görüldü de ben bir süre
sonra geleceğim buraya, diyeceğim
Bu dip noktası
görülmediği zaman ne diyecek bakalım. Yani dip noktası
inşallah görülsün de hani ondan sonra da
Dip noktası görüldü, kriz
yavaş yavaş etkisini kaybediyor, biz de bunu istiyoruz ama
getirdiğiniz kanunlar gülünç duruma düşüyor.
Bakın, şimdi, 12nci maddede benim önergem vardı,
kamu idarelerinin aldığı, işte, taşıt
araçları KDV ve ÖTVden istisna ediliyordu. Neyse, burada bir önerge
verildi: Başbakanlık merkez teşkilatı
Şimdi, bakın, bu araçları size okuyayım (2)
sayılı cetvelde: Bunlar özellikle otomobil, minibüs, otobüs, kamyon,
kamyonet, tır çekicileri; yine motosikletler, golf araçları, yine üç
dört tekerlekli, plajlarda kullanılan motosikletler, yine 4x4 tipi cipler,
ayrıca da kayak merkezlerinde kullanılan araçlar
Mesela, şimdi,
Kayseride Devlet Su İşlerinin çok modern bir kayak merkezi var.
Herhâlde oraya birileri çok özel araçlar alacak, lüks araçlar alacak, vergi
vermeyecek. Yine bunlar arasında deniz araçları olarak da jetskiler,
motorbotlar, sürat tekneleri, lüks yatlar
Şimdi, AKP Hükûmetinin meşgul olduğu şeylere
bakın değerli milletvekilleri! Yani, sanki bu memlekette her şey
halledilmiş, memlekette işsizlik halledilmiş, yoksulluk halledilmiş,
insanlar iş buluyor, memleketin parası bol
E ne yapalım?
Efendim, işte, devlet dairelerindeki jetskileri, lüks botları
Başbakanlığa alalım, bunları vergiden, ÖTVden,
KDVden istisna edelim. Yani böyle bir anlayış olur mu, böyle bir
anlayış? Biz bunları söylediğimiz zaman bize diyorlar ki:
Efendim, sen bize hakaret ediyorsun. Yahu, ben size hakaret etmiyorum
kardeşim. Yani jetskiyi Başbakan ne yapacak? Bir sorayım size:
Ne yapacak yahu jetskiyi ÖTVden, KDVden istisna ederek? Botları ne yapacaksınız?
Yani ondan sonra, lüks yatları ne yapacaksınız? Zaten geçen gün
de kotraları ve lüks yatları gümrük vergisinden istisna ettiniz,
ÖTVden istisna ettiniz, KDVden istisna ettiniz, harçlar tarifesini uyguladınız,
9 milyar 350 milyon lira olan vergisini 3 milyon 200 bin liraya indirdiniz.
Yani şimdi böyle
ASIM AYKAN (Trabzon) Çarpıtıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Çarpıtıyorsam
Yahu, çık
burada çarpıtıyor
Benimle bir televizyon kanalında
görüşmeye var mısın? Bir televizyon kanalında
ASIM AYKAN (Trabzon) Bildiğini de bilmediğini de
konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, çarpıtıyorsam
Bakın arkadaşlar, ben bu arkadaşla bir iddiaya girerim, ne
istiyorsa o iddiaya girerim. Çarpıtıyorsam çıkın
bakın
ASIM AYKAN (Trabzon) Her işte konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, kardeşim, (2)
sayılı cetvelde jetski
Bakın, deniz araçları
Ben sana
okuyorum yahu.
ASIM AYKAN (Trabzon) Sen her işin uzmanı
mısın?
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, bakın
Bilmiyorsan
konuşma yahu, bilmiyorsan konuşma!
ASIM AYKAN (Trabzon) Her işte konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani bakın, (2) sayılı
tarifedeki deniz araçları nedir? Bakın, size söyleyeyim: Jetskiler,
motor botları, sürat tekneleri, yatlar
Yani bunlar (2) sayılı
tarifede sayılan şeyler. Siz buraya getirdiğiniz önergeyle
bunları Başbakanlık teşkilatına
aldığınız zaman ÖTV ve KDVsiz alıyorsunuz ama bunlar
da bir vergi kaçağına neden oluyor. Siz maliyeci
olmadığınız için beyefendi, aklınız bu gibi
şeylere ermiyor. Bari bir müsaade edin, yıllarca ben
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, ben maliye okulu mezunuyum
ve uzun süre maliyecilik de yaptım, Danıştayda vergi
davalarına baktım. Benim kitaplarım da var, isterseniz size
göndereyim de, o kitaplardan da biraz feyiz alın.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sen hukukçu musun?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, dediğimiz şu: Siz
burada vergi kanunlarında
Geçen gün getirdiniz, işte, lüks yatlardan
ve botlardan, kotralardan ithalatlarda gümrük vergisini
kaldırdınız. Kaldırmadınız mı? O zaman siz
burada, bu salonda boşu boşuna parmak kaldırıyorsunuz.
Burada hangi kanunlar kabul ediliyor, ne getiriliyor, onlardan haberiniz yok.
ASIM AYKAN (Trabzon) Bu devletin lehinde, haberin yok.
KAMER GENÇ (Devamla) Devletin lehinde olur mu? Yani, lüks
yatlarda, botlarda, kotralarda vergi muafiyetini getirmek, Allah
aşkına hangi devletin lehine ya? Zenginlerin lehine. Sizin
Hükûmetiniz zamanında insanlar vurgun vurdu, büyük zengin etti.
Şimdi, yatları, kotraları getirip vergi vermeyeceksiniz.
Önergemin mahiyeti bu.
Saygılar sunarım.
Yalnız karar yeter sayısının
aranmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Bakacağım efendim.
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Kabul edenler
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tüm önergeler
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 138 kişi yok. Efendim var
mı 138 kişi?
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yok.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.51
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarının 13üncü
maddesinin çıkarılmasına ilişkin birlikte işlem
yaptığımız üç önergenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Bu kabul ettiğiniz önerge doğrultusunda 13üncü madde
tasarı metninden çıkmıştır. Bu nedenle, bu maddede
değişiklik öngören diğer iki önergeyi işlemden
kaldırıyorum. Kanun yazımı esnasında diğer
maddeler teselsül ettirilecektir.
Şimdi 14üncü maddeye geçiyoruz ve 14üncü madde üzerinde üç
önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 14üncü maddesindeki (b) bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa
Kalaycı |
Hüseyin
Yıldız |
|
Manisa |
|
Konya |
Antalya |
|
M. Akif Paksoy |
|
|
Yılmaz
Tankut |
|
Kahramanmaraş |
|
|
Adana |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 14üncü maddesinde yer alan (a) bendinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Yaşar
Ağyüz |
|
Trabzon |
|
Malatya |
Gaziantep |
|
Vahap Seçer |
|
|
Gökhan Durgun |
|
Mersin |
|
|
Hatay |
T.B.M Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının (14.) maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Bu okuduğumuz son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 14üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önergeyle ilgili
konuşmak istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu 14üncü maddeyle KDV
Kanununun 17nci maddesinin 2/b fıkrası
değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, üniversite ve
yüksekokullarda KDV istisnasından yararlanabilmek için, mevcut,
yürürlükteki kanuna göre kapasitelerinin yüzde 50sine fakir ve yoksul
çocukları okutmaları gerekir. Şimdi, bu yüzde 50 kapasiteyi
yüzde 10a indiriyorlar. Şimdi, bu niye yapılıyor? Bunu
öğrenmek gerekiyor. Yani, şimdi, ülkemizde bu kadar fakir insan var,
çok yoksul insan var. Üniversitelerin KDV istisnasından yararlanabilmesi
için yüzde 50 kapasite 1985 yılından beri uygulanıyordu ve
birçok yüksekokul ve üniversite, bu kapasitesinin yüzde 50sine fakir ve yoksul
öğrenciler almak suretiyle, isterse KDV istisnasından
yararlanıyordu. Ama, anlaşılıyor ki -ben biraz önce burada
konuştuğum zaman Fethullah Gülenden bahsedince birtakım
insanlarımızın cinleri attı ya- onun Türkiyede
birtakım özel üniversite ve fakülteleri var. İşte onların
bu istisnadan yararlanması için bu rakamı yüzde 50den yüzde 10a
çekiyorlar. İşte, açık delili. Yani, siz, şimdi, bir
memlekette çok fakir öğrenciyi okutmaya teşvik ediyor musunuz,
etmiyor musunuz? E, ediyorsanız, 1985ten beri uygulanan bu yüzde 50
kapasiteyi -birdenbire size böyle bir sır geldi de- niye yüzde 10a
indiriyorsunuz? Bence gereksiz yere birtakım insanların telkinleri ve
birtakım insanlara fayda sağlamak için... Şimdi, KDV
istisnası az bir rakam değil ki değerli milletvekilleri. KDV
istisnasından faydalanmak için, büyük bir vergi kaynağından
mahrum ediliyor devlet. Dolayısıyla, bu kadar büyük bir vergi
kaynağından mahrum edilen devlette
Bu kadar büyük vergi vermeyen
insanların da hiç olmazsa orada kapasitesinin yüzde 50si kadar bir
öğrenciyi, fakir ve yoksul öğrenciyi okutması lazım. Niye
bunu yüzde 10a indiriyorsunuz? Bu, tamamen haksız bir sonuç. Daha önceden
söylediğim gibi, işte birtakım cemaatlerin, birtakım
tarikatların Türkiyede üniversiteleri var, yüksekokulları var ve
bunların da sizin üzerinizdeki baskısı yüksek,
dolayısıyla bu baskıya dayanamıyorsunuz ve ondan sonra bunu
yüzde 10a indiriyorsunuz. Yüzde 10a indirdiğiniz zaman birçok yüksekokul
ve üniversite bundan yararlanacak, devletin buradaki KDV istisnasındaki
kaybı çok büyük olacak. Onun için, yani devlet bir vergisinden vazgeçerken
bunun karşılığında vatandaşın
kazanımlarının da o seviyede olması lazım. Bu seviye
arasında hiçbir orantı yok. Yani birileri çıkıp da burada
-Hükûmet- bize izah etsin. Bu yüzde 50 oranını niye yüzde 10a
indirdiniz? Yüzde 50yi yüzde 10a indirdiğiniz zaman hangi cemaatlerin
hangi yüksekokulları ve üniversiteleri bundan yararlanıyor ve
oranı ne kadar oluyor? Devletin burada kaybı ne oluyor? Memlekette
Hükûmet yok ki... Ben diyorum işte, çıksın, burada söylesin
bunu. İşte, Bakan çıksın, bize cevap versin efendim. Zaten
Hükûmet sırasında da Tarım Bakanı oturuyor. Sanki
memlekette tarım politikası halledilmiş de sıra maliyeye
gelmiş. Onun için evvela herkes kendi politikalarını halletmesi
lazım.
Yani şimdi bir milletvekili olarak burada bazı şeyleri
söylediğimiz zaman burada bir karşılık olması
lazım değerli milletvekilleri. Yıllarca bu Parlamentoda
milletvekillerinin yaptıkları konuşmalara karşı
Olabilir, milletvekili yanılabilir. Ama en sağlıklı bilgiyi
bize Hükûmet ve Komisyon veriyor. Ben şimdi soruyorum size: Ey Hükûmet, ey
Komisyon! Siz, bu memlekette 1985 tarihinden beri uygulanan ve kapasitelerinin
ancak yüzde 50sine kadar fakir ve yoksul öğrenciyi alıp parasız
okutan
RECEP KORAL (İstanbul) Var mı öyle bir üniversite,
biliyor musunuz?
KAMER GENÇ (Devamla) Var efendim.
RECEP KORAL (İstanbul) Öyle mi? Hangi üniversite?
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, var yani, olmasa herhalde bugüne
kadar uygulanırdı. Efendim, yani var-yok!
RECEP KORAL (İstanbul) Bilmiyorum da öğrenmek için
soruyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, yoksa git, öğren. Ben mi sana
öğreteceğim?
RECEP KORAL (İstanbul) Söylüyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben şimdi sana, herkese burada
öğretmenlik mi yapacağım yani? Olur mu şimdi?
RECEP KORAL (İstanbul) Evet, evet, yapıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için git de öğren kardeşim.
Bilmiyorsan benim kabahatim ne? Git Hükûmetine, öğren.
RECEP KORAL (İstanbul) Ama siz de bilmiyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, Beyefendi, bakın, ben de onu
diyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) Konuşuyorsunuz, bilmiyorsunuz.
Bildiğinizi konuşun.
KAMER GENÇ (Devamla) O zaman senin Hükûmetin çıksın,
Komisyonun, desin ki: Efendim, şimdiye kadar bu hüküm
uygulanmıyordu. Hiçbir üniversite ve yüksekokul kapasitesinin yüzde
50sine kadar fakir ve yoksul öğrenci alamıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Çıksın, söylesin işte.
Kulakları burada, duyuyorlar. Ondan sonra Biz bu hükmü düşürdük
Ama bize gelen iddialara göre, diyorlar ki: Tarikat ve cemaat okulları,
işte, bundan yararlanmak için, bu tarikat ve cemaat baskısına
AKP Hükûmeti dayanamadı, bu yüzde 50 nispeti getirdi, yüzde 10
yaptı. İşte, çıksın söylesin efendim ve bir de bunun
hazineye olan kaybını da biz de öğrenelim, hazine ne kadar
kayıp şey edecek, onu öğrenelim.
Önergem bu mahiyettedir, kabulünü diliyorum efendim.
Ayrıca, karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım efendim.
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Sayın Başkan, Sayın
Vekilin sözleriyle ilgili, Komisyon olarak bir açıklamada
bulunacaktım müsaade ederseniz.
BAŞKAN Oylamayı yaptık ama Sayın
Yemişci.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Bilgi vermek, Genel Kurula bilgi vermek
BAŞKAN Peki, buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüzde 50 kapasite kullanımıyla ilgili veyahut vergi
istisnasıyla ilgili değil bu madde. Bu madde, o okulların
yurtlarındaki bedelsiz öğrencilerin -istediği kadar kalabilir,
yüzde 20, yüzde 30 da olabilir- ancak katma değer vergisi yönünden yüzde
10una istisna kabul ediyor Bakanlık. Budur gelen madde.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, komisyonun veya
Hükûmetin önerge sonrasında konuşması diye bir hak yok. İç
Tüzükte böyle bir hak yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Var, Sayın Gök.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 14üncü maddesinde yer alan (a) bendinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Durgun.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 14üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarının 14/a maddesiyle Katma Değer Vergisi
Kanununun 17/b maddesi değiştirilmektedir. Nedir bu
değişiklik? Bu değişiklikle özel okullarda, üniversitelerde
ve yüksekokullarda uygulanan katma değer vergisi istisnasına özel
yurtları da dâhil etmektedir. Neredeyse her ilçeye, her ile üniversite,
meslek yüksekokulu açan devlet öğrencilerin yurt sorununu çözebilmiş
değildir. Devlet üniversite açmış ama yurt sorununu
çözememiş. Böylece, tarikatlara, cemaatlere gün doğmuş, tarikat
yurtları ve ışık evleri çoğalmıştır.
YURTKURun 2007-2008 verilerine göre 2,5 milyon üniversite
öğrencisinden sadece 201 bin öğrenci bu yurtlardan
faydalanabilmiştir, yüzde 10u bile değil. Geriye kalan 2 milyon 300
bin öğrenci YURTKUR yurtlarından faydalanamamaktadır. Peki, bu
insanlar nerede barınacak? Tabii ki tarikat yurtlarında.
YURTKURun kuruluş gerekçesi Anayasaya dayanır.
Anayasamızın 42nci maddesine göre eğitim devletin görevidir.
Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin,
öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka
yollarla gerekli yardımları yapar. denilmektedir. Bu anlamda,
eğitim hak ve görevine öğrencilerin barınma hakkı da
dâhildir. Nitekim, 351 sayılı Yasayla bu hak YURTKURa
verilmiştir. Bu amaçla kurulan YURTKUR, her yıl üniversitelere
kayıt yaptıran öğrencilerin yarısından daha azına
ancak imkân tanıyabilmektedir. Bu nedenle, kuruluşundaki
amaçları da yerine getirememektedir.
Son on yılın verilerine baktığımızda
özel yurtların kapasitesi yüzde 111 artmıştır. Buna
karşılık, devlet yurtlarındaki kapasite
artışı yüzde 15 ile sınırlı
kalmıştır.
2008 yılı itibarıyla kayıtlı özel
yurtların sayısı 3.126 iken devlet yurtlarının
sayısı 219dur. Devlet yurtlarının kapasitesi
yıllardır çok az bir artış gösterirken nasıl oluyor da
hangi gerekçelerle özel yurtların kapasitesi bu kadar çok artıyor?
Gerçekten çok iyi kâr mı elde ediyorlar? Eğer iyi para
kazanıyorlarsa niye teşvik uygulanacak? Neden üniversitelerin
kontenjanları yüzde 20 artarken aynı öğrencilerin barınma
sorununa çözüm bulunmuyor?
Devlet yurtlarının yetersizliği ve
pahalılığı öğrencileri özel yurtlara itmektedir. Yurt
sorununun istismarı konusu, ortaya çıkan özel yurtların büyük
bölümü cemaatlerin ve tarikatların elindedir. Bu anlamda gerektiği
kadar zaten laik olmayan eğitim sistemimiz bir de buradan
budanmaktadır.
Bakın, eğitim sistemimizin son hâline. Bugün gazetelerde
var: Eskişehirde bir lisede İngilizce sınavında Saidi
Nursinin külliyatından Türkçe soru soruluyor. İşte eğitim
sisteminin geldiği nokta bu. Bu teşvikle de bu tarikat
yurtlarında bunlar desteklenecek demektir.
Kaçak yurtların, ev tipinde örgütlenen cemaat
yurtlarının sayısını bilmek ise hemen hemen
imkânsızdır. Bu nedenle bir kamusal hak olan eğitim ve
barınma hakkının öğrencinin lehine düzenlenmesi, devlet
yurtlarının sayısının artırılması, bu
yurtların parasız olması, cemaatlere ait olduğu tespit edilen
özel yurtların da kapatılması gerekir.
Bu sorulara kestirmeden verilecek bir cevap var: Kaynak
sıkıntısı var. Olabilir, ama devletin, ortalama
sayıları her yıl belli olan öğrencileri kaynak
sıkıntısından dolayı barındıramaması
anlaşılabilir bir durum değildir. Sonuçta YURTKURa
bağlı yurtların kapasitesinin yetersizliği tarikat
yurtlarına fırsat yaratmaktadır. Bu durum bilerek görmezden
gelinmektedir. Cemaat yurtları özel olarak desteklenmektedir.
Hatırlarsanız, 2004 yılında yapılan bir
yasa değişikliğiyle yine bu Hükûmet yapmıştı-
yurtların faaliyetlerine dini alet etmesi de bu kanun kapsamının
dışına çıkartılmıştı. Şimdi de
aynı Hükûmet, bu dönemde katma değer vergisini bu özel yurtlara
muafiyet olarak getirmektedir. Böylece devlet yurtlarına yerleşemeyen
öğrenci, her geçen gün sayıları hızla artan cemaat
yurtlarının kucağına düşmektedir. Bu dernek ve
vakıf yurtlarının önemli bir bölümü ücretsizdir hem de
barınma ve akşam yemekleri, sabah yemekleri dâhil olmak üzere.
Değerli arkadaşlarım, öğrenciler bu yurtlara
bırakılmamalıdır, buralara kurban verilmemelidir.
Bakın, Konyada kısa bir süre önce Bağcılarda çöken yurt
binasında bu yurdun bağlı olduğu Gülen cemaatinin
Amerikadaki lideri Fethullah Gülen ne diyor: Hayır, boşa gitmedi
kurbanlarınız. Millet için sadaka oldu o güzel
evlatlarınız. Bir tarafta bu kaçak yurt binasının ihmal
sonucu yıkıldığını açıklayan bilim
adamları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
diğer tarafta da vatan, millet çocuklarının kurban
edildiğini söyleyen Orta Çağ zihniyeti.
Değerli arkadaşlarım, çocuklarımızın
ve gençlerimizin, cumhuriyetle ve Atatürkle sorunu olan tarikat ve cemaat
yurtlarında karanlık ideolojilerin etkilerine maruz
kalmayacaklarını diliyoruz.
Bu gerekçelerle 14üncü maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını istiyor ve sizleri saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Durgun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 14üncü maddesindeki (b) bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Yılmaz Tankut.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Acaba, Komisyon gerekçeyi de biraz söylerse
arkadaşlar
Tartışmaya yol açmasın, neden
katılmadığınızı açıklarsanız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Efendim, Komisyonda oy çokluğuyla
aldığımız karar, bu şekilde Genel Kurula inmesiydi.
Onun için katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bravo! Komisyon
üyelerine saygınızdan dolayı size saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tankut.
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 14üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vermiş olduğumuz bu
önergeyle, yıllardan beri büyük sıkıntı ve yokluk
içerisinde, başlarını sokacak ev sahibi olabilmek için büyük
fedakârlıklar yapan, kendi çoluk çocuğunun nafakasından keserek
bir kooperatife üye olup aidat ödemeye çalışan
insanlarımıza bu tasarıyla farkında olarak veya olmayarak
yapılacak olan bir haksızlığın önüne geçmeye
çalışmaktayız.
Bu maddenin (b) bendindeki ifadeyle, maalesef, konut yapı
kooperatiflerinin üyelerine uygulanmakta olan KDV istisnası
kaldırılarak, az önce ifade ettiğim, dar gelirli memur,
işçi ve emeklilerimizin bin bir güçlükle, kooperatifler
vasıtasıyla ev sahibi olma hayalleri, bizzat Hükûmet tarafından
baltalanmaktadır. Dolayısıyla, önergemizde dile
getirdiğimiz (b) bendi, muhtevasıyla birlikte bu maddeden
çıkartılmalıdır. Şayet çıkartılmaz ise hem
dar gelirli insanlarımızın ev sahibi olmaları
zorlaşacak hem de zaten TOKİ ile rekabet edemeyen ve yapı
kooperatifleri ile inşaat sektöründe faaliyet göstermeye çalışan
müteahhit ve firmalara büyük bir darbe ve haksızlık bizzat Hükûmet
eliyle yapılmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce de
buradan değişik vesilelerle ifade etmeye
çalıştığım gibi, sosyal devlet
mantığının en önemli temellerinden birisi vatandaşlarının
refah düzeylerini korumak ve yükseltmektir. Bunun gerçekleşmesi ise ülkeyi
yöneten siyasi iktidarın öncelikle ülke insanını sadakaya muhtaç
etmeden istihdamı artıracak tedbirler alarak işsizliği
azaltmasıyla mümkündür. Ancak, bugün yedi yıla yaklaşan zaman
dilimi içerisinde tek başına ülkeyi yöneten Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarı, ne yazık ki bırakın istihdam
sağlayıcı önlemlerle işsizliği azaltmayı, tam
aksine, devasa istihdam kurumlarımızı özelleştirme
maskeleriyle elden çıkartmış ve insanlarımızı
sokağa mahkûm ederek işsiz sayımızı tarihimizin en
yüksek, en pik noktasına ulaştırmıştır.
Diğer taraftan, başlangıçta yoksul ve dar gelirli
vatandaşlarımıza konut edindirme amacıyla kurulan ve AKP
İktidarının her fırsatta övündüğü TOKİ, ne
yazık ki artık yörüngesinden çıkmış ve iktidarın
kendisine ve yandaşlarına siyasi ve ekonomik rant sağlama
aracı hâline getirilen bir kurum hâlini almıştır. Bunu,
özellikle teslim edilen ve hâlen devam eden projelerde ortaya çıkan
vatandaşlarımızın memnuniyetsizliğinden,
mağduriyetinden ve haklı olarak yaptıkları
şikâyetlerinden anlamaktayız.
Ayrıca, TOKİ, ihale ve iş verdiği
müteahhitlerine de artık hak edişlerini ödeyememekte ve rüşvet
almadan hiçbir müteahhide ödeme yapılmadığı
iddialarıyla çalkalanmaktadır. Dolayısıyla hem kendisine
hizmet eden müteahhitleri hem de o müteahhitlerle alışveriş
yapan her kesimi büyük bir mağduriyete mahkûm etmekte ve pek çok
şaibe ve yolsuzluk iddialarının da merkezi hâline gelmektedir.
Bugün hemen her yerde TOKİnin hizmetlerinden, projelerinden
şikâyetler gelmekte ve mağdur olan insanlarımızın
tepkileri ise çığ gibi yükselmektedir.
Sayın milletvekilleri, diğer taraftan,
geleceğimizin teminatı olan 15-24 yaş grubundaki işsiz
gençlerimizin gerçek manadaki işsizlik oranının ise yüzde 30 ve
35lere ulaştığı ifade edilmektedir. Yani bugün her 3
gencimizden 1i işsizdir ve ne acıdır ki bu
çocuklarımız, umutsuz ve çaresiz bir şekilde iş bulma
sırasının AKP İktidarının mensuplarının
yakınlarından kendilerine gelmesini beklemektedirler. AKP Hükûmetinin
aile fertleri ise şirket üstüne şirket kurup lüks
yaşamlarına hızla devam ederken, yüz binlerce
vatandaşımız insani bir hayatın asgari
şartlarından çok uzakta yaşamaya çalışmaktadır.
Netice olarak, bugün Türkiye'nin çok ağır bir tahribat tablosunun
yanı sıra çok büyük bir sosyal ve ekonomik çalkantı ile yüz yüze
olduğunu belirtmek istiyorum ve işte bu gerçekler
ışığında Hükûmete ve ilgililere buradan seslenmek
istiyorum: Artık lütfen içi boş ve hayalî sözlerle pembe tablolar
çizmekten, vatandaşlarımızın şikâyetlerine ve
sıkıntılarına ilgisiz kalmaktan vazgeçiniz. Zaten yokluk ve
yoksulluk içerisinde kıvranan ve âdeta bitkisel bir hayat yaşayarak
ayakta kalmaya çalışan insanlarımızın feryatları
karşısında yetki sahibi olarak çare ve çözüm üretiniz ve
Türkiye'nin millî çıkarlarını ve köklü devlet geleneklerini
kendi siyasi saltanatınızın devamı için sermaye yaparak
harcamaktan çekinmeyen anlayışınızı da artık bir
an önce terk ediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
YILMAZ TANKUT (Devamla) Yine, kıt imkânlar ile
mütevazı konutlara sahip olmak isteyen insanlarımızın
yapı kooperatifleri vasıtasıyla sahip oldukları KDV
istisnalarını da bu gibi kanun tasarıları ile
kaldırmayınız ve büyük umutlarla çoluk çocuğunun
nafakasından keserek başını sokabilecek bir yuva sahibi
olabilmek için TOKİye başvuran ve şu an TOKİ
konutlarında az önce özetlemeye çalıştığım
sıkıntılarla boğuşarak ikamet etmeye çalışan
insanlarımızın da sıkıntılarını acil
olarak çözünüz diyorum ve sözlerime son verirken önergemize destek
vereceğinizi temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Arayacağım efendim.
Teşekkür ederiz Sayın Tankut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayarak: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.28
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.42
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarının 14üncü maddesi
üzerinde verilen, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
15inci maddesiyle 3065 sayılı kanunun 17 nci maddesinin dördüncü
fıkrasına eklenen bentte geçen Kanunu kapsamında ibaresinin
Kanunu hükümleri kapsamında olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 15 inci maddesindeki Ticaret Borsaları
ibaresinin Ticaret Borsaları ve Bakanlığının uygun göreceği
bir kuruluş şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Akif
Paksoy |
|
Yılmaz
Tankut |
Cemaleddin Uslu |
|
Kahramanmaraş |
|
Adana |
Edirne |
|
Beytullah Asil |
|
Kemalettin
Nalcı |
H. Hamit
Homriş |
|
Eskişehir |
|
Tekirdağ |
Bursa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 15
nci maddesinde yer alan 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (o) bendinin
başına 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (b)
bendinde belirtilenler hariç olmak üzere, ibaresi ve fıkraya
aşağıdaki bent eklenmiştir cümlesinin 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
şeklinde; (t) bendinde yer alan (g) bendinde ibaresinin (ğ) bendinde
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
Gaziantep
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 15. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Vahap Seçer |
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Mersin |
|
Ali Rıza
Ertemür |
|
|
İsa Gök |
|
Denizli |
|
|
Mersin |
BAŞKAN Komisyon bu en son okuduğumuz önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ali Rıza Öztürk, buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tarım ürünleri lisanslı depoculuk
faaliyetlerinin ülkemizde gelişmesi önemli olduğundan ve bunun geçici
bir maddeyle düzenlenmesi değil süreklilik arz etmesi bakımından
bu önergeyi verdik. Bu çok ciddi bir konudur.
Değerli milletvekilleri, devletin kamu hizmetlerindeki
harcamalarını finanse etmek için topladığı vergiler
halktan alınmaktadır. Bu vergilerin en adaletli olanı
doğrudan alınan vergilerdir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az
vergi alınması temel ilkedir. Maliye Bakanımız Sayın
Mehmet Şimşek, bakan olmadan önce, televizyon ekranlarında,
ekonomik programlarda, Merrill Lynch adına yaptığı
yorumlarda sık sık bunu dile getirirdi ama bakan olduğundan bu
yana bu görüşünü herhâlde unutmuşa benziyor.
Bugün, gelişmiş ülkelerde toplanan vergilerin yüzde 70i
doğrudan vergi, yüzde 30u dolaylı vergiyken; ülkemizdeki toplanan
vergilerin yüzde 70i aşanının dolaylı vergi ve yüzde
30unun gerçekten de doğrudan vergi olması ülkedeki vergi konusundaki
adaletsizliği gözler önüne sermektedir.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan,
içinde bulunduğu durum nedeniyle sanıyorum sinirlerine hâkim
olamamaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesini yönetmekten
başka devlet deneyimi olmayan Sayın Başbakana ülkeyi yönetmek
çok ağır gelmiştir anlaşılan. Sayın Başbakan,
son günlerde Cumhuriyet Halk Partisine yönelik olarak televizyonlarda
verdiği bir demeçte Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesinin tespit
ettiği 1 milyon liralık usulsüz harcamanın hesabını
veremedi. Hazineden aldığı parayı ne yaptı, nereye
harcadı? diye soruyor. Bir halk deyimi vardır değerli
arkadaşlarım: Kendi gözündeki merteği görmeyenler
başkasının gözündeki çöpü ararmış. Şimdi ben
size bir Anayasa Mahkemesi kararı okuyorum. Bu olay nedir? Bu olay
şudur: 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun 70inci maddesinde
partilerin hangi harcamalarının usule uygun olacağı,
hangisinin olmayacağı belirlenmiştir. Partiler gerçekten harcama
yapmışlardır ancak alınan belgeler Siyasi Partiler
Yasasındaki maddeye uymadığı nedenle, usulüne uygun belge
kabul edilmediği nedenle verilen paralar tekrar geri istenmiştir.
Şimdi, bakın, Anayasa Mahkemesinin 2004/19; 2005/24; 1/12/2005
tarihli kararında aynen şu söyleniyor:
Sonuç:
2- Partinin hesabında görülen 3 milyar 304 milyon lira
tutarındaki sağlık gideri (doktor ve ameliyat ücreti) 2820
sayılı Kanunun 70inci maddesine uygun olarak
gerçekleştirilmediğinden bu giderin 2820 sayılı Kanunun
75inci maddesine göre Hazineye gelir irat edilmesine oy birliği ile karar
verildi.
Hangi partiymiş bu değerli arkadaşlarım?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHP mi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başbakanın
partisi, yani AKP. Demek ki, AKP şimdi kimi ameliyat ettirmiş,
Sayın Başbakan bunu açıklasın. Çıksın, desin ki
Burada aynen söylüyor: Doktor ve ameliyat ücret parası diyor. Kendisini
mi ameliyat ettirdi, danışmanını mı ameliyat ettirdi,
şoförünü mü ameliyat ettirdi, çıksın bunu açıklasın.
Sayın Başbakan, başkasının gözündeki çöpü
arayacağına önce
Mademki bunlar usulsüzse bu usulsüz harcamayı
çıksın halka açıklasın.
Değerli arkadaşlarım, evet bu, AKPyle ilgili
Anayasa Mahkemesi kararı. Bu yokmuş gibi, her şeyi bilerek,
gerçekleri çarpıtarak halkın karşısına çıkıp
doğru olmayan sözler söyleyerek siyaset yapma biçimi etik değildir,
ahlaki değildir değerli arkadaşlarım. Şimdi,
Başbakana düşen görev, Anayasa Mahkemesinde belirlenen bu ameliyat
ücretleri neyin nesiymiş, kim ameliyat olmuş
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHPnin kararını da oku.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) İşte AKPninkini
okudum.
Değerli arkadaşlarım, bu devlet yönetme olayı
gerçekten büyük yük gelmiştir AKPye, yönetememektedirler. 338
milletvekiliyle Parlamentoyu çalıştıramaz hâle
gelmişlerdir. Artık bu Parlamentoda toplantı ve karar yeter
sayısı bulunamadığı nedenle Parlamentonun sık
sık tatil edilmesi, sık sık ara verilmesi artık kural
hâline gelmiştir. Sayın Başbakan sağa sola çatacağına
öncelikle Meclisi çalıştırsın, muhalefetin denetim
yetkisini kısacağına Meclisi çalıştırsın.
Sayın Başbakan diyor ki: Yolsuzluk konusunda,
şahsımın, arkadaşlarımın, partimin, en küçük bir
müsamaha olmamıştır. diyor, Bundan sonra da olmayacaktır
diyor, Bu milletin tek bir kuruşunun dahi amaç dışı
kullanılmasına rıza göstermeyiz, göz yummayız. diyor.
Keşke öyle olsaydı değerli arkadaşlarım.
Bugün Türkiye'nin en ücra bir köşesinde sıradan bir olay için, bir
devlet memuru, herhangi bir suç işlediği zaman, hakkında dava
açılınca, dava sonuçlanıncaya kadar derhâl, derhâl görevden el
çektiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ama bugün Radyo Televizyon Üst
Kurumunun başındaki RTÜK Başkanı hakkında, Zahid Akman
hakkında şüpheli, çok ciddi şüphelerle kararlar
çıkıyor, mallarına tedbir konuyor, o hâlâ orada yönetiyor.
RTÜKte Cumhuriyet Halk Partisinin gönderdiği RTÜK üyeleri hakkında
mallarına tedbir kararı konulmamıştır değerli
arkadaşlarım. Herkes etrafına bakacak, herkes etrafına
bakacak, olmamış şeyleri veya formaliteler nedeniyle
yanlış olan şeyleri gerçek şeylermiş gibi kamuoyuna sunmayacak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 15
inci maddesinde yer alan 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (o) bendinin
başına 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (b)
bendinde belirtilenler hariç olmak üzere, ibaresi ve fıkraya
aşağıdaki bent eklenmiştir cümlesinin 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
şeklinde; (t) bendinde yer alan (g) bendinde ibaresinin (ğ)
bendinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Katma Değer Vergisi Kanununda mevcut liman ve hava
meydanlarındaki mallar için verilen hizmetlere yönelik istisna
uygulamasının devamı amaçlanmaktadır.
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 12 nci
maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü
maddesine (g) bendi eklenmiş daha önce aynı maddeye eklenmesi
tasarlanan (g) bendi, (ğ) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
Yapılan bu değişikliğe paralel olarak Kanun
Tasarısının 15 inci maddesi ile 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununa eklenen (t) bendinde düzenleme yapılmak
suretiyle bu bentte yer alan KDV Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (g) bendine yapılan atfın, (ğ) bendi
olarak değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 15 inci maddesindeki Ticaret Borsaları
ibaresinin Ticaret Borsaları ve Bakanlığın uygun
göreceği bir kuruluş şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Akif Paksoy
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Paksoy konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Paksoy, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde verdiğim
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu kanun tasarısı aceleyle
hazırlanmış bir tasarıdır diye düşünüyorum.
Şöyle ki, Hükûmet pırlantaya sıfır KDV, elmasa,
pırlantaya sıfır KDV getirirken, yatlara, kotralara vergisiz
akaryakıt verirken, ihracatımızda önemli bir unsur olan
taşımacılık sektörünün hayat damarlarından birini daha
kesmekten çekinmiyorsunuz.
Siz, dünyanın en pahalı akaryakıtını
satan Hükûmetsiniz. Petrol 120 dolara çıktı, fiyat
artışını bir şekilde anladık, ancak 60 dolara
düştü, yüksek fiyatları bir türlü anlayamıyoruz. Petrol
fiyatları çıkınca otomatik fiyatlandırma var, ancak bu
otomatik fiyatlandırma nasıl bir şeyse petrol fiyatları
düşünce devreye girmiyor, hatta petrol fiyatları düşse de
yükselse de otomatik fiyatlandırma zam olarak tüketiciye yansıyor, bu
da kaçakçılığı teşvik ediyor. Son altı ayda
akaryakıta tam 13 kez zam yapılmıştır.
Bilinmeyen bir husus ama geçenlerde bir gazetemizde boy boy
resimler çıktı sınırlarda katırla yapılan
akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili. Katırla
yapılan kaçakçılığın çok büyük oranlarda fazlası
denizden ve diğer yöntemlerle yapılıyor. Akaryakıt
kaçakçılığı için sınır kapıları,
limanlar ve açık denizler kullanılıyor. Gemilerle yapılan
kaçakçılık miktarının yaklaşık 500 bin ton
civarında olduğu tahmin ediliyor. Kaçak akaryakıt
yıllık boyutunun vergilerle birlikte 8 milyar doları
aştığı, devletin yıllık vergi kaybının
2,5 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizde satışa
sunulan akaryakıtın yaklaşık yüzde 20sinin kaçak
olduğu düşünülüyor.
Başka çarpıcı bir gerçek ise son on yılda Türkiyede
toplam taşıt sayısı yüzde 77 artarken benzin tüketimindeki
artış yüzde 9, motorin tüketimindeki artış ise yüzde 33te
kalmıştır. Bu aradaki fark devlet hazinesinin değil,
kaçakçıların cebine, hatta Mehmetçiğe kalleşçe, haince
kasteden bölücü terör örgütünün finansmanına gidiyor.
Bir de akaryakıt istasyonlarına kesilen cezalar var.
Bunları niye tahsil etmiyorsunuz? Kamuoyunu yanıltmayın.
Basında, zamları petrol dağıtım şirketleri
yapıyormuş, indirimleri onlar uygulamıyormuş izlenimini
veren haberler çıkıyor. Ben bunlara inanmıyorum, ancak
doğruluk payı varsa ve siz bu şirketlerin haksız kazanç
sağlamasına göz yumarak görevinizi yapmıyorsanız suç
işliyorsunuz. Hükûmet sizsiniz, şikâyet eden de sizsiniz.
Kıymetli arkadaşlar, taşımacılık
sektörü tabiri caizse kan ağlıyor, ancak AKP Hükûmeti
yandaşları ihya etmekten ve kapalı kapılar ardında
verdiği sözleri yerine getirme telaşından bu feryadı
duymuyor. Geçenlerde İstanbulda toplu taşıma ücretlerine yüzde
15 oranında zam yapıldı, yakında Ankara da yapar,
diğer iller de yapar. Nasıl olsa seçimler bitti, kışa
erzak, kömür dağıtmamız için kaynak lazım.
Hükûmete huzurlarınızda bir öneri sunuyorum: Gerçekten
milletimizin, vatandaşlarımızın menfaatini
düşünüyorsanız şehir içi ve şehir dışı toplu
taşıma araçlarının kullandığı
akaryakıttan aldığınız vergiyi düşürün hatta
diğer ticari araçlarda da düşürün. Krizi geç fark etmenizin tesiri
ile olacak, her gün bir paket açıklıyorsunuz, bir de bunu yapın,
piyasa canlansın, insanlar işsiz kalmasın, içi boş
paketleri açıklamaktan kurtulun. Her gün yüzlerce, binlerce esnaf kepenk
kapatıyor, kredi bulamıyor, borcunu ödeyemiyor.
Siz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını
koruyacağınız yerde global sermayenin sözcülüğünü
yapıyorsunuz, mirasyedi evlat gibi bulduğunuz her şeyi ya
satıyor ya kiralıyorsunuz. Zaten yerli piyasada sayısı her
geçen gün artan uluslararası dev firmaların gücü, yüzde 99u küçük
işletme sınıfında yer alan yerli firmaların
şansını zora sokuyor. Dolayısıyla
taşımacılık sektöründen ekmek yiyen
insanlarımızın güçlü altyapı ve sermayeye sahip ulusal ve
uluslararası şirketlerle rekabet etmeleri mümkün bulunmuyor. En iyisi
kendi araçlarını satabilirlerse o firmalara şoför olabilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) Fakat sizin esnafın,
şoförün derdiyle ilgilendiğiniz falan yok. Mesela bir SRC belgesi
uygulaması geldi. Vatandaş bu belgeyi almak için gerekli prosedürleri
tamamlıyor, müracaatını yapıyor, ancak belgesini, müracaatını
yaptıktan sonra en erken dört ayda alabiliyor. Bu süreçte birçok sürücü
200 ile 400 TL tutarlarında trafik cezasına muhatap oluyor. Suç
kimin? Vatandaşın belgesini dört-altı ay arasında vermeyen
bir Hükûmetin mi, yoksa kimin?
Bizim görevimiz, doğruları size hatırlatmak, olumlu
icraatlarınızı bugüne kadar pek göremedik ama bundan sonra da
olursa destek olmak, milletimizin, ülkemizin yararına olmayan
uygulamalarınıza muhalefet etmek diyorum.
Önergemin kabulünü bekler, heyetinizi saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
15 inci maddesiyle 3065 sayılı kanunun 17 nci maddesinin dördüncü
fıkrasına eklenen bentte geçen Kanunu kapsamında ibaresinin
Kanunu hükümleri kapsamında olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi
amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı
açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Daha önce kabul edilmiş önerge doğrultusunda madde 15i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 15 kabul
edilmiştir.
Madde 16 üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23
üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen Kanunu
kapsamında ibaresinin Kanunu hükümleri kapsamında olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23
üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen Kanunu kapsamında
ibaresinin Kanunu hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 16 ıncı maddesinde
yer alan
çekecek olanlara
ibaresinin
çekecek olan özel ve tüzel
kişilere
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Şandır |
|
Erdal Sipahi |
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
|
Mersin |
|
İzmir |
Aydın |
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Kürşat
Atılgan |
Yılmaz
Tankut |
|
Konya |
|
Adana |
Adana |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı
Tasarının 16ncı maddesinde yer alan müzayede mahallerinde
ibaresinin müzayede mahalli olarak tanımlanan yerlerde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Osman Kaptan |
|
|
Trabzon |
|
Malatya |
Antalya |
|
|
Tayfur Süner |
|
|
Esfender
Korkmaz |
|
|
Antalya |
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ben
konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 16ncı madde, tasarıda yer
alan lisanslı depoculuğun önündeki vergi engellerinin
kaldırılmasına ilişkin olarak Katma Değer Vergisi
Kanununda da bir düzenleme yapılmasını öngörmektedir.
Madde esas itibarıyla doğru şeyleri düzenliyor.
Bizim önergemiz, burada, bir düzeltmeye yöneliktir, bir ifadenin daha iyi
yazılmasına yöneliktir.
Bu önerge vesilesiyle tasarıda yer alan iki madde üzerinde de
görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Birincisi, tasarının 12 (g)
maddesi, diğeri de tasarının 19uncu maddesi.
12 (g) maddesinde dün gece verilen bir önergeyle
değişiklik yapıldı, biraz sonra verilecek olan ve
muhtemelen kabul görecek olan bir önergeyle de 19uncu maddede aynı
mahiyette bir değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Bu iki değişikliğin düzenlediği husus
şudur: Başbakanlık merkez teşkilatının satın
alacağı otomobil, arazi taşıtı, uçak ve diğer her
türlü motorlu taşıt araçları nedeniyle Başbakanlık
katma değer vergisi ödemeyecektir, yine Başbakanlık özel tüketim
vergisi ödemeyecektir.
Bu düzenleme Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır. Devletin bir cebinden öbür cebine gidiyor
düşüncesiyle bu düzenlemeyi savunmak mümkün değildir. Aynı
mantığı o zaman devam ettirelim, Başbakanlığın
satın aldığı bütün her şey için katma değer
vergisinden istisna düzenlemesi yapalım. Devletin satın
alacağı bütün mallar, hizmetler için katma değer vergisi
istisnası getirelim. Bunun sonu yoktur. Devlette çalışanların
ücretlerini gelir vergisinden istisna edelim, nasıl olsa bir cepten öbür
cebe gidiyor düşüncesiyle. Bu düzenlemenin hiçbir mantığı
yoktur.
Yine, bu düzenleme Katma Değer Vergisi Kanununun temel
kabullerine de aykırıdır. Katma değer vergisi, mal ve
hizmet üretiminin bütün aşamalarını vergilendiren bir vergidir;
Avrupa Birliği direktifi böyledir, Avrupa Birliğinde böyle
uygulanmaktadır, bu tasarıya kadar da Türkiyede böyle
uygulanmaktaydı. Şimdi, bu tasarıyla bu ters yüz ediliyor.
Başbakanlığa, anlamı belli olmayan, mantığı
belli olmayan bir anlayışla, bir imtiyaz tanınmaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanununa
baktığımızda, istisnaların belirli sektörler ve
alanlar itibarıyla düzenlendiğini görürüz: İhracat
istisnası, sosyal ve askerî amaçlı istisnalar,
taşımacılık istisnası, deniz ve hava taşıt
araçlarının imal, inşası ve bunlarla yapılan nakliyeye
ilişkin istisna. Bunları daha çoğaltabiliriz, hep
alanlardır, sektörlerdir. Şimdi, ilk defa bir tüketiciye yönelik
olarak -ki, o da Başbakanlık- kişiye yönelik bir düzenleme
yapıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bunun kabul edilebilir bir yanı
yoktur. Bunu, ben Türkiye'nin vergi sistemi açısından, kusura
bakmayın, bir kara leke olarak görüyorum. Bu önergeyle, dün gece kabul
edilmiş olan, 19uncu maddede verilecek olan önergeyle katma değer
vergisine, Türkiye'nin vergi sistemine bir kara delik açıyoruz, bir kara
leke sürüyoruz. Bu lekeyi, eğer kabul edersek, kabul edilirse, bu Hükûmet,
bu Parlamento sürmüş olacaktır.
Katma değer vergisinin mantığına
aykırıdır. dedim. Neden aykırıdır? Katma
değer vergisi, tüketiciler arasında bir ayrım yapmaz, üretim
sektöründeki üretici tercihlerini etkilemez, faktör arzını etkilemez.
Tarafsız bir vergidir katma değer vergisi. Devlete buzdolabı
satan katma değer vergisini devletten tahsil edecek, herhangi bir sorunla
karşılaşmayacak, otomobil satan katma değer vergisi tahsil
etmeyecek! Üretim sırasında, üretim sürecinde yüklendiği katma
değer vergisini alabilmek için de devletten, aylarını,
yıllarını verecek. Yeminli mali müşavire gidecek. Yeminli
müşavir rapor düzenleyecek. Ona bir ücret ödeyecek. Süre geçecek. Vergi
dairesine gidecek.
Peki, devlete buzdolabı satana, devlete gıda maddesi
satana aynı formaliteyi niye getirmiyorsunuz? Bu, bir inat düzenlemesidir.
Hükûmet tasarısında Başbakanlık olarak geldi.
Mantığını bulamıyorum. Başbakanlığa
verilmiş bir imtiyazdan Başbakanlık bütün ısrarlı
eleştirilere rağmen vazgeçmek istememektedir. Bir inat
düzenlemesidir. Bunu bir kez daha bilgilerinize sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet, sözlerimi burada
bitiriyorum.
Bu, ayıptır değerli arkadaşlar. Gelin bunu
kabul etmeyelim. 19uncu maddede kabul etmeyelim. Geri dönüp, tekriri müzakere
ile de 12nci maddenin (g) bendindeki düzenlemeyi çıkaralım.
Başbakanlığın ödeneğe mi ihtiyacı
var? Verelim. Başbakanlığın ödenek
sıkıntısı diye bir şey söz konusu olamaz. Bunu kabul
etmiyorum. İstediği ödeneği maliye bakanları verir. Böyle
bir sıkıntı olamaz. Sıkıntı varsa burada bütçeye
ödenek ilave edelim. Burada, hemen şimdi ekleyelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama
yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama için tespit yapıyorum: Sayın
Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Korkmaz,
Sayın Keleş, Sayın Mengü, Sayın Kaptan, Sayın Süner,
Sayın Köse, Sayın Karaibrahim, Sayın Köktürk, Sayın Sönmez,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Küçük, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Diren, Sayın Yıldız, Sayın Erbatur, Sayın
Öztürk, Sayın Kesici.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S.
Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 16 ıncı maddesinde
yer alan
çekecek olanlara
ibaresinin
çekecek olan özel ve tüzel
kişilere
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Kalaycı.
BAŞKAN Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 16ncı maddesinde
değişiklik önergemiz üzerine açıklamada bulunmak üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, esasen, bu tasarının
4üncü, 8inci, 9uncu, 10uncu, 12nci, 15inci, 16ncı ve 22nci
maddelerinde lisanslı depoculuğu teşvik etmeyi amaçlayan, gerek
katma değer vergisi gerek gelir vergisi gerekse damga vergisi yönüyle
önemli vergi istisna ve muafiyetleri getirilmektedir. Elbette ülkemiz
ekonomisinin dinamizmi ve tarım sektörünün gelişmesi
bakımından lisanslı depoculuğun teşvik edilmesi,
yaygınlaştırılması ve amacı doğrultusunda
fonksiyonel hâle getirilmesi gerektiği hususu açıktır. Ancak
bunun sadece vergi teşvikleriyle getirilmesi doğru değildir.
Konunun üretimi ve üreticiyi koruyan millî bir tarım politikası
çerçevesinde ele alınmasında, lisanlı depoculuğun
bankacılık sistemi içindeki yerinin de belirlenmesinde fayda
vardır. Petrolden buğdaya her ürünün finansal spekülasyon metası
hâline gelmesi, günümüz küresel finans dünyasında kolay ve yaygın
hâle gelmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, küresel finans krizini
de bu yapı ve anlayış doğurmuştur.
Değerli milletvekilleri, esasen lisanslı
depoculuğun geliştirilmesi, bu vesileyle çiftçilerimizin ürünlerini
depoya teslimi ve bu amaçla düzenlenecek ürün senetlerinin çeşitli
teşviklerle kullanılması öngörülmektedir. Ancak öncelikle
çiftçimizin ürünlerinden yeterli düzeyde gelir elde edip etmediğine
bakmamız gerekmektedir. Esasen tarım sektörü ve çiftçilerimizin çok
önemli ekonomik ve sosyal sorunları bulunmaktadır. Bunların
temelinde yapısal sorunlar olmakla birlikte hâlen çok önemli ve acil çözüm
gerektiren sorunlar da bulunmaktadır. Çiftçilerimiz öncelikle bu
sorunlarının çözümünü beklemektedirler. Tarım sektörümüz ve
çiftçilerimiz küresel ekonomik krize, iki yıl üst üste yaşanan bir
kuraklık döneminin ardından ve girdi fiyatlarındaki büyük
artışların olduğu bir ortamda yakalanmıştır.
Buna rağmen, AKP Hükûmeti tarım ve hayvancılık sektörü için
hiçbir tedbir almamıştır. Sayın Başbakan, krize
yönelik olarak yetmişe yakın tedbir alındığından
bahsetmektedir. Yine Hükûmetin değerli bakanları, 54 milyar
lirayı bulan teşviklerden bahsetmekte. Ancak sizlere de soruyorum
değerli milletvekilleri: Bu söylenen tedbirler içerisinde çiftçimizi,
köylümüzü dikkate alan hiçbir tedbir yok, bilmiyorum sizler Şu tedbir
var. diyebilir misiniz? Tam tersine tarımsal destekleme ödeneğinde
yüzde 10 kesintiye gidilmiştir; yani çiftçinin 550 milyon lirası
kesilmiş, tarımsal ödeneği kesilmiş, başka sektörlere
kaynak olarak aktarılmıştır. Maliye
Bakanlığının Nisan 2009 bütçe gerçekleşmelerine
baktığımız zaman, ilk dört ayda tarımsal destekleme
tutarının geçen yılın ilk dört ayına göre yüzde 15
azaldığını görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türk çiftçisi,
kullandığı girdilere ilişkin, gübre, ilaç, tohum, mazot,
elektrik gibi girdilere ilişkin katma değer vergisini ve özel tüketim
vergisini peşin olarak ödemektir. Tüccar gibi sattığı
maldan KDVsini mahsup edememektedir. Zarar etmesine rağmen
sattığı maldan stopaj vergisi ödemektedir. Sadece mazota ödenen
KDV ve ÖTV, destekleme bütçesinden daha fazladır.
Çiftçilerimiz borçlarını ödeyemez hâle gelmiş ve
kredi temininde zorluklarla karşılaşmaya
başlamışlardır. Hâlen çiftçilerimizin kamu ve özel
bankalara, tarım kredi kooperatiflerine 15 milyar liraya yakın borcu
bulunmaktadır. Çiftçilerimiz kooperatif ve bankalara olan
borçlarını ödemek istemektedir, ama bunun ödenebilir şekilde,
faizsiz yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Yine tarımsal sulamada kullanılan elektrik
fiyatları hem yüksektir hem de çiftçimiz maalesef biriken borçları
ödeyemez duruma gelmiştir. Gerek fiyatlarda bir indirim
sağlanmalı gerekse sulama birliklerine çiftçilerimizin elektrik
borçları faizsiz yapılandırılmalıdır.
Yine, gübrede, mazotta katma değer vergisi ve özel tüketim
vergisi düşürülmelidir -bu giderlerini karşılayacak düzeye- ya
da destekleri artırılmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23
üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen Kanunu
kapsamında ibaresinin Kanunu hükümlerince olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı
açısından uygun ifadeye ulaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23
üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen Kanunu
kapsamında ibaresinin Kanunu hükümleri kapsamında olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi
amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı açısından
daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 20.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.22
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Çerçeve 17nci maddeye bağlı geçici 28inci madde
üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28 de geçen
maddenin ibaresinin madde hükmünün olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28 de geçen
kooperatiflerince ibaresinin kooperatifleri tarafından olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 17 nci çerçeve maddesinde yer
alan ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen geçici
28 inci maddedeki
bina inşaat ruhsatı
ibaresinin
yapı
inşaat ruhsatı
olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet
Şandır |
|
Erdal Sipahi |
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
|
Mersin |
|
İzmir |
Aydın |
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Kürşat
Atılgan |
Akif Akkuş |
|
Konya |
|
Adana |
Mersin |
|
|
|
Kemalettin
Nalcı |
|
|
|
|
Tekirdağ |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 17 nci Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Turgut Dibek |
|
Malatya |
|
|
Kırklareli
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Dibek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 17nci madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına verdiğimiz değişiklik önergesiyle
ilgili olarak söz aldım. Öncelikle herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünden bu yana
görüştüğümüz -daha doğrusu geçen hafta
başlamıştık- bu yasanın hazırlanmasıyla
ilgili olarak değişik gerekçeler mutlaka söyleyebiliriz ama
sanıyorum, bu yasanın bugün burada görüşülmesinin en önemli
nedenlerinden birini herhâlde ülkenin içinde bulunduğu koşullar
olarak görebiliriz. Tabii, bu yasa burada görüşülürken, tümü üzerindeki
görüşmeler sırasında, dikkatle dinlemiştim, sanıyorum,
AKP Grubu adına Gedikli söz almıştı. Gedikli, bu yasayla
ilgili gerek muhalefet partilerinin eleştirilerini gerek kamuoyundaki
eleştirileri yanıtlarken burada ısrarla bir şey
söylemişti. Yani burada, işte, Gerçekler de söylensin. Eleştiri
yapılıyor ama gerçekler de söylensin. şeklinde
ısrarlı beyanları vardı.
Değerli arkadaşlar, aslında biz muhalefet partileri
olarak bu yasa görüşülürken de, bu yasanın dışında da
sürekli gerçekleri burada söylemeye çalışıyoruz. Özellikle
ülkenin içinde bulunduğu koşullar ve bizim halkımızın,
vatandaşımızın yaşadığı gerçekler
burada bizler tarafından sürekli dile getiriliyor ama bana göre sorun
iktidar grubunda yani Hükûmette. Sayın Başbakan ve iktidar grubu,
Türkiye'nin içinde bulunduğu gerçekleri bana göre aylar geçtikten sonra,
belki yavaş yavaş, artık idrak etmeye başladılar ve bu
yasalar çok gecikmiş bir şekilde karşımıza geldi.
Değerli arkadaşlar, bir teşvik paketi
açıklandı. Tabii, o teşvik paketiyle ilgili burada tüm
milletvekili arkadaşlarımız konuştular. Ben Türkiyenin
gerçeklerinden birine de burada bu kısa süre içerisinde değinmek
istiyorum. Diğer konulara girildi, işsizliğe, bu teşvik
paketinin getireceklerine, götüreceklerine, artı bu paketle ilgili
dağınıklığa değinildi ama bakın, elimde
Tarım Bakanlığının son müdahale alım
fiyatları var. Bu döneme yani 2009 ve 2010 yılına ait Tarım
Bakanlığının fiyatları var.
Şimdi, benim bölgem Kırklareli, Trakya. Burada, tabii,
Trakya milletvekili arkadaşlarımız da var. Orada, benim bölgemde
çok kısa bir süre sonra, sanıyorum on gün sonra hasat
başlayacak. Ben birkaç gündür bölgemdeki ziraat odalarını,
diğer çiftçi örgütlerini arıyorum, konuşuyorum. Buradaki
çalışmalar nedeniyle bu hafta gidememiştim ama telefonla
yaptığımız görüşmelerde -aradığım
ziraat odası başkanları içerisinde iktidar partisi üyesi ziraat
odası başkanları da var değerli arkadaşlar, yani bizzat
AKP üyesi olan arkadaşlar da var- her biri çiftçilerimizin çok büyük
sıkıntı içerisinde olduğunu söylüyor. Ziraat odası
başkanları dertlerini, sorunlarını bana anlatmak için
kelime bulamıyorlar.
Şimdi, burada fiyatlar var değerli arkadaşlar.
Tabii, burada gündem dışı beş dakika söz
aldığımızda, çiftçimizin sorunları, ayçiçeği
çiftçisinin veya diğer çiftçilerin sorunları hakkında söz
aldığımızda Tarım Bakanımız geliyor burada
yirmi dakika anlatıyor. Ama değerli arkadaşlar, bu yıl
benim bölgemdeki buğday için müdahale alım fiyatı 475 bin lira
-yani öyle daha iyi anlaşıldığı için söyleyeyim- arpa
için müdahale alım fiyatı 375 bin lira. Bu fiyatlar geçen sene bunun
üzerindeydi değerli arkadaşlar, arpa 400 civarıydı,
buğday da 500 civarıydı.
Şimdi, bir yıl sonra
Emeğini filan
bırakmış insanlar bir kenara yani Bizim emeğimiz ne
olacak? onu bırakmışlar da, maliyetleri de bir kenara
koyduklarında geçen seneki fiyatın altında bir müdahale
alım fiyatıyla karşılaşıyorlar. Tabii, Toprak
Mahsulleri Ofisi Ürününüzü getirirseniz biz bu fiyatlardan alacağız,
tüccara da bunun altında satmayın. diyor.
Değerli arkadaşlar, işte Türkiyenin gerçeklerinden
bir tanesi bu. Yani son günlerde Teşvik Yasası içerisinde belki
diğer konular tartışılıyor, görüşülüyor ama
çiftçinin bu konumu, çiftçinin yaşadığı sorunlar hiçbir
şekilde görüşülmüyor. Yani Kırklareli, benim ilim; taslakta
birinci bölgede. Tabii, Trakyayla beraber, diğer illerle beraber biz
birinci bölgedeyiz.
Değerli arkadaşlar, bu, neye göre belirleniyor; bunu da
biz anlayabilmiş değiliz. Benim 8 ilçem var. Bakın, 872 ilçe
arasında Kofçaz 460ıncı, Pehlivanköy 262nci, Demirköy
259uncu, Vize gene 200 küsurların üzerinde. Yani, birinci bölgedeyiz,
orman bölgesi var, orman köylümüz var, çiftçimiz
Bizim bölgemizde de işe,
aşa ihtiyacı olan o kadar zor durumda olan
vatandaşımız var ki! Yani şu Kofçazdaki vatandaşlar,
bugün, dördüncü bölgede yer alan birçok ilçeden çok daha kötü durumdalar ama bu
teşvik kapsamında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, tamamlayınız sözlerinizi, buyurun.
TURGUT DİBEK (Devamla)
bakıyorum ben, inceledim,
işte bizim bölgedeki tekstil fabrikalarına diyor ki Hükûmet:
Alın bunları üçüncü ve dördüncü bölgeye götürün, taşıma
parasını biz vereceğiz Hazineden. Öyle diyor. Artı, O
bölgedeki vergiyi de-işte- yüzde 5 vereceğiz. Artı, O
bölgedeki, işte, SSK primini de, işveren payını da biz
ödeyeceğiz. diyor. E değerli arkadaşlar, bizim Trakyada da çok
sayıda işsiz insan var. İşsizlik oranı bizde de,
Kırklarelide çok daha fazla. Yani taslak hâlinde olan bu konunun mutlaka
ve mutlaka yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Şu ilçeleri, orman
köylerini hep beraber geziyoruz, burada arkadaşlarımız da
görüyorlar, insanlar kahveye çıkmaktan şu anda çekiniyorlar,
bırakın ihtiyaçlarını gidermelerini.
O yüzden değerli arkadaşlar hazır bu yasa
görüşülürken bu sorunları da ben iktidar partisinin ve Hükûmetin bir
kez daha değerlendireceğine inanıyorum, düşünüyorum ve bu
taslağın Hükûmet Meclise komisyona ve buraya getirirken daha derli
toplu ve daha adaletli bir şekilde düzenleneceği inancıyla,
hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
MUHARREM VARLI (Adana) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Bakacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.42
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarının 17nci maddesi
üzerine verilen Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 17 nci çerçeve maddesinde yer
alan ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen geçici
28 inci maddedeki
bina inşaat ruhsatı
ibaresinin
yapı
inşaat ruhsatı
olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Nalcı, efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Nalcı.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 17nci maddesi üzerine
vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi ülkemizin içinden
geçmiş olduğu ekonomik krizin en çok etkilediği sektör
inşaat sektörüdür. İnşaat sektörünün 2004, 2005, 2006 yıllarındaki
yoğun talep üzerine canlanması hem ülke ekonomisine hem de buna
bağlı olan yan sanayiye çok büyük katkısı olmuştur ama
buradan çıkartılacak bu kanunda eksik gördüğümüz çok noktalar var.
En önemli noktalardan birisi, inşaat maliyetlerindeki katma değerler.
Bilindiği gibi mevcut kanunda net alan olarak 150 metrekarenin
altında bulunan yapılarda KDV yüzde 1dir. 150 metrekarenin üzerine
çıkıldığı zaman bu rakam yüzde 18e
çıkmaktadır ama lakin şöyle düşünün: Projeyi
oluşturuyorsunuz, inşaata başlıyorsunuz, maliyetlerinize
katma değer
Diyelim ki üç sene devam edecek bir projenizde
satışınız daha başta yüzde 1 olduğu belliyken siz
yüzde 18 KDV vererek maliyetlerinize yansıtıyorsunuz. Nasıl ki
-burada ben Sayın Bakanımdan bu konuyu düşünmesini özellikle arz
ediyorum- katma değer vergisi her ay kâra zarara bakılmadan
hesaplanıyorsa, o işi yapan kişiye ay sonundaki katma
değerinde yüzde 1den arta kalan kısmının verilmesi
lazım.
Sayın milletvekilleri, bugün 20 milyonu aşkın
insanı ilgilendiren, bunun yanında tekstil sektörünü, beyaz eşya
sektörünü ilgilendiren sektör inşaat sektörüdür. Burada sadece biz -bundan
önceki bir KOBİ Yasasında da bunları konuştuk- mevcut
yapılmış olan binaların KDVsini düşürmekle bu
problemi çözemeyiz. Eğer bu sektörü ayakta tutmak ve piyasayı
canlandırmak istiyorsak bundan önce ruhsatı alınmış
olan
Çünkü buradaki ibarede de aynısı var yani diyor ki: Bu Kanun
yürürlüğe çıkmadan önce ruhsatı alınmış. Ruhsatı
alınmış, bitirilememiş, iskânı
alınamamış projelere devletin hem kredi desteği hem de KDV
desteği sağlaması lazım. Çünkü, zaten zor şartlar
altında yapılan şeyde yüzde 18 ödeyeceksiniz ama üç sene sonra,
dört sene sonra bunun yüzde 1 satışından gerçekleştireceksiniz,
aradaki yüzde 17lik pay içeride sadece kâğıt üzerinde kalacak. Bu
kâğıt üzerinde kalan kısmı da o hesapları gördükten
sonra geri, müteahhide devredecek.
Burada yapılması gereken şey şu, Sayın
Bakanım: İnşaat maliyetlerinde de KDV indirimine gitmeniz
lazım. Yani, 150 metrekarenin altındaki
Sayın milletvekilleri, bunun yanında da ayrı bir
inşaat sektörünün, kamu ihaleleriyle ilgili ayrı bir problemi var.
Daha bundan iki ay önce burada bir kanun çıkarttık: İhale
Kanunu. O kadar da muhalefet ettik ve söyledik de. Bu çıkartmış
olduğunuz Kanuna göre
Sayın milletvekilleri, eğer dinlerseniz önemli bir konu
anlatıyorum, mümkünse
Bundan önceki, aynı şekilde, İhale Kanununda,
çıkartmış olduğunuz yasada biz burada söyledik, ortalama
burada örneklerini de verdik ama öyle bir kanun çıkarttınız ki
Kanunda ihalenin kime verileceği bir şarta bağlanmadı,
idarelerin sadece inisiyatifine bırakıldı ve o günden bugüne kadar
olan olayları Allah nasip ederse bir ay sonra size buradan ben
belgeleriyle sunacağım. İdare öyle bir şeyler yapıyor
ki sadece keyfî davranıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Yüzde 50yle ihaleyi uygun
görüyor, yüzde 20yle aşırı düşük diye ihaleyi yok
sayabiliyor. Böyle bir şey olmaz sayın milletvekilleri. Yetki,
kanunlar uygulanmak için, kanunlar tek bir kaideye bağlanmak için;
inisiyatife bırakılarak çıkarılmaz. Bugün tüm kurumlarda bu
karmaşa fazlasıyla yaşanıyor ve inşaat sektörü bu
gidişle
Bazı grupların dışında -bazı
sermaye gruplarının dışında- inşaat sektörü
şu anda hem kamu sektörü olarak hem özel sektör olarak bitme
noktasına geldi. Buna çok acil bir önlem alınması lazım. Ki
kamu ihalelerinde, biliyorsunuz, Sayın Bakanım da biliyor
Tabii,
dinleme şeyini gösterirse
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Dinlemez, dinlemez.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Kamu ihalelerinde bizim stopaj
ve KDV kesintilerimiz var. Yüzde 3le, 5le çalışılan bir
ortamda her hak edişte yüzde 6 kesiliyor. Yüzde 6 kesilen bir noktada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın
Başkanım.
kamu ihalelerinde yüzde 10 kâr marjı konulan noktada daha
siz hak ediş zamanı yüzde 3 KDV tevkifatı, yüzde 3 de stopaj
tevkifatı yaptığınız zaman asıl bu işi yapan
müteahhidi çok zor duruma sokuyorsunuz. Eğer ciddi anlamda önlem almak
istiyorsanız, piyasayı canlandırmak istiyorsanız, bu
konuştuğumuz ve altını çizmiş olduğumuz konulara
dikkat ederseniz bu konuları çözmüş olacağız.
Bu vesileyle hepinize teşekkür ediyorum ve vermiş
olduğumuz önergeyi inşallah desteklemeniz dileğiyle hepinize
saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Nalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28de geçen
kooperatiflerince ibaresinin kooperatifleri tarafından olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi
amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı
açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28 de geçen
maddenin ibaresinin madde hükmünün olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dil tekniği açısından teklif edilen ibarenin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 28in oylamasına geçmeden önce oylamanın
açık oylama olarak yapılmasına ait bir teklif gelmiştir,
bunun gereğini yerine getireceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Geçici madde ilavemiz
vardı.
BAŞKAN Maddeyi oylamadık Sayın Aslanoğlu,
maddeden sonra.
Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İç Tüzük gereğince madde oylamasının açık
oylama yöntemiyle yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN Hakkı Suha Okay? Burada.
Kemal Anadol? Burada.
Ali Rıza Öztürk? Burada.
Tekin Bingöl? Burada.
Ahmet Ersin? Burada.
Fatih Atay? Burada.
Halil Ünlütepe? Burada.
Orhan Ziya Diren? Burada.
Şevki Kulkuloğlu? Burada.
Ali İhsan Köktürk? Burada.
Abdullah Özer? Burada.
Rahmi Güner? Burada.
Akif Ekici? Burada.
Hüseyin Ünsal? Burada.
Akif Hamzaçebi? Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu? Burada.
Şahin Mengü? Burada.
Vahap Seçer? Burada.
Sacid Yıldız? Burada.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 17nci maddesine bağlı geçici
28inci maddenin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 201
Kabul :
201 (x)
Böylece, geçici 28inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine dair bir
önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 17. maddesine aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Akif Ekici |
Yaşar
Ağyüz |
|
Malatya |
|
Gaziantep |
Gaziantep |
|
Vahap Seçer |
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
|
Mersin |
|
|
Mersin |
Geçici 29 - Küçük Esnaf ve Meslek örgütlerinin
yaptırdıkları iş yerleri KDVden müstesnadır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba?
Sayın Ekici, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 17nci maddesi üzerindeki önerimiz üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Küçük esnaf ve sanatkârlar, iş yeri kuruluşlarında
KDV kaldırılsın istiyoruz. Anadolu sermayesinin temelini
oluşturan KOBİler, küçük sanayi ve iş yerleri, sanatkârlar ve
iş yerleri Anadolu sermayesinin temelini oluşturmaktadır ve
türlü zorluklarla bu iş yeri kuruluşları meydana
getirilmiştir. Burada da KDVnin kaldırılması gibi bir
desteğin verilmesini yüce heyetinizden talep ediyoruz.
Ama ben inanıyorum ki bu talebimize de ret cevabı
vereceksiniz. Neden derseniz, ilgiyle izliyorum, sizler de görüyorsunuz, sizler
de izliyorsunuz. Sayı yeterli olmuyor, bazı arkadaşlar mesajla
Genel Kurul salonuna davet ediliyor. Ama kapıdan girerken
bakıyorsunuz, eli havadaysa el havada, el aşağıdaysa...
Olmaz arkadaşlar! Değerli arkadaşlar, bu şekilde kanun
çıkarılmaz, bu şekilde çıkarılan kanunlar ülkeyi
sağlıklı, sıhhatli bir noktaya vardıramaz.
İçinizde bire bir tanıdığımız çok değerli
insanlar var. Bu yanlış, despot, diktatörce mantığa teslim
olmaması gereken, o özveriyi ve o kişisel varlığı
göstermesi gereken çok değerli arkadaşlarımız var. Ama
maalesef diktatörce zihniyetle alınmış talimatın
gereğini yapmak mecburiyetinde kalıyorsunuz değerli
arkadaşlar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, konuşmacı Meclise hakaret ediyor.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
AKİF EKİCİ (Devamla) Konuşmacı Meclise
hakaret etmiyor, konuşmacı gördüklerini söylüyor Sayın
Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bu Meclis kürsüsünde,
bu çatı altında diktatör sözünü kullanamaz, kimseyi suçlayamaz
Sayın Başkan. Böyle konuşma olmaz!
AKİF EKİCİ (Devamla) Ben milletvekili olarak
gördüklerimi söylüyorum, Mecliste izlenimlerimi kamuoyuyla paylaşmak
istiyorum, sizleri de daha dikkatli davranmaya davet ediyorum Sayın
Başkan.
Bu nereye vardırıyor değerli arkadaşlar? 2003
yılında bir teşvik yasası çıkardı bu Meclis, yine
sizler vardınız, çoğunuz vardınız burada. Nereye götürdü
ülkeyi, hepimiz biliyoruz. Benim şehrim Gaziantepi şu anda
çalışamaz duruma getirdi 2003 yılında
çıkarmış olduğunuz teşvik.
Bundan önce Bin KOBİye bin can suyu diye bir yasa
çıkardınız, neydi o? Can suyu. Can suyu nedir? Can suyu, solmak
üzere, kurumak üzere olan bir bitkiye verilen bir bardak sudur. Bu şu mu
demektir: Binlerce KOBİ onlarca makinesi çalışamazken, 20
makinesi olan küçük sanayicimiz 20 makinesinin 5ine iş bulamazken siz
diyorsunuz ki 300 milyar, sıfır faizli destek vereceğim. Tabii
ki bunu saygıyla karşılarız ama altındaki bir maddede
diyorsunuz ki: Makine alırsanız. 20 makinesi var 5ini
çalıştıramıyor, 300 milyar sıfır faizli krediyi
vererek Yeniden makine al. diyorsunuz. Onun ıstırabını
çeken sanayicilerimiz var değerli arkadaşlar şimdi. Şu anda
o 300 milyarla 500-600 milyarlık makine almış,
borçlanmış ve taksidi gelmiş, dört taksitte alınanın
dörtte 1lik dönemi gelmiş, ödeme zorluğu çeken sanayicilerimiz var
değerli arkadaşlar.
Lütfen, bu tür önergelerde muhalefet versin veya sizin grubunuzdan
verilsin Evet. diyeceğiniz şeyi verin. Önerge veriyorsunuz
Hayır. diyorsunuz. Önerge veriyorsunuz, verdiğiniz önergeye
Hayır. Diyorsunuz. Var mı böyle bir şey?
Değerli arkadaşlar bu bizi nereye götürüyor? Size
basından bir haber göstermek istiyorum. Ne alakası var?
diyeceksiniz. Bu geçen hafta perşembe günkü gazete. Benim elime Vatan
gazetesi geçti, bundan önce bundan başka gazetelerde de vardır
mutlaka. Burada ne diyor Sayın Başbakan: Bize AKP diyen edepsizdir.
Neden AKP diyen edepsizdir arkadaşlar? Ben de AKP diyorum. Ak hiçbir
tarafınız kalmadı, ak olan hiçbir yönünüz kalmadı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sana göre öyle, sana göre öyle!
AHMET YENİ (Samsun) Aynaya bak, aynaya!
AKİF EKİCİ (Devamla) Ak olan hiçbir yönünüz
kalmadı değerli arkadaşlar.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yakışıyor mu?
AKİF EKİCİ (Devamla) Bu memleketin seksen
yıllık cumhuriyet varlıklarını peşkeş
çektiniz. Peşkeş çektiniz yandaşlarınıza, kendi yandaş
sermayelerinizi yarattınız değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Altında bir haber daha görüyorum burada, dikkat edin,
bakın, değerli arkadaşlar, bana
bağıracağınıza bunu okuyun.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Şov yapıyor
Başkanım, böyle şey olur mu ya? Çıkmış oraya
şov yapıyor. O kürsü şov kürsüsü değil!
AKİF EKİCİ (Devamla) Bu da nedir biliyor musunuz,
bu da nedir? İngilterede 180 bin sterlin, yolsuzluğa adı
karışmış, 180 bin sterlin gibi bir rakamda yolsuzluğa
adı karışmış 4 bakan ve Meclis Başkanı
görevinden istifa ediyor ve halkından özür diliyor.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) 1,5 trilyon nerede?
AKİF EKİCİ (Devamla) Halkından özür diliyor,
o erdemliliği, o vasıflılığı gösteriyor
değerli arkadaşlar. O Meclis, bu Meclis değil, dik duran
meclislerden
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın
Ekici.
AKİF EKİCİ (Devamla) Bu Meclis böyle dik
duramadı.
Değerli arkadaşlar, bu homurdanmalarınızla
anlıyorum, bu homurdanan arkadaşlar da yapmış
oldukları yanlışın farkında olarak homurdanıyor.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Böyle ifade mi olur ya? Ne
biçim konuşuyorsun? Konuştuğunun farkında mısın
sen?
AKİF EKİCİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bunu, bu şekilde itiraz şeklinde
konuşacağınıza dik durmanın örneğini gösterin. Bu
Meclis dik duran Meclis olmalı.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) 1,5 trilyon nerede?
AKİF EKİCİ (Devamla) Geçtiğimiz hafta
Mayın Yasasını çıkardık, değerli
arkadaşlar, niye sesiniz çıkmıyordu orada?
AHMET YENİ (Samsun) Yakışmıyor,
yakışmıyor!
AKİF EKİCİ (Devamla) Ülkenin
Özellikle ben burada kendi hemşehrilerime, Gaziantep
milletvekillerine, Mardin milletvekillerine, Kilis milletvekillerine
sesleniyorum: Yarın seçmenlerinizin huzuruna gittiğinizde nasıl
yüzlerine bakacaksınız değerli arkadaşlar, nasıl yüzlerine
bakacaksınız? Sizi buraya vatan topraklarını satın
diye mi milletvekili seçtiler değerli arkadaşlar? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Aklıselim olmaya davet ediyorum sizi.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Konuşmacı
sözünü geri alsın.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Ne sözümü geri
alacağım! Arkasındayım sonuna kadar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hiç kimse kendisi de
dâhil bu vatan toprağını satamaz, bu millet, buna müsaade etmez.
Hiç kimse
Bu, millete hakaret. Yapılan bu konuşma, bu Meclisin
altında toprakların satılmasından bahsetmek, buna benzer
konuşmalar yapmak ahlaki değildir, son derece seviyesiz
konuşmalardır Sayın Başkanım. Lütfen sözünü geriye
alsın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle bir
şey olamaz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Kim seviyesiz, kim? Düzelteyim
derken hakaret ediyor! Seviyesiz falan bir şey yok!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kim satıyor?
Kimsenin korkusu yok! Kafalarında başka bir şey yok! (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Canikli, eğer söyleyeceğiniz
bir şey varsa kürsüye gelirsiniz.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, partisine
sataşmaları nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz önce burada gerçekten
hiç sarf edilmemesi gereken sözler sarf edildi. Bu Meclis kutsaldır, bu
Meclis milletin Meclisidir. Hele bu Meclisin çatısı altında
vatan toprağının satılmasından bahsetmek kadar son
derece yanlış
(CHP sıralarından gürültüler)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Ne yaptınız, ne?
Sizin yaptığınız nedir?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
son derece
düşük, son derece seviyesiz bir konuşma olamaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Gerçeklere bir gelsene!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
Vakıflar Kanunu görüşülürken benzer iddialarda bulunuldu, benzer
şeyler söylendi iki yıl önce ve denildi ki: Yurt
dışından gelecek olan bazı vakıflar Türkiyede toprak
satın alacaklar, Türkiye'nin toprağını satıyorsunuz,
vatanı satıyorsunuz. denildi. (CHP sıralarından
gürültüler) Peki, soruyorum: İki yıl oldu, ne oldu? Neresi
satıldı? Bir tane örnek verebilir misiniz? Şimdi, o zaman
söyleyenlerin çıkıp özür dilemesi gerekir. Aynı mantık
burada yine geçerli değerli arkadaşlar. Böyle bir anlayış
olmaz. Kimse satamaz bunu. Hiç kimse müsaade etmez vatan
toprağının satılmasına, önce AK PARTİ Grubu
müsaade etmez, bu millet müsaade etmez.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, bir
şey söylüyorum tutanaklara geçmesi için: Seviyesiz sözcüğünü aynen
iade ediyorum! (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S.
Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici 29uncu maddeye ilavesi kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi geçici 28inci maddenin
bağlı olduğu 17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi madde 18e geçiyoruz.
Madde 18 üzerinde
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler, ayağa kalkmalar)
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
Madde 18 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinde yer alan
G.T.İ.P. numaralı mal
ibaresinin
G.T.İ.P. numaralı
emtia
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Şandır |
|
Erdal Sipahi |
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
|
Mersin |
|
İzmir |
Aydın |
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Kemalettin
Nalcı |
Kürşat
Atılgan |
|
Konya |
|
Tekirdağ |
Adana |
|
|
|
Akif Akkuş |
|
|
|
|
Mersin |
|
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 18. maddesinin sonundaki ibarenin G.T.İ.P.
numaralı mal, vergi tutarı ile birlikte ilave edilerek
eklenmiştir şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Şevket
Köse |
Atila Emek |
|
Malatya |
|
Adıyaman |
Antalya |
|
Osman Kaptan |
|
|
Bilgin
Paçarız |
|
Antalya |
|
|
Edirne |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Şevket Köse efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Köse. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa
Tasarısının üzerinde görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Yalnız görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla
yakından ilgili olan başka bir konuda birkaç söz etmeden önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bundan birkaç gün önce, yani 4
Haziranda yeni teşvik ve istihdam paketi Sayın Başbakan
tarafından açıklandı. Bu paketin açıklanmasıyla
birlikte Adıyamanda büyük bir hayal kırıklığı
yaşanmış, yine kalkınma ve gelişme umutları suya
düşmüştür. Teşvik paketi dört bölgeye ayrılmış ve
Adıyaman hak etmediği hâlde üçüncü bölgeye dâhil edilmiştir.
İllerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında
65inci sırada yer alan Adıyamanın üçüncü bölgede yer
alması ve 20nci sırada yer alan Gaziantep, 21inci sırada yer
alan Zonguldak, 26ncı sırada yer alan Konya ve 19uncu sırada
yer alan Kayseriyle, gelişmişlik düzeyleri Adıyamanla
kıyaslanmayacak derecede farklı ve üst seviyede olan bu illerle
aynı bölgede yer alması şaşkınlıkla
karşılanmıştır. Bizden çok daha iyi durumda olan
bazı iller ise dördüncü bölgede yer almıştır.
Yine, Devlet Planlama Teşkilatının 2003
yılı sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması
verilerine göre Malatya 41, Elâzığ 36, Trabzon 38, komşu
illerden Şanlıurfa ve Diyarbakır dâhil olmak üzere, teşvik
sistemi içerisinde dördüncü bölgede yer almıştır. Bu nedenle,
sosyal denge bozulmuş, Adıyamana haksızlık
yapılmıştır. Bu iller dururken, kimse yatırım
için Adıyamanı tercih etmeyecektir. Üçüncü bölge içerisinde yer alan
Adıyamanda sosyal güvenlik desteği primi işveren hissesinin
Hazine tarafından karşılanması beş yıl süreyle
sınırlı olacak iken, komşularımızdan Malatya,
Şanlıurfa, Diyarbakır ve Elâzığda bu süre yedi
yıl; kurumlar vergisi oranı Adıyamanda yüzde 4 olarak
uygulanacak iken, yine yukarıda sayılan komşu illerimizde bu
oran yüzde 2 olarak uygulanacaktır. Bu durumda,
yatırımcının tercihini Adıyaman olarak
kullanmayacağı gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Kaldı ki, Adıyaman ulaşım açısından da
yukarıda saydığımız iller gibi şehirlerarası
geçiş güzergâhı içerisinde bulunmayıp, girişi olan
çıkışı olmayan bir şehir konumundadır.
GAP kapsamında bulunan ilimiz Adıyaman, sosyoekonomik
açıdan büyüme trendini bir türlü yakalayamamış, yıllardan
beri kalkınmada öncelikli iller arasında bulunmasına
rağmen, yatırım ve hizmet olanaklarından ve
yatırımların teşviki ve desteklenmesi imkânından da,
ne yazık ki, yeterince faydalanamamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüccar,
esnaf ve sanayici derin bir durgunluk içerisindedir Adıyamanda ve ayakta
kalma mücadelesini vermektedir. Ciddi bir sosyal sorun olan
işsizliğin boyutları Adıyamanda her gün inanılmaz
ölçüde artmaktadır. Adıyaman genelinde yeşil kart sahibi
vatandaşlarımızın sayısının nüfusa
oranı yüzde 50leri aşmış ve il genelinde 340 bin
kişiye ulaşmıştır.
Adıyaman ırgat kent hâline dönüşmüştür. Her
yıl, çevre illere çok sayıda yoksulluk içinde
vatandaşımız -ki, bu sayı yüz binleri bulmaktadır-
ırgat olarak gitmektedir; kayısı için Malatyaya, patates için
Niğdeye, fındık için Karadenize ve pamuk için diğer
illere çalışmaya gitmektedir. Bunun önlenmesi, insanların
yerinde istihdamını sağlayan yerinde yatırım ve
yerinde üretim anlayışıyla ancak mümkündür.
Sayın milletvekilleri, Adıyamanın kalkınmak
ve gelişmek için bir potansiyeli vardır ve bunun desteklenmesi
lazımdır. Önünü tıkamayalım ve bu fırsatı bir
daha değerlendirelim. Hak etmediği ve bulunmaması gereken üçüncü
bölgeden çıkarılarak dördüncü bölgeye dâhil edilmesi ve bu durumun
düzeltilmesi tüm Adıyamanın talebi, beklentisi hâline
gelmiştir.
Adıyamandaki Ticaret ve Sanayi Odası, Adıyaman
Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı, Adıyaman
Ticaret Odası, Adıyaman Ziraat Odası, Serbest Muhasebeciler
Odası Başkanı, Adıyaman Esnaf Kefalet Odası
Başkanı, Adıyaman Makine Odası Başkanı,
Adıyaman Şoförler Odası Başkanı, Adıyaman
Eczacılar Odası Başkanı, İnşaat Mühendisleri
Odası Başkanı ve Elektrik Mühendisleri Odası
Başkanı bu düşünceleri aynen benim gibi
paylaşmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, benden önceki konuşmacı
bir şeylerden bahsetti, vatan toprağının
satılmasından.
Bakın, hepimiz evladımızı, kardeşimizi
vatanı beklemek için askere gönderiyoruz. Çanakkalede 250 bin
evladımız, kardeşimiz şehit oldu bu topraklar için.
Aynı şekilde Sarıkamışta 90 bin insanımız
şehit oldu vatanı için. Vatan toprağı namustur. Namus
kiraya verilemez. Namus devredilemez. (CHP sıralarından
alkışlar) Satmak, aynı zamanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın
Köse.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Vatan toprağını kiraya
vermek bir yerde satmak demektir.
Ben hepinizi bu duygu ve düşüncelere davet ediyorum.
Sayın Başbakan 2004 Mart ayında Adıyaman
meydanında dedi ki Tütün kotasını 2 katına
çıkarıyorum. 2009 Martında yine aynı meydanda,
Adıyamanda bir köprüden haberi olmadığını söyledi.
Sayın Başbakan Adıyamandaki bu teşvik paketinden
dolayı, dörde alması gerekirken üçe alınmasından yine
Adıyamanda haberi yoktur.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinde yer alan
G.T.İ.P numaralı mal
ibaresinin
G.T.İ.P numaralı
emtia
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Enöz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı
Tasarının 18inci maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Yüce heyetinize
saygılarımı sunuyorum.
ÖTV Kanununun ek (I) sayılı listesinin (B) cetveline,
bu Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde yer alan gümrük tarifeleri
istatistik pozisyonu numaralı mal, vergi tutarı ile birlikte
eklenmiştir. Yani değerli milletvekilleri, bu madde özel benzin
grubundan ÖTV alınmasını sağlıyor. 2009
yılında bu gruptan ÖTV ve KDV olarak devletin 33 milyon Türk
lirası vergi kaybının önleneceği beklenmektedir.
Vergi kayıp ve kaçaklarının önlenmesine yönelik
olan bu düzenleme olumludur. Ancak yedi yıllık AKP döneminin bütün
iddialarına karşın vergi tabana yayılamamış,
dolaylı vergilere yüklenilmiş ve kayıt dışı
ekonomi büyümüştür. ÖTV genel karakteri itibarıyla ithal ürünlerden
veya büyük girdisi ithalata dayalı girdi ile imal edilen ürünlere
uygulandığı için ülkemiz ekonomisi ve bütçe yapısı
itibarıyla iki yönden olumsuz karakter göstermektedir:
1) ÖTV dolaylı vergidir.
2) ÖTV ithalata dayalı bir vergidir.
Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 67si dolaylı
vergilerden oluşmaktadır. Son dört yıldır ekonomide
yaşanan büyüme, enflasyondaki düşüşe karşın
dolaylı vergilerin gelirler içindeki payı hızla
artmaktadır. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirine oranı,
OECD ülkelerinde ortalama yüzde 30 olarak saptanırken Türkiye'de ise bu
oran yüzde 67yi geçmektedir. Kayıt dışı ekonominin millî
gelir içindeki payının Fransa, Almanya, İngiltere, Norveç,
Japonya ve İsviçrede yüzde sıfır ile 10 arasında
değişirken Türkiyede ise bu oran yüzde 60ı
aşmaktadır. Kayıt dışı ekonomi oranı artan
bir ülkede oluşan gelir açığı, dolaylı vergiler
artırılmak suretiyle dengelenmeye çalışılmaktadır.
Bu da vergide adalet ve eşitlik prensiplerini zedeliyor. Dolaylı
vergilerin bu kadar yüksek olması, sosyal barışı tehdit
eden bir durumdur.
Vergi gelirleri 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde 53 milyar
158 milyon Türk lirası olarak gerçekleşmişken 2009
yılının aynı döneminde yüzde 4,1 oranında azalarak 50
milyar 958 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. TÜİK
rakamlarına göre 2009 yılı Nisan ayında 2008
yılının aynı ayına göre ihracat yüzde 33,3
azalırken ithalat da yüzde 43,4 azalmıştır. Buna
bağlı olarak da ithalde alınan KDV 2008 yılı
Ocak-Nisan döneminde 9 milyar 834 milyon TL olarak gerçekleşmişken
2009 yılının aynı döneminde yüzde 32 azalarak 6 milyar 697
milyon TL olarak gerçekleşmiştir. ÖTV 2008 yılı Ocak-Nisan
döneminde 12 milyar 678 milyon TL olarak gerçekleşirken 2009
yılı Ocak-Nisan döneminde yüzde 3,4 oranında azalarak 12 milyar
245 milyon Türk lirası olarak gerçekleşmiştir.
2006 yılında bütçe gelirleri 187,5 milyar TL, vergi
gelirleri 151 milyar TL iken ÖTV 37 milyar Türk lirası; 2007
yılında bütçe gelirleri 208,9 milyar TL, vergi gelirleri 171 milyar
Türk lirası iken ÖTV 39,3 milyar Türk liraya
çıkmıştır. 2008 yılında merkezî yönetim gelirleri
231,5 milyar Türk lirası, vergi gelirleri 189,5 milyar Türk lirası
iken ÖTV 41,966 milyar Türk lirasıdır.
Resmî Gazetede yer alan Bakanlar Kurulu kararı ile motorlu
taşıtlarda ÖTV indirimine gidilmiştir. Ancak, indirim
incelendiği zaman toplam motorlu araç piyasasının yüzde 35ini
oluşturan 1.600 cc altındaki araçlarda uygulanan ÖTV oranı yüzde
37den yüzde 18e indirilmiştir. Diğer yüzde 65lik dilimi
oluşturan motorlu taşıtlarda ÖTV oranı yüzde 1 ile yüzde 5
arasında düşürülmüştür. Motorlu taşıtların yüzde
85inin ithal araçlardan oluştuğu dikkate alınırsa
yapılan bu indirim piyasayı biraz canlandıracak ancak yerli
üretimindeki ithal malların tüketimini artıracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Bu indirim, kısaca otomotiv
sektöründe faaliyet gösteren büyük şirketler ile ithal arabaların
üretildiği ülkelerdeki fabrikaların işine gelmiş, yerli
sanayi ve yan sanayi sektördeki üretime fazla bir etki
yapmamıştır. ÖTV indirimi olduğu mart, nisan, mayıs,
haziran döneminde satılan araçların ne kadarı yerli araçlardan
oluşmakta, ne kadarı ithal araçlardan oluşmaktadır?
Bilindiği gibi birçok sektörde de ayrıca ÖTV ve KDV indirimi
olmuştu. ÖTV ve KDV indiriminden hangi sektörde, ne sonuç
alınmıştır? Yapılan bu indirimler gerçekten tüketiciye
yansıdı mı, yoksa üreticiler aynı fiyattan
mallarını satmaya devam mı ettiler? Hükûmetin buna yönelik bir
çalışması var mıdır? ÖTV ve KDV indirimlerinin bütçeye
etkisi ne olacaktır? Bunların analizleri yapılmış
mıdır?
Bu duygu ve düşüncelerle önergemize destek bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 18i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19a geçiyoruz.
Madde 19 üzerinde beş önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesi ile değiştirilen, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanununun 7nci maddesinin 3 numaralı fıkrasının (b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Maliye
Bakanı
Mehmet
Şimşek
Gaziantep
b) (II) sayılı listede yer alan malların,
Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ilk
iktisabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
19 uncu maddesiyle değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci
maddesinin 3 numaralı fıkrasında geçen yer alan ibarelerinin
düzenlenen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
19 uncu maddesiyle değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci
maddesinin 3 numaralı fıkrasında geçen yer alan ibarelerinin
belirtilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 19 uncu maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M.Akif
Hamzaçebi |
|
Vahap Seçer |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Trabzon |
|
Mersin |
Malatya |
|
|
|
Yaşar
Ağyüz |
|
|
|
|
Gaziantep |
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa
Kalaycı |
Hüseyin
Yıldız |
|
Manisa |
|
Konya |
Antalya |
|
Ahmet Orhan |
|
M.Akif Paksoy |
Yılmaz
Tankut |
|
Manisa |
|
Kahramanmaraş |
Adana |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benim de önergem
vardı, önergem işleme konmadı.
BAŞKAN Burada benim elimde sizin önergeniz madde 20de
görünüyor efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim ben sordum, 19uncu
madde üzerinde benim önergem işleme konacaktı. Bu kanun üzerinde
yirmi beş önerge verdim, ama hep korsan önergeler işleme kondu.
Kanunlar Müdürlüğüne ben sordum, 19uncu maddede önergeniz işleme
girecek. dediler. Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN Sayın Genç, sizin verdiğiniz önerge
19uncu maddede gözükmüyor, 20nci maddede gözüküyor. Demek ki teknik olarak
arkadaşlar alamamışlar. Buna yapabileceğimiz bir şey
yok.
Şimdi son okunan iki önerge aynı mahiyette olduğu
için, ayrı ayrı konuşturacağım ve birlikte işleme
alacağım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Şandır, kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Ahmet Orhan.
BAŞKAN Sayın Orhan, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET ORHAN (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinde verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk milleti, millî konularda hassas ve fedakârdır. Yüce Türk
milleti, devletini yaşatmak için vergi hususunda da gerekli hassasiyeti
göstermekle birlikte, hak ettiği karşılığı AKP
İktidarından görememektedir. Vergi konusundaki adaletsizlik
milletimizi rahatsız etmektedir. AKP Hükûmeti döneminde geliri çok yüksek
olanlardan alınan verginin yüzde 40tan yüzde 35e indirilerek yüksek
gelir sahiplerine 5 puanlık indirim yapıldığı, daha
önce yüzde 25 olan orta gelirli vatandaşların vergi yükünün ise yüzde
27ye yükseltildiği, böylece, dar gelirli vatandaşların
üzerindeki vergi yükünün biraz daha artırıldığı
yaşamış olduğumuz bir gerçektir.
Avrupa ile kıyaslandığında açıkça
görüldüğü gibi, ülkemizde dar gelirli vatandaşlarımızdan
alınan vergi ile gelişmiş ülkelerde düşük gelirlilerden
alınan vergiler arasında neredeyse 2 kat fark söz konusudur.
Ülkemizde, adına vergi reformu denilen sayısız
düzenlemeler yapılmıştır. Her düzenlemeden sonra vergi kanunlarının
sistematiği, iç tutarlılığı daha da bozulmuştur.
Vergilemede çarpıklık ve adaletsizlik artmış, kayıt
dışı ekonomi daraltılamamış ve istenen sonuçlar bir
türlü alınamamıştır.
Vergi düzenlemelerinde beklenen sonuç neden
alınamamaktadır? Öncelikli sorun Vergi düzenlemesindeki amaç nedir?
Bu konudaki sorunlarımız nelerdir? Bu sorunların
kaynağı nedir? sorularının cevabının
alınmamasındadır. Hâliyle, çözüm bulunamıyor ya da biçimsel
çözüm üretiliyor. Çözüm, yeni bir yasa çıkarmak ya da yasa maddelerini
değiştirmek oluyor. Ne yazık ki yapılan düzenlemeler de
vergi yükü ve bu yükün dağılımı üzerinde bir etki
yapamıyor, mevcut vergi yapısını düzeltemiyor.
Vergi düzenlemeleri yapılırken ülkemizdeki
kısıtlayıcı etkenlerin varlığı dikkate
alınmamaktadır. Bu etkenler, kayıt dışı
ekonominin büyüklüğü, toplumumuzda vergi bilinç ve etiğinin
yerleşmemiş olması, vergi dairelerinin yetersizliği, gelir
idaresinin yapılanmasının çarpıklığı, etkin
bir vergi denetimi için gerekli altyapının
oluşturulamaması, vergi hukukunun altyapısını
oluşturan özel hukuk sisteminin eskimişliği, vergi
uyuşmazlıklarının kısa sürede çözüme
bağlanamamasıdır.
Toplanmayan, toplanamayan vergi en büyük adaletsizliği
yaratmaktadır. Verginin adaletli olması, ekonomik açıdan
haksız rekabete neden olmaması, herkesin gerçek geliri üzerinden
vergi ödemesi, kamuoyunun beklediği vergilendirmeye ilişkin esas ve
ilkelerdir. Bu vergi yapısı kamu finansman açıklarını
büyütmekte, ülkenin sağlık, eğitim, adalet ve güvenlik
hizmetlerini olumsuz yönde etkilemekte, altyapı
yatırımlarını engellemekte, gelir
dağılımını daha da bozmaktadır.
Ülkemizde hizmet arzusuyla çalışan sanayicimiz,
üreticilerimiz, ihracatçımız, döviz kuru, girdi maliyetlerinin
yüksekliği, istihdam ve enerji üzerindeki ağır vergi yükleri, lojistik
ve altyapı sorunları içinde boğuşurken, bu tür
bütünsellikten uzak düzenlemeler daha da karışıklıklara
sebebiyet verecektir. İlgili maddedeki değişikliklerle bu
dengeyi bozacak yeni bir uygulama daha hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır.
Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmelerinde, sadece Başbakanlığa alınacak motorlu
taşıt, helikopter, uçak vesaire alımında söz konusu olan
katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi istisnaları büyük oranda
itirazlara neden olmasına rağmen, bu istisnaların
kaldırılması bir tarafa, Başbakanlığın
dışında, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve
(II) sayılı listede yer alan kamu idarelerine de uygulama imkânı
verecek şekilde genişletilmek istenmektedir. Bu düzenleme gereksiz ve
anlamsızdır. Devletin satın aldığı mal ve
hizmetler nedeniyle ödediği vergiler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET ORHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
devletin bir cebinden çıkıp öbür cebine girmektedir
ancak modern devlet ve bütçe uygulamalarında bu hususun istisna olarak
değerlendirilmesi söz konusu değildir.
Aslında genel olarak AKP İktidarı, Türkiye Büyük
Millet Meclisine sevk edilen torba kanun tasarılarında mutlaka
Başbakanlığa bir istisna veya muafiyet getiren veya imtiyaz
tanıyan düzenleme getirilmektedir. İçinde bulunduğumuz tablo
içerisinde Başbakanlık tüm kamu kurumlarına örnek
olmalıdır. Yoksa bu çeşit düzenlemelerle devletin dengesi daha
çok bozulacak, kurumlar arasında zafiyet yaratılacaktır.
Bu duygu ve düşünceler ile önergemize destek
vereceğinizi ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Orhan.
Diğer önergeyle ilgili, buyurun Sayın Aslanoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii bu maddede yine Sayın
Bakanın imzasıyla, yine Başbakanlık merkez
teşkilatının ilk iktisabıyla alınacak uçak
Altını çiziyorum, maddede Türk Hava Kurumu var ama Sayın
Bakanın verdiği bir önergeyle tüm kurumlar devre dışı
bırakılarak sadece Başbakanlık adına alınan ilk
uçağa böyle bir istisnanın tanınmasını hazmedemiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk Hava Kurumu bu ülkedeki hava
taşımacılığının, bu ülkedeki
havacılık sanayisinin bugüne kadarki gelişmesinde cumhuriyet
tarihinden beri çok büyük rol oynamıştır. Türk Hava Kurumunun
bir kurumsal kimliği vardır, bir sektörü temsil ediyor, bir kurumdur
orası ama maalesef son yıllarda kamu adına kiralanan uçak ve
helikopterlerde Türk Hava Kurumunu hep elimizin tersiyle ittik.
Size birkaç rakam vereceğim. Ben şahsen öğrenmek
istiyorum, ben şahsen bu konuda aydınlanmak istiyorum, beni birisi
aydınlatsın, aydınlatsın beni birisi. Arkadaşlar,
Çevre ve Orman Bakanlığı yangın söndürmek için bir
helikopter ve uçak kiralama ihalesi açtı. Bana verilen cevabı aynen
okuyorum, diyor ki
Hazırlanan şartnamede -arkadaşlar
altını çiziyorum- herhangi bir uçak tipi, herhangi bir model
belirtilmemiş. Altını çiziyorum, herhangi bir uçak tipi,
herhangi bir model belirtilmemiş, yaş sınırı
getirilmemiş. Verilecek görevleri yapabilmesi için uçaklarda
bulunması gereken asgari limitler belirlenmiştir
Uçaklar Türkiyeye gelirse! Gelirse bakacağız! Ve gelen
uçaklar da -benim aldığım duyumlar- otuz yaşında.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün de henüz hiçbir izni yok
arkadaşlar.
Bu uçaklara ödenecek saat ücreti de -aynen Sayın Bakanın
verdiği cevap- 9.250 euro, 9.250 euro arkadaşlar. Ben takdirlerinize
sunuyorum. Ve yılda sekiz yüz yirmi beş saat de uçma garantisi
veriliyor. Yani, hiç uçmasa da sekiz yüz yirmi beş saatlik bedeli
ödeyeceğiz ve sonuçta da bir uçağa yılda 8,5 milyon euro para
ödeyecekler. Ben merak ediyorum, soruyorum: Bu uçağın alış
fiyatı ne kadardır acaba, bugün bu uçağı satın alsak?
Merak ediyorum, beni birisi aydınlatsın.
Tabii, gelelim helikopterlere. Herhâlde içinizde özel uçak ve
helikopter kiralama fiyatlarını bilen çok arkadaşımız
vardır ve bu helikopterlere de arkadaşlar, yaklaşık 16 bin
saat garanti veriliyor, saat ücreti de 8 bin dolar. Ben Türk Hava Kurumu ismi
geçtiği için, Türk Hava Kurumuna hepimizin destek vermesi gerektiğine
inandığım için, bu işleri Türk Hava Kurumu kanalıyla,
ülkenin bir parçası olan, bu ülkenin millî bir serveti olan, bu ülkenin öz
malı olan Türk Hava Kurumu yoluyla daha çok kolay
yapacağımızı düşünüyorum. Eğer bir para
verilecekse, Türk Hava Kurumuna verilen para helal olsun, bu ülkede
kalıyor ama bu verdiğimiz para nereye gidiyor? Ben bunu sizlere
sunuyorum, takdir sizlerin, ben tatmin olmadım, birisi beni tatmin ederse,
kalkar hakikaten bu işler böyleyse, döner özür dilerim. Onun için
dikkatlerinize bir kez daha sunuyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Aslanoğlu.
Mahiyeti aynı olan iki önergeyi bir arada
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
19 uncu maddesiyle değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci
maddesinin 3 numaralı fıkrasında geçen yer alan ibarelerinin
belirtilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı
açısından uygun ifadeye ulaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
19 uncu maddesiyle değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci
maddesinin 3 numaralı fıkrasında geçen yer alan ibarelerinin
düzenlenen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dil tekniği açısından teklif edilen ibarenin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesi ile değiştirilen, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanununun 7nci maddesinin 3 numaralı fıkrasının (b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Maliye
Bakanı
Mehmet
Şimşek
Gaziantep
b) (II) sayılı listede yer alan malların,
Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ilk
iktisabı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile ÖTV istisnasının yalnızca
Başbakanlık merkez teşkilatı ile
sınırlandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önergeyle birlikte 19uncu maddeyi oylarınıza
sunmadan önce açık oylama yapılmasına dair bir önerge
vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı Kanun Tasarısının
19uncu maddesinin açık oylama yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN Necati Özensoy? Burada.
Şenol Bal? Burada.
Mehmet Şandır? Burada.
Cumali Durmuş? Burada.
Mustafa Kalaycı? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Mustafa Enöz? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Recep Taner? Burada.
Cemaleddin Uslu? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Osman Durmuş? Burada.
Mehmet Akif Paksoy? Burada.
Kürşat Atılgan? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Ahmet Bukan? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Süleyman Lâtif Yunusoğlu? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 385 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 225
Kabul :
224
Ret :
1 (x)
Böylece, kabul edilen önergeyle birlikte 19uncu madde de kabul
edilmiştir.
Şimdi 20nci maddeye geçiyoruz.
20nci madde üzerinde beş önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 20 nci Maddesinde yer alan kanuni haddine ibaresinin iki
katına olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Eşref
Karaibrahim
Malatya Giresun
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesindeki
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa
Kalaycı |
Hüseyin
Yıldız |
|
|
Manisa |
|
Konya |
Antalya |
|
|
Kemalettin
Nalcı |
|
Yılmaz
Tankut |
Cemaleddin Uslu |
|
|
Tekirdağ |
|
Adana |
Edirne |
|
|
|
|
M. Akif Paksoy |
|
|
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 20 nci maddesinin I. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Hasip Kaplan |
|
Bengi
Yıldız |
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
|
Batman |
Muş |
|
|
|
Fatma Kurtulan |
|
|
|
|
Van |
|
Bu fıkraya göre istisna uygulanacak motorin miktarı TIR
çekicilerinde 800 litreyi, istiap haddi 15 tona kadar olan kamyon ve
tankerlerde 400 litreyi, istiap haddi 15 tonun üzerinde olan kamyon ve
tankerlerde ise 600 litreyi aşamaz. Bu istisna miktarları, araçların
frigorafik depoları için ayrıca uygulanır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğu için
işlemlerini birlikte yapacağım, söz taleplerini ayrı
ayrı değerlendireceğim.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 20. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının; 20 nci
maddesinin madde metninden çıkarılmasını, takip eden
maddelerin ise sırasıyla teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
|
Ünal Kacır |
Asım Aykan |
|
Giresun |
|
İstanbul |
Trabzon |
|
Veysi Kaynak |
|
|
Hasan Ali Çelik |
|
Kahramanmaraş |
|
|
Sakarya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılıyoruz.
BAŞKAN Sayın Canikli, kim konuşacak acaba?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde daha sonra düzenleme yapılmak üzere
tasarıdan geri çekilmektedir.
BAŞKAN Sayın Genç, 20nci madde üzerindeki önergeniz
üzerinde, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385
sıra sayılı Yasa Tasarısının 20nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir kanun
tasarısı getirilmiş Hükûmet tarafından. Bu gelen kanun
tasarısı acaba işsizliğe, bu memleketteki
sıkıntıya ne derece katkıda bulunur? Böyle bir
özelliği yok.
Şimdi, burada daha önce de bunun emsali bir kanun teklifi
vardı, 13üncü madde. Orada da işte yurt içi
taşımacılığını yapan tırlara
Eskiden
tırların kullandığı çekiciler ve ona benzer aletlerin,
kamyonların sarf ettikleri motorinin tümü vergiden muaftı, KDVden,
ÖTVden muaftı. Şimdi burada bir sınırlama getirilmiş.
Şimdi bu sınırlamanın ülke yararı için bir faydası
yok çünkü yani eğer bir tır, bir kamyon, bir çekici yurt
dışına ihracat yapan bir firmanın aracı ise o
firmanın ülke ekonomisine getirdiği bir katkı var.
Dolayısıyla bunlara mazottan bir ÖTV ve KDV istisnası getirmekte
yarar var çünkü ülke ekonomisine bir katkıları var. Ama nedense
Hükûmet düşünmüş, demiş ki: Yahu, bunlara bir
sınırlama getirelim. Neye göre sınırlama getiriyorsun?
Dedik ki: Yani öte tarafta o kadar -Türkiyede- vergi
kaçakçılığı var ki, o kadar büyük vurgunlar var ki. Bu
insanlar gece gündüz demeden yollarda, gümrük kapılarında büyük
işkenceler görerek, büyük sıkıntılar görerek
İşte biliyorsunuz Avrupa ülkeleri Türk tırlarına büyük
sıkıntılar yarattıkları için günlerce, haftalarca
orada bekledikleri için bu kadar işkenceyle Türkiye ekonomisine, Türk
ekonomisine bir katkıda bulunmak için bir emek sarf ediyorlar, hiç olmazsa
bunlar bu kazandırdıkları döviz gelirinin
karşılığı, aldıkları motorinden dolayı
da ufak bir menfaatleri olsun. Bunu niye kaldırıyorsunuz? Yani burada
Hükûmet çıksın bunu söylesin. Niye kaldırsın?
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, sizin devri
iktidarınız zamanında hakikaten Türk mali sistemi çok büyük bir
tahribata uğradı. Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğu tarihten
sizin iktidarınıza kadar 15 tane torba kanun çıktı ama
sizin zamanınızda 73 tane torba kanun çıktı.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Biz çok
çalışıyoruz Kamer Bey.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani yok öyle
Kardeşim, o torba
kanunların ne anlam ifade ettiğini vallahi bilmiyorsunuz, billahi
bilmiyorsunuz. Birileri size dikte ediyor. Yani keşke bilseniz, keşke
bu ülkenin menfaatine yasalar getirseniz yani ben de sizi tebrik ederim
arkadaşlar. Bizim, bu memleketin menfaatine karşı
vereceğimiz bir karşı mücadele yok. Bu Türkiye Cumhuriyeti
devleti, hepimizin devleti. Biz burada hayatımızı tehlikeye
atarak bazı ciddi sorunlar söylüyoruz. Bunu belki içinizde birçok insan
kavramıyor. Birileri arkasına silahlı örgütleri alarak bize
karşı mücadele vermeye çalışıyorlar. Ben zaten korksam
da bunlara karşı bu lafları burada söylemem. Ama -ben- bu ülke
bizi sıfırdan, amelelikten Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşıyan bir ülke. Böyle bir ülke bizim hayatımızdır,
canımızdır, kanımızdır. Bunun en iyisi bizden
sonra gelen nesilleri daha güzel bir yaşama, hayata kavuşturmak için,
daha iyi bir yere kavuşturmak için hiçbir şeyden çekinmeden, hiçbir
makam ve mevki peşinde koşmadan mücadele etmek durumunda
hissettiğim için çıkıp bunları söylüyorum. Yoksa ben de
çıkıp da birtakım örgütlerle iş birliği yaparak, ondan
sonra, yerimde oturarak bu Parlamentoya gelme imkânım var bu beynimle, bu
zekâmla, bu dünya görüşümle ama ben, bunları kendim için bir zül
addediyorum. Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaati nerede ise onun
mücadelesini veriyorum.
Şimdi, burada bir vergi yasasını
getirmişsiniz. Komisyona gelmiş 15 madde. Yani kıyma
makinasına öküzün bir tanesini sokmuşsunuz, beş tane öküz
doğurmuş. Böyle bir şey olur mu ya? Yani şimdi Bütçe Plan
Komisyonuna soruyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) İç Tüzükün 35inci maddesinde,
komisyonlar kanun teklif edemezler. Siz hangi yetkiyle, 15 madde olarak gelen
kanunu 42 maddeye çıkardınız? Böyle bir şey olmaz ya! Senin
hangi gücün var kardeşim? Bunun bir anlamı var. 35inci maddede diyor
ki: Komisyonlar, kanun teklif edemezler. Sen neye göre
çıkarıyorsun? Bunun bir anlamı var değerli milletvekilleri,
kanunlar gelecek, komisyona gidecek, milletvekilleri bundan haberdar olacak,
bürokrasi bundan haberdar olacak, bunun geldisi girdisi olacak ve ondan sonra
da komisyon yeni bir teklif yapamaz. Yeni bir İç Tüzük
değişikliğini getiriyorsunuz, orada komisyonlara kanun teklifi
getirme imkânı tanıyorsunuz. Ama bu İç Tüzük
değişikliği yapılmadan bunu yapamazsınız
değerli milletvekilleri.
Onun için yani burada getirilen bu maddenin çıkmasında
yarar var. Yani tırlar ihracat yaparken kullandıkları o mazotu
Yani onda da ÖTV, KDV almasın. Değerli milletvekilleri, yani bu
memlekette ne kadar soygunların olduğunu bilen bir insanız. Bu
memlekete katkıda bulunan insanlara saygı duymamız lazım,
onların emeklerine yardımcı olmamız lazım.
Saygılar sunuyorum.
Önergemde, efendim, karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım efendim.
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Önergenizi
destekliyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Destekle, destekle ama seni biraz
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Böylece, önerge kabul edildiği için 20nci madde
tasarıdan çıkmıştır. 20nci madde tasarıdan
çıktığı için diğer üç önergeyi de işlemden
kaldırıyorum. Kanun yazımı sırasında madde
numaraları düzenlenecektir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saat: 22.09
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, çerçeve 41inci maddedeki 1, 2, 3, 4, 5inci
fıkralar ile geçici 1 ve 2nci maddeler dâhil 21 ila 43üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu.
Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulun gündeminde
bulunan 385 sıra sayılı kanunun ikinci bölümü hakkında
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, konuşmama başlamadan önce özel
ve önemli bir gözlemimi ifade etmek istiyorum. Geçen akşam televizyon
seyrediyordum. Televizyonda Sayın Başbakan ful ekran görünüyordu her
zaman olduğu gibi -özellikle devlet televizyonlarında ve yandaş
televizyonda başka kişileri görmemizin pek imkânı olmuyor- ve
bir kolunda bir siyahi sevimli çocuk, öbür kolunda başka bir siyahi
sevimli çocuk vardı. Baktım, bir şiir okuyor çocuklar.
Meğer İstiklal Marşımızı okuyormuş ve bu
küçük sevimli çocuk Kongoluymuş. Şiiri okudular, okudular, okudular
-İstiklal Marşımızı- sonuna doğru Sayın
Başbakanımız heyecanlandı ve şiire iştirak etmeye
başladı ve son birkaç kıtasını o çocuklarla birlikte
okudu ve okuduğu İstiklal Marşımızın son
kıtası şöyle diyordu:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Tekrar ediyorum:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Allah büyük, Sayın Başbakan ırkına sahip
çıktı, yüceltti, yani ırkçı oldu. Şimdi, demek ki
Sayın Başbakan, bütün cumhuriyet hükûmetlerini faşistlikle
suçlarken boş bulunup kendi de ırkçı oldu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne alakası var?
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Ha ne ilgisi var, ne alakası
var?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) İstiklal Marşı
üzerinden polemik yapmayınız ya, ayıptır!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Sonra merak ettim, bu
çocuklar Türkiyeye niye gelmiş, ne oluyor diye. Meğer Türkçe
olimpiyatları varmış.
Ha ben Sayın Başbakana sadece yabancılar için
değil, kendi memurları için de bir Türkçe olimpiyadı
yapmasını tavsiye ediyorum çünkü bizim huzurumuza getirdiği
kanunların Türkçesi bozuk, tedvin sanatı bakımından son
derece yetersiz ve eksik. Bu konudaki eksiklikleri önergelerle düzeltmeye
çalıştım, sekiz-on önerge verdim ama burada hemen
bazılarını özetliyorum. Mesela kanunun 26ncı maddesinde
tebliğe kelimesinin tebligata, 27nci maddesinin tebligatlara
kelimesinin tebligata efendim, 41inci maddesindeki tarhiyatlar kelimesinin
tarhiyat olarak düzeltilmesi lazım çünkü tebligat ve tarhiyat kelimeleri
zaten çoğuldur. Böylelikle, bunları kaleme alan çocukların,
arkadaşların, devlet memurlarının Türkçeleri iyi
değil, yeterli değil.
Bu kanunu kim sevk etmiş görünüyor? Maliye
Bakanlığı. O bakımdan dönüp maliyeci
arkadaşlarıma Sizi biz böyle mi yetiştirdik, nasıl
kanunlar sevk ediyorsunuz? demek geliyor içimden ama biliyorum bu
kanunları onlar yazmadılar. Bu kanunlar Başbakanlıkta
Maliye Bakanlığının tasarısına eklenmiş korsan
maddelerdir ve dolayısıyla, maalesef, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bürokratlarının eğitimleri yetersiz olduğu için
Türkçeleri kifayetsizdir. Bunun dışında, devlet
memurlarının da moralleri bozuk olduğu için hadiseye tam
methaldar olamıyorlar. Dolayısıyla,
sıkıntılı birtakım tasarıları burada
konuşup kanunlaştırmaya çalışıyoruz. Mesela,
kanunun 23üncü maddesine -tedvin sanatı bakımından- olan
eksiklik açısından 23üncü maddesine bakıyorum- bir takdir
komisyonu kuruluyor. Bu takdir komisyonunun üyelerini sayıyor, 2si
maliyeden, 2si tapudan, 1i efendim ticaret odasından diye, sonra
parantez açılıyor, organize sanayi bölgelerinde bir de efendim,
oradaki idareden birisi girer. deniliyor ama bu komisyona ilave edilen ekstra
bir üye midir yoksa ticaret odası üyesinin yerine konmuş bir üye
midir, açık değil. Neden? Çünkü tedvin işi, kanunların,
tasarıların kaleme alınması işi maalesef
gereğince yapılmıyor, düzgün yapılmıyor, isabetli
yapılmıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bu vesileyle yine dikkatinizi çekmek
istiyorum: Bu kanunun bir 19uncu maddesi var. 19uncu madde asıl benim
korsan madde diye adlandırmaktan sıkıldığım
fakat bundan da vazgeçemediğim bir maddedir. Bu, Başbakanlıkta
ilave ediliyor ve Başbakanlığın aldığı
bazı taşıt vasıtalarını katma değer vergisi
ile özel tüketim vergisinden muaf tutuyor. Bu konuda milletvekili
arkadaşlarımız çok ilginç açıklamalar yaptılar. Bir
arkadaşımız dedi ki: Başbakan jetskiyi ne yapacak? Niçin
Başbakanlığa jetski alıyor da bunu katma değer
vergisinden ve -efendim- özel tüketim vergisinden muaf tutuyor? diye. Bir
başka arkadaşımız da Yapmayın, bu ayıptır,
bu inat işidir. Gelin, biz size yeterli ödeneği verelim, bu
istisnayı tanımayın. dedi.
Bakın arkadaşlar, ben size bir şey söyleyeyim: Olay
bu kadar basit değil. İçinizdeki maliyeci arkadaşlar ve orada
olan arkadaşlar bunu iyi bilir. Katma değer vergisi ben yaptım
oldu vergisi değildir. Katma değer vergisi, bir norm vergidir ve
Avrupa Birliği tarafından Brükselde hazırlanmış ve
Avrupa Birliğine üye ülkelere ve müstakbel üye ülkelere birebir
kanunlaştırılmak üzere tevdi edilmiştir. Bu bir norm
kanundur ve siz, bu kanunun genel normlarının dışında,
Başbakanın paşa gönlü öyle istedi diye düzenleme yapamazsınız.
Bakın, bu ay sonuna kadar Avrupa Birliğiyle olan temaslarımızda
vergiyle ilgili başlığın açılması söz konusu.
Eğer Avrupada ilgili yetkililer sizin böyle bir düzenleme
yaptığınızı görürlerse, size Bunu düzeltin
diyeceklerdir ve siz, üç gün içinde, olmazsa üç hafta içinde, olmazsa üç ay
içinde bizim huzurumuza tekrar gelip Biz bu işi yanlış
yapıyoruz, düzeltmek zorundayız. diyeceksiniz. O zaman bizim
yüzümüze nasıl bakacaksınız?
Bakın, zina meselesinde düştüğünüz tuzağa
düşmek üzeresiniz. Zina meselesinde düştüğünüz tuzağa
tekrar düşmek üzeresiniz. Avrupalılar basacak
gırtlağınıza, değiştirtecek burada
yaptığınız kanunu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne alakası var?
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Beyefendi, zinada öyle
yapmadılar mı? Niye diyorsunuz Ne alakası var? diye? Buz gibi
öyle yaptılar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Aynen öyle! Sen nereden biliyorsun,
Mecliste miydin o zaman? Aynen öyle oldu.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Buz gibi öyle
yaptılar. Buradan inat ettiniz. Buradan inat ettiniz, şakır
şakır kanunu çıkardınız, ondan sonra, üç ay sonra
takır takır tükürdüğünüzü yalattılar size.
Beyefendiler, aynı tehlikeyle karşı
karşıyasınız. Aranızda maliyeciler var, dikkatinizi
çekiyorum, orada maliyeciler var. Sayın Maliye Bakanı burada yok,
Taner arkadaşımız bu işten anlamayabilir ama öbür arkadaşlar
Bakanlarına anlatabilirler. Burada sıkıntıya
düşeceksiniz. Çok büyük bir tenakuzla karşı
karşıyayız. Yapmayın böyle şeyler. Başbakan
istedi diye Türk kanun sistematiğini bozmayın, Türkiye'nin devlet
geleneklerini bozmayın. Devlet hepimizin. Dünyada devletsiz millet yok.
O bakımdan Efendim, Sayın Başbakan böyle istiyor.
Sayın Başbakanın her istediği yapılmaz, doğru
olanlar yapılır. Dolayısıyla, şimdi
Ondan sonra ne
yapıldı? Başbakanlığa
tanıdığınız bir istisna yanlış olduğu
görüldüğü için Komisyonda bu sefer bütün kamu kurumlarına teşmil
edildi. Bu, aynı zamanda beraberinde birtakım haksız rekabet
unsurları getirecektir, haksız rekabet unsurları getirecektir.
O bakımdan, yarın bir özel teşebbüsten birisi
kalkar da Bu kanun bana karşı ayırımcılık yapıyor.
der ise sizin Anayasa Mahkemeniz bozmasa bile ve herhangi bir şekilde
Anayasa Mahkemesine gidilemese bile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinden döndürürler bu kanunu. Çünkü, kanunlarda eşitlik ilkesi
esastır, adalet ilkesi esastır. Bu gibi kanunları yaparken
herhangi bir şekilde kanunun ruhuna ve evrensel hukukun temel ilkelerine
ters düzenlemeler yaparsanız Bağdattan dönmez, Brükselden döner.
Artık eskisi gibi yanlış hesap Bağdattan dönmüyor,
Brükselden dönüyor, oradan döndürtüyorlar.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Siz ona da
karşısınız.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Hayır. Bak, ben sizi
ikaz ediyorum, diyorum ki: Eğer Brükselden dönmesini istemiyorsanız,
gelin, bunun doğrusunu yapın. Size yardımcı oluyorum
Sayın Vekilim. Niye öyle yapıyorsunuz?
Ben, tamam, Avrupa Birliğine karşı olurum, olmam
değil mesele. Siz karşı değilsiniz, siz Avrupa
Birliğinden yanasınız, siz Avrupa Birliğinin
talimatları dışına çıkamazsınız. Burada da
lütfen çıkmayın. Başınız ağrımasın
diyorum. Gayet basit. (MHP sıralarından alkışlar)
Efendim, lütfen, kanun yaparken Türkçesine dikkat edelim. Lütfen,
kanun yaparken tedvin sanatının inceliklerine dikkat edelim. Lütfen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla)
kanun yaparken hukukun
evrensel ilkelerine saygı gösterelim. Lütfen, kanun yaparken yarın
Brükselden dönecek bumerang kanunlar yapmayalım.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Ücret talep edeceğiz sizden
bu bilgiler için.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon
Milletvekili Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade
etmek üzere söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu tasarıda
Darüşşafaka Cemiyetine yapılan bağışların
bağış yapan mükellefler tarafından gelir veya kurumlar
vergisi matrahlarından indirilmesi yönünde verdiğimiz önergeler kabul
edilmedi.
Darüşşafaka Cemiyeti, sizlerin bildiği gibi, yoksul
çocukların, kimsesiz çocukların, yetim çocukların eğitimini
üstlenmiş ve bugüne kadar da bu görevini başarıyla yürütmüş
olan bir kurumdur. Darüşşafakadan yetişmiş olan
öğrenciler, gerek kamu sektöründe gerek özel sektörde toplumun lider
kadroları arasında yerlerini almışlardır. Son derece
nitelikli eğitim veren, eğitim yapan bir kurumdur.
Padişah iradesiyle kurulmuştur. Bugün kendi
mevzuatına göre, Başbakanın himayesindedir. Hukuken Sayın
Başbakanın himayesinde olan bir kurumdur.
Burada iki maddede düzenleme yapıldı.
Tasarının iki maddesinde yapılan düzenlemeyle,
Başbakanlığın satın alacağı araçlar -uçak,
otomobil, arazi taşıtı, cip, yat, kotra, her neyse,
bunların hepsi- için KDV ve ÖTV istisnası getirildi. Evet,
Başbakanlık, Hükûmetimiz kendi bütçesini himaye altına aldı
ama yetim çocukları da sokağa bıraktı. Bunun anlamı
budur.
Değerli arkadaşlar, bu çok ayıp olmuştur. Bu
düzenleme Türkiyenin vergi sisteminde bir leke olarak kalacaktır.
Şimdi, tasarıda ilginç şeyler oluyor. Biraz önce
20nci madde çıkarıldı. Dün 13üncü madde
çıkarıldı.
Neyi getiriyordu o 13üncü ve 20nci maddeler?
Taşımacılık sektöründe
taşımacılarımızın yani uluslararası
taşımacılık yapan şirketlerin rekabet avantajı
sağlaması veya diğer ülkelerle olan rekabet
eşitsizliğini gidermesi idi. Amaç buydu. Bu düzenlemeyi de 01/06/2006
tarihinde 5493 sayılı Kanunla bu Mecliste yaptık. Oy
birliği ile yaptık o düzenlemeyi.
Bu tasarıdaki düzenleme neyi getiriyordu? O yasanın
uygulanmasında ortaya çıkan sorunları, tereddütleri gidermeye
yönelik bir düzenleme. Yeni bir şey değil.
Şimdi, bir el bir önerge veriyor, geliyor buraya, veriliyor,
iki madde tasarıdan çıkıyor. Hükûmet getirmiş, Komisyonda
bunu tartışmışız, buraya koymuşuz. Hiç kimse
hiçbir açıklama yapmıyor taşımacıların bu
düzenlemesi neden çıkarıldı diye. Daha başka birçok
düzenleme de çıktı burada. Zaman izin vermediği için bunlara
girme imkânı bulamıyorum.
Değerli milletvekilleri, teşvik üzerinde durmak
istiyorum. Muhtemelen bu bölümde verilecek olan bazı önergelerle
teşvikle ilgili bazı düzenlemeler mevzuatımıza girmiş
olacaktır. Hükûmetimiz 2004 yılında bir teşvik
çıkardı, daha doğrusu o zamanki AKP Hükûmeti çıkardı,
bugünkü Hükûmet değil: 5084 sayılı Teşvik Kanunu. 2004ten
2009a geldik, 2010a doğru gidiyoruz. AKP 2002 sonunda hükûmet oldu.
2002den 2009a yedi yıl geçti. Şöyle Teşvikte nereye geldik,
ne kadar yol aldık? diye bir bakarsak geçmişe, bir arpa boyu bile
yol alamadığımızı görüyoruz. Yedi yılı bu
Hükûmet, AKP teşvikte harcamıştır, Türkiye yedi yıl
kaybetmiştir.
Ne yaptı Hükûmet? 5084 sayılı Kanunu getirdi o
zaman, 36 ili teşvik kapsamına aldı. Tepkiler oldu, 49 ili
kapsamına aldı. Neydi 49 ili kapsamına alan bu Teşvik
Yasasının özelliği? 49 ilde bölgesel teşvik uyguluyor.
Yani bölgesel teşvikin amacı, Türkiye'nin geri kalmış veya
yeterince gelişmemiş bölgelerini teşvik etmektir. 49 ili
aynı pakete koyuyorsunuz, aynı rejimi uyguluyorsunuz, hangi
yatırımlar olursa olsun. Yani herhangi bir ile zaten gidip
açılacak olan bir süpermarketi bu 5084 sayılı Teşvik
Yasası teşvik etti, ondan gelir vergisi almadı, sigorta primi
almadı; arazi desteği verdi, birçok destek verdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Elektrik parası
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bunları daha
çoğaltabiliriz.
Türkiye yedi yılı kaybetti. Yedi yıllık iyi
kötü bir tecrübeden sonra açıklanan teşvik paketinin, bu yaşanan
olumsuzluklardan ders alındığını gösteren ve
Türkiye'nin geleceğe yönelik politikalarını, stratejilerini
içeren, ufuk açıcı bir paket olması gerekirdi. Maalesef bunu
göremiyorum. Evet, sektörel teşvik anlayışı
kavramına ulaşılmış olmasını bir adım
görüyorum, bu önemlidir ama bölgesel teşvik de var burada. Bölgesel
teşvik olmayacak mı? Olacak tabii. Türkiye, hem bölgesel teşviki
hem sektörel teşviki beraber yürütmek zorundadır. Ama bölgesel
teşvik deyip Türkiye'nin seksen bir iline teşvik veriyorum.
dediğiniz anda, yine 2004e, geriye gidiyorsunuz. Türkiye'nin seksen bir
ilinde yatırımları teşvik ediyorum. anlayışı
tam bir popülizmdir, tam bir kamu kaynaklarını israf etmektir.
En önemli unsur nedir bu pakette? İndirimli kurumlar vergisi
oranı. Türkiye'nin
Evet, bu fena bir düzenleme değil ama yeterli
değil. Uygulanan rejimde ne vardı? Enerji desteği vardı.
Türkiyede enerji pahalıdır, enerji pahalıdır. Enerji
desteği neyi veriyordu? Belirli işletmelerin, sanayi
işletmelerinin enerji giderlerinin yüzde 20 ila 40ı arasındaki
kısmını -istihdam ettiği işçi sayısına, daha
doğrusu ilave işçi sayısına göre o yüzde 20lik oran 40a
kadar çıkabiliyordu, onu- veriyordu. Bu pakette var mı enerji
desteği? Yok. Türkiyede istihdam pahalı mı? Pahalı.
İstihdam üzerindeki vergi yükü imalat sanayisinde yüzde 42,7ydi, 2008de
Hükûmet 5 puan indirim yaptı sigorta primlerinde, bir miktar aşağıya
indik ama hâlâ 30 ülkenin üye olduğu OECDde ilk 5teyiz, daha 6ya falan
inemedik. Yapılması gereken, istihdam üzerindeki vergi yükünü, bütün
sektörler, bütün ekonomi, bütün Türkiye için indirmektir. En önemli teşvik
budur. Bu yok, bunu atacak adım Hükûmette yok. 5 puan indirim, evet, yaptı
ama devamı adımı atabilecek durumda değil, bütçe izin
vermiyor. Bütçe niye izin vermiyor? Bütçe delik deşik çünkü. Bütçe,
kayıt dışı ekonomiyi kayda alamadığı için,
ilave gelir yaratamadığı için fedakârlık edecek gelir
kalemi gözükmüyor orada. Problem burada, sıkışmış
kalmışız. Kayıt dışını
önleyeceğiz. diyor Hükûmet, hiçbir adımı yok bu konuda.
Ne var bu pakette başka eksik olan? Bakın, Türkiye dört
bölgeye ayrılmış durumda. Dördüncü bölgeye otuz tane ili
koyuyorsunuz. Otuz tane ili koyup da dördüncü bölgede Buraya bu
yatırımlar gitsin. diyebilir misiniz? Bölgesel teşvik
anlayışında seksen bir il teşvik kapsamında olmaz.
Teşvikin amacı, bölgesel teşvikin amacı coğrafi
şartların yarattığı olumsuzlukları ortadan
kaldırmak. Geri kalmış illerimizde ulaşım zordur, bu
illerde üretilen ürünler pazara uzaktır; pazar batıdadır, pazar
yurt dışındadır; nakliye maliyeti vardır, nitelikli
eleman istihdamında zorluk vardır, sosyal olumsuzluklar vardır;
sosyal altyapı gelişmemiştir, fiziksel altyapı iyi
değildir. Bu eşitsizliği gidereceksiniz, bir de bunun üzerine
bir artı vereceksiniz ki oraya gitsin. Şimdi, tekstil
işletmelerine gidin diyorsunuz. Örnek veriyorum. Birinci ve ikinci
bölgedeki tekstil işletmeleri, üçüncü ve dördüncü bölgeye giderse
taşınma masraflarını da Hükûmet verecek, ilave
birtakım desteklerden yararlanacak. Peki, bu işletme oraya giderse
İstanbuldaki işçileri işten çıkaracak, çıkarmak
zorunda. Buna bir çözüm düşündü mü paket? Hayır. Peki, bu kriz
ortamında İstanbuldaki işçileri işten çıkarırken
kıdem tazminatlarını ödeyecek olan işletmenin bu kıdem
tazminatı yükünü karşılayabileceği, üstlenebileceği
düşünüldü mü? Taşınma masrafları içine girmesi mümkün
değil, uçuk bir paket. Devam edeceğim. Şimdi, o paketin ekinde
listeler var, hangi bölgelerde hangi yatırımlar teşvik edilecek
Hükûmet muhtemelen bu açıklamayı yapacaktır: Efendim, seksen
bir ile veriyoruz ama her yatırıma değil. Evet, her
yatırıma vermiyor ama bakıyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
İki sektöre dikkat ettim büyük proje
yatırımları içerisinde yer alan ki on iki tane büyük proje
yatırımı vardı. Birisi, kimyevi madde ve ürünleri
imalatı. 1 milyar TL üzerinde olursa bu yatırımın
tutarı -yani eski parayla 1 katrilyon lira- bu yatırım
Türkiye'nin her bölgesinde yapılabilir ama 1 milyar TLnin altında
olursa ve dördüncü bölgede yapılırsa, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde, Karadeniz Bölgesinde yapılırsa teşvik
alamayacak yatırımcı. Böyle bir şey olabilir mi?
Bırakalım her tür yatırım gitsin, istihdam yaratan her tür
yatırım Türkiye'nin gelişmemiş bölgelerine gitsin.
Motorlu kara taşıtı ve yan sanayi. Buna da
bakıyorum. Burada 250 milyon TL üzerinde olursa her bölgede teşvik
var, 250 milyon TLnin altında olursa, 200 milyon TLlik yatırım
olursa bir, iki, üçüncü bölgede yapılabilir, dördüncü bölgede
yapılırsa teşvik yok. Biraz önceki sektörde de bir, iki, üçte
yapılırsa teşvik alıyor 1 milyar TLnin altında
olursa, dörtte yapılırsa teşvik alamıyor. Şimdi,
bunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen bağlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Çok özür diliyorum,
toparlıyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu teşvik paketinin daha
üzerinde çalışılmaya ihtiyacı var. Son derece eksik bir
pakettir, Türkiye'nin gerçeklerini ve yedi yıllık şu son
yasadaki birikimini değerlendirebilmiş bir paket değildir. Son
derece amatörce bir kanundur.
Örnek veriyorum: Karadeniz Bölgesinde Trabzonda bir
teknoparkımız vardır. Bilişim, yazılım
yatırımları burada vardır teknoparklarla ilgili
yasaların teşvik ettiği ama bu yasanın birkaç yıl
sonra uygulamasının sona ereceği bir düzenlemedir.
Bırakalım KTÜ Teknoparkını, izin verelim, burada bu
yatırımlara izin verelim, dünyanın sayılı
merkezlerinden biri yapalım. Türkiye'nin diğer
teknoparklarını da yapalım. E pakete bakıyorum, bunu
maalesef göremiyorum.
Teşvikle ilgili konuşulacak daha çok şey var ancak
zaman izin vermiyor. Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel.
Buyurunuz Sayın Tuncel.
DTP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, vergi mevzuatında düzenlemelere
gidilmesi, dolaylı vergilerin azaltılması yıllardır
tartışılan ve talep edilen konular arasında gelmektedir.
Ancak görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının, esasında, bu ihtiyacı
karşılamak üzere hazırlandığını söylemek pek
mümkün değildir. Yaşanılan ekonomik krizin etkilerini
geçiştirmek ve gündelik ihtiyaçları karşılamak için
özensizce hazırlanmış bir yasa tasarısı
karşımıza getirilmiş bulunmaktadır.
Bu tasarı ve genel olarak Hükûmetçe hazırlanan yasa
tasarıları Genel Kurula getirilmeden önce, yasanın doğrudan
etkileyeceği başta emek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri,
meslek örgütleriyle kadın ve gençlik örgütlerinin görüş ve önerileri
dikkate alınmamaktadır. Yani kanun tasarılarıyla ilgili
tartışmalar, ne yazık ki toplumun büyük bir kesimini kapsamaktan
uzaktır.
Yasama erkinin kullanıldığı merci olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yurttaşların iradesinin temsil
edildiği en üst makamdır. Bu makam, yasa oluşturma yetkisi,
gündelik hayatta yapılacak değişikliklerle birlikte
geleceğimizi de şekillendirmektedir. Yasalar, insanların
yaşamını kolaylaştırmak ve bir hukuka kavuşturmak
için yapılmalıdır. İyi düşünülmüş,
planlanması güçlü yapılmış ve yasadan etkilenen tüm
kesimlerle ortaklaşılmış olması gerekmektedir. Bu
aynı zamanda demokratik bir yönetimin gereğidir. Diyaloğun,
uzlaşmanın, empatinin reddedildiği yaklaşımlar, bu
makamın temelleri üzerinde yükseldiği cumhuriyet ve demokrasiyle
elbette ki çelişir. Demokrasi, sayısal çoğunluğun
görüşlerinin azınlıkta olana dikta edilmesi değildir.
Farklı görüş ve düşüncelerin karşılıklı
tartışılarak ortaklaşılmasıdır.
Çoğunlukçuluk diktasına dayalı iktidar anlayışı
demokrasinin dayandığı çoğulculuk ilkesini
yıpratır. Doğaldır ki güven ve uzlaşı böyle bir
yönetimden uzaklaşır.
Bir yasa hazırlanırken bu yasanın tatbik
edileceği, bundan doğrudan veya dolaylı olarak etkilenecek olan
yurttaşların, örgütlerin, muhalefetin görüşlerinin
alınması ve yasanın böylelikle şekillendirilmesi
yasanın ömrünü de belirler.
Bu tasarıyı kanun yapma tekniği açısından
ele aldığımızda ise aynı kanun veya aynı konuda
ilgili kanun maddelerinde değişiklik yapılmasıyla ilgili
sıkıntılar dikkatimizi çekmektedir. Bir kanun tasarısı
veya teklifi üzerinde tartışılırken muhakkak ki bir konu ve
amaç bütünlüğü olması aranır. Bu, yasanın daha iyi
anlaşılması, etraflıca tartışılması
için olmazsa olmazdır. Ayrı konularda, ayrı yasal düzenlemeler
yapılması daha gerçekçi iken ne yazık ki Hükûmet tarafından
getirilen yasa tasarılarının büyük çoğunluğu torba
kanunlardan oluşmaktadır. Birbirinden nitelik olarak farklı
konular aynı tasarı içinde yer almakta, kendi başına değerlendirilmesi
gereken bir konu bir maddeler yığını içinde âdeta örtbas
edilmektedir. Bu yasalar açık, anlaşılır,
kapsayıcı olma özelliğiyle de çelişmektedir.
Yirmi iki ayrı yasada değişiklik getiren ve
Komisyonda 16 madde olarak görüşülen, yeni düzenlemelerle beraber 43
maddeye dönüştürülen yasa teklifi etraflıca tartışılması
gerekirken, AKP Hükûmeti bu torba yasayı kısa bir sürede
yasalaştırmaya çalışmaktadır.
Tasarıya kanun yapma tekniği açısından
yapılacak eleştiriler kaçınılmaz olarak yasanın
içeriğine de yansımaktadır. Tasarının temel felsefesi,
ekonomik faaliyetlerin vergisel açıdan teşviki ve bilişim
alanındaki gelişmelerin hukuki düzenlemeler içine alınarak
uygulamaların daha çağdaş hâle getirilmeye
çalışılması olarak tanımlanmaktadır. Bu gerekçe
ışığında, verginin
yaygınlaştırıldığı, düşürüldüğü ve
bilişim alanındaki gelişmelerin yansıdığı
bir tasarı bekler iken durumun hiç de böyle olmadığı ortaya
çıkmaktadır.
Sayın milletvekilleri, elektronik ortamda verilmesi gereken
bildirimleri içeren 24üncü maddedeki cezalarla ilgili hüküm, denetim
açısından sıkıntıların doğacağı
sinyallerini vermektedir. Gecikmelere yönelik belli cezai yaptırımlar
öngörülmektedir. Böyle bir düzenleme ceza hukuku açısından uygun
değildir. Aksi takdirde, asıl kanunla düzenlenmiş olan ceza, kararın
verildiği veya cezanın tahakkuk ettiği anda değil ancak bir
ay sonra uygulama imkânı bulabilmektedir. Dikkat çekmemiz gereken bir
diğer nokta ise genel gerekçenin bilişim üzerine kurulu olmasına
rağmen kırk üç maddelik tasarıda bir tek bu maddenin bilişimle
ilişkili olmasıdır.
Bunun dışında, işe başlatmama
tazminatının gelir vergisi istisnası içerisinde
sayılmasının ekonomik krizin yaşandığı bir
dönemde, 1 milyon 125 bin kişi artarak 4 milyon kişiye
ulaşmış olan işsiz sayısı göz önüne
alındığında ve genç nüfusun yüzde 28,6sının
işsiz olduğu gerçeği de buna eklenince durumun vahameti
açıkça ortaya çıkmaktadır.
Hükûmet, gerek yeni vergi tasarısı olsun gerekse de
şimdiye kadar ekonomik krizin etkilerini azaltma kisvesi altında
yapmış olduğu her açılım ve pakette, bilerek ve inatla
emekçileri, yoksul halkımızı etkisizleştirme ve daha da
mağdur etme yoluna gitmiştir. Yine bu bağlamda, küçük ve orta
ölçekli işletmelerin birleşmelerini teşvik ederek sermaye
ortaklaşmasını sağlamak düşünülürken emekçilere dair
hiçbir düzenleme yapılmıyor oluşu tarafımızdan kaygıyla
karşılanmaktadır.
Türk Kızılay Derneğine yapılan ayni ve nakdî
yardımların gelir ve kurumlar vergilerinden hariç tutulması ve
yükseköğrenim öğrenci yurtlarının ve aşevlerinin
bedelsiz verdikleri hizmetlerden ötürü vergi indirimlerinden yararlanmaları,
fakat aynı nitelikte hizmet veren belediyeler, dernek ve
vakıfların dışlanması ise anlaşılır
değildir.
Bir başka konu da Avukatlık Kanununda yapılan
değişikliklerle ilgilidir. Bu yeni düzenleme ile idarenin ödemek
zorunda kaldığı yüksek avukatlık ücretlerinin giderilmeye
çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Kanunun yargıda yer alması bir yana idarenin hukuken haksız
duruma düşerek avukatlık ücretini ödemek zorunda kalması esaslı
bir konudur. Burada idarenin neden haksız duruma düştüğünün
araştırılması gerekirken Türkiye Barolar Birliğinin
muhalefetinin yadsınması mevcut AKP Hükûmetinin tahakküm
anlayışının diğer bir yansımasıdır.
Sayın milletvekilleri, yeni gelir vergisi kanun
taslağında önemli bir başka sıkıntı ise vergi
beyannamesi ön kontrol sisteminde ortaya çıkıyor. Tasarıdaki
yeni sisteme göre işleyiş şöyle: Mükellef beyanname verdikten
sonra vergi istihbarat merkezi devreye girecek. Beyandaki rakamlar, bilgiler
aynı bölgedeki diğer mükelleflerin beyanları ve sektör
ortalamalarıyla karşılaştırılacak. Mükellefin
rakamı ortalamaların altındaysa sistem uygunsuzluk sinyali
verecek. Mükellefe Verdiğin beyannameyle ilgili tereddüdümüz var,
durumunu gözden geçir. denilecek ve ardından süre verilecek. Mükellef
düzeltmezse işte o zaman kapsamlı bir inceleme başlatılacak.
Beyanname bilgileri doğru değilse cezai işleme geçilecek.
Bu ön kontrol sistemi iktidarın görüşünü benimsemeyen
mükellefler için baskı unsuru olarak kullanılabilir ve vergi
incelemelerinin siyasallaşması endişesini daha da
artırır. Kaldı ki Maliye Bakanlığının hangi
işletmeye hesap sorup hangisine sormadığını nasıl
takip edeceğiz? Hangi vergi mükellefine gidecek, hangisine gitmeyecek? Bu
sistem, siyasi erkin eline sıkı bir tehdit sopasının
verilmesi riskini de beraberinde getirmektedir, denetimin
siyasallaşması riskini taşımaktadır. Denetimin
siyasallaşmasının önünün kesilmesi ise ancak ve ancak özerk bir
vergi idaresiyle olur.
Vergi olgusu tek başına, sürdürülebilir bir ekonomi ve
sosyal politika için vazgeçilmez temel alanlardan birini oluşturmaktadır.
Bir ülkenin vergi politikası o ülkenin hem gelişmişlik ve
çağdaşlık hem de hakkaniyet ölçülerini ele veren temel
ölçütlerden biridir.
Vergiyi almak kadar tabii ki o toplanan vergilerin kimler için ne
derece etkin kullanıldığı, genel vergi politikalarında
toplumsal tabakaların hangisinin ne derece etkilendiği ve genel
politikayı tanımlamamız açısından da önemlidir.
Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısının
genel gerekçeleri ekonomik kriz maksatlı olmayan, bunun
dışında genel birtakım alanlara yönelik yeni vergi
uygulamalarını çağrıştırmaktadır. Genel
gerekçede de ifade edilen hassasiyetin ülkemiz için bugün özellikle ne derece
ve etkin kullanıldığının sorulması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Türkiye bugün finans
piyasalarının yol açtığı krizin bedelinin
çalışan yoksul kesimlere ödettirilen bir ekonomik krizin tam
ortasındadır ve bu krizin doğal olarak son derece yakıcı
sosyal boyutları bulunmaktadır. Çok ağır geçen ve yoksul
halkımızı daha da yoksullaştıran bu ekonomik kriz,
makroekonomik anlamda çok yoğun refleks ve önlemleri gerektirirken bugüne
kadar kapsamlı hedefleri olan net bir yasa tasarısı da Meclis
gündemine getirilmiş değildir.
Son açıklanan teşvik paketinin de krizi aşmaya
yönelik olmadığı, asıl olarak kriz sonrası için
düşünüldüğü göz önüne alınırsa ciddi sonuç alıcı
önlemlerin bir an önce gündeme alınması ve konuşulması en
öncelikli görevlerdendir. Bu yoğun ekonomik krize karşı
yoğunlaştırılmış bir karşı önlem
çalışması yapılması gerekirken Hükûmet Meclisi
mayın tasarısıyla âdeta tıkamış ve oldukça kritik
bir zamanı heba etmiştir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, halkımız yoksuldur,
gelecek umutlarını normal çalışma ve emek faaliyetlerinin
kendisine sağlayacağı koşullarda aramaktan
vazgeçmiştir. Zaten yoksulluğun ve sömürünün esas sorumlusu olan
sistemler, halkın gazabından kendilerini korumak için bir tür
şans oyunlarını teşvik etmekte ve
yaygınlaştırmaktadır.
Oysaki, Türkiye halkları, artık ne hükümetlerin
açıkladığı ekonomik paketlerin ne de
hantallaşmış yasa tasarısı
çalışmalarının bu ülkede beraber yaşayan
halkların refah içinde bir yaşam ve her şeyden önce
barış içinde bir yaşam taleplerine cevap
olmadığının çok iyi farkındadır.
Yıllardır bu ülkede yaşanan savaşın ve
onun yarattığı ekonomik çöküşün faturasının
halkımıza kesildiği ve rant gruplarının da bu
adaletsiz sistemden nemalandığı devrin artık son
bulması, tüm milletvekili arkadaşlarımızın ve
Parlamentodaki tüm partilerin oy birliği ve söz birliği etmesi
gereken acil bir ülke sorunudur.
Ancak bu bilinç ve barışı tesis etme arzusu ile
birlikte çalışabilir, ekonomisi daha güçlü ve sosyal yapısı
daha iyileştirilmiş bir demokratik cumhuriyete kavuşabiliriz.
Bu temenniyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tuncel.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Canikli.
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının ikinci
bölümünde AK PARTİ adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce tasarıdan
çıkartılan 13üncü ve 20nci maddelerle ilgili bazı
değerlendirmeler yapıldı. O konuyla ilgili belki biraz
aydınlığa kavuşturulması gerekir çıkartılmasının
nedeni. Esasında, sadece bizim değil, diğer gruplara mensup
arkadaşlarımızın da bu yönde, bu doğrultuda önergeleri
oldu ve neredeyse mutabakat çerçevesinde çıkartıldı.
Burada durum şu: 13üncü ve 20nci maddeler tasarıda
vardı -Hükûmet tasarısında- Komisyonda da küçük bir tadilata
uğradı. Bakanlar Kuruluna 2 katına kadar çıkarma yetkisi
veren bölüm çıkartılmıştı sadece Komisyonda. Onun
dışında Hükûmet tasarısı aynen korunuyordu Komisyonda
ve Genel Kurula geldiği hâliyle. Fakat oradaki problem şu: Son
zamanlarda, son aylarda sektörle ilgili yoğun bir vergi incelemesinin
yapıldığı ve çok ciddi matrah farklarının ortaya
çıkmaya başladığı ya da çıkabileceği
şeklinde bize bilgi geldi. Bu düzenleme yapılmış
olsaydı, 13üncü ve 20nci maddelerde yer alan bu düzenlemeler hüküm
hâline gelmiş ve kanunlaşmış olsaydı dolaylı
olarak bu incelemelere müdahale edilmiş gibi bir durum ortaya
çıkacaktı. Ciddi olarak tartışıldı, teknik
açıdan tartışıldı çünkü özellikle yargıda daha
önce bu konuda mevzuat yok. Yani, nezdinde inceleme yapılan ve çok ciddi
rakamlardan bahsedilen bu inceleme sonuçları ortaya çıkacak olan
vergi cezaları, daha önce bu konuda yasal düzenleme
olmadığı ve ilk defa yapıldığı gerekçe gösterilerek
yargıdan düşürülme ihtimali nedeniyle çıkartılmıştır.
Bir başka ifadeyle, hiç öngörülmeyecek bir şekilde, kimsenin
aklının ucundan geçmeyecek bir şekilde bu 13 ve 20nci
maddelerdeki hükümler yasalaşmış olsaydı örtülü ve
dolaylı bir af anlamına gelebilecekti, olay budur. Yani aslında
belki çok da fazla ayrıntılı konuşmamak gerekir, çok
detaylı açıklama yapmamak gerekir ama sadece bu kadarını
söyleyebiliyoruz. Örtülü bu özellik nedeniyle, sektörde devam eden incelemeler
nedeniyle, örtülü af anlamına gelebilecek bir durumun ortaya
çıkmasını engellemek amacıyla metinden
çıkartılmıştır, tek amaç budur, başka hiçbir amaç
yoktur.
Değerli arkadaşlar, bugün bir arkadaşımız
-aslında ben bu konulara hiç girmek istemiyordum ama girildiği için
ve partimiz ciddi anlamda bir töhmet altında
bırakıldığından dolayı bu konulara girmek
durumunda kaldık- Sayın Ali Rıza Öztürk, burada kürsüde
yaptığı bir konuşmada partimizin 2002 yılına
ilişkin hesaplarının Anayasa Mahkemesi tarafından
incelenmesi neticesinde ortaya çıkan durumu yorumladı ve gerçekten
suçlayıcı birtakım iddialarda bulundu.
Ben önce, Sayın Öztürkün konuşmasının ilgili
bölümünü tutanaktan aynen okuyorum. Anayasa Mahkemesinin kararını
okuyor Sayın Öztürk: Partinin hesabında görülen 3.304 lira
tutarındaki sağlık gideri (doktor ve ameliyat ücreti) 2820
sayılı Kanunun 70inci maddesine uygun olarak
gerçekleştirilmediğinden bu giderin 2820 sayılı Kanunun
75inci maddesine göre Hazineye gelir, irat edilmesine oy birliği ile
karar verildi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Onu söyledi zaten.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şu anda aynen
okuyorum tutanağı: Hangi partiymiş bu değerli
arkadaşlarım? Sayın Başbakanın partisi, yani AK
PARTİ. Demek ki, AK PARTİ şimdi kimi ameliyat ettirmiş,
Sayın Başbakan bunu açıklasın. Çıksın, desin ki
Burada aynen söylüyor: doktor ve ameliyat ücret parası diyor. Kendisini
mi ameliyat ettirdi, danışmanını mı ameliyat ettirdi,
şoförünü mü ameliyat ettirdi çıksın bunu açıklasın.
Sayın Başbakan başkasının gözündeki çöpü
arayacağına
ve devam ediyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz bu konuyu araştırdık
yani Anayasa Mahkemesinin gider olarak ilgili mevzuat çerçevesinde kabul
etmediği 3.304 lira tutarındaki masrafla ilgili
ayrıntılı bilgiyi aldık.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben önce onu
açıklayayım: 27 Ekim 2002 tarihinde, partimizin Nevşehir mitingine
giderken eskort görevi yapan bir araç trafik kazası geçiriyor
Kırıkkale yakınlarında ve bu trafik kazasında, araçta
bulunan Komiser Sayın Selami Erkuvan, çok ciddi olarak yaralanıyor,
bileklerinden yaralanıyor, kırılmalar meydana geliyor. Önce
Kırıkkalede bir hastaneye kaldırılıyor, daha sonra
uzman mikrocerrahi ihtiyacı nedeniyle Ankaraya sevk ediliyor ve Ankarada
Çankaya Hastanesinde tedavi görüyor. Komiser Sayın Selami Erkuvan, ismi
de. Tarih, 27 Ekim 2002. Tedavisi gerçekleştiriliyor, hastanede 2 defa
ameliyat yapılıyor, çok ciddi bir ameliyat geçiriyor ve bu masraflar,
hem ameliyat masrafı hem de doktor parası ödemeleri AK PARTİye,
partimize fatura ediliyor. Fatura da burada. Faturalar toplamı 3.304 lira
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Tamam.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ve bunlar da partimiz
tarafından ödeniyor. Olay bu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Tamam, bizimkiler de öyle.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bu, usulüne uygun bir ödeme
değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Müsaade edin,
geleceğim şimdi. Bakın, tekrar söylüyorum: Bu konuyu biz
açmadık, açmak da istemezdik ama açıldı ve gerçekten
(Gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hayır, gazeteler yazıyor,
manşet!
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) Dinle!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Müsaade edin efendim,
müsaade edin, müsaade edin
Bakın, çok net olarak
açıklıyorum: Ve o dönemde, 2002 yılı partimizin toplam
harcaması 26 trilyon lira. 3.304 lira, kaza geçiren, konvoyda kaza geçiren
bir komiserin tedavi giderleri için ödenen paradır. Ödenen para,
faturası da burada, 3.304 lira.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Bu ülkede sosyal
güvenlik var efendim, adamın kendi sosyal güvencesi var. Ödeme
yanlış.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi gelelim,
bir başka Anayasa Mahkemesi kararına.
AHMET YENİ (Samsun) Dinleyin bakayım!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Anayasa Mahkemesinin
kararını aynen okuyorum, yorum yapmayacağım, aynen
okuyorum: Partinin satın aldığı otobüslerin bedellerinin
ödenmesine ilişkin 31/12/2005 tarih ve 185 yevmiye numaralı mahsup
fişi ve eklerinin incelenmesinde otobüs alımıyla ilgili özel
tüketim vergisinin mükerrer olarak gider yazıldığı tespit
edilmiştir. Yani 2 defa gider yazılıyor.
Bir başka -yine- Anayasa Mahkemesi kararı. Aynen
okuyorum:
Aynı uçak bilet bedelleri, hem partinin uçak biletlerini
aldığı firma faturalarıyla hem de seyahati
gerçekleştiren kişinin adına kasadan ödeme
yapılmış gibi gösterilerek mükerrer gider
yazılmıştır. Yani hem bir uçak kiralanıyor, ona para
ödemesi yapılıyor hem de ayrıca o uçakta yolculuk yapanlar sanki
para ödemiş gibi ayrıca onlarınki gider yazılıyor.
ve bunun sonucunda sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulması
gerektiği sonucuna varılmıştır. Aynen okuyorum,
burada hiçbir ilave ve ek yok.
Şimdi arkadaşlar, bunu çok dikkatle dinleyin lütfen:
Yurt dışı harcamalara ilişkin gider belgelerinin
incelenmesinde, belgeler üzerinde tahrifat yapılarak yapılan gerçek
harcama tutarından daha fazla gider yazıldığı
görülmüştür. Örnekleri de var. Gider 10 euro, 1 ekleniyor: 101 euro. 10
euro, 1 ekleniyor: 110 euro. 10 euro, 5 ekleniyor: 510 euro. Ve bu şekilde
devam ediyor. Ve Anayasa Mahkemesi aynen şunu söylüyor: Gerçek harcama
karşılığı olmaksızın ve belgeye
dayanmaksızın ödeme yapılması anlamına geldiğinden
yasaya uygun bulunmamıştır. Ayrıca bu eylemle ilgili olarak
sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiği
sonucuna varılmıştır. Ve en sonunda Genel Merkezin
Giderlerinin İncelenmesi kısmının (a) bölümünün 5, 7, 9 ve
10uncu maddelerinde belirtildiği üzere harcama belgelerinde tahrifat
yaparak, yani üzerini çizerek, karalayarak rakamları değiştirmek
suretiyle veya aynı gider belgelerini mükerrer olarak gider yazarak
partiyi zarara uğratan sorumlular hakkında cezai yönden
gereğinin takdir ve ifası için Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına oy
birliğiyle karar verildi.
Bu Anayasa Mahkemesinde ismi geçen, bahsi geçen parti AK
PARTİ değil değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından Hangi parti? sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) Hangisi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hangi parti?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bilginiz olsun diye
söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, Cumhuriyet
Halk Partisine
AHMET YENİ (Samsun) Belgeyle konuşun, belgeyle
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) Belgeyle konuşun,
belgeyle, gaipten sesler duymayın.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Belgeyle konuşun,
belgeyle, 1 trilyonu konuşun.
AHMET YENİ (Samsun) Belge var mı, belge?
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) Karar var, karar
BAŞKAN Bir dakika sayın milletvekilleri
Buyurunuz Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Cumhuriyet Halk Partisine açık
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Anlayamıyorum Sayın Anadol.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) İftirayla, çamur atmayla
değil, belgeyle konuşun, belgeyle
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) 1 trilyonu konuşun.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Cumhuriyet Halk Partisine açık
sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum iki dakika.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Efendim, ben Anayasa
Mahkemesi kararını okudum, sataşmada bulunmadım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Anadol.
AHMET YENİ (Samsun) Belgelerle konuş, belgelerle.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Şimdi, değerli
arkadaşlar
AHMET YENİ (Samsun) Belgeleri bir sırala.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Daha ben konuşmadan laf atmaya
başlıyor. Suçluların telaşı içindesiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Olay şu
Olay basit
Olay basit
Olay basit
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Niye paniklediniz?
AHMET YENİ (Samsun) Sakin sakin anlatsın belgeleri.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Genel Saymanımız basın toplantısı yaparak dört
beş defa bu konulara açıklık getirmiştir. Ama ısrarla,
yandaş basının yazdığı, mesela bahsettiği
konuda
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kararı oku.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
işlem yapan memuru Cumhuriyet
Halk Partisi beş sene evvel işten atmıştır ve
savcılığa suç duyurusunda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi
bulunmuştur kendi personeli hakkında.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mahkeme kararı var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Tamam, bunlara inanmıyorsunuz.
Çözüm basit
Çözüm basit kardeşim, çözüm basit
Şimdi, Dinime küfreden bari Müslüman olsa. diye bir söz
vardır. Arkadaşlar, kayıp trilyon davasının
sorumluları Başbakanken, Cumhurbaşkanıyken, çıkıp
bu kürsüye, Cumhuriyet Halk Partisine laf atamazsınız! Laf
atamazsınız!
AHMET YENİ (Samsun) Kararı bir de sen oku.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Basit
Basit
Basit
Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Merkez yöneticilerinin
AHMET YENİ (Samsun) Medya, medya!
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) Vallahi, bunu kimse yutmaz.
MEHMET TUNÇAK (Bursa) Belgeleri göster.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Merkez yöneticilerinin dokunulmazlıklarını
kaldırırız, mahkemenin önünde hesap verirler hepsi. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Varsa yüreğiniz gelin
Gelin... Bunlar teker teker
belgelenmiştir ve Sayın Caniklinin söylediği o tasarrufu yapan
memur CHP Genel Merkezi yöneticileri tarafından savcılığa
suç duyurusunda bulunarak işten atılmıştır ama
bunları hep tahrif ediyorsunuz. Tahrif ediyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) Belgeleri göster, belgeleri!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Belgeyi filan bırak! Kaldır
dokunulmazlıkları, kaldır! Bizimkileri de kaldırın,
sizinkileri de
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ha yok, böyle
bir şey yok.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Canikli gibi belgelerle
konuş!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Belge deyip durma, mahkemenin önüne
çıkalım. Var mı yüreğiniz? Var mı yüreğiniz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mahkeme kararından sonra
işten attınız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Var mı yüreğiniz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AYHAN YILMAZ (Ordu) Sayın Caniklinin okuduğu
doğru mu, yanlış mı?
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Sincan Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanının kararı Türkiyede hâlâ
tartışılırken
AHMET YENİ (Samsun) Belge var mı, belge?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne belgesi? Mahkemenin kararı
var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
ve sizin oylarınızla
seçilen Cumhurbaşkanı yargılanabilir, kayıp trilyon
davasında diye karar varken sizin böyle
konuşmalarınızı millet ciddiye almaz.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Anadol, belgeler nerede?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Dokunulmazlıklar
kaldırılsın, tüm milletvekillerinin.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S.
Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerine şahsı adına
Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bak bakalım kim hapishaneye
gidiyor, kim evine gidiyor.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kinay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bakalım görelim. Var mı
yüreğiniz dokunulmazlıkları kaldıralım. Kim evine
gidiyor, kim hapishaneye gidiyor o zaman görelim. Bütün yolsuzluk
yapanları milletvekili yapıyorsunuz. Şimdi Zahid Akmanı
yapacaksınız.
AHMET YENİ (Samsun) Belgeyle
Belgeyle
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Daha ne belgesi olacak be!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
Konuşmacıyı dinleyelim.
Buyurun.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıyla, vergi kanunlarında teknik sayılabilecek
bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Bunların en
başında özellikle KOBİlerimizin birleşmesini kurumlar
vergisi yönüyle teşvik eden düzenlemeler yer almaktadır. Ayrıca
lisanslı depoculuk alanında birtakım teşvikler getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, özellikle Amerikada geçtiğimiz
yıl sonbaharında başlayan finansal krizin dünyayı ve
Türkiyeyi etkilediği bir süreci yaşıyoruz. Hükûmetimiz
kasım ayından bu yana birbiri ardına açıklamış
olduğu teşvik ve mali disiplini sağlayan önemli düzenlemelerle,
Türkiye'nin yaşanan, dünyada yaşanan bu ekonomik krizden en az
etkilenecek şekilde, âdeta Sayın Başbakanımızın
da ifade ettiği gibi, teğet geçmesini sağlayacak çabalar
sergilemektedir.
Şimdi, en son yapılan, geçtiğimiz hafta Sayın
Başbakanımızın açıklamış olduğu
teşvik paketiyle ilgili burada söz alan değerli muhalefete mensup
milletvekili arkadaşlarımız bazı eleştirilerde
bulundular. Özellikle de Sayın Hamzaçebi biraz evvel yapmış
olduğu genel bir değerlendirmede yedi yıldan beri uygulanmakta
olan 5084 ve 5350 sayılı yasaların Türkiye ekonomisine bölgesel
kalkınma ve diğer istihdam ve yatırımla ilgili konularda
herhangi bir etkisi olmadığı yönünde bir eleştiri yöneltti.
Eğer gerçek bu olsaydı, 5084 sayılı Yasanın 2009
yılı için bir kez daha bir yıllığına
uzatılması yönünde kırk dokuz ilden yoğun bir baskı
gelmezdi. Demek ki bir yıl uzatma gereği hissettiğimize göre, bu
5084 sayılı Yasa, onu takip eden 5350 sayılı Yasa kırk
dokuz ilde önemli sonuçlar ortaya koymuştur. Benim de seçim bölgem olan
Kütahyada yatırım ve istihdam açısından çok ciddi sonuçlar
elde ettiğimizi, gerek sigortadan almış olduğumuz gerekse
vergi dairelerinden almış olduğumuz bilgiler, istatistikler
ışığında gözlemleyebildik.
Değerli arkadaşlar, yeni teşvik sistemiyle ilgili
de burada yapılan değerlendirmelerde tüm Türkiye'nin bu kapsamda yer
almasının eleştiri konusu yapıldığını
görüyoruz. Oysa biliyorsunuz ki 5084 ve 5350 sayılı yasalar burada
müzakere edilirken teşvik sisteminin tüm Türkiyede bölgesel ve sektörel ayrıma
gidilerek yapılması gerektiğine sürekli vurgular
yapılmıştı. Bu doğrultuda yapılan
eleştirilerden de yola çıkarak Hükûmetimiz yerinde bir karar
vermiştir, Türkiyeyi dört bölgeye ayırmıştır.
Teşvik sisteminde güdülen üç temel amaç bulunmaktadır.
Bunlardan birisi, ülkemizin 60lı yıllardan bu yana
bölgesel gelişmişlik farklılıklarının
giderilmesiyle ilgilidir. Daha evvel çıkartılan bütün yasalar, bütün
teşvik sistemi öncelikle bölgesel gelişmişlik
farklılıklarının giderilmesini hedeflemiştir. Bu
doğrultuda yeni açıklanan teşvik paketinde de bu amaç
güdülmektedir.
Diğer taraftan, yatırımın özellikle geri
kalmış bölgelerde gerçekleşmesini temin etmeye yönelik ve
yatırımın teşvikine yönelik araçlarla da desteklenen bir
sistem geliştirilmiştir.
Bir diğer amacı da istihdamı hedeflemektedir.
İçinde bulunduğumuz krizin en büyük etkisi Türkiyede işsizlik
konusunda olmaktadır. İşsizliğin giderilmesine yönelik
peş peşe açıklanan alınan tedbirler, inşallah
önümüzdeki aylarda etkisini hızla gösterecektir.
Değerli arkadaşlar, teşvik sisteminin araçlar
yönüyle de gerçekten olumlu yönde değerlendirilmesini biz
açıkçası beklerdik. Faiz indirimi desteği, sigorta primi
işveren payının devlet tarafından karşılanması,
Hazinece karşılanması, kurumlar vergisi indiriminin tekrar geri
gelmesi, bedelsiz arazi tahsisi -zaten süregelen teşvik sistemimizin
araçlarından birisiydi- ve bir de yenilik olarak tekstil sektöründe
taşıma desteğinin verilmesi. Biz bu teşvik sisteminin,
ülkemizin ve dünyada özellikle bu süreçte, yaşadığımız
bu süreçte Türkiyenin krizden en az etkilenecek bir ekonomik tedbiri
içerdiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Yasanın hayırlı olmasını temenni ederek
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kinay.
Şahsı adına Ağrı Milletvekili Abdulkerim
Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Aydemir.
ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Parlamentomuzu en derin saygılarımla selamlıyorum.
Bu tasarı ekonomik faaliyetlerin vergisel açıdan
teşvik edilmesi, ihtiyaçlar doğrultusunda gerektiğinde
değiştirilmesi ve günün koşullarına uyarlanıp
gerektiğinde iyileştirmeler yapılması
anlayışıyla hazırlanmıştır. Bilişim
alanında meydana gelen gelişmelerin hukuki düzenlemelerin içinde yer
almasını sağlayarak uygulamaların daha çağdaş hâle
getirilmesini temin etmekte olup, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Kanunuyla getirilen sistemin vergisel açıdan desteklenmesi
sağlanmıştır. Ayrıca bu tasarıda KOBİlerin
birleşmeleri hâlinde bu birleşmelerden doğan kazançların
kurumlar vergisinden istisna edilmesi, bazı yatırımların
katma değer vergisindeki değişikliklerle teşvik edilmesi
amaçlanmaktadır. Uygulamada karşılaşılan bazı
tereddütlerin giderilmesi amaçlarını karşılamak için
çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarıda yer alan düzenlemelerden kısaca bahsetmek istiyorum. 1961
yılında yürürlüğe giren 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununda dar veya kapsamlı bugüne kadar birçok değişiklik
olmuştu. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Muaflık ve
istisnalar başlıklı ikinci kısmında yer alan 25inci
maddede Gelir Vergisi Kanunundan müstesna olan tazminatlar ve yardımlar
düzenlenmektedir. Daha önce çeşitli kanunlarla bu Kanunda
değişiklikler olmuştu.
İşten atılan ve İş Kanunu gereğince
mahkeme kararıyla işe başlatılması gereken
işçilerin işe başlatılmaması üzerine bunlara tazminat
ödenmektedir. İşe başlatılmama tazminatlarının da
gelir vergisinden istisna olduğu hususuna açıklık getirmektedir.
Tasarının 2nci maddesiyle işçinin asgari geçim
indiriminden yararlanması sağlanmaktadır. Ücret gelirlerinin
vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulanmaktadır. Asgari geçim
indiriminin uygulanacağına dair hüküm ARGE kanunlarında da
mevcuttur.
Hâlen kırk dokuz ilde uygulanmakta olan ve Sayın
Başbakanımızın geçen perşembe günü
yaptığı açıklamayla seksen bir ile teşmil edilen 5084
sayılı Teşvik Kanunundaki değişikliklerle ilgili
olarak da bu tür bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu hükmün
teşvik uygulamasını öngören her kanunda yer alması yerine
sadece gelir vergisinde bir araya getirilmiş ve bir düzenleme
yapılmıştır.
Ayrıca Gelir Vergisi Kanununun gelirin toplanmasıyla
ilgili 89uncu maddesi de gelir vergisi matrahında yapılacak
indirimleri düzenlemektedir. Daha önce çeşitli kanunlarla birkaç kez
değişikliğe uğramıştı, Gelir Vergisi Kanununun
en çok değişen maddelerinden bir tanesi de 89uncu maddedir.
Bu tasarının 3üncü maddesiyle Türkiye Kızılay
Derneğine makbuz mukabili yapılan bağış ve
yardımların tamamının beyan edilecek gelir matrahından
indirilmesine imkân sağlanmaktadır. Hâlen uygulanmakta olan meri
mevzuatta ise beyan edilen gelirin ancak yüzde 5i indirim konusu idi.
Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 7nci maddesinde yer alan ve
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda değişiklik
yapılan bir maddeyle de KOBİlerin birleşmeleri teşvik
edilmektedir. İçinde bulunduğumuz global kriz ortamında
KOBİlerin bir araya gelerek işletmelerinin sermaye
yapılarını güçlendirmeleri, finansal tablolarını
güncel değerlere getirmek suretiyle kredi imkânlarını ve rekabet
güçlerini artırmalarına yönelik olarak KOBİ birleşmelerine
vergi istisnası getirilmekte, birleşme sonrasında üç yıl
süreyle yüzde 75e kadar indirimli kurumlar vergisi uygulaması
öngörülmektedir. İndirimli kurumlar vergisi belirleme konusunda da
Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nisan 2009
itibarıyla Türkiyede 637 bin civarında kurumlar vergisi mükellefi
bulunmaktadır. Bu mükelleflerin yaklaşık 630 bini KOBİ
kapsamındadır. Bunlardan da ilk 5 bini kurumlar vergisinin
yaklaşık yüzde 80ini ödemektedir. Bu da dikkate
alındığında önemli bir yük getirmeyeceği
düşünülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 28inci maddesinde de 5602 sayılı şans
oyunları vergisi, madde 5/1de yapılan bir değişiklikle de
şans oyunlarında Milli Piyangonun özelleştirilmesine paralellik
sağlanacak düzenleme ile futbol dışındaki oyunlara yönelik
olarak düzenlenecek şans oyunlarını kapsamasına
ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ABDULKERİM AYDEMİR (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya
ekonomisindeki gelişmeler de dikkate alınarak Hükûmetimiz kısa
vadede piyasa mekanizması ile kredi sisteminin işleyişini,
işletmelerin istihdamını koruyacak, uzun vadede ise bir bütün
olarak ekonominin rekabet gücünü, kayıtlılık düzeyini
artıracak tedbirleri almaya devam edecektir. Bu tasarı daha önce
Hükûmetimiz tarafından çeşitli şekillerde Parlamentonun önüne
getirmiş olduğu ekonomik tedbirlerinin bir
tamamlayıcısı durumundadır. Bu takdirde, işletmeler
rekabet güçlerini artırmayı, istihdamı ve sürdürülebilir
büyümeye katkıyı sağlamayı içermektedir.
Tasarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Parlamentonuzu bir kez daha en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aydemir.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Soru-cevap bölümünde süremiz on beş dakika.
Sayın Akkuş, Sayın Uslu, Sayın Taner,
Sayın Ünsal, Sayın Enöz, Sayın Köse, Sayın Tankut,
Sayın Akçay, Sayın Ekici ve Sayın Genç. Bu kadar kişiye söz
vereceğim. Lütfen sorularınızı çok kısa olarak
sorarsanız uygun olacak. Birer dakika süre veriyorum.
Buyurunuz Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Bakanım; seçim bölgem olan Mersin birinci bölge olarak teşvik
kapsamına alınmıştır ancak Mersinin her tarafı
deniz kenarı ve ova değildir. Dolayısıyla, kıyı
ve ova ile dağlık kesim arasında önemli derecede gelir
dağılımı ve yatırım farkı bulunmaktadır.
Bu adaletsizliği ne şekilde gidermeyi düşünüyorsunuz?
İki: Ülkemizin birçok kesiminde yaz aylarını
yaylalarda geçirme alışkanlığı vardır. Bu
cümleden olarak, kışın birkaç yüz yerli nüfusa sahip olan
yerleşim birimleri yazın binlerce nüfusun yaşadığı
yerler hâline gelmektedir. Dolayısıyla, yaz aylarında bu
yerleşim birimleri hizmette zorlanmaktadır. Bu gibi yerlere ek
ödenekler vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akkuş.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz tasarıyla,
ekonomik faaliyetlerin gelişiminin vergisel açıdan teşvik
edilmesi ve bazı faaliyetlerde vergi istisnası ve düzenlemesi
getirilmektedir.
Sorum kısa ve şöyle: Tarımsal üretimde
kullanılan mazot miktarı ne kadardır? Bu yolla vergi
tahsilatı ne kadardır? Bunu kaldırmayı düşünür
müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, çerçeve 24üncü
maddeyle bildirimde bulunmama veya yanıltıcı bilgi vererek
kamuoyunu yanıltanlara uygulanan parasal cezalarda yüzde 60 indirim
öngörüyorsunuz, ama çerçeve 25inci maddeye geldiğimizde hapis
cezasını bir yıldan bir buçuk yıla çıkarıyorsunuz,
yani yüzde 50 artırıyorsunuz. Bu sizce bir çelişki değil
midir?
İki, çerçeve 37nci maddeyle avukatlık ücretlerinin
belirlenme usulünü maktu hâle getirerek Türkiye Barolar Birliğinin
yetkilerini kısıtlamış olmuyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Taner.
Sayın Ünsal
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, yürürlükteki 5084 sayılı Kanun ve ona
bağlı teşvik sistemi hâlâ geçerli. Meclis gündemine gelmiş
tek konu KOBİlere kredi garanti desteği sağlanmasına
ilişkin düzenleme, bu da henüz Genel Kurul gündemine gelmedi.
Yeni teşvik modelinin söylendiği gibi 15 Temmuz 2009dan
sonra yürürlüğe girmesi öngörülüyorsa, tasarıları
ayrıntılarıyla hazırlamak ve bunları
kanunlaştırmak için gerçekçi bir yürütme ve yasama takvimini
nasıl oluşturacaksınız?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ünsal.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanımıza soruyorum: Akaryakıt üzerinde
yapılan fahiş artırımların EPDK tarafından takibi
maalesef etkili olamamaktadır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bir ikinci sorum: Tarım sektöründe kullanılan mazotun
ÖTV ya da KDVsinde bir indirim planlıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Enöz.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum:
1) Adıyamandaki sivil toplum örgütleri birleşerek bir
konuda mağduriyetlerini dile getirdiler. E-beyanname uygulaması
başladıktan sonra mükelleflerin elinde olmayan ve iradesi
dışında meydana gelen çeşitli nedenlerle beyannamelerin
süresi içinde verilememesinden dolayı mükelleflere çok yüksek tutarlarda
cezalar kesilmektedir. Mükellefin çağrı yapılmaksızın
ödeme yapması durumunda bile ceza uygulanmaktadır. Bu ceza
uygulamasını adaletli buluyor musunuz?
2) Zamanında yerine getirilemeyen ve geç verilen beyan ve
bildirilere usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları birlikte kesilmektedir.
Bu ağır cezai yük hakkında yeni bir düzenleme
yapılmasını düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, Türkiye Yeşilay Cemiyeti 1920
yılından beri devletimize yardımcı olmak için
Anayasamızın 58inci maddesini gönüllü olarak yürüten bir kurumdur.
Yeşilay, mütevazı imkânlarla, devletten herhangi bir katkı almadan
gönüllülük esasına göre hizmet vermektedir. Seksen dokuz yıldır
kamu faydası için çalışan bir dernek olduğu hâlde, iki
yılı aşkın bir süredir talepte bulunmalarına
rağmen izin almadan bağış toplama yetkisini bir türlü
alamamışlardır.
Hükûmet olarak, Yeşilayın diğer kamu faydasına
çalışan dernekler gibi bağış toplama taleplerine
olumlu cevap vermek suretiyle yardımcı olmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununun 16ncı maddesi gereğince, orta vadeli
programın mayıs ayının sonuna kadar Bakanlar Kurulunca
kabul edilip Resmî Gazetede yayımlanması gerekmektedir. Bu zamana
kadar neden yayımlanmamıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Sayın Ekici
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçen hafta açıklanan yatırım ve istihdamı
teşvik paketinin şu anda 20 milyar açık veren bütçeyle kaynak
sıkıntısı olacak mı?
Bazı sektörlerde taşınma desteği
verilmiştir Sayın Bakan. Kalifiye elemanla yürütülen bu emek
yoğun sektörlerde İstanbuldaki veya Kocaelindeki veya Bursadaki
bir sanayi sektörünün Vana, Diyarbakıra veya benzer bir ile
taşınabileceği sizce mantıklı görülüyor mu?
Ayrıca, faiz desteği var teşvik paketi içerisinde.
Merkez Bankası faiz oranını yüzde 9,5lere çekmişken
bankalar hâlâ yüzde 20-26 aralığında sanayiciye kredi
kullandırmaktadır. Bankaların yıl içerisindeki net
kârlarından da açıkça görülmektedir.
Bu, bankacılara, finans sektörüne teslim olma anlamına
gelmemekte midir? Bunu sanayiciye bir destek olarak görmekte misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ekici.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tabii, Hükûmet sırasında oturan
arkadaşımız Sanayi ve Ticaret Bakanı ve vergiden
anlaması mümkün değil. Bunun için tabii, vergiyle ilgili bizim
kendisinden cevap beklememiz de mümkün değil. Ancak, eğer tabii uygun
görürlerse, ilgili, sorumlu bakan gelirse bize yazılı cevap vermek
kaydıyla;
1) Kooperatif ortaklarına tanınan vergi muafiyetini
neden kaldırdılar?
2) Deniz nakliyatı yapan hangi firmalara ÖTV ve KDV muafiyeti
tanınmıştır?
Şimdiye kadar bunlara tanınan ÖTV ve KDV muafiyet
miktarı ne kadardır ve bunların bugünkü siyasi iktidarla
ilişkileri var mıdır?
Ayrıca, fakirlere yardım amacıyla gıda
bankacılığında bulunan, temizlik, giyecek ve yakacak
maddeleri veren dernek ve vakıflara biliyorsunuz, bu arada Deniz Feneri,
Orada Kimse Yok mu gibi birtakım siyasi iktidara yakın olan
derneklere ve hayır cemiyetleri dediklerine göre yapılan
bağış ve yardım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Şimdi iki kişi daha sisteme girmiş,
milletvekilimiz. Onlara da söz vereceğim. Süremiz var, beş dakika
daha.
Sayın Bakan, size ek süre vereceğim.
Buyurunuz Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
yeni görevinizde başarılar dilerim.
Çanakkale Lapsekiden Ziya Suer bir soru sordu biraz önce. Biz
kendi ürettiğimiz meyveyi pazarda satarak hem kendimiz üretiyoruz hem de
çok az bir üretimle de geçimimizi sağlıyoruz. Maliye memuru gelerek
bize bu senede iki ay veya bir ay sattığımız ve kendi
malımız olan ve köylü pazarında bunu satabildiğimiz bu
ürünle ilgili gelir vergisine tabi olacaksınız, yoksa bundan sonra
satamazsınız. diyerek tebliğde bulundu. dedi. Böyle bir durumda senede
bir veya iki ay anca kendi ürettiği meyve ve sebzeyi satan veya 3-5
kasayla pazara gelen ve bundan da geçinmeye çalışan köylü ve
çiftçimizin o gelir vergisine tabi olması hâlinde sonunun hiç iyi
olmadığını ifade etti ve bu soruyu sormamı istedi. Bu
konuda bilginiz varsa verirseniz sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Bakana yeni görevinde başarılar
diliyorum, hayırlı olmasını diliyorum.
Ben şunu merak ediyorum Sayın Bakanım: Biz bir ay
burada mayın temizlemeyle ilgili olan yasayı görüştük. Hükûmet
ve iktidar partisi o yasa görüşülürken maliyetinin çok yüksek
olduğunu ve finansmanda zorluk çekileceğini belirtmişlerdi yani
Parasını bulamayız, o nedenle yap-işlet-devret modelini de
yasanın içerisine koyalım. demişlerdi. Bir çelişki
görüyorum. Bir de teşvik paketi açıklandı. Tabii ki bu
teşvik paketi de çok sayıda, bütün illeri kapsayan bir paket. Bunun
finansmanı sağlanabiliyorsa o zaman mayın arazisi,
mayınlarla ilgili olan arazide para neden bulunamadı? Bu konuyu merak
ediyorum. Burada bir çelişki yok mu sizce?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Buyurunuz Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum
arkadaşlarımıza.
Öncelikle Teşvik Kanunuyla ilgili, teşvik
düzenlemeleriyle ilgili konu doğrudan doğruya bütçeden finanse
edilmek yerine yeni yatırımlara birtakım istisnalar getirmek,
birtakım geleceğe dair destekler vermek niteliğindedir. Hâlbuki
yapılacak olan ihale, mayın temizleme ihalesi doğrudan
doğruya bütçeden para transferini içermektedir. Teşvik
finansmanıyla bu ihalelerin finansmanı birbiriyle
karışmaması gereken bir kavramdır.
Ayrıca o Kanun
Önümüzdeki yasama dönemine belki yetişecek -bu yasama
döneminde değil- sebze ve meyve ticaretiyle ilgili çok önemli bir
düzenleme geliyor. Bu düzenlemede, özellikle üreticinin, köylünün, ürünlerini
doğrudan pazarlara intikal ettirebilmesi açısından ciddi
kolaylıklar ve yenilikler içeren, hem üreticiyi hem tüketiciyi düşünen
hem de yeni hal sistemiyle hallerde çok daha sağlıklı ürünlerin,
sebze ve meyvenin tüketiciye ulaşmasını sağlayan bir
mekanizma geliştirilmiş olacaktır. Dolayısıyla, vergi
sistemiyle ilgili düzenlemeyi o kapsam içerisinde bir kere daha ele almak
mümkün olabilecektir.
Yine, teşvik sistemiyle ilgili bir soruda Sayın
Akkuş, İl içindeki dengesizlikler nasıl giderilecek?
Değerli arkadaşlar, bu bölgesel ve sektörel nitelikte bir
teşviktir. Sadece illerin gelir düzeyiyle, millî gelir düzeyiyle
irtibatlandırılarak yapılmış bir teşvik
değildir. Sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, gelir düzeyi
dışında birçok parametre bir arada bulundurularak
değerlendirilmiş ve TÜİKin NUTS-2 düzeyindeki 26 bölgeleme
sistemine göre oluşturulmuş bir yapı; dolayısıyla, il
içerisindeki teşvikleri ilin kuzeyine veya güneyine göre, doğusuna
veya batısına göre ayrı bir şekilde tespit etme,
değerlendirme imkânı yoktur. Önemli olan, o bölgeye
yatırımın gelmesidir, o bölgede istihdamın ortaya
çıkmasıdır. Takdir edersiniz ki hiçbir vilayette, ilin ne bütün
ilçelerini ne bütün köylerini aynı fabrikalarla donatma imkânı
yoktur. Önemli olan, bölgesel gelişmişlik farklarını
ortadan kaldırmak, üretim meydana getirmek, istihdam meydana getirmektir.
Teşvik sisteminin de ana amacı bu çerçevededir.
Yaz nüfusu ve kış nüfusuyla ilgili
yasalarımızda şu anda herhangi bir düzenleme yoktur. Özellikle
yerel yönetimlerden bir kısmı yaz aylarında nüfus
artışına ulaşmaktadırlar. Ancak geçen dönemdeki yerel
yönetimlerin gelir kaynaklarını düzenleyen yasada yaz kış
nüfusuna göre bir düzenleme yapılmamış. Fakat
gelişmişlik düzeylerine göre ve arazi şartlarının
genişliğine ve iklim şartlarının zorluğuna göre
başka düzenlemeler yapılarak bu dengesizlikler giderilmeye
çalışılmıştır.
Tarımsal üretimde kullanılan mazot miktarı 1,5
milyon ton civarındadır. Tahsil edilen ÖTV miktarı ise -bu 1,5
milyon tondan- 1,8 milyar TL olup, vergi gelirleri açısından bu 1,8
milyar önemli bir rakam teşkil etmektedir. Ayrıca çiftçilerimize
zaten mazot desteği verilmekte olduğundan bu konuda herhangi bir vergi
indirimi de düşünülmüyor.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuzda nasıl
yürürlüğe girecek teşvik sistemi? Sadece Kredi Garanti Fonuyla
ilgili bir yasal düzenleme Parlamentoya sevk edildi. Bunun
dışında bir düzenleme sevk edilmedi. Bu yasama çerçevesinde bu yetişir
mi? Teşvik sisteminin uygulaması tamamen Bakanlar Kurulu
kararıyla gerçekleşecek olan bir düzenlemedir. Kredi Garanti Fonuyla
ilgili yasal düzenleme ise buna yetiştirilmiş olacaktır.
Diğer konular Bakanlar Kurulu tarafından Bakanlar Kurulu
kararıyla uygulamaya girebilecek niteliktedir.
Bir de yatırıma katkı oranlarıyla ilgili bir
düzenlemeye ihtiyaç vardır. Çünkü Türkiyede yatırıma katkı
payı yüzde 25le sınırlandırılmış, üst
limit. Bu üst limit yeni teşvik sisteminde yüzde 70e kadar
çıkarılmıştır. Bunun için de bir kanuni düzenleme
getirilmektedir. Bunun dışındaki konular Bakanlar Kurulu
kararıyla gerçekleştirilebilecek niteliktedir.
Akaryakıt istasyonlarında fiyat denetimi
dışında diğer konular, kaçak yakıtla ilgili denetim
konuları yapılıyor. Fakat fiyatlarla ilgili Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulunun da birtakım çalışmaları olduğunu
buradan ifade etmek isterim.
Avukatlık ücreti, Türkiye Barolar Birliği
tarafından öteden beri zaten maktu olarak belirleniyor. Mahkeme
kararı uyarınca nispi hâle çevrilmişti. Nispi düzenlemeye
dayanak mahkeme kararı, 28 Mayıs 2009 tarihinde İdari Dava
Daireleri Kurulu tarafından bozulmuştur. Bu aşamalardan sonra
maktu olarak belirlenmesi gerekecektir. Tasarıyla yapılan düzenlemeyle
maktu belirleme hususunda Türkiye Barolar Birliğine yetki verilmektedir.
Böylece, uygulamadaki sorunlar çözüme kavuşturulmuş olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Taşınma desteği
konusunda nitelikli elemanlarla ilgili ne tür düzenlemeler var? diye
arkadaşlarımız sordu. Biliyorsunuz yurt dışına çıkan
bir hayli tekstil firmamız oldu; Mısır, Endonezya, Çin gibi,
hatta Yemen gibi ülkelere giden, gitme eğiliminde olan firmalar.
Taşınma desteği, daha çok bu mahiyetteki firmaları kapsayan
bir destek. Hem gitmiş olanlar hem de geri gelmek isteyenler veya yeniden
gitme eğilimi içerisinde olanları yurt içinde bir transfere tabi
tutma amacına dönük bir uygulama, daha çok yurt dışına
müteşebbisimizin kaçmasını, göçmesini önlemeye yönelik bir
destek.
Bütçe açıkları varken bu işler nasıl finanse
edilecek, teşvik konusu nasıl finanse edilecek? diye bir
arkadaşımız sordu. Az önce ifade etmiştim, bütçeden
doğrudan doğruya yatırımcıya teşvik olarak
verilen bir kaynak söz konusu değildir. Gelecekteki üretimden ve
istihdamdan ve elde edeceği kârdan -birtakım konularda- vazgeçilerek
bir teşvik verilmektedir. Dolayısıyla, bu teşviklerin bütçe
açıklarını artırıcı nitelikte bir özellik
taşımadığını ifade etmek isterim.
Evet, benim önümdeki notlar bunlar. Bir de Konut kooperatiflerine
uygulanan istisna niye kaldırılıyor?
Bu kooperatiflere
yapılan konut teslimindeki katma değer vergisiyle diğer
mükellefler tarafından yapılan konut teslimlerindeki katma değer
vergisinin aynı olması sağlanmak amacıyla bu düzenleme
gerçekleştirilmiştir.
Eğer atladığımız konu varsa onu da
arkadaşlarımıza yazılı olarak ifade etmek isterim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yapı kooperatiflerindeki insanlar
fakir insanlardır. Niye kaldırıyorsunuz? Müktesep hakkı
kaldırıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Böylece, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 11 Haziran 2009 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.56