DÖNEM: 23 CİLT: 46 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
103üncü
Birleşim
11 Haziran 2009 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman ilindeki turizm ve
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
2.- Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylanın, Türkiyenin, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Dönem Başkanlığına seçilmesine ve bu
görevi üstlenmesine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, teşvik istihdam paketinin kapsamı
ve kapsama alınan illere ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzünün gündem dışı konuşmasına ilişkin
açıklaması
2.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, Düzce Milletvekili Yaşar
Yakışın konuşmasındaki bazı sözleri nedeniyle
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 21 milletvekilinin, Hatay ilinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/396)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Türk dünyası ile
ilişkilerin araştırılarak geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/397)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat Organize Sanayi
Bölgesindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/398)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/181) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 11/6/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
2.- (10/79) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 11/6/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/383) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 11/6/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması ve saat 19.00a kadar
çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385)
3.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
4.- Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708) (S. Sayısı: 386)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Van eski Cumhuriyet Savcısına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/7431)
2.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Silivri Cezaevi yönetimiyle ilgili
bazı iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/7439)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Ergenekon davasındaki bir tutuklunun
durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/7486)
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Deniz Feneri dava dosyasının çevirisine
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/7592)
5.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, gıda güvenliği denetimlerine,
- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, tohum bayilerinin birliklere yaptıkları
ödemelere,
- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, balıkçılıktaki avlanma
sürelerine,
- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir yönetmelikteki bazı
düzenlemelere,
Bir
yönetmelikteki bazı hükümlere,
- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bir tebliğde yoğurtla ilgili
değişikliklere,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/7671), (7/7672), (7/7673), (7/7674), (7/7675), (7/7676)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, TOKİnin
Diyarbakır Valiliği ile yaptığı protokole ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/7880)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00te açılarak dokuz oturum yaptı.
Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Artvin ilinin ulaşım ve
barajlardan kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşmasına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız,
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, cevaplandırılmayan soru önergeleri ile
parlamenter denetime ilişkin gündem dışı
konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek,
Cevap verdiler.
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, Giresun ilinin ekonomik sorunlarına ilişkin
gündem dışı bir konuşma yaptı.
Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlunun
gündem dışı konuşmasına;
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay,
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin,
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
verdiği cevaba;
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, son bir haftada 3 defa akaryakıt
zammı yapılmasına ve bu konuda bir tedbir düşünülüp
düşünülmediğine,
Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın, milletvekillerinin denetim faaliyetlerine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, yoksulluk ve gelir
dağılımındaki durumun (10/393),
Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, TARİŞin tarım
sektöründeki konumunun (10/394),
İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak ve 23 milletvekilinin, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin aldığı metrobüslerde yaşanan
sorunların (10/395),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmının:
214üncü
sırasında bulunan (10/268) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun
10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi,
69uncu
sırasında bulunan (10/117) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun
10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi,
82nci
sırasında bulunan (10/135) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun,
10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve saat
19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın,
Şahıslarına
sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun (1/692) (S. Sayısı:
385) görüşmelerine devam edilerek, birinci bölüm kabul edildi, ikinci
bölüm üzerinde bir süre görüşüldü.
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin,
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Partilerine
sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
11 Haziran 2009 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere
birleşime 23.56da son verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Canan
CANDEMİR ÇELİK Fatoş
GÜRKAN
Bursa Adana
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 118
II.- GELEN KÂĞITLAR
11 Haziran 2009 Perşembe
Raporlar
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/712) (S.
Sayısı: 396) (Dağıtma tarihi: 11.6.2009) (GÜNDEME)
2.- İmar Kanunu ile
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/713) (S. Sayısı: 397) (Dağıtma tarihi: 11.6.2009)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 21 Milletvekilinin, Hatay İlinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/396)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009 )
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Türk Dünyası ile
ilişkilerin araştırılarak geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/397) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.06.2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Tokat Organize Sanayi
Bölgesindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/398)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, sahte içki üretimine ve
TAPDKnın sorumluluğuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7581)
2.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, Katılım Öncesi Ekonomik
Programın ABye sunulmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7582)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, tarımsal
amaçlı soğuk hava depolarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7583)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, tekstil ve hazır giyim sektörünün
desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7584)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TMSFnin bir ihalesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7585)
6.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, işsizliğe ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7587)
7.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, futbol sahalarındaki şiddete
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7588)
8.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Büyükşehir Belediyesinin sosyal
yardımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7589)
9.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, çeklerle ilgili kanunun yeniden
düzenlenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7591)
10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, deprem bölgelerine göre konut sayısına
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7594)
11.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada deprem riski taşıyan binalara
ve deprem sigortasına ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/7595)
12.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin,
Şanlıurfada yaşanan bazı olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7598)
13.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, Bilecikteki belediyelerin borçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7599)
14.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkayanın, trafik cezalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7601)
15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bazı dernek ve vakıflarda yapılan
aramalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7602)
16.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, İDOnun bir televizyon kanalıyla
anlaşmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7603)
17.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Kahramanmaraşta meydana gelen
helikopter kazasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7604)
18.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, güvenlik güçlerinin neden olduğu
yaralama ve ölüm olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7605)
19.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, yerel seçim sürecindeki olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7608)
20.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Ağrıda meydana gelen bazı olaylara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7609)
21.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, tıp
fakültelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7613)
22.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, üniversitelerle
ilgili bazı hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7614)
23.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, parasız yatılılık ve
bursluluk sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7615)
24.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Ergenekon Soruşturmasıyla
ilgili beyanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7616)
25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bir sınavda sorulan soruya ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7617)
26.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir sınav sorusuna ve bazı
uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7619)
27.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir hayvan
hastalığına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7620)
28.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, balıkçılıktaki
bazı uygulamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7621)
29.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, arıcılık sektörünün
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7622)
30.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Ertenin, TARİŞin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7623)
31.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TMOnun alımlarına ve ödemelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7624)
32.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, hızlı trene yönelik bazı iddialara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7625)
33.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Antalya-Kepez yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7626)
34.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, İstanbul-İzmir otoyol
projesinde yer alan asma köprüdeki demiryolu şeridine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7627)
35.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bazı yerlerdeki doktor
açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7629)
36.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, TAPDK yönetimine yönelik bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu)
yazılı soru önergesi (7/7630)
37.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, 2009 yılı bütçesinin
revizyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/7631)
38.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Ertenin, çalışanların ve emeklilerin
aylıklarına zam ihtiyacına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7634)
39.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Kırım Kongo Kanamalı
ateşi hastalığına karşı alınacak önlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7636)
40.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Azerbaycan politikasına yönelik
bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7637)
41.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, gerçekleştirdiği bir ziyarete
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7639)
42.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, İşsizlik
Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7644)
43.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Vakıfbank Yönetim
Kurulunun bir üyesinin görevden alınmasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/7645)
44.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, ücretlilere bir defaya mahsus ödeme
yapılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/7646)
45.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bazı Valilerin AK Parti Genel Merkezindeki
görüşmelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7647)
46.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, İETTnin ithal ettiği bazı
otobüslere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7648)
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köyün yollarının
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7651)
48.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köyün yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7652)
49.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Darülaceze
Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7654)
50.-
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgilın, İstanbul
Büyükşehir Belediyesince alınan metrobüslere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7655)
51.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbul
Büyükşehir Belediyesince alınan metrobüslere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7656)
52.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, bazı mükellefler hakkında
oluşturulan listeye ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7657)
53.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Bakan onayı ile atanan eğitim
kurumu yöneticilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7663)
54.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bazı okul müdürü
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7664)
55.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, bazı okullara
doğrudan müdür atadığı iddialarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7665)
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köydeki sağlık ocağının
ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7666)
57.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir hastanede işten
çıkarılan işçilere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7667)
58.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan İl Sağlık
Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7668)
59.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İstanbul-İzmir otoyolu ve
hızlı tren projelerinin güzergahlarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7677)
60.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan TELEKOM İl Müdürlüğünün bir
ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7678)
11 Haziran 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 103üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
İlk söz, Adıyaman ilindeki turizm ve sorunları
hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köseye
aittir.
Sayın Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Kösenin, Adıyaman ilindeki turizm ve sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adıyamanda turizm ve sorunları
konusunda gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu en içten saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, dünyada, güneşin
doğuşunun en güzel biçimde izlendiği Nemrutu bağrında
taşıyan Adıyaman ilimiz, maalesef turizme yapılan
yatırım ve turizmin geliştirilmesi konusunda yeterli ilgiyi
görememektedir.
Oysa Adıyaman coğrafyası çeşitli medeniyetlere
sahne olmuş, birçok kültüre ev sahipliği yapmış nadir
illerimizdendir.
Giyimi-kuşamı, oyunu, düğünü,
geleneği-göreneği, misafirperverliği, halısı, kilimi
ve heybesiyle zengin kültürel değerlere sahiptir.
Efsanesi, türküsü, halk oyunları Adıyamanı
dünyanın tanıdığı bir il hâline getirmiştir.
Binlerce yıllık zengin Adıyaman kültürünün bir ifadesi olan halk
oyunlarımız ilimizi temsil etmiş, birçok başarılara
imza atmıştır.
Değerli arkadaşlar, turizm potansiyeli
açısından çok büyük öneme sahip Adıyaman ilimiz, Nemrut
Dağından Perre antik kentine, Sen Pol Kilisesine kadar çok
sayıda esere ev sahipliği yapmaktadır. Perre antik kent o kadar
başıboş bırakılmış ki orayı gezmeye
giden insanların hiçbir can güvenliği bulunmamaktadır. Perredeki
çalışmalar için ödenekler oldukça az verilmektedir. Kazı
çalışmalarının devam edebilmesi için buraya özel önem
verilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nemrut
Dağı dünyanın sekizinci harikası olarak bilinmektedir.
Doğu ve Batı medeniyetlerinin birleştiği Yukarı
Mezopotamyada yer alan en yüksek açık hava müzesidir. Bu dağın
zirvesinde Kommagene Krallığına ait iki bin yıllık
Tümülüs, devasa heykeller ve kitabeler yer almaktadır. Aynı zamanda
1987 yılında UNESCO tarafından da dünya kültür mirası
listesine de alınmıştır. Nemrut Dağı
anlatılmaz, ancak gidip Nemrut Dağını görmek gerekir.
Kültür Bakanlığının kitabının üzerinde Nemrut
Dağı vardır, ancak, bu, kâğıt üzerinde
kalmamalıdır; bu, icraatla, çalışmayla mümkündür.
Değerli milletvekilleri, bütün bunların ötesinde, ne
şehrin otogarında ne Kâhta Otogarında ne de Nemrut
Dağı yol güzergâhının üzerinde turizm bilgi ya da
danışma bürosuna rastlayamıyoruz. Güneşle heykellerin
söyleşi yaptığı Nemruta bu yapılanlar reva
değildir. Oysa Nemrut, dünyada çok daha farklı
tanıtılabilir.
İşte Nemrut! Gördüğünüz, heykellerin güneşle
buluştuğu ünlü Nemrut Dağı.
Özellikle Japonlar ve Güney Koreliler dağa ve güneşe çok
düşkündürler. Dağ ve güneş onlar için çok kutsaldır. Bunun
nedeni ise Japon imparatorunun güneşin oğlu olduğuna
inanmalarıdır.
Güneş en güzel, en muhteşem olarak Nemrut
Dağının zirvesinden ancak seyredilebilir. Bundan dolayı
Japon ve Güney Kore gibi ülkelerde Nemrutun
tanıtılması için çok daha fazla çaba harcanması
gerekmektedir. Bu anlamda Nemrut Dağı festivali gerçekleştirebiliriz,
teşvik edici yatırımlar yapabiliriz, sanayici ve
girişimcilerin iş birliğiyle Nemrut fuarı düzenlenebilir,
sanatçılarla iş birliği yaparak konser ve sergiler
yapılabilir.
Değerli arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Projesinin
en önemli ayağı olan Atatürk Barajı Avrupanın ve
Türkiye'nin de en büyük baraj gölüdür. Bu baraj yöre halkı tarafından
deniz olarak bilinmektedir. Ancak bu büyüklükteki baraj gölümüzden maalesef
yeterince yararlanamıyoruz. Göl üzerinde balıkçılık ve su
sporları yapılmaktadır. Yalnız, yeterince destek
sağlanamadığından göl üzerinde yapılan su sporları
da yaygınlaşamamıştır.
İşte, gördüğünüz şu tablo Marmaris yahut da
Bodrum değildir, Adıyamanda bulunan Atatürk Barajının
resmidir. Dikkatinize sunulur.
Değerli milletvekilleri, en son olarak AKP Hükûmeti de
Adıyamanın turizm potansiyelini görmezden gelmektedir.
Adıyamanda turizm, bacasız fabrika olacak durumdadır.
Adıyamanın ekonomisine büyük katkı sağlaması an
meselesidir. Sadece ekonomik olarak değil sosyal açıdan da turizmin
ilimize büyük katkıları olacaktır. Kültürlerin
tanışması, kaynaşması ancak bu yollarla
gerçekleşebilir.
Değerli arkadaşlarım, Japonya ve Güney Koreden
2008 yılında 100 binin üzerinde turist ülkemize gelmiştir.
Eğer biz bu turistlerin 10-15 bin kişisini Nemrut Dağına
kanalize edebilirsek çok şeyleri değiştirebiliriz. Bunu niçin
söylüyorum: Son yıllarda Adıyamanda tütün yok edildi. Nüfusumuzun
yaklaşık yüzde 50si tütüncülükle geçiniyordu. Tarımın en
büyük ayağı tütün idi. Dolayısıyla, tütün yok edilince
işsizlik baş göstermiştir. Eğer Nemrut
Dağını turizme açarsak en az 10 bin işçinin
çalışabileceği bacasız bir fabrikayı
çalıştırmış oluruz.
Adıyamanı bir Kapadokyaya çevirebiliriz. Bu sadece bir
düş değildir. Bunun için altyapı gerekli, çalışmak ve
uğraşmak gereklidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Altyapı çalışmaları
hızlandırılmalıdır. Bunun için TRTnin bu konuda çok
çalışma yapması gerekir. Geçen pazartesi günü TRT Türkte tam
kırk dakika Kapadokya anlatıldı. İsterdim ki Adıyaman
gibi devasa heykellere sahip olan Nemrut Dağı da en az bir on-on
beş dakikayla bu televizyonda tanıtılmış olsaydı.
Adıyamanda turizmi şansa çevirebiliriz. Spor
etkinlikleri, özellikle dağcılık ve su sporları
yapılabilir. Bunun için Atatürk Barajı Gölü buna çok uygundur.
Yine Nemrut Dağı için belgesel filmler çekilebilir, yurt
dışı özel tanıtımlar, lobi faaliyetleri
kuvvetlendirilebilir, İnternet tanıtımları, tur
operatörleri ve rehberlik çalışmaları yapılabilir, alan
gezileri yapılabilir. Bütün bunlar için de basın ve medya
faaliyetlerine büyük görev düşmektedir. Yerel belediyeler yahut da
valilikler veya kaymakamlıkların bütçeleri buna müsait değildir.
Hükûmet bu konuda gerekeni yapmalıdır. 25 milyon dolarlık bir
bütçeyle Adıyaman ilimizi büyük bir işsizlikten kurtarmış
oluruz.
Tüm bunlar gerçekleşirse GAP bölgesine ve Türkiye ekonomisine
büyük katkılar sunmuş oluruz.
Sözlerime son verirken şu dörtlükle sözü bitirmek istiyorum:
Nemrut Dağın başında,
Heykelleri karşında,
Adıyaman kokuyor,
Toprağında, taşında.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Adıyaman seninle gurur duyuyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köse.
Gündem dışı konuşmaya Kültür ve Turizm
Bakanı Sayın Ertuğrul Günay cevap vereceklerdir.
Sayın Bakanım, buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım;
Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Köseye, Türkiye'nin kültür turizmi
açısından son derece önem taşıyan bir yöremizi Meclis
kürsüsüne getirdiği için çok teşekkür ederim. Gerçekten, Nemrut
Dağı ve Nemrut Dağı merkezli olmak üzere Adıyaman,
bizim Türkiyede yapmaya çalıştığımız turizm
çeşitlendirmesi açısından son derece önem taşıyan bir
büyük zenginliktir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri arasında
Adıyamanı ve bilhassa Nemrut Dağını görmemiş
olanlar varsa bunun kendileri için en kısa zamanda giderilmesi gereken bir
Türkiye zenginliğine ilişkin bir bilgi eksikliği olduğunu
ifade etmek isterim.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Bakanlık olarak bir gezi
düzenleyin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Gerçekten, Türkiyede olup da Türkiyede belli bir kültür ve gelir düzeyinde
olup da Adıyaman gibi -başka örnekleri de var kuşkusuz ama-
Nemrut gibi bir zenginliği görmemek olmaz.
Ne yazık ki -Sayın Milletvekilimizin
yakınmalarının önemli bir kısmına
katılıyorum- henüz, Nemrut gibi bir büyük zenginliğin ülkemize
ve dünyaya tanıtılması için gereken altyapı eksiklikleri
giderilebilmiş değildir. Ben kendi payıma, yıllar önce
Nemrutu görmüştüm. Önceki yıl bir kez daha, bu sefer
taşıdığım sıfat nedeniyle ve o makamın
gerektirdiği dikkatle, özenle bir kez daha gördüm. Yıllar içinde
iyiye doğru gelişmiş fazla bir şey
olmadığını üzüntüyle tespit ettim.
Şimdi, geçen yıl, dünya miras alanlarıyla ilgili
2010 Ajansı çerçevesinde bir fon kullanmak konusunda sayın
milletvekillerimizin katkısıyla bir kaynak oluşturabildik. O
kaynak çerçevesi içinde dünya miras alanlarının altyapı
eksiklerinin giderilmesi, ziyaret güzergâhlarının belirlenmesi,
ulaşım güzergâhlarının düzenlenmesi, karşılama
merkezlerinin oluşturulması ve elbette, o asıl ören yerlerinin
gelecek bin yıllara da taşınabilmesi için gereken düzenlemelerin
yapılması konusunda proje, proje uygulama ve uygulama
çalışmalarımız var. Bu çerçevede biz Nemruta ciddi bir
kaynak ayırdık ama bu kadar önemli arkeolojik alanlarda, siz
isteseniz bile ve kaynak bulsanız bile istediğiniz kadar
hızlı ilerlenilmiyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile bir
çalışma yapıyoruz, Adıyaman milletvekili arkadaşlarım
yakından biliyorlar, bir çalışma yapıyoruz. Orta Doğu
Teknik Üniversitesi oradaki eserlerin korunmasıyla ilgili bize bilimsel
açıdan yol gösteriyor. Geçen yıl bir tartışma
başlattık: Adıyamanın Nemrut Dağının
tepesindeki, dağın her iki yüzündeki anıtlar olduğu yerde
mi korunmalı, yoksa orada replicaları bırakılarak bir
müzeye mi, aşağıda bir müzeye mi taşınmalı? Bilim
çevreleri arasında bu konuda bir görüş birliği
oluşamadı. Bilim çevrelerinin bir kesimi aşağıya
taşınması, bir müzede, yeni, çağdaş bir müzede gelecek
bin yıllara uygun bir biçimde korunarak aktarılması konusunda
görüş birliğine varamadılar. Şimdi biz bir ortak bilimsel
görüş oluşturmaya ve o çerçevede bir koruma oluşturmaya
çalışıyoruz. Şu anda hem Malatya yönünden hem Adıyaman
yönünden yol düzenlemeleri, karşılama merkezi düzenlemeleri, projeleri
yaptırıyoruz. Yol düzenlemeleriyle ilgili uygulama
çalışmaları da başladı. Ama bir kez daha söylemek
istiyorum ki, bizim bu geçmiş yıllardaki ihmali hızla ortadan
kaldırmamız gerekiyor ve Adıyamanı, Nemrutu bütün dünyaya
tanıtmamız gerekiyor.
Geçen yıl, yanılmıyorsam, 125 bin civarında,
Nemrut Dağının ziyaretçisi vardı, Adıyamanın
ziyaretçisi vardı. 100 bin kadarı yerli, 25 bin kadarı
yabancıydı. Biraz önce Sayın Milletvekilim, Türkiyeye gelen
Uzak Doğuluların 20-25 bin kişisinin Nemruta taşınması
hâlinde bu bölgenin kaderinin değişebileceğini söyledi. Güzel,
ama bence bu sayılar çok az. Bence 25-26 milyon ziyaretçinin geldiği
Türkiyede Nemruta birkaç yüz bin insanın çıkıyor olması,
yakın bir gelecekte Adıyaman eksenli olarak o bölgeye 1 milyon
ziyaretçinin gidiyor olmasını bizim hayal etmemiz gerekir. Benim
şahsen böyle bir hayalim var. Yani, iki bin yıl önce 2.200 metre
yükseklikteki bir dağın doğusuna ve batısına aynı
eserleri, dünyada başka eşi olmayan eserleri, yeryüzündeki ve
gökyüzündeki güçleri temsil eden kartal ve aslan başlarını, o
dönemin inançlarını temsil eden tanrı-tanrıça heykellerini
ve o dönemin egemenini temsil eden anıtları dağın iki
yüzüne, iki bin yıl önce, 2 bin metre mesafede yapmış olan bir
uygarlık
Bunun dünyada eşi yok. Bunu iddiayla söylüyorum, bunun
dünyada eşi yok, ama üzüntüyle yine söylüyorum ki, bizim ülkemizde bile,
batıyı, doğuyu, birçok yeri görmüş olan insanların çok
önemli bir kısmı Nemrutu görmemiş. Şimdi, Nemrutu
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Davet lazım Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Davet
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, Sayın
Köse konuştu, davet etti.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Sayın milletvekilleri her konuda davet mi bekler Allah aşkına. Ben
tabii davet ederim de, özel gayrete de ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Yani, bu zenginliklerimizi paylaşmak konusunda gayrete ihtiyaç
olduğunu düşünüyorum.
Yani, Nemrut, benim çok özel olarak, son yıllarda
sahiplenmeye ve hızla o eksiklikleri gidermeye çalıştığım
mekânlardan birisidir. Sayın Milletvekilimize teşekkür ederim, bizim
bu yılki faaliyet programımızın kapağına da bir
hatırlatma olsun, bir bilgi tazeleme olsun diye Nemrutu koyduğumuzu
burada işaret etti ama ondan ibaret değil.
Tabii, şunu da sizlerle paylaşmak isterim: 9 dünya miras
alanımız var şu anda bizim UNESCO tarafından kabul
edilmiş olan Türkiyede. İşte, Hattuşa var, Troya var,
Nemrut var, Safranbolu var, 9 alanımız var. Şimdi hayalimiz, bu
9 alanla ilgili altyapı eksikliklerini gidermek. Yürüyüş
güzergâhları, güvenlik önlemleri, bunları almaya çalışmak.
Bunları yapıyoruz.
İkincisi: Bu 9 alana yenilerini katmaya, dünya miras
alanındaki kalıcı yerlerimize yenilerini katmaya
çalışmak. Bu çerçevede Alanyayla ilgili çalışıyoruz,
Selimiyeyle ilgili çalışıyoruz ve Efesle ilgili
çalışıyoruz. Önümüzdeki birkaç yıl içinde 9 alana Efesi,
Selimiyeyi ve Alanyayı katmak konusunda
hazırlıklarımız var.
Bir taze bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum: 18 de bizim
dünya miras alanı aday listesinde Türkiyede doğal ve arkeolojik ören
yerimiz vardı ya da sit alanımız vardı. 2000den bu yana
yeni bir dosya önerilmemiş ve 2000den bu yana, bu dünya miras alanı
aday listesine yeni bir bölge katılmamıştı. Biz, geçen
yıldan bu yana 5 dosya gönderdik: Konya Çatalhöyük, Antalya Perge,
Aydın Afrodisias, Burdur Sagalassos ve Fethiyeden Olimposa kadar bütün
Likya kıyılarındaki Likya
kalıntıları. 5i de kabul edildi. Şimdi, 18 değil,
şu anda dünya miras alanı aday listesinde 23 yeni yerimiz var. Yani
bir yıl içindeki bir gayretle biz bu aday listesini 5 çoğalttık.
Şimdi, birkaç yıllık bir gayretle UNESCOnun kalıcı
listesindeki yerlerimizi de en az 12ye
çıkarmak konusunda bir niyetimiz var, inşallah muvaffak oluruz.
Adıyamanla ilgili tabii, dikkatimiz ve gayretimiz
ayrıca sadece Nemrut Dağı değil. Tabii, Nemrut
Dağı Türkiye çapında, dünya çapında çok önemli ama Nemrutu
görmek için gelenlerin Adıyaman içinde de nefes alacakları, tarihî
dokuyu paylaşacakları bir Orta Anadolu, Orta Doğu Anadolu
şehrinin nostaljisini ve tarihini birlikte yaşayacakları
mekânlara ihtiyaç var. Tuz Hanı tabir edilen bir alan var, Adıyaman
içinde bir eski kervansaray var. Orasıyla ilgili bir çalışma
yapıyoruz. Ciddi bir kaynak ayırdık. Bazı
kamulaştırma problemlerimiz var. Özel mülkiyet ilişkileri
çıktı. Yargıda sorunlar var ama Adıyamanın dokusunu
değiştirecek olan bir çalışmayı da bu arada
sürdürüyoruz şehir merkezinde.
İkincisi: Kâhta Kalesiyle ilgili bir çalışma
yapıyoruz. Kâhta Kalesinde restorasyon projesi çalışmaları yapıyoruz.
Ayrıca, biliyorsunuz, Adıyaman Kültür Merkezini
üniversiteyle paylaştık ve şu anda üniversitenin
katkılarıyla Adıyaman Kültür Merkezi faal bir ünite hâline
dönüştü. Kâhta Kültür Merkezini geçen yılın sonunda bitirdik ve
Besni Kültür Merkezi için çalışıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
şu Malatya-Adıyaman yolunu bitir, biz Adıyamana çok turist
getiririz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Malatya konusunda da, Değerli Milletvekilim, burada gündem
dışı bir konuşma yaptığınızda bu taze
bilgileri sizinle Malatya konusunda da paylaşmaktan keyif
alırım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama Adıyamana
faydamız olsun. Adıyaman bizim kardeşimiz. Oraya faydamız
olsun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Tabii,
faydanız oluyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Onun için,
Malatya-Adıyaman yolunu bitirin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, fazla zamanınızı almak
istemiyorum. Gündem dışı bir konuşma vesilesiyle, hem UNESCO
dünya miras alanındaki yerlerle ilgili hem aday alanlarla
yaptığımız çalışmalarla ilgili bazı
bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.
Benim hayalim şudur: Türkiye geçen yıl dünya 7ncisi
oldu turizmdeki gelişmelerle, dünyada hız itibarıyla 7ncisi
oldu. İstanbul, Avrupada yükselme hızı itibarıyla 3üncü
oldu, Paris ve Londradan sonra. Bunlar kuşkusuz iyi gelişmeler. Bunu
sürekli kılmamız lazım. Bir de, bu bereketi Anadoluya
yaymamız lazım. Yani bunun sadece Antalyayla İzmir
arasındaki kıyı şeridinde kalmaması, Anadolu içlerine
doğru yürüyüp gelmesi lazım çünkü turizm istihdam sağlıyor.
Geçenlerde ben Mardindeydim. Nüfusun yüzde 68inin otuz
yaşın altında olduğunu öğrendim. Sanıyorum benzer
bir durum birçok şehrimizde var bizim. Bu genç nüfusa bizim istihdam
sağlamamız lazım ve bu genç nüfusu dünyaya entegre edecek olan
yatırımlara girişmemiz lazım. Turizm bunlardan birisi.
Kültür turizmi alanında Türkiyenin büyük zenginlikleri var
ama ihmal edilmiş büyük zenginlikleri var. Şimdi, bu ihmali ortadan kaldırmaya
çalışıyoruz. Termal turizmi, kongre turizmi, kış
turizmi alanında turizmi çeşitlendirmeye çalışıyoruz.
Kültür turizmini özellikle önemsiyorum çünkü Türkiyeyi dünyada
kitlesel olarak turizmde yükselen değil, aynı zamanda kalite olarak
yükselen ve dünyada farklılaştıracak olan alan bence kültür
turizmidir. Yani Türkiyeye gelen ziyaretçiler Nemrutu gördükleri zaman,
Sümelayı gördükleri zaman, Aniyi gördükleri zaman, Konyayı
gördükleri zaman ve oradaki müziğin, oradaki yemeğin, oradaki lezzetin
farkına vardıkları zaman, bizim bağlarımızda
yetişen üzümün, üzümden üretilen şıranın ya da
şarabın, bizim yemeklerimizin, bizim soframızın, bizim
hayat tarzımızın tabii, çok hijyenik bir ortamda sunulması
kaydıyla- farkına vardıkları zaman Türkiye turizmde sadece
kitlesel olarak yükselen değil, kalite olarak da farklılaşan bir
ülke hâline dönüşecektir.
Hayalim benim, bir vadede, on yıl içinde, hepimizin
göreceği bir vadede, dünyada belli bir kültür ve belli bir gelir düzeyine
ulaşmış insanlar için Türkiyeyi görmemiş olmak bir
eksiklik olmalıdır, Türkiyeyi gördüm demek prestij, bir itibar
sorunu olmalıdır ve Türkiyeyi görmediyse çok şey kaybettim
diyebilmelidir insanlar dünyada. İnşallah bunu gerçekleştirmeye
çalışacağız.
Konuyu gündeme getiren arkadaşıma teşekkür
ediyorum.
Hepinizi, Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim Sayın Köse?
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Kısa bir açıklama
yapmak istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ee, siz yedi dakika konuşmuştunuz.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Katkı vermek için.
BAŞKAN Buyurun Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana da teşekkür ediyorum.
Adıyaman Nemrut, özellikle Nemrut Dağına olan
hassasiyetlerini biliyorum. Ancak bir açıklamasında dediler ki: O
heykeller orada mı kalmalı, yoksa kaldırılmalı
mı? Bir çalışma var. Ben özellikle itirazsız orada kalmalı
diyorum. Sebep de şu: O zaman Nemrut Dağı, Nemrut Dağı
olmaktan çıkar. Bu bir.
İkincisi: Gerçekten turizm açısından
Adıyamanın bir ayrıcalığı vardır.
Konuşmamda da belirtmiştim Sayın Bakanım. Orada ekonomi
felç olmuştur. Turizm burayı canlandırabilecektir. Bunu
özellikle vurgulamak istiyorum. Katkı vereceğiniz için de ayrıca
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakanım, buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Sayın Başkanım, bir yanlış anlaşılma
olmasın. Elbette Adıyamanın, Nemrutun özelliğini veren
oradaki anıtlardır. Fakat bazı bilimsel çevreler dediler ki
-dünyada örnekleri var- Anıtların asıllarını, bu
iş için mahsusen yapılan, hassaten yapılan bir müzeye
taşıyabilirsiniz; tıpkısını da oraya, replicalarını
da oraya koyabilirsiniz. Böylece doğanın ve ziyaretçinin
tahribatına replicalar maruz kalır ama asıllarını
hemen yakında bir yerde muhafaza edebilirsiniz. Dünyada böyle örnekler
var. Bu, bir bilimsel öneriydi. Bu bilimsel öneriyi bilim çevreleri tartışıyor.
Bizim bu konuda verilmiş bir ön kararımız yoktur. Sakın
yanlış anlaşılma olmasın.
Teşekkür ederim, tekrar saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, Türkiyenin
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Dönem
Başkanlığı hakkında söz isteyen Karabük Milletvekili
Mehmet Ceylana aittir.
Sayın Ceylan, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Karabük Milletvekili Mehmet
Ceylanın, Türkiyenin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Dönem Başkanlığına seçilmesine ve bu görevi üstlenmesine
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET CEYLAN (Karabük) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Dönem Başkanlığına seçilmesi ve bu görevi
üstlenmesi dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, geçen
yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, Türkiye, kırk
sekiz yıl aradan sonra, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun
üyesi olan ülkelerin yüzde 80den çoğunun desteğini alarak iki
yıllık bir süreç için, 2009 ve 2010 yılları için
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmiş
bulunmaktadır. Bu görevini de 2009 yılı başından
itibaren üstlenmiş bulunmaktadır. Türkiye şimdi ise 1 Hazirandan
itibaren de, bir ay boyunca Güvenlik Konseyi Dönem
Başkanlığını yürütmeye başlamış
bulunmaktadır. Bu Başkanlık görevinin öncelikle ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını ve dünya barışına
katkıda bulunmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, takdir edersiniz ki bu görev,
ülkemizin uluslararası alanda saygınlığı ve
itibarı açısından son
derece önemli ve onurlu bir görevdir. Ülkemizin kırk sekiz yıl aradan
sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi
ve onun ötesinde Dönem Başkanlığını üstlenmesi, hiç
şüphesiz ki ülkemizin uluslararası alanda kazandığı
haklı güven ve itibarın somut bir göstergesini teşkil
etmektedir. Nitekim, dünyanın stratejik açıdan en kilit bölgelerinden
birinin merkezinde yer alan Türkiye'nin dış ve güvenlik
politikaları bakımından özellikle son yıllarda
izlediği aktif ve yapıcı tutum, uluslararası toplumun çok
geniş bir kesiminde takdir toplamaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Türkiye bu dönemde, dış politikada olduğu gibi
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği ve Dönem
Başkanlığında da aktif bir politika izlemektedir. Güvenlik
Konseyi Dönem Başkanlığımız sırasında Konsey
gündeminde, Orta Doğu, Kosova, Afganistan, Gürcistan, İran, Sudan
gibi ülkelerde yaşanan güvenlik sorunları gibi önemli konular yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Güvenlik Konseyinde yine, 18 Haziranda, Türkiye'nin önemli gayretleriyle
Iraktaki durum ele alınacaktır. Tabii ki Irak bizim komşumuz ve
dost bir ülke. Irakta yaşananları önemsiyoruz. Irakın
geleceği açısından Türkiye büyük bir önem vermektedir. Bu
açıdan işte, Dönem Başkanlığımız
sırasında Irakla da ilgili güvenlik ve istikrar konusu gündeme
taşınacak ve mümkün olan en üst düzeyde bir toplantı gerçekleştirilecektir.
Değerli arkadaşlarım, yine bu dönemde Güvenlik
Konseyi açısından, gerek üyelik ve Dönem
Başkanlığımız açısından Afganistan ve
Pakistandaki gelişmeleri de son derece önemsiyoruz. Bilindiği gibi,
son zamanlarda Pakistanda askerî operasyonlar nedeniyle özellikle Swat ve Dir
bölgesinde milyonlarca insan yerlerinden, yurtlarından olmuş
bulunmaktadır. Yaklaşık 2,5 milyon Afganlı
insanımız, kardeşimiz göçebe durumuna düşmüş
bulunmaktadır.
Tabii ki Türkiye olarak, hem bir kardeş ülke olarak hem de
Güvenlik Konseyi üyesi ve Dönem Başkanı olarak, Afganistanda ve
Pakistanda yaşanan olayları önemsiyoruz. İşte, Sayın
Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlu da
bugünlerde Pakistanda bulunmaktadır. 9-11 Haziranda Pakistan ziyaretini
gerçekleştirmekte ve Türkiye olarak, yaşadığı bu
sıkıntılar nedeniyle Pakistana, Pakistan halkına
yaklaşık 10 milyon dolar civarında bir nakdî yardımı
Sayın Bakanımız takdim etmiş bulunmaktadır. Bunun
dışında ayni yardımlar da devam etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bunun dışında,
tabii, Güvenlik Konseyi Dönem Başkanlığımız
sırasında gündeme getirdiğimiz birçok önemli sorun da, konu da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ceylan,
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET CEYLAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Güvenlik Konseyi Dönem Başkanlığımızda,
ifade ettiğim gibi, önemli konuları gündeme getirmeye devam
edeceğiz. Bunlardan bir tanesi de Birleşmiş Milletler
çerçevesinde dünya çapında yürütülen barışı koruma
faaliyetleri ile ilgili de bir toplantı düzenleyeceğiz.
Birleşmiş Milletlerin dünya çapında yürüttüğü
barışı koruma operasyonları çerçevesinde, bu
operasyonların nasıl daha etkin, nasıl daha faydalı bir
hâle getirilebileceği ve yerel halka nasıl bir destek
sağlanabileceği konuları gündeme taşınacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bir kez daha özetle ifade
ediyorum: Güvenlik Konseyi Dönem Başkanlığımızın
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, dünya
barışına, dünya güvenliğine katkı
sağlamasını diliyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ceylan teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, teşvik istihdam
paketinin kapsamı ve kapsama alınan iller hakkında söz isteyen
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzüne aittir.
Sayın Tüzün, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzünün, teşvik istihdam paketinin kapsamı ve kapsama
alınan illere ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; geçtiğimiz hafta
Sayın Başbakan tarafından bizzat açıklanan teşvik
istihdam paketinin kapsamı ve kapsamı içerisine giren illerle ilgili
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu cümleyi özellikle
kullanıyorum çünkü Sayın Başbakanın Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üyelerinin düşüncelerine ipotek koyarak
açıklamış olduğu bu karar maalesef Genel Kurulumuzdan,
Meclisimizden kaçırılmıştır. Çünkü geçtiğimiz
yıl bir torba kanuna ilave edilen teşvik kanununun Bakanlar Kurulu
kararıyla yapılması konusundaki bir madde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilmiş idi ve bu kanun doğrultusunda Bakanlar
Kurulu seksen bir ilimizi dört bölgeye ayırarak yeni bir kanun
açıkladı.
Burada belirtildiği gibi, Meclisimizin duvarında
belirtildiği gibi Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. Milletin temsilcileri olan milletvekilleri maalesef bu kanundan
bilgilendirilmedi, bu kanundan haberdar edilmedi. Sayın Başbakan
bizzat kendisi bu kanunu açıkladı ve Bakanlar Kurulu kararı
olarak yürürlüğe girdi.
Değerli arkadaşlarım, bizler geçtiğimiz
Parlamento döneminde de 5084 sayılı Teşvik Kanununun
yanlış olduğunu, iller arasında rekabeti
artıracağız derken, gelişmişlik seviyesini
yükselteceğiz derken, iller arasındaki rekabetin büyük olumsuzluklar
yaratacağını, çünkü sınırda bulunan her iki ildeki
sanayi kuruluşlarının birbiriyle rekabet edemeyeceğini,
dolayısıyla bir ile yatırım yapılsın derken,
mevcut ildeki yatırımların yok olacağını,
kapanacağını söylemiştik ama maalesef, o 5084
sayılı Kanun 2004 yılında yürürlüğe girdi ve
dediğimiz gibi 36 tane ile, Doğu ve Güneydoğu illerini kapsayan
bölgeye yatırım yapılmadı, İç Anadolu, Batı
illerindeki 13 ile daha fazla yardım yapıldı, teşvik bu
anlamda 13 ile yaradı.
Şimdi, bakıyoruz, bu ayrılan dört bölgede tabii ki,
kuşkusuz yine şanslı olan iller var. Özellikle bu kanunla
Doğu ve Güneydoğu illerine yatırım yapılması
konusunda dördüncü bölüme ayrılan Doğu ve Güneydoğu illeri yine
bu kanundan faydalanamayacak. Çünkü, bizzat Sayın Başbakanın
tasarrufu doğrultusunda açıklanan bu kanunda Ordu, Giresun, Rize,
Artvin, Gümüşhane, Malatya, Kastamonu, Çankırı ve Sinop gibi
iller de açıklanan bu Teşvik Kanununda dördüncü bölgede yer
almışlardır. Sayın milletvekilleri, özellikle Doğu ve
Güneydoğu illerinin milletvekillerine buradan soruyorum: Bu iller dördüncü
bölgede yer alırken sizin bölgelerinize herhangi bir
yatırımcı, sanayici gelir mi arkadaşlar? Ama
bakıyorum, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinin milletvekilleri her
zaman olduğu gibi sessizliklerini yine koruyorlar.
Değerli arkadaşlarım, tabii, kuşkusuz bu
kanunda gerek 5084 sayılı, gerekse yeni açılan bu kanunda en
büyük mağduriyeti yaşayan kuşkusuz seçim bölgem olan Bilecik
ili. Bilecik ilinde 6 tane organize sanayi bölgesi, 186 fabrika
kuruluşuyla 2002 yılına kadar sanayi kuruluşları
üretimine devam ediyordu. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldiğinden bugüne kadar, maalesef, 186 fabrikamızın 100e
yakını kapandı, bir kısmı üretimini düşürdü çünkü
bu uygulanan Teşvik Kanunundan en fazla mağdur olan illerden bir
tanesi de Bilecik ili oldu.
Yine, Sanayi ve Ticaret Bakanımızın bizzat
tarafımıza göndermiş olduğu sanayi potansiyeli ve
yatırım alanları araştırması sonuçlarına
göre, Bilecik Milletvekili olarak tarafıma göndermiş olduğu
raporda, ilin profilinde sosyoekonomik gelişmişlik sırası
18, gelişmişlik kademesi ikinci derece demesine rağmen, bunu
resmî yazı olarak tarafıma göndermesine rağmen, Bilecik ili,
maalesef, bu taslakta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Seçim bölgem Bilecik ilimiz,
maalesef, bu taslakta birinci bölgede yer almıştır.
Tarihin altın sayfalarında yer alan Bilecik ilimizin,
hem kuruluşun hem de kurtuluşun merkezi olan, her iki onuru
yaşayan ve bugüne kadar kendi kaynakları ve imkânlarıyla
kurmuş olduğu organize sanayi bölgelerinin yok edilmesine, sanayi
kuruluşlarının tek tek kapanmasına ve sanayi
kuruluşlarının tek tek diğer bölgelerde yer alan illere
kaydırılmasına seyirci kalmayacağımızı,
kalamayacağımızı belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Bilecik ilinin özellikle
beş büyük şehir arasına sıkışıp
kalmış olması, coğrafi olarak da aynı bölgede yer
alması, yani İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa ve
Eskişehir gibi illerle aynı statü içinde bulunması son derece
yanlıştır. Sizler, bu Teşvik Kanununu
çıkartırken bölgeler arasında dengeyi kuralım derken,
kaş yaparken göz çıkartıyorsunuz. Çünkü hemen yanı
başımızda bulunan ve
Türkiyedeki seramik üretiminin,
bakın, altını çizerek söylüyorum, seramik üretiminin yüzde 70i
Bilecik ilinde yapılırken; porselen üretiminin, ihracatının
yüzde 50si Bilecik ilinde yapılırken; mermer sektörünün,
altını çizerek söylüyorum, mermer sektörünün yüzde 70i yine Bilecik
ilinde bulunurken ve ihracatta, mermerde, seramikte ve porselende ilk
beşte yer alan fabrikalar Bilecik ilinde bulunurken maalesef kaş
yaparken göz çıkarttınız. Bileciki birinci bölgeye
aldınız. Kuşkusuz, bu teşvik kanunu yürürlüğe
girdikten sonra o fabrikalarımızın birçoğu kapanmak zorunda
kalacak, birçoğu da teşvikte hemen yanı başımızda
bulunan Kütahya gibi diğer illere taşınmak zorunda
kalacaktır.
Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak şunu
söylemek istiyorum: Gelin, bu kanunu milletvekilleri olarak, milletimizin bize
verdiği yetkiye dayanarak tekrar inceleyelim. Sayın
Başbakanın tasarrufuna bırakılarak, 547 milletvekilinin
düşüncesine ipotek koyularak açıklanan bu kanuna hep beraber dur
diyelim ve bu kanunun yeniden düzenlenmesi konusunda girişimlerde
bulunalım. Seçim bölgemizdeki vatandaşlarımıza,
yurttaşlarımıza kuşkusuz büyük hizmet yapmış
oluruz diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzün.
Sayın Durmuş
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, bu konuda yerimden bir cümleyle ilave yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
Bir dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuşun, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün
gündem dışı konuşmasına ilişkin
açıklaması
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Teşekkür ediyorum.
Sayın Hatibin bahsettiği Bilecik ilini Bolu iliyle
mukayese etmek istiyorum.
Özellikle sağlık personeli ve devlette çalışan
birçok personel Bilecik ilini tercih etmez, Boluyu tercih eder ama ekonomik
kalkınmışlık çizgisi bakımından Bilecik, Bolunun
önündedir; bu çelişkilere dikkat etmemiz lazım. O bakımdan,
Bilecik, sanayi potansiyeli yüksek olduğu hâlde sosyal potansiyeli çok
geri bir bölgedir. Devlet memurları ve doktorlar orayı tercih
etmemektedir.
Arz ediyorum efendim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Durmuş.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Süleyman
Turan Çirkin ve 21 milletvekilinin, Hatay ilinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/396)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hatay ilinin sorunlarının
araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti
amacıyla, Anayasanın 98.
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 04.06.2009
1) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Ahmet Orhan (Manisa)
4) Süleyman Nevzat
Korkmaz (Isparta)
5) Mehmet Günal (Antalya)
6) Münir Kutlata (Sakarya)
7) Erkan Akçay (Manisa)
8) Hasan Çalış (Karaman)
9) İsmet Büyükataman (Bursa)
10) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
11) Mustafa Enöz (Manisa)
12) Yılmaz Tankut (Adana)
13) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
14) Reşat Doğru (Tokat)
15) Beytullah Asil (Eskişehir)
16) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
17) Osman Durmuş (Kırıkkale)
18) Ümit Şafak (İstanbul)
19) Kadir Ural (Mersin)
20) Mustafa Kalaycı (Konya)
21) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
22) Hüseyin Yıldız (Antalya)
Gerekçe:
Hatay, ülkemizin kültürel ve sosyal açıdan en zengin
illerimizden birisidir. Doğal güzelliği, tarihsel ve kültürel
birikimi, çeşitli etnik kökenden ve dini inanıştan
vatandaşların bir arada huzurla yaşadığı, denizi,
yaylası, dağları ile turizm potansiyeli yüksek, engin Amik
Ovasıyla her türlü tarıma elverişli bütün bu özellikleriyle
şanslı, ama gereken ilgi gösterilmediği için de bir o kadar
şanssız bir ilimizdir. Hatay, Suriye ile sınır komşusu
olması itibariyle, Türkiye'nin Ortadoğu'ya açılan
kapısıdır.
Üç semavi dinin doğuş, gelişim ve yayılma
noktasında bulunan Hatay, dünyanın bilinen ilk kilisesi Sen Pierre
ile de inanç turizmi haritasının en önemli noktalarından
biridir. Antakya Mozaik Müzesi sergilenen mozaikleriyle dünyanın ikinci
büyük müzesidir.
Turizm için gerekli bütün doğal çatıya sahip Hatay, ne
yazık ki bu özelliklerinden bilinçsiz politikalar nedeniyle
yararlanamamıştır. Hatay İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğünün, Hatay'ın ihtiyacı olan 5 müze için sunduğu
rapor dikkate alınmamış, Antakya Mozaik Müzesi'nin yer sorunu
nedeniyle sergilenemeyen eserleri depoda çürümeye terk edilmiştir. Ödenek
yetersizliği nedeniyle yeni bir müze açamayan Bakanlık, depodaki
eserleri sergileyecek veya çürümekten koruyacak çözüm de
bulamamıştır.
Dört mevsim turizm sezonu açık Hatay için Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın 2008 yılında
ayırdığı ödenek miktarı 1000 TL'dir. Bu
yatırımla Hatay'ın turizm tanıtımı, tarihi
eserlerin restorasyonu, yatırım teşviki, yeni müze
açılması sorunları çözülebiliyorsa Kültür ve Turizm
Bakanını tebrik etmek gerekmektedir.
Sen Pierre Kilisesi'nin Hac merkezi olabilmesi için
çalışma yürütmeyen ve yürütmeyi düşünmeyen Kültür
Bakanlığı, Hatay'ın tanıtımı için büyük bir
fırsatı elinin tersiyle itmiştir.
Hatay'ın sadece turizmi değil, tarım potansiyeli de
değerlendirilmemektedir.
Ülkemizin gözde ovalarından Amik Ovası, yıllar
yılı bitirilmeyen bir sulama projesinin tamamlanmasını,
kanaletlerin bitirilmesini beklemektedir. Çiftçimiz, kendi imkanları ile
toprak bentlerle su sorununu gidermeye çalışılırken verilen
sözler unutulmuş, 1995 yılında projelendirilen ve Devlet
yatırım programına alınan Reyhanlı Baraj Projesi,
Arsuz-Gönençay Projesi, Karaçay Barajı gibi projeler, proje olarak
kalmıştır.
Yaş sebze ve meyve, zeytinyağı, pamuk, buğday,
narenciye, havuç, maydanoz ve organik tarım gibi katma değeri yüksek
ürünlerin üretimi ve ihracatında şansı çok yüksek illerden biri
olmasına rağmen Hatay, çiftçisinin sermaye birikiminin olmaması,
tarımsal girdilerin çok yüksek, desteklerin kısıtlı ve
zamanında ödenmemesi nedeniyle bu şansını da
kullanamamaktadır. Toprakların kısıtlı olması ve
büyük masraf ve zahmetlerle üretilen ürünün
karşılığını bulamaması çiftçi
sayısını azaltmaktadır. Sera köylerinin
oluşturulması ve meyvecilikte yapılacak sıfır faizli
kredi desteğiyle tarımda marka olabilecek Hatay, hükûmetin çözüm
programını beklemektedir.
Hatay'ın diğer sorunları arasında, 2004
yılında batan ve zehirli atık içeren Ulla gemisinin çıkartılmaması,
zehirli atığın suya karışması, deniz ve çevre
kirliliğinin yanında, su ürünleri üretimi oranının
düşmesine neden olması, arıtma tesislerinin olmaması,
zararlı atıkların denize aktarılması ve
İskenderun Körfezinde bulunan termik santralin yarattığı
kirlilik sayılabilir.
Ayrıca, İskenderun Limanının tam kapasitesi
çalışamaması, organize sanayi bölgelerinin kurulmaması,
komşu illerinin teşvik almasına rağmen Hatay'ın bu
imkândan yararlanamaması Hatay sanayisine sekte vurmaktadır.
Bu gerekçelerle, Hatay ilinin sorunlarının
araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti
amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ediyoruz.
2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 milletvekilinin, Türk dünyası ile ilişkilerin
araştırılarak geliştirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/397)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin son yıllarda Türk Dünyası ile
ilişkilerine gereken önem verilmemiş ve bundan dolayı Türk
Dünyasını oluşturan Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye
arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmeler sağlanmamıştır.
Bu nedenle Türk Dünyası ilişkileri ile ilgili
sorunların tespit edilip istenilen düzeye gelmesi açısından
Anayasanın 98. İç Tüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
bir Meclis Araştırması açılması için gereğini arz
ve talep ederiz. 03.06.2009
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Hasan Çalış (Karaman)
4) Mustafa Enöz (Manisa)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Recep Taner (Aydın)
7) Cemaleddin Uslu (Edirne)
8) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
9) Süleyman Lâtif
Yunusoğlu (Trabzon)
10) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
11) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
12) Osman Durmuş (Kırıkkale)
13) Necati Özensoy (Bursa)
14) Beytullah Asil (Eskişehir)
15) Mehmet Günal (Antalya)
16) İsmet Büyükataman (Bursa)
17) Mümin İnan (Niğde)
18) Yılmaz Tankut (Adana)
19) Hakan Coşkun (Osmaniye)
20) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
21) Metin Ergun (Muğla)
Gerekçe:
Türk Dünyası Ekonomik kaynakları, yer altı ve
yerüstü zenginlikleri ile dünyanın her zaman cazip bölgesi olmuş ve
diğer ülkeler tarafından topraklarına müdahalelerle
karşılaşmıştır. Yaşadığımız
Hocalı Katliamı, Karabağ sorunu bunların en belirgin
örnekleridir. Maalesef ülkemiz ve diğer dünya devletleri buradaki
mağdur Türk halkının yanında olamamış ve onların
mağduriyetini halen giderememiştir.
Ülkemizin batıya vermiş olduğu önem, son
yıllarda Türk Dünyasına verilmemiştir. En son yaşanan
Ermenistan Kapısının açılmak istenmesi dost ve kardeş
devlet Azerbaycan'da büyük bir üzüntüye neden olmuştur.
Türk Dünyası ile gerek ekonomik gerek kültürel
gelişmeler giderek zayıflamış, hatta bazı Türk
Cumhuriyetleri ile bitme noktasına gelmiştir.
Bu nedenle Türk Dünyası ilişkileri ile
sorunlarımızın tespit edilip, daha iyi noktalara getirilmesi
için Meclis Araştırması açılmasını yararlı
görmekteyiz.
3.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat Organize Sanayi Bölgesindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/398)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesi ekte belirtildiği üzere Tokat Organize Sanayi
Bölgesi İş yerlerinin sorunlarının
araştırılarak, alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasamızın 98. ve İç Tüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
yapılmasını arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır
(Mersin)
3) Hasan
Çalış (Karaman)
4) Osman Ertuğrul (Aksaray)
5) Mustafa Kalaycı (Konya)
6) Yılmaz Tankut (Adana)
7) Mustafa Enöz (Manisa)
8) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Ümit Şafak (İstanbul)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Ahmet Orhan (Manisa)
13) Cemaleddin Uslu (Edirne)
14) Süleyman Lâtif
Yunusoğlu (Trabzon)
15) Recep Taner (Aydın)
16) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
17) Osman Durmuş (Kırıkkale)
18) Hüseyin Yıldız (Antalya)
19) Recai
Yıldırım (Adana)
20) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
21) Münir Kutluata (Sakarya)
Gerekçe:
Ülkemizdeki ağır ekonomik kriz tüm ülkede olduğu
üzere Tokat ilinde de ağır bir şekilde hissedilmektedir.
Bunu Organize Sanayisi Bölgesindeki esnafımız çok
ağır bir şekilde hissetmektedir. Hızla iş yerleri
kapanmakta, işçilerin işlerine son verilmekte, buna bağlı
olarak işsizlik oranı Tokat ilinde hızlı bir şekilde
artmaktadır.
Hükûmet afişlerle halkı pazara davet etmekte ise de,
halk işsizlikten dolayısıyla parasızlıktan evinden
bile çıkamamaktadır.
Tokat Organize Sanayi Bölgesinde üretim durmuş, sürekli artan
girdi maliyetleri artık işvereni iş yapamaz hale
getirmiştir.
Bu da doğal olarak üretim maliyetlerini
arttırmıştır. İşveren çok zor durumdadır. Bu
sorunların tespit edilip giderilmesi ve İşverenlerin üretir hale
gelmesi için Meclis araştırması yapılması uygun
olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Demokratik Toplum Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/181) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi
11.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11.06.2009 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Van
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmında yer alan 10/181 esas numaralı Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki kuraklığın
hayvancılık ve tarım üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis Araştırma Önergesini, 11.06.2009
Perşembe günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - DTP grup önerisinin lehinde Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık.
Sayın Sakık, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu önerimizle ilgili grubum adına
buradayım. Bizim tabii ki amacımız, ilk günden beri
Parlamentonun bir uzlaşı içerisinde bu yasaları görüşmesini
arzu ediyoruz ama ne hikmetse, bir uzlaşı çıkmayınca biz de
demokratik haklarımızı kullanmaya çalışıyoruz.
Sevgili arkadaşlar, ben sözlerime başlamadan önce,
yanı başımızda, İranda, çok yakın bir tarihte
-dün akşam televizyonda da izledik- 6-7 tane insan idam edildi.
İranda Muhammed Ahmedinejadın Cumhurbaşkanı
seçildiği günden bugüne kadar, yani 2005ten bu yana idam edilenlerin
sayısında büyük artış yaşandı ve 2008
yılında 346 insan idam edildi hemen yanı başımızda
ve dün akşam da 6 insan yardım ve yataklıktan idam edildi.
İdam, evet, evrensel hukukta bir suçtur, cinayettir.
Yanı başımızda oluyor ve biz seyirci kalıyoruz.
İçeride yüzlerce aydın ve meslek kuruluşlarından
sendikacıların idamı beklediğini hepimiz biliyoruz.
Geçmişte de bir yurttaşımız Suudi Arabistanda idama mahkûm
edilmişti, başta Sayın Cumhurbaşkanı ve diğer
siyasi parti liderlerinin bu konudaki gayretini gördük ve büyük bir çaba sonucu
o vatandaşımızın idam edilişini engelledik ama onun
için biz bu konuda da duyarlı olmalıyız. Yanı
başımızdaki bir ülkede insanlığa karşı suç
işleniyorsa bizim Parlamento olarak seyirci kalmamamız gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz üzere küresel ısınma dünyayı tehdit altına
alan büyük bir tehlikedir. Bilim adamları son elli yılda
sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde
fark edilebilir etkileri olduğunu bir bütün olarak görmüş ve hiçbir
önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel
sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin
edilmektedir. Bunun sonucunda doğacak olan doğa olayları ciddi
felaketlere sebep olacaktır. Elbette ki küresel ısınma tüm dünya
açısından büyük bir tehlikedir fakat biz ilk önce kendi içimizde
yaşattığı zararları görmeli ve onun için birtakım
önlemler almalıyız.
Bilim adamlarına göre küresel ısınma
önlenmediği takdirde Türkiye yüz yıl içinde kuzey Afrikaya dönecek,
yağışlar azalacak, başta GAP bölgesi olmak üzere tüm
nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek,
baraj göllerinin su seviyesi azalacak ve enerji üretimi ciddi olarak aksayacak.
Yüksek basınç kuşağının kuzeye kaymasıyla
ülkemizde hâkim olabilecek tropikale benzer bir iklim, düzensiz, ani ve
şiddetli yağışlar, seller, hortum, kasırga ve heyelana
yol açacak. Bu tehlikeleri
Eğer ciddi şekilde önlemler alınmazsa ve büyük bir
önlem alınmadığı takdirde balıkların göç
yolları bozulacak, kuru kesimlerde yüksek sıcaklıklarla birlikte
orman yangınlarıyla tarımsal hastalıklarda büyük
artışlar görülecekler. Bu kavurucu sıcaklıklar devam
ettiği müddetçe bölgemizde geçen yıl çok ciddi şekilde iklimle
ilgili gördüğümüz zararları hep birlikte yaşadık. 2030da
Türkiye'nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin
etkisine girecek. Türkiyede sıcaklık 2-3 derece artacak. Deniz
seviyesinin 2030da 30, 2050 ve 2100 arasında azami 100 santimetre
yükselmesi bekleniyor. Denizlerin yükselmesiyle kıyı kesimleri
etkilenecek. Deniz seviyesinde yükselmelerle birlikte kıyı
şeridi ve tarım alanları, plajlar, yat limanları
kullanılmaz hâle gelecek.
Türkiyede küresel ısınmanın birinci derecede
etkisini gösterdiği yer Van Gölüdür. Göl ve çevresinde yıllık
ortalama sıcaklık 1 derece artmış ve Van Gölü yavaş
yavaş kurumaya başlamıştır. Göldeki su seviyesi
1994te maksimum seviyeye ulaşmış, on beş yıldır
bu seviyeye ulaşmaması küresel ısınmanın
göstergesidir. Küresel ısınma devam ettikçe su seviyesi azalmaya
devam edecek. Uydu görüntülerinde Vanın Özalp, Saray ilçelerinde tamamen
kurumuş göletler saptanmıştır.
Binlerce yıllık tarihî kültür hazinesi Hasankeyfin
Ilısu Barajının suları altında kalması an
meselesidir. Küresel ısınma nedeniyle mevcut barajlarda bir de güçlükle
su tutulurken kuraklığın tehdidi altındaki
Güneydoğuda Hasankeyfi yok etmek pahasına baraj inşa etmenin
bedeli hesaplanmamaktadır. Ekonomik ömrü zaten sınırlı olan
barajdan sağlanacak sulama, enerji gibi olanakları başka
yollardan karşılamak da mümkündür. Kaldı ki yöre halkı
ticari faydalar gözetmeksizin tarihî ve kültürel dokunun korunmasını,
Hasankeyfe dokunulmamasını istemektedir. Halkımızın
göstermiş olduğu bu duyarlılığı devletin
diğer yetkili birimlerinin de göstermesi gerektiğine inanıyoruz.
Bir diğer örnek de Tunceli ilimizde Munzur
Çayıdır. Munzur Çayı, çevresinde birçok önemli bitki örtüsü
barındıran, sadece ülkemiz için değil tüm dünya için oldukça
önemli bir doğa harikasıdır. Şu ana kadar bir barajın
tamamlandığı, sekiz barajın da yapılmakta
olduğunu biliyoruz. Munzur Vadisi ciddi bir tehlikeyle karşı
karşıyadır. Yapılacak barajlarla birlikte Munzur Vadisi
içinde, çevresinde barındırdığı canlı bitki
türlerinin yok olacağını biliyoruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; küresel
ısınmayla birlikte dünyada karşılaşılan
kuraklık ülkemizde de son yıllarda, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ciddi etkinliğini göstermiştir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi de tarım ve
hayvancılık alanında ülkemizin en önemli bölgeleridir. Bu bölgelerimizde
yetiştirilen ürünler ağırlıklı olarak buğday,
arpa, kırmızı mercimek ve şeker pancarıdır. Bu
ürünlerin tümü gerek ülke ekonomisinde gerek insan hayatında önemli
yerlere sahiptir. Ülkemizde hububat üretiminin yüzde 30u,
kırmızı mercimek üretiminin neredeyse tamamı iki bölgede
yapılmaktadır. Diğer, Türkiyenin tarım sektörü olan,
gittikçe daralmakta olan bu sektörde insan âdeta çaresizlikler ve
yoksulluklarla cebelleşmektedir.
Diğer bir boyutuyla da ülkemizin önemli sorunlarından
biri olan
Güneydoğunun birçok ilinde ekilen, başta Muş, Batman
ve Adıyamanda, Bitliste tütüncülükle uğraşan büyük bir
kesimimiz var. Ne yazık ki son dönemlerde uluslararası sermayeye
verilen söz ve Amerikadaki tütün üretimine peşkeş çekilen bu yoksul
vatandaşlarımızın ektiği tütünler uzun süredir ciddi
bir kotayla karşı karşıyaydı. Son dönemlerde de bu
kotayı tamamen ortadan kaldırdılar ve özellikle Muş ve
Bitliste yetişen Virginia tipi tütün dediğimiz bu tütün diğer
ülkelere, Amerikaya bile ihraç ediliyordu. Yani sigara üretiminde katkı
maddesi olarak Virginia tipi tütün buralara ihraç ediliyordu. Ne yazık ki,
şu anda bütün kotalardan bu bölgedeki ekiciler tamamen perişan bir
hâldedirler. O vesileyle bu insanların ekmeğini elinden almamalıyız.
Amerikadaki bu tütün tüccarlarının ve ülkemizdeki tütün
tüccarlarının ekmeğine yağ sürmemeliyiz. Devlet bir an önce
bununla ilgili olumlu adımlar atmalıdır.
Değerli arkadaşlar, diğer bir boyutu da şudur:
Yani küresel ısınma dünyayı tehdit ediyor, ülkemizi tehdit
ediyor. Hemen yanı başımızda Muşta Alpaslan I
Barajı denilen bir baraj yapıldı, bu baraj yapılırken
insanların büyük bir çoğunluğunun hâlen istimlak edilmeyen
arazileri su altında kaldı. Bu insanlar hâlen perişan ve onlara
ödenen paralar o kadar komik bir rakam ki, 100 milyar liraya
yaptırdığı eve devlet gidiyor 20-30 milyar lira ödüyor ve
Gidin diyor. Sosyal devlet bu değil. Eğer gelip bir yeri istimlak
edecekseniz benim orada atalarım, hayatım
Orada atalarım
yatıyorsa, mezarlığım oradaysa, hayatım oradaysa,
eğer gelip istimlak ediyorsanız beni mağdur etmemelisiniz.
Şu anda Muşta Alpaslan I Barajıyla ilgili binlerce mağdur
insan var. Sayın Muş Milletvekilimizle birlikte gittik, Valiyi de
ziyaret ettik, kendisi de kabul etti, hâlen istimlak etmediğimiz topraklar
su altında, bu vatandaşlarımız da perişan.
Eğer doğayı tahrik edersek, doğayı yok
edersek emin olunuz ki bir gün doğa da döner insanlığı yok
eder. O vesileyle Afrikada yaşayan yerli halkların bir gözlemi var,
onu sizlerle paylaşmak istiyorum: O Afrikanın uçsuz bucaksız
toprakları yazın çok ciddi yağmur alır, yağmurlardan
sonra ciddi göller oluşur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
O göller oluştuğunda karıncalar göllerin üzerine
çıkar ve sonra balıklar bu karıncaları yer. Sonra,
güneş doğduktan sonra, bir hafta sonra göller kurur ve balıklar
kalır, karıncalar döner balıkları yer.
Şimdi, doğayla oynarsanız, doğayı yok
ederseniz, bugün kendi geleceğimiz için doğayla oynarsak,
doğanın birçok tarafını ateşe verirsek -özellikle Kürt
coğrafyasında ormanın nasıl ateşe verildiğini
hepimiz biliyoruz- bir gün doğa da döner bizi yer. Onun için doğayla
oynamamalıyız, doğaya karşı saygılı
olmalıyız, doğa hepimizin geleceğidir,
çocuklarımızın geleceğidir, ülkemizin geleceğidir.
Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde, Artvin Milletvekili Sayın Ertekin
Çolak.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, küresel ısınma
çağımızın bir problemidir. Hem dünyada hem de ülkemizde özellikle son yıllarda
küresel ısınma nedeniyle birtakım sıkıntılar,
problemler yaşanmıştır, bu doğrudur. Özellikle
tarım alanlarında ve çevreyle ilgili sorunlarda ciddi
artışlar olmuştur fakat bununla ilgili gerek hükûmetlerimiz
döneminde gerekse geçtiğimiz yıl ciddi önlemler
alınmıştır. Özellikle tarım alanlarında
kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize dönük ciddi kaynaklar
ayrılmış, ödenekler ayrılmış ve küresel
ısınmadan kaynaklanan ya da kuraklıktan kaynaklanan tarım
zararlarıyla ilgili çiftçilerimize Tarım Bakanlığı
tarafından ciddi destekler geçtiğimiz yıl içerisinde
yapılmıştır.
Çok şükür, bu yıl, 2009 yılı içerisinde böyle
bir sıkıntı yaşanmamaktadır. Barajlarımız
ful doludur ve ülkemizin her tarafında güzel ve bereketli yağmurlar
yağmaktadır. Bu problem, bu sene ülkemizde görülmemektedir. Bu sene
görülmemesi gelecek yıllarda da elbette ki görülmeyeceği
manasına gelmez. Bu nedenle Hükûmetimiz bu konuda çok ciddi
çalışmalar yapmaktadır.
Geçtiğimiz yıl Meclis araştırma komisyonu
kurulmuş ve bu küresel ısınmayla ilgili ciltler dolusu
araştırmalar yapılarak, bilimsel araştırmalar
yapılarak ülkemizin ve milletimizin faydalanacağı şekilde
raporlar hazırlanmıştır ve bu raporların neticesinde
de alınması gerekli olan tedbirler alınmıştır ve
alınmaya devam edilmektedir. Bundan dolayı, yeni bir grup önerisinin
ve araştırmanın yapılmasının zaman kaybından
öteye bir işe yaramayacağını düşünüyorum.
Ayrıca, Değerli Milletvekilinin, zaman zaman, buradaki
konuşmalarında, ülkenin coğrafyasını çeşitli
etnik gruplara ayırıp dile getirmesini de işin doğrusu çok
doğru bulmuyorum ve bu ülkeye bir fayda getirmeyeceğini de buradan
söylemek istiyorum.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde hepinizi saygı, sevgi,
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çolak.
Grup önerisinin lehinde Tokat Milletvekili Sayın Orhan Diren,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; küresel ısınma ve
kuraklığın Türkiye üzerindeki etkilerinin
araştırılmasıyla ilgili Demokratik Toplum Partisinin
vermiş olduğu önerge üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, küresel ısınma, kelime
anlamı olarak, insanlar tarafından atmosfere salınan
gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde
sıcaklığın artmasıdır. Sanayi Devriminden sonra
binlerce fabrika kurulmuş, yeni teknolojiler gelişmiş,
bilinçsizce tüketilen fosil yakıtlar sonucunda dünyanın haddinden
fazla ısınmasının şartları
oluşturulmuştur. Neticede, sanayinin gelişmesi, atık
artışı, ormanların telef edilmesi, savaşlar derken
insanlık kendi sonunu kendi hazırlamaktadır. Birleşmiş
Milletler İklim Konferansında küresel ısınmanın
nedenleri arasında yüzde 90 insan faktörü olduğu ve 2100
yılına kadar dünya ısısının 1,8 ila 4 derece
arasında artacağı tespiti yapılmıştır.
İnsanoğlunun varoluşundan bu yana dünyamıza
yaklaşık 13 milyar insan gelmiş ve gitmiştir. Yapılan
hesaplamalar bu rakamın doğru olduğunu teyit etmektedir. Bugünse
bu rakamın yaklaşık yarısı kadar insan ve buna paralel
de aynı sayıda artmış bir hayvan varlığı
yeryüzünde bulunmakta ve tüm bu canlılar topraktan nemalanmaktadır.
Bu sayısal artış yetmiyormuş gibi geometrik bir hızla
gelişen sanayileşme hareketleri ve bunların doğa ve çevreye
olumsuz etkileri, yeni oluşan kentler ve bunların inanılmaz
boyutlarda gelişerek tarım topraklarını yok etmeleri, yine
yaz-kış değişimleri, yağışlar ve bunun sebep
olduğu toprak kayıpları, erozyonlar, ulaşım hizmetleri
için kara yolu, tren yolu ağları ve hava meydanları için
kaybedilen tarım toprakları, bu hayati malzemeyi acımasızca
yok etmeye devam etmektedir.
İnsanların maalesef acımasızca yok ettiği
ormanlar, yani doğanın akciğerlerinin de tükenişini, yine
atmosferdeki ozon tabakasının yok oluşu sonucunu ve güneş
ışınlarının filtre edilemeyişi sonunda artan
kanser vakalarını da maalesef üzülerek görüyoruz. Bir de buna küresel
ısınma ve kuraklıkların etkileri eklendiğinde durum
daha da vahim bir hâle gelmektedir. Bugün yaklaşık 950 milyon insan
kıtlığın pençesinde âdeta kıvranmaktadır.
Sayın milletvekilleri, sera gazı
salımlarını azaltma konusu, arıtma teknolojileri
kullanılarak çözülebilir nitelikte bir sorun değildir.
Dolayısıyla, yenilenebilir enerji kaynaklarından azami
yararlanmayı gerektirmektedir. Bu konuda Türkiye için çözüm
yaklaşımı, konutlarda ısı yalıtımı, ulaşımda
toplu taşımacılık, demir yolu, deniz yolu ve sanayide temiz
yakıt kullanımı teknolojilerinin ve yenilenebilir enerjilerin en
uygun güvenlik ve ekonomik koşullarının oluşturulması
mutlaka gerekmektedir. Sera gazı salımlarının
azaltılmasında fayda-maliyet hesaplarının
sağlıklı bir şekilde yapılması için kamu ve özel
sektörün tüm alt sektörlerinde detaylı salım envanterlerinin mutlaka
çıkartılması zorunludur ve büyük ihtiyaç vardır.
Sayın milletvekilleri, küresel ısınmaya
bağlı kuraklık söz konusu olunca akıllara ilk gelen su
kullanımıdır. Ülkemiz topraklarının 25,8 milyon
hektarlık kısmı sulanabilir arazilerden oluşmaktadır.
Ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarı ise 8,5 milyon hektardır
ancak Devlet Su İşleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve halk
sulamalarıyla bu alanın ancak 4,9 milyon hektarlık
kısmı sulamaya açılabilmiştir. Sektörel bazda yapılan
su tüketim tahminlerinde, ülkemizin ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon
hektar arazisinin bu iş için ayrılan ödenekler dikkate
alındığında, tamamının sulamaya açılabilmesi
için onlarca yıl gerekmektedir.
Kurak ve yarı kurak iklim kuşağında yer alan
ülkemizde kuraklık ve çölleşme sorunlarının küresel
ısınmayla daha da artacağı dikkate
alındığında, sulama aynı zamanda önemli bir sorunu da
beraberinde getirmektedir, o da
toprakların çoraklaşması, yani toprak kalitesinin
bozulmasıdır.
Yağışlı bölgelerde toprak içerisinde
doğal olarak bulunan tuzlar yağmur sularıyla birlikte akarsulara
ve yer altı sularına karışır ve böylece toprak
yıkanmış olur. Bu nedenle, yağışlı bölge
topraklarında genellikle tuz birikmesi ve çoraklaşma olmaz. Ancak
yanlış sulamalarda, iklimi sıcak yağışı az
bölgelerde tarımsal üretim ve verimi artırmak amacıyla
toprağa kontrolsüz, gelişigüzel verilen sular yeteri kadar direne
edilmediği ve topraktan boşaltılamadığı için
toprağın kapilaritesiyle asidik veya bazik tuzların yüzeye
çıkması ve dolayısıyla çoraklaşma ve
verimsizliğin artması meydana gelmektedir. Maalesef, bu durum şu
anda Güneydoğu Anadolu Bölgemizde çok açık görülmektedir. Harran Ovasının
topraklarında belirgin bir tuzlanma başlamıştır. GAP
bölgesinin kalan toprakları da sulamaya açıldıkça bu problem o
kısımlarda da görülecektir. Özellikle batı ve güney
bölgelerimizde aşırı sulamalar sonucu toprak kalitesi
bozulmuş, tuzlanma, zararlı ve hastalık oranları
artmış ve verim düşmeye başlamıştır.
Çukurova, Gediz, Söke ve Amik ovaları da bunun tipik örnekleridir.
Sayın milletvekilleri, küresel ısınma ülkemizde
etkisini göstermeye başlamış, yağışlar
azalmış, su kaynaklarının bilinçsiz kullanımı ve
sulama yatırımlarının yetersizliği tarımsal
alanları ve bu alandaki nüfusu tehdit etmektedir.
Hububat hasat döneminin başladığı bugünlerde
yaklaşık 3 milyon çiftçimiz, dolaylı olarak da 15 milyon
insanımız zor günler yaşayacaktır. Ülkemizin belli
bölgelerinde yağışların az olması, yanlış
sulama politikaları ve Toprak Mahsulleri Ofisinin yanlış
alım politikaları sonucu çiftçimiz yine kara kara düşünmektedir.
Örneğin, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ülke hububat üretiminin yüzde
30u, kırmızı mercimek üretiminin hemen hemen tamamı
yapılmaktadır. Ancak yağışların bölgede az
olması ve kuraklık nedeniyle üretim rakamlarının neredeyse yarıya
düşeceği, bunun sonucu hububat ithalat rakamlarının
artacağı da tahmin edilmektedir.
Belleklerimize önceden yerleşen Türkiye, tarımda
kendine yeten yedi ülkeden biri. lafı artık çok gerilerde
kalmıştır. Tarımsal ithalat ve ihracat rakamları
arasındaki uçurum gittikçe açılmaktadır. Özetle, henüz
tarımda net ithalatçı değiliz ama giderek daha fazla
tarımsal ürün ithal ettiğimiz gerçeğiyle de karşı
karşıyayız. Geleneksel tarım ürünleri yerine yaş meyve
ve sebze ihracatıyla durumu belki şimdilik toparlıyor ve
kurtarıyoruz ama hububat ve benzer ihracatta ise mevcut toprak büyüklüğüyle
bu ürünleri değil ihraç etmek, üretmek bile
olanaksızlaşacaktır.
Bu durum, bölgenin en önemli ikinci geçim kaynağı olan
hayvancılığı da direkt etkilemektedir. Hayvanların yem
bulamaması ve otlak alanların da olumsuz etkilenmesi sonucu hayvancılıkta
da ciddi bir gerileme beklenmektedir. Özellikle büyükbaş süt ve et
hayvancılığı çok sıkıntıya düşecektir.
Aslında, son yıllarda hayvancılığa yapılan destek
ve politika değişiklikleri ve özellikle birkaç yurtsever
sermayedarın fedakâr katkılarıyla bu sektörde bir büyüme
sağlanmış gibi görünüyorsa da Adalet ve Kalkınma Partisinin
uyguladığı yanlış ekonomik politikalar sonucu tüketim
talepleri inanılmaz ölçüde azalmış ve özellikle süt hayvanlarımız,
günlerce emek vererek, günlerce para harcayarak oluşturduğumuz
tatminkâr olmasa da güçlü süt hayvancılığımız nihayet
hayvanların kesime gönderilmesiyle büyük zarar görmeye
başlamıştır. Bu konuda çok müteyakkız olmak
mecburiyetindeyiz.
Bu konuda da Romayı yeniden keşfetmeye gerek yoktur.
Bütün dünyanın yaptığı Okul Sütü Projesi derhâl hayata
geçirilmelidir ve süt tüketen yeni ve sağlıklı bir neslin
yetiştirilmesi mutlaka sağlanmalıdır. Böylece,
sağlık ve tedavi harcamaları azalacak, hatta her uygulayıcı
ülkede görüldüğü gibi müteakip bütçeler bundan kârlı bile
çıkacaktır. Hepinizin malumları, rahmine bebek düşmüş
bir hanım gebeliğinin ilk altı ayında
sağlıklı bir süt beslenmesi gerçekleştirmediği
takdirde maalesef zekâdan yoksun çocuklar doğurmaktadır. Oysa
çağımızda zekâyla artık yarışlar
yapılmaktadır. Dolayısıyla, biz, sağlıklı
beslenmiş anneler ve sağlıklı beslenmiş çocukları
da yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Onun için bu Okul Sütü Projesini
-hepinize ısrarla hatırlatmak ve önermek istiyorum- hepimiz
savunalım. Bütün dünyada bu yapılıyor, Türkiyemizde de bunun
yapılması lazım. Buna niyet etmiştik, AKPden de bir
milletvekili arkadaşımla bu konuda gerekli girişimlerde
bulunmuştuk ama her neyse bu işten AKP Hükûmeti ve ilgili bakanlar
kaçındılar ve bir kaçamak yola gittiler ve süt tozu üretimini
desteklemeye başladılar. Bu son derece yanlış bir
iştir diye düşünüyor, bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ülkemizde kişi başı yıllık süt
tüketiminde 30 litreyle son sıralarda olmamıza karşın
Avrupa Birliği ülkelerinde bu rakam 95 litrelerdedir. Keza, et tüketiminde
de çok gerilerde olduğumuzu söylemeliyiz. Bizde yıllık 12
kilogram olan et tüketimi Avrupa Birliğinde 20 kilogram
civarındadır ama ben bu rakama, tabii ki Avrupa'da tüketilen ve
yaklaşık 40 kilogram/yıl olan domuz eti rakamını
eklemiyorum. Onu da eklersek bizim 12 kilogram et tüketmemiz
karşısında Avrupa 64 kilogram et tüketmektedir.
Dolayısıyla, toplum olarak proteik beslenmeden uzak ve ne kadar
zavallı durumda olduğumuzu da açıkça görmeliyiz. Nitekim
toplumumuzun sağlık standardında da bunu açık açık görüyoruz,
hastanelerimiz hastalardan geçilmiyor.
Bu bağlamda, tüketici kadar üreticiler de büyük zarar
görmektedir. Bu nedenle, zarar gören çiftçilere ivedilikle yardım ve
destek çalışmaları derhâl başlatılmalıdır.
Tarım Bakanlığı buğday alım fiyatlarını
açıklamış ama maliyetleri bile karşılamayan bir durum
ortaya çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Diren, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) Çiftçilerimizi bir
mağduriyetle karşı karşıya bırakmamak için prim
artışını mutlaka hemen yapmalı ve mutlaka, bu
alışverişleri peşin yapmalıyız.
Çiftçinin belinde kambur olan elektrik, mazot, gübre ve ilaçtaki
KDV oranlarını yüzde 1e çekmek ve mazottaki ÖTVyi de mutlaka
kaldırmak mecburiyetindeyiz.
Sayın milletvekilleri, önümüzdeki elli yıllık
süreçte suyun tüm dünyada önemli bir sorun olacağı, bırakın
sulama suyunu, içme suyunda dahi sıkıntı çekeceğimiz de
kaçınılmazdır.
Bu durumda, ülke olarak suyun önemi ve
toprağımızın önemini kavrayarak topyekûn hareket etmemiz
gerekmektedir. Nasıl olsa şimdilik idare ediyoruz, ileride sorun
olursa düşünürüz. mantığıyla, sorun olduğu zaman
çözüm aramaya çalışırsak yarın çok geç kalmış
oluruz.
Tarımla uğraşan çiftçilerimiz bu konularda
eğitilmeli, küresel iklim değişikliklerinin ülke
tarımındaki ileride yaratacağı aksamaların en aza
indirilmesi için şu andan itibaren, her kesim, üzerine düşen
sorumlulukları yerine getirmelidir. Yarın çok geç olmadan ülkemizin
iklim, kuraklık, yağış ve toprak dörtlemi içerisinde yeni
program ve projeler geliştirilmeli, güçlü bir tarım politikası
mutlaka uygulanmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bir büyük ülke, ismini burada
söylemek istemiyorum
BAŞKAN Sayın Diren, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) -
uluslararası bir
yardım kampanyasına çıktığında, parlamentosunda
yapılan konuşmalardan küçük bir paragraf size aktarmak istiyorum.
Orada, bir senatör diyor ki: Bugünkü emperyalist ve sömürücü gücümüzü daha
uzun süre elimizde bulundurma imkânı kalmamıştır zira,
açlığın pençesinde kıvranan Rusya dahi teknikte
gelişmiş ülkelerle uzayda araç kenetleyecek teknolojiye
ulaşmışlardır. O hâlde nükleer ve konvansiyonel silahlarla
bu gücümüzü elimizde tutma imkânı kalmamıştır. Bu ülkelere
bu gücümüzü hâlen sürdürebilmemiz için onları açlığa mahkûm
etmek, tarımlarını ve tarımsal pazarlarını tahrip
etmekten geçer. Tarım o kadar önemlidir. Bizim ülkemizde, özellikle
insanlarımızın gıda güvencesini
Gıda güvenliğini
iyi kötü sağlıyoruz, Koruma Kontrol Genel Müdürlüğümüz,
gıda güvenliği açısından neredeyse Avrupa Birliği
BAŞKAN Sayın Diren, lütfen
Efendim, ben
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) -
normlarında kontrol
ve denetimlerini yapıyorlar, orada bir noktaya geldik ufak tefek
kusurlarımız da olsa ama gıda güvencemiz açısından
büyük tehlikelerle karşı karşıyayız. Bugün Türkiye
milyonlarca ton buğday ithal ediyor, ayçiçeği ithal ediyor,
tükettiğimiz etin de üçte 1i legal ve illegal yollardan maalesef, o,
hazır et üreten
BAŞKAN Sayın Diren, sözünüzü kesmek istemiyorum ama
ben bir dakikalık süreyi arkadaşlar ama...
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) Özür diliyorum
Başkanım, bitirdim.
BAŞKAN -
bundan sonraki konuşmacılar
açısından sadece bir dakikalık süre yaptırıp,
kapatacağım. Lütfen
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) Bağlıyorum, çok
teşekkür ediyorum.
Onun için, değerli arkadaşlarım, bu konularda çok
dikkatli ve müteyakkız olmalıyız.
Bu araştırma önergesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak
destekleyeceğimizi belirtiyor, saygılarımı sunuyorum.
Müsamahasından dolayı da Sayın Başkanımıza
çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Diren.
Grup önerisinin aleyhinde, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Abdülkadir Akcan.
Sayın Akcan, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi tarafından
verilmiş olan kuraklıkla ilgili Meclis araştırma
önergesinin aleyhine olmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda
yaşadığımız iki temel kriz çeşidi var. Bunlardan
bir tanesi dünyayı saran küresel ısınma ve bunun
yarattığı doğal afet ve krizler. İkincisi de ekonomik
kriz.
Dünya ekonomik krizi, yaşanan kuraklığın
getirdiği olumsuzlukları elbette ki tetikliyor ve üstüne ilave yük
bindiriyor. Bu nedenle özellikle hâlâ nüfusunun en az üçte 1inin tarımsal
faaliyetle doğrudan ilgilenerek geçindiği ülkemizde,
kuraklığın önlenmesi suretiyle, çiftçinin, tarımsal üretim
yapan insanların sorunlarının, ekonomik sorunlarının,
geçimle ilgili sorunlarının üretimin önünü açarak giderilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Kuraklığın önüne geçilmesi için tabii ki pek çok
alternatif yok. Bir taraftan doğal olarak gerçekleşen küresel
ısınma, diğer taraftan da bunun getirdiği yağmurun,
suyun eksikliğine karşı tarımsal sulamanın
güçlendirilmesi. Bu amaçla da her ülkede olduğu gibi ülkemizde
ağırlıklı olarak AKP İktidarına kadarki dönemde
Devlet Su İşleri ve Köy Hizmetlerinin ortaklaşa
yaptığı, daha sonra, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
lağvedilmesinden sonra her türlü su sorununun Devlet Su
İşlerinin sorumluluğuna verildiği bir döneme girildiği
ve Devlet Su İşlerinin bu sorunların üstesinden gelmeye
çalıştığını gözlüyoruz.
Ağırlıklı olarak da bütçe yapılırken bürolarda
masaların etrafına toparlanarak: Ne kadar nereye bütçe verelim,
verilen bütçeyi nasıl kullanalım
Yani kuraklıkla ilgili
sorunların üstesinden gelebilmek için ne yapmamız gerektiğinden
çok, planlama, verilen paranın nasıl kullanılacağına
yönelik olarak yapılmakta. Oysa Biz bu sorunun üstesinden gelmek için ne
kadar kaynak ayırmalıyız? veya Önceliği hangi safhada
tutmalıyız? tarzında, sorunun peşine düşmüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu amaçla, yapılan barajlar ve
göletlerde su tutmaya çalışıyoruz veya elde tutulmuş olan o
baraj ve göletlerdeki suyun dikkatli kullanılmasını öneriyoruz,
dikkatli kullanılmasını istiyoruz.
Bu sırada kapalı devre sulama sistemleri devreye
sokulmaya çalışılıyor, yağmurlama sulama sistemleri
devreye sokulmaya çalışılıyor. Bunlar öneriliyor. Bunlar
önerilirken de en önemli kaynak yine enerji. Tarlanın başına
getirilmiş olan suyun
Hangi sistemle sularsanız sulayın,
vahşi sulama dediğimiz sulama şeklinin dışındaki
her türlü sulamada enerji kullanımı söz konusu. Bunların
başında da, en ucuz olan, diğerine göre, yani akaryakıta
göre daha ucuz olan elektrik.
Elektrik kullanımı tarımsal alanda gerçekten
pahalı. Bu pahalılığın sonunda vatandaş bir
taraftan ektiği ürünün kuruyup, heba olup gitmesine göz yummak istemiyor,
yüreği dayanmıyor, bu nedenle de elektrik enerjisini kullanarak,
damlama veya yağmurlama sulamayla o ürünü kurutmamaya
çalışıyor ama arkasından kaldırdığı
ürün, uygulanan yanlış veya eksik tarım politikaları
yüzünden para etmeyince
Ki bu politikaların dayandığı
nokta, efendim, ülkemizde serbest piyasa ekonomisi hüküm sürüyor,
dolayısıyla, serbest piyasa ekonomisi şartlarında, ister
sebze olsun ister meyve olsun üretilen ürün pazarda değerini bulur ve
satılıra dayalı bir politika geliştiriliyor. Oysa, bunun
böyle olmaması gerektiği, diğer, öteki dünya ülkelerinin
uyguladığı tarım politikalarıyla net bir şekilde
karşımızda duruyor.
Değerli milletvekilleri, destekleme olmaksızın bu
işlerin olamayacağını hep beraber bütün dünyada görüyoruz.
Ama Destekleme yapın tarımsal sulamada kullanılan
elektriğe dediğimizde Ee ne yapalım, bu elektrik
satılıyor, ödeyememişse borcunu 7-8 taksitle
alacağız. Peki, 7-8 taksitle borcunu ödeyecek olan çiftçi hangi
ürününü satıp, nereden gelir sağlayıp da bu parayı
ödeyecek? İşin özü burada. Dolayısıyla, tarımsal
sulamada, kuraklıkla mücadelede tarımsal sulama
enstrümanının kullanılabilmesi için çiftçinin gönül
rahatlığıyla bu suyu kullanabilmek için ihtiyaç duyduğu
enerjiyi çok ucuza sağlayabilmesi lazım. Bu noktada Hükûmetin
anlayışı, politikası ve destekleme yöntemlerinin eksik ve
hatta tutarsız olduğunu, yetersiz olduğunun ötesinde,
tutarsız olduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, desteklemenin yeteri kadar
yapılamamasının sonunda elektriği kesilen vatandaş bu
sefer mazotla sulamayı gerçekleştirmeye çalışıyor.
Mazot fiyatları almış başını gidiyor. Neye
rağmen? İki sene öncesinde, bir buçuk sene öncesinde ham petrolün
varili 145-150 dolarlara dayanmışkenki fiyatlar -şimdi yeniden
tırmanışa geçti- ve Bu yüzden endişe ediyoruz. denen ham
petrolün varili şimdi 70 dolarda iken, yine aşağı
yukarı 150 dolar mertebesindeki fiyatların çok az düzeyde
altında. Hatta uzun süre sessiz kalan, sessiz
kaldığını da bu kürsüden eleştirdiğimiz Enerji
Piyasası Düzenleme Kurulunun yönlendirmeleriyle en nihayet bundan birkaç
hafta önce petrol satıcı ve
dağıtıcılarını EPDK uyarma ihtiyacı
hissediyor Bu fiyatlarınız ham petrolün fiyatlarıyla uyumlu
değil, fiyatlarınızı aşağı çekin. diye. Ama
EPDK bunu yaparken Hükûmet hâlâ sessizliğini koruyor ve bu noktada da
İndiremiyorsa, hiç olmazsa destekleyelim. anlayışını
devreye sokmayarak çiftçiyi mağdur ediyor.
Küresel ekonomik kriz ile çiftçinin kuraklığa
dayalı mağduriyeti yan yana geldiğinde borçlarını
ödeyemez hâle geliyor. Mesela Afyonkarahisarda deprem geçirmiş vatandaşlarımız,
2002 depreminde, köy şartlarında, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel
Müdürlüğünün verdiği krediyle, destekle Evini yapana yardım
yöntemiyle yaptığı konutların parasını ödeyemez
duruma geliyor ve Ziraat Bankası bunu uyarıyor Paranı öde.
diye. Oysa parayı veren Ziraat Bankası olmadığı, Afet
İşleri Genel Müdürlüğü olduğu hâlde bu para talep ediliyor.
Biz de bunu Sayın Başbakandan cevaplandırılmak üzere Bir
çare düşünüyor musunuz? diye soruyoruz. Başbakanımız
adına, şimdiki Sayın Maliye Bakanımız, o günkü Devlet
Bakanımız Mehmet Şimşek Beyin verdiği cevap çok
enteresan. Ben bu cevabı okumak istiyorum: İlgi yazıda
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcanın şu
sayılı yazılı soru önergesinin sureti ekli olarak
gönderilmiş ve cevaplandırılması talep edilmiştir.
Biz talep ettik bunu. Malumları olduğu üzere, 22 Mart 2009 tarihinde
Resmî Gazetede yayımlanan şu sayılı Bakanlar Kurulu
kararıyla Ziraat Bankası tarafından çıkartılan
kararnameler çerçevesinde ertelenen düşük faizli kredilerin vadelerinin
işletme kredilerinde yirmi dört ayı, yatırım kredilerinde
ise yedi yılı aşmayacak şekilde yeniden
belirlenebileceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu
kararnameler kapsamında Ziraat Bankasından kredi kullanan
vatandaşların vade uzatımından faydalanmaları mümkün
olabilecektir. Verdiği cevap bu. Biz istiyoruz ki
Afet İşleri
Genel Müdürlüğünün verdiği yirmi yılda Afet İşlerine
geri ödenmek üzere ama Ziraat Bankasının sadece burada aracı
kurum olarak rol oynadığı kredilerin veya yardımın,
desteğin geri ödenmesinde acaba kuraklığın ve ekonomik
krizin çiftçi üzerindeki olumsuz etkisini hafifletmek için birkaç
yıllığına erteleme yapmanız mümkün mü? sorusunu
soruyoruz, Sayın şimdiki Maliye Bakanımız ve o günkü Devlet
Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek Sayın
Başbakanımız adına böyle bir cevap veriyor. Yani
alınan kredi işletme kredisi değil, zirai faaliyet kredisi
değil ama Sayın Bakanın anlayışı, bunların
ödeyememesi karşılığında ya evini götürüp elinden
alacaksınız veya borcunu bir miktar erteleyeceksiniz. Talep
ettiğimiz bu. Maalesef anlayış bu olunca konuya somut
açıdan bakmak yerine soyut, yüzeysel, Ben yaptım, oldu.
mantığıyla, yani cevap vermiş olmak için cevap veren bir
anlayışla verilmiş cevap olarak değerlendiriyorum. Bu
nedenle enteresan bulduğum için okuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akcan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Biz Ziraat Bankasından bunların aldığı tarımsal
kredinin ertelenmesi değil, afetzedenin afet konutu olarak kendisine
devletinin yaptığı ve parasını da Afet
İşleri Genel Müdürlüğüne teslim etmek üzere geri toplanmada
ödeme sıkıntısına düşmüş bütün köylüler, acaba
bunu birkaç yıl erteleyebilir misiniz? diye sormuşuz, Ziraat
Bankası kredilerinin, işte, şu işletme kredilerinde
beş yıl, öbür kredilerde yedi yıl yeniden yapılandırma
şansı var, orada arayın.
Zirai kredi değil Sayın Bakan. İşte, bizi
hangi anlayışta, hangi mantıkta ve nasıl yönettiğini
sergilemeye çalıştığım anlayış yönetiyor. Bu
anlayıştan kurtularak Türkiye'nin kuraklığına çare
bulmak zorundayız ama bu çareyi bulurken de dünya üzerinde tek enstrüman
olan barajlar ve göletlerin yapımına Şu veya bu nedenle
yapılmasın, edilmesin
diye afaki sınırlar çizerek engel
olunması da ciddi anlamda yanlış.
Bu nedenle, DTPnin vermiş olduğu önergeye mantık
olarak değil sunuş biçimi olarak karşı olduğumu ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akcan.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup önerisinin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi, sayın milletvekillerimizin yeterli sayıya
ulaşıp ulaşmadığına bakacağım:
Sayın Anadol, Sayın Ersin, Sayın Özer, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Mengü, Sayın Oyan, Sayın Arat, Sayın
Keleş, Sayın Seçer, Sayın Küçük, Sayın Erenkaya, Sayın
Susam, Sayın Çakır, Sayın Diren, Sayın Barış,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Köktürk, Sayın Paçarız,
Sayın Öztrak.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Pusula veren arkadaşlarımız lütfen
Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
Sayın İsmail Katmerci? Burada.
Sayın Ergezen? Burada.
Sayın Eyüp Ayar? Burada.
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Kaç kişiyle?
BAŞKAN - 184 kişi efendim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/181) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
2.- (10/79) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun
11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11.06.2009 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmının 39. sırasında yer alan 10/79
esas nolu, Fındık Tarımı ve Piyasasındaki
Sorunların Araştırılarak Ürünün Verimli
Değerlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve
105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesi
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde
Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan.
Sayın Özkan, buyurun efendim.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, Meclis gündemine
alınması hususunda daha önce verilmiş olan fındık
tarımının ve bu piyasadaki sorunların
araştırılmasına ilişkin araştırma
önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 2007 yılında 20 milletvekili
arkadaşımla birlikte vermiş olduğumuz fındık
tarımı ve bu piyasadaki sorunların
araştırılması ve alınması gereken tedbirler
hakkındaki araştırma önergemiz maalesef iki yıldır
Meclis Genel Kuruluna getirilmemiştir. Bu nedenle, bu araştırma
önergesinin Meclis Genel Kuruluna getirilmesi için bir grup önerisi
hazırlamış ve grup önerisiyle birlikte Meclis gündemine
alınmasını istemiş bulunmaktayız.
Sayın milletvekilleri, iki yıldan bu yana
fındıkla ilgili problemler maalesef azalmak yerine artarak devam
etmiştir. Bu araştırma önergesinin dışında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak 2008 yılında bölge
milletvekillerine bir çağrıda bulunarak fındıkla ilgili
problemin çözülmesi hususunda bir platform oluşturulması talebinde
bulunduk. Maalesef iktidara mensup milletvekilleri bu talebimize de olumlu bir
cevap vermediler.
Sayın milletvekilleri, fındık piyasa
koşullarına göre yıllık 1,5-2 milyarlık net ihracat
geliri bırakan önemli bir tarımsal ürünümüzdür.
Fındığın ham madde olarak kullanıldığı
pastacılık ve çikolata sanayisi dünya çapında trilyon
dolarlık bir çapa, trilyon dolarlık bir meblağa tekabül
etmektedir. Bu kadar büyük bir sektör içerisinde olmamıza
karşın, fındığın ham madde olarak bu sektörde
almış olduğu pay son derece kifayetsiz, son derece yetersiz
bulunmaktadır. Bunun da en önemli nedeni bugüne kadar fındık
hakkında kalıcı ve ciddi bir politika
oluşturamamış olmamızdan kaynaklanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, son kırk yıllık bir
döneme baktığımızda fındık sektörüyle ilgili üç
önemli gelişmeyle karşılaşıyoruz. Bunlardan birincisi,
1964 yılında dönemin hükûmeti tarafından
fındığın desteklenecek ürünler kapsamına alınarak
ekim alanlarının genişletilmesine karar verilmesidir. Diğer
bir gelişme fındıkla ilgili olarak, 1983 yılında
çıkartılan 2844 sayılı fındık dikim
alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin
Yasadır. Üçüncü bir husus fındık sektörüyle ilgili olarak, 2006
yılında fındığın desteklenmesine ilişkin
olarak FİSKOBİRLİKin devre dışı
bırakılarak Toprak Mahsulleri Ofisine görev verilmesidir sayın
milletvekilleri.
Şunu açık ve net olarak ifade etmem gerekiyor ki,
bugünkü problemlerimizin temelinde bu üç tedbirin, bu üç önlemin
yattığını ifade etmek gerekir. Geçmişte uygulanan
fındık politikalarının doğru ya da yanlış
olması konusunda artık tartışmak, yeni bir söz söylemek
istemiyorum çünkü yıllardır bu husus tartışılmakta ve
konuşulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu noktada geleceğe ilişkin
bazı önerilerde, bazı tekliflerde bulunmak gerektiği
kanaatindeyim. Öncelikle çok sayıda satıcının, buna
karşılık çok az sayıda alıcının bulunduğu
bir aksak piyasa koşulları içeren fındık piyasası tam
rekabetin sağlanamadığı bir piyasa görünümü arz etmektedir.
Aksak rekabet koşullarının ortadan kaldırılması
için gerekli tedbirleri almak ise Hükûmetin görevidir. Bunun için
yapılması gereken, piyasada az sayıda alıcının
yerine daha çok alıcının yer almasını sağlayacak
tedbirlerin alınmasıdır.
Fındık, sayın milletvekilleri, nakit parayla
çalışan bir piyasadır. Bu nakit para da yaklaşık 1 milyar dolara tekabül
etmektedir. Bu kadar büyük bir meblağın, nakit olarak,
fındık ticareti ve ihracatı yapan insanların elinde bulunması
ise çok zor bir durumdur. Bunu aşmak isteyen Hükûmetin alması gereken
tedbir ise, Eximbank kredisini Türk fındık
ihracatçısının emrine açmak ve bu krediden
ihracatçılarımızı faydalandırmaktan geçmektedir. Aksi
takdirde, ihracatçımız, birkaç Batılı fındık
simsarına mahkûm edilmekte, âdeta o insanların Türkiyede temsilcisi
gibi çalışmaktadırlar.
Diğer bir husus, Hükûmetin rekolteyi gerçekçi olarak tespit
etmesi ve piyasadan çekeceği ürün miktarını belirlemesidir. Buna
bağlı olarak yine Hükûmetin, arz fazlası ürünü,
FİSKOBİRLİK mi, Toprak Mahsulleri Ofisi mi, yoksa başka bir
kurum ya da birim marifetiyle mi alacağını fındık
piyasası açılmadan önce deklare etmesi, açıklamasıdır.
Son üç yıldır piyasayı regüle etmekle ya da
diğer bir ifadeyle düzenlemekle görevlendirilen Toprak Mahsulleri Ofisi,
maalesef, sayın milletvekilleri, görevini yerine getirememiştir.
Neden görevini yerine getirememiştir? Bizim müdahale fiyatı olarak
açıkladığımız fiyata hiçbir zaman serbest piyasa
ulaşamamış, hatta serbest piyasa bu seneki, yani 2008-2009
sezonunda gördüğümüz gibi açıklanan fiyatın, yüzde 40-yüzde 60
arasında, altında kalmıştır. Hatta ilk
açıklandığında iki fiyat arasındaki açıklık
yüzde 60 sınırına dayanmaktaydı; özellikle dar gelirli,
özellikle fındığını hemen satmak zorunda olan
üreticilerimiz için ciddi bir mağduriyet söz konusu olmuştu. Bu
nedenle, Hükûmetin, behemehâl, fındığın kim
tarafından, kaça alınacağını belirlemesi ve çok ciddi
bir şekilde hazineye yük getiren Toprak Mahsulleri Ofisinin bu işte
başarısız olduğunu kabul ederek ya yeni bir kurum ya da
FİSKOBİRLİKin yeniden düzenlenerek
Çünkü,
FİSKOBİRLİK mevcut yönetim yapısıyla bu sektörü regüle
edebilecek ne bilgiye ne de birikime sahiptir. FİSKOBİRLİK
yıllardır siyasetçilerin elini attığı, siyasetin bir
şekilde bulaştırıldığı bir kurumdur.
Şunu ifade etmek istiyorum: Hangi sektör olursa olsun, hangi
alan olursa olsun, ticari alana siyasi kaygılarla müdahale ettiğiniz
anda, bunu biliniz ki bu sizin aleyhinize döner. Ancak burada uygulanması
gereken siyaset şudur, Hükûmetin uygulaması gereken bence:
Sayıları 8 milyona kadar çıkan fındık üreticisinin
lehinde olacak siyaseti gütmektir. Yoksa piyasayı hallaç pamuğuna
çeviren ve piyasada hiçbir anlamı olmayan, üç senedir uygulanan
politikalar neticesinde yaklaşık 2 milyar 580 milyon Türk lirası
bir kaynak aktarılmıştır ki bu, Türkiyede kırk bir
yıllık fındık destekleme alımlarının
yaklaşık yüzde 40tan fazlasıdır. Hazineye çok ciddi bir
zarar verilmiştir. Hâlen bu fındığın nasıl
değerlendirileceğini de kimse bilmemektedir sayın
milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, açıklanan teşvik paketi
kapsamında, sektörel bazda fındık sanayisi teşvik edilmeli,
Giresun ve Ordu gibi işsizliğin had safhaya
ulaştığı illerde fındık işleme ve çikolata
sanayisinin kurulması sağlanmalıdır. Hatta devlet, elindeki
fındığı bu illerde kurulacak tesislere, fabrikalara
ücretsiz bile vermeyi kabul etmelidir.
Sayın milletvekilleri, diğer bir husus, şu anda
Başbakanlıkta beklemekte olan bir yasa tasarısıyla
ilgilidir. FİSKOBİRLİK hariç diğer kooperatiflere ciddi bir
kaynak, ciddi bir gelir elde etmesi sağlanacak bu yasa
tasarısından maalesef FİSKOBİRLİK istifade
edemeyecektir çünkü sayın milletvekilleri, FİSKOBİRLİK
DFİFe olan borçlarını yani Destekleme ve Fiyat İstikrar
Fonuna olan borçlarını 2005 yılında tamamen ödemiş,
2001 yılından itibaren de kredi kullanmamıştır. Bu
getirilen yasayla kooperatiflerin hazinede bulunan fona olan borçları
faizsiz ötelenmektedir. Eğer böyle bir kanun çıkartılacaksa
FİSKOBİRLİKin de dâhil edilmesi, FİSKOBİRLİKin
de özel bankalara olan borçları DFİFe devredilerek DFİF kredisi
kapsamına alınması ve borçların ötelenmesi çok önem arz
etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Bunun dışında şunu
belirtmekte fayda var: Fındık, siyasi mülahazalardan
arındırılarak ekonominin gerektirdiği şartlar
çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu amaçla Meclisimize önemli görevler
düştüğüne inanıyorum. Grup önerisi olarak getirdiğimiz bu
araştırma önerisinin desteklenmesi, fındık tarımı
ve piyasasındaki sorunların araştırılması ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi hususunda mevcut Hükûmete ve
bundan sonraki hükûmetlere yol göstermemiz gerektiği kanaatindeyim. Bunun
için bir araştırma komisyonu kurularak millî bir fındık
politikası tespit edilmelidir. Bu nedenle fındığın
sorunları, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi ve
hükûmetlere yol gösterecek bir metnin ortaya çıkartılması için
bir araştırma komisyonu kurulmasına dair teklifimizin siz yüce
heyetiniz tarafından kabul edilmesi ve önemli bir hizmet yapacağınızın
bilinciyle hareket edeceğinize dair inancımı bir kez daha
vurgulayarak hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Grup önerisinin aleyhinde Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (DTP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi aleyhinde
Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Bizim, fındık üreticisinin desteklenmesine, yine arz
talep konusunda pazarlarının oluşturulmasına ve diğer
konularda teşviklerin getirilmesine bir diyeceğimiz yok, aksine bu
konuda destekliyoruz ancak mevcut sorun karşısında biz
fındık üreticisinin -iki yıldır önerge verilmiş ancak
bugün Meclis gündemine geldi- artık komisyona havale edilecek takatinin
kalmadığını söylemek istiyoruz. Şu an turfanda
fındık piyasaya çıkmaya başladı, hasat mevsimi
açılıyor, bir ay sonra toplanacak ama bir taban fiyatı çalışması
yok, üreticiyi destekleme yok, üretici borç altında, borçlarını
ödeyemiyor, gübre fiyatlarını ödeyemiyor ve acil paraya ihtiyacı
var.
Şimdi, bu fındık üreticisini yani dünya üretiminin
yüzde 80ini sağlayan Karadeniz Bölgemizdeki, başta Ünye, Ordu olmak
üzere Giresundan tutun Rizeye kadar, Sakarya, Kocaeline kadar bu güzel
alandaki fındık üreticisini her yıl mağdur ettiğimiz
için her yıl mitingler, hoşnutsuzluklar, tepkiler görüyoruz, bu çok
açık. Mahsul mevsimi açılırken şimdiden Acaba,
fındık üreticisini komisyona havale etmek, sorunlarını
birkaç mahsul daha öteye, zamana yaymak bir çözüm müdür? diyoruz. Değil.
Acil çözüme ihtiyaçları var fındık üreticilerinin. Neden acil
çözüme ihtiyaçları var?
Bakın, çok açık, aslında önergede konulan veriler
bir noktada ortaya koyuyor, 1983 yılında bir yasa
çıkarılmış, uygulanmamış, fındık
alanları açılmış, daha sonra hükûmetler birtakım yasak
bölgeler çıkarmış, onlar da uygulanmamış ama sonuçta
bugün dünya fındık üretimine baktığınız zaman 1
milyon ton civarında. Bunun da yüzde 80i, 900 bin ton civarı
Karadeniz Bölgesinde üretiliyor, geri kalan kısmıysa 120-130 ton
civarında İtalyada üretilen fındık söz konusu. Yani,
dünyada çok önemli bir ürünün Türkiye yüzde 80ini üretiyor, tıpkı
bor madeni gibi dünyada sahibi olduğu bir kaynağı
değerlendiremiyor. Şimdi, burada soru şu: Eximbanktı,
Toprak Mahsulleri Ofisiydi, alanları sınırlıydı,
depoları azdı, parasını veremedi
Yani, şimdi, o
zaman Hükûmetin, devletin görevi nedir? Bir tarım politikası
oluşturmaktır. Tarım politikası olmayan bir hükûmetin
destekleme ve teşvik konusunda da bir şey yapması söz konusu
değil.
Bakın, işverenlerle ilgili primleri yüzde 5 indirdik, 5
milyar gitti. Yakın zamanda ARGE faaliyetleri dedik, teşvikler
getirdik, KOSGEB dedik, KOBİler dedik, işte yakında yine bir
iki yasa daha Mecliste var; sürekli teşvikler getiriyoruz. Niye? Kriz.
Peki, kriz, küresel ekonomik kriz fındık üreticisini vurmuyor mu?
Gübre fiyatları artmıyor mu, işçi fiyatları artmıyor
mu, maliyetler artmıyor mu? E, artıyor. E, çok ürettin, seni
cezalandıracağım, geçen sene yüzde 5 taban fiyatı verdik,
e, bu sene çok ürettin, indiriyorum yüzde 4e. demek, kendi üreticisini
cezalandıran bir ülke durumuna gelmek karşısında ülke
ekonomisinin gelişmesi mümkün müdür?
Bakınız, fındığın
kullanıldığı alanlara, faydalarına,
tanıtımına, kampanyasına fazla girmeyeceğim. Çikolata
sanayisinden tutun birçok alanda değerlendirilen fındık
konusunda reklamları da afrodizyak noktalara çekmek, son derece,
fındık üreticileriyle dalga geçmekten öte bir şey değildir.
Böylesine bir ürünü bir ülke elinde tuttuğu zaman sadece bu ürünle
geçinebilir. Yani, İzlandanın dört tarafı okyanus, deniz; bir
tek ürünü var: Balık. Çok balık tutuyor diye ekonomide sürünsün mü,
çöksün mü? Böylesi durumlarda bunun bir çözümü var: Dünya pazarları
açılır, yeni pazarlara gidilir. Küresel ekonomik kriz sürecinde
-bakıyoruz- fındık ihracatımızı nereye
yapıyoruz? Avrupa Birliği ülkelerine. Peki, bir gıda olarak biz
neden Hindistana, Çine, milyar nüfuslara açılamıyoruz? Niye Uzak
Doğuya açılamıyoruz? Niye Afrikaya, Latin Amerika ülkelerine,
pazar payımızı artırıcı, teşvik edici
çalışmalar yapamıyoruz? Bunun değerlendirilmesi konusunda,
sadece sadece, üreticinin elinden alıp depolara bıraktıktan
sonra, onu o şekilde değerlendirmenin ülke ekonomisine çok fazla bir
şey katmadığını
Bunun, çikolatadan tutun da birçok
alanda işlenmesini, paketlenmesini, satılmasını, uzun süre
korunmasını, fındık yağından tutun
değişik ürünlerin elde edilmesini sağlamak mümkün değil mi?
Mümkün.
Peki, mademki her alana teşvik veriyoruz, fındık
konusunda neden, işverenlere, KOBİlere, KOSGEBe, ARGEye, hepsine
bugünlerde çıkardığımız bir paket gibi, tarım
alanında, tarım desteği konusunda, fındık
alanında neden böyle bir paket açıklama gereği duyulmuyor? Tabii
ki fındık çokça konuşuluyor. İncir, üzüm, zeytin,
diğer alanlara gelin, korkunç rakamlarla
karşılaşırsınız. Buğdaya gelin,
buğdayın bu seneki taban fiyatı geçen senekinden düşük.
Şimdi, birbirine bağlı ama mazot artıyor, mazotun,
gübrenin, işçinin ücretindeki artışlar yansımıyor
taban fiyatlarına.
Şimdi soruyorum Hükûmete: Bir ay sonra taban
fiyatlarının açıklanması gerekiyor, şimdiden acil
paraya, sıcak paraya ihtiyacı var. Fındık deyip geçmiyoruz.
Yani bugün sadece Karadenizdeki üreticiyi değil, 8 milyon
insanımızı, artı fındık toplamaya giden,
Doğu, Güneydoğudan giden yoksul insanlarımızı da
kattığımız zaman 10 milyon insanımızı
yakından ilgilendiriyor. Yani, 7 kişiden 1 kişiyi yakından
ilgilendiren Karadenizden Güneydoğuya bir fındık köprüsü var.
Borç ödeme konusunda bile, Güneydoğuda, minibüslerde, trafik
kazalarında telef olan insanlarımız borçlarının
ödenmesini fındık mahsulatının sonrasına
bırakıyor. Fındık üreticisi değil, toplayıcısı
bunlar.
Şimdi, böylesine bir acil sıkıntısı olan
fındık üreticisini
Yani Ünyenin, Fatsanın günahı ne
kardeşim? Ünye, Fatsa bu işte üretimin büyük
Veya Giresunun
günahı ne? Niye çok üretiyorsun diye cezalandırmanın bir
anlamı var mı? Tarım ekonomisinde bunun neden teşvikleri
yok? Neden? Kredi desteği çıkaracağız işte, 1 milyar
liraya kadar kredi desteği. 1 milyar liraya kadar KOBİlere
getireceğimiz kredi desteğinden fındık üreticisine hangi
kredi garantisini, hangi kredi teşvikini, hangi kredi desteğini
veriyoruz? Yok. Yani, bakıyoruz, tarımda bu kadar acımasız
bir yaklaşımın karşısında ziraat odaları ne
diyor, söyledikleri dikkate alınmıyor; yöredeki kooperatifler ne
diyor, dikkate alınmıyor. Bunun hesabı kolay. Fındık
üreticisi diyor ki: Kardeşim, buyurun, fındık şu kadara mal
oluyor. Bunun ekilmesi, emeği şu kadar. Diyelim 4 lira. Buna,
üreticinin de yüzde 25-30 kârını koyun üstüne. Taban fiyatı
budur yani dünyanın her yerinde budur. Al ama değerlendir. Beni
eğer talebimle, piyasada borçlarımla
sıkıştırırsan, beni tefeciye, faizciye mecbur
bırakırsan, elimdeki ürünü 6 lira veya 7 lira taban fiyatına
satacakken 3 liraya mecbur bırakıp sattırırsan, beni
perişan edersen ben de seni perişan ederim. der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Orduda seçimler bir
perişanlık sonucunu gösteriyor zaten. Fındığın,
fındık üreticisinin gerçekten sesine kulak vermek gerekiyor diye
düşünüyoruz. Bunun, çok değil, isterseniz kısa bir
araştırmasını yapın. Krizin yükü üreticiye
Üreticiye
bir dokunun, binlerce şey düşünürsünüz. Yine köy kahvelerine gidin,
fındık konusunda korkunç şeyler duyarsınız. Burada ben
fındık üreticisinin içinde bulunduğu acil sıkıntı
karşısında derhâl acil önlem alınmasını, ön
ödemelerin yapılmasını, TMOnun yeni, kapasiteleri
artırıcı depolar geliştirmesini, banka kredilerinin,
desteklerin verilmesini ve bunun da komisyonlara havale edilemeyecek kadar acil
ve önlem alınması gereken, Hükûmetin derhâl önlem alması gereken
bir konu olduğunu belirtiyor, fındık üreticilerinin
inşallah yeni pazarlarda, yeni işleyişlerde, yeni
çalışmalarında daha kârlı, daha mutlu olacakları
günlere kavuşacağına inanıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.21
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 103üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde şimdi söz
sırası, lehinde, Ordu Milletvekili Rahmi Günere aittir.
Sayın Güner, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin fındık konusunda
vermiş olduğu Meclis araştırması konusunda verilen önergenin
lehinde konuşmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesinin tek
geçim kaynağı, Karadeniz Bölgesinde esnafın, Karadeniz
Bölgesinde üreticinin, Karadeniz Bölgesinde sanatkârın ve dar gelirlinin
tek geçim kaynağı fındık ürünüdür. Fındık ürünü,
diğer ürünler gibi alelade bir ürün değil, Türkiye devletinin en
fazla döviz girdisi olan, döviz girdisi sağlayan bir ürünüdür.
Bu üründen sadece üretici istifade etmez. Bu üründen tüccarı
da istifade eder, bu üründen bunun komisyoncusu da istifade eder. Son
zamanlarda Türkiye'nin, bilhassa Güneydoğu, Doğu Anadolu Bölgesinden
gelen, emeğiyle bu fındığı toplayan ve hazır hâle
getiren o yöre halkının da büyük bir istifadesi vardır. Onlar da
bu fındıkta büyük emek vermekte, emeğinin hakkını
almaktadır. Fındık üreticisi, fındığı daha
satılmadan, daha parasını almadan, öncelikle bu emekçi
halkın, bu emekçilerin, alın teri dökenlerin hakkını öder.
Değerli arkadaşlarım, bu fındık gerçekten
bu kadar önemli bir ürünken, bir sanayi ürünüyken, aynı zamanda ihraç
ürünüyken bunun üzerinde büyük spekülasyonlar, büyük oyunlar
oynanmaktadır. Bugün, gazetelerden takip ediyorum, hâlen Amerikada bademinden
bahsediliyor. Amerikanın Arjantinde, Amerikanın Şilide bu
Karadeniz Bölgesinde yetişen fındığın kalitesinde bir
fındık yetiştirmek için nasıl çaba sarf ettiğini
biliyorum. Bunları da inceledim. Yine, İspanyada, İtalyada
bize rakip olarak gösterilen fındıktan bahsedilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, ne Amerikanın
yetiştirdiği ne İspanyanın yetiştirdiği ne
İtalyanın yetiştirdiği ne de komşumuz
Gürcistanın yetiştirdiği fındık, Karadeniz
Bölgesinin yetiştirdiği fındığın kalitesinde
değildir. Bunlar -belli fındık fiyatlarını- üreticiden
nasıl ucuza alırız, nasıl kapatırız diye rakip
olarak çıkarılan bazı söylentiler, söylemlerdir.
Değerli arkadaşlarım, işte Karadeniz
Bölgesinin bu kadar önemli olan geçim kaynağı üzerinde büyük oyunlar
oynanmaktadır. Geçen sene bu zamanlarda fındığın
800-900 milyon kilo olduğu söyleniyordu. Ama şimdi ben bölgemden
geliyorum değerli arkadaşlarım. Eğer ürün üzerinde bir afet
varsa, ürün üzerinde büyük bir sıkıntı varsa
Geçen seneki
fındığın üçte 1i, dörtte 1i ancak doğuş
hâlindedir. Bunun önümüzdeki aylarda daha ne kadar zayiat vereceği belli
değil ve şu anda şunu söylemek istiyorum sayın
milletvekilleri: Karadeniz Bölgesinde, kendi bölgemde ürün, geçen seneki
ürünün üçte 1i dolayındadır.
Şimdi, 2004 yılında fındıkta noksan
oluşumun büyük bir fiyat etmesi, 2006 yılında 6,5-7 milyon, 7,5
milyon liraya satılması ve buna önayak olan
FİSKOBİRLİKin akıbeti meydanda. İşte
FİSKOBİRLİK üreticinin bu dar zamanında onun alın
terinin, emeğinin nasıl değerlendirileceğinin en güzel
mücadelesini verdi. Fındığı 6,5-7-7,5 milyondan sattı,
üretici gerçek alın terini, emeğini aldı. Bu, Sayın
Hükûmeti rahatsız etti ve bir sene, iki sene sonra
FİSKOBİRLİK büyük bir kıskaç altına alındı.
Kredileri kesildi ve fındık alamaz duruma sokuldu. Yöneticiler
Cumhuriyet Halk Partili diye suçlandı ama bilahare kongrelerde iktidar
partisi yönünde kişiler geldiler. Ama maalesef FİSKOBİRLİK
diskalifiye edildi. Yerine üretici kuruluşu değil, buğday
almayla, baklagiller almayla görevli olan, yetkisi olan Toprak Mahsulleri Ofisi
görevlendirildi.
Değerli arkadaşlarım, Toprak Mahsulleri Ofisinin ne
fındık alacak elamanı var ne deposu var ne de
Fındık
konusunda hiçbir hazırlığı olmayan bir kuruluşa
fındık teslim edildi ve çok cüzi fiyatlar verildi. Serbest piyasada
ise fındık, maalesef, dikkat edilirse 2,5-3 milyon 1,5 milyona kadar
düştü.
Değerli arkadaşlarım, fındığa
devletin müdahale etmesi lazım. Fındık yüzde 100 gelir getiren
bir mahsul ve şunu belirtmek istiyorum: Maalesef, ne iktidar partili milletvekilleri
ne de iktidar partili, Karadenizli olan bakanlar fındığa sahip
çıkmadılar.
Değerli arkadaşlarım, bu boşluğu
Ordu-Giresun Valiliği tamamlamaya uğraşıyor. Buyurun,
Ordu-Giresun Valiliğinin raporları var. Üretici lehine raporlar.
Nerede milletvekilleri? Nerede Karadenizli bakanlar? Neden bu üreticiye sahip
çıkmıyorlar? Karadeniz göç veriyor, göç.
Değerli arkadaşlarım, Karadenizi son beş
yılda 500-600 bin kişi terk etti. Tek geçim kaynağı
fındıktı. Neden alın teri, emeği verilmedi? Uyarı
mitingleri yapıldı. Bazıları bunu şu şekilde
değerlendirdi: Ergenekon kapsamına aldılar. Siz neden
direniyorsunuz? dediler.
Değerli arkadaşlarım, o üreticinin arasında
ben de vardım. Bir tek istekleri vardı: Sayın
Başbakanım, alın terimizi ver, emeğimizi ver, başka
bir şey istemiyoruz. dediler. Hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyetinin
devletine, Türkiye Cumhuriyetinin rejimine, Türkiye devletinin ulusal
yapısına benim bölgemden tepki gelmez. Hiç kimse endişe etmesin,
her zaman ulusalcı bir toplumdur. Vatanını, milletini seven bir
toplumdur değerli arkadaşlarım. Şimdi böyle de suçlanmaya
başlandı bu halk.
Değerli arkadaşlarım, şimdi ikinci bir oyun
oynanıyor. Fındık üçte 1, dörtte 1 oranında. 2009
yılı fındığı piyasaya inerse, 2005-2006
yılı gibi yüksek fiyat verilirse önümüzdeki sene nasıl
yaparız hesapları var; komisyoncuyu, rantçıyı nasıl
koruruz hesapları var.
Değerli arkadaşlarım, işte onun için Ankarada
toplantılar yapılıyor. TMO piyasadan çekilecekmiş,
başka kimse girmeyecek, serbest piyasa ekonomisi fındığı
tespit edecekmiş.
Değerli arkadaşlarım, bu da yanlış bir
oyun. 2009 yılı fındığı piyasaya inmeden 2008
yılı fındığından piyasaya fındık
satışı yapılacak ve ihtiyaç sahibi firmalar, dış
firmalar, fındığı, 2008 yılı
fındığını alarak 2009 yılı
fındığına fiyat vermeyecekler.
Değerli arkadaşlarım, 2009 yılı
fındığı piyasaya inmeden, üreticinin alın teri,
emeği verilmeden 2008 yılı fındığını
piyasaya sürmeyin. Sahip çıkın bu halka. Eğer sahip
çıkmazsanız, dört beş sene önceki giden büyük bir göç yine
başlayacaktır. Bunun önünü alamazsınız. Esasında,
Karadenizde sadece üretici değil, esnaf da perişan, sanatkâr da
perişan, dar gelirli de perişan. Bu Meclise gerçekten söylüyorum:
Sahip çıkın bu bölgeye. Bu bölgede gerçekten üretilen ürün kutsal bir
üründür ve buna sahip çıkın, bunu değerlendirelim.
Değerli arkadaşlarım, şu anda üretici
kuruluşu yok, üreticinin hakkını savunacak kuruluş yok.
FİSKOBİRLİKi kapatmayın, üstten aşağı
düzenleyin, aksaklıklarını giderin, üretici kuruluş olarak
görevine devam etsin, üreticinin hakkını savunsun. Bu yapacak
olduğunuz uygulama, biz muhalefet partisine değil, siz iktidar
partisine de puan kazandıracaktır değerli
arkadaşlarım. Neden ilgilenmiyorsunuz? Neden milletvekillerimiz
ilgilenmiyor. Buradan bakanlar gidiyor Karadenize, sükse yapmaktan başka
bir şey yaptıkları yok. Devletin bürokratlarına sükse
yapıyorlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güner, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Sorunlara çare bulma önerileri yok.
Neden bana selam vermedin? Neden benim yanıma gelmedin? sözleri
söyleniyor değerli arkadaşlarım. Sorun bu değil,
halkın ekmeği elinden alınıyor. Halkın elinde ekmek
kalmamış, açlık, sefalet içinde; ona çare bulun, onlara gitsin
sayın bakanlar. Neden siyasi boşluktan mülki amirler
Fındık düzenlensin, halkın refahı iyi olsun. diye
raporlar sunuyor Ankaraya? Nerede bu arkadaşlarımız? Neden
sunmuyorlar değerli arkadaşlarım? İşte, bu önerge,
inşallah Meclisimizde bir uyarı niteliğinde olur ve bizim
halkımıza sahip çıkılır, bu halkın yanında
olunur. Ben de bunu destekleyeceğim değerli arkadaşlarım.
Hangi konuda öneri getirirseniz, şerefim üzerine söz veriyorum, onu en iyi
destekleyen ben olacağım. Bunu da açıkça söylüyorum.
Ben üreticiyim, ben aynı zamanda oranın parlamenteriyim.
Fındık sorununu en iyi bilen kişiyim, her platformda
tartışırım değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ GÜNER (Devamla) Bir dakika efendim, bitireceğim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Evet, değerli
arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
bu önergenin gerçekten lehinde oy kullanacağız, yanında
olacağız ve bu araştırma bir uyarı niteliğinde
olacaktır. Bu Karadeniz halkının da bundan sonra
girişimleri yüzünü güldürecektir. Gençlerimiz yavuklularını,
gençlerimiz nişanlılarını, gençlerimiz eşlerini,
annelerini, babalarını bırakıp gurbet ele gitmeyecektir
değerli arkadaşlarım. Evine ekmek getirecektir, işinde de
gücünde de başarılı olacaktır, boynu eğik olmayacaktır.
Bunu da bu Parlamento inşallah araştırma yapar ve gereken
tedbirleri alır.
Ben hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum
efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin aleyhinde Düzce Milletvekili Sayın Yaşar
Yakış.
Sayın Yakış, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YAŞAR YAKIŞ (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; fındık tarımı ve
piyasasındaki sorunların araştırılarak ürünün verimli
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu kurulması yönünde
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilmiş olan önerge konusunda
AK PARTİ Grubunun görüşlerini yüce Meclise sunmak için huzurunuzda
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
fındığın önemini anlatmak için birkaç özelliğini
burada belirtmek istiyorum. Pek tabii ki Karadenizli milletvekillerimizin hepsi
fındığı gayet iyi tanırlar, ben de onlardan biriyim.
Haşır neşir oldum fındıkla çocukluğumdan beri ve
bütün sorunlarını yaşadım.
Birincisi: Fındık Genişletilmiş Karadeniz
Bölgesi dediğimiz bir bölgede yetiştirilmektedir.
Genişletilmiş derken Marmara Bölgesindeki birçok illeri yani
Sakarya ve Kocaelini de kapsar ve Marmara Denizinin güneyindeki bazı
yörelerde de fındık yetiştiriliyor, böylelikle sadece Karadeniz
değil, ben buna Genişletilmiş Karadeniz Bölgesi diyorum.
Fındık 7-8 milyon nüfusumuzun belli başlı
geçim kaynağıdır. Bu da ikinci özelliği.
Üçüncüsü: 500 ila 800 bin ton fındık üretimiyle dünya
fındık üretiminin yüzde 70i civarındakini sadece Türkiye kendi
başına üretmektedir. Bu sıfatıyla da dünya fındık
piyasasında söz sahibi olması gerekir.
Dördüncü özelliği: Fındık yetiştirilen yamaç
arazilerinin çok büyük bir kesiminde fındıktan başka bir ürünün
yetişmesi zordur, yetiştirilebilse de ekonomik değildir.
Bu kadar önemli özellikleri olan fındık, geçmişteki
hükûmetlerin yanlış politikaları nedeniyle aşırı
ölçüde politize olmuş bir konudur hatta 2005 yılında
fındık tarımı alanındaki ulusal kuruluşumuz olan
FİSKOBİRLİK Hükûmetle inatlaşarak -bu kelimeyi özellikle
seçtim, inatlaşarak- dünya piyasasında fındığın
fiyatı 4,5-5 lira civarında iken yani o tarihte 4,5-5 milyon lira iken
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Yakış, o günlerde AKP
milletvekilleri onların yanında oturuyordu. Bizim dönemimizde böyle
açıklanıyor. diye de politika yapılıyordu.
Doğruları söyleyin lütfen.
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen
Sayın Özkan, müdahale
etmeyin efendim, lütfen
MURAT ÖZKAN (Giresun) Efendim, müdahale etmiyorum, millete
yanlış bilgi veriyor, bakanlık yapmış bir zat.
BAŞKAN Lütfen efendim
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, benim muhatabım Değerli
Milletvekili değil, yüce şahsınızda Türkiye Büyük Millet
Meclisidir.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Ben de millet adına konuşuyorum.
YAŞAR YAKIŞ (Devamla)
Onun için, Millet Meclisine hitap etmeye devam edeceğim. Özel
olarak soruları toplantı dışında değerli
milletvekili arkadaşlarımla her zaman tartışmaya
hazırım.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Her
zaman ben de hazırım. Buyurun. O günkü kayıtlar ortada.
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Fındığın
fiyatının 4,5-5 lira olduğu bir dönemde
fındığın kilosuna 7 lira para vermeye hazır
olduğunu ilan ederek iki tane büyük hata yapmıştır:
Bir: Dünyada fındığın fiyatının kaç
para olduğunu bilmediğini ortaya koymuştur.
İkincisi: FİSKOBİRLİK gibi ulusal, önemli bir
kuruluşumuzu altından kalkamayacağı yükler altına
itmiştir.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Hatip bizden seçin deyip de
yönetimi organize eden siz değil miydiniz?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Öte yandan,
FİSKOBİRLİK, asıl kuruluş amacının
dışına çıkarak marketçilik ve âdeta yapsatçılık
yapmaya başlamıştır. Benim seçim bölgemde 3 trilyon liraya
mal olması mümkün olan bir iş merkezini inşa etmiş, o
binayı da maliyetinin 2 katından daha pahalıya mal ederek ortaya
çıkan rantı FİSKOBİRLİK yöneticileri kendi
yandaşlarına dağıtmışlardır.
2005 yılında FİSKOBİRLİKin Genel Kurul
toplantısına kendi seçim bölgemden giden delegelerle birlikte ben de
katıldım.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Yandaşlarına
dağıtırken Sanayi Bakanlığındaki müfettişi
niye göndermediniz Sayın Hatip?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
orada gördüğüm manzara beni -kelimeyi yine seçerek söylüyorum-
iğrendirmiştir. Sayın Başkanım, başka bir kelime
bulamıyorum oradaki hissiyatımı anlatmak için.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Siz devlet adamı
olmalısınız, yalan konuşmayın bari ya!
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Yurt dışındaki
görevim sırasında da Hamburga giden FİSKOOBİRLİK
yöneticilerinin
MURAT ÖZKAN (Giresun) Hepsi yalan!
YAŞAR YAKIŞ (Devamla)
orada kırmızı
fenerli mahallelerde sebep oldukları skandalları uzun zaman
duymuşumdur.
Yakın zamanlarda da, yine seçim bölgemde, seçim bölgeme
yakın yerlerde, delegeleri kendi tarafına kazanmak için
FİSKOBİRLİK yöneticilerinin dansözlere ödedikleri paraları
dahi FİSKOBİRLİKin bütçesinden ödemişlerdir. Bütün
bunları ben iğrenç buluyorum Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerim.
FİSKOBİRLİK Genel Müdürlüğü Giresunda
olduğu hâlde Genel Müdür Orduda oturmaktadır, 45 kilometre ileride
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Ya suçlayacağına icraat yap!
Şu konuşmaya bak! Hayret bir şey!
YAŞAR YAKIŞ (Devamla)
ve her sabah şoför 45
kilometre giderek Ordudan Genel Müdürü almakta, 45 kilometre getirmekte, 90
kilometre yol katetmektedir, akşam da bir 90 kilometre daha gitmektedir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bu söylediklerinizin hepsi
savcılık takibi gerektirmiyor mu? Ne yaptınız bu zamana
kadar? Suç duyurusunda bulundunuz mu?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şoför de şehir dışına
seyahat ettiği için harcırah almaktadır. (MHP
sıralarından gürültüler) Bu para nereden gidiyor? Bu para nereden
gidiyor? Bu para fukara fındık üreticisinin cebinden gidiyor.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Yakış, dedikodu
anlatmayın burada lütfen!
OKTAY VURAL (İzmir) Millet orada kan ağlıyor, siz
masal anlatıyorsunuz ya!
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Yakış, siz değil
misiniz Bizden seçin, yardım ederim. diyen? Utanıyorum ya!
Diplomatlık yapmış bir adamsınız.
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu
tespitler benim tespitim değildir. Bu tespitler
FİSKOBİRLİKin denetçileri tarafından tespit edilerek
kongreye sunulan raporda yer alan tespitlerdir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Ne işlem yaptınız Sayın
Yakış?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri
arzu ettikleri takdirde
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Ne işlem yaptınız Sayın
Yakış?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla)
o tarihteki tutanaklara
bakarlar ve raporları incelerler
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Ne işlem yaptınız Sayın
Yakış? İşlem ortada yok.
YAŞAR YAKIŞ (Devamla)
bu tespitleri kendileri de
orada görürler.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Kasetleri getirelim Sayın
Yakış, gösterelim kasetleri!
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkanım,
dinleyemeyecek miyiz?
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Yakış, son iki
yıldır FİSKOBİRLİKin Yönetim Kurulu Başkanı
partinizin bir ilçe başkanı değil midir? Niye düzeltmediler
madem?
AHMET YENİ (Samsun) Sakin sakin
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu
MURAT ÖZKAN (Giresun) Partinizin ilçe başkanı
değil mi Sayın Yakış? Onu soruyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
Buyurun Sayın Yakış.
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Sayın milletvekilleri,
FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu katrilyonlarca liraya hükmetmektedir.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Ya, Yönetim Kurulu Başkanı sizin
ilçe başkanınız, yapmayın Sayın Yakış!
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Bu yönetimde, seçilmişler
arasında, ilaç için bir tane üniversite mezunu yoktur.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Yakış, ilçe
başkanınız değil mi?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) İşte, AK
PARTİnin yönetimi devraldığı ilk yıllarda
FİSKOBİRLİK bu idi ve aşırı derecede politize
olmuştu.
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) O zaman öyleydi,
şimdi nasıl?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
FİSKOBİRLİK mi bıraktınız ki? Bitirdiniz. Ofise
teslim ettiniz, Ofise! Ofis buğday almıyor, fındık
alıyor.
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) İşte, bu nedenle
FİSKOBİRLİK Hükûmetle inatlaşmış ve
FİSKOBİRLİKi batırmıştır. Ben şu
sıralarda fındık üreticisi seçmenlerimi
FİSKOBİRLİKin mal varlıklarına el koyma davası
açmaktan vazgeçirmek için akla karayı seçiyorum.
Değerli milletvekilleri, FİSKOnun fındık
üreticilerinin parasını ödeyemeyecek duruma gelmesi üzerine,
Hükûmetimiz 2006 yılında
MURAT ÖZKAN (Giresun) FİSKOBİRLİK değil mi?
Kısaltması var, FKB deyin bari! FİSKO da ne? Nedir FİSKO,
fiskos mu?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla)
2006 yılından
itibaren müdahale etmek zorunda kalmıştır ve Toprak Mahsulleri
Ofisine fındık satın almak görevi vermiştir.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Fiskos mu bu ya? Ne FİSKOsu?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Toprak Mahsulleri Ofisinin ne
altyapısı ne de uzmanlığı
MURAT ÖZKAN (Giresun) Nereden biliyorsun?
YAŞAR YAKIŞ (Devamla)
bu işi
başarılı biçimde yürütmeye elverişli
olmadığı için, 2006 ve 2007 yıllarında
fındık üreticisi epey sıkıntı çekti.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Yakış, sen hiç
fındık topladın mı? Onu söyle bana!
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) 2008de de eksikliklerin önemli
bir bölümü giderilmiştir.
Öte yandan, FİSKOBİRLİK de devletle dalaşarak
bir yere gidilemeyeceğini anladığı için, yine kendi içinde
sadece fındık alımı işine odaklanacak bir yönetimi
FİSKOBİRLİK işbaşına getirmiştir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Yakış, dalaşmak
ne demek? Dalaşma sözü size hiç yakışıyor mu?
Bakanlık yapmış adamsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Devletin siyasileşmesini mi
istiyorsunuz? Devletle dalaşmak ne demek? Terörist mi onlar?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Devletle kim dalaşıyor,
kim?
MURAT ÖZKAN (Giresun) Size hiç yakışmıyor!
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen efendim.
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Bütün bunlar devam ederken
Hükûmetimiz fındık politikasını günübirlik politikalarla
yürütemeyeceğine inandığı için, uzun vadeli bir strateji
belirleme kararı vermiştir ve ilk adımını
atmıştır.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kendinizi devletin yerine mi
koyuyorsunuz?
MURAT ÖZKAN (Giresun) Fındıkçı devletle
dalaşır mı ya? Bu ne biçim konuşma Sayın
Yakış? Nasıl bir şey bu?
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen
Sayın Özkan
MURAT ÖZKAN (Giresun) Şu milletin huzurunda böyle bir üslup
yakışıyor mu size?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bakanlık işi bitti,
bundan sonra bakan olamazsın Sayın Yakış!
YAŞAR YAKIŞ (Devamla) Bu stratejinin Meclisin
onayına sunulacağı pek tabii ki doğaldır. Değerli
milletvekilleri burada olacaktır o strateji burada konuşulduğu
zaman çünkü yasal önlemler boyutu da vardır, onun için buraya esasen
gelecektir.
MHP Grubunun böyle bir araştırma komisyonu
kurulması fikrinin özüne karşı değiliz çünkü bu konuda
söylenecek her şeyin mümkün olan en saydam ortamda söylenmesi gerektiğine
inanıyoruz. Bu konuyu da en iyi niyetlerle Meclis gündemine getirmeye
çalıştıklarına inanıyoruz, orada bir tereddüdümüz yok.
Ancak, biraz önce bahsettiğim nedenlerle, strateji belirleme
çalışmaları devam ederken böyle bir komisyon kurulması, tam
da işi komisyona havale anlamına gelecektir. Yani komisyon
kurulmasına değil, bu konunun şu sırada gündeme
getirilmesine karşıyız.
AK PARTİ Grubu olarak, bu nedenle, sadece bu nedenle,
kısa bir süre sonra yüce Meclise esasen gelecek olan bir konunun şu aşamada
bir araştırma komisyonu kurulması konusu hâline
dönüştürülmesine karşı olduğumuz için bu önergeye olumsuz
oy vereceğiz.
Saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkanım, Hatip
fındık üreticilerini devletle dalaşan insan olarak
yorumlamıştır. Sözlerini geri almasını rica ediyorum.
Fındık üreticileri bunu hak etmiyor. Lütfen
RECEP KORAL (İstanbul) Şov yapma!
MURAT ÖZKAN (Giresun) -
Kimse şov yapmıyor. Gerçekleri söyleyin.
RECEP KORAL (İstanbul) Şov yapıyorsun.
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen
Sayın Koral
Sayın Özkan
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Yalçın, bir sözünüz mü var efendim?
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, bu konuda, müsaade
ederseniz, kısa bir açıklama yapayım.
BAŞKAN Arkadaşlar şöyle: Çok kısa,
mikrofonunuzu açayım ama burada, bakınız, gruplar arasında
gördüğüm kadarıyla bir anlaşma var, bütün gruplardan her
arkadaş çıkıp görüşlerini ifade ediyor. Bunların
üzerine tekrar olursa bir şey olmaz.
Bir dakika vereceğim Sayın Yalçın size. Lütfen,
sözlerinizi ifade edin.
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçının, Düzce Milletvekili Yaşar Yakışın
konuşmasındaki bazı sözleri nedeniyle açıklaması
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Efendim, bakanlık yapmış bir milletvekilimizin
burada dalaşmak tabirini kullanmasını iğrenmek tabirini
kullanmasını hiç kendisine
yakıştıramadığımı öncelikle ifade edeyim.
Bizim meselemiz FİSKOBİRLİK de değildir, biz
üreticiyi, üreticinin hakkını savunmayı tercih ediyoruz. Geçmişte FİSKOBİRLİKin
yanlışlarını da ifade ettik ama bu sürece getiren AKP
İktidarının kendisi olmuştur. Bugün, AKP
İktidarının FİSKOBİRLİKe Yönetim Kurulu
Başkanı yaptığı kişi bir AKP ilçe
başkanıdır ve bu ilçe başkanı eliyle
FİSKOBİRLİK tasfiye edilmektedir, 35 gayrimenkulü
satılığa çıkarılmıştır.
Bir şeyi daha ifade edeyim Sayın Başkanım:
FİSKOBİRLİK fındık fiyatını 7 YTL
açıkladığı zaman, Sayın Hatibin mensup olduğu
partinin genel sekreteri ve diğer sözcüleri Karadenizde Bu AKP
farkıdır, at sahibine göre kişner. ifadelerini
kullanmıştır. Daha geçen hafta, Sayın Nurettin Canikli
FİSKOBİRLİKe sahip çıkacaklarını ifade
etmiştir.
Bu konuşmayı Sayın Bakana hiç yakıştıramadım.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza
III.- YOKLAMA
(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Toplantı yeter
sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz.
Grup önerisinin oylamasından önce bir yoklama talebi var.
Sayın Akçan, Sayın Yalçın, Sayın Özkan,
Sayın Vural, Sayın Çakmakoğlu, Sayın Toskay, Sayın
Yıldız, Sayın Yunusoğlu, Sayın Sipahi, Sayın
Torlak, Sayın Paksoy, Sayın Vural, Sayın Durmuş, Sayın
Tankut, Sayın Özensoy, Sayın Büyükataman, Sayın Kumcuoğlu,
Sayın Çobanoğlu, Sayın Küçük, Sayın Diren, Sayın
Güner.
Sayın milletvekilleri, milletvekili
arkadaşlarımızın yoklama talebini yerine getireceğim.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/79) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
3.- (10/383) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve
saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 11.06.2009 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/383) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 11.06.2009
Perşembe günlü birleşiminde yapılması ve Genel Kurulun
bugün Saat 19:00a kadar çalışması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde Bursa Milletvekili Sayın
Abdullah Özer.
Sayın Özer, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4/C kapsamında istihdam edilenlerin sorunlarına
ilişkin verdiğimiz Meclis araştırma önergesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün sizlere yıllardan beri
çözülemeyen ama çözülememesine rağmen kanamaya devam eden ve hatta
kanatılmaya devam edilen bir konudan, bir yaradan bahsetmek istiyorum. Bu
konu, kamuoyunda özelleştirme mağdurları veya 4/Cliler
olarak bilenen konudur.
Özelleştirme mağdurlarına ilişkin yasal
dayanak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin
Geçici personel başlıklı (C) bendi ile her yıl ocak veya
şubat aylarında çıkarılan Bakanlar Kurulu
kararıdır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
4üncü maddesinin (C) bendine göre geçici personel tanımı
şöyledir: Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna
Devlet Personel Başkanlığının ve Maliye
Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar
Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet
sınırları içinde sözleşme ile
çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.
Yani bu kapsamda çalışanlar işçi değil ama memur da
değil yani ne olduğu belli değil.
Bugün bu kapsamda çalışanların sayıları
2009/14538 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre 21.193tür.
Zaman zaman Maliye Bakanı başta olmak üzere sayın bakanlar Biz
bunlara iş verdik. Nelerine yetmiyor? anlamına gelen sözler sarf
ediyorlar. Bu kürsülerde bu sorunu sürüncemeye bırakmaktan da âdeta zevk
alıyorlar. Bu 21.193 kişinin büyük bir bölümü eski Maliye
Bakanının Babalar gibi satarım. dediği
özelleştirilen kurumların yani SEKAnın, HAVAŞın,
Gimanın, TÜPRAŞın, Petrol Ofisinin, PETKİMin,
TÜGSAŞın, Sümerbankın ve benzer kuruluşların
kalifiye -dikkat ediniz, kalifiye- elemanlarıydı, kadrolu
elemanlarıydı, yetişmiş elemanlarıydı. O kurumlar
da Türkiyenin göz bebeği kurumlardı, cumhuriyetin çok önemli
birikimleriydi.
Değerli milletvekilleri, iktidara sesleniyorum: Bu
kurumları babalar gibi sattınız, helalühoş olsun da
çalışanlarından ne istediniz? Aile sorumluluklarını
yerine getirebilecekleri bir gelir ve sosyal haklardan mahrum ettiniz. Bu
insanları neden açlığa mahkûm ettiniz? Bu insanlara
düşmanlığınızın, haklarını vermemekte
ısrarınızın sebebi nedir, anlamakta zorlanıyorum.
Şimdi, 2009/14538 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına
bakıyorum çünkü bu karar özelleştirme mağdurlarının
çalışma usul ve esaslarını düzenliyor. Kararın 5inci
maddesi çalışma saatlerini düzenliyor. Bu maddenin ikinci ve üçüncü
cümlesinde deniliyor ki: Geçici personel kendisine verilen görevleri
çalışma saatlerine bağlı kalmaksızın
sonuçlandırmak zorundadır. Bu çalışma
karşılığında herhangi bir ek ücret ödenmez. 21inci
yüzyıl Türkiyesindeki uygulamaya bir bakın Allah aşkına!
Adında adalet kelimesi bulunan bir partinin iktidarındaki
uygulamaya bir bakın! Yani burası, Orta Çağ Türkiye'si mi,
Uganda mı, anlamakta zorlanıyorum.
Bu uygulama, Türkiye'nin onayladığı
uluslararası sözleşmelere göre ve Anayasamıza göre suçtur çünkü
bu uygulamanın adı angaryadır ve angarya, Anayasamıza
göre suçtur. Yani aynı dairede memur ve işçilerle birlikte çalışan
bu personel, mesai bitiminde herkes evine giderken kendilerine verilen işi
ücretsiz olarak bitirmek zorundadır veya mesai arkadaşları fazla
mesai alırken bunlar alamayacaktır. Bunun hukuka, adalete, vicdana
sığan tarafı var mıdır?
Değerli milletvekilleri, az önce de ifade ettim,
özelleştirme mağdurları kalifiye eleman yani nitelikli personel
iken mağdur duruma düşürülmüş kişilerdir. Bu
mağduriyet, ücretlerini de yarıya veya üçte 1e indirmiştir yani
özelleştirme mağdurları varlıktan yokluğa düşürülmüş
kişilerdir. Bunların kazanç getirici bir işte
çalışmaları da yasaktır. Neden? Çünkü bunlar işçi
sayılmayan ama memur da sayılmayan kişilerdir. Memur
sayılmıyorlar ama devlet memurları için suç sayılan fiil ve
hareketler bunlar için geçerli. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
İzinler konusunda da ayrı bir gariplik var.
Yıllık izin yok çünkü yılda on ay çalışıyorlar
yani bir yılı dolduramadıkları için yıllık izni
hak etmiyorlar. İktidarın mantığına göre Ayda bir gün
ücretli izin verilebilir. diyor Bakanlar Kurulu. Şimdi burada bir noktaya
dikkatinizi çekmek istiyorum: Yılın on ayı
çalışıp iki ay ücretsiz izne çıkan bu insanlar, neticede
Kızılayın tahsis ettiği çadırlarda
yaşamıyorlar, çoluk çocukları var ama diyorsunuz ki: Bu iki
aylık sürede sigortalı bir işte
çalışamazsınız, çalışırsanız
sözleşmenizi yenilemeyiz. Peki, bu iki aylık sürede bu insanlar kira
vermeyecek, elektrik, su kullanmayacak, yiyip içmeyecek, çocuğunu okula
göndermeyecek mi? Parayı nereden bulacak? Haa, demek istiyorsunuz ki:
Çalış ama haberimiz olmasın. Ee peki, kayıt
dışıyla mücadele etmiyor muyduk? Kayıt dışı
suç değil mi? Bu insanları gözlerimizin içine baka baka suça
yönlendiriyorsunuz, azmettiriyorsunuz, suç işliyorsunuz. Yetmiyor, bir
yıl çalışmadıkları için kıdem tazminatı
hakkı da ortadan kalkmış oluyor. Yani yirmi beş-otuz
yıl çalıştıktan sonra açlık sınırında
yaşayan bu insanları herhangi bir toplu para almaksızın
emekli ediyorsunuz. Bunun vicdana sığan bir tarafı var mı?
Gelin, bu duruma bir son verelim, sözleşmeleri birer yıllık
yapalım.
Değerli milletvekilleri, Bakanlar Kurulu kararının
8inci maddesi Çalıştıkları her dört ay için iki günü
geçmemek üzere hastalık izni verilir, rapor süresinin iki günü
aşması hâlinde aşan kısım için ücret ödenmez. diyor.
Yani ayda yarım gün hastalanma hakkınız var. Allah
aşkına, hastalık, özelleştirme mağdurları için
sizden izin mi isteyecek? Hastalık bu, bir gün de sürer, kırk gün de
sürer. Önemli olan bunu belgelemek değil mi? Hayır. Adında
adalet kelimesi olan İktidara göre hasta olma hakkınız yok.
Allah göstermesin, özelleştirme mağdurları ağır
hastalığa maruz kalsalar işten atılacaklar, sokakta
kalacaklar; hem hasta hem işsiz hem aç
Bu mantığı benim
vicdanım kabul etmiyor açıkçası.
Değerli milletvekilleri, çok uzağa gitmeye gerek yok,
diğer kurumlara gitmeye veya bakmaya gerek yok. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çalışan 4/Bliler için de, 4/Cliler için de
Başkanlık Divanı kararıyla iyileştirmeler
yapmışız, ücretlerde, sosyal haklarda, izinlerde
iyileştirmeler yapmışız. Ben, özel sektörden geliyorum,
inanın, özel sektörde hiçbir işveren böyle bir sözleşmeyle
işçi çalıştıramaz. Böyle bir sözleşme yargıdan
kesinlikle geri döner. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, gelin bu
örneği genelleştirelim, 21 bin kişinin ıstırabına
son verelim.
Değerli milletvekilleri, 21 bin kişiyle Türkiye Cumhuriyeti
devleti batmaz, gelin bunları kadroya geçirelim ve bu zulüm sona ersin.
İşinize geldiğinde yapıyorsunuz zaten, işte size bir
örnek; 2007 yılında, Diyanet İşleri
Başkanlığında çalışan 250 civarındaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özer.
ABDULLAH ÖZER (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
4/C çalışanını, hatta TRTde
çalışan 165 4/C kapsamında çalışanı kitabına
uydurup 4/B kapsamında çalışır hâle getirdiniz. Bu
uygulamayı neden tüm 4/C kapsamında çalışanlar için yapmıyorsunuz?
Yani, buradaki tek sorun, TRT ve Diyanet İşleri
Başkanlığında 4/C kapsamında
çalıştırılanların özelleştirme mağduru
olması mıdır? Unutmayın, özelleştirme
mağdurlarının işi gücü vardı, işlerini ellerinden
aldınız, onları mağdur hâle siz getirdiniz; o yüzden bu
sorunu çözmek zorundasınız. İşinize gelince kitabına
uyduruyorsunuz, işinize gelmeyince bin dereden su getiriyorsunuz.
Unutmayın, hiçbir iktidar zulüm ile payidar kalamaz.
Kamuda çalışan 657ye tabi 4/C statüsündeki personelin
çalışma koşullarını düzenleyen hizmet
sözleşmesindeki sakıncaların düzeltilmesi,
yanlışlıkların giderilmesi yüce Meclisin önünde duran çok
ciddi bir zorunluluktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH ÖZER (Devamla) Bitiyor Sayın Başkan, çok az
kaldı.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ABDULLAH ÖZER (Devamla) 4/C statüsünde çalışan
binlerce vatandaşımıza reva görülen bu zulmün bir an önce
giderilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özer.
Grup önerisinin aleyhinde, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Akif Paksoy.
Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, kamu
görevlilerinin sorunları hakkında verdiği araştırma
önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin malumu olduğu üzere, kamu personel rejimi, AKP
Hükûmetinin yedi yıllık iktidarı döneminde bir türlü
düzenlenememiştir. Aslında düzenlenmemiştir demek daha
doğru olur diye düşünüyorum.
Kamudaki statü ve ücret eşitsizliği bu Hükûmet döneminde
had safhaya ulaşmıştır. AKP sözcüleri bu kürsüye
geldiklerinde, bütün cumhuriyet döneminde şu kadar icraat
yapıldı, bizim dönemimizde bu kadar yapıldı diyorlar.
İyi güzel de, döneminizde yapılmayanları,
yapmadıklarınızı niye söylemiyorsunuz? Siz de çok iyi
biliyor ve kabul ediyorsunuz ki aynı unvanda aynı işi yapan,
farklı kurumlarda görev yapan kamu personeli arasındaki farklı
ücret uygulaması iş barışını bozmakta, kurumlar
arası nakil talebini artırmaktadır. Bu durumda ihtiyacı
olan kurumlar personel sıkıntısı çekerken, ihtiyacı
olmayan kurumlarda personel fazlalığı oluşmaktadır.
Özlük hakları kendi kurumuna nazaran daha iyi kurumlara geçmek isteyen
memurlar, milletvekilleri başta olmak üzere üst yöneticilerden tavassut ve
torpil talep etmektedirler. Bu talepler karşılanmadığı
takdirde -ki çoğunluğu karşılanamamaktadır-
vatandaşla siyasiler ve kamu yöneticileri arasında hoş olmayan
durumlar yaşanmaktadır.
Hükûmete kamu personel rejimiyle ilgili ne zaman bir soru sorulsa,
kadro talebinde bulunulsa, ücretlere zam istense alınacak cevap çok
kısa ve net: Kamu personel reformu çalışmaları devam
etmektedir. Çalışmalar neticelendiğinde bu sorunlar çözülecektir.
İyi de, bu çalışmalar ne zaman tamamlanacak?
Çalışmalar tamamlanmaktan öte, siz kamu yönetimini daha çetrefilli
hâle getiriyorsunuz. Mesela ısrarla sözleşmeli personel
uygulamasına devam ediyorsunuz ve sözleşmeli personelin
sayısını artırıyorsunuz, vekâletle yönetme huyunuzdan
vazgeçmiyorsunuz. Bakın, kamuda 150 binin üzerinde sözleşmeli
personel çalışıyor. 657 sayılı Yasa gayet açık.
Sözleşmeli personelin ihtiyaca göre geçici ve uzmanlık gerektiren
işlerde çalıştırılmasını öngörüyor.
Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlığı
başta olmak üzere diğer bakanlıklarda da
yaygınlaştırılan sözleşmeli personel uygulamanız
657 sayılı Yasayla uyuşuyor mu? Millî Eğitim Bakanlığı
sırf 30 bin usta öğreticiyi bu statüde geçici zamanlı
çalıştırıyor. Sağlık
Bakanlığının uygulamaları tam Avrupa İnsan
Hakları Mahkemelik. Hiçbir mazeret tanımıyor. Askere gidenler
ancak mahkeme kararına istinaden görevlerine dönebilirken, nihayet bu
uygulamadan vazgeçildi. Böyle sosyal devlet, böyle hukuk devleti olur mu?
Kıymetli arkadaşlar, bu sözleşmeli personel
işi tam bir vicdanları sızlatan yara hâline geldi. Aynı
kurumda, aynı yerde, aynı öğrenimde iki kişiden biri
sözleşmeli, diğeri kadrolu. Sözleşmelinin mazeret de dâhil tayin
hakkı yok, sözleşmesi yıllık yenileniyor, terfi imkânı
yok, sosyal güvenlik kurumu olarak SSKlı sayılıyor,
arkadaşının aldığı ücretten daha az ücret
alıyor. Bizce, sözleşmeli personel uygulamasına
Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı engel olmaları
gerektiği hâlde örtülü olarak destek vermektedirler. Şunun için: Kamunun
ihtiyacı olan kadroları Maliye Bakanlığı vermiyor.
Maliyeden kadro alamayınca siz de bu sefer arkadan dolanarak
sözleşmeli personel ihdas edilme amacına aykırı olarak
personel ihtiyacını karşılamaya
çalışıyorsunuz. Nihayetinde çıkan kaynak yine kamunun
kesesinden çıkıyor. Şimdi Millî Eğitim ve Sağlık
Bakanlığında yaygın olarak
kullandığınız bu yöntemi, yarın, polisler, hâkimler
için de mi kullanacaksınız? Sözleşmeli öğretmenden sonra,
Türkiye, sözleşmeli hâkim, sözleşmeli polisle mi tanışacak?
Arkadaşlar, burada hem yasa ihlal ediliyor hem de personel mağdur
ediliyor. Bakın, mesela, sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu
öğretmenlere nazaran maruz kaldığı birkaç
haksızlığı size aktarayım:
Kadrolu öğretmene göre sözleşmeli öğretmenin il içi
ve özür durumu hariç il dışı tayin hakkı yok. Eş
durumu atamaları eşlerinin çalıştıkları kurumun
yüzlerce kilometre uzağına yapılıyor. Sözleşmelilere
yolluk verilmiyor. Ek dersinden SSK kesintisi yapılıyor. Burası
çok önemli, sözleşmeli öğretmenler yönetici veya müfettiş olamıyorlar.
Bir yıllık sözleşmeli öğretmen ile yirmi beş
yıllık sözleşmeli öğretmen aynı maaşı
almakta, eş, çocuk ve doğum yardımlarından
faydalanamamaktadır.
Sözleşmeli öğretmenlerin sözleşmeleri her yıl
yenilenerek giriş-çıkış yapılmaktadır.
İş garantileri konusunda endişe verici bir durum söz konusudur.
Sözleşmeli bir öğretmenin emekli olma ve emekli tazminatı alma
hakkı belirsizdir. Dahası var, sözleşmeli öğretmenin yurt
dışı öğretmenliğe başvuru hakkı yoktur. Her
sözleşme döneminde sözleşme bedeli veya başka adlar
altında kesinti yapılmaktadır. Sözleşmeli
öğretmenlikte geçen süreler maaş derecesine etki etmemektedir.
Sözleşmeli öğretmenlik, atama değil
görevlendirmedir. Sözleşmeli öğretmenler hiçbir şekilde Yönetici
Atama ve Görevde Yükselme Yönetmeliğinden yararlanmamaktadırlar.
İdarecilik hakları yoktur. Sözleşmeli öğretmenler asker
öğretmen olarak görev yapamamaktadırlar. Sözleşmeli
öğretmenler ile kadrolu öğretmenlerin ek ders ücretleri
farklıdır. Bu listeyi uzatmak mümkün. Öğretmenlerde yaşanan
sıkıntıların benzerleri diğer sözleşmeliler için
de geçerli.
Kıymetli arkadaşlar, bizim Milliyetçi Hareket Partisi
olarak çağrımız: Öncelikle hangi kamu görevlerinin memurlar ve
sözleşmeliler eliyle yürütüleceğini açıkça bir
tanımlayın. Yok, diyorsanız, bu durum 657 sayılı
Yasada tanımlanmış; bu sizin yaptığınız,
657 sayılı Yasaya da, Anayasaya da, kamu vicdanına da
aykırı.
Bir başka husus: 57nci Hükûmet döneminde eşitliği
ve adaleti temin amacıyla çıkarılan kamu personelinin merkezî
sınavla seçilmesine dair yönetmelik sizin döneminizde
sulandırıldı. Özellikle belediyelerin bu yönetmelik hükümleriyle
bağdaşmayan şekilde mülakat yoluyla personel almalarına
imkân verilmektedir. Bu da torpil ve kayırmacılık
iddialarını güçlendirmektedir.
Kamu personel reformu çalışmaları tamamlanmadan
Hükûmetin bir kısım bakanlıkları veya kamu
kurumlarını yeniden yapılandıracağına dair
haberler çıkmaktadır. Bu husus kamu personel reformu çalışmalarını
akamete uğratacaktır. Bu çalışmanın bir bütünlük
içinde süratle yapılarak personelin mağduriyetine ve kamu
hizmetlerinin aksamasına sebep olacak uygulamalardan
kaçınılması gerekmektedir.
Kamu kurumlarında çok sayıda vekâleten yönetici görev
yapmaktadır. Hükûmetin 10uncu Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet
Necdet Sezerle anlaşamaması sonucu bir kısım görevlerin
vekâletle yürütülmesi makul karşılanıyordu. Ancak, Sayın
Gülün Cumhurbaşkanı olmasından sonra aynı uygulamanın
artarak devam etmesi kamu personeli üzerinde bir baskı
oluşturmaktadır. Vekâleten yönetici atama tasarrufunun
kullanılması bu yöneticileri inisiyatif kullanmaktan
uzaklaştırmakta, sorumluluk almalarını engellemektedir.
Vekil yönetici, işine gerektiği gibi motive olamamakta ve en
önemlisi, astlarının kendilerini yer yer dikkate almamaları,
yasal otoritelerinin zaafa uğraması gibi sonuçlarla
karşılaşılmaktadır.
Diğer bizce çok önemli bir konu: Bir kısım kamu
personelinin Hükûmet yandaşı sendikaya üye olmaları yönünde
baskı gördüğüne dair çok sayıda bilgi almaktayız. Bir
kısım sendikalar kendilerinin Hükûmetle yakın ilişki içinde
olduğu izlenimini vererek personeli yönlendirmekte, bir kısım
amirler de şifahi olarak personele baskı yapmaktadır. Kamu
görevlilerine yönelik bu baskılar affedilmeyecek bir yanlıştır.
Kıymetli arkadaşlar, AKP Hükûmeti ülkemizin,
insanımızın temel meselelerini çözmek yerine gündemi sürekli
maniple etmektedir. Sayın Başbakanın edep ve ahlak dersi
vermeden önce kendi söylemlerini, kendi konuşmalarını güzelce
bir oturup gözden geçirmesi gerekmektedir. Ak ve adaletin sözlükte bir kelime
olmaktan öte anlam kazanabilmesi için gerçekten ak ve adil icraatlara imza
atılması gerekmektedir.
Size bir örnek vermek istiyorum: Özürlülerin istihdamına
yönelik olarak yönetmelikler var. Bu yönetmelikler ne diyor: Memur olarak
özürlü istihdamı için kamu kurumları kadrolarının yüzde
3ünü, işçi olarak istihdam edilecekler için kamuda yüzde 4ünü, 51
kişiden fazla personel çalıştıran iş yerleri için de
yüzde 3ünü özürlülere ayırın. diyor. Peki, bu kıstaslara
uyuluyor mu? Bu yönetmeliklerin uygulanıp uygulanmadığının
takibi yapılmıyor mu? Yapılmıyor. Üstelik sizin bir de
engelli vatandaşlarımızı temsil eden bir milletvekiliniz
var. Sayın Ayva, Hükûmet bizim önerilerimize kulaklarını kapatıyor,
âdeta sessiz sinema oynuyor. Lütfen, siz bu kadroların gereği gibi kullanılıp
kullanılmadığını bir araştırın.
Özellikle Millî Eğitim, Sağlık gibi personel sayıları
fazla olan bakanlıkların bu oranlara ne kadar riayet ettiklerini bir
tespit edin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) - Ben cevabını
biliyorum, belki siz de biliyorsunuz ama lütfen, bu konunun üzerine gidelim.
Kıymetli arkadaşlar, aynı sıkıntı
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında iş
hakları olan şehit yakınları ve gazilerimiz için de mevcut.
Bu Kanun kapsamında ayrılması gereken kontenjanlar
ayrılmıyor. Temenni edilmez ama bu Kanundan iş
hakkını kullanmak isteyen vatan evlatlarının kendileri ve
yakınlarına ayrılması gereken kontenjanların
bildirilmemesi yüzünden istedikleri yere, istedikleri kuruma
atanamıyorlar.
Öyle anlaşılıyor ki kamu personel reformunu ne
zaman çıkartacağınız meçhul, hatta
çıkartamayacağınız daha kuvvetli bir ihtimal. En iyisi,
siz, kamu personelinin ek ödeme altında aldığı
tazminatları emekli maaşlarına yansıtın, en
azından yüzde 70-80ini yansıtın, emekli olmak isteyen personel
gönül rahatlığıyla emekli olabilsin. Bu şekilde, ülkemiz
gibi işsizliğin had safhada olduğu bir sırada iş bekleyen
binlerce, yüz binlerce insanımıza da umut verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) Ben, bu araştırma
önergesinin Meclise bu şekilde getirilmesi şeklinde değil de
Sayın Bakanın kamu görevlilerinin, yani kamu personel reformunun
açıklanmasını beklerdim diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Grup önerisinin lehinde Muş Milletvekili Sayın Nuri
Yaman, buyurun efendim.
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi 4/C statüsündeki
çalışanları kapsayan hizmet sözleşmesiyle ilgili Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun verdiği araştırma önergesinin lehinde
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
nedenle yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Benden önce konuşan değerli hatipler konunun benzer,
benim de değineceğim can alıcı noktalarına deyim
yerindeyse satırbaşlarıyla değindiler. Ben de bunları
belirtmenin yanında, zamanın elverdiği ölçüde de, uygulamadan
gelen ve 2004 yılından bu yana uygulanan sözleşmeli personelin
uygulama sırasında ne tür sıkıntılarla
karşılaştıklarına ve yaşadıkları -benim
de bire bir tanık olduğum- bazı konulara da yeri geldiğinde
değinmek istiyorum.
Bilindiği gibi, kamu hizmetleri, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4üncü maddesine göre Memurlar, sözleşmeli
personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür. hükmünü
taşıyor. Bu düzenlemeye göre araştırma önergesine konu
edilen geçici personel çalıştırılması da bu Kanunun
söz konusu 4üncü maddesi kapsamındaki personel olarak
değerlendiriliyor. Bu maddeye göre, bir yıldan az süreli veya
mevsimlik hizmet olduğunda, Devlet Personel Başkanlığı
ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak
Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve sayı
sınırları içinde sözleşmeyle
çalıştırılan ve işçi olmayan kimseler, diye
tanımlanmaktadır. Bu konuyu düzenleyen ve her yıl Bakanlar
Kurulunca çıkarılan karara dayalı sözleşme hükümleri
değerlendirildiğinde, konuyla ilgili sözleşmeli
çalışan kimselerin tazminat haklarının önüne geçilmesi için
yılın on iki ayının belli bir süresi için
çalıştırılmaması gibi -ki bu genelde bir ile iki ay
arasında görülmekte- bir uygulamanın devam ettirilmekte olduğu
ve bunun her yıl kararnamede de aynen yinelendiğini görüyoruz. Bu
uygulama ile çağdaş çalışma sistemlerinin
dışında bir düzenlemeye gidildiğini sanıyorum kabul
etmeyecek bir kişi aramızdan çıkmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu kapsamdaki personele ücretsiz
izinli sayıldıkları bir veya iki aylık süreler içinde
başka bir yerde çalışma yasağı getirilerek
insanların âdeta iradeleri üzerine ipotek konulduğu bu düzenlemeyle
de ortaya çıkıyor. Yine, bu sözleşmeyle çalışanlar
birer prangalı mahkûm gibi, elleri de bağlanmış vaziyette.
Devlete çalışırken fazla mesai, sosyal yardımlar, denge
tazminatı, döner sermaye katkısı gibi hiçbir ek ödeme bunlara
yapılmayarak, insanlar âdeta, çalıştırıldıkları
kapılara muhtaç duruma devlet tarafından sokulmuş
durumdadır.
4/C kapsamındaki personele ilişkin sözleşmede
yıllık izin hakları da çağdaş yönetim sistemlerinde
rastlanmayacak bir biçimde yılda on günle sınırlı
tutularak, âdeta, sözleşmeli personelin sanki dinlenme ve izin yapma
hakkı yokmuş gibi bu hak ellerinden alınarak gasbediliyor. Peki,
tüm çalışanlara bir hak olarak verilen tatil ve dinlenme hakkı
bu insanlara neden hak olarak tanınmamakta? Bu kişiler yoksa modern
köle olarak değerlendirildikleri için mi böyle bir haktan yoksun
bırakılmaktadır?
Sözü edilen 4/C statüsündeki personelin çalışma
şartlarını düzenleyen ve her yıl çıkarılan
sözleşme değerlendirildiğinde de, İktidarca, AKP
Hükûmetince bu personelin aleyhine, hem ücretleri hem diğer sosyal
hakları bakımından, sanki çalışan köleler statüsünde
mahkûmlarmış gibi, böyle bir, ekmeğe muhtaç duruma getirilmeleri
söz konusudur.
Bu personelin Türkiye genelinde, 2004 yılından bu yana,
özelleştirme işlemlerinin başlamasından bu yana
yaklaşık 80 bin kadar olduğu da düşünüldüğünde,
bilhassa 2004 yılında yürürlüğe giren, özelleştirme
uygulamaları sonucu işsiz kalanların diğer kamu
kurumlarında geçici personel statüsünde istihdam edilmelerine ilişkin
uygulamayla, söz konusu bu personeller oldukça mağdur ve
bakımsız, sahipsiz bir duruma düşmüşlerdir. Öncelikle,
atandıkları yeni kurumlarda görevleriyle ilgili yaptıkları
işlere büyük bir uyumsuzluk ve psikolojik sorunları yaşamaya
başlayarak işe başlıyorlar. Bu durum da personelin
veriminin düşmesine ve çalışma arkadaşları
arasında çeşitli huzursuzlukların çıkmasına neden olmaktadır.
Söz konusu personelin ücret farklılıkları ile
çalışma saatleri konusundaki düzenlemede de geçici personelin
kendisine verilen görevleri çalışma saatlerine bağlı
kalmaksızın sonuçlandırmak zorunda kalması, buna
karşılık herhangi bir ek ücret almaması durumu da günümüzün
modern yönetim sistemlerine uymadığı gibi, kendisini Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak adlandıran mevcut İktidarın adalet
duygularıyla da çeliştiği kanaatindeyim.
Ücretsiz izinli sayılma süresinin de her ay için azami bir
gün hesaplanması düzenlenmesinde de çalışma
hayatımızı düzenleyen mevcut sisteme tamamen ters bir
yaklaşım sergilenmektedir. 4/C kapsamındaki geçici personelin
görev yerinde sözleşmenin feshi hâlinde ihbar, kıdem ve başka
adlar altında herhangi bir tazminatın ödenmemesi hususlarındaki
düzenlemelerin de yine bütün dünyada ve bizim de uymaya
çalıştığımız kamu yönetimlerindeki
çalışma ilkeleriyle bağdaşmadığını da
burada siz sayın milletvekillerine duyurmak isterim.
Tabii, bu uygulama sonucunda kamuda, bilhassa KİTlerde ve
kamu bankalarında 2004 uygulamaları sonucunda çok sayıdaki
personel buradaki kendi çalışma sistemlerinin ve kendi uzmanlık
alanlarının dışındaki görevlere atanmakla âdeta mecbur
kılındılar.
Bu uygulamanın başladığı dönemde kamuda
görev yaptığım süre içinde aynı yöntemle bilhassa
İçişleri Bakanlığının taşra il ve ilçe
örgütlerine bu yolla atanan personelin bire bir
karşılaştığı sorunları gördüğümde
duyduğum üzüntüyü ve uğradığım o hayal
kırıklığını da burada siz değerli
milletvekillerimle, arkadaşlarımla paylaşmaktan
vazgeçemeyeceğim.
Hiç unutmuyorum, bu denetimlerin birinde, bir ilin il idare
kurulunda görevlendirilen, bankadan gelen değerli iki bayan
arkadaşın, o uyum süresi içinde, sürekli dışarı
çıkarak içeri girmesinden sorunu olduğunu anladım ve
çıktıkça kendi heyecanını, kendi psikolojik sorununu
gidermek amacıyla ilaç aldığını ancak bu ilaca bu
göreve geldiği bu altı aylık süre içinde diazeme
bağımlı hâle geldiğini söylediğinde, büyük bir
üzüntüyle, kendisine, yaptığı işlerindeki eksikliklerini
neredeyse görmezlikten gelecek şekilde bir acıma duygusu duydum.
Çünkü bankadaki kişi Ben bu işlerin yabancısıyım. Ben
bir il idare kurulunda alınan bir kararın, bir 3091 sayılı
Kanun kapsamında alınan bir kararın içeriği hakkında,
işlemleri hakkında yetişmedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaman, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Benim emekliliğime şu kadar süre var. Ben
çocuklarımın geçimi için, ben ailemin geçimi için bu görevi
kabullenmek zorunda kaldım. Üstelik eşim de benim bulunduğum
bölgenin dışında görev yapıyor. Ben bu psikolojiyle ben o
zaman mülkiye müfettişi olarak görev yapıyordum- Sayın
Müfettişim, ben bu dosyadaki gösterdiğiniz bu eksikliklerin
içeriğini bilmeden bunları nasıl hazırlayabilirim? Ve
söyledikleri doğruydu. Çünkü, siz, o görevin gereği olan bir
kişiyi buraya atamamıştınız. Siz, o kişiyi o
göreve atarken bu görevin gerektirdiği bilgi ve birikimi olup
olmadığını düşünerek vermediğiniz için ve benzeri
birçok insanın psikolojik sorunlarla, hatta hatta intiharlara kadar
gittiğini de burada vurgulamak istiyorum.
Sözü fazla uzatmadan bu kısa süre içinde
değineceğim bir konu da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. NURİ YAMAN (Devamla) İzin verin Sayın
Başkan, bir dakika içinde sözümü tamamlayacağım.
BAŞKAN Buyurun.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Önemli bir kesimi ilgilendiren ve
kamuda sayıları 84ten bu yana gittikçe artan sözleşmeli
personelin kangrenleşen bu sorununun gerçekten böyle bir
araştırma önergesiyle ele alınması gerektiğini,
vicdani bir sorumluluk olarak, işin uygulamasından ve içinden gelen
bir kişi olarak belirtirken, söz konusu araştırma önergesine
olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yaman.
Grup önerisinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, nasıl ki Türkiyenin uzun
yıllardan beri bekleyen kangrenleşmiş sorunlarına AK
PARTİ el attıysa, çözdüyse, gerek geçici işçilerle ilgili olarak
ve gerekse de sözleşmeli personelle ilgili birçok düzenleme yine
Hükûmetimiz tarafından yapılmıştır. O yüzden,
özellikle benden önce konuşan bütün hatiplerin burada bu manada da AK
PARTİyi takdir etmesini beklerdim.
Değerli arkadaşlar, uzun
yıllardan beri var olan
geçici işçilerin sorunlarına AK PARTİ el atmış ve
hatırlayın, 2007 yılında yine bu Genel Kurul, bu Meclis
Türkiyede yaklaşık 219 bin geçici işçinin sorununa el
atmış, onları daimî iş pozisyonuna
yerleştirmiştir. Uzun zamandır kamuda ve mahallî idarelerde yer
alan bu geçici işçiler AK PARTİyle birlikte, 5620 sayılı
Kanunla refaha kavuşmuş, rahata kavuşmuş ve kendileri
kadrolu işçi olarak şu anda da işlerine devam ediyor.
Şunu da antrparantez belirteyim ki, bu geçici işçilerin
büyük bir kısmı da, büyük bir ekseriyeti de bizden daha önceki
dönemlerde çalışmaya başlayıp ama o sıkıntılarla işlerine
devam eden vatandaşlarımızdı. Bunların
dışında kalan geçici işçiler ise sözleşmeli personel
statüsüne kavuşmuştur.
Değerli arkadaşlar, 657 sayılı Kanun 1965ten
beri var olan bir kanun. 65ten bu yana -sizlerin yaşı biraz daha
fazladır belki bana göre, birçoğunuz daha kıdemlisiniz-
hatırlayın, o tarihten bu tarihe kaç tane hükûmet geçti, kaç tane parti
iktidar oldu. Bugüne kadar hangi parti, hangi hükûmet bu işçilerin
sorunlarına el attı?
Bakın değerli arkadaşlar, 1992den beri
özelleştirmeler yapılıyor, bugün değil 1992den beri
özelleştirmeler yapılıyor ve 1992den 2002ye geldiğimizde
ya da bu geçici sözleşmeli personelleri 4/C kapsamına aldığımız
tarihe geldiğimizde yaklaşık 10 bin civarında işçi
sokağa atılmış durumdaydı, özelleştirme nedeniyle
işini kaybetmişti ve bunların sorunlarıyla o günkü iktidarlar
maalesef hiç ilgilenmemişlerdi, el atmamışlardı.
Yine işçi sınıfından gelen talepler -başta
Türk-İş olmak üzere- Özelleştirme nedeniyle işini kaybeden
işçilerin 4/C kapsamında değerlendirilmesi onları rahata
kavuşturur. gibi talepler Hükûmetimiz tarafından kabul edilmiş
ve özelleştirme nedeniyle, hem daha önceki dönemlerde özelleştirme nedeniyle
işini kaybedenler hem de mevcut, devam eden özelleştirme nedeniyle
işini kaybedenler bu kapsamda değerlendirilerek kamu
kurumlarında sözleşmeli personel statüsünde işe
kavuşmuştur. Yani onları sokağa atan biz değiliz;
bilakis onları sokaktan işlerinin başına koyan yine bu
parti olmuştur, bu İktidar olmuştur.
Değerli arkadaşlar, pek tabii ki özelleştirme
nedeniyle işini kaybedenleri nasıl ki 4/C kapsamında AK
PARTİ istihdam ettiyse, inşallah yine onların
şartlarının iyileştirilmesi de bu İktidarla mümkün
olacaktır. Bizler onların sıkıntılarını
biliyoruz ancak mevcut anayasal ve yasal durum da şu hâliyle buna imkân
vermiyor. Diliyorum ve umuyorum ki tüm sıkıntıları
giderecek olan kamu personel rejimiyle çok daha geniş bir zamanda ve
geniş bir platformda konunun ele alınarak çözülmesi ve
değerlendirilmesi gereklidir.
Değerli arkadaşlar, işte arz ettiğim
nedenlerle, Meclisin oluşmuş bir gündeminin de olması nazara
alınarak, sıkışık bir zamana denk getirilen Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup önerisinin
oylamasından önce yoklama talebi vardır. Bu talebi yerine
getireceğim.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşları tespit ediyorum:
Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Özyürek, Sayın Bingöl, Sayın Köse, Sayın Mengü, Sayın Emek,
Sayın Koçal, Sayın Coşkuner, Sayın Barış,
Sayın Paçarız, Sayın Köktürk, Sayın Seçer, Sayın
Dibek, Sayın Gök, Sayın Arat, Sayın Sönmez, Sayın Durgun,
Sayın Oksal.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/383) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve
saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S.
Sayısı: 385) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, Komisyon Raporu 385 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Geçen birleşimde ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
21inci madde üzerinde dört adet önerge vardır; önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
21inci maddesiyle 4760 sayılı kanuna eklenen geçici madde 6da geçen
40 ibarelerinin 60 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
21 inci maddesiyle 4760 sayılı kanuna eklenen geçici madde 6da geçen
40 ibarelerinin 65 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 21inci maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Hüseyin Yıldız
Manisa Konya Antalya
Yılmaz
Tankut Mehmet Akif
Paksoy
Adana Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 21. maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Osman
Coşkunoğlu Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Atila Emek
Uşak Malatya Antalya
Ali Koçal Abdullah Özer Akif Ekici
Zonguldak Bursa Gaziantep
Vahap
Seçer
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katı-lamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı temel yasa olmamakla
birlikte temel yasa kabulüyle görüşüldüğü için maddeler üzerinde
görüş bildirme olanağımız maalesef bulunmamaktadır.
Önergeler vesilesiyle çeşitli maddeler ve tasarının kimi
düzenlemeleri hakkında görüş ifade etme fırsatı buluyorum.
Değerli milletvekilleri, dün akşam burada yapılan
görüşmeler sırasında, iktidar partisinin Grup Başkan
Vekili, tasarının birkaç maddesine yönelik olarak bazı
açıklamalarda bulundu. Benim dün yaptığım bir eleştiri
vardı. Tasarının 13üncü ve 20nci maddelerinde, Türkiyeden
yurt dışına ihracat amacıyla mal taşıyan, Gümrük
Kanununun ihracat rejimi hükümleri çerçevesinde mal taşıyan
taşımacılarımıza sınır kapılarında
yapılan mazot teslimlerinin vergisiz olması yönündeki düzenlemeler,
tasarının 13üncü ve 20nci maddesi düzenlemeleri, burada verilen
önergelerle tasarıdan çıkarıldı. Sayın Canikli
yapmış olduğu açıklamada, yapılan bazı vergi
incelemeleri nedeniyle bu düzenlemelerin vergi affı anlamına
geleceğini ifade etti, o nedenle çıkarıldı
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gelebileceği
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Gelebileceği
Bunun gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur değerli
milletvekilleri.
Vergi kanunlarının birçok maddesiyle ilgili her zaman
için vergi inceleme elemanlarının sürekli olarak incelemesi
vardır. Yani, bir konuda vergi incelemesi yapılması o konuda bir
yasal düzenleme yapılmasına engel değil; yeter ki yasal
düzenlemenin içeriği konusunda emin olalım, doğru bir iş
yaptığımız konusunda emin olalım. Neydi yapılan
düzenleme ve burada tasarıdan çıkarılan düzenleme? Daha önce,
2006 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle,
Katma Değer Vergisi Kanununa ve Özel Tüketim Vergisi Kanununa eklenen
hükümle yurt dışına ihracat malı götüren taşımacılarımıza,
sınır kapılarında standart depolarını geçmemek
üzere yapılan motorin teslimleri vergiden istisna edilecektir. Bu standart
deponun kaç litre olduğu uygulamada tartışma konusu oldu.
Hükûmet buraya bir madde getirdi, dedi ki: Bu 550 litredir. Şimdi, bunu
buradan çıkardık. Niye çıkardık? Gerekçesi meçhul.
Sayın Caniklinin yapmış olduğu açıklamayı,
gerekçeyi kabul etmiyorum, doğru değil. Yani, yapılan yasal
düzenleme yürürlükteki vergi incelemesini niye etkilesin? Yapılan yasal
düzenleme bundan sonrasını bir kere ilgilendirir. Ayrıca şu
anlama da gelebilir: Tam tersine vergi incelemesini güçlendirebilir de. Bak,
bugüne kadar 550 litre değildi, şimdi 550 litre oldu. gerekçesini
ileri sürebilir inceleme elemanları. Bunlar makul değil.
Benzer şekilde, ithalat, ihracat ve transit rejim
kapsamında işlem gören mallar için liman ve hava meydanlarında
bu yerlerin işleticileri tarafından verilen hizmetlere ilişkin
katma değer vergisine yönelik olarak getirilen istisna düzenlemesi de
tasarıdan çıkarıldı. Buna yönelik bir değerlendirme
yapılmadı burada ama belki bunun için de muhtemel bir vergi
incelemesinden veya yapılmakta olan bir vergi incelemesinden söz
edilebilir. Bilemiyorum var mıdır yok mudur ama bu da bundan
sonrasını düzenler. Yani geleceğe yönelik düzenlemenin
içeriği yanlış ise çıkaralım buradan, hiç
itirazım yok, konuşalım. Vergi kanunlarına herhangi birini
kollayan, Türkiye ekonomisinin zararına, Türkiye ekonomisinin aleyhine,
rekabet eşitsizliği yaratacak düzenlemeleri koymama konusunda biz de
grup olarak son derece hassasız. Bu varsa bu gerekçeler konuşulur,
bunları çıkarırız ama bu yoksa onun dışında
başka objektif bir gerekçe ortaya konamadığına göre
yapılan işlemi ben makul bulmuyorum.
Teşvikle ilgili birkaç cümle daha söylemek istiyorum:
Teşvikle ilgili paketi dün burada değerlendirdim, dedim ki: Seksen
bir ilin seksen birine de teşvik veriyorsanız, bu artık bölgesel
teşvik değildir. Bölgesel teşvik, geri kalmış
yörelerin, gelişememiş illerimizin, bölgelerimizin gelişmiş
bölgelere kıyasla rekabet eşitsizliğini gidermek amacıyla
getirilir. O nedenle, bu bölgeleri ayrı gruplarsınız, buralara o
eşitsizliği giderecek şekilde bazı önlemler
koyarsınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
o şekilde bunu
bölgesel teşvik olarak isimlendirebiliriz. Şimdi, ben teşvikle
ilgili listeleri inceledim. Bir sektör söyleyeceğim: Eğitim
yatırımları. Eğitim yatırımları seksen bir
ilin seksen birinde de teşvik ediliyor. Şimdi bunu bölgesel
teşvik olarak adlandırmak mümkün değil. Sektörel teşvik
olarak bile adlandırmayı doğru bulmuyorum. Türkiye'nin
eğitim yatırımlarını teşvikte, seksen bir ilde
teşvikte bu kadar dağıtılacak bol kaynağı var
mıdır? Yani İstanbulda
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sağlıkta da yok.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Dört bölgede var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Dört bölgenin dördünde
ve seksen bir ilin tamamında -tek tek o listeleri inceledim- teşvik
ediyoruz. Yani İstanbuldaki bir eğitim
yatırımının Doğudaki, Güneydoğudaki eğitim
yatırımına kıyasla teşvik edilecek hangi yanı
vardır? Denilebilecek ki: Oradaki vergi oranı biraz daha yüksek
diğerinde biraz daha düşük.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Var tabii, olmaz olur mu?
İstanbulun da var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Değil.
Bakın, o zaman, üçüncü ve dördüncü bölgeye çok daha anlamlı
teşvikler vermelisiniz. Teşvik paketi son derece eksik
kalmıştır değerli arkadaşlar.
İkinci bir eksiklik de şudur: İndirimli kurumlar
vergisi oranını, yatırım faaliyete geçtikten sonra o
yatırımdan elde edilecek kazanca uygulayacağız. O
yatırım dışında başka bir faaliyet konusundan o
şirketin geliri varsa, oradan doğacak kurumlar vergisini
uygulamıyoruz; bu da eksikliktir. Mademki bir teşviktir,
yatırım faaliyete geçmeden veya faaliyete geçtikten sonra başka
bir alandan elde ettiği gelir varsa, gelin buna da indirimli kurumlar
vergisini uygulayarak bir an önce o yatırıma yönelik teşvikin o
yatırımcının eline ulaşmasını
sağlayalım.
Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Tasarının 21inci
maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yıllardır ülkemizde eleştirilen konulardan birisi
de toplanan vergilerin dolaylı veya dolaysız olup olmaması
hususudur. Pek çok gelişmiş ülkede dolaysız vergilerin vergi
gelirleri içindeki payı da yüzde 70 civarında iken bizim ülkemizde
maalesef dolaylı vergilerin payı da yüzde 70lere dayanmaktadır.
Bizde dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki oranı yüzde 70 civarında
iken, OECD verilerine göre, ABDde yüzde 11, İsviçre, Kanadada yüzde 19,
İtalyada yüzde 20, Fransada yüzde 22, Meksika ve İspanyada yüzde
23 civarındadır. Ülkemiz, OECD ülkeleri arasında bu
bakımdan en son sıralarda yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, dolaylı vergiler en adaletsiz
vergilerdir çünkü vergi adaletinin sağlanabilmesi için az kazanandan az,
çok kazanandan çok vergi almak gerekmektedir. Dolaylı vergileri, gelir
düzeyi ne olursa olsun tüm tüketiciler aynı miktarda ödemektedirler.
Dolaylı vergiler, alınan mal veya hizmetin içindedir.
Katma değer vergisi, özel tüketim vergisi gibi vergiler asgari ücretliden
de, gelir düzeyi çok yüksek kişilerden de aynı miktarda
alınmaktadır. Ayrıca yüksek dolaylı vergiler kayıt
dışılığa neden olmaktadır. Kişiler, vergi
ödememek için vergi kaçırma ve vergiden kaçınma yoluna
gitmektedirler. Vergi ödememek için kayıt altına alınmayan
ürünlere yönelmektedirler.
Ülkeler neden dolaylı vergi alır? Çünkü toplaması
kolaydır. Kişinin harcamaları içinden alınır.
Özellikle vergi tahsilatında başarısız olan ülkeler daha
çok dolaylı vergileri tercih ederler, tıpkı ülkemizde
olduğu gibi. Ama bakıyoruz ki Hükûmet toplanması kolay olan bu
vergiyi bile toplayamadığı gerekçesiyle dolaylı vergilerin
içinde ikinci bir adaletsizlik yaparak kazancı düşük olanların
tükettiği piyasa değeri daha düşük olan cep telefonlarından
daha fazla vergi alma yoluna gitmektedir. Hem nispi hem de maktu vergi
uygulaması koyarak nispi oranda vergi artışı
yapmaktadır. Tabii, bu verginin bir de katma değer vergisi
matrahına etkisi vardır ki dolaylı olarak katma değer
vergisini de artırmaktadır.
Mevcut düzenlemede cep telefonlarının ithalatında
yüzde 20 oranında özel tüketim vergisi ve yüzde 18 oranında katma
değer vergisi alınmaktadır. Yani mükellef 50 Türk liralık
bir cep telefonu ithal ettiğinde 10 Türk lirası özel tüketim vergisi
ödemekte ve 10,8 TL de ithalde alınan katma değer vergisi
ödemekteydi. Yani toplam 20,8 Türk lirası katma değer vergisi ve özel
tüketim vergisi ödenmekteydi.
Yeni düzenlemeyle ne olacak? Kişi 50 Türk lirasına ithal
ettiği telefon için 40 Türk lirası özel tüketim vergisi ve 16,2 Türk
lirası da ithalde alınacak katma değer vergisi ödeyecek, yani
toplamda 56,2 Türk lirası vergi ödeyeceklerdir. Bu durum, dikkat edilirse,
az gelirli bir kişinin kullandığı düşük fiyatlı
telefonlar içindir. Hâlbuki mevcut ithalat değeri 200 Türk lirası ve
üzeri olan telefonlarda bir değişiklik olmayacak, aynı vergiyi
ödemeye devam edeceklerdir. Kısaca, bu düzenleme bu kriz döneminde fakire
ek vergi yükü getirirken, zenginin ödediği vergide herhangi bir
değişikliğe neden olmamaktadır. Yani AKP Hükûmeti krizi
fakir ve yoksuldan daha fazla vergi alarak aşmaya
çalışmaktadır.
Aslında vergi mevzuatımızda vergiden
kaçınmayı önleyen düzenlemeler mevcuttur. Kurumlar Vergisi Kanununun
13üncü maddesinde yer alan Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü
kazanç dağıtımı başlıklı maddesinde
Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine
aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya
hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya
kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak
dağıtılmış sayılır. denilmektedir.
Gelir İdaresi Başkanlığı bu madde
kapsamında gümrük beyannamelerinde gerçek değerinin altında
değer gösterilerek ithal edilen cep telefonlarını transfer
fiyatlandırması kapsamında değerlendirerek gerçek bedel
üzerinden vergilendirebilir. Ama bunu yapabilmek için iyi bir vergi denetimine
ihtiyaç vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sonuç olarak, iyi bir vergi denetimi yapılarak cep
telefonları gerçek değeri üzerinden vergilendirilebilir. Böylelikle
düşük gelir grubundan ek vergi alınmasına neden olunacak bu
düzenlemeye de gerek kalmaz. Maliye Bakanlığı faturayı
düşük gelir grubuna çıkarmamış olur.
Anayasamızın 2nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin
sosyal bir hukuk devleti olduğu, 73üncü maddesinde ise herkesin kamu
giderlerini karşılamak üzere maddi gücüne göre vergi ödemekle yükümlü
olduğu belirtilmektedir. Getirilmek istenen düzenlemeyi sosyal devlet
anlayışına uygun bulmadığımız gibi, adalet,
eşitlik ve genellik gibi vergileme ilkelerine de uygun
bulmadığımız için bu kanun tasarısının
21inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasının
uygun olacağını ifade eder, saygılarımı
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Evet, iki önergeyi birlikte oylarınıza arz ediyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
21 inci maddesiyle 4760 sayılı kanuna eklenen geçici madde 6da geçen
40 ibarelerinin 65 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Uygulama açısından uygun tutara
ulaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
21 inci maddesiyle 4760 sayılı kanuna eklenen geçici madde 6da geçen
40 ibarelerinin 60 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan teklif ile rakamın artırılması
düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
22 nci maddesiyle 488 sayılı kanuna ekli (2) sayılı
tablonun Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar
başlıklı bölümüne eklenen fıkrada geçen Kanunu
çerçevesinde ibaresinin Kanunu hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turan Kıratlı
Kırıkkale
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 22 nci maddesi ile 488 sayılı Damga
Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tabloya eklenen (40) numaralı
fıkradaki
mudi
ibaresinin
tevdiat sahibi
şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Erdal
Sipahi Ertuğrul
Kumcuoğlu
Mersin İzmir Aydın
Mustafa
Kalaycı Yılmaz
Tankut Kürşat
Atılgan
Konya Adana Adana
Akif
Akkuş
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
22 nci maddesiyle 488 sayılı kanuna eklenen (2) sayılı tablonun
Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar
başlıklı bölümüne eklenen fıkrada geçen Kanunu
çerçevesinde ibaresinin Kanunu hükümleri çerçevesinde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 22. maddesindeki Depoculuk Kanunu ibaresinin
Depoculuk Kanunu hükümleri şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şahin
Mengü Vahap Seçer
Malatya Manisa Mersin
M.
Şevki Kulkuloğlu Ali
Rıza Öztürk
Kayseri
Mersin
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyemizin
okumuş olduğu iki önerge aynı mahiyettedir.
Dolayısıyla bu önergeleri birlikte işleme alıyorum.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Katılmıyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Vahap Seçer
BAŞKAN Sayın Seçer, buyurun efendim, önerge sahipleri
adına. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değişiklik önergemizde, 22nci maddede yer alan
Depoculuk Kanunu çerçevesinde ibaresinin Depoculuk Kanunu hükümleri olarak
değiştirilmesini talep ediyoruz. Bu değişiklikle kanun
maddesine açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde
açıklanan yatırım teşvik paketiyle ilgili bazı
değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Bu yatırım teşvik
paketi, tabii, ülkemizin, hatta dünyanın içinde bulunduğu ekonomik
krizin hâlâ hüküm sürdüğü bir ortamda açıklanan bir teşvik
paketi.
Tabii bu paket açıklanırken, Türkiyenin mevcut içinde
bulunduğu, özellikle istihdama dönük sorunların
aşılması amaçlanıyordu. Elbette ki ülkemizde
yatırıma ihtiyaç vardır; istihdam için ihtiyaç vardır,
gayrisafi millî hasılaya katkı yapsın diye, üretim olsun diye
ihtiyaç vardır, ihracat için ihtiyaç vardır. Ama Türkiyenin bugün
içinde bulunduğu krizden dolayı mevcut faaliyette bulunan sanayi
tesisleri ve diğer sektörler, tarım sektörü, vesair sektörler,
inşaat sektörü, imalat sektörü, bu paket içerisinde sektör olarak
teşvik edilecek, desteklenecek hangi sektörleri düşünürsek
düşünelim, göz önüne alırsak alalım, bütün sektörler şu
anda zaten ciddi anlamda bir kriz içerisinde.
Sanayi sektöründe zaten kapasite kullanım oranları,
belki de geçmiş yıllara göre mukayese ettiğiniz zaman en
düşük oranlarda. İşsizlik, mevcut krizin ortaya
çıktığından bu yana yüzde 10 sevi-yelerinden, yüzde 15
seviyelerine çıkmış; 2,5 milyon işsizimiz 4 milyon, 4,5
milyon seviyelerine yükselmiş.
Bütün bu sorunlar varken, tabii, bir iş adamına
sorarsanız Yatırım için en uygun ortam hangi ortamdır?
Tabii, ortamın güllük gülistanlık olduğu, piyasaların iyi
olduğu, talebin yoğun olduğu, para
kazanıldığı dönemler daha çok iş adamları için
yatırıma müsait dönemlerdir. Böyle kriz ortamlarında insanlar
mevcut işletmelerini, mevcut fabrikalarını devam ettirmek,
çalışmalarını devam ettirmek, faaliyetlerini devam
ettirmek, krizden en az zararla kurtulma yönünde o enerjilerini harcamayı
tercih ederler. Böyle dönemlerde pek yatırım düşünülmez.
Benim tespitime göre bu yatırım teşviki birçok
sektörü ele almış ama daha çok büyük projelere uygun bir teşvik
paketi olarak yorumluyorum. Âdeta adrese teslim bir teşvik paketi, vücut
belli ona göre bir kumaş biçiliyor. Bu teşvik paketi
incelendiğinde daha çok büyük projelere, örneğin rafineri
yatırımları, enerji, boru nakil hattı
yatırımları, bu projelere katkı sunacak bir
yatırım teşvik paketi olarak algılıyorum. Yoksa, küçük
ve orta boy işletmelerin veya ondan biraz daha büyük işletmelerin,
tekrar yeni tesislerin kurulmasına yönelik bir fayda
sağlayacağını düşünmüyorum. Zaten bu yatırım
teşvik paketinin mali portresine baktığınız zaman
-Sayın Başbakan da dün açıkladı- pek beklenen büyüklük
seviyesinde değil, 250 milyon TL gibi bir maliyetten söz ediyor. Tabii
böyle bir maliyetin şu anda Türkiye ekonomisine ve yatırımlara
sağlayacağı katkı da burada tartışma konusu
olabilir.
Ayrıca, bölge ve sektör tespitlerinde ciddi hataların
olduğunu ben gözlemliyorum. Nitekim bu bölgeler -dört bölge- tespit
edilirken 2002 yılının verilerine göre TÜİK
çalışmaları sonucu elde edilmiş sosyoekonomik
gelişmişlik endeksi kriterleri göz önüne alınmış ama
2002den bu yana yedi yıl bir süre geçti, o süreç içerisinde Türkiyede
çok şey değişti, o gün doğan çocuk bugün yedi
yaşında. Dolayısıyla, bölgesel anlamda
baktığınız zaman da yedi yılda -belli bir bölgeyi
düşündüğünüz zaman- çok şeylerin değiştiğini
görebileceksiniz.
Bakıyorum, benim seçim bölgem Mersin ikinci bölgede yer
alıyor, oysaki Gaziantep, Konya, Kayseri, Hatay, Samsun gibi illerimiz
üçüncü bölgede yer alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Seçer, konuşmanızı
tamamlayınız.
VAHAP SEÇER (Devamla) Tabii, üçüncü bölgede yer almaları
onların bu yatırım teşvikinden daha fazla avantajlar
sağlayacağı anlamına geliyor. Mersin ile Gaziantepi
karşılaştırdığınız zaman kimse iddia edemez
ki Mersin Gaziantepten çok daha fazla gelişmiştir veya Konyayla
mukayese ettiğiniz zaman.
Zira, benim seçim bölgeme bakıyorsunuz, gerçekten Türkiye'nin
sosyolojik anlamda birtakım yüklerini çeken önemli yerleşim
birimlerinden bir tanesi. Güneydoğudan göç aldığını
hepimiz biliyoruz, çok yoğun iç göçe muhatap olan bir bölgemiz. Orada
işsizlik oranını incelediğiniz zaman Türkiye
ortalamasının en az 2 katı fazla işsizliğin hüküm
sürdüğünü göreceksiniz. Bu anlamda değerlendirmelerin çok daha
objektif yapılmasını ben dilerdim ama bakıyorum ki burada
bana göre siyasi birtakım müdahalelerin kokusunu ben alıyorum, bunu
da yadırgıyorum açıkçası.
Bizim bölgemizin seçim dönemi çalışmalarında sizin
de milletvekili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Devamla) Hemen bitireceğim Sayın Başkanım.
Mevcut iktidarın milletvekilleri de beni
doğrulayacaklardır. Bize Mersinde seçim
çalışma-larında, programlarda sordukları zaman Mersinin
en önemli sorunu nedir? diye, hepimiz, hep bir ağızdan İşsizlik
diyorduk. Peki, bu konuda çözüm önerileriniz
nelerdir? diyorduk. Sayın Kürşad Tüzmen 3T formülünü ortaya
atmıştı. Nedir bu 3T formülü? Tarım, turizm ve taşımacılık ama
bakıyorum sektörel bazda bizim bölgeye desteklenecek sektörlerde turizm
unutulmuş,
taşımacılık unutulmuş, tarım
unutulmuş. Bu anlamda, tekrar bu teşvik paketinin gözden geçirilmesi
gerektiğini düşünüyorum. Bölgelere has birtakım özelliklerin
sektör seçiminde göz önüne alınması gerektiğini
düşünüyorum.
Sayın Başbakanın da bu konuda açıklaması
var, kabul ediyor 2010a kadar TÜİK bu konuda tekrar bir
çalışma yapacak ve 2010 sonuna kadar tekrar bölgeler
güncelleştirilecek ve ilan edecek. diyor.
Diliyorum Sayın Başbakanın dediği gibi olur ve
bu haksızlıklar ortadan kalkar diyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum.
Buyurun.
Gerekçe:
Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi
amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı
açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 22 nci maddesi ile 488 sayılı Damga
Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tabloya eklenen (40) numaralı
fıkradaki
mudi
ibaresinin
tevdiat sahibi
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Cemaleddin Bey
BAŞKAN Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu tarafından verilen değişiklik
önergesi üzerine söz aldım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 4, 8, 9, 10, 12,
15, 16ncı maddeleriyle Katma Değer Vergisi Kanununda, 22nci
maddesiyle de Damga Vergisi Kanununda yapılan düzenlemelerle, tarım
ürünlerinde lisanslı depoculuğu teşvik etmeyi amaçlayan önemli
vergi istisna ve muafiyetleri getirilmektedir. Bizim verdiğimiz bu
değişiklik önergesi esasen bir düzenleme mahiyetindedir. Bu
tasarının bu tarım ürünlerindeki lisanslı depoculuğu
teşvik etmesi anlamında olumlu bir değerlendirmesi olacaktır
diye düşünüyorum.
Ülkemiz tarımının gelişmesi
bakımından lisanslı depoculuğun teşvik edilmesi ve
yaygınlaştırılması fevkalade önemlidir. Amerika
Birleşik Devletleri başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde
etkin ve yaygın bir lisanslı depoculuk ile ürün ticareti sistemi
bulunmaktadır. Polonya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi eski
Doğu Bloku ülkelerinde bile lisanslı depoculuk sistemi
bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde federal düzeyde 863,
eyalet düzeyinde 6.937 adet lisanslı depo faaliyet göstermektedir.
Ülkemizde lisanslı depoculuk sistemi uygulamaya geçirilebilirse Türk
tarımının içine düştüğü dar boğazdan
çıkmasına ve uzun vadede Türk tarımının
gelişimine önemli katkılar sağlayabilecektir. Bu sayede
sağlıklı bir depolama altyapısı oluşacak, üründe
kalite bozukluğu önlenecek ve ürün kalitesi korunacak, arz-talep dengesi
sağlanacak ve kayıt dışılık büyük ölçüde
azaltılacaktır. Üreticilerimiz bu sistem sayesinde malını
daha iyi değerlendirebilecek, tüccar daha kapsamlı ve sistemli bir
ticaret yapabilecek ve sanayicilerimiz de stok maliyetlerini
düşürebileceklerdir. Zira, lisanslı depoculuk sistemi, tarım
ürünlerine dayalı ticareti kolaylaştıran, pazar
alanını genişleten, ürün piyasalarının
gelişmesine ve bu piyasalarda fiyat istikrarına katkı
sağlayan ve sanayicinin üretim için ihtiyaç duyduğu ham maddeyi
tedarik etmesini kolaylaştıran önemli bir kurumsal
altyapıdır. Bu kurumsal altyapı içerisinde üreticiler,
sanayiciler, lisanslı depolar, yetkili sınıflandırıcılar,
ürün borsaları, bankalar, sigorta şirketleri ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı bulunmaktadır.
İşte, görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla
lisanslı depoculuk yatırımlarının vergi
düzenlemeleriyle teşvik edilmesi sağlanacaktır. Ancak sistemin
amaçlanan işlevinin yerine getirilebilmesi bakımından,
tarımsal destekleme çalışmalarında, destekleme
politikaları oluşturulmasında ve uygulamalarında, depolama
ücretinin bir kısmının sistem oturana kadar sübvanse
edilmesinin, devlet destekli kredi kullanımlarında öncelik ve
avantajlı şartlar gibi hususların ve diğer destekleme
politikalarının dikkate alınması fevkalade önemli hâle
gelmektedir.
Sözlerime son verirken önergemizi bilgilerinize sunuyor, sizleri
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Uslu, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR
ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 103üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarının 22nci maddesi
üzerinde verilen Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
22 nci maddesiyle 488 sayılı kanuna ekli (2) sayılı
tablonun Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar
başlıklı bölümüne eklenen fıkrada geçen Kanunu
çerçevesinde ibaresinin Kanunu hükümlerince olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: İbarenin değiştirilerek, dilin
kullanımı açısından uygun ifadeye ulaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde beş adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
23 üncü maddesiyle değiştirilen 213 sayılı kanunun 72 nci
maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde geçen bu madde
uyarınca ibaresinin bu madde gereğince olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
23 üncü maddesiyle değiştirilen 213 sayılı kanunun 72 nci
maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde geçen bu madde
uyarınca ibaresinin bu madde hükmünce olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesinde, parantez
içinde yer alan ibaredeki en son
bir üye ifadesinin
ayrıca bir üye
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Erdal
Sipahi Ertuğrul
Kumcuoğlu
Mersin İzmir Aydın
Mustafa
Kalaycı Cemaleddin
Uslu Kürşat
Atılgan
Konya Edirne Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 23 üncü maddesinin son fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan Bengi Yıldız Nuri Yaman
Şırnak Batman Muş
Fatma
Kurtulan
Van
Takdir komisyonların kurulacağı yerler ile bu
madde uyarınca kurulan komisyonların çalışma usul ve
esasları yönetmelikle belirlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 23 üncü Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal
Malatya Amasya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, size bir insan boyutuyla bir
de iş boyutuyla iki tane örnek anlatacağım hak, eşitlik,
adalet açısından. Şimdi, burada çalışan memurlar,
takdir komisyonları, bu ülkedeki tüm kamu görevlileri kendi işlerini
en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar. Tüm kamu görevlileri
-siz de gidip görüyorsunuz- olağanüstü çaba gösteriyorlar. Cumartesi
pazarı yok bu insanların.
Bugün Plan ve Bütçe Komisyonuna bir yasa tasarısı geldi.
Sanki Türkiye'de başka hiçbir kamu görevlisi yoktur, Başbakanlık
personeli fazla çalışma ücretinin 5 katı kadar fazla çalışma
ücreti alacak. Değerli arkadaşlarım, ben görüyorum, gece 24.00e
kadar şuralarda bekleyen tüm bakanlık temsilcileri fazla
çalışmıyor mu? Tarım Bakanlığı, Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı bu ülkenin üvey
evlatları mı? Değerli arkadaşlarım, bakın,
altını çiziyorum: Bugün gelen tasarı metni
Fazla
çalışma ücreti var zaten, gece çalışıyorsa alıyor
ama 5 katı kadar arkadaşlar, 5 katı!
Orada çalışan özel kalem müdürüne veriyorsun, Orada
çalışan aynen, spesifik, altını çiziyorum, peki, orada çalışan
emniyet görevlisi senin memurun, senin bürokratın değil mi
arkadaşlar? Onlara vermiyorsun. Bir bu, bir kere bunu arz edeyim.
İkincisi: Değerli arkadaşlarım,
esnafımızın, yine burada organize sanayi bölgeleriyle ilgili
küçük esnafımızın, değişik meslek
gruplarının kurduğu kooperatifler var; bunlar, iş yeri
yaptırmak için, iş yeri kooperatifleri. Kendi adlarına iş
yapmak için ve taşınıp ekmeğini oradan çıkarmak için,
bir şekilde bunlar
Her şeye KDV istisnası getiriyorsunuz ama
küçük esnafın iş yeri kooperatifleri tapusunu alırken
Arkadaşlar -içinizde var, illerinize gidince sorun- yani 150 metrenin
altındaki dairelere uyguluyorsunuz ama 50 metrekare, 60 metrekare iş
yeri yapmış insana -ekmek parası için yapmış ve
birleşerek yapmışlar- bir iş yeri kooperatifine
-ekmeği için yapıyor- bunlara, bunların KDV
istisnasını niye sağlamıyoruz? Dün verdik bir önerge,
reddettiniz. Değerli arkadaşlarım, bunlar küçük esnaf. Ayda bin
lira ödüyorlar, zorla, kendilerine bir iş yeri -örneğin
ayakkabıcılar, örneğin tenekeciler, örneğin başka bir
şey- açmak için bir kooperatif kurmuşlar ve küçük küçük yani bunlar
böyle bir fabrika değil, atölye değil. Yani, bunlara KDV
uygulamanın bir anlamı var mı arkadaşlar? Zaten inşaatı
yaparken zaten inşaat maliyetinden KDVyi yiyorlar bu insanlar. Yani,
inşaatı için aldığı her türlü inşaat malzemesini
-kapısı, penceresi, betonu, çimentosu- zaten KDVli alıyor. Her
şeyde KDV iadesi, KDV istisnası sağlıyorsunuz, bir küçük
esnaf tapusunu alırken tapusunu KDVsiz vermiyorsak o zaman bu yasada
eşitlik ilkesi de yoktur.
Demin verdiğim örnek gibi, tıpkı
Başbakanlık çalışanlarının bu ülkede üstün
ırk olduğu bir yerde, esnafın hor görüldüğü bir yerde ben
başka söz söylemiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 23 üncü maddesinin son fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
Takdir komisyonlarının kurulacağı yerler ile
bu madde uyarınca kurulan komisyonların çalışma usul ve
esasları yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Katılmıyoruz efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Belirsizlik giderilmek istenmiş ve uygulama
kurallarının takdiri olmasından ziyade hukuki kurallara
bağlanması daha faydalı görülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesinde, parantez
içinde yer alan ibaredeki en son
bir üye ifadesinin
ayrıca bir üye
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünyanın hemen hemen her yerinde hukuk öğrenimine ilk başlayan
öğrencilere Hukuka Giriş diye bir ders verilir ve bu derste hukukun
temel kavramları, ilerideki öğrenim safhasına yardımcı
olsun diye o çocuklara verilmeye çalışılır. Bunların,
bu kavramların bazıları esasa, bazıları şekle
aittir ve şekle ait olan hususlardan birisi de şudur: Kanun
yapımında parantez içinde hüküm olmaz. Bunu pek çok hukukçu
yakından bilir ama bu maddede parantez içinde hüküm var. Ayrıca,
bazı hâllerde parantez içine hüküm koymakla yetinmiyorsunuz, parantez
içine bir de tırnak içinde hüküm koyuyorsunuz. Sayın Arınç gibi
hukuk bilgisi bilinen bir kişinin şu anda burada bulunması bu
Meclis için bir şans.
Şimdi, beyefendiler, bakın, bu maddeyi okuyun
dikkatlice. Bu maddeye göre bir takdir komisyonu kuruluyor. Bu takdir
komisyonunda maliyeden 2 kişi bulunur, tapudan 1 kişi bulunur, bir de
ticaret odasından 1 kişi bulunur. Sonra parantez açıyorsunuz ve
eğer söz konusu arsa organize sanayi bölgeleriyle ilgili ise organize
sanayi bölgesinden gelir bu temsilci diyorsunuz. Ama bu hükümde, gelecek olan
bu üyenin bu 4 üyeye ilave mi olduğu veyahut da ticaret odasından
gelecek temsilcinin yerine mi geleceği açık değildir. Okuyun, o
net bir şekilde görülmektedir. Dolayısıyla, eğer bu zat
ticaret odasından gelecek temsilciye ilaveten geliyor ise benim önergemde
ifade ettiğim şekilde bu maddenin değiştirilmesi
lazım, yok öyle değilse o zaman bu hükmün doğru dürüst ifade
edilmesi lazım.
Ayrıca, bakın, şimdi dikkatle metni
okuduğunuzda madde şöyle gidiyor:
tapu sicil müdürü veya tevkil
edeceği bir memur ve ticaret odasınca seçilmiş bir üye
ibaresinin ... şeklinde
değiştirilmiştir. Türkçede böyle
bir cümle kurulmaz, -nin yapılmıştır denmez; şu,
şu şekilde yapılmıştır diyebilirsiniz,
şunun şu şekilde yapılması
kararlaştırılmıştır diyebilirsiniz ama
şunun
değiştirilmiştir diyemezsiniz. Bu Türkçe bozuk.
Şimdi, ben bunu ısrarla burada söylüyorum, diyorum ki:
AKP Hükûmeti iktidara geldiğinden beri, devlete ve devletin kanun yapma
prosesine saygı kalmadı. Gelişigüzel, çalakalem metinler kaleme
alınıyor ve getiriliyor. Bu neden oluyor, bu neden oluyor? Çünkü, dün
de söyledim, kanun yapma sürecinde inisiyatif artık Türkiyede
Başbakanlığa geldi, eskiden ilgili bakanlıklar tasarı
hazırlarlardı ve Başbakanlıkta Kanunlar ve Kararlar Tetkik
Dairesi diye bir merci vardı ve bu merci bakanlıklardan gelen
kanunları profesyonel gözle incelerdi. Şimdi, artık, Türkiye'de
Başbakanlık diye bir kurum yok, sadece Başbakan diye bir
kimse var. Türkiye'de Başbakanlık diye bir kurum yok
Başbakan diye bir kimse var ve Başbakanın etrafında
birtakım kimseler var; hukuk bilgileri yok, devlet tecrübeleri yok. Ondan
sonra, oturuyorlar, bir yerlerden topladıkları birtakım
metinleri bir araya getiriyorlar, kanun tasarısı diye önümüze
koyuyorlar. Ondan sonra da, ben komisyon başkanı olsam iade ederim
bunları Hükûmete Doğru dürüst yazıp gönderin. derim ama
artık, -defalarca bu kürsüde ifade ettiğim gibi- Türkiye Büyük Millet
Meclisi de bütünüyle Hükûmetin
kontrolüne girmiş görünüyor.
Değerli arkadaşlarım, bunun adı demokrasi
değildir. Bu yüce Meclise, bu yüce kuruma bu denli sırt
çeviremezsiniz. Yaptığınız iş
yanlıştır. Lütfen, yürütme yürütmeliğini, yasama
yasamalığını bilsin. Yürütme yerine geçsin, yasama yerinde
dursun ve Türkiye'de doğru dürüst kanun yapalım. Aksi takdirde,
yarın, bu kanunlarla yargının başını ciddi surette
derde sokuyoruz, yargının işini zorlaştırıyoruz,
vatandaşı büsbütün çaresiz ve sıkıntılı hâle
getiriyoruz. O bakımdan, bu maddeyi geri çekin lütfen Komisyon olarak,
doğru dürüst, doğru bir Türkçeyle yeniden kaleme alıp bu
milletin huzuruna getirin veyahut da bundan sonra yapacağınız
kanunlarda da aynı titizliği gösterin. Öyle, hep beraber Hükûmetin
8-10 üyesi Uluslararası Türkçe Olimpiyatı yapıyoruz diye bir
araya gelip, gayet romantik, gözyaşları içinde, birtakım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kumcuoğlu.
AHMET YENİ (Samsun) Romantik değil o, siz
anlayamazsınız ondan.
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen
AHMET YENİ (Samsun) Onun için anlayamazsınız.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) - Şimdi, beyefendiler
MUHARREM VARLI (Adana) Sen mi anlarsın?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yahu her gelene laf atma huyundan
vazgeç ya!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) -
70 milyonluk kitle
zatıalinizin neyi anlayıp neyi anlamayacağını,
Ertuğrul Kumcuoğlunun da neyi anlayıp
anlamayacağını çok iyi bilir.
AHMET YENİ (Samsun) O gözyaşlarından
anlayamazsınız.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Benimle laf
atıştırmayın, zararlı çıkarsınız.
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen müdahale etmeyin.
MUHARREM VARLI (Adana) Ne anlıyormuş bir anlatsın
Sayın Başkan.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Bakın, ben size
burada
MUHARREM VARLI (Adana) Şu yasayı bir anlatsın da
dinleyelim engin feyzinden faydalanalım!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti
devletini biz ucuza kurmadık beyefendiler. Bu noktaya kolay gelinmedi. Bu
devlete saygı göstereceksiniz. Bu çatıya da saygı
göstereceksiniz. Siz onlardan saygı bekleyeceksiniz. Niye benimle
uğraşıyorsunuz? Benim söylediklerim yanlış mı?
Bülent Bey çıksın, Ertuğrul Bey yanlış söylüyor desin.
AHMET YENİ (Samsun) Hepsi yanlış.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Yok, hayır
Hepsi yanlış
Sayın Bakanınız söylesin hadi bakalım yanlış
diye. Sayın Bakanınız söylesin. Sen anlamıyorsun ki,
anlasan söylersin ama o hukukçu, ne dediğimi anladı.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
23 üncü maddesiyle değiştirilen 213 sayılı kanunun 72 nci
maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde geçen bu madde
uyarınca ibaresinin bu madde hükmünce olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: İbarenin değiştirilerek dilin
kullanımı açısından uygun ifadeye ulaşılması
amaçlanmıştır.
RECEP TANER (Aydın) Karar yeter sayısının
aranmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 103üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarının 23üncü
maddesi üzerinde verilen Kırıkkale Milletvekili Turan
Kıratlı ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
23 üncü maddesiyle değiştirilen 213 sayılı kanunun 72 nci
maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde geçen bu madde
uyarınca ibaresinin bu madde gereğince olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Müezzinoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dil tekniği açısından teklif edilen ibarenin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
24üncü maddesiyle 213 sayılı kanunun 355 inci maddesinin sonuna
eklenen ilk fıkrada geçen Bakanlığınca ibaresinin
Bakanlığı tarafından olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
24üncü maddesiyle 213 sayılı kanunun 355 inci maddesinin sonuna
eklenen ilk fıkrada geçen getirilmesine ilişkin ibaresinin
getirilmesi için belirtilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 24üncü maddesinde yer alan 1/2 ibaresinin 1/4
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Hüseyin Yıldız
Manisa Konya Antalya
M.
Akif Paksoy Yılmaz
Tankut
Kahramanmaraş Adana
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 24. maddesinin 3. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Vahap Seçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu Gökhan Durgun
Mersin Malatya Hatay
Ali
İhsan Köktürk Mevlüt
Coşkuner
Zonguldak Isparta
24) Vergi Usul Kanununun 352. maddesinin 1. fıkrasına
göre kesilen cezalarla, 355. maddeye göre geç verilen veya düzeltme
yapılan E-Beyannameler için kesilen ceza uygulamasından vazgeçilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bu madde üzerinde
benim de önergem vardı, ne oldu?
BAŞKAN Önergenizi şu anda İç Tüzük gereği
olarak işleme alma imkânı yoktur. Arkadaşımız gelip,
size izah edeceklerdir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onu söyleyin o zaman.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Köktürk, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 24üncü maddeye yönelik önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz
tasarının genel gerekçesine baktığımızda, birinci
paragrafında, vergi sistemlerinin karakteristik özelliklerinden birisinin
ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelere dayanması ve bu
gelişmelere hızlı reaksiyon verebilmesi olduğu ifade
edilmektedir. Yani tasarının genel gerekçesinden de
anlaşılacağı üzere vergi yasaları, ekonomik, sosyal ve
teknolojik gerçekliklere dayanmalı ve bu gerçekliklere en kısa
sürede, en etkin biçimde uyarlanmalıdır. Buna karşın,
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının bu temel
gerçeklikten uzak yönetim anlayışı maalesef reel sektörün
sorunlarına hızlı ve etkin bir biçimde eğilmemiş,
özellikle krizin derinleşmeye başladığı 2008
yılından bu yana reel sektörün sorunlarını hafifletecek
önlemler alınmamıştır. Özellikle krizin teğet
geçmediği, delip geçtiği bir süreçte Sayın Başbakanın
krizi yok sayan, krizi dışlayan yaklaşımları pek çok
iş yerinin kapanmasına ve yüz binlerce yeni işsizler
yaratılmasına neden olmuştur. Bu şekilde işsizler
ordusu cumhuriyet tarihi rekorları kırar hâle gelmiştir.
Bu rakamlara baktığımızda 2008 yılı
boyunca kapanan ve tasfiyeye tabi tutulan şirket, kooperatif ve ticari
işletme sayısı 64.292ye ulaşmış,
kapısına kilit vurulan bu ticari işletmeler yüzde 51,2 gibi
rekor bir artış göstermiştir. Yine Nisan 2008de 10 milyon 97
bin olan SSKlı sigortalı sayısı bu süreçte 1 milyon 735
bin azalarak 8 milyon 362 bine inmiştir. Şimdi ise bu tasarıyla
soruna kısmen çözüm bulunmaya çalışılmakta, örneğin
KOBİlerin birleşmelerinin önündeki vergi engellemelerinin
kaldırılması gibi düzenlemeler getirilmektedir. Ancak,
değerli milletvekilleri, maalesef bu düzenlemeler, verdiğim
rakamlardan da açıkça anlaşılacağı üzere, pek çok
önlem gibi, geciken, eksik düzenlemeler olarak karşımıza
çıkmaktadır. KOBİlerimizin inim inim inlediği bir dönemde
rahatlatılmadığı, KOBİlerimizin, ticari
işletmelerimizin kredi pastasından hak ettiği payı
alamadığı ve bu nedenle binlerce ticari işletmenin,
KOBİnin kapısına kilit vurulduğu gerçekliği
karşısında siyasal iktidarın şimdi getirdiği bu
düzenlemeler maalesef zamanında ve yeterli düzenlemeler olarak kabul
edilemez.
Soruna bölgesel olarak bir örnek vermek istiyorum: Değerli milletvekilleri,
seçim bölgem olan Zonguldakta 2008 yılında tüm il ve ilçeleri ile
esnaf kefalet kooperatifi birlikleri kanalıyla kullandırılan
toplam kredi miktarı 47 milyon 576 bin 943 YTLdir. Bu oran tek
başına iki devlet bankasından Çalık Holdinge kullandırılan
kredinin maalesef yirmide 1i bile değildir. Cumhuriyetin ilk ili olan,
kömürüyle, demir-çeliğiyle yıllarca ağır sanayisini
omuzlarında taşıyan ve yer altında grizularda, iş
kazalarında 5 bine yakın madencisini şehit veren emeğin
başkenti Zonguldak gibi yirmi il maalesef bu kredi rakamları nazara
alındığında siyasal iktidarın gözünde bir tek
Çalıka denk gelmemektedir. Şimdi size soruyorum değerli
arkadaşlar: Böylesine adaletten uzak, böylesine hakkaniyetten uzak bir
yönetim anlayışıyla ülke sorunları çözülebilir mi? Böyle
bir anlayışla bu mümkün müdür?
Yine emekliye yüzde 2lik zam yapıldığı bir
dönemde makam araçlarının her birisi için yıllık -eski
parayla- 145 milyar YTL kira ödeyen ve mayınları temizletmeye para
bulamadığı gerekçesiyle ülke topraklarını yarım
asırlık bir süre yabancı güçlerin egemenliğine,
kullanımına terk etmek için olağanüstü bir çaba sarf eden, bu da
yetmiyormuş gibi Sayın Başbakanın satın alacağı
veya kiralayacağı taşıtların KDV gibi, ÖTV gibi,
gümrük vergisi gibi muafiyetlere tabi tutulmasını bu tasarıya
yerleştiren yönetim anlayışıyla esnafımızın,
emeklimizin ve açlık ve yoksulluk sınırı altında
yaşayan milyonlarca insanımızın sorunlarını
çözmek mümkün müdür değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köktürk, konuşmanızı
tamamlayın.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, önergemizle ilgili olarak vergi sisteminde aslolan, bu
vergileri dolaysız vergilerden toplamak olmalıdır. Ancak, Maliye
Bakanlığı dolaysız vergileri azaltmış, bunun
yerine dolaylı vergilere ağırlık verme eğilimini
ortaya koymuş ve bütçe açıklarını cezalarla kapatma
eğilimine girmiştir. Ekonomik krizde mükelleflerin vergilerini bile
ödemekte zorlandığı bir süreçte vergiden ağır cezalara
yer verilmesi doğru bir anlayışı yansıtamaz.
Şayet bütçe açıkları kapatılmak isteniyorsa bu ancak
nereden buldun yasasını hayata geçirmekle ve kayıt
dışı ekonomiyi kayıt altına almakla sağlanabilir.
Ancak, maalesef dokunulmazlık tezkerelerini Meclisin tozlu raflarında
bekleten, yolsuzluklarla ilgili yasa tasarılarını Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirmekten kaçınan siyasal iktidarda kayıt
dışı ekonomiyi kayıt altına almak ve nereden buldun
yasalarını hayata geçirmek gibi bir irade
olmadığını görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köktürk, son cümlelerinizi alayım.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Ben bu duygu ve
düşüncelerle önergemizin kabulünü arz ve teklif ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinde yer alan 1/2 ibaresinin 1/4
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 24üncü maddesiyle
ilgili verdiğimiz önerge hakkında konuşmak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önergemizde, elektronik ortamda
verilme zorunluluğu getirilen bildirim veya formlara ilişkin olarak,
süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen bildirim ve formların
belirlenen süreden itibaren on beş gün içinde verilmesi hâlinde kesilmesi
gereken özel usulsüzlük cezasının hafifletilmesidir.
Esasen bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun uzun
tartıştık. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, henüz Maliye
Bakanlığınca inceleme kapsamına alınmadan
mükelleflerce düzeltme amaçlı verilen beyanname eki bildirilerin
cezası olmaması gerektiğini savunduk. Tabii, bu konunun istismar
edildiği yönünde Bakanlığımızın
açıklamaları üzerine cezada kısmen hafifletme yapıldı
ancak yine de şu durumu dikkate almak gerektiğini düşünüyorum:
Cezaların kanunilik, orantılılık, ölçülülük, yetki
aşımı gibi pek çok nedenle hukuka, hukukun üstünlüğüne,
evrensel insan haklarına, uluslararası ceza hukukunun evrensel
ilkelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Anayasaya, vergi
hukukuna ve ceza hukukuna aykırı yönleri bulunmaktadır.
Öncelikle, bu cezayla ilgili düzenleme kanun yapma tekniğine
aykırıdır. Söz konusu bildirim ve formların ne veya neler
olduğu Kanunda tanımlanmamıştır. Kanunda maddi
unsurları tanımlanmamış, idarece BA, BS adı verilen
-muhasebeci arkadaşlarımız çok iyi bilirler- alım
satımlara ilişkin ve 2008 yılından itibaren uygulanan her
ay bildirilmesi zorunluluğu, şimdiye kadar idarece 213
sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257nci maddesiyle
sınırlandırılmamış bir yetki üzerine, sık
sık değiştirilen şekil ve sürelerle, tutarlarla, daha da
önemlisi muğlaklıklar taşıyan genel tebliğlerle
giderilmiştir. Dolayısıyla kanunda tanımı
yapılmayan bildirimin verilmemesiyle ilgili kanunda ceza öngörüyoruz. Bu
nedenle, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı bir düzenlemedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın
geçen hafta açıkladığı teşvik paketi ve istihdam
paketiyle ilgili kısaca görüşlerimi açıklamak istiyorum. Bir
defa, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bölgesel ve sektörel teşvik
uygulamasının bir an önce uygulamaya geçirilmesi konusunda
yıllardır çağrımız bulunmaktadır. Neden? Çünkü
AKP iktidarlarının uyguladığı ekonomi
politikaları ithalata, sıcak paraya, tüketime dayalı politikalar
olmuştur. Yatırım yapanlar, istihdam yaratanlar, üretim yapanlar
gerekli şekilde desteklenmemiştir. Bu konuyu hep eleştirdik ve
nihayet 60ıncı Hükûmetin Hükûmet Programında yer
almış idi ancak bugüne kadar da uygulamaya geçirilmedi. En son
Sayın Başbakan geçen hafta özünü açıkladı ancak şu an
bile henüz uygulamaya geçmiş değil.
Bir defa, bu düzenlemeyle ilgili bazı gayriciddilikler görüyoruz.
Bunlara kısaca değinmek istiyorum. Birincisi, bu kriz döneminde,
krizden çıkışla ilgili bir düzenleme olmaması gerekir,
normal şartlarda uygulamaya konulması gereken düzenleme olması
gerekir çünkü krizde firmalar bırakın yeni yatırım
yapmayı ayakta durmaya zorlanıyor. Bu şartlar altında
yatırıma başlamanın son tarihini de 2010 yılı
sonu olarak belirlemek firmaları riskli ve rasyonel olmayan
davranışlara itmek anlamına gelebilecektir.
Yine, vergi ödeyicilerine bu teşvik paketinin bir bütçesi
öngörülmemiştir. Maliyet yönüyle ucu açık bir kamu politikası
olur mu değerli arkadaşlarım? Yük beklediğimizin üstünde
gelirse bu teşvikler aniden indirilecek mi? Bu şartlar altında
önünü göremeyen müteşebbisin nasıl yatırım
yapmasını bekleyeceğiz? Esasen Hükûmet 2006 yılı
başından itibaren yatırım indirimini reform adı
altında kaldırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kalaycı,
tamamlayınız.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Aslında getirilen sistem, indirimli kurumlar vergisi bir
anlamda yatırım indirimi uygulamasıyla örtüşen
tarafları vardır. Yeni sistemle adı konulmadan yine
yatırım indirimi sistemi getirilmektedir. Bu, önceki yapılan
işlemden geri dönme, bir özür müdür? Eğer öyleyse, açıkça
adını koyup özür dilemek, yanlış yapmışız
demek gerekmez mi?
Değerli milletvekilleri, bu sistemde Türkiye dört bölgeye
ayrılırken 2000-2001 yılları verileri esas
alınmıştır. Burada temel belirleyici 2001 yılı
iller bazında millî gelir rakamlarıdır. On yıl öncesinin
datasıyla bölgelerin belirlenmesi son derece yanlış
olmuştur. Bu dataların bugüne kadar güncellenmemiş
olmasının ise ayrıca sorgulanması gerekmektedir.
Sürem elvermediği için
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
24 üncü maddesiyle 213 sayılı kanunun 355 inci maddesinin sonuna
eklenen ilk fıkrada geçen getirilmesine ilişkin ibaresinin
getirilmesi için belirtilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: İbarenin değiştirilerek, dilin
kullanımı açısından uygun ifadeye ulaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 24
üncü maddesiyle 213 sayılı kanunun 355 inci maddesinin sonuna eklenen
ilk fıkrada geçen Bakanlığınca ibaresinin
Bakanlığı tarafından olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dil tekniği açısından teklif edilen ibarenin uygun
olacağı düşünülmüştür.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.13
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 103üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
385 sıra sayılı Tasarının 24üncü
maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlunun
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının 24üncü
maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup imza
sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Madde oylamasının açık oylama yöntemiyle
yapılmasını saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN Kemal Anadol? Burada.
Akif Hamzaçebi? Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Tamam, Sayın Halil Ünlütepe
Gökhan Durgun? Burada.
Ali Rıza Öztürk? Burada.
Ali İhsan Köktürk? Burada.
Rahmi Güner? Burada.
Orhan Ziya Diren? Burada.
Mevlüt Coşkuner? Burada.
Hakkı Suha Okay? Burada.
Ahmet Küçük? Burada.
Bilgin Paçarız?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tüzün
İsa Gök? Burada.
Algan Hacaloğlu? Burada.
Abdulaziz Yazar? Burada.
Rasim Çakır?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Sayın Susam
Faik Öztrak? Burada.
Şahin Mengü? Burada.
Engin Altay? Burada.
Gürol Ergin?
OSMAN KAPTAN (Antalya) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaptan
Fuat Çay? Burada.
Sayın milletvekilleri, açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 385 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinin açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 200
Kabul : 200 (x)
Böylece madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, açık oylama
olmaz efendim. İç Tüzükün 139uncu maddesine bakarsanız, açık
oylamayı şey eden eğer oylamaya katılmamışsa
işari oylama olur. Tutanaklara yanlış geçer, işari oylama
kabul edin.
OKTAY VURAL (İzmir) İşari oylama olur, açık
oylama düşmüştür efendim, oylamaya katılmadılar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani bir şey bilmiyorsunuz, size
söyleyince de
(Gülüşmeler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, burada hepimizin İç
Tüzük gereği bir sorumluluğu vardır. İç Tüzük hükümleri
açıktır. Açık oylamayı talep eden milletvekillerinden,
eğer talep edenlerden bir tanesi dahi girmemişse, işari oylama
olarak kabul edilir. Bunu tekrar takdirinize sunuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de onu söylüyorum işte.
BAŞKAN - Bakarım orada. Getirteceğim şeyi.
Eğer yoksa işari oylama olur ama neticeten bir şey
değişmez. Madde kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, 200 kabul varsa, muhalefet partilerinden
hiç kimse ret vermemişse, açık oylama isteyenleri oylamaya
katılmamış sayacaksınız.
BAŞKAN İç Tüzük hükümleri açık. Eğer o
arkadaşlardan girmeyenler varsa, bir tanesi girmemişse işari oya
döner. Bir şey yok burada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam, onu söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, açık
oylama isteyenleri kabul mü saydınız?
BAŞKAN Hayır. Açık oylama
OKTAY VURAL (İzmir) Değil, değil mi? Oylamaya
girmediler.
BAŞKAN - Burada milletvekilleri yüz yüzeyiz. Açık
oylamaya girmeyen arkadaşlarımız var mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Var, girmediler efendim.
BAŞKAN Varsa o zaman tamam, girmemişlerse işari
oylamaya çevrilir. Tamam. Bir şey demiyorum. İç Tüzük
hakkını kullanmıştır milletvekilleri, açık oylama
istemiştir, sisteme de girmemiştir, tamam. İşari oylama
neticesi olarak madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesindeki on
sekiz aydan ibaresinin bir buçuk yıldan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Erdal
Sipahi Ertuğrul
Kumcuoğlu
Mersin İzmir Aydın
Mustafa
Kalaycı Recep
Taner Cemaleddin Uslu
Konya Aydın Edirne
Kürşat
Atılgan
Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
25 inci maddesiyle 213 sayılı kanunun 359 uncu maddesinin a
fıkrasında on sekiz aydan olarak değiştirilen ibarenin
on bir aydan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
25 inci maddesiyle 213 sayılı kanunun 359 uncu maddesinin a
fıkrasında on sekiz aydan olarak değiştirilen ibarenin
on beş aydan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı
tasarının 25 inci maddesinde yer alan on sekiz aydan ibaresinin
yirmi aydan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Abdulaziz
Yazar
Malatya Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım Sayın Anadol?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Yazar konuşacak.
BAŞKAN Sayın Yazar, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 25inci maddedeki önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin
etkin olarak hizmetlerini yerine getirebilmesi, kamusal
yatırımların yapılması, sosyal ve askerî harcamalar,
kamunun daha fazla gelir elde etmesini gerekli kılmaktadır. Kamu
gelirlerinin en sağlamı ve en ucuzu ise vergilerdir. Vergi, kamusal
ihtiyaçların karşılanması için özel kesimden kamusal kesime
hukuksal zor altında karşılıksız ve kesin olarak
yapılan parasal aktarımlardır. Devlet hizmetlerinin en etkin
şekilde yerine getirilmesi için vergi şarttır. Kamudaki bütün
israf sayılan harcamalar kaldırılsa da vergilere her zaman
ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal
şartlara göre bir değerlendirme yapıldığında
asıl sorunun daha fazla verginin nasıl alınabileceği
üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir ancak vergileri
artırmak ya fiilen olanaksızdır ya da toplumsal sorunlara yol
açmaktadır. Bunun için yapılması gereken, mevcut vergi
mükelleflerine ek külfet getirmeden vergi gelirlerini artırmanın
yollarını aramaktır. Bu yollar, vergi mükellef
tabanını genişletmek, kayıt dışı ekonomiyi
kayıt altına almak, eşit gelirden eşit vergi almak, etkin
bir denetim mekanizması oluşturmak, önleyici ve
caydırıcı bir ödüllendirme ve cezalandırma mekanizması
kurmaktır. Yasalarla kurulan bir sistem ne kadar kusursuz olursa olsun, o
sistemin başarıyla uygulanması, sisteme olan inanç, etkili bir
denetim ile sisteme erken uyanları ödüllendirme ve uymayanları caydırma
mekanizmalarına ihtiyaç gösterir. Bu durum vergi için de geçerlidir. Bu
maddede bu tür bir düzenleme yapılacaksa
caydırıcılığın esas alınması gerekir.
Vatandaşı sadece hapis cezasıyla korkutmak vergi toplamak için
yetmemektedir. Hapis cezasıyla korkutmak yerine sağlam ekonomik
düzenlemeler yapılmalıdır.
İktidarların başlıca görevi, vergisini,
kazanamadığı için ödeyemeyen vatandaşını
değil, kazandığı hâlde vergi kaçıranı
cezalandırmaktır. Sağlıklı bir vergi reformu
yapılmadığı, vergi adaleti sağlanmadığı
için ve geniş bir kesimden vergi toplanamadığı için yük
işçinin, memurun ve asgari ücretlinin sırtında
kalmıştır. İşçi ve memurun ödediği vergi sürekli
artmaktadır. 2004 yılında 9 milyar 451 milyon lira olan gelir vergisi,
2008 yılında 19 milyar 942 milyon liraya
çıkmıştır. Böylece, beş yıllık süreçte,
çalışanlardan stopaj yoluyla kesilen gelir vergisi tutarı 76
milyar 537 milyon lirayı bulmuştur. Yani, Türkiye genelinde toplanan
gelir vergisinin yaklaşık yarısı ücretlilerden, işçi
ve memurlardan alınmaktadır.
Çiftçiler aşırı vergi yükünü kaldıramaz
durumdadır. Elektrikten, mazottan, gübreden alınan yüksek vergi
toprağı işlenemez duruma getirmiştir. Ülkemiz çiftçisi
dünyanın en pahalı mazotunu kullanmaktadır. Mazotta vergi
desteğinin sağlanması gerekiyor. Türkiyede tüketilen mazotun
yüzde 30unu çiftçi tüketiyor. Bu insanlar gezmek için değil, üretmek için
mazot kullanmaktadırlar.
Emekliler vergi yükü altında ezilen diğer bir kesimdir.
Özellikle emeklilerin böylesine geçim derdi içine düştükleri bir dönem
yaşanmamıştır. Geçim derdi yanında emeklilerden
alınan vergi, emeklinin mağduriyetini katlayarak büyütmektedir.
Kapsamlı, gerçekçi, sürdürülebilir, emekliye yaşam hakkı
tanıyacak, onun onurunu koruyacak, refah düzeyini yükseltecek bir vergi
sistemi emekliler için acil olarak uygulanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ücretli ve
maaşlıların vergi yükü artarak taşınmaz hâle
gelmiştir. Bu vergilerin azaltılması gerekmektedir. Ücret
gelirlerinin asgari ücret kadarlık bölümünden alınacak gelir vergisi
oranı kademeli olarak yüzde 5e indirilmelidir. Eczanelerde satılan
ilaçlar, toplu taşımacılık, engellilere ait
sağlık ekipmanları, sağlık ve eğitim hizmetleri
ile temel gıda mallarında KDV oranları indirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yazar, buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayınız.
ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Vergi oranları, vergiden kaçınma
davranışına neden olmayacak, ödenebilir düzeyde indirilmelidir.
İşletmelerin ve ekonominin üretim ve rekabet gücünü
artırmayı, istihdamı geliştirmeyi esas alan, verimlilikle
bağlantılı bir vergi politikası izlenmelidir. Vergi
sistemimiz çağdaş, sosyal devlet anlayışı içinde,
adil, sürdürülebilir, ekonomik büyümeye katkı sağlayan, etkin ve
basit yapıya kavuşturulmalıdır.
Bu önerilerimizin bir an önce hayata geçmesi dileğiyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yazar, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
25 inci maddesiyle 213 sayılı kanunun 359 uncu maddesinin a
fıkrasında on sekiz aydan olarak değiştirilen ibarenin
on beş aydan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulama açısından uygun süreye
ulaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
25 inci maddesiyle 213 sayılı kanunun 359 uncu maddesinin a
fıkrasında on sekiz aydan olarak değiştirilen ibarenin
on bir aydan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen teklif ile sürenin düşürülmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesindeki on
sekiz aydan ibaresinin bir buçuk yıldan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Taner konuşacak.
BAŞKAN Sayın Taner, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, maddede
değişiklik yapmıyor ki.
BAŞKAN Efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) On sekiz ayla bir buçuk yıl aynı.
BAŞKAN Evet.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, işlemden
kaldırmak lazım önergeyi, değişiklik öngörmüyor.
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Taner.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 25inci maddesinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi, mevcut kanundaki yıl ibaresinin aya çevrilmeden
yıl olarak devam etmesinden yana verilmiş olan bir
değişiklik önergesidir. Neden bundan alınıyorsunuz ki?
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Kime ne faydası olacak?
RECEP TANER (Devamla) Değerli milletvekilleri, bahse konu
madde, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353üncü maddesinin (a)
fıkrasıdır. Bu fıkra ile Vergi kanunlarına göre
tutulan defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek
olmayan, ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar, defterlere
kaydı gerekenleri kaydetmeyenler veya başka deftere kaydedenler
diye devam eden bir maddenin neticesinde bu maddedeki bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezasının, yeni düzenlemeyle bir buçuk
yıldan üç yıla kadar şeklinde düzenlenmesi istenmektedir. Yani,
bu maddedeki cezaların alt sınırı, 1999-2008
yılları arasında altı ay iken 2008 yılı
Şubat ayında, bir sene önce çıkardığınız bir
düzenleme ile bir yıla çıkarılmış. Şu anda da bir
buçuk yıla çıkarmaktayız.
Değerli milletvekilleri, 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun 359uncu maddesi geçmişte sahte faturayı bilerek
kullananlar ibaresine sahipti. Ama daha sonra bu ibare kaldırılarak
kasıt unsuru ortadan kaldırılmıştır. Yani şu
anda aslında yapılan düzenleme, Anayasanın suçun şahsiliği
ilkesine de aykırıdır. Anayasamıza göre suçun
şahsiliği prensibi mevcut durumda var iken sahte belge kullanmaktan
dolayı bu maddeye göre cezalandırılan birçok mükellef,
aslında başkasının işlemiş olduğu suçlardan
dolayı cezalandırılmaktadır. Mükellefler fiilen
aldıkları malı, defterlerine girişlerini yapmakta, envanterine
kaydetmekte. Daha sonra da bu malları satarak faturasını
düzenleyip hasılat olarak gösteren mükellefler, satıcının
düzenlediği sahte fatura yüzünden ceza almaktalar. Asıl suçlu, sahte
faturayı basan matbaacı ve onu düzenleyen satıcı
olmasına rağmen, mağdur olan, belgeyi bilmeden kullanan mükellef
olmaktadır. Bu da Anayasamızın ruhuna aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, konu vergi konusuyken biraz da vergi
gelirlerindeki durumu gözden geçirmekte fayda var. Bildiğiniz gibi iki
türlü vergi gelirimiz var: Birisi direkt vergiler, kazananın kazancı
üzerinden alınan vergiler. Bir diğeri de dolaylı vergiler, yani
70 milyondan, kazanca bakılmaksızın herkesten toplanan vergiler.
Bunlara örnek olarak da direkt vergilere gelir vergileri, kurumlar vergilerini
koyabiliriz; dolaylı vergiler de katma değer vergisi, özel tüketim
vergisi gibi diğer vergiler.
Bunların durumlarına baktığımızda,
sizlerin her zaman yaptığınız gibi 2002 yılıyla
2008 yılını kıyasladığımızda,
Sayın Başbakanın tabiriyle nereden nereye geldiğimizi hep
beraber göreceğiz. 2002 yılında direkt vergiler yüzde 42,
dolaylı vergiler yüzde 58 iken 2008 yılına geldiğimizde
direkt vergiler yüzde 30a, dolaylı vergiler yüzde 70e
çıkmıştır. Bu, 70 milyondan toplanan verginin artması
manasına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir diğer konu da:
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz hafta içinde teşvik yasası
açıklandı. Genel olarak incelendiğinde maalesef birçok
hatalı uygulamanın da devam etmekte olduğu görülmektedir.
Örneğin, ilim olan Aydın ikinci gruba verilmiş. İkinci
bölge, teknoloji yoğun sektörlerin oluştuğu bir bölge.
Aydın tarım ağırlıklı bir il olmasına
rağmen, tarımın ağırlığının
olduğu üçüncü bölgeye verilmesi gerekirken maalesef ikinci bölgede
bırakılmıştır.
Ayrıca açıklanan on iki temel sektör arasında
jeotermal enerji, seracılık, tarım ve tarıma dayalı
sanayinin olmaması da bir eksikliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taner, buyurun efendim.
RECEP TANER (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Her zaman olduğu gibi, Hükûmet üzerinde etkili olan sektör
temsilcileri on iki temel sektörün belirlenmesinde ve bölgesel
dağılımında ağırlıklarını
hissettirmişler ama nedense, milletin efendisi olarak söylenen köylü,
çiftçi, tarım kesimi ve tarıma dayalı sanayi yine sektörlerin
tespitinde yok sayılmışlardır. İstihdam
açısından en önemli sektörlerin başında gelen tarım
sektörünün bu teşvik paketinde yer bulmamasının nedeni herhâlde
AKP zihniyetinin Gözünüzü toprak doyursun. şeklindeki zihniyetinde yatmaktadır.
Ama şu unutulmamalı ki Türkiye'nin kurtuluşu üretimden
geçmektedir. Tıpkı 57nci Hükûmet döneminde dendiği gibi:
Üretim, üretim, inadına üretim.
Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle,
vermiş olduğumuz değişiklik önergesinin kabulü
doğrultusunda desteklerinizi bekliyor, heyetinizi en içten duygularla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Taner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
26 ncı maddesiyle 6183 sayılı kanunun 77 nci maddesine eklenen
fıkrada geçen verilebilmesine ilişkin ibaresinin verilebilmesi
için belirlenen olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 26 ncı maddesiyle 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 77 nci maddesine eklenen yeni fıkranın son cümlesindeki
tebliğe
ibaresinin
tebligata
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Erdal
Sipahi Ertuğrul
Kumcuoğlu
Mersin İzmir Aydın
Mustafa
Kalaycı Yılmaz
Tankut Kürşat
Atılgan
Konya Adana Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 26 ncı maddesinin son fıkrasında
esasları ibaresinden sonra gelen ibarelerin yönetmelikle belirlenir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Bengi Yıldız Nuri Yaman
Şırnak Batman Muş
Fatma
Kurtulan
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 26 ncı Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Rasim
Çakır
Malatya Edirne
BAŞKAN Sayın
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Rasim Çakır
BAŞKAN Sayın Çakır, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 26ncı maddeyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine yoğun bir Parlamento çalışması döneminde
muhalefet partileri olarak çıkacak olan yasalara elimizden gelen
katkıyı yapmaya gayret ediyoruz. Fakat bu katkıları
yaparken zaman zaman muhalefet olarak, muhalefet milletvekilleri olarak şu
Parlamentoda fonksiyonumuzun, etkimizin ne olduğu konusunda seçmenlerimize
hesap verme noktasında tereddütlere düşmüyor da değiliz.
İki hafta önce Bakanlar Kurulunun sınır ticaret
merkezleriyle ilgili, kararıyla ilgili bu kürsüde bir söz aldım.
Bütün Doğu ve Güneydoğu illerindeki sınır illerimizde
sınır ticaret merkezlerinin kurulmasına yönelik bu karara Niye
bir tek Edirne ili bu kapsam içerisine alınmadı? diye bir
konuşma yaptım. Edirne ilinin ayrı tutulmasının
amacı nedir, kayrılmasının amacı nedir? diye sorular
sordum. Aynı soruları soru önergesiyle de Sayın Bakana tevdi
ettim. Edirnedeki ticaret odaları sahip çıktı, yerel medya
sahip çıktı, bizler sahip çıktık ama Edirnenin AKP örgütü,
ilçe başkanları, il başkanları, il genel meclis üyeleri ve
milletvekilleri, bu sorulara sahip çıkmadılar. Tabii ki onlar da
sahip çıkmayınca Sayın Bakan da sahip çıkmadı. Bizim
bir sorunla ilgili Parlamentoda yaptığımız, muhalefet
milletvekili olarak yaptığımız çalışma maalesef
suyun üzerine yazılmış bir yazı olarak, tutanaklarda kaldı.
Akabinde teşvikle ilgili bir karar çıktı. Yine
aynı şekilde Edirne ili, Kırklareli, Tekirdağ illeri,
birinci bölge kapsamına alındı. Yani hadi Edirneli olmayan
milletvekili arkadaşlarımız Edirneyi bilmeyebilirler ama
Edirneli olan milletvekillerimiz, Edirnenin ekonomik durumunu, sosyal durumunu
çok yakinen biliyorlar. Buna da itiraz ettik, buna da söyledik. Niçin? dedik.
Yani Edirne göç veren bir il, Edirnenin yatırıma ihtiyacı var.
Biz muhalefet milletvekilleri olarak söyledik, söylemeyi görev bildik ama yine
aynı şekilde, iktidar tarafından çıt yok.
Bir de başımızda yedi seneden beri artık
yılan hikâyesine dönmüş bir çevre düzeni planı derdi var. Yedi
yıldır Trakyanın bir çevre düzeni planı yapılıp
onaylanıp bir türlü yürürlüğe sokulmadı. Dolayısıyla
yapılacak olan yatırımlarda ruhsat vermede il özel idareleri,
valilikler sıkıntı içerisinde. Yani gelişmemizin önünde
böyle de bir engel var.
Değerli arkadaşlarım, biz ne yapalım? Yani biz
de sizler gibi vatandaşlarımızın oylarıyla seçildik,
geldik ve bize de günü geldiğinde soruyorlar: Siz ne yapıyorsunuz?
Biz daha ne yapalım? Yani bunları söylemekten, bunları dile
getirmekten, bunları bu kürsüde, milletin huzurunda Hükûmet üyeleriyle
paylaşmaktan başka biz daha ne yapalım?
Bakın, tablo çok açık: 2009 seçimleri. Biz Edirnede
108.114 oy almışız. AKP de, İktidar Partisi de 67.978 oy
almış değerli arkadaşlar. Şimdi, bu 67.900 küsur oyun
sahibi kim bu Parlamentoda? Soruyorum size: Kim bu oyun sahibi? Bu 67 bin küsur
oyu sizin partinize Edirnede oturan vatandaşlar verdi. Bu oyun sahibi
kim, sözcüsü kim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çakır, birkaç saniyede rica edeyim.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Bu oylara hizmeti götürecek, bu oy
veren insanların da sorunu olan
Sınır ticaret merkezi veya
planlar veya teşvik bu insanların da sorunu, bunlar da arzu
ediyorlar. Bunların sözcüsü kim? Size soruyorum: Temsilcisi kim? Niye
muhalefet milletvekili olarak biz konuşuyoruz da onlar susuyorlar Allah
aşkına! (AK PARTİ sıralarından İcraat
yapıyorlar. sesi)
Onların yaptığı icraatları Edirneliler
biliyor.
Uyarıyorum, dostça uyarıyorum: Eğer bizim bu dile
getirdiğimiz konuları sizler de dile getirip sahiplenmezseniz,
önümüzde yapılacak olan ilk genel seçimde ha vallah ha billah o 67 bin oyu
da bulamazsınız.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çakır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, saygıdeğer arkadaşlar,
bir yasama çalışması yapıyoruz. İstirham ediyorum
Önergeler var iktidar ve muhalefet grubundan. Muhalefet katılır
katılmaz, iktidar katılır katılmaz ama istirham ediyorum,
lütfen şu çalışmamızı tamamlayalım.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 26 ncı maddesinin son fıkrasında
esasları ibaresinden sonra gelen ibarelerin yönetmelikle belirlenir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dikkat ederseniz birkaç önerge verdik, hiçbiri
üzerinde de konuşmadık. Biz burada hiç de mutlu değiliz bu
tablodan, yani bu gidişattan, Meclisin bu çalışmasından.
Yani kanun yapılır. İki türlü kanun var. Biri
enstrümandır, fasılda çalınanlardan. Bir de Meclisin
yaptığı kanun var. İkisinin de bir usulü var, ikisinde de
usule uymak lazım. Ama benim gördüğüm kadarıyla bu tasarı o
kadar çorba bir kanun ki -torba değil- her şey o kadar birbirine karıştırılmış
ki, buradan çıkacak düzenlemeler öyle içinden çıkılmaz durumlar
yaratacak ki kimse farkında değil çünkü bunu ne komisyonda
sağlıklı tartışabildik ne de burada.
Bakın, burada amme alacaklarıyla ilgili bir hüküm var ve
önerge verdik. Diyor ki: Maliye Bakanlığı yönetir. Amme
alacaklarında resmî sicile kayıtlı olan araçlarda, menkul
mallarda
Nedir menkul mal? Araçtır, otomobildir, teknedir vesairedir
vesaire. Araçlardır. Bunlar kaydedilecek. Amme alacağı olunca
devlet, tak, elektronik bir şekilde haczini koyacak, elektronik bir
şekilde tebligat yapacak, elektronik bir şeklide cevap alacak. Sonra
Bakan yürütecek. Nasıl yürütür Bakan? İcra İflas Kanununun
düzenlediği bir konuyu nasıl bakan yürütür? Yürütme
İcra
İflas Kanununda haciz nasıl yapılır, alacak nasıl
tahsil edilir, bunun yöntemi nedir? Yanlış yapılırsa
şikâyet mercisi vardır, icra tetkik mercisine gidilir.
Arkadaşlar, uzmanlar var, hukukçular var. Bunu hepimiz biliriz. Bunu bile
bile bu yanlışı niye burada yapıyoruz? Şimdi, devlet
alacağına şahin ama ödemeye gelince kaplumbağadan da beter
yavaş gidiyor.
Bakın, 5233 sayılı tazmin komisyonlarınca
verilen milyonlarca tazminat paraları var Doğuda, Güneydoğuda.
Batıda da var, Karadenizde de var ama yüzde 80i orada. On beş
aydır, on sekiz aydır, yirmi
dört aydır sulhname imzalanmış. İçişleri Bakanlığı
ödenek için Maliye Bakanlığına gönderiyor, on beş
aydır ödeme yapılmıyor, yirmi aydır ödeme
yapılmıyor; Mardinde yapılmıyor, Diyarbakırda
yapılmıyor, Bitliste, Muşta yapılmıyor. Her gün
arkadaşlarımız arıyor.
Şimdi, devlet kendi borcunu öderken yirmi ay, yirmi dört ay
takacak, ondan sonra da vatandaş tabii ki nereye gidecek? Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine.
Bakın, şunu açık söyleyeyim, uzun yıllar o
alanda çalışan bir avukat olarak şunu ifade etmek istiyorum:
Türkiye hiçbir Avrupa mahkemesi davasında bugüne kadar 14üncü maddeden,
ayrımcılıktan mahkûm olmamıştı ama bu hafta oldu
ayrımcılıktan, cins ayrımcılığından,
kadına yönelik şiddetten. Yalnız ondan değil, 2nci
maddeden, yaşam hakkı ihlalinden; 3üncü maddeden, kötü muamele,
işkenceden; ama 14üncü madde Türkiye'nin cumhuriyetinin devletinin ilk
kez mahkûm olduğu bir maddedir, ayrımcılık.
Ayrımcılığın boyutu da cinsiyet
ayrımcılığı. Bu konu o kadar basite alınıyor
ki Mecliste de tartışma konusu oluyor tabii. Şimdi, bu 2002de
açılmış ama sonra 2004te de yaşanmış. Güldünya
olayı var yaşanmış. Bunun arkasından afla
çıkmışlar, yine aynı suçları işlemişler.
Şimdi, bu kadar korkunç olayların işlendiği bir olayda
Türkiye ilk kez 14üncü maddeden, ayrımcılıktan mahkûm oluyor.
Şimdi, biz burada bu yasayı değiştirdik.
Vatandaşın malını tak Amme alacağıdır.
diye devlet alacak elektronik tebligatla. E, devlet borcunu ödemeyecek. Devlet
niye yirmi dört sene bekleyecek, ödemeyecek borcunu da vatandaş
bekleyecek, enflasyon karşısında, faiz karşısında
ezilecek? Vatandaşın mülkiyet hakkı yok mu devlet kadar? Var ama
devlet, Tahsildar İbrahim Efendi gibi, koltuğunun altında eski
bir deri çantayla gidip
Tahsilat makbuzları vardı il özel idare
müdürlüklerinin, giderdi köylere tahsilat
Derdi: Vergini öde. Birinde, bir
köyde -İdilde, bu, yaşanan bir olaydır- 70 yaşındaki
tahsildar efendi gidiyor köye, diyor ki: Parayı öde. Para yok köylüde,
hasıla mevsimi değil. Kibritini çıkarıyor o yaşlı
adam Yakayım mı köyü, yakayım mı? diyor. Yani, devlet
bunu mu yapmak istiyor? Devlet bu yasalarla vatandaşı yakmak mı
istiyor?
Bakın arkadaşlar, bu o kadar kolay bir şey
değil. Bu yanlışlar diğer maddelerde de var. Şimdi,
ben diğer maddelerde birkaç önerge verdim. Bu sınır ticaretiyle
ilgili, bir arkadaşımız da konuştu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu sınır ticaretiyle
ilgili, tırların, işte, belli bir limit KDV ve ÖTVden muaf
tutulması. Şimdi, KDV ile ÖTVden muaf tutulması bu kriz
ortamında sınır ticareti olan Haburda, Nusaybinde,
Cilvegözünde, Edirnede, Karsta, işte Vanda, Gürpınarda,
buralarda bunu teşvik etmek lazım.
Diyor ki: İşte, şu kadar litre muaftır.
Arkasından da diyor ki: Bakan isterse sıfıra indirir, isterse
yukarı çıkarır. Yani bu çelişki bu yasanın içinde
olmaz. Ya bir hakkı koyarsınız ya da koymazsınız.
Şimdi, bu önergeleri verdik. Tabii, bu önergeler buradan
geçiyor. Şimdi, bunlar, bakın
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sayın Kaplan,
muhalefet şerhiniz yok ama.
BAŞKAN Sayın Kinay, lütfen Hatibe müdahale etmeyiniz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, bunların hepsini o
gün Komisyonda da konuştuk. Tabii, biz 21 kişiyiz. Hem Komisyonda
konuşuyoruz hem buraya geliyoruz, konuşuyoruz. Siz, maşallah 347
kişisiniz, bir oylamada zor sizi burada zapt edebiliyoruz.
Ee, şimdi diyorsun ki bana Muhalefet şerhi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Her gün üç tane tasarı
çıkarıyorsunuz, torba, çorba tasarı. Her biri 100 maddeden
oluşuyor. Hangisini yetiştirelim? Yirmi dört saatte muhalefet
gerekçesi istiyorsunuz, yirmi dört saatte burada konuşma istiyorsunuz.
Meclis böyle çalışmaz, böyle sağlıklı Meclis olmaz,
sağlıklı karar çıkmaz, gerekçeli kararlar çıkmaz, tartışamayız,
diyalog kuramayız, birbirimizi anlayamayız. Bakın, birbirimizi
anlamaya ihtiyacımız var. Bu manzara üç gündür iyi değil.
Arkadaşlar, iyi değil. Üzülüyoruz, sıkılıyoruz. İsterseniz
birer önerge getirin bitimine kadar deyin. Olmazsa bir önerge daha getirin,
gün yirmi dört saat, azdır, oyunuz çoktur
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Devamla)
Gün otuz dört saate
çıkarılsın. diye bir önerge verin, onu da geçirin.
Geçmişte de vermiştiniz, 30 şubat tarihine de gündem
koymuştunuz, onu da yaparsınız, nasılsa çoğunluksunuz,
Bizim de demokrasimiz bu dersiniz olur biter ama yazık oluyor memlekete.
Lütfen, grup başkan vekilleri bir araya gelin, bunu çözün, artık
yeter.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 26 ncı maddesiyle 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 77 nci maddesine eklenen yeni fıkranın son cümlesindeki
tebliğe
ibaresinin
tebligata
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Kalaycı
BAŞKAN Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz
önerge hakkında görüşlerimi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle tekrar hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önergemizde konunun daha
anlaşılabilir hâle getirilmesi, uygulamada sıkıntılara
neden olunmaması amaçlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, biraz önce yeni teşvik
sisteminin esasları hakkında görüşlerimi
açıklamıştım, ona devam edeceğim.
Yine vurgulamak istiyorum: Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
5084 sayılı Yasanın uygulamaya girdiği 2004
yılından bu yana aksaklıkları hep dile getirdik ve bölgesel
ve sektörel teşvik sisteminin bir an önce uygulamaya konulmasını
hep savunduk.
Tabii, geçtiğimiz hafta Sayın Başbakan yeni sistemi
açıkladı. Biz, tabii Geç kalındı. diyoruz ve zamanlamada
isabet olmadığını belirtiyoruz, ayrıca eksiklikleri
var.
Sayın Başbakan Geç kaldı diye
eleştiriyorlar. diyor. Geç kalan bir şey herhâlde
alkışlanacak değil değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Başbakanlık sitesinden
aldığım konuyla ilgili sunumdan bir yeri okuyacağım.
Biliyorsunuz, teşvik sisteminde hangi ilde hatta ilçede hangi sektörü
destekleyeceğimiz çok önemli. Şimdi, burada diyor ki: Bölgesel ve
sektörel teşvik sistemi, bölgesel ve sektörel bazda desteklenecek
yatırım konuları 2002/4720 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararıyla belirlenen istatistiki bölge birimleri sınıflandırması
düzey 2 esas alınarak belirlenmiştir. Düzey 2 seviyesindeki 26 alt
bölge sosyoekonomik gelişmişlik endeksi kullanılmak suretiyle
gruplandırılarak teşvikler açısından 4 bölge
oluşturulmuştur. diyor.
Biraz önceki konuşmamda, sosyoekonomik gelişmişlik
endeksinin 2000, 2001, 2002 yılı datalarına
dayandığını belirtmiştim ve böylesi, yedi sekiz
yıl öncesi datalara dayanan sistemde ne kadar isabet olduğunu
eleştirmiştim.
Yine, düzey 2 bölgeleri daha çok illerin birbiriyle komşuluk
ilişkisine göre oluşturulmuştur. Yani tamamen farklı amaçla
oluşturulan bir yapının yatırım teşviklerinde
kullanılması, teşvik kriterlerinin belirlenmesi sürecinin
gayriciddiliğini de göstermektedir.
Örnek verirsek değerli arkadaşlarım, 5084
sayılı Yasa kapsamında hâlen teşvik kapsamında olan
Düzce ilimiz, yeni sistemde İstanbul ile aynı kategoride. Bunu
nasıl açıklayabilirsiniz? Yani teşvikten çok az yararlanacak
olan birinci bölgede Düzce ilimiz, daha önce 5084 sayılı Yasa
kapsamında.
Aynı şekilde, Tekirdağdaki birtakım sanayi
tesisleri dolayısıyla Tekirdağ ile aynı bölgede olan
Kırklarelinin bu teşviklerden İstanbulla aynı statüde
yararlanacak olması ne kadar adildir?
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Gerçekten, bu 26 bölge, daha
ziyade komşuluk ilişkilerine göre belirlenmiştir. Bunun üzerine
de 2000, 2001 verileri esas alınarak, ekonomik gelişmişlikleri
esas alınarak dört bölgeye ayrılmasıyla, illerin belirlenmesinde
gerçekten adaletsizliklere sebebiyet verilmiştir.
Bu bölgelerin belirlenmesi yanlış olmuştur.
Teşvikler il bazında hatta ilçe bazında belirlenmeliydi. Buna
esas olacak çalışmalar bugüne kadar güncellenmeliydi. Buna Sayın
Başbakanımız da değinmiş. Bir yandan, objektif
olduğunu söylüyor Sayın Başbakan düzenlemenin ama bir taraftan
da aynı konuşmasında diyor ki:Türkiye İstatistik Kurumunun
2002 yılı sosyoekonomik gelişmişlik endeksine işaret
eden Sayın Başbakan: Bugüne kadar bir güncellemenin
yapılmaması gerçekten bizim için üzücüdür. diyor. Yani AKP için üzücü
olduğunu belirtiyor. Gerçekten, böylesi bir veri üzerine sistemin
oturtulmasında da yanlışlık olmuştur.
Değerli milletvekilleri, özetle, esası hakkında
bizim eleştirilerimiz:
Bölgeler, iller objektif kriterlere göre belirlenmemiştir.
Yeni adaletsizliklere yol açacaktır.
Uygulanabilirliği zayıftır.
Belirlenen hedeflere ulaşması imkân dâhilinde
görünmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kalaycı.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Her şeyden önemlisi üretim
desteği bulunmamaktadır.
Ayrıca, mevcut kurulu tesisler açısından da
haksız rekabet oluşturabilecektir.
Yine, istihdamda sağlanacak artışa verilecek destek
yıl sonuna kadar olarak -bir süreyle-
kısıtlanmıştır. Bu süre kısıtlaması da
doğru olmamıştır.
Yine, yatırım teşvikinin süresi 31/12/2010a kadar
sınırlandırılmıştır. Yine, en azından
bir beş yıl olması gerekir.
Bir diğer eleştirimiz: Büyük projelerde teşvikten
yararlanabilmek için öngörülen asgari limitler çok yüksek düzeydedir.
Dolayısıyla henüz Bakanlar Kurulu kararı
çıkmamıştır.
Bu konular dikkate alınarak sistemin daha
sağlıklı, daha uygulanabilir hâle getirilmesi mümkündür diyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
26 ncı maddesiyle 6183 sayılı kanunun 77 nci maddesine eklenen
fıkrada geçen verilebilmesine ilişkin ibaresinin verilebilmesi
için belirlenen olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı
açısından uygun ifadeye ulaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
27 nci maddesiyle 6183 sayılı kanunun 88 inci maddesinin birinci
fıkrasının sonuna eklenen cümlelerde geçen verilebilmesine
ilişkin ibaresinin verilebilmesi için belirlenen olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesi ile 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun
88 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna eklenen cümledeki
ve bu tebligatlara
ibaresinin
ve bu tebligata
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Erdal Sipahi Ertuğrul
Kumcuoğlu
Mersin İzmir Aydın
Mustafa Kalaycı
Kürşat Atılgan
Cemaleddin Uslu
Konya Adana Edirne
Ümit
Şafak
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 27 nci Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Orhan
Ziya Diren
Malatya Tokat
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Diren, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarı üzerine verdiğimiz önerge
münasebetiyle söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının
önemli bir kısmı ekonomi ve teknolojide meydana gelen
gelişmelere ilişkin teknik ve idari ihtiyaçların
karşılanmasına yönelik düzenlemeler içermektedir. Bilindiği
üzere ülkenin ekonomik rakam ve verileri pek de iç açıcı
değildir. Yaşanmakta olan küresel ekonomik krizin toplumda
yarattığı tahribat gün geçtikçe artmakta, çalışanlar,
emekliler, dar gelirliler, işsizler, esnaf ve sanayicilerimiz
açısından gelecek günlerin daha zor ve sıkıntılı
geçeceği şimdiden görülmektedir. Ekonomik krizin ülkeye yansıyan
rakamları ortadadır. Krizin etkisini gösterdiği eylül
ayından beri yaklaşık on dokuz bin şirket ve kooperatifle,
ticaret unvanlı iş yeri kapanmış, en büyük darbeyi ticaret
hayatı yemiştir. Sanayi üretimi rekor düşüş
yaşamış, işsizlik rakamları en üst seviyeleri
görmüştür. İmalat sanayisinde işleyen her 4 makineden 1i istop
etmiş, işsizlik rakamları açıklanan resmî rakamların
aksine 6 milyona ulaşmıştır. Yıllık bütçe
açığı tahminine sadece iki ayda ulaşılmış,
geçen yılın aynı dönemine göre 22 kat artış olmuş
ama bu gerçeğe rağmen Hükûmet kriz yönetimi konusunda sürekli
doğru adımlar attığını iddia etmektedir. Bu
rakamları göz önüne aldığımızda yapılan
açıklamaların vatandaşlarımızın yüreğine su
serpmekten başka bir işe yaramadığı da açıkça
görülmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülke ekonomimizin en önemli
unsurlarından biri KOBİlerdir. Ekonomik kriz, en çok da ülke
ekonomisine yatırım, üretim, istihdam, ihracat girdisi sağlayan
bu sektörü vurmuştur. Hükûmetin açıklamış olduğu
tedbir paketleri, maalesef KOBİlerden ziyade büyük ve uluslararası
sermaye ve işletmelerin sorunlarını çözmeye yönelik olmuştur.
KOBİlerin en büyük sorunu birikmiş SSK primi borçları, vergi ve
enerji borçları ve yine finansman sorunlarıdır. Düzenlemelerden,
özellikle KOSGEB kredilerinden yararlanmak isteyen KOBİler, bu kredilerin
daha çok ticari kredi niteliğinde olması, SSK ve BAĞ-KUR prim
borcu nedeniyle bu kredileri kullanamamaktadır.
Karşılıksız çek, protestolu senetler ile kredi
ve kredi kartları borçlarına ilişkin, kayıtların
silinmesine ilişkin çıkarılan sicil affına ilişkin
kanun uyarınca Merkez Bankasının kayıtları silinmesine
rağmen bu durumun bankalarca dikkate alınmadığına ilişkin
şikâyetler devam etmektedir. Bu, işletmelerin mali
yapılarını güçlendirmek, rekabet ortamlarına
uyumlarını sağlamak ve istihdam düzeylerini artırmak için
tasarıda geçen birleşmeleri yani kümelenmeleri vergili olarak
teşvik etmek doğru bir uygulama olacaktır. Ancak vergi
teşvikleriyle yetinilmemeli, KOSGEB ve can suyu kredilerinin ihtiyaç
sahibi iştirakçilere ulaşması ve vergi ve enerji borçlarına
taksitlendirme ve faiz indirimi mutlaka yapılmalıdır.
Kriz dönemlerinde talebi artırmak için vergi indirimi
yapılması doğru bir uygulamadır. Ancak sorunun tespitini
doğru yapmak gerekir. Vergi indirimini bir paket hâlinde başkaca
önlemleri de beraberinde uygulamaya koymadan yaparsanız, gelecekteki
talebi öne çeker ve ileride çok daha büyük sorunlara ortam hazırlamış
oluruz. Teşvik sisteminin etkili olabilmesi için yatırım, üretim
ve tüketim yani talep artırıcı teşviklerin de bir arada
yapılması gereği vardır.
Türkiyede tarım, ekonomik açıdan
bakıldığında yarattığı katma değer ve
ihracata yaptığı katkı açısından yeteri kadar
verimli olmasa da istihdam ettiği iş gücü ve geçimini
sağladığı nüfus hacmi açısından önemli bir
sektördür. Artan nüfus, ağırlıklı ve dengeli beslenmeden
uzaklaşmakta, hayvansal protein içeren ürünlerin kişi
başına tüketimi giderek azalmaktadır. Yüksek katma değeri
olan hayvancılık sektöründeki geriye gidiş istihdama da olumsuz
yansımaktadır. Tarımla uğraşan çiftçi âdeta kaderiyle
baş başa bırakılmış, 2009 yılı
tarımsal destek bütçesi beklenenin çok altında olmuştur.
Bütçenin genelinde yüzde 13-14 artış olmuşken tarım için
yüzde 1,19luk bir destek artışı öngörülmüştür.
Hayvancılık sektörü gerekli desteklemeyi almış, süt
üretimine yönelik hayvan sayısı artmışken maalesef ülkenin
süt tüketim miktarı artırılamamıştır. Bunun en
önemli nedeni, vatandaşın alım gücünün düşük olması ve
eğitim sorunlarıdır.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmelerde AKP Hükûmeti adına konuşan milletvekillerimizden
birisi, artık haciz işlemi bildirim ve uygulamalarının
elektronik ortamda yapılabileceğini ve bunun çok önemli bir yenilik
olduğunu söylediler. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar
göz önüne alındığında vatandaşın evindeki
bilgisayar ya haczedildi ya ekonomik sıkıntılardan dolayı
satılmak zorunda kalındı ya da zaten alacak imkânı hiç
olmamıştı. Acaba bu bilgi alışverişini nasıl
kullanmayı düşünüyorsunuz bu şartlarda? Bu gelişmeyle
iftihar etmek yerine uygulanabilirliğini tartışmak gerekirdi.
Böyle bir ekonomik ortamda ülkenin bu uygulamaya ihtiyacı
olmadığı açıkça görülmektedir.
Vermiş olduğumuz önergeyle maddenin tasarı
metninden çıkarılmasının çok daha uygun
olacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlarken
önergemize olumlu oy vermenizi diliyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Diren.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, bu iş
mi ya? Şu kapıdan girenler neye oy veriyor? İş mi bu ya?
Yani demokrasi mi bu?
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) - Yasak mı girmek?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Nasıl yasak mı? Neye oy
veriyor bu arkadaşlar?
BAŞKAN - Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesi ile 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 88 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna eklenen
cümledeki
ve bu tebligatlara
ibaresinin
ve bu tebligata
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Yıldız, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 27nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasanın genel gerekçesinde yatırım, üretim ve
istihdam imkânlarının artırılmasından
bahsedilmektedir.
Sayın milletvekilleri, Amerikada yaşanan ve
dünyayı dalga dalga saran küresel bir kriz dönemini hep birlikte
yaşamaktayız. Bu kriz, Sayın Başbakanımızın
söylediği gibi Türkiye'yi teğet geçmemiştir. Bilakis, bu kriz,
imalat sanayimizi, esnafımızı, işçimizi, memurumuzu
mağdur etmiştir. O sebeple, yatırım ve üretimi
artıracak, esnafı rahatlatacak düzenlemelere her zamankinden daha
fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Krizle birlikte imalat sanayimiz
küçülmüştür. Ekonomik kriz 400 bin civarında vatandaşımızın
işini kaybetmesine sebep olmuştur. Toplam işsiz
sayımız 4 milyona dayanmış. Yüzde 16lık işsizlik
oranı ile yine tarihin rekorlarını kırmaktasınız.
Hem ihracatta hem de ithalatta azalma olmaktadır. Artık, AKP
sıralarından ya da konuşmacıları, ihracattaki
patlamadan bahsedememektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı döneminde işçi, memur, emekli ve küçük esnaf açlık
ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya devam
etmektedir.
Bir milletvekiliniz, konuşmasında Faizleri
düşürdük, BAĞ-KUR prim borçlarını, vergi
borçlarını yapılandırdık. Kriz var ama Türkiyede de
hiçbir bankayı batırmadık. diyerek krizin olumsuz etkilerini bu
sözleriyle zımnen kabul ederken banka batmamasını da Adalet ve
Kalkınma Partisinin icraatlarıyla özdeşleştirmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede bu krizde banka batmadıysa
bu bankaların batmamasının AKP İktidarının
uygulamalarından kaynaklanmadığını, 57nci Hükûmet
döneminde yapılan ve Milliyetçi Hareket Partisinin de ortağı
bulunduğu bu Hükûmet döneminde yapılan düzenlemelerle,
çıkarılan kanunlarla bugün bankaların batmasına engel
olunduğunu maalesef söylemeye diliniz varmamaktadır.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) Yirmi iki bankayı ne
yaptınız?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Yirmi iki bankayı sonra hesap
ederim ben, sana anlatırım gerisini boş vaktimde.
O dönemde batık bankalara el konulmuş, suçlular tutulup
cezaevlerine konulmuştur. Bugün banka batmadıysa, bu, 57nci
Hükûmetin başarısıdır.
MÜJDAT KUŞKU (Çanakkale) Paralar nerede?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Paraların nerede
olduğunu siz biliyorsunuz, topladığınız paraları
yandaşlarınıza dağıtıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Hatibe müdahale
etmeyiniz lütfen arkadaşlar.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Nerede olduğunu
öğrendiniz herhâlde şimdi, değil mi!
BAŞKAN Sayın Yıldız, Genel Kurula hitap
edin.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Yoksa siz de aldınız
mı?
BAŞKAN Sayın Yıldız, Genel Kurula hitap edin
lütfen.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Sayın milletvekilleri, 2008
yılında yapılan vergi borçlarının ve BAĞ-KUR
borçlarının yapılandırılarak taksite
bağlanması da vergi yükümlüsünü maalesef
rahatlatamamıştır. Taksitli borçlarını bin bir
zorlukla ödeyen esnaf, yeni tahakkuk eden vergileri de maalesef
ödeyememektedir.
O sebeple, vergi, sigorta, BAĞ-KUR borçlarına, ilk
altı ay ödemesiz, on sekiz ya da yirmi dört aylık, faizi
sıfırlanmış yeni bir yapılandırmaya
vatandaşlarımız ihtiyaç duymaktadır çünkü
esnaflarımız, bu sıkıntılarından dolayı
iş yerlerini kapatmakta, fabrikalar kapılarına maalesef kilit
vurmaya devam etmektedir. Bakınız, 2009 Nisanında, 2008
yılı sonuna göre hem gelir vergisi hem de kurumlar vergisi mükellef
sayısında çok önemli azalmalar olmuştur. Bu sonuçların
tamamı TÜİKten alınmıştır.
2009 Nisan sonu itibarıyla gelir vergisi mükellefi
sayısında 13.396 azalma varken kurumlar vergisi mükellefi
sayısında 3.006 azalma olmuştur.
2008 yılına göre kurulan iş yerlerinin
sayısı azalırken kapanan iş yerlerinin
sayısının artığı da maalesef görülmektedir.
Protestolu senet sayısında,
karşılıksız çek sayısında artışlar
vardır. 2008 Nisanında protestolu senet sayısı 493.336 iken
2009 Nisanında bu sayı 553.846 adede çıkmıştır.
Sanıyorum bunlar sizleri de üzmektedir. Gene aynı dönemde 1 milyar
984 milyon 800 bin TL tutarında karşılıksız çek, 2 milyar 597 milyon 400 bin Türk
lirası olarak gerçekleşmiştir. Yani bu şu demektir:
Esnaflarımız borçlarını ödeyememektedir.
Sonuç olarak krizin faturası esnafa, sanayiciye
çıkmıştır. Ekonomik kriz memuru, emekliyi yoksullaştırırken
işsiz sayısını da maalesef artırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Alınan tedbirler yetersizdir.
Daha ciddi tedbirlerin alınması mutlaktır. İhracatçı
desteklenmeli, esnaf desteklenmeli, sanayici desteklenmelidir. İstihdam
dolayısıyla teşvik edilecektir.
27nci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz
değişiklik önergesine desteklerinizi bekler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
27 nci maddesiyle 6183 sayılı kanunun 88 inci maddesinin birinci
fıkrasının sonuna eklenen cümlelerde geçen verilebilmesine
ilişkin ibaresinin verilebilmesi için belirlenen olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı (Kırıkkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İbarenin değiştirilerek dilin kullanımı
açısından uygun ifadeye ulaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saat 20.30da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.28
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 103üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
28inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 28inci maddesinde yer alan % 20 ibaresinin %18
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Hüseyin Yıldız
Manisa Konya Antalya
M.
Akif Paksoy Yılmaz
Tankut
Kahramanmaraş Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
28 inci maddesiyle değiştirilen 5602 sayılı kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasında geçen % 20sini ibaresinin % 24ünü
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
28 inci maddesiyle değiştirilen 5602 sayılı kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasında geçen % 20sini ibaresinin % 25ini
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 28 inci Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; değerli
arkadaşlarım, bu madde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Spor
Toto Teşkilatıyla ilgili bir madde, yani şans oyunlarıyla
ilgili bir madde. Arkadaşlar, hakikaten bu konuda açık ve net olun.
Spor kulüplerinin içinde olduğu konumu hepiniz biliyorsunuz. Bu maddede
İddaa oyununa futbolun dışında basketbol ve başka
şeyler de ilave etmek için bu madde getirilmiştir. Doğru bir
maddedir. Ancak, arkadaşlar, birkaç rakam vereceğim. Spor kulüpleri,
futbol kulüpleri bugüne kadar İddaa oyunundan dolayı Türkiyede
yaklaşık 10 katrilyon veya 10 milyar
Eski parayla, eski TLyle 10
katrilyon veya 10 trilyonluk bir İddaa oyunu oynandı.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Trilyondur, katrilyon değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Eski parayla
katrilyon, evet.
BAŞKAN Yeni parayla milyar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet, bu parayla
milyar.
Şimdi, bunun futbol kulüplerine sadece ve sadece 600
milyonluk kısmı verildi. Burada, Süper Ligde futbol oynayan
kulüplere yılda 3le 3,5 milyon, Bank Asya Ligi dediğimiz Lige,
oradaki kulüplere 1.200le 1.500 arasında, İkinci Lig kulüplerine
750yle 800 arasında, Üçüncü Lig kulüplerine 300-400 arasında pay
veriliyor.
Değerli arkadaşlarım, hepimizin sorunu, herkesin
sorunu kulüplerin özerk olması, özgür olması. Kulüplerin Dernekler
Kanunuyla yönetilmesi bir şanssızlıktır ve ben buradan
sesleniyorum, Maliye Bakanıma sesleniyorum: Dernekler Kanunuyla yönetilen
kulüplerin görev yapan insanlarına hepimizin ilinde yalvarıyoruz
yakarıyoruz, kulüp başkanı ve kulüpte yönetim kurulu üyesi olsun
diye, kulübü yönetsin diye yalvarıyoruz ama vergi borçlarından, sigorta
borçlarından dolayı bu insanların ocakları söndürülüyor. Bu
bir anonim şirket değil arkadaşlar. Dernekler Kanunuyla
yönetilen bu kulüplerin, beş sene içinde görev yapan insanların
Arkadaşlar hepinizin başında
Bu nedenle, kulüplerin özgür olması için, özerk olması
için İddaa oyunu ihale edildi geçen dönem, biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, kulüplere verilen pay yüzde
7. Yani tüm İddaa oyununun hasılatından verilen pay yüzde 7. Bu
hasılatın yüzde 15e çıkarılması hâlinde Süper Lig
kulüpleri 3,5 milyon yerine 7 milyon aldığı zaman o kulüp özgür
olacaktır, o kulübün kimseye minnet borcu olmayacaktır. Bu nedenle,
nereden verecek yüzde 7 ile 14ü? İhale ettiği zaman geçen dönem
yüzde 11, hasılattan işletmeci şirkete pay veriyordu, yüzde 11
veriyordu. Bu seneki ihalede bu 1,80e düşürüldü. Yani orada yüzde 9 bir
kârlılık oluştu. Spor Toto Teşkilatına yüzde 9 daha
fazla para kalmaya başladı. Bu yüzde 9un hiç değilse bir
kısmını bu kulüplere versek hiçbirimizin başı
ağrımaz, kulüpler özerk olur, özgür olur arkadaşlar.
Ayrıca -yine ben Komisyonda söyledim, burada da söylüyorum-
bu hasılatın temlik edilmemesi lazım. Haciz, devlet
dışında, devletin vergi ve sigorta alacağı
dışında kimsenin temlik koymaya yetkisi olmasın, kimse bu
hasılata haciz koyamasın ki kulüpler
Birisi geliyor, görev
alıyor, iyi yönetiyor-kötü yönetiyor, borçlandırıyor,
arkasından temliği koyuyor, gidiyor. Hadi gel temizle! Onun için,
değerli arkadaşlarım, haciz ve temlik devlet alacağı
dışında, sporcu alacağı dışında, sporcu
alacaklarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
burada ben Futbol Federasyonuna da Ey! Elini taşına altına
koy
Sadece oynuyor. Risk başkalarının elinde. Hiçbir riski yoktur.
Ben sporu yöneteyim. diyor. Hayır arkadaş! Sporu yöneten insan,
kulüplerin tüm sorunlarıyla muhatap olur, onların
sorunlarını çözmeye yardımcı olur. Hiçbir sorunu çözmüyor.
Onun için, ben buradan Maliye Bakanlığına sesleniyorum.
Kulüplerin vergi borçlarına mutlaka Futbol Federasyonunun da elinin
taşın altında olması lazım. Yoksa
bulamazsınız kimseyi ve kulüplerin hiç bu borçlarını tahsil
edemezsiniz. Hep böyle ah vahla geçiririz, bir, temlik olayını
kaldırmadığınız sürece. Yani İddaa bayiliği,
İddaadan dolayı temlik koymayı kaldıralım, kimse
temlik koyamasın. İki, Futbol Federasyonu da kulüplerin vergi
borçlarıyla size birazcık muhatap olsun. Yani birazcık o da
elini taşın altına koysun. Bu nedenle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, iki kelime
Benim burada söyleyeceğim şu, arkadaşlar: Bu
kanunda yeri değil, biliyorum ama gelin, şu İddaanın
kulüplere verdiği yüzde 7 payı yüzde 14e çıkarırsak, tüm
kulüpler, Süper Lig kulüpleri yılda minimum 7 milyon, Bank Asya Ligi
yılda minimum 3,5-4 milyon, diğer kulüpler de buna paralel pay
alır, kulüpler özgür olur, kimsenin himayesi altında kalmaz, her
şeyiyle özgür olur.
Ben bu konuyu hepinizin dikkatine bir kez daha sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunup, karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.43
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.57
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarının 28inci
maddesi üzerinde verilen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Görüşmelerimize devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
28 inci maddesiyle değiştirilen 5602 sayılı kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasında geçen % 20sini ibaresinin % 25ini
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulama açısından uygun orana ulaşılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Arkadaşlar, lütfen oturalım, ayakta olmayalım
sayın milletvekilleri.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
28 inci maddesiyle değiştirilen 5602 sayılı kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasında geçen % 20sini ibaresinin % 24ünü
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan teklif ile oranın artırılması
düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 28inci maddesinde yer alan % 20 ibaresinin % 18
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun efendim.
Sayın milletvekilleri, lütfen
Hükûmet sırasındaki arkadaşlarım, lütfen sakin
olunuz.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz 385 sıra sayılı
Tasarının 28inci maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hükûmetlerin görevi ekonomideki
mevcut kaynakları en iyi şekilde kullanmak ve yeni kaynaklar
sağlamaktır. AKP ise özelleştirme gelirlerini başlıca
kaynaklardan biri olarak görmekte, kamunun elinde ne var ne yok satarak kaynak
yarattığını sanmaktadır. AKP Hükûmetinin
özelleştirme anlayışı bize para lazımdır,
sermayeden ve kazançtan doğru düzgün vergi alamıyoruz, fakirden de bu
şans yok, o hâlde bir şeyleri satalım
anlayışıdır. AKP Hükûmeti, özelleştirmeden gelirlerle
çarkı çevirmeye çalışmaktadır. Özelleştirme gelirleri
geçici gelirlerdir, yani bu gelirlerle devlet bütçesi ancak kısa vadede
dengelenir. Eğer bütçeyi bozan sorunları halletmez de
özelleştirme gelirleriyle bütçeyi ayakta tutmaya
çalışırsanız, ileride özelleştirecek kurum
kalmayınca, yeniden, çözemediğiniz sorunlarla, hem de bu defa daha
hazırlıksız karşı karşıya
kalırsınız. AKP Hükûmetince, acil para ihtiyacı için bütün
kamu iktisadi kuruluşları gözden çıkarılmaktadır.
İktidara kaynak gerekiyor. Bir taraftan IMF, diğer taraftan ise seçim
takvimi sıkıştırıyor. Öbür yanda, özelleştirme
nedeniyle işçiler işlerini kaybetmiş, birçok kentin can
damarı olan işletmeler kapanmış, araziler, varlıklar
satılmıştır.
2009 yılı Ocak ayında Özelleştirme
İdaresinden, BOTAŞ, Türkiye Kömür İşletmeleri, Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumunun da özelleştirileceği açıklandı.
Özelleştirme İdaresi, tekel değilse bile bu sektörlerde hâkim
durum yaratacak bu kararın özelleştirme kararını vermeden
önce Rekabet Kurulundan görüş almış mıdır? AKP
Hükûmeti, programlarında ve Acil Eylem Planında ifade edildiği
gibi özelleştirmeyle nasıl daha sağlıklı bir piyasa
ekonomisi oluşturabilecektir?
Millî Piyango ve şans oyunları önemli bir gelir
kaynağıdır. 2007 yılında 1,5 milyar lira gelir
getiren, 2008 yılı geliri de 2 milyar liraya yaklaşan bir
kurumu, AKP Hükûmeti 1,6 milyar TLye on yıllığına özel
sektöre devretmeye çalışmaktadır ki, ihale iptal edilmek zorunda
kalınmıştır. Devletin, Millî Piyangonun
özelleştirmesinden alacağı 1 milyarın üzerindeki para ve
hasılattan alacağı yüzde 3 pay, Millî Piyangonun iki
yıllık gelirini ancak karşılamaktadır.
AKPnin gündeminde Millî Piyangodan sonra paralı yollar ve
köprü gelirlerini satmak, barajları ve gölleri de özelleştirmek
vardır. Karayolları Genel Müdürlüğünün verilerine göre, bu
yılın ocak-nisan dönemini kapsayan ilk dört ayında,
İstanbul-Boğaziçi ve paralı geçiş olarak hizmet veren
otoyollardan 146 milyon toplam gelir elde edilmiştir. İktidar bu
yolla kamunun ilk etapta borcunu düşük göstermeyi amaçlamaktadır.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının verilerine göre 2003-2008 tarihleri
arasındaki altı yıllık dönemde toplam 28 milyar 759 milyon
dolar tutarında özelleştirme geliri elde edildi. 2009 yılı
özelleştirme gelirleri de harcamalar ve vergi gelirleri gibi büyük bir
sapmayla gerçekleşecek. Bu yıl özelleştirme gelirleri 15,5 milyar
Türk lirası olarak öngörülmüşken, son yapılan revizyonda bu
rakam 9,6 milyar Türk lirası düzeyine kadar çekildi. Böylece
özelleştirme gelirlerinin bu yıl en az 6 milyar liralık sapmayla
bütçeye katkı sağlayacağı resmî olarak ilan edilmiş
oldu. Hâlen süreci devam edenler dışında 2009 yılında
yeni bir özelleştirme yapılmayacağı da
netleşmiştir. 2009-2011 dönemi özelleştirme hedefi ise 30,6
milyar Türk lirası düzeyinde bulunmaktadır.
2009 yılı Nisan ayı bütçesi bu yılın ilk
aylarındaki bütçe sonuçlarına kıyasla ilk üç aya göre biraz daha
iyi görülmekle birlikte, bu iyileşmede Nisan ayı bütçesine giren 1,8
milyar liralık özelleştirme geliri ile 2,1 milyar Türk liralık
kamu bankalarının kârlarından hazineye alınan temettü
payı önemli bir rol oynamıştır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin bir eski Sayın
Bakanı özelleştirme anlayışını Satışa
çıkıyoruz. Parayı veren düdüğü çalar. Kârlı
kârsız ne varsa satacağız. sözleriyle açıklıyordu.
PETKİM ve Tekelin özelleştirilmesine ilişkin olarak
da Babalar gibi satarım. demişti.
Sümerbank tarihten siliniyor, elinde bir şey
kalmadığı için ismini de kaldırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Teşekkür ediyorum.
SEKAnın özeleştirilmesiyle ilgili Stratejik
yermiş! Ne stratejisi? Önemli olan müşteri bulmak. Müşteri gece
gelsin, pijamayla çıkarım karşılarına.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle
ilgili olarak da Kâr edeni de zarar edeni de satacağız.
TÜPRAŞın özelleştirilmesiyle ilgili olarak
Parayı veren düdüğü çalar. TÜPRAŞı Ruslara satar
mısın? diyorlar. Satarım arkadaş.
Telekomun özelleştirilmesi için Ulaştırma
Bakanı 20 bin dolar veren herkese Telekom'a ait bilgileri vereceklerini
ifade etmiştir.
Yine Sayın Ulaştırma Bakanı limanların
özelleştirilmesi için Ne banka bırakacağız ne fabrika ne
de işletme, liman da bırakmayacağız, hepsini
satacağız. diyor. Diyor, ancak şimdi de işsizliğe
çare diye millete pet şişe toplatma dışında elinizde
alternatif kalmıyor.
Değerli milletvekilleri, muhterem heyetinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde 4 adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 29uncu
maddesinin (ğ) bendinde geçen çalışan ibaresinin görev yapan
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 29uncu
maddesinin (ğ) bendinde geçen sınırlı olarak ibaresinin
sınırlı şekilde olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 29 uncu maddesi ile,
28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunun 2 nci
maddesine eklenen (ğ) bendinde geçen
belediyeler ile bunlara
bağlı kuruluşlarda ibaresinin
belediyeler ile bunlara
bağlı kuruluşlar ve sermayesinin yarısından
fazlası bunlara ait şirketlerde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Ertuğrul
Kumcuoğlu Erkan
Akçay
Konya Aydın Manisa
Cumali
Durmuş Mustafa
Enöz Osman
Durmuş
Kocaeli Manisa Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 29 uncu Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Bülent
Baratalı Gökhan
Durgun
Malatya İzmir Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Durgun, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Tasarının 29uncu maddesi üzerinde grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Sizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, genel olarak, AKPnin yedi
yıllık uygulamalarının bir benzerini daha
yaşamaktayız. Bugün görüşmekte olduğumuz 385 sıra
sayılı Tasarı birbiriyle ilgisi olmayan birçok konuda
düzenlemeye yer veren ancak amaç ve konu bütünlüğünden yoksun bir torba
kanun niteliğindedir.
Geçmiş yıllarda da gördüğümüz gibi bu ve benzeri
düzenlemeler devletin işleyişinde bir kolaylık
sağlamamakta, aksine yeni karışıklıklara ve
olumsuzluklara yol açmaktadır. Sonuçta, birçok düzenleme ya Anayasa
Mahkemesinden geri dönmekte ya da üzerinden bir yıl bile geçmeden yeniden
değiştirilmektedir. Böylelikle hem zaman hem de emek israfı söz
konusudur.
Bu çerçevede, tasarının 29uncu maddesiyle, ARGE
faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla kamu personeline yeni bir
tanım getirilmektedir. Bu düzenlemenin gerekçesi olarak da uygulamada
çeşitli tereddütlerin oluştuğu ve düzenlemenin bunu önlemeye
yönelik olduğu ifade edilmektedir ama kamu personeli
tanımının ARGE faaliyetlerinin desteklenmesine ne gibi katkı
sağlayacağı ya da uygulamada ne gibi tereddütler
oluşturduğu konusunda herhangi bir açıklamaya yer
verilmemiştir. Yani yasa yapıcı olarak bu düzenlemenin ne
getirip ne götürdüğünü bilmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hakkıdır diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, ekonomik değişimin itici
gücü teknolojik yenilikler olmuştur. Teknolojik buluşlar sayesinde
insanlar tarım toplumuna, tarım toplumundan da sanayi toplumuna
geçiş yapmayı başarmışlardır. Şimdi de
sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişin uğraşısı
verilmektedir. Bilgi toplumunun uğraşısı ise
araştırma-geliştirme adını verdiğimiz
kavramın içinde odaklaşmaktadır.
Dünya genelinde ARGE çalışmalarına verilen önem de,
ayrılan kaynak da giderek artmaktadır ancak aynı trend Türkiye
için hâlâ geçerli değildir. ARGE için 2005 yılında 245, 2006
yılında 415, 2007 yılında 425, 2008 yılında 450
milyon harcanmıştır. 2009 yılı için ise 500 milyon
kaynak ayrıldığı ifade edilmektedir ama bu oran yeterli
değildir. Türkiye sürekli olarak uluslararası ARGE
yatırımları sıralamasında ne yazık ki son sıralarda
yer almaktadır ve Türkiyede ARGEye ayrılan pay oldukça
düşüktür. Eğer gerçekten destek olunmak isteniyorsa bunun bir devlet
politikası hâline gelmesi ve süreklilik kazanması gerekmektedir.
Diğer yandan, ARGE faaliyetleri konusunda ise gerek kamu
gerekse özel sektör için öncü kurum şimdiye kadar TÜBİTAK
olmuştur. Ancak içinde bulunduğumuz süreçte TÜBİTAKın
bilimselliği önemli bir tartışma konusu hâline gelmiştir.
Özellikle son Darwin olayından sonra, TÜBİTAKın kurumsal olarak
hem özerklikten hem de bilimsel nitelikten uzaklaştığı,
bizim değil bütün bilim camiasının ortak görüşüdür. Siyasi
ve bürokratik baskıların altında bilim ilerleyemeyecektir.
Sayın milletvekilleri, bu düzenlemeyle bir kez daha
görülmüştür ki ülkemizde ciddi ve çağa uygun bir personel
yapılandırmasına ihtiyaç vardır. 657 sayılı Kanun
uygulanmaya başlandığı 1965 yılından bu yana
birçok değişikliğe uğramış, hatta mali hükümler
değiştirilerek yürürlüğe konulmuştur. O günden bugüne kadar
kamu kurum ve kuruluşlarında meydana gelen yapısal
değişiklikler, kamu hizmetinin genişletilmesi gibi nedenlerle,
yeni oluşturulan kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
personelin özlük işlemlerine ilişkin düzenleme 657 sayılı
Kanunda yapılan değişikliklerle çözüme
kavuşturulamamış, zaman içinde kamu personeline ilişkin
olarak yapılan yeni düzenleme çalışmaları da bir sonuç
vermemiştir. Genel düzenleme içinde çözülemeyen sorunlar
kuruluşların teşkilat kanunlarına, özellikle personelin mali
haklarıyla ilgili hükümler konularak çözülmeye çalışılmıştır.
Başlangıçta münferit olan bu uygulamalar zaman içerisinde yaygın
bir hâl almaya başlamıştır. Kadro
karşılığı sözleşmeli personel uygulaması, fazla
çalışma ücreti ödenmesi, fon gelirlerinden ödeme yapılması,
döner sermayeden pay verilmesi, yol parası adı altında ödenen
ödemeler ve çeşitli tazminatlar bu uygulamaya örnek gösterilebilir.
Kuruluşlar arasında yaratılan ücret
farklılığının, personeli, yüksek ücret ödeyen
kuruluşlara naklen geçme arayışı içine soktuğu da
bilinen bir gerçektir.
Diğer taraftan, işçi ve memur ayrımı
gerçekleştirilemediği gibi, üretim ünitelerinde
çalışması gereken işçiler zaman içerisinde memur
yetersizliği gerekçesiyle büro hizmetlerinde de istihdam edilmeye
başlamışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durgun, buyurun efendim.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Bu durum, bazen memurlar bazen de
işçiler lehine değişen mali hakların
farklılığı nedeniyle çalışma
başarısını olumsuz yönde etkilemiştir.
Devletin personel giderlerini azaltmak için tümüyle akıl
dışına çıkılmış olan devlet personel
politikası akıl yoluna çekilmelidir. Temeli yanlış olan
personel politikası düzeltilmedikçe, geçici çözümlerle durumun
iyileştirilmesi olanağı yoktur.
Bu çerçevede ARGEyi desteklemenin en önemli yolu bu konudaki
teşvikleri artırmak, beyin gücüne ve nitelikli iş gücüne
dayalı politikalar geliştirmektir.
Öte yandan, gerekli teknik altyapı sağlanmadan
eğitime açılan üniversiteler adına yurt dışına
gönderilen kişilerin çoğunluğu, yurda döndüklerinde kadro
sıkıntısı ve mali imkânsızlıklar nedeniyle tekrar
yurt dışına çıkmaktadır.
Hükûmet, eğer ARGEye gereken önemi verdiğini iddia
ediyorsa öncelikle beyin göçünü önlemeli, bu insanlar için yeni kadrolar
açılmalı, özgürce çalışma yapabilecekleri ortamlar
oluşturulmalıdır.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü talep ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Durgun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 29 uncu maddesi ile,
28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunun 2 nci
maddesine eklenen (ğ) bendinde geçen
belediyeler ile bunlara
bağlı kuruluşlarda ibaresinin
belediyeler ile bunlara
bağlı kuruluşlar ve sermayesinin yarısından
fazlası bunlara ait şirketlerde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı metninin belediyelerin şirketlerinde
çalışan personeli de kapsaması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 29uncu
maddesinin (ğ) bendinde geçen sınırlı olarak ibaresinin
sınırlı şekilde olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam karmaşasının önüne geçilmesi için
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 29uncu
maddesinin (ğ) bendinde geçen çalışan ibaresinin görev yapan
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam netliğinin sağlanması için
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır; önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 30 uncu maddesindeki
fon
veya kredi kullanan vakıflar
ibaresinin
mali yardım alan veya
kredi kullanan vakıflar
şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Erdal
Sipahi Ertuğrul
Kumcuoğlu
Mersin İzmir Aydın
Mustafa
Kalaycı Kürşat
Atılgan Cemaleddin
Uslu
Konya Adana Edirne
Ahmet
Orhan
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 30uncu
maddesinde geçen uluslar arası kurumlardan ya da ibaresinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 30uncu
maddesinde geçen AR-GE ibaresinin kaldırılmasını arz ve
teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bütün projeleri kapsaması amacıyla değişiklik
yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 30uncu
maddesinde geçen uluslar arası kurumlardan ya da ibaresinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Vakıfların, uluslar arası kuruluşların
fonlarından kullanmasının önüne geçmek için değişiklik
yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarısının 30 uncu maddesindeki
fon
veya kredi kullanan vakıflar
ibaresinin
mali yardım alan veya
kredi kullanan vakıflar
şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada daha anlaşılır olması
sağlanmış olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde dört adet önerge vardır; önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı kanun tasarısının
31inci maddesinde geçen faaliyetleri ibaresinin işleri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim Özkul Turan Kıratlı Mehmet Müezzinoğlu
Konya Kırıkkale İstanbul
Mustafa
Ataş Veysi
Kaynak
İstanbul Kahramanmaraş
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarının 31 inci maddesinin;
Bu muafiyetlerin, Darüşşafaka Cemiyetine
bağlı huzurevleri ile Türkiye Kızılay Derneğinin
11.4.2007 tarihli ve 5624 sayılı Kanuna göre yürüttüğü
faaliyetleri hariç olmak üzere, bu kuruluşlara ait iktisadi
işletmelere şümulü yoktur şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Ertuğrul
Kumcuoğlu Mustafa
Kalaycı
Mersin Aydın Konya
Yılmaz
Tankut Erdal Sipahi Kürşat Atılgan
Adana İzmir Adana
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu okutacağım
iki önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme
alacağım.
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 s. sayılı Tasarının
çerçeve 31. maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 31 inci Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal
Malatya Amasya
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Anadol?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye ihtiyaç olmadığı düşünülmektedir.
BAŞKAN Sayın Genç?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 31inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu 31inci madde ile 1606
sayılı Kanunun 1inci maddesinde yer alan Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu, Türkiye Kızılay Derneği, Türk Hava Kurumu,
Türkiye Yardım Sevenler Derneği, Resmî Darülaceze Kurumları,
Darüşşafaka Cemiyeti ve Yeşilay Derneğinin bunlara
bağlı olan işletmeleri eskiden vergiden muaftı çünkü bunlar
kamu hizmeti görüyorlar. Şimdi, getirilen bu fıkrayla bunların
vergi muafiyeti kaldırılıyor. Bunlar kamu hizmeti yapıyorlar
yani bunlara bağlı işletmelerin
Tabii, Türk Hava Kurumu,
Türkiye Yardım Sevenler Derneği, Resmî Darüşşafaka
Kurumları, Darüşşafaka Cemiyeti cumhuriyetle beraber kurulan
temel kurumlardır. Bu kurumların işletmeleri, özellikle kurban
derilerinin toplanmasına ilişkin olarak yaptıkları
faaliyetler üzerindeki vergi muafiyeti kaldırılıyor. Niye
kaldırıyor? Ama öte taraftan, biliyorsunuz AKP zamanında
kurulan, mesela Deniz Feneri var, işte Kimse Yok mu orada diye bazı
vakıflar ve cemaatlere bağlı dernekler var. Mesela onlara gelir
vergisi mükelleflerinin yaptıkları bağışların
tümü, yüzde 100ü, Gelir Vergisi Kanununun 40ıncı maddesinin 10
numaralı fıkrasına göre tümü vergiden muaf tutuluyor. Yine,
gelir vergisi mükellefi olmayanların bunlara yaptıkları bağışlar,
özellikle gayrimenkul sermaye iradı sahipleri, yine Gelir Vergisi
Kanununun 89uncu maddesinin 6 no.lu fıkrasına göre tümünü bundan
muaf ediyor. Yine, KDV Kanununun, 3065 sayılı KDV Kanununun 17/2-b
maddesine göre, bunlar, bu yiyecek, içecek ve temizlik maddeleri tümüyle vergi
dışı bırakılıyor ama bu kamu hizmetini gören ve
cumhuriyetle eş değer olan, cumhuriyetin kurumları olan bu
kurumlarımıza bağlı işletmelerin vergi muafiyeti
kaldırılıyor. Yani, bunun bir mantığı var
mı?
Ben de şu geliyor: Yani siz zaten bu cumhuriyetle beraber
kurulan bu hayırsever, özellikle Türk Hava Kurumu, Darüşşafaka,
işte kurban derilerini toplayan o işletmeleri -tabii Türk Hava
Kurumunun gelişmesine çok büyük katkıda bulundu- bunların
özellikle vergi muafiyetini kaldırıyorsunuz. Burada, tabii,
söylediklerimize ne Hükûmet ne de Komisyon doğru dürüst de cevap
vermediği için, bence bunu kaldırmakla bu kurumlara büyük bir zarar
veriyorsunuz. Zaten bunların yaptıkları kamu hizmeti. Kamu
hizmeti yapan kişilere yapılan bağış ve yardımlar
vergi muafiyetine tabi; muafiyetini kaldırmakla bu kişilerin
gelirlerini azaltıyorsunuz ama öte tarafta da gelirlerinin azalması
demek bunların bu faaliyet dallarındaki görevlerini
sağlıklı olarak yapmamasını sağlamaktır.
Deniz Feneri, biliyorsunuz özellikle AKP zamanında kurulan
bir Deniz Feneri var. Bu, tamamen AKPye hizmet eden bir kurum hâline geldi.
İşte, Avrupadaki Deniz Fenerinin durumu ortada. İşte bir
RTÜK Başkanı var, maalesef, işte, hakkında bu kadar
söylenti olmasına rağmen, mahkeme kararı olmasına
rağmen, mal varlığına tedbir konulmasına rağmen
âdeta Türk halkıyla, Türk milletiyle alay edercesine o görevden
ayrılmıyor. Bugün Tayyip Bey diyor ki: Yahu, o nasıl olsa bir
buçuk ay sonra ayrılacak. Ya, böyle bir şey olur mu? Bir kişi
eğer suçluysa, yani bir buçuk ay niye o görevde kalsın? Ayrıca
da
NURETTİN AKMAN (Çankırı) Mahkeme kararı var
mı?
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, mahkeme kararı önemli
değil. Önemli olan insanların vicdanıdır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale
etmeyiniz Hatibe.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, ben bununla ilgili bir soru
önergesi verdim. Bakın, Polatlıda 100 küsur dönüm arazi
almış, birçok yerlerde arsa alıp satmış ve bize
intikal eden bu sorular var. Sorularımıza cevap verilmediği
için, maalesef sorularımıza cevap verilmediği için burada
bununla ilgili çok açık ve net konuşmuyoruz. Ama bize gelen bilgiler
o kadar çok yoğun ki, işte o Almanyadaki Deniz Fenerine kimlerin
gittiğini, orada çantada kimlerin para getirdiğini, kimlerin bu para
taşıma işinde çantacılık
yaptığını, hepsini bilen insanım ben. Ama burada
tabii
Aslında ben size söyleyeyim, sizin en yumuşak
karnınızdır. Bu, bugün açıklanmasa bile bir sene sonra
açıklanacak, ondan sonra da sizin birçok yöneticileriniz o makamlarda
oturmayacak, onu bilesiniz. Ben bunu şimdiden söylüyorum. Ama yani
bakın bu kurumların, bunların zamanınızda
yaptıkları suistimalleri himaye ediyorsunuz, öte tarafta cumhuriyetle
eş değer olan kurumların vergi muafiyetini
kaldırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) - Bunda bir mantık yok. Yani
cumhuriyetin kurumlarına bu kadar düşmanlık yapmanın da bir
anlamı yok.
Onun için, önergemizin mahiyeti, bu öteden beri Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kuruluşu aşamasında bu devlete büyük
hizmetler yapan bu kurum, Türk Hava Kurumu, birçok kurumların, Çocuk
Esirgeme Kurumunun işletmelerine tanınan vergi muafiyetinin devam
etmesidir. Önergem bu yoldadır, kabulünü diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
Karar yeter sayısını da istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeleri oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı kanun tasarının 31 inci maddesinin;
Bu muafiyetlerin, Darüşşafaka Cemiyetine
bağlı huzurevleri ile Türkiye Kızılay Derneğinin
11.4.2007 tarihli ve 5624 sayılı Kanuna göre yürüttüğü
faaliyetleri hariç olmak üzere, bu kuruluşlara ait iktisadi
işletmelere şümulü yoktur şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye katılıyor
musunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Arkadaşlar, bunu
kabul edelim ya! Darüşşafaka diyoruz ya!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan
Darüşşafaka diyoruz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen diyorsun ya, olmaz!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Olmazsa olmaz. Sen
söyle o zaman.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Benim kadar
Darüşşafakayı sen sevmiyor musun?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, zatıalinizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, biraz önce önerge okundu. Zatıaliniz Komisyon
Başkanına Katılıyor musunuz? diye sordunuz ama Komisyon
Başkanı dinlemediği ve dolayısıyla, normal olarak
kavrayamadığı önergeye hayır dedi. Müsaade ederseniz, ben
size olayın ne olduğunu anlatayım.
Efendim, önergemde, Darüşşafaka Cemiyetinin,
derneğinin özel bir durumuna temas ederek vergilendirme
noktainazarından Darüşşafaka Cemiyetinin bu özelliğinin göz
önünde tutulmasını teklif ediyorum. Neden? Çünkü üzerinde uzun uzun
konuşmaya gerek yok, Darüşşafaka bu ülkenin en eski, en
oturmuş, en mümtaz, en hayırlı müesseselerinden biridir. Bu
konuda herhangi bir kimsenin herhangi bir itirazı olacağını
düşünmüyorum. Şimdi, Darüşşafaka, esas itibarıyla
babasız fakir çocukları okutmak için kurulmuş bir müessese
olarak temayüz ediyor ve bu amacını gerçekleştirmek için de
şeylerden yardım alıyor. Bu yardımlar genellikle
gayrimenkul bağışı şeklinde oluyor. Gayrimenkul
bağışı yapan birtakım zevat ileri yaşlarda
bakıma muhtaç oluyorlar ve Darüşşafaka Cemiyeti de bunların
yaptıkları bu jest karşılığında, ileri
yaşlarda bunların bakımını üstleniyor.
Şimdi burada iktisadi bir amaç yok; yani kimse para kazanmak
peşinde koşmuyor ve işin ilginç tarafı, burada hibe ve
bağışı Darüşşafaka Cemiyetine yapıyor ama
biz şimdi huzurevleri diye bir başka tüzel kişiliği göz
önüne alıp, İktisadi işletme budur. diye bunu vergilendirmeye
çalışacağız. Dolayısıyla, bu kanun
çıktığı anda ihtilaf yaratacak çünkü tanımlar sarih
değil, bu kanunun hangi maksada hizmet ettiği sarih değil, Darüşşafakanın konumu sarih
değil. Onun için, olaya sarahat kazandırmak için Huzurevleri
iktisadi işletme mahiyetinde değildir. şeklinde bir önerge
veriyorum ve böylece, ileride ortaya çıkabilecek ihtilafları önlemeye
çalışıyoruz.
Doğru bir şey mi yapıyoruz, takdirlerinize
sunuyorum. Elbette doğru bir şey yapıyoruz. Onun için, ya benim
bu önergem kabul edilsin veyahut da bu kürsüden bu açıklamam
muvacehesinde, Hükûmet, Darüşşafakaya bağlı huzurevlerinin
iktisadi işletme olmadığına dair benim beyanıma
karşı çıkmasın. Eğer herhangi bir şekilde
zabıtlara bu mahiyette geçer ve Yapılan bağışlar
mukabilinde kurulup yürütülen Darüşşafaka Cemiyeti iktisadi
işletme değildir. beyanıma aksi bir beyanda bulunulmazsa yüce
Mecliste, yarın herhangi bir hukuki ihtilafta bu delil olarak kullanılır
ve Darüşşafaka Cemiyetine destek olur diye düşünüyorum. Aksi
hâlde, bu gibi çok hayırlı, çok mümtaz, çok köklü müesseseleri vergi
idaresiyle karşı karşıya bırakacağız, yargıyla
karşı karşıya bırakacağız, yıllar süren
ihtilaflar olacak; netice itibarıyla yine olay çözülemeyecek. Yine de
burada aylar sonra, yıllar sonra bir kanun teklifiyle Öyle değildi,
böyleydi diye meseleyi çözmeye çalışacağız bugün
yaptığımız gibi. Daha önce de burada ifade etmeye
çalıştım, eğer buralarda doğru kanunlar yapamazsak,
sonra bize bumerang olarak geri dönüyor, yaptığımız
yanlışları yine bu kürsüden, bu sıralardan düzeltmek
durumunda kalıyoruz.
Dolayısıyla, eğer bu görüş ve önerilerime
katılmak lütfunda bulunursanız, büyük bir hayra vesile olursunuz diye
düşünerek hepinize ve Başkanlık Divanına
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Söyle Ertuğrul
Bey, Allah kimseyi huzur evine düşürmesin.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Evet, düşürmesin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kumcuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı kanun tasarısının
31inci maddesinde geçen faaliyetleri ibaresinin işleri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Müezzinoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Anlam netliğinin sağlanması için
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde üç adet önerge vardır; önergeleri
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı kanun tasarısının
32inci maddesinde geçen yapılacak bölünmelerde ibaresinin
yapılması kararlaştırılan bölünmelerde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı Ramazan
Başak Veysi
Kaynak
Kırıkkale Şanlıurfa Kahramanmaraş
Mustafa
Ataş Kerim
Özkul
İstanbul Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 32 nci Maddesinde yer alan 13.06.2006 ibaresinin yeni
Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girinceye kadar 13.06.2006 olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ahmet
Küçük
Malatya Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 S. Sayılı Tasarının
çerçeve 32. maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 32nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, arkadaşlar, Türk Ticaret Kanununun 404üncü
maddesi, ayni sermaye karşılığı olarak edinilen hisse
senetlerinin şirketin tescilinden itibaren iki yılı geçmeden
satışını engelliyor. Şimdi buraya getirdiğiniz
bir hükümle, hayır diyorsunuz, özellikle iki yıl geçmeden
satılabilir diyorsunuz. Yani KOBİlerin özellikle intifa hisse
senetlerinin iki yıldan az bir süre içinde satılmasını
kolaylaştırıyorsunuz.
Şimdi, bir defa Ticaret Kanunu var önümüzde. Yani
şurada, gündemde, gündemin 1inci sırasında Ticaret Kanunu var.
Peki, bunu niye orada düzenlemiyorsunuz da buraya getirdiniz, ben
anlamıyorum.
Şimdi bir vergi kanunu getiriyorsunuz. Burada ticari
işletmelerin bölünmesini teşvik ediyorsunuz. Hâlbuki bizim
amacımıza göre işletmelerin mümkün olduğu kadar bölünmemesi,
daha doğrusu yani kanunda getirilen bu iki yıllık süreden en
azından hiç olmazsa kurulmuş bir şeyler bölünmemesi ve burada
işletmenin büyütülmesi öngörülmüştür ama siz KOBİlere
ilişkin bölünme yoluyla edinilen intifa hisse senetlerinin iki yıldan
az bir süreden önce elden çıkarılmasını önleyen Ticaret
Kanunu hükmünü ortadan kaldırıyorsunuz. Yani bundan ne elde
ettiğinizi de ben anlamıyorum. Birileri herhâlde birilerine bir
şeyler fısıldıyor, kanun getiriyorsunuz.
Bakın, bu torba kanunlar o kadar tehlikeli ki, getirilen
kanunlar o kadar dağınık ki içinde ne olduğunu kimse
anlamıyor; komisyon anlamıyor, Hükûmet de anlamıyor.
Daha önce de söyledim, cumhuriyet hükûmeti kurulduğundan,
1920den bugüne kadar, yani sizin devri hükûmetinize kadar 15 tane torba kanun
çıkıyor, sizin zamanınızda 73 tane torba kanun
çıkıyor. Bu torba kanun
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Çalışıyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Çalışmanızdan değil.
Bilmiyorsunuz. Birileri dikte ediyor. Yani, Türk vergi sistemini, kanun
sistemini perişan ettiniz, karmakarışık ettiniz. Hangi
kanunun hangi maddesinde ne var bilmiyorsunuz.
Bakın, bir sistem getirdiniz, gümrük tarifesini getirdiniz,
yani, o gümrüklerle ilgili o tarifelerin yayınlandığı Resmî
Gazete 600 sayfa, onun izahnamesi 1.800 sayfa. Bu ne demektir? Yani, kim gidip
onları inceliyor, acaba hangi tarifenin hangi sırasına göre
hangi mal ne kadar, ne miktar vergiye tabi kimse bilmiyor. Ancak o konuda çok
ihtisas sahibi olan kişiler bunun farkına varıyor, onlar da zor.
Bu ne demektir? Kaçakçılığı teşvik etmek demektir
veyahut da o kadar çok burada ülkenin başına büyük sorunlar
çıkıyor ki, önemli olan, devlet yönetiminde, özellikle vergi
sisteminde basitliği getirmek lazım, basitleştirmek lazım,
sistemi basitleştirmek lazım ve herkesin anlaması lazım.
Ben şimdi Türkiyede en değme maliyecinin Türk vergi sisteminin,
hangi kanununun hangi maddesinin ne olduğunu bileceğini
zannetmiyorum. İşte sizin içinizde maliyeciler var, bilmezler ki
bunlar, çünkü her gün bir kanun değiştiriyorsunuz. Şimdi Plan ve
Bütçe Komisyonunda yine bir torba kanununuz var. Yani, böyle mevzuatı
dağıtarak, muafiyet ve istisnaları artırarak bir memlekette
sağlıklı bir idare politikasını takip edemezsiniz.
Yani, şurada Ticaret Kanunu gündemin birinci
sırasında bekliyor, getiriyorsunuz bir torba kanunla orada bölünmeyi
teşvik ediyorsunuz. Ondan sonra Ticaret Kanunundaki iki yıldan az
satılamaz hükmünü ortadan kaldırıyorsunuz. Bir
mantığı da yok. Ama herhâlde sizin amacınız işte
şu Meclisi boşu boşuna çalıştırmak. Nasıl
olsa, işte, birileri bulmuş, bizim beyler otursun sabaha kadar,
çalışsın. Ne olacak? Bundan da keyif alanlar var. Bu saatlerde,
beyler, yani, ancak insanlar barlara, sazlara gidiyorlar. Bu saatlerde hangi
devlet dairesinde çalışma var? Nerede var? Yok.
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) Mecliste var.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani, Ticaret Kanununun şu 32nci
maddesini, buraya
Yani, bu ne kazandırıyor. Bu saatte bu kadar saçma
sapan kanunları getirerek şu 550 milletvekilini bu saatlere kadar
inat için çalıştırmanın hakikaten şu bizim ekonomiye
ne kazandırdığını ben öğrenmek istiyorum. Biri
varsa, çıksın bunu söylesin. Yani getirip de bu saatlerde
Başbakanlığa ski almanın da, efendim buna muafiyet
getirmenin ne anlamı var? Bunun ne anlamı var ben de
anlamıyorum. Dün size izah ettim, işte o (II) no.lu tarifede deniz
araçları arasında sayılan deniz skileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) -
işte botlar, kotralar
Başbakanlık merkez teşkilatına alındı mı
vergiden muaf tutuyorsunuz. Nerede
MUHARREM VARLI (Adana) Taşra teşkilatı!
KAMER GENÇ (Devamla) - Taşra teşkilatındakiler
suçlu, yine merkezdekiler alacak da. Beyler lüks yatlara binecek, işte
merkez teşkilatındaki Başbakan, ondan sonra deniz skilerine
binecek, onlara da vergi vermeyecek. Zaten bunlar devletin parasıyla
alınıyor ya! Ondan sonra lüks araçlar alınacak, uçaklar
alınacak, helikopter alınacak vergi vermeyecek, otomobil
alınacak
Nedir, zaten onu da... Satıcılar yönünden de o kadar
büyük sıkıntılar olacak ki yani, bence, bu Mecliste
oylanıyor
İşte, milletvekilleri, bence, kişilikli ve
benlikli olursa keyfî yönetilmeye çalışılan bu Parlamento siyasi
iradeye karşı karşı koyar. İşte, karşı
konulmuyor, işte, böyle eften püften olaylarla bilmem işte Parlamento
idare ediliyor.
Önergem bu yoldadır, kabulünü diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 32 nci Maddesinde yer alan 13.06.2006 ibaresinin yeni
Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girinceye kadar 13.06.2006 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Küçük, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 32nci maddesinde
verdiğimiz bir önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bu Parlamentoda
iş yapmak istiyorsak, sonuç alacaksak, bunun en güzel tarafı,
demokrasinin, tabii, herkesin en faydalanabileceği sistem uzlaşma.
Ama bu yasadan önce görüştüğümüz yasada Mecliste öyle bir yapı
oluşturuldu ki ve gruplar öyle bir karşı karşıya
getirildi ki, bir türlü yapacağımız işlerle ilgili bir araya
gelip olaylara beraberce katkı verme, geliştirme şansı
bulunamadığı için, biraz önce Sayın Gençin de
eleştirdiği biçimde burada havanda su dövmeye devam ediyoruz ve biz
önergelerimizi verip katkı vermeye çalışırken iktidar grubu
da ısrarla bunları reddetmeye, bunlardan yararlanma yolunu seçmeden
kendi bildiğini yapmaya devam ediyor.
MUHARREM VARLI (Adana) Kendi önergelerini reddediyorlar.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) Tabii, bundan zarar gören de milletimiz
oluyor değerli arkadaşlarım. Ama bunun gerçek sebebi, bu Meclisi
doğru çalıştırmakla ilgili görevli olan iktidar grubudur.
Dolayısıyla bunun faturasını da iktidar grubu ödemelidir ve
ödeyecektir.
Değerli arkadaşlarım, Gelir Vergisi Kanunu
görüşüyoruz. Elbette ki bu kanunla ilgili muhalefet milletvekillerinden
teknik seviyede bu işi bilen arkadaşlarımız gerçekten bu
işe doğru, olumlu katkılar verecek bir şekilde yol gösteren
konuşmalar yaptılar, faydalanılabilecek çok önemli şeyler
söylediler ve çok doğru önergeler verildi ama maalesef demin
söylediğim biçimde bu önergeler reddedildi.
Tabii, gelir vergisi, vergi, bu sistemin, bu rejimin
sigortası, sosyal adaleti sağlayan mekanizması ve vergi meselesi
çok önemlidir. Türkiyede, tabii, vergi sisteminin temel
yanlışlığı, hepimizin bildiği gibi, gelir vergisinden
ziyade toplam vergilerin önemli bir kısmını, çok büyük bir
kısmını dolaylı vergilerin oluşturmasıdır ve
bu da vergi sisteminin adaletsiz bir anlayışla devam etmesini
sağlamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu sistemi yaşatacaksak,
geliştireceksek, halkımızı mutlu edeceksek elbette ki
kazanan insanlar bulacağız, yaratacağız,
destekleyeceğiz ama bir taraftan, bütün insanların mutluluğunu
sağlamak adına sosyal adalet mekanizmalarını hayata
geçireceğiz. İşte bunun modern yöntemi elbette ki gelir
vergisidir. Yoksa, efendim, birtakım insanlara birtakım fonlardan
kömür dağıtmak, efendim, birtakım kumanya dağıtmakla
sosyal adalet sağlanmaz. Bunun gerçek yolu, gerçekçi bir gelir vergisi
politikası ortaya koymak ve kazanandan kazandığı kadar
vergiyi almak ve toplanan vergilerle de desteklenmesi gerekenleri, iş
yapacak olanları, projesi olanları, kabiliyeti, yeteneği
olanları destekleyebilmektir.
Tabii, bunlardan bir tanesi de destekleme politikalarından
bir tanesi de hepimizin bildiği gibi teşvik sistemidir arkadaşlar.
Şimdi, çok önemli bir krizin içinden geçiyoruz, ülke olarak önemli
sıkıntılar yaşıyoruz; fabrikalar işçi
çıkarıyor, esnaf kepenk kapatıyor, halk inim inim inliyor,
iktidar hâlâ Kriz geldi mi, gitti mi, neresinde
bunu tarif edebilmiş
değil, farkında değil ve tam krizin ortasında bir
teşvik paketi sistemi açıklıyor. Adı doğru bence
teşvik sisteminin, sektörel ve bölgesel bir sistem, yıllardır
söylediğimiz, ama zamanı yanlış, şekli
yanlış, elle tutulacak tarafı yok, hiç kimseyi
heyecanlandırmadı.
Bakın, şimdi, hani kasap et derdinde, koyun can
derdinde. İnsanlar fabrikasını açık tutmaya,
işçilerini koruyarak dükkânını açık tutmaya
çalışıyor ama bunlar yatırım yapmak için, insanlara
teşvik verme diye abuk, acayip, aslında hiç yeni bir şey
getirmeyen bir anlayışı ortaya koyuyorlar arkadaşlar. Böyle
bir şey olur mu? Bu, meseleyi anlamamaktır, farkına
varmamaktır. Böyle bir şey olabilir mi?
Biz, öncelikle, var olan kurulu işletmelerimizin
yaşayabileceği, çalıştırılabileceği bir
ortamı yaratmakla ilgili bir destekleme politikası ortaya
koymalıyız. Kriz sonrası, krizden çıkıştan sonra
insanlar para kazanır, yatırım heyecanları artar, o zaman
teşvik sistemini koyarsın. O zaman insanlar da bakar ben nerede
yatırım yaparsam benim için avantajlı, kârlı olur diye,
onu yapar. Millet can derdinde, bunlar teşvik sistemi açıklıyor!
Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bu hangi akla hizmet,
anlayabilmek mümkün değildir. Böyle bir şey görülmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Küçük, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Anlarsın, ama bir sene sonra.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) Bu benim okul arkadaşım Ünal
Kacır, gacır gucur gene bir şeyler söylüyor. Tabii, hayat onun
için kolay olabilir ama Türkiyede, arkadaşlar, milyonlarca insan
yatağa aç giriyor. Onlar için kolay değil. Ünal Kacır gibi hayat
kolay geçmiyor. Onun için, böyle, yan gelip de yandan gelişigüzel laf
söylemek, laf atmak işi değil siyaset. Siyaset, sorunlara çözüm üretmek.
Çok önemli bir komisyonun başkanlığını yapıp,
rastgele laf atıp gayriciddi bir siyaset anlayışıyla burada
milletvekilliği yapmak doğru değildir. Siz tecrübeli bir
milletvekilisiniz. Lütfen dikkatli olun. Burada ciddi şeyler
konuşuyoruz. Herkes de bunları ciddi bir şekilde dinlemelidir.
Değerli arkadaşlarım, bu sistemin,
yapılanların hiç elle tutulacak bir tarafı yoktur.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ben de anlamakta zorluk
çektiğinizi, ama bir sene sonra gördüğünüzde
anlayacağınızı söylüyorum. Ciddi bir şey söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Kacır, lütfen
Sayın Küçük, Genel Kurula hitap ediniz.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) Değerli arkadaşlarım, benim
çok kısa vaktim var. Onu sizinle tartışarak geçirmek
istemiyorum. Siz her zaman birilerine burada laf atarak bu işi
yapıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bırak şimdi!
AHMET KÜÇÜK (Devamla) Sizin ne kadar ciddi bir milletvekili
olduğunuzu herkes biliyor. İşinize bakın siz. Gidin,
KİT Komisyonunu gerçekten iyi yönetin ve oradan iyi politikalar üretin.
Değerli arkadaşlarım, tabii, söyleyebilecek çok
şey var. Ama ben bu söylediklerimden iktidarın ve milletvekillerinin
bir şey anlayacağını, değerlendireceğini
zannetmiyorum. Umutsuzca bu sözleri söyledim.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Küçük.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı kanun tasarısının
32nci maddesinde geçen yapılacak bölünmelerde ibaresinin
yapılması kararlaştırılan bölünmelerde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı (Kırıkkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam bütünlüğü sağlanması için
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı kanun tasarısının
33üncü maddesinin (a) bendinde geçen kazanılan ibarelerinin
kazanıldığı belirlenen olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Poyraz Mehmet Emin Tutan Gülşen Orhan
Bilecik Bursa Van
Azize
Sibel Gönül Faruk
Koca
Kocaeli Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 33. maddesinin sonuna aşağıdaki ( e )
fıkrasının eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ali Rıza
Öztürk Turgut Dibek
Malatya Mersin Kırklareli
Ahmet Küçük Ali İhsan Köktürk Rahmi Güner
Çanakkale Zonguldak Ordu
( e ) : 7338 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
Geçici madde: Vergi borçlarından dolayı uzlaşma
talep etmeyen veya uzlaşma hakkını kayıp eden, 10
yıllık taksitlendirme talebinde bulunmayan veya taksitlendirme
talebinde bulunup, taahhütlerini yerine getirmeyen veya ödeyemeyen, bu nedenle
haklarını kayıp edenlerle, her türlü vergi cezaları ile
gecikme faizlerinden dolayı vergi borcu olan spor kulüplerinin, tüm cezaları
silinerek ana para vergi borcu 10 yılda 20 eşit taksitle tahsil
edilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar)- Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Bütçe Plan Komisyonunun 33üncü maddesinde
Cumhuriyet Halk Partisi arkadaşlarımızla birlikte
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı vergi. Vergi verebilmek için önce kazanç
elde etmek gerekiyor. Biz, son iki senedir insanların bırakın
vergi verecek kazanç elde etmelerini, karınlarını doyuracak para
bulamadıklarını hepimiz biliyoruz. Sayın Başbakan her
ne kadar Bu kriz sürttü geçti, Değdi geçti yok Teğet geçti.
dese de, kriz aslında insanları böldü geçti, ciğerlerini sökerek
geçti.
Değerli arkadaşlarım, insanlar kendi vergi
borçlarını ödeyemezken, kendi karınlarını doyuramazken
şimdi spor kulüplerinin ödenmeyen vergi borçları, şu veya bu
nedenle ödenmeyen vergi borçlarından dolayı yöneticileri, hem de
hukuken sorumlu olmayan yöneticileri sorumlu tutulmaktadır. Biz bu
önergeyi bu nedenle verdik.
Benim elimde Silifkeden gönderilen bir mektup var. Diyor ki:
2002ye dek Silifkespor Üçüncü Ligde oynuyordu. 2003 yılında
Silifkespor Genel Kurul kararıyla Silifkespor Derneği feshedildi.
Tüzüğe göre oluşturulan tasfiye kurulu -Kaymakamlık Yazı
İşleri Müdürü, Dernekler Şube polis memuru ve millî emlak
memurundan oluşan 3 kişi- yasalar gereği dernek
borçlarını ödemeden 18/11/2003te tasfiyesi tamamlandı,
Valiliğin oluruyla kütükten silindi. Tasfiye süresinde Vergi Dairesi
Müdürlüğü amme alacağının tahsili için tasfiye
memurlarına ve dernek yetkililerinden hiçbirine ödeme emri tebliğ etmemiştir.
Çoğumuz son yönetimde olmadığımız, mali
sorumluluğumuz bulunmadığı hâlde şahsımıza
ihtar, ödeme emri ve tebligat da yapılmadığından borçtan
habersizdik. diyor.
Silifke Vergi Dairesi dernekten tahsil edemediği
alacağını -bu alacak, stopaj, gelir vergisi, KDV, fon, vergi
zıyaı cezası vb- derneğin kütükteki kaydının
silinip hukuki varlığı sona erdikten beş altı ay sonra
26 Mart 2004te ilk kez ödeme emri tanzim ediyor. Zamanında yasal
takipleri uygulamadığı gibi ilk kez karşılaştıkları
bu durumda yasaları, hatta Maliye Bakanlığı tebliğleri
bile incelemeden, mevzuata uymayan, belli kişileri koruyan -vergi
sorumlusu saymanı ve 30 kişilik yönetim kurulu üyelerini hariç
tutarak- uygulamalar başlatılıyor.
Değerli arkadaşlarım, o dönemde yönetimde, son
dönemde yönetim olmadığı hâlde bazı kişilere doğrudan
ödeme emri dahi gönderilmeden haciz uygulamalarına
başlanılıyor.
Geçmişe doğru her yönetimden ibra edildikleri hâlde
kanuni temsilcisi sıfatıyla Nisan 2004ten itibaren ödeme emri tanzim
edilip gönderiliyor. 2002deki Uzlaşma Af Yasasından yararlanmak
için başvurduklarında uzlaşma komisyonuna dernek yetkilisi
alınmıyor. Hâlbuki uzlaşma komisyonuna yetkisi
olmadığı gerekçesiyle alınmayan dernek yetkilisi
uzlaşma talebinde bulunan ve evraklara imza atan kişi. Komisyonca
Silifkesporun başkanı gelsin, onlarla uzlaşacağız.
deniliyor. Silifkesporun başkanı da bulunmadığı
nedenle uzlaşma bir türlü gerçekleşemiyor. Vergi dairesi 1997den
itibaren tahsil edemediği vergiler için dernek yöneticileri ve
kanunların gerçekten sorumlu saymadığı kişilerin üzerine
kayıt silindikten beş ay sonra ödeme emri çıkarıyor. 2002
Uzlaşma ve Af Yasası, 2003 Vergi Barışı Kanunu
hükümlerinden yararlanmaları engelleniyor. Borç bugün itibarıyla 130
bin YTLyi buluyor. Bu meblağ beş altı kişiden tahsil
edilmek isteniliyor.
Borçların merkezî uzlaşma komisyonunda
değerlendirilerek affedilmesi veya derneğin fesih tarihi olan 2003
tarih itibarıyla ceza, faiz, gecikme zammı affedilerek vergi
aslının uzlaşma, af ve vergi barışı hükümlerinden
yararlandırılması için Maliye Bakanlığı Gelirler
Dairesi Başkanlığına 12/04/2004, 27/01/2005, 29/06/2005,
20/01/2006da çok imzalı dilekçeler verdiklerini belirtiyor bu
vatandaşlarımız. Uzlaşmanın mümkün
olmadığı ve vergi dairesi işlemlerinin yasaya uygun
olduğu kendilerine belirtiliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
vatandaşlarımız taleplerine devam ediyor ve Bugün Türkiyede üç
büyük kulüp yüzde 12,5u, bazı Anadolu kulüpleri asıl verginin yüzde
10unu aldığı hâlde ve holdinglere bu konuda bir sürü
ayrıcalık getirildiği hâlde uzlaşmalarla, bizim sorumlu
olmadığımız borç, sadece bir dönem Silifkesporun yönetim
kurulu üyeliği yapmış olmamızdan dolayı bizden tahsil
edilmeye çalışılıyor. diyorlar. Ve bu insanlar, tüm
Silifke halkı adına Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu konuda
yardım talebinde bulunuyorlar.
Silinmekle hukuki varlığı sona eren tüzel
kişilerin ve temsilcilerin geçmişe dönük de olsa borçlu
kılınıp işlem yapılamayacağına dair birçok
Sayıştay kararı olmasına rağmen uygulamada bunlar bir
türlü dikkate alınmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Gerçekten bu yöneticiler çok
ciddi mağdur olmuşlardır. Bu insanlar son dönemde yönetimde
bulunmadığı hâlde Silifkespor aktif olarak faaliyette
bulunduğunda ve bir sürü işletmesi bulunduğu zaman tahsil
edilebilecek vergi alacakları vergi dairesinin ihmali yüzünden tahsil
edilmiyor, Silifkespor feshediliyor, tasfiye ediliyor, onaylanıyor,
kütükten siliniyor, ondan sonra eski yöneticilerden bu paralar tahsil edilme
yoluna gidiliyor. Bu hak ve adalet kurallarına uygun değildir.
Bu sorun, Silifkedeki sorunlardan bir tanesidir. Ülkemizin
diğer yörelerinde de değişik spor kulüplerinin buna benzer
sorunları vardır. O nedenle, biz bu değişiklik önergesini
verdik. İnsanlar kendi vergi borçlarını ödeyemezken, kendi
karınlarını doyuramazken, başka kurumlarda yöneticilik
yapmış olmaktan dolayı onları cezalandırmak hak ve
adalet kurallarına uygun düşmez diye düşünüyorum ve önergemizin
özellikle AKPli milletvekilleri tarafından desteklenerek bu spor
kulüplerinin içinde bulunduğu zor durumda onlara bir olanak
tanınması gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı Kanun Tasarısının
33üncü maddesinin (a) bendinde geçen kazanılan ibarelerinin
kazanıldığı belirlenen olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Tutan (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeyi katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam netliğinin sağlanması için
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 34üncü
maddesinde geçen 10.000 Türk Lirası ibaresinin 1.000 Türk Lirası
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Halen Genel Kurulda Genel Kurulda görüşülmekte olan 385
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinde yer alan 10.000
Türk Lirası ibaresinin 15.000 Türk Lirası şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Erdal
Sipahi Ertuğrul
Kumcuoğlu
Mersin İzmir Aydın
Mustafa
Kalaycı Kürşat
Atılgan Yılmaz
Tankut
Konya Adana Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 34üncü
maddesinde geçen 10.000 Türk Lirası ibaresinin 25.000 Türk Lirası
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 34 üncü Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Murat
Sönmez
Malatya Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeyi katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Sönmez, buyurun efendim.
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı
Tasarının 34üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz önerge hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
34üncü madde, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun
16ncı maddesinde değişiklik öngörüyor. Emlak Vergisi Kanununun
16ncı maddesi, bir belediye ve bu belediyenin mücavir alan
sınırları içinde bulunan arazilerin arazi vergisinden muaf olan
miktarlarını düzenlemektedir. Bu miktar 250 liradan 10 bin liraya
çıkarılmaktadır. Ancak, günümüzde yaşanmakta olan, AKP
yetkilileri ve Sayın Başbakanın da Türkiyeyi
etkilemeyeceğini iddia ettiği krizden maalesef ki vatandaşlarımız
çok derinden etkilenmiştir ve bu ekonomik kriz içinde de acaba
vatandaşlarımız para bulup da vergilerini
yatırabilmişler midir?
Bilindiği üzere geçtiğimiz ayın sonu
itibarıyla emlak vergilerinin son günü idi. Acaba işsizliğin
çığ gibi büyüdüğü, her ay işsizler ordusuna yüz binlerin
katıldığı bir ortamda Gelir Vergisi Kanununda düzenlemeler
yaparken, acaba bu vatandaşın gelirini nasıl
artırabiliyoruz diye ne kadar bir çaba içindesiniz, bu merak konusu.
İktidarınız döneminde insanlar gelirini kaybetti.
Ticaret yapan ticarethanesini, esnaf dükkânını, iş yeri
sahipleri fabrikalarını kapattı. Çiftçi tarlasındaki
üretimden vazgeçti. Ticaret odaları, esnaf, sanatkâr odaları sürekli
olarak bülten hâlinde illerinde kapanan iş yerlerinin
sayısını her gün yayınlamaktalar.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin kayıtlarına
göre, bu yılın ilk beş ayında, geçen yılın
aynı dönemine göre tasfiyeye giren şirket sayısında yüzde
15 artış olmuş. Yine aynı verilere göre 2009 yılı
Mayıs ayında yani son bir aylık dönemde geçtiğimiz
yılın mayıs ayına göre kurulan şirket
sayısında yüzde 20, kurulan gerçek kişi ticaret işletme
sayısında yüzde 27lik bir azalma olmuş.
Bu konuda yaşanmakta olan sıkıntıyı geç
de olsa fark eden Hükûmet, teşvik paketleri çıkarma yolunu
seçmiş; geç de olsa Hükûmetin önlem alma yolunu seçmesi ve artık bunun,
krizin teğet geçmeyeceğini anlaması, bu anlayışa
girmesi hiç olmazsa olumlu bir adım diye düşünüyorum.
Sayın Başbakan yeni teşvik sistemini kamuoyuna
açıklarken Kusura bakmayın, halkta para var. demiş, fakat
eğer biraz halkın içinde dolaşan milletvekilleri iseniz halkta
hiç para kalmadığını herhâlde fark ediyorsunuzdur.
Bakın, Eskişehirin ilçelerinde ve köylerinde çiftçilikle
uğraşan hemşehrilerimiz sürekli olarak kredi
borçlarını ödeyememekten yakınıyorlar bize, esnaf sürekli
işinin kötüye gittiğini söylüyor. Parası olan halk borcunu öder.
Yoksa o çek yasalarını falan getirmekle olmaz, herkes çekini,
senedini ödese bu kanunları çıkarmak için belki bu kadar
uğraşmamıza bile gerek kalmaz.
Sayın Başbakan yine aynı konuşmasında
Biz göreve geldiğimizde 660 TL olan en düşük memur
maaşını 1.200 liraya çıkardık ve işçiyi, memuru
enflasyona ezdirmedik. diyor. Türk-İşin mayıs ayında 4
kişilik bir aile için yapmış olduğu araştırmada
yoksulluk sınırı 2.412 TLye çıkıyor ama. Yine
Kamu-Senin aynı doğrultuda yaptığı ve düzenli olarak
yayınladığı araştırmada 4 kişilik bir
ailenin yoksulluk sınırı 2.792 TLdir. Sayın
Başbakanın Enflasyona ezdirmedik. dediği ve parasının
olduğunu söylediği memurumuz elde ettiği 1.200 liralık
aylıkla değil enflasyonun, yoksulluğun pençesinde ezim ezim
ezilmekte. Memurun bir aylık geliri yoksulluk
sınırının yarısından bile azdır. Bu mudur
memuru, işçiyi enflasyona karşı korumak?
Tabii, Sayın Başbakanın
açıkladığı yeni teşvik sisteminde büyük
haksızlıklar görünüyor, örneğin Eskişehire eş güçteki
birçok il ikinci, üçüncü teşvik bölgelerinde yer alıyor. Nasıl
bir adaletli yatırım yapılması düşünülüyor burada?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Zaten bir işe
yaramıyormuş, ne olacak!
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) Siz orada nöbetçi laf atma görevlisi
olarak oturmuyorsunuz herhâlde değil mi? Yani partide böyle bir görev mi
var sizde bilemiyorum. Bir kişiyi görevlendiriyorsunuz o sürekli
konuşmacıya laf atsın. Yeni bir çalışma stili herhâlde
bu, tebrik ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Nöbetçi değil kadrolu.
FEHMİ MURAT SÖNMEZ
(Devamla) Kadrolu mu; doğrudur, ayrı bir ücret ilave
oluyorsa.
BAŞKAN Sayın Sönmez, Genel Kurula hitap edin.
Sayın Kacır, lütfen
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) Evet, lütfen.
Son sözlerimi kendi şehrime getiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Sönmez.
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) Teşvik bölgesinde
Eskişehir birinci bölgeye alınıyor ama benzer güçteki, eş
güçteki iller ikinci, üçüncü bölgeye konuluyor.
Şimdi, acaba seçim sonuçlarından sonra
Eskişehirden bir intikam mı alınıyor diye de
düşünülüyor. Yani insanın aklına gelmeme imkânı yok. O
zaman yatırımcının, benzer konumlardaki iller
karşısında bir yatırımcının daha kolay
koşullar varken bizim şehrimize gelip yatırım yapmasını
beklemek hayalcilik olur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sönmez, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum, buyurun efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 34üncü
maddesinde geçen 10.000 Türk Lirası ibaresinin 25.000 Türk Lirası
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Miktarın artırılması böylelikle makul verginin
alınması için değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hâlen Genel Kurulda Genel Kurulda görüşülmekte olan 385
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinde yer alan
10.000 Türk Lirası ibaresinin 15.000 Türk Lirası şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeyi katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum, buyurun:
Gerekçe:
Daha makul ve ödenebilir bir
değer olabilmesi sağlanacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum, buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı kanun tasarısının 34üncü
maddesinde geçen 10.000 Türk Lirası ibaresinin 1.000 Türk Lirası
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yüksek olan miktarın düşürülmesi için
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı kanun tasarısının
35inci maddesinde geçen bin ibaresinin yüz olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Koca Ayhan Sefer Üstün Mehmet Müezzinoğlu
Ankara Sakarya İstanbul
Azize
Sibel Gönül Ramazan
Başak
Kocaeli
Şanlıurfa
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 35. maddesinde yer alan (bir) ibaresinin (beş)
liraya çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 35 inci maddesinin
birinci cümlesinin başına 29/7/1970 tarihli ve ibaresinin
eklenmesini ve ikinci cümlede geçen bir liraya ibaresinin on liraya
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Necati
Özensoy
Konya Mersin Bursa
Ertuğrul
Kumcuoğlu Muharrem
Varlı
Aydın
Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı
Tasarının 35 inci Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu M.
Rıza Yalçınkaya
Malatya Bartın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yalçınkaya, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 385 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 35inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili olarak şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gelirine ve borç alabilme
gücüne dayanarak devamlı olarak kaldırım yapıp bozan,
birçok işe büyük paralar harcayan, parasının hesabını
bilmeyen belediyelerimizin dışında, emlak vergisi bazı
belediyelerimiz için oldukça önemli bir gelir kaynağıdır.
Halkına iyi bir hizmet sunabilmek için emlak vergisinden gelecek 1 liraya
bile ihtiyaç duyan çok sayıda belediyelerimizin olduğunu biliyoruz.
Toplanan bu emlak vergileri sadece belediye hizmetlerinde
kullanılmakla kalmayıp, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıkları Koruma Kanunuyla düzenleme yapılarak, belediyeler
tarafından toplanan emlak vergilerinin yüzde 10u belediye bütçesinden
ildeki tarihî ve kültürel varlıkların korunması amacıyla il
özel idaresi hesabına aktarılmakta ve toplanan bu paralar valilerimiz
tarafından ilin genelindeki tarihî ve kültürel varlıkların
korunması amacıyla kullanılmaktadır. Dolayısıyla,
belediyeler tarafından toplanan emlak vergisi, gerek il
açısından gerekse belediyeler açısından oldukça önem arz
etmektedir.
Ayrıca, bu Hükûmet döneminde, yine belediye gelirleri
açısından oldukça önem arz eden elektrik ve hava gazı tüketim
vergisi 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunuyla genel bütçeye
ilave edilmiş, bu nedenle de belediyelerimiz önemli bir oranda gelir
kaybına uğramıştır. Bu uygulamayla genel bütçeye para
bulunmuş fakat yerel yönetimler için önemli olan bir gelir
kaynağı ortadan kaldırılmıştır. Bu sorunun
da acilen çözülmesi gerekmektedir. Bu Hükûmet, maalesef belediyelerimizin
gelirlerini artırıcı önlemler alacağı yerde belediye
gelirlerini azaltan uygulamaları öne çıkarmıştır, belediyelerimizi
gelir açısından mağdur etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde yasal vergi yükü
oldukça ağırdır. Ne zaman kayıt dışı
ekonominin önlenmesi, yatırımların
hızlandırılmasından söz edilse, Hükûmet vergi oranlarının
indirilmesinden bahsetmekte, fakat maalesef, hem çalışanın hem
de işverenin sırtına dalga geçer gibi çok ağır
vergiler yüklemektedir.
AKP Hükûmeti tarafından Türkiyede vergilerin yavaş
yavaş indirileceği söylenmişti. Fakat, özel tüketim vergisi
oranları, özellikle akaryakıt, sigara, içki, motorlu
taşıtlar vergisi, damga vergisi, harçlar, emlak vergisi, sabit
telefon konuşmalarından alınan özel iletişim vergileri ve
benzeri vergiler Türkiyede sürekli artmaktadır.
Satın alınan her mal ve hizmet üzerinden alınan
vergiler yoksul halk kitlelerinin daha da yoksullaşmasına neden
olmaktadır. Bu vergi yükünden en çok etkilenen kesim ise maalesef, alt ve
orta gelir grupları olmaktadır.
Açlık ve yoksulluk sınırının altında
maaş alan işçimiz, memurumuz, emeklimiz artan vergiler ve hayat pahalılığı
karşısında ezilmektedir. Yaşamları boyunca ülkemizin
kalkınması için çalışan, mücadeleden kaçınmayan,
özverili, üretken, kişisel değil toplumsal çıkarları önde
tutan, onurlu, tok gözlü ve başı dik olarak yaşamaya
alışmış işçimiz, memurumuz ve emeklilerimizin,
maalesef, yaşam koşullarının
ağırlığı nedeniyle başları öne
eğilmiştir. Çalışanlarımızın ve
emeklilerimizin hak etmedikleri bu yaşam şartlarından bir an
önce kurtulabilmeleri ve yaşamlarını rahat bir şekilde
sürdürebilmeleri için, Hükûmet olarak, daha fazla geç kalınmadan bu
insanlarımızın sesine kulak verilmelidir, bunun için gereken
tedbirler acilen alınmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, AKP Hükûmeti
döneminde, aslında bir araç olan vergiler, özellikle dolaylı vergiler
amaç olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yalçınkaya,
konuşmanızı tamamlayınız.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Ülkemiz için asıl hedef olması gereken üreten, büyüyen ekonomi
maalesef küçülmeye devam etmekte ve bu durumun yarattığı etki
vergilerle vatandaşlarımızın üstüne bindirilmektedir.
Bu düşüncelerimle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınkaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..: Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 35 inci maddesinin
birinci cümlesinin başına 29/7/1970 tarihli ve ibaresinin
eklenmesini ve ikinci cümlede geçen bir liraya ibaresinin on liraya
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Varlı (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Muharrem Varlı
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Varlı, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 35inci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu yasa birazcık krizle alakalı, biraz bölgesel
ve sektörel teşviklerle alakalı, biraz da bazı vergi
yasalarındaki değişiklikle alakalı çıkarılmaya
çalışılan yeni bir torba yasa. Her zaman gördüğümüz gibi,
torba şeklinde getirilmiş, birçok insanın da birçok konuda çözüm
üretemeyeceği bir yasa.
Şimdi, tabii, bu madde, 35inci madde
Konu farklı ama
ben daha çok Adana ile ilgili, kendi seçim bölgemle ilgili Teşvik
Yasasıyla alakalı konuşmak istiyorum.
Şimdi, bilindiği gibi değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin yaş sebze meyve ihracatının büyük bir bölümü Mersin
Limanından ve Adanadan kara yolu ile ihraç edilmektedir. Bunların
birçoğu Orta Doğu ülkelerine, Rusyaya ve Balkanlara gönderilir ama
bu kadar yoğun narenciye üretilen bir bölgeye ne yazık ki bu
Teşvik Yasasında plastik kasa ve plastikten mamul file, çuval, torba
gibi ürünlerin yatırımına teşvik verilmemiştir. Bu bir
eksikliktir çünkü bu sektör diğer sektörü tamamlayan bir konudur.
Birbirini tamamlayan konularda da teşvikin devamlılığı
esas olduğu için teşviki devam ettirmek gerekirdi ama burada bir hata
yapılmış.
Yine, Adanada gıda ürünleri ve içecek imalatına yönelik
teşvik verilmesine rağmen bu sektörün tamamlayıcısı
olan ambalajlama, saklama ve muhafazasına dayalı ürünlerin üretimine
ilişkin sektörler desteklenmemiştir ama bu sektörler, aynı
konumda olan veya üçüncü derecede olan Antepe verilmiştir, Adanaya
verilmemiştir. Bu da bir eksikliktir. Adanada bu tip sektörün
desteklenmesi gerekmektedir ama ne yazık ki bir destek verilmemiştir.
Yine, entegre olan sektörlerin birbirini tamamlamasına
yönelik yatırımlar Adana ve Mersin bölgelerinde aynı grup,
aynı bölgede destek kapsamına alınmamış olup
haksız rekabetin yolu açılmıştır. Şimdi,
Mersinden niye bahsediyorum? Aynı bölgede olduğu için, aynı
kapsama alındığı için Mersinden de bahsediyorum.
Kimyasal madde ve ürünler 24 numaralı teşvik destek
kapsamına alındı ancak nihai ürünler üretimine teşvik
verilmemiştir. Yani kimyasalla ilgili madde ve ürünler teşvik destek
kapsamına alınmasına rağmen onun yan sanayisiyle ilgili
teşvik verilmemiştir. Biliyorsunuz Adana, Ceyhan özellikle, enerji
ihtisas endüstri bölgesinin planlandığı, kurulduğu yer
olacak. orada enerjiyle ilgili birçok yatırım yapılacak ama bu
manada bir teşvikin olmamasını da bir eksiklik olarak
değerlendiriyoruz.
Yine, son üç yılda Adanada ekonomik veriler çok üst düzeye
mi çıktı ki neden her zaman olduğu gibi Adana ikinci plana
itilmiştir? Adana büyük göç almaktadır. İşsizlik yüzde
20nin üzerindedir. Bu da Türkiye ortalamasının üzerinde
olmasına rağmen, bu durum yeni yasa tasarısında dikkate
alınmamıştır.
Sayın milletvekilleri, değerli hemşehrilerim;
şimdi, 2003 yılı verisi esas alınmış, 2003
yılı verisi esas alınmış. 2003 yılına göre
eğer siz teşvik verirseniz yanlış olur. 2003
yılıyla 2010 yılı arasındaki ortalamayı almak
gerekirdi ama ne yazık ki böyle bir değerlendirme
yapılmamıştır.
Yine Denizli ve Adana ikinci bölge olmasına rağmen,
Adanaya tekstil, boya ve terbiye yatırımları teşvik
edilmemiştir ama Denizlide bu vardır, Adanaya verilmemiştir.
Bilindiği gibi, Adana tekstille ünlenmiş bir şehirdir. Adana, Türk
filmlerine tekstilin hammaddesi çırçır fabrikalarının
sahipleriyle konu olmuş bir ilimizdir ama Adanaya ne yazık ki
tekstil sektöründe bir teşvik verilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız
Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi, burada zaten Sayın
Bakan daha önceki beyanatlarında da tekstili -Çinle rekabet
edemeyeceğimizi- Çine teslim ettiğimiz noktasında bir
açıklama yapmıştı; herhâlde Adana da bu noktada
unutulmuş. Adana tekstilin merkezidir. Türkiyedeki en büyük iplik
fabrikaları, kumaş fabrikaları, boya basma fabrikaları
geçmiş dönemde Adanada kurulmuştur; Türkiyeye ihracat
noktasında çok büyük kazanımlar sağlamıştır.
Hatta yine ÇUKOBİRLİK, yani Adanada bu boya basma, kumaş
fabrikası noktasında, çok büyük bir tesis olarak kurulmuştur ama
Adananın tekstil sektöründe teşvik kapsamına
alınmaması çok büyük eksikliktir. Bunun da buradan yanlış
olduğunu söylüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Önergemizin kabulünü diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa
tasarısının 35. maddesinde yer alan (bir) lira ibaresinin
(beş) liraya çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 35inci maddesinde geçen 1 lira yani Vergi
kesiri 1 liraya kadar olanlar nazara alınmaz. ibaresinin, bunun 5 lira
olarak nazara alınması şeklinde, asgari 5 liranın
altında olanların nazara alınmaması şeklinde bir
önerge verdim.
Biliyorsunuz emlak vergisi nispeti binde 4. Binde 4 de olunca bu
çok değerli bir şey de değil. Aslında posta
masraflarını falan da dikkate aldığınız zaman,
zaman zaman işte bütçe kanunlarıyla yeni parayla 20 lira, 30 lira, 50
liraların da terkin edildiğini biliyoruz. Dolayısıyla önergemde
bunu kastettim.
Tabii, bu teşvik tedbirlerinden çok bahsediliyor. Bir
teşvik tedbirleri yayınlandı. Tunceliyle Trabzon aynı
bölgeye alındı. Yani Karadenizliler tabii, burada çok olduğu
için, hem bakanlar hem bürokratlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve Türk
yönetiminde, bürokraside çok olduğu için Karadenizle doğuyu bir
aldılar. Hâlbuki Karadenizle doğunun gelişmişlik düzeyi
çok farklı. Mesela bir Tunceliyle Trabzon, bir Hakkâriyle Trabzon bir
olabilir mi veya Rizeyle bir olabilir mi? Yatırım rakamlarına
bakarsanız, bunlara ayrılan ödeneklere bakarsanız çok
farklı.
Sayın milletvekilleri, bir karar okumak istiyorum.
Davacı: Türkiye Kalkınma Bankası Anonim
Ortaklığı. Talep edilen alacak: 1.692.222 yemek bedeli, 37.025
çiçek gideri, 83.539 lira hediyelik eşya bedeli, 11.750 lira konaklama
gideri, 124.832 kartvizit bedeli. Bunu Türkiye Kalkınma Bankası
Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesine talep ediyor, toplam 1 milyar 949 milyon
372 bin liralık alacak. Bu 1996 hesaplarının incelenmesi
sırasında, o zamanki bir devlet bakanı bunları, bakın
AHMET YENİ (Samsun) Kaç kere cevaplandı.
KAMER GENÇ (Devamla) Tamam.
Bu Devlet Bakanı, bunları bankaya ödetiyor. Banka bu
konuda 13. Asliye Hukuk Mahkemesine dava açıyor. 16. Asliye Hukuk
Mahkemesi, bunun 1 milyar 652 milyon küsur olarak davalıdan tahsiline
karar veriyor ve bu karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11/9/2002 gün ve
esas 2000/6788 karar 2000/7375 sayılı Kararıyla
onaylanıyor. Burada geçen bu parayı, kendi yiyecek
paralarını Türkiye Kalkınma Bankasına ödeten kişi
Abdullah Beydir, Abdullah Güldür.
AHMET YENİ (Samsun) 50 kere cevaplandı.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben daha önce buralarda söylediğim
zaman, Efendim burada siz belge ibraz etmiyorsunuz
Hani o kayıp trilyon
davası ayrı. Yani işte bu da belge. Bakın, bu tip,
hakkında zimmet suçu işlenen kişiler, başka yerlerde
milletvekilliğinden dahi istifa ediyorlar ama tabii, Çankaya Köşküne
gidince, orası çok tatlı oldu, istifa etmek kimsenin hesabına
gelmiyor. İşte, daha başka şeyler var da biz bunları
dile getiriyoruz. Ama maalesef bu dile getirdiklerimiz nedeniyle bize burada
zaman zaman Niye dile getiriyorsunuz? diye hesap soruluyor.
Şimdi, bu Hükûmet o kadar olaylardan habersiz ki, mesela bu
kanunun 18inci maddesiyle ÖTV Kanununa ekli (B) listesini hekzan, heptan ve
pentan benzeri gümrük tarife cetvelinin 270.10.11.25.00.00 numarada
yazılı bir mal ÖTVye eklendi. Bu, akaryakıta
karıştırılıyor ve satılıyordu. Ama
bakın yedi senedir iktidardasınız, Petrol Kanunu
çıkardınız. Petrol Kanunu çıkarılmasından tam
yedi sene geçti, ilk defa bu maddenin vergilendirmesini bu sene getiriyorsunuz.
Demek ki uyuyor sizin İktidarınız, memleketin olaylarından
haberi yok! Bugüne kadar ben sordum buradan, dedim ki: Şimdiye kadar bu
malların getirilip de petrole
karıştırılmasını hangi firmalar yaptı? Ne
kadar vergi kaybı var? Bize cevap verin. Zaten sorduğumuz soruyu da
herhâlde Bakanlar Kurulu sırasında oturan
arkadaşlarımız anlamadı; hele Komisyon zaten anlamaz, bu
maddeler nedir; hekzan, heptan, pentan diye bir malzeme. Ama yani, bakın,
Türkiye'de bu kadar vergi kayıpları var, birçok vergi
dışı kayıplar var ama Hükûmet, maalesef, birçok
şeylerden habersiz, birçok vergi kaçakçılığı geliyor.
Bakın, bu petrole marker diye bir madde katıyorlar. O
markerı, Petrol Piyasası Düzenleme Kanunu çıktıktan sonra,
birdenbire, bir bakıyorsunuz, Petrol Piyasası Düzenleme Kanunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Bir af kanunu çıkarılıyor.
Bir bakıyorsunuz büyük miktardaki petrol kaçakçıları
affediliyor. İşte, Genel Başkanınız bundan iki sene
önce dedi ki: 78 milyar dolarlık petrol kaçakçılığı
var memlekette. O, o zamandı. Zaten şimdi denetimi
kaldırdığınız için nerede ne kadar petrol giriyor, ne
kadar kaçakçılık var onları bilmiyoruz. Devlet yönetimi, maalesef,
böyle denetimden uzak, karanlık bir şeye getirildi.
Bakın, bir şey daha anlatayım: Son üç yılda
iadesi istenen KDV 2 katrilyon 70 küsur trilyon liradır. Bunun yüzde 51i
-o zaman incelemeye tabi tutulmuş- hayali ihracat. Şimdi,
değerli milletvekilleri, işte o ancak KDVyi isteyenler kısmen
iadeye giriliyor ve görüyorsunuz ki devlete kimse vergi vermiyor, hayali
ihracat çok fazla, hayali ithalat çok fazla. Ama sizin zamanınızda,
maalesef, en büyük koruyucu şemsiyesi bu kaçakçılara, naylon
faturacılara, en fazla siz bunları himaye ediyorsunuz. Ama biz
-tabii, zaman da olsa daha ayrıntılı da bu konuda bilgi veririm-
buradaki bu 1 lira çok düşük, 5 liraya çıkarılması
lazım diye önerge verdim.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.31
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 103üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3üncü sırada yer alan, Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383)
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/708) (S. Sayısı: 386)
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gruplar arasında mutabakat bulunduğundan ve bundan sonra
da komisyonun bulunmayacağı dikkate alınarak, alınan karar
gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 12 Haziran 2009 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum; sizlere ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.35