DÖNEM: 23 CİLT: 46 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
104üncü Birleşim
12 Haziran 2009 Cuma
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KAĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALARI
1.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, işçi sağlığı ve iş
güvenliğine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, tarımsal sulamada kullanılan elektrik
ücretleri ve borçlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Muş Milletvekili M.
Nuri Yamanın, Muş ilindeki Alparslan-I Barajının oturum
alanının kamulaştırılmasına ilişkin
açıklaması
V. - AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, bir milletvekilinin Kartal
Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim Hastanesinde bir hekimi darp
etmesine ilişkin açıklaması
2.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Elâzığ ve Malatyadaki çiftçilerin
elektriklerinin kesilmesine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Uşak Milletvekili Nuri Uslunun
konuşmasında ismini zikrederek sözlerinin çarpıtılması
nedeniyle açıklaması
4.- Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okayın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın konuşmasında ismini zikretmesi nedeniyle
açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Ahmet
İyimayanın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın
konuşmasında ismini zikretmesi nedeniyle açıklaması
6.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin sözlerini
çarpıttığı iddiasıyla açıklaması
VI. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Edirnedeki tarihî varlıkların
araştırılarak değerlendirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/399)
2.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, çeltik üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/400)
3.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan ve 20 milletvekilinin, sağlık hizmeti sunumunda yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/401)
B) Önergeler
1.- Adana Milletvekili
Kürşat Atılganın, (6/1344) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/140)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/306) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
2.- (10/131) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/30, 10/231, 10/251,
10/269, 10/275) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00a kadar
çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S.
Sayısı: 385)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın
partisine sataşması nedeniyle konuşması
X. - YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Öğretmen ve Öğrenci Veli
Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi inşaatına,
Seyhan
Belediyesinin sosyal yardımlarına,
Yüreğir
Belediyesinin sosyal yardımlarına,
İlişkin
soruları ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/7600), (7/7606), (7/7607)
2.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Diyarbakır-Kayapınar
Kaymakamlığının hizmet binalarına ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/7649)
3.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, yeni kurulan ilçe belediyelerinin
borçlandırıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/7653)
4.-
Edirne Milletvekili Rasim Çakırın, Tarım Satış
Kooperatifleri ve Birliklerine finansman önerisine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/7670)
5.-
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın, kapatılan ve birleştirilen
belediyelerin çalışanlarının durumuna ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/7789)
6.-
Edirne Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirnedeki tarihi köprülerden
bazı araçlara geçiş yasağı uygulamasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/7828)
7.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Silivrideki bir
höyüğün tahrip edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7922)
8.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Yozgattaki yatırımlara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/7923)
9.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Mardinde yaşanan düğün
baskınıyla ilgili haberlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/7999)
10.-
Ankara Milletvekili Nesrin Baytokun, Anadolu Ajansının bir
basın toplantısıyla ilgili haberine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/8000)
11.-
Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, yardımcı hizmetler
sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/8014)
12.-
Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, yardımcı hizmetler
sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Selma Aliye Kavafın cevabı (7/8056)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.04te açılarak sekiz oturum yaptı.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman ilindeki turizm ve
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap verdi.
Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan, Türkiyenin, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi Dönem Başkanlığına seçilmesine ve bu görevi
üstlenmesine,
Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün, teşvik istihdam paketinin kapsamı ve
kapsama alınan illere,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın konuşmasına,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün gündem
dışı konuşmasına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve 21 milletvekilinin, Hatay ilinin
sorunlarının araştırılarak (10/396),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Türk Dünyası ile
ilişkilerin araştırılarak geliştirilmesi için
(10/397),
Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat Organize Sanayi Bölgesindeki
sorunların araştırılarak (10/398),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmının:
126ncı
sırasında bulunan (10/181) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun
11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi,
39uncu
sırasında bulunan (10/79) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun
11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi,
329uncu
sırasında bulunan (10/383) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun,
11/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve saat
19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın, Düzce Milletvekili Yaşar Yakışın
konuşmasındaki bazı sözleri nedeniyle bir açıklamada
bulundu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
3üncü sırasında
bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporunun (1/704) (S. Sayısı: 383),
4üncü
sırasında bulunan, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/708)
(S. Sayısı: 386),
Görüşmeleri,
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul
edilen, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun (1/692) (S.
Sayısı: 385) görüşmelerine devam edilerek, ikinci bölümün
36ncı maddesine kadar kabul edildi, verilen aradan sonra,
Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Alınan karar
gereğince, 12 Haziran 2009 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime 22.35te son verildi.
|
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
|
Bursa |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
|
|
|
Adana |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 119
II.- GELEN KÂĞITLAR
12 Haziran 2009 Cuma
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/369) (S.
Sayısı: 398) (Dağıtma tarihi: 12.6.2009) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kırgız Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve
Cezai Konularda Adli İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/370) (S. Sayısı: 399)
(Dağıtma tarihi: 12.6.2009) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Çevre
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Çevre ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/376)
(S. Sayısı: 400) (Dağıtma tarihi: 12.6.2009) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile
Moğolistan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Arasında
Petrol, Doğal Gaz ve Mineral Kaynaklar Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/400) (S. Sayısı: 401)
(Dağıtma tarihi: 12.6.2009) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında,
Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/401) (S. Sayısı: 402) (Dağıtma tarihi: 12.6.2009)
(GÜNDEME)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı Program Koordinasyon Ofisinin Faaliyetine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/485) (S. Sayısı: 403) (Dağıtma tarihi:
12.6.2009) (GÜNDEME)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik
Misyon ve Konsolosluk Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici
Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/495) (S.
Sayısı: 404) (Dağıtma tarihi: 12.6.2009) (GÜNDEME)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
ile Haşimi Ürdün Krallığı Kraliyet Dokümantasyon Merkezi
Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/555) (S. Sayısı: 405)
(Dağıtma tarihi: 12.6.2009) (GÜNDEME)
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında
Deniz Ulaştırması Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/697) (S. Sayısı: 406) (Dağıtma tarihi: 12.6.2009) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 Milletvekilinin, Edirnedeki tarihi
varlıkların araştırılarak değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/399) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.06.2009 )
2.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 Milletvekilinin, çeltik üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/400)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2009)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 Milletvekilinin, sağlık hizmeti
sunumunda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/401) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.06.2009)
12 Haziran 2009 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A
M A
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç milletvekili
arkadaşımıza söz vereceğim.
İlk söz, işçi
sağlığı ve iş güvenliği hakkında söz isteyen
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürke aittir.
Sayın Öztürk, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, işçi sağlığı ve
iş güvenliğine ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iş güvenliği
ve işçi sağlığı hakkında gündem
dışı konuşma aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
İşçi
sağlığı ve iş güvenliği hakkındaki tablo
dünyada ve Türkiyede çok korkunçtur, tüyler ürperticidir. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Arkadaşlar
Lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) İş kazalarının ve meslek
hastalıklarının en önemli sonucu ölüm, iş göremezlik,
ağır sakatlık ve hastalık gibi insani
kayıplardır, bunlara bir de meslek hastalıklarını
ilave ettiğinizde tablo çok korkunç olmaktadır.
Ölümler iş
kazalarının en onarılmaz boyutunu oluşturmakta, mevcut
üretim yapısı içerisinde artık iş kazalarını
birer cinayet olarak tanımlamak abartı sayılmamaktadır.
Uluslararası
Çalışma Örgütü kayıtlarına göre dünyada her yıl 1,2
milyon kişi iş kazası ve meslek hastalığı
nedeniyle ölüyor, bu rakamın 240 bini iş kazası. 250 milyon
insan iş kazaları, 160 milyon insan meslek hastalıklarından
zarar görüyor.
Türkiye'nin işçi
sağlığı ve iş güvenliği konusunda dereceleri
vardır. Bu dereceler iyi dereceler değildir, kötü derecelerdir.
Avrupada birinci, dünyada üçüncüdür Türkiye.
Türkiyede her yıl 80
bin iş kazası olmakta, 1.200 ve 1.700 arasında kişi
ölmekte, 2.200 kişi yaralanmakta, yaklaşık 2 milyon iş
kaybı olmakta, toplam 5-6 milyar TL zarar olmaktadır. Her iş
kazası doğrudan 2 işçiyi etkilemekte, bunun sonucu 200 binin
üzerinde işçi iş kazası sonucu tedaviye muhtaç hâle geliyor.
Sayın Başkan,
herkes konuşuyor benim dışımda.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) İş kazalarının yaklaşık yüzde 2si
işçinin sürekli iş göremez hâle gelmesiyle sonuçlanıyor. Her
iş kazasından yüzde 1,4ü ölümle sonuçlanıyor. Bugüne kadar
meydana gelen iş kazaları sonucu 56.105 kişi hâlen iş
göremezlik aylığı almaktadır. Bu rakam,
çalışmakta olan sigortalı sanayi ve hizmet işçilerinin
yüzde 7sini oluşturuyor. Bugüne kadar iş kazasında öldüğü
tespit edilen işçilerin sayısı minimum 34 bin kişidir.
Kriz derinleşirken
iş sağlığı ve iş güvenliği sorununun önemi
daha da artmaktadır. İşçiyi bir maliyet unsuru olarak gören
anlayış, maliyetleri düşürmek için iş güvenliği
konusundaki önlemleri giderek gevşetmekte, temel iş güvenliği
koşullarını yok saymaktadır.
İş kazaları
basit bir sağlık sorunu veya üretime ilişkin teknik bir mesele
olarak görülemez. İş kazası, insanla ilgili sosyal yanı
ağır basan bir sorundur. İşçiler, iş
kazalarının nedeni değil, mağdurudurlar, korumasız
tarafıdırlar.
İşçi, üretim
sürecinin parası ödenerek kolayca bulunabilen âdeta teknik bir girdisi
hâline getirilmiştir. İşçinin değeri, emeğin
fiyatıyla ölçüldüğünden işçinin bir insan olarak
taşıdığı yaşama hakkı bu üretim sürecinde
dikkate alınmamaktadır. Üretim sürecinin merkezine insan unsuru
konulmadığı ve işçi sağlığı sorunu
toplumun genel sağlığının bir parçası olarak
görülmediği sürece, sorun yanlış bir temelde
tartışılıyor demektir. O hâlde, iş kazası ve
meslek hastalıkları sosyallikten soyutlanarak teknik bir sürecin yol
açtığı sağlık sorunları olarak ele alınamaz.
Sorunun sosyal bir zemin temelinde tanımlanması ve tartışılması
gerekir.
İşçiyi üretim
sürecinin teknik bir girdisi olarak gören üretim için üretim
anlayışıyla sorun çözülemez. Türkiyede bugüne kadar üretim,
işletme çıkarları ve bireysel çıkarlar her zaman iş
güvenliği ve sağlığı sorunundan önce gelmiştir.
AKP İktidarı döneminde iş güvenliği ve
sağlığına hiçbir önem verilmemiş, öncelik
verilmemiş, sorun daha da büyümüştür. AKP İktidarında
uygulanan neoliberal iktisat politikalarında özelleştirme,
taşeronlaştırma, işletme kârları, ihracat ve benzeri
olgular temel başarı ölçütleri olarak benimsenmiş, hiçbir
şekilde bu unsurların arka planında yer alan üretici güce yani
işçilere yer verilmemiştir.
İş kazaları ve
meslek hastalığı riski altında çalışan
işçinin sağlığının korunması ve
sürdürülmesi, onun sosyal bir varlık olarak görülmesiyle, işçinin
insan olarak kabulüyle sağlanabilir. Bu anlayış sorunun ana
noktasını oluşturmaktadır. İşçi
sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili meselelerde,
bir kere, iş sağlığı ve meslek
hastalığı riski altında çalışan işçinin
sağlığının korunması ve sürdürülmesi, onun sosyal
bir varlık olarak görülmesi, işçinin insan olarak dikkate
alınmasıyla sağlanabilir. Böyle bir anlayış sorunun
ana noktasını oluşturur.
İkinci önemli nokta,
yasal koruma tedbirlerinin genişletilmesi ama bu tedbirlerin
uygulanmasında sendikal denetime ilişkin işlevin önünün
açılmasına ilişkindir. Sendikaların önündeki örgütlenme
engellerinin kaldırılması, işçilerin örgütlenme
hakkının tam olarak kullanılmasıyla mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Ülkemizde bugün sendikalar çökertilmekte, sendikalar
güçsüzleştirilmekte, işçiler örgütlenememektedir. Bu da iş
kazalarının artmasının önündeki temel etkenlerden bir
tanesidir. Konuya ilişkin yasal düzenlemeler yetersiz, hatta göstermeliktir.
Bunlar, 1980den sonra özellikle işçi sağlığı ve
iş güvenliğine ilişkin düzenlemeler çalışanlar
aleyhine genişletilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, uluslararası bilim ve teknoloji firması
Dupont yetkilisi Bizde olmamış bir kazaya bile olma ihtimaliyle
yaklaşıp güvenliğimizi alıyoruz. diyor. Hiçbir iş,
güvenlik önlemleri almadan yapılacak kadar acil değildir. O nedenle
bu iş kazaları ve işçi sağlığı konusuna
önemle eğilinmeli ve bu konudaki tedbirler derhâl
alınmalıdır. Bu konuda en büyük görev Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığına düşmektedir. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu konudaki denetim yetkisini
yerine getirememektedir. Sendikal yasalarda buna ilişkin düzenlemeler derhâl
yapılmalıdır.
Hepinize saygılar ve
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın Yıldız,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, bir milletvekilinin
Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim Hastanesinde bir hekimi
darp etmesine ilişkin açıklaması
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tam da bu bağlamda bir
iki şey söylemek istiyorum. İki gün evvel Koşuyolunda,
Kartalda bir milletvekili arkadaşımızın bir hekime
saldırdığını basından öğrenmiş
bulunuyoruz. Bir milletvekili arkadaşımız hijyenik nedenlerle
odaya alınmaması üzerine hekime saldırmış ve darp
etmiştir. İstanbul Tabip Odası bu konuda bir bildiri
yayınlamıştır. Ben İstanbul Tabip Odasının
üyesiyim ve bu Parlamentonun da üyesiyim. Bu olaydan dolayı üzüntümü
bildiriyorum ve Tabip Odasının bildirisinden kısaca bahsetmek
istiyorum çünkü çok önemli, iş sağlığı ve iş
güvenliği açısından da bu çok önemli.
BAŞKAN Yirmi beş
saniyeniz var, lütfen
SACİD YILDIZ (İstanbul) Çok kısa efendim.
Sağlık
alanında giderek artan şiddete son derece üzücü, kaygı verici
bir olay eklenmiştir. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim
Hastanesinde meslektaşımız Kardiyolog Kürşat Tigen 10
Haziran Çarşamba günü bir milletvekili tarafından darp
edilmiştir. Hekime şiddetin bu kez bir milletvekilinden gelmiş
olması, kaygımızı ve tepkimizi büyütmektedir. Yaşanan
şiddet olaylarına çözüm üretmesi, önlem alması gereken Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bir mensubunun bizzat şiddete başvurması
son derece düşündürücüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, konu
anlaşılmıştır.
SACİD YILDIZ
(İstanbul) En son cümlede Başkanlığı göreve
çağırıyordu Sayın Başkanım. Bir cümle kaldı.
Ben de buna katılıyorum, üyesi olduğum Tabip Odasının
görüşüne.
BAŞKAN Tamam efendim,
teşekkür ederim Sayın Yıldız.
İkinci söz,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik ücretleri ve borçları
hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Hasan Macite aittir.
Sayın Macit, buyurun
efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, tarımsal sulamada
kullanılan elektrik ücretleri ve borçlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaz
mevsiminin başlamasıyla birlikte tarımsal sulamalarda
yaşanan sıkıntılar nedeniyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Sizleri şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Yaz döneminde çiftçilerimiz
gecesini gündüzüne katarak çalışır. Ailesini geçindirebilmek,
üreterek ülke ekonomisine katkı koyabilmek için büyük uğraş
verir. En fazla girdiler için masraf ettiği ve aynı zamanda
ürünlerini derdiği bir dönemdir. Tarımsal sulama yazın mutlaka
zamanında yapılması gereken, çiftçinin olmazsa olmaz işidir.
Tarımsal sulama yapılamadığında ürünleri olmaz. Ürün
derleyemeyen çiftçinin geçinmesi mümkün değildir. Tarımsal sulama
çiftçi için hayati önem taşımaktadır.
Elektrik
fiyatlarının yüksekliği ve biriken enerji borçları
nedeniyle ürünlerini ya sulayamamaktadır ya da yasa dışı
yollara başvurmak zorunda kalmaktadır. Bunun sonucu olarak can ve mal
kayıplarıyla karşı karşıya gelmektedir.
Tarımsal sulamada
kullanılan elektrik fiyatlarında 57nci Hükûmet döneminde yüzde 34,4
oranında destekleme vardı. AKP iktidara gelir gelmez Aralık
2002de destek kaldırılmıştır. Tarımsal elektrik
birim fiyatları 9,9 kuruş iken destek kaldırılınca
13,2 kuruşa çıkmıştır. Sadece 2005 yılında
borcunu ödeyenlere kilovat başı 1,7 yeni kuruş gibi yetersiz bir
destek uygulanmıştır. Bundan borcu olanlar da
yararlanamamıştır. 1/1/2008 tarihinde kilovatsaat ücreti 13,7
yeni kuruş iken şu an itibarıyla reaktifle beraber 29,5
kuruştur.
Görüldüğü gibi,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatları 2002ye göre 3
kat artarken ürün fiyatlarında artış
olmamıştır. En iyi örnek
Sayın Tarım Bakanının geçen hafta ilan ettiği
buğday fiyatlarında görülmektedir. Girdilerdeki artışlar
kadar ürün fiyatlarının artmaması sonucu çiftçi
borçlarını ödeyememiştir ve bundan sonra da ödemesi mümkün
değildir.
Türkiye Sulama Kooperatifleri
Birliğinden aldığım bilgilere göre, tarımsal sulamada
kullanılan ve ödenemeyen elektrik enerjisi borcu bugün itibarıyla
2,159 milyar lira olup bunun sadece 900 milyon lirası anapara iken 1,259
milyar lirası da faizdir.
Bir örnek verirsek, Derinkuyu
ilçesinde köyleri ile birlikte yaklaşık 1.140 tarımsal sulama
abonesi bulunmaktadır. Borçsuz abone sayısı 100ü geçmemektedir.
Yıllardır süregelen tarımsal sulamadan kaynaklanan enerji borcu
abone başı 50 ila 500 bin lira arasında oluşmaktadır.
Borcu olanların tamamının elektrik saatleri mühürlenmiş ve
aboneler icraya verilmiştir. Kısacası ilçenin tamamı
icralık olmuştur. MEDAŞ borçlarının yüzde 10unu
peşin kalanını üçer aylık taksitlerle ödemesini
istemiştir. Buna rağmen çiftçi, borcunu ödeyememektedir, ödeyemeyecek
koşullardadır.
Ürününü kurtarma
telaşına kapılan çiftçi, mühürleri kırarak kaçak elektrik
kullanmak zorunda kalmaktadır. Bu da bir cana mal olmuştur. On gün
önce otuz iki yaşında bir genç elektrik bağlarken akım çarpması
sonucu yaşamını yitirmiştir. Bunun sorumlusu acaba kimdir?
Türkiye genelinde
yaklaşık olarak yüzde 15 elektrik kaçağı varken,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisi toplamı yüzde
3,4tür. Dolayısıyla yüzde 15 kaçak kullanımın üzerine
gidemeyen Elektrik Kurumu, üretime katkı koyan çiftçilerimizi icra
dairelerinde sürüm sürüm süründürmektedir.
Sonuç olarak, kapalı
olan elektriklerin yaz döneminde mutlaka ve mutlaka açılması gerekir
çünkü bugün tarımsal sulama yapamayan çiftçimiz eğer sulamada
kullanılan elektrik açılmazsa ürünlerini kaldıramamakla
karşı karşıyadır.
Tarımsal sulamada
kullanılan elektrikte uygulanan yüzde 18 KDV derhâl indirilmelidir.
Tarımsal sulamada
kullanılan elektrik enerjisi borçlarının yeniden
yapılandırılarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Macit.
HASAN MACİT (Devamla) -
faizleri kaldırılarak ana borcun yeniden
yapılandırılması gerekir. Ayrıca, tarımsal
sulamada kullanılan elektriğin faturalarının her ay
değil hasat sonunda ödenmesi gerekmektedir.
Daha önceki yıllarda
uygulanan destekler mutlaka yeniden uygulanmalıdır.
Borçlarını
ödeyemediğinden dolayı tutuklu bulunan kooperatif başkanı
ve çiftçiler derhâl serbest bırakılmalıdır.
Tarım sektörünü
yeterince destekleyemediğimiz için hızla gereksinim duyduğumuz
tarım ürünlerini dışarıdan ithal etmek zorunda
kalmaktayız. Gelişmiş ülkelerin destek verdiği çiftçisi,
Türkiyeye sattığı ürünlerle büyük paralar kazanmaktadır ve
2008 yılında dış ticaret dengeleri de aleyhimize
bozulmuştur. Son yıllarda, özellikle 2008de ihracatımız
ithalatımızın altında kalmış ve denge
bozulmuştur. Bundan sonra da ithalat daha fazla artarak devam edecektir.
Bu nedenle, mutlaka ve mutlaka tarımsal ürünlere destek olmamız
gerekmektedir. Geleceğimiz açısından bu gerekir.
Hepinize saygılar
sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Macit.
Sayın Aslanoğlu,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Elâzığ ve Malatyadaki
çiftçilerin elektriklerinin kesilmesine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, Sayın Macite
teşekkür ediyorum.
İki tane spesifik örnek
vereceğim. Elazığ-Uluova, 60 bin köylü, hasadı yerde
kaldı, aç kalacak bu insanlar. Kendisine zarar değil, ekmeğine
zarar veriyor. Elazığ-Uluovada 60 bin kişi aç kalıyor.
Malatya-Doğanşehirde 10 bin kişi aç kalıyor. Tam hasat
mevsiminin başında elektriklerin kesilmesi, ekmeklerin yok
edilmesidir. Ben, buradan TEDAŞ yetkililerine sesleniyorum: Bunun
zamanı vardır ve doğrudan gelir desteği temliği
istiyor ama 60 bin kişiden bir günde doğrudan gelir desteği
temliği toplanabilir mi? Bir süre verin, bunları alamazsanız bu
elektriği kesin. Şu anda Elazığ-Uluova köylüleri ve
Malatya-Doğanşehirdeki tüm 10 bin kişi hasatları yok
edilmiş, ürünlerini bir hafta sonra kaldırıp atacaklar.
Bilgilerinize arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Gündem dışı
üçüncü söz, Muş ilindeki Alparslan-I Barajının oturum
alanının kamulaştırılması hakkında söz
isteyen Muş Milletvekili Nuri Yamana aittir.
Buyurun. (DTP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Muş ilindeki Alparslan-I
Barajının oturum alanının kamulaştırılmasına
ilişkin açıklaması
M. NURİ YAMAN (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muşumuzun
Bulanık ilçesinde yapılan Alparslan-I Barajının
kamulaştırılmasından kaynaklanan ve bölgede aylardır,
yıllardır yaşanan sorunlarını sizlerle paylaşmak
üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu nedenle
hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.
Çağımızın,
daha doğrusu geleceğin en önemli stratejik maddesi olacak olan enerji
konusunda arayış içinde bulunan ülkemizde hidroelektrik üretimi için
her türlü kaynaklar değerlendirilmek istenirken, bu arada insanlarımıza
ne tür dramlar yaşattığımızın bir örneğini
sizlerin de bilgilerine sunma ihtiyacı duydum.
Söz konusu bu dram, bugün,
ilimizin Bulanık ilçesinde hâlen devam etmekte, haritadan tamamıyla
silinen sekiz köyde, üstelik devletin gözleri önünde, hâlen bakılarak
sürdürülmektedir. 1995 yılında yapımına başlanan ve
2008 yılında -tam on üç yıl sonra- tamamlanıp su tutulmaya
başlanan bu baraj ile sekiz köyün tamamı sular altında
kalmış, bu yerlerdeki şahısların evleri, tarla ve her
türlü arazileri bugün için istimlak edilmeden, âdeta suyun ve devletin
işgaline uğramıştır. Şu anda bu kürsüden bu
konuşmayı yapmakta olduğum zaman içinde de yüzlerce aile,
kamulaştırma bedellerinin ödenmemesi nedeniyle, çoluk
çocuklarıyla beraber perişan bir durumda, çadırlarda
yaşamlarını sürdürmekle karşı
karşıyadırlar.
Yetkililerin verdiği
bilgiye göre, 2009 yılında su seviyesinin 1430 koduna kadar
çıkacağı tahmin edilmiş, bu nedenle kamulaştırma
işlemleri 2009 yılı için buna göre planlanmıştır ancak,
yağan yağışlar ve Murat suyunun havzada bol
yağış alması sonucu, suyun beklenenin üzerinde artması
ve su seviyesinin bu kodun çok üstüne çıkmasıyla da
kamulaştırma işlemleri yapılamadığından,
köylünün ilerideki yıllarda ancak
kamulaştırılacağı hesaplanan arazileri de bu yıl
beklenmedik bir şekilde sular altında kalmak gibi bir durumla
karşı karşıya kalmıştır.
Enerji üretimi için
vatandaşı evinden barkından, arazisinden edeceksiniz,
yıllardır ailenin geçimini sağladığı
tarlasını, bağını, bahçesini yok edeceksiniz,
arkasından da iktidar olarak, AKP Hükûmeti olarak hukuk devletinden söz
edeceksiniz. Üstelik, partisinin adında adalet sözcüğü olacak, buna
karşın vatandaşa karşı adaletsiz
davranacaksınız. Bu trajikomik durum gerçekten de demokratik bir
hukuk devleti olma ilkesi ile bağdaşmadığı gibi adalet
duygusuyla hiç ama hiç örtüşmemektedir. Evleri ve köyleri, baraj
sularının taşması nedeni ile su baskınına
uğrayan köylüler, devletin ilçedeki mercisi olan ilçe
kaymakamlığına barınmak ve taşkından korunmak için
başvurduklarında da Sayın Kaymakam tarafından, bakın,
nasıl karşılanıyor: Sayın Kaymakam, bu başvuruyu
yapan -şahsın ismi bende mevcuttur, isteyene verebilirim- ilgili
kişiye aynen İnsan olsaydınız size insan gibi
davranırdık. diye yanıt verebilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
başvuruda bulunan şahsın bana anlattığı değerlendirmesiyse
şudur: Bu köyün insanlarının son iki seçimde de
oylarını Demokratik Toplum Partisine verdikleri için sanki devlet
yöneticileri tarafından cezalandırılmak istendiği yorumunun
halk içinde yaygın olarak yer bulduğunu söylemektedir. Bu husus, bu
yaklaşım gerçekten üzüntü verici bir durumdur. Devletin şefkat
eli bu vatandaşlara bu şekilde uzatılmamalıdır.
Şu anda Alpaslan-1
Barajı nedeni ile tüm arazisi ve evleri ile beraber sular altında
kalan sekiz köy, yani benim ve bölge halkının da bildiği
isimleri ile Koğak, Şeyhveliya, Kopo, Şahberat, Hırbe,
Akrak, Hoşgeldi, Arincik ve kısmen Gülçimen köyleri haritadan
silinmiş durumdadırlar. Bu köylerin tüzel kişilikleri devam
ettiği hâlde, bu köyler için hâlen yeni yerleşim yerleri devlet
tarafından belirlenmemiştir.
Bu konu ile ilgili Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğum soru
önergesine, Sayın Çevre Bakanı Veysel Eroğlunun verdiği
yanıtta su altında kalan köylere ilişkin harita
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Devamla)
ve bilgilerin Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğüne intikal
ettirildiği ve İskan Kanunu kapsamında gerekli
çalışmaların başlatılması yönünde talepte
bulunulduğu belirtilmektedir. Sayın İl Valisi ile yirmi gün önce
yüz yüze yaptığım görüşmede ise henüz yeni yerleşim
yerleriyle ilgili çalışmaların
sonuçlanmadığını açık ve net olarak bize
bildirmiştir.
Şimdi soruyorum
sayın devlet yetkililerine: Evsiz ve yurtsuz kalan bu sekiz köy
halkına kamulaştırma parasını ne zaman vereceksiniz?
Evini başlarına yıkarak yeni yerleşim yerlerini
göstermiyorsanız, bu vatandaşlar ne yapacaklar, nereye
sığınacaklar? Arazisinin yakınına yaptığı
evini burası yerleşim yeri değil, meraya tecavüz ediyorsunuz
diyerek, jandarmayla, yaptığı yapısını
başına yıktığınız bu işlemlerde hukuk
devleti nerede, adaletin burada yeri nedir?
Değerli milletvekilleri,
aslında bu barajla ilgili size teknik bilgileri de vermek isterdim.
Yılda yaklaşık 500 milyon kilovatsaat enerji üretimi yapacak ve
yine yılda millî ekonomiye 30 milyon dolar gibi katkısı
bulunacak bir barajla ilgili yaklaşık maliyetin 870 trilyon
olduğu hesaplanmıştır. Maliyetinin ancak dörtte 1i kadar
bir kamulaştırma bedeli şu anda ne yazık ki yüzde 10, yüzde
17 miktarlarında gerçekleştirilmiştir. Bu durumda bulunan
vatandaşlarımız
BAŞKAN Sayın
Yaman, iki dakikalık süreyi aştınız, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN (Devamla)
- Peki.
Şu anda çoluk
çocuğuyla, okulların öğrencileriyle beraber çadırlarda yatan
bu kişilerin, lütfen, taşradaki temsilciler olan mülki amirler ve
ilgili bakanlık yetkilileri en kısa sürede binlerce ailenin bu
perişan ve göçebe durumu ile bu acıklı dramlarına son
vermesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Edirnedeki tarihî
varlıkların araştırılarak değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/399)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Serhat şehrimiz Edirne
ilimizin tarihî geçmişi çok eskiye dayanmaktadır. Değişik
kültürlerin yaşadığı bu topraklar üzerinde bulunan tarihî
eserlerin insanlığın hizmetine sunulması, bölge veülke
ekonomisine büyük katkı sağlayacağı muhakkaktır.
Edirne ilimizin tarihi dokusunun gün yüzüne çıkarılması, bu
eserlerin gelecek nesillere aktarılması ve turizme
kazandırılması amacıyla Anayasanın 98 inci Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Cemaleddin Uslu (Edirne)
2) Hasan Özdemir (Gaziantep)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
6) Süleyman Latif
Yunusoğlu (Trabzon)
7) Recep Taner (Aydın)
8) Yılmaz Tankut (Adana)
9) Hüseyin Yıldız (Antalya)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Münir Kutluata (Sakarya)
12) Ahmet Orhan (Manisa)
13) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
14) Hasan Çalış (Karaman)
15) Reşat Doğru (Tokat)
16) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
17) H. Hamit Homriş (Bursa)
18) Mehmet Ekici (Yozgat)
19) Mustafa Kalaycı (Konya)
20) Zeki Ertugay (Erzurum)
21) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
Gerekçe:
Edirne İl
sınırları içindeki tarihöncesi dönemlerden kalma ören yerleri,
dolmenler ve menhirler ile Ainos (Enez) Antik Yerleşimiyle, Roma-Bizans
Dönemi Kale kalıntıları dışında, kentin tarihi
dokusu Osmanlı imparatorluğu dönemine ait bir çok eser yer
almaktadır. Cihan imparatorluğu olan Osmanlı
İmparatorluğuna başkentlik yapmış olan Serhat
Şehrimizdeki bu eserlerin insanlığın hizmetine
sunulması, bölge ve ülke ekonomisine büyük katkı
sağlayacağı muhakkaktır. Edirne ilimizin tarihi dokusunun
gün yüzüne çıkarılması, bu eserlerin gelecek nesillere
aktarılması ve turizme kazandırılması küresel krizin
derinden etkilerini hissettirdiği günümüzde bölgemiz ve ülkemiz
ekonomisine olumlu katkılar sağlayacaktır.
Osmanlı
İmparatorluğu dönemine ait seçkin mimari özelliklere haiz bu
eserlerin korunması ve insanlığın hizmetine sunulması
ülkemiz açısından güzel bir tanıtım olacaktır. Bu
dünya şaheseri mimari eserlerin ortaya çıkarılması,
canlı şekilde tarihi geçmişimizi yeni nesillere anlatma ve
aktarma fırsatını bizlere verecektir. Ayrıca, bir çok
gencimizin işsiz olduğu bir dönemde bu eserlerin dünya
insanlığına tanıtılması yeni iş
imkanlarını beraberinde getirecektir.
Osmanlı
İmparatorluğunun en parlak dönemlerinde Padişahların hep
uğrak yeri olan bu serhat şehrimizin, dünya
insanlığının da uğrak yeri haline getirilebilmesi ve
gerek ilimize, gerekse ülkemize daha fazla turist çekebilmek amacıyla
Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104
ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 04/06/2009
2.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, çeltik üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/400)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Edirne ilimizin ekonomisi
büyük oranda tarıma dayanmaktadır. Bölgede yetiştirilen
tarım ürünleri içerisinde çeltik önemli bir yer tutmaktadır.
Türkiye'de üretilen çeltiğin yarısı ilimizde üretilmektedir. Bu
itibarla hem bölge, hem de ülke ekonomisi açısından büyük önem arz eden,
gerekçesini ekte arz ettiğimiz çeltik üreticilerimizin
sorunlarının detaylı olarak araştırılması ve
çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Anayasanın 98 inci Türkiye
Büyük Milet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz
03/06/2009
1) Cemaleddin Uslu (Edirne)
2) Hasan Özdemir (Gaziantep)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Recep Taner (Aydın)
6) Süleyman Latif
Yunusoğlu (Trabzon)
7) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
8) Muharrem Varlı (Adana)
9) Hüseyin Yıldız (Antalya)
10) Yılmaz Tankut (Adana)
11) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
12) Ahmet Orhan (Manisa)
13) Münir Kutluata (Sakarya)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Mustafa Kalaycı (Konya)
16) Hasan Çalış (Karaman)
17) Reşat Doğru (Tokat)
18) H. Hamit Homriş (Bursa)
19) Mehmet Ekici (Yozgat)
20) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
21) Zeki Ertugay (Erzurum)
Gerekçe:
Edirne ilimizin ekonomisi
büyük oranda tarıma dayanmaktadır. Bölgede yetiştirilen tarım
ürünleri içerisinde çeltik önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye'de üretilen
çeltiğin yarısı ilimizde üretilmektedir. Bu itibarla hem bölge,
hem de ülke ekonomisi açısından büyük önem arz eden çeltiğin
üretilmesinde çiftçilerimizin bir çok sorun yaşadığı
bilinmektedir. Çeltik üretimi çok zahmetlidir. Son yıllarda Dünya'da
meydana gelen küresel ısınma ve hızlı nüfus
artışı gıda üretimini önemli hale getirmiştir.
Çeltik üretimi, teknolojinin
yoğun olarak kullanılmasına rağmen hem zor hem de çok özen
gösterilerek yapılması gereken bir iştir. Çok su ister. Çiftçi,
özel olarak hazırladığı tarlaya pirincin tohumu olan
çeltiği eker. Hasat edildikten sonra, çeltik kurutulur ve kabuğundan
ayrılır. Türlerine göre 100 kilo çeltikten 60-65 kilo pirinç elde
edilir. Pirinç, dünyada en az buğday kadar önemli bir üründür. Ülkemizdeki
çeltik üretim maliyetini, ülkemize pirinç ithal edilen ülkelerin
(Mısır, ABD, Avustralya ve Tayland vs.) maliyetleri ile
karşılaştırdığımızda, ülkemiz pirinç
üretim maliyetinin, bu ülkelerin maliyetlerinin iki katından fazla
olduğu görülmektedir. Bu maliyet artışında,
işletmelerin küçük olması, makineleşmenin yeteri kadar
sağlanamaması, gübre ve yabancı ot ilacı gibi girdilerin
fiyatlarının yüksek olması etkili olmaktadır.
Bu itibarla çeltik
üreticilerimizin yaşamakta olduğu bu sorunların
araştırılarak çözümler üretilmesi çiftçilerimizin hem
üretimlerini artırmalarına imkan sağlayacak, hem de
işsizliğin arttığı bu ortamda bir çok
insanımıza iş ve aş imkanı sağlayacaktır.
Sertifikalı tohumluk üretimi ve kullanımının
artırılması hem verim düzeyini, hem de üretimdeki kaliteyi
artıracaktır. Girdi fiyatlarının aşırı
yükselmesi üreticiyi perişan etmektedir. Pirinç üretimimiz iç tüketimin
yarısı kadar olmasına rağmen bazı yıllar,
yanlış ithalat politikaları nedeniyle çiftçi ürününü
satamamaktadır. İthal pirinçlerle fiyat, standardizasyon, girdi
maliyetlerinin yüksekliği ve pazarlama stratejileri nedeniyle çiftçimiz
rekabette zorlanmaktadır.
Çeltik üreticilerimizin
yaşamakta olduğu sorunların tespit edilerek bu sorunların
giderilmesine yönelik olarak çiftçimizin ve ülkemizin menfaatleri ön planda
tutularak uzun vadeli çeltik üretim politikası oluşturulması amacıyla
Anayasa'nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104
ve 105 nci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 04/06/2009
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 milletvekilinin, sağlık hizmeti
sunumunda yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/401)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son yıllarda devlet hastaneleri ve özel sağlık
kuruluşlarında yanlış teşhis, tedavi veya ihmal sonucu
meydana gelen travma, sakatlanma ve ölümlerin nedenlerinin bütün
boyutlarıyla araştırılarak alınacak önlemlerin
belirlenmesi için Anayasa'nın 98. TBMM İç Tüzüğü'nün 104. ve
105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması için gereğini arz ederim.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Ahmet Türk (Mardin)
3) Emine Ayna (Mardin)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Bilindiği gibi
ülkemizde, sağlık alanındaki sorunlar bir çok yönüyle hâlâ
varlığını korumaktadır. Devlet hastaneleri ve özel
sağlık kurumlarının çoğu, değişik nedenlerle
ihtiyaca cevap verebilecek fiziki kapasiteye uygun olmamakla beraber,
sağlık personeli eksikliği, personel başına düşen
hasta sayısını ve yoğunluğunu
arttırmaktadır. Hekim ve başta hemşire olmak üzere
sağlık personelinin sayısındaki yetersizlik, performansı
düşürmekte, tedavi süresinin uzamasına ve kimi zaman hastanın
hayatını kaybetmesine ya da sakat kalmasına neden
olmaktadır. Birçok sağlık kurumunda mali veya yönetim
eksikliğine bağlı olarak, gerekli tıbbi cihazlar
alınamamakta, arızalanan cihazlar tamir edilememekte, teknik
donanım iyi organize edilememekte veya cihazları kullanabilecek yeterli
personel bulunmamaktadır. Bundan dolayı da acil durumlarda, gerekli
müdahale aksamakta, zaman zaman, aynı anda birden fazla hastanın
ölümüne sebep olacak olayların yaşanmasına neden
olmaktadır. Sağlık alanında reform olarak
adlandırılan düzenlemeler, ihtiyaca göre belirlenmezken, deneyimli ve
tecrübe kazanmış kadroların yerine yeni ve deneyimsiz
kadroların istihdam edilmesi, sağlık alanında yaşanan
koordinasyonsuzluğu ve karmaşayı, hayati problemleri
yaşatacak seviyeye getirmiştir. İstihdam alanındaki
aksaklıklara, ihtiyaç duyulan niteliğe uygun personelin
atanmaması da eklenince, personel dağılımı ve
kullanımında dengesizlik oluşmakta bu durum da hizmet kalitesini
önemli oranda olumsuz etkilemektedir. Personelin kurumlar arası ve
bölgeler arası dağılımındaki eşitsizliklere bir
düzenleme getirilmezken, gerek mezuniyet öncesi ve gerekse mezuniyet
sonrası eğitim programlarında halk sağlığı
yaklaşımının güçlendirilmemesi, var olan programlara
gerekli desteğin verilmemesi, sağlık sistemindeki sorunları
arttırırken; teşhis ve tedavi yöntemlerinde telafisi olamayan
hataların yaşanmasını da beraberinde getirmektedir. Genel
Sağlık Sigortası", "Aile Doktorluğu",
"Sözleşmeli Personel Yasası", "Kamudan Özele
Sevk" gibi düzenlemelerle ne yazık ki
vatandaşlarımızın sağlığına, hekim ve
diğer sağlık çalışanlarının yaşam
koşullarına, çalışma ortamlarına hedeflenen oranda bir
katkı sağlamamıştır. Sağlık alanındaki
özelleştirmeler, denetimsizliği doğururken, kâr
anlayışına göre şekillenen sağlık hizmeti,
sağlık merkezlerinde büyük faciaların yaşanmasına
neden olmakta, çok sayıda vatandaşımızın bu nedenden
dolayı hayatını kaybetmesine yol açmaktadır. Nitekim 3
Ağustos 2008'de Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Hastanesi'nde iki haftada 27
bebek yaşamını yitirmiş, ölümlere gerekçe olarak da
enfeksiyon gösterilmiştir. Yine 2 Şubat 2009 tarihinde İzmir'de,
Dr. Hayri Ekrem Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum
Hastanesi'nde gerçekleşen doğum sonrasında, bebeğin yere düşürüldüğü
ve bu yüzden sakatlandığı ileri sürülmüştür. Yakın bir
tarihte, Balıkesir'de doktorların öldüğünü söyleyerek ailesine
kutu içinde verdiği bebeğin, gömülmeden önce
yaşadığının anlaşıldığı iddia
edilmiştir. 30 Mayıs 2009 tarihinde, Mersin Devlet Hastanesi Cerrahi
Yoğun Bakım Servisi'nde, hastanedeki taşeron firmada hasta
bakıcı olarak çalışan ve sarhoş olarak işe
geldiği iddia edilen bir hasta bakıcı ile personel arasında
çıkan kavgada taraflardan birinin, hasta yatağında yatan, 9
yaşındaki Eren Söylemez adındaki çocuğun üzerine
düşerek ölümüne neden olduğu iddia edilmiştir. 25 Mayıs
2009'da, Bursa Şevket Yılmaz Hastanesi'nde çıkan yangın
sonucu, yoğun bakım ünitesinde tedavi gören 8 hasta
hayatını kaybetmiştir. Bu örneklerin
çoğaltılabileceği dikkate alındığında,
sağlık sisteminde yaşanan sorunların nedenlerinin tespiti
ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için bir Meclis Araştırma
Komisyonu kurulması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sözlü soru önergesinin geri
alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, (6/1344) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/140)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular
Kısmının 444. sırasında yer alan (6/1344) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Kürşat
Atılgan
Adana
BAŞKAN Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Demokratik
Toplum Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/306)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
12.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
12.06.2009 Cuma günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Van
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmında yer alan
10/306 esas numaralı Kot Taşlama atölyelerinde işçi
sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis Araştırma Önergesini, 12.06.2009 Cuma
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisinin
lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel, buyurun.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kot
kumlama atölyesinde işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda araştırma yapmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisi bünyesinde araştırma komisyonu kurulmasına dair
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünya genelinde madenlerde,
dökümhanelerde, tünel ve yol yapım işlerinde, seramik ve benzeri
iş kollarında çalışan işçilerin silika tozuna maruz
kalmasıyla ortaya çıkan bir meslek hastalığı olarak
bilinmektedir. Ancak Türkiyede kot işçiliği yapan işçilerin
slikozis hastalığı nedeniyle ölümlerinin başlamasıyla
gündeme geldi.
Kot kumlama, kotların
beyazlatılması, eskitilmiş görünümü verilmesi için kumun, kuru
havada kompresörlerle kotların üzerinde tutularak
aşındırılması işlemi kısa süreli bir
çalışma olsa da hastalığın ciğerlere
yerleşmesi için yeterli olmaktadır.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının tahminlerine göre şimdiye kadar
en az 10 bin tekstil işçisi bu iş kolunda
çalışmaktadır. İki üç ay gibi kısa sürelerde de olsa
bu işi yapan binlerce işçi soludukları tozun yoğunluğu
nedeniyle hastalık tehdidi altında bulunmaktadırlar. Sadece
Bingölün Karlıova ilçesinin Taşlıçay ve Toklular köyünde
neredeyse her evde bir silikozis hastalığı var ve
sağlık raporu almış hasta sayısı ise 200ü
geçiyor. Hasta kişilerin birçoğu, silikozis hastalığının
tekstil iş kolunda daha önce görülmemiş bir hastalık olması
nedeniyle yanlış teşhis mağduru olmuşlardır.
Türkiye genelinde en az 5 bin silikozis hastası kot kumlama işçisi
bulunmaktadır. Hastalık İstanbulla sınırlı
değildir. Sinop, Tokat, Bingöl, Diyarbakır, Siirt, Erzurum, Zonguldak
ve Çorumda da kot kumlama sonucu akciğerleri iflas etmiş,
memleketlerine dönen çok sayıda işçi bulunmaktadır. Sadece
Erzurum, Kars ve Bingölde binin üzerinde silikozis hastası kot işçisinin bulunduğunu biliyoruz. Batman, Bitlis ve
Diyarbakırdaki hastalar da eklenirse bu sayının 2 bini
bulmasından endişe ediliyor.
Kot kumlama işlemi
böylesi bir ağır sonuçlara neden olmasına rağmen, hâlen
denetimden uzak çok sayıda kot kumlama atölyesinin işçi
çalıştırmaya devam ettiğini biliyoruz. Kot kumlama küçük
merdiven altı atölyelerin işi olarak yansıtılmaya
çalışılmaktadır. Oysa bu atölyeler büyük firmalar için
çalışmaktadır. Bu şirketler, işleri taşerona
vererek işçilerin iş güvenliğini sağlama ve
sağlığını koruma sorumluluklarını yerine
getirmemekte ve binlerce işçinin sağlığıyla
oynamaktadırlar, onlarcasının da yaşamını
yitirmesine neden olmuşlardır.
Kotların kumlama
yöntemiyle ağartılması işlemi Avrupada tamamen kapalı
cam kutularda, neredeyse uzaktan kumanda ile yapılmaktadır.
Silikanın serbest havada solunacak şekilde kullanımı
1950li yıllarda yasaklanmıştır ancak üretim, bu yasakla
birlikte Türkiye, Bangladeş, Suriye gibi ülkelere
kaydırılmıştır. Bu ülkelerde de kot kumlamada ucuz
iş gücü olması nedeniyle çok sayıda çocuk ve yabancı
işçi kaçak, sigortasız olarak
çalıştırılmaktadır. Bu felaketin asıl sorumlusu,
işçilerin canına kasteden, bu yöntemi bölge değiştirme ve
taşeronlaşma yoluyla devam ettiren büyük çok uluslu
şirketlerdir.
Kot kumlamaya bağlı
olarak gelişen silikozis hastalığı dünyada ilk kez
Türkiyede görüldü ve hastalığın ilk olguları 2005
yılında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs
Hastalıkları Hastanesi ile İstanbul Yedikule Göğüs Hastalıkları
Hastanesinde bildirildi.
Türk Toraks Derneğinin
2006 yılında gerçekleşen kongresinde olayın sosyal
boyutunun önemi üzerinde duran doktorların müdahalesiyle,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı konuyu gündemine
almak zorunda kalmış olsa da işi uzatarak bir yıl sonra,
2007 yılında kot kumlamayı önlem alınması gereken
iş koluna ekledi.
Sağlık
Bakanlığı, konuyla ilgili yazılı bir açıklama
yaparak Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma
Örgütü tarafından ortaklaşa yürütülen küresel eylem planı
çerçevesinde 2012ye kadar hastalığın tüm iş
kollarında görülme sıklığının azaltılması,
2030 yılında ise tamamen yok edilmesinin hedeflendiğini ve her
türlü kot, giysi ve kumaşlara uygulanan püskürtme işlevinde kum,
silis tozu ve silika kristalleri içeren herhangi bir madde kullanılmasını
ölümle sonuçlanabilen silikozis hastalığına neden olduğu
gerekçesiyle yasaklamış olması önemli bir adımdır.
Ancak Sağlık Bakanlığının bu kararı, sorunun
çözümü için sadece bir ilk adımdır, çözümü sağlamamaktadır.
Ümit ediyoruz ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
da en kısa sürede Sağlık Bakanlığının bu
kararıyla uyumlu şekilde üzerine düşen görevi yerine getirecek
ve işçilerin ölümlerine ortak olmaktan vazgeçecektir.
Sayın milletvekilleri,
sosyal güvenlik hakkı, Anayasayla devlet güvencesi altına
alınmış en temel insan haklarından birisidir. Anayasanın
49uncu maddesinde herkesin çalışma hakkına sahip olduğu
belirtilmiş ve devamla 60ncı maddesi uyarınca da devletin
sosyal güvenliği sağlayacak tüm tedbirleri almakla yükümlü
olduğu açıkça düzenlenmiştir. Buna rağmen, işçiler,
kot kumlama atölyelerinde sigortasız
çalıştırılmış ve sosyal güvenlik haklarından
mahrum bırakılmışlardır. Şimdi, hastalıkla
mücadele eden işçiler sosyal güvenceden yoksun bir hâlde, yeşil
kartın sağladığı sağlık hizmetlerinden
yararlanmaya çalışmaktadırlar.
Yine Sayın Bakan
geçtiğimiz nisan ayında bir açıklama yaparak silikozis
teşhisi konulan sigortalı işçilerin erken emekliliklerinin
yapılacağını açıklamış, sigortasız
çalışan işçilerinse -ki bunlar bu sektörde yüzde 95
oranında bir çoğunluğu ifade ediyor- iş yerinde çalıştıklarını
kanıtlamaları hâlinde sigortalılar ile aynı haklardan
faydalanacağını ifade etmiştir. Bu,
yanıltıcı bir açıklamadır çünkü zaten var olan yasal
düzenleme uyarınca sigortalı işçiler maluliyetleri oranında
hak sahibidir. Sigortasız işçilerden ise iş yeriyle illiyet
bağı kurması ve hastalık koşullarını
kanıtlamaları beklenmektedir.
İşçiler meslek
hastalıkları hastanelerinde Silikozis meslek
hastalığıdır. teyitli rapor alıyor olmalarına
rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının meslek hastalığını teyit
etmek için iş yerinde çalışır hâlde kumlama tezgâhı
arıyor olması işçilerin ölüme terk edilmesi anlamına
gelmektedir. Müfettişler çalışır hâlde kumlama tezgâhı
tespit edemedikleri için işçilerin raporlarını olumsuz olarak
yazıyor, sigortasızlar için aynı iş yerinde
çalışan sigortalı şahit aranıyor. Bir düşünün ki,
iş yeri kapanmış, bir işçi on üç-on dört
yaşlarında çalışmış o iş yerinde. Askerde
çürük alınca hastalığını öğrenmiş, dönüp
oksijen tüpüne mahkûm olmuş ve şu sözlere maruz kalıyor: Kalk,
hiç sigortalı işçi çalışmayan iş yerinde
sigortalı bir şahit bul, maluliyet hakkını verelim. Yani,
işçinin Evet, ben bu iş yerinde kot kumlama işinde
sigortasız çalışıyorum. beyanı yeterli
sayılması gerekirken, işçiler böylesi ciddi bir hayatta kalma
mücadelesinde bu sefer de bürokrasi engeline takılmaktadırlar.
Burada meslek hastanelerinden
alınmış sağlık raporu yeterli olmalı,
işçilerin bu işte çalıştıklarını gösteren
illiyet bağı olarak kabul edilmeli ve bununla ilgili derhal bir yasal
düzenleme yapılmalıdır. Çünkü silikozis dünyada kabul
edilmiş en eski meslek hastalıklarından biridir ve günlük
yaşam koşullarında yakalanılması mümkün olmayan bir
hastalıktır.
Sayın milletvekilleri,
bugüne kadar AKP Hükûmeti bir yandan ekonomik krizin faturasını
işçi ve emekçilere ödetmeye çalışırken, diğer yandan
işçi ve emekçilerin çalışma koşullarının
düzeltilmesini, örgütlenme ve sendikalaşma alanında
yaşadıkları sıkıntıları görmezden
gelmiş, insan hayatının ne kadar kıymetli olduğunu
unutmuş ve işçilerin iş, sigorta, sağlık güvencesi
gibi haklarının olduğunu göz ardı etmiş,
işçilerin sendikaya üye oldukları için patronlar tarafından
işten çıkarılmalarına ve kayıt dışı işçiliğe
göz yummuş, kot kumlama işçilerinin yüzde 95ten fazlasının
sigortasız olarak çalıştığı iş yerlerini
tespit etme gereği bile duymazken bir de üstüne üstlük meslek
hastalığına yakalanan kaçak
çalıştırılmış işçilerin işçi
olduklarını kanıtlamalarını istemektedir.
Sayın milletvekilleri,
kot kumlama işçisi olan ve silikozis hastalığına yakalanan
Abdülhalim Demir şöyle diyor: Silikozis ilk olarak 1933te Amerikada 700
işçinin çalıştığı bir tünel yapımında
400 işçinin ölümüyle sonuçlanan bir vakayla adını duyurmuş
dünyada. Yani silikozis tıp tarihine 1933te girmiş ve 1960larda
Avrupada açık ortamda silika maddesinin kullanımı
yasaklanmış.
Ben ise 2005
yılında bir arkadaşımın ölümüyle
tanışıyorum silikozis ismi ve kendisiyle. Ben adını
duyduğumda o çoktan ciğerlerimde yer edinmiş. Silikozis,
tedavisi olmayan ve ölümle sonuçlanan bir hastalık. 1987de Türkiyede
yapılmaya başlanan tekstildeki kot kumlamaya bağlı olarak
ortaya çıkıyor.
Yirmi yılda 5 bin
kişi çalışmışız kot kumlamada. 2005te ölmeye
başladık, 2008de sesimizi duydular. Ama sesimizi duyan devlet
değil, duyarlı insanlardı.
Abdülhalim Demirin ilginç
bir hikâyesi var: Bingölün Karlıova ilçesi Taşlıçay köyünde
yaşıyor. Çatışmaların en yoğun
yaşandığı 90lı yıllarda koruculuk
dayatılıyor Taşlıçay köylülerine, onlar kabul etmiyor ve
zorunlu göç mağduru milyonlarca insan gibi o da İstanbula göç etmek
zorunda kalıyor. İstanbulda Güngörende kot kumlama işi yapan
bir firmada işe başlıyor. Daha sonra iş bulmanın
sevinciyle köydeki diğer gençleri de çağırıyor, tabii
yaptıkları işin bir gün hayatlarına mal
olacağından habersiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tuncel, konuşmanızı tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla)
Yeni bir yaşam kurma umuduyla bazen on iki, bazen on altı saat
çalışıyorlar. Kalacak yerleri olmadığından
çalıştıkları yerlerde, tozu soluyarak uyuyorlar.
Köylerinden kalkıp geldikleri İstanbulda sigortasız, maskesiz,
havalandırması bile olmayan kot taşlama atölyelerinde, çok
değil altı ay ile iki yıl arasında
çalıştıktan sonra, öleceklerini öğreniyorlar.
Sadece Taşlıçay
köyünde 300e yakın silikozis hastası var. Sadece Abdülhalim Demir
değil, onun gibi binlercesi Karadenizden, İç Anadoludan, Güneyden
İstanbula karınlarını doyurmaya gelip, silikozise
yakalanmışlar. Mesela Durmuş Demirkol, Karadenizden, Sinoptan
İstanbula gelen yoksul bir emekçi, 2 kaynını da silikozis
hastalığında yitirmiş, geride 5 yetim kaldı.
Durmuş ise akciğer nakli için sıra bekliyor. Ailesi ve kendisi
için refah içinde bir gelecek ararken şimdi ölümün ne zaman kendisine
geleceği korkusuyla yaşıyor.
Sayın milletvekilleri,
bizler burada ölüme karşı yaşam mücadelesi veren bu
insanların dramına göz mü yumacağız, yoksa bu drama son
vermek için onların seslerini duyup, bu dramın bir an önce son
bulması için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuz
açık.
Buyurun efendim
SEBAHAT TUNCEL (Devamla)
Çok teşekkür ederim.
bundan sonra başka
işçilerin ölmemeleri için tedbir mi alacağız, buna karar
vereceğiz.
Bu duygularla önergemize
olumlu oy vereceğinizi düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin aleyhinde
Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum
Partisinin vermiş olduğu kot taşlama atölyelerinde işçi
sağlığı ve iş güvenliği konusundaki araştırma
önergesinin kabulüyle ilgili önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, kot taşlama
atölyelerindeki çalışma neticesinde çalışanlarda görülen
silikozis hastalığının, özellikle son yıllarda tespit
edilmesiyle birlikte- bunun yoğun bir şekilde olması elbette
üzücüdür. Üzerinde durulması gereken, araştırılması
gereken konuların başında gelmektedir. Ancak tabii, ben, bu
konuya biraz daha geniş bir perspektiften bakılmasını,
işçi ve iş güvenliği noktasında Türkiyede birçok sektörde
problemlerin olduğunu, dolayısıyla bu meseleye daha çok böyle
bakmamız gerektiğini, tekstilde özellikle
sıkıntıların tekstil iş kolundaki
sıkıntıların bir anlamda yansıması olduğunu
düşünüyorum.
Gerçekten doğru, bu kot
taşlama atölyeleri maalesef son yirmi yılda başlayıp daha
önce teknolojisi Türkiyede bulunmayan ancak Türkiyede bu
çalışmaların başlamasıyla birlikte bunun
sonuçlarının da görülmeyişi ve yine bu
çalışmaların maalesef yine merdiven altı tabir
ettiğimiz atölyelerce yapılması ve yine maliyetlerin düşük
olması için de bu atölyelerin genellikle sigortasız ve iş
güvenliğine önem vermeyen bir şekilde çalışanları
çalışmaya zorlamasıyla birlikte üzücü olaylar meydana
gelmiştir.
Tabii, aslına
bakarsanız, bu tür çalışmalar, bu tür atölyeler
açıldığından itibaren normal şartlarda bunun
sonuçlarının fark edilip bunların üzerine gidilmesi için birçok
sebepler vardı. Dünyada bu silikozis hastalığı yeni
başlamış bir hastalık değildi. Bunun da sebebi,
silisyum dioksitin ya da silikanın solunum yoluyla ciğerlere
girmesiyle birlikte oluşan bir hastalık. Bunun
dışında, yine bu solumaya maruz kalan birçok iş kolunda da
bu hastalıkların daha 19uncu yüzyıldan bu yana olduğu
bilindiğine göre, bunun bu şekilde değerlendirilmesi gerekirdi.
Amerikan Ulusal İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Enstitüsü verilerine göre, en sık görülen meslek hastalıkları
listesinin birinci sırasında mesleki akciğer
hastalıkları yer almaktadır.
Yine, aynı
kuruluşun verilerine göre ABDde 1,2 milyon kişi silikaya maruz
kalmakta, maruz kalan kişilerin yaklaşık yüzde 5inde
değişik derecelerde silikozis saptanmaktadır.
Ülkemizde yapılan
değişik çalışmalarda ise, silika maruziyetinin olduğu
değişik iş kollarında silikozis görülme
sıklığı yüzde 6 ile yüzde 36,3 arasında
saptandığı bildiriliyor. Ancak bu çalışmalar daha çok
büyük iş yerlerindeki bulguları kapsamaktadır. Büyük iş
yerlerindeki hem teknik hem de tıbbi olanakların daha iyi olması
ve bu iş yerlerinin sürekli denetim altında olmaları nedeniyle,
temel sorun 50 kişiden az işçi çalıştıran ve
denetimsiz olan iş kollarıdır. Buralarda çalışan
kişilerde organize ve örgütlü bir denetim olmadığı için,
rastlantısal çekilen grafiler sonucunda çoğunlukla birinci basamak
hizmeti veren hekimlerce değerlendirilmekte ve bu kişiler, belirtilen
sonuç oluşunca ilk başvuru yerleri, ilk basamak sağlık
birimlerindeki hekimler olmaktadır.
Silikozise neden olan
silisyum dioksit ya da silika dünyada en bol bulunan minerallerin
başında gelmektedir.
Silikozis riskinin
olduğu diğer iş kolları da taş ocakları, kuvars
değirmenleri, kum püskürtme işleri, madenciler, tünel
kazıcıları, dökümcüler, cam sanayisi, seramik, vitray
yapımı, çimento üretimi, çanak çömlek yapımı, kiremit,
tuğla, balçık üretimi gibi iş kollarında da bu risklere
maruz kalınmaktadır ve bu hastalıklara yakalananlardan bu
iş kollarında da çalışanlar mevcut bulunmaktadır.
Yine, işçi
sağlığı, güvenlik önlemlerine karşın, silikozis
yapıcı işlerde çalışan kişilerin bir ulusal
politika oluşturularak silikozis riski yönünden izlenmeleri,
çağdaş, sosyal devlet ilkesinin bir gereği olmalıdır.
Çalışma Örgütü, bu kuruluş, bu işlerde çalışan
kişilerin standart bir radyolojik izlemden geçmesini ve epidemiyolojik
anlamda uluslararası ortak bir dil ve düşünce birliği
oluşturulmasını amaçlamıştır. Bunun yansımalarının
Türkiye'de de bu şekilde olması ve devam ettirilmesi de önemlidir.
Yine, önlenebilir meslek
hastalıklarının başında olan silikoziste önemli olan,
riskli iş kollarında gerekli önlemlerin alınması, toz
oluşumunun ve oluşan tozun yayılmasının kişinin
solunum düzeyine ulaşmasının önlenmesidir. Ülkemizde riskli
iş kollarında çalışan kişilerde yasal anlamda izin
verilen kuvars düzeyi 0,25 miligram/metreküptür. Oysa yapılan
çalışmalarda 0,1 miligram/metreküp ve üzeri kuvars maruziyetinin de
silikozise yol açtığı da gösterildiğinden
gelişmiş ülkelerde yasal izin verilen sınır 0,1
miligram/metreküp olmasına karşın bunun 0,05 miligram/metreküpe
çekilmesi iş yerlerine önerilmektedir.
Tabii, bütün bu
çalışmaları yaparken, ifade ettiğimiz gibi, maalesef
merdiven altı dediğimiz ufak atölyeler olan ve bu kot taşlama
işiyle ilgili uluslararası rekabette maalesef maliyet
esaslarını düşünerek bu çalışmaların
yapıldığı bir ortamda da Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının da yine gayretlerinin nasıl
oluşacağı, neler yapacağı da önemlidir.
Yine, bakın,
Türkiyedeki SSK iş kazaları ve meslek hastalıkları
istatistiklerine -bir yıl içerisinde - 2006 yılı
istatistiklerine göz attığımızda, SSK tarafından
iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin 2006
yılı verileri: 2006 yılında 79.027 iş kazası
yaşanmış ve 574 meslek hastalığı tespit edilmiş.
Meydana gelen iş kazaları sonucunda 1.592, meslek
hastalıkları sonucunda da 9 kişi yaşamını
yitirmiştir.
Yine bu SSK verilerine göre,
en fazla iş kazası metalden eşya imalatı sektöründe meydana
gelmiş, bu 79 bin yaşanan iş kazasının 11 bini bu
sektörde gerçekleşmiş. Yine, makine imalatı ve tamirinde 5.330
civarında iş kazası, elektrik ve makineleri, cihazları,
malzemeleri imalatında 1.450 civarında, nakil araçları
imalatında ise 5.807 civarında, diğer muhtelif eşya
imalatında ise 1.710 civarında, inşaat sektöründe 7.143, kömür
madenciliğinde de 6.722 iş kazası meydana gelmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özensoy.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
İş kazasına maruz kalanların yaş ortalamaları
maalesef 30 civarında. Kadınlarda 31,3
Bu 79.027 iş
kazasının 3.739una maruz kalan kadınların yaş
ortalaması 28, yine 75.288ine maruz kalan erkeklerin ise yaş
ortalaması 30 civarındadır. Yine, meslek hastaları vakalarında
da ağırlıklı yaş ortalaması 49 yaş
civarında meydana gelmektedir. Dolayısıyla Türkiyede bu
yaşanan iş ve iş güvenliği noktasındaki
sıkıntıların gerçekten genel anlamda ele alınarak bu
sıkıntıların daha az yaşanması için tedbirlerin
alınması bir an önce elzemdir.
Ben bu vesileyle hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin lehinde
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kumlama
sektöründe yaşanan işçi ölümlerinin nedenleri ve bu ölümlerin
önlenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla Meclis
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili olarak verilen önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi bu vesileyle saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kot kumlama, en basit anlatımıyla kotların
beyazlatılması anlamına gelmektedir. Kotların
beyazlatılması işlemi de özel bir maddenin kot düzeyine
püskürtülmesiyle sağlanmaktadır. İşte işçilerimizin
hayatlarının karardığı, tedavisi olmayan hastalığa
yakalandıkları an da bu andır. Kotlar beyazlatılırken
maalesef yaşamlar karartılmaktadır. Çoğu kayıt
dışı ve sigortasız çalışan işçiler,
Silikozis denen hastalığa kotları beyazlatmakta
kullandıkları silika maddesini solumaları nedeniyle yakalanmaktadırlar.
Sektörde çalışan 10 bin kişiden yaklaşık 5 bini
silikozis hastalığına yakalanmıştır. İki üç
ay gibi kısa sürede de olsa bu işi yapan binlerce işçi,
soludukları tozun yoğunluğu nedeniyle hastalık tehdidi
altında yaşamlarını sürdürmektedirler. Silikozis, önlem
alındığında aslında önlenebilen, engellenebilen ama
hastalığa yakalandıktan sonra tedavisi olmayan bir
hastalıktır. Yavaş yavaş ciğerleri bitiren, nefes
almayı engelleyen ve sonu ölüm olan bu hastalık, gencecik yaşta
pek çok işçi kardeşimizin aramızdan ayrılmasına neden
olmaktadır. Anadolunun çeşitli yerlerinden gelen ve çok düşük
ücretler karşılığı bu sektörde çalışan
işçilerimizin çoğu, bu hastalığı, yakalandıktan
daha sonra öğrenmek durumunda kalmaktadırlar. Örneğin, Bingölün
Karlıova ilçesinin Taşlıçay ve Toklular köyünde neredeyse her
evde bir silikozis hastası var. Başta İstanbul olmak üzere,
Sinop, Tokat, Bingöl, Siirt, Erzurum, Zonguldak ve Çorumda kot taşlama
sonucu akciğerleri iflas etmiş, memleketlerinde ölümü bekleyen bir
sürü insan var.
OSMAN COŞKUN (Yozgat)
Yozgatta da var.
ÇETİN SOYSAL (Devamla)
Yozgatta da var, doğru.
Değerli milletvekilleri,
bugün konuştuğumuz konu son derece önemli bir konudur.
İnsanların yaşamlarından bahsediyoruz. Bakın, burada
yaşananlar, yaşam hakkının ihlal edilmesi anlamına
gelmektedir. Yaşam hakkının en temel hak ve özgürlüklerden
olduğu bizim Anayasamızda var, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinde var, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde var.
Biz, eğer gereklerini yerine getirmeyecek isek neden bu
anlaşmaların altına imza atmışız,
Anayasamıza bununla ilgili korumacı maddeler koymuşuz? Kendi
yasalarımızda, üstelik uluslararası metinlerde de düzenlenen bu
hakkı hiçe sayamayız ve bunun gereğini yapmak zorundayız.
Ne yazık ki bu insanlar,
yaşamlarını idame ettirmek için sapasağlam geldikleri
yerlere, memleketlerine geri döndüklerinde cenazeleriyle dönmek durumunda
kalıyorlar. Bu insanlar ilkel koşullarda
çalıştırılmaktadırlar, yani 19uncu yüzyıl
koşulları. Bunlar belki 18inci, 19uncu yüzyılda olağan
karşılanabilirdi ama bugün teknolojinin bu kadar geliştiği
bir noktada, bunu asla ve asla kabul edilemez bir yaklaşım olarak
değerlendiriyoruz. Esas önemli olan da şu: Bu sektörde
çalışan işçilerin neredeyse tamamı kayıt
dışı ve sigortasız çalışıyor. İşte
bu nedenle, meslek hastalıkları hastanelerine de kabul edilmiyorlar
çünkü önce çalıştıklarını ispatlamaları
gerekiyor. Bunun için tek yol var: Mahkemeler. Burada da çok büyük
çıkmazlar var. Hepimiz yargıdaki sorunları biliyoruz. Ne
yazık ki çok uzun zaman almaktadır. Eğer mahkeme
masraflarını karşılayacak parayı bulacak kadar
şanslı olsalar bile sonucunu görecek kadar şanslı
değil bu insanlar çünkü ömürleri yetmiyor sonucu görmeye; çoğu,
mahkeme sonucunu görmeden yaşamlarını kaybediyorlar.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bir işçi düşünün, işi olmadığı için
memleketinden kalkıp geliyor; pazarlık şansı yok çünkü zor
durumda; sigorta isteyemiyor işverenden, oysa işveren sigorta yapmak
zorunda ama yapmıyor; düşük ücret veriyor, işçi yine hiçbir
şey diyemiyor. Neden? Çünkü ne yazık ki işsizlik
alabildiğine yoğun. Yeter ki iş olsun ve bu işin sonunda
ölüm var ise ona da gitmek durumunda kalabiliyor.
Bu konuda çalışma
yapan Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesinin konuyla
ilgili çalışmaları çözüm noktasından ne kadar uzak
olunduğunu ne yazık ki ortaya koyuyor. Sosyal Güvenlik Kurumu Sigorta
Genel Müdürüyle yaptıkları görüşmede sigortasız
çalıştırılan işçiler açısından idare olarak
yapabilecekleri bir şey olmadığı yanıtını
almış durumdalar.
Öyleyse, bu durumun
çözümlenmesi için yeni düzenlemelere ihtiyaç var. İşte bu noktada
devreye girmesi gereken Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve bizler de bu konuda
üzerimize düşeni yapmak durumundayız, yaşamları kararan bu
insanlara sahip çıkmak durumundayız.
Bu işin bir başka
tarafı da iş sağlığı ve iş güvenliğiyle
ilgili konuları da ele almak durumundayız. Ülkemizde iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili önemli zafiyetlerin
olduğunu ne yazık ki bilmeyen yoktur. Tuzlada bunu
yaşadık. Daha birkaç gün önce, yine Tuzlada yaşamlar
karardı. Kot kumlamada da bunu yaşıyoruz. Ne gerekli önlemler
alınıyor ne de gerekli ve yeterince teftişler
yapılabiliyor. Yani işçiler çalışırken sahipsiz, hasta
olduklarında da neresinden tutarsanız elinde kalan bir durum var. Kot
kumlama sektöründe gerçekten işler iç açıcı değil. Yurt
dışında yapay kollarla, astronot kıyafetlerini andıran
giysilerle yapılan bu iş bizim ülkemizde basit maskeler bile
takılmadan yapılmak durumunda kalıyor. Bizim ülkemizin
insanı daha mı değersiz? diye kendimize sormaktan
alıkoyamıyoruz. Ne özel kıyafetler var ne de yapay kollar. Bu
tür iş yerlerinde havalandırmanın çok iyi olması
gerekmesine rağmen, havalandırma bile ne yazık ki yok.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde insanımıza verilen değer bu,
işçilerimize verilen değer ne yazık ki bu. Hayatının
baharında sırf geçinmek için, aş için, ekmek bulabilmek için,
çoluğunun çocuğunun nafakasını ve kendi
yaşantısını idame ettirmek için çaba sarf eden bu insanlar
hastalığın pençesiyle karşılaşmak durumunda
kalıyorlar ve devlet buna seyirci kalamaz, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz
buna seyirci kalamaz.
Değerli
arkadaşlarım, bu konu birçok bakanlığı birden
ilgilendiriyor. İçişleri, Sağlık, Çalışma
Bakanlıkları koordineli bir şekilde bu olayın üzerinde
çalışmalar yapmak durumundadır.
İçişleri
Bakanlığı, silika maddesinin kullanımıyla ilgili
olarak gereken düzenlemeleri yapmak durumundadır.
Sağlık
Bakanlığı, meslek hastalıkları hastanelerinin
yetersizliğini de göz önüne alarak gereken adımları atmalı,
ayrıca bu sektörde çalışmış kişilerin
sağlık durumlarının kontrol edilmesi için girişimlerde
bulunmalıdır.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı da kot taşlama atölyelerinin
çalışma koşullarının dünyadaki standartlara
uyması için gereken teftişleri yaparak konuyla yakından
ilgilenmek zorundadır.
Dünyadaki çalışma
standartlarına uymayan iş yerleri derhal
kapatılmalıdır çünkü hiçbir şey insan hayatından daha
önemli ve öncelikli değildir. Meclisimizin mevcut durumu daha
ayrıntılı bir şekilde incelemesi ve sorunun çözümünde bir
adım atması önemli ve gereklidir. Sosyal devletin
şartlarını da saymakla sosyal devlet olunmuyor. İşte
sosyal devlet budur, buraya sahip çıkmaktır. Yaşam mücadelesi
veren ve ağır ve tehlikeli iş kolunda çalışan
insanlarımıza, işçilerimize sahip çıkmakla olunur.
İşçisine sahip çıkmayan, yurttaşına sahip
çıkmayan bir devlet sosyal devlet olamaz. Sosyal devlet, Anayasayla
güvence altına alınmış olmasına rağmen, en temel
insan haklarından biri olmasına rağmen, bu işçilerimiz
sigortasız çalıştırılmış ve sosyal güvenlik haklarından
mahrum bırakılmışlardır. Bu iş yerlerinde iş
güvenliği ve işçi sağlığıyla ilgili mevzuatla
belirlenmiş usul ve esaslara hiçbir şekilde
uyulmamıştır. Anayasanın 49uncu maddesinde herkesin
çalışma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ve devamla,
60ncı madde uyarınca da devletin sosyal güvenliği
sağlayacak tüm tedbirleri almakla yükümlü olduğu açıkça
düzenlenmiştir.
Peki, devlet bu konuda
üzerine düşeni yapmış mıdır? Gerekli denetimlerin
alınmasını sağlamış mıdır?
İşçilerin yaşam haklarına sahip çıkmış
mıdır? Devletin şefkatli eli bu işçilerimize
ulaşmış mıdır ve Çalışma
Bakanlığı bu konuda neler yapmıştır?
Burada tüyler ürperten
rakamlardan bahsediyoruz değerli arkadaşlarım. Kot taşlamak
için ölümle burun buruna süren çalışma koşullarıyla ilgili
neler yaptık? Bunları değerlendirmemiz lazım. Bu sektörde
çalışan işçilerin ne kadarı kayıt altında
olduğu gerçekten görülmektedir. İşçilerin ruhsatları var
mıdır? Eğer kayıt dışılık varsa devlet
yok demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Soysal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÇETİN SOYSAL (Devamla)
Evet, değerli arkadaşlarım, burada gerçekten bir insan
yaşamını konuşuyoruz. Hayatını idame ettirmek
için köyünden, kasabasından büyük kentlere gelen ve burada yaşantısını,
çoluğunun çocuğunun nafakasını çıkartmak için
alın teri, emek döken insanlarımızı, kardeşlerimizi
konuşuyoruz. Yani burada ne yazık ki önlenebilir ölümler
olmasına rağmen, ilkel koşullarda, çağ dışı
koşullarda çalışmak durumunda bırakılan,
işsizliğin getirdiği, iş bulma arzusunun getirdiği ve
bunun ölümle tanışmak dahi olsa, işini, aşı için,
çocuğu için yapmak durumunda kalan insanlar ve bu insanlar bugün ölümle
karşı karşıyalar ve bu insanların tedavileri çok
pahalı ve yüksek. Tedavi olmaları için de kayıt altında
değiller, sosyal güvenlik içinde değiller, sosyal güvenliğin
şemsiyesi altında değiller. Şimdi bu insanların
ölümüne seyirci mi kalacağız? Bunlar için bir şey
yapılmayacak mı? Bir çaba sarf etmemiz gerekmiyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın konuşmanızı.
ÇETİN SOYSAL (Devamla)
İnanıyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, buradaki ölümlere
karşı duyarsız olmayacaktır, bununla ilgili üzerine
düşeni yapması gerekmektedir. Bu konuda hep birlikte bir duyarlılık
hâlinde olmamız gerekiyor.
Hepinize sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Görüşmeler
tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN Grup önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Grup önerisini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.18
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 15.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Demokratik Toplum Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Grup önerisini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/131)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih: 12.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
12.06.2009 Cuma günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Ön Görüşmeler kısmının 80. sırasında yer
alan 10/131 esas nolu, Özel Dershanelerin Eğitim Sistemindeki Yerinin
Araştırılarak Fırsat Eşitsizliğine Yol
Açmaması İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergesinin
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu
Milletvekili.
Sayın Serdaroğlu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun önerisi üzerine söz aldım. Sizleri en iyi
dileklerimle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
grup önerimiz özel dershanelerin yarattığı fırsat
eşitsizliğine karşı alınacak önlemlerin belirlenmesini
amaçlamaktadır. Ayrıca, araştırılmasını
istediğimiz konu, Sayın Başbakanın da
anlamadığı ve anlayamadığı bir konudur.
Şöyle ki: Sayın Başbakanımız geçen yılki
üniversite sınavından hemen önce diyor ki: Çok açık ve net
söylüyorum. Millî Eğitim Bakanımla konuşuyorum. Niçin acaba
öğrenciler üniversite hazırlık kurslarına giderler? Bunu
anlamakta zorlanıyorum. demiş ve devamla Bakıyorsunuz en güçlü
liseden mezun oluyor, o bile hazırlık kursuna gidiyor. Bu bir garabet,
bundan ülkemin kurtulması lazım, milletçe kurtulmamız
lazım. diyor.
Sayın
Başbakanın bu konuşmayı yapmasının üstünden tam
bir yıl geçmiştir. Bu pazar günü yine üniversite sınavı
yapılacaktır ancak ne dershaneler ne de sınavlar konusunda
hiçbir gelişme ve değişme yaşanmamıştır.
Ülkemizin bu garabetten kurtulması için hiçbir gayret
gösterilmemiştir. Sistem aynen devam etmektedir. Anlaşılan
Sayın Başbakan her zamanki popülist çıkışıyla
sınavdan bunalmış öğrencilerin gazını almaya
çalışmış. Yedi yıldır ülkeyi yöneten
iktidarın, dershane sorununun ne olduğunu anlayamamış,
kavrayamamış olması da ayrıca dikkate şayandır.
Adalet ve Kalkınma Partisi sorunu anlayamadığı için de
sorun büyüyerek maalesef devam etmektedir.
İşte,
verdiğimiz araştırma önergesiyle, Sayın
Başbakanın da yedi yıldır çözemediği, bir garabet
olarak nitelendirdiği özel dershaneler sisteminin
araştırılmasını istemekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
bu önergeyi laf olsun diye verilmiş sıradan bir önerge olarak lütfen
değerlendirmeyin. Bu önerge, üniversite, ortaöğretim, dil, seviye
belirleme, memur adayları için KPS sınavlarına giren 15 milyonu
ilgilendiriyor. Ayrıca aileleriyle birlikte yaklaşık 50 milyon
vatandaşımızı ilgilendirmektedir. Böyle bir önergeyi
iktidarıyla-muhalefetiyle hiçbirimiz basite alamayız. Siz de lütfen
sırf muhalefetten geldi diye bu önergemizi reddetmeyin.
Değerli milletvekilleri,
kurulacak araştırma komisyonunun hazırlayacağı rapor
var olan bir adaletsizliğin giderilmesine katkı
sağlayacaktır. Yani bugün Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
birlikte kabul ederek milyonlarca insanımızın dershane ücreti
kâbusuna, ülkemizin önemli bir sorununa birlikte hâl çaresi
arayacağız.
Değerli milletvekilleri,
eğitim sistemimiz içinde büyük bir arz-talep dengesizliği
vardır. Üniversiteye girmek isteyen çocuklarımızın
açık öğretim dâhil yüzde 35i, ortaöğretim seçme
sınavına girenlerin de yüzde 25i kayıt yaptırmaya hak
kazanmaktadırlar. Bu durum ise seçme sınavlarını zorunlu
kılmaktadır. Ancak, okullarda verilen eğitimle sınav
kazanılamayacağı yaygın bir kanaat olarak bütün topluma
yerleşmiştir. Daha da acı olan, dershaneye gitmeden sınav
kazanılamayacağı kanaati hasıl olmuştur. İyi bir
dershaneye gitmeden sadece okulda alınan eğitimle sınav kazanmak
gerçekten hayal olmuştur.
Çok kıymetli
milletvekilleri, ülkemizde sayıları 4 bine yaklaşan özel
dershanelerde 60 bini aşkın öğretmen ve 20 bini aşkın
da personel görev yapmaktadır. Özel dershanelere her yıl 1 milyonu
aşkın öğrenci devam etmekte, böylece 1,5-2 milyar lira büyüklüğünde
bir sektör oluşmaktadır. Bu 2 milyar liralık para
öğrencilerin velilerinin cebinden çıkmaktadır. Veli yemiyor
içmiyor, dershane ücretini ödemeye çalışıyor. Bakınız,
yüzlerce veli ücret ödeyememekten, dershane sahipleri ise tahsilat
yapamadıklarından şikâyet etmektedirler. Aksine, AKP,
dershaneleri eğitim sistemimizin merkezine taşımaya devam
ediyor. Eskiden öğrenciler sadece son yıl dershaneye devam ederken
seviye belirleme sınavlarıyla birlikte bu süreklilik arz etmeye
başlamıştır. Böylece dershaneler örgün eğitime
alternatif kurumlar hâline gelmişlerdir. Sürecin bu şekilde devam
etmesi hâlinde dershanelerin örgün eğitimin yerini alması kimseyi
şaşırtmasın. Çözüm, okullardaki eğitimi sınav
kazanabilecek seviyeye getirebilmektir. Tabii ki bu konuda görev ve sorumluluk
iktidarındır. Ancak, sorunun ne olduğunu yedi yıldır
anlayamayan iktidardan çözüm beklemenin pembe bir hayal olduğu ayan beyan
ortadadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özel dershaneler paralı eğitim yaparak
zengin olanlar lehine bir fırsat eşitsizliği yaratmaktadır.
Üzerinde dikkatle durulması gereken önemli bir boyut da
yarattığı bu fırsat eşitsizliğinin nasıl
giderileceğidir. Okullarda verilen eğitimle çocuğunun sınav
kazanamayacağını düşünen velilerimiz, maddi imkânları
yetersiz bile olsa, tabir caizse, bacaklarına baltayı vurarak
çocuklarını dershaneye göndermenin bir yolunu aramaktadırlar.
Konunun iki tarafı da keskin bıçaktır. Çocuğunu dershaneye
gönderse parası yok, göndermese sınavı kazanamayacak.
Değerli milletvekilleri,
bir çocuğun babasına Sen beni dershaneye göndermediğin için ben
sınavı kazanamadım. Sınavı
kazanamadığım için de iyi bir meslek sahibi olamadım.
demesi , o babanın kolay kolay altından kalkabileceği bir durum
değildir.
Dershanelerin
yarattığı fırsat eşitsizliği, fakir aile
çocuklarının iyi bir eğitimle iyi bir iş bulma
imkânını gerçekten ortadan kaldırmaktadır. Cumhuriyetimizin
en büyük başarısı eğitimdir. Fakir aile çocukları
eğitim yoluyla bürokraside ve iş hayatında yükselebilmekte,
böylece eğitim, sınıflar arasındaki hareketliliğin,
toplumsal birlik ve barışımızın en önemli
teminatını oluşturmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biliniyor ki ilk ve ortaöğretimde 15 milyon
civarında öğrencimiz var. Bu öğrencilerin en az beşte 1i
sınava giriyor. Dolayısıyla, 3 milyon öğrenci her yıl
sınava girerken bunların ancak üçte 1i dershaneye gidebiliyor.
Netice itibarıyla, dershaneye gidenler ile gitmeyenler arasında
adaletsiz bir yarış oluyor.
Burada dikkati çeken nokta,
dershaneye gidemeyen üçte 2lik kısım ülke gerçeğinin bir
doğal sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Yani bu da
ülke nüfusunun üçte 2sinin yoksulluk sınırının
altında yaşıyor olmasıdır. İşte, esas sorun
da buradadır çünkü yoksul aileler çocuklarını dershaneye
gönderemiyor, gönderenler de borçlarına borç katarak çocuklarına
gelecek sağlamaya çalışıyorlar. İyi niyetle ihdas
edilmiş olan dershanelerin yarattığı fırsat
eşitsizliği özellikle fakir aile çocuklarının iyi bir
eğitim almasını engellediği gibi sonuçta iyi bir iş
bulma imkânını da azaltmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak önerimiz -altını çizerek ifade
ediyorum ki- ülkemizin eğitim sisteminde oluşan bir boşluğu
doldurmaya çalışan 100 bine yakın istihdamın
oluştuğu özel dershaneleri ve
çalışanlarını mağdur etmeden bu kurulu gücün ve
varlığın eğitim sistemimize bir şekilde entegre
edilmesidir ama her şeyden evvel yapılması gereken, mevcut
okullarımızda verilen eğitimin tekrar gözden geçirilmesidir.
Bununla beraber, her yıl
ailelerin ve çocuklarımızın kâbusu hâline gelen sınav
sistemi de mutlaka masaya yatırılmalıdır. Özel dershaneler
sistemi, eğitim sistemimizi son derece karmaşık ve çözülmesi zor
sorunlarla karşı karşıya bıraktığı bir
vakıadır. Bunu Sayın Başbakanımız da teyit
etmektedir. Önerimizi kabul ettiğiniz takdirde, kurulacak komisyonun
birçok çözüm üreterek bir rapor ortaya çıkaracağına
inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Serdaroğlu.
MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) Böylece, Sayın Başbakanımızın da anlamakta
sıkıntı çektiği bir konuyu hep birlikte araştırıp
ortaya çıkaracağız. Bu sebeple de bu grup önerimizi,
konuşmamızın başında da ifade ettiğim gibi,
sıradan bir önerge olarak değerlendirmeyin. Lütfen ama lütfen bu
önergemizi hep birlikte gündeme alalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Serdaroğlu.
Sayın İçli burada
mı? Yok.
Sayın Engin Altay, Sinop
Milletvekili, lehte.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; MHP Grubunun, özel dershanelerin eğitimde
yarattığı fırsat eşitsizliğinin
araştırılması ile ilgili verdikleri Meclis
araştırma önergesi üzerinde grubumun ve şahsımın
görüşlerini açıklamak için söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önergeye geçmeden önce bir
duygumu, bir hissimi yüce Meclisle ve milletimizle paylaşmayı da bir
görev sayıyorum.
Sayın milletvekilleri,
demokrasilerde, hele hele parlamenter demokrasilerde Başbakanla
Genelkurmay Başkanının gizli görüşme yapması diye bir
usul yoktur. Hele bu görüşmeyi -Millî Güvenlik Kurulu olur, şu bu
olur, anlarız- İstanbulda bir yerde gerçekleştiriyorlar ve
sonra birisi O açıklarsa ben açıklarım., birisi, işte
Benimle mezara gider. şeklinde şeyler söyleniyorsa, bu ülkede,
bunun, demokrasinin hiçbir parametresinde, hiçbir demokratik anlayış
içerisinde kabul edilmesi mümkün değildir.
Ben, buradan, bu milletin bir
vekili olarak Sayın Başbakana bir çağrıda bulunuyorum: En
kötü ihtimalle Parlamentoda bir kapalı oturumda milletvekillerine bu
görüşmeyi anlatmak Başbakanın görevidir. Başbakan buna
mecburdur. Yok, Başbakan bunu yapmıyorsa, ben, maalesef bu ülkedeki
düzenin parlamenter demokrasi mi yoksa bir oligarşik diktatörlük mü
olduğu konusunda milletin kafasında şüpheler
uyandığı konusunu Meclisimizin, sizin bilginize sunmayı bir
görev sayıyorum. Türkiyede bir oligarşik diktatörlük yoktur,
Türkiyede parlamenter demokrasi vardır. Başbakanla Genelkurmay
Başkanı kapalı kapılar ardında pazarlık yapamazlar.
Ne Genelkurmay Başkanının hakkı ve haddidir ne Başbakanın
hakkı ve haddidir.
Tekrar altını
çizerek söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisine özel kapalı bir
oturumda Başbakanın gelip bu kürsüden bu konuşmayı
açıklamasını istiyorum ve bekliyorum. Milletvekilliğim
bitene kadar her vesileyle bu kürsüye çıktığımda bu
talebimi sürdüreceğimi de buradan ilan ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
bugün yaklaşık 20 milyona yakın ilk, ortaöğretim, okul
öncesi öğrencimiz karne aldı. Peşinen belirtmek isterim ki
2008-2009 eğitim öğretim yılı sonu ve sonuçları, hem
öğrencilerimize hem velilerimize hayırlı olsun.
Sevgili veliler,
çocuklarımızın karnesindeki kırık notlar bilin ki
onların kırık notları, onların zaafları,
onların başarısızlığı değildir.
Çocuklarınızı bu yüzden sakın ola incitmeyin. Bu
kırık notlar, yıllardır ülkemizdeki eğitim
sistemimizdeki fırsat eşitsizliğinin kırık
notlarıdır. Bu kırık notların adresi Hükûmettir, bu
kırık notların adresi Parlamentodur. Evet, çözüm merci
burasıdır.
Bu yüzden, MHP Grubunun
verdiği ve araştırılmasının son derece önemli
olduğunu gördüğüm, hissettiğim, bir eğitimci olarak bu
konunun da bu Meclis gündeminde, tam da gününde, karne verilen, karne
alınan bir günde, 2008-2009 eğitim öğretim
yılının tamamlandığı bir günde gündeme
alınacağına çok inanıyorum. O yüzden de olabildiğince
sakin konuşmaya çalışıyorum ve
çalışacağım.
Değerli milletvekilleri,
eğitim bir ülkenin en önemli meselesidir. Sayın Başbakan hep
diyor ya: Adalet, emniyet, sağlık, bunlar öncelikli
hassasiyetlerimiz. Ama AKPnin icraatına baktığımızda
pek öyle olmadığını görüyoruz. Bakın, mesela özel
dershaneler konumuz. İki altı yıllık dilim vereceğim
size yani 1996-2002, 2002-2008. Şimdi, 1996dan sizin Türkiyeyi
devraldığınız döneme kadar geçen altı yıllık
dilimde özel dershanelerin artış oranı, sayın
milletvekilleri, yüzde 41dir, yüzde 41. Sonra siz geldiniz, devletin
direksiyonuna geçtiniz, bir altı yıl geldik, altı yıl
içinde, iktidarınız döneminde sizin özel dershanelerdeki
artış oranı ne biliyor musunuz? Yüzde 100,8. Sizden önceki
altı yılda yüzde 41, sizin altı yıllık döneminizde
100,8. Bu sevinilecek bir şey değil, bu üzülünülecek bir şey. Bu
Eğitimde yanlış yaptık, eğitimde bir şeyler
doğru gitmiyor ki devletin okullarına, devletin öğretmenine,
öğrenciler, veliler itibar etmiyor ki büyük bir dershane talebi doğdu.
diye sizi düşündürmesi gereken bir şey sayın milletvekilleri.
Böyle bir şey olabilir
mi? Yani dershaneler
Evet, biz dershanelere zinhar karşı
değiliz. Biz dershanelerin millî eğitim sistemi içinde yeniden
entegre edilmesini, ekonomiye kazandırılmasını savunuyoruz.
Dünyanın hangi ülkesinde, hangi gelişmiş ülkesinde böyle bir
garabet var? Bunu hiçbir mantıkla açıklayabilmemiz, değerli
milletvekilleri, mümkün değildir.
Şimdi, bir
araştırma yapılmış. Sayın milletvekilleri,
eğitim hepimizin. Hepinizin çocuğu ya da torunu bugün karne
aldı. Bir araştırma yapılmış, sadece
öğretmen ve yöneticilerimizin, Türkiyedeki öğretmen ve
yöneticilerimizin yüzde 5,3ü okullardaki eğitimi yeterli buluyor. Yani
yüzde 84,7si Türkiyenin öğretmenlerinin -düşünce ayrımı
yapmaksızın- ve yöneticilerinin yüzde 87,7si Türk millî eğitim
sistemindeki eğitim-öğretim hizmetlerini, kalitesini yetersiz buluyor
ve bir dönemde bir çocuğun ilköğretim 5inci sınıftan
ÖSSye kadar uzanan zinciri, bir kuşağın maliyeti bize, özel
öğretim maliyeti, dershane maliyeti 8,4 milyar dolar.
Sayın milletvekilleri,
başka bir rakam söyleyeyim ben size: Türkiyenin bir yıllık özel
dershane için harcadığı para, Yükseköğretim Kurulunun -yani
üniversiteleri de içine koyarak söylüyorum - bütçesinden fazladır.
Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde de böyle bir tabloyla
karşılaşabilmeniz mümkün değildir.
Şimdi, yasama, yürütme,
yargı. En tepede yasama var, burası var, bu çatı var. Dün her ne
kadar çatı aktıysa da bu çatı önemli bir çatıdır. Bu
çatıda bulunan bizler, sizler, Türkiyenin bu en temel meselesinde
Canım, bu muhalefetten geldi, bunu görüşmeyiverelim diyemezsiniz.
Çocuklarımıza, torunlarımıza karşı bu konuda
gerçekten insani, siyasi, vicdani sorumluluklarımızla baş
başayız. Bunu bir kere belirtmek istiyorum.
On beş yıllık
özel öğretime harcayacağımız, özel dershanelere Türkiyenin
harcayacağı parayla, yapılan bir araştırmaya göre, 162
adet birinci sınıf üniversite yapmak mümkün ve böylece 567 bin
öğrenciye de yükseköğretimin kapısını açmak mümkün.
Böyle bir kaynağı, Türkiyenin bu şekilde sarf etmesi, hovardaca
kullanması çok akla yatkın değildir sayın milletvekilleri.
Bu konuda gerçekten hassasiyetinizi rica ediyorum.
Bakınız, 2008
itibarıyla ÖSSye 1 milyon 645 bin öğrencimiz giriyor, sadece ve
sadece 265 bini bir lisans programına yerleştiriliyor. Bunu
düşünmemiz lazım. SBSlere giren öğrenci sayısı
yılda 3 milyon civarındadır. Demek ki ÖSS, SBS, 5 milyon
yıllık bir sirkülasyon, 5 milyon öğrencimiz böyle bir sınav
kulvarında. Bu 5 milyon öğrencimizin -bendeki verilere göre- yüzde
25i dershaneye gidiyor, gidebiliyor. Okullardaki, devlet okullarındaki
eğitimdeki fırsat eşitsizliğinden kaynaklı nitelik
probleminin ayrıntılarına girmiyorum. Ama sayın
milletvekilleri, şu sizi üzmüyor mu? 5 milyonun 1 milyon 500 bini, 1
milyon 750 bini bu olanaktan yararlanabiliyor, 3 milyon 250 bini
yararlanamıyor. O 3 milyon 250 bin öğrenci de bu milletin
evladı, o 1 milyon 750 bin öğrenci de bu milletin evladı.
Oradakiler buradakiler, fırsatı olanlar olmayanlar
Bunu bizim kabul
edebilmemiz inanın mümkün değildir. Teker teker
vicdanlarınızda sizin de bu hâlden memnun
olmadığınızı, bir şeyler yapılması
gerektiğini düşündüğünüzü biliyorum. Bir şeyler yapacak
merci burasıdır, bu yüce çatıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bir şeyler yapılmalı ama birileri izin
vermiyor.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Sayın Başkanım, iki dakika verir misiniz?
BAŞKAN İki dakika
mı vereyim, peki.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Bu hassasiyet içerisinde, bakın değerli arkadaşlar, Millî
Eğitim Bakanlığının bursları var. 2008-2009
istatistik yıllığını açın, bir inceleyin.
Burslulukla ilgili, Millî Eğitim Bakanımız
Yani bunu anlamakta
güçlük çekiyorum; ilköğretimde burs alan öğrenci oranı yüzde 53,
ticaret turizmde yüzde 7, erkek teknikte yüzde 33, din öğretiminde yüzde
107! Elbette hepsi bizim. dedim, gene söylüyorum ama bu makas niye bu kadar
açık? Bunu da otomatiğe bağlanmış Millî Eğitim
Bakanlığının otomatikten derhâl alınıp, yeniden,
insani duyguları hâkim bir kadro tarafından yönetilmesi lazım
geldiği için söylüyorum.
Sayın Başbakan,
önceki Sayın Millî Eğitim Bakanı her vesileyle şunu söyler:
Efendim, devri iktidarımızda 130 bin derslik yaptık. Mitingde
söyler, Mecliste söyler, bütçede söyler, söyler, söyler, söyler
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Doğru söylüyorlar!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Müteahhitlere kazandırdılar ama,
müteahhitlere kazandırdılar!
ENGİN ALTAY (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, eyvallah, eyvallah, ben
yalanlamıyorum, Millî Eğitim Bakanlığı 2008-2009
istatistik yıllığı yalanlıyor. Bakın,
yıllıktan söylüyorum, sayfa numarası bile verebilirim. Sizin
devraldığınız Türkiyede ilköğretimde 280 bin derslik
var, bugün 320 bin, 40 bin artış var; ortaöğretimde 102 binle
devraldınız, bugün 109 bin, 6.800 artış var. Yani 47.027
derslik artırmışsınız, eyvallah, teşekkür
ediyoruz ama bu 130 bin nereden çıkıyor? Bu rakam Millî Eğitim
Bakanlığının istatistik yıllığından
alınmıştır, ben uydurmuyorum. Ya Millî Eğitim
Bakanlığının istatistik bölümündeki yöneticiler bu işi
bilmiyor ya da Başbakan bilmiyor.
Başkanın
müsamahasını daha fazla zorlamak istemiyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Onu hep yapıyorlar, bu aldatmacayı. Bu ülkede
TÜİKi bile yalancı yaptılar. Mübalağada bu kadar ileri
gitmek
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Altay.
Milliyetçi Hareket Partisinin
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, aleyhte söz istemi
BAŞKAN Aleyhte söz
talebi yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok mu?
BAŞKAN Yok, yani
konuşacak arkadaşlar vazgeçtiler.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ben varım Başkanım.
BAŞKAN Hayır, ben
buraya müracaatları aldım, o arkadaşlar bana vazgeçtiklerini
söylediler.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı istiyoruz.
TAYFUR SÜNER (Antalya)
Karar yeter sayısı arayın lütfen.
BAŞKAN Evet, bir
sayayım arkadaşlar çünkü başladım oylamaya.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir. [CHP ve MHP sıralarından
alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı aramadınız değil mi efendim?
BAŞKAN Hayır,
oylamaya başladım, o zaman talep olmadı.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
3.- (10/30,
10/231, 10/251, 10/269, 10/275) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat
19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun,
12/06/2009 Cuma günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy biriliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan
(10/30), (10/231), (10/251), (10/269) ile (10/275) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/06/2009
Cuma günlü birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bu
gün saat 19.00a kadar çalışması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisiyle ilgili olarak lehte Antalya Milletvekili Osman Kaptan.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; orman
yangınları konusunda ben ve 21 milletvekili
arkadaşımızın 4/8/2008 tarihinde verdiğimiz Meclis
araştırma önergesi ile bu konuda verilen diğer önergelerin Genel
Kurul gündemine alınması lehinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
2003-2007 yılları arasında Ağrı, Iğdır,
Muş, Van ve Nevşehir illeri dışındaki yetmiş
altı ilimizin tümünde yangın çıkmıştır. Geçen
yıl da yurdumuzun birçok yerinde, özellikle Gülnarda, Manavgatta,
Serikte, Çanakkalede ciddi, büyük orman yangınları olmuştur.
Son bir ay içinde de, tespit edebildiğimiz kadarıyla Bilecikte,
Adanada, Hatayda, Muğlada, İzmirde, Giresunda, Edremitte,
Zonguldakta orman yangınları çıkmıştır.
Sayın
arkadaşlarım, Sayın Orman Bakanının 2009
yılı bütçesini Plan ve Bütçe Komisyonunda sunuş kitapçığındaki
bilgilerde, 2003-2007 döneminde ortalama yanan alan
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmet yangınla mücadelede
başarısız olduğunu saklamak için gerçek rakamları
vermemekte, yanan alanları küçük göstermeye çalışmaktadır.
Örneğin: Geçen yıl Manavgat-Serik sınırları içinde
meydana gelen yangında yanan alanın Tarım Orman-Sen 17 bin
hektar olduğunu, orman mühendisleri odası
Sayın Bakan, yine
Yangına ilk on beş dakikada müdahale ediyoruz. diyor ancak
Manavgat -Serik yangın
bölgesinde, 3/8/2008de Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal
ile yaptığımız inceleme gezisinde bulunan arkadaşlarla
yapılan incelemede, Serik Karataş köyündeki 2
insanımızın, 60 evin, 88 ahır ve büyükbaş
hayvanın yanarak kül olduğunu bizzat yerinde gördük. Değil on
beş dakikada, yangın süresince hiçbir söndürme faaliyetinin yapılmadığını-yangın
altı gün, bir haftaya yakın
- Orman Bakanının
da köye gelmediğini muhtar ve köylüler bize söylemişlerdi.
Yine, Sayın Bakan, Plan
ve Bütçe Komisyonu toplantısında Yunanistanda olan yangın
bizde olsa kısa zamanda söndürürdük. demiştir. Sayın Bakan, siz
Türkiyedeki yangını kısa zamanda söndürdünüz mi ki de
Yunanistandakini söndürmeye çalışıyorsunuz? Geçen yıl
kasım ayının 9unda Finikede çıkan yangın derin bir
vadide olduğundan havadan müdahale yapılamadığı için
üç dört gün sürmüştür. Sayın arkadaşlar, neden havadan müdahale yapılamadı
biliyor musunuz? Yangın söndürme uçağımız yok da ondan.
Koskoca Türkiye'nin yangın söndürme uçağı yok. Yurt
dışından kiralananların da Ekim sonu, sezon sonu.
denmiş, sözleşmesi bitmiş; yangın işçilerine Sezon
bitti, işe paydos. denmiş. Kasım ayında Akdeniz
Bölgesinde yangın çıkacağını Orman
Bakanlığı tahmin edemiyorsa, tedbir alamıyorsa
ormanları artık Orman Bakanlığından da korumak
gerekiyor.
Sayın milletvekilleri,
ben Finikedeki yangının üçüncü gününde, ne zaman
söndürülebileceğini Orman Genel Müdür Yardımcısına sordum:
Bu akşam Finikede yağmur bekleniyor, yangın söner. dedi.
Nitekim, yağmur yağdı, yangın söndü. Sayın
arkadaşlarım, işte Türkiyedeki yangın söndürme işleri
böyle oluyor.
Sayın
arkadaşlarım, 4 Haziran 2009 günü, Genel Kurulda sorduğum
soruya, Sayın Bakan Geçen sene maalesef yangın helikopteri,
uçağı bulamadık ama bu sene erken davrandık, ocak
ayında ihaleye çıkıldı. dedi. Sayın Bakan, bu
ifadesiyle de geçen yıl uçak ihalesine geç
çıkıldığını, uçak bulamadıklarını
ifade ederek geçen yılki orman yangınlarının
sorumluluğunu da üzerine almış bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Amerikada, Avustralyada, Kanadada, Fransada,
İtalyada, İspanyada, Yunanistanda, kısaca dünyada orman
yangınını söndürme işine çok önem verilmektedir. Bu önem
verilmeden ve küresel ısınmadan dolayı iki yıl önce 1
milyon dolar olan ilk müdahale uçağı, 3 milyon dolara
çıkmıştır. Türkiyede devlete ait hiçbir orman yangını
söndürme uçağı ve helikopteri yoktur ancak Türk Hava Kurumuna ait her
biri 200 bin dolar fiyatında, eski model 12 adet, yangın
çıktığında etkili olabilen ilk müdahale uçakları
vardır. 2009 yılında Türk Hava Kurumu, 5 adet, 1970 model,
denizden, gölden su alabilen uçak satın almıştır. Bunlar da
kırk yıllıktır, modelleri çok eskidir.
Sayın
arkadaşlarım, kurban derilerinin Deniz Feneri yerine Türk Hava
Kurumuna verilmesi özendirilerek niye Türk Hava Kurumuna daha fazla, daha yeni
model yangın söndürme uçağı aldırılmamaktadır,
bunu merak ediyoruz. Yine, Sayın Başbakana 61 milyon dolara uçak
alınacağına, niye 20 tane yangına ilk müdahale
uçağı alınmamıştır? 6 tonluk uçaklar ise 30
milyon dolardır, bunlardan 2 tane uçak alınabilirdi. Obama kendine
uçak almıyor, iptal ediyor, bizim Başbakan ise kriz döneminde 60
milyon dolara uçak alıyor.
Şimdiye kadar diğer
ülkeler beşer yıllık ihale yaparken Türkiye hep bir
yıllık ihale yapmıştır. İlk defa bu yıl,
Orman Bakanlığı beş yıllık helikopter ve uçak
ihalesi yapmıştır ancak orman bölge müdürlükleri, bir
yıllık ihalelere devam etmektedir, bu yeterli değildir. Orman
bölge müdürlükleri de en az beş yıl süreli ihaleler
yapmalıdır. Kiralama yerine devlet kendi yangın söndürme
filosunu kurmalıdır. Sayın Başbakan uçak alımı konusunda
geçen yıl vermiş olduğu sözü tutmalıdır ve yangın
söndürme uçakları alınmalıdır. Özel girişimcilerin
orman yangın söndürme uçağı almaları da özendirilmelidir.
Sayın milletvekilleri,
istiyoruz ki ormanlarımız yanmasın, yakılmasın,
işgal edilmesin. İstiyoruz ki orman köylülerimizin sorunları
çözülsün. İstiyoruz ki orman işçilerimize sendikasını
değiştirme baskısı yapılmasın. İstiyoruz ki
2/B sorunu çözülsün, orman vasfını kaybetmiş yerler, parası
olana değil ekene biçene, üzerine ev yapana, üzerinde yaşayana
verilsin. İstiyoruz ki orman yangınlarını söndürmek için
rüzgârların dinmesini, yağmurun yağmasını
beklemeyelim.
Onun için,
araştırma önergemizin gündeme alınmasını diler, yüce
Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaptan.
Grup önerisinin aleyhinde
Pervin Buldan, Iğdır Milletvekili.
Buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin, orman yangınlarının
araştırılması için vermiş olduğu
araştırma önergesinin aleyhinde konuşmak için söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ayrıca Demokratik Toplum
Partisi Grubu olarak Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde 2008 yazı
boyunca devam eden orman yangınlarının
araştırılması için 19 Eylül 2008 tarihinde Diyarbakır
Milletvekilimiz Sayın Gültan Kışanakın vermiş
olduğu bir araştırma önergesi var, bu araştırma
önergelerinin birleştirilerek gündeme alınmasını biz de
talep ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
bu yıl uzun aradan sonra yağışlı, nispeten serin bir
bahar yaşadık. Haziran ayıyla birlikte havalar
ısınmaya, nem oranı düşmeye başladı ve biliyoruz
ki bu durum ülkemiz için orman yangını sinyali demektir. Nitekim
beş gün önce Balıkesirin Edremit ilçesinde çıkan orman yangınında
1 hektarlık ağaçlık alan zarar görmüştür. Edremit halkına
geçmiş olsun dileklerimizi bir kez daha buradan iletmek istiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Doğu ve Güneydoğu Bölgesi kurak iklimi dolayısıyla orman
yangınları açısından riskli bir bölgedir. Orman Genel
Müdürü, orman yangınlarına ilişkin yaptığı açıklamada,
2008 yılı için ocak-temmuz periyodunda 681 orman yangını
çıktığını,
3 Mart 2009da Suriyeden
Türkiyeye sıçrama tehlikesi olan orman yangınının
engellenmesi amacıyla Hatayın Yayladağı-Suriye
sınırında tampon bölge oluşturulmuş,
yangının Suriye sınırında durdurulması ve
söndürme işlemleri için Genelkurmay Başkanlığına
bağlı üç uçak, Çevre ve Orman Bakanlığına ait bir
helikopter görevlendirilmiştir. Müdahale dolayısıyla
yapılan toplantıya Kahramanmaraş Orman Bölge Müdür
Yardımcısı, Koruma Şube Müdürü, Reyhanlı
Kaymakamı, Yayladağı Kaymakamı Vekili, Antakya Orman
İşletme Müdürü ve diğer sorumlu yetkililer
katılmıştır. Bu etkili çalışma için elbette
Bakanlığımızı kutluyoruz. Çevre sorunları
yerkürenin sorunlarıdır; bölge, ülke, sınır tanımaz.
Sayın milletvekilleri,
her ne kadar yangın -medyanın konuyu gündeme
taşımamasının da etkisiyle olsa gerek- yeterince
bilinmemesine rağmen, 2008 yılı bahar aylarından itibaren
Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde sık sık orman ve mera yangınları
çıkmıştır. Bu yangınlara orman işletmesi, itfaiye
veya güvenlik güçleri müdahale etmediği gibi, bölge halkının da
müdahale etmesine izin verilmediği yönünde kamuoyunda yoğun
tartışmalar yaşandı. Sayın Bakana sormak isterim:
Ahmet Arifin dediği gibi, Fırattan sonra kimin yurdu?
İnsan Hakları
Derneği Diyarbakır Şubesinin bölgede yaşanan insan
hakları ihlallerine ilişkin 22/07/2008 tarihli Doğu ve
Güneydoğu Bölgesel İnsan Hakları Raporunda yalnızca 2008
Haziran ayında yirmi iki alanda orman yangını çıktığı,
fakat yangınlara müdahale edilmediği ve halkın müdahale etmesine
de izin verilmediği belirtilmektedir. Türkiye'nin batısında
görülen orman yangınlarına yaklaşım ile bölgedeki
yangınlara ilişkin tutum arasında farklılıklar
bulunduğuna dikkat çekilen raporda, bu durumun derin çelişkiler
içerdiği kaygısı dile getirilmiştir.
Bölgedeki orman
yangınları ve yangınlara resmî makamların
yaklaşımı kamuoyu vicdanını rahatsız edecek
boyutlara ulaşmıştır. Hatta Şırnakın Cizre
ilçesinde 28 Temmuz 2008 tarihinde orman yangınlarına resmî
makamların ilgisiz kalmasını protesto eden bir miting
düzenlenmiştir. Kalabalık bir kitlenin katıldığı
mitingde orman yangınları kınanmış, tüm iddialar
gündeme getirilmiş ve yetkililer göreve davet edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
burada ciddi bir sorun var. Komşu ülkelerdeki
yangına-yanlış anlaşılmasın- olması
gerektiği gibi müdahale edilirken kendi ülkemizde özellikle Güneydoğu
Anadolu Bölgesindeki yangınlara müdahale edilmediği, hatta
söndürülmesinin de engellendiği iddia edilmektedir. İzninizle 2008
yılı temmuz ayında yaşanan 27 yangından 2 örneği sizlere iletmek
isterim:
Diyarbakır ili Dolapdere mezrasında köylüler, 8 Temmuz
2008 tarihinde sabah saat beş buçuk civarlarında korucuların
önce mezraya doğru ateş açtıklarını, ardından
çevreyi ateşe verdiklerini, yüzlerce dönümlük mera ve bahçelerin
yandığını ifade etmiştir. Köylüler, hayvanların
da ateşin içinde kalarak telef olduğunu, yangını
söndürmelerine izin verilmediğini belirtmişlerdir. Konu ile ilgili
haber Biri bize yardım etsin." başlığıyla
basında yer almıştır fakat biz kamuoyuna yansıyan
resmî bir açıklama duymadık.
Bir diğer yangın da
yine Diyarbakırın Dicle ilçesine bağlı
Kırkpınar, Kurşunlu ve Kayaş köyleri çevresinde bulunan
ormanlık alanda 7 Eylül 2008 tarihinde yapılan operasyon
sırasında yaşanmıştır. Söz konusu bölgede yaklaşık
yirmi ayrı noktada çıkan orman yangını aynı gün
Diyarbakır Valiliğine bildirilmiş ancak yangın söndürme
çalışmaları başlatılmamıştır.
08 Eylül 2008 tarihinde Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır
Milletvekillimiz Sayın Gültan Kışanakın da eşlik
ettiği İHD, MAZLUMDER, GÖÇ-DER
Diyarbakır şubelerinin temsilcilerinden oluşan bir heyet
yangın yerine gitmiş, yangının devam ettiğini ve
müdahale edilmediğini gözlemlemişlerdir. Olay yerinde Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Veysel Eroğlu ile telefon görüşmesi
yapılmış, yangının civardaki yerleşim yerlerini
tehdit ettiği ifade edilmiş ve söndürme
çalışmalarının bir an önce başlatılması
talep edilmiştir. Sayın Bakan da gerekli talimatı
vereceğini bildirmiştir. Buna rağmen orman yangınına o
gün de müdahale edilmemiş, yangın söndürme çalışmaları
ancak bir gün sonra ve sayıca yetersiz bir ekip tarafından
başlatılmıştır. Yangın, büyük ölçüde, Dicle
ilçesinden giden kent sakinlerinin çabasıyla üçüncü gününde
söndürülmüştür. Ancak bu olayda da yetkililer, halkın yangına
müdahale etmesini engellemek isteyen bir yaklaşım içerisine
girmiştir. Dicle Belediye Başkanlığına bir yazı
gönderen Dicle Kaymakamlığı, yangını söndürmeye giden
halkın can güvenliğinden belediyenin sorumlu olduğunu belirterek
âdeta halkı yangın söndürme çalışmalarına
katılmaktan vazgeçirmeye çalışmıştır.
Bu iki örnekte anlatmaya
çalıştığımız durum, bölgede yaşanan tüm
orman yangınlarını yansıtmaktadır. Hatta bu olayda
milletvekilleri, belediye başkanları ve sivil toplum örgütleri, yetkilileri
harekete geçirmek için yoğun bir çaba içerisinde oldukları için
yangın üçüncü gününde söndürülebilmiştir.
Mardinin Nusaybin ilçesi
ormanlık alanında çıkan yangına uzun süre yetkililer
müdahale etmemiş, yangın belediye ile yöre halkının
çabaları sonucunda ancak sekiz gün sonra söndürülebilmiştir.
Bölgedeki ormanların seyrek olması, yangınların
hızlı ilerlemesini engellediği gibi bir süre sonra
kendiliğinden sönmesini de sağlamaktadır. Ayrıca bölgedeki
ormanlar genellikle meşe ağaçlarından oluşuyor ve meşe
ağacı da hem zor tutuşur hem de yavaş yanar. Bu durum da
orman yangınlarının yerleşim yerlerine
sıçramasını ve can kaybının olmasını
önlemiştir. Ancak 2008 yılı içerisinde çıkan orman
yangınları nedeniyle çok geniş bir alanda ormanlık tahrip
olmuştur.
Anayasanın 44, 45, 169
ve 170inci maddeleri ormanın korunmasını anayasal bir görev
olarak tanımlarken, 6831 sayılı Orman Kanununun 110uncu
maddesi de orman yangınlarına dair cezai hükümleri düzenlemektedir.
Bölgedeki orman yangınlarıyla ilgili iddialar aylarca yerel ve
yaygın medyada yer almasına rağmen Bakanlıkça resmî hiçbir
açıklama yapılmamış, kamuoyuyla paylaşılan hiçbir
önlem alınmamıştır.
2008 yılı
içerisinde Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde hangi noktalarda, kaç orman
yangını çıkmıştır? Bu yangınlarla ilgili
herhangi bir inceleme yapılmış mıdır? Bu
yangınların nedenleri ve sorumluları tespit edilmiş midir?
Ormanların güvenlik gerekçesiyle yakıldığı doğru
mudur? Bu yangınlarda tahrip olan ormanlık alan kaç hektardır?
Bu yangınlardan kaçı yetkili kurumların müdahalesi sonucunda
söndürülmüştür, kaçı halk tarafından söndürülmüş, kaçı
kendiliğinden sönmüştür? Yetkili kurumlar yangınlara neden geç
müdahale etmiştir ya da hiç müdahale etmemiştir? Operasyon
yapıldığı gerekçesiyle yetkili kurumların yangınlara
müdahale etmesi engellenmiş midir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
PERVİN BULDAN (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halkın orman
yangınlarını söndürmeye çalışması neden
engellenmiştir? Yangın bölgelerinin yeniden
ağaçlandırılması, tahrip olan ormanlık alanın
ıslahı ve iyileştirilmesi için bir çalışma
yapılıyor mu?
Bu ve benzeri sorular, olay
mahallinde ilgili tüm kurumların ve yöre halkının görüşleri
alınarak aydınlatılmak durumundadır. Yöre
halkının sosyal ve ekonomik hayatını olumsuz etkilemekte
olan orman yangınları, son dört-beş yılda, geçmişte
boşaltılan köylere geri dönüşlerle
başlamıştır. Orman yangınları köye dönüşleri
olumsuz etkileyecektir.
Ayrıntılı
olarak izah edildiği gibi, orman yangınlarının güvenlik
gerekçesiyle çıkartıldığı ya da operasyon
sırasında kullanılan askerî malzeme nedeniyle
çıktığı, yangın söndürme çalışmalarının
zamanında ve yeterli düzeyde yapılmadığı,
yaptırılmadığı, halkın kendi imkânlarıyla
yangınları söndürme çabalarının engellendiği yönünde
çok ciddi iddialar bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
hazirandayız, yangının bir mevsimi varsa eğer o mevsimin
başındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
PERVİN BULDAN (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Buldan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Ek sürenizi
vermiştim.
Buyurun.
PERVİN BULDAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bir yangın varsa, yanan,
bütün insanların ciğerleridir. Bir kaygı varsa, bu bir
yangına dönüşmeden birlikte açığa
çıkartmalıyız. Yanacak her fidanın vebali karar kılma
merciindedir. Bu yıl hiçbir canın ateşe düşmemesi
dileğiyle saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin lehinde,
Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre, buradan alınan hakla, muhalefet partileri olarak Meclis
Genel Kurulumuzda yaklaşık on günden bu yana devam ettiğimiz bir
denetim görevini yapıyoruz. İktidar partisi grubunun sözlü sorulara
cevap verilmesi hususunu salı ve çarşamba gününden kaldıran bir
aylık grup önerisinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
muhalefet partileri olarak milletin beklentilerini ve tenkitlerini buraya
getirebilmenin bir başka yolu bulunamadığı için bu yola
tevessül ediyoruz.
Bence de doğru
olmuştur, daha önce de ifade ettiğim gibi burada ülkenin gündemindeki
önemli konuları, bu konuların araştırılmasıyla
ilgili verilmiş önergeleri tartışıyoruz. Bunu bir muhalefet
aracı, bunu bir engelleme aracı olarak görmeden, gerçekten ülke
sorunlarının tartışılmasına bir fırsat
olarak değerlendirmek ve keşke mümkün olabilse bir sayın bakan
gelse bu konuştuğumuz konularla ilgili açıklayıcı
bilgiler de vererek toplumun bizden beklediği hususları gerçekten
samimiyetle, ciddiyetle ele aldığımızın ifadesini
ortaya koyabilsek ama bu maalesef böyle olmuyor, bakın burada
çığlık çığlığa konuşuluyor.
Şimdi, biraz önceki
önergede, şimdi konuşulan önergede, sizlerin buna
katılmadığınızı kabullenebilmek mümkün
değil. Yani özel dershanelerin, Türk eğitim sisteminin çok önemli bir
meselesi olan özel dershanelerin içinde bulunduğu durumu, bunun
getirdiği toplumsal yansımayı, sorunları
araştırıp tedbirlerini, çözümlerini önermek bu Meclisin görevi
değil mi? Bu görev, yalnız muhalefetin dillendirmesiyle mi, yoksa
iktidar partisinin de sahiplenerek Gerçekten bu konuyu tartışmamız
gerekir. diyerek sahiplenmesinden mi geçer, bunu milletin takdirine sunuyorum.
Şimdi, yangın
mevsimine giriyoruz. Türkiyemiz her yıl yaklaşık 3 bin adet
orman yangını yaşıyor ve bu yangınlarda yine
yaklaşık ortalama 12 bin hektara yakın ormanımız
yanıyor. Yeniden kazanılması çok zor olan, uzun yıllara
dayalı olan ormanlarımız gözlerimizin önünde cayır
cayır yanıyor. Geçen seneyi hatırlayınız lütfen. Bir
hafta süreyle Antalya ormanları yandı. 17 bin hektara yakın
orman yandı.
Burada bir eksiklik var,
burada bir yanlışlık var. Ben orman teşkilatının,
Orman Genel Müdürlüğünün ve tüm birimlerinin, orman mühendislerinin ve tüm
Orman Genel Müdürlüğü çalışanlarının bu yöndeki
yoğun gayretlerini bir orman yüksek mühendisi olarak biliyorum ama bir
yerde bir eksiklik var ki bir yangın bir haftada söndürülemiyor ve 17 bin
hektar orman yanıyor. Şimdi, yine aynı korkulu günlerin
eşiğindeyiz.
Değerli milletvekilleri,
getirdiğimiz araştırma önergesiyle Meclis olarak, Genel Kurul
olarak bu konuda Hükûmete yardımcı olmak maksadıyla, bu konunun
sebeplerinin araştırılması, mümkünse birtakım çözüm
önerilerinin belirlenmesi ve Hükûmete duyurulması amacıyla böyle bir
önerge verdik. Cumhuriyet Halk Partisinin, diğer partilerin, bizim
partimizin de Milliyetçi Hareket Partisinin- bu konudaki önergelerinin
birleştirilerek gündeme alınmasını, Sayın Bakanın
da gelerek, sizlerin de katılımıyla bu konunun
tartışılmasını, en azından
tartışılmasını, eğer mümkünse de bu konuyu daha
derinlemesine tartışmak üzere bir heyetin
oluşturulmasını talep ediyoruz ama maalesef üzülerek ifade
ediyorum, dinlemeye bile değer bulmuyorsunuz sayın iktidar partisi
milletvekilleri; sanki bu memleket sizin değil, sanki bu sorunlar sizin
değil; sanki millet sizi buraya, bu sorunları çözmek için seçip
göndermedi. Maalesef, üzülerek ifade ediyorum.
Şimdi, bakınız
bir araştırma önergesi verdik, dedik ki: Orman
yangınlarının söndürülmesiyle görevli olan, sorumlu olan ve de
yetkili olan Çevre ve Orman Bakanlığının bir ihalesini
yaşadık ocak ayında. Orman yangınlarında
kullanılmak üzere, beş yıl süreyle on üç helikopter ve yedi
yıl süreyle de dört adet amfibik uçakların kiralanmasıyla ilgili
bir ihale yapıldı.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bedellerine bakacak olursanız, yaklaşık 400
milyon dolara ulaşan bir bedel. Şimdi, biz bu orman
yangınlarını her sene yaşıyoruz ve her sene
kiralık uçaklarla bu yangınları söndürmeye
çalışıyoruz ama söndüremiyoruz. Soruyoruz -soru önergesi de
vermiş Sayın Adana Milletvekilimiz Kürşat Atılgan- yani,
niye bir helikopter filosu, yangın söndürme uçak filosu kurmuyoruz da her
sene, menşei belli olmayan, kapasitesi belli olmayan ve yangın
söndürme noktasında da başarısızlığı
tescilli, başaramayan böyle bir yolda ısrar ediyoruz diye soru
soruyoruz, cevap yok. Nereden alınacağı henüz daha belli
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Otuz beş yaşında, gelen uçak, otuz
beş yaşında!
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Bu uçakların henüz temin edilip edilmediği de meçhul. Bu ihale
yapıldıktan sonra biliyoruz ki ihaleyi alan firma Rusya
pazarında kiralayacak uçak arayışına girdi. Yok böyle bir
şey.
Değerli milletvekilleri,
bu ülke bizim. Bazı değerleri çok uzun zaman içerisinde
kazanabilirsiniz. Ormanlar bunlardan biri ve ormanlar birtakım sebeplerle
yanıyor; 17 bin hektar Antalya ormanları... Ben orman yüksek mühendisiyim.
Ormanların nasıl korunduğunu, nasıl
kazanıldığını... Yalnız ağaç yanmıyor
orada; orada hayatlar yanıyor, içinde yaşayan köylüsüyle, tüm
canlılarıyla yanıyor. Dolayısıyla, bu konu bu ülkenin
ciddi bir konusu. Bu konuyu araştırmak herkesten önce bu Meclisin
görevi. Gelin, bir araştırma önergesiyle
oluşturacağımız bir komisyonla orman
yangınlarının sebeplerini sorgulayalım,
oluşturacağımız çözüm önerilerini Hükûmete teklif edelim ve
bu sorunun çözümüne katkı verelim. Talebimiz bu. Bunu gerçekleştirmek
için verdiğimiz araştırma önergesi, maalesef, iktidar partisinin
grup başkan vekilleri tarafından, muhalefetin Meclisin
çalışmasını engellemesi olarak nitelendiriliyor ve
onların oyları doğrultusunda, sizler de maalesef meseleye gereken
duyarlılığı göstermiyorsunuz.
Sonuç itibarıyla,
ısrarla söylediğimiz gibi bu ülkenin sorunlarını, bu
toplumun beklentilerini tartışmak, çözüm yollarını üretmek
sorumlusu olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu ve siz sayın
milletvekillerinin, bir iktidar-muhalefet inatlaşması uğruna bu
duyarsızlığa hakkınız olmadığı
kanaatindeyiz.
Tekrar ediyorum,
yaklaşık yüzde 27si ormanlarla kaplı olan ülkemizin, Hataydan
İstanbula kadar tüm sahil şeridinde 12 milyon, yani orman
varlığımızın yarıdan fazlası orman
yangınları tehdidi altındadır, birinci derecede
değilse bile büyük oranda orman yangınları tehdidi
altındadır. Bu geniş sahada çıkması muhtemel
yangınları önlemek için alınması gereken tedbirleri
Hükûmetin aldığı tedbirler veya Orman Genel Müdürlüğünün
aldığı tedbirler yeterli olmuyor ki bu yangınlar
azalmıyor. 2 bin adet dolayında gelişiyordu, şimdi
sayısı 3 bine doğru çıkıyor. 12 bin hektara yakın
orman yanıyor. Geçen sene yalnız Antalyada bir haftada 17 bin
hektar, 16 bin küsur hektar orman yandı.
Değerli milletvekilleri,
duyarsız kalmaya, ilgisiz kalmaya hakkımızın
olmadığı bir olayı tartışıyoruz ve biz,
muhalefet partileri olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizleri
duyarlı olmaya ve bu konuda, milletin adına, milletten aldığınız
sorumlulukla bu konuyu araştırıp, çözümleri birlikte üretmeye
sizleri davet ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu bu araştırma önergesi, bu anlamda bütün
Meclisin önergesi olmak durumunda. Buna benzer önergeyi Milliyetçi Hareket
Partisi de vermiş, diğer muhalefet partisi de vermiş, birleştirerek
getiriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Biz de diyoruz ki: Geliniz, bunu gündeme alalım, görüşmelerini
yapalım, içimizden bir heyet oluşturarak Hükûmete, bürokrasiye
yardımcı olacak bir komisyon oluşturalım. Bu komisyon, hiç
olmazsa orman yangını sezonu açılmadan önce bu konuda ilave
birtakım öneriler getirmeli ve bu ülke sorununa, bu millet sorununa katkı
vermeli diye düşünüyoruz.
Bunun için, bu önergenin
desteklenmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de talep ediyor,
destekleyeceğimizi de ifade ediyor, durumu bilgilerinize sunuyor,
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Grup önerisinin aleyhinde
Uşak Milletvekili Nuri Uslu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURİ USLU (Uşak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, orman yangınlarının
araştırılması üzerine verilen önerge üzerinde
konuşuyoruz.
Tabii ki, özellikle günümüzde
dünyanın geldiği bu noktada, küresel ısınmanın ve buna
dayalı olarak iklim değişikliğinin, özellikle dünyanın
Ekvatora yakın bölgelerini, Asyayı, Orta Asyayı ve özellikle
bizim bölgemizi, ülkemizi de kapsayan enlemi çok önemli derecede
etkilediğini son derecede biliyoruz.
Ormanlar, mutlaka
korunmalıdır. Büyük Atatürk ne demiş: Ormansız vatan yurt
değildir. Ormansız yurt vatan değildir. demiş.
Gerçekten
insanlığın yaşamı için, toplumumuzun geleceği
için, temiz, sağlıklı bir çevrede yaşayabilmemiz için,
nesillerimizin sağlıklı bir çevrede yaşayabilmesi için
ormanların varlığı son derece önemlidir.
Şimdi, bu anlamda, aslında
ilk bakışta verilen önerge yerinde gibi görülüyor, orman
yangınlarının araştırılması konusunda.
Şimdi, bir önerge niçin
verilir? Bir olayın üzerinde başarısızlık varsa,
yapılması gerekenler yapılmıyorsa, alınması
gereken tedbirler alınmıyorsa, burada bir eksiklik görülüyorsa,
oradaki eksikliğin veyahut da alınması gereken tedbirlerin
alınabilmesi için yüce Parlamentonun üyeleri ile bir araştırma
yapılabilir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Elli yaşındaki uçaklar dâhil, değil
mi?
NURİ USLU (Devamla)
Ancak, ben ömrünü -Sayın Şandırın da söylediği gibi,
ben de orman mühendisiyim- Orman Bakanlığının bölge
şefliğinden başlayıp ta müsteşarlığa kadar
görevlerini yapan bir kardeşiniz olarak bu konularda, orman
teşkilatımızın, orman teşkilatında
çalışan insanların, hatta ve hatta orman bölgelerinde
yaşayan insanlarımızı -onlar da bir mükelleftir, orman
yangınlarını söndürmekle mükelleftir- onları bile bu konuda
suçlamamız veya eksik görmemiz yanlıştır.
Ben bu konuda geçmişten
bu tarafa orman yangınlarının çok başarılı bir
şekilde söndürülebilmesi için orman teşkilatının ve ilgili
herkesin, her kurumun bu konuda gerekli tedbiri, yapılması gerekeni
yaptığını ve aldığını size
anlatabilirim.
Şimdi, orman
yangınları niçin oluyor?
Değerli milletvekilleri,
bu bir afettir. Siz çığın önüne geçebiliyor musunuz? Dolu
afetinin önüne geçebiliyor musunuz? Orman yangınları da
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Orman yangınlarıyla ilgili yapılacak bir şey yok mu yani?
NURİ USLU (Devamla)
Anlatacağım, anlatacağım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Ne anlatacaksın? Ormanlar yanacak!
NURİ USLU (Devamla)
Orman yangınları da bizim ülkemizin bulunduğu, Akdeniz
çevresindeki ülkelerin bulunduğu bölgede
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Her şeyi Allaha havale edelim o zaman!
NURİ USLU (Devamla)
eğer orman ağaç türü ibreli ağaçlardan oluşuyorsa
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Ormanların niye yandığı belli.
Müsteşarlık yapmış, yazıklar olsun!
NURİ USLU (Devamla)
iklim sıcaksa ve özellikle sonbahar aylarında iklime dayalı
olarak rüzgâr oluşuyorsa orman yangınlarını önlemeniz
mümkün değildir. Bakın, bu, şu demek değildir: Biz orman
yangınlarını
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bırak, ormanlar yansın Nuri Bey!
NURİ USLU (Devamla)
Şimdi, bak, şu mantığa bak, Allah aşkına bak:
Bırak, ormanlar yansın. Ne demek, bırak, ormanlar yansın?
(MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Onu söylüyorsunuz. Yapılacak hiçbir şey yok, her şey
yapılıyor!
NURİ USLU (Devamla)
Bakın, ben diyorum ki: Orman yangınlarının
çıkması ihtimaldir. Orman yangınları çıkacaktır
ama biz orman yangınlarının önlenmesi için elimizden gelen her
türlü tedbiri alıyoruz orman teşkilatı olarak.
Şimdi, orman
yangınlarının bir sezonu vardır; kasım ayında,
aralık ayında, ocak ayında orman yangınlarını
göremezsiniz; orman yangınları Egeden başlayarak mart, nisan
aylarında ve özellikle ağustos, temmuz, eylül aylarında artarak
ihtimalli olarak çıkar. Ancak orman teşkilatı ve orman
mühendisleri, orman yangınlarının önlenmesi üzerinde, bir bilim
dalı olarak, ta üniversiteden, üniversite sıralarından Orman
yangınları nasıl engellenir? Orman yangınının
hâli, hareketi nasıl gelişir, hangi etkilerin altında
gelişir? bunlar üzerinde ciddi anlamda eğitim alırlar. Bu
konuda da orman teşkilatı geçmişten bu tarafa her türlü tedbiri
almıştır. Sayın Şandır da bunu çok iyi biliyor
aslında.
Şimdi, ben şuraya
getireceğim olayı: Bakın, bu orman yangınlarıyla
ilgili olarak özellikle son yıllarda
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sorduğum soruya cevap verin. Yapılacak hiçbir şey yok mu?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Her şey dört dörtlük!
NURİ USLU (Devamla) -
Bakın, ben size bir örnek vereceğim: 2002 yılından önceki
on yılda ortalama 11 bin hektar orman alanı yanar iken 2002den
sonra, gelişen teknoloji, GPS aletleri ve buna benzer aletler ve yeni teknolojilerde
kullanılmak suretiyle, 2003 yılında
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Bu da kıyaslanacak şey mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
2008 yılında?
NURİ USLU (Devamla)
2008 yılında da 29 bin hektar orman yandı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Onu da söyle!
NURİ USLU (Devamla) -
Niçin yandı orman?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Niçin?
NURİ USLU (Devamla)
Tedbir alınmadığı için mi yandı?
OSMAN KAPTAN (Antalya)
Evet.
NURİ USLU (Devamla) -
Söndürmede geç kalındığı için mi yandı?
OSMAN KAPTAN (Antalya)
Bakan kendisi burada söyledi.
NURİ USLU (Devamla) -
Hayır
Hayır
Her türlü tedbir alındı, ancak
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yani o kadar hektar orman yanarken neredeydin?
NURİ USLU (Devamla) -
Bakın, bir şey, çok önemli bir şey söylüyorum size
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Koordinasyon eksikliğinden yandı.
BEKİR AKSOY (Ankara)
Elini cebinden çıkar!
NURİ USLU (Devamla)
Arkadaşlar
(AK PARTİ sıralarından Bize anlat. sesleri)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen dinleyin de bir hatip konuşsun.
NURİ USLU (Devamla) -
Şimdi, bir orman mühendisi olarak şunu size söylüyorum: Bir orman
yangınını -Sayın Şandırın gözünün içine
bakarak söylüyorum- bir orman yangınını bir işçi, bir
mühendis, erken yetişir, hava hâlleri uygun ise ayağıyla
söndürebilir. Eğer bir orman yangınını, zamanında
yetişemezseniz, hava hâlleri çok kötüyse, bin tane işçi, bin tane mühendisle
söndüremezsiniz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Niye yetişemiyorsunuz?
NURİ USLU (Devamla) Bu
bir afettir, bir savaştır; tamam mı? Ama bununla ilgili olarak
orman teşkilatı her türlü tedbiri aldı. Bakın, son
yıllarda gelişen teknolojiden de istifade ederek, uydu verilerini
kullanmak suretiyle tüm araç ve gereçlerini, GPS aletleriyle o kadar kontrol
ediyor ki, Orman Genel Müdürlüğüne giderseniz bu konuda size çok iyi
bilgiler verirler.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sorun teşkilatta değil, idarecilerinizde!
NURİ USLU (Devamla)
Orada Yangın Harekât Merkezi diye
bir merkez vardır; aynı, savaş harekât merkezi gibi bir merkez
vardır. Oradan tüm yangını, Türkiye'nin her tarafındaki
yangınları kontrol ediyorlar ve gelişen teknolojiden son
derecede istifade ediyorlar.
Bakın, bu orman
yangınları öyle hafife alınacak bir olay da değildir. 1
tane bölge müdürümüz olmak üzere, kaç tane işletme müdürü bilmiyorum ama
orman mühendisi ve işçilerimiz olmak üzere 84 tane kardeşimiz orman yangınlarında
canını vermiştir, canını! Orman
yangınlarını
Siz ormanları ne kadar seviyorsanız o
ormanların içinde yaşayan insanlar, orman teşkilatında
yaşayan insanlar da en az sizin kadar seviyorlar, kusura bakmayın.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Kim aksini iddia ediyor?
NURİ USLU (Devamla)
Şimdi, şunu açıklıkla söylüyorum: Bakın, bir
konuşmacı arkadaşımız dedi ki: Neden uçak filosu
kurmuyorsunuz? Çok güzel, söylemek çok güzel. Biz bunu o kadar çok
düşündük ki Neden uçak filosu kurmuyoruz, neden helikopter filosu
kurmuyoruz? diye. Her şey hesap kitap meselesi beyler, hesap kitap
meselesi. Hesabını kitabını yapmadan konuşursanız
olmaz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Saati 10 bin euro, 10 bin euro!
NURİ USLU (Devamla)
Şimdi, bakın biz bunun hesabını çok yaptık.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sizin ne hesabı yaptığınızı biliyoruz.
NURİ USLU (Devamla)
Filo kurmaktan kiralanmasının daha kârlı olduğuna kanaat
getirdik. İnanmıyorsanız orman teşkilatından gider
bunun hesabını, kitabını öğrenirsiniz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Elli yaşında uçak, elli yaşında!
NURİ USLU (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir yanlış bilgiyi
de buradan düzeltmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Elli yaşında uçak!
NURİ USLU (Devamla)
Şimdi, Malatyada orman yangını mı var konuşup
duruyorsun?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ben bu ülkenin parasına sahip
çıkıyorum.
BAŞKAN Sayın
Uslu, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
NURİ USLU (Devamla)
Şimdi, değerli milletvekilleri, şunu söyleyeceğim
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Vicdanında rahat mısın?
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, lütfen
NURİ USLU (Devamla)
Şimdi, değerli milletvekilleri, şunu söylüyorum: Bakın,
vicdanınız rahat olsun. Orman teşkilatı ve ormanın
içinde yaşayan orman köylüleri ve o insanlar canları pahasına
ormanların yangınlarını korumaktadır, ormanları
korumaktadır. Bundan hiç şüpheniz olmasın.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Orası doğru.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Biz buna bir şey demiyoruz.
NURİ USLU (Devamla) Alınması
gereken tedbirler de alınmaktadır. Sayın Şandır, bunu
çok iyi biliyor. Her türlü tedbir de
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Orası yanlış, orası yanlış!
NURİ USLU (Devamla)
Şunu söylemek istiyorum en son olarak: Yanan orman alanları da o
yıl içerisinde mutlaka ağaçlandırılır, bunu da
bilmenizi istirham ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bir diğer konu da yangın sezonu. Efendim, mayıs ayında,
nisan ayında yangın çıkıyor, niye helikopter
kiralamıyorsunuz; efendim, aralıkta niye helikopter
kiralamıyorsunuz?
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Türkiye'nin yedi bölgesinde iklim farklıdır. Bugün mart
ayında, şubat ayında İzmirde yangın çıkabilir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Uslu
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Yeter, yeter!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Nuri Bey, siz bakan
değilsiniz, bakan gibi cevap veriyorsunuz! Sanki uygulamanın
içindesin!
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, burada bütün
arkadaşlarımız tabii ki deneyimli, donanımlı ama orman
mühendisliğinin sorunlarını falan tartışmıyoruz,
diğer şeyleri tartışmıyoruz. Yani, gerektiği
şekilde ben on dakikalık, on bir dakikalık sürenin yeterli
olduğu kanaatindeyim. Onun için arkadaşlarımız haddi zorlamasınlar.
Son cümlelerinizi
alayım, buyurun efendim.
NURİ USLU (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Son olarak şunu söylemek
istiyorum değerli milletvekilleri: Vicdanınız müsterih olsun.
Orman teşkilatı, ormanların korunması, orman
yangınlarının önlenmesi konusunda her türlü tedbiri ve
teknolojiye de uygun olarak almaktadır. Buna inanabilirsiniz,
güvenebilirsiniz.
Saygılar sunuyorum,
hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Şandır, buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Müsaade ederseniz oradan
BAŞKAN Ne konuda
efendim, pardon?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Efendim, Sayın Sözcü ismimi birçok defa anarak benim söylediklerimin tersi
şeyler söyledi.
NURİ USLU (Uşak)
Sayın Şandır, seni sevdiğim için söylüyorum.
BAŞKAN Sayın
Şandır, isminizi söyledi, o konuda orman mühendisi olduğunuzu
vurguladı, Ben de orman mühendisiyim. dedi. Bu bir
AHMET YENİ (Samsun)
Meslektaşız. dedi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, efendim, hayır, öyle değil. Sayın
Sözcü, benim söylemediklerimin üzerine bir savunma getirdi.
BAŞKAN Sayın
Şandır, ben size söz vereyim ama böyle, sizin söylemediğiniz
hususunda bir söz ben şahsen duymadım. Böyle bir ifade
kullanmadı, ben duymadım yani.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Ben arz edeyim efendim, müsaade ederseniz ben arz edeyim.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakikalık süre veriyorum.
NURİ USLU (Uşak)
Sayın Şandır da bir meslektaşımız olduğu
için söylüyorum ben, yoksa...
AHMET YENİ (Samsun)
Sizi sevdiği için
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) Nuri Bey O daha iyi bilir. dedi.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, dinleyin lütfen.
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Uşak Milletvekili Nuri
Uslunun konuşmasında ismini zikrederek sözlerinin
çarpıtılması nedeniyle açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, Nuri Bey, Sayın Milletvekilimiz, bana göre
bir yanlış yaptı. Yanlış şu: Bizim burada
tenkidimiz orman idaresi değil, orman mühendisleri değil, orman
içinde yaşayan köylüler değil. Tabii ki onlar canhıraş
çığlıklarla orman yangınını söndürmeye
uğraşıyorlar. Bunu ben de biliyorum. Ama Sayın Nuri
Uslunun burada kalkıp da Orman idaresinin, Orman Genel
Müdürlüğünün, orman içinde yaşayan köylülerin bu yönde hiçbir eksiği
yoktur. demesi bana göre yakışıksız olmuştur. Benim
tenkidim, benim muhatabım onlar değil. Benim muhatabım sizsiniz.
Bakın, 2008 yılında 29 bin hektar orman yandı. Demek ki
alınması gereken bazı tedbirler yeterince ve zamanında
alınmadı, öyle mi? Biz de diyoruz ki: Gelin, bu alınamayan
tedbirlerin, hatta alınması gereken tedbirlerin
tartışmasını Genel Kurul olarak birlikte yapalım,
siyaset olarak birlikte yapalım. Niye topu orman teşkilatına
atıyorsunuz, orman içi köylüsüne atıyorsunuz? Sorumlu sizsiniz. Bu
ülkeyi yönetmek üzere, bu ülkenin değerlerini korumak üzere bu millet
yetkiyi ve sorumluluğu size verdi. Kendinizi kenara çekerek orman
köylüsünü, orman teşkilatını önümüze koymaya hakkınız
yok. Bu çok basit bir yaklaşım olmuştur,
yakışmamıştır.
Bir başka husus şu:
Bu bir muhalefet, bu bir akıl oyunu değil. Gerçekten, yangın
mevsimi geliyor. Arzu ederiz ki bin hektar yansın, hiç yanmasın ama
yanıyor arkadaş işte ya; sebebi şu, sebebi bu. Bu sebepler
üzerinde şu Genel Kurul olarak birlikte düşünmemizin ne mahzuru var.
Niye buna itiraz ediyorsunuz? Arzumuz bu. Yoksa ben de sizin kadar biliyorum,
orman teşkilatının bu konudaki birikimini, gayretini, becerisini
biliyoruz ama bizim -bu işin muhatabı siyaset, bu işin
muhatabı siyasi iktidar ve sizlersiniz- gelin, tedbirleri beraber
düşünelim teklifimize böyle bir yaklaşım getirmeniz doğru
olmamıştır.
Bunu arz etmek için söz
aldım Sayın Başkan.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
III.- Y O K L A
M A
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin oylamasından önce yoklama talebi vardır.
Arkadaşlarımı
tespit edeceğim: Sayın Özensoy, Sayın Şandır,
Sayın Çakmakoğlu, Sayın Günal, Sayın Aksoy, Sayın
Paksoy, Sayın Asil, Sayın Torlak, Sayın Yıldız,
Sayın Akcan, Sayın Homriş, Sayın Ural, Sayın Uslu,
Sayın Tankut, Sayın Akçay, Sayın Akkuş, Sayın Taner,
Sayın Ayhan, Sayın Kumcuoğlu, Sayın Uzunırmak,
Sayın Tanrıkulu.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/30,
10/231, 10/251, 10/269, 10/275) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat
19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
2.- Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 385 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Geçen birleşimde 35inci
madde kabul edilmişti.
Şimdi 36ncı madde
üzerinde önerge işlemi yapılacaktır. Madde üzerinde dört adet
önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı
kanun tasarısının 36ıncı maddesinde geçen
yetkilendirilen ibaresinin yetki verilen olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı
kanun tasarısının 36ncı maddesinde geçen yetkilendirilen
ibaresinin yetki verilmiş olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
TBMM
Başkanlığına
Halen Genel Kurulda
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 36ncı maddesinin ikinci fıkrasının
son satırındaki
yetkilendirilen
kelimesinin
selahiyetlendirilen
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Mehmet Şandır |
Ertuğrul Kumcuoğlu |
Mustafa Kalaycı |
|
|
Mersin |
Aydın |
Konya |
|
|
Erdal Sipahi |
Kürşat Atılgan |
Yılmaz Tankut |
|
|
İzmir |
Adana |
Adana |
|
Necati Özensoy |
|
|
|
|
Bursa |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
Sıra Sayılı Tasarının 36ncı Maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ergün Aydoğan |
Şevket Köse |
|
|
Malatya |
Balıkesir |
Adıyaman |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Köse, siz mi konuşacaksınız efendim?
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Evet, ben konuşacağım.
BAŞKAN Buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385
sıra sayılı yasa tasarısının 36ncı maddesi
için verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi en içten saygılarımla
selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
tasarının 36ncı maddesi Gider Vergisi Kanununun 39uncu
maddesi üzerinde değişiklik yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
basında yer alan ilginç bir haber Hükûmetin yine tehlikeli işlerin
peşinde olduğunu göstermektedir. Habere göre, AKP, yapacağı
bir değişiklikle, kültür ve turizm bölgeleri ile sahil şeridinde
belediyelerin imar uygulamaları ile bina ruhsatlarının
verilmesine ilişkin tüm yetkilerini Kültür ve Turizm
Bakanlığına bırakmaya hazırlanıyor. Bunun
gerekçesi ise ilginç sözlerle açıklanıyor. Bakınız, haberde
aynen şu satırlar yer almaktadır: Özellikle turizm bölgesi
kapsamındaki sahil yörelerinde küçük belediyelerin bu özellikli
konulardaki işlemler için gerekli insan kaynağı ve bilgi
birikimine yeterince sahip olmadığı
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla özel nitelikteki bu
alanlarda projelerin hızlı ve etkin şekilde yürütülmesini
teminen İmar Kanunu uyarınca yapılması gereken diğer
işlemlerde de Kültür ve Turizm Bakanlığının inisiyatif
alması uygun görülmüştür.
Değerli arkadaşlar,
bu yapılanı ne hukukla ne de vicdanla açıklama olanağı
yoktur. Seçimlerden önce sahil şeritlerinde bir sorun yoktu da, bu sahil
şeritleri Mart 2009 seçimiyle Cumhuriyet Halk Partisinin eline geçince mi
sorun oldu? Seçimden önce, AKPden başka bir partiye oy verenler, aleni,
bakanlar tarafından tehdit edildi. Demek ki bu tehditle kastedilenler
yapılmaya başlandı. Siz nasıl Cumhuriyet Halk Partisine oy
verirsiniz diye cezalandırılıyor bu illerimiz. Siyasi kinle
hareket etmek yanlıştır. AKP İktidarı bir an önce bu
tehlikeli girişimden vazgeçmelidir. Halkımız bu yapılanları
unutmaz ve unutmayacaktır.
Sayın milletvekilleri,
geçtiğimiz günlerde hububat alım fiyatları açıklandı.
Hemen şunu belirtmek gerekir ki, açıklama oldukça geç
yapılmıştır. Özellikle Diyarbakır, Adıyaman,
Şanlıurfa ve Mardin gibi tarımın il ekonomisinde çok önemli
bir yer tuttuğu illerde büyük sıkıntılar yaşandı.
Fiyat açıklanmadığı için üreticiler piyasa
şartlarında da satış yapamamış ya da çok
düşük fiyatlarla ürünlerini vermiştir. Şimdi, bu üreticilerin
zararını kim karşılayacaktır? Ürün
fiyatlarının neden geç açıklandığı ise ayrı
bir sorundur.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz 2008 yılı, kuraklık, petrol ve girdi
fiyatlarındaki büyük artışlar ve aynı zamanda yaşanan
kriz nedeniyle tarım sektörü için zor bir yıl olmuştu, ancak bir
önceki yılın şiddetli kuraklığı geçen yıl
yaşanmadığı için buğday üretimi bir önceki yıla
göre yüzde 3,2 oranında artarak yaklaşık 17,8 milyon ton olarak
gerçekleşmiştir. Bu rakam 20 milyon ton civarında olan Türkiye
ortalamasının çok altındaydı. Yani 2008 yılı
üretiminin düşük olmasının iki büyük nedeni vardır.
Bunlardan birincisi, yıllardır hükûmet politikalarının da
etkisiyle girdi-fiyat makasının üretici aleyhine açılması,
bunun sonucu olarak da tarıma ayrılan kaynakların
yetersizliğinden ötürü teknolojik açıdan bir tıkanma
yaşanması ve küçük üreticilerin yoğun biçimde tarım
sektörünü terk etmesiydi. Bir diğer nedeni ise kuraklıktı. Böyle
durumlarda en önemli önlem mekanizması Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye
sokulmamasıdır. Maalesef bizde bu müdahaleler zamanında
olmamakta ve üretici büyük oranda zarar gördükten sonra çeşitli önlem yöntemleri
açıklanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Ekerin
açıkladığı hububat fiyatları üretim maliyetlerinin
altında kalmıştır. Çeşitli meslek odaları ve
demokratik kitle örgütlerinin yaptığı araştırmalarda 1
kilogramlık buğday üretiminin maliyeti 60 ila 70 kuruş
arasında değişmektedir. Oysa Sayın Bakan kilogram
başına 50 kuruşluk bir oran açıklamıştır.
Birim fiyatları da bu konuda tatmin edici olmamış ve kilogram
başına 5 kuruşta kalmıştır. Üstelik
alımların peşin olarak değil bir aylık vadeyle
yapılacağı da söylenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
üreticilerimizi Hükûmet düşünmeyecekse kim düşünecek? Açıklanan
fiyatlara bakın, üreticilerimiz büyük bir hayal
kırıklığı yaşamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Köse, tamamlayınız konuşmanızı.
ŞEVKET KÖSE (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz yıl
piyasa fiyatı kilogram başına 56 kuruş olan buğdaya bu
yıl Hükûmet 50 kuruş vermektedir. Üreticiler alın terinin ve ekmeğinin
karşılığını yine alamayacaklardır. Bunun
önüne mutlaka geçilmelidir. Ya müdahale fiyatı ya da prim fiyatları
miktarları artırılarak üreticilerimize üretim maliyetinin
üstünde ürününü satma imkânı sağlanmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz yaptığı düzenlemelere
dikkat etmelidir. Biz ana muhalefet partisi olarak iktidarı iyi niyetle
uyarmaya devam edeceğiz.
Verdiğimiz önergenin
kabul edilmesini diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Köse.
Önergeyi
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
17.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
385 sıra
sayılı Tasarının 36ncı maddesi üzerinde verilen
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurulda
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 36 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının son satırındaki
yetkilendirilen
kelimesinin
selahiyetlendirilen
şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
385 sıra sayılı Kanun Tasarısının 36ncı
maddesinin 2nci fıkrasının son satırındaki yetkilendirilen
kelimesinin selahiyetlendirilen şeklinde değiştirilmesini
teklif ediyoruz. Biraz daha anlaşılır, kelimenin biraz daha
yetkin de olması noktasından bakmak lazım.
Tabii, bütün bu önergeleri
verirken vergi kanunlarını konuşuyoruz, Türkiyedeki
aksaklıkları konuşuyoruz. Biraz sonra söyleyeceklerime gülmeyeceksiniz
yalnız, geçen dönem özellikle Mecliste olanlar. Dün, üstat Ertuğrul
Kumcuoğlu hem Gelirler Genel Müdürlüğü yapmış hem de
Müsteşarlık yapmış bir insan olarak burada Vergi
kanunları Ben yaptım oldu. mantığıyla
değiştirilemez; hele hele KDV, öyle, kafasına göre
değiştirilemez. diye sizleri ikaz etti. Bugün de hâlâ birtakım
şeyler devam ediyor.
Geçen dönem tekstilin
sıkıntılarıyla ilgili -22nci Dönemde- araştırma
komisyonu kuruldu. O paketten de çıka çıka KDV indirimi
çıktı. O KDV indirimini niye yaptığınızı
acaba biliyor musunuz? Sonuçları nereye geldi acaba tekstille ilgili? KDV
indirimi de mamul mallarda yüzde 8e indi. Yani ithalatçının
ekmeğine yağ sürdünüz. Tekstilin problemi ithalatçıyla ve
uluslararası arenada rekabet etmekten başka bir şey değil.
Yani düşük kur-yüksek faiz politikasının getirdiği
sıkıntı varken ithalatçının gümrükte ödediği
yüzde 18 KDVyi yüzde 8e indirdiniz. Bir de üstüne üstelik Türkiyede
yapılan işlemleri yüzde 18de bıraktınız. Yani neydi
bunlar? İplik yüzde 8, dokuma yüzde 18, kumaş yüzde 8, boya ve apre
yüzde 18, konfeksiyon yüzde 18. Yani, Türkiyede imalat yapmak isteyen bir
insanın ortalama KDV miktarı yüzde 13leri buluyor ama ithalat yapan birisi yüzde 8le mal ediyor ve
malını iç piyasada öyle satıyor ve Türkiye şartlarında
imalat yapan bir tekstilci ithalatçıyla yüzde 5 oranında bir
haksız rekabete daha uğradı. İşte burada böyle gülüp
laf atarken yaptığınız icraatların sonuçları bunlar,
yansımaları da bunlar.
Yine vergilerle ilgili, vergi
adaletiyle ilgili madem konuşuyorsak Bursanın bu sene bütçeden,
Bursanın geçen yıl verdiği 5 katrilyonluk vergi gelirlerinden
Bursaya yansıması ne kadar oldu, onun da hesabını gelin
burada verin. Bursa bu yıl 12 milyarlık bütçeden
yatırımlarına ayırdıkları pay sadece 44,7 trilyon
lira, yani 44,7 milyon lira. Bursa verdiği 5 katrilyondan sadece yüzde
0,9unu geriye almış. Siz burada gülerken diğer şehirlere
veya işte başka şeylere de böyle Bursaya gelebilecek, Bursaya
gelmesi gereken, yatırımlara ayrılması gereken paylar bu
şekilde uçup gidiyor. Geçtiğimiz günlerde bir Van milletvekili
çıktı burada. Üç yılda Vana 585 milyon yatırım
yapıldı. dedi. Sizler, Bursa milletvekilleri olarak, iktidarın
Bursa milletvekilleri olarak bundan utanmalısınız.
Bursanın
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Ayıp, ayıp.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Nesi ayıp?
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Öyle konuşulur mu ya!
BAŞKAN Sayın
Özensoy, lütfen
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Bursa milletvekiline
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
Niye utanacağız?
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
- Siz Bursa milletvekili misiniz?
Bakın, Bursa 5 katrilyon
vergi verdi diyorum size. 12 milyarın içerisindeki Bursaya ayrılan
pay sadece 44 milyon lira. Bursanın Osmanlı döneminde treni var,
Bursanın tren yolu var, Bursanın bugün tren yolu yok. Bursanın
yapılan yatırımları, Bursaya yapılan
yatırımlar ortada. 57nci Hükûmet döneminde üçte 2si biten çevre
yolunu hâlâ bitirmediniz.
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Siz iktidardayken ne yaptınız?
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Havaalanı yaptık. Havaalanı şu anda Erzurum ve
Diyarbakırın dışında uçuş yapmıyor. Erzurum
ve Diyarbakıra yapılan uçuşlar da ortada.
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Yakışmıyor Necati.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
- Bursa, Ankaraya en uzak şehir. Bursadan Ankaraya gelmek için bir
kişi otobüse binerek ancak altı saatte gelebilir ama
Diyarbakırdan, Vandan ve en uzak şehirlerden dahi bir saatte
gelirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Onun için, Bursaya 57nci Hükûmet döneminde, o günkü parayla 70 trilyon
harcanarak havaalanı yapıldı. O havaalanı bugün
çalışmıyor, çalıştırılmıyor.
Bursanın hâli ortada.
Bursaya, tekstil şehri Bursaya yapılan o paketten bugün çıkan
teşvik ortada. Bursadan tekstil sektöründeki insanların
taşınmasını istiyorsunuz. Bursada tekstil sektörünü
bitirdiniz.
SONER AKSOY (Kütahya)
Bursada
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Siz Bursalı mısınız beyefendi? Bursa milletvekili
misiniz?
SONER AKSOY (Kütahya) Fark
etmez
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Bilmiyorsanız konuşmayın oradan, laf atmayın.
SONER AKSOY (Kütahya) Sen
bilmiyorsun.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Bursanın bütün rakamlarını ortaya koyarım ama siz ancak
orada, oturduğunuz yerde gülmekten, dalga geçmekten başka bir
şey bilmezsiniz. Bu dalga geçmenin de önümüzdeki seçimde hep birlikte
hesabını göreceğiz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın milletvekilleri
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı
kanun tasarısının 36ıncı maddesinde geçen
yetkilendirilen ibaresinin yetki verilmiş olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Ankara) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam bütünlüğü
sağlanması için değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı
kanun tasarısının 36ıncı maddesinde geçen
yetkilendirilen ibaresinin yetki verilen olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Ankara) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anlam bütünlüğü
sağlanması için değişiklik yapılmıştır.
III.- Y O K L A
M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Evet, önergeyi
oylarınıza sunacağım. Sunmadan önce bir yoklama talebi
vardır. Milletvekili arkadaşlarımın o talebini yerine
getireceğim.
Sayın Okay, Sayın
Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Durgun, Sayın Keleş,
Sayın Köse, Sayın Güner, Sayın Özkan, Sayın Öğüt,
Sayın Coşkunoğlu, Sayın Dibek, Sayın Diren, Sayın
Akıncı, Sayın Susam, Sayın Ağyüz, Sayın
Baratalı, Sayın Ahmet Küçük, Sayın Mengü, Sayın Arat,
Sayın Erbatur.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 20 arkadaşımızı tespit
ettim.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
37nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
Sıra Sayılı Kanun Tasarının 37inci maddesindeki
vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ibaresinin vergi, resim ve
harç yükümlülükleri şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
|
M. Akif Paksoy |
Yılmaz Tankut |
|
|
|
Kahramanmaraş |
Adana |
|
BAŞKAN Bundan sonra
okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir ve maddenin metinden
çıkarılmasına dairdir.
Üç önergeyi ayrı
ayrı okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 37 nci maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer madde
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Bekir Bozdağ |
Ahmet İyimaya |
Hakkı Suha Okay |
|
|
Yozgat |
Ankara |
Ankara |
|
|
Ahmet Yeni |
Yılmaz Helvacıoğlu |
Fahrettin Poyraz |
|
|
Samsun |
Siirt |
Bilecik |
|
Abdurrahman Arıcı |
|
|
|
|
Antalya |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
sıra sayılı yasa tasarısının 37 nci maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Bengi Yıldız |
Nuri Yaman |
|
|
Şırnak |
Batman |
Muş |
|
Fatma Kurtulan |
|
|
|
|
Van |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 37 nci maddenin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Ağyüz |
|
|
Trabzon |
Malatya |
Gaziantep |
|
|
Vahap Seçer |
Atilla Kart |
Şahin Mengü |
|
|
Mersin |
Konya |
Manisa |
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, bu önerge bizde yok.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunca yeni verildi, fotokopisini verelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bizde de yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, önergeyi bir lütfedip dağıtırsanız
BAŞKAN
Dağıttıracağım Sayın Vural.
Sayın Kaplan, buyurun
efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
karmaşa içinde arada bir doğru yapmak da iyi olur diye
düşünüyorum. Çünkü gerçekten ortaklaşılan bir gündem
olmayınca sürekli muhalefet önergeleri söz konusu olduğunda, çok
haklı konularda, çok önemli konularda
İktidar partisinin
verdiği araştırma önergeleri var benzer, muhalefet
gruplarının verdiği önergeler var benzer fakat
oylandığı zaman reddediliyor.
Şimdi, burada biz 37nci
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını isterken
şöyle bir gerekçeye dayandık: Avukatlık Kanunu özel bir kanun.
Bunun bir maddesi var, özel, 168inci madde. Burada bu özel maddeye istinaden
asgari ücret tarifeleri belirleniyor ve bu nedenle de bu yetkinin bu
şekilde kullanılması gerekirken ayrı bir yasa konusu yapılması
doğru değil.
Bir noktaya daha dikkat
çekmek istiyoruz. 6183 sayılı amme alacakları ile ilgili ulusal
yargı boyutu var, ulusal üstü yargı boyutu var. Ulusal üstü
yargıda Lüksemburg Adalet Divanı var, Lahey var, Strasburgda Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi var. Yani bunların zaten kendi iç tüzüklerine göre
ücretlendirme, gider durumlarını belirleyen yasa hükümleri var.
Bu açıdan, bizim
verdiğimiz önerge doğrultusunda daha sonra gelen iki önergenin de
aynı mahiyette olması nedeniyle birleştirildi. Bunu olumlu
karşılıyoruz, AKP Grubunun, CHPnin ve üç önergenin aynı
mahiyette olmasını. Sadece, söz almamın nedeni oylamada
yanlışlık yapmayın, buna hep beraber Evet oyu
kaldıracağız, yanlışlık olmasın, arada
kaynamasın. Bir maddede ortaklaştık, onu da gargaraya
getirmeyelim diyedir. Onun için söz aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Diğer önerge
sahiplerinden söz talebi?
Sayın Mengü, buyurun
efendim.
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra
sayılı Tasarının 37nci maddesinin tasarıdan
çıkarılması konusundaki önergemiz hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
bir vergi kanununda Avukatlık Kanununun düzenlenmesi hiçbir şekilde
kabul edilebilir bir davranış değildir. Maalesef üzülerek
söylüyorum, Maliye bürokratlarının yıllardır avukatlara ve
hukukçulara karşı hasmane bir tutum içinde oldukları herkesin
bildiği bir gerçektir. İlk defa olmuyor, Avukatlık Kanunu ve
avukatlık mesleğiyle ilgili ellerine geçen her fırsatta anlaşılmaz
bir şekilde davranış içinde bulunurlar. Maalesef bu
tasarının bir hükûmet tasarısı olduğundan da ben emin
değilim. Burada Hükûmet, maalesef Maliye bürokratlarının
oyuncağı hâline gelmiştir. Anayasa ihlal edilmektedir. Çok daha
makul bir düzenleme, Avukatlık Kanununun tarifesiyle ilgili yapılan
bir düzenleme ve yine vergi davalarıyla ilgili yapılan bir düzenleme
Danıştay 8. Dairesi tarafından Yapamazsın. diye
bozulmuştur. Bu dava Danıştay İdari Dava Daireleri Genel
Kurulunda beklerken böyle bir düzenlemenin getirilmesi Anayasanın
138inci maddesine aykırılık teşkil eder. Zira 138inci
maddeye göre her türlü kurum, kuruluş, yasama organı, yürütme
organı yani herkes bu mahkeme kararına saygılı olmak
mecburiyetinde. Bu mahkeme kararının sağından solundan
geçmek için getirilmiş düzenlemeler Anayasaya aykırıdır.
Değerli arkadaşlar,
Maliye bürokratları kendi görevini doğru yapmayarak avukatlık
mesleğine saldırmaktadırlar.
Bakın, elimde
istatistikler var, vergi idaresinin temyiz ettiği davaların sonuçları:
Mükellef lehine yüzde 88, vergi dairesi lehine yüzde 12, Danıştayda
temyiz edilen kurumlar vergisi uyuşmazlıklarında temyiz
başvurusuna vergi dairesi yüzde 84 başvurmuş, mükellef yüzde 16
başvurmuş. Sonuçlar ne biliyor musunuz: Vergi dairesi aleyhine yüzde
79, mükellef aleyhine yüzde 21. Yani, yapılan işlem şu: Emir
komuta zinciri içinde vergi dairelerine, vergi denetleme uzmanlarına
talimatı veriyorlar, bunlar vergiyi salıyorlar. Vergi tarh ettikten
sonra tabii, mükellef haklı olarak davaya götürüyor. Kendi görevlerini
doğru yapmıyorlar. İşte, yüzde 85, yüzde 90, yüzde 88 gibi
oranlarda bütün davalar vergi dairelerinin aleyhine sonuçlanıyor ve
diyorlar ki: Efendim, vatandaşı koruyorlarmış, ücreti
vekâletler çok yüksekmiş, dava reddolunca vatandaş mağdur
oluyormuş. Rakam açık, işlemlerinizin yüzde 88i
Danıştay tarafından iptal edilmiş, vatandaşın bir
kaybı yok! Ha ayrıca vatandaş hata etmiş, vergi
kaçırmış, bir usulsüzlük yapmışsa bunun da bedeline
katlanacak. Vergiyi konuşuyoruz, başka bir şeyi konuşmuyoruz.
Ama yapılan o değil. Verilen emir komuta içinde o topluluğa git
vergi tarh et, öbürüne git ceza tarh et; bu rakamların büyük
olacağı anlaşılınca, gel burada vatandaşı
koruyorum havası içinde avukatın emeğini çal! Buna izin vermeyin
arkadaşlar. Bu, bugün avukatlık mesleğine yarın doktora,
yarın mali müşavirlere. Lütfen, serbest meslek gruplarını,
Maliye bürokratlarının oyuncağı hâline getirmeyin.
Yapılmak istenen bu.
İşlem Anayasaya
aykırı, işlem hukuka aykırı, Avukatlık Kanunuyla
Barolar Birliğine verilmiş olan bir yetkiyi kanunla burada
düzenleyemezsiniz. Düzenleyemezsiniz, o Kanunla bu yetki Türkiye Barolar
Birliğine verilmiş. Adalet Bakanlığı yapılan
tarifeyi uygun bulmazsa, idari yargıya götürür. İçimizde Adalet
Bakanı arkadaşımız da oturuyor, bunun uygulamaları da
oldu bugüne kadar ama burada bir kanun düzenlemesiyle Barolara verilen bir
yetkiyi alamazsınız. Burada, Barolar Birliğine verilen yetkiyi
gasbediyorlar. Buna izin vermeyiz. Bunu sonuna kadar kovalarız. Kendi
görevlerini doğru yapmayanlar, bir meslek grubunun sırtına
basarak herhangi bir şey yapamazlar. Yapılan işlem bu.
İşte, ortada rakamlar var, vergi dairesi aleyhine verilen
Danıştay kararı sayısı yüzde 88. Ondan sonra
çıkacaksın Efendim, biz mükellefi koruyoruz, vatandaşı
koruyoruz, vatandaş mağdur olmasın
Bakın,
arkadaşlar, rakam veriyorum: 1 katrilyonluk müddeabihli bir davanın
nispi ücreti vekaleti 1 trilyon 200 milyon lira eder; tarihte de böyle bir dava
görülmedi, tarihte böyle bir dava yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Mengü.
ŞAHİN MENGÜ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, söylüyorum,
bir meslek taasubu içinde konuşmuyorum ama çok açık bir şekilde,
yüce Parlamentoyu maliye bürokratlarının oyuncağı hâline
getirmeyin.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Mengü.
Diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Avukatlık Kanununun,
ücret tarifesini hazırlama yetkisini Türkiye Barolar Birliğine
tanıyan 168 inci madde hükmü, savunma mesleğinin yerleşik bir
ilkesidir.
Kökleşmiş olan bu
uygulamadan dönülmemesi gerekir. Kaldı ki tarife, mahiyeti itibariyle
idari bir işlem niteliğinde olduğundan yargısal denetime de
tabidir. Belirtilen nedenlerle maddenin metinden çıkarılması
gerekir.
BAŞKAN Gerekçesini
dinlediğimiz veya önerge sahipleri tarafından açıklanan
önergeleri birlikte işleme alacağımı söylemiştim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
Sıra Sayılı Kanun Tasarının 37nci maddesindeki
vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ibaresinin vergi, resim ve
harç yükümlülükleri şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 37nci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik
önergesi hakkında konuşmak üzere söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 37nci
maddesiyle, Avukatlık Kanununun 168inci maddesine hüküm eklenerek genel
bütçeye, il özel idarelerine, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harç
davalarında avukatlık ücretinin maktu olarak belirlenmesi
öngörülmektedir. Geçici 2nci maddede yapılan düzenleme ile de hâlen devam
eden davalar için de maktu ücret uygulanması gerektiği
düzenlenmektedir.
Türkiye Barolar
Birliğinin avukatlık asgari ücret tarifesini idari yargı
kararına uygun hâle getirmesi ve Adalet Bakanlığının
da bunu onaylaması sonucu vergi davalarında vekâlet ücreti maktu
değil nispi olarak düzenlenmeye başlamıştır. Vekâlet
ücretinin nispi olarak düzenlenmesi nedeniyle, vergi uyuşmazlıklarında
vekâlet ücretlerinin çok yüksek miktarlara ulaşacağı
düşüncesiyle, Maliye Bakanlığı bu konuda bir düzenleme
yapılmasını istemişse de bu konu Danıştayda
olduğu için bir düzenleme yapılamamıştır.
Dava açmak isteyenler
öncelikle gerekli yargılama giderlerini peşin ödemek zorundadır.
Bu giderler davacının haklı çıkması durumunda
karşı tarafa yüklenilerek tazmin edilmektedir. Vergiye ilişkin
davalarda avukatlık ücretinin maktu mu veya nispi mi olacağı
hususu, konunun tarafları bakımından farklı açılardan
ele alınan tartışmalı bir durumdur. Sorunun, Türkiye
Barolar Birliğinin tarife belirleme yetkisini ortadan kaldırmadan
çözümlenmesi gerekmekle birlikte, tarife belirlenirken, verginin
devlet-vatandaş münasebetlerinin çok önemli bir yönünü
oluşturduğu, vergi davalarının sayısal çokluğu ve
çok değişken parasal meblağları içerdiği,
vatandaş bakımından da vekâlet ücretinin yüksekliği
nedeniyle hak arama yolundan vazgeçmemesi ve vekâlet ücretinin
caydırıcı olmaması gerektiği ve vekâlet ücretinin de
bir bütçe gider kalemi olduğu da ve bütçeden gider yapılan giderlerin
de yine bu halkın vergileriyle toplandığı göz ardı
edilmemelidir. Vergi davalarında maktu vekâlet ücretinin çok düşük
olması da avukatların bu davalara olan ilgisini azaltmaya ve hak
arama mücadelesinde mükellefi hukuki yardımdan yoksun ve yalnız
bırakmaması gerekmektedir. Aynı şekilde yüksek nispi
vekâlet ücreti de yurttaşların mahkemelere başvurmaktan
kaçınmalarına, dolayısıyla hak arama özürlüğünün
engellenmesine de yol açabilecektir. Bu yüzden bir orta yol bulunması
zaruridir.
Türkiyede yıllar itibarıyla
ortaya çıkan vergi uyuşmazlığı sayısına dair
resmî veya gayriresmî herhangi bir kayıt tutulmamaktadır.
Danıştayda dosyalar üzerinde yapılan çalışmalarla dava
konusu yapılan uyuşmazlıkların büyük ölçüde mükellef lehine
sonuçlandığı da maalesef bir gerçektir. Yargıya intikal
eden uyuşmazlıklar içinde ilk dört sırayı oluşturan
uyuşmazlıkların vergi mahkemesinde idare aleyhine
sonuçlarına baktığımızda durum hiç de iç açıcı
değildir. Danıştaya temyize giden vergi
uyuşmazlıkları dosyalarının yüzde 80i vergi
idaresinin, yüzde 20si de mükellefindir. Danıştaydaki bu
dosyaların yüzde 23ü vergi dairesinin lehine sonuçlanırken yüzde
77si mükellefin lehine sonuçlanmaktadır. Vergi idaresinin temyiz
ettiği davalara baktığımızda ise davaların yüzde
80i mükellef lehine sonuçlanırken ancak yüzde 12sinin vergi idaresi
lehine sonuçlandığını görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
bu sonuçlara baktığımızda idarenin, vatandaşları
vergi mahkemelerinde dava açmak zorunda bırakan tasarruflarının
büyük ölçüde hukuki dayanaktan yoksun olduğu ortaya çıkmaktadır.
Davaların hazineye yük olması karşısında alınacak
tedbir, öncelikle idari uygulamalara azami özen gösterilmesinin temini ile
açılan davalarda idare aleyhine ortaya çıkan büyük farkın
ortadan kaldırılmasının sağlanmasıdır.
Davaların nicelik ve nitelik itibarıyla en aza indirilmesi, devlet
-vatandaş münasebetinin uyumlu ve düzenli hâle getirilebilmesi için
kapsamlı bir vergi ve idare reformu zorunludur. Şu anda Maliye
Bakanlığı maalesef mükellefiyle ve personeliyle davalı olan
bir bakanlık durumundadır. Bu durumun öncelikli olarak Hükûmetin
gündemine alınmasında büyük yarar ve zaruret vardır.
Bu düşüncelerle,
muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama
talebinde bulunuyorsunuz.
Önergenin oylamasından
önce bir yoklama talebi vardır. Milletvekili
arkadaşlarımızın bu talebini yerine getireceğim.
Sayın Okay, Sayın
Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öğüt, Sayın
Keleş, Sayın Durgun, Sayın Köse, Sayın Coşkuner,
Sayın Güner, Sayın Emek, Sayın Barış, Sayın
Altay, Sayın Arat, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın
Çakır, Sayın Erten, Sayın Baratalı, Sayın Mengü,
Sayın Diren.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
38inci madde üzerinde
beş adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı
kanun tasarısının 38inci maddesinde geçen imal edenler
ibaresinin üretilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı
kanun tasarısının 38inci maddesinde geçen imal edenler
ibaresinin üretenler olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 38 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Maliye
Bakanı
Mehmet
Şimşek
Gaziantep
"Madde 38- 4/12/1984
tarihli ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri
Kanununun 4 üncü maddesinin (a) fıkrasında yer alan
"Aşağıdaki cihazları imal veya ithal edenler
satış sırasında, fabrika çıkış fiyatı
veya ithal maliyeti üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere," ibaresi,
"Aşağıdaki cihazları imal edenler cihazın
satış faturasındaki (özel tüketim vergisi hariç) Katma Değer
Vergisi matrahı, ithal edenler ise Gümrük Giriş Beyannamesindeki
(özel tüketim vergisi hariç) Katma Değer Vergisi matrahı üzerinden
bir defaya mahsus olmak üzere;" şeklinde ve aynı maddenin (d)
fıkrası ise "Bu maddede belirtilen oranları topluca veya
ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı
sıfıra kadar indirmeye, (a) fıkrasının 6 numaralı
bendi kapsamında bandrole tabi olan cihazları türleri ve özellikleri
itibariyle gruplandırmaya ve her bir grup için farklı bandrol
oranları belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir." şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Bu son iki
önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
sıra sayılı kanun tasarısının 38 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer madde
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
Fatma Kurtulan |
Pervin Buldan |
|
|
Şırnak |
Van |
Iğdır |
|
|
Bengi Yıldız |
Sırrı Sakık |
|
|
|
Batman |
Muş |
|
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 38inci maddesinin
Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
|
Yılmaz Tankut |
M. Akif Paksoy |
|
|
|
Adana |
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Bunlara
katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET
AYDIN (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Akçay, konuşacak mısınız?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet,
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 38inci madde üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Muhterem heyetinize
saygılarımı sunuyorum.
Dünyanın
sayılı yayıncılık kuruluşlarından olan TRT,
bugün uydular ve İnternet aracılığıyla
yayınlarını bütün dünyaya ulaştırmaktadır. TRT
genel yayın planı, tek yanlı olarak, TRT
çalışanlarınca değil ülkeyi yöneten devlet
teşkilatındaki kurumların ortak çalışmalarıyla
oluşmaktadır.
Anayasanın 133üncü
maddesine göre kurulmuş olan TRT, AKP döneminde maalesef işi bilmeyen
yöneticilerin elinde perişan edilmiştir. TRTnin gelirlerinin yüzde
78i halkın bandrol ve elektrik faturalarından ödediği vergilerden
oluşmaktadır. TRT yılbaşı özel programı için bir
sanatçıya 750 bin dolar verip halkın parasını çarçur
edeceğine bu paralarla yayın kalitesini yükseltmek için teknolojisini
yenilemelidir. Bütçesinin yüzde 80i halkın katkısıyla
oluşan TRT harcamalarının hesabının çok ciddi
yapılması gerekmektedir. TRTde şeffaf ve
katılımcı bir yönetim modeli oluşturulması
gerekmektedir.
Bütün baskılara
rağmen TRTnin yayın politikasında istediği radikal
değişiklikleri sağlayamayan AKP İktidarı, yönetici
atamamak, atanacak yöneticiyi engellemek, maddi kaynakları kısmak,
tasarrufa zorlamak, kadro vermemek yada usulsüz eleman almaya zorlamak
suretiyle TRT Kurumunu zora sokmaktadır.
TRTye yönelik en önemli
eleştirilerden biri de yayın kalitesinin düşüklüğüdür. Uzun
yıllar TRTye tasarruf genelgeleri bahanesiyle teknolojik yenilikler
yansıtılmamış, üniversite mezunu gençler yerine eş
dost yakınlarının atanması, Kurumun yayın kalitesini
düşürmüştür. AKP İktidarı döneminde, Kurumun en hassas
birimlerinde çalışanların sayısı azaltılmış,
bu arada Kuruma alınan elemanların büyük bir kısmı
açıktan atama yoluyla ve hatır gönül ile vasıfsız, kalifiye
olmayan elemanlardan atama yapılmıştır. 2004
yılından bu yana TRTde değiştirilmeyen yönetici kadrosu
kalmamıştır. Hatta yöneticileri değiştiren AKP
İktidarı ve onun atadığı bürokratlar, şimdi de
TRTde yayın üreten kadroları tasfiye ederek kendi
kadrolarını oluşturma gayreti içerisindedirler.
TRTnin 1972
yılında kaldırılan özerkliğinin yeniden
sağlanarak ve siyasi müdahalelerden uzak, tarafsızlığını
koruyan bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Hepimizin
gözdesi olan Kurumun üzerindeki şaibeleri kaldırmak, hem yüce
Meclisin hem de ilgili Bakanın görevidir.
Değerli milletvekilleri,
TRT, AKPnin borazanı olmuştur. KİT Komisyonunda Ezberbozan
programını kimin, kaça yaptığı, kimin
yaptırdığı sorulmasına rağmen bu soruların
cevabı verilememiştir. Bu nedenle, TRTyi milletin televizyonu olmaya
davet ediyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu tarafından da kabul edilmiş ve 27 Haziran 2000 tarihinde
onaylanarak yürürlüğe giren Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında TRTnin yeniden
yapılandırılması ve sağlıklı bir mali
yapıya kavuşturulması kapsamında gerekli hukuki
düzenlemeler yapılacaktır. şeklinde yer almıştır.
Bu nedenle, TRT Kurumunun özerkliğinin bir an önce sağlanması,
teknolojik altyapısının güçlendirilmesi gerekmektedir.
TRTnin en önemli gelir
kaynağı olan elektrik enerji payı 2003 yılında
Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 3,5tan yüzde 2ye indirilmiştir. Son
dönem, içinde bulunduğumuz ekonomik kriz gerekçe gösterilerek yüzde 2
oranındaki bu payın daha da azaltılması veya hepten
kaldırılması tartışılırken, Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürkün Gazi unvanını verdiği Anadolu
basını da bugünlerde zor şartlar altında yaşam
savaşı vermektedir.
AKP Hükûmeti, Anadoluda
mütevazı imkânlarla yayınlanan yerel gazetelerin, radyoların ve
televizyonların sorunlarını hep göz ardı etmiş ve
Anadolu basınının kendi hâline bırakılmasına neden
olmuştur. Vergi ve SKK ödemelerini geciktiren gazete sahipleri faiz yükü
altında ezilirken, birçok devlet kurumundan her yerel gazetenin binlerce
Türk lirası alacağı bulunmakta, ödenek yokluğu bahane
edilerek bu ödemeler aylarca, hatta yıllarca bekletilmektedir. Halkın
gerçek sesi olan yerel gazete, radyo ve televizyonlar maddi
sıkıntılar içinde boğuşmaktadırlar. Bu nedenle
yerel radyo ve televizyonların enerji kullanım tarifelerinde
düzenlemeler yapılmalı, SSK prim oranları düşürülmeli ve
telif ücretleri konusunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Ayrıca, yerel gazetelerin resmî ilan alma şartları da
hafifletilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu
nedenle gerekli düzenlemelerin yapılması için Hükûmeti göreve
çağırıyoruz. Unutmayalım ki Anadolu basını
Türkiyenin temel taşı, ülkemizdeki demokrasinin en güçlü
kalelerinden biri, Anadolu insanının tarafsız haber alma özgürlüğünün
de teminatıdır.
AKP Hükûmeti, hâkim
olamadığı Anadolu basınına, çıkartmaya
çalıştığı yasalarla engel olmaya
çalışmaktadır. AKP Hükûmeti, yerel gazetelerin resmî
ilanları almalarını engellemeye çalışmaktadır.
Yerel gazetelerin resmî ilanları almalarının engellenmesi bir
anlamda Anadolu basınının kapısına da kilit
vurulması demektir.
Bu düşüncelerle hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın Kaplan, buyurun
efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi biz burada önergeler veriyoruz, konuşuyoruz,
tartışıyoruz üzerinde değil mi? Mecliste uyum
sağlamaktan bahsediyoruz.
Bir önceki önergeye dönmek
istiyorum. Bu Avukatlık Kanunuyla ilgili biz iki üç gün önce bir önerge
vermiştik, sonra arkasından bir ortaklaşa önerge geldi. Bu önergedeki
isimleri özellikle okumak istiyorum: Bekir Bozdağ AK PARTİ Grup
Başkan Vekili. Bekir Bozdağ önemli bir isim. Geçiyorum tekrar, Ahmet
İyimaya Adalet Komisyonu Başkanı. Sayın Ahmet İyimaya,
Sayın Bekir Bozdağ, lütfen çıkın bu kürsüde sizin
imzaladığınız bu önergelerin dünden bugüne, gece 24.00ten
bu saate niye değiştiğini izah ediniz. Hakkı Suha Okay,
aynı
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sonra geri çektim oradan imzamı.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Çektiniz imzanızı, ayrıca verdiniz. Sabahtan bu saate ne değişti,
lütfen çıkınız
Bakın, ben burada bir
konuşma yaptım Üç parti grubundan ortak önergedir.
Şaşırmayasınız, ortak önergedir,
oylarınız... dedim. Ben biliyorum, son dakika her zaman bir şey
oluyor, bir şey oluyor!
Eğer sizin Grup
Başkan Vekilinizin, Adalet Komisyonu Başkanınızın,
burada avukat olarak görev yapan birçok milletvekilinin söylediklerinin
kıymeti harbiyesi yoksa, muhalefetin de yoksa, eğer buna da demokrasi
diyorsanız
RECEP KORAL (İstanbul)
Asıl demokrasi o ya!
HASİP KAPLAN (Devamla)
bu nasıl demokrasi diye sorarlar. Niye imzanıza sahip
çıkmadınız diye sorarlar.
RECEP KORAL (İstanbul)
Kimlere sorarlar?
HASİP KAPLAN (Devamla)
Sorarlar, sorarlar
Bunu önce kendi içinizden sorarlar.
Bu imza sahiplerini davet
ediyorum kürsüye, neden imzalarını geri aldıklarını
lütfen açıklasınlar.
Şimdi, TRT ile ilgili
bir önerge verdik. Evet, düzenleme kaldırılsın dedik. TRTnin
zaten özerkliği yok, tarafsızlığı yok. Çiftlik gibi
kullanılmaya başlandı, bir partinin görüşleri
doğrultusunda kullanılmaya başlandı, Meclis TV, şu an
canlı yayında konuştuğumuz Meclis TV, TRT 3. TRT 3, bunca
tartışma yaşanırken Mecliste, mayın gibi günlerce tartışılan
bir konuda dahi Mecliste grubu bulanan dört partinin temsilcilerini çıkarıp
bir açık oturum yaptıramıyorsa, bu partiler, bu gruplar ne
söylüyor, nedir dertleri bunu işleyemiyorsa, bu
tartışmaları halka yansıtamıyorsa o zaman bunun ne
anlamı var. Meclisin televizyonu üzerinde baskı olmamalı,
yönlendirme olmamalı.
Bir gelenektir, biliyoruz,
muhalefet partilerinden bir Meclis Başkan Vekili genellikle Meclis TVnin
sorumlusu olur. Bu gelenek uyarınca da ana muhalefet partisinden Meclis
Başkan Vekilimizin elbette ki sorumluluğunda ama sormak gerekiyor bu
kadar önemli konuları, yasaları tartışırken neden
Meclis TV gruplar arasında ayrım yapıyor, neden konuları
seçerken grupların görüşlerini almıyor, neden Meclisin iradesini
halka yansıtmıyor? Bunları sorma hakkımız var.
Bu bütçeye giden para
vatandaşın cebinden çıkıyor, vergilerinden çıkıyor,
hazineden çıkıyor. Hiç kimse kendi çizgisine, siyasi görüşüne,
dünya görüşüne göre TRTyi kullanma hakkına sahip değildir. Bu
ayrımcılık gerçekten kabul edilemez. Zaten holdingleri var, basını
var, oluşturulan güçlü iktidar olanaklarında yandaş medyası
kuruluyor, bir de devletin televizyonunu, vatandaşın vergisiyle
ödenen televizyonu şekillendirmenin de etik bir yanı olması
lazım, etik durmak lazım. Siyaset etiğinin gereklerinin yerine
getirilmesi lazım. Siyaset etiği öyledir ki, kuruş kuruş,
yapılan harcamaların hesabının çıkarılması
lazım. Örneğin TRT Şeşte program yapan sanatçılar
neden TRT Şeşten ayrılmak zorunda kaldı? Onların
imzaladığı protokoller, prodüksiyon şirketlerine ödenen
harcamalar, bunların hepsinin getirilip Mecliste açık açık anlatılması
lazım ve sormak lazım, TRT farklı dillerde yayın yapabilir
ama Kürtçe yayın yapıyorum. diye sağda solda
konuşuluyorsa ben bunun hesabını şöyle sorarım:
Ahmed-i Haniyi, dünyanın, Orta Doğunun tanıdığı
en büyük mutasavvıfı, şairi, yazarı, divanını TRT
6 kaç defa işledi, anlattı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla)
E, lahmacun ve çiğ köfte yapmayı anlatıyor, ona bir şey
diyeceğim yok ama Kürt dilinde, divanında, sanatında, Ahmed-i
Cezirinin şiirlerini, Fakiye Teyranın
Ki Fakiye Teyran dünyada
kuşların hocası olarak bilinen tek hocadır. Ben geçen gün
Kültür Bakanına bir soru önergesi verdim, Fakiye Teyranın isminin
Anıtlar Kurulunda olmadığını, onun Dicle
kenarındaki mescidinin, kuşlarla konuştuğu mescidinin,
tarihî mescidin kaydının olmadığını
öğrendim. Alaaddin Kalesi ve sarayının
Sulak köyü,
İdilin
Büyük bir kale, büyük bir saray. Dicle Nehrinde
Gelen
geçenlerden gümrük alır. Bunun, bu kalenin tarihi Anıtlar Kurulunda
olmadığını gördüm, sordum, yeni cevap aldım. Kültür
Bakanına da bunu sözlü olarak ifade ettim. Eğer bir kanal
açılıyorsa tarihini, kültürünü, sanatını, şiirini,
türküsünü, güzelliklerini anlatabilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bağlıyorum.
Bunu anlatamayan bir
anlayış, bir ayrımcı anlayış
karşısında, elbette ki gelip burada gelir
artırıcı düzenlemeleri yapmanın hiç mi hiç bir anlamı
yok. Kadrolaşırsın, istediğin insanları getirirsin ama
sonuçta oraya halkın rağbeti bittiği zaman, devletin
politikalarının iflas ettiği bir noktaya gelir. Onun için
Meclisin yapması gereken ilk iş dünkü önergeden sonra, bugünkü
önergeden sonra siyasi etik yasasının
çıkarılmasıdır. Bu Meclisin bugünden itibaren sorunu
etiktir, ahlakidir; ahlak erozyonu yaşıyoruz, ahlak problemi
yaşıyoruz, ahlaki bir duruşumuz var, ahlaki bir sorunumuz var.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, lütfen
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bu ahlaki sorun için etik yasasının çıkarılması
lazım. Meclisi bundan sonra, bunu çıkarana kadar sürekli
çalışmaya davet ediyorum. Diyeceğim bu kadar. Çünkü ben de
şaşırdım
BAŞKAN Sayın
Kaplan, teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla)
artık, dün verdiğimiz önerge bugün değişiyorsa, vallahi
nerede duracağımızı biz de şaşırdık
kaldık.
Teşekkür ederim.
AHMET İYİMAYA
(Ankara) Sayın Başkanım, bir izahatta bulunmak istiyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan
AHMET İYİMAYA
(Ankara) Sataşma değil, yerimden kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Efendim, bir
dakika söz vereceğim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Sayın Kaplan, önergeyi verenler önergeyi alır,
başka şekilde kullanır, yani Meclisin ahlaki konusunu
tartışmaya açmak uygun değil.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Etik yasası Meclisin birinci konusudur.
BAŞKAN
Çıkarılır, o ayrı, etik yasasına bir şey
demiyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sizin teklifiniz var AKP olarak, CHPnin var, MHPnin var,
biz de katılıyor ve destek veriyoruz, siyasi etiğe ihtiyaç var
BAŞKAN Sayın
Kaplan, lütfen sakin konuşunuz efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Başkan, bana ders veremezsiniz!
BAŞKAN Sayın
Kaplan, üslubunuz, sizin sesiniz duyuluyor, lütfen sakin olun efendim.
Bağırmayınız lütfen, sakin olun
Hayır, böyle bir
üslup yok.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ben bunları bilen bir hukukçuyum. Siz
Başkansınız, sorgulamayın lütfen!
BAŞKAN Hayır,
sakin olun, herkes duyuyor efendim, lütfen. Yani dışarıdakiler
de duyuyor, içerdekiler de duyuyor, biraz sakin olun lütfen.
Sayın Kaplan
konuşması sırasında önergeden bahsederek, hem Sayın
Okayın hem Sayın İyimayanın isimlerini geçirdi.
Sayın Okaya iki dakikalık bir süre vereceğim. Buyursun, kendisi
konusunu açıklasın.
Buyurun Sayın Okay. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
4.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın konuşmasında ismini zikretmesi nedeniyle
açıklaması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bu Parlamentoda hiç
de kabul edilemeyecek bir olayı biraz önce yaşadık. Dün
akşam, Anayasaya ve yasal düzenlemelere aykırı olduğu grup
başkan vekilleri tarafından da kabul edilen bir düzenlemeyle ilgili
olarak, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bozdağın ilk imza
sahibi olduğu bir önergeye ve bize verilen söz ve taahhüt çerçevesinde O
önergenin altına ben de imza ederim. dedim çünkü yanlıştı.
Sonuç: Dünden bugüne ne
değişti ki, AKP Grup Başkan Vekili Bozdağın da
altında imzası olan bu önergenin Maliye bürokrasisi tarafından
benimsenmediği ifade edildi ve Maliye bürokrasisine teslim olan bir
iktidar, önergesinin aleyhine oy kullanacağını ifade etti. Ben,
bu önergeden derhâl imzamı geri çektim.
Şimdi, kendinizi bir
sorgulayacaksınız, diyeceksiniz ki: Niye bize güvenilmiyor? Eğer
dün akşam gelip Bu önergeye imza atar mısınız, evet
yanlış yapmışız, geri çekiyoruz. diyenler, bugün
Hayır, o önergeyi bürokrasi kabul etmedi, onun için aleyhine oy
kullanıyoruz. diyorsa, birlikte, gerçekten, Parlamento değil ama AKP
Grubunu temsil eden kadrolarla ilgili aramızda çok ciddi bir güven
bunalımı var. Bu güven bunalımından sonra, AKP Grubunun
getirdiği her yasal düzenlemede -böylesine Anayasaya aykırı,
böylesine yasal düzenlemeye aykırı-
oy veriyorsa AKP Grubu, o zaman, sizlerin çok işi var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayınız Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
Ve bilesiniz ki, AK PARTİ demek
sadece yolsuzluklarla ilintili değil her alanda ak olmak
zorundasınız, sözünüzün arkasında durmak zorundasınız,
taahhüdünüzün arkasında durmak zorundasınız. Eğer o sözün,
taahhüdün arkasında durmuyor, attığınız imzanın,
sorumluluğunu taşıyamıyor, teslim oluyorsanız, o
zaman, her türlü eleştiriyi hak edeceksiniz, onu içinize sindireceksiniz,
kabul edeceksiniz ve diyeceksiniz ki: Biz sözümüzü yerine getiremiyoruz. Biz
sizi kandırıyoruz. Biz, aslında sizi atlatmak istiyoruz. Niye bu
Parlamento cuma günü çalışıyor biliyor musunuz? İşte
bu nedenlerden. Niye? Sayın Başbakan galiba bugün
açıklamış, Temmuz ayında da
İşte bu nedenle.
Onun için, kararlılıkla ifade ediyorum: Her gün en az 184
arkadaş, AKPli burada hazır olsun. Ağustossa Ağustos,
Eylülse Eylül, 1 Ekime kadar çalışacağız sizinle. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
AHMET İYİMAYA
(Ankara) Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın İyimaya, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Kürsüden mi
konuşacaksınız, yerinizden mi?
AHMET İYİMAYA
(Ankara) Yerimden.
BAŞKAN - Kürsüden
konuşabilirsiniz Sayın İyimaya, buyurun.
5.- Ankara
Milletvekili Ahmet İyimayanın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın konuşmasında ismini zikretmesi nedeniyle
açıklaması
AHMET İYİMAYA
(Ankara) Değerli Başkanım, yüksek Parlamentonun muhterem
üyeleri, ismime delalette bulunarak bir açıklama yapılması
üzerine yüksek heyeti aydınlatma sorumluluğu içerisinde olduğumu
düşündüm.
Gerçekten, Bütçe-Plan
Komisyonu, Avukatlık Yasasını ve avukatlık hukukunu
ilgilendiren tasarıyla ilgili bir hüküm konusunda Adalet Komisyonu
görüşüne başvurdu. Başvuru tarihi ile Bütçe -Plan Komisyonunun toplantı tarihi arasında
Adalet Komisyonunun toplanmasını mümkün kılan bir süre yok idi.
Bütün partilerimin Komisyon üyelerini -ilgili kök başkan diyorum-
aradım, görüşlerini aldım ve Bütçe-Plan Komisyonunun davetine
uydum. Hükûmet temsilcisinin ve bütün üyelerin bulunduğu Komisyonda
hukukun, Anayasanın bu konudaki iç yapısını, anlam özünü
ortaya koydum.
Nitekim, o Bütçe-Plan
Komisyonu tutanaklarında var, muhalefet şerhinde de bu yer
alıyor. Ben biçimsel olarak konuşuyorum. Oradaki görüşlerimi
önergeye aktardım. Önergeye tabii, Genel Kurul, muhalefet, iktidar
şöyle veya böyle oy verebilir, saygıdeğerdir kabul oyları
da ret oyları da ama grubumun bağlayıcı bir kararı
olmadığı için benim bu konudaki öznel görüşümü, şahsi
kanaatimi, her noktada savunabileceğim kanaatimi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız Sayın İyimaya.
ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) Şahsi kanaat olur mu, hukuk evrensel!
AHMET İYİMAYA
(Devamla) Evet, hukuk görüşüm çerçevesindeki kanaatimi
önergeleştirdim, arkadaşlar katıldı. Ben şahsen
önergem doğrultusunda oy kullandım ama karşı oy kullananlar
da Anayasanın 83üncü maddesi içerisinde sorgulanamaz değerli
oylardır. Öze girmiyorum, o kadar.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Sayın Okay
konuşmasında grubumuzu hedef alan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Canikli.
ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) Bekir Bozdağ konuşsun, nerede o?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Efendim, Bekir Bozdağ konuşsun, imzacı
konuşsun imzacı!
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okayın partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütün ilgili arkadaşlar
da bilir ki burada grup yönetimine ilişkin birtakım kurallar
vardır ve nöbetleşe usulüyle yapılır bu iş. Bu hafta
AK PARTİ Grubunun temsilcisi benim şahsım Grup Başkan
Vekili olarak. Resmî görüşler bana aittir burada.
Bu konuyla ilgili yani
tartıştığımız konuyla ilgili birkaç günden beri
Sayın Okayla konuştuk, görüştük ama ben kesinlikle buna okey
vermedim, kendisi de burada. Sürekli olarak bunun uygun
olmayacağını, kendi kanaatimiz açısından
Biraz sonra
konuyu anlatacağım yani Meclisimizi ve bizi izleyenleri
bilgilendirmemiz gerekiyor. Tartıştığımız konuyu
sanıyorum birçok arkadaşımız da bilmiyor.
Dolayısıyla, grup kararı alınmadığı takdirde
buradaki her arkadaşımız, unvanı, pozisyonu ne olursa olsun
-bakan olabilir, grup başkan vekili olabilir, başka bir şekilde
bir görev almış olabilir - kendi şahsi görüşünü
yansıtabilir, kendi şahsi görüşü çerçevesinde önerge verebilir.
Bu son derece doğaldır ve Bekir Beyin imzasını da bu
çerçevede düşünmek lazım kesinlikle. Çünkü ben, nöbetçi ve yetkili
grup başkan vekili olarak -çok net olarak söylüyorum- başından
beri karşı çıktım ve bunu Sayın Suha Okaya da
söyledim. Bu bir.
İkincisi: Neyi
tartışıyoruz değerli arkadaşlar, bakın, neyi
tartışıyoruz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Önergeyi siz getirmediniz mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Müsaade edin.
Tartıştığımız
konu şu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Önergeyi getiren siz değil misiniz?
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, lütfen
Görüşünü ifade etsin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, öyle bir şey olsa ben imza
koyardım. Burada grup adına verilen önergelerde nöbetçi grup
başkan vekilleri imzasını atıyor değerli
arkadaşlar, benim imzam yok
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Önergeyi siz getirdiniz
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
ve oradaki tüm imzalar şahsi
düşüncelerini yansıtır; biraz önce Sayın İyimaya da
söyledi çok net olarak.
Neyi
tartışıyoruz? Bakın, değerli arkadaşlar,
özellikle vergi davalarında uygulanan avukatlık ücret tarifesiyle
ilgili bir durum var, onu tartışıyoruz. 2008den önce Barolar
Birliği bunu maktu olarak belirliyor idi, daha sonra, 2008den itibaren
nispi olarak belirlemeye başladı. Bir vergi davasında taraf
kimdir? Bir mükelleftir ve vergi dairesidir yani devlettir.
Şimdi, bu düzenlemeden
sonra, önceki, yine Barolar Birliğinin yaptığı tarifeye
göre 10 kat ile 300 kata varan artışlar meydana gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayınız konuşmanızı.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani, 1 trilyon lira olan bir davada tam 80
katlık bir artış meydana gelmiştir. Bir başka
ifadeyle, 1 trilyon liralık bir davada davayı ya idare kaybedecek ya
mükellef kaybedecek. Davayı idare kaybettiği zaman, konusu 1 trilyon
lira olan bir dava için 41.400 lira ödeyecek ya da mükellef ödeyecek.
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) Ödesin
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Olay bu
değerli arkadaşlar ve bu davaların sayısının
çokluğu dikkate alındığı, inceleme yapılan
mükellef sayısı göz önünde bulundurulduğunda, devlet çok ciddi
bir parasal yük altına girecekti ya da mükellef.
İtiraz şu,
yapılmak istenen şu: Tekrar maktu hâle gelsin değerli
arkadaşlar. Yani burada, gerçekten, hem mükellef korunmaktadır hem de
devlet korunmaktadır. Yoksa bizim ya da buna aykırı, aleyhe oy
veren arkadaşlarımızın, avukatlarla ya da bu meslekle en
ufak bir sorunları olamaz böyle bir şey. Olayın özü budur ve
kullanılan oy da mükelleflerimizi ve devleti, devletin
kaynaklarını, bu kadar çok, yüklü bir şekilde bir para
çıkışını engellemek amacıyla ve kaybeden
mükellefleri de korumak amacıyla yapılmıştır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Canikli,
teşekkür ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan, izin verir misiniz?
BAŞKAN Sayın
Okay
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Ama, aramızdaki görüşmeleri tutanaklara farklı
yansıttı ve bu konuda da bir olayı çarpıttı. Bu konuyu
açıklamak durumundayım ben.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim bu Dolmabahçe görüşmesi gibi olmuş galiba!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
İzin verin açıklayayım.
BAŞKAN Efendim,
bakınız, işin hukuki, iktisadi, ekonomik konusu ayrı ama
şahsınızla ilgili Sayın
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Efendim, bana
BAŞKAN - Hayır
Şunu diyorum
OKTAY VURAL (İzmir)
Açıklasın.
BAŞKAN - Sayın
Canikli, görüşmelerimiz sırasında, Ben bu konuya onay
vermedim. dedi, onu ifade etti. Bekir Beyin de şahsi görüşüdür.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ve
ben de onay verdiğimi ifade edeceğim, izin verin ama.
BAŞKAN Buyurun, bir
dakika içerisinde konuyu açıklayın tekrar ve bu konuyu burada
tamamlıyoruz efendim.
Buyurun Sayın Okay.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
6.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin sözlerini çarpıttığı iddiasıyla
açıklaması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum bir kez daha.
Bundan sonra
anlaşılan o ki, AKP grup başkan vekilleriyle herhangi bir
şeyi görüşürken yetki belgesi isteyeceğiz, kim yetkili kim
yetkisiz. (CHP sıralarından alkışlar) Sabahtan akşama
on dakika arayla girip çıkan elinde yetki belgesiyle gelecek, şu
konuda ben yetkiliyim diye. Yetkili, yetkisiz herkes o yapmış, Bekir
yapmış
Ben izin vermedim Sayın Canikli. Sayın Başkan,
sizin de tanıklığınızda, sizin odanızda bu konu
konuşuldu. Sayın Canikli, o önerge ben hemen sizin yanınızda
otururken bizzat sizin tarafınızdan benim önüme getirildi, konuldu ve
neden iki gündür, iki gündür niçin gidiyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tartışmak için getirmedik,
yapmayın Allah aşkına konuşmak için getirdik oraya.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
Niye maliye bürokratlarını ikna etmeye çalışıyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Okay, önerge verme makamı
orası değil ki.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
Niye Sayın Zafer Çağlayanla, niye Sayın Maliye Bakanıyla
görüşmeler yapıyorsunuz? Çok rica ederim, çok rica ederim
Olabilir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Onayım var mı yok mu, onu söyleyin.
Onayım oldu mu olmadı mı, onu söyleyin lütfen.
BAŞKAN Sayın
Okay
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
Ben bu bürokrasinin içindeyim. Bürokrasi kabul etmiyor
BAŞKAN Tamam efendim.
MEHMET ŞANDIR (İzmir)
Sayın Başkan, bu görüşmenin bantları çözülsün efendim.
BAŞKAN Sayın
Okay, teşekkür ediyorum. Son cümlenizi alayım efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
Efendim, bitiriyorum hemen.
Onun için saygın bir
parlamentersiniz ama böyle zor durumda kalmayın, böyle zorluklar
içerisinde kalmayın ve sözünüzün de arkasında durun,
anlayışınızın da arkasında durun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ben duruyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri
birlikte işleme alacağımı söylemiştim. Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neyi
oyluyoruz Başkanım?
BAŞKAN -
Arkadaşlar, Genel Kurulda görüşülen önergeleri oyluyoruz. Maddenin
metinden çıkarılmasını oyluyoruz.
Evet, kabul edenler
Kabul
etmeyenler
önergeler kabul edilmemiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
385 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 38 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Maliye
Bakanı
Mehmet
Şimşek
"Madde 38- 4/12/1984
tarihli ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri
Kanununun 4 üncü maddesinin (a) fıkrasında yer alan
"Aşağıdaki cihazları imal veya ithal edenler
satış sırasında, fabrika çıkış fiyatı
veya ithal maliyeti üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere," ibaresi,
"Aşağıdaki cihazları imal edenler cihazın
satış faturasındaki (özel tüketim vergisi hariç) Katma
Değer Vergisi matrahı, ithal edenler ise Gümrük Giriş Beyannamesindeki
(özel tüketim vergisi hariç) Katma Değer Vergisi matrahı üzerinden
bir defaya mahsus olmak üzere;" şeklinde ve aynı maddenin (d)
fıkrası ise "Bu maddede belirtilen oranları topluca veya
ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı
sıfıra kadar indirmeye, (a) fıkrasının 6 numaralı
bendi kapsamında bandrole tabi olan cihazları türleri ve özellikleri
itibariyle gruplandırmaya ve her bir grup için farklı bandrol
oranları belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir." şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Sayın
Komisyon, Hükûmetin vermiş olduğu bu önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, siz zaten önergeyi verdiniz, dolayısıyla size tekrar
sormaya gerek yok.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Bu önergeyle teknolojideki
gelişmelere paralel olarak sürekli çeşitlenmekte olan ve bünyesinde
radyo ve/veya televizyon alıcısı barındıran diğer
birleşik cihazların bandrole tabi tutulmasında, mevcut düzenlemeye
göre piyasada oluşan haksız rekabetin önüne geçilmesi amacıyla
bandrol ücretlerinin, vatandaş lehine, cihaz türleri bazında
farklılaştırarak belirlenmesine yönelik olarak 3093
sayılı Kanunda Bakanlar Kuruluna verilmiş olan yetkinin yeniden
düzenlenmesi hedeflenmiştir.
III.- Y O K L A
M A
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Yoklama talebini yerine
getireceğim.
Sayın Vural, Sayın
Şandır, Sayın Günal, Sayın Akçay, Sayın
Yunusoğlu, Sayın Özensoy, Sayın Kalaycı, Sayın
Akkuş, Sayın Asil, Sayın Sipahi, Sayın Enöz, Sayın,
Sayın Paksoy, Sayın Akcan, Sayın Toskay, Sayın Ural,
Sayın Tankut, Sayın Taner, Sayın Osman Ertuğrul, Sayın
Ayhan, Sayın Torlak.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, ad okumak suretiyle yoklamayı yaparsanız
milletvekillerimiz katılırlar hiç olmazsa.
BAŞKAN Sayın
Vural, siz görevinizi yapıyorsunuz, biz de görevimizi yapıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN Hükûmetin
önergesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, biraz önce kabul edilen önergeyle madde
tümüyle değiştirilmiş olduğundan bu maddede
değişiklik öngören diğer önergeleri işlemden
kaldırıyorum.
Şimdi, kabul edilen
önerge doğrultusunda 38inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde
beş adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
385 sıra
sayılı kanun tasarısının 39 uncu maddesiyle 3093
sayılı kanunun 6 ncı maddesine eklenen cümlede geçen Kanuna
göre ibaresinin Kanun hükümlerine göre olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Gülşen Orhan |
Ayhan Sefer Üstün |
Azize Sibel Gönül |
|
|
Van |
Sakarya |
Kocaeli |
|
|
Ramazan Başak |
Kerim Özkul |
|
|
|
Şanlıurfa |
Konya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının çerçeve 39 uncu maddesi ile 3093 sayılı
Türkiye Radyo -Televizyon
Kurumu Gelirleri Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının
sonuna eklenen cümlede yer alan para cezaları ibaresinden sonra gelmek
üzere süresinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mustafa Enöz |
|
|
Konya |
Manisa |
Manisa |
|
|
Necati Özensoy |
Muharrem Varlı |
Mehmet Günal |
|
|
Bursa |
Adana |
Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 39 uncu maddesi ile değiştirilen
3093 Sayılı TRT Gelirleri Hakkındaki Kanunun 6. maddesinin
birinci fıkrasının sonuna eklenen cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve çerçevedeki cümle ibaresinin
cümleler şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
Bu maddeye göre kesilecek
idari para cezalarına karşı, ilgilisine tebliğ tarihinden
itibaren, bir ay içerisinde yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
BAŞKAN Kâtip Üyemiz
Sayın Çelikin şimdi okuyacağı iki önerge aynı
mahiyette olduğu için birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
Sıra Sayılı Tasarının 39 uncu Maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Bülent Baratalı |
Nevingaye Erbatur |
|
|
Malatya |
İzmir |
Adana |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
sıra sayılı kanun tasarısının 39 uncu maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
Sırrı Sakık |
Hasip Kaplan |
Bengi Yıldız |
|
|
Muş |
Şırnak |
Batman |
|
|
Fatma Kurtulan |
Pervin Buldan |
|
|
|
Van |
Iğdır |
|
BAŞKAN Sayın
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge
sahipleri?
Sayın Sakık,
buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, çok uzun süredir
TRTyle ilgili ciddi sıkıntılarımızın
olduğunu hep söylüyoruz ama ne hikmetse bugüne kadar TRT bu konuda küçük
bir adım bile atmadı. Tabii, birçok iktidarlar geldi geçti. Genelde
bütün iktidarların borazanlığını yapan TRTyi biz çok
iyi tanıyoruz ama hiçbir iktidar döneminde TRT bu kadar fütursuzca
davranmamıştır. Ve özellikle muhalefet partileriyle ilgili ve
özellikle DTPyle ilgili, yasaları ihlal eden bir TRT var, bir TRT Genel
Müdürü var.
Şimdi, zaman zaman TRT
1, TRT 2yi açıyoruz; AKP, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisinin temsilcileri var ama Demokratik Toplum Partisinin temsilcileri
tartışmalarda yok. Yasanın açık hükmüne rağmen, TRT
Genel Müdürü suç işlemektedir. Bunları birkaç kez
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Sakık, biz de yokuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz
protesto ediyorsunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Tamam, biz de yokuz. Tashih edelim.
SIRRI SAKIK (Devamla) Evet,
buna rağmen, TRT Genel Müdürü bir keyfiyet içerisindedir.
Sevgili arkadaşlar, TRTnin
görevi Aleviyi Sünnileştirmek değil, TRTnin görevi Kürtü
Türkleştirmek değildir, TRTnin görevi solcuyu
sağcılaştırmak değildir. TRT, bu ülkede yaşayan
bütün farklılıklara kucak açmalıdır, onun gereğini
yapmalıdır. Ama ne yazık ki bizim TRTmiz, tam tersi, herkesi,
yani Aleviyi Sünnileştirmeye çalışıyor, Kürtü
Türkleştirmeye çalışıyor, solcuyu
sağcılaştırmaya çalışıyor. Bu politikalar
çok geride kaldı, bunlar çok çok geride kaldı ama TRT hâlen o geri
noktada. Biz burada birçok kez seslendirmemize rağmen TRTde bu noktada
küçük bir adım atılmadı.
Bir gün TRT Genel Müdürünü
gruptan birkaç arkadaşımızla birlikte ziyaret ettik. Bu
sıkıntılarımızı kendileriyle paylaştık,
yetkili bakanla da paylaştık. Bize şunu söyledi, dedi ki: Burada
o kadar çok eleman var ki, askerî, sivil bürokratların çocukları
geliyor, aydan aya sadece gelip maaşlarını alıyorlar. Ben
hepsinin ne yaptıklarını biliyorum. Ve biz de
umutlanmıştık, bu TRT Genel Müdürü bunlardan hesap soracak.
Sonra bir baktık ki yine gidip sahipsizlerden hesap sordu, askerî, sivil
bürokratların çocukları yine gidip maaşlarını
alıyor.
Ve bu arada bir TRT
Şeş kuruldu. Sözüm ona, Kürtlerin demokratik haklarını
yerli yerine oturtmak için, Kürtler kendi dilleriyle kendilerini ifade etsin
diye TRT Şeş kuruldu. Buna da sevindik, iyidir dedik. Ama sonra
döndük baktık ki, TRT Şeşte görev yapan elemanlar birkaç gün
sonra istifa etmek zorunda kaldılar. Ve istifa aynen şu: Biz
domates, biber ve yanına limonu koyduğumuzda Bu rengi buraya
taşıyamazsınız. diyorlar. Ya, böyle bir TRT olur mu,
böyle bir anlayış olur mu! Yani hâlen domatesin
kırmızılığından, limonun
sarılığından, biberin yeşilliğinden korkan bir
TRTnin Türkiyeye ne yararı olabilir! Allah rızası için ne
yararı olabilir! Yani bu TRT uzun süredir bu ülkede büyük bir rant.
Ve bugün CHP Konya
Milletvekili Atilla Beyin bir açıklaması var, biraz önce elime geçti. Bakın, TRTnin
kocaman, devasa bir kadrosu var. Diğer o ulusal medyadaki
çalışanların belki 10 kat, 20 kat fazla elemanları var. Ama
bugün bakıyoruz ki bir firmayla bir anlaşma yapmışlar, 3
program başına 24 milyon euro, bir anlaşma. Nereden? Peki bu
elemanlar niye çalışıyor? Yani bu askerî-sivil
bürokratların çocukları oralardan bu ciddi paraları alırken
gidip kendi yandaşlarınıza yeni ihaleler açarak bu ülkede iç
barışı sağlayamazsınız. Bu ülkede hakkaniyet
duygusunu yitirirseniz kimsenin size güveni kalmaz.
O vesileyle biz, bu TRT Genel
Müdürünün TRT Yasasının 13üncü maddesini ihlal ettiğini
açıkça, net bir şekilde burada kamuoyuna söylüyoruz. Bugün bu
doğrultuda basın toplantısı yapan
arkadaşımıza buradan biz de destek veriyoruz. Ve yetkili Bakan
bir an önce 13üncü maddeye göre davranmalıdır, TRT Genel Müdürünü
görevden almalıdır. Yani TRT Genel Müdürü, bu hâliyle TRTnin
başında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ve TRT Genel Müdürü
tarafsız olmalıdır, TRT Genel Müdürü hakka, hakkaniyete, adalete
saygılı olmalıdır, TRT Genel Müdürü halkın iradesine
saygılı olmalıdır. Burada sadece TRT Genel Müdürü AKPnin
genel müdürü değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün siyasi
partilerin ve onun dışındaki siyasi partilerin de hakkını,
hukukunu yerli yerine oturtmalıdır ve TRT Genel Müdürü bir an önce
görevden alınmalıdır.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Sakık,
yalnız şurada belki şöyle bir ince nüansa dikkat etmek
lazım: Kamuda görev yapan asker ve sivil bürokratlar tabii ki
olacaktır. Buradaki ifade bir genellemeyi kapsamamalıdır.
Çalışmayan insanlarla ilgili Genel Müdür gereğini yerine
getirmelidir ama Asker ve sivil bürokratların çocukları deyince, bu
memlekete en güzel şekilde hizmet etmeye çalışan insanları
da bu kapsama almak haksızlık olur.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, size ben TRT Genel Müdürünün
BAŞKAN Yani, görev
yapmayan insanlara gereğini yapsın Genel Müdür ama diğer
insanları töhmet altında bırakmayalım, haksızlık
yapmayalım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Genel Müdür söyledi, ben de oradaydım.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, bunu söyleyen TRT Genel Müdürüdür.
BAŞKAN Anladım
işte.
SIRRI SAKIK (Muş) Biz,
orada arpalık olarak onu kullanan askerî-sivil bürokratların
çocuklarını kastediyoruz.
BAŞKAN Genel Müdür
söylüyorsa Genel Müdür de haksızlık yapmasın.
Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) Siz
onların tercümanı değilsiniz ki. Niye yoksulları
savunmuyorsunuz da onları savunuyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Genel Müdür
söylüyorsa Genel Müdür de kimseye haksızlık yapmasın.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben
buradan savunuyorum.
BAŞKAN - Biz hakkı,
hukuku savunmak mecburiyetindeyiz. Genelleme yaparak başka insanlara
haksızlık yapmayalım.
Diğer önerge
Sayın Erbatur, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 39uncu maddesinin tasarıdan
çıkarılması için verilen Cumhuriyet Halk Partisi önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlarım.
Türkiyede özel radyo,
televizyonların yayın hayatına girmesinden sonra kamu hizmeti
yayıncılığı yapması gereken TRTnin önemi daha da
artmıştır. Medya-sermaye-siyaset üçgeninin sarmalındaki
özel radyo, televizyon yayıncılığının
yaygınlaşmasıyla TRTnin halkın doğru bilgi ve habere
ulaşabilmesini tarafsız bir biçimde sağlaması gerekir.
Ancak 2008 yılı sonu itibarıyla aylık ortalama 63 milyon TL
geliri olan TRT, böylesi muazzam büyüklükte bir bütçeyle, ne yazık ki,
basiretsiz ve kadrolaşma yanlısı bir yönetim
anlayışı sonucunda, olması gereken bu
yayıncılık anlayışını
gerçekleştirememiştir.
Artık TRTnin haber
yayınları bile ilgi görmemektedir çünkü vatandaşın
vergisiyle ayakta kalan TRTde haberler Hükûmetin sesi hâline gelmiştir.
Kadrosunda 157 muhabir, 301 prodüktör
bulunduran TRT, bu nitelikli personelini çalıştırmak
yerine, kaynağı, sahibi ve yayın politikası belirsiz
kuruluşlardan hizmet satın almaktadır.
Kadrolu personelini
çalıştırmayan TRT Genel Müdürü, halkın parasını
yandaş şirketlere, yandaş medya çalışanlarına
aktarmaktadır. Şu anda TRT radyo ve televizyonlarında
yayınlanan programların önemli bir bölümü dış
yapımlardan, yani para ile satın alınan programlardan
oluşmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir kamu kuruluşu olan TRT, son
yıllarda yanlış yönetimler sonucu, olması gereken nitelikli
yayıncılık anlayışından
uzaklaşmış, kendilerini belli gruplara yakın hisseden
yöneticilerin elinde kadrolaşma iddialarının odağına
oturmuş durumdadır. TRTde muhabir, prodüktör, spiker, kameraman,
montajcı gibi yayıncı kadrolar genel duyurulu sınavlarla alınır.
Stajyer olarak üç yıl çalıştıktan sonra bu kişiler
tekrar bir sınav sonucunda asıl kadrolarına atanırlar. TRT
Genel Müdürü, yakınlarını TRTye alabilmek için önce TRT
Yasasında yaptırdığı değişiklikle
sözleşmeli personel alımının yolunu açıp ardından
kendini belli gruplara yakın hisseden medya kuruluşlarının
çalışanlarını sınavsız kuruma almaya
başlamıştır. Bununla da yetinilmemiş, TRT Kurumu
hizmetlerinin tanıtımı ve bu hizmetlere atanacak personel
yönetmeliğindeki sözleşmeli program, haber personeli
tanımında ilginç bir değişiklik
yapılmıştır. Sözleşmeli program, haber personeli için
gerekli olan fakülte veya yüksekokul mezunu olmak şartının
yanına Yurt içi veya yurt dışı yayın
kuruluşlarının yayın, yapım, program veya haber
hizmetlerinde en az iki yıl çalışmış olanlarda bu
şart aranmaz. ibaresi eklenmiştir. TRT Genel Müdürü, göreve
geldiği günden bu yana bir kısmı akrabası olan
hemşehrilerini başka kurumlardan nakil yoluyla TRTye
almıştır. Hukuka aykırı gerçekleştirilen bu
uygulamalar, iletişim fakültelerinden mezun olmuş ve TRTde
çalışmak amacıyla sınava başvuran onlarca gencimizin
hakkını gasp etmektedir.
TRT, her türlü kültürün,
evrensel değerin paylaşıldığı,
anlaşıldığı ve değerler
kazandırıldığı ortamlar olmalıdır. TRT,
diğerleri öyle yapıyor diye değil, olması gerekene göre
yayın yapmalıdır. Özgün bir kamu hizmeti
yayıncılığı yaparak rating kaygısını
bir kenara bırakmalı ve en azından vatandaşların
gerçekten izleyerek kendisini geliştirebileceği evrensel ve ulusal
bilim çalışmalarını, sanatın ve sporun her
dalını izleyicilere benimsetecek yayınlar ile tarafsız
habercilik anlayışıyla programlarını
hazırlayabilmelidir.
Devletin,
vatandaşlarına bilim, sanat, kültür, spor ve eğitim
alanında ucuz, kolay erişilebilir ve yararlanılabilir hizmetler
götürmesi sosyal devlet ilkesinin gereğidir. Ancak TRT, izleyicinin en çok
ekran karşısında olduğu saatleri şans oyunları ve
sadece futbol yorumculuğuna yönelik spor programlarıyla
doldurmaktadır. Bu programların sunucularının,
yorumcularının, yapımcılarının hangi ölçütlere
göre, kimlerce seçildiği ve bu kişilere ödenen ücretler de ayrı
bir soruşturma konusu olmalıdır. TRT, var olduğu biçimiyle
olabildiğince yozlaşmış ve
kısırlaştırılmış bir yayın
politikasıyla yürütülmektedir. Ülkemizin saygın bir kamu
kuruluşu olması gereken TRT, böylece, hiçbir iddiası olmayan,
eğitici, tarafsız yayıncılık
anlayışından uzak, yandaşları ihya etme
mantığına dayalı bir kurum hâline getirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Erbatur, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) İsmet İnönü gibi tarihimizde saygın bir yer
kazanmış, vefayla anılan, Garp Cephesinin efsane komutanı,
Mustafa Kemal Atatürkün tanımlamasıyla Siz orada düşmanı
değil, milletin makûs talihini yendiniz. diyerek iltifatına mazhar
olan, Lozan Antlaşmasında gösterdiği cesur ve kişisel
kararlılığıyla Lozan kahramanı olan, Türkiye
Cumhuriyetinin ikinci Cumhurbaşkanı, Türkiyeyi çok partili rejime
sokan ve yapılan bir seçimle iktidarı 14 Mayıs 1950de gönül
rahatlığıyla devreden, iktidarı devrettiği günde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Sayın Genel
Başkanımızın TRT aleyhine açmış olduğu bir
tazminat davasında haklı görülmesiyle de yargı yolunca da kabul
edilmiştir. Peki, bu yayınlar nedeniyle ödenmesi gereken tazminatı
TRTnin kendisi mi ödeyecektir yoksa yapımcıları mı
ödeyecektir? Umarım, vatandaşın ödediği vergilerle ayakta
kalan TRT, bir an evvel olması gereken saygın, tarafsız ve
çağdaş yayıncılık çizgisine çekilebilir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının çerçeve 39 uncu maddesi ile değiştirilen
3093 Sayılı TRT Gelirleri Hakkındaki Kanunun 6. maddesinin
birinci fıkrasının sonuna eklenen cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve çerçevedeki cümle ibaresinin
cümleler şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
Bu maddeye göre kesilecek
idari para cezalarına karşı, ilgilisine tebliğ tarihinden
itibaren, bir ay içerisinde yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
BAŞKAN Sayın
Komisyon, Hükûmetin önergesine
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, siz zaten önergeyi verdiniz...
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut düzenlemede Bandrol
ücreti anapara alacağının takibinde 6183 sayılı Kanun
hükümleri uygulanmakta iken, İdari Para Cezasında ise İcra ve
İflas Kanunu hükümleri uygulanmaktadır. Bu düzenlemeyle Kurumun her
türlü alacağının takibinde 6183 sayılı Kanun esas alınmak
suretiyle uygulama birliği sağlanması hedeflenmiştir. Bununla
birlikte uygulamada oluşabilecek uyuşmazlıklarda da uygulama
birliği sağlanarak idari yargı mercilerinin görevlendirilmesi
hedeflenmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının çerçeve 39 uncu maddesi ile 3093 sayılı
Türkiye Radyo -Televizyon Kurumu
Gelirleri Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının
sonuna eklenen cümlede yer alan para cezaları ibaresinden sonra gelmek
üzere süresinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kısaca, az önce tartışılan konuyla
ilgili bir yorum yaptıktan sonra TRTyle ilgili görüşlerimi
paylaşacağım.
Az önce Sayın Okay Kim
yetkili, kim yetkisiz? dedi. Ben bugün gazeteleri okurken birçok gazetede
aynı haberi gördüm. Dün, Sayın Başbakanın da sözlü olarak
bir kısmını izledim.
Ben görüyorum ki AKP Grubunda
ve Hükûmette Sayın Başbakandan yetkili hiç kimse yok. Yani yetkili
kimse tabii ki yok ama Sayın Başbakan yardımcıları
bile bir şey söylediği zaman şahsi kanaatini
açıklamış oluyor. Onun için, arkadaşlarımın buna
şaşırmamasını söylüyorum. Grup başkan
vekillerinin haydi haydi olmaz. Koskoca Başbakan
Yardımcısı, RTÜK kendisine bağlı, RTÜK
Başkanıyla ilgili bir şey söylüyor, Sayın Başbakan da
diyor ki: Şahsi kanaatidir. Hükûmetin ve benim kanaatim başta-
değildir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakınız
(AK PARTİ
sıralarından Bağlı değil. sesleri, gürültüler)
Bağlı, ilgili
O da
Başbakan Yardımcısı. Başbakanlıkta genelgelerle
işler yürür. Kendisiyle ilişkili kuruluş olduğunu o
genelgede Sayın Başbakan bizatihi yazmıştır. Şimdi
ayrıntısına girmemek için söylüyorum.
Burada
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, madem istiyorsunuz oradan devam edeyim. Sayın
Başbakan AKP demeyin, AK deyin. dedi. Şimdi Sayın Akmanı
aklayarak ak mı oluyorsunuz o zaman? Ne diyelim? (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Ben size diyorum başka konuya
gireyim, siz buraya çekiyorsunuz. O zaman, tamam, size Aklama Partisi diyelim
madem öyle istiyorsanız.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, burada birtakım şey var. Ben
Sayın Bakanı burada bulmuşken kendisine bu konuyla ilgili bir
sorum vardı, Komisyonda da soracaktım, farklı bir konuya girdi.
18 kişinin bu Deniz
Feneriyle ilgili soruşturmada savcının mal
varlıklarıyla ilgili ihtiyati tedbir kararı
aldığını duyduk, Sayın Akman da dâhil.
Sayın Bakanım,
kendisinin ilişkili olduğu, daha önceden yapılan sözleşme
değişiklikleriyle üç dört tane şirketin isimlerinin
değiştirildiği iddiaları basında yer alıyor. Ben
size takdim edebilirim. Bu konuda, acaba, VEDOP
aracılığıyla bu şirketlerin geriye giderek herhangi
bir kâr payında veya ortaklığında bir şey olup
olmadığı araştırıldı mı diye yeri
gelmişken, arkadaşlarım söyleyince ilave etmek istiyorum.
Eğer bilgilendirirseniz sevinirim. Ben, size ayrıntılı
bilgilerini ve esas sözleşme örneklerini ayrıca takdim edebilirim.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, TRTyi tartışıyoruz. TRT, bu dönemde maalesef
AKP Hükûmetinin Sayın Başbakan yine kızacak ama- borazanı
hâline geldi. Maalesef
(AK PARTİ sıralarından Bu konuda ne
diyorsa aynen öyledir. sesi)
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ee
tabii ki. Şimdi bakınız, RTÜKü, sizlerin oyuyla üyelerini
seçtik.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Siz
oy vermediniz hiç!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - RTÜK
üyelerinin oyuyla da TRTye Genel Müdür seçtik. Doğal olarak tabii ki
sizin söylediklerinizi dinlemek durumunda kalıyorlar. Bu çerçevede,
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, devletin en önemli kurumlarından
birisiydi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
İsmi ne oldu, ismi?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Şimdi, devlete milletin verdiği vergilerle yönetiliyor, gelirleri de
bizim vermiş olduğumuz vergilerden kesilen paylardan oluşuyor.
Peki, millete mi hizmet ediyor, AKP Hükûmetine mi hizmet ediyor? Ne hâle geldi
TRT acaba? Ne hâle geldi sizce?
MEHMET OCAKDEN (Bursa)
Halka sor bakalım bir, ne diyor. Halk ne diyor? Bir sor bakayım
halka, ne diyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Vallahi, bana kalırsa TRT AKRT hâline geldi, bakın AKRT hâline
geldi. (MHP sıralarından alkışlar) Şu anda
geldiği hâl budur. Şu anda TRT AKRT hâline gelmiştir.
Maalesef
MEHMET OCAKDEN (Bursa)
Komik şeyler söylüyorsun. Bunlar komik şeyler.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Maalesef, milletin sesine, milletin duygularına tercüman
olmamaktadır.
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) Türkiye kelimesini kaldıramazsın.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hadi
AK RT diyeyim de kızmayın, tamam. Edepli davranıyorum AK RT
diyorum.
MEHMET OCAKDEN (Bursa)
Bunlar komik şeyler, komik.
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) Orada Türkiye kelimesini kaldıramazsın,
kaldıramazsın sen. Türkiyeyi niye kaldırıyorsun?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Siz
zaten kaldırdınız, bir şeyi kalmadı.
Sayın Genel Müdür de
görevini yapıyor.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Sayın Genel Müdür de görevini yapıyor. Sayın Başkanım
da az önce söyledi, görevini yapıyor. Bizler de Türk milletinin bize
verdiği muhalefet görevini yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, sayın
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) Türkiyeyi muhalefette kullanamazsın.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Sizin bu sözlerinizle bunu unutturmanız mümkün değil. Sayın
Başbakan da bir buçuk ay tartıştığımız
mayın meselesini unutturmak için edep, adap dersleri veriyor bize ama biz
maalesef bunları unutmayacağız, unutturmayacağız.
Ben de sizlere diyorum ki
-bakın bir daha gösteriyorum- unutmayın, unutturmayın,
vicdanınızda hesabını yapmaya devam edin.
Saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
385 sıra
sayılı kanun tasarısının 39 uncu maddesiyle 3093
sayılı kanunun 6 ncı maddesine eklenen cümlede geçen Kanuna
göre ibaresinin Kanun hükümlerine göre olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Gülşen Orhan (Van) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, oylamadan
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İbarenin
değiştirilerek kanun tekniği açısından uygun ibareye
ulaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, yoklama talebimiz vardı.
BAŞKAN Önergeden önce?
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet, evet ve böyle bir önemli önergeye sayın milletvekilleri
katılmak isterler herhâlde.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bu sayı kesmez bizi efendim, 184 olacak.
BAŞKAN Önergenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır, milletvekili
arkadaşlarımızın o talebini yerine getireceğim:
Sayın Vural, Sayın
Şandır, Sayın Yunusoğlu, Sayın Özensoy, Sayın
Akçay, Sayın Kalaycı, Sayın Torlak, Sayın Enöz, Sayın
Asil, Sayın Taner, Sayın Sipahi, Sayın Paksoy, Sayın
Yıldız, Sayın Homriş, Sayın Ural, Sayın Toskay,
Sayın Tankut, Sayın Ayhan, Sayın Cengiz, Sayın Akcan,
Sayın Uzunırmak.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, 20yi geçti herhâlde.
BAŞKAN Hayır,
efendim, 20 oldu, yazıyorum burada tek tek çünkü.
KADİR URAL (Mersin)
Tam 20 efendim burası, arka tarafa gerek yok.
BAŞKAN
Arkadaşlar, o zaman yazmadan oturdular. Benim saydığım
milletvekili sayısı 20 şu anda.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hepsi milletvekilidir efendim, hepsi milletvekilidir. (MHP
sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN Efendim?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Saydığım milletvekili sayısı dediniz ya... (AK
PARTİ sıralarından Espri yaptı. sesleri)
BAŞKAN Hayır,
burada ismi olan milletvekili sayısı 20.
Çalışma saatimiz
sona yaklaşırken espriler güzelleşmeye başladı,
fazlalaştı.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının 39uncu maddesinin oylamasının açık oylama
şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi
okutup imza sahiplerini arayacağım. Ancak, açık oylama önergesinde
imzası bulunanlardan -dikkat ederseniz bir milletvekili
arkadaşımız o hususta bizi ikaz etmişti- herhangi birinin
oyunu kullanmadığı tasnif sonunda anlaşılırsa
yapılan oylama işaret oyu niteliğinde işlem görecektir.
Bilgilerinize arz ediyorum.
Arkadaşlarımın
isimlerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Maddenin
oylamasının açık oylamayla gerçekleştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turgut Dibek, Kırklareli? Burada.
Ali İhsan Köktürk,
Zonguldak? Burada.
Hakkı Suha Okay, Ankara?
Burada.
Şevket Köse,
Adıyaman? Burada.
Rıza Yalçınkaya,
Bartın? Burada.
Atila Emek, Antalya? Burada.
Derviş Günday, Çorum?
Burada.
Tansel Barış,
Kırklareli? Burada.
Mehmet Ali Susam, İzmir?
Burada.
Rahmi Güner, Ordu? Burada.
Gökhan Durgun, Hatay? Burada.
Ahmet Küçük, Çanakkale?
Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya? Burada.
Şahin Mengü, Manisa?
Burada.
Rasim Çakır, Edirne?
Burada.
Birgen Keleş,
İstanbul?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
- Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Tamam, Ali
Rıza Öztürk kabul ediyor.
Enis Tütüncü, Tekirdağ?
Burada.
Nevingaye Erbatur, Adana?
Burada.
Abdulaziz Yazar, Hatay?
Burada.
Yaşar Tüzün, Bilecik?
Burada.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Evet, pusula
gönderen milletvekili arkadaşlarımın isimlerini
okuyacağım:
Sayın Zekai Özcan?
Burada.
Sayın Çiçek? Burada.
Sayın Çiçek, aynı zamanda Sayın Başbakana vekâleten oy
kullanıyor.
Sayın Feyzi
İşbaşaran? Yok.
Sayın Vahit Kiler? Yok.
Sayın Sami Güçlü? Yok.
Sayın Fevzi
Şanverdi? Yok.
Sayın Yusuf Ziya
İrbeç? Burada.
Sayın Ali Babacana
vekâleten Sayın Çağlayan? Burada.
Sayın Vecdi Gönüle
vekâleten Sayın Mehmet Aydın? Burada.
Sayın Hamza
Yanılmaz? Yok.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şu anda elimdeki pusulalar 6 tane.
179 tane sisteme giren arkadaş var. Ayrıca, biraz önce ikaz
etmiştim.
Açık oylama talebinde
bulunup da oy kullanmayan arkadaşlar var. Dolayısıyla, oy
kullanmadıkları takdirde -bir kişinin- işari oylamaya
döneceğini ifade etmiştim. Dün de Sayın Genç, oradan,
hatırlarsanız itiraz etmişti.
Evet, şimdi işari
oylama olarak madde kabul edilmiştir.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Burada olmayan 6 kişi ne yapacak?
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız,
Başkanlık Divanı olarak açık
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
İç Tüzüke göre böyledir.
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) Kaç oy kullanıldı?
BAŞKAN Efendim,
İç Tüzükün hükümleri çok açık. Eğer açık oylama talebinde
bulunan arkadaşlardan herhangi birisi oylamaya
OKTAY VURAL (İzmir)
Tamam, doğrudur doğru.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Doğru, doğru.
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) Ben girdim.
BAŞKAN Sayın
Susam, 20 kişiden bahsediyorum Ben girdim. diye ayağa kalkmaya
gerek yok ki. İşte, girmeyen arkadaşlarınız burada,
lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir)
İşlem doğrudur, yaptığınız işlem
doğrudur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, işlem doğrudur,
yaptığınız işlem doğrudur.
BAŞKAN -
40ıncı madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı
kanun tasarısının 40ıncı maddesinde geçen
toplanıncaya kadar ibaresinin toplandığı ana kadar
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/692 Esas Numaralı
kanun tasarısının 40ıncı maddesinde geçen
toplanıncaya kadar ibaresinin toplanana kadar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
sıra sayılı Tasarının 40 ıncı maddesinde
yer alan girmesini müteakip ibaresinin girmesinden sonra olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ali Oksal |
Şevket Köse |
|
|
Trabzon |
Mersin |
Adıyaman |
|
|
Şahin Mengü |
Tansel Barış |
Mehmet Ali Susam |
|
|
Manisa |
Kırklareli |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının çerçeve 40 ıncı maddesi ile 1/6/1989
tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve
Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun geçici 13 üncü maddesine eklenen ikinci
fıkradaki yüzde ona ibaresinin yüzde 15e şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa Kalaycı |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Günal |
|
|
|
Konya |
Afyonkarahisar |
Antalya |
|
|
|
Kemalettin Nalcı |
Hüseyin Yıldız |
Emin Haluk Ayhan |
|
|
|
Tekirdağ |
Antalya |
Denizli |
|
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Yıldız konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Yıldız, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 40ıncı maddesinde
Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Sizlerin önergemize destek vermeyeceğimizi de baştan biliyorum ama
ben yine sizleri ikna etmeye çalışacağım.
NURİ USLU (Uşak)
Böyle söylemeyin, böyle söylemeyin.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu arada, Sayın Maliye
Bakanına
Bundan önceki Maliye Bakanımız Sayın Kemal
Unakıtana sorular sorduğumuz zaman cevaplarını çok
alamıyorduk ancak şu andaki Sayın Bakanımız Mehmet
Şimşek, sorduğumuz sorulara cevap vermeye
çalışıyor, en azından ciddiyetini de bozmuyor, kendisine
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu arada, gerçi şu anda
Meclis yine biraz boşaldı ama yaklaşık iki yıla
yakın zamandır, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlar
görüşülürken Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında 15-20
milletvekili arkadaşımız oluyordu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Siz de en fazla 20 kişisiniz.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Bundan dolayı da hangi amaçla, sıklıkla burada bulunuyorsunuz,
çoğunluğu sağlıyorsunuz bilmiyorum ama sizlere de
teşekkür ediyorum ve kutluyorum ayrıca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Bu motivasyonla yarın da devam ederiz!
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Yarın daha çok gelirsiniz!
Değerli milletvekilleri,
385 sıra sayılı Yasa Tasarısının
40ıncı maddesinde, 3568 sayılı Serbest Muhasebeciler,
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler
Odasıyla ilgili bir düzenleme getirmektesiniz.
Yine, değerli
milletvekili arkadaşlarım, 10/7/2008 tarihinde, 5786 sıra
sayısıyla bu 3568 sayılı mali müşavirlerle ilgili
Yasayı görüşmüştük. O süreçte gerek Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri gerekse Milliyetçi Hareket Partili milletvekilleri olarak bu
Yasada yanlışlıklar yaptığınızı ifade
etmiştik. TÜRMOBu da diğer kurumları olduğu gibi ele
geçirme amaçlı bu Yasayı düzenlediğinizi, bunun
yanlış olduğunu ifade etmiştik. Şimdi, o çıkarmış
olduğunuz Yasadan dolayı, 80 bine
yakın üyesi bulunan bu güzide odamız maalesef kongresini
yapamamış, mali noktada da harcamaları noktasında yüzde
10luk bir ilave artışla bu bütçelerini kullanabileceğini ifade
etmektesiniz.
Değerli milletvekilleri,
bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmiş olduğunuz kanun
tasarı ve teklifleri ile ilgili eksiklikler, noksanlıklar ve
yanlışlıklarda sizleri uyarıyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekilleri olarak iktidar milletvekillerini kanun tasarı ve
tekliflerinde yapmış olduğu yanlışları
yapmaması adına uyarıyoruz. Salt muhalefet yapalım,
iktidarın açıklarını yakalayalım, bundan da siyasi
rant elde edelim diye bir çaba içerisinde bugüne kadar olmadık. Bugüne
kadar Meclis çalışmalarında milletimizin menfaatine
getirmiş olduğunuz kanun tasarı ve tekliflerinin çoğuna,
sayın grup başkan vekillerimizin de bildiği gibi, destek
veriyoruz. Ancak milletimizin menfaatlerinin aleyhine olabilecek yasalarda da
karşı koymaya çalışıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
sizler bizim bu çabamızı görmüyor, takdir etmiyorsanız elbette
bunun bedeli de olacaktır. Siz, Sayın Başbakanı
padişah, sözlerini ferman; bakanlarınızı ve grup
başkan vekillerinizi şehzade, sözlerini de buyruk kabul ediyor
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, lütfen sözlerini geri
alsın sayın konuşmacı. Böyle bir hakkı yok.
BAŞKAN Sayın
Yıldız
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Padişah yok, kulları da yok. Sayın
Başkan, lütfen geriye alsın. Böyle bir şey olamaz, böyle bir
konuşma olamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Yıldız, o kelimeleri tashih edin lütfen.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Sayın Canikli
BAŞKAN Sayın
Canikli, sürçülisan olduğuna inanıyoruz. Tashih edecek, düzeltecek
Sayın Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Sayın Canikli, ben sözlerimi söylerim, siz beğenmiyorsanız
çıkar burada cevap verirsiniz. Burası Türk milletinin kürsüsü. Ben de
bu kürsüden milletimden almış olduğum yetkiye istinaden
konuşuyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bu şekilde kelime kullanamazsınız!
Kimsenin hakkı yok! Padişah yok burada, demokrasi var. Bu ülkede
Başbakan var ve milletvekilleri var.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Pankart açmadılar mı Son Osmanlı Padişahı diye?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Siz söylediğimi anlayamadıysanız benim sorunum değil.
Sözlerimi, birazdan alırsınız, okursunuz, ne söylemek
istediğimizi çok iyi anlarsınız Sayın Canikli.
Şimdi, bu 3568
sayılı Yasada olduğu gibi, Türklüğe hakaretin tanzim
edildiği 301inci maddede aynısını yaptınız, yine
Vakıflar Yasasında bunu yaptınız, en sonunda mayına
bastınız, mayın yasasında bunu yaptınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Yıldız.
Buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
biz yasaların, milletimizin ihtiyaçlarına istinaden ya da
yapılan haksızlıkları düzeltme amaçlı
yapıldığını düşünüyor ve bu noktada
kararlarımızı veriyoruz. Ancak, bu yasaları torbalayarak,
birbirine karıştırarak getirmenizden dolayı Türk milletinin
aleyhine onlarca yasayı maalesef burada çıkarmaktasınız.
Bu yasanın böyle
olmaması ve önergemizin kabulü noktasındaki
katkılarınızı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır, yoklama talebini yerine
getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Oylamadan önce yoklama talep
ediyoruz.
Arz ederiz.
BAŞKAN Oktay Vural,
İzmir? Burada.
Necati Özensoy, Bursa?
Burada.
Erkan Akçay, Manisa? Burada.
Ali Torlak, İstanbul?
Burada.
Süleyman Lâtif
Yunusoğlu, Trabzon? Burada.
Akif Akkuş, Mersin?
Burada.
Kemal Cengiz, Çanakkale? Burada.
Beytullah Asil,
Eskişehir? Burada.
Recep Taner, Aydın?
Burada.
Hüseyin Yıldız,
Antalya? Burada.
Mustafa Kalaycı, Konya?
Burada.
Emin Haluk Ayhan, Denizli?
Burada.
Mustafa Enöz, Manisa? Burada.
Yılmaz Tankut, Adana?
Burada.
Sabahattin Çakmakoğlu,
Kayseri? Sayın Çakmakoğlu yok.
TUNCA TOSKAY (Antalya)
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Toskay kabul ediyor.
Erdal Sipahi, İzmir?
Burada.
Kadir Ural, Mersin? Burada.
Mehmet Akif Paksoy,
Kahramanmaraş? Burada.
Tunca Toskay, Antalya?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Şandır, Sayın Toskayın yerine kabul ediyor.
Abdülkadir Akcan,
Afyonkarahisar?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak kabul ediyor.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Saat 20.30da toplanmak üzere
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati
19.47
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 20.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
40ıncı maddesi üzerindeki önerge işlemine devam ediyoruz.
Sıradaki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385
sıra sayılı Tasarının 40 ıncı maddesinde
yer alan girmesini müteakip ibaresinin girmesinden sonra olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İfade daha düzgün bir
hale getirilmiştir.
III.- Y O K L A
M A
(MHP VE CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır; yoklama talebini yerine getireceğim.
Arkadaşlarımı
tespit edeceğim: Sayın Vural, Sayın Günal, Sayın
Uzunırmak, Sayın Yunusoğlu, Sayın Özensoy, Sayın
Taner, Sayın Sipahi, Sayın Asil, Sayın Enöz, Sayın
Yıldız, Sayın Akçay, Sayın Kalaycı, Sayın Mengü,
Sayın Toskay, Sayın Tütüncü, Sayın Köse, Sayın Emek,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Melen, Sayın Akkuş.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.44
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 40ıncı maddesi üzerinde verilen
önergenin oylamasında yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, yeniden elektronik
cihazla yoklama yapacağım ve toplantı yeter
sayısını arayacağım.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yapılan bu
yoklamada da toplantı yeter sayısı
bulunamamıştır.
Alınan karar
gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 16 Haziran 2009 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 21.06