DÖNEM: 23 CİLT: 47 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
109uncu
Birleşim
24 Haziran 2009 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekaranın, kamuoyunda yankı yaratan
şiddet olaylarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Denizli
Milletvekili Mehmet Salih Erdoğanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarında verimliliği artırmak için İç
Tüzükten kaynaklanan sorunların giderilmesi gerektiğine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, 20 Haziran Dünya
Mülteciler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkmenistan
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun davetine icabet edecek
olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/849)
2.- Dilekçe
Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu süre içerisinde de komisyon çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin tezkeresi (3/850)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19 milletvekilinin, Denizlinin ekonomik ve
sosyal sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/414)
2.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskay ve 21 milletvekilinin, ekonomik krizin etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/415)
3.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer ve 20 milletvekilinin, genetiği
değiştirilmiş organizmalar konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/416)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- İmar
Kanunu ile Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı:
397)
3.- Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın;
Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 13 Milletvekilinin; Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/718,
2/307, 2/392, 2/406, 2/416, 2/424) (S. Sayısı: 411)
4.- Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/716) (S.
Sayısı: 412)
VII.- OYLAMALAR
1.- Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve tekliflerinin
oylaması
2.- Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının oylaması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, ikinci konutların turizme
kazandırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7715)
2.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Ertenin, kruvaziyer turizmin geliştirilmesine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/7791)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta restore edilen vakıf
eserlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/8115)
4.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, TRTye alınan
bazı personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/8116)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRTnin hizmet aldığı bir
haber ajansına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/8117)
6.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, çocukların
katıldığı bir şarkı yarışması
programına ve medyada çocuk istismarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/8118)
7.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, çocukların
katıldığı bir şarkı yarışması
programına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavafın cevabı (7/8177)
8.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Diyarbakırda yapılan aile konulu
bir toplantıya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Selma Aliye Kavafın cevabı (7/8181)
9.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, yurtların
afetlere hazırlık durumlarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı (7/8202)
10.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, yangın çıkan bir yurdun
yöneticilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavafın cevabı (7/8203)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak üç oturum yaptı.
Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün, 732nci Türk Dil Bayramına,
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan, Balıkesir ilinin ulaşım ve
bazı sorunlarına,
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, belediyelerin içinde bulunduğu
sıkıntılara,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Suudi Arabistan
Şûra Meclisi Başkanı Dr. Abdullah bin Muhammed bin İbrahim
Al-Alsheikh ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz ve 23 milletvekilinin, toplum içerisinde artan
şiddet olaylarının (10/411),
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 23 milletvekilinin, TOKİ
tarafından üretilen konutlardaki sorunların (10/412),
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 24 milletvekilinin, ziraat mühendisliği
mesleğinin sorunlarının (10/413),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Birleşmiş
Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül
2009 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Harekâtına iştirak
etmesine izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi,
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 409, 384, 394 ve 397 sıra sayılı
kanun tasarılarının bu kısmın 2, 3, 4 ve 5inci
sıralarına, Gelen Kâğıtlar listesinde yayınlanan ve
bastırılarak dağıtılan 411, 412 ve 410 sıra sayılı
kanun tasarılarının ise 48 saat geçmeden bu kısmın 6,
7 ve 8inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 23
Haziran 2009 Salı günkü (bugün) birleşiminde 394 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 24 Haziran 2009 Çarşamba günkü
birleşiminde 412 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 25 Haziran 2009 Perşembe
günkü birleşiminde ise 410 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 410 ve 412 sıra
sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekli
cetvellerdeki şekliyle olmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasına alınan, Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet
Komisyonları Raporları (1/717) (S. Sayısı: 409)
görüşmelerini müteakip,
3üncü
sırasına alınan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/688, 1/703, 1/684, 1/696) (S. Sayısı: 384)
görüşmelerini müteakip,
4üncü
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam
Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri İstatistik,
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRIC)
Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/705) (S.
Sayısı: 394) görüşmelerini müteakip, yapılan açık
oylamadan sonra,
Kabul edildi.
24 Haziran 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 22.59da son verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
Fatma
SALMAN KOTAN |
|
Bilecik |
|
Ağrı |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
|
|
Bingöl |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 127
II.-
GELEN KÂĞITLAR
24
Haziran 2009 Çarşamba
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Arama ve Kurtarma
Hizmetlerinin Koordinasyonuna Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/723) (İçişleri; Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2009)
Teklif
1.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın; Elektrik Piyasası
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi (2/480) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.6.2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19 Milletvekilinin, Denizlinin ekonomik ve
sosyal sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/414)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2009 )
2.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskay ve 21 Milletvekilinin, ekonomik krizin etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/415) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.06.2009)
3.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer ve 20 Milletvekilinin, genetiği
değiştirilmiş organizmalar konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/416) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.06.2009)
24 Haziran 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, kamuoyunda yankı yaratan şiddet
olayları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Halide
İncekaraya aittir.
Sayın
İncekara, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Halide
İncekaranın, kamuoyunda yankı yaratan şiddet
olaylarına ilişkin gündem dışı konuşması
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; gündem dışı konuşma
olarak aldığım konu, aslında hepimizin ve sokağın
son derece gündeminde olan bir konu ama ben bugün konuya, sizlerin de iş
birliğiyle bir mutabakat zemininde farklı yerden bakmak istiyorum.
Son on
yıllar, belki yüz yıl, dünyayı ve ülkemizi en tehdit eden
şiddet olaylarının hâl değiştirerek, alet
değiştirerek, sayı değiştirerek her gün gündemimizde
olması, maalesef, hepimizi üzmekte. Özellikle de cinayetlerin genç
yaşlarda, aile içinde olması ayrı bir vahamet unsuru.
Eskiden,
hatırlar mısınız annelerimiz, babalarımız bizleri
yetiştirirken Yavrum, yabancıdan bir şey alma,
yabancılarla konuşma. der ve genellikle tehlike
sınırlarını tanımadığımız
insanların çerçevesinde tutarlardı ama günümüzde işlenen
cinayetlerin, katliamların anneden, babadan, evlattan anneye, babaya;
anneden, babadan evlada, komşuluk ilişkilerini
Toplumun temel
taşı dediğimiz ve özellikle ülkemizde en temel unsur olarak
aldığımız aile içinde şiddetin bu kadar ayyuka
çıkması, insanların gözlerini kan bürümesi, sanırım
hepimizin ilgi alanında. Ama ben bugün polisiye ya da adli olarak
bakmayacağım şiddete. Ülkemde şiddetin bir sağlık
sorunu olarak ele alınmamasını biraz dikkatlerinize sunmak
istiyorum.
Dünya
Sağlık Örgütü, artık, şiddeti sağlık
meselelerinin başında getirmektedir. Hem şiddetin
başlangıcında kişisel davranış olarak
algıladığımızda hem sonuçlarını
irdelediğimizde, şiddet, bir sağlık konusudur ama maalesef
ülkemde henüz kamu otoritesi, kamu otoriteleri, Sağlık
Bakanlığındaki arkadaşlar şiddeti
sağlığın bir konusu almaktan uzak durmaktalar. Bu kürsüye
çıkmadan önce Bakanlıktaki arkadaşları da aradım.
Toplumsal ruh sağlığını koruyucu önlemle ilgili
yapılmış bir çalışmaları olup olmadığını
sorduğumda maalesef, istediğim sonucu alamadığımı
söylemek isterim.
Eyvah demeden
önce alınacak çok tedbir var. Oturup burada hep birlikte polis
istatistiklerini, adli vakaları, katillerin yakalanıp
yakalanmadığını kendi aramızda konuşup
durabiliriz ama bu, sonucu hiç değiştirmez.
Defalarca kere
başka arkadaşlar da söylediler, biz de söyledik; bu Mecliste -sporda
şiddet, kadına karşı şiddet, çocukta şiddet- çok
ciddi çalışmalar yapıldı. Eğer bu araştırma
komisyonlarının raporlarının sonuçları, önerileri
kamuyu yönetenler tarafından ciddiye alınıp birkaç maddesi
hayata geçirilseydi her gün yeniden yeniden aynı konuları
konuşmak zorunda kalmazdık.
Şimdi birkaç
tane akademisyen arkadaşın, ben, düşüncelerini sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bahçeşehir
Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Nilüfer Narlı,
şiddetin rakamsal olarak artmasa da boyutlarının
değiştiğini, dehşetin büyüdüğünü söylüyor. Adanadaki
kızın ulaşabileceği bir destek olsa sonuç farklı
olurdu. diyor. Sosyal hizmet uzmanlarının devreye girmesi birçok
şiddet olayını engelleyebilirdi. diyor.
Dokuz Eylül
Üniversitesinden Doktor Halis Ulaş, Suç oranlarındaki
artışı salt bireyin psikolojisiyle açıklamanın çok
tehlikeli olduğunu, şiddetin bir problem çözme yöntemi olarak
sunulması, hukukun gerektiği gibi işlememesi insanların
kendi hukuklarını oluşturma eğilimlerini doğuruyor.
diyor.
Diğer yandan
Bahçeşehir Üniversitesinde Yılmaz Esmerin yaptığı
otuz dört ilde 1.715 denekle Radikalizm ve
Aşırıcılık araştırmasında Dünyada
değer sistemleri bir sarsıntı geçiriyor. diyor. Fakat
Türkiyedeki sorun çok daha derin. Demografik, kültürel ve ekonomik, politik
değişimleri son yirmi yılda çok hızlı bir şekilde
yaşadık. Şiddetin yaygınlaşmasında
kanıksanmasında medyadaki rol modellerin de etkisi büyük.
Benim buradan
önerim şudur ki: Başta Sağlık Bakanlığı
olmak üzere, en az bir domuz gribi kadar, en az bir kuş gribi kadar, en az
bir kızamık aşısı kadar bu şiddet
vakalarının bir sağlık sorunu olarak ele
alınması, çocukların sıfır yaş grubundan itibaren
sağlık kontrollerinin takip edilmesi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İncekara, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) - Bu arada, yaşanan cinayet vakalarında,
bazılarının, bir kere psikologla karşı
karşıya geldiği ama hekimlerin bu ilaçların
kullanılıp kullanılmadığı sürecini takip
etmediği
Hollanda bu problemi çözdü, İngiltere bu problemi çözdü;
psikologlarına ve doktorlarına hastalarının
ilaçlarını kullanıp kullanmadığıyla ilgili bir
sorumluluk verdi.
Bu arada, Her
şeyin başı eğitim. dediğimiz yerde, eğitim
araçlarımızın değiştiğini, artık yayın
organlarımızın en önemli eğitim araçlarından birisi
olduğunu unutmamamız gerekir.
Kültür
Bakanlığının, kültür arşivi olmanın
dışında, kültürü yaşatmak gibi bir misyon üstlenmesi
gerektiğini; Sağlık Bakanlığı, Kültür
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığının
çocuklarımızı ve toplumu tehdit eden bu şiddet olgusu
karşısında bir iş birliğiyle olağanüstü bir eylem
planına geçmesini, hepimizin bunu mutabakatla yapmamızı çok rica
ediyorum.
Bu arada,
polisiye kayıtlarda, işlenen cinayetlerin ve vakaların
analizlerinin yapılabilmesi ve istatistiklerinin çıkarılabilmesi
için, orada müracaat edilen ve vaka karakola intikal ettiğinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İncekara, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Çok teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür etme imkânı size vermiştim ama kullanmadınız.
Teşekkür cümlenizi alacaktım. Neyse, ben sizin namınıza
teşekkür edeyim Genel Kurula.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Peki, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -
Gündem dışı ikinci söz, İç Tüzük ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışmalarının verimliliği hakkında söz
isteyen Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğana aittir.
Sayın
Erdoğan, buyurun efendim.
2.- Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğanın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında verimliliği
artırmak için İç Tüzükten kaynaklanan sorunların giderilmesi
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İç Tüzük ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında
verimlilikle ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz şunun farkındayız ki toplumsal ve
ekonomik gelişmeyle hedeflenen amaç, insanlara daha iyi yaşam sunmak,
bu amaçla daha iyi eğitim vermek, daha güzel ve sağlıklı
bir çevrede yaşamlarını sürdürmelerini sağlamaktır.
Yani ekonomik gelişmenin ve verimlilik artışının nihai
hedefi insanların yaşam kalitesini yükseltmektir. Gerçekten de
verimlilik günümüzde kalkınmanın, kalkınmış ülke ya da
toplum olmanın en şaşmaz ölçütlerinden biri kabul edilmektedir.
Çağdaş dünyanın ekonomik ve sosyal sorunlarını çözümleyecek
anahtar kavramlardan biri hâline gelmiştir verimlilik.
Verimliliği
artıran faktörleri bir iki cümleyle özetlersek: Birincisi, bilimsel ve
teknolojik gelişmeler. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler
verimliliği doğrudan etkileyen faktörlerin başında
gelmektedir. Bilimsel ve teknolojik gelişmelere ayak uydurabildiğimiz
sürece verimlilik artışında geri kalmaktan kurtulabiliriz.
İkincisi,
verimliliği artıran diğer en önemli faktör, eğitilmiş
insan gücüdür. İyi eğitilmiş insan gücü verimliliği
doğrudan etkileyen bir faktördür.
Sayın
milletvekilleri, verimliliği sadece ekonomik işletmelerde ekonomik
bir olay gibi görmemek gerekir. Verimlilik, kamu kurum ve
kuruluşlarımızın da hizmet üretiminde üzerinde durması
gereken bir konudur. Dolayısıyla verimlilik, hem özel sektörün hem de
kamunun, tabii, özellikle de, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarında da üzerinde durulması ve düşünülmesi
gereken konuların başında gelmektedir. Yasama süreci ile
verimlilik arasında da önemli bir ilişki bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi Meclis çalışmaları iki
faaliyetten oluşmaktadır. Birincisi, Meclise sunulan kanun teklif ve
tasarılarının görüşülerek
yasalaştırılması, ikincisi, denetim faaliyetleri. Denetim
faaliyetleri yazılı ve sözlü sorular, soru önergesi, genel
görüşme, gensoru, Meclis araştırması ve Meclis soruşturması
önergeleri olarak sayılabilir. Bu çerçeve açısından
baktığımızda 22nci ve 23üncü Dönemde daha önceki
dönemlere göre Meclisimizin performansının daha yüksek olduğunu
söyleyebiliriz.
Meclise sunulan
kanun tasarı ve tekliflerinin yasalaşma oranları ile
yazılı ve sözlü sorular ve bunlara verilen cevaplar ve
araştırma önergelerini mukayese ettiğimizde, örneğin, kanun
tasarı ve tekliflerine baktığımızda, 22nci Dönemde
259 teklif ve tasarı yasalaşmış, 19uncu Dönemde 350 yasa
çıkarılmış, 20nci Dönemde 369, 21inci Dönemde 470, 22nci
Dönemde ise 914 kanun teklif ve tasarısı
yasalaştırılmıştır. 23üncü dönemde ise, yani
bugüne kadarki geçen sürede 225 kanun bu Mecliste görüşülerek
yasalaştırılmıştır,
yasalaşmıştır.
Yazılı
sorulara baktığımızda, 19uncu Dönemde 6.619, 20nci
Dönemde 4.729, 21inci Dönemde 6.697, 22nci Dönemde 14.385 ve 23üncü Dönemde
de bugüne kadar 4.416 yazılı soru önergesi
cevaplandırılmıştır.
Sözlü sorularda
da değerli milletvekilleri, benzer bir artış ve cevaplama söz
konusudur. Söz gelimi 19uncu Dönemde 98 sözlü soruya cevap verilirken, 22nci
Dönemde 981 ve 23üncü Dönemde de 779 sözlü soru önergesi
cevaplandırılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu oranlara baktığımızda Meclisimizin
tabiri caizse hiç durmadan çalıştığını görmekteyiz.
Tabii, Meclisimiz çalışmalarını İç Tüzük hükümlerine
göre yürütmektedir değerli milletvekilleri.
İç Tüzük
konusunda da birtakım değişiklikler ve gelişmeler
olmuştur. İç Tüzükümüz 1973 yılında yürürlüğe
girmiş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Erdoğan, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) -
aradan geçen otuz altı yıl içerisinde de
İç Tüzük maddeleri üzerinde 155 değişiklik
yapılmıştır. Bu değişiklikler İç
Tüzükümüzün sistematiğini bozmuş, mevcut bazı hükümler
uygulanmaz hale gelirken İç Tüzükte dayanağı bulanmayan
bazı uygulamalar teamülle yürütülür hale gelmiştir. Bu nedenle
Meclisimizde bir komisyon, uzlaşma komisyonu oluşmuş. Bu
uzlaşma komisyonu hazırlamış olduğu İç Tüzük
Tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuştur. Temennimiz yeni İç
Tüzükümüzün en kısa sürede çıkarılması ve Meclis
çalışmalarımızdaki performansın artması ve bu
yüce Meclisten bugüne kadar olduğu gibi iyi kanunların, güzel
hizmetlerin halka sunulmasını gerçekleştirmek
olmalıdır.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz Dünya Mülteciler Günü münasebetiyle söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanaka aittir.
Sayın
Kışanak, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)
3.- Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanakın, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dört gün önce,
yani 20 Haziran Dünya Mülteciler Günüydü. Anneler Günü, Babalar Günü gibi
kutlanacak bir gün değil Mülteciler Günü. İnsanların kendi
vatanlarında kimliklerinden, düşüncelerinden ötürü esenlik içinde
yaşama imkânları kalmadığından yaşamları
pahasına yollara düştükleri, en yakın yerde vatanlarındaki
şartlar düzelinceye kadar barınmak, yaşamak, kalmak zorunda
oldukları bir dönem mültecilik. Zorunlu göçün dramatik hâllerinden biri.
İnsanlık bu sorunu en kapsamlı biçimiyle İkinci Dünya
Savaşı yıllarında yaşadı ve 1951 Cenevre
Sözleşmesiyle bu soruna çözüm bulunmaya çalışıldı.
1951 öncesinde gelişen olaylarla kendini sınırlayan Cenevre
Sözleşmesi, yerinden edilme sorununun devam etmesi nedeniyle 1967
Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Protokolle revize edilmek
zorunda kalındı. İnsan haklarına ilişkin her
uluslararası belge yerinden edilmiş insanların
haklarını geliştirmeyi, hükûmetlerin bu alandaki sorumluluklarını
geliştirmeyi öngörür. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin bu alandaki
çalışmaları, geliştirilen yeni hukuki araçlar ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin uygulamaları gelişmeleri
desteklemektedir. Bu, insanlık adına umut vericidir.
Mültecilerin
tanınması ve sorunlarına çözüm bulunmasına ilişkin
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği dünyanın
çeşitli ülkelerinde faaliyet yürütmektedir. Türkiye de Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğiyle iş birliği hâlinde
çalışmaktadır.
Türkiyenin
zorunlu göç mağdurlarına karşı sorumluluklarına
gelince
Türkiye, gerek Cenevre Sözleşmesini gerekse de 1967 protokolünü
ilk imzalayan ülkelerden biridir. Ne var ki bu imzalar coğrafi
sınır getirilerek atılmıştır.
Türkiye,
yalnızca Avrupa Konseyi ülkelerinden gelen başvurulara mülteci
statüsü tanımaktadır. Bu sınırlama dönemin
iktidarının kaygılarından kaynaklanmıştır
ancak bu kaygıların bugün de devam ettiği görülmektedir.
Türkiye
etrafının bir şiddet sarmalıyla çevrili olduğu,
ekonomisinin zorlanacağı, komşu ülkelerle ilişkilerinin
olumsuz etkileneceği gerekçesiyle coğrafi sınırlama
yaklaşımından vazgeçmemektedir.
Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Ofisinin
kayıtlarına göre Türkiyede 18 bin mülteci bulunmaktadır.
Yaklaşık 18 milyon nüfusu olan komşumuz Suriyede ise 1 milyon
100 bin mülteci bulunmaktadır.
Mülteciler ve
göçmenler için komitenin 2009 yılı raporunda Türkiye dünyanın en
kötü devletleri arasında sayılmıştır. Türkiye, Avrupa
Konseyi ülkelerinden gelen mültecileri kabul edeceğini beyan etmiştir
ancak bu konuda da ikircikli davranmaktadır. Örneğin, Çeçenistan
uluslararası mevzuatta Avrupa sınırları içerisindedir. Bu
nedenle de Çeçenistandan gelen kişilere mülteci statüsü verilmesi
gerekir. Oysa, ülkemiz, Türkiyeye gelen Çeçenlere hukuki anlamda ne
olduğu belli olmayan bir misafir tanımlamasıyla geçici ikametgâh
izni vermiştir. Çeçenler ülkemizde hiçbir sağlık ve sosyal
güvenceye sahip değildirler, bazı derneklerin ve belediyelerin
insafına terk edilmişlerdir; can güvenlikleri de yoktur, zaman zaman
faili meçhul cinayetlere kurban gittiklerini de görmekteyiz.
Türkiyenin en
dramatik yaşadığı mülteci sorunlarından biri de
İrandan Türkiyeye gelen Kürt göçmenlerdir. Amerikanın Irakı
işgal ettiği yıllarda Birleşmiş Milletler Mülteciler
Yüksek Komiserliği Irak Ofisi üçüncü ülkelere mülteci göndermeyi
durdurmuştur. Bu nedenle, İran rejim muhaliflerinden oluşan Kürt
mülteciler Irak veya İran üzerinden çeşitli yollarda Türkiyeye
gelmiştir.
Türkiye, 7
Kasım 2003 tarihinde İçişleri, Dışişleri
Bakanlarının ve Mülteciler Yüksek Komiserliğinin temsilcilerinin
katıldığı bir toplantı düzenlemiş; bu
toplantıda 2003 yılına kadar Türkiyeye gelenlere iyi niyet
kapsamında ikametgâh izni verileceğine dair bir karar
alınmıştır. Ancak, bu karar doğrultusunda, kimi
kaynaklara göre 1.210 Kürt mültecinin iyi niyet göstergesi olarak Van, Hakkâri,
Şırnak, Ankara valiliklerinde ikamet izni aldıklarını
görüyoruz. Ne yazık ki bu ikamet izni aslında zorunlu bir hapishaneye
dönüşmüştür. Türkiye, bu kişilere çalışma izni
vermemiş, barınma imkânı sağlamamış, sosyal
yardım yapmamış, sağlık güvencesi
tanımamış, üçüncü ülkelere de gitmesine izin vermemiştir.
Süreç içerisinde, bu kişiler, açlık ve yoksulluk içerisinde ya kendi
imkânlarıyla başka ülkelere kaçmanın yollarını
aramış, kaçarken de yollarda vurulmuş,
yaşamlarını yitirmişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kışanak.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
Bugün, ülkemizde
bu 1.210 İranlı Kürt mülteciden geriye kaç kişinin
kaldığını ve diğerlerinin hangi ülkelere
gittiğini ve şu anda hayatta olup olmadıklarını dahi
bilmiyoruz.
Mültecilerin,
sığınmacıların, zorunlu göç
mağdurlarının durumlarına ilişkin açık,
anlaşılır, uygulanabilir, kapsayıcı ve evrensel
değerlerle uyumlu yasal düzenlemeler yapılması bir
zorunluluktur. Sığınma talebinde bulunan kişilerin
insanlık onuruna yakışır muamele görmelerinin temel
koşullarından biri anlayacakları dilde hizmet alabilmeleridir.
Bu insanlara Türkiyedeki hakları konusunda bilgi verilmelidir.
Avrupa
Birliği uyum süreciyle Türkiyede sığınma prosedürü de
tartışmaya açılmıştır. Ulusal Programın
37nci faslı, yani adalet, özgürlük ve güvenlik faslı mültecilerin
durumunu da içermektedir fakat ülkemizde, uygulamada süregeldiği gibi adalet
ve özgürlük güvenliğe feda edilmiştir. Türkiye, 2003ten 2004
Aralık ayına kadar devam eden süreç sonrasında, iltica ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
göç
alanındaki Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin
Türkiye Ulusal Eylem Planını hazırlamıştır.
Birçok sıkıntıyı, kaygıyı ve yapılması
gerekenleri ortaya koyan bu eylem planı, beş yıl sonra söylemden
ibaret kalmıştır. Bugün, aradan geçen beş yıla
rağmen bu konuda tek bir adım atıldığını
dahi görmüyoruz. Şu anda Türkiyede kaç mülteci var, kaç
sığınmacı var, hangi koşullarda, nerede
barınıyorlar, bu konuda bile sağlıklı bilgi mevcut
değildir. Bu bir insanlık sorunudur. Türkiye'nin de bu konudaki
sorumluluklarını üstlenmesi ve insanca bir yaşama katkı sunması
gerekiyor.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kışanak.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkmenistan Meclisi Dış İlişkiler
Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/849)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkmenistan
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun vaki davetine
istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi parlamento heyetinin Türkmenistana
resmi bir ziyarette bulunması Genel Kurulun 09 Haziran 2009 tarih ve 101
sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
hakkında 3620 Sayılı Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ahmet Deniz Bölükbaşı Ankara
Hasan Murat Mercan Eskişehir
Canan Arıtman İzmir
Mehmet Ceylan Karabük
Mehmet Şahin Malatya
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19
milletvekilinin, Denizlinin ekonomik ve sosyal sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/414)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Denizli İli
ekonomik ve sosyal sorunları giderek artmaya devam etmektedir. Ekonomik ve
sosyal açıdan gelişmiş olan bu ilimizin AKP iktidarı
döneminde içine düştüğü sıkıntıların tespiti ile
çözüm yollarının bulunması için Anayasanın 98, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereği
Meclis Araştırması açılmasına müsaadelerinizi arz
ederim.
1) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Hasan Özdemir (Gaziantep)
4) Necati Özensoy (Bursa)
5) Cumali Durmuş (Kocaeli)
6) Hasan Çalış (Karaman)
7) İsmet Büyükataman (Bursa)
8) Recai Birgün (İzmir)
9) Mithat Melen (İstanbul)
10) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Behiç Çelik (Mersin)
13) Osman Durmuş (Kırıkkale)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Ahmet Orhan (Manisa)
16) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
17) Beytullah Asil (Eskişehir)
18) Hüseyin Yıldız (Antalya)
19) Osman Ertuğrul (Aksaray)
20) Mümin İnan (Niğde)
Gerekçe:
Denizli ili
ekonomik ve sosyal alanda ulaşmış olduğu
gelişmişlik düzeyi için gerekli kaynakları kendisi sağlayan
bir ilimizdir. İhracatın artırılması, istihdamın
artırılması, üretim düzeyinin artırılması,
tarımsal üretimin geliştirilmesi ve artırılması
konularında önemli mesafeler kaydeden Denizli ilimiz son yıllarda
ekonomik ve sosyal açıdan çok önemli problemlerle karşı
karşıya kalmaya başlamıştır.
Son yıllarda
AKP'nin iktidara gelmesi ile birlikte Denizli ilimizde ekonomik ve sosyal
açıdan büyük problemler oluşmaya ve yaşanmaya
başlamıştır.
-
Kayıtlı istihdam düzeyi 2008 Nisan ayından 2009 Mart ayına
kadar yaklaşık yüzde 20 azalarak, 162 binlerden 130 binlere
düşmüştür.
- Kırsal
kesime geri göç başlamıştır.
- İhracat
her ay yüzde 30'lar düzeyinde azalmaktadır.
- Üretim
azalmaktadır.
- Esnaf kredi
bulamamakta ve borcunu ödeyememektedir.
- Çiftçiler
borçlarını ödeyememektedir.
- Kirada
oturanlar kiralarını ödeyemez hâle gelmiştir.
- Tekstil
sektörü, mermer sektörü önemli darboğaz yaşamaktadır.
- Denizlide
vatandaşlar vergilerini ödeyemez hâle gelmiştir.
- Genel bütçe
vergi gelirlerinde tahsilat/tahakkuk oranı 2009 Nisan ayı
itibarıyla yüzde 36lara düşmüş ve sondan 14. il olmuştur.
Merkezi Yönetim Bütçesinde ise bu oran yüzde 34lere kadar düşmüştür.
- Denizlide
vergi tahsilatı harcamaların gerisinde kalmıştır.
- Hacizler
artmaktadır.
- Kadın ve
genç işsizler giderek artmaktadır. Hemen hemen her evde bir
işsiz bulunmaktadır.
- Toplam krediler
içinde tekstil sektörünün kullandığı pay giderek
azalmaktadır.
- Denizlide
yatırım teşvik belgesi sayısı 2004 yılında
yüzde 18, 2005 yılında yüzde 27, 2006 yılında yüzde 7, 2007
yılında yüzde 6, 2008 yılında ise yüzde 41
azalmıştır.
- Denizlide
teşvikli yatırım 2008 yılında yüzde 57
azalmıştır.
- Denizli ili,
takibe uğrayan kredilerde liderliğe oynamaktadır.
- Aileler
çocuklarının yeterli derecede eğitimini sağlayacak geliri
temin edememektedir.
- DİR
belgesi kapsamında ihracat taahhüdü azalmaktadır.
- 2008
yılında Denizli ilinde ödenen vergiler 2007 yılına göre %6
oranında azalmıştır.
- AKP
iktidarı döneminde özellikle tekstil sektöründe iş kaybı çok
büyük olmuştur.
- AKP Hükûmetinin
uyguladığı teşvik yasası Denizli'nin başına
bela olmuştur. Sanayi işletmeleri Denizli ilinin komşusu olan
illere taşınmaya başlamıştır.
- Çiftçiler
üretim yapamaz hâle gelmiştir.
- Çiftçiler
ürünlerinin değerini alamamaktadır.
- Sanayide enerji
kullanımı azalmaktadır.
-
İnşaat sektörü çökmüş vaziyettedir.
Yukarıda
ifade edilen nedenlerle Denizli ilinin ekonomik ve sosyal alanda son
yıllarda ortaya çıkan büyük problemlerinin
araştırılması ve problemlerin çözümüne yönelik önlemlerin
geliştirilmesi gerekmektedir.
2.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay ve 21
milletvekilinin, ekonomik krizin etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/415)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bugün; yetersiz
sermaye birikiminin dışında, makroekonomik istikrarı
sağlamaktaki güçlükler, yüksek vergiler, sermayenin ve temel sınai
girdilerin yüksek maliyetleri, teknolojik gelişmelere ayak uydurma
konusundaki zorluklar, yenilik ve yeni teknoloji üretmede yetersizlik Türk
sanayiinin rekabet gücünü olumsuz olarak etkileyen unsurlar olarak
karşımıza çıkmaktadır
Özellikle son iki
yıldır; gerek dünya, gerekse Türkiye ekonomisinde yaşanan
olumsuz gelişmeler, hükümetin çözüme yönelik tedbirleri geciktirmesi
nedeni ile üreten ve tüketen kesimlerde, uygulanan ekonomi politikalarına
yönelik eleştiriler gittikçe artmaya başlamıştır.
Ek'te
sunduğumuz gerekçelerden dolayı; yaşanmakta olan ekonomik krize
karşı hükümet tarafından açıklanan tedbirlerin, reel
sektörümüze ve ekonomik hayata etkilerini ve çözüm önerilerinin
araştırılarak tespiti amacıyla, Anayasamızın 98,
TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Tunca Toskay (Antalya)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Münir Kutluata (Sakarya)
5) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
6) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
8) Mithat Melen (İstanbul)
9) Hüseyin Yıldız (Antalya)
10) Behiç Çelik (Mersin)
11) Yılmaz Tankut (Adana)
12) Zeki Ertugay (Erzurum)
13) Gürcan Dağdaş (Kars)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Ahmet Bukan (Çankırı)
16) Kadir Ural (Mersin)
17) Ali Uzunırmak (Aydın)
18) Muharrem Varlı (Adana)
19) Hakan Coşkun (Osmaniye)
20) Recep Taner (Aydın)
21) Mümin İnan (Niğde)
22) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
Gerekçe:
İktidarın;
2008 sonbaharından bu yana, etkilerinin şiddetlenerek
arttığı ekonomik krizi görmezlik ve duymazlıktan gelmesi,
bugün krizin etkilerinin daha çok hissedilmesine neden olmaktadır.
Kriz
gerçeğini Şubat 2009'da kabul ederek, günümüze kadar sürekli tedbir
paketi açıklamaya mecbur kalan iktidar, bu paketlerin
sağlayacağı faydayı ve kapsama alanı öngörüsünü
yeterince yapamamıştır.
Açıklanan
tedbirler eğer amaca yönelik olsaydı, bugün ihracat ve ithalat
rakamlarında yaşanan sert düşüşler, işsizlik oranlarındaki
tarihî yükselişler, kapanan işyeri ve ödenemeyen çek, senet ve kredi
sayısındaki artışlar ve vergi gelirlerindeki
düşüşler meydana gelmezdi.
Ülkemiz; IMF'in
2009 yılı büyüme tahminlerine göre; 181 ülke arasında 165'inci
sırada yer almaktadır.
ILO
rakamlarına göre 2008 yılında dünyadaki işsizlik oranı
yüzde 5,9 iken, ülkemizde bu rakam Şubat 2009'da yüzde 16,1 seviyesine
ulaşmıştır.
İhracat
rakamlarımız Nisan 2008'e göre yüzde 33,3 azalmıştır.
İthalatımızdaki düşüş oranı ise yüzde 43,5
gerçekleşmiştir.
Sanayi üretimi ve
imalat sanayinde kapasite kullanım oranları 2009 yılına
düşüşle başlamıştır. Sanayi üretimi Nisan 2009'da
yüzde 18,5 ve imalat sanayinde kapasite kullanım oranı ise Nisan
2009'da yüzde 14,9 düşmüştür.
Hal böyleyken
Sayın Başbakan tarafından 4 Haziran 2009'da açıklanan, çok
gecikmiş, finansal endişeleri içinde barındıran tedbir
paketinin de, kısa dönemde ülkemizin ekonomik sorunlarına çare
olamayacağı belli olmuş ve ekonomi çevrelerince açıkça dile
getirilmeye başlamıştır.
Devasa
işsizlik rakamlarına sahip ülkemizin, şu an için çözümlenmesi
gereken öncelikli sorunu işsizlik, orta ve uzun vadeye
yayılmıştır. Peki şu an için işsiz kalan
vatandaşlarımıza çözüm olarak ne sunulmaktadır?
Açıklanan
son pakette yer alan teşvik sistemi ise mevcut zor durumda olan
işletmelerimize çare olmayacağı gibi, geri kalmış
bazı illerimiz, gelişmiş illerimizle aynı oranda
değerlendirilmiştir. Tamamen teorik olarak masa başında
tasarlanan bu teşvik sisteminin, şu anki
sıkıntıları giderecek yönü bulunmamaktadır.
Haziran 2008
tarihinden önceki iki yıl içerisinde borcundan dolayı takibe
düşmüş firmalarımızın Kredi Garanti Fonu'ndan
yararlanamaması, iktidarın mali dengesi bozulmuş ve borç
içindeki firmalarımıza bakış açısını gözler
önüne sermektedir.
Diğer yandan
büyüklüğü 4 milyar TL olarak adlandırılan paketin bütçe
sınırlarını zorlayarak ciddi açıklara neden
olabileceği yine iktidar tarafından itiraf edilmekte ancak bu
sıkıntının çözümü sunulmamaktadır.
Yine
geçtiğimiz günlerde Ekonomiden Sorumlu Başbakan
Yardımcısı'nın büyüme oranlarındaki düşüşün,
tahmin ettiklerinden daha fazla olacağını itiraf etmesi,
önümüzdeki günlerin ekonomik yönden sancılı geçeceğinin
göstergesi olmuştur.
İktidar
tarafından son olarak açıklanan 'Teşvik Paketi'nin, '2001
yılı rakamlarıyla tasarlanması ve bu durumun da önümüzdeki
yılın rakamlarıyla düzeltileceğinin ifade edilmesi,
açıklanan paketin ne kadar güvenilir ve sağlıklı
olacağı yönünde kaygılar uyandırmaktadır.
Yukarıda
saydığımız tüm bu olumsuzlukları bir an önce önleyebilmek
için, krizin gerçek anlamda etkilerini tespit ederek, alınması
gereken gerçek tedbirlerin tespit edilmesi ve bir an önce uygulamaya
geçirilebilmesi için Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğü'nün 104
ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz.
3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 20 milletvekilinin,
genetiği değiştirilmiş organizmalar konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/416)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini arz
ettiğimiz Türkiyedeki ve Dünyadaki Genetiği
Değiştirilmiş Organizmaların Analizi, Uygulamaları ve
Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi amacıyla Anayasanın 98 ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 102 ve 105. Maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz. 08.06.2009
1) Vahap Seçer (Mersin)
2) Atila Emek (Antalya)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Şevket Köse (Adıyaman)
5) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
6) Tansel Barış (Kırklareli)
7) Akif Ekici (Gaziantep)
8) Turgut Dibek (Kırklareli)
9) Nesrin Baytok (Ankara)
10) Gökhan Durgun (Hatay)
11) Abdulaziz Yazar (Hatay)
12) Sacid Yıldız (İstanbul)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) İsa Gök (Mersin)
15) Tayfur Süner (Antalya)
16) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
17) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Ahmet Küçük (Çanakkale)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Ali Koçal (Zonguldak)
Gerekçe:
Genetiği
Değiştirilmiş Organizmalar ya da kısaca GDO'lu ürünler;
Genetik müdahale
yöntemiyle genetik yapısına herhangi bir canlıdan alınan
gen veya genlerin aktarılması ile elde edilen yeni
organizmalardır.
1996
yılından bu yana dünyada üretilen ve ticareti yaygınlaşan
tarımsal ürünlerin en önemlileri Soya, Mısır, Pamuk ve
Kanoladır. Dünyada üretilen Soya'nın %53'ü; Mısır'ın
%30'u; Pamuk'un %12'si; Kanola'nın %5'i GDO'dur. GDO'lu bitkilerin
üretimini yapan ülkeler başta ABD olmak üzere Arjantin, Kanada, Brezilya,
Çin, Hindistan, Romanya, İspanya gibi toplam 25'dir. GDO'lu ürünlerin
henüz üretimini yapmayan ancak bu ürünlerin ithal edildiği içinde
ülkemizin de olduğu birçok ülke bulunmaktadır.
Amacı GDO'lu
ürünlerin sağlıklı ve güvenli ticaretinin yapılmasına
katkıda bulunmak olan BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nin bir
parçası olan Cartagene protokolü 2003 yılında yürürlüğe
girmiş olup, içerisinde Türkiye'nin de olduğu 187 ülke protokole
taraf olmuştur.
Ancak ABD,
Kanada, Arjantin, Avustralya gibi GDO'lu ürünlerin ihracatında söz sahibi
ülkeler, kendi ulusal yasalarının bu protokolün içeriğini aynen
kapsadığı gerekçesiyle protokolü
imzalamamışlardır.
Ülkemizde
üretimine ve ithalatına yönelik bir yasal düzenleme bulunmayan GDO'lu
ürünlerin yılda binlerce ton ülkemize ithalat yoluyla girdiği bir
gerçektir.
Bazı bilim
çevreleri GDO'lu tarım ürünlerinden elde edilen gıdaların
insanda ve hayvanlarda pek çok hastalığın önemli etkenlerinden
biri olduğunu ileri sürmeleri kamuoyunun bu konudaki endişesini
arttırmaktadır.
Ayrıca
GDO'ların Biyogüvenlik ve Biyoçeşitlilik sorunlarını
beraberinde getirebileceği gibi çevre sorunları da
yaratabileceği düşüncesi yaygındır.
Ülkemizde ve
dünyada GDO oldukça tartışmalı bir teknolojidir. GDO'nun
etkilerinin somut olarak tespit edilebilmesi için uzun bir zamana ihtiyaç
olduğu bilim çevreleri tarafından söylenmektedir.
Geçtiğimiz
günlerde bakanlar kurulunda imzaya açılan ve içeriğinde GDO'lu
ürünlerin üretilmesini ve ithalatını düzenleyecek olan Biyogüvenlik
Yasa Tasarısı yakın bir zamanda ilgili komisyonlara ve daha
sonra da Genel Kurul gündemine gelecektir. Böyle önemli bir konunun hem meclis
genel kurulunda hem de kamuoyunda çok tartışılacağı
görülmektedir.
Böyle önemli bir
konu ile ilgili yasal düzenlemenin yapılacağı bir dönemde;
GDO'ların
dünyada ve ülkemizde üretimi, ticareti ve tüketimi ile ilgili detaylı bir
araştırma ivedilikle yapılmalıdır. Böyle bir
araştırmanın yapılacak yasal düzenlemeye önemli
katkılar sağlayacağı kesindir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Dilekçe Komisyonu
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Dilekçe Komisyonu
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu süre içerisinde de komisyon çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin tezkeresi (3/850)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Dilekçe
Komisyonu, Anayasanın Dilekçe Hakkı başlıklı 74üncü
maddesi ve 3701 sayılı Dilekçe Hakkının
Kullanılmasına Dair Kanunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün ilgili hükümleri gereğince, başvuru sahiplerine
süresi içerisinde cevap verebilmek amacıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu süre içerisinde de Dilekçe Komisyonunun
çalışmalarının devam etmesi için çalışma izni
talebinde bulunulmasına karar vermiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 25inci maddesi uyarınca
gereğini takdirlerinize arz ederim.
Alev
Dedegil
İstanbul
Dilekçe
Komisyonu Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'nci sırada
yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İmar Kanunu ile Bayındırlık ve
İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S.
Sayısı: 397)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmazın; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 13 Milletvekilinin;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmazın; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 13 Milletvekilinin;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/718, 2/307, 2/392, 2/406, 2/416, 2/424) (S. Sayısı: 411) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
411 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmaz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut.
İlk söz AK
PARTİ Grubu adına Ahmet Yeniye aittir.
Sayın Yeni,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 411 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle huzurlarınızdayım.
Sözlerime başlamadan önce Türkiye Büyük Millet Meclisimizi ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimiz bu ay sonuna kadar
yoğun bir mesaiyle çalışma kararı almıştır.
Alınan bu karar doğrultusunda da her hafta birkaç kanun
tasarısını görüşerek tamamlamaktayız ancak herkes için
aciliyet arz eden, ülkemiz ve vatandaşlarımız için gerekli olan,
hepimiz için faydalı olacak yasaların, bir an önce vakit geçirilmeden
çıkarılması, uygulamaya sokulması gerekmektedir. Ancak,
şunu ifade etmeliyim ki bu süre içinde getirdiğimiz yasal
düzenlemeler, tüm vatandaşlarımızla birlikte bütün
piyasalarımızın, ekonomimizin biraz daha canlanmasına,
özellikle önümüzdeki yaz döneminde turizmin, ticaretin daha da gelişmesine,
yatırımların daha da hızlanmasına yönelik
çalışmalarımız olmuştur. Aynı zamanda,
insanımızın gelir seviyesini, alım gücünü artırmaya
yönelik, üretici ve tüketicilerimizin hepsinin haklarını
koruduğumuz kanuni düzenlemeler olmuştur. Bu
çalışmalarımızda, bizlerle beraber muhalefet ve tüm parti
sözcülerimizin yapıcı desteğine, yasalarımızın
bir an önce çıkması için gösterdikleri özveriye teşekkür
ediyorum.
(x)
411 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Milletvekillerimizin
verdikleri teklif ve öneriler, yaptığımız bu
çalışmalara önemli ölçüde katkı sağlamıştır.
Kanunların ülke meseleleri ve gerçek ihtiyaçlarımıza cevap
verecek şekilde hazırlanmasına vesile olmaktadır. Biz,
milletimiz için, ülkemiz için getirilen her türlü öneriye açık bir
partiyiz. Bu yapılanların tüm milletimize mal olduğunu, her
kazanılan zamanın ülkemiz lehine işlediğini bilmekteyiz. Bu
amaçla, ülkemiz ve insanımızın yararına olan
yapıcı çalışmaları hızlandırmakta zaman
kaybettiren, yararı olmayan her türlü müdahaleye de takılmadan devam
etmekteyiz. AK PARTİ Grubu olarak bütün gayretimizle, daha önceden
olduğu gibi yine milletimizin, memleketimizin faydasına olacak
yasaları çıkarmakta, her gün yeni bir yasayı uygulamaya sokarak çözümler
getirmekteyiz. Hükûmetimizce getirilen yasa tasarıları, bizlerin
ortaya koyduğu bu çalışmalar, ülkemizin gerçek gündemini ele
aldığı faydalı çalışmalar olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentoda bu dönem yani 23üncü
Dönem başladığından bugüne kadar 225 adet kanun
tasarısı ve teklifini görüşmüş bulunmaktayız. Bu
çalışmamız azımsanmayacak kadar önemlidir, çünkü
çıkardığımız her yasal düzenleme ekonomiden
sanayimize, eğitimimizden güvenliğimize kadar her alanda bizlere,
milletimize katkı ve kazanç sağlayan çalışmalardır.
Aynı zamanda, yapılması gereken bu yasal düzenlemeler, bizleri
milletimizin nazarında huzurlu ve mutlu kılmakta, görevimizi yerine
getirmemiz anlamında da vicdani rahatlığı bize
sağlamaktadır.
Bugün
görüştüğümüz bu yasa ile yine, öncelikle mali ve finans
piyasalarımızda etkisini ve tesirlerini gördüğümüz bir sorunu,
tüm üretici ve tüketici kesimlerimizle birlikte herkesi yakinen ilgilendiren
bir düzenlemeyi getirmiş bulunmaktayız. Yasama dönemi tamamlanmadan
kalan bu süre içinde, genel anlamda ülkemiz ve ekonomimiz açısından
katkılarını göreceğimiz, tüm
vatandaşlarımızın lehine olacak birtakım fırsat
veya imkânlar getiren, karşılıklı hak ve
sorumlulukları ortaya koyan kanuni bir düzenlemeyi
çıkarmaktayız.
Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda düzenleme getiren beş
maddelik bu düzenleyici tasarı, yıllardır birikerek gelen,
çığ topu gibi büyümüş bir borç yığınını
çözüme kavuşturmakta, karşılıklı olarak yapıcı
yaklaşım ve yaptırımları getirmektedir. Bizler
günümüzün yasal ihtiyaçlarını karşılamak, karşılıklı
hak ve alacakları, sorumlulukları hukuki zeminde netleştirmek
için bu düzenlemeyi yapmaktayız. Memleketimizin,
insanlarımızın geçmişte yaşadıklarını
tekrar yaşamaması için doğru işlerle, düzenli istemlerle
ülkemizin ilerlemesini istemekteyiz. Hiçbir kişiyi, hiçbir
vatandaşımızı zora sokmak istemiyoruz. Yaşanan küresel
mali krizle birlikte oluşan ekonomik daralmaları da göz önüne alarak
herkese, tüm çevrelere makul yaklaşımlarla çözümler üretmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaptığımız bu
düzenlemeyle bankalarımızın işleyişinde önemli bir
faktör olan kredi sistemimizi bundan böyle daha sağlıklı bir
zemine oturtmaktayız. Bir taraftan da kredi taleplerine cevap veren bu
kuruluşlarımıza daha güçlü ve daha güvenli bir ortam
hazırlamaktayız. Artık dünyanın her yerinde mali, ticari ve
sanayi piyasalarımızın tamamında yerleşmiş olan
bu devasa para hareketinin yaşandığı ekonomik döngüyü daha
sağlam temeller üzerinde işletmek, akılcı ve makul bir
anlayışla, sisteme dâhil olanları da bir kısım mali
yükümlülüklerle birlikte sistemli bir işleyişe getirmekteyiz.
Artık, kredi
kullananlar, tüm bireyler, tüketicilerimizin hepsi,
bankalarımızın finansman kaynaklarımızın
başında geldiğini, ekonomimizin bel kemiği
olduklarını bilmekteyiz. Yasalarımızın
hazırlanmasında, tüketicilerle birlikte bankalarımızın
da haklarını, ticari taleplerini göz ardı etmeden
düzenleyemeyeceğimizi ifade ediyoruz. Bu kurumlar, hepimizin
yararlandığı, imkânlarından ve fırsatlarından
istifade ettiğimiz ticari kuruluşlarımızdır. Bankalarımızın
ve finans kuruluşlarımızın sıkıntıya
girmeleri, iflas etmeleri demek, sahip olduğumuz diğer
piyasalarımızın da, ticaretimizin de yavaşlaması ve
iflas etmesi demektir. Bu konuda hassas dengeleri korumalıyız. Bunun
için, finans kuruluşlarımızı, bankalarımızı,
bu kuruluşların sunduğu hizmetleri, bu hizmetlerden istifade
edenleri de, ticari anlamda kazanç sağlayıcı makul talepleri de,
yasal hakları da birlikte ele alarak yorumlamamız gerekmektedir.
Hizmetlerden yararlanmanın bir bedelinin olduğunu, bunun da hepimize
belirli ölçüde kazançları olduğunu bilmeliyiz. Bu açıdan da
baktığımızda,
bankacılığımızın güçlenmesi herkesçe kabul edilir
bir makul taleptir. Bankacılık sektörünü yakinen takip eden birisi
olarak, özellikle devlet bankalarımızın son zamanlarda
ekonomimize, KOBİlerimize, iş yerlerine ve tüm bireylere ne denli
katkı sağladıklarını, finansman imkânları
sunduklarını yakinen görmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis KİT Komisyonumuzda
yaklaşık olarak yedi yıldır kamu bankaları alt
komisyon başkanlığını sürdürmekteyim. Özellikle kamu
bankalarımızdan Ziraat Bankamız ve Halk Bankamızın
yaptığı çalışmaları yakinen takip etmekteyim.
Komisyon üyesi milletvekillerimizle birlikte hem alt komisyonda hem de üst
komisyonda denetim faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Özel bankaların, kamu
bankalarımızın köylere kadar giderek kredi
çalışmalarında bulunduklarını görmekteyiz. En ücra
köşelere kadar verilen bu hizmet doğrultusunda banka kartları ve
kredi kartlarının da artırılması doğrultusunda
taleplerini ifade etmektedirler. Tabii ki bu artışta, düşürülen
faiz oranlarının, uzun vadeli kredi kullanım
olanaklarının getirilmesinin, cazip kredi imkânlarının
sunulmasının da büyük etken olduğunu bilmekteyiz. Örneğin,
2002 öncesi kredilerinin yüzde 80ini kanuni takibe intikal ettiren bir kamu
bankası olan Halk Bankamız, AK PARTİ İktidarı
döneminde yaptığı çalışmalarla sektörün öncü
kuruluşu hâline gelmiştir. 2007 yılında 40,2 milyar TL olan
aktifini 2008 yılında 51,1 milyar TLye yükseltmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; muhakkak ki bankalarımız
kredi arzında bulunacaktır, ticari işleyişlerini,
kârlılıklarını artırmaya yönelik çalışmalar
yapacaklardır. Bu anlamda kredi sunumlarıyla birlikte banka
kartlarını çoğaltacaklardır. Muhalefetin Ekmek peynir gibi
kredi kartı dağıtılıyor. tenkitleri yerinde değildir.
Kredi kartlarının artışındaki bu işleyiş
ortaya çıkan talebe yönelik olarak yapılmıştır.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kart aidatını söyle!
AHMET YENİ
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyüyen bu
bankalarımızın reel sektöre verdiği destek, ekonomimizde
iş ve istihdam alanlarımıza aktardığı kredi
imkânları ülkemizin kalkınması için büyük önem arz etmektedir.
Tüm dinamiklerimizi birlikte ele alarak çözmek zorundayız. Bizler bunun
gibi her konuda yaptığımız tüm yasal
çalışmalarımızı, Türkiye ekonomisinin bütün
aktörleriyle, sivil kuruluşlarımızla, mali ve ticari tüm
faktörleriyle birlikte ele alarak ortaya koymakta ve bu şekilde
çözmekteyiz. Bunları dayatmacı, zorlaştırıcı
anlayışla değil, karşılıklı
anlaşmacı, kolaylaştırıcı, uygulanır icraatlarla
başarmaktayız. Her çalışmada olduğu gibi burada da
bütün kesimlerle, sosyal ve ticari gruplarla, tüketicilerle birlikte
konuşarak farklı farklı alternatifleri de getirerek çözümler
üretmekteyiz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Tüketicilerin haberi yok!
AHMET YENİ
(Devamla) - Geçtiğimiz süre bir kısım çevrelerce devamlı
olarak kasıtlı ve haksız olarak eleştirilen Hükûmetimiz ve
bizler her gün, her alanda ortaya koyduğumuz gerçekçi
yaklaşımlarla, attığımız emin adımlarla
ilerlemekte, vatandaşlarımızın taleplerine çare
olmaktayız.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Aman ne gerçek!
AHMET YENİ
(Devamla) - Piyasalarımızın ve işleyen tüm sistemlerimizin
moral ve motivasyon kazanması için elimizden gelen tüm talepleri ve
tedbirleri almaktayız. Realist uygulamaların yapılabilmesi,
koruyucu tedbirlerin zamanında alınması için mücadele
vermekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bunlara karşılık tüm
bireylerimizden de, bu arenada bulunan herkesten de yapıcı ve
yaklaşımcı adımlar atmasını beklemekteyiz. Banka
kartları ve kredi kartları konusunda yaptığımız
bu yasal düzenlemeyle bankalarımızla kredi kartı
kullanıcıları arasındaki bağı
sağlıklı olarak sürdürmek, hak ve sorumlulukları net olarak
belirlemek, biriken borçların da makul bir şekliyle ödenmesini
sağlamak amacındayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; banka kredi kartları günlük
alışverişlerden tüm ticari faaliyetlere kadar yapılan her
ticari işlemin kayıt dışı kalmaması yönünden,
buradan da direkt olarak vergi gelirlerimize yansıması
açısından önemini bir kat daha artırmış
bulunmaktadır. Kredi kartları esasen bir nakit kullanım
aracıdır. Geleceğe yönelik, ancak zamanı geldiğinde
borcu ödenmesi gereken bir harcama aracıdır.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Asgari ödemeyi ne yapacağız o zaman?
AHMET YENİ
(Devamla) Kredi kartlarının amacının
dışında kullanılması, borç ödeme aracı veya borcu
öteleme aracı olarak kullanılması gelecekte daha büyük
sorunlarla karşılaşmasına sebebiyet vermektedir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayenizde, sayenizde!
AHMET YENİ
(Devamla) Bu şekilde kullanımın çok daha pahalı bir
bedelle ödeneceğini herkes bilmektedir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Para yok, cepte para yok!
AHMET YENİ
(Devamla) Bu, dünyanın her yerinde bu şekildedir. İşte,
bu nedenlerle, kredi kartlarını daha rasyonel olarak, esas
amacına uygun şekilde kullanarak bunlardan istifade etmenin
yollarını bilmeliyiz.
Tabii ki, bu
kullanım getirdiği sorumluluklarımızı da
yükümlülüklerimizi de artırmaktadır. İşte, yapılan bu
düzenlemeyle, daha net olarak kredi kartı kullanım bedeli, asgari
ödeme tutarı, temerrüde düşmüş kredi borçlarının
yapılandırılması gibi düzenlemeler yapmaktayız.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Asgari ödeme o zaman niye çıkmadı?
AHMET YENİ
(Devamla) Düzenlemeye göre, bundan böyle kredi kartı veren kuruluşlar
yıllık aidat almayacaktır. Bunu biraz evvel verdiğimiz bir
önergeyle devre dışı bıraktık.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yasada var mı yok mu, tasarıda var mı
yok mu?
AHMET YENİ
(Devamla) Yasaya konulan bu konuyu Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
olarak çıkarıyoruz, umarım ki bu teklifimize muhalefet de imza
koyar ve bu şekilde bunu çıkarmış oluruz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Tasarıda var mı yok mu? Tasarıda var, o
zaman aklın neredeydi!
AHMET YENİ
(Devamla) Bankalar, bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
kredi kartı almış bulunan kart hamillerine yıllık
kredi kartı kullanım bedeli veya bu bedelinin bir defada mı,
yoksa taksit hâlinde mi tahsil edileceğine ilişkin bilgiler
verecekti. Biz bu düzenlemeyi şimdi kaldırdık, bankalar eskiden
olduğu gibi çalışmalarını sürdürmüş olacaklar.
Kart hamili
kartını iptal etmek istediği takdirde, bilgilendirme tarihinden
itibaren otuz gün içinde, ilgili kartı çıkaran kuruluşa olan
borcunun tamamını doksan gün içinde ödemek şartıyla kredi
kartını iptal etme hakkına sahip olacaktır.
Asgari ödeme tutarına
ilişkin getirilen düzenleme ise: BDDK, Hazine
Müsteşarlığı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasının olumlu görüşü alınarak asgari ödeme
tutarını yüzde 30a kadar artırmaya ya da yüzde 10a kadar
azaltmaya yetkilidir.
Diğer bir
önemli nokta ise temerrüde düşmüş kredi kartı borçlarına
ödeme imkânının getirilmiş olmasıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 31 Mayıs 2009 tarihi
itibarıyla ödeme ihtarı çekilmiş, icra takibi
başlatılmış ya da banka tarafından takip olunan
krediler grubunda sınıflandırılmış olan kredi
kartları borçları için yeni bir yapılandırmaya ödeme
imkânı getirilmektedir.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Takip olunmayanlar ne olacak?
AHMET YENİ
(Devamla) Borçluların birikmiş olan bu borçlarını
ödeyebilmeleri için tekrar yeni oranlarla hesaplanmış bir ödeme
planı sunulmaktadır. Bu durumdaki kart hamilleri, yeniden
yapılandırmaya ilişkin kanunun yayınlanmasından
itibaren altmış gün içinde bankalara ya da bankaların avukatlarına
veya varlık yönetim şirketlerine, bunların temsilcilerine
başvurmaları hâlinde, tasarıda belirtilen esaslar
doğrultusunda, bu imkânlardan istifade edeceklerdir. Kredi kartı
borcunun temerrüde düştüğü tarihteki anapara ve faiz tutarına 31
Mayıs 2009 tarihine kadar geçen sürede makul bir artış
uygulanarak ödemeye esas borç tutarı hesaplanmış olacaktır.
Uygulanacak artış oranı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
tarafından bankaların üç aya kadar vadeli mevduata
uyguladıkları faiz oranlarının ağırlıklı
ortalaması esas alınacaktır. Ödemeye esas borcun müracaat tarihinden
itibaren otuz gün içinde ödenmesi durumunda herhangi bir ilave faiz
hesaplanması yapılmayacaktır.
Kredi kartı
hamilinin borcunu taksitle ödemeyi tercih etmesi hâlinde, ödemeye esas borç
tutarı altı ay vade için 1,04, on iki aylık vade için 1,08, yirmi
dört ay vade için 1,18, otuz altı aylık vade için 1,26
katsayısıyla çarpılarak ödenecek toplam borç
hesaplanmış olacaktır. Çıkan miktar ay sayısına
bölünerek aylık taksitler hâlinde ödenmiş olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, borçlu olan bu
insanlarımıza çıkış yolunu açmakta, bu imkânlardan
yararlanmalarına imkân ve fırsat vermekteyiz. Burada belirlenen
oranlar, tüketici kredi faiz oranlarına mümkün olduğu kadar
yakın tutulmuştur. Borçluların yeniden ödeme
sıkıntısına girmelerinin engellenmesi hedeflenmiştir.
Borçluların ödeme planını imzalaması hâlinde, borç icra
takibine konu olmuş ise takip dava masraf ve harçlarının
tamamı, kanuni vekâlet ücretlerinin ise belli bir oranı borçlu tarafından
ödenecektir.
Yaptığımız
bu düzenleme, öncelikle kredi kartlarının daha rasyonel olarak,
amacına uygun bir şekilde kullanılmasına, kredi
kartlarının anapara ve faiz borçlarının yeniden
yapılandırılmasıyla, giderek artan takipteki kredi
kartı sorununun çözümüne katkı sağlayacaktır.
Yapılan bu
düzenlemenin kendi çerçevesi dışında muhakkak başka
getirileri de olacaktır. Bu sistemi işletmek zorundayız.
Diğer ekonomik mekanizmalarımız da bu sorundan ciddi anlamda
etkilenmektedir. Bankacılık sektörü bunların başında
gelmektedir. Bu yapılandırma, bankacılık sektörümüzün
gelecek yıllarda daha güçlü, daha verimli bir şekilde
işleyişine aracı olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyı ele
alırken, sorunun bir tarafında bulunan, yasayla önemli ölçüde
ilişkisi olan ve yaşanan bu duruma rağmen kredi faaliyetlerini
daha da geliştirerek ilerleyen bankacılık sektörümüze de
değinmek istiyorum. Bugün itibarıyla dünyada ve ülkemizde
yaşanan gelişmelerle Türk bankacılığının
eskiye kıyaslanamayacak kadar ne denli güçlendiğini, krizler
karşısındaki işleyişlerine nasıl devam
ettiklerini hep birlikte görmekteyiz. Bu gelişmelerde
iktidarımızın payının ne kadar büyük olduğunu
herkes takdir etmektedir. Mali piyasalarda, borsa ve para
piyasalarımızda dengeleri nasıl koruduğumuzu, krizler ve
riskler karşısında nasıl tedbirli olduğumuzu hep
birlikte müşahede etmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünya finans sisteminde yaşanan
tüm olumsuzluklara rağmen, Türk bankacılığı
geçtiğimiz altı buçuk yıllık zaman içinde sürekli olarak
büyümeye devam etmiştir. Türk bankacılık sektörünün,
geçtiğimiz 2008 yılında 733 milyar TLlik bir aktifle gayrisafi
yurt içi hasılasından aldığı pay yüzde 77 seviyelerine
çıkmıştır. Bu süre içinde Türk bankacılık
sektörümüzdeki aktif kalitesi önemli ölçüde iyileşmiştir.
Geçmişe göre bankalarımızın öz kaynakları çok daha
güçlendirilerek Türk bankacılık ve finans sektörü yaşanan global
krizden önemli ölçüde etkilenmeden kurtulmuştur.
Bildiğiniz
üzere, geçmişte sadece iç siyasetimizde yaşanan küçük bir hareket,
olumsuz bir dalgalanma bankaların batmasına, para ve mali
piyasalarımızda olağanüstü olumsuzluklara sebep olmaktaydı.
Bu olumsuzluklar neticesinde, birçok insanımızın canı
yanmaktaydı. Bu olumsuz gelişmeler neticesinde, sektörde güven
ortamı ve istikrar kalmamıştı. Artık, bunların
hiçbirisi olmamaktadır çünkü tüm ekonomik dinamiklerimiz
güçlendirilmiş, her türlü tedbir ve koruyucu önlem zamanında
alınmıştır; kriz senaryolarına, fırsatçı ve
olumsuz düşünenlere mahal verilmeden, ülkemiz ekonomisi yükselen bir yolda
ilerlemektedir.
Biz, bir tarafta,
insanımızın mali sıkıntılarına ciddi ve
kararlı çözümler getirirken, yıllardır dokunulmamış,
kangren hâline gelen birçok meseleye de el atmaktayız. Yapılan ve
getirilen teşvik paketlerimizle kamu ve özel alanda ortaya konulan birçok yapılarla
sanayi ve ticaretimiz daha da gelişmektedir. Organize sanayi
bölgelerimizle, duble yollarla, iletişim ve ulaşım için
yapılan tüm teknolojik gelişmelerle, mali ve hukuki anlamda
getirdiğimiz kolaylıklarla, vergi indirimleriyle tüm
insanımıza daha rahat yaşamanın, daha umutla
çalışmanın yolunu açmaktayız. Hiçbir iktidarın
yapamadığı işleri bizler başarıyla
yapmış bulunmaktayız. Toplu konut inşaatlarımızla
birçok insanımızın ev sahibi olma hayalini gerçekleştirdik.
Bu imkânları yine uzun vadeli ödemelerle kira öder gibi ev sahibi olma
imkânlarını sağladık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yeni, bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız.
AHMET YENİ
(Devamla) - Unutulmamalıdır ki, geçmiş dönem
iktidarlarından kucağımıza bırakılan birçok borcu
sildik ve temizledik. Çiftçilerimize, esnafımıza yeniden imkânlar
sağladık. Aynı şekilde SSK ve BAĞ-KUR prim borcu
olanlara ödeme imkânı, ödeme kolaylığı
sağlamış olduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bunların hepsi ciddi anlamda
maliyetler getiren işlerdir. Sözde değil, gerçekten somut icraatlar
ortaya konmaktadır. Günübirlik, ayaküstü yapılan siyasetle
değil, boş vaatlerle değil, özellikle orta ve uzun vadede
kalıcı, gelecek dönemler için hizmet veren, ülke menfaatlerini
düşünerek hizmet etmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizim gayemiz; Türkiyenin
standartlarını yükseltmektir. Bizim amacımız, ülkemizi her
alanda medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmaktır.
Bu
yaptığımız düzenleme insanımızın faydasına
olmuştur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Kanunun hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz.
Sayın
Korkmaz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına, Banka Kartları ve
Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, benden önce konuşan Hatiple ilgili izninizle, onun
sözleriyle ilgili bir tamamlamada bulunmak istiyorum. Değerli Hatibin
çıkış yolu olarak tarif ettiği bu yasa tasarısı
acaba AKPnin yasa tasarısı mıdır yoksa bankaların
yasa tasarısı mıdır?
Değerli
arkadaşlar, eğer AKPnin yasa tasarısı olsaydı benden
önce konuşan Değerli Hatibi yalnız 7 kişi dinlemezdi.
MUHARREM VARLI
(Adana) Çok doğru Hocam.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) - Değerli Hatibi yalnız 7 kişi dinledi AKPli ama beni
15 kişi dinliyor.
MUHARREM VARLI
(Adana) Başbakan kızacak bunlara.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) 7 de AKP
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Demek ki 7nin üzerine bir 7 daha ilave edildi arkadaşlar.
Böyle, kanun çıkarılmaz arkadaşlar. Böyle, millete
yardımcı olamazsınız. Böyle, tüketiciyi
koruyamazsınız.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Bağırma Hocam,
bağırma!
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Bağıracağım da, daha da ileri gideceğim
çünkü AKP milletvekilleri görevini yapsın. Gelsin, kanun tasarısı
çıkarıyorsa, kanun çıkarıyorsa; gelsin kanun çıkarmada
kendi tasarılarının arkasında dursunlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kendileri inanmıyor tasarıya.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Kendileri neden inanmıyor? Çünkü bu tasarı
bankaların tasarısıdır. Bu tasarı içerisinde yer alan
5 teklif daha var; 2si benim teklifimdir, 1i Milliyetçi Hareket Partisinin
teklifidir, 1i Ensar Öğütün teklifidir. Bu tekliflerle ilgili bu
tasarıda en ufak bir alıntı yok. O teklifler usulen bu metnin
içine, bu kitabın içine konulmuş ama en ufak bir alıntı
yok.
Arkadaşlar,
biz kanun çıkarıyoruz; muhalefeti, iktidarı -Türkiye'nin bir
sorunu var- bunu birlikte çıkaralım. E, niye peki
Biz geçen sene,
bir sene önce bir kanun teklifi verdik, dedik ki: Bu faizler böyle giderse
mağdur sayısı artacak. Geçen sene 16 Temmuzda verdim. Peki,
niye bir senedir bunu dikkate almadınız da, mağdur
sayısı 2006 başında 650 bindi, bir kanun getirerek
bunların borçları düzenlendi ama yeniden 875 bine çıktı?
Arkadaşlar,
demek ki bu tasarı sizin tasarınız değil, bankaların
tasarısı. Bankaların tasarısı olduğu nereden
belli? Bakın arkadaşlar, bankaların alacakları, kredi
kartlarından dolayı, dört ay önce yüzde 6,52 idi, bugün 8,75e
çıktı. Bankalar panikledi. Ne yaptılar paniklediler? Apar topar
bu tasarıyı getirdiler. Bu tasarı tüketiciye, kredi kartı
kullanana çözüm getirmiyor, yalnızca geçici bir idareimaslahat getiriyor.
Onun için, bu kanunun birçok maddesinin değişmesi ve kredi kartı
mağdurları lehine bunların dönüştürülmesi gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bir defa, sorunlara temel noktalardan yaklaşmamız
ve
Biz kanun yapıyoruz. Kanunlar temel prensipleri düzenler. Şimdi
biz, kredi kartı mağdurlarına burada çözüm getiriyoruz;
faizleri, yalnızca mağdur olanların faizleri düşürülüyor.
42 milyon kredi kartı var, 9 milyon insan var ki yalnızca asgari
ödemede bulunuyor. Peki, bunlar ne olacak arkadaşlar? Yani kanun, her
altı ayda bir, mağdur çıktıkça, her yılda bir
mağdurlar sokağa döküldükçe mi değişecek? Neden temel
prensipleri değiştirmiyoruz?
Değişmesi
gereken en temel prensip faizdir arkadaşlar. Bir defa, sadece kredi
kartları faizi değil, bütün faizler, Türkiyede âdeta ekonomik
istikrarı bozan, ekonomik istikrar için risk yaratan faizlerdir.
Şimdi, arkadaşlar, bankalara karşı her ülkede, her hükûmet
çekingen davranır. Neden çekingen davranır? Çünkü bir banka iflas
ederse panik yaşanır, herkes mevduata hücum eder, panik
yaşanır; hükûmetler bu panikten korkar. Aslında bunun psikolojik
etkileri de çok önemlidir. Onun için, bütün dünyada -dikkat ederseniz-
bankaların iflasına, bankaların zor duruma girmesi sorununa
karşı hükûmetler hassas davranır. Türkiyede de 2001
yılında, dikkat edersek, böyle oldu. Bankalar bu hassasiyeti,
hükûmetlerin bu iyi niyetini kötüye kullanıyor. Bugün Türkiyede bankalar
bu kanunu da kötüye kullanıyorlar.
Şimdi,
bakın, eğer bankalar zora girerse ekonomide panik olur. Ama bugün 6,5
milyon insan işsiz. Türkiyede bankalar elli bir tane fabrikayı
satışa çıkarmış. Reel sektör daha zor durumda. Reel
sektörün iflası, reel sektörün zora girmesi, reel ekonominin
daralması, ekonomide bunların etkileri geç ortaya çıkar. Geç
çıktığı için hükûmetler hep bankalara üşüşürler.
Onun içindir ki, Sayın Başbakan Kredi kartı mağduru yok, borçlusu
var. dedi ve âdeta suçladı.
Şimdi,
arkadaşlar, Sayın Başbakan kredi kartı borçlusunu suçlarsa
banka ne yapar? Bakın, örneğini vereyim. Banka ne yaptı?
Bankalar Birliği Başkanı bir zat, aynen okuyorum, diyor ki:
Bizim gibi insanlar
Ben hep kredi kartı mağdurlarına sahip
çıkmaya çalıştım. Bizim partimiz sahip çıkmaya
çalıştı ve özellikle Genel Başkanımız, altı
aydır Kredi kartı mağdurlarının sorunlarının
çözülmesi gerekir. diye her platformda, her zeminde konuşuyor.
Şimdi, buna
karşılık Sayın Başbakan eğer Kredi kartı
mağduru yok, borçlusu var. der ve bunları ahlaksızlıkla
itham ederse, Bankalar Birliği Başkanı da şöyle der:
Herkese
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey yok Sayın Hocam, öyle bir
şey yok. Nereden çıkardınız onu?
AHMET YENİ
(Samsun) - Hocam ayıp oluyor.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Ayıp değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir açıklama yok, lütfen
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Açıklaması da var, açıp da gösterelim. Herkese
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam, bundan daha güzel şeyler bekliyoruz.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Peki, arkadaşlar, Kredi kartı mağduru yok, borçlusu
var. demedi mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O tamam, onu söyledi.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Evet, Ama bunu zorlayanlar ahlaksızdır. demedi mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey yok, hayır.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Dolaylı yoldan dedi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lütfen Hocam
Öyle bir şey yok.
AHMET YENİ
(Samsun) Size yakışmıyor bu sözler.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Şimdi, Bankalar Birliği Başkanı şöyle
diyor: Herkese böyle körü körüne sahip çıkmayalım. Yani herkes
dediği kredi kartı mağduru. Bunlara körü körüne sahip
çıkmayın
Şimdi Bankalar Birliği Başkanı, bir
milletvekili olarak örneğin bana diyor ki: Körü körüne sahip çıkma.
Şimdi, bu hangi terbiye sınırlarına girer, hangi ahlak
sınırlarına girer?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kim söylüyor onu?
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Bankalar Birliği Başkanı söylüyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Netleştirelim Hocam.
AHMET YENİ
(Samsun) Dava aç Hocam.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Neden söylüyor? Çünkü Hükûmet yüz veriyor, çünkü Hükûmet,
bankaların lobisi ne derse onu yapıyor. Hükûmet benim dediklerimi
yapsın, bakalım Bankalar Birliği Başkanı böyle ukalaca
konuşabilecek mi? Ne diyor: Politika yapmak için konuşanlar var.
Bak, bak
Arkadaşlar, ya, bizim işimiz politika yapmak. Eğer
Bankalar Birliği Başkanı Politika yapmak için
konuşuyorlar. diyorsa o zaman bu düzeni yeni baştan yapmamız
lazım arkadaşlar, yeni baştan değiştirmemiz
lazım.
AHMET YENİ
(Samsun) Değiştirin Hocam.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Gelirsiniz buraya 350 milletvekili, değiştiririz; 14
kişiyle değiştiremezsiniz!
AHMET YENİ
(Samsun) Bankalar Birliği Başkanı İş
Bankasının Genel Müdürü Hocam.
BAŞKAN
Sayın Yeni
Sayın Yeni
Karşılıklı
konuşmayalım arkadaşlar, lütfen
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Mevzuatı, Bankacılık Yasasını
değiştirmemiz lazım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, diyor ki: Herkes işini yapsın. Neden
Bankalar Birliği böyle konuşuyor? Çünkü bankacılık lobisi
hâkim Türkiyeye. Bizim bu lobiyi kırmamız lazım. Biz halk
adına hareket ediyoruz, biz toplum adına hareket ediyoruz. Bu lobiyi
kırmamız lazım. Bunun için Bankacılık Kanununu değiştirmemiz
lazım, bunun için bankaların böyle yüzde 500 spekülatif faiz
almasının önüne geçmemiz lazım.
Şimdi, bu
spekülatif faiz Anayasaya aykırı, açıkça aykırı
arkadaşlar. Bakın ben size ispat edeyim neden aykırı?
Şimdi, Merkez Bankası son bir yıl içerisinde gecelik faizleri
yarı yarıya düşürdü. Ne yaptı? 8,75e düşürdü.
Bankaların kullandıkları yani gecelik borç verme faizlerini
11,25e düşürdü. Şimdi, arkadaşlar, buna
karşılık, aynı Merkez Bankası kredi kartları
faizini 12 Haziranda yüzde 50,88 ilan etti. Yahu şimdi hani bu gecelik
faizler referans faizdi? Hani Merkez Bankası piyasada faizleri
düzenlemekte, bu nedenle referans faiz açıklıyordu. Peki, kendisi
kredi kartı faizini 50,88 ilan etti aynı gün. Böyle
haksızlık olur mu arkadaşlar, böyle düzensizlik olur mu?
Bakın,
başka söyleyeyim. Şimdi, kredi faizlerine gelelim, bakın, kredi
faizlerine bakalım: Şimdi, taşıt kredileri faizleri yüzde
21 senelik ama aynı zamanda yüzde 4 de dosya faizi alıyorlar yani
aldığınız toplam üzerinden yüzde 4 faiz daha alıyorlar,
bu da dosya parası. Yahu arkadaşlar, bu gizli faiz değil mi?
Ayrıca bir de 800 lira para alıyorlar, bireysel kredilerde de
ayrıca 800 lira alıyorlar.
Başka örnek
vereyim: Şimdi, diyelim ki konut kredisi kullandınız. Konut
kredisi 100 bin lira istediniz değil mi, banka sizin elinize 94 bin lira
veriyor. Peki, nerede bunun gerisi? 2 bin lirası komisyon parası.
Bakın arkadaşlar, hem faiz alıyor hem de 2 bin lira komisyon
alıyor. Dünyanın neresinde böyle bir düzen var arkadaşlar? Peki
başka
3 bin lira ekspertiz alıyor. Şimdi, kendi
gönderdiği, bir ev için, bir konut için gönderdiği ekspertizin
parasını, kendi memurunun parasını konut alandan tahsil
ediyor, 3 bin lira da ekspertiz parası alıyor. Sigorta, şu bu;
100 bin lira alırsanız elinize 94 bin lira geçiyor. Şimdi,
burada gizli faiz yok mu arkadaşlar? Şimdi, burada, siz, konut
kredisi faizleri yüzde 25tir diyebilir misiniz? Hesaplarsanız yüzde 28.
Arkadaşlar,
bakın, benim bu söylediklerimin hepsi tek tek sorulmuştur ve hepsi
değerlendirilmiştir ve size arz ediyorum, yani bu işe çözüm
getirelim diyorum.
Bakın,
başka bir örnek vereyim: Şimdi, bankalar Merkez Bankasından
yüzde kaçla para alıyorlar? Yüzde 11,25le, değil mi? Bunun bir
kısmını
Bir maliyet var, üzerine onu da koyarsak yüzde 12 eder.
Şimdi, açın bankaları, işletme kredisi faiz oranları
aylık yüzde 3, senelik yüzde 43 eder. Arkadaşlar, Merkez
Bankasından bir banka yüzde 12 maliyetle para alıyor,
işletmelere yüzde 43le satıyor, yani yüzde 350 kâr ediyor. Bu
durumda reel sektör ile finans sektörü arasında bir denge olur mu? Bir
denge olur mu?
Arkadaşlar,
onun için, 2008in son çeyreğinde bankacılık sektörü yüzde 9
büyüdü, reel kesim, sanayi sektörü yüzde 10 küçüldü. Şimdi, böyle istikrar
olur mu yahu? Böyle istikrar olur mu arkadaşlar?
Şimdi, reel
sektör ile finans sektörünün arasındaki bu dengesizlik varken hiçbir
planlama, hiçbir program, hiçbir politika ekonomide istikrarın yeniden
sağlanmasını sağlayamaz, yeniden sağlanması için
bir araç olarak kullanılamaz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, Türkiyede bankaların aldığı
yüzde 50,88 değil mi kredi kartı faizleri? Brezilya
dışında dünyada en yüksek faizi bizim insanımız
ödüyor. Yunanistanda senelik yüzde 9-10, Meksikada yüzde 7,5, Amerika
Birleşik Devletlerinde yüzde 12,47 kredi kartları faizleri.
Şimdi,
arkadaşlar, niye dünyada bizim milletimiz en yüksek faizi ödesin? Sebebi
ne? Sebebi, bankalar kartelleşmiş, bankalar piyasayı ve ülkeyi
yönetiyor. İddia ediyorum bunu.
Bakın,
şimdi, yüzde 12yle kullandıkları kaynağı eğer
kredi kartı sahibine yüzde 50,88le satıyorlarsa bu ne demektir? Bu,
bankaların yüzde 500 kâr etmesi demektir. Şimdi, sanayi sektörü yüzde
20 kâr edince seviniyor. Ya, yüzde 500 kâr ederse bankalar, sanayi ayakta
kalır mı? Yani yüzde 11le aldığı parayı sanayi
sektörüne yüzde 43le satarsa o sanayi ayakta kalır mı? Sanayi ayakta
kalmazsa 6,5 milyon işsiz sayısı 10 milyona çıkmaz mı?
Niye bunların hesabını yapmıyoruz arkadaşlar? Niye
bunlara çözüm getirmiyoruz?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Hocam, siz temerrüt faizinden bahsediyorsunuz.
Yüzde 20 bugün ticari işletme kredilerindeki faiz oranı.
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam, yüzde 43ü biz görmedik.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Efendim, yüzde 3, aylık, pazarlık yoluyla
düşürebiliyorlar.
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam, 43 yok, yok.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, kredi
kartı faizlerine gelelim. Arkadaşlar, kredi kartı faizlerine
gelelim. Yüzde
Şimdi,
Türkiyede 9 milyon insan asgari ödemede bulunuyor. Çünkü kredi kartı
olan, bir defa, gecikme faizine girdi mi kurtuluş yok, tuzağa
düştü demektir. Ve bunlar 9 milyon. Bugün biz 875 bin kişinin
işini çözüyoruz, evet, peki bu 9 milyon ne olacak? Bu sistem devamlı
mağdur üreten bir sistem. Gelin biz bu sistemi değiştirelim,
gelin bu kredi kartı faizlerini yüzde 25e indirelim arkadaşlar.
Yüzde 25e indirirsek yine bankalar yüzde 100 kâr edecek. Yüzde 100 kâr etsin,
yüzde 500 etmesin. Gelin bunları yüzde 20ye -hatta- indirelim de
kalıcı olarak bir çözüm olsun. Biz bir yıl önce bu kanun
teklifini getirdik, maalesef sizlerin oylarıyla reddedildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Korkmaz.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, son olarak ben size Anayasanın
167nci maddesini hatırlatmak istiyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam, ülkeye sermaye lazım.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) - Anayasanın 167nci maddesi piyasaların denetimini
düzenliyor ve aynen şöyle: Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet
piyasalarının sağlıklı işlemelerini
sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda
fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve
kartelleşmeyi önler. Yirmi bir bankanın yirmi biri de en yüksek
orandan faiz alıyor. Bu kartelleşmedir. Yirmi bir bankanın
aldığı faiz kullandıkları kaynağın yüzde
500üdür. Eğer bankalar yüzde 500 kâr ediyorsa, bu, piyasa düzeninin
bozulmasıdır, bu, istikrarın bozulmasıdır. Sizleri,
Millet Meclisini, yüce Meclisi ve tüm toplumu Anayasaya uymaya davet ediyorum,
başta Hükûmeti davet ediyorum.
Saygılar
sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz
Tankut.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
411 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, hepinizin malumu olduğu üzere, kredi kartları,
bankaların ve bazı finansman kuruluşlarının
müşterilerine verdiği, anlaşmalı POS cihazı bulunan
alışveriş noktalarında ödeme amaçlı yapılan
harcamaların aylık olarak bankaya tek seferde ya da taksitlerle
ödenmek zorunda olunduğu, nakit paraya alternatif bir ödeme
aracıdır. Alışverişlerde nakit para
taşımayı ortadan kaldırmasının yanında
kullanım kolaylığı da bulunan kredi kartı ülkemizde
kullanılan en yaygın tüketici finansman araçlarının
başında gelmektedir.
Ülkemizde ilk kez
kredi kartı kullanımı 1968 yılında başlarken,
bugün itibarıyla kırk milyonu aşkın kredi kartı
bulunmakta ve bu rakamla Türkiye, Fransadan sonra Avrupada kredi kartı
kullanımının en çok olduğu ikinci ülke konumunda olup
yapılan harcamalar bakımından da Avrupa üçüncüsü
durumundadır.
Kredi
kartları -az önce de ifade ettiğim gibi- sadece nakit ödeme
aracı olarak kullanılması düşünülmüş olup yerinde ve
doğru kullanıldığı zaman tüketicilere büyük
kolaylıklar sağlayan bir işleve sahiptir. Ancak bugün ülkemizde
küresel kriz çıkmadan çok önce de AKP İktidarının
ekonomideki vizyonsuz ve üretime dayalı olmaktan ziyade tüketime ve
borçlanmaya dayalı ekonomi anlayışı neticesinde
vatandaşlarımızın büyük bir kısmı sahip
oldukları kredi kartlarını amacı dışında
kullanmak mecburiyetinde kalmıştır.
AKP
İktidarının aldatıcı ve oyalayıcı,
beceriksiz yönetimiyle birlikte küresel krizin de tetiklemesiyle ekonomideki
görülmemiş daralma ve işsizlikteki yükseliş, bugün ve önümüzdeki
günlerde, vatandaşlarımızın içinde
çırpındıkları bireysel ve kredi kart borcunu ödeme
konusunda çok büyük sıkıntılar
yaşadığını ve yaşayacağını da
apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Nitekim, 2008
yılının başında kredi kartıyla ilgili takipteki
müşteri sayısı 1 milyon 86 bin iken tasarının madde
gerekçelerinde de belirtildiği gibi bu sayı Nisan 2009
itibarıyla 1 milyon 914 bin, yaklaşık 2 milyona
ulaşmış bulunmaktadır.
Yine benzer
şekilde, Aralık 2008 itibarıyla takipteki 2,4 milyar olan kredi
kartı alacakları tutarı yaklaşık yüzde 43lük bir
artışla 3,4 milyar TLye yükselmiştir. Dolayısıyla,
bugün maalesef, sokaktaki her 3 kişiden 2si kredi kartı ya da
başka bir borcun altında ezilmektedir. Diğer taraftan,
milyonlarca kredi kart borçlusu, yaşanan ekonomik kriz, gelirlerinin
azalması ve kredi kart alacaklarına uygulanan yüksek oranlı
faizler nedeniyle borcunu asgari tutarda ödeyerek ötelemekte veya hiç ödeyemeyerek
adli takip tehdidi altında bulunmaktadır.
Gerek ekonomik
sıkıntı ve gerekse yüksek miktardaki kredi kartı borcu
nedeniyle insanların cinnet geçirip ailelerini katletmeleri, intihar
etmeleri, komşularının çocuklarını kaçırıp
soygunlar yapması gibi toplumsal travmaların çok yüksek bir seviyeye
ulaşması bugün çok vahim bir tablo olarak hepimizin önünde
durmaktadır. Bu acı tablo karşısında artık
insanlarımızın başta kredi kart borçlarını
minimum seviyede ödeyerek ve her defasında biraz daha yükselterek âdeta
suni teneffüslerle bitkisel hayatlarını uzatmaya
çalışmalarına da son yedi yılda ülkeyi bu hâle getirenlerin
daha fazla kayıtsız kalmamalarının lazım
geldiğini buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
AKP
İktidarının sahte ve sanal tablolar çizerek yönettiği
Türkiyede bugün vatandaşlarımız biriken borçlarını
ödemekte zorluk çekerken bazı yetkisiz kişi ve kuruluşların
borçlu vatandaşlarımızın bu durumundan faydalanmaya
çalışarak yüksek oranlı faizlerle kredi kartı borcunu
taksitlendirip haksız kazanç sağlayarak tefecilik yaptıkları
da acı bir gerçektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakan Erdoğan 3
Kasım 2002 seçimlerinin akabinde Üç yıl içerisinde tüm
sıkıntılarımız ortadan kalkacak. sözünü
vermişti. Bugün AKP İktidarının yedinci yılı
tamamlanmak üzeredir. Yani Başbakanın
sıkıntılarımızın sona ermesi için vermiş
olduğu üç yıllık zaman dilimi sözünün üzerinden tamı
tamına dört koca yıl geçmiş bulunmaktadır. Buna
rağmen, AKPnin sözünü yerine getirmesi için aziz milletimiz 2002
yılında büyük bir Meclis çoğunluyla AKPyi tek başına
iktidara getirmekle de yetinmemiş ve 2002 genel seçimlerinin akabinde 2004
mahalli seçimleri, 2007 genel seçimleri ve nihayetinde de 2009 mahalli
seçimlerde de büyük bir sabırla yine yetkiyi AKP İktidarına
vermiştir. Ancak, ne yazık ki milletimizin büyük bir ümit ve
sabrıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yerel yönetimlerde iktidar
yetkisini verdiği AKP, millete verdiği sözü yerine
getirmemiştir. Yedi yıllık tek başına AKP
İktidarında milletimizin sıkıntıları ortadan
kalkmamış, merkezî ve yerel yönetimlerin kaynaklarını
paylaştığı yandaşlarının
dışındaki bütün vatandaşlarımızın
sıkıntıları azalmamış, aksine, ülke ekonomisi ve
toplumsal yapımız telafisi imkânsız yaralar
almıştır.
AKP, tek
başına ülkeyi yönettiği bu uzun iktidarı döneminde
uyguladığı dış politikayla millî menfaatler yerine
uluslararası yönlendirmeleri esas alması bakımından
teslimiyetçi, siyasi politikalarla üniter ve ulus devletin temellerini sarsacak
uygulamaları bakımından yıkıcı, sosyal ve
kültürel politikalarla Türk milletinin kültür ve medeniyet
anlayışı yerine çok kültürlü bir anlayışla bölücü
özellikleriyle dikkat çekmiştir. Ekonomide de benzer
anlayışıyla bu politikalarına paralel olarak Türkiyenin
ekonomisini yabancılaştıran, rekabet gücünü azaltan,
işsizliği artıran, satın alma gücünü düşüren, Türk
milletini yoksullaştıran ve gelir dağılımını
bozan adaletsiz ve güçsüz bir yönetim sergilemiştir.
AKP Hükûmeti,
57nci Hükûmet döneminde uygulamaya konulan ekonomik programın
odaklandığı bankacılık sisteminin güçlenmesi,
enflasyonun düşmesi ve kamu açıklarının azalması
alanlarındaki başarının o dönemde ortaya konulan ekonomik
programlar sonucu olduğunu da bir türlü görmemiştir, görmediği
gibi de inkâr yoluna gidip, sanki kendi başarısıymış
gibi hareket ederek toplumumuzu da aldatmaktan çekinmemiştir.
Dolayısıyla, kendi dönemlerinde ortaya çıkan sorunların
farkını ve ayrı bir ekonomik program gerektirdiğini de ne
yazık ki kavrayamamıştır. Bu yüzden de cari işlemler
açığının küresel krizden önce kronik hâle gelmesi, ithalat
bağımlılığının artması, istihdam
yaratmayan büyüme, işsizliğin fazlalaşması, toplumun ancak
borçlanarak ihtiyaçlarını karşılayabilir hâle gelmesi,
halkın satın alma gücünün düşmesi gibi konularda çareler
geliştirememiş ve programlar da üretememiştir ve maalesef, özet
olarak AKP İktidarı siyasi emellerine uygun ve hiçbir teorik ve
uygulama tabanı olmayan ekonomik politikalarla yoksulluğu ve
yolsuzluğu artırmak suretiyle, âdeta yağmacı bir zihniyetle
hem devleti hem milleti aşırı ölçüde
borçlandırmış ve Türk milletinin sadece bugününü değil, ne
yazık ki geleceğini de ipotek altına
aldırmıştır.
Diğer
yandan, Türk Telekom, TÜPRAŞ, Tekel dâhil diğer KİT
özelleştirmeleri ve dolaylı vergi artışlarıyla AKP
Hükûmeti çok önemli kaynaklar da elde etmiştir. Ancak AKP bunları da
iyi değerlendirememiş ve cumhuriyet tarihinde hiçbir hükûmete
böylesine büyük bir kaynak nasip olmamışken AKP döneminde kamu
yatırımları düşmüş, kamu çalışan
sayısı da azalmıştır.
Bütün
bunların yanı sıra işsizlik, yoksulluk artmış,
esnaf ve sanatkâr işyerlerini kapatmış, köylü köyünde
geçinemediği için şehirlere göç etmek zorunda kalmış ve
sanayi işletmeleri durmuş, toplu işten çıkartmalar en
yüksek seviyelere ulaşmıştır. Bu husus ekonomi bilimiyle de
açıklanamayacak bir olay hâline gelmiş ve Sayın
Başbakanın nereden nereye edebiyatıyla toplumumuzun içerisine
düştüğü çaresizlik, acı tecrübeler
ışığında gözler önüne serilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işte bütün bu acı
gerçekler ve sıkıntılar karşısında,
hatırlanacağı üzere, kredi kartı borçlarını ödeme
kolaylığı getirmek suretiyle milyonlarca
vatandaşımızın mağduriyetini bir nebze de olsa
giderebilmek amacıyla ve bu sorunu çözüme kavuşturabilmek için
Milliyetçi Hareket Partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte geçtiğimiz ocak ve şubat
aylarında kanun teklifleri vermiş idik. Tekliflerimizde
borçların ödenebilir bir tutara dönüştürülerek taksitlendirilen
anapara ve faiz tutarlarının netleştirilmesi gerektiğini
belirtmiştik.
Yine, kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla kendisine dönem sonu borcunun
ödenmesi için ihtar çekilmiş, haklarında icra takibi
başlatılmış veya -altını çizerek önemle belirtmek
istiyorum- borcunun asgarisini ödeyen veyahut da temerrüde düşmüş
olan kredi kartı borçlularının altmış gün içerisinde
ilgili kredi kartı veren kuruluşa müracaat edebilmesine imkân
sağlanmasını da vermiş olduğumuz tekliflerimizde dile
getirmiştik. Ayrıca, yıllık faizin de yüzde 18 olarak kabul
edilerek istendiğinde yirmi dört aya kadar taksitlendirilmesini de teklif
etmiştik. Ancak bu tekliflerimiz maalesef Hükûmetin getirdiği
tasarıyla birleştirilmesine rağmen Komisyonumuzda kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, defalarca da belirttiğimiz gibi, bugün kredi
kartlarına vatandaşlarımızın aşırı
borçlanmasıyla meydana gelen bu tablo gerçekten de hiç iç açıcı
bir tablo değildir. Bu alanda özellikle son yıllarda oluşan
başıbozukluk ve denetimsizlik sonucu birden fazla kart hamili olmak
ise asla normal bir durum değildir. Bankaların, her ne pahasına
olursa olsun, hemen herkese ve her bireye birden fazla kart satma çabası,
şu an yaşanan sorunlara zemin hazırlayan en önemli sebeplerden
birisidir. Dahası, gelir düzeyiyle uyumsuz yüksek limitler sunulması,
yine satın alma gücüne ters orantılı, ülke gerçekleriyle
örtüşmeyen, tüketimi özendirici, reklam, tanıtım ve pazarlama
çalışmaları da sonuçta bu olumsuz tabloyu oluşturan çok
önemli faktörler olmuştur.
Komisyon
görüşmelerinde de ifade ettiğimiz gibi bu tasarı, değerli
arkadaşlar, gereken düzeltmeler yapılmadan kanunlaşırsa kesinlikle
kredi kartları mağdurlarına değil, az önce Değerli
Hocamızın da ifade ettiği gibi âdeta işporta
tezgâhlarında kredi kartı dağıtarak
vatandaşlarımızın sıkıntılarını
istismar eden bankalara hizmet edecek olan bir yasa olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, peki, bütün bu ekonomik sıkıntı ve kredi kart
borçlarının ödenemez hâle gelmesi, kendiliğinden, piyasanın
kendi şartları içerisinde mi oluşmuştur? Elbette ki
hayır. Ülkeyi yedi yıldır tek başına yöneten Hükûmetin
sorumluluğu ve kusuru hiç yok mudur? Bize göre, bu zamana kadar ve bugün
yaşanan sorunların mimarı ve sorumlusu Hükûmetin ta kendisidir.
2000li yıllardan itibaren ama özellikle son yıllarda hızla
artan kart sayısıyla birlikte sorunlar da katmerleşmiş,
çığ gibi artmış ve bugün bu çığın
altında ne yazık ki milyonlarca vatandaşımız
kalmış bulunmaktadır. Kredi kartıyla ilgili yaşanan ve
yaşanmakta olan mağduriyetlerin, bu temelde yükselen ferdî
cinnetlerin, ailevi ve sosyal buhranların hemen her gün görülmesine
rağmen, Hükûmet, zamanında gerekli tedbirleri almaktan
kaçınmış ve maalesef çok gecikmiştir. Şimdi,
atılmak istenen adım ise geç kalmış olmakla birlikte,
eğer -az önce de ifade ettiğim gibi- bu hâliyle yasalaşırsa
milyonlarca mağdurun beklentisine, feryadına cevap vermekten çok uzak
olarak çıkartılmış olan bir kanun olacaktır.
Başbakan
Yardımcısı Sayın Babacanın dediği gibi, bu
sistem, ekonomik faaliyetlerin de kayıt altına alınmasına
katkıda bulunmaktadır ancak ne yazık ki aynı kredi
kartlarının kayıt dışı finansal hareketleri de
beraberinde getirdiği bilinmektedir. Etkin bir denetim mekanizması
kurulamadığı için sanal tefecilik dediğimiz hadise hâlen
yaygın olarak ne yazık ki kullanılmaktadır. Kontrol
edilemeyen bu tefeciliğin artmasında ise
insanlarımızın büyük sıkıntılar içine
düşmesinin, yani çok ciddi manada ödeme zorluğu
yaşamalarının da etkisinin olduğu acı bir gerçek
olarak önümüzde durmaktadır. Diğer bir ifadeyle, değerli
arkadaşlar, denize düşen yılana sarılır misali,
vatandaşlarımızın, kurtuluşu tefecilerde bulur hâle
gelmesi oldukça düşündürücü olup Hükûmetin bundan gereken dersi mutlaka
çıkarması lazımdır. Dolayısıyla, bu tasarı
bu hâliyle kart mağdurları için değil de sanki rantiye için
çıkartılmış bir kanun gibi kabul edilecektir.
Bakınız
değerli arkadaşlar, hemen bütün tüketiciler yıllardır,
bugüne kadar kart ücretlerinin yüksek olmasından
yakınmışlar, tüketici dernekleri bu konuda yıllardır
mücadele vermişlerdir. Yargıya taşınan birçok dava
tüketiciler lehine sonuçlanmış, yıllık kart ücretleri iptal
edilmiştir. Hâl böyle iken tasarının bir ayağını
oluşturan kart ücretleri konusunda Hükûmet temsilcilerinin
anlaşılması mümkün olmayan inadıyla, artık
bankaların haksız olarak aldığı yıllık kart
ücretleri üstüne üstlük tasarıda yükseltilmek suretiyle güvenceye
alınmaktadır veya güvenceye alınmak istenmektedir. Yapılan
hesaplara göre, bu şekilde tüketicinin cebinden her yıl fazladan 2
milyar lira alınmış olacaktır. Bu durum ise, soygun olarak
adlandırılan uygulamayı Hükûmetin ve yasama organının
marifetiyle güvence altına almakla eş anlamlı demektir.
Değerli
arkadaşlar, biz elbette ki ülke ekonomisine, yatırımlara hizmet
eden bankalara, finans kuruluşlarına karşı değiliz ama
burada, gerçekten milyonlarca insanımızın mağduriyetini de
göz önüne alarak onların bu mağduriyetlerinin de giderilmesine hizmet
edecek yasaları hepimizin çıkartma mecburiyeti olduğunu ben
düşünüyorum.
Yine ayrıca,
Komisyonda, değerli arkadaşlar, asgari ödemesini yapanların da
tasarının kapsamına alınması için önerge vermiş
idik fakat maalesef bu önergemiz de kabul edilmeyerek banka temsilcilerinin
görüşleri doğrultusunda AKP milletvekilleri el kaldırmak
suretiyle, kimlerin temsilcisi olduğunu Komisyonda da
göstermişlerdir.
O yüzden de
şimdi buradan iktidar partisinin pek olmayan değerli
milletvekillerine soruyorum ve ellerini vicdanlarına koyarak cevap
bulmalarını istiyorum: Sizler kimlerin vekili ve temsilcilerisiniz
değerli arkadaşlar? Finans ve sermayenin mi yoksa 16 milyon oy
aldığınız ve büyük bir kısmı bugün yokluk ve
yoksullukla boğuşan insanlarımızın mı vekilisiniz?
Eğer bu
tasarının kapsamı genişletilmeden, sadece icra ve temerrüde
düşmüş borçlular için ödeme kolaylığı getirilerek
bankaların tahsil edemediği 3,4 milyar TL'nin tahsilatına hizmet
edercesine bu tasarıyı oylarsanız, elbette ki
sıkıntı içerisinde didinen vatandaşlarımızın
değil, faizlerle onların kanını emen finans merkezlerinin
vekilleri olursunuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, reçetesi Ankara
dışında yazılmış ekonomi
politikalarının kurbanı olan vatandaşlarımız
şu anda çok ciddi sıkıntılar içerisindedirler.
Hayatının hiçbir döneminde bir gemiciği olmayan,
tutunabildiği bir sandalcığı ise batırılan
Ahmetler, Mehmetler, Ayşeler ve Fatmalar terk edildiği denizin
üzerinde nefes alma çabası içerisindedirler. Bankalardan ve Hükûmetten
beklenen ise bu çabaya köstek olmak değil, destek olmaktır.
Sayın
milletvekilleri, var olan ve sözde çözüm amacı güdülen bu sorun bir anda
ortaya çıkmamıştır ve Hükûmetin uygulamada ısrar
ettiği yanlış ekonomi politikaları bugün ülkemizi maalesef
yangın yerine çevirmiştir. İşte, o politikaların
sonucudur ki her gün fabrikalar kapanmakta, işsizlik çığ gibi artmakta,
tabiidir ki bir dilim ekmeğe muhtaç hâle gelen milyonlarca
insanımız çare aramaktadır. Bu dramatik süreçte kimi
insanımız intiharı tercih etmekte, kimi aileler
boşanmayı çare olarak görmekte, kimileri ise çocuklarını
sokağa terk etmektedirler. Cinnetin egemen olduğu bu dönemlerde
cinayet, hırsızlık, kapkaç, soygun ve boşanma gibi sosyal
olaylara artık gazetelerin üçüncü sayfası bile yetmemektedir
değerli arkadaşlar. Daha geçtiğimiz günlerde Adanada 8
insanımızın hayatına mal olan cinnetin sebebi hepinizin
malumudur. Ülkemiz genelinde de hemen her gün benzer haberlerle
sarsılmaktayız.
Bütün bunlar
görmezden gelinerek sırf örgütsüz ve güçsüz olduğu için
milyonların feryadının duyulmamasının ama sayıca
bir elin parmağı kadar olan ancak Hükûmet üzerinde etkin güce sahip
rantiyenin sesine kulak verilmesinin sebebi nedir acaba? Krizin silindir gibi
ezdiği milyonlarca insanımızın yıllardan beri
beklediği yasayı, haftalardır Kart mağdurlarına
müjde. şeklinde servis edip umutlarını sömüren bu Hükûmetin, krizi
teğet geçmenin ötesinde fırsata dönüştüren ve kazancına
kazanç katan rantiyenin taleplerini yerine getirmesinin hikmeti sebebi nedir
acaba? Hani siz kimsesizlerin kimi olacaktınız? Hani siz garip ve
yoksullardan yanaydınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tankut, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Peki, bu durumda adaletiniz nerede? Kalkınmanız kimler
için gerçekleşmektedir?
Sayın
milletvekilleri, geliniz, bu yanlış işten vazgeçiniz ve
milyonlarca kart mağdurunu da kapsayacak şekilde verilen ve verilecek
önergelerle bu tasarının gerçek amacına uygun olarak
kanunlaşmasına katkı koyunuz, yaralı
vatandaşımıza merhem olunuz, yarasına tuz
basmayınız ve vicdan gemisini terk etmeyiniz diyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime son verirken, yasanın bu hâliyle geçmesine rıza
gösterilmemesini temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş.
Buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerine Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 20 milyonun üzerinde kişiyi ilgilendiren, 44 milyon
sayısına ulaşmış kredi kartları üzerinde
konuşuyoruz bugün. Her kesimden, her yaştan, her meslekten Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşını ilgilendiren, Türkiyede
yıllardır intiharlara, aile facialarına neden olan bir konuyu
tartışıyoruz. Daha önceki hatipler dile getirdi. Kredi
kartlarıyla ilgili bugüne kadar tüm siyasi partilerin kanun teklifleri
oldu, araştırma önergeleri verildi. Tabii partimiz adına da
kredi kartları faizlerinin indirilmesiyle ilgili 4822 sayılı
Kanun ile Değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkındaki Kanuna geçici 2nci madde eklenmesiyle ilgili bir teklif
verilmişti ve bu teklif Kredi kartları faizleri hazine borçlanma
faizinin 2 katından fazla olamaz. Bugüne kadar tahakkuk eden borçlar
nedeniyle altı ay içinde kredi kartı sahiplerinin
başvurması hâlinde faiz oranları yeniden hesaplanır ve bir
defaya mahsus olmak üzere on iki taksite bölünür. şeklinde içeriği
olan bir teklifti. Ancak Hükûmet, bugüne kadar, verilen kanun tekliflerine,
araştırma önergelerine, 20 milyonun üzerindeki vatandaşı
ilgilendiren ve vatandaşın beklenti içinde olmasına rağmen,
sessiz kaldı.
Meclisin
kapanmasına günler, hatta saatler kala alelacele bu tasarı Komisyona
getirildi. Komisyonda muhalefet milletvekilleri, bizler, bu yasanın
aciliyetini belirttik. Ancak çıkarılacak bu tasarının,
banka kartlarıyla ilgili düzenlemenin önemini ve hassasiyetini de
belirterek, tüm bunlara rağmen, aciliyete rağmen sağlıklı
bir tasarı ve sağlıklı bir çözüm isteniyorsa bir alt
komisyon oluşması ve tatilden sonra hemen, bu konunun, tüm yönleriyle
bu sorunun çözümü için alt komisyonun da çalışmaları sonucunda
karar verilmesi gerektiğini söyledik ancak Hükûmet bu yasanın
aciliyetini gerekçe göstererek bir iki saatlik görüşme sonunda, muhalefet
partilerinin kanun tekliflerini, değişiklik önergelerini de dikkate
almayarak tasarıyı Komisyondan geçirdi ve bugün de Genel Kurula
indirdi.
Şimdi, bir
sorundan bahsediyoruz, kredi kartları sorunu ve bu sorunun milyonlarca
insanı ilgilendirdiğini söylüyoruz. Peki, eğer ortada bir sorun
varsa bu sorunun temelleri, esasları konulur, bunlar
tartışılır ve bunların kesin çözümüne
kavuşturulması konusunda da yasa çıkarılır. Peki,
kredi kartlarına baktığımız zaman temel sorunlar
nelerdir? En önemli, hem kredi kartları borçlusunun hem Meclisin hem
dışarıya, bugün dünyaya baktığımız zaman,
diğer ülkelerin uyguladıkları kredi kartı faizlerine
baktığımız zaman en temel sorun kredi kartlarına
uygulanan faizdir. Eğer bu Mecliste faizlerle ilgili, faiz miktarıyla
ilgili bir tartışma yürütmeyeceksek, eğer bununla ilgili bir
çözüm bulmayacaksak bu sorunun çok kısa bir süre sonra, yıllar
değil, belki altı ay sonra, tekrar yüksek kredi kartları faizi
ve yine kredi kartı borçlusunun bir şekilde asgarisini ödeyerek veya
kredi kartını bir borçlanma aracı olarak kullanarak bu sorunla
karşılaştığını göreceğiz ve yine
karşımıza gelecek.
Yine, en önemli
sorunlardan biri asgari ödemedir. Sayın milletvekilleri, hem
tasarının gerekçesinde hem şu anda Sayın Babacan yok,
Komisyonda kendileri dile getirdi: Vatandaş, kredi kartı borçlusu
kredi kartını bir ödeme aracı olarak değil, bir borçlanma
aracı olarak kullanıyor. Doğru, herkes buna katılıyor,
bizler de katılıyoruz. Peki, biz, kredi kartını bir ödeme
aracı olarak kullanmayı, bir borçlanma aracı olmaktan
çıkarmayı nasıl sağlayabiliriz? Bu konuda en önemli
değişiklik asgari ödemeyle ilgili yapılabilir. Siz,
vatandaşa, gidip kredi kartıyla alışveriş yapıp
veya nakit çekebilirsin, onun vadesi geldiğinde yüzde 20sini ödeyip
diğerini öteleyebilirsin
Ve yine bankalar her gün, hiçbir
sınırlama olmadan televizyonlarda, gazetelerde, gündelik yaşamda
reklamlar yapıyor, otuz altı aya varan taksitlendirmelerle kredi
kartı sahiplerine, kredi kartı borçlularına
alışveriş yapma imkânı tanıyor. Peki, siz bunu,
eğer kredi kartını bir gündelik kullanım aracı olarak
kullanmak istiyorsanız, bir borçlanma aracı olmaktan çıkarmak
istiyorsanız başta yapılması gereken düzenleme asgari
tutarla ilgili, asgari ödemeyle ilgili değişiklik yapmaktır.
Şimdi,
bankalar, komisyona bu tasarıyı getirirken bankaların
çıkarı kadar tüketicinin de, banka kredi kartı borçlusunun da
çıkarlarını düşündüklerini söylediler ancak en önemli sorun
asgari ödemeyken ve bu konuda asgari ödemeyi ödeyip diğer borçları
çeviren milyonlarca insan varken bu tasarıda kredi kartı asgari
tutarını yüzde 10a kadar düşüren bir öneri de vardı.
Nitekim, muhalefet partisinin muhalefeti sonucu bu yüzde 20 ile 40 arasına
çekilmek üzere değiştirildi. Ancak, biz bunun bir çözüm
olmayacağını söylüyoruz. Bankalar, yarın öbür gün, tekrar
kredi kartı borçlusunun daha fazla işlem yapmasını ve
borçlanmasını sağlamak için bunu asgari düzeyde -her ne kadar
yüzde 20 ile 40 arasında tutsanız bile- asgari ödemeyi yüzde 20
civarında tutacaktır. Onun için, en azından bugün,
başlangıçta, asgari ödemenin asgari yüzde 40 civarında
tutulması gerekiyor ve kademeli olarak da bunun
kaldırılması gerekiyor. Eğer kredi kartları bir
borçlanma değil ödeme aracıysa asgari ödemeyi süreç içinde
kaldırmak gerekiyor.
İnsanlar,
cebinde para taşımak yerine kredi kartından
alışverişini yapar ve ay başında da gider,
parasını öder. Fakat siz, bankalar aracılığıyla,
hiçbir denetim koymadan her gün televizyonlarda reklam yapıyorsanız,
eğer kaldırım üzerlerinde her vatandaşa, yaşlıya,
gence, öğrenciye ve ailenin neredeyse tüm fertlerine -20 milyonun üzerinde
kart sahibi var- herkese dağıtıyorsanız, siz bunun bir
ödeme aracı olarak işlem görmesini denetleyemezsiniz, siz bunun bir
borçlanma aracı olarak vatandaş tarafından kullanılmasını
engelleyemezsiniz ve sonuçta, bugün yaşandığı gibi
milyonlarca insan mağdur olur ve bu insanlar toplumsal bir kaosla yüz yüze
gelir, intiharlara kalkışır ve aile faciaları
yaşanır.
Şimdi,
yasada en önemli düzenlemelerden biri de kredi kartı ücretidir. Bankalar
kredi kartına astronomik, gerçekten vicdansız bir şekilde faiz
uyguluyorken, gecikme faizi uyguluyorken, müşteriyle yapılan
işlemde, otuzla kırk yedi gün arasında faizsiz hesabında
işlem yapan esnaf parasını hesabında tutmak veya peşin
çekmek istiyorsa yüzde 2 ile 3 arasında bir faiz uyguluyorken bir de
ayrıca kredi kartı veriyorum diye kredi kartı ücreti
almasının hiçbir şekilde mantığı yoktur. Bunun
tek mantığı şudur ki nitekim Komisyonda bankalar dile
getirdi: Milyonlarca vatandaşa kredi kartı dağıtıp
kredi kartı, hiç kullanılmıyor olsa bile veya çok az
şekilde kullanılıyor olsa bile kredi kartı
dağıtımı veya satışı üzerinden bankalara bir
kazanç sağlama aracı hâline getirilmek isteniyor. Eğer bankalar
verdikleri kredi kartlarının önemli bir kısmının hiç
işlem yapılmadan tutulduğunu veya çok cüzi işlemler
yapıldığını iddia ediyorlarsa -ki bu doğrudur- o
zaman kaldırım üzerlerinde kredi kartı dağıtmak yerine,
gerçekten kredi kartına ihtiyaç duyan, bunu bir ödeme aracı olarak
kullanan
Bankaların da Kredi kartını verdim, bir harcama
yaptım ama bunu kredi kartı borçlusu kullanmadığı için
ben zarara uğruyorum. demesinin yolu böyle kesilir. Yoksa siz zaten çok
astronomik rakamlarla hem kredi kartı kullanıcısına,
borçlusuna faiz uyguluyorken, işlem yaptığınız kredi
kartı üzerinden esnafa uzun süre parasını bankada tutma veya
yüksek faiz uyguluyorken bir de ayrıca Ben kredi kartı
dağıttım, onun için harcamasını da sizden, vatandaştan,
kredi kartı borçlusundan alıyorum. demenin mantığı
yoktur. Bu tasarının 1inci maddesinin ve geçici 6ncı
maddesinin çıkarılması gerekiyor.
Tabii, iktidar
adına konuşan Hatip şunu dile getirdi: Bizler bir taraftan
kredi kartı borçlusunu, vatandaşı düşünmek, diğer
taraftan da bankaları düşünmek zorundayız. dedi. Evet, tabii ki
bankalarımızı da düşünmek durumundayız ama bizim,
çıkardığımız yasalarla, hiçbir denetime tabi tutmadan,
vicdan ölçüsüne vurmadan bankaların milyonlarca vatandaştan
dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan gecikme faizi, kredi kartı
kullanımından kaynaklı kredi kartı bedeli ve benzeri
paraları almasının ve kaldırım üzerinde kredi
kartı dağıtarak kredi kartı ücreti adı altında
haksız gelir elde etmesinin de önünü almamız gerekiyor. Buna
bankaları koruma adına hiç kimsenin hakkı yoktur. Bankaları
koruma adına, vatandaştan hak edilmeyen bir ücretin, bir paranın
alınmasına kimsenin hakkı yok.
Bu
tasarıdaki en önemli eksikliklerden ve mutlaka çözüm bulunması ve bu
Genel Kurulda değiştirilmesi gereken bölümlerden biri şudur:
İhtar çekilmiş veya icra takibi başlatılmış
kredi kartı borçluları
diyoruz. Ve 900 bine yakın bu durumda
olan kredi kartı borçlusu var. Ama, bizler de biliyoruz, iktidar partisi
de biliyor, bankalar da biliyor, herkes de biliyor ki milyonlarca, kendisine
ihtar çekilmemiş, icra takibi başlatılmamış ama
aylardır, yıllardır kredi kartının -tek bir kredi
kartının değil, kullandığı birçok kredi
kartının- sadece asgarisini ödeyerek borcunu çevirenler var.
Peki, bir yasa
tasarısı neden getirilir? Komisyona gelecek, iktidar, muhalefet bunun
üzerinde konuşacak, tüketici birlikleri gelecek, Genel Kurula inecek bu
yasa ve siz bu yasayı çıkaracaksınız bir çözüm için, kesin
bir çözüm için. Ha, ne olabilir? Bugün gündemde olmayan, bugün
hesaplamadığınız, yarın bir değişiklik
olduğu zaman gelir o yasada değişikliğe gidersiniz. Ancak
önümüze gelmişken biz yarın, bugün hakkında icra takibi
başlatılmış veya ihtar çekilmiş sayının kat
be kat üzerine önümüzdeki çok kısa sürede çıkacak aynı kredi
kartı borçlusuyla karşılaşacağımızı
bile bile burada yasa çıkarıyorken, sadece ihtar çekilmiş
olanı veya icra takibi başlatılmış olanı gündeme
almak, bu konuda bir değişiklik yapmak hele bir bakalım, idare
edelim, yarın öbür gün düşünürüz. deme anlamına geliyor ve ne
yazık ki tasarının bu şekilde
hazırlatılması, bizi Hükûmetin, kredi kartı borçlusunu, 20
milyonun üzerindeki vatandaşı, zor durumda olan milyonlarca
kişiyi düşünmediği, bankaları, bankaların taleplerini
öne aldığı düşüncesine sevk ediyor. Biz bu tasarıyla
böyle düşünmek zorundayız, iktidar partisi böyle düşünmüyor olsa
bile. Eğer bugün bu tasarı bu şekilde gelmişse bizim,
Tüketiciler Birliğinin, kredi kartı borçlusunun farklı
düşünmesi, farklı değerlendirme yapması mümkün
değildir.
Şimdi, onun
için biz bu tasarı burada tartışılıyorken, bu yasa
Genel Kuruldan çıkacaksa mutlaka ihtar çekilmiş ve icra
başlatılmış kredi kartı borçlusu
dışında kredi kartı borcu bulunan ki nitekim biz bu yasa
tasarısının 30/5/2009 tarihinden itibaren uygulanacağını
söylüyoruz. O tarihe kadarki kredi kartı borçlularına uygulanacağını
söylüyoruz. Onun için, bugün kredi kartı borçlularının tümünün
eğer 30/5/2009 tarihinden itibaren alacaksak, o tarihte borcu bulunan
herkes ya borcunu ödememiştir veya kredi kartının asgarisini veya
bir kısmını ödemiş, diğer borcu
kalmıştır. Bu yasa tasarısında tüm kredi kartı
borçlularının, eğer isterlerse borçlarını
yapılandırmalarını düzenlemeliyiz.
Yine kredi
kartı faizlerini mutlaka makul bir seviyeye çekmeliyiz. Sayın Bakan
Komisyonda dile getirdi. Dünyanın her yerinde kredi kartı faizleri
mevduat faizlerinden, tüketici kredileri faizlerinden ve diğer benzeri
faizlerden farklı olur. diye dile getirdi; doğrudur,
katılıyoruz. Dünyanın her yerinde kredi kartları faizi
diğer faizlere göre yüksek olur. Ama dünyanın hiçbir yerinde kredi
kartları faizi tüketici kredilerinin 2-3 katı, bankaların Merkez
Bankasından kullandığı mevduat kredilerinin 4 katı olmaz.
Onun için bir an önce bu konuda Sayın Hasip Kaplanın, 4822
sayılı Kanunla Değişik 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Kanununda değişikliği de dikkate alarak Kredi
kartı faizleri hazine borçlanma faizlerinin 2 katından fazla olamaz.
diye bir düzenleme getirilmesi ve kredi kartları faizinin makul, kabul
edilebilir, vicdanın kabul edebileceği bir seviyeye çekilmesi
gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
milletvekilleri, bankalarımızın da müşterisine, kredi
kartı borçlusuna yaptığı her işlemde Ben nasıl
daha fazla para alabilirim, nasıl daha fazla gelir elde edebilirim?
mantığından, çıkarcı mantıktan, neredeyse
bazı uygulamalarda tefeci mantığına kadar uzanan bir
mantıktan vazgeçmeleri gerekiyor. Yoksa hiç kimsenin, hiç birimizin
bankaların işleyişini, yani sıkıntıya girmesini
isteme gibi bir talebimiz de bir düşüncemiz de yok diyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahsı
adına Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grupları
temsilen arkadaşlarımız çeşitli konulara değindiler.
Ben bu konulara girmeden, biraz istatistiki bilgilerle öncelikle sizleri
bilgilendirmek, mevcut durumu bir tespit etmek açısından ve
geleceğe de ışık tutması açısından bu
bilgileri sizlerle paylaşmakta fayda görüyorum.
Şu anda,
Türkiye genelinde toplam olarak bütün kredileri alt alta yazarsak
kullanılan toplam kredi miktarı 361 milyar TL. Bu 361 milyar TLnin
içerisinde 118,7 milyar bireysel kredi toplamımız var. Bu bireysel
kredi toplamının içerisinde yaklaşık 34 milyar,
küsurlarını kaldırırsam 34 milyar lira civarından da
kredi kartı limitleri var. Yine bu rakamın içerisinde 34 milyara
yaklaşık eş değer miktarda da 34,7 milyar liralık da
ihtiyaç kredisi var.
Toplam şu
ana kadar bankalar tarafından dağıtılmış kredi
kartı miktarı 43 milyon adet, ama bunların içerisinde aktif
olarak kullanılan, yani fiilî, cebimizde bulunan ve bu cebimizdeki kredi
kartlarıyla alışveriş -küçük- büyük- yapılanların
toplamı yaklaşık 25,6 milyon adet.
Bugün
itibarıyla 3,3 milyar TLlik takipte olan kredi kartı bedeli var. Bu
3,3 milyar takibe geçildiği tarihteki faizleriyle birlikte, yani bunun
içerisinde doksan günlük faiz uygulamasını nazarı itibara
alırsanız, yaklaşık yüzde 13-14lük kısmını
düşerseniz 2,8 ile 2,9 milyar TL civarında toplam takibe düşen
ve adet olarak da 1 milyon 914 bin adetlik kredi kartı miktarı var.
Şimdi,
bunları rakamsal olarak, bu istatistikleri takipteki kredi
kartlarının beher adedine intikal ettirmiş olursak yani
yaklaşık 2,8 milyarı 1,9 milyon adetle bir hesap edersek beher
kredi kartı başına ortalama 1.500 Türk liralık kredi
kartı limitine göre takip olduğunu hep beraber görmüş oluruz.
Şimdi, bir
başka rakam daha vereceğim. Bu da aslında son derece önemli yani
insanlarımızın hadiseye bakışını veya
limitlerinin büyüklüğünü, küçüklüğünü hesap etmeden gündeme
getirirken
102 milyar TLlik kredi kartı limitimiz var,
ceplerimizdekilerin toplam limiti ama bu ay itibarıyla söylediğimiz
ne kadar? Yaklaşık 34 milyar liralık kredi kartı
tutarımız var. Yani nereden bakarsanız bakın limitlerimizin
maksimum üçte 1ini kullanıyoruz. Mesela Türkiye'nin en büyük
bankalarından bir tanesinin kredi kartı limitine
baktığım zaman, bankanın kendi kredi kartı limiti toplam
3,9 milyar TL ama bugüne kadar kullanılan maksimum kredi kartı
miktarı 819 milyon TL yani orada neredeyse beşte 1ini -10 bin lira
limitli olan insan maksimum 2 bin liralık limitini- kullanıyor demek.
İşte,
buradan yola çıkarak şu anda kredi kartları noktasında,
takibe düşmüş alacaklar noktasında aslında ödeme
güçlüğü çeken insanların zaten satın alma güçlüğü
içerisinde olduğunu çıkartmak çok mümkün. Bir tane, iki tane, üç
tane, dört tane, beş tane kart alarak, beşer yüz liralık, biner
liralık limitlerle, bu limitleri böyle çarkın içerisinde çevirmeye
çalışan hatta bunların birçoğunda kendi imkânları
yokken bu imkânlarının yerine maalesef eş dost,
ahbaplarını da kendilerine kefil yapmak suretiyle bu anlamda
onları da sıkıntıya sokan insanlarımızın
sayısının fazlalığı maalesef ortada. Hatta
sizlere iki tane çok önemli örnek vereceğim, bunları bizatihi
bankalardan aldığım veriler olarak söylüyorum: Özellikle 2008
yılı ve 2009 yılının başında dünyadaki genel
ekonomik krizle birlikte başlayan bu furyanın içerisinde, kredi
limitleri dolan birçok firma kendi bünyesinde
çalıştırdığı insanları, 50 kişi, 100
kişi, 150 kişi, neyse, onların normal bordrolarını
nazarı itibara alarak, onları bankalara müracaat ettirerek,
onların adına bin liralık, 1.500 liralık, 2 bin
liralık limitli kredi kartları alarak bu kredi kartlarındaki
değerleri kullanmak ve aslında kredi kartı
kullanıcısının değil, bir başka birisinin
kullandırmış olduğu krediden dolayı o insanları
mağdur duruma düşürdüğü muhakkak ve bana geliyor ki bu 1,9 milyon
adetlik
Yani toplam 750 bin kişinin içerisinde bu rakam maalesef hiç de
azımsanmayacak rakam. Dolayısıyla, kredi kartını
kullanan insanlarımızın ısrarla unutmaması gereken bir
şey var: Kredi kartı bir kredi aracı değildir, bir ödeme
aracıdır. Ödeme aracını kullanırken kendi
adınıza olmayan, bir başka birisinin adına
kullandığınız kredinin, hani Anadoluda çok güzel bir laf
vardır Paran çoksa kefil ol, vaktin varsa şahit ol. misali, gereksiz
bir kefaletten dolayı kendi kendinizi mağdur etmenizin hiçbir
anlamı yok demektir.
İkinci bir
nokta, bunu Komisyon sırasındaki toplantıda da gündeme
getirmiştim: Bakın -birçoğunuz seyretmiştir- özellikle
geçtiğimiz yıl içerisinde birçok insanımız
Kapalıçarşıda kuyumcuları gezerken bir kuyumcudan kredi
kartıyla altın satın alması, hemen ondan sonraki bir
başka kuyumcuya bozdurması, hatta bazı kuyumcularla
karşılıklı anlaşma yapmak suretiyle, satın
aldığı yerde tekrar o altını o kuyumcuya satmak
suretiyle yeni bir kredi aracı olarak bunu
kullandığını gördük. Burada iki gayeli bir sistem
oluşabilir. Bir, limitini yüksek tutmak; iki, eğer elinde
tutabiliyorsa, işte, bu altının spekülatif iniş
çıkışlarından kâr elde etmek gibi değerlendirmelerle
kullanmaya kalkılıyor. Hâlbuki kredi kartı böyle bir araç
değil.
Bakın, az
evvel size rakamları verirken özellikle iki tane rakamın
altını çizdim. Birincisi ne? Kredi kartı limitimiz. Ne kadar? 34
milyar. Peki, bunun yanında şu anda tüketiciler olarak ihtiyaç
kredisi kullandığımız ne kadar? Yaklaşık o kadar,
34,6 milyar. Peki, ihtiyaç kredisi kullanırsak bunun toplam faizi ne
kadar, aylık ortalama faizi? Bugüne göre yüzde 2 ama kredi
kartını kredi kartı statüsünde kullanarak, bankaya asgari
ödemeyi yaparak üstünü ödeme şekliyle vadeye bırakırsak ortalama
aylık ödediğimiz faiz ne kadar? Yüzde 4,3. Niye kredi
kartını kullanalım? Eğer ortada bir ihtiyaç varsa, bir
emtia satın alma varsa, bir ihtiyacın karşılanması
varsa o zaman kredi kartının kullanılması çok doğru
bir tarz değil. Bankalarla anlaşma yapmak suretiyle bunun yerine ihtiyaç
kredisini gündeme getirmek çok daha önemlidir diye düşünüyorum.
Şimdi,
burada bir başka uyarıyı daha yapmakta fayda mülahaza ediyorum:
Bakın, aynı mahiyette 2003 senesinde bir düzenleme
yapılmış kredi kartlarıyla ilgili, 2006 senesinde de bir
düzenleme daha yapılmış. Bugün 2009 senesindeyiz bir düzenleme
daha yapıyoruz. Yani bu istatistiki veriye bakarsanız her üç
yılda bir nasıl olsa bir kredi kartı düzenlemesi
yapılacaktır düşüncesiyle kimse aman ha sakın hareket
etmesin. Neden? Eğer biz düzenli olarak kredi kartlarında nasıl
olsa yarın bir gün bir af daha çıkar veya bunların limitlerine
göre faizlerini indiririz, yeni faiz uygulaması gündeme getiririz gibi
bir düşünceye sahip olursak kendi kendimize hata ederiz.
Ama bugün
özellikle ben bu noktada muhalefetteki, Komisyonumuzda çalışan
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum aynı gün
Komisyona gelip, Komisyondan karar olarak geçip sıra numarası alarak
bugün de gündemde kanunlaşmasına göstermiş oldukları
katkıdan dolayı. Neden? Çünkü biz bu hafta tatile giriyoruz, bir daha
ne zaman geleceğiz? Ekimde. Önümüzde yaklaşık üç dört
aylık bir süre var ama mağdur duruma düşmüş bu
insanların kapılarına haciz memurlarının veya icra
yollarına gidilmesinin en azından bu yaz döneminde önünü kapamak ve o
insanlara da huzurlu ve refah içerisinde bir yaz geçirmek açısından
bu kadar kısa süre içerisinde gündeme getirilmiş olması, bugün
kanunlaşmış olması ve ittifakla kanunlaşarak bu
insanlarımıza bu hizmeti sunmuş olmamız hakikaten çok kayda
değer bir konudur. Ancak yine de bu noktada uyarımı tekrar
ediyorum: Bunun, nasıl olsa bir daha yapılacaktır, önümüzdeki
dönemde yapılacaktır, mantığıyla hareket edilmemesi
gerektiğini de özellikle hatırlatmakta fayda görüyorum.
Sonuç olarak
şunu söyleyebiliriz: Bugün içinde bulunduğumuz noktada,
insanlarımızın kendi imkânları doğrultusunda
kaynaklarını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
ve kredi
kartlarını mutlak ve mutlak bir ödeme aracı olarak
kullanmalarını, sakın ha, bir kredi ihtiyaçları varsa bunu
tüketici veya ihtiyaç kredisi olarak kullanmalarının hem onlar hem de
ülke ekonomisi açısından, kredi kartı limitlerinin açılarak
Türkiye'de alışverişin kredi kartıyla
yoğunlaşmasının da bizim genel anlamda kayıt içindeki
ekonomi açısından son derece önemli olduğunu ve kredi kartı
kullanımının daha da yaygınlaşmasının hem
tüketiciler açısından hem de ekonomimiz açısından çok daha
faydalı olduğunu hatırlatıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bayramoğlu.
Şahsı
adına Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
belirtmeliyim ki bu konuda 13 Mayıs 2008 tarihinde verdiğim (2/251)
esas numaralı teklifim Sanayi ve Ticaret Komisyonunda bir seneyi
aşkın süredir beklemektedir. Kredi kartlarından ve mevduat
hesaplarından yıllık ücret, aidat, hesap işletim ücreti
gibi ücretlerin alınmamasını öngören teklifim dolayısıyla
da iki basın toplantısı yaptım. İç Tüzük 37ye göre de
doğrudan gündeme alınması önergesi verdim, ancak ne hikmetse,
Sanayi ve Ticaret Komisyonu benzer mahiyetteki teklifimi bu tasarıyla
birleştirme gereği duymamıştır. Komisyon Başkan
ve uzmanlarının gündemlerine hâkim olmadıkları,
komisyonlarında hangi tekliflerin beklediğinden haberdar
olmadıkları buradan anlaşılmaktadır. İyi niyetle
bağdaştırmadığım bu tavırlarından
dolayı, Komisyona üzgün olduğumu buradan ifade etmek istiyorum.
Meclis Başkanlığının da bu konuda gerekli tedbirleri
alacağına inanmaktayım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; getirdiğiniz tasarıyı
müjde gibi filan sunmayın. Bu tasarıda tüketici düşünülerek
değil, bankaların alacaklarının tahsili için
getirilmiş bir tasarı görüntüsü vardır. Tasarıyla 3
milyarlık temerrüde düşmüş, birçoğu bankalardan varlık
şirketlerine geçmiş bir borç
yapılandırılmaktadır. Bu borçlar bankaların zaten umut
kestikleri alacaklardır. Şimdi, bankalara bu alacaklarının
bir kısmını tahsil etme imkânı getirmektesiniz. Bu, bir
borç yapılandırması değil, bu bir alacak
yapılandırılmasıdır. İktidar, burada, tüketici ya
da millet adına değil, yüzde 50si yabancıların elinde olan
bankalar adına hareket etmektedir; bankaların tahsil etme
imkânları kalmamış alacaklarını yeniden
yapılandırarak bankalara ve varlık şirketlerine büyük bir
iyilik yapmaktadır.
Eğer
tüketiciyi korumak adına hareket edilseydi, etseydiniz, temerrüde
düşmemiş, ancak asgari tutarı taklacı ve tefecilerden
alınarak ödenip döndürülmeye çalışılan yaklaşık
12 milyar liralık kredi kartı borcunu da yeniden
yapılandırırdınız. Vatandaş, o karttan çekip bu
karta, bu karttan çekip şu karta veya taklacı ve tefecilerden
alıp borcun asgari tutarını yatırarak evine haciz gelmesin
diye uğraşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, asıl sıkıntıda olanlar da bunlardır.
Asıl yapılandırılması gerekenler de bunlardır.
Asıl faiz kıskacı altında olanlar da bunlardır. Ama
bunları siz maalesef yapılandıramazsınız. Çünkü
sözcülüğünü yaptığınız, yüzde 50si
yabancıların elinde olan bankalar bu borçların
yapılandırılmasını istemezler. Onlar
vatandaşın kanını son damlasına kadar emip yüzde 50,
60, 70 faizlerle borcun çoğalmasını isterler.
Vatandaşın evinde, iş yerinde nesi varsa haczedip bin
liralık borcu 10 bin, 20 bin lira olarak tahsil etmenin
peşindedirler.
Değerli
milletvekilleri, bankaların korunması noktasında kredi
kartlarından alınan aidatların durumu ise çok daha vahimdir.
Durumun ciddiyetini, vahametini aslında siz de biliyorsunuz ama
bilmezlikten geliyorsunuz.
Bankalar kredi
kartı kullanıcılarından Yıllık ücret, kart aidatı
gibi adlar altında Yargıtay kararına göre haksız ücretler
almaktadırlar. Bu yolla Tüketiciler Birliğinin hesaplamalarına
göre yaklaşık 1,6 milyar TL vatandaştan bankalara transfer
edilmektedir. Tüketici Hakem Heyeti kararıyla, mahkeme kararıyla ya
da bankalarla kavga dövüş ederek bu ücretleri geri alan
vatandaşımız vardır. Bugüne kadar aidat ücreti tamamen
haksız, hukuksuz, hiçbir kanunda yeri olmayan bir şeydi. Şimdi
sayenizde bu, yasal hâle gelmektedir. Elinizi vatandaşın cebine
sokarak, vatandaşın cebinden alınacak yaklaşık 1,6
katrilyon liralık bir parayı bankaların kasasına
koymayı burada yasallaştırmaktasınız. Bundan sonra
bankaların kart sahiplerinden alacakları ücretin adı kart
aidatı değil, AKP aidatı olacaktır. Üstelik
belirlediğiniz 35 liralık üst sınır da alt sınır
olarak uygulanacaktır. Çünkü Hükûmetinizce 3.500 TL olarak belirlenen
limite göre 35 liralık aidat üst sınır olarak tespit
edilmiştir. Oysa bankalar süratle limitleri artırarak kart
aidatlarını yükselteceklerdir. Dolayısıyla, üst
sınır olarak belirlediğiniz 35 TL havada kalacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konu sadece kart aidatlarıyla
da sınırlı değildir. Bir de mevduat hesaplarından
alınan hesap işletim ücretleri meselesi de vardır. Sayenizde
yasallaşan kart aidatları hesap işletim ücretlerine de emsal
teşkil edecektir. Böylece 2 milyardan fazla bir kaynak daha
vatandaşın cebinden bankaların kasasına
hortumlanacaktır. Bütün bunlar sizlerin, evet, sizlerin sayesinde olacaktır.
Komisyonda görev yapan ve oylamalara katılmayan lütfen kendi
milletvekillerinizi dinleyin.
Soruyorum: Yedi
yılda nasıl bu kadar değiştiniz? Faiz haramdır.
noktasından yüzde 50si yabancıların elinde olan
bankaların temsilcisi konumuna nasıl geldiniz? Ne oldu da birdenbire
bu kadar bankaların kankası oldunuz? Bu soygunu
yasallaştırmaya nasıl ikna oldunuz? Sizi kim ikna etti? Lütfen
Ayrıca millî görüş çizgisinden Bırakınız
yapsınlar, bırakınız etsinler. çizgisine, vahşi
kapitalizmin çizgisine nasıl gelindi, anlamak mümkün değil.
Değerli
milletvekilleri, birçok konuda eleştirilerime
katıldığınızı tahmin ediyorum. Şu
söylediklerimi savunacak hiçbir noktanızın
olmadığını, getirdiğiniz tasarının gerçekten
elle tutulur bir tarafı olmadığını sizler de
bilmektesiniz. Borç yapılandırması yapacaksanız
yapalım. Hatta, temerrüde düşmüş 3 milyarlık borçla
birlikte, samimiyseniz, asgari tutarları ödenerek çevrilmeye
çalışılan 12 milyarlık borcu da beraberce burada
yapılandıralım ama gelin, bu kart aidatı işini bu
kanuna sokmayalım. Bu kart aidatının düzenleneceği yer
Tüketicinin Korunması Kanunudur. Bu Kanunu bekleyip orada düzeltelim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice itibarıyla, temerrüde
düşmüş 3 milyar lira bankaların isteğiyle
yapılandırılıyor, tüketici de mutlaka bundan faydalanacak.
Ancak, esas sorun, ileriki günlerde, bu miktarın 4 katı olan yani 12
milyarlık kart borcunun sadece ve sadece asgari tutarını karttan
karta aktararak, taklacı ve tefeciler kanalıyla ödeyebilen kart
sahiplerinin başına geleceklerdir. Bugün 3, yarın 12 milyarlık
temerrüt ile karşı karşıya kalınacaktır. Bu
sebeple, bu kanun bir adımdır ancak nihai çare değildir.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak diyoruz ki: Gelin, kart sahiplerine nihai çareyi ve
çözümü birlikte bulalım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanunu
yeterli bulmamaktayız. Bunun kapsamının mutlaka genişlemesi
gerekir. Ayrıca, kart aidatının yasallaşarak
alınmasına yani
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Serdaroğlu.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) Kart aidatının yasallaşmasına
yani vatandaşın cebinden haksızca alınan 1,6 katrilyonun
yirmi-yirmi beş bankanın kasasına girmesine kesinlikle razı
değiliz.
Her şeye
rağmen, kanunun desteklediğimiz tarafları da vardır diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Yalnız, konuşmacıları
dinlememişsin. Önergeyi verdiğimiz hakkında bilgiler
aktardık.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
4 kişilik
bir ailenin açlık sınırı 744 TL, asgari ücret 527 TL. Bu
aradaki fark, elbette ki kredi kartlarına hücumu yaratıyor. Asgari
ücretin vergi dışı kalmasını düşünüyor musunuz?
Tüketici kredisi
mağdurları var, çek senet mağdurları var, ayrıca
sulama suyu elektrik borcu faizi altında ezilen mağdurlar var. Bunlar
için bir düzenleme yapacak mısınız?
Ayrıca, bir
siyasetçi olarak katıldığınız Abant
Toplantısına Bolu Valisinin katılmasını etik buluyor
musunuz? Devlet tarafsızlığıyla
bağdaştırıyor musunuz?
Yine bir valinin
bir mühendisi kıyafetini beğenmedi diye kovmasını devlet
anlayışınızla uygun görüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Nisan 2009 itibarıyla takipteki kredi kartı sayısının
1 milyon 914 bin olduğu belirtilmektedir. Şimdi sormak istiyorum:
Takibe
düşmeyen ama özellikle uzun dönem devamlı asgari tutarını
ödeyerek borçlarını da yükselten kredi kartı sahibi
olanların sayısı nedir?
Yine, Mayıs
2009 itibarıyla toplam kredi kartı borcu miktarı ile tüketici
kredi tutarlarının ayrı ayrı toplam tutarları nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
hâlen temerrüde düşmüş kredi kartı sahiplerinin sayısı
elinizdeki rakamlara göre net nedir? Çünkü BDDK yetkilileriyle Hükûmet
yetkililerinin açıkladıkları rakamlar arasında
yaklaşık 1 milyona yakın fark olduğu basında da,
medyada da dile getirildi. Gerçekten bunun doğrusu nedir? Aradaki fark
neden kaynaklanmaktadır? Acaba tefecilerin eline düşerek bu temerrüde
düşmeyen kişilerin sayısı, bu farka eş değer bir
sayı olarak değerlendirilebilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan, çeklerle ilgili olarak Türkiyede
çok kaygı verici bir sorunlar yumağıyla karşı
karşıyayız. Yaşanan ekonomik kriz, ekonomik
sıkıntılar ahlaki bir problem olarak değil, ekonomik bir
problem olarak çok ciddi bir şekilde tıkanıklık konusu
hâline dönüşmüştür. Bu durum artık bir ticari ve ekonomik olay
olmaktan hızla uzaklaşmıştır, bir insani sorun hâline
dönüşmüştür. Bugün çeklerini ödeyemeyen insanların bir
kısmı çeklerini tahsil edemeyen insanlardır. Çeklerini tahsil
edemeyen çek borcunu da ödeyememektedir. Bu konuda çözümleri bir an önce Meclis
gündemine getirmeyi düşünüyor musunuz?
Şu anda,
çeklerle ilgili 2004 yılına kadar gerçekleşmiş 75 bin çek
dosyası vardır, Yargıtay tıkanmıştır, asliye
hukuk mahkemeleri çek mahkemelerine dönüşmüştür. 150 bin kadar çek
dosyası da Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının önünde beklemektedir. Bu konuda derhâl
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonomide
yaşanan sıkıntı ve sorunun kriz diye
tanımlanabilmesi için mutlaka bankacılık sektöründe sorun mu
yaşanması gerekiyor? Bu dönemde en çok kâr eden kurumlar bankalar
değil midir? Bankalar kâr ederken reel sektör iflas ediyor, vatandaş
işini kaybediyor, geçinemiyor, kredi kartını ödeyemiyor. Bu
düzenleme, ödeme kolaylığı mıdır,
bankacılığın tahsilatı mıdır,
bankaların tahsilatını hızlandırma düzenlemesi midir?
Yine ödenemeyen
kartların her geçen gün arttığı Sayın Bakan
tarafından ifade ediliyor. Bu, ekonominin gelişmişliğinin
göstergesi midir?
Yine Sayın
Bakanın ifadesiyle, dünyada da kredi kart faizlerinin normal kredi faizi
üzerinde olduğu ifade edilmekte. Dünyada bu faizlerin net oranı
nedir, Türkiyeyle kıyaslar mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çakır...
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, aracılığınızla Sayın Hükûmete sormak
istiyorum: Sayın Başbakanın 13 Mart 2009 tarihinde
Eskişehirde yapmış olduğu bir konuşmanın
alıntısını Anadolu Ajansından aynen okuyorum: Kredi
kartı mağdurları ifadesini kullanıyorlar. En
akıllısı bile kullanıyor. Kusura bakmasınlar, kredi
kartının mağduru olmaz. Kredi kartı sebebiyle borçlananlar
olur. Kredi kartıyla borçlananları şöyle bir farklı yere
koyuyorum, onlara da dürüst gözüyle bakmam. Kredi kartı kullanıyorsan
fazlasını kullanma. Zaman zaman bunu yaptılar. Şimdi
diyorlar ki: Bunları bağışlayın, affedin, bunun
üzerine çizgi çekin. Nasıl çekeceksin? Kart mağduru olmayıp da
alın teriyle kazananın hakkı ne olacak? Bu ifadem, Sayın
Başbakanın Eskişehirde yapmış olduğu bir
konuşmadan, Anadolu Ajansından alınmıştır. Aradan
geçen süre yüz bir gün, bugün 24 Haziran 2009.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Bu süre içerisinde Hükûmetinizin bu konuyla ilgili bakış
açısında bir değişiklik mi olmuştur yoksa
bankaların telkinleri sonucu mu böyle bir kanun teklifini Parlamentoya
getirmek durumunda kaldınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Sayın Arat
NECLA ARAT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Bankalar yüksek faizlerden bu kadar büyük kâr sağlarken
ve kredi kartlarından aidat alınması mahkeme kararıyla
haksız bir uygulama olarak geçersiz kılınmışken
şimdi bu uygulamanın yasalaştırılarak
meşrulaştırılmaya çalışılması hukukun
üstünlüğünün çiğnenmesi anlamına gelmiyor mu? Bu durum, AKPnin
adındaki A harfi ile yani adalet ile bağdaşıyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmete sormak
istiyorum: AKP iktidara geldiği günden beri evvela bankaların
kurumlar vergisini yüzde 30dan yüzde 20ye indirdi. Türkiye'deki
bankaların aşağı yukarı yüzde 45 ile 50 arası
yabancı bankaların eline geçti. Bu yabancı bankalara niye bu
kadar avantaj sağlanıyor? Kredi kartı gecikme faizi yüzde 4,71
aylık, yıllık yüzde 56,5. Ama kamu alacaklarına, bu faiz
nispetini amme alacaklarındaki gecikme faizi seviyesine düşürmeyi
düşünüyorlar mı?
Ayrıca, bu
Abant toplantılarını kim düzenliyor? Buraya devlet bakanlarının
katılması etik midir? Esas patronu kimdir? Bunu düzenleyen
kişinin Türkiye Cumhuriyeti devletiyle bir sorunu var mıdır?
Sorunu varsa Hükûmet seviyesinde neden buraya katılınıyor?
Bir de bu kredi
kartı aidatı nereden çıktı? Yani durup dururken kim böyle
bir buyrukta bulundu? Bilmiyorum, biraz sonra belki çıkarırlarsa
Yani, bu kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Serdaroğlu
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, bu borç yapılandırılmasıyla ilgili
vatandaşlarımızın bize aksettirdiği,
açıklığa kavuşturulmasını istediği bir
konuyu bir örnekle sormak istiyorum.
Vatandaşımızın
4 bin liralık bir kredi kartı borcu vardır. Bu borç icra
takibine konu olmuş, icra yoluyla taksitler hâlinde 2 bin lirası
vatandaşımızın maaşından kesilmiştir. Bu
durumda olan, yani haciz işlemiyle karşılaşmış,
borcunu ödemeye başlamış vatandaşlarımız bu
yapılandırmadan yararlanabilecekler mi? Yararlanabileceklerse geçici
5inci maddeye göre borçlarının yapılandırılması
nasıl olacaktır? Vatandaşımızın borcu hiç icra
görmemiş gibi anapara üzerinden ikinci fıkraya göre hesaplanarak
mı yapılandırılacaktır, yoksa icra yoluyla
ödediği 2 bin lira düşülerek kalan miktar üzerinden mi
hesaplanacaktır? Bize göre makul olan, bu durumda olan
vatandaşlarımızın anaparalarının ikinci
fıkra uyarınca hesaplanarak yapılandırılması,
bulunan miktardan ödenen miktarın düşülmesi ve kalan kısmının
taksitlendirilmesidir. Uygulamaya esas teşkil etmesi bakımından
açıklığa kavuşturulmasını istirham ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Kredi kartı mağdurları
içerisinde çiftçiler de en büyük payı oluşturmaktadır. Çiftçilerin
ürünleri para etmediğinden borçlarını ödeyememişlerdir,
hacizler kapıya gelmiştir. En son örneği de sulama birliklerinin
elektrik borçlarından dolayı su kanallarına su verilememektedir.
Göllerde, ırmaklarda su olmasına rağmen, elektrik
olmamasından dolayı çiftçi tarlasını sulayamamaktadır.
Çiftçinin elektrik borçlarını ertelemeyi, yeniden
yapılandırmayı Hükûmet olarak düşünüyor musunuz? Çok
kısa bir zamanda elektrikler açılmazsa ürünler tam olarak yok
olacaktır. Çiftçiler bu konuda görüşlerinizi beklemektedirler.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Son olarak
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, kredi kartı ücretleri
mutlaka kaldırılmalıdır diyerek başlıyorum. Çünkü
kredi kartı kullandıkça bankaya getiri sağlamaktadır. Yani
kredi kartı başlı başına bir meta değil, bir
alışveriş ve ödeme aracıdır. Bu da bankanın
işlemlerini bir makine yardımıyla kolaylaştıran bir
araçtır. Bu durumda banka kartlarından kart ücreti
alınmaması için acilen bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz? İki: Kredi kartının sokak ve
kaldırımlarda pazarlanmasına nasıl bakıyorsunuz? Bu
yolla yasal bir şekilde vatandaşın mağduriyetine
katkıda bulunduğunuzun farkında mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Soru soran
değerli milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Tabii, burada ilk defa sorulara muhatap oldum, arkadaşlarımız da
zamandan istifade etmek için çok süratli konuştular, bazı
notlarımı yeterince alamadığımı biliyorum, ancak
bazı konularda arkadaşlarıma cevap vermek isterim, inceleme
ihtiyacı duyduğumuzu da yazılı olarak
arkadaşlarımıza bildireceğim.
Bir defa, bir iki
konuyu genelde konuşulduğu için aktarmak isterim. Bir tanesi,
aylık kredi kartı faizlerinin yüksek olduğu konuşuldu,
hatta bir değerli arkadaşımız yüzde 50lerin üstünde bir
rakam ifade etti. Merkez Bankasının son üç aylık ilan edilen
kredi kartı faiz oranı yüzde 3,49dur yani toplam olarak belki yüzde
41 nokta küsuru yüzde 47ye yaklaşmaktadır, yüzde 50nin üzerine hiç
çıkmamıştır. Yüzde 7lerden üç yılda bu noktaya
geldiğimizi ifade etmek istiyorum.
Bir ikincisi de,
yüzde 3,49 ilan edilmekle birlikte bazı bankalar bunun altında da
faiz uygulamaktadırlar. Mesela bir bankanın aylık oranı
yüzde 2,75tir, bir diğer bankanın aylık oranı şu anda
1,99dur, diğer bankalar da 3,49a yakın faiz uygulaması
yapmaktadırlar. Bildiğiniz gibi bileşik faiz de bu konuda
uygulanmamaktadır.
Yine milletvekili
arkadaşlarımızın sorduğu soruları kapsayan bir
iki rakam daha vermek istiyorum. 29 Mayıs 2009 tarihi itibarıyla
-yani bu kanunda uygulama tarihi kabul edilen 30 Mayısa en yakın
tarih budur- toplam bireysel krediler 119 milyar Türk lirasıdır.
Bunların içerisinde 85 milyarı tüketici kredileri, 34 milyarı da
kredi kartlarından oluşmaktadır. Mayıs 2009 sonu
itibarıyla aktif kullanılan kredi kartı sayısı 25
milyon 576 bindir. Aynı tarih itibarıyla kredi kartlarının
yüzde 9,4ü, yaklaşık yüzde 10a yakını takip
hesaplarında izlenmekte. Takip hesaplarında izlenen kredi kartı
sayısı 1 milyon 914 bindir. Takipteki tutar 3,3 milyar Türk
lirasıdır.
Tartışma
konusu olan sözlerden birisini bir değerli arkadaşımız
Sayın Başbakanın Eskişehirdeki konuşmasına atfen
önümüze getirdiler, O konuşmadan şu kadar zaman sonra da bu konuda
bir yasal düzenleme yapma ihtiyacı nereden çıktı? dediler. Bu
ihtiyaç hem Bakanlar Kurulunun tasarısıyla hem de farklı siyasi
partilere mensup milletvekili arkadaşlarımızın kanun
teklifleriyle birleştirilerek Sanayi, Ticaret Komisyonumuzdan önümüze
gelmiş bulunmaktadır. Ancak şu sözün üzerinde durulması
gerekir: Yani Kredi kartı mağdurları mı, Kredi
kartı borçluları mı? Kredi kartı borçluları hem
yasal bir tabirdir hem de gerçeğe en uygun düşmektedir. Bildiğiniz
gibi, biz kredi kartlarının kullanılmasını ödeme ve
nakit kullanım aracı olarak kabul ediyoruz, genelde borçlanma olarak
kabul etmiyoruz. Türkiyede yurttaşlarımızın uyguladığı
sistem belki bir kısmı açısından farklılık
gösterebilir ama Ticaret Kanunu açısından da, diğer mevzuat
açısından da genelde kredi kartlarını ödeme ve nakit
kullanım aracı olarak görmek çok daha gerçekçi olmalıdır.
Arkadaşlarımızın
soruları içerisinde BDDK rakamları ile TC Merkez Bankası
rakamları arasındaki fark
BDDK kat sayısını
vermektedir, Merkez Bankası da kişi sayısını
vermektedir. Belki bu açıdan bir farklılık ortaya
çıkmış olabilir.
Kredi
kartlarının şube dışında pazarlanması
şu anda yasaktır; yani hukuken ve fiilen yasaktır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu da bunun aksine hareket
edenlere ceza kesmektedir.
Takibe
düşmeden kredi kartını taksitlendirerek faiz ödeyen kişi
sayısı elimizdeki rakamlara göre 7 milyon 76 bindir. Yani bunu 7
milyon kabul edebiliriz.
Şu anda
üzerinde çalıştığımız kanun, genel itibarıyla
31 Mayıs 2009 tarihi itibarıyla, ödeme ihtarı çekilmiş,
icra takibi başlatılmış ya da banka tarafından takip
olunan krediler grubunda sınıflandırılmış kredi
kartı borçları için yeni bir ödeme planına bağlama
imkânı getirmektedir. Dikkatinizi çekmek istediğim konu: 31
Mayıs tarihi itibarıyla ödeme ihtarı çekilen, icra takibi
başlatılan ya da banka tarafından takip olunan krediler grubuna
ait bulunmaktadır.
Bir
arkadaşımız -sanıyorum Sayın Özkandı- çekle
ilgili bir düzenleme yapılıp yapılamayacağını
sordu. Bu görüştüğümüz kanunla ilgisi yok ama çok önemlidir, Adalet
Bakanlığımızın bu konu üzerinde çalışma
yaptığını biliyorum.
Sayın
Ağyüz ve Sayın Genç kredi kartlarını görüştüğümüz
bu kanun tasarı ve teklifleri içerisinde Abant toplantılarıyla
ilgili sorular da sordular. Konuyla çok yakından ilgisi yok ama Sayın
Ağyüzün bu konuda bana soru önergesi verdiğini de biliyorum
-buradasınız- evet, sorunuza çok güzel bir cevap vereceğim, ama
arkadaşlarımdan rica ediyorum
Ben Meclis
Başkanlığı da yaptığım için bazı soru
önergelerini iade ederdim. İç Tüzükümüzün 97nci maddesine göre, sadece
istişare amaçlı soruların sorulması Başkanlık
tarafından geri çevrilir. Net ve makul sorular olursa, cevabı istenen
sorular olursa bunların hepsine çok açık bir şekilde cevap
veririz ama lütfen istişare amaçlı soru sormayın, İç Tüzük
buna cevap vermeyi yasaklıyor.
Değerli
arkadaşlarım, en çok kâr eden bankalar değil mi? Kredi kart
faizi yüksek mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Bakan, istişare amaçlı değil.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Ben sizinle
tartışmak niyetinde değilim. İç Tüzükün 97nci maddesi
istişare amaçlı soru sorulmasının Başkanlık
tarafından kabul edilmeyeceğini söylüyor. Yani istişare
amaçlı sorular
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Bakan, soruma cevap vermediniz. İstişare
amaçlı değil.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa ) - Müsaade eder misiniz, ben
süremi kullanmak mecburiyetindeyim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soruma doğru dürüst cevap vermediniz.
BAŞKAN
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Siz de kredi kartlarıyla
ilgili soru sorun, Abant nereden aklınıza geldi? Onun
cevabını ben yazılı olarak vereceğim sizlere.
Değerli
arkadaşlarım, bankalar ve finansman kuruluşlarının
güçlü bir yapıya kavuşturulması Türkiye'nin
başarısıdır. 2000 ve 2001 krizlerini
yaşadığımız dönemi hatırlarsak, bunun
arkasından bankacılık ve finansman konusunda ne
yapılmışsa bunların çok faydalı ve çok iyi işler
olduğunu görüyoruz. Dünyanın yaşadığı global
ekonomik kriz içerisinde de bir finansman krizinin
yaşandığını biliyoruz. Türkiye bugün
sağlıklı bir finansman yapısına kavuştuysa ben
bunu, şahsen, başarı olarak görüyorum.
Kredi kartı
kullananların aidat ödemesi konusu, yani 1inci madde ve onunla
bağlantılı olan geçici 6ncı maddeye gelince: Bu konuda bir
önerge verildiğini veya verileceğini biliyorum. Genel Kurul bu konuyu
nasıl takdir ederse biz ona göre elbette kabul etme
noktasındayız.
Sayın
Serdaroğlu, spesifik bir konu sordunuz. Doğrusu, hemen cevap
verebilecek bir noktada değilim. Belki bir hesap kitap yapmak veya konuyu
bilmek gerekir.
Ben, diğer
konularda arkadaşlarımın eksik kalan bir sorusu varsa bunlara
yazılı cevap vermek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Evet, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Sayın Başkan, bir
açıklama yapmam lazım.
BAŞKAN
Neyle ilgili?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Sayın
Serdaroğlunun Komisyonumuz hakkında söylediği bir hususla
ilgili.
BAŞKAN
Buyurun.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Sayın
Mehmet Serdaroğlu, Komisyonumuzda kendisiyle alakalı bir teklifin
olduğunu ama bu teklifin bugünkü gündeme
alınmadığından bahsettiler. Doğrudur,
haklıdır ancak kendisinin teklifi önümde. Bu teklif de 4077
sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkındaki Kanunda
yapılacak değişikliği öneren bir teklif olduğu için bu
yasada alınmamıştır. O bakımdan, bir kasıt söz
konusu değildir. Kendisine bunu ifade etmek isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Tamam efendim.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
411 sıra
sayılı Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
tasarının maddelerine geçilmesini yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı
vardır.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Sayın
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi
okutuyorum:
BANKA KARTLARI VE KREDİ KARTLARI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1-
23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kart
çıkaran kuruluşlar, kartın verilmesi anında kart hamilini
yeteri derecede bilgilendirmek ve talep edilmesi halinde,
gerçekleştirilmiş işlemlere ait kayıtları otuz günü
geçmemek üzere işlemin mahiyetine uygun bir süre zarfında
sağlamakla yükümlüdür. Yurt dışı işlemlerinde bu süre
altmış gün olarak uygulanır. Kart çıkaran kuruluşlar
Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde üçbinbeşyüz Türk Lirasına kadar kullanım
limiti tahsis ettikleri kredi kartları için otuzbeş Türk
Lirasına kadar, üçbinbeşyüz Türk Lirası ve daha fazla bir
tutarda kullanım limiti tahsis ettikleri kredi kartları içinse tahsis
edilen limitin yüzde birini geçmeyecek şekilde belirleyecekleri bir
tutarda yıllık kredi kartı kullanım bedeli talep
edebilirler. Kredi kartı kullanım bedeli kart hamillerinden
yılda bir kez ya da eşit taksitler halinde tahsil edilebilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına
Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Hakkındaki Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bir konunun hepimiz
tarafından bilinmesi, hepimiz tarafından çok iyi
algılanması gerekiyor, bu konuda gerçeğin altının
çizilmesi gerekiyor.
Şimdi, bu,
sanki Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ya da bizatihi AKP
tarafından tüketici kredisi kartları borçlularına getirilen bir
lütuf gibi algılanıyor. Şimdi, gerçek böyle mi?
Bakınız, özellikle son bir yıl içinde bankalar dara
düşmüş olan kredi borçlularına, tüm kredi borçlularına,
onların ödemelerini kolaylaştırma amacıyla yeni ödeme planları
yaparlar yani kolaylık sağlarlar. Bu, geçmiş yıllarda da
vardı, özellikle son bir yıl içinde ekonomik krizin
derinleşmesine koşut olarak, paralel olarak bankaların kredi
kartı borçlularına çok önemli kolaylıklar getirdiğini çok
iyi biliyoruz. Bu nedenle, bankaların normalde kredi borçlularına
getirmiş olduğu kolaylıkları biz şimdi kurala
bağlıyoruz -işin özü, esası budur- ve yasa çerçevesinde
bunu, bu kural çerçevesinde bundan sonra götürmeye çalışıyoruz.
Şimdi, öncelikle bunun bilinmesi gerekiyor. Yani, mevcut bir
uygulamayı kurala bağlıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, yerel seçim öncesinde
Cumhuriyet Halk Partisi ne diyordu? Kredi kartı mağduriyetinden söz
ediyorduk, kredi kartı faizlerinin çok yüksek olduğunu dile
getiriyorduk, temerrüt faizlerinin ise taşınamaz noktalarda
olduğunu söylüyorduk; kredi kartı borçlusunun hızla artmakta
olduğunu dile getiriyorduk ve borca düşenler, dara düşenlerde
bir kötü niyet aranmaması gerektiğini belirtiyorduk; ekonomik krizin
ağır darbesini yiyen özellikle dar ve sabit gelirli
insanımızın, yurttaşlarımızın tüketim
amacıyla bunu kullanmak mecburiyetinde kaldığını, bu
nedenle elinde olmadan kötü duruma düştüklerini ifade ediyorduk ve
Hükûmetin bu konuya mutlaka ve mutlaka bir çözüm getirmesini istiyorduk ve
önerilerimizi sıralıyorduk. Anımsıyorsunuz değil mi?
Yerel seçim öncesi, yerel seçimden üç ay önce başlayan bir süreçteki
Cumhuriyet Halk Partisinin önerileri.
Sayın
Başbakan ne diyordu? Sayın Rasim Çakır, Edirne Milletvekilimiz,
az önce, bu şimdi söyleyeceğim konuyu Sayın Bakana soru olarak
sordular. Sayın Başbakan, bizim bu önerilerimizi, Cumhuriyet Halk
Partisinin önerilerini hiç dikkate almadı ve nihayet -sanırım-
Eskişehirde dedi ki: Kredi kartı mağduru diye bir sözü kabul
etmiyorum, bunların yaptıkları dürüstlüğe
sığmaz. Düşünebiliyor musunuz, yani kredi kartı
mağdurlarını üçkâğıtçı, düzenbaz olarak niteledi
Sayın Başbakan. Şimdi ne yapılıyor? Sayın
Başbakan, öyle sanıyorum mahcup ama memnun. AKP milletvekili
arkadaşlarımız da herhâlde memnunlar, herhâlde memnunlar.
Şimdi, Meclis tatile girdikten sonra vatandaşın arasında
dolaşırken İşte, biz, kredi kartı mağduriyetini
çözdük, faizleri indirdik. şeklinde bunun propagandasını
yapacaklar, az önce söylediğim gerçek çerçevesinde. Bu bir lütuf
değildir, bankaların öteden beri yapmış oldukları,
yurttaşa, borçlu vatandaşımıza sağlamış
oldukları kolaylıkların kurala bağlanmasından
başka bir şey değildir. Yani, eğer bazı konularda
değişiklik yapılmazsa bu tasarının AKPnin siyasal
manevrasından başka bir kıymeti harbiyesi yoktur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, burada ben bir soru
sormak istiyorum. Sayın BDDK Başkanımız da burada. BDDK bir
rapor açıkladı ve kredi kartında kafalar karıştı.
Şimdi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun son raporuna
göre 31 Mart itibarıyla kredi kartı batağına
düşmüş müşteri sayısı 1 milyon 864 bin olarak
hesaplanıyor. Peki, Başbakan Yardımcısı Sayın Ali
Babacan nasıl bir sayı açıkladı? Nisan sonu itibarıyla
yaklaşık olarak 875 bin kişinin -874 bin küsur- bu durumda
olduğunu ifade ettiler.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Birisi kart, diğeri kişi. İkisi
arasında fark var.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Kart batağına düşmüş, dikkatinizi çekiyorum,
kart batağına düşmüş.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bir kişide birden fazla kart
olabilir. Bunu da dikkate alırsanız
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Efendim, basına düştü bu. Lütfen, sakin olalım.
Kürsüye çıkarsınız, gereken yanıtı verirsiniz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, Sayın Hatip, Sayın Bayramoğlu; lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Şimdi, burada kafalar karıştı. Ben de
farkındayım olayın ama burada başka bir şey var.
Bakınız, burada yeni bir tefeci grubu türedi. Bunun için bu konuyu
dile getirdim. Hepsi sizin ifade ettiğiniz gibi değil. Sayın
Bakanım, sizin ifade ettiğiniz gibi de değil. Sayın
Başkan burada, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
Başkanı burada.
Bakınız,
ben 22 Ocak 2008 tarihinde Sayın Başbakana bir soru önergesi
yönelttim, hâlâ yanıtını almış değilim. Demişim
ki: Kredi kartı borçlusu olan yurttaşlarımıza
borçlarını yeniden yapılandırmayı öneren, yeni bir
borç veren grubunun ortaya çıktığını ve modern
tefeciler olarak isimlendirilen bu grubun yurttaşlarımızın
yoğun talebiyle karşı karşıya
kaldığını basından öğrenmekteyiz. Söz konusu
grubun İstanbul ve Ankarada dağıttıkları el
ilanlarından ve İnternette yer alan duyurularından nakit ya da
taksit öneren her kredi borcuna farklı faiz uygulayabildikleri görülmektedir.
Ve bu çerçevede
bu modern tefecilerin durumu hakkında, konunun aydınlanması
hakkında beş ay önce, beş buçuk ay önce soru sormuşum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; beş soru
sormuşum, iki tanesini konunun önemine binaen sizlerle paylaşmak
istiyorum; demişim ki: Kriz ortamında ödeme güçlüğü bulunan
kart borçlusu yurttaşlarımız, iddia edildiği gibi yeni,
modern bir tefeci grubuyla karşı karşıya mı
bırakılmışlardır? Bunun yanıtını
bekliyorum.
Yine beş
sorudan ikincisini söylüyorum: Söz konusu borç verenlerin yani modern
tefecilerin bankacılık sistemiyle ilişkileri hangi
konumdadır? Maliye Bakanlığı ve Türk bankacılık
sistemi bu konuya nasıl yaklaşmaktadır?
Bu konuda,
Sayın Başkan da hazır buradayken, en azından bu sorumun
aydınlatılmasını talep ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bu görüşmüş
olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili iki tane esaslı sorun
var. Birinci sorun şudur: Halkın ödeme gücü kalmadı. Halkın
ödeme gücü kalmadı, halk perişan. Ondan, böyle hızlı bir
şekilde bu sorun büyümekte ve aynı zamanda -benden önce konuşan
arkadaşlarım dile getirdiler- gecikme faizleri düşünülenin ya da
dayanılması gerekenin çok ötesinde, yüksek. Şimdi, ödeme gücü
yok. Burada bu iki olay da pas geçiliyor.
Ödeme gücünün
nasıl artırılması gerekiyor? Bu konuda Hükûmetin dikkatini
çekmek istiyorum. Bakınız, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; karşılıksız çek sayısı
yıllık bazda yüzde 73 artmıştır. Protesto edilen senet
tutarı, Mayıs 2009-2008 arasında yüzde 13 yükselmiştir.
Tüketicilerin bankalara borcu, yani tüketici kredisi artı kredi kartları
borcunu ödemeyenler -biraz geriye gideyim- 2004 ile 2008 yılları
arasında 15 kat artmıştır, 15 kat! Ve borcu yüzünden iptal
edilen kart sayısı da yine 2004-2008 yılları arasında
6 kat artmıştır. Haziranın 5i ile 12sini içeren
haftasında, yani bir haftada tüketici kredisi ve kredi kartları borcu
890 milyon lira artmıştır. Yaklaşık 1 milyar lira, bir
haftada! Yani bu ne anlama geliyor: Halk ölmüş, bitmiş; çiftçi,
esnaf, işçi, memur, emekli, dul, yetim
Yani, bir haftada 1 milyar liraya
yakın artıyor ise, ödeme gücü kalmamış. Yani, bu getirilen
yasal düzenlemenin ne kadar kıymeti harbiyesi olacak? Bunun
altını çizmek istiyorum, özellikle AKPnin ve Hükûmetin dikkatlerini
çekmek istiyorum: Asıl sorun halkın ödeme gücünün kalmamış
olmasıdır. Eğer buraya dikkat etmez isek, bu yasa
tasarısına benzer yasa tasarılarını çok kısa
zamanda yeniden düzenlemek ya da düşünmek durumunda kalırız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada bir konuyu daha
dikkatlerinize sunayım: Kredi kartının işlevi nedir? Kredi kartının
işlevi, bir ödeme ve nakit kullanım aracı olmasıdır,
aynı zamanda, ekonominin kayıt altına alınmasına da
yardımcı oluyor ama Türkiyede, az önce söylediğim bu ödeme
gücünün tamamen yok olması karşısında, borcu borçla
çevirme, borçları öteleme aracı hâline geliyor.
Şimdi,
bakınız, Hükûmetin elinde iki tane konu var, halkın ödeme
gücünün yükseltilmesi açısından iki tane konu var. Hükûmet acilen bu
iki konu üzerine yoğunlaşmak mecburiyetindedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta burada, Kredi Garanti
Fonu Yasasını çıkardık. Kredi Garanti Fonunda,
KOBİlere ve birleşmek isteyen KOBİlere finansman
kolaylıkları sağladık ama öyle bir madde koyduk ki, 30
Haziran 2008den önceki iki yıl içinde takibe düşmüş borcu
olmayacak ve iki yıl içinde yine kamuya borcu olmayacak, su, elektrik,
vergi, telefon borcu, doğal gaz borcu, SSK prim borcu olmayacak. Yani, kaç
tane KOBİyi böyle bulabilirsiniz? Devede kulak, devede kulak. Bir yasa
çıkarıyorsunuz, bir uygulama getiriyorsunuz, ölü doğan bir yasa
çıkarıyorsunuz. Aynen, geçen dönemde çıkarmış
olduğunuz, Anadolu kaplanlarına verilen o hayat öpücüğü, Anadolu
yaklaşımındaki, yaklaşımdaki rezalet, skandal, aynen
burada da yaşanacaktır. 42 bin KOBİye can suyu
vereceğiz. dediniz, 93 KOBİ başvurabildi, 71 KOBİ ancak
imzalayabildi. Bu nedenle, bir an önce, bu yasanın, gerçekten derde deva
olacak bir şekilde genişletilmesi gerekmektedir. Acilen yapmanız
gereken, ödeme güçlüğü açısından bakıyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yine, Kredi
Garanti Fonu, orijinal yasasında, Hükûmetin orijinal metninde yok ama Plan
ve Bütçe Komisyonunda bir ek madde eklendi, Toprak Mahsulleri Ofisine 2009
yılı hububat alımları için finansman olanağı
sağlandı. Bir an önce bu uygulamanın harekete geçirilmesi
lazım, çünkü tarım ve hayvancılık bitti, çiftçi yerlerde
sürünüyor. Bir an önce Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye girmesi lazım,
çünkü bu 875 bin kredi borcunun yarısı bin liranın
altındadır ve çoğunluğu da çiftçidir. Bir an önce Toprak
Mahsulleri Ofisinin adam gibi peşin parayla devreye girmesi gerekiyor.
Aynı zamanda bu 50 kuruşluk taban fiyatının mutlaka 60-61
kuruşa çıkarılması gerekiyor. Bunu eğer
yapamayacaksanız 5 kuruşluk primin 15 kuruşa
çıkarılması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sayın Başkan, herhâlde bitti. Son sözümü söyleyebilir
miyim?
BAŞKAN
Buyurun, son cümlenizi alayım.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ve Toprak
Mahsulleri Ofisi kapatılan bazı alım merkezlerini mutlaka ve
mutlaka açmalıdır. Yoksa Hükûmet çiftçinin ve tarım ve
hayvancılıkla uğraşan insanların vebali altında
ezilir.
Ve son olarak
-Sayın Başkan, izninizle- hasat zamanında ve hububatın
pazarlama zamanında ithalat, dâhilde işleme rejimi dâhil olmak üzere
geçici bir süre yasaklanmalıdır. İşte bunları yaparsak
en azından ödeme gücünün düşmüş olduğu kesimlere bir hayat
öpücüğü verebiliriz.
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, son cümlenizi alacaktım efendim; lütfen
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, sağ olun.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu,
buyurun.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
411 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında
Komisyonda da, kamuoyunda da bu kanunla ilgili en çok tartışılan
konu, 1inci maddenin dördüncü fıkrası dediğimiz, bankalarca,
kredi kartlarıyla ilgili, kart bedeli şeklinde, kart bedeli
adı altında alınacak bedeller konusunu içeriyordu. Bir de tanımlamaları
vardı. Zaten, grubumuz adına konuşma yapan milletvekili
arkadaşımızın da söylediği gibi, şu anda benzer
nitelikli iki tane önerge Meclise takdim edilmiş vaziyette ve böylece,
1inci maddeyle ilgili, kredi kartlarıyla ilgili herhangi bir adla veya
faiz dışında bir komisyon alınamayacağını
ifade eden bir düzenleme gündeme getirilmiş oluyor. Dolayısıyla,
1inci maddenin içerisinde, bu anlamda, kamuoyunu da rencide edici mesele
otomatikman ortadan kalkmış oluyor.
Konuşmalar
sırasında haklı olarak bazı arkadaşlarımız
Niye buraya madde olarak bu şekliyle indi, Komisyonda da
değerlendirilemez miydi? dediler. Onda da haklılar. Aslında
Komisyonda bu meseleyi tartıştık, fakat o gün için sıra
numarası alınması ve bu hafta içerisinde gündeme gelmesi
açısından, bir an önce bu incelemelerin ve değerlendirmelerin
bitirilmesi açısından yeteri kadar zaman olmadığından,
Komisyonda arkadaşlar şerh koymasına rağmen, bizim de
iktidar partisi mensupları olarak bununla ilgili bir çalışma
yapıp bir önergeyi gündeme getireceğimizi dile getirmiştik. Bu
vesileyle bir ortak kanaatin oluşmuş olması aslında son
derece güzel bir neticedir. En azından, tüketicilerin sürekli, her gün
mesaj çekmesini gerektirecek bir hadisenin de ortadan kalkmış
olmasını böylece sağlamış olduk.
Diğer konu
Sayın Tütüncünün az evvel kredi kartıyla ilgili meseleyi gündeme
getirirken söylediği ifadelerdir. Doğrudur, insanların
satın alma güçlüğü içerisinde oldukları için temerrüde
düşmeleri ve imkânsızlıklarından dolayı böyle bir
ödemeyi yapamaması çok doğaldır ama bunu Türkiye genelindeki
bütün kredi kartı kullanıcılarının satın alma
gücü yokmuş gibi bir havaya getirmiş olmanın bir anlamı yok
çünkü eninde sonunda şu anda temerrüde düşmüş ve takipte olan
rakam, toplam kredi kartı limiti miktarının anapara
açısından alırsanız yüzde 7,5udur. Sadece kredi kartı
tüketimiyle ilgili temerrüde düşmüş olan rakam yüzde 7,5udur. Bunun
diğer krediler limitleriyle, işte tüketici kredileriyle veya ihtiyaç
kredileriyle birleştirdiğiniz zaman bu rakam çok daha aşağıya
düşecek demektir. Ancak, biz de özellikle şunu vurgulamakta, sürekli
şekilde vurgulamakta fayda görüyoruz ki, kredi kartı,
sıkıntı oluşturacak bir kredi kullanma aracı olmaktan
çıkarılmalıdır. Kredi kartı, cebinizde bir
karşılığı bulunan kaynağın yerine bir ödeme
aracı olarak kullanılmaya devam edilmelidir, esas önemli olan nokta
burasıdır. Kredi kartını bu niyetle
kullandığımız müddetçe hem genel olarak ekonominin takibini
yapmak, kayıt dışı ekonomiyi kayıt içerisine almak,
ödemeleri bir planlama içerisine almış olmak son derece
doğaldır ama ödeme güçlüğüne insanlarımızın
düşmüş olması genel ekonomik krizin içerisinde de
kaçınılmazdır. Anadoluda çok güzel bir tabir vardır -bunu
hepimiz biliriz- her hâlükârda ayaklarımızı
yorganlarımıza göre uzatmak zorunluluğunu hepimizin iyi
değerlendirip, iyi düşünmesi lazım.
Ben de, bir
vatandaşımızın, bir kardeşimizin herhangi bir
şekilde kapısına bir bankanın gelip de haciz getirmesini
veya onu huzursuz edecek bir uygulama yapmasını arzu etmem ama bu
kanunu, bu düzenlemeyi bankaları kurtarmaya yönelik, bankaların
isteklerine yönelik bir kanun olarak değerlendiriyorsanız, o zaman
bir başka yanlışı daha yapıyoruz demektir çünkü -az
evvelki konuşmamda da söyledim- bir yaz dönemine gidiyoruz, Meclisin
tatiline doğru gidiyoruz, Meclisi tatil ettikten sonra huzursuzluk çeken
yaklaşık 750 bin tane kart ödemesi noktasında
sıkıntıya giden insanımızı en azından bir
ödeme terminine sokarak huzurlu ve refahlı bir şekilde, huzur
içerisinde bir yaz dönemi geçirmesini sağlamak için bu kanunu
çıkartıyoruz. Yoksa burada bankalar, toplam kredi limitleri
içerisinde bu 3 milyar lirayı otuz altı ayda
yapılandırmış olsa veya yirmi dört ayda
yapılandırmış olsa ekstra olarak ayda gelecek
rakamları 100 milyon liradır. Dolayısıyla bu rakamın
genel anlamda değerlendirilmesi, bankacılık limitleri içerisinde
kullanılan toplam 34 milyar liralık kredi limiti içerisinde son
derece düşük bir rakamdır. Yani aylığı yüzde 2,5-3ler
seviyesinde bir rakam demektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayramoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Dolayısıyla,
bu anlamda yapılan düzenleme, aslında bankaların
dosyalarını ortadan kaldırabilmek, tüketici
insanlarımızı, kredi kartı sahibi
insanlarımızı da rahatlatmaya matuftur.
Bir başka
önemli nokta daha aslında altını çizmemiz gereken: Bu Kanun
mahkemelerimizi de rahatlatacak önemli bir kanundur. 1 milyon 914 bin tane
kartın her birisinin adına iyi veya kötü mahkemelerde bir takip
davası açılmış olsa, 1 milyon 900 bin, yaklaşık 2
milyon tane daha dosya açacaksınız. Genel makro ölçekli birçok
dosyanın da gündeme gelmesini veya kısa sürede mahkemede gün
alabilmesini engellemiş olacaksınız. Umuyorum ki, inşallah
bu düzenlemeyle insanlarımız kendilerini bu ödeme planları
içerisine alır -bu yaşadıkları
sıkıntıları- ve en azından önümüzdeki yaz dönemini
huzur ve refah içerisinde geçirir.
Kanunun bu manada
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Kulkuloğlu, buyurun efendim.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Kişilerin kendi borç ve edinimlerini takip etmek kendi vazifeleri
olmasına rağmen, kredi kartı kullanımındaki
düzenlemelerde bankaların yani kart veren kurumların artı taksit
uygulamaları, para puan uygulamaları nedeniyle her ay ekstrelerde
kredi kartı kullanıcıları ödeme bakiyelerini takipte
zorlanmaktadırlar. Ancak bankalarsa, hep son ödeme tarihinden daha sonra
kişilerin ellerine geçecek şekilde ekstre göndermektedir. Bu
bankaların, posta gecikmesinden kaynaklanan nedenlerle kişiler çok
zarara uğramaktadır. Hükûmetimiz bunun düzenlenmesi yönünde herhangi
bir yaptırım yapmayı düşünmekte midir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çakır
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Sayın Başkan, aracılığınızla,
benim değil bir vatandaşın bana sorduğu soruyu Sayın
Bakana sormak istiyorum.
Vatandaş
Mayıs ayı kredi kartı borcumun asgari tutarını
eşime düğünde taktığım bileziği bozdurarak ödedim
ama haziran ayındaki asgari tutarı ödeme imkânı bulamadım,
benim durumum ne olacak? diye soruyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Üniversite
öğrencileriyle ilgili böyle bir sorun yaşanıyor. Şimdi,
öğrencilerin büyük bir çoğunluğu üniversiteye
başladığında birçok bankadan bunlara kredi kartı
veriliyor ve bunlar da ciddi bir şekilde harcama yapıyorlar, sonra
geriye ödeme olmayınca ailelerle sorunlar yaşanıyor ve bu
sorunlar bize iletiliyor. Bu konuda ne yapılabilinir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, tabii, bu özellikle
PTTdeki gecikmelerden dolayı şu anda kanunda yapılacak bir
şey yok ama notumuzu aldık, dikkate alacağız. Yani bununla
ilgili bir düzenleme, belki bir tebliğle bu çözülebilir.
Sayın
Çakırın tabii sorduğu husus da tamamen kapsam
dışı. Yani bu onları kapsamıyor Sayın Çakır,
onu ifade edeyim.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Bu vatandaşın günahı ne efendim? Suçu ne, günahı
ne?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Öğrencilerle ilgili konuya
gelince, bütün öğrencilere ebeveynlerinin izni olmadan kredi kartı
verilmiyor, dolayısıyla
SIRRI SAKIK
(Muş) Veriliyor Sayın Bakan, veriliyor.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Veriliyorsa kanuna
aykırı veriliyor. Yani, kanunda
Ama bunu da zaten
arkadaşlarımız
SIRRI SAKIK
(Muş) Öğrenciler çok perişan, birçoğunun aileleriyle
bağları koptu.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Haklısınız. Yani
veriliyorsa kanuna aykırı veriliyor. Bu konuyu
arkadaşlarımız dikkatle takip edecek, sizlere de
yazılı olarak cevap verecekler.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
411 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Madde üzerinde üç
adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 Sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarının 1. maddesinin 4. ve 5. cümlelerinin madde metninden
çıkarılarak bunların yerine Kart çıkaran kuruluşlar
kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde tahsis ettikleri kredi kartları için üç yılda
bir kez olmak üzere kart tesliminde peşin alınmak üzere 15 TL kredi
kartı kullanım bedeli talep edebilirler. cümlesinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Prof. Dr. Alim
Işık |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz
Tankut |
|
Kütahya |
Edirne |
Adana |
|
Hüseyin
Yıldız |
|
Mehmet
Serdaroğlu |
|
Antalya |
|
Kastamonu |
BAŞKAN Bu
iki önerge aynı mahiyette olduğundan okutup birlikte işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
M. Nezir
Karabaş |
Şerafettin
Halis |
|
Şırnak
|
Bitlis |
Tunceli |
|
Nuri Yaman |
|
Osman Özçelik |
|
Muş |
|
Siirt |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
411 sıra
sayılı ve görüşülmekte olan Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda değişiklik yapılması
hakkındaki Kanun tasarısının 1 inci maddesinin tasarı
metninden çıkartılması ve diğer maddelerinin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Bekir
Bozdağ |
Ahmet Yeni |
|
Giresun |
Yozgat |
Samsun |
|
Vahit
Kirişci |
|
Fatih
Arıkan |
|
Adana |
|
Kahramanmaraş |
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kredi
kartlarından yıllık kullanım bedeli
alınmasının kart çıkaran kuruluşlar ile tüketiciler
arasında sözleşme hükümlerine göre belirlenmesinin daha uygun
olacağı ve bu konuda yasal bir düzenlemeye gerek olmaması gerekçesiyle
tasarı metninden çıkartılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Diğer gerekçeyi de okutuyorum:
Gerekçe:
Bankalar, üye
işyerlerinin kredi kartı ile yapmış olduğu
işlemler sonucu oluşan meblağı, 30 ile 47 gün arasında
değişen sürelerde bloke ederek vadesiz mevduat olarak tutmak veya bu
meblağ üzerinden yüzde 2 ile 3 arasında değişen oranlarda
komisyon almaktadır. Ayrıca kart kullanıcılarından
ödeyemedikleri kredi kartı borcu için aylık yüzde 5'e varan oranlarda
faiz talep etmektedirler. Bu gerçeklerden hareketle kredi kartı
kullanım ücreti adı altında ve kullanıcılar aleyhine
sonuç doğuran düzenleme mevcut haliyle kabul edilemez.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece 1inci madde tasarı metninden
çıkarılmıştır.
Bu maddede
değişiklik öngören ilk önergeyi işlemden kaldırıyorum.
2nci maddeyi
1inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 1- 5464
sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 24 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Sözleşmede
belirtilen asgari tutar, dönem borcunun yüzde yirmisinden aşağı
olamaz. Kurul, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının olumlu görüşünü alarak bu oranı yüzde kırka
kadar arttırmaya, arttırdığı oranı yüzde yirmiye
kadar düşürmeye veya belirtilen sınırlar dahilinde söz konusu
oranı kart hamili grupları itibariyle farklılaştırmaya
yetkilidir. Hesap özetinde yer alan asgari ödeme tutarı son ödeme
tarihinde ödenmediği takdirde kart hamili ödenmeyen tutar için
sözleşmede öngörülen gecikme faizi dışında bir yükümlülük
altına sokulamaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğluna aittir.
Sayın
Kulkuloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 411 sıra sayılı Banka Kartları
ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının eski 2, şu andaki hâliyle
1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi bu tasarı geçen hafta içerisinde Komisyonumuzda ele alındı.
Aynı anda Genel Kurulda yine Komisyonumuzun değerlendirdiği ve
raporunu verdiği İhracatçı Birlikleri ve Türkiye
İhracatçılar Meclisi Yasası görüşülmekteydi. Toplumun her
iki kanun tasarısıyla çok büyük bir kesimini ilgilendiren konular
maalesef iktidar partisinin Meclisi doğru
çalıştıramamasının kurbanı oldu. Hele hele kredi
kartları kanununda değişiklik yapılması gibi kart
kullanan 44 milyon kişiyi ilgilendiren çok hassas bir konunun Komisyonun
yarıdan fazlası Genel Kurulda başka bir kanunu görüşürken
alelacele ve sıkboğazla geçirilmiş olması, bu konuda verilmiş
diğer kanun tekliflerinin Hükûmetin getirdiği tasarıyla
beraberce görüşülmesinin oylanarak kabulüne rağmen, o tekliflerin hiç
görüşülmeden reddedilmesini muhalefet milletvekillerinin
taşıdıkları milletvekili sorumluluğuyla yapmaya
çalıştıkları vazifelerine, emeklerine, düşüncelerine
yapılan büyük bir saygısızlık olarak
değerlendiriyorum.
Sayın
milletvekilleri, tasarının 1inci maddesi 5464 sayılı
Kanunun 8inci maddesinin dördüncü fıkrasını
değiştirmeyi amaçlamaktaydı ancak kaldırıldı.
Yalnız, kaldırılmakla, buradaki sorun çözülmedi; yine
geçmişe döndük. Uygulamada alınmış birçok yargı
kararıyla kredi kartı kullanım bedelinin alımının
hukuka aykırı olduğu tespit edilmiş olmasına
rağmen, bankalar kendilerini dava etmeyen, edemeyen ya da bu konudan
haberi olmayan yurttaşlarımızdan yine kredi kartı
kullanım bedellerini aldılar. Eğer ekstrelerinin asgari
bedellerini ödeyerek bu vatandaşlarımız kredi kartı
borçlarını sürdürülebilir kılıyorlarsa onu da bir güzel o
ödenemeyen dönem içerisinde katmer katmer, yüzde 50-60a hatta yüzde 70e varan
temerrüt faizleriyle faizlendirdiler. Yine döndük başa, yine
aynısı yaşanacak. Maalesef burada yapılan uygulama hiçbir
şeye değmemiştir. Madem getirdiniz neden geçirmediniz? Madem siz
de bizimki gibi bu işin vicdana, hukuka aykırı olduğunu
düşünüyorsunuz, neden önergelerimizi desteklemediniz? Neden hep beraber,
ortak, gruplar hâlinde önerge verildi de bunu sonradan değiştirdiniz,
çektiniz? Bunu anlamak gerçekten mümkün değil. Bu yasanın
getirilişindeki samimiyetinizi de bu anlamda, bu vesileyle sorgulamak
istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu yapılan düzenleme zaten kredi kartlarının
geçerlilik süresinin üç yıl olacağı ve bu üç yıl için bir
defa kart ücreti alınacağı yönünde yeni tüketici kanunu
taslağına da aykırı idi. Üstelik, yapılan düzenlemeler
tüketici aleyhine olmamalı ve dengeleri kesinlikle gözetmelidir. Bu
düzenlemeler tüketici aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Nitekim,
yaptığımız bu geri çekme, yani kanunun eski metnine dönme
de yine bankalara ait kârlılığı artıracak, tüketicinin
faiz ve borç yükü altında ezilmesine neden olacaktır.
Bankaların,
bireysel ürünler içerisinde önemli bir yeri olan ve yüksek
kârlılığı bünyesinde barındıran kredi
kartlarıyla ilgili olarak, gerek faizlerin yüksekliği gerekse harcama
yapıldıkça üye iş yerinden komisyon alınması, zaten
konu ürünü son derece kârlı bir ürün hâline getirmektedir. Bunun üzerine
bir de kullanıcıdan değişik ücretler adı altında
paralar aldığınızda, bu kârlılığı
tanımlamak mümkün değildir. Bu durum göstermektedir ki yürürlükteki
kanunda, geri dönüşte, tüketici haklarında geriye gidiş
olmuştur.
Gerek Komisyon
toplantılarında gerekse Genel Kurul görüşmelerinde,
değişik vesilelerle Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak
yapılan yanlışlıkları defalarca dile getirmişiz
ve maddelerle ilgili değişik önergeler vermişiz.
Şimdi,
1inci maddede, samimiyeti sorgulamak adına söylemek istiyorum: 1inci
madde Komisyonda görüşülürken de bu samimiyetsizlik ortadaydı. Neden?
Çünkü aşağıda TİM Yasası görüşülürken, yani
grubun, Komisyonun çoğu aşağıda, Genel Kurul salonundayken,
yukarıda 11 milletvekiliyle geçirilmişti.
Şimdi, yine
bu samimiyeti bir başka şekilde sorgulamak istiyorum: Sayın Ali
Bayramoğlu bu kürsüde diyor ki: 361 katrilyon -yani milyar- kredi
kullanılmış, bunun çok azı kredi kartları.
Şimdi,
Sayın Bayramoğluna da değerli AKP milletvekillerine de
hatırlatmak istiyorum: Materyalist yaklaşımla bu sorunu
çözemeyiz. Bizim, şimdi, üstteki 240 milyarı, yani tüketici ve kredi
kartı borcu olmayan kredi limitini kullanan kişi sayısıyla
aşağıdakini kullanan kişi sayısına bakmamız
gerekir. Toplumda yaygın olarak kullanılan ve toplumun çoğunu
ilgilendiren kısmı bu 361 milyar TLlik kredi stokunun yaklaşık
119 milyarını oluşturan bireysel krediler ve 39
milyarını oluşturan kredi kartlarıdır. Kaldı ki,
burada bireysel kredilerde oluşan gecikmeler ve orada yaşanan
mağduriyetler asla söz konusu edilmemektedir. Sizin küçümsediğiniz
yaklaşık 3 milyar gecikmiş kredi borcunu içeren kısım
ise hiç küçümsenemeyecek bir sayı 1 milyon 914 bin kişiyi
içermektedir.
Şimdi,
takibe düşen kredi kartı miktarında artış var. Acaba
sorguluyor musunuz neden artış var? İşsizlikteki
artışla paralel olduğunu gözlemleyebiliyor musunuz?
İktidara geldiğiniz bu yedi yıl içerisinde yüzde 8lerden, resmî
olarak yüzde 16ya gelmiş işsizlik rakamının buraya
nasıl yansıdığını görebiliyor musunuz? Hele hele,
kayıt dışında bu yüzde 15,8e yansımayan
işsizleri hiç düşünüyor musunuz?
Değerli
arkadaşlar, bankalar borç sarmalına
yurttaşlarımızı bilerek sokmaktadırlar. Ekstreleri geç
göndermekte, kart kullanıcısının asgari ödeme
miktarını dahi ödeyememiş olması durumunda üç aylık
gecikme süresini kullanıp yasal takibe geçmeden aldıkları yüksek
faiz ile yetinip, borcu kar topu gibi, bir çığ gibi büyütme
eğilimindedirler. Neden? Bu parayı başka türlü kazanamazlar.
Enflasyonun tek haneli rakamlarda olduğu, yüzde 7-8 olduğu bir ülkede
siz eğer gecikmiş alacağınızı yüzde 60la 70le
tahsil ediyorsanız ne âlâ, şeker gibi kazanç. Bunu kim elinin
tersiyle iter? Dolayısıyla, bu kişinin ödeyebileceği yere
kadar dayanıp, o güne kadar sadece telefonla taciz edip ondan sonra
işleme geçmektedirler.
Değerli
arkadaşlar, uygulanan gecikme faizleri çok fahiştir ve vatandaş
bunun altında ezilmektedir. Hükümetin bankaların bu fahiş faiz
uygulamasına göz yummasını, bu uygulamayı
durdurmamasını enflasyonun tek haneye indiği şu günlerde
gerçekten anlamak mümkün değildir.
İşte,
bu nedenledir ki, 2001 krizinde bankalar batmış, ancak 70 milyon
tüketici o krizden ekonomik olarak en az etkilenen olmuş olmasına
rağmen AKP hükûmetlerinin bu teslimiyetçi, bankaları, finans
kaynaklarını koruyan, tüketiciyi, vatandaşı ezdiren ve
ülkeyi krize sokan yedi yıldır uyguladığı
yanlış finansal reçeteler sonucu bugün gelinen noktada 70 milyon
insan, yani 70 milyon vatandaş, tüketici sıkıntıda ve
ekonomik girdaba girmiş, bıçak kemiğe dayanmış
durumda. Bankalar ise tarihlerinin rekor kârlılıklarını
yaşayarak rahat durumdadırlar.
Tüm dünyada
olması gereken ekonomik uygulamalar uygulamada olduğu içindir ki,
bankalar global krizden en çok etkilenen kurumlar olduğu hâlde, bizde ise
bu durum, Hükûmetin, vatandaşı ezen, bankaların her istediği
politikaya Evet diyen ve uygulayan tutumu yüzünden bankalar rahat ama
vatandaş ekonomik sıkıntılar içerisinde inim inim
inlemektedir.
Sayın
milletvekilleri, kredi kartı bir finansman aracı değildir;
doğrudur, bir ödeme aracıdır. Ancak gelinen noktada bir bakmak
lazım: Kredi kartı neden bu kadar yaygın hâle gelmiştir?
Son yedi yıllık AKP İktidarında bankalar, işletme
kredisi ve yatırım kredisi vermeyi âdeta unutmuş çünkü
onların kârlılıkları çok düşük, yıllık
gelirleri yüzde 15-20ler civarında. Bireysel ve tüketici kredileri ile,
kredi kartları verme konusunda bir çabaya, bir yarışa
girmişlerdir. Neden? Çünkü vatandaşın gelir düzeyi düşük,
işini kaybetme riski her an var ve bu borcu ancak gecike gecike ödeyeceği
için o yüzde 60-70 faizler üzerine binecek. Bu yüksek
kârlılığı başka bir yerde elde edemeyecek olan
bankalar, kendisine gelip 500 bin TL -yani eski parayla 500 milyar-
işletme kredisi isteyen fabrikatöre Hayır kardeşim demiş,
anasının evlilik cüzdanını, babasının mezar
tapusunu istemiş ama yanında çalışan 500 kişiye
yemekhanesine adamdan izin almadan gelip 1er milyar limitle asgari ücretliye
kredi kartları dağıtmışlardır.
Sonuçta, o
krediyi isteyip de alamayan fabrikatör batmış, ee o kredi
kartını alan işçi de işsiz kalmıştır ve
asgari ücretle geçinen bu işçi kendisine birçok banka tarafından
alışveriş merkezlerinde, sokakta, fabrikalarda
dağıtılan bu kredi kartlarını ödeyememişlerdir,
ödeyemez hâle gelmişlerdir. Ama sonuçta bankalar bunların evlerine
haciz götürerek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla)
onları
sıkıştırarak, kefillerini sıkıştırarak
bir şekilde bu parayı tahsil etmektedirler. Sayın
milletvekilleri, sıkıntı, bankaların
açgözlülüğündedir, 70 milyon insanda değil.
Şimdi,
burada bankaların işlediği bir suç vardır. Türk Ceza
Kanununda azmettirme diye bir suç vardır, taammüden suç işleme
diye bir tanım vardır yani önceden planlayarak, önceden kastederek.
Burada bankalar tüketimi artırma yönünde insanların nefislerini her
türlü imtihana sokmakta, sonra da onları icra kıskacıyla
evlerinde inim inim inletmektedir. Gelin, burada vatandaşın lehine
olan uygulamalara dönük verilen önergelere siz sayın milletvekilleri kart
kullananların hakkını koruyarak evet diyelim.
Konuşmama
son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kulkuloğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 411 sıra sayılı kanunun 2nci maddesi -şu
anda 1inci madde olarak değerlendiriliyor- üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu kanunun
hazırlanmasında yaklaşık olarak bir yıl önce biz
çalışmıştık. Kanunun hazırlanması
esnasında görüşmüş olduğumuz sosyal katmanların
hepsinde çok ciddi oranda bu konuyla ilgili kanun çıkartılması
noktasında istek vardı. Herkes özellikle bu kredi kartı
ücretlerinden, faizlerin yüksekliğinden söz ediyorlardı. Bundan
dolayı da bunların bir zapturapt altına alınması
noktasında kanun teklifinin mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
getirilmesi istenmişti. Biz de arkadaşlarımızla beraber bu
konuda bir kanun teklifi hazırladık ancak kanun teklifimiz
yaklaşık olarak bir buçuk yıl önce hazırlanmış
olmasına rağmen şu anda geldi. Geldi ama -biraz önce de 1inci
maddesini kaldırdık- acaba çıkartmakta olduğumuz kanunla
biz ne yapıyoruz veyahut da neyin değişmiş olduğunu da
yüce Meclisin takdirine sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet
alımında nakit çekme imkânının dışında,
günümüzde, günlük hayatımızda kredi kartlarını yoğun
bir şekilde kullanıyoruz. Kredi kartları tabii artık normal
şekilde de ihtiyaç hâline gelmiştir. Tabii, kredi
kartlarının ihtiyaç hâline gelmesiyle beraber, beraberinde de
elimizdeki o sorumsuz şekilde dağıtılan kartlarla beraber
birçok kart ortaya çıkmış ve bu kartların da
kullanımı yoğun bir şekilde olmuştur. Şu anda
kart kullanımıyla ilgili çok ciddi birtakım veriler vardır
ama şunu söylemek istiyorum ki: 2008 yılı için -ocak ve
kasım döneminde- 186 milyon 549 bin 45 lira işlem hacmi varken şu
anda bu oran kat kat artmış, çok büyük rakamlara
ulaşmıştır. Bu da kredi kartlarının ülke
ekonomisi içerisinde önemli bir yeri olduğunu vurgulamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre, kredi
kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 2002 yılında
16.712 adet iken 2008 yılında bu rakam 431.280e
çıkmış, toplamda da 830.009 kişiye
ulaşmıştır. Ekonomik krizin en ağır şekilde
yaşanmış olduğu 2009 yılı
başlangıcından bugüne kadar borcunu ödeyemeyen kredi kartı
sahibinin de yaklaşık olarak 1,6 milyonun üzerine
çıkmış olduğunu da üzülerek görmekteyiz.
Enflasyon
düşük tutularak ücretlilere, memura, işçiye, emeklilere zam
yapılmıyor. Bu insanlar şu anda kartzede durumdadırlar.
Ellerindeki kredi kartlarının, bırakın tamamını,
asgari miktarını bile ödeyemez duruma gelmişlerdir. Emekli
insanlar bile isyan eder duruma gelmişlerdir. Özellikle işçi emeklisi
kardeşlerimiz -intibak kanununun çıkmamasıyla beraber- çok büyük
sıkıntı içerisindedirler; yüce Meclisimizden özellikle intibak kanununun
çıkartılmasını bekliyorlar. Bilhassa bu kredi kartı
mağdurları içerisinde memurlarımızı görüyoruz,
emeklilerimizi görüyoruz -emekliler yoğun bir şekilde vardır-
işçilerimizi görüyoruz, çiftçilerimizi görüyoruz yani sosyal
katmanların hepsinin kredi kartı batağı içerisinde
olduğunu görüyoruz.
Tabii bununla
beraber, sıkıntı da beraberinde başlıyor.
Bakınız, şu anda emekli kardeşlerimiz neredeyse torununa
bir tane çikolata alamama durumuyla karşı karşıya,
mahcubiyet içerisindedirler. Yani çok süratli bir şekilde kredi kartı
mağdurlarının durumlarını düzeltmeye
çalışırken beraberinde de işçi emeklilerinin intibak
kanununu çıkartmak, emekli insanlarımızı rahatlatmak ve
beraberinde çiftçi kardeşlerimizin o mağduriyetlerini önlemek
mecburiyetindeyiz.
Bakınız,
şu anda çiftçiler, üretmiş oldukları ürünlerin para etmemesinden
dolayı büyük sıkıntı içerisindedirler. Özellikle
şimdi, şu an itibarıyla yaz ortamındayız.
İşte, şu anda, çiftçilerimizin istifade ettiği sulama
birlikleri vardır, sulama birliklerindeki elektrik borçlarını
ödeyememelerinden dolayı şu anda suyu alamıyorlar. Yani
derelerde, ırmaklarda su akıyor ama elektrik borçlarını
ödeyememişler. Borçlar katlana katlana karşımıza gelmiş
ve şu anda su akıyor ve biz bakıyoruz. Tabii, bunların çok
acil olarak çözülmesi gerekmektedir. Hükûmetten de bu noktada acil önlem
almasını ve birtakım kararları vermesini bekliyoruz.
Bakın, ben
Tokat milletvekiliyim, şu anda Tokat ilimizin Erbaa ilçesinde Çalkara
köyünde, Değirmenli köyünde, işte orada Karayaka beldesinde insanlar
neredeyse yolu kapatma durumuyla karşı karşıya
kalmışlar. Diyorlar ki: Elektrik borcunu ödeyemiyoruz, paramız
olsa ödeyeceğiz. Elektrik borcunu ödeyemediğimiz için de suyu
sebzemize, meyvemize veremiyoruz ve sebze ve meyve yanma durumuyla karşı
karşıya kalmıştır. Acil olarak bir hafta içerisinde,
on gün içerisinde bu konuda bir çözüm bulunmazsa, çözüm önerilmezse, çözüm
ortaya konulmazsa benim sebzem, benim meyvem tamamen yanmış olacak.
Şunu
söylemek istiyorum: Çiftçilerin bu durumunu tabii göz önüne almak
mecburiyetindeyiz. Daha önceki zamanlarda çiftçi kardeşlerimize bu yönlü
olarak bazı iyileştirmeler yapılmış, çeşitli
noktalarda onlara taksitlendirmeler yapılmış, faizlerle ilgili
birtakım iyileştirmeler yapılmıştı. Ama onlar
üretimden üretmiş oldukları ürünün fiyatının yeterli
olmamasından veyahut da beraberinde de para etmemesinden dolayı
aynı durumla tekrar karşılaştılar. İşte bu
aşamada da çiftçi kardeşlerimize, köylü kardeşlerimize de çok
süratli bir şekilde, zaman kaybetmeden onların yarasına çare
bulacak bir çözüm bulmak mecburiyetindeyiz.
Sayın
milletvekilleri, kredi kartı aidatı ve hesap işletim ücreti
uygulamasının haksız olduğu gerçektir. Bankalar bugün bu
konuda itiraz eden kart kullanıcılarının
aidatlarını bazen iptal ediyorlar, bazen almıyorlar.
İşte 1inci maddeyi de şu anda iptal ettik ama bakalım
bundan sonraki aşamada neler yapacaklar. Tekrar iyileştirme
noktasına gelirken beraberinde eski duruma dönmüş durumdayız.
İnanıyorum ki önümüzdeki maddeler içerisinde sayın siyasi parti
yetkilileri, özellikle iktidar partisi bu konuda bir karar alır da bununla
ilgili bir maddeyi geçirmiş oluruz. Yoksa kart ücretleri mutlaka tekrar
önümüze gelecektir. Ama bunun da kaldırılması gerektiğinin,
kaldırılmasının doğru bir hareket
olacağını da milletimizin birçok ferdinden -sizler de
duymuşsunuzdur bizler de duyuyoruz- kart ücreti mutlaka
kaldırılmalıdır.
Bazı
uygulamalarda aynı anlamda yapılan işlemler için farklı
faiz oranlarının belirlendiği görülmektedir. Bankaların
kart müşterisine uygulamış olduğu akdi ve gecikme faiz
oranlarının tüketici kredi faiz oranlarından 2-3 kat fazla
olduğu görülmektedir. Çünkü kart sahibi satın alacağı mala
taksit uygulaması yaptırmakta, bir nevi banka kredisi
kullanmış olmaktadır. Bankaların maaş ve ücret
ödemeleri için promosyon ödemesi yaptığı, üyelik ücreti almadan
kredi kartı dağıttığı, yine kartlı
alışverişler üzerinden komisyon aldığı
bilinmektedir. Bankalara sağlanan bu imkânlar karşısında
kredi kartı üyelik ücreti alınması açıkça soygundur. Bu
soygunun önlenmesi yerindedir ve mutlaka yapılması gerekir.
Zaten ekonomik
olarak çökmüş durumda olan halkımız, elinde nakit
olmadığı için tüm harcamalarını kredi kartıyla
yapmaktadır. Bu harcamaların büyük çoğunluğunu da
insanoğlunun temel ihtiyacı olan gıdaya yaptığı
bilinen bir gerçektir. Bunlara bir de eğitim ve sağlık
giderlerini eklersek durumun vahameti ortaya çıkmaktadır. Artık
kredi kartı borcu yüzünden yuvalar dağılmakta,
insanlarımız cinnet geçirip ailelerini katletmektedirler. Hatta,
birçok insanda, birçok kimsede psikolojik bozuklukların olduğuna
hepimiz yakinen şahidiz. Yani, kredi kartından dolayı hepimizin
kapısına insanlar geliyor. Acaba bana nasıl yardım
edilebilir? yahut da Benim kredi kartımı öder misiniz?
şeklinde sorularla zaman zaman karşılaşmış
olduğunuza da inanıyorum.
Esnaf, sanayici,
işçi, memur çek, senet, nakit para gibi mali konularda birbirine neredeyse
güvenemez hâle gelmiş durumdadır. Alt gelir grupları açlık
sınırını 750 TL aşıp, yoksulluk
sınırına, 2.400 TLye dayanmak için mecburen dört veya beş
kredi kartı kullanmakta ancak bu şekilde hayatını idame
ettirmektedirler. Aslında bütün bunların temel sebeplerinden biri,
gelir düzeyindeki çarpıklıktır. İnsanlara açlık
sınırının altında bir ücret öderseniz, insanlar
standart yaşam seviyesine ulaşmak için bu harcamaları yapmak
zorunda kalırlar çünkü düne kadar lüks olan bazı giderler bugün
zorunlu hâle gelmiştir.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde, genç nüfusta yüzde 28,6; kentsel yerlerde yüzde
18,1; kırsal alanda ise yüzde 11,9 oranında işsizlik
çıkmıştır. İnsanımız açlık ve
işsizlik durumuna süratle gitmektedir. Adaletsiz bir teşvik sistemi
kamuoyuna sunulmuştur. Bu teşvik sistemiyle yatırım yapmak
ve işsizliği azaltmak da çok zordur. Zaten üretim düşmekte,
yatırımlar durma noktasına gelmektedir. Dış ticaret
açığı, bütçe açığı, sosyal güvenlik
kurumları açıkları dev boyutlara varmıştır. Ekonomi
iyiye gitmemektedir. Bu ortamda, acaba insanlarımız kredi
kartları faizlerini nasıl ödeyecekler? Taksitlendirmek, yeniden
yapılandırmak iyidir ancak bunun nasıl ödenebileceğini de
Hükûmetin mutlaka bulması gerekmektedir. İş yerleri
kapanırken, gençler umutsuz ve işsiz bir şekilde sokaklarda
dolaşırken bunun sonunun nereye varacağını da hep beraber
düşünmek mecburiyetindeyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kredi kartı
kullanıcılarının da bir insan olduğunun bilinmesi ve
insanca değer verilmesi gerektiğinin her kademedeki yetkililerce
bilinmesi gerekir. Şu anda, kredi kartı mağdurları televizyonları
başında bizim çıkartmakta olduğumuz bu kanunu yakinen takip
ediyorlar. Tabii, takip ederlerken de çok ciddi manada bunun ortaya
konmasını bekliyorlar. Yani bu noktada çok ciddi atılımlar
yapılması, doğru işlerin yapılması ve beraberinde
de çıkmış olan kanunun dört dörtlük olması
noktasındadır. Ama görüldüğü kadarıyla da
İnşallah, önümüzdeki diğer maddeler üzerinde bazı
iyileştirmeler veyahut da bazı konuları gündeme getiririz de
doğrusunu yapmış oluruz. Yoksa çıkartmış
olduğumuz kanunun hiçbir şeye faydası olmayacaktır, sadece
kanun çıkartmış olmuş durumuyla karşı
karşıya kalabiliriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) O mealde de bu tür kanunların mutlaka çıkartılması
gerekir.
Bakın,
çıkartmamız gereken bir kanun da öğrenci kredileriyle ilgilidir.
Öğrenci kredileri, şu anda okullarını bitiren
öğrencilerimizin ve ebeveynlerin çok büyük sorunları olarak
karşımızda bulunmaktadır, yani ödeyemiyorlar, daha
doğrusu alınmış olan kredilerin faizleriyle beraber ödenme
imkânları yoktur. Niye yoktur? Çünkü gençlerimiz ve çocuklarımız
okullarını bitirmiş olmalarına rağmen iş
bulamıyorlar, aş bulamıyorlar; beraberinde de acaba
borçlarını nasıl ödeyecekler? İşte kredi kartlarının
durumu, işte öğrenci kredilerinin durumu!
İnanıyorum
ki bunların hepsini sayın Hükûmet yetkilileri göz önüne alacak ve
doğrusunu yapacaklardır diyor, yüce Meclisi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın
Kaplan, buyurun.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüketiciler, milyonlarca insanımız, yine küresel
ekonomik kriz nedeniyle, karşılıksız çek nedeniyle
mağdur olan on binlerce insan son günlerde yüzlerini Meclise döndüler.
Kredi kartları faizleri borçlarıyla ilgili ne yapılacak, ne
yapılmalı? Çek Kanunu ile ilgili farklı uygulamalar nedeniyle
mağdur olan, ekonomik yoksunlukları nedeniyle çeklerini ödemeyenlerin
cezaevine girmesi karşısında Meclis bir şeyler yapar
umuduyla beklediler. Fakat görülen o ki, birincisi, Çek Kanunu zaten ertelendi,
olmadı. İkincisi, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu
ile ilgili düzenlemeye baktığımız zaman, üzülüyoruz, yani
gerçekten utanç verici bir durumla karşı karşıyayız.
Şimdi, biz
bu konunun önemini dikkate alarak bundan tam bir yıl öncesi, 22 Şubat
2008de şöyle bir yasa teklifi vermişiz, diyoruz ki: Bir, kredi
kartları faizleri yüzde 100lere varıyor, tefecileri geçtiler.
Borçlanmanın da bir usulü, adabı vardır. Bu kadar frensiz,
izansız, vicdansız faiz oranı olmaz. ve diyoruz ki: Merkez
Bankasının borçlanma faiz oranları bellidir, onun 2
katını geçmesin. Bizim verdiğimiz önerge bu. 1 milyonun üstünde
de kredi kartını ödeyemediği için icraya uğrayan
insanlarımız var, bunların da borçlarını
yapılandırın işte -on iki ay, yirmi dört ay, otuz altı
ay, neyse- uygun bir zaman dilimine. Küresel kriz nedeniyle ekonomik
sıkıntı vardır, ekonomik sıkıntı nedeniyle
bu borçlanma vardır, bunu düzenleyin.
Şimdi, bizim
verdiğimiz kanun teklifi Komisyona girmiyor, arkadaşımız
genel görüşmede bunun üzerinde durdu, açıkladı. Peki, ilk
verilen teklif bu, niye bu girmiyor Komisyona? Tüketici Hakları Kanunu da
var, Kredi Kartları Kanunu da var, iki tane de kanun var. Sayın
Korkmaz da vermişti bir önerge, MHPden de verilen var. Yine parti
grubumuzun verdiği bir araştırma önergesi var. Eğer bu
kadar ciddi ve milyonları ilgilendiren bir sorun karşısında
ciddiyet olsa önce araştırma önergelerini bir araya getirir, Meclis
iki ayda bir araştırma yapar, bu Komisyon doğru dürüst bir
tespit yapardı, bu tespitten sonra da çıkar yasa teklifini ona göre
düzenler ve bu soruna ortak bir çözümü bulurduk. Budur doğru olanı.
Şimdi,
araştırma önergelerimiz bekliyor, kanun teklifimiz Komisyona bile
alınmıyor, çağrılmıyoruz ve Bankalar Birliğinin
isteğine göre, onların ihtiyaçlarını düzenleyen bir yasa
teklifi buraya geliyor. Bunu kabul edemeyiz. Bunu vicdan kabul etmez.
Bakın,
Müslüman olanlar daha iyi bilmesi lazım, faiz haramdır. Çok çok faiz
almak çok çok daha haramdır. Tefecilikte bile bir izan, bir ölçü
vardır ama banka kredi kartları faizindeki bu izan yüzde 100leri
buluyorsa oturup düşüneceksiniz.
Bakın,
araştırma komisyonu olsaydı sorardık: Tefeciler ne kadar
faiz alıyor? ve görecektiniz, banka faizleri tefecilerin
aldığı oranın üstündedir. Şimdi durum böyleyken
Bankalar Birliğinin Meclise boyun eğdirmesini kabul etmemiz mümkün
değil arkadaşlar. Burası icra dairesi değil. Elli
bankanın yirmi altısı yabancı banka. Burası icra
dairesi mi, tahsilat dairesi mi? Bankaların borçlarını
düzenleme, taksitlendirme, faizlendirme yeri midir burası?
Ayıptır! Bankaların kalkıp Meclisi bu alacakları için
kullanmaya kalkmaları, baskı kurmaya çalışmaları
ayrı bir vicdansızlık konusudur. Burasına icra dairesi
gözüyle bakanların tüketicilerin haklarını koruması mümkün
değildir. İşte önümüzde örnekler; burada tüketicilerin bütün
dosyaları geldi, kendileri geldi. Ben tüketicilerle konuşmadan,
partim konuşmadan önce biz bu yasa teklifini verdik. Ne diyor tüketiciler:
Kredi kartları faizlerini indirin. Kredi kartlarının
aidatları yasal değil, 4 milyar liraya kadar bunları
kaldırın. Demin 1inci maddede önerge verdik. Çünkü bankalar
yargıyı da dinlemiyor. Bakın, tüketici mahkemelerinin
verdiği kararlar ortada. Tüketici mahkemelerinin dışında
13. Hukuk Dairesinin verdiği kararlar, içtihatlar ortada. Peki, bankalar
yargıyı dinleyemeyecek. Yargıyı dinlemiyorlar. Verdikleri
kararları da, işlerine gelince, diyorlar gidin tek tek dava
açın. Bir içtihadı, bir vicdanı oluştuğu zaman
yargıyı dinlemeyen bir hukuk sistemi söz konusu olabilir mi?
Yargı dinlenmiyor. Bunu uygulamıyorlar. Yine, tüketicilere bakıyoruz,
bizim kanun teklifinde olduğu gibi, diyorlar ki: Kredi kartı
faizleri mevduat faiz oranlarının 2 katını geçmemelidir.
Tüketicilerin birlikleri, dernekleri de bunu söylüyor. Yüz binlerce imza
toplayıp getirdiler, iktidar partisine de getirdiler, diğer partilere
de.
Şimdi,
burada çok açık rakamları konuşmacılar izah etti.
Bakın, Merkez Bankasının açıkladığı
aylık yüzde 4,71, yıllık 56,52 ve bankaların uygulamadaki
yasa ve hukuk tanımaz şekilde yüzde 73,72 oranındaki
bileşik faiz uygulamaları. Nedir bunun sonucu? Nedir bunun
yansımaları toplumda? Çok açık yansımaları. Her gün
etrafınıza bakın, sokağınıza bakın,
komşunuza bakın, gittiğiniz manava, kasaba, berbere,
öğretmene, memura, işçiye bakın. Hayatın her alanında
elinde bir icra ödeme emriyle, peşinde mal hacziyle, kamyonların icra
takip memurlarıyla nasıl geldiğini görürsünüz. Görmediğiniz
şeyleri gazetelerin üçüncü sayfalarına bakınız, oradaki
cinayet haberleri, intihar haberleri ve diğer haberlerde de görürsünüz. Tüketiciler
bunların dökümünü çıkarmışlar zaten: Kredi kartı borcu
nedeniyle intihara sürüklenenler, bankayı soyanlar, kredi kartı
mağduru olarak yaşanan çözümsüzlükler sonucu böbreğini
satışa çıkaranlar, boşananlar
Yani bunların yüzlerce
örneği var.
Şimdi, bu
yüzlerce örnek karşısında bu yasanın 2nci maddesiyle
ilgili bir önerge verdik, diyoruz ki: Bu yasanın can damarı, faiz
haddini Merkez Bankasının 2 katı faizlerinin üstüne
çıkmamak kaydıyla bunu sınırlayın. Meclisin görevi bu
olmalı, halka hizmeti bu olmalı, tüketiciye hizmeti bu olmalı.
Milyonlarca insanımıza eğer bu hizmeti getiremiyorsak, eğer
onların taleplerine derman olamıyorsak
Yasama Meclisi olarak
bankaların dayatmaları karşısında esas duruşa
geçer bir yaklaşımla eğer öyle bir yasa getirip Efendim, kredi
kartı mağdurlarının borçlarını şu kadar ay
erteleyelim, şu kadar ay bölelim -ama borç ve icra takibine
uğrayanlar için- işte faizleri de şu kadar, şu kadar
ayarlayalım. dersek, biz yüce Meclisi icra dairesinin yerine koymuş
olmaz mıyız? Buna çok dikkatinizi çekmek istiyorum.
Evet, çok ciddi
bir sorunla karşı karşıyayız ve faiz
oranlarını çözmediğiniz sürece, indirmediğiniz sürece
hiçbir şeyi çözemezsiniz. Bu yasa teklifi karşısında
Meclisten umut yok. Ben halka bunu söylüyorum: Ey halkım sizden özür
diliyorum, görevimi yapamıyorum.
Bir tek formül
kalıyor, onu size göstereyim, yapacağınız tek şey:
Herkesin cebinde şu kredi kartları var, şunlardan
çıkaracak, sonra da şöyle bir makas alacak, kredi kartlarından
tek kurtuluş yolu budur arkadaşlar. Bakın, böyle,
bankaların anlayacağı dili kullanacak
(Hatip, makasla elindeki
kredi kartını kesti) Ondan sonra bu kredi kartlarının
faizlerini indirmeyen Meclisin, yüce Meclis üyelerine ve partilerine, iki
yıl sonra seçim var, sandığa gittiği zaman hesabını
soracak ve yüce Meclisin icra dairesi, infaz dairesi, haciz memurluğu
olmadığını, buranın vatandaşın
vicdanının sesinin yeri olduğunu, buranın ağlama
duvarı olmadığını gösterecek onurlu bir Meclisin yeni
üyelerini seçecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı yasa tasarısının 1.
maddesindeki % 20 ibaresinin % 25 olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Yaşar
Tüzün |
Tayfur Süner |
|
Malatya |
Bilecik |
Antalya |
|
Ergün
Aydoğan |
Atila Emek |
Hüsnü Çöllü |
|
Balıkesir |
Antalya |
Antalya |
|
|
Şevket
Köse |
|
|
|
Adıyaman |
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 411 S. Sayılı yasanın 1 inci
maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Sırrı
Sakık |
Nezir
Karabaş |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Bitlis |
Şırnak |
|
Sevahir
Bayındır |
|
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
|
Muş |
Kredi kartları faizleri hazine borçlanma faizlerinin iki
katından fazla olamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1.
maddesine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Şevki Kulkuloğlu |
Şevket
Köse |
Ergün
Aydoğan |
|
Kayseri |
Adıyaman |
Balıkesir |
|
Gökhan Durgun |
Atila Emek |
Tayfur Süner |
|
Hatay |
Antalya |
Antalya |
Madde 1- (2).
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, azami akdi ve gecikme
faiz oranlarını tespit etmeye yetkilidir. Belirlediği bu oranlar
akdi faiz için en yüksek mevduat yıllık faiz oranı ve bu faizin
yüzde 25inin ilavesiyle bulunacak faiz oranından, gecikme faiz oranı
ise en yüksek mevduat faiz oranı ve bu faizin yüzde 50sinin ilavesiyle
bulunacak faiz oranından daha yüksek olamaz. Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası tespit ettiği bu faizleri üç ayda bir ve yıllık
basit faiz olarak açıklar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 411 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 1. maddesine bağlı fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sözleşmede belirtilen asgari tutar, dönem borcunun yüzde
kırkından aşağı olamaz. Hesap özetinde yer alan asgari
ödeme tutarı son ödeme tarihinde ödenmediği takdirde kart hamili
ödenmeyen tutar için sözleşmede öngörülen gecikme faizi dışında
bir yükümlülük altına sokulamaz.
|
Hasip Kaplan |
Şerafettin
Halis |
M. Nezir
Karabaş |
|
Şırnak |
Tunceli |
Bitlis |
|
Osman Özçelik |
|
Nuri Yaman |
|
Siirt |
|
Muş |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Hükümet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Konuşacak kimse var mı, gerekçeyi mi okutayım?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kredi
kartları esas itibarıyla bir ödeme aracıdır. Pratik
kullanımı sayesinde olumlu etkilerinin yanı sıra
yanlış ve bilinçsiz kullanımı sonucu bir finans aracı
olarak algılanması ile kullanıcısı aleyhine sonuçlarda
doğurabilmektedir. Bu yanlış algının önüne geçilmesi
ve kartların aslına uygun kullanım bilincin
oluşturulması açısından asgari ödeme tutarının
yüzde 40 olarak sabitlenmesi uygun olacaktır.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergenin oylanmasından önce bir yoklama
talebi vardır.
Yoklama talebinde
bulunan milletvekili arkadaşlarımın isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Okay, Sayın Susam, Sayın Kulkuloğlu,
Sayın Korkmaz, Sayın Süner, Sayın Çöllü, Sayın Çakır,
Sayın Durgun, Sayın Emek, Sayın Özkan, Sayın Kaptan,
Sayın Paçarız, Sayın Köktürk, Sayın İnce, Sayın
Vahap Seçer, Sayın Tütüncü, Sayın Kesici, Sayın Ağyüz,
Sayın Arifağaoğlu, Sayın Coşkunoğlu.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmazın; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 13 Milletvekilinin;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/718, 2/307, 2/392, 2/406, 2/416, 2/424) (S. Sayısı: 411) (Devam)
Hasip Kaplan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1. maddesine aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri) ve arkadaşları
Madde 1- (2).
Türkiye
Cumhuriyeti Merkez Bankası, azami akdi ve gecikme faiz
oranlarını tespit etmeye yetkilidir. Belirlediği bu oranlar akdi
faiz için en yüksek mevduat yıllık faiz oranı ve bu faizin yüzde
25inin ilavesiyle bulunacak faiz oranından, gecikme faiz oranı ise
en yüksek mevduat faiz oranı ve bu faizin yüzde 50sinin ilavesiyle
bulunacak faiz oranından daha yüksek olamaz. Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası tespit ettiği bu faizleri üç ayda bir ve yıllık
basit faiz olarak açıklar.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, TEKNOLOJİ, ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, siz mi konuşacaksınız?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Evet.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydoğan.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, görüşülmekte olan 411 sıra sayılı kanunun
2nci maddesinin değiştirilmesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; gerçekten, toplumumuzun önemli
bir kesimini çok yakından ilgilendiren kredi kartlarıyla ilgili
düzenleme üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu
konuda sıkıntı yaşayan bütün yurttaşlarımız
bütün dikkatleriyle bizleri izlemekteler.
Öncelikle, bu
noktaya nasıl gelindi, ona bakmakta yarar görüyorum. Yıllardır
uygulanan yanlış ekonomi programlarının, tüketiciyi
tüketime, harcamaya teşvik edenlerin, sokaklarda kredi kartı
dağıtanların, maaşının, gelirinin 5-10 katı
limit verenlerin sorumluluğu yok mudur? Tek suçlu, tek sorumlu, ekonomide
mucize yarattığını söyleyen yöneticilere inanan
vatandaşlar mıdır? Kredi kartı kullanımı,
kayıtsız ekonomiyi kayıt altına alması adına kart
kullanımı teşvik edilmedi mi? Bakkallarda, marketlerde,
ekmeğin, tuzun bile kart kullanımıyla kayıt altına
alındığı ve taksitle satıldığı dönemi
yaşıyoruz.
Tüketici kredisi
mağdurları bu düzenlemede de ne yazık ki görünmemektedir. Kredi
kartı borcunu ödeyemeyen, kredi kartı borcunu ödemek için bankalardan
kredi kullanan, bu kredilerin geri ödenmesinde de ne yazık ki, burada
ciddi sıkıntı vardır. Kredi kartı borcunu ödeyebilmek
için tüketici kredisi kullanan, sayıları 780 bin civarında olan
tüketicilerin bankalara olan bireysel kredi borçları da yeniden
yapılandırılmalıdır.
Burada soygunun
ve sorunun temel fahişi kredi faizidir. Kredi kartı bir kredi türü
değildir. argümanı toplumu yanıltmaya yöneliktir. Eğer
tüketiciye kredi kartıyla otuz altı aya kadar vadelerle
alışveriş imkânı sağlanıyorsa,
hesabınızda para olmadığı hâlde alacaklı
firmalara alacaklı bankalar tarafından ödeniyorsa kredi kartı
ödeme aracı olmaktan çıkmış demektir. Taksitlendirmeyi yapan
bankaların kendisiyken bireysel kredilerden fahiş faiz farkı
alınma anlamı nedir? Bu sorunun çözümü kart faizini objektif
kriterlere bağlamaktır. Bu da mevduat faizi veya Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası kısa vadeli borçlanma faizi baz alınarak keyfî
olmaktan çıkarılmalıdır. Aksi hâlde bu sorun her iki üç
yılda bir tekrar edecektir. Biraz önce AKPli konuşmacı bir
arkadaşımız da yapılan düzenlemelerin çözüm
olmadığını, her iki yılda, her üç yılda bir bu
sorunun tekrar ettiğini, iki üç yıl sonra tekrar düzenleme yapmak
zorunda kalacağımızı ifade etti. Bu da gösteriyor ki bu
yüksek faizlerle, altından kalkılamaz faizlerle ekonomideki
refahın, gelişmişliğin nedenlerinden dolayı bu
harcamaları yapan insanlarımızın bu yüksek faizlerle kart
borçlarını ödemeleri asla söz konusu değildir.
Tabii, burada,
baktığımızda enflasyon hedeflemesiyle enflasyonun yüzde 2,
yüzde 3, yüzde 4 olduğu, sabit gelirlilerin enflasyon hedeflemesine göre
ücretlendirildiği ama bununla birlikte bankadaki kredi kartı
faizlerinin inanılmaz miktarlarda olduğunu biraz önce arkadaşlarımız
söylediler.
Şimdi, yine,
kredi kartı faizlerinin değişik rakamları telaffuz edildi.
Kredi kartı kullanan bir vatandaşımızın, gelen ödeme
emrinde, kredi faizinin toplamda yüzde 68,16 olduğunu görmekteyiz. Yani
2007de 7 bin TL olan borç mayıs ayında bankaya gittiğinde,
ödeme güçlüğü çektiğini ve taksitlendirme talebini bankaya iletiyor.
Banka bu talebi dikkate almıyor. İsteğini yerine getirmiyor.
2007de 7 bin lira olan kredi kartı borcunun bugün geldiği nokta
17.820 liradır değerli arkadaşlar. Yani burada enflasyon
hedeflemesiyle, ekonomideki düzelme iddialarıyla, yüzde 4, yüzde 3
enflasyon hedeflemesiyle yüzde 68,16 faizin ödenmesi asla söz konusu
değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydoğan.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Burada bu, kredi kartı ödeme zorluğu çeken
veya kredi kartı mağduru dediğimiz kitlelerin ödeme
kolaylığı veya mağduriyetinin giderilebilmesi için bu
altından kalkılamaz faizlerin bir an önce ödenebilir noktaya
çekilmesini istiyoruz.
Sonuç olarak
baktığımızda, bu, küresel kriz dediğimiz ekonomideki
yaşanan sorunlarda da işçi, esnaf, ticaret, piyasada inanılmaz
sorunlar yaşanırken, reel sektör kepenk kapatırken,
bankaların en yüksek kâr ettiğini, kârlılıkta birinci
olduğunu görüyoruz. Sabit gelirli ve kredi kartı
kullanıcıları ciddi sorunlar yaşarken bankaların da
inanılmaz kârlar ettiğini, bu yüksek faizlerin kabul edilemez
olduğunu bir kez daha paylaşıyor, bu mağduriyetin
giderilmesi dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, bu
önergemize desteğinizi bekliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 S. Sayılı yasanın 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
Kredi
kartları faizleri hazine borçlanma faizlerinin iki katından fazla
olamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Faiz
oranları çok yüksek olup azaltılmalıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı yasa tasarısının 1.
maddesindeki % 20 ibaresinin % 25 olarak belirlenmesini arz ederiz.
Şevket
Köse (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 411
sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1inci maddesi hakkında verdiğimiz
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, konuştuğumuz konu, ülkemizin en hassas olduğu
konulardan biridir. Yurttaşlarımızın gözünde bir silah
olarak görülen kredi kartlarına çözüm bulabilmek amacıyla Meclisimiz
bir süredir çalışmalarını sürdürmektedir. Bu
çalışmalar esnasında, diğer milletvekili
arkadaşlarım gibi ben de çok sayıda telefon, faks ve mektup
aldım. Yurttaşlarımız kan ağlıyor. Kredi
kartı konusunda yapılacak olumlu düzenlemeyle büyük bir nefes
alacaklarını söylüyorlar.
Değerli
arkadaşlar, vatandaşlarımız nasıl bu hâle geldi? Bir
şeyi unutmamak gerekiyor. Kredi kartlarından bu kadar çok sayıda
vatandaşımızın mağdur olmasının esas nedeni,
bu insanların kredi kartlarına mecbur bırakılmış
olmalarıdır. Yani kredi kartı mağduriyeti yaşayanlar,
keyfî ve rahatlıktan ya da yalnızca kredi kartını
kullanmayı bilmemekten ötürü bu duruma gelmediler. Ekonomi tepetaklak
olmuş, işsizlik rekor kırıyor, dış borcun hâli
ortada, maaşlar eriyor, yoksulluk sınırında yaşayan
milyonların sayısına her gün yenisi ekleniyor. Bu duruma dur
denecek gerekli önlemler alınamıyor. Vatandaşa Eve kapanma,
pazara çık. deniyor ama Cebinde para var mı? diye soran olmuyor.
Sayın
milletvekilleri, insanın olmazsa olmaz ihtiyaçlarının
karşılanması insan olmasının bir gereğidir.
Kişiler barınma, yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını
karşılamak zorundalar. Yalnız,
vatandaşlarımızın cebinde para yok. Peki, ne var? Kredi
kartı. Doğal olarak kredi kartından harcamaya
başlıyor. Kredi kartını ödeyecek parası var mı? O
da yok. Zaten onu ödeyecek parası olsa kredi kartıyla harcama
yapmadan istediğini alır. Bu durumun sonunda ne oluyor diye
düşünecek olursak, intiharlar, isyanlar, cinnetlerle mücadele eden bir
toplum hâlini alıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, işsizliğin bu denli yüksek olduğu bir ülkede
insanların kredi kartlarına ilişkin sorun yaşamaması
olanaksızdır. Bu konuda nasıl çözümler düşünülmektedir, ne
gibi çözüm yolları bulunacaktır, sürekli sorup duruyoruz ancak henüz
bu sorunun yanıtını doğru düzgün almış
değiliz. Bakınız, Mart 2009 itibarıyla İşsizlik
Sigortası Fonunda yaklaşık 41 milyar lira birikmiş
durumdadır. Yani eski parayla 41 trilyondan bahsediyoruz. Maalesef bu
para, kalifiye eleman yetiştirilmesi, işsizliğin ortadan
kalkması için yatırım yapılması gibi seçeneklerde
kullanılmıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İşsizlik Sigortası
Fonu için de toplam 8 milyon civarı kişiden kesinti
yapılmaktadır. Asıl ilginç olan, bu kadar kişiden kesinti
yapılmasına rağmen, kaç kişiye ödeme
yapıldığıdır. 2008 yılında toplamda sadece
331 bin kişiye işsizlik sigortası ödemesi
yapılmıştır. İşsiz sayımız milyonlarla
ölçülmekteyken yalnızca bu kadar işsize destek çıkarsanız
elbette kredi kartlarında mağduriyet olur. Bu
yanlışlığın sonunda kredi kartlarında
yaşanan sıkıntılarla uğraşıp duruyoruz.
Şu anda yaptığımız düzenleme bu ekonomik kötü
gidişin bir sonucudur. Buna daha kalıcı ve köklü çözümler bulmak
zorundayız. Hükûmet her ne kadar kulaklarını tıkasa da biz
önerilerimizi sunmaya devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, Sayın Başbakan bir
konuşmasında krizde kapanan iş yerlerinin nedeni olarak iş
bilmez iş adamlarını gösterdi. Ben de bunun üzerine bir soru
önergesi verdim. İş adamlarının borç batağında
yüzdüğü, işsizliğin ülke için tehdit boyutuna geldiği günümüzde
Sayın Başbakanın bahanesi hiç de inandırıcı
gelmemiştir. Nitekim, soru önergesine Devlet Bakanı Sayın Cevdet
Yılmaz yanıt verdi. Sayın Bakan işsizliğin önüne
geçilebilmesi için yaptıkları çalışmaları
anlatmış. Yanıtın içerisinde ise önemli bir ayrıntı
yer almaktadır. Buna göre, Hükûmet istihdamla ilgili yeni bir paket
hazırlığı yapmaktaymış. Yalnız -kendisi
olmamakla birlikte- yaptığım araştırmalar sonucunda
Hükûmetin böyle bir çalışması olduğuna dair bir bilgiye
ulaşamıyorum. Ortada çelişkili bir durum var. Yeni bir soru
önergesiyle Sayın Bakana yeni sorular yönelttim. Şimdi onun
yanıtını bekliyorum. Yeni istihdam paketinin takipçisi
olacağım. Bu işin sonunda ne çıkacak bilemiyorum ama ben
sonuna kadar götüreceğim bunu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köse, buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin
gözü şu an Mecliste. Herkes yapacağımız düzenlemeyi
beklemektedir. Kredi kartlarında yaşanan
sıkıntıların çözülebilmesi için daha verimli sonuçlar elde
edebilmek amacıyla verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diliyor,
yüce heyetinizi en içten saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 2, yeni
madde 1 olarak kabul edilmiştir.
Yeni madde 2ye
bağlı geçici madde 5i okutuyorum:
MADDE 2- 5464
sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununa
aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 5- 31/5/2009 tarihi itibariyle, kart çıkaran kuruluşlarca ya da
varlık yönetim şirketlerince, kendisine ödeme için ihtar
çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış
ya da 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca Kurulca belirlenen usul ve esaslar
çerçevesinde üçüncü, dördüncü veya beşinci grup krediler ve diğer
alacaklar içerisinde sınıflandırılmış kredi
kartı borcu bulunan kart hamilleri Kanunun yayımı tarihinden
itibaren altmış gün içerisinde ilgili kredi kartını
çıkaran kuruluşa ya da kuruluşun avukatlarına veya 5411
sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında faaliyet gösteren
varlık yönetim şirketine ya da ilgili şirketin
yetkilendirdiği temsilcilerine yazılı olarak, güncel tebligat
adreslerini de belirtmek suretiyle müracaat ederek, ikinci fıkrada
belirlenen usule göre hesaplanacak borçlarını üçüncü fıkradaki
koşullardan birine göre ödemek istediklerini beyan etmeleri halinde,
düzenlenecek ödeme plânını imzalamaları şartıyla, icra
takibine konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçlarını ve
nispi kanuni vekalet ücretinin yüzde yirmibeşini de kabul edilen plan
çerçevesinde ödeme hakkına sahip olurlar.
31/5/2009 tarihi
itibariyle, kart hamiline ödenmesi için ihtar çekilen veya hakkında icra
takibi başlatılan kredi kartı ana para ve faiz borcu ya da kart
hamilinin anılan tarih itibariyle 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca Kurulca belirlenen
usul ve esaslar çerçevesinde üçüncü, dördüncü veya beşinci grup krediler
ve diğer alacaklar içerisinde
sınıflandırılmış bulunan kredi kartı ana
para borcu ile bu hesaplarda sınıflandırılma tarihine kadar
işletilmiş bulunan faiz borcu 31/5/2009 tarihine kadar Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasınca üç aya kadar vadeli
ağırlıklı ortalama mevduat faiz oranı esas
alınarak ilan edilecek aylık endeks katsayısı ile
çarpılmak suretiyle ödeme planına esas borç tutarı
hesaplanır.
İkinci
fıkraya göre hesaplanan ödeme planına esas borç tutarının
müracaat tarihinden itibaren otuz gün içerisinde defaten ya da taksitler
halinde ödenmesi durumunda herhangi bir ilave borç hesaplamasına gidilmez.
Ancak, ödeme planına esas borcun vadeli olarak ödenmesinin talep edilmesi
halinde aylık eşit taksitler şeklinde ödenecek borç tutarı;
a) 6 aylık
vade için 1,04,
b) 12 aylık
vade için 1,08,
c) 24 aylık
vade için 1,18,
d) 36 aylık
vade için 1,26,
ile
çarpılarak hesaplanacak tutarın ay sayısına bölünmesi
suretiyle hesaplanır. Vadeli ödemelerde ilk taksit peşin olarak ödenir.
Kredi kartı
borçlusunun bu maddenin birinci fıkrasına uygun olarak
alacaklıya müracaat etmesi ve yapılan ödeme planı
doğrultusunda taksit tutarlarını ödemesi şartıyla,
halihazırda yapılmış işlemler baki kalmak
kaydıyla icra işlemleri durur, İcra ve İflas Kanununda
belirtilen süreler işlemez.
Kredi kartı
borçlusu bu ödeme planına karşı ancak, plan doğrultusunda
ödeme yapmak ve ödemelere devam etmek koşulu ile itiraz yoluna
başvurabilir.
Bu madde
kapsamında yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun
yapılandırma öncesi dönemde borca vaki itirazları ortadan
kalkar. Ödeme planı uyarınca son taksitin de vadesinde ödenmesi
üzerine icra takibi sona erer.
Altı
aylık vade de dahil olmak üzere kabul edilen taksit planına göre, bir
yıl içerisinde 3 taksitin vadesinde ödenmemesi halinde bu madde ile
sağlanan haklar, ilgili kart çıkaran kuruluşça ya da varlık
yönetim şirketince ortadan kaldırılabilir ve bu Kanunun 26
ncı maddesinde belirtilen gecikme faizi üzerinden mevcut icra takip
işlemlerine devam edilebilir.
Bankaların
kredi kartı alacaklarını temlik almış olan varlık
yönetim şirketleri de kredi kartı borçlularının talebi
halinde, bu madde gereğince işlem yapmak zorundadırlar. Temlik
alacaklıları da bu madde kapsamındaki alacaklarıyla ilgili
olarak bankaların yararlandıkları harç muafiyetlerinden
yararlanırlar.
Bu madde, Kanunun
yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılmış ödemeleri
geri isteme hakkı vermez.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 411 sıra sayılı kanunun 2nci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, gerçekten
Türkiye kamuoyunun ilgiyle izlediği ve yaklaşık 1,5 milyon,
direkt, insanın mağdur durumda olduğu kredi kartlarıyla
ilgili konunun görüşmesini yapıyoruz.
Aslında,
Meclisin tatile girmesine çok kısa süre kala bu kanunun komisyonlardan
hızlı bir şekilde geçip Meclis gündemine gelmesi -burada
konuşan birçok arkadaşımızın yaptığı
itirazlar gibi- bu konuda Meclisin ciddi bir çalışma yapma şansı
ve fırsatını ortadan kaldırmıştır.
Kredi
kartlarıyla ilgili olayı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak uzun
zamandır dile getiriyoruz. Türkiye'de krizin hissedilmeye
başladığı günden itibaren kredi kartlarındaki
mağduriyet olaylarının da hızla arttığı
gündemdedir. Neden? Çünkü krizle birlikte, bir ödeme aracı olarak, bir
borçlanma aracı olarak ikisi bir arada kullanılan kredi
kartlarında geriye dönüşlerde sıkıntı yaşanmaya
başlamış, bu sıkıntılarda bir kısmı
ödeyemez duruma gelmiş, bir kısmı ise gerekli olan asgari
tutarı ödeyerek borcunu ertelemeye gitmiş, hatta kredi
kartlarının sayısını artırarak, borç
miktarını artırarak içinden çıkılmaz bir borç
batağına girme noktasına gelmiştir. Partimiz bu konuda
çalışmaları yapmış, arkadaşlarımız
önergeler vermiş, Genel Başkanımız grup
toplantılarında kredi kartı borçlularının geldiği
duruma dikkati çekmiş ve demiş ki Kredi kartı
borçlularını, hemen, acilen bir yasal düzenlemeyle mağduriyetten
kurtaralım. Ama o dönem söylediklerimize, Başbakan çıkıp
kredi kartı borçlularının mağdur
olmadığını, onların iyi niyetlerine inanmadığını
söyleme noktasına gelip kredi kartı borçlularını rencide
eden, üzen bir açıklama yapma durumunda kalmıştır. Ama o
günden bu yana geçen süre içerisinde hayat kendini öyle bir dayatmış,
borçlular öyle bir noktaya gelmiş ki bugün Hükûmet, Parlamentoyu tatile
sokmadan bu kanunu çıkartmak için ciddi bir şekilde gayret
içerisindedir ama çıkartırken de kredi kartlıların
sorunlarını çözmekten daha çok, bankacılık sektörünün kredi
kartlarındaki sorunlarını çözen bir anlayış ve
yaklaşım içerisinde olmuştur. Bizim bu yasal düzenlemede
beklentimiz, kredi kartı mağdurlarının, kredi kartı
borçlularının, kriz nedeniyle işsiz kalmış,
işleri bozulmuş, kredi kartlarını ödeyememiş veya
kredi kartlarının asgari tutarlarını ödeyerek bir süre
durumu idare etmiş ama artık bugün içinden çıkılamaz duruma
gelmiş insanların sorunlarını çözebilecek bir düzenleme
yapmaya ilişkindir. Bu düzenlemenin bunu içermediğini az önce de
söyledim.
Şimdi,
burada, bu maddede de önemli bir konu var:
1) Kredi
kartı borçlarının ödeme noktasında zorunlu bir duruma
düşmüş, ödeyememiş insanların bir kısmı,
bankalardan yüksek faiz karşılığında tüketici kredisi,
ihtiyaç kredisi veya dışarıdan para bularak kredi kartlarını
taksitlendirme yapmış durumdalar. Bu yaptığımız
düzenlemede bu insanlar için hiçbir düzenleme getirmiyoruz.
2) Aylardır
kredi kartlarıyla ilgili düzenlemeye ilişkin konuşulduğu
için bankacılık sektörü bazı kredi kartlarında ihtar
çekmemiş durumda.
Eğer bugün
bu kredi kartlarında geçmişe yönelik bir uygulama yapmazsak, bu kredi
kartlarıyla ilgili yasal düzenlemenin çıktığı ve
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bunu geçerli sayarsak birçok
mağduru kurtarmış durumda olmayacağız. Onun için,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak çok açıkça söylüyoruz: Geçmişte
temerrüde düşüp, başka krediler alarak bu kredisini ödemek durumunda
kalıp, yüksek faizle bu borcunu ödemiş olanlar dâhil olmak üzere bu
işi yılbaşından itibaren geçerli sayacak bir düzenleme
yapmaya ihtiyacımız var, bir.
Değerli
arkadaşlarım, bunun dışında, kredi kartlarıyla
ilgili ciddi bir çalışmaya ihtiyaç var. Neden ciddi bir
çalışmaya ihtiyaç var? Bakın, bugün 1inci maddeyi
kaldırdınız. Ne yaptınız? Kredi kartlarında aidat
ödemesini geçmiş dönemdeki gibi muğlak bir noktada
bıraktınız, banka isterse alacak, istemezse pazarlık yapma
gücü olanlar kredi kartının bedelini ödemeyecek. Geçmişte
şikâyetçi olduğumuz durumu aynen koruduk.
Değerli
arkadaşlar, bu niye böyle oldu? Çünkü bu kartlarla ilgili konuda fazla
kafa yormadınız, tüketiciyi düşünmediniz,
bankacılığın istemiş olduğu Benim kredi
kartıyla ilgili bir masrafım var, bunu karşılamak için bir
bedel almam lazım. En azından bunu serbest bırakın, ben
tuttuğumdan bu kart parasını alırımı
gerçekleştirmiş durumda oldunuz. Bu, güçlü karşısında
zayıfı kollamamaktır. Bugün, kredi kartı alan, birden fazla
kredi kartı kullanan insanların çok önemli bir kısmı
mağdur, kredi kartından para kullanarak hayatını idame
ettirmek veya borcunu ödemek zorunda kalan insanlardır.
Değerli
arkadaşlar, zaten gücü olanlar kredi kartlarını gününde ödemekte
ve kredi kartlarından dolayı bir mağduriyete
uğramamaktadırlar. Bizim burada düşüneceğimiz insanlar,
gerçekten kredi kartlarına ihtiyaç duyan, zorda olan insanlardır.
Bugün basında açıklama var, diyor ki Ersin Özince, bankalar
arası kurulun başkanı: Kredi kartı borcunu ödeyememiş
çok sayıda esnaf var. Bu kredi kartlarını ödeyemeyenler daha
çok batıda. Kimdir bunlar? Bir: İşsiz kalmış insanlar.
İki: Çaresiz kalmış esnaflar, sanatkârlar.
Kredi kartı
artık bir ödeme aracı olmuş, bankacılık sistemi de bunu
kabul etmiş ve bugün getirdikleri düzenleme, biraz önce
çıkardığınız düzenlemede 3,5 milyar -bugünkü parayla
3.500- liranın üzerindeki kredi kartlarından yüzde 1 kredi kartı
masrafı almayı koydular. Bunun altını
deşelediğiniz zaman ne çıkıyor biliyor musunuz? Kredi
kartını bir teminat mektubu gibi kullanma olayı
çıkıyor çünkü kredi kartının masrafı varsa 3.500
liralık kredi kartının da masrafı aynı 350 bin
liralık kredi kartının da masrafı aynı. Niye bundan
yüzde 1 alıyorsunuz 3.500 liranın üzerinden? Çünkü
bankacılık sistemi, kredi kartının artık bir ödeme
aracı olduğunu gördü. Onun için, buradan bir para kazanma
noktasına gidiyor.
İkinci bir
konu, burada altını çizmek istediğim bir konu: Değerli
arkadaşlar, kredi kartları vasıtasıyla büyük
alışveriş merkezleri ciddi bir şekilde küçükleri
haksız rekabette yok ediyorlar. Nasıl mı oluyor? Firma
bankalarla anlaşıyor, kredi kartına altı taksit, altı
taksit de banka üzerine koyuyor, on iki taksit.
Değerli
arkadaşlar, peki, ufak bir firma kredi kartına on iki ay taksit
yapabiliyor mu? Yaptığı zaman bırakın
kazancını, anaparasını dahi bu kartın bozulmasına
öder. Ne oluyor? Büyükle küçük arasında haksız bir rekabet
doğuyor. Aslında, bizim burada bu küçükleri düşünme diye bir
görevimiz yok mu, bir sorumluluğumuz yok mu? Var. Bugün ayda 35 milyar
liralık kredi kartıyla alışveriş yapılıyor,
yılda 420 milyar lira ve bunun büyük çoğunluğu büyük
mağazalardan geçiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) Değerli arkadaşlar, peki, o zaman perakende sektörü kimin
eline geçmiş oldu? Kredi kartları aracılığıyla
büyüklerin eline geçmiş oldu. Bugün kredi kartları haksız
rekabetin, büyüklerin küçükleri yok etmesinin bir aracı hâline geldi.
Onlar kredi kartlarına faiz ödemeden taksitler yapıyorlar çünkü ciro
onlarda. Küçüklere POS cihazı bile vermiyorlar bankacılık
sektörü. Demek ki bizim bu kredi kartı konusunu konuşurken
bunları da masaya yatırmamız gerekiyordu, haksız rekabeti
önleyip büyük on tane mağazanın küçükleri yok etmesinin önüne
geçmemiz gerekiyordu ama bunların hiçbirini tartışacak,
görüşecek zaman bırakmadınız ve biz bugün burada, sadece
palyatif bir çözümle kredi kartlarında bir çözüm aramaya
çalışıyoruz. Bu anlayışı, küçükleri düşünmeyen
bir anlayış olarak görüyorum. Bu anlayışı, sadece
büyüklerin ihtiyaçlarını karşılayan ve büyüklere ekonomide
yaşama hakkı tanıyan bir yönetim anlayışı olarak
görüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Susam, buyurun tamamlayın.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) - Bu anlayışla, kredi kartlarında daha
geniş bir düzenlemeye ihtiyaç var. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu
uzun zamandır söylüyoruz, bugün de bunu söylemeye devam ediyoruz. Ancak,
en azından derdi olanlara bir nebze çare bulunması anlamında bu
kanuna destek veriyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
yedi adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının Çerçeve 2. maddesinin Geçici Madde 5in birinci ve
ikinci paragraflarında geçen 31/5/2009 tarihi itibariyle ibarelerinin
30/6/2009 tarihi itibariyle şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Alim
Işık |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz
Tankut |
|
Kütahya |
Edirne |
Adana |
|
Hüseyin
Yıldız |
|
Mehmet
Serdaroğlu |
|
Antalya |
|
Kastamonu |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı yasa tasarısının 2.
maddesindeki Geçici 5. maddesinde belirlenen faiz oranlarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve 31/5/2009
tarihinin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ergün
Aydoğan |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Tayfur Süner |
|
Balıkesir |
Malatya |
Antalya |
|
Atila Emek |
|
Hüsnü Çöllü |
|
Antalya |
|
Antalya |
a) 6 aylık
vade için 0,80
b) 12 aylık
vade için 0,85
c) 24 aylık
vade için 0,90
d) 36 aylık
vade için
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 Sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının Çerçeve 2. maddesinin Geçici Madde-5in birinci
paragrafındaki birinci cümlesinde geçen
kendisine ödeme için ihtar
çekilmiş ve ikinci paragrafındaki birinci cümlesinde geçen
kart
hamiline ödenmesi için ihtar çekilen ibarelerinden sonra gelmek üzere veya
borcunun asgari ödeme tutarını ödeyen ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Alim
Işık |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz
Tankut |
|
Kütahya |
Edirne |
Adana |
|
Mehmet
Serdaroğlu |
|
Hüseyin
Yıldız |
|
Kastamonu |
|
Antalya |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 2. Maddesinin Geçici madde 5te 1. cümlesinde
kendisine ödeme için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi
başlatılmış ibaresinden sonra gelmek üzere veya borcunun
asgari ödeme tutarını ödeyebilen veya bu kanun yürürlüğe
girdiği tarihe kadar gecikmiş borcunu
yapılandırmış ancak taksitlerini ödemekte
sıkıntıya düşmüş ibaresinin eklenmesini arz ve talep
ederiz.
|
Şevket
Köse |
Mehmet
Şevki Kulkuloğlu |
Ergün
Aydoğan |
|
Adıyaman |
Kayseri |
Balıkesir |
|
Gökhan Durgun |
|
Tayfur Süner |
|
Hatay |
|
Antalya |
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 Sıra Sayılı Kanun Tasarısında yer alan Geçici
Madde 5in birinci fıkrasındaki kendisine ödeme için ihtar
çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış
ifadesinden hemen sonra gelmek üzere veya kredi kartı borcu bulunan
ifadesinin eklenmesi, ikinci fıkrasında yer alan 31/05/2009 tarihi
itibarıyla, kart hamiline ödenmesi için ihtar çekilen ifadesinden hemen
sonra gelmek üzere veya kredi kartı borcu bulunan ifadesinin eklenmesi
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Nezir
Karabaş |
Sevahir
Bayındır |
Hasip Kaplan |
|
Bitlis |
Şırnak |
Şırnak |
|
Hamit Geylani |
|
Osman Özçelik |
|
Hakkâri |
|
Siirt |
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı yasa tasarısının 2.
Maddesindeki Geçici-5. maddenin 1. paragrafının sonundaki ibarelerin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Tayfur Süner |
Hüsnü Çöllü |
|
Malatya |
Antalya |
Antalya |
|
Atila Emek |
|
Yaşar
Tüzün |
|
Antalya |
|
Bilecik |
icra takibine
konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçlarını ve nispi kanunî
vekâlet ücretinin % 25 de kabul edilen plan çerçevesinde ödeme hakkına
sahip olurlar. Ayrıca, bankalarca da, % 25 oranında vekâlet ücreti
defaten ilgili avukata ödenir.
T. B. M. M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı yasa tasarısının 2.
maddesindeki Geçici 5. maddesinin başlangıcındaki 31/5/2009
tarihi itibariyle, kart çıkaran kuruluşlarca ya da varlık
yönetim şirketlerince, kendisine ödeme için ihtar çekilmiş veya
haklarında icra takibi başlatılmış ya da ifadesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Atila Emek |
Tayfur Süner |
|
Malatya |
Antalya |
Antalya |
|
Hüsnü Çöllü |
Ergün
Aydoğan |
Yaşar
Tüzün |
|
Antalya |
Balıkesir |
Bilecik |
Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kart çıkaran
kuruluşlarca ya da varlık yönetim şirketlerince kendisine ödeme
için ihtar çekilmiş, haklarında icra takibi
başlatılmış veya yürürlük tarihinden iki ay öncesinde
ödemesi gereken asgari tutarı ödemeyen veya eksik ödeyenler ya da
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; dikkatlice dinlerseniz size bir şey arz etmek
istiyorum.
Madem bir yasa
yapıyoruz, madem zor durumdaki insanların önünü açmak istiyoruz,
mademki bu insanların sorunlarını çözmek istiyoruz
Ancak,
aynı konularla yarın sabah karşı karşıya gelecek
insanlara da bugünden eğer biz önlemini alırsak yarın yine
bununla karşı karşıya
Burada
istediğimiz şey ne arkadaşlar: Bankalar son üç dört aydır
ihtarname çekmiyorlar arkadaşlar. Bunu açık ve net söylüyorum. Sadece
yasa tasarısı İhtarname çekilmiş veya takibe
geçilmiş
diyor. Burada dediğimiz şu, burada istediğimiz
şu arkadaşlar: Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren geriye dönük iki ay içinde asgari ödeme tutarını
ödeyemeyenler -çekmemiş ihtarnameyi, çekmek zorunda, çekmemiş- veya
asgari ödeyeceği ödeme tutarını eksik ödeyenleri de bu
yasanın içine koyalım, yarın gene karşımıza bir
grup insan aynı şekilde gelmesin. Yani dediğimiz bu kadar basit.
Gelin
Bilerek ihtarname çekmiyor arkadaşlar, çekmediler.
Yaklaşık beş aydır bu yasanın geleceği, geldi
gelecek şeklinde
Ben biliyorum, yaklaşık üç aydır hiçbir
ödemesini yapmayan insanlara ihtarname gelmedi, takibe geçmediler. Gelin,
şu önergeyi kabul edin. Yani biz bankaların aleyhine de bir şey
istemiyoruz. Yarın onlarla da gene aynı şekilde, aynı
şeye gelecek. Bu nedenle bu insanlar da borcunu ödesinler ama bu
yasanın içine sokalım.
Değerli
arkadaşlarım, yani sizden
Bu kadar basit bir önerge. Yani Hükûmetin
katılmamasını hakikaten garipsiyorum, Komisyonun
katılmamasını garipsiyorum çünkü dediğimiz şu:
Yarın önümüze gelecek insanları bugünden telafi edelim, bugünden bu
insanların sorununu yarın sorun yaratmadan çözelim. Bir kere de böyle
yapın arkadaşlar ya, bir kere de ya! Gene söylüyorum, ödemesini
yapamayan ama ihtarname yememiş ama takibe geçilmemiş -ödememiş,
ödeyememiş, üç aydır ödeyemiyor- bu insanın
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çekilmeyen ihtarname yokmuş, konuştuk
da.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır, ben size ispat edeyim. Çekmiyorlar,
doksan gündür Sayın BDDK Başkanım
Yasal süresi doksan gündür,
doksan gün içinde ihtarname çekmek zorunda yani son ödemesini
yapmadığı tarihten itibaren doksan gündür.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kasıtlı geciktirme yok yani.
Kasıtlı geciktirme yok, onu söylüyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, hayır, normalde, bu yasa çıkmasa,
bir ay sonra ödemeyene ertesi günü ihtarname dayıyorlar.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Üç ay dolsa da çekmiyorlar,
örneklemek mümkün.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ha, şimdi bu yasanın
çıkacağını bildiği için üç aydır ihtarname
çekilmiyor, bilerek çekilmiyor. Bu nedenle, bu yasa kapsamına daha az
insan girsin de yine eski faizlerden devam edelim diyor. Arkadaşlar,
burada, yarın bugünkü duruma düşecek insanların bugünden önüne
geçmek zorundayız. Yani burada yarın yine bu insanlar
Bu yasa
kapsamında bugün kim varsa yarın da onlar olacaktır. Hep
birlikte bugünden önlem alalım. Sadece bunu söylüyoruz arkadaşlar,
sizden istediğimiz bu, sizden ricamız bu. Meclis iradesine
sesleniyorum. Meclis iradesine, bilmiyorum, daha nasıl
açıklayabilirim. Yarın aynı duruma düşecek insanları
bugünden koruyup kollayalım arkadaşlar. Ben hepinizin vicdanında
destek vereceğinize inanıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı yasa tasarısının 2.
Maddesindeki Geçici-5. maddenin 1. paragrafının sonundaki ibarelerin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
Hüsnü
Çöllü (Antalya) ve arkadaşları
icra takibine
konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçlarını ve nispi kanunî
vekalet ücretinin % 25 de kabul edilen plan çerçevesinde ödeme hakkına
sahip olurlar. Ayrıca, bankalarca da, % 25 oranında vekalet ücreti
defaten ilgili avukata ödenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, değerli üyeler; önce
şunu söyleyeyim, biraz önce bir haber ajansımızdan bir haber
geçtiler, aynen şu ifade edildi: Meclis Genel Kurulunda kredi
kartlarından ücret alınmaması yönünde önerge kabul edildi.
dedi. Bu sadece -ben bizi izleyen herkese söylüyorum- yeni şekliyle,
yasadaki şekliyle ücret alınmayacak, eskiden nasıl uygulama
varsa sözleşmeden dolayı yine aynı şekilde bankalar kredi
kartlarından ücret alacaklar. Yani ücret alınmayacak diye kabul
edildi diye bir haber geçti, bu böyle değildir. Bunun gerçeği, eski
uygulama aynen devam edecek, 40 bin lira için, 50 bin lira için herkes mahkeme
kapılarına yine düşecek. Ben bunu bir kere söylemek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, peki, siz bankaların iş yerlerinden komisyon
aldığını biliyor musunuz? Yani, bir iş yerinde POS
cihazı hangi bankanın varsa o bankadaki slipler, o iş yerindeki
slipler bankaya gittiği zaman mutlaka bir komisyon alıyor,
müşteriden alıyor. Ya diyor ki Ben paranı bir ay sonra öderim
bu sliplerden dolayı. yahut Hemen ödersem ben binde 5 komisyon
alırım. Kesip alıyor. Yani, bir kere, sadece bir müşteri
Kredi kartı sahibinin dışında bankalar oradan da bir
komisyon alıyor. Bunu bilin arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
önergemiz ne? Burada, bir kere ben bir hukukçu değilim ama vicdanımda
bir hukukçunun
Yani avukatlarla ilgili bir kararın bir başka yasada
alınmasına vicdanım elvermiyor, bir. Burada dediğimiz,
tabii, müşterilere, yani kredi kartı müşterilerine ne kadar
indirim yapabilirsek hakikaten sonuna kadar varız ve önergedeki yüzde
75inin affedilip sadece yüzde 25lik ücreti vekâleti taksitlendirme süresi
kadar yani taksit kadar ödemesine hepimiz Evet. diyoruz. Ancak burada banka
alacağını alıyor, banka müşteriden parasını
tahsil ediyor ama lütfetsin o banka da avukatlık ücretinin en az
müşterinin verdiği kadar kısmını da -banka lütfetsin-
versin. Yani hepten bir mesleği
Vermişsin dosyaları,
yıllarca uğraşmış, aylarca
uğraşmış, aylarca bu
Takiptekiler için yani ihtarname
çekilmiş. Takibe geçmemişler için bir şey demiyorum ama belki
bir yıldır, belki iki yıldır o avukat
uğraşıyor arkadaşlar. Müşteriden tahsil ettiğimiz
miktar kadar da avukatın emeğine, avukatların emeğine
lütfetsin -banka alacağını tahsil ediyor- defaten, bir defada
banka ilgili avukata ücreti vekâleti ödesin arkadaşlar. Bu kadar
emeği de onların emeğini de yok etmeyelim.
Tamam,
müşteri lehine her türlü fedakârlığı yapalım. Zaten
dörtte 1i alınıyor ama bir dörtte 1 kadar da ilgili banka
-nasılsa parasını tahsil ediyor- avukatlık ücretini defaten
ödesin arkadaşlar. Yani burada bir Avukatlık Kanununa, bir ücreti
vekâlete bir başka kanunda müdahale edilmesini ben şahsen
hazmedemiyorum.
Benim kısaca
söyleyeceğim bu arkadaşlar. Yani ben hukukçu olmadığım
için çok kolay da bunu ifade edebiliyorum çünkü hukukçu değilim ama
onların da emeğine, avukatların da emeğine saygı duyan
bir insanım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 Sıra Sayılı Kanun Tasarısında yer alan Geçici
Madde 5in birinci fıkrasındaki kendisine ödeme için ihtar
çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış
ifadesinden hemen sonra gelmek üzere veya kredi kartı borcu bulunan
ifadesinin eklenmesi, ikinci fıkrasında yer alan 31/05/2009 tarihi
itibarıyla, kart hamiline ödenmesi için ihtar çekilen ifadesinden hemen
sonra gelmek üzere veya kredi kartı borcu bulunan ifadesinin eklenmesi
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 411
sıra sayılı banka kartları ve kredi kartları kanunu
üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün Genel Kurulda Komisyondan gelen kredi kartları
tasarısı üzerinde çalışma yürütüyoruz ve bir kanun
çıkaracağız. Peki, bugün, iktidarın oylarıyla, kredi
kartı asgari ödeme miktarını değiştirmedik, kredi
kartları faizini değiştirmedik. Şimdi, mevcut
verdiğimiz önerilerle, ihtar çekilmiş veya icra takibi
başlamış olan 800 bin kişi dışında, kredi
kartı borçlusu dışında, ödeme güçlüğü çeken,
yıllardır asgari ödemenin dışında borcunu ödeyemeyen
kredi kartı borçlusuyla ilgili bir düzenleme yapmıyoruz. Peki, o
zaman, daha önce Komisyonda, bugün de saatlerdir burada neyi
tartışıyoruz? Yani, şimdi, altı ay sonra, en geç
altı ay sonra, bugün, kendisine ihtar çekilmiş veya icra takibi
başlatılmış olan sayının 2 katı, belki 3
katı oranında takibe uğramış, icra
başlatılmış kredi kartı borçlusu sorunuyla
karşılaşacağımız bir sorunu
tartışıyoruz. Yani, altı ay sonra tekrar
karşılaşacağımız ve tekrar burada
konuşacağımız, tekrar sokakta her gün kredi kartı
borcunu ödeyemediği için icralık olan, intihara kalkışan,
aile faciası yaşayan vatandaşın sorununu tekrar burada tartışacaksak
biz bu yasaya neden bu kadar zaman harcıyoruz?
Şimdi, biraz
da halk veya belli kesimler yanıltılmak isteniyor. Burada iktidar
partisinin Sayın Hatibi şunu söylüyor, diyor ki: Kendisine ihtar
çekilmiş veya icra takibinde olan kredi kartları borçlusunun
oranı, genel kredi kartlarına göre yüzde 6dır.
Tamam, bu
doğru ama aylardır, yıllardır sadece asgari ödemesini
yapan, borçlarını yuvarlayan ve erteleyen milyonlarca insan var ve bu
oran, kredi kartlarıyla yapılan işlemler içinde ciddi bir
orandır. Bu yarın tekrar önümüze çıkacaktır.
Bizim
verdiğimiz önergede şu vardır: Biz Kendisine ihtar çekilene,
icra takibi başlatılana bu ödeme planını
çıkarıyorsak, borçlarını yapılandırıyorsak
sadece borcunun asgarisini ödeyen veya kendisine hâlâ ihtar çekilmemiş,
icra takibi başlatılmamış olan tüm kredi kartı borçlusunu,
zor durumda olan borçlusunu bu yasa tasarısının içine
alalım ve -tabii, daha önce verildi, kabul edilmedi önergeler- faiz
oranını düşürelim.
Faiz oranı
düşürülmedi, bari yarın tekrar
karşılaşacağımız sorunu bugün çözelim; insanlar
bu faiz oranlarıyla ve bu yasayla bir iki yıl sonra tekrar ödeme
güçlüğü çekecek ama en azından kısa bir süre için, bir iki
yıllığına da olsa bu sorunu çözelim diyoruz. İktidar
partisinin milletvekillerine de eğer siz altı ay sonra bu sorunu
tekrar burada tartışmak ve yaşamak istemiyorsanız bu
önergemize oy vermeniz gerekir diyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Karabaş, teşekkür ediyorum efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 2. Maddesinin Geçici madde 5te 1. cümlesinde
kendisine ödeme için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi
başlatılmış ibaresinden sonra gelmek üzere veya borcunun
asgari ödeme tutarını ödeyebilen veya bu kanun yürürlüğe
girdiği tarihe kadar gecikmiş borcunu yapılandırmış
ancak taksitlerini ödemekte sıkıntıya düşmüş
ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kulkuloğlu.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
geçtiğimiz günlerde yeni yatırım ve teşvik paketi
hakkında yapılan açıklamada, Sayın Başbakan G20
ülkeleri arasındaki mutabakata göre hükûmetlerin destekleyici müdahaleleri
olmaksızın dünya ekonomisinin kendi kendine bu krizden
çıkamayacağını, aksi durumda, krizden
çıkışın tahammül edilemeyecek kadar uzun zaman
alacağını açıklıyor. Yine, Bu mutabakata göre para
politikası önlemlerinin tek başına yeterli olamayacağı
açıkça ortaya çıkmıştır. diyor Sayın Başbakan.
Hükûmetler bu nedenlerle arka arkasına mali önlem paketleri devreye sokmak
zorunda kaldılar. diyor. Yine Sayın Başbakan
yaptığı açıklamada, IMFnin son tespitlerine göre
hükûmetlerin piyasalara olumlu destekleriyle 2009da küresel ekonominin yüzde
1,3 daralacağını, 2010 yılında ise daralmada
ılımlı da olsa bir toparlanma olabileceğini söylüyor. Yani,
hepimizin anlayacağı dil ile: 2010 yılı da nispeten
daralmanın azalacağı ama krizin kendisini hissederek
yaşanacağı yani düzelmenin ve iyileşmenin olmayacağı
bir yıl olacak. diyor.
İşte
buradan hareketle bugün yaptığımız bu düzenleme geçici bir
düzenlemedir. Kalıcı bir rahatlamayı getirmek için her türlü
teklif ve iş birliği AKP milletvekillerine önerilmiştir.
Kredi kartı
hamillerinin sorunlarını çözmek yerine bankalar lehine
getirdiğiniz bu tasarının Komisyona getirilişi gibi,
buradan, Genel Kuruldan geçirilişi de alelacele ve uzlaşma zemininden
âdeta kaçarak, önce Evet, uzlaştık. sonra Vazgeçtik. diyerek bir
samimiyetsizlik içerisindesiniz.
Sorunun enine
boyuna tartışılmasına fırsat vermiyorsunuz. Kanun
tasarısına, sorunun çözümüne başka başka bakış
açılarının, çözüm önerilerinin, muhalefetin
katkılarının sunulmasının hep önünü
tıkıyorsunuz. İşiniz gücünüz hülle.
Kredi kartı
kullanım bedelini yükseltmek yönünde tasarı getiriyorsunuz -bu
tasarıyı siz getirdiniz, biz getirmedik- sonra kendiniz önerge verip
eskiye dönüyorsunuz. Bu nedir biliyor musunuz? Ölümü gösteriyorsunuz, 44
milyonu sıtmaya razı ediyorsunuz. Yani 44 milyon insanı 40 lira
para için kırk kere mahkeme kapısına götüreceksiniz. Bütün
şu emeklere yazık. Gerçekten yazık.
Zaten bu
tasarıyı bankaların görüşlerini alarak bankaların
menfaatlerine düzenleyip getirirken tüketici örgütlerinin görüşünü almaya
hiç ihtiyaç duymadınız. Ne tüketici federasyonunun, derneklerinin ne
birliklerinin hiç birisinin görüşünü almadınız.
Bankaların
hepsi yedi yıldır ülkede kârlılıkta rekor seviyedeler.
Madem bankalar bu işletme giderlerini karşılamak üzere -ki
gerekçede öyle diyor- bu kart bedelinde ısrarlı, siz de ölümü
gösterip sıtmaya razı ettiniz, eskiye döndünüz, 40 milyonu yine, dava
etmezse, kart bedeli ödemek zorunda bıraktınız. O zaman gelin
hep beraber bir önerge daha verelim, Türk Ticaret Kanununun ilgili maddelerini
değiştirelim. Tüm ticarethane sahipleri işletmelerinin genel
giderlerini sattıkları ürünlerinin üzerine sabit bedel olarak
eklesin, üzerine kâr marjı tayin etsinler ya da üzerine başka
giderlerini eklesinler. Niye onları bu haktan mahrum
bırakıyorsunuz?
Bu tasarı
bugüne kadar bir vesileyle yüksek bedelle borcunu
yapılandırmışlar ile zorlanarak da olsa asgari ödeme
tutarını ödemeye çalışanların toplam borcunu
yapılandırma şansını bu saydığım
kişilere tanımıyor. Bu açıdan yetersizdir.
Söylediğimiz gibi, borcunun asgari tutarını zorlanarak da olsa
ödeyenlerle borcunu çekilen ihtar sonrası ya da başlatılan icra
takibi sonucu bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar bir
vesileyle yapılandırmış ancak taksitlerini ödemekte
zorlanan kart sahiplerinin bu kanunda getirilen kolaylıktan
faydalanmasını öneriyor önergemiz.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde grubum adına konuşurken de
söylemiştim: Türk Ceza Kanununda azmettirme suçu var, taammüden suç
işleme diye bir tanım var ve ceza var. Ne demek taammüd? Önceden
tasarlamak, bile bile yapmak, kastetmek. Yani şu anda biz bankalara
tüketiciyi taammüden azmettirme yetkisi veriyoruz bu yasayla. Çünkü bankalar
kart puan, para puan, nakit puan, mil puan, bonus vesaire gibi
değişik adlarla kart kullanımını özendirmekteler. Bir
sonraki alışverişinizde 200 TL ve üzeri tekstil alışverişi
yaparsanız size artı 4 taksit ve 50 para puan diyor. Bu,
insanın nefsini azdırmaz mı? Ya da Bir yılda
harcayacağınız para taahhüdünde bulunun, bugünden imzayı
atın, size bugünden kullanılmak üzere 250 lira bonus veriyoruz.
diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kulkuloğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Şimdi, bu kredi vermek
değil mi? Hani kredi kartı, ödeme aracıydı, kredi
aracı değildi?
İşte
bakın burada bankalar bu taammüden azmettirme suçunu işliyorlar. Türk
Ceza Kanununa göre tetiği çeken de azmettiren de aynı cezayı
alır. Biz burada tüketiciyi cezalandırıyoruz ama azmettirene,
özellikle de taammüden azmettirene hiç ceza vermiyoruz.
Türk Ticaret
Kanununda simsarlık suçtur. Bu aynı zamanda simsarlık
kapsamına da alınabilir.
Dolayısıyla,
burada ödeyemeyen vatandaş kadar bunu azmettiren bankalar da suçludur.
Gelin, bu önergemize evet diyerek kapsamı genişletelim ve çifte
standart oluşturmayalım, tüm yurttaşlarımıza bu kullanım
hakkını verelim bu önergedeki genişletmeyle.
Önergemize evet
oyu vereceğinizi ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 411 Sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının Çerçeve 2. maddesinin Geçici Madde-5in birinci
paragrafındaki birinci cümlesinde geçen
kendisine ödeme için ihtar
çekilmiş ve ikinci paragrafındaki birinci cümlesinde geçen
kart
hamiline ödenmesi için ihtar çekilen ibarelerinden sonra gelmek üzere veya
borcunun asgari ödeme tutarını ödeyen ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı ancak önemli ölçüde
vatandaşımızı ilgilendirdiğini düşündüğümüz
bu önergenin yüce Meclis tarafından takdir edileceğini umut ediyorum.
Sözlerime bu umutla başlıyorum.
Diğer
taraftan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezinin 25/5/2004 tarihinde
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına, Hazineden sorumlu
Devlet Bakanlığına, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Başkanlığına, Rekabet Kurumu Başkanlığına,
Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu
Başkanlığına ve Bankalar Birliği
Başkanlığına, kredi kartlarında kart faizlerinin
düşürülmesi ve yeni düzenlemenin gerektiğine ilişkin
yazısı; diğer yandan, yine Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
mensup Sayın Mehmet Serdaroğlunun 13/5/2008 tarihli, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna mensup Sayın Esfender Korkmazın 16/7/2008 tarihli,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekillerinden Reşat Doğru ve
arkadaşlarına ait 23/1/2009 tarihli, yine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuna mensup Yılmaz Tankut ve arkadaşlarına ait 20/02/2009
tarihli ve Cumhuriyet Halk Partisinden Ensar Öğütün 24/3/2009 tarihli ve
en son Sayın Esfender Korkmazın 20/4/2009 tarihli tekliflerinde bu
konunun önemli olduğu dile getirilmiş ve maalesef bir yılı
aşkın süreden sonra 16/6/2009 tarihinde Hükûmetimiz tarafından Komisyona
getirilmiş bu tasarıda, ilk önce dedik ki: Bunların hepsini
birlikte değerlendirecek bir alt komisyon kuralım. Acilen yasama
yılı bitmeden önce bunun çıkması gerektiği
düşüncesiyle bu teklifimiz kabul görmedi ve tasarı, bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinde tartışılan son hâline yani bu önümüze
gelen şekline gelmiş oldu.
Tasarı ne
getiriyor? Öncelikle vatandaşlarımızın bunu iyi
anlaması açısından, ben kendi adıma,
anladığım kadarıyla birkaç cümleyle özetlemek istiyorum.
Takibe düşmüş, temerrüde düşmüş yaklaşık 2
milyona yakın vatandaşın elindeki kredi kartı borcunu
tahsil edemeyen bankalar, çıkardığımız bu yasa
aracılığıyla bunu dayanak gösterip vatandaşı
avukatların pençesinde borcunu ödemeye mecbur edip bu borcu tahsil edecek.
Bu yasa tasarısı bu hâliyle bunu getiriyor.
Yapılandırıp bunun tahsilatını sağlayan bir yasa
tasarısıdır.
Biz de bu
önergede diyoruz ki: Geliniz, 9-10 milyona yakın olduğu ifade edilen
ve -sayın Komisyon üyelerimizin hepsine
dağıtıldığını düşündüğüm
Tüketiciler Birliğinin raporlarında ve yazılarında da var-
banka kredi kartı borçlarının asgari ödeme tutarlarını
düzenli olarak ödeyen vatandaşlarımızı da bu önerge
kapsamında bu çıkarılacak yapılandırmadan ve
kolaylıklardan yararlandıralım. Geliniz, bu masumane ve son
derece iyi niyetli, milyonlarca insanı yakından ilgilendiren
değişiklik önergesine evet deyiniz, bunu düzeltelim.
Hepiniz çok iyi
biliyorsunuz ve ulusal basına da yansıdı, medyada da hepimiz
yakından takip ettik. Asgari ödeme tutarını ödeyebilmek için
hanımının kolundaki bileziği, boynundaki kolyeyi,
kulağındaki küpeyi satıp bunu zamanında ödeyen, iş
yeri sahibi olup da altındaki ticari aracını satıp, çiftçi
olup da altındaki traktörünü satıp düzenli olarak borcunu ödeyen
vatandaşlarımızı bu yasayla cezalandırmayalım.
Onların da durumları zor, onların da
sıkıntıları var. Birçok insanı içine alacak bir
şekle dönüştürelim. Bu sayede nice ocakların söndüğünü
hepimiz biliyoruz, aile cinayetlerinin işlendiğini hepimiz medyadan,
basından izledik, gördük. Buna son vermek herkesi kucaklayacak bir yasayla
mümkün. İşte, önergemiz, daha çok kişinin bu
yapılandırmadan ve çıkarılacak kolaylıklardan
yararlanmasını sağlayacak bir önerge. Umarım birçok
insanı kapsayacak şekle gelmesiyle, Hükûmetimizin sadece
bankaların ya da Denetme Kurulu yetkililerinin önlerine sunduğu
tasarıyı desteklemekten değil,
vatandaşımızın da talepleri doğrultusunda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ALİM
IŞIK (Devamla)
iktidarıyla muhalefetiyle yüce Meclisin çok
değerli milletvekillerinin de katkısını alıp, bu
şekliyle daha olgunlaşmış bir tasarı şekline
dönüştürülmesi sağlanmış olsun.
Niye böyle
söylüyorum? Sanayi Komisyonunun değerli üyeleri çok yakından
bilirler, kanun tasarısıyla ilgili Hükûmetimizin görüşünü
sorduğumuz ekonomiden sorumlu Sayın Bakanımız,
görüşünü, Bankalar Birliğinin açıklamasından sonra beyan
edebilmiştir ve Komisyonun takdirine sunmuştur. Bu, bu Meclis için
çok önemlidir. Geliniz, yüce Meclisin iradesini ve milletin iradesini burada hep
beraber kabul edelim ve bunun herkesin yararlanacağı bir tasarı
şekline dönüşmesini sağlayalım.
Önergemizin
kabulü yönünde oy kullanacağınızı da şimdiden tahmin
ettiğimi söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı yasa tasarısının 2.
maddesindeki Geçici 5. maddesinde belirlenen faiz oranlarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve 31/5/2009
tarihinin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ergün
Aydoğan (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; burada çok yararlı
olduğuna inandığımız önergelerin hızla reddedildiğini
görüyoruz.
Şimdi, bu
önergemizde ne öneriyoruz? Diyoruz ki: Altı aylık vade için
-Komisyondan geçen raporun- 1,04ün 0,80 olmasını, on iki aylık
vadenin 1,08den 0,85 olmasını, yirmi dört aylık vadenin
1,18den 0,90 olmasını, otuz altı aylık vadenin 1,26 olan
oranının 1e indirilmesini öneriyoruz.
Peki, bu
önerimizde, yani sizlerin bugüne kadar çok savunduğunuz, sürekli
söylediğiniz fakir fukara, garip gurebanın zararına bir
düzenleme mi talep ediyoruz?
Değerli
milletvekilleri, bugüne kadar hep fakir fukara, garip gureba söylemleriyle
geldik. Bu sorunu niye yaşıyoruz? Beş yıldan beri
Ekonomide çağ atladık, Avrupa'nın 17nci ekonomisi olduk,
kişi başı millî gelir 10 bin dolar oldu. demedik mi? Bu
insanlar sizlere güvendi, harcama yaptı, kredi kartı kullandı ve
şimdi ödeyemez noktaya geldi. Başbakana göre kötü niyette olan ama
bir taraftan baktığımızda ödenemez faizler nedeniyle
bankaların kâr rekorları kırdığı, bizlerin de
sizi savunduğu
Bu ülkenin fakir fukarası, garip
gurebasının yaşayabilmesi, kullandığı kredi kartlarını
ödeyebilmesini istiyoruz, isteğimiz bu.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; eğer bu olmazsa ne olur?
Biraz önce söylediğimiz gibi sürekli bu düzenlemeleri yaparız. Biraz
önceki konuşmamda ifade ettim, iyi niyetli bir tüketici borcunu ödemek
için bankaya gittiğinde, taksitlendirme talebinde bulunduğunda
bankanın bunu yapmadığını ve ertelediğini, 7 bin
lira olan kredi kartı borcunun erteleme sonrasında 17.820 lira
olduğunu biraz önce söyledim, faizin yüzde 68 olduğunu ifade ettim.
Biraz önce Mevlüt arkadaşımız da söyledi, vekâlet ücreti,
bakın, 1.514 lira.
Değerli
milletvekilleri, sizlerin de birlikte olduğunuz, politika
yaptığınız bölgelerinizdeki insanların hepsi
bankacılık sektöründe değil herhâlde, hepsi çok zengin insanlar
değil, mutlaka kredi kartı borcunu ödeyemeyen, ödeme güçlüğü
yaşayan çok sayıda çevrenizde insanlar vardır, niye bu
muhalefetin toplumun yararına olan önerilerini her defasında
reddediyorsunuz, gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, toplam kredi kartı kullanımı 43 milyon 780 bin.
25 milyon kredi kartı şu anda sorunlu hâle gelmiş. 15 milyon
kişi kredi kartı kullanıyor, 2 milyon 170 bin kişi kredi
kartı ve tüketici kredisi borcunu ödeyemiyor. Buradan da şunu
anlıyoruz, gerçekten millî gelirin 10 bin dolar olduğunu, ekonominin
çok iyi olduğunu ama bu insanların iyi niyetli
olmadığını anlıyoruz ve 874 bin kişi de kredi
kartı borcunu ödeyemiyor değerli arkadaşlar. 650 bin kişi
de 1.000 TLnin altını ödeyemiyor. Üçte 1i asgarisini, üçte 2si
tamamını ödüyor. Yani bu ödeyemeyenlerin, ödeme güçlüğü
çekenlerin hepsini kötü niyetli sayamayız.
Biraz önce bir
değerli iktidar partisi milletvekili arkadaşımız
vatandaşı kötü niyetli olmakla ilgili kredi kartı kullanarak
altın aldığını ve bunu nakde dönüştürdüğünü söyledi.
Bunun Komisyonda da doğru olmadığını ifade ettim.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu doğru değil.
Gerçekten, kredi kartıyla altın alan veya nakit para kullanan
insanlar çok zeki olduklarından, aldıkları altını
zararına satmaları sonrasında kâr edeceklerinden değil,
mecburiyetten
Sarrafa gidip kredi kartıyla aldıkları
altını yan taraftaki sarrafa zararına bozduruyorlar,
mecburiyetten bozduruyorlar. Lütfen bunu bilelim.
Burada,
baktığımızda, kredi kartı borçlarının son
dönemde arttığını görüyoruz ve Sayın Bakan, ekonomiden
sorumlu Devlet Bakanı Kredi faizlerinin yüksek olmasının nedeni
caydırıcılığındandır. diyor, yani Kredi
kartı kullanmayın, kullanmamanız gerekir. diyor, Gidin,
ihtiyaç kredisi kullanın. diyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Peki, bu kadar yüksek oranda kredi kartı
kullanıcıları gerçekten gerçekleri göremiyor mu, ihtiyaç kredisi
ile kredi kartı faizleri arasındaki farkı bilemiyorlar mı?
Bunlar, mecburiyetten bunu yapmak zorundalar, mecburiyetten bu noktaya
geliyorlar. Sizlere inandıkları için bu noktaya geldiler çünkü yedi
yıldan beri ekonomide çağ atladığımızı,
kişi başına millî gelirin 10 bin dolar olduğunu, kart
kullanılması gerektiğini
Tüketimi teşvik ettiğimiz
için bu insanlar sizlere güvendi ve bugün bu mağduriyeti
yaşıyor. Biraz önce de söyledim, eğer bu tedbirler
alınmazsa, önlemler alınmazsa iki yıl, üç yıl sonra
aynı sorunları tekrar yaşayacağız, tekrar bu
düzenlemeyi yapmak zorunda kalacağız.
Yine sıkça
söylenen kredi kartının bir kredi kartı olmadığı,
bir ödeme aracı olduğu çok da doğru değil değerli
arkadaşlar. Bir çek yazdığınızda, bankada paranız
yoksa banka bunu ödemiyor ama kredi kartı
kullandığınızda, harcamayı
yaptığınızda hesabınızda para olmasa bile banka
sizin adınıza bunu ödüyor. Bunu sadece bir ödeme aracı olarak
görmek çok da doğru değildir değerli arkadaşlar.
Bu fakir
fukaranın, garip gurebanın, kredi kartı borcunu ödeyemeyen iyi
niyetli -kötü niyetli demiyoruz, biz iyi niyetli olduğuna inanıyoruz-
tüketicilerin mağduriyetinin giderilmesi adına önergemizin
desteklenmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının Çerçeve 2. maddesinin Geçici Madde 5in birinci ve
ikinci paragraflarında geçen 31/5/2009 tarihi itibariyle ibarelerinin
30/6/2009 tarihi itibariyle şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Cemaleddin
Uslu (Edirne) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 411 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesiyle ilgili söz aldım. Sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Böyle bir
düzenleme, yaşadığımız ekonomik krizde çok önemli hâle
gelmektedir. Toplumda sosyal patlamaya sebep olacak kredi kartlarıyla
ilgili gelişmelerin bir an önce çözüme kavuşturulması için bu
kanun tasarısının doğru bir şekilde
yasalaşması gerekmektedir.
Türkiyede kredi
kartı sayısı 44 milyona ulaştı. Bunun yarısı
aktif durumda. Vatandaşımızda en az 2 ve daha fazla kredi
kartı bulunmakta. Yılda 250 milyar TL işlem hacmi
yaratılıyor.
Bir ülkede kredi
kartı kullanımının yaygınlaşması çok
önemlidir değerli milletvekilleri. Özellikle küçük harcamalarda dahi kart
kullanımı teşvik edilmelidir. Zira bu sayede kayıt
dışı işlemler ortadan kalkacaktır. Ancak kredi kartının
doğru kullanımı da sağlanmalıdır. Yani kredi
kartı, nakit kullanım ve ödeme aracı olmalıdır,
borçlanma aracı olarak kullanıldığında sorun
yaşanmaktadır. Nitekim içerisinde bulunduğumuz şartlar,
özellikle işsizlikle ilgili sorunlar ve küresel krizin etkisiyle bu
sorunlar daha da artmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla ilgili gerek Komisyon
çalışmaları gerekse Genel Kuruldaki bu çalışmalar
biraz aciliyetine binaen hemen Genel Kurula geldi. Bir değerli sayın
milletvekilimiz, özellikle özverili bir çalışmayla bu
tasarının Genel Kurula indirilmesinin Hükûmetin de çok önem
verdiği anlamına geldiğini ifade etti. Aslında bir yıl
öncesinden beri bu dört değişik milletvekili grubu tarafından
banka kartlarıyla ilgili yasa teklifi verilmesine rağmen, bu teklif
bu defa Hükûmet teklifi olarak şimdi gündeme gelmekte, dolayısıyla
bu sürede bu sorunlar biraz daha artmış bulunmaktadır.
Bakınız,
Mayıs 2009 sonu itibarıyla takipteki kredi kartı alacakları
tutarı 3,4 milyar TLye yükselmiştir. Bu gerçekten ciddi bir
sorundur. İşte bu yasa vatandaşımızın
sıkıntılarını çözecek bir yasa olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, tasarı Komisyonda görüşüldükten sonra bir gazetenin
yazdıkları şu şekilde: Kredi kartlarıyla ilgili yasal
düzenleme Mecliste kabul edildi. Milletvekillerinin iktidar-muhalefet
ayrımı gözetmeksizin kart ücretinin kaldırılması
yönünde oy kullanmasına rağmen Bankalar Birliğinin
karşı görüşü yasal düzenlemede etkili oldu. Kart ücretleri
kaldırılmadı, asgari ücrete ise sınırlama getirildi.
Bu yasa bankalar için mi yoksa vatandaşlar için mi
çıkarılmaktadır? Bunu bilgilerinize sunuyorum. Doğrusu,
Bankalar Birliğinin bu yasal düzenlemede etkili olduğu da
muhakkaktır. Kredi kartı borçlularına ödeme
kolaylığı gerekçesiyle bankaların 3,4 milyar TLye varan
alacaklarının ek faizle tahsili sağlanmış
olacaktır.
Bir diğer
husus da kredi kartı kullanımından kaynaklanan sorunu belli
dönemlerde içinden çıkılmaz hâle getiren yüksek kredi kartı
faizidir. Bu da haksız bir uygulamadır. Sayın Bakan, Komisyon
çalışmalarında bu hususu Caydırıcı olması
özelliği sebebiyle faiz her ülkede yüksektir. sözleriyle
açıklamıştır. Ancak, bankalar kredi kartından akdi
faiz olarak yüzde 40 ila 50 seviyelerinde, gecikme faizi olarak da yüzde 60
seviyesinde faiz alıyorlar. Bu faizleri Merkez Bankası tayin ediyor.
Bankaların kârlılık oranı yüzde 400e kadar
çıkıyor. Bu durum piyasa düzenlemesine aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı kapsamına tüketici kredisi borçluları
alınmamıştır. Ekonomik kriz nedeniyle işini kaybeden,
maaşını düzenli alamayan, iş bulamayan, iş yerini
kapatan ve sayıları 800 bini bulan tüketicilerin bankalara olan
bireysel kredi borçları da yeniden
yapılandırılmalıdır. Zira, bu
vatandaşlarımızın da durumları kredi kartı
borçluları kadar vahimdir. Zaman zaman bazı gazetelerde ve
İnternet sayfalarında Faizden kurtulun, kredi kartı
borçlarınızı taksitlendirmek için bizi arayın. veya
Yüksek faiz ödemeye son. Kart borcunuzu hemen kapatalım. gibi ilanlar
gözünüze çarpmıştır. Bu, vatandaşımızın
düştüğü durumu, acı tabloyu göstermektedir,
vatandaşımızın tefecinin eline düştüğünü göstermektedir.
Teknolojinin bütün imkân ve kolaylıklarını kullanmak,
gelişmiş ve müreffeh bir toplumun birer ferdi olmak hepimizin
arzusudur. Bunu gerçekleştirecek olan da, muhakkak ki
işbaşındaki Hükûmettir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uslu.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla mevcut düzenleme 31/5/2009 tarihini
hedeflemektedir. Hâlbuki son bir ay içerisinde kredi kartı
borçlarını ödemede zora düşmüş olan vatandaşlarımızın
kanunla sağlanacak yapılandırma avantajlarından
yararlandırılması da önemlidir. Bu yüzden önergemizin kabul
edilmesi, bu durumda olan vatandaşlarımıza imkân
sağlayacaktır.
Önergemizi
bilgilerinize sunuyorum, sizleri tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeye bağlı
geçici madde 6yı okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 6- Kart çıkaran kuruluşlar, bu Kanunun yayımı
tarihinden önce kredi kartı verdikleri kart hamilini, kredi kartı
kullanımına ilişkin düzenlenen sözleşmelerde hüküm
bulunmasa dahi, Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca talep edilebilecek yıllık kredi kartı
kullanım bedelini ve bu tutarın yılda bir kez ya da taksitler
halinde tahsil edileceğine ilişkin yazılı olarak ya da
Kanunun 10 uncu maddesinde belirlenen usul ve esaslara göre hesap özetinin bildirilmesinde
uyguladıkları yollar ile bilgilendirirler. Bilgilendirme tarihinden
itibaren 30 gün içerisinde itirazda bulunulmaması halinde kart
kullanım bedelini bilgilendirilen tahsilat şekline uygun olarak
tahsil etmeye hak kazanırlar. Bu süre içerisinde itiraz edilmesi halinde
kart hamili 90 gün içerisinde kart borcunu ödeyerek sözleşmeyi feshetmek
hakkına sahiptir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Dört adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 Sıra Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının Çerçeve 2. maddesinin Geçici Madde-6nın
birinci cümlesinde geçen talep edilebilecek yıllık kredi kartı
kullanım bedelini ve bu tutarın yılda bir kez ya da taksitler
halinde ibaresinin talep edilebilecek üç yıllık kredi kartı
kullanım bedelini ve bu tutarın kart tesliminde peşin olarak
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Tankut |
Cemaleddin Uslu |
Prof. Dr. Alim
Işık |
|
|
Adana |
Edirne |
Kütahya |
|
Mehmet
Serdaroğlu |
|
Hüseyin
Yıldız |
|
Kastamonu |
|
Antalya |
BAŞKAN
Okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
411 sıra
sayılı kanun tasarısının 2nci maddesiyle 5464
sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 6nın madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Elitaş |
Hakkı Suha
Okay |
Oktay Vural |
|
Kayseri |
Ankara |
İzmir |
|
Alim
Işık |
Nezir
Karabaş |
Bekir
Bozdağ |
|
Kütahya |
Bitlis |
Yozgat |
|
Nurettin
Canikli |
|
Ahmet Yeni |
|
Giresun |
|
Samsun |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 411 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısında yer alan GEÇİCİ MADDE 6nın tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Sevahir
Bayındır |
Nezir
Karabaş |
|
Şırnak |
Şırnak |
Bitlis |
|
Hamit Geylani |
|
Osman Özçelik |
|
Hakkari |
|
Siirt |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı yasa
tasarısının 2. maddesiyle 5464 sayılı Kanuna eklenen
geçici madde 6nın tasarı metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Yaşar
Tüzün |
Tayfur Süner |
|
Malatya |
Bilecik |
Antalya |
|
Ergün
Aydoğan |
Atila Emek |
Hüsnü Çöllü |
|
Balıkesir |
Antalya |
Antalya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe: Geriye
dönük uygulamanın olmayacağı nedeniyle.
Gerekçe: Kredi
kartı kullanım ücreti alınmasının kabul edilebilir
yanı yoktur. Birinci madde için verilen önerge gerekçesi dikkate
alınarak bu maddenin tasarıdan çıkarılması
gerekmektedir.
Gerekçe: Geçici
madde 6nın metinden çıkarılması amacıyla işbu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeleri birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmiştir.
Böylece,
diğer, bir önceki önergeyi işleme koyma imkânı
kalmadığından bu önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Geçici 6ncı
madde tasarı metninden çıkarılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin iki
önerge vardır.
İlk önergeyi
okutuyorum:
T. B. M. M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa tasarısının 3. maddesindeki Geçici 6. maddeden sonra
gelmek üzere Geçici 7. madde ilave edilerek 5464 sayılı yasaya
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Esfender
Korkmaz |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Rasim
Çakır |
|
İstanbul |
Malatya |
Edirne |
|
Tayfur Süner |
Ramazan Kerim Özkan |
Şevket Köse |
|
Antalya |
Burdur |
Adıyaman |
Geçici Madde 7:
30.6.2012 tarihine kadar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, azami akdi ve
gecikme faiz oranlarını tespit etmeye yetkilidir. Ancak
belirleyeceği Akdi faiz oranları Hazine bonosu faizlerinin 2,5 katını
gecikme faiz oranları ise akdi faiz oranının % 20 sinden fazla
olamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Çakır, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz kanunla ilgili önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle ifade
etmemiz gerekir ki bugün ülkemizde yaşadığımız
ekonomik kriz maalesef Sayın Başbakanın tespit ettiği,
söylemeye çalıştığı şekilde teğet geçmiyor.
Tam tersine toplumun en alt kesimlerinden, köylüden, işçiden, emekçiden,
memurdan, emekliden, insanların yaşam standardını
düşürerek, insanları yoksulluğa iterek, insanları ekonomik
anlamda yok olma noktasına götürecek bir biçimde gelişiyor. Bu süreç
içerisinde, hepinizin bildiği gibi, süreci en kârlı atlatan sektör de
banka sektörümüz. Bugüne kadar 22nci Dönemde ve 23üncü Dönemde bu
Parlamentoda gerek çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borçlarını
yeniden yapılandırmaya yönelik bir kanun teklifi çıkardık
gerekse çiftçilerin yine Tarım Krediye olan borçlarının yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili bir kanun çıkardık
gerekse BAĞ-KUR ve SSK borçlarının yeniden
yapılandırılmasına yönelik kanunlar çıkardık.
Ama, değerli arkadaşlarım, çıkardığımız
bu kanunların hepsinde bir tek ortak özellik var, o da şu: Ödeme
zorluğu içerisine düşmüş olan
vatandaşlarımızın ödemelerini kolaylaştırmaya
çalışmak, ama ödemelerini düzenli yapan, uygun yapan
vatandaşlarımızı da bu tür kanunlardan
yararlandırmamak. Böyle bir ortak özelliği var değerli arkadaşlarım.
Şimdi 875
bin deniliyor, kredi kartından takipte olan insan sayısı. Ben
inanıyorum ki, bu 875 bin rakamı aysbergin suyun üzerinde görünen
kısmıdır. Şu an bütün olanaklarını zorlayarak
takibe düşmemeye gayret eden ama böyle giderse çok yakın bir gelecekte
takiplere düşecek olan milyonlarca kredi kartı sahibi var ülkemizde.
Bunu görmek mecburiyetindeyiz. Eğer sadece bu 875 bin takipteki alacakla
ilgili bir düzenlemeyi burada hep beraber kabul edersek, bu, Türkiyede,
ekonomik kriz yaşayan Türkiyede toplumun, halkın,
vatandaşlarımızın sorunlarını çözmeye yönelik bir
kanun olmaz. Tam tersi, alacaklarını tahsil etmekte ürken, korkan,
çekinen bankaların tahsildarı durumuna düşeriz Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak ve hep beraber yaşayıp göreceğiz, bu kanun
çıktıktan sonra, önümüzdeki bir yıllık, iki
yıllık süreçte birçok 875 bin kredi kartı mağdurları
olacak bu ülkede.
O bakımdan,
değerli arkadaşlarım, az önce Sayın Bakana sordum, sizler
de duydunuz. Bugün gayrimenkulünü satarak, bugün arabasını satarak,
bugün hanımının bileziklerini satarak takibe düşmeyeyim
diye mücadele eden vatandaşlarımızın da eğer
isterlerse, eğer arzu ederlerse böyle bir borcun yeniden
yapılandırılması hakkından yararlanmaları
gerekir. Eğer bu kanunu bu düzeyde, bu kapsamda düşünür ve yaparsak,
işte o zaman krize karşı halkı koruyan, toplumu koruyan bir
kanun yapmış oluruz ama mevcut biçimiyle bu kanunun geçmesine evet
dersek, bu, krizde olan ülkemizde vatandaşlarımızın krizi aşma
noktasında vatandaşlarımıza bir destek, bir nefes alma
kapısı olmaktan çıkar, tamamen, bankaların ürktükleri,
korktukları, tahsil etmede zorlandıkları paraların
tahsilini kolaylaştırmaya yönelik bir kanun hâline gelir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Ben, yüce Meclisin bütün milletvekillerinin, milletin
oylarıyla seçilmiş bütün milletvekillerinin bu
anlayışı, benim ifade etmeye çalıştığım
anlayışı kabul edeceklerine inanıyorum. Bu krizden
çıkış noktası olarak herkesin elini taşın
altına sokması gerektiğini hepimiz artık biliyor
olmamız gerekir ve bu noktada da en fazla bankaların, yüzde 50den
fazlasını yabancı sermaye ele geçirmiş noktada olan
bankaların bu krizden Türkiyenin en zararsız bir biçimde
çıkması için elini taşın altına sokmaları
gerektiğine inanıyorum.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 411 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 3. Maddesinin Geçici 6. maddesinden sonra gelmek
üzere Geçici 7. madde olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Dr. Mehmet
Şevki Kulkuloğlu |
Nesrin Baytok |
Ergün
Aydoğan |
|
Kayseri |
Ankara |
Balıkesir |
|
Gökhan Durgun |
Tayfur Süner |
Şevket
Köse |
|
Hatay |
Antalya |
Adıyaman |
Geçici madde 7-
Kart çıkaran kuruluşlar kart hamillerinden kredi kartı
sözleşmesinde bulunan faizler dışında herhangi bir isim
altında ödemede bulunmasını talep edemezler. Kart çıkaran
kuruluşlar, kart hamillerini verdikleri kart üzerinden harcama yapmaya
zorlayan, özendiren faaliyetlerde bulunamazlar.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Baytok, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
NESRİN
BAYTOK (Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir
düzenlemeyi konuşuyoruz, kredi kartı mağdurlarının
sorunlarını çözmek üzere önümüze gelmiş bir yasal düzenleme ama
baktığımız zaman, bunun, kredi kartı
mağdurlarının sorunlarını çözmek yerine
bankaların tahsilat sorununu çözmeye yönelik bir düzenleme olduğunu
görüyoruz. Üzülerek tespit ediyorum bunu.
Öncelikle bir
düzeltmeyi, basına yansımış, Türkiyenin
kulağının burada, Meclis çalışmalarında
olduğu bir noktada bir düzeltmeyi hemen dikkatlere sunalım. Biraz
önce Sayın Mevlüt Aslanoğlu da buradan bu düzeltmeyi yaptı.
Basına yansıyan haberlerde artık kredi kartlarından para
alınmayacağını, bir bedel tahsil edilmeyeceğini
duyuruyor bir müjde olarak basın kuruluşlarımız, medya
kuruluşlarımız. Ancak bu doğru değil. Sadece eski
sistem devam edecek, tekrar bu konudaki ihtilaflar sürecek, yeni bir düzenleme
arayışından vazgeçilmiştir, yeni bir bedel almayı
garanti altına alan uygulamadan vazgeçilmiştir ama eski usul devam edecektir.
Bizim önergemiz de zaten bununla ilgilidir.
Sayın
milletvekilleri, bankalar kredi kartlarını her türlü özendirici
reklamlarla, her türlü kullanmaya teşvik edici reklamlarla, uygulamalarla
vatandaşlar üzerinde bir etki yaratmakta ve kredi kartı mağdurlarının
artmasına da neden olan bir başka hususu oluşturmaktadır bu
uygulama.
Kart bedeli
adı altında alınan ücretten vazgeçilmelidir. Bu önergede biz
bunu dile getiriyoruz. Kart bedeli alınmayarak bunun hukuki düzenlemesi de
sağlanmış olmalıdır, aksi takdirde bu konudaki
ihtilaflar devam edecek, hukuk karşısında bir düzenleme, bir
eksiklik var olmaya devam edecektir. Ayrıca, zaten üzerinden çok yüksek
oranlarda kâr elde edilen böyle bir konuda bir bedel alınması da ne
akla ne vicdana sığmamaktadır. Adında adalet olan bir
partiden de, bir iktidar partisinden de, gerçekten halkı düşünüyorsa
eğer bu uygulamayı güvence altına alacak, bedel
tahsilatını engelleyecek bir düzenlemeye geçmesi beklenir.
Sayın
milletvekilleri, bakın, daha önce Sayın Esfender Korkmazın
vermiş olduğu bu konuda bir düzenleme yapılsın
şeklindeki kanun teklifi sırasında da belirtmiştim.
Türkiyede yedi yıl önce vatandaşların borçluluk düzeyiyle bugün
içine girdikleri borçluluk düzeyi Türkiye Cumhuriyetinin borçluluk düzeyinden
hiç farklı değil. Yedi yıl önce 64 dolar idi kişi
başına borçluluk ama bugün bu rakam 971 dolara
çıkmıştır sayın milletvekilleri. Eğer bu
borçlardan konut ve otomobil kredilerini çıkarırsak mal edinimi söz
konusu olacağı için, 53 dolardan bu rakamın 605 dolara
çıkmış olduğunu görüyoruz. Yani yedi yıl önce 53 dolar
kişi başına borçlu olan Türk halkı, bugün 605 dolar
borçludur.
Yani, diğer
bir deyişle, bugün kredi kartı düzenlemesi adı altında
getirdiğiniz bu düzenleme de, az önce söylediğim gibi sorunu çözmeyip
bankaların tahsilat sorununu çözmeye dönük bir düzenlemeye
dönüştürmüş olduğunuz buradan da anlaşılıyor. Bu
borçluluk oranlarıyla çok yakında temerrüde düşecek,
ödeyemeyecek vatandaşların sayısı, o 44 milyona yakın
kredi kartı sahibi arasında hızla yükselecektir. Hızla
önümüzdeki günlerde yeni bir düzenleme ihtiyacını daha Meclis olarak
hissedeceğiz, çünkü bu getirilen çalışma sorunu çözmemektedir.
Gelin,
değerli arkadaşlar, bu sorunu kökten çözecek bir yaklaşıma
yönelelim. Yani kredi kartlarında kartını iade edip kapatmak
isteyen bir vatandaş, borçlarını belli bir faiz
uygulamasıyla, belli bir taksitlendirmeyle de ödeyebilsin. Böyle bir
düzenlemeyi de bu çalışmaya ekleyelim. Yoksa bu çalışma
sadece bankalara yönelik tahsilat çalışması olacaktır. Hepinizin
bu noktada dikkatini çekiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Baytok, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi geçici 5inci maddenin bağlı olduğu
çerçeve 2nci maddeyi, maddeler ibaresini madde olarak düzelterek
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
3üncü madde olarak okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Soru için sisteme girmiştik Sayın Başkan
BAŞKAN Bu
defada kullandırayım soru hakkınızı.
Madde 5i madde 4
olarak okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Uslu,
buyurun efendim.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
1inci madde yürürlükten kaldırıldığına göre bankalar
yıllık aidatı ne şekilde alacaklar veya almayacaklar? Bu
konuda bilgi almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bu kanun bu hâliyle yürürlüğe girdikten sonra kredi kartı
mağdurlarına ne tür bir avantaj sağlıyor, sorun
çözülmüş müdür? Net soruyorum, yani kredi kartı mağdurları
acaba bu kanunun yürürlüğe girmesiyle bu mağduriyetten kurtulabilecek
midir?
İki:
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının Hükûmet görüşünü, Bankalar
Birliği Genel Sekreterinin açıklamasından sonra beyan etmesini
nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tasarıyı Bankalar
Birliği mi hazırlamıştır? Lütfen net cevap bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ülkemizdeki bankaların yüzde 45inin yabancı sermayeye ait
olduğu bilinmektedir. Borçları nedeniyle 875 bin kişinin
ödemelerine kolaylık tanınacaktır bu yasayla. Sayısal
olarak ne kadarı yabancı sermayeye aittir, rakamsal olarak ne
kadarı yabancı sermayeye aittir bu kolaylığın?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Serdaroğlu
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, az önce Genel Kurulda bir konuşma yaptım, bankalarla
ilgili de çok ciddi ifadeler kullandım. Şimdi, İzmirden
aldığım bir mektubun bir paragrafını sizlerle
paylaşmak istiyorum ve konuşmamdaki ifadelerin az bile olduğunu
tekrarlamak istiyorum. Bankalar, esnaf ve iş yerlerine verdiği POS
tabir edilen makinelerden kredi kartı işlemlerinden binde 2,5 ile 3,5
arasında komisyon almaktadırlar. Bunun dışında ayda
2.500 TLden az işlem yapan esnafın hesabından 25 TL POS
işletim ücreti adı altında ikinci bir ücret
alınmaktadır. Bu şekilde bir koyundan iki post
çıkarılmaya çalışılmaktadır. Zaten binbir
sıkıntıyla geçinmeye çalışan küçük esnafın
sırtından kazanç sağlamaya devam edilmesi de ayrıca
düşünülmesi gereken önemli bir sorundur. Komisyon alındığına
göre POS kullanım ücreti haksız bir kazanç olmuyor mu? Bu
haksızlığa da lütfen siz dur deyiniz çünkü bizim dur dememiz
pek mümkün gözükmüyor. diyor. Bu konu hakkında düşüncenizi alabilir
miyim?
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Nalcı
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, ben ilgili
bakana sormak isterdim. Bu kredi kartının çevreyle pek şeyi yok.
Tabii, Sayın Bakan da ona göre cevap verecek.
Sayın
Bakanım, yine de soruyorum: Bu kanun acaba vatandaşlar için mi
çıkartıldı, bankaların tahsil edemedikleri paraları
tahsil etmek için mi çıkartıldı? Çünkü burada
baktığımız zaman sadece ve sadece tahsil edilemeyen
borçlarla ilgili yapılandırma var ama zamanında asgari
tutarları veren, kredi kartı borcu birikmiş olan ve çok yüksek
faize maruz olan kişilerle ilgili herhangi bir uygulama yok. Ben net
olarak şunu öğrenmek istiyorum: Vatandaş için mi
çıktı, bankalar için mi çıktı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu düzenlemeyle iyi niyetli kredi kartı mağdurlarının
mağduriyetinin giderilmeyeceğini anlıyoruz. Biraz önce
söylediğim bu 17 bin lira borcu olan kredi kartı ödeme zorluğuna
düşmüş bu kredi kartı -bize göre- mağduru ne kadar ödeyecek
ve burada uygulanacak olan faiz nedir? Yani bizi izleyen kredi kartında
ödeme sorunu yaşayan yurttaşlarımızın biriken
borçlarında uygulanacak olan faiz nedir, onu çok açık biçimde
söylerseniz dinleyenleri aydınlatmış oluruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Efendim, tabii ki
yıllık aidatlar sözleşmelerde belirtilen şekilde ödenecek.
Biliyorsunuz 1inci madde Meclisin iradesiyle kaldırıldı.
Dolayısıyla, eski kanundaki esaslar geçerli olacak.
Tabii, Sayın
Işıkın da bahsettiği, özellikle bu meseleyi büyük ölçüde
çözüyor tabii. Tamamen çözmeyebilir ama stokta bekleyen, yani bütün kredi
borçları meselesini çözüyor ama gelecekteki borçların meselesini
çözer mi? Gelecek için bunu söylemek mümkün değil ama bundan sonra, tahmin
ediyorum, müracaat edenler için problem çözülecek ama artık daha ilerideki
birtakım ödeme güçlüğü çekenler için şimdiden böyle bir çözüm
söz konusu değil.
Şimdi,
Sayın Yıldızın bahsettiği, yüzde 43ü bankaların
yabancı sermaye. Ancak, tabii, bunun, bu kredi
mağdurlarının yüzde kaçı bu bankalara ait, onu şu anda
söylemek mümkün değil ama bunu yazılı olarak tespit etmeye
çalışıp cevaplandırmaya çalışalım.
Sayın
Serdaroğlunun bahsettiği, POSlardan bankalar hakikaten iyi ücret
alıyor. Binde 2,5 ile 3,5 arasında, bir de ayda belli bir miktar
bedel alıyorlar. Onu ilgili mercilere ileteceğiz. Bununla ilgili ne
gibi çözüm olabilir? Tabii, şu anda benim bu konuda söyleyeceğim bir
şey yok. Onu belki BDDK vasıtasıyla bankaları ikaz ederek
çözmek mümkün olabilir mi? Onu yazılı olarak size
cevaplandıracağız efendim.
Şimdi,
Sayın Nalcının söylediği husus da
Tabii, tahsil
edilemeyen... Bundan kim istifade etti? şeklinde özetle sorusu var.
Tabii, bunda kredi kartı borcunu ödeyemeyen vatandaşlar için iyi bir
yapılandırma getirildiği ortadadır yani. Onlara iyi bir
yapılandırmanın, borçlarını ödeme imkânının
iyi şartlarla sağlandığı çok açık.
Dolayısıyla, bu, tabii ki hem vatandaşların
borçlarını ödeme imkânını kolaylaştırmak ve
şartları iyileştirmek hem de bu arada bankaların da
aynı zamanda tahsil edemedikleri bu paraları tahsil etme imkânı
olacak. Dolayısıyla, her iki taraf da bunda kazançlı diye
düşünüyorum.
Sayın
Aydoğanın bu kredi kartıyla alakalı husus konusunda bir
sorusu vardı. Tabii, bu kanun metninde bu var. Özellikle ne kadar bunu
ödeyecek, hangi şartlarla, bunu, gerek web sayfalarında, sitelerde
ilan edecek. Ayrıca kanun metninde var, hesap esasları, bunlar
belirlenerek, vatandaş gittiği zaman bununla ilgili hesap
esasları da ilgili kurumların web sitelerinde yayınlanacak.
Zaten kanunda faiz nispetleri müddetlere göre belirtilmiş,
dolayısıyla hesaplama kolay olacak, onu da dikkatlerinize arz
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümünün oylamasından önce, İç Tüzükün 86ncı maddesi
gereğince oyunun rengini belirtmek üzere Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mehmet Akif Paksoyun söz talebi vardır.
Sayın
Paksoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının aleyhinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, bu tasarı için söylenebilecek tek bir şey var
aslında; bu tasarı tüketiciyi koruma yasası falan değil,
tamamı tamamına bankaları koruma yasası. Bankaların
tahsili riske girmiş alacaklarını af adı altında
kurtarma yasası. Başka ne yasası? Tüketicilerden haksız
olarak alınan kredi kartı aidatlarını kanunla zorunlu hâle
getirme yasası. Sonuç olarak, tüketici derneklerinin ifadesiyle zehre
şeker karıştırılarak tüketiciye yutturulma
yasası.
Ben bu
yasanın tek bir olumlu yanını gördüm, bunu ifade edeyim; o da,
Sayın Başbakanın, teğet mi, sürtünerek mi, delerek mi
geçtiğine bir türlü karar veremediği ekonomik krizi kabul etmiş
olması.
Değerli
arkadaşlar, tasarının genel gerekçesinde de samimiyetle itiraf
edildiği üzere, ülkemizde bir kriz var. Hükûmet bu kriz ortamına
gelinceye kadar ne yaptı? Yaptığı şu: İçeriden ve
dışarıdan borçlanarak, düşük kurun da etkisiyle
yalancı bir bahar havası oluşturdu. Üstelik oturduğu yerde,
sadece hesaplama yöntemini değiştirerek millî geliri 10 bin dolara
çıkardı. Bu havadan doğal olarak vatandaşlarımız
da etkilendi. Vatandaş da devletin, şirketlerin
borçlandığı gibi tüketici kredileri ve kredi kartları
yoluyla gelirinden fazla borçlandı. Bizce vatandaşın
borçlanması geçinememesinden, ihtiyaçlarını geliriyle
karşılayamamasından dolayı idi, Sayın
Başbakanın veciz şekliyle ifade ettiği gibi dürüst
olmamasından dolayı değil idi.
Vatandaşı
batağa bu Hükûmet düşürdü. Çiftçiyi, işçiyi, esnafı,
sanayiciyi siz zor duruma soktunuz. Bu ülkeye tarihinin en büyük işsizlik
rakamlarını siz yaşattınız. Ondan sonra Ben, kredi
kartının borcunu ödeyemeyen vatandaşa dürüst gözüyle bakmam.
diyorsunuz. Siz de çok iyi biliyorsunuz, vatandaşın çocukları
sizin çocuklarınız gibi burs alma imkânına sahip değil.
Haydi, sizinki kadar olmasa da belediyeden, Sosyal Yardımlaşmadan,
vesaireden aldı diyelim; bu sefer, mezun olduktan sonra iş aramaktan
gemicik alma şansına, ballı ticaret yapma şansına,
adrese teslim kanun çıkarttırma şansına sahip değil.
Bizce yapılması gereken, Komisyondaki
arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, kredi kartı
faizlerini makul bir düzeye çekmektir. Hükûmet bunu yapmıyor, yandaş
medya vasıtasıyla Kredi kartı mağdurlarına yasa
çıkardık. propagandası yapıyor.
Kıymetli
arkadaşlar, kredi kartından dolayı takibe düşen
vatandaşlarımızın sayısının 1,5 milyonu
aştığı, 2 milyona yaklaştığı ifade
ediliyor. Bankaların kredi kartı müşterilerine
uyguladıkları faiz oranları tüketici kredisi faiz
oranlarının 2-2,5 katını bulmaktadır. Bugün geçerli
olan kredi kartı aylık gecikme faiz oranı yüzde 3-4leri,
yıllık 45-50leri bulmaktadır. Bu oran, bankaların kaynak
maliyetinin yaklaşık 6 katıdır. Bu fahiş bir faiz
oranıdır ve vatandaş bunun altında ezilmektedir. Temerrüt
faizleri ise daha da yüksektir.
Siz geçmişe
yönelik bir düzenleme yapıyorsunuz, ancak mevcut hukuksuzluk ve soygun
devam ediyor. Çok geçmeden aynı sıkıntıyla tekrar
karşı karşıya kalacaksınız. Asıl bu soygunu
önlemek için tedbir alınmalı, kredi kartlarına uygulanan gecikme
faiz oranları makul bir seviyeye indirilmelidir. Merkez Bankası kredi
kartı faiz oranlarını mevduat faizinin yüzde 20sini geçmeyecek
şekilde mutlaka sınırlandırmalıdır.
Ayrıca,
temerrüt faizlerindeki soygunun sözleşmelere eklenen minicik maddelerle
devam ettirilmesine dur denilmesi gerekmektedir. Halkımızın yüce
Meclisten beklediği budur.
Bir başka
husus da, bu yasa tasarısı, sadece kredi kartı
borçlarının taksitlendirilmesiyle ilgili olup, takibe
uğramış yaklaşık 875 bin borçluyu kapsamaktadır.
Bu düzenleme mevcut hâliyle kanunlaştığı takdirde sosyal
barışı bozacaktır.
Sonuç olarak, bu
tasarı, haklarında icra takibi yapılmaması için gayret sarf
eden, bırakın ana parayı, oluşan faizi dahi ödemekte zorluk
çeken vatandaşlarımızı rahatlatmaktan çok, aksine, daha fazla
sıkıntıya ve sorun içine sokacak bir tasarıdır. Bizim
örfümüzde borç namustur. Küçük istisnalar olabilir. Ancak halkımız
imkânı varsa borcunu ödemek için ceketini bile satar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) Ancak, siz yaptığınız düzenlemelerle
vatandaşın soyulmasına zemin hazırlıyor,
sırtındaki ceketi bile alarak borcunu ödeme imkânını
elinden alıyorsunuz. Sonra da çıkıp Benim gözümde dürüst
değil. diyorsunuz.
Sizi halkın
sesini duymaya ve bu adaletsizliği, bu soygunu durdurmaya bir kez daha
davet ediyorum. Sonuçta herkesin yaptığı kendi
vicdanıdır. Yaptıklarınız da halkımıza
vicdanınızın ak mı kara mı olduğu konusunda bir
fikir verecektir diyorum.
Bu
tasarının, alacaklarını tahsil edemeyen birçok bankanın
Türkiye Büyük Millet Meclisi aracılığıyla bu
paralarını daha kolay tahsil etmesine yarayacağı ve birçok
mağdurun derdine derman olmayacağı görüşüyle aleyhinde oy
vereceğimi belirtir, hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 411 sıra
sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmazın; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 13 Milletvekilinin;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün Benzer Mahiyetteki Kanun Tekliflerinin
açık oylama sonucunu açıklıyorum.
Kullanılan oy sayısı : 250
Kabul :
247
Ret: :
3 (x)
Böylece
tasarı ve teklifler kanunlaşmıştır. Hayırlı
olmasını ve ilgililere hayır getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 4üncü sırada yer alan, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
4.- Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/716) (S. Sayısı: 412) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon raporu
412 sıra sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili
Sayın Onur Öymen.
Sayın Öymen,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
412 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarı Avrupa Uyum Komisyonunda ve
Dışişleri Komisyonunda görüşüldü. Son olarak
Dışişleri Komisyonunda görüşüldükten sonra, biz, bazı
noktalardaki muhalefetimizi bir muhalefet şerhi hâlinde bildirdik. Ne
yazık ki bu muhalefet şerhimizin Meclise sunulan metinde yer
almadığını görüyoruz ama şimdi hangi noktalarda bu
yasaya itiraz ettiğimizi söyleyeceğim.
Öncelikle
şunu belirteyim: Tasarının genel gerekçesinde deniliyor ki: Tam
üyelik müzakerelerinin başlamasıyla beraber daha verimli, daha etkin
ve daha hızlı bir koordinasyon ve yönlendirmeye ihtiyaç vardır.
Çok doğrudur. Peki, ne zaman başladı tam üyelik müzakereleri? 3
Ekim 2005. Neredeyse dört yıl geçmiş. Bu hızlı, etkili,
verimli koordinasyon ihtiyacını bugün mü hissediyoruz da böyle bir
tasarıyı Meclis huzuruna getiriyoruz? Bizim kanaatimizce bu
tasarı çok daha önceden Meclisin huzuruna getirilmeliydi ve Meclisin
onayına sunulmalıydı.
Değerli
arkadaşlarım, bu vesileyle bir hususa daha değinmek istiyorum.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği
üyeliğini kuvvetle destekliyoruz ve bunun için gerekli adımların
atılmasına her zaman katkıda bulunmaya hazırız, yeter
ki atılacak adımlar hukuka, Anayasaya ve devletimizin temel
ilkelerine uygun olsun. Buna aykırı bir nokta gördüğümüz zaman
ilgili komisyonlarda uyarıyoruz Hükûmeti, ilgili bakanları, gerekli
düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. Ama bu düzenlemeler
yapılmadan geldiği zaman da -kimse kusura bakmasın- bu yasalara
bu hâliyle oy vermemiz çok zor oluyor.
Meclisin
huzurundaki yasada bizi rahatsız eden, düzeltilmesini teklif
ettiğimiz ve maalesef, kabul ettiremediğimiz bir iki nokta var.
Onlara değinmek istiyorum.
Bir tanesi
şu: Değerli arkadaşlarım, bu yasayla birlikte Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin üst kadroları tamamen tasfiye
ediliyor. Görülmemiş bir durumdur. Bu açıdan bakarsanız bu yasa
bir tasfiye yasasıdır. Bu yasada, gerçekten, üst kadrolar tamamen
tasfiye ediliyor, görevlerine son veriliyor. Belli ki bu görevlere yeni
atamalar yapılacak.
Şimdi, biz,
Sayın Bakanın bu konuda kötü niyet sahibi olduğuna ihtimal
vermek istemeyiz. Kendisi, Komisyonda görüşülürken Genel Sekreterden de,
onun yardımcılarından da çok memnun olduğunu söyledi.
Güzel. Peki, o zaman niçin bunları tasfiye ediyorsunuz? Yani
anlaşılır gibi bir şey değildir. Bunu şiddetle
reddediyoruz ve bunun mutlaka düzeltilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bunları Komisyonda da söyledik. Maalesef, bakıyoruz, Meclise gelen
tasarıda aynı hükümler yer alıyor ve bir düzeltme yoluna
gidilmemiş.
İki:
Bildiğiniz gibi, Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerine
başlamasından çok önce, daha 1963 Ankara Anlaşmasından
itibaren Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin yürütülmesinde
Dışişleri Bakanlığı çok etkili rol
oynamıştır, nâzım rol oynamıştır ve
başından itibaren Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine daima
Dışişleri Bakanlığından kıdemli ve tecrübeli
bir büyükelçi tayin edilmiştir. Şimdi de böyledir. Sayın Bakan
da bu Büyükelçimizin çalışmalarından sitayişle bahsediyor,
kendisine biz de katılıyoruz. Peki, o zaman kendisini niye tasfiye
edeceksiniz?
Üçüncüsü: Kanunda
başka bir madde var, o maddede diyor ki: Dışarıdan birisi
getirilecek ve gelecek insana da büyükelçi sıfatı
verilecekmiş. Yani belli ki artık, Dışişleri
Bakanlığının büyükelçilerinden biri getirilmeyecek de
dışarıdan, başka bir yerden tayin edilecek insana
büyükelçi sıfatı verilecek. Bu da yanlış, bunu da
söyledik.
Dört: Genel
sekreter yardımcılıkları
Bu genel sekreter
yardımcılıkları Avrupa Birliğiyle en yakından
ilgili bakanlıklardan, kuruluşlardan geliyordu şimdiye kadar. Bu
da değiştiriliyor. Burada istenilen, herhangi bir yerden genel
sekreter yardımcısı atanabilecek. Yani herhâlde Avrupa
Birliğiyle en yakın ilişki içinde olan bakanlık, spor
bakanlığı değil. Niçin ilgili bakanlıklardan bu genel
sekreter yardımcılarını tayin etmek yönteminden
vazgeçiyorsunuz?
Değerli
arkadaşlar, buna benzer söylenecek çok husus var ama şimdilik bunu,
bu kadarını söylemekle yetiniyoruz. Eğer Sayın Bakan bu
söylediğimiz düzenlemeleri yaparsa, Komisyona çekerek veya önergeler
verdirmek suretiyle bu söylediğimiz düzenlemeleri yaparsa Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz bu tasarıyı destekleyeceğiz. Bundan kimsenin
kuşkusu olmasın.
Şimdi, bu
tasarıya baktığımız zaman -bir unsuru daha söyleyeyim
size- çeşitli başkanlıklar kuruluyor, çeşitli alt birimler
kuruluyor. Ne yapacak bunlar? Avrupa Birliği mevzuatıyla uyum
sağlayacaklarmış. Güzel, Avrupa Birliği mevzuatıyla
mutlaka uyum sağlamak lazım. Biz de taraftarız. Avrupa
Birliğinin kendi hukuk sistemine uymayan kanunlarımız varsa bunu
düzenleyeceğiz. Çünkü tam üyelik hedefimiz. Bunda birleşiyoruz ama
sadece mevzuatı değiştirmek yetmiyor. Sadece mevzuatı
değiştirmekle Avrupalı olmuyorsunuz. Dünyanın en ileri, en
çağdaş yasalarıyla çok geri bir ülke hâline gelebilirsiniz. En
demokratik yasalarıyla dünyanın en antidemokratik ülkelerinden biri
hâline gelebilirsiniz. Dünyada çok örneği var. Demokratiğiz demek,
demokrat sıfatını kullanmak sizi demokrat yapmıyor.
Demokrat Alman Cumhuriyetinin de adı demokrattı, kendisi demokrat
değildi. O bakımdan, mevzuat metinleri gayet tabii ki
çağdaşlaştırılacak, Avrupa normlarına uydurulacak
ama daha önemlisi uygulamada Avrupa ülkelerinin uygulamalarına
uyacaksınız, çağdaş ülkelerin uygulamalarına
uyacaksınız. Türkiye Avrupa Birliğine girdikten sonra
Avrupalı olmayacak, Avrupalı olduğu için Avrupa Birliğine
girecek. Onun için, her atacağımız adımda Avrupa
standartlarını özellikle hukuk alanında, insan hakları
alanında uygulamak temel hedeflerimizden biri olmalıdır.
Birkaç gün önce
Sayın Cumhurbaşkanımız söyledi, Türkiyede
şeffaflık var, hiçbir şey gizli kalmaz. diyor, Türkiye
şeffaf bir ülkedir, her şey açıklıkla kamuoyunda bilinir.
Bakıyoruz, Uluslararası Şeffaflık Örgütü var.
Şeffaflık Örgütü
AKP sıraları da bugün bir hayli
şeffaf gözüküyor, daha çok arkadaş olsaydı bunları dinleme
fırsatını bulurlardı.
Değerli
arkadaşlarım, Uluslararası Şeffaflık Örgütü listesine
bakıyoruz, 2008 yılında yayınlanan verilere göre, Türkiye,
dünya ülkeleri arasında 58inci sırada geliyor şeffaflıkta,
yani 57 ülke Türkiyeden daha şeffaf. İşte, bunu
düzelteceksiniz.
Nedir başka
ölçü? Demokraside, efendim, basın özgürlüğü
Daha önce de söyledik,
basın özgürlüğünde, bakıyoruz, Davos Uluslararası Ekonomik
Forumunun raporuna göre, Türkiye, 134 ülke içinde 106ncı sırada
geliyor.
Değerli
arkadaşlarım, yargı özgürlüğüne bakıyoruz, 64üncü
sırada geliyor. Şimdi, bizim elimizde çok daha fazla rakam var. Bütün
bu rakamları vererek vaktinizi almak istemiyorum ama şunu bilesiniz
ki uluslararası verilere göre, istatistiklere göre son altı yıl
içinde, son yedi yıl içinde bütün bu konularda Türkiye ileri
gitmemiştir, geri gitmiştir. Yani, biz, mevzuatı Avrupa
Birliğine yakınlaştıracağız derken ülkemizi
Avrupa Birliğinden uzaklaştırıyoruz. İşte,
yanlış olan budur. Biz de onun için, Komisyonda görüşürken
Sayın Bakana dedik ki, bu yasa içinde, Avrupa normlarına
uyulmasını, uygulamanın Avrupa normlarına uygun
olmasını sağlayacak daha açık hükümler olmalıdır.
Eğer siz bu Genel Sekreterliğin esas faaliyetini mevzuat
ahenkleştirmesi işine tahsis ederseniz, bununla
sınırlandırırsanız alacağınız sonuç
sınırlıdır. Onun için, uygulamanın Avrupa
normlarına uyması lazım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, biz bunları niçin söylüyoruz? Yani
bunları bugün gündeme getirmemizin sebebi nedir? Sebebi şudur:
Değerli arkadaşlarım, eğer bir ülkede yargı
bağımsız değilse o ülkede demokrasiden bahsedilemez. Hiç
kimse kendini aldatmasın. Yargı bağımsızlığını
mutlaka sağlayacağız. Bakın, bu demin söylediğim
listeye bakın, Türkiyeyi 64üncü sırada sayan listeye bakın,
demokrat ülkeler, demokrasi ile yönetilen ülkeler arasında yer almayan pek
çok ülke yargı bağımsızlığında bizden
ileridir. Canım, iftira mı ediyorlar acaba, yargının
bağımsız olmadığını nereden
çıkarıyorlar? Türkiyede çok ünlü hukukçular, yüksek mahkemeler
hariç, yargının bağımsız
olmadığını açıkça ve defalarca ilan ettiler. Ama bir
şey daha var. Geçenlerde, geçen hafta, belki biraz dikkatlerden
kaçtı, son derece önemli bir gelişme oldu. Ergenekon davasında
bir sanığı delil yetersizliği olduğu gerekçesiyle
tahliye eden, tahliye kararı veren bir hâkim birkaç gün önce mahkemeden
çekildi. Niye çekiliyor? Şunu söylüyor: Üzerimde kurumsal baskı
vardı, onun için çekildim. Değerli arkadaşlar, son derece
vahimdir. Hangi kurum baskı yapıyor bu hâkime? Herhâlde Et Balık
Kurumu değil. Hangi kurum baskı yapıyor bu hâkime? Bunu
soruyoruz size.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Makine ve Kimya Endüstrisi.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Makine Kimya Kurumu
Peki, bu hâkime
baskı yapanlar acaba başka hâkimlere baskı yapmıyorlar
mı? Bir tek bu hâkime mi baskı yapılmış? Eğer
yargı baskı altına alınıyorsa, kurumlar, bu devletin
kurumları tarafından yargı baskı altına
alınıyorsa çok ciddi bir sıkıntımız var demektir.
Hukuk devleti olma özelliğimizi kaybediyoruz demektir. Kim bunları
düzeltecek? Bunları düzeltecek kurum belli. Bunları düzeltecek kurum
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Peki, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun Başkanı kim? Adalet Bakanı. Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu ne yapar? Hâkimlerin ve savcıların özlük işlerini
düzenler, tayinlerini ve terfilerini düzenler ama başında Adalet
Bakanı! Böyle bir bağımsız yargı olabilir mi?
Onun için,
şimdi konuştuğumuz Avrupa Birliği, bize yıllardan beri
bütün raporlarında, ısrarla, Adalet Bakanını ve
Müsteşarını çıkarın bu Kuruldan. diyor, Bu Kurul
bağımsız bir kurul olsun. diyor. Biz ne diyoruz? Hiçbir
şey demiyoruz. Açın Hükûmetin Ulusal Programını, bu konuda
bir satır yoktur. Adalet Bakanının ve
Müsteşarının bu Kuruldan çıkarılacağının
ve bu Kurulun gerçekten bağımsız bir kurul hâline
getirileceğinin işareti yoktur. Peki, hâkimler ve
savcıların özlük haklarını düzenleyen kurum
bağımsız olmazsa ne olur? Yargı bağımsız
olmaz.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede bugün yargı bağımsızlığı
ciddi sıkıntı içindedir, ciddi tehdit altındadır.
Yargıçların ve hâkimlerin haklarını koruyan YARSAVın
Başkanı üzerinde çok büyük baskılar var. Onu da basından
izlediniz. İşte bunlar ülkemizi uluslararası alanda, demokratik
ülkeler arasında gerçekten çok sıkıntıya düşürüyor ve
Türkiye'nin çağdaş, demokratik bir ülke olma özelliğini
kaybetmesine yol açıyor.
Değerli
arkadaşlarım, buradan kanunlar çıkarıyoruz, bu Meclisten
kanunlar çıkarıyoruz ve biz bu kanunları uygulanması için
çıkarıyoruz. Bu kanunlar uygulanmazsa ne olur? O zaman Meclisin
etkinliği kalmaz. Ne diyor mesela bizim
çıkardığımız Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda? Diyor
ki, sorgulama sırasında sanıkları
yormayacaksınız, sanıklara eziyet etmeyeceksiniz, değil mi?
Size bir bilgi vereyim. Çok ünlü bir rektörümüz, sekiz sene Uludağ
Üniversitesine rektörlük yapan, çok sayıda bilim adamı
yetiştiren, öğrenci yetiştiren ve Uludağ Üniversitesini,
yalnız Türkiye'nin değil, dünyanın en saygın üniversiteleri
arasına sokan, uluslararası kalite ödülü kazandıran rektörümüz
tutuklandı, Ergenekon davası çerçevesinde. Tutuklanmadan bir ay önce
ağır bir kanser ameliyatı geçirdi. Siz biliyor musunuz ki bu
rektörümüz gece saat üçte sorguya alınıyor, on bir saat aralıksız
sorgulanıyor. Şimdi, bu mudur sanıkları yormadan sorgulama
yöntemi? Sanıklara eziyet yapmadan sorgulama yöntemi bu mudur?
Ağır hasta, bugün ameliyat oldu, dört tane damarı
değiştiriliyor, hâlâ tahliye kararı yok. Kanser ameliyatı
olmuş, kanser tedavisi olacak; bu ameliyatın sonucunda gereken
tıbbi tedavi hapishane koşullarında yapılamıyor,
geciktiriliyor. Sağlığıyla oynuyorsunuz insanların.
Demokratik ülkelerde oluyor mu bu? Hangi demokratik ülkelerde oluyor bu gibi
şeyler? Şimdi, gayet tabii ki biz yargıya
saygılıyız, yargı
bağımsızlığına saygılıyız,
hâkimlerin, savcıların bağımsız karar vermesini
isteriz. Ama bundan önemli bir şey var; yargıdan da, hukuktan da,
demokrasiden de daha önemli bir şey var, o da insan haysiyetine
saygıdır, insan vicdanının ön planda
tutulmasıdır. Eğer siz vicdanınızı
kaybetmişseniz, vicdani değerlerden
uzaklaşmışsanız demokrasinin de kıymeti yoktur, hukuk
devletinin de kıymeti yoktur. Önce insana değer vereceksiniz, insan
sağlığına değer vereceksiniz, devlete emanet
edilmiş insanların sağlığını
bozmayacaksınız. Bunları söylüyorum, belki Sayın Bakan
ilgili bakanlara, kuruluşlara ulaştırır da, insafa gelen,
vicdan duygusunu kaybetmemiş insanlara ulaşır bu
mesajlarımız diye.
Başka? Bütün
demokratik ülkelerde, bütün Avrupa Birliği ülkelerinde, değerli
arkadaşlarım, cezalar şahsidir. İnsana ceza verebilirsiniz
ama o insandan ayrı, aile fertlerine ceza veremezsiniz, doğrudan
doğruya sanık olmadıkça.
Bu yapılan
davada -yine size Sayın Yurtkurandan örnek vereyim- kendisi
gözaltına alınıyor, evine geliniyor, bütün varına yoğuna
el konuluyor ne kadar bilgisayarı, belgesi varsa. Bu arada oğlunun
master tezine el konuluyor. Düşünebiliyor musunuz? Ve geri verilmiyor. Ve
bu yüzden oğlu master sınavına giremiyor. Böyle bir hukuk
devleti var mı dünyada? Eşi uluslararası alanda ünlü bir
profesör, konferans verecek uluslararası bir toplantıda, konferans
metni elinden alınıyor, konferans veremiyor. Siz aile boyu ceza
mı veriyorsunuz? Bütün bunları biz niçin konuşuyoruz?
Avrupalı olmak için. Hangi Avrupa ülkesinde oluyor bu gibi şeyler?
Daha Profesör
Erol Manisalıdan bahsetmedik, başka profesörlerden bahsetmedik,
Kuddusi Okkırdan bahsetmedik. Yani, ölene kadar insanları
hapishanede tutmak nasıl bir zihniyetin ürünüdür, nasıl bir
vicdanın eseridir? Değerli arkadaşlarım, önce
vicdanımızın sesini dinleyeceğiz. Ama siz hâkimler
üzerinde, savcılar üzerinde kurumsal baskı yaparsanız, bu
vicdanın sesi nasıl dinlenecek? Nasıl dinlenecek?
Değerli
arkadaşlarım, biz gerçekten son zamanlarda çok büyük zemin kaybettik.
Türkiye olarak, biz, demokrasi, hukuk alanında çok zemin
kaybetmiştik, bunu çok söyledik ama şimdi bu son örnekler gösteriyor
ki, biz insan vicdanı alanında da insanlık alanında da
zemin kaybediyoruz, buna hakkımız yok.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz yaşadık, kısa bir süre önce çok
değerli bir bilim adamımız, dünyaca ünlü bir bilim
kadınımız Türkan Saylan kanser hastalığının
en son aşamasında, evine yapılan baskın sonucunda yedi saat
evinde kalmak zorunda kaldı, tedavisi aksadı, büyük bir şok
geçirdi ve ondan kısa bir süre sonra da maalesef vefat etti.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı. 36
bin gencimize burs vermiş, 36 bin genç kızımızı
eğitmiş, böyle bir kuruluşun başkanı. Bunun
cenazesine, değerli arkadaşlarım, Hükûmetten bir tek üye
katılmadı, bir çelengi çok gördüler. Düşünebiliyor musunuz,
insanlık duygusunu kaybettik. Efendim, devlet büyükleri diyor ki: Biz mi
düşüneceğiz bunu, çelenk işiyle başka arkadaşlar
uğraşır. Bu kadar hafife alıyorsanız, siz cüzzamla
mücadelede, gençlerin aydınlatılmasında, eğitilmesinde bu
kadar büyük hizmet yapmış insanların cenazesine bir çiçek
göndermeyi üçüncü sınıf bir memurun inisiyatifine
bırakıyorsanız, zaten söylenecek bir şey
kalmamıştır.
İşte,
bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman nasıl bir tablo
çıkıyor ortaya? Türkiye süratle -maalesef üzülerek söylüyorum- bu
Hükûmet zamanında Avrupadan uzaklaşıyor, çağdaş
değerlerden uzaklaşıyor ve daha da vahimi -demin de söyledim-
insani değerlerden uzaklaşıyor. Adam çok ciddi ameliyat olacak
-demin anlattım, Profesör Yurtkuran- karısı refakatçi olmak için
müracaat ediyor. Savcılar Refakatçi olmak için mutlaka Refakatçi
olmanız gerekir. diye belge lazım Refakatçi olması uygundur.
diye belge bize yetmez diyor, eziyet ediyorlar. Sonra ne oluyor? Diyorlar:
Bir kere, ne malum sizin onun karısı olduğunuz? Gidin, nüfus
dairesinden vukuatlı nüfus belgesi getirin. Nedir bunlar? Bu
uygulamaların adı nedir? Size soruyorum. Kim bunları düzeltecek?
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Başka? Demin söyledim, Adalet
Bakanı.
Değerli
arkadaşlarım, kimse kimseyi aldatmasın. Biz bu belgeleri
geçirerek, bu kanunları geçirerek Avrupalı olmayız. Biz
Avrupalı olursak Avrupa Birliğine gireceğiz ve biz size söz
veriyoruz, halkımızın önünde hepinize söz veriyoruz, halkımıza
da söz veriyoruz, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında böyle olaylar
yaşanmayacaktır, insanlık dışı olaylar
yaşanmayacaktır, bu kadar hukuka aykırı, demokrasiye
aykırı olaylar yaşanmayacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öymen, konuşmanızı tamamlayınız.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) İşte, onun için biz diyoruz ki Türkiyeyi Avrupa
Birliğine sokacak olan Cumhuriyet Halk Partisidir ve biz, bu yolda hiçbir
gayreti esirgemeyeceğiz ama böyle tasfiye kanunlarıyla,
kadrolaşma kanunlarıyla karşımıza gelmeyin. Avrupa
normlarına uygun bir kanun getirin, hemen imzalayalım, hemen
onaylayayım, hemen oy verelim. Demin söylediğimiz önerileri kabul
edin, getirin, derhâl onaylayalım ama şimdi bu itirazlarımızı
yerine getirmezseniz, bu itirazlarımızın gereğini yerine
getirmezseniz, ondan sonra da bizden beklediğiniz oyu alamazsanız,
Sayın Başbakanın yaptığı gibi gidip Brüksele
Biz Avrupa Birliği için çalışıyoruz ama muhalefet bizi
engelliyor. demeyin. Ayıp oluyor biraz. Muhalefet, Avrupa Birliği
konusunda sizden daha samimidir. Kısa bir süre önce Sayın Genel
Başkanımız Brüksele gitti. Avrupa Komisyonu Başkanı
Barroso, Cumhuriyet Halk Partisinin, AB üyeliğine Türkiye'nin,
desteği için kendisi de teşekkür etti. Kalkıp da bizi gidip
Avrupada, başka yerlerde böyle kötülemeye kalkışarak Adalet ve
Kalkınma Partisine itibar kazandıramazsınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan, son sözümü söylüyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) İşte, değerli arkadaşlarım, biz bu kanunu
bu düşüncelerle değerlendiriyoruz. Söylediğimiz makul ve Avrupa
ölçülerine uygun önerilerin yerine getirilmesi hâlinde bu kanuna olumlu oy
vereceğimizi huzurunuzda ifade ediyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.05
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
412 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşına aittir.
Sayın
Bölükbaşı, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 412 sıra sayılı Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak ve bu vesileyle Avrupa Birliği ile dört
yıla yakın bir süredir sürdürülen sanal müzakere sürecinde gelinen
noktanın kısa bir muhasebesini yapmak amacıyla
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısının amacı AB müzakere sürecinde
Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin etkinliğinin artırılması,
Avrupa Birliğine üyelik hedefi
doğrultusundaki çalışmaların verimli ve etkili bir
şekilde sürdürülmesi için AB ile ilişkilerin yönlendirilmesi,
izlenmesi ve koordinasyonu için yeni bir teşkilatlanmaya gidilmesi olarak
belirlenmiştir. Türkiyenin Avrupa Birliğine eşit haklara sahip
tam üye olarak katılması hedefini samimiyetle destekleyen Milliyetçi
Hareket Partisi, Genel Sekreterliğin bu amaca uygun olarak yeniden
yapılandırılmasını ilke olarak olumlu ve yerinde
bulmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyetinin dış ilişkilerinin yürütülmesinin tabi
olacağı esaslar 5 Mayıs 1969 tarihli 1173 sayılı
Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkındaki
Kanunla belirlenmiştir. Bu kapsamda uluslararası temas ve
müzakerelerin Dışişleri Bakanlığı eliyle, ilgili
Bakanlıklarla işbirliği yapılmak suretiyle
yürütüleceği hükme bağlanmıştır. Bu amir hüküm
karşısında, uluslararası ilişkilerin yürütülmesi
sürecinde kamu kurumları arasında yetki çatışması ve
karmaşası yaşanmaması için bu temel ilkenin kuruluş kanunlarında
göz önünde bulundurulması gerekli ve kaçınılmaz olacaktır.
Mevcut yasa
tasarısının Dışişleri Komisyonundaki
görüşmelerinde genel sekreterliğin görev tanımının
açık olarak yapılması ve dış ilişkinin
yürütülmesinde Dışişleri Bakanlığının asli görev
ve yetkilerinin haleldar olmayacağının hüküm altına
alınması yolundaki telkinlerimizi olumlu karşılayan ve yasa
tasarısının bu doğrultuda değiştirilmesi
konusunda Sayın Bakanımız Egemen Bağışın
sergilediği yapıcı ve iyi niyetli yaklaşımdan
dolayı kendilerine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.
Yasa
tasarısının dikkatlerinize getirmek istediğim diğer
bir yönü, genel sekretere büyükelçilik unvanının verileceğini
hükme bağlayan 11inci maddedir. Madde bu şekliyle, genel sekreterlik
görevine Dışişleri Bakanlığı mensubu bir
büyükelçinin atanmasının peşinen öngörülmediği izlenimini
doğurmaktadır. Bu göreve Dışişleri
Bakanlığı dışından atama yapılması tabiatıyla
Hükûmetin takdirindedir ancak teşkilat kanununun amaçları göz önünde
bulundurulduğunda, bu görevin bir büyükelçi tarafından yürütülmesinin
sayısız yararları bulunduğunu Sayın Bakan mutlaka
takdir edeceklerdir.
Bunun yanı
sıra, konunun dikkatinize getirmek istediğim hukuki bir yönü de
bulunmaktadır. Bilindiği üzere, büyükelçi unvanı verilmesi
Sayın Cumhurbaşkanının tasarrufundadır. Bunun bir
kanunla amir hüküm hâline getirilmesi Cumhurbaşkanının
yetkilerine müdahale olacaktır. Bu mülahazalarla 11inci maddenin ikinci
fıkrasının Genel sekretere büyükelçi unvanı verilebilir.
veya Genel sekretere bu unvanı taşımıyorsa büyükelçi
unvanı verilebilir. şeklinde değiştirilmesini ve bu
değişikliğin anılan maddenin görüşmesi
sırasında Hükûmet tarafından önerilmesini Sayın
Bakanımızın takdir ve değerlendirmelerine sunmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısının
Türkiyenin etkinliğini artırmayı amaçladığı
Avrupa Birliği müzakere sürecinin yol haritası 2005 zirve
kararları, müzakere çerçeve belgesi ve 9 Kasım 2006 tarihli
Katılım Ortaklığı Belgesiyle belirlenmiştir. Bu
süreçte bugüne kadar yaşanan gelişmeler şu gerçekleri inkâr ve
tevil getirmez bir açıklıkla ortaya koymuştur. Avrupa
Birliği Türkiyeyi özürlü bir ülke olarak görmekte, eşit haklara
sahip bir üye olarak içine kabul etmek istememektedir. Din ve kültür
farklılığı nedeniyle Türkiyenin Hristiyan değerler
üzerine bina edilen Avrupa Birliği Medeniyet Projesi içinde eşit
ortak olarak yeri yoktur. Türkiyeyi kemikleşmiş ön yargılarla
sürekli dışlayan Avrupa Birliği, AB değerleri ve kriterleri
gibi bahaneler arkasına saklanmakta, Kopenhag Siyasi Kriterlerini
Türkiyeyi Avrupa Birliğinin dışında tutmak amacıyla
yorumlamakta ve bunları Türkiye için sonu gelmeyecek ev ödevleri hâline
getirmektedir. Bunun sonucu ilişkiler baskı, dayatma ve şantaj
üçgeninde ön şart ve ipoteklere bağlı bir açmaz ilişkisi
niteliği kazanmıştır.
AB sürecinde
Türkiyenin önüne çıkartılan talepler Türkiyenin güvenliğini,
devlet yapısını, millî birliğini ve kimliğini,
dış politika alanındaki hayati hak ve çıkarlarını
doğrudan ilgilendiren siyasi amaçlı dayatmalardır. Türkiyede
zorla millî azınlık yaratmak, azınlık hakları,
Kıbrıs, Yunanistan ve Ermenistan dayatmaları, esas
itibarıyla Türkiyenin Avrupa Birliğinin uzağında
tutulmasının araçları olarak görülmektedir. Yaşanan
gerçekler Avrupa Birliğinin amacının Türkiyenin tam üyelik
dışında ikinci sınıf bir konumda ABnin etki
alanı içinde kalmasını sağlamaktır.
Türkiyeye
biçilen konum özel ve imtiyazlı statü ve ayrıcalıklı
ortaklık gibi süslü ifadelerle tanımlanan AB yörüngesinde
gevşek bir ortaklık ilişkisidir. ABnin bu amaçla Türkiye için
özel bir istikamet ve özel mekanizmalar öngördüğü, bu amaçla bu esaslara
dayanan bir yol haritası ve ayrımcı bir yöntem belirlediği
ortadadır. Sanal müzakere süreci işte bu temelde sürdürülmektedir.
Avrupa Birliği genel sekreterleri de böyle bir sanal müzakere sürecinde
Türkiyenin etkinliğini artırmak amacına dönük bir düzenleme
olarak karşımızdadır.
Bu çerçevede,
Türkiyeyle müzakerelerin ucunun açık olacağı ve sonucunun
önceden garanti edilemeyeceği peşinen hükme
bağlanmıştır. Müzakerelerin sonuçsuz kalabileceği veya
varılacak sonuçların üye ülkelerin parlamentolarında
onaylanmayabileceği baştan kayda geçirilmiştir. Müzakere
sürecinin sonunda Türkiyenin Avrupa Birliği üyeliğinin asgari
gereği olan temel haklardan yararlanmayacağı da baştan
kayıt altına alınmıştır. Bu kapsamda iş
gücünün serbest dolaşımı, vizesiz seyahat ve ortak tarım
politikalarına katılım, tarım desteklerinden yararlanma
konularında sürekli ve kalıcı kısıtlamalar
uygulanacağı, koruma tedbirlerinin ve uzun vadeli geçiş
dönemlerinin getirileceği, müzakere zemininin ana unsurları olarak
tescil edilmiştir.
Avrupa
Birliğinin bu kararlarıyla Türkiyenin tam üyeliği nihai hedef
olmaktan çıkarılmıştır. Bu şartlara
bağlı olarak başlayan müzakere sürecinde Türkiyenin önüne
konulan hedefin takvimi belirlenmiş, gerçekleşmesi objektif
kriterlere bağlanmış, eşit statüde tam üyelik olduğunu
idrak ve insaf sahibi hiç kimse iddia edemeyecektir. Türkiyeye vaat edilen ucu
açık, içi boş ve göstermelik bir müzakere süreci sonunda bir tabiiyet
ilişkisi, ikincisi sınıf bir ortaklık ilişkisi
olacaktır.
Son dönemde
yeniden gündeme gelen özel ilişki, imtiyazlı ortaklık modeli
tartışmalarında bu kavramın anlamı, içeriği ve
fikrî mülkiyet hakkının kime ait olduğu konusunda çeşitli
yorumlar yapılmıştır. Sayın Başbakan da AB
büyükelçileriyle hafta başında yaptığı yemekli
toplantıda imtiyazlı ortaklığın kitaplarında
olmadığı sözleriyle bu tartışmaya
katılmışlardır. Bu kavramın kaynağını
Sarkozyde veya Merkelde aramak beyhudedir. Özel ilişki modeline
kapıyı aralayan Avrupa Birliğiyle sanal müzakere sürecinin
temelini oluşturan Müzakere Çerçeve Belgesi ve buna bağlı konsey
kararlarıdır. Müzakere süreci, Türkiyenin de kabul ettiği bu
kitaba uygun olarak yürütülmektedir.
Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimizde temel sorun, Türkiyeye dayatılmak
istenen bu çarpık denklem ve sakat yol haritasıdır. Bu denklem
değişmediği, bu yol haritası üyeliği hedef alan bir
anlayışla yeniden belirlenmediği takdirde ilişkilerin
geleceği olmadığı bütün çıplaklığıyla
ortadadır. Avrupa Birliğinin amacı, Türkiyeyi tam üyelikten
uzak tutmak, ikinci sınıf bir konumda kendi etki ve kontrolü
altında kalmasını sağlamaktır.
3 Ekim 2005te
başlayan müzakere süreci, içi boşaltılmış, ucu ve
hedefi açık, tarihi ve takvimi olmayan özel ilişki modeline
yönlendirilmiş göstermelik bir süreç olmuştur. Bir Alman gazetesinde
bu konuda yer alan tespitte de belirtildiği gibi, Türkiye ile Avrupa
Birliği arasındaki müzakere süreci, her iki tarafın da kerhen
sürdürdüğü bir formaliteye dönüşmüştür. Bu denklem ve yol
haritası üyeliğe açılmayacak çıkmaz bir sokağın
adresidir. Bir dizi kabulü mümkün olmayan ön şart ve dayatmanın
ipoteğinde kördüğüm hâline gelen AB sürecinin bu hâliyle sürdürülmesi
mümkün değildir.
Nitekim bu sanal,
göstermelik, aldatma ve oyalama sürecinde ilk kırılma 2006
yılında Kıbrıs konusunda yaşanmıştır.
Avrupa Birliği sürecinin raydan çıkmasına neden olan Gümrük
Birliği Ek Protokolü ve Türkiyenin limanlarını Kıbrıs
Rum gemi ve uçaklarına açması talebine ilişkin sorunlar bugün de
ortadadır. Avrupa Birliği Konseyi bu şartların yerine
getirilmesine kadar müzakere sürecinin özünü teşkil eden sekiz
fasılda görüşmeleri askıya almış, Türkiyenin bu şartları
karşılayıp karşılamadığını izlemek
için üç yıllık denetim mekanizması ihdas etmiştir. Denetim
mekanizması çerçevesinde 2009 yılı sonu nihai vade olarak
belirlenmiştir. Bu vadenin dolmasına da altı ay
kalmıştır.
Aralık
2009a gidilen süreçte, her yıl olduğu gibi Hükûmetin sonbahar
sendromuyla hareket ederek bu konudaki engelleri aşmak ve Avrupa
Birliğinin önümüze koyduğu ceza vadesini erteletmek ümidiyle ara
formüller arayışına girmesi beklenmektedir. Bunun
işaretleri de şimdiden ortaya çıkmaya başlamıştır.
Kıbrıs
sorununun kapsamlı çözümü için sürdürülen müzakerelerde kısa vadede
ilerleme sağlanması mümkün görülmemektedir. Ancak burada Türkiyeyi
bir tehlike beklemektedir. Kıbrıs sorununun Avrupa Birliği
müktesebatına uygun çözümü adı altında bir çerçeve anlaşması
hazırlanarak Türkiyeye dayatmada bulunulması ihtimal
dışı sayılmayacaktır. Bu çerçevede Kıbrıs
sorununun çözümünün ana parametrelerini Rumların lehine belirleyecek bir
çerçeve anlaşmasının yıl sonuna doğru Türkiye'nin
önüne getirilmesinin öngörüldüğü, bu amaçla bir çalışma
yürütüldüğüne ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Bu çerçeve
anlaşmasının kabulü karşılığında
Türkiye'nin limanlarını açması, bu şekilde Avrupa
Birliği sürecinin ölüme terk edilmesinin önlenmesinin planlandığı
tahmin edilmektedir.
Bunun yanı
sıra, yıl sonunda karşılaşılacak
çıkmazı aşma yolu arayışlarının Avrupa
Birliğinin din ve vicdan özgürlüğü alanındaki taleplerinin
karşılanmasına yönlendirilmesi de diğer bir ihtimal olarak
karşımızdadır. Avrupa Birliğinin genişlemeden
sorumlu komiseri Olli Rehnin Heybeliada Ruhban Okulunun açılması ve
Fener Rum Patriğinin ekümenlik sıfatının
tanınması konusundaki son beyanları ve Sayın Başbakan
ile Avrupa Birliğinden sorumlu Sayın Devlet Bakanının buna
gösterdiği olumlu tepkiler bu bakımdan anlamlı olmuştur.
Sayın
Başbakan Erdoğanın, geçtiğimiz 11 Haziran günü bir
televizyon kanalında verdiği mülakattaki Ruhban Okulunun
açılması konusunun tartışılabileceği, 1972
yılına kadar açık olan bu Okulun yeniden eğitime
başlamasının çok da önemli bir konu olmadığı
yolundaki beyanlar, üzerinde dikkatle durulması gereken sözlerdir.
Aynı yaklaşımın Rum Ortodoks Patriğinin ekümenlik
statüsünün tanınması konusunda da sergilenmesi bu bakımdan çok
iyi değerlendirilmelidir.
Lozan
Anlaşmasına göre Patrikhanenin Sen Sinod Meclisi üyelerinin Türk
vatandaşı olması gerektiğini söyleyen Sayın
Başbakan, Patriğin bu Meclise Türk vatandaşı olmayan üyeler
atamasına göz yumduklarını yine kendi sözleriyle itiraf
etmiştir. Lozan Anlaşmasına aykırı olarak Türk
vatandaşı olmayan metropolitlerin atanmasına ses
çıkarmadıklarını bizzat kendisi söyleyen Sayın
Başbakan, bu konuda Patriğe hile yolunu da gösterdiklerini ve
bunların Türk vatandaşlığına geçme başvurusu
yapmalarını önerdiklerini açıklayarak Lozan Anlaşmasının
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının eliyle delindiğini ikrar
etmekten çekinmemiştir.
Sayın
Başbakanın sözleri Avrupa Birliğinden sorumlu Sayın
Bakanın, Heybeliada Ruhban Okulunun Avrupa istediği için değil,
insan hakları sorunu olarak açılması gerektiği yönündeki
beyanlarıyla birlikte ele alındığında AKP Hükûmeti,
Türk kamuoyunun tepkisini yumuşatacak bir zemin hazırlayarak bu iki
konudaki AB dayatmasının gereğini yapma
hazırlığı içinde olduğu izlenimini
uyandırmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bazılarının
çıpa, bazılarının sopa, bazılarının da
meşruiyet sigortası olarak gördüğü Avrupa Birliğiyle
ilişkiler bugüne kadar özetlemeye çalıştığım
böyle bir sakat zeminde yürütülegelmiştir. Bu süreçte gömleğin ilk
düğmesi yanlış iliklendiğinden bundan sonra bunun düzgün
durması ve ütü tutması beklenmeyecektir.
Böyle bir sanal
süreçte Türkiye'nin etkinliğini artırmak amacıyla
çıkarılacak olan bu yasanın süreçten kaynaklanan
sakatlıklar nedeniyle, bu amaca ne ölçüde hizmet edebileceğine
ilişkin tereddütlerimiz saklı kalmak kaydıyla yasanın
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bölükbaşı,
teşekkür ediyorum.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Dışişleri Komisyonları Raporları hakkında
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu,
Avrupa Birliği süreci Türkiye açısından çok önemli ve
dönüşü olmayan bir yol içinde bazı eksiklikleri gidermeyi
hedeflediğimiz bir süreç. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilatının oluşturulması da bu ev ödevlerinden,
eksikliklerden birisi.
Biz Demokratik
Toplum Partisi olarak, bu sürecin son üç yılda
yavaşladığını, sekteye
uğradığını, ilerleme kaydedilmediğini, özellikle
ilerleme raporlarında belirtilen hususların dikkate
alınmadığını, bir yavaşlama sürecine
girildiğini görüyoruz. Parti olarak, Avrupa Birliği sürecinin
güçlendirilmesiyle ilgili alınacak yasal önlemler konusunda her zaman
desteklerimizi sunduk. Bu yasa tasarısını da parti grubumuz
olarak destekliyoruz, eksiklikleri olsa bile bu süreçte gerekli olduğuna
inanıyoruz çünkü 27 Haziran 2000 tarihinde daha 4587 sayılı
Yasayla böyle bir sekreterlik kurulduğu zaman -Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği- henüz Türkiye aday aday üyelik sürecinden aday üyelik
sürecine, yeni bir aşamaya girmişti ve bu sürecin getirdiği
yoğun kapasite dikkate alınmadığı için görev, yetki ve
sorumluluklar bu süreci karşılamaya yetmemiş, kadroların
azlığı, hizmetin geri kaldığı, görevde uyumun
sağlanamadığı gibi bazı tespitler zamanla ortaya
çıkmıştır.
Avrupa
Birliği sürecinde çok hayati önem taşıyan başlıklar
olan iletişim, hukuk, mevzuat çevirisi gibi alanlarda da bu eski
yapılanma, yani 4587 sayılı Kanun imkân tanımıyordu
hem kadro hem araç hem bütçe olarak. Böyle bir donanım ve eleman
eksikliği yaşanıyordu. Bizler, bu süreçte, Avrupa
Birliğiyle ilgili gelen son iki yıldaki yasa
tasarılarının özellikle Türkiye açısından
bağımlılık getirmeyen, ilerleten, önünü açan
tasarılardaki desteklerimizi sunduğumuz zaman, bir bütün olarak
sürekli değerlendirdik. Klasik anlamda bir diplomatik müzakere
anlayışı ötesinden, cumhuriyetin kuruluş felsefesinde,
Batı çoğulcu demokratik hukuk devletleri düzeninden, çoğulcu
demokrasilerden esinlenen, onurlu, çağdaş, uygar dünyanın bir
üyesi olmanın gereklerini yerine getirecek bir Türkiye'nin önünü
açacağını düşünerek bu gelişme süreçlerini çok
yakından izledik. Bunu kabul etmek gerekir ki 59 ve 60ıncı
hükûmetler öncesi 57 ve 58inci hükûmetlerin bu aday aday üyelik sürecinde,
hatta gökkuşağı koalisyonunun Ulusal Programın oluşmasında
çok büyük katkısı olduğunu ve en radikal kararların da bu
dönemde çıktığını -Türkiye'yle ilgili- ifade etmekte
yarar görüyorum. Örneğin, idam cezasının
kaldırılması, işte Kürtçe yasağının
kaldırılması, RTÜK Yasasında değişiklik,
yönetmelikler çıkarılması. Resmî söylem ve statükonun
kabuklarının kırıldığı bu süreçteki bu cesur
adımların, daha sonra, 2002 sonrası, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde, yedi yıl süre içinde, her ne kadar TRT Şeş
alanına gelse bile, böylesine radikal, etkili, resmî söylemin
dışına çıkan bazı cesur adımlara hâlâ Türkiye'nin
hasret kaldığını söylemekte yarar var.
Bizler, parti
olarak, elbette ki birtakım hukuksal düzenlemelerin, demokrasinin, insan
haklarının, planlı bir kalkınmanın, ekonominin,
Türkiye'nin önünün açılmasının, kendi iç dinamikleriyle, kendi
sistemiyle, kendi siyasi partileriyle, kendi Meclisiyle şüphesiz yol
almasının en doğru olduğunu savunan bir partiyiz.
Şüphesiz, bunun yanında iki dünya savaşının külleri
üzerinde, acıları üzerinde, edindiği deneyimleri üzerinde
oluşturulan Birleşmiş Milletlerin, evrensel hukukun, bölgesel
paktların, Avrupa Konseyinin bütün süreçlerinde daha ilk başta yer
almış Türkiye'nin, bu yer alış süreciyle beraber
ağırlığını görmemiz ve kabul etmemiz gerekiyor.
Bu ilişkilerimize bu yönüyle baktığımız zaman,
bazı eksikliklerin, savsaklamaların, gerilemelerin
yaşandığını da biliyoruz.
Bugün, Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği Yasasını görüştüğümüz
şu saatlerde, partimizin sayın eş başkanları Avrupa
Birliği Komisyon Üyemiz ve Dışişleri Komisyon Üyemiz,
Avrupa Birliğinin büyükelçileriyle Ankarada şu an bir yemek
yiyorlar; bir tesadüf, çakışma sonucu böylesi bir tasarının
görüşüldüğü ana denk geldi.
Biz,
şüphesiz tüm siyasi partilerin hem ulusal hem uluslararası alandaki
çaba ve gayretleri, Türkiye'nin önünün açılması, gelişmesi,
çağdaşlaşması, uygar bir ülke olarak özellikle
bulunduğu coğrafyada, Orta Doğuda örnek bir ülke, bir
demokrasi, bir hukuk devleti olması konusundaki çabalarda bu
tasarının geç de olsa
Özellikle 2008 İlerleme Raporu
sonrası böyle bir ihtiyacın dayatması karşısında
kurulmasıyla personel sayısı az da olsa -Avrupa Birliğinin
gelişmiş ülkelerine baktığımız zaman, nüfus
olarak Türkiyeye tekabül eden, 71,5 milyon nüfusu olan Türkiyeye, Almanya,
Fransa, İngiltere veya İtalya gibi büyük ülkeler denk geliyor- o
ülkelerin Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
teşkilatlarını ve ayrılan bütçelerini dikkate
aldığımız zaman, ona da eş, denk gelen bir genel
sekreterlik olmasa bile bu kadroların, en azından, önümüzde
Türkiye'nin çalışmaları açısından
oluşturduğu şematik mekanizma olarak dikkate alırsak,
Siyasi İşler Başkanlığı, Katılım
Politikası Başkanlığı, Sektörel Politikalar
Başkanlığı, Sosyal, Bölgesel ve Yenilikçi Politikalar
Başkanlığı, Ekonomik ve Mali Politikalar
Başkanlığı, Tek Pazar ve Rekabet
Başkanlığı, Tarım ve Balıkçılık
Başkanlığı, Mali İşbirliği
Başkanlığı, Sivil Toplum, İletişim ve Kültür
Başkanlığı, Eğitim ve Kurumsal Yapılanma
Başkanlığı, Araştırma ve Dokümantasyon
Başkanlığı, İdari Hizmetler
Başkanlığı ve Strateji Geliştirme Dairesi
Başkanlığının oluşturulmasını
kanımca bu alanda, milletvekili olmadan önce de kendi meslek alanım
itibarıyla önemli kurumsal başlıklar olarak görüyoruz ve bu
alanlardaki bu eksikliklerin tamamlanmasının gerekli olduğuna
inanıyoruz.
Geçen gün
Dışişleri Bakanlığını aradım İnsan
Hakları Genel Müdürlüğü Yardımcılığını
ve şöyle bir şey sordum: Türkiye ile ilgili verilen Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin işte, 246 civarında kararı
var. Bunların sizde resmî çevirileri var mı? Bir milletvekili olarak
edinmek istiyorum. dediğimde ne yazık ki, olumsuz cevap aldım
ve bu çevirilerin hepsinin Dışişleri Bakanlığı
bünyesinde olmadığı, bir kısmının Adalet
Bakanlığının sitesinden
yayınlandığını, ancak onlarla yetinebileceğimizi
söylediler ve ben bundan üzüntü duydum bir hukukçu olarak, bir milletvekili
olarak. Ben, ülkemle ilgili verilen kararların resmî çevirisine ulaşmak
istiyordum çünkü resmî olmayan çevirilerde biliyorsunuz bazen bir virgül, bir
nokta bazen kelime anlamsızlıklarına yol açabiliyor.
Diğer
yandan, Avrupa Birliğinin Uygulama Başkanlığı,
işte Genel Sekreterlikle birlikte fonların yürütülmesi, projeleri,
ihale, uygulama, izleme konuları var.
Biliyorsunuz,
daha önce, beş altı ay önce buradan projelerle ilgili çıkan bir
yasa vardı. Oldukça yüklü bir proje yardımı kapasitesi
getiriyor. Bu projelerin Türkiye sathında bütün bölgelere doğru
yayılması için bilgi gerekiyor, bilgilenme gerekiyor. Bilgilenmeyi nasıl
sağlarsınız? Türkçeye çeviri olur, Türkçe mevzuat
İngilizceye veya Fransızcaya -iki resmî dili var Avrupa Konseyinin-
bu ikisinin olması gerekiyor fakat bu konuda maalesef kurumsal
yetersizlikler dikkati çekiyor.
Burada 2008
İlerleme Raporunun bir gereği olarak da gelse ben burada birkaç
önemli başlıkta Hükûmeti, görevleri konusunda biraz daha duyarlı
olmaya davet edeceğim. Evet, geliştirilmiş siyasi diyalog
konusunda çabalar var. Gümrük Birliği ile ilgili yakın zamanda yine
bir yasa çıktı buradan. Katılım ortaklığıyla
ilgili ciddi sorunlar var ama temmuz ayına doğru gidiyoruz ve üç ay
sonra Ekim İlerleme Raporu geldiği zaman göreceksiniz ki siyasi
kriterlerde yine aynı başlıklar önümüze gelecek. Nedir bu
aynı başlıklar? Parti kapatma davaları. Şimdi, bu
parti kapatma davaları Adalet ve Kalkınma Partisine de
açıldı, Demokratik Toplum Partisinin de davası şu an
görülüyor. Türkiye, partilerin kapatıldığı, siyasi
partilerin kapatıldığı, mezarlığı hâline
geldiği, Guinness Rekorlar Kitabına girecek bir noktaya doğru
giderken bu konuda Anayasa değişikliklerini, Venedik Kriterlerini
dikkate alan, uluslararası içtihatları dikkate alan, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin defalarca verdiği kararları
içtihada alan bir düzenleme maalesef yapamamıştır ve bekliyor.
Onun için yarın AK PARTİ hakkında eğer tekrar bir
kapatılma davası açılırsa feveran etmeye -şimdiden
peşinen söyleyeyim- hiçbir hakkı yok çünkü kendisi iktidar ve
çoğunluk.
Anayasa reformu
ilerleme raporlarında bir başlık olarak duruyor ve 82
Anayasasından artık kurtulunması gerekiyordu. Bilmiyorum,
şimdiye kadar Uzmanlara, profesörlere taslak hazırlatıyorduk.
diyordu Hükûmet, bundan sonra ne diyecek Avrupa Birliğine merak ediyoruz.
Yani Avrupa Birliğine Hazırladık taslağı, rafa
koyduk. mu diyecekler? Çünkü o taslak iki senedir maalesef rafta ve Anayasa
taslağını getiremiyoruz.
Hükûmetin bir
önceki ilerleme raporunda aynen şu cümle çok ilginç bir betimleme
getiriyor: Geniş siyasi yetkilerine rağmen Hükûmet tutarlı ve
kapsamlı bir siyasi reform programı ortaya
koyamamıştır. Doğru, koyamıyor. Çünkü günübirlik,
eklektik, ihtiyaca göre, torba kanunlar, çorba kanunlar bir araya geliyor, öyle
dönüyor Türkiye'nin döngüsü.
1997
yılında imzalanan EMASYA Gizli Protokolü hâlâ yürürlükte, bu her
ilerleme raporunda gündeme geliyor; hâlâ kaldırılmış
değil.
Yargı
sisteminde sıkıntılar devam ediyor. Bağımsız
yargı konusu ciddi bir sorun. Bakın, eğer Değil.
diyorsanız bugün Genelkurmay Başkanlığı Askerî
Savcılığının AK PARTİ ile ilgili, belgeyle ilgili
bugün verdiği bir takipsizlik kararı var, diyor ki: İşte,
araştırdık, grafolojik, kriminalistik inceleme yaptık;
jandarma laboratuvarı, polis laboratuvarı, sonradan da
TÜBİTAKın ilgili bir biriminde yaptık, Adli Tıpta
yaptık. Fotokopiydi, fotokopiden imza tespit edilemedi. Ben, bunun
albayın imzası olduğunu tespit edemedim, takipsizlik kararı
veriyorum. Buyurun, sivil yargı, sivil savcı, özel ağır
ceza mahkemeleri görevi gereğini yapsın. Tabii, askerî yargı ile
sivil yargı arasında böyle bir çizgi konulduğu zaman, sivil
yargının bağımsızlığı ve darbe ve
Hükûmete yönelen bu tür şeylerde net şeyler
konulmadığı zaman, Genelkurmay Başkanlığı da
Ben bu kadarını yaptım, buyur sivil savcı, meydan senin.
diyor. Şimdi göreceğiz, bağımsız yargı
işleyecekse göreceğiz gereğinin ne olup ne
olmadığını.
Yolsuzlukla
mücadele politikası konusunda da çok ciddi adımlar
atılmadığı bilinmektedir. Özellikle de dokunulmazlık,
milletvekili dokunulmazlıkları bunun önünde bir engel. En çok
dokunulmazlık dosyası olan bir parti biziz. Maşallah, Meclisteki
üçte 2 dokunulmazlık dosyası bizim -iki yüz tane- fakat biz
çocuklarımıza Başımız dik, alnımız ak.
diyebiliyoruz. Ki biz düşüncelerimizi
açıkladığımız için hakkımızda fezlekeler
hazırlanıyor. Kürtçe merhaba dediğimiz için,
(*)
dediğimiz için hakkımızda fezlekeler düzenleniyor. Biz bundan
utanç duymuyoruz. Yani düşünce suçundan yargılananların hiçbir
dönem utanç duyduğu görülmemiştir ama yolsuzluk, ihale vesaire
konularında sorunlar, fezlekeler oldu mu, kanımızca, Meclisin,
hiçbir milletvekilinin artık dokunulmazlık zırhının
arkasına saklanmaması gerekir. Kürsü dokunulmazlığı
dışında dokunulmazlıkların
kaldırılmasının çok doğru olacağına
inanıyoruz.
İnsan
hakları ve azınlıkların korunması konusundaki
başlıklara baktığımız zaman da ne yazık ki
çok fazla adım atmadığımızın ölçütlerinden birisi
de İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolü hâlâ imzalamış
değiliz. Niye imzalamıyoruz, bunun bir türlü nedenini de bilmiyorum.
Bir taraftan sıfır tolerans tezini işleyen Hükûmetin, bir
taraftan bu tür sözleşmeleri Meclise getirmemesinin hiçbir haklı
izahı olamaz diye düşünüyoruz.
Yine, görülmekte
olan, komisyon kurulan Hrant Dink cinayetinden tutun da birçok yargılamada
benzer sıkıntıların yaşandığı
görülüyor.
Medeni ve siyasi
haklar konusunda işkence ve kötü muamele konusunda, yargısız
infazlar konusunda son olarak ortaya çıkarılan itirafçı da olsa
İşte gördünüz, Elâzığda kimsesizler
mezarlığından çıkarılan Silopili Hasan Ergülün,
çocuğuyla beraber gözaltına alınıp öldürülen, eski bir
JİTEM mensubu Ayganın itirafları
DNA testleri sonucu
babasının Elâzığ Hazar Gölü kıyısında gömülü
olduğu yıllar sona tespit edilebildi, 95ten on dört yıl sonra.
İşte, burada yargının gerçekten devreye girmesi,
savcıların görevini yapması, gereğini yapması
gerekiyor.
On iki
yaşındaki çocukların, Uğur Kaymazların dokuz
kurşunla sırtından vurulduğu yargılamalarda çok
başarılı sınavlar veremedi yargı.
Güvenlik
görevlilerini koruma anlayışı, yanlış bir
anlayıştır. Suçlu olanı korumamak, suçlu olmayanı da
korumak doğru olanıdır. Bu dosyanın da Avrupa Mahkemesine
gideceği avukatlar tarafından açıklanmış durumda. Buna
benzer birçok konuda, ifade özgürlüğü konusunda çok ciddi sıkıntıları
hâlâ Türkiye yaşıyor.
Bizim partimize
yönelik operasyonlarda bir tek çakı, bir tek silahlı eylem, bir tek
şiddet eylemi yer almazken söylemlerin, ifadelerin Türk Ceza Kanununun
215, 216ncı maddelerindeki suçluyu övme, yok işte kabahat nevinden
fiillerin düşünce suç kapsamında insanların alınarak bu kapsamdaki
insanların terörist örgüt muamelesiyle, yasa dışı örgüt
muamelesiyle yargılanmasının da ileride yine bu süreçte ayaklara
dolanacağı bir gerçektir.
(*)
Bu bölümde, Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım
kelimeler ifade edildi.
Toplanma
özgürlüğünün sıkıntıları, dernek kurma
özgürlüğüyle ilgili sıkıntılar, sivil toplum, dinî
özgürlükler konusu, birçok konuda bu tür sıkıntıların
sürdüğü bir gerçek. Bu sürecin iyi işlemesi iyi bir demokrasiden
geçer, Anayasa reformundan geçer; siyasi partiler, seçim yasalarından
geçer, baraj sisteminin düşürülmesinden geçer; iyi bir demokratik
temsilin, eşit ve adaletli bir temsil kabiliyetinin
sağlanmasından geçer.
Evet, biz bu
yollara gittiğimiz zaman, Türkiye gibi nüfusunun yüzde 99u Müslüman olan
bir ülke Avrupa Birliği üyesi olduğu zaman herkesin keyifle, davul
zurnayla karşılamayacağını da biliyoruz.
İşte örnekleri: Sarkozy, Merkel
Fransada, Almanyada sağ
partilerin, Hristiyan muhafazakâr demokrat partilerin veya Le Pen gibi gerici
faşist partilerin, ırkçı partilerin Türkiye'nin Avrupa
Birliği üyeliğine karşı çıkacağı malum,
biliniyor. Zaten bu sene seçim senesi; üç tane seçim geçiriyor bu ülkeler,
Türkiyeyi koz olarak kullanıyorlar, Avrupa anayasa reformunda da bunu
yaptılar.
Ama Türkiye'nin
gücü şunu çok rahatlıkla ispatlayacak ve anlatabilecek
konumdadır: Avrupa Birliğinin bir Hristiyan kulübü
olmadığını, eğer ilkeleri, kurumları,
normları olan bir Birlik ise Orta Doğuda, Asya ile Avrupa
arasında bir köprü olan Türkiye'nin bu süreçteki köklü demokrasisinin,
Avrupa Birliği üyesi olarak sadece Orta Doğunun, Uzak Doğunun,
Asyanın, Afrikanın değil, Avrupanın doğusundaki
bütün Avrupa ülkelerinin, Türkî cumhuriyetlerinin, birçok ülkenin yeniden
yapılanması sürecine, Balkanlardaki yapılanma süreçlerine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) -
çok büyük katkı sunacağını, bir model ülke
olabileceğini ve model ülke olarak Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu
üçgenindeki istikrarlı bir demokrasinin Türkiye'nin gelişmesinin
önünü açacağını düşünüyoruz. Böylesi bir süreçte, böylesi
bir demokratikleşmede karanlık örgütlenmeler, odaklar, çeteler
barınamazlar, demokrasinin kuralları işler, demokrasinin
değerleri yükselir. Demokrasinin değerlerinin yükselmesi demek
parlamentonun değerinin, güvenirliğinin,
çalışmasının artması demektir.
Bu duygularla,
Demokratik Toplum Partisi olarak bu yasa tasarısına olumlu destek
vereceğimizi belirtiyor, ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Şahsı
adına Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı, buyurun
efendim.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Parti
ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Avrupa
Birliğine tam üyelik için başvurmuş bir Türkiye'nin böyle bir
yasayı çıkarması kesin bir gereklilikti. Bunda,
aşağı yukarı herkes hemfikir zaten ancak bu biraz gecikmeli
geldi. Buna rağmen, bugün bu yasanın Meclisimize sunulabilmiş
olması memnuniyet vericidir ve dolayısıyla, bunu olumlu
karşılıyoruz.
Avrupa
Birliği Komisyonunda görüşlerimizi, kişisel görüşlerimizi
bildirmiştik ve bu çerçevede Sayın Bakanın, özellikle bazı
görüşleri, bazı telkinleri tasvip ettiği ve bunu yeni kanun
tasarısına koyduğunu memnuniyetle gördük; kendisine
teşekkür ediyoruz.
Bu memnuniyet
verici tasarının özellikle bazı unsurlarını size
kısaca söylemek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, bu yasa
tasarısında
Daha önceki Yasada Dışişleriyle olacak
veyahut da öteki kurumlarla olabilecek ilişkiler arasında ne tür bir
bağ olacağı, yetkilerin nasıl
paylaşılacağı ifade edilmemişti. Bunun bu yeni
tasarıda son şekline katıldığını görüyoruz
ve Dışişleri Bakanlığının özellikle
yetkilerini belirleyen 1173 sayılı Yasanın hükümlerinin
saklı kaldığının ifade edilmesi
Dışişleri ile Genel Sekreterlik arasında ortaya
çıkabilecek uyumsuzlukları da silmeye matuf bir nitelik
taşımaktadır.
Bunun
dışında, yine Avrupa Birliği Komisyonunda Maliye
Bakanlığınca ifade edilen bir unsur vardı. Daha önceki yasa
tasarısında adli ve idari davalarda kurumun kendisini hukuk
müşavirleri aracılığıyla savunacağı ifade
edilmişti. Hâlbuki hazineyi ilgilendiren adli konular itibarıyla
Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı yetkilidir ve
dolayısıyla bunun yeni tasarıya son şekline
dercedilmiş olması da yine memnuniyet vericidir.
Bu arada,
elimizdeki yasa tasarısında özellikle birtakım yeni
başkanlıkların kurulmasının çok yerinde olduğunun
altını çizmek istiyorum. Avrupa Birliği hukuku konusunda bir
başkanlığın kurulması, çeviri konusunda bir
başkanlığın kurulması bu konulardaki çok büyük
gereksinmelerimizi karşılayacak bir nitelik arz etmektedir.
Dolayısıyla
bu açılardan elimizdeki kanun tasarısı memnuniyet vericidir
ancak elimizdeki kanun tasarısının bazı, endişeye
mahal veren hükümleri de yok değil. Bunların da önemli bir bölümünü
Avrupa Birliği Komisyonunda ifade etmiştik. Örneğin, bir 17nci
maddede 657 sayılı Kanunun 59uncu maddesinin birinci
fıkrasına birtakım eklemeler yapılması öngörülmüş
ve bu çerçevede Genel Sekreterliğe istisnai memur alınması
yolunun açıldığını görüyoruz. Bu, uygun şekilde
kullanıldığında
Çünkü bu konuda gerçekten uzman
kişilere, kadrolara ihtiyaç vardır ve Türkiyede bu konuda da her
zaman devletin mekanizması içinde gerekli kişileri bulmak
olanaklı olmamaktadır. Ancak bu istisnai memuriyet unsurunun bir
partileşme, kendi partisi adına olumsuz kullanılmaması
Türkiye'nin istikbali, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin daha
olumlu çalışmalar yapabilmesi bakımından çok büyük önem arz
etmektedir. Buna Sayın Bakanın ve ekibinin tevessül
etmeyeceğini, Hükûmetin buna tevessül etmeyeceğini ifade etmek
istiyorum. Bu endişemizi bu çerçevede ifade etmek istiyorum.
Onun
dışında, geçici 3üncü maddede, yine, hâlihazırda kadrolu
bulunan bütün üst kadronun görevden alınması gibi bir yola gidiliyor.
Bu çerçevede de aynı temennileri, aynı beklentileri ifade ediyoruz ve
dolayısıyla bu konuda da Hükûmetimizin bizi rahatlatmasını,
bu endişeleri ortadan kaldırmasını bekliyoruz.
Bu çerçevenin
dışında, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin bu
şekilde düzenlenmesine ilişkin olarak bir unsuru -belki bizlerin
gözünden biraz kaçtı, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda;
anlaşılan, Dışişleri Komisyonunda da gözden
kaçmış- bu yasa, bu kanun tasarısı Plan ve Bütçe
Komisyonundan geçseydi, kadrolarla ilgili, birtakım bakanlıklara
atamalarla ve bakanlık sistemine veya devlet kurumlarına atamalarla
ilgili birtakım sorunları da çözmüş olarak önümüze gelecekti ve
bazı tereddütleri de ortadan kaldırmış olacaktı.
Şimdi, bu
yasa tasarısının birçok memnuniyet veren ama endişe veren
yanlarını da ifade ettikten sonra bir temel sorunla
karşılaşıyoruz, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
ne yapacak, ne işe yarayacak ister istemez, işlevi ne olacak?
Normalde Avrupa Birliğine tam üyeliğe başvurulmuş bir
Türkiye bakımından bu Genel Sekreterliğin işlevi çok önemli
idi, çok büyüktü. Ancak, hâlihazırda Avrupa Birliği temsilcilerinin
değişik vesilelerle veya değişik forumlarda ifade
ettiği gibi, ucu açık -bu, müzakere belgesinde de yer alıyor-
görüşmeler yapılması unsuru bir ayrıcalıklı,
imtiyazlı ortaklık şeklinde bir sonuca da götürebilir gibi
Türkiyede çok büyük tereddütler uyandıran, Avrupa Birliği üyeliğimiz
konusunda bizleri çok rahatsız eden birtakım durumlarla karşı
karşıya bulunuyoruz.
Bunun
dışında, yine, müzakere belgesi çerçevesinde birtakım
unsurların Türkiye bakımından dayatılması bizim için
çok umut verici olmayan bir ortam yaratma yoluna giriyor. Bu konuda, özellikle
Kıbrıs konusunda Avrupa Birliğinin Türkiyeye
dayattığı veya dayatmak istediği verilerin üzerinde çok
dikkatle çalışmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu
Kıbrıs konusunun Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine
etkisi, birinci olasılık, Türkiye tamamen ödün verecektir, bizi,
toplumumuzda da çok büyük, derin yaraları açacak sonuçlara götürecektir.
Böyle bir davranışı Hükûmetimizden beklemiyoruz.
İkinci
olasılık, bazı küçük ödünler vermek suretiyle bu işin
halledilmesi yoludur. Bunun da birtakım sakıncaları
olacaktır belki ülkemiz bakımından.
Üçüncü olasılık,
belki birtakım yapmamız gereken görevleri yerine getirirken Avrupa
Birliğinin de bunları yaptığımızı hesaba
katarak Kıbrıs konusundaki koşullarını
esnekleştirmesi veya ortadan kaldırmasının
sağlanması sorunudur.
Bütün bu
konularla ilgili eğer gerekli girişimler üzerinde
yoğunlaşılmazsa, Hükûmetimiz bu konuda tüm çabaları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Pazarcı.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) -
elinden gelen her şeyi yapmazsa o zaman Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin bu, iyi yola girme şeklindeki
düzenlemesinin de maalesef bir işlevi olmayacaktır veyahut da
diplomatik ve siyasi olarak Türkiyenin çok büyük başka sorunlarla
karşı karşıya kalması nedeniyle Avrupa Birliği
Genel Sekreterliğinin teknik işlevini kaybetmesi gibi durumlarla
karşılaşılması söz konusudur. Bu konuda Hükûmetimizin
ve Sayın Başmüzakereci ve Devlet Bakanımızın gerekli
ihtimamı göstereceği ve bugünden itibaren üzerinde en fazla durmamız
gereken konunun işin bu diplomatik ve siyasi yanı olduğunu hepinizin
takdirlerine sunarım.
Saygılarımla.
(DSP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Pazarcı, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Karaman Milletvekili Sayın Lutfi Elvan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LUTFİ ELVAN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği, bildiğiniz gibi,
aşağı yukarı dokuz yıl önce kuruldu. Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği kurulduğu zamanki yapısına
baktığımızda Genel Sekreterliğin temel olarak dört
birimden oluştuğunu görüyoruz. Diğer taraftan, yine Genel
Sekreterliğe Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve
Dış Ticaret Müsteşarlığından, ilave olarak tabii
ki Dışişleri Bakanlığından birer genel sekreter
yardımcısı atanması öngörülen bir yasa idi. O dönemde
açıkçası Avrupa Birliğiyle ilişkilerin yürütülmesinin
sadece bu bir bakanlık ve üç müsteşarlıkla yürütüleceği
düşünülüyordu. Ancak, zaman içerisinde biz şunu gördük: Gerçekten bu
Avrupa Birliği süreci Türkiyedeki tüm kurumlarımızı
ilgilendiren bir husus ve artık bu yasa günümüzün koşullarına
cevap veren nitelikte bir yasa değil. Ve bu çerçevede bu yasa
tasarısı hazırlandı.
Yasa
tasarısına baktığımızda, gerçekten oldukça
kapsamlı ve dinamik bir yapısı var. Dinamik olmak zorunda. Neden
dinamik olmak zorunda? Çünkü günün koşullarına bu yasanın uyma
zorunluluğu var. Her an Avrupa Birliğinde gündem
değişebiliyor, önemli konular ortaya çıkabiliyor. Bugün çok
önemsiz gördüğümüz hususlar yarın Avrupa Birliği nezdinde çok
önem arz edebiliyor. Bu nedenle bu yasanın dinamik bir yapıda
olması gerekiyordu, ki böyle bir yapıda hazırlandı. Ben,
Başmüzakerecimiz ve Sayın Bakanımız Egemen
Bağış Beye ve tüm personeline, yaptıkları çabalardan
dolayı çok teşekkür etmek istiyorum.
Tasarıya
baktığımızda, özellikle tasarıda iletişime
yönelik geçmişte olmayan hususların
İletişim, biliyorsunuz
Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi açısından son derece önem
arz eden bir husus. Hem Türkiye içerisinde iletişim imkânlarının
artırılması, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğinin
Türkiye içerisinde anlatılması hem de Avrupada Türkiye'nin
üyeliği nezdinde gerekli girişimlerde bulunulması son derece
önem arz ediyor. Bu çerçevede iletişime ve sosyal diyaloga yönelik bir
başkanlığın oluşturulması anlamlı diye
düşünüyorum.
Bir diğer
husus, gerçekten bizim açımızdan son derece önem taşıyan
bir husus ise hukuk birimi. Bugüne kadar, gerçekten Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğimizin en çok zorlandığı alanlardan bir tanesi
de hukuk alanında olmuştur çünkü Avrupa Topluluğu Adalet
Divanının almış olduğu kararlar
karşısında nasıl ve ne şekilde bir tutum
takınmamız gerektiği konusunda zaman zaman tereddütler
yaşadık. Bu açıdan baktığımızda böyle bir
hukuk biriminin oluşturulması ve Avrupa Birliğindeki
gelişmelerin yakinen takip edilmesi son derece önem arz etmektedir. Bu
açıdan, Hukuk işleri Başkanlığının
oluşturulması da son derece önemli diye düşünüyorum.
Bir diğer
önemli husus, çeviri konusu değerli arkadaşlar. Çeviri konusunda da
şunu söyleyeyim: Elbette, AB müktesebatının kendi dilimize,
Türkçemize çevrilmesi konusunda da
profesyonel bir yaklaşım gerekiyor. Bu açıdan da
baktığımızda böyle bir birimin oluşturulması
oldukça anlamlı diye düşünüyorum.
Tabii ki zaman
içerisinde, Avrupa Birliğine uyum yönünde nasıl ve ne şekilde
hareket etmemiz gerektiğini, hangi alanlarda uzmanlaşmamız
gerektiğini bizler de öğrendik açıkçası. Bu çerçevede
oluşturulan kanun tasarısının, gerçekten bugünün
koşullarına hizmet edebilecek tarzda hazırlanmış bir
tasarı olduğunu ve aynı zamanda önümüzdeki dönemde herhangi bir
değişiklik olması hâlinde bu değişikliğe ayak
uydurabilecek nitelikte bir yasa tasarısı olduğunu
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben fazla zamanınızı almak istemiyorum ve
buradan tekrar Devlet Bakanımız ve Başmüzakerecimiz Sayın
Egemen Bağışa ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
personelinin fedakâr çalışmalarından dolayı tüm personeline
teşekkür etmek istiyor ve hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elvan, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakanlıkların
Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunun 16ncı
maddesinde bakanlık merkez teşkilatı ile bakanlık bağlı
kuruluşlarının genel müdürlük, müstakil daire
başkanlığı, danışma, denetim ve
yardımcı birimlerinin kurulması, kaldırılması,
görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenleneceği hükme
bağlanmıştır. Tasarıda bu gerekliliğe
şimdilik uyulmuş görülmektedir ancak tasarının 6ncı
maddesinin (3)üncü fıkrasında Genel Sekreterliğe
bağlı birimlerin isimlerinin ve görevlerinin değiştirilmesi
yetkisinin verilmesi yasama yetkisinin devri anlamına gelmemekte midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği sözleşme ücret cetvelini
incelediğimizde maaşların çok düşük tespit edildiği
kanaatindeyim. Konularında yetişmiş personelin düşük
ücretle çalışması pek mümkün görünmemektedir. Diğer
kurumlardaki muadilleriyle maaş kıyaslaması yaptınız
mı? Örneğin, Sermaye Piyasası, BDDK, Hazine, DPT
Müsteşarlığı gibi.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Sayın Enöz? Yok.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aslında,
Egemen Beyi ben tanımak istiyorum biraz. Şimdi, kendisi Türkiyede
bu göreve gelmeden önce Amerikada bir düşünce kurulunda
çalışıyordu, öyle söyleniyor. Acaba, bu, Türkiyede ne görev,
daha doğrusu Türk bürokrasisini, Türkiye'nin neresini tanıyordu ki
böyle bir Bakanlık makamına geldi? Bildiğimiz kadarıyla,
işte, Amerikada Bushla görüşmeye gidilirken orada Türk heyetine Türkiyeden
giden bir kişinin tercümanlık yapması istenilmişti fakat,
denildiğine göre, İşte, bizim burada tercümanımız
var
Egemen Bey de o yolla geldi.
Şimdi,
bununla şunu söylemek istiyorum: Tabii, Avrupa Birliği bizim için çok
önemli bir konu. Bu konuda çok büyük emekler sarf ettik şimdiye kadar ama
maalesef, işte, birdenbire birileri geldi, oraya, başına oturdu.
Şimdi, size
göre, Genel Sekreter bu getirdiğiniz kanunla kaç lira maaş
alacaktır? Genel sekreter yardımcıları kaç lira maaş
alacaktır?
Bir de bu
Dışişlerinde bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Pardon Sayın Genç
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, tespit ettiniz herhâlde. Genel Sekreter, genel sekreter
yardımcılarının özlük haklarıyla ilgili sorusu olacak.
Sayın
Kınıklıoğlunun sorusunu alayım.
Buyurun efendim.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkanım,
öncelikle aracılığınızla çok değerli
milletvekillerimizin burada son derece katkı yapıcı
konuşmalarına ve sorularına teşekkür ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, pardon
Sayın
Kınıklıoğlu, soru sormak istemiştiniz. Siz
konuşmayınca Sayın Bakanım cevap vermeye başladı.
Buyurun.
SUAT
KINIKLIOĞLU (Çankırı) Sayın Bakanım, teşekkür
ederim.
Yeni kanun
tasarısının Dışişleri
Bakanlığının görev ve yetkileriyle olan ilişkisine
açıklık getirirseniz ve Merkezi Finans ve İhale Biriminin görev
ve yetkileriyle bu yeni yasa tasarısı arasında nasıl bir
ilişki olduğu konusunda açıklık getirebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Genç,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, Sayın Başkan, yani şimdi burada soru soran
kişiler malumken hemen kesmeniz doğru değil.
BAŞKAN
Yok, ben kesmiyorum, otomatik
Birbirimizi töhmet altında
bulundurmayalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, otomatik
Şimdi, öyle
bir kanun getiriliyor ki Bakana olağanüstü yetkiler veriliyor. Yani Bakan,
Türk idari yapısı altında personel yapısına ters bir
şeyde, mahiyetinde çalışan kişilere yüzde 200e varan zam
getiriliyor. Bunu neye göre getiriyor? Ayrıca Dışişlerinde
mevcut bir elçinin başkanlığında bir kadro var. Bu kadroda
ne eksiklikler var da onu feshediyorsunuz? Yerine, siz neyi keşfettiniz ki
onu feshedip de yeni yeni bir teşkilat kuruyorsunuz? Hâlbuki o
teşkilatın bir deneyimi var, bir çalışması var, uzun
zaman orada görev yapmış. Şimdi, bunu feshedip de yeni bir
teşkilat kurduğunuz zaman bu aksamalar olmayacak mı? Bir de
şimdiye kadar kaç tane başlık açılmıştır?
Bundan kaçı daha bekliyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkanım, bir kez
daha ben bu kanunun Genel Kurula inme sürecinde gerek komisyonlarda gerek bugün
Genel Kurulda katkıda bulunan gerek iktidar partimizin gerek muhalefet partilerimizin
çok değerli milletvekillerine, bu kanunun yazılmasında çok büyük
emeği olan bürokratlarımıza ve bugün, şu anda burada,
Türkiyenin en önemli projelerinden bir tanesi olan, belki de cumhuriyetimizin
ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projelerimizden
biri olan Avrupa Birliği sürecine katkı veren tüm Genel Kurul
üyelerimize saygılarımı sunuyorum, teşekkürlerimi ederek
sözlerime başlamak istiyorum.
Şimdi, Genel
Sekreterliğe bağlı birimlerin isim ve görevlerinin
değiştirilmesi konusundaki soruyla ilgili olarak, biraz sonra
Başkanlığınıza sunulacak olan bir önergeyle bu konuda
sadece isimlerin değiştirilmesi, görev kelimesinin kalkmasına
yönelik bir önerge sunulacaktır. Bu bizim de destek vereceğimiz bir
önergedir. Bu konuda herhangi bir hukuki engel olmaması
açısından düşünülmüştür.
İsimlerin
değişmesi de, Avrupa Birliği süreci dinamik bir süreç, Avrupa
Birliğinin kendisinin kuralları ve kurumları her geçen gün
değişiyor. Biliyorsunuz, şu anda Avrupa Birliği üyesi
ülkeler Lizbon Anlaşması üzerinde bir tartışma
içerisindeler. Avrupa Birliğinin kendi kurum ve kuralları
değişirken, Türkiyenin de buna ayak uydurabilmesi, Türkiyede
farklı kamu kurumlarımızın Avrupa Birliği sürecindeki
koordinasyonunu yürütmekle sorumlu olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin
de bu değişimlere ayak uydurabilmesi için bu esnekliğin
sağlanması amacıyla konulmuş bir maddeydi ama görevlerinin
değişebilmesine yönelik maddeyi değiştiriyoruz. Onun için
sadece isimlerinin değişebilmesini öngörüyoruz. Buna benzer yetkiler,
hâlihazırda Dışişleri
Bakanlığımızın teşkilat kanununda da
bulunmaktadır, Millî Savunma Bakanlığımızın
teşkilat kanununda da bulunmaktadır. Bakanlıkların
içerisindeki birimlerin isimlerinin şartlara göre
değişebileceğine dair kanunlar vardır.
Bu, düşük ücret
konusu gündeme geldi. Bu kanunla Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
-ki, bu Genel Sekreterlik Başbakanlığa bağlı bir
kurumdur- çalışanlarının maaşlarının ve
özlük haklarının Başbakanlıktaki muadilleriyle
eşitlenmesi sağlanmaktadır. Ne üstünde ne altında bir
kategoride olmayan, Başbakanlığa bağlı bir
kuruluş olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliğindeki
arkadaşlarımızın da haklarını, özlük
haklarını ve maaşlarını, ücretlerini tamamen
Başbakanlıktaki muadilleriyle eşit duruma getirmektedir. Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğindeki, örneğin Genel Sekreterimiz bir
bakanlık müsteşarı, genel sekreter yardımcıları
da bakanlık müsteşar yardımcıları seviyesinde
maaş alacaklardır. Bu da kamudaki eşitlik hassasiyetini
gözeterek hazırlanmış bir maddedir.
Sayın Genç,
beni tanımak istediğini söyledi. Ben kendisiyle tanışmak
için çeşitli vesilelerle her zaman bu ihtiyacını giderebilirim,
memnuniyetle kendisiyle yakından tanışma imkânlarını
sağlayabilirim ama mademki sordu, ben Amerikada bir düşünce
kuruluşunda değil, Amerikada faaliyet gösteren Türk derneklerinin
çatı kuruluşu olan, 1956dan bu yana Amerikada Türk lobisinin
oluşmasında çok önemli katkıları olan Türk-Amerikan
Dernekleri Federasyonunun iki dönem seçilmiş başkanlığını
yaptım ve iki keresinde de oy birliğiyle seçilmiş bir
yöneticiydim. Amerikada aynı zamanda farklı konularda iş
alanlarında çalışan işlerim de oldu. Kendisinin
söylediği gibi, Sayın Başbakanımızın çeşitli
toplantılarında tercümanlığını yaptım,
bundan da onur duyuyorum. Gün geldi Sayın Başbakanımızın
verdiği görev çerçevesinde İstanbulun Avrupanın kültür
başkenti seçilmesi için çalışmalar yürüttüm, gün geldi
Türkiyenin önemli hassasiyetlerini iletmek üzere, özellikle sözde Ermeni
soykırım iddialarına cevap vermek üzere Amerika Birleşik
Devletlerinde farklı çalışmalar yürüttüm, gün geldi Türkiyenin
Avrupadaki birtakım hassasiyetlerini dile getirmek üzere Avrupada
birtakım çalışmalar yürüttüm, gün geldi NATO Parlamenterler
Asamblesinde Türkiyenin hassasiyetlerini dile getirmek üzere çok değerli
milletvekili arkadaşlarımla birlikte o platformlarda görev
yaptım. Gerektiğinde de ihtiyaç duyulan konularda tercümanlık da
yaptım. Ben bundan hiçbir zaman bir utanç değil, tam aksine onur
duyarım. Sayın Gençe de bu hassasiyeti paylaşmama imkân
verdiği için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Vallahi bu kadar nazik Bakan biz görmedik. Sayın Bakan,
çok naziksiniz.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Bu tasarının herhangi bir
kişiye yüzde 200 zam falan getirmesi gibi bir şey yoktur. Özlük
haklarıyla ilgili biraz sonra sizlerin de onayına sunulacak
birtakım önergeler vardır. O önergeler çerçevesinde de zaten
bazı şeyler düzeltilecektir.
Sayın
Kınıklıoğlunun Dışişleri
Bakanlığının ve Merkezi Finans ve İhale Biriminin
yetkileriyle ilgili sorusuna gelince: Bu tasarı Avrupa Birliğine uyum
sürecine ilişkin işlemlerin tek elden toplanması ve Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığında yer alan
Avrupa Birliği ile İlişkiler Genel Müdürlüğünün
kaldırılmasını öngörmektedir. Onun dışında
herhangi bir kurumun yetkileriyle ilgili herhangi bir girişimi yoktur.
Dışişleri Bakanlığının genel görevlerini
düzenleyen 1969 tarihli 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin
Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun hükümlerinin saklı tutulacağı
kanun içerisinde zaten yazılıdır. Dışişleri
Bakanlığımızın görev alanı zaten bellidir. Biz o
görev alanındaki Dışişleri Bakanlığımızın
yetkilerine saygılı bir şekilde Avrupa Birliği
katılım müzakerelerinde, tam üyeliğimize yönelik
çalışmalarda kamu kurumlarının koordinasyonunu yapmaya
çalışacağız Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinde.
Yine, Merkezi
Finans ve İhale Biriminin görevlerini düzenleyen, uluslararası
sözleşmelerden kaynaklanan ve Avrupa Birliğiyle yapılan mali
yardımlara ilişkin çerçeve anlaşması hükümleri içerisindeki
yetkileri de yine Merkezi Finans ve İhale Biriminin görevleri
arasında kalacaktır. Bizim, herhangi bir kurumun görevlerini,
yetkilerini almak veyahut da sınırlandırma gibi bir girişimimiz
yoktur.
Sayın Genç,
aynı zamanda, şu ana kadar kaç başlığın
açıldığını sormuşlardı. Türkiyenin Avrupa
Birliğiyle tam üyelik sürecinin başlama tarihi aslında rahmetli
Adnan Menderesin 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğuna ilk
başvuruyu yapmasıyla başlar. 59dan 2004e kadar geçen süre içerisinde
maalesef Türkiye müzakere tarihi bile alamamıştır. Ama 2004 17
Aralığında alınan bir kararla 3 Ekim 2005ten itibaren
müzakerelerin başlaması öngörülmüştür. 3 Ekim 2005ten bu yana
Türkiye 33 fasıl başlığının 10unu
açmış bulunmaktadır. Hâlihazırda 23 fasıl
başlığı bulunmaktadır. Bunların 18iyle ilgili
birtakım siyasi kısıtlamalar vardır, farklı ülkelerin
engellemeleri vardır, Kıbrısla ilgili birtakım,
biliyorsunuz, limanların açılmasına yönelik beklentiler
vardır ve üye ülkelerden biri olan Kıbrıs Rum Yönetiminin
engelleme çabaları vardır. Ama biz ne Türkiyenin içerisindeki direnç
odaklarının ne Avrupa Birliği içerisindeki direnç
odaklarının bu çabalarına havlu atacak bir anlayışa
sahip değiliz. Azimle, kararlılıkla, Türk milletinin bizden
beklediği, sadece iktidarın değil, iktidarıyla
muhalefetiyle, genciyle yaşlısıyla, askeriyle siviliyle,
Alevisiyle Sünnisiyle, Müslümanıyla gayrimüslimiyle, doğulusuyla
batılısıyla, Türkiye Cumhuriyeti bütün
vatandaşlarının ortak heyecanı ve ortak projesi olan Avrupa
Birliği sürecinde azimle, kararlılıkla ilerlemeye devam
edeceğiz.
Ben, bütün
milletvekillerimizin katkılarına bir kez daha teşekkür ediyorum
ve bu yasanın ülkemiz için, ülkemizin Avrupa Birliği tam üyelik
süreci için hayırlara vesile olmasını temenni ederek
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Maddelere geçilmesinde karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Tamam Sayın Genç.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Evet, karar yeter
sayısı vardır, maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kabul etmeyenleri söylemediniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Pardon, affedersiniz. Düzeltiyorum, doğru söylediniz. Teşekkür ederim
ikazınıza.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 11inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, ilk söz, İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğluna aittir.
Sayın
Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
412 sıra
sayılı Yasa Tasarısının temel yasa
mantığı içinde görüşmelerinde, birinci bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına partimin görüşlerini dile
getireceğim.
Öncelikle, AByle
tam üyelik sürecinin müzakerelerin başladığı tarihten
günümüze, dar imkânlarına rağmen özveriyle bu sürece katkı
sağlayan AB Genel Sekreterliği personeline ve bu arada Genel Sekreter
Sayın Demiralpe bu geçmiş hizmetleri için teşekkürlerimizi
iletiyorum. Geçmiş hizmetleri diyorum, çünkü bundan sonra AB Genel
Sekreterliğinin yapısı ne olacak, biraz ortada, biraz
meşkûk. Tabiatıyla tasarının asıl amacı, temel
amacı bu teşkilatı yeniden yapılandırarak güçlendirmek
ve böylelikle müzakere sürecine de yeni bir ivme ve güç katmaktır. Bu
amaçla uzun yıllardır düşünüldüğü hâlde bugüne kadar ele
alınmamış olan, AKP İktidarının
yıllardır ihmal ettiği bu tasarı bugün önümüze gelmiş
olmakla beraber, arzu edilen kıvamda, içerikte maalesef değildir.
Bu konudaki
görüşlerimizin, tasarının tali komisyon olarak ele
alındığı AB Uyum Komisyonunda ve asıl komisyon olan
Dışişleri Komisyonunda arkadaşlarımız
tarafından, partili arkadaşlarımız tarafından dile
getirilmiş olan görüşlerin tasarıya yeterince
yansıtılmadığını görmekteyiz. Umarım ki bu
eksikliklerin, maddelere geçildiği zaman, sunmuş olduğumuz ve
bir şekilde görüşülecek olan bazı düzenleyici önerilerimiz de
dikkate alınarak eksikliklerin giderilmesi ve AB Genel
Sekreterliğinin üstlenmiş olduğu, üstleneceği gerçekten
önemli görevleri daha etkin olarak yerine getirebilecek bir
yapılanmayı gerçekleştirmesini umuyoruz.
Sayın Bakan
Egemen Bağış, Başmüzakerecimiz, geçenlerde AB ülkeleri
büyükelçileriyle yapmış olduğu bir toplantıda bu
yasanın bu hafta çıkacağını belirtmiş, yani bir
anlamda bir tekmil vermiş: Evet, bu yasayı ele aldık ve
öncelikle bu hafta çıkarıyoruz. Ancak, Sayın Bakanın
bundan sonra bazı şeyleri de söylemesi gerekirdi büyükelçilere, eksik
söylemiş. Sayın Bakan Biz AKP İktidarı olarak sizin her
söylediğinizi, ABye üyelik süreci çerçevesi içinde her talep
ettiğinizi, gereğini yaptık kabul ettik. AB üyelik sürecinin
müzakerelerini başlatabilmek için onu siyasi prim konusu hâline
dönüştürebilecek bir anlayışı içimize sindirdik ve bu
anlamda daha ta başlangıcında Türkiye'nin bazı temel
kırmızı çizgilerinin kırılması, çizilmesini dahi
içimize sindirecek adımlar attık, ödünler verdik. demeliydi,
diyebilirdi.
Keza Sayın
Bakan, Avrupa Birliği büyükelçilerine 17 Aralık 2004 belgesini
imzalarken ve 3 Ekim 2005 Müzakere Çerçeve Belgesini kabullenirken,
müzakerelerin ilk adımları atılırken ABye üye
oluşumunun en temel insan hakları çerçevesini oluşturan serbest
dolaşım konusunda, keza ABnin üye ülkelere
sağladığı destekler içinde aslan payını alan
bölgesel destekler, bölgesel fonlar ve tarım destekleri konusunda
haklarımızın belirsiz sürelere ertelenebileceğini ve hatta
hatta kalıcı bir şekilde kısıtlanabileceğini kabul
ettiğimizi, o aşamada kabul ettiğimizi AB büyükelçilerine bir kez
daha hatırlatabilirdi.
Sayın Bakan,
keza Avrupa Birliği büyükelçilerine Genel Sekreterliği güçlendirecek
böyle bir yasa tasarısını yıllardır bu Genel Kurula
getirmediğini, bu konuya gereken önemi vermediğini ifade edebilirdi.
Bütün bunlar
esasında, sonuç itibarıyla Sayın Bakanın bir yerde, bir öz
eleştiri yapmasını gerekli kılmakta çünkü AKP
İktidarı, ABye tam üyelik süreci içinde samimi değildir, AB
üyeliğine göstermelik bir anlayışla bakmaktadır ve bunun
bedelini de gerçekten Türkiye birçok boyutuyla ağır ödemektedir.
Bugün eğer
Hırvatistanla aynı zamanda başlamış olduğumuz
müzakere sürecinde Hırvatistan yarı yolu aşmış
olduğu hâlde biz hâlâ -biraz evvel Sayın Bakan On faslı
aştık. dedi, evet aştık da nasıl kapanacağı
çok meşkûk, bir tanesi geçici olarak kapatıldı- olayın
başındayız ve buraya, bu konuda, bu noktaya gelmiş,
getirilmiş olmamızın nedeni de AKP İktidarının 17
Aralıkta, o ilk tam üyeliğe yönelik, müzakerelerin başlatılabilmesine
yönelik ilk belgenin kabul edilişinde, onu bir siyasi şova
dönüştürebilmek için maalesef başını eğip
imzaladığı o belge çerçevesi içindeki tavrı
yatmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, evet, bu yasa gereklidir dedim, ifade ettim. Belirli
eksiklikler var, onları maddeler görüşülürken daha
ayrıntılı görüşlerimizi dile getireceğiz. Ancak
şunu ifade etmek isterim ki: Bu tasarı, evet, AB Uyum Komisyonunda
görüşüldü, ondan sonra, doğrudan doğruya, nedense tali komisyon
olarak gözüken Plan-Bütçe Komisyonunda gereğince ele alınmadan, gereğince
olgunlaştırılmadan Dışişleri Komisyonunda
tamamlandı ve buraya geldi. O nedenledir ki bugüne değin kamu
idaresine yönelik yeni yapılanmaların oluşturulması,
kadroların oluşturulması konusundaki yasa tasarıları
her zaman ve bugüne değin -ki ben altı yedi yıl Plan-Bütçede
görev yaptım- her zaman Plan-Bütçenin asli komisyon olarak görev ifa
ettiği bir süreçte değerlendirilir, öyle buraya indirilirdi. Bu yasa
tasarısı bu süreçten âdeta kaçırıldı ve bunun
bedelini, sonuçlarını bazı arkadaşlarım da dile
getirdi. Çok ciddi hatalar vardır, Anayasaya aykırılıklar
söz konusudur değerli arkadaşlarım. Bunu maddeler gelince hep
beraber, umarım, tartışacağız.
Bu bağlamda,
bir iki şeye de değinmek istiyorum. AKP İktidarı AByle
müzakere sürecini bir taraftan Herkesle paylaşıyoruz, basına
açıyoruz, sivil toplum örgütlerine danışıyoruz. derken bu
müzakere sürecini, değerli arkadaşlarım, ne yazık ki
siyasetçilerden, siyasi partilerden ve bu Parlamentodan gizlemektedir,
kaçırmaktadır.
Neden bunu
diyorum? Bu biliniyor. Sayın Yakış -göremiyorum, burada mı-
şahididir ve tanığıdır. Biliyorsunuz, her fasıl
açılırken müzakere pozisyon belgeleri hazırlanır ve bunun
karşılığında ortak müzakere pozisyonu belirlenir.
Biz AB Uyum
Komisyonu üyeleri olarak, biz Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan
vekilleri olarak ve diğer muhalefet partileri grup başkan vekilleri
olarak -bilhassa böyle ifade ediyorum sayın grup başkan vekilleri-
sizler de bu müzakere pozisyon belgelerini bugüne kadar görmediniz. Muhalefetin
hiçbir milletvekili görmedi. Bilemiyorum AKPli milletvekili kardeşlerimden
kaç tanesi gördü.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Onlar görmüşlerdir.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Bunu müteaddit defalar dışarıda
sorduk. Bir defasında, Sayın Yakışın yanında
Sayın Bakan, o zamanın Bakanı, Başmüzakerecisi Sayın
Babacana sordum. Yanında Lagendijk, Olli Rehn
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hacaloğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Bitiriyorum, tamamlıyorum.
ve Sayın
Babacan o zaman yasak dedi. Oysa bu konuda danıştığımız,
görüşlerini aldığımız, şu anda üye konumunda olan
eski üye devletlerin hiçbir temsilcisi, bize bu konuda bir yasağı
ifade etmedi, bu belgeleri daima parlamentolarıyla, muhalefetleriyle
paylaştıklarını ifade ettiler.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa önemli bir yasa, bu süreç önemli bir süreç. Bu
süreç, Sayın Bağışın bazen dediği gibi -bugün
biraz farklı dedi- cumhuriyetimizin ilanından sonraki en önemli
çağdaşlaşma projesi olarak ifade ettiği ABye üyelik
süreci. Tam öyle değil, tam öyle değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, izin verirseniz.
Bu süreç,
tabiatıyla önemli, tabiatıyla Mustafa Kemal Atatürkün
batılılaşma için Türkiyeye çizdiği yörüngenin
uzantısında olan çok önemli bir hedef. Türkiye'nin gerçek
çağdaşlaşma projesi, cumhuriyetimizin bizzat kendisidir, laik,
demokratik cumhuriyetimizin bizzat kendisidir, Atatürk ilke ve devrimlerinin
bizzat kendisidir.
Ben, bu süreci,
bu duyarlılık içinde ulusal değerlerimize, ulusal
kırmızı çizgilerimize tüm özeni göstererek eşit
koşullarda tam üyeliğe, ister Merkel ister Sarkozy ne derse desin,
kendi doğrultumuzda ulaşacağımıza inanıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
AK PARTİ
Grubu adına Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlu.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SUAT KINIKLIOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
birinci bölümü hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa
Birliği ile Türkiye'nin ilişkileri 1959 yılında Türkiye'nin
Avrupa Ekonomik Topluluğuna -o zamanki ismiyle- ortaklık
başvurusuyla başlar. 1963 yılında Ankara
Anlaşmasıyla ortaklık anlaşması imzalanmış,
1987 yılında tam üyelik başvurusu yapılmış, 1996
yılında gümrük birliğine geçilmiş, 1999 yılında,
yani tam on yıl önce Türkiye, adaylık statüsünü kazanmış,
2005 yılının Ekim ayında da tam üyelik müzakerelerine
geçilmiştir.
Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkileri özellikle 2002 yılında Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidara gelmesiyle önemli bir ivme
kazanmıştır. Bundan önce son kırk yıl içerisinde
yapılamayan önemli reform ve yasal değişiklikler çok kısa
bir süre içerisinde gerçekleştirilmiş, cumhuriyet tarihinde
görülmemiş bir reform ve değişim dönemi geçirilmiştir. Bu
reform ve değişim süreci sonucunda Türkiye daha saydam, daha
demokratik ve daha güçlü bir ülke hâline gelmiştir.
Dış
siyasetimize ve uluslararası konumumuza da Avrupa Birliği
çıpası önemli bir katkı sağlamaktadır. Günümüzde
Türkiye, İslam dünyasında, Orta Doğuda, Amerika Birleşik
Devletlerinde ve birçok bölgede bir ayağı Avrupa Birliği
içerisinde olan bir ülke olarak görülmektedir.
Avrupa
Birliği, aynı zamanda Türkiyenin birinci ticaret
ortağıdır. Bu konuda bazı rakamlar vermek istiyorum:
2008
yılı itibarıyla 27 Avrupa Birliği ülkesine 63,3 milyar
dolar ihracat yapmışız. Aynı yılda yani 2008
yılında 27 Avrupa Birliği ülkesinden Türkiyeye 74,8 milyar
dolar ithalat gerçekleştirilmiştir. İhracat rakamının
toplam ticaret hacmimiz içindeki ağırlığını
görmek açısından, Türkiyenin 2008 yılında 132 milyar
ihracat yaptığı göz önüne alınırsa eğer yüzde
48ine tekabül etmektedir. Yani Türkiyede ihracat için üretilen her 100
dolarlık katma değerin yüzde 48i yani yarısı Avrupa
Birliğine gitmektedir.
Bunun
yanında, Türkiyede istihdam yaratılması açısından çok
önemli olan doğrudan yabancı sermaye yatırımları
içinde Avrupa Birliği sürecinin önemli bir katkı
sağladığını görüyoruz. 1995 ile 2003 yılları
arasında doğrudan yabancı sermaye yatırımı
ortalama 1 milyar dolar iken 2005 yılında 10 milyar, 2006
yılında 20,2 milyar, 2007 yılında 22 milyar, 2008
yılında 18 milyar dolara
ulaşmıştır. Bu ulaşılan rakamların son
beş yıldaki ortalaması şunu göstermektedir ki bu
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yüzde
76sı AB ülkelerinden gelmektedir.
Avrupa
Birliği ile olan ilişkilerimizde her şey tozpembe değildir,
bazı sıkıntılar da mevcuttur. Özellikle Fransa ve
Almanyada iktidar değişiklikleriyle birlikte, Avrupa Birliğinin
son yaşadığı genişleme sürecinden sonra hazmetme
kapasitesinde yaşadığı zorluklarla birlikte Avrupa
Birliği içerisinde Türkiye'nin tam üyeliğine yönelik mesafeli
bazı yaklaşımlar göze çarpmaktadır. Ne var ki Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak Avrupa Birliği tam üyeliğini
siyasetimizin öncelikli bir unsuru olarak görmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; müzakere süreçleri toplumların
siyasal, ekonomik ve sosyal değişimlerine sebep olduğundan bütün
müzakere süreçleri zorludur. Müzakerelerin daha etkin yürütülmesi için
Sayın Devlet Bakanımız Egemen Bağışın
önderliğinde ABGSnin yeniden yapılandırılması
amacıyla, şu anda müzakere ettiğimiz tasarı gündeme
gelmiştir. Bu çok garip de bir şey değildir. Orta ve Doğu
Avrupadaki daha önce tam üyelik müzakerelerini yürüten ülkelere
baktığımızda burada da müzakereyi yürüten kurumların
zaman içerisinde müzakerenin gidişatına ve ülkenin
şartlarına uygun olarak yenilendiği ve daha etkin hâle
getirilecek bir süreçten geçirildiği görülmektedir.
Bu tasarı ne
getiriyor? Bu tasarı, bir kere, 2000 yılında kabul edilen 4587
sayılı Kanunu yürürlükten kaldırıyor. Tasarı, Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğini daha esnek, daha etkin ve daha güçlü
hâle getirmeyi hedefliyor, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin
kurumsal kimliğini güçlendiriyor, ABGSnin personel
sayısını artırıyor ve atamalarda esneklik getiriliyor.
Personel
sayısına işaret etmek istiyorum: Şu anda Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinde takriben 100e yakın personel
istihdam edilmektedir ki bunun yarısına yakını uzman
seviyesindedir. Polonyanın sadece Avrupa Birliği Hukuk Biriminde 40
kişi çalışmaktadır. Dolayısıyla personelin
yetersiz olduğu ve şu anda yürütülen müzakere sürecinin
başarıyla devam ettirilmesi konusunda kısıtlamalar
getirildiği aşikârdır. Tasarının yasalaşması
hâlinde 333 personele ulaşılacaktır.
Bu tasarı
aynı zamanda yeni birimler kuruyor. Yurt dışında ABGSnin
teşkilatlanmasına olanak sağlıyor. Kurumlar arası
iş birliği ve koordinasyonun kalitesini artırıyor.
Kurulacak olan yeni birimler içerisinden üç tanesini zikretmek istiyorum.
Bir tanesi Sivil
Toplum, İletişim ve Kültür Başkanlığı. Bunun
görevi, özel sektör, yerel yönetim, sivil toplum ve üniversitelerle eş
güdüm sağlanması ve özellikle iletişim konusunda -ki bu,
Türkiye'nin AB sürecindeki en önemli, yıllardır üzerinde durulan ve
Avrupa Birliği içerisindeki dostlarımız tarafından
Türkiye'nin daha da güçlendirilmesi gerektiğine inanılan bir konuydu-
kurulan bu yeni Başkanlıkla bu konunun da önemle üzerine
gidileceği anlaşılmaktadır.
Avrupa
Birliği müktesebatına uygunluğu denetleyecek olan AB Hukuku
Başkanlığı kurulmaktadır ve Türkiye ile Avrupa
Birliği müktesebatının çevirisini uygun bir şekilde yapacak
bir çeviri eş güdüm başkanlığını öngörmektedir.
Burada daha önce değerli muhalefet milletvekillerimizin ifade ettiği
gibi üst düzey bir tasfiye operasyonu yoktur; aksine, hem Genel Sekreterin ve
genel sekreter yardımcılarının üçlü kararnameyle
atanmaları ve kurumun daha güçlü hâle gelerek görevini tam olarak ifa
etmesi için bir yenilik getirilmektedir.
Memnuniyetle
ifade etmek istiyoruz ki her iki komisyonda da bu yasa tasarısı
komisyonlardan oy birliğiyle geçmiştir, Hükûmetle muhalefet partileri
arasındaki bir uyuma işaret etmiştir. Bunun böyle olması da
doğaldır çünkü Avrupa Birliği meselesi sadece bir iktidar
meselesi değildir. Avrupa Birliği meselesi, iktidarıyla,
muhalefetiyle, sivil toplumuyla, medyasıyla, büyük sermayesiyle toplumsal
bir projedir. Gönül istiyor ki 17 Aralık 2004 tarihinin öncesinde
nasıl bu bütün unsurlar, adı konmamış bir tam saha pres
şeklinde Türkiyeye bir müzakere tarihi elde ettiği gibi, bundan
sonra da bu süreç bu unsurların bir arada çalışmasıyla
devam edecektir.
Sözlerime son
vermeden önce, Avrupa Ekonomik Topluluğu Başkanı Walter
Hallsteinin 12 Eylül 1963 tarihinde, Ankara Anlaşmasının
imzalandığı gün, o günkü törende yaptığı
konuşmadan bir alıntı yapmak istiyorum: Bugün siyasi anlamı
çok büyük olan bir olaya tanıklık ediyoruz. Türkiye, Avrupanın
bir parçasıdır. Bugünkü toplantının önemi buradan
kaynaklanmaktadır. Türkiye'nin Avrupalı olması,
yüzyıllardır gerçekliği olan coğrafi bir ifadeden veya
tarihsel bir kararlılıktan öte, bir gerçeğin teyit edilmesidir.
Bu vesileyle Türkiyeyle Avrupa arasında yakın bir iş
birliği döneminin başlangıcında duruyoruz. İki taraf
da Avrupa Konseyinde bir araya gelecek ve eşit ortaklar olarak görüşeceklerdir
ve bir gün bu sürecin son adımı da atılacak ve Türkiye
Birliğin tam üyesi olacaktır.
Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevlerine
İlişkin Yasa Tasarısına AK PARTİ Grubu olarak lehte
oy kullanacağımızı ifade ediyor, yasanın ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kınıklıoğlu.
Başka bir
söz talebi yok.
Görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci maddenin
başlığını okutuyorum:
AVRUPA BİRLİĞİ GENEL
SEKRETERLİĞİ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN
TASARISI
BİRİNCİ
BÖLÜM
Amaç, Görev ve
Teşkilat
Amaç
MADDE 1-
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci maddenin
başlığını okutuyorum:
Görev
MADDE 2-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddenin
başlığını okutuyorum:
Teşkilat
MADDE 3-
BAŞKAN
Madde üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra nolu Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
3üncü maddesine bağlı bentlerin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Algan
Hacaloğlu |
Yaşar
Ağyüz |
Akif Ekici |
|
İstanbul |
Gaziantep |
Gaziantep |
|
Mehmet Ali
Susam |
Metin
Arifağaoğlu |
İlhan
Kesici |
|
İzmir |
Artvin |
İstanbul |
a)
Katılım Politikaları ve Strateji Geliştirme Genel
Müdürlüğü
b) Sektörel
Politikalar (müzakerelere esas fasıllar) Genel Müdürlüğü
c) Mali
İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürlüğü
d) Avrupa
Birliği Hukuku İnceleme ve Mevzuatı Çeviri Genel Müdürlüğü
e) Eğitim,
İletişim ve Tanıtım Genel Müdürlüğü
f) İdari ve
Lojistik Hizmetler Genel Müdürlüğü.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Algan Hacaloğlu konuşacaklar.
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; saygılarımı sunuyorum.
Esasında
öneri kendisini ifade ediyor, açık ancak ben bir kez daha sizleri
düşünceye sevk edebilmek için öneriyi tekrar burada okumak ve ifade etmek
istiyorum.
Bildiğiniz
gibi on altı adet daire kuruluyor. Bunların kadrosu genel müdürlük
ile eş konumda, yani bildiğimiz anlamda on altı adet genel
müdürlük oluşturuluyor. Bunların da çok büyük bölümü mevcut
fasılların üçü, dördü, beşi bir araya getirilerek
oluşturulmuş olan genel müdürlükler. Yani müzakere sürecinde,
örneğin sektörel politikalara galiba beş tane fasıl
bağlı -bakınca görebiliyorsunuz- Sosyal, Bölgesel ve Yenilikçi Politikalar
Başkanlığı, Ekonomik ve Mali Politikalar
Başkanlığı, Tek Pazar ve Rekabet
Başkanlığı filan gibi
Yani, fasıl, esasında
müzakere sürecinin temeli, doğası; yapılacak, bitecek. Bu
fasılların esasında şu anda bazısı erteleniyor,
bazısı bekliyor. Tümü bir bütünlük içinde sürdürülüyor bu
müzakerelerin. Dolayısıyla, fasıllar, yani müzakerelere esas
olan fasıllar için sektörel politikalar tanımı içinde bir
genel müdürlük her şeye yeter. Yani onun içinde bir süre bir fasıl
için belirli hizmetler yerine getirilecektir; mutfak hizmetleri, kurmay
hizmetler yerine getirilecektir, müzakereler desteklenecektir. Şu anda,
biliyorsunuz fasıllarının çoğunun önü tıkalı
zaten. Yani, Genel Müdürlük, evet, bazı hazırlıklar yapabilir
ama özünde bunun bu kadar abartılarak çok genel müdürlüklere bölünmesinin
hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorum.
Bu bağlamda,
önerimiz:
Katılım
politikaları ve Strateji Geliştirme Genel Müdürlüğü. Yani bu
sürecin genel stratejisini, politikalarını belirleyecek bir ana
kurmay genel müdürlük.
İkincisi:
Müzakere sürecine yönelik çalışmaları yapacak olan genel
müdürlük. Biraz evvel ifade ettim.
Üçüncüsü:
Biliyorsunuz, fonlar kullanılıyor, mali iş birliği aday
üyelik sürecinde de yürüyor, sonra da yürüyecek. Dolayısıyla bu,
müzakere sürecinin paralelinde yürüyen ayrı bir ilişki. Bu da mali
iş birliği ve proje uygulama genel müdürlüğü olarak
toparlanır.
Sonra,
arkadaşlarım da değindiler, doğrular, haklılar; Avrupa
Birliği hukuku inceleme ve mevzuatı çeviri
Bir çeviri hizmetleri
var. Burada ayrı bir genel müdürlük
Yani bütün çeviriler yapılacak,
önemli bir iş ama çeviri için bir genel müdürlük. Buna gerek yok. Çeviri,
önemli ölçüde hukuki terminolojiyi de kapsayan bir alan. Avrupa Birliği
hukuku inceleme birimi yani genel müdürlüğü, aynı zamanda
mevzuatı çeviri işlevini de görebilir.
Sonra,
Eğitim, İletişim ve Tanıtım Genel Müdürlüğü.
Burada üçe bölünmüş. Hiçbir anlamı yok.
Sonra, tüm
diğer hizmetler, İdari, Lojistik Hizmetler Genel Müdürlüğü.
Bu altı
birim içinde, on altı genel müdürlüğün işlevleri
kapsanmıştır.
Mevcut
şekliyle, getirilmiş olan öneri -affınıza
sığınarak ifade ediyorum Sayın Başkan, Sayın
Bakan- yani sanki yeni kadrolar, yeni payeler oluşturmak, çok sayıda
insana bir paye vermek
Hepsi değerlidir. Hepimiz bürokraside görev yaptık,
böylesine bir olay görmedik, olamaz bu.
Dolayısıyla,
işi fonksiyonel, verimli kılabilmek, rasyonelliği yakalayabilmek
ve iç koordinasyonu daha etkin kılabilmek için bu öneri
yapılmıştır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 3ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 4ün
başlığını okutuyorum:
Genel Sekreter ve
Genel Sekreter Yardımcılarının görevleri
MADDE 4-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5in
başlığını okutuyorum:
Çalışma
grupları
MADDE 5-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6nın başlığını
okutuyorum:
İki adet
önerge vardır, önergeleri de okutacağım. Ayrıca bir de
Komisyonun bir düzeltme talebi var, Komisyona da söz vereceğim.
Buyurun.
Hizmet birimleri
ve görevleri
MADDE 6-
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra nolu Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 6.
maddesinin 3üncü alt bendinin tasarı metninden çıkarılması
için gereğini arz ederim. Saygılarımızla. 24/06/2009
|
Algan Hacaloğlu |
Yaşar Ağyüz |
Metin Arifağaoğlu |
|
İstanbul |
Gaziantep |
Artvin |
|
Mehmet Ali Susam |
Osman Kaptan |
Ergün Aydoğan |
|
İzmir |
Antalya |
Balıkesir |
Akif
Ekici
Gaziantep
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin, birinci
fıkrasının (l) bendinin (3) numaralı alt bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
3) Genel
Sekreterliğin idari, sosyal, protokol ve yayım hizmetlerini yürütür,
|
Nurettin Canikli |
Bekir Bozdağ |
Lutfi Elvan |
|
Giresun |
Yozgat |
Karaman |
|
Yılmaz Helvacıoğlu |
|
İhsan Koca |
|
Siirt |
|
Malatya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) İkinci okunan önergeye
katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili diğer
mevzuat ile Bakanlıklar ve kamu kurumlarının mali ve bilgi
işlem hizmetlerinin Strateji Geliştirme
Başkanlıklarınca yürütülmesi öngörüldüğünden söz konusu
hizmetlerin İdari Hizmetler Başkanlığının
görevlerinden çıkarılması öngörülmektedir. Genel
Sekreterliğin idari yapısının Avrupa Birliğine üyelik
sürecinde ortaya çıkabilecek yeni durumlara hızlı bir şekilde
uyum sağlayabilmesi için bağlı olunan Bakana hizmet birimlerinin
isimlerini değiştirme yetkisi verilmekte, görevlerin kanunla
değişmesi gerektiğinden ilgili kısımlar madde
metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, biraz önce okutmuş olduğum önergedeki ilgili
fıkra bu önergeyle kaldırılmıştır. Bu önerge,
daha kapsamlı bir önergedir. Dolayısıyla, bir önceki
okunmuş olan önergedeki hüküm de gerçekleşmiş olduğundan o
önergeyi tekrar işleme almıyorum.
Sayın
Komisyon, sözlü tashih talebinizi alayım.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, 6ncı maddenin (1)inci fıkrasının (b)
bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan Programının ibaresi
Programın şeklinde değiştirilerek maddi bir hatanın
giderilmesi gerekmektedir. Yüce heyete saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gerekli notlar
alınmıştır.
Değiştirilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddenin
başlığını okutuyorum:
Geçici ve sürekli
kurullar
MADDE 7-
BAŞKAN Bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra nolu Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri hakkında kanun tasarısının 7nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için
gereğini arz ederim.
Saygılarımızla.
24/06/2009
|
Algan
Hacaloğlu |
Yaşar
Ağyüz |
Akif Ekici |
|
İstanbul |
Gaziantep |
Gaziantep |
|
Gökhan Durgun |
Vahap Seçer |
Turgut Dibek |
|
Hatay |
Mersin |
Kırklareli |
|
|
Mehmet Ali
Susam |
|
|
|
İzmir |
|
Madde 7- (1) Genel
Sekreterlik, görev alanına giren konularla ilgili olarak
çalışmalarda bulunmak üzere bakanlık, kurum ve kuruluş,
sivil toplum kuruluşları ve konu ile ilgili uzmanların
katılımı ile geçici kurullar oluşturabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu önergenin maddeden farkı ne?
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 7nci
maddesine ilişkin olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum bir kez daha.
Getirilmiş
olan önergeyle, daha doğrusu, tasarı metninde yer alan şekliyle
geçici ve sürekli komisyonlar kurulabileceği ifade edilmektedir. Geçici
komisyonlar kamu idaresinin her biriminde doğal olarak
oluşturulabilinir, o yetki vardır ve uygulamalarını her
alanda görmekteyiz. Ancak, bir komisyon eğer kalıcı
nitelikteyse, o, yeni bir örgütlenme, yeni bir kamu işlevi görecek birim
yaratma anlamına gelir. Böyle bir birimi siz yasayla
ayrıntılı bir şekilde tanımlamıyorsanız,
bunu böyle muğlak bir ifade içinde, bu yetkiyi Bakana veya Genel Sekretere
veriyorsanız, bunun, mevcut mevzuat içinde ve Anayasamız içinde yeri
yoktur. Anayasamızın 123üncü maddesi İdare, kuruluş ve
görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
Kamu
tüzelkişiliği, ancak kanun ile veya kanunun açıkça verdiği
yetkiye dayanılarak
Açıkça verilen yetki, yetkinin
alanını, özünü, içeriğini de tanımlar. Burada böyle bir
şey yok.
Bir başka
boyutuyla da Anayasanın 128inci maddesi ile de Memurların ve
diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve
diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Yükümlülükleri, kanunla
düzenlenir... Şimdi siz kalıcı bir komisyon kurup buna bir
işlev verdiğiniz zaman, o komisyona yönelik yeni örgütlenme, yeni
yükümlülükler üstlenmiş olan kadrolar tahsis etmeniz gerekir. Kısaca,
geçici kurullara evet diyoruz, kalıcı kurullar bizce mevzuata ve
Anayasaya aykırıdır.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç,
biraz önceki söylediğiniz şeyde geçici ve sürekli kurullar
kurulabilir diyor, önerge de ise sürekli kelimesi
çıkarılmış geçici kurullar kurulabilir ifadesi var. Böyle
bir durum var.
Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci maddenin
başlığını okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
İç
Koordinasyon ve Uyum Komitesi ve Görevleri
İç
Koordinasyon ve Uyum Komitesi ve görevleri
MADDE 8-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddenin
başlığını okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sorumluluk ve
Yetkiler
Yöneticilerin
sorumlulukları
MADDE 9-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddenin
başlığını okutuyorum:
Yetki devri
MADDE 10-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci maddenin
başlığını okutuyorum:
Düzenleme yetkisi
MADDE 11-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm
geçici 1, 2 ve 3üncü maddeler dâhil 12 ila 20nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Şükrü Elekdağ.
Sayın
Elekdağ, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimizi
belirtmek amacıyla söz almış bulunuyorum.
Benden önce söz
alan Sayın Öymen ve Hacaloğlu tasarının geneli üzerinde
konuşurken bilhassa, eksik ve düzeltilmesine lüzum gördüğümüz
noktalar hakkında görüş ve önerilerimizi açıkladılar. Benim
bu konuda -ikinci bölüm hususunda- bazı önerilerim vardı.
Bunların da dikkate alındığını ve
düzeltildiğini görüyorum. Teşekkür ediyorum bundan dolayı.
Değerli
arkadaşlarım, ben bu konuda hepimizi ilgilendiren diğer önemli
bir soruna temas edeceğim. Bu sorun, Sayın Başbakanın geçen
pazartesi günü Avrupa Birliği büyükelçileri için düzenlenen yemekte
yaptığı konuşmada üzerinde durduğu imtiyazlı
ortaklıkla ilgilidir. Başbakan, konuşmasında, Alman ve
Fransız büyükelçilerine hitaben İmtiyazlı ortaklık ne
Avrupa Birliği müktesebatında ne de bizim kitabımızda yer
almaktadır. demiştir. Değerli arkadaşlarım, buna
rağmen Avrupa Birliği içinde Türkiyeye karşı sinsice
yürütülen bir senaryo uyarınca Türkiye'nin hedefi tam üyelikten
saptırılarak imtiyazlı ortaklığa yöneltilmektedir. Bu
senaryoyu akamete uğratmak için alınması gereken önlemleri
belirtmeden önce Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin hâlihazır
statüsüne değineceğim.
Değerli arkadaşlarım,
yarım asrı aşan bir dönem boyunca Türk hükûmetleri Türkiye'nin
Avrupa entegrasyonuna katılmasına, Atatürkün Türkiye Cumhuriyetine
verdiği muasır medeniyet düzeyine erişme hedefine ülkemizi ulaştıracak
bir yol ve yöntem olarak bakmışlardır. Bu bakımdan 1999
Helsinki Zirvesinde Türkiyeye adaylık statüsünün verilmesini öngören
karar ülkemize Avrupa Birliğine üyelik ufkunu açan tarihî bir dönüm
noktası oluşturmuştur. Helsinki Zirvesinde alınan karar
Türkiyeyle yürütülecek müzakere sürecinde Avrupa Birliğinin
uygulayacağı önemli bir ilkeyi de vurguluyordu. Bu da tam
üyeliğe giden süreçte Türkiyeye diğer aday ülkelere uygulanan
kriterlerin aynen uygulanacağıydı.
Bu ilkeyle Avrupa
Birliği, Türkiyeye karşı bir ayrımcılık
yapılmayacağını ve çifte standart
uygulanmayacağını taahhüt ediyordu. Ne var ki Avrupa
Birliği üyeleri bu ilkeye saygı göstermediler. Bilahare
aldıkları kararlarla hem üyelik hedefini muğlak ve
tartışmalı bir hâle getirdiler hem de kriterleri ve müzakere
yöntemini Türkiyeyi tam üyelik yolundan o saptıracak veya bu amaçtan
caydıracak şekilde değiştirdiler. Türkiyeyle Avrupa
Birliği arasındaki katılım müzakere sürecini düzenleyen üç
temel belgenin, yani 17 Aralık 2004 Zirve Kararının, 3 Ekim 2005
Müzakere Çerçeve Belgesinin, 15 Aralık 2006 Zirve Kararının ve
Strateji Belgesinin bu zihniyet ve bu amaçla düzenlenmiş oldukları
tartışma götürmez değerli arkadaşlarım.
Alınan
belgelerle çizilen yol haritası Türkiyeye tam üyeliğin değil,
ikinci sınıf bir ilişki statüsünün veya imtiyazlı
ortaklığın adresini vermektedir. Bu üç belge bir taraftan
Türkiyeyi tam üyelikten dışlayan bir duvarı peyderpey örerken
diğer taraftan da ülkemizi Avrupa yapılarına sıkı
sıkıya demirleyen imtiyazlı ortaklığa oturtmayı
öngören bir müktesebat, bir hukuki zemin yaratmıştır.
Avrupa
Birliğine yön veren kararların alınmasında
ağırlığı olan Fransa ve Almanya gibi devletler için
şimdi hedef, Türkiyeyi yapay sorunlarla bunaltmak ve köprülerin
atılacağı şiddetli bir gerilim yaratmadan en uygun ortamda
ona bu özel statüyü kabul ettirmektir. İşte hâlen bu amaçla yeni bir
senaryonun uygulanmasına geçilmiştir. Bu amaçla Avrupa
Birliğinin üst karar organlarına, son iki yıldır Türkiyeye
tam üyelik yolunun kapatıldığı ve ülkemizle müzakerelerin
tam üyelik perspektifiyle yürütülmeyeceği görüşünü içeren kararlar
aldırtılmaktadır.
Avrupa
Birliği dışişleri bakanlarından oluşan Avrupa
Birliği Genel İşler Konseyi, Aralık 2007 ve Aralık
2008de Brükselde yaptığı toplantılarda Türkiyenin
üyeliğine vurgu yapmayan ve Avrupa Birliğinin Türkiyeyle müzakereyi
katılım için yaptığı ifadesine yer vermeyen kararlar
almıştır. Genel İşler Konseyinin aldığı
bu kararlar, gerek 2007de gerekse 2008de Brükselde toplanan devlet ve
hükûmet başkanları zirvelerinde de onaylanmıştır. Yani
iki yıl üst üste, Avrupa Birliğinin en yüksek karar organları
Türkiyeyle müzakerelerin üyelik perspektifiyle
yapılmadığını vurgulayan kararlar
almışlardır. Bu gelişmeye Türkiye açısından vahim
bir boyut kazandıran husus, Fransanın inisiyatifiyle alınan bu
kararlara diğer yirmi altı Avrupa Birliği ülkesinden hiçbirinin
ciddi bir direnç göstermemiş olmasıdır.
Altı
çizilmesi gereken bir nokta da Avrupa Birliği üyelerinden Türkiye'nin
üyeliğini kuvvetle desteklediklerini sürekli bir şekilde
açıklayan İngiltere, İsveç, İspanya, İtalya ve
Portekiz gibi ülkelerden sadece bir tanesi dahi bu öneriye karşı
çıkmış olsaydı, bu şekilde bir kararın kabul
edilmesi mümkün olmazdı. Zira, Avrupa Birliği içinde geçerli olan
kural gereğince, üye ülkelerden birinin karşı çıktığı
bir önerinin ortak karara dönüştürülmesi mümkün değildir. Söz konusu
kararların yazılış şekli, bundan böyle Türkiyede
yapılacak müzakerelerin katılımı, yani üyelik amacını
gütmediğini ve başka belirsiz bir hedefe yönelik olduğunu ortaya
koyuyor. Kısacası, bu hâliyle söz konusu kararlar, Türkiye'nin tam
üyelik sürecinden dışlanıp farklı alternatif bir
ilişki türüne yönlendirildiği anlamına gelen bir içerik
taşıyor.
Bu
değerlendirme, değerli arkadaşlarım, sadece bizim
kanaatimizi yansıtmıyor. Bu konuyu kendi bünyesinde
tartışan ve Avrupa Birliği alanında uzman bir kuruluş
olan İktisadi Kalkınma Vakfı da müzakerelerin katılım
için yapıldığına ilişkin ifadenin karar metninden çıkarılmasının,
tam üyelik dışında imtiyazlı ortaklık gibi
farklı alternatife yol açtığı sonucuna
varmıştır.
Daha 2007de
ortaya çıkan bu son derece ciddi durum karşısında,
değerli arkadaşlarım, yetkililere ve ilgili Bakana
ısrarlı uyarılarda bulundum. Genel İşler Konseyi ve
zirve kararlarıyla düzenlenen yeni sürecin ülkemizi tam üyelik
dışında yeni bir hedefe yönelttiğini, Türkiyenin Avrupa
Birliğindeki kazanımlarını koruyabilmesi için Hükûmetin
ivedilikle Avrupa Birliği kurumları nezdinde girişimlerde
bulunmasını ve Avrupa Birliği Başkanlığından
duruma açıklık getirmesini resmen talep etmesini önerdim.
Ayrıca, tepki göstermediğimiz takdirde bundan sonraki zirve
kararlarında da aynı tutumun devam edeceğini ve Türkiyenin
Avrupa Birliğiyle müzakere amacının tam anlamıyla
muğlak ve belirsiz bir nitelik kazanacağını
vurguladım. Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki
kaygılarım gerçekleşti ve 2008de de endişe ettiğimiz
durumla karşılaştık.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi geldiğimiz noktada tepkimizi en uygun
ve etkin şekilde ortaya koyamadığımız takdirde 2009
sonunda da üçüncü defa aynı içerikte kararlar alınacak ve bunun
sonucunda Avrupa Birliğine tam üyelik hedefi Türkiyenin
ayaklarının altından kayacaktır. Zira, bunu bir dördüncü
kararın izlemesi kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir
gelişimi önlemek amacıyla, dönem başkanı olan İsveç
nezdinde Bakan ve Başbakan düzeyinde yapılacak girişimlerle
yetinilmemelidir. Benzer girişimlerin Türkiyeye dost tüm Avrupa
Birliği ülkeleri nezdinde de en yüksek düzeyde yapılması
gereklidir. Ayrıca, durumun ciddiyeti nedeniyle, Türk Hükûmeti, Avrupa
Birliği Başkanlığından şu soruların
yanıtlanmasını istemelidir; Avrupa Birliğinin en üst
organları 2007 ve 2008 yıllarında aldıkları kararlarla
Avrupa Birliğinin Türkiye ile müzakere sürecine tam bir belirsizlik
kazandırmış olmaları nedeniyle şu sorulara yanıt
aranması kaçınılmaz hâle gelmiştir:
1) Avrupa
Birliği, Türkiye ile müzakereleri katılım amacıyla
yürütmüyorsa o zaman müzakereler hangi amaçla sürdürülmektedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2) Türkiye,
Kopenhag ve Maastricht Kriterlerini eksiksiz yerine getirdiği takdirde
diğer aday ülkeler gibi tam üye olma imkânına sahip olacak
mıdır?
Hükûmet olumsuz
bir yanıt verilebileceği endişesiyle bu öneriyi yerine getirmeyi
göze almayabilir ancak bu hususta iki nokta vurgulanmalıdır:
Birincisi, Türkiyenin bu soruları sorması gayet haklı
gerekçelere dayanmaktadır. Bu bakımdan, Avrupa Birliği
Başkanlığının bu sorulara olumsuz bir yanıt
vermesi hukuki açıdan da mümkün değildir. Zira böyle bir yanıtla
tüm kredibilitesini tehlikeye atmış olur fakat daha önemlisi, Fransa
ve Almanya gibi ülkeler Türkiyeyi Avrupa Birliğinden dışlayan
ve imtiyazlı ortaklığa yönlendiren bir duvarı peyderpey
örerken Türkiye bu adımlar karşısında etkin bir tavır
koymaz ve olan biteni çaresizlik içinde karşılarsa, Avrupa
Birliği içinde maruz kaldığı ayrımcılık ve
çifte standardın artarak uygulanmasına davetiye çıkarır.
Değerli
arkadaşlarım, 2009 yılı sonunda da Avrupa Birliği
Genel İşler Konseyinin ve Avrupa Birliği devlet ve hükûmet
başkanlarının, yani Avrupa Birliğinin en yüksek iki
organının Türkiyeye Avrupa Birliğine tam üyelik perspektifini
kapatan bir karar alması istenmiyorsa önerilerimin
değerlendirilmesinde yarar görüyorum.
Saygılarımı
sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Sayın
milletvekilleri, başka bir söz talebi yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
Şahsı
adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz istedim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, çok önemli
bir kanunu görüşüyoruz. Sabahleyin İmar Kanununu görüşecektik,
geldik, geçtik Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine. Meclis bir
oyuncak oldu yani biz dün başka bir kanuna hazırlanırken bugün
başka bir kanuna geçtik.
Yani
arkadaşlar, bu Meclis gayriciddi bir kurum hâline getirildi. Bu, AKP
sayesinde getirildi. Türkiye gayriciddi bir ülke hâline getirildi.
İşte, Avrupa Birliğinin bize karşı
yaptığı muameleler ortada.
Bakın, 3
Ekim 2005 tarihinde müzakere çerçeve belgesini bu Hükûmet imzaladı. Onun
altıncı paragrafında Kıbrıs ve Ege
politikamızı Yunanlılara ve Rumlara terk ettik. Yani şimdi
biz neyi konuşuyoruz arkadaşlar? Hükûmet diye bir hükûmet yok, korku
içinde bir hükûmet
Yahu, acaba
Yani gidip de Avrupaya teslim olan bir
hükûmet. Türkiye Cumhuriyeti kadar güçlü, 70 milyon nüfusu olan, güçlü bir
ordusu olan, dünyanın her tarafında ordusunun gücünden
yararlanılmaya çalışan bir devlet, burada, yani üç beş tane
kendini bilmez kişiler karşısında bu kadar güçsüz hâle
getirilebilir mi?
Şimdi, biz
Avrupa Birliği Genel Sekreterliğini kuruyoruz.
Dışişleri Bakanlığında bir büyükelçinin
denetiminde bir teşkilat var. Şimdi, AKP öyle iyi görünüyor ki bu
kanunda
Tabii, kanunu zaten yapan Komisyon işin farkında değil,
Hükûmet farkında değil
Muhalefet partileri müzakereye
katılmadı. diye imzalamamışlar. Anlaşılıyor
ki muhalefet şerhleri getirilmemiş, konulmamış.
Şimdi, bu
kadar önemli bir kanunu müzakere ediyoruz. Ondan sonra Temel kanun, hiçbir
şey konuşmayın
E, konuşmayın da Türkiye elden
gitmiş. Yıllardır, elli senedir siz Avrupa Birliğine üye
olmak için bu ülke, Türkiye Cumhuriyeti devleti Avrupanın herhangi bir
devletiyle eş değer bir ülkeyken şimdi imtiyazlı
ortaklık
Nedir bu imtiyazlı ortaklık? Hükûmet çıksın
açıklasın. Peki, biz, imtiyazlı ortak olduğumuz zaman bu
Avrupa Birliği bize ne veriyor, ne imtiyaz veriyor? Gümrük Birliğinde
bizim bunlardaki kaybımız nedir? Ondan sonra, yok ki yani bu konuda
bilgi sahibi kimse, yok ki çıksın burada bize fikir versin, yok.
Bilgi sahibi olmayınca fikir sahibi de olunmuyor. Ama burada
çıkıyorlar çok parlak nutuklar atıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu kadar Avrupada dış
güçler karşısında bu kadar güçsüz, bu kadar kuvvetten yoksun
-yani kelimeleri tam kullanmak istemiyorum- duruma düşürülemez. Bunun
sebebi AKP İktidarıdır. AKP İktidarı Türkiyenin
hiçbir uluslararası düzeyde Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahip
olması gereken onura yakışan bir adım atmadı. Hep dedi
ki: Ben önde olacağım. Kıbrısı verdik.
Şimdi,
Kıbrısta Mehmet Ali Talat ne diyor bakın burada: Ben satmam
ama bizi Türkiye satar. diyor. Kimdir bu Mehmet Ali Talat? Kıbrıs
Cumhurbaşkanı. Kim buraya getirdi? İşte, Abdullah Gül ve
Tayyip Erdoğan gitti orada dedi ki: Siz Mehmet Ali Talatı
seçerseniz biz Kıbrısı Avrupa Birliği üyesi
yapacağız. Şimdi de adam diyor ki: Ben satmam ama bizi
satarlarsa Türkiye satar. Buyurun.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Türkiye büyük bir acizlik içinde AKP
İktidarıyla içine düşmüş. Türkiye uluslararası düzeyde
hiçbir değeri olmayan bir ülke hâline gelmiş, âdeta bir sömürge
ülkesi hâline gelmiş. Biz, şimdi bunların üzerine gitmiyoruz,
gecenin bu saatlerinde ülkemizi çok yakından ilgilendiren kanunları
müzakere ederken dahi bu şartlarda acaba hangi tarikata, hangi cemaate daha
güzel maddi olanaklar sağlayan bir kadro oluşturacağız
Şimdi,
Dışişleri Bakanlığında elçilik yapan
insanların uluslararası düzeyde, dış politikada belli bir
kültürü var. Böyle bir ahlak yaklaşımı var. Şimdi, ne
yapıyoruz? Onu kaldırıyoruz, kimi getiriyoruz? İşte,
Bakanınız orada. Yirmi sene mi, on beş sene Amerikada
çalışmış, hiçbir devlet kültürü olmayan, kamu hizmetini
almayan
Arkadaşlar,
bakın, devlet hizmetinde çalışan bir insanın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben yıllarca, otuz seneden beri bu politikanın içindeyim.
Hayatımda şunu gördüm: Devlet memuriyeti yaparak bu Parlamentoya
gelen insanların belli bir sorumluluk duygusu gelişmiş, ama
hiçbir devlet memuriyeti yapmadan, işte serbest meslekten gelen
kişilerin hiçbir sorumluluk duygusu yok, boyuna devletten bir şeyler
koparmaya çalışıyorlar. Bu çok önemli bir olay, yani devletin
sorumluluğunu taşımak çok önemli bir şey.
Arkadaşımız
Amerikada bulunmuş. Amerikan vatandaşı mıdır,
değil midir bilmiyoruz, ama oradan gelmiş, burada Bakan. Şimdi,
bu Avrupa Birliğiyle bizim hangi menfaatimiz
Yani sizin devri iktidarınızda
neyi elde ettik Allah aşkına, söyleyin diyorum. Şimdi bunları
enine boyuna tartışmaya imkânımız yok, beş dakikada da
bunları söyleme imkânımız yok.
Şimdi, ben
biraz önce soru soruyorum, diyorum ki
Bakın, öyle bir kanun
getirmişsiniz ki, bakın 13üncü maddenin beşinci
fıkrasında diyor ki: İlgili bakan bu personele devlet
memurlarının aldığı bütün ek ve göstergelerden daha
fazla, yüzde 200den fazla ücret verecek. Bunlar hiç vergi ödemeyecek. Yüzde
40, yüzde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bir iki dakika verirseniz bitireyim.
BAŞKAN
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani şimdi bu devlet bizim devletimiz. Bu devlette yeni bir
organizasyon yaparken, devletin kurulmuş bir nizamı var, bu
nizamı bozmamamız lazım, hak ve hukuktan ayrılmamamız
lazım, eşitlik ilkesinden ayrımlamamız lazım. Yani
bize uygun birtakım kadroyu çalıştıracağız, oraya
birtakım insanları getireceğiz, emsalinin çok çok üstünde
maaş ödenecek düşüncesiyle
Keşke bu insanlar faydalı
hizmetler yapsa, keşke Türkiye Cumhuriyeti devletini uluslararası
düzeyde çok itibar sahibi bir ülke yapsa, bu bilgiyle, bu donanımla, bu
eğitimle donatılmış olsa hay hay, ama öyle bir şey
yok, çünkü bir bakanın takdiri. Bakan yarın karısını
getirir, baldızını getirir, damadını getirir. Görmedik
mi? İşte, bu düşüncede olan bir iktidar zihniyetiyle olan bir
parti ve kadrosuna böyle yetki veremezsiniz, verdiğiniz zaman Türkiyenin
zaten geldiği hâl belli.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Genç,
kamu görevi yapıp seçilmiş olan arkadaşlarımız
olabilir, onların tabii hakkıdır ama serbest meslek mensubu olup
Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı olan çiftçi olur, köylü olur,
işçi olur
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, benim uygulamam
BAŞKAN
Hayır efendim, böyle bir şey olmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, benim gördüğüm, çünkü devlet memuriyetinde
çalışan arkadaşlar bir sorumluluk duygusu
taşımaktadırlar ama serbest meslekten gelince hep devletten bir
şeyler almaya çalışırlar.
BAŞKAN
Seçilmiş milletvekillerinin, millet iradesinin hukukunu korumak hepimizin
görevidir. Seçilmiş, bakanlık yapacak kişiler mutlaka kamu
görevinden gelir diye bir şey yoktur. Lütfen, istirham ediyorum, milletvekili
arkadaşlarımızın hukukunu çiğnemeyelim, lütfen millet
iradesine saygılı olalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Saygısızlık yapmadım.
BAŞKAN
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
12nci maddenin
başlığını okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Atama ve Personele
İlişkin Hükümler
Atama
MADDE 12-
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü maddenin
başlığını okutuyorum:
Personele
ilişkin hükümler
MADDE 13-
BAŞKAN
Önce Komisyonun bir düzeltme talebi var.
Buyurun efendim.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 13üncü maddenin 4üncü
fıkrasında yer alan kurumlardan ibaresi kurumlarından
şeklinde düzeltilerek ifade hatası giderilmelidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gereken not
alınmıştır, gereken düzeltme yapılacaktır.
Madde üzerinde
dört adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının üçüncü cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını, ikinci cümlesinin Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele
yapılacak diğer ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
şeklinde, son cümlesinde yer alan Özlük hakları ibaresinin Mali ve
Sosyal haklar şeklinde değiştirilmesini ve fıkranın
sonuna Bu personele yapılacak ödemeler, hiçbir şekilde
Başbakanlıktaki emsallerine yapılan ödemelerin
toplamını geçemez. cümlesinin eklenmesini, altıncı
fıkrası ile birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer
alan Çözümleyici ile Programcı ibaresi ve eki (1) sayılı
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Sözleşme Ücret Cetvelinde yer
alan Çözümleyici, Programcı ibaresinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Bekir
Bozdağ |
Veysi Kaynak |
A. Sibel Gönül |
|
Yozgat |
Kahramanmaraş |
Kocaeli |
|
Yılmaz
Helvacıoğlu |
|
Gülşen
Orhan |
|
Siirt |
|
Van |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra sayılı Yasa
Tasarısı'nın 13. maddesinin 6 nolu fıkrasının
sonunda geçen yukarıda belirlenen esaslar dahilinde yapılacak
ödemeler gelir vergisine tabi tutulamaz ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 412 sıra nolu Avrupa Birliği
Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının 13 maddesinin 6. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için
gereğini arz ederim.
Saygılarımızla. 24/06/2009
|
Algan
Hacaloğlu |
Yaşar
Ağyüz |
Vahap Seçer |
|
İstanbul |
Gaziantep |
Mersin |
|
Akif Ekici |
Mehmet Ali
Susam |
Metin
Arifağaoğlu |
|
Gaziantep |
İzmir |
Artvin |
|
|
R. Kerim Özkan |
|
|
|
Burdur |
|
6) Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin ilgili olduğu Bakan:
a) Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği kadrolarında çalışan
memurlar ile sözleşmeli personele en yüksek devlet memuru
aylığını (ek gösterge dâhil) geçmemek üzere ödeme
yaptırmaya,
b) Görev yapan
birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önemi ve güçlüğü,
personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atama biçimi
gibi kriterlere göre yapılacak ek ödemelerin farklı miktarları
ve ödemeye ilişkin usul ve esasları tespite,
yetkilidir.
Ek ödemelerde 657
sayılı kanunun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
412 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesi ile ikinci fıkrasının
dördüncü cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
|
Kamer Genç |
|
İzmir |
|
Tunceli |
Bunlardan üstün
gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre
başarılı çalışma yaptıkları tespit
edilenlere, Genel Sekreterin teklifi ve Bakan onayı ile Haziran ve
Aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında
teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu suretle ödeme yapılacak personel
sayısı dolu kadro sayısının yüzde 10unu geçemez.
Bu maddeye göre,
Genel Sekreterlikte kadrolu, kadro karşılığı
sözleşmeli ve sözleşmeli olarak çalıştırılacak
personele ödenen sözleşme ücreti dışındaki özel hizmet
tazminatı, fazla çalışma ücreti, ikramiye ve her ne ad
altında olursa olsun kanunlar ve diğer mevzuat gereği ödemeler
aynı esas ve usullere göre ödenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Hangi
önergeye, son önergeye mi?
BAŞKAN Son
önergeye, evet.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, metinden çıkarılan, en
aykırı önerge.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13üncü
maddeyle ilgili olarak vermiş olduğum önerge üzerine söz aldım.
Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değişiklikte
neyi öngördüğümüzü açıklamaya çalışacağım.
13üncü maddede, ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında birer aylık
sözleşme ücreti tutarında personele ikramiye ödeneceği
öngörülüyor. Devamında Bunlardan üstün gayret ve
çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı
çalışma yaptıkları tespit edilenlere, Genel Sekreterin
teklifi ve Bakan onayı ile Haziran ve Aralık aylarında birer
aylık sözleşme ücreti
tutarında teşvik ikramiyesi ödenebilir. denilmektedir.
İkramiyelerin ödenmesine ilişkin herhangi bir eleştirimiz
yoktur, bu ikramiyeler ödenmelidir. Ancak ikinci okuduğum bölümde,
teşvik ikramiyesi ödenirken, emsallerine göre üstün
çalışmaları olanlara bu iki ikramiyenin ödenmesi gerekir.
Tasarı bu hâliyle yasalaştığı takdirde, elbette ilgili
bakan bunun takdirini yapacaktır ama bu hâliyle yasalaşması
durumunda, bütün personele dört maaş tutarındaki ikramiyeye iki
maaş tutarında ikramiye daha ödenebilir. O zaman da üstün
başarısı olan personelin diğer personelden
ayrılması imkânı olmaz. İşte, buna, üstün
başarılıları ayırt edebilmek için dolu kadroların
yüzde 10unu geçmeyecek şekilde bir sınırlama getirmenin doğru
olacağını ve kurumda üstün başarılı olan bütün
personeli de bu yüzde 10la ödüllendirebileceğimizi düşünüyorum.
Birinci bölümü bununla ilgiliydi.
İkinci
bölümü önergemizin, yine aynı maddenin ikinci fıkrasının
dördüncü cümlesine bakarsak
Ben okuyorum tekrar: Bu maddeye göre, Genel
Sekreterlikte kadrolu, kadro karşılığı sözleşmeli
ve sözleşmeli olarak çalıştırılacak personele,
Başbakanlık merkez teşkilatında
çalıştırılan emsal personele ödenen sözleşme ücreti
dışındaki özel hizmet tazminatı, fazla çalışma
ücreti, ikramiye ve her ne ad altında olursa olsun kanunlar ve diğer
mevzuat gereği yapılan
Buraya kadar biz de aynen uyuyoruz.
Yapılan ödemeler Avrupa Birliği Genel Sekreterliği personeline
de ödensin. İtirazımız devam eden cümleye.
ve daha sonra
yapılabilecek diğer ödemeler
Değerli
milletvekilleri, bu ifade, yasama organının önüne gelecek, ileride
gelecek bir konuda Başbakanlık merkez teşkilatında görevli
personele ilave bir ödeme yapılmasıyla ilgili bir konu
geldiğinde, biz bu hükümle yasama organının takdir yetkisini bir
şekilde kısıtlamayı düşünüyoruz. Bunun fiilen bir
anlamı olamaz. Yasama organı, bir şekilde önüne gelen konuda
düzenlemeye açıklık getirerek bu hükmü hükümsüz kılabilir, ancak
bu hüküm ileride doğacak birtakım düzenlemelerle ilgili olduğu
için metinden çıkarılmasının uygun olduğunu
düşünüyoruz ve bu nedenle önergeyi verdik.
Diğer bir
konu, önergemizde olmamakla birlikte, dördüncü fıkrada diğer kamu
kurum ve kuruluşlarından Sekreterlikte görevlendirilecek personele
aylık ve özlük hakları geldikleri kurumlardan ödenecek ancak Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinde ilave bir ödeme
yapılacağının öngörülmemiş olmasını bir
eksiklik olarak değerlendiriyorum ve aynı maddenin son
fıkrasına dikkatinizi çekmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Yukarıda
belirtilen esaslar dâhilinde yapılacak ödemeler Gelir Vergisine tabi
tutulmaz. denilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yukarıda sayılan ödemeler arasında personele
yapılacak ikramiye ödemeleri de yer alıyor. Kamu kurum ve
kuruluşlarında benzer personele hâlen mevzuat gereği ödenmekte
olan ikramiyeler, bilebildiğim kadarıyla, vergi kesintisi
yapılarak ödeniyor. Dolayısıyla, bu hüküm sadece Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinde ikramiye ödemelerini de vergisiz tutmaktadır.
Bunun doğru olmayacağını ve hem vergi sistemimizde hem de
personel arasında değişik tedirginliklere yol
açacağını ifade ediyor, tekrar önergemize destek
vereceğiniz ümidiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra nolu Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 13.
maddesinin 6. fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi için gereğini arz ederim.
Saygılarımızla.
Algan
Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları
(6) Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin ilgili olduğu Bakan:
a) Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği kadrolarında çalışan
memurlar ile sözleşmeli personele en yüksek devlet memuru
aylığını (ek gösterge dâhil) geçmemek üzere ödeme
yaptırmaya,
b) Görev
yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve
güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve
atama biçimi gibi kriterlere göre yapılacak ek ödemelerin farklı
miktarları ve ödemeye ilişkin usul ve esasları tespite,
yetkilidir.
Ek ödemelerde 657
sayılı kanunun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız Sayın
Hacaloğlu?
Buyurun efendim.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Bir kamu
idaresinde çalışan ve çalışmakta olan değerli bürokrat
arkadaşlarımızın özlük haklarına ilişkin bir
düzenleme üzerinde bir değişiklik önergesi sunduk. Onun hakkında
bazı bilgiler vermek istiyorum.
Tabiatıyla
burada getirmiş olduğumuz düşünceler ve
yaptığımız önerge hiçbir şekilde, çok değerli
uzman arkadaşlarımızın hak ettikleri ücret, özlük
hakları konusunda farklı düşünce içinde olduğumuzdan kaynaklanmıyor.
Ama kamu yönetiminin bütünü içinde belli ilkeler, belli kriterler vardır.
Yani herhangi bir kurulan yeni bir organizasyonda çalışmakta olan
kamu hizmetlerine siz çok farklı bakıp, idarenin diğer
bölümlerine o imkânları sağlamazsanız Anayasanın
eşitlik ilkesini ihlal edersiniz.
Eğer siz,
gerçekten çok özgün, çok özverili bugüne kadar çalışma
yapmış, katkı sağlamış, sağlayacak olan
Genel Sekreterlik personeline bence belki de hak edecekleri ama Türkiyenin
koşulları içinde başka birimlerde çalışan
arkadaşlardan esirgediğimiz ücretleri, gerek ikramiye veya gerekse
diğer destek ödemeler şeklinde yasalaştırırsanız
bunun altından kalkamazsınız.
Bakınız,
bugün, biraz evvel, kredi kartlarına ilişkin 850 bin
insanımızın dertlerini çözmeye yönelik, bunalım içinde olan
kişilere yönelik bir yasa geçirdik. Bugün, çiftçiler gerçekten çökmüş
vaziyette. Esnaf kepenk açamıyor ve burada getirilmiş olan öneri ile
yani tasarı çerçevesi içinde en yüksek devlet memuru maaşı yani
sizlerin aldığı maaş, milletvekillerinin
aldığı maaşın 2 katı ve vergisiz olarak yani
kemiksiz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Önergemiz var çıkaracağız.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) O zaman çıkarılıyorsa eğer bu
madde, Sayın Başkan, tümüyle çıkarılıyorsa ben sözümü
burada kesiyorum. Öyle midir?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) 6ncı fıkrayı tamamen
çıkarıyoruz.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Önerge var,
çıkarıyoruz.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Peki.
Ben
çıkarılmasını önermiyorum burada. Bizim getirdiğimiz,
esasında bir anlamlı boyutta, vergisini vermesi kaydıyla 2
katı olarak belirlenmiş olan bu ikramiyeyi belli düzeye çekmekti. O
anlayış içinde bir önerge sunduk. Kaldırılmasını,
tümüyle sıfırlanmasını önermedik.
Takdirlerinize
sunuyorum. Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 13.
maddesinin 6 nolu fıkrasının sonunda geçen yukarıda
belirlenen esaslar dahilinde yapılacak ödemeler gelir vergisine tabi
tutulamaz ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz çünkü bir
sonraki önergede zaten bu madde tamamen çıkıyor.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 412 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 13üncü maddesinin son fıkrasında geçen
Yukarıda belirtilen esaslar dâhilinde yapılacak ödemeler Gelir
Vergisine tabi tutulmaz
Şimdi, deniliyor ki: Efendim, bu maddeyi
tümüyle çıkaracağız. Bu bir oyuncak meselesi geldi. Yani,
bakın, bu kredi kartlarında da 1inci maddede bir madde getirdiniz.
Maddeyi getiriyorsunuz; madde üzerinde gruplar konuşuyor, kişiler
konuşuyor, sorular soruluyor, ondan sonra da Biz maddeyi
çıkarıyoruz
Yahu, arkadaşlar, bu Meclis oyuncak değil.
Eğer bu devleti yönetecek bir kapasiteniz yoksa lütfen -onurlu bir
davranış var- istifa edin. İstifa ederek
Yani, bilgi önemli bir
unsurdur. Şimdi, böyle yapacağınıza, bu maddeleri alın
komisyona, komisyondan tekrar çıkarın, ondan sonra gelsin Genel
Kurula. Yani, böyle bir şey olur mu? Biz burada metni inceliyoruz, bu
kadar Meclisin zamanı gidiyor, ondan sonra, Biz bunu çıkaracağız
Eh, maşallah! Günaydın! derler adama. Yani, böyle bir şey
olmaz. Bakın, hakikaten samimi bir tavsiyede bulunuyorum. Eğer
bilginiz yoksa, birikiminiz yoksa, teklif ettiğiniz kanunları,
Hükûmet olarak getirdiğiniz kanunları kavrayabilecek bir aklıselimden
yoksun iseniz yapmayın bu görevi kardeşim! Bu Meclis, yani, bu saate
kadar
Şimdi
arkadaşlar kızıyorlar, Niye çıkıp burada
konuşuyorsunuz? Şimdi, bakın arkadaşlar, öyle bir kanun
getiriyor ki, maddenin başı, 13üncü maddenin başı: Genel
Sekreterlik personeli, şu tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabidir. diyor, tabidir diyor. Hemen
arkasındaki cümlede,
657 sayılı Kanun ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması
hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli
personel çalıştırılabilir. Yahu bunu getirseniz, ilkokul
tahsilini yapmış bir çocuğa söyleseniz böyle bir madde yazmaz
arkadaşlar. Birinci cümlesinde tabidir, ikinci cümlesinde tabi
değildir. diyor. Yahu arkadaşlar, yani hiç mi siz
Yani, şimdi,
ben bu kanundan dolayı bu Hükûmete niye güvenmiyorum biliyor musunuz?
Getirecek, kendisi gibi cahil cühelayı bu teşkilata dolduracak,
Türkiye'nin uluslararası düzeyde değerini bitirecek. Yani şimdi,
bakın, ben Avrupaya zaman zaman gidiyorum. Hakikaten orada bilgisayar
mühendisleri var, hukukçular var, avukatlar var, doktorlar var. Pırıl
pırıl gençlerimiz yetişiyor. Bu gençlerimiz,
aldığı çok ileri düzeydeki o bilgi, birikim ve seviye
itibarıyla getirilip de bu Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
kadrosuna yerleştirilirse tabii ki Türkiye için çok parlak bir
başarıya ulaşabilecek müzakereler yapabilir. Ama şimdi,
burada, arkadaşlar, belki AKPli arkadaşlar bana kızıyorlar
ama arkadaşlar bana kızmayın. Şu Hükûmetinize
kızın, deyin ki: Kardeşim, senin burada hükûmet etme gücün
yoksa, böyle kanun getirme. Biz burada niye çene patlatıyoruz? Niye
bunları müzakere ediyoruz?
Bugün bakın
o kredi kartlarında bir maddeyi kaç dakika burada müzakere ettik, en
azından iki saat müzakere ettik. Şimdi bunu müzakere ediyoruz. E,
ondan sonra biz bunu çıkaracağız. İç Tüzükte buna imkân
var. Bunları anında müzakeresiz komisyon geri alır, hemen
çıkarır, geri getirir. O zaman, ne burada kimse çıkar
konuşur ne sizin canınız sıkılır ne bizim
canımız sıkılır ne şey edilir.
Onun için,
şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bu kanunla Genel
Sekreterlikte çalışan elemanlara çok büyük ücret ödemeleri
yapılıyor. Bir de vergi muafiyeti getiriliyor. Yahu, bugün
Anayasamızın 73üncü maddesine göre herkes gelirine göre kamu
giderlerine iştirak etmek zorundadır. Bu bir anayasal şeydir.
Yani bunu da, hâkim vergi verecek, milletvekili verecek, doktor verecek, Genel
Sekreterlikte çalışan personel gelir vergisini vermeyecek. Bunun bir
mantığı var mı? Yok. Ha, ücreti de zaten yüksek.
Ayrıca da Bakana diyor ki: Sen kendi teşkilatlarında
çalışan insanlara evvela dört tane ikramiye vereceksin, bir de
bunların içinde çok başarılı olanlara da iki ikramiye daha
ilave edeceksin. Ya böyle bir şey olmaz yani. Bakanın takdir
hakkı, baldızını getirmiş orada çalıştırıyor,
damadını getirmiş orada çalıştırıyor. E, ona
tabii ki takdir hakkını kullanarak daha fazla ücret verecek.
Arkadaşlar, ben bunları yani şey için demiyorum. Türkiyede olan
gerçek bu. Türkiyede kamu hizmeti gören birçok insanlarda görüyoruz ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Maalesef, herhangi bir kurumun başına gelen insanlar,
oraya, ülkenin sorunlarını çözecek, tarafsız, hakikaten bilgili,
deneyimli personel getireceğine kendi yandaşlarını
getiriyorlar, Bu da bizdendir diyor getiriyorlar. Zaten Türkiye bu duruma
bunun için geldi, yoksa ki herkes objektif davransaydı bu durum buraya
gelmezdi.
Kriteri ne? Bütün
personele dört ikramiye vereceksiniz, Bakanın göreceği kişilere
iki ikramiye daha ilave edeceksiniz. Ayrıca devletin en yüksek kamu
görevlisinin aldığı maaşın yüzde 200 fazlası
ödeme yapacaksın, ayrıca da gelir vergisi vermeyeceksin. Yani
devletin en fazla maaş alan kişisi
Bir ara milletvekillerinin
şeyi vardı, milletvekilleri en yüksek devlet memuru
maaşının üzerine maaş alır diyordu, kimisi
Başbakanlık Müsteşarı dedi, kimisi Genelkurmay
Başkanlığı dedi, kimisi
Yani bunun ismini belirtin ya,
yani bir belirtin bunu, yani kimdir bu? Bunun takdirini birilerine
bırakmayın. Bakın, hani biz bir günlük, iki günlük veya bir
yıllık devlet değiliz. En azından Türkiye Cumhuriyeti
kurulduğu günden beri yüz yıla yakın bir zaman geçmiş,
deneyimimiz var. Bu deneyimimizi kullanarak buraya bir rakam koyalım, bir
ad koyalım sayın milletvekilleri.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının üçüncü cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını, ikinci cümlesinin Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele
yapılacak diğer ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
şeklinde, son cümlesinde yer alan Özlük hakları ibaresinin Mali ve
Sosyal haklar şeklinde değiştirilmesini ve fıkranın
sonuna Bu personele yapılacak ödemeler, hiçbir şekilde
Başbakanlıktaki emsallerine yapılan ödemelerin
toplamını geçemez. cümlesinin eklenmesini, altıncı
fıkrası ile birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer
alan Çözümleyici ile Programcı ibaresi ve eki (1) sayılı
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Sözleşme Ücret Cetvelinde yer
alan Çözümleyici, Programcı ibaresinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge kamu
personeli mali rejiminin dengelerinin korunması amacıyla
hazırlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda madde 13ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 14ün
başlığını okutuyorum:
Yurt
dışı teşkilatı
MADDE 14-
BAŞKAN
Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesi ve ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Bekir
Bozdağ |
Yılmaz
Helvacıoğlu |
|
Giresun |
Yozgat |
Siirt |
|
Mehmet Çiçek |
|
Lutfi Elvan |
|
Yozgat |
|
Karaman |
Genel
Sekreterlik, 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre yurt
dışı teşkilatı kurabilir.
(2) Genel
Sekreter yardımcılarından biri, Avrupa Birliği nezdinde
Daimi Temsilci Yardımcısı olarak atanabilir. Bu şekilde
atananlara, Daimi Temsilci Yardımcısı kadrosuna atananların
mali ve sosyal haklarına ilişkin hükümleri aynı esas ve usuller
çerçevesinde uygulanır.
TBM Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra sayılı yasa tasarısının 14.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, 15inci madde olması lazım.
BAŞKAN
Peki.
Biraz önce
okutmuş olduğum Bekir Bozdağ ve arkadaşlarının
önergesine Sayın Komisyon katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yurt
dışı teşkilatı kurulmasında ve buralarda
yapılacak görevlendirmelere ilişkin düzenlemeler
yapılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde madde 14ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 15in
başlığını okutuyorum:
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Çeşitli ve
Son Hükümler
Hizmetlerin
gördürülmesi
MADDE 15-
BAŞKAN
Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra nolu Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
15inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
|
Algan
Hacaloğlu |
Yaşar
Ağyüz |
Metin
Arifağaoğlu |
|
İstanbul |
Gaziantep |
Artvin |
|
Mehmet Ali
Susam |
Akif Ekici |
İlhan
Kesici |
|
İzmir |
Gaziantep |
İstanbul |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 412 sıra sayılı Yasa Tasarısının 15inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Önergeleri aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme
alıyorum.
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız efendim?
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu ve arkadaşlarının önergesinin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
İdarenin
mevcut teamül ve uygulamalar ile mevzuat çerçevesinde hangi alanlarda, ne tür
hizmetleri hangi yöntem ve yasalar çerçevesinde hizmet satın
alabileceği belirlenmiştir. Bu madde, tüm kurallar ve yetkiler
aşılarak, hizmet satın alınmasına keyfîlik ve
kuralsızlık unsurunu getirebilecektir. Bu nedenle madde tasarı
metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli)
Konuşacağım efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, 412
sıra sayılı Yasa Tasarısının, tabii, Hükûmet
tasarısındaki 14üncü madde, Komisyon tasarısında da
15inci madde aslında. Orada ben bir hata etmişim. Bu hata
Komisyondan kaynaklanıyor çünkü Komisyon doğru dürüst görev
yapmıyor. İç Tüzükün 35inci maddesine göre, komisyonlar, kanun
tasarı ve tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul etmek
zorundalar, kendileri kanun teklif edemezler. Burada, Komisyon, 2nci maddeyi
kendileri teklif etmişler; haddinizde değil ki, yetkinizde de
değil. Ama bir defa buraya getirildi. O zaman Meclis
Başkanlığı yapan Başkan Vekili arkadaş burada
Komisyona da dedi ki: Bir daha böyle hatalar yapmayın. Size o zaman
ihtar da yapıldı ama nedense, siz, İç Tüzükü hesaba
katmadığınız için
Tabii, burada kendiniz de madde ilave
edince Komisyon metni ile Hükûmet metnindeki maddeler değişti,
dolayısıyla biz de tabii şey ederken
Alelacele önerge
hazırlıyoruz sayın milletvekilleri. Tabii, tek kişinin
önerge verebilmesi için kanunun müzakereye alınmaması lazım. Bu
şartlar içinde, çok zor şartlarda muhalefet görevimizi yapınca
böyle ufak tefek hatalar oluyor.
Genel
Sekreterlik kanunlarla belirlenen görevlerini yerine getirirken hizmet
satın alabilir. deniyor. Çok muğlak, belirsiz
Hangi hizmetleri
satın alabilir? Genel Sekreterliğe 300 küsur, 330 tane personel
alıyorsunuz. Kamu görevlilerinin sahip olduğu en üst ücretleri
ödüyorsunuz. Peki, ondan sonra
İşte, tabii, Genel Sekreterliğin
görevleri var. Bunların içinde en önemli görev tercümanlık görevleri.
Bu görevi yaparken
Yani, hangi hizmetler olduğunu burada saymamız
lazım. Hangi usullerle satın alacaksınız?
Türkiyede,
arkadaşlar, yani çok şeyler biliyoruz. Ne kadar adam
kayrıldığını, hak ve hukukun bir taraflara
itildiğini
İşte, geçen gün birisi bana geldi Sizin,
Gaziantepteki, işte, il başkanlığı seçime girmesin
diye 120 milyon euro, on yılı ödemesiz, faizsiz bir kredi
verilmiş. dediler.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Yalan bu, yalan!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yalan mı?
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Evet.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bana söyleyen Gaziantepli. Ama ben ispatlarsam
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Kim söylüyor?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Peki, bir dakika, ben ispatlarsam sen neye katlanırsın?
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Ama her söylentiyi kürsüye getirmek olmaz.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Hayır, neye katlanırsın?
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Öyle her yalanı buraya getirmeyin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - 120 milyon euro kredi aldığı ve onunla fabrika
kurduğu, ondan sonra on yılı ödemesiz, faizsiz verdiği.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Ayıp ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi ben size getireceğim onun belgesini.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Kamer Bey, yanlış, yalan. Ayıp!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ben getireceğim. Ya getireceğim. Ne yalanı
kardeşim, ne yalanı?
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) İhtiyacı yok, yılların
sanayicisi.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Hayır, şimdi, uygulamalarınız bu yönde. Ya
hiçbir şeye gitmeye gerek yok, Tayyip Bey gitti, iki tane devlet
bankasından 750 milyon dolar kredi aldı damadının
şirketine verdi mi, vermedi mi? İşte bu. Bu, bu işte. Verdi
mi, vermedi mi?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Vermedi.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Kamer Bey, sürekli buraya yalan taşımayın,
bu kürsüyü hep yalanlarla işgal ediyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Hangi şartlarla verdi? Teminat yok.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) 360 trilyon peşin vermiş, risk
almış.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Yine o krediyi alan ATV ve Sabah gazetesinin Sosyal Güvenlik
Kurumuna açıklanan şeyine göre 1 trilyona yakın Sosyal
Güvenliğe borcu var. Hâlbuki ATV ile Sabah Grubu devletten büyük paralar
alıyor; TRTden alıyor, ondan sonra reklam ücretlerinden alıyor.
Niye bunların paralarını kesmiyorsunuz? Çünkü kesmiyorsunuz,
kendi yandaşlarınız olduğu için koruyorsunuz. Yani diyorum
ki, burada hizmet satın alırken, işte, bu Genel Sekreterlik
gidecek kendi yandaşlarına hiçbir kurala bağlı olmadan
Yani, onu buraya koymamız lazım. Şu şartlarda hizmet
satın alacak. İşte, Kamu İhale Kanununa göre mi alacak,
ondan sonra 1886 sayılı İhale Kanununa göre mi alacak veya neye
göre alacak ve hangi hizmetleri satın alacak? Yani, adam gidecek deniz
kıyısında villa alıp orada keyif çatacak, buna göre yapacak
mı veyahut da gidecek lüks otellerde istediği gibi eğlenecek,
bunu yapacak mı? Yani, bu kendi görev alanına girecek hangi
hizmetleri satın alacak ve hangi usullerle satın alacak, kanuna
koymak lazım. Kanun yapmanın tekniği bu. Kanunları
sağlam yaparsınız, ondan sonra da bürokrasiye suistimal yapma
imkânını bırakmazsınız. Kanunları sağlam
yapmazsanız, onların takdir hakkını
bırakırsanız, bürokrata da keyfine geldiği şekilde
suistimal yapma hakkını veriyorsunuz. İşte bu Meclisin
sorumluluğu, yapılan kanunlarda bürokratı sorumlu duruma
düşmeyecek şekilde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) -
genel, açık ve hiçbir surette takdire dayanacak noktalara
kapatacaksınız. Onun için, Genel Sekreterlik belirlenen görevleri
yerine getirmek için hizmet satın alabilir. Hangi usullerde satın
alabilir; nasıl satın alabilir; ne miktara kadar satın alabilir;
devlette bunun ödeneği var mıdır, yok mudur; bütçede bunun ödeneği
var mıdır? İşte, Plan ve Bütçe Komisyonundan bu kanunu
geçirseydiniz bu kadar sorumsuz bir kanun metni karşımıza
çıkmazdı değerli milletvekilleri.
Tabii, Meclis
Başkanlığı, Başkanlık Divanı kendi görevini
yapmıyor, komisyonları denetlemiyor, komisyonlara kanun tasarı
ve tekliflerini sevk ederken o kanunun hangi komisyonun görev alanına
girdiğini yapmıyor. Burada Meclis Başkanlığı bu
kadar vurdumduymazlık içinde olunca işte kanunlar böyle
çıkıyor ortaya, acayip bir kılıkla çıkıyor
ortaya. Bu acayip kılığı da burada düzeltmek çok mümkün
olmuyor. İşte böyle! Kurumlar böyle yıpratılıyor.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Madde 15i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı
maddenin başlığını okutuyorum:
Kadrolar
MADDE 16-
BAŞKAN
Sayın Komisyon, bir açıklama talebiniz var; buyurun.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın
Başkanım, kanun tasarısının 15inci maddesi ve bizim
Komisyonumuzda 16ncı madde olarak aynen kabul ettiğimiz bu madde,
aslında raporumuzda da ifade edildiği üzere ekli liste ve cetvellerde
değişiklik yapılarak kabul edilmiştir. Maddi bir hatayla
Komisyonun kabul ettiği metinde bu ifade yer almamıştır.
Bilgilerinize arz
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Gereken notlar alınmıştır.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısına ekli (2) sayılı listenin
Yurtdışı Teşkilatına ilişkin bölümünün
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Bekir
Bozdağ |
Mehmet Çiçek |
|
Giresun |
Yozgat |
Yozgat |
|
Lutfi Elvan |
İhsan Koca |
Yılmaz Helvacıoğlu |
|
Karaman |
Malatya |
Siirt |
İHDAS
EDİLEN KADROLAR
Serbest Tutulan
Sınıfı Unvanı Derecesi Kadro Kadro Toplam
Adedi Adedi
GİH Daimi Temsilci
Yardımcısı 1 1 - 1
GİH Avrupa
Birliği Müşaviri 1 6 - 6
Toplam 7
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Brükselde bulunan Daimi Temsilciliğimiz nezdinde (1) adet Daimi Temsilci
Yardımcısı atanmasında duyulacak kadro
ihtiyacının giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci maddenin
başlığını okutuyorum:
Değiştirilen
hükümler
MADDE 17-
BAŞKAN
Sayın Komisyon, bir düzeltme talebiniz var; buyurun.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 17nci
maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan ibareleri
ifadesinin ibaresi, (c) bendinde yer alan fıkrasının
ibaresinin kısmının, bendinin ibaresinin bölümünün, alt
bendine ibaresinin bendine şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
Bilgilerinize arz
ediyorum.
BAŞKAN
Gerekli notlar alınmıştır. Teşekkür ediyorum.
Madde 17yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 18in
başlığını okutuyorum:
Yürürlükten
kaldırılan hükümler
MADDE 18-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1in
başlığını okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 1-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2-
BAŞKAN -
Geçici madde 2yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 3-
BAŞKAN
Geçici madde 3 üzerinde bir adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 3üncü maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (c) bendindeki
|
Nurettin
Canikli |
Bekir
Bozdağ |
Lutfi Elvan |
|
Giresun |
Yozgat |
Karaman |
|
Yılmaz
Helvacıoğlu |
|
İhsan Koca |
|
Siirt |
|
Malatya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kamudaki
yetişmiş insan gücünün değerlendirilmesi amacıyla
hazırlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 3ü
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19un
başlığını okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 19.-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 20nin
başlığını okutuyorum:
Yürütme
MADDE 20.-
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri böylece nihayete ermiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 412 sıra sayılı Avrupa Birliği
Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 237
Kabul :
235
Ret :
2 (x)
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Milletimiz için hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Sayıştay Birinci
Başkanlığı ve Sayıştay üyeliklerine seçim yapmak
ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25
Haziran 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, sizlere ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 23.41
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.