DÖNEM: 23 CİLT: 30 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13üncü
Birleşim
5 Kasım 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Kemalpaşadaki kiraz üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, Trakyadaki çiftçilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meralin, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kapanan
iş yerlerine ve işçi çıkarmalarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Burdur, Denizli, Isparta ve
Zonguldakta görülen kuduz hastalığına ilişkin
açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabına ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, yaş sebze ve meyve
ihracatındaki sorunlara ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avusturya
Ulusal Meclisi Başkanı Barbara Prammerin davetine icabetle, bu
ülkeye resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptana refakat edecek Parlamento heyetini
oluşturmak üzere gruplarınca bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/579)
2.- Avrupa
Parlamentosu Tarım ve Kırsal Kalkınma Komisyonu ile Fransa
Ulusal Meclisi ve Senatosunun Mali İşler Komisyonlarının,
3-4 Kasım 2008 tarihlerinde ABde Tarım ve Kırsal
Kalkınma üzerine Brükselde düzenleyecekleri Karma Komisyon
Toplantısına ismen davet edilen Adana Milletvekili ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişcinin
icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/580)
3.- Bazı
milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/581)
B) Duyurular
1.- Azerbaycan
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyevin 6/11/2008 tarihli
14üncü Birleşimde Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteğine
ilişkin
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275)
2.- 1.8.2008 Tarihli
ve 5803 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (1/638) (S. Sayısı: 297)
3.- Bazı
Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/657) (S. Sayısı: 302)
VIII.-
OYLAMALAR
1.- 1.8.2008
Tarihli ve 5803 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ve
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresinin oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, kadına
yönelik şiddete ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/5119)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum
yaptı.
Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner, Ispartanın ekonomik, sosyal ve çevre
sorunlarına,
Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, özelleştirme
sonrasında Telekomdaki işçilerin işten çıkarılmaları ve
emekliliğe zorlanmalarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, doğal gaza yapılan zamlara
ilişkin gündem dışı konuşmasına, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap verdi.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Telekomda çalışan işçilerin zorla emekliye
sevk edilmek istendiğine
ilişkin,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının
cevabıyla ilgili,
Birer
açıklamada bulundular.
Slovakya Ulusal
Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin davetine icabetle bu
ülkeye resmî ziyarette bulunacak olan
TBMM Dışişleri Komisyonu, AB Uyum Komisyonu ve Türkiye-Slovakya
Parlamentolararası Dostluk Grubu üyelerinden müteşekkil Parlamento
heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 21 Milletvekilinin, Manavgatın Karabük
köyünde yaşanan bir orman
yangınının (10/275),
Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 36 Milletvekilinin, Merinos Kumaş
Fabrikalarının özelleştirilmesinde yolsuzluk
yapıldığı iddialarının (10/276),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması;
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 19 Milletvekilinin, Sulama
Birliklerinin sorunları konusunda bir genel görüşme (8/7);
Açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 297, 281, 114, 242, 251, 283, 42, 36, 287, 291, 288
ve 292 sıra sayılı, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme
tezkeresi ile kanun tasarı ve tekliflerinin bu kısmın
sırasıyla 2, 4, 11, 12, 13, 15, 36, 37, 38, 39, 40 ve 41inci
sıralarına alınmasına, gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 302 sıra sayılı
Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısının ise 48 saat geçmeden bu
kısmın 3üncü sırasına alınmasına ve
diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine,
Genel Kurulun 4-5
Kasım 2008 Salı ve Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde
sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesine,
4 Kasım 2008 Salı günkü birleşimde 296 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine,
Genel Kurulun, 4
Kasım 2008 Salı günkü birleşimde 15.00-20.00 saatleri
arasında, 5 ve
6 Kasım 2008 Çarşamba
ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 11.00-13.00 ile 14.00-20.00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine,
İlişkin
Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün; Sözleşmeli Statüde Görev Yapan
Öğretmenlerin Kadroya Atanmaları Hakkında Kanun Teklifinin
(2/85), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde ve
ticaretinde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
(10/27, 34, 37, 40, 102) (S.Sayısı: 296) üzerindeki görüşmeler
tamamlandı.
Millî Savunma
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyeliğe
grubunca aday gösterilen Diyarbakır Milletvekili M. İhsan Arslan
seçildi.
Gündemin
Oylaması Yapılacak İşler kısmında yer alan ve
görüşmeleri önceki birleşimde
tamamlanan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi
Arasında İki Yıllık İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı
(1/277) (S. Sayısı: 88), yapılan açık oylamadan sonra kabul
edildi.
5 Kasım 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere, birleşime 19.46da son verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan Vekili
Fatma SALMAN KOTAN Canan CANDEMİR ÇELİK
Ağrı
Bursa
Kâtip Üye Kâtip Üye
No.: 20
II.- GELEN KÂĞITLAR
5 Kasım 2008 Çarşamba
Tezkereler
1.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/576) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.11.2008)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/577) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.11.2008)
3.- Van Milletvekili
Özdal Üçerin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/578) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2008)
Rapor
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Avusturya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/621) (S. Sayısı: 301)
(Dağıtma tarihi: 5.11.2008) (GÜNDEME)
5 Kasım 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 11.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN
Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tekrar yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Kemalpaşadaki kiraz üreticilerinin
sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Ahmet Ersine
aittir.
Sayın
milletvekilleri, lütfen biraz daha sessiz olursak konuşmacıyı
daha rahat dinleyebileceğiz.
Buyurunuz
Sayın Ersin. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin,
Kemalpaşadaki kiraz üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Kemalpaşadaki kiraz üreticilerinin küresel ısınma ve
kuraklık nedeniyle uğradıkları zararları ve bu
zararlarla ilgili yaşanan sorunları ve sayın
Bakanlığın da bu sorunlarla ilgilenmemesinin getirdiği
sonuçları sizlerle paylaşmak istedim. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, duyamıyoruz.
AHMET ERSİN
(Devamla) Ama Sayın Başkanım, yani konuştuğumu ben
duyamıyorum.
BAŞKAN
Sayın Ersin, bir kere uyarmıştım ama tekrar
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olursanız Sayın Milletvekili
Arkadaşımızı daha rahat dinleyebileceğiz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Konuşmak isteyenler kulise çıksın efendim.
BAŞKAN
Lütfen biraz sessiz olalım.
Buyurunuz
Sayın Ersin.
AHMET ERSİN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, Türkiyedeki kiraz üretiminin
yüzde 13ü İzmirden temin ediliyor ve yüzde 13ün yüzde 90ı da
Kemalpaşa ilçemizde üretiliyor ve ayrıca Kemalpaşada üretilen
kirazın önemli bir bölümü de ihraç ediliyor. Yani Türkiye'nin çok önemli
bir ihraç ürünüdür kiraz Kemalpaşa açısından.
Değerli
arkadaşlarım, yalnız bu küresel ısınma ve
kuraklık nedeniyle geçen yıl Kemalpaşadaki kiraz üreticileri
damlama sulamaya geçtiler ve bu nedenle de damlama sulama kredisi
kullandılar, tarım kredi kooperatifinden ve Ziraat Bankasından
kredi aldılar. Ancak bu yıl kuraklığın artması,
küresel ısınmanın yarattığı sorunlar nedeniyle
kiraz üreticileri çok ciddi sorunlarla karşı karşıya
kaldılar ve ürünlerinde yüzde 90a varan azalmalar oldu. Nitekim, gerek
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinin yaptığı araştırma
gerekse il ve ilçe tarım müdürlüklerinin yaptığı
araştırmalar ve Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsünün
yaptığı tespitlere göre, mahallinde yapılan bu
çalışmalar sonucunda geçen yıla göre kiraz üretiminin yüzde 90
oranında azaldığı tespit edildi ve bu üretimin
azalmasında da üreticinin hiçbir kusurunun olmadığı, ne
beslemede ne sulamada ne de bakımda herhangi bir kusurunun
olmadığı, tamamen doğal nedenlerle bu azalmanın
meydana geldiğini tespit ettiler. Bu tespitler 27 Mayıs 2008 tarihli
raporlarla tespit edildi değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, yine
il ve ilçe tarım müdürlüklerinin yaptığı çalışmalar
sonucunda, Kemalpaşanın yirmi bir köyünde 1.225 üreticinin bu
sorunlar nedeniyle 6 milyon 857 bin 565 YTL, yani eski parayla 6 trilyonun
üzerinde, 7 trilyona yakın bir zararın doğduğu tespit
edildi. Bu tespitleri yapanlar, il ve ilçe tarım müdürlüklerinin
elemanlarıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bu maddi kayıplar karşısında
Kemalpaşadaki kiraz üreticileri gerek sulama nedeniyle, damlama sulama
nedeniyle aldıkları kredilerin ertelenmesi için tarım kredi
kooperatiflerinden, Ziraat Bankasından aldıkları kredilerin
ertelenmesi, faizsiz ertelenmesi için defalarca Bakanlığa
başvurdular. Hatta bu raporlar benim elimdedir ve şu an elimde
duruyorlar. Bu raporları içeren dosyalar Sayın Bakanın kendisine
de verildi. Ancak ne yazık ki bu sorunlarla ilgilenilmedi, üreticinin bu
sorunlarıyla ilgilenilmedi. Ayrıca şunu da belirteyim ki 23
Nisan 2008 tarihinde bu konuyu gündeme getirerek Sayın Bakanın
yanıtlaması istemiyle verdiğim soru önergesinde de bu konuyu
işledim ve Sayın Bakan, verdiği cevapta, Eğer üreticiler
il, ilçe tarım müdürlüklerine başvururlarsa zararlarının
giderilmesi için gereken yapılacaktır. diye cevap verdi.
İşte, cevap elimde. Ancak ne yazık ki gerek bu dosyanın
-kendi elinde- bizzat eline verilmiş olması gerekse soru önergeme
verdiği cevaplara baktığımızda, Sayın
Bakanın bu konuyla ilgileneceğini ve bu kiraz üreticilerinin
yaşadığı bu büyük sorunun giderilmesi için, bu kredilerinin
faizsiz ertelenmesi için girişim yapacağını düşündük
ama maalesef herhangi bir girişim yapılmadı ve şimdi, bu
üreticiler, kiraz üreticileri gerek tarım ve kredi kooperatiflerinden
gerekse Ziraat Bankasından aldıkları krediler nedeniyle icra
takiplerine uğradılar, hacizle karşı karşıyalar,
konutları, arazileri, traktörleri haczedilecek. Bu tehditle, bu tehlikeyle
karşı karşıyalar.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu sorunla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AHMET ERSİN
(Devamla) Şimdi, biliyorum ki Sayın Bakan gelip yirmi dakika, kime
ne kadar kredi verdiklerini, kimin, hangi üreticinin hangi
sorunlarının çözümü için ne tür kaynak aktardıklarını
söyleyecek. Ancak Kemalpaşadaki kiraz üreticileri Bana faydası
olmayan kilisenin papazını ne yapayım? anlayışındalar.
Yani kime ne verdiğiniz bizi ilgilendirmiyor Sayın Bakan. Kiraz
üreticilerinin, Kemalpaşadaki kiraz üreticilerinin bu sorunuyla neden
ilgilenmediniz? Neden onların sorunlarının çözümü için bir
girişim yapmadınız? Neden kredilerinin ertelenmesi için bir girişim
yapmadınız? Onu söylerseniz bizim için yeterlidir. Yani, bütün
Türkiyedeki üreticilere yaptığınız katkılar,
vesaireler
Bize masal anlatmayı bırakacaksınız Sayın
Bakan, sizden beklentimiz budur, Kemalpaşadaki kiraz üreticileri için ne
yaptığınızı söyleyeceksiniz. Birkaç cümleyle bu
cevabınız yeterlidir.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ersin.
Gündem
dışı ikinci söz Trakyadaki çiftçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcıya
aittir.
Buyurun
Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin
Nalcının, Trakyadaki çiftçilerin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Ergenenin problemini burada birkaç kere dile getirdik.
Ergeneye
baktığımız zaman, Ergene Nehrinin problemlerini iki ana
başlıkta toplayabiliriz. Bir, Ergenenin kirlenmesine sebebiyet veren
unsurlar; iki, bu kirlenmeden etkilenen ve Trakyayı nasıl
etkilediğinin bileşenlerine geçmemiz lazım.
Birinci
belirtmiş olduğum husus; Ergene Nehri, Saray, Çerkezköy ve
Çorlu-Muratlı üçgeninde bulunan sanayi ve yerleşim birimlerinin
atık su arıtma tesisleri bulunmamasından dolayı ve kaçak
deşarj yapılmasından dolayı kirlenmektedir. Bu kirlenme
sonucunda hem yer altı suları hem yer üstü suları 194 kilometre
boyunca, sadece Tekirdağ değil, Tekirdağın yan
komşuları Kırklareli ve Edirneyi de katederek 194 kilometre boyunca tüm çiftçileri
etkilemektedir ve 194 kilometre sonra da bu Ergene Nehri Meriçe
karışarak burada da kirlenmeyi meydana getirip oradan da Ege
Denizine karışmakta. Bunun çözümü basit. Bunları biz, burada,
bundan önce, aynı zamanda küresel ısınma raporunun kabullerinde
de dile getirdik ve organize sanayi yasalarında da dile getirdik.
Şimdi,
burada ben bu seferki konuşmamda
Trakya çiftçisinin bu Ergene Nehrindeki
etkilenmesi çok fazla.
Sayın
milletvekilleri, Trakya çiftçisi gerçekten çok zor durumda. Sulamayı yer
altından yapmak zorunda bırakılıyor. Onun için, Hükûmet
olarak, Meclis olarak 22nci Dönemde de gündeme gelen, 23üncü Dönemde de
fazlasıyla gündeme gelen bu Ergene sorununu bu Meclisin çözmesi gerekiyor
artık.
Sayın
milletvekilleri, Tekirdağda, Trakyada olduğu gibi tüm Türkiyede
çiftçiler gerçekten çok zor durumda. Biz çıkıp çiftçiyi geziyoruz.
Çiftçinin derdi artan maliyet fiyatları. Artan maliyet
fiyatlarının getirmiş olduğu yükten çiftçimiz bankalara,
kredi borçları ve borç batağı içinde yüzmekte.
Sattığı malın karşılığında kendi
borçlarını veremeyecek, kışı nasıl geçireceğini
düşünmektedir.
Sayın
milletvekilleri, ben size Tekirdağ ve çevresinde gezilerimizde tespit etmiş
olduğum iki üç husus hakkında konuşmak istiyorum.
Orman köylerine
gittiğimiz zaman orman köylüleri ya ormanlarının geri
verilmesini istiyor veya bunun karşılığında tarım
yapılabilecek arazinin kendilerine verilmesini istiyor. Acaba -ben merak
ediyorum- bu insanların nasıl geçindiği düşünülüyor mu?
Makta hakları ellerinden alınmış olan bu köylülerin devlet
tarafından çalıştırıldıkları zaman
sigortası bile yapılmıyor ve gerçekten mağdur durumdalar.
Keza
ayçiçeği ve buğday üreticilerinin durumu daha vahim. Biz
gezdiğimiz zaman Trakya çiftçisi şunu söylüyor: Hamdolsun ki bu
Hükûmet bize gübresiz tarımı da yapmayı öğretti. Trakya
çiftçisi bu sene ilk defa gübre kullanmadan ekim yapıyor, bunu dile
getiriyor.
Tabii, böyle
olduğu zaman, şimdi, birazdan Sayın Bakanımız buraya
çıkacak, diyecek ki: Yahu arkadaş, herkes bizden memnun. Ben
Sayın Bakanıma buradan söylüyorum: Bir gün teşrif etsinler,
Trakyaya birlikte gidelim, şu çitçinin karşısına birlikte
çıkalım, bir bakalım hele ya bize çiftçiler biz gittiğimiz zaman
yanlış konuşuyor
Bu işte bir yanlışlık var.
Çiftçi kan ağlıyor. Burada çıkıp da her şeyi güllük
gülistanlık göstermek
Şimdi de Sayın Bakanımız
çıkacak muhtemelen söyleyeceği: Siz bu işi
karıştırıyorsunuz, çiftçimiz memnun, işçimiz memnun.
Ama ben de diyorum ki: Çıkalım şu halkın yanına da
eğer böyleyse ben bu kürsüde Sayın Bakanımdan, Hükûmetten özür
dilemeye razıyım. Bizim her gittiğimiz yerde çiftçi kan
ağlıyor, tarlası bankalara verilmiş durumda ve öyle bir
sona gidiyoruz ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Bazı bankalar, çiftçinin tarlasını iki
yıla kalmaz elinden kapacak.
Şimdi,
tabii, bankaların dışında, devlet artık kendi
işçisine zulüm eder duruma geldi.
Buraya
çıkmadan önce Niğde Vekilimiz Mümin Bey ile görüştük.
Niğdedeki patates üreticilerinin tarlalarını TEDAŞ,
borçlarından dolayı -ellerinden alma- satışa
çıkarmış durumda.
Tekirdağda
Karlıköyde ben gezdiğim zaman, Karlıköydeki tarlalarda normal
vatandaştan almış oldukları icar parası ecrimisil
deniyor buna- 25le 30 YTL iken, devlet bunu 45 YTLden vatandaştan zorla
tahsil etmeye çalışıyor. Zaten bu gelirlerle zor durumda olan
çiftçimiz iyice işin içinden çıkamayacak duruma geliyor.
Ben, hepinize
saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Nalcı.
Şimdi,
Sayın Özkan, yerinden, çok önemli bir konuya dikkatimizi çekmek istiyor.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
Burdur, Denizli, Isparta ve Zonguldakta görülen kuduz
hastalığına ilişkin açıklaması
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkanım teşekkür ederim.
Sayın
Tarım Bakanımızı burada bulmuşken -herhâlde cevap
verecekler sorulara- ben de ülkemizde görülmekte olan kuduz
hastalığı hakkında bilgi ve düşüncelerini almak
istiyorum.
Şu anda
Burdurda, Denizlide, Ispartada hatta son olarak da Zonguldakta kuduz
hastalığı görülmektedir. Vatandaşlarımızın
bu konuda uyarılmasını talep ediyorum. Burdurumuzda, Askeriye
köyünde ve Kışla Mahallemizde kuduz hastalığı
çıkmıştır. Bu bölgede oldukça yüksek potansiyelde süt
üretimi yapılmaktadır, ancak hem süt fiyatlarının düşüşünden
hem de o bölgedeki bu kuduz hastalığından dolayı
işletmedeki süt alınmıyor ama o köyde yaklaşık 13 ton
süt var. Bunu fırsat bilen üreticiler bu sütü yarı fiyatına
almak istiyorlar. Bu konuda Bakanlığımızın bir
çalışmasının olup olmadığını
öğrenmek istiyorum.
Ülke genelinde bu
süreçte Kurban Bayramı yaklaşıyor. Hayvan hareketlerinin daha
titizlikle izlenmesinin gerekli olduğunun Bakanımız
tarafından da duyurulmasını talep ediyorum.
Yine aynı
şekilde, belediyelerimizin uyarılıp başıboş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Şimdi
Hükûmet adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet
Mehdi Eker konuşacaktır.
Buyurunuz
efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin
Nalcının, Trakyadaki çiftçilerin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gündem
dışı konuşmalardan ilki Sayın Ersine ait,
Kemalpaşa kiraz üreticileriyle ilgili.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede kiraz üretimi son yıllarda, özellikle son dört
beş yılda önemli miktarda artış gösterdi. Türkiyenin kiraz
üretimi 210 bin tondan son beş yıl içerisinde 400 bin tona
çıktı. Bu, 2 katlık bir artış demektir ve örneğin
2002de Türkiye dünyanın kiraz üretiminin yüzde 12sini
karşılarken 2007de yüzde 20sini üretir hâle geldi yani dünya
üretiminde çok önemli bir noktaya geldi Türkiye son birkaç yıl içerisinde.
Aynı
şekilde, tabii, kiraz ihracatımızda da çok büyük bir
gelişme sağlandı. 20 bin tonluk ihracattan 2007de 57 bin tonluk
bir ihracata çıktı Türkiye kiraz ihracatında. Tabii, değer
olarak da 50 milyon dolardan 144 milyon dolara çıktı Türkiyenin
ihraç ettiği kirazın değeri.
Tabii ki
bunları biz
Kemalpaşa ile ilgili de bilgi vereceğim. Genel
olarak kiraz üretimiyle ilgili bizim Hükûmetimiz döneminde neler
yapıldığı ve ne şekilde bu üretimin
arttığını da bilmemiz gerekiyor, hem yüce Meclisin
değerli üyelerinin hem de milletimizin bilmesi gerekiyor.
Biz, Hükûmetimiz
döneminde, son birkaç yılda sertifikalı fidan üretimiyle bahçe
tesisine destek verdik, bunu destekleme kapsamına aldık. Sadece kiraz
için söylüyorum: Sertifikalı fidanlarla sertifikalı fidan
kullanılarak tesis edilen kapama kiraz bahçesinde, son üç yıl
içerisinde ki bu sene üçüncü yılı
2006-2007yi söylüyorum: 7.5
milyon YTL biz sadece kiraz bahçesi tesisi için destek ödedik, destek verdik ve
37 bin dekar alana tekabül ediyor bu yani 37 bin dönümlük bir alanda
sertifikalı fidan kullanılmak suretiyle kapama kiraz bahçesi tesis
edildi bu birkaç yıl içerisinde. Bu, bizim, tabii, kiraz üreticisine de
kiraz üretimine de verdiğimiz değeri ve önemi göstermesi
açısından anlamlıdır.
Şimdi,
Kemalpaşa kiraz üreticilerine biz ne verdik, onu da söyleyeyim: 2003ten
itibaren
2007 yılında sadece Kemalpaşada kiraz üretimi 57 bin
tona, kiraz ağacı sayısı ise 1 milyon 625 bin ağaca
ulaştı. Ne vermişiz? 1,7 trilyon lira sadece Kemalpaşa
ilçemizin kiraz üreticisine verilen destek. Sadece oradaki, Kemalpaşa
ilçesinde kiraz üretimi yapan çiftçiye kiraz üretimi yaptığı
için verdiğimiz desteğin miktarı 1,7 trilyon lira.
Şimdi,
ağaç sayısı 940 bindi Kemalpaşada, bugün 1 milyon 625 bin yani
yüzde 73lük bir artış var Kemalpaşada kiraz ağacı
sayısında ve dolayısıyla üretim de 28 bin tondan, biraz
önce de söylediğim gibi, 57 bin tona çıktı Kemalpaşada.
Şimdi, 2008
yılında orada bir sorun yaşandı, doğrudur. O sorun
şu: Biz bunu
Hem Ege Tarımsal Araştırma Enstitümüzün
uzmanları hem Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinin uzmanları hem de
Bakanlığımızın ilgili birimlerinin
çalışması sonucunda hazırlanan raporlarda da bunun
ayrıntılı bir detayı var. O ayrıntıda şu
söyleniyor: Haziran ve temmuz ayında beklenmeyen aşırı bir
sıcak meydana geliyor tam döllenme esnasında, daha doğrusu meyve
gözü oluşumu olurken tam o safhada bir aşırı sıcak
meyve gözü oluşumunu olumsuz etkiliyor. Sebeplerden bir tanesi bu.
İkinci sebep: Tabii, dölleyici çeşit azlığı.
İhracat artışıyla birlikte, üreticilerin belirli
çeşitlere yoğunlaşmasıyla birlikte dölleyici çeşitte
bir azalma meydana geliyor belirli bölgelerde. Bu da yine döllenmeyi olumsuz
etkiliyor ve yine tozlaşma ve döllenme döneminde havaların
kapalı ve serin olması nedenlerinden dolayı verimde bir miktar
azalma meydana geliyor. Tabii, yapılan tespitlerde de yüzde 55
civarında ürünlerde bir verim düşüklüğüne yol açıyor.
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Bakanım, kendi bürokratlarınız yüzde
90 bir azalma
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bunlar uzmanların
raporları, ne benim şahsi ne sizin şahsi söyleminizle
alakalı değil. Ben burada
Üniversitelerin ve enstitü
uzmanlarının yaptıkları araştırmalarda, il, ilçe
müdürlüklerinin elemanlarının yaptıkları
çalışmalarda bize getirdikleri raporlar.
AHMET ERSİN
(İzmir) Bakın, bu sizin uzmanlarınızın raporu
Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bizim
uzmanlar sizden önce bize raporları getirirler.
AHMET ERSİN
(İzmir) İşte sizin uzmanlarınızın raporu. Yüzde
90 azalma var Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, bu tür konularla ilgili
olarak bizim 2090 sayılı Kanunumuz var. Daha önceden aslında bu
Kanun çok fazla işlemiyordu yani bu Kanunun gereği çok fazla yerine
getirilmiyordu. 2090 sayılı Kanunda, tabii afetlerden zarar gören
çiftçilerin eğer gördüğü hasar diğer gelirleriyle karşılanamayacak
kadar yüksek ve toplam mal varlığının yüzde
40ını aşmış ise kendilerine destek veriliyor. Böyle
bir mevzuat var, böyle bir kanun var ve bu Kanun çerçevesinde de zaten her
sene
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Bakan, yüzde 90... Sizin
elemanlarınızın tespiti burada.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
İzmir İl Tarım Müdürü!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Türkiyede
eğer bu tür problemlerle karşı karşıya
kalınıyorsa o problemlerin çözülmesiyle ilgili gerekli inceleme,
raporlar yapıldıktan sonra o ödeme de yapılıyor. Bu sene
de, bundan önceki senelerde de bu alanda ödemeler yapıldı, bundan
sonra da yapılacak.
Şimdi, biz,
yine, Türkiyedeki meyve üreticileriyle, tarımsal üretim yapanlarla,
hayvansal üretim yapanlarla ilgili olarak cumhuriyet tarihinde, bu alanda
gerçekte devrim denilebilecek bir adım attık, tarım
sigortası uygulamasını getirdik ve tarım sigortası
uygulamasında da Türkiyede, mesela sadece 2008 yılı içerisinde,
ilk dokuz ayda 253 bin tane poliçe verildi ve poliçe bedelinin de
yarısını, yüzde 50sini biz hibe olarak
karşılıyoruz. Meyvecilik üretiminin
yapıldığı birçok yerde birçok çiftçimiz de bundan, sigorta
yaptırmak suretiyle faydalanıyor. Yani biz esasen hem Türkiyede
sertifikalı fidan üretimini desteklemek suretiyle,
karşılıksız olarak desteklemek suretiyle bir yandan
nitelikli, kaliteli, yüksek standartta meyve tesis ederken, meyve üretimini
artırırken, öte yandan doğal afetlere karşı sigorta
sistemi getirdik, yüzde 50 poliçe bedelini hibe olarak biz ödüyoruz. Artı,
bunların işlenmesi, ambalajlanması, paketlenmesiyle ilgili,
soğuk hava depolarının inşasıyla ilgili olarak da yine
yüzde 50 oranında hibe desteklerimiz var. Sadece 2006-2007
yılında 380 trilyon lira bu konuda biz destek verdik yine
çoğunlukla meyve sebze üretiminde kullanılmak üzere.
Türkiyede, zaten
alınan bu tedbirlerle, son beş altı yıl içerisinde yaş
meyve sebze üretimi 30 milyon, 31 milyon tondan 40 milyon tona çıktı.
Aksi takdirde, bu, kesinlikle bu seviyeye ulaşmazdı. Hem Türkiye'nin ürettiği hem
dışarıya sattığı ürünlerde önemli artışlar
oldu.
Şimdi, tabii
bütün bunları söylerken doğal olarak muhalefet kendi cephesinden,
kendi veçhesinden bakıyor ve olumlu olanları görmüyor, eğer
varsa bir olumsuzluk onu ön plana çıkarmak suretiyle söylüyor ama bunu
söylerken de tabii ki saygı duyacağız,
yanlışlıklar, eksiklikler varsa onları söyleyeceğiz,
tartışacağız ve hep beraber onların çözümünü
arayacağız, uygulayacağız. Buna hiçbir diyeceğimiz
olamaz ama sadece bir eksiği, bir yanlışı, bir
olumsuzluğu veya burada Kemalpaşa meselesinde olduğu gibi bir
doğal afeti
Yani onun üzerinden gidip İşte, Hükûmet bu soruna
hiç sahip çıkmadı, zaten bunları kaderine terk etti, hiçbir
şey yapmadı, bu alanlarla ilgili üreticilere işte hiç bir
şey yapmıyor. gibi bir söylem tabii ki doğru değil, onu da
millet de zaten biliyor, görüyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Trakya ile ilgili olarak Sayın
Nalcının ifade ettiği hususlarla alakalı olarak da
Öncelikle, tabii, Ergene havzası meselesine değindi Sayın
Nalcı. Ergene havzasıyla ilgili
Tabii, maalesef, daha önceki
dönemlerde bu konuya el atılmamış. El
atılmadığı için zaten sorun bu noktaya kadar gelmiş
ama bizim
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yahu, altı yıldır Hükûmetsiniz Sayın Bakan,
altı yıldır iktidarsınız
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Yapıyoruz, yapıyoruz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Altı senedir hâlâ geçmişi kötülüyorsunuz. Yazık
yani!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Çevre ve
Orman Bakanlığımız tarafından burası öncelikli
havza olarak ele alındı. Bu maksatla bir master plan
çalışması başlatıldı, bu plan önemli bir mesafe
katetti ve plan tamamlandığında da bununla ilgili uygulamaya
geçilecektir. Tabii, burada, öncelikle, bu kirletenlerin, kirletici
unsurların kesilmesi gerekiyor ve arkasından da, kuşkusuz, bunun
temizliğiyle ilgili, temizlenmesiyle ilgi birtakım tedbirler
alınacaktır.
Şimdi,
Trakyayla ilgili olarak, bizim Hükûmetimizin, oradaki gerek buğday
üreticisi gerek arpa gerek çeltik gerek ayçiçeği üreticisiyle ilgili,
gerçekte Türkiye'nin her tarafında olduğu gibi,
aldığımız tedbirler var. Şimdi, mesela, ayçiçeği
üretimi için Trakyada -Türkiye'nin üretiminin çok büyük bir kısmı
Trakyada gerçekleşiyor bizim- ayçiçeği üreticisine maliyetinin yüzde
38ini biz destek olarak ödedik arkadaşlar yani 100 lira üretim maliyeti
varsa 38 lirasını biz karşılıksız destek olarak
kendisine ödüyoruz. Şimdi, çeltikte mesela, bu en az yüzde 17, ki çeltik
üretimi zaten bunun için Türkiyede aşağı yukarı 2 kattan
daha fazla arttı yani 360 bin tondan bugün 760 bin tona çıktı
Türkiyede çeltik üretimi ve bunun çok büyük bir kısmı Trakyadan.
Eğer birtakım tedbirlerle maliyet desteklenmezse, birtakım
tedbirler alınmazsa, söyler misiniz bana bir ürünün üretimi 360 bin tondan
760 bin tona çıkar mı? Bu seneki üretim 760 bin ton. Eskiden Türkiye
ihtiyacının yüzde 38ini içeriden karşılarken -tüketiminin-
bugün yüzde 80lerin üzerinde bir ihtiyacı karşılama
oranına çıkmıştır çeltik üretiminde. Buğday da
aynı şekilde. Buğdayda da, mesela, maliyetin yüzde 32si-2007
yılı için söylüyorum- destek olarak ödenmektedir. Tabii, bir gübre
fiyatı artışı vardır dünyada. Geçen gün de bir
başka vesileyle yine sorulara, gündem dışı konuşmalara
cevap verirken ben burada anlattım. Dünyada 8-10 kat fiyatın
arttığı bir üründür. Yani, tonu 88 dolar olan amonyak -ki, üre
gübresinin ana ham maddesini teşkil ediyor- 900 dolara çıktı
dünyada ve biz 3 milyon tonu içeriden üretiyoruz. Bunun yüzde 95i ithaldir.
Gerisini de 2 milyon tonunu da doğrudan ithal ediyoruz. Böyle bir ürün.
Bunun tabii başka sebepleri var. Biz ne yapıyoruz? İmkânlar
ölçüsünde, imkân bulup üreticilerimizin kullandıkları gübreyi bir
şekilde destekleme ve onun parasını para olarak kendisine ödeme
yoluna gidiyoruz. Bugüne kadar da 1 milyar YTLye yakın biz gübreyle
ilgili destekleme yaptık. Bu sene bu daha da bunun miktarı
Yani, bir
yıl için ödenecek olan miktarı kastediyorum. Geçen sene 350
civarındaydı. Bu sene 700 milyon YTL civarında hatta 700
milyonun üzerinde bir ödeme gerçekleşecek 2009 yılında sadece
gübre desteği olarak.
Burada, tabii,
sorun yok mu? Sorun elbette ki vardır çünkü hayatla birlikte sorunlar her
zaman olacaktır. Nitelik değiştirecek, boyut
değiştirecektir ama her zaman olacaktır. Önemli olan, bu
sorunlara karşı imkânlar ölçüsünde en rasyonel çözümü geliştirebilmek
ve bu yükü hafifletebilmektir. Biz bunu yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
Bu, masal falan da değil. Bu, bir gerçektir. Arşivlere de böyle
geçiyor. Arşivlere de böyle geçecektir, bunun gerçek olduğu. Siz onu
masal olarak görseniz de bizim anlattıklarımızı, bunlar
masal değildir. Halk bunu masal olarak görmüyor, görmediğini de her
fırsatta ortaya koyuyor. Biz 1,8 milyar YTLlik toplam tarım
desteğini 5,5 milyar YTLye çıkardık. Bu sene kuraklık
desteğiyle birlikte bu 5,8-5,9 milyar YTLyi buluyor, bu sene bizim
çiftçiye verdiğimiz. Sonuçta, bunun için, bu destekler verildiği için
Türkiyede tarımsal üretimin değeri son beş yıl içerisinde
2 kattan fazla arttı. Hem üretim modernleşti hem daha yüksek kalitede,
daha yüksek standartta bir üretimle bu tarım sektörü büyüyor, bundan sonra
da büyümeye devam edecek. Bakın, dünya da malî kriz vesairenin etkisinde,
Türkiyede tarım sektörüne yatırım yapmak için yabancı
sermaye talebi son bir buçuk ay içerisinde özellikle çok yoğun bir
şekilde arttı ve geçtiğimiz günlerde, Dünya Ekonomik Forumu
çerçevesinde birçok uluslararası heyetle, uluslararası
şirketlerle vesaire -onların talepleri oldu- onlarla görüştük.
Hepsinin Türkiyede tarımla ilgili müşterek yatırımlar yapma
arzusu var. Bu, Türkiyenin bu konudaki avantajını, durumunu da
göstermesi bakımından anlamlıdır.
Sayın
Özkanın yerinden söylediği bir hususa da cevap vermek istiyorum.
Kuduz hastalığı maalesef Türkiyede zaman zaman bireysel vakalar
şeklinde görülüyor ve biz, ilk defa olarak Türkiyenin en kapsamlı
kuduzla mücadele projesini başlattık. Sayın Özkan bunu kendisi
de bilir, benim meslektaşım olur. Biz, Türkiyedeki bütün
büyükbaş hayvanların kuduza karşı
aşılanmasıyla ilgili bir proje başlattık hatta ilk
defa olarak Türkiyede yaban hayatında yaşayan hayvanların,
etçil yani etobur hayvanların kuduza karşı
aşılanması projesini başlattık ki havadan uçaklarla,
özel ambalajları içerisinde kuduz aşısı ormanların
üzerine bırakıldı, çeşitli bölgelere. Buna bizzat ben de
iştirak ettim ve bunun dışında, diğer bütün evcil
hayvanların kuduzdan korunmasıyla ilgili de çok geniş bir proje
biz hayata geçirdik. Bu çerçevede mücadele ediyoruz. Tabii, bireysel vakalar
maalesef oluyor. Bunun da büyük şekilde sebebi, özellikle
şehirlerdeki başıboş hayvanlar, özellikle başıboş
kedi, köpek popülasyonu. Bunlardan kaynaklanan bazı kuduz problemleri
oluyor. Maalesef zaman zaman insanlarda meydana gelen ısırıklar
vesilesiyle insanlara da bulaşabiliyor ama bu, tabii, topyekûn mücadele
edilmesi gereken bir alandır. Biz Tarım Bakanlığı
olarak evcil hayvanların tamamını korumak maksadıyla önemli
bir projeyi geçen sene başlattık ve bu proje birkaç yıl daha
devam edecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan tamamlayacağım.
Yaklaşan
Kurban Bayramıyla ilgili hayvan hareketlerinin kontrol edilmesi tabii ki
bizim gündemimizde. Biz Hükûmet olarak bir konuyu daha başlattık:
Trakya bölgesinde -yine Sayın Nalcının da dikkatine çekmek
istiyorum bu hususu- biz hastalıklardan ari bölge çalışması
başlattık. Böylece hiç değilse Boğazın diğer
tarafına yani Trakya bölgesine hayvan hastalıklarını orada
eradike edersek şap yönünden ve diğer bazı hastalıklar
yönünden oradan dünyanın şapa karşı duyarlı olan ve bu
nedenle de hayvansal ürün ithal etmeyen, Türkiyeden, ülkelere, o pazarlara
bizim hayvansal ürün ihraç etme imkânımız oluyor. Bu proje de
şapla ilgili olarak hayata geçmiş durumda. On bir aydır biz bu
projeyi başlattık, yılbaşından itibaren ve Trakyada
şap hastalığıyla ilgili bir arilik statüsü için şu
anda uygulama yapıyoruz.
Bundan sonraki
dönemde de gerek Kurban Bayramı gerek Kurban Bayramının
dışındaki zamanlarda, hayvan hastalıklarıyla mücadelede
de çok ciddi plan uyguluyoruz. Özellikle nakillerde
Tabii zaman zaman
milletvekillerimize de bu konular geliyor, Efendim, işte bizim
hayvanlarımıza el koydular, aracımıza el koydular. türü
şikâyetler
Aşısı olduğu takdirde, nakil belgesi
olduğu takdirde, kimlik belgesi olduğu takdirde onların
hareketine herhangi bir engel olmaz ama aşısız ise ama kimlik
belgesi yok ise kulak küpesi yok ise tabii ki görüldüğü yerde el konur.
Bunun da sebebi hayvan hastalıklarının bir bölgeden bir bölgeye
ulaşmasını engellemek içindir.
Ben, bu konularla
ilgili olarak da Türkiyenin daha iyi bir noktaya geleceğini umut ediyorum
bu çalışmalarla ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Başkanım, izin verir misiniz.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabına ilişkin
açıklaması
AHMET ERSİN
(İzmir) Şimdi, Sayın Bakan, Kemalpaşadaki kiraz üreticilerinin
üretim kaybının yüzde 50-55 civarında olduğunu söylediler.
Sayın Bakan ya yanlış bilgilendirilmiş ya da
kasıtlı olarak doğruyu söylemiyor. Bakın, elimde kendi
bürokratlarının raporu var. İzmir İl Tarım
Müdürlüğü elemanlarının Kemalpaşa köylerinde
yaptığı çalışmaya ilişkin rapor elimde. Bu
raporda kiraz üreticilerinin üretim kaybının yüzde 90 olduğu ve
maddi, parasal karşılığının da 7 milyon YTL
civarında olduğunu tespit etmişler.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İl Tarım Müdürünün imzası var altında.
AHMET ERSİN
(İzmir) İl Tarım Müdürünün imzası var.
BAŞKAN
Sayın Ersin, bu konudaki bilgiyi Sayın Bakana iletirsiniz, o da
gereğini yapar.
Teşekkür
ederiz.
AHMET ERSİN
(İzmir) Teşekkür ederiz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, bir katkı da ben
vermek istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Nedir efendim?
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
yaş sebze ve meyve ihracatındaki sorunlara ilişkin
açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanımız, tabii ki
yaptıklarını anlatıyor. Bana göre siyaset,
yaptıklarıyla övünmek hakkına sahip değil,
yapamadıklarının hesabını vermektir.
Dolayısıyla Sayın Bakana şimdi şunu soruyorum:
Altı yıldır iktidardalar, yaş sebze ve meyve
ihracatındaki sorunlar bir türlü aşılamadı. Bugün,
narenciye, limon sezonu açılmış olmasına rağmen limon
dalında kaldı, 400 liraya alan yok. Bunun da hesabını
Sayın Bakanın bir şekilde vermesi lazım.
BAŞKAN
Sayın Şandır, bunları da soru önergesi olarak kendisine
yöneltirseniz gereği olur.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama Sayın Bakan buradayken, işte, yani bu
konuda bir açıklaması olabilir mi?
BAŞKAN Ama
usulümüze uygun değil, soru-cevap işlemine giriyor. Biliyorsunuz,
şimdi gündem dışı konuşmalar yapılıyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani Sayın Bakanın açıklama
yapmasına teşekkür ediyorum. Buna da bir katkı verir umuduyla bu
soruyu soruyorum.
BAŞKAN
Evet. Size herhâlde bu konuda bir yazılı cevap verecektir
sanıyorum.
Teşekkür
ederiz.
Gündem
dışı üçüncü söz, son günlerde yaşanan ekonomik kriz
nedeniyle ülkemizde meydana gelen iş yeri kapanmaları ve işçi
çıkarmaları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Bayram Merale aittir.
Buyurunuz
Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meralin,
yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kapanan iş yerlerine ve işçi
çıkarmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerime başlarken yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
Başkanım, sorunu olana beş dakika, sorun yaratana yirmi iki
dakika
Takdirlerinize arz ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gerek dünyada gerekse ülkemizde ne zaman bir sorun olursa
olsun bunun faturası çalışanlara çıkarılmaktadır.
Bunu uzun yıllar hep birlikte yaşadık ve gördük. Benim sorumlu
işverenlere hiçbir diyeceğim yoktur ama bu gibi olayları,
krizleri bahane yaratıp, iş yerlerini kapatan, işçi çıkaran
bazı sorumsuz, istismarcı insanlara da elbette ki yalnız benim
değil, hepinizin bir şeyler demesi hakkının olduğuna
inanıyorum.
Tekstil iş
kolunda, seramik fabrikalarında, çimento fabrikalarında, özel
sektörde, Telekomda, değerli arkadaşlarım, ayrıca,
Fordda, Goodyearda, Toyotada, Tofaşta ya işçi
çıkarılıyor, genelde ya iş yeri kapatılıyor ya
işe ara veriliyor. Ama gördüğümüz o ki muhterem
arkadaşlarım, bu işverenlerimizin bir bölümü Mısırda,
Suriyede, Ürdünde, Çinde, Pakistanda, Cezayirde, Moldovada, Romanyada, Rusyada,
Bulgaristanda iş yerleri açmış ve buralarda
yatırımlar yapmışlardır. Bunlara seviniyoruz ama
buralara kriz gelmemiş mi değerli arkadaşlarım? Bizim
ülkemize geldiğinde bir bahane ortaya atmaktadırlar.
Ne oluyor?
Alıştırdık muhterem arkadaşlarım. Prim
affına alıştırdık, vergi affına
alıştırdık, şimdi sıra geldi kredi affına.
Bir şey daha kaldı arkasından, kıdem tazminatı ya
kaldırılsın ya o işsizlik fonundan ödensin. El insaf!
Kıdem tazminatına 12 Eylül dokunmadı değerli
arkadaşlarım. Ne güzel, prim affı var, arkasından kredi
affı var, af üzerine af var, arkasından kıdem
tazminatını ya kaldırın ya işçinin parasıyla
tekrar işçiye ödensin. Vallahi kusura bakmayın, böyle işverenliği,
böyle patronluğu, rahmetli ninem ölmeseydi o da yapardı. Ondan sonra alıştırıyorsunuz,
bir yerde kestiğiniz zaman saldırıya maruz kalıyorsunuz,
bağırıyorsunuz. Ben, işte bir zamanlar meydanlarda
bağırıyordum. Bunlar özel sektör değil, bunlar yağmacı,
talancı, vurguncu. Şimdi, bazen zincirini koparanlar bana
saldırıyor, aldırış etmiyorum, ama siz rahatsız
oluyorsunuz, farkında mısınız?
Alışmamışsınız. Çünkü geçmişte
birlikteliğiniz var.
Ne
yapacağız şimdi değerli arkadaşlarım?
Bakınız, işçinin birikimleri oluyor. Tasarrufu Teşvik
Fonunu hakkıyla işçiye, çalışana ödemediniz, Konut
Edindirme Fonunu hakkıyla ödemediniz. Bir sürü zam yaptınız
muhterem arkadaşlarım. Gece yarısı zam yapıyorsunuz.
Nedir şimdi? Doğal gaza zam yapıyorsunuz. Patron diyor ki:
Malımı zaten satamıyorum, bu zam, yarın on ay içerisinde
vergisiyle yüzde 80i bulmuş doğal gaz zammı- elektriğe zam
gelecek. Doğal gazla işleten fabrikalar Malımı
satamıyorum. diyor. Ne olacak o zaman bunlar? İşçi
çıkarmasına zemin hazırlattırıyorsunuz. Gerek var
mı değerli arkadaşlarım, krizin üzerine kriz
yaratılır mı? Geri alın bunları muhterem
arkadaşlarım.
Sayın
Bakanımız burada, teşekkür ediyorum. Bakınız,
Sayın Bakanım, bir defa IMFyle anlaşma yapıyorsunuz.
IMFnin bugüne kadar yaptıkları hiçbir şey bu ülkeye hayır
getirmemiştir. Dikkatinizi çekerim buna, bir.
İşsizlik
Fonu amacı dışında kullanılmamalıdır.
İşsizlik Fonundan ödenen ücretler düşüktür. Bunlar gözden
geçirilip işçinin hakkı, birikimleri işçiye ödenmelidir.
İşçi çıkarılan iş yerleri, keyfî mi, bahane mi,
hakikaten gerekçeli mi, bunlar kesinlikle denetlenmelidir.
Doğal gaza
yapılan zam. Diğer doğal gaza yapılan zam behemehâl geri
alınmalı ve bundan sonraki gelen zamlara dur denilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz, devam ediniz lütfen.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Bakınız, on ayın içerisinde ekmeğe yüzde
25 zam gelmiş, makarnaya yüzde 25 zam gelmiş, mercimeğe yüzde
112 zam gelmiş, pirince yüzde 49 zam gelmiş, kuru fasulyeye yüzde 39
zam gelmiş, ayçiçeğine yüzde 30 zam gelmiş, ulaşıma
yüzde 18 zam gelmiş, elektriğe yüzde 58 zam gelmiş değerli
arkadaşlarım. İşçiye, memura, emekliye ne vermişsiniz?
Yüzde 4 zam vermişsiniz. Sizin sosyal adaletiniz bu mu değerli
arkadaşlarım? Bu da yetmiyor, akaryakıta
Efendim ne oldu?
Dolara zam geldi, ondan dolayı doğal gaz arttı. E, dolar
düştüğü zaman ne oldu? Mazotun, benzinin varilini 110 küsur üzerinden
alıyordunuz, şimdi 60a düştü. Niye o zaman akaryakıt
fiyatlarını düşürmüyorsunuz? Yani vatandaşı,
affedersiniz, bu kadar hesabını, kalemini bilmeyen kitle mi
zannediyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, kriz olabilir ama bunun
yükü belli bir kesimin sırtına yüklenmemelidir. Siz işinizi
gücünüzü bırakmışsınız, çalışanların
yakasına yapışmışsınız. Çünkü sesi
çıkmıyor, gariban, işten atılacağım korkusu var.
İşverenlerin talebine bakınız.
Behemehâl
Sayın Bakanım orada en fazla tepkiyi sizin göstermenizi beklerdim
ben. Kaç kişi zaten kıdem tazminatı alıyor Allahını
seversen? Kamuda çalışanların dışında doğru
dürüst kıdem tazminatı alan işçi mi kaldı?
Kaldırdınız. Sosyal Güvenlik Yasası adında yasa
çıkardınız, emeklilik yaşını getirdiniz
altmış beşe çıkardınız. Uzun da olsa kısa da
olsa, nasıl olsa vatandaş Emekli olamıyorum
Kayıt
dışını her gün artırdınız.
Kayıtlarınızı bir kaydedin, vergi gelirlerinizi,
vergileriniz artıyor mu, düşüyor mu ücretler yükselmesine rağmen
değerli arkadaşlarım? Bunu yapınız muhterem
arkadaşlarım. Vatandaş sizden sorunlarına çözüm bekliyor,
sorun yaratmak değil.
Saygılar
sunuyorum hepinize, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Meral.
Hükûmet
adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk
Çelik konuşacaktır.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Bayram
Meralin son günlerde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle ülkemizde meydana
gelen iş yeri kapatmaları ve işçi çıkarmaları
hakkında yaptıkları gündem dışı konuşma
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, son birkaç aydır bütün ülkeleri az ya da çok etkileyen,
Amerika merkezli global bir kriz yaşıyoruz. 2007 Ağustos
ayında Amerika Birleşik Devletlerinde konut kredilerinin geri
ödenmesinde ortaya çıkan sıkıntı ile başlayan kriz
dalga dalga tüm sektörlere ve tüm dünyaya yayılmış
bulunmaktadır. Sadece finans sektörüyle sınırlı kalmayan bu
kriz reel sektöre de sıçramış bulunmaktadır.
Tabii, bu süreci
Türkiye 2001 yılında yaşadı. Bildiğiniz gibi 2001de
mali yapının bozulması, bütçe disiplininin yok olması ve
finans sektörünün çökmesiyle cumhuriyet tarihinin en zor
şartlarını, günlerini birlikte yaşadık. Şimdi,
bunun arkasında ne var diye baktığımız zaman, 2001
yılında yaşadığımız bu sürecin
arkasında; uzun yıllar siyasi istikrarsızlıklarla
çalkalanan bir Türkiye'nin netice itibarıyla böyle büyük bir krizle
karşı karşıya kalması diye görüyoruz. 2001
yılında yaşanan bu tablo neticesinde binlerce
insanımız işsiz kaldı ve 2000 yılında yüzde 6,5
seviyelerinde olan işsizlik oranı, 2001 kriziyle birlikte yüzde
10,3lere, yüzde 10,5lere kadar yükseldi.
Şimdi, tüm
dünyada benzer bir kriz yaşanıyor, bankalar batıyor,
şirketler binlerce işçiyi çıkarıyor ve Amerika
Birleşik Devletlerinde 2008in ilk dokuz ayında tarım
dışı istihdamdaki daralma 760 bin kişi. 2006 sonunda
işsizlik oranı yüzde 4,4 olan Amerika Birleşik Devletlerinde
işsizlik oranı şu anda yüzde 6,1 ve yükselmeye devam ediyor.
Buna
karşılık ülkemizdeki istihdam rakamlarına
baktığımız zaman işsizlik oranının beş
yılda aynı seviyede kaldığını görüyoruz. Temmuz
verileriyle birlikte on iki aylık ortalama yüzde 9,95 düzeyindedir. 2006
ve 2007 sonu rakamları ise, işsizlik oranı açısından
söylüyorum, yüzde 9,9 mesabesindedir.
Şimdi, belki
kürsüden yine söyledim, 2002 ile 2008 arasında ekonomik veriler
açısından her sahada çok önemli pozitif gelişmeler olmasına
rağmen işsizlik oranında ciddi bir düşüşün
sağlanmamasının altında yatan veya aynı oranda
seyretmesinin altında yatan şey bildiğiniz gibi iki ana nedene
dayanıyor.
Bunlardan biri,
her yıl iş gücüne 700 bin gencimiz katılıyor, bunların
400 bininin istihdamı gerekiyor.
İkincisi
ise, tarımdan yoğun bir göç yaşıyor Türkiye, yapısal
değişim ve dönüşüm yaşıyor. 2002 yılında
yüzde 38lerde olan tüm istihdam içerisindeki tarımın payı
2008lerde yüzde 26ya inmiştir, yani yaklaşık 1,5 milyon
vatandaşımız kırsaldan kente göç etmiş. Kırsalda
çalışırken Ücretsiz aile işçisi. diye çalışan
görünürken kente geldiği zaman Türkiyenin gerçekleriyle yüzleşir
hâle geldi. Böylece, kırsaldan kente yoğun göç ve iş gücüne
katılımdan dolayı işsizlik oranında mevcut iş
gücüne katılıma iş imkânı sağlanmıştır
ve kırsaldan kente göçe hem meslek edindirme hem iş gücüne
katılma neticesinde iş sağlanmış ve depodaki
işsizler diye tabir edebileceğimiz o işsizler ise aynı
oranı muhafaza etmektedir ki, bunu küçümsemenin doğru olmadığı
düşüncesindeyim, bu yapısal değişim ve dönüşüm
çerçevesinde.
Değerli
milletvekilleri, yine aynı
Amerikada işsizlik 2006dan bu yana
yüzde 1,7 artarken bizde bu rakamlar çerçevesinde on binde 5 seviyesindedir bu
artış. Yakaladığımız siyasi istikrar ve
yürüttüğümüz kararlı politikalar sayesinde artık ekonomimiz
gerek iç ve gerekse dış kaynaklı şoklara
dayanıklı bir düzeye gelmiştir. Mali disiplinden
ayrılmayacağımızı ve politikaları
kararlılıkla popülizme kaçmadan uygulayacağımızı
da bütün bakan arkadaşlarımız, bizler de her defasında
ifade ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik krizlerin etkilerinin en acımasız
şekilde reel sektörü ve dolayısıyla
çalışanlarımızı etkilediğini geçmiş
tecrübelerle biliyoruz. Bu sebeple, daha kriz başlamadan önce yine Parlamentoda
çok büyük bir konsensüsle, kriz olacakmış varsayımıyla -bunun
işaretlerini zaten hepimiz de alıyor idik- mayıs ayında
istihdam paketi adı verilen çok önemli düzenlemeleri
gerçekleştirdik.
Sayın Meral
burada ifade ettiler
Bu düzenlemeler, yani işverenler için yapılan
düzenlemeler değildir. Artık, dünyadaki gelişmeler işveren
ve işçiyi, patron ile işçi ayrımında, et-tırnak gibi,
bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Tabii ki, sosyal
devlet olmanın gerekleri yerine getirilecektir, o ayrı bir olaydır.
Fakat yapılan düzenlemeler patronlara yapılıyor, yapılan
düzenlemeler işverenlere yapılıyor gibi bir yaklaşım
doğru değildir, aynı zamanda işçi için yapılan
düzenlemelerdir. Çünkü, bunları birbirinden ayırmak mümkün
değildir. İşverenin olmadığı, işverenin
iş yerinin kapandığı bir ortamda işçiden, işçinin
hakkından nasıl bahsedeceksiniz? Zaten bugün de belki
konuşmanızın altında yatan neden de bu: Kapanan iş
yeri ve işsizlik sorunu. O hâlde, kapanmayan bir iş yeri ve
işçinin sorununun azaldığı bir Türkiyeyi
hedeflediğimize göre, yaptığımız düzenlemeler tam da
bu amaca dönük düzenlemelerdir.
Bunlardan biri,
gerçekleştirdiğimiz düzenlemelerin en önemlisi, işveren sigorta
priminde yüzde 25lik indirim gerçekleştirdik. Amaç nedir?
İşverenin üzerinde, OECD ortalamasının çok üstünde bulunan
yükleri, istihdamın üzerindeki yükleri o ortalamaya
yaklaştırmaktır, başka bir amacı yoktur, yani
işveren daha çok işçi çalıştırsın
düşüncesiyledir. Bu, son derece
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Ben de iş yeri kapanmasın istiyorum
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Tabii, siz
kapansın istiyorsunuz anlamında söylemedim. Yani şunu üzerine
basa basa söylüyorum: Ayrılmaz bir ikilidir artık
Endüstriyel
ilişkilerde bunları dikkate almamız gerekiyor. 1900lü
yıllardaki, 2000li yılların başındaki bir tablo söz
konusu değil artık endüstriyel ilişkilerde. Yani işçi de
işveren de olaylara bakarken
Çok daha sağduyulu ve iş yerini
yeşerten, iş yerini geliştiren, dolayısıyla
çalışma hayatını çok daha olumlu düzeylere
taşıyacak, istihdam kapasitesini genişletecek bir
yaklaşım tarzı artık öne çıkmıştır, o
anlamda söylüyorum, buna tepkiniz olduğu için söylemiyorum.
Tabii bu yüzde
25lik işveren sigorta primindeki indirimin kamuya maliyeti 4,5 katrilyon
civarındadır, yani burada 4,5 katrilyonluk bir kaynak transferinin
yapıldığını çok rahat bir şekilde ifade
edebiliriz. Amaç nedir? Amaç, OECD ortalamasındaki istihdam yükü düzeyine
işverenlerimizi çekmektir ve yatırıma yönlendirmektir.
İşverenlerin
terör mağduru ve eski hükümlü çalıştırma
zorunluluklarını kaldırdık. Zorunlu istihdamla ilgili
önemli düzenlemeleri, yani öteden beri konuşulan ama bir türlü
gerçekleştirilemeyen bu düzenlemeleri gerçekleştirdik. Özürlü
vatandaşlarımızın istihdamını artırmak amacıyla,
özürlülerimizin işveren sigorta priminin Hazine tarafından
karşılanacağını bu yasada düzenledik.
Güneydoğu
Anadolu Projesi aynı zamanda bir istihdam projesidir, altyapı
projesidir. Az önce Tarım Bakanımız burada ifade etti, sizler,
bizler hep konuşuyoruz. Sorun nedir? Üretimdir. Sorun, tahıl ve
benzeri tarım ürünlerindeki daralma ve sıkıntılara
karşı bu projenin ayağa kalkmasıdır. Bu proje
yalnız tarım ürünleri açısından önem arz etmemektedir,
aynı zamanda istihdam açısından da ve en önemlisi sosyal
problemlerin çözümü açısından da bu proje önem arz etmektedir. O
düzenlemede burada ayırdığımız kaynağı
hepiniz bilmektesiniz.
Yatırımların
önündeki bürokratik formaliteleri kaldırdık. İş yeri kurma
izinleri gibi bazı düzenlemeleri kaldırdık. Ayrıca çok
önemli düzenlemelerden bir tanesi, kadınlarımızın ve on sekiz-yirmi
dokuz yaş arasındaki gençlerimizin istihdamının
teşviki ile ilgili beş yıllık bir teşvik
uygulaması getirdik. Son üç aya baktığımız zaman -üç
aylık verilere baktığımız zaman- gerek kadın
gerek gençler gerekse özürlülere uygulanan bu teşvik neticesinde 55.800
vatandaşımız iş sahibi olmuştur. Tabii bu küresel
krizin çok ciddi etkileri var ama bu süreç geçtiği zaman bu
uygulamanın çok olumlu yansıyacağını ve istihdamdaki
bu 55.800ün çok daha yukarılara çıkmasını
beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Çalışacak fabrika kalırsa o zamana kadar
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Mesleki eğitime
ciddi kaynak transferi sağladık. İşsizler var, iyi, güzel
ama vasıfsız işçi talebi yok, vasıflı işçi talebi
var, iş gücüne talep var. O hâlde bunların eğitilmesi gerekir.
Bununla ilgili 300 trilyon liraya yakın bir kaynak transferi
yapıldı. Şu anda ülkemizin dört bir tarafında meslek
eğitim kursları yaygın bir şekilde
çalışmalarını sürdürüyor. 2008 yılında 25 bin
kursiyerimizi meslek edindirme kurslarına tabi tuttuk ve bu artarak devam
edecek. Bir yıl içerisinde, 2009un ortalarına kadar 100 bin
gencimizin meslek kurslarından sertifikalandırılmasını
gerçekleştirmiş olacağız, bu da önemli bir düzenleme idi.
İŞKURu tozlu raflardan çıkardık. İŞKUR gerçekten
işlevleriyle baş başa, sorunlarını çözme konusunda
ciddi bir imkâna kavuşmuş oldu.
İşsizlik
ödeneğinden bahsettiniz Sayın Meral. İşsizlik
ödeneğinde de yüzde 11lik bir artışı yine istihdam
paketinde getirdik. Bunun yetersizliğiyle ilgili değerlendirme
yapılıyor ama diğer taraftan da işte asgari ücretin yüzde
50sinin konuşulduğu bir ortamda işsizlik ödeneğinde
meydana gelecek olan daha fazla artışlardan yanayız hepimiz.
Buna kimsenin karşı çıkacağı düşüncesinde
değilim ama burada işsizliği tercih edecek şekilde de bir
yapılanmanın doğru olmayacağı, buradaki dengeleri
sağlıklı kurmamız gerektiği inancındayım.
Yine istihdam
paketi çerçevesinde işverenlerimizin, BAĞ-KURlu
sigortalıların prim yapılandırmasını getirdik.
Yüzde 85lere varan prim yapılandırması neticesinde 500 bin
işveren ve 850 bin BAĞ-KURlu faydalandı ve hazineye,
kasamıza da 5,3 katrilyon liralık bir imkân 30 Ekim itibarıyla
girmiş bulunuyor. 5 katrilyon 300 trilyon lira nakit olarak. Toplam
yapılandırma içerisindeyse 14 trilyon nakdi de
kattığınız zaman 14,5 katrilyonluk bir imkân kasamıza
girmiş olacak iki yıl içerisinde. Şimdi, bu düzenlemelerimizin
tümünü işçimiz için yaptık, işverenimiz için yaptık.
Bunları tek gözle görmenin, tek yönlü değerlendirmenin doğru
olmayacağını sizler de paylaşırsınız
inancındayım.
Şimdi, biraz
önce, krizin ülkemizde ve Amerika Birleşik Devletlerinde
işsizliği ne ölçüde etkilediğini ifade etmiştim. Bir de
sosyal güvenlik verileri açısından bakacak olursak olaya tablo
şu şekilde -çok küsuratlarını söylemiyorum- SSKlı
iş yeri sayısı temmuz ayında 1 milyon 167 bin, eylül
ayının sonu itibarıyla baktığımız zaman 1
milyon 172 bin. Yani burada SSKlı iş yeri sayısında 7
binlik bir artış söz konusudur. Temmuz, Ağustos, Eylül 2008
döneminde hizmet akdiyle çalışan sigortalılarda ne kadar
artış var diye bakacak olursak -yani kriz dönemini
yaşıyoruz, dünya krizlerle karşı karşıya- 145.867
yeni sigortalı işe başlamış. Yani kriz dönemindeyiz
ama sigortalı sayısındaki artış son üç ayda
145.867dir. Toplam olarak ben bir rakam vermek istiyorum. Yani 2007 sonu
itibarıyla sosyal güvenlik kapsamındaki sigortalı
sayımız 15 milyon 19 bin, 2007-2008 Eylül sonu itibarıyla
baktığımız zaman ise 15 milyon 597 bin kişidir. Yani
hizmet akdiyle çalışanlarda veya toplam sigortalıda 550-600 bin
civarında bir artışın olduğunu söyleyebilirim.
Şimdi,
spesifik olarak, şu fabrika kapandı, şurada işçi
çıkarıldı
Bunlar doğrudur. Onlarla ilgili de, bakın,
siz çok iyi bilirsiniz, kısa çalışma ödeneği diye bir
şey var. Buraya müracaatlar da çok önemli.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakan, Gaziantepte son üç ayda 40 bin
kişi çıkarıldı, 40 bin
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Nüfus artışı kaç Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Efendim,
bakınız, ben
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bakın, geçen gün Gaziantepteydiniz, belediye
otobüsleri önünüzü kesti. Ne dediniz onlara? Yargı kararı
uygulanacak. demediniz mi? 150 kişi ailesiyle perişan.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, müdahale edin.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Hep aynı şeyi yapıyor.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, sizin bu
sorunuzu ayrıca tartışabiliriz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Söyledikleriniz gerçek değil.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) O zaman bizi
dinlemiyorsunuz. Dinleseniz, böyle bir soru sormazdınız. Milletvekili
her şeyi
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ben çok iyi dinliyorum da, gerçeği
söylemiyorsunuz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Nasıl
gerçeği söylemiyorum?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Gaziantepte yaşıyoruz. Geçen gün
Gaziantepteydiniz, kaç kişi önünüzü kesti?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi,
bakınız, Gerçeği söylemiyorsunuz. dediğiniz zaman öyle
bir rakam söyleyeceksiniz ki beni burada mahcup edeceksiniz. Onu
söyleyemiyorsanız siz mahcup olursunuz! Öyle basit değil bu
işler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Gaziantepte kaç kişi önünüzü kesti? Kaç
kişi önünüzü kesti Gaziantepte?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi,
bakınız, şuna da dikkat edin
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Gaziantepte ne dediler size? İspat ediyorum
işte!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ben siyasetin
nasıl yapılması gerektiğini iyi bilen bir insanım.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ben çok iyi bilirim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bilseniz,
bakınız, böyle konuşmazsınız. Çok afaki bilgiler, yani
yere basmayan bilgiler.
Şimdi,
kısa çalışma ödeneği
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Geçen gün Gaziantepte -somut söylüyorum- kaç
kişi önünüzü kesti, kaç kişi?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Gaziantepi çok iyi
gördüm, çok iyi gelişiyor. Gaziantepte her şeyin iyi olduğunu
da tespit ettim yerinde bizzat.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Öyle söylerseniz size gülerim ancak! Size gülerim
ancak, size gülerim!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bakınız,
gerek esnafı gerek Sanayi Odasını, Ticaret Odasını,
siyasi partileri, Cumhuriyet Halk Partisini de, MHPyi de, hepsini de ziyaret
ettim ve hepsiyle görüşmemizde Gaziantep gelişen, o bölgenin incisi
kent konumuna gelmiş. Mutlaka muhalefet olarak sizin de katkınız
vardır, onun için teşekkür ediyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakan, gerçeği, olayı söyleyin!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, kısa
çalışma ödeneği açısından
baktığımız zaman 13 firma müracaatta bulunmuş, 13
firma içerisinde 7 firma TMSFyle sorunu olan firma olduğu için o kapsamda
çözüm üretiliyor. Ama bize bunun dışında bugüne kadar müracaat
eden firma sayısı 6. Yani, kısa çalışma
ödeneğinden ne kastediyoruz değerli arkadaşlar? Ekonomik kriz.
Genel bir ekonomik kriz var. Dolayısıyla işverenler diyorlar ki:
Bu kriz çerçevesinde işçilerimiz işsiz kalıyor.
Fabrikaları kapatmak durumundayım. diyen firma sayısı,
bize şu ana kadar ulaşan 6 firmadır TMSFyle ilgili 7
firmayı çıkardığınız zaman. Onun için,
rakamları
Ha, geleceğe
dönük, bu kriz uzun sürerse, bu küresel kriz devam ederse, yani finans
temininde eğer güçlükler olursa, finans temininde maliyetler yüksek olur
ise ve talep daralması meydana gelir ise ihracatta sorunlarınız
olacak, ithalatta sorunlarınız olacak. Bunları saygıyla
karşılıyorum ve hep beraber zaten dünya şimdi o çalışma içerisinde. Bu
kriz uzun sürmesin ve dalga dalga da yayılmasın diyoruz. Ama
Türkiyenin avantajı nedir? Türkiye, 2001den ders
çıkarmıştır. Gerek kamu maliyesi, gerek finans sektörü
şu anda bu krizlere, bu şoklara karşı dayanıklı
bir şekilde mücadele ediyor, elimizdeki rakamlar da bunu doğruluyor.
Yani Türkiye şu anda bu küresel dalgalanmadan en az etkilenen ülkelerin
başında gelmektedir onu ifade ediyorum. Yoksa, hiç sorun yoktur gibi
bir yaklaşımı da doğru bulmuyoruz.
Bu çerçevede bir
önemli gösterge daha var, işsizlik ödeneğinden yararlananların
sayısında kısmi bir artış var, o da şu: Nisan
sonuna kadar, mayıs başına kadar 120 bin kişi işsizlik
ödeneğinden istifade etmekteydi, şu anda 143 bin kişi istifade
etmektedir. Bu, şu anlamda önemli: İşsizlik ödeneğinden
istifade etmek çeşitli kurallara tabi. O kurallara tabi olduğu için
istifade edenlerin sayısı çok önemlidir. Ona çok itibar edilmesi
gerekiyor. Burada 20 binlik bir artış söz konusudur. Biz de bunu çok
sıkı bir şekilde takip ediyoruz -buradaki gelişmeleri-
umuyor, diliyoruz ki çok daha yüksek rakamlara ulaşmaz.
Değerli
milletvekilleri, tabii burada söylenmesi gereken birçok konu var, ama Sayın Meral,
aflarla ilgili bir beyanda bulundunuz. Bakınız, bu af, diğer
aflarla kesinlikle kıyaslanmaz. Burada prim borcu olmayan
vatandaşlarımıza, kayıt dışı
çalıştırmayanlara 5 puanlık, yüzde 25lik işveren
sigorta priminde indirim yapılmıştır, yapılmaya devam
edecektir. Ama prim borcu olan, kayıt dışı
çalıştıranlar, bu konuda bir 5 puanlık indirimden
yararlanmaları söz konusu kesinlikle değil. Onun için arada hak hukuk
gözetilmiştir onu ifade etmek istiyorum.
Kıdem
tazminatı konusu, siz de ifade ettiniz
Kıdem tazminatı döndü
geldi, kamu çalışanlarının hak ettiği bir şey
hâline geldi. Kıdem tazminatının
tartışılmasından yanayız. Kıdem tazminatında
kararı işçi, işveren hep birlikte vermemiz gerekiyor. Yani
burada çok az sayıdaki işçimizin bir hakkı gibi değil tüm
çalışanların hakkı olarak nasıl
değerlendirilebilir, oranı ne olmalıdır, buna
açığız, bunu konuşmamız gerektiğini taraflara ben
çok net bir şekilde söylüyorum, Meclisin kürsüsünden de ifade ediyorum
netameli konular olmasına rağmen. Siyasetçi, risk alan insan
demektir. Risk almadan Türkiye'nin sorunlarını çözmeniz mümkün
değildir. Bunları da enine boyuna biz konuşmaya hazırız.
Diğer
konular, IMF ile ilişkiler
Biz, ülkenin yararına olmayacak hiçbir
anlaşmanın altına imza atmadık, bundan sonra da
atmayacağımızı ifade ediyorum. Yaşanan süreç normal
değil değerli arkadaşlar, yaşanan süreç sıkıntılı
bir süreçtir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Umuyor, diliyorum ki
kısa süre içerisinde bu sorunlar, dünya tarafından gerekli
müdahaleler yapılıyor- yapılır ve çözülür, ülkemizin bu
direnci daha fazla zorlanmaz ve şu anda çok olumsuz şekilde, hepimizi
rahatsız edecek şekilde yansımayan bu olumsuzluklar kısa
sürede biter ve biz ve dünya eski rayına girer temennisiyle, hepinize çok
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Sayın
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avusturya Ulusal Meclisi Başkanı Barbara
Prammerin davetine icabetle, bu ülkeye resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptana refakat edecek
Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/579)
03
Kasım 2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Avusturya Ulusal
Meclisi Başkanı Barbara Prammer'in davetine icabet etmek üzere,
beraberinde bir Parlamento heyetiyle, 4-6 Kasım 2008 tarihleri
arasında Avusturya'ya resmi ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki
3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca, Genel Kurul'un 30 Ekim
2008 tarihindeki 11. Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan
Kanun'un 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi
Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı
Soyadı: Seçim
İli
Şevket Köse Adıyaman
Yusuf Ziya
İrbeç Antalya
Ahmet İnal Batman
Behiç Çelik İçel
Sabahattin
Cevheri Şanlıurfa
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Avrupa Parlamentosu Tarım ve Kırsal
Kalkınma Komisyonu ile Fransa Ulusal Meclisi ve Senatosunun Mali
İşler Komisyonlarının, 3-4 Kasım 2008 tarihlerinde
ABde Tarım ve Kırsal Kalkınma üzerine Brükselde
düzenleyecekleri Karma Komisyon Toplantısına ismen davet edilen Adana
Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı
Vahit Kirişcinin icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/580)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Parlamentosu Tarım ve Kırsal Kalkınma Komisyonu ile Fransa
Ulusal Meclisi ve Senatosunun Mali İşler Komisyonlarının
3-4 Kasım 2008 tarihlerinde ABde Tarım ve Kırsal
Kalkınma üzerine Brükselde düzenleyecekleri Karma Komisyon
Toplantısına Adana Milletvekili ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Başkanı Sayın Vahit Kirişci davet
edilmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 12.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı
sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
3.- Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve
sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/581)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda
adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen
süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 10 Ekim 2008 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun
onayına sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Balıkesir
Milletvekili Ayşe Akbaş, hastalığı nedeniyle
20/05/2008 tarihinden itibaren 20 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çorum
Milletvekili Ahmet Aydoğmuş, hastalığı nedeniyle
18/06/2008 tarihinden itibaren 38 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kilis
Milletvekili Hasan Kara, hastalığı nedeniyle 29/06/2008
tarihinden itibaren 20 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez, hastalığı nedeniyle 01/07/2008
tarihinden itibaren 10 gün ve 10/07/2008 tarihinden itibaren de 32 gün olmak
üzere toplam 42 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İstanbul
Milletvekili Abdulkadir Aksu, hastalığı nedeniyle 14/07/2008
tarihinden itibaren 23 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şırnak
Milletvekili Abdullah Veli Seyda, hastalığı nedeniyle 15/07/2008
tarihinden itibaren 15 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şanlıurfa
Milletvekili Sabahattin Cevheri, hastalığı nedeniyle 16/07/2008
tarihinden itibaren 20 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İstanbul
Milletvekili Ali Topuz, mazereti nedeniyle 03/06/2008 tarihinden itibaren 12
gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İstanbul
Milletvekili Gündüz Suphi Aktan, mazereti nedeniyle 08/07/2008 tarihinden
itibaren 11 gün
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
B) Duyurular
1.- Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
İlham Aliyevin 6/11/2008 tarihli 14üncü Birleşimde Genel Kurula
hitaben konuşma yapma isteğine ilişkin
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün resmî davetlisi
olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Azerbaycan Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev 6/11/2008 Perşembe
günkü birleşimde Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak
istemişlerdir.
Bu hususu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın
İlham Aliyev 6/11/2008 tarihli (yarınki) birleşimde Saat
11.10da Genel Kurula hitap edecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Sayın
milletvekilleri, birleşime saat 14.00te toplanmak üzere ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/605) (S. Sayısı: 275)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet?. Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, 1/8/2008 Tarihli ve 5803 Sayılı Elektronik Haberleşme
Kanunu ve Anayasanın 89uncu ve 104üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- 1.8.2008 Tarihli ve 5803 Sayılı Elektronik
Haberleşme Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/638) (S.Sayısı:297)
(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
297 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 1/8/2008 tarihli ve 5803 sayılı Elektronik
Haberleşme Kanununun 59, 60, 66, 67nci maddeleri
Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere,
bu hususta gösterilen gerekçeler ile birlikte
Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.
Anayasanın
89uncu maddesinin ikinci fıkrasında Cumhurbaşkanınca
kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece
uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir., İç Tüzükün 81inci maddesinin
son fıkrasında ise Cumhurbaşkanınca yayımlanması
kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan
maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce
Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun
bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün
oylaması her hâlükârda yapılır. hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun
bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına
bağlıdır.
Bu nedenle söz
konusu Kanunun sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 59, 60, 66
ve 67nci maddelerinin görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum:
Kabul edenler
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağız efendim.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.07
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
5803
sayılı Kanunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Kanunun sadece
Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 59, 60, 66 ve 67nci maddelerinin
görüşülmesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi bu hususu tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sayın Başkan, oylama olması lazım, yoklama
değil.
BAŞKAN
Teknik bir hata olmuş, hemen düzeltiyoruz.
Oylamayı
tekrar başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
59uncu maddeyi
okutuyorum:
ELEKTRONİK HABERLEŞME KANUNU
Denetim
MADDE 59- (1)
Kurum resen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikayet üzerine, bu
Kanunda belirlenen görevleri ile ilgili olarak elektronik haberleşme
sektöründe yer alan gerçek ve tüzel kişileri denetleyebilir,
denetlettirebilir. Kurum, bu Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine
getirirken gerekli gördüğü hallerde, mahallinde de inceleme ve denetim
yapabilir ve/veya yaptırabilir. Mülki amirler, kolluk kuvvetleri ve
diğer kamu kurumlarının amir ve memurları inceleme veya
denetimle görevlendirilenlere her türlü kolaylığı göstermek ve
yardımda bulunmakla yükümlüdürler. İnceleme veya denetimle
görevlendirilenler, inceleme veya denetime giderken yanlarında denetimin
konusunu, amacını ve yanlış bilgi verilmesi halinde idarî
para cezası uygulanacağını gösteren bir yetki belgesi
bulundururlar.
(2) Denetimle
görevlendirilenler, denetime tabi olanlar veya tesisleri nezdinde, defterler de
dahil olmak üzere her türlü evrak ve emtianın, elektronik ortamdaki
bilgilerin, elektronik haberleşme alt yapısının, cihaz,
sistem, yazılım ve donanımlarının incelenmesi, suret
veya numune alınması, konuyla ilgili yazılı veya sözlü
açıklama istenmesi, gerekli tutanakların düzenlenmesi, tesislerin ve
işletiminin incelenmesi konularında yetkilidir. Denetime tabi
tutulanlar, denetimle görevli kişilere her türlü kolaylığı
göstermek, yukarıda sayılan hususlarla ilgili taleplerini belirlenen
süre içinde yerine getirmek, cihaz, sistem, yazılım ve
donanımları denetlemeye açık tutmak, denetim için gerekli alt
yapıyı temin etmek ve çalışır vaziyette tutmak için
gerekli önlemleri almak zorundadır. Aykırı davranışta
bulunanlara bu Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine göre cezai işlem
uygulanır.
(3) Kurum, bu
Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken, bu görevleri ile
ilgili gerekli gördüğü bilgi ve belgeyi kamu kurum ve kuruluşları
ile gerçek ve tüzel kişilerden isteyebilir. Kurum gerektiğinde
diğer kamu kurum ve kuruluşlarından denetim konusunda uzman
personel talep edebilir.
(4) Kurum,
belirlenecek esaslar dahilinde işletmecileri denetlettirebilir. Denetim
yetkisi verilenler ve bağımsız denetim kuruluşları
Kuruma sunacakları bilgi, belge, rapor ve mali tabloların bu Kanun ve
mevzuat hükümlerine uygunluğu ve hesapların doğruluğundan
ve genel kabul görmüş denetim ilke ve esaslarına göre inceleme ve
denetiminden sorumludur. Bunlar, hazırladıkları raporlardaki
yanlış ve yanıltıcı bilgi ve kanaatler nedeniyle
doğabilecek zararlardan ve bu Kanun uyarınca yaptıkları
faaliyetler dolayısıyla üçüncü kişilere verecekleri zararlardan
sorumludurlar.
(5) Kurumun
denetim faaliyetlerinde görevlendirilen personeli ile bu faaliyetlerin yönetim
ve koordinasyonunu sağlayan görevlilerine görevleri sona erdiğinde,
Kurumca, elektronik haberleşme sektöründe bağımsız
denetçilik yapabileceğine ilişkin bir belge düzenlenir. Bunlar,
Kurumdaki görevlerinden ayrılmalarını müteakip, 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci
maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5) ve (7) numaralı alt bentlerinde
belirtilen şartlar ile ceza veya disiplin soruşturması sonucunda
memuriyetten çıkarılmış olmamak koşullarını
korudukları sürece, elektronik haberleşme sektöründe
bağımsız denetçi olarak görev alabilirler.
(6) Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN
59uncu madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu Kanunda,
başından beri görüşmelerde, değerli arkadaşlarım,
en büyük rahatsızlığımız, bu Kanunun alelacele
hazırlandığı, maddeler arasında ciddi çelişkiler
olduğu. Bu Kanunun bu hâliyle uygulanmasının güçlüğü
vurgulanmıştı. Ancak Genel Kurul görüşmelerinde dahi, tüm
uyarılara rağmen, o kadar ciddi hatalar yapıldı ki!
Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresine bakınca -ki bana
göre sadece bir bölümünü görmüş- bir kanunun ciddiyetle
hazırlandığından söz etmenin mümkün
olmadığını görüyorsunuz.
Birlikte
paylaşalım mı birkaç tanesini:
Bakın,
birincisi: İlk gönderilen maddede bağımsız denetçilik
sisteminden söz ediliyor. Bu bağımsız denetçilik sisteminin,
Kurumda görev yapan denetçi statüsündeki elemanlardan
karşılanabileceğini söylüyor Kanun. Şimdi, hangi kurum?
İlgili Kurumda çalışan elemanlardan karşılanabilecek.
Diğer tarafta da bu denetçilerin nitelikleri tanımlanmış.
Bir tarafta nitelik tanımlıyorsunuz, diyorsunuz ki:
Bağımsız denetçiyi bir kritere kavuşturalım.
Diğer taraftan da Grupta o nitelikte şimdi görülen ama ileri hedef
konulmayan insanları da denetçi yapalım. diyorsunuz. Çok doğru
bir tespit. Eğer siz bunu yaparsanız arkadaşlar, kurumunuz,
sadece bağımsız denetçi yetiştiren kuruluş hâline
gelir. O kurumun tek görevi bağımsız denetçi yetiştirmek
olur. Birinci terslik bu.
İkincisi:
Şartname koşulları yeni bağımsız denetçiyi
tanımlıyor. Bir kere unvanı almış ama o
koşulları sağlamamış olanları bile -zaten bizde
iç eleman eğitimi yok, meslek içi eğitim yok- aynı statüyle
ciddi bir makama transfer etmiş oluyorsunuz. Daha kötüsü, kadro cetveline
bakıyorsunuz orada denetçi tanımı bile yok; Kanunda var,
kadrosu yok. Bunu birbiriyle bağdaştırmak mümkün değil
arkadaşlar.
Diğer
maddelere bakıyorsunuz şimdi, cezaların
caydırıcılığı olmadığı söyleniyor
bir maddede. Rakamlarla kafanızı çok karıştırmak
istemiyorum ama hazırladığımız Kanuna, alelacele
geçirmek istediğiniz Kanuna bir bakın: Bir tarafta diyor ki cezalar
caydırıcı değil, 1/4 oranında
artırılması, bir başka maddeye bakıyorsunuz, o madde
de bu hükmün tam tersini söylüyor. Bir maddeyle artırıyorsunuz,
diğer maddelerde bu maddenin işlerliğini ortadan
kaldırıyorsunuz. Böyle bir sistem, böyle bir kanun olur mu? Aynı
atladığımız Serbest Bölgeler Kanunu gibi. Orada nasıl
teşvikler birbirini kesiyorsa, hepsi birbirini mahvediyorsa burada
Kanunun her maddesi bir diğer maddesiyle çelişmiş. Hatta daha
kötüsü var, Kanunun bir maddesinde daha önceki bir maddeye atıfta
bulunuyor, onun (c) fıkrası diyor, Kanunda (c) fıkrası
yok arkadaşlar. Kaldırmış kanun yapıcı,
kaldırdığının farkına varmamış.
Şimdi,
Sayın Bozdağ, Kanunu nasıl bırakalım da geçsin,
neresine bakacağız? Sırtın niye böyle? demişler
Nerem doğru ki! demiş. Öyle bir şey. Neresi doğru bu
Kanunun, neresinden bakacağım?
Türkiyede
telekomünikasyona bakış çok ciddi bir sıkıntıda
arkadaşlar. Bu ciddi bir iş. Türkiyenin -Bakan olsaydı burada
keşke konuşabilseydim- altyapı eksikliği giderilmeye
çalışılıyor ama dünya standartlarına
baktığımızda bizim altyapı eksikliğimiz hâlâ en
geri ülkeler arasında devam ediyor, süregeliyor değerli
arkadaşlar. Yani 3Gye geçtik. demekle, Güneydoğuda her köye
İnternet götürdük. demekle, Her köyde görüntülü haberleşme var.
demekle teknik altyapıyı tamamlamış olmuyorsunuz. Bunun
dışında bir şeylere ihtiyacı var Türkiyenin.
Özellikle haberleşme sektöründe beş yıllık, on
yıllık ciddi programlara ihtiyacımız var. İnternet
yüklemelerinde nereye gittiğimizi bilmek zorundayız, verinin
kaynağını, verinin paylaşımını doğru
tespit etmek zorundayız, veri güvenliğini sağlamak
zorundayız. Bununla mı yapacağız? Yani sizin, genel olarak
yönetiminde kamunun yetkili dahi olmadığı, büyük bir bölümünde
özel sektörün referans kullandığı bir biçimde piyasayı
şekillendirmek mümkün olacak mı? Bunu, Kurumu bölüp parçalarken
düşünecektik biz. Yani sanayileşmede atıl teknolojiyi bize
birileri verirken Benim ülkeme bu olmaz kardeşim. diyebilecek yürekli
devlet adamlarını ortadan kaldırıp bir yerlere sürerseniz,
o insanları çalıştırmazsanız, uzman tutmazsanız,
işi ticariye dökerseniz, kısa vadede Pazarlama
politikasıdır. diyerek yeni yeni kendinize özgü ekonomik tedbirler
alırsanız ülkenin geleceği yer budur arkadaşlar. Bu ülkenin
ulusal haberleşme konusunda ciddi sıkıntıları vardır.
Bu bir millî güvenlik sorunudur aynı zamanda. İletişim güvenliğiniz
hiçbirinizin yok.
Keşke
Ulaştırma Bakanı olsaydı. Biz bir kanun yapıyoruz
ilgili fıkraları yok, cezalar tanımlanmış cezalar
birbirini kesiyor. Kanun, baştan sona yatırım, istihdam modelini
tanımlamaktan uzak, bir genel politika yok. Bir kanunu elinize
aldığınızda aklınızda üç kelimesi kalır.
Çıkar buraya biri der ki: Ben bu kanunda şu üç temel hedefi koydum.
Bu Kanunun ne tarafından okursanız okuyun hiçbir yerinde toplumsal
iradeyi savunan ve burada haberleşme güvenliğini içinde bulunduran ve
bir gelişmeyi öngören hedef bulamazsınız. ARGEden uzak bir
kanun, tamamıyla ARGEden uzak, yurt içindeki dönüşümden uzak bir
kanun. Bu, bağımlı bir kanundur arkadaşlar. Yurt
dışındaki teknolojik gelişmelerle haberleşirsiniz,
oranın koşullarını uygularsınız, oradaki
modelleri takip edersiniz
Yarış böyle olmaz.
Yenilik, bir
fikri alıp o fikri geliştirmek, o fikri ekonomiye ve üretime
dönüştürmektir. Yeniliğin kavramı bu, inivasyonun temel
aklı bu. Ben, inivasyonu sanayide de ararım, inivasyonu telekomünikasyonda
da ararım. Eğer bu ülkenin 2008 yılında hâlâ bir tek cep
telefonu üreticisi firması yoksa, eğer bu ülke bir tek cep telefonu
alabilmek için tonlarca buğday ihraç edip şu kadar bir telefonu
alıyorsa, bu kadar gelişmiş teknolojiden uzaksa, hem
Ulaştırma Bakanlığımızın hem
haberleşmeyle ilgilenen şirketlerin hem Türkiye'nin yazılım
altyapısının ciddi elden geçirilmesi lazım.
Arkadaşlar,
kuruma göre, konuya göre kanun yapılmaz. Kanunlar bütünselliği
içerir; bir ülkenin sanayi politikasıyla ilgilidir, bir ülkenin ceza
politikalarıyla ilgili bir şeydir, bilişim
altyapısıyla ilintili olduğu kadar üretim altyapısıyla
da ilgilidir; bu, istihdam politikasıyla da ilgilidir. Buradan verimli,
eğitilmiş bir kadro, ciddi bir istihdam politikası çıkmaz,
bu görülmüyor. Biraz sonraki konuşmamda izah edeceğim; buradan
yazılımda bir teşvik çıkmaz, buradan sanayileşme
çıkmaz, buradan iletişim güvenliği çıkmaz. Buradan sadece
ne çıkar biliyor musunuz? Yama yapma çıkar, buradan durumu kurtarma
çıkar, buradan kamuyu peri perişan edip özel sektörün eline
bağlamak çıkar. Buradan, kamuyu, disiplinli ARGE elemanlarıyla
çalışmak, liyakat sahibi insanlara temsil etmek çıkmaz. Buradan,
eş, dost, ahbap ve kusura bakmayın, cemaat temsilciliği
çıkar. Böyle şey olmaz, böyle şey olmaz! Bu kanunun hangi
maddesinde bunlara aykırı bir şey var. diyecek ve Ben bunun
şurasında liyakat görüyorum, bunu tanımladım. diyecek
varsa beri gelsin. Yok arkadaşlar! Bu iş, yönetmeliklere atfedilerek;
bu iş Bakarız. denilerek; bu iş Aman kardeşim, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bu çıkıversin, daha yapacak çok işimiz
var. diyerek çözülmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Seyhan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Arkadaşlar, devlet adamlığı ciddiyet
ister. Devlet adamı, üç adım ileriden baktığı zaman
iki adım geridekini unutmamalıdır. Devlet adamı, iki
adım geridekini hatırladığı gibi beş adım
sonra o işin, yaptığı işin devletin başına
ne tür çorap örebileceğini, yaptığı işin bir kamu
görevi olduğunu, toplumsal yanı ve boyutu olduğunu, buradaki
yazışmaların, almış olduğu her notun Türkiyenin
genel temsilinin, bu iradeye güçlü bakış açısının bir
önemli temas noktası olduğunu fark etmek zorundadır.
Ben, günü
kurtarmaktan yana olan bir iktidar anlayışından bir an önce
sıyrılıp Türkiyeyi yeni vizyona taşıyacak bir
ulaştırma-haberleşme anlayışının hâkim
olmasını istiyorum.
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Tankut.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 297 sıra
sayılı, 01/08/2008 tarihli ve 5800 sayılı Elektronik
Haberleşme Kanununun Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek
üzere geri gönderilen 59uncu maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün Cumhurbaşkanınca bazı maddeleri veto
edilerek yeniden Meclise gönderilen Elektronik Haberleşme
Yasasını, hatırlayacağınız üzere, ikinci yasama
yılının son günü ve son saatlerinde, iki buçuk-üç saat süren bir
zaman dilimi içerisinde, gece yarısını geçtikten sonra,
alelacele bir şekilde çıkartmış idik. İletişim,
bilgi ve teknolojinin özel sektör ve kamu kesimiyle ilgili olarak çok önemli ve
temel bir yasa olma özelliğinde olan Elektronik Haberleşme
Yasasının aceleye getirilmeden, en azından Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda da görüşülerek ele alınması lazım
geldiğini, yasanın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yaptığımız konuşmalarda da ifade etmiş idik.
Dolayısıyla,
ülkemizin teknolojiyi kullanarak, üreterek ve kurumsal altyapısını
hazırlayarak gelişebilmesi açısından son derece öneme sahip
olan bu yasa, ne yazık ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin artık
alışılagelen, yangından mal kaçırırcasına
kanun çıkartma anlayışına kurban edilmiştir. Söz
konusu yasanın ana unsurlarından birisi ve asıl önemlisi olan
bilgi ve teknoloji konularının Meclisimizin Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda hiç görüşülmemiş olmasını o tarihte de
hatırlatmış ve bunun çok önemli bir eksiklik olduğunu
belirterek, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu üyesi olan ve kendi uzmanlık alanlarında teknoloji ve
bilişim sistemleri konusunda belirli altyapı ve birikime sahip olan
milletvekili arkadaşlarımızın görüş ve
düşüncelerinin alınmamasına da eleştiri getirmiştik.
Bugün de bu düşüncemizin arkasında olduğumuzu ve
Cumhurbaşkanınca geri gönderilen bu Kanunun, hazır
gelmişken, son olarak geniş ve detaylı bir şekilde tümüyle
yeniden ele alınarak görüşülmesinin çok faydalı olacağını
buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Böylece, esas komisyon olarak
Bayındırlık ve İmar, tali komisyonlar olarak da Anayasa
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarının
raporlarının da kanun metnine eklenmesinin sağlanması çok
daha sıhhatli ve faydalı olacaktı diye düşünmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ülkemizde, özellikle AKP
İktidarının altı yıllık zaman dilimi içerisinde
maalesef, doğrudan devlet yönetimi ve denetiminde olması gereken pek
çok iş, artık kurullar eliyle yürütülmektedir.
İnsanlarımızın sosyal ve ekonomik hayatına
ilişkin hemen her şey sosyal devlet anlayışı yerine
ticari şirket anlayışlarına terk edilerek, olağanüstü
yetkilerle donatılmış, bakanlıklar üstü işlev gören,
idari ve malî özerkliğe sahip, devlet içinde devlet görünümlü bu
yapılar tarafından şekillendirilmektedir. Bu kurulların
devlet yapısı içindeki ağırlığı
durmaksızın artmaktadır. Teşkilatlanma yapıları
ve kadroları için yüksek maliyetler ödenerek mevcut iktidarın
yandaşlarına çok yüksek maaşların
bağlandığı âdeta arpalıklar hâline dönüştürülmektedirler.
Bu şekilde devlet imkânlarının sorumsuzca
kullanıldığı, kamu faydası yerine sermayenin
çıkarlarına hizmet ederek kamu hizmet alanlarını piyasa
kurallarına göre düzenleyen kurullar hâline gelmektedirler ki bunu kabul
etmek elbette ki mümkün değildir. Bu yönüyle, yasal kılıf
içerisinde, meşruluğu tartışmalı bu
yapıların ve kadroların dikkatle izlenmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, Elektronik Haberleşme Yasası 18/8/2008 tarihinde
Cumhurbaşkanı tarafından yeniden görüşülmek üzere geri
gönderilmiş; 10/10/2008 tarihinde, üçüncü yasama yılının
hemen başında da Bayındırlık ve İmar Komisyonunda
veto gerekçeleri şeklen düzeltilerek, acele ve hızlı bir
şekilde bugün Genel Kurula indirilmiştir. Dolayısıyla
milletvekili arkadaşlarımızın, hem geçtiğimiz dönemin
sonunda Genel Kurulda hem de bu yasama yılının başında
geçici maddeleriyle seksen maddenin üzerinde olan bu Kanunu yeterince inceleyip
tartışabilmeleri de maalesef mümkün olmamıştır.
Diğer
taraftan, bize göre Yasanın yeniden görüşülmek üzere geri gönderilme
gerekçeleri ise bu kadar basit olmamalıydı. Yasal düzenlemede yer
alan kadrolaşma yapısı ve maaşların, AKP
İktidarının Meclisten sayısal çoğunluğu sayesinde
çıkardığı hemen her yasayı âdeta gözü kapalı bir
şekilde onayan Cumhurbaşkanını dahi rahatsız edecek
boyutta olması taslağın hazırlanmasında yer
alanların etik ve ahlaki değerlere ne ölçüde sahip
olduklarını açık bir şekilde bize göre göstermektedir.
Sayın
Milletvekilleri, haberleşme ve iletişim politikalarının
belirlenmesinde temel amaçlardan birisi, hiç şüphesiz, bilginin
kaynağına erişimin tabana yayılması,
paylaşımının kolektif ve yaygın bir hâle gelmesidir.
Bunların gerçekleşmesi için iletişim alanının teknolojik
gelişmelere sonuna kadar açılması, bilgiye ait telif
hakları ya da söz konusu bilginin toplumsal gelişmelere
yaptığı her türlü etkiye kadar pek çok değişkenin
birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bugün,
gelişmiş ülkelerde en temel insanlık hakkı olarak
iletişim hak ve özgürlükleri tanımlanmış ve anayasal
güvenceler altına alınmıştır. Yani iletişim ve
haberleşme hakları, özgür bir şekilde, güvenli ve adalet
ölçüleri içerisinde insan hayatının vazgeçilmez öğelerinden
birisi olarak kabul edilmektedir.
Günümüzde küresel
bir kontrol aracı hâline gelen iletişim ve onun en kuvvetli
araçlarından birisi olan medyanın bilgi akış
çeşitliliği ve bağımsızlığı tehlikeye
atılarak denetlenmek istenmektedir. Oysa yeni haberleşme
kavramıyla ilgili bilgi teknolojilerinin kamu faydası ekseninde
sunulması, kamunun bundan özgürce faydalanması temel bir hak olarak
tanımlanmalıdır. Toplumsal ve kültürel gelişmenin
sağlanması için iletişim hakkının özgürce
kullanılması ve halkın bütün kesimlerinin bilgiye kolayca
ulaşabilmesi elbette ki vazgeçilmez kavramlardır. Bu manada
hazırlık çalışmaları 2003 yılında
başlatılan ancak 2005 yılından 2008 yılına kadar
bekletilen ve nihayet 2008
yılının ikinci yasama döneminin son Meclis Genel Kurulunda
iletişim alanını düzenlemek adına apar topar
çıkartılan Elektronik Haberleşme Kanununun
Cumhurbaşkanlığınca, farklı nedenlerle de olsa,
onaylanmamış olmasını bugün bir fırsat olarak
değerlendirmek lazımdır.
Sayın
milletvekilleri, daha önceki konuşmalarımızda da ifade
ettiğimiz gibi, günümüzde rekabete açık bir şekilde tesis edilen
elektronik haberleşme hizmetlerinin güvenliği ve
altyapısının sağlamlığı yüksek teknolojik
ürünlerin geliştirilmesinde de en temel itici güçlerden birisi olarak
kabul edilmektedir. Ancak bugün ülkemizde haberleşme altyapımızın
gelişmişliğinden ve güvenli oluşundan söz etmek maalesef
pek mümkün değildir. Pek çok sektör ve konuda olduğu gibi, ithalata
dayalı olarak, diğer ülkelerin geliştirdiği ürün ve
cihazların montajını yaparak kullanmak kısa vadede bize
daha kolay ve avantajlı gibi gelmektedir. Ancak bu anlayış devam
ettiği sürece teknolojik üretim ve gelişimimizin önü tıkanmakta
ve başta haberleşmemiz olmak üzere bilgi ve teknolojik
gelişmemizin de güvenliği ve geleceği ipotek altına
alınmaktadır. Bu Yasada da yerli teknolojik ürün ve yazılımları
geliştirip teşvik edecek zorlayıcı ve düzenleyici hükümlere
maalesef pek rastlanmamaktadır. Bugün, kendi güvenliğini ve
geleceğini korumak isteyen her toplum ve ülke, öncelikle iletişim
kanallarını, haberleşme zeminlerini, büyük bir hassasiyet
içerisinde, millî çıkarlarına zeval getirtmeyecek şekilde
koruyup kollamak mecburiyetindedir. Bunu sağlamak için her şeyden
önce kendine ait yerli tasarım teknolojik ürün ve cihazlara sahip olarak
diğer ülkelerle rekabet edebilecek teknolojik seviyeyi de mutlaka
yakalaması gerekmektedir.
Elektronik
haberleşme hizmetlerini kontrollü bir şekilde serbestleştirip,
mümkünse kendi yerli firmalarımız arasındaki düzeyli bir
rekabeti sağlayabilirseniz yerli üretimi de geliştirip
çoğaltabilirsiniz. Ancak, Hükûmet olarak bu konuda samimi ve kararlı
bir duruş göstermezseniz, özelleştirme maskesiyle
haberleşmemizin omurgası ve sinir uçlarımız gibi hizmet
veren Telekomu yabancılaştırırsanız
bırakınız rekabet sağlamayı, tek taraflı yabancı
tekelleşmesine hizmet eden bir iktidar olarak teknolojik yerli üretime en
büyük darbeyi siz vurmuş olursunuz.
Sayın
milletvekilleri, bugün, ne acıdır ki, haberleşme sektöründe
uygulanan politikalar sonucu Türk Telekomun stratejik bir alan olarak
korunması gereği göz ardı edilmiş, özellikle de
yabancı sermayenin rant alanı hâline getirilmiştir. Öbür
taraftan, bu Yasayla Telekomünikasyon Kurumunun yerine kurulan Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurulu, elektronik haberleşme
sektöründe rekabete aykırı davranış ve uygulamaları
doğrudan veya şikâyet üzerine incelemeye, soruşturmaya
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
YILMAZ TANKUT
(Devamla)
ve rekabetin tesisine yönelik gerekli tedbirleri almakla
görevlendirilirken kurumlar arası yetki karmaşasına neden olacak
yetkilerle donatılmakta, Rekabet Kurulunun görev ve yükümlülükleri baypas
edilerek sektörde karmaşa yaratacak bir süreç inşa edilmektedir.
Sonuç olarak,
hızlı veri ve ses iletimini sağlayacak teknolojilerin
geliştirilebilmesi için yerli üretimi ve rekabeti gerçekleştirebilecek
bir yapının kurulmasıyla bu Yasa anlam kazanacak ve somut
sonuçlara ancak bu şekilde ulaşılabilecektir.
Sözlerimi
tamamlarken bu Yasanın ifade etmeye
çalıştığımız eksikliklerinin giderilmesi için,
konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, sadece
Cumhurbaşkanınca veto edilen maddelerinin değil, tümünün yeniden
ele alınarak çok titiz ve sağlıklı bir şekilde
görüşülmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatır, hepinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gruplar adına söz isteyen yok.
Şahıslar
adına söz isteyen yok.
Komisyon ve
Hükûmet konuşacak mı efendim?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyon Başkanı konuşmak istiyor.
Buyurunuz
Sayın Mustafa Demir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhurbaşkanımızca bir kez daha
görüşülmek üzere Meclisimize iade edilen Elektronik Haberleşme Kanunu
Tasarısı hakkında, Komisyondaki çalışmalarla
alakalı, söz alan, gruplar adına söz alan milletvekili
arkadaşlarımızın kanaatlerine cevap vermek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Elektronik Haberleşme Kanunu bildiğiniz gibi geçtiğimiz dönemde
Hükûmet tasarısı olarak Meclisimize gelmiş, Komisyonumuzda
yapılan çalışmalarla birlikte, Meclis çalışma süresi
yetmediği için Komisyonun kabul ettiği metin kadük olmuş ve 23üncü
Dönemde tekrar Hükûmet tasarısı olarak Meclise intikal etmiştir.
İntikal eden Hükûmet tasarısı üzerinde alt komisyon kurarak
Komisyonumuz tüm muhalefet milletvekillerimizin de büyük ölçüde
mutabakatıyla, hatta sektördeki tüm aktörlerin, Türk Telekomun,
Telekomünikasyon Kurumunun, GSM operatörlerinin, diğer üç sanal operatörün
tüm yetkililerinin de katılımıyla birlikte alt komisyon
çalışmaları sağlıklı bir şekilde
yürütülmüştür.
Bildiğiniz
gibi Türkiyede bu sektörde yıllık dönen ciro veya gayrisafi millî
hasıla diye ifade edebileceğimiz miktar, yıllık 50 milyar
dolardır. On yılla bunu çarptığınızda bugünkü
değerlerle on yılda 500 milyar dolar paranın döndüğü, maddi
imkânların döndüğü ve bu maddi imkânları kullanan,
oluşturan sektör aktörlerinden oluşan -bunların sayısı
da son derece sınırlı- ve sektörün özelliği itibarıyla
bilgi ve teknoloji altyapılı olarak çalışan, serbest piyasa
ekonomisiyle bağdaştırmakta en çok zorlanılan alanlardan,
en önemli alanlardan bir tanesidir.
Komisyonumuz
yaptığı çalışmalarda, alt komisyon
çalışmalarında bu zor olan alanda sektördeki tüm aktörlerin
mutabakatını sağlamış ve şu anda sektör aktörleri
bu tasarının bir an önce yasalaşmasını beklemektedir.
Tabii ki bu
çalışmalar esnasında gerekli sektör aktörleriyle tüm
iletişim oluşturulmuş, geçen dönemde son günde tasarı,
Meclisteki görüşme sırasında belli noktalara, önergelerle
gelmiştir. O önergelerden daha sonra kabul edilip
Cumhurbaşkanımıza gittiğinde geri gelen gerekçelerdeki söz
konusu şikâyete konu olan konuları burada bir kere daha irdelemekte
fayda görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, 59uncu maddenin beşinci fıkrasındaki veto
gerekçesinde kurumda denetçi olma kavramı bir kadro olarak
algılanmıştır. Hâlbuki metinde bu bir görev olarak
algılanıp ona göre düzenlenmiş olduğundan, bu gerekçeye
göre de Komisyonda düzenleme yapılmıştır.
Bu Kanunun
gerektiği kadar incelenmediği, acele edildiği, yangından
mal kaçırıldığı şeklindeki ibarelerle
bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum.
60ıncı
maddede ise idari para cezalarıyla alakalı, ilgili hizmet
kavramıyla birlikte, orada hesaplama yöntemindeki haklı gerekçe de
metinde düzenlenmiş. Kanunun 66ncı maddesine ilişkin ise
yürürlükte kalan maddeler sıralamasında daha önceki bir kanunun
yürütme ve yürürlük maddesinin sayılmadığı gerekçe olarak
kabul edilmiş, bu da komisyon metninde en son görüşmemizde
düzenlenmiştir.
67nci maddesinde
ise Kurumda kariyer uzmanlığına atanabilmek için yeterlilik
sınavında başarılı olmak ibaresi eklenmiş, bölge
müdürlükleri kurulmasının Bakanlar Kurulu kararıyla
gerçekleşmesi şeklinde tekrar düzenleme yapılmış ve
Kurul başkan yardımcılarının Kurul Başkanına
vekalet edebilmesi için, Kurulla alâkalı görevi ibaresiyle
Orada bir
eksiklik oldu ve o da Başkanlığa ilişkin şeklinde
düzenlenmiştir.
Özü itibarıyla,
Cumhurbaşkanlığımızın Meclise gönderme
gerekçeleri budur. Bunlar detay noktalardır ama Kanunun hedefi
olmadığına ilişkin
Ki burada ifade edildi, mesela ARGEye
kaynak ayrılıyor mu? diye. Evet, ARGEye 200 trilyon liraya
yakın kaynak ayrılmasını bu tasarı öngörmüştür,
yasalaştığı takdirde, Türkiye'de ilk defa -yasayla
düzenlenen- yıllık 200 trilyona yakın ARGE kaynağı bu
sektöre aktarılacaktır.
Ayrıca, bu
tasarıyla birlikte serbestleşmenin önü büyük ölçüde
açılmaktadır, burası çok önemli bir noktadır. Türkiye'de
telekomünikasyon alanında yasal düzenlemelerin geçmişi altı
yıla dayanmaktadır ve 2004 yılından itibaren
serbestleşme başlamıştır. Hâlbuki, gelişmiş
dünya
Bu düzenlemeyle, bu olaya on yıl önce, on beş yıl önce,
yirmi yıl önce başlayan ülkelerden çok daha iyi seviyeye
geleceğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bir konuyu daha ifade etmekte fayda var. Bu yasa ayrıca
evrensel hizmet kavramını yeniden tarif ederek evrensel hizmetteki
insanlarımızın alacak olduğu asgari haberleşme ve
iletişim hizmetlerini de en üst düzeyde, en kısa sürede
gerçekleştirecek düzenlemeleri beraberinde getirmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının en önemli
hedeflerinden bir tanesi, bu zor olan alanı, Telekomünikasyon Kurumunu
yapılan düzenlemelerle aktif, aksiyoner, yetkin ve yetenekli hâle getirip
sektör üzerinde tam bir regüle kuruluş olmasını temin etmektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla birlikte -belki de
en önemli, can alıcı noktalarından bir tanesi- sektördeki
geniş halk kitlelerini, kullanıcıları birinci derecede
ilgilendiren rekabet konusunun, Telekomünikasyon Kurumu ve Rekabet Kurumuyla
iş birliği hâlinde sağlıklı bir rekabet ortamına
yönlendirilmesinin düzenlemeleri yapılmıştır. Bu
tasarı çalışmaları esnasındaki öngörülerle, bunlara
ilişkin bu çalışmaların -hem Telekomünikasyon Kurumunda hem
Rekabet Kurumunda hem sektörde büyük bir gelişmeye doğru, daha
yasalaşma olmadan tasarının ve Komisyondaki düzenlenen
metinlerin- ciddi anlamda katkı sağlamaya
başladığını görüyoruz.
Bir kere daha
sizlerin huzurunda ifade etmek istiyorum ki, yılda 50 milyar dolarlık
bir cironun döndüğü bir sektörde, burada söz konusu olduğu gibi
gerekli çalışma ve iletişimin kurulmadan, sektörün ve sektörle
ilgili tüm kurum ve kuruluşların mutabakatı alınmadan
eğer bu metin bu Meclise gelmiş olsaydı, bugün herhâlde ulusal
basında en çok tartışılacak, en çok eleştirilecek olan
konuların başında bu tasarı olurdu. Ama bugün görüyoruz ki,
alt komisyon çalışmaları sırasında, üst komisyon
çalışmaları sırasında ve bugün Meclis
çalışmaları sırasında sektör aktörlerinden, asıl
bu işin sahiplerinden -tüketici derneklerinden tutun, sektör aktörlerinden
tutun, gerekli kurum çalışanlarından tutun- bir eleştiri
gelmemektedir.
Buradaki haksız
olduğunu düşündüğüm
Çok değerli Komisyon üyelerimizin
büyük gayretleriyle ve özverileriyle yaklaşık üç yılı alan
bir çalışmaya, belki de gelişmiş dünyadaki düzenlemelerden
de çok daha ileri seviyeye götüren bir düzenlemeye haksızlık
yapılabilmiş olabileceği düşüncesiyle, değerli
Komisyon üyesi milletvekili arkadaşlarımın hakkını ve
hukukunu koruma adına ve inşallah yasalaştığında
uygulamada ülkemize katacak olduğu güzelliklere, sektörü götürecek
olduğu ileri aşamalara halel getirmemesi açısından söz almış
bulundum.
Tekrar yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Demir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi on dakikalık soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Sayın
Varlı, Sayın Bulut, Sayın Atılgan, Sayın Sipahi,
Sayın Tankut ve Sayın Paksoy sisteme girmişlerdir, sırayla
söz vereceğim.
Bir dakika süre
veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Telekom özelleştirildikten sonra, yeni kadrolaşma adına, bu eski
kadrolara baskılar yaparak, maaşları düşük tutarak
onları işten çıkarmaya zorladılar. Yeni kadroların
maaşları astronomik şekilde artarken eski kadroların
maaşları olduğu yerde saydı. Bu da eski kadroların
greve gitmesine, işten ayrılmasına, birçoğunun da
işsiz kalmasına sebep oldu. Eski kadroları korumak ve eski
kadroların maaşlarının yükseltilmesi, yeni kadrolara denk
hâle getirilmesi konusunda Hükûmetinizin bir çalışması var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Sayın
Bulut...
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, uzun zamandır Ankara semalarında görülmeyen, kömür
yakmaktan meydana gelen hava kirliliği bulutları Ankara
semalarında dolaşmaya başladı. Doğal gaza
yaptığınız akıl almaz, vicdan kabul etmez zamlardan
sonra, vatandaşa ekonomik ama -Bakanlığınızı da
ilgilendiren- çevreyi kirletmeyecek bir alternatif yakıt tavsiye eder
misiniz?
Yapılan
bunca zamlardan sonra artan, kabaran Telekom faturalarında
-vatandaşın lehine sunmak adına- vergi indirimi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın
Atılgan...
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bildiğiniz gibi, son on beş yılın en önemli
iletişim araçlarından biri cep telefonu. Acaba, cep telefonu günlük
hayatımıza girdiği andan itibaren Türkiye cep telefonu
ithalatına toplam kaç milyar dolar ödemiştir? Daha fazla ödemeyi
engellemek için, cep telefonu alanında neler yapmayı düşünüyoruz,
ülke içinde üretilmesi için?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan.
Sayın
Sipahi
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
madde 67 sayfa 61de, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kuruluna
atanacakların özellikleri yazılmış, ben yazılanın
bir bölümünü aynen okuyorum:
sosyal bilimler alanında siyasal bilgiler,
iktisadi ve idarî bilimler, iktisat, hukuk, işletme fakülteleri veya
bölümlerinden ya da fakültelerden fizikçi veya matematikçi unvanıyla
Ben
size sormak istiyorum: Sosyal bilimler alanında siyasal bilgilerden,
iktisattan, hukuktan, idari bilimlerden fizikçi ve matematikçi ne zamandan beri
mezun oluyor da bizim haberimiz yok?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bu tasarının hangi maddeleri veya
fıkralarıyla yerli teknolojinin geliştirilmesi amaçlanmakta ve
teşvik edilmektedir?
Ayrıca,
Elektronik Haberleşme Yasasıyla doğrudan ilgili olan ve
insanlarımızın hızlı şekilde bilgiye
ulaşmasının en önemli zemini olan İnternet
kullanımının yaygınlaştırılmasıyla
ilgili olarak ekonomik sıkıntı içerisinde bulunan
vatandaşlarımıza yönelik ücretsiz veya ucuz İnternet kullanımının
sağlanmasıyla ilgili ne gibi çalışmalarınız
vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Telekoma bağlı iş yerlerinde çalışan
işçiler yüzde 40 tazminat alarak istifaya zorlanmaktadır.
İstifaya zorlananlar genellikle sağlık sebebiyle rapor alan ve
kredi kartı borcu olan Telekom çalışanlarıdır. Bu
bağlamda Ankarada 250 civarında istifa
gerçekleştirilmiştir. Telekomda işçilerin istifaya
zorlanması yasal mıdır? Bakanlığınız
istifaya zorlanarak muvazaalı işten çıkarmalara müdahale etmekte
midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Paksoy.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
seçimlerde Sayın Başbakan Hortumları kestik. BOTAŞı
belediyeleri ve elektrik üreten şirketleri çok iyi yönetiyoruz. Onun için
de iki yıldır zam yapmadık. diyorlardı.
Şimdi, bir
yıl içerisinde yüzde 82 zam yapılması hatta, bir yıl da
değil on ayda yüzde 82 zam yapılması, hortumların
kesilmediğinin bir işareti midir?
İyi yönettik
denen Türkiyedeki yönetim süreçleri, bu adı geçen elektrik idaresi,
BOTAŞ ve belediyelerin iyi yönetilmediğinin bir kanıtı
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaptan.
Son söz olarak
Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkanım, Türkiyede insan
sağlığını çok ciddi etkileyen bu baz istasyonları
konusunda vatandaşların taleplerinin bir türlü yerine
getirilmediği, Balıkesir Marmara Adasında denizin
kenarında araçta baz istasyonunun bulundurulduğu
Bu konuda herhangi
bir düzenleme yaparak bir yaptırım uygulamayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Buyurunuz
Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; önce hepinize teşekkür ediyorum.
Ben suallere
kısaca cevap vermek istiyorum.
Bir kere, tabii
bu Telekom özel bir şirket artık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kamunun payı var, en büyük ikinci ortak kamu.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Dolayısıyla,
maaşların düzenlemesini Bakanlık yapmıyor.
Dolayısıyla, bunu tamamen oradaki yönetim gerçekleştiriyor. O
konuda herhangi yapılacak bir şey yok.
Tabii, bir
diğer arkadaşımız -Telekomla ilgili değil de-
herhâlde ben Çevre ve Orman Bakanı olduğum için sordu, doğal
gaza yapılan zam dolayısıyla çevrenin kirleneceğinden de
bahsediyor. Acaba, Telekom faturalarında bir vergi indirimi yapılabilir
mi? diye sormuştu. Şimdi, tabii, bu konuda doğal gaza zam
yapılması zaruretten kaynaklandı bildiğiniz gibi, tamamen
petrol fiyatlarına bağlı ve doğal gaz bizim ülkemizde
maalesef çıkmıyor. Dolayısıyla, doğal gaza uzun süre
zam yapılmadı fakat son petrol zammı ve diğer yurt
dışından satın alınan doğal gaz
fiyatlarındaki değişim dolayısıyla doğal gaza zam
yapmak durumunda kaldık. Eğer zam yapmadığımız
takdirde, Türkiyede doğal gazı kullanan kullanmayan herkesin bunun
açığını ödeme durumu gibi bir durum söz konusu olabilir,
bunun da adaletle bağdaşmadığı kanaatindeyim. Çünkü
kim kullanıyorsa, kim istifade ediyorsa bunun
karşılığını onların ödemesi gerektiği
kanaatindeyim.
Hava kirlenmesine
fazla bir tesiri olmayacak çünkü bana geçenlerde, pazartesi günü bir basın
mensubu da: Vatandaşlar doğal gaz zammından dolayı kömüre
dönebilirler mi ve bundan dolayı hava kirliliğinde bir
artış olur mu? diye sordu. Ben de şöyle
cevaplandırdım: Bir defa doğal gaza alışan bir
vatandaşın artık kömüre dönmesi çok zor. Dönse dahi
-bildiğiniz gibi- kömürlerin gerek kalorifik değerlerini ve gerekse
kükürtdioksit ve diğer birtakım kirletici özellikler için
Bakanlığımız çok katı bir uygulama yapıyor,
kalitesiz kömürleri şehirlere sokmuyoruz. Dolayısıyla, o
bakımdan da hava kirlenmesi açısından bir problem
olmayacağı kanaatindeyim.
Şimdi,
evvela hakikaten cep telefonları hep yurt dışından ithal
ediliyor. Esasen bu kadar bu cep telefonlarına verilen para şahsen
benim yüreğimi de doğrusunu isterseniz yakıyor. Ben de
keşke bunlar da Türkiyede bu teknoloji gelişseydi
Bir ara ASELSAN
yapıyordu ama sonradan onlar da tam olarak rekabet edemediler. Ancak
inşallah özel sektör bu konuda teşebbüste bulunur diye
düşünüyorum. Şu ana kadar yaklaşık 95,5 milyon cep telefonu
ithal edilmiş, yani neredeyse 1 kişiye 1,5; yani birden fazla telefon
düşüyor. 71 milyon nüfustan daha fazla cep telefonu. Yani bunun da
bedelinin yaklaşık 10 milyar
dolar olduğunu tahmin ediyoruz. 10 milyar dolar bana verilen rakam.
Bu Kanunda
özellikle şunu belirteyim -az önce değerli Komisyon
Başkanımız da ifade etti- bu Kanunda yeni bir husus var, o da
şu: Bilindiği gibi belli oranda,
gelir ve giderlerdeki fark çıktıktan sonra kalanın belli
bir oranını, yüzde 20si kadar bir kısmını
araştırma geliştirme projelerine aktarmak durumunda. Bu da
yaklaşık -az önce hesap ettik- 200 trilyon, yani 200 milyon YTLlik
bir kısım bu konuda gerçekten ARGE maksadıyla hasredilecek.
Bunun da çok faydalı olduğu kanaatindeyim ben.
Tabii -Sayın
Sipahi bahsetmiş galiba- madde 67de fizikçi ve matematikçilerden
bahsediyor. Orada biliyorsunuz ya da diye bir şey var. Yani dikkat
ederseniz Sayın Vekilimin orada ya da
O fakültenin, yani iktisadi ve
idari bilimler, iktisat, hukuk, işletme fakülteleri veya bölümlerinden ya
da fakültelerinden
Bakın o fakültelerden değil, fakültelerden. Diğer
üniversitelerin fakültelerinden fizikçi veya matematikçi unvanıyla...
OKTAY VURAL
(İzmir) Diğer yok orada ama Sayın Bakanım, siz
eklediniz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ya da olduğu için yani
orada
Yani buradan kastedilen o bölümlerden, yani alakasız sosyal
bölümlerden, iktisat bölümlerinden değil, diğer fakültelerin fizikçi
veya matematikçisi kastediliyor, onu özellikle açıklamak istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman tashih ederseniz iyi olur.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yanlış
anlaşıldıysa bunun bu şekilde tashih edilmesinde,
haklısınız, fayda olduğu kanaatindeyim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Bakan, tercüme ederken bile zorlanıyorsunuz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yok, tercüme ederken
zorlanmıyorum.
Şimdi oraya
küçük bir ya da ifadesi konulması gerektiği kanaatinde
olduğumu söyledim zaten. Teşekkür ederim ikazınızdan
dolayı.
Tabii,
İnternetin yaygınlaştırılmasından bahsedildi.
Hakikaten İnternetin yaygınlaştırılmasının
çok faydalı olduğu kanaatindeyim. Artık İnternet bir eve
girdiği zaman, o eve ayaklı bir kütüphane de -o maksatla
kullanılırsa- bir nevi girmiş oluyor. Bu bakımdan evlerde
kurulmaya başlandı. Özellikle bunların bazı giderleri
Evrensel Hizmet Fonundan karşılanıyor. İnşallah bunu
daha da yaygınlaştırmaya
YILMAZ TANKUT
(Adana) Ücretler indirilecek mi? Önemli olan ucuzluk.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ödeyemeyecek durumda
olanların da ödenmesine gayret ederiz.
Şimdi, Sayın
Paksoyun bahsettiği, işçilerin istifaya zorlanması diye bize
gelen, Bakanlığa gelen böyle bir şikâyet yok ama o konuyu ilgili
bakanlığımıza intikal ettireceğiz. Yani şirkette
işçilerin istifaya zorlanması diye bir şey, bize intikal eden
bir durum yok ama bunu tetkik edeceğiz.
Bir de
BOTAŞla ilgili -az önce söyledim ama tekrar söyleyeyim- uzun süre zam
yapılmadı biliyorsunuz, elektriğe de zam yapılmadı.
Ama artık yurt dışındaki bu, petrole ve doğal gaza
yapılan zamlar sebebiyle bu bir zaruret hâline geldi. Onu da özetle
belirtmek istiyorum.
Efendim, baz
istasyonu konusunda
Tabii bu, hem Kurumu hem de
Bakanlığımızı ilgilendiriyor. Bu konuda, özellikle baz
istasyonlarının tümünde güvenlik sertifikaları istenmeye
başlandı ve bunları kontrol ediyoruz. Hatta ben de şahsen
bir çevreci olarak bunların özenle kontrol edilmesi kanaatindeyim. Ancak
hemen arkadaşlarıma bugün talimat vereceğim, Balıkesir
Marmara Adasındaki seyyar baz istasyonunun durumu nedir, onu da hemen inceleteceğim.
Onu da bilgilerinize arz ediyorum.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu.
Görüşmeler
tamamlanmıştır.
59uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
60ıncı
maddeyi okutuyorum:
Kurumun yetkisi
ve idarî yaptırımlar
MADDE 60- (1)
Kurum; mevzuata, kullanım hakkı ve diğer yetkilendirme
şartlarına uyulmasını izleme ve denetlemeye,
aykırılık halinde işletmecilere bir önceki takvim
yılındaki net satışlarının yüzde üçüne kadar
idarî para cezası uygulamaya, millî güvenlik, kamu düzeni veya kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesi ve kanunlarla getirilen hükümlerin
uygulanması amaçlarıyla gerekli tedbirleri almaya, gerektiğinde
tesisleri tazminat karşılığında devralmaya,
belirlediği süre içerisinde yetkilendirme ücretinin ödenmemesi ya da
ağır kusur halinde verdiği yetkilendirmeyi iptal etmeye
yetkilidir. Ancak, Kurum, ulusal çapta verilecek frekans bandı
kullanımını ihtiva eden ve sınırlı sayıda
işletmeci tarafından yürütülmesi gereken elektronik haberleşme
hizmetlerine ilişkin yetkilendirmelerin iptalini gerektiren hallerde
Bakanlığın görüşünü alır.
(2) Kurum,
işletmecinin faaliyete yeni başlamış olması halinde,
ihlalin niteliği, ihlal neticesinde herhangi bir ekonomik kazanç elde
edilip edilmemesi, iyi niyet ve gönüllü bildirim gibi ölçütleri de dikkate
alarak önceden belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde bin liradan bir
milyon liraya kadar idarî para cezası ile bu Kanunda belirtilen diğer
idarî yaptırımları uygulamaya yetkilidir.
(3) Kurum, kamu
hizmetinin gerekleri ve kamu düzeninin korunması amacıyla
yönetmelikle önceden belirleyeceği hallerde, işletmecinin
faaliyetinin geçici olarak durdurulmasına ya da ihlalin önlenmesi için
işletmeciye somut tedbirler uygulama zorunluluğu getirmeye de
yetkilidir.
(4) Elektronik
haberleşme hizmeti sunan bir işletmeci ile abonelik sözleşmesi
yapan gerçek ve tüzel kişiler faaliyetlerinin gereği olarak
aldıkları hizmeti üçüncü kişilere ücretli veya ücretsiz
verebilir. Aboneler yararlandıkları hizmeti ticaret amacıyla
üçüncü kişilere sunamazlar. Aksine davrananların abonelik
sözleşmeleri iptal edilir.
(5) Kurumun
belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde elektronik haberleşme
tesisleri ile ilgili bildirimlerin yapılmaması veya güvenlik
sertifikası alınmadan kurulması veya Kurum veya Kurum
tarafından yetki verilen kuruluşlarca yapılacak ölçümler sonucu
Kurum tarafından belirlenen elektromanyetik alan şiddeti limit
değere uygun bulunmaması hallerinde, bunların sahibine bu Kanuna
ekli ücret tarifesinde belirlenen ruhsatname ücretinin elli katı idarî
para cezası her bir cihaz için ayrı ayrı uygulanır. Bu
Kanunun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrasında telsiz ruhsatnamesi
ve yıllık kullanım ücretinden muaf tutulanlar hakkında da bu
madde hükümleri uygulanır. Bu fıkradaki idarî para cezaları
Kurumun taşra teşkilatı tarafından da verilebilir.
(6) Bu Kanunun 53
üncü maddesinin birinci fıkrasına aykırılık
hallerinde, 4703 sayılı Kanunun 12 nci maddesinde
dağıtıcı, üretici ve onaylanmış kuruluşlar
bakımından öngörülmüş bulunan idarî para cezaları bir
katından dört katına kadar artırılarak uygulanır.
(7) Bu Kanunun 57
nci maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket edenlere,
cihaz başına onbin liradan yirmibin liraya kadar; ikinci
fıkrasına aykırı hareket edenlere onmilyon liraya kadar
idarî para cezası verilir.
(8) Bu maddedeki
idarî para cezaları Kurum tarafından verilir.
(9) Bu maddenin
uygulanmasına ve bu Kanunda öngörülen yükümlülüklerin işletmeciler
tarafından yerine getirilmemesi halinde uygulanacak idarî para
cezalarına ilişkin hususlar Kurum tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN
60ıncı madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
Komisyon Başkanımız birtakım teknik konularda
sıkıntı olduğunu ifade ederek Aslında pek
haksızlık etmeyin, biz iyi çalıştık, bunlar bir iki
küçük teknik ayrıntıdır. dedi. Hemen not aldık tabii,
teknik ayrıntıya şöyle bir bakacağız.
Değerli
arkadaşlar, elimde Cumhurbaşkanlığının geri
gönderme tezkeresi var, üç sayfalık, on maddeye ayırmış. Bu
maddelerde, kanun yapma tekniğine uygun görmemiş birinde, ilgili
maddeyi kanun yapma tekniğine uygun değildir. demiş.
Şimdi, üç yıl çalışan Komisyonda bürokratlar kanun yapma
tekniğini atlayacak, ben buna bir konsensüs diyeceğim.
Diğer
taraftan Kurul kararıyla taşra teşkilatı kurulabilir.
diyecek, ama Cumhurbaşkanı Bunu diyorsunuz ama
Bakanlığın yönetmeliğiyle çelişir. diye ibare
koyacak. Bu çelişkiyi gözünüzün içine sokacak Canım, küçük bir
teknik ayrıntı, bundan da ne olur. diyeceksiniz.
Ondan sonra bir
madde daha gelecek önünüze. Cumhurbaşkanı diyecek ki: Siz şu
para cezalarını düzenlediniz ama düzenlediğiniz para
cezalarının bir yanda caydırıcılığı söz
konusu, diğer taraftan bunu bozuyorsunuz. Kanunun temel
mantığına uygun olmayan tanımlamaların içinde yer
aldığını söyleyecek, siz, buna Küçük bir teknik
ayrıntı. diyeceksiniz.
Onun
dışında, Cumhurbaşkanı diyecek ki size: Sizin
atıfta bulunduğunuz maddeler gerideki maddelerle pek uyuşmuyor,
eksik var. Burada, bir paragraf içerisinde düzenleme yapılmış,
Kanun madde olarak onu karşılamıyor. diyecek. Buna Küçük bir
teknik ayrıntı. diyeceksiniz.
Şimdi,
arkadaşlar, bu kısmını uzatmayayım. Görüş almak
başka bir şey, görüşleri dikkate almak başka bir
şeydir. Bu Komisyonda birçok kesimden görüş almış
olabilirsiniz ama görüşleri ne kadar dikkate aldığımız
tartışılır. Ben de konuşuyorum aynı kesimlerle.
Asgari müştereklerde uzlaşma politikasını, sektörlerin
küçük küçük rehabilitasyonunu müthiş bir gelişme gibi göstermek de
yanlıştır. Nereden bakarsanız bakın, bu Kanun mevcudu
koruma kanunudur. Benim de tam eleştirim bu noktada arkadaşlar. Ben
sektörlerin mevcudiyetini koruyarak bir devlet politikası yürütemem. Bu
Kanun beni yönlendirmiyor, bu Kanun beni bir yöne sevk etmiyor. Bu Kanunun
hangi maddesinde siz 200 trilyon ARGE var diyorsunuz? Bu kaynağı
buluyorsunuz da nereye yönlendiriyorsunuz bu kaynağı? Hangi
sektörlerde bu ARGEnin kullanılacağını bu Kanun size
söylüyor mu? Aynı gözle okumuyor
muyuz bunu? Az çok kerrat cetvelini bilen bile bu gönderilen Cumhurbaşkanlığının
iade tezkeresinden ders alırdı. Oldu, arkadaşlar, bu yanlışlar
yapıldı. Ama getirip ARGEyi gözümüze sokmayın.
Fon
ayrıldı, ama onun değeri şu kadar, ama bundan sonra
üretimlerinden şu kadar payı ARGEye ayıracaklar. Kamu olarak
sen ne yapıyorsun? Neresindesin? Neye yönlendireceksin? Hangi sektörler ne kadar
kâr edecekse ne kadarını ayıracaksın? Ekonomik krizde devletin öngörmediği,
yönlendirmediği bir sektörel yapılanmada şimdi gelişme
görebilir misiniz? Dünyada bütün sistem çökmüş. Siz hangi telekomünikasyon
sisteminin kendi içerisindeki ARGEsini, yeni yapılanmasını,
rekabet sistemini düzenleyebileceğinden bahsediyorsunuz?
Telekomünikasyonla tanışıklığınız olabilir
ama hiç mi sanayiyle tanışıklığınız yok?
Yani böyle bir şey olabilir mi? Bu şekilde, kanunla ARGEyi
yönlendirebilmek mümkün mü? Hangi kanunda ARGE politikası böyle düzenlendi
değerli arkadaşlar? Daha önce buradan ARGE kanunu geçti küçük orta
ölçekli üreticilerle ilgili. ARGE kanunu yapacaksanız sektörel olarak
tanımlanmalarda kısmi yönlendirmelerin olduğu, kamunun kendi
içerisinde risk aldığı, kaynak ayırdığı, o
ayrılan kaynağı yeniden ARGEye dönüştürebildiği bir
yapılanmadan söz edersiniz. Kamu içinde yoksa kim ayıracak? Avrupa
Birliği normlarına ulaşacakmışız... Doğru.
Zaten Avrupa Birliği normlarını kalıp alma Türkiyeyi bu
hâle getirdi.
Ulusal Program:
İşte geçti, aynı mantıkla yapıldı Ulusal Program.
Uygulayabilecek misiniz oradaki sanayi politikasını? Uygulayın
da göreyim. O yıllar içerisinde, o takvimde o bütçeleri geçirin de göreyim
bakalım. Sanayi Bakanı olsa da diliyle bunu söylese, ifade etse.
Yazmak başka şey, uygulamak başka şey. Bakanlar Kurulunun
bile onaylamaya, imzalamaya cesaret edemediği bir Ulusal Programla
karşımıza çıkılacak, ben de bu Telekomünikasyon
Kanunundan 200 trilyon ARGE bekleyeceğim. Böyle bir şey
olabilir mi? Türkiye Büyük Millet
Meclisi dilek, temenniler köşesi değil. Öyle bir kutu da yok burada.
Dilek, temenni atmayacaksınız. Bir işi yapacaksanız bana
maddelerini söyleyeceksiniz; şöyle şöyle yapılır.
Gelelim
iletişim güvenliğine: Her şeyi sağladık,
haksızlık etmeyin. Emeği geçenlere teşekkür ederiz, minnet
ederiz ama eksikliği göstermek de benim görevim. Beni bir yere yönetmiyor,
yönlendirmiyor. Madde madde bana kimse sayamaz. Yok böyle bir ARGE
tanımlaması orada.
İletişim
güvenliğine gelince: Bu Telekomünikasyon Kurumu bu vatandaşın
iletişim güvenliğini sağlayamıyor arkadaşlar. Hepiniz
milletvekilisiniz, hepinizin mailleri sizden önce okunuyor arkadaşlar ve
sizin Telekomünikasyon Kurumunuzun bunu denetleyebilecek ekipmanı yok.
Yani kendi içerisinde güvenlik denetleme kuruluyla Aman kardeşim, ikili
sistem kurdum diyerek bu işi yapamazsınız. Telekomünikasyon
Kurulu var, kendi içerisinde bir denetleme kurulu var, hele teknik takip için
bir de İletişim Birimi Başkanlığı koymuş,
oraya da bir arkadaşımızı getirmiş benim iletişim
güvenliğimi sağlayacakmış. Böyle bir şey olabilir mi?
Kurumun içerisindeki güvenlikten söz etmiyorum. Öyle bir kurumu -bu da
tavsiyemizdir Cumhuriyet Halk Partisi olarak, lütfen dikkate alsın ilgili
Bakan- getirip Türkiye'yi bir özerk kuruma kavuşturun. Tüm
bakanlıkların üstünde, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun
üyelerinin de içinde, yönetim kurulunda olduğu haberleşme ve
iletişim güvenliği kuruluna ihtiyaç var. Bu bir ulusal denetleme kurulu
olmalı, teknik ekipmanla donatılmalı. Hem dinleyen hem denetçi
hem takip eden insanlarla bunu yapamazsınız arkadaşlar. Türkiye
bu alanda kötüye gidiyor. Hiç birimizin doğru dürüst veri güvenliği
yok çünkü doğru dürüst denetleme birimi yok. Hiç birimizin iletişim
güvenliği yok. Ne yapıyor bu iletişim birimi? Sadece kendilerine
gönderilen telefonları takibe alıyor ve bildiriyor. Bir denetleme
kurulu da bunların içerisindeki memurların görevine uygun hareket
edip etmediğini kontrol ediyor. E peki, bu Kurum dışındakiler
ne olacak?
Türkiye'nin her
tarafında her tür sisteme giriş çıkış
yapılabiliyor, her tür bilgisayar ortamına giriş
çıkış yapılabiliyor ama bunun güvenliğini alan bir
devlet var mı, bir kurumsal yapı var mı? Siyaset üstü
olmalı. Bugün bize zararı yok. diye düşünmeyin
arkadaşlar, yarın bir gün siyasi iktidar değişir, aynı
şey sizin başınıza gelir. Birileri mağdur olur, sizi
koruyan kimse çıkmaz. Böyle bir şey olmaz, siyaset üstüdür bu
kurumlar. Bu kurumlar, devletin ve vatandaşın ortak güvenliğini
sağlar. Bunlar özerktir. Birilerinin ahbabıyla çavuşuyla, 2 tane
bürokratla bu iş olmaz. Bir tane teknik eleman koydum. diyerek orada
nüfusunu tanımlamayıp yoksa bu Kanunda tanımlayıp -her
neyse- ondan sonra başka bir yerde Giriş sınavıyla bunu
alırım. diyerek yapılmaz. Bu iş bir anlayıştır.
Ben buna itiraz ediyorum. Ben bu işin, özellikle telekomünikasyonun,
haberleşmenin, iletişim altyapısının devlet
politikası olduğunu iddia ediyorum.
Hâlâ bir
yazılım altyapımız yok, ulusal
yazılımımız yok Allah aşkına arkadaşlar!
Türkiye'nin bir ulusal yazılım programı yok. Açık kaynak
kodlu yazılımları destekleyen bir iktidar yok ortada; bunu
yönlendiren, sevk eden bakanlıklar yok. Ben neyin tamam olduğundan
söz edeceğim? Lütfen eleştirilerimizi dikkate alın. Böyle
giderse, biz bu İktidar döneminde 3-4 kez bu haberleşme konusunda
kanunu yeniden tartışırız.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Kürşat Atılgan.
Buyurunuz
Sayın Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Elektronik Haberleşme Kanununun
Cumhurbaşkanımız tarafından geri gönderme tezkeresi
üzerine, 60ıncı madde üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar
burada Komisyon Başkanımız görüşülen tasarı dediyse
de biz şu anda, görüşülmüş olan bir kanunun
-Cumhurbaşkanı tarafından gönderilen- bazı maddelerini
tekrar görüşüyoruz. Dolayısıyla, küçük teknik ayrıntı
da olsa, bunu burada bir sefer daha söylemek lüzumunu hissediyorum. Herhâlde
bundan sonraki konuşmalarında Sayın Komisyon Başkanı
tasarı yerine kanun lafını eder.
Değerli
milletvekilleri, yaşadığımız çağ itibarıyla
toplumlar arasında etkileşimin yoğunlaşmasının,
dünyanın farklı bölgeleri arasında toplumsal ve kültürel
mübadelenin artışının temel nedeninin teknolojik
gelişme ve yenilikler olduğu herkesçe malumdur. Ulaştırma
teknolojisinde ve iletişimde görülen gelişmeler neticesinde bireyler
bilgilere çok hızlı şekilde ulaşabilmektedirler. Özellikle
yazılı ve görsel basın yoluyla sağlanan bilgi
akışı, birbirini hiç tanımayan ancak dünyanın
farklı mekânlarında bulunan insanların etkileşimini
sağlayabilmektedir. İnsan ve toplumların etkileşimini
sağlayan iletişim ekonomik amaçlara da hizmet etmektedir ve
iletişim, ekonomik ilişkilerin hızlanmasına sebep
olmaktadır.
Gerçekten de
iletişim ve ulaştırma teknolojisindeki gelişmelerle en
küçükten en büyüğe tüm bilgiler, televizyon, İnternet,
yazılı ve görsel basın vasıtasıyla anında tüm
dünyaya ulaşabilmektedir. Bu bağlamda, büyük devletler ve
uluslararası örgütler kendi çıkarları doğrultusunda bu
kitle iletişim araçlarını kullanarak ulusal
sınırları aşmasını bilmişlerdir.
Uluslararası şirketlerin ulaşım, iletişim ve
teknolojinin gelişmesiyle başka ülkelerde yapmak istedikleri
yatırımlar kolaylaşırken bu şirketlerin
çıkardığı hisse senetleri ve mali fonlara bilgisayar ve
İnternet vasıtası ile rahatlıkla ulaşılmaktadır.
Dolayısıyla
bugün görüştüğümüz, aslında, bu Kanun, Türkiye'nin en stratejik
konularından biri olan iletişim kanunudur. Ama
hazırlanış şekli ve içeriği bakımından
gerçekten bu kadar stratejik önemi haiz olan bu alanda gerekli itinanın
gösterilmediğini görüyoruz. Dolayısıyla buradan Sayın
Komisyon Başkanına iletmek istediğim bir husus, muhalefetin ve
bu konudaki çok değerli bilgi birikimi olan milletvekili
arkadaşlarımızın uyarılarını dikkate
almaları, çok kısa bir süre sonra bu Kanunun tekrar önümüze gelerek
düzeltici bir kanun yapma yoluna sapmamalarıdır.
Cumhurbaşkanlığının da göndermiş olduğu bu
değişiklik tezkeresini veya veto tezkeresini ciddiye almaları ve
aynı şekilde göndererek Cumhurbaşkanlığı
makamının da yapmış olduğu uyarıları dikkate
almalarını tavsiye ederim. Ama görülüyor ki Değerli Komisyon
Başkanı geldiği şekliyle bu tezkereyi, Kanunu olduğu
şekilde Cumhurbaşkanlığına tekrar gönderecek gibi.
Dolayısıyla bu stratejik alanın gerektirdiği ciddiyetle bu
Kanun üzerine eğilmek gerektiğini bir kez daha yinelemek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz yüzyıl boyunca ve 21inci yüzyılda
tüm bu saydığım gelişmeler olurken ülkemizin bu
gelişmeler karşısındaki konumu ve tutumu geleceğimiz
açısından çok önemlidir. Sanayi Devrimini geriden takip etmiş
bir ülkenin fertleri olarak iletişim devrimini de kaçırma ve geriden
takip etme lüksümüz yoktur. Az önce Sayın Bakana sorduğum soruda
Sadece bu iletişimin cep telefonlarıyla ilgili bölümüne kaçaklar
hariç Türkiye'nin ödediği para 19 milyar dolardır. Her ne kadar 10
milyar dolar civarında dense de benim bilgilerim ve hesaplamalarıma
göre 19 milyar dolar civarındadır. Bir o kadar da kaçak olduğunu
dikkate alırsanız Türkiye aşağı yukarı on
beş yıllık süreçte cep telefonlarına 50 milyar dolar civarında
bir kaynağını akıtmak zorunda kalmıştır. Bu
fakir milletin
Bu kadar basit bir alete, birkaç yüz milyon dolarlık
ARGEyle ulaşabileceğimiz bir teknolojik alete, maalesef
ulaşamamışızdır. Bu da Türk milletinin her yeni icatta
kendi kaynaklarını nasıl dışarıya
akıttığının bariz bir örneğidir.
İşte
iletişimle ilgili diğer alanlarda buna benzer
kaynaklarımızın çok seri şekilde yurt dışına
veyahut da bu alanda daha önceden ARGE yapan ülkelere
aktarılmasının bir aracı olarak kullanılmaktadır.
Dolayısıyla, bu konuda da iletişim alanındaki ARGE
faaliyetlerine bu Kanunla ayrılmış olan 200 trilyon çok
yetersizdir. Bu konuda dünyada ARGEyle ilgili bir şeyi keşfetmek
için elbette ki çok ciddi kaynaklar aktarmak gerekir. Ancak, aktarılan
kaynaklar bir müddet sonra misliyle o ülkenin imkânları içine tekrar dâhil
olmaktadır. Dolayısıyla, bu konuyu da tekrar gözden
geçirmelerini Sayın Komisyon Başkanına tavsiye ederim.
Dolayısıyla, Türk milletinin karakterinde var olan gelişmeye
yatkınlık, maalesef, planlamalardaki eksiklikler nedeniyle kaynaklarımızın
dışarıya akmasına sebep olmaktadır.
Kuşkusuz,
son gelişmelerin en yeni örneklerinden biri elektronik haberleşme
sektörüdür. Gelişen teknoloji ve yaşam standartları, günümüzde
elektronik haberleşme ve dijital iletişimin olanaklarının
geliştirilmesini de âdeta zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk,
elektronik haberleşme faaliyetlerinin günlük hayatımızdaki yeri
ve öneminden kaynaklanmaktadır. Elektronik haberleşme
hayatımıza o kadar girdi ki artık,
yazışmalarımızın birçoğunu elektronik posta veya
MSNvari anlık ileti programlarıyla yapmaktayız. Ticari
şirketler, hatta kamu kuruluşları e-posta yoluyla yapılan
başvuruları kabul etmekte, bilginin erişim ve
paylaşımı günümüzde yaygın bir şekilde elektronik
haberleşme yoluyla gerçekleşmektedir.
Bugün,
gelişip İnternet hâlini ve adını almış olan dünya
çapındaki ağ bağlantısı ilk ortaya
çıktığı andan bu yana temelde hâlâ bir haberleşme
ortamıdır. Bu bağlamda İnternet yoluyla iletişim,
küreselleşme olgusu içerisinde önemli bir etken olarak
karşımızda durmaktadır. Bu ortam elektronik haberleşme
sektörünün de bel kemiğidir. Dünyanın dört bir yanında
milyonlarca insan bilgisayarlar ve kablolar aracılığıyla
düşüncelerini, umutlarını, çalışmalarını,
dedikoduları ve eleştirilerini paylaşmaktadırlar.
Haberleşmenin
birçok yolu, örneğin elektronik posta geçen yirmi yıl içinde fazla
değişikliğe uğramadı. Bunun yanında tamamen yeni
haberleşme yolları türedi. Mesela İnternet üzerinden telefon
görüşmesi yapabilmek, hem de dünyanın öbür ucuyla bile görüşürken
düşük ücretler ödeyerek bunu gerçekleştirmek elektronik iletişim
hizmetlerinin geldiği noktayı özetler mahiyettedir.
Bazı
teknolojiler insanlara kişisel ve teke tek konuşma imkânı
verirken bazıları tüm dünyayı kapsayan tartışma
gruplarına imkân vermektedir, birçok projenin İnternet
vasıtasıyla takibine imkân sağlamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tekrar görüşmekte olduğumuz Kanunla elektronik
haberleşme hizmetlerinin yürütülmesi, elektronik haberleşme
altyapı ve şebekesinin tesisi ve işletilmesi,
geliştirilmesi, yeni elektronik haberleşme şebeke ve
hizmetlerinin teşvik edilmesi hususlarıyla ilgili politika, hedef ve
ilkelerin tespiti, kaynakların etkin ve verimli kullanılması ve
bilgi güvenliği ve haberleşme gizliliğinin gözetilmesi
amaçlanıyor. Böylelikle kamu kurum ve kuruluşlarında
kullanıcıların beklenti ve ihtiyaçları tespit edilerek
kamuda elektronik hizmetlerin geliştirilmesi sağlanacağı
amaçlanıyor ama Kanunun içeriği ve kapsamı maalesef bu
amaçları tam olarak karşılayabilmekten çok uzaktır. Bununla
beraber AB müktesebatıyla uyumluluğun sağlanması suretiyle serbestleştirilen
telekomünikasyon sektöründeki rekabetin ve hizmetlere erişebilirliğin
artırılması, kaynakların etkin
kullanılmasının temini, yeni elektronik haberleşme
hizmetlerinin teşvik edilmesi bu Kanunla gerçekleştiriliyor. Öte
yandan bu Kanunun genel gerekçesinde de ifade edildiği üzere
telekomünikasyon alanında 1924ten beri yapılagelmekte olan ve
dağınık hâlde olan düzenlemeleri ve mevzuat hükümlerini yine
Avrupa Birliği ülkelerinin müktesebatına uyumlu hâle getirmek için
sektörü bir bütün olarak düzenleyen bir çerçeve kanun olarak sunuluyor.
Elektronik
haberleşme güvenliğine yönelik geçenlerde önemli bir yönetmelik
yayınlandı. İşletmecilerin fiziksel alan güvenliği,
veri güvenliği, donanım-yazılım güvenliği ve
güvenilirliği ile personel güvenilirliğinin sağlanması için
tehditlerden ve/veya zafiyetlerden kaynaklanan risklerin bertaraf edilmesi veya
azaltılmasına ilişkin olarak alacakları tedbirlere yönelik
usul ve esasları kapsar. şeklinde özetlenen yönetmelik 20 Temmuz
tarihinde Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bununla
beraber, bu Kanunla, telekomünikasyon hizmetlerinin önemli bir
kısmını ifade eden elektronik haberleşme konusunda
ülkemizde var olan bir boşluğu doldurmasını umuyorum. Ancak
bu hâliyle bu Kanun tekrar çıkarılırsa Cumhurbaşkanlığının
uyarıları dikkate alınmadan, bu Kanunun, bizim elektronik
alanımıza, elektronik haberleşmemize yeterli
olmayacağını bu kürsüden bir kez daha söylemek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) Önemli olan, en önemli olan hususlardan birini bir kez daha
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Elektronik
haberleşmenin en önemli konularından biri güvenlik meselesidir.
Bildiğiniz gibi bazı parlamentolarda bizim
kullandığımız blackberry telefonların
kullanılması yasak edilmiştir, Fransız Parlamentosu
dâhildir. Dolayısıyla elektronik güvenliği son derece önemlidir.
Ülkelerin, millî istihbaratların veyahut da istihbarat
kaynaklarının en önemli kaynağı, haberleşme
alanındaki gerek e-maillerin gerekse telefonların dinlenmesinden
elde edilen bilgilerden sağlanmaktadır. Dolayısıyla, bu
Kanunda gördüğüm en büyük eksikliklerden biri, elektronik
haberleşmenin güvenliğiyle ilgili çok detaylı düşünülmemiş
olmasıdır.
Bu vesileyle,
tekrar bu üzerinde durduğum konuların Komisyon tarafından
değerlendirileceğini ümit ederek hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Atılgan.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın
Paksoy, Sayın Özdemir, Sayın Varlı, Sayın Tankut,
Sayın Orhan, Sayın Çalış, Sayın Kaptan söz
istemişlerdir.
Sayın
Paksoy, buyurunuz.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, işçi çıkartma konusu basında ve kamuoyunda
sık sık gündeme gelmiştir. Siz, bize İşçi çıkarma
konusu bize intikal etmedi. diyorsunuz. Sizce, ikinci büyük hisseye sahip
devletin Telekomdan işçi çıkarma olayına müdahalesi söz konusu
değil midir? Telekom özelleştikten sonra kaç kişi işten
çıkartılmıştır? Türk Telekomda satıştan
önce kaç işçi çalışıyordu, bugün itibarıyla kaç
kişi çalışıyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum:
Elektronik haberleşme sivil ve kamu hizmetlerinde hızla
yayılmaktadır. Üzülerek belirtmemde yarar var ki telefon dâhil hiçbir
elektronik haberleşme vasıtalarımızın güvenliği
tam olarak alınamamıştır. Telefon dinlemeleri de İletişim
Başkanlığına bağlanmış, hâkim kararları
olmadan istihbari mahiyette birçok dinlemeler de vardır. Kamuoyunda
Hükûmet bütün telefonlarımızı dinliyor. şeklinde
yaygın bir kanaat vardır. Haberleşmenin güvenliğini
sağlamayı düşünüyor musunuz? Bilgi güvenliği ve
haberleşme gizliliğinin çok önemli olduğu bilinmektedir. Bununla
ilgili ne gibi tedbirler alıyorsunuz ve bir yıl içinde kanunlara
uygun ne kadar dinleme olmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu cep
telefonlarının ithalatından dolayı
Sayın Bakan 10
milyar dolar dedi ama bizim araştırmalarımıza, Sayın
Milletvekilimizin ifadesine göre 20 milyar dolar, daha fazlası da var. Bu,
ülkemiz için çok büyük bir miktar, çok büyük bir kayıp. Bu konuda yerli
üretimi desteklediniz mi? Yerli üretimin cep telefonu üretmesi noktasında
teşvikiniz var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Telekom Sağlık Yardım
Sandığının birikmiş 122,5 trilyon parasına
özelleştirmeyle Oger firmasına devredilen Telekom yönetimince
haksız ve hukuksuz olarak, yasal olmayan bir şekilde el
konulduğu ifade edilmektedir. Yani Telekom
çalışanlarının yıllardan beri maaşlarından
yapılan kesintilerden meydana gelen birikimlerine özelleştirme
kapsamında yer almamasına rağmen yasa dışı olarak
Telekom yönetimince el konulduğu iddia ve ifade edilmektedir. Konuyla
ilgili cumhuriyet savcılığına da suç duyurularında
bulunulduğu belirtilmektedir. Hükûmet olarak Telekom Yardım
Sandığının 122,5 trilyon parasının Telekom
yönetimine devredilmesini uygun buluyor musunuz? Bulmuyorsanız ne gibi
tedbirler alacaksınız ve konuyu takip etmekte misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın Orhan
AHMET ORHAN
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Telekomünikasyon
hizmetlerinin özelleştirilmesinden sonra Türk Telekom şirketinin
toplam kârı kaç liraya ulaşmıştır?
Buna
bağlantılı olarak da, kamuoyunda sürekli olarak yer bulan bir
konuyu Sayın Bakana soru olarak yöneltmek istiyorum: Baz istasyonları
kamuoyunda çok tartışılmakta, bunlardan özellikle de meskûn
mahallerde konutlara montajı yapılmış olanlar konusunda da
büyük tartışmalar olmakta. Hatta okullara yakın olan baz
istasyonları montajı sonrası da velilerimizin
çocuklarını okula göndermediği de bir vakıadır.
Türkiyede kaç tane baz istasyonu vardır? Baz istasyonları konusunda
bugüne kadar vatandaşlarımız tarafından ne kadar şikâyet
yapılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Orhan.
Sayın
Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, olağanüstü şartlarda cep telefonlarına getirilen
özel iletişim vergisi maalesef kalıcı hâle gelmiştir.
İktidarınızda özel iletişim vergisinin
kaldırıldığını vatandaşımız
görecek mi?
İkinci
sorum: Sabit telefonlarımızın faturalarında görmeye
alıştığımız sabit ücretleri kaldırmayı
düşünüyor musunuz? Verilmeyen hizmetin
karşılığını ödediğini düşünüyor
vatandaşımız. Bunun için soruyu soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Son soru
Sayın Kaptanın.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce soru sormuştum, cevap vermediniz. Eğer cevap vereceksiniz
tekrar edeyim. Sorum çok net, basit: Sayın Başbakan seçimlerde
Hortumları kestik, elektrik idaresini ve elektrik üreten şirketleri,
belediyeleri, BOTAŞı çok iyi yönetiyoruz, onun için doğal gaza
zam yapmıyoruz. diyordu.
Şimdi zam
yaptığınıza göre, hortumların kesilmediğinin ve
ülkeyi iyi yönetemediğinizin bir işareti midir, bunu kabul ediyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaptan.
Sayın Bakan,
buyurunuz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Paksoy gene aynı soruyu
sordu işçi çıkartılması konusunda. Bu konuda, Ne kadar
işçi vardı, ne kadar çıkarıldı? bunlarla ilgili
olarak sizlere net bilgi yazılı olarak verilecek; şu anda tabii
benim bilmem mümkün değil sayıyı.
Sayın
Özdemirin, iletişim güvenliği konusunda güvenliğin tam
sağlanamadığıyla ilgili bir sözü oldu. Tabii bu konuda,
biliyorsunuz, İletişim Başkanlığı var, bunlar
tarafından güvenlik konusu ele alınıyor. Ancak tabii ki sizin
bahsettiğiniz, Hükûmetin yasal olmayan şekilde dinlediği
Kati
surette, Hükûmetimizin böyle, yasal olmayan, hâkim kararı olmadan
dinlemesi katiyen söz konusu değil, zaten bunu İçişleri
Bakanımız da çok açık şekilde ifade etmişti. Varsa onu
ortaya koyun, onun takibini yapalım.
Dinlenen
sayıya gelince: Yaklaşık olarak 70 bin civarında yasal bir
dinlemenin olduğunu, takriben, ifade edebiliriz.
Şimdi,
Sayın Varlı, az önce cep telefonlarıyla ilgili
Ben, takriben 10
milyar dolarlık yurt dışına bir döviz
çıkışının olduğunu ifade etmiştim. Kendisi
bunun 20 milyar dolar civarında olduğunu ifade etti.
Yalnız,
takdir buyurursunuz ki arada şöyle bir nüans var: Dışarıya
ödenen parayla yurt içinde satılan toplam miktarı
karıştırmamak lazım. Tabii vergiler, diğer
birtakım KDV, vesaire yurt içinde kaldığı için belki
telefona ödenen miktar Türkiyede 20 milyar dolar olabilir ama yurt dışına çıkan miktar
ancak, arkadaşlarımızın tespitine göre, 10 milyar dolar.
Ama bu dahi tabii bana göre kayıptır. İnşallah bu yeni
kanun çıktığı zaman yılda takriben 200 milyon YTLlik
bir ARGE kaynağı oluşacaktır.
Bu arada bununla
ilgili de bir bilgi vermek istiyorum. Sayın Tacidar demişti ki:
Bunlar nasıl kullanılacak? Bu gayet basit. Kanunun eğer (6/i)
maddesine bakılırsa gelirlerin yüzde 20sinin Bakanlığa
aktarıldığı ve (5/ğ) maddesinde ise bu
kaynağın yerli tasarım ve üretimi,
araştırma-geliştirme-eğitim maksatları
dışında kullanılamayacağı da hükme
bağlanıyor. Dolayısıyla bu da çok açık şekilde
inşallah bu yerli kaynakların, yerli tasarım ve üretimi
konusunda kullanılmasını sağlayacaktır diye
düşünüyorum.
Şimdi,
yardım sandığı konusunda Türk Telekomun el koyduğu
şeklinde bir soru soruldu. Bu konuyu müsaade ederseniz -şu ana kadar
bu konuda benim şahsi bir bilgim yok- bunu yazılı olarak
cevaplandıralım.
Efendim,
Sayın Ahmet Orhanın sorusu vardı, Özelleştirmeden sonra
Türk Telekomun net kârı ne kadar? şeklinde. Yaklaşık
olarak şu ana kadar 2 milyar YTLlik net bir kârı olduğunu
söyleyebiliriz.
Baz
istasyonlarına gelince. Efendim, yaklaşık 37 bin baz istasyonu
var. Tamamının güvenlik sertifikası var ve bu istasyonların
kontrolü yapılıyor. Özellikle tabii bu konuda yönetmelik de
yayınlandı. Kontroller de sıklaştırılıyor.
Haklısınız, vatandaşlarımızın, bilhassa
okula giden çocukların, velilerin bu konuda gerçekten tedirginlikleri var.
Bilhassa okulların yanında ve diğer yoğun yerleşim
alanları yanında bunlara dikkat ediyoruz, özen gösteriyoruz. Ama gene
herhangi bir şekilde şikâyet gelirse onları da inceliyoruz. Ama
şikâyet sayısını şu anda ben de bilemeyeceğim.
Bunları tespit edelim, yazılı olarak şikâyet
sayısını bildirelim. Çünkü şikâyetler çok değişik
yerlere yapılıyor yani hem kuruma hem Bakanlığa. Aynı
şikâyet, bakıyorsunuz, bizim Bakanlığa da
yapılıyor, Ulaştırma Bakanlığına da.
Dolayısıyla bunları tefrik edip ona göre belirlemekte fayda var.
Sayın
Çalışın bahsettiği bir husus vardı. Özellikle
İnternette özel iletişim vergisinin düşürülmesinden, Hükûmet
olarak, yanayız. Bu konuda da çalışmalar başladı.
İnşallah, Maliye Bakanlığıyla görüşerek bunun
düşürülmesi için gayret sarf edeceğiz, onu da burada belirteyim.
Diğer bir
husus da, aslında ben Sayın Kaptanın sorusuna cevap
vermiştim ama ısrarla siz bunu soruyorsunuz. Bir kere, az önce ne
demiştim: Bizim, BOTAŞın dışarıdan
aldığı gaz tamamen petrol fiyatlarına bağlı
olarak değişiyor. Dolayısıyla bizim de yerli bir doğal
gazımız, maalesef kaynağımız yok.
Dolayısıyla dışarıya bağımlıyız.
Bu yüzden, fiyatlar sabitken tabii ki bir zam yapmadık ama petrol
fiyatları takdir edersiniz ki 22 dolardan varili bir ara 150 dolara kadar
yükseldi. Buna rağmen uzun süre zam yapmamak gerçekten hortumların
kesildiğinin çok açık bir göstergesi. Ama şu anda bir miktar zam
yapılmışsa, tamamen petrol fiyatlarından ve
dışarıdan aldığımız doğal gazın
fiyatındaki değişimlerinden kaynaklanıyor. Bu da çok
açık bir husus, onu da ifade ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, Yılmaz Beyin cevabını
vermediniz efendim. O soru, gerçekten cevaplandırılması gereken
bir soru. Yardım sandığında biriken
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Vereceğimizi ifade ettim. Onu
inceleyelim çünkü onu burada
Tam olarak o konuyla ilgili benim de bilgim yok.
Yazılı olarak, sağlıklı bir şekilde cevap verelim
diye o şekilde cevap verdim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu.
60ıncı
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN -
Oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.55
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 16.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
297 sıra
sayılı kanunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Kanunun
60ıncı maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
60ıncı
maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
60ıncı madde kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi
66ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten
kaldırılan hükümler
MADDE 66- (1) 406
sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrası, yedinci
fıkrası ve dokuzuncu fıkrasının ilk cümlesi; ek 17
nci, ek 19 uncu, ek 21 inci, ek 22 nci, ek 23 üncü, ek 24 üncü, ek 28 inci, ek
29 uncu, ek 30 uncu maddeleri; ek 32 nci maddesinin dördüncü ve
altıncı fıkraları; ek 33 üncü maddesi; ek 35 inci
maddesinin ikinci fıkrası; ek 36 ncı, ek 37 nci, geçici 3 üncü,
35 inci ve 36 ncı maddeleri dışındaki madde ve hükümleri ek
ve değişiklikleriyle birlikte yürürlükten
kaldırılmıştır.
(2) 2813
sayılı Kanunun 5 inci ve 8 inci maddeleri; ek 2 nci maddesinin
birinci, ikinci, üçüncü ve beşinci fıkraları; 35 inci ve 36
ncı maddeleri dışındaki diğer hükümleri ek ve
değişiklikleriyle birlikte yürürlükten
kaldırılmıştır.
(3) 27/1/2000
tarihli ve 4502 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Telsiz Kanunu ve Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve
Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 26 ncı, geçici 1 inci, geçici 5 inci,
geçici 6 ncı, geçici 7 nci, geçici 8 inci maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
(4) 12/5/2001
tarihli ve 4673 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Posta, Telgraf ve
Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı
Hakkında Kanun ile Ulaştırma Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun geçici 1 inci, geçici 2 nci, geçici 4
üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN
66ncı madde üzerinde gruplar ve şahıslar adına söz? Yok.
Soru-cevap için
mi Sayın Vural girmiştiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir önceki maddede
bir sayın milletvekilimiz, Türk Telekomun özelleştirildikten bu yana
net kârını sormuştu, zatıaliniz de 2 milyar YTL diye ifade
etmiştiniz. Şimdi, 2005in 7nci ayında özelleştirildi.
2005teki net kârı 3,2 katrilyon, 2006daki net kârı 2,9 katrilyon, 2007deki
net kârı 3,1 katrilyon, 2008 Haziran ayına kadar da 1 katrilyon net
kârı var. Şimdi, bu durumda sizin verdiğiniz bilgi doğru
olmuyor. Buna göre, özelleştirildiğinden bu yana takriben, Telekom
7,5-8 katrilyonluk bir net kâra sahip olmuş, aslında 3, 6, 8, 9, 10
katrilyonluk bir net kâra sahip olmuş. Dolayısıyla bu
rakamlarınızı yenilemenizi rica ediyorum ve özelleştirme
sonrasında bu Kurum ne kadar kâr etmiştir? Bu bilgileri Meclisimizle
paylaşmanızı rica ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet, Sayın Vural, özellikle
ben bunu kastederken yıllık olarak takriben 2 milyar YTL olarak
bahsetmiştim. Yani tabii ki özelleştirmeden bu yana dikkate
alırsak, her yılı dikkate alırsak tabii ki daha fazla. Onu
özellikle belirteyim.
OKTAY VURAL
(İzmir) 2 milyardan çok fazla tabii, 10 katrilyon kâr etmiş.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Yani şu anda net kârından bahsediyorum. Onu özellikle
belirteyim. Takriben 2 milyar dolar ama tam olarak net kârı tabii şu
anda kuruşu kuruşuna söylememiz mümkün değil. Onu, net kârı
yazılı olarak size bildirelim efendim.
Teşekkür
ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, süre varsa bir soru daha tevcih etmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakanım, Türk Telekom özelleştirme
sırasında bir yatırım taahhüt etmişti. Şimdi
sorum şu: Ne kadarlık yatırım taahhüt etmişti, ne
kadarlık yatırım yapmıştır?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Sayın Vural, biz bu iki hususta da yazılı
olarak sizi cevaplandıracağız, net olarak.
Teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN
Sorular bitti mi Sayın Vural?
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sağ olun efendim.
BAŞKAN
Şimdi 66ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddeye
geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 67nci maddenin bir özelliği var. Kanunun 67nci maddesi
birden fazla kanunda değişiklik öngördüğünden on dört bölüm
olarak görüşülecektir. Bu bölümler şöyledir, sırayla okuyorum:
67nci maddenin
birinci fıkrasının (a) bendi, birinci fıkrasının
(b) bendi, ikinci fıkrasının (a) bendi, ikinci
fıkrasının (b) bendi, ikinci fıkrasının (c)
bendine bağlı ek madde 4, ikinci fıkrasının (ç)
bendine bağlı geçici madde 8, ikinci fıkranın (ç) bendine
bağlı geçici madde 9, üçüncü fıkrasına bağlı ek
madde 2, üçüncü fıkrasına bağlı ek madde 3, dördüncü
fıkrasına bağlı geçici madde 6, beşinci
fıkrası, altıncı fıkrası, yedinci
fıkrasının (a) bendine bağlı ek madde 1, yedinci
fıkrasının (b) bendine bağlı geçici madde 2.
Şimdi,
ayrı ayrı görüşeceğimiz bu fıkra ve bentler konusunda
önce 67nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendini okutuyorum:
Değiştirilen
hükümler
MADDE 67- (1) 406
sayılı Kanunun;
a) 1 inci
maddesinin birinci fıkrası Posta ve telgraf tesis ve
işletilmesine ilişkin hizmetler T.C. Posta ve Telgraf
Teşkilatı Genel Müdürlüğünce (PTT), telekomünikasyon hizmetleri
ise yetkilendirilen işletmeciler tarafından yürütülür. Posta ve
telgraf hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar PTT Yönetim
Kurulunca belirlenir. şeklinde değiştirilmiş,
BAŞKAN
- Bununla ilgili gruplar adına söz?
Yok.
Şahıslar
adına söz. Yok.
Fakat, burada bir
soru görüyorum, Sayın Korkmaz ve Sayın Çalışın.
Buyurunuz
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla
Sayın Bakana iletmek istiyorum: Bugünkü Milliyet gazetesinde
Telekomünikasyon İletişim Başkanı Sayın
Şimşekin bir açıklaması var. Özellikle, telefonların
nasıl dinleneceği konusunda resmî prosedürü anlattıktan sonra
diyor ki: Bizim dışımızda da dinleme yapılıyor
ve bunları tespit etme imkânımız yok. MİT, Emniyet ve
Jandarma özel izinle teknik takip ve ortam dinlemesi yapıyorlar. Bizim yok
ama bazı kurumlarda mobil dinleme cihazları olduğunu duyuyoruz.
Bu, gerçekten
kamuoyunda tedirginlik yaratan bir açıklama. Bununla ilgili olarak
vatandaşlarımızın özellikle Hükûmetten beklentileri büyük.
Sayın Bakandan özellikle bu hususu netleştirecek bir açıklama
beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, aslında benim sorum da Sayın Korkmazın
sorduğu soruyla birazcık irtibatlı. Kamuoyuna, basın ve
medyaya yansıdığı kadarıyla, tabii ki dinlemeler bir
yasaya göre yapılıyor ve hâkim kararıyla yapılıyor.
Ancak öyle dinlemeler yansıyor ki aslında dinleme kararı
alınmamış Bu bizim dinlememize takıldı. deniyor ama
bu basına servis yapılıyor, basında konuşmalar hiçbir
sansür koyulmadan yayımlanıyor. Bu, yasal olarak suç değil mi?
Bu suçlardan dolayı herhangi bir cezai işlem yapılmış
mıdır? Yapılacak mıdır yapılmadıysa?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özellikle Telekomünikasyon İletişim
Başkanı Fethi Şimşek kendisinin böyle bir beyanatta
bulunmadığını ifade etmiştir. Yani bunu açıkça
ifade etti. Onu da burada ifade etmek istiyorum.
Sayın
Çalışın sualine gelince: Az önce de özellikle açıklamıştım
ben bu konuyu. Biz Hükûmet olarak bu şekilde kanunsuz dinlemelere
karşıyız. Zaten İçişleri
Bakanlığımız da bu konuda gereğini yapıyor. Bu
arada, sizin sorduğunuz, bazen bir telefon dinlenirken başka bir
telefonun konuşması takılıyor
Tabii bunların
basına intikal etmesi de yanlış. Bu konuda da gerekli
müeyyideler uygulanıyor bildiğimiz kadarıyla, şikâyet
edilmesi hâlinde gerekli işlemler yapılıyor. Onu bilgilerinize
sunuyorum efendim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Şimdi 67nci
maddenin birinci fıkrasının (a) bendini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
birinci fıkrasının (b) bendini okutuyorum:
b) Ek 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan işletmek ve ticari faaliyette
bulunmak ibaresinden önce gelmek üzere kamu hizmetlerinin elektronik ortamda
verilebilmesini sağlayan e-devlet kapısı hizmetleri ile bilgi ve
iletişim teknolojileri alanında her türlü faaliyette bulunmak
ibaresi eklenmiş, son
fıkrasının son cümlesi Kamu kurum ve kuruluşları ile
Kızılay uydu üzerinden ihtiyaç duydukları hizmetleri Türksat
Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme Anonim Şirketi
tarafından yönetilen uydulardan sağlamak kaydıyla, her kurum ve
kuruluştan alabilir. Kamu kurum ve kuruluşları, 5369
sayılı Kanun kapsamında Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve
İşletme Anonim Şirketinden doğrudan alacakları
hizmetler yönünden 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu hükümlerine tabi değildir. şeklinde
değiştirilmiş ve bu cümleden sonra gelmek üzere 4/1/2002
tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki
idareler, e-devlet ile ilgili bilgi ve iletişim teknolojileri hizmetleri
kapsamında, Türksat A.Ş.den doğrudan yapacakları hizmet
alımları yönünden 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi
değildir. cümlesi eklenmiştir.
BAŞKAN Bu
konuda söz yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben istiyorum.
BAŞKAN
Şahsı adına Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 297 sıra
sayılı yasanın 67nci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci bendi üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Şimdi, öyle
bir kanun karşımıza gelmiş ki ne başı belli ne
sonu belli. Ondan sonra
Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinde böyle bir kanun
yapmak kanuna ihanet demektir. Şimdi, burada kanunlar birbirine öyle
karıştırılıyor ki şuraya şu ilave
edilmiştir, şuradan şu çıkarılmıştır
Kanun tekniği bu değil ki yani kanunların Genel Kurula gelip de
net, anlaşılır bir dille yazılması lazım. Böyle
oradan oraya atıflar
Birileri yazıyor, gönderiyor, ondan sonra da bu
kanunların ne manaya geldiği maalesef burada da
anlaşılmıyor. Uygulamada da uygulanabilir nitelikleri yoktur.
Şimdi
değerli milletvekilleri, tabii Telekom, Türkiye'nin çok önemli bir
kurumudur. Bu kurum özelleştirildi. Özelleştirildikten sonra büyük de
kârlar
Aslında büyük tesisleri var bunun, büyük kârları var. Devlet
buraya zamanında çok büyük yatırımlar yaptı. Türkiye'nin
iletişiminde temel bir kurum. Şimdi, Türkiye, iletişim konusunda
maalesef herkes
Bugün artık en samimi iki dost dahi birbiriyle
konuşamıyor. Hatta bir gün birisi bir olay anlattı. Hâkimin
birisi bir avukatın telefonunun dinlenmesi konusunda karar vermiş,
sonra o hâkim de onunla konuşurken telefonu dinlemişler ve adamı
görevden uzaklaştırmışlar. Yani böyle de bir sonuç meydana
getiriyor.
Şimdi,
biliyorsunuz Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğüne bu iletişimin
dinlenmesi konusunda bir yetki verilmişti. Adalet
Bakanlığı, Jandarmaya verilen iletişimin dinlenmesini bozma
yoluyla Yargıtaya gitti, Yargıtay bunu kaldırdı ama Emniyete
verilen iletişimin dinlenmesini serbest eden
Yani Emniyet Genel
Müdürlüğü içinde özellikle birtakım tarikatlara mensup kişilerin
kadrolarını oluşturduğu kişilerden oluşan bu
kişilere verilen bu yetki kaldırılmadı. Tabii, bu yetkiyi
bilerek bu Hükûmet kaldırmak istemiyor, Adalet Bakanlığı
kaldırmak istemiyor. Niye? Çünkü kendi menfaatine uygun, kendilerine uygun
bilgiler toplanıyor ve maalesef, Türkiyede artık haberleşme
güvenliği diye bir hak, konu kalmadı. Arkadaşlarımız
sordu: Telefon güvenliğini ve e-mail güvenliğini Türkiyede siz
nasıl sağlıyorsunuz Sayın Bakan? Buna dahi cevap
veremiyorsunuz. Türkiye artık bir korku ülkesi hâline getirildi. Türkiye
bir korku imparatorluğu hâline getirildi. Böyle bir devlette devlet
ciddiyeti kalır mı? Devletin gizli kalması gereken bilgileri
kalır mı? Kalmaz. Ayrıca, Telekomun belli hisseleri devlet
kurumuna ait ama başındaki yöneticiler çok büyük para alıyorlar.
80 milyar lira aylık alan kişiler var. 50 milyar lira aylık alan
kişiler var. Bunların yönetim kurulu toplantıları
Türkiyenin en lüks otellerinde, yurt dışına gittikleri zaman da
en lüks yerlerde yapılıyor. Bunun bir kısmı her ne kadar
şeyden gidiyorsa da, yani özelleşen firmaların cebinden gidiyorsa
bir kısmı da devletin cebinden gidiyor. Bana göre bunlara çekidüzen
verilmesi lazım.
Ayrıca,
bunlar özelleştirilirken özelleştirme koşullarında okullar
yapma şartı aranmış. Mesela, bizim oralarda hiçbir okul
yapıldığını görmedim ve o zaman, eğer
yapılacaksa okullar, bunların bir kısmının geri
kalmış yerlerde yapılması lazım. Mesela, bizim
Tuncelide bir yere bir lise yapılabilirdi pekâlâ. Yani bunların ille
siyasi iktidara yakın olan kişilerin mensup olduğu illere
yapılmaması lazım.
Ayrıca,
sık sık -burada çalışan personellerin hiçbir güvenliği
yok- ille personele yazı yazılıyor hemen çıkın,
gidin diyorlar. Şimdi, yapılan sözleşmeye göre kaç personel
çalıştırması lazım, hangi senede ne kadar personel
çalıştırılması lazım, bunları da bence
idarenin kontrol etmesi lazım. Kontrol etmeyip de satın alan
firmanın keyfine bırakırsanız, maalesef Türkiye Cumhuriyeti
devletinin vatandaşları burada çok mağdur oluyorlar. Bu
mağduriyetin giderilmesi lazım.
Kanun her yönüyle
de eksik, anlaşılmaz hükümler taşıyor. Bir iki maddeyi
şöyle şey ettik. Tabii, çok teknik bir konu. Bizim bu komisyonlarda
da bulunma imkânımız olmadığı için, burada aniden
gündeme alınıyor ve aynı gün birçok konu müzakereye gelince çok
enine boyuna tartışmak mümkün değil. Kanunlar yapılırken
Anayasanın temel ilkeleri bir yana bırakılıyor.
Anayasanın 123üncü maddesi İdare bir bütündür ve idari kurumlar
kanunla korunur. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir bakıyorsunuz Telekomünikasyon Yönetim Kuruluna bölge
müdürlüklerini ihdas yetkisini veriyorsunuz. Bu, Anayasanın temel
hükümlerine aykırı.
Ayrıca, bu
Hükûmet zamanında en yoğun olarak başvurulan kısım da
yönetmelik. Arkadaşlar, yönetmelik gerçekten kamu idaresinde çok önemli
bir düzenleme aygıtı değil. Burada önemli olan
Hele bu gibi
konular hiç olmazsa tüzüğe bırakılırsa tüzükler
Danıştayda da inceleniyor. Yönetmelik ne olacak? İşte,
genel müdür veya ilgili müsteşar oradaki bir kişiye bir talimat
veriyor Yahu, bir tane yönetmelik yap. diyor ama bu yönetmeliği yaparken
Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel yapısı, idari yapısı,
Anayasası, temel kanunları göz önünde tutulmuyor ki. Nihayet, orada
belki bilgisi de olmayan bir kişi çalakalem iki tane şey yapıyor
veya genel müdürün veya oradaki yöneticilerin kendi keyiflerine göre yönetimini
sağlayabilecek bir sistem getiriyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Soru-cevap yok.
67nci maddenin
1inci fıkrasının (b) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
2nci fıkrasının (a) bendini okutuyorum:
(2) 2813
sayılı Kanunun adı Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanun olarak
değiştirilmiş ve bu Kanunun;
a) 5 inci
maddesinin birinci, ikinci, dördüncü, beşinci, yedinci, sekizinci,
dokuzuncu, onuncu, onüçüncü, ondördüncü ve onbeşinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,
altıncı fıkrasının ilk cümlesi Kurul
Başkanı Kurumun en üst idarî amiridir. Kurumun yönetim ve temsil
yetkisi Başkana aittir. Başkan gerektiğinde temsil yetkisini
yazılı olarak devredebilir. şeklinde
değiştirilmiş, onbirinci fıkrasında yer alan Devlet
malı hükmündedir ibaresinden sonra haczedilemez ibaresi ve bu
fıkraya son cümle olarak Soruşturma izni, Başkan ve üyeler için
ilişkili bakan, personel için Başkan tarafından verilir. Kurul
üyeleri ile Kurum personelinin cezai ve hukuki sorumluluğuna ilişkin
olarak, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanununun 104 üncü maddesi hükümleri uygulanır. hükmü eklenmiş,
onikinci fıkrasında yer alan Telekomünikasyon Kurumuna ibaresi
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna, olarak
değiştirilmiş, onyedinci fıkrasının
başına Kurumun teşkilatının bulunduğu yerlerde
ve sayısı her bölge müdürlüğünde ikiyi, toplamda onu geçmemek
üzere, ibaresi eklenmiştir.
Kanunlarla
verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel
kişiliğini haiz, idarî ve mali özerkliğe sahip özel bütçeli
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kurulmuştur. Kurum, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurulu ile Başkanlık
teşkilatından oluşur.
Kurum görevlerini
yerine getirirken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci
veya kişi Kuruma emir ve talimat veremez.
Kurumun hizmet
birimleri; hukuk müşavirliği, daire başkanlıkları ve
müdürlükler şeklinde teşkilatlanan ana hizmet, danışma ve
yardımcı hizmet birimleriyle bölge müdürlükleri şeklinde
teşkilatlanan taşra teşkilatı birimlerinden oluşur.
Hizmet birimleri, bu Kanunda belirtilen faaliyet alanı, görev ve
fonksiyonlara uygun olarak Kurumun teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla
yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurulu, Kurumun karar organıdır.
Kurul, biri başkan olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur. Kurul
Başkanı Kurumun da başkanıdır.
Kurul
Başkanına Başbakanlık Müsteşarı için belirlenen
her türlü ödemeler dâhil malî ve sosyal haklar tutarında aylık ücret
ödenir. Başbakanlık Müsteşarına ödenenlerden, vergi ve
diğer yasal kesintilere tâbi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve
diğer kesintilere tâbi olmaz. Kurul üyelerine ise Kurul
Başkanına yapılan ödemeleri geçmemek üzere aynı usûl ve
esaslara göre ödeme yapılır. 657 sayılı Kanunda ve
diğer kanunlarda sayılan sosyal hak ve yardımlar ile sınırlı
olmak üzere, Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personelinin sosyal
hak ve yardımlarının usul ve esasları ile miktarı
Kurul tarafından belirlenir. Kurum personelinin ücretleri ile diğer
malî hakları Kurum içi hiyerarşi de gözetilerek Kurul tarafından
tespit edilir. Kurum personeline Kurul tarafından belirlenecek esaslar
çerçevesinde fazla mesai ücreti ve performansa dayalı ödül verilir. Kurum
personeline yapılacak ödemelerin toplamı Kurul üyelerine
yapılacak ödemelerin toplamını geçemez.
Kanunlarla Kuruma
verilen görevlerin gerektirdiği asli ve sürekli görev ve hizmetler,
bilişim başuzmanı, bilişim uzmanı, teknik uzman ve
idarî uzman ile bilişim, teknik ve idarî uzman
yardımcılarından oluşan meslek personeli ve diğer
personel eliyle yürütülür. Kurumda; kurum başkan yardımcısı
kadrolarına atanacakların memuriyete esas en az oniki yıl, I.
hukuk müşaviri, daire başkanı, müşavir, müdür
kadrolarına atanacakların memuriyete esas en az on yıl hizmet ve
8 inci maddenin ikinci fıkrasında aranan eğitim
şartlarını taşımaları, meslek personeli
kadrolarında çalışanların 8 inci maddenin ikinci
fıkrasında aranan eğitim şartını
taşımaları, uzman unvanlı kadrolarda
çalışanların en az dört yıllık fakültelerden mezun,
diğer personelin ise en az lise ve dengi okul mezunu olmaları
gerekir. Kurum personelinin 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A)
bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen
şartları taşımaları zorunludur.
Uzman
yardımcılığına atanabilmek için; bu Kanunun 8 inci
maddesinin ikinci fıkrasında sayılan fakülte veya bölümlerden
mezun olmak, merkezî yarışma sınavına katılmak,
belirlenecek yabancı dillerden en az birini istenen seviyede bilmek, Kurum
alan sınavının yapıldığı yılın
Ocak ayının ilk gününde otuz yaşını
doldurmamış olmak ve bu sınavda başarılı olmak
gerekir. Uzman yardımcılığına atananlar; en az üç
yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla
hazırlayacakları tezin kabul edilmesi ve yeterlik sınavında
başarılı olması hâlinde ilgisine göre bilişim
uzmanı, teknik uzman veya idarî uzman olarak atanırlar. Bunlara bir
defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi uygulanır. Tez
savunmasında ve yeterlik sınavında iki defa
başarılı olamayanlar uzman yardımcılığı
unvanını kaybederler ve mükteseplerine uygun kadrolara atanırlar.
Kurumda teknik uzman ve idarî uzman kadrolarına atananlar; bu Kanunun 8
inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen öğrenim
alanlarında yüksek lisans veya doktora yapmaları, yüksek lisans veya
doktora tez konularının Kurumun görev alanıyla ilgili
olması ve belirlenecek yabancı dillerden birini istenen seviyede
bilmeleri halinde bilişim uzmanı kadrolarına atanabilirler.
Uzman ve uzman yardımcılarının giriş ve yeterlik
sınavları, çalışma usul ve esasları ile ilgili
diğer hususlar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
Kurum personeli
kadro karşılığı sözleşmeli statüde istihdam
edilir. Kurum personeli ücret, sosyal ve diğer mali haklar ile bu Kanunda
yer alan hükümler dışında 657 sayılı Kanuna tâbidir.
Kurum 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununa tabi değildir.
Kurumun harcırah ödemeleri, 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesine göre yapılır. Ancak yatacak yer
temini için ödedikleri ücretleri belgelendirenlere bu belge
karşılığı yapılan ödemeler birbuçuk katın
hesabında dikkate alınmaz. Yatacak yer temini için ödenecek ücretler
ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin esaslar Kurul
tarafından belirlenir. Kurum, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu ile vize ve tescil açısından 21/2/1967
tarihli ve 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerine tâbi
değildir. Kurum, Sayıştay tarafından denetlenir. Kurumun
gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Kurum, mevzuatta
belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kendisine tahsis edilen malî
kaynaklarını, görev ve yetkilerinin gerektirdiği ölçüde, kendi
bütçesinde belirlenen usul ve esaslar dâhilinde serbestçe kullanır.
Hizmet
gereklerinin zorunlu kıldığı hallerde, Ülke genelinde
toplam sayısı onu geçmemek üzere, bölge müdürlükleri kurulabilir.
Kurumun gelirleri
aşağıda belirtilmiştir:
a) Elektronik
Haberleşme Kanununun 11 inci maddesine göre Kurumun her türlü idarî
giderlerinden kaynaklanan masraflarına katkı amacıyla
işletmecilerin bir önceki yıl net satışlarının
binde beşini geçmemek üzere, işletmecilerden alınacak idarî
ücretler.
b) Elektronik
Haberleşme Kanununun 46 ncı maddesine göre alınacak ücretler.
c) Elektronik
Haberleşme Kanunu uyarınca Kurumca sunulacak hizmetler ile Kurum
imkan ve yeteneklerinin üçüncü kişilere kullandırılmasından
elde edilen gelirler.
ç) Her türlü
basılı evrak, form ve yayınlardan elde edilecek gelirler.
d)
Müşavirlik hizmetlerinden elde edilecek gelirler.
e) Kurs,
toplantı, seminer ve eğitim faaliyetlerinden sağlanacak
gelirler.
f) Kurum ve
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
tarafından uygulanacak idarî para cezaları.
g) Genel Bütçeden
gerektiğinde yapılacak yardımlar.
h) Yapılacak
her türlü bağış, yardım ve diğer gelirler.
BAŞKAN
Gruplar adına söz isteyen? Yok.
Şahıslar
adına, buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine çok
tipik bir fıkrayla karşı karşıyayız, bir maddenin
bir fıkrası, 297 sayılı Kanunun.
Konuşmama
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, benim bildiğim kadarıyla 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu yürürlükten kaldırıldı.
Bunun yerine Kamu İhale Kanunu geldi. Bilmiyorum doğru mu
yanlış mı, evvela burada bir redaksiyon hatası olması
lazım. Yani
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teknik olarak duruyor bazıları.
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse, yani ben öyle biliyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, öyle bir şey getiriliyor ki
Yani bir kurum
oluşturuyorsunuz, bu kurum Devlet İhale Kanununa tabi değil.
Ondan sonra Sayıştay denetimine tabi değil. Personelin
alımının kuralları belirlenmiyor. Personelin
alımı tamamen yönetim kurulunun belirleyeceği esaslara göre
belirleniyor.
Şimdi,
ciddi bir devlet yapısı
içersinde böyle, siz, o devletin başına, hele Türkiyede
Maalesef
Türkiye gibi devletlerde siyasi iktidarlar, siyasi amaçla, siyasi menfaatler
gözetmek suretiyle kişiler belirli bir yerlere getirilince, böyle bir
yerde, oraya getirilen kişiler hakikaten sağlıklı kamu
hizmetini yapma yerine siyasi iktidarların kölesi statüsüne girecek
şekilde maalesef işlem yapıyorlar.
Şimdi, bu
Kanunun bu maddesiyle getirilen o kadar çok büyük açıklıklar var
ki... Şimdi diyor ki: Kurul Başkanı en üst amiridir. Kurum
yönetimini temsil eder. Diyor ki: Kurul Başkanı temsil yetkisini
yazılı olarak devredebilir. Kime devredebilir, yazın buraya.
Yönetim Kurulundan birisine mi devredebilir yoksa odacıya mı
devredebilir? Yani buraya yazmak lazım. Kurul yetkisini devredebilir.
Kime devredecek? Kime devredecek? Söyleyin bunları. Yani Kanunu niye
Sonra, bu kadar
uzun bir kanun olur mu? Bakın, yönetim kurulu başkan ve üyelerinde ne
nitelikler aranabilir? Yönetim Kurulu Başkanına diyorsunuz ki:
Başbakan Müsteşarının maaşını geçemez.
Tabii. Ama bizim de bildiğimize göre burada çalışan Yönetim
Kurulu üyelerinin bazıları 80 milyar para alıyor, 50 milyar para
alıyor. Bunlar nereden çıkıyor?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hangisi? Alamaz o kadar.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, yani araştırın işte. Siz iktidar
partisinin milletvekilisiniz. Buraya
Ondan sonra,
bakın, burada bir dört yüz, bir iki yüz, bir altı yüz küsur
kişilik kadro getiriyorsunuz. Bu kadrolara nasıl insanlar
alacaksınız, hangi kıstaslara göre alacaksınız?
İhaleleri Devlet İhale Kanununa tabi değil. Bir yanda Kamu
İhale Kanunu diyor, bir yanda 2886 sayılı Kanun diyor.
Ondan sonra,
Sayıştay denetimine tabi değil. Bunları Allah mı denetleyecek?
Yahu, millette Allah korkusu kalmadı beyler. Millet, cep meselesi söz
konusu olduğu zaman, cebini doldurmak için her şeyi yapıyor.
Allah mallah korkusu kimsede kalmadı. Türkiye yoksa bu duruma gelir miydi,
devlet bu kadar talan edilir miydi? Onun için, buraya lütfen birtakım
şeyler koyun. Yani parlamenterliğin, Parlamentonun varlık nedeni
budur. Parlamentodan geçen kanunlarda yönetime getirdiğiniz
insanların kendilerini, yönetirken belli kurallara bağlı olarak
hissetmeleri lazım, belli kurallara bağlı olarak yönetmeleri
lazım. Bunlara o kadar geniş yetki verdiğiniz zaman maalesef
bunlar devlet menfaatlerini korumuyorlar, kendi şahsi menfaatlerini
koruyorlar. Geçen gün TAEKe verdiğiniz bir yetki vardı -geçici
1inci madde- Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Buna rağmen, tutuyor
TAEK getiriyor kendisine, hiç
Yani Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir
kanuna göre, bize birisi geldi, dedi ki: Tanesine 5.700 YTL para verilen
personel almaya başladılar. Yani böyle, eğer bir kıstasa
bağlamadığınız zaman oradaki Genel Müdür, Yönetim
Kurulu üyeleri, birbirlerine, getirecek, kendi adamlarını, kendi
sevgililerini, kendi dostlarını oraya en üst maaşlara
atayacaklar çünkü bağlı da değil, bir kural da değil.
İşte, devlet böylece talan oluyor. Öte tarafta da asgari ücretle
çalışan insanların maaşına bunlar el koyarlar, ona da
göz koyarlar.
Onun için,
değerli milletvekilleri, diyor ki: Efendim, seyahatlerinde 6245
sayılı Harcırah Kanunu uygulanmaz. Ee, neyse onu uygula. Yani
hangi kıstaslar? Alacağı harcırahın, en azami
miktarı ne olmalıdır? Hangi otelde gidip kalacak? Yani gidip de
geceliği 1.500 dolarlık otelde niye kalsın bunlar kardeşim?
Öte taraftan,
birinci sınıf devlet memurunun harcırahı ortadayken bugün
bir hâkim gidip de birinci sınıf otelde kalabilir mi? Onun
parasını, siz, keşfe gittiği zaman veya bir yere
gittiği zaman ödeyebiliyor musunuz? Yani birinci sınıf hâkimin
alacağı harcırah belli ama siz, burada, Telekomda
çalışan kişinin harcırahı konusunda
Gerçi bir
kararnameden bahsediyorsunuz ama o kararnamenin de ne olduğu belli
değil. Ayrıca, otel parası, istediği gibi en lüks otelde de
kalacak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bu kanunları tabii buraya getirip de müzakeresiz
geçirmek önemli değil. Önemli olan, bu memleketin kaynaklarının
çarçur edilmemesidir. Maalesef, işte bu kanunlar nedeniyle bu memleketin
nimetleri, kaynakları çarçur ediliyor. Çarçur edilince de her gün gidip
şunun bunun kapısında borç dilenmek durumunda
kalınıyor.
Dolayısıyla,
getirilen bu Kanun bence kanun tekniğine uymamaktadır. Ondan sonra
Anayasanın 123üncü maddesindeki esaslara aykırı, bölge
müdürlükleri kurulması ona aykırı çünkü hangi yerde ne bölge
müdürlüğünün kurulacağını burada bizim belirlememiz
lazım. Yani oradaki gelecek kurul başkanı kendi memleketinde
bölge müdürlüğünü kurup da bilmem onun bir yakını
Yani herkes,
Yönetim Kurulunun her birisi kendi ilinde bir bölge müdürlüğü kurarsa
engelleyen bir şey var mı? Ama, Türkiye'nin de bir idari
yapısı var, bunu belirlemek lazım. Tabii,
arkadaşlarımıza biz söylediklerimizi söyleriz ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Böyle bir kanun tekniği olmaz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın
Genç.
Bu madde üzerine,
İzmir Milletvekili Erdal Sipahi konuşmak istiyor.
Buyurunuz
Sayın Sipahi.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce,
milletvekili sıraları arasında, Türk Telekomun
başındaki Türk kelimesinin kaldırılması konusunun
uygunluğu tartışılmaktaydı. Ondan cesaret alarak ben de Türk Telekom
üzerinde konuşmayı uygun gördüm.
Türk Telekom
üzerine görüşmeden önce, size bir İzmir manzarası anlatacağım.
Malumunuz, İzmir Milletvekili olarak, değerli diğer parti
milletvekilleriyle beraber zaman zaman oradaki millî bayramlarımıza
katılıyoruz, 9 Eylüldü, geçenlerde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 85inci yıl dönümü törenleriydi, oraya
katılıyoruz.
Cumhuriyet
Bayramı törenlerine katıldığım zaman İzmir
basınından bazı arkadaşlar duygu ve düşüncelerimi
öğrenmek istediler. Kendilerine 85inci yılın
kıvancını yaşadığımı, aynı zamanda
da gördüğüm manzara karşısında çok üzgün olduğumu
ifade ettiğim zaman neden üzgün olduğumu ifade etmemi istedi
sayın basın mensupları.
İzmir,
malumunuz, Kurtuluş Savaşımızın simge kentidir; hem
ilk kurşunun atıldığı hem düşmanın denize
döküldüğü yerdir ama aynı zamanda, İzmirde Cumhuriyet
Anıtının, Meydanının bulunduğu alan da
Kurtuluş Savaşının ana simgesidir çünkü o meydandaki
Atatürk heykeli Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir.i işaret eden bir
heykeldir ve Türk kurtuluşunun simgesi niteliğindedir.
Sayın
milletvekilleri, seyir tribünlerinden Atatürk heykeline doğru döndüğünüz zaman, bayram yerine, ben
size şimdi manzarayı tarif ediyorum: Sol tarafınızda bir
yabancı şirket, yan tarafında bir Avrupa Birliği
Bayrağı dalgalanıyor. Kafanızı biraz daha sağa
çeviriyorsunuz, bir yabancı banka şubesi. Atatürk heykeline gözünüz
kayıyor, arkasında Swiss Otel; biraz daha sağa dönüyorsunuz,
arkasında Hilton Oteli; biraz daha sağa dönün, Mövenpick Oteli; son
bir ümitle kafanızı en sağa çeviriyorsunuz, Türk Telekom.
Sayın
milletvekilleri, biz bu İzmiri kimden kurtarmıştık! Evet,
ben İzmirdeki sayın basın mensuplarına Cumhuriyet
Bayramının 85inci yıl dönümünün coşkusunu
taşırken karşımda gördüğüm manzaradan üzüntümü bu
şekilde ifade etmiştim. Şimdi de sizlerle aynı üzüntüyü
paylaşıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türk Telekomun yüzde 55i 6 milyar 550 milyon dolara Ogere
satıldı malumlarınız. Özelleştirme tarihinde
Telekomda çalışan personel sayısı 52 bin civarında
iken bugün Telekomda 37 bin civarında personel çalışmaktadır.
Özelleştirmeyle birlikte 13 bin Telekom personeli değişik kamu
kurumlarına geçirilmiştir. Bu 13 bin personelin emekli oluncaya kadar
devlete getirdiği toplam yük, ödenecek ikramiyeler de dikkate
alındığı takdirde, 4 milyar 700 milyon YTL civarında
tutmaktadır ki bu rakam Telekomun toplam satış bedelinin
yarısıdır yani sattığımız paranın
yarısını oradan çıkartılan personelin ücretlerini ve
ikramiyelerini devletin üzerine getirmek suretiyle maalesef kendimiz
karşılıyoruz.
Telekomun gelir
tablosu incelenirse, beş yılda elde edeceği temettülerle,
Telekoma ödediği 6 milyar 550 milyon doları fazlasıyla geri
alacaktır.
Geçen yıl
Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında bir
milletvekili, Telekomu bugünkü seviyesinde tutmak için 4 milyar dolar
yatırıma ihtiyaç olduğunu ifade etmiştir. Bunu
doğrulamak için Telekomdaki kâr-yatırım ilişkisine bakmak
doğru olur.
Türk Telekom
yönetimi, 2004 yılında kârının yüzde 25ini, 2005
yılında ise yüzde 17,5unu yatırıma
ayırmıştır. Özelleştirmeden sonra ise Oger, 2006
yılı kârının sadece yüzde 7,3ünü yatırımına
ayırmıştır. Yani Türk Telekomun şu andaki seviyesinde
tutulması için 4 milyar dolar yatırım gerekirken Oger
tarafından yatırıma ayrılan para 200 milyon dolardır.
Dolayısıyla, Türk Telekomun mevcut teknolojik seviyesini ne ölçüde
tutup ne ölçüde tutamayacağı konusunu ben sizin takdirlerinize
sunarım.
Bu cep telefonu
olayı üzerinde duruldu. Eğer Telekom bir Türk devlet kuruluşu
olarak kalıp yatırımlarına devam etseydi veya ASELSAN,
bütün dünyaya frekans atlamalı askerî telsiz satan ASELSAN bu konuda
teşvik edilmiş olsaydı şu anda cep telefonu
piyasamızda herhâlde Türk markaları daha fazla satılıyor
olacaktı.
Olayın
diğer bir boyutu, güvenlik boyutu, onun üzerine birçok milletvekili
arkadaşım değindiler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Maalesef şu anda vatandaş devlet
tarafından, devlet ise yabancılar tarafından dinlenmektedir.
Devletin gizlisi kalmamıştır. Devletin gizlisinin
kalmadığı da en gizli devlet belgelerinin, konuşmalarının,
hatta insansız hava aracı görüntülerinin yerli yabancı
basınlarda yer alışını takip etmek suretiyle
düştüğümüz güvenlik konusundaki aczin ve
zavallılığın herhâlde seviyesini tespit etmek mümkündür.
Ben sözlerime son
verir, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Madde üzerinde
görüşmeler tamamlanmıştır.
67nci maddenin
2nci fıkrasının (a) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
2nci fıkrasının (b) bendini okutuyorum:
b) 8 inci
maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi Kurul başkan
ve üyeleri ancak görevini yapmaya engel bir hastalık veya
rahatsızlık nedeni ile iş görememe ya da atanmaları için
gerekli şartları kaybetmeleri halinde Bakanlar Kurulu kararıyla
süresi dolmadan görevden alınabilir. şeklinde, ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, yedinci fıkrasındaki Kurul üyeleri
ibaresinden sonra gelmek üzere asli görevlerini aksatmayan bilimsel
amaçlı; yayın, jüri üyeliği, komisyon üyeliği, ders ve
konferans ile telif hakları hariç ibaresi eklenmiş, sekizinci
fıkrasının ilk cümlesi Kurul, Başkanın daveti veya
üyelerden en az üçünün talebi üzerine toplanır. Kurul
toplantılarını Kurul Başkanı, yokluğunda ikinci
başkan yönetir. Toplantının gündemi Başkan tarafından
belirlenir, gündeme yeni madde eklenebilmesi için bir üyenin öneride
bulunması ve en az üç üyenin kabul etmesi gerekir. Geçerli mazereti
olmaksızın bir takvim yılında toplam beş
toplantıya katılmayan Kurul üyeleri üyelikten çekilmiş
sayılır. Bu durum, Kurul kararı ile tespit edilir ve
ilişkili Bakana bildirilir. Kurul kararı, Kurul Başkanınca
imzaya açıldığı tarihten itibaren en geç onbeş gün
içinde tekemmül ettirilir. Toplantıya katıldığı halde
Kurul kararlarını süresi içinde mazeretsiz olarak imzalamayan Kurul
üyeleri Başkanın oyu doğrultusunda oy kullanmış
sayılır. Kurul en az beş üyenin hazır bulunması ile
toplanır ve en az dört üyenin aynı yöndeki oyuyla karar alır.
Üyeler çekimser oy kullanamaz. Toplantıda bir konuda karar yeter
sayısı sağlanamadığı durumlarda, izleyen
toplantılarda aynı konuda oylarda eşitlik olması hâlinde
Başkanın bulunduğu tarafın oyu üstün sayılarak karar
alınır. Kurul kararı tutanakla tespit edilir. Kurulun
kararları Kurumun idarî denetimi sırasında yerindelik denetimine
tâbi tutulamaz. Kurul toplantıları gizlidir. İhtiyaç
duyulması hâlinde görüşlerinden yararlanmak üzere uzman kişiler
Kurul toplantılarına davet edilebilir. Kurul uygun gördüğü
kararlarını internet ortamı başta olmak üzere uygun
vasıtalarla kamuoyuna duyurur. Kurulun uygun gördüğü düzenleyici
kararları tekemmül etmesinden itibaren ilişkili Bakanlığa
ve Resmi Gazetede yayımlanmak üzere Başbakanlığa
gönderilir. şeklinde değiştirilmiş, dokuzuncu
fıkrasının birinci cümlesindeki 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun uygulanmasında
ibaresi Kurul Başkanı ve üyeleri ile Kurum personeli 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
hükümlerine tabidir; şeklinde değiştirilmiş, bu cümledeki
Kurum bünyesindeki müstakil ibaresi madde metninden
çıkartılmış,bakanlık genel müdür
yardımcısı ibaresinden sonra bilişim uzmanları,
iletişim uzmanları, idarî uzmanlar ve teknik uzmanlara Başbakanlık
uzmanları ibaresi eklenmiş, bu fıkranın ikinci cümlesindeki
makam ibaresinden sonra gelmek üzere temsil ve görev ibaresi eklenmiş,
bu fıkranın üçüncü cümlesinden sonra Bu hükümler, akademik
unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklı
kalmak üzere üniversite öğretim elemanı kadrolarından gelen
Kurul Başkanı ve üyeleri ile personel hakkında da
uygulanır. cümlesi eklenmiş, son cümlesi de Ancak, kamu görevlisi
iken üyeliğe atananlar, memuriyete giriş şartlarını
kaybetmemeleri kaydıyla, görev sürelerinin sona ermesi veya görevden
ayrılma isteğinde bulunmaları ve otuz gün içinde önceki
kurumlarına başvurmaları durumunda, atamaya yetkili makam
tarafından başvuru tarihinden itibaren en geç bir ay içinde
mükteseplerine uygun kadrolara atanırlar. Üyeliğin sona erdiği
tarihten atama yapılıncaya kadar bunların almakta oldukları
aylık ücret ile sosyal hak ve yardımların Kurum tarafından
yapılmasına devam olunur. Mükteseplerine uygun kadrolara atananlara,
atama yapıldığı tarih itibarıyla Kurumca ödemede
bulunulmasına son verilir. Bir kamu kurumunda çalışmayanlardan
Kurul Başkan ve üyeliğine atanıp yukarıda belirtilen
şekilde görevi sona erenlere herhangi bir göreve veya işe
başlayıncaya kadar, görevlerinin sona erdiği tarihte almakta
oldukları aylık ücret ile sosyal hak ve yardımların Kurum
tarafından yapılmasına devam olunur. Bu durumdakilere Kurum
tarafından yapılacak ödemeler bir yılı geçemez ve bu süre
içerisinde aylık ücret ile sosyal hak ve yardımlarda meydana
gelebilecek artışlar yansıtılmaz. şeklinde değiştirilmiş
ve bu maddeye aşağıdaki onuncu, onbirinci, onikinci, onüçüncü,
ondördüncü, onbeşinci ve onaltıncı fıkralar
eklenmiştir.
Kurul
üyeliklerine atanacakların; mühendislik alanında elektronik,
elektrik-elektronik, elektronik ve haberleşme, endüstri, fizik, matematik,
bilgisayar, telekomünikasyon ve işletme mühendisliği fakültelerinden
veya bölümlerinden, sosyal bilimler alanında siyasal bilgiler (bilimler),
iktisadi ve idarî bilimler, iktisat, hukuk, işletme fakülteleri veya
bölümlerinden ya da fakültelerden fizikçi veya matematikçi unvanıyla veya
sayılan fakülte ve bölümlere denkliği yetkili makamlarca kabul
edilmiş yurt dışındaki yüksek öğretim
kurumlarından mezun olmaları ya da belirtilen bölümlerden mezun
olmamakla birlikte sayılan alanlarda yüksek lisans veya doktora
yapmış olmaları, mesleki ve elektronik haberleşme
alanında yeterli bilgi ve deneyime sahip, kamu veya özel sektörde en az on
yıl çalışmış olmaları, 657 sayılı
Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı
alt bentlerinde belirtilen şartları taşımaları ve herhangi
bir siyasi partinin yönetim ve denetim organlarında görev
almamış veya bu görevlerinden ayrılmış olmaları
gerekir.
Kurul üyeleri
ile Kurum personelinin uyacakları meslekî ve etik ilkeler ile Kurulun
çalışma usul ve esaslarına ilişkin diğer hususlar Kurul
tarafından düzenlenir.
Kurul bu Kanun ve
diğer mevzuatta belirtilen görevler yanında aşağıdaki
görevleri yapar ve yetkileri kullanır:
a) Elektronik
haberleşme sektörüyle ilgili uluslararası ilke ve uygulamaları
da dikkate alarak ikincil düzenlemeleri yapmak ve kanunlarla Kuruma verilen
görevlere ilişkin hususları görüşüp gereken kararları
almak.
b) Kurum
başkan yardımcılarını, I. hukuk müşavirini, daire
başkanlarını ve bölge müdürlerini atamak.
c) Kurumun
stratejik planını, performans ölçütlerini, amaç ve hedeflerini,
hizmet kalite standartlarını belirlemek, insan kaynakları ve
çalışma politikalarını oluşturmak, Kurumun hizmet
birimlerini ve bunların görevlerini belirlemek.
ç) Kurumun
stratejik planı ile amaç ve hedeflerine uygun olarak hazırlanan bütçe
teklifini görüşmek ve karara bağlamak.
d) Kanunlarla
verilen diğer görevleri yapmak.
Kurul
sınırlarını ve gerekçesini belirlemek suretiyle
görevlerinden bir kısmını Kurul Başkanına devretmeye
yetkilidir.
Başkanın
görev ve yetkileri şunlardır:
a) Kurul
toplantılarının gündemini, gün ve saatini belirlemek,
toplantıları idare etmek, gündeme alınmayan başvurular
hakkında gerekli işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin olarak
Kurula bilgi vermek.
b) Kurul
kararlarının gereğinin yerine getirilmesini teminen gerekli
işlemleri yapmak ve uygulanmasını izlemek.
c) Hizmet
birimlerinden gelen önerilere son şeklini vererek Kurula sunmak.
ç) Kurumun
yıllık bütçesi ile malî tablolarını hazırlamak, kesin
hesabı onaylamak.
d) Hizmet
birimlerinin, verimli ve uyumlu bir biçimde çalışmasının en
üst düzeyde organizasyonu ve koordinasyonunu sağlamak.
e)
Yıllık çalışma planı ve faaliyet raporlarını
hazırlamak, amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine göre faaliyetlerin
değerlendirilmesini yapmak.
f) Personelin
performans ölçütleri hakkında değerlendirme yapmak.
g) Kurul
tarafından atanması öngörülenler dışındaki Kurum
personelini atamak.
ğ) Kurum
başkanı adına imzaya yetkili personelin görev ve yetki
alanını belirlemek.
h) Kurumun
yönetim ve işleyişine ilişkin diğer görevleri yerine
getirmek.
Başkan,
Kurula ilişkin olmayan görev ve yetkilerinden bir bölümünü,
sınırlarını açıkça belirlemek ve yazılı
olmak kaydıyla alt kademelere devredebilir. Başkana
danışmanlık hizmeti vermek üzere ihtiyaca göre
sayıları toplam onbeşi geçmemek üzere başkanlık
müşaviri görevlendirilebilir.
Kurum başkan
yardımcıları, Başkan tarafından verilecek görevleri
yapmak, kendilerine bağlı hizmet birimleri arasında uyum ve
işbirliğini sağlamakla yükümlüdür. Başkanın ve II.
Başkanın bulunmadığı durumlarda kurum başkan
yardımcılarından birisi Başkanlığa ilişkin
görevlerinde Başkana vekâlet edebilir.
Kurumun toplam
kadro sayısını geçmemek üzere; dolu kadrolarda terfi gereği
derece değişikliği ile boş kadrolarda sınıf,
unvan ve derece değişikliği Kurul kararı ile
yapılır.
BAŞKAN
Gruplar adına söz? Yok.
Şahıslar
adına söz? Yok.
Ama soru
görüyorum. Sayın Bulut ve Sayın Özdemir sisteme girmişler.
Buyurunuz
Sayın Bulut.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanıma soruyorum: Biraz önce milletvekilimiz Nevzat Korkmazın
belirttiği o Milliyet gazetesinde iletişimin dinlenmesi konusuyla
ilgili Sayın İletişim Başkanının söylediği
bir söz vardı. Bugün Milliyet gazetesinde de bu var. Tek biz
yapmıyoruz ama bizim dışımızda da dinlemeler
yapılıyor ve bunları tespit etme imkânımız yok.
MİT, Emniyet ve Jandarma özel izinle teknik takip ve ortam dinlemesi
yapıyorlar. şeklinde beyan bildirdi. Sayın Bakanımız
şu anda belirttiğine göre -ben ilgili Daire Başkanıyla
görüştüm- böyle bir beyanı olmadığını beyan
ettiler. Dinleme Komisyonunda ben de varım. İletişim Daire
Başkanımız Fethi Şimşek Beyin bu şekilde bir
beyanı oldu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, esasen İletişim
Başkanı yazılı basında çıkan bu yazı üzerine
kendisinin yarın yazılı bir açıklama
yapacağını ifade etti. Tabii bu kendisiyle alakalı bir
husus. Ben, tabii, basına beyanat verdi mi vermedi mi, bilemem. Yarın
sabahleyin kendisi
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ama size yanlış bir bilgi vermiş Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Komisyon üyemiz konuştuğunu belirtmektedir.
Dolayısıyla milletvekillerimizin ifadesi varken doğrusu
Sayın İletişim Başkanının yapacağı
açıklama neyi açıklayacak?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Evet, yani ben burada da zaten
basına kendisinin böyle bir beyanat vermediğini ifade etmiştim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, verip vermediği önemli değildir ama bunu
kullanmıştır. Komisyon üyemiz böyle bir ifadeyi
kullandığını belirtmektir. Basına verip vermediği
konusunu bilemiyoruz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet, ben onu belirtmiştim
hatırlarsanız. Kendisi de yarın, muhtemelen, bu konuda bir
basın açıklaması duyurusu olacağını ifade
ettiler.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bakın Sayın Bakanım, diğer
arkadaşlarımız da söylediğini beyan ediyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
67nci maddenin
ikinci fıkrasının (b) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
67nci maddenin ikinci fıkrasının (c) bendine bağlı ek
madde 4ü okutuyorum:
c) 2813
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 4- 4502
sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi ile Telekomünikasyon Kurumu için
ihdas edilen anılan Kanuna ekli (2) sayılı listedeki kadrolar
bütün ek ve değişiklikleriyle iptal edilmiştir. Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu hizmetlerinde kullanılmak üzere
ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerdeki kadrolar ihdas
edilmiştir.
BAŞKAN
Gruplar adına söz? Yok.
Şahıslar
adına söz? Yok.
Soru-cevap yok.
67nci maddenin
ikinci fıkrasının (c) bendine bağlı ek madde 4ü ekli
(I) ve (II) sayılı cetvellerle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi 67nci
maddenin ikinci fıkrasının (ç) bendine bağlı geçici
madde 8i okutuyorum:
ç) 2813
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 8- Bu Kanun ile yapılan yeni düzenleme sebebiyle Kurumda; Kurul
Başkanı, üyeleri ve yönetici kadrolarında bulunanlar ile kadro
veya görev unvanı değişmeyenler yeni kadrolarına hiçbir
işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılırlar.
Bu şekilde atanan personele, atandıkları tarihteki eski
kadrolarına ilişkin olarak almakta oldukları ödemelerin toplam
net tutarı; atandıkları yeni kadrolarına ilişkin
olarak yapılan her türlü ödemelerin (fazla mesai ücreti ve performansa
dayalı ödül hariç) toplam net tutarından fazla olması hâlinde,
aradaki fark atandıkları kadroda kaldıkları sürece herhangi
bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın her ay tazminat olarak
ödenir. İsteğe bağlı olarak, atandıkları kadro
unvanında herhangi bir değişiklik olanlarla başka kurumlara
geçenlere fark tazminatı ödenmesine son verilir.
Kadro ve görev
unvanı değişen veya kaldırılan personel bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde
durumlarına uygun kadrolara atanırlar. Atama işlemi
yapılıncaya kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde
görevlendirilebilirler. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski
unvanlarına ait ödemeleri almaya devam ederler. Ataması yapılan
personelin aylık ücretleri ile her türlü malî ve sosyal haklarında
meydana gelen farklar hakkında da birinci fıkra hükmü uygulanır.
Kurumda,
telekomünikasyon uzman ve uzman yardımcısı kadrolarına atanmış
veya bu unvanları almış sayılanlar herhangi bir işleme
gerek kalmaksızın durumlarına göre bilişim uzmanı veya
bilişim uzman yardımcısı kadrolarına atanmış
veya bu unvanı kazanmış sayılırlar. Önceki
kadrolarında geçirdikleri süreler, yeni kadrolarında geçirilmiş
sayılır. Diğer mevzuatta geçen telekomünikasyon uzman ve uzman
yardımcısı ibareleri, bilişim uzman ve uzman
yardımcısı olarak anlaşılır.
Kurumun hizmet
birimleri ve teşkilatı, bu Kanuna uygun olarak düzenleninceye kadar,
Kuruma verilen görevler, daha önce bu görevleri yapmakta olan birimler
tarafından yapılmaya devam edilir.
4502
sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesi uyarınca
Telekomünikasyon Kurumunun faaliyete başladığının
Resmi Gazetede ilan edildiği tarihten önce, Telsiz Genel Müdürlüğünde
genel müdür yardımcısı, daire başkanı, şube
müdürü, başmüfettiş ve müfettiş kadrolarında görev
yapmaktayken, 15/8/2000 tarihinde Kurum kadrolarına atananlardan; bu
maddenin yürürlük tarihinde Kurumda telekomünikasyon uzmanı unvanlı
kadroların dışındaki kadrolarda görev yapanlar bu maddenin
yürürlüğünden itibaren öğrenim alanına göre idarî veya teknik
uzman kadrolarına atanırlar.
BAŞKAN
Gruplar adına söz? Yok.
Şahıslar
adına söz? Yok.
Soru-cevap yok.
67nci maddenin
(2)nci fıkrasının (ç) bendine bağlı geçici madde 8i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
67nci maddenin
(2)nci fıkrasının (ç) bendine bağlı geçici madde 9u
okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 9- Kurum personelinden dört yıllık fakülte mezunu olanlar,
kamuda üç yıllık hizmet süresini tamamlamaları, Kurumca
çıkarılacak yönetmelikte öngörülen şartları
taşımaları ve buna ilave olarak hazırlayacakları tezin
kabul edilmesi veya tezli yüksek lisans veya doktora yapmaları halinde bu
Kanunun yayımı tarihinden itibaren beş yıl içinde
öğrenim alanına göre teknik uzman veya idarî uzman kadrosuna
atanabilirler.
2813
sayılı Kanuna 1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Kanunun 9
uncu maddesiyle eklenen ekli (II) sayılı liste ve bu listeye 5651
sayılı Kanunun 10 uncu maddesiyle ilave edilen kadrolar, anılan
Kanun ekinden çıkarılarak 5651 sayılı Kanuna (I)
sayılı liste olarak eklenmiştir.
BAŞKAN
Gruplar adına söz? Yok.
Şahıslar
adına söz? Yok.
Soru-cevap yok.
67nci maddenin
(2)nci fıkrasının (c) bendine bağlı geçici madde 9u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
67nci maddenin
(3)üncü fıkrasına bağlı ek madde 2yi okutuyorum:
(3) 3348
sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
Ulaştırma
ve haberleşme uzman ve uzman yardımcısı
EK MADDE 2-
Bakanlık merkez teşkilatı ana hizmet birimlerinde,
Ulaştırma ve Haberleşme Uzman ve Uzman
Yardımcıları istihdam edilir.
Ulaştırma
ve Haberleşme Uzman Yardımcılığına atanabilmek
için 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan genel
şartlara ilâve olarak;
a) En az dört
yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının
hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idarî bilimler,
iletişim, fen veya fen-edebiyat fakülteleri ile mühendislik fakültelerinin
yönetmelikle belirlenecek bölümlerinden ya da bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt dışındaki
yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak,
b) Yönetmelikle
belirlenecek dillerden en az birinden Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi
Seviye Tespit Sınavından asgari (D) düzeyinde puan almış
olmak,
c) Yapılacak
yarışma sınavında başarılı olmak,
d)
Sınavın yapıldığı yılın Ocak
ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış
olmak,
şarttır.
İkinci
fıkraya göre uzman yardımcılığına atananlar, en
az üç yıl fiilen çalışmak, her yıl olumlu sicil almak ve
istihdam edildikleri birimlerce belirlenecek konularda
hazırlayacakları uzmanlık tezinin oluşturulacak tez jürisi
tarafından kabul edilmesi kaydıyla, açılacak yeterlik
sınavına girme hakkını kazanırlar. Yeterlik
sınavlarında başarılı olanlar, Ulaştırma ve
Haberleşme Uzmanı kadrolarına atanırlar.
Yeterlik
sınavında başarısız olanlar veya sınava girmeye
hak kazandığı halde geçerli mazereti olmaksızın
sınav hakkını kullanmayanlar, hazırlayacakları
uzmanlık tezi kabul edilmeyenler ile olumsuz sicil alanlar,
Ulaştırma ve Haberleşme Uzman
Yardımcılığı unvanını kaybederler ve
durumlarına uygun diğer kadrolara atanırlar.
Ulaştırma
ve Haberleşme Uzman Yardımcılarının yarışma,
tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile Ulaştırma ve
Haberleşme Uzmanları ile Ulaştırma ve Haberleşme Uzman
Yardımcılarının çalışma, eğitim ve
diğer konulara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN
Gruplar adına söz? Yok.
Şahıslar
adına söz? Yok.
Soru-cevap yok.
67nci maddenin
(3)üncü fıkrasına bağlı ek madde 2yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
(3)üncü fıkrasına bağlı ek madde 3ü okutuyorum:
EK MADDE 3- Ekli
(III) sayılı cetvelde belirtilen kadrolar iptal edilerek 13/12/1983
tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki Ulaştırma Bakanlığına ait
cetvelden çıkarılmış, ekli (IV) sayılı cetvelde
yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin Ulaştırma
Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN
Söz? Yok.
Soru-cevap yok.
67nci maddenin
(3)üncü fıkrasına bağlı ek madde 3ü (III) ve (IV)
sayılı cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
(4)üncü fıkrasına bağlı geçici madde 6yı okutuyorum:
(4) 3348
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 6- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, 657
sayılı Kanuna tabi olarak Bakanlık ve Bakanlığa
bağlı ve ilgili kuruluşlarda görev yapan, kırkbeş
yaşını doldurmamış, son üç yıllık sicil notu
ortalaması seksen ve üzerinde olan, Ulaştırma ve Haberleşme
Uzman Yardımcılığı giriş sınavına katılabilmek
için gerekli öğrenim şartını taşıyan ve ek 2 nci
madde uyarınca çıkarılacak Yönetmeliğin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir ay içinde başvuran personelden; en az
beş yıl hizmeti bulunanlar, en geç bir yıl içinde ek 2 nci
maddede öngörülen yabancı dil şartını yerine getirmek ve
anılan yönetmelik hükümlerine göre açılacak yazılı ve sözlü
sınavda başarılı olmak kaydıyla, ihdas edilen
Ulaştırma ve Haberleşme Uzmanı kadrolarının
beşte birini geçmemek üzere başarı sırasına göre
Ulaştırma ve Haberleşme Uzmanı kadrolarına, en az üç
yıl hizmeti bulunanlar ise en geç bir yıl içinde ek 2 nci maddede
öngörülen yabancı dil şartını yerine getirmek ve
açılacak yazılı ve sözlü sınavda başarılı
olmak kaydıyla, ihdas edilen Ulaştırma ve Haberleşme Uzman
Yardımcısı kadrolarının beşte birini geçmemek
üzere başarı sırasına göre Ulaştırma ve
Haberleşme Uzman Yardımcısı kadrolarına
atanırlar. Ulaştırma ve Haberleşme Uzman
Yardımcısı kadrosuna bu şekilde atananlar, bu Kanunun ek 2
nci maddesindeki yeterlik sınavı ile ilgili olarak yer alan
hükümlere tabidir.
Bu Kanunun
yürürlük tarihinde Bakanlıkta; daire başkanı üstü idarî
görevlerde bulunanlar Ulaştırma ve Haberleşme Uzmanı
unvanını kazanmış sayılırlar.
BAŞKAN - Söz
istemi? Yok.
Soru-cevap yok.
67nci maddenin
(4)üncü fıkrasına bağlı geçici madde 6yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
(5)inci fıkrasını okutuyorum:
(5) 657
sayılı Kanunun;
a) 36 ncı
maddesinin Ortak Hükümler bölümünün (A) fıkrasının (11)
numaralı bendine Kültür ve Turizm Uzman Yardımcıları
ibaresinden sonra gelmek üzere Ulaştırma ve Haberleşme Uzman
Yardımcıları,, Kültür ve Turizm Uzmanlığına
ibaresinden sonra gelmek üzere Ulaştırma ve Haberleşme
Uzmanlığına, ibaresi,
b) 152 nci
maddesinin II-Tazminatlar bölümünün A- Özel Hizmet Tazminatı
kısmının (i) bendine Kültür ve Turizm Uzmanları
ibaresinden sonra gelmek üzere Ulaştırma ve Haberleşme
Uzmanları ibaresi,
c) (I)
sayılı Ek Gösterge Cetvelinin Genel İdare Hizmetleri
Sınıfı bölümünün (h) bendine Kültür ve Turizm Uzmanları
ibaresinden sonra gelmek üzere Ulaştırma ve Haberleşme
Uzmanları ibaresi,
eklenmiştir.
BAŞKAN - Söz
istemi? Yok.
67nci maddenin
(5)inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
(6)ncı fıkrasını okutuyorum:
(6) 5369
sayılı Kanunun adı Evrensel Hizmet Kanunu olarak
değiştirilmiş ve bu Kanunun;
a) 1 inci
maddesinde yer alan elektronik haberleşme sektöründe ibaresi elektronik
haberleşme sektörü ile bu Kanun kapsamında belirlenen diğer
alanlarda olarak değiştirilmiş,
b) 2 nci
maddesinde yer alan Kurum, Evrensel hizmet, Evrensel hizmet yükümlüsü ve
İşletmeci tanımları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve İşletmeci tanımından
sonra gelmek üzere, sırasıyla aşağıdaki Alt
yapı, Deniz haberleşme hizmetleri, Deniz yolu ile yolcu
taşıma işletmecisi ve Seyir güvenliği haberleşme
hizmetleri tanımları eklenmiş,
Kurum: Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunu,
Evrensel hizmet:
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde coğrafi
konumlarından bağımsız olarak herkes tarafından
erişilebilir, önceden belirlenmiş kalitede ve herkesin
karşılayabileceği makul bir bedel
karşılığında asgari standartlarda sunulacak olan,
internet erişimi de dahil elektronik haberleşme hizmetleri ile bu
Kanun kapsamında belirlenecek olan diğer hizmetleri,
Evrensel hizmet
yükümlüsü: Elektronik haberleşme sektöründe, ilgili mevzuatına göre
Kurumca yetkilendirilmiş ve bu Kanun kapsamındaki hizmetleri
sağlamakla yükümlü kılınan işletmeciyi,
İşletmeci:
İlgili mevzuatına göre Kurumca veya bu Kanun kapsamına
alınmış hizmetler bakımından ilgili diğer
mercilerce yetkilendirilmiş olan işletmecileri,
Alt yapı:
Evrensel hizmetin sağlanmasını teminen hizmetin verilebilmesi
için gerektiğinde öncelikle fiziki ortamın oluşturulmasına
yönelik her türlü teçhizat, ekipman, bilgisayar, yazılım ve
donanımı,
Deniz
haberleşme hizmetleri: Sahil telsiz istasyonları
aracılığıyla telsiz sistemleri kullanılarak gemi-kara
ve gemi-gemi arasında ses ve veri şeklinde yapılan
haberleşme hizmetlerini,
Deniz yolu ile
yolcu taşıma işletmecisi: Ana kara ile ada arasında yolcu
taşıma işini yapan ve Denizcilik
Müsteşarlığından hat izni almış olan
işletmeciyi,
Seyir
güvenliği haberleşme hizmetleri: Her türlü deniz
araçlarının emniyetli seyirleri için ses ve veri şeklinde
yapılan telsiz yayın hizmetlerini,
c) 4 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiş,
Bilgi
teknolojileri yaygınlığı, internet alt yapısı ve
karasal sayısal yayıncılık için ihtiyaç duyulan alt
yapı malzemelerinin alımı ve montajı ile
ulaşımı deniz yolu ile sağlanabilen yolcu taşıma
hizmetlerinde yükümlü işletmeci şartı aranmaz.
ç) 5 inci
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan Temel
ibaresi madde metninden çıkarılmış, (f) bendi
Ulaşımı deniz yoluyla sağlanabilen yerleşim
alanlarına yolcu taşıma hizmetlerini olarak
değiştirilmiş, bu bentten sonra aşağıdaki (g)
bendi eklenmiş,
g) Deniz
haberleşmesi ve seyir güvenliği haberleşme hizmetlerini,
d) 6 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi Hazine
Müsteşarlığı, Kurumca yapılan yetkilendirme nedeniyle
hesaplarına yatırılan yetkilendirme ücretinin % 2sini
yatırıldığı tarihi takip eden ayın sonuna
kadar,, (b) bendi Hazine payı ödemekle yükümlü işletmeciler dışındaki
işletmeciler ve Türk Telekom yıllık net satış
hâsılatının % 1ini, izleyen yılın Nisan ayı
sonuna kadar; faaliyetleri gereği Hazine payı ödemekle yükümlü
olduğu halde Hazine payı ödemeyi gerektirmeyen hizmetleri de yürüten
işletmeciler ise Hazine payına esas teşkil etmeyen
yıllık net satış hâsılatının % 1ini,
izleyen yılın Nisan ayı sonuna kadar, şeklinde
değiştirilmiş, (c) bendi Hazine payı ödemekle yükümlü işletmeciler,
Hazineye ödeyecekleri payın % 10luk kısmını, ödendiği
ay içerisinde, şeklinde değiştirilmiş, (d) bendinde yer
alan 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanunu ile 4.2.1924
tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu uyarınca
ibaresi madde metninden çıkarılmış,
e) 7 nci
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi Ancak, evrensel
hizmet net maliyetinin hesaplanmasında, işletmecilerin evrensel
hizmet yükümlüsü olması dolayısıyla elde edeceği diğer
gelirler de göz önüne alınarak değerlendirme yapılır.
şeklinde değiştirilmiş ve bu maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bilgisayar
okuryazarlığı da dahil olmak üzere bilgi toplumunun
geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla bilgi
teknolojilerinin yaygınlaştırılmasına yönelik alt
yapı hizmetleri, farklı yayın ortamları ve teknolojisi
kullanılarak yapılan sayısal
yayıncılığın karasal sayısal vericiler üzerinden
ülkemizdeki yerleşim alanlarının tamamını kapsayacak
şekilde sunulmasına yönelik alt yapı hizmetleri ile
münhasıran alt yapı kurulumu gerektiren benzeri mal alımlarında
bu Kanunda öngörülen evrensel hizmet yükümlüsü olma ve net maliyet
şartları aranmaz.
f) 5369
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1-
Evrensel hizmet gelirlerine ilişkin bu Kanunun 6 ncı maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendinin uygulanmasında,
işletmecilerin yıllık net satış hasılatının
belirlenmesinde yetkilendirmenin başlangıç ve sona erme tarihleri
itibariyle kıst esası uygulanır. Bu hükmün ve bu Kanunun 7 nci
maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen istisna hükmünün
uygulanmasında 25/6/2005 tarihi esas alınır.
BAŞKAN Söz
istemi? Yok.
67nci maddenin
(6)ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
(7)nci fıkrasının (a) bendine bağlı ek madde 1i
okutuyorum:
(7) 5651
sayılı Kanunun 8 inci maddesine onüçüncü fıkra olarak İşlemlerin
yürütülmesi için Başkanlığa gönderilen hakim ve mahkeme
kararlarına 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu hükümlerine göre Başkanlıkça itiraz edilebilir. şeklinde
fıkra eklenmiş ve anılan Kanuna;
a)
Aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1- (1)
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına verilen
görevlerin gerektirdiği asli ve sürekli görev ve hizmetler, iletişim
başuzmanı, iletişim uzmanı, teknik uzman ve idarî uzman ile
iletişim, teknik ve idarî uzman yardımcılarından
oluşan meslek personeli ve diğer personel eliyle yürütülür.
Başkanlıkta; başkan, daire başkanı, müşavir ve
meslek personeli kadrolarında çalışanların; mühendislik
alanında elektronik, elektrik-elektronik, elektronik ve haberleşme,
endüstri, fizik, matematik, bilgisayar, telekomünikasyon ve işletme
mühendisliği fakültelerinden veya bölümlerinden, sosyal bilimler
alanında siyasal bilgiler (bilimler), iktisadi ve idarî bilimler, iktisat,
hukuk, işletme, iletişim fakülteleri veya bölümlerinden veya bu
fakülte ve bölümlere denkliği yetkili makamlarca kabul edilmiş yurt
dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun
olmaları ya da belirtilen bölümlerden mezun olmamakla birlikte
sayılan fakülte ve bölümlerde yüksek lisans veya doktora yapmış
olmaları, uzman unvanlı kadrolarda çalışanların en az
dört yıllık fakültelerden mezun, diğer personelin ise en az lise
ve dengi okul mezunu olmaları gerekir. Daire başkanı
kadrolarına Güvenlik Bilimleri Fakültesinden mezun olanlar da atanabilir.
Başkanlık personelinden; daire başkanları Telekomünikasyon
İletişim Başkanının teklifi ve Kurul
Başkanının uygun görüşü üzerine Kurul, diğer personel
Telekomünikasyon İletişim Başkanının önerisi üzerine
Kurul Başkanı tarafından atanır.
(2) Uzman
yardımcılığına atanabilmek için; yukarıdaki
fıkrada sayılan fakülte veya bölümlerden mezun olmak, merkezî
yarışma sınavına katılmak, belirlenecek yabancı
dillerden en az birini istenen seviyede bilmek, Kurum alan
sınavının yapıldığı yılın Ocak
ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış
olmak ve bu sınavda başarılı olmak gerekir.
(3) Uzman
yardımcılığına atananlar; en az üç yıl
çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla
hazırlayacakları tezin kabul edilmesi ve yeterlik sınavında
başarılı olması halinde ilgisine göre iletişim
uzmanı, teknik uzman veya idari uzman olarak atanırlar. Bunlara bir
defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi uygulanır. Tez
savunmasında ve yeterlik sınavında iki defa
başarılı olamayanlar uzman yardımcılığı
unvanını kaybederler ve mükteseplerine uygun kadrolara
atanırlar.
(4) Uzman ve
uzman yardımcılarının giriş ve yeterlik
sınavları, çalışma usul ve esasları ile ilgili
diğer hususlar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
(5) Bu Kanunla
ekli (V) sayılı cetveldeki kadrolar ihdas edilerek Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı hizmetlerinde
kullanılmak üzere 5651 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı
listeye eklenmiştir.
BAŞKAN Söz
istemi? Yok.
67nci maddenin
(7)nci fıkrasının (a) bendine bağlı ek madde 1i (V)
sayılı cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
67nci maddenin
(7)nci fıkrasının b bendine bağlı geçici madde 2yi
okutuyorum:
b)
Aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 2- (1) Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
kadrolarında bulunan personelden ek 1 inci maddede belirtilen öğrenim
şartlarını haiz olanlar; kamuda üç yıllık hizmet
süresini tamamlamaları, KPDSden en az 60 veya uluslararası
geçerliliği olan sınavlardan muadili puan almaları ve
hazırlayacakları tezin kabul edilmesi halinde bu Kanunun
yayımı tarihinden itibaren beş yıl içerisinde iletişim
uzmanı kadrosuna atanabilirler. Bu personelden; diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında özel mevzuatları uyarınca yarışma
sınavına tabi tutularak mesleğe alınan ve yeterlik
sınavını vererek veya tezi başarılı bulunarak
kariyer meslek kadrolarına atanmış olanlar yabancı dil
şartını karşıladıklarında; yüksek lisans
veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan,
hazırladıkları yüksek lisans veya doktora tezlerinin
konularının Kurumun veya Başkanlığın görev
alanı ile ilgili olduğunun yapılacak inceleme sonucu
belirlenenlerden doktora öğrenimini tamamlamış olanlar
doğrudan, yüksek lisans öğrenimini tamamlamış olanlar
yabancı dil şartını karşıladıklarında,
iletişim uzmanı olarak atanabilirler.
(2)
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
personelinden dört yıllık fakülte mezunu olanlar, kamuda üç
yıllık hizmet süresini tamamlamaları, çıkarılacak
yönetmelikte öngörülen şartları taşımaları ve buna
ilave olarak hazırlayacakları tezin kabul edilmesi veya tezli yüksek
lisans veya doktora yapmaları halinde, bu Kanunun yayımı
tarihinden beş yıl içinde öğrenim alanına göre teknik uzman
veya idarî uzman kadrosuna atanabilirler.
BAŞKAN Söz
istemi? Yok.
67nci maddenin
(7)nci fıkrasının (b) bendine bağlı geçici madde 2yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bu
fıkraların bağlı olduğu 67nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Kanunun tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasına
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 297 sıra sayılı, 1.8.2008 tarihli ve
5803 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ve Anayasanın 89
uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin açık oylama sonucunu
açıklıyorum.
Kullanılan oy sayısı : 190
Kabul : 189
Çekimser :
1 (x)
Böylece Kanun
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.26
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
3üncü
sırada yer alan Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/657) (S. Sayısı: 302) (x)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
302 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Erkan Akçay söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Akçay. (MHP Grubu sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti tarafından kamuoyuna varlık
barışı adı altında sunulan Bazı
Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı yurt içinde ekonomik durgunluğun,
yurt dışında global finans krizinin olduğu bir ortamda
ülkemizin gündemine getirilmiş bulunmaktadır.
Tasarıyla,
dünyada yaşanan küresel ekonomik krizden Türkiyenin en az etkilenmesini
sağlamak amacıyla gerçek ve tüzel kişilerce sahip olunan para,
döviz, altın, hisse senedi, tahvil ve diğer menkul kıymetlerin
Türkiyeye getirilmesi, taşınmazların kayda alınması
suretiyle millî ekonomiye kazandırılması, sahip olunan söz konusu
kıymetlerin banka ve aracı kurumlara ya da vergi dairelerine
bildirilmek ve cüzi bir oranda vergi ödenmek suretiyle kayda alınması
ve yapılan bu beyanlardan hareketle inceleme ve soruşturma
yapılmaması öngörülmektedir.
Ciddi bir
ekonomik durgunluğun olduğu, küresel finansal krizin tehdidi
altında bulunduğumuz böylesine bir ortamda reel sektöre, sanayiye,
likiditeye can suyu sağlayacak bir varlık akışına
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler de elbette olumlu bakarız ve
olumlu bakmak isteriz.
Ancak, getirilen
tasarı bu amacı gerçekleştirmekten uzak görünmektedir.
Tasarının gerekçesi ile içeriği birlikte
değerlendirildiğinde ekonomik, hukuki ve etik bakımdan bazı
problemleri de beraberinde getirdiğini görüyoruz. Tasarının
tümüne ve gerekçesine genel hatlarıyla bakıldığında,
AKP Hükûmeti millî servet unsurlarının yurt dışına
çıkışının sebebini 2000li yılların
başında yaşanan ekonomik krize bağlayarak
tasarının gerekçesini oluşturmaya çalışmaktadır.
Tabii, o zaman sormak durumundayız: Bugüne kadar neden beklediniz?
(x)
302 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
gerekçesinde AKP Hükûmetinin altı yıllık iktidarı döneminde
siyasi ve ekonomik istikrarsızlık faktörlerinin giderildiği,
yapısal reformların yapıldığı belirtilmektedir.
Ancak, buna rağmen bu varlıkların hâlâ ülke ekonomisine niçin
kazandırılamadığı hususunu AKP Hükûmeti izah
etmelidir. Bu varlıkların önemli bir kısmının
Hükûmetin gerekli siyasi, ekonomik, hukuki ve yapısal güven ve
istikrarı sağlayamadığı için bir
kısmının ise kara para niteliğinde oluşları
nedeniyle yurt dışında olduklarını söyleyebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, varlıkların yurt dışına
çıkarılmasının ve yurt dışında
tutulmasının nedenlerinden başlıcaları güven
sorunudur. Ağır vergi yükü, kambiyo mevzuatından kaynaklanan
çeşitli sorunlar ve diğer ülkelerdeki cazip teşvikler ile ticari
sebepler, bu, yurt dışına varlık
çıkarılmasının sebeplerini oluşturmaktadır.
Bu
tasarıyla, bütün iddialı ve gösterişli sözlere rağmen,
siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanamadığı da
dolaylı da olsa itiraf edilmektedir. Bu tasarıyla, Sayın
Başbakanın krizi fırsata çevireceği söylemine uygun
şekilde, âdeta fırsat bu fırsat anlayışı
sergilenmektedir. Her türlü yasa dışı yollarla
kazanılmış ve yurt dışında tutulan paralarla,
yasal şekilde kazanılmış paraların nasıl
ayırt edileceği belli değildir.
Yurt
dışından getirilecek ve kayıtlara alınabilecek
varlıklar arasında taşınmazlar da sayılmaktadır.
Yurt dışından ev, arsa gibi taşınmazların
getirilemeyeceği açık olduğuna göre, o hâlde taşınmaz
olarak yurt dışından ne getirilebilir, bununla ne
amaçlanıyor? Burada taşınmazların nakde çevrilip
parasının ülkeye getirilmesi kastedilse, zaten kaynağı da
sorulmayacağı için böyle bir düzenlemenin anlamı bulunmamakta,
sadece kayıtlara intikali amaçlanıyor ise bu da zaten ihtiyari bir
durumdur, kanunun amacı doğrultusunda ne fayda getireceği de
belli değildir. Ancak bildiğimiz kadarıyla, gemi siciline
kayıtlı gemiler hukukumuzda taşınmaz statüsünde kabul
edilmektedir, çeşitli mevzuatımızda, örneğin İcra
İflas Kanununda bu hükümler yer almaktadır. O hâlde, yurt
dışından varlık olarak gemiler getirileceğini tahmin
ediyoruz.
Tasarıyla,
yurt dışından ve yurt içinden para, döviz ve sair varlık
getirenlere ve bildirenlere bu varlığın kaynağı
sorulmadığı ve araştırılmadığı
gibi, vergisinin ödenip ödenmediğine de bakılmayacaktır. Ancak
asıl önemlisi, bildirilen varlığın kara para gibi bir suç
ekonomisinden doğup doğmadığı da
araştırılmayacaktır.
Tasarının
3üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları kapsamında
bildirilen ve beyan edilen varlıklar nedeniyle, 1 Ocak 2008 tarihinden
önceki dönemlere ilişkin hiçbir surette vergi incelemesi ve vergi
tarhiyatı yapılamayacaktır. Bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla devam eden veya bu tarihten sonra
başlayan 1 Ocak 2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi
incelemeleri sonucu gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit
edilen matrah farkından, bu kanun kapsamında beyan edilen tutarlar
mahsup edilecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenleme ile geçmiş dört yıla özel ve örtülü bir
af getirilmektedir. Tasarı, muhtemel vergi incelemesi, vergi tarhı ve
vergi cezasından kurtulmak için gerçekte olmayan paraların
beyanına da yol açabilecektir. Bu tasarı bavulla yurt
dışından kara para getirmenin de yolunu açmaktadır.
Tasarı hazırlanırken kara para ve aklanmasına yönelik
uluslararası hukuk kuralları, uluslararası anlaşmalar ile
Türkiye'nin kara para ile ilgili olarak taraf olduğu ikili
anlaşmaların dikkate alınmadığı
anlaşılmaktadır ve bu düzenleme Türkiye'nin mali piyasalardaki
itibarını da zedeleyebilecektir.
Ekonomik
açıdan değerlendirildiğinde, tasarıyla Türkiyeye
getirilmesi öngörülen değerlerin bankalara veya aracı kurumlara
yatırıldıktan sonra ne kadar süreyle Türkiyede tutulacağı
belirlenmemiştir. Dolayısıyla, Türkiyeye getirilen bu
değerlerin yasaya göre bildirim ve beyan tarihinden itibaren her zaman
Türkiye dışına çıkarılabilmesi imkânı da
vardır. İşletmeye kaydedilecek değerlerin
işletmelerinde aktifinde yer alacak olmasıyla dahi söz konusu
değerlerin nakit olarak tekrar yurt dışına
çıkarılmasını engelleyici bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu niteliği itibarıyla ekonomik anlamda yasanın
amacının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, yasadan
yararlanan kişilerin niyetine göre değişecektir.
Yurt
dışındaki ve yurt içindeki varlıkları Türkiyeye
getirmeye ve kayda almaya yönelik bu tasarı suçu ve suçluyu affetmeye
yöneliktir. Bu tasarıyla verilen güvence vergi takibi yapmama,
amacının dışında ayrıca vergi
kaçakçılığını da teşvik eder mahiyettedir.
Tasarı, Türk
Ceza Kanununun 282nci maddesindeki kara para suçu hakkında
soruşturma yapılmasının önünü kapatmamakta, ancak
diğer yasalarda yer alan suçların bazılarını
tasarı dışında bırakmaktadır. Örneğin,
Sermaye Piyasası Kanununun 47/B maddesindeki belirtilen bilgi ve belge
vermeyi zorunlu kılan hususlar kapsam dışında
kalmaktadır.
Tasarı
Anayasaya aykırı hükümler de içermektedir. Tasarıda vergi
oranları farklılaştırılmıştır.
Tasarının 3üncü maddesine göre, yurt dışından
getirilen değerler üzerinden yüzde 2, yurt içindeki değerler
üzerinden yüzde 10 oranında vergi alınması öngörülmektedir.
Tasarıda Anayasanın 10uncu maddesinde öngörülen eşitlik
prensibi zedelenmektedir.
Ayrıca, yine
Anayasanın 73üncü maddesi hükmüne de aykırılık
teşkil etmektedir. 73üncü madde uyarınca herkes kamu giderlerini
karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Yasada
oranların farklılaştırılması sonucunda mali güce
göre vergi ödenmesi ilkesine aykırılık oluşmaktadır.
Diğer
taraftan, yasa kapsamında bildirilen veya beyan edilen değerlerin
yurt dışında bulunup bulunmadığının
taşınmazlar dışında tespiti de mümkün değildir.
Bu yasadan sonra, oran farklılığından dolayı, bavulla
yurt dışına çıkarılan değerlerin tekrar yurda
getirilmesi gibi bir olayla da karşılaşılması
mümkündür. Bunun yapılması hâlinde, yapılan işlemlerin
ölçeğine göre ülkemizde döviz krizinin yaşanması dahi mümkün
olabilecektir.
Yasanın
3üncü maddesi uyarınca getirilen tevkifat müessesesi noksanlık
içermektedir. Tasarıya göre, bankalar veya aracı kurumlara bildirim
yapılabileceği gibi doğrudan vergi dairesine de beyanda
bulunulabilecektir.
Tasarının
3üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca banka ve aracı
kurumların bildirilen tutarlar üzerinden yüzde 2 oranında stopaj yapması
gerekmektedir ancak 3üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
hükümlere göre Türkiyede bulunan varlıklar üzerinden yüzde 10
oranında vergileme yapılacağından, bu varlıklar için
her hâlükârda vergi dairesine beyanname verilmesinin zorunlu olması gerekmektedir.
Aksi takdirde yüzde 8lik fark nasıl tahsil edilecektir?
Dolayısıyla, bankaların kesintilerinin Türkiyede bulunan
varlıklar açısından mahsubuna izin verilmesi gerekmesine
rağmen yasada buna ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.
Kanunun 3üncü
maddesinin birinci fıkrasında 213 sayılı Kanuna göre
defter tutanların yapacağı kayıtlardan bahsedilmektedir. Bu
kanun kapsamına girmeyen ancak özel kanunları gereğince defter
tutan dernek ve vakıfların kendilerine ait yurt
dışında bulunan paraları getirmesi hâlinde bunların
nasıl kaydedileceği açık değildir. Ayrıca, basit usule
tabi mükellefler defter tutmamaktadırlar, bunlarda nasıl bir
işlem yapılacağı da belirsizdir.
Yine kanunun
3üncü maddesinin beşinci fıkrasında katma değer
vergisinden sonra banka ve sigorta muameleleri vergisinin de eklenmesi
gerekmektedir. Örneğin, döviz büroları banka ve sigorta muameleleri
vergisi mükellefidir. Ayrıca, bu maddeye usulsüzlük cezalarının
da kesilmeyeceğinin eklenmesi gerekirdi yasanın kendi
mantığı çerçevesinde. Aksi takdirde, vergi tarhiyatı
yapılmaz ancak usulsüzlük cezaları kesilebilir. Getirilen
varlıklara ilişkin olarak kanunda belirtilen şartlara
uymayanlara ilişkin bir ceza öngörülmemiş olup sadece kanunla getirilen
haklardan yararlanılamayacağı belirtilmiştir.
Tasarının
3üncü maddesinin altıncı fıkrası ile güvence sadece yurt
dışından getirilen paralara tanınmıştır.
Ayrıca, ilgili maddenin gerekçesi bazı kanunları kapsam dışı
bırakmaktadır. Bunlardan birisi 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadeleye İlişkin Kanundur. Bu Kanuna göre,
bankaya yatan paraların şüpheli işlem sayılıp
sayılmayacağı belli değildir. 3üncü maddenin
altıncı fıkrası ile kanun kapsamında beyan edilen
varlıklar nedeniyle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı
yapılamayacağı ve yurt dışından getirilen
varlıklar konusunda 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve 47nci maddesinin (a)
fıkrası hariç olmak üzere 2499 sayılı Kanun, Gümrük Kanunu,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu kapsamında yer alan suçlar ve kabahatler hakkında beyan edilen
varlıklarla sınırlı olarak soruşturma ve
kovuşturma yapılamayacağı ve idari para cezaları
uygulanamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Buna göre,
beyanlarla ilgili olarak her türlü vergi suç ve cezaları, 213
sayılı Kanunun 359uncu maddesinde yer alan vergi
kaçakçılığı suçları ve söz konusu maddeyle
bağlantılı olarak Türk Ceza Kanununun 282nci maddesinde yer
alan suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçu
hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamayacaktır.
Örneğin, gümrüklerde bir malın değerinin veya
miktarının düşük ya da yüksek beyan edilmek suretiyle
işlenen suçtan kaynaklanan varlıkların yurda getirilmesi
hâlinde, hem bu suçtan hem de Türk Ceza Kanununun 282nci maddesinde yer alan
suçtan dolayı takibat yapılamayacaktır.
Dolayısıyla,
yukarıda sayılan kanunlarla bağlantılı, Türk Ceza
Kanununun 282nci maddesinde belirtilen suç dışında kalan
diğer suçlar kanun kapsamı dışında tutulmaktadır.
Bu bağlamda, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık,
zimmet, uyuşturucu ticareti, sahtecilik, insan ticareti, parada
sahtecilik, hırsızlık, göçmen kaçakçılığı,
rüşvet, yağma, silahlı ve silahsız suç örgütleriyle ilgili
suçlar ile ilgili olarak soruşturma ve kovuşturma yapılamayacak
ve idari para cezası da uygulanamayacaktır.
Geçici 1inci
madde ile tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların kanuni
ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan kurumlardan elde ettikleri
iştirak kazançları, bu kurumların iştirak hisselerinin
satışından doğan kazançları ve yurt
dışında bulunan iş yeri veya daimi temsilcisi
aracılığıyla elde ettikleri ticari kazançları, 31
Mayıs 2009 tarihine kadar Türkiyeye transfer edilmiş olması
kaydıyla gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmektedir. Maddeyle
ayrıca tam mükelleflerin kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan
kurumların tasfiyesinden elde ettikleri kazançları da 31 Ekim 2009
tarihine kadar Türkiyeye transfer edilmiş olması kaydıyla gelir
ve kurumlar vergisinden istisna edilmektedir.
Mevcut 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5inci maddesine göre yurt
dışından elde edilen kazançlara belli şartlarda istisna
sağlanmıştır. Dolayısıyla, yurt
dışındaki yasal ticari faaliyetler sonucu elde edilen
kârların ve paraların bu fıkra hükmüne göre getirilmesi
mümkündür. Ancak, tasarının gerçek amacı, kara paranın
aklanması, Kurumlar Vergisi Kanununun 7nci maddesindeki yükümlülüklerini
yerine getirmeyen mükelleflerin sorumluluklarının ortadan
kaldırılmasıdır.
Kanun
tasarısında yurt içinde bulunan ancak işletmelerin öz
kaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye
olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının
güçlendirilmesini sağlamak amacı gibi bir gerekçenin altına
sığınılarak geçmiş dönemlere bir af getirilmektedir.
2003 yılı iki ay sonra zaman aşımına uğrayacaktır.
2004-2007 yılları arasında kaçırılan tutarlara yüzde
10 oranında bir vergi ile af getirilmektedir.
Yurt içinde
bulunan ancak işletmelerinin öz kaynakları içinde yer almayan bu
türden varlıkları sermaye olarak koyan ancak bu fıkra hükmüne
göre beyanda bulunmakla birlikte sermaye artırımında bulunmayan
gerçek kişiler ile tüzel kişilerin kanuni temsilcileri hakkında
bu kanun kapsamındaki beyanlarıyla sınırlı olarak 1567
sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında
Kanun ve biraz evvel bahsettiğimiz Kanunun ilgili fıkrasındaki
kanunlar uyarınca soruşturma ve kovuşturma
yapılamayacaktır.
Bu mükelleflerin
de tasarıdaki 3üncü maddenin 5inci ve 6ncı fıkra
hükümlerinden faydalanmamasının sağlanması gerekmektedir.
Sermaye artırımı yapılmaması demek, bu paraların
tekrar yurt dışına çıkarılabilmesi demektir. Bu
durumda çok küçük bir tutarın beyan edilmesi ve bunun yüzde 10unun
ödenmesi hâlinde soruşturmalardan kurtulmak mümkün olacaktır.
Kanun
tasarısında beyanlarıyla sınırlı ifadesinin
nasıl uygulanacağı sorun yaratacaktır. Çünkü beyan edilen
tutarın işletmenin öz kaynakları içinde yer almayan gerçek
tutarın ne kadarlık kısmını oluşturduğu
nasıl tespit edilecektir? Bu tespitin yapılabilmesi için
soruşturma yapılması mümkün olmayacaktır. AKP Hükûmeti
yandaş mükellefleri vergi incelemesine almayacağı için
bunların küçük bir beyanla kanun tasarısı ile getirilen yasal
zırha kavuşturulması amaçlanmaktadır. Yolsuzluk
tartışmalarına neden olan şirketler belge ve bilgi
ibrazına zorlanamayacaklar, idari ve kanuni para cezalarından
kurtulacaklardır.
Değerli
milletvekilleri, bir durgunluk ortamında bulunan ülke ekonomisine canlanma
ve dinamizm yaratacak kaynak girişine olumlu bakmakla birlikte,
yukarıda ayrıntılarıyla belirttiğimiz üzere, konusu
suç teşkil eden, gayrimeşru, hatta insanlık ve Türkiye aleyhine
faaliyetlerden elde edilmiş varlıkların her ne pahasına
olursa olsun ülkeye getirilmesi anlayışını doğru
bulmuyoruz. AKP Hükûmeti, böyle çelişkili ve faydası
tartışmalı bir tasarı yerine, geniş ekonomik tedbirleri
içeren, reel sektörü rahatlatacak, üretim, istihdam ve refahı
artıracak bir ekonomik paket getirmelidir.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle tasarıya karşı olduğumuzu ifade
eder, muhterem heyetinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz aldım. Sözlerime başlarken sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının üç temel amacı bulunmaktadır.
Bunları sırasıyla sizlere şöyle ifade edebilirim: Birinci
amaç gerçek ve tüzel kişilerce sahip olunduğu hâlde 1 Ekim 2008
tarihi itibarıyla yurt dışında bulunan para, döviz,
altın, menkul kıymet ve benzeri sermaye piyasası araçlarının
Türkiyeye getirilmesi; yine, gerçek ve tüzel kişilerce yurt
dışında sahip olunan taşınmazların kayda
alınması ve üçüncü grup olarak da gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerince Türkiyede 1 Ekim 2008 tarihi itibarıyla sahip
olunduğu hâlde işletme kayıtlarında yer almayan biraz önce
saydığım kıymetlerin işletme kayıtlarına
intikal ettirilmesi.
İlk iki
gruptaki varlıklar için, yani birinci ve ikinci grupta yer alan, yurt
dışındaki tasarrufların Türkiyeye getirilmesi ve yurt
dışındaki taşınmazların Türkiyede kayda
alınmasıyla ilgili olarak yüzde 2 oranında vergi
alınacaktır. Üçüncü grupta yer alan unsurlar için, yani işletme
kayıtlarında olmadığı hâlde işletme
kayıtlarına, özkaynaklar arasına dâhil edilecek olan
kıymetler üzerinden de yüzde 10 oranında vergi alınacaktır.
Tasarı buna
bağlı olarak mükelleflerin, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin
yurt dışında elde etmiş olduğu bazı
kazançların da -ki bunlar 30 Nisan 2009 tarihine kadar elde edilecek
kazançlar da dâhil olmak üzere diye tanımlanmıştır-
Türkiyeye getirilmesi hâlinde bunlara da bir vergi istisnasının
sağlanacağını öngörmüştür. Hükûmet
tasarısında yer almamakla birlikte Komisyon görüşmeleri
sırasında tasarıya ilave edilen bir maddeyle de hâlen Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun yetkisinde olan mevduata güvence verme konusuna
ilişkin yetkiyi bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren iki yıl
süreyle gerektiğinde tüm mevduatı da kapsamına alacak
şekilde Bakanlar Kuruluna kullandırılabilecektir. Tasarının
düzenlemeleri bunlardır.
Tasarının
genel gerekçesine baktığımızda, tasarıya hâkim olan
gerekçenin şu olduğunu görüyoruz: Dünyada bir küresel kriz
vardır, küresel krizden tabii ki Türkiye de etkilenmektedir. O hâlde bu
küresel krizi Türkiye bir fırsat olarak değerlendirebilir, yurt
dışındaki tasarruflar Türkiyeye getirilebilir. Tasarıya
hâkim olan düşünce budur. Hükûmet
bu yolla hem cari açığın finansmanı için hem de
borçlanma için kaynak temin etme arayışındadır. Bu
tasarruflar neden yurt dışında kalmıştır? Neden
Türkiyeye gelmemiştir? Bunun gerekçesi, tasarının genel
gerekçesinde şöyle açıklanmaktadır: Bugüne kadar veya işte
AKP hükûmetlerine kadar Türkiyede bir istikrar yoktu, ekonomide istikrar
yoktu, siyasi istikrar yoktu, bir güven ortamı yoktu, Türkiye büyüme
sürecini yakalamış değildi, kambiyo mevzuatından
kaynaklanan sorunlar vardı, kısıtlamalar vardı, Türkiyede
ağır vergi yükü vardı. Yani şunu diyor tasarı: O
kadar sorunlar vardı ki bu paralar Türkiyeye gelmedi. Şimdi bu
sorunları aştık, Türkiyeye bu paraları getirmek için bir
adım daha atmalıyız. O nedenle bu tasarıyı getirdik.
Şimdi önce
bunu değerlendirmek istiyorum izin verirseniz. Gerçekten Türkiyede
yerleşik kişilere ait olan yurt dışındaki
tasarrufların Türkiyeye gelmeyiş gerekçeleri bu mudur?
Türkiyede
ağır vergi yükü olduğu doğruydu. 1998den itibaren
Türkiyede kademeli olarak vergi yükü indirilmeye
başlanmıştır ve bugün Türkiye kâr payı üzerindeki
yüzde 34 oranındaki vergi yüküyle OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde
en düşük vergi oranına sahip dört veya beş ülkeden birisidir.
Yani Türkiye kâr payı üzerindeki vergi yükünde yaklaşık iki üç
yıldır en düşük vergi yüküne sahip ülkelerden birisidir.
Kambiyo
mevzuatından kaynaklanan kısıtlamalar tasarıda 2001den
sonra kaldırılmıştır. deniliyor ama 1989 yılında
sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, liberalleştirilmesi
politikası çerçevesinde serbestleştirilmiştir.
Yurt
dışında teşvikler sağlanmaktadır. diyor
tasarı. Türkiye 1998 yılından bugüne iki tane teşvik
yasası çıkarmıştır. Türkiye yatırım ortamının
iyileştirilmesi için son derece ciddi adımlar
atmıştır; 2000 yılından bu yana önceki hükûmetler
döneminde atılmıştır, AKP hükûmetleri döneminde
atılmıştır. Bütün bunlar bu konuda Türkiye'nin
attığı adımlardır ama buna rağmen
dışarıda var olduğu söylenen bu tasarruflar Türkiyeye
gelmemiştir.
Tasarının
genel gerekçesinde sayılan gerekçelerden bir tanesini
değerlendirmedim. Türkiyede güven ve istikrar var mı? Ekonomi
gerçekten herkese güven veriyor mu değerli arkadaşlar? Bence buna
bakmak gerekir ve yine Türkiyede siyasi istikrar var mı, buna bakmak
gerekir.
Biz şimdi
kendi kendimize bakıp Bizim ekonomimiz iyi. dersek bu yetmiyor,
yabancıların da bize iyi demesi gerekir. Dışarıdan
bizim nasıl göründüğümüz, önemli, bizim kendimizi nasıl
gördüğümüz değil. Dışarıdan bizim görünüşümüz,
Türk ekonomisinin güven vermediği yönündedir. 2008 yılının
Mayıs ayında Türkiye IMFyle programını bitirmiş. O
tarihten bu yana ekonomide nasıl bir yol haritası izleyeceğini
Türkiye Cumhuriyeti, Hükûmetimiz açıklamamıştır.
Cari açık
giderek artıyor. Cari açık artarken Türkiyeye sermaye girişi
azalmaktadır. Cari açığın finansmanına
baktığımızda borç yaratan işlemlerin
ağırlığı artmaktadır. Borç yaratmayan
işlemler, yani doğrudan yabancı yatırım girişi,
varlık satışı, gayrimenkul satışı gibi
kaynaklardan gelen gelirler azalıyor. Böyle bir ödemeler dengesi tablosuna
sahip olan Türkiyede, Türk ekonomisinin güven verdiğini söylemek mümkün
değildir. 2002den bu yana, 2001 krizinden bu yana atılan birçok
olumlu adım vardır. Evet, ekonomi giderek 2002 yılından bu
yana büyümektedir ama her şeye bu açıdan bakıp diğerlerini
ihmal edersek doğruyu görmemiş oluruz.
Bir de, yurt dışında mükellefler
niye para tutmaktadır? Vergi mevzuatından kaynaklanan sorunları
acaba giderebildik mi? Evet, vergi yükündeki yüzde 34lük, kâr payındaki
yüzde 34lük oranla Türkiye bu konuda çok ciddi bir vergi oranı indirimine
gitmiştir. Bu önemlidir ama hâlâ vergiden kaynaklanan ciddi sorunlar
vardır. Türkiyede kredi maliyeti yüksektir. Kaynak Kullanımı Destekleme
Fonu banka sigorta vergisi uygulamaları nedeniyle kredi maliyeti yüksekse
bizim mükelleflerimiz, şirketlerimiz, bu krediyi yurt
dışından temin ediyor hatta kendi parasını yurt
dışındaki bankada tutmak suretiyle onu kredi olarak
kullanıyor. Bir yandan o kredinin faizini burada kayıtlarına
gider olarak yazıp matrahını düşürüyor öte taraftan da yurt
dışındaki mevduatına bir faiz geliri elde etmiş
oluyor. Bu son derece ciddi bir avantajdır. Bu tasarıda bu avantajı önlemeye
yönelik bir düzenleme var mıdır? Hayır. Peki, kredi
maliyetlerini düşürmeye yönelik mükellefin yurt dışından
kredi almasını özendirecek mevcut vergisel yükün hafifletilmesine
yönelik bir düzenleme var mıdır? Yoktur. Şimdi Bunları
kaldırmadan bu düzenlemeyi yapalım, bu paralar Türkiyeye gelsin.
demek biraz gerçekleri görmemek olur, biraz eksik adım atmak olur.
Şimdi -devam
edeceğim bu örneklere, vergiden kaynaklanan sorunlara devam edeceğim-
2006 yılından bu yana bu 2006 yılındaki hükûmetin
yaratmış olduğu bir eşitsizlik vardır. Yerli
yatırımcıların hazine bonosu gelirindeki, İMKBde
kayıtlı olan hisse senetlerinden elde ettiği gelirdeki, bu hisse
senetleriyle hazine bonolarının alım satımından elde
edilen kazançlardaki vergi yükü yerli yatırımcılar için yüzde
10dur, yabancılar için sıfırdır. Şimdi Sayın
Maliye Bakanı bu tasarı vesilesiyle diyor ki: Bu
eşitsizliği gidereceğiz. Bu eşitsizliği yaratan AKP
Hükûmetidir değerli arkadaşlar. O zaman panik psikolojisiyle bir
yanlış karar alındı 2006 yılında, bir hafif
dalgalanma oldu, o panikle Aman yabancıya sıfır koyalım,
yerli yüzde 10 olsun. Bunu bu tasarıya bağlayacağım. Neden
bunu örnek verdim? Şimdi, bizim mükelleflerimizin yurt
dışındaki fonları yabancı fon gibi. Türkiyeye gelip
hazine bonosu aldığında sıfır vergi öderken, yani hiç
vergi ödemezken, şimdi bu tasarı diyor ki: Türkiyeye getir, kayda
gir. E kayda girdi, hazine bonosu alırsa yüzde 10 oranında vergi
ödeyecek. Öder mi? Sayın Maliye Bakanı Eşitsizliği
gidereceğiz. derken aslında hazine bonosundaki eşitsizliği
de gidermeyeceğini açıkladı Bütçe Komisyonunda. Sadece hisse
senetlerine ilişkin alım satımdaki, kazançtaki vergi
eşitsizliğini giderecek, hazine bonosundaki sorun devam edecek.
Altına dayalı yatırım fonlarında vergi yükü yüzde 25,
diğer yatırım fonlarında yüzde 15. Neden gelsin, niye
gelsin yabancı? Mevduat garantisi Türkiyede 50 bin YTL. Kriz nedeniyle
birçok ülke şimdi sınırsız mevduat garantisi verdi veya
garantiyi artırdı. Şimdi gerçi tasarı yetki alıyor,
onu Hükûmet muhtemelen düzenleyecek.
Değerli arkadaşlar,
bir kere olayın bütününe bakarsak, tasarı bu genel eksikliği
çözmüyor. Güven sorununun çözüldüğünü söylemek mümkün değildir. Güven
sorunu çözülmeden bu paraların Türkiye'ye gelmesi mümkün değildir,
kendimizi kandırmayalım değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, tasarının, yurt dışından getirilen
para için yüzde 2; burada, getirilip ister bankaya yatırın isterseniz
işletmeye sermaye olarak koyun, bunun vergisi yüzde 2dir, ama
Türkiye'deki bir mükellef kayıtlarına aynı değerleri
koyarsa, sermaye olarak öz kaynaklarının arasına koyarsa burada
yüzde 10dur, yani ikisi arasındaki eşitsizliği ben doğrusu
çözebilmiş değilim. Gelin, sermaye koymadaki vergiyi
sıfırlayalım.
2002
yılında, o zamanki Hükûmetin yapmış olduğu bir
düzenleme vardı. İsterseniz yastık altından
çıkarın, isterseniz yurt dışından getirin, bir
parayı şirkete sermaye olarak koyuyorsanız vergisi yoktu 2002
yılında. 1998 yılı uygulaması da farklı
değildi. 1998 yılında mali milat uygulaması vardı;
1998 yılındaki mali milat uygulamasında, bankaya
yatırılan değerlerden hareketle herhangi bir vergi incelemesi
yapılmayacağı mükellefe güvence olarak verildi ve 1998
yılında sisteme bu nedenle 5 milyar dolar döviz girmiştir. 2002
uygulamasının ölçülebilir bir sonucu olmadı ama, 1998
uygulamasının sisteme katkısı 5 milyar dolardır
değerli arkadaşlar. Vergi yoktu her ikisinde de. Ben sembolik vergi
alınmasına karşı değilim, ama yüzde 2 ile yüzde 10
arasındaki verginin açıklanabilir bir tarafı yoktur. Yani yurt
dışında tutmuşsan yüzde 2; yurt dışında tutanı
mükafatlandırıyorsunuz, yurt içinde tutanı
cezalandırıyorsunuz, aynen yerli-yabancı ayrımı
yaparak birisine sıfır, birisine yüzde 10 vergi oranı
uyguladığınız gibi! Tasarının herhangi bir
ekonomik mantığı bulunmamaktadır, herhangi bir hukuk
mantığının maalesef olmadığını
görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye küresel kriz ortamında yurt
dışındaki tasarruflarını getirsin, Türkiyedeki
tasarruflar da eğer sistemde değilse bunları da sisteme dâhil
edelim, bunlar da şirkete sermaye olarak girsin. Bunların hepsini
yapalım. Bunlardan vergi de almayabiliriz. Ama bunu yaparken vergi
denetimini ortadan kaldırmayalım, kara paranın
kapsamını daraltmayalım. Bu tasarının burada iki tane
bomba gibi düzenlemesi var. Kara paranın kapsamı
daraltılmaktadır ve vergi denetimi ortadan
kaldırılmaktadır. Affınıza sığınarak,
Komisyonda ifade ettiğim bir cümleyi burada da kullanmak istiyorum: Vergi
denetimi katledilmektedir değerli arkadaşlar. Şimdi
anlatacağım size. Bunun nasıl
yapıldığını anlatacağım.
Örneği
şöyle vereyim: Bir kişi, sahte veya muhteviyatı itibarıyla
yanıltıcı belge -yani naylon fatura- düzenlemiş veya
kullanmış olsun. Bundan dolayı devletten 10 milyon YTLlik bir
katma değer vergisi iadesi almış olsun -hayalî ihracat yani-
bunu yurt dışı bankada tutsun. Kanun çıktı, bu
parayı getirdi Türkiyede bankaya yatırdı. Bunun vergisi nedir?
200 bin YTL. 200 bin YTL vergiyi ödediği zaman, bu naylon faturaya
ilişkin olarak Maliyenin inceleme elemanlarınca yapılmakta olan
incelemeler ortadan kalkacak. Gelecekte, bu kanunun yürürlüğünden sonra,
2008 yılından önceye ilişkin olarak yapılacak incelemeler
de ortadan kalkacak, yani yapılamayacak. Düşünün, şimdi,
Maliyede, Maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri,
vergi denetmenleri bir vergi incelemesi yapıyor. Naylon fatura
kullanılarak yapılan bir hayalî ihracatı tespit etmiş.
Tasarı çıkacak, mükellef hemen -10 milyon YTL örneğini
verdiğim için oradan devam etmek istiyorum- 10 milyon YTLyi bankaya
yatıracak, 200 bin YTL vergisini ödeyecek, bu naylon fatura incelemesi
ortadan kalkacak. Yapılmakta olan incelemeler kapsamda değildi ama
konuyu çok özel takip eden bazı milletvekillerimiz bunu Komisyonda
tasarıya dâhil etti.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tüh!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur
arkadaşlar. Bu, ahlaki değildir.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Onu çıkarıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Onu çıkarıyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekilini mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hangi milletvekili, söyleyin!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Ben önergeyi veren arkadaşları
kastetmiyorum, önergeyi veren arkadaşlarımı da kastetmiyorum.
Onlar o şekilde bilgilendirilmiştir ama onlara o bilgiyi o
şekilde veren o milletvekili kendisini bilir. Kimseyi itham etmiyorum ama
bu uyarıyı yaptım orada. Bu uyarıyı yaptım,
dinlemediniz; Sayın Bakan dinlemedi. Komisyon da Sayan Bakana baktı
tabii ki. Bu, bu tasarının ayıbıdır.
İkinci
ayıp: Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili
Çıkaracağız onu. diyor.
Peki, bu kanunun
yürürlüğünden sonra, 2008 yılından önceki dönemlere ilişkin
olarak naylon fatura incelemesini niye ortadan kaldırıyorsunuz?
RECAİ BERBER
(Manisa) Kalkmıyor inceleme.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Kaldırıyorsunuz.
RECAİ BERBER
(Manisa) Mahsup ediliyor sadece üstat.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Ucu bir yerlere değer diye!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın, o da şöyle: 10 milyon YTL
yatırdı mı aynı örnekten devam edeceğim- Türkiyeye o
parayı getirdi, Türkiyeye yatırdı. Maliye vergi inceleme
elemanı bu rakamı tespit etti. Tasarı diyor ki
Düzelteceğiz diyor Grup Başkan Vekili arkadaşımız.
Düzeltilmiş hali şöyle olacak: 2009 yılında 2007
yılındaki hayali ihracat olayı incelenecek. Bu 10 milyon YTLlik
hayali ihracat nedeniyle KDV iadesi aldığı mükellefin tespit
edilecek ama mükellef 10 milyon YTLyi bankaya yatırmış
olduğu için bu incelemeden kurtulacak, tarhiyat yapılamayacak. Çünkü,
getirdiği para bulunan matrah farkından mahsup edilecek.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama hapis cezası var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bunun kabul edilebilir
yanı var mıdır?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Küresel kriz, fırsata böyle dönüşür,
fırsata!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Devam ediyor, ikinci örnek: Naylon fatura nedeniyle,
Vergi Usul Kanununa göre hapis cezasını gerektiren bu fiil nedeniyle
savcılığa suç duyurusu yapılır. En az bir yıl
olmak üzere o kişi hapis cezasına çarptırılır. Bu
soruşturma da yapılmayacak. diyor kanun.
Şimdi,
buraya çıkacak iktidar partisi milletvekili arkadaşımız muhtemelen
bunun aksini söyleyecektir. Ama 3üncü maddede söz alıp bunu biraz daha
açacağım, biraz daha açacağım. Bu yazım, bu
suçların affına yöneliktir. Sermaye Piyasası Kanununun 47nci
maddesinin (B) bendine göre Soruşturma yapılmayacak. diyor kanun. (A)
bendine göre yapılacak, (B)ye göre yapılmayacak. Neye göre bu ölçüyü
koydunuz? (B) Defter ve belgelerini SPK uzmanlarına ibraz etmeyenler, en
az bir yıl ila en çok üç yıl arasında hapis cezasına
çarptırılır. diyor. Peki, (A) bendine, (A) fıkrasına
göre olan fiillerle ilgili, izinsiz halka arzlarla ilgili soruşturma
yapılır. diyorsunuz, güzel; (B)yi niye kapsam dışına
çıkarıyorsunuz?
Şimdi, Kanal
7 ile ilgili bir inceleme var. SPK uzmanlarına ibraz edilmemiş,
defter ve belgelerini ibraz etmemiş, rapor düzenlemiş uzmanlar.
Efendim, raporu işleme koymamış SPK yönetimi. Bu gerekçe
olmaz. Onunla ilgili suç duyurumuz var, daha o süreç tamamlanmış
değil ama bu tasarı yasalaştığında Kanal 7 veya
benzeri şirketler belli bir miktar parayı bankaya yatırıp yüzde
2 oranında vergisini ödediği takdirde bu soruşturmalar ortadan
kalkacaktır. Maddedeki yazım tarzı başka bir yorumun
yapılmasına imkân vermiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, tasarı
kara paranın kapsamını daraltıyor. Türkiye kara parayla
ilgili uluslararası sözleşmelerin tarafıdır, 1988 tarihli
Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin, aynı tarihli Viyana
Sözleşmesinin ve daha birçok uluslararası sözleşmenin
tarafıdır, bunları imzalamıştır. Buna göre iç
hukukunda kurumlar oluşturmuştur, MASAKı kurmuştur,
cumhuriyet savcıları görevlidir.
Kara para bütün
toplumların, modern toplumların, modern demokrasilerin mücadele
ettiği bir kavramdır. Kara parayı önlemekten kasıt, suç
işleyerek bir gelir elde etmenin önünü kapamaktır; hem o suç
cezalandırılır hem o suçtan elde edilen gelirin sisteme dâhil
edilmesi cezalandırılır ki kimse suç işleyerek gelir elde
etmeye özenmesin. Tasarı kara paranın kapsamını
daraltmaktadır. Bu, Türkiye'nin başına bu tasarının
getireceğinden çok daha büyük sorunlar açacaktır. Türkiye kara para
konusunda kötü not alacaktır.
Sözlerimi burada
bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Kaplan.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Martin Luther Kingin rüyası gerçekleşti,
Amerikada siyahi lider Obama devlet başkanı seçildi.
Tabii, kriz
ortamında bütçe görüşmeleri yapıyoruz ve biz de bekliyoruz
doğrusu, Obamanın da seçilmesi bizim bütçemizi nasıl
etkileyecek diye, bunun etkileri nasıl olur diye bekliyoruz. Çünkü, 2007
yılında Amerikada başlayan ekonomik küresel kriz konusunda da
biz demiştik ki: Bize dokunmaz, etkilemez. Sonra, baktık ki dalga
dalga geliyor. İngiltere, Fransa, Almanya gibi gelişmiş ülkeleri
etkiledikten sonra, bu sefer de Bunu, bu krizi nasıl fırsata
çevirebiliriz. demeye başladık.
Şimdi,
aslında bu yasa, bu krizi fırsata çevirmenin ilk yasa
taslağı yani bazı varlıkların millî ekonomiye
kazandırılması yasası. Hangi bazı varlıklar? Bu
sorunun cevabını alınca
Plan Bütçe Komisyonumuzda, gelen
tasarıda deniliyor ki: İşte, 2001 yılı öncesi
ülkemizde istikrarsızlık vardı, bazı millî servet
unsurları yurt dışına çıkarıldı.
Mevzuatımızda yer alan hükümler ağırdı, kambiyo
hükümleri ağırdı, Türk Parasının Kıymetini Koruma
Kanunu nedeniyle, vergiler nedeniyle ağır şartlar vardı; bu
millî servet gitti. Şimdi, buraya baktığımız zaman
dışarı giden millî servet temiz bir servet, yasal bir servet,
meşru bir servet, bir kaynak.
Sonra geliyoruz
ikinci gerekçeye. Deniliyor ki: Türkiye daha sonra bu istikrarsızlık
nedenlerini kaldırdı, gelişmeler oldu. E, artık bu
parayı geri getirelim. Şimdi, bu, baktığınız
zaman çok masum bir gerekçe olarak ortaya çıkıyor. Hatta diyor ki:
İhtiyaç saiki yerine ihtiyaç saikiyle yurt dışına
çıkan para. Buraya kadar bunu anlıyoruz. Bu paralar, hepsi, bu
kaynak, meşru, hukuki kaynaklar. Ama gerçekte
baktığımız zaman, tasarıda, elimizde çok açık bir
bölüm var gerekçede, tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum. Deniliyor ki
-3üncü maddenin gerekçesindeki en önemli maddedir bu- Buna göre; beyanlarla
ilgili olarak her türlü vergi suç ve cezaları, 213 sayılı
Kanunun 359 uncu maddesinde yer alan vergi kaçakçılığı
suçları ve söz konusu maddeyle bağlantılı olarak Türk Ceza
Kanununun 282 nci maddesinde yer alan suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama suçu hakkında soruşturma veya kovuşturma
yapılmayacaktır. Şimdi, bunu koyduktan sonra, bu gerekçeyi de
gördükten sonra ben bu yasanın, tasarının neden etik olmadığının,
hukuki olmadığının, meşru
olmadığının, kriz açısından da fırsat
olmadığının altını çizmek istiyorum.
Buna, yine AK
PARTİ Hükûmetinin, 59, ve öncesi yıllarına giderek biraz bakmak
istiyorum. Çünkü Türkiye, Avrupa Birliği müzakere sürecinde hukuki olarak
uluslararası sözleşmelerle kendini bağlı duruma
getirmiş. Özellikle de Anayasanın 90ıncı maddesi
uyarınca uluslararası sözleşmeler iç hukukta uygulanıyor.
2004 yılında da AK PARTİ ve ana muhalefet partisi CHPnin
ortaklaşa yaptığı bir Anayasa değişikliği
var. 2004teki Anayasa değişikliğine göre, 90ıncı
madde, eğer ulusal yasalar ile uluslararası sözleşme
arasında bir çelişki varsa uluslararası sözleşme
uygulanır, diyor.
Şimdi, bu
noktaya geldiğimiz zaman, bu yasaları
çıkardığımız zaman, bu yasaların, bu hukuk
tekniği açısından, hukuk düzeni açısından,
imzaladığımız uluslararası sözleşmelerle de uygun
olması lazım.
Bu açıdan
baktığımız zaman, Türkiye'de ve dünyada kara para olayına bir bakmak gerekiyor.
Örneğin, IMFnin yaptığı araştırmalara göre 1
trilyon dolar rakamı civarında bir kara paranın
dolaştığı söylenir. Bu, uyuşturucudur, silah
kaçakçılığıdır, terördür, çocuk-kadın
ticaretidir, adam kaçırmadır, tarihî eserlerin
kaçırılmasıdır, naylon faturadır, banka
hortumlamadır, benzeri yasa dışı paralardır.
Şimdi, Türkiye ekonomisindeki rakam ise 50 milyar civarında.
Şimdi,
Türkiye-Avrupa Birliği müzakere sürecinin başlamasından sonra,
Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program ve
İlerleme Raporuyla -8 Kasım 2001, o zaman koalisyon hükûmetleri var-
ilk kez kara para, banka hortumlama konularında hangi
anlaşmaların imzalanması gerektiği Adalet ve
İçişleri başlığı altında
açıklanıyor. Bunun akabinde, 2001 yılında hemen kara
paranın aklanmasıyla ilgili Suç Yoluyla Elde Edilen Kazançların
Aklanması Sözleşmesinin imzalanması geliyor. Hemen
arkasından 2002 yılında
Bunlar yapıldı, tek tek
imzalanan bu sözleşmelere sırayla gitmek istiyorum.
Kara paranın
aklanmasına ilişkin olarak Türkiye Mali Suçlar Araştırma
Kurulu olarak adlandırılan ve binin üzerinde personeli bulunan
İyi çalışan bir mali istihbarat birimine sahip olduğunun
altı çiziliyor ve bunların da yıllara göre açtığı
dosyalar veriliyor. Sadece 2001 yılında 279, daha sonra 2002de 156.
Yani biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu verileri görmek istedik. Yani ne kadar kaynak,
para, Türkiyede veya dışarıda inceleniyor? Ne kadar sahte
fatura, hayalî ihracat var? Ne kadar banka kaynakları, paraları var;
nerede, nereye götürülmüş? Çünkü, biliyoruz ki, bu tarihlerde, Türkiyede
vatandaşın sırtına yüklenen 90 milyar dolarlık bir yük
var.
Şimdi, Eylül
2001de Türkiyenin imzaladığı 999 tarihli Özel Hukuk ve Ceza
Hukuku Sözleşmelerinin onaylanması sonrası Avrupa
Topluluklarının Mali Çıkarlarının Korunması
Sözleşme Protokolü de imzalandı. Şimdi, bunun içinde
sahteciliğin Türk mevzuatında suç hâline getirilmesi ve benzeri yükümlülükler
dışında, özellikle, Avrupa Birliği, uyum için bazı
şartlar koydu:
Suçtan elde
edilen gelirlere el konulması, müsaderesi ve buna yönelik
çalışmalar.
Kara para
aklamayla mücadelede merkez ve taşra birimlerinin birlikte
çalışması.
Mali suçlarda
ortak soruşturma uygulanması.
Suçtan elde
edilen gelirlere el konulması.
Maliye
Bakanlığı Mali Suçlar Araştırma Kurulu MASAK
bünyesinde veri tabanı oluşturulması.
Şimdi,
bunlar oluşturuldu. Biz (MASAK) veri tabanını istedik.
Türkiyenin dışarıya ekonomik kriz ve istikrar nedeniyle ne
kadar kaynağı gitmiş, diye sorduk; Plan ve Bütçe Komisyonundan
öğrenemedik. Peki, bu yasa çıkarsa ne kadar gelecek dedik; onu da
öğrenemedik. Şimdi, kara para aklanma ihtimali var, dedik bu yasada.
Yok, denildi. Çünkü dediler, bir maddeye bir hüküm koyduk, bu hükümle kara para
aklanmayacak.
Şimdi, kara
para aklanmayacak denilen hüküm
Banka hortumlama paralarını zimmete
geçirme, banka içini boşaltma paraları, Sermaye Piyasasındaki
izinsiz arzlar ve kaçakçılıkla ilgili istisnaları var. Peki,
parayı dışarıdan getiriyorsunuz. Kaynağını
araştırıyor musunuz? Hayır. Kaynağını
araştırmadıktan sonra denetliyor musunuz? Hayır.
Şimdi, hangi
yönden para gelecek, kaynak gelecek, ona bakmak lazım. Eğer Avrupa
Birliğinden gelirse kaynak ve para, muhtemelen orada kara parayla mücadele
çok etkin olduğu için oradan geliş kaynağı belli olur.
Nasıl belli olur? Örneğin Fransada 10 bin euronun üzerinde 1 fenik
parayla polis yakaladı mı soruyor: Nereden getirdin kardeşim?
Bunun hesabını vermek zorunda. Ya içeri atarlar ya para
Parasına da el koyarlar, içeri de atarlar. Yasa, 10 bin orada, başka
ülkede 20 bin.
Avrupada bir
denetim mekanizması var, vergi açısından da var ve
Avrupanın vergileri yüksek, yüzde 50-55ler oranında vergi ve
Türkiyenin vergileri düşük. Yani Avrupadaki kaynaklarını
birinin oradan buraya aktarması için zaten gerekli koşullar ve vergi
indirimleri var ama benim tahminim bu para buralardan gelemeyecek. Çünkü
buralardan gelebilecek bir tek para kaynağı var: İsviçre bankası.
İsviçre bankalarına yatırılan paralar. Peki, bu
paraların İsviçre bankalarından transfer kaydı olmayacak
mı? Yasaya bakıyoruz, kanaat teşkil edici belgeyle durum
kurtarılıyor.
Şimdi, bu
çerçevede baktığımız zaman, aslında, işin rengi
daha da ortaya çıkıyor. Şimdi, nereden para gelebilir diye
bakmak gerekiyor. Bir, Körfez ülkelerinden para gelebilir. İki, banka
yoluyla gelmeyecek paralar özellikle de Irak, Arap ülkeleri gibi ülkelerden
bavulla gelen paralardır. Bunlar, banka olmadığı için
oradan gelecek. Diğer paralar, içerideki paralardır aslında ve
özellikle ihtilaflı dosyaların, inceleme konusu, araştırma
konusu olan suç dosyalarının şirketlere aktarılmasıyla
yüzde 2 vergi tarhına tabi tutulacak, yüzde 2 vergi ödetilmek suretiyle
geçmişe dair bir beyaz sayfa açılacak. Deniliyor ki: İtalya
bunu 2001 yılında yaptı, yüzde 2,5 vergiyle bunu
sağladı. Ama o gelen kaynakların her birisinin hukuki,
meşru olduğu üzerinde bir çalışma vardı. Bu tasarıya
göre böyle bir inceleme gereği doğmuyor.
Çok rahat, kamuoyuna
yansıyan, bugün de Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının soruşturma
açtığı Deniz Fenerinden tutun, Kanal 7nin Sermaye
Piyasasındaki durumuna, oradan tutun Yimpaşa Kombassana, onu tutun,
enerjiden sağlık skandalına kadar milyar dolarları bulan çok
ciddi ve büyük soruşturmalar bu yasayla ekonomik suça dönüştürülecek
ve ekonomik suça dönüştürüldükten sonra aklanacak ve 1 Ekim 2008 tarihi
itibarıyla, geri gitmemek üzere, dönüşü olmamak üzere failler,
sorumlular, sorumsuzluk ve aklanma durumuna geçecek. Şimdi, zaten
şirketlerin, anonim şirketlerin sermayelerini artırması
için böyle bir yasaya ihtiyaç yok, zaten biliyor bu konuda teknik bilgisi olan
arkadaşlar. Kala kala bu suçlar kalıyor. Şimdi, biz, niye bu mantıkla
buna karşıyız? Yani, diyelim ki, bu paraların,
sahiplerinin, getirilmesi durumunda bu muafiyet yüzde 2, yurt içinden gelen
yüzde 10 deniliyor.
Ben şunu
ifade etmek istiyorum: Yani bu ülkede vergisini zamanında ödeyen, dürüst
olan mükellef, bu durumda
Yani çok kaba bir tabir ama kriz ile keriz
kelimelerini yan yana koymak gibi bir şey bu. Yani bu ekonomik krizde
vergisini, namuslu, zamanında, dürüstçe ödeyeni cezalandırma
yasasıdır bu. Niye? Şimdi, bütçeye yine bakıyoruz, bütçenin
gelirlerini iki kalem oluşturuyor. Birinci kalem gelirlere bakıyoruz,
direkt stopaj olarak kaynakta kesilen -ücret ve maaşlardan kesilen-
vergilerdir. Şimdi, kim ücret ve maaşlardan vergi kesiyor? Devlet
kesiyor. Kim ödüyor? İşçi, memur, öğretmen, emekli, subay,
polis, çalışanlar. Peki Türkiyede çalışanlar birinci
derecede vergi öderken ve kaynakta maaşlarından kesilirken, ikinci
vergi dilimi olan dolaylı vergiler de 70 milyon insanımızın
üstüne yüklenirken burada kara paraya yol açmak, bu varlıklara imkân
tanımak, özellikle de Körfez ülkelerinden gelecek varlıkların
azıcık da olsun ülke ekonomisine katkısının
sağlanmadan bu yolu açmak vergi adaletine, vergi barışına
katkı sağlar mı? Bence etik olarak üzerinde durulması
gereken en önemli nokta bu.
Etik bir yasa
mıdır? İşte burada baktığımız zaman bu
yasa etik bir yasa değil. Etik bir yasa olmadığı zaman ne
yapacağız? Yasaya uygun değil, hukuka uygun değil, etik
değil; o zaman biz böyle bir yasanın tarafı olamayız. Böyle
bir yasaya muhalefet şerhimizi koyarken bu amaçla koyduk.
Şimdi,
ikinci bir nokta -hemen Komisyonda son dakikada bir önergeyle oluşturuldu-
geçici maddede TMSFnin bazı yetkilerinin Bakanlar Kuruluna verilmesi.
Nedir? Bunlar, işte kriz durumlarında bankaların bankası
durumunda, işte sigorta güvencesinin 50 bin dolardan, Bakanlar Kurulunun
inisiyatifiyle, istediği rakamlara çıkartılması veya
başka önlemler alınması. Şimdi, TMSFnin yetkilerine bu
aşamada ihtiyaç duyulması şu soruyu da beraber getirmiyor mi? 50
bankamızdan 26sı yabancı sermayeli olduğuna göre, 26
yabancı sermayeli bankanın da küresel ekonomik krizden etkilenen ABD
ve Avrupa Birliği ülkelerinin sermayesi ağırlıklı
olduğuna göre öyle bir tehlike mi var acaba? Geçmişte 2001de domino
taşı gibi arka arkaya kapanan bankalardan sonra bugün Türkiyede
yabancı sermayeli bankaların kapatılma tehlikesi ve riski var
mıdır? Varsa kamuoyunun bu konuda aydınlatılması
yükümlülüğü en başta Hükûmetindir.
Böyle bir
tehlikenin varlığı olmasa bu kara paranın getirilmesi,
aklanması veya sual sorulmamasıyla ilgili bu yasaya bu hükmün
konulması ne alaka diyebiliriz. Bu yasayla bu geçici maddenin birbiriyle
alakası ne? Şimdi, bir taraftan Dışarıdan getir
parayı, yüzde 2yle kurtul. diyorsun, İçeriden getir yüzde 10la
kurtul. diyorsun, bunu anladık. Yani TMSFnin yetkilerini bu yasanın
içine almak neyi ifade ediyor? Ayrı bir alan, ayrı bir branş,
ayrı bir ekonomi, ayrı bir banka sektörü, ayrı bir yasa
olayı, ayrı bir teknik olay. Yani el yordamıyla, hukuka
aykırı, hukuku altüst eden yasalarla buna çözüm bulmak mümkün
değildir. Eğer dürüst vatandaşımızı, vergisini
zamanında ödeyen vatandaşımızı, kara paraya, sahte
naylon faturaya, hayalî ihracata ve kirli paraya bel bağlamayan
vatandaşımızı âdeta cezalandırır bir şekilde
bu yasanın çıkartılmasıyla Türkiye ekonomisine katkı
sunulacağına inanmıyoruz. Türkiye ekonomisine, zamanında
vergilerini verenlerin, dürüstlerin cezalandırıldığı
bir yaklaşım tarzının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi toparlayınız.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ülkemizde gerçekten çok ciddi bir vergi reformunun, Gelir Vergisi
Yasasının da artık Meclise getirilmesi gereğini ve
zorunluluğunu ortaya koyuyorum.
Hep ertelendi,
hep ertelendi ama eğer bu vergi adaletsizliği Yapanın
yanında kâr kalır. anlayışı kalırsa inanın,
bunun ne Müslümanlıkta yeri var ne vicdanda yeri var ne insanlıkta
yeri var. Yani birilerinin ezilmesi, birilerinin de haybeden, boştan
kazanması ve bir günde milyarder olması bu ülkede sosyal adaleti
dinamitler, sosyal krizlere yol açar, sosyal felaketlere yol açar.
Bu tehlikelerin
dikkate alınmasını umut ediyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
şu anda tartıştığımız ve
görüştüğümüz tasarı, öncelikle belirtmek gerekir ki olağan
dışı bir dönemde ve olağan dışı hükümler
içeren bir düzenlemedir, bir tasarıdır. Bu da son derece
doğaldır çünkü bunun temel gerekçesi, hepimizin tahmin ettiği ya
da bildiği üzere, yaşanan global krizle çok yakından
bağlantılıdır. Bu krizin doğal sonucu olarak tüm
dünyada ve ülkemizde ciddi bir likidite ihtiyacı ortaya
çıkmıştır ve likidite her zamankinden çok daha fazla
kıymetli hâle gelmiştir. Hemen hemen -Amerika Birleşik
Devletleri, İngiltere- Avrupanın belli başlı tüm ülkeleri
benzer düzenlemeleri bugüne kadar gerçekleştirmişlerdir ve tedbirler
almışlardır; hatta bundan çok daha sert, çok daha katı hükümler
içeren düzenlemeleri uygulamaya koymuşlardır. Bunların temel
amacı da ülkelerinin likidite açıklarını kapatmak ve
dünyanın diğer bölgelerinden, ülkelerinden kendi ülkelerinin kaynak
transferini gerçekleştirerek bu likidite problemini hafifletmektir.
Amerika yapmıştır, en sertlerinden bir tanesini de İngiltere
yapmıştır ve belki, İngiltere tarihinde hiç görülmemiş
bir şekilde İngiliz Hazine Bakanına birçok kanunu uygulamama
Liberalizmin beşiği olan İngilterede, çok temel olarak kabul
edilen birçok kanunu bu dönem için uygulamama imkânını vererek
bazı tedbirler alma yetkisi veren çok katı, sert bir kararname
İngilterede uygulamaya konulmuştur, konuştuğumuz konuyu da
içerecek şekilde.
Türkiye için de
geçerlidir elbette ve Türkiye'nin de, ülkemizin de bu likidite krizinden
etkilenmemesini düşünmek mümkün değil. Nitekim, rakamlara
baktığımızda, hem küresel sermaye girişinde bir
yavaşlama meydana gelmiştir hem de çıkışlarda.
Özellikle ekim ayında yabancı sermaye çıkışı
ciddi diyebileceğimiz bir rakama ulaşmıştır.
Ben konuyu daha
netleştirmek için rakamları paylaşmak istiyorum sizinle: 2007
Ocak-Ağustos döneminde doğrudan küresel sermaye girişi ülkemize
yaklaşık 15,6 milyar dolar iken 2008 yılının aynı
döneminde -yani Ocak-Ağustos döneminde- 11,2 milyar dolara
düşmüştür. Bu rakamdaki düşüş, yani yabancı sermaye girişindeki
düşüş portföy yatırımlarında çok daha belirgindir.
2007nin Ocak ve Ağustos döneminde ülkemize gelen portföy
yatırımlarında 6,7 milyar dolar giriş söz konusuyken 2008
yılının bu döneminde 1,7 milyar dolara düşmüştür.
Ayrıca, net hata ve noksan olarak tanımlanan ödemeler dengesindeki
kaleme de baktığımız zaman yine aynı dönemde net
çıkışların olduğunu görürüz. Dolayısıyla
Türkiye için de yaşadığımız global kriz ve likidite
krizi nedeniyle böyle bir düzenleme kaçınılmazdır.
Şimdi, tabii
çıkış konusunda özellikle ekim ayında bir
çıkış yaşandı, ancak henüz resmî rakamlar
yayımlanmadı, tahminler var sadece. 10-15 milyar dolar civarında
bir yabancı paranın çıktığı ifade ediliyor.
Bu yaşanan
global kriz, aslında birçok ülkede tabu olarak görülen uygulamaları
da değiştirmiştir. Hepiniz hatırlarsanız, 2006
yılında Amerikada altı tane limanı işleten
İngiliz şirketi bir Arap sermayesi tarafından -Körfez sermayesi
diyelim- satın alınmıştı. Fakat Amerika yönetimi ve
Kongresi buna çok büyük tepki gösterdi ve anlaşmayı feshettiler. O
zaman hatırlarsanız, gerçekten, bu işletme hakkının
yani limanların Körfez sermayesi tarafından işletilmesi hâlinde
güvenlik açısından çok ciddi sıkıntılar
olabileceği ortaya atılmıştı. Ama bugün
baktığınızda bütün bunlar unutulmuş durumda ve hem
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush ve hem de Gordon Brown
geçtiğimiz aylarda ve geçtiğimiz haftalarda Körfez ülkelerine bu
amaçla, sadece bu amaçla ziyaretler yapmışlardır ve
geçmişte hassasiyet gösterdikleri konuları da bir tarafa bırakarak.
Amaç da, biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi,
tamamen ülkelerinin konjonktürel olarak ortaya çıkan bu likidite
açıklarını ortadan kaldırmaktır.
Değerli
arkadaşlar, bu getirilen tasarının da temel amacı budur,
biraz önce de ifade ettim. Dört ana düzenlemeyi içermektedir. Bunlardan bir
tanesi, yurt dışındaki kaynakların, esas itibarıyla da
dövizin Türkiyeye getirilmesini sağlamaktır. Yani burada altın,
döviz, para, menkul kıymetler, diğer menkul kıymet benzeri
araçlar ve gayrimenkullerin tespiti. Bunların belli şartlarla
Türkiyeye getirilmesi hâlinde birtakım avantajlar
sağlanmaktadır. Önce isterseniz şartlara bakalım, daha
sonra avantajları değerlendirelim.
Bir defa, bu
paralara yurt dışından getirecek olan kişi ya da kurumun
1/10/2008 tarihi itibarıyla sahip olması gerekir, paranın yurt
dışında bulunması gerekir, biraz önce de ifade ettim,
altın, döviz, menkul kıymet, para ve diğer sermaye piyasası
araçlarıyla gayrimenkul olması gerekir. Biraz sonra altını
biraz daha vurgulayarak değineceğiz.
En önemlilerinden
bir tanesi de bu paranın 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt
dışında sahibi olduğuna kanaat verici bir vesikayla
belgelemesi gerekir. Çünkü biraz önce değerli
arkadaşlarımızın yaptığı yorumlar dikkate
alındığında, sanki kara para aklanıyormuş ya da
vergi kaçıranların hapis cezası ortadan
kaldırılıyormuş gibi bir anlatım ortaya konuldu. Bunun
doğru olmadığını biraz sonra teknik olarak ifade
edeceğim ama bu da önemli. Çünkü nereden, hangi ülkeden getiriliyorsa
getirilsin, bunun, getirilecek olan, aktarılacak olan kaynağın,
paranın, dövizin, altının -her neyse- 1/10/2008 itibarıyla
o ülkede kanaat verici bir belgeyle tespit edilmesi, ispatlanması,
vesikalandırılması gerekir. Bu aslında olaya kara para
açısından görüş getiren, değerlendirme yapan ya da
eleştiren arkadaşlar için önemli bir noktadır. Çünkü sonuç
itibarıyla bu kaynaklar dünya sisteminde kayda girmiş anlamına
gelmektedir. Yani bir kişinin elinde valizle para getirme imkânı yok.
Getirebilir ancak bunun 1/10/2008 itibarıyla yabancı bir ülkede
kanunda sayılan şekilde tespit edilmiş olması gerekir.
Orada bankada, bankerde, devletin herhangi bir kuruluşunda, tapu
kayıtlarında olması ve bunun kanaat verici bir vesikayla
belgelendirilmesi gerekir. Dolayısıyla böyle bir vesikalandırma,
böyle bir ispat zorunluluğu doğrudan, baştan itibaren kara para
ihtimalini kesinlikle ortadan kaldırır. Çünkü dünya sisteminin
içerisinde de zaten vardır ve kayıttadır bu para.
Belki şu
tartışılabilir: Diğer ülkelerin mevzuatıyla
Türkiye'nin, ülkemizin özellikle vergilendirme açısından mevzuat
farklılığının kişi açısından ortaya
çıkarabileceği birtakım sıkıntıları ortadan
kaldırmak amacı. En fazla bu tartışılabilir ki nitekim
burada da bu avantaj vardır, biraz sonra onu da konuşacağız
ve beyan edildikten sonra bunun belli bir sürede Türkiyeye getirilmesi ve
beyan edilen rakamın yüzde 2sinin vergi dairesine ödenmesi gerekir,
şartlar bunlar.
Peki, avantajlar
nedir? Tabii amacımız, böyle bir kaynağın, ciddi bir
kaynağın -onu hedefliyoruz, onu istiyoruz- Türkiyeye getirilmesi,
likidite sıkıntısının ortadan
kaldırılması.
Bu insanlara
diyoruz ki: Getirdiğiniz, beyan ettiğiniz bu rakamla ilgili olarak
bir vergi incelemesi başlatmayacağız, bir vergi tarhiyatı
yapmayacağız, ama getirdiğiniz bu rakamla ilgili olarak. Avantajlarından
bir tanesi bu.
Şimdi,
burada şunun altının çizilmesi gerekiyor: Yine biraz önce
Sayın Hamzaçebi -daha önce konuyu birlikte konuştuğumuz için,
tartıştığımız için kendisi de biliyor- bir örnek
verdi, o örnekten yola çıkacağım. Yurt dışında bu
şartları taşıyan bir kişi, yani 1/10/2008
itibarıyla dünyanın herhangi bir ülkesinde geçerli bir vesikayla bu
varlığı, bu parayı tespit ettirmiş olan bir kişi,
örnek olarak 10 milyon doları Türkiyeye şartlarına uygun olarak
getirdi. Tabii, bu paranın nereden geldiğini, herhangi bir suçla
ilişkisi olup olmadığını bilmemiz mümkün değil,
hiç kimsenin bilmesi mümkün değil, bir ihbar, şikâyet
olmadığı sürece mümkün değil.
Kanun diyor ki:
Buradan yola çıkarak belli suçlar için kovuşturma ve soruşturma
başlatmayacaksınız. Söylenen sadece bu. Yani bir insan para
getiriyor, 10 milyon dolar. Siz aksi hâlde
Aksi şu olurdu: Getirdiği
parayı şüpheli işlem kabul edersiniz ve soruşturma
başlatırsınız. Şu andaki mevzuat öyle. Yani bir
kişi yurt dışındaki parasını getiriyor, kendi
kendini ihbar ediyor ve biz de devlet olarak soruşturma yapıyoruz.
Böyle bir şey olabilir mi? Olamaz. Böyle bir mantıkla Türkiyeye para
gelir mi? Gelmez. Ne yapıyoruz? Diyoruz ki: Bu beyandan yola çıkarak
bu beyan nedeniyle soruşturma, kovuşturma başlatmıyoruz. O
da çok sınırlı sayıda suçlar için. Mesela bir tanesi
vergiyle ilgili suçlar için. Büyük çoğunluğu bunların
dışında. Mesela, kaçakçılık, uyuşturucu
-aklınıza gelen- rüşvet, zimmet, bütün bunlarla ilgili
soruşturma, kovuşturma yapılabilir, bunlarda hiçbir engel yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Nereden bileceksin?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Elbette
Yani bildiğiniz zaman
Sayın
Aslanoğlu -yani hiç kimse kâhin değil, müneccim değil-
doğal olarak ıttılanıza girdiği takdirde müdahale edersiniz.
Devlette böyledir zaten. Herhangi bir suç için de geçerlidir, yani şu anda
Türkiyede bulunan bir para için de geçerlidir, şu anda yurt
dışında bu amaçla Türkiyeden çıkartılmış
kaynaklar için de geçerlidir. Zaten, herhangi bir şekilde yetkili elemanların,
devletin yetkili organlarının ıttılasına girdiği
zaman müdahalesini tartışıyoruz biz. Sadece vergiyle ilgilidir
ve orada da hapis cezası ve para cezası açısından uygulama
farklıdır. Bu ayrıntı son derece önemli değerli
arkadaşlar.
Şimdi, o vatandaş
parayı getirdi, 10 milyon doları getirdi, herhangi bir
kovuşturma yapmıyoruz, ama esrar kaçakçılığı,
uyuşturucu ticareti, insan ticareti, örgütlü suçlar, terör suçları,
son derece kapsamlı. Onlarla ilgiliyse, herhangi bir ihbar geldi
diyelim, yani şöyle bir ihbar
geldi, denildi ki: Bu kişi getirdiği 10 milyon doları
şurada kazandı.Uyuşturucu ticareti yaptı. Hemen
soruşturma başlatılabiliyor. Çok açık kanun, bunda herhangi
bir problem yok. Hatta onları isterseniz, yani bunların
ayrıntıları kanunun gerekçesinde de belirtilmiş, ama ben
konunun biraz daha netleştirilmesi açısından bir
kısmını okumak istiyorum: Emniyeti suistimal,
dolandırıcılık, zimmet, uyuşturucu ticareti,
sahtecilik, insan ticareti, kalpazanlık, hırsızlık, göçmen
kaçakçılığı, rüşvet, yağma, silahlı ve
silahsız suç örgütleri lehine işlenen fiiller, bankaların
içlerinin boşaltılması, izinsiz halka arzlar, Terörle Mücadele
Kanunu çerçevesinde işlenen suçlar, silah kaçakçılığı
vesaire
Bunlarla ilgili bir iddia olduğu zaman, kendi getirdiği
parası anında soruşturmaya uğruyor, kovuşturma
yapılabiliyor, ona hiçbir engel yok. Sadece vergiyle ilgili suçlarla
ilgili kovuşturma ve soruşturma başlatılamıyor,
yapılmıyor değil, bakın başlatılmıyor. Kendi
beyanı nedeniyle kendisini tuzağa düşürmüş bir konuma
düşürmemek için ve doğal olarak böyle bir düzenlemeden beklenen
amacın hasıl olması ve gerçekleşmesi için.
Şimdi,
Sayın Hamzaçebinin örneğine dönelim: Daha sonra ve şu anda da
devam eden incelemelerle ilgili olarak önergemizi verdik. Yani Plan ve Bütçe
Komisyonunda ilave edilen teknik bir hatadır o zaten
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Teknik bir hata mı!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Çünkü,
geriye yürütüyor kanun hükümlerini, onu düzeltiyoruz, onu da burada
belirtmiş olalım. Diyelim ki vatandaş parayı getirdi, bu
mükellefle ilgili olarak önümüzdeki yıl, diyelim 2009 yılında,
1/1/2008den önceki döneme, yani diyelim 2007 yılına ilişkin bir
vergi incelemesi yapıldı. Normal olarak, rutin yöntemlerle bir vergi
incelemesi başlatıldı ve bu vergi incelemesi neticesinde sahte
veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge
kullandığı, yani naylon belge kullandığı tespit
edildi. Burada iki tane suç var: Bir para cezasını gerektiren bir suç
var, aynı zamanda hapis cezasını gerektiren suç var. Para
cezası açısından, ortaya çıkan matrah farkından o
getirdiği parayı düşüyoruz. Yani 10 milyon dolar getirdi ya,
diyelim ki 2007 yılına ilişkin olarak 20 milyar YTLlik de bir
matrah farkı ortaya çıktı bu inceleme nedeniyle,
dışarıdan getirdiği 10 milyon dolar ya da 15 milyar YTL
diyelim, 15 milyar YTLyi çıkan bu matrah farkından indiriyoruz,
kalan 5 milyar YTL için para cezası salıyoruz ama hapis cezası
açısından herhangi bir indirim ya da ortadan kaldırma kesinlikle
söz konusu değil. Neden? Çünkü tasarının 3üncü maddesinin
altıncı fıkrası kovuşturma ve soruşturma
yapılamaz diyor. Ama hangi durumda? Bu beyanla ilgili olarak, bu beyan
nedeniyle kovuşturma, soruşturma yapılamaz, başka bir
nedenle -vergi için söylüyorum sadece- başka bir gerekçeyle bir
soruşturma, kovuşturma yapılabilir. Biraz önce verdiğimiz
örnekte, herhangi bir nedenle bir inceleme elemanı gitti, incelemeye
aldı, alabilir, hiçbir engel yok, bu nedenle değil. Yani sen para
getirdin, bu paranın kaynağı muhtemelen bir vergi
kaçırdın, onun içindir, ben inceleme başlatıyorum diyemez
devlet ya da Maliye vergi dairesi, ancak başka bir nedenle, o mükellefin
herhangi bir dönemine ilişkin inceleme başlatabilir, oradan bir
naylon tespit ederse onun hapis cezası kesinlikle ortadan
kaldırılmaz, sadece ve sadece para cezası mahsup edilir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) 1 kilo altın getirdi, ne olacak?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Anlaşamadığımız nokta
şu: Bu ifade çok açık yazılmamış. deniliyor. O
konuda Sayın Hamzaçebiye de söyledim, daha net hâle gelecek şekilde
de onu düzenleyebiliriz, hiçbir engel yok, kanunun amacı kesinlikle budur,
hapis cezası gerektiren, naylon belge ve buna benzer
kullanımları affetmek amacını kesinlikle gütmemektedir.
Buradan da çok açık olarak ifade ediyorum, AK Parti Grubu olarak,
yanlış anlamayı ortadan kaldıracak ifade şekline
getirebiliriz, çalışabiliriz, bunda da hiçbir problemimiz yok.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, idari para cezası soruşturma,
kovuşturma dışıdır zaten.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İdari para cezası tamam, ona bir
itirazımız yok, konuştuğumuz zaten hapis cezası, idari
para cezası uygulanmaz. Bakın, onu demiyorum zaten, onu demiyorum.
Bakın değerli arkadaşlar, konuştuğum konu hapis cezası,
ısrarlı bir şekilde hapis cezasını söylüyorum ben.
Para cezasına zaten indirim getiriyoruz, onu biraz önceki örnekte
söyledim, onda bir problem yok ve başka türlü de
Yani insanlara
birtakım imkânlar sağlayacaksınız ki para gelsin. Ha, bu da
nedir? Aslında, baktığınız zaman, muhtemel bir
inceleme anında ortaya çıkabilecek bir hapis cezası içermeyen,
hapis cezası boyutu olmayan, naylon belge düzenleme fiilini içermeyen bir
para cezasından vazgeçilme gibi bir durum. Sadece yapılan bu,
başka hiçbir şey yok. Çünkü buradaki konuşmalarda ve basına
yansıyan açıklamalarda sanki bu getirilen düzenleme ile naylon belge
ya da kara para genel anlamda, özelde naylon belge kullanımı
suretiyle kaçırılan vergiler nedeniyle ortaya çıkan hapis
cezasının da affedildiği gibi bir izlenim veya bir anlatım
söz konusu. Bunun doğru olmadığını, olmasının
da mümkün olmadığını ben buradan örnekleriyle ifade
ediyorum.
Aslında
kanunun lafzı bize göre çok net ama buna rağmen tereddütler varsa
-daha önce ifade ettim, buradan da tekraren söylüyorum- bunu düzeltiriz,
netleştiririz ve bütün bu soru işaretlerini de ortadan
kaldırırız. Ama hiç kimse şunu söyleyemez: Yani tamam, biz
hapis cezasına, naylona herhangi bir imkân sağlamıyoruz, bir
avantaj getirmiyoruz, ama siz gelin, para cezası açısından da
hiçbir değişiklik yapmayın. O zaman bu kanunun düzenlenmesine
gerek yok. O zaman, şu andaki sisteme göre zaten bu şartları
göze aldığı takdirde, yani mevcut, meri mevzuattaki muhtemel
müeyyideleri göze aldığı takdirde bunu zaten getirebilir, bir
engel yok. Dolayısıyla, zaten ben hem Milliyetçi Hareket Partisi hem
de Cumhuriyet Halk Partisinin bu kanun tasarısındaki gerekçelerinde
karşı oy yazılarını da okudum. Orada genel olarak da
zaten böyle bir düzenlemenin olması gerektiği kabul ediliyor, ona bir
itiraz yok ama yanlış anlamadan kaynaklanan ve yorum
farklılığından kaynaklanan bir itiraz var. Yoksa onun
dışında, ben AK PARTİ Grubu olarak bu anlatılanlardan
farklı düşündüğümüzü söylemiyorum. Yani aslında şu
yapılıyor: Şu andaki mevzuata göre, herhangi bir para bir
şekilde tespit edilip Türkiyeye geldiği takdirde kara para
açısından şüpheli işlem kabul ediliyor ve soruşturma
başlatılıyor. Yani diyelim ki yurt dışından bir
vatandaşımız Türkiyeye para transfer etti. Bunu banka, ilgili
kurumlar MASAKa şüpheli işlem diye bildiriyor ve bu paranın
kaynağı araştırılmak için bir soruşturma
başlatılıyor. Yaptığımız sadece ne biliyor
musunuz, bunu ortadan kaldırmak. Yani bakın, burada soruşturma
ortadan kalkmıyor. Sadece bu amaçla getirdiği paradan yola çıkarak,
onu delil ve done olarak kullanarak soruşturma başlatmasını
engelliyoruz. Yaptığımız sadece bu ama herhangi bir nedenle
-bu ihbar olabilir, daha sonra başka bir şey olabilir- devletin
herhangi bir organının yaptığı bir çalışma,
araştırma, soruşturma neticesinde eğer bir inceleme
yapılır ve bu tespit edilirse ona hiçbir engel yok, o
kovuşturma, soruşturma yapılıyor çünkü kanunun lafzı,
okuduğunuz zaman, çok net olarak anlaşılıyor.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Canikli
Sayın Başkan, hayır
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru değil Sayın Canikli.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) İnceleme yaptırılamaz diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 3üncü maddenin altıncı fıkrası neyi
kastediyor?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Altıncı fıkrayı
okuduğunuz zaman
Bakın, isterseniz birlikte okuyalım. Tabii
zaman da azalıyor değerli arkadaşlar.
Bu kanunun üç
tane daha düzenleme şeyi var: Bunlardan birincisi, yurt
dışından paraların sağlanması. İkincisi de,
yurt içinde yastık altında kalmış veya işletme
dışında -orada sadece gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri
için geçerli- kayıt dışında kalmış olanlara
Burada bir rakam farklılığı var. Onu da tahmin etmek son
derece kolay çünkü yurt dışından cezbetmenin elbette bir
avantajı olacak. Yani Türkiye içerisinden ortaya çıkarmanın,
fiilin bir maliyeti ile ya da kolaylığı ile yurt
dışından cezbetmenin kolaylığı arasında
dağlar kadar fark var, bunu da tartışmaya gerek yok ama yüzde 10
rakamının yüksek olduğu eleştirilerine biz de
katılıyoruz ve önergesini de verdik, bu oranı yüzde 5e düşürüyoruz.
Onu da burada belirtmiş olalım. Orada da, mükellefler bunu, yurt
içinden herhangi bir parayı getirecekler, işletmelerine koyacaklar,
sermayelerine ilave edecekler. Burada, biraz önce söylediğimiz gibi, vergi
uygulaması açısından -kara para ya da naylon belge ya da
hürriyeti bağlayıcı bir fiil hariç olmak üzere- vergi
incelemeleri açısından mahsup söz konusu olacak.
Dolayısıyla, olayı bu şekilde değerlendirmek
lazım ve kamuoyunu da yanlış bilgilendirmemek gerekir. Yani
buradaki arkadaşlarımızın kasıtlı olarak böyle
bir şey yaptığını söylemek mümkün değil, öyle bir
şey söylemiyorum ama yorum farkından kaynaklanıyor. Eğer
isterseniz, yani burada grubu olan arkadaşlara ve tüm arkadaşlara
söylüyorum daha doğrusu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu anlamda, netleştirmek
açısından, yani naylon belge, hapis cezasını gerektiren
fiilleri içermediğini netleştirmek açısından ifade konusunu
konuşabiliriz, tartışabiliriz ve
arkadaşlarımızı da tatmin edecek, rahatlatacak bir metne,
ifadeye dönüştürebiliriz. Bunu da buradan açıklamış
olalım.
Değerli
arkadaşlar, tabii, şimdi, zamanım da daraldı, TMSFye
verilen, daha doğrusu TMSFnin sahip olduğu yetkinin iki yıl
süreyle Bakanlar Kuruluna verilmesinin bu tasarıyla alakası
sorgulandı. Son derece alakalı. Aslında bir mesaj içermektedir.
Bu paralarını Türkiyeye bu amaçla getirmek isteyen sermaye
sahiplerine çok ince bir mesaj verilmektedir. Daha hızlı bir
şekilde gerektiği takdirde Hükûmetin bu konuda limitleri yükseltme
kararlılığını göstermesi açısından son
derece önemlidir, anlamlıdır, bu yönüyle de
bağlantılıdır. Dolayısıyla, bu konu için böyle
bir uluslararası sermayeye, dışarıdaki paraya böyle bir
garantinin veya mesajın verilmesi de önemliydi. Bu tasarıyla da böyle
bir eksiklik giderilmiş olmaktadır.
Ben,
tasarının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
Hükûmet
konuşacak mı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Konuşmayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Hayır.
BAŞKAN
Şahıslar adına Sakarya Milletvekili Münir Kutluata.
Buyurunuz
Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)
MÜNİR
KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısının tamamı üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Dünya finansal
kriziyle ilgili tedbirler alınması iş hayatının ve
vatandaşlarımızın önünü görebilmesi bakımından
çok önemliydi. Bu konuda bütün sektörleriyle iş hayatının ve
kamuoyunun ciddi bir beklentisi vardı, bu bekleme dönemi maalesef uzun
sürdü. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğinin ve diğer
ülkelerin aldıkları tedbirleri izledik, değerlendirdik ama kendi
ülkemizle ilgili nasıl bir değerlendirme
yapacağımızı bilemedik çünkü bunun için Hükûmetin ne
yapacağını bilmeye ihtiyacımız vardı. Bu yüzden
hep şarta bağlı yorumlar ve tahminler yapıldı,
şunlar şunlar yapılırsa hâlinde veya şu tedbirler
alınmışsa gibi. Bu arada, Milliyetçi Hareket Partisi, bekleme
döneminin gereksiz olduğunu düşünerek bir an önce gerekli
adımların atılmasını istedi ve kendi görüş ve
önerilerini ortaya koydu, alınması gereken tedbirleri belirtti,
tavsiye etti.
Bütün bu
talepler, Hükûmetin, durumun ciddiyetine uygun bir tedbirler paketi
açıklaması ve ortaya çıkan durgunluk beklentilerinin önüne
geçmesi için idi. Şimdi görüşmeye
başladığımız, görüşmekte olduğumuz 302 sıra
sayılı bu Tasarı, Hükûmetin kendinden beklenenler konusunda
attığı ilk adım olmaktadır. Bütünlük arz eden bir
ekonomik program yerine, sadece finansal kolaylık
sağlayacağı umulan münferit bir düzenleme getirilmiştir. Bu
hâliyle de yüce Meclis tarafından geliştirilerek ülkemize daha
yararlı hâle getirilmesini ve hayırlı olmasını
diliyorum.
Yasaların
gerekçeleri, hem ihtiyacı belirlemek hem de ihtiyacı ortaya
çıkaran sebepleri ortaya koymak bakımından önemlidir. Ben de
önce gerekçe üzerinde durmak istiyorum, sonra kapsam ve getirilenler üzerinde
bazı değerlendirmeler yapacağım.
Değerli
milletvekilleri, deniliyor ki: Ülkemizde uzun yıllar boyunca
kalıcı güven ve istikrar sağlanamamış olması
nedeniyle millî servet unsurlarından bir kısmı yurt
dışına çıkmış olup varlıkların yurt
dışına çıkmasında, kambiyo mevzuatında yer alan
hükümler, Türkiyede mevcut olan ağır vergi yükü, yurt
dışında uygulanan teşvikler ve sağlanan imkânlar etkili
olmuştur. Makroekonomik programların kararlı bir şekilde
uygulanması sonucu ekonomi sürekli bir büyüme ortamına
kavuşmuş, enflasyon düşürülmüş, kamu açıkları
kontrol altına alınarak kamu borçlarının
sürdürülebilirliği sağlanmış ve ekonomide karar alıcılar
için hayati önem taşıyan kalıcı güven ve istikrar
ortamı tesis edilmiştir.
Bu ifadelerin
anlamı: Ülke kötü yönetiliyordu, bazı iktisadi varlıklar ülke
dışına kaçtı, şimdi şartların hepsi
düzeltilmiş durumda. O zaman sormak gerekiyor: Niye bu kaçan
varlıklar geri gelmiyor şartlar düzeldiğine göre de, müsamahakâr
bir kanun çıkarmak mecburiyetinde kalıyoruz? Dolayısıyla bu
ifadenin siyasi bir ifade olduğunu vurgulamak istiyorum.
Daha sonra 2007
yılında Amerika Birleşik Devletlerindeki konut kriziyle
çıkan gelişmelere işaret ediliyor ve dünyadaki gelişmeler
özetlendikten sonra Azalan sermaye girişleri bu ülkelerdeki
-gelişmekte olan ülkeler kastedilerek- ekonomik
canlılığın devamı için risk
oluşturmaktadır. deniliyor.
Değerli
milletvekilleri, bu ifadeyi fevkalade önemsiyoruz. Türkiye benzeri ülkelerdeki,
bu arada Türkiyedeki ekonomik canlılığın sebebinin ülkeye
giren sermaye girişine bağlı olduğu söylenmiş oluyor.
Bizim de başından beri söylediklerimiz ve ifade ettiklerimiz
bunlardır. Türkiyedeki ekonomik girişin sebebi dünyadan gelen
sermayedir, herkes de bunu söylüyor.
Yalnız,
Hükûmetle aramızdaki anlaşmazlık konusu, fikir
ayrılığı konusu giren sermayenin niteliğiyle
ilgilidir. Giren sermayeye yabancı sermaye denip geçilmesiyle mesele
hallolmuyor. Biz biliyoruz ki giren sermaye, varlıkların
satışıyla ve spekülatif maksatlı sıcak para
adındaki kaynağın gelişiyle ilgilidir.
Dolayısıyla eğer ekonomik canlılığımız
varlıkların satışından elde edilen ve maalesef iktidar
tarafından da doğrudan sermaye girişi olarak nitelendirilen
kaynaktan ötürü ise bunu devam ettirecek gücümüzün olması
lazımdır. Bu, satarak iktisadi canlılığı
sürdürmek demektir. Buna hiçbir ülkenin takati yetmez, doğru bir yol da
değildir.
İkincisi,
sıcak para diye bildiğimiz spekülatif yabancı sermayedir.
Şimdi, her iki kaynağın da azalmakta oluşunun,
azaldığının, bize, bu anlamda sıkıntıya
gireceğimizin Hükûmet tarafından ifade edildiğini burada
görmüş oluyoruz.
Şimdi, bütün
bu değerlendirmelerin içinde yine hem ticari açıdan hem sermaye
açısından dünyaya entegrasyonumuzdan bahsediliyor. Aynı
şekilde, ticari açıdan entegrasyondan memnuniyet duyuyoruz, iyi bir
gelişme olduğunu söylüyoruz, ancak dış ticaretteki
yavaşlamadaki sıkıntımızın esas itibarıyla
sadece pazar daralmasından ibaret olmayacağı, ucuz
ithalatın ülkedeki rahatlık üzerinde sağladığı
etkinin ortadan kalkacağı şekilde bir endişedir burada dile
getirilen. Dolayısıyla enflasyonun bastırılmasında
ucuz ithalatın etkisi, ihracatın ithalata
bağımlılık oranının yüksek olması, bizim
dünya ticaretiyle bu oranda entegre olmuş olmamızın çok da iyi
bir şey olmadığını, bu entegrasyonun katma değeri
yüksek bir üretim yapısıyla sağlanmasının daha yerinde
olacağını ortaya koyuyor.
Şimdi, bütün
bunları ifade ettikten sonra bu varlıkların getirilmesiyle
ilgili hususlardaki bazı çekincelerimizi, görüşlerimi ifade etmek
istiyorum. Burada, evet, yeni kaynak gelişiyle ilgili düzenleme
yapılmasını olumlu buluyoruz. Tek başına, münferit bir
teşebbüs de olsa, bir paket hâlinde gelmemiş olsa bile bu bir
adımdır. Ancak bu kaynakların gelişi sırasında
bütün arkadaşlarımızın ifade ettiği endişeleri
ben de ifade ediyorum. Her ne kadar Kaynağı şüpheli,
kaynağı gayrimeşru gelirlerin geldikten sonra tahkiki mümkün.
denilse de bu anlamda endişelerin tam olarak giderilmemiş olması
Türkiye aleyhine kazanılmış paraların, insanlık
aleyhine kazanılmış paraların bundan sonra da
kazanılmaya devam edileceğine dair bir ön açma olacağı için
büyük hassasiyet gösterilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Diğer
taraftan, bu endişe giderilemediği sürece hem verilen garantileri
esas alarak hem ülkenin içine düşmekte olduğu duruma katkım
bulunsun düşüncesiyle tasarruflarını, imkânlarını,
kaynaklarını Türkiyeye aktarmayı düşünecek
insanlarımızın, vatandaşlarımızın böyle bir
endişe içine düşmesi hâlinde bu teşebbüsten uzak
duracaklarından endişe ederiz.
Bir başka
husus, 2449 sayılı Yasanın (A) fıkrası hariç
diğer maddelerinin bu yasayla devre dışı
bırakılıyor olmasıdır. Bu da yeni bazı
hassasiyetleri dikkate almamızı icap ettiriyor.
Değerli
milletvekilleri, bu yasanın geçici 2nci maddesinde, tasarruf mevduatlarına,
tasarrufa güvence verme konusu Tasarruf Mevduatı Fonundan alınarak
iki yıllığına Hükûmete verilmiş olmasıdır.
Bu da güzel bir adım olarak kabul edeceğimiz bir husustur. Ancak, bu
geçici 2nci madde -biraz önce
konuşan- Sayın Canikli tarafından: Bir garanti olsun, bir moral
olsun, bir mesaj şeklindedir. denildi. Keşke bu mesaj yasa
tasarısı hazırlanırken düşünülmüş olsaydı.
Bu mesaj, biz Plan Bütçe Komisyonunda yasayı sonuna kadar görüşünceye
kadar hiç ortada yoktu Sayın Canikli, son noktada ortaya çıktı.
Bu söylediklerim ile baştan söylediklerim, zamanında bir paket
hazırlanmadığı görüşümü tekrar birbirine
bağlıyorum. Bu yasayla önümüze gelen iki önemli adım bile
parçalar hâlinde atılmış ve Komisyonda tamamlanmış bir
husustur. Bunu ben şu anlamda söylüyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetin tedbir
alma konusunda hâlâ yavaş gitmekte olduğunun bir delili olarak da,
işte atılan bir adım
olarak tebrik ettiğimiz ancak onun bile iki aşamalı bir safhada
tamamlandığını, yeni tamamlandığını,
Komisyonda tamamlandığını ifade ederek vurgulamak
istiyorum.
Bu
söylediklerimden kastım, Hükûmetimiz eğer Türkiyenin
yarınlarını daha iyi yapacak yeni önlemler getirirse ki
getirmesi gerekiyor
Yeni tedbirler, yeni paketler getirilmeli ve onları
görüşmeliyiz düşünceme gerekçe olsun diye söylüyorum.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kutluata.
Şahsı
adına Manisa Milletvekili Recai Berber.
Buyurunuz
Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECAİ BERBER
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra
sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
ekonomisinin 2001 yılında yaşamış olduğu kriz,
ekonomimizde önemli tahribatlara yol açmıştı. Ülkemizde uzun
yıllar boyunca kalıcı güven ve istikrarın
sağlanamamış olması nedeniyle millî servet
unsurlarından bir kısmı yurt dışına
çıkarılmış olup, varlıkların yurt
dışına çıkarılmasında o dönemdeki kambiyo
mevzuatında yer alan hükümler ile bunların yanı sıra
Türkiyede mevcut olan ağır vergi yükü, yurt dışında
uygulanan teşvikler ve sağlanan imkânlar da etkin olmuştur.
2001
yılında yaşanan derin ekonomik krize rağmen 2002
yılından itibaren makroekonomik programın kararlı bir
şekilde uygulanması sonucu ekonomi sürekli bir büyüme ortamına
kavuşturulmuş, enflasyon düşürülmüş, kamu
açıkları kontrol altına alınarak kamu borçlarının
sürdürülebilirliği sağlanmış ve ekonomide karar
alıcılar için hayati önem taşıyan kalıcı güven ve
istikrar ortamı tesis edilmiştir.
Bu istikrar
ortamında varlıkların Türkiye dışına
çıkarılmasına yol açan etkenlerden siyasi ve ekonomik
istikrarsızlık faktörleri giderilmiş, büyüme perspektifine olan
güven artırıcı gelişim trendi istikrar kazanmış, kambiyo
ve vergi mevzuatında yer alan kısıtlamalar
kaldırılmış ve vergi oranları önemli ölçüde
düşürülmüştür. 2006 yılının başından
itibaren de menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası
araçlarının vergilendirilmesi oldukça basit hâle getirilerek,
ülkemizdeki sermaye piyasasının gelişmesine önemli katkı
sağlanmıştır.
Ayrıca,
enflasyonun yol açtığı tahribatı gidermek ve mükelleflerin
gerçek kazançları üzerinden vergilendirilmesini sağlamak
amacıyla, bu ülkede yıllarca yüzde 100lere varan enflasyon
dönemlerinde bile çıkarılamamış olan enflasyon muhasebesi
uygulaması getirilmiş ve yatırım ortamının
iyileştirilmesine yönelik olarak önemli adımlar
atılmıştır.
Bu süreç içinde
birtakım yapısal reformlar da gerçekleştirilmiştir. Bu
reformlar bu yüce Meclis tarafından çıkarılan Sosyal Güvenlik
Yasasındaki çok ciddi değişiklikler, iş gücü piyasası
reformu, ARGE Yasasında yapılan ARGE reformu, enerji
piyasasındaki düzenlemeler, bütün bunlar ülkemizdeki ekonominin
altyapısının sağlanmasında önemli kazanımlar
olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun acilen niçin yüce Meclisin gündemine gelmiştir?
Bu hepinizin malumudur. Dünyada yaşanan finansal kriz küresel ekonomiyle
entegre olan tüm ülkeleri yakından etkilemektedir. Finansal kriz sonucu
ekonomik büyüme oranlarının düşmesi ve buna bağlı
olarak azalan yurt dışı talep gelişmekte olan ülkelerin ihracat
performansını etkilerken, azalan sermaye girişleri bu ülkede
ekonomik canlılığın devamı için risk
oluşturmaktadır.
Bunu belirtirken,
son yıllarda, Türkiyedeki yabancı sermayenin, özellikle 2004
yılından itibaren gelen yabancı sermayenin niteliği
üzerinde biraz önce Sayın Hocam tartışmaya açtı, bu kadar
yabancı sermayenin gelmesi sanki olumsuz bir şeymiş gibi.
Hâlbuki buna dayanan büyümeyi tam tersine, yani başarısızlık
gibi göstermek çok yanlış. Önemli olan bu sermayeyi
oluşturduğunuz o altyapı içinde çekebilmekti. Şu anda gelen
bu tasarı da zaten bunun devamlılığını
sağlamak için getirilmiştir.
Türkiye ekonomisi
açısından bakıldığında ise 2002
yılından bu yana sağlanan bu siyasi istikrar ortamında
Türkiye'nin ekonomik ve mali istikrarının bu yasayla daha da sigorta
edilmesi anlamına gelmektedir. Küresel dalgalanmaların Türkiye
ekonomisindeki etkisinin sınırlı kalmasında önemli bir rol
oynayacaktır.
Devam eden
küresel sıkıntıların etkilerini asgaride tutabilmek ve
riskleri yönetebilmek ülkemiz ekonomisi için büyük önem arz etmektedir.
Tasarıyla gerçek ve tüzel kişilerce sahip olunan para, döviz,
altın, hisse senedi, tahvil ve diğer menkul kıymetlerin
Türkiyeye getirilmesi, taşınmazların kayda alınması
suretiyle millî ekonomiye kazandırılması, ayrıca gelir ve
kurumlar vergisi mükelleflerinin yurt içinde sahip oldukları
varlıkları işletmelerine sermaye olarak koymaları suretiyle
işletmelerin öz sermaye yapılarının güçlendirilmesi
amaçları doğrultusunda düzenlemeler yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, kanunun uygulama esaslarını içeren 3üncü maddedeki
düzenlemelerle, bu maddede yapılan düzenlemelerle 1/10/2008 tarihi
itibarıyla sahip olunan yurt dışında bulunan
varlıkların kanunun yayımlanacağı ayı izleyen
üçüncü ayın sonuna kadar rayiç bedelle banka, aracı kurum veya vergi
dairelerine bildirilmesi; bildirim veya
beyanın yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde
Türkiyeye getirilmesi veya Türkiyedeki banka veya aracı kurumda
açılacak bir hesaba transfer edilmesi durumunda beyan edilen değer
üzerinden yüzde 2 oranında vergi ödenmesi öngörülmektedir.
Ayrıca,
gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiyede bulunan,
bir nedenle, herhangi bir nedenle geçmiş dönemlerde kayıtlı,
defter kayıtlarının dışında tutulmuş olan
varlıkların da aynı şekilde kanunun
yayımlanacağı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar
rayiç bedelle vergi dairesine beyan edilmesi, defter tutan mükelleflerce,
defterlerine taşınmazlar dışındaki
varlıklarını banka ve aracı kurumlardaki hesaplara
yatırmak suretiyle kaydederek pasifte özel bir fon hesabı
açılması; fon tutarının da beyan tarihinden itibaren
altı ay içinde sermayeye eklenmesi şartlarıyla
Şu anda
tasarıda yer alan yüzde 10 vergi oranının -biraz önce grubumuz
adına yapılan açıklamada, bildiğiniz üzere yüzde 5e- yüzde
5 bir vergi alınmak suretiyle bunların da işletmelerin öz
sermayelerinin, sermaye yapılarının güçlendirilmesi
sağlanmış olmaktadır.
Kanun
tasarısının geçici 1inci maddesi ile tam mükellefiyete tabi
gerçek kişiler ile kurumların 30/4/2009 tarihine kadar elde ettikleri
kazançları da dâhil olmak üzere, kanuni ve iş merkezi Türkiyede
bulunmayan kurumların iştirak hisselerinin satışından
doğan kazançları, kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan
kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları, yurt
dışında bulunan iş yeri veya daimi temsilcileri
vasıtasıyla elde ettikleri kazançları 31/5/2009 tarihine kadar
Türkiyeye transfer edilmiş olması kaydıyla gelir ve kurumlar
vergisinden müstesnadır.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz zaten bu konudaki vergi mevzuatımızda
özellikle Türkiyeden, yurt dışında inşaat ve taahhüt
işinde bulunan şirketler vergi istisnası
kapsamındadır. Ancak onun dışındaki birtakım
gelirleri olan ve bunlar da bir şekilde yurt dışında
kalmış olan mükelleflerin bu kaynaklarını -biraz önce
belirtildiği üzere yine istisna kapsamına alınmak kaydıyla-
Türkiyeye getirmeleri sağlanmış olmaktadır.
Yine tam
mükellefiyete tabi gerçek kişilerin, kurumların kanuni ve iş
merkezi Türkiyede bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan
kazançları da 31/10/2009 tarihine kadar Türkiyeye transfer edilmiş
olmak kaydıyla gelir ve kurumlar vergisinden müstesna hâle
getirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık,
zimmet, uyuşturucu ticareti, sahtecilik, insan ticareti, parada
sahtecilik, hırsızlık, göçmen kaçakçılığı,
rüşvet, yağma, silahlı ve silahsız suç örgütleriyle ilgili
suçlar kanun kapsamı dışında tutulmuştur.
Ayrıca,
Bankacılık Kanunu kapsamındaki fiiller ve Sermaye Piyasası
Kanununun 47nci maddesinin (a) fıkrası kapsamındaki suçlar -ki
bunlar izinsiz halka arzlar, vatandaşlardan çok ortaklı şirket
vaadiyle toplanan paraları kapsamaktadır- Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında yer alan suçlar, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer
Aletler Hakkında Kanun kapsamında yer alan silah
kaçakçılığı suçları kanun kapsamının
dışında tutulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, vergi sistemimizde geçmişte de buna benzer düzenlemeler
olmuştu hatırlarsanız. 29/7/1998 tarihinde 4369 sayılı
Kanunla Gelir Vergisi Kanununda benzeri bir düzenleme
yapılmıştı ve mali milat olarak da literatüre
geçmişti, hatırlıyorsunuz. Aynı şekilde, 22/6/2002
tarihinde yürürlüğe giren, bir başka, Gelir Vergisi Kanununa eklenen
geçici 60ıncı maddeyle de yine sermaye şirketlerine sermaye
olarak konulan ayni ve nakdî değerlerden hareketle herhangi bir vergi
incelemesi yapılamayacağı düzenlemeleri yer
almıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla, Türkiye'nin üretim, istihdam ve enflasyon
sorununu kalıcı hâlde çözebilecek, yatırım gerekliliklerine
kaynak yaratılması, yirmi altı çeyrektir kesintisiz büyüme
başarısını yakalayan Türkiye ekonomisinin
canlılığının devam ettirilmesi ve yaşanmakta olan
küresel mali krizin ülkemiz açısından da en az hasarla
atlatılabilmesine önemli katkılar sağlanmış
olacaktır.
Kanunun çok
önemli olduğunu tekrar belirtmek istiyor ve ülkemiz için, milletimiz için
hayırlı olmasını diliyorum.
Bu kanunun çok
kısa sürede hazırlanarak Parlamentoya bu şekilde gelmesinde
emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Berber.
Sayın
milletvekilleri, şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Sayın Enöz,
Sayın Genç, Sayın Taner, Sayın Asil, Sayın Uslu, Sayın
Bulut, Sayın Özensoy, Sayın Kaptan, Sayın Tankut ve Sayın
Uzunırmakı görüyorum burada söz isteyen. Sırayla söz
vereceğim.
Sayın Enöz,
buyurunuz.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkanım, Sayın Bakana
aracılığınızla soruyorum: Ülkemizde zaten var olan
ekonomik sıkıntıların üzerine gelen küresel mali krizin
etkisiyle beraber sanayide işçi çıkarılmaları
başlamıştır. Reel sektör üzerindeki temel mali girdilerin
ucuzlatılması ve kredi borçlarının ödenmesinde kriz
etkilerinin hafifletilmesine yönelik bir çalışmanız bulunmakta
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Kemal
Beye soruyorum: Foçada 15.600 YTLye aldığı ve kısa bir
süre sonra 1 milyon 260 bin YTL, yani 15 milyara alıp da 1 trilyon 260
milyar liraya sattığı araziden dolayı beyanname vermiş
midir? Hangi sene vermiştir? Ne kadar vergi vermiştir?
Vermemişse bunu nasıl açıklayacaktır?
Ayrıca,
vergi barışı, daha önce 4811, 5736 sayılarıyla
getirilen vergi barışı kanunlarıyla sahte ve naylon fatura
affedilme talepleri, yoğun talep üzerine vazgeçilmiştir. Bu kanunun
getirilen 3üncü maddesinin 6ncı fıkrasıyla yine bunlar affediliyor.
Her ne kadar Grup Başkan Vekili bunları söylediyse de madde çok
açık. Bu neden yani, hep yine bu naylon fatura ve hayalî ihracat
affedilmeye çalışılıyor? Yani işte sizin Genel
Başkan Yardımcınızın hayalî ihracat
yaptığına dair mahkeme kararı var, ayrıca
uyuşturucudan dolayı hakkında yakalanma şeyleri var.
Ayrıca,
3üncü maddeyle af kapsamına alınan taşınmazlar gemiler
midir? Bu Hükûmet üyelerinin aile efratlarının kaç tane gemisi
vardır? Bunlar yurt dışında da bunun affı için mi
buraya bu getiriliyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, varlık barışı olarak adlandırılan
bu kanunun şansı güven ortamının sağlanmasına
bağlı. Şubat ve mart aylarında
yaptığınız açıklamalarla ABDdeki krizi
küçümsemiş ve Türkiye'nin etkilenmeyeceğini söylemiştiniz.
Sayın Başbakan da krizin teğet geçeceğinden
bahsetmişti. Kriz, şu anda her kesimde hissedilmekte ve siz de dâhil
tüm bakanlarımız küresel krizin etkilerinden bahsetmektesiniz.
1) Böyle bir
ortamda, altı ay sonrasını göremeyen bakanlarımıza ve
Hükûmetimize vatandaş nasıl güvenecek? Nasıl güven ortamı
oluşacak? Siz buna inanıyor musunuz?
2) Bu kanun
kapsamında ne kadar bir kaynak transferi beklemektesiniz?
3) Bugün
duyduğumuz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının
Deniz Feneri davasıyla ilgili AKP
hakkında açmış olduğu soruşturmayla bu yasanın
bir ilgisi var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, vergisini zamanında ödeyen, kazancını devletinden,
milletinden, ülkesinden kaçırmayan sanayicilerimizin ödüllendirilmesi
gerekirken, vergisini zamanında ödemeyen, kazancını devletinden,
milletinden, ülkesinden kaçıranların ödüllendirilmesiyle oluşan
kamu vicdanındaki örselenmeyi
nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz?
Bu yasa
tasarısı sonrasında kayıt dışı ekonominin
kayıt altına alınacağına dair beklenti ortadan
kalkmış olmuyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Asil.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu tasarıyla gerçekten ne kadar varlık girişi
hesap ediyorsunuz? Muhtemelen bunun ne kadarı taşınmaz
olacaktır?
Ayrıca, Türk
bankaları ve bazı şirketler yabancı bankalardan büyük
miktarlarda kredi kullanıyor. Bu paralar vaktinden önce geri
çağırılırsa bu durum bankalarımızı,
şirketlerimizi nasıl etkiler?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uslu.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
Balıkesir SEKA fabrikası özelleştirildi. Dolayısıyla
üretim durduruldu. Türkiye, bu anlamda dışarıdan kâğıt
ithal ediyor. Bu vesileyle bizim insanımız işsiz
kalmış oldu, yabancının işsizi iş sahibi
olmuş oldu. Bu durumu millî üretim, millî ekonomiyle nasıl
bağdaştırıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın
Özensoy...
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, geldiğinizden bugüne kadar kamuya ait ciddi anlamda, ciddi
oranda işletmeleri sattınız. Birkaç yıl sonra KİT
Komisyonu da herhâlde tasfiye edilir. Dolayısıyla, Meclisin de
denetleme yükünü epeyce hafifletmiş olacaksınız.
Dolayısıyla,
bütün bunlara rağmen açıklar bir türlü kapanmadı. Şimdi de
bazı varlıkların millî ekonomiye kazandırılmasını
düşünüyorsunuz. Bunun kirli olması veya rengi siyah, beyaz,
yeşil olması da önemli olmayacak. Bu varlıklar da bittikten
sonra sıra neye gelecek bunu merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özensoy.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1) Sayın
Bakan, bu tasarıyla naylon fatura düzenleyenler ve kullananlar
hakkında soruşturma yapılamayacağını
yasallaştırmak mı istiyorsunuz?
2) Sermaye
Piyasası Kanununun 4/B maddesinde SPK uzmanlarına defterini ibraz etmeyen
Kanal 7 ve benzeri şirketlerle ilgili olarak da ceza
soruşturulması yapılamayacaktır. Deniz Fenerciler de bu
yasadan yararlanacak mı?
3) Sık
sık Küresel krizi fırsata dönüştüreceğiz. diyorsunuz.
Anlaşılan krizi naylon faturacıların affı için bir fırsat
olarak mı görüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaptan.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, sizin, AKP İktidarından önceki dönemlere atfen bu
güvensizlik ortamında siyasi istikrar sağlanmadığı
için millî servet unsurlarından bazılarının yurt
dışına çıktığına dair
beyanlarınızın yanı sıra, Türkiye'deki ağır
vergi yükü, süregelen yüksek enflasyonist ortamın da servetlerin yurt
dışına çıkışında etkili olduğuna dair
çeşitli ifadeleriniz mevcuttur.
Şimdi sormak
istiyorum: Altı yıldır
sağladığınızı iddia ettiğiniz siyasi
istikrar, güven, düşük enflasyon ve vergilerin azalmasına rağmen
bu sebeplerden dolayı ülke dışına çıkan millî servet
ve varlıklar niçin bu zamana kadar döneminizde geri dönmemiştir?
Her şey
ifade ettiğiniz gibi mükemmel ise varlıkların dönmesi için neden
bu yasa tasarısını çıkarmak istiyorsunuz?
Bu tasarı
kanunlaştıktan sonra hangi miktarda, hangi çeşit servet ve
varlıkların Türkiye'ye dönüş yapabileceğini öngörmektesiniz?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1) Sayın
Bakan, tasarının genel gerekçesinde Türkiye'den servet
unsurlarından bir kısmının yurt dışına
çıkmış olduğunu beyan ediyorsunuz. Devlet olduğuna
göre ortada, acaba kimler tarafından ne kadar, yurt dışına
çıkarılmış bir servet var? Bu beyanınız
olduğuna göre herhâlde bunu bilmeniz gerekiyordur.
2) Yurt içinde ne
kadar kayıt dışı paranın kayıt altına
alınmasını mümkün görüyorsunuz? Yurt içindeki kayıt
dışı paranın miktarının ne olduğunu tahmin
ediyorsunuz?
3) Yurt
dışına çıkanlar dönsün gerekçesiyle mi bu
çıkartılıyor yoksa Kaynağı belli olmayan, yerli
yabancı ne olursa Türkiye'ye gelsin, icabında Türkiye yerli ve
yabancıların para akladığı bir ülke olsun, bu krizden
de böylece de bir fırsat doğsun. anlamında mı bu yasa
Parlamentoya getirilmiştir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakanıma
soruyorum: Görüşmekte olduğumuz tasarının gerekçe bölümünde
özellikle 2001 krizine atıf yapılmaktadır, kriz bu
tasarının hazırlanma gerekçelerinden birisi olarak söyleniyor.
Altı yıllık iktidarınız sürecinde ekonomik mali
politikayı bu krize bağlamanız düşündürücü değil mi?
Acaba, kendi ekonomik, politik
başarısızlığınızı örtbas etmeye mi
çalışıyorsunuz? 2001 krizi reçetesinin AKP İktidarı
başlamadan önce hazırlandığı herkesçe bilinen bir
gerçek. AKP, 2002de bu reçeteyi uyguladı.
Ayrıca
tasarıda, yurt dışındaki taşınmazlar ile ne
kastedilmektedir? Biliyorsunuz hukuk mevzuatında gemiler
taşınmaz olarak anılmaktadır. Gemilere neden uygulamak
istiyorsunuz?
Tasarı,
Türkiyede vergi kaçakçılığının önünü açmıyor mu?
Bu kanun tasarısı, Anayasaya, Türk vatandaşlarının
aleyhine değil mi?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın
Varlı...
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bu yasayla, yurt dışındaki vatandaşların birikimlerini
ülkemizde ekonomiye kazandırmayı düşünüyorsunuz. Acaba,
Türkiyede ticaret yapan, hem Hükûmet üyelerinin yani bakan
çocuklarının hem de iktidara yakın iş adamlarının
yurt dışında ne kadar paraları ve
yatırımları vardır? Bu konuda bir araştırma
yaptınız mı? Bunları da ekonomiye katmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Son olarak
Sayın Gök...
İSA GÖK
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, katılıyor musunuz bilmiyorum, az önce Sayın
Canikli dediler ki: Suça konu olaylar konusunda, soruşturma
kovuşturma hariç, idari para cezaları uygulanmayacak. Bu,
tamamıyla yanlıştır. Nedeni de şudur: Metne
bakarsanız -bakın arkadaşlar- idari para cezaları, 1
Haziran 2005te yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanununa
göre düzenlenen, genel ve katma bütçeli daireler, meslek kuruluşları,
kamu sosyal kuruluşlarının verdiği idari yaptırım
kararlarıdır. Bunlar, Kabahatler Kanununun genel hükümlerini
düzenler. Soruşturma kovuşturma ise Ceza Muhakemesi Kanunu 2nci
maddeye göre, iddianame kabulü ve sonraki aşamalarını belirler
yani adli yargının işine girer, bunları Hakkı Bey
gayet iyi bilir. Dolayısıyla maddeye koyduğunuz şekliyle
siz, her türden suç fiillerinde -bahsettiğiniz kanunlarda- soruşturma
kovuşturmayı, yani savcılığı, mahkemeyi komple kesip
atıyorsunuz, Kabahatler Kanununa göre olacak olan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK
(Mersin) Hukukta böyle bir şey yok Sayın Canikli. Bakın, ceza
yargılaması dediniz
Hakkı Bey onu bilir. Bahsettiğiniz
şey çok yanlış.
Sağ olun
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Enöz
Reel sektör üzerindeki maliyetlerin azaltılması ve rekabet gücünün
artırılması hususunda bir çalışma yapıyor
musunuz? dedi. Şimdi, dünyadaki mali krize baktığınız
zaman, dünyadaki mali kriz bütün gelişmiş ülkelerde
başlayıp en fazla oralarda etkisini gösterip sonra dalga dalga bütün dünyaya
yayılan, etkileri olan bir mali kriz. Hatta güven krizi hâline
gelmiştir.
Burada,
değerli arkadaşlar, tabii, hepimiz her gün takip ediyoruz. Bu mali
krizden dolayı orada bankalar batmaya başladı, orada sigorta
şirketleri batmaya başladı, orada çok büyük üretim
şirketleri de sıkıntılara girmeye başladı.
Şimdi, bunun etkileri bütün dünyaya yayılıyor. Çünkü
dünyanın en gelişmiş ülkelerinde başladı bu iş.
Amerika Birleşik Devletlerinde başladı, Avrupaya
sıçradı, ondan sonra diğer ülkelere de dalga dalga da geliyor.
Şimdi, biz
ekonomi idaresi olarak veya Hükûmet olarak Hiçbir zaman bu krizden
etkilenmeyeceğiz. diye bir şey söylemedik. En az, bütün ülkeler en
az şekilde etkilenebilmek üzere çalışıyorlar. Onun
üzerinde
RECEP TANER
(Aydın) Hamdolsun!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hamdı eksik etmeyin. Evet, eksik
etmeyin.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Orada Mortgage var bizde TOKİ var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hamdımız Allahadır.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, bununla ilgili tedbirler
üzerinde çalışıyor herkes. Tabii, her yönetim, herkes kendi
gemisinden mesul ve bu etkileme bütün ekonomiyi etkileyeceği için
ekonominin bütün fonksiyonları, bütün faktörleri de bununla ilgili olarak
çalışmalar yapıyorlar.
Ekonomi
dediğiniz zaman sadece kamu sektörü, sadece özel sektör, sadece
bankacılıktan bahsetmenin imkânı yoktur. Bunlar bir bütündür. Bu
bütünlük içerisinde herkes fikrini söyleyecek, herkesle görüşülecek,
konuşulacak ve ona göre de gayet gerçekçi önlemler alınmaya devam
edilecek. Yaptığımız bu bizim Türkiye olarak. Şimdiye
kadar yaptığımız bu, bundan sonra da
yapacağımız aynı şekilde olacaktır.
Bakınız,
şimdi, Türkiye'de zaman zaman bazı ateş yükselmeleri oluyor.
İşte, doları gördük, 1.750lere kadar çıktı, ama sonra
kendiliğinden, tekrar normal seviyelerine doğru inmeye başladı.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Yükselince de iyi diyorsun, düşünce de iyi diyorsun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Değerli arkadaşlar, ben sizi
dinledim, siz de beni bir dinleyin.
Şimdi,
bunlar zaman zaman olabilir. Bu yaşanılan kriz dünya krizi,
yüzyılda bir yaşanan kriz diyorlar. Öyle mi, değil mi hep
beraber neticelerini göreceğiz, ama bu şoklara karşı,
dış şoklara karşı devamlı surette sağlam
olabilmenin gayreti içerisinde olmamız lazım. Yani, Türk milletinin,
Türk ekonomisinin kendi ayakları üzerinde durur hâle gelmesi lazım.
Şimdi,
hatırlarsınız, biz ilk geldiğimiz zaman 2000-2001 krizinin
tesirleri vardı üzerimizde ve o zamanlar biz bir Vergi
Barışı Kanunu çıkardık. Vergi Barışı
Kanunu çıkarmakla ne yaptık? Birçok derdi olan, borcunu ödeyemeyen herkese
el açtık, temiz bir sayfa açtık ve vatandaşlarımız,
mükelleflerimiz de buna çok güzel cevap verdiler. O zaman bazı kesimlerin
ancak 700 milyon YTL toplayabilecek dediği yerde biz 4,7 milyar para
topladık ve dışarı gidip el açmadık, borç
almadık, kendi vatandaşımızdan o parayı
Vatandaşımız da seve seve verdi. Bu, Türk ekonomisinin, Türk
milletinin gösterdiği, dışarıya karşı da
gösterdiği gayet onurlu bir davranıştı.
Şimdi
Türkiye'nin
Öyle bir zamandan geçiyorsunuz ki dövize ihtiyacınız
var. Dövize ihtiyacınız olduğu zaman siz gidip sağdan
soldan Aman bana döviz ver. mi dersiniz, önce, imkânınız varken,
kendi vatandaşınızın yurt dışındaki o
sebeple veya bu sebeple çıkmış parası mı gelsin
istersiniz? Hangisini istersiniz? Biz ikincisini tercih ettik, dedik ki:
Dışarıda parası olan vatandaşlarımızın
şu anda içeriye getirmesinde büyük fayda vardır. Onları
teşvik edecek bu kanunu da huzurlarınıza getirdik.
Şimdi, bu
kanunu huzurlarınıza getirdiğimiz zaman siz diyorsunuz ki: Aman
efendim, bu tekrar incelensin. Yani adamı parasını
getirdiğine pişman edelim. Böyle şey olur mu? Eğer bunu
yapacaksanız o zaman bu kanunu çıkarmayalım. Biz de ne diyoruz:
Arkadaş, biz bununla ilgili vergi incelemesi yapmayacağız,
tarhiyat yapmayacağız, bununla ilgili olarak işte şunu
yapmayacağız, bunu yapmayacağız. Yani bir teşvik
olarak söylüyoruz bunu. Ama bunun yanında hiçbir zaman da uyuşturucu
parası istemiyoruz, onu da açık açık söyledik. Terör parası
istemiyoruz, silah kaçakçılığı parası istemiyoruz,
bankayı dolandırmış, içini boşaltmış,
gitmiş gelmiş istemiyoruz, burada rüşvet almış, para
götürmüş, istemiyoruz böyle bir para. Bunları da açık açık
burada, gerekçede söylüyoruz.
E, şimdi
bunları söylüyoruz, buna rağmen buradaki konuşmalarda
BAŞKAN -
Sayın Bakan
Sayın Unakıtan, bir dakika.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremiz dolmak üzeredir.
Çalışma
süresinin tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasının
tamamlanmasına kadar uzatılmasını oylarınıza
sunacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Çalışma süremiz de sona ermiştir.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bakanın sözü yarım kaldı.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yarım kaldı, evet. Tekrar
devam ederiz.
BAŞKAN
Bakanın sözünün bitmesine kadar istedik ama
Yarın devam edersiniz.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek üzere, 6 Kasım 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.00