DÖNEM: 23 CİLT: 30 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15inci
Birleşim
11 Kasım 2008 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, mısır ve yer
fıstığı üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Alevilerin demokratik toplumsal
taleplerine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin gündem dışı
konuşmalara verdiği cevaba ilişkin açıklaması
2.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin gündem dışı konuşmalara verdiği
cevaba ilişkin açıklaması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin gündem dışı
konuşmalara verdiği cevaba ilişkin açıklaması
4.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin gündem dışı konuşmalara verdiği cevaba
ilişkin açıklaması
5.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba
ilişkin açıklaması
6.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, doğal gaz
zamlarına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadolun,
doğal gaz fiyatlarındaki artışın ve topluma etkisinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/278)
2.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 24 milletvekilinin, güvenlik görevlilerince dur
ihtarına uymama gerekçesiyle gerçekleştirilen öldürme
olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/279)
B) Tezkereler
1.- (10/3, 8, 12,
28, 31, 33, 38, 42, 47, 56, 59, 62, 64, 65, 68, 71, 84, 87, 89, 101, 119, 145,
146) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına
ilişkin tezkeresi (3/583)
C) Önergeler
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/191) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/92)
VII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- (11/5) esas
numaralı gensoru önergesinin görüşme gününe; gündemdeki sıralama
ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 253 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine; Genel
Kurulun 11/11/2008 Salı ve 12/11/2008 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.-
GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, elektrik ve doğal gaz başta olmak üzere
enerji zamlarıyla vatandaşları zor durumda
bıraktığı, sağlıklı bir enerji piyasası
oluşturamadığı, enerji arz güvenliği için gereken
tedbirleri alamadığı ve Bakanlığında
yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/5)
IX.-
OYLAMALAR
1.- Elektrik ve
doğal gaz başta olmak üzere enerji zamlarıyla
vatandaşları zor durumda bıraktığı,
sağlıklı bir enerji piyasası
oluşturamadığı, enerji arz güvenliği için gereken
tedbirleri alamadığı ve Bakanlığında
yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergenin oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Göle ilçesinde yapılacak TOKİ
konutlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/4774)
2- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, Muğla-Yatağandaki bir
beldedeki kamulaştırmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/4780)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Pekin Olimpiyatlarında alınan sonuçlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı (7/4783)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Gazi Üniversitesinin spor klüpleri ve spor
yönetimi ile ilgili bazı konulara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/4790)
5.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, olimpiyatlarda alınan sonuçların
değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/4794)
6.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, tabii kaynak rezervlerine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/4820)
7.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki HES projelerine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/4822)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, AK PARTİ Siyaset Akademisine katılan
kamu görevlilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı (7/4830)
9.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Orhangazi ilçesindeki bir futbol
sahasının çimlendirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Murat Başesgioğlunun cevabı (7/4831)
10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İznik ilçesi futbol sahasının
durumuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı (7/4832)
11.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Pekin
Olimpiyatlarında alınan sonuçların değerlendirilmesine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/4833)
12.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, 2020
Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği adaylığına ve spor
altyapısının geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/4834)
13.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadının etkin kullanımına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/4835)
14.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İznik ilçesinde turizmin
geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/4869)
15.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürüne
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/4870)
16.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, turistlerin
alışverişte aldatıldığına yönelik bir
yayına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/4871)
17.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, DÖSİMin hesabındaki
paranın başka bir bankaya transferine ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/4872)
18.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanımına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/4873)
19.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, trafik ve idarî para cezalarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/4875)
20.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Tufanbeyli ilçesinin askerlik şubesi
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
Gönülün cevabı (7/4886)
21.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, askerî arşivlerdeki kişisel
bilgilerin güvenliğine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.
Vecdi Gönülün cevabı (7/4887)
22.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Tosya Organize Sanayi Bölgesine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/4906)
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posof Türkgözü Sınır
Kapısındaki sınır ticaretine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmenin cevabı (7/4925)
24.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki bir TOKİ uygulamasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/4926)
25.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, belediyelerin veteriner hekim
kadrolarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Murat Başesgioğlunun cevabı (7/4931)
26.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartında bir
yayladaki tesislerin durumuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/4995)
27.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, Bergamadaki baraj çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/4996)
28.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Keşan ilçesindeki bir köy sosyal
tesislerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/4997)
29.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursadaki taş ve mermer ocaklarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/4998)
30.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın,
Bartın-Zonguldak-Karabük çevre düzeni planına yapılan itiraza
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/5001)
31.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, ruhsatsız su kuyularına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/5002)
32.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda
çıkan orman yangınlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5004)
33.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Marmariste verilen maden arama
ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/5005)
34.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, TÜİKin
açlık sınırı tespitine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin
cevabı (7/5011)
35.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskayın, Antalyada turizme tahsis edilen alanlara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/5060)
36.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Marmariste verilen maden arama
ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/5062)
37.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, bir kara yolundaki elektrik
direklerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5063)
38.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, sporun ve sporcunun teşvikine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/5114)
39.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Kozak Yaylasındaki altın
madenciliği faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5147)
40.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Çevre Kanunu uyarınca
verilen para cezalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/5149)
41.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
anıt ağaçların ve İstanbuldaki su havzalarının
korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/5151)
42.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Kuşadasında turistlerin
esnaftan uzak tutulmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5173)
43.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, esnaf ve sanatkâra verilen işletme destek
kredisine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/5186)
44.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, baraj yapımından etkilenen bir
köyün durumuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/5218)
45.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, bir köy yolu yapımındaki ağaç
kesimine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/5220)
46.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, bir gayrimenkulün
kullanımına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5267)
47.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, camilerde toplanan paraların ve
satılan yayınların denetimine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun cevabı (7/5287)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak yedi oturum yaptı.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Türkiyede tanık ve sanıkların
gözaltına alınma koşul ve şartları ile gözaltına
alınmalar sırasında yapılan uygulamalara,
Ankara
Milletvekili Zeynep Dağı, Akdeniz İçin Birlik Projesinde
Türkiyenin yeri ve önemine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun ülkemizdeki çocuk istismarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet
Bakanı Nimet Çubukçu cevap verdi.
Genel Kurulu
ziyaret eden Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyeve
Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Konuk Azerbaycan
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Genel Kurula hitaben bir
konuşma yaptı.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Azerbaycan Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının Türkiyeyi ziyareti sırasında Atatürk
Bulvarına Azerbaycan Bayraklarının asılmamasından
dolayı Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığının tutumu hakkında bir açıklamada
bulundu.
Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun ve 22 milletvekilinin, Hatay Mustafa Kemal
Üniversitesinde hukuka aykırı uygulamalar
yapıldığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması (10/277),
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadolun,
Kıbrıs politikası konusunda bir genel görüşme (8/8),
Açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu, önergelerin gündemdeki
yerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı,
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın
elektrik ve doğal gaz başta olmak üzere enerji zamlarıyla
vatandaşları zor durumda bıraktığı,
sağlıklı bir enerji piyasası oluşturamadığı,
enerji arz güvenliği için gereken tedbirleri alamadığı ve
Bakanlığında yolsuzluklara yol açtığı
iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler
hakkında Anayasanın 99uncu, İç Tüzükün 106ncı maddeleri
uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu, önergenin gündeme alınıp
alınmayacağı konusundaki ön görüşme gününün
Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun
onayına sunulacağı,
Açıklandı.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğanın Azerbaycana yaptığı resmî
ziyarete, Konya Milletvekili Mustafa Kabakcının da iştirak
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi
kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/605) (S. Sayısı: 275) görüşmeleri,
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
2nci
sırasında bulunan, Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/657) (S. Sayısı: 302) tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı; tasarının 4üncü
maddesine kadar kabul edildi, 4üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK
PARTİ Grubuna sataştığı iddiasıyla,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
konuşmasında ileri sürmüş olduğu görüşlerden
farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle,
Birer
açıklamada bulundular.
Bazı
Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısının, görüşmeleri
sırasında istem üzerine yapılan yoklamalarda, Genel Kurulda
toplantı yeter sayısı bulunmadığı
anlaşıldığından, 11 Kasım 2008 Salı günü
Saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 19.26da son verildi.
|
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
Canan CANDEMİR ÇELİK |
|
Fatma SALMAN KOTAN |
|
|
|
Bursa |
|
Ağrı |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
No.: 22
II.- GELEN KÂĞITLAR
11 Kasım 2008 salı
Meclis Araştırma
Önergeleri
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadolun,
doğalgaz fiyatlarındaki artışın ve topluma etkisinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/278) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.11.2008)
2.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 24 Milletvekilinin, güvenlik görevlilerince dur
ihtarına uymama gerekçesiyle gerçekleştirilen öldürme
olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/279) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07.11.2008)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergesi
1.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ermenistan ile ilişkilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4698)
11 Kasım 2008 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla, üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz mısır ve yer fıstığı
üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili
Sayın Hakan Coşkuna aittir.
Buyurun
Sayın Coşkun. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, üç değerli arkadaşımız gündem
dışı konuşma yapacak, çeşitli hazırlıklar
yaparak sizlere bilgilerini sunacaklar. Dinlemek istemeyenler lütfen
dışarı çıksın. Sükûnet içerisinde
arkadaşlarımızı dinleyelim.
Buyurun
Sayın Coşkun.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkunun,
mısır ve yer fıstığı üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mısır ve yer fıstığı üreticilerinin
sorunlarını sizlerle paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tarımsal girdilerin aşırı artması
sonucu bütün tarımsal ürünlerde olduğu gibi mısır ve yer
fıstığı yetiştiriciliği de maliyeti yüksek bir
tarım şekline dönüşmüştür. Hatta son bir yılda yüzde
100ün üzerinde artan gübre fiyatı, mazot, sulama ve diğer girdilerin
-tarımsal girdilerin- enflasyonun üzerinde artması, bu yılki
tarımsal ürünlerde maliyeti yükseltmesine karşılık,
ürünlerin birim satış fiyatlarının geçen yıldan daha
düşük olması üreticilerimizi iflasın eşiğine
getirmiştir. Özellikle mısır üreticileri geçen sene serbest
piyasada tonunu 420-440 YTLye satabilirken şu an serbest piyasada tonuna
320-350 YTLye alıcı bulamamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, görevi ülkemizdeki tarımsal piyasayı düzenlemek,
üreticiyi ve tüketiciyi korumak olan Toprak Mahsulleri Ofisi tonu 480 YTLden
ithal mısır satarken, 2008 yılı müdahale alım
fiyatının tonunu 430 YTLden açıklamıştır ve
yirmi gün içerisinde de ödeyeceğini üreticilere taahhüt etmiştir. Ama
tonu 430 YTL açıklanan mısırın kesintilerden sonra kalan en
yüksek fiyatı tonda 405 YTLyi geçememiş ve ayrıca 18 Eylülden
sonra Toprak Mahsulleri Ofisine mısırını yatıran
üreticilerimiz elli beş gün geçmesine rağmen henüz paralarını
alamamışlardır.
Toprak Mahsulleri
Ofisinin bu yanlış uygulamalarından dolayı, borçlu olan
çiftçilerimiz serbest piyasaya tonu 320-350 YTLye, bir daha
tekrarlıyorum, tonu 320-350 YTLye mısırını
zararına satmaya mecbur bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
eski yıllarda çiftçinin kara gün dostu olan Toprak Mahsulleri Ofisinin
şu an yapması gerekenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mısırdaki
kesintileri ayarlayarak, üreticilerinin paralarını bir an önce
ödeyerek ve destekleme prim ödemesini 4 yeni kuruş değil en az 7 yeni
kuruş açıklayarak
Sayın Bakanım, ancak bu durum
mısır üreticilerine biraz nefes aldıracaktır diyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası KOBİlerin
kredilerini olabildiğince, kırk sekiz aya kadar uzatacağını
açıkladı. Zor durumdaki çiftçilerimizin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına bir
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca,
adından da anlaşılacağı gibi, tarımsal faaliyette
bulunan üreticilerimizin bankası Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankasının, özellikle çiftçilerimizin şu zor durumunda mazot ve
gübre alımlarında faizsiz, altı ay sonra ödemeli bir uygulama
yapması çiftçilerimizi bir nebze rahatlatır düşüncesindeyim.
Değerli
milletvekilleri, yer fıstığı yetiştiriciliğinde
de benzer problemler bulunmaktadır. Öncelikle, yanlış
politikalar sonucu hem yer fıstığı üreticisi mağdur
edilmekte hem de kalitesiz ithal yer fıstıkları piyasada
satılmaktadır. Ayrıca, artan nüfusumuza bağlı olarak
mevcut bitkisel yağ üretim açığımız da her geçen gün
artmaktadır.
Ülkemizin uygun
ekolojik iklim şartlarına sahip olmasına karşın
Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, alternatif
yağ bitkileri üretilmesini ve sanayiye ham madde teminini istenilen düzeye
çıkarmayı başaramamıştır. Çünkü hâlâ
yağlı tohumlar ithalatı için yüksek miktarda döviz ödemekteyiz
ve hâlâ arz açığımız devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde ayçiçeği, pamuk, soya, aspir, kanola ve dane
mısıra destekleme primi ödemeleri yapılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HAKAN COŞKUN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yer
fıstığının da bu destek kapsamına
alınmasının faydalarından kısaca size bahsetmek
istiyorum: Dünyada, yıllık ortalama 120 milyon ton bir bitkisel
yağ üretimi bulunmaktadır. Bunun yüzde 29u soyadan, yüzde 14,5i
kolzadan, yüzde 8,5i ayçiçeğinden, yüzde 4,7si yer
fıstığından, yüzde 3,6sı pamuktan, 3,2si zeytinden
ve 1,7si mısırdan
Yukarıdan da
anlaşılacağı gibi, diğer ürünlerin hepsine
yağlı tohumluk prim desteği verilmesine karşılık
yer fıstığı önemli bir paya sahip olmasına rağmen
hâlen verilmemiştir.
Ayrıca, yer
fıstığı yüzde 78 oranında Osmaniye ve Adana illerinde
üretilmektedir. Bu illerde uzun yıllardan bu yana sulu tarım
yapılması ve ikinci ürün projesinden dolayı
topraklarımız verimsizleşmekte, tuzlulaşmakta olup münavebeye
girdireceğimiz alternatif ürün bitki sayısı azalmaktadır.
Bunun için de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Gündem
dışı ikinci söz süt üreticilerinin sorunları hakkında
söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncüye aittir.
Buyurun
Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, süt
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, süt üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi en iyi
dileklerimle, sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.
Genelde hayvancılığın
özelde ise sütçülüğün ne kadar önemli olduğunu sanırım
burada anlatmaya gerek yok. Şu kadar söyleyeyim: Tarıma darbe üstüne
darbe vurulduğu bir dönemde çiftçimizin boğulmamak için can havliyle
sarıldığı bir can simidi konumunda. Ama, gelin görünüz,
şimdi ne yazık ki, bu üretim dalından da imdat
çığlıkları yükselmeye başladı. Buradan soruyorum:
Süt ve süt ürünleri piyasasında neler dönüyor? Çiğ süt fiyatları
neden düşürülmek isteniyor? Çiğ süt fiyatlarındaki
düşüşlerden kimler ne kazanacak? Kimler kaybedecek, nasıl
kaybedecek? Sayın Bakandan bu sorularımın
yanıtlanmasını rica ediyorum. Şu kadarını
söyleyeyim: Artan üretim maliyetleri karşısında süt
fiyatlarının düşürülmesi, üreticiye haksızlık
yapılmasının ötesinde sanki ekonomik açıdan bir işkencedir,
sanki bir zulümdür.
Niçin böyle
konuşuyorum değerli milletvekilleri? Bakınız, süt
üreticisine on beş yıldan bu yana ilk defa böylesine büyük bir
olumsuzluk yaşatılmaktadır. Bakınız, ülkemizde sütün
mevsim itibarıyla en az üretildiği iki ay var, kasım ve
aralık. Kasım ayını yaşıyoruz,
aralığı da yaşayacağız. Süt fiyatları bu
aylar için düşürülmek isteniyor. Çanakkale ilinde Bigada çiğ inek
süt fiyatı geçenlerde 62,5 yeni kuruştan, 56,5 yeni kuruşa
indirilmiş durumda. Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri?
Endişemiz
şudur: Süt üretiminin en az olduğu bir dönemde fiyatlar böylesine
düşürülürse yılbaşından sonra ne olacak?
Yılbaşından sonra süt üretimi doğal olarak
artacağına göre süt fiyatları hangi seviyede belirlenecek? Görünen
köy kılavuz istemez. Üretimin yüksek olduğu dönemde fiyatlar daha da
düşecek demektir.
Bakınız,
süt hayvancılığından ekmek yenilmesi için
Peki,
sütçülüğe prim desteği ne âlemde diye sorgu sual edersek bunun da
devri iktidarınızda devede kulak kaldığına tanık
oluyoruz. Perşembenin geleceği çarşambadan bellidir.
demişler. Buradan Hükûmeti uyarıyorum. Bu kafayla gidilirse
üreticimizin yıllardır büyük zorluklarla yetiştirdiği
kaliteli süt hayvanları yakında kasapların eline düşecektir
ve sütçülük tam anlamıyla çökecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi, ne yapmak gerekire
kısaca değinerek toparlamak istiyorum.
Prim ödemelerini
derhal yükseltiniz ve ödemeleri geciktirmeyiniz. Okullarda süt içilmesi
projesini daha kapsamlı olarak yeniden başlatınız.
Ayrıca, belediyeler ve Halk Ekmek aracılığıyla
halkımızın ucuz süt içmesini sağlayınız. Süt
konseyini acilen oluşturunuz. Sütçülüğü piyasanın
olumsuzluklarından korumak için üretim, tüketim, pazarlama
politikalarını oluşturunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan,
tamamlayacağım.
Bu çerçevede,
üreticilere kendi sütünü işleyebilecekleri tesisleri kurmak için gerekli
olan her türlü desteği sağlayınız. Süt-yem paritesini, yani
bire iki oranını tutturmaya yönelik mekanizmaları bir an önce
devreye sokunuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, çiftçi, üretici
kan ağlıyor. Üreticiyi ağlatan iktidarların sonu daima
hüsran olmuştur. Tarım ve hayvancılığa can verecek
politikaları henüz vakit varken, bir an önce uygulayınız.
Ekonomik açıdan felç olma tehlikesi yaşayan milyonlarca çiftçimiz
adına, bunu Hükûmetten bir an önce talep ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hepinizi tekrar
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Hükûmet
adına, şimdi söz sırası Tarım Bakanı Sayın
Mehdi Ekerde.
Buyurun
Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gündem
dışı konuşmalara cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye mısır üretimini
son yıllarda Hükûmetimizin uyguladığı yerinde, uygun
politikalarla 2,2 milyon tondan 4,2 milyon tona çıkardı ve bunu
özellikle söylemek istiyorum: Türkiye eskiden mısır tüketiminin ancak
yarısını karşılayabiliyordu yani biz Hükûmete
geldiğimizde bu durum böyleydi. Bizim aldığımız
tedbirlerle, uyguladığımız politikalarla Türkiye
mısır üretimini aşağı yukarı 2 kattan fazla
arttırdı ve bugün Türkiye bu noktada.
Bu tabii çok
önemli bir gelişme. Bu dönem içerisinde bu şekilde üretimi artan
yegâne ürün mısır da değildir, onu da özellikle ifade edeyim.
Çünkü bizim politikamız, özellikle arz açığı olan ve
geleneksel olarak ithal ettiğimiz, ithale mecbur
kaldığımız, birtakım sebeplerden dolayı, ürünlere
öncelik vermek, bunların prim yoluyla üretimini desteklemek, çeşitli
destekleme metotlarıyla yerinde ve rasyonel tedbirlerle bunların
üretimini arttırmaktır. Mısır bunlardan bir tanesiydi,
çeltik keza bunlardan bir tanesi. Türkiyenin çeltik üretimi de 360 bin tondan
760 bin tona çıktı son beş yıl içerisinde. Bu, tabii,
alınan tedbirlerle ve uygulanan destekleme modeliyle, destekleme
politikasıyla oldu.
Şimdi, bu
mısırla ilgili olarak söylenen, dile getirilen hususlar daha çok
Mısırda malum bir nem oranı var ve bu nem kriteri uygulanmak
zorunda. Bunu vatandaşımız ya kendisi bir şekilde kurutacak
o şekilde getirecek, tabii belirli bir düzeyde nem arttıkça onun
alım fiyatında da bir miktar azalma meydana geliyor. Bizim bu sene
Toprak Mahsulleri Ofisinin müdahale alım fiyatı mısırla
ilgili olarak ton başına 430 YTL. Artı 40 YTL de ton
başına destek veriyoruz, prim ödemesi. Diğer desteklerle
birlikte mısırda ton başına sağlanan destek 490 YTL ve
satış fiyatları da 500 YTL civarındaydı. Toprak
Mahsulleri Ofisi, tabii barem sonucunda bunları belirli bir rutubet
esasıyla alıyor. Bizim şu anda satın
aldığımız mısırın fiyatı da piyasa
fiyatlarının üzerinde.
Bu arada, gecikme
oldu bir miktar ödemelerle ilgili, o da bugün itibarıyla çözüldü. Bugün
Maliye Bakanlığından aktarılan ödenekle bir iki gün
içerisinde Toprak Mahsulleri Ofisinin, gerek mısır gerekse
fındık ile ilgili olarak aldığı ürünlerin bedelleri
ödenmeye kaldığı yerden devam edecek. Bu hususu da yine sizlere
ve sizlerin aracılığıyla Türk milletimize duyurmak
istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yer fıstığıyla
ilgili olarak da
Tabii Türkiye 28 bin hektar alanda yer
fıstığı üretiyor ve 77 bin ton civarında bir üretime
sahip. Yıllar itibarıyla, tabii geçen zaman içerisinde yer
fıstığı fiyatları aslında giderek artış
kazanıyor. Örneğin, 2002 yılında 1,05 iken 2007 yılında
bu 1,50 YTLye kadar çıktı. Hâlihazır 1,5-1,6 arasında
fiyatlar değişiyor. Bu şekilde, mesela Osmaniye Ticaret
Borsasında 10 Kasım 2008 fiyatı dediğim gibi 1,5-1,6
arasında, 1,80e kadar çıkabiliyor. Onda da tabii kalite vesaire
farkı var.
Türkiye yer
fıstığı ihracatını önemli miktarda bu arada
artırdı. Örneğin 2002 yılında, Türkiye, 846 bin dolar
tutan yer fıstığı ihracatı 2007 yılında 2,2
milyon dolar düzeyine çıktı. Yani bu alanda yer
fıstığında ihracatta önemli bir artış meydana
gelmekte. Bunu da, bir hususu bu arada daha ifade etmek istiyorum. Biz, yer
fıstığı üretimi, tabii bir yağlı tohum
olması hasebiyle diğer yağlı tohumlarda olduğu gibi
burayla ilgili olarak da ne gerekiyorsa, ki Türkiye, tabii uluslararası
ticaret politikaları, uluslararası kuruluşların
birtakım kuralları, müeyyideleri falan var, ama bunlara rağmen
biz yer fıstığı üreticisini de -özellikle ticari anlamda
bunu söylüyorum- elden geldiğince imkânlar ölçüsünde bunu da desteklediğimizi
ifade etmek istiyorum. Bunu da zaten ilgililer de, yer
fıstığı üreticileri de bu durumu biliyor. Bazen çok fazla
açıklama bu konularla ilgili gerekmiyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Trakyada özellikle sütçülükle, süt
üretimiyle ilgili olarak da sizlere bazı bilgiler sunmak istiyorum. Süt üretimi,
bizim, yine üretimini yüzde 50 oranında
artırdığımız bir faaliyet alanı, bir
hayvancılığın faaliyet alanı. Biz yönetimi
devraldığımız tarihte Türkiyenin süt üretimi 8,4 milyon
ton idi, bugün Türkiyenin süt üretimi 12,3 milyon ton. Yani 8 milyon tondan 12
milyon tona çıktı Türkiyenin süt üretimi. Bu son derecede önemli bir
gelişme.
Bu, tabii durduk
yerde mi oldu? Hayır, durduk yerde olmadı. Çünkü daha önceden,
devraldığımız dönemde hayvancılığa
ayrılan pay toplam tarım destekleri içerisinde yüzde 4,4 idi. Bizim,
hayvancılığı, üvey evlat konumundan çıkarıp
tarım sektörü içerisinde, öncelikli sektör hâline getirmemizle birlikte,
bugün, Türkiyede tarımsal desteklerin yüzde 24ü oranında
hayvancılık pay alıyor desteklerden. Bu, hem suni tohumlama hem
süt primleri desteği hem yem bitkileri desteği, yani
hayvancılık ve süt üretimiyle ilgili hem tarımsal kalkınma
kooperatifleri yoluyla sağlanan bu alanda destekler hem süt sanayisiyle,
özellikle kırsal kalkınma yatırımlarının
desteklenmesi kapsamında illerde, ilçelerde süt sağımı, süt
hijyeni, süt kalitesi, süt soğuma araçları ve bunlarla ilgili
tanklar, bunun nakliyesi, bütün bunlara yapılan, hem üretimiyle hem
nakliyesiyle, muhafazası ve işlenmesiyle yapılan desteklemeler
sonucunda Türkiye bu noktaya geldi.
Şimdi, son
günlerde
Tabii bildiğiniz gibi sütün bir endüstri tarafı var, bir
üretim tarafı var. Yani çiftçiler sütü üretiyor ve endüstriye, süt
endüstrisine bunu karşılıklı ilişkilerle
satıyorlar. Burada ne Hükûmetin bir müdahalesi söz konusu, yani Hükûmetin
süt fiyatlarını belirlemek veya süt fiyatı tayin etmek gibi veya
süt almak gibi bir rolü yok. Bu rol çok eskiden beri olmuş değil. Ama
sektörü izlediğimiz kadarıyla bu konuda bir fiyat düşüklüğü
yaşandı. Biz de iki tarafı bir araya getirip bu konuda
üreticinin lehine bir sonuç alma konusunda da gayret içerisindeyiz.
Şu anda bir
planlama yapmış durumdayız. Önümüzdeki günlerde sektörün bütün
taraflarını, gerek endüstri gerek üretici tarafını,
bunları bir araya getirip, onlarla, bir uzlaştırıp çiftçi
lehine, üretimin düşmemesi yönünde bir tedbir alınması yönünde
bir toplantı düzenledik, onu gerçekleştireceğiz. Ondan bir sonuç
alacağımızı düşünüyoruz. Özellikle bunu huzurunuzda
ifade etmek istiyorum.
Şimdi,
hayvancılık ve süt desteklemelerinde demin dedim ki:
Hayvancılıkla ilgili destekler -toplam desteklerde önemli
artış oldu- yüzde 4,4ten yüzde 24e çıkarıldı. 2008
yılında biz bu konuda bir değişiklik yaptık. Bu
değişiklikle esasen, çiftçinin eline, süt üreticisinin eline daha az
değil daha fazla geçiyor. Bir misalle bunu ifadelendirmek istiyorum: 6 bin
litre süt veren, yani bir dönemde, on aylık bir sağım döneminde
6 bin litre süt veren bir hayvanın 5,5 yeni kuruş prim almasıyla
330 YTL hayvan başına bir destek alınıyordu 2007
yılında. Yeni yönteme göre, yeni hesaba göre bu prim bir miktar
düştü, 4 yeni kuruş yapıldı, 240 YTL ediyor. Ancak hayvan
başına ayrıca ortalama 300 YTL ayrı bir destek veriyoruz.
Böylece bir hayvanın aldığı destek miktarı 540 YTLye,
yani 330 YTLden 540 YTLye çıkmış oluyor. Yani esasen
destekleme miktarında herhangi bir azalma söz konusu değil. Bunu da
özellikle ifade etmek istiyorum.
Özellikle Trakya
bölgesi, diğer, hem yağlı tohumlarda, hububatta olduğu gibi
hayvancılıkta da Türkiye için önemli bir bölge, önemli bir merkez.
Çünkü bu bölgede 2,3 milyon baş, büyük-küçükbaş hayvan popülasyonu
var üç vilayetimizde. Bu son derecede önemli bir popülasyon. Biz burada bu
bölgeyi hastalıklardan ari bir bölge hâline getirmenin projesini
başlattık, geçen on ay öncesinde başlattık böyle bir
projeyi. Böylece orayı hem şaptan hem diğer hastalıklardan
ari bölge hâline getirdiğimizde, tamamlandığında bu süreç
-ki şu anda devam ediyor, on aydır- orası hem yurt içi bir
damızlık üretim üssü olacak hayvancılık açısından
hem de oradan hayvansal ürünlerin ihraç imkânı olur. Çünkü mevcut durumda,
Türkiyede şap hastalığı sebebiyle biz başka
bölgelere, Türkiyeden birçok ülkeye hayvansal ürün ihraç edemiyoruz çünkü
şap karşımıza çıkıyor. Bu, Uluslararası
Salgın Hastalıklar Ofisinin aldığı bir kural.
Örneğin, biz de Avrupa Birliğinden hayvan almıyoruz, yani
hastalık bulunan ülkelerden biz de almıyoruz, onlar da
almıyorlar. Ama Trakyayla ilgili böyle bir projemiz var, Trakya
hayvancılığını geliştirme yönünde
hastalıktan ari bölge statüsü kazanıldığında buraya
büyük bir imkân, büyük bir ivme kazandırmış olacak.
Tabii, hayvansal
ürünler de tarımsal ürünler de birçok risk faktörüyle maalesef
karşı karşıya. Çünkü bozulan nitelikte, çabuk bozulan
nitelikte ürünler olmaları sebebiyle eğer entegrasyonda, zincirde en
ufak bir problem yaşanırsa bu doğrudan fiyata vesaireye
yansıyor. Bu hem işlemeyi hem bir an önce tüketilmeyi gerektiren bir
sektör. Bizde tabii bunlar yeni yeni gelişiyor.
Hükûmetimiz
döneminde Türkiyede hem işlenen sütün miktarında önemli bir
artış oldu, yani endüstride işlenen sütün miktarında hem de
toplam üretimde, biraz önce arz ettiğim gibi, çok ciddi bir
artış oldu, verimlilik arttı bu dönem içerisinde.
Süt konseyinden
bahsedildi. Süt konseyinin kurulmasıyla ilgili bir
çalışmayı yaklaşık bir yıldan beri biz
başlattık. Tabii bunun içerisinde sektörün bütün tarafları var.
Yani biz sadece, bir bakıma organizatör rol üstlendik ama sektörün bütün
temsilcileri, gerek üreticiler gerek sanayiciler, onların hepsi bu
konseyde yer alıyor. Onunla ilgili çalışma son noktaya geldi.
Biz tarafları ikna etmeye, yani bütün unsurları, bütün tarafları
ikna etmeye çalıştığımız için bu gecikti.
Bir de yine
Türkiye'nin Uluslararası Sütçülük Federasyonuna üyeliği ile ilgili de
ciddi mesafe katedildi, aşağı yukarı o da son noktaya
geldi. Biz gerek hayvancılığın gerekse bütün tarım
sektörünün sorunlarını da yakından izliyoruz ve gerek destekleme
yoluyla gerek yeni projeler ve politikalar üretmek suretiyle, bunları
hayata geçirmek suretiyle bunu da izlemeye devam edeceğiz.
Ben bu duygularla
yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre Bakanın konuşması üzerine bir
cümlelik açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Peki.
Sayın
Coşkun
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Soru sormak istiyorum.
BAŞKAN
Soru soramazsınız, öyle bir usulümüz yok.
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Sayın Bakanımızdan bölge çiftçilerimiz bekliyor
yani mısırda nasıl bir önlem alacaklar serbest piyasada. Bir de
BAŞKAN Ama
yani bir soru
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Açıklama yapacağım.
BAŞKAN
Peki.
Sayın
Durmuş, bir dakikalık süreniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin gündem
dışı konuşmalara verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, 10 Kasım günü Ankara Akyurtta AKP belediye meclisi
üyesi Benler Marketin sahibiyle görüştüm -Bu, besicilik yapan büyük bir
firma- diyor ki: Yem fiyatlarındaki artış ve kaçak hayvan
girişi nedeniyle battık, besicilik yapamıyoruz. 2002de 50
kiloluk yem 7,5 milyon liraydı, bugün 32 milyon lira. Etin fiyatı
yüzde 25 arttı, buna karşılık yem fiyatı 4 kat
arttı.
Sayın Bakan
hiç inandırıcı gelmeyen ifadelerle durumun çok iyi olduğunu
söylüyor. Doğrusunu isterseniz bu makamlarda oturanların daha
inandırıcı şeyler söylemesini bekliyorduk.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Coşkun, bir dakika süreniz var.
2.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkunun, Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin gündem dışı
konuşmalara verdiği cevaba ilişkin açıklaması
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Tarım
Bakanım nemi söyledi de -Toprak Mahsulleri Ofisinde 14 nemdekinin
kesintiler hariç en yüksek fiyatı 405 YTL- bununla ilgili serbest piyasada
nasıl bir düzenleme yapacaklar, onu merak ediyoruz.
Bir de yer
fıstığı üreticisi -Şu an destek veriliyor. dendi-
destek almıyor, desteklenecek mi desteklenmeyecek mi onu merak ediyor.
BAŞKAN
Şimdi burada siz soru sordunuz.
Sayın
Paksoy, en kısa söz talebinizin karşılığını
lütfen.
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin gündem
dışı konuşmalara verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
her şey güllük gülistanlık gösteriliyor ama pamuk üretim
sahaları yarı yarıya azaldı. Gübre ve mazot desteklerini
hâlâ açıklamadınız. Besicilik öldü. Süt üreticileri zarar
ediyor. Üç beş holdingin elinde oyuncak oldu. Fiyatları istedikleri
gibi çıkarıyorlar, istedikleri gibi indiriyorlar. Desteklere
ayırdığınız payı
artırdığınızı söylüyorsunuz ama gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1i bile değil. Yani çiftçinin malı para
etmezken girdi maliyetleri yüzde 300-400 artış gösterdi. Yani bu
hususta hiç inandırıcı olmadığınızı
söylüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Sayın Tütüncü, buyurun, konu nedir?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Sayın Bakanın söyledikleriyle ilgili bir iki
şey
BAŞKAN -
Hayır, önce bana söyleyin, ona göre açacağım.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Ben de Sayın Bakana
BAŞKAN -
Soru mu soracaksınız? Siz zaten gündem dışı
konuşma yaptınız.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Arkadaşlarımızın söylediklerine bir
ekleme yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Bir
saniye
Bir saniye
Ha bir ekleme
yapacaksanız bir dakikalık bir süre vereceğim ama lütfen soru
hâline çevirmeyin. Öbür arkadaşımıza da aynı şeyi
söyledim.
Buyurun.
4.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin gündem dışı
konuşmalara verdiği cevaba ilişkin açıklaması
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında,
Sayın Bakan benim konuşmamla ilgili beklemiş olduğum
yanıtı veremedi. Bu konuda üzüntülerimi ifade ediyorum. Sormuş
olduğum soruların en azından bir tanesine yanıt vermesini
beklerdim. Umut ediyorum, Sayın Bakan önümüzdeki günlerde sütçülerle
yapacakları toplantıda sütçülerin aynı mahiyetteki
sorularına o zaman yanıt verir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Gündem
dışı üçüncü söz, Alevilerin demokratik toplumsal talepleri
hakkında söz isteyen Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin
Halise aittir.
Buyurun
Sayın Halis. (DTP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halisin,
Alevilerin demokratik toplumsal taleplerine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Alevilerin toplumsal talepleri üzerine söz almış bulunuyorum, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
Türkiyenin biriken sorunları karşısında ne yazık ki
AKP İktidarı yöneticileri, kendilerine, yöneticiliklerine denk
düşen görev ve sorumluluklarını unutur bir şekilde
farklı söylemler geliştirmeye başladılar. Son günlerde
Sayın Başbakanımızın söylemiş oldukları
epeyce yazıldı, çizildi. Bunlar bir yana, daha iki gün önce,
Türkiyenin dört bir yanından Ankaraya akan on binlerce Alevi
yurttaşımız, kendi demokratik taleplerini, bugüne kadar kendilerine
verilmemiş olan haklarını dillendirmek için Ankaraya geldiler
-ki sayısı yüz bini aşan bir topluluktu- ancak daha miting
alanında Aleviler dağılmamıştı ki, hâlâ miting
alanında türküler söylenip sazlar çalınıyordu ki buna dahi,
bitmesine dahi tahammül edemeyen konuyla ilgili Bakan Sayın
Yazıcıoğlu Bunlar uç fikirlerdir, bunlara itibar etmiyoruz.
diye açıklama yaptı.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, siz tutacaksınız, cemevlerini
cümbüş evi olarak adlandıran ya da değerlendiren bir
anlayışı içinize sindireceksiniz, bu uç olmayacak ama Cemevleri
ibadethane olarak açılsın. dendiği zaman uç olacak.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kim söylemiş?
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Söyleyeceğiz.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Kim söylemiş? Birilerine mesaj verme, kim söylemiş onu
söyle.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Yine, Türkiye'de ayrımsız bir şekilde
bütün yurttaşlardan almış olduğunuz vergilerle
beslediğiniz Diyanet İşleri
Başkanlığının
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne demek beslemek? Görev yapıyor onlar.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) O anlamda
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, sözünü geriye alsın
lütfen. Devletin aleyhine konuşuyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sonra cevap verirsiniz.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Beslemekteki kastım
Kastımı
aşmış olabilirim.
RECEP YILDIRIM
(Sakarya) Aşmayacaksın.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Besleme yerine, kurumsal olarak vergilerle
varlığını sürdüren Diyanet eğer bugün vergisini
almış olduğu Alevi yurttaşlara eşit hizmet
götürmüyorsa ve Alevi yurttaşlar da Diyanet İşleri Başkanlığının
demokratik, özerk bir yapıya kavuşturulması talebi içindelerse
bunun neresi uç oluyor?
Yine,
AİHMden de dönmüş olan -bozulmuş olan daha doğrusu-
zorunlu din derslerinin, Sünni içerikli zorunlu din derslerinin Alevilere
okutulmasından vazgeçilmesini talep etmenin neresi suç oluyor, uç oluyor?
Okullarda ya da kütüphanelerde bulunan kitaplardan Alevilere hakaret eden,
iftira eden bir yığın kitap hâlâ bu iftiralardan
arındırılmadı. Bunlardan arındırılmasını
talep etmenin neresi suç oluyor? Tabii her şeyden önce bu talepler
demokratik, insani taleplerdir. Bunların uç olarak gösterilmesini de hâlâ
anlamış değiliz. Bu, AKPnin Alevi sorununu çözmeye yönelik bir
anlayışının ifadesi olarak kendisini dışa
vuruyor. Tabii yüzyıllardır baskı gören Alevilerin hâlâ
sorunları çözülmüş değil. Biz Alevilerin tarihte
yaşadığı zulümden bahsetmek istemiyoruz. Zaten Sayın
Yazıcıoğlu da bunu itiraf ediyor, Alevi kökenli
vatandaşların birtakım sıkıntıları var. Bu
sıkıntılar konusunda onlarla görüşüyoruz, diyalog içindeyiz.
diyor. Peki, yüz bin insan buraya aktı. Onlarca Alevi temsilcisi
vardı. Onlarca Alevi derneği vardı. Yine bir o kadar Alevi
vakfı vardı. Bunlarla diyalog içinde değilseniz kiminle diyalog
içindesiniz? Yani bu sorunun cevabını da hâlâ bekliyoruz, almış
değiliz. Eğer gerçekten bu konuda bir samimiyet varsa öncelikle
Alevilerin kurumlarıyla, kuruluşlarıyla, kanaat önderleriyle,
siyasetçileriyle bir diyalog başlatılması gerekir diye
düşünüyoruz. Tabii bu yetmiyormuş gibi Bu ülkenin menfaatine
değil. deniliyor. Peki, Hak aramak bir ülkenin menfaatine değil.
demek nedir? Yani 12 Eylül koşullarının sessiz, suskun dönemini
mi arıyorsunuz? Gene bu aşamadan sonra, dünyanın gelmiş
olduğu, konjonktürün getirmiş olduğu bu aşamadan sonra
Türkiyede insanları susturmanın, hak arayışı içine
girmenin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) -
bir mümkünatının olmadığına
inanıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, geçen yıl AKP bir açılımdan, bir Alevi
açılımından söz etti ama arkası gelmedi. AB İlerleme
Raporunda da bu dillendirildi.
Biz şunu
söylüyoruz: Cemevleri ibadethane olacak mı? Diyanet eşit hizmet
verebilecek bir yapıya kavuşturulacak mı? Zorunlu din dersleri
okutul-maktan vazgeçilecek mi? Kitaplarda Alevilere hakaret eden söylemler
arındırı-lacak mı? Tabii, biz bunları elbette
bekliyoruz. Eğer gerçekten AKP bu konuda samimiyse bunların üzerine
bir an önce gitmek zorundadır.
Ben demokratik,
eşit, özgür bir Türkiyeden yana olduğumu bildiren inancımla
sizleri tekrardan saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halis
Sayın
Hıdır
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sisteme girdiniz. Önce bana söyleyin, ne nedenle girdiniz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Cümbüş evi dedi. Kim söylemiş acaba?
BAŞKAN
Şimdi Sayın Bakan cevap verecek.
Yani burada
soru-cevap usulümüz yok.
Hükûmet
adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tunceli
Milletvekili Sayın Şerafettin Halis Bey yapmış olduğu
gündem dışı konuşmada Türkiyede yaşayan Alevi
vatandaşlarımızın bazı problemlerini dile getirdi ve
hafta sonu Ankarada yapılan mitingden söz etti. Öncelikle, bir şeyin
altını çizmem gerekiyor.
Biz, Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak 70 milyon vatandaşımızın etnik
kökeni ne olursa olsun, dinî inançları ne olursa olsun, mezhebi ne olursa
olsun, Hükûmet olarak hepsine bu ülkenin vatandaşı, birinci
sınıf vatandaşı olarak bakıyoruz ve anayasal
vatandaşlık esası üzerinde bütün vatandaşlarımıza
bu manada eşit mesafedeyiz.
Alevilik
İslam kültür ve medeniyeti içerisinde ortaya çıkmış olan
bir inanç sistemidir. Aleviliği İslam inanç ve sisteminden ayrı
bir şey olarak düşünmek, İslami tarih ve pratiğin
dışında düşünmek mümkün değildir. Bu açıdan
baktığımız zaman, Alevi vatandaşlarımız,
Türkiyede yaşayan Alevi vatandaşlarımız, onlar da Bu
memleketin yüzde 99u Müslümandır. dediğimiz zaman o halkanın
içerisinde bulunan bu ülkenin Müslüman ama İslam dinini yorumlama,
İslam dinini yaşama açısından farklılıkları
olan vatandaşlarımızdır. Bu manada, biz, Alevi
vatandaşlarımızın problemleri varsa, sıkıntı
duydukları konular varsa elbette buna muhatap olmaktan, onların
Hükûmeti olarak muhatap olmaktan şeref duyarız, bunu vazife telakki
ederiz, görev telakki ederiz. Alevi vatandaşlarımızın veya
diğer vatandaşlarımızın Hükûmetimize karşı
bir sitemi de olabilir. Biz onların Hükûmetiyiz. Elbette bu ülkede şu
veya bu şekilde rahatsızlık duyan, eksiklik hisseden bütün
vatandaşlarımız sitemlerini bize yapacaklardır çünkü biz
onların Hükûmetiyiz, bu sitemleri Alman Hükûmetine, Amerikan Hükûmetine
yapacak değiller. Sitem sevgiden doğar.
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Sayın Bakanım, sizin haberiniz yok mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ben Alevi
vatandaşlarımızın da bizi sevdiğine inanıyorum,
biz de onları seviyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Karşılıklı muhabbetler.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
milletvekili arkadaşlarım, hükûmete geldiğimizden beri -bir
şeyin altını çizmek istiyorum- hiçbir dış tesire
muhatap olmadan, dışarıdan -samimiyetle söylüyorum, samimiyetle
sizi temin ediyorum- hiçbir telkin almadan, Hükûmetimiz kendi iradesiyle bu
ülkenin Alevi vatandaşlarının da, Alevilik inancının
da en iyi şekilde anlatılması ve anlaşılması için
ilköğretim ders kitaplarından başlamak üzere din kültürü ve
ahlak bilgisinin müfredatına Aleviliği dâhil etti. İlk defa
cumhuriyet tarihinde, bu olmuştur ve otuz iki sayfa ayrılmıştır
Aleviliğin tanıtılması için. Alevi öğretisi nedir,
Alevilik nedir, Bektaşilik nedir, Şiilik nedir, Caferilik nedir ne
değildir, bunlar bu kapsama alınmıştır. Alevi
vatandaşlarımızı şu veya bu şekilde
yanlış anlatan, Alevi vatandaşlarımızı töhmet
altında bırakan ifadeler
EROL TINASTEPE
(Erzincan) - Sayın Bakanım, ders kitapları yanlış
yazılmış, kitaplar.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
bizim tamamen
dışımızdadır, kabul edebileceğimiz şeyler
değildir sevgili arkadaşlarım. Biz bu ders kitaplarına bunu
dâhil ederken Alevi vatandaşlarımızın yoğunlukta
olduğu, onlar tarafından kurulan sivil toplum örgütlerine de
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ders kitaplarını kime yazdırdınız
Sayın Bakanım, ders kitaplarını kime
yazdırdınız? Bu önemli.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin
arkadaşlar, böyle bir sistem yok.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sayın Bakan, ders kitaplarını kime
yazdırdınız?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Böyle bir
sistem yok!
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Sayın Bakanım, kitaplar yanlış
yazılmış.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin,
ben bir şey anlatıyorum size.
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Sayın Bakanım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Lütfen,
dinlemeyi öğrenin.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, biz birçok sivil toplum örgütüyle
görüşmeler yaptık. Netice itibarıyla bu bir uzmanlık
işidir. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde, İslam dini
içerisindeki bütün mezhepler öğretilir, Hanefilik de öğretilir,
Şafiilik de öğretilir, Hanbelilik de, Malikilik de öğretilir.
Aleviliği de buna dâhil ettik. Öte taraftan, değerli
arkadaşlarım, Hristiyanlık da var, Yahudilik de var.
Protestanlık nedir, ne değildir? Katolisizm nedir, ne değildir?
Efendim, diğer taraftan, bütün diğer Şintoizmden Budizme kadar
bunlar da var.
Şimdi,
şöyle bir itiraz geldi, dediler ki: Bunu biz niye yazmadık?
Özellikle spesifik bazı dernekler Bunu biz niye yazmadık? dediler.
Biz de dedik ki: Biz diyelim ki Ortodoksluğu yazarken Rum Patriği
Sayın Bartholomeosya yazdırmadık ki bunu veya Şafiilik
bölümünü yazacak bir Şafii bulalım, Hanefilik için bir Hanefi
bulalım demedik. Türkiyede bu işin uzmanı olan,
üniversitelerdeki hocalardan yararlandık, Diyanet İşleri
Başkanlığının birikiminden yararlandık, Millî Eğitim
Bakanlığının uzmanlarından yararlandık. Diyelim
ki bu ders kitaplarında Alevilik konusunda uzman olan, bu işi bilen
bir arkadaşımız bize gelip derse ki Burası
yanlıştır, şuna göre yanlıştır, bugüne kadar
gelen İslami kaynaklara göre yanlıştır, Türkiyenin
tecrübesi açısından yanlıştır. dediği zaman
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Hepsi yanlış, doğru
yazılmamış ki!
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Yazmasanız daha iyi zaten!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
biz
bunları dinlemeye ve onların bu ortaya koydukları bilimsel
itirazlara kulak vermeye ve bunu düzeltmeye hazırız ama bu işin,
dediğim gibi uzmanları olması lazım bu insanların, biz
onları her an dinlemeye hazırız.
Değerli
arkadaşlarım, gerek özellikle din kültürü ve ahlak bilgisi dersi kapsamında
yapılması gerekenler, Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından Alevi
vatandaşlarımıza götürülmesi gereken hizmetler, bütün bunlar,
demokratikleşme anlayışı çerçevesinde birileri
istediği için değil, Avrupa Birliği İlerleme Raporu bunu
söylediği için değil, böyle olması gerektiği için, bizim
birbirimize saygımızın gereği olarak bunlar
yapılmalıdır ve gerek Alevi vatandaşlarımız,
onları temsil eden sivil toplum örgütleri demokratik bir biçimde
tepkilerini ortaya koyabilirler, yürüyüş yapabilirler, seslerini bize
duyurmak için bazı çabalar içerisine girebilirler. Biz bunların
hepsini makul karşılarız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Yollar yürümekle aşınmaz!
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Karşılamadınız Sayın Bakanım,
karşılamadınız! Açılım yapın. Nerede
açılım?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Şiddet
içermeyen, antidemokratik yollara tevessül etmeyen, demokratik kurallar
içerisinde, hukuk içerisinde yapılan bütün eylemler, bütün tepkiler bizim
saygı duyduğumuz eylemler ve tepkilerdir. Bakın, kesinlikle,
bizim partimizden yetkili konumda olan, sorumlu konumda olan hiçbir
arkadaşımız cemevi için cümbüş evi dememiştir.
Birileri eğer cemevlerine cümbüş evi diyorsa önce biz onu
kınıyoruz.
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Sayın Başbakan diyor, o zaman önce onu
kınayıverin, Sayın Başbakan diyor!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Arkadaşlar, bakın, Parlamentodaki müzakere nezaketi içerisinde bu
yaptığınız yoktur.
EROL TINASTEPE
(Erzincan) İyi de sizin
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Sayın Bakan, hep yanlış konuşuyorsunuz. Kimi
kandırıyorsunuz?
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Yanlışın-doğrunun ölçüsü siz değilsiniz ki!
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Bugüne kadar yaptığınız yanlışa
hâlen devam ediyorsunuz. Lütfen!
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Senin her hâlin yanlış, her hâlin.
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Siz oturun yerinize!
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Oturuyorum ben, siz ayaktasınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sayın
grup başkan vekilleri, bir elemanınız, bakın, bu müzakere
usulüne uymayan bir tavır içerisindedir, lütfen kendisine müdahale edin.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, biz hiçbir zaman cemevlerine cümbüş
evi demedik. Birisi söylüyorsa bizim vatandaşımızın ister
ibadethane ister kültürel faaliyet gösterdiği, bir araya geldikleri, bir
şeyleri paylaştıkları yeri küçümseme hakkına,
onları hor görme hakkına hiç kimse sahip değildir. Bizim sizin
ölçülerinize uymayabilir ama başkasının tavrı,
başkasının hayat biçimi bizim sizin ölçülerinize uymasa da biz
ona saygı duymak zorundayız.
Uç fikirler
demiştir. Bizim bir bakanımız uç fikirler deyip kimseyi
küçümsemez asla. Ben bunu kabul etmiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, uç fikir olsa bile, bakın, uç fikir olsa bile
demokrasilerde -altını çiziyorum- demokratik bir yolla ifade
edilmiş, demokratik bir biçimde ifade edilmiş en aykırı
görüşler bile saygı duyulacak görüşlerdir. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 10uncu maddesinin hükmüne dayalı olarak
verilmiş olan içtihat kararları var. Bir görüş sarsıcı
da olsa, altüst edici de olsa, rahatsız edici de olsa, biz onu
düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirmek ve ona göre de
muhatap olmak zorundayız. Netice itibarıyla bir grubun fikirleri
bizim için uç olabilir.
Bakın,
bazı Alevi dernekleri hafta sonunda Kızılayda yapılan
toplantıya tepki gösterdiler.
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Kaç tanesi Sayın Bakan? Vesayet altındaki iki
vakıf.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hatta,
Sayın İzzettin Doğan -biliyorsunuz Cem Vakfının
Başkanı, o da saygıdeğer Alevi büyüklerindendir, bir bilim
adamıdır- belki başkasının gösterdiği tepkiden
daha aşırı bir tepki gösterdi ve orada bazı sözler söyledi.
Sayın İzzettin Doğan böyle düşünür, bir başkası
farklı düşünür, Alevi-Bektaşi Dernekleri Federasyonu başka
türlü düşünebilir.
Arkadaşlar,
biz
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Sayın Bakan, olayı çarpıtmayın! Olayı
çarpıtmayın!
BAŞKAN
Sayın Milletvekili
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) İzzettin Doğan sizin gibi düşünmüyor
Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun, devam edin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bakın
değerli arkadaşlarım -çok fazla huzurlarınızı
işgal etmeyeceğim- Cem Vakfı Ankarada büyük bir toplantı
düzenledi ve bizzat benim Başbakanım bana, Hükûmet adına o
toplantıya katılmamı, Alevi vatandaşlarımıza
bizim mesajlarımızı, onlarla ilgili düşüncelerimizi
aktarmamı istedi, ben bunu yerine getirdim. İlk defa Türkiyede bir
Başbakan Alevi vatandaşlarımız tarafından düzenlenen
bir yemeğe katıldı, aşure dolayısıyla
düzenlenmiş olan bir iftar yemeğine katıldı
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Büyük açılım!
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sonra ne oldu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
ve Ankarada
Bilkent Otelde ilk defa bir Başbakan böyle bir toplantıya
katılmıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sonra ne oldu?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sonra ne oldu, sonra?
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Katıldıklarına pişman oldular.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, Alevi
vatandaşlarımız şu partiye oy verebilir, bu partiye oy
verebilir, düşünce olarak şurada olabilir, burada olabilir.
Bırakın Alevi vatandaşlarımızı, bu ülkedeki
gayrimüslim vatandaşlarımızın bile inançlarını
garanti altına almak, inançlarını en iyi şekilde
yaşamak, pratiklerini yaşamak laik devletin boynunun borcudur.
Laiklik budur aslında, laiklik budur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EROL TINASTEPE
(Erzincan) Doğru, doğru.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Doğrudur, doğrudur.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Laiklik budur da siz laikliğe
karşısınız!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Onun için,
sevgili arkadaşlarım, tekrar söylüyorum: Biz Hükûmet olarak
demokratik olarak ortaya konan her tavra saygı duyarız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Taleplere ne diyorsunuz Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hukuk
içerisinde kalmak şartıyla, şiddet içermemesi kaydıyla,
izinli yapılması kaydıyla her türlü gösteriye, her türlü
yürüyüşe
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Talepler için ne diyorsunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
her türlü
platformda ifade edilen görüşlere saygı duyarız, katılmasak
da saygı duyarız, demokrasi budur.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Tamam
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Dolayısıyla, ben Alevi vatandaşlarımızı da tebrik
ediyorum. Birileri, hafta sonu Kızılayda yapılan
toplantıda yine vatandaşın camlarına taş
atılmasını, cam çerçeve indirilmesini, araba
yakılmasını bekliyordu, bazılarının temennisi
buydu. Ama Alevi vatandaşlarımız büyük bir sağduyu
örneği göstermişlerdir, orada olgun bir toplantı
yapmışlardır. Bazı siyasilerin araya girip onları
kışkırtmalarına kesinlikle alet olmamışlardır.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Ne demek istiyorsunuz? Siyasiler katılmamalı
mı halkın toplantılarına?
ASIM AYKAN
(Trabzon) Niye rahatsız oluyorsunuz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Altını çiziyorum,
altını çiziyorum. Alevi vatandaşlarımızın
muhatabı biziz. Talepleri varsa biz onlarla paylaşırız...
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne diyorsunuz ama ya!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Taleplerini açıkladılar, ne diyorsunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
ve
demokratikleşme çerçevesinde biz Alevi
vatandaşlarımızın bu ülkenin mutlu ve memnun
vatandaşları olmaları için de elimizden geleni yaptık,
yapıyoruz, yapmaya devam ederiz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ne yaptınız?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Herkesin
inançlarına saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Cemevleri ibadethane mi değil mi? Cemevlerinden bahset,
cemevlerinden!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İzniniz olursa katkı sunmak istiyorum
Sayın Bakana.
BAŞKAN Bir
dakikalık süre veriyorum, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin gündem dışı
konuşmaya verdiği cevaba ilişkin açıklaması
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle
Sayın Bakanım söze başlarken Alevilerin, dün Kızılay
Meydanında 100 bin insanın toplantısını, talebini
Alevilerin sitemi varsa bize yapsın, başkasına yapmaya gerek
yok, bize sitem edebilirler. diyor. Üzülüyorum ki Sayın Bakan, daha talep
ile sitemi karıştırır vaziyette. Aleviler, 100 bin insan
orada toplandı, haklı anayasal taleplerini dile getirdiler.
Sayın Bakan, bunu sitem olarak kabul ediyorsa Sayın Bakanın
Alevileri nasıl anlayabileceğini, nasıl
kavrayamadığının bir delili bu.
Sayın
Bakanım, Aleviler Sivasta bundan on beş yıl önce 37
aydınımızın yakıldığı, tarihî
insanlık suçunun işlendiği Madımak Otelinin müze
olmasını istiyorlar, talep ediyorlar. Bu konuda
İktidarınız, bu konuda Sayın Başbakan Alevilerle
yemekte ilk defa buluşan Başbakan olmak yerine ilk defa Madımak
katliamını reddeden, telin eden bir Başbakan olmasını
isterdik. Aleviler Madımakın müze olmasını istiyorlar.
Aleviler, köylere hizmet götürürken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) -
Alevi köyü, öbür köye elektrik, su götüreceğim
diyenlerin dışında bir politika bekliyor.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kaplan, nedir konu?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, önce nedir?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Aldığınız kadrolarda Alevi mi, Sünni
mi
BAŞKAN
Sayın Özdemir
Sayın Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Niye bunları laf olsun diye boşuna
BAŞKAN -
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, Sayın Bakan burada bizi
tahrik edici bir konuşma yaptı.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Öyle bir şey yapmadı.
BAŞKAN
İsim söylemedi, herhangi bir isim söylemedi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İsim söylemesine gerek yok
BAŞKAN
Sayın Kaplan
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Biz vardık orada Sayın Başkan. Sayın
Bakan 100 bin kişilik bir hak arayışı yürüyüşünü bile
farklı yönlere çekmeye çalışıyor. O açıdan, şimdi
izin verirseniz
BAŞKAN
Şimdi, bakın, siyasetçi denildiği zaman, siyasetçi eşittir
milletvekili demek değil. Dolayısıyla herhangi bir siyasi
partiyi, ben çok dikkatle izledim bütün konuşmaları, herhangi bir
siyasi partiyi
Zaten söylediniz.
Sayın Kaplan,
bir dakikayı da geçen bir süre içinde konu anlaşıldı ama
söylemeye çalıştığım şey şu: Herhangi bir
siyasi parti, herhangi bir siyasetçi ismini söylemedi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tamam Başkanım, söz almıyorum ama 100 bin
kişi bir tek orada AKP Hükûmetini uyardı. Hâlâ
anlamamışlarsa bir şey diyeceğim yok yani ne diyeyim ben
daha
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, 60ıncı madde
ihlal oldu sanırım, kısa konuşma boyutunu aştı.
BAŞKAN
Evet, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal
Anadolun, doğal gaz fiyatlarındaki artışın ve topluma
etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/278)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Doğalgaz
fiyatlarında ortaya çıkan artışların nedenlerinin
araştırılması, hükümetin yanlış ve tutarsız
enerji politikalarının yurttaşlarımıza ve sanayicilere
olumsuz etkilerinin tespit edilerek yurttaşlarımızın doğalgaz
fiyatlarındaki artıştan etkilenmemesi için gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
|
|
K. Kemal Anadol
|
Hakkı Suha
Okay |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
İzmir |
Ankara |
İstanbul |
|
|
CHP Grup
Başkan Vekili |
CHP Grup
Başkan Vekili |
CHP Grup Başkan Vekili |
Gerekçe:
Siyasi
iktidarın izlediği yanlış enerji politikaları,
zamanında yeterli yatırım yapılmadığı için
dışa bağımlılığı
artırmış, enerji fiyatları hem
yurttaşlarımız hem de sanayicilerimiz açısından
altından kalkılamayacak bir yüke dönüşmüştür.
Türkiye
doğalgazda yüzde 97 oranında dışa
bağımlıdır ve elektrik üretiminin de yüzde 45'ini
doğalgazdan sağlanmaktadır. Siyasi iktidar tercihini
yenilenebilir enerji kaynaklarından yana kullanmadığı için
son altı yılda doğalgaz tüketimi yüzde 100 oranında
artmıştır.
Enerji
yönetiminde dağınıklık, yolsuzluk olayları, kötü
yönetim bugünkü sorunların baş nedeniyken, siyasi iktidar bu
yanlış politikalarının bedelini sorumsuzca geniş halk
kitlelerinin sırtına yüklemektedir.
Enerji
Bakanı Hilmi Güler'in "Arz güvenliği meselesi bizim değil,
EPDK'nın sorumluluğunda" şeklinde yaptığı
açıklama, böylesine temel bir konuda bile Enerji Bakanlığı
ve EPDK arasında bir yetki ve görev anlaşmazlığının
olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum enerji yönetimindeki
dağınıklığı net bir şekilde gözler önüne
sermektedir. Arz güvenliğinden bile kendini sorumlu tutmayan bir
anlayışın sorunların çözümünde katkısı
olmayacağı açıktır.
Hazine
Müsteşarlığınca Ağustos 2008'de yayınlanan
"2007 Kamu İşletmeleri Raporu" enerji KİTlerinin
nasıl yanlış yönetildiğini net bir şekilde gözler
önüne sermektedir. Rapor'da "Enerji KİTleri arasındaki kronik
hâle gelen borç-alacak sorununun devam ettiğine" vurgu
yapılarak, BOTAŞ'ın mali borçları ve finansman giderlerinin
sürekli arttığı tespitinde bulunulmuştur. Bu süreçte
BOTAŞ nakit ihtiyacını banka kredisi kullanarak ve vergi
borçlarını ödemeyerek gerçekleştirmek zorunda kalmış,
sadece 2007 yılında 401 milyon YTL faiz ödemek zorunda
kalmıştır. Rapor'da EÜAŞ-HEAŞ'tan olan
alacakların zamanında tahsil edilememesi, Yap-İşlet ve
Yap-İşlet-Devret santrallerinin TETAŞ'ın kendilerine ödeme
yapmamalarını gerekçe göstererek, BOTAŞ'a olan gaz
borçlarını zamanında ödememelerinin BOTAŞ'ı nakit
sıkıntısına soktuğu belirtilmektedir.
EÜAŞ-HEAŞ'tan sonra BOTAŞ'a en yüksek borçlu kamu kuruluşu
Ankara Büyükşehir Belediyesidir. Halktan topladığı
doğalgaz paralarını ödemeyerek BOTAŞ'ı faiz
sarmalına sokan zihniyetin bugünkü portrede de sorumluluğu
olduğu açık bir gerçekliktir.
Bununla birlikte
enerji sektöründe yaşanan ve BOTAŞ üst yönetiminin neredeyse büyük
bir bölümünün tutuklanmasına neden olan yolsuzluk olgusu da siyasi
iktidarın enerji sektörüne "rant" anlayışıyla
yaklaştığını ortaya koymaktadır.
Doğalgaza 1
Kasım 2008 tarihinden geçerli olmak üzere yapılan vergiler dâhil
gerçekte yüzde 23.85'lik zamla birlikte, 2008 yılı içinde
yapılan toplam zam oranı yüzde 82.15'e
ulaşmıştır. Kış mevsimi öncesinde yapılan bu
acımasız zam, elektriğin yüzde 45'ininin doğalgazdan
üretildiği düşünüldüğünde yeni elektrik zamlarını da
beraberinde getirecektir.
Sayın
Başbakan ve Sayın Enerji Bakanı yapılan zam konusunda
siyasi iktidarın hiçbir sorumluluğu olmadığını,
zammın petrol fiyatlarındaki artışın 6 ya da 9 ay
sonra doğalgaz fiyatlarına yansımasından
kaynaklandığı açıklamasında bulunmuşlardır.
Siyasi iktidarın bu tutumu, çeşitli matematik oyunları ile
yanlış enerji politikalarını kamufle etmeye yöneliktir.
Maliye Bakanının "Memur oturup da bütün maaşıyla
doğalgaz kullanıyor diye bir şey yok..." şeklindeki
açıklaması ise siyasi iktidarın ezilen kesimlere
yaklaşımını gözler önüne sermektedir. Bu anlayış,
IMFden önce halkın ümüğünü sıkmak, mali terör yaratmaktan
başka hiçbir amaca hizmet etmemektedir.
Doğalgaz
zamları, tamamen, enerji KİTlerinin kötü yönetilmesinden,
yenilenebilir enerji kaynakları yerine dışa
bağımlılığı artıran yanlış enerji
politikalarından, yatırımların zamanında
yapılamamasından kaynaklanmaktadır.
Bu açıdan
hem zammın nedenlerinin hem de yoksul halk kesimlerinin zamdan kaynaklanan
sorunlarının nasıl giderileceğinin Yüce Meclisimizce
ivedilikle ele alınması gerekmektedir.
2.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 24
milletvekilinin, güvenlik görevlilerince dur ihtarına uymama gerekçesiyle
gerçekleştirilen öldürme olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/279)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
28.10.2008
tarihinde Antalya'da polisin dur ihtarına uymadığı öne
sürülerek Çağdaş Gemik adlı 18 yaşındaki bir gencimiz
öldürülmüştür.
Kamuoyuna yansıyan
bilgilere göre bu şekilde hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın sayısı, son yıllarda
giderek artmaktadır. Bu tür olayların oluş şekli, olaylara
karışan görevliler hakkında yapılan adli ve idari
işlemler ve bunların sonuçları hakkında çeşitli
kaynaklarca değişik bilgiler ortaya atılmakta ve bu bilgiler
kamu vicdanını rahatsız etmektedir.
Bu nedenle
Çağdaş GEMİK ve benzer öldürülme olaylarının
açıklığa kavuşturulması ve önlenmesine dönük gerekli
tedbirlerin alınmasını sağlamak için,
Anayasamızın 98, TBMM İç Tüzüğümüzün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
araştırma komisyonunun kurulmasını arz ederiz.
Gerekçesi ektedir. 31.10.2008
1) Osman Kaptan (Antalya)
2) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Tayfur Süner (Antalya)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Ahmet Ersin (İzmir)
7) Turgut Dibek (Kırklareli)
8) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
9) Rahmi Güner (Ordu)
10) Abdullah Özer (Bursa)
11) Kemal Demirel (Bursa)
12) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
13) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
14) Gökhan Durgun (Hatay)
15) Hüseyin Ünsal (Amasya)
16) Tekin Bingöl (Ankara)
17) Bülent Baratalı (İzmir)
18) Hulusi Güvel (Adana)
19) Atila Emek (Antalya)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Tansel Barış (Kırklareli)
22) Hüsnü Çöllü (Antalya)
23) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
25) Selçuk Ayhan (İzmir)
Gerekçe:
Son yıllarda
güvenlik görevlilerinin uygulamaları sırasında, dur
ihtarına uymadığı gerekçesi ile maalesef hayatını
kaybeden vatandaşlarımızın sayılarında kayda
değer bir artış gözlenmektedir.
Antalya'daki
Çağdaş Gemik olayında olduğu gibi, birkaç saat önce evinden
sağ çıkıp, babasının motosikletine ehliyetsiz ve
kasksız bindiğinden, polisten korkarak kaçtığı için
hayatını kaybedenler, bir tarafta güvenlik görevlileri. Bu
şekilde ki ölüm olayları çok taraflı mağduriyet
oluşturmaktadır.
Güvenlik
görevlilerinin asıl görevleri toplumun can ve mal güvenliğini
sağlamaktır. En önemlisi de can güvenliğidir. Suçluların
dahi can güvenliği kamu otoritesine emanettir. Ancak, dur ihtarına
uymamanın ölümle sonuçlanması, can güvenliğini sağlamakla
görevli polislerin bu konuda gereken özeni göstermemesi, toplumumuzda
şikayetleri arttırmaktadır. Hiçbir suç, yargılanmadan bir
kişinin öldürülmesini mazur gösteremez.
Dur ihtarına
uymadığı için öldürülen vatandaşlarımızın
artması, kamuoyunun gündemini o kadar meşgul eder hâle gelmiştir
ki, bazı kaynaklar dur ihtarına uymadıkları için öldürülenlerin
sayılarını farklı farklı yayınlamakta, bazı
kaynaklar bu tür olaylara karışan güvenlik görevlilerinin Türk Ceza
Kanununun hangi maddesinden yargılanması gerektiği hususunda
adeta kamplara bölünmüş bir şekilde, kamuoyuna farklı
görüşler ileri sürmektedir.
Örneğin;
bazı kaynaklar bu tür olaylarda ölenlerin sayısının 2006 ve
2007 yılları için sekiz kişi olduğunu yazarken, bazı
kaynaklar sadece 2008 yılının ilk sekiz ayında 13,
bazıları ilk on ayında 33 kişinin öldüğünü
yazabilmektedirler. Yine bu konuda bazı hukukçular, bu olayın faili
durumundaki güvenlik görevlilerinin; Türk Ceza Kanununun 85. maddesinde
tanımlanan ve cezası 3-6 yıl arasında hapis olarak
belirtilen taksirli öldürme suçundan, bazı hukukçular 20 yıl ile
müebbet hapis cezası öngören kasten öldürme suçunu düzenleyen maddesinden
yargılanmaları gerektiği hususunda fikirler ileri
sürmektedirler.
Bu örnek bile bu
konunun Türkiye Büyük Millet Meclisimiz tarafından ele
alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Yine bu tür
olaylar yurdumuzun bir çok yerinde meydana gelmektedir. Konunun adli ve idari
makamlara intikal edenlerinin bir çoğunun sonucu, mahkemelerin ve idari
soruşturmaların uzun yıllar sürmesinden dolayı, kamuoyunca
takip edilememekte, bu bilinemezlik, kamuoyunda yanlış bilgilenmeleri
beraberinde getirmektedir. Vatandaşın can güvenliği konusundaki
bilgi kirliliği de, bu konunun yüce Meclisimizin gündemine
almasını gerekli kılmaktadır.
Dur ihtarına
uymadığı ileri sürülerek öldürülen
vatandaşlarımızın mahkeme kararı olmadan
öldürülmesinin, bir hukuk devleti olan ülkemizde mahkemelerin yetkilerinin
güvenlik güçlerince gasp edilmesi, sorunun TBMM de yeni çözümler üretilmesi
gereken bir sorun olduğu görüşleri de kamuoyunda dile
getirilmektedir.
Yukarıda arz
ettiğimiz ve kurulacak komisyonun çalışmaları ile ortaya
çıkacak sonuca göre; yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç olup
olmadığının tespiti, kamuoyuna; geçmişte olan üzücü
olayların nedenleri, sonuçları, bir daha olmaması için
alınacak tedbirlerin neler olabileceği, olayların oluş
şekilleri, olaya karışan güvenlik görevlileri, ölenlerin ve
yakınlarının uğradıkları mağduriyetlerin
giderilmesi, haklarının yeterince korunup korunmadığı
konularında neler yapılıp
yapılmadığının tespit edilmesi, sağlıklı
resmî bilgi üretilmesi, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için böyle bir
komisyonun kurulması gereklidir. Saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Ülkemizde
yaşanan çevre sorunlarının araştırılarak sürdürülebilir
çevre politikası için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- (10/3, 8, 12, 28, 31, 33, 38, 42, 47, 56, 59, 62, 64,
65, 68, 71, 84, 87, 89, 101, 119, 145, 146) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/583)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
Yaşanan Çevre Sorunlarının Araştırılarak
Sürdürülebilir Çevre Politikası İçin Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu 17.06.2008 tarihinde çalışmalarına
başlamıştır.
Komisyonun
çalışmalarını tamamlaması için İçtüzüğün
105. maddesi uyarınca 3 aylık çalışma süresinin
bittiği 16.11.2008 tarihinden itibaren 1 aylık ek süre istenmesi
hususunun, Yüce Genel Kurula sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Dr.
Nuri Uslu
Uşak
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN
İç Tüzükün 105inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince Komisyona bir aylık
ek süre verilmiştir.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin
görüşme gününe; gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; 253 sıra sayılı Kanun Tasarısının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde
görüşülmesine; Genel Kurulun 11/11/2008 Salı ve 12/11/2008
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmemesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 42 Tarihi:
11.11.2008
6.11.2008
tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun 6.11.2008 tarihli 14 üncü
Birleşiminde okunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
Güler hakkındaki (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
alması, Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
Genel Kurulun 11.11.2008 Salı günkü Birleşiminde yapılması,
gündemin "Ka-nun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 80 inci
sırasında yer alan 253 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına
alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi ve 253 sıra
sayılı Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının İçtüzüğün 91 inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması, Genel Kurulun 11.11.2008 Salı günkü ve 12.11.2008
Çarşamba günkü Birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek 11.11.2008 Salı günkü
Birleşiminde (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması,
12.11.2008 Çarşamba günkü ve 13.11.2008 Perşembe günkü
Birleşimlerinde ise 11.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca önerilmiştir.
|
|
|
Köksal Toptan |
|
|
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı
|
|
|
Nurettin
Canikli |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
|
Adalet ve
Kalkınma Partisi |
Cumhuriyet Halk
Partisi |
|
|
Grubu
Başkanvekili |
Grubu
Başkanvekili |
|
|
Mehmet
Şandır |
Fatma Kurtulan |
|
|
Milliyetçi
Hareket Partisi |
Demokratik
Toplum Partisi |
|
|
Grubu
Başkanvekili |
Grubu Başkanvekili |
253 Sıra
Sayılı Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/584)
|
|
Bölümler |
Bölüm maddeleri |
Bölümdeki madde
sayısı |
|
|
1. Bölüm |
1-20 |
20 |
|
|
2. Bölüm |
21-36 |
|
|
|
|
(Ek Madde
3-4-5. ila |
|
|
|
|
geçici 8-9.
Md.ler dâhil) |
19 |
|
|
|
Toplam Madde
Sayısı |
39 |
BAŞKAN
Öneri hakkında aleyhte ve lehte söz talepleri vardır.
Aleyhte söz
talebi Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençe aittir.
Buyurun
Sayın Genç.
Süreniz on
dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir salı günü bir
Danışma Kurulu kararı üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bağımsız bir milletvekili olarak burada
görev yapmak çok zor, hele bu kadar keyfî işlemlerin icra edildiği
bir Mecliste.
Şimdi, bu
Danışma Kurulu kararında
Kamu İhale Kanunu Hükûmetten on
iki madde gelmiş, Komisyona gitmiş otuz altı madde
çıkmış. İç Tüzükün 35inci maddesine göre komisyonlar
kanun teklif etmezler. Sayın Başkan, siz daha önce bunu söylediniz
burada Bu son olsun. dediniz ama bu komisyonlar sizi dinlemiyor. Yani
eğer bu İç Tüzük uygulanacaksa uygulansın, uygulanmayacaksa
bunları rafa kaldıralım.
Yine, efendim, salı,
çarşamba günleri sözlü soruları cevaplandırmayalım
Zaten
bu Hükûmetin sözlü soruları cevaplandırma diye bir problemleri yok,
hep yalan beyanda bulunuyorlar, sözlü sorulara verdikleri cevapların hepsi
yalan yani benim sorularıma verilen cevap
Ben başkasının
tabii şeyi değilim.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanununu temel kanun kabul
ediyorsunuz yani niye kabul ediyorsunuz? Devletin bütün maliyesinin
harcamalarının yapıldığı bir kanunun, siz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde enine boyuna
tartışılmasını niye istemiyorsunuz? Bunu özellikle
muhalefet partilerine de söylüyorum yani. Kamu İhale Kanunu, burada;
Hükûmetten on iki madde gelmiş, Komisyona gitmiş otuz altı madde
olmuş, ondan sonra da bunu iki madde hâlinde görüşeceksiniz. Kimden
neyi saklıyorsunuz? Ben anlamıyorum değerli milletvekilleri.
Bakın, yani
özellikle AKP İktidarı zamanında belediyelerde yapılan
ihalelerde, kamuda yapılan ihalelerde büyük bir şaibe var. Bunu inkâr
eden var mı? Her gün basında söyleniyor. Ve inanmanızı istiyorum,
her zaman bize bu konularda bilgiler geliyor -özellikle vatandaşların
tabii çok sağlıklı bilgiler de göndermesini istiyorum- hepsinde
ihale usulsüzlükleri var. Ya AKPnin ilgili bir il başkanı veya
belediye meclisi üyesi yani bunların yakınları ihalelere
giriyorlar. Şimdi, bu kadar ihale soygununun olduğu bir memlekette
siz, bunların burada, kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde enine boyuna
tartışılmasını niye istemiyorsunuz? Ben onu
anlamıyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kaç defa ezbere konuşma dedik.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Neyi kaçırıyorsunuz?
ALİ
İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) Ezbere konuşma!
KAMER GENÇ
(Devamla) Eğer ezbereyse, gelin
Bakın, biz
burada konuştuğumuz zaman vatandaşların haberi oluyor
bundan. Vatandaşlar görüyorlar ki şurada şöyle bir ihale
yapılmış, hemen bize de bildiriyorlar. Nitekim, işte
belediyelerdeki imar yolsuzlukları artık ayyuka çıktı,
genel başkan yardımcılarınız gitti.
Değerli
milletvekilleri, aslında konu çok ayrıntılı da
Biraz önce burada
Millî Eğitim Bakanı Alevi inançlı insanlarla ilgili bir
konuşma yaptı. Şimdi, bakın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine bu konu gitmiş. Avrupa İnsan Hakları, Alevi
inancının Türk toplumunda derin kökenleri olan bir inanç
olduğunu
Ve Avrupa Sözleşmesine göre bunu enine boyuna
incelemiş; mesela, burada, Anayasanın 24üncü maddesine uygun
olarak
Verilen din ve ahlak, kültür eğitim ve öğretiminin Anayasada
belirtilen ilkelere uygun olmadığını söylemiş, daire
karar vermiş, sonra Hükûmet buna itiraz etmemiş, Genel Kurula gitmemiş
ve orada kesmiş.
Şimdi,
mesele şu: Pazar günü, Kızılay Meydanında çok olgunca,
hakikaten toplumumuza yakışan bir olgunlukta, bazı
kişilerin bunu rayından çıkarma yolundaki gayretlerine
rağmen çıkmamıştır, düşünceler dile
getirilmiştir. Hemen bir bakanın çıkıp da Bunlar uç
fikirler. demesi çok ayıp bir şey.
Şimdi,
bakın, orada bazı fikirler yanlış olabilir. Mesela, ben de
Diyanet İşleri Başkanlığının
kaldırılmasını istemiyorum çünkü Diyanet İşleri
Başkanlığını kaldırdığınız
zaman, bu memlekette cemaatler hâkim olur. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yapısı gereği, muhakkak, devletin denetiminde ama
Anayasanın 136ncı maddesinde tarif edilen tarife uygun bir Diyanet
İşleri Başkanlığının olması gerekli ama
bugün, yalnız Sünni mezhebine uygun olarak, yalnız ona göre icraat
yapan bir Diyanet İşleri Başkanlığı Türk
toplumunu kucaklayamıyor. Anayasanın 24üncü maddesinde belirtilen
Din Kültürü ve Ahlak Dersi
Dinin bir kültür olarak okutulması lazım.Ahlakın
bir ahlak dersi olarak okutulması lazım ama burada Millî Eğitim
Bakanlığının tedrisat kitaplarına koyduğu bu
nitelikte bir eğitim değil, bu nitelikte bir tedrisat değil.
Mesela, şimdi biliyorsunuz, Hazreti Alinin bir atı var, Düldül deniliyor
buna. Ee, bu, şeyde, Alevi inançlarında kutsal bir inanç olarak
veriliyor ama sen getirmişsin din kitabına koymuşsun,
demişsin ki: Hazreti Alinin bindiği katır. Bu olur mu yani
şimdi? Yani böyle bir hitap olur mu? İşte, Millî Eğitim
Bakanı gitti. Gelsin, nasıl yazıyor?
Mesela, bir
cemden bahsetmişler yine o din dersine konulan bir şeyde. Bizim
Pülümür ilçesinde 19 Mayısta veya işte 23 Nisanda çocukların
orada bayramda yaptıkları bir oyunu almışlar, cem diye
kitaba basmışlar. Ben bunu soru önergesi hâlinde de verdim.
Şimdi,
eğer bir şeyler yapılacaksa, bunları usulüne göre yapmak
lazım. Bir de insanların inançlarıyla alay etmemek lazım.
Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlarımız; şimdi bizim
istediğimiz
Alevi inançlı insanlar, Sünni inançlı insanlar,
bunlar bu memlekette yıllarca kardeşlik içinde yaşamışlardır.
Kimsenin de kimsenin inancının üzerinde bir şeyi yok. Ama Alevi
inançlı insanlar da diyor ki: Kardeşim, yani ben de bu memlekette
bir inanç sahibiyim. Adamın inancını beğenirsin beğenmezsin
ama o inanca saygı göstermek zorundasın. Benim biraz sonra bir kanun
teklifim var 37nci maddeye göre gündeme alınmasıyla ilgili;
aynı konuşacağım. İnşallah, onu da nazara
alırsınız.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, birisi çıkıp camide ibadet etmek
istiyor, birisi mescitte ediyor. Alevi inançlı insanlar da orada kendi
inanç sistemine göre, mesela bir sazın eşliğinde
inançlarını
Orada dua etmek istiyor, Allaha yalvarmak istiyor. O
saz teliyle dokununca toplumda, işte bayanlı beyli orada semah
tutuluyor. Ee, bu semah onların inanç biçimleri.
Şimdi, yani
Diyanet İşleri Başkanlığının bir genelgesi
var. Şimdi burada da okurum. Şimdi diyor ki: Efendim, İslam
inancında yalnız cami ve mescit var. Ya, tamam, ben bir şey
demiyorum da yani ibadet yaptığın yere cami, mescit de
diyebilirsin, cemevi de diyebilirsin. Bunda ne kötülük var? Yani, İslam
dininde
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Kuranda cami yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, neyse, var yok. Yani, şimdi
Aslında İslam
inancında her yerde ibadet edebilirsiniz; dağ başında da
edebilirsiniz, evde de edebilirsiniz, her yerde edebilirsiniz ama böyle bir
isimlendirilmiş. Alevi inançlı insanlar da diyor ki: Kardeşim,
ben de cemevinde ibadetimi yapmak istiyorum. Bunda ne var yani bunda uç diye
bir şey var mı değerli milletvekilleri?
Şimdi, yine
okullarda öğretilen din dersleri
Avrupai hukuku kabul etmişiz.
Anayasamız var. Anayasamızın 24üncü maddesi de tabii Din ve
ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında
yapılır. diyor, İlk ve ortaöğretimde zorunlu ama
diğerlerinde ihtiyaridir. diyor ama din eğitim ve öğretimi ise
ancak büyüklerinin müsaadesine göre yapılır. Şimdi, Anayasa
burada ortada iken sen Hükûmet olarak bunu uygulamak zorundasın.
Biraz önce
Hüseyin Bey dedi ki: Efendim, hiçbir AKPli cemevi cümbüş evi
dememiştir. E, Tayyip Erdoğanla ilgili bu konu da defalarca
söylendi; çıksın desin ki: Ben böyle bir şey söylemedim
kardeşim. O zaman biz de diyelim
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kaç defa söyledi, siz dinlemiyorsanız biz ne
yapalım!
KAMER GENÇ
(Devamla) Çıksın desin efendim, onunla ilgili kaç defa söylendi.
Desin ki: Biz böyle bir laf söylemedik.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, Parlamentonun ülkenin
sorunlarına hâkim olması lazım. Bu ülke sorunlarının
çözümü, böyle getirip de kanunları halkın gözünden kaçırarak
olmaz, sorunlardan kaçınarak olmaz.
Maliye
Bakanı Kemal Bey buraya getiriyor vergi yasalarını. Soruyorum:
Sen 2000 yıllarında Foçada 15 milyar liraya alıp hemen
kısa bir süre sonra 1 trilyon 260 milyar liraya sattığın
şeyden dolayı 1 trilyon 245 milyar lira kâr etmişsin; bunu beyan
ettin mi? Bu soru kendisine 2006da soruluyor; yok, ortada bir şey yok.
Şimdi diyor ki: Ben 2002 yılında defterime yazdım. diyor.
E, nasıl yazdın? Diyorum ki: Hasılatta beyan ettin mi? Onu
söyleyemiyor çünkü zaman aşımına uğramış 2002.
2002 vergi hukuku bakımından zaman aşımına
uğramış ama ticaret hukuku bakımından zaman
aşımına uğramamış. Getir o defteri ben göreyim.
diyorum. Haa, sen zaten kendine uygun noterleri buluyorsun yani getirir sahte
bir noterden Yahu, evet falanca defterin falanca sayfasına bu fatura
kaydedilmiş. diyebilirsin ama o aslında maliyeye beyan edilen
gelirler içinde var mı? Bunlar çok önemli şeyler. Bir memleketin
bakanlığını yapan bir kişi, hem de maliyeyi, vergiyi
kontrol eden bir kişi eğer bunları kamuoyuna güvence
veremiyorsa, vergi kaçakçılığı yapmadığı
konusunda eğer bir teminat veremiyorsa o devlet zaten bitmiş yani o
zaman kimden alacaksın bu şeyi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bakın, bugün grubunuzun konuşmasını
dinledim. Efendim
Hiçbir şey söylemiyorlar. Yahu arkadaş, burada
ihale yolsuzluklarının daniskası diye geliyor mu? Vergi
kaçakçılığının daniskası diye geliyor mu? Tayyip
Bey, senin oğlun gemiyi neyle aldı? diyorum. Bunu bize söyle yahu!
Hangi parayla aldın? Bu Deniz Fenerine gelen paraların birisi
Zekeriya Karaman
Zekeriya Karamanın oğlu ile senin oğlun
bacanak.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sana ne! Başbakanımızı ne
ilgilendirir Zekeriya Karaman?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ona 10 milyon euro gelmiş. Bu para nereye gitmiş?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sen git Zekeriya Karamanla uğraş,
bizimle ne alakası var Zekeriya Karamanın?
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, neyse işte. Bunlar incelenecek beyler! Bunları
inceleyelim, ha bir şey yoksa biz çıkar özür dileriz, Yahu, biz
iftira atmışız. deriz ama eğer bizden hep şeyleri
kaçırırsanız, gözden kaçırırsanız, bizim
iddialarımızı karşılayacak ciddi bir cevap
veremezseniz her gün çıkıp bu kürsülerde söyleyeceğiz,
yarın kamuoyunun karşısında da söyleyeceğiz.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Seni ciddiye alan var mı?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Dolayısıyla bunlara, çıkıp burada bize cevap
verilmesi lazım. Verilmeyince burada, toplumdan kaçırarak,
kanunların müzakeresinden kaçırarak siz bu memlekete faydalı
hizmet yapmıyorsunuz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önerinin lehinde
ilk söz, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynaka aittir.
Buyurun
Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Danışma Kurulumuzun Genel Kurulun onayına
sunduğu öneri, özeti itibarıyla, 253 sıra sayılı Kanun
Tasarısının yani Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının, İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerin ekteki cetvele göre
olması şeklindedir. Bu kanuna acil ihtiyaç duyulmasının
temel sebebi, Yüksek Seçim Kurulunun göstermiş olduğu
ihtiyaçtır.
Ayrıca,
yine, Danışma Kurulumuz, bugün gensoru görüşüleceği için
bugünkü çalışmaların, görüşmelerin tamamlanıncaya
kadar, yarın ve perşembe günü de saat 11.00de başlayıp
20.00ye kadar sürmesini önermektedir. Dolayısıyla Meclisimizin daha
fazla süre mesai yapmasını isteyen bir öneridir.
Danışma
Kurulu önerisinin lehinde olacağımızı beyan ediyor ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Öneri
hakkında aleyhte söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun
İçli.
Buyurun
Sayın İçli. (DSP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sayın Kamer Gençin de biraz evvel ifade ettiği gibi yine bir
salı günü, yine önümüzde Danışma Kurulu önerisi.
Şimdi, ilk
olarak bu Danışma Kurulu önerisinde 253 sıra sayılı
Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının dağıtılan kâğıtların
80inci sırasından 3üncü sırasına alınmasına
dair bir öneri var. Geçen salı günü Danışma Kurulu önerisini
eleştirirken yaklaşık on iki kanun tasarı veya teklifinin
öncelikli olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirilmesini
eleştirmiştim.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun gerçekten sayın grup başkan vekili
arkadaşlarımın dediği şekilde ve biraz evvel lehinde
söz alan Milletvekili Arkadaşımızın belirttiği
şekilde çok çok önemli ise neden geçen salı günü bu kanun
tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirmediniz? 80inci sıradaki tasarı çok çok önemliyse bir hafta
önceki Danışma Kurulu önerisinde bunun getirilmesi gerekirdi.
Şimdi, demek ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi, gerçek gündemi
belirleyecek şekilde önümüze getirilmiyor. Birincisi, bu görüşümü
ifade etmek istedim.
İkinci
olarak değerli arkadaşlarım, biraz evvel de ifade ettiğim
gibi, dağıtılan bu kanun tasarısı iki kanunu içeriyor:
Birisi Kamu İhale Kanunu, diğeri Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanunu. Şimdi, yine Danışma Kurulunun önerisinde, İç
Tüzükün 91inci maddesine göre bu kanunun temel kanun olarak görüşülmesi
talep ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, İç Tüzükümüzün 91inci maddesi çok açık bir hüküm
ifade ediyor. Şimdi bu kanun tasarısı otuz beş madde
veyahut otuz altı maddeden ibaret. Çok çok önemli kanunlar temel kanun.
Örneğin: Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri
Usul Kanunu gibi kapsamlı, geniş kanun tasarıları Türkiye
Büyük Millet Meclisinde temel kanun olarak görüşülür. Bu benim
görüşüm mü? Bu benim görüşüm değil. İç Tüzükte amir hüküm
var. Bakın ne diyor? Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle
veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri
içermesi; kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü
ilgilendirmesi; kendi alanındaki özel kanunların
dayandığı temel kavramları göstermesi, özel kanunlar
arasında uygulamada ahenk sağlaması
İç Tüzük devam
ediyor, yani bu hâllerde ancak bölüm olarak görüşülebilir. Aksi takdirde,
bu kanunun her maddesinin İç Tüzükte belirtilen şekilde ayrı
ayrı, madde madde görüşülmesinde büyük yarar var. İç Tüzükü
değiştiren daha önceki Türkiye Büyük Millet Meclisindeki üyelerin
iradesi bu şekilde tecelli etmiş. Siz, her kanunu temel kanun diye
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirirseniz, alelacele
kanunlaşmasını sağlarsanız ve milletvekillerinin
denetiminden kaçırmaya kalkarsanız, bu, Parlamento hukukuna
aykırı bir yöntemdir.
Şimdi erken
seçim geliyor. Değerli arkadaşlarım, neden bu derece acele? Yine
birçok salı günleri yaptığım konuşmada
belirttiğim gibi Türkiye'nin gündemi gerçekten çok ağır.
İşte ekonomik krizden bahsediliyor, çiftçi bitmiş, işçi
bitmiş, emekli kan ağlıyor, tüccarlarımız,
sanayicilerimiz neredeyse anahtar teslim durumuna gelmiş, bir tarafta
başka birtakım sıkıntılar var, terörle ilgili
sıkıntılar var. Değerli arkadaşlarım, Hükûmet
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine acil diye getireceğiniz olayın
mutfaktaki yangını söndürecek kanunlar olması lazım.
İnsanlarımıza iş bulabilecek
İşverenlerimiz kan
ağlıyor, her gün açıklama yapıyorlar, diyorlar ki: Hükûmet
bize destek versin. Krizde ciddi sıkıntı içerisindeyiz.
Eğer iflas olursa işten çıkartmalar artacak, işsizler ordusuna
yeni işsizler girecek. Bununla ilgili kanun getirin diye Hükûmetten
yardım beklerken önümüze Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda değişiklik yapılmasına dair
bir kanun getiriliyor ve otuz beş maddelik kanun temel kanun olarak önümüze
getiriliyor.
Bu uygulamalardan
vazgeçmek lazım. Hükûmet bu uygulamaya devam ettiği sürece bizler
eleştirilerimizi yönelteceğiz.
Benim bugünlük
söyleyeceğim bunlar. Bunlara gerçekten hassasiyet gösterilmesi gerekir
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Önerinin lehinde
son söz Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikliye aittir.
Buyurun
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Danışma
Kurulu önerisiyle, özellikle bu haftanın çalışma gündemi
oluşturulmaktadır. Buna göre, bugün, Enerji Bakanımız
hakkında verilen gensoruyla ilgili görüşmeler
gerçekleştirilecektir. Yani, yarın, çarşamba günüyse, iki tane
yarım kalan kanun tasarısının görüşmeleri
sürdürülecektir. Bunlardan bir tanesi serbest bölgelerle ilgili kanun
tasarısı, sanıyorum 5inci maddede kalmıştık,
diğeriyse bazı varlıkların millî ekonomiye
kazandırılmasına ilişkin kanun tasarısı, o da
4üncü maddesinde kalınmıştı. Yarın, o iki kanun
tasarısının görüşülmesi planlanıyor, öneriliyor ve
perşembe günüyse, Kamu İhale Kanununun görüşmelerine
başlanması öneriliyor ve aynı zamanda temel yasa olarak
görüşülmesi İç Tüzükün 91inci maddesi çerçevesinde öneriliyor.
Değerli
arkadaşlar, biraz önceki konuşmacı
arkadaşlarımız, özellikle otuz dokuz maddeden oluşan ve
Kamu İhale Kanununda önemli değişiklikler getiren kanun
tasarısının temel yasa olarak görüşülmesine eleştiri
getirdiler ve İç Tüzükün 91inci maddesinin özüne, ruhuna uygun
olmadığını ifade ettiler. Şimdi, sanıyorum burada
bir yanlış yorumlama söz konusu. İç Tüzükün 91inci maddesinde
belirtilen şartlar, her biri ayrı ayrı değerlendirilmesi
gerekir. Bunlar, toplu olarak aranması gereken şartlar değildir.
Yani, bir kanun tasarısının temel yasa olarak görüşülmesi
için aranan şartlar açısından topluca değerlendirilmesi
gereken şartlar değildir. Bu itibarla, 91inci maddede belirtilen
şartlardan herhangi bir tanesi gerçekleştiği takdirde, o kanun
tasarısının temel yasa olarak görüşülmesi ve Genel Kurula
önerilmesi mümkündür.
Biraz önce
Sayın İçli okudu, ben, sadece ilgili, altını çizmek
istediğim kısmı okuyorum:
kişisel veya toplumsal
yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi
Bu da, bir kanun
tasarısının temel yasa olarak görüşülmesi için yeterli olan
şartlardan bir tanesi. Bir başka ifadeyle, eğer, herhangi bir
kanun tasarısı, kişisel veya toplumsal yaşamın büyük
bir bölümünü ilgilendiriyorsa, bunun temel yasa olarak görüşülmesi ve
tartışılması mümkündür İç Tüzükün 91inci maddesi
çerçevesinde.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Bütün kanunlar toplum için çıkıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tabii, hiç kimse, Kamu İhale Kanununun
otuz dokuz maddelik, ciddi anlamda değişiklikler içeriyor-
kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü
ilgilendirmediğini söyleyemez. Bu itibarla, 91inci maddenin özüne de,
lafzına da uygundur ve Danışma Kurulu önerisi bu açıdan
bakıldığında, İç Tüzükle herhangi bir çelişki
içermemektedir.
Değerli
arkadaşlar, yine biraz önce bir konuşmacı
arkadaşımız birtakım ithamlarda bulundu. Bunu sık
sık yapıyor gerçi ama hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz:
Eğer bir somut belgeye dayanan ya da genel anlamda tevsik edilebilen bir
suçlama, bir iddia söz konusuysa kamu yöneticileri hakkında ya da
siyasetçiler hakkında, elbette bunları
arkadaşlarımızın ifade etmeleri, kamuoyuyla
paylaşmaları son derece doğaldır ancak bu
şartları taşımıyorsa, herhangi bir delil, herhangi bir
belge, herhangi bir somut tevsik edilecek bir araç yok ise ve buna rağmen
çıkıp birileri birilerini suçlamaya çalışıyorsa bu
etik değildir arkadaşlar. En hafif ifadeyle etik değildir. Yani
somut olarak ortaya konuşacaksınız, insanların
kafasını karıştıracaksınız, insanların
kafasında soru işareti oluşmasına yol
açacaksınız, ondan sonra da rahat rahat bütün bu eleştirilere,
ikazlara rağmen bu tavrınızı sürdüreceksiniz.
İşin
bir başka garip boyutu şu: Bir iddia tevsik edilmediği takdirde
herhangi bir suçlama getiriyorsanız ispat külfetini suçlanan kişiye
yüklemek gibi bir anlam içerir bu ve bunun, tam anlamıyla bu
mantığın bir hukuk garabeti olduğunun da kabul edilmesi
gerekir. Çünkü olmayan bir şeyin ispatı mümkün değildir, yani
daha doğrusu olmadığının ispat edilmesi mümkün
değildir. Bu nedenle en temel hukuk kuralıdır, bir iddia sahibi
iddiasını getirdiği zaman tevsik etmek zorundadır. Aksi
hâlde bu konuşma boştur, anlamsızdır, içi boş bir
konuşmadır, değersiz bir konuşmadır ve biz temenni
ediyoruz, diliyoruz benzer konuşmaların, yani herhangi bir
şekilde tevsik edilmeden, delillendirilmeden ortaya atılan
iddiaların bu Meclis kürsüsünden ya da herhangi bir yerden dile
getirilmemesi
Ve bu ne o kişiye ne siyasi hayatımıza ne de bu
milletin faydasına, geleceğine bir katkı sağlar. Sadece
siyasi ortamın gerginleşmesine ve esas
tartışılması gereken konuların
sağlıklı, daha sakin bir ortamda tartışılması
hususunu ortadan kaldırır ve sonuç olarak ülkeye, hepimize olumsuz
etkileri olur ve zarar verir. Elbette bu tür iddialar ortaya
atıldığı zaman, ispat edilemeyen, delillendirilemeyen,
afaki, anlamsız, nerede olduğu belli olmayan, nerede
yapıldığı belli olmayan konuşmalar yüklenilerek ya da
itham edilerek olduğu zaman, elbette, bu iddialarla, bu haksız
töhmetlerle karşı karşıya kalan kişiler ve
onların temsilcileri de gereken konuşmalarla ya da gereken üslupta bu
tür iddialara cevap vereceklerdir. Ama bunun, söylediğim gibi, hiç kimseye
katkısı yok.
Özellikle bir
sayın konuşmacı bunu âdet, alışkanlık hâline
getirdi. Lütfen, konuşurken, delil olarak ortaya koysun bir şey,
zaman versin, süre versin, bir şeyler söylesin, somut olarak bir
şeyler söylesin ama bunların hiçbirisi yok. Tevsik etme
anlamında, tevsik edilmesini sağlayacak, gerektirecek hiçbir şey
ortaya koymadığı hâlde, inanılmaz, içi boş,
anlamsız ve gerçek olmayan -gerçek olmayan diyoruz rahatlıkla, çünkü
delillendirilmediği için söylüyoruz ve delillendirilmesi de mümkün
değil çünkü doğru değil- ve bu iddia edilen hususlarla ilgili
olarak da bu iddiaya muhatap olan işte Sayın
Başbakanımız, ilgili bakanlarımız da bu konuda
defalarca açıklama yapmalarına rağmen, ısrar edilmesini de
anlamak gerçekten mümkün değil. Belki hiç muhatap olmamak lazım ama
Meclisin kürsüsünden millete karşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
onun değerli üyelerine karşı yapılan bir konuşma
içerisinde sarf edildiği için elbette bunları dikkate alıyoruz
ve bir şeyler söyleme gereği hissediyoruz. Aslında arzumuz, temennimiz
de bizim çıkıp böyle boş, anlamsız, içi boş konuşmalara
cevap vermek değil ama mecbur kaldığımız için
söylüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, son olarak şunu ifade etmek gerekiyor: Bakın, yine
biraz önce çok afaki Efendim, işte, yandaşlara ihale veriliyor
Biliyorsunuz 2002 yılından önce kamu kurumlarının alım
satımlarıyla ilgili düzenleme 2886 sayılı Kanun
tarafından, Kanundaki hükümler çerçevesinde yürütülüyor idi ve gerçekten
bu Kanunun içerdiği özellikle belli bazı hükümler nedeniyle çok
tartışma konusu yapılıyordu. Bunlardan bir tanesi, örnek
olarak söylüyorum, davetiye usulü. Özellikle açık ihale sistemini
sınırlayan ciddi anlamda hükümler içermesi nedeniyle, haklı
olarak, eleştiriye tabi tutuluyordu ve 2001 yılında
değiştirildi. Bu düzenleme değiştirildi ve uygulaması
ilk defa, ağırlıklı olarak AK PARTİ Hükûmetleri
döneminde yapıldı.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 15 defa değiştirildi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Esas itibarıyla düzenlemenin
çatısı 2001 yılında dizayn edildi, daha sonra küçük
değişiklikler oldu ama bu çatı korundu. Bu anlamda herhangi bir
problem yok ve 2886 sayılı Kanun açısından
bakıldığında, ihaleye katılımcıların
sayısının artırılması, daha rekabetçi bir
ortamın sağlanması anlamında, çerçevesinde
değerlendirildiğinde, şu anda uygulanan Kanun, 2886
sayılı Kanuna göre, önce uygulanan, daha önceki dönemlerde uygulanan
Kanuna göre çok daha ileri hükümler içeriyor ve özellikle, ihalelerde
yapılabilecek olan yolsuzlukların önünü baştan kapatıyor.
Çünkü, ilke olarak, bütün ihaleler, tüm kamu kurumlarının,
belediyeler dâhil, onların şirketleri dâhil, tüm KİTler dâhil.
Biliyorsunuz, daha önce KİTler, 2886 sayılı Kanun
kapsamında alım satım işlemlerini
gerçekleştirmiyorlardı. Ama, 2002 yılının sonundan
itibaren, 2003 yılı başından itibaren,
ağırlıklı olarak uygulandığı için
söylüyorum, bütün bunlar açık olarak herkesin rahatlıkla
girebileceği ihale yöntemiyle yapılmaya başlandı. Şunu
anlatmaya çalışıyorum: Şu anda uygulanan ihale yöntemi,
zaten, bu tür suistimallere büyük oranda kapalıdır değerli
arkadaşlar, özellikle 2886 sayılı İhale Kanunuyla
kıyaslandığında. Anlatımlarda, lütfen, bu hususa
dikkat etmek gerekiyor. Yani, eğer öyle bir niyeti olsaydı AK
PARTİ iktidarlarının, şu anda uygulanan kamu ihale
mevzuatını, eski 2886 sayılı İhale Kanununda yer alan
ve idareye ihaleyi yönlendirme noktasında imkânlar sağlayan,
birtakım fırsatlar veren o hükümleri değiştirebilirdi. Ama
kesinlikle böyle bir yola gidilmedi. Neden? Çünkü baştan itibaren kamu
ihaleleri yapılırken bu tür suistimaller ortadan kalksın ve kamu
otoritelerinin, bu ihaleleri yürütmek durumunda olan insanların ihalelere
müdahaleleri asgariye insin, minimize edilsin. Amaç buydu ve bu konuda da en
ufak geriye adım atılmadı, bunların takdir edilmesi gerekir
değerli arkadaşlar. Bu, elbette, hükûmetlerin, yönetici olan
bürokratların, yürütmek durumunda olan insanların görevidir. Elbette,
kamu ihalelerinde yolsuzlukların en az seviyede oluşabilmesi için
gereken bütün tedbirleri almak zorundadır. Biz de onu yapıyoruz. Bu
değerlendirmeler yapılırken, eski dönemlerde uygulanan
kanunlarla bu kıyaslamayı yapmak lazım ve global anlamda, bütün
olarak da bakıldığında, özellikle bu nedenden dolayı,
bu gerekçeyle eskiyle kıyaslanamayacak kadar şu andaki uygulanan kamu
ihale mevzuatı bu tür uygulamalara kapılıdır ve zaten hem
kamunun satın alımlarda uyguladığı fiyatlar hem de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
satışlarda
uyguladığı fiyatlarda ortaya çıkan rakamları dikkate
aldığınızda bu gerçek çok net olarak ortaya çıkar.
Ben,
Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, konuşmacı benimle ilgili diyor
ki: Hiçbir delil ortaya koymuyor, afaki konuşuyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Otur yerine be!
Sayın
Başkanım, böyle bir usul var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben, Kemal Unakıtanın 1 trilyon 245 milyar lirayı
bir faaliyette kazandığını beyan etmesini istiyorum. Ben,
Deniz Fenerinden Türkiyeye gelen paraların bazı kişilerin gemi
alımlarında kullanılıp
kullanılmadığının kontrol edilmesini istiyorum. Ben,
ATV ve Sabah ihalesinde 6 tane kişi ihaleye girdiği hâlde sonradan
niye çıkarıldı, bunu araştırmak istiyorum.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Otur yerine be!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bundan daha müspet, daha müşahhas bir olay var mı
efendim!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Danışma
Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Önergeler
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/191) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/92)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/191 esas
numaralı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan
Genel Kurul gündemine alınmasını,
Arz ederim.
23/06/2008
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Önerge sahibi Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun
Sayın Genç.
Süreniz beş
dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir istemim üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, burada
konuşma imkânımız çok sınırlı olduğu için
çok şeyleri söyleyemiyoruz. Mesela, şimdi eğitim -
öğretimin ortalarına gelmişiz daha Tuncelide bir yurt yok
arkadaşlar. Bugün bana 4 tane öğrenci telefon ediyor Kalacak
yurdumuz yok. diyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Üniversiteyi kurduk, onu da yapacağız
merak etme.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani çok zor durumda insanlarımız. Bu terör
zararından daha şimdiye kadar, bir buçuk seneden beri bir
vatandaşa bir kuruş ödenmiyor. Neyse, bunlar şey değil de
Şimdi,
değerli milletvekilleri, ikiyüzlü olmaya hiç gerek yok, açık seçik,
net konuşmamız lazım. Benim kanun teklifim şu: Şimdi
mevcut hukukumuza göre, yürürlükteki kanunlara göre, gerek 442 sayılı
Köy Kanununa göre gerekse 3194 sayılı Kanuna göre ibadet yerleri
arasında cemevleri sayılmamış. İşte ibadet yeri
olarak mesela 3194 sayılı Kanunda cami, mescit, kilise, sinagog,
havra sayılmış ama cemevi sayılmamış.
Bizim
verdiğimiz önergede
Daha önce biliyorsunuz buraya bir kanun geldi Hükûmet
tarafından. İşte sinagogda, havrada, kilisede sarf edilen
elektrik, su paraları belediyelerin bütçesiyle, devletin, yani bizim
verdiğimiz vergilerle ödenecek deniliyor. Bu memlekette de
sayısı 15 milyon mu, 20 milyon mu, bir Alevi vatandaş kitlesi
var. Bu Alevi vatandaş kitlesi vergi veriyor ve bu vergi
Yani siz
Yahudinin, Ermeninin ibadet yerine onun yakıt parasını vermeyi
kabul ediyorsunuz ama cemevi diye Alevi inançlı insanların ibadet
ettiği yere vermek istemiyorsunuz. Yani AKPlilerin
Yani burada
açıkça tablo
Şimdi biz de diyoruz ki
AHMET YENİ
(Samsun) İktidardayken niye yapmadınız?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ya tamam kardeşim, ben anlatayım. İşte, siz
bilirsiniz
AHMET YENİ
(Samsun) İktidardayken niye yapmadınız?
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, yapmadık, size yapın diyoruz.
Şimdi
diyoruz ki: Arkadaşlar, bugün Türkiyede bir Alevi gerçeği var.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı var. Türk toplumunda
derinlikleri olan bir toplum. Sayısı 15-20 milyon veya 25 milyon.
Mesele çok açık. Yani bir Sıhhiye Meydanında birileri 100 bin
insan topluyorsa bu sese kulak vermek lazım.
Benim
getirdiğim kanun teklifinde diyoruz ki: 442 sayılı Köy
Kanununun 2 ve 91inci maddelerinde yer alan cami ibaresinden sonra gelmek
üzere cemevi ibaresinin eklenmesi
Yine, 3/5/1985 tarihli ve 3190
sayılı İmar Kanununda yer alan ibadet yeri tarif edilmiş.
İbadet yeri olarak cami, cemevi, mescit, kilise, sinagog, havra olarak
değiştirilmesini istiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, inanç bir gönül bağıdır. Yani insan
kendi gönlüne göre, kendi düşüncesine göre ibadet eder. Yani Sen git ille
şurada ibadet et. diyemezsiniz. Vatandaşın büyük bir
kısmı
Tabii ki bizim Sünni kardeşlerimizin inançlarına en
ufak bir saygısızlığımız yok. Camiye gidiyor
camide ibadetini yapıyor, Alevi vatandaşların bir
kısmı da gidiyor oraya ama bir kısmı diyor ki:
Kardeşim, inancıma göre ben cemevinde yapacağım. Ee,
cemevinde yaptığıma göre, ne olur yani bir cemevi, ibadet edilen
yerin ismine mescit yerine, cami yerine cemevi kelimesi ilave edilse
bundan kim ne zarar görebilir? Bilakis, bence mantıklı. Kaldı
ki bu gibi şeylerde mantık da aramamak lazım. Diyor ki:
Kardeşim, ben cemevinde, yani cemevinde yapılan cemlerde o sazın
teli altında Allaha yalvarmak istiyorum, dinî ibadetimi böyle yerine
getirmek istiyorum. Yani niye siz kiliseye, ondan sonra sinagoga
verdiğiniz imkânları buna vermiyorsunuz?
İşte,
diyoruz ki bunu kabul edin. Özellikle AKPlilerden rica ediyorum, bunu gündeme
alırsanız
Zaten hemen çıkarmazsınız yani değil
mi? Yani gündemde gider, kalır ama hiç olmazsa yani tabii bu kamuoyu bizi
dinliyor, ya işte, en azından bir saygı gösterildi, bu gündeme
alındı
Ha, yine çıkar, çıkmaz meselesi değil ama
reddederseniz siz bilirsiniz yani. Bu bir harekettir, bir gösteriştir. Ben
sizden de rica ediyorum yani bu teklifin reddedilmemesini, gündeme
alınmasını, sonra gündemde olgunlaşmasını.
Gerekirse çıkarırsınız, gerekirse
çıkarmazsınız, takdir sizin. Ama mademki dün de böyle, pazar
günü burada büyük bir toplumdan böyle bir istek geldi, o insanlara da Ya,
tamam kardeşim, biz de sizin isteklerinize cevap veririz. gibi bir
düşünce içinde olunursa bana göre kimse bir şey kaybetmez, hem
memleket de kazanır, insanlar da bir sevgi duyar, Ya, tamam işte, en
azından bir iktidar partisi de buna bir sıcak baktı. denilir.
Bunu sırf sizi, yani şey etmek değil. Ben olsam ben buna
Yani
böyle bir teklif sizden gelse ben iktidarda olsam Kabul derim, ne olacak
yani. Bunda daha açıkça verdiğiniz bir şey de yok.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii bu konuları
reddettiğiniz zaman yani bunun mantığını da ben
anlamıyorum. Dediğim gibi yani eğer reddedilirse derim ki:
Kardeşim, işte AKP kiliseye, sinagoga, bilmem şuraya verilen,
orada, onu ibadet yeri yapıyor, kabul ediyor ama bu memleketin halis
muhlis İslam felsefesini benimsemiş Alevi vatandaşların
ibadet yerini ibadet yeri kabul etmiyor. Bu, bu kadar kolay bir şey.
Sizden ricam,
benim bu teklifimin gündeme alınması konusunda oy
kullanmanızı diliyor, saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önerge
hakkında, Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir.
Buyurun
Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce gündem
dışı konuşmaya cevap veren Sayın Bakanın
tavrını gerçekten ibretle izledim, Sayın Başbakanın
tavrının bir kopyası Sayın Bakanın tavrı da.
Ulufe dağıtan bir zihniyet anlayışıyla Sayın
Başbakan bu tavrını giderek bütün bakanlara şamil hâle
getirdi. Sayın Bakan, burada, konuşmasında Alevilerin sitemi
varsa dinlemeye hazırız. diyor.
Değerli
arkadaşlarım, 100 bine yakın Alevi yurttaşımız
önceki gün demokratik ve Anayasadan doğan haklarını talep
ettiler. Bu talep karşısında Sayın Said
Yazıcıoğlu Bu uç taleplerle uğraşacak vaktimiz yok.
dedi. Sayın Millî Eğitim Bakanı da çıktı, burada
Alevi kardeşlerimizin bir sitemi varsa, cumhuriyet Hükûmeti olarak bu
sitemi dinlemeye hazırız. diyor. Bir kere bu bakış
açısını mahkûm etmek durumundayız. Böyle bir
anlayış olabilir mi? Yani, toplumun ezici bir çoğunluğunun,
haklı, anayasal, demokratik talebi karşısında bunu bir
sitem gibi görmek, varsa bu sitemlerini Almanlara yapacak değiller,
gelsinler bize yapsınlar demek, kelimenin en basit şekliyle, gerçekten,
bence hafifliktir.
Değerli
arkadaşlarım, Aleviler ne istiyor? Aleviler, cemevlerinin resmî
statüye kavuşmasını istiyor. Görünürde buna AKPli hiçbir
yetkilinin hayır dediğini duymuyoruz, ama iş kanun teklifine
geldiğinde, ne yazık ki, bu teklifimiz yıllardır
reddediliyor. Aleviler ne istiyorlar? Aleviler bundan on beş yıl önce
Sivasta yaşanmış ve insanlık dramı olan, 37
aydınımızın hunharca yakıldığı
olayları telin etmek adına Madımak Otelinin müze olmasını
istiyorlar. Bunun uç tarafı neresi değerli arkadaşlarım?
Cemevlerinin ibadethane olması için geçen dönemde -22nci Dönemde-
Milletvekilimiz Sayın Ali Rıza Gülçiçek kanun teklifi verdi.
Madımak Otelinin müze olması için yine geçen dönemde İstanbul
Milletvekilimiz Berhan Şimşek kanun teklifi verdi. Ben, bu dönemde,
Madımak Otelinin müze olması için kanun teklifi verdim. Ama ne
yazık ki bizim sesimiz bu çoğunluk tarafından ya dinlenilmiyor
ya dikkate alınmıyor, toplumun talepleri dikkate alınmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan Alevilik
açılımı diye bir kampanya yürüttü geçen dönemde, Bizden ne
istiyorsunuz? diye. Aleviler cemevinin cem olmasını sizden
değil, Madımak Otelinin müze olmasını sizden değil,
bu Türkiye Cumhuriyeti devletinden istiyorlar. Alevilerin sizden istediği,
Hünkâr Hacı Bektaş Velinin söylediği gibi eline, beline, diline
sahip olmanızı istiyorlar. Alevilerin en büyük isteği bu.
Demokrasinin derinleştirilmesini istiyorlar. Bakanlıklara eleman
alınırken, bırakın genel müdürü, müsteşarı;
çaycı alınırken Doğum tarihin, doğum yerin nere,
Alevi misin, Sünni misin? diye bakılmadan, doğru dürüst, demokratik
anlamda yansız, tarafsız davranılmasını istiyorlar.
Bu kürsüden
soruyorum: Diyanet İşleri Başkanlığında Alevi bir
tane çaycı var mı Sayın Milletvekili? İlgili Bakan gelsin,
buradan cevap versin.
AHMET YENİ
(Samsun) Seyfi Oktayı mı anlatıyorsunuz?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Alevi bir tane çaycı var mı? Alevi bir tane
müsteşarınız var mı, genel müdürünüz var mı?
Sivasta,
Erzincanda, Tuncelide, Anadoluda hizmet götürürken köylere, hangi köyden
size oy çıktığı ya da çıkmadığına
bakmaksızın, hangi köy Alevi köyü, hangi köy Sünni köyü
ayrımını yapmadan herkese eşit muamele yapmanızı
bekliyorlar değerli arkadaşlarım.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Millet bunları biliyor, takdir ediyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi, söylenecek çok söz var. Gerçekten
cemevlerinin ibadethane yapılması tıpkı camiler gibi,
camilerimiz gibi, onların faydalandığı kanuni haklardan,
indirimlerden faydalansa kime ne zararı var? Sivastaki Madımak
Otelinin aydınlanma müzesi yapılmasının sizlere ne
zararı var, kime ne zararı var? Sayın Başbakan, insan hak
ve özgürlükleri deyince sadece türbandan ibaret zanneden Sayın
Başbakan, 37 aydının yandığı, katledildiği
bu katliamı bir kere olsun çıkıp telin ettiğini,
lanetlediğini söylese ne zarar görür acaba Sayın Başbakan? Yani
toplumun bu haklı taleplerine, kulak ardı ederek, görmemezlikten
gelerek
Samimi
değilsiniz, burada söylediğinizin hiçbirinde samimi değilsiniz.
Samimiyseniz soruma cevap verin: Kaç tane Alevi kökenli genel müdürünüz var iktidarınız
döneminde? Diyanet İşlerinde kaç tane Alevi kökenli
yurttaşımız görev alıyor, maaş alıyor
değerli arkadaşlarım?
Bu taleplerimizi
böyle gürültüye getirerek, yok diyerek, tavır koyarak, bununla bir yere
varmak mümkün değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Elbette Aleviler
her zaman demokrasiden, laiklikten ve cumhuriyetten yana oldular. Eğer
Alevilerin gönlünü almak istiyorsanız, Alevilerin oyunu almak
istiyorsanız önce demokrasiye, önce laik cumhuriyete, önce Mustafa Kemal
Atatürke gerçekten, yürekten sahip çıkın. Alevilerin gönlünü
almanın yolu buradan geçiyor. Öyle, laga lugayla, alavere dalavere Kürt
Mehmet nöbete ile olmuyor. Hizmette eşitlik istiyor Aleviler, işe
alınırken, köye hizmet götürülürken eşitlik istiyorlar,
inançlarına saygı istiyorlar değerli arkadaşlarım.
Bu nedenle, Kamer
Gençin verdiği bu kanun teklifinin gündeme alınmasını ben
de talep ediyor, yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Birleşime on
dakika süreyle ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, elektrik ve doğal gaz
başta olmak üzere enerji zamlarıyla vatandaşları zor durumda bıraktığı,
sağlıklı bir enerji piyasası
oluşturamadığı, enerji arz güvenliği için gereken
tedbirleri alamadığı ve bakanlığında
yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Mehmet Hilmi Güler hakkında
Anayasanın 99uncu, İç Tüzükün 106ncı maddeleri uyarınca
bir gensoru açılmasına ilişkin (11/5) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere başlıyoruz.
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, elektrik ve doğal gaz
başta olmak üzere enerji zamlarıyla vatandaşları zor
durumda bıraktığı, sağlıklı bir enerji
piyasası oluşturamadığı, enerji arz güvenliği
için gereken tedbirleri alamadığı ve Bakanlığında
yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/5)
BAŞKAN -
Hükûmet? Burada.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 6/11/2008 tarihli 14üncü Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre, bu görüşmede,
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasî parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri, önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi, söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Bursa Milletvekili
Sayın Necati Özensoy.
Gruplar
adına: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Oktay Vural, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.
Sayın
Özensoy, buyurun.
Süreniz on
dakika.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Doktor Hilmi Güler hakkında,
Anayasanın 99uncu, İç Tüzükün 106ncı maddeleri uyarınca
gensoru açılması talebiyle ilgili önerge sahipleri adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Dün 10
Kasım, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Lider Mustafa Kemal Atatürkün
70inci ölüm yıl dönümüydü. Rahmetle anıyor, kurduğu Türkiye
Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalacağını bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum.
Türkiye ekonomik
krizin etkilerinin ve endişelerinin yoğunlaştığı
böyle bir ortamda reel sektörün artan maliyetlerine, kaybolan rekabet gücüne,
azalan istihdamına çözüm paketleri oluşturması, vatandaşlarımızın
içine düştüğü borç krizinden kurtulmasını, satın alma
gücünü korumasını sağlayacak tedbirler alması gerekirken,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının uyguladığı enerji
politikaları sonucunda bugün vatandaşlarımız ve üretim
sektörü, elektrikte ve doğal gazda yapılan son zamlarla haksız
ve büyük bir bedel ödemekle karşı karşıya
bırakılmıştır.
Öncelikle
Sayın Bakanın göreve geldiği yıldan bugüne kadar elektrikle
ilgili güvenilir kapasitelere ve yaptıklarını bir gözden
geçirelim. TEİAŞın verilerine göre 2003 yılında
kurulu güç 35.502 megavat olup, 1999-2003 yılları arasında güç
artışı ortalama yıllık 8,8dir. 2003-2008
yılları arasında güç artışı ortalama 3,6 olup,
2008 itibarıyla 42.359 megavattır. Sayın Bakan bu rakamları
verirken 2002 yılını baz alarak veriyor. 2003teki kurulu gücün
2002de tamamlanan projeler olduğunu, 2003 yılındaki
santrallerin gökten inmediğini unutmamalıdır.
Türkiyede
elektrik ihtiyacı her yıl yüzde 8 ortalama artmaktadır. Güç
artışının yüzde 3,6 olduğu tespitine göre, Sayın
Bakan 2003 yılına kadar yaklaşık yüzde 20 yedekli
çalışan santrallerin mirasını yemiştir. Yine,
TEİAŞın verilerine göre 2008 yılı itibarıyla arz
açığı küçük de olsa başlamış, matematik olarak
2012 yılına kadar iktidarda kalacakları düşünülürse, lisans
almış ve inşaat hâlindeki bütün santrallerin üretime
geçtiğinde bile üretim 223 milyar 911 milyon kilovat saat olmasına
rağmen talep 280 milyar 636 milyon kilovat saat olacaktır. Sayın
Bakan, yaklaşık 51 milyar kilovat saatlik bu açığı
nasıl kapatacağını veya nereden
karşılayacağının açıklamasını
yapmalıdır.
Ayrıca,
verilerin içinde 2012 yılında 1 milyar 143 milyon kilovat saat
motorinden 10 milyar kilovat saat fuel oilden üretimin olması, ayrıca
sorgulanması gereken bir durumdur. Elektrik üretimi yapan KİTlerde
kapasite kullanım oranları artmasına rağmen verimli üretim
yapılamamaktadır.
Yine
EÜAŞın, Iraka ihraç edilmek üzere Kartete sattığı
elektrikten 12 milyon dolar zararı tespitler arasındadır.
Ayrıca,
Türkiye elektrik sisteminde ikili anlaşmaların
dışındaki kısım, piyasa mali uzlaştırma,
dengeleme sistemi üzerinde serbest elektrik piyasasından alınıp
satılmaktadır. Son aylarda bu piyasadan aylık yaklaşık
1 milyar YTL mertebesinde alım olup kilovat saati 22 kuruşu bulmaktadır.
EÜAŞın HESlerle ilgili maliyetleri 0,8 kuruş olduğuna
göre bu piyasaların oluşumundaki çarpıklığın
nerelere vardığını görmek, iyi görmek gerekir.
Kayıp kaçak
oranı genel ortalamanın yüzde 15 olduğu ve her bir puanın
maliyetinin 180 milyon YTL olduğu ve bunun vatandaşa fatura
edildiği aşikârdır.
2001 yılında
doğal gaz ve elektrik piyasasıyla ilgili kapsamlı kanunlar
çıkarılmasına ve özel sektörün önü açılmış
olmasına rağmen, Sayın Bakan bu süreci iyi yönetememiştir.
Devlet yatırımlarını tamamen durdurduğu gibi özel
sektörün yatırımlarını gerektiği gibi
yönlendirememiş, verimli bir elektrik üretim politikası ortaya
koyamamıştır.
2007
yılı seçimlerine kadar yapılmayan zamların, tamamen siyasi
mülahazalar ve seçim hesaplarıyla olduğu ortaya açık ve net
olarak çıkmıştır. Seçim dönemindeki bilboardlarda Elektriklere
zam yapmadık afişleri ve 2008 yılında yüzde 65i bulan
elektrik zamları bunun açıkça bir ispati olmuştur.
Gelelim
doğal gaza, BOTAŞın yaptığı yüzde 80e varan
zamlara, gerekçelere ve doğal gaz politikalarına. Öncelikle
geçtiğimiz hafta 2005-2006 yılı BOTAŞın hesap ve
işlemleri denetlendi. Petrol Yasası gerekçe gösterilerek gizli
bilgiler içerdiği için gizli toplantı yapılacağı
söylenmiş, sadece basına kapalı toplantı yapılmış,
gizli toplantı şartları sağlanmamış, birçok bilgi
gizli olduğu gerekçesiyle komisyon üyelerine
aktarılmamıştır.
Sayın Bakan,
doğal gazın sıfır kârla
satıldığını iddia etmektedir. Ancak açıklanan
bilgilere göre BOTAŞ, 2007 yılında 965 milyon YTL kâr
etmiştir. Çok ciddi finansman krizi yaşayan ve faiz giderleri olan
BOTAŞ sıfır kârla gaz satıyorsa bu kârı nasıl
elde etmiştir?
Yine Sayın
Bakan Borç-alacak ayrı bir ifade, kâr-zarar ayrı bir ifadedir, nakit
akışı ayrı bir ifadedir. Birini ondan, birini ondan
alırsanız kafanız karışır. Muhasebenin msini
bilen, finansmanın fsini bilen bu hataları yapmaz. diyor. Buradan
soruyorum, finansman yani faiz giderleri zarar hanesine yazılmaz mı?
Dolayısıyla kârlılık düşmez mi? Bu anlamda kâr-zarar, finansman giderleri
kardeş değil mi?
BOTAŞın
raporlarına göz atarsak şöyle diyor: Kuruluşumuzun
sürdürmüş olduğu bu kapsamlı faaliyetleri başarıyla
tamamlayabilmesi için yeterli seviyede finansmana sahip olması büyük önem
arz etmektedir. Bu finansman ihtiyacını faaliyetlerden elde ettiği
gelirle karşılayan
kuruluşumuz, başta EÜAŞ ve EGO olmak üzere yüklü miktarda
alacağımızın bulunduğu kuruluşlardan bu
alacaklarımızı tahsil etmede büyük sıkıntılar
çekmektedir. BOTAŞın bu alacaklarına 30/8/2008 itibarıyla
göz atarsak toplam 15 milyar 600 milyonu buluyor. Bunun içerisinde Başkent
ve EGOnun toplam borcu 800 milyon civarında.
Sayın
Başbakan Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçları yüzünden zam
yapıldığına ilişkin yorumlar gerçeği
yansıtmamaktadır. Ankara Büyükşehir Belediyesinin borcu
Hazineyedir, Belediye bu borcu ödemiyorsa Hazine ödeyecektir. şeklinde
açıklama yaptı.
Yine YDK
raporlarından aktarıyorum: Sonuç olarak: EGO ile
alacağımıza ilişkin hesap mutabakatı imzalanarak
EGOya şimdiye kadar tahakkuk ettirilmiş olan 236 milyon YTL ile
gecikme zammının Vergi Usul Kanununun 322nci maddesi
kapsamında muhasebeleştirilmesine, ayrıca bu alacağın
Türkiye Cumhuriyeti Hazine Müsteşarlığında görev
zararı olarak talep edilmesi kabul edilmiştir. Ancak Hazine söz
konusu zararın ödenmesinin mümkün olamayacağını
belirtmiştir. BOTAŞın 6183 sayılı Kanun
kapsamına giren vadesi geçen ticari alacaklar için hesaplanan gecikme
zammı tutarı 439 milyon 556 bin 797 YTL açıklanan
düzenlemelerden dolayı söz konusu faiz tutarlarının silinmesi
EGOya kaynak sağlanmasına neden olmuştur. deniyor YDK raporlarında.
Ayrıca yeni kurulan Başkent Doğalgaz AŞnin de 2008
yılı teşekkülünde cari dönem doğal gaz
borçlarının ödenmemesi üzerine, 6183 sayılı Kanuna göre
takip başlatılarak bankalar nezdinde haciz uygulaması
başlatılmıştır. Bütün bu borç alacak ilişkilerinden
BOTAŞın maliyetlerinin etkilenip etkilenmediğini takdirlerinize
bırakıyorum.
Gelelim
meşhur formüllere, doğal gaz anlaşmalarına.
Anlaşmaların fiyat maddeleri belli dönemlerde revizyona tabi
tutulabilmektedir. Fiyat revizyonu şartları oluşursa
alıcı ve satıcı tarafından talep edilebilmektedir. Bu
bahsedilen formüllerde 2003 yılında değişiklikler
yapılmış, fiyat teke indirilmiş, formüldeki ürünlerin ne
olduğunu, nerelerde değişiklik yapıldığını
-gizlilik adına- öğrenmemize rağmen, mahkeme bilirkişi
raporlarında bu yapılan değişiklikle Türkiye
Cumhuriyetinin milyarlarca dolar zarara uğradığı tespit
edilmiştir.
Azerbaycanla
2001 yılında yapılan anlaşmada diğer anlaşmalara
paralel fiyat formülüne yer verilmekle birlikte, kontrat dönemi boyunca
fiyatın 70 dolardan aşağı, 120 dolardan yüksek
olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Dolayısıyla, BOTAŞın 2001 yılında 140
dolarlardan 2006 yılında 300 dolarlara çıkan rakamları baz
alındığında, bu anlaşmanın BOTAŞın
lehine olduğunu söyleyebiliriz. 2001 yılında ustaca yapılan
bu anlaşma örneği varken 2003 yılında masaya
oturulduğunda bütün bunlar niye göz ardı edilmiştir? Yüzde 80e
varan doğal gaz zammında da görüldüğü gibi Sayın
Bakanın ihmalleri ve yanlış politikaları etkili
olmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Küresel krizin
etkilerinin yansımalarının olacağı bugünlerde, sadece
doğal gaz zammı yüzünden borcu olmadığı hâlde kapanan,
maliyetleri arttığından dolayı kapanan fabrikalar
olmuştur. Bunun bir örneği Bursadaki filament
fabrikasıdır. Maddi sıkıntıda olan millete büyük yük
bindirilmiştir. Bütün bunların sorumlusu Sayın Bakandır.
Gensoruya
desteklerinizi bekler, sorumluluk anlayışınıza örnek
olması dileğiyle saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Gruplar
adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vuralda.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Enerji Bakanı hakkında
vermiş olduğumuz gensoru münasebetiyle söz almış
bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bu verdiğimiz gensorunun esas itibarıyla
dört temel sebebi bulunmaktadır. Birincisi, özellikle 2008
yılında elektriğe ve doğal gaza yapılan şok
zamların makroekonomik politika üzerindeki etkileri, diğer taraftan
sağlıklı işlemeyen bir enerji piyasasının
oluşturulması, enerji arz güvenliğini temin etmeye yönelik
tedbirlerin alınmaması ve diğer taraftan da özellikle
Bakanlığın önemli yolsuzluk iddialarıyla karşı
karşıya kalmasıdır. İşte bugün bu enerji
politikasını sorgulamak adına bu gensoru önergesi
verilmiştir. Aslında bu gensoru önergesinin AKP Hükûmetinin
yürüttüğü enerji politikası üzerinde verilmiş bir gensoru
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, ekonominin içinde ihtiyacı olan enerjinin temini için
öncelikli olarak; bir, fiyat istikrarının temin edilmesi; iki, arz
istikrarının sağlanması gerekmektedir. Ancak böyle bir
enerji güvenliği politikası oluşturulabilir. Bunun için de
iktisadi, mali, fiziki ve stratejik unsurlardan oluşan bir
politikanın uygulanması gerekmektedir. Bugün
vatandaşlarımızın karşı karşıya
kaldığı bu şok zamlar, aslında ekonomik açıdan
bakıldığı zaman bu fiyatlama iki açıdan
yanlıştır: Birincisi, enerji sektöründe tabiatıyla
dışarıdan özellikle enerji ithal eden bir ülke olarak enerji
fiyatlarındaki artışın Türk ekonomisi üzerinde önemli
makroekonomik etkileri olacaktır. Bu durumda eğer bu fiyatı
vatandaşımıza, sanayicimize yansıtıyorsanız,
özellikle bunun makroekonomik etkilerinin hesap edilmesi gerekir. Şimdi,
eğer bu artışların kalıcı olduğunu
düşünüyorsanız ve böyle tahmin ediyorsanız, kalıcı bir
tedbir almanız durumunda birtakım tedbirleri almış
olduğunuzu varsaymamız gerekir ama bugün Hükûmet bu artışların
geçici olduğunu söylüyor. Diyor ki: Önümüzdeki birkaç ay sonra indirim
olacak. O zaman siz bu fiyat artışlarının geçici
olduğunu düşünüyorsanız, özellikle tüketim tercihleri ve
yatırım tercihleri arasında
vatandaşlarımızın tercihlerini bu kadar derinden
etkileyecek bir zammı neden uyguluyorsunuz? Bu bakımdan Hükûmetin bu
tercihleri yıkıcı zamlarla etkilemiş olması doğru
değildir.
Diğer
taraftan, eğer bu fiyat artışlarının kalıcı
olduğunu düşünüyorsanız, bunu vatandaşa yansıtmak için
de bu fiyatların içerisinde vergi durumuna bakmanız lazım. Bugün
akaryakıtın içerisinde yüzde 60 oranında bir vergi vardır,
elektrikte ve doğal gazda yüzde 18,5 ve yüzde 19,5 oranında bir vergi
vardır. Dolayısıyla bu kadar yüksek oranlı vergilerin
oluşturduğu bir fiyatı tespit ederken bu hususları dikkate
almanız gerekiyor ve vatandaşları korumanız gerekiyordu.
Bütün bunlara rağmen, eğer Hükûmet enerji fiyatını buna
rağmen artırıyorsa talebi azaltmayacak, yoksulluğu
azaltacak, tüketime yönelecek politikalara ihtiyaç olduğu
açıktır. Oysa Hazineden sorumlu Sayın Bakan, yapılan
zammı talebi düşürmek amacıyla yaptığını
söylemektedir. Ortada, talebi azaltmayacak, yoksulluğu azaltacak hiçbir
tedbir mevcut değildir. Bu hususlar dikkate
alındığında, yapılan zamlar makroekonomik açıdan
doğru değildir.
Bir de dikkate
almamız gereken, Türkiyenin içinde bulunduğu makroekonomik
konjonktürdür. Bugün, dışarıda mali kriz olarak başlayan ve
Hükûmetin uyguladığı, yıllarca uyguladığı
ekonomi politikalarının birleşmesiyle
vatandaşımız ve reel sektörümüz derin bir ekonomik kriz
içerisindedir. Bu krize yönelik yurt dışında tedbirler,
vatandaşı korumak, reel sektörü korumak amacıyla tedbirler
alınırken Hükûmet, tedbirler paketi, vatandaşımızı
ve sanayicimizi korumak için tedbirler paketi gündeme getirmesi gerekirken
maalesef, bugün, vatandaşımızı, reel sektörü vuran bu
paketlerle, âdeta zam bombalı paketlerle üreticimizi,
vatandaşımızı yaralamıştır. Vatandaş
koruma beklerken, Hükûmet tarafından, bu şok zamlarla âdeta arkadan
hançerlenmiş durumdadır.
Ekonominin
durgunluk dönemine girdiğimiz son derece açıktır.
Bakınız, sanayi üretim endeksi 2008in üçüncü çeyreğinde yüzde
5,5 daralmıştır, imalat sanayisindeki daralma yüzde 6,4
olmuştur. Böyle bir ekonomik durgunluğun içinde olduğu bir
ülkede, talebi kısıtlayacak, sanayicilerimizin, reel sektörün rekabet
gücünü azaltacak, maliyetlerini artıracak politikalar son derece
yanlıştır. Türkiyenin bugün ekonomik krize yönelik tedbirleri,
tedbirler paketini görüşmesi gerekirken, Hükûmetin
uyguladığı yanlış enerji politikasıyla bu
korumayı
Bırakın korumayı, zalimce, açıkçası
vatandaşımız, sanayicimiz haksız zamlarla karşı
karşıya bırakılmıştır.
Türkiye yirmi
beş OECD ülkesi içerisinde, satın alma gücü paritesine göre, bugün,
zamlardan sonra birinci sıraya çıkmıştır en
pahalı elektriği tüketen... Türk sanayicisi 2007de elektriği
OECD ortalamasına göre yüzde 62 daha pahalıya satın
almıştır. OECD verileri çerçevesinde satış fiyatındaki
vergi payı incelendiğinde yüzde 18,5 ile OECD ülkeleri içerisinde
başlarda yer almaktadır. Böyle bir ortamda zam yapmak, üretim
yapmamak, rekabet etmemek demektir. Ekonominin durgunluk içinde olduğu bir
dönemde bu zamlarla reel sektörün maliyetlerini artırmak,
vatandaşların satın alma gücünü kısmak, tüketimini azaltmak
politikasının bedelini milletimiz ödeyecektir. İşsizlik
artacak, borç krizi oluşacaktır.
Vatandaşlarımızın gelirleri zaten ipoteklidir. Emekliye
yıllık yapılan zam oranı yüzde 8,8 olmuştur. Memura
denge dışında yapılan zam yüzde 10 civarındadır.
Tarım çökmüş durumdadır. Elektriğe yapılan zam yüzde
60, doğal gaza yapılan zam ise yüzde 80 olmuştur. Bu zamlar
yoksulluğu artıracaktır, satın alma gücünü
azaltacaktır.
Sayın
milletvekilleri, bu zamlara uydurulan gerekçelerden biri de petrol
fiyatlarının artışıdır. Bugün dünyada petrol
fiyatları 140 dolardan 60-70
dolara düşmüştür. Şimdi, acaba Türkiye, enerji
fiyatlarının düştüğü bir trende girmiş midir?
Hayır. Birazdan bu petrol fiyatları konusundaki görüşlerimi de
sizlerle paylaşacağım.
Hükûmetin bu
zamlar karşısında bulduğu bir yöntem de indirim beklentisi
oluşturmaktır. Şimdi Hükûmete sormak lazım: Eğer fiyat
artışı kalıcı değilse niye zam
yaptınız? İndirecekseniz fiyatları niye
artırdınız? Vatandaşın geliri ipotekli, kendi gelirini
artıramıyor. Siz neden vatandaşı bu oyuna, fiyat
artışlarına karşı korumadınız?
Sayın
Başbakan, 3 Kasım 2008de bu zamlar yapılırken şu
ifadeleri kullanmıştır: Zam yapmasak hazineden ödeyecektik, bu
da vatandaşın cebinden çıkacaktı. Sayın
Başbakanın mantığına göre, doğal gaza zam yapılmazsa
hazine ödeyecek, hazine ödeyince vatandaşın cebinden çıkacak. O
zaman şunu sormak gerekiyor: EGO, BOTAŞa doğal gaz
parasını ödemiyor, mu? Elektrik Üretim AŞ BOTAŞa
doğal gaz parasını ödemiyor. BOTAŞın
alacağı 15 katrilyona ulaşmış. Hazineye 2007
yılında Ankara Belediyesinin
2,5 katrilyon borcu var, EGOnun 1,3 katrilyon borcu var, Elektrik
Üretim AŞnin 2,2 katrilyon borcu var, Adana Belediyesinin 500 trilyon
borcu var. Toplam hazine alacağı 110 katrilyona
ulaşmış. İzmit Belediyesi, Elektrik Üretim AŞ, EGO,
hazine garantili borçlarını ödemiyor, hazine üstleniyor.
Şimdi
Sayın Başbakana sormak lazım: Belediyeler hazine
borçlarını ödemiyorlar, hazine garantili borçları ödemiyorlar.
Ee bunlar ödemediği zaman, bunlar vatandaşın cebinden
çıkmıyor mu? AKPli belediyelerin maliyetini vatandaşa, hazineye
yükle, doğrudan doğruya bunların bedelini fiyat olarak
vatandaşa yansıt! Bu haksızlıktır. Bu bir siyasi
ayrımcılıktır. O bakımdan, bu politika
makroekonomik açıdan son derece yanlıştır.
27 Ekim 2002
tarihinde, Sayın Başbakan Balıkesirde 3 Kasım seçimlerini
ifade ederken 3 Kasımda iktidara geliyoruz. Şunu unutmayın:
Mazot fiyatlarınızı, endirekt vergileri, akaryakıt tüketim
vergisi gibi, bunları kaldırmak suretiyle ucuzlatacağız.
demiştir. Şimdi soruyorum: Söz verdiniz, ne yaptınız?
Nereden nereye geldik! AKP İktidarı döneminde motorin fiyatları
TL bazında yüzde 150, dolar bazında yüzde 100; benzin ise TL
bazında yüzde 117,4 dolar bazında yüzde 95 artmıştır.
Peki, vergiler düştü mü? Hayır düşmedi. Birazdan vergilerdeki
durumu da sizlerle paylaşmak isteyeceğim.
11 Şubat
2003 tarihinde, Sayın Başbakan Rizede, o zamanlarda, zamlar
yapıldığı zaman aynen şunu söylüyor: Akaryakıt
zammını biz yapmıyoruz. Önceki hükûmetlerden bu yana bu bir otomata
bağlanmış mıdır? Bağlanmıştır.
Değişen bir şey yok ki. Ondan sonra da, zamlardan sonra
indirimler başlayınca Sayın Başbakan Türkiye
elektriğine dokuz aydır zam yapmıyoruz. Akaryakıta zam
değil, üstelik indirim yaptık. diye ifadelerde bulunmuştur. AKP
ve Sayın Başbakan, akaryakıt zammı olduğu zaman
bunları kendilerinin yapmadığını, otomatiğe
bağlandığını söylemiş, indirim olduğu
zamansa Biz fiyatları indirdik. demiştir. Doğrusu, zam
yaparken otomatik, indirim yaparken âdeta AKPmatik gibi davranılmaktadır.
Sayın
Başbakan özellikle akaryakıta ve enerjiye zam
yapılmamasının ekonomide iyi gidişin bir göstergesi
olduğunu 24 Eylül 2003 tarihinde AK PARTİ kadın kolları
toplantısında ifade ediyor. 14 Aralık 2003te de Sayın
Başbakan, daha önce her zaman akaryakıta zam
yapıldığını ifade ederek Şu anda direksiyonda
kim var ona bak, alınan neticeye bak. Bir yıldır elektriğe,
doğal gaza, akaryakıta zam yok, aksine düşürdük. diye ifade
ediyor. Peki, şimdi direksiyonda kim var? Sayın Başbakan.
Doğal gaza zam yüzde 82, elektriğe zam yüzde 60. Şimdi, zam
yapıldığına göre, Sayın Başbakanın
mantığına göre ekonomide hâl ve gidiş son derece olumsuz.
İşte, Sayın Başbakanın bu konudaki tespitine biz de
katılıyoruz, gerçekten Türkiyede ekonomik durum kötüdür. Sayın
Başbakanın gerekçelerine baktığımız zaman
ekonomik durum çok daha kötüdür ki yüzde 80lere varan zamların
yapılması gerekmektedir.
22 Mart 2004
tarihinde Sayın Başbakan Nevşehirde Daha önce akaryakıta,
enerjiye zam yapılıyordu bugün niye kesildi biliyor musunuz?
Hortumcuya gitmiyor, onun için. diyor. Hatta Ümraniyede yine 14 Aralık
2003te diyor ki: Bütün bunları nasıl yaptık? Hortumlar
kesiliyor bu nedenle. Şimdi, 2008 yılında yine Sayın
Başbakanın mantığına göre, yüzde 80 zam
yapıldığına göre herhâlde hortumlar yetmedi 48 inçlik boru
hattı döşenmiş olacak ki yüzde 80 zamla bunu doldurmaya
çalışıyorlar. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Şimdi soruyoruz: Nereye gidiyor bu zamlar? Hortumcuya
gidiyorsa hangi hortumculara gidiyor? Vatandaşın cebinden kime
aktarıyorsunuz? Birazdan bunu da ortaya koyacağım; kimin cebine
gittiğini, vatandaştan alıp kime gönderdiğinizi
söyleyeceğim. Biraz önce, belediyelerin borçlarını ödettirmeyip
vatandaşa ödettirmenizin bedelini ortaya koymuştuk.
Sayın
Başbakan, zamlar devam edince 22 Haziran 2005te, bu sefer Böyle bir
şey olmaz, bu otomatik zam nasıl bir zamdır? Bunu masaya
yatıracağız, bu mekanizmayı değiştireceğiz
altı ay içerisinde. diyor. Sayın Enerji Bakanına gerekli
talimat verilmiştir. diye ifade ediyor. Bu metotları geri
bırakmamız gerekir. Hele hele böyle stratejik ürünlerde
halkımıza zulmetmeye biz müsaade edemeyiz. diyor.
Şimdi,
Sayın Bakana soruyorum: 22 Haziran 2005ten bu yana yaklaşık üç
buçuk yıl geçti, ne oldu araştırmanız? Hani, böyle
stratejik ürünlerde halkımıza zulmetmeye müsaade etmeyecektiniz?
Sayın
Başbakan, bu sefer, bu şok zamlardan sonra yine hedef
saptırıyor, son iki günde Akaryakıt dağıtım
şirketlerini mahkemeye vereceğim, olmaz böyle bir şey. diyor.
2005te Mekanizmayı değiştireceğim. diyen,
mekanizmayı değiştirememiş, şimdi mahkeme
kapılarında hakkını aramaya çalışıyor.
Sayın Başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi burada, Türkiyeyi siz
yönetiyorsunuz, o zaman yapmanız gereken iş neyse onu getirin.
Mahkeme kapılarında dolaşıyor
diye hedefi başka
yerlere yöneltmeyin. Bu politikalar, doğrudan doğruya sizin
politikalarınızın neticesinde uygulanmıştır.
Maskeli siyaset
balosu devam ediyor. Önce Akaryakıt fiyatlarını
ucuzlatacağız. diyorlar, aksine artırıyorlar. Zam olunca
Biz yapmıyoruz, daha önceden hükûmetler otomatiğe
bağladı. diyorlar. Zamlar devam edince Altı ay içerisinde bunu
değiştireceğiz. diyorlar. Zam olunca Sistem gereği oldu,
dünya fiyatları arttı. dediler, indirim olunca Biz indirdik.
dediler. Zamdan sonra ise İndirim yapacağız. diye milleti
avutmaya çalışıyorlar. Şimdi de Mahkemeye gideceğiz.
diyorlar.
Sayın Enerji
Bakanı, lafla peynir gemisi yürümüyor, mızrak çuvala
sığmıyor; bu yanlış politikalara mazeret uydurma
politikasının artık millet farkına
varmıştır.
AKP döneminde,
motorin fiyatlarının artışı dolar bazında yüzde
170e ulaşmıştır. Kurşunsuz benzindeki dolar
bazındaki artış yüzde 131,6 olmuştur. Oysa bu dönemde, AKP
döneminde -dolar bazında son dönemdeki artışı bile dikkate
alsak- dolar bazında yüzde 6,3 azalma olmuştur, son dönemde 2008
yılındaki yüzde 32 devalüasyona rağmen.
Aslında bu
politikanın arkasında ne vardır? Bu politikanın, yüksek
enerji ve akaryakıt fiyatlarının arkasında mali politika,
vergi politikası vardır. Hükûmet vergiyi vatandaşlardan
dolaylı vergi olarak almayı prensip olarak benimsemiştir,
vatandaşın cebinden almayı hedeflemiştir. İşte bu
politika Hükûmeti âdeta bu akaryakıt konusundaki tabanın genişlemesi
münasebetiyle vatandaşın cebinden daha fazla vergi geliri koparmanın
yolunu bulmuştur. Onun için vergi gelirini düşürmesi mümkün
değildir.
Motorinde vergi
artışı 2002ye göre yüzde 105tir, kurşunsuz benzinde yüzde
93tür. Bugün kurşunsuz benzinle motorin arasındaki fiyat farkı
vergi politikalarıyla düşürülmüştür. Böyle
bakıldığı zaman akaryakıttan alınan vergi 2001
yılında 5,5 katrilyon iken bugün 2007 yılında toplanan
vergi 25,7 katrilyon olmuştur. Hükûmet vatandaşın cebine,
tüketimine el atmak suretiyle kendi harcamalarını finanse etmek
durumundadır.
Bu akaryakıt
politikalarına karşı fiyatlama mekanizması bu. Peki,
vatandaşlarımızı korumak için ulusal petrol stokunun durumu
nedir? Sayın Bakana bu ulusal petrol stoku konusunda sorduğum bir
soru önergesine Sayın Bakanın verdiği cevap şudur: Ulusal
petrol stoklarının gerekenin altında tutulduğunu ya da hiç
tutulmadığını ifade etmiştir.
Sayın
milletvekilleri, vatandaşlarımız bu doğal gazdan ya da
akaryakıttan petrol stoku için para ödemektedir. 2007 yılı sonu
itibarıyla 134 trilyon para ödenmiştir ama stok kapasitesi
oluşmamıştır. Vatandaş stok için parasını
ödüyor, bedelini ödüyor ama stoklar tutulmuyor. Sayın Bakan 2008in
başında diyor ki bu cevabı verirken: Bu Ulusal Petrol Stoku
Komisyonu işlevsiz ve yetkisizdir. Kanunu değiştirmemiz gerekir.
Kapasiteyi oluşturamıyoruz. Bir yıl geçmiştir,
vatandaşı fiyat hareketlerine karşı koruyacak bir petrol
stoku oluşturulamamıştır.
Peki, piyasa
olarak bakıldığı zaman, TÜPRAŞ
özelleştirilmiştir. TÜPRAŞ bir tekel iken bir özel tekele
dönüştürülmüştür. Nerede rekabet? Rekabet olmadan fiyat düşer
mi? Düşmez. Rekabeti sağlamadan özelleştirme yaptınız.
Bütün özelleştirme politikaları piyasaları toptan devirle
ilgilidir. O bakımdan, bu politika doğru değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OKTAY VURAL
(Devamla) İşte elektrik zamları. Biraz önce Necati Bey
söyledi; 22,5 sentten piyasadan satın alıyorsunuz; 22,5 sentten
Kamunun maliyeti ortalama 6,2 sent. Kimin cebinden? Vatandaşın
cebinden ödüyorsunuz.
Son olarak
doğal gazla ilgili formül kazığı: Evet, sayın
milletvekilleri, 2003 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilen Yolsuzluk Araştırma Raporunda bu formül
değişikliğinin maliyetinin 15 milyar dolar
olacağını siz AKPnin iktidar olduğu dönemde gündeme
getirdiniz. Ne oldu? Formül değiştirildi. Bu formül
değişikliği sonucunda, 15 milyar dolar değil, şu anda
yapılan hesaplara göre bu milletin cebinden 26 milyar dolar
yabancılara geçecektir. Bugün, ekim ayında doğal gazın
fiyatı 574 dolara yükselmiştir. 107 dolardan 574 dolara
5,2 kat
artırdınız. Bu politika tabii sonuçlardan oluşan bir
politika değildir. Bu doğrudan doğruya
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, sözlerimi tamamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar
Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gensoru hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben sözlerime
Sayın Vuralın bıraktığı son konudan
başlamak istiyorum, tekerrür olsun istemiyorum. Sayın Bakan
yukarıda, bütçede pembe dizi gibi
bir konuşma yaptı, ilgiyle izledim. Anladım ki ya Sayın
Bakan bu ülkede yaşamıyor ya ben bu ülkede yaşamıyorum.
İkimizden birinin matematikle sorunu var, bunu kamuoyuna
bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben bu Hükûmet iktidara
geldiğinde düşündüm ki bir yatırım ve finansman modeli var
bunların, getirip ülkenin önüne koyacaklar, bu modeli de kısım
kısım uygulayacaklar. Ama gördüm ki bu süreç içerisinde serbest
piyasa modeli diye bir türkü tutturulmuş, aslında altı
yıllık gelişimi kontrolsüz piyasa modelidir. Bakın, bu
süreç içerisinde doğal gazı ayrı alacağım,
elektriği ayrı alacağım. Önce Sayın Bakan
icraatlarına doğal gazla
başladı. 2003 yılı mart ayında Rusya geldi bize
Fiyat formülü yanlış, bizimle masaya oturun. dedi. Eski formül
vardı, yoktu tartışmasına girdi Sayın Bakan. Bir
formül vardı, imzalandı, ortada hatta aynı tarihli iki
sözleşme bile vardı. İki Türk hukuk bürosuna sordurdu, iki Türk
hukuk bürosu da Siz tahkime gidin. cevabını verdi. Ancak,
Sayın Bakan Rusyada bir hukuk bürosunun söylediğini dikkate
aldı, gitti masaya oturdu. Sebebi de şu: Üç ayrı yerden gaz
alınıp üç ayrı formül olur mu? Olur, niye olmasın. Bir
taraftan Mavi Akım gazı direkt geliyor, diğer taraftan gaz
Ukrayna, Moldova, Romanya, Bulgaristandan geçiyor. Üçüne de sen para
ödüyorsun. Niye farklı olmasın? Farklı olması doğal.
Ama kafasının arkasında bir şey var, birileri masaya
oturtturacak. Batıdan gelen gaza bakıyoruz 6 milyar metreküp. 8
milyar metreküplük Trusgaz var. Mavi Akıma bakıyoruz 16 milyar
metreküp. Formülde değişiklik oldu mu? Formülde değişiklik
oldu Sayın Bakan. Siz, Türkiyede hiç kullanılmayan gaz oilin
miktarında değişiklik yaptınız, onu yükselttiniz.
İlkokula giden bir çocuk bile biliyordu ki petrol fiyatları
değiştiğinde ilk olarak gaz oilin fiyatı
değişir. Düşük kükürtlü fuel oilin, yüksek kükürtlü fuel oilin
oranlarını değiştirdiniz. Bu bize ne sağladı?
Batı hattında 2004 yılının Mart ayına kadar küçük
bir gerileme sağladı -onu kabul ediyorum- ama 2004
yılının Mart ayına kadar. Ama Mavi Akımda
sözleşme imzalanır imzalanmaz 15 dolarlık bir yük bindirdi.
Sayın Bakan
Ben bunu dengeledim. diyor. Her konuşmasında çıkıp diyor
ki: Ben, gündeme geldiği zaman bu, Türkiye'nin al ya da öde
anlaşmasından fazla gaz almasını önledim. Keşke
alsaydı, bugün kapı kapı gezmezdiniz. O parayı belki
Türkiye öderdi ama bugün doğru dürüst bir fiyattan önümüzdeki
yıllarda gaz almış olurduk. Keşke sözleşme kalsaydı
öyle. Hadi bilemediniz, bir yandan İrana gidiyorsunuz, sözleşmeyi imzaladıktan
sonra bu ülkeyi zarara uğratıyorsunuz, İranda kapıda
bekliyorsunuz, indirim istiyorsunuz. Türkiyeyi zarara
uğratmadıysanız o indirimi niye istediniz?
İranda
tahkime gittiniz mi Sayın Bakan? Gittiniz. Peki, Rusyayla ne
yaptınız? Rusyayla masaya oturdunuz, sözleşmeyi
imzaladınız. 2004te gittiniz Rusyaya indirim istediniz, indirim
alamadınız. İranda gittiğiniz tahkime Rusyada niye
gitmediniz Sayın Bakan? Bu bedeli şimdi Türkiye ödüyor değerli
arkadaşlarım.
İkincisi, ek
yük şuradan geldi; şimdi bu zamların sebebi bu: Sayın Bakan
gitti, batıdan gelen hattı, Turusgazın hattını 54
bardan 51 bara düşürdü, BOTAŞın maliyetini yükseltti. Kompresör
maliyetinin yükseleceği belliydi. Bırak, sana ne oluyor? 54
barın altında kışın basarsa Rusya, az bastığı
için tazminat ödüyor sana. Niye değiştiriyorsun, al
tazminatını. Hayır değiştireceğim, BOTAŞa
maliyet yükleyeceğim.
Değerli
arkadaşlar, bununla da kalmadı. BOTAŞa gözünü dikmişti.
BOTAŞta kontrat devrini gündeme getirdi. Hissesi yüzde 20ye inene kadar
yüzde 80i kontrat devri yapacağım. Kim verir? Satıcı
firmadan yeterlilik alması şartını koyuyorum. Ben
satıcı firmayım, önümde devlet garantisi var, devleti
bırakıp banka garantisi bile vermeyen özel sektöre kontrat devrini
niye yaparım? Bir tek şartla yaparım, daha fazla kârlıysam
yaparım. Hele bunun arasında hiç doğal gazla ilgisi olmayan,
Sayın Başbakana yakın kuyumcular varsa, şirketler varsa
bunun arkasında iyi bir şey aramak mümkün mü değerli
arkadaşlarım? Bu, BOTAŞa göz dikmedir, göz dikme.
Daha sonra
muhasebesine elini attı. Kamu kurumlarını birbirine
borçlandırmaya başladı. Biz sizi oraya kamu
kurumlarını birbirine borçlandırın diye mi seçtik? Biz sizi
oraya çözüm bulun diye seçtik. Siz ne yaptınız? Melih Gökçekin
borcunu, bir kısmını, ana parasını
bıraktınız, faizlerini sildiniz. Nereden sildiniz Sayın
Bakan? Vatandaşın kesesinden sildiniz.
Değerli
arkadaşlar, aşağı yukarı 440 milyon YTLlik miktar
silindi. Bunun 236 milyon YTLsi görev zararı olarak gösterildi, geriye
kalan 203 trilyonun da tahakkuk ettirilmemesine karar verdi. Niçin? Melih
Gökçek için, yandaşlık için. Şimdi vatandaşa yüklerken
eliniz titremiyor. O gün görev zararı gösterirken eliniz yine titremedi,
hepsi vatandaşa bindi. BOTAŞın sonunu ağır
ağır hazırladınız.
Bununla da
kalmadınız. Değerli arkadaşlar, 677 milyon dolarlık
ana parayı hâlâ alamadı Ankara Büyükşehir Belediyesinden hâlâ,
satışta almak için bekliyor. Bunun da faturası
vatandaşın sırtına bindi.
Değerli
arkadaşlarım, bunun dışında bir hata daha
yapıldı. Siz Bakansınız, önleminizi alın. Yüksek
basınçlı hatlar geliyor batıdan. Yüksek basınçlı
hatların direkt elektrik üretim şirketlerine verdiği
gazların dağıtıcı firmayla ne alakası var? Bunu
verebilsin. Sen oraya bir madde koy, Yüksek basınçlı hatlardan
BOTAŞın yaptığı satışlardan hak iddia
edilemez. de, önlemini al. Bu önlemi almadı.
Bir
dağıtım firması, Adapazarı Gaz mahkemeye gitti.
Yüksek basınçlı hatları bana devretmedin. Ben fazla paraya
satıyorum, sen daha düşük paraya satıyorsun. O bölge benim. Bana
600 milyon YTL ödemek zorundasın. dedi. Mahkeme EPDKya sordu. EPDK önce
Yüksek basınçlı hatlar devredilemez. dedi. Sonra, bir gece
yarısı EPDK Başkanı yokken bir başkan
yardımcısı Yüksek basınçlı hatlar devredilebilir.
diye yazı yolladı ve mahkeme 600 milyon YTLlik paranın
ödenmesine karar verdi. Şimdi, nereye gidiyor BOTAŞ? BOTAŞ
sürekli tazminat ödemek zorunda kalıyor.
BOTAŞın
bilançosuna bakar mıyız: Alacakları 10,4 milyar dolar; 12,3
milyar YTL değerli arkadaşlarım BOTAŞın
alacakları. Böyle kamu kurumu yaşar mı? BOTAŞın banka
borçları 2007 itibarıyla 2 milyar YTL. 2007de 590 milyon YTL kredi
borcu ödemiş bu BOTAŞ. Kâğıt üzerinde 813 milyon YTL para
kazandığı görülüyor. Ancak, sadece BOTAŞa 500 milyon YTL
maliye tarafından faiz tahakkuk ettirildi. Bu borçlar nereden
çıktı? Siz BOTAŞın elini kolunu bağladınız.
Zamanında zam yapmadınız, zamları yanlış
yaptınız.
Rusyadan gelen
Onu da açıklamak istiyorum: 2007de yapılmadı ama
evveliyatında zam yapıldı. Anlaşmaya göre, o sır gibi
sakladığınız anlaşmaya göre
Hani diyorsunuz ya Dokuz
/ altı formülü var. Rusyadan önceki altı ayın ortalaması
alınıyor, İrandan önceki dokuz ayın ortalaması
alınıyor ama sözleşme diyor ki: Fiyat önceki altı
ayın ortalamasına göre ekim, ocak, nisan ve temmuz aylarında
belirlenir. E peki, fiyat ekimde belirleniyor, Sayın Bakan siz 3 defa
eylülde zam yapmışsınız. Fiyat belirlemeden zammı
nasıl yaptınız Allah aşkına? Nisanda belirlenecek,
martta zam yapmışsınız. Nasıl yaptınız
Sayın Bakan? Zamları koymuşsunuz araya. Amaç KİTleri
kurtarmak, biraz biraz borçlarını hafifletmek. Siz kendi
yandaşlarınıza BOTAŞın kesesinden para kazandırmayı
bırakın, toparlamayı bırakın, görevinizi yapmaya
bakın.
Değerli
arkadaşlar, bu zamlar konusuna gelince: Çok miktar söylendi, ben bir tek
şey söyleyeceğim, Sayın Bakan yukarıda birtakım
rakamlar ifade etti. OECD fiyat endeksi çok konuşuluyor. Gerçek rakam
şudur: 2002de 100 üzerinden 279 olan endeks, 2008de 603e
çıkmıştır. Sonuçta Türkiye'nin endeksi yüzde 115
artmış, OECDnin endeksi yüzde 77 artmış. Bu endekse göre
fiyatın dolar artışından yapıldığı
söylenemez. Fiyat, kötü enerji politikasından dolayı
yapılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Mavi Akıma çok fazla girmeyeceğim, devam
edeceğim.
Sayın Bakan
-birazdan gelecek buraya neler söyleyecek- diyor ki: Biz enerji
politikasında adım attık, Yenilenebilir Enerji Kanununu
çıkardık.
Sayın Bakan,
elektrik enerjisinde de yattınız. Üç buçuk sene Yenilenebilir Enerji
Kanunu bu kürsüye gelmedi. 2005in beşinci ayında getirdiniz. Ben
burada bas bas bağırdım: Bu Kanunla yatırım
yapılmaz. 6,5 euro sentin altına düşmeyin. Maliye Bakanım
bu sıraları gezdi Bir önceki yılın fiyat
ortalamasının + yüzde 20 olmak üzere Bakanlar Kurulu karar verir.
dedi. Ben Bununla işletemezsiniz piyasayı. dedim. O Kanun öyle
geçti. Türkiyeye bir buçuk yıl daha kaybettirdiniz. Kanun yeniden 2007nin
dördüncü ayında revize edildi. O zaman da alt sınır-üst
sınır koydunuz. 5 euro sent alt sınır 5,5 euro sent üst
sınır. E peki, mademki yenilenebilir enerjiye bu ülke muhtaçtı
siz beş yıl niye beklediniz Sayın Bakan, beş yıl niye
beklediniz? Niye uyarılarımızı dinlemediniz?
Bir konuşmanızda
burada Ben sizinle atık yarışına girmem, 2 bin
megavatı yola boşaltıyorum. diyordunuz. Türkiyeyi
getirdiğiniz noktada 50 milyar kilovat saat yedek enerji potansiyelini
sıfıra düşürdünüz Sayın Bakan. Nükleer enerji
politikasını uyguladım. dediniz. Elinize yüzünüze
bulaştırdınız.
Otuz yıl
önce, otuz beş yıl önce Akkuyuya on firma teklif verdi. Bugün Sinop
mu Akkuyu mu tartıştırdınız, Başbakana bile
Sinopu lanse ettirdiniz, sonra Akkuyu üzerinde karar kılıp dil
altından bir şeyler söylediniz ama uluslararası
şartnameleri yerine getiremediğiniz için orada da bir firmaya muhtaç
oldunuz. Şimdi Ruslara ne diyeceksiniz? O fiyat teklifine ne cevap
vereceksiniz Sayın Bakan?
Programla ilgili
ihtiyaç belirlemeyeceksiniz. Nükleer politikayı devlet politikası
hâline getirmeyeceksiniz. Uluslararası mevzuata uygun olmadan ihaleye
çıkacaksınız. Santral yerini doğru dürüst
belirlemeyeceksiniz. Ondan sonra da Türkiyede birilerinin gelip ihaleye
girmesini bekleyeceksiniz. Böyle bir şey olabilir mi?
Personel politikasında,
nükleer konusunda, denetleme ve eğitim firması olan TAEKin
personelinin hemen hemen hepsini görevden alacaksınız, mahkeme
kararıyla geri dönecekler. Ondan sonra liyakat sahibi insanları orada
tahsis etmeyeceksiniz. Denetleme Kurulunu, Düzenleme Kurulunu zamanında
ayırmayacaksınız. Aman bu ihaleye filan tarihe kadar
şirketlerimizi bekliyoruz gelmezse tren kaçar. diyeceksiniz. Tren
kaçtı Sayın Bakan. Tren Türkiye için kaçtı. O işi elinize
yüzünüze bulaştırdınız.
Personel
politikasında bununla yetinmediniz. Hiç mi, Sayın Bakan,
bakmıyorsunuz kurumlarınıza? TAEKte bir başkan
yardımcısı son iki yıl içerisinde 18 defa soruşturma
geçirmiş. Bir ayda, Eylül ayında 2008de 8 defa soruşturma
dosyası var. Mesai günlerini sayarsak iki güne bir soruşturma geçiriyor.
Böyle bir yönetim anlayışı olabilir mi değerli
arkadaşlar? Ne teknik şartnameye uyulmuş ne regülatif
şartlara uyulmuş ne ekonomik ne ticari ne politik şartlar yerine
getirilmiş ama nükleer enerji ihalesine çıkılmış.
Eline yüzüne bulaştırmıştır Sayın Bakan.
Bununla da
kalmıyoruz değerli arkadaşlar, sonuçta geldiğimiz nokta, bu
OECDnin geldiği nokta -Türkiyeyi görüyorsunuz, büyük çubuk- ve
şimdi vatandaşın geldiği nokta. On bini taban
alırsanız, Türkiyede vatandaşın bütçesine böyle bir
-grafikte görüldüğü gibi- yük bindirilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bunların hepsi canımızı yakıyor. Ama
ben Bakanın icraatlarına bakarken topyekûn bakmak isterim. Jeotermal
Enerji Kanunu geldi, beş sene sonra. Enerji Verimliliği Kanunu
(En-Ver) çıktı, biraz kilolu çıktı, senede bir kutlamaya
dönüştü. Böyle enerji verimliliği olur mu Sayın Bakan? Millî
bayrama dönüştürdünüz bunu. Böyle bir gayriciddi yaklaşımın
arkasında neler olduğunu söyleyebilir misiniz?
Değerli
arkadaşlar, bununla da kalmadı. Şimdi Sayın Bakanı sorguluyorum:
Başbakana 2002 yılından beri ihale edemediğiniz
Afşin-Elbistan Byi Elbistan Adan aldığınız ödünç
kömürle açtırdınız mı açtırmadınız mı?
Elbistanda Anın iki ünitesini kapatıp Byi o ünitenin kömürleriyle
işlettiniz mi işletmediniz mi? O dönemde bakan
mıydınız? Batı Karadenizde sondaj platformları
battı. dediğinde Cumhuriyet Halk Partisi, o dönemde Türkiye CEOsu
olan Roy Barker aynı gün itiraf ederken siz yalanlamadınız
mı? Türkiyeyi Karadenizde Ayazlı 1-2 ve Akkaya platformlarında
anakeson çökmesi sonucu bir süre doğal gazsız bırakan
kazayı kendi dilinizde yalanlamadınız mı değerli
Bakan?
KARTETe bir
iyilik daha yaptı Sayın Bakan, icraatlarını
anlatıyorum, Bakanın icraatlarında, bir gecede: Mayıs
2006da İlk başvuran, ihalesiz, kapasiteyi kullanır. dedi. Bir
tek başvuru vardı iletim hatlarında, KARTET. Burada adrese
teslim kanun çıkarıyorsunuz. dedi Cumhuriyet Halk Partisi; ertesi
gün, Başbakanın itirazıyla, tekriri müzakereyle bu kanunu geri
çekti değerli arkadaşlar. Bu da Bakanın icraatı. Böyle bir
şey olabilir mi?
Batı
Karadenizde 4 tane sondajımız vardı değerli
arkadaşlar. Bunlar İnebolu, Küçük Cide, Eskikale. 3ü de derin kuyu
sondajı Sayın Bakan. 4 tane derin kuyu için anlaşma
yaptınız, bunların 3ü gerçekleşti, birisini jack upla
kazabilirken, kazabilme imkânı varken, günde, aşağı
yukarı 300 bin dolar fazla para ödeyerek, anlaşma
yaptığınız firmayla derin kuyu sondajı
yaptırdınız, Türkiye'yi 27 milyon zarara soktunuz Sayın
Bakan.
Daha sonra, yine
iktidara yakın bir firmaya Lurgi Fernas firmasına geçici kabulü
yapılmadan 6,6 milyon YTLyi iade ettiniz. O dönem siz bakan değil
miydiniz? Üstelik bu proje iki yıl gecikmesine rağmen bunu
yaptınız Sayın Bakan.
Doğal gaz
depolamasında yaşanan sorunları dile getirmiştik. Burada,
Türkiye Petrollerinin BTC gibi önemli bir alanda yetişmiş personeli
varken Gestock firmasına danışmanlık verdiniz, 1,86 milyar
dolara 1 milyar metreküplük sorunu çözdürürüz, dediniz, ama çözdüremediniz.
Sonra, aynı işi yine Türkiye Petrolleri BOTAŞa 438 bin YTLye
yaptırdı. 1,5 milyon YTLlik zararın sorumlusu siz değil
misiniz Sayın Bakan?
Madene
geleceğim: Köstebek Operasyonunda kömür bulan MTA yetkilileri pazar günü
orayı açarak ertesi gün Maden İşleri Genel Müdürlüğünde
özel sektöre yirmi beş dakika önce ruhsat çıkarırken, siz yine
bakan değil miydiniz? BOTAŞta 2 defa göreve atayıp, yolsuzluk
operasyonunda tutuklandıktan sonra aynı kişiyi göreve getiren
Sayın Bakan yine siz değil miydiniz?
TPAO Genel Müdürü
Saim Dinç, Çalıkla hiç de hakkı olmayan bir sözleşme
yapıp
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) -
bunu da Afgan Hükûmetine sunarken, siz Bakan değil
miydiniz? Personel Kanununa göre, devlet memurları görevden
ayrıldıktan sonra iş birliği içinde oldukları
şirkette iki yıl görev yapamaz denirken, aynı Saim Dinç,
görevden ayrılır ayrılmaz Çalıka, üstelik
Başbakanın damadının da Genel Müdür olduğu dönemlerde
enerji grubunun başına geçerken siz bakan değil miydiniz?
Bize diyorsunuz
ki geçen konuşmanızda: Sayın Tacidar Seyhan, elektriğimiz
var, suyumuz var, doğal gazımız var; ne konuşuyorsunuz?
Sayın Bakan, hepsini saydım: Beceriksizlik var, deneyimsizlik var,
tedbirsizlik var, vatandaşı yanıltmak var, halkı zarara
uğratmak var; daha ne istiyorsunuz? Daha ne istiyorsunuz?
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seyhan.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş.
Buyurun
Sayın Karabaş. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
DTP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Enerji Bakanı hakkında
verdiği gensoru önergesi üzerine Demokratik Toplum Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün son yapılan zamla birlikte yıl
başından bu yana doğal gaza yapılan yüzde 80,
elektriğe yapılan yüzde 60 zamla ilgili açılan bir gensoru var
ve bununla ilgili düşüncelerimizi açıklıyoruz.
Şimdi,
doğal gazı, elektriği ve bunlara yapılan zammı
eleştirdiğimiz zaman ve bunu değerlendirdiğimiz zaman,
enerji politikalarını, enerjinin dünyada ve Türkiyedeki önemini ve
yerini dile getirmeden, değerlendirmeden ortaya çıkan tabloyu
değerlendirmek mümkün değildir.
Bugün enerji,
insan yaşamında vazgeçilmez olan, sanayide temel girdilerden olan bir
üründür ve yine enerji, ulaşım açısından zor olan üretimi,
yarattığı maliyetle birlikte doğa üzerinde, toplum
üzerinde, çevre üzerinde, kültürel ve tarihî yaşam üzerinde etkisi olan
bir üründür. Bu nedenle, tüm dünya ve tüm dünya devletleri enerjiyi stratejik
olarak kabul eder. Enerjiyle ilgili stratejik planları vardır. Ancak,
Türkiyeye baktığımız zaman, bu konuda çerçevesi
belirlenmiş, belli hükûmetler döneminde bazı değişiklikler,
hükûmetlerin yönetim anlayışlarına göre bazı
değişiklikler olsa bile, doğrultusu, yönü belirlenmiş
stratejik bir enerji programı yok. Bu, 2002 yılından bu yana AKP
Hükûmeti ile başlayan bir durum değil.
Şimdi,
1980li yıllardan başlayarak zaten Türkiyede yoğun olarak
gündeme sokulan liberal politikalar ve özelleştirme politikası
enerjide de yoğun olarak gündeme getirildi ve bazı düzenlemeler
yapıldı. O günden bu yana kadar gelen tüm hükûmetler, tüm
iktidarların önüne koyduğu hedef, enerjiyle ilgili bir planlama,
stratejik bir program değil, enerjiyi nasıl özelleştirebiliriz
programı olmuştur. Tabii, bunda hem uluslararası enerji tekellerinin
hem de Türkiyede enerjiye yatırım yapmak isteyen çevrelerin önemli
etkisi olmuştur.
Şimdi,
özelleştirme dünyanın her yerinde, sanayinin ve üretimin her
alanında birçok ülke tarafından gerçekleştirilmiştir; bugün
yapılıyor, yarın da yapılacaktır. Ancak zaten
özelleştirmenin mantığı, hem dünyada hem Türkiye'de daha
verimli üretimi, rekabet ortamını sağlama ve halka daha
sağlıklı, daha verimli, daha ucuz girdi sağlama değil
midir?
Enerjide de
yapılan özelleştirmenin, diğer hükûmetler tarafından da uygulanan,
bugün de AKP Hükûmeti tarafından uygulanan özelleştirmenin
gerekçesinde ülke kaynaklarını daha verimli kullanmak ve harekete
geçirmek, çevreye ve topluma zarar vermeden daha temiz enerji üretme ve enerji
maliyetlerini düşürüp halka daha ucuz girdi, hem sanayiye girdi
sağlama hem halkın ihtiyaçlarını daha ucuz
karşılama ve yine yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ülkede
çevre temizliği başta olmak üzere diğer konularda bekleneni elde
etme değil midir?
Ancak Türkiye'ye
baktığımız zaman özelleştirmenin, özelleştirmeye
verilen teşvikin, yatırıma verilen teşvikin devletin
üretmediği, devletin pahalıya ürettiği, devletin ithal
ettiği enerji yerine ülke kaynaklarını harekete geçiren, daha
yenilenebilir ve doğaya, topluma, çevreye faydalı olan enerji üretimini
harekete geçirme değil midir? Gerekçeler hep bunlardır. Yine
fiyatları daha uygun hâle getirme, rekabet ortamını
sağlayıp fiyatları daha uygun hâle getirmek değil midir?
Ancak bugün Türkiyede baktığımız zaman, Türkiye'nin
enerjide dışa bağımlılığı on yıllardır
her geçen gün artmıştır. Yine bugün doğal gazın gaz
olarak tüketiminin dışında elektrik üretiminin yüzde 50ye
yakını, yüzde 47si, neredeyse yarısı doğal gaz çevrim
santralleri tarafından karşılanıyor.
Peki, 80li
yıllardan başlayan ve bugün de Sayın Bakanın, Hükûmet
yetkililerinin ve enerji kurumlarının her dile getirdiklerinde
özelleştirme dedikleri ve övündükleri özelleştirmenin Türkiyeye
katkıları ne olmuştur? Özelleştirme, geçmiş hükûmetler
döneminde de bu Hükûmet dönemlerinde de birilerine kamu sermayesini aktarma,
kamu kurumlarının bugüne kadar ürettiği, bugüne kadar
yarattığı değerleri birilerine devretme olarak
algılanmıştır ve o şekilde gerçekleşmiştir.
Şimdi,
doğal gazı dışarıdan ithal edip çevrim santralleriyle
elektrik üretip bununla ihtiyacı karşılama eğer çözümse
bunu neden özelleştiriyorsunuz? Yani kamu, bugüne kadar, geçmişte tüm
eksikliklerine rağmen, tüm aksaklıklarına rağmen,
bürokratik yönetim ve idarecilerin, hükûmetlerin belli hesaplarıyla eksik
bırakılan kurumlar, bugün özel adı altında çevrim
santrali kurup bununla elektrik üretenlerden çok daha rahat ve tüm
ihtiyaçları karşılayamaz mıydı? Özelleştirme
yapıldığı dönemde her hükûmet, AKP Hükûmeti de şu gerekçeyi
söylemiştir: Biz Türkiye'nin kaynaklarını harekete geçireceğiz.
Peki, o zaman eğer Türkiyede özelleştirme sonucu elektrik üreten
firmalar bugün hidroelektrik santrali, bugün rüzgâr enerjisi, bugün güneş
enerjisi alanında yatırım yapmış olsalardı ve
Türkiyede yenilenebilir enerji üretimi yüzde 5e, 10a çıkarılmış
olsaydı biz bunu takdir eder, buna destek verirdik. Ancak yenilenebilir
enerji potansiyeline rağmen, birçok zaman Sayın Bakan da dile
getiriyor, yüzde olarak veriyor 2002de rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi,
hidroelektrik buydu biz yüzde bu kadar artırdık
Yüzde bu kadar
artırdık, denilen rüzgâr enerjisi, toplam içinde yüzde
sıfır virgül sıfırlarla izah ediliyor, bindelerle ifade
ediliyor. Yine güneş enerjisi aynı durumda.
Sayın
milletvekilleri, diğer hatip arkadaşlar da dile getirdi, bu Hükûmet
2002de iş başına geldikten bu yana, başta Sayın
Başbakan olmak üzere, Enerji Bakanı ve diğer her hükûmet
yetkilisinin en çok kullandığı argüman elektrik fiyatları
ve elektriğe zam yapılmaması olmuştur. Ancak geçen yıl
başlayan ve bu yıl gerçekten hiçbir şekilde izah edilmeyen
zamlara bakıyoruz, doğal gaza yapılan zam yüzde 80i
aşmış, elektriğe yapılan zam da yüzde 60 olmuş.
Biraz önce belirttik, Türkiyede elektrik üretiminin yüzde 47si doğal gaz
çevrim santrallerinden karşılandığına göre bu zamlar
önümüzdeki çok kısa sürede elektriğe zam olarak yansıyacak ve o
da yüzde 80i bulacaktır. Şimdi, siz, yıllık enflasyonu
yüzde 9, yüzde 10, yüzde 11 olarak hesaplıyorsunuz, verdiğiniz
teşvikleri bu enflasyon oranlarına göre hesaplıyorsunuz.
İşçiye, memura, ücretliye enflasyon oranı üzerinden ödeme
yapıyorsunuz, hatta bunu biraz daha aşağı çekerek
yapıyorsunuz.
Bu yıl
başlayan, gıdada bazı ürünlerde yüzde 100lere varan, yüzde
40lar, 50lerin altında olmayan zamlar; ardından elektriğe,
doğal gaza yaptığınız zamlar, ki bu zamlar
Biliyorsunuz ki sanayinin en küçüğünden en büyüğüne, en
karmaşığına kadar tüm mamulün girdisi enerjidir,
elektriktir, doğal gazdır. Bu yaptığınız
zamların tüm bu yansımalarıyla, siz işçiye, siz emekçiye,
çalışanlara ve yine teşvikle, yasalarla belirlediğiniz ve
enflasyon oranına göre ödediğiniz
Dar gelirlinin, köylünün bu
kayıplarını nasıl karşılayacaksınız? Bu
kayıplarla ilgili bir programınız var mı? Peki, bunların
hiçbiri olmadan, bir yıl içinde, bir yılı doldurmadan, 1 Ocaktan
bu yana yapılan yüzde 80 zamla ilgili uluslararası fiyatlar,
dolardaki değişim diyeceksiniz; işçinin, memurun
kayıpları ve bu zamlardan dolayı ücretlerindeki
düşüşle ilgili hiçbir çalışmanız olmayacak, fakat
iddiaya geldiği zaman, söze geldiği zaman Biz işçinin, emekçinin,
çalışanın partisiyiz. diyeceksiniz, Onların
yanındayız. diyeceksiniz. Bu, hangi mantıkla izah edilebilir?
Dile getirildi,
bugün, petrol ürünlerinden ve yine doğal gaz ve elektrikten en fazla vergi
alan ülkelerden biridir Türkiye. Krizin, global, uluslararası bir ekonomik
krizin başladığı ve bunun sonuçlarının Türkiye'de
yavaş yavaş toplumun tüm kesimlerine yansıdığı
bir dönemde işçiye, emekçiye, çalışanlara, yüzde 9, yüzde 10
civarında enflasyon düşünülerek ücretlerinin belirlendiği bir
dönemde, zaten daha önce birkaç zammın yapıldığı bir
dönemde, yüksek oranlı petrol ürünlerinden aldığınız,
elektrikten, doğal gazdan aldığınız yüksek oranlı
vergileri de düşünerek, siz beş altı aya kadar nasılsa -ki
gerçekçi değil ama- fiyat düşecektir diyorsunuz. Bunu bir
şekilde karşılamanın, bu zammı yapmamanın bir
yolunu hiç araştırdınız mı? Bunu, Sayın Bakan,
Sayın Başbakan ve Hükûmet kendi içinde değerlendirdi mi?
Ancak, bugüne
kadar Türkiyede her partinin sürdürdüğü politikanın benzerini bugün
AKP yapıyor. Sorun yaşandığı zaman,
sıkıntı yaşandığı zaman, bir kriz
geldiği zaman bunu karşılamanın yolu zam yapma. Neye zam yapma?
Zaten dolaylı vergilerle, zaten yüksek vergilerle finanse edilen bütçeyi,
bu, herkesin tüketmek zorunda olduğu, çoğu kamunun denetiminde olan
mallara, ürünlere zam yapıp, bunu yine vatandaşın cebinden
çıkarma politikası.
BAŞKAN
Sayın Karabaş, bir dakika
Çok büyük bir
uğultu var sayın milletvekilleri, Hatibi dinlersek bence iyi olacak.
Buyurun
Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Peki, şimdi
bir tartışma sürüyor: Bir taraftan Ankara Belediye Başkanı
Sayın Melih Gökçek, doğal gaz zammının, BOTAŞın
yönetimsizliğinden, iyi yönetilememesinden
kaynaklandığını söylüyor. BOTAŞ Müdürü ve diğer
yetkililer, doğrudan olmasa bile BOTAŞın alınamayan,
tahsil edilemeyen borçlarının da etkili olduğunu söyledi.
Sayın Başbakan ve Sayın Bakan da doğal gaza yapılan
zammın BOTAŞın yönetiminden, BOTAŞın birikmiş
borçlarıyla bir alakası olmadığından bahsediyor. Peki,
biz hangisine inanacağız?
Şimdi, biri
iktidar partisinin mensubu olan bir belediye başkanı, biri iktidar
partisinin şu anda BOTAŞın başında olan
bürokratı ve Sayın Başbakan ve Bakanın söylemleri.
Bunu bir tarafa
bırakırsak, peki, BOTAŞın ödenmeyen milyarlarca dolar
borcu -birçoğu kamu kurumlarına ve belediyelere ait olan borcu-
eğer onun politikası, eğer onun fiyat belirlemesi üzerinde bir
etki yaratmıyorsa o zaman bu tahsil edilmeyen faizleriyle birlikte 15
milyara yakın alacak nasıl finanse edilmiştir? Hükûmet bunu
nereden kapatmıştır? Faizleriyle birlikte 15 milyar YTLye varan,
bir kurumun alacağı varsa bir yerde ve bu kurum da faaliyetini
sürdürmüşse, bu kurum o tahsil edemediği alacaklarını bir
yerden finanse edip karşılamışsa bir gideri olmuştur.
Bu gideri nasıl karşıladınız? Bir taraftan, Biz
eğer zam yapmasaydık vatandaşın cebinden
çıkacaktı, hazine tarafından parası ödenecekti
vatandaşın cebinden çıkacaktı diyorsunuz, peki, diğer
taraftan BOTAŞın tahsil etmediği ve tahsil etmediği için
zarara uğradığı, zarar ettiği miktarı kimin
cebinden karşıladınız? Yani bunun bir
karşılığı yok mudur? Bunun yarattığı BOTAŞın
cebinden çıkan ve BOTAŞ da bir kamu kurumu olduğuna göre zarar
ettiğinden dolayı bütçeden, hazineden ve vatandaşın
cebinden çıkmıyor mu?
Onun için
sayın milletvekilleri, bu zammın kaynak yaratamamaktan, vergileri
alamamaktan kaynaklı, hazinenin açıklarını doğal gaza
zam yapıp vatandaşın cebinden çıkarmaktan başka bir
gerekçesi yoktur.
Ha, şimdi,
şey de ilginçtir: 2009un Mart ayında, birinci çeyreğinde
fiyatlar düşürülecek. deniliyor. Peki, sayın milletvekilleri, biz,
Türkiyede, doğal gazı özellikle direkt ısınma
amacıyla tüketen vatandaş anlamında değerlendirdiğimiz
zaman, tüm bölgelerde -Doğu Anadolu, Orta Anadolu, batı, Akdeniz,
Karadeniz, hepsi dâhil olmak üzere- ısınma amacıyla giderin
yapıldığı, tüketimin yapıldığı aylar ne
zamana kadardır? Ekim ayı ile mart ayı arasındaki dönemdir.
Bu dönemde fiyatları düşüreceksiniz. Peki, bunun vatandaşa bir
faydası olacak mı? Biz diyoruz ki: Yüzde 80i aşan zamla
vatandaşa zulüm yapmışsınız. Siz diyorsunuz ki: Biz,
vatandaşın zaten ihtiyacı olmadığı dönemde
indirim yapacağız. Şimdi bu doğru bir yaklaşım
değil, bu doğru bir politika değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
Şu anda
doğal gaza ve elektriğe yapılan zamlarda geçmiş
hükûmetlerin ve 2002 yılından bu yana AKP hükûmetlerinin enerji
politikalarının etkisi vardır. Bu konuda sürekli zam yapma
yerine, kriz kapıya dayanmışken, sanayicinin zor durumda
olduğu bir dönemde, vatandaş zaten ekonomik anlamda
sıkıntı yaşıyorken, kışa girdiğimiz bu
dönemde bu zamdan vazgeçilmelidir, vazgeçilebilir diyoruz, bunun yolu olabilir.
Eğer önümüzdeki mart ayında doğal gazın fiyatının
düşürülme koşulları varsa, beş altı ay için Hükûmetin,
Bakanlığın, Sayın Başbakanın bir çözüm
bulması gerekir diyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız
Sayın Hilmi Güler hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekilleri Sayın Oktay Vural ve Sayın Mehmet
Şandırın, doğal gaz fiyatlarında son günlerde ortaya
çıkan artışlarla ilgili verdiği gensoru üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin doğal gazla tanışması 80li
yılların sonundan itibaren başladı. O günden bu tarafa ve
1998-1999 yıllarında bir hamle yapılmaya gayret edildi.
Arkasından, 3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte AK PARTİ iktidara
geldi ve bugüne kadar yapılan hamleler içerisinde en önemli hamleyi
yapıp, hem vatandaşın temiz bir enerjiyle
ısınmasını sağlamak kastıyla hem de daha
güvenilir bir şekilde ısınmasını ortaya çıkaracak
doğal gazın yaygınlaştırılması ve bizden
önceki dönemde Ya al ya öde sistemiyle imza atılan, eğer bu imza
atılan sistemde gerekli miktarlardaki enerjiyi tüketemezseniz, kamunun,
Türk milletinin alın terinin, vergilerinin, hiç
kullanmadığınız hâlde, başka ülkelere transferine
sebep olacak şekilde bir süreci hızlı bir şekilde devam
ettirmek mecburiyeti vardı.
Bakınız,
AK PARTİ İktidarı döneminde, doğal gazın
yaygınlaştırılması amacıyla Hükûmetimizin
yaptığı süreçte, başlangıçta 2002 yılında 9
ilde doğal gazla ısınma, doğal gaz kullanma imkânı
varken, 2008 yılı, bugün itibarıyla bu 63 ile
çıkarılmış. Yine özel sektöre ait 53 yeni
dağıtım şirketi piyasaya gaz dağıtımı
faaliyetine başlamış, 15.200 kilometrelik boru hattı
inşa edilerek 1 milyar dolarlık yatırım
gerçekleştirilmiş. Bugün Türkiyenin yer altından geçen
doğal gaz haritasını görseniz yer altının doğudan
batıya, güneyden kuzeye çelik borularla bir ağ şeklinde
döşendiğini görürsünüz. Bu da AK PARTİ
İktidarının en önemli başarısıdır.
Doğal gaz
kullanımında altı yıllık süre içerisinde konut
müşterisi yönünden 5 milyon tüketiciye ulaşılmış.
Konutlarda doğal gaz tüketimi 3 kat artarak 2,9 milyar metreküpten 8,6
milyar metreküpe çıkmış. Gerek dağıtım
şirketleri gerekse doğal gaz mühendislik, tesisatçılık
firmalarının piyasaya girmesiyle yaklaşık 60 bine
yakın yeni istihdam yaratılmış. BOTAŞ, doğal
gazını satarken 2002 yılı öncesi maliyetlerini -diğer
maliyetlerini, ham madde maliyetlerinden öte diğer girdi maliyetlerini,
işletme maliyetlerini, personel maliyetlerini, işçilik maliyetlerini-
tam olarak kontrol edemediğinden, kontrol imkânını
bulamadığından dolayı yüzde 28 kâr oranıyla
satış yaparken AK PARTİ İktidarı döneminde doğal
gazı dar gelirli, sabit gelirli insanların kullanımına daha
da iyi açabilmek, onların bütçelerine refah artırıcı
katkı sağlayabilmek amacıyla yüzde 8 kâr oranıyla
satışa devam etmiştir. Bu da konutlarda tüketicinin cebinde en
az yüzde 20lik bir değerin refah seviyesinde, harcanabilir gelirinde
belli bir artışın ortaya çıkmasına imkân
vermiştir.
2002
yılı sonunda personel sayısı 3.196dan 2.768e
düşürülmüş. O dönemki, 1987-1990 yıllarındaki doğal
gaz arzının, doğal gazın tüketiciye sunulmasını
birim başına, kişi başına, metreküp başına
veya hat başına ölçtüğünüz zaman hemen hemen 7 misli, 8 misli
-istihdam konusunda baktığınızda- önemli bir fayda
sağlamış. Bu süreç içerisinde doğal gaza yapılmayan
zamların yapılmamasının sebeplerinin altında basiretli
bir yöneticinin yapması gereken idare şekli neyse, müdebbir bir
yöneticinin alması gereken tedbirler neyse, en az gösterilmesi gereken
basiret hangi noktadaysa, maksimum seviyede bu gösterilmiş ve doğal
gaz fiyatları, işçilik maliyetleri, üretim maliyetleri konusunda
önemli bir katkı sağlamış.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, enerji fiyatlarına da
baktığımızda yine aynı durumla karşı
karşıya kalıyoruz elektrik enerjisi konusunda. AK
PARTİnin, iktidara geldiği dönemde, 2003 yılının
başında yaptığı önemli işlerden birisi, sanayi
sektörünün kullandığı elektrik fiyatlarında yüzde 5 indirim
sağlayarak onların üretim maliyetlerinde, girdi maliyetlerinde
rekabet imkânlarının artırılması konusunda önemli bir
katkı sağlamış ve bu beş yıl süreyle devam
etmiş.
Ekonomideki en
önemli unsurlardan biri, iş âleminin aradığı en önemli
konulardan birisi istikrarı bulabilmek. İstikrarın da
tılsımlı sözcüğü güveni sağlayabilmek.
İşte altı yıllık İktidarımız döneminde
hem istikrarı olumlu bir şekilde sağladık ve milletimizin
verdiği oylarla, desteklerle, bugüne kadar yaptığımız
üç seçimde de halkın karşısına
çıktığımızda, onlarla ibralaşmamız sürecinde
hep bize teveccühlerini artırarak göstermişler ve o süreç içerisinde
o güvenin sağladığı unsurla birlikte enerji
fiyatlarında beş yıl süreyle zam yapılmamış.
Bunun
altındaki sebepler ne? 2002 yılından önce elektrik
dağıtım şirketi yaptığı enerji
arzının ancak yüzde 74ünü satış olarak
gerçekleştirebiliyor, faturalandırabiliyormuş. Yüzde 26
kayıp kaçak oranı varmış.
Bakanlığımızın, Hükûmetimizin, ilgili
kuruluşlarımızın ciddi ve konuya verdikleri ehemmiyet
çerçevesinde yaptıkları çalışmalar neticesinde 2008in
bugünlerinde kayıp kaçak oranı yüzde 14lere düşmüş. Hemen
hemen yarıya yakın bir oranda kayıp kaçak oranında
düşme sağlanmış. Yani 100 birim enerjinin yüzde 86lık
kısmı faturalandırılabilir hâle getirilmiş. Bunlar da
enerji fiyatlarına beş yıl süreyle zam yapılmamasına
da önemli katkı sağlamış.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce konuşan sayın milletvekilleri konuttaki
doğal gaz fiyatlarıyla ve sanayideki doğal gaz fiyatlarıyla
ilgili, OECDnin raporlarından, kaynaklarından bilgi vermeye
çalıştılar. Açıkça, benim elimde de bir kaynak var,
Eurostatın 7 Kasım 2008 tarihi itibarıyla
yaptığı güncelleme. Burada konut doğal gaz tüketici tipi
yıllık tüketim, 20 gigajul çerçevesinde
baktığımızda, Kasım 2007 itibarıyla Türkiye 13,13
euro. İsveç en pahalı olan ülke, 30,78. Türkiye'nin bu ülkeler
içerisindeki sıralaması, en iyiler içerisinde 9uncu
sıradadır. Ocak 2008 itibarıyla baktığımızda
Türkiye -yine 20 gigajul cinsinden baktığımızda- 9,24.
Türkiye, Avrupa
ülkeleri içerisinde şu anda en iyilere yakın doğal gaz
kullanımına sahip.
Yine aynı
şekilde sanayi doğal gaz tüketimine baktığımızda
burada baz alınan fiyat da -bin gigajul- Türkiyenin -Kasım 2007
itibarıyla- 10,59 euro sent, İsveçin 17,85 euro fiyat
değerlendirmesi ortaya çıkmış.
Bakın, bir
de konutla ilgili elektrik fiyatlarıyla ilgili bir bilgi arz etmek
istiyorum. 7 Kasım 2008 tarihi itibarıyla güncellenmiş,
yıllık tüketimi bin kilovat saatin altında olan enerji
tüketiminin euro-sent/kilovat saat bedeli: Türkiye Ekim 2007-2008
itibarıyla 13,60; en pahalı ülke İrlanda 44,68; onun biraz
altındaki Norveç 39,29; bizden bir miktar üstteki Slovenya 18,58; ve
bizden bir sonraki İngilterede 16. Konut elektrik: 1.000 ile 2.500
kilovat cinsinden baktığımızda Danimarka en yüksek fiyatlı olan ülke,
29,20; Türkiye ekim itibarıyla 13,60; yine, en yüksek ülkeyle, bizden
hemen sonraki Hollandada 13,90; yine Hollandanın üstünde Fransada
14,95.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kişi başına gelir ne kadar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri, bu süreç
içerisinde baktığımızda, reel elektrik fiyatlarında
değerlendirmenin önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Reel enerji
fiyatları 2000 yılı 100 olarak alındığı
takdirde, 2002-2008 döneminde reel elektrik fiyatlarındaki artış
Türkiyede eksi 1,3; İrlandada 76,4; Amerika Birleşik Devletlerinde
63,7; OECD toplam- 40,5; OECD Avrupa yüzde 30,1. Yine 2002 yılı reel
enerji endeksini 2.100 olarak aldığımız takdirde OECD
toplamı 99,3; OECD Avrupa 100,7; Türkiye 112, yani AK PARTİ İktidarından
önceki çoklu koalisyon döneminde reel elektrik enerjisinin olduğu fiyat.
2008 yılı itibarıyla baktığımızda, Türkiye
110,7 -hani biraz önce söylediğim, eksi 1,3lük azalma var diye ifade ettiğim
nokta, 2002 yılında reel enerji endeksi 112 iken Türkiye 110,7- OECD
toplamı 139,8; OECD Avrupa 130,8.
İşte bu
ve bunun gibi veriler çerçevesinde baktığımızda, beş
yıllık süre içerisinde AK PARTİ İktidarının bütün
konularda olduğu gibi enerji politikaları konusunda da yaptığı
çalışmalar beş yıl süreyle elektrik fiyatlarına zam
yapılmaması konusunda ne kadar haklı olduğunu ifade etmeyle
karşı karşıya kalırız.
Burada
konuşmacılar, değerli arkadaşlarımız bazı
konuları ifade ettiler. Bunu ifade ederken işte Siz iktidara
geldiğiniz dönemde akaryakıt fiyatlarında, mazot
fiyatlarında yüzde 130, benzin fiyatlarında yüzde 160 -veya tersi-
gibi oranlarda artırmak mecburiyetinde kaldınız.
Vatandaşı çok önemli bir harcanabilir gelirde eksiltme mecburiyetinde
bıraktınız. diye ifade ettiler. Bakınız değerli
arkadaşlar, 57nci çoklu Koalisyon Hükûmeti iktidara geldiği dönemde
184 bin lira olan mazot fiyatı, iktidarı
bıraktığı 3 Kasım 2002 seçimleri döneminde yuvarlak 1
milyon 300 bin liraya mazot fiyatını çıkarmıştır.
Aradaki fark 8 misline yakın bir fark var. Şimdi, altı
yıllık süreç içerisinde dünyadaki petrol fiyatlarının
gelişimiyle birlikte, petrol fiyatları biz iktidara geldiğimizde
ortalama 23 dolar varil iken, maksimum seviye 2007 yılı-2008
yılı Temmuz ayında 147 dolara çıkmış brent
petrolle birlikte baktığımızda 6 misline, 6,5 misline
yakın bir petrol fiyatı varken 1.300 liradan bugün yüzde 120-yüzde
125lik artışla 2.700-2.800 liraya çıkmış, 2.600 lira
seviyesine inmiştir. Bakın, üç buçuk yıllık iktidarları
döneminde petrol fiyatlarında olağanüstü bir artış olmamasına
rağmen, istikrarlı bir süreci petrol fiyatları takip etmesine
rağmen 7-8 misli mazot fiyatlarına zam yapan bir zihniyet, şimdi
bizi -petrol fiyatlarındaki 6 misline yakın bir artış
olmasına rağmen- yüzde 100ün üzerinde zam yaptı diye
eleştirme hakkını kendinde görüyor. Önce şöyle bir
geçmişe doğru bakmaları gerekir. Geçmişte biz ne
yaptık, geçmişte yaptıklarımızı biz bu kürsüden
milletle paylaştığımız zaman millet bunu çok iyi
bilir. diye değerlendirmesi gerekiyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Doğal gazda ne yaptılar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Doğal gazda da yine aynı,
olağanüstü durumlarla karşı karşıya kaldılar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; burada konuşan değerli
arkadaşlarımızı dinlerken, inanın, hakikaten,
gerçeklerle yüzleştiğimiz zaman yapılan söylemlerin hiç de
alakası olmadığıyla karşı karşıya
kalıyorsunuz. Hani, hepimiz gençliğimizde bir şeyler söyleriz;
gençlik anılarımızı, çocukluk anılarımızı
birbirimizle, arkadaşlarımızla oturup konuştuğumuz
zaman, mahallede nasıl oynarız, ne yaparız diye
düşündüğümüz zaman, çok anılarda görürsünüz, kâğıttan
veya çar çaputtan topladığınız top parçalarıyla
birlikte mahalle arasında futbol oynar, gününüzü gün edersiniz, o
şekilde geçirmeye çalışırsınız ama bugün, AK
PARTİ İktidarı döneminde, okuma yazma bilen herkes, hatta
anaokulundaki yavrular dahi artık çar çaputtan, bezden bir araya
getirdikleri toplarla değil, laptopla dünyayı takip ediyorlar,
laptopla dünyadaki gelişmeleri ve geçmiş dönemdeki gelişmeleri
de çok iyi buluyorlar.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Melih Gökçekin dağıttığı toplarla.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, bakın, eğer siz,
laptopunuzla, bilgisayarınızla geçmişle ilgili bir konuya
girdiğiniz takdirde, bu ortaya konulan süreci, değerlendirilmeye
çalışılan şeyi
Yani sanki et kuyruğu, yağ
kuyruğu, Sana yağ kuyruğu, tüp gaz kuyruğu, akaryakıt,
benzin kuyruğu içerisinde olduğunuzu düşünüyorsunuz veya
Arnavutköyde on beş gün süreyle akaryakıt bulamayan vatandaşın
dört tane tankere el koyup akaryakıt ihtiyaçlarını oradan
karşıladıklarıyla karşı karşıya
olduğunu düşünüyorsunuz. Su katılmış süt
sırasında bekleyen insanların çektiği ıstırap
içerisinde yaşadıklarını görüyor gibi hitap ediyorsunuz
veya o şekilde anlatmaya çalışıyorsunuz. Hele bir
kısım arkadaşlar, bu yapılan zammı vatandaşa
zulüm diye ifade ettikleri de, gerçekten hayret verici bir nokta. Eğer
ekonomik şartlar içerisinde, dünyadaki gelişmeler çerçevesinde
değerlendirdiğiniz takdirde, zaruret hâlinde ortaya çıkan bir
değerlendirme varsa, zaruretten dolayı ortaya çıkan bir fiyat
artışı söz konusuysa bu konuyu zulüm yapmak diye ifade etmek
zalimliğin ta kendisidir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hediye, hediye! Hediye diyeceğiz artık, vatandaşa
hediye.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, 1991 yılında, 1990
yılının sonlarından itibaren, 1991 yılında petrol
fiyatlarında, Körfez kriziyle birlikte iki aylık sürede ortaya
çıkan olağanüstü artış, 1990 yılı Eylül-Ekim
ayları. Arkasından kasım-aralık aylarında inmesine
rağmen ocak ayında hızlı bir iniş ve 1990
yılı ortalaması petrol fiyatlarının 23 dolar
seviyesinde, varili, olduğu süreçte yüzde 25lik bir zam yapmak hiçbir
vicdana sığmaz. Arkasından 1991 yılının birinci
çeyreğinde, petrol fiyatlarının ortalamasının 18
dolara düştüğü bir süreçte hiç ihtiyaç yokken tamamen başka
imkânları, başka kaynakları, başka açıkları
kapatabilmek için milletin cebindeki paraya el koymak, işte asıl
zalimlik budur, işte yapılan en önemli zulüm budur.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Şimdi yapılan nedir onu söyle?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün
dünya ekonomisinde ortaya çıkan, dünyanın en büyük ekonomisinde
ortaya çıkan mali bir kriz var. Bu krizin en minimum seviyede
yansımasını sağlayabilmek için Hükûmet elinden gelen
gayreti gösteriyor ve bugüne kadar hamdolsun, çok şükür, teğet
geçmesi için bugüne kadar gayretlerini gösterdi, bundan sonra da inşallah
bu gayretler aynı şekilde devam edecek. Biz, burada mali disiplini
sağlayabilmek, dünya ekonomisindeki krizden minimum seviyede
etkilenebilmek gayretiyle şartlar neyi gerektiriyorsa, önümüzdeki seçim
süreci değil imkânlar ve şartlar doğrultusunda bunu
yapacağımızı, bizden öncekilerin yaptığı
popülizme hiçbir zaman düşmeyeceğimizi ifade ettik. Bundan önce
yaptığımız gibi bundan sonra da aynı şekilde
popülizm yapmadan, ülkenin gereklerini milletimizle paylaşarak,
milletimize bunu ifade ederek, onların rızasını alarak
aynı şekilde yapmaya devam edeceğiz. İnşallah
önümüzdeki süreçte son altı aylık, dokuz aylık, bizden önceki
dönemde yapılmış doğal gaz satın alma
sözleşmeleri çerçevesinde ortaya çıkacak ve diğer şartlar
sabit kaldığı sürece önümüzdeki süreçte, nasıl ki 137-147
dolarlarla zirve yapan brent petrolün varili şimdi 60 dolarlara doğru
düştüyse, yapılan, bizden önceki süreçte yapılan
anlaşmaların doğrultusunda da ümit ediyoruz, inanıyoruz
diğer veriler sabitken bunların da milletimize aynı şekilde
yansıtacağını ifade ediyorum, düşünüyorum.
Bu duygularla
gensoruya Hayır. oyu kullanacağımızı ifade ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
Sayın
Kaplan, sisteme girmişsiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakandan sonra İç Tüzük 60a göre pek
kısa bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN O
sıralama meselesi değil.
Şimdi, siz
hangi konuda ne istediniz, niçin girdiniz sisteme?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Şimdi, bu zam ve fiyatlar konusunda bir karmaşa
var. Bununla ilgili pek kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN O
zaman bir dakikalık bir süre veriyorum.
Bu
konuştuğumuz gensoru konusuyla ilgili değil mi?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, gensoruyla
ilgili.
BAŞKAN
Tamam. Bir dakikalık süre veriyorum 60ıncı maddeye göre.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
doğal gaz zamlarına ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Şimdi, Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Doğal gaza
yeni yapılan zam yüzde 23,85. 2008de on ayda dört kez yapılan zam
yüzde 47,07; toplamı yüzde 82,15; on ayda, 2008de.
Şimdi, tabii
ki biz demokratik bir ülkeyiz. Sivil toplum örgütlerimiz, meslek örgütlerimiz
var. TMMOB bir ailenin elektrik dâhil toplam enerji giderinin, en küçük ailenin
208 YTL olduğunu söylüyor yani sanayi ve iş yerlerinde
ısınma, aydınlatmanın getireceği zamlar hariç. Bu
rakam asgari ücretin netinin yarısı ediyor. Yani
yarısının cebine elinizi atıyorsunuz vatandaşın,
yarısını alıyorsunuz ücretinin, kiraya ve tezeğe
mahkûm ediyorsunuz. Sonra dalga geçer gibi Bu baharda indireceğim.
diyorsunuz. Yani bu konuda bunu yanlış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Buna benzer şeyler daha evvel de söylendi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bitiriyorum.
Yanlış
enerji politikasının temeli ithal enerjidir, dışa
bağımlılıktır. Enerji ve güvenliğin de birlikte
değerlendirilmesi gerekir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, elektrik ve doğal gaz
başta olmak üzere enerji zamlarıyla vatandaşları zor
durumda bıraktığı, sağlıklı bir enerji
piyasası oluşturamadığı, enerji arz güvenliği
için gereken tedbirleri alamadığı ve Bakanlığında
yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/5) (Devam)
BAŞKAN
Hükûmet adına Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gensoru
münasebetiyle hem ifade edilen birtakım bilgilerin açıklığa
kavuşması ve dolayısıyla bilgi kirliliğini gidermek
hem de bu noktada enerji politikası da dâhil olmak üzere öne sürülen
iddiaları cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce şunu
ifade edeyim ki, dürüstlük hepimize lazım. İktidarda da olsak,
muhalefette de olsak, dünyanın herhangi bir yerinde de olsak dürüstlük ve
samimiyet bizim vazgeçilmez değerimiz olmalı. Bu aynı zamanda
evrensel de bir doğru samimiyet gibi, hakkaniyet gibi.
Dolayısıyla, burada, biraz önce duyduğum ifadeler, ben ikinci
bir kişi olsaydım da benim hakkımda söylenen bu ifadeleri
dinlemiş olsaydım, hakikaten o kadar inandırıcı
üslupla söyleniyor ki, buradan ben şunu görüyorum ki, demek ki bilgi
kirliliği bence çevre kirliliğinden çok daha önemli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) O bakımdan bunu ele almak
lazım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Gerçekleri söyle, gerçekleri.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla)
Burada önce şunu ifade edeyim ki, bu bir savunma konuşması
değil, bu bir bilgilendirme konuşmasıdır çünkü
savunmayı gerektirecek hiçbir şey yok burada.
Bir gazı
dışarıdan alıyorsunuz, fiyatı size bağlı
değil, dünyaya bağlı, aynı zamanda dolar
Doların da
artışı bizle alakalı değil. Dolayısıyla bu
iki parametrenin kontrolü de bizde değil. Böyle olunca dünyada 1,5 trilyon
dolarlık bir piyasa var. Yani doğal gazın kendine has kuralları
var, kendine has anlaşmaları var ve biz, burada, bu 1,5 trilyon
dolarlık piyasada yüzde 2lik bir
ağırlığımız var. Dolayısıyla, burada,
çoğunluğa uyma durumundayız. Ancak anlaşmalarla bunu
düzeltmemiz mümkün. Bu anlaşmalar da bizden önce yapıldı. Biz
bunlardan bir tanesini aldık, düzelttik. İtalyayla, Yunanistanla
anlaşmayı da biz imzaladık. Dolayısıyla, eskiden
yapılan hatalardan ders aldık. Ben şunu ifade etmek istiyorum.
Burada dışarıdan alınan malın fiyatı da dolarla
olduğu için, biz bunun dolarla parasını ödüyoruz, sizden de
TLyle alıyoruz. Sıfır kârla satıyoruz şu anda.
Başından beri değil. 28 dolarla başladı
kârımız, daha sonra 8e düştü. Şu anda, biz, bu artan
durumu da halkımızı da düşünerek, sanayicimizi de
düşünerek, ihracatçımızı, dar gelirlimizi düşünerek
burada sıfır kârla satıyoruz. Alıyoruz, satıyoruz ve
bunu yaparken de BOTAŞ yatırımlarını yapıyor. 9
vilayetten 63 vilayete çıktı.
Bunun
dışında Bakü-Tiflis-Ceyhan gibi bir projeyi
inşaatını yüzde sıfırdan aldık yaklaşık
olarak. Bunu bitirdik. Şahdenizi biz başlattık, bitirdik.
Yunanistan hattını başlattık, bitirdik. 4 bin kilometre
çelik borudan aldık, 11 bin kilometreye çıkarttık. Bunlar kolay
işler değil ve bunları biraz önce tenkit ettiğimiz
BOTAŞ yaptı. Burada beni tenkit edebilirsiniz ama BOTAŞı
tenkit etmeyin lütfen. Çünkü bu bizim millî bir kuruluşumuz. Bizim
buradaki her konuşmamız anında tercüme ediliyor. Anında
tercüme ediliyor ve burada, hem Nabucco Projesinde hem Yunanistan
hattında hem Orta Asya bağlantısında hem Irak petrolleri
konusundaki görüşmelerde biz artık bir enerji oyuncusuyuz. Biz, bunu
basit iç politika konularına alet edemeyiz. Beni eleştirebilirsiniz.
İstediğiniz kadar eleştirin ve oturur konuşuruz.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Zaten seni eleştiriyoruz Sayın Bakan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) Ama
burada bizim arz güvenliğimizle ilgili olan ve gayet itibarlı olan
Türkiye Petrolleri gibi, BOTAŞ gibi kurumları, lütfen
Burada sizi
hassasiyete davet ediyorum özellikle. Buna dikkat edin.
İkinci
olarak, burada, yine muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımız
birtakım şeyler ifade ettiler. Bunları ben ilk defa duymuyorum.
Fakat şunu ben gördüm ki matematik bilmek yetmiyor, bunun
dışında ayrıca günlük gelişmeleri çok iyi takip etmek
gerekiyor, hatta biraz da mantık gerekiyor. Bu nokta bir bütündür. Biraz
önce mühendislikten bahsettiler. Her mühendislik fakültesini bitiren, okulunu
bitiren de mühendis olmuyor, bu bir formasyon meselesi. Biz her gün
öğreniyoruz. Ben altı senedir bu görevdeyim, her gün yeni bir
gelişme oluyor. Çünkü enerji dünyasında artık enerji enerjiden
çok daha farklı bir şey; işin dış politikası var,
işin enerji hukuku var, arz güvenliği meselesi var. Burada 2 kere 2
her zaman 4 etmiyor ama 4e ne kadar yaklaşırsa biz o kadar
başarılı oluyoruz. Onun için burada bilgi, tecrübe çok önemli.
Söylenen, ifade
edilen iddialardan bir tanesi dahi eğer doğruysa ben burada gerekeni
yapacağım. Bunun anlamı nedir? Görevden
ayrılırım. Bakın, bu kadar açık söylüyorum size, bu
kadar açık. Ruslarla olan anlaşma, biraz önce ifade edilen yandaş
gibi ifadeler
Her şeyi kabul ederim ama bu tip şeyleri, dürüstlük
dışındaki, doğruluk dışındaki, adalet
dışındaki şeyleri kabul edemem. Eğer böyle bir
iddiası olan varsa gelin, hukuk platformunda sizlerle
hesaplaşalım. Bu kadar açık söylüyorum size.
Ruslarla
yaptığımız anlaşmada bizim 1,6 milyar dolar
kârımız vardır. Daha detayına girmek istemiyorum. Çünkü
bunların hepsi tahkim konusu.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, zam ne, zam ne?
BAŞKAN
Sayın Akkuş
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Devamla) Burada konuşurken şuna lütfen dikkat ediniz: Buradaki her
konu aynı zamanda karşı tarafa verilen bir bilgi oluyor. Bunu
tartışabiliriz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Bakan, gizli oturum niye istemediniz?
BAŞKAN
Sayın Anadol
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) Ben size dedim ki
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Gizli oturumu siz açmadınız.
BAŞKAN
Sayın Anadol
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gizli oturum açın.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Devamla) Ben burada sizin partinize şunu söyledim: Ben sizin grubunuza
geleyim, bütün bilgileri size açıklayayım. Kabul etmediniz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Gizli oturum isteyebilirdiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gizli oturum kararı alın.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Devamla) Eğer bilginize güveniyorsanız, eğer belgelerinize
güveniyorsanız oturalım, takır takır hesaplaşalım
sizinle, tamam mı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü, burada
artık bu iş farklı bir boyutta.
Bizim bir enerji
politikamız tabii ki var ve bu enerji politikasına uygun olarak bizim
yaptığımız çalışmalarda düşündüğümüz
şey şudur: Bir tanesi, ucuz elektrik, ucuz doğal gaz ve ihtiyacı
olan kişilere kömür. Çünkü dar gelirlimiz soğukta kalmamalı. Bu
bizim sosyal devlet anlayışımızın bir gereğidir.
Öbür tarafta da büyük enerji resmi içinde bir enerji aktörü olarak
ağırlığımızı koymak. Artık bizsiz bir
enerji denklemi yok. Bu bakımdan biz burada gerek Nabucco Projesi olsun
gerek Yunanistan-İtalya hattı olsun gerekse Hazar Denizi geçişi
olsun bu noktalarda Türkiye artık önemli bir enerji aktörüdür. Buradaki
projeleri de biz yüzümüzün akıyla bitirdik. Bir Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesi
eğer sorumluluk almamış olsaydık hâlâ devam ediyordu. Çünkü
orada biz -inşaatı yüzde sıfırdı, müteahhitler
birbirine girmişti, çevre konuları altüst olmuştu- 300 milyon
dolar kullanmadık hakkımız olduğu hâlde, 380 milyon dolar
da üste para aldık ve şu anda da 2 milyar doların üzerinde de
bizim kazancımız var. Bunlar öyle kolay değil. Her gün 1 milyon
varil petrol sabahtan akşama kadar, ta Hazardan dağları,
tepeleri aşarak Ceyhandan yükleniyor. Bu kolay bir başarı
değil ve Türkiyeyi bir enerji aktörü hâline getirmek gene önemli
konuların başında geliyor. Şimdi de Nabucco Projesini
yürütüyoruz. Nasıl ki Şahdeniz Projesini bitirdiysek, BTCyi
bitirdiysek bunu da bitireceğiz.
Buradan ikinci
olarak şuna geçmek istiyorum çünkü enerji politikaları çok
tartışıldı: Bizim başlangıçta üç tane ana
hedefimiz vardı. Birincisi, Türkiyeyi enerjide bir global aktör hâline
getirmek, bir oyuncu hâline getirmek. Bunu çok şükür başardık ve
bunu başarmaya devam ediyoruz. Bu noktada Sayın
Başbakanımızın riyasetinde bu çalışmaları
sürdürüyoruz ve bu arada Dışişleri Bakanlığıyla
da, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıyla da, diğer kurum
ve kuruluşlarla da bir uyum içinde bunu sürdürüyoruz.
İkinci
hedefimiz, enerjiyi gündelik hayatımızda kolay algılanabilir bir
hâle getirerek -tıpkı Özal dönemindeki ekonomide olduğu gibi-
herkesi enerji yatırımcısı yapmak. 30
yatırımcıyla başladık, 3 bin
yatırımcıya çıktı, şimdi hedefimiz 3 milyon
yatırımcı. Dolayısıyla biz tabana, Anadoluya
yayıyoruz.
Boşa akan
sular, esen rüzgâr, bunlar asırlardır vardı. Daha evvel
neredeydi Türkiye? Biz bu rüzgâr enerjisini, güneş enerjisini, boşa
akan suları, kömürü, jeotermali çok süratli bir şekilde devreye
sokuyoruz. Sadece geçen hafta MTAnın yaptığı jeotermal
ihaleleri -altı ihale- 97 milyon dolardır ve 105 megavatlık bu
jeotermal yerin altında duruyordu ve biz MTAnın 20 bin metre
sondajını 100 bine çıkararak, şu anda rekorlar kırarak
bunları çıkarıyoruz ve tertemiz kendi kaynağımız.
İşte dışa bağımlılığı önleme
böyle oluyor.
Üçüncü hedefimiz
de yerli kaynaklara ve yenilenebilir enerjiye ağırlık vererek
enerjiyi ucuzlatıp dışa bağımlılığımızı
azaltmak. Şu salonda yanan elektriğin yarısı doğal
gazdan üretiliyor. Bunun içinde şu birkaç tane avize kömürden, birkaç
tanesi rüzgârdan, birkaç tanesi güneşten ve jeotermalden üretildiği
zaman alacağımız doğal gaz düşecek. İşte bu
da bizim dışa
bağımlılığımızın azalması olacak,
belki de ortadan kalkması olacak.
Kaldı ki
biz, ayrıca Türkiye Petrolleri olarak da bütün sismik
araştırmalarımızı yaptık. Biz altı yıl
boyunca bütün bu çalışmaları yaptık ve şimdi sadece
sondaj kaldı. İnşallah bu iki boyutlu, üç boyutlu sismikleri
bitirdiğimiz zaman, şansımız da yaver gidip doğru
yerleri deldiğimiz takdirde yani matkabın ucu hesap ettiğimiz
yerlere rastladığı takdirde -ki sismiklerimiz bunu gösteriyor-
biz o zaman çok önemli bir avantaj sağlayacağız.
Karadenizin
jeolojik yapısı tıpkı Hazara benziyor. Bunun
dışında Akdenizi, Egeyi saymıyorum, bunun
dışında Tuz Gölünü saymıyorum. Burada da bizim bu samimi
yaklaşımımız, bu gece-gündüz, iyi niyetle, hüsnüniyetle
yaptığımız çalışmalar inşallah sonucunu
verecek ve siz, belki çocuklarımız çok daha rahat bir ortamda
yaşayacak. Ama önemli olan burada yenilenebilir enerjidir, enerji
verimliliğidir. Burada da zaten yine sizlerin desteğiyle bu
yasaları çıkardık.
O bakımdan
biz burada çok yoğun bir çalışmayla da bunu sürdürmeye
çalışıyoruz, uygulamaya çalışıyoruz. 30 milyar
dolarlık projeyi şu anda yürütüyoruz kamuya 1 kuruş yük olmadan.
Hastanelerimize, okullarımıza para kalsın diye, yollarımızı
yapalım diye biz burada kamuya 1 kuruş yük olmadan bu
yatırımları yapıyoruz.
Bunu yaparken
enerji politikasında ucuz enerjiyi bilhassa yaptık çünkü 2001
yılında çok ağır bir ekonomik kriz geçiren Türkiyenin
gayet tabii ki sanayisini, imalatını, ihracatını, turizmini
geliştirmesi için mutlaka ucuz elektrik, enerji kullanması
gerekiyordu. Biz hem elektriğin fiyatını düşürdük hem de
150 kilovatın üzerindeki yüzde 50 pahalı elektriği
düşürdük. Bu da çok önemli bir şeydir. Doğal gazda da indirimler
yaptık o zaman. Bunu yapmanın sonucu olarak size şunu
söyleyeyim: 2002 yılında asgari ücretin yüzde 20si elektriğe
giderken şu anda 9,3ü gidiyor. Tekrar ediyorum: Biz göreve gelmeden önce
asgari ücretin yüzde 20si elektriğe giderken şu anda yüzde 9,3ü
gidiyor. Bu çok önemli bir nokta. Biz bunu sürdürmeye devam edeceğiz. Bunu
yaparken de kayıp-kaçakla mücadeleden tutun kabloların yer
altına inmesi, teknik kayıplar, bunların hepsini
gerçekleştiriyoruz. O bakımdan, ne yaptığını
bilen bir çalışmayı sürdürüyoruz.
Daha evvelden,
göreve geldiğimizde
Şöyle bir düşünün değerli arkadaşlar,
hayat ileriye doğru yaşanıyor ama geriye doğru
anlaşılıyor. Burada göreve geldiğimizde biz,
elektriğimiz yetmediği için Bulgaristandan elektrik alıyorduk.
Bu elektriği kestik biz. Şu anda biz net ihracatçıyız ve
şu anda kendi elektriğimizle çok şükür sürdürüyoruz. Gene
şunu söyleyeyim: Göreve geldiğimizde şu salondaki elektriği
100 olarak devraldık, dönemimizde altı yılda yüzde 60 eklendi
buna. Yani geldiğimizde 100dü, biz buna 60 ekledik. Yani bunlar önemli
gelişmeler ve bunu yaparak da gene çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Daha evvelden bakanların
tartışıldığı bir Enerji Bakanlığı
vardı, şimdi projelerin tartışıldığı
bir Enerji Bakanlığı var (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) ve -çok şükür- enerji projesi olmayan
yatırımcı kalmadı- biz 30 yatırımcıyla başladık,
şu anda irili ufaklı 3 bin yatırımcı var ve hedefimiz
3 milyon yatırımcı. Bu ancak gönülle olur, çalışmayla
olur, alın teriyle olur, dürüstlükle olur. Bunları görmeden, bunları
ifade etmeden söylenen şeylere külliyen yanlış diyeyim ben, en
azından daha ağır bir kelime kullanmayayım. Eğer
faklı bir durum varsa da ben bunları sizlerle saatlerce belgeli,
bilgili konuşmaya hazırım. Biraz önce söylenen AGDAŞ
meselesi oldu mesela
BİLGİN
PAÇARIZ (Denizli) Sayın Bakan, biraz da zamlardan bahset, zamlardan!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - AGDAŞ meselesinde söylediğiniz
şey, Yüksek Denetleme Kurulu raporuna göre doğru ama ondan sonra
olanı bilmiyorsunuz. Bilmemenizi mazur görebilirim ama bize sorun hiç
olmazsa.
SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) Kapalı oturum yapalım.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ondan sonra EPDK bu rakamı düşürdü.
Bu rakamı düşürdüğü için böyle bir durum gerçekleşmedi.
Bunu bilin.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Düşürmüş olması, zararı ortadan
kaldırmaz ki Sayın Bakan!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) -
Ayrıca doğal gaz formülünde yaptığımızla biz 40
milyar metreküp doğal gazı sildirdik. Eskiden
kullanmadığımız gazın parasını veriyorduk,
böyle bir durumla karşı karşıyaydık. Biz fiyatı
da düşürdük, 40 milyar metreküplük miktarı da sildik. Yoksa bu millet
doğal gaz almak için birbirini çiğner miydi, bu kadar gayret içinde
olurlar mıydı, dokuz vilayetten altmış üç vilayete
çıkar mıydı? Ben İstanbulda da doğal gazın
başındayım. O zaman Sayın Sözen ayda bin abone olduğu
zaman İstanbulda sevinirmiş, ayda bin abone olduğu zaman. Biz
kampanyalarla günde 17 bin yaptık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hatta salonlar almadı, biz otobüslerin içini
boşalttık, belediye otobüslerinin içini boşalttık,
halkı orada ağırladık, kahvesiyle çayıyla yakın
ilgi gösterdik, günde 17 bine çıktık ayda bin abone olmazken. Hava
kirliliğiyle öyle mücadele ettik. Biz buralara böyle boşuna gelmedik.
Onun için, size şunu ifade etmek istiyorum: Biz şu anda
yaptığımız çalışmalarla, gece-gündüz yoğun
bir çalışma içindeyiz ve Türkiyenin geleceğini şu anda
şekillendiriyoruz. Daha evvelki yapılanlar bizim kontrolümüz altında
değildi ama biz ona da müdahale ettik. Bu rüzgârlar eserken siz neredeydiniz?
Bu türbinler
Bakınız, 17 megavatla başlandı, bu yılın sonunda
500 megavata ulaşacak, hedefimiz 20 bin megavattır. Bir de bunun
eğer türbinini Türkiye'de yaparsak çok daha muhteşem şeyler söz
konusu olabilecek. O bakımdan, bu çalışmaları kamuya yük
olmadan yapıyoruz ve en büyük kazançlarımızdan bir tanesi de
eskiden mühendisler ya bankacı olurdu ya sigortacı olurdu
işsizlikten, pazarlamacı olurdu, şimdi ilk defa mühendisler
kendi işlerini yapmaya başladılar. Jeologlar
çalışıyor, MTAnın sondajlarıyla
uğraşıyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ne pazarlamacısı?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) Maden
mühendisleri daha evvel şoförlük yapıyordu, şu anda
çalışıyorlar.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Mühendisler iş bulamıyor.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla)
Madenlerdeki geliştirdiğimiz çalışmalar çok yoğun bir
şekilde gidiyor. Lütfen dürüst olalım. Benim sizden istediğim,
benimle aynı görüşte olmayabilirsiniz ama dürüst olalım, samimi
olalım çünkü biz şu anda zaten içte, dışta bir sürü
zorluklarla mücadele ediyoruz, bir de birbirimizle uğraşmayalım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Doğru konuşmuyorsun.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla)
Buradan gelmek istediğim bir başka soru şu: Biraz önce,
basınçla ilgili, Mavi Akımla ilgili şeyler ifade edildi. Bununla
ilgili bir kitapçık dağıttık biz, orada basınç filan
hepsi var. Eğer o işin tekniğini merak ediyorsanız, ben de
dâhil arkadaşlarım sizin emrinizde, gelelim, size anlatalım
bunları ama bunları söyleyerek şu anda tahkim konusu olan
birtakım konuları başkalarına koz vermeyelim,
oturalım, kendi aramızda konuşalım. Burada belki retorikle,
belki birtakım güzel konuşmalarla şunu bunu etkileyebilirsiniz
ama burada millî menfaatlerimiz söz konusu, burada lütfen bundan taviz
vermeyelim diyorum.
Onun
dışında, bir sürü başka konu var. Mesela biraz önce
AGDAŞın dediğim rakam, eğer 22 YTL/bin metreküp derseniz
gerçekten hesabınız doğru
ABDULLAH ÖZER
(Bursa) BOTAŞın 15 milyarlık alacağından bahset.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla)
ama
EPDKda ve ondan sonraki faslını bilmiyorsunuz. Size bilgi
taşıyan arkadaşlar size yanlış bilgi, eksik bilgi
getiriyorlar. Bunu özellikle söylüyorum. Buradaki rakam 22 YTL değil, 1,7
YTLdir. Bu kadar düşürülmüştür, EPDK burada hakkaniyetle hareket
etmiştir. Tartışılmıştır, daha sonra bu
mahkemeye gitmiştir. Buradaki şeyi
tartışmayacağım, doğruluğunu,
yanlışlığını çünkü bu hâlâ devam eden bir
değerlendirmedir. Ona da ayrıca
Dolayısıyla, böyle 610
milyon dolar gibi bir hesap yok. Ayrıca öyle komik rakamlar söylendi ki
eğer siz
Demek ki biz görevde olmasak da sizlerden biri enerji
bakanı olsa vay Türkiye'nin hâline! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani 26,5 milyon dolar dediniz, böyle bir şey yok,
610 milyon dediniz, böyle bir şey yok. Ayrıca burada 26,5 milyar
dolardan bahsettiniz, 26,5 milyar
Ya hesap bilmiyorsunuz ya bunun büyüklük
rakamı hakkındaki kafanızda o şekil oluşmadı.
Bunlar oluşmadan mühendislik olmaz. Yani bunu özellikle bilesiniz.
Bunun
dışında ifade edeceğim şeyler şu: Neler
yapıldı? Sadece 60 bin adet yeni trafo kurduk biz TEDAŞta.
Ayrıca 110 bin kilometre yeni dağıtım hattı
yaptık, 110 bin kilometre
Ekvatorun boyunu 2,5 kere dönersiniz böylece.
Yani bu kadar hatlar yapıldı. Doğal gazda 4 bin kilometreyle
aldık, -BTCyi saymıyorum- 4 bin kilometreyi 11 bine
çıkardık. Yani biz her yıl 1 BTC yaptık. Eski dönemlerde
yapılanlara bakıyorum, rakamlar çok komik. Hele bir
arkadaşımızın BOTAŞta genel müdürlük
yaptığı bir döneme bakıyorum. Yaptığı
Ayrıca
birtakım elemanların alınmasını filan burada siyasi
nezakete uygun bulmadığım için ifade etmek istemiyorum. Daksille
sahtekârlık yapılarak alınan elemanlar ve hâlâ bunların
tahribatını gidermeyi başaramadık BOTAŞta. Tahribat
diyorum, bunu özellikle söylüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) Yani,
bu noktaları yapan arkadaşlarımız yarın eğer bir
üst görevde olurlarsa vay Türkiyenin hâline!
Onun için, burada
bizim size söylemek istediğimiz şey, birlikte
çalışalım, eğer bir bilgi eksikliği varsa düzeltelim.
Bizim de sizden öğreneceğimiz çok şey var. Bu yasaları
birlikte çıkarıyoruz ama bilgi kirliliğine hayır diyelim ve
bunun için, oturalım, doğru neyse, evrensel doğrular neyse, bu
işin tekniği neyse, gelelim bunları birlikte görüşelim. O
bakımdan, şu geçen zaman içinde şu tartışmalarla
kaybettiğimiz enerjimizi birbirimize harcamamızı ben doğru
bulmuyorum. Onun için, bu yüce Meclise -zaten herkes aynı görüşte
değil- birkaç arkadaşıma da bu konuda ekibimizle birlikte
yardımcı olmaya hazırım. Ayrıca, diğer
yatırım konularında da ne gerekiyorsa gece-gündüz, muhalefet-iktidar
demeden bunları birlikte çalışabiliriz, gösterebiliriz, bunlar
üzerindeki detayları birlikte yapabiliriz.
Ben bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Ali
Uzunırmak, sisteme girmişsiniz
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Evet Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Konu nedir?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkanım, bir katkı vermek
istiyorum Sayın Bakana, müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Gensorunun görüşüldüğü bir
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Gensoruyla ilgili Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Kısa açıklama için bir dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Yüce Meclise ben
bir bakan bekliyordum ama bir illüzyonistle karşı
karşıyayız herhâlde.
BAŞKAN
Katkıda bulunmak istediğinizi söylemiştiniz Sayın
Uzunırmak. (AK PARTİ sıralarından gürültüler.)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Tabii ki
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın başkan, ciddiyeti muhafaza edin
lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Suistimal ediyor Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, katkı vermek
amacıyla değil.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Şimdi, Sayın Başkanım, Sayın
Bakan diyor ki: Kamuya yük olmadan bunları yapıyoruz.
BAŞKAN
Sataşmaya yol açmadan bir katkıda bulunacaksınız.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sataşmıyorum.
Kamuya yük
olmadan bunları yapıyoruz. diyor. Acaba, Sayın Bakan
(Mikrofon
Başkan tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konu anlaşılmıştır, teşekkür ederim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, 60ıncı madde böyle
kullanılamaz, böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN
Kestik efendim.
Sayın
Seyhan, siz de girmişsiniz, nedir konu?
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Efendim, Sayın Bakan, konuşmasında
BAŞKAN
Açmadım, önce ben dinleyeyim.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Sayın Bakan, konuşmasında, söylenenlerin
hepsinin gerçek dışı olduğunu, dürüst
davranılmadığını, konuşma talebi istediğini,
reddedildiğini ifade etti
BAŞKAN
Evet.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Lütfen, 60ıncı maddeyi
aşındırmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN
Allah aşkına, siz de buradan karışmayın.
Önce
duyayım, hiçbir şey duymadım.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) 60ıncı maddeye göre söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
60ıncı maddeye göre söz istiyorum. diyorsunuz ama ondan evvel
dediniz ki: Sayın Bakanın konuşmasından dolayı bir sataşma
var, dürüstlükle ilgili
Şimdi, biraz
evvel yerinizden konuştunuz.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Doğru söylüyorsunuz, evet ama tutanakları getirmek
zaman alacağından burada sözümü kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi bakın, Sayın Bakan, herhangi bir isim söylemedi,
ağzından bir isim çıkmadı. Sayın Bakandan önce,
Demokratik Toplum Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk
Partisi sözcüleri konuştu, genel bir konuşma yaptı.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) İddialarda şahsımı ifade etti.
BAŞKAN -
Yani şahsınızla ilgili bir şey yoktu Sayın Seyhan.
Teşekkür
ederim, zaten konu da anlaşıldı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkındaki (11/5) esas
numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunacağım.
Gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan gensoru önergesinin kabul edilip edilmemesi oylamasının
açık oylama usulüyle yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN -
Mehmet Şandır? Burada.
Oktay Vural?
Burada.
Osman
Durmuş? Burada.
Erkan Akçay?
Burada.
Hamit
Homriş? Burada.
Şenol Bal?
Burada.
Mustafa Enöz?
Burada.
Ahmet Orhan?
Burada.
Recep Taner?
Burada.
Abdülkadir Akcan?
Burada.
M. Akif Paksoy?
Burada.
Hakan
Coşkun? Burada.
Hasan Özdemir?
Burada.
Cemaleddin Uslu?
Burada.
Hüseyin
Yıldız? Burada.
Yılmaz
Tankut? Burada.
Süleyman
Yunusoğlu? Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve
soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler hakkındaki
(11/5) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağının açık oylama sonucu:
|
Kullanılan
oy sayısı : |
458 |
|
Kabul : |
140 |
|
Ret : |
317 |
|
Çekimser : |
1(x) |
Gensoru
önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Alınan karar
gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 12 Kasım 2008 Çarşamba günü saat 11.00de
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.28
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.