DÖNEM: 23 CİLT: 30 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
16ncı
Birleşim
12 Kasım 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlunun, Türk kadınının
siyasetteki yerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, çevre sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Millletvekili Reha Çamuroğlunun, Aleviler ve Aleviliğe ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, Antalyanın Finike ilçesi ile Kumluca
ilçesi arasındaki Alakır Çayı mevkisinde meydana gelen orman
yangınına ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, vefat eden Son Gazi Mustafa Şekip
Birgöle, Kurtuluş Savaşının tüm şehitlerini ve
gazilerini temsilen devlet töreni düzenlenmesine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, vefat eden Son Gazi Mustafa
Şekip Birgöle, Kurtuluş Savaşının tüm
şehitlerini ve gazilerini temsilen devlet töreni düzenlenmesine
ilişkin açıklaması
4.- Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin, vefat
eden Son Gazi Mustafa Şekip Birgöle, Kurtuluş
Savaşının tüm şehitlerini ve gazilerini temsilen devlet
töreni düzenlenmesine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 25 milletvekilinin,
Balıkesir ilinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/280)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 30 milletvekilinin, Alternatif Ürün
Projesinin Adıyamandaki uygulamasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/281)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, ülkemizdeki
sığınmacıların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/282)
B) Önergeler
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Adalet Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/93)
2.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/94)
C) Tezkereler
1.- Adelson
Stratejik Çalışmalar Enstitüsü Başkanı tarafından,
Tel-Avivde 8 Aralık 2008 tarihinde gerçekleştirilecek olan
İsyana Karşı Koyma konulu konferansa ismen davet edilen Eskişehir
Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan
Murat Mercanın vaki davete icabet etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/584)
2.- Kütahya
Milletvekili ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Başkanı Soner Aksoyun Başkanlığında,
Komisyon üyelerinden oluşan bir heyetle, Macaristan Ulusal Meclisi Ekonomi
ve Bilişim Komisyonunun resmî davetine icabet etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/585)
3.- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr.
Fatma Ekenoğlunun vaki davetine, KKTCnin 25. Kuruluş
Yıldönümü Kutlamalarına Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptanı temsilen bir Parlamento heyetinin icabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/586)
4.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Ürdün Meclis
Başkanı Abdel Hadi Majalinin Ürdüne davetine beraberinde bir
Parlamento heyetiyle icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/587)
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275)
2.- Bazı
Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/657) (S.Sayısı: 302)
IX.-
OYLAMALAR
1.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun, ceza infaz
kurumlarındaki hak ihlali iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/4714)
2.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, kadınlara
yönelik bazı çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/4945)
3.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, TÜİKin açıkladığı
açlık sınırına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım
Ekrenin cevabı (7/4954)
4.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, çiftçilerin bankalardan
kullandıkları kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/5012)
5.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, adrese dayalı konut kayıt sisteminin
yaratacağı sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin
cevabı (7/5135)
6.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, bankacılık izinlerine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekrenin cevabı (7/5152)
7.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, engelliler için verilen evde bakım
ücretine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/5197)
8.- Trabzon Milletvekili
M. Akif Hamzaçebinin, Adabank hisselerinin satışına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı (7/5289)
9.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, çocukların korunmasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
(7/5291)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, mısır ve yer
fıstığı üreticilerinin,
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, süt üreticilerinin,
Sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşmalarına Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker;
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Alevilerin demokratik toplumsal
taleplerine ilişkin gündem dışı konuşmasına Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik;
Cevap verdi.
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş,
Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy,
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü,
Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin;
Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin;
Cevabına
ilişkin birer açıklamada bulundular.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadolun,
doğal gaz fiyatlarındaki artışın ve topluma etkisinin
(10/278),
Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 24 milletvekilinin, güvenlik görevlilerince dur
ihtarına uymama gerekçesiyle gerçekleştirilen öldürme
olaylarının (10/279),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Ülkemizde
yaşanan çevre sorunlarının araştırılarak
sürdürülebilir çevre politikası için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan (10/3, 8, 12, 28, 31, 33, 38, 42, 47, 56,
59, 62, 64, 65, 68, 71, 84, 87, 89, 101, 119, 145, 146) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
okundu; Komisyona bir ay ek süre verildiği açıklandı.
6/11/2008
tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun 6/11/2008 tarihli 14üncü
Birleşiminde okunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
Güler hakkındaki (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
almasına, Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun
11/11/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 80inci sırasında yer
alan 253 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu
kısmın 3üncü sırasına alınmasına ve diğer
kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine;
253 sıra
sayılı Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının; ekli cetvelde açıklandığı
şekilde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun hâlinde
görüşülmesine;
Genel Kurulun
11/11/2008 Salı günkü ve 12/11/2008 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek 11/11/2008 Salı günkü birleşiminde (11/5) esas
numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılmasına; 12/11/2008 Çarşamba ve 13/11/2008
Perşembe günkü birleşimlerinde ise 11.00 - 20.00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/191), İç Tüzükün 37nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, elektrik ve doğal gaz başta olmak üzere
enerji zamlarıyla vatandaşları zor durumda
bıraktığı, sağlıklı bir enerji piyasası
oluşturamadığı, enerji arz güvenliği için gereken
tedbirleri alamadığı ve Bakanlığında
yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkında Anayasanın
99uncu, İçtüzüğün 106ncı maddeleri uyarınca bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesinin (11/5) görüşmeleri
tamamlandı, istem üzerine yapılan açık oylamadan sonra, gündeme
alınmasının kabul edilmediği açıklandı.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, gensoru önergesi görüşmeleri
sırasında doğal gaz zamlarına ilişkin bir
açıklamada bulundu.
12 Kasım
2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere, birleşime 19.28de son verildi.
Meral AKŞENER |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
Fatoş GÜRKAN |
|
|
Bingöl |
Adana |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
No.: 23
II.-GELEN KÂĞITLAR
12 Kasım 2008 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 25 Milletvekilinin,
Balıkesir İlinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/280) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.11.2008)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 30 Milletvekilinin, Alternatif Ürün Projesinin
Adıyamandaki uygulamasının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/281) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07.11.2008)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 27 Milletvekilinin, ülkemizdeki
sığınmacıların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/282) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.11.2008)
12 Kasım 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap
süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, Türk kadınının
siyasetteki yeri hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğluna aittir.
Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlunun, Türk kadınının siyasetteki
yerine ilişkin gündem dışı
konuşması
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, salonda çoğunluğu
sağlayamadığınız açık ama lütfen sükûneti
sağlarsanız mutlu olurum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de
kadınlara seçme ve seçilme hakkı, ilk defa belediye seçimleriyle
ilgili olarak 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı
Kanunla verilmiştir. Daha sonra çıkarılan 26 Ekim 1933 tarih ve
2349 sayılı Kanunla da kadınlarımız köy ihtiyar
heyetlerine ve muhtarlığa seçilme hakkını elde
etmişlerdir.
Bu Kanun çerçevesinde ilk muhtarlık seçimi bundan tam
yetmiş beş yıl önce bugün yani 12 Kasım 1933 tarihinde
Aydın ilimizin o zaman Çine ilçesine bağlı olan, bugün ise
Karpuzlu ilçe merkezi olarak bilinen Demircidere köyünde
yapılmış ve seçimlerin galibi Gül veya Gülkız Ürbül
Hanım olmuştur.
İlk eşini ve 6 erkek kardeşinden 5ini Birinci
Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sürecinde kaybeden Gül
Hanım, Türkiye'nin ilk muhtarı seçildiğinde otuz iki
yaşındadır ve bu görevi üstlenmek için gerekli olan okuma yazma
şartını haiz bulunmaktadır.
1933 yılında ülke çapında okuma yazma nispeti yüzde
10dan düşük, kadınlarımız arasında ise bunun çok daha
altındadır. Ama Gül Hanım İstanbul'un Fatih veya
Nişantaşı semtinde değil, Aydın'ın bugün bile
sapa bir yöresi olan o günkü Demircidere köyünde, çok sınırlı
imkânlarına rağmen okuyup yazmanın üstesinden gelebilmiş
ender kadınlarımızdan biridir, yani Gül Hanım, bu mümtaz ve
aziz milletin 7si erkek 8 aday arasından tarihimizin ilk kadın
muhtarı seçilmeyi ve görevine seçimle gelen ilk kamu yetkilisi olmayı
başarabilmiş istisnai evlatlarından birisidir.
Seçimlerden sonra basına bir beyanat veren zamanın Çine
Kaymakamı Mehmet Ali Bey "İlçemiz yeni Kanunun uygulanması
konusundaki öncülüğünden dolayı bahtiyarlık hissetmektedir.
Halkımız cumhuriyetin yeniliklerini severek benimsemekte ve 'Türk
kadınına benliğini tanıtan ve medeni haklarını
veren cumhuriyettir.' gerçeği bu gibi yeni tezahürlerle kuvvet
bulmaktadır." diyerek önemli bir gerçeği dile getirmektedir.
O günlerde, Türkiye'nin tek siyasi partisi konumundaki Cumhuriyet
Halk Fırkası Genel Sekreteri -ve daha sonra da Başbakan- olan
Recep Peker de Gül Hanıma çektiği telgrafta "Türkiye'nin ilk
kadın muhtarı olmak büyük bir şereftir. Kutlu olsun. Sizin ve
aynı vazifeleri alacak bütün kız kardeşlerimizin Türk
kadınının üstünlüğü hakkındaki davamıza hak
kazandıracak örnekler vereceklerine şüphe yoktur." demektedir.
Bu ifadeler aslında insanlık tarihinin büyük
siması, istisnai insan Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözlerinden ilham
almaktadır: "Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki
cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı
topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı
göklere yükselebilsin?" Cumhuriyetin inançlı ve sadık
evlatları olarak bu davaya ve felsefeye daima sahip çıkmak hepimizin
görevi olmalıdır.
Gül Hanım, görevde kaldığı iki yıl
boyunca sadece göstermelik bir muhtar olarak kalmamıştır.
Köyünün sosyal ve ekonomik yaşantısına katkıda bulunmak
amacıyla Karpuzlu-Çine arasına taş döşemeli yol ve bir
köprü inşa edilmesine önayak olmuştur. Köye ait hizmetlerin belli bir
mekânda kararlaştırılıp yürütülebilmesi için kooperatif
tipi bir oluşumla kaynak yaratıp bir köy odası
yaptırmıştır. Belli bir yaşın altındaki
gençlerin kahvelere girmesini yasaklayıp avcılık, binicilik ve
diğer spor dallarında faaliyet göstermek üzere bir gençler
derneği kurdurmuştur.
Kendisini, seçiminin 75inci yılında saygıyla ve
rahmetle anıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu arada, son zamanlarda,
cumhuriyetin temel felsefesinin aksine, kadınlara ve özellikle reşit
olmayan kızlarımıza karşı işlenen suçlarda ciddi
bir artış gözlenmektedir. Bu konuda da Hükûmeti ve özellikle
cumhuriyetin doğal sahibi olan kamu yöneticilerini daha duyarlı,
tutarlı ve etkin olmaya ve cumhuriyetin ana çizgisinden sapmalara meydan
verilmemesi hususunda uyanık olmaya davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kumcuoğlu, teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, çevre sorunlarıyla
ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Çetin Soysala aittir.
Sayın Soysal, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysalın, çevre sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çevre kirlenmesiyle ilgili olarak gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum her ne kadar çoğunluğunuz yoksa da.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, ülkemiz
doğal ve tarihî zenginlikler açısından eşsiz bir ülkedir.
Bu zenginliğin korunması ve geleceğe aktarılması için
hepimizin üzerine çok ciddi görevler düşmektedir. Biliyorsunuz bir
bakanlığımız var: Çevre ve Orman Bakanlığı.
Bu Bakanlık en kısa tanımlarıyla, çevrenin korunması
için kurulmuştur.
Ayrıca, çevreyle ilgili olarak Anayasamızda
düzenlemeler bulunuyor. Anayasanın 56ncı maddesi aynen şöyle:
Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Şimdi bir bakmak gerekiyor acaba Bakanlık kuruluş
amacı doğrultusunda ve Anayasadaki düzenleme çerçevesinde
çalışıyor mu? Örneklerle bakalım: Bursa Bayramdere Yeniköy
açıklarında denizden kum çıkarılıyor,
çıkarılan kumlar İstanbula taşınıyor, inşaatlarda
kullanılıyor. Nerede? TOKİnin inşaatlarında.
İstanbulda yeşil alanları TOKİ dilediği
gibi imara açabiliyor, sonra da çevrecilikten bahsediliyor.
Değerli arkadaşlarım, Bursa Karacabey Yeniköyde ve
deprem bölgesi olmasına rağmen, ekolojik olarak oradaki bölgeyi bozma
adına ne yazık ki kum çıkartmalar devam ediyor. Biliyorsunuz
1999 depreminde bunu yaşadık ve birçok binanın deniz kumunun
kullanılmasından ötürü yıkıldığını hep
beraber ne yazık ki izledik, gördük. Çevre katliamı
karşısında ne yazık ki Bakanlık seyirci kalıyor.
Bir başka örnek Düzcede. Düzcede Karagölün
yakınındaki ormanlık alanın çöp entegre tesisi olması
ve Çevre Bakanlığının oluru ile. Bu olur
yazısında kamu yararı ve zarureti gerekçeleriyle Düzce
Belediyesine izin verildiği ifade ediliyor oysa bu alan orman alanı,
aynı zamanda İSKİnin su havzası. Bakanlık Düzcede
başka yer yokmuş gibi İSKİnin havzasına çöp entegre
tesisi yapmayı uygun bulabiliyor. Ne yazık ki Bakanlık su
havzalarına inşaatlar dikmeyi zaten alışıklık ve
bağışıklık hâline dönüştürmüş çünkü Çevre
Bakanı eski İSKİ Genel Müdürü olmasına rağmen,
İSKİnin su havzalarındaki yapılaşmayla ilgili olumsuz
görüşüne rağmen, İstanbul su havzalarında 24.500 tane kaçak
yapı bulunuyor. Tabii bunları açıklamak mümkün değil ama su
havzalarındaki kaçak yapılaşmaya göz yumuluyor, sonra da
İstanbulu susuzluğa mahkûm edip Melen Çayına, oradaki sulama
alanlarında su ihtiyacını karşılayan Melen
Çayına ihtiyaç duyuluyor.
Ne yazık ki yeşil alanlar imara açılıyor.
Tuzlada denizler dolduruluyor, oranın ekolojik yapısı
bozuluyor; Bakanlık uyuyor, buna seyirci kalıyor ve
Bakanlığın bu konuyla ilgili bilgisi dahi olmadığını
düşünüyorum. Ne yazık ki birtakım çevreler tarafından da
oralarda alabildiğine dolgu alanları yaratılma
çalışmaları devam ediyor.
Çevre katliamıyla ilgili son örneğini de ne yazık
ki Erzurumda gördük. Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı
Erzurumdaki ağaçları kesti; yerine metal ağaçlar
yerleştirmeye kalkıyor üstelik bu akıl almaz icraatından
sonra meydan okuyan bir tarzda açıklamada Suç ise suç işliyorum,
bütün ağaçları keseceğim, hadi şimdiden önlem
alsınlar. diyecek kadar cüretkâr bir yaklaşım içerisine
girebiliyor. Bu Başkan, kime, nasıl, niye meydan okuyor? Çevreyi
katlederek mi kenti yönetmeye kalkıyor? Buna dönük bir müdahale ne
yazık ki Çevre Bakanlığından gelmiyor.
Yine, Adanada, Osmaniyede iki bin beş yüz yıllık
antik kentin üzerine çimento fabrikası kuruluyor. Bu fabrikanın
yapılması tam bir çevre ve tarihî katliam anlamına geliyor çünkü
bu alanda yapılacak çalışmalarda taş ocaklarında
patlatılan dinamitler ve nakliyede ortaya çıkacak kirlilik zaten atıklarla
kirlenmiş olan Ceyhan suyunu daha da kirletecektir. Üretim
sırasında oluşacak zehirli gazlar ve atıklar nedeniyle
yakın çevredeki köylerin, bölgedeki canlıların, bitkilerin
olumsuz etkileneceği de ortadadır.
Bütün bunlara rağmen, Çevre Bakanlığı uyuyor,
bunlardan bihaber veya bir rant politikasına kurban gidiyor
ormanlarımız. Örneğin, Marmaris Kent Konseyi tarafından
yapılan araştırmaya göre Marmariste maden aramak için kırk
beş şirkete ruhsat veriliyor
üstelik maden arama ruhsatı verilen yerlerin büyük kısmı millî
park ve özel koruma alanı. Bunların, her biri birer çevre
katliamı. Kaz Dağlarında maden aranması, Tuzla
denizlerinin doldurulması, Kuşadası Limanının
doldurulması, sahillerdeki yapılaşmanın
artmasının hesabını vermek, gerçekten Çevre
Bakanlığının görevidir. Küresel ısınma nedeniyle
dünyada dengeler değişiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Soysal, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ÇETİN SOYSAL (Devamla) Çevre örgütleri uyarılarda
bulunuyor.
Tabii, Başbakan da çıkıyor Ben
daniskasıyım çevrecinin. diyor. Elbette, daniskası
olabilirsiniz ama neyin? Çevreye ihanetin daniskası olabilirsiniz.
Başbakan ve Çevre Bakanı çevreye ihanetin daniskalığı
konusunda eş güdümlü çalışmaya da ne yazık ki devam ediyor
ve çevreyle ilgili, çevreye dönük duyarlılık içerisinde olanlar da
şiddete maruz kalabiliyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii, çevreyle ilgili,
gerçekten, ormanlarımız ranta dönük bir politikaya kurban ediliyor.
Su havzaları perişan. Buna karşı ne yazık ki bir
duyarsızlık, Çevre Bakanlığının ilgisizliği
alabildiğine devam ediyor. Burada bir sorumsuzluk örneği var. Rant
uğruna İstanbulun yeşil alanları imara açılıyor,
kıyı beldelerinde çok katlı yapılaşmalara izin
veriliyor. Tarımda kendi kendine yeten memleketimizin kuraklığa
mahkûm edilmesi. Bunlar, her biri de
Çevrecinin daniskasıyım
diyeceksiniz, daha sonra çevreye ihanet edeceksiniz. İşte, bunun
adı çevreye ihanet etmenin daniskalığıdır.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Soysal.
Gündem dışı üçüncü söz, Aleviler ve Alevilikle
ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğluna aittir.
Sayın Çamuroğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
REHA ÇAMUROĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ne konuşacaksın
acaba?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Eylemle olur eylemle!
Sözle olmaz!
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) Müsaade edin konuşsun.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
Sayın
Aslanoğlu, lütfen efendim...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama bütçede ödenek
varken, ödenek isterken niye sahip çıkmıyor?
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen efendim
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Niye sahip
çıkmıyor?
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen efendim.
Sayın Aslanoğlu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
lütfen uyarın Sayın Milletvekilini
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Eylemle olur eylemle,
konuşmayla olmaz bu iş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
lütfen uyarın. Sayın Milletvekili daha konuşmasına
başlamadı.
BAŞKAN Sayın Çamuroğlu, buyurun efendim,
konuşmanıza başlayınız.
3.- İstanbul Millletvekili
Reha Çamuroğlunun, Aleviler ve Aleviliğe ilişkin gündem
dışı konuşması
REHA ÇAMUROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz pazar günü Ankarada
gerçekleşen yürüyüş ve mitingin yeniden gündeme getirdiği
bazı hususlarda görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere gündem
dışı söz almış bulunuyor, bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Neredeydin sen? Mitingde miydin?
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Demokratik ülkelerde sivil
toplumun bu tarz eylemlerle taleplerini duyurmasından daha doğal bir
durum olamaz. Toplantının düzenli ve barış içinde geçmesi
de hem düzenleyenleri hem de emniyet güçlerimizi tebrik etmemizi
gerektirmektedir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bravo! Bravo!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Sizlerle bu mitingde dile gelen
talepler konusunda görüşlerimi paylaşmayacağım. Cemevleri,
zorunlu din dersi ve diğer konularda hangi görüşlere sahip
olduğumu gerek burada gerek Genel Kurulumuzda ve gerekse medyamız
aracılığıyla kamuoyuyla paylaştım.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Lafla olmuyor, lafla olmuyor o
iş!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Konuşmamda başka bir
hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bütçeye gelseydin
bütçeye!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Buna tek kelimeyle üslup
diyebiliriz Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bütçeye gelseydin de
sahip çıksaydın!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Niye rahatsız
oluyorlar Sayın Başkanım, kimsenin tekelinde değil, niye
rahatsız oluyorlar?
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Alevilikle ilgili sorunlar ve
Alevi vatandaşlarımızın şikâyetleri, yeni sorunlar,
yeni şikâyetler değildir. Cumhuriyetimiz bu sorunları da pek çok
diğer sorunla birlikte Osmanlıdan devralmıştır. Pek
çok hassasiyet ve gözyaşı içeren sorunlardır bunlar.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Duygu sömürüsü yapmayın!
HASAN KARA (Kilis) Mesaiye erken başladılar!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla)
Birbirimize yaşattığımız ve zaman zaman da
ülkemiz siyasetinin hatta uluslararası siyasetin hepimize
yaşattığı derin acıların açtığı
derin izleri taşırlar. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı
şudur ki: Yüzlerce yıllık, üstelik duygu yüklü, üstelik
inançlarımız etrafında oluşan böylesi sorunları çözmek
üzerine konuşur ve diyaloglar geliştirmeye çalışırken
çok daha sakin, çok daha yumuşak, çok daha muhatabımıza
açık olmamız gerekmektedir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ne yaptı, üstünüze mi
yürüdü
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Siyasette tribünlere oynamak bazen
siyasetçiye haz verebilir Beyefendi.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Orada yüz bin vardı, yüz
bin!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Hatta denebilir ki: Tribünlere
oynamak siyasetin doğasında vardır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Onu siz
yaparsınız siz!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Oysa parlayıcı
olduğunu defalarca göstermiş olan
(CHP sıralarından
gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Siz
yapıyorsunuz. Ayıptır, ayıptır!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sayın Bakan Alevilerin
haklı taleplerini sitem diye söylüyor.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, Hatibe saygı
gösterelim.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Kimin tribüne
oynadığı belli!
BAŞKAN Buyurun Sayın Çamuroğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ayıp yahu,
ayıptır!
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen efendim
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Tribüne sizler oynuyorsunuz,
sizler!
BAŞKAN Sayın Çamuroğlu, buyurun efendim.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Uç talep deniyor. Alevilerin
talebine uç talep diyen Bakan tribüne oynuyor, lütfen!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Oysa parlayıcı olduğunu
defalarca göstermiş olan konularda şuur sahibi olarak tribünlere
oynamak değil de çözüme yönelmek gerekmektedir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Çözüm nerede?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Siz onu da beceremediniz,
bulaştırdınız ya elinize yüzünüze!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Aslında Yunus Emre,
yüzyıllar önce
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bir buçuk senedir hikâye
anlatıyorsun
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla)
Neçe yumuşak söylese sözü savaşa benzer. der.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Söyleyecek sözün yok,
bırak bunları, bırak!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Ne yazık ki bu mitingi
düzenleyenleri bu konuda tebrik etmek mümkün olamayacaktır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Vah, vah!
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Seni tebrik etmek gerek!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Hükûmeti Ankara Çayına
süpürmek mi istiyorsunuz, oturup sorunların çözümü için konuşmak
mı?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Senin gibi Hızır
Paşalar
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Büyük ve dehşetengiz
tehlikelerin temsilcisi olarak mı görüyorsunuz, ülkenizin meşru
Hükûmeti olarak mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bravo!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Mitinginizi, mitingdeki
konuşmalarda dile getirdiğiniz gibi yerel seçimleri hedefleyerek mi
düzenlediniz yoksa gerçekten muradınız Alevilerin
sorunlarının çözümlenmesi midir? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Reha Bey, tam da sizden
beklenen bir konuşma yapıyorsunuz, tebrik ediyorum sizi!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) AK PARTİyi
kapatılması, kapattırılması, bir şekilde ortadan
kaldırılması gereken bir siyasi varlık olarak mı
görüyorsunuz yoksa demokratik gerçeğimizin güçlü bir temsilcisi olarak
mı?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Hızır Paşa!
Bırak bu hikâyeleri Hızır Paşa!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Biz ne yaparsak yapalım
baştan karşı mı olacaksınız yoksa gerçekten ama
gerçekten bir diyaloğa niyetiniz var mıdır?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bu söylediklerine sen
inanıyor musun acaba?
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Lütfen artık karar veriniz.
Bu ülkedeki bütün sorunların nihai çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi
ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetidir. Buyurun konuşalım, buyurun
tartışalım ve ülkemiz için çözümleri buna uygun üsluplarla
burada arayalım.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sen bir buçuk senedir
konuşuyorsun, neyi hallettin, neyi?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başbakanla
konuştunuz, ne oldu? Ne elde ettiniz?
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçen sene burada, bu kürsüde bir değerli
bakan arkadaşımız açıkça bir tutum ifade etti.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne dedi? Uç talep dedi,
Uç talep.
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Mealen şunu söyledi: Bu
ülkede Alevi vatandaşlarımızın sorunları vardır
ve bunlar çözülmelidir. Duymak istemeyenler bunu da duymadılar, duyanlar
ise Ne var burada? demekteler. Şu var: Büyük Millet Meclisi
tutanakları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çamuroğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla)
ve arşivlerini inceleyiniz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Dün Sayın Bakan,
Alevilerin haklı taleplerinden sitem diye bahsediyordu. Bu sizi
incitmedi mi?
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Daha önce bu mesele bu kadar
açık bir şekilde ve bir gereklilik vurgusu taşıyarak bu
kürsüden bir bakan seviyesinde gündeme getirilmiş midir? Daha önce bu
ülkenin bir başbakanı Bu matem sizin değil, bizim hepimizin
matemidir demiş midir?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Tebrik ediyorum, bravo!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Yalandan kim ölmüş, yalandan!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Hemen itiraz etmeyiniz,
Arkası gelmedi. demeyiniz. Olanı olduğu sırada bir türlü
anlatamadık ki.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başbakan
ne güzel şeyler söylemiş Alevilik hakkında. Seni takdir
etmişse mesele yok!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Bakanın bir tane Alevi genel
müdürü var mı, sordun mu hiç?
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; takdir edersiniz ki pek çok nedenle maalesef 2008
yılı Büyük Millet Meclisimiz açısından verimli bir yıl
olamamıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Niye? Niye olmadı, niye?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Hızır Paşa
görevinin başında.
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Demokrasilerde muhatabı
beğenmeyince değiştirme lüksü yoktur. AK PARTİ burada, CHP
burada, MHP burada, diğer partilerimiz burada, ülkemizin bu tarihî ve
büyük problemi de burada.
FATMA KURTULAN (Van) DTP de burada.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) İktidar yok,
iktidarsız iktidar...
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Orta yerde duruyor ve çözülmeyi
bekliyor. Hükûmetimizin bu konudaki çözüm iradesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla)
yeni dönemde yeniden daha da
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Daha dün bütçede
reddettiniz! Reddettiniz bütçede dün, dün!
BAŞKAN Sayın Çamuroğlu, son cümlelerinizi
alayım efendim.
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Gelin diyalogumuzu
artıralım, gelin bu konudaki birikimlerimizi her gün daha fazla
birbirimizle paylaşalım.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Cemevlerine Cümbüşevi
denmesi seni rencide ediyor mu etmiyor mu? Yazıklar olsun!
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Gelin el birliğiyle, ben
yaptım, sen yaptın demeden ülkemizin fay hatlarından birini
ortadan kaldıralım.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Getir, düzenlemeyi getir, biz
de evet diyelim.
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Sorun ortada ve çözüme de çok
yakın olduğumuzu hissediyorum. Bin tane daha seçim olur, varsın
olsun, biz sorunları çözelim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) İktidarsınız
niye şikâyet ediyorsunuz? İktidar şikâyet etmez.
REHA ÇAMUROĞLU (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Madımakın müze
olmasını istiyor musun istemiyor musun Sayın Çamuroğlu?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Elinizi kolunuzu tutan mı var,
niye çözmüyorsunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Seni orada dinlemiyorlar da kürsüden
mi konuşuyorsun?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bugüne kadar niye çözmediniz?
Altı yıl oldu, altı yıl!
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen
birbirimizin hukukuna saygı gösterelim. Bakınız, Sayın
Hatip kürsüye çıktı daha konuşmaya başlamadan söz atmalar
başladı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, daha dün önergeyi reddetti ya! Bütçe Komisyonunda Bakan şeye
bıraktı, arkadaşları reddetti ya!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, istirham ediyorum. Ama
bak, hayır, ne söyleneceği belli değil, lütfen
Evet, Antalyada meydana gelen bir yangın olayı
varmış, müessif bir olay. Onunla ilgili olarak Sayın
Kaptanın bir söz talebi var, kendisine söz vereceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan,
ben de söz istedim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaptan.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın, Antalyanın Finike ilçesi ile Kumluca ilçesi
arasındaki Alakır Çayı mevkisinde meydana gelen orman
yangınına ilişkin açıklaması
OSMAN KAPTAN (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; pazar
günü akşam saat dokuz sıralarında Antalya Finike ilçesi ile
Kumluca ilçesi arasındaki Alagır Çayı üzerindeki ormanlık
vadide bir yangın çıkmıştır. Bu yangın, dün
akşamüzeri
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Pohpohlayın biraz daha,
pohpohlayın Sayın Çamuroğlunu.
BAŞKAN Sayın Akıncı, Sayın
Kaptanı dinleyelim lütfen.
OSMAN KAPTAN (Antalya) Bu yangın, pazar, pazartesi,
salı günü devam etmiştir; bu gece, geçtiğimiz geceki yağmurda
kısmen kontrol altına alınmıştır, kısmen
söndürülmüştür. Yangının çıktığı bölge derin
bir vadidir, ulaşımı güçtür, ancak helikopterle havadan
söndürülmesi gerekiyor, fakat ne yazık ki Yangın sezonu bitti. diye
Hükûmetin helikopter kiralama süresi bittiğinden elde helikopter yoktur.
Helikopter olmadığı için de yangının söndürülmesi
uzamıştır.
Bu nedenle, ben Hükûmetten şunları sormak istiyorum, bu
konuda önlemler almasını istiyorum:
Özellikle bu yangınla ilgili olarak Akdeniz Bölgesi gibi
yangına hassas bölgelerde yangın söndürme helikopterlerinin kiralama
süresi neden daha uzun tutulmamaktadır?
Sezonluk kiralama süresi bitse bile yangın çıkan
yerlerde helikopter kullanılması için sözleşmeye bir madde
konarak kış aylarında çıkacak yangınlara havadan
müdahale etme olanağı neden sağlanmamaktadır?
Mevsimlik yangın söndürme işçilerinin Akdeniz
Bölgesinde daha uzun süre çalıştırılmaları niye
sağlanmamaktadır? Ve Hükûmet bakanlara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN KAPTAN (Antalya) Bitiriyorum.
BAŞKAN Otomatik kesildi Sayın Kaptan.
Ben Antalyaya ve ülkemize geçmiş olsun dileklerimi ifade
ediyorum.
OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, teşekkür
edeyim.
BAŞKAN Tekrar sisteme girip, tekrar yapmanız
lazım. Konu herhâlde anlaşıldı. Onun için ben -size iki
dakikalık süre vermiştim- teşekkür ediyorum sizlere de.
OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkanım, sonunu
bitirivereyim.
BAŞKAN Buyurun tamamlayın, bitirin.
OSMAN KAPTAN (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, Hükûmetin, bakanlara çok pahalı, trilyonluk
cipler yerine bu havadan söndürme uçakları ve helikopterleri alması
daha yararlı değil midir? Hükûmetten bu konularda açıklama
yapmasını istiyor, Finike ve Kumlucalı hemşehrilerimize
geçmiş olsun diyor, Hükûmetin orman yangınları konusunda ciddi
önlemler almasını diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Evet, Finikeye, Kumlucaya, Antalyaya ve tüm ülkemize,
insanlarımıza geçmiş olsun diyorum.
Sayın Aslanoğlu, talebiniz nedir efendim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Neyle ilgili efendim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Hatibin
konuşmasıyla ilgili.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, ben şunu istirham
ediyorum: Yani buraya çıkan her milletvekili
arkadaşımızın görüşüyle ilgili olarak diğer bir
arkadaşımız görüş açıklamaya başlarsa
çalışmalarımızı yürütemeyiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bir bilgi sunmak
istiyorum.
BAŞKAN Onun için, özür dileyerek sizlere söz
veremeyeceğim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan ve 25 milletvekilinin, Balıkesir ilinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/280)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Balıkesir 1.118.313 (2008) toplam nüfusunun 649.423'ü
şehirde 468.890'nı köylerde ikamet etmekte 14.292 km² yüzölçümü ile
Kuzeyden Marmara, Batıdan Ege Denizi kıyılarına, diğer
yönlerden de kırsal alana dayalı coğrafi yapısıyla çok
sayıda temel sorunlarla baş başa büyük bir ilimizdir.
Ulaşım, sanayileşme, işsizlik, tarım, sulama,
eğitim, sağlık, kültür, hipermarketler, sınırlı
köydes projeleri gibi öncelikli temel sorunların yakıcı
kıskacı altındadır.
Ulaşım yatırımları yönünden;
a) Balıkesir - Susurluk - Karacabey yolu,
b) Balıkesir - Akhisar - Manisa yolu,
c) Balıkesir - Dursunbey - Harmancık -
Tavşanlı yolu,
d) Havran - Edremit - Ayvacık yol yapımı,
e) Havran - Balıkesir yolu,
f) Balıkesir - Bigadiç
g) Bigadiç - Sındırgı
h) Marmara Adası yolu,
i) Aliağa-Ayvalık yollarının yanında
İstanbul-Bergama-İzmir karayolunun hizmete geçirilmesinde günümüze
kadar büyük ihmaller yaşanmış olup, ileri tarihlere
ertelenmeleri önemli ekonomik kayıplar başta olmak üzere,
çeşitli kayıpların devamını beraberinde getirecektir.
İzmir-Ankara hızlı tren projesine Balıkesir'in
dahil edilmemiş olması, İktidarın Balıkesir'de
yarattığı hayal kırıklıklarından birisidir.
Hızlı tren projesine mutlaka Balıkesir'in katılım
olanakları bulunmalıdır. Umarız ve dileriz ki son günlerde
basında sıklıkla duyduğumuz, İstanbul - Ankara
hızlı tren hattına
"Bandırma-Bursa-Ayazma-İnönü" güzergahlarının
bağlanması da, oyalamalar sonrası yeni hayal
kırıklıklarına yol açmaz.
Körfez Havaalanın teknik olarak yeterli düzeye getirilmesi
sonucu, Avrupa ülkelerine en yakın meydan konumu nedeniyle, Körfez
turizmini önemli gelişmelere taşıyacak stratejik öneme sahiptir.
İçinde yaşadığımız günlerde beklenen ihalenin
mutlaka yapılması ısrarlarımızı sürdürürken
yakın takipçisi olacağız.
Ülkemizin kalkınmasında Sanayileşmenin üretim,
istihdam, dışsatım ve milli gelirdeki gerçekçi
artışında, öncelikli ağırlığı, hangi
yaşamsal değere sahipse, Balıkesir içinde aynı
konumdadır. Bu nedenle Balıkesir ve Bandırma'daki Organize
Sanayii bölgelerindeki yatırımların geciktirilmeksizin
sürdürülmesine şiddetli ihtiyaç duyulmaktadır.
İşsizlik, kronikleşmiş
sorunlarımızdan birisidir. Balıkesir'de özellikle gençler
arasında işsizlik yaygındır. Balıkesir Ticaret
Odasının son yaptığı ankette katılımcıların
% 59,86 gibi oranı "İşsizlikle mücadeleyi" öncelikli
önemde tarif etmiştir. Aynı anket sonuçlarına göre,
araştırmaya katılan üyelerin % 61.82 lik dilimi faaliyette
bulunduğu sektörü "olumsuz" yönde tanımlarken, Bölgemiz
hipermaketlerin sarmalıyla kuşatılmış durumdadır.
Hipermarketler yasasının çıkarılmasına acilen
gereksinim vardır.
İlimizde eğitim yatırımları yönünden çok
sayıda ilk Ö.Okulu inşaatı, ek derslikler, okul
onarımları çeşitli aşamalardadır B.Ü.Tıp
Fakültesi 2006 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile İvrindi
Meslek Yüksek okulu ve Burhaniye Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu
kuruluş kararları sonrası kaynak aktarımı
sürecindedir.
Bandırma Devlet, Balıkesir 400 yataklı bölge
Devlet, Marmara 30 yataklı Devlet ve Kepsut Devlet hastahane
inşaatları farklı aşamalarında olduğu gibi sağlık
kuruluşlarında hekim ve sağlık çalışanları
kadroları yönünden önemli eksikler ve sağlık hizmetleri
bakımından da ciddi aksamalar yaşanmaktadır.
Balıkesir ilimizde Ulaşım, Sanayileşme,
İşsizlik, Tarım, sulama, Eğitim, Sağlık,
Hipermarketler, Köydes projelerinin yetersizliği, Termal kaynaklar ve
turizm vs temel sorunlarının tespit edilmesi seçenekli çözümlerin
geliştirilmesi, eksikliklerin giderilmesi, yatırım ve destekleme
tekniklerinin güncelleştirilmesi amacı ile Anayasanın 98. TBMM
İ.tüzüğünün 104 ve 105 maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
2) Ahmet Ersin (İzmir)
3) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
6) Rasim Çakır (Edirne)
7) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8) Abdullah Özer (Bursa)
9) Kemal Demirel (Bursa)
10) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Rahmi Güner (Ordu)
12) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
13) Tayfur Süner (Antalya)
14) Turgut Dibek (Kırklareli)
15) Atila Emek (Antalya)
16) Gökhan Durgun (Hatay)
17) Hüseyin Ünsal (Amasya)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Bülent Baratalı (İzmir)
20) Hulusi Güvel (Adana)
21) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
22) Tansel Barış (Kırklareli)
23) Hüsnü Çöllü (Antalya)
24) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
25) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
26) Selçuk Ayhan (İzmir)
2.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 30 milletvekilinin, Alternatif Ürün Projesinin
Adıyamandaki uygulamasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/281)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde üretim fazlası olan ve destekleme
alımları nedeniyle bütçeye büyük yük getiren tütün üretim
alanlarının azaltılması, azaltma nedeniyle kazanılan
bu tarım alanlarında üretim açığımız olan ürünler
ile ülke talebinin ithalat yoluyla karşılandığı
yağlı tohumlu bitkiler, yem bitkileri, meyve, sebze, tıbbi ve
aromatik bitkiler yetiştirilmesi düşüncesi ile Alternatif Ürün
Projesi uygulanmaya başlanmıştır.
Proje kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde yer alan 11 il bulunmaktadır. Bu iller: Adıyaman,
Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Malatya, Mardin, Muş,
Siirt ve Van'dır. Projeye göre, ismi geçen illerdeki çiftçiler tütün
üretiminden vazgeçerek, kazanılan alanlara alternatif olarak; buğday,
ayçiçeği, kanola, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek,
mısır, soya fasulyesi, yonca, pamuk, fiğ, korunga, bağ,
meyve, sebze, sera, aromatik ve tıbbi bitkiler ekebilecektir.
Tütünde Alternatif Ürün Projesine ilişkin olarak 13.07.2001
tarih ve 24461 sayılı Resmi Gazete'de "Tütün Üretiminden
Vazgeçip Alternatif Ürün Yetiştiren Üreticilerin Desteklenmesine
Dair" 2001/2075 Karar Sayısı ile Bakanlar Kurulu Kararı
yayımlandı. Bunun üzerine il ve ilçe yürütme üniteleri ile komisyonlar
kuruldu. Ayrıca; il ve ilçe müdürlüklerince tanıtım ve
yayım çalışmaları yapıldı. Alternatif Ürün
Projesi (AUP) tanıtım kitapçığı ve 40
değişik ürüne ait 25.000 adet liflet hazırlanarak
dağıtıldı. 25 Aralık 2001-25 Ocak 2002 tarihleri
arasında proje illerindeki teknik elemanlara Eğitim Kursu düzenlendi.
2001 yılından itibaren Alternatif Ürün Projesi
kapsamında çok çeşitli çalışmalar
yapılmıştır. Yalnız, yapılan
çalışmaların sonucunda ciddi sorunlar baş
göstermiştir. Her şeyden önce tütün yetiştiriciliğinin emek
yoğun bir iş olması nedeniyle bölgede yaşanan işsizlik
sorununa bir nebze çözüm getirmesi ve yeni ürünlerde işsiz
sayısının artacak olması çiftçiler için ciddi bir sorun
halini almıştır. Aynı zamanda, bölgede tütünün uzun
yıllar yetiştirilmesi nedeniyle üreticilerin
yetiştiriciliğini bilmedikleri ürünlere yönelmek istememesi de
ayrıca bir sorun olmuştur. Bütün bunlarla birlikte, hükümetin
yetiştirilecek yeni ürünler çiftçiler tarafından benimsenene kadar
çiftçilere yeterince destek olmaması da bir sorun olarak görülmektedir.
Adıyaman, tütünde uygulanacak olan Alternatif Ürün Projesi
için iyi bir örnektir. İl tarımının en önemli
payını oluşturan tütünde uygulanan kotalar çiftçiler için büyük
bir kayba neden oldu. Kotalarla birlikte, tütünde Alternatif Ürün Projesi
uygulaması da çiftçiler için ikinci ağır bir yük oldu.
Alternatif ürün yetiştirilene kadar yeterli desteği göremeyecek olan
çiftçiler, sarmalık kıyılmış tütün üretiminde TEKEL'de
yaşanan özelleştirmeler sonucunda piyasanın acımasız rekabetine,
hiçbir gücü olmadan bırakılmıştır.
Adıyaman ekonomisinin en büyük kalemini oluşturan tütün,
tarıma dayalı sanayiyi de destekleyerek sadece ilimiz için
değil, ülkemiz için de önemli bir kaynak olmuştur. Yakın zamana
kadar ihracatta yüksek payı, dünyaca üne sahip bir kalitesi, sanayiye
önemli bir tarımsal girdi olması anlamında önemini koruyan
tütün, yabancı tekellerin insafına
bırakılmıştır. Bu durumla birlikte Alternatif Ürün
Projesi'nin amaçlandığı gibi uygulanamaması nedeniyle
çiftçilerimiz zor günler yaşamaktadır.
Bu bağlamda Adıyaman'da Alternatif Ürün Projesi
yerleşene kadar çiftçilerin hangi yöntemlerle destekleneceğinin,
Alternatif Ürün Projesi kapsamında hangi bitkilerin Adıyaman'da
üretilebileceğinin ve çiftçilerin Alternatif Ürün Projesi ile
yaşadığı sorunların çözüm yollarının tespiti
amacıyla Anayasa'nın 98. ve T.B.M.M. İçtüzüğü'nün 104 ve
105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Tekin Bingöl (Ankara)
5) Turgut Dibek (Kırklareli)
6) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
7) Ali Koçal (Zonguldak)
8) Abdullah Özer (Bursa)
9) Rasim Çakır (Edirne)
10) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
11) Hüseyin Ünsal (Amasya)
12) Akif Ekici (Gaziantep)
13) Ahmet Ersin (İzmir)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
16) Mehmet Ali Susam (İzmir)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Kemal Demirel (Bursa)
19) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
20) Rahmi Güner (Ordu)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Gökhan Durgun (Hatay)
23) Bülent Baratalı (İzmir)
24) Hulusi Güvel (Adana)
25) Tayfur Süner (Antalya)
26) Atila Emek (Antalya)
27) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
28) Tansel Barış (Kırklareli)
29) Hüsnü Çöllü (Antalya)
30) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
31) Selçuk Ayhan (İzmir)
3.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, ülkemizdeki
sığınmacıların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/282)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Mülteciler ve sığınmacılar ülkemizde çoğu
zaman kötü koşullarda yaptıkları yolculuklar sonucunda
yakalanmaları ile gündeme gelmektedir. Uluslararası Af Örgütü'nün
verilerine göre, Türkiye, zulümden kaçan binlerce kişi için bir
sığınma yeri olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği 2007 yılında 4400 yeni
Avrupalı olmayan sığınmacı başvurusu almıştır.
Bu sayı 2006 yılı rakamlarından % 68 daha fazladır.
2007 yılında İran, Irak, Afganistan ve Somali'nin de
aralarında bulunduğu birçok ülkeden toplam 12 bin 630 kişi
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin
çalışma alanında yer almıştır. Bu sayılara
ek olarak TSK tarafından, Ekim 2007'de açıklanan bilgilere göre 29
binden fazla düzensiz göçmen 10 ay içinde yakalanmıştır.
Ege Denizi'ndeki kazalarda 2000'li yıllara kadar yılda
ortalama 10 kişi hayatını kaybederken bu sayı 2000'li
yıllarda 100'e kadar yükselmiştir.
Yani her yıl sadece Ege kıyılarında 100'e
yakın insan boğularak yine buna yakın oranda da
sınırlarımız içerisinde ölümlerle sonuçlanan kazalara ve
havasızlıktan ve ağır ve kötü yaşam
koşullarından kaynaklanan ölümlere tanık olmaktayız.
Coğrafi konumu nedeniyle tam da göç yolu üzerinde olan, bir transfer
ülkesi olarak görülen ülkemizde maalesef henüz bir yasal düzenleme
bulunmamaktadır. Sadece 1994 yılında çıkarılan bir
yönetmelik mevcuttur. Uluslararası alanda ise; Türkiye'nin taraf
olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve İşkenceye Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi bulunmaktadır. Türkiye tüm bu uluslararası
sözleşmelerde hukuki bir sorumluluğun altına imza
atmıştır.
Öncelikle, AB'ye uyum sürecinde, 2005 yılına kadar
çıkarılacağı vaad edilen ancak daha sonra 2012
yılına ertelenen İltica Yasası'nın
çıkarılması gerekiyor. Bunun da yaptım oldu zihniyetiyle
değil, insani duyarlılığın yasanın geneline hakim
olduğu, tüm sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerle yapılacak
ortak bir çalışma ile hazırlanılması gerekiyor.
Ülkemizde yaşanan olayların basit, sıradan olaylar gibi
algılanmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Şu an Türkiye'de
yaklaşık 15.000 kayıtlı sığınmacı ve
iltica başvurusunda bulunan yabancı mevcuttur. Ülkemiz bir yandan AB
üyeliği standartlarına kavuştuğunu, bir yandan
Ortadoğu'da ekonomi ve demokrasi alanında en gelişmiş ülke
olduğunu iddia ederken bizlere sığınan 15.000 kişinin
barınma, sağlık ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını
yerine getirememektedir. Şu an hiçbir
sığınmacının ücretsiz olarak sağlık
imkânlarından faydalanamaması, çalışma izinlerinin bir
Avrupa ülkesinden gelip ülkemizde çalışan bir meslek sahibiyle
aynı prosedüre tabi olması, kendilerine herhangi bir maddi destek
sağlanmadığı gibi her altı ay için 287,00 YTL ikamet
harcı bedeli tahsil edilmek istenmesi ülkemize sığınanları
daha da zor koşullara itmektedir.
Bir an önce Maliye Bakanlığının bu konuda
gerekli çalışmayı yaparak sığınmacı ve
sığınma başvurusu sahibi yabancıları bu ikamet
harcından muaf tutacak yasal düzenlemeyi yapmalıdır.
Ayrıca, geri göndermeme ilkesi uluslararası mülteci
hukukunun temel bir öğesidir. Türkiye'nin taraf olduğu 1951 Cenevre
Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve
İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi ile Türkiye bu ilkeye mutlak saygı göstermek hukuki
sorumluluğu altında bulunmaktadır. Oysa Türkiye'nin son
zamanlardaki bazı olaylarda bu ilkeyi ihlal ettiği basına
yansımıştır.
Ayrıca haklarında yapılan idari işlemlerin
yargısal denetim altına alınması
koşullarının da fiili olarak engellenmesi sorunun bir başka
parçası olarak karşımızda durmaktadır.
Ülkemizde mülteci ve sığınmacıların
yaşadıkları sorunlar ve bu sorunların önlenmesi için
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
gereğince meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 21.10.2008
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Ahmet Ersin (İzmir)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Mehmet Ali Susam (İzmir)
7) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) Rasim Çakır (Edirne)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Abdullah Özer (Bursa)
12) Kemal Demirel (Bursa)
13) Turgut Dibek (Kırklareli)
14) Bülent Baratalı (İzmir)
15) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
16) Rahmi Güner (Ordu)
17) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Gökhan Durgun (Hatay)
19) Hüseyin Ünsal (Amasya)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Hulusi Güvel (Adana)
22) Tayfur Süner (Antalya)
23) Atila Emek (Antalya)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Tansel Barış (Kırklareli)
26) Hüsnü Çöllü (Antalya)
27) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
28) Selçuk Ayhan (İzmir)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
komisyonlardan gelen istifa tezkereleri vardır, okutuyorum:
B)
Önergeler
1.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Atanın, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/93)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Adalet Komisyonundaki görevimden istifa
ediyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
2.- Hakkâri Milletvekili Hamit
Geylaninin, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/94)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Dilekçe Komisyonundaki görevimden istifa
ediyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim.
Hamit
Geylani
Hakkâri
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının dört tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
C)
Tezkereler
1.- Adelson Stratejik
Çalışmalar Enstitüsü Başkanı tarafından, Tel-Avivde 8
Aralık 2008 tarihinde gerçekleştirilecek olan İsyana
Karşı Koyma konulu konferansa ismen davet edilen Eskişehir
Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan
Murat Mercanın vaki davete icabet etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/584)
06
Kasım 2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat
Mercan, Adelson Stratejik Çalışmalar Enstitüsü Başkanı
tarafından, Tel-Avivde 8 Aralık 2008 tarihinde
gerçekleştirilecek olan İsyana Karşı Koyma konulu
konferansa ismen davet edilmiştir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanunun 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurun.
2.- Kütahya Milletvekili ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Soner Aksoyun Başkanlığında, Komisyon
üyelerinden oluşan bir heyetle, Macaristan Ulusal Meclisi Ekonomi ve Bilişim
Komisyonunun resmî davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/585)
11
Kasım 2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Macaristan Ulusal Meclisi Ekonomi ve Bilişim Komisyonu,
Kütahya Milletvekili, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Başkanı Soner Aksoy Başkanlığında TBMM
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Üyelerinden oluşan bir heyeti Macaristana davet etmektedir.
Söz konusu davete icabet edilmesi husus Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 6ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3.- Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Fatma Ekenoğlunun
vaki davetine, KKTCnin 25. Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanı temsilen
bir Parlamento heyetinin icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/586)
11
Kasım 2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Dr. Fatma Ekenoğlunun vaki davetine icabetle, KKTCnin
25. Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarına, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Köksal Toptanı temsilen bir parlamento heyeti
ile icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı
Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptanın, Ürdün Meclis Başkanı Abdel
Hadi Majalinin Ürdüne davetine beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/587)
11
Kasım 2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal
Toptanın, Ürdün Meclis Başkanı Abdel Hadi Majalinin davetine
icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Ürdüne resmi ziyarette
bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 6. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik
Toplum Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Hakkâri Milletvekili Hamit
Geylani aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
İle Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275)(x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
5inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma
tamamlanmıştı.
Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Erdal Sipahiye aittir.
(x) 275 S. Sayılı
Basmayazı 22/10/2008 tarihli 9uncu Birleşim Tutanağına
eklidir.
Sayın Sipahi, buyurun efendin. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
5inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Bilindiği gibi, serbest bölgelerle ilgili temel düzenlemeler
1985 yılında kabul edilen 3218 sayılı Yasayla
yapılmış ve 1987 yılından itibaren yapılan uygulamalarla
en sonuncusu Sakarya ilimizde 2007 yılında açılan bir serbest
bölgeyle geçtiğimiz yirmi üç yılda serbest bölge sayısı da
20ye ulaşmıştır. Ancak serbest bölgelerle ilgili ilk
yasanın 1927 yılında çıkmış olduğu
anımsanırsa yetmiş yıl sonra saygıyla, kıvançla
ve şükranla andığımız Yüce Atamızın her
konuda olduğu gibi bu konuya da öncülük ettiğini ve bu
uygulamanın yararlarını elli sekiz yıl önceden
gördüğünü belirtmekte yarar görüyorum.
Serbest bölgelerin kurulmasında ana amaçlardan birincisi, yatırım
ve üretimi ihracat amacıyla artırmaktır, yani asıl olarak
bir ihracat projesidir. Ancak şu anda gelinen noktada 20 serbest bölgenin
toplam ticaret hacminin ancak beşte 1inin ihracat olduğunu düşündüğümüzde
asıl amaçtan nasıl bir sapma olduğunu daha iyi
değerlendirebiliriz. Hâlen 647si yabancı 3.711 firmanın
faaliyet gösterdiği serbest bölgelerde 50 bine yakın
insanımıza istihdam imkânı sağlanmış olup, bu
bölgelerle bağlantılı iş ve faaliyetler de dikkate
alınırsa 200 bin civarında bir dolaylı istihdam söz
konusudur. Bu bölgelerin vergilendirme ve denetlemelerinde bazı
sorunların olduğu bir vakıadır. Birçok
konuşmacımız tarafından da yüce Meclisin gündemine
getirilmiş, söz konusu yapılmıştır.
Bu serbest bölgelerden bazıları maksadına uygun
hareket ederken bazılarında çok ciddi ekonomik
sıkıntılar vardır. Bunun yanında Mersin Serbest
Bölgesi gibi bazılarında ise millî güvenliğimize tehdit olarak
algılanabilecek sıkıntılar mevcuttur. Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Cumali Durmuş tarafından da ifade edildiği
gibi, Mersin Serbest Bölgesinde bölücü örgüt yandaşları, hatta
Barzaninin ortak olduğu firmaların faaliyetleri denetlenememekte,
sorgulanamamakta, kontrol edilememektedir. Bu serbest bölge ve bahse konu
firmalar hakkında gerekli kontrol, denetim ve adli takibat mutlaka
sağlanmalıdır. Bunların bölücü terör ve siyasal bölücülükle
ilişki ve iltisakları ortaya çıkartılmalı ve bunun
bedeli ödetilmelidir.
Üzerinde duracağım diğer bir konu, bu serbest
bölgelerin ticaret hacmi konusundaki dengesizliktir. 20 serbest bölgeden sadece
1i olan İzmir Serbest Bölgesi tek başına toplam ticaret
hacminin yüzde 26,6sını, yani 1/4ünden fazlasını ihtiva
etmektedir. İzmir, Bursa ve Mersin serbest bölgeleri, yani 20de 3 serbest
bölge yine toplam ticaret hacminin yüzde 50sini, yani yarısını
ihtiva etmektedir. Seçim bölgem olan İzmirde, İzmir Serbest Bölgesi,
biraz önce ifade ettiğim gibi, toplamın 1/4ünden fazlası
ticaret hacmine sahipken, Menemendeki Deri Serbest Bölgesi âdeta can
çekişmektedir. O hâlde bu serbest bölgeler arasında ciddi bir
dengesizlik vardır ve bu dengesizliğe karşı bir tedbir
getirilmesi gerekmektedir. Diğer yandan, yapılmış bazı
düzenlemelerin bu bölgelerdeki firmaların avantajlarını,
dolayısıyla istek ve taleplerini azalttığı da bir
vakıadır. Eğer bu talepler ülkemizin çıkarlarına ve bu
serbest bölgelerin kuruluş amaçlarına ve beklentilerimize tenakuz
göstermiyorsa bazı tedbirlerin alınması gerekmektedir. Nitekim
Milliyetçi Hareket Partisi bu doğrultuda bir yasa teklifi vermiştir.
Hükûmetin getirdiği bu tasarıda, 5 sayın
milletvekilinin, özellikle 3218 sayılı Yasanın 5inci maddesi
hakkında ayrışık oy yazısı bulunmaktadır.
MHP Grubu, tasarının 1, 2 ve 6ncı maddeleri ağırlıklı
olarak muhalefet şerhi koymuştur. Bir sayın milletvekili ise
karşı oy yazısı ile tasarının büyük
kısmına karşı olduğunu beyan etmektedir. Demek ki bu
tasarıya getirilen itirazlar, serbest bölge uygulamasına veya
tasarının tamamına değildir, getirilen bazı
maddeleredir. 5inci maddede -ki şu anda benim söz konusu
yaptığım madde budur- bedeli 5 bin Amerikan doları veya
karşılığı YTLyi geçmeyen Türkiye mahreçli
malların isteğe bağlı olarak ihracat işlemine tabi
tutulmayabileceği belirlenmiştir. Bu bedel, yani 5 bin ABD
doları tavanı, daha önce 3218 sayılı Yasanın 8inci
maddesinde 500 ABD doları olarak öngörülmekteydi. Yani bu tasarıda bu
10 misline çıkartılmaktadır.
Biz, MHP Grubu olarak, bu maddeye değil, ama muhalefet
şerhimizde belirlenen nedenlerle tasarının bütününe
karşıyız.
Bu vesileyle, ben, konuyu ilgili olduğu bir başka alana
aktarmak istiyorum. Zira tasarının başlığında
gümrük bölgeleri sözcükleri de yer almaktadır. Türkiyenin en önemli
sorunlarından birisinin sınır güvenliği olduğu yüce
Meclisin malumlarıdır. Sınırdaki gümrük kapıları
ve bölgeleri de bu sınır güvenliğinin ayrılmaz birer
parçası, yani bütünün birer parçasıdır.
Sayın milletvekilleri, sınırın dikiş
tutmadığı yerde güvenlik dikiş tutmayacağı gibi
bir ülke ekonomisinin de dikiş tutmayacağı açıktır.
Türkiye, bir kaçakçı ve kaçak mal cenneti hâline gelmiştir. Ülkemizde
1 milyona yakın kaçak insan yaşamaktadır ve bu insanlar benim
insanımın, zaten fakruzarûret içerisinde, her gün daralan ekonomik
sıkıntılarla boğuşan insanımın işine ve
aşına kanunsuz olarak ortak olmaktadır. Her yıl binlerce
kaçak insan, tonlarca uyuşturucu, tonlarca kaçak mal, binlerce silah
ülkenin doğusundan girmekte, batısına kadar binlerce kilometre
yol almaktadır.
İki gün önce İçişleri Bakanlığı
bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri esnasında da
Sayın Bakana ve komisyona dile getirdim. Bugün ben seçim bölgem olan
İzmire her gidişim ve gelişimde en az üç dört noktada trafik
polisi tarafından durduruluyorum. Bu durdurmayı da gayet anlayışla
karşılıyorum. Nereye gittiğim veya bir trafik
kuralını ihlal edip etmediğim konusunda sorgulanıyorum.
Şimdi ben size soruyorum: Binlerce kaçak insan, yüzlerce ton kaçak,
sınırın bir tarafından girip öbür tarafından
çıkıyor. O hâlde çok ciddi bir kontrol ve denetim mekanizmasında
noksanlık var. Buna Mersin Serbest Bölgesindeki gibi hassasiyetleri de
ekleyebilirsiniz. Mersinden Erbile sevk edilen malların kaçak olarak
geriye döndüğü, hatta bazen bu işlemin mal gitmeden kâğıt
üzerinde yapıldığı, bu kaçakçılıktan ele geçen
kara paranın önemli bölümünün bölücü örgütün finansman kaynağı
olduğu konusunda çok ciddi iddialar olduğu malumlarıdır.
Biraz önce belirttiğim gibi, bu konu benden önce de bazı sayın
milletvekillerimiz tarafından ve özellikle Kocaeli Milletvekilimiz
Sayın Cumali Durmuş tarafından dile getirilmiştir. Bu
konuyu daha sonra somut bilgi ve belgelerle Meclis gündemine tekrar
sunacağız.
Ben tekrar sınır kapılarına dönüyorum.
Sınır gümrük kapılarımızda en az yedi sekiz
bakanlığın temsilcisi vardır. Merkezî bir otorite yoktur.
Diğer yandan, bu sınır kapıları bir yandan birinci
derece kara askerî yasak bölgesi ama bu gümrük sahalarında askerin de,
yani hudut güvenliği sağlayan askerî birliğin de bir yetkisi
bulunmamaktadır. Yani sınırın kapı olmayan yerlerinden
geçiremediğiniz şeyleri bazen gümrük sahasından, yani
kapıdan daha rahat geçiriyorsunuz. Bunun örnekleri Habur Sınır
Kapısında kaçak akaryakıt konusunda tarafımdan bizzat
yaşanmış bir konudur. Bazı yerlerde birinci mülki amir,
yani genelde vali yardımcısı gibi bir görevli bu kapılarda
koordinatör olarak görevlendirilmektedir. Biliyorum, bu uygulamayı ben de
yaşadım ama onların da yeterli olduğunu söylemek mümkün
değil. Aslında sınır güvenliği konusunun gümrük
sahalarını da kapsayacak şekilde çok boyutlu bir problem olarak
gerek Hükûmetiniz tarafından gerekse yüce Meclis tarafından
araştırılmasında ve bir hâl tarzı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
bulunmasında yarar bulmaktayım. Konu gümrük bölgelerini
de kapsayınca sizlerle bu hassasiyeti paylaşmak istedim.
Görüştüğümüz tasarıda ise görüş
belirttiğim 5inci maddede önemli bir
karşıtlığımız olmamakla birlikte,
tasarının bütünüyle ilgili çekincelerimiz muhalefet şerhinde
belirttiğim esaslar dâhilinde devam etmektedir.
Sözlerime son veriyorum, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.
Şahsı adına Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlu.
Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler
Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi komşu
ülkeler, serbest bölgeler, sınır ticaret merkezleri, açık
pazarlar bu ülkenin jeostratejik önemini, ülkemizin ne kadar hassas bir bölgede
olduğunu bize ifade etmektedir. Bir taraftan serbest bölgelerle ilgili
çalışmalarımız devam ederken, diğer taraftan
sınır bölgelerimizde açık pazar statüleri, diğer taraftan
sınır ticaret merkezleri, buna bağlı olarak inşallah
ileride belki faaliyetine geçeceğimiz nitelikli sanayi bölgeleri ülkemizin
büyüklüğünü, gelişmişliğini göstermek için bize yeterlidir.
Değerli arkadaşlar, 1985 yılında 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu yürürlüğe girdikten sonraki süreç
içerisinde -yirmi yıllık süre içerisinde- aşağı
yukarı yirmi ayrı noktada serbest bölgeler faaliyetlerini
sürdürmektedir. Tabii ki günü ve zamanı geldiği andan itibaren
değişiklik gerekiyorsa bunlar da yapılmalıdır ve
yapılacaktır.
Bilindiği gibi, Hükûmetimiz 17 Nisan 2007
açıklamasında, Avrupa Birliği müktesebatına uyum süreci
içerisinde 2013 yılına kadar iki yüze yakın yasal düzenleme,
altı yüze yakın da ikincil düzenleme yapmak için hedef
koymuştur, bunun için gayretlerini sarf etmektedir. Hedefimiz, tabii ki
ülkemizi dünyanın on büyük ekonomisi arasına sokmaktır, bunun
için ne gerekiyorsa yapacağız.
Demin buradaki konuşmacı ağabeyimiz, Sayın
Milletvekilimizin, özellikle doğu bölgelerindeki sınır
ticaretlerinde yaşanan hadiseleri, insan
kaçakçılığıyla ilgili görüşlerini burada dikkatle
izledim. Ancak tabii bazı şeyleri, fikirleri üretebilmemiz için bilgi
sahibi olmamız gerekiyor. Bilgi olmadan fikir üretilemez. Bakın,
Doğu Anadolu Bölgesinde, özellikle seçim bölgem olan Van ilinde
Birleşmiş Milletlerin Mülteciler Yüksek Komiserliği var. Hâliyle
Avrupaya geçiş yapmak isteyen insanlarımızın, özellikle
Orta Doğudan, Uzak Doğudan gelen insanlarımızın bir
geçiş güzergâhıdır. Bir mülteciler var, ayrıca ülkemize
giriş yapmak isteyen sığınmacılar var.
Birleşmiş Milletler Yasası gereği de bunlara tabii ki sahip
çıkmamız gerektiğini zaten kendi Yüksek Komiserliği en iyi
şekilde ifade etmektedir.
Serbest bölgelerde, demin de ifade edildiği gibi, 600e
yakın yabancı firmanın, toplam 3.700e yakın firmanın
oradaki istihdama katkısı 50 bindir. Rakamlar itibarıyla
baktığımızda, dış ticaret hacmimizde serbest
bölgelerimizin potansiyeli hemen hemen yüzde 10u bulmaktadır. Bizim
amacımız bunu daha da yükseklere taşımaktır. Hükûmete
2002 yılında geldiğimizde, komşu ülkelerle olan ticaret
hacmimiz yüzde 8di, hiçbir komşu ülkemizle sıcak bir
diyaloğumuz yoktu ama hamdolsun, bu altı yıl içerisinde gerek
komşu ülkelerimizle olan münasebetlerimiz gerek komşu ülkelerle olan
ticaretimizin rakamları da yüzde 20lere, yüzde 25lere çıktı
ticaret hacmimizde. Bunun için, ben, özellikle bu konuda gayret gösteren
başta Sayın Bakanımız Kürşad Tüzmen olmak kaydıyla
bütün ekibine huzurunuzda şükranlarımı sunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkmenoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
serbest bölgeler, bilindiği üzere, ülkenin siyasi sınırları
içerisinde, gümrük sınırları dışında özel
teşvik sağlamak üzere kurulmuş bölgelerdir. 5inci maddede de
bize göre, Türk mahreçli ürünlerin dolaşımının 500 dolardan
5 bin dolara çıkması en tabii haktır ve olması gereken rakamdır.
Bu duygu, düşüncelerle, ben özellikle bu tasarıya
emeği geçen başta Avrupa Birliği Uyum Komisyonumuza,
sonrasında Sanayi, Ticaret Komisyonumuza teşekkürlerimi bir kez daha
ifade ediyor, bu yasamızın da ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.
Şahsı adına Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu
Yok.
Şahsı adına başka söz talebi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben istiyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 275 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Serbest Bölgeler Kanun
Tasarısı
Tabii bunu iyi incelemek lazım. Şimdi, serbest
bölgeler adı altında acaba Türkiyenin ekonomisine ne katkı
sağlanıyor? Bizim tahminimize göre burada çalışan
işçilerin büyük bir kesimi kaçak işçiler. Türkiye Cumhuriyetine
kaçak giren belli birtakım imtiyazlı kişilere buralarda çok
avantajlı, devletin aleyhine çok gelir kayıplarına sebep olan
birtakım tahsisler bulunmaktadır.
Mesela Sayın Bakanımla ilgili iki üç sene önceden bir
olay vardı. İstanbulda 80 dönümlük bir arazinin kendisiyle yakın
arkadaş olduğu bir hanıma çok düşük bir bedelle
verildiğini gazeteler yazdı. Ama, tabii, AKP zamanında o kadar
olaylar, o kadar suistimal olayları var ki artık bunları
elektronik beyinler değil, bilgisayarın beyni dahi muhafaza etmiyor;
çünkü her gün bu bilgisayara yeni yeni suistimal iddiaları, yeni yeni
kayırma iddiaları, yeni yeni devlet imkânlarını belli
yandaşlarına tahsis etme iddiaları verince bilgisayarın
hafızası doluyor. Bilgisayarın hafızasının
dolduğu yerde insan hafızasının bunları muhafaza
etmesi mümkün değildir.
Şimdi, soruyorum ben: Siz eylül sonu itibarıyla 132
milyar dolarlık ithalat yaptınız. Bu ithalatın dövizinin
yüzde kaçını Türkiyeye getirdiniz? Pardon, ihracat
yaptınız. İhracatın yüzde kaçını Türkiyeye
getirdiniz? Bakın, AKP Hükûmeti zamanında bir genelge
yayımlandı, ihracat bedellerinin Türkiyeye getirilme
zorunluluğu kaldırıldı. Niye kaldırıldı? Bu
yolla eskiden hayalî ihracat yapılıyordu. Bu hayalî ihracat yapanlar
hiç olmazsa sağdan soldan para buluyorlardı, Türkiyeye getiriyorlardı,
döviz yönünden devletin bir kazanımı oluyordu. Şimdi hayalî
ihracatçıların ekmeğine yağ sürüldü; hayalî ihracat
yapılıyor, bedeli de Türkiyeye gelmiyor. Bunu sormak istiyoruz. Soru
soruyoruz, diyoruz ki: Bu ihracat bedelini siz niye Türkiyeye
getirmiyorsunuz? Maalesef Türkiyeye gelmiyor değerli milletvekilleri.
Yine bu kanunda yabancılara serbest bölgelerde hazine
arazilerini Devlet İhale Kanununa tabi olmadan getiriyorsunuz. Tabii
yabancılar derken herhâlde dışarıdaki yabancılar
değil, yani Türkiyedeki iktidarın uzantısı olan
kişilerle yakın ilişkisi olan insanlara çok düşük
bedellerle kiralayacaksınız kırk dokuz
yıllığına.
Yani, değerli milletvekilleri, bu memleketin
mallarını, bu devletin kaynaklarını kişisel ve
şahsi çıkarları için bu kadar bedava birilerine vermek
Bu,
yurtseverlikle, vatanseverlikle bağdaşmayan bir davranış
biçimidir. Bu devletin sahibi kim kardeşim ya? Bu devletin
malını mülkünü, parasını, gelirini kim koruyacak? Yani bunu
birilerinin koruması lazım. Her getirilen kanunda, AKP Hükûmeti
zamanında getirilen kanunlarda hep objektiflikten, dürüstlükten
kaçınılıyor. Yani, efendim, orada görevde bulunan birilerinin
takdirine bırakılıyor. İşte, efendim İhale
Kanununa tabi değil, yok efendim Sayıştay denetimine tabi
değil, yok efendim denetime tabi değil. Yahu siz kimsiniz? Yani siz
böyle her şeyi çok objektif yaptığınızı,
şahsi çıkarlarınızın dışına
taşarak, şahsi çıkar gözetmeden iş
yaptığınızı nereden çıkarıyorsunuz?
İnsanların daima belli bir işlemi hakkaniyet içinde yapabilmesi
için, gelecekte bir keyfîliğe kaçtığı zaman, bir suistimale
kaçtığı zaman birileri tarafından kendisinden hesap
sorulacağı korkusu içinde bazı işlemleri yapması
lazım. Burada hiçbir şey yapılmıyor. Maalesef işte
böyle çok da yabancıların hoşuna giden yasalar getiriliyor.
Ondan sonra
Ben soruyorum şimdi: Bu serbest bölgelerde çalışan
işçilerin kaçı Türktür, kaçı yabancıdır, kaçı
kaçaktır? Burada senede devlet işçilerden ne kadar vergi alıyor?
Burada getirilen yine bir hükümle, bu işçilerin ücretleri de vergiden
istisna tutuluyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, gerçekten, getirilen
yasa tasarıları Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaati korunarak
hazırlanıp getirilmeyen yasalar. Her gün televizyonlarda
dinliyorsunuz, yahu bugün Türkiyede bir kriz
Efendim, kriz bizi teğet
geçiyor. deniliyor ama bu krizin Türkiyede etkisi yoksa, bu yüz binlerce
işçi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Gazeteleri okumuyor musunuz kardeşim,
Bursada işçi çıkarılıyor, İzmirde işçi
çıkarılıyor, İstanbulda işçi
çıkarılıyor, Denizlide işçi çıkarılıyor,
müesseselerin kapısına kilit vuruluyor. Bunlar başka bir ülkede
mi oluyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinde olmuyor mu? Yani bu devletin
başında bir hükûmet yok mu kardeşim? Bu Hükûmet
Bu memlekette
her gün binlerce kişi, on binlerce kişi işsiz kalınca
bunların sorununa çare bulunacak bir sorumluluk makamında kimse yok
mu?
Değerli milletvekilleri Yok, efendim, bize bir şey
olmaz
Yahu sana nasıl bir şey olmaz? Sen ayda mı
yaşıyorsun, dünyanın neresindesin? Peki, bir şey olmazsa,
bu iş yeri kapatmaları ne oluyor, bu işçi çıkarmaları
ne oluyor? Yarın sokakta insanlar açlıktan birbirine saldıracak
beyler. Yani eğer bugün memlekette bazı sıkıntılar
varsa, bu sıkıntıların temelinde ekonomik
sıkıntı vardır. Bugün maalesef sorumluluk taşıyan
bir hükûmet işbaşında yok. Hep böyle kamuoyunun
karşısında yalan yanlış bilgiler verilerek
insanların karşısına çıkıyorlar.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın İnan, buyurun.
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakanıma
sormak istiyorum.
Birinci sorum: Niğdede daha önce kapatılan gümrük
müdürlüğünün açılmasıyla ilgili birçok defa girişimlerimiz
olmasına rağmen henüz açılmadı. Ne zaman açmayı
düşünüyorlar Hükûmet olarak?
İkincisi: Niğdenin ihracat ürünlerinden olan patates,
elma ve lahanayla beraber diğer tarımsal ürünlerin şu anda
üreticilerinin çok zor durumda olduğu ve TÜİK rakamlarına göre
Türkiye'nin geçen yıl bir tarım ülkesi olmasına rağmen
ihracatının 3 katı tarımsal ürün ithal ettiği
açıklanmıştır. Bu, Türkiye için son derece sakıncalı
bir durum mudur? Bunu Sayın Bakanımın
açıklamasını istirham ediyorum.
Diğeri de: Sayın Başbakanımız, dünyadaki
küresel krizin Türkiyeyi teğet geçeceğini ifade etmişti.
Yalnız uzmanlar ve sanayi sektörünün temsilcileri, bu krizin Türk
sanayisinin kalbini delip geçeceğini ve on ikiden
vuracağını ifade etmektedirler. Sayın Bakan bunların
hangisine katılmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İnan.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana bir sorum olacak. Kendilerinin de milletvekili
olduğu Mersin, benim de vekili olmaktan iftihar duyduğum Mersin,
maalesef serbest bölgesiyle sorunlu bir bölge olarak iddia ve itham
edilmektedir. Bu beni rahatsız etmektedir. Basında çıkan
birtakım haberler ve Genel Kurulda yapılan konuşmalarda -ki
üzüntüyle izledim, Sayın Bakan konuşmaları dinlemediler- Mersin
Serbest Bölgesi, bölücü terör örgütü yandaşlarının
firmalarının faaliyette bulunmasıyla anılmaktadır.
Hatta buradan yapılan ihracatın kaçak olarak yurda tekrar
sokulduğu, denetimlerin yapılmadığı,
kaçakçılık yapıldığı yönünde birtakım iddia,
ifade ve ithamlar bulunmaktadır. Mersin Milletvekili olarak bu beni
rahatsız etmektedir. Birçoğunu tanıdığım Mersin
Serbest Bölgesindeki üretici ve ihracatçıları da rahatsız
etmektedir, onları tenzih ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, tamamlamama
lütfen müsaade edin.
BAŞKAN Otomatik kesiliyor, tekrar sisteme girmeniz
gerekiyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tamam. Önemli çünkü.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim efendim.
Önemli, çünkü gerçekten hak edilmeden
Yani Mersine
haksızlık yapıldığı kanaatindeyim. Mersin Serbest
Bölgesindeki üretici ve ihracatçıların birçoğunu tanıyorum,
onlara haksızlık yapıldığı kanaatindeyim. Ama bu
itham ve iddialar sürekli basında yer almakta hatta Genel Kurulda da
konuşulmaktadır.
Sayın Bakana soruyorum: Dış ticaretten sorumlu
Bakan olarak, Mersin Milletvekili olarak, inanıyorum ki kendileri de bu
itham ve iddialardan rahatsızdır ama bu konuda bir denetim yaptılar mı, bir
denetim yapıyorlar mı, yapmayı düşünüyorlar mı ve bu
konuyu araştırıp suçlu varsa suçu belirleyip suçluyu
yargıya intikal ettirmeyi düşünüyorlar mı? Bu konuda bir
açıklama yaparlarsa memnun olacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istediğim: Serbest bölgelerde
üretici firmalar ve üretim dışı faaliyet gösteren firmalar
olarak iki firma göze çarpmakta. Üretici firmalar acaba yüzde kaçı
oluşturuyor ve dış ticarette payı nedir? Üretim
dışı faaliyet gösterenler acaba yüzde kaçı oluşturuyor
ve dış ticarette payı nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabii, bizim açımızdan,
açıkçası Sayın Milletvekilimizi bilgilendirmekte yarar var.
Niğde gümrükleriyle ilgili soru sordunuz. Gümrükler yaklaşık bir
senedir bende değil biliyorsunuz. Beş sene oradan sorumlu Devlet
Bakanlığı yaptım ama ilgili bakan
arkadaşımıza sorunuzu iletirim, onlar da size bir cevap
verirler. Çünkü ihtiyacına göre gümrüklerin kapıları açık.
İlgili ilin ihtiyacına göre, ticaret hacmine göre
kapatılıyor. Ona göre mutlaka bunun akılcı bir metodu var.
O şekilde bir çalışma olmuştur.
Patates, elma gibi tarımsal ürünlerle ilgili söylemiş
olduğunuz değerlendirmelerde size şunu söyleyebiliriz: İlk
defa tarihinde Türkiye, 10 milyar doların üzerinde tarım ürünleri
ihracatı yapacak. Tarım ürünleri ihracatı Türkiye'de şu anda
yüzde 24 oranında bir ihracat artışı gösteriyor. Önümüzdeki
dönemde de biz bunun devam edeceğini düşünüyoruz. Çünkü, artık,
dünya yeni bir terimle karşılaştı; tarflasyon olarak bunu
anlatabiliriz. Yani tarım ürünlerinden gelişen bir enflasyon,
tarflasyon. Dolayısıyla, bütün dünyada tarım ürünleri
fiyatları yükselirken tabii bizde de hem değer olarak hem miktar
olarak son derece stratejik bir hâle geliyor tarım ürünleri. Bu konuda
Tarım Bakanlığımızla çalışmalar
yapıyoruz. Tahmin ediyorum bu sene 11,5 milyar dolar civarında bir
tarım ürünü ihracatı göreceğiz. Bunun içinde patates ve elma da
olacak. En az hasarla bu krizin atlatılacağını söylemek
mümkün. Geçtiğimiz gün Meclis Genel Kurulunda yaptığımız
tartışmada da bunu söylemiştim. Yabancı akademisyenlerin
yaptığı Herfindahl ve Hirschman indekslerine göre, Türkiye bölge
ve sektör bağımlılıklarını yaklaşık
yüzde 50 oranında azaltabildiği için bu krizden en az hasarla
çıkacak ülkeler arasında.
Ancak tabii ki ihracat ve ithalat rakamlarına bunun
yansıması olacak. İhracatta tahmin ediyorum 2-3 milyar dolar,
ithalatta da 10-12 milyar dolar seviyesinde aşağı doğru bir
iniş olacak, ihracatın ithalatı karşılama oranı
da daha yüksek bir orana gelecek. Bu, geçtiğimiz yıllarda yüzde
62ler seviyesindeydi. Bu sene, şu ana kadar, konuştuğumuz 11-12
Kasım itibarıyla 1 Ocak-12 Kasım arasındaki toplam dönemde
yüzde 64,4 oranında. İhracatın ithalatı karşılama
oranında biraz yükselme var. Geçen ay yüzde 72ye çıktı
aylık bazda. Dolayısıyla, önümüzdeki dönem ihracatın ithalatı
karşılama oranının biraz daha fazlalaşacağı,
cari açığın biraz daha aşağı doğru
ineceği bir dönem olacaktır. Yani dış ticaret hacmimizin bu
sene 350 milyar dolar olması bekleniyor, onun içerisinde cari açık
seneye daha da azalacak şekilde devam edecek.
Sayın Şandır, Mersin Serbest Bölgesi aslında
Mersinin en fazla istihdam sağlayan merkezi olmuştur. Bütün
tartışmalar yapılmıştır. 1984 yılından
beri serbest bölge teşkilatının içinde olan birisi olarak
söylüyorum. Orada tabii ki zordu serbest bölge kurmak. Bütün diğer
kurumlarla sıkıntılar yaşandı. Ancak bu bölge şu
anda sahip olduğu istihdam rakamlarıyla ve yaklaşık 2,5
milyar dolarlık ticaret hacmiyle Mersinin en fazla ticaret hacmi yaratan bölgesi
olmuştur. Bir kümeleşme olmuştur Mersin Serbest Bölgesi, bir
cluster olmuştur.
Tabii, bunun yanında, içeriden ve dışarıdan
çeşitli denetimler yapılmıştır. Yani bunun, gerek
bölge içi denetimleri, gerekse Türkiyedeki diğer ilgili denetim
kurumları. Az evvel söylemiş olduğunuz bu bütün
çalışmalarla ilgili olarak jandarma birimleri, Maliye
Bakanlığı ve Serbest Bölgeler Teşkilatı Dış
Ticaret Müsteşarlığında denetim birimlerini,
kontrolörlerini görevlendirmişlerdir. Bugüne kadar çeşitli çalışmalar
bu konuda yapıldı. Ancak, sizin söylediklerinizle ilgili olarak herhangi
bir bulguya rastlanmadı. Yani, kamu birimleri tabii ki, Türkiyenin her
yerinde olduğu gibi denetimleri anında yapmaktalar. Bizim
açımızdan istihbarat teşkilatımız ve diğer bütün
ilgili kuruluşlar da bu denetimleri yaptılar bugüne kadar.
Tabii, üretici ve serbest bölgedeki firma sayısına
baktığımız zaman, şu anda üretimde yaklaşık
655 yerli, 172 yabancı, toplam 827 firmamız var serbest bölgelerde.
Alım satımda 1.849u yerli, 366sı yabancı 2.215
firmamız var. Diğerleri de 510 yerli, 99 yabancı olmak üzere 609
adet. Toplam 3.651 firmanın dağılımı ise,
yaklaşık 3.014ü yerli, 637si yabancı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tüm Türkiyede bu ama, yalnız
Mersinde değil.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Evet. Bu, elimizdeki
dağılımlara göre. Tabii ki, gönül arzu eder ki, daha fazla
üretim firması serbest bölgenin içerisinde yer alsın.
Amacımız bu. Zaten bu yeni hazırladığımız ve
burada tartışılan kanun metnimizde serbest bölgedeki üretici firmaların
daha rahat bir ortamda çalışabilmesi ve serbest bölgelerde toplam
faaliyetlerin üretim alanlarına kaydırılabilmesi amacıyla
çeşitli çalışmalar yaptık. Kanun maddeleri bunu
içermektedir.
Tahmin ediyorum ki, bütün değerli üyeler burada
yaklaşık 24 milyar dolarlık bir dış ticaret hacminin
ne kadar büyük olduğunu, bir zamanlar Türkiyenin toplam dış
ticaret hacminden daha fazla bir dış ticaret hacminin sadece serbest
bölgeler tarafından yaratıldığını takdir
edeceklerdir.
Değerli Başkan, sayın vekiller; bizim
açımızdan, Serbest Bölgeler Yasasının tabii ki mümkün olan
en kısa zamanda en iyi şekilde çıkarılmasını
sağlamak hepimizin görevi. Bizim amacımız şu anda yüksek
teknolojili üretim ağırlığını serbest bölgelerde
artırmak yani bunlarla ilgili bir tarafta yat kümeleşmeleri
sağlarken diğer taraftan elektronik eşya, diğer taraftan
yazılım kümeleşmeleri sağlamak ve Türkiye'nin 2000
yılında yüksek teknoloji gamı, orta ve yüksek teknoloji sadece toplam dış
ticarette yüzde 22 ağırlık alırken şu anda yüksek
teknolojili ürünlerimiz, yüksek ve orta teknolojili ürünlerimiz toplam
ihracatımızda yüzde 34 ağırlık
almıştır. Bu da önemli bir gelişmedir, dikkatlerinize
sunarım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Evet, soru-cevap işlemleri tamamlanmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN 5inci maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.35
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
275 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 5inci maddesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi 5inci maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 12 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 12- Serbest bölgelerde 4817 sayılı
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun,
4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu,
5393 sayılı Belediye Kanununun ölüm ve yangın halleri,
kanalizasyonların inşa ve tamiri ile içme, kullanma, endüstri suyunu
sağlamaya ve gaz, su, elektrik sarfiyatını denetlemeye yönelik
maddeleri dışında kalan hükümleri, 5682 sayılı
Pasaport Kanunu, 5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de
İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun ile diğer kanunların
bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz. Ayrıca, 5 inci maddenin
ikinci fıkrasında belirtilen işlemler, 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk konuşmacı Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli üyeleri; tabii, bu yasa
yapılırken şöyle bakmak lazım: Serbest bölgelerin temel
amacı ülke ihracatına en büyük destek olmaktır, esas amacı
bu olmalıdır.
İki, ithal ikamesini ortadan kaldırıp ithal
ikamesinde katma değer yaratan ürünlerin serbest bölgesi olmalı.
Şimdi, burada bir şeye açık, net bakmalıyız, yani
üretimle tüketimi ayırmamız lazım.
Şimdi, bu yasada -demin Sayın Bakanı da dinledim-
üretenle üretmeyenin hiçbir farkı yoktur arkadaşlar. Katma değer
yaratanla yaratmayanın hiçbir farkı yoktur. Sadece getirip iki tane
cıvata sıkan veya Uzak Doğudan çayı getirip paketleyen
kurumlarla Türkiyede üretim yapan, Türkiyede katma değer yaratan ve
oradan da ihracat için götüren ve serbest bölgede üretim yapan firmalar
arasında hiçbir fark yoktur.
Arkadaşlar, önceliğimiz ihracat olmalı,
önceliğimiz birtakım burada katma değer yaratmayan
ithalatçıları ödüllendirmek olmamalı. Yani bir yasayı
yaparken ülkenin ulusal çıkarını ve ülkedeki ulusal ekonomiyi ve
ulusal sanayiciyi korumak kollamak hepimizin görevi. Ama yıllardır bu
serbest bölgeler uygulanıyor ve Sayın Bakan yıllardır bunun
içindeydi ama aldığımız neticelere baktığımız
zaman 20 milyar dolarlık bir hacimde ihracatın payı, 5 milyar
dolarlık bir pay.
Değerli arkadaşlarım, ülkenin ekonomik
özgürlüğü, ülkenin insanlarının huzuru ve mutluluğu ülkeye
yeni kaynak gelmesiyle olur. Şimdi, serbest bölgelerde bizim bu düzenlemeye
karşı çıktığımız noktalar var. Diyoruz ki:
Ulusal çıkarları koruyacak ve ülkenin ulusal sanayicisini ve yerli
sanayiciyi, üreteni koruyan bir şeyler mutlaka olmalı, onları
teşvik etmelisiniz. Siz, iki tane cıvata sıkıp adı
serbest bölgeden geçen bir makineyle burada yedek parça üreten, her şeyi
üreten, serbest bölgeye ihracat yapıp oradan da ihraç eden insanları
mutlaka ayırmak zorundasınız. Bu yasada bu yoktur. Ülkenin bir
hedefi olmalı, ihracat bu ülkenin temel hedefi olmalı. Tabii, geçen
hafta dış ticaret bütçesinde de söyledim, verin Sayın Bakana
yetkiyi, ödeneklerini artırın Sayın Bakanın. 150 milyar
dolarlık ihracatın
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) İstiyorum tabii.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet, istiyor
Sayın Bakan, istiyor ama vermediniz. 150 milyar dolarlık bir
ihracatta özellikle tanıtım, fuar ve ülkemizdeki
ihracatçıların dünyadaki tanıtımı için verdiğiniz
tüm para 200 milyon dolar. Ha hiç değilse ihracatın yüzde yarımını
yani binde 5ini
Sayın Bakana verin bu yetkiyi. Sayın Bakan,
dünyanın her tarafında, özellikle Türkiyeden ihraç edilen ürünleri
fuarlarda, her yerde
Bunun tanıtımı parayla oluyor
arkadaşlar. Ama Sayın Bakan istemesine rağmen siz Sayın
Bakanın yetkisini artırmıyorsunuz, ona ilave ödenek
vermiyorsunuz. İhracatçılar bunu istiyor. Türk
ihracatçısının geleceğine uzun vadeli bakarsanız,
binde 5 gibi bir ödeneği, ihracatın binde 5i kadar bir ödeneği
Sayın Bakana verin. Arkadaşlar, tüm ödenek 200 milyon dolar.
Dünyanın her tarafında tanıtım, fuar,
ihracatçıların pazar arama gibi tüm faaliyetleri bununla
yapılıyor. Bir tarafta ihracat diye bağırıyoruz ama,
değerli arkadaşlarım, serbest bölgelerde de aynı şey
var; hep ithalatçıyı finanse ediyoruz, hep ithalatçıya
kolaylık sağlıyoruz, hep birilerinin getirip cıvata
sıktığı mala öncelik tanıyoruz. Bu ülkenin üretimine
destek veren, bu ülkedeki ulusal sanayiciyi koruyan, kollayan bir yapıya
bürünmezsek arkadaşlar, Serbest Bölgeler Yasası dün nasılsa
yarın da aynı olacaktır. Bunu açık ve net söylüyorum.
Gelin, üretenle üretmeyen arasında bir ayrım yapın. Gelin,
ülkeye katma değer yaratanla katma değer yaratmayan arasında bir
ayrım yapın. Eğer bir üretici ihraç ettiği ürünün tüm
bedelini Türkiye'deki bir malla üretip ihraç ediyorsa ve her giren dövizin
yüzde 100ü Türkiye'ye giriyorsa bu üretici ile sadece cıvata sıkan
bir üreticinin, arkadaşlar, farkı olmalı. Ama biz bu farkı
yaratmıyoruz. Adı Yasa yapıyoruz. Serbest Bölgeler Yasası
üreticiyi korumayan, kollamayan, birileri böyle dedi diye birtakım
ithalatçıların çıkarını koruyan bir yasa.
Tabii, gümrük birliği ve Avrupa Birliği meselesi, ona
girmek istemiyorum artık. Ama, eğer biz Avrupa Birliği üyesi
olmadığımız için üçüncü ülkelerle olan ticaretimizde Avrupa
Birliği üyelerinin hiçbir hakkından yararlanamıyorsak
Sadece
bizi dizginleyen, sadece bizim elimizi kolumuzu bağlayan bazı
şeyleri çözmedikleri sürece, arkadaşlar, biz yine hep bunları
konuşuruz.
Değerli arkadaşlarım, bir kere yüzde 100 üretenle
yüzde 5, yüzde 1 üreten arasında bir fark yaratmak zorundayız. Buna
hiçbir vicdan razı olmaz. Burada, yerli sanayicilerin bazıları
isyan ediyor. Bizim bir farkımız olsun, diyorlar. Biz alın
terimizle çil çil dövizi ülkemize getiriyoruz ama öbür adam alıp götürüyor
diyor. Bunda mutlaka bir fark yaratmalıyız. Bir şekilde, yani
bu, serbest bölgede olsun, aynı şekilde ihracatta da böyle. Rakamsal
boyutu 150 milyar dolar ama 150 milyar doların içinde ithal ikamesine
dayalı ne kadar ihracat var? Ara malı ithalatı ne kadar, ara
malından bu ülkenin elde ettiği gelir ne kadar, ara malına
gönderdiği döviz ne kadar? Ama biz, 150 milyar dolar ihracatı olan
bir ülkeyiz; tamam, keşke 500 milyar dolar olsa, 1 milyar dolar ihracat
yapan bir ülke olsa. O kadar döviz ülkeye geldiği zaman, bu, ülkenin her
tarafına dağılıyor arkadaşlar. Bu ülkenin
kurtuluşu ihracattadır çünkü Niğdedeki patatesçiden,
Malatyadaki kayısıcıdan tüm ülkeye yayılıyor. Ama
biz, bu yaygınlaşmayı yapmak için özellikle Serbest Bölgeler
Kanununda bunları koruyacak, kollayacak hiçbir şey üretmiyoruz. Ben,
dikkatlerinize sunuyorum, ihracatçımızı, ulusal sanayiciyi ve
ülkede üretilen değerleri korumak, kollamak amacıyla bir kez daha
gözden geçirin diyorum. Bizim, yasaya karşı
çıktığımız noktalardan biri budur değerli
arkadaşlarım.
Ben, ülke adına, ülkedeki sanayici adına, ülkedeki
üretici adına ve dışarıdaki birilerinin malını
getirip, burayı bir pazar gibi kullanıp hiçbir katma değer
yaratmayan insanlar arasında bir farklılık
yaratmadığımız sürece bu yasa, yasa olmaz.
Tabii, yine söylüyorum, bütçe daha geçmedi, Meclise gelecek. Yüce
Meclis, buradaki bir önergeyle, Sayın Bakanın, özellikle
uluslararası fuarlar, tanıtım konusundaki ödeneklerini hiç
değilse ihracatın binde 5i oranına endeksleyin. Yani, 150
milyar dolar bir ihracat varsa, bunun binde 5i kadar Sayın
Bakanlığa bir yetki verin arkadaşlar ve ihracatçı
birlikleriyle birlikte organize edilerek dünyanın her tarafına
Türkiyenin daha fazla ihracat yapmasının sağlanması
yollarından biridir. Ben dikkatlerinize sunuyorum. Çok geçmemiştir.
Sayın Bakan bütçede istedi Ödeneğimi artırın. dedi ama
artırmadınız. Gelin artırın, verin yetkiyi. Hani,
ülkenin geleceği, hepimiz, hep birlikte, yüce Meclis diyor ki
ihracattadır. Bura da seferber olsun. Sadece Sayın Bakanın kendi
çabasıyla, kısıtlı miktardaki ödenekle bu iş olmaz arkadaşlar.
Ben bu iki konuyu dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın İsmet Büyükataman.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Konuşmayacak efendim.
BAŞKAN Şahsı adına Malatya Milletvekili
Sayın Mücahit Fındıklı
Yok.
Sayın Mazıcıoğlu
Yok.
Başka söz isteyen yok.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın İnan, buyurun efendim.
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, demin tarımla ilgili sordum, şu
anda Niğdenin ambarlarında 1 milyon tona yakın patates ihracat
beklemektedir. Eğer ihracat olmazsa, kapılar açılmazsa
kesinlikle çürüyecektir. Bu bir.
İkincisi, Niğde Organize Sanayi Bölgesinde tekstil
sektörü oluşmaktadır. Sadece küresel krizle ilgili değil,
geçtiğimiz yıllardan beri tekstil sektörünün son derece önemli
sıkıntıları vardır; fabrikalar kapanmak üzeredir,
vardiyalar düşürülmüştür, işçi çıkarmalar
arttırılmıştır. Dolayısıyla tekstille ilgili
şu anda Niğdede teşvik var. Esas kriz teşvikten sonra da
ortaya çıkacaktır. Tekstilde teşvik uygulamasını,
Niğdede teşvik uygulamasını ya da diğer teşvik
uygulanan bölgelerde teşvikin devam ettirilmesini istiyor musunuz? Böyle
bir çalışma var mı?
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İnan.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, gerçekten öğrenmek istiyorum, 6ncı
maddenin son cümlesi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine
tabi değildir.
Madde gerekçelerinde bunun gerekçesi belirtilmemiştir. Çünkü
tasarı Komisyona üç madde olarak gelmiştir, Komisyonda dokuz maddeye
çıkmıştır. Dolayısıyla 6ncı madde
tasarının gelişinde olmadığı için gerekçesi de
belirtilmemiştir.
Şimdi sorum şu: 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu biliyorsunuz yolsuzluk itham ve iddialarıyla ilgili çok kilit
konumunda bir kanundur. Her defasında 2886 sayılı İhale
Kanununun hükümleri uygulanmaz diye bir istisna getirmeyi usul hâline
getirdiniz.
Şimdi, sorum şu: Serbest Bölgeler Kanununda
2886nın uygulanmamasının gerekçesi nedir? Niye
uygulamıyorsunuz? Şeffaflık, rekabet, netlik ve yolsuzluk itham
ve iddialarından arınmış olmak önemli değil midir? Bu
konunun gerekçesini bize anlatır mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, hububat alım mevsiminde İç
Anadoluda buğday fiyatları 850 lira civarında
başladı. Ama maalesef zamansız buğday ithalatı nedeniyle
kısa bir süre sonra 400-500 liraya kadar düştü. Çiftçi tabii böyle
haksız bir rekabette, fındık alımıyla
uğraşan Ofisi bölgesinde göremeyince mağdur oldu. Bu sene yurt
dışından ne kadar hububat ithal edilmiştir, hangi aylarda
edilmiştir? Bu ithalatın içerisinde Ofisin kendisi de ithalat
yapmış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabii bu Niğdedeki patates
stokunun bu kadar artması ve ihraç imkânı eğer bulunduğu
zaman bu stok seviyesinin düşmesiyle fiyat hareketinin
başladığını hepimiz bu kadar senedir biliyoruz.
Dolayısıyla önemli olan onu ihracata çevirebilmek.
Geçmiş yıllarda, biliyorsunuz, patatesi daha çok
-oradaki ihtiyaçlara göre- komşu, çevre ülkelere, Iraka
ağırlıklı olarak satarak, belli bir şekilde, öyle bir
politika izledik ve orada, fiyat artışlarında, iç piyasa ve
dış piyasa dengelerinin oluşumunda ciddi bir etkisi oldu. Yine
aynı şekilde ihraç imkânları değerlendiriliyor. Tarım
Bakanlığımızdaki arkadaşlar da içerideki üretim
seviyesi ve bu seviyenin daima Türkiyede ürünün fiyatını
bulacağı bir seviyede oluşması için gerekli
çalışmaları yapıyorlar.
Tabii, bize düşen
Gerçekten ihracatı
Karşı
tarafta alıcısı olan mal üretiyorsanız bunu
satarsınız ama alıcısı olmayan bir malı
devamlı üretiyorsanız o zaman o elinizde stokunuzu artırır,
onu da satmanız mümkün değil. Bu, birçok tarım ürününde, birçok
üründe aynı şekilde sıkıntısı olan bir konu
hâline gelebiliyor. Görüyorsunuz, dönem dönem bunların
ihracatını ancak kapıları açtığımız
zaman sağlayabiliyoruz ve bu konuda da arkadaşlarımız,
oradaki, gerek ticaret müşavirlerimiz gerek iş
adamlarımızla beraber bu çalışmaları sürdürüyorlar.
Tabii, organize sanayi bölgesi konusunda, Niğdedeki, onun
gelişmesi için gerek teşvikler konusunda olsun gerekse oradaki
kümeleşme çalışmaları olsun
Kümeleşme
çalışmalarını bana bağlı olan Dış
Ticaret Müsteşarlığında sürdürüyoruz ve bu sene 2009un
sonuna kadar bu programımız
Orada biliyorsunuz, Avrupa
Birliğinden aldığımız çeşitli yardımlar da
var, bu konuda, kümeleşme sağlamak amacıyla ve bu da ciddi bir
çalışma oldu Türkiyede. Gerek akademisyenlerin gerek sanayicilerin
gerekse bürokratların içerisinde olduğu bir komite oluşturuldu
ve bu çalışmalar yapılıyor. Belli kümeleşmeler
sağladık aslında Türkiyede. Burada çok fazla vaktimiz
olmadığı için, isterseniz size detaylı bilgi de
gönderebiliriz kümeleşmeyle ilgili.
Onun dışında, teşvik uygulama
çalışmalarıyla ilgili olarak zaten ilgili bakanlarımız
bu konuda çalışmalarını yapıyorlar. Strateji konusunda
olsun, bir sanayi envanteri yapılması konusunda olsun, bütün bu
çalışmaların sonucunda teşvik politikasının da
belirleneceği bir döneme geleceğiz.
Tabii, burada, serbest bölgelerde 2886 sayılı İhale
Kanununun yer almamasının nedeni
Aslında, açık söylemek
gerekirse bu yeni bir şey değil. Serbest bölgelerin
mantığına da aykırı. Yani ilk Serbest Bölge Kanunu,
1985 yılında yürürlüğe giren Kanunun içerisinde de serbest
bölgelerin özel sektör ağırlıklı olması
amaçlandığı için ve özel sektörün işleri burada daha iyi
bir şekilde yapılacak, altyapısı, üstyapısı buna
göre hazırlandığı için, bu şekilde
hazırlanmıştır. Yani aslında çağının
çok ötesinde bir Kanundu. 1984 yılında yazmaya
başladığımız Kanun ve bugün hâlâ görüyorsunuz
yürürlükteki maddeleri
Şunu da iddia ediyorum: Türkiyedeki en kısa
ama en anlaşılır ve işe yaramış kanunlardan bir
tanesidir Serbest Bölge Kanunu. Dolayısıyla, bu çalışma,
taa Serbest Bölgeler Kanununun yayımlandığı 1985
yılında uygulanmayacak kanunlar arasında -2886 sayılı
Kanun- sayıldı. 4684 sayılı Kanunla fonların
tasfiyesi sırasında bu Kanun sayılmadı. Hazineye ait
serbest bölgelerde arazilerin kiraya verilmesinde, ayrıca binaların
diğer kullanıcılara kullanım hakkının
devredilmesine ilişkin işlemlerde 3218 sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ve ilgili mevzuat uygulanıyor.
Yapılan düzenlemeyle 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununun uygulanmayacağının belirtilmesiyle bütün
karışıklıkların önlenmesi
amaçlanmıştır. Yani sonuç olarak, bizim açımızdan
önemli olan işin kısa sürede, doğru bir şekilde
yapılmasıdır. Oralarda bizim
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, ne gibi
karışıklıklar oluyor ki?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Yani şu anda
vakit bizim için çok önemli, zaman çok önemli; hızlanması,
işlerin hızlı bir şekilde yapılması ve
sonuçlandırılması
Bu tamamıyla özel sektörün
inisiyatifiyle serbest bölgelerin içerisinde yapılan bir
çalışma. Yani siz oraya bir liman yapıyorsunuz veya yat imalat
merkezi kuruyorsunuz, yat üretimi yapıyorsunuz, bütün bunları
yaparken çok hızlı hareket etmeniz lazım. Sanayiciyi
dışarıdan getiriyorsunuz. Dolayısıyla bu
amaçlanmıştır. Orada
bugüne kadar herhangi bir sıkıntımız olmadı.
Bizim burada çalışmalarda
Diğer konularda da
-buğday alım fiyatıyla ilgili olarak ve diğer ithalatla
ilgili olarak da- tabii hububat ithalat rakamlarıyla ilgili son bilgileri
biz size yazılı olarak gönderelim. Dönem dönem Türkiyenin
içerisindeki fiyat artışlarının dengelenmesi amacıyla
da ithalat yapılır. Fiyatların dengelenmesi, iç ve dış
piyasa fiyatlarının dengelenmesi amacıyla da ithalatın bir
araç olarak kullanıldığı dönemler vardır. Ancak
ihtiyaca binaen -biliyorsunuz bunu- Tarım Bakanlığı, Sanayi
Bakanlığı ve diğer bakanlıkların ihtiyaçları
tamamıyla tespit edildikten sonra, Türkiyenin gelir - giderine bakıp
ne kadar içeride stok var, ne kadar üretim olacak, ne kadar ihracat
yapılacak, bu planlamaları yaptıktan sonra ithalat kararıyla
ilgili olarak tebliğ bize bildirilir, biz de ona göre
arkadaşlarımızla oturur, bakar ve bu kararları ona göre
ararız. Yani sonuç olarak, Türkiyede, içeride iç piyasa dengeleri
dışarıdaki dünya fiyatlarından çok farklı bir hâle
geliyorsa o zaman ciddi sıkıntılar
yaşanmıştır. Geçmişte bunun örnekleri oldu ama
görüyorsunuz ki son altı sene içerisinde bizim
yaptığımız, bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz
dış ticaret politikası araçlarının yerli yerinde
kullanıldığı ve iç piyasa ve dış piyasa
dengelerinin iyi bir şekilde oluşturulduğu bir dönemi
yaşadık. Yani önemli olan, içeride herhangi bir şekilde mal
ihtiyacı varsa bu mal ihtiyacının ciddi bir şekilde
giderilmesi, bu arada da yerli üreticinin zarar görmeden bütün
bağlantılarının sağlanması, ihracat bağlantılarının
yapılması. Amacımız budur.
Ben, tabii bu aşamada şunu da belirtmek isterim: Az
evvel söylediğim tarım ürünleri konusunda ve işlenmiş
tarım ürünleri konusunda ciddi çalışmalar yapıldı.
Yani bizim için en fazla bu dönemde ağırlıklı olarak katma değer
en fazla yaratan ürünler tarım ürünleridir. Çünkü tamamıyla kendi
değerlerimiz, kendi toprağımızı kendi tarım
ürünleri üreticimizle tamamıyla işleyip ondan sonra da
ihracatını yaptığımız ürünler olduğu için en
yüksek katma değer bizde kalmaktadır.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Bakanım, uygulama tam
tersi. Yok böyle bir şey.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) - Bizim
açımızdan şu önemli.
KADİR URAL (Mersin) Sayın Bakanım, çok güzel
söylüyorsunuz da, hiçbir uygulaması yok bunun.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Hayır, yani
şurada
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Yani siz hep hayalî şeyler
konuşuyorsunuz Sayın Bakanım. Böyle bir şey yok.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) - Bizim
açımızdan şu önemli: Ciddi ihracat rakamlarına
ulaştı bu sene. 11,5 milyar dolar bir ihracatı tarım
ürünlerinde göreceğiz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bunu sorgulayacağız,
ihracat rakamlarının ciddi olup olmadığına
bakacağız!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) - Açıkçası
bizim açımızdan ihracatın sürdürülebilirliği önemli. Dediğim
gibi, en fazla katma değeri sağlayan sektörler bunlar
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çiftçinin elindeki mal niye
kaldı? Buğdayı niye satamıyor?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) -
ve ileride dünyada
küresel ısınma nedeniyle de git gide bu ürünlerin kıymeti
artıyor. Dolayısıyla bizim tabii politik olarak hep beraber bu
tarım ürünleri ve işlenmiş tarım ürünleri
ihracatını artırıcı ve Türkiyede tarım ürünleri
işleme tesislerini artırıcı politikaları izlememiz
lazım. Yani bunlara öncelik vermemiz lazım.
Burada herkese katılıyorum. Biz de elimizden geleni
yapmaya gayret ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, Sayın
Milletvekili soruyor: İthalata açtınız, Karaman çiftçisinin
elindeki buğday 400 liraya düştü. diyor. Bunun neresi politika,
bunun neresi başarı? Bunu nasıl anlatabiliyorsunuz? Sorulara
cevap verin lütfen. Yani teori anlatıyorsunuz, temenni
anlatıyorsunuz.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Sorularınıza
cevap veriyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Anladım işte. 400 liraya
düştü. Niye düştü? diye soruyor.
BAŞKAN - Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, madde
üzerinde önergeler vardır. Önergeleri görüşmek için de yeterli
vaktimiz yoktur.
Saat 14.00te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
275 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 6ncı maddesi üzerinde önerge işlemi
yapacağız.
Madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının Çerçeve 6 ncı maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 3218 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Bülent
Baratalı |
|
Trabzon |
Malatya |
İzmir |
|
|
Gürol Ergin |
|
|
|
Muğla |
|
Ayrıca, 5 inci maddenin ikinci fıkrasında
belirtilen kiralama, irtifak hakkı ve kullanma izni işlemleri 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin (g) bendi
hükmüne tabidir.
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra sayılı yasa
tasarısının 6. maddesinin son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275
sıra sayılı Yasa Tasarısının 6ncı
maddesinin son fıkrasının çıkarılmasıyla ilgili
olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve
hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz önce burada
konuşuldu, efendim, 24 milyar dolar az para mı? 24 milyar dolar
değil de 1 trilyon dolarlık İstanbul Boğazında mallar
geçiyor. Önemli olan bu malların Türk ekonomisine katkısı. Yani
siz serbest bölgelerde birtakım insanlara birtakım avantajlar
sağlayacaksınız, yer vereceksiniz, ama bunun Türk ekonomisine
hiçbir değeri olmayacak. Bunun ne anlamı var? Biraz önceki madde
üzerinde yaptığımız konuşmada dedim ki: Eylül 2008
tarihi itibarıyla 132 milyar dolar ihracat yaptınız, bunun
kaçını Türkiyeye getirdiniz? Yine soruyorum Sayın Bakan: Bu
ihracat bedellerinin Türkiyeye getirilmesi zorunluluğunu ortadan
kaldıran genelgeyi niye imzaladınız, niye
yayınladınız? Yani bu hangi gerekçeyle yayınlandı?
Yani insanlar ihracat yapacak hem de hayalî ihracatın da en fazla
yapıldığı bu dönemlerde yapacak, döviz bedelleri de
Türkiyeye gelmeyecek. Söyleyin bunu efendim. Yani bunu niye
yayınladınız ve neden şimdiye kadar
Yani 2008i soruyorum,
neden dolayı, şimdiye kadar ne kadar para geldi bu 132 milyar doların?
Şimdi, değerli milletvekilleri, biz ihracatı
artırdık, artırdık diyorlar ama yani bu ihracat,
artırdığınız ihracat, ithalata dayalı ihracat.
Dışarıdan 10 bin dolarlık bir mal geliyor, siz bin dolar
bir katkı yapıyorsunuz, onu 11 bin dolara satıyorsunuz. Burada
hakiki ihracat bin dolardır, yani kısa bir misal vermek gerekirse.
Yani Türkiye tamamen ithalata dayalı bir ihracat yapıyor.
Tarım ürünlerini maalesef yok ettiniz. Bu sene tam tarım
ürünleri ihracatı başlayacaktı, Rusyayla problem
çıkardınız. Vatandaşın domatesi tarlada kaldı,
kavunu tarlada kaldı, karpuzu tarlada kaldı. Siz iktidara
geldiğiniz günde Türkiyede pamuğun fiyatı kaç liraydı,
şimdi ne kadar? Zeytinyağının fiyatı ne kadardı,
şimdi ne kadar? Gübrenin fiyatı ne kadardı, şimdi ne kadar?
Şimdi, bunları bir söyleyin de bu millet de anlasın. Yoksa,
efendim, çıkıp da burada, kanunları getirip, bu kanunlarla
şeffaflığı kaldırıyorsunuz. Benim önergem bu,
2886 sayılı İhale Kanununa
Değil. Nedir? Getireceksiniz,
serbest bölgedeki en kıymetli arazileri kendi
yandaşlarınıza vereceksiniz. İşte, bir önceki maddede
de yaptığım konuşmada, İstanbulda havaalanı
yanında 80 dönümlük, en kıymetli bir araziyi Sayın Bakan
getirdi, ticari ilişki
Yani bilmiyorum, o zaman gazetelerde
sürmanşetlerde verildi, bir hanıma verildi ve çok bedava
fiyatına verildi. Yani şimdi niye İhale Kanununa tabi
değil değerli arkadaşlarım? Niye bir yerde devletin bir
malı eğer birilerine veriliyorsa bu 2886 sayılı Kanunun
getirdiği dürüstlüğü ortadan kaldırıyorsunuz, şeffaflığı
ortadan kaldırıyorsunuz. Birçok insanların bu malın,
işte, alımına, ihalesine girmeyi ortadan
kaldırıyorsunuz. Bunun bir sebebini izah edin, neden yani bunu
yapıyorsunuz? Bununla kime fayda sağlıyorsunuz? Bununla
sağladığınız fayda kendi yandaşlarınıza
devletin en kıymetli arazilerini yok pahasına kırk dokuz
seneliğine vermek. Ee, bunun adı nedir? Bunun adı, devlet
malına el uzatmak demektir. Bu tamamen hakkın da, hukukun da,
Allahın da reddettiği bir davranış biçimi ve bir uygulama
biçimidir. Neden bu 2886 sayılı Kanuna göre aynı yerde
birtakım insanlar gelip de bir kıymetli arazinin ihalesine
girmesinler? Yine, birçok yabancı adam gelecek buraya. Tabii bu
yabancı adamlar gelirken herhâlde bunların Türk ortakları
olacak. Ee, yine bu Türk ortakları yine kim olacak? Yine sizin
yandaşlarınız olacak. Yani dürüstlükten kaçan bir siyasi
zihniyetin hesabı nedir? Suistimaldir. Eğer hakikaten sizin
işlemlerinizde suistimal olmasını istemiyorsanız buyurun
bunları
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kamer Bey, başka
hiçbir şeye aklın çalışmıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, senin aklın ermez arkadaş.
Bir dakika, benim konuşmamı dinleyin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yanlış
şeyler söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, sen yanlış biliyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İtham ediyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) İtham ediyorum tabii. 2886yı
niye kaldırıyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İtham etme
eleştir, eleştiriye itirazımız yok.
KAMER GENÇ (Devamla) 2886yı yani serbest bölgeler içindeki
hazine arazisinin birtakım insanlar tarafından gelip de ihale
şartlarına göre oraya iştirak etmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Genç,
tamamlayın lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - İlk
çıktığından beri serbest bölgeler 2886 sayılı
Kanuna tabii değil biliyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Maddeyi okuyalım arkadaş. Nedir?
Ayrıca, 5inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen
işlemler 2886 sayılı İhale Kanunu hükümlerine tabi
değil. Bu bu. Yani bu ihale hükümlerine tabi değilse neye tabi peki?
Neye göre vereceksiniz? İşte söyledim: Dört sene mi, beş sene
önce, üç sene önce İstanbulda en güzel bir yerde, İstanbul
havaalanının hemen
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yirmi beş
yıldan beri nasıl yapılıyorsa şu anda öyle
yapılıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, öyle yapılmıyor.
BAŞKAN Sayın Canikli, Sayın Canikli lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu istisnayı niye getiriyorsunuz o
zaman?
Niye istisnayı getiriyorsunuz? Yani bu Serbest Bölgeler
Kanununun Türk ekonomisine bir katkısı yok. Diyorum işte,
Boğazlardan da geçiyor, trilyon dolarlık mallar geçiyor. Türk
ekonomisine bir katkısı var mı? Burada çalışan
işçilerin çoğu kaçak. Orada üretilen malların Türk ekonomisine
katkısı yok. Orada geliyor birileri, şey ediyor; gelir vergisine
tabi değil, kurumlar vergisine tabi değil. Böyle bir şey olur
mu? Yani böyle bir şey olur mu? Ondan sonra da Vay efendim, bizim
ihracatımız
Bunlar bilinen şeyler ama neyse
Diğer maddelerde de şeyim var. Önergemin kabulünü
diliyorum efendim. Karar yeter sayısı da istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Arayacağım Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
275 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 6ncı maddesinde Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Gençin önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylayacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının Çerçeve 6 ncı maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 3218 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
Ayrıca, 5 inci maddenin ikinci fıkrasında
belirtilen kiralama, irtifak hakkı ve kullanma izni işlemleri 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 51 inci maddesinin (g) bendi
hükümüne tabidir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin)
Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: Söz konusu 5 inci maddenin ikinci fıkrasında
belirtilen işlemler esasen 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununun 51/g maddesine göre pazarlık usulü ile yapılacak
işlerdendir. Bu nedenle ilaveye bir düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Ayrıca
böyle bir düzenleme AB müktesebatına da aykırıdır. Buna
göre AB ile ilişkilerde sorun yaratacak bir muafiyet hükmü yerine mevcut
durumu daha açık bir hâle getiren ve
yatırımcı/kullanıcıların da tereddütlerini
gideren bir hüküm yeterli olacaktır. Önerge bunu amaçlamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun Geçici 3
üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği
tarihi içeren yılın vergilendirme döneminin sonuna kadar;
a) Serbest bölgelerde üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin bu
bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri
kazançları gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu
istisnanın 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci ve 30
uncu maddeleri uyarınca yapılacak tevkifata etkisi yoktur.
b) Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85ini yurtdışına ihraç eden
mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir
vergisinden müstesnadır. Yıllık satış tutarı bu
oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen
vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.
c) Bu bölgelerde gerçekleştirilen faaliyetlerle ilgili olarak
yapılan işlemler ve düzenlenen kağıtlar damga vergisi ve
harçlardan müstesnadır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Bülent
Baratalıya aittir.
Buyurun Sayın Baratalı. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 7nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlarken yüce heyetinizi grubum ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İkinci Dünya Savaşı
öncesinde kurulan Singapur ve Hong Kong serbest limanları ile daha sonra
kurulan Panama, İrlanda, Tayvan ve Güney Kore Serbest Bölgelerinin elde
ettikleri büyük başarılar serbest bölgeler fikrinin pek çok
ülkede kabul edilmesine katkıda
bulunmuştur. Bugün en gelişmişinden en fakirine kadar yüz yirmi
ülkede serbest bölge bulunmaktadır.
Serbest bölge çalışmalarının ülkemizde de uzun
bir geçmişi vardır. 1850 yılına kadar gittiği söylense
bile ancak 6 Haziran 1985 yılında bu Kanun
çıkarılmış ve Türkiye'nin dışa açılması
ve dış ticaret hacminin büyütülmesi böylelikle
sağlanmıştır.
Serbest bölgelerin kuruluşunun çok değişik
amaçları vardır; Türkiye'nin ihracatını artırmak
yanında, Türkiye'de ihracat için yatırım ve üretimi
artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini
hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli
bir şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret
olanaklarından daha fazla yararlanmaktır.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgeler yıllar boyunca
geniş vergi teşvikinden ve muafiyetinden faydalanarak
geliştiler. Hatta ve belki de biraz siyasi ve politik baskılarla
bazı yerlerde de yirmi adet serbest bölge kuruldu. 2008 yılı
Eylül sonu itibarıyla, 637si yabancı sermayeli olmak üzere toplam
3.667 firmanın faaliyet gösterdiği serbest bölgelerde 53.413
kişiye doğrudan istihdam sağlanmaktadır. Serbest bölgede
faaliyet gösteren firmalara mal ve hizmet satan yurt içi kuruluşlar da
dikkate alındığında, dolaylı istihdam ile birlikte
serbest bölgelerin yarattığı istihdamın en az 100 bin
kişi olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Serbest bölgelerimiz, 2007 yılında
gerçekleştirdikleri 24,6 milyar dolar toplam ticaret hacmiyle ekonomimizde
önemli bir yer işgal etmektedirler. Bu bağlamda, sadece Ege Serbest
Bölgesine baktığımızda, 2007 yılında 1 milyar 108
milyon dolar yurt dışı satış rakamı
gerçekleşmiştir. Aynı dönemde, yurt içinde
satışların toplamı 1 milyar 151 milyon dolardır. Bu bölgemizde
ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 96nın
üzerindedir. 2008 yılı ilk dokuz ayında ise 913 milyon 350 bin
238 dolar yurt dışına satışa karşılık
728 milyon 100 bin 138 dolar yurt içine satış
gerçekleştirilmiş olup, ihracatın ithalatı
karşılama oranı ise yüzde 125tir. Ancak bu durum böyle iken, bu
çerçevede, AKP Hükûmeti oyunun tam ortasında kurallarını
değiştirerek 6 Şubat 2004te serbest bölgelerdeki çoğu
vergi muafiyetini kaldırmış veya ruhsat süresiyle
kısıtlamıştır.
Oysa Türkiye gibi henüz tümüyle istikrarlı ve cazip
yatırım ortamı sağlayamamış büyük ekonomiler
açısından doğru tasarlanmış bu tip bölgeler,
gelişmiş iletişim, enerji, ulaşım altyapısı,
nitelikli iş gücü ve etkin yönetim
sunması kaydıyla, ülkenin düzeyinden çok daha ileri ve güvenli
yatırım adaları hâline getirilebilir. Yapılması
gereken, serbest bölgelerin kapsamını katma değer üretimine,
nitelikli iş gücüne, döviz kazandırıcı faaliyetlere
teknolojiyle odaklı olarak yapılandırmak, bu arada bölgesel
lojistik merkezler ve iletişim merkezleri gibi ortak hizmet
alanlarına, yani global ekonomiye uyumlu modellere imkân sağlamak,
öte yandan bu öncelikli faaliyetlere AB üyeliği gerçekleşinceye kadar
hem gelir hem kurumlar vergisi muafiyeti hem de çalışanlar için
stopaj vergisi muafiyeti tanımaktır.
Bu çerçevede, görüşmekte olduğumuz tasarının
7nci maddesine baktığımızda, üretici firmalarda
çalışan personelin gelir vergisi stopajı muafiyetinin üretimden
yapılan satışların yüzde 85ten fazlasının yurt
dışına olması şartına
bağlandığını görmekteyiz. Kabul etmek gerekir ki bu
oran yüksektir. Bu durum kanun öncesinde bölgeye yatırım
yapmış ve yurt içine yönelik satışları da bulunan
firmalar açısından bir hak kaybı yaratmaktadır. Ayrıca
firmalar dönem başında ürettikleri malların ne kadarının
yurt içine, ne kadarının yurt dışına
satılabileceği hususunda belirsizlik yaşayacaklardır. Bu
vergilerin yıl sonunda tahsil edilebilir olması da konuyu tam olarak
çözmeye yetmeyecektir. Gelir vergisi stopajı, işçi transferleri,
giriş-çıkış, maliyet hesaplaması gibi konularda yeni
sorunlar ortaya çıkacaktır.
Bir başka konu da hem yurt içine ve hem de yurt
dışına yönelik satış yapan firmaların bu
avantajdan faydalanabilmek için farklı yollara başvurabileceği
gerçeğidir. Yine bu bağlamda Ege Bölgesinden gelen bazı
taleplerde yüzde 25in yurt dışına ihracının yanında,
dâhilde işleme izin belgesi ve hariçte işleme belgesini de
kapsamında teslim eden mükelleflerin de istihdam ettiği personel
açısından talepleri bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgeler Bakanlar Kurulunca
yetkilendirilmiş işletici, bölge kurucu işletici şirketler
tarafından işletilmekte ve serbest bölgelerde üretim faaliyeti yapan
firmalar da dâhil olmak üzere tüm hizmetler bu şirketler tarafından
verilmektedir. Yapılacak olan düzenlemede, hizmet üretiminde bulunan
işletici ve bölge kurucu işletici şirketlerin
çalıştırdıkları işçilerin ücretlerinin vergi
istisnasına tabi tutulması sayesinde serbest bölge içerisindeki
hizmet maliyetleri azalacak ve bu uygulama serbest bölge içerisinde faaliyet
gösteren firmaların da maliyetlerini olumlu yönde etkileyeceğinden
rekabet gücü artacaktır. Türkiye genelinde işletici, bölge kurucu ve
işletici şirketler için toplamda bini bulmayacak işçilere
yapılacak bu uygulama sektöre işlem kolaylığı, maliyet
avantajı ve uluslararası piyasada rekabet gücü getireceği gibi
vergi istisnası talep eden işçi sayısının yüksek
seviyede olmaması nedeniyle de ülkemiz ekonomisi açısından bir
kayıp olmayacaktır.
Öte yandan serbest bölgelerden elde edilen gelirler arasında
fonlar önemli bir yer tutmaktadır. Devlete ait arazi üzerinde,
altyapının bölge kurucu şirketler tarafından
yapılmasını ve bunun karşılığında
serbest bölgeye giren ve çıkan malların FOB-CIF fatura değerleri
üzerinden binde 5 oranında özel hesaba yapılan tahsilatlardan pay
almasını öngören işletme sözleşmesi tahtında
başlatılan uygulama modelinde, 4684 sayılı Kanun ile
yapılan değişiklik, bölge kurucu işletmeleri ile kurucu
şirketlerin işletme sözleşmeleriyle almayı hak ettikleri
gelir payları azaltılmıştır. Serbest bölgelerin
kuruluşunda altyapı yatırımı yapan bölge kurucu ve
işletici şirketlerin işletme sözleşmesi ile almayı hak
ettikleri gelir payı kayıplarının engellenmesi konusunda
01/05/2007 tarihinde örnek bir karar alınmış, bölge kurucu işletmelerin,
çifte vergilendirmeye tabi olan şirketlerin fon ödememesinden kaynaklanan
alacakları garanti altına alınmıştır. Bu
garantinin daha da devam etmesi ve iyileştirilmesinde yarar
bulunmaktadır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken bir konuyu
Hükûmetin ve özellikle Enerji Bakanımızın dikkatine sunmak
istiyorum. Gerek ülke ve gerek bölge ekonomisine katkıları gerekse
yaratmış olduğu 14.500 kişilik istihdam potansiyeliyle
Egenin gururu olan Ege Serbest Bölgesinin enerji ihtiyacında problemler
vardır. 1991 yılında Gediz EDAŞ, TEDAŞ tarafından
10,5 kva olarak karşılanan enerji ihtiyacı, yine ESBAŞ
tarafından 10,5 kva olarak düzenlenmiş ve geliştirilmiştir.
Ancak uzun süredir Gediz EDAŞ, enerji taleplerini
karşılayamamaktadır ve bundan sonra da başlangıçtaki
tesislerin aksine 10,5 kva olarak enerji ihtiyacını
karşılayamayacağını söylemektedir. Ancak 34.500 kvaya
dönüşüm çalışmalarını yapmakta olan ESBAŞ, trafo
yeri vermesine karşın, 6 bin metrekarelik yer tahsis etmesine
karşın Gediz EDAŞtan ve TEİAŞtan gerekli
yardımları görememektedir.
Sonuç olarak TEİAŞ ve Gediz EDAŞ bugüne kadar
olduğu gibi artan enerji fiyatlarına paralel gerekli
yatırımları gerçekleştirmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BÜLENT BARATALI (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan, tamamlayacağım süresi içinde.
Bu nedenle en kısa bir dönemde üretimi olumsuz yönde
etkileyecek enerji kesintileri yaşanacak ve ekonomik kayıplar
oluşacaktır. Arz güvenliği bulunmamaktadır.
Yatırımlar için zaman kaybedilmektedir. Bu durumun hemen düzeltilmesi
ve acil olarak enerji ihtiyacının gerçekleştirilmesi
gerekmektedir.
Bölgedeki diğer bir konu ise serbest bölge kurulurken
İktidar, devlet tarafından taahhüt edilen serbest bölge
kavşağının Karayolları tarafından
yapılmamasıdır. Karayollarının bugüne kadar ihmal
ettiği, yapmadığı, sözünde durmadığı bu
kavşak İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından
yapılmıştır.
Sayın Bakanımıza bu konuda bilgiler sunuyorum.
Elektrik konusunda yardımlarını diliyorum. Önergelerimizin
kabulünü diliyor ve hepinize de saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baratalı.
Gruplar adına ikinci söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günala aittir.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına 7nci madde üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, serbest bölgelerin
kurulmasının amacına baktığımız zaman
ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye
ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi
ihtiyacını ucuz ve düzenli bir şekilde temin etmek,
dış finansman ve ticaret imkânlarından daha fazla yararlanmak
gibi genel amaçları olduğunu görüyoruz. Bugün burada
tartışmakta olduğumuz değişiklik tasarısı da
bu amaca tam olarak hizmet edemediğini gördüğümüz bazı
noktaları düzeltmek için getirilmiş ama öncelikle gerçekten bu amaca
hizmet ediyorlar mı, sadece bu değişiklikle bu yararları
sağlamamız mümkün mü, onları tartışmamız
gerekiyor değerli arkadaşlar.
Burada 1987 yılından bu yana otuz dokuz yıla varan
lisanslar alındı, önemli ölçüde hizmetler oldu ama biz hiçbir
şekilde tasarlamış olduğumuz sonuçlara
ulaşamadık. Uzun bir süre de serbest bölgeler o anlamda ilgisiz ve
öksüz kaldı diyebiliriz. 2004 yılında
yaptığımız değişikliklerle de aslında bir
taraftan verdiğimiz teşvikleri
sınırlandırmış olduk.
Şimdi benim söylemeye çalıştığım
şey esas itibarıyla, değerli arkadaşlar, burada sadece bir
iki madde değiştirerek, teşviklerle oynayarak gerekli sonuca
ulaşamayacağımızı sizlere hatırlatmak istiyorum.
Neden? Genel olarak bizdeki serbest bölge anlayışı teşvik
amaçlı ve daha statik bir yapıda kurgulanmış. Belki
kuruluş aşamasında bunlar o zaman için doğru olabilirdi.
Ama burada Efendim, istismara açık. Birtakım vergi
kayıpları oluyor. Başka firmalar teknoloji getirmeden burada
yurt içinde üretim yapıyor. gibi eleştiriler olabilir.
Bugün yüz yirmiden fazla ülkede binden fazla serbest bölge
olduğunu söylüyor arkadaşlarımız. Burada
baktığımız zaman en fazla ABD ve Çin gibi büyük ülkelerde
de bu uygulamanın olduğunu görüyoruz. Ancak burada, değerli
arkadaşlarım, sadece vergi teşvikine odaklı
anlayışın yerine, biraz daha, daha dinamik bir yapıda
serbest bölge anlayışına geçmemiz gerekiyor. Sadece vergi
teşvikine baktığımız zaman bugün bu eleştirileri
haklı bulabiliriz ama yatırıma odaklı etkin bir yönetim
anlayışına dayanan, daha global, rekabetçi piyasalarla
bütünleştirici bir serbest bölge anlayışı benimsemeden,
maalesef, bu kanunda belirttiğimiz amaçlara ulaşmamız mümkün
gözükmüyor.
Dolayısıyla, burada kendi ülkemizin
şartlarını da dikkate alan dinamik bir anlayışla,
nitelikli iş gücüne, araştırma geliştirmeye, bazı
lojistik, global lojistik merkezlerine yer vermediğimiz takdirde bizim
yine birkaç kanun değişikliğiyle vergi teşviklerini
düzenlemenin ötesine geçmemiz mümkün değildir. Neden önemli bu? Çünkü
şu anda da, global krizin de etkisiyle, reel sektörümüzde bir üretim
daralmasına doğru gidiyoruz. İhracat imkânlarımız da
kısıtlanıyor. Bu çerçevede, sizlerin sürekli belirttiğiniz
yabancı sermayenin, teknoloji getiren yabancı sermayenin gelmesi
açısından da bu tip bir serbest bölge
yaklaşımının önemli olduğunu düşünüyorum. Yani
buradan şöyle bir öneride bulunmak istiyorum sizlere: Bunu daha geniş
bir kapsamda, yine teknoparklar, endüstri bölgeleri gibi dağınık
şekilde değil de ekonomik gelişme bölgeleri olarak, serbest
bölgeleri de bu şekliyle tasarlayarak yeni bir yaklaşımla, yeni
bir tasarıyla gelirsek daha anlamlı olacağını
düşünüyorum.
Şimdi, değişikliklerle ilgili olarak değerli
arkadaşlarım
2004te az önce bahsetmiş olduğum,
çıkarmış olduğumuz yasa tasarısıyla, ücretlerle
ilgili gelir vergisi muafiyeti kaldırıldı ve 2004ten sonra
kurulan şirketler de bunlardan yararlanamadılar. Şimdi
karışıklığın bir kısmı giderilmekle
beraber yine bu konuda eleştiriler var. Bu çerçevede şirketlerin yurt
dışındaki serbest bölgelere doğru kaçabileceği
söyleniyor.
İki neden ön plana çıkıyor değişiklerle
ilgili. Burada öncelikle deniliyor ki: ABye uyum amaçlandı.
İkincisi de Haksız rekabetle vergiden kaçınma var,
bunları engellemek üzere.
ABye uyum için biraz aceleci davranıyoruz. Her ne kadar
kanunun sonuna doğru tam üyeliğe girinceye kadar diye eklediysek de
bu bize şu anda acele bir uyum faydası getiren bir düzenleme
değil.
Diğeri nedir? Haksız rekabetle vergiden kaçınma.
diyor. Şimdi, burada, pire için yorgan yakmak diye bir şey var.
Eğer burada vergiden kaçınma varsa, etkin bir denetimle bunları
sağlamak gerekir. Amacına hizmet eder şekilde bunların
işlemesini sağlamak da ilgili kurumların görevidir diye
düşünüyorum.
Kayıt altında aslında en fazla olan bölgeler
serbest bölgeler. Yani belki üretimle ilgili kayıp kaçakları
olabilir. Onları denetleyip vergi kaybı varsa bunları önlemek
bizim görevimizdir.
Burada maddeyle getirilen önemli bir düzenleme var. Madde
çerçevesinde, (a) bendinde
Burada bir şey yok, müstesna olduğunu
belirten bir hüküm var gelir ve kurumlar vergisinden. Ancak (b) bendinde, Bu
bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az yüzde 85ini yurt
dışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele
ödedikleri ücretler gelir vergisinden müstesnadır. Yapamazlarsa, gerekli
taahhüdü yerine getiremezlerse, ceza alınmadan sonra kendilerinden tahsil
edilir.
Değerli arkadaşlar, burada hizmetlerin kapsam
dışı bırakılması serbest bölge
anlayışı açısından kabul edilebilir bir durum
değildir, artı yüzde 85 taahhüdü de gerçekten bütün firmalar için
geçerli olabilecek bir durum, yerine getirilebilecek bir durum değildir.
Az önce bahsetmiş olduğum kapsamda sadece teşvik
veya istisna vergilerle ilgili düzenlemeler, bizim buradan rekabeti
artırıcı bir sonuç elde etmemizi sağlayacak
değişiklikler değildir. Bu çerçevede bunların gözden
geçirilmesi, haksızlığın önlenmesi ve buradaki
faaliyetlerin yeniden tanımlanarak nelerin kapsam içine gireceğinin
düzenlenmesi gerekir. Aksi takdirde serbest bölgeleri o zaman kaldırmak
lazım, diğer hizmetleri üretenleri de serbest bölgeye sokmamak
lazım, sadece üretime yönelik olması lazım. Ama bütün
bunların ötesinde bizim anlayışımızı
değiştirerek, serbest bölgeye bakışımızı
yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor, yoksa bunları toparlamamız,
yeniden yatırımları artırmamız, bu çerçevede serbest
bölgelerden gelecek ihracatı artırmamız mümkün olmayacaktır
diye düşünüyorum.
Bu konuda önergeler olduğunu gördüm, ama tam
ayrıntısını bilmiyorum, inşallah biraz sonra
onları da tartıştığımız zaman bu
aksaklıklar giderilir.
Bu çerçevede, ben bu yasanın hayırlı
olmasını diliyorum, ama öncelikle de Sayın Bakandan
istirhamımız, bu anlayış değişikliği
çerçevesinde yeni bir serbest bölge konseptini, gelişme bölgeleri
anlamında ele alarak bizim karşımıza daha geniş bir
tasarıyla gelmesini bekliyoruz.
Hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Eskişehir
Milletvekili Sayın Beytullah Asile aittir.
Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından
alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerindeki görüşlerimi ifade
etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce Türk milletini, heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, az önce, bundan önceki
oturumun sonuna doğru sorulan sorularla alakalı Sayın
Bakanın verdiği bir cevabı değerlendirerek sözlerime
başlamak istiyorum.
Sayın Bakan diyor ki, aynen tutanaklardan okuyorum: Ben,
tabii şu aşamada şunu da belirtmek isterim: Az evvel
söylediğim tarım ürünleri konusunda ve işlenmiş tarım
ürünleri konusunda ciddi çalışmalar yapıldı. Yani bizim
için en fazla bu dönemde ağırlıklı olarak katma değer
en fazla yaratan ürünler tarım ürünleridir. Çünkü, tamamıyla kendi
değerlerimiz, kendi toprağımızı kendi tarım
ürünleri üreticimizle tamamıyla işleyip, ondan sonra da
ihracatını yaptığımız ürünler olduğu için en
yüksek katma değer bizde kalmaktadır.
Bu sözlerin tamamına
katılmamak mümkün değil. Ben bu sözleri Sayın Bakanın
samimiyetle ifade ettiğini de biliyorum. Ancak, inşallah bu
konuşmayı bir de Tarım Bakanının olduğu bir
Bakanlar Kurulu toplantısında yapmasını temenni ediyorum.
Niçin?
Değerli arkadaşlarım, ekim ayı hububat ekimi
yapan çiftçilerimiz için tohumu toprakla buluşturdukları aydır.
Ne hazindir ki, gübre fiyatlarındaki hızlı artış
karşısında Hükûmet duyarsız kalmış, geçen ekim
döneminde tonu 650 ila 700 bin lira arasında satılan taban gübresi
diye nitelendirilen DAP gübresinin ton fiyatı bu dönemde, bu ekim
döneminde 1.950 ile 2.080 yeni Türk lirasına yükselmiştir.
Akaryakıt fiyatlarındaki yüksek artışın, diğer
girdi maliyetlerindeki artışın nasıl seyrettiğini
zaten hepiniz yakından takip ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bunun sonucunda çiftçi
ömründe ilk defa ya gübre atmadan toprağını ekmek zorunda
kalmış ya da attığı gübre miktarını
yarı yarıya azaltmıştır. Şimdi, bunun doğal
sonucu olarak da rekolte düşecektir, millî servet azalacaktır,
çiftçilerimiz yoksullaşacaktır, çiftçilerimiz topraktan umudunu
kesecek, üretimden çekilecektir. Rekolte düşüşü nedeniyle oluşan
açık ithalat yoluyla kapatılacak, böylece kendi çiftçimizden
esirgediğimiz desteği hububat ithal etmek zorunda kalarak hububat
ithal ettiğimiz ülke çiftçilerine aktarmak zorunda kalacağız. Az
önce Sayın Bakanın tutanaklardan okuduğum sözlerindeki
tarım ürünlerinden ve bunların işlenmesi ve ihracatından
elde edilen gelirlerden de mahrum kalacağımız
aşikârdır.
Değerli arkadaşlarım, yine bir
arkadaşımızın harman döneminde, hasat döneminde ülkeye
buğday ithal ettiğiyle ilgili Sayın Bakanın verdiği
cevapla sözlerime devam etmek istiyorum. Dönem dönem Türkiye'nin içerisindeki
fiyat artışının dengelenmesi amacıyla da
ithalatın bir araç olarak kullanıldığı dönemler
vardır. Ancak ihtiyaca binaen -tamamıyla tespit edildikten sonra-
Türkiye'nin gelir-giderine bakıp -ne kadar içeride stok var- bununla
ilgili ithalat kararlarının verildiğini ifade ediyor. Burada da
Sayın Bakan yerden göğe kadar haklı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BEYTULLAH ASİL (Devamla)
ama kendisinden, bu işi
tespit eden Tarım Bakanlığı ve Sanayi
Bakanlığıyla, bu Bakan arkadaşlarımızla da bu
görüşlerini paylaşmalarını istirham ediyorum. Çünkü
değerli arkadaşlarım, bu hasat döneminde dünya piyasalarında
tonu 600 ile 700 lira arasında satılan buğday, maalesef ithalat
yoluyla ve Toprak Mahsulleri Ofisinin piyasadan çekilmesiyle, Türk çiftçisinin,
400 ila 450 lira arasında tonunu satması suretiyle âdeta cebinden
parası çalınmıştır.
O nedenle, bu görüşlerini destekliyor ve bu görüşlerini
Tarım Bakanı ve Sanayi Bakanıyla da paylaşmasını
temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Asil.
Şahısları adına ikinci söz Trabzon
Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebiye aittir.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yaptığım
değerlendirmede, tasarının ihracata yönelik üretim faaliyetini
desteklemek gibi bir amacının olduğunu ve bu çerçevede 2008
yılı sonunda bitecek olan bazı vergi teşviklerinin
süresinin Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği
tarihe kadar uzatıldığını ifade etmiştim ve yine
aynı çerçevede, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yaklaşımı
olumlu bulduğumuzu da belirtmiştim.
Tasarının bu maddesi vergi teşviklerinin
uzatılmasını öngörüyor. Ancak her hâlükârda herkes için bir
uzatma söz konusu değil. Üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin bu
faaliyetlerden elde ettikleri kazanca yönelik olarak gelir ve kurumlar vergisi
istisnası ve yine imal ettikleri ürünlerin en az yüzde 85ini ihraç eden
mükelleflerin bu faaliyetlerinde istihdam ettikleri personele
yaptıkları ücret ödemelerine ilişkin gelir vergisi
istisnası. Bu iki istisna, özellikle de istihdam edilen personele yönelik
istisna son derece önemli. Maddede yer alan yüzde 85lik oranın kriz
şartlarında ağır olduğu,
ihracatçılarımızın bunu tutturmakta zorlanabileceği
yönündeki kaygım iktidar partisi tarafından da
paylaşıldı ve bu oranı gerektiğinde yüzde 50ye kadar
indirme konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verecek şekilde bir önergeyi
müştereken imzaladık, biraz sonra okunacak.
Benim burada asıl üzerinde durmak istediğim konu, üretim
faaliyetini teşvik ederken Türkiyedeki serbest bölge
sınırları dışında, Türkiye
sınırları içerisindeki üretim faaliyetimizi de teşvik
edecek şekilde serbest bölgedeki bazı hizmet faaliyetlerine aynı
vergi teşvikinin sağlanmasıdır. Bu açıdan madde
eksiktir. Serbest bölgede faaliyet gösteren ve ana faaliyet konusu Türkiyede
üretilen ürünlere dış talep yaratmak olan mükelleflerin bu
faaliyetlerden elde ettikleri gelir hizmet geliridir, hizmet
ihracıdır, karşılığında elde edilen gelir
hizmet geliridir. Dolayısıyla bu gelire de istisna tanımak
tasarının amacına uygun düşer. Serbest bölgedeki üretim
faaliyetini teşvik etmekten çok daha önemli buluyorum bu teşviki.
Serbest bölgedeki üretim faaliyeti belirli vergi teşvikleriyle desteklenen
bir faaliyettir. Oysa benim sözünü ettiğim faaliyet, Türkiye
sınırları içerisinde herhangi bir vergi teşviki olmaksızın,
örneğin İstanbul il sınırları içerisinde üretilen bir
ürüne dış talep yaratmak amaçlı bir faaliyeti, serbest bölge
faaliyetini de teşvik kapsamına almanın uygun olacağını
düşünüyorum. Bu yöndeki önergemiz biraz sonra okunacak, sizlerin takdirine
sunulacak.
Değerli milletvekilleri, ihracata yönelik üretim faaliyetini
teşvik etmek son derece önemli. Esasen serbest bölgelerin
kuruluşundaki ana amaç budur. Belki kanunda başka birçok amaç da
yazılmıştır, ama ana amaç, buraya yabancı sermaye
çekmek, burada üretim faaliyetini gerçekleştirmek ve bu üretimi yurt
dışına ihraç etmek suretiyle ekonomiye katkı
sağlamaktır. Ancak bu çerçevede serbest bölgelere, 20 adet serbest
bölgeye baktığımızda bütün serbest bölgelerin aynı
ölçeğe geldiğini söylemek mümkün değil. Dış ticaret
hacmi yönünden serbest bölgelerimizin çapı çok fazla değildir belki,
ama bu toplamın içerisinde dahi bazı serbest bölgeler çok geride
kalmış, bazıları konumunun veya belki belli başka sektörlere
hitap ediyor olmanın getirdiği avantajla ileri gitmiştir.
Şöyle bir tabloya baktım, 20 serbest bölge içerisinde kendi bölgem
olan Trabzon Serbest Bölgesine baktım; ticaret hacmi yönünden 20 serbest
bölge içerisinde 38 milyon dolarla 17nci sırada geliyor. İstihdam
hacmi yönünden, istihdam ettiği kişi sayısı yönünden de 20
serbest bölge içerisinde yine 17nci sırada geliyor. Aslında Trabzon,
konumu itibarıyla Bağımsız Devletler Topluluğuna olan
yakınlığı, İrana olan yakınlığı,
diğer komşu ülkelere olan yakınlığı
itibarıyla üretim faaliyeti açısından stratejik bir bölge
özelliğine sahip olabilecek bir potansiyele sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Umarım Avrupa Birliğine tam üyeliğin
gerçekleştiği tarihe kadar, gerek Trabzon gerekse diğer serbest
bölgelerimiz üretim amaçlı faaliyetlerin merkezi olur veya ihracat
amaçlı üretim faaliyeti buralarda artar, bu tasarı da ona katkı
sağlar.
Konuşmamı burada bitiriyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Şimdi madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, öğleden önceki soru-cevap bölümünde
de ifade ettiniz, az önce arkadaşlarımız da belirtti,
tarımsal ihracatımızın artmasına büyük önem
veriyorsunuz ve her şeyiyle bize ait olan tarım ürünlerimizin
ihracatındaki hedefinizin en az 11 milyar dolar olduğunu ifade
ettiniz. Ancak, bu ihracat hedefine ulaşabilmek için, özellikle son
altı yıldır, başta narenciye olmak üzere diğer ihraç
ettiğimiz tarım ürünlerimize, maalesef, yeterli destek ve ihracat
teşvik primleri verdiğinizi söyleyemeyiz.
Şimdi sormak istiyorum: 2000 yılında, sadece
narenciyeden örnek verecek olursak, limonda 100 dolar, portakal ve mandalinada
80 dolar, greyfurtta ise 78 dolar olan ihracat primi mevcut iken geçen son
altı yılda niçin bu rakamlara
ulaşılmamıştır? Maliyetler yüzde 100, yüzde 200, yüzde
300 arttığı hâlde niçin bu ihracat primlerine
ulaşılamamıştır?
Yine, tarımsal ihracatı artırabilmek için altı
yıl önce 57nci Hükûmet tarafından verilen ve ortalama 70-80 dolar
olan narenciye ihracat primlerini bu yıl ne olarak düşünmektesiniz ve
bu düşündüğünüzü hangi zamanda, ne zaman ödemeyi
gerçekleştirebileceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, bu kanun tasarısının
görüşülmeye başlandığı hafta Sayın Maliye
Bakanımıza da ilettiğim bir konuyu size de iletmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi ÖTV tutarlarının belirlenmesine ilişkin
2008/13835 sayılı Karara göre ülkemizde madenî yağ ve gres
yağı üretimi yapan imalatçılarımız, serbest
bölgelerdeki imalatçılara ya da ithal eden, aynı ürünü ithal edenlere
göre yaklaşık yüzde 30 oranında daha fazla maliyetle yağ
üretebiliyorlar. Bu haksızlığın giderilmesi konusunda,
Sayın Bakanımız da bunun giderileceği yönünde bir söz verdi
ama bunu ne zaman gerçekleştireceksiniz? Çünkü
imalatçılarımız hâlâ bunun peşinde.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Şimdi, tabii ki
narenciye olsun, diğer ürünlerde olsun tarım destekleri usulüne uygun
olarak bugüne kadar nasıl yapıldıysa aynı şekilde
devam ediyor. Bunların, bizim açımızdan, narenciyede, özellikle
komşu ve çevre ülkelere yapılan ihracatta Dünya Ticaret Örgütü
kuralları çerçevesinde yapılan destekler neyse aynı şekilde
destekleme programı içerisinde bunlar devam ettiriliyor. Onu bir kere
söylemekte yarar var.
İkincisi, tabii, ürün çeşitlemesini ve
sertifikalandırmasını burada gündeme getirdik. Daha önceden
yapmış olduğumuz çalışmalarda, kayıtlı olan
ihracata desteklerin verilmesinde çeşitli basamaklar verildi ve bu
basamaklar çerçevesinde bu ihracatı yapıyoruz. Değerli
milletvekillerim yöre milletvekilleri oldukları için bunları çok iyi
bilirler.
Bizim açımızdan, narenciyenin şu aşamada
özellikle kuzey komşularımıza ve Avrupa Birliğine
yapılan ihracatı son derece önemli. Bu ihracat kapıları
açıldıktan sonra içerideki ürün piyasasındaki fiyatlanma da
kendiliğinden normal bir dengeye gelecektir. Yalnız, tabii, bir eksik
kaldığımız nokta vardır: Türkiyede, sadece
İspanyanın yaklaşık 8 milyar dolar narenciye ihracatı
varken bizim ülkemizde bu rakamlara ulaşmak son derece zor. 1 milyar
doların bile içerisinde yaş meyve ve sebze dâhil olmak üzere ancak
dolanabiliyoruz şu anki rakamlarla.
Amacımız, aynı ürünleri değil, dış
pazarlarda kabul gören ürünlerin üretilmesini sağlamak. Burada da
Tarım Bakanlığıyla beraber ortak çalışmalarımız
var. Yani, bizim için önemli olan, dışarıda kabul gören, bugüne
kadar klasik olan ürünlerin değil, eskiden beri yetiştirilen
ürünlerin değil, dışarıda damak tadına uygun olarak,
tüketici talebine uygun olarak ürün geliştirmek. Bir taraftan da bu
çalışma yapılıyor. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki
narenciye dediğiniz zaman, beş seneden evvel
Turunçtan
geçemediğiniz için, bir politika beş sene öncesine dayanır. Siz
o çalışmayı yaparsınız, ondan sonra ancak ürün
çeşitlemesini beş altı sene içerisinde
gerçekleştirebilirsiniz. Bu çalışmalar da şu anda
yapılmaktadır.
YILMAZ TANKUT (Adana) Ama zamanında ödenmiyor.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) - Açıkçası
daha önceki sorularda da -şu anda madenî yağlarda yüzde 30 avantaj
var- Bu haksız rekabet oluşturuyor. diye bir değerli
milletvekili arkadaşımızın söylediği... Bu konuda
Maliye Bakanlığı zaten bir inceleme başlatmış
durumda. Orada, içeride ve dışarıda, iç tüketiminde ve
dış tüketiminde üretim safhasında kullanımı ve üretim
dışı kullanımıyla ilgili çeşitli
çalışmalar yapılıyor.
Bir de tabii bu arada söylemekte yarar var. Serbest bölgedeki 53
bine yakın istihdamın tamamı kayıtlıdır,
kayıtlı istihdam. Serbest bölgede 1 kişi bile kayıtsız
olarak çalıştırılamaz. Çünkü sosyal güvenlik
mevzuatının uygulanması, işçilerin gelip içeri girerken
tamamıyla kartlarıyla girmeleri, üst üste iki kontrol
yapılması
Size şunu söyleyebilirim: Belki de bütün ticari
işlemler içinde ve istihdamda en fazla kayıt altına alınma
Türkiyede, Türkiye serbest bölgelerindedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda değişiklik yapılmasına
dair kanun tasarısının çerçeve 7. maddesi ile
değiştirilen 3218 sayılı serbest bölgeler kanununun geçici
üçüncü maddesinin 2. fıkrasının (b) bendine birinci cümleden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa
Elitaş |
M. Akif
Hamzaçebi |
Mücahit
Fındıklı |
|
Kayseri |
Trabzon |
Malatya |
|
Hasan
Anğı |
Veysi Kaynak |
Abdurrahman
Arıcı |
|
Konya |
Kahramanmaraş |
Antalya |
Bu oranı % 50ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar
yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7 nci maddesinin (a) bendinde yer alan Bu
istisnanın ibaresinden sonra gelmek üzere 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6)
numaralı bendinin (b) alt bendi ile ifadesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
|
Bekir
Bozdağ |
|
Abdurrahman
Arıcı |
|
Giresun |
|
Yozgat |
|
Antalya |
|
|
Emin Nedim
Öztürk |
|
Ali
Bayramoğlu |
|
|
|
Eskişehir |
|
Rize |
|
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının Çerçeve 7 inci maddesi ile
değiştirilmesini öngören 3218 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan Bu
bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az % 85 ini yurt
dışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele
ödedikleri ücretler gelir vergisinden müstesnadır cümlesinin
Bu bölgelerde üretilen ürünlerin ve verilen hizmetlerin bedelinin
en az % 50 sini (hizmet ihracında % 85 ini) yurtdışına
ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir
vergisinden müstesnadır. Ürünlerin bedelinin hesaplanmasında FOB
değerler esas alınır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Bülent
Baratalı |
|
Trabzon |
Malatya |
İzmir |
|
|
|
Gürol Ergin |
|
|
|
Muğla |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Serbest Bölgelerde istihdam edilen personele yapılan ücret
ödemeleri 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden istisnadır.
Tasarının öngördüğü düzenleme ile bu bölgelerde üretilen
ürünlerin FOB bedelinin en az %85ini yurtdışına ihraç eden
mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretlerin Avrupa
Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren
yılın vergilendirme döneminin sonuna kadar gelir vergisinden istisna
edilmesi öngörülmektedir.
Düzenlemenin üretimi teşvik amacına yönelik
kısmı olumlu olmakla birlikte iki açıdan eksiktir.
1.- Hizmet ihracı düzenlemenin kapsamına dâhil
edilmemiştir. Düzenleme özellikle ihracat organizasyonu yapmak suretiyle,
Türkiyenin imalat sanayisine dış talep yaratan işletmeleri
olumsuz etkileyecek olması nedeniyle ülkemizin ihracatını da
olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle hizmet ihracı da kapsama dâhil
edilmelidir.
2.- Yüzde 85lik oran küresel kriz ortamında son derece
yüksektir. Dünya ticaret hacminin daralacak olması nedeniyle içinde
bulunduğumuz süreçte bu oranın tutturulması son derece
zorlaşacaktır. Bu nedenle oranın mal ihracında % 50ye
düşürülmesi uygun olacaktır. Önerge bunu sağlamaya yöneliktir.
Öte yandan önerge ile hizmet işi ile iştigal eden mükelleflerin
kurumlar vergisi mükellefiyetinin devam ettirilmesi sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.26
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
275 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 7nci maddesinde Trabzon Milletvekili
Sayın Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylayacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7 nci maddesinin (a) bendinde yer alan Bu
istisnanın ibaresinden sonra gelmek üzere 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendenin (b) alt bendi ile ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Katılıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçeyi okutun
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü
maddesi uyarınca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine ilişkin
yapılmakta olan tevkifat uygulaması, Tasarıda sadece kurumlar
vergisi mükellefleri için öngörüldüğünden gelir vergisi mükellefleri de bu
önergeyle kapsama alınarak paralellik sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 7. maddesi ile
değiştirilen 3218 sayılı serbest bölgeler kanununun geçici
üçüncü maddesinin 2. fıkrasının (b) bendine birinci cümleden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Bu oranı % 50ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar
yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Serbest bölgelerde istihdamın ve ihracat potansiyelinin
artırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci maddeye bağlı geçici madde 5i okutuyorum:
MADDE 8- 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununa
aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 5- Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce serbest bölgelerde faaliyet ruhsatı almış olan
kullanıcılara kiralanan arazi, arsa ve binalardan Hazinenin
mülkiyetinde bulunanların kira süresi, Dış Ticaret
Müsteşarlığınca ruhsat süresine bağlı olarak 49
yıla kadar uzatılabilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin
hususlar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllüye
aittir.
Buyurun Sayın Çöllü. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler
Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 8inci maddesi üzerine CHP Grubu adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa kapsamında serbest
bölgelerde yirmi ve otuz yıl olarak belirlenen kira süreleri kırk
dokuz yıla çıkarılıyor. Söz aldığım madde
ile sözleşme sürelerinin kırk dokuz yıla kadar nasıl
uzatılacağının esasları belirtiliyor. Bu konuda
yönetmelik çıkması hedefleniyor. Bu noktada, tüm
yatırımcılara eşit davranılacağını
umduğumu özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, küresel bir ekonomik krizin dalga
dalga yayıldığı bugünlerde, Türkiye'nin bu krizden ne kadar
etkileneceği henüz netleşmiş değil. Sayın
Başbakan Bize bir şey olmaz. diyor ama elimizdeki veriler hiç de
Sayın Başbakanı desteklemiyor. Dış borç rakamları
ortada, cari açık rakamlarlı ortada; 300 milyar dolara yaklaşan
bir dış borç ve 50 milyar dolar düzeyinde cari açık. Bu tabloyla
Bize bir şey olmaz. demeyi aşırı iyimserlikle birlikte
açıklamak mümkün değildir. Türkiye'nin cari açığı
neden büyüyor? Büyük bölümü enerji ithalatından kaynaklanıyor ancak
ithalatımızı karşılayacak kadar ihracat
yapamıyoruz. Bizim serbest bölgelerimizin temel amacı nedir? Temelde
ihracata yönelik yatırımı ve üretimi teşvik etmektir. Bu
temel hedefi yakalayabildiğimizi söylemek biraz zordur. Serbest
bölgelerdeki yıllık ticaret hacmi toplam ticaret hacminin yüzde 10u
düzeyinde veya biraz altındadır. Bu rakamı yeterli görmek söz
konusu değildir arkadaşlar. Ayrıca, ihracatı
artırmasını beklediğimiz
serbest bölgeler, ihracat yaparken bir yandan da ithalatı
körüklemektedir çünkü serbest bölgelerde faaliyet gösteren firmaların bir
kısmı ya ithal ettikleri yarı mamul ürünlerin sadece
montajını yaparak ya da tüketime yönelik ürünleri Türkiyeye satarak
ithalatı artırmaktadırlar. Bu nedenle, tüm serbest bölgelerin bu
kanunun 1inci maddesinde belirtilen amaçlar çerçevesinde çalışmalarının
sağlanmasında ve verilecek teşviklerin de buna göre
belirlenmesinde büyük fayda vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; serbest
bölgelerle ilgili kaygılarımızı paylaşırken örnek
serbest bölgelerin de hakkını teslim etmek gerektiğini
düşünüyorum.
Benim seçim bölgem olan Antalyada bir serbest bölge var. Antalya
Limanı sahasında hizmet veren Antalya Serbest Bölgesinde hâlen 108
firma sürekli aktif ticari faaliyette bulunmakta ve bu firmalarda
yaklaşık 3.800 kişi istihdam edilmektedir. Başlangıçta
ülkemizin yurt dışı müteahhitlik hizmetlerine yönelik makine
parkı alanı olarak planlanan ve bu arada kısmen alım
satım şeklindeki ticari faaliyetlerin de sürdürüldüğü bir ticari
serbest bölge görünümündeki Antalya Serbest Bölgesi, özellikle son beş
yıllık süre zarfında üretim faaliyetlerinin artması ve bu
yönde yoğunlaşan talepler karşısında büyük oranda
üretim serbest bölgesi olma niteliğine bürünmeye
başlamıştır. Hâlihazırda yüzde 100 doluluğa
ulaşmış olan bu bölgemizde yatırım talepleri devam
etmekle birlikte, maalesef, genişleme sahasının bulunmaması
sıkıntı yaratmaktadır.
Bugün yat ve mega yat inşası ve bu yatların
bakım onarımları; kablo, konfeksiyon, elektronik cihaz ve
tekstil üretimleri ve beraberinde tıbbi cihaz üretimleriyle, ayrıca
ülkemizde ilk defa gerçekleştirilen doku kültürü suretiyle yapılan ve
ileri teknoloji gerektiren üretimler de Antalya Serbest Bölgesinin faaliyet
alanlarına eklenmiştir. Antalya Serbest Bölgesi, faaliyete
geçtiği 1988 yılında 1 milyon dolar olan ticaret hacmini bugün
700 milyon dolar düzeyine çıkarmıştır. Toplam ticaret
rakamı da 5 milyar dolar düzeyine ulaşmıştır.
Antalya Serbest Bölgesinin bir başka özelliği de mega
yat üretiminde artık bir dünya markası hâline gelmesidir. Sektörün
gelişmeye başladığı 2000 yılından bu yana
sadece bu sektördeki ticaret hacmi 330 milyon dolar olarak
gerçekleşmiş ve bugüne kadar
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
Antalya Serbest Bölgesiyle ilgili konuşurken daha önce de
değindiğim yeni yatırımcı talepleri var ancak Antalya Serbest
Bölgesinde yer olmadığı için, özellikle mega yat yapım
yeriyle ilgili yer taleplerine yanıt verilemiyor demiştim. Ben burada
şunu vurgulamak istiyorum: Ülkemizin dünya yat üretiminde
kıskanılacak bir noktaya taşınmasında büyük
katkısı olan bu tekne üretimini Antalyanın başka bir
bölgesinde de bir an önce hayata geçirmek zorundayız. Bununla ilgili
Manavgatta yapılan projenin, ilgililerin ve yetkililerin
katkılarıyla bir an önce hayata geçirilmesinde ve bu vesile en az 4-5
bin kişiye istihdam sağlanmasında büyük fayda vardır. Bu
çerçevede, tüm ilgilileri bir an önce projeyi sonuçlandırma konusunda
katkıya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tekne ve yat üretimini
artıralım, Akdeniz çanağında dolaşan tekneleri ülkemiz
marinalarına ve koylarına çekelim ve böylece ülkemizin ekonomik
girdilerini artıralım derken ortaya çok önemli bir
sorumluluğumuz da çıkmaktadır. Nedir bu? Mevcut
değerlerimizi en iyi şekilde koruma, yani vurgulamak istediğim,
özellikle yat turizmi için durak noktası olan koylarımızın
kıymetini bilmektir.
Evet arkadaşlar, turistik tesis, otel ve benzeri
yatırımlar her tarafa yapılabilir ama teknelerin
yanaşacağı ve demirleyeceği yerler o kadar kolay bulunmaz.
Özellikle bu Antalya sahilleri için bir elin parmakları kadar
kısıtlı sayıdadır. Biz bu koylarımızı
otel yapımına tahsis edersek ülkemize çekmeye
çalıştığımız, Akdeniz çanağında
dolaşan yüz binlerce yatın demirleyeceği yerleri kaybetmiş
oluruz. Bu nedenle, hepimizin ve tüm yetkililerin ilgilerini, ilgililerin
dikkatini bir noktaya çekmek istiyorum, Antalya-Kemer bölgesinde bulunan
Alacasu Koyuna çekmek istiyorum ve orada yapılan
çalışmaların ne olduğunu, doğrusu ben ve bölge
denizcileri ve balıkçıları merak ediyoruz. Sanki orada bir turistik
tesis inşaatı yapılacakmış ve bunun araştırmaları
yapılıyormuşçasına bir hissimiz var. Burada herkesin
dikkatini çekerken, özellikle o koyun Antalya denizciliği,
balıkçılığı için son derece önemli olduğunu
vurguluyor ve buna sahip çıkmamız gerektiğinin altını
bir kez daha çiziyorum.
Değerli milletvekilleri, bu bilgileri önemi nedeniyle
aktardıktan sonra, tasarıyla ilgili bir noktaya dikkatinizi çekmek
isterim. Bu tasarıyla, gelir vergisi desteğini alabilmek için yurt
dışına yüzde 85 ihraç koşulu getiriliyor. Yüzde 85 yurt
dışına satış zorunluluğu tekne üretimi gibi
bazı sektörler için oldukça zor bir ölçüm kriteridir. Büyük boyda bir
teknenin iki üç yılda üretildiği düşünüldüğünde gelir
vergisi avantajının Maliye Bakanlığı tarafından
ne şekilde ve nasıl uygulanacağı açık değildir.
Sektör temsilcileri bu konuda bilgi beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı
üretime yönelik yatırımların önünü açmakla birlikte
işleyiş açısından bazı sorunları da beraberinde
getirmektedir. Örneğin 6 Şubat 2004 yılından sonra ruhsat
alan üretici firmaların bugüne kadar ödedikleri gelir vergisinin telafisi
mümkün olacak mıdır? Bilindiği gibi yürürlükteki kanunla 6
Şubat 2004ten önce ruhsat alan firmaların gelir vergisi
avantajı bu yılın sonunda kaldırılacaktı yani
kanun tasarısı bu haksızlığı bir nebze gidermekle
birlikte ruhsat süresi Avrupa Birliğine giriş tarihinden sonra
bitecek olan firmaların ruhsat aldığı tarihteki verilen
haklarını iade etmemektedir.
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, kriz
geliyorum diye diye geldi kapıya dayandı. Bize bir şey olmaz.
diyen Sayın Başbakan şimdi Eğer vatandaşın
ümüğü sıkılacaksa IMF yerine bunu ben yaparım. diyor.
Kışa girerken bir seferde doğal gaza yüzde 22,5 zam geldi. Zam
oranı bir yılda yüzde 80i aştı. Elektrikte yüzde 60ı
aştı. Şimdi bu zamları krizin etkisiyle küçülmesi beklenen
ekonomimiz için alınmış sağlıklı karar
olduğunu söylemek mümkün müdür? Hükûmet hâlâ günübirlik politikalarla günü
kurtarmaya çalışmaktadır. Eğer ekonomide küçülmeden,
işsizlikten korkuyorsanız şimdi sanayicinin üretimini daha da
düşürecek uygulamalar yapmak doğru bir politika olabilir mi,
soruyorum size? Hükûmet bir an önce krizi doğru okumalı ve doğru
önlemler almalıdır. Aksi hâlde krizin üstüne bir de kötü yönetim
eklendiğinde faturamız daha da kabaracaktır.
Bu düşüncelerle konuşmamı noktalıyor ve
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çöllü.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili
Sayın Nevzat Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesi hakkında şahsım ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uluslararası ticaretin süratle
küreselleşip kompleks bir hâle geldiği günümüzde ülkelerin
dış ticaret politikaları ve bu politikaların araçları
her geçen gün biraz daha fazla önem kazanmaya başlamıştır.
Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde stratejik önemi sürekli
dillendirilen serbest bölgeler genel olarak ülkenin siyasi sınırları
içerisinde yer almasına rağmen, vergi ve gümrük
mevzuatlarının uygulanması bakımından gümrük
hattı dışında bırakılan yerler olarak kabul
edilmektedir. Bu bölgelerde özel teşvikler sağlanarak ihracat,
yatırım ve üretimin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Ülkemizde de sayıları 20yi bulmuştur serbest bölgelerin ve
toplam ticaret hacminin yüzde 10u bu bölgelerden gerçekleştirilmektedir.
Serbest bölgelerin ticari yapısını
incelediğimizde de tıpkı ülke ekonomisinin ithalata dayalı
ihracat ile götürülmeye çalışılması gibi serbest bölgelere
ithalatın çok daha büyük bir parça oluşturduğu gözlenmekte,
millî üretim yerine montaj sanayisinin hâkim kılındığı
gözlenmektedir. 1985te çıkarılan Serbest Bölgeler Kanununun serbest
bölge uygulamalarının hukuki altyapısını
düzenlediğini ve bu Kanunun 2004 yılında 5084 sayılı
Kanun
Aslında, 5084 ile yapılan klasik bir kanun
değişikliğinin ötesinde serbest bölgeler konusunda bir zihniyet
değişikliğine gidildiğinin de ifadesidir. 3218e göre hukuki
işlemler açısından âdeta ülke dışı muamele
görürken ve serbest bölgelere içeriden gelen mal ihracat işlemi olarak
kabul edilirken 2004te benimsenen anlayışla serbest bölgeler
gümrükleme alanı olarak görülmüş ve işlemlerde gümrük
beyannamesi istenir hâle gelmiştir. İşte, ekonomiyi ve
dış ticareti iyi bildiğini iddia edenlerin geldiği nokta.
Serbest bölgelere bakış açısı
değiştiğinden, 2004te kabul edilen tasarıyla da bu
bölgelerdeki vergi muafiyetleri sınırlandırılmış
ve bu bölgeler cazibelerini kaybetmeye başlamıştır.
Artık ihracatçı, ithalatçı buralardan yer alma, kiralama
konusunda isteğini yitirdiği gibi birkaç yıldır da rakamlar
kendisini tekrarlamaya başlamıştır. Asıl büyük
sıkıntıyı bu bölgeleri kuran, işleten firmalar
çekmiş, yaptıkları yatırımların
karşılığını alamaz hâle gelmişlerdir. Bugün
serbest bölgeler âdeta terk edilmiş kasabalara dönüşmüştür. Bu,
maalesef, serbest bölgelere çarpık bir bakış açısıyla
yaklaşan AKP İktidarının eseridir.
2004teki 5084ü yasalaştıran da, bugün
görüştüğümüz tasarıyı önümüze getiren de, ülkeyi tek
başına ama deneme yanılma yoluyla yöneten AKP
İktidarıdır. Yapılan eksik ve yanlış
düzenlemelerle tüm dünya ekonomileri için âdeta para basma makineleri olan serbest
bölgeler büyük bir irtifa kaybetmiş, neredeyse sıradanlaştırılmıştır.
Dış ticaret bürokrasisi Ne yaptınız? Serbest bölgeleri
serbest olmaktan çıkarıp, elini kolunu bağladınız.
diye feryada figana başlayınca Hükûmet ilgili kurumların
müsteşarlarını bir araya getirmiş, Sayın Ekren
başkanlığında, bugünkü tasarının 7nci
maddesindeki çözüm bulunmuş, vergi muafiyetlerini askıya alan
düzenlemelerin Avrupa Birliğine tam üye oluncaya kadar bekletilmesine
karar verilmiştir.
Buraya kadar belki bir nebze anlaşılabilir. Kör topal,
karanlıkta yönünü bulma gibi bir yöntemle işlerin götürüldüğünü
kabul edelim ancak ülkeyi kurumların birbiriyle
çatıştırılması yöntemiyle idare eden AKP döneminde bir
süreden beri devam eden Gümrük ve Dış Ticaret
Müsteşarlıklarının icraatları arasında uyumsuzluk
yaşanmaya başlanmıştır. Dış Ticaret
Müsteşarlığının istekleri doğrultusunda
hazırlanan ve bugün görüştüğümüz tasarıya âdeta pişti
yaparcasına Gümrük Müsteşarlığı hemen bir
tasarıyla cevap vermiş ve bugün serbest bölgeleri rahatlatalım
diye önümüze getirilen tasarıdaki düzenlemeyi askıya alan yeni bir
tasarı Meclise Hükûmet onayıyla gönderilmiştir. Bu tasarı,
Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmeyi beklemektedir ve önümüzdeki günlerde
de Genel Kurula inecektir.
Sayın Bakan, Meclisin zamanı kıymetlidir.
Burası yazboz tahtası da değildir ayrıca. Meclisi ne diye
meşgul ediyorsunuz? Bizlerden şu anda
yaptığımızı bir süre sonra ortadan
kaldırmayı ya da etkisizleştirmeyi istiyorsanız, iktidar ve
muktedir iseniz kurumlar arası taassup ve koordinasyonsuzluğu
giderirsiniz. Zikrettiğimiz kurumlar size bağlı değil mi?
Ya gereğini yap yahut ülkenin önünde geçit vermez bir heyula gibi durma!
Bu ülke senden önce de vardı, senden sonra da olacaktır.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgenin
rahatlatılması, özellikle yatırımcı yabancı
sermayenin ülkemize kazandırılması, ülkemizin
ihracatının, istihdam ve dış ticaret hacminin artması,
bugüne kadar yapılan altyapı yatırımları ve
hazırlanmış olan sanayi altyapısının korunması
murat edilmektedir getirilen bu tasarıyla. Hayhay! Bu beklentilere
Milliyetçi Hareket Partisi olarak kulağımızı
tıkamamız mümkün değil ancak şu hususlarda da
uyarıcı vazifemizi, uyarılarımızı yapmak
durumundayız. Yazboz yöntemiyle ekonomiye ve dış ticarete zarar
veriyor ve sonradan, tahribatı nasıl gidereceğiniz hususunda
günlük geçiştirmelerle telaşa kapılıyorsunuz.
Serbest bölge modelini, üretim, ihracat ve istihdamı
desteklemesi gerekirken ülkemiz ekonomisinin dışa
bağımlı hâle getirilmesi araçlarından biri hâline
dönüştürüyorsunuz.
Ülkemizi ucuz ve kalitesiz mal girişleri açısından
savunmasız bırakıyor, binlerce yerli üretici ve millî sanayiyi
haksız rekabet karşısında yılgınlığa
sevk ediyorsunuz.
Bazı serbest bölgelerde ülkenin bütünlüğü ve milletin
birliğine kastetmiş terör örgütü, onun iç ve dış iş
birlikçileriyle çetelerin yuvalanmış olduğu, devletin resmî
raporlarına kadar yansımıştır.
Bu tespitlerimizi ve endişelerimizi giderme hususunda, bugüne
kadar AKP İktidarının herhangi bir araştırma ve
soruşturma iradesini ortaya koymamış olması da bizleri
derinden kaygıya sevk etmektedir. Kaldı ki her platformda, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, üretim ve ihracat artışının temini
ve sürdürülebilir hâle getirilmesi için, serbest bölgelerin güçlendirilmesi de
dâhil her türlü destek ve teşvikin verileceğini, işlemlere sürat
kazandırılacağını ve ihtisas gümrüklerinin
sayısının artırılacağını beyan
etmekteyiz.
Tasarının 8inci maddesiyle getirilen serbest bölgelerde
hazinenin mülkiyetinde bulunan yerlerin kira sürelerinin kırk dokuz
yıla çıkarılmasında işleri sıkıntıya
girmiş işletme şirketlerini desteklemek ve serbest bölgedeki söz
konusu binalar boş kaldığında masraflarını
devletin maliyesine yük kılmamak açılarından uygun
bulduğumuzu belirtiyoruz. Bu şirketlerin Hükûmetin yanlış
uygulamalarından dolayı artan yüklerini hafifletmek durumundayız.
Değerli AKP milletvekilleri, millî iradeye
saygısızlık yaparak yavru muhalefet diye küçümsemeye
çalıştığınız Milliyetçi Hareket Partisinin
asaleti ve yapıcı muhalefet anlayışı budur. Milliyetçi
Hareket Partisi ülkeye yaptıklarınıza ne kadar kızsa da ülke
ve insanlarımızın menfaatleri neyi gerektiriyorsa
duygusallığa kapılmadan onu yapmaya devam edecektir, size
rağmen devam edecektir. Kavgacı bir kültürden gelenlerin ve öfkeyi
bir hitabet yöntemi gibi sunanların anlayamayacağı
yapıcı muhalefet anlayışımızdan
vazgeçmeyeceğiz. Bu ülke hepimizin ve biz bu ülkeyi
karşılıksız seviyoruz. Gerek Mecliste gerekse
dışarıda yaptığımız tüm yapıcı
önerileri dikkate almayacaksınız, sonra da çıkıp
Ağzı olan konuşuyor. gibi gerçekten
yakışıksız, Muhatap almam. gibi gayriciddi bir tavır
sergileyeceksiniz. Belki bu üslubu bir siyasi tercih olarak kendinize
yakıştırabilirsiniz, bu sizin tercihiniz ancak
anlamını ve derinliğini bilmeden sürekli ağzınıza
pelesenk ettiğiniz millî iradeye saygısızlık
yaptığınızı hatırlatmak istiyorum. Aman muhatap
olma! Bir üzüldük, bir üzüldük!
Yeri gelmişken size bir fıkra anlatayım
değerli milletvekilleri. İstanbulun fethi zamanı. Surlar içinde
2 Bizanslı aralarında konuşuyor, bir taraftan da Fatihi merak
ediyorlarmış. Biri demiş ki diğerine: Biliyor musun, ben
Fatihten korkmuyorum. O da ona cevap vermiş: Sanki Fatihin çok
umurundaydı.
Siz öyle yapın, biz de kapalı kapılar ardında
karnımızdan konuşmak yerine ağzımızdan
konuşmaya ve ağzımızdan çıkan her sözün arkasında
durmaya devam edeceğiz diyor, tasarının milletimize ve iş
çevrelerine hayırlı olması dileklerimle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Şahıslar adına bir söz talebi vardır.
Gaziantep Milletvekili Sayın Halil Mazıcıoğlu.
Buyurun Sayın Mazıcıoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 8inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi dünya
global bir ekonominin etkisi altındadır. Ülkeler arasında büyük
bir sermaye akışı görülmektedir. Bu sistem içerisinde ülkelerin
ekonomilerini güçlendirmek için diğer ülkelerle ticaret yapmaları,
ihracatlarını güçlendirmeleri gerekmektedir. Ülkelerin ekonomilerini
geliştirebilmesinin en önemli yollarından biri de kendilerini
tanıtabilmeleridir. Yine, bunlarla birlikte sayılacak birçok sebepten
dolayı ülkelerde serbest bölgeler şeklinde oluşumlar
başlamıştır. Ülkemizde yaklaşık yirmi
yıldır serbest bölgeler yer almaktadır. Geçen bu süreçte
ülkemiz, serbest bölgeleri, düzenini, sistemini tanımış, ülke
ekonomisine faydalarını görmüştür. Bunlarla birlikte serbest
bölgelerin daha sağlıklı bir yapıya kavuşabilmesi için
gerekli ihtiyaçlar, gerekli yasal düzenlemeler de tespit edilmiştir ve
üzerinde konuştuğumuz bu tasarının kabul edilmesiyle de söz
konusu eksiklikler giderilecektir.
Değerli arkadaşlar, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, uygulamadaki sorunların giderilmesi ve serbest
bölgelerin avantajlarının artırılması yönünde Maliye
Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı, Gümrük
Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve
Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından üst
düzeyde oluşturulan bir komisyon tarafından
hazırlanmıştır. Türkiye, bu yasa ile birlikte ciddi anlamda
bir dış ticaret hacmini değerlendirmek durumunda olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının 8inci maddesinde
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununa geçici maddeler
eklenmiştir. Geçici 5inci maddede, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce serbest bölgelerde faaliyet ruhsatı
almış olan kullanıcılara kiralanan arazi, arsa ve
binalardan hazinenin mülkiyetinde bulunanların kira süresi Dış
Ticaret Müsteşarlığınca ruhsat süresine bağlı
olarak kırk dokuz yıla kadar uzatılabilmektedir.
Değerli arkadaşlar, yabancı
yatırımcıların ve teknolojinin ülkemize transfer edilmesi
global ekonominin bir gereğidir. Üzerinde konuştuğumuz serbest
bölgeler de söz konusu yatırım ve teknolojinin kazanılması
yönünde çok önemli bir araçtır. Serbest bölgelerimiz yapılan bu
değişikliklerle birlikte ülkemiz ekonomisine çok büyük katkılar
sağlayacaktır ve bu kanuna göre destek olan herkesin de bunda büyük
payı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
hazırlanmasında emeği geçen başta Hükûmetimize, Komisyon
üyelerine ve Genel Kurulda tasarıdan desteklerini esirgemeyen tüm
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyor, kanunun milletimize,
ülke ekonomisine hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Mazıcıoğlu.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 275 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 8inci maddesine bağlı geçici 5inci
maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, çok cafcaflı laflar
söyleniyor, ortalık böyle çok
Öyle laflar söyleniyor ki kimsenin itiraz
etmeyeceği sonuçlar söyleniyor.
Şimdi bir şey düşünün, bir memlekette
Şimdi,
İstanbul Boğazında Rusyadan güneye, yine güneyden
İstanbul Boğazına, Rusyaya tonlarca eşya
taşınıyor ve burada trilyon değerinde eşyalar
taşınıyor. Bu eşyaların Türkiye Cumhuriyeti devletine
bir faydası var mı? Bu serbest bölgeler de biraz bu duruma
getirilmeye çalışılıyor. Yani, bir yerde, en güzel
yerlerimizde arazilerin, toprakların etrafı çevrilmiş, orada
birtakım insanlara ticari faaliyette bulunmaları için ruhsatlar
verilmiş, araziler kiralanmış. Orada ticari faaliyette bulunan
kişiler Türkiye Cumhuriyeti devletine vergi vermiyor,
çalıştırdığı işçilerden yine herhangi bir
vergi almıyor; gelir, kurumlar vergisi almıyor. Şimdi, böyle bir
işletmenin olduğu bir yerden Türkiye satış yapıyor.
Bu, bir defa, vergi kaçakçılığını teşvik eden bir
sistem.
Şimdi düşünün, serbest bölgede faaliyette bulunan bir
firmaca yurt içinde herhangi bir firmaya en yüksek bir değerde yani hayal
edilmez bir değerde bir fatura kesilse
Adam gelir ve kurumlar vergisini
vermeyecek ki. Ne yapacak? Çok yüksek değerlerde fatura düzenleyecek ve
buradan fatura alan insanlar bunu yurt içinde sattığı zaman,
satanın bir vergi ödeme
zorunluluğu olmayınca ne yapacak?
Herhangi bir zararı da olmayacak. Dolayısıyla yurt
içindeki faaliyetlerde vergi kaçakçılığına çok
elverişli olacak. Bence
Yani efendim, yüksek teknoloji getirdik de
şey getirdik
Kardeşim, Türkiyeye faydası ne bunun, Türkiyeye?
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomisine katkısı ne? Onu söyleyin.
Yani, Kardeşim, ben şu serbest bölgeyi kurdum. Bu serbest bölgede
faaliyette bulunan şu işletmeler Türk ekonomisine şu
katkıyı sağlıyor demesi lazım. Efendim, yüksek
teknolojiyle işte üretim yapacak
Yapacak da yani işte ihraç edecek.
İhraç edilen dövizi getiriyor musun? Hayır getirmiyorum, çünkü
genelge çıkarmışsın, diyorsun ki: Efendim sen ihraç
ettiğin malların bedelini Türkiyeye getirmek zorunda değilsin.
Ben soruyorum, üç defa konuşuyorum, burada oturan, bakanlık
sırasında oturan kişiye de soruyorum: Siz 2008de, 2007de
ihracat bedelinin yüzde kaçını Türkiyeye getirdiniz, yüzde
kaçını getirmediniz? Söyleyin, cevap verin. Niye getirmiyorsunuz?
Acaba ihracat bedeli, ihracat edilen mal karşılığı
Türkiyeye getirilmeyen paralar hayalî ihracattan dolayı mı getirilmiyor?
Yani bu ihraç edilen malların
bedellerinin Türkiyeye getirilmemesi
hayalî ihracatı, naylon faturayı teşvik için mi getirilen
bir sistemdir? Bunlara bir cevap verin, insanlar bunu şey etsin. Yani
şimdi serbest bölgeler
Ben şimdi şuna değer veririm değerli
milletvekilleri, eğer bir faaliyette, bir işletmede benim Türkiye
Cumhuriyeti devletime bir ekonomik katkı olursa ben bunu desteklerim.
İstihdam yaratılıyor
Şimdi biraz önce denildi ki:
Efendim, serbest bölgelerde çalışan işçiler kayıt
altına alınıyor. Alınıyor da işte İrandan
bir sürü kaçak işçi var, bilmem Pakistandan gelen var, Türki devletlerden
var, birçok devletten Türkiyeye gelen insanlar var, çalışıyor,
Moldovadan gelen var. Şimdi bunlar, tamam, kayıt altına
alınıyor da acaba Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da
orada çalışan kaç kişi var? Yani bunları denetim
altına almak lazım.
Şimdi bu maddeyle deniliyor ki: Efendim, yani işte daha
önce kiralanmış şeyleri Dış Ticaret
Müsteşarlığınca ruhsat süresine bağlı olarak
kırk dokuz yıla kadar uzatılabilir. Neye göre uzatacaksın?
Yani bunlar devletin, hazinenin arazileri. Hazine bunlara kiraya vermiş.
Belki o zamanlar, ilk defa, hükûmette bulunanlar, yahu işte bunlara çok
değersiz bir değer üzerinden de çok düşük bedellerle de kiraya verdiler.
Şimdi, o zaman niye yani onların süresini otomatikman
uzatıyorsunuz? Onlar yine çıksınlar, oraya talip olan başka
insanlar da gelsinler, bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin hazinesine bir
katkıda bulunsunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Hiçbir katkıda bulunmayacak, ondan
sonra Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı
Bakanlığın emrinde, ondan sonra kimin torpili güçlüyse, kim
Tayyip Erdoğana ulaşabilirse onun talimatı doğrultusunda
bunlar bedava verilecek. Böyle bir devlet anlayışı, böyle bir
yönetim anlayışı olmaz. Bununla siz Türkiyeye bir şey
kazandıramazsınız, iflas etmiş ekonomiye bir şey
kazandıramazsınız.
Şimdi, geçen gün söyleniyor, efendim, dış ülkelere
borçlu olan özel teşebbüsün de devlet garantisini veriyor. Şimdi,
kayıtlara göre, resmî kayıtlara göre, 384 milyar dolar dış
borç var, bunun 191 milyar doları özel teşebbüsün. Yani özel
teşebbüse de devlet garantisi verilecek -bu borçlara- ve Türkiye, âdeta
Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı, keyfî birtakım
işlemler sonucu ömür boyu taşıyamayacağı bir yük
altına girecek. Böyle bir devlet anlayışı olmaz, böyle bir
yönetim anlayışı olmaz.
Bu nedenle ben bu kanuna karşıyım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Soru da sormuşsunuz.
Şimdi soru-cevap işlemine geçeceğiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Vazgeçtim efendim, sorulara cevap verirse
olur.
BAŞKAN Peki.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Benim Sayın Bakandan öğrenmek istediğim konu
şurasıdır: Son yıllarda uyuşturucuyla ilgili
dünyanın birçok yerinde çeşitli gelişmeler olmaktadır.
Hedef olarak Türkiye'nin de seçilmiş olduğu görülmektedir. Bundan
dolayı da özellikle ülkemizde sınırlarımızdan giren
tırlarla ilgili normal, standardın dışında nasıl
kontrol ediyorsunuz? Yani giren araçların hepsini, bu bilhassa
havaalanlarına girerken bavul kontrolleri gibi o tür kontrolden geçiriyor
musunuz, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, görüşülmekte olan 8inci maddenin
geçici madde 6 bölümünde, serbest bölgelerin Avrupa Birliğine tam
üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar menşe hükümlerinin
uygulaması bakımından Türkiye Gümrük Bölgesi
sayılacağı şeklinde bir ifade yer almakta. Son
yayınlanan AB İlerleme Raporunu da göz önünde bulundurarak sizce
muhtemel tam üyelik tarihi nedir, söyleyebilir misiniz? Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, Edirne biliyorsunuz sınır
kenti. Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye bu sınır ticaretlerine çok
yatkın ülkeler. Edirnede serbest bölge kurulması düşünülüyor
mu? Bunun cevabını merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Evet, yine bir
hatırlatma yapmakta yarar var Değerli Milletvekilimize: Bu
tamamıyla gümrüklerin konusu, ben gümrüklerden sorumlu değilim bu
dönem Devlet Bakanı olarak. Tamam, anlaşalım yani ikidir
aynı soru geliyor.
Şimdi, tabii ki kontroller kapılarda ilgili gümrük
otoritelerince ve diğer ilgili birimlerce yapılmaktadır. Bizim
sorumlu olduğumuz dönemde de Türkiye tarihinde en yüksek yakalamaları
gerçekleştirdik bu alanda biliyorsunuz.
Şimdi Tam üyelik tarihi nedir? Ben falcı değilim.
Açıkçası 2003 yılında tam üyeliğe doğru en büyük
adım atıldı. Avrupa Birliğiyle ilgili yükümlülükler ciddi
bir şekilde, mevzuat uyumları ve bütün ilgili maddelerde teker teker
tanımlamalar yapıldı, bu chapterlar açıldı
kapandı, açıldı kapandı, bu şekilde devam ediyor. Bu
uzun soluklu bir yarış. Ben şuna inanıyorum: Bizim
yaptığımız çalışmalar neticesinde günümüz
ekonomisi olarak Avrupa Birliğinin 6ncı büyük ekonomisi olan Türkiye
ve ihracat açısından da Portekizin ihracatından daha fazla,
İspanyanın 2002 ihracatını 2007 yılında
gerçekleştiren bir Türkiye, komşumuz Avrupa Birliği üyeleri olan
Yunanistan, Bulgaristan, Romanyanın üst üste ihracatından daha fazla
ihracat yapabilen, -sadece bir sektöründe bu ihracatına
baktığınız zaman, demir-çelik ihracatı
komşularımızın ihracatlarından daha fazla, otomotiv
ihracatı komşularımızın üst üste ihracatından
daha fazla- dolayısıyla çok daha fazla bir şekilde Avrupa Birliği
üyeliğini hak eden bir durumda Türkiye. İnanıyorum ki, sizlerin
de desteğiyle, el birliğiyle, önümüzdeki dönemde bu Avrupa
Birliğinin tam üyesi olacak ve bizim de böyle Avrupa Birliğinin
dışında sadece Gümrük Birliği Anlaşması olan, ama
tam üyeliği gerçekleşmeyen bir ülke konumundan
çıkacağız.
Tabii, Edirnede serbest bölge konusuna gelince, bu yeni bir fikir
değil, daha önce de tartışıldı. Az evvel de
değerli milletvekillerimizin burada belirttiği gibi yirmi tane
serbest bölge var. Bunlardan bazısı çok iyi çalışıyor,
bir kısmı da istenilen oranda dış ticaret hacmine
katkıda bulunamıyor. Dolayısıyla bütün bu analizler
yapıldıktan sonra bir serbest bölge için altyapı, üstyapı,
lojistik bağlantıları, kara yolu, demir yolu, hava yolu ve deniz
yolu bağlantılarının en uygun olduğu bölgelerde
serbest bölgeler yeşerebiliyor. Onun dışında, içeride
yaptığımız bölgelerde çeşitli
sıkıntılar görüyoruz. Yani baktığınız zaman
Türkiye içerisinde, mesela Erzurum, Mardin serbest bölgelerinde
istediğimiz oranda çalışmayı gerçekleştiremedik.
Dolayısıyla bu bağlantıların çok iyi
yapılması gerekiyor ki, hakikaten hem yöre ekonomisine ve hem de ülke
ekonomisine katkıda bulunsun.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 Sıra Sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesi ile 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununa eklenen geçici 5 inci maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
|
Ayhan
Yılmaz |
|
Rüstem Zeydan |
|
Giresun |
|
Ordu |
|
Hakkâri |
|
|
Orhan Karasayar |
|
Hüseyin
Devecioğlu |
|
|
|
Hatay |
|
Kilis |
|
Geçici Madde 5- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önce serbest bölgelerde faaliyet ruhsatı almış olan
kullanıcılara kiralanan arazi, arsa ve binalardan Hazinenin
mülkiyetinde bulunanların ruhsat ve kira süresi, Dış Ticaret
Müsteşarlığınca 49 yıla kadar uzatılabilir. Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra sayılı yasa
tasarısının 8. maddesine bağlı geçici 5. maddenin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 275 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 8inci maddesine bağlı geçici 5inci
maddenin tasarı metninden çıkarılması için verdiğim
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum.
Dördüncü defadır kürsüye çıkıyorum. Diyorum ki: Bu
Hükûmetin, hükûmet masasında oturan kişinin cevap vermesi lazım.
Acaba hangi nedenle ihraç edilen mal bedellerinin -dövizin- Türkiyeye
getirilmesi zorunluluğu kaldırıldı? Cevap vermesi
lazım. Vermediği sürece şimdi bundan sonra da soru
soracağım.
Şimdi değerli milletvekilleri, yirmi sene önce serbest
bölgelerde birtakım insanlara hazinenin arazileri verilmiş. O zaman
serbest bölge yeni kurulmuş. O zamanki siyasi iktidarlar zamanında
belki güçlü insanlar, o zamanki siyasi iktidarların yakınları
gelmişler, buralarda araziler kapmışlar. Ondan sonra
birtakım tesisler kurmuşlar. Ne kadar bir süre için
kiralamışlar? Yirmi veya yirmi beş sene.
Şimdi nasıl bir kanun getiriyorsunuz? O zaman birçok
insan da girmemiş. Serbest bölgenin ne olduğunu bilmiyor. Ondan sonra
bunun ne avantaj getireceği, ne dezavantaj getireceği belli
değil. Şimdi getirilen bu maddeyle diyor ki: Bunlara -ki, aynı
şartlarla mı verilecek o da belli değil- bu verilen yirmi sene
ve yirmi beş senelik süreleri kırk dokuz yıla
çıkaralım. Neye göre çıkarıyorsun? Yani adam, o zaman
belki başka kişi oraya talip olmadığı için çok
düşük bir kirayla orayı kiraladı, devletin en kıymetli
arazilerini, Hazinenin en kıymetli arazilerini. Şimdi, hiç olmazsa,
ruhsat süresi bittiğine göre burayı rekabet kurallarına uygun
bir ihaleye açalım. Ondan sonra, devletin de burada bir faydası
olması lazım.
Şimdi, AKPli Grup Başkan Vekili diyor ki: Ruhsat
süresi de otomatikman uzayacak, kira süresi de uzayacak. Böyle bir şey
olmaz yani.
Şimdi, aynı yerde belki daha üstün teknoloji getirecek,
aynı yerde daha iyi üretim yapacak birtakım yeni firmalar
çıkabilir. Yani, Türkiyede eğer serbest rekabet var ise serbest
rekabet kurallarına göre eğer ticaret yapmak esas, temel ilke ise
bunu niye göz ardı ediyoruz da ille orada şu anda çalışan
insanların özel istekleriyle, özel temaslarıyla böyle özel
hatırla ve gönülle bunların kanunla sürelerini uzatalım? Bunu
uzatanlara sorarlar: Neden dolayı bunu yaptın? Niye yapıyorsun?
Avantajları ne? Devletin menfaati ne? Senin menfaatin ne? Sorarlar adama
yani. Değil mi, sormazlar mı? Sorarlar.
Yani durup dururken birtakım firmalara devletin arazisinde
birtakım imkânlar sağladığınız zaman herhâlde
Niye sağlıyorsun bunu? Niye başkasının önünü
kesiyorsun? Niye rekabeti kaldırıyorsun? Niye 2886 sayılı
İhale Kanunundaki şartları kaldırıyorsun? E,
kaldırıyorum. Niye kaldırıyorsun? Ben iktidarım.
Sen iktidarsın ama hakkı da adaleti de her şeyi de ortadan
kaldırarak böyle bir şey yapılabilir mi hatır gönül
işi? Senin hatır gönül işin o firmalarla, o tüccarlarla olabilir
ama bence de devletin menfaati olması lazım.
Bu memleketin insanlarının verdiği vergiler var.
Öte tarafta bu vergilerle alınan bu hazine arazilerini siz getirip de
yandaşlarınıza nasıl böyle bedava fiyatlarla veriyorsunuz?
Yani bunların hepsi sorulması gereken sorular. Ama nedense AKP
İktidarı zamanında devletin en kıymetli arazileri yok
pahasına yandaşlara verildi.
Şimdi geçen gün birisi bana bir şey söyledi. Şu
anda Gemlikte Gemlik Gübrenin aşağı yukarı bin dönümlük
arazisi 500 megavatlık ithal kömüre dayalı bir termik santral yapmak
için bu iktidarın en yakın adamlarından birisinin
çocuklarına verme peşinde gidiyorlar. Ya, Allahtan korkun ya! Ya, bu
devleti artık soya, soya, soya
Ya, bir insanda bir Allah korkusu türer
ya! Allah korkusu yok olduğu zaman bir memleket ayakta kalır mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Somut bir şey
söyle, kime verilmiş?
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, şimdi bunu araştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Beş para etmeyen
arazi 1 milyar dolara satıldı.
KAMER GENÇ (Devamla) Bak bana diyorsun ki sen: Delil ver. Ben
sana, bak, delil veriyorum. İşte, Gemlikte bin dönüm arazi
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kamer Bey, ne kadar
boş konuşuyorsun! Hiçbir şey bildiğin yok!
KAMER GENÇ (Devamla) Bak, bin dönüm arazi üzerinde 500
megavatlık, ithal kömüre dayalı bir santral kuruluyor. Bu santrali
alanın da senin maliyeci Kemal
Beyle yakınlığı olup olmadığını bir
araştır! Bedava fiyatına almış.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sen
araştıracaksın! İddiayı yapan sensin! Belgen var
mı? Somut bir delilin varsa çık konuş, varsa belgen çık
konuş, biz de yardımcı olalım.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, bunun hem arazinin
özelleştirme bedeli 200 milyon dolar. Bunu 83 milyon dolara değer
vermişler, o gübrenin, gübre fabrikalarının depolarında da
50 milyon dolarlık mamul madde var. Git araştır işte, sen
maliyecisin, git bunları araştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Maliye müfettişliğinden
gelmişsin, git bunları araştır! Gel beraber gidelim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Aklın yetmiyorsa
ben ne yapayım? Yapma Allah aşkına!
KAMER GENÇ (Devamla) Bak Sayın Canikli, sen
müfettişlikten gelmişsin. Bak, ben de maliyeciyim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Geride
kalmışsın! Hepsini unutmuşsun sen! Bilmiyorsun!
BAŞKAN Sayın Canikli
Sayın Canikli, lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Yiğitliğin varsa, bak, ben sana
yirmi tane iddia getiririm, yirmi tane iddia! Sen diyorsun ki: Delil koy ortaya.
Delil koyuyorum: Citibankın 3,5 milyar dolarlık vergi borcunu hangi
yetkiyle siz uzlaştınız? Soruyorum sana: 2007 yılında
772 trilyon vergi aslını hangi yetkiyle Merkezî Uzlaşma
Komisyonunda sildiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Belgeleri var mı
sende?
KAMER GENÇ (Devamla) Yine Merkezî Uzlaşma Komisyonunda 2007
yılında 1 trilyon 175
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Uzlaşma belgeleri
var mı sende?
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Uzlaşma belgeleri
var mı?
KAMER GENÇ (Devamla) Var!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Çıkar göster,
tartışalım.
BAŞKAN Karşılıklı birbirinize hitap
etmeyin lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Var!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Millete çıkar
göster!
KAMER GENÇ (Devamla) Getirip gösterirsem sen istifa edecek
misin?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Çıkar göster!
KAMER GENÇ (Devamla) Getirirsem sen istifa edecek misin?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben niye istifa
edeyim? Çıkar göster ondan sonra konuşalım!
KAMER GENÇ (Devamla) İşte, çık, seninle
konuşalım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Belgeyle konuş,
belgesiz konuşma!
BAŞKAN Sayın Canikli
Sayın Genç, Genel Kurula hitap edin.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, burada iyi bir
Yani ben sana
bir şey teklif ediyorum, sen katillerle, soyguncuların
avukatlığına soyun. Vallahi bu sana yakışır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Terbiyesizlik
yapıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan...
Değerli Başkan
KAMER GENÇ (Devamla) Vallahi bu sana yakışır!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Terbiyesizlik
yapıyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Vallahi bu sana yakışır!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Ne utanmaz
adammışsın!
KAMER GENÇ (Devamla) Çünkü onun için
arkadaşlarını buradan savunuyorsun ki
Ben şimdi burada
Türkiye'nin menfaatlerini savunuyorum, sen çıkıyorsun diyorsun ki
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç
Teşekkür ederim Sayın Genç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben sana Adam ol!
diyorum sadece, Belgeli konuş. diyorum.
BAŞKAN Sayın Canikli
Önergeyi
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, önergenin
oylaması sırasında karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Peki.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 16.28
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
275 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 8inci maddesine bağlı geçici madde
5 üzerinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç tarafından verilen
önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir;
karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 Sıra Sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesi ile 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununa eklenen geçici 5 inci maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Geçici Madde 5 Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önce serbest bölgelerde faaliyet ruhsatı almış olan kullanıcılara
kiralanan arazi, arsa ve binalardan Hazinenin mülkiyetinde bulunanların
ruhsat ve kira süresi, Dış Ticaret
Müsteşarlığınca 49 yıla kadar uzatılabilir. Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Katılıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; önerge üzerinde önerge sahibi olarak
söz aldım ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Esas itibarıyla bu önerge üzerinde konuşma yapmayı
düşünmüyordum ancak biraz önceki Konuşmacının ifadeleri üzerine
bazı hususların aydınlığa kavuşturulması ve
bazı şeylerin söylenmesi gerektiği gerçeğinden hareketle
huzurlarınızdayım.
Aslında arkadaşlarımızın Muhatap
almayın, cevap vermenize gerek yok, ciddiye almanıza gerek yok. gibi
telkinleri oldu. Aslında ben de katılıyorum ama
konuştuklarının değeri yok, benim açımdan kendisinin
de değeri yok ancak milletimiz bunları dinliyor ve söyledikleri
şeyler, iddialar, hakaretler milletimiz tarafından dinlendiği
için bunları açıklamamız gerekiyor, aydınlığa
kavuşturmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, hep söylediğimiz şu:
Eğer herhangi bir iddianız varsa elbette bunu kamuoyuyla
paylaşacaksanız, aktaracaksınız ama bunun mutlaka ispat
edilebilecek kuvvetli delillerinin olması gerekir; hele
konuştuğunuz konu son derece önemliyse, töhmet altında
bıraktığınız kişi ya da kişiler önemli
kişilerse ve milletin tanıdığı, itibar ettiği,
devlet yönetiminde bulunan insanlarsa bu iddialarınızı ortaya
atarken çok dikkatli hareket etmeniz gerekiyor.
Şimdi, çıkan Konuşmacı burada çok genel
ifadelerle partimizi, bizleri ve genel uygulamaları eleştiriyor ve
suçlamada bulunuyor ve hatta hakaret ediyor. Öncelikle, hiç kimsenin buradan
hiç kimseye hakaret etme hakkı yok ve bu nedenle biraz önce Sayın
Konuşmacının ifade ettiği, sarf ettiği o cümleyi geri
almasını ben rica ediyorum, bekliyorum.
Değerli arkadaşlar, her duyduğumuzu, her
kulağımıza gelen şeyi toplumla paylaşmaya
kalkışırsak her şey çığırından
çıkar, burası da çığırından çıkar. Elbette
çok şeyler konuşulur, çok şeyler ifade edilir, dedikodusu olur,
ciddi olan da vardır ancak gerçekten somut olarak tevsik edilebilen
herhangi bir iddianız varsa çıkın burada konuşun,
başka yerde konuşun, hiç kimsenin bir itirazı olamaz ve kim
hakkında iddia söz konusuysa çıksın kendisini de savunsun, ona
hiç kimsenin karşı çıkması mümkün değil.
Şimdi Sayın Konuşmacı burada diyor ki:
Efendim, işte şu uzlaşma, bu uzlaşma
Neden bu kadar
rakama indi? Rakamı bilemiyoruz. Bakın, bahsettiği konu Türk
vergi mevzuatımıza 1960 yılında girmiştir ve 1960
yılından bugüne kadar da uzlaşma müessesesi
uygulanmaktadır. Bugüne kadar milyonlarca kez uzlaşma
yapılmıştır değerli arkadaşlar ve her bir
uzlaşma münferittir, kendine özgüdür. O nedenle zaten kesin
belirlenmiş standartlar yoktur ve yazılan inceleme raporu dikkate
alınarak
Bazı rapor vardır zayıftır, doneler,
deliller yetersizdir, bu itibarla uzlaşma rakamları
aşağılara çekilir; bazıları kuvvetlidir,
uzlaşmalar reddedilir ve mükellefin talepleri kabul edilmeyebilir. Her bir
dosya özeldir, her bir dosya ayrıdır, ayrı
değerlendirilmesi gerekir. Maliye konusunda az çok bilgisi olan, az çok bu
konularla ilgilenmiş olan herkes bunu bilir. Dolayısıyla, siz
şimdi buradan, çıkıp derseniz Şu uzlaşma neden
böyledir, bu uzlaşma neden böyledir?kusura bakmayın ama bu soru
akıl içeren bir soru değildir. Bu soru bilgisizlik içermektedir, bilgisizlik
doludur. Neden? Çünkü ona vâkıf olmamız için, o soruya cevap vermemiz
için o dosyayı incelememiz gerekir. İnceleme yapan inceleme
elemanının raporunu en ince ayrıntısına kadar
incelememiz gerekir. Ben soruyorum, diyorum ki: Uzlaşma
tutanağınız var mı, böyle bir iddiada bulunmanız için?
Yok. Rapora vâkıf mısınız, raporu incelediniz mi? Yok.
Genel bir ifade
Duyulan herhangi bir şeyi, duyduğu herhangi bir
şeyi gelip buradan zikrediyor, hakaret olarak, suçlama unsuru olarak
kullanmaya çalışıyor. Bunların hepsini reddediyoruz,
hiçbirisi gerçek değil. Gerçek olan belgelendirilir, belgelendirilmeyen
hepsi safsatadır, boş iddiadır, değersizdir.
Değerli arkadaşlar, o nedenle ben, Sayın
Konuşmacıdan, sarf ettiği o sözü geriye almasını rica
ediyorum. Aksi hâlde herkes buradan
O zaman ben de duyduklarımı
söylerim. Yani hoş bir şey değil ama böyle bir hakarete maruz
kaldığım takdirde elbette kendimi savunma durumunda
kalacağım.
Dolayısıyla o sözü, ben, Sayın
Konuşmacıdan, geriye almasını bekliyorum, rica ediyorum ve
yapacağı bundan sonraki konuşmalarda da içi dolu,
delillendirebileceği iddiaları burada ortaya atmasını
bekliyoruz. Aksi hâlde biz de gereken her türlü cevabı kendisine
vereceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Canikli.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bu konuda bir
açıklama yapmak istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Konuşmacı,
açıklama istedi çünkü.
BAŞKAN Hiç duymuyorum. Bir dakika
Ne diyorsunuz
duymuyorum?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki:
Konuşmasına açıklık getirsin.
BAŞKAN Açıklık getirsin. demedi. Katillerin ve
hırsızların avukatlığını yapın madem.
dediğiniz sözünüzü geri almanızı rica etti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sözümü geri almam da, konuya
açıklık getirebilirim.
BAŞKAN Yok, öyle bir şey yok. Sözünüzü geri
alıyorsanız, tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, hayır, ama bir
dakika açıklık getireyim efendim.
BAŞKAN Hayır, yok. Gayet dikkatle dinledim Sayın
Genç, yapmayın.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi, bu talebi
yerine getireceğim. Ancak yoklama talebini işleme koyabilmem için ayakta
olup yoklama talep eden milletvekillerinin sayısının 20 olup
olmadığını tespit edeceğim.
İsimler tutanağa geçeceğinden ayaktaki her
sayın milletvekilinin sırayla isimlerini kâtip üyeye okutuyorum:
Buyurun.
Osman Kaptan, Antalya? Burada.
Hulusi Güvel, Adana? Burada.
Vahap Seçer, Mersin? Burada.
Osman Coşkunoğlu, Uşak? Burada.
Necla Arat, İstanbul? Burada.
Akif Ekici, Gaziantep? Burada.
Derviş Günday, Çorum? Burada.
Fehmi Murat Sönmez, Eskişehir? Burada.
Hakkı Suha Okay, Ankara? Burada.
Şevki Kulkuloğlu, Kayseri?
ATİLA EMEK (Antalya) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Burada.
Hüseyin Ünsal, Amasya? Burada.
Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul? Burada.
Atilla Kart, Konya? Burada.
Ali Koçal, Zonguldak? Burada.
Ali Oksal, Mersin? Burada.
Elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum üyelerin yoklama için elektronik
cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz
önceki yoklama isteminde Kayseri Milletvekili arkadaşımızın
adını okuduğunuzda Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan bir
milletvekili arkadaşımız Burada. dedi.
ATİLA EMEK (Antalya) Burada. demedim, Takabbül
ediyorum. dedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Eğer o
arkadaşımız kimse, onun olmadığını
biliyoruz, başka bir arkadaşımız takabbül etsin. Lütfen,
başkasının adına kimse burada olduğunu iddia etmesin.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, ben takabbül
ettim efendim, tamam.
BAŞKAN Tamam efendim.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 5i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 6yı okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6- Serbest bölgeler, Avrupa Birliğine
tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar, gümrük rejimleri
açısından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında, menşe
hükümlerinin uygulanması bakımından ise Türkiye Gümrük Bölgesi
sayılır.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ilk söz, Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöle aittir.
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 275
sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici
6ncı maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Avrupa Birliğine geçiş süreci sırasında
yapılması gereken önemli işlerden bir tanesi de, serbest
bölgelerle ilgili sorunların halledilmesidir. 2008 itibarıyla 19
milyar 854 milyon dolar ticaret hacmi ve 53.413 kişilik istihdam
olanağıyla serbest bölgeler Türkiye ekonomisinde önemli bir yer
tutmaktadır.
Avrupa Birliğine aday ülkelerin yaşadıkları en
önemli sorunlardan bir tanesi, ülkelerindeki serbest bölgeler ile Avrupa
Birliğinin serbest bölgesi anlayışı arasındaki
farklılıktır. Takdir edersiniz ki her ülkenin sosyal ve ekonomik
farklılıkları nedeniyle serbest bölge uygulamaları da
değişiklikler arz etmektedir. O nedenle, Avrupa Birliği
katılım süreci sırasında ülkelerin sorun yaşaması
olabilmektedir.
Bizim ülkemize baktığımızdaysa, elbette, kendi
ekonomik koşullarımız ve serbest bölge
anlayışımız nedeniyle farklılıklar vardır
ama bir farklı özelliğimiz de vardır, o da şudur ki, 1 Ocak
1996 tarihinde Gümrük Birliği Anlaşmasına imza atmamız
nedeniyle, bizim, serbest bölgelerimiz nedeniyle, Gümrük Anlaşması
nedeniyle, âdeta Avrupa Birliğinin dış kapıları olma
özelliğini taşımaktayız, geçiş kapıları olma
özelliğini taşımaktayız. Bu, ülkemiz için önemli bir
özellik.
Ancak, yine, Avrupa Birliğine geçiş sürecinde sorun
yaşayan ülkelere baktığımızda, bu ülkelerin hiçbir
tanesi, kendi ekonomilerine yapmış olduğu katkılar
nedeniyle serbest bölgelerden vazgeçmemektedirler. Bu ülkelerden örnek verecek
olursak, temel sorun yaşayan ülkelerden bir tanesi Polonyadır ve
hâlâ Polonya, Avrupa Birliği ülkesi olmasına rağmen serbest
bölge nedeniyle yaşadıkları sorunların bir
kısmını yaşayagelmektedir.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgeler bir ülkenin
sınırları içerisinde olmakla birlikte, gümrük birliği
ayrıcalıkları ve bazı dış ticaret
kolaylıkları nedeniyle o ülkede ayrı alanlar olarak
değerlendirilmektedir. Bugün serbest bölgelerin çok önemli özellikleri, ki
serbest bölge anlayışı güden ülkelerde bu bölgelerden beklenen
yararlar: İhracata yönelik yatırım ve üretimi artırmak,
yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak,
ekonominin girdi ihtiyaçlarını ucuz ve düzenli sağlamak, yine
dış finansman ve ticaret olanaklarından daha fazla yararlanmak.
Ülkemizde de bu özellikleri nedeniyle serbest bölgeler kurulmuştur.
Ancak maalesef Türkiyedeki serbest bölgeler gümrükteki kolaylıklar, vergi
indirimleri nedeniyle daha çok yerli yatırımcıları ve
sanayicileri cezbetmiştir ve maalesef serbest bölgelerde çok fazla
yabancı yatırımcıyı istihdam edemediğimiz bir
gerçek.
Burada yapılması gereken, bu sorunların mutlaka
Avrupa Birliği geçiş sürecinde halledilmesidir. Aksi takdirde
yabancı yatırımcılar için çekim merkezi olmayan serbest
bölgeler ülkemiz için sorun olmaya devam edecektir. Oysa Gümrük Birliği
Anlaşması nedeniyle serbest bölgelerle ilgili olan sorunların
halledilmesi ve Avrupa Birliği anlayışıyla paralellik
gösterecek bir serbest bölge düzenlemesi inanıyorum ki yabancı
yatırımcıların Türkiyeye bakışını
değiştirecek ve daha Birlik üyesi olmadan yabancı
yatırımcıların da Türkiyeye yatırım
yapmalarını hızlandıracaktır.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgelerde aslolan
birtakım özellikler vardır. Bu özellikler, gümrük
ayrıcalıklarının yanı sıra vergi
kolaylıkları sağlamakta, yine dünya standartlarında
haberleşmede, diğer birtakım özelliklerde sağlıklı
altyapı olanakları sunmakta ve ihracata yönelik üretime çeşitli
biçimde sübvansiyonlar sunmaktadır. Bunlar yatırımcılar
için önemli özelliklerdir ve zaten serbest bölgeleri de var eden özellikler
bunlardır. Bizim serbest bölge anlayışımız sadece
serbest bölgedeki sorunları değiştirip Avrupa Birliği
normlarına uyum sağlayacak, paralellik arz edecek noktasında
tutulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin ekonomisinin
rahatlaması, sanayinin çok daha ivme kazanması ve hâliyle serbest
bölgelerde de ciddi yabancı yatırımcıların
cezbedilmesi için yapılması gereken bir başka önemli sorun da
mutlaka enerjideki bağımlılığımızın bir
an önce asgariye indirgenmesidir. Bu, çok önemlidir değerli
milletvekilleri.
Bildiğiniz gibi biz,
enerjide petrol ve doğal gaz nedeniyle dışa
bağımlıyız. Bu dışa
bağımlılık bizim aynı zamanda ekonomik
bağımlılığımızı da beraberinde
getirmektedir. Dolayısıyla süratle yapılması gereken ve
mutlaka iyileştirilmesi gereken, önemli ölçüde enerjideki
bağımlılığımızı mutlaka kendi öz
kaynaklarımızla rahatlatıp sorunların
aşılması ve serbest bölgenin de diğer sanayi bölgeleri gibi
çekim merkezi hâline gelmesini sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgelerde ciddi istihdam
olanakları sağlamak mümkün. Bu, Türkiyenin çok temel sorunu. Onun
için hâlâ çok atıl vaziyette olan Türkiyedeki serbest bölgelerin Avrupa
Birliğine dâhil ülkelerdeki otuz bir serbest bölgeyle mutlaka
-düzenlemelerle- paralellik kazanması gereği vardır. Bu
paralellik kazanılırsa daha Avrupa Birliğine katılım
süreci tamamlanmadan inanıyorum ki serbest bölge ülkemiz için çok önemli,
çok ciddi yatırım olanakları sunan bölgeler hâline gelecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Şahıslar adına ilk söz Sakarya Milletvekili
Sayın Ayhan Sefer Üstünde.
Buyurun Sayın Üstün.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yok.
BAŞKAN Sayın Mehmet Emin Tutan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yok.
BAŞKAN - Geçici 6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen geçici maddelerle birlikte çerçeve 8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük
Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 7- Bu Kanunun 152 nci, birinci
fıkrasının (a) bendi hariç olmak üzere 157 nci, 158 inci ve 185
inci maddelerinin 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununa
aykırı olan hükümleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin
gerçekleştiği tarihe kadar uygulanmaz.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının yürürlük ve yürütme maddelerinden önceki son
maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce
heyetinizi şahsım ve partim adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısında
getirilmek istenen konuyla ilgili teknik açıklamalar, daha önce grup
adına tümü üzerinde konuşan Sayın Akif Hamzaçebi ve maddeler
üzerinde konuşan diğer arkadaşlarımız tarafından
detaylı bir şekilde dile getirildi.
Burada madde 9da getirilmek istenen değişiklikle ilgili
olarak Gümrük Kanununun ilgili maddelerinin Serbest Bölgeler Kanununa
aykırı olan hükümleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin
gerçekleştiği tarihe kadar uygulanamaz. hükmü üzerinde söz
aldım ama genel bir değerlendirme yapmak istiyorum Sayın
Başkan, müsaade ederseniz.
Gümrük Kanununun ilgili maddeleri 152nin ilgili
fıkrası dışında 157, 158, 185 elimde
Bunlarla ilgili
teknik boyutu, vurguladığım gibi, diğer
arkadaşlarım dile getirdiler.
Sayın Bakan ihracatla ilgili bir Devlet
Bakanlığının başında görevini sürdürüyor.
Yaşamakta olduğumuz sürecin, üretimden kopan bir Türkiye'nin ihracat
potansiyeli artsa bile, karşılığında katbekat artan
ithalatın ihracatı karşılamaması sonunda ortaya
çıkan değişik ekonomik sıkıntılarla çalkalanan
bir Türkiye manzarasında bu maddeyi ele alıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yaşanan süreci çok iyi
değerlendirmemiz gerekiyor. Yani Bize bir şey olmaz. ya da Mutlaka
birtakım uluslararası kuruluşlarla tekrar bir anlaşma
yapalım, kendimizi garantiye alalım. söylemlerinin sıkça dile
getirildiği bir süreçten geçiyoruz. Ama kısaca buraya nasıl
geldiğimize bir bakmakta yarar var diye umuyorum.
Ne önerilmişti bize? Uluslararası sermaye hareketlerine
her türlü kolaylığı sağlayacak değişiklikleri
mutlaka yapın. denmişti. Bunların adına da yapısal
reformlar denmişti. Bu koşulları oluşturmanız ön
koşul şeklinde Türkiyeye birtakım vaatlerde bulunulmuştu.
Değişik deyimler var; oynak diyenler var, fiktif diyenler var,
gezici spekülatif sermaye diyenler var. Ne derseniz deyin ama sonuçta Türkiye ortamında,
gerçeğinde yüksek reel faiz sağlayan bir ekonomi olarak Türkiyeyi
dünya piyasalarına sunan önlemleri Türkiye hazırladı bugüne
kadar. Bu dünya konjonktüründen de kaynaklanan sıcak para olarak
adlandırdığımız para ucuz döviz oluşmasına
Türkiyede yol açtı ve ucuz ithalat cenneti hâline geldi ülke. Ulusal
sanayimiz ve ara sanayi malı ve hizmet üretimi bu ekonomik konjonktür
içinde ciddi bir şekilde düştü. Bunun sosyal boyutunda bir istihdam
azalması artık TÜİKin bile reddedemediği rakamlar
boyutunda karşımıza çıkmaya başladı. Sonuç:
Matematiksel, cari açığın gittikçe arttığı bir
dönem. Bu açığın finansmanı için işte bize sunulan
reçetelerin karşılığında çözüm de önerdiler Bu cari
açığı, bu şekilde oluşan cari açığı
kapatmak için dış borçlanma
olanaklarını kullanmaya da mevzuatınızı
hazırlayın. dediler ve Türkiye üretmeyen, ucuz döviz ve ithalat
patlamasına bağlı olarak ulusal sanayisi gerileyen, buna
karşılık cari açığı artan ve bu artan cari
açığı da uluslararası piyasalardan birtakım
fonların özendirmesiyle dış borçlanmayla karşılamaya
çalışan bir ülke manzarası ortaya çıktı.
Değerli arkadaşlarım yapısal reformlar
denildi. Bu yapısal reformlar söylemiyle devletin ekonomideki
işlevinin, hiç olmazsa denetim işlevinin bile gittikçe ortadan
kaldırıldığına tanık olduk. Bunun bir başka
boyutu ki, Cumhuriyet Halk Partisinin bunu çok daha vurgulu bir şekilde
söylemesi gerekiyor- emeğin kazanımlarının da
geriletildiği bir süreç yaşamaya başladık ve tartışmalı,
kimi ekonomistler, sol duyarlılığı olan ekonomistler
stratejik alanlar olarak belirliyorlar. Bu alanlardaki özelleştirmeler
ulusal ekonominin kendi ayakları üzerinde durma dengesini bozdu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; finans krizi
olarak başlayan ve ciddi bir ekonomik krize gün geçtikçe savrulan dünya
gerçekleri karşısında Türkiyenin yaşadığı
süreçlerin çok ciddi bir öz eleştirisini yapmak gerekiyor. Bütçe
görüşme dönemindeyiz. Veriler ortada. Düşük döviz kuru ve ucuz
ithalat cenneti rütbeleriyle üretimden kopan, kopartılan bir Türkiye
fotoğrafını, artık, iktidar partisi milletvekillerinin de
bir an önce görmesi gerekiyor, bu gerçeklerle yüzleşmesi gerekiyor.
Üretimden kopuk bir büyümenin sürdürülebilir olması mümkün değildir
değerli arkadaşlar. Üretmeyen bir ülkenin sürdürülebilir bir
kalkınma hızını gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Bunun yan etkilerini çok ciddi bir şekilde önümüzdeki kısa ve orta
dönemde de yaşayacağız gibi geliyor.
Rakamlarla biraz bahsedecek olursak, Türk sanayi üretimine
bakarsak, Türk sanayi üretiminin rakamları bu süreci uluslararası
büyük para fonlarının, dünyadaki benzer seyahatlerini referans olarak
alıp değerlendirilenler tarafından pek dikkate
alınmıyor. Hani o, televizyonların şimdi İMKBden
haberler bölümüyle başlayan veya daha sonrasında, çeşitli
televizyon programlarının ekonomistlerinin yorumlarıyla sadece
dünyadaki finans hareketlerinin, para hareketlerinin penceresinden olaya
bakılıyor.
Dökülen makyajın altından çıkan gerçek şudur
değerli arkadaşlarım: Bakın, Türk imalat sanayisinin,
temmuz ve ağustos aylarında yüzde 1 ve yüzde 3,2 oranında
gerilediği ortadadır. Hiç kuşkusuz daha eylül, ekim, kasım
rakamları bu gerilemeyi derinleştirecek korkusu ortadadır.
İMKB rakamlarıyla ulusal ekonomiyi değerlendirme
yanlışlığı, yüzeyselliği sadece televizyonlarda
yapılmıyor değerli milletvekilleri. Burada, en yetkili
kişiler dahi siyasi başarılarını borsa endeksindeki
yükselen rakamlarla ifade ettikleri bütçe konuşmalarını ve
basın toplantılarını umarım hiç kimse
unutmamıştır. En yetkili kişilerin, en yetkili
kişinin, Sayın Hükûmet Başkanının, borsa endeksinin
yükselmesini bir ekonomik başarı olarak burada sunduğu günleri
biz çok iyi hatırlıyoruz. Tabii, siyaset, aynı zamanda,
yaşanan değişik alanlardaki gelişmelere göre öngörüde
bulunabilme, strateji geliştirebilmeyi de gerekli kılan bir kamusal
görev alanıdır. Siyasetin bir başka tanımı da bu.
Dünyanın yakın tarihine bakacak olursak, değerli
arkadaşlarım, bu ekonomik yeni dünya düzenindeki
sıkıntılar, etki alanında bulunan stratejik
coğrafyalardaki ülkelerde, bölgeselleştirilmiş savaşlarla
yeni siyasi haritaların çizilmesini de kolaylaştırmaktadır.
Çok daha ciddi bir başka boyut dile getirmek istiyorum. Bunu, Dünya Su
Forumuyla ilgili kanun tasarısı burada görüşülürken su
boyutunda da dile getirmiştim ve örnek olarak da, bugünün krizinin
ardışık depremlerinden bir tanesinin de bu
tasarımların, yani bu coğrafya değişikliği
tasarımlarının Türkiyeyi hedef alabileceği
gerçeğidir.
Değerli arkadaşlarım, 1924 krizinin İkinci
Dünya Savaşının hazırlayıcı faktörlerinden biri
olduğunu unutmamak gerekiyor. Sadece Avrupadaki iki sapık
kişinin, Hitlerin ve Mussolininin amaçları doğrultusunda dünya
cehenneme dönmedi. Aynı zamanda 1929 ekonomik bunalımından
çıkmak için yeni tüketim alanları yaratılmak istendi ve
savaşın bir tek Avrupayla sınırlı kalmayıp
Japonya, Çin, Uzak Doğu coğrafyasına sıçraması ve uzun
sürmesi bu arayışların bir sonucudur; bunu unutmamak gerekiyor,
tarihten ders almak gerekiyor.
Peki, siz böyle konuşuyorsunuz, tahliller yapıyorsunuz;
hiç önerileri yok mu? Alternatif getirin. söylemlerine de sık tanık
oluyoruz. Onlardan birkaç tanesini hızlıca söylemek istiyorum:
Mutlaka, ulusal sanayimizin ithalat
bağımlılığını azaltacak sektörlerin
güçlendirilmesi gerekmektedir ve bu alanda teşviklerin
yoğunlaştırılması gerekmektedir. İç tüketim
alanına yani iç talebe yönelik üretim alanlarının tekrar ulusal
ekonomiye kazandırılması gerekmektedir.
Tasarruflarımızın spekülatif para hareketlerinde değil
sabit sermaye yatırımlarında değerlendirilmesi
gerekmektedir. Sarkozy bile bakın bugün spekülatif kapitalizme
karşı sosyal ve üretimi özendirici modellerin tartışmaya
açılmasını önerebilmektedir Avrupada, ki bir sağ parti
genel başkanıdır.
Değerli arkadaşlarım, üretim ve ihracatı
arttıracak önlemler mutlaka alınmalıdır. Yani topyekûn
olarak üretim temelinde bir karşı koyuşu, bir direnişi, bir
ulusal kalkınma programını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
vezire
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Türkiye ortaya koymak zorundadır.
1920lerde Türkiye emperyalizme karşı bu ulusal yanıtı, bu
topraklarda yaşayan tüm yurttaşlarımızla kardeşçe
birlikte vermişlerdir. Ekonomik bağımsızlık, Türkiye
üzerinde belirlenecek oyunu hepimizin bozacağı bir siyasi
bağımsızlığı bizlere kazandıracağını
unutmamalıyız. Yapay etnik köken temelindeki
tartışmaları aşmanın en önemli yollarından bir
tanesinin bu reçete olduğunu unutmamalıyız.
Bu süreçte Avrupa Birliğiyle ilgili bu görüşmelerin uzun
ince bir yol olduğunu biliyoruz, karşılıklı olarak
Avrupa Birliğinin bize dönük değerlendirmelerinin yanlış
olanlarının altını çizmeyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bir görev olarak biliyoruz ama iktidarın bu konuda konjonktürel
davrandığını da, AB sürecini de iç siyasi gelişmelere
paralel götürme yanlışını sürdürdüğünü de üzülerek
gördüğümü belirtmek istiyorum.
Bu yasanın sonuçta ülkemize yararlı olmasını
diliyor, hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koç.
Şahıslar adına iki söz talebi vardır.
İlk söz, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan
Buyurun Sayın Tutan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; serbest bölgelerle ilgili bu kanunun serbest bölgelerimize
hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci söz, Elâzığ Milletvekili
Sayın Faruk Septioğluna aittir.
Buyurun Sayın Septioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FARUK SEPTİOĞLU (Elâzığ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9uncu maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz
ekonomisinde ulusların rekabet üstünlüğü, firmaların
verimliliği artırabilmelerinde, bilgiyi üretebilmelerinde ve
stratejik bir girdi olarak kullanılarak yenilik yaratabilmelerine
bağlı hâle gelmiştir. Bu açıdan ülke
gelişmişliğini artırmak için doğrudan yabancı
yatırımları çeken yeni teknolojik yatırımlara ve
kullanmada imkân sağlayan serbest bölgeler ülkelerin yenilik yaratma
merkezlerini oluşturmaktadırlar. Serbest bölgeler, ülkede geçerli
ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin
uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı,
sınai ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin
tanındığı, ülkenin siyasi sınırları içinde
olmakla beraber gümrük hattı dışında sayılan, fiziki
olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerler
olarak tanımlanmaktadır.
Serbest bölgeler ihracat için yatırım ve üretimi
artırmak, yabancı sermaye ve teknolojilerin geliştirilmesine
imkân verecek ortamı sağlamak, üretimde önemli yer tutan bazı
ham madde ve ara malların kolaylıkla, istenilen miktarda ve zaman
kaybı olmadan temin edilmesini sağlamak, sağlanan teşvik ve
avantajlar yardımıyla düşük maliyetli mal üretilmesine
katkıda bulunmak ve bu üretimi ihraç edebilmek, Türkiye
dışından gelen malların transit olarak diğer ülkelere
geçişini sağlamak, yeni istihdam olanakları yaratmak,
ihracatı kolaylaştırmak ve hızlandırmak amacıyla
kurulmuşlardır.
Serbest bölgelerimizin yirmi yılı aşkın bir
geçmişleri vardır. Bu geçen süre içerisinde dünya ekonomisinde ve
dünyada değişmeler çok hızlı olmuştur. Bu
gelişmelerin sonucunda serbest bölgelerimizin işleyişi ve
uygulamalardaki sıkıntıların giderilmesi için bu yasa
tasarısı hazırlanmıştır.
Dünya ticaretinde sanayicilerimizin ellerini güçlendirmek,
ihracata yönelik yatırım ve üretimlerin hem fiziki
şartlarının hem de hukuki şartlarının günümüz
uluslararası ticaret koşullarına uygun hâle getirilmesi için
1985 yılında yürürlüğe giren 3218 sayılı Serbest Bölge
Kanununda değişiklikler yapılması önemli bir ihtiyaç hâline
gelmiştir. 2008 yılı Ekim ayı itibarıyla Türkiyede
3.030u yerli, 637si yabancı olmak üzere 3.667 firma 21 adet serbest
bölgede faaliyet göstermekte olup istihdam hacmi ise 53.413 kişiye
ulaşmıştır.
Hedef, 2007 yılında ulaşılan 24,7 milyar
dolarlık serbest bölge ticaret hacminin daha da artırılması
ve ülkemizde yüzde 9 olan serbest bölgelerin ihracata olan
katkısının dünya standartlarına çıkarılması;
ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan
yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; serbest
bölgelerde arazi kiralayarak bina ve tesislerini inşa eden üretici
firmalara otuz yıl, üretim dışında faaliyet gösteren
diğer kullanıcılara yirmi yıl süreli faaliyet ruhsatı
verilmektedir. Bu kanun ile mülkiyeti hazineye ait serbest bölgelerde
faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara, hazinenin
mülkiyetinde bulunan arazi ve arsalar, binalar doğrudan veya irtifak
hakkı tahsisi suretiyle kırk dokuz yıla kadar kiralanabilmesi
imkânı getirilmiştir. Arazisi hazineye ait serbest bölgelerde arazi
kiralamak suretiyle üstyapısını inşa eden firmalardan
üretim faaliyetinde bulunacak olanlar otuz yıl, üretim
dışında faaliyet gösterecek olan firmalar yirmi yıl süreli
faaliyet ruhsatı alabilmektedir. Belirtilen sürenin sona ermesini müteakip
mevcut üstyapılar hazinenin mülkiyetine geçer.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
FARUK SEPTİOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Söz konusu binalarda faaliyetlerine devam etmek isteyen firmalar,
kiralama yapmak suretiyle inşa ettikleri binalarda faaliyette
bulunabilirler.
Mersin Serbest Bölgesinde 2007 yılı itibarıyla
yirmi yıllık süreleri sona eren, 1987 yılında ruhsatı
alınmış olan yirmi beş bina hazineye intikal etmiştir.
Bu sayının her geçen gün artması da muhtemeldir.
Dolayısıyla 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununa geçici
5inci madde ilave edilerek binaların atıl vaziyette
kalmasının önüne geçilmesi ve söz konusu binalarda faaliyet gösteren
firmaların faaliyetlerinin devamının sağlanması
amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
değişiklikle ülkemizde faaliyet gösteren serbest bölgelerin
avantajlarının artması ve serbest bölgelerin tekrar ivme
kazanmasına katkı sağlayacağı inancıyla yasanın
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Septioğlu.
Şimdi, madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Kürsüye çıktığımda da sordum: İhracat
bedellerinin Türkiyeye getirilmesi zorunluydu eskiden, bu Hükûmet
zamanında ihraç edilen malların bedellerinin Türkiyeye getirilmesi
zorunluluğu kaldırıldı. Bu hangi zorluktan kaynaklandı?
Birinci olarak onu öğrenmek istiyorum.
İkincisi: Bu serbest bölgelerde şimdiye kadar hazineye
ait olup da kaç kişiye, kaç metrekare ve hangi değerlerle kiraya
verilmiştir?
Üçüncüsü: 2007 ve 2008 yıllarında ihraç edilen mallarla
ilgili olarak Türkiyeye getirilmeyen döviz miktarı nedir? Bu dövizin
getirilmemesinin sebebi nedir? Bu ihracatta döviz bedellerinin getirilme
zorunluluğunun kaldırılması Türkiyede hayalî
ihracatçıların işine yaramıyor mu?
Bunları öğrenmek istiyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum: Nahcivan Sınır Kapısının ticarete
kapalı olması Iğdır halkını büyük oranda zarara
uğratmıştır. Seçim sürecinde AKP adayı Sayın Ali
Güner halka bir söz vermişti Seçilirsem Nahcivan Sınır
Kapısını ticarete açma konusunda çabalarım olacak. diye.
Bu konuda herhangi bir çabanız var mı, ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bu ihracat bedellerinin
Türkiyeye getirilmesi konusu sık sık burada gündeme geldi. Yani
tabii Meclisin çalışma saatlerinde, mesnetsiz, asılsız
birtakım iddialara cevap vermek zorunda kalıyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hangisi mesnetsiz, hangisi?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Bu aslında bizim
açımızdan çok çok önemli. Vakit hakikaten son derece önemli. Meclisin
bu değerli vaktinin bu şekilde alınmasını ben
üzüntüyle karşılıyorum.
Bizim ihracat bedellerinin -dünyada bütün gelişmiş
dış ticaret ülkelerinde olduğu gibi- değerlerinin
Türkiyeye getirilmesi, eskiden, Türkiye'nin sıkıntılı
dönemlerinde getirilmiş bir zorunluluktu. Tıpkı Avrupa
Birliği ülkeleri, diğer dış ticaret ülkeleri nasıl
yapıyorsa -ihracat bedelleri de aynı şekilde- bütün dünyadaki
diğer ana ihracatçı ülkeler nasıl bırakıyorsa biz de
aynı şekilde bunu dışarıda bırakıyoruz.
Neden? İhracatçı rahatlıkla faaliyetlerini
dışarıda sürdürebilsin diye. Çünkü ihracat dediğiniz olay
bir satıştır. Yani siz aldığınız ürünleri
içeriden bir şekilde temin edersiniz, bunu yurt dışına
götürürsünüz, orada satarsınız. Pazarlama faaliyetiniz olmazsa,
satış elemanlarınız olmazsa nihai tüketiciye orada
ulaşamazsınız. Pazarlama kanallarına giremezseniz,
dağıtım kanallarına giremezseniz, ilişkinin lojistik
boyutunu unutursanız, o zaman bu işleri yapamazsınız. Bütün
bunların hepsi de sizin döviz olarak dışarıda
yapacağınız ödemeleri gerektirir. Dolayısıyla ihracat
bedellerinin tamamının yurt içine getirilmesi şartının
kalkması, bizim son dönemde, 2002 ile 2007 arasındaki bu ihracat
hamlesinin aslında ana motiflerinden bir tanesi olup tamamıyla
ihracat artışına hizmet vermiştir. İhracatçı
mallarını dışarıda daha rahat satabilmiştir,
pazarlayabilmiştir, ofis mağaza açabilmiştir. Yani 21inci
yüzyılda yaşadığımızı ve bu
yüzyılın içerisinde bir dış ticaret faaliyeti
götürdüğümüzü unutmamak lazım. Bunlar 18inci ve 19uncu
yüzyılın fikirleri.
Şimdi, bir diğeri
Tabii, burada bazı sorulara
yazılı cevap vereceğim ancak bizim şu anda serbest
bölgelere kayıtlı 53.343 işçiden sadece 285i yabancı
uyrukludur. Onun dışında tamamı Türk vatandaşı,
Türkiyede kayıtlı işçidir. Onu da bildirmekte yarar var. Yani
yaklaşık 53.383 kişinin sadece 285i
dışındakiler, tamamıyla Türk vatandaşı ve biz
herhangi bir şekilde kayıtta en ufak bir sıkıntı
yaratmıyoruz. Serbest bölge çalışmaları da tamamıyla
kayıt altında. Bunu, bir kez daha vurguluyorum.
Nahcivan sınır kapısıyla ilgili olarak
geçtiğimiz günlerde Dış Ticaret
Müsteşarlığı, Dışişleri
Bakanlığı ve ilgili sanayi ticaret odası
başkanları ve diğer temsilciler de olmak üzere
karşılıklı ülkelerde toplantılar yapıldı.
Sınır ticareti biliyorsunuz önemli. Biz sınır ticaretinde
bütün bu sınır illerimizi ihracatçı il hâline getirmek için
önemli bir çalışma yapıyoruz.
Bu arada, daha önce de Meclis kürsüsünden söyledim, özellikle son
yaptığımız hamlelerle Türkiyenin dış ticaret
artışı içerisinde esas ihracat yapan illere
baktığımız zaman Doğu ve Güneydoğu Anadolu
illerinin ihracat artış oranları: Hakkârinin ihracat artış
oranı yüzde 8 bin artmıştır. Baktığınız
zaman Diyarbakırın ihracat artış oranı yüzde 1.300
artmıştır. Diğer illere bakın teker teker,
Şırnakın ihracatı bakıyorsunuz yüzde 7 bin
oranında artmıştır.
Şimdi, bunların hepsi bir gerçek. İhracatçı il
hâline gelmiştir Muş, Tunceli, daha önce 2005 yılına kadar
ihracat yapamamışlardı.
Tabii, bizim için sınır illerinin ihracatı da
önemli. Bu konuda sanayi odaları, diğer ülkelerin sanayi
odaları, ticaret odaları, ihracatçıları; bunları
karşı karşıya getiriyoruz.
Sizin sadece ihracat rejiminizi düzenlemeniz bir işe
yaramıyor, diğer ülkelerin de bu ihracat rejimini destekler
şekilde karar alması lazım. Bu, tabii ciddi bir süreç, uzun bir
süreç.
Görüyorsunuz, serbest ticaret anlaşmaları da dâhil olmak
üzere diğer anlaşmaları biz burada teker teker Meclise getirip
hızla bu ticaret anlaşmalarının Meclisten
çıkmasını istiyoruz, yapmaya
çalıştığımız bu. Dolayısıyla bu arada
da çalışma yapıldığını ben size söyleyeyim.
Tabii bunların birçoğunda önemli sonuçlar alındı ki biz
ihracatta ve dış ticarette 2002de 87 milyar dolar olan ticaret
hacminden bu sene yaklaşık 350 milyar dolar ticaret hacmine
geleceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 9 uncu
maddesiyle 4458 sayılı Gümrük Kanununa eklenen geçici maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa
Elitaş |
|
Sadullah Ergin |
|
Mehmet
Tekelioğlu |
|
Kayseri |
|
Hatay |
|
İzmir |
|
|
Halil
Mazıcıoğlu |
|
Taha Aksoy |
|
|
|
Gaziantep |
|
İzmir |
|
"Geçici Madde 7- Bu Kanunun 152 nci, birinci
fıkrasının (a) bendi hariç olmak üzere 157 nci, 158 inci ve
bölgede faaliyette bulunan işletmelerin ihtiyaçlarıyla
sınırlı olarak 185 inci maddelerinin 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununa aykırı olan hükümleri, Avrupa
Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar
uygulanmaz. Ancak 158 inci ve 185 inci madde hükümleri, 4760 sayılı
Özel Tüketim Vergisi Kanunu yönünden uygulanmaya devam olunur.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemler
için 4760 sayılı Kanuna göre tarhiyat yapılmaz, daha önce
yapılan tarhiyatlardan vazgeçilir, tahakkuk eden tutarlar terkin edilir.
Tahsil edilmiş tutarlar red ve iade edilmez."
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Katılıyoruz
efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle serbest bölgelerde faaliyette bulunan işletmelerin
kullandıkları mallarla sınırlı olarak Avrupa
Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar gümrük
yükümlülüğünün doğmaması amaçlanmaktadır.
Öte yandan, Özel Tüketim Vergisi Kanununun konusuna giren
malların yurt içinde tüketilmesi veya üretilen malların imalinde
girdi olarak kullanılması hallerinde vergi doğmakta ve bu vergi
üretilen malın maliyeti içerisinde yer almaktadır. Yapılan
düzenlemeyle ÖTV Kanununun konusuna giren malların serbest bölgede
tüketilmesi veya imalatta kullanılması halinde de vergi uygulanmak
suretiyle, bu malları yurt içinde tüketenler veya imalatta kullananlar ile
serbest bölgede tüketenler ya da imalatta kullananlar arasında, yurt
içindekiler aleyhine haksız rekabete neden olunmaması
sağlanmakta; bu Kanunun yürürlüğünden önceki dönemlere ilişkin
özel tüketim vergisi açısından yapılan tarhiyat ve
tahakkuklardan vazgeçilmesi öngörülmektedir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum birleşime.
Kapanma Saati:17.19
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
275 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 9uncu maddesi üzerinde Kayseri Milletvekili
Sayın Mustafa Elitaş ve arkadaşları tarafından verilen
önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Şahıslar adına iki söz talebi
vardır.
Birinci söz Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstüne
aittir.
Buyurun Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım.
Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, artık tasarının
sonuna geldik, 10uncu maddesi yürürlük maddesidir. Burada lehte, aleyhte güzel
ifadelerde bulundular. Serbest bölgeler, Türk ekonomisine gerçekten ciddi
katkılarda bulunmuştur. Şu anda, ticaret hacmimizin de
yaklaşık yüzde 10unu serbest bölgelerden
karşılamaktayız. Ancak ekonomik hayat dinamiktir, canlıdır.
Zaman zaman vergi muafiyetleri açısından yeni istisnalar
getirilebilir, zaman zaman da bu vergi muafiyetleri kaldırılabilir.
İşte bu kanunla da serbest bölgelerimizin yeni ihtiyaçları
doğmuş ve bu ihtiyaçların giderilmesi açısından da
yeni hükümler tanzim edilmiştir.
Bu çalışmalarda bulunan değerli
bürokratlarımıza, bakanlarımıza ben teşekkürlerimi
sunuyorum. Yine, buralarda iş yerleri olan çalışanlara da
başarılar diliyorum, bunlar ülkemizin kalkınması için
mücadele ediyorlar. Burada üretimin artırılmasını,
ihracatın artmasını diliyorum. Tekrar yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Üstün.
İkinci söz Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutana
aittir.
Buyurun Sayın Tutan.
Süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben de hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Kanunun bu maddesinde, konuşulan her şey konuşuldu.
Ben özellikle katkı koyan çok değerli iktidar ve muhalefet partisi
milletvekillerine teşekkür ediyorum. Türkiye ihracatının ve
ekonomisinin dinamiği olan bu serbest bölgelerimize bu yasanın
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tutan.
Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Bekir Bozdağ Ali Bayramoğlu
Giresun Yozgat Rize
Emin
Nedim Öztürk Abdurrahman
Arıcı
Eskişehir Antalya
Madde 10 Bu Kanunun;
a) 7 nci maddesi 1/1/2009
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) Diğer maddeleri ise
yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ
KİNAY(Kütahya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü
maddesinde bu bölgelerdeki iş yerlerinde çalışan personele
ödenen ücretlere uygulanan gelir vergisi istisnası ile bu bölgelerde
yapılan faaliyetlerle ilgili olarak gerçekleştirilen işlemlere
ve bu işlemlere ilişkin düzenlenen kâğıtlara uygulanan
damga vergisi ve harç istisnası 31/12/2008 tarihinde son
bulacağından yeni düzenlemenin 1/1/2009 tarihinden itibaren geçerli
olması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. Kabul
edilmiştir.
11inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Söz talebi yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
Fakat bugün hiç Tunceliden bahsetmediniz.
Beş dakika süreniz var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, tabii, AKP Grubu bakıyor, eğer
ben salondaysam söz alıyorlar, çıkıp Bu kanun çok güzel,
teşekkür ederiz. deyip oturuyorlar ama ben salonda değilsem kimse
konuşmuyor. Herhâlde benim olmadığımı sandılar!
Neyse
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu Serbest Bölgeler
Kanunu bence bir fanteziden ibaret bir kanun. Neden fanteziden ibaret?
Sınırlarımızda birtakım yerler oluşturuyoruz -Her
vesileyle de söyledim- birileri geliyor, orada imalat yapıyor. Bu imalatta
çalıştırılan işçilerden Türkiye maliyesine bir vergi
gelmiyor, yapılan faaliyetlerden Türkiyeye bir vergi gelmiyor. Neyse
Buradan 24 milyar dolar ihracat yapıldı. denildi. Ben de
İstanbul Boğazından da Rusyaya, bilmem öteki taraflara
trilyonlarca liralık eşya geçiyor ama Türkiyeye faydası yok.
Değerli milletvekilleri, biraz önce ben burada
konuştuğum zaman, AKP Grup Başkan Vekili bana Belgelere dayan.
dedi. Bakın şimdi: Bu, sizin Gelir İdaresi
Başkanlığının 2007 yılı raporu. Şimdi,
Merkezî Uzlaşma Komisyonunun uzlaşması: Uzlaşmaya giden
dosya sayısı 49, uzlaşılan dosya 31, vergi tutarı 1
trilyon 121 milyar 381 milyon -uzlaşmaya giren- uzlaşılan miktar
398 trilyon. 772 trilyon vergiyi affediyorlar.
Şimdi, bakın
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 39 dosyada, 1 dosyada
değil o.
KAMER GENÇ (Devamla) Sen bunları anlamazsın.
Şimdi, sen dur da ben konuşmamı bitireyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 39 dosyada
KAMER GENÇ (Devamla)
Ayrıca 1 trilyon 171 milyar lira da vergi cezasını
affetmişler.
Şimdi, Türkiye bir hukuk devletidir. Ben Danıştayda
vergi davalarına uzun zaman baktım. Şimdi, hesap uzmanı
Bunu söyleyen adam, arkadaş maliye müfettişi. Maliye müfettişi,
hesap uzmanı, gelirler kontrolörü gidiyor mükellefin defterini inceliyor.
Getiriyorlar, Merkezî Uzlaşma Komisyonunda bunu sıfıra
indiriyorlar veyahut çok düşürüyorlar. Efendim, biz inceleme raporunu
inceledik de inceleme raporunda bunun sağlıklı bir inceleme
olmadığına karar verdik. Sen kimsin yahu! Sen yargı değilsin
ki! Bakın, vergi mahkemeleri, Danıştay bunları incelemek
için var. Yani burada senin Usule uygun değil. dediğin vergiyi
belki Danıştay onaylayacak. Sen kimin hakkına
Yani
yargıyı mı kaldırıyorsun?
Ben çeşitli vesilelerle söyledim burada. Bakın,
Citibankın 3,5 milyar dolarını Kemal Bey affetti Merkezî
Uzlaşma Komisyonunda. Yahu Kemal, bunu niye affediyorsun kardeşim!
3,5 milyar dolar. Efendim, inceleme elemanı hata etmiş. Sana ne
yahu! Adam hiç olmazsa vergi mahkemesine dava açsın, bir avukat tutsun,
hiç olmazsa bir avukatlık ücretini ödesin, harç ödesin, gitsin ondan sonra
Danıştaya, vergi mahkemesine. Sana ne!
Şimdi, arkadaşlar, bu kadar muazzam miktardaki rakamlar
Merkezî Uzlaşma Komisyonunda sıfıra indirilince birilerinin
aklına... Vicdanınıza söylüyorum: Acaba siz muhalefette
olsaydınız da bunu bir iktidar partisi yapsaydı buna ne
derdiniz? Yahu hele gelin bakalım, bu paralar niye böyle sıfıra
iniyor dersiniz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Uzlaşma yok mu bu kanunda?
KAMER GENÇ (Devamla) Yine, bakın arkadaşlar, Bursada
BOTAŞa ait 142 dönüm araziyi imarsız, imar yapmadan kendi
yandaşlarınıza verdiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Nerede?
KAMER GENÇ (Devamla) Bursada, Bursada
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Kim verdi?
KAMER GENÇ (Devamla) Siz
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Ne alakası var!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu Koru Parkı bilmiyor musun sen?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Onlar özelleştirme, ihaleyle
verildi.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, 142 dönüm araziyi, bakın
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Ne alakası var!
BAŞKAN Sayın Tutan
Sayın Tutan
Sayın
Tutan
KAMER GENÇ (Devamla) Bunları getirdiler, imar
planını değiştirdiler.
BAŞKAN Sayın Genç, siz de konuya gelin lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Burada 1.200 tane daire, 200 bin
metrekarelik alan çıktı 17 trilyona. Bakın, bu adam, burayı
alan kişinin kimlerin adamı olduğunu biliyorum. Ondan sonra,
bugün o iş yerlerinden ayda 10 milyon euro alıyor beyler, 10 milyon
euro. Yahu bunlar, tabii gülüyorsunuz, tabii ki sizin de bunlardan haberiniz
var.
Manisada bir kamu arazisini getirdiler bir gruba verdiler 3
milyon dolara, sonra, altı ay sonra onun yarısını 14 milyon
dolara sattılar. Ya, bu devletin malı böyle talan edilir mi beyler?
Şimdi, bana diyorlar ki
Ya, bende binlerce olay var, binlerce, binlerce
olay var. Ha, yiğitliğiniz varsa çıkalım size ait bir
televizyonda bunların hepsini tek tek söyleyelim, tek tek söyleyelim.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Yazıklar olsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi Canikli
Arkadaşımız diyor ki: Yahu
Ben buna dedim ki, ya ben sana bir şey
yakıştırıyorum, sen avukatlık yap. Şimdi, Tayyip
Erdoğan gitti Halk Bankasında ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süreniz var, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Vakıflar Bankasında 750 milyon
doları aldı, getirdi kendi damadının şirketine verdi.
Bunun hakkında verilen gensoruda yani Canikli öyle çıktı
cansiparane savundu ki
Bu, bir defa, bir suistimal. Yahu, devletin bankasının parasını
alıp da
Bugün vatandaş gitsin bakalım 5 bin dolar veriyor mu
Halk Bankası? Bir 5 bin dolar getirip de herhangi bir vatandaşa kredi
veriyor mu? Vermiyor.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Veriyor canım niye vermiyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama Halk Bankası Genel Müdür
Yardımcısı bu krediyi imzalamadı diye adamı genel
müdür yardımcılığından aldılar. Ya, böyle bir
şey olur mu? Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Diyorlar ki daha Bize
müşahhas olay göster. Yahu daha ben size ne göstereyim kardeşim,
daha ne göstereyim! Yani, bir söyleyin de başka ne göstereyim ben size!
Böyle bir şey olur mu ya! Yani gösterilecek şeyi gösteriyorum ama siz
anlamıyorsanız
Yani iktidar sizin gözünüzü perdelemişse, Kamer
Gençin ne günahı var arkadaşlar! Kamer Gençin günahı olmaz ki.
Kamer Gençin günahı, görevi, size, olan şeyleri söylemektir.
Şimdi, burada, getirilen bu kanunları, tabii
zamanımız hep beş dakika ile sınırlı olduğu
için çok şeyleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Ek bir dakikam var, değil mi?
BAŞKAN Yoo, verdim.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse, söyleyemiyoruz.
Saygılar sunuyorum
BAŞKAN 11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama
için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, pusula gönderenleri
okur musunuz?
BAŞKAN Henüz gelen olmadı.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın Genç, makinede 230
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam, bir şey demiyorum da, burada
verdilerse, ben daha önce çok yakaladım onları.
BAŞKAN - Bu arada beklerken, Sayın Vural, bir söz
talebiniz var, nedir konu?
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis Başkanımıza bir
müracaatımız olmuştu, o konuyla ilgili.
BAŞKAN Evet, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, vefat eden Son Gazi Mustafa Şekip Birgöle, Kurtuluş
Savaşının tüm şehitlerini ve gazilerini temsilen devlet
töreni düzenlenmesine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın milletvekilleri, Değerli Başkanım;
bilindiği gibi Kurtuluş Savaşımızın Son Gazisi
Mustafa Şekip Birgöl vefat etmişti. Tabii, Kurtuluş
Savaşını yürütmüş Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
Türk milleti adına ona minnet ve şükranlarımızı
sunuyoruz, Son Gazimiz. Bu konuda Meclis Başkanımıza, Grubumuz olarak,
Son Gazimize ve bundan önceki bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi temsilen
bir devlet töreni düzenlenmesi konusunda girişimlerde
bulunmasını Sayın Meclis Başkanımızdan
istemiştik. Bugün öğrendiğim kadarıyla, Sayın Meclis
Başkanımızın yaptığı girişimlerle,
yarın Kurtuluş Savaşını yönetmiş Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir tören düzenlenmesi mümkün olacaktır.
Dolayısıyla Meclis Başkanlığımızın bu
girişiminden dolayı çok teşekkür ediyorum. Türk milleti
adına bütün gazilerimize, şehitlerimize minnet duygularımızı
ifade etmek için bir fırsat olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Sayın Başkan bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Bakan, yerinizden buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
aslında önce bize söz verseydiniz, Sayın Bakan ondan sonra
açıklama yapsa daha iyi olacaktı. Açıklamamız benzer bir
konuda.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
3.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlunun, vefat eden Son Gazi Mustafa Şekip
Birgöle, Kurtuluş Savaşının tüm şehitlerini ve
gazilerini temsilen devlet töreni düzenlenmesine ilişkin açıklaması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Vuralın da söylediği gibi çok önemli bir
olay. Son Gazimizin vefatı üzerine Bakanlar Kurulunda bu konuda
yönetmelikte değişiklik yapıp, bir girişimde
bulunmasıyla ilgili bir basın açıklaması yaptık CHP
olarak. Aynı zamanda Meclis Başkanlığından bir
talebimiz de oldu. Sanıyorum yarın 11.30da burada bir tören
düzenlenecek. Devlet töreni düzenlenecek. Biz, bu vesileyle bu
duyarlılığa tercüman olan Hükûmete de teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
4.- Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin, vefat eden Son Gazi
Mustafa Şekip Birgöle, Kurtuluş Savaşının tüm
şehitlerini ve gazilerini temsilen devlet töreni düzenlenmesine
ilişkin açıklaması
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gruplarımızın gösterdiği hassasiyete ben de
teşekkür ediyorum.
Tüm gazilerimize ve şehitlerimize hepimizin minnet ve
şükran borcu var. Son Gazimizin vefatı, üzücü haberi geldiğinde
zaten biz Hükûmet olarak böyle bir törenin yapılması için gerekli
hazırlıkları yapmak üzere Sayın Müsteşara Sayın
Başbakan talimat verdi. Ben de bu konunun takipçisi olmaya
çalışıyorum. Ayrıca Sayın Meclis
Başkanlığımızın da bu yönde bir teşebbüsü
oldu, gruplarımızın belki isteği üzerine.
Dolayısıyla milletimizin arzusu gruplarımız
aracılığıyla da gündeme gelmiş oluyor.
Yarın inşallah bu hazırlıklar
tamamlandığında birlikte son görevimizi yapmış
olacağız
BAŞKAN 11.30
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Evet.
Bütün hassasiyetlere teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN - Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 251
Kabul: 219
Ret: 28
Çekimser 4(x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın Bakanın bir teşekkür konuşması
vardır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Son Gazimize Allahtan
rahmet diliyoruz.
Burada verimli bir çalışma ortaya kondu ve Türkiye için
son derece önemli bir kanun tasarısını kabul etmiş
bulunduk.
Aslında bu, Türkiye serbest bölgelerine verilmiş bir
sözdü. Bu serbest bölgeler için, mevcut ortamda üretim faaliyetleri başta
olmak üzere tekrar Avrupa Birliğine girene kadar, tam üye olarak kabul
edilene kadar bu faaliyetlerin devamlılığı
sağlanmış oldu. Bundan dolayı teşekkürlerimizi arz
ediyoruz.
Bu arada, biliyorsunuz 15 Haziran 1985 yılında
yürürlüğe giren 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, tarihinin
açıkçası çok önünde bir kanundu. Hâlen daha maddeleri en az, en
kısa kanunlardan ama en iyi işleyen kanunlardan bir tanesi olarak
görülüyor. Yeni düzeltmelerle çok daha iyi bir noktaya geldi.
(x)Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Tabii, ben -burada başından beri- 1984
yılından beri serbest bölgeyi o ilk kuran 5 kişiden biri
olduğum için şu anda aramızda olmayan değerli amirlerimi,
yöneticilerimi, başta Serbest Bölgeler Genel Müdürü Yalçın
Alaybeyoğlunu, Genel Müdür Yardımcısı Ayhan Aybarı
ve Genel Müdür Yardımcısı Sayın Mümin Özyurtu
huzurlarınızda bir kez daha rahmetle anmayı bir borç görüyorum.
Çok çalıştılar. Zordu Türkiye'nin o döneminde bir serbest bölge
felsefesini Türkiyeye getirmek. O küçük kadro daha sonra bugün
yaklaşık 24,5 milyar dolarlık dış ticaret hacmine
ulaşan bir serbest bölge felsefesini getirdi Türkiyeye. Toplam
dış ticaretimizin yaklaşık yüzde 9una ulaşan bir
rakam, ciddi bir çalışma. Tabii eksiklikleri var. Ancak ben şuna
bakıyorum: 2007 yılında yaklaşık 277 milyarlık
bizim toplam dış ticaret hacmimizin 350 milyar dolara gelmesinde
Serbest bölgeler kurulduğu sırada küçük, orta boy
işletmelerin dünya ticaretinden yararlandırıldığı
bir ortam sağladığı için son derece önemlidir. Yani
Türkiyenin dış ticaretle yeterince
tanışmadığı bir dönemde, 1984lerde kurulan serbest
bölgeler, küçük, orta boy işletmelerimizi ve diğer
işletmelerimizi dünya ticaretinden nasıl pay almaları
gerektirdiğini gösteren bir kuvöz olarak onları orada dünya
ticaretine hazırlamış ve büyük şirketler hâline
getirmiştir. Bu geçiş çok önemlidir. En büyük faydalarından bir
tanesi budur.
Tabii ki burada 637si yabancı, 3.667 kullanıcı
firma var. Burada 53.413 kişi, ki bunun 280i hariç tamamı
Türkiyede, Türk vatandaşı ve sadece yabancı uyruklu 285
kişi var, elimizdeki kayıtlara göre. Bu normal istihdam
rakamlarının üstüne dolaylı istihdamı da koyduğunuz
zaman 200 bine yakın insan serbest bölgelerden ekmek yiyor.
Dolayısıyla, bu çıkardığımız kanunun önemi
bir kez daha rahatlıkla anlaşılabilir. Tabii, her işçi de
burada kayıtlı, faaliyetler kayıtlı. Gönül ister ki daha
fazla ihracat faaliyeti olsun. Ancak Türkiyeden bölgeye gelen 5 milyar
dolarlık hacim ve serbest bölgelerden yurt dışına giden 3 milyar
dolarlık hacim ciddi bir hacimdir. Bir zaman Türkiye'nin toplam ihracat
rakamından daha yüksektir bu sadece ihracat rakamları. Tabii,
Türkiye'nin ithalat-ihracat yansıması aynı şekilde serbest
bölgelerde de ithalatın daha ağırlıklı, ihracatın
daha az bir yapılanmasını getirmiştir, bu doğru, ancak
üretim faaliyetlerinde çok başarılı olan serbest bölgelere
baktığımız zaman, mesela Mersin Serbest Bölgemiz Orta
Doğuyla olan ticareti, yani bizim politikamız olan komşu ve
çevre ülkelerle olan ticareti çok hızlı bir şekilde
artırmıştır.
Antalya Serbest Bölgesi, başlı başına mega yat
üretiminde -değerli milletvekilleri burada anlattılar- artık
dünyanın en iyi mega yatlarını üretir hâle gelmiştir. Ege
Serbest Bölgesinde üretim faaliyetini ağırlıklı görüyoruz;
uzay kampı var ve Türkiyede gençlerin ufkunun genişlemesine
katkı sağlıyor. Havacılık endüstrisine çok önemli
katkı sağlar yer hâline geldi. Dünya, şu anda, bütün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yine, aynı şekilde Kocaeli, Adana Yumurtalık
Serbest Bölgelerinin gemi üretim alanında son derece
başarılı çalışmaları var. İstanbul Atatürk
Havalimanı Serbest Bölgemizden Hindistana yazılım ihraç
ediliyor, o seviyede yazılım üretimi yapabilir durumdalar.
Ve tabii, bu kanun, bizim, Türkiye'deki serbest bölgeleri
önümüzdeki dönemde ileriye doğru yeni bir moralle çok daha iyi noktalara
getirecek bir çalışmayı da ortaya koymuştur.
Tabii, FOB bedelinin yüzde 85ini yurt dışına ihraç
eden firmaların istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretleri yine
aynı şekilde gelir vergisinden müstesna tutmamız, bunu da
Bakanlar Kurulunu yetkilendirerek burada yüzde 50ye kadar çekebilmemiz, ciddi
ihracatçı olan ama yüzde 85 şartını sağlayamayan
firmaları da bu ihracat kervanının içerisine katacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle ben göstermiş olduğunuz
gayretlere ve katkılara çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Hayırlı, uğurlu olsun.
2nci sırada yer alan, Bazı Varlıkların Milli
Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/657) (S.Sayısı: 302) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde 4üncü madde üzerinde iki önerge işleme
alınmış ve bunlardan en aykırı olan Trabzon
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında kalınmıştı.
Şimdi Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı
bu önergeyi tekrar okutacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Tasarının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
Düzenleme yetkisi
Madde 4 (1) Bu Kanunun Geçici 2 nci maddesi
dışındaki hükümlerinin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Varlıkların Milli
Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Madde 4 (1) Bu Kanun uyarınca verilmesi gereken
beyannamelerin şekil, içerik ve ekleri ile verileceği yeri ve Kanunun
uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Takdire bırakıyoruz.
(x) 302 S. Sayılı
Basmayazı 05/11/2008 tarihli 13üncü Birleşim Tutanağına
eklidir.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız ?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirleme konusunda Maliye Bakanlığına yetki
verilirken, herhangi bir hukuki ihtilafa yol açmamak için, Kanun uyarınca
verilecek beyannamelerin şekil, içerik ve ekleri ile beyannamenin
verileceği vergi dairelerinin belirlenmesine ilişkin olarak da
açık bir şekilde Maliye Bakanlığına yetki verilmesi
sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Tam mükellefiyete tabi gerçek
kişiler ile kurumların 30/4/2009 tarihine kadar elde ettikleri
kazançları da dahil olmak üzere;
a) Kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan kurumların
iştirak hisselerinin satışından doğan kazançları,
b)Kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan kurumlardan elde
ettikleri iştirak kazançları,
c) Yurt dışında bulunan işyeri veya daimi
temsilcisi aracılığıyla elde ettikleri ticari
kazançları,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/5/2009
tarihine kadar Türkiyeye transfer edilmiş olması kaydıyla gelir
ve kurumlar vergisinden müstesnadır.
(2) Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların
kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan kurumların tasfiyesinden
doğan kazançları, 31/10/2009 tarihine kadar Türkiyeye transfer
edilmiş olması kaydıyla gelir ve kurumlar vergisinden
müstesnadır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin
Usluya aittir.
Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların
Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesine ilişkin
değerlendirmelerde bulunmak üzere, Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının genel
gerekçesine baktığımızda, gerçek ve tüzel kişilerce
sahip olunan para, döviz, altın, hisse senedi, tahvil ve diğer menkul
kıymetlerin Türkiyeye getirilmesi, taşınmazların kayda
alınması suretiyle millî ekonomiye
kazandırılmasının hedeflendiği görülmektedir.
2007 yılının ortalarında Amerika Birleşik
Devletleri konut piyasasında yaşanan olumsuz gelişmeler
nedeniyle küresel finans piyasalarında uzun zamandan beri var olan
istikrar ortamının bozulduğu ve likitidenin
azaldığı, krizin derinleşmesi sebebiyle birçok ülkede banka
ve şirket satın alınmasını ve birleşmesini de
beraberinde getirdiği, faizlerin düşürüldüğü, mevduat garanti
sınırlarının yükseltildiği ya da tüm mevduatların
garanti altına alındığı bizzat Sayın Bakan
tarafından da ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, dünya yüzyılın ekonomik
kriziyle nasıl boğuşabileceğini hesaplarken Hükûmet bir
yıldır sorunun farkında olmadan beklemiştir. Yönetim bilimi
stratejisindeki bir gerçeği bilgilerinize sunmak isterim. Birinci
aşamada idareciler önce Kriz yoktur. diye inkâr ederler, ikinci
aşamada Kriz gelebilir, bizi de etkileyebilir. dedikten sonra üçüncü
aşamada birbirlerini suçlamaya başlarlar. Ne yazık ki olan bu
ülkenin güzel insanlarına, vatandaşlarına olacaktır.
Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin tespit edebildiğimiz önemli
sorunlarının bir kısmını şöyle
sıralayabiliriz. Amerika Birleşik Devletleri belki de en büyük tarihî
krizini yaşıyor. Devlet piyasaya 1929dan beri en büyük müdahaleyi
yaptı. Dünyada global mali sistemi de tetikleyen bu kriz Avrupayı,
Rusyayı, Hindistanı, Çini şimdiden etkiledi, mali
yapıları altüst etti. Bu krizin şu veya bu şekilde
Türkiye'yi etkilememesi beklenemez. Ancak şu anda olası krizin
şiddetini Hükûmet tahmin edememiştir. Hükûmet Türkiye gerçeklerini
görerek acil tedbirler almakta gecikmiştir. Son yıllarda borsaya
gelen, dolaşan yabancı sermayeyle ayakta duran Türkiye ekonomisi
eğer bu gezer tozar paralar çekilmeye başlarsa ne yapacaktır?
Geçen haftaki oturumda Sayın Bakanıma sormuştum:
Türk bankaları ve bazı şirketler yabancı bankalardan büyük
miktarlarda kredi kullanıyor. Bu paralar vaktinden önce geri
çağırılırsa bu durum bankalarımızı,
şirketlerimizi nasıl etkileyecektir?
Batı ekonomisi durağan bir döneme giriyor. Bu
durağan süreçte Batıda tüketim kısılacağı için
Türkiye'nin bu ülkelere yaptığı ihracat ne miktarda
düşecektir? Bu talep kısılması üretimi, istihdamı ne
miktarda sekteye uğratacaktır? Üretime ara verme, işçi
çıkarma, iç talebin de düşmesi sarmalı içine girilir mi? Bütün
bunların toptan etkisi Türkiye ekonomisini ne derece etkileyecektir?
Değerli milletvekilleri, krize çözüm arayan ülkelerin
bazıları hızla kararlar alarak uygulamaya koydular. Herhangi bir
önlem almayan bazı ülkeler ise hâlâ çözüm arayışı
içerisindeler. Krizin hemen bütün ülkelerde ciddi etkilerinin olacağı
bilinmesine rağmen, alınacak önlemler konusunda bazı ülkeler
aceleci davranmayarak diğer ülkelerin alacağı kararların
sonucunu beklemektedirler; Türkiye de bunlardan birisidir. Krizin ülkemizi ne
ölçüde etkilediği tartışmaları arasında, krizin ilk
dönemlerinde herhangi bir önlem alınmayarak sadece Kriz bizi etkilemez,
bize bir şey olmaz. diyerek halkı kandırmaya çalışan
Hükûmet, özellikle halkımızın psikolojik yönündeki en önemli
zaaf olan döviz fiyatlarındaki önemli artışlar sebebiyle, eyleme
dayalı bir karar almış görünüyor.
Öncelikle bu tedbirlerin bir sonucu olarak önümüze getirilen bu
tasarı, daha önce de gündeme gelmiş bulunan, yurt
dışında bulunan ve meblağ olarak 100-150 milyar dolar
olarak öngörülen bu paraların Türkiyeye getirilmesini öngörmektedir. Bu
tür paraların Türkiyeye dönmesinin sağlayacağı fayda
tartışmasızdır. Buna benzer konuda, daha önce, İtalya
ve Almanyada uygulamalar yapılmıştır. İtalya yurt dışında
500 milyar euro para olduğu varsayımıyla vergi
oranlarını düşük tuttu, 60 milyar euro bir para girişi
sağladı. Almanya vergi indirimi yapmadığı için para
çekemedi. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu tür uygulamaların her
ülkede farklı sonuçlar vereceğidir.
Burada temel problem, kanunların oluşturulmasında,
gelecek paralara verilecek güvencelerde ve diğer bağlantılı
mevzuatın oluşturulmasındadır. Bırakın vergi
almayı, hiç vergi alınmasa dahi hukuk sistemimizdeki problemler
sebebiyle duyulan endişeler hâkimken yüzde 2 vergi
alınacağı şeklindeki hazırlanan bu tasarı ne
kadar başarılı olabilecektir? Tahminimize göre, Türk
şirketlerinin döviz yükümlülüklerini kapatmak için, varsa yurt
dışındaki banka hesaplarında tuttukları dövizler bu
tasarı kapsamında Türkiyeye gelebilir. Aksi hâlde, Batı
ülkelerinde, kaynağı belli olmayan bir parayı herhangi bir banka
hesabına yatırarak Hadi bunu Türkiyeye havale edin. demek
imkânsızdır. Zira, Batı ülkelerinde bankaların Nereden
buldun? süzgecinden geçmemiş paralar için belli bir kabul sınırı
vardır. Bu sınırın üzerindeki parayı hesaba
kaydetmezler, kara para aklama soruşturmasından çekinirler.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı ile yurt
dışında olan varlıkların yanı sıra yurt
içindeki para, döviz, altın, hisse senedi, tahvil gibi
varlıkların da beyanı imkân dâhiline alınmıştır.
Buradaki fark, yurt içinde beyan edilecek varlıklardan yüzde 10 yerine
-değişiklik önergesiyle düşürüldüğü üzere- yüzde 5
oranında vergi alınacak olması ve bilanço esasına göre
defter tutan mükelleflerin fon hesabına kaydettikleri beyana konu
varlıkları beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye
ilave edecek olmalarıdır. Aslında Türkiyede şirketler
sermaye artırdıklarında ortaklarına sermaye olarak
koydukları paranın kaynağı zaten sorulmuyor. O hâlde bu
düzenlemeye neden gerek duyuldu? Burada gizlenen asıl amaç nedir?
Birilerine bir avantaj mı sağlanmak istenmektedir? Bu soruların
cevabının verilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, son verilere göre Türkiye'nin cari
açığı 50 milyar doları bulmuştur. Dış borç
toplamı tarihî rekor kırarak 284 milyar dolara
ulaşmıştır. Reel sektörün borcu 140 milyar dolardır.
Özel sektör kendini çevirmek için her yıl 50 milyar dolar dış
borç bulmak zorundadır. Türkiye'nin nüfusu 2007 yılı sonu
itibarıyla kabaca 70 milyon, çalışabilir insan sayısı
46,5 milyondur. Resmî işsizlik oranı yüzde 10, gerçekte ise yüzde 20
seviyelerindedir. Takriben çalışan her 2 kişi, işsiz 1
kişiye bakmak zorundadır. Ülkemizin 40 milyon civarındaki
çalışan insanının cebinde tam tamına 38 milyon kredi
kartı vardır. Bu kredi kartı sahiplerinin bankalara toplam 18
milyar dolar kredi kartı borcu bulunmakta, vatandaşların
bankalara olan toplam borcu ise 115 milyar dolardır.
Bu rakamlar, Türkiye'nin dünya ile ne kadar entegre olduğunu
ve ayrıca iç ekonomik dengelerin ne kadar hassas olduğunu gösteriyor.
Dünyada fırtına varken yağmurdan kaçmamız
imkânsızdır. Kriz ülkemizi etkilemez, teğet geçer. söylemleri
gerçekleri yansıtmamaktadır. Madem kriz yoktur, işler iyi
gitmektedir, her şey güllük gülistanlıktır, o hâlde petrolün
dünya piyasalarında 150 dolardan 60 dolara indiği bugünlerde
yapmış olduğunuz yüzde 22, son bir yıl içinde toplam yüzde
82 doğal gaz zammını bu millete izah ediniz. Yoksa enerji
piyasasında tekel olan BOTAŞın yaklaşık bir yıl
sonra piyasadan çekileceği ve enerji dağıtımının
EPDKdan izin alan birkaç şirket tarafından yapılacağı
doğru mudur? Enerji ithali ve dağıtım yetkisi alan firmalar
arasında yer alan Bosphorus, Çalık ve Shell gruplarının
ortaklık yapıları nasıldır? Bu zammın
anlamı, vatandaşın ümüğünün sıkılarak enerji
ithal ve dağıtım yetkisi alan firmalar lehine yüksek kârlı
bir ortam hazırlamak mıdır? Bu soruların cevaplanması
gerekmektedir.
Bir zamanlar Nereden buldun? diyen ve bu soruyu davul zurnalarla
yasalaştıran bir Maliyenin, bugün Nereden bulursan bul! demesinin
ülke ekonomisinin nereden nereye getirildiğinin açık beyan
itirafıdır. Dünyada meydana gelen global kriz bahanedir. Türkiye, bu
krizi zaten yaşayacaktı. Çünkü cumhuriyet döneminde yapılan
bütün büyük tesisleri yok pahasına satmanıza rağmen, Türkiye,
2006 yılında cari açığının yüzde 38ini
dış borçlanmayla karşıladı. 2008 yılında ise
cari açığın yüzde 70i dış borçlanmayla finanse
edilmiştir. Birkaç ay önce cari açık için özel bir önlem
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALEDDİN USLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) Amerika Birleşik
Devletlerinde 784 milyar dolarlık cari açık var, onlar sorun
yaşıyor mu? yanıtını veren Sayın
Başbakanın bu tasarıyı yüce Meclise göndermesi sorun
olduğunun göstergesi değil midir? Hâlâ işlerin iyi
gittiğinden bahsedebilir misiniz?
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla amaçlanan ve yurt
dışında bulunan ülke insanımızın takriben 100-150
milyar dolar civarındaki parasının bir miktarı
yanında, kaynağı belli olmayan menkul ve
taşınmazların da ekonomiye kazandırılmasına
yönelik bu girişimden beklenen faydanın gerçekleşip
gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecektir.
Sözlerime son verirken sizleri bir kez daha saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasa geldiği zaman, biz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yasanın bütününe karşı
değildik, ama yasanın içeriğinde, eşitlik ilkesine
aykırı, ülkedeki bazı şeylerin ilgili kurumlarla
tartışılmadan emrivaki bir şekilde yapılması
nedeniyle yasanın bu maddelerine karşı çıktık.
Biz grup olarak, bu ülkedeki üreten herkesin, bu ülkede kim
üretiyorsa, üretim için, istihdam için, gelecek her tür paraya
Bırakın yüzde 2, yüzde 5 komisyon almayı, hiç para
alınmadan işletmelere bu paranın girmesi ve işletmelerin de
sağlıklı bir şekilde bu ülkeye değer katmasına
hepimiz yürekten katılırız arkadaşlar. Yani önemli olan, bu
ülkedeki üretimin, bu ülkedeki ulusal istihdamın, bu ülkedeki
istihdamın ve bu ülkedeki tüm ekonomik faaliyetlerin istikrarlı bir
şekilde yapılmasıdır. Biz, yasanın bu bacağına
karşı değiliz. Gelsin paralar, üretime girsin,
şirketlerimiz faaliyetlerini en iyi şekilde yürütsünler ve ülke
insanımız aşsız, ekmeksiz kalmasın. Bu nedenle, biz,
yasanın bu genel yapısına son derece katılıyoruz ama
yasanın içeriğindeki bazı uygulamalarda yarın sorunlar
olacağını söylemek de bizim görevimiz arkadaşlar.
Bir daha özetliyoruz: Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
yasa Komisyona geldiği zaman, yine üretim açısından, istihdam
açısından böyle bir yasaya imza atarız, ama bu yasanın içeriğinde
uygulanmayacak ve eşitlik ilkesine aykırı maddeler var dedik ve
görüşlerimizi de karşı oy yazımızda bildirdik.
Yasanın bütününe karşı değiliz, yeter ki üretim olsun,
istihdam olsun arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkedeki istikrar, bu
ülkenin ekonomik istikrarı, o ülkedeki insanların huzuru ve
mutluluğudur. Tabii, küresel bir krizden geçiyoruz. Tabii, öncelikle, yasa
geldiği zaman, bir şekilde burada bir haksızlık ve
hukuksuzluk vardı, bir kısmı düzeltildi, verilen önergelerle bir
kısmı düzeltilmeye çalışıldı ama yıllarca
namusuyla, şerefiyle dürüstçe çalışan insanlarla bunu yapmayan
insanları aynı kefeye koyarak birilerinin hakkını yemek de
bize yakışmaz arkadaşlar. Birileri, yıllarca bu ülkenin
üretimi için, bu ülkenin istihdamı için, bu ülkede katma değer
yaratan ihracatı için dürüstçe, namusluca çalışacak, birileri
bunu yapmayacak ve herkesi aynı kefeye koyacaksınız. Biz
söylüyoruz, bir kuruş komisyon almayın. Üretime giren, istihdama
giren, şirketlere sermaye olarak gelen bu paradan hiç komisyon
almayalım ve üste verelim arkadaşlar. Onlara prim verelim. Ama, yüzde
2 ve yüzde 5i geçirdiniz. Yani, önce biliyorsunuz yurt dışından
gelene yüzde 2, yurt içinden gelene yüzde 10du, daha sonra bunu bir önergeyle
yüzde 5e düşürdünüz. Her ikisi de para, her ikisi de işletmeye
giriyorsa bunun farkı yok arkadaşlar. İşletmeye giriyorsa
niye fark yaratıyorsunuz? Tabii, bu birinci etabı arkadaşlar.
İki: Burada biz, bu yasa geldiği zaman, aynen,
Komisyonda arkadaşlarım, Komisyon sözcümüz dedi ki: Bu paralar
gelmez. Niye gelmez? Bu küresel krizde, tüm Avrupada bu bankacılık
sektöründe tüm ülkeler güvence verdi. Güvence veren bir ülkeden paralar
güvencesiz bir ülkeye gelmez. dedik, ilk uyarımız buydu ve daha yasa
başlamadan, geneli konuşulurken arkadaşlar. Ama, her ne
hikmetse, yasanın tam
Hayır, gelir dediler. Gelmez. Peki,
yasanın tam sonuna geldik, bitmek üzere yasa, teklifte yok, Hükûmet
teklifinde yok, apar topar buraya ek madde
Nedir kardeşim bu? TMSFdeki
güvence yetkisini Hükûmete alıyorlar.
Arkadaşlar, baştan bunu düşünmediniz mi? Biz
söyleyince mi bunu getirdiniz?
Bu yetki TMSFde var ha, bu bir siyasi risk diyebilirsiniz-
TMSFde olan yetkiyi apar topar, sektörler tartışmadan, sektörün
görüşü alınmadan, sektöre sormadan, kimsenin talebi olmadan
Acaba
talebi olan mı var onu da bilmiyorum. Acaba talebi olan mı var? Böyle
bir, buna ihtiyacı olan, güvenceye ihtiyacı olan kurum mu var onu da
bilmiyorum. Çünkü biz sorduk, araştırdık, sektörün bilgisi yok.
Sektörün bilgisi olmayacak, sektörün bilgisi olmadan ayaküstü ilave edilen bir
maddeyi insanlar, hakikaten, hepimiz garipsiyoruz arkadaşlar.
Biz bu ülkedeki tüm insanların istikrar için, bu ülkenin
geleceği için, bu ülkedeki paraların güvence altında olması
bir hukuk devletinde
Biz buna karşı değiliz ama bu yetki var
arkadaşlar. İlk söyledik arkadaşlar bunu, gelmez bu paralar.
Bir başka konu ise burada dürüst para ile dürüst olmayan para
diyelim, aynı kefeye kondu. Daha sonra önergelerle bunun bir
kısmı törpülendi ve yüzde 2 komisyonla insanların geçmişte
açılan, bırakın maddi davaları, ceza davalarını
ortadan kaldırıyordunuz, ceza davalarını.
Arkadaşlar, bu ülkede eşitlik ilkesi varsa, herkes kanun
önünde eşit ise farklılıklar uygulanmaması lazım.
Tabii bu yasadan büyük bir gelir bekliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, tabii, şirketlerimizin
veya reel sektörün içinde olduğu koşullar o kadar zor ki sadece bu
yasayla eğer siz reel sektörü düzeltmeyi, reel sektörün içinde olduğu
koşulları düzeltmeyi düşünüyorsanız çok
yanılıyorsunuz. Bugün reel sektör çok zor durumda. Bu yetmez.
Yıl sonuna kadar yaklaşık 8 milyar dolar, 2009un
ilk yarısında 20 milyar dolar bankaların sendikasyon
borçları var. Artık bankalarımız dışarıdan
dün olduğu gibi çok kolay borçlanamayacaklar, aynı faizle
borçlanamayacaklar. Ha, bunlar için burada başka paketlerin, başka
önlemlerin de alınması lazım. Ama sadece bir paket getirerek
bununla eğer siz bunu aşmayı düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz. Disponibilite oranları var, munzam
karşılıklar var. Bir kere, bankaları rahatlatın. Tüm
bankalar Benim borcum var. deyip, Sendikasyon ödemem var. deyip
şimdiden piyasadan para çekmeye başladılar, kredileri geri
çağırmaya başladılar; hatta hatta, arkadaşlar, kredi
tasfiyesi için aldığı çeklerin -çekte vade olmaz ama,
artık, bir de ticari kural oluştu Türkiyede- bu vadeli çeklerin
arkasını yazdırmaya başladılar.
Değerli arkadaşlarım, eğer bir piyasada
istikrar bozulursa, reel sektör burada zora girerse
Tabii, bankalar geri
ödeyecekler sendikasyon borçlarını ama bankaları başka
önlemlerle rahatlatmak zorundayız ama biz bunu yapmıyoruz. Sadece bir
güvence getirmekle sektörün tüm sorununu çözeriz diye düşünüyorsanız,
yanılıyorsunuz.
Şu anda bankacılık sektörü ile reel sektör
arasında bir sorun yaşanıyor. Bunu hepiniz böyle bilin.
Piyasadan krediler geri çekiliyor, geri çağrılıyor, yeniden
kullandırılmıyor. Reel sektör çok güç duruma düşmüştür
ve hacizler başlamıştır. Vadesi gelmeyen çekler
yazılıyor. Mutlaka bunun rahatlatılması lazım
arkadaşlar. Sadece bu yetmez. Eğer Türkiyedeki küresel krizi sadece
bununla önlemeye çalışıyorsanız çok
yanılıyorsunuz, başka önlemlerin de alınması
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Tabii, önce sektörle oturulması lazım. Yani, hem reel
sektörle hem finans sektörüyle oturmanız lazım. Bir kere
bunların birbirine olan inancını yeniden tesis etmeniz
lazım. Bankalara, özellikle söylüyorum, disponibilite ve munzam
karşılık yönüyle gerektiğinde her an yardım
edeceğinizi bankaların bilmesi lazım. Bu sendikasyon
ödemelerinde Hükûmet olarak her zaman yanlarında
olacağınızı bildiği zaman piyasa, ilişkileri daha
sağlıklı olur, daha güvenli olur, herhangi bir sorunla piyasa
karşı karşıya gelmez arkadaşlar.
Piyasada bunlar yaşanıyor, bunu iletmek benim görevim,
Komisyonda da ilettim, burada da ilettim. Şu anda finans kesimi ile reel
sektör arasında soğuk savaş başlamıştır.
Bunun adına güvensizlik deyin veya tedbir deyin veya sendikasyon ödemelerine
hazırlık deyin, ama reel sektörü bitirmek üzere. Dikkatlerinize
sunuyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Şahıslar adına ilk söz talebi Bursa Milletvekili
Sayın Necati Özensoya ait.
Sayın Özensoy burada mı?..
Bursa Milletvekili Sayın Sedat
Kızılcıklı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Varlıkların Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının
geçici 1inci maddesi hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, çok büyük bir krizden bahsediyoruz. Bundan birkaç yıl
önce Uzak Doğu krizini yaşadık, Arjantin krizini
yaşadık, ama bu kriz 1929daki o büyük krizden bile daha büyük diye
uzmanlar tarafından ifade edildiği için gerçekten olağanüstü bir
durumla karşı karşıyayız. Çünkü, yaklaşık
300 milyon nüfusuyla dünya ekonomisinin de yüzde 25ini elinde bulunduran
Amerika Birleşik Devletlerinde hemen hemen 10 trilyon dolara
yaklaşan bir rakamdan, bir kriz ortamından bahsediyoruz. Tabii, bu kriz
ortamının, Amerika Birleşik Devletlerinde başlayan,
merkezi Amerika Birleşik Devletlerinde olan bu krizin de yavaş
yavaş bütün dünya ülkelerine yayılması,
yaygınlaşması son derece tabiidir.
Tabii, bu krizden az hasarla çıkmak için, etkilenmemek için
bütün dünya ülkeleri de yeni önlemler alıyor; kimi mevduata garantiyi
yükseltiyor, kimi bankalarını devletleştiriyor, kimi serbest
piyasa ekonomisinden yavaş yavaş uzaklaşıyor. En önemli
konu burada tabii ki krizi en az hasarla atlatabilmek. Tabii, Türkiye de böyle
bir durumda hem özel sektör hem özel kurumlar hem de devlet kurumlarıyla
tam bir iş birliği, tam bir güç birliği yaparak bu krizi en az
hasarla atlatmak için gayret gösteriyor. Bu anlamda bütün kaynakların da
seferber edilmesi için yeni çalışmalar yapılıyor.
İşte bu kaynaklardan biri de yurt dışında elde edilen
kazançların ülkeye kazandırılmasıdır. Yasa
tasarısının geçici 1inci maddesi de bunu düzenlemektedir.
Hepimizin bildiği gibi küresel ekonomide yurt içindeki
bazı gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerimiz, ülkemizde yaptığı
yatırımların yanı sıra yabancı ülkelere de
yatırım yapmaktadırlar. Bu kapsamda gelir ve kurumlar vergisi
mükellefleri, yabancı kurumların hisse senetlerini satın alarak
yurt dışındaki şirketlere iştirak etmekte ve kâr
payıyla bu iştiraklerin satılması karşılığında
gelir elde etmektedirler. Ayrıca, bu iştiraklerin tasfiye edilmesi
sonucu kalan artı bakiyeden de pay almaktadırlar. Öte yandan, yurt
dışında açtıkları şube iş yerleri veya daimî
temsilcilikleri vasıtasıyla ticari kazanç elde etmektedirler.
Mevcut vergi mevzuatımızda yurt dışında
elde edilen iştirak kazançları, iştirak hissesi satış
kazançları ile ticari kazançlar belirli şartlarda kurumlar
vergisinden istisna edilmektedir ancak öngörülen bazı şartların
sağlanamaması hâlinde bu istisnalardan faydalanamamaktadır.
Dolayısıyla mükelleflerimiz mevcut yasal düzenlemelerdeki
şartları sağlayamadığı için vergi
istisnasından faydalanamadığı durumlarda bu kazançları
ülkemize hiç getirememekte, getirmemekte ya da beyana konu etmemektedirler. Bu
nedenle, tasarının geçici 1inci maddesiyle getirilen düzenlemeyle,
yurt dışında elde edilen bu kazançlar belirli bir süre içinde
ülkemize getirilmesi hâlinde hiçbir şartla sınırlı
olmaksızın gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmekte ve söz
konusu kazançların ülke ekonomisine kazandırılması
amaçlanmaktadır. Bu yasaya göre, tam mükellefiyete tabi gerçek
kişiler ile kurumların 30 Nisan 2009 tarihine kadar elde ettikleri
bazı kazançları gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmekte, bu
istisna kazançlar tam mükellef gerçek
kişi ve kurumların yurt dışında bulunan
şirketlerin ortaklık paylarının veya hisselerinin
satışından doğan kazançlarını, yurt
dışında bulunan kurumlardan elde ettikleri kâr
paylarını, yurt dışında bulunan şubeleri
vasıtasıyla elde ettikleri kazançlarını kapsamaktadır.
Maddeye göre bu kazançların istisna edilebilmesi için tek
şart, kazançların 31 Mayıs 2009 tarihine kadar Türkiyeye
getirilmesidir. Böylelikle, yaşanmakta olan küresel kriz nedeniyle Türk
vatandaşlarının ortak oldukları yabancı şirketlerin
hisselerini satmaları hâlinde bu satıştan doğan
kazançların Türkiyeye getirilmesi teşvik edilmektedir. Aynı
şekilde, vatandaşlarımızın ortak oldukları
yabancı şirketlerden elde ettikleri kâr paylarının da yurda
getirilmesi özendirilmektedir ve böylelikle bu kazançların yeni bir kaynak
olarak Türkiyeye girişi sağlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) Hemen tamamlıyorum Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu kazançların yurt dışından yurt içine
getirilmesi ve bu kaynak seferberliğine katkı koyması, ilave
olması tabii ki krize karşı daha dayanıklı
olmamızı getirecektir, daha dayanıklı bir hâle getirecektir
Türkiyeyi. İnşallah hep beraber yapacağımız iş
birliğiyle, güç birliğiyle bu krizi en az hasarla
atlatacağımızı ümit ediyorum.
Bu yasa tasarısının hayırlı olması
temennisiyle yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kızılcıklı.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 302 sıra sayılı Yasa
Tasarısının geçici 1inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla bir vergi affı
getiriliyor yani kriz fırsat bilinerek. İşte, Tayyip Bey diyor
ki: Krizi fırsat bildik, kendi yandaşlarımızı
zenginleştireceğiz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Öyle bir şey demedi.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, ben geçen şeyde burada
konuşurken Kemal Beye bir soru sordum: Siz Foçada 15 milyar liraya
alıp bir süre sonra 1 trilyon 260 milyar liraya
sattığınız taşınmazdan 1 trilyon 245 milyar lira
kâr ettiniz. Bunu ne ettiniz, beyan ettiniz mi?
Bakın, bu soru kendisine 2006da soruluyor, hep suya gidiyor
yani cevap verilmiyor. Şimdi bana dedi ki: Efendim, biz bunu 2002
hesaplarımıza yazdık, noter kaydı var.
Şimdi ben kendisine soruyorum: 2002 şimdi zaman
aşımına uğramıştır. 2006da niye
bunları cevaplandırmadınız? Hakikaten, bunun vergisinin
ödenip ödenmediğini bir milletvekili olarak öğrenmek istiyorum. O
zaman, bu defterinizi getirin, biz burada bakalım. Yani hakikaten, bu 1
trilyon 265 milyar lirayı deftere kaydetti mi etmedi mi? Şöyle
yapabilir: Şimdi, hani yekûna dâhil etmez, defterin bir sayfasına
yazar, noter de getirir Evet, bu defterin bu sayfasına
yazılmış
Ama sonra yazılmış, toplamlara dâhil
edilmemiştir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ben maliyeci
olduğum için vergi kaçakçılığının hangi hileler
kullanılarak yapıldığını iyi bilirim. Onun için,
biz rica ediyoruz, bunu bir öğrenelim, öğrenmemiz lazım yani.
Şimdi, 2006da bu daha zaman aşımına
uğramadığı zaman bunları söylemiyordunuz, şimdi
söylüyorsunuz. Bunu lütfen ispat etmek zorundasınız. Aksi takdirde
biz her vesileyle bunu söyleyeceğiz. Bu 1 trilyon 245 milyar liranın
vergisinin -lütfen- hesabını vermek zorundasınız.
Şimdi, yine kulağımıza geldiğine göre, bu
Gemlikte bin dönüm arazi var Gübre Sanayisine ait. Bu bin dönüm araziyi 500
megavatlık ithal kömüre dayalı termik santral yapılma konusunda ciddi
bir çalışma var. Bunun arazi değeri 200 milyon dolar. Bunu 83
milyon dolara özelleştirme yoluna gitmişsiniz ama özelleştirilen
bu Gübre Sanayisinin depolarında da aşağı yukarı 50
milyon dolarlık ham madde var.
Şimdi soruyorum size: Acaba bu özelleştirmeyle sizinle
yakın olan kişilerin bir ilgisi var mıdır? Olabilir ya
İnşallah yoktur. Yoksa -derseniz- biz de memnun oluruz ama bugün
yok derseniz, yarına bu işin içinde bir şey çıkarsa orada
artık sorumluluk kendinize ait.
Şimdi, değerli milletvekilleri, öyle bir kanun getirildi
ki -yani tabii beş dakikada çok şey söylemek mümkün değil- bu
kanunun uygulama esaslarıyla ilgili altıncı fıkrası
çıkarıldı fakat beşinci fıkrası
çıkarılmadı. Beşinci fıkrasında şöyle diyor
bakın: Birinci ve ikinci fıkralarda bildirilen veya beyan edilen
varlıklar nedeniyle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin
hiçbir surette vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamaz. Ancak,
diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra
başlayan 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi
incelemeleri sonucu gelir, kurumlar ve
katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkları mahsup
edilir.
Arkadaşlar, siz bir yerde hâkim olsanız
Yarın bu
kanun hâkimlerin karşısına gidecek. Yahu, 1/1/2008 tarihinden
önceki dönemlerde hiçbir surette vergi incelemesi yapılamaz. diyor. Ondan
sonra herhangi bir surette başlanır. Yani bu fıkra
çıkmadığı sürece, burada, Kemal Beyle ilgili olarak
eskiden başlanan naylon fatura, hileli vergi suçlarıyla ilgili suçlar
affedilmiş oluyor. Birbirimizi kandırmaya gerek yok. Kanun çok
açık. Hukuk mantığı olan ve kanunu anlayan kişi,
tamamı, bu beşinci fıkra çıkmadığı sürece,
bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2008 tarihinden önceki bütün
mükelleflerin her birisi
Burada dedim ki, sordum sizlere: Ne kadar varlık
beyan edecek? Diyor ki: Beyan ettikleri varlıklar
Bundan önceki af
kanunlarında belli bir nispet konuyordu. İşte, beyan ettiği
vergi matrahlarının şu kadarını beyan edenler aftan
yararlanıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Beyan ettikleri matrahın şu
kadarını artıranlar yararlanacak. Diyor ki: Beyan ettikleri
varlıklar. Yani, adam bin lira beyan etse bu varlık, bin lira beyan
ettiği takdirde beş yıllık dönemleriyle ilgili hiçbir
inceleme yapılmaz. İşte, beşinci fıkra bunu
gösteriyor, Hiçbir surette inceleme yapılmaz. diyor. Yani,
arkadaşlar, yarın yargı mercilerine gidecek, buna
bağlı olarak şeyler. Bir vergi mahkemesi diyecek ki: Yahu,
hiçbir surette vergi incelemesi yapılmaz. diyor. Ondan sonra nasıl
inceleme yapacaksınız? Demek ki adam bin liralık bir varlık
beyan edecek ve beş yıllığını vergi
incelemesinden kurtaracak. Bunun anlamı bu. Başka bir şekilde
anlayan varsa lütfen çıksın, bunu izah etsin. Şimdi, yani
hukukçu olmanın da, maliyeci olmanın da bedeli bu. Ama maalesef,
benim gördüğüm kadarıyla bu kanunla çok ciddi şekilde vergi
kaçakçılığı eylem ve işlemleri affediliyor.
Şimdi, şu Eskişehir yolundan gelince çok büyük bir
gökdelen yapılmış. Bazen Bayraktar yazıyor orada, bazen
siliniyor. Peki, bunların hesaplarını incelediniz mi? Sayın
Bakan, sizin çocuklarınızın, Tayyip Erdoğanın
çocuklarının, ticaretle uğraşanların hesapları
incelendi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse, tabii, zaman yetmeyince çok şey
de söyleyemiyoruz.
İyi günler efendim.
BAŞKAN Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Maliye Bakanımıza sormak istiyorum: 2008
yılı içinde ilk dokuz ay boyunca tahakkuk eden verginin ne kadar
miktarı tahsil edilmiştir?
BAŞKAN Tahakkuk eden verginin ne kadarı tahsil
edilmiştir?
Evet
REŞAT DOĞRU (Tokat) Kayıtlarınızdaki
kaç tane firma vergisini ödeyememiştir?
İkincisi de, özellikle esnaf ve iş adamlarında çok
büyük oranda sıkıntılar mevcuttur. 2009 yılı içinde de
herhalde verginin ödenmeme durumları vardır. Bunlarla ilgili bir
önlem almayı düşünüyor musunuz? Ayrıca, başka tür vergiler
getirecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru Son ayda tahsil edilen vergilerin yahut da
tahakkuk eden vergilerin ne kadarı tahsil edilmemiştir, bunlar kimden
tahsil edilmemiştir? diye sordular.
Şimdi, biz
Son ay, bizim, belli olan ay
REŞAT DOĞRU (Tokat) Son dokuz ay.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Son dokuz ay,
hatta son onuncu ayı bugün açıkladık, bütçe
rakamlarını da açıkladık.
Şimdi, bizim hedeflerimizin üstünde bir tahsilat oldu. Vergilerde, son dokuz ayda, on
ayda, hedeflerimizin üstünde oldu. Dolayısıyla, mesela bütçe
açığını biz yılbaşında aşağı
yukarı 17-18 milyar -yani akılda kalsın diye küsurları
söylemiyorum, yuvarlak rakam söylüyorum- civarında düşünüyorduk, ondan
çok daha az bir bütçe açığıyla bütçemizi kapatacağız
ama şu var: Her sene -bizim bir tahsilat oranımız vardır;
91 olur, 92 olur, 93 olur- tahsilat oranları 90ın üzerinde gider.
Geride kalanlardan da tahsilatı da hızlandırabilmek için biz
yeni bir tebliğ çıkardık. Bu tebliğde de dedik ki: Vergi
borçlarını on sekiz aya yayıyoruz. Kasım sonuna kadar
müracaat edenlerin vergi borçlarını on sekiz aya böleceğiz biz
ve bu on sekiz ayda da faizi yıllık yüzde 3 tutacağız.
Yüksek değil, yüzde 3 faiz uygulayacağız, bize müracaat edin,
bundan da istifade edin diye biz bir tahsilat tebliği çıkardık.
Böyle de mükelleflerimize bir kolaylık yaptık. Bunun sonucunda da
işte ne olacak, hep beraber bunu da göreceğiz. Herhâlde
mükelleflerimiz de bizim bu kolaylığımıza olumlu yanıt
verecekler, cevap verecekler diye bekliyoruz. Durumumuz budur, arz ederim ama derseniz
ki efendim bana bunu şirket şirket, şahıs şahıs
derseniz, onu da vermemiz mümkün değil. Biliyorsunuz, vergi mahremiyeti
var bizde. Ondan dolayı da
REŞAT DOĞRU (Tokat) Hayır, toplam sayı
olarak.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Efendim?
REŞAT DOĞRU (Tokat) Mesela kaç kişi
ödeyememiş?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayı olarak.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani şu
anda ödeyemeyen, böyle hani mali kriz oldu, ödeyememe durumu oldu falan
Öyle
bir durumla henüz biz daha karşılaşmadık. Yani eskiye göre
Bakın arkadaşlar şimdi bana bir şeyi daha
söylediler. Biz bütçe açıklamasında bunu açıkladık
kamuoyuna, bütün hepsine açıkladık. Ocak-Ekim 2007 döneminde 123
milyar 833 milyon YTL vergi tahsilatı yapılmışken -yani
geçen sene aynı dönemde, on aylık- bu yılın aynı
döneminde yüzde 13,3 oranında bir artışla 140 milyar 321 milyon
YTL vergi tahsil edilmiş, yıl sonu bütçe hedefinin yüzde 82si bu
dönemde gerçekleşmiştir. Arz olunur.
Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, başka vesilelerle Meclis kürsüsünden
de ifade etmiştim, artık tapu daireleri haciz yazmaktan tapu
işlemleri yapamıyor diye. Yeni bir uygulama
başlatılmış zannediyorum, tapu dairelerinin haciz yazma işlemi
kaldırılıp genel müdürlükte bir birim kurulduğunu
arkadaşlar söylediler. Böyle bir birim kurulmuş mudur, bunun
gerekçesi tapu dairelerinin haciz yazmaktan zaman bulamaması
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet,
Sayın Yalçın Tapu daireleri haciz yapmaktan vakit bulamıyorlar,
şey bulamıyorlar. diye, yani çok fazla bir haciz işlemleri
olduğundan söylüyor.
Şimdi, tapu daireleri, takdir edersiniz,
Bayındırlık Bakanlığımıza bağlı.
Yani orada böyle bir daire teşekkül etti, ettirilmedi, ben şu anda da
bilmiyorum ama Sayın Bakandan da öğrenip sizlere bildiririz ama bizim
arkadaşlarımız diyor ki: Öyle bir uygulama yok.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Yeni başladı diye haber
aldık.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yeni bir
uygulama
Arkadaşlarım bana verdi. Mutat, şimdiye kadar
yapılan işlemlerin dışında yeni bir uygulama yok.
diye bana söylüyorlar ama esasını Bayındırlık Bakanlığımıza
bağlı olduğu için onun vasıtasıyla öğrenip
sizlere verebiliriz cevabını.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Tasarının Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek
Trabzon Malatya İstanbul
Bülent
Baratalı Ali
Koçal Hulusi
Güvel
İzmir Zonguldak Adana
Geçici Madde 1- (1) Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler
ile kurumların;
a) Kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan kurumlara
ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan
kazançları,
b) Kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan kurumlardan
elde ettikleri iştirak kazançları,
c) Yurtdışında bulunan işyeri ve daimi
temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ticari
kazançları
30/4/2009 tarihine kadar elde edilenler de dahil olmak üzere bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/5/2009 tarihine kadar
Türkiyeye transfer edilmesi kaydıyla gelir veya kurumlar vergisinden
müstesnadır.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı yasa tasarısının
geçici Birinci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 302 sıra sayılı Yasa
Tasarısının geçici 1inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla
ilgili olarak verdiğim önergeyle ilgili konuşmak istiyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Biraz önce bütçe açığıyla ilgili bir konuşma
yapıldı burada. Tabii, Maliye dahi kayıtlarını
doğru ibraz etmiyor. Bakın, eylül ayına kadar diyorlardı
ki: Bütçe fazlamız var. Eylül ayında 8,4 bütçe
açığını gösterdiler. Ancak Telekom gelirinden,
özelleştirmesinden 2,1 milyar, GAP projesinin finansmanı için
kullanılan fon nakit fazlasından 5 milyar, işsizlik
sigortasından elde edilen 1,3 milyar lirayı bütçe dışı
gelirlerden buraya aktardılar, bütçe açığını bu kadar
şey ettiler. Ayrıca, KEY ödemeleri bütçeden yapılmadı 2,8
milyar, bu Ziraat Bankasından yapıldı. Böylece bütçenin eylül
ayı sonu itibarıyla net açığı 16 katrilyon lirayı
geçiyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, hepiniz kendi
bölgelerinize gidiyorsunuz. Oralara Maliye doğru dürüst bir ödeme
yapmıyor ki. Her şeye ambargo koymuş. Bakın, bizim orada
terör paralarının ödenmesi gerekiyor. İki seneye yakındır
maalesef o insanlara 3 milyar, 5 milyar lira yani bir para ödenecek; adam evini
terk etmiş, evi yanmış, tarlası yanmış,
hayvanları telef olmuş, gidilmiş tespit yapılmış
ama Maliye bir kuruş para göndermiyor. Yani siz bütün her şeyi
sıkarsanız, ödemeniz gereken giderleri yapmazsanız, tabii ki
bütçe açık verir ama yani ondan sonra
Bir yatırım
yapmadınız. Hükûmete geldiğiniz günden bugüne kadar Allah
rızası için -yani üreten, işsizliğe çare bulan- bir yerde
bir fabrika yaptınız mı? Bir yerde bir iş yeri
açtınız mı? Yok böyle bir şey. Ancak işte seçim yatırımı
için veyahut da belediyelere
Ankara Belediyesi ve İstanbul Belediyesine
devletin büyük kaynaklarını şey ediyorsunuz. Dün burada Enerji
Bakanıyla ilgili gensoru vardı. Enerji Bakanı ne diyor? Arkadaşlar,
ben size şimdi size bunları açıklarsam diyor, efendim, tahkime
gittik. Tahkimde bunları aleyhimize kullanırlar. Maliye Bakanı
çıkıyor, burada diyor: Arkadaşlar, ben bunları size
söyleyemem, vergi mahremiyeti var. Yahu, şimdi, siz, her şeyi bu
Meclisten gizledikten sonra, sizin gizli emelleriniz uğruna yapılan
birtakım işlemleri biz nasıl bulacağız? Zaten tahkime
giderken orada bilinmesi gereken bilgiler herkeste var. Niye olmasın?
Maksat, Meclise ve Türk kamuoyuna yanlış bilgi vermek.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kanun geldiği
zaman artık beş senelik vergi silinmiş demektir. Bu, tamamen,
AKP iktidarları zamanında birçok insanlar haksız kazanç
sağladılar. İşte biraz önce söyledim, tam anlatamadım
şey zamanında. Eskişehir yolunda, gelirken çok büyük bir
gökdelen var, bazen oraya Bayraktar yazıyor, bazen onu siliyorlar. Bu
paralar neyle kazanıldı beyler? Bu paraları neyle kazandı?
Vergileri verildi mi? Türkiyede vergi denilen bir inceleme sistemi
kaldırıldı. Ben, biraz önce burada söyledim, ne kadar vergiden
uzlaşmaya gidildi. Maalesef vergi denetimleri kaldırıldı. O
zaman bu kadar vergi inceleme elemanları -vergi incelemesini de
kaldırıyorsunuz- boşu boşuna
Bunların da görevine son
verin, ondan sonra devlet hiç olmazsa bunlara para ödemesin. Yani, orada hesap
uzmanı var, maliye müfettişi var, gelir kontrolörü var, vergi
denetmeni var, defterdar, vergi daireleri inceleme yapma yetkilerine sahip.
Getiriyorsunuz, şu kanunla bütün inceleme yetkisini
kaldırıyorsunuz. Kaldırırken de devlete bir fayda getirin
yani, hiç olmazsa bir fayda getirin. Tamam, ondan sonra, bu kanun
yürürlüğe girdikten sonra, hiçbir surette inceleme yapılmayacak.
İşte adam beyan edecek, vicdanına göre kaç lira varlık
beyan edecekse o varlığa göre bir beyanda bulunacak ve ondan sonra da
aftan yararlanacak. Ne kadar güzel! O zaman bu devletin problemleri neyle
halledilecek? Ben bunu öğrenmek istiyorum.
Benim verdiğim şeyde, zaten bu kurumlar vergisinde
iştirak kazançları istisnası var, iştirak hisseleri
istisnaları var. Bunlar kurumlar vergisinin de 5inci maddesinde belirtilmiş.
Getirilen bu (a) ve (b) fıkraları ile o istisnadan yararlanmak için
ön koşulan şartları ortadan kaldırıyorsunuz.
Ayrıca da 31/5/2009a kadar yani çok büyük bir zaman veriyorsunuz. Bu
kanun yürürlüğe girdikten sonra artık vergi denen bir kavram
kalmıyor. Zaten bu Hükûmetin bütün hesabı kazanandan vergi almak değil sayın
milletvekilleri. Tamamen vasıtalı vergiler, her gün benzine zam,
doğal gaza zam, elektriğe zam, ondan sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) -
haram paraları kazananlar getirsin,
yurt dışında keyiflerine baksın, ondan sonra da getirip
vergi de vermesin.
Şimdi bir de çifte vergilendirme var. Yani yurt
dışında ikametgâhı olanlar nasıl Türkiyeye para
getirecekler? Orada çifte vergilendirme kanununa göre -biz de kabul
etmişiz- o anlaşmalara göre yurt dışında
ikametgâhı olan insanlar Türkiyeye getirip de vergi beyanında
bulunamazlar. Bulundukları zaman yurt dışındaki ilgili
devlet bunun sırtına yapışacak Kardeşim, sen
nasıl benim memleketimde hem ikamet ediyorsun hem de gidip Türkiyede
bunun vergisini vereceksin, böyle bir şey olur mu? Yani konular enine
boyuna tartışılmadan, böyle, işte, maalesef burada
getirilen metinde ne olduğu belirtilmeden kanunlar getiriliyor. Bence bu
maddenin şeyine de gerek yok zaten. Aslında, zaten uygulama
esaslarıyla ilgili beşinci fıkrada her şeyi
halletmişsiniz. Herkes, vergi kaçakçıları kurtulup gidecek.
Ondan sonra bakalım bir de kriz gelirse göreceğiz. Arkasından,
temenni ederim ki varlık vergisi getirme peşine düşmezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Tasarının Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
Geçici madde 1- (1) Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler
ile kurumların;
a) Kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan kurumlara
ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan
kazançları,
b) Kanuni ve iş merkezi Türkiyede bulunmayan kurumlardan
elde ettikleri iştirak kazançları,
c) Yurtdışında bulunan işyeri ve daimi
temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ticari
kazançları
30/4/2009 tarihine kadar elde edilenler de dahil olmak üzere bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/5/2009 tarihine kadar
Türkiyeye transfer edilmesi kaydıyla gelir veya kurumlar vergisinden
müstesnadır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz ancak burada
bir redaksiyon ihtiyacı var, eğer kabul edilirse bu önerge.
Geçici 1inci maddenin birinci fıkrası şeklinde
değerlendirilmeli. Aksi hâlde, bu şekliyle kabul edilirse ikinci
fıkrası kaldırılmış oluyor. O nedenle bu
redaksiyonla birlikte takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Bu redaksiyonla beraber okundu, tutanaklara da
girdi, düzeltildi.
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ali Koçal
konuşacak efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, zaten
katılındığı için konuşma olmaz.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Katılıyorlar zaten,
konuşma olmaz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Komisyon
katılamıyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öyle
anlıyorum ki bu önergemiz kabul edilecek. Bundan büyük bir memnuniyet
duyuyorum ama gene de biz söyleyeceklerimizi söyleyelim, hem bu arada
bilgilerimizi tazelemiş olalım.
Tabii, hemen sözlerimin başında belirtmeliyim ki bu
kanun tasarısının Parlamento gündemine bugün gelmiş
olması, aslında AKP İktidarının altı
yıldır uyguladığı ekonomik politikaların iflas
ettiğinin bir göstergesidir. Bunu tespit etmemiz lazım. Yüzde 47 oy
alarak iktidara gelen AKP, ülke ekonomisini yönetmeyi becerememiş, her
geçen gün ekonominin biraz daha bozulmasına neden olmuştur. Bozulan
ekonomiyi bozulmamış ve küresel krizden etkilenmemiş gibi
göstermek için de Hamdolsun gibi söylemlerle
vatandaşımızın dinî duyguları kullanılarak durum
kurtarılmaya çalışılmıştır. AKP
İktidarı sorunlara çözüm bulmak yerine sorunları öteleyerek
vatandaşımızı altı yıl boyunca
aldatmıştır. Yaşanmakta olan ekonomik krizin faturası
dar gelirli vatandaşlarımızın sırtına
yüklenmiştir.
BOTAŞ, EGOdan ve EÜAŞtan alacaklarını tahsil
edemeyince işin kolayını bulmuş ve doğal gaza bugüne
kadar hiç olmamış ve yaşanmamış bir oranda zam
yapmıştır. Doğal gaza yapılan yüzde 22,5
oranındaki zam vatandaşımızı yaklaşmakta olan
kara kışta kara kara düşündürür olmaya
başlamıştır. Vatandaşımız bu durumun içinden
nasıl çıkacağını, kışı nasıl
geçireceğini kara kara düşünürken peki AKP İktidarı ne
yapmaktadır, ona bir baktığımızda, yine Hamdolsun
durumumuz iyi. diyerek vatandaşla alay etmektedir.
AKPnin bu davranışının yaklaşmakta olan
mahallî idareler seçiminde vatandaşlarımız tarafından
değerlendirileceğinden ve AKPye gereken dersin verileceğinden
de emin olmamız gerekiyor.
Aslında bugün Parlamento gündemine getirilen tasarı hiç
de yabancısı olmadığımız ve ekonomik olarak
sıkıntıya düşüldüğünde başvurulan
yollardandır. 2002 yılında benzer düzenlemeler
yapılmıştı biliyorsunuz
hatta 1999 yılında 4369 sayılı Kanunla yapılan
düzenleme vergi sistemimizde mali milat olarak da isimlendirilmişti
ancak yapılan düzenlemelerin sonuçları kamuoyuyla o zaman
paylaşılmamıştı. Şimdi yapılan bu tür
düzenlemeler neticesinde elde edilen sonuçların kamuoyuyla
paylaşılması, kamuoyunun bu konuda bilgilendirilmesi önemlidir.
Bu nedenle, tasarının kanunlaşması hâlinde uygulama
sonuçlarının kamuyla paylaşılması konusunda Hükûmet
şimdiden gereken tedbirleri almalıdır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tür düzenlemeyi olumlu
karşılıyoruz kuşkusuz zira küresel kriz ortamında reel
sektörün önüne böyle bir olanağın konulmasında bir sakınca
bulunmamaktadır. Ancak tasarıda yer alan bazı düzenlemeler
tasarıyı ana amacından uzaklaştırmaktadır. Örnek
vermek gerekirse yurt dışından getirilen tasarrufların
türleri arasında ayrım yapılmaksızın
tamamının yüzde 2 oranında vergiye tabi tutulmasını
kanundan beklenen sonucun başarıya ulaşması önündeki en
büyük engellerden biridir diye düşünüyoruz. Oysa tasarrufların yurt
içinde devlet iç borçlanma senetlerinde değerlendirilmesi veya
şirkete sermaye olarak konulması hâlinde vergilendirilmemesi,
yaşanmakta olan küresel kriz ortamında daha uygun bir
yaklaşım olurdu diye düşünüyoruz.
Bir başka eleştiri ise, gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin sermayeye ilave edecekleri değerlerde yüzde 5lik vergi
oranının çok yüksek olduğu yönündedir. Yüksek sayılabilecek
bu yüzde 5lik vergi oranı, kanunun başarıya
ulaşmasının önündeki bir başka engel olarak görülmektedir.
Yine tasarının 3üncü maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile aynı maddenin (1) numaralı fıkrasına
uygun olarak belirli varlıkların belirli sürelerde ülkeye getirilmesi
kaydıyla ceza soruşturması veya kovuşturması
yapılamayacağı düzenlenmiştir. Tasarı, kanunun
yürürlüğü tarihinden önce yapılan veya yapılmakta olan
soruşturma ve kovuşturmalara yönelik herhangi bir hüküm
getirmemiştir. Bu şekildeki düzenleme daha önce
yapılmış veya hâlen devam eden soruşturma ve
kovuşturmaları da kapsamına alacak niteliktedir. Bu yönüyle
tasarı ceza hükümleri yönünden af mahiyetindedir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin
yürüttüğü borç ekonomisinin yükü, ülkemiz ve halkımız
tarafından artık taşınamaz noktaya gelmiştir. Bu
Hükûmetin yüksek faizlerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ KOÇAL (Devamla) -
ve borcu borçla kapatma anlayışıyla sürdürdüğü
politikalarla ekonomi halkın sırtına bindirilmiştir. Herkes
zor durumdadır.
Türkiyede ekonomi gelişmiyor, büyüme yavaşlıyor,
refah düşüyor, fabrikalar ve iş yerleri kapanıyor, işsizlik
artıyor. Türkiye, AKP İktidarı döneminde yolsuzluk,
dolandırıcılık, rüşvet, imar rantı vurgunu
batağına sürüklenmiştir. Sanayi üretiminde son
yılların en kötü dönemi yaşanmaktadır. Türkiye, içinde
bulunduğu krizi hamdolsun diyerek geçiştirecek bir durumda
değildir ve bu Hükûmet çiftçiye destek değil, köstek olmaktadır.
Bu iktidar döneminde
uygulanan çarpık politikalarla tarım neredeyse tamamen
dışlanmış, çiftçinin giderek yoksullaşmasına,
tarım sektörünün hızla gerilemesine neden olmuştur.
Hakkını arayan çiftçi azarlanmış, onuru
kırılmıştır. Zor koşullarda üretim yapmaya
çalışan çiftçinin ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL (Devamla) Peki, ben de teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2- 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 63 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında
sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatının ve gerçek kişilere
ait katılım fonlarının kapsamını ve
tutarını belirlemeye ilişkin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Kuruluna verilen yetkiler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren iki yıl süreyle doğrudan Bakanlar Kurulu tarafından
kullanılır. Bakanlar Kurulu, bu süre içerisinde tasarruf
mevduatının ve gerçek kişilere ait katılım fonunun
yanı sıra, sigortaya tabi olacak diğer mevduatın ve
katılım fonlarının kapsamını ve/veya
tutarını ve sigorta kapsamı dışında tutulacak
mevduat ve katılım fonlarının niteliğini belirlemeye
de yetkilidir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, önerge hakkında tekriri müzakere isteyelim.
BAŞKAN Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının
geçici 2nci maddesi hakkında görüşlerimizi ifade etmek üzere
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan tasarının geçici 2nci
maddesiyle, özü itibarıyla, mevduata verilecek güvence konusundaki
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulunun yetkileri iki yıl süreyle
Bakanlar Kuruluna verilmektedir. Bu madde Hükûmet tarafından kabul edilen
tasarıda bulunmamakta olup 30 Ekim 2008 günü Plan ve Bütçe Komisyonunda
yapılan müzakereler esnasında iktidar partisi milletvekillerince
tasarıya ilave edilmiştir. Mevduata, güvence verilmesi yetkisinin
tasarıya ilave edildiği günden tam bir hafta önce, 23 Ekim 2008
tarihinde, Sayın Başbakan Başbakanlıkta düzenlediği
bir basın toplantısında mevduata güvenceye karşı
bazı sözler sarf etmiştir. Sayın Başbakan diyor ki:
Mevduat olayına gelince biliyorsunuz bizim eski rakamla 50 milyar liraya
kadar mevduata garanti vardı. Niçin biz bu kararı aldık? Bizden
önceki dönemde yüzde 100 mevduat garantisiyle ülkemizde hazinenin, milletin
nasıl söğüşlendiğini gördüğümüz için bu kararı
aldık. Böyle diyor Sayın Başbakan. Yine aynı
konuşmada Mevduat garantisi de olduğu için Bunun sonunda ben
vurgunu vururum, arkasından da bunu hazine öder.
anlayışıyla yaklaştılar ve o zamanki rakamlarla 46
milyar dolar gibi bir borcu maalesef bu ülke, kasasından ödedi. Biz
şimdi milletimize aynı şeyi ödetmeyiz. diyor Sayın
Başbakan ve daha sonra toplam mevduatın yüzde 45inin 50 milyar
liranın altında olduğunu, bu talebin yüzde 55lik kesimin talebi
olduğunu belirterek buna karşı çıkan bir konuşma
yapıyor. Bu açıklamadan tam bir hafta sonra da tasarıya,
mevduata iki yıl süreyle tam güvence verilmesi yetkisini Hükûmete veren bu
madde ilave ediliyor. Peki ne oldu, ne değişti bir haftada?
Şimdi de ben size soruyorum: Bunun sonunda ben vurgunu vururum,
arkasından da bunu hazine öder. anlayışıyla mı bu
düzenlemeyi getiriyorsunuz? Milleti söğüşleyecek misiniz? Vurgun mu
vuracaksınız? Sayın Başbakanın sözlerinin başka
bir anlamı var mı?
Mevduata yüzde 100 güvenceyi kim kaldırdı, ona
bakalım. Mevduat sahiplerinin bankalardaki tasarruflarına yüzde 100
devlet güvencesi 1994 yılında ülkemizde yaşanan
bankacılık krizinde uygulamaya konulmuştur. Yıllarca
sürdürülen bu uygulamaya 57nci Hükûmet döneminde son verilerek 31/5/2000
tarihli ve 2000/682 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tasarruf
mevduatının 31/12 tarihine kadar 100 milyar Türk Lirası,
1/1/2000 tarihinden itibaren 50 milyar Türk Lirası sigorta kapsamına
alınmıştır. Diğer bir ifadeyle, mevduattaki devlet
güvencesi uygulaması 1 Haziran 2000 tarihinden itibaren belirli bir miktar
ile sınırlandırılarak tedricen terk edilmiştir.
Kasım 2000 ve Şubat 2001 döneminde yaşanan kriz
nedeniyle, Hükûmet geçici bir tam garanti duyurusunda bulunmuş, bu
kapsamda BDDK söz konusu garantinin uygulamasıyla ilgili olarak 15 Ocak
2001 tarihinde karar almıştır.
AKP döneminde de mevduata tam güvence verilmiştir. BDDKdan
yapılan 4 Temmuz 2003 tarihli basın açıklamasından aynen
okuyorum: Biliyorsunuz, o tarihte bir banka daha Fon kapsamına
alınmıştı: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunun 3/7/2003 tarihli ve 1083 ve 1084 sayılı kararları
uyarınca 3/7/2003 tarihinden itibaren Türkiyede faaliyet gösteren ve
mevduat kabulüne yetkili bulunan tüm bankaların yurt içi şubelerinde
gerçek kişiler tarafından açılmış bulunan Türk
lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı
niteliğini haiz olan repo ve döviz tevdiat hesaplarının anapara
faiz tutarlarının toplamının tamamı sigorta
kapsamındadır. Diğer yandan 5/7/2004 tarihinden itibaren sigorta
kapsamı 50 milyar Türk lirası olarak uygulanacaktır. Yani
mevduatta devlet güvencesi uygulamasının 50 milyar Türk
lirasıyla sınırlandırılması 57nci Hükûmet
tarafından kararlaştırılmış, krizin baş
göstermesi üzerine geçici bir süre tam güvence kararı
alınmış, daha sonra AKP Hükûmeti döneminde de mevduata tam
güvence verilmiş ve bu uygulama 5 Temmuz 2004 tarihine kadar
sürdürülmüştür.
Bakanlar Kurulu kararları, BDDK ve TMSF kararları ve
basın açıklamaları burada, isteyene takdim edebilirim.
Dolayısıyla, kamuoyunu doğru bilgilendirmek gerekmektedir. Eksik
ve yanlış bilgilerle milletimizi aldatmaya ve kandırmaya
çalışmak doğru bir siyaset anlayışı
değildir. Lütfen, dürüst olalım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Başbakan, batan bankalar konusunu sürekli gündeme getirmekte, eksik ve
yanlış bilgiler vererek Milliyetçi Hareket Partisine de iftiralar
atan beyanlarda bulunmaktadır. Gittiği her yerde bu konuyu
konuşan Sayın Başbakan, Milliyetçi Hareket Partisinin ismini de
zikrederek 57nci Hükûmet döneminde bankalar batırıldı,
hortumlandı; parasını millet, hazine ödedi. Peki, bu
İktidar döneminde Fona devredilen bir banka var mı? Yok. Fona
devredilen tek banka olmadığı için bundan rahatsız
oluyorlar. diyor. Bir defa, batan banka sayısı 21, bunların
17si 57nci Hükûmet döneminde, ki bunun 5i daha 57nci Hükûmet hükûmete gelir
gelmez batık duruma gelmiş, 1i de AKP döneminde. Yani Başbakana
biriniz söylesin, AKP döneminde de Fona devredilen banka var.
Bu bankalar neden battı, nasıl hortumlandı, buna
bakalım: BDDK raporlarına bir bakma zahmetinde bulunursanız
gerçekleri göreceksiniz. Sadece 2000-2001 değil, 2002-2003 BDDK
raporlarında da açıklıkla bu konu yer almaktadır.
Bankaların batması ve krizin nedenlerinin 1990-99 döneminde uygulanan
politikaların ve gelişmelerin olduğu raporlarda çok net olarak
vurgulanmaktadır. Biriken sorunların patlak verdiği ifade edilmektedir.
Kamu bankalarının öncelikle 1990ların başından
itibaren bütçe kısıtları nedeniyle tahsil edilemeyen görev
zararı alacaklarının yarattığı finansman
ihtiyacı ve ekonomik etkinliğe ters düşen müdahaleler, kamu
bankalarının iyi yönetilmemesi ve asli fonksiyonlarının
dışında görev verilmesi bu bankaların mali
yapılarının oldukça bozulmasına neden olmuştur.
diyor. 1999 yılı itibarıyla kamu bankalarının biriken
görev zararı alacakları bu bankaların aktiflerinin
yaklaşık yüzde 50sine ulaşmış, Ziraat ve Halk
Bankasının toplam görev zararı millî gelirin yüzde 13,2sine
yükselmişti. Kamu bankalarının finansman ihtiyaçlarını
kısa vade ve yüksek maliyetle piyasadan karşılamaları hem
bu bankaların zararlarının gittikçe artmasına hem de mali
piyasalarda faiz oranlarının yükselmesine yol
açmıştır. Kamu bankaları bankacılık
işlevlerini yerine getiremez hâle gelmiş, makroekonomik
istikrarsızlık -90-99 döneminde- yüksek kamu açıkları, kamu
bankalarının sistemi bozucu etkisi ve yetersiz risk yönetimi gibi
faktörler, bankacılık sektörünü olumsuz yönde etkilemiş ve
faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi
zorlaşmıştır. Bankacılık sistemi, 98
yılının ikinci yarısından itibaren sürekli olarak
Merkez Bankasından yüksek miktarda ve maliyette likidite sağlamak zorunda
kalmıştır. Yasal ve kurumsal düzenlemelerin bankacılık
sistemine girişinin kolay olması nedeniyle sektör çok büyümüş ve
banka sayıları hızla artmıştır. 90
yılında 64 olan banka sayısı 99 yılında 81e
yükselmiştir. 57nci Hükûmet döneminde bir tane banka kurma izni
verilmemiştir, üzerine basa basa söylüyorum. Mevduata yüzde 100 güvence
uygulamasını 57nci Hükûmetten önceki hükûmetler
durdurmamış, devam ettirmiş, hortumlamaya fırsat
vermiştir.
Peki, MHP ne yaptı? 57nci Hükûmet ne yaptı? Önce,
çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele konusunda kapsamlı bir
düzenleme yaptı. Yolsuzlukların üzerine amansız ve tavizsiz bir
şekilde giderek kamuoyuna kod adlarıyla yansıtılan
kırktan fazla büyük operasyonla, maddi boyutu onlarca katrilyon
lirayı bulan yolsuzlukların ortaya çıkarılmasını
sağlamıştır. Yine, Türk ekonomisi ve bankacılık
sektörünü güçlendirecek yapısal reformlar gerçekleştirmiştir.
Hükûmet kurulur kurulmaz, Haziran 1999 ayında çıkarılan Bankalar
Kanunuyla bankacılık sistemi yeniden düzenlenmiştir. BDDK
kurularak bankacılık sektörünün denetim ve gözetimi özerk olan bu
Kuruma devredilmiştir. Banka ortaklarının ve yöneticilerinin
şahsi sorumlulukları artırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Mevzuata aykırı davranışlar nedeniyle ilk kez
idari ceza sistemi getirilmiş, adli cezalar ise önemli ölçüde
artırılmıştır. Kamu bankaları yeniden
yapılandırılmış, verimsiz şubeleri
kapatılmış, görev zararı alacakları tasfiye
edilmiş, kamu bankalarının faaliyetlerini etkinlik ve verimlilik
ilkeleri çerçevesinde yürütmeleri doğrultusunda her bankanın ihtisas
alanında kredilerini kaynak maliyetlerini dikkate alarak sürdürmeleri
sağlanmıştır. Kamu bankaları gecelik borçlanmalardan
kurtarılmıştır.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, daha
sayacak birçok konu var o dönemde gerçekleştirilen. Bizim tavsiyemiz:
Sayın Başbakan özellikle Milliyetçi Hareket Partisine yönelik
iftiralarını bir an önce bıraksın ki elinin altında
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun raporları var.
57nci Hükûmet döneminde neler yapılmış, öncesinde neler
yapılmış, krizin sorumlusu, batan bankaların sorumlusu
kimler, çok net olarak oralarda yer almaktadır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Madde üzerinde gruplar adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrakta.
Buyurun Sayın Öztrak. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının geçici 2nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz yılın ortalarında
gelişmiş ülkelerin mali sistemlerinde başlayan dalgalanma son
iki ay içerisinde tam anlamıyla küresel bir krize dönüşmüştür.
Bundan tüm dünya etkilenmeye başlamıştır ancak ülkelerin bu
krizden etkilenme derecesi iktidarların krizi nasıl
yönetebildiklerine, krizi doğru okuyup okuyamadıklarına, krize
karşı etkin tedbirler ve stratejiler geliştirip
geliştiremediklerine ve iç ekonomik dengelerin ne durumda olduğuna
bağlıdır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin ekonomik krize
karşı alınacak tedbirler konusunda strateji eksikliğinin en
önemli örneklerinden biri, huzurunuzda bulunan, mevduata verilen güvencenin
kapsam ve tutarını belirleme yetkisini iki yıl süreyle Bakanlar
Kuruluna veren yasa maddesidir.
Sayın Başbakan ekim ayının 23ünde
yaptığı değerlendirmelerde, mali sistemin son derece
sağlıklı olduğunu, tasarruf mevduatına verilen
güvencenin artırılmasının mali sistemde bir zafiyet
işareti olarak değerlendirilebileceğini ifade etmiş ve
böyle bir karara karşı çıkmıştır. Benzer ifadeler
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı tarafından da dile
getirilmiştir. Buna karşın, 30 Ekim 2008 tarihinde yani tam bir
hafta sonra Komisyonda bir son dakika önergesiyle bu madde yüce Meclisin
huzuruna getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, hâlihazırda Türkiyede faaliyet
gösteren bankaların yurt içi şubelerinde gerçek kişiler
adına açılmış olan ve ticari işlemlere konu olmayan
tasarruf mevduatı ve katılma hesaplarının 50 bin YTLye
kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır ve bunun
kapsamını ve tutarını değiştirme yetkisi Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Kurulundadır. Hâl böyleyken Hükûmet, üzerinde
konuştuğum düzenlemeyle hem bu yetkiyi Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu Kurulundan almakta hem de sigortaya tabi olacak mevduatın ve
katılım fonlarının sınırını ve kapsamını
genişletme imkânına kavuşmaktadır. Böylece Hükûmet,
yalnızca tasarruf mevduatına değil, uygun bulduğu
diğer mevduatlara da güvence getirebilecek ve bu güvencenin
sınırını dilediği şekilde belirleyebilecektir.
Şimdi, daha on gün öncesine kadar Mali sistemimizde sorun
yok, dolayısıyla ek güvenceye de gerek yok. denilirken şimdi
böyle bir düzenlemenin getirilmesi, Sayın Başbakanın tabiriyle,
sisteme yönelik zafiyet algılamasını artırmayacak
mıdır? Ya da Genelde sistem sağlıklıdır ama
Hükûmet birilerine özel elbise mi dikmeye çalışıyor? sorusunu
akla getirmeyecek midir?
Değerli milletvekilleri, 2005 yılından bu yana özel
sektör borçluluğundaki hızlı artışı her dile
getirdiğimizde, Sayın Başbakan ve bakanlar, borcun özel sektöre
ait olduğunu, kamuyu ilgilendirmediğini ve piyasanın
işleyişine karışılmaması gerektiğini söylemekteydi.
Biz ise sistemik bir kriz ortamında özel sektöre ait borçların bir
gecede kamu borcu hâline gelebileceğini, burada hesabın iyi
yapılması gerektiğini söylüyorduk.
Sayın milletvekilleri, mevduata verilen devlet garantisinin
boyut ve kapsamının genişletilmesi, aslında bankaların
o bankada parası olan vatandaşlara borcunun, verilen garanti
neticesinde, kriz anında, devletin borcu hâline gelmesinden başka bir
şey değildir.
Değerli milletvekilleri, dilerseniz alınan bu
kararın kamunun borcunu ne kadar artırdığına
ilişkin bir hesap yapalım, böylece neyi
oyladığımız hususunda daha açık bir fikir
edinebiliriz.
17 Ekim 2008 tarihi itibarıyla Türk bankacılık
sisteminde Türk lirası ve yabancı para cinsinden mevduat toplamı
yaklaşık 382 milyar YTLdir. Merkezî yönetim borç stoku ise eylül sonu
itibarıyla 353 milyar YTL düzeyindedir. Mevduatın 256 milyar YTLsi
gerçek kişilere ait TL ve yabancı para cinsinden tasarruf
mevduatlarından oluşmaktadır. Sayın Başbakan 23 Ekim
tarihinde verdiği beyanatta bu mevduatın yüzde 45inin 50 bin YTL ve
altında olduğunu ifade etmiştir. Bu durumda Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun cari mevzuat çerçevesinde güvence verdiği
kısım kabaca 115 milyar YTLye tekabül etmektedir ve bu yükümlülük
aslında Fonun prim gelirleriyle karşılayacağı bir
yükümlülüktür yani hazinenin yükümlülüğü değildir. Tasarruf
mevduatına verilen güvencenin devlete geçmesi, mevduatın
tamamına garanti verilmesi ve güvence kapsamının ticari mevduatları
da içerecek şekilde genişletilmesi durumunda güvenceyi haiz mevduat
miktarı 304 milyar YTLye çıkmaktadır yani devlet 304
milyarlık bir koşullu yükümlülük altına girmektedir. Bunun
dışındaki mevduatların da kapsanması hâlinde ise
devletin borcu -diğer mevduatların da kapsanmasıyla- 735 milyar
YTLye kadar yükselmektedir ancak bunun da yetmeyeceği
anlaşılmaktadır çünkü son günlerde bankaların yurt
dışı borçlarına da
garanti talep ettiklerine dair söylentiler yoğunlaşmaktadır. Bu
borç ne kadardır? Bu da 66 milyar dolardır.
Görüldüğü üzere rakamlar oldukça ürkütücüdür ve sürekli
artmaktadır. Önümüze gelen bu maddeyle, Hükûmetin düştü diye
övündüğü kamu borç yükü, şu anda alacağımız kararla
ikiye hatta üçe katlanma riskiyle karşı karşıyadır.
Elbette olağanüstü durumlarda olağanüstü tedbirlere
ihtiyaç duyulacaktır. Mevduata sınırsız devlet güvencesi,
sistemden ani mevduat çekilişlerini önlemek amacıyla olağanüstü
dönemlerde alınan olağanüstü bir tedbirdir ancak bu tedbirin ülkenin
borç dinamikleriyle ilgili endişeleri artırması da
kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri, burada dikkat edilmesi gereken bir
diğer husus, mevduat sigortasının kapsamının ve
tutarının genişletilmesi sonucunda bankaların faiz
yarışına girmesinin engellenmesi ve devletin sırtından
hesapsız risk almalarının önlenmesidir. Bu bağlamda, denetimler
sıkılaştırılmalı, ahlaki rizikonun önüne mutlaka
geçilmelidir.
Sayın milletvekilleri, diğer taraftan, Türkiye, krize
oldukça kırılgan ekonomik dengelerle yakalanmıştır.
İktidar, 2002 sonrasında yaşanan küresel coşku
ortamında maalesef ülke ekonomisini güçlendirmek yerine zayıflatarak
çıkarmayı başarmıştır. 2005 yılından
sonra bize benzeyen ekonomilerden çok daha yavaş büyüyoruz ve bu fark
giderek açılıyor. 2008 yılında onların ancak
yarısı kadar büyüyerek sevineceğiz. İşsizlik
artıyor, enflasyon yükseliyor, yavaşlayan büyümeye rağmen
dış açığımız hızla artıyor.
Gelişmekte olan ekonomiler arasında cari açığının
büyüklüğü bakımından en fazla dikkati çeken bir konumdayız.
İç ve dış borçlarımız hâlâ yüksek, borç yükümüz 2001
krizi öncesi dönemin üstünde. Düşen büyüme, artan faizler, değer
kaybeden TL ve şimdi vereceğimiz garantilerle borç dinamikleri
hızla olumsuza dönüyor.
Bütün bunların yanında, kamunun faiz dışı
dengesinde gayrisafi hasılaya oran olarak geçtiğimiz yılda 2
puana yakın bir bozulma var. Bu yıl ise geçen yıldan da daha
kötü olması riskiyle karşı karşıyayız yani bugüne
kadar uygulanan programın en güçlü ayağı olan mali disiplin
aslında konuşulmasa da çökmüş vaziyette. Son dönemde Hükûmet ve
bazı çevreler, bize faiz dışı fazla hedefini unutturma
çabası içerisinde ancak borç dinamikleri bakımından önemli olan
parametrenin toplam bütçe dengesi değil, faiz dışı denge
olduğunu bir defa daha hatırlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri, rezervlerimizin dış
borçlarımıza oranı da benzer ekonomilerin neredeyse beşte
1i seviyesinde yani zayıf bir rezerv düzeyiyle küresel krizi
karşılıyoruz. Önümüzdeki dönemde küresel ekonomilerin
yavaşlaması ve gelişmekte olan ülkelere yönelen fon
akışının hızla azalması kaçınılmaz
görünmektedir. Gelişmiş ekonomilerin mali sistemlerinde yaşanan
hızlı konsolidasyon ve tarihî doruklarında seyreden belirsizlik
algılaması sonucunda, gelişmekte olan ülkelere yönelen
fonların akışını belirleyen faktörler arasında
son dönemde önem kazanan ve ülke ekonomilerinin zafiyetlerini görmezden gelen
itici faktör yani yüksek risk iştahı önemini kaybetti. Buna
karşın, ülke ekonomilerinin kendi dinamikleri ve
sağlamlığı yani iyi yönetilip yönetilmediğini gösteren
çekici faktörler hızla önem kazanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, işte burada Türkiye'nin bir
diğer büyük şanssızlığı devreye giriyor. Bugüne
kadar yanında Uluslararası Para Fonu olmadan ekonomiyi
yönetememiş, ekonomiyi sadece küresel coşku döneminde
tanımış, kriz tecrübesi olmayan, bu nedenle de gelişmeleri
doğru okuyamayan ve kriz yönetiminde ciddi hatalar yapabilen bir siyasi
kadronun iş başında olması Türkiye için büyük bir
şanssızlıktır.
Değerli milletvekilleri, krizin başlangıç
günlerinden bu yana Hükûmet kriz karşısında oldukça
yanlış tavırlar takındı. Krizin
başlangıcında krizi görmezden gelerek Hamdolsun kriz bizi
teğet geçecek, tedbir almaya gerek yok. yaklaşımı, daha
sonra yerini kriz karşısında feryatları yükselen toplum
kesimlerinin sesini kısmak amacıyla bu kesimleri kriz
tellallığıyla suçlamaya veya tehdide, en sonunda da bir zula
söylemine dönüştü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) Ancak son günlerde, baştan beri
İhtiyacımız yok. diye Başbakanın ve
bakanlarının ellerinin tersiyle iteledikleri tedbirleri hızla
almaya başladıklarını görüyoruz. İşte bu, kriz
yönetiminde yapılabilecek en büyük hatadır çünkü baştan
İyiyiz. deyip reddettiğiniz tedbiri daha sonra
aldığınızda, bu, ekonomideki oyunculara sorunun çok daha
ciddi olduğunun ve sizin de bunun farkında
olmadığınız izlenimini verir. Diğer taraftan, bu
tedbirlerin bir paket bütünlüğü içinde değil de bölük pörçük
getirilmesi, beklenti yönetimini de zora sokmaktadır.
Yaşanan süreç, Hükûmetin kriz karşısında bir
panik ve şaşkınlık havası içerisinde olduğunu ve
başlangıçtaki böbürlenme ve azarlamaların gecenin
karanlığında mezarlıktan geçen ürkek yolcunun
ıslığı olduğunu göstermektedir.
Sözlerimi bitirirken grubum ve şahsım adına yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşmelerde son dakikada getirilen bir öneriyle, TMSFnin
yetkilerinin Bakanlar Kuruluna iki yıl süreyle verilmesi yönündeki bu
geçici madde üzerinde, Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini
açıklamaya çalışacağım ama bu yanık kokusu
veriyor TMSF deyince. TMSF deyince batık bankalar akla geliyor, TMSF
deyince 100 milyara yakın, vatandaşımızın vergisinin
nasıl batık bankalara aktarıldığı
hatırlanıyor.
Şimdi, bu maddeyle bakıyoruz ki, Hükûmet iki
yıllığına üstelik bir yetki istiyor. Şimdi bu yetkiye
bir taraftan bakıyorum, bir taraftan Başbakanın
açıklamalarına bakıyorum, aradaki çelişkiyi izah etmek mümkün
değil. Ne diyor Başbakan? Küresel kriz inişe geçti, panik bitti.
diyor bu grup toplantısında, yeni. Peki, inişe geçtiyse, panik
bittiyse, TMSFnin yetkilerini iki yıllığına niye
istiyorsunuz? Çok basit bir denklem. Diyor ki Başbakan: Biz, önceki hafta
reel sektörün temsilcileriyle bir araya geldik, konuştuk. Krizin
Türkiyeye etkileri panik havasından itidal ve sağduyu havasına
geçmiş. Ama arkasından da son dakika önergesiyle, TMSFnin
yetkilerini iki yıllığına istiyor. Şimdi, bu ne yaman
çelişkidir ki, bir yandan bu ekonomik krizin gelişmiş ülkelerde
büyümede daralma, enflasyon ve talep azalması şeklinde tezahür
ettiğini, ama Türkiyede de yatırımların
durmayacağını söylüyor. Arkadaşlar, ben çok kafamı
yordum ama Bunun tanımı nedir? diye, ben bunun
tanımını siyasi şizofreni olarak, farklı iki dünya,
farklı iki kişilik olarak gördüm. Çünkü şöyle bir bakıyorum
dünya ne yapıyor? Nobel ödülü almış Paul Krugman kalkıyor
Amerikada Obamaya diyor ki: Bush döneminde bir 150 milyarlık paket
vardı, yetmiyor. 600 milyarlık bir paket
Başka şansın
yok. Akıl veriyor. FEDin faiz indirmesi işe yaramadı, bilmem
ne yaramadı. Potansiyel millî gelir üzerinde önerilerde bulunuyor.
Peki, bizim Başbakan ne yapıyor? Toplamış reel
sektörü, reel sektöre göre durum iyi, panik yok. No panik.
Ben farklı okuyorum. Biraz da farklı bir alandan
baktığımız zaman DİSK Genel Başkanı
Sayın Çelebi diyor ki: Tekstil sektöründe 200 bin kişi işsiz
kalacak. Sadece Trakyada tekstil sektöründe 40 bin kişi işten
atıldı bundan haberiniz var mı, sormak istiyorum.
Yine Türkiye İşveren Sendikası Başkanı
diyor ki: Şu anda 4 tane tezgâhtan 1i boş. Bunlar reel sektör
değil mi?
Şimdi Müteahhitler Başkanı ne diyor:
İnşaatta yurt içi kötü gidiyordu, şimdi yurt
dışı da kötüleşiyor. Çünkü bizim inşaat sektörü yurt
dışına en fazla iş yapıyor.
OSD ekimde otomobil pazarının yüzde 40
düştüğünü söylüyor.
İşte bu farklı bir Türkiye gerçeği. Şimdi
tekstil sektörü çöküyor, otomotiv küçülüyor, 4 tezgâhtan 1i
boşalıyor, inşaat sektörü kan ağlıyor ve siz
diyorsunuz: No panik.
Bu insanda, Hükûmette böyle iki ruh hâli
Bir çok rahat ruh hâli
vardır Non panic dersiniz ama bir de Çok panik var. dersiniz, böyle
bir geçici maddeyi son dakikada getirirsiniz.
Bu son dakikadaki geçici maddenin getiriliş gerekçesine
bakıyoruz, çok ilginç. Bakın: Küresel finans krizinde İrlanda
başta olmak üzere, Danimarka, Almanya, Avusturya tam mevduat güvencesi
getirdi. deniyor. Mevduat güvencesini tam getirdi, sınır
koymadı. Yani bizdeki gibi, 50 bin dolar veya 20 bin dolar değil.
Sonra Amerika, İngiltere, İspanya ve İsveçte sigorta
kapsamındaki mevduat tutarının artırılması
nedeniyle ülkemiz -işte burada sadede geliyoruz- bankaları ile
özellikle Avrupa Birliği ve üye ülkeler bankaları arasında
haksız rekabetin oluşması olasılığı dikkate
alınarak, gerektiğinde sigortaya tabi tasarruf mevduatı ve
katılım fonunun kapsam ve tutarının
Bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl TMSFnin yetkileri
dâhilinde olan bu yetkiyi, bu özerk kuruluştan alacağım, Hükûmet
olarak ben iki yıl boyunca kullanacağım, diyorsunuz.
Peki, siz, bu önlemi bankalar için alırken -Türkiyede 50
bankanın 26sı yabancı sermayeli- sigorta fonları için
alırken ve onun yükümlülüğünü üstlenirken, batacak bankaların ve
bunlara ödenecek paranın vatandaşın vergisinden gittiğini
bile bile bu önlemi bu yasaya alırken işsiz insanlarımız,
işten atılan insanlar, batan sektörlerin durumu ne olacak? Bu konuda,
emek dünyasının, çalışan dünyasının, küçük
tasarruf sahiplerinin geleceği ne olacak? Bu Hükûmetin bunlarla ilgili hiç
mi bir reçetesi, bir çözümü yok? Yalnız bir tarafa mı bakacak?
Yalnız bankaları mı kurtaracak? Bu bankalarla ilgili serüveni,
biz 2001 yıllarından biliyoruz. Bakın, kara para aklamanın
yollarının en başında gelen banka hortumlamanın
Türkiyeye sadece 2001deki reel rakamı 43,6 milyardı. 2003 tarihinde
Başbakanlık Bankalar Yasasını
yasalaştırdıktan sonraki değişimlerle Maliye
Bakanlığı takip durumuna geçti alacaklar konusunda.
Sayın Maliye Bakanım, lütfen açıklar
mısınız, TMSF bugün kaç milyar doların peşinde? Ne
kadarını tahsil etti, ne kadarını edemedi? O rakamları
bize, kamuoyuna açıklayın. Bilelim cepte, şurada burada ne kadar
var ki, bu iki yıllığına TMSFnin yetkilerini alıp,
TMSFnin yetkilerini eline alırken de Vallahi kriz durumu var. Ee, yani
şimdi, Başbakana göre kriz durumu yok. Panik yok. Ee, panik yoksa, bu
ne panik?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Panik var mı diyecek?
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, buna Şizofrenik
panik denir siyasette. Şizofrenik panik, böyle anlık panik oluyor.
Böyle, son anda böyle önergeler çıkıyor.
Bakın, ekonomistler ne öneriyor? Çok açık öneriyor.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Şizofrenik panik ne demek?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Düzelteceksin o
cümleni. Şizofrenik panik ne demek?
Ne anlamda söyledin?
HASİP KAPLAN (Devamla) Sizin keyfinize göre konuşmam.
Sayın Halilciğim, sen bankacısın, bilirsin bu işleri.
Bankaların nasıl battığını da çok iyi bilirsin. O
paranın da vatandaşın nasıl vergisiyle ödendiğini de
çok iyi bilirsin.
Şimdi, bakın, G-20 ülkeleri toplanıyor. G-20
ülkeleri 15 Kasımda toplanacak. Bilmiyorum bizden ekonomistler kim
gidecek? Ne öneriliyor? Önerilere bakıyorsunuz, IMF ile uzlaşma. IMF
ile ne noktadayız? Biliyor muyuz Sayın Bakanım, en son bir
diklenmiştik IMFye Yani dedikleriniz olmayacak. Son noktayı
bilmiyoruz.
Yine, uzun vadeli çözümler konusunda, uluslararası finans
konusunda, bankaların durumu konusunda, ülkemizin reel durumu konusunda
aceleye gelmeyecek bir stratejiyi belirlemek konusunda Türkiyedeki hangi
iktisatçıları, ekonomistleri çağırdınız,
konuştunuz? Başbakanın konuştuğu reel sektörün
temsilcileri kimlerdir? Yani bu kadar rahat bir reçeteyi nasıl veriyorlar?
Panik yok, durum iyi, itidal, sağduyu hâkim; krizi fırsata
çevireceğiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ben sadece şunu söylemek
istiyorum: Devlet malı ve parası soygunun kaynağı
olmamalıdır. Yolsuzluk ve siyasal sistemler arasında yakın
ilişki vardır, bu tarihsel bir gerçektir ve çok açık söyleyeyim:
Balık baştan kokar, her zaman böyledir. Yönetim tepelerinden çok
ciddi şeffaflık gerektirir bu konular.
Devletin üst yönetiminde görev alan kimselerin uzun süre aynı
makamlarda bulunması, yönetmesi, görev süresinin uzaması
durumlarında devletin etik kurumlarının devreye girmesi gerekir.
Etik yasalarının olması lazım, siyasi etik yasası da
bizim için lazım, ekonomik etik ve denetim yasaları da lazım.
İşte bunlar için de milletvekillerinin, hepimizin bu kürsünün
dokunulmazlığı dışında dokunulmazlık
zırhımızı çıkarmamız lazım. Çıkarırsak
bu ekonomik konularda daha saygın bir yerde oluruz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, AK PARTİ Grubu adına madde üzerinde
BAŞKAN Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sataşma yok ki
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, hayır, sataşma değil.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun
Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz maddeyle
ilgili olarak sayın konuşmacılar bazı ifadelerde ve
açıklamalarda bulundular. Bunların bir bölümünün, hatta önemli bir
bölümünün gerçeği yansıtmadığını ve bir bölümünün
de konuya yeterince nüfuz edememekten kaynaklandığını
düşünüyorum ve bu düzeltmelerin yapılması, bu
açıklamaların ortaya konulması gerekir.
Ama ondan önce, biraz önceki Sayın
Konuşmacının kullandığı bir ifadeyle neyi
kastettiğini açıklaması gerekiyor. Siyasi şizofren
ifadesini kullandı, tam anlaşılamadı. Bununla neyi
kastettiğini de netleştirmesi gerekir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) On dakika anlattım
Sayın Canikli yani.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani, böyle bir, bu
ifade kullanılınca böyle, keskin bir ifade, bunun elbette nereye
yöneltilmek istendiğinin açıklanması gerekir.
Şimdi değerli arkadaşlar, bu maddeyle, esas
itibarıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun sahip olduğu bir
yetki iki yıl süreyle Bakanlar Kuruluna devredilmektedir. Bu yetki vardır.
Bu yetki, devletin bu konuyla ilgili bir organı olan Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından bugüne kadar da
kullanılmıştır. Biraz önce, bu yetkinin
kullanılması hâlinde esasında bankaların
mevduatlarının kamu borcu hâline geleceği şeklinde
Sayın Öztrak -yanlış hatırlamıyorsam- bir ifade
kullandı, bu da doğru değil değerli arkadaşlar.
Aslında bu maddeler psikolojik maddelerdir.
Bankacılık sektörü, beklentilerden en çok etkilenen,
gelişmelerden en çok etkilenen ve son derece hassas olan bir sektördür ve
birçok ülkede bu sektörle ilgili çok özel düzenlemeler yapılır, çok
özel yetkiler alınır ve bu yetkiler de çok hassas olarak
kullanılır. Özellikle bankacılık sektörünün panik hâline
düşmemesi için yani ani mevduat çekişi ve bunun ortaya
çıkaracağı çok ciddi sorunların ortaya çıkmaması
için buna benzer psikolojik yetkiler her zaman kullanılır ve bu
yetkiler kullanıldığı takdirde de bankaların, finansal
sektörün sahip olduğu mevduat -yani garanti kapsamına
alınması hâlinde- tamamı ya da önemli bir bölümü garanti
kapsamına alınan mevduat kamu borcu hâline gelmez; bu, teknik olarak
doğru değildir, fiilen de doğru değildir.
Bugün -biraz önce de ifade edildi- hemen hemen dünyanın en
gelişmiş ekonomileri, yaşanan bu kriz nedeniyle mevduata,
geçmişlerinde hiç olmamasına rağmen ve ideolojik olarak da
bugüne kadarki söylemlerine taban tabana zıt olmasına rağmen,
şu anda tasarruf mevduatına ciddi anlamda garantiler getirdiler veya
garanti kapsamını genişlettiler. Neden? Bu dönemde beklentilerin
son derece karmaşıklaştığı,
kayganlaştığı ve belirsizliklerin arttığı
bir dönemde finansal sektörün böyle bir durumdan olumsuz etkilenmemesi ve
diğer sektörleri de olumsuz anlamda tetiklememesi için bu tür tedbirlere
başvurdular. Bu doğrudur, yerindedir yani dünyanın
uyguladığı bu tedbir ve orada böyle bir hamleyi tetikleyecek de
bir ortam mevcuttur. Yani çok ciddi olarak bir sıkıntı
yaşanmaktadır. Hiç kimsenin toz kondurmadığı ve bugüne
kadar batabileceği hiç kimsenin aklına gelmeyen, Amerika başta
olmak üzere, Batının gelişmiş ekonomilerinde çok büyük
finansal kuruluşları batmıştır. Amerikada en büyük,
dünyanın en büyük otuzdan fazla finans kuruluşu yerle bir
olmuştur, kelimenin tam anlamıyla tarumar olmuştur değerli
arkadaşlarım ve bu nedenle kamu otoriteleri, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun sahip olduğu benzer yetkileri kullanarak müdahale
etmişlerdir. Bu yetki idari bir yetkidir her şeyden önce. Bu yetkinin
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan alınıp Bakanlar Kuruluna
sevk edilmesi bu yönüyle bir değişiklik arz etmemektedir. Ancak ince
bir mesaj vermektedir ve bu mesajın yeri da bu kanundur. Çünkü biz bu
kanunla sermaye gelmesini ümit ediyoruz, bekliyoruz, onun için çabalıyoruz
ve bu sermaye sahiplerine kanunda belirtilen şartlar çerçevesinde
getirdikleri takdirde, eğer herhangi bir olumsuzluk ortaya çıkarsa bu
yetkinin gerekirse kullanılacağı ve bu anlamda diğer
ülkelerle, mevduat garantisi getiren diğer ülkelerle ülkemizin bir
haksız rekabeti oluşturmayacağı, aleyhte bir haksız
rekabet oluşmayacağı ve gerekirse bu yetkinin de Hükûmet
tarafından kullanılacağı ince bir mesaj olarak
verilmektedir. Yoksa TMSFnin kullanacağı bu yetkinin Bakanlar Kurulu
tarafından kullanılması idari anlamda hiçbir farklılık
arz etmemekte ve bir yenilik getirmemektedir, bir farklılık söz
konusu değildir. Dolayısıyla getirilen bu yetkiyle, sanki
işte Efendim, özel birilerine bir avantaj mı sağlanacak, yoksa
birtakım imkânlar mı getiriliyor? gibi sorular, gerçekten bu konuya
yeterince nüfuz edememiş olmasının yansımasıdır.
Elbette teknik bir konudur sonuç itibarıyla ve bu değerlendirme
yapılırken buna dikkat etmek gerekir.
Değerli arkadaşlar, evet, dünyada, bütün dünyada bu
güçlü bankalar batarken bizim bankalarımız ayaktadır,
sapasağlam ayaktadır.
MUHARREM VARLI (Adana) Neden acaba?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hiç kimse bunun aksini
söyleyebilir mi? Söyleyemez.
MUHARREM VARLI (Adana) Neden acaba, neden acaba?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Peki neden ayakta?
Güzel bir soru: Neden ayakta? Hep alışılmış kamu
yönetiminde
AKİF AKKUŞ (Mersin) Batsın mı yani,
batsın mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Kamu yönetiminde
yangın binayı sardığı zaman, sıkıntı
geldiği zaman, kriz kapıya dayandığı zaman tedbirler
alınmaya çalışılır ve bu dönemde alınan tedbirler
de hiçbir işe yaramaz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Zaten yaramadı.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Aleve dökülen birkaç
kova su gibidir, hiçbir işe yaramaz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Aynen öyle,
yaramadı.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Onun için değerli
arkadaşlar, biz bu tedbirleri zamanında aldık. Ne zaman
aldık biliyor musunuz? 2003 yılı başından itibaren
aldık.
Bakın, çok ayrıntıya girmeyeceğim, sadece
basit bir örnek vereceğim. Birçok batı ülkesinde finansal
kuruluşlar açık pozisyonlarla çalıştı ve ondan
dolayı zarar ettiler ve mali yapıları bozuldu, iflas ettiler,
hükûmetleri el koymak ya da destek vermek zorunda kaldı. Biz, 2003
yılı başından itibaren açık pozisyona müsaade etmedik,
kanunda belirtilen sınırların dışına çıkmalarına
müsaade etmedik. Yani ne yapıyordu bankalar, bankalar ne yapıyordu?
Dışarıdan döviz alıyorlar, döviz borçlanıyorlar,
içeride TL olarak kredi veriyorlar. Dövizle borçlandığı zaman
LİBOR + 1-2yle borçlanıyorlar, yani yüzde 3-4 civarında bir
maliyeti var bunun, TLye çevirip içeride TL kredisi olarak veriyor; yüzde
22ler, 23ler civarında bir getiri
elde ediyor. Bir de kurdaki aşağı gelmeyi hesaba
kattığımız zaman, bankalar açısından açık
pozisyonla çalışmak son derece cazip, yüksek kâr getiren bir
uygulamadır ve bu yönde de her zaman bu sektörden çok da yoğun bir
baskı gelir. Geçmiş dönemlerde, hemen hemen istisnasız
hükûmetler bu baskıya boyun eğdiler, ama biz kesinlikle müsaade
etmedik. Eğer kurun yaklaşık yüzde 25-30 civarında
yükseldiği bu dönemde bankalar açık pozisyonla yakalanmış
olsaydı, açık pozisyonla yakalanan banka batmış
olacaktı değerli arkadaşlar. İşte tedbir budur. Tedbir
2003 yılı başından itibaren alınmıştır,
tedbir zamanında alınmıştır, yerinde
alınmıştır.
MUHARREM VARLI (Adana) Allahtan kork, Allahtan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bugün alınan
tedbirin hiçbir anlamı yok. Başka tedbir mi istiyorsunuz? Bakın,
biz KEY ödemeleri yaptık, reel sektör açısından söylüyorum.
Birkaç örnek veriyorum sadece zamanı almamak için. Biz geçen dönem, yani
geçen yasama döneminde KEY ödemeleriyle ilgili ödemeler yaptık,
yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 2,5 milyar YTL
civarında. Bu ödemenin iki tane amacı vardır değerli
arkadaşlar:
Bir tanesi, bir hakkın teslimidir. Vatandaştan,
garibandan kesilmiş, yıllar boyu unutulmuş, hiç kimsenin de
aklında yok. Bu açıdan bir hakkaniyetin yerine getirilmesi, bir
görevin yerine getirilmesidir. Ama aynı zamanda belki daha önemlisi ya da
en az onun kadar önemli, ciddi anlamda talep daralması meydana gelmesi
bekleniyor ve bu talep daralmasını ortadan kaldırmak için reel
sektöre destek vermek amacıyla getirilmiştir. Ne zaman? Henüz daha
global krizin hiç konuşulmadığı, gündeme dahi
getirilmediği bir dönemde, yaklaşık beş-altı ay önce.
Tedbir budur değerli arkadaşlar. Biz tedbirleri zamanında
alıyoruz. Bakın en son, biraz önce Maliye Bakanımız
belirtti, tahsilat tebliği
Mükelleflerimizin tümüne, ilave on sekiz ay,
yıllık sadece yüzde 3 faizle borçlarını ödeme imkânı
getirilmiştir. Keza, Sanayi Bakanlığımızın yaptığı
çalışma çerçevesinde, KOBİlerimize sıfır faizle,
hazineden finanse edilecek şekilde çok ciddi kaynaklar
aktarılmıştır ve kaynak aktarmaya da devam ediliyor.
İlk aklıma gelenler bunlar. Bunların hepsi tedbirdir, ama
zamanında alınan tedbirlerdir. En düşük maliyetli tedbir,
önceden alınan tedbirdir, yani o problemin ortaya çıkmasını
engellemek amacıyla alınan tedbirdir, yani bankaların
batmasını önlemek amacıyla alınan tedbirdir. Başka
örnekleri de var. Bunlardan herhangi bir tanesi olmamış olsaydı
bugün Türkiye'de de bankalar, diğer gelişmiş ekonomilerin
bankalarının maruz kaldığı sonuçla karşı
karşıya kalacaklardı, yani batacaklardı. Elbette
hamdolsun diyeceğiz. Elbette hamdolsun diyeceğiz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Banka batmadı ama esnaf
battı.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İki nedenle: Bir,
böyle bir Hükûmet var, önceden öngörebilen, çok önceden öngörebilen, hiç
kimsenin gündeme dahi getirmediği şekilde, dönemde öngörebilen ve ona
göre tedbir alan bir Hükûmet var. Onun için hamdolsun diyeceğiz elbette
ve elbette, dünyanın yaşadığı o tarumardan ve
depremden Türkiye'nin etkilenmemiş olması
Etkilenmedi, bu gerçek,
finansal kesim
AKİF AKKUŞ (Mersin) Bugün millet çarşıda
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani bu
etkilenmeyeceği anlamında değil arkadaşlar. Bakın, iki
olayı karıştırmamak lazım. Elbette bizi de etkiliyor
şu anda, etkilemeye de devam ediyor. Ama finansal kriz
açısından, yaşanan finansal krizin boyutu açısından
Türkiye kesinlikle bu depremi yaşamamıştır. Deprem nedir?
Bankalar batmıştır. Bizde batmış mıdır?
Batmamıştır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Banka batmamış,
esnaf batmış.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bugün, bakın,
dünyanın gelişmekte olan
AKİF AKKUŞ (Mersin) Lütfen çarşıdan bir geç.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Basit bir örnek
vereyim değerli arkadaşlar, ölçmek için kullanacağımız
bir örnek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Dünyanın, gelişmekte olan, hatta bazı
gelişmiş ekonomilerinin notlarının hemen hemen tamamı
uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşları tarafından düşürüldü. Türkiye düşürülmedi
değerli arkadaşlar. Bu, kara kaşımız, kara gözümüz
için mi düşürülmedi? İşte bunlar için düşürülmedi, bu
alınan tedbirler için, bu alınan tedbirler nedeniyle finansal kesim
Amerikanın yaşadığı depremi
yaşamadığı için düşürülmedi. Elbette eleştirin,
ama lütfen hakkı da teslim edin değerli arkadaşlar. Onun için
hamdolsun diyoruz.
MUHARREM VARLI (Adana) Önce sen teslim et, önce sen!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Elbette tedbirleri
alıyoruz, alacağız. Zamanında alacağız,
alınması gereken varsa onları da alacağız. Adım
adım da alıyoruz zaten, kademe kademe de devreye sokuyoruz, hiç
kimsenin kuşkusu olmasın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Canikli niye
hiç yükseltilmedi bu bankaların dereceleri?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ama bütün
bunların da önceden öngörüldüğünü Hükûmetimiz tarafından ve
kararlı ve zamanında, yeterli tedbirlerin de
alındığını lütfen kabul edin, lütfen hakkı teslim
edin. Rahatlarsınız değerli arkadaşlar,
rahatlarsınız, psikolojik olarak
rahatlarsınız. Hep inkâr ederek bir yere
varamazsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Şahıslar adına ilk söz Adana Milletvekili
Sayın Yılmaz Tankutta.
Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısının geçici 2nci maddesiyle ilgili
olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisi
ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, eklenen geçici bu 2nci maddeyle,
tasarruflara tanınan güvence miktarlarının artırılması
veya düzenleme yetkileri, iki yıl süreyle, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonundan alınarak Bakanlar Kuruluna verilmektedir.
İlk bakışta böylesine bir düzenleme, dünyayı
her yönüyle etkileyen küresel ekonomik krize karşı Hükûmetin
anında birtakım önlemlere başvurabilmesi açısından
gayet normal ve olması gereken bir uygulama gibi gözükmektedir. Ancak, AKP
Hükûmetinin ve özellikle de Sayın Başbakanın altı
yıllık tek başına iktidarları süresince ortaya
koydukları çelişkili ve birbirini tutmayan beyan ve davranışları
karşısında Hükûmete böyle bir yetki verilmesinin hiçbir
anlamı olmadığı gibi sakıncaları
olacağı şüphesi daha ağır basmaktadır.
Bilindiği gibi, küresel kriz kapsamında birçok ülke,
mevduatlarına tam güvence getirmek suretiyle piyasalara ve yatırımcılara
güven verme yoluna gitmiş idi. Türkiyede ise aynı önlemin
alınmasına Sayın Başbakan karşı
çıkmış, böyle bir önleme gerek olmadığını
söylemesinin yanında bütün dünyayı etkileyen bu krizi hafife
almış ve hepinizin malumu olan ve bugün siyasi polemiklere malzeme
teşkil eden sözler sarf etmiş idi. Bugün gelinen noktada ise
tasarıya bu maddenin eklenmesiyle Hükûmetin bu konudaki
yaklaşımını değiştirdiği ve dün
söylediklerinin bugün geçersiz olduğunun bizzat kendileri tarafından
itiraf edildiği anlaşılmaktadır.
Güvence sınırını belirleme yetkisinin TMSFden
alınarak Hükûmete verilmiş olması, az önce de ifade etmeye
çalıştığım gibi, ekonomik kriz ortamlarında
yadırganacak bir durum değildir. Fakat AKP Hükûmetinin
almış olduğu bu yetkiyi ne zaman, nerede ve hangi miktarlarda,
hangi kurum, holding ve yakınları için kullanacağı belirsiz
olduğu için, Bakanlar Kuruluna tanınan tasarruf ve mevduatlara
güvence yetkisine bizler elbette ki şüpheyle bakmaktayız. Öbür yandan,
Hükûmet yetkililerinin, bizzat Sayın Başbakanın ve bazı
ekonomik çevrelerin Türkiyede likidite krizi olmadığını ve
yaşanmadığını belirtmelerine rağmen, niçin
özellikle de yurt dışında olduğu iddia edilen birikim ve
varlıklarla ilgili böylesine düzenlemelere gidilmektedir?
AKP İktidarının yıllardan beri iddia
ettiği gibi ekonomik ve siyasi bir istikrar sağlanmış ve
Türkiyede tarımdan sanayiye, finans sektöründen reel sektöre kadar hemen
hiçbir sıkıntı yaşanmamakta ise ve de hepsinden önemlisi
kriz bizi teğet geçiyorsa, kısacası bizlerin bir türlü
farkına varamadığı fakat AKP yönetiminin ısrarla
çizmeye çalıştığı sanal bir cennet dönemi
yaşıyor isek, bu tür uygulama ve düzenlemelere niçin boş yere
vakit harcanmaktadır?
Sayın milletvekilleri, daha önce konuşan pek çok
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi bu
tasarının gerekçesiyle içeriğine
bakıldığında, etik olmayan, hukukla çelişen ve
hepsinden de önemlisi kamu vicdanını kesinlikle tatmin etmeyecek pek
çok husus ve sıkıntıyı da birlikte getirdiği
görülmektedir. AKP Hükûmeti tasarının gerekçesinde altı
yıllık iktidarları boyunca her türlü olumsuzluğun ve
güvensizliğin giderildiğinden ve insanlarımızın hak
ettiği bir yönetim anlayışına kavuştuğundan
bahsetmektedir.
Şimdi, buradan Sayın Bakana sormak istiyorum: Madem her
türlü siyasi ve ekonomik güvencelerle iş ve sosyal kesimlerin refah ve
güvenini tesis ettiniz, o zaman ne diye bu kadar zahmete katlanıp,
kaynağının ne olduğu belirli olmayan ve tasnif edilmesi
mümkün olmayan para ve varlıkları ülkemize getirmeye
çalışıyorsunuz?
Hani kriz bizi teğet geçiyordu? Hani ekonomimiz ve döviz
rezervlerimiz hamdolsun gayet iyi bir durumdaydı? Hani biz kriz falan
dinlemez, krizleri fırsata çevirip yolumuza devam ederdik? Peki,
şimdi ne oldu? Bu tasarıyla yurt dışındaki ve içindeki
beyan edilmeyen, vergisi ödenmeyen ve kaçırılan varlık ve
paralara niçin göz diktiniz? Vergisini ödeyen, helal kazanan ve
yatırımını bu ülke için yaparak her türlü
sıkıntı ve krizi yaşayan insanlarımızın suçu
nedir? Uyuşturucu, kaçakçı, kara para aklayıcıları ve
silah tüccarlarını bu yasa tasarısına koyduğunuzu
iddia ettiğiniz maddeler ile uygulamada nasıl ayıracak ve
engelleyeceksiniz? Niçin Biz yanlış yaptık, krizi göremedik,
ekonomiyi iyi yönetemedik. Bu yüzden de, kaynağı ne olursa olsun,
gerekirse sayısal gücümüzle kamu vicdanını yok sayan yasalar
dahi çıkararak her türlü varlık ve parayı getirmeye mecbur
kaldık. diyemiyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
Türkiye ağır sorunlarla ve tehlikelerle dolu bir sürecin bütün
belirtilerini her yönüyle yaşamakta, belirsizlik sarmalı her
tarafı hâkimiyeti altına almış bulunmaktadır. Ne
yazık ki Türkiye ekonomisi batmış ve zembereği
kopmuştur. Milletimiz AKP döneminde, Hükûmet yetkilerinin
açıklamalarının aksine, açlık, yoksulluk, işsizlik kör
kuyusunun dibine itilmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, hemen tamamlayın.
YILMAZ TANKUT (Devamla) -
ve Türkiye ekonomisi cari açık,
işsizlik ve kayıt dışılık sorunlarının
girdabında ne yazık ki kontrolden çıkmıştır.
Netice olarak, bu ve benzeri yasa tasarılarıyla AKP
Hükûmetinin ekonomik refahı sağlamasının ve
insanlarımızın yüzünü güldürmesinin maalesef mümkün
olamayacağını, iktidarın samimi bir şekilde ülkeyi iyi
yönetemediğini itiraf ederek artık meselenin siyasetin çok ötesinde
iktidarıyla muhalefetiyle bir var olma meselesi olduğunu idrak ederek
hareket etmesi lazım geldiğini buradan bu vesileyle bir kez daha
hatırlatıyorum ve diyorum ki: Dünyayı ve doğal olarak
ülkemizi etkileyen benzer gelişme ve krizler karşısında
yasa tasarılarıyla önlemler alınmak isteniyorsa, az önce de
ifade ettiğim gibi iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan, bu gibi
tasarıların Mecliste ve Meclis dışında ortak
komisyonlarda tam bir toplumsal mutabakatla ele alınarak süratle
uygulamaya konulması gerektiğini hatırlatıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Çalışma süremiz dolmuştur.
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 13 Kasım 2008 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.00