DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 31
17nci Birleşim
13 Kasım 2008 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.
- GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Meral Akşenerin, Kurtuluş Savaşı son
gazisi Mustafa Şekip Birgöle Tanrıdan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileyen konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melenin, Dünya Diyabet Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, Malatyadaki kentsel dönüşüm
çalışmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, araç muayene istasyonlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, polisin hukuk
dışı şiddet uygulaması konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/283)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı
Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/657) (S. Sayısı: 302)
2.- Kamu
İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/584) (S.
Sayısı: 253)
VIII.-
OYLAMALAR
1.- Bazı
Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankaradaki elektrik arzına ve
elektrik fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/4762)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda yapılacak TOKİ
konutlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/4775)
3.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/4784)
4.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, müze ve ören yeri giriş
ücretlerine yapılan zamma ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/4866)
5.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, müze ve ören yeri giriş
ücretlerine yapılan zamma ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/4867)
6.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Tarsusta bazı dini mekanların
ziyarete açılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/4868)
7.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Erzurumdaki
bazı TOKİ projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/4950)
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepte arkeolojik sit
alanında yapılan bir parka ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5057)
9.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Samsunda THY bürosu olup
olmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/5105)
10.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
anıtsal ağaçların korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5174)
11.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, akaryakıt fiyatlarında
indirime gidilmemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/5194)
12.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahimin, Giresundaki bazı yayla köylerine
elektrik götürülmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5266)
13.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, TEDAŞta
yapılan açıktan atamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtanın cevabı (7/5268)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak yedi oturum yaptı.
Birinci,
İkinci Oturum
Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu, Türk kadınının
siyasetteki yerine,
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal, çevre sorunlarına,
İstanbul
Millletvekili Reha Çamuroğlu, Aleviler ve Aleviliğe,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Antalya
Milletvekili Osman Kaptan, Antalyanın Finike ilçesi ile Kumluca ilçesi
arasındaki Alakır Çayı mevkisinde meydana gelen orman
yangınıyla ilgili bir açıklamada bulundu.
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 25 milletvekilinin, Balıkesir ilinin
sorunlarının (10/280),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 30 milletvekilinin, Alternatif Ürün Projesinin
Adıyamandaki uygulamasının (10/281),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, ülkemizdeki
sığınmacıların sorunlarının (10/282),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Adalet,
Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, Dilekçe,
Komisyonu
üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Adelson Stratejik
Çalışmalar Enstitüsü Başkanı tarafından, Tel-Avivde 8
Aralık 2008 tarihinde gerçekleştirilecek olan İsyana
Karşı Koyma konulu konferansa ismen davet edilen Eskişehir
Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan
Murat Mercanın vaki davete,
Kütahya
Milletvekili ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Başkanı Soner Aksoyun Başkanlığında,
Komisyon üyelerinden oluşan bir heyetle, Macaristan Ulusal Meclisi Ekonomi
ve Bilişim Komisyonunun resmî davetine,
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr.
Fatma Ekenoğlunun vaki davetine, KKTCnin 25. Kuruluş
Yıldönümü Kutlamalarına Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptanı temsilen bir Parlamento heyetinin,
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Ürdün Meclis
Başkanı Abdel Hadi Majalinin Ürdüne davetine beraberinde bir
Parlamento heyetiyle,
İcabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Adalet
Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Toplum Partisi Grubuna düşen 1
üyeliğe, grubunca aday gösterilen Hamit Geylani seçildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/605) (S. Sayısı: 275) görüşmelerine
devam olunarak 6ncı maddesine kadar kabul edildi, 6ncı maddesi
üzerinde bir süre görüşüldü.
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
Harun
TÜFEKCİ |
Adana |
|
Konya |
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Üçüncü, Dördüncü, Beşinci,
Altıncı ve Yedinci Oturum
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci sırasında bulunan, Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporlarının (1/605) (S. Sayısı: 275)
görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra kabul
edildi.
İzmir Milletvekili Oktay Vural, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ile Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek, vefat eden son gazi Mustafa Şekip
Birgöle, Kurtuluş Savaşının tüm şehitlerini ve
gazilerini temsilen devlet töreni düzenlenmesine ilişkin birer
açıklamada bulundular.
2nci sırasında bulunan, Bazı Varlıkların
Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/657)
(S.Sayısı: 302) görüşmelerine devam olunarak çerçeve 4üncü
maddesine bağlı geçici 2nci maddesine kadar kabul edildi, geçici
2nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
13 Kasım 2008 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 11.00de toplanmak üzere, birleşime 20.00de son
verildi.
Meral
AKŞENER |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
Fatoş
GÜRKAN |
|
Konya |
Adana |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
|
Yaşar
TÜZÜN |
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
Bilecik |
Bursa |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 24
II.-
GELEN KÂĞITLAR
13
Kasım 2008 Perşembe
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 Milletvekilinin, polisin hukuk
dışı şiddet uygulaması konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/283)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.11.2008)
13 Kasım 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşenerin,
Kurtuluş Savaşı son gazisi Mustafa Şekip Birgöle
Tanrıdan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşlarının önderliğinde topyekûn bir mücadelenin zaferi
olan ve boyunduruk altındaki dünya milletlerine de bir model teşkil
eden Kurtuluş Savaşımızın son gazisi Mustafa
Şekip Birgöl için düzenlenecek devlet töreni Meclisimizde 11.30da
başlayacaktır. Kendisine Meclisimiz adına rahmet diliyorum.
Mekânı cennet olsun.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Yapılan ilk yoklamada çoğunluk bulunamamıştı.
Şimdi yeniden yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı, üç arkadaşımız söz
alacak. Onlar hazırlık yaptılar, bilgilerini sizlerle
paylaşmak için bu kürsüdeler. Lütfen, dinlemek arzusunda olmayan
arkadaşlarımız dışarıda sohbetlerine devam
etsinler. Büyük bir uğultu var. Arkadaşlarımızı
sükûnetle dinlemenin faydası olacağını
düşünüyorum.
Gündem
dışı ilk söz, Dünya Diyabet Günü vesilesiyle söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melene aittir.
Buyurun
Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Mithat Melenin, Dünya
Diyabet Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
MİTHAT MELEN
(İstanbul) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her şeyden
önce, Son İstiklal Gazimize Allahtan rahmet diliyorum, değerli
ailesine baş sağlığı diliyorum.
Efendim,
yarın Dünya Diyabet Günü. Aslında çok basite alınır gibi
görünüyor ama 2006 yılında Birleşmiş Milletler ve Dünya
Sağlık Teşkilatı diyabeti salgın hastalık ilan
etti. Çünkü, yılda mesela Türkiyede yüzde 3,3 oranında artıyor,
dünyada ise aşağı yukarı görülme
sıklığı yüzde 6 ile 8. Yani bu Mecliste de yine
yaklaşık 55 kişinin diyabet olması lazım. Ama ben
Mecliste çok daha fazla tatlı adam olduğuna inanıyorum, daha
fazla var herhâlde; yarısına, yüzde 25e yaklaşabilir bu rakam.
Mesela, 2025 yılında bu sıklık yüzde 8-10 arasına
çıkacak.
Yılda 250
bin tane Tip
Amerika
sağlık bütçesinin -mesela örnek veriyoruz- yüzde 10u diyabetle
ilgili, 92 milyar dolar. Türkiyede bu bütçe 3 milyar dolar yaklaşık
olarak. Yine Amerika Birleşik Devletlerinde yılda 125 milyar dolara
bağlanıyor, çünkü biz, hiç sağlıkla ekonomi arasında
irtibat kurmadık, kurmadığımız için
Çok önemli bir
şey çünkü dünyada her on saniyede ölen 1 insanın aslında
diyabetten öldüğü biliniyor çünkü beslenme bozukluklarından tutun da
kalp hastalığına, böbrek üstü bezlerine kadar doğrudan
diyabetle ilgili. Onun için çok önemli.
Şimdi
dünyada 246 milyon civarında diyabet olduğu tahmin ediliyor ve dünya
nüfusunun yüzde 6sı civarındaki önemli bir rakam. Yazık ki
hastaların yüzde 50si ciddiye almıyor -beni dinlemek de önemli
değil de- bunu Türkiyede bizim de ciddiye almadığımız
gibi; biz ciddiye almıyoruz bu işi.
Çok önemli bu.
Mesela on sekiz yaşından küçük çocuklara devlet hâlâ insülin
vermiyor, ödemiyor insülin paralarını. Bu da çok ciddi bir mesele
çünkü Türkiyede çok sağlıksız bir beslenme var. En lüks
okullarda dahi yirmi dakikalık teneffüsler var öğle teneffüslerinde
ve maalesef ve maalesef gazlı içecek ve hazır yemeklerle
besleniyorlar ki en büyük tehlike bu hazır yemeklerle ilgili. Şimdi,
hepimizin içine düştüğü bu dünyadaki hazır yemek
salgını ve özellikle suni yapılmış yemekler çok
önemli. Tencere yemeğine dönmekte büyük yarar var.
İnsan ömrünü
beş ile on yıl arasında azalttığı söyleniyor
diyabetin. Bu da çok ciddi bir mesele. Tabii, dengeli beslenme, egzersiz,
stresten
Ki herhâlde en çok stres bizlerde var, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde. Bizim de çok dikkatli olmamız lazım. Geçen yıl
yapılan bir taramada Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaklaşık
yüzde 30 olduğu tahmin ediliyor diyabete mütemayil olma, özellikle tip 2
diyabete mütemayil olma. Bu da önemli.
Şimdi, gelelim
işin ilaç konusuna. Türkiyede maalesef dünyada çıkan ilaçlarla
ilgili izin süresi sekiz yüz yirmi üç gün. Biz dünyadan sekiz yüz yirmi üç gün
sonra ilaç kullanmaya başlıyoruz. Şimdi, dünyada iki tane
araştırma var. Bir tanesi ilaçla, öbürü de nano-teknoloji denilen,
yine pankreasa girilip, pankreastan hücre alınıp o hücrenin insülin
yapma yapısını değiştirmekle ilgili, çok ciddi ve
pahalı bir araştırma. Bu araştırmalarda da hiçbir yerdeyiz, hiçbir şey yapmıyoruz.
Çok önemli çünkü yarın diyabet bitebilir, biteceği için de önlem
almak gerekiyor, şimdiden dikkat etmemiz gerekiyor.
On sekiz ile
yirmi dört ay arasında Türkiyede ruhsat süresi var, çok geç. Ruhsatta
gecikiyoruz, geciktiği için Türkiyeye bu ilaçlar dünyada çıksa bile
kaçak geliyor. Çok önemli de bir ekonomik kayıp bu, çok ciddi bir
kayıp.
Ayrıca,
hamileliğin yirmi yedinci haftasına kadar çok önemli biçimde
Türkiyede testlerin bedava olması lazım. Çünkü annede şeker
olursa hamileliğin yirmi yedinci haftasına kadar önlem
alınmadığı takdirde doğrudan çocuğa geçiyor ve
sayı artıyor, yılda 250 bin adet ekleniyor Türkiyede tip 2
diyabete. Tip 1 ise daha tehlikeli, yani ya pankreasın hiç
çalışmaması ya da az çalışıp az insülin
üretmesiyle ilgili. Tabii, bu teknik tarafları ben -tıp hekimi
değilim ama- maalesef öğrenmek zorunda kaldım. Onun için,
herkesin de bunu öğrenmemesini diliyorum.
Bu vesileyle yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Melen.
Gündem
dışı ikinci söz, Malatyadaki kentsel dönüşüm çalışmaları
konusunda söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalıka
aittir.
Buyurun
Sayın Çalık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın,
Malatyadaki kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatyadaki
ve ülkemizdeki kentsel dönüşüm çalışmalarıyla ilgili olarak
şahsım adına gündem dışı söz almış
bulunmaktayım.
Konuşmama
başlamadan evvel yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor ve son
Gazimiz olan Mustafa Şekip Birgöle Allahtan rahmet,
yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
Ülkemizde öne
çıkan şehirlerimiz arasında Malatya da özellikle kent
merkezlerinin yoğun göç alması dolayısıyla sıkıntı
yaşamıştır. Bunun neticesinde şehirleşmede
meydana gelen çarpık yapılaşmalar 2002 yılı AK
PARTİ İktidarı döneminden önce kronik bir sorun hâline
gelmiştir. Çarpık yapılaşmaya köklü çözümler getirmek
amacıyla hazırlanan ve iftiharla uygulamaya
çalıştığımız kentsel dönüşüm projeleriyle
kentlerimizin fiziki ve mekânsal yapısını, belirlenen amaçlar
doğrultusunda, köklü bir anlayışla değiştirme
gayretindeyiz.
Sayın
Başbakanımızın himayelerinde, TOKİ
Başkanımızın gayretleriyle Milleti yücelt ki devlet yücelsin
düsturuyla ülkenin dört bir yanı âdeta şantiye hâline
getirilmiş, en ücra noktalara kadar, devlet-millet bütünleşmesi tesis
edilerek, konutlar inşa edilmiştir. 1982-2002 yılları
arasında, yaklaşık yirmi yıllık süre zarfında
TOKİnin yapmış olduğu konut sayısı toplam sadece
43 bin iken, 2002-2008 yılları arasında, TOKİnin
yapmış olduğu çalışmalar neticesinde, 81 il, 468
ilçede, yani altı yıl içinde toplam 331 bin konut inşa edilmiştir.
Her evde ortalama 4 veya 5 kişinin yaşadığı
düşünülürse toplamda yaklaşık 1,5 milyon
vatandaşımızın konut ihtiyacı
karşılanmıştır. Üretilen konutlar özellikle dar ve
orta gelir grubuna, yoksul vatandaşlarımıza yönelik yapılan
konutlarla gecekondu dönüşüm projeleri ve afet konutları
uygulamalarıdır. Konutlar sosyal donatıları ve çevre
düzenlemeleriyle birlikte inşa edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde gerçekleştirilen bu çalışmaların
yanı sıra, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı,
Malatyada pek çok başarılı projeye imza atmakta,
şehrimizin daha modern bir görünüm kazanmasına çok önemli
katkılar sağlamaktadır. Beydağında 2.350 konut,
ilköğretim okulu, lise, sağlık ocağı, ticaret merkezi
ve cami tamamlanmış ve tamamlanmaya devam etmektedir. İlçelerimizde
-Akçadağ, Darende, Arapgir, Kale, Doğanyol ilçelerimizde, Pötürge
ilçemiz de dâhil olmak üzere- projeler devam etmektedir. Ayrıca Sayın
Başbakanımızın talimatları, bakanlarımız ve
TOKİ Başkanımızın gayretleriyle TOKİ
tarafından 20 bin kişilik bir stat, 5 bin kişilik kapalı
spor salonu ve Şeker arazisine 800 yataklı hastane
yapımıyla ilgili de görüşmeler başlamış ve
inşası 2009 yılı itibarıyla gündeme
alınmıştır.
Yürütülen bu
çalışmaların yanı sıra Malatyada, görüntüsüyle cazibe
merkezi hâline getirecek ve Doğunun Parisi nitelemesine
yakışır bir kentsel dönüşüm projesi de hayata
geçirilecektir.
Malatyanın
yeniden inşa edilmesi amacıyla Kernek, Yamaç, Beydağ, Fırat
mevkisine yönelik bir kentsel yenileme projesi gerçekleştirilmiştir.
İkinci bir Malatyanın temellerinin atıldığı bu projeyle,
söz konusu alanda TOKİ tarafından yapılacak konutlarda
çağdaş özelliklere sahip, modern standartlarda kentsel bir alan
oluşturulması amaçlanmaktadır. Yaklaşık 12.944 adet
konutluk proje hazırlanmış, uygulamanın başlatılması
amacıyla Malatya Belediye Başkanlığı ile TOKİ
arasında 2008 Mayıs ayında bir protokol
imzalanmıştır.
Protokol
gereğince Malatya Belediyesince hak sahipleriyle görüşme süreci
başlatılmış ve yaklaşık yüzde 70lere varan bir
oranda uzlaşma sağlanmıştır. Bunlara rağmen
değer tespiti konusunda bazı vatandaşlarımızın şikâyetlerinin
gündeme gelmesi sebebiyle, bizlerle yapılan görüşmeler,
milletvekillerimizle yapılan görüşmeler sonucunda, bu konuda Malatya
AK PARTİ milletvekili olarak gerekli girişimleri başlatarak
TOKİ Başkanımızla bir dizi görüşmeler
gerçekleştirdik.
Bu
görüşmeler neticesinde gelinen son noktada, hak sahiplerinin evlerinin
bedellerine yönelik kıymet takdir raporlarının yeniden gözden
geçirilmesi, vatandaşların lehine revizyon yapılması için
yeni bir değerlendirme komisyonu kurulması
kararlaştırılmış ve yeni kurulacak bu komisyonda hak
sahiplerinden de temsilci bulunması TOKİ Başkanımız
Sayın Erdoğan Bayraktar tarafından da uygun bulunmuştur.
Bu yeni
çalışmayla, TOKİ
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla)
ve belediyemiz vatandaşlarımızın
sorunlarını çözüme kavuşturacaktır.
Malatya AK
PARTİ milletvekilleri olarak vatandaşlarımızın her
zaman yanında olacağız ve Malatyamızın modern ve
çağdaş bir kentsel kimliğe kavuşması sürecinde önemli
bir virajı birlikte, hep beraber döneceğiz.
Bu noktada
altını önemle çizmek istediğim husus, devletimizin bu
dönüşüm projesi kapsamında herhangi bir kâr elde etme hedefi
kesinlikle yoktur. Kentsel dönüşümün yegâne amacı, hak sahibi
vatandaşlarımızın hak ettikleri sağlam ve kaliteli,
çağdaş olanaklara sahip güvenli, sağlıklı
yerleşim yerlerine kavuşmaları, şehrimizde yeni bir
planlı kentleşme ve konut üretimi anlayışının
hayata geçirilmesini sağlamaktır.
Bu vesileyle
başta Sayın Başbakanım Recep Tayyip Erdoğana,
TOKİ Başkanımız Sayın Erdoğan Bayraktara
şükranlarımı sunuyorum. Halka hizmet yolunda emin adımlarla
yürüyüşümüze devam ediyoruz.
Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalık.
Gündem
dışı üçüncü söz araç muayene istasyonlarıyla ilgili söz
isteyen Muğla Milletvekili Sayın Fevzi Topuza aittir.
Buyurun
Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun, araç muayene istasyonlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kara
yolları araç muayene istasyonları hizmetinin özelleştirilmesinin
ortaya çıkardığı sorunlara ilişkin gündem
dışı söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi araç muayene hizmetleri araçların
sahip olması gereken donanım ve aksamlarının işlevsel
yeterliliğinin periyodik olarak kontrol edilmesini sağlayan, trafik
ve insan güvenliğinin yanında trafikteki araçların
taşıt tekniğine, ilgili mevzuat ve standartlara
uygunluğunun denetlenebildiği, yarattığı çevresel
etkilerin kontrol edildiği tek araçtır. Bu nedenle araç muayene
hizmetinin kamu yararına yürütülmesi gereken bir kamu hizmeti olduğu
bir gerçektir.
Değerli
milletvekilleri, ekonomide verimlilik artışı ve kamu
giderlerinde azaltma sağlama gerekçeleri ile özelleştirilen araç
muayene istasyonları hizmeti, yirmi yıllığına ve
taksitli ödemelerle 613,5 milyon dolara otomotiv sektöründe faaliyet gösteren
Doğuş Grubu -Akfen ve Alman TÜV SÜD Ortak Girişim Grubunun
kurduğu TÜVTURK şirketine verilmiştir. Özelleştirme
kararının alındığı ve ihale edildiği tarihe
kadar araç muayene istasyonlarından elde edilen gelir, hizmete
ilişkin yatırım ile hizmetin yaygınlaşması ve
iyileştirilmesinde kullanılmamış, bu suretle hizmetin
özelleştirilmesine gerekçe yaratılmıştır. Oysa
yalnız 2003 yılında araç muayene hizmetinden elde edilen gelir
100 milyon dolara karşılık gelmektedir. Özelleştirme
gerekçelerinde sözü edilen 100 milyon dolarlık yatırımın
devlet eliyle yapılması hâlinde ve ülkedeki motorlu
taşıtların yarısının muayene hizmetine gelmesi
durumunda bile, o günkü ücretlere göre söz konusu yatırımın iki
yıl yirmi günde amorti edileceği ortadadır.
Araç muayene
istasyonları hizmetini özelleştirme kapsamında, TÜVTURK
şirketine, Bakanlığın onayıyla dahi olsa alt
işletmelere yetki devredilme hakkının verilmesi AKP
İktidarına özgü bir özelleştirme çeşidi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Araç muayene hizmetini yirmi
yıllığına, taksitle 613,5 milyon dolara alan TÜVTURK
şirketi devlete tek kuruş ödemeden alt işletmecilerden
aldığı 120 milyon doları şimdiden cebine koyarken,
diğer yandan kamunun bu gelirden mahrum bırakılmasına sebep
olunmuştur.
Kamu hizmetini
bir yük olarak gören AKP İktidarının, toplumun tümünü
ilgilendiren böylesi bir hizmet alanını ver, kurtul
anlayışıyla elden çıkarması ve satması,
haklı olarak Bu Hükûmet kime, ne için hizmet ediyor? sorusunu akla
getirmektedir. Özel araç muayene istasyonları kime hizmet etmektedir?
İnsanlarımızın
can ve mal güvenliğini doğrudan ilgilendiren böylesi önemli bir konu,
esasen ulusal çıkarlarımızı da doğrudan ilgilendiren
bir konudur. Zira, ülke ve toplum güvenliğine ilişkin verilerin yerli
ve yabancı sermayenin bilgisine açılmasını yüce Meclisin
dikkatine sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, otomotiv sektöründe tamamen dışa
bağımlı olduğumuz yedek parçada da durumun çok farklı
olmadığı, yan sanayimizin de istenilen seviyede
olmadığı bilinen bir başka gerçektir. Araç muayene
hizmetini pazara, araç sahiplerini de müşteriye dönüştüren
özelleştirme uygulaması, ne yazık ki, her yıl 10 binlerce
insanın ölümüne neden olan trafik kazaları gerçeğini
değiştirmemiştir.
Elbette,
sağlıklı, kapsamlı ve bilinçli sistemin işlemesi
gerekmektedir. Ancak, araç muayene hizmetlerinin özelleştirilmesiyle
birlikte, özelleştirilen bölgelerde, hiç de azımsanmayacak
sorunların arttığı görülmektedir. Araç istasyona
geldiği zaman hemen ruhsatı alınarak kayıt işlemi
yapılıyor ve muayene ücreti olarak hemen 110 YTL peşin olarak
alınmaktadır.
Ayrıca,
aracın garantisi süresi içinde olsa dahi, eksikleri var diye problem
çıkartılıyor. Hele on yaşındaki araçların
muayeneden geçme şansları hiç yok. Beş yıl garantili olarak
satılan, beş yıl da servis garantisi olan araçların her
yıl muayeneye tabi tutulması, araç sahiplerinin soydurulması
anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, özelleştirilen araç
muayene hizmetlerinin verildiği kimi istasyonlar görevini kötüye
kullanırken, kiminin oto yedek parçacıları ve boyacılarla
iş birliği yaptığı, araç sahiplerine çeşitli
bahanelerle zorluklar çıkarıldığı iddiaları
günbegün çoğalmaktadır.
Yine, 2000 model
ve üzeri birçok aracın araç muayene istasyonlarından geri
çevrildiği, bu durumun yollardaki muayenesiz araç sayısını
hızlı bir şekilde artırdığını
gözlemekteyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Teşekkürler Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, ülke insanının can ve mal güvenliğini
doğrudan ilgilendiren böylesi önemli bir hizmetin yürütülmesi özel
sektörün inisiyatifine bırakılmamalıdır.
Bu anlamda, tüm
bu veriler ışığında, AKP İktidarını,
araç muayene hizmetlerini pazara, araç sahiplerini ise müşteriye
dönüştüren bu özelleştirme uygulamasına son vermeye; araç
muayene hizmetlerinin, bağımsız, tarafsız kamu eliyle ya da
uzmanlık alanları da dikkate alınarak, kamu kurumu
niteliğindeki Makina Mühendisleri Odası, Türkiye Şoförler ve
Otomobilciler Federasyonu gibi meslek kuruluşlarının
öncülüğünde gerçekleşmesini sağlayacak bir düzenleme yapmaya
çağırıyorum.
Görüldüğü
gibi, hizmetin özelleştirilmesi, kamusal denetim alanındaki bu
işlerin ticarileşmesine ve araç sahiplerinin bir rant hedefine
dönüştürülmesine ortam yaratmaktadır.
Saydığım
sakıncalar ve olumsuzluklar dikkate alınarak, araç muayene
hizmetlerinin piyasaya gördürülme konusu tekrar gözden geçirilmeli diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Topuz.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır; okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 24
milletvekilinin, polisin hukuk dışı şiddet uygulaması
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/283)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İnsan
haklarının tanınması, korunması ve geliştirilmesi
demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biridir. Bu konu Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 2.maddesinde de "Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı "ibaresi ile
belirtilmiştir. Ancak son dönemde toplumda huzurun ve güvenliğin
tesisinde birinci derece görev ve sorumluluğa sahip olan emniyet birimleri
tarafından görevleri sırasından uyguladıkları kötü
muamele, işkence ve orantısız güç kullanımı nedeniyle
önemli sıkıntıların yaşanmakta ve bu uygulamalar
nedeniyle en temel hak olan yaşam hakkı ihlal edilmektedir.
Son dönemde
polisin orantısız güç kullanmasına ilişkin olaylarda önemli
bir artış olduğu ortadadır. 27 Ekimde Antalyada, 18
yaşındaki Çağdaş Gemik adlı genç, polisin
açtığı ateş sonucunda başından vurularak
hayatını kaybetmiştir. Çağdaş Gemikin
yaşadığı bu dramatik olay maalesef ilk değildir.
- 30 Ekim 2008de
İstanbul'da Mehmet Şah Araş, oğlu ile birlikte polislerin
kötü muamele ve şiddetine maruz kalmıştır.
- 20
yaşındaki Baran Tursun, Kasım 2007'de polis tarafından
başından vurularak hayatını kaybetmiştir.
- 14 Haziran
2007de gözaltına alınan ve üç karakol gezdirildikten sonra
yürüyemeyecek hâle gelen Mustafa Kükçe yaşamını
kaybetmiştir.
- 22 Kasım
2007'de İstanbul Avcılar'da sivil polis ekibinden bir polis memurunun
göğsüne attığı tekme sonucunda Feyzullah Ete
yaşamını kaybetmiştir.
-Engin Ceber,
gördüğü işkence nedeniyle yaşamını kaybetmiştir.
Yaşanan bu
acı olaylar, 1 Mayısta işçilere uygulanan orantısız
gücün sadece toplumsal olaylarla sınırlı
kalmadığını, polis şiddetinin bireysel olaylarda da
artarak devam ettiğini göstermektedir. Şiddet toplumsal bir sorundur;
şiddetin sıradanlaştırılması ve toplumsal
yaşamın bir parçası hâline getirilmesi son derece tehlikeli bir
gidişatın göstergesidir.
Konuyla ilgili
olarak yasalarımızda ve imzalanan uluslararası
sözleşmelerde düzenlemeler olmasına rağmen polisin
uyguladığı şiddette son yıllarda artış
olduğu görülmektedir. Polisin huzur ve emniyeti tesisi etmek adına
yaptığı davranışlar, vatandaşların yaşam
hakkının ihlal edilmesi sonucuna neden olmaktadır Bu olumsuz
durum toplum içerisinde bir güvensizlik ve korku ortamı
oluşturmaktadır. Diğer taraftan polisin kendine olan güvenini
sarsmakta, zanlıları kontrol altına almada etkinliği
azaltmaktadır. Devletin kitlesel ya da bireysel olayları kontrol
altına almada gözetmesi gereken, temel olarak yurttaşların
korunmasıdır. Polisin görevi sırasında karşı
karşıya kaldığı şahıslara müdahale etme,
durdurma, yakalama, etkisiz hâle getirme, zor ve silah kullanma konularında
hukuki davranışsal sorunlara çözüm bulunması gerekmektedir.
Çünkü orantılı güç kullanımının emniyet yetkililerince
yeterince önemsenmediği ve gereğinin de
yapılmadığı bu anlamda toplumsal gösterilerde şiddetin
öne çıktığını ne yazık ki yaşayarak
görmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürkün; "Polis, asker kadar disiplinli,
hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkatli
olmalıdır" sözünün koşullarını
oluşturmamız kaçınılmazdır. Bu anlamda da emniyetin
nitelik ve kalitesini geliştirmek, gelişen ve değişen
teknolojiden yararlanmak gerekir. Teknik olarak sağlanacak bu
olanakların yanında emniyette görev yapanların özlük
haklarında, uzun çalışma saatlerinde ve ekonomik
koşulların düzeltilmesi konularında gerekli düzenlemeler
yapılmalıdır.
Dünyada polisin,
sahip olduğu yetkileri ve donanımı kullanacağı
alanlarla ilgili göreve başlamadan önce aldığı
eğitimler incelenmeli ve benzer eğitimlerin ülkemizde de verilmesi
için gerekli alt yapı çalışmalarının
oluşturulması gerekmektedir. Göreve başlamadan önce verilen
eğitimler sonrasında da belirli aralıklarla verilecek hizmet içi
eğitimlerle desteklenmelidir.
Polisin
uyguladığı şiddetin nedenleri ve işkence, kötü
muamele, orantısız güç kullanımının önlenmesi için
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 06.11.2008
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
3) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
4) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
5) Şevket Köse (Adıyaman)
6) Ensar Öğüt (Ardahan)
7) Ahmet Küçük (Çanakkale)
8) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
9) Şelçuk Ayhan (İzmir)
10) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
11) Hulusi Güvel (Adana)
12) Necla Arat (İstanbul)
13) Vahap Seçer (Mersin)
14) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
15) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
16) Akif Ekici (Gaziantep)
17) Ahmet Ersin (İzmir)
18) Faik Öztrak (Tekirdağ)
19) Şahin Mengü (Manisa)
20) İsa Gök (Mersin)
21) Onur Öymen (Bursa)
22) Rahmi Güner (Ordu)
23) Birgen Keleş (İstanbul)
24) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
25) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/657) (S. Sayısı: 302) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde 2nci madde üzerinde şahsı adına bir
milletvekili konuşmuştu. Şimdi, şahsı adına
ikinci söz Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Aydoğana aittir.
Buyurun
Sayın Aydoğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 302 sıra sayılı Bazı Varlıkların
Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun
Tasarısının geçici 2nci maddesiyle ilgili olarak
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlarken yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
2007
yılının ikinci yarısından itibaren ilk olarak etkisini
Amerika ve Avrupada gösteren finansal kriz yeterli ve etkin olmayan
tedbirlerle çözülmeye çalışılmıştır. Ancak krizin
çok daha derin olduğu ve kapsamlı çözümler gerektirdiği daha
sonraki gelişmeler sonucunda anlaşılmıştır.
Amerikada
(x)
302 S. Sayılı Basmayazı 5/11/2008 tarihli 13üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
subprime olarak
adlandırılan, belli bir eşiğin altında ödeme gücü
bulunan müşterilere konut kredisi kullandırılmış,
akabinde bu konut kredilerine dayalı ürünler
çıkartılmış ve söz konusu ürünler uluslararası
bankalar tarafından satın alınmış ve
müşterilerine satılmıştır. Amerikada faizlerin
yükselmesiyle birlikte konut kredisi kullanan müşteriler ödeme yapamaz
hâle gelince konut fiyatlarıyla birlikte bu kredilere dayalı
ürünlerin fiyatları da düşmüştür. Yaşanan bu sürecin en
yıkıcı etkisi finansal kurumlar arası güven unsurunun
aşınmasıyla oluşmuştur, öyle ki para piyasaları
çalışamaz duruma gelmiştir. Bugün tüm ülkeler finansal sistemde
güven ortamının yeniden tesis edilmesi için tedbir
almaktadırlar. Bu çerçevede ülkeler tarafından sisteme likidite
sağlama, sermaye desteği ve mevduat güvencesi limiti veya
kapsamının artırılması yönünde bir dizi önlem
alınmaktadır. Özellikle, güven müessesesi olan bankacılıkta
bankaların birbirlerine ve sisteme güveni kadar mudilerin de bankalara
güveni sistemin işlerliği açısından hayati önem
taşımaktadır.
Birçok ülkede
hükûmetlerin mevduat güvencesini artırmaları veya mevduata tam
güvence getirmeleri mudilerin bankalara hücumunu önleme ve güveni yeniden tesis
etme amacını taşımaktadır. Amerikada, Avrupa
Birliğine üye ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerin neredeyse
tamamında mevduat güvence limiti artırılmış,
Avusturya, İrlanda, Almanya, Danimarka, Malezya, Singapur, Slovakya,
Slovenya ve Tayvanda mevduata ya tam garanti getirilmiş ya da getirilmesi
çalışmaları sürdürülmektedir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarınca bugüne kadar yapısal
sorunların çözümüne yönelik alınan önlemlerle ekonomimiz daha güçlü
durumdadır. Bankacılık sektörümüz ise sermaye yeterliliği,
aktif kalitesi ve likidite olarak birçok ülkeye göre iyi bir konumdadır.
Ayrıca, bankalarımızın varlıkları içerisinde
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupadaki bankaların finansal
sıkıntıya girmesine neden olan şekilde türev ürünler, yani
toksik varlıklar da bulunmamaktadır.
Küresel krizin
yaşandığı bu ortamda bankalarımızın yurt
dışıyla rekabette geride kalmamaları için, daha
hızlı ve etkin karar almaya yönelik olarak ve gerektiğinde
kullanılmak üzere işbu tasarının geçici 2nci maddesinde
5411 sayılı Bankacılık Kanununun 63üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında, sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatının ve
gerçek kişilere ait katılım fonlarının
kapsamını ve tutarını belirlemeye ilişkin Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Kuruluna verilen yetkiler Bakanlar Kuruluna iki
yıl süreyle devredilmektedir. Bakanlar Kurulunun bu yasal düzenlemeyle
verilen yetkiyi gerektiğinde kullanması hâlinde krizin etkisinin
uzaması ve artması riskine karşı sistemin bir bütün olarak
korunması ve işlemesi sağlanacaktır. Yurt
dışından ülkeye varlık girişini teşvik eden
işbu kanun tasarısının etkinliği de artmış
olacaktır. Diğer taraftan, bu yasal düzenlemenin iki yıl süreyle
sınırlandırılması, sektörde rehavete düşülmemesi
ve rekabetin doğurduğu etkinliğin devamı için de önem arz
etmektedir.
Son olarak, bu
süreçte bankalarımızın, aşırı risk almaktan
kaçınmakla birlikte uzun vadeli planlama yapma ve reel sektörle yakın
iş birliği içinde ekonomik büyümeye destek olmaya devam etme
hususunda gerekli basireti ve duyarlılığı göstermeleri
gerektiğine ve göstereceklerine inanıyoruz.
Hükûmetimizce
hazırlanan ve şu an görüşmekte olduğumuz tasarının
ülkemize hayırlı olmasını dilerken, bir kez daha yüce
Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, soru soracağım ama sisteme
giremiyorum.
BAŞKAN
Soru-cevap yapacağım şimdi, zaten var. Gayret edin veya sonra
açtırırım sizinkini.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bu yasa tasarısına eklenen maddeyle uyuşturucu,
kaçakçılık, terör ve silah tüccarlarının bu yasa
tasarısından faydalanmayacağını belirtmektesiniz. Bu
istenmeyen para ve varlıkları uygulamada nasıl ve hangi
yöntemlerle gerçekleştireceksiniz, açıklarsanız memnum olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, evvela öğrenmek istediğim,
bu geçici 2nci maddeyle garanti kapsamına alınan alacakların
miktarı ne kadardır tahminen? Tabii hepsini şey etmek mümkün
değil.
Yine, son
zamanlarda yabancı şirketlere veyahut da yabancılara
karşı özel teşebbüsün de borçlarının devlet garantisi
altına alınacağı konusunda basında haberler
çıktı.
Türkiye'nin
şu anda dış borcu 284 milyar dolar civarında, bunun 191
milyar doları özel teşebbüsün borcu. Bu 191 milyar dolar için de bir
garanti veriliyor mu? Burada Mevduat Sigorta Fonu garantisi altında olan
bu garanti ve o yetki içinde olan bunlar
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu,
esasında bağımsız bir kurumdur. Neden
bağımsız bir kurumdan bu yetki alınıyor da Hükûmete
veriliyor?
Ayrıca da
bankaların dışındaki birtakım alacaklar da garantiye
alınıyor. Bankalar dışındaki hangi alacaklar garantiye
alınıyor? Onu öğrenmek istiyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Uzunırmak...
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, Sayın Bakana sormak istediğim: Türkiyedeki kişi
başına harcama nedir ve kişi başına düşen millî
gelir nedir? Bunun arasındaki fark, acaba, bu yasayla siz birtakım
varlıkları -yurt içindeki varlıkları- ekonomiye
kazandırdığınızı zannettiğinizde,
aslında vücutta dolaşan bir kan örneğini verdiğimizde
-bugünkü ekonomide dolaşan kayıt dışı parayı
ekonomiye kazandırdığınızı zannettiğinizde-
gene bir büyüme rakamı olarak karşımıza çıkacak
mıdır bu rakam?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın
Tankutun sorusunu tam anlayamadım Sayın Başkan. Onun için
kendisinden sorusunu bir daha alabilir miyim acaba?
YILMAZ TANKUT
(Adana) Efendim, yurt dışından silah
kaçakçılığı, uyuşturucu parasını
sokmayacağınızı, bunu şu anda eklenen bu
tasarıyla engellediğinizi ifade ettiniz. Bunu, pratikte, uygulamada
nasıl gerçekleştireceksiniz, hangi yöntemleri
kullanacaksınız? Onu öğrenmek istedim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Teşekkür ederim.
Şimdi,
tabii, dışarıdan para gelirken
bu kanun gereğince, şu para, bu paradır diye bunu
yaftalamamız, bunu isimlendirmemiz mümkün değildir. Neden? Herhangi
elinizde bir veri olduğu zaman onu değerlendirirsiniz, veri
olmadığı zaman boş yere kimseyi suçlamanız mümkün
değildir ve burada, gelen paralarla da biz bir inceleme
yapmayacağız, biz soruşturmayı yapmayacağız diye
kanunda da söylüyoruz. Vergi tarhiyatı da yapmayacağız, diyoruz
bunlarla ilgili. Neden? Bunun dışarıdan gelebilmesi için de bir
teşvik unsurunun olması lazım. Korkutucu unsuruyla
dışarıdan kimseden para isteyemezsiniz, getiremezsiniz. Ama, bu,
kaynağı itibarıyla veyahut da sonradan gelip de Yahu bu gelen
para falandır. diye bir ihbarlar neticesinde olursa ona da
bakılır tabii ve biz burada açık açık söyledik; biz
uyuşturucu parası istemiyoruz, biz terör parası istemiyoruz, biz
silah kaçakçılığı parası istemiyoruz, biz rüşvet
parası istemiyoruz, biz bankaların içini boşaltanların
parasını istemiyoruz. Bununla ilgili varsa getirmesinler bize. Bunu
da açık açık söylüyoruz, kanunen de söylüyoruz. Bir şey varsa
üzerine de gideriz, onu da söylüyoruz. Ama daha gelirken Senin adın
Ahmet, sen bilmem necisin... Olmaz böyle şey! Bir insanın önce
eğer delili olmazsa, efendime söyleyeyim, o konuda deliller olmazsa
kimseyi suçlamanız mümkün değildir; onu böylece belirtiyorum.
Sayın Genç
Garanti kapsamına alınan alacaklar ne kadardır? diyor. Bir defa
bu kanunun 2nci maddesindeki durum
Bir, biz kimseye şu anda bu kanunla
bir garanti vermiyoruz. Zaten garanti verilmeye kalkıldığı
zaman da alacaklara garanti verilmez, mevduata garanti verilir. Mevduat
başkadır, alacaklar başkadır. Özel sektörün şu kadar
borcu var, onun borcu var, bunun borcu var, o ayrı bir mesele. Herkes
kendi borcunu ödeyecek. Ama, burada bizim yapmış olduğumuz
şey: Daha fonda olan bu yetkiyi biz Hükûmete alıyoruz, iki
yıllığına Hükûmete alıyoruz. Bizim
yaptığımız buradaki o ve bundan sonra Hükûmet gerek
görürse, gerek görecek mi, görmeyecek mi, ne kadar gerek görecek, ne kadar
yapacak, ne kadar yapmayacak ona Hükûmet karar verecek. Yani bunun yetkisini
biz Hükûmete veriyoruz. Garanti, mevduata garanti meselesi de Hükûmetin takdirinde.
Peki, soruyor
Sayın Genç: Neden Hükûmete verdiniz bunu? Şimdi, bunlar, bu gibi
yaşadığımız bu zamanlar normal zamanlar değil.
Böyle zamanlarda bu yükümlülüğü üstüne alabilecek Hükûmettir.
İkincisi: Pratik olarak hemen birden hareket edebilecek de Hükûmettir.
Yoksa biz birtakım bürokrasi içerisinde çabucak almamız gereken
kararları, uzun zamanda alabilirsek veyahut da tamamen her şeyi
bürokratların üzerine yıkarsak bunun altından kalkılmaz o
bakımdan Hükûmet bu sorumluluğu alıyor ve bu kanunla da Hükûmet
bir sorumluluk almış oluyor. O sorumluluğu icabında yerine
getirecektir; gerektiği zaman, gerektiği şekilde.
Sayın
Uzunırmak, kişi başına harcamaları ve kişi
başına geliri söylüyor. Hepinizin bildiği gibi bizim Türkiye
İstatistik Kurumumuz vardır. Bu Kurumumuzda, otururlar, efendime
söyleyeyim kişi başına millî geliri hesaplarlar, efendime
söyleyeyim Devlet Planlama Teşkilatı da bu konuda
çalışır, kişi başına düşen millî geliri,
harcamaları hepsini tespit ederler ve bunu da kamuoyuyla
paylaşırlar. Ee, şimdi buraya artı bir değer
geldiğinde bu kişi başına düşen geliri
arttırır mı? Şimdi, dışarıdan adamın
parası gelirse o parasını da sermayesini kuvvetlendirmek için
veyahut da ekonomik durumunu kuvvetlendirmek için kullanıp da aktiflerini
arttırdığı zaman tabii ki Türkiyenin serveti artar.
Türkiyenin serveti arttığına göre de hesaplamalara yansır,
müspet olarak da yansır. Bu da gayet normaldir. Türkiyenin, Türklerin
olan, Türk milletinin olan serveti, burada daha reel, daha iyi, daha gerçekçi
olarak da hesaplanmış olur. Türkiyenin de faydasına olan bir
şeydir. Türkiyenin borçlarının daha az olması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Onu sormuyorum. Şu anda Türkiyede olan
kayıt dışı paranın kayıt altına
alınmasını sağlıyorsunuz yasanın gerekçesinde,
maddesinde.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kayıt
dışında dolaşan paranın kayıt altına
alındığında tekrar bir sanal büyüme rakamı
çıkıyor karşımıza.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Çıkmaz
Çıkmaz
Büyüme öyle
sanal olmaz. Olmaz
Olmaz
Şimdi,
bakın, o hesaplamalara bakarken, Türkiyenin millî geliri
hesaplanırken kayıt içi, kayıt dışı hepsi beraber
hesaplanıyor veyahut da Türkiyedeki istihdam hesaplanırken hepsi
hesaplanıyor onların. Hesaplamalar o şekilde yapılacağı
için tekrar bir daha ilaveten başka bir şey çıkmaz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kayıt dışı paranın nasıl
millî gelirde payını hesapladınız?
BAŞKAN
Sayın Bakan, toparlarsanız
Zamanımız doldu.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani gerekli yöntemleri TÜİKten
de siz bir kontrol edin. Tekrar bir ilaveten, fazladan olmayan bir şey
burada varmış gibi tekrar gösterilmez. Olmaz
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kayıt dışı parayı
bilmiyorsunuz ki.
BAŞKAN
Sayın Bakan, zaman doldu.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk
önergeden okutmaya başlıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 2 nci maddesinde
yer alan iki yıl ibaresinin iki buçuk yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Tekin Bingöl |
Yaşar
Ağyüz |
|
Trabzon |
Ankara |
Gaziantep |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan "Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun
Tasarısı"nın Geçici 2 nci maddesine
aşağıdaki fıkranın, ikinci fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Bekir
Bozdağ |
Fatih
Arıkan |
|
|
Giresun |
Yozgat |
Kahramanmaraş |
|
|
Ahmet Yeni |
|
Recai Berber |
|
|
Samsun |
|
Manisa |
|
"Bakanlar
Kurulu tarafından sigortaya tabi tutulan mevduat ve katılım
fonları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilir
ve kredi kuruluşları, nezdlerinde bulunan bu kapsamdaki mevduat ve
katılım fonlarını, sigortaya tabi kısım üzerinden
sigorta ettirmek ve bunun üzerinden prim ödemek zorundadırlar. Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek
kapsam ve tutardaki sigortaya tabi mevduat ve katılım fonu için
ödenecek sigorta priminin oranını, tarifesini, tahsil zamanını,
şeklini ve diğer hususları, 5411 sayılı Kanunun 63
üncü maddesinin üçüncü fıkrasında belirlenen usul ve esaslara tabi
olmaksızın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun görüşünü
alarak belirler. "
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 2.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra
sayılı Yasa Tasarısının geçici 2nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak
verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
dün de burada konuşuldu. Esasında en büyük hortumlama meselesi AKP
iktidara geldikten sonra oldu. Şimdi, 2002de geldiler iktidara.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunda 2 tane üye eksikti, bu 2
üyeyi atamadılar. Tam, galiba elli beş gün atamadılar. O zaman
İmar Bankasında tam 8 katrilyon lira para gitti, 8 katrilyon lira.
Hatta o zaman bu Hükûmet hakkında gensoru verildi. Tabii, gensoru kabul
edilmez ki? Dolayısıyla, o 2002de işte 40 milyar dolardan falan
bahsedildi ama 40 milyar dolar değildi. Onun, esas bankacılıkta
batan paranın miktarı 15-16 milyar dolardı. Ama en büyük batma
İmar Bankasından gitti ve bu Hükûmet zamanında
yapıldı. Çünkü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna
elli beş gün, kasıtlı olarak -çünkü onların toplanması
için galiba tüm üyelerle toplanması gerekiyor kendi kanunlarında ama-
2 tane üyeyi, boştu, atamadılar ve zaten İmar Bankası da o
zaman bütün hızıyla ilan yapıyordu, mevduat topluyordu yüksek
fiyatlarla. Dolayısıyla 8 katrilyon lira böyle gitti. Sonradan, önce
Vermeyiz. dediler, sonra Veririz. dediler. Offshoreları vermediler,
verdiler. Yani böyle karmakarışık bir yönetim tarzıyla
karşı karşıya kaldık.
Şimdi, bu
geçici 2nci maddeyle getirilen şu: Aslında bankalardaki mevduata
garanti getirme yetkisi Mevduat Sigorta Fonunda var. Bu bağımsız
bir kurum. Bunu şimdi Bakanlar Kurulu alıyor. Ama alıyor da,
sonradan da AKP grup başkan vekilleri bir önerge verdi. Bununla tabii ne
getirildiği çok açık değil, ben sordum. Dün burada konuşan
bir arkadaşımız dedi ki: Bu maddeyle verilen garanti 700 milyar
doları buluyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu Türkiye Cumhuriyeti devletine yavaş
yavaş kapitülasyonları bu Hükûmet geri getirecek. Yani sizin bir defa
284 milyar dolar dış borcunuz var -iç borçları hesaba katmıyorum-
bunun büyük birkısmı özel teşebbüsün dışarıya
olan borcu. Şimdi, burada eğer o zaman özel alacaklar bu kapsam içine
alınmayacaksa onu burada açıkça zikretmek lazım. Yani mevcut bir
kanun varken, bu Kanunda bankalardaki mevduatın garanti altına alınması
sistemi işlerken siz bu sistemi niye işletmiyorsunuz da ille yetkiyi
kendinize alıyorsunuz?
Benim bu kanunun
bu maddesinden anladığım, AKP İktidarının kendi
yandaşlarının birtakım hesaplarını, bu vesileyle
devlet kaynaklarının bir kısmını buraya kanalize etmek
için böyle bir yetkiyi Bakanlar Kuruluna alıyorlar.
Biz soru
soruyoruz, diyoruz ki: Böyle bir yetkiyi alıyorsunuz ama bu yetkiyle
şu anda bir vatandaş olarak, vergi mükellefi olarak bu memlekette
hangi mükellefiyetlerin altına gireceğimizi de bilmemiz lazım.
Her vesileyle de
söylüyorum, bu kanun, sadece, AKP zamanında zengin olmuş vergi
kaçakçılarına vergi affını getiriyor. Bunu kim şey
ederse her zeminde kendisiyle tartışırım.
Bu kanunun temel
maddesi uygulama esaslarıyla ilgili (5)inci benttir. Burada bakın:
(5) Birinci ve ikinci fıkralar kapsamında bildirilen veya beyan
edilen varlıklar nedeniyle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere
ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı
yapılmaz. Hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı
yapılmaz. Bu, işte, beş yıllık zaman
aşımına tabi biliyorsunuz. Ancak, diğer nedenlerle bu
Kanunun yürürlüğe girdikten sonra bir inceleme yapılırsa
Yahu
arkadaşlar yani bir anda Hiçbir suretle vergi incelemesi ve
tarhiyatı yapılamaz. diyorsunuz, Ancak diğer sebeplerle
inceleme yapılırsa
Nedir o diğer sebepler? Yani bir hâkim bunu
yarın inceleyecek, uygulama yargıya gidecek, diyecek ki:
Kardeşim, sen zaten koymuşsun, hiçbir surette vergi inceleme
yapılamaz.
İşte,
Kemal Beyin ve kendi yandaşlarının bu arada
kazandıkları paralar bu kanun kapsamında affa giriyor.
İşte o hayali ihracatlar varsa, naylon faturalar varsa bunların
hepsi buraya giriyor. Ondan sonra da burada çıkıyorlar Efendim, biz
rüşvetten gelen parayı affetmeyiz
Yahu
rüşvetten gelen paranın üzerinde Bu, rüşvetten
alınmıştır. diye bir şey yazmıyor, bilmem Silah
kaçakçılığından gelmiş. yazmıyor. Yazmıyor
ki yani onların hiçbiri yazmıyor, Bu para falanca faaliyetten
kazanılmış bir paradır. denilmiyor. Yani, böyle, burada
oyuncak gibi bir şey yapıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Getirilen kanunla, ben, dürüst, namuslu, vatanını seven,
hakikaten iradesi dışında bir
kazancını beyan etmeyen insanların Yahu biz burada büyük
bir hata ettik de
Buna bir rahatlık getirmiyor.
Ancak işte
yandaş
Zaten AKP İktidarı zamanında muazzam zenginler
belirdi. İşte sizin bir milletvekiliniz, geçmişi belli,
şimdi İstanbulda
Biz de
bunları söyleyelim. Yarın tarih karşısında, bu tutanakları
inceleyenler en azından desinler ki: Yahu birtakım insanlar
bunların art niyetini görmüş ama birtakım insanların
gözleri de perdelendiği için söylenen gerçekleri fark etmemişler.
Ben bu nedenle bunun çıkarılmasını istiyorum.
Sayın
Başkan, önergem oylanırken karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım.
Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
302 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının
geçici 2nci maddesinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
302 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının
geçici 2nci maddesinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının
Geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın, ikinci
fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
Bakanlar Kurulu
tarafından sigortaya tabi tutulan mevduat ve katılım
fonları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilir
ve kredi kuruluşları, nezdleri bulunan bu kapsamdaki mevduat ve
katılım fonlarını, sigortayı tabi kısım
üzerinden sigorta ettirmek ve bunun üzerinden prim ödemek zorundadırlar.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu, Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenecek kapsam ve tutardaki sigortaya tabi mevduat ve katılım
fonu için ödenecek sigorta priminin oranını, tarifesini, tahsil
zamanını, şeklini ve diğer hususları, 5411
sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında
belirlenen usul ve esaslara tabi olmaksızın Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun görüşünü alarak belirler.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, Hükûmet olarak
katılıyoruz ancak bir açıklama yapmam gerekiyor çünkü Meclisten
de böyle bir açıklama yapmam istendi.
Burada, maddenin
gerekçesinde yalnız açıklık getirilmesi
amaçlanmıştır deniliyor ancak burada şunu belirtmem
lazım: 1inci maddede, daha önce TMSFde olan yetkiyi iki sene için
Hükûmete alıyoruz. Burada da Hükûmetin belirlediği esaslar dâhilinde,
tabii TMSFnin burada bir sigorta primi alması lazım, bankalardan
bunun karşılığında sigorta primi alması
lazım. Bu sigorta primlerinin de ne kadar olacağına dair,
nasıl olacağına dair, usul ve esaslarını belirtmesine
dair TMSFye burada yetki veriliyor. Ancak TMSFnin daha önce bunları
yaparken Merkez Bankasından, BDDKdan olumlu görüş alması
lazımdı. Bu gibi şeylerde bürokrasinin fazla uzamaması, bir
an önce karar verilmesi hasebiyle, yalnız Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulunun görüşünü alarak belirler. deniliyor, burada daha
çabuk hareket etme imkânı sağlanıyor. Gerekçesini de ben bu
şekilde açıklamış oluyorum ve kabul ettiğimizi beyan
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Gerekçesini mi okutayım?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
uygulanmasına açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 2 nci maddesinde
yer alan iki yıl ibaresinin iki buçuk yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ben konuşacağım efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle 2008 sonbaharında Avrupa ülkelerinde ve başta Amerika
Birleşik Devletlerini sarsan global finans krizi nedeniyle ülkemizde de
alınan ihtiyati tedbirlerden gösterilen 302 sayılı yasanın
geçici 2nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Hepinizi CHP Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu krizin geleceği aylar önceden belliydi çünkü bu
finans krizi üretim odaklı olmayan, kuralsız olan finansal ekonominin
arkasında daha çok kâr ve daha çok kazanma hırsı vardı.
Paradan para kazanacak bir yapı oluşturuldu. Üretim, reel sektör,
reel ekonomi tamamen terk edildi. Sermaye, üretmek yerine parasal oyunlarla
yüksek kâr etme olasılığını artırdı ve
gerçek üretime dayanmayan kârlar yükseldi ama bu sistem devam edemedi, etmedi.
Niçin? Çünkü insan odaklı bir ekonomik sistem değildi bu. İnsan
unutuldu, insani olmayan, çevre ve doğa duyarlılığı
olmayan bu sistem yolsuzlukları ve yoksullukları artırdı,
ayrıca da likidite bolluğu yarattı. Bu süreçten Türkiye de çok
faydalandı. Likidite bolluğu, ülkemize yabancı para
girişiyle övünen başta Maliye Bakanı, kafasını bu
küresel krize bugüne kadar Küresel kriz yok. demesine rağmen-
çarpınca Kriz mıriz yok. söyleminin artık yetersiz
olduğunu görmeye başladı ve bu yasa teklifini huzurumuza
getirdi.
Bu yasayı
biz olumlu görüyoruz. Bazı noktalarında eksikleri var. Örneğin,
verdiğimiz bir önerge kabul edilseydi 2003 yılından sonra
Parlamentoya giren siyasilerin ve bürokratların, kamu yöneticilerinin bu
kapsam dışında kalması sağlansaydı çok daha
yararlı olur idi. Eksik gediğiyle, birtakım önergelerle de
düzenlettirildi bu yasa. Ama, bu yasanın en büyük talihsizliği, çok
tartışılır olması kamuoyunda ve çok dillendirilmesi.
Bu yasayla gelmesi gereken miktar ummak istemiyorum, dilemek istemiyorum ama-
beklenen miktarı bu nedenle de bulamayacak değerli
arkadaşlarım.
Küreselleşmenin
yarattığı riskler ve sorunları dikkate almadan bugüne kadar
sürdürülen AKP Hükûmetinin ekonomik siyasetini de yeniden gözden geçirmek
zorunluluğu vardır. Düşük kur yüksek faize dayalı,
özelleştirmeden gelen paralara dayalı ve dünyadaki likidite
bolluğundan dolayı akan sıcak paraya güvenerek gelen ekonomi
maalesef bizde de krize yol açmıştır. Tabii, bu krizi, Parlamentoda
bulunan her siyasi parti grubunun kabul ettiğini söylemek mümkün
değildir. Örneğin, hâlen Sayın Başbakan bile krizi kabul
etmediği gibi, bu yasanın da ihtiyati bir çalışma olarak
sunulduğu madde gerekçelerinden anlaşılmaktadır
değerli arkadaşlarım.
Önce, kriz var
mı yok mu, bunu, AKP Hükûmetinin ve AKPlilerin kabul etmesi lazım.
Kriz yok diyorsanız, fabrikalar niye kapanıyor, işçiler niye
işsiz kalıyor, sanayi üretimi niye düşüyor? Eğer kriz yok
diyorsanız, bugün 1 milyon 59 bin kişi kredi kartı borçlarını niye
ödeyemiyor, niye icralık oluyor, niye hacizle karşı
karşıya kalıyor? Neden piyasada durgunluk giderek
yaygınlaşıyor? Plansız ve programsız gelişen
alışveriş merkezlerinde neden in cin top oynuyor? Ankarada,
dibimizde bazı alışveriş merkezleri eylem yapmaya
kalkıyorlar değerli arkadaşlarım.
Neden çiftçi
gübresiz ekin ekmeye kalkıyor? Neden ekin ekmekten çekiniyor değerli
arkadaşlarım? Emekli, asgari ücretli, neden kömür alamıyor, bu
kışı doğal gaza yapılan zamla birlikte soğukta
geçirmek zorunda bırakılıyor? Bunlar, sizin krize var demeniz
için olumlu, gösterişli gerekçeler değil midir değerli
arkadaşlarım?
Cumhuriyet Halk
Partisi yıllarca Teşvik uygulamanız yanlış. dedi,
siz Doğru. dediniz. Bölgesel ve sektörel bazda teşvik olmadan sanayiyi
kurtaramazsınız. dedik ama Yok. dediniz ve bugüne geldik. Özelleştirmeden elde edilen
kaynakların yeniden ekonomik yapılandırmaya uygun hâle
kullanması gerekir. dedik, Yok. dediniz. Sıcak parayla övündünüz
ve bugün kafanızı duvara çarpınca da bu yasal düzenlemeyle
geliyorsunuz. Doğrudur bu yasal düzenleme, ama bu yasal düzenlemeyi
yapmadan önce bu işin bir parça içinde bulunan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Teşekkür ederim.
bu işin bir
parça içinde bulunan Sayın Maliye Bakanı, geçmişte yaşanan
İslami holdinglerin yarattığı zedeler ortadayken bu
İslami holdinglere sorsaydı: Kardeşim, orada para kaldı
mı? En son Deniz Fenerini yaratanları çağırıp
sorsaydı: Orada getireceğimiz para kaldı mı?
Değerli
arkadaşlarım, 2000 yılından beri oradaki
vatandaşlarımız sömürülüyor, istismar ediliyor, paraları
toplanıyor ve sahip çıkılmıyor. 2006da açılan
araştırma önergesi var, araştırma raporu var. Ne
yapıldı bugüne kadar? Kimi rakamlara göre 35 milyar euro en son Deniz
Fenerinin çarptığı, bavulla getirdiği paralar. Bunlar
ortadayken İslami holdinglere para veren o vatandaşlar da siyasi
kimlikler kullanarak yapılmış ise neye güvenerek o parayı
toplayacaksınız?
Adamlar
yakıldı, sahip çıkmadınız; adamlar ırkçı
baskılara uğradı, sahip çıkmadınız. Oradaki
namuslu insanlarda para kalmadı. Kimde kaldı? Vergi cenneti denen
ülkelere para kaçıran insanlarda kaldı. İşte siz o kara
parayı aklamaya çalışacaksınız sonunda. Görünen budur.
Vergi kaçakçılarını affedeceksiniz ve o parayı Türkiyeye
getireceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Ben bu gidişin hayra alamet olduğunu sanmıyorum.
Hükûmet sınıfta kalmıştır, sanıyorum ki 2009 Mart
yerel seçiminde de tasdiknamenizi alacaksınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Siz hep alıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Belge var burada, belge var yavrum, belge!
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) 35 milyar doları hortumladınız be!
BAŞKAN
Geçici madde 2yi kabul edilen önerge çerçevesinde oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni geçici madde ilavesine dair iki adet önerge vardır.
Önergeleri sırasıyla okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa tasarısına
aşağıdaki geçici maddenin ilavesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Geçici Madde 3 -
Bu Kanun uyarınca getirilen varlıklar, Türkiyede kayıtlara
geçtiği tarihten itibaren üç yıl içinde yurt dışına
çıkarılamaz. Aksi halde ilgili Yasaya göre vergilendirilirler.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Öteki önergeyi okusunlar efendim.
BAŞKAN
Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) İkinci önergeyi okutmadınız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İkinci önerge de okunsun. diyor efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hepsi ayrı ayrı madde ihdası olduğu için
okunmaz. İşlem doğrudur efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, iki önergenin ikisi de geçici madde ihdasına ilişkin
olduğu için birincisini okuttum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam efendim, anladım.
BAŞKAN Siz
burada yıllarca
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bakın, bir de üstüne üstlük, Sayın Genç, eski dostluğumuza
binaen ben ta buraya geldiğiniz zaman mikrofonunuzu açıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir şey demedim ben. İki önerge
var. dediniz de
BAŞKAN
İki önerge var, onu da okutup işleme alacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tabii ki geçici madde olunca ayrı ayrı okutmak
lazım, doğru.
BAŞKAN
Yani öğrenmişiz demek ki.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, değerli milletvekilleri, elbette ki insanlar
yanlış anlayabilir, bunda yadırganacak bir şey yok.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tabii Türk maliyesinin iflas
bayrağını çektiren bir kanun getirilmiştir. Bunu
göreceksiniz uygulamada.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Amma attın be!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunu uygulamasında göreceğiz.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Çok attın çok!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın Türkiyedeki bankaların büyük bir kesimi -kimisi
yüzde 50 diyor, kimisi 60 diyor- yabancıların eline geçti.
Şimdi,
Maliye Bakanlığı bir genelge yayımladı, diyor ki: 500
milyon lirayı aşan kiraları bankalara
yatıracaksınız. Peki, adam 500 milyon kirayı
yatırdığı zaman bu banka bu kira sahibinden ne kadar
komisyon alacak hesapladılar mı? Almayın o zaman; genelge
yayımlansın. Bu insanlar beyan edecek, bunun vergisini verecek. Bu
paralar kime gidecek? Bu paralar yabancılara gidecek.
Bakın, yine
bunlar Biz vergi reformu yapıyoruz. dediler, tuttular durup dururken
kurumlar vergisini -defalarca söyledim- yüzde 30dan yüzde 20ye indirdiler,
banka ve sigorta muameleleri vergisi de dâhil. Bu, Türk vergi sistemine
karşı işlenen bir cinayettir. Yahu şimdi sen yabancı
bankanın kazandığı parayı, kurumlar vergisi nispetini
niye yüzde 30dan yüzde 20ye indiriyorsun? İşte bunlardan birisi de
özelleştirdiğiniz kurumlar, işte Telekomda bir senede 500
trilyon lira kâr ediliyor. Yani, şimdi, değerli milletvekilleri -bunu
dahi- bu memleketin menfaatleri bu kadar heba edilen uygulamaları getiren
bir siyasi iktidarın bu memleketin
lehine çalıştığı iddia edilebilir mi? Edilemez.
Yani, akıl var mantık var. Allah insana akıl vermiş izan
vermiş. Yahu sen şimdi, Türk vatandaşlarının
parasını kesiyorsun yabancı bankalara veriyorsun, adam
oturduğu yerde para alacak, vergi nispetini düşürüyorsun.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Vergi gelirleri niye arttı o zaman?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, vergi gelirleri artmıyor. Türkiyede ciddi
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Artıyor, niye artmıyor?
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse, artıyor artmıyor onu göreceğiz.
Şimdi
bakın, ben
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Görüyoruz zaten!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani bu okuma yazması olan insanlar
Bu kanunla getirilen
şey budur. Yurt dışındaki gerçek, tüzel kişiler ve
Türkiyedeki gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri bir varlık beyan
edecek. 1/10/2008 tarihi itibarıyla -efendim, ben kayıtlarımda,
unuttum- bir varlık beyan edecek. Ama ne kadar varlık beyan edecek?
Yok kanunda. Hangi sistemle? Yok. Adam bin lira beyan etse yani kanun
yazılışına göre uygulama esaslarının, 3üncü
maddesine göre, sen buna hiçbir surette vergi incelemesini yapamazsın. Bin
lira beyan etti, varlık beyan etmiş, kanun bu, anlaşılan
bu. Bunun dışında bir şey yapamazsınız. Bu
hâliyle, efendim, devri iktidarınızda devletin büyük
kaynaklarını cebine indirenlerin yaptıkları vergi
kaçakçılıkları bu şekilde affediliyor. Gözünüz aydın.
İçinizde bu yolla büyük paralar kazananları da affettiniz. Sizi
tebrik ederim, bu milletin de karşısına geçersiniz, vallahi biz
işte bütün vergi kaçakçılarını, hileli vergi suçu
işleyenleri affettik, naylon faturaları affettik. Ee siz de bize oy
verin diyeceksiniz. Yahut bir daha gelirse bakın bu kanunu
kaldırırlar sonra, vergi
alırlar diye bir şey edecek.
Peki adam
getirdi, yurt dışından parayı getirdi, ertesi gün
dışarı çıkarırsa ne olacak? Var mı bunu
engelleyen bir kanun? Benim önergemde diyorum ki, yahu tamam yurt
dışında
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Çıkartacağı parayı niye getirsin?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, böyle
Ya adam, yüzde, bir kaynak elde ediyor. Yani sizin
çok ilişkili olduğunuz şirketler var. Adam yurt
dışından getirdi, 1 milyon dolar getirdi, birinci gün kaydetti
yüzde 2. Faiz ne eder? Yüzde 2, işte herhâlde 20 bin lira. 20 bin dolar
ödeyecek. Çıkardı ertesi gün ama onun öz kaynakları o kadar
arttı. Adamın bir daha defter, vesikalarını da
incelemiyorsunuz.
Ben de diyorum
ki: Bunun bir mantığı var; madem adam yurt
dışından para getiriyor, bir süre Türkiyede bekletsin yani buna
bir zorunluluk koyalım. Yoksa birinci gün getirdi, bir ay içinde
çıkardı. Bunda bir mantıksızlık var mı? Bence bu,
kanuna hiç olmazsa bir kişilik kazandırır. Adam birinci gün
parayı getirdi, iki gün sonra, üç gün sonra parayı tekrar
dışarıya çıkardı.
Siz benim yerimde
olsanız var ya
Benim bu önergem çok doğru bir önerge. Sizin de
vicdanınız kabul ediyor, fakat siz, işte o siyasi partinin sizin
üzerinizdeki baskısı var ya, o baskı gereği
vicdanınızın kabul ettiği gerçekleri kabul etmiyorsunuz.
Yani burada çok açık seçik. Soruyorum işte Hükümete: Peki, adam
parayı getirdi, ertesi gün çıkardı, yani o kadar öz
kaynaklarına da katkıda bulundu. Bu kanunun amacı o mudur? Bu
kanunun amacı, yurt dışından gelen paraların Türk
ekonomisine bir katkıda bulunması ve Türkiyede kalması
demektir. Bunu sağlayacak da nedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunun da yolu, mükellefin, parayı getirecek kişinin
merhametine değil, kanun koyucu belli kıstaslar getirirken
birtakım, insanların uyacakları kıstaslar koyar.
Dolayısıyla, burada bu kanunun en önemli eksikliklerinden birisi de
bu.
Ama ben burada
düşüncemi söylüyorum, vicdanen de çok rahatım, kamuoyunun
karşısına da gittiğim zaman, o kadar, insanlar bana büyük
bir saygı duyuyor ki. Diyorlar ki: Hiç olmazsa orada bizim içimizden
geçen gerçekleri söylüyorsunuz. Ama zaman olsa, tabii zaman zaman sizin bu
devri iktidarınızda hazineden, devletten, özelleştirmeden
cebinize indirdiğiniz o büyük rantları burada izah ederim ama zaman
yetmiyor. Onları zaman zaman şey ediyorum.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Kim cebine ne indirmiş ya?
KAMER GENÇ
(Devamla) Onlara, o vergi kaçakçılıklarınıza af
getirdiniz. Helal olsun size! Ama bu niçin? Bu yolla affedilen o paralar
kimseye helal olmaz.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Herhâlde olmaz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Çoluk çocuğuna da olmaz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Bazı Varlıkların Milli
Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun
Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Kürşat
Atılgan |
Mehmet Akif
Paksoy |
|
İzmir |
Adana |
Kahramanmaraş |
|
Mithat Melen |
Metin Ergun |
Mustafa
Kalaycı |
|
İstanbul |
Muğla |
Konya |
|
Mustafa Enöz |
|
Beytullah Asil |
|
Manisa |
|
Eskişehir |
Geçici Madde 3-
Bu kanun kapsamında toplanacak vergilerin yarısı,
KOBİlerin kredi borçlarının garantisi ile günlük nakit
ihtiyacını karşılamak üzere bir fonda toplanır. Bu
fonun kullanımı ile ilgili esaslar Bakanlar Kurulu tarafından
çıkarılacak bir tüzükle belirlenir. Bu fon bir yıl için
kullanılır. Bakanlar Kurulu bu süreyi 1 yıl arttırabilir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Mithat Melen efendim.
BAŞKAN
İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bu
geçici 3üncü maddeyle ortaya sunmak istediğimiz şey aslında hem
Hükûmete hem de Türkiyeye yardım edecek bir şey. Fakat bu pası
iyi algılayamadı Sayın Hükûmet ve yetkilileri. Niye? Çünkü bu
kanunu çıkarılmaya çalışıldığı günden
itibaren herkes eleştiriyor burada. Bu, Türkiye'nin gerçekten bugün
ihtiyacı olan, bir kere fon meselesini çözmek için çok geçici ve belki de
palyatif bir çözüm ama önemli bir çözüm. Niye? Çünkü Türkiye'nin en önemli
meselelerinden biri KOBİler, küçük ve orta işletmeler. Küçük ve orta
işletmeler hem istihdamın hem üretimin yüzde 90ını
yapıyorlar, ihracatın da tamamını ve bugün kızgın
bir ateşte yanıyorlar, fon ihtiyacı içerisindeler, günlük fon
ihtiyacı. İşte bu vergilerden toplanılacak, yani bu kanun
kapsamındaki vergilerden toplanılacak paralarla bir fon
oluşturup, bunda da Bakanlar Kurulunu yetkili kılıp bu
fonları karşılamakta kullanmak çok mümkün. Türkiye'de bir KOSGEB
İdaresi var, KOSGEB İdaresinin uyguladığı bir sistem
var, kaldıraç kullanıyor. Yani böyle bir fonu bankalara devredebilir,
bankalar da bunu kaldıraç şeklinde kullanıp o KOBİlerin
günlük faizlerini ödeyebilir onda ve bundan yararlı olabilir.
Şimdi, biraz
önce değiştirilen maddelerle sanki bankalar arası mevduatı
da garanti etmiş gibi bir hava içindeyiz. Yani o zaman esas Türkiye'nin
sorunu olan reel sektörün ve başta KOBİlerin hiçbir ihtiyacı
karşılanmayacak ve işte, hep o eleştirilen -ki şimdiye
kadar pek katılmak istemiyordum ama haklı gibi görünüyor- sadece ve
sadece belirli vergi affı getirmekten başka bir şey hâlinde
değil bu kanun o zaman. Hâlbuki ekonominin sorunlarını temelden
çözmek içinse -ki tek öyle bir kanun geldi, başka bir kanun gelmedi, sanki
hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz- bu, orada ufak bir
ihtimaldi. Ha, eğer gerçekten Hükûmet deseydi ki ve yetkililer deseydi ki
Şu maddenin şu kısmını değiştirelim,
şurası yanlış yazılmış. veya Bu süre bir
yıl değil, iki yıla çıkaralım. o zaman
hüsnüniyetlerine, samimiyetlerine inanacaktık, ama hiç bununla
ilgilenmemek, sanki böyle bir iş yokmuş gibi davranmak
Yani
Türkiye'de ateş düşmemiş, başta piyasalar olmak üzere küçük
ve orta işletmeler sanki yanmıyormuş gibi, onların hiçbir
meselesi yokmuş gibi bankalar arası mevduatı bile garanti
kapsamına alıp, TMSF ile BDDK arasında paslaşıp
duruyoruz. Belki bu bizim getirdiğimiz madde bile çözmez benim anlatmaya
çalıştığım sorunları, ama en azından oturup
bunu tartışmaya bile kalksaydınız hüsnüniyetinizin
olduğu görülüyordu, ama bu konuda yok. Yani gerçekten bu kanun aceleye
getirilmiş ve bir şey yapmak durumunda olmak için
yapılmış bir kanun. Yani yurt dışından paralar
gelecek Türkiye'ye ve Türkiye bir sabah kurtulacak. Bu, hayal görmekle ilgili
bir şey. Bundan vergi alsanız ne olur, vergi almasanız ne olur.
Zaten kayıt dışında bir gerçek yaşam var ki bu yüzde
50si Türkiye'nin. Mesele, bunları kayıt içerisine sokmakla ilgili
olan ciddi önlemleri almak. Bu kanun da ciddi bir önlem değil, geçici bir
şey, hele ekonominin ana meselelerini çözecek bir kanun değil.
Şimdi, bunu
reddedin, güzel, ama düşünün. Çünkü çok yakında o yanan piyasalardan
hepimiz yanacağız, bilginiz olsun ve başımıza iş
açılacak. Yani sadece sizin değil, hepimizin
Çünkü özellikle piyasanın
sorununa çözüm bulmayan bir Türkiye Büyük Millet Meclisi olmaz, dikkat etmekte
yarar var.
Mesela,
şurada ufak bir şey var günlük nakit ihtiyacı diye bir söz.
Çok dikkat edin, Türkiyede her kurum -devletin kurumları dâhil, hazine
dâhil- günlük nakit problemi içerisinde ve nakit çok pahalıya mal oluyor,
günlük nakit ve bugünlerde de özellikle kamu harcamalarının
artması ve kamu gelirlerinin azalması eğiliminde olduğumuz
için hazine nakit dengesinde de sıkıntı olacak, oluyor da. Onun
için, günlük nakit ihtiyacını çözmek için böyle bir önlemi
tartışmaya bile açmamak bence üzücü.
Efendim, bu
görüşlerle ve duygularla yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Melen.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 5 - (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz talebi Cumhuriyet Halk Partisi Halk
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer
Buyurun
Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
302 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi
hakkında Grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
yaptığımız düzenleme, Türkiye'nin son küresel krizden sonra
ortaya çıkan taze para ihtiyacından kaynaklanan bir düzenleme. Tabii,
daha önce böyle bir sorun yoktu, dünyada bir para bolluğu söz konusuydu.
İstesek de istemesek de, talep etsek de etmesek de Türkiye bu
paraları bulabiliyordu, çünkü yüksek kârlar vaat edebiliyorduk.
Yalnız, son gelişen hadiselerden sonra bu imkânları kaybettik.
Geçtiğimiz
2007 yılının sonunda Amerika Birleşik Devletlerinde konut
kredilerinden kaynaklanan sıkıntılar baş gösterdiğinde
Sayın Maliye Bakanının bir açıklaması vardı:
Amerika Birleşik Devletleri güçlü bir devlettir, bu sorunları
aşar; herkes rahatına baksın, sıkıntı yoktur.
diye bir beyanatı vardı. Ama tabii bu dalga çok kuvvetli geldi. Bunun
önünde çok güçlü gördüğümüz Amerika Birleşik Devletleri ve onun
ekonomisi de duramadı.
Aslında, bu
ülkede hep kriz vardı. Muhalefet olarak bunu söylüyorduk. Türkiyede ciddi
anlamda bir üretim noksanlığı yaşanıyordu. Ekonomi
tamamen sanal anlamda dönen piyasalarla eşdeğer tutuluyordu. Sanayide
üretim düşüşü vardı, fabrikalar kapanıyordu. Tarımda
üretim düşmesi vardı. Tarımda nüfus hızla
boşalıyordu. Yoksulluk artıyordu. Bunlar hep konuşuluyordu.
Fakat bu uyarılar hep Hükûmet tarafından dikkate
alınmıyordu ve hatta tiye alınıyordu. Ama bir gün,
maalesef, biz de arzu etmezdik, bu kriz yurt içinde beklenirken şimdi yurt
dışından, yurt dışı kaynaklı bir krizle
karşı karşıyayız ve istesek de istemesek de bu bize
sirayet edecek ve bundan ülke olarak biz de etkileneceğiz.
Hükûmetin daha
önceki yaptığı açıklamalarda, iktidara geldiklerinden bu
yana gerekli tedbirleri aldıkları, reformlar yaptıkları,
ekonomide ciddi, yeni açılımlar yaptıkları, dolayısıyla,
Türkiye ekonomisinin gayet rayında gittiği, bir
sıkıntının olmadığı söyleniyordu ama tabii
ki bakıyorsunuz
Ne oldu? Yani Türkiyede altı yılda yoksulluk
mu ortadan kalktı? Ülkede yaşayan
yurttaşlarımızın refah düzeyi mi yükseldi? Bir gün,
bakıyorsunuz, bütçeden milyar dolarları, milyar YTLleri Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonuna aktarıyoruz. Bu
ülkede yoksulluk yoksa, refah düzeyi yüksekse bunların bir gereği var
mı? Bakınız, sokağa çıkınız, gecenin
birinde, gecenin ikisinde insanlar ucuz ekmek kuyruğuna giriyor. Bu ülkede
yoksulluk yok ise bu insanlar niçin ucuz ekmek kuyruğuna giriyor?
İnsanlar, bir torba kömür, bir paket gıda yardımı
alayım diye birbirlerini çiğniyorlar. Bu ülkede yoksulluk yoksa niçin
bunlar oluyor?
Değerli
arkadaşlarım, sizlere de seçmenlerinizden yoğun telefonlar
geliyordur. Yurttaşlarımız iş için bizi arıyor,
çocuğunu okutamıyor, eğitim verdiremiyor, burs için arıyor,
çalmadığı kapı kalmıyor. Bu ülkede eğer yoksulluk
yoksa bu insanlar niçin bizi arıyor? Biz bu yurttaşlarımızı
niçin dilenci durumuna düşürdük?
Değerli
arkadaşlarım, ülkede resmî kayıtlara göre 2,5 milyon
işsizimiz var. Bir o kadar da istihdam rakamları içerisinde görünüp
karın tokluğuna çalışan insanlarımız var.
Eğer bu ülkede biz sıkıntıları aştıysak, ekonomimiz
iyiye gidiyorsa bu işsizliği niçin önleyemedik?
Değerli
arkadaşlarım, artık vatandaşlarımız
çalışmaları karşılığında
aldığı ücretlerin düşük olduğundan şikâyet etmez
oldu. Onların şu anda asıl korkuları işlerini kaybetme
korkusu, bunun endişesini yaşıyorlar.
Türkiye bir
tüketim toplumu oldu. Daha önceki konuşmalarımda da söyledim.
Türkiye'de insanlar alışveriş yapmaya zorlanıyor,
alışveriş yapmanın cazibesi artırılıyor.
Yurt dışında gidecek yer arayan paralar bizim gibi ülkelere
geldi, büyük alışveriş marketleri, hipermarketler kuruldu. Tabii
insanımız, Türkiye toplumu bilinçsiz bir şekilde tüketime
yönlendi. Bugün bu insanların 100 milyar YTL borçları var. Tabii ki
aylardır esnaflarımız bekliyor, hipermarketler yasası
çıksın... Esnaflarımız kepenk kapatacak duruma geldi,
siftahsız dükkânlarını kapatıyorlar ama tabii ki
hipermarket lobileri daha baskın çıktılar, bu yasanın bir
türlü Genel Kurula inmesini bizler sağlayamadık.
Değerli
arkadaşlarım, ithalat coştu. İhracat anlamında
açıklanan rakamları da ben gerçekçi bulmuyorum. Bugün açıklanan
rakamlar belki reel anlamda doğru olabilir ama içeriğini
incelediğinizde, yaptığımız ihracatın yüzde 25i
üretim kaynaklı. Bu ülke artık üretim yapmaz duruma gelmiş
durumda. 180 milyar dolar ithalattan bahsediyoruz. Türkiye bir ithalat cenneti
oldu değerli arkadaşlarım.
Sanayici can
çekişiyor. Her gün basında takip ediyoruz, Türkiye'nin muhtelif
yerlerinde, Türkiye'nin her köşesinde fabrikalar kapatılıyor,
işçiler işten çıkartılıyor veya fabrikalar
kapasitelerini düşürüyorlar. Sanayi küçülüyor -rakamlar
açıklandı- sanayide kapasite kullanım oranları
düşüyor.
Tarım,
Avrupa Birliğine uyum sürecinde yok edildi. Türkiyede tarımın
sosyal anlamdaki etkisi yok sayılarak Avrupa Birliğinin
istediği normlarda bir tarım sektörü yaratma adına Türkiyede
son altı yılda 1,5 milyon insan tarım sektöründen koptu. Bu
insanlara yeni ikame sektörler de yaratamadık. Bu insanları
açlığa, sefilliğe umutsuzluğa mahkûm ettik. Bu insanlar
sokaklarda, başıboş, çaresiz kaldılar.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki üzerinde
çalıştığımız bu yasa tasarısı bugün
ülkenin taze para ihtiyacını karşılama anlamında bir
çıkış noktası olabilir. Tabii ki sorunların çözümünde
yeterli kalmayacaktır. Türkiye'nin bugün bu krizi en hafif yarayla
atlatabilmesi için somut birtakım tedbirlere ihtiyacı var. Bu ülkede
sanayici borçlu, geriden gelen bu borçlarını çeviremiyor. Bu insanlar
yatırım yaptılar. Bu insanlara finans kurumları iyi
imkânlar sundu. Bu devran böyle dönecek diye sanayici belki de biraz
hesapsız borçlandı ama bugün o aldıkları borçları
çevirecek kapasiteden, üretimden yoksun kaldılar. Dolayısıyla,
bu insanlara ek mali kaynaklar yaratmak zorundayız, yeni kredi
imkânları sunmak zorundayız.
Tarımda,
dediğim gibi, ciddi anlamda sıkıntı yaşanıyor.
Tarımsal üretim geçtiğimiz yıl kuraklığın da
etkisiyle düşmüştü ama uygulanan politikaların büyük etkisi
vardı. Şu anda yaşanan küresel kriz, elbette ki tarım
sektörünü de etkileyecektir. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu
gerçeğini göz önüne alıp, tarım konusundaki tedbirlerimizi
şimdiden almamız gerekiyor. Üreticinin Ziraat Bankasına
borçları var, tarım kredi kooperatiflerine borçları var. Bu
borçların yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Ayrıca, üretim sezonunda bu insanlara yeni kredi imkânları, mali
kaynaklar yaratmak zorunluluğumuz söz konusu değerli
arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa tasarısının beklenen
faydayı sağlayacağını düşünemiyorum.
Aslında, Sayın Bakan da bu konuda çok kendinden emin değil. Bu,
ucu açık bir yasa. Türkiyeye gelecek para 3 milyar dolar, 5 milyar dolar,
10 milyar dolar, kaç milyar dolar olacak, bu konuda kesin bir hesap
yapmamız mümkün değil. Bu, bana göre, göle maya çalmaktan başka
bir şey değil. Tabii ki bu yasa yürürlüğe girdikten sonra
faydalanacak kesimler, yurt dışında legal anlamda para
bulunduran kesimler değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Birtakım yolsuzluklardan, kaçakçılıktan veya illegal
işlerden yurt dışında parası bulunan insanların
bu paralarının bu dönemde ülkemize gelmesine katkı
sağlayacak bir yasa tasarısı. Tabii ki bu anlayış
Türkiye'nin dünyadaki imajını ne derece etkiler, bunun
sonuçlarını hep beraber göreceğiz.
Dilerim bu yasa
tasarısı sıkıntı içerisinde olan ekonomimize fayda
getirir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
insanlarımızın alım gücü kalmadığı için
veyahut azaldığı için tüketimleri de ya duruyor ya da
azalıyor. Tüketim durunca üretim duruyor, fabrikalar kapanıyor,
dolayısıyla işsizlik artıyor, işçiler işinden
çıkarılıyor.
Ülkemizde üretimi
artırmak için tüketimi artırmak gerektiğini biliyoruz. Bunun
için de tüketicinin alım gücünü yükseltmek gerekiyor. Bu konuda
anlaşıyor muyuz Sayın Bakanım?
Şimdi, bu
konuda anlaşıyorsak şu soruları sormak istiyorum:
Tüketimi,
tüketicileri desteklememiz gerekiyor. Bu
nedenle,
1) Emeklilerin,
işçilerin, memurların, dul ve yetimlerin maaşlarına ciddi
zam yapmayı düşünüyor musunuz?
2) Çiftçilere de
maddi destek sağlamayı, girdilerinin vergilerini indirmeyi
düşünüyor musunuz?
3)
İşsizlere İşsizlik Fonundan daha yüksek, daha yaygın
olarak, daha kolay koşullarda işsizlik ödeneği vermeyi
sağlayacak mısınız?
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu ekonomik krizin birtakım sosyal önlemlerle de halka
indirgenmesini önlemenin yolları var diye düşünüyorum. Geçen
konuşmamda
Amerika sadece banka kurtarmadı, dar gelirliler için
sosyal politikaları da yaşama koydu, vergi indirimi falan gibi.
Bunlar programlarında var. Siz, emeklilerin 2000 yılından beri,
2002 yılından beri devam eden enflasyon farkını bu dönemde
ödemeyi bir rahatlık olarak düşünüyor musunuz?
Çiftçilerin
elektrik borcunu yeniden yapılandırmayı, çiftçiye ucuz mazot
vermeyi, hâlen bugüne kadar ödenmeyen kuraklık desteğini bir
rahatlık olsun diye ödettirmeyi düşünüyor musunuz?
Esnafımızın
Halkbanktan, esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla
veya direkt aldığı borçlarının yeniden
yapılandırılmasını düşünüyor musunuz?
Ayrıca da
faizsiz kâr, kazanç iddiasıyla yıllardır Avrupada, Almanyada
para toplayan holdingler var iken siz ne kadar para umuyorsunuz, ne kadar
birikinti var orada? Yine vergi cenneti listesini bugüne kadar, 2006
yılından beri neden açıklamadınız? Bunları bilmek
istiyorum.
Ayrıca da,
şoför ve taşımacı
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın Bakana
soruyorum: Görüşmekte olduğumuz tasarı yasalaşırsa
1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir surette vergi
incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz. denilmektedir. 2008
yılı öncesi dönemlere ait tahsil edilmeyen vergi tutarı ne
kadardır? Kaç firma bu yasadaki aftan yararlanacaktır? 2008 öncesi
dönemlere ait vergileri neden tahsil edemediniz? Tahsil etmeyerek görevini
kötüye kullanan veya görevini ihmal eden sorumlular hakkında ne gibi
işlem yaptınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bir an için iki mükellef düşünün. Mükelleflerden birisi
yasalara harfiyen uyuyor. Onun komşusu olan mükellef de her türlü
kayıt dışılığı yapıyor,
kazancını yurt dışına kaçırıyor, vergi
yönünden incelemeye düşüyor, mahkemelere düşüyor. Bu son
uygulamanızla, bu uygulamanızla, bu yasal düzenlemeyle iki mükellef
birbirine eşitlenmenin ötesinde kayıt dışılık
ödüllendiriliyor diye düşünmeye başlıyor öbür mükellef. Yasalara
uyan mükellefi yeniden yasalara uygun hareket etmeye itecek ne gibi
rehabilitasyon çalışmalarınız olacaktır? Çünkü bu
mükellef düşünüyor ki: Yasalara uymayan ödüllendiriliyor, ben
cezalandırılıyorum. Bunu nasıl teşvik etmeyi
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
tasarının gerekçesinde, yurt dışına çıkan
varlıklardan Hükûmet, kabullenerek söz ediyor ve bunların geri
döndürülmesi söz konusu. Dolayısıyla, yurt dışına
çıkan hukuki veya gayrihukuki bir varlığın olması söz
konusu. Acaba bunu kimler çıkartmış ve bu konuda işlem
yapılan kimse var mı bugüne kadar Hükûmetiniz tarafından?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
uzun zamandan bu yana reddetmediğiniz, cevap vermediğiniz bir konu
ısrarla kürsüde dile getiriliyor: Türkiyede ekonomik kriz. Sizce
gerçekten Türkiyede ekonomik kriz var mı, yok mu? Bu konuda bir
açıklama yapmanızı istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Kaptan
Tüketici harcamaları olmadan bir talep meydana getirilemez, talep meydana
getirmeden de üretim artırılamaz şeklindeki fikirden hareket
ederek Memurlara, çiftçilere, işsizlere daha fazla para verecek misiniz?
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Emeklilere de
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Mesele o. Daha fazla para verin ki
onlar daha fazla harcama yapsınlar. Tüketiciler harcama yapınca da
bir talep doğacak, ondan dolayı da üretim artacak. şeklinde.
Yalnız, bunu, tabii
Bizim bütün milletin harcama seviyesinin artması
güzel bir şey. Zaten, kişi başına düşen millî gelir
arttığı zaman, o yerdeki, o toplumdaki harcamalar da otomatik
olarak artıyor.
Şimdi,
Sayın Kaptanın söylediği sınıflara
baktığınız zaman
Devlet bunlara ne verecek? diyor. Yani,
devlet
Bütçeden ne vereceksin bunlara? Bütçeden fazla ver ki bu ekonomi
canlansın. diyor. Fakat, Sayın Kaptan, çok iyi biliyorsunuz ki
Türkiyenin bugünlere gelmesinin sebeplerinden bir tanesi o bütçe disiplinidir.
Bütçede böyle sınırsız harcamalara gittiğiniz zaman ne
yapacaksınız? Elinizdeki imkânlar, kaynaklar yetersiz. O zaman borç
alacaksınız. Ben daha fazla vereyim, daha fazla harcayayım,
tamam. Borç alacaksanız o zaman, iş tersine dönüyor, sizin
dediğiniz gibi olmuyor. O zaman ne oluyor? Borç aldığın
zaman, ülkenin
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Müsaade buyurun, ben sizi iyi
dinledim.
riskini
artırıyorsunuz. Ülke riski arttığı zaman faizleri
artırıyorsunuz, faizler arttığı zaman hem kamudaki
faiz baskısını, bütçedeki açıkları daha fazla
artırıyorsunuz hem de ekonomideki faiz baskısını daha
fazla artırıyorsunuz. Dolayısıyla, iyi yapayım derken
kötüye gidiyorsunuz. Neden? Elinizdeki kaynakların dışında
bir harcamaya yöneldiğiniz için.
Biz şimdi
burada bütçenin
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Sayın Bakan, batan bankaları kurtardık ya, bu batan
insanları, fakiri fukarayı da kurtaralım. Benim sorum o.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Batan bankaları işte
batmasın diye uğraşıyoruz. Batırdınız vakti
zamanında, şimdi bize soruyorsunuz!
OSMAN KAPTAN
(Antalya) - Geçmişte 50 milyar dolar gitti.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet, esas olan, onun
batmamasını sağlayıcı politikalar gütmektir. Niye öyle
arka arkaya bankalar battı, milyarlarca dolar Türk milletinin üzerine
yükler bindi? Bunun yüzünden işte.
Şimdi,
burada ben defalarca bütçe sunumlarında da hep söyledim, diğer
konuşmalarımda da söyledim: Bizim memurlara verdiğimiz zamlar
enflasyonun çok çok üzerinde, az değil, çok üzerinde verdik, ama
elimizdeki imkânlar dâhilinde verdik. Elimizdeki imkânlar ne kadarsa o kadar
verdik. Ha, elimizdeki imkânlar daha çok, daha çok veririz arkadaş imkân
olursa. Yani hiç enflasyona da bakmayız ama elimizdeki imkânları da
aştığın zaman o zaman millete kötülük yapmış
oluyorsun, memurun kendisine bizatihi kötülük yapmış oluyorsun.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Yahu Allahtan korkun Sayın Bakanım!
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - O zaman enflasyonu artırıyorsun.
İşte gördü millet, yüzde 100 enflasyonlar gördük bu memlekette.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Doğal gaza yüzde 80 yapıyorsun Sayın Bakanım o
zaman ya!
BAŞKAN
Sayın Kaptan ve Sayın Bakan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Enflasyonun üstünde
BAŞKAN -
Sayın Kaptan, pek çok arkadaşımız soru sordular ve zaman
doldu. Karşılıklı konuşmayla birbirinize hitap ederek
zaman uzadı gitti ve geride soru sormuş arkadaşlarımızın
sorularına da zaman kalmadı. Lütfen
Yani olabilir
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Bunun sorumlusu ben miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Siz
sorunuzu sordunuz, Sayın Bakan da cevap veriyor. Siz tatmin
olmamış olabilirsiniz, tekrar diğer maddede yeniden
girebilirsiniz ama hiçbirine sıra kalmadı şimdi. Birbirinizin
hakkına hukukuna sizler saygılı olacaksınız.
Sayın Bakan,
siz de toparlayın.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Çiftçilere biz geldiğimizde 1,8
milyar YTL ödeniyordu, biz şimdi 5,5-6 milyar YTL ödüyoruz. Aradaki farka
bakın.
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Abat oldu çiftçiler!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ha hâlâ şimdi çiftçiye
derseniz
Yani biz elimizden gelen gayreti en sonuna kadar gösteriyoruz.
Sayın
Ağyüz, aynı şekilde, Emeklilere verecek misiniz, çiftçilere
verecek misiniz, elektrikleri yapılandıracak mısınız?
Değerli
arkadaşlar, kuraklıkla ilgili olarak çiftçilere 534 milyon yeni,
imzası kurumadı daha, mürekkebi kurumadı- verdik. Ama o
alacağı affet, bu alacağı affet
Böyle popülist
yaklaşımlar yaparsanız daha önceki ekonomiyi nasıl
toslattınız, o şekilde gene duvara toslatırsınız
bu milleti. Ona göre dikkatli hareket etmek lazım, hesabını iyi
bilmek lazım.
Şimdi,
Sayın Özdemir diyor ki: Tahsil edilemeyen alacaklarınız ne
kadar? Bu tahsil edilemediğinden dolayı görevini kötüye kullanan var
mı?
Değerli
Özdemir, şimdi bütün Maliye tarihine baktığınız zaman
Maliyenin tahakkuk ettirdiği vergilerin yüzde 100ünün tahsil edilmesi
mümkün değildir. Ha, burada azami noktalara çıkmak lazım, yüzde
90ların üstüne çıkmak lazım.
Şimdi, Türk
Maliyesi de benden önce de benden sonra da tahsilatına fevkalade dikkat
eden bir kurumdur, kuruluştur ve 90ın üstündedir tahsilatlar. Hatta,
diğer kuruluşlara baktığınız zaman en yüksek
tahsilat oranı Maliyededir, ama bir de dava safhasında olanlar
vardır, beklersiniz.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Maliye Bakanı bunları söylemez.
Bunlar doğru sonuçlardır, Yüzde 100 tahsil edilemez. denmez. Sizin
göreviniz
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Maliye Bakanlığını
senden öğrenecek hâlim yok.
BAŞKAN
Sayın Bakan
Sayın Bakan, zamanımız doldu.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Altı senedir Maliye
Bakanlığı yapıyorum, yeniden bana ahkâm kesmeyin.
BAŞKAN
Sayın Bakan, zamanımız doldu.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Onun için hiçbir şey iyi gitmiyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet, gerçekleri ben söylerim
arkadaş.
BAŞKAN
Sayın Bakan
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Mahdumlarınızın işinden başka
hiçbir şey yolunda gitmiyor.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Çok bildiğinizden
başınız ağrıyor yani.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ha bire şirket kursun oğulları
BAŞKAN
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Tasarının 5 inci maddesinde yer
alan yayımı ibaresinin 25/11//2008 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzçebi |
Mustafa Özyürek |
Bülent
Baratalı |
|
Trabzon |
İstanbul |
İzmir |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Şevket
Köse |
Tekin Bingöl |
|
Malatya |
Adıyaman |
Ankara |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Adıyaman Milletvekili Sayın
Şevket Köse konuşacak.
BAŞKAN
Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Yasa Tasarısının
5inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinize
saygılar sunarım.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz Sayın Başbakan krize hamdolsun
diyerek bir çözüm buldu ve krizin bizi etkilemeyeceğini teğet geçer
sözleriyle özetledi. Yine Sayın Başbakan, kısa bir süre sonra,
krizden elbette etkileneceğimizi, işsizliğin, reel sektörde
durgunluğun olacağını belirtti. Şimdi biz
Başbakanın hangi sözüne inanalım? Kriz bizi teğet geçti.
diyoruz, Trabzonda Sayın Başbakanın
açılışını yaptığı yerde isyan
çıktı, iki gün kepenkler kapatıldı. Bu durum, üstelik,
Ankara ve İstanbula da sıçradı. Esnaflar zor durumda, resmen
bitkisel hayat yaşıyorlar. Sadece esnaflar kan ağlamıyor,
Türkiye'nin ihracatta lokomotif sektörü olan otomotivde de zor günler
yaşıyoruz. Üretim yüzde 24,2, ihracat ise yüzde 32,5 oranında
azaldı. Adıyamanda SANKO Holding 1.050 işçiyi işten
çıkartmak zorunda kaldı. Philips Gebzede fabrikasını
kapattı, 150 kişi işsiz kaldı. EDİP İplikte
iş akdi feshedilen 378 işçi
Oto boya sanayi fabrikasının
aldığı yüzde 20lik küçülme kararının üzerine
Sayın Başbakana soruyorum bu mu teğet geçme? Türkiye ekonomik
depremle sarsılıyor, korkarım ki sarsılmaya da devam
edecektir. Temmuz ayı itibarıyla Türkiye genelinde işsiz
sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 202 bin
kişi artmıştır. 4 kişilik bir ailede açlık
sınırı 812 YTL, yoksulluk sınırı 2.180 YTL
olmuş yani ülkemizin çoğu yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. Asgari ücret alan bir kişi açlık
sınırının altında yaşıyor.
Burada
değerli ekonomist milletvekillerimiz var, onlar daha iyi bilirler elbette
ama görüştüğümüz ekonomistlerin tamamı bu krizin gittikçe
ağırlaşacağını söylüyorlar. Allah esirgesin,
önümüzdeki ocak ve şubat ayı içerisinde bu kriz daha da
artacaktır. İnşallah artmaz ama durum da onu gösteriyor.
Değerli arkadaşlarım, ekonomide rüzgâr sert esiyor.
Sıkı durun, bu rüzgâr sizleri üşütmesin.
Sayın
milletvekilleri, Adıyamanda buğday ve mercimek ekim dönemi geldi.
Ekim dönemi geldi gelmesine ama çiftçimiz, köylümüz ne şartlarda ekim
yapıyor Hükûmetin haberi yok, Hükûmete seslerini duyuramıyorlar.
Burada biz seslerini dile getirmeye çalışıyoruz.
Bakınız, köylünün yüzde 80i buğday ve arpayı gübresiz
ekti. Gübresiz ekim yapmak demek, hasat zamanı verimin düşük
olması demektir. Köylümüz, çiftçimiz canından bezdi, illallah etti.
Köy köy gezip çiftçilerle konuştum geçmiş dönemlerde. Artık
ekim yapmayalım mı? diyorlar. Pamuk ekenler de farklı
değil. Pamuk hasat sezonu piyasada pamuğun kilogramı 60 ile 70
kuruş arasında değişmektedir. Çiftçimiz nasıl
geçinecek? Hükûmet düşünmüyor mu bunları? Köylü ne kadar kâr ederse
etsin bu maliyetleri karşılamayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, çiftçimiz sadece mazot, gübre fiyatları altında
kıvranmıyor. Tarımsal sulama amaçlı kullanılan
enerjide yaşanan sorun daha da had safhaya ulaşmıştır.
Bu somut örnek seçim bölgem olan Adıyamanda ciddi bir şekilde
kendini göstermektedir. Sayın
milletvekilleri, bundan dolayı tarımsal sulamada kullanılan
elektrik enerjisinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
tarafından dönüm üzerinden tarifelendirilmesi amacıyla bir yasa
teklifi vermiş idim. Bu yasa teklifi ile tarımsal sulama amaçlı
kullanılan elektriğin ücret tarifesinin Devlet Su İşlerinin
belirlediği tarifenin ötesine geçmemesini sağlamaya
çalışıyorum. Bu yasa teklifini iktidarın ve
milletvekillerinin dikkatine sunuyorum. Çiftçimizi ve köylümüzü bu zulümden
kurtarmaya çalışalım diyorum.
Sayın
milletvekilleri, son günlerde yaşadığımız bir olaya da
değinmeden geçmeyeceğim. Biliyorsunuz, Alevi
yurttaşlarımız demokratik haklarını kullanarak büyük
bir miting düzenlediler, haklarını aradılar ve Hükûmete
seslerini duyurmaya çalıştılar. Bir bakanın söylediği
sözler içler acısıydı. Hepimizi dehşete düşürdü.
Hükümetin Alevi yurttaşlarımıza bakış
açısını ortaya çıkaran bu sözlere karşı Alevilere
iftar vererek Alevilerin yanında olduğunu gösterdiğini
düşünen Başbakandan ses çıkmadı.
BAŞKAN
Sayın Köse, söz aldığınız konuya gelin lütfen.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu ülke
hepimizin. Alevisi Sünnisi, Türkü Kürtü, Lazı Çerkezi, herkes
birdir. Aleviliği bir mezhep olarak görmeyen Hükûmet onların
inançlarına dönük talebine karşı kulak
tıkamamalıdır diye düşünüyorum. İş sadece iftar
yemeği vermekle ya da sözde yanınızdayız demekle
olmamalıdır. Yüzyıllardır ezilen Aleviler bugünün Hükûmeti
tarafından ezilmekte, istekleri görmezden gelinmektedir.
Sözlerime son
verirken hepinize saygılar sunuyorum.
Karar yeter
sayısı istiyorum Sayın Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.05
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
302 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının
5inci maddesi üzerinde Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse
ve arkadaşlarının verdikleri önergenin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Göke aittir.
Buyurun
Sayın Gök.
CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Anlaşılan
o ki bir on dakika sonra bu mümtaz kanun mevzuatlarımız arasına
girecek. Son madde. Kanunumuzun adı Bazı Varlıkların Milli
Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı.
Şimdi
arkadaşlar, bu absürt yaklaşımı izah için bir şey
hatırlatmak istiyorum size. 2007 yılının ocak ayında
yine sizlerin oylarınızla bir kanun geçti Meclisten, Petrol Kanunu.
Bu öyle bir kanundu ki bu 5574 sayılı Kanun- Amerikanın
işgal altındaki Irak Hükûmetine, Meclisine kabul ettiremediği bu
kanunun benzerini, sizlerin alkışlarınız arasında
Türkiye kanunlaştırdı, bu kanunu. Allahtan ki Sayın Ahmet
Necdet Sezer bunu veto etti, tekrar huzura getiremediniz. Derken bu kanunun
yani kabul ettiğiniz kanunun mehazının, ana
kaynağının BP, British Petroleum olduğu ortaya çıktı,
tekrar buraya geri getiremediniz. O kanunun başında bir kelime
vardı: Türk Petrol Kanunu. Şimdi aynı absürt
yaklaşım burada da var: Bazı Varlıkların Milli
Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun
Tasarısı. Bu kanun sıcak paraya ilişkin bir kanun,
değil mi? Finansal sektöre ilişkin yani bankacılığa
ilişkin. Fortis, Belçikalılara; Denizbank, Fransız-Belçika
ortaklığına; HSBC, İngiltereye; Yapı Kredi,
İtalyanlara; Akbank, bir ABDli bankaya; TEB, Fransız;
Şekerbank, Kazaklara; Eurobank Tekfen, Yunanlılara; Bank Pozitif,
İsrailli bir bankaya; Turkish Bank, Kuveytlilere diye sıralama
gidiyor. Sonuçta, Türkiye bankacılık sisteminin
yabancıların kontrol ettiği payı yüzde 50ye
çıkıyor.
Arkadaşlar,
Avrupa Birliği ülkeleri, kendi ülkelerinde yabancı payını
bankalarda yüzde 20nin üzerine asla çıkartmıyor. Bizde yüzde
50lerde. Eğer bir de Ziraat Bankasıyla zaten Halk
Bankasını da satarsanız olacak yüzde 80 ve bu kanunun adı
millî ekonomiye katkı kanunu. Tebrik ediyorum, hakikaten tebrik
ediyorum!
Bankacılık
önemli arkadaşlar. Niye önemli biliyor musunuz? Çünkü finans sektörü, bir
ülkede mümtazen terfi edecek sektörü -hizmet, üretim, bu sektörü- veya tasfiye
edilecek olan sektörü belirler. Verdiği kredilerle istediği sektörü çıkartır
ayağa, istediğini batırır, yok eder. O yüzden
bankacılık sektörü tüm dünya ekonomilerinde hassas ve en önemli
sektördür ama siz millî varlık, millî ekonomi diyerek bankaları
sattınız.
Diyorsunuz ki:
Bu paralar kara para değil, sisteme dâhil paralar.
Tabii, ben bütün
AKPli vekil arkadaşlarımızın MASAKın (Mali
Suçları Araştırma Kurulu) bir rehberini okuduğunu çok iyi
biliyorum, mutlaka okumuşsunuzdur arkadaşlar. Bu Şüpheli
İşlem Bildirim Rehberinde MASAK kara paranın sisteme dâhilini
düzenleyen on bir sistem açıklamış, bakın: Şirinler
yöntemi, parçalama yöntemi, vergi cennetleri (Offshore merkezleri), tabela
bankaları (shell banklar), tabela şirketleri (paravan
şirketler), göstermelik şirketler, otofinans borç yöntemi -loan back
diyorlar buna, biliyorsunuzdur mutlaka bunları siz- döviz büroları
var, resmî olmayan havale sistemleri var, sahte veya yanıltıcı
fatura var -bunları Maliye Bakanlığımız biliyor, çok
iyi biliyor- fonların fiziken ülke dışına kaçırılması
falan var. Yani sizin kara para dediğiniz
Biz yalnızca sisteme
dâhil paraları, tevsik edilen paraları getireceğiz. diyorsunuz
ya, zaten bu paraların tümü bir şekilde sisteme giriyor
arkadaşlar, siz kimi kandırıyorsunuz? Bunlar sisteme giren
paralar.
Bu ekonomi
anlayışı bir sanal ekonomi anlayışı
arkadaşlar. Getirdiğiniz sıcak parayı siz
bankacılık sektörü için getiriyorsunuz. Bu ekonominin sizin
hocanız Sayın Erbakanın deyimiyle diğer anlatımı
rant ve faiz ekonomisidir. Nasıldır bu? Açıklayayım:
Sizin yabancı yatırım diye anladığınız
şey yalnızca Türkiyeye gelen sıcak para. Bu yabancı
yatırım değildir. Dünyanın en yüksek faizini biz veriyoruz,
Türkiye veriyor. Yabancıların parasına yüksek faiz vererek
Türkiye'nin sömürülmesine aracılık ediyorsunuz.
İkincisi,
bir kavram kargaşası yaratılıyor. Bakın
arkadaşlar -hukukta da okuttular iktisat dersini, ekonomi dersini, biz
okuduk bunları- yabancılar Türkiyeye gelip yalnızca hazır
KİTlerimizi alıyor, büyük markalarımızı alıyor,
bitiriyor, sömürüyor, posasını bırakıyor. Buna da siz,
yabancılar gelip fabrikamızı aldı diye yabancı
yatırım diyorsunuz. Bunun adı plasmandır, yabancı
yatırım değildir bu. Siz plasmanla yabancı
yatırımı karıştırıyorsunuz. Lütfen bu
plasman konusunu açıklığa kavuşturun ve bunların
yabancı yatırım olmadığını, dünyada da
bunlara plasman dendiğini yabancı yatırım
denmediğini şu halka bir izah edin.
Arkadaşlar,
o kadar millî bir kanun çıkartıyorsunuz ki bakın ben size örnek
vermek istiyorum. Çinin bir petrol devi var, CNOOC. Amerikanın da enerji
şirketi var, UNOCAL, satılıyordu arkadaşlar. Çinin CNOOC
şirketi büyük bir teklif verdi. Amerikan Hükûmeti, George Bush
yönetimindeki Hükûmet devreye girdi, dedi ki: Satılmaz. Neden? Ulusal
çıkarlarımıza aykırı. Neden? Bir sektörde yabancı
bir şirketi, Çini güçlü konuma getiriyorsunuz. ve Amerikan Hükûmetinin,
o büyük liberal Hükûmetin kararlarıyla, arkadaşlar, Amerikanın
Chevron şirketinin 1,5 milyar dolarlık düşük teklifine
satıldı bu petrol şirketi, sattırmadılar
dışarıya. Bundan herhâlde sizlerin alacağınız çok
büyük dersler vardır.
Arkadaşlar,
bu kanunun 3üncü maddesinin (6)ncı fıkrası vardı, çok
tehlikeliydi. Grup Başkan Vekilinizin olumlu yaklaşımları
oldu fakat bakın, bu tür kanunlarla Türkiye'nin aslında siz mevzuat
bütünlüğünü bozuyorsunuz. Nasıl bozuyorsunuz onu
açıklayayım size.
Bizim bu kara
para üzerine dört tane uluslararası sözleşmemiz vardır
arkadaşlar:
1)
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi, Palermo Konvansiyonu; buna uymak zorundasınız.
2) Suç
Kaynaklı Gelirlerin Aklanması, Aranması, Zaptedilmesi ve
Müsadere Edilmesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Strasbourg
Konvansiyonu; uymak zorundasınız.
3)
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddeler Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi yani Viyana
Konvansiyonu; uygulamak, uymak zorundasınız.
Bu kanunlara
uymuyorsunuz çünkü dünya bu tür kanunlara geçit vermiyor.
Haa, bizim
mevzuatımıza da uymuyor yani ulusal mevzuatımıza da
uymuyor. Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunumuz
vardı, 1918 sayılı Kanun. Bu Kanun ki 1932den beri
uygulanıyordu. Hükûmetiniz döneminde, 2003 yılında 4926
sayılı bir Kanun getirdiniz, kaçakçılıkla mücadeleyi
imkânsız hâle getirdiniz. Derken yetmedi, 2007de 5607 sayılı
Kanunla bir değişiklik daha yaptınız arkadaşlar,
kaçakçılıkla mücadeleyi imkânsız hâle getirdiniz. Bu mevzuat,
yani şu getirdiğiniz kanunlar silsilesi elde bulunan bu
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununu dahi devre dışına
bırakıyordu.
Mevzuatta
bozduğunuz yalnız bu değil arkadaşlar, bunun haricinde Ödünç
Para Verme İşleri, Türk Parasının Kıymetini Koruma
Kanunu, Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun;
bunları da fiziken uygulanamaz hâle getiriyorsunuz. Kara paranın
aklanması mevzuatı, arkadaşlar, Türkiyede bu getirdiğiniz
kanundan sonra uygulanamayacaktır.
Şimdi,
bunlar yapıldı, bu noktaya geldi. Amaç ne arkadaşlar? Amaç yurt
dışından buraya sıcak paranın gelmesi, sisteme dâhil
veya değil.
Arkadaşlar,
biraz düşünün lütfen, bakın milletvekilisiniz. Almanyada bulunan
bankadaki güvenceler varken, ekonominin güvencesi varken, İsviçre
bankalarındaki güvenceler varken insanlar bankalardaki
paralarını niye getirsinler Türkiyeye? Faiz için.
Bavul diyorsunuz,
bavullarla, torbalarla para gelmesinden bahsediyorsunuz arkadaşlar.
Bakın, size
birkaç soru soracağım: Sayın Bakanım, bu kanunun
hazırlanışı bu finansal piyasadaki kriz üzerine mi yoksa
daha eski tarihli mi? Ben çok iyi biliyorum ki bu kanunun
hazırlanışı bir yılı geçkin bir zamana tekabül
ediyor. Ya büyük bir öngörü -tebrik etmek lazım, büyük bir öngörü- ya da
işin içinde başka bir şey var. Bu kanunun içerisinde,
arkadaşlar
Sayın
Başkanım, bir dakikamı ilave edeceksiniz değil mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Tabii edeceğim. Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSA GÖK
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Bir
yılı aşkın süre önce bu kanunun çalışması
hazırlandığına göre, finansal kriz henüz
çıkmadığına göre, bir de sisteme zaten bir şekilde
dâhil olan birtakım paraların haricinde de paralar olabileceğini
düşünerek bavulla da para gelebileceği konuşulduğuna göre
ve arkadaşlar bir de Hükûmete mensup bir bakanımızın
gelecek olan parayı milyar dolardan sonra milyon dolar, 100 milyon dolar
seviyesinde likit hâle getirerek, yani muayyen, yani Gelecek paranın
şu kadar olacağını tahmin ediyoruz. diyebildiğine
göre, sakın ha, bu para zaten yurt dışında, Türkiyeye
getirilemeyen bir paraydı da mı o para getirilmek isteniyor?
İkincisi,
arkadaşlar -gözümüzden kaçtı zannetmeyin- bu para, bir, Kuzey Irak
parası; iki, yurt dışında zaten bekleyen belli bir
paranın gelmesi için getirilen bir kanundur.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Gök.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay
Vural.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; artık bu kanunun son maddesinde,
Bakanlar Kurulu yürütecek. Tabii, bugün, bunu Bakanlar Kurulu yürüteceğine
göre, özellikle Sayın Bakan ekseninde bu kanun tasarısına
nasıl bakıldığını, hangi
yanlışlıklar olduğunu paylaşmak istiyorum.
Biraz önce
aslında Sayın Bakana bir sayın milletvekilinin sorduğu bir
sual vardı, işte harcamaların artması ve
dolayısıyla millî geliri artırması konusu; Sayın Bakan
verdiği bir cevapta Millî gelir artınca harcamalar artar. diye
ifade etti. Aslında millî gelir bir sonuçtur, yapılan iş ve
işlemlerin, ekonomik hareketin bir sonucudur. Şimdi, buradan
gidildiği zaman, acaba sanal bir ortamda sanal bir şekilde millî
gelirin kur ya da diğer eksenli sanal artırımı yoluyla
acaba sanal bir millî gelir artışından mı bahsediliyor?
Aslında bu son derece tehlikelidir. Millî gelir bir sonuçtur. Millî gelir
artınca harcamalar artmaz, harcamalar ya da üretim arttığı
zaman millî gelir artar, elbette bunların farklı boyutları
vardır. Onun için bu bakış açısı son derece
yanlış bir bakış açısıdır, hesabi ve kitabi
yöntemlerle millî gelirin artırılabileceğine ilişkin bir
yaklaşım tarzıdır ki zaten bu altı yıllık
dönemde bunları çok açık bir şekilde görüyoruz. Sayın Bakan
da bunu itiraf etmiş gözüküyor.
Şimdi, bu
kanun tasarısıyla ilgili milletvekillerimiz sordu: Ne kadar para
bekliyorsunuz? Ne yaptınız? Nerede var? Ne yok? Bir tane cevap
alabilmiş değiliz. Bu sorulara karşılık, Türkiyeye
gelen yabancı yatırımlarla ilgili cevap verdi Sayın Bakan.
Böyle bir kanun tasarısı hazırlanıyorsa değerli
milletvekilleri -Türkiye Cumhuriyeti devleti tabii güçlü, kadroları var,
kurumları var- bu konuda acaba ampirik bir çalışma
yapılmış mı? Bir araştırma
yapılmış mı? Bu kaynaklarla ilgili bir değerlendirme
yapılmış mı? Mark II araştırmasına göre ne
kadarlık bir tahmininiz var? Gerçekten, bu hususlar belli olmadan
karşımıza bir tasarı geliyor. Bu şuna benziyor: Havaya
bir taş atıyorlar, kuş çarpar mı çarpmaz mı? Çarpacak
kuş vardır gerçekten. Biraz önce İsa Beyin dediği gibi,
acaba bu kuşlar taşın ne zaman geleceğini biliyorlar
mı ve hangi kuşlardır? Bu son derece önemli. Yani çok sanal bir
ortamda bir kanun çıkartıyoruz. Oltaya gelir mi, gelmez mi? Bu oltaya
gelecek olanlar bilinen kimseler olabilir. O bakımdan bizim
eleştirilerimiz de bir bakıma bu kanun tasarısının
bizim toplumsal menfaatlerimiz için değil de beklentisi olanlar için çıkartılmış
özel bir kanun tasarısı olduğuna yönelik endişelerimizi
gerçekten artırmaktadır.
Bakın,
kanunda, yurt dışında olanlar geldiği zaman yüzde 2 faiz,
yurt içinde olduğu zaman yüzde 10du. Şimdi, niye yüzde 2, niye yüzde
10? Bir önerge verildi, yüzde 5e indi. Niye yüzde 5e indi? Yani acaba bu
paraların vergi elastikiyeti hesaplandı mı ki,
duyarlılığı hesaplandı mı ki şunu yaparsak
kaçar, şunu yaparsak getirir diye bir hesap kitap sonucu mu? Görüyoruz ki
bu kanun tasarısı böyle bir hesap kitap sonucu getirilmiş
değil, vergiyle alakalı değil. Bu, tamamen bir aklanma
operasyonu neticesinde birtakım insanların beklentilerini
karşılamaya yönelik olduğuna ilişkin endişelerimizi
artırıyor.
Bir başka
konu
Gerekçede söylüyor, işte diyor ki: Kriz dönemlerinde paralar
kaçtı. Değerli arkadaşlarım, şu soruyu Türk milletini
temsil eden milletvekilleri olarak sormamız lazım: Bazı
varlıkların millî ekonomiye kazandırılması ile ilgili
kanunu geçirirken, acaba Türkiyede millî varlıklarımızı
yabancılara aktaran ekonomi çözülmedikçe bu sorunu çözebilir miyiz?
Yanlış yerde arıyoruz, aksine kaynaklarımız
aşındırılmış ve yurt dışına
aktarılmıştır. Sorunun kaynağı, düşük
kur-yüksek faiz modeliyle finanse edilmek istenen cari işlemler
açığı problemidir. Türkiye bu yönüyle kaynak aktarmaktadır.
Sorun Türkiyeye kaynak gelmesi değildir, sorun Türkiyeden kaynaklar niye
yurt dışına gitmiştir ve bu sorun özellikle bu altı
yıllık dönem içerisinde AKPnin uyguladığı ekonomi
politikası neticesinde ortaya çıkmıştır.
Bakınız
değerli arkadaşlarım, bu ekonomi politikası
neticesinde 2003-2007 arasında
183,4 milyar dolarlık bir cari işlem açığı finanse
ettik. Bu cari işlemler açığını finanse ettiğim
zaman bu dönem içerisinde dövizin yüzde 47,5 azaldığını
düşünün. Bakın, düşük kur ve ondan sonra reel faizin yüzde 10,
yüzde 12 olduğunu düşünürseniz, Türkiye'de ne kadar önemli bir
miktarda yurt dışına kaynak aktarma sisteminin kurulduğunu
görüyoruz. Dolayısıyla, bu ekonomi aslında Türk ekonomisini
hortumlama ekonomisidir, o bakımdan sorunu başka yerde arıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
çözüm başka yerdedir, çözüm Türkiyede; bu cari işlemler
açığını finanse etme modelinden dolayı
kaynaklarımızın yurt dışına gitmesidir.
Yapılan tahminlere göre, bu yolla -özellikle iç ve dış borç faiz
ödemelerini altı yıllık dönemde aldığımız zaman-
yaklaşık 800 katrilyon faiz ödemişiz. 800 katrilyon değerli
arkadaşlarım
Böyle olduğu zaman tabiatıyla düşük kur
ve yüksek faizle cari işlemler açığı olduğu zaman,
dış âleme giden kaynaklarımız artmaktadır ve biz
fakirleşiyoruz, rekabet gücünü kaybediyoruz. Bu bakımdan, bu
politikanın muhakkak surette değiştirilmesi gerektiğini ben
şahsen düşünüyorum. Bu politika değişmediği sürece,
Türkiyede kaynak akışı yurt dışına olacaktır,
yurt dışına reel ödemelerimiz olacaktır. Böyle
bakıldığı zaman, gerçekten, bu politikanın
değişmesi yönünde bir talep var mıdır? Hayır. Deniz
bitmiştir. Şimdi yapılmak istenen de nedir? Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, bu cari işlemler
açığını finanse etmek için yurt dışından
gelen paralar azaldı, 2008 yılında yaklaşık 15 milyar
dolar olacağını Sayın Bakan ifade etti. O zaman, bu
tasarıyla Hükûmetin algıladığı sorun Para gelmeyecek,
para gelmesi lazım. Döviz gelmesi lazım. diyor, yüzde 2 ve yüzde 10.
Böylelikle, dövizin Türkiyeye gelmesi suretiyle, düşük kur ve -daha önce,
hazinenin yaptığı son ihalede de yüzde 22-23lere
çıkmış faizlerle- yüksek faizle aynı modelin yine
sürdürülmesi gerekiyor ama bu model sürmez, sürdürmemiz mümkün değildir.
Kaybediyoruz. Şirketlerimiz batıyor. Millî rekabet gücümüz
azalıyor. Dolayısıyla, böyle bakıldığı
zaman, bu model, aslında, tamamıyla Hükûmetin önümüzdeki dönemde cari
işlemler açığını finanse etme konusunda likidite
darlığını düşünmek suretiyle birtakım
paranın Türkiyeye gelmesini temin etmektir. Peki bu para geldiği
zaman ne olacak? Yine düşük kur, yine yüksek faiz modeliyle daha fazla
parayı yurt dışına götürecekler. Bu bakımdan, bu
yaklaşım tarzı son derece yanlıştır, kaybeden biz
oluyoruz. Bunun partisi filan yok. Bundan kazanacak olan bazıları
vardır gerçekten. Şimdi soruyorum: Zulasında olan kaç tane küçük
ve orta büyüklükte işletmemiz var yurt dışında? Yüzde 99u
küçük ve orta büyüklükte işletme. Bu kanun kimin için çıkıyor
değerli arkadaşlarım? Kimin parası için çıkıyor?
Bu soruyu sormamız gerekiyor. Batmanda, Diyarbakırda, İstanbulda,
Gaziantepte, Kahramanmaraşta, Bursada hangi küçük ve orta büyüklükteki
işletmenin yurt dışında zulası var da Bu zuladan parayı getir. diyorsunuz. O
zaman bu paradan faydalanacak olan birtakım yerlerdir, ki bu konuda, bu
kanun tasarısıyla maalesef KOBİler arasında ilişki
kurmaya çalışacak olan bir reel sektör sigorta fonu dediğimiz
uygulamayı bile reddettiniz.
Değerli
arkadaşlarım, sıkıntılar büyük. Bu bakımdan,
eğer biz sanal bir şekilde bu ekonomiyi götürmeye devam edersek -yine
biraz önce söylediğim gibi- Türk ekonomisi kaybetmiş olacaktır.
Reel sektör rekabet gücünü kaybedecek. Bakın, bu uygulanan politikayla
zaten ithalatı cezbedici hâle getirdiniz, ara malı üretiminden
milletimiz vazgeçti. Bu kısa vadeli şoktan dolayı, yani bu döviz
darlığından dolayı da özellikle dövizin yükselmesinden
dolayı da birçok şirketin ara malı ithalatının
pahalı hâle gelmesinden dolayı maliyetleri arttı. O
bakımdan çok riskli bir dönemdeyiz, bu risklerle ekonomi yürütülmez, bunu
defalarca söyledik. O bakımdan, Hükûmetin ekonomi politikasını
değiştirmesi gerekmektedir ama anlaşılan o ki Hükûmet, IMF
ile dış kaynak bulmak amacıyla anlaşmaya hazırdır
ve üstelik Sayın Başbakan G-20ye gittiği zaman FEDden de
birtakım kaynak ihtiyacı olduğunu söylemiştir. Ama değerli
arkadaşlarım, bu mali hesaplar yapılabilir. Bizim şunu
düşünmemiz lazım: Türkiyede üretici sektörün gücünü nasıl
artırabiliriz, tedbirleri nasıl alırız ve nasıl
koruyabiliriz, bunları düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, biraz
önce ifade edildi -tabii, endişe duydum- Sayın Bakan diyor ki: Bu
paralar gelince kimse bir şey sormayacak. Sorarsan olur mu ya, olur mu?
Olmaz. Şimdi, Sayın Bakan, tabii, mali suçlarla ilgili biliyorsunuz
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi, şüpheli işlem tipleri belirlenmiş:
Bakın, müşterilerin işi, mesleği, mali durumu,
işlemleri arasında makul bir oran bulunmaması; müşterinin
işlemin amacı ve işleme konu fonun kaynağı
hakkında açıklama yapmakta zorlanması gibi hususlar şüpheli
işlem bildirimi olarak bildirilmek zorundadır. Şimdi, o zaman Sayın
Bakan, muhtemelen MASAKa talimat vermek suretiyle bu genelgeyi değiştirerek
bu şüpheli işlemlerin bildirilmemesini sağlayacaktır ve
böylelikle suç paralarının aklanması konusunda getirmiş
olduğumuz tedbirler uygulanmamış olacak. Aksi takdirde, bu
sorular sorulduğu zaman ki Bakan Sorulmayacak. diyor. Ee, bu
soruları sormadığın zaman, o zaman suç gelirlerinin
aklanmasıyla ilgili kanuna uymamış olacağız. Ee,
uyulursa ne olacak? Bakanın dediği olmayacak, sorular sorulacak.
Hangisi doğrudur sayın milletvekilleri?
Dolayısıyla,
biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konudaki görüşlerimizi
katkı olarak Sayın Bakana ve Bakanlar Kuruluna iletmek istiyoruz.
Bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine getirecekleri buna benzer kanun
tasarılarında da bu hususların dikkate alınmasını
istirham ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Şahıslar
adına, Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstünün söz talebi vardır.
İlk söz
Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinayda.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, gerek
komisyon aşamasında gerekse Genel Kurul aşamasında
değerli hatiplerin katkılarıyla, grupların
katkılarıyla, temelde olumlu görüş ifadeleriyle, bir önemli
yasayı daha burada yasalaştırıyoruz,
gerçekleştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlar, değerli hatiplerin gündeme getirdiği bazı
konular hakkında kısaca bazı bilgiler aktarmak istiyorum. Her
şeyden önce, varlık barışıyla ilgili bu
yapmış olduğumuz düzenleme ilk kez yapılıyor
değildir. 22 Haziran 2002 tarihinde, müstakil bir yasa olarak olmasa da
bir kanun düzenlemesiyle, Gelir Vergisi Kanununda geçici 60ıncı
maddesi üzerinde bir düzenleme yapılmak suretiyle benzeri bir yasa
çıkartılmıştır. Dolayısıyla, 2002den bu
yana, ne ülkemizde gelir vergisi, kurumlar vergisi ve diğer vergilerde bir
azalmaya yol açmıştır bu düzenleme ne de vergi kaybına ve
kaçağına yol açmıştır. Her şeyden önce, Türkiye
böyle bir tecrübeyi yaşamıştır. O nedenle, yasanın,
ülkemiz açısından, millî ekonomiye kazandıracağı
varlıklar açısından ben etkin bir yasa olduğuna
inanıyorum.
Dolayısıyla,
her şeyden önce işletmelerimizin öz kaynaklarını
güçlendirecek yönünün ortaya konmasında büyük yarar var. Yasa temel
anlamda ülkemize yavaşlaması düşünülen fon
akışının yeniden hızlanması yönünde bir
katkı sağlayacaktır. Diğer taraftan işletmelerimizin
öz kaynaklarının artırılması yönünde önemli bir
işlevi gerçekleştirecektir. Dolayısıyla, bir taraftan da
yüzde 5 nispetinde yurt içerisinde, yüzde 2 nispetinde de yurt
dışından getirilecek olan fonlarla vergi gelirlerimizi
artıracaktır.
Bu noktada bu
temel yaklaşımlarla şunu ifade edebiliriz: Tabii ki ülkemizde,
dünyada yaşanan krizin etkilerinin özellikle de finansal çevreler
tarafından birtakım kaygılarla değerlendirildiğini
biliyoruz. Ancak aynı finansal çevreler, başta bankacılık
sektörü, en son BDDK tarafından doksan tane bankalar yüksek yöneticileri
tarafından yapılan değerlendirmede, ankette şuna
işaret ediyorlar: Bütçe açığının, DİBS faiz
oranlarının ve TÜFEdeki düşme beklentisinin ülke ekonomisinde
-olumlu yönde bir fon akışını beraberinde getirecek- olumlu
yönde değerlendirildiğini ifade ediyorlar. Bunun yanı sıra
kredi hacminde bir yavaşlama olabileceğine işaret etmekteler.
Takipteki kredilere, sektörel riske ve yabancı fon girişinde bir
yavaşlama olabileceğine işaret ediyorlar.
Şimdi,
burada ben açıkçası şunu, değerli arkadaşlar,
belirtmek istiyorum: Finans kesiminde, finans sektöründe devlet tarafından
kontrol edilen, başta bütçe olmak üzere bütün bu değerlendirmeler,
DİBSteki faiz oranları, TÜFEdeki gelişmeler, bütün bunlar
ortaya konuyor ve bu doğrultuda Türkiye ekonomisinin güçlü olduğu,
devletin üzerine düşen görevleri yerine getirdiği yönünde bir
işarette bulunuyor bu ankete katılan yöneticiler. Biz de bunu ifade
ediyoruz. Hamdolsun diye Başbakanımızın ifade ettiği
gerçek de budur. Yani ülke ekonomisinde sağlam temeller ortaya
konmuştur. Bu temeller üzerinde dünyada yaşanan krizin etkileri çok
daha az hissedilecektir ve bu nedenle de biz şükrediyoruz. Ama
birtakım gelişmeleri, bundan sonra yaşanabilecek birtakım
gelişmeleri öngörmek, bu doğrultuda birtakım tedbirlere
başvurmak Hükûmetimizin görevidir ve bu getirmiş olduğu yasayla
da bunu sağlamaktadır. Bu nedenle, ben, proaktif tavrı nedeniyle
Maliye Bakanlığımıza, Hükûmetimize teşekkür ediyorum.
Yasanın da ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kinay.
Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın
Kemal Unakıtan.
Buyurun
Sayın Unakıtan.
Süreniz on
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; burada geçen haftadan beri bu kanunu görüşüyoruz ve uzun
görüşmelere sahne oldu. Birçok kimse de fikirlerini beyan etti, bu
fikirler lehte ve aleyhte olan fikirlerdi.
Şimdi, bu kanunu
bir defa biz niye çıkarıyoruz, bu kanun kime hizmet ediyor, bu kanun
çıkarılırsa ne olacak, onları ben kısaca sizlere
anlatmak istiyorum. Daha önce burada çok değerli
arkadaşlarımız bunun hakkında güzel güzel geniş
bilgiler de verdiler.
Ancak ben son
konuşmalarda da dinledim. Şimdi, bu kanun bir defa her zaman çıkarılan bir
kanun değildir. Zaman zaman Türkiye böyle kanunları
çıkarmıştır, başka ülkeler de çıkarmıştır.
İtalya çıkarmıştır, İrlanda
çıkarmıştır, Yunanistan çıkarmıştır,
birçok ülke çıkarmıştır. Nedir bu? Türkiyenin veyahut da
ekonomilerin bazı sıkıntılı zamanlarında o
toplumun insanları çeşitli saiklerle yurt dışında para
tutmaktadırlar. Bu bir gerçek, dünyanın gerçeği bu. Sadece
Türkiyeye has bir şey de değil, başka ülkelerde de böyle oluyor.
Çünkü öyle zamanlar yaşadı ki bu Türkiye... Bakınız,
adamın parası var, Merkez Bankasına yatırıyor, Merkez
Bankası transfer ettiremiyor parayı. Transfer ettiremediği için
de mecburen o zamanlarda çeşitli yollarla fabrikalarını
çalıştırabilmek, üretimlerini yapabilmek için bu ülkenin
insanları çeşitli sıkıntılara düşmüşlerdir,
çeşitli yollar bulmaya çalışmışlardır. Hatta ben
biliyorum, fabrikalarını bu yüzden kapatanlar olmuştur. Neden?
Yurt dışından bir ham maddesini getiremiyor. Yurt
dışından makinesinin parçasını getiremiyor; yani parça
kırılmış, ufak bir parça, getiremiyor. Bu durumlarda
çeşitli saiklerle yurt dışında tutulabiliyor. Bunları
ister suçlayın, ister suçlamayın, bu bir gerçek.
Şimdi,
Türkiyenin belli zamanlarda
Hepiniz biliyorsunuz ki dünyada büyük bir kriz
var, dünyada büyük bir kiriz var, bunu hepimizin bilmesi lazım.
Amerikadaki batan bankalar, Avrupada batan bankalar, Türkiyenin toplam
bankacılık büyüklüğünün, bir banka, 3-4 misli. Böyle bankalar
batıyor, böyle sigorta şirketleri batıyor, böyle diğer
üretim şirketleri sıkıntılara giriyor. Sadece bugün,
okuduğum habere göre Britanyada-İngilterede oranın Telekomu 9
bin kişi çıkaracakmış, 9 bin kişi çıkaracağım.
diyor; şu, bilmem kaç bin kişi çıkaracağım diyor.
Bütün dünyada eşi görülmemiş, yüz yılda bir gelen bir kriz var.
Ee biz de bu dünya memleketlerinin içinde bir memleketiz. Yapmış
olduğumuz yapısal reformlarla da global ekonomiye entegrasyonumuzu
giderek artırdık.
Şimdi, daha
önceki oturumlarda bir arkadaş diyor ki: Sayın Bakan söylesin
bakalım, kriz var mıdır, yok mudur? Ya dünyadaki bu krizi
görmemenin imkânı var mı? Dünyada bu kriz olduğu zaman elbette
biz de etkileneceğiz ama bunu en aza
indirgemenin de gayreti içerisinde olacağız. İşte böyle
zamanlarda bu kanunları çıkarıyor, ne diyoruz biz: Arkadaş,
yurt dışındaki paranı yurt içine getir. İki
şeyden söylüyoruz bunu: Yurt dışında güven
sarsıldı, yurt dışında güven sarsılmasından
dolayı oradaki ekonomiler de sarsılıyor, ekonomiler küçülmeye
giriyor.
Bak, orada o sarsıntılar
var iken, biz inanın onlardan daha iyiyiz. Yani Londraya gidin, New
Yorka gidin, dünyanın finans merkezlerine gidin, oradan Türkiyeye
bakın, oradaki birçok bankadan bankacılık sistemi, bizim sistem
daha iyi. Şu anda biz, kendimizi, mümkün mertebe götürüyoruz
işlerimizi.
Şimdi
diyoruz ki o zaman bizim ihtiyacımız vardı. Neye? Dövize
ihtiyacım var. Kardeşim, oradaki paranı getir buraya koy.
Bununla ilgili de ha getirirsen de sana şöyle yaparız, böyle
yaparız bilmem ne deyip de adam para mı getirir Allah
aşkına, getirir mi öyle bir şey? O zaman diyeceksin ki, getir
kardeşim bunu, az bir vergi alıyorum. Nedir? Yüzde 2 gibi böyle küçük
bir şey alıyorum ama onun karşısında vergi incelemesi
de yapmayacağım diyeceksin. Bunları söyleyeceksin ki getirebilsin.
Yoksa hem adama, getir hem de ona sopayı göster; kimse parasını
getirmez.
Biz, kendi
milletimizin oradaki, dışarıdaki servetlerinin Türkiyeye
getirilmesini istiyoruz. Bundan daha tabii ne var? Yok ona girer mi yok böyle
Hiçbir yere girmez, ne kara paraya girer ne efendime söyleyeyim MASAKa ne
bilmem ne hiçbir yere girmez. Biz bunu açık açık
Şimdi,
partiler, gelip burada tenkit ediyor muhalefet partileri. Ben şunu
istiyorum: Yahu bu kanuna taraftar mısınız değil misiniz
bir açıklayın şunu da millet bilsin sizi.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Karşıyız, karşı
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ha, karşısınız siz,
tamam.
OKTAY VURAL
(İzmir) KOBİlere karşı mısınız?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Açıkça diyelim ki efendim, MHP Grubu karşıdır.
Bilsin, millet bilsin. Yani piyasaların ihtiyacı vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne ihtiyacı var, kimin ihtiyacı var?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi Cumhuriyet Halk Partisine
bakıyorum ben, ilgili arkadaşlar Biz, bu kanuna taraftarız.
diyor, olmaması için de ne lazımsa onu yapıyor.
Taraftarsanız söyleyin. Milletin karşısında açık, net
olalım. Böyle o vardı da şu vardı
Arkadaş, biz bu
kanunu istemiyoruz. veya Arkadaş, biz bu kanunu istiyoruz. Açık
açık söyleyin.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu kanuna herkes muhalefet şerhi koymuş.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) AK PARTİ Grubu olarak biz, bu kanunu
istiyoruz, getirdik arkadaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Getirdik bunu,
milletin ihtiyacı vardır, memleketin ihtiyacı vardır,
ekonominin ihtiyacı vardır, onun için getirdik.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kimin zulası var yaa?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Buna karşı olanlar da
Karşıyız. desinler, karşı oyu versinler, biz de
kabul edelim olsun bitsin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama millet bilsin, milletin karşısında
açık, net olalım.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Kirli suyla abdest alınmaz. Kirli parayı getirmek
marifet değil, onlara muhtaç etmemek marifet.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Buna karşı, bir öyle bir böyle bir
şöyle
Şimdi
geliyorsunuz maddenin yürürlük tarihi kardeşim -yürürlük tarihi o mu
olsun, bu mu olsun- ona söz alıyorsunuz. Yani anlamıyorum ben
yürürlük tarihini konuşuyoruz. Bakanlar Kurulu yürütsün.Bunun artık
ne konuşması olur ya. İşte, Başbakan Hamdolsun.
demiş, diyecek tabii ya. Niye hamdolsun demesin ki? Biz hamd eden
insanlarız yani. Ne var yani Allah Allah? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ben de onun yerinde olsam ben de Hamdolsun. derim!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi bakın, ben size bir rakam
vereceğim. Şimdi, Türk ekonomisi daha önce hiçbir yabancı
sermaye çekemeyen bir ekonomiydi. Yaa bakın 2002 yılına, 2001,
2000, 1900
Bakın, 1 milyar dolar civarında para geliyordu. Kriz kriz
dediğiniz zamanda bile şimdi neredeyse 12 milyar dolar para
girmiş bu sene, bu sene.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) En yüksek faizi siz veriyorsunuz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Daha -Merkez Bankası açıkladı-
eylül ayı sonuna kadar giren doğrudan yabancı sermaye 12,3
milyar dolar.
MUHARREM VARLI
(Adana) Amerika bir farkına varsa senin Sayın Bakan!
Amerikanın ekonomisini de kurtarırsınız valla, helal olsun
size!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Haa?
MUHARREM VARLI
(Adana) Amerika bir farkına varsa senin
O bir farkına varamadı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Neyi alkışlıyorsunuz şimdi?
BAŞKAN
Sayın Varlı
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bak, siz bile beni takdir etmeye
başladınız ha. Tamam, doğru yola doğru gidiyoruz
galiba.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun ekonominin ihtiyacından, memleketin
ihtiyacından, milletin ihtiyacından dolayı getirilmiş bir
kanundur. Bundan dolayı, şimdiye kadar yapmış
olduğunuz katkılardan dolayı hepinize ayrı ayrı
teşekkür ediyorum ve saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahıslar
adına son söz Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstünde.
Buyurun
Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 302
sıra sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının
son maddesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben ekonomist değilim ama hukuk bilgime güveniyorum, bir
hukukçuyum. Burada çıkan arkadaşlarımız olumlu olumsuz bir
sürü ifadelerde bulundular. Ben bu kanunun memleketimiz için hayırlı
olacağı düşüncesindeyim. Burada en fazla dile getirilen
şeylerden bir tanesi de bu kanunla birlikte, suç unsuru olarak, bir suç
olayından dolayı elde edilen paraların aklanacağı
endişesi sık sık dile getirildi. Ben bir hukukçu olarak
söylüyorum: Hiçbir kanun Ceza Kanununda suç olarak tarif edilen bir olaydan
dolayı elde edilmiş bir parayı aklamaz. Savcı, yarın
önüne gelen bir olayda elbette bir suç unsuru varsa bunu sonuna kadar
inceleyecek ve suç varsa da bu davayı açacaktır. Bu konuda herhangi
bir endişemiz olmasın.
Yine burada
söylenen ifadelerden bir tanesi, dendi ki Eğer bu paraların
gelişine izin verirsek uluslararası alanda biz zor duruma
düşeriz. gibi bir yaklaşım sergilendi. Oysa bu gelmesi umulan
paralar şu anda ya İsviçre bankalarında yatıyor ya Deutche
Bankta yatıyor ya İngiliz bankalarında yatıyor. Şimdi
bu paralar İngiliz bankalarında yatarken, Deutche Bankta yatarken
uluslararası açıdan herhangi bir sorun olmuyor ama bu paralar
Türkiyeye geldiğinde uluslararası finans açısından ve
uluslararası hukuk açısından sorun oluyor. Bu yaklaşım
gerçekten sakat bir anlayışın ürünüdür. Çünkü Deutche Banka
gösterilen tolerans
Maalesef bu paraların buraya gelmesi konusunda bir
kıskançlık içerisinde olduğunu görüyorum muhalefetin. Bu da
yanlış bir anlayış. Elbette Türkiye gerçekten
kalkındı, gelişti. Bunda iktidarın da payı
vardır, daha önceki yıllardaki hükûmetlerin de payı vardır.
Bu memleket 70 sente muhtaç olduğu günleri biliyor. Bu
insanlarımız bunları daha unutmadı. Bu memleketi 70 sente
muhtaç edenler hâlâ sağlar hâlâ zaman zaman beyanatta bulunuyorlar. O
bakımdan, çok şükür ki memleketimiz de artık o günleri geride
bıraktı.
Ben bu kanunun da
yine memleketimizin kalkınması açısından faydalı
olacağını umuyorum.
Yüce Meclise
tekrar saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Eğer
sorularınızı seri sorarsanız daha fazla
arkadaşımıza söz hakkı verebilirim.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın Bakana
soruyorum: Yabancı yatırımcılar ülkemizde üretim
yatırımı yapacaklarına, bilhassa büyük şehir
merkezlerinde ekonomik kurallara uygun olmayacak şekilde birçok büyük
alışveriş merkezi açmış bulunmaktadırlar.
Bunların hem maliyetleri çok yüksek hem de aynı işi yapan
çevredeki küçük esnafı bitirmiş ve büyük işsiz toplulukları
yaratmışlardır.
Bütün ülkede
olduğu gibi seçim bölgem Gaziantepte de küçük esnaf altı
yıllık AKP İktidarı döneminde işsizlikten kan
ağlamaktadır. Hem kontrolsüz açılma hem de son ekonomik krizden dolayı
bu alışveriş merkezleri de büyük bir durgunluk geçirmektedir.
Buralarda da toplu iflaslar olursa şimdiden ne düşünüyorsunuz? Büyük
marketler kanununu ne zaman uygulamaya koymayı düşünüyorsunuz? Hiç
olmazsa bundan sonra ülkemize gelecek olan yabancı sermayeyi üretim
yatırımlarına aktarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özensoy
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Bursada fabrikalar kapanıyor. Bankalar artık kredi
vermemeye başladı banka faizleri yükselmesine rağmen.
İşsizlik had safhaya vardı, her gün onlarca insan sadece beni
arayıp feryat ediyor. İhracatın ikinci büyük şehri olan
Bursada elbette çığlıklar fazla olacaktır. Böyle bir
kanunu günlerce görüşüp tartıştık. Peki, reel sektör için bir
tedbir ne zaman düşünüyorsunuz? Ne zaman bunu Meclise getireceğiz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kahramanmaraşta tekstil ağırlıklı sanayi tesislerinde
25 bine yakın işçi çalışmaktaydı, ancak yaşanan
kriz sebebiyle 6 bine yakın işçi çıkarılmış,
çalışanların çoğu da tedirgindir. Sanayicilerimizi
rahatlatmak için Eximbank limitlerini artırmayı, bir de pamuktaki
KDVyi tekrar yüzde 1e düşürmeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Serdaroğlu
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkanım, 2002
yılında vatandaşın üzerindeki toplam borç yükü 13 katrilyon
liraydı. 2008 yılının ilk yarısında bu borç yükü
110 katrilyona çıkmıştır, yani 9 kat
artmıştır. Ancak 2002 ve 2008 yılları arasında
hane halkı harcanabilir gelirdeki artış da yüzde 90da
kalmıştır, yani 1 kat artmıştır.
Şimdi,
Sayın Bakanıma sorum şudur: Yurt dışından,
menşeine bakılmadan temin
etmeye çalıştığınız para borç yükü altında
inim inim inleyen borçluların borç yükünü hafifletecek mi? Ayrıca,
hane halkı harcanabilir gelirine katkı sağlayacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ekonomik
daralmaların görüldüğü bugünlerde yatırımların
teşvik edilmesi için yeni bir teşvik sistemi getirilmesine ihtiyaç
var mıdır? Varsa kriterleriniz ne olacaktır?
İkinci sorum
olarak, bu kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulüyle beraber yurt
dışından tahminen ne kadar para ülkemize gelecektir?
Dünyada ekonomik
kriz çıktıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti bankalarından ne kadar
para yurt dışına çıkmıştır son iki ayda?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bu kanuna Komisyonda AKP dışında tüm partiler
muhalefet şerhi yazmıştır. Bu kanun, bir mutabakatla
çıkmıyor. Bu kanunla ilgili bu kürsüde sorulan sorulara cevap
alınamamıştır. Bu kanunla, siz, ne kadar kaynak
getireceğinizin cevabını veremiyorsunuz. Bu kaynağın
masum olup olmadığının teminatı yok. Temennilerinizi
ifade ediyorsunuz.
Bir net soru
sordum, kürsüde cevap verdiniz. Kriz var mı? dedim, Var. dediniz.
Sorumu tekrar soruyorum: Bu kanunla ekonomik krizi önleyeceğinizi
düşünüyor musunuz? Gayretimiz bu, amacımız bu.
Alınması gereken tedbirlerin bir paket olarak
alınmadığını da en başta biz tenkit ettik. Evet,
ekonomik kriz varsa, bu, doğru tespit edilmeli Hamdolsun. denilerek
geçiştirilmemeli ve alınması gereken tedbirler bir bütünlük
içerisinde bir tedbir paketiyle buraya getirilmelidir. Mesela, biz şunu
teklif ettik: Kamunun, devletin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sayın Bakan, biraz önce Lehinde misiniz aleyhinde misiniz?
Millet bilsin. dedi. Evet, millet bilsin.
Bu kanunun milletle alakası yok.
Şimdi,
Sayın Bakana soruyorum: Siz, bu zor durumda olan KOBİlere, borcunu
ödeyemeyecek KOBİlere garanti oluşturulmasına karşı
mısınız, değil misiniz? Eğer karşı
değilseniz, neden önergemize karşı çıktınız?
Neden bu konuda vatandaşlar, borcunu ödeyemeyecek vatandaşlar için
tedbir alınmasına yönelik yönelttiğimiz önergelere
karşısınız? Siz, yoksa gerçekten, küçük ve orta
büyüklükteki işletmelerin yaşamasını istemiyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, beş dakika süreniz var.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, bu
konuştuğumuz madde Bakanlar Kurulunun yürütmesiyle ilgili bir madde.
Bu maddeyle ilgili hiçbir sual yok bana.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunlar hep Bakanlar Kurulunu ilgilendirmiyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) İç Tüzüke göre de sorulan
soruların maddeye uygun olması lazım. Ne takdir ediyorsunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, net olarak
cevaplayın.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani ben cevaplandırabilirim de,
fakat İç Tüzüke de aykırı
hareket ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, Bakanlar Kurulunun
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Net olarak cevap verin.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bu sorduklarınızın
İç Tüzüke göre maddeyle ilgisi yok; net bu.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Net olun, net!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Daha net nasıl söyleyeyim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan cevap vermiyor.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Bakan bana bir soru sordu, ben de o sorunun
cevabını müsaade ederseniz kendisine vereyim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, cevap vermiyor.
BAŞKAN -
İlk kez olmuyor bu tür konuşmalar, bu tür sorular.
Dolayısıyla, cevap verebilirsiniz ya da sorulara yazılı
cevap verebilirsiniz. Tercih sizin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Susma hakkını kullanabilir efendim!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki, ben vereyim isterseniz.
Şimdi,
Sayın Özdemir Yabancı yatırımcılar geliyor, burada
alışveriş merkezleri açıyor. Yani Greenfield dediğimiz yatırımlar da
yapmıyorlar. Ondan sonra, bu nasıl bir yabancı
yatırımcı gelişi? diyor.
Tabii,
şimdi, Sayın Özdemir bir taraftan bakarsa öyle gözüküyor. Ama ben
şimdi sorayım: Bugün otomotiv sektörü Türkiyede bir numaralı
bizim sektörümüz, lokomotif sektör ve 20 milyar doların üzerinde de
ihracat yapıyor, öyle mi? Binlerce de adam
çalıştırıyor, teknoloji de getiriyor, tamamı
yabancı sermeye; buyurun. Gelmeyin. mi diyelim bunlara?
YILMAZ TANKUT
(Adana) Efendim, sizin dönemde gelmedi o.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Gelme. mi diyelim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) O sizin döneminizde gelmedi Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ha, gelmesin mi?
BAŞKAN
Şimdi, soru soran arkadaşlar, cevapları lütfen dinleyin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) İkincisi: Bakın, şimdi,
bugün Migros gelmiş, ondan sonra diğer alışveriş
merkezleri gelmiş. Ben bunlara baktım, her birisi ayrı ayrı
100 milyonlarca dolar Türkiye'den ihracat yapıyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İhracat yapmıyor efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet, ihracat yapıyor. Nereden?
Türkiye'den aldıkları tekstil maddesi, diğer maddeleri falan
dünyadaki bütün zincirlerine gönderiyor adamlar.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Türkiye'nin tüketim potansiyeline yatırım yapıyorlar.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Gelmesin mi bunlar yani?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gidelim Bauhausa, gidelim, görelim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi
OKTAY VURAL
(İzmir) Hadi Sayın Bakan, gidelim. Bauhausa gidelim bakalım
Türk malı mı var Alman malı mı var?
BAŞKAN
Sayın Vural, Sayın Şandır
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben bildiğimi konuşuyorum
Sayın Oktay.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Lütfen bildiğinizi konuşun Sayın Bakan!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Bursada fabrikalar
kapanıyor, bankalar kredi vermiyor, işçiler
çıkarılıyor
Değerli
arkadaşlar, şimdi, ben biraz önce kürsüde dedim ki: Yüz yılda
bir yaşanan, dünya, mali krizi yaşanıyor. Türkiye şimdiye
kadar
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Bakan Bey, bunlar son bir ay içinde
olmadı ki, bir yıldır oluyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, bunlar böyle
şey ederlerse
Ben dinledim onları gayet güzel bir şekilde, ben
konuşurken hepsi dır dır dır... Bunlarla baş edecek
hâlim yok ki yahu, ya beni dinlesinler ya konuşmayayım!
BAŞKAN
Yazılı olarak verin peki.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Siz bir daha bana müdahale ederseniz
Yazılı olarak veririm. derim, geçerim. Dinleyin. Bakın ben
sizi dinledim, büyük dikkatle dinledim, hepinizin isimlerini yazdım. Biraz
dinleyin şunu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Konuşun Sayın Bakanım,
konuşun; konuşmanızdan rahatsız oluyorlar.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) O zaman gerçek beyanda
bulunacaksınız Sayın Bakan, toplumu yanıltmaya
hakkınız yok!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bakın, müdahale etmeyin yahu, bir
dinleyin şunu.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakınız, bankaların şu anda
Türkiye ilk defa dünyada çıkan mali krizin etkilerinden dolayı
etkileniyor. Bugüne kadar Türkiye'de, devamlı, kendi içinde kriz
çıkmıştır. On senede bir, altı senede bir kendi içinde
mali kriz çıkartmıştır, yönetim beceriksizliğinden
dolayı Türkiye. Sonra gördük, 2000-2001 krizi, hepimiz yaşadık.
Dünyada kriz yoktu o zaman, şimdi dünyada var, dünyada; dünya
yanıyor. Biz de şimdi buna karşı önlemlerimizi
alıyoruz. Yok efendim, paket hâlinde alın önlemini, şu hâlinde
Ne hâlinde alırsak alalım, alıyoruz ya biz bu gerekli önlemleri.
Şu anda
konuştuğumuz kanun bu kriz için bir önlemdir, dünyadaki krize
karşı bir önlemdir -buradaki maddeler- bunun bilinci içerisinde
olalım.
Bankalarda, bizim
bankalarımız sıkıntı içerisinde değil, bizim
bankalarımız tehlike içerisinde değil. Bizim
bankalarımız sağlam ama onlar da tedbirlerini alıyor.
Tedbirlerini alırken de bazı kredilerde selektif davranabiliyorlar,
bunlar da geçicidir. Bunlar da geçicidir.
BAŞKAN
Sayın Bakan, toplayın lütfen.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki
Şimdi
Eximbank buna destek verecek. Eximbankın destek verme
kaynaklarını artırmayı düşünüyoruz, bunun için
çalışma yapıyoruz. İhracatçılarımıza ve reel
sektöre özel kredi destekleri için çalışıyoruz. KOBİlere
de özel destek için çalışıyoruz, bütçeye onun için ödenek
koyduk. KOBİlere karşı mıyız? Niye karşı
olayım ben. KOBİlerin gelişmesini isteyen bir insanım ben
ama ceffelkalem
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Süreniz bitti,
bir dakika da ekledim.
Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Tasarının 6 ncı maddesinde
yer alan Bakanlar Kurulu ibaresinin Maliye Bakanı ve Hazineden Sorumlu
Devlet Bakanı olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Mustafa Özyürek
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Trabzon |
İstanbul |
Malatya |
|
Bülent
Baratalı |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Tekin Bingöl |
|
İzmir |
İstanbul |
Ankara |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakanı dinledik. Şimdi ekonomik krizin
varlığını Hükûmetin kabul etmesini doğrusunu
isterseniz memnuniyetle kabul ettik. Hatırlarsanız Sayın
Başbakanın Ekonomik kriz bizi teğet geçti. diye bir
açıklaması olmuştu.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Finans sektöründe
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ama Sayın Başbakan Ekonomik kriz
vardır. dedi, dolayısıyla bunu memnuniyetle kabul ediyoruz.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Dünyada var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Ama değerli arkadaşlar, bir yasa taslağı
hazırlanırken Sayın Bakan, buna karşı çıkıp
çıkmadığımız konusunda bizim ikircikli bir yapı
sergilediğimizi söyledi. Böyle bir yapı yok, muhalefet şerhimiz
var. Demek ki Sayın Bakan önünde olan metni bile okumamış, öyle
anlaşılıyor.
Bakın
değerli arkadaşlar, Şeytan ayrıntıda gizlidir. diye
bir söz vardır. Ben, size, sizin kabul etmiş olduğunuz bir kanun
maddesini burada okuyacağım, bir önergeyi okuyacağım,
şöyle diyor özel tüketim vergisiyle ilgili olarak:
1) Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemler için 4760 sayılı
Kanuna göre -yani Özel Tüketim Vergisi Kanununa göre- tarhiyat
yapılmaz... Doğru, mesele yok.
2)
daha önce
yapılan tarhiyatlardan vazgeçilir., Eğer bir tarhiyat
yapılmışsa bundan vazgeçeceğiz. diyor.
3)
tahakkuk
eden tutarlar terkin edilir., Yani tarhiyat yapılmış, tahakkuk
yapmışsa bundan da vazgeçeriz. diyor.
4) Tahsil
edilmiş tutarlar red ve iade edilmez.", Yani, ben eğer
parayı aldıysam, bu parayı da sana geri vermem.
Bana söyler
misiniz değerli arkadaşlar, sizin partinizin adı Adalet ve
Kalkınma Partisi değil mi? Eğer adaletse, temiz, yasalara uygun
davranmış, götürüp özel tüketim vergisini zamanında ödemiş
kişiyi niçin enayi konumuna koyup Sen ödedin, ben sana bu parayı
iade etmeyeceğim. Öbürü ödemedi, ben şimdi senin
alacağını siliyorum
Bana söyler misiniz bunun vicdani ve
ahlaki boyutunu kendiniz niçin sorgulamadınız? Eğer siz bunu
sorgulamazsanız
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Vergi hep öyledir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hayır efendim.
Eğer siz
bunu sorgulamazsanız adaletten söz edemezsiniz. Şimdi, bunun, bu
düzenlemenin krizle ne ilgisi var? Eğer bu insan niçin götürüp bunun
Eğer bu para çok yüksekse mesele yok. Hadi diyelim ki böyle bir şey,
ama soruyoruz, soruşturuyoruz, bu rakamın küçük olduğunu
söylüyorlar. Ee, bir de devletin bir itibarı olsun ya, devlet desin ki:
Arkadaş ben bu tarihe kadar olan bütün alacaklarımdan vazgeçiyorum,
ödeyen vatandaşlarımın da parasını iade edeceğim.
En azından, Faizini ödemeyeceğim. deyin.
O nedenle,
değerli arkadaşlar, biz, yasa yaparken yasaları adalet
kavramı içinde tartmıyoruz, önümüze geliyor, iktidar-muhalefet
çatışması içerisinde yasama organı gerçek anlamda
işlevini yerine getiremiyor. İktidar ne getirirse, bakıyorsunuz
Sayın Bakan el kaldırdı, blok hâlde el
kaldırıyorsunuz. Ama bu tür şaibeli işleri de maalesef
yasalaştırıyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Önergenizle ilgili bir şey söylemediniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, müsaadenizle
BAŞKAN
Buyurun.
Bir
dakikalık bir süre içinde, yeni bir sataşmaya mahal vermeden
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Değerli Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Değerli
Başkan, sayın arkadaşlar; bir kanundan bahsedeceğim.
Bakın şimdi, 22/6/2002 yılında
çıkarılmış bir kanun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, neye göre söz verdiniz?
BAŞKAN
60ncı maddeye göre pek kısa söz talebi oldu, onu verdim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, diyor ki geçici
60ncı madde: Mevcut veya yeni kurulacak olan sermaye şirketlerine
ayni veya nakdî sermaye olarak konulan değerlerden hareketle, herhangi bir
vergi incelemesi ve tarhiyat yapılamaz. Bunu nasıl koydunuz o zaman
da şimdi kalkıp söylüyorsunuz? Demek ki, biz buna karşı
değiliz ama, zaman zaman bunlara ihtiyaç var. Bunları eğer siz
anlayamazsanız, bunları eğer takdir edemezsiniz, milletin bu
ihtiyaçlarına cevap veremezseniz, nasıl bu milleti idare edeceksiniz,
soruyorum sizlere.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Bakan
yanıt verdi
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylayayım, ondan sonra sizi dinleyeceğim
Sayın Kılıçdaroğlu; daha bir yere gitmiyoruz.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, ben çok basit bir
şey sordum. Dürüst, namuslu, yasalara uygun olarak özel tüketim vergisini
ödeyen kişiyi enayi konumuna koyup, ödemeyen kişinin de
alacağını silerseniz, bunun adalet kavramıyla ne ilgisi
var? Sayın Bakan 2002 tarihindeki bir yasadan bahsediyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) O yasa beni hiç ilgilendirmez.
İsterseniz bunu, 1999dan, 98den, cumhuriyetin kuruluşundan
başlatın. Ben, bir adalet kavramının
tartılmasını istiyorum. Vergisini veren yurttaşın
enayi konumuna sokulmamasını istiyorum, bütün talebimiz bu.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu, sağ olun.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oyunun rengini
açıklamak üzere aleyhte ilk söz, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer
Gençte.
Buyurun
Sayın Genç.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Oylama bittikten sonra, Sayın Başkan, ne oyunun rengi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz hakkımı Ali Uzunırmaka
devrediyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, söz hakkını Aydın Milletvekili Sayın Ali
Uzunırmaka devretti.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Saygıdeğer milletvekilleri, bir
fırtına hızı içerisinde, gene bir kanun, muhalefet-iktidar
çekişmesi içerisinde, Sayın Kılıçdaroğlunun
dediği gibi, anlaşılamadan geçiyor, inşallah
hayırlı, uğurlu olur.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Anlayan anladı merak etme.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Tarihe not düşmek için bu konuşmayı
yapıyorum. Tabii, AKP Grubunun devamlılığında kaç
karar yetersayısını bulamadığından kanuna ne
kadar ilgi gösterdiği ortadaydı. Bunu, kaç defa Sayın Bakana da
söyledim. Oradan laf atmanın bir anlamı yok. Bu kanundaki birçok
maddeyle ne kadar ilgili, ne kadar bilir arkadaşlar, onu da tahmin
edebiliyorum.
Tarihe not
düşmek istiyorum kıymetli arkadaşlar. Tarihe not düşmek
istediğim şu:
Bir, öncelikle
Türkiyede iki üç yıldır kriz vardır. Bu kriz gerek üretim, arz
ve gerekse talep krizidir, çünkü vatandaşın satın alma gücü
bitmiştir. İki üç yıldır Türkiyede hem üretimde hem
talepte bir kriz vardır. Dolayısıyla, bugünkü bu
görüşmeler, başka başka birtakım teklifler, talepler bu
krizi gizleyemeyecektir. İş yerleri kapanmıştır,
işçiler çıkartılmıştır ve bütün rakamlar hep
eksiye doğru gitmektedir.
İki:
Kıymetli arkadaşlar, yurt dışından para gelmeyecektir.
Burada şunu çok açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum: Biz yurt
dışından gelecek olan paraya karşı değiliz, hele
hele eğer bu Türk vatandaşlarının parası olursa hiç
karşı değiliz. Dolayısıyla
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Karşı oy verdiniz.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Laf atıp durmayın oradan da, biraz
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Karşı oy verdiniz ya.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Karşı verdiğim oyun, karşı
vereceğim oyun sebebini sizler de biliyorsunuz, buradaki
devamsızlığınızdan da belli. Belli ki birtakım arkadaşlar
bu yasayı tasvip etmiyorlar. Üç defa, dört defa burada karar yeter
sayısını ve toplantı yeter sayısını
bulamadınız. Böyle mi çalışıyorsunuz iktidar grubu
olarak?
Kıymetli
arkadaşlar, yurt dışından gelecek paraya karşı
değiliz. Hatta, Sayın Bakana burada, Sayın Bakanım, yurt
dışından gelecek olan paraya para verelim dedim eğer yurt
dışından para gelecekse. Ama biz şuna
karşıyız: 2003 yılından beridir veya belli zaman diliminden
beridir milletvekillerin, siyasetçilerin, 6.400 göstergenin üstünde olan
bürokratların ve birtakım şirketlerin, 2003 yılından
sonra kurulan şirketlerin birtakım hoş olmayan, resmî olmayan
yöntemlerle gerek vergi kaçırarak gerek başka yollarla elde ettikleri
kazançların legalleşmesine karşıyız. Bu da üçüncü
maddedir kıymetli arkadaşlar. Biz buraya karşıyız.
Burada ben
kanunun ilk girişinde bir şey söyledim: Buradaki sebep masum, yurt
dışından para gelecek diye bu kanun buraya getirildi. Niyet
kurnazca. Kurnazca bir niyetle buraya birtakım aflar getiriliyor.
Dolayısıyla buradaki uygulama da adaletsizce. Neden?
Yıllardır vergisini ödeyen dürüst vatandaşın burada
hakkı gasp ediliyor. Dolayısıyla biz bu kanundaki buradaki
uygulamalara karşıyız.
Kıymetli
arkadaşlar, Sayın Bakan, ekonominin, ticaretin, üretimin altın
kuralı vardır, her şeyin bir kuralı vardır. Altın
kural nedir? Altını olan kuralı koyar. Ben biliyorum ki ve
tahmin ediyorum ki burada birtakım parası olanlar size bu kanunu
çıkarttırıyor ve demin söylediğim gibi, gayrimeşru
veya gayrihukuki kazandıkları parayı legalleştirmeye
yönelenler bu kanunu size çıkartıyor. (MHP sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla,
kıymetli arkadaşlar, bugünkü Hükûmet
2001 yılının
dünyasıyla ve Türkiyesiyle 2003 yılının, 2007
yılının dünyası ve Türkiyesi aynı değildir.
Burada çıkıp, 2001 yılını, 2002 yılını
eleştirerek, 2007 yılını, 2003 yılını
anlayamazsınız kıymetli arkadaşlar. Dolayısıyla,
dünyayı da anlayamazsınız. Dünyadaki gelişen olaylar,
dünyadaki likidite, dünyadaki kural koyucular
Ben biliyorum ve inanıyorum
ki, sizler, hiçbir zaman ne kural koyabildiniz, ne yönetebildiniz; konulan
kuralların sadece Türkiyede temsilciliğini yaptınız. (MHP
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, burada,
masumane sebeplerle halkı kandırmanın bir anlamı yoktur
kıymetli arkadaşlar.
Bugüne kadar
Türkiyede bizim olmayan parayla bir saadet devri yaşandı, bizim
olmayan parayla bir saadet devri yaşandı. Türk milletinin refah
seviyesi artırılmadı. Bir şey yapıldı: Milletin
geleceği satın alma kabiliyeti artırıldı,
geleceği satın almayı da imkânsız şartlarla yaptınız
ve dolayısıyla geleceği satın alabilmenin artık vakti
bitti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Teşekkür ederim.
Artık
vatandaş geleceği satın alamıyor, dünyadaki rüzgârlar da bu
yönde değil. Dolayısıyla kriz buradadır.
Sayın Bakana
bir uyarıda bulunmak istiyorum: Göreve geliş, görevde bulunuş
birtakım kabiliyetleri ve birtakım tercihleri gerektirir. Tabii ki,
göreve gelirken bazı saikler önemli olur; bu, hepimiz için geçerli, bütün
yöneticiler için geçerli. Bazen avantajlar olur. Mesela bayanın
olduğu yerde bir nezaket olur, dolayısıyla bayanın
işlevleriyle ilgili nezaketli davranmak gerekir ve hele burada olurken,
bazen bu televizyon kameraları yüzümüze yansıyor, yüzümüze
yansıdığında bazı hareketlerimizden -kamera
yansımadığı için- çok kötü görüntüler de meydana geliyor
kıymetli arkadaşlar. Dolayısıyla, nezaketin, hatta bazen
uygunsuz davranışların
Özür dileyebilme medeni cesaretini
göstermemiz gerektiği kanaatini taşıyorum.
Dolayısıyla, nezaketi elden bırakmadan, burada iktidar-muhalefet
çekişmesinin ötesinde millete hizmetin esas olduğunu bir kez daha
vurgulamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) - Ve oyumun rengi, 3üncü maddeden dolayı aleyhte
olacaktır. Gelecek olan hiçbir paraya karşı değiliz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı: |
278 |
Kabul: |
216 |
Ret: |
62 (x) |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
(x)
Açık oyların kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
Kapanma
Saati: 16.31
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 16.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2nci sırada
yer alan Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Kamu İhale
Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/584) (S. Sayısı: 253) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
253 sıra sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Artvin Milletvekilli Sayın Metin Arifağaoğluna
aittir.
Buyurun
Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Kamu İhale Kanunu ile Kamu Sözleşmeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve izleyenleri
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde en
büyük istihdam inşaat sektörüyle sağlanmaktadır. İkinci
büyük istihdam yaratan sektör, bildiğiniz gibi otomotiv sanayisidir.
İnşaat sanayisi sektöründe Türkiyenin Avrupa ve diğer
gelişmiş ülkelerden hiçbir eksiği yoktur. Süratli ve kaliteli
imalat ile uygun maliyet konusunda gelişmiş ülkelerin önündeyiz
diyebilirim. Bu büyük ve önemli sektörün karşılaşmış
olduğu sorunları burada, bu Mecliste çözmeliyiz, ancak bugüne kadar
bu sorunların azaldığını söylemek ne yazık ki
mümkün değildir.
Bilindiği
gibi, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ile 4735 sayılı
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu 1/1/2003 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Özenle ve dikkatle hazırlandığı söylenen
yasaya şimdiye kadar on dört kez müdahale edilmiştir. Bu durum gerek
işveren idareler açısından gerekse istekliler
açısından oldukça sıkıntılı bir ortam
yaratmış ve uyum sorununun yaşanmasına neden olmuştur.
İnşaat sektörünü rahatlatacak, yaşanan sorunları bertaraf
edecek yasa ne yazık ki her zaman aceleye getiriliyor ve beş yıl
içinde 14 kez müdahaleyle sonuçlanıyor. Bugün 15inci
değişikliği müzakere ediyo-
(x)
253 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
ruz. İhale
Yasası neden bu kadar fazla gündeme geldi? İhale Yasasıyla
neden bu kadar oynandı? Amaç neydi? Bu yasanın gerisinde ne var?
Türkiye niçin bu ihale sisteminden rahatsız? Ülkemizi bu
tartışmaların içerisine taşıyan argümanlar nelerdir?
Neden çok sık periyotlarla İhale Yasası
değiştiriliyor? Bu konulara ve sorulara verilecek temel yanıt
tarikat -siyaset ve bürokrat üçlüsünün ülke kaynaklarını belli
sınıflara kanalize etmek için ihalelere etkili olma, diğer
adıyla müessir olma mücadelesidir; kısaca rant
savaşıdır.
Bakanlar
Kurulunca 12 Mayıs 2008 günü kabul edilen ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine gönderilen Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda yapılan değişiklikler on iki madde
olarak düzenlenmiştir. Ancak sonradan yapılan müdahalelerle ve
komisyondaki görüşmelerle yapılan değişiklik önergeleriyle
tasarı otuz altı madde olarak Genel Kurulun gündemine gelmiştir,
şu anda müzakere ettiğimiz yasa budur.
Tasarıda
bulunan değişikliklere bakarsak itiraz sürelerinin
kısaldığını görüyoruz. Ayrıca,
tasarının 23üncü maddesi ile itirazen şikâyet konusunu
düzenleyen 56ncı maddeye yapılan müdahaleyle Kamu İhale Kurumu
fonksiyonsuz hâle getirilmiştir. İhale makamı hiçbir gerekçe
göstermeden ihaleyi iptal etme hakkına sahip olmaktadır. Kötü niyetli
yöneticilerle veya siyasi müdahalelerle ihale keyfî olarak iptal edilirse hak
sahibi kişiler veya firmalar, Kamu İhale Kanununa itirazen
şikâyet yolu kapandığına göre, ihale makamı herhangi
bir kişiye veya firmaya işi vermek istese ve bu nedenle birkaç kez
ihaleyi iptal etse ve kayırılmak istenen kişi ihaleyi alana
kadar bu duruma devam edilse böyle bir keyfîliğe
sınırlayıcı bir düzenleme yok. Ayrıca, uygulamayı
yapanlar hakkında herhangi bir müeyyide yok. Bu düzenlemeyle art niyetli
idarelere kamu ihalelerinde yolsuzluk kapısı sonuna kadar
açılmış oluyor. Bu düzenleme, Anayasamızın
36ncı maddesinde hak arama hürriyeti önünde bir engel teşkil etmekte
olup Anayasaya aykırılık iddialarıyla dava konusu
yapılma durumunda, Anayasa Mahkemesinin benzer içtihatları dikkate
alındığında iptale konu olması büyük bir
olasılıktır.
Kamu İhale
Kurumunun görev ve yetkilerini düzenleyen 4734 sayılı Yasanın
53üncü maddesinin (b) fıkrasının (1) no.lu alt bendinde
şöyle denilmektedir: İhalenin başlangıcından
sözleşmenin imzalanmasına kadar olan süre içerisinde idarece
yapılan işlemlerde bu Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun
olmadığına ilişkin şikâyetleri inceleyerek
sonuçlandırmak. denilmektedir.
O nedenle,
ihalenin iptaline ilişkin itirazen şikâyet konusu olmaması Kamu
İhale Kurumunun görev ve yetkilerine aykırı bir durum
teşkil etmektedir. İtirazen şikâyet, dava açılması
öncesinde kullanılması zorunlu bir başvuru yoludur. İptal
kararına ilişkin itirazen şikâyet yolunun kapatılması,
dolaylı olarak dava yolunun kapatılması anlamına
gelmektedir ki bu hâliyle düzenlemenin Anayasaya
aykırılığından söz etmek yanlış
olmayacaktır.
Tasarıyla
gelen değişiklikler arasında en öldürücü olanı, davet
usulüdür; davet usulüyle yapılan ihalelerin kapsamının
genişletilmesidir. Bu konuda tereddütlerimiz vardır.
Yandaşların korunması, kollanması olmasın istiyoruz.
Kötü niyetlileri besleyen uygulamalar ile istenilen projeyi isteyen firmaya
yönlendirme olasılıklarının olmamasını arzu
ediyoruz. Bu konuda iktidara güven duymuyoruz. Endişelerimiz her geçen gün
büyüyerek artmaktadır.
Tasarının
24üncü maddesinde bulunan 4734 sayılı Yasanın 62nci
maddesinin (h) bendinde yapılan değişiklik Komisyonda uzun uzun
tartışıldı. Neticede, iktidar ve ana muhalefet, muhalefet
milletvekillerinin mutabakatıyla uyum sağlandı ancak önergelerin
birleştirilerek yazılmasında, sonradan öğrendiğim bir
neticeyi aktarmak istiyorum: Bazı hukukçularımız, bu önergelerin
birleştirilerek yazılmasından sonra istediğimiz
anlamın çıkmadığını, burada bir eksikliğin olduğunu
ifade ettiler.
Şimdi, ben,
buradan, Komisyonda konuşulanları size aktarmak istiyorum. Sayın
Başkan, Sayın Demir, bilhassa sizin bilginize sunmak istiyorum.
Komisyonda varılan mutabakat aynen şu şekildedir: Komisyonda
bulunan üye arkadaşlarımın özellikle dikkatle dinlemesini
istiyorum. Hükûmetten gelen teklif ile mühendis veya mimarların
aldıkları lisans eğitimine uygun yapım işi ihalelerine
başvurularında, toplam süresi on beş yılı geçmemek kaydıyla,
mezuniyetlerinden sonra her yıl için 122.587 YTL olarak hesaplanmak üzere
10uncu madde kapsamındaki benzer iş deneyimi olarak dikkate
alınır. şeklindeydi. Bu duruma ben itiraz ederek söz
aldım. 2490, 2886 ve 4734 sayılı yasalarda mühendis ve mimarlar
için verilen haklar geri alınıyor. dedik. Komisyon üyeleri bu
itirazımızı olumlu buldu. Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım konuya açıklık getirdi.
Mühendis ve mimarlar okulu bitirdikten sonra bürokraside veya özel sektörde
veya diğer sektörlerde mühendislik veya mimarlık yapmadıysa,
mesleğinin dışındaki işlerle uğraştıysa
ve günün birinde taahhüt işleri yapmak isterse bu tip deneyimsiz mühendis
ve mimarların diplomalarına on beş yıllık iş
bitirme hakkı verelim. dendi. Komisyon bu durumu benimsedi. Mühendis ve
mimar olduktan sonra bürokraside ve özel sektörde veya kendi işinde
mühendis veya mimar olarak çalışanlar, kaç yıllık mühendis
veya kaç yıllık mimar ise diplomasını o kadar
yıllık iş bitirme belgesi olarak kullanabilir. Komisyon üyeleri
tarafından bu durum aynen kabul edildi.
Ayrıca,
mühendis veya mimarlar kendi adına işlere girerlerse
diplomalarını iş bitirme belgesi olarak kullanıyorlar. Bu,
4734te var. Ancak, mühendis veya mimarların yüzde 51 hissesi bulunan
şirketleri var ise diplomalarını iş bitirme belgesi olarak
kullanamıyorlar. Buraya bir yenilik getiriliyor: Eğer mühendis ve
mimarlar kurdukları şirketin yüzde 51ine sahipseler,
diplomasını bu şirketlerde de iş bitirme belgesi olarak
kullanabilirler. Bu durum da Komisyonda kabul edildi. Ancak şöyle bir
itiraz oldu, dendi ki: Mühendis bir kapital sahibi bulabilir ve bu
şekilde ihalelere katılabilir, şirket kurulabilir. Dendi ki: O
zaman ihale tarihinden beş yıl geriye doğru gidilecek; beş
yıl geriye doğru gidilince beş yıl önce şirket
kurulmuş olacak ve yüzde 51 hisseye sahip bulunacak. Bu şart da
getirildi. Buna, Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Müjdat Kuşku bir
ilave yapmak istedi ve Müjdat Kuşkunun ilavesiyle Eğer 2 mühendis
veya 2 mimar yüzde 50-yüzde 50 olarak bir şirket kurmuşlarsa, 2si de
mühendisse yine onlar da diplomalarını iş bitirme belgesi olarak
kullanabilirler. dendi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, değerli hukukçu milletvekili
arkadaşlarım; eğer 62/h maddesi bu söylediklerimi
karşılamıyorsa o zaman bir ortak önergeye ihtiyaç vardır,
ortak bir önergeyle bu maddenin düzeltilmesine, bu maddeye müdahale edilmesine
ihtiyaç gerekmektedir. Dolayısıyla bu 62/h maddesini geçiyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ihalelerde esas olan rekabet
ortamını sağlamaktır. Rekabet ortamı
sağlanıyor mu sağlanmıyor mu, önemli olan konu budur.
Anadoluda ihaleye fesat karıştırıldığı
yönünde telefon dinlemeleriyle başlayan araştırmalarda ihale
dosyası alıp ihaleye teklif vermeyen firmalar mahkemeler
tarafından sorgulanıyor. Siyasiler İhaleye katılma. derse
hiçbir işlem yapılmıyor. Bunun adına da Rekabet
sağlandı. deniyor. Rekabet böyle mi sağlanıyor? TMSF
tarafından ihaleye çıkarılan ATV ve Sabah gazetesinin
satışında ihale dosyası alan firmalar var, yeterli görülen
firmalar var, ancak ihaleye katılan tek firma var. Neden böyle oldu,
diğer firmalar neden katılmadı? Konu
araştırılınca, Sayın Başbakanın, ihale
öncesi, havaalanında, gecenin geç saatinde ihaleye katılacak firmayla
görüşmüş olduğu anlaşılıyor. Böyle olunca rekabet
ortamının sağlandığı söylenebilir mi? Bunun
adına ihaleye fesat karıştırmak denmiyor mu? Bazı
ihalelerde bunun yüzde 1i yapılmamıştır, birçoğu
tutukludur, bir kısmı altı sene üç ay ceza
almıştır.
Bir diğer
önemli konu Kamu İhale Yasasına getirilen istisnalardır.
Örneğin Petrol Piyasası Yasasıyla, petrol ve doğal gazla
ilgili projelerin İhale Yasasına uyma zorunluluğu ortadan
kaldırılmıştır, boru hatları ve rafineri gibi
projelerin, ihale yapılmadan, iktidara yakın firmalara verilmesinin
önü açılmıştır.
Yasa no: 5335;
burada da Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü
mülkiyetindeki işletmecilik fazlası taşınmazların
satılarak veya devredilerek satış veya devir bedellerinin yeni
demiryolu ve mevcut demiryollarının bakım ve onarımı
ile iyileştirilmesinde kullanılmak kaydıyla,
taşınmazların satış veya devrine TC Devlet Demir
Yolları Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu yetkilidir. deniyor. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkündür, onun için vaktimi kullanmak istemiyorum. Bu
istisnalar kaldırılıp, görüşülmekte olan ihale yasasının
şümulü içine alınmalıdır görüşündeyim, bunu
önemsiyorum ve bilgilerinize sunuyorum.
Kamu İhale
Kurumunun çalışmalarına baktığımız zaman;
şikâyet başvurusu 14.908, 2007-2008 döneminde iptal edilen ihale
sayısı 1.202, bugüne kadar iptal edilen toplam ihale sayısı
3.235. Bu rakamlara bakarsak neyi görüyoruz değerli arkadaşlar?
Gerçek bir rekabet ortamında değil, siyasi yandaşlık ve
kayırmacılık esasına göre yapıldığı
yargısını güçlendiren bir proje, bir netice ile karşı
karşıyayız.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ihalelerde en önemli konu uygun bedelin
tespitidir. Mühendislikte önemli üç unsur vardır. Bir: Uygun proje.
İki: Uygun fiyat. Üç: Kaliteli imalat. Tekrar söylüyorum: Uygun proje,
uygun fiyat, kaliteli imalat. Bu üç şartı sağlayacak uygun
bedeli yakalamak gerekmektedir, işin esprisi buradadır. Çok tenzilat
yapan firmayla uğraşmak zordur. Kârsız iş alan firma
arsız olur. gerçeğini unutmamak gerekir. Aşırı
düşük teklifle iş yapan firmalara kaliteli iş yaptırmak
olanaklı değildir.
Bakınız,
kısa bir müddet önce çok iyi tanıdığım bir muhtar
oğluyla birlikte Meclisteki odama geldi. Muhtarın oğlu 16 veya
17 arkadaşıyla TOKİye iş yapan firmanın elektrik
taşeronunda yedi ay çalışmışlar.
Çalışanların her biri ana firmadan sadece 400 YTL
almış, taşeron iflas edip kaçmış. Ana firma
paramızı vermiyor. dediler. Muhtarı ve oğlunu alıp
TOKİ Başkan Yardımcısına gittik, konuyu aktardım,
çalışanların bordrolarda isimlerinin olduğunu ifade
ettiler. Durumu belirten dilekçeler verdik, ancak muhtar her gün arıyor,
bugüne kadar ne para verildi ne de muhtara herhangi bir yazılı cevap
sunuldu.
Değerli
arkadaşlarım, ihale yasa tasarısı, çok önemli, çok
geniş bir yasadır, vaktim kalmadı, onun için sözlerimi
tamamlamak istiyorum.
Milletvekili
dokunulmazlığını kaldırmadan
şeffaflığı sağlamak mümkün değildir. Yolsuzlukların
önüne bir türlü geçilemiyor. Yolsuzlukların önüne geçilmeden
yoksulluğu ortadan kaldıramayız. Sadaka kültürüyle, gıda
maddesi dağıtmakla, kömür dağıtmakla, halkın
yaşam standardını yükseltemezsiniz. Yeni iş alanları
yaratarak, iş arayan gençlere istihdam sağlayarak, halkı
tembelliğe alıştıran sadaka kültürünü büyüterek değil;
halkımıza, gençlerimize iş imkânı vererek,
çalışma ve üretme kültürünü artırarak, Türkiyeyi Ulu Önderin
dediği muasır medeniyete ulaştırabiliriz. Tek seçenek
budur. Bunun dışında hiçbir çözüm mantıklı ve geçerli
değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Bir dakika ek süre veriyorum,
tamamlayın lütfen.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) -
Sayın Bakanı burada yakalamışken biraz da Artvinden
bahsetmek istiyorum: Bakınız, Artvinde birçok yatırım on
beş yıldır, on yedi yıldır bitirilememiştir.
Sayın Bakan, geçen hafta Artvindeydiniz, ırmak tipi HESlerle ilgili
sorunları biliyorsunuz, ancak Borçka-Murgul, Borçka-Artvin arasında
bulunan tüneller hâlen daha aydınlatılmadı. Borçka-Murgul
Tünelinin aydınlatılmaması konusunda ikinci kez söz
alıyorum ve Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım Bu yol bize, Karayollarına teslim edilmedi,
ileride yapılacak. dedi. Bu tünelin altı yedi senedir
karanlıkta olduğunu biliyor musunuz? Yine Borçka-Artvin
arasındaki tünellerden iki tanesi 2 kilometredir, bu 2 kilometrelik
tünelin mutlaka kısa zamanda aydınlatılmasını
istiyoruz.
Karadenizin
önemli sorunu yoldur, fındıktır, çaydır. Toprak Mahsulleri
Ofisinin aldığı fındık bedelleri ödenmiyor,
ödenemiyor. Vatandaş, Toprak Mahsulleri Ofisine verdiği
fındığı bin bir müşkülatla topluyor. Bu sorunlar
çözülemedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Başkanım bir dakika daha.
BAŞKAN
Verdim, bir dakika verdim.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Bir dakika daha verin.
BAŞKAN
Hayır, olmaz, öyle bir usulümüz yok.
Çok teşekkür
ederim Sayın Arifağaoğlu.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Başkanım, on dakikaya bir dakika, yirmi dakikaya iki
dakika.
BAŞKAN
Yapmayın Allah aşkına. Hayır, öyle bir şey yok. Hiçbir
zaman öyle bir şey yapmadım. Yani, Sayın Milletvekili de sizin
söylediğiniz esprinizi, latifenizi gerçek zannetti, yapmayın.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Bir dakika daha verin Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir
dakika verdim efendim, başka vermiyorum, hiç kimseye vermedim.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Hayır, doğru da ben bir dakika
alacağım zannettim.
BAŞKAN Onu
biliyorum, arkadaşlarınız müdahale ettiği için öyle
zannettiniz, sizinle ilgili değil.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim, sağ olun.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
Hatta, ben,
zamanınız ziyan olmasın diye oraya geldiğiniz zaman
açıyorum.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları hakkında
Demokratik Toplum Partisi Grubunun görüşlerini açıklamaya
çalışacağım.
Aslında bu
yasaya neden ihtiyaç duyuldu, neden bugün getirildi? Gerekçesine
baktığımız zaman, Avrupa Birliği müktesebatında
önemli değişiklikler olmuş deniliyor; hizmet, mal, yapım
ile ilgili direktifler kaldırılmış, üç alım türünü de
kapsayan, 31 Mart 2004 tarihli Konsolide Direktif yayımlanmış.
Tabii bizde yasalar, bu direktifler zamanında
yapılmadığı için, ilerleme raporunda belirtilen
çalışmalar da zamanında yapılmadığı için,
burada yasalar da zamanında çıkarılmadığı için
Avrupa Birliği müktesebatı bile değişiyor. Bu sefer
tasarılar o müktesebata uydurulmak isteniyor. Çünkü Türkiye'nin bir ulusal
program süreci vardı. O ulusal program sürecinde de bütün
yapılacaklar -ekonomik, sosyal, siyasal- kriterlere
bağlanmış, işte kısa vade, orta vade, uzun vade. Hangi
yıllarda yapılacakları konulmuş, işte 2004te
yapacaksınız, 2005te
Bu da gecikmiş işlerden biri. Ama
ihale denince üstelik de 14 defa İhale Kanununda
değişiklikle denilince yolsuzluk kokuları insanın
aklına gelir.
İhale Kanunu
görüşülürken, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda Türkiye Denetim
Standartları Kanun Tasarısını görüşüyoruz. Yine
İhale Kanunuyla ilgili farklı çalışmalar
yapılıyor. Şimdi, burada aslında çok kapsamlı olan bu
yasanın bir iki önemli noktasına benim ancak vaktim yetiyor, ona
değinebileceğim. Şimdi, Avrupa Birliğinin direktifleri ve
özellikle müktesebatı gereğince Hükûmet, hep bu ihaleyle ilgili,
ekonomiyle ilgili konuları gündeme getiriyor. Bakıyoruz ilerleme
raporuna
Kasım ayında, yeni, daha bir hafta oldu,
açıklandı. İlerleme raporunda Avrupa Birliği
ilişkileri çok açık, net, başlıklar altında veriyor.
Önce diyor ki Sivil anayasa hazırlıkları vardı, ne oldu?
Yani bütün bunların sistematik planlanması ancak sivil bir
anayasanın, temel bir yasanın çıkarılmasından sonra
diğer yasaların tamamı da buna uygun hâle getirilir. Çünkü
Avrupa Birliğiyle 2006da gümrük birliğiyle beraber 100 milyar avroya
yaklaşan ticaret hacmimizle Türkiye, Avrupa Birliğinin 7nci büyük
ticaret ortağı konumunda.
Şimdi, bu
noktayı koyarken, Avrupa Birliğinden alacağımız
projeler konusu hemen bununla bağlantılı olarak geliyor çünkü
Türkiyenin Avrupa Birliğinden aldığı projeler ve destekler
var. Tabii, bu destekleri kamu alanlarında aldığı zaman
devlet, bu kamu ihalelerinde yolsuzluk oluyor, suistimal oluyor, ihaleye fesat
karıştırılıyor, partizanca kullanılıyor,
yandaşlara dağıtılıyor. Avrupa Birliğinin de
gözünden bu kaçmıyor, onun için de Önce rüşvet sözleşmesini
imzala, kara parayla ilgili sözleşmeyi imzala, Türkiye Denetim
Standartlarını yürürlüğe koy gibi durmadan bir şeyler
önüne koyuyor Türkiyenin ama Türkiyede Hükûmet, ısrarla hâlâ
düşünce, örgütlenme özgürlüğü konusunda, adil yargılanma
konusunda, kişi güvenliği ve özgürlüğü konusunda, temel insan
hak ve hürriyetleri konusunda, EMASYA Protokolünden tutun da ülkede köklü bir
demokrasinin yolunu açacak sivilleşmenin yapılması konusunda,
son dört senedir ilerleme raporunda yazılanların hepsi konusunda
sınıfta kalıyor. Hiçbirinde ilerleme yok ama bakıyoruz
ekonomiyle ilgili konular önümüze geliyor.
Şimdi bu
ekonomik ve sosyal haklar konusunda da ihaleyle ilgili yasalar önümüze geliyor
ilginç olan. Sendikal haklar, işçi hakları, emeğin örgütlenmesi,
ücret durumu, bu haklar yok. Olmadığı için, ne oluyor? Dün
basından izlemişsinizdir TÜM BEL-SEN memur ve işçi
sendikaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bir dava açtılar.
Uzun bir süreçten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde TÜM
BEL-SENin açtığı dava sonucu daire, Türkiye hakkında,
örgütlenme özgürlüğünü, işçi sendikal hak ve özgürlüklerinin
kısıtlandığı gerekçesiyle bir ihlal kararı verdi.
Hükûmet bu kararı aldı, Büyük Daireye getirdi ve Büyük Daire dün, bu
konuda Türkiyede memurlar ve emekçiler lehine bir içtihat yarattı.
Şimdi, bu içtihadı yarattıktan sonra memurların toplu
sözleşme hakları, sendikal örgütlenme ve ekonomik sorunları
konusunda ILO kararlarına kadar bu sözleşmelerin Hükûmet
tarafından yapılması isteniyor. Hükûmet oralı değil,
bununla ilgili düzenleme getirmiyor, işçiyle getirmiyor, memurla
getirmiyor, emekçiyle getirmiyor, tarımla ilgili getirmiyor, ihaleyle
ilgili getiriyor. Şimdi, ihaleleri getirdiği zaman da doğrusu
biz de sormak istiyoruz: Yani bu ihale konusunda bu telaş, bu acelecilik
niye?
Şimdi, bu
tasarının üç aşamasına bakarak işin püf noktasına
getireceğim olayı. Burada hemen, Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunda bu tasarının görüşüldüğü var. Burada hemen bir
noktaya dikkat çekmek istiyorum ben: Demin, TÜM BEL-SEN, sendikanın, Büyük
Daire, bakın -Grande Chamber- kararı, bu içtihat otuz yıla kadar
Avrupa yargısında devam edecek bir içtihattır, kırk yedi
tane Avrupa Konseyi ülkesini bağlar. Avrupa Birliği Komisyonumuz ne
diyor bu tasarıyla ilgili? Burada hemen söyleyeyim: Kamu
alımlarında Avrupa Birliği müktesebatındaki
değişiklikler çerçevesinde öngörülen elektronik ihale sistemi -yani
şeffaflığa doğru- ve açılış kriterlerinin
karşılanması... deniliyor. Ama, bir şey daha söylüyor,
orada atlanıyor bu konu: İdarenin ihalenin iptaline ilişkin
işlem ve kararları itirazen şikâyete konu edilemez. Hadi
buyurun! Hani, YAŞ kararlarına karşıyız, kesin
karardır diye kıyamet kopuyor, şerhler konuyor veya Yüksek
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun kararına veya Yüksek Sağlık
Şûrasının kararlarına. Bu ihalede de böyle bir hüküm
koyduğunuz zaman hemen devreye Avrupa Birliği uygulamaları,
Avrupa Topluluğu Adalet Divanı girer.
Burada, Avrupa
Birliği Komisyonumuz, ATAD
Büyük harflerle, altını çizmiş.
Mümkün olduğunca her bakanlık bütçesinde, bu ATAD nedir, Adalet
Divanı nedir, Avrupa Birliğinin bu ekonomi mahkemesi Türkiyenin
başına ne iş açar diye sürekli uyarıp anlatmaya
çalışırım. Ama, Enerji Bakanlığı
davalarında, tahkim ve bu tür olaylarda, milyar dolarlara varan,
Türkiyeyi etkileyen davaların bu ATAD bünyesinde de olduğunu
hatırlatmak istiyorum.
Şimdi,
bazı kararlarına atıfta bulunuyor: İhalenin iptaline
ilişkin kararlar ile ilgili olarak uzamaması veyahut aynı konuda
birden fazla ihaleyle karşılaştırılmaması amacıyla
bir itiraz usule bağlanıyor. İhaleyi iptal ettirmenin bir klasik
yolu var, bunu herkes bilir, zeyilname mi deniliyor? Zeyilname herhâlde, bunu
maliyeciler daha iyi bilir. İstemediği kimseye vermez, o ihalenin
şartlarını değiştirir, yeni bir ihale açarlar. Bu
yakın zamanda, buna benzer, Sağlık Bakanlığında
bir ihale açılma olayı oldu. Ekimde olmadı şartları,
zeyilname dediler, 3 Kasıma ertelendi. Yani, kamu ihalelerinde Ben
istediğime veririm, istediğim kişi ihaleyi alır, onunla da
-ekonomik iş işte, para işi- götürürüm.
Şimdi, bu
anlayış, bir ülkeyi batırmak için, partizanca bir
anlayış için birebir tehlikeli bir anlayıştır. Bunu
ülke, yurt sevdasıyla, savunmasıyla hiç kimsenin izah etme
şansı yok.
Bayındırlık,
İmar ve Ulaştırma Komisyonuna geliyor tasarı
Burada da
enteresan bir durum var ve bu enteresan duruma dikkat çekmek istiyorum.
Tasarının 1inci maddesinde TÜBİTAKın, kendisine
kuruluş Kanunu ile verilen görevlerini daha etkin ifa edebilmesi için
deniyor. 4734 sayılı Kanuna tabi diğer kurumların ARGE
faaliyetlerini bu Kurumun uzmanlık ve
danışmanlığından yararlanarak sürdürebilmeleri,
yaşanan sorunun giderilmesi, ayrıca Avrupa Birliği
müktesebatına uyum sağlanması amacıyla 3üncü maddede
değişiklik düzenlenerek kabul edilmişti. İşte bütün mesele
burada. TÜBİTAKın başına gelenler -ne diyorlar-
pişmiş kazın başına gelmedi derler, buna benzer bir
halk tabiri vardır.
Şimdi,
TÜBİTAKla ilgili konularda bir iki şey söylemek istiyorum sürem
azaldığı için. 59uncu ve 60ıncı Hükûmetin
mahkemelik olduğu TÜBİTAK diye başlamak istiyorum. Neden?
TÜBİTAK çok önemli bir Kurum. Araştırma-geliştirme
çalışmaları yapıyor, KOBİ ve büyük şirketlere
yönelik proje yapıyor. ARGE destekleme projeleri yapıyor. 1995 ile 20
Temmuz 2007 arasında sadece 5 bine yakın proje başvurusu
olmuş, bunlardan 3 bine yakını KOBİ. Bu rakamlar, paralar,
ekonomi yan yana konulduğu zaman TÜBİTAK hem kadrolaşma
açısından hem para açısından çok ciddi bir Kurumumuz hem de
stratejik bir Kurumumuz. Niye? Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma
Enstitüsü bünyesinde geliştirilen Özgür İşletim Sistemi
Pardusun kamu kuruluşları tarafından benimsetilmesi için de
çaba harcayan bir kurum.
Şimdi,
Pardusun yerine Microsoftu, Pardusun yerine, gidip yabancı
yazılım şirketlerini alan bir anlayışla ülkenin
güvenliğinin de paraya heba edildiği bir durum yaşanıyor.
Ne yaşanıyor? TÜBİTAK olayında ne yazık ki esrarengiz,
hâlâ aydınlatılmamış cinayetler akla gelir diyorsunuz.
Bunlarla ilgili soru önergeleri verdik ve bunların hiçbirisi ülkede
aydınlatılmadı, silahlı kuvvetlerin savunma sistemiyle,
Tank Projesiyle ilgili. Ve ne yazık ki TÜBİTAK konusunda -daha sonra
ARGE yasası da burada yasalaştı- bu konudaki
çalışmalarda mahkemelik olma sürecine getiren olay şuradan
kaynaklandı: AK PARTİ TÜBİTAKı istiyorum. dedi, Siyasi
denetimim altına alacağım bu bilimsel ve özerk ve
bağımsız olması gereken kurumu. Ki bu tür kurumların
tek varlık nedeni bağımsız ve özerk olmaları. Ve bunun
sonucu olarak 5376 sayılı Yasayı çıkardı 59uncu
Hükûmet döneminde ve bu Yasaya göre TÜBİTAKın Başkan ile 6
Bilim Kurulu üyesini seçme hakkı bir defaya mahsus olmak üzere
Başbakana bırakılacak. Yani Başbakanın tekçi
anlayışı: Her alanda ben olayım, ben belirleyeyim; tek
parti, tek lider, tek iktidar. TÜBİTAKta da tek Başbakan 6 Bilim
Kurulu üyesini tek başına atama yasasını çıkardı.
13 kişiden oluşuyor zaten Bilim Kurulu, 6sını
atadığınız zaman Başkanla beraber yarısı
ediyor.
Evet, dört
yıl TÜBİTAK Başkanlığı görevini yürüten Profesör
Kemal Pak görev süresi 2003te dolunca yeniden seçilmişti,
Başkanlığa getirilmişti. Ancak bu Yasayla 6 Bilim Kurulu
üyesinin Hükûmet tarafından
atanması tıkanıklık yarattı ve idari ve mali
özerkliğe sahip olan TÜBİTAK, ülkemizin en saygın kuruluşu,
ulusal birikimi ve teknolojinin yaratılmasının önemli kilometre
taşlarından birisi darmaduman edildi. Ne yapıldı?
İdari ve mali özerklikle sağlanabilen bilimsel özgürlük olduğu bilinen
ve bunun getirdiği ülke yararları hiçe sayılarak, siyasi denetim
altına alınarak kadrolaşma yoluna gidildi. 5376 sayılı
Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanun ve arkasından getirilen yasalar TÜBİTAKı Anayasa
Mahkemesine taşıdı. Bugün Anayasa Mahkemesinde 2005/81 esas
derdest bir dava var -konuşmama başlamadan önce Anayasa Mahkemesi
Genel Sekreterliğini aradım teyit etmek için- bu dava devam ediyordu.
Şimdi,
düşünün bu ülkenin Hükûmeti TÜBİTAKla kavgalı, mahkemelik. Biz
de İhale Kanunu çıkarıyoruz, diyoruz ki, İhale Kanununun
3üncü maddesinde işte TÜBİTAKla ilgili mali hizmet ve
danışmanlık hizmetleri için İhale Kanunu şey ediyoruz.
Burada yüce Meclisin değerli üyelerinin dikkatine sunmak istediğim
bir konu var, (m) fıkrasında:
savunma, güvenlik, insani yardım
gibi durumlarda ortaya çıkabilecek acil ihtiyaçların, süratli ve
etkin bir biçimde temini amacıyla
denilen bir madde de var.
Şimdi,
ülkenin böylesine önemli bir kurumunda Hükûmetin düştüğü konum bu. Ne
diyeyim diyeceğim ama, getireceğim getireceğim sonuçta yine
23üncü Dönem dokunulmazlıklarına. Bakın, tam tamına 245
dosya var. Rekor bizde, Allah var, 122.
İnkar etmiyoruz ama biz -düşüncemizden dolayı
dokunulmazlıklarımız var hırsızlık yapmadık,
ihaleye fesat karıştırmadık, çalmadık
çırpmadık, yetimin hakkını yemedik. Ama bazı dosyalar
var ki insanların yüzünü kızartacak ekonomik suçlardan oluşan bu
dosyaların içinde ve en başında Başbakanın
dosyası varsa, bu dokunulmazlık zırhını üstümüzden
atalım, atalım, kürsü dokunulmazlığı kalsın.
Bu ülkede yetimin
hakkını yememek için, helal olsun demek için, ak günler
diyorsanız, adalet diyorsanız, gelin bu konuda 245 tane
dokunulmazlık dosyası var. Bu ihale kanunlarının
sığındığı bu dosyalarda kirli ilişkiler var,
ihale yolsuzlukları var, usulsüzlükler var, zimmet var. Bu dosyaları
biz açmadan istediğimiz kadar yasa çıkaralım, Avrupa
Birliği müktesebatı diyelim, demin
çıkardığımız kara parayı aklayan yasalar gibi, bu
ülkenin geleceğini de karartırız.
Biz, bu
anlayışla, bütün taslaklara, bütün değişimlere bakmak
istiyoruz. Biz, bu anlayışla, ülkenin geleceğini ancak insan
haklarında, hukukta, demokraside, şeffaflıkta, her alanda, hesap
verebilirlikte, bütün vatandaşlarına açık olmada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN
(Devamla)
bütün vatandaşlarının çok rahatlıkla kontrol
edebileceği, anlayabileceği, planlı bir sistemin getirilmesinde
görüyoruz. Artık bu perakende yasa anlayışını, yasa taslaklarını
bir bütün ve düzen içinde Türkiye'nin geleceğine yönelik planlamak;
Türkiyeyi, Devlet Planlama Teşkilatının, geleceğini,
ekonomisini -mademki bu ekonomik kriz en yüksek krizlerden birisidir- bu kriz
de dikkate alınarak 23üncü Dönem Meclisinin katkılarıyla
yeniden planlaması gerektiğine inanıyoruz. Bu duygularla bu
kanuna karşı oyumuzun ret olacağını ifade ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Afyon Milletvekili Sayın Abdülkadir
Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 253 sıra sayılı Kamu
İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonlarının raporlarını içeren tasarı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşünü ifade etmek üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünya genelinde
kamu alımları her ülke için önem arz eden alımlar ve faaliyetler
olup yaklaşık olarak her ülkenin yurt içi gayrisafi millî
hasılasının yüzde 12-15 civarına tekabül eden miktarlarda
gerçekleşmektedir. Bu düzey ülkelerin gelişmişlik düzeyine
bağlı olarak, onların yıllar ve dönemler itibarıyla
artan ya da eksilen yönde kamuya harcayacakları gelirlerine
bağlı olarak da farklılıklar gösterebilir ama ne olursa
olsun devletlerin varlıklarını sürdürebilmesi kendi etkilerini
bütün yönleriyle göstermesine bağlıdır. Bu da bir anlamda kamu
harcamalarıyla ilgilidir. Devletin devlet olmasını gösteren
hizmetlerini yapabilmesi kullanacakları kaynakları yaratmasına
bağlı bulunduğu kadar, var olan ve üretilmiş olan
kaynakları sağlıklı ve gereken alanlarda isabetli olarak
kullanmasına da bağlıdır.
Türkiye için
içinde bulunduğumuz yıllarda gayrisafi millî hasılanın
yaklaşık 800 milyar dolar civarında olduğunu
düşünürsek kamu harcamalarında mal ve hizmet alımında
kullanılan miktar yaklaşık 120 milyar dolar civarındadır.
Bu kaynağın kullanılmasında her ülke için insanların
hak ve menfaatlerini gözetme, kullanılacak kaynağın ve
paranın isabetli ve sağlıklı kullanılmasını
sağlama ve amiyane ifadeyle tüyü bitmedik yetimin hakkını
kollama işin özünü ve temelini oluşturur. Demokratik olmayan
ülkelerde, hukukun üstünlüğünün gözetilmediği veya sözde
kaldığı ülkelerde ve yönetimlerde kamu
alımlarının gücü elinde bulunduranların ağzından
çıkacak bir çift sözle yönlendirilmesi eşyanın tabiatı
gereğidir. Bu noktada kamu alımlarının nasıl
yapıldığının, kamu adına gerçekleştirilen
ihalelerin nasıl yapıldığının,
sağlıklı olmayan ve kamu menfaatine uygun olmayan ihalelerin
ülkeye nasıl pahalıya mal olduğunun totaliter rejimin
yöneticileri için bir önemi olmayabilir ama hukuk devleti iddiasında olan
ülkelerin yöneticileri için durum öyle değildir ve öyle olmaması
gerekir. Hukuk devletlerinde kamu alımlarının, alımla
ilgili ihalelerin nasıl yapıldığının, gelecek
seçimleri göz önüne alarak kamuyu değil yapılacak seçimi
düşünerek ihale yapmanın nelere sebep olacağını
düşünmek, kaynak olmadan hayalî kaynaklara göre ihale yaparak ülkeyi borç
bataklığının içine çekmek ve ülkeye kazandırmak yerine
yandaşa kazandırmayı ön planda tutarak ihale yapma fikri elbette
ki eleştirel anlamda önem taşır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti elbette ki bir hukuk devletidir.
Her hukuk devletinde olduğu gibi Türkiyede de işler ve
işleyişler kanunlarla düzenlenir ve kanunlara uygun olarak
gerçekleşir. Bu amaca ulaşmak için kamunun mal ve hizmet
alımları önce 2490 sayılı Kanuna göre, daha sonra 2886
sayılı Devlet İhale Kanununa göre yapılmış veya
yapılmaya çalışılmıştır. Ancak bu kanunlarda
ve özellikle en son kanunda ihalede şeffaflığın,
saydamlığın, rekabetin, katılımcılığın
yeteri kadar sağlanamadığı gerekçesinden hareketle, bu
alanda yapılan bütün yolsuzlukların büyük ölçüde kanunun kendi iç
bünyesinden ve yapısından kaynaklandığı görüşü
hâkim olmuş ve buna bağlı olarak konuyla ilgili
olumsuzlukların önüne geçmek amacıyla kamu menfaatinin ön planda
tutulduğu, yüklenicileri de mağdur etmeyen bir anlayışta,
şeffaflık, kontrol edilebilirlik ve sağlıklı sonuca
ulaşmada güvenilirlik ilkelerinin ön planda tutularak
hazırlandığı ve âcizane 57nci Hükûmetin konudan sorumlu
bakanı sıfatıyla şahsımın da katkısı
bulunduğu Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanunu tasarıları hazırlanmış ve 2002
yılının hemen başında 4734 ve 4735 sayılı
kanunlar olarak kanunlaşmış ve 2003 yılı
başından itibaren uygulamaya geçilmiştir.
Bu kanun
tasarısı görüşülürken bugünkü iktidara mensup o günkü
milletvekilleri, çok geniş kapsamlı olması nedeniyle temel kanun
olarak görüşülen Kamu İhale Kanununda temelde üç veya dört maddede
eleştiriler getirebilmiş ve tasarı büyük ölçüde iktidar ve
muhalefetin katkılarıyla kanunlaşmıştır.
Eleştiri
getirilen hususlardan birisi eşik değer, diğeri keşif
artışı oranı ve üçüncüsü de kanunun bir yıl sonra
yürürlüğe girmesi hususları olup bunların dışında
kalan hususlara büyük ölçüde muhalefet ve sivil toplum örgütleri
katılmışlardı. Bu sırada grupları ve
şahısları adına söz alıp konuşan o günkü
değerli milletvekillerinin ne deyip ne demedikleri, bu söz konusu kanun
tasarılarının görüşmelerinde tutulan tutanaklarda
mevcuttur.
Gerçekten de
tasarının ele alındığı
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
üyeleri, iktidarıyla muhalefetiyle bu tasarıya ciddi katkılar
vermiştir. Aynı katkıları kanunla ilgili tüm sivil toplum
örgütleri bizzat geceli gündüzlü yapılan görüşmelere aktif olarak
katılarak vermişlerdir. Dolayısıyla, tasarıların
görüşmelerindeki hâkim düşünce, Komisyonda ciddi iktidar
çoğunluğu olmasına rağmen sanki iktidar üyeleri
azınlıktaymış gibi davranarak muhalefetin
katkıları en küçük ayrıntıya kadar tasarıya dâhil
edilmişti.
Elbette ki özde
değil, teferruatta eksiklikler söz konusu olabilir ama bunlar yoruma
dayalı konular olarak her kanunda olabilecek boyutun üstünde
olmamıştı.
Bu kanuna ait
tasarı görüşülürken en fazla tartışılan konulardan
olan eşik değer, üyesi bulunduğumuz Dünya Ticaret Örgütü
normları göz önüne alınarak hazırlanmış olmasına
rağmen, o günkü muhalefet partisi milletvekilleri tarafından çok
düşük bulunmuş ve bu eşik değerin düşüklüğü
yüzünden bizi, yani Hükûmeti, Türk kamu ihalelerini yabancılara
peşkeş çekme niyeti taşımakla itham etmişlerdi ve bu
değerin yükseltilmesini istemişlerdi. Aynı anda, Avrupa
Birliği adına konuyu takip eden Avrupa Birliği temsilcileri ve
bunların sözcüsü konumunda olması tabii olan Avrupa Birliği
Genel Sekreterliği aracılığıyla da bize bu eşik
değerin iyice düşürülmesi ve hatta kaldırılması
baskısını yapmışlardı.
Değerli
milletvekilleri, o gün için 17,5 trilyon Türk lirası olan eşik
değer, yabancıların girmesini esas alan eşik değer
daha sonra sıfırlanmıştı. O gün, tasarının
bünyesinde eşik değerin düşüklüğü nedeniyle yükseltmek için
önerge veren AKP sayın milletvekilleri, yabancılara karşı yerli
girişimcileri koruma adına kendi iktidarları döneminde 14 defa
kanun değiştirmiş olmalarına rağmen, bu alanda bir
değişiklik teşebbüsünde bulunmamışlardır. Bu
durumun ifade edilmesi gereken çok üzücü bir durum olması nedeniyle
gerekli gördüm.
Bu kanun
yapılırken üzerinde tartışılan konulardan bir tanesi
de tasarının bir sene sonra yürürlüğe sokulmasıydı.
Tasarının getirdiği en önemli özellik, eskiden yani 2886
sayılı Kanuna göre yapılan ihalelerde bir miktar ödenek
bulunduğu zaman devreye ihale şartlarının sokulması,
ilana çıkılması, arkasından yapılacak işin
projesinin de içinde yer aldığı ihale şeklinde ihalenin
gerçekleştirilmesi ve para bulundukça ne zaman biterse o zaman bitecek
şekilde işin tamamlanması söz konusu iken bu Kamu İhale
Kanununda kesin uygulama projesiyle ihaleye çıkma ön şartı
temel hüküm olarak getirilmişti. İşte, bu ön şartı
sağlayacak projelerin yapılması için zamana ihtiyaç vardı.
Bu zaman da bir yıllık bir zaman olarak öngörülmüş ve işin
sonunda 2003te uygulamak suretiyle bu kanun tasarısı
kanunlaşmış ve yürürlüğü de 2003 yılında
gerçekleşmişti.
Maalesef, 2003
yılında yürürlüğe sokulan bu Kanunun uygulanmaya
başlanmasıyla beraber, Hükûmetin sık sık dile
getirdiği temel husus Kamu İhale Kanununun ellerimizi
kollarımızı bağlayıcı nitelikte olduğu ve
özellikle Kamu İhale Kurumunun bu Kanunu uygulamada, ihaleyi yapmada,
icraatı yapmakla yükümlü olanların ciddi şekilde elini kolunu
bağladığı şeklinde görüşler kamuoyuna ifade
edilmeye başlanmıştı.
Bu görüşler
en basit bürokratından en üst düzey bürokratına, arkasından
Bakanına ve en sonunda da Sayın Başbakanın hem yurt içinde
hem yurt dışında söylemlerine konu olmuştu. Evet, problem
Kamu İhale Kurumuydu ve yapılan değişikliklerle, en son bu
on beşinci değişiklik tasarısında da biz Kamu
İhale Kurumunun mümkün mertebe dışlanmaya
çalışıldığını görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu Kamu İhale Kurumunun yok edilmesi, işi belki
iktidarlar açısından halledecektir ama Kamu İhale Kurumu kamudan
iş almak için başvuran yüklenicilerin âdeta bir
sığınma limanıdır.
Değerli
milletvekilleri, eğer ihaleyi yapan, 2886 sayılı Kanunda
olduğu gibi, ihaleyi yapan bakanlıkla mağdur olduğunu ifade
edecek olan kişinin şikâyetini ileteceği bakanlık, yani
makam aynı olursa hiç kimse kendi hak ve menfaatlerini koruyamaz. Bu
itibarla, işte biz, 4734 sayılı Kanun çıkarken bu Kanunun
en önemli getirisi olarak Kamu İhale Kurumunu oluşturmuştuk. Bu
Kamu İhale Kurumunun, âdeta, ihaleye girip mağdur edildiğinden
yüzde 100 emin olmuş kimsesizlerin kimsesi olan bir kurum olarak
algılanması gerekirdi. Ama öyle ki, orasının, bir taraftan
yapılan değişikliklerle fonksiyonunun, geçerliliğinin,
faaliyetinin dumura uğratılması yanında, bu aradan geçen
altı yıllık dönemde on dört değişiklikle, kanunla
yapılan değişiklikle bu
Kamu İhale Kurumu fonksiyonlarını yapamaz hâle
getirilmişken, bu da yetmemiştir, şimdi tasarıda
yapılan değişikliklerle ciddi olarak Kamu İhale Kurumuna
ihtiyaç duyulmayacak düzenlemeleri de getirmektedir. Nedir bu düzenlemeler? Bu
düzenlemeler, değerli milletvekilleri, yapılan bir ihalede ihale
sonrası kişinin ihalesinin iptal edilmesine rağmen Benim
ihalemi niye iptal ettiniz? diye herhangi bir makama şikâyet etme
şansının elinden alınmasıdır. Yani bir ihale
yapacaksınız, bu ihaleye 10 kişi girecek, girecek olan 10
kişiden 1 tanesinin almasını isteyeceksiniz, niyetiniz bu;
geride kalan 9 kişiden herhangi birisi ihaleyi aldığında
onun ihalesini iptal edeceksiniz, ihalesi iptal edilen kişinin herhangi
bir makama itiraz şansı bu kanuni değişiklikle
kalmayacağı için itiraz edemeyecek, ondan sonra da siz diyeceksiniz
ki: Bu devlet hukuk devletidir. Hukuk devletlerinde bu iş olmaz, böyle
olmaz. Hele hele Anayasanın amir hükümlerinden 125inci maddesinde
devleti yönetenlerin yaptığı her türlü icraatın kanuni
denetime tabi tutulmasını sağlayan hükmünü yok
sayacaksınız, hiç sayacaksınız.
Şimdi burada
zaman harcıyoruz, emek harcıyoruz, tasarıyı hazırlayan
bürokratlardan sonra Bakanlar Kurulu üyelerimiz imzalıyor, bu imzadan
sonra komisyonlara geliyor; ana komisyonlar, tali komisyonlar, bir sürü
milletvekili katkısı; Genel Kurula geliyor, Genel Kurulda da
iktidarın milletvekili sayısal çoğunluğuna dayalı
olarak verilen değişiklik önergeleri reddedilip düzeltme
şansı ortadan kaldırıldıktan sonra kabul ediliyor.
Yukarıya gittiğinde Sayın Cumhurbaşkanı da onaylarsa
110 milletvekili şansını bulan muhalefet veya milletvekili grubu
Anayasa Mahkemesine dava açıyor, bu Kanunun ilgili o maddesi iptal
ediliyor. Bu iptal kaçınılmazdır değerli milletvekilleri. O
zaman ne olacak? O zaman şurada verdiğimiz emek, zaman her
şeyiyle heba olup gidecek. Bu itibarla neyin nereye
varacağını düşünerek bu tasarıları ele almak,
incelemek ve milletimizin lehine çalışır hâle getirmek
durumundayız.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun tasarısının geneli itibarıyla üzerinde
konuşulacak boyutları fazla. Şüphesiz bu boyutların
içerisinde kabaca söyleyebileceklerimiz, özet olarak söyleyeceklerimizin
yanında, temel kanun olmasına rağmen her bir maddede verilecek
değişiklik önergeleri sırasında da yapılması
gereken düzenlemeleri, hatalı yönlerini ortaya koyma şansına
sahip olacağız, o sırada da gereken düzeltmeleri, gereken
ikazları yapma gayreti içerisinde olacağız.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısının getirdiği en önemli
hususlardan bir tanesi, demin ifade ettiğim kontrol edilebilirlik
şansının ortadan kaldırılması yanı sıra
sağlıklı, kaliteli iş yapımında ana parametre
olan, ana kriter olan yeterliliğin âdeta sulandırılması
meselesidir. Bir işi yapacak olanın O işi ben yaparım.
demesi kadar, kendisinin bu işi yapmada ikna edici belgeler, doneler
ortaya koyması lazım. İşte bu donelerin tasarının
ilgili maddelerinde hafifletildiği ve hele hele yapılan işler
itibarıyla, kaynak yetersizliği yüzünden büyük eserleri uzun
yıllarda tamamlayamadığımız Sayın
Başbakanın ve ilgili bakanlarımızın, iktidar
sözcülerimizin sık sık kullandığı ifadelerdir. Ödenek
bulamadınız, zamanında bitiremediniz., İşte, otuz
yıldan beri devam eden barajlar var. Şimdi, otuz yıldan beri devam
eden barajsa, bu adam bu işi bitirememişse, bu adamın
yaptığı işi yapamamış olması kendisinden
kaynaklanmıyor ki. En azından onun yaptığı işin
önemli bir oranını, hak edişleri göz önüne alarak mutlak surette
yeterliğe ilişkilendirilmesini ve oraya sunmasını temin
etmek, kanunla bunu garanti altına almak hepimizin görevi, özellikle de bu
tasarıyı uygulamak üzere buraya getiren hükûmetlerin görevidir.
Değerli
milletvekilleri, bir başka husus: İstisnalar kapsamı
genişletiliyor. Neyle? ARGEyle. Bir bilimsel araştırmacı
olarak ARGEnin her ülke için olduğu gibi ülkemiz ve milletimiz için de
önemli olduğunun bilincindeyim, farkındayım ama ARGEnin
öneminin arkasına, ARGEye dayalı olarak yapılacak kamu alımlarının
istisna kapsamında tutularak şeffaflıktan, kontrol
edilebilirlikten, rekabetten uzaklaştırılarak
gerçekleştirilmesine sebep olacak istisnai hükümler arasına
katılmasının, doğrusu bu milletin bir ferdi olarak hiç de
hoş karşılanmayacak durum olduğunu söylemek
mecburiyetindeyim. Bu itibarla istisnaların kapsamları
genişletilmemeli. Hukuk devletleri, kuralların işlediği,
konup işlediği devletlerdir. Eğer biz ülkemizin ve Türkiye
Cumhuriyeti devletinin hukuk devleti olduğunu iddia ediyorsak hukukun her
alanda çalışmasına hizmet edecek düzenleme yapmamız
gerekir. Yapılmış bu düzenlemeyi biz bu düşünceyle
yaptık. Şimdi, ARGE faaliyetinin önemi kalkan gösterilerek bu istisna
kapsamına alınmak suretiyle, âdeta ben yaptım oldu
mantığına dayanan ihalelerle işin halledilmesi yönüne
gidilmesine fırsat veren bir anlayış söz konusudur.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısında, elektronik ortamda ihalelerin
yapılması elbette ki şeffaflık için gerekli ama bizde,
Anadoluda yerel basın çok önemli. Yerel basın
aracılığıyla pek çok kamu ihalelerinin ilanı söz konusu.
Bu ilanlar karşısında bu yerel basın, zaten güçsüz, cüce,
zayıf olan bu basın eğer bu tasarıyla getirilen hükümlere
dayalı olarak kanunlaşma sonrasında yerel basında
ilanların çıkartılmasından sarfınazar edilirse o zaman
onların en önemli gelir kaynakları ortadan kalkacak ve kendi
bulundukları bölgede basının herkes tarafından kabul edilen
önemini ortaya koyan faaliyetini, fonksiyonunu o bölge halkının
emrine sunamayacaklar. Bu itibarla da söz konusu tasarı değişikliğinin
karşısında olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, kamu ihale kanunlarının mutlaka
şeffaflığının, rekabet edilebilirliğinin ve daha
sonra incelenebilir ve işin üzerine gidilebilir boyutunun olduğunu
asla göz ardı etmeden bu tasarının ele alınması
taraftarıyız. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
söylediğimiz çekinceler itibarıyla Avrupa Birliği uyum
yasaları veya Avrupa Birliği müktesebatına uyumluluk
açısından gerekli olan düzenlemelerin yapılmasına taraftarız
ama orada da hiçbir zaman kamu alımlarının gözetim dışında,
kontrol edilebilirlik, şeffaflık, saydamlık ilkelerinin
dışında tutulmasını emreden bir müktesebat hükmünün
olduğunu asla düşünmüyorum, böyle bir şeyin olabileceğini
de düşünmüyorum.
Bu itibarla,
sadece bu yüzden olsa dahi, biz Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu olarak,
uyumdan, uyumla ilgili düzenlemelerin sağlıklı
yapılması kaydıyla, yanayız ama öteki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce ifade
ettiğim çekincelerin düzeltilmesi doğrultusunda biz gerekli
katkıyı sağlamak için çalışacağız
tasarının maddelerine, bölümlerine geçildiği zaman ve
düzenlemede eğer bizim de katkımızın dâhil
olmasını, bunun olgunlaştırılmasında çorbada
tuzumuz bulunsun mantığıyla, asla yıkıcı bir
muhalefet anlayışıyla değil, yapıcı bir
anlayışla getireceğimiz önerileri göz önüne alarak oylamaları
yapacağınızı şimdiden kabul etmek istiyorum.
Bu
düşüncelerle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
şahıslar adına söz taleplerine geçiyorum.
İlk söz Van
Milletvekili Sayın Gülşen Orhana aittir.
Sayın Orhan
burada mı?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, efendim bunları devrettik.
BAŞKAN
Kime devredildi? Bize herhangi bir şey gelmedi.
Sayın
Razaman Başak, Şanlıurfa Milletvekili.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Nusret Bayraktar konuşacak Sayın
Başkanım. Biz onu devretmiştik, yazının orada
olması lazım.
BAŞKAN Yok
bende.
Peki, buyurun
Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
253 sıra sayılı Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonlarının raporlarıyla ilgili görüşmelerde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamunun hizmet
üretebilmesi noktasındaki mevzuatları yıllarca hep
tartışıyoruz. Vatandaşa daha etkin, daha verimli, daha
kaliteli, daha süratli ve daha ucuz hizmeti götürebilmek için hem uygulama
mekanizmaları hem de denetim mekanizmaları günümüzde söz konusu.
Bunların en önemlilerinden biri Kamu İhale Kanunu. Gerek hizmet
alımı gerek mal alımı gerek yatırımların
uygulanmasında yıllarca tartışılan, konuşulan
konular hep gündemde kalıyor. Gelişen ve değişen dünya ve
Türkiye şartlarına ayak uydurabilmek için -özellikle kamu ihale
kanunlarındaki hizmetlerin aksayan yönleri var, uymayan yönleri var,
gelişmelere ve şeffaf anlayışa paralellik arz eden eksik
tarafları var idi- bunu hem muhalefet hem iktidar hem
uygulayıcılar hem de vatandaşlar olarak
tartıştık. Yandaşlara malzeme ürettiğimizden tutun da
süresinde yapılamayan imalatlar, maliyetlerin artırılması
ve özellikle de ihalelerde keşif bedellerine yönelik maliyetlerle
işin süresinde bitirilememesi ve bir de hizmetlerin aciliyetle yerine
getirilmesi konusunda mevzuattaki aksayan yönler söz konusu olunca bu konu daha
da önemli hâle geliyor. Özellikle son beş yılda, Avrupa Birliği
müktesebatına uyum sağlama niteliğinde, biz, mecbur olmamakla
birlikte, ülkemizi dünya standartlarına taşıyarak daha verimli
hizmetler üretirken sadece inşaat sektörü değil -inşaat
sektörünün bütün işlemlerin lokomotifi olduğunu biliyoruz- ama
hizmetlerin büyük bir bölümü, ki biraz önce eski Sayın
Bakanımızın bahsettiği gibi, dünyada ve Türkiye'de bu
hizmetlerin kamu eliyle yürütüldüğü ve yüzde 15-20lere kadar hizmetlerin
kamu vasıtasıyla yürütüldüğü bilinmektedir.
Şimdi, son
olarak, bu kanun tasarısıyla neleri değiştirip
değiştirmediğimizi kısaca tekrar özetlemek istiyorum.
4734
sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanunu, 1/1/2003 tarihinde yürürlüğe
girmiş, 4734 sayılı Kanunda iki kez, 12/6/2002 tarih ve 4761
sayıyla, ayrıca 30/7/2003 tarih ve 4964 sayıyla kanunlar
geniş şekilde kapsamlı olarak değiştirilmiş -ufak
tefek değişiklikler hariç- aradan geçen beş yıllık
sürede kamu alımlarıyla ilgili Avrupa Birliği
müktesebatında önemli değişiklikler, hangi sayılı
92/50 sayı ile hizmet alımlarına, 93/36 sayıyla mal
alımlarına ve 93/37 sayıyla da yapım işlerine ait
direktifler kaldırılarak üç alım türünü de kapsayan 31 Mart 2004
tarihli 2004/18 sayılı konsolide direktif yayınlanmış
ve üye ülkelere de 31 Ocak 2006 tarihine kadar gerekli düzenlemelerin
yapılmasına yönelik süre verilmiş. Bize böyle bir süre verilme
söz konusu değil ama Avrupa Birliğine uyum sağlamamız
açısından biz, kendi ihtiyaçlarımızın
karşılanması ve ülke insanımıza hizmetlerin
sürdürülebilmesi için aynı paralellikte buna yönelik
değişikliklerin bizde de yapılmasının faydalı
olacağını düşündük ve 4734 sayılı Kanunla ilgili
olarak bu tasarıda yer verilen değişikliklerin bir
kısmı ön ilan, çerçeve anlaşmalar, dinamik alım sistemi ve
elektronik ihale, yani 2004-18 sayılı konsolide direktife mevcut olan
düzenlemelere karşılık gelmekte olduğunu ve mevcut
mevzuatımızın da direktiflere uyum düzeyini yükseltecek bir
nitelikte olduğunu görmekteyiz.
Öte yandan, bu
tasarıyla, Avrupa Birliği müktesebatına uyum da gözetilmek suretiyle
ihalelere yönelik yapılacak başvurulara ilişkin incelemelerin
kısa süre içerisinde tamamlanmasını mümkün kılacak
değişiklikler ile uygulamada yaşanan bazı sorunların
çözümüne yönelik düzenlemeler öngörülmüştür. Özetle,
1) Elektronik
ihalenin yasal altyapısının kurulmasına ilişkin
düzenlemeler.
2)
İhalelerin aşırı düşük teklif sahibi isteklilerin
üzerinde bırakılmasını önlemeye yönelik olarak yapılan
düzenlemeler.
Ki mevcut ihale
uygulamalarında en düşük teklifi verene işi veriyorsunuz, hem
iş süresinde bitmiyor, hem maliyetleri çok daha farklı şekilde
artıyor hem de kalite azalıyor. Oysa bizim, insan gücü potansiyelini,
nakit kaynaklarımızı ve zamanı çok iyi
değerlendirmemiz gerekir. Ucuz zannettiğimiz işlerin daha
pahalıya daha uzun sürede bittiğini görüyoruz. Bu da eleştirilen
en önemli konulardan biri oluyor.
3) Şikâyet
sisteminin iyileştirilmesine yönelik düzenlemeler.
4) İş
deneyim belgelerinin elde edilme şartlarına ilişkin
düzenlemeler.
5) Avrupa
Birliği müktesebatına uyum amacıyla yapılan
değişiklikler.
6) Kamu
İhale Kurumunun yetki ve görevlerine ilişkin yeni düzenlemeler.
İhale
işlemlerinin etkin ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesi,
işlem maliyetlerinin azaltılabilmesi, ihtiyaçların uygun zamanda
karşılanması ve ihalelere katılımın artırılması
için ihale sürecinde elektronik araçların kullanılması
esasına dayanan elektronik ihaleler büyük önem
taşımaktadır.
Yapılan
düzenlemeler ile elektronik araçların ihale sürecinde
kullanılmasını teminen mevcut elektronik sistemin daha ileri bir
aşaması olarak elektronik kamu alımları platformunun
kurulması ve Avrupa Birliği müktesebatında da bulunan elektronik
eksiltme ile dinamik alım sistemine yönelik hükümler getirilmiştir.
Tasarıyla
ayrıca Avrupa Birliği müktesebatında da yer alan ön ilan müessesesi
kanuna eklenmiş, çerçeve anlaşmalar ise müktesebata uygun olarak
yeniden düzenlenmiştir.
İş
deneyim belgesinin elde edilebilmesi için yapım işlerinde son on
beş yıl içinde geçici kabulün, mal ve hizmet alım işlerinde
ise son beş yıl içinde kabul işlemlerinin tamamlanmış
olması şartı getirilmekte, ayrıca yapım işlerinde
olduğu gibi yapımla ilgili hizmet işlerinde de son on beş
yıl içindeki deneyimin değerlendirilmesi öngörülmüştür.
Tasarıyla,
müktesebatta da yer aldığı şekliyle, ön ilan ile ihale
sürecinde elektronik araçların kullanılması hâlinde ilan
sürecinin kısaltılmasına ilişkin düzenlemeler
öngörülmüştür. Bu ve buna benzer bazı düzenlemelere gelen yeni
tepkiler vardır ki, biraz daha, ilan şeklinin sadece elektronik ilan
şekli değil, yerel basın ve yayın organlarında da bu
tip ilanların yeniden yer alması istenmekte, bu ve buna benzer
eksiklikler önergelerle düzeltilerek daha uygun kullanılabilir bir hâlin
gündeme geleceğini de buradan ifade etmek istiyorum.
İlan ve
ihale dokümanlarındaki hatalar nedeniyle ihale iptallerini önlemek
amacıyla tespit edilen hataların giderilerek ihale sürecine devam
edilebilmesine imkân sağlayacak şekilde süreler yeniden
düzenlenmiştir. Yani çok uzun bir süre itirazlar söz konusu oluyor ve en
basit bir itirazda kamu ihalesi iptal edilebiliyor, bütün işlemler sil
baştan, yeniden, aynı mevzuata geri dönülerek, yeniden ihale edilmek
suretiyle, yeniden, acaba iptal edilebilme süreci olup olmayacağı
tartışılarak bu şekilde işler -yapım işleri
olsun, diğer yatırım işleri olsun- geciktirilmiş
oluyor. Bu süreleri kısaltmak suretiyle yeni düzenlemelerin daha verimli
hâle getirileceği kanaatini ortaya koyuyor.
Yaklaşık
maliyeti eşik değerin yarısını aşan yapım
işlerinde herhangi bir şarta bağlı olmaksızın
belli istekliler arasında ihale usulünün uygulanması idarelerin
takdirine bırakılmıştır. Ayrıca idarelere ön
yeterlilik ilanı ile dokümanda yer alan değerlendirme kriterlerine
göre belirli sayıda istekliyi veya yeterlilik kriterlerini
karşılayan isteklilerin tamamını teklif vermeye davet etme
seçeneği verilerek yapım işlerinin istenilen kalitede
gerçekleştirilmesinin sağlanması hedeflenmiştir. İhale
sürecinin daha şeffaf olmasını teminen ihalenin ilk oturumunda
yaklaşık maliyetin açıklanması öngörülmüş. Uygulamada
tereddütlere yol açan belge tamamlatma esası yerine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
belgelerdeki
bilgi eksikliklerinin tamamlatılması esası getirilmiş ve
buna ilişkin yaptırımlar öngörülmüştür.
Mevcut ihale
uygulamalarında sorunlara neden olan aşırı düşük
tekliflerin tespiti ve değerlendirilmesi ile ekonomik açıdan en
avantajlı teklifin belirlenmesine ilişkin olarak Kamu İhale Kurumuna
sınır değer veya sorgulama kriterleri ile ortalamalar belirleme
yetkisi verilerek objektif esaslara dayalı bir uygulama
sağlanması amaçlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu düzenleme, her ne kadar 12
maddelik teklifle gelmiş ise de Komisyonda geniş bir şekilde
tartışılarak mevcut ihtiyaçlara cevap verecek şekilde
genişletilmiş ama buradaki eksiklikleri ve söz konusu olan tenkitleri
de karşılayacak bazı önergelerle yeni düzenlemeler ortaya
konacaktır.
Kanun
tasarısının hayırlı olması dileğiyle
emeği geçenleri tebrik ve teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.
Şahısları
adına ikinci söz hakkı İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Kenan
Tanrıkulunda.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 253 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Tasarı
üzerindeki değerlendirmelerime girmeden önce, 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ve bu Kanunla kurulan Kamu İhale Kurumundan,
başlangıcından bugüne kadar, çok kısa olarak bir
hatırlatmada fayda görüyorum.
2002
yılında 57nci Hükûmet döneminde çıkarılan 4734
sayılı Kamu İhale Kanununda Kamu İhale Kurumunun
kuruluş sürecinin tamamlanmasıyla beraber ikincil mevzuat
dediğimiz mevzuatın hazırlanması ve bu mevzuatında
2002 yılı sonunda yürürlüğe konulması
kararlaştırılmış ve uygulamaya ilişkin hükümlerin
de 1/1/2003 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmüştür ancak o süreç
içerisinde, 2002 yılı sonunda, AKP İktidarı ve
arkasından gelen hükûmetler, bu tasarının, daha doğrusu bu
Kanunun yasalaştıktan sonra yürürlüğe girmesi noktasında
bir tartışma başlatmıştır. Hepimiz bu süreci o
dönemde çok yakinen takip etme fırsatı bulduk. Ondan dolayı 2003
yılından bugüne kadar bu değişikliği de sayarsak 15
kez 4734 sayılı Kanunda değişiklikler yapılmış
ve değişik düzenlemelere de gidilmiştir.
Aslında,
ilgili ilgisiz her kanun görüşmesinde ya 4734 sayılı Kanuna bir
istisna maddesi konulmuştur ya da kapsamında değişik
kısıtlamalara gidilmiştir veyahut da bunların
dışında bazı kurum ve kuruluşların
kanunlarında 4734 sayılı Kanuna tabi
olunmadığına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Esas
olarak, bu süreçte uygulamayı yönlendirme ve yaşanan sorunları
gidermeye yönelik olarak gerçekten ihtiyaç duyulan düzenlemelerden imtina
edinilerek, kaçınılarak, bir nevi bütün tarafların 4734
sayılı Kanundan şikâyetçi olması amaçlanarak Kamu İhale
Kurumunun da önü tıkanmıştır. Elbette önemli yapısal
değişiklik getiren ve kamu alımlarını düzenleyen bir
kanunun ilk uygulama yıllarında edinilen tecrübeler
ışığında gelişen ihtiyaçlara uygun olarak yeni
hükümler konulabilinir, yeni düzenleme ve yeni revizyonlara da gidilebilinir.
Bu bir ihtiyaçtır, böyle girişimler de tabii ki desteklenecektir.
Görüşmekte olduğumuz tasarıda da böyle ihtiyaca cevap veren
birtakım düzenlemeler de vardır.
Aslında biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tip düzenlemelere Komisyonda da muhalefet
etmedik ancak tasarı sadece bu tip değişikliklerden de ibaret
değildir. Tabiri caizse tasarıda araya
sıkıştırılmış bazı hükümler vardır
ki bunları da kabullenmek mümkün değildir. Bunlara çok dikkatli göz
atarsak iktidarın 4734 sayılı Kanun ve Kurumun denetiminden
kaçmak için büyük bir çaba sarf ettiğini de içinden çıkarabiliriz. Eğer
iktidarın Kurumdaki bu bitmek tükenmek bilmeyen düzenlemelerin sebeplerine
de bakacak olursak bugün itibarıyla 10 kişilik bir heyetten
oluşan Kamu İhale Kurulunun başkanı dâhil 6 üyesi
değişik bakanlıkların önerileriyle atanmaktadır.
Bunlardan Maliye Bakanlığının 2 tane ataması
vardır, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
3 tane ataması vardır, Hazine
Müsteşarlığının da 1 tane ataması vardır.
Bunlar önerilerle atanmaktadır. Zaten Kurulun karar alma
çoğunluğu iktidar tarafından belirlenmektedir. Diğer 4ü
ise Odalar Birliği, İşveren Sendikaları Konfederasyonu,
Sayıştay ve Danıştay temsilcilerinden
oluşmaktadır.
Bir nevi ihtisas
kurumu olan Kamu İhale Kurumunun yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre
yaptığı incelemeler de ve Kurulca alınan kararlar da tabii
ki esas itibarıyla hukuki gerekçelere dayandırılacaktır ve
bu manada da Kurulun takdir yetkisi kısıtlıdır.
Dolayısıyla, Kurum ve Kurul yönetimi tamamen iktidar tarafından
oluşturulmuş olsa dahi iktidarın taleplerinin Kurum
tarafından karşılanması mümkün olmayacaktır bu
sebeple.
Ancak, burada bir
hakkı teslim etmek gerekir diye düşünüyorum. Yolsuzlukla mücadele
kapsamında ihalelerde şeffaflık, eşit muamele ve
tarafsızlığın sağlanması amacıyla
bağımsız bir kurum teşekkül ettirilmesini sağlayan da
57nci Hükûmettir. 57nci Hükûmetin bu yaklaşımıyla ihaleleri
yapan idarelerin keyfî uygulamaları ortadan
kaldırılmış, hakkı zayi olanın tarafsız ve
bağımsız bir idari otorite nezdinde hak araması mümkün
olabilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Kurul üyelerinden çoğunluğu İktidarın
önerileriyle atanmasına rağmen Kurumdan niye İktidar
rahatsızdır hâlen? Niye böyle bir rahatsızlıkla
değişik düzenlemelere gitmektedir? Bunu da incelediğimiz zaman,
incelemeyi yapan organ olan Kurum ile karar alan organ olarak
yapılandırılan Kurul arasında görevli olan
bürokratların hem sorumluluk algıları hem de hukuka
bağlılıkları yüzünden İktidar ve onların
uzantılarının beklentileri karşılanamamaktadır.
İşte, İktidarın Kurumun denetiminden kaçış nedeni
burada yatmaktadır. Bu nedenle, rahatsız olan İktidar kendince
bir tedbir almaktadır ve bugün görüşmekte olduğunuz
tasarıyla Kurumun yetkilerini de kısaltma yoluna gitmektedir.
Tasarıyla,
vatandaşın en temel hak arama yolu olan şikâyet
hakkının önüne bir yüksek derecede başvuru bedeli konarak
ihalelerde Kurumun devreye girmesi engellenmektedir. Zaten ülkemizde hak arama
müessesesi oldukça geri kalmıştır ve bu yüzden de
gelişmiş Batı ülkelerindeki standardı yakalayamıyoruz.
Bugün vatandaşlarımız herhangi bir idarenin
uygulamalarından şikâyet ederken daha sonra başına ne
geleceğinden de birtakım endişeler ve şüpheler taşımaktadır.
Tüm bunlara
rağmen öncelikle Hakkım zayi oldu. deyip Kuruma başvurmak
isteyenlerin yatırması gereken ücretler artırılmakta ve
öyle bir kademeli ücret sistemi belirlenmektedir ki sanki şikâyetçiler
bulmaca çözeceklerdir.
Gene
tasarıya göre, başvuru ücretinin yatırılması ön
şart olması nedeniyle ücret baremini hatalı belirleyen
şikâyetçinin dilekçesi de incelenmeksizin reddedilecektir.
Kurumun
kararlarına itiraz için idari mahkemelere başvuru ücreti olarak 100
ila 150 YTL alınırken neden kademeli olarak bin YTLden 10 bin YTLye kadar başvuru
ücretleri yükseltilmektedir?
Tabii, sadece
Kurumu etkisizleştirme ve şikâyete engel olma çabası bununla da
mı sınırlı kalmaktadır? Maalesef hayır;
değişik metotlarla, bugün, Kurum, herhangi bir ihaleyle ilgili
kamuoyuna yansıyan usulsüzlük veya yolsuzluk iddialarıyla ve bunlara
bağlı yazılı başvurularda iddialarla ilgili ilk
incelemeyi yaparak gerekli görülmesi hâlinde tarafların hak arama
başvurusu olmadan da kamu adına resen inceleme yapabiliyordu.
Bugün için
baktığımız zaman Kurumun bu resen inceleme yetkisinin de
elinden alındığını görüyoruz değerli
arkadaşlarım. Eğer herhangi bir ihalede usulsüzlük
iddiaları varsa, bu iddialarla yer yerinden oynuyorsa, hatta yolsuzluk,
usulsüzlükle ilgili olarak bu iddialar ta Fizandan duyuluyorsa Kurum bunu
duyamayacaktır, Kurum bunu göremeyecektir ve doğal olarak da
inceleyemeyecektir.
Kurum
tarafından yapılan incelemelerin, diğer idari birimlerin kendi
yöntemlerine göre inceleme yapmasına engel olmayacağı, aksine de
yardımcı olacağı apaçık ortadadır. Nitekim, Kurum
bugüne kadar yaptığı incelemelerde sadece taraflar
arasındaki uyuşmazlık konuları hakkında kararlar
almamış, gerekli gördüğü hâllerde, tespit ettiklerini, daha
sonra idari denetim birimlerine ve cumhuriyet savcılıklarına da
bildirimlerde bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Kurumun bütün bu saydığımız gerekçelerini,
mevcut iş yükünün azaltılması veyahut buna benzer gerekçelerle
düzenlemelere gidilmesi gibi birtakım şartlara bağlıyorsak
bunlar bizler için mazeret olmamalıdır diye düşünüyorum.
Eğer Kurumun kadrosu mevcut iş yükünü kaldırmaya müsait
değilse o zaman bu eksiklikleri giderecek düzenlemeleri de doğal
olarak bu Meclis yapabilir diye düşünüyorum.
İşte bu
itibarla, Kurumun inceleme yetkisini daraltmak yerine yetki
karmaşasını ortadan kaldırmak ve uygulamada ortaya
çıkan sorunları da düzenleyecek yeni yapılanmalara gitmek
gerekir diye düşünüyorum. Bugün söz konusu olan bu tip
değişikliklerin kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir değerli
milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz dönemlerde, özellikle 57nci Hükûmet döneminde
sağlanan şeffaflık ve her kademede sağlanan yolsuzlukla
mücadele anlayışına bundan sonraki günlerde de tekrar
kavuşabilmemiz, gerek ihale sisteminde gerekse devletimizin diğer
yönetim kademelerinde bu anlayışın hâkim olması
dileğiyle hepinize tekrar saygılar sunuyor, iyi akşamlar
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Kamu İhale Kurumu önce Kavaklıderedeki geçici binasında hizmete
başlamış, daha sonra bina yetersiz görülerek Kuruma kendi
binası satın alınmıştır. 2004 yılında
SPKdan yüksek bir fiyatla satın alınan bu bina fiziki
yetersizliği bahane edilerek boşaltılmış ve Konya yolu
üzerinde bir firmadan dikkatinizi çekiyorum- aylığı 180 bin
YTLden kiralanıp bu binaya taşınılmıştır.
Aylık 180 bin YTL ödeyerek belki de aynı bina bir yıl veya bir
buçuk yıl içerisinde satın alınabileceği hâlde söz konusu
firmaya yüksek kira ücreti ödenerek haksız kazanç temin edilmektedir,
yani, Kamu İhale Kurumunun Beşevlerde kendi binası mevcutken
aylığı 180 bin YTL kira ücretiyle kiraya
çıkılmıştır. Şimdi soruyorum: Bizlerin de anlayamadığı ama sizlerin
devamlı şekilde övündüğünüz işletme becerisi, şeffaflık
ve tasarruf anlayışına bu durum uygun mudur?
Açıklayabilirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
İhale üzerinde kalmaması durumunda, idareler hiçbir gerekçe göstermeden
ihaleyi iptal edebileceklerdir. deniliyor. İdare keyfî iptal etse de
ihaleyi alan hiçbir hak iddia edemeyecektir. Bu durumda mağdur
kişinin hak arama yolları kapatılmıyor mu? Yasa
çıkarsa art niyetli idarelere kamu ihalelerinde yolsuzluk kapısı
açılmış olmaz mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, 2003te yaptığınız bir değişiklik
ile belediye şirketlerinin de belediye ihalelerine girmesinin önünü
açtınız. Bana göre Kamu İhale Kurumunun da bir yanlış
yorumlamasıyla böyle yanlış bir şey yapıldı.
Şimdi Sayın Bakanım, bir ihaleyi yapan makamla o ihaleyi alan
iradenin aynı kişi olması, aynı irade tarafından
yönetiliyor olmasını siz hukuk anlayışınıza, etik
anlayışınıza nasıl sığdırıyorsunuz?
Bu kadar yolsuzluk iddiaları bu sebeple gündeme gelmiyor mu? Ülkemizde bu
şekilde belediyelerce kurulmuş kaç tane şirket vardır;
ciroları nedir, buralarda kaç kişi çalışır, denetimi
nasıl yapılır, yapılan ihalelerin bir yılda yüzde
kaçı Kamu İhale Kurumunun önüne gelir, gelenler içerisinde yüzde
kaçı hakkında iptal kararı verilmektedir?
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bu yasanın uygulamaya geçmesinden sonra yerel basındaki
ilanların durumu ne olacaktır yani bu yasa yürürlüğe girdikten
sonra ihale ilanları yönünden yerel basın devre dışı
mı kalacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
kamu kurumlarının mal ve hizmet alımıyla yapılan
işlerin ihalelerinde Kamu İhale Kurumunun denetiminin ortadan
kaldırılması, Kamu İhale Kurumunun devreden
çıkarılarak belediyelere diledikleri gibi davranacakları bir
alan yaratmış olmuyor mu?
Kamu İhale
Kurumuna ulaşan ve dosya açılarak incelenen mal alımıyla
ilgili şikâyetler 2003 yılında 488 iken 2007 yılında
1.063e ulaşmıştır, yani 2 kattan fazla
artmıştır. 2007 yılındaki başvuruların
yarıdan fazlası sağlık sektöründedir. Hizmet
alımında durum daha da vahimdir. 2003 yılında yapılan
başvuru 392 iken 2007 yılında 2.634e
çıkmıştır. Yapım işleri için 231den 1.072ye
çıkmıştır. Şikâyetlerin bu denli artış
göstermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, bugün Anadoluda bin civarında günlük yerel
gazete bulunmaktadır. Bu gazetelerin en önemli gelirleri kamu ihale
ilanlarıdır. Şu anda görüşmekte olduğumuz Kamu
İhale Yasasıyla bu ilanların İnternet yoluyla
yapılması gündemde. Böyle bir amaçla yerel basına maddi bir
sansür uygulamış olmuyor musunuz?
İki;
amacınız, özgür basının gelirlerini kısıp, ulusal
basında olduğu gibi, para verenin haber yaptıracağı
yerel basın yaratmak mıdır?
Üç; sadece amaç,
ilan paralarından tasarrufsa, bu, yapılacak bir düzenlemeyle, Her
türlü noter, resim harçları ve gazete ilan bedelleri ihaleyi alan firma
tarafından ödenir. maddesiyle düzenlenemez mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim efendim.
Bu kanun, genelde
eksiklikleri tamamlayan bir kanun ama çok özel bir durum var, özellikle iptal
kararının denetlenmesinde Kamu İhale Kurumunu devre
dışı bırakması, Kamu İhale Kurumunun denetimlerde
devre dışı bırakılmasına amir hükümler getiriyor.
Muhalefet şerhleri okunursa
Bu husus muhalefet partileri tarafından
itirazla karşılanıyor.
Sorum şudur:
Bakanlıkların temsilcilerinden oluşturulan Kamu İhale
Kurulundan Hükûmetin bir endişesi mi bulunmaktadır ki böyle bir
değişikliğe ihtiyaç duyuyorlar? İhale ve yolsuzluk
kelimelerinin yan yana geldiği ülkemizde, Hükûmet yolsuzluk
iddialarının, ithamlarının muhatabı olmayı neden
istiyor, böyle bir değişiklikle bu türlü ithamların
odağı olmayı niye gerekli görüyor veya neden böyle bir
değişikliğe ihtiyaç duydu? Sorum bu.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
sormak istiyorum: Avrupa Toplulukları Adalet Divanında bugüne kadar
Hükûmet olarak -yedi yılınızı doldurdunuz, az bir zaman
sayılmaz- kaç dava açtınız, kaç tanesini takip ettiniz, kaç tane
kazandınız, kaç tane kaybettiniz? Ve son bir soru: TÜBİTAK
davasını Anayasa Mahkemesinde kaybedersiniz ne
yapacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, biraz önce yarım
kalmıştı.
Sayın
Bakanım, Kamu İhale Kanununun toplam kaç istisnası vardır?
Hangi kanunlar istisna edilmiştir? Böyle bir kanuna ihtiyaç
kalmış mıdır?
Bir de efendim, belediye şirketlerinin az
önce ifade ettiğim belediyelerden ihale alma usulünü doğru
buluyorsanız, hukuk mantığına uygun buluyorsanız, bu
konuda bir endişeniz yoksa MHP olarak bu konuda verdiğimiz
araştırma önergesini desteklemeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, özellikle, tabii, bu Kamu İhale Kurumuna ait
Beşevlerdeki binanın yetersiz olması dolayısıyla
başka bir yerde kiralanmıştır yani bu tamamen Kurumun
mevcut binasının yetersiz olmasından
kaynaklanmıştır.
Şimdi,
ikinci olarak Sayın Yalçın özellikle iki soru sormuştu belediye
şirketlerinin belediye ihalelerine girmesiyle alakalı. Bunların
kaç şirketi var, denetim nasıl yapılıyor? dedi. Tabii, bütün belediyelerin kaç şirketi
olacağı hususunu sizlere yazılı olarak belirteceğiz.
Şu anda ezbere bilmem mümkün
değil.
Esasen, tabii,
bütün belediyelerin belediye iştirakleri var, pek çoğunun var yani,
bilhassa büyükşehirlerin. Tabii, bunların belediye ihalelerine
girmesinin özellikle
İhaleyi yapanla ihaleye çıkan arasında
aynı kişiler değil, ihale komisyonu ayrı.
Dolayısıyla, bunlar, tamamen belediye şirketi ve ihale
komisyonunda, o şirkette herhangi bir şekilde yönetim kurulunda üye
olan, vesaire olan kişiler bu ihale komisyonunda
bulunmadığı için herhangi bir mahzuru olmadığı
kanaatindeyim ben. Özellikle onu belirtmek isterim.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Bakan, bu şirketleri yönetenler belediye
başkanlarınca atanmayacak mı?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bir de Sayın
Çalışın Özellikle yerel basında durum ne olacak?
şeklinde bir sorusu vardı. Biz, yerel basını mağdur
etmiyoruz. Elektronik ortamda ilan edilmesine rağmen yerel basında da
ayrıca ilan edilecek ve bu konuda da bir teklifimiz var, özellikle onu da
okumak istiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yeni bir düzenleme yapıyorsunuz yani.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Özellikle şunu belirteyim: Bu
konuda bir önerge hazırlandı. Özellikle şunu belirtmek
istiyorum: Bu kanun kapsamında yapılan ihalelerde Bu Kanunun 13üncü
madde hükümleri saklı kalmak üzere. diye yazılacak. Böylece, mahallî
gazeteler için herhangi bir mahzur da olmayacak. Hakikaten, bunlar, tabii resmî
ilanlardan ve bu ihale ilanlarından sağladığı gelirle
ayakta kalıyor. Dolayısıyla, biz, mahallî gazetelerin özellikle
ayakta kalmasını istiyoruz. Onların herhangi bir maddi
açıdan kaybı olmasını arzu etmiyoruz.
Tabii, bu arada
Sayın Kaplanın sorusu vardı. O konuda ne kadar dava
açıldı, ne kadarı kazanıldı, onunla ilgili müsaade
ederseniz de -konuyla ilgisi yok ama- biz yazılı olarak size cevap
verelim.
Sayın
Yalçının belediye şirketleriyle ilgili sorusu vardı. Ona
zaten cevap vermiştim. Ama özellikle şirket
sayılarının ne kadar olacağı hususunda sizlere ve
bunların sayıları belediyelere göre kaç tane şirket var,
liste hâlinde size yazılı olarak verilecek.
Herhâlde
başka bir soru yoktu tahmin ediyorum.
Teşekkür
ederim efendim.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Bakanım, bu şirketlerin idarecileri de belediye
başkanlarınca atanmıyor mu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben de bir soru sormak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, birkaç gündür Şanlıurfa
Valisi, karısı kara çarşaf giydiği için bunu
yayınlayan Urfa basınının hepsini basmış ve bunların
da ilanlarını kesmiştir. Karısının
çarşaflı resmini basın bastı diye basına da
ilanları kesmiş.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, İhale Kanunu
görüşüyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir Hükûmet olarak, kendi Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir valisinin
karısının kara çarşaf giyip de ondan sonra resminin
çekilmesini basan basına bu müeyyidelerin uygulanmasını uygun
görüyor musunuz? Bu Vali hakkında herhangi bir işlem
yaptınız mı efendim?
BAŞKAN
Bildiğim kadarıyla o İçişleri
Bakanlığının işine giriyor
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır ama
Efendim, Basın İlan Kurumuyla ilgili
şey.
BAŞKAN Ben
size bilgi olarak o kısmını aktardım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır siz cevap vermeyin Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, Bakan cevap verecek.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakan cevap versin.
BAŞKAN
Bakan verecek, ben de size ek bilgi verdim Başkan olarak.
Sayın
Yalçın
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, sorularıma cevap alamadığım
düşüncesindeyim. Bu yaptığınız açıklama beni
tatmin etmedi, zannediyorum diğer arkadaşlarımızı da
etmemiştir.
Bu
şirketlerin idarecilerini belediye başkanı atamıyor mu
Sayın Bakanım? Yani ihale komisyonundaki işler
farklıymış diye emri altındaki bir şirketin, bir özel
şahısla rekabet ettiği bir firmada belediye olarak nasıl
objektif olunacağını düşünüyorsunuz? Bu, ihale
mantığına aykırı bir şey. Bu fiilî durum sizin
hukuk anlayışınıza, etik anlayışınıza
uyuyor mu? Bu uygulamanın bu şekilde devamını savunuyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana)
Sayın Bakanım, bu Kamu İhale Kurumunun
taşındığı binayla ilgili olarak aylık kirası
180 bin YTL diye ifade etmiştim. Bu durumda bir yıllık
kirası 2 milyon 160 bin YTL, iki yıllık kirası 4 milyon 320
bin YTL, dört yıllık kirası ise 8 milyon 640 bin YTL. Şu an
Kurumun kiraya çıktığı binanın acaba satın alma
bedeli konusunda herhangi bir araştırma yaptınız mı
veya yaptırdınız mı? Onu öğrenmek istiyorum. Niçin satın
alınmıyor da kiraya çıkılıyor bu kadar yüksek bedelle?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma bir soru sormak istiyorum Adıyamanla ilgili.
Aldığım son bilgilere göre, GAP kapsamında
Adıyamanı ilgilendiren Koçali Barajının programdan
çıkarıldığı yani HESle elektrik üretimi
yapılacağı doğru mudur? Bu konuda bilgi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, efendim, özellikle
şunu belirtmek istiyorum Şanlıurfa Valisiyle alakalı: Böyle
bir durumu resmen yapması mümkün değil. Bu gazetelere
dağıtılacak ilanlar valilikten geçmiyor. Tamamen, bunu
biliyorsunuz- Basın İlan Kurumu dağıtıyor.
Dolayısıyla böyle bir şey katiyen söz konusu değildir,
olamaz, ama tabii, bu konu İçişleri
Bakanlığımızı ilgilendiriyor. Siz de Sayın
Başkanımız da konuyu biliyor. Özellikle onu vurgulamak
istiyorum.
Sayın
Yalçın, özellikle şunu belirtmek istiyorum: Bu belediye
şirketleri, tamamen belediyenin iştirakleri, sermayesi tamamen kamuya
ait olan şirketler. Dolayısıyla burada şirketler
kazanacaksa zaten belediye kazanacak. Yani orada başkanın,
bunları, şirketlerin yönetim kurulunu veyahut da genel müdürünü tayin
etmesini değiştirmiyor çünkü burada bağımsız bir ihale
komisyonu var, onlar belirliyor şeffaf bir şekilde, bunlar da
diğerleri gibi ihaleye katılıyor. Bir yarışma oluyor,
hatta pek çok şirket -ben İstanbuldan biliyorum- fiyatları
dengeleyen bir unsur olarak ihaleye katılabiliyor. Onu özellikle
belirteyim. Bazen de anlaşmaları önlüyor ve gerçekten belediyenin
menfaatine pek çok çalışmalar yaptığına ben, pek çok
şirketin, şahidim. İstanbuldan örnek olarak İSTONu
verebilirim, İGDAŞı verebilirim, İSFALTı
verebilirim, Ağaç AŞyi verebilirim. Bunların
yaptıkları çalışmalar gerçekten kamuya çok büyük fayda
sağlamıştır. Herhangi bir usulsüzlük yoktur, onu özellikle
belirtmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu uygulamaların denetime açılmasına niye müsaade
etmiyorsunuz Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, denetim zaten kendi içinde
yapılıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kamu İhale Kurumunun denetiminden niye
kaçırılıyor bunlar?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, denetim kendi içinde
yapılıyor.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, bina kiralamasına
gelince, tabii, bu Kamu İhale Kurumu kendisi gerekli piyasa
araştırması yaparak binayı kiralamış,
kirasının da ekspertiz raporlarıyla piyasa rayiçlerine uygun
olduğu belirlenmiş. Ama herhangi bir itiraz varsa, sizin bir
iddianız varsa onu gündeme getiririz, onu inceleriz, gerekli incelemeler
yapılır. Onu özellikle belirtmek istiyorum.
Sayın Köse
özellikle Adıyamandaki Koçali Barajından bahsetti. Efendim, Koçali
Barajının bir enerji, bir de sulama kısmı var. Enerji
kısmını biz verdik. Sulama kısmını Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğümüz tarafından yapacağız,
ihalesi yapılacak projesi hazırlandıktan sonra. Ancak size bir
müjde vereyim, Adıyaman İçme Suyu Projesi de ihale edildi, onunla
ilgili işlemleri hızla yürüteceğiz. Samsat sulaması devam
ediyor, Çamgazi sulaması hızla devam ediyor, kısa zamanda
bitireceğiz. Onu özellikle
GAP kapsamında Adıyamana önemli
miktarda ilave ek ödenek tahsis ettik. 2009 yılında da bu
yatırımlar devam edecek.
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Efendim, süre var mı? Soru saralım.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Süre var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Süre çoktan bitti. Orada ben 10 kişiye yakın söz verdim ilk, en başında.
Onun her biri birer dakikaydı. Fakat cihazı ayarlayan
arkadaşımız geç başladı, ben de onu görmemezlikten
geldim milletvekilleri konuşsun, dertlerini anlatabilsinler diye, ama
küçük kurnazlıklar da olmaz. Dolayısıyla bitti. Cevaplardan
tatmin olmuşsunuzdur, olmamışsınızdır onu ben
bilemem. Dolayısıyla bitti.
Şimdi karar
yeter sayısı da arayacağım.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.33
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
253 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Tasarının
maddelerine geçilmesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
Tasarının maddelerine geçilmesini yeniden oylarınıza
sunacağım ve tekrar karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1
ila 20nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Antalya
Milletvekili Sayın Tayfur Süner.
Buyurun
Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının birinci bölümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kurtuluş
Savaşındaki son gazimiz Mustafa Şekip Bingölün vefatı
hepimizin üzerinde derin bir üzüntü yaratmıştır. Merhuma
Allahtan rahmet, başta Türk milleti olmak üzere ailesine ve tüm
sevenlerine başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN
Sayın Süner, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, çok büyük bir uğultu var. Sayın Hatibi sükûnetle
dinlememiz gerekiyor. Bu uğultu kesilirse çok memnun olacağım.
Buyurun
Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Bilindiği üzere, 4734 sayılı Kamu İhale
Yasası ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri
Yasası 1/1/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Geçen altı
yıllık süreçte bu yasalar pek çok kez değişikliğe
uğramıştır. AKP İktidarı bu dönemde kamu ihale
sisteminde 50ye yakın değişiklik yapmıştır;
değişikliklerden 14ü doğrudan Kamu İhale Yasası
üzerinde yapılırken, 3ü de Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanununa monte edilmiştir, diğerleri ise Kamu İhale
Yasasına başka yasalarla getirilen istisnalardan
oluşmuştur. Bu durum, gerek işveren idareler açısından
gerekse istekliler açısından oldukça sıkıntılı
bir ortam yaratmıştır; bu, uyum sorununun yaşanmasına
neden olmuştur. Yapılan değişiklikler sonucu, İhale
Yasasının temel ilkeleri zedelenmiş, hırpalanmış
ve deyim yerindeyse delik deşik edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bugün itibarıyla, AKP İktidarı Kamu İhale
Yasasını on beşinci kez değiştirmek üzere yüce
Meclisimize getirmiştir. Bu yasa tasarısı şu ana kadar
yapılan değişiklikler içerisinde en kapsamlı
olanıdır. Akla hemen şu soru gelmektedir: İhale
Yasasıyla neden bu kadar fazla oynanmaktadır? Buradaki amaç nedir?
Bu soruya verilecek en temel yanıt, tarikat-siyaset-bürokrat üçlüsünün
ülke kaynaklarını hortumlamak için kullandıkları en
kestirme ve en etkili yolun ihale olduğu hususudur. AKPnin Meclise
sunduğu bu tasarıyla yapılmak istenen değişiklikler
arasında en tehlikeli olanı, davet usulüyle yapılan ihalelerin
kapsamının genişletilmesidir. Bu tasarının kabulüyle
birlikte eskisinden çok daha fazla iş, ihalesiz veya göstermelik
ihalelerle yapılacaktır. İktidarın yandaşları
daha kolay iş alabileceklerdir. Bu değişiklikleri de Cumhuriyet
Halk Partisinin kabul etmesi mümkün değildir.
Tasarının
gerekçesine göre yapılmak istenen, Avrupa Birliği yasalarında
son zamanlarda yapılan önemli değişikliklere uyum
sağlamaktır. Tasarıda gerçekten değişiklik olarak,
çerçeve anlaşmaları, dinamik alım sistemi, elektronik ihale gibi
sistemimizde bulunmayan yenilikler vardır. AKPnin yenilik dediği
şey, eski düzene dönüşe devamdır. Kamu
yatırımlarının ve ihalelerin uluslararası
standartlarda şaibe ve yolsuzluğa yer bırakmadan
yapılmasını sağlayan tuğlalar birer birer sökülerek
sistem delik deşik edilmektedir.
Ben burada
tasarının bir bölümünü kapsayan 1 ila 20nci maddeleri arasında
yapılmak istenen değişiklikler hakkında partimizin
görüşlerini belirtmek istiyorum.
Tasarının
1inci maddesinde yer alan düzenleme, istisnaların istismarına
yönelik olarak hazırlanmıştır, şöyle ki: Bu maddeyle,
4734 sayılı Kanunun 3üncü maddesinin (f) bendinin kapsamına
Kamu İhale Kanunu kapsamındaki tüm idareler katılmak
istenmektedir. Bu düzenleme ile göstermelik görevlerden kurumlara geçilmek
istenilmektedir ki işte bu husus istismara müsaittir. Bu düzenleme
sonucunda kamu yararı korunmamış olacaktır. Bu çok
sakıncalı bir uygulamadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 3üncü
maddesinde önemli bir değişiklik yapılmaktadır. Burada mal
ve hizmet alımlarında denetleme ve yönetme faaliyetlerinin iş
deneyiminde kullanılmaması, mühendisler için verilmiş bir
hakkın, müktesep bir hakkın geri alınması anlamına
gelmektedir ki, biz bu uygulamaya kesinlikle karşıyız. Aynı
şekilde yapım ve yapımla ilgili hizmet işlerinde denetim faaliyetlerinde
bulunan mühendislerin bu faaliyetleri nedeniyle de sahip oldukları iş
deneyim belgelerinin en fazla beşte 1 oranında değerlendirilmesi
mühendislere yapılan en büyük haksızlıktır, onların sahip
oldukları hakların ellerinden alınmasıdır. Kaldı
ki en fazla beşte
Değerli
milletvekilleri, tasarının 6ncı maddesine göre, idareler
yeterli olan tüm isteklileri davet etmeyebileceklerdir ve bu istekliler
arasından önceden belirleyecekleri kriterlere göre belli sayıda
oluşan bir liste oluşturabileceklerdir ve yalnızca bunları
davet edeceklerdir. Kuşkusuz, bu seçenek, ihaleye katılımı
azaltmaya ve rekabet ilkesini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Kaldı ki
liste oluşturmak için idarece belirlenecek kriterler idarenin
insafına, istismarına ve adrese teslim işe açıktır.
Bu, AKPnin ihale düzenine çok uygun bir yaklaşımdır. Kendi
yandaşlarına iş verme, adam kayırma gibi hususları bu
düzenlemeyle birlikte artık daha rahat yapabileceklerdir. Yaklaşan
yerel seçimler öncesinde, ihalelerde rekabeti önleyecek bu
değişiklikleri yapmak sizleri kurtarmayacaktır. Cumhuriyet Halk
Partisi tüm engellemelere karşı yerel seçimden alnı açık ve
güçlenerek çıkacaktır, buna inancımız tamdır.
AHMET YENİ
(Samsun) Geçmişte olduğu gibi (!)
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Devam edin siz. Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner. O
hesaplar görülecektir bir gün.
Düzenlemenin
20nci maddesi bu bölümün en tehlikeli olanıdır. Bu maddede birkaç
değişiklik birden yapılmak istenmektedir. Bunların en
önemlisi, 4734 sayılı Yasanın 53üncü maddesinin kurumun resen
inceleme yetkisiyle ilgili hükmünün kaldırılmak istenmesidir. Yani
Kamu İhale Kurumunun çok önemli bir görevi elinden alınmaktadır.
Bunun haklı bir gerekçesi olabilir mi sayın milletvekilleri? Böyle
bir durumda İhale Yasasına ve ilgili mevzuat hükümlerine
aykırılık savını kim inceleyecektir? Ya da Böyle bir
aykırılık olmaz. demek olanaklı mıdır? Eğer
böyle bir olanak olsa idi o zaman bu Kuruma ne gerek vardı? Yoksa AKPnin
amacı Kamu İhale Kurumunu gerçek amacından
uzaklaştırmak mıdır? Bunu da Sayın Bakana sormak
isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine aynı maddede Dava açma,
icra takibi yapma ve mahkemelerce verilen kararlara karşı üst
mercilere başvurmaktan vazgeçme yetkisi ile üst dereceli mahkemelerce
verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesinden vazgeçme
yetkisi Kurula aittir. denilmektedir. Burada dava açma ve icra takibi
yapma ile ne kastedilmektedir? Kamu İhale Kurumu konumu itibarıyla
idarenin ihale işlemlerinin yasal mevzuata uygun olarak
gerçekleştirilmesini denetleyen ve bu yönüyle idarenin bir üst kurumu
durumundadır. Kurumun aldığı kararlar idare için kesin
hüküm niteliğinde olup, idarenin ne bu kararlara karşı itiraz ne
de bu kararları idari yargıya taşıma olanağı
vardır. Yapılmak istenen bu değişiklik Kamu İhale
Kurumunun kuruluş felsefesine ve ilkesine aykırıdır.
20nci maddeyle
getirilmek istenen bir diğer değişiklik itirazen şikâyette
bulunacaklardan alınacak başvuru ücretiyle ilgilidir. Kurumun
gelirleri arasında sayılan itirazen şikâyette bulunan
isteklilerden alınacak başvuru ücretinin eşit değer ile
ilişkilendirilmesi ortaya astronomik rakamların çıkmasına
neden olmuştur. Bu ücret bin YTL ile 10 bin YTL arasında değişmektedir.
Oysa mevcut düzenlemede bu bedel 2008 yılı için 301 bin YTLdir.
Şikâyet yoluna başvurulmasını engelleyici nitelikteki bu
düzenleme kesinlikle doğru değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Burada
şikâyetlerin önü kesilmek mi istenmektedir?
Ayrıca bu
düzenleme, Anayasamızın 36ncı maddesindeki hak arama hürriyeti
önünde de bir engel teşkil etmektedir. Bu tasarı Anayasaya
aykırılık içermektedir.
Sonuç olarak bu
tasarı, idarelerin, işlerini diledikleri isteklilere verebilmelerine
olanak sağlayan bir düzenlemedir, deyim yerindeyse adrese teslim iş
tasarısıdır.
Bununla birlikte
mühendis ve mimarların müktesep hakları ellerinden
alınmaktadır. Aynı zamanda Kamu İhale Kurumunu yetkisizleştiren
ve Kuruma, kuruluş ilkelerine ve yasalarına aykırı
bazı görevler yükleyen bir tasarıdır.
Bunları
Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul etmemiz mümkün değildir. AKP Hükûmeti
bu tasarıyı temel yasa hükmünden alarak, Türk halkından ve yüce
Meclisten, tabiri caizse, kaçırarak çıkarmak istemektedir. Yani,
şekilde bu tasarı gündemin 80inci sırasındayken, bir anda
2nci sıraya alınarak önümüze getirilmiştir.
Hepinize
saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Süner.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet
Serdaroğlu.
Buyurun
Sayın Serdaroğlu.(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun tasarısının birinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri en iyi
dileklerimle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kabul edildiği 2002 yılından bu yana on üç defa
düzenlemeye uğrayan Kamu İhale Kanununa AKP
İktidarının yeni bir müdahalesiyle karşı
karşıyayız.
Bilindiği
üzere Kamu İhale Kurulu, kamu alımları konusunda saydamlık,
verimlilik ve rekabeti artırmak, hesap verilebilirliği sağlamak
ve Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununu
uygulamakla görevlendirilmişti. Ancak, 2002 yılından bu yana
iktidar tarafından çeşitli yasalarla yapılan
değişikliklerle pek çok ihale konusu Kurulun denetimi
dışına çıkarılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, idare, ihalelerde her zaman tarafsız ve objektif
olduğunu kanıtlamak durumundadır. Günümüzde birçok ülke en küçük
bir ihalesini bile İnternette yayınlamakta iken, ihalelere
ilişkin şaibelerin yaşandığı Türkiye dünya
şeffaflık listesinin çok gerilerinde yer almaktadır. İhale
sistemimiz sık sık değişikliğe gidilerek değil,
ülke şartları dikkate alınarak ve gelişmiş ülkelerdeki
örnekleri incelenerek yeniden düzenlenmelidir.
Kamu ihalelerini
istismar etmek isteyenler her dönemde çıkabilir. Bunlar siyasiler veya
ticaret erbapları olabilir. Ancak önemli olan, idarenin, iktidarların
ya da ihaleye girenlerin, yani kim olursa olsun, yanlış
yapamayacağını bilmesidir. Öncelikle yasalarımızla
bunu sağlam bir zemine oturtturmalıyız.
Kıymetli
milletvekilleri, bu yapılan on dördüncü düzenlemede tasarının ne
getirdiğine baktığımız zamansa Kamu İhale
Kurulunun özellikle kanuna aykırılık iddialarını
inceleme ve sonuçlandırma misyonu ortadan kaldırılmak
istenmektedir. Taslaktaki değişikliğin 20nci maddesinin ilk
bölümünde 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 53üncü maddesinin
(b) fıkrasının (9) numaralı bendinden sonra gelen paragraf
kaldırılmıştır. ifadesi yer almaktadır. Yani bu
ifadeyle Kamu İhale Kurulunun gerekli gördüğü takdirde bu Kanun ve
ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık bulunduğuna ilişkin
iddiaları da inceler ve sonuçlandırır. hükmü ortadan kaldırılmaktadır.
2007
yılı içerisinde 27 bin 219 adet yapım işi ihalesi
yapılmıştır. Bu ihalelere ilişkin olarak da 921
şikâyet başvurusu olmuştur. Yapılan incelemeler sonucunda 5
adet iddianın yerinde bulunmadığına karar verilirken, 29
adedi mevzuata aykırılığı nedeniyle ilgili idareye
iade edilmiş, 79 adedinin ise mevzuata aykırılığı
nedeniyle cumhuriyet savcılığına bildirilmesine karar
verilmiştir.
İşte,
tasarıda getirilen bu düzenleme ile inceleme yetkisi ortadan
kaldırılarak idare tarafından yapılan yanlış,
hatalı veya yanlı ihale işlemlerinin kamuoyunca bilinmesinin
önüne geçilmektedir. Buna ilişkin suçluların adalete intikal
ettirilmesinin de bu tasarıyla önü tıkanmaktadır. Kamu
İhale Kurulunun Aralık 2007de kapsamı daraltılan,
tırpanlanan resen inceleme yetkisi tamamen kaldırılmak
istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının, 4734 sayılı Kanunun
56ncı maddesinde yaptığı değişiklikte de
İdarenin ihalenin iptaline ilişkin işlem ve kararları
itirazen şikâyete konu edilemez. denmektedir. Bu durumda, geçen yıl
çıkan yönetmelikle ihbar sonucu başlattığı resen
incelemelerde iptal kararı alamayan ve dosyayı ilgili idareye
göndermekle yetinen Kamu İhale Kurulu bu tür itirazları tamamen
inceleme dışında bırakacaktır, yani Kamu İhale
Kurulu tamamen devre dışı kalacaktır.
Elbette ihalelere
bazen art niyetle yapılan itirazlar da olabilmektedir. Bu nedenle,
ihalelere yapılan art niyetli itirazlarla ihalenin gecikmesi ve idarenin
zarara uğratılmasının tespiti durumunda cezai bir
yaptırımın da bu düzenleme içine alınmasının
doğru olacağı kanaatindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, 2007 yılı içinde yapım işi ihalelerine
ilişkin olarak Kamu İhale Kuruluna gelen başvuruların yüzde
11i idarelerin ihaleleri iptal etmesine ilişkindir. Kamu İhale
Kurulunun yaptığı incelemeler sonucunda idarelerin verdiği
iptal kararlarının yüzde 10luk bir kısmı hukuka ve
mevzuata uygun değildir. Bu inceleme türünün uygulamadan
kaldırılması hâlinde Kamu İhale Kurulu bundan böyle kanun
ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık bulunduğuna
ilişkin iddiaları inceleyemeyecektir. İnceleyemeyince ne olacak?
Hepinizin bildiği ve kamuoyunun Ali Dibo diye
adlandırdığı Hataydaki ihale usulsüzlüğünün
benzerlerinin ortaya çıkması engellenecektir, bu ve buna benzer pek
çok mevzuata aykırı ihale işlem ve usulsüzlükleri gün
ışığına çıkamayacaktır.
Bu düzenlemenin
sakıncasını başka bir şekilde ifade edecek olursak,
ihalenin üzerinde bırakılması istenen isteklinin üzerinde
kalmaması durumunda idareler herhangi bir gerekçeye ihtiyaç duymadan
ihaleyi iptal edebileceklerdir. Yasada böyle bir keyfîliği
sınırlayıcı herhangi bir düzenleme olmadığı
gibi, bu yolu izleyenler hakkında yasal bir müeyyide de yoktur.
Düzenlemeyle art niyetli idarelere kamu ihalelerinde yolsuzluk
yapılması için âdeta kolaylık tanınmakta ve yol
gösterilmektedir.
Bu düzenlemeyle
Kamu İhale Kurulu gazete haberleri veya Kuruma gelen ihbarları bundan
böyle inceleyemeyecek, yalnızca ihaleye katılan firmaların
itirazen şikâyet başvurularını değerlendirebilecektir.
Ancak,
tasarıyla, itirazen şikâyet başvurusunda bulunmak da
zorlaştırılmaktadır. İtiraz başvurusu bedelleri
yükseltilirken, şikâyet başvurusu işlemlerinin daha detaylı
yapılması istenmektedir. Başvuru belirtilen şekillere uygun
olmazsa dikkate alınmayacaktır. Mevcut mevzuata göre sadece
şikâyet konusu değil tüm ihale dosyası incelenirken,
tasarı, incelemenin şikâyet konusuyla
sınırlandırılmasını öngörmektedir. İdarenin
ihalenin iptaline ilişkin işlem ve kararları itirazen
şikâyete konu edilemez. ibaresi Anayasada yer alan hak arama hürriyetinin
de önünü kesmektedir, yani Anayasaya aykırıdır.
Yukarıda
sıraladığım sakıncalar nedeniyle söz konusu ibare
madde metninden mutlaka çıkarılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanın 3Y iddiası olan
Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar bu ülkenin kaderi olmayacak. vaadini hep
beraber burada hatırlayacak olursak, İktidar, bu konuda gerçekten ama
gerçekten sınıfta kalmıştır. AKP İktidarı
döneminde yasaklar kalkmamıştır. Yoksulluk alabildiğine
artmış, başta Sayın Başbakan ve belediye
başkanlarınız yardım alanların sayısını
artırmakla övünür hâle gelmiştir. 2003te 700 bin aileye yardım
edildiği ifade edilirken, 2008 yılında yardım alan aile
sayısı 4 milyona iktidarınızca
çıkartılmıştır, yani yoksulluk inadına
artmıştır.
Değerli
milletvekilleri, aslında bu, övünülecek değil, gerçekten dövünülecek
bir olaydır.
Yolsuzluk
iddiaları ise son aylarda kamuoyunu sıkça meşgul etmektedir.
Yolsuzluğun en çok görüldüğü kamu ihaleleriyle ilgili düzenlemeler
yapılırken, özellikle Kamu İhale Kurulunun kuruluş
amaçları ve vasıfları yok edilmemelidir.
Kıymetli
milletvekilleri, tasarının gerekçesinde Avrupa Birliği
müktesebatına uyumdan söz edilse de bugüne kadar AKP Hükûmetinin yasa
üzerinde yaptığı değişiklikler, AB Komisyonunun son
yıllardaki tüm ilerleme raporlarında sürekli eleştiri konusu
olmuştur. Kamu İhale Kurulunda sık sık
değişikliklere gidilmesi ve genişleyen muafiyetler ABnin de
dikkatini çekmiştir. Raporlarda, kamu ihaleleriyle ilgili düzenlemeler hep
eleştirilmiştir. Avrupa Birliği Komisyonunun 2004, 2005, 2006 ve
2007 yıllarındaki ilerleme raporlarında şeffaflık
konusunda kısıtlamalar getirildiği, bu değişiklik ve
kısıtlamaların da müktesebata aykırılık
teşkil ettiği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla)
Türk mevzuatının kamu ihaleleriyle
ilgili müktesebata uyumlaştırılmasında yeni bir
gelişme kaydedilmediği, aksine bazı yasal adımların
uyum düzeyini dahi azalttığı, Kamu İhale Kanununa bir dizi
istisnalar getirildiği gibi eleştiriler raporlarda yer
almıştır.
Değerli
milletvekilleri, devlete mal ve hizmet alımlarındaki
şeffaflığı, Kamu İhale Kurulunun denetimi ve görev
alanını daraltan bu tasarının eleştirdiğimiz
yönleriyle geçmesine karşı olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Şahıslar
adına iki söz talebi vardır, Trabzon Milletvekili Sayın
Asım Aykan ve Nevşehir Milletvekili Sayın Ahmet Erdal Feralan.
İlk söz
Trabzon Milletvekili Sayın Asım Aykanda.
Buyurun
Sayın Aykan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 253 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde
şahsım adına görüşlerimi arz etmek için
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, düzenlemelerin özetini kısaca takdim edecek olursak,
elektronik ihalenin yasal altyapısının oluşturulması
-arkadaşlarımız da değindiler- ihalelerin
aşırı düşük teklif sahibi isteklilerin üzerinde
bırakılmasını önlemeye yönelik düzenlemeler, şikâyet
sisteminin iyileştirilmesi, iş deneyim belgelerinin elde edilme
şartlarına ilişkin düzenlemeler, AB müktesebatı ve Kamu
İhale Kurumunun yetki ve görevlerine ilişkin düzenlemelerdir.
Değerli
arkadaşlar, özellikle vurgulamak istediğim konu, 2003
yılının başında, biraz da Dünya Bankasının,
AK PARTİ Hükûmetinin yeni iktidar olduğu dönemde -o günü iyi yaşamış,
kendi Komisyonumuzda müzakerelere katılmış bir insan olarak
ifade ediyorum- tabiri caizse dayatmalarıyla, bizden önce
hazırlanmış olan bir kanun teklifi olarak
çıkmıştı. Daha sonra birçok tecrübeler yaşandı.
Burada, muhalefete mensup arkadaşlarımız, biraz mevzuyu
derinlemesine irdelemeden böyle siyasi bir öngörüyle bu işi
yapıyormuşuz gibi değerlendirme yaptılar, buna
katılmıyorum. Daha çok tecrübelerin ortaya
çıkardığı ihtiyaçlardan dolayı bu düzenlemenin
yapıldığını vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu elektronikle ilgili konu için bir cümle sarf etmek istiyorum. İnsan
iradesini, insan müdahalesini biz ihalelerde ne kadar aradan
çıkartırsak, objektif kriterlere göre ihaleyi yaparsak bu
şikâyetleri de bu kadar aradan çıkartırız, bunu özellikle
vurgulamak istiyorum. Dolayısıyla, çok doğru bir düzenlemedir.
İhalelerin
sıhhatli olması için ihale şartnamesinin çok iyi
hazırlanması gerektiğinin altını özellikle çizmek
istiyorum. Orada, Batı standartlarına ulaşan detay ihale
şartnameleriyle birçok şikâyetin de ortadan
çıkacağını düşünüyorum.
İş
deneyim belgeleriyle ilgili değerli arkadaşlar, bazı
arkadaşlarımızın değerlendirmeleri oldu. Bunun
nasıl istismar edildiğini; hiç, işi müteahhitlikle uzaktan
yakından ilgisi olmayan insanların iş deneyim belgesi olan
insanlarla iş birliği yaparak, haksız biçimde ihalelere
nasıl girdiğini her hâlde arkadaşlarımız biraz
araştırırlarsa çok yakından göreceklerdir.
İstisnalar
konusunda arkadaşlarımızın bazı değerlendirmeleri
oldu.
Değerli
arkadaşlar, üç tane temel konuda istisna geliyor. Bir tanesi ARGE
çalışmalarıyla ilgilidir, onu arkadaşlarımız
ifade ettiler. Diğeri Sağlık Bakanlığının
kurumlarının döner sermaye gelirlerini esas alarak kendi
aralarında yaptıkları ticari faaliyetlerle ilgilidir ve savunma
sanayinin acil alımlarla ilgili istisnalarıdır.
Değerli
arkadaşlar, bu mahallî gazetelerle ilgili bir
arkadaşımızın bir şikâyeti oldu. Onunla ilgili
düzenlemeler, değişiklikler geliyor. Yakından takip
ettiğimiz bir iştir. Biz mahallî basının değil sesinin
kısılmasını, çok daha gür biçimde çıkmasını
istiyoruz. Onu özellikle de takip ettiğimizi vurgulamak istiyorum. Mahallî
basınla ilgili bir sıkıntı olduğunu düşünüyorsak
veya bir sıkıntı var diye düşünüyorsak, Basın
İlan Kurumunun nasıl çalıştığını,
mahallî basınlara nasıl paraların
dağıtıldığını, böyle bayilere hiç
çıkmayan gazetelerin nasıl basılıp matbaalarda
bırakıldığını araştırırsak çok net
bir biçimde göreceğiz. Ta 60tan bu yana devam eden bu düzenin hâlen de
devam ettiğini özellikle vurgulamak istiyorum ve oradaki insanların
hangi siyasi partilere danışmanlık yaptığını
da araştırırsak göreceğiz.
Değerli
arkadaşlar son olarak, bu müteahhitlik konusu üzerinde iki üç cümle
söylemek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir ülkenin çok fazla parası varsa onun müteahhitleri de
çok iyidir, çok zengindir anlamına gelmiyor. Bu da aynen bir eğitim,
bir öğretim, bir ufuk, bir tecrübe birikimi gibi elde edilen uzun
yıllara bağlı olan bir işlemdir ve iştir.
Cumhuriyetimizin hemen başlangıç kısımlarında, taahhüt
işlerinde, müteahhitlik işlerinde ne kadar devletin
sıkıntı çektiğini hep beraber biliyoruz. Ama şimdi,
hamdolsun 2002nin sonunda 2 milyar dolara yakın inşaat
işlerinde dünyada iş alan Türkiye, bugün 20 milyar doların
üzerinde iş alıyor. Arkadaşlarla beraber Nil Nehrine
gitmiştik, Sudana. Almanlarla beraber, köprüyü yapan Türk
müteahhidin,Türk Bayrağını Nil Nehrinin üzerinde
dalgalandırmasını iftiharla orada
arkadaşlarımızla beraber alkışladık, burada da
tekrar üzerini çizmek istiyorum.
Arkadaşlarımızın
dünyanın her tarafına gitmesi bizim için fevkalade önemli; hem bizim,
milletin bayrağını getiriyor hem işçimizi getiriyor hem
ihraç ürünlerimizi getiriyor hem de döviz kazanıyoruz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sudandaki inşaatı damat mı yaptı,
damat mı?
ASIM AYKAN
(Devamla) Bu sadece dünyada değil, Türkiye'nin içerisinde de
arkadaşlar, müteahhitlik konusunda uzun yıllardan bu yana
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ASIM AYKAN
(Devamla) Bitiriyorum efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sudandaki inşaatı damat mı
yapıyor?
ASIM AYKAN
(Devamla) ... özellikle kamu ihalelerinde, deprem olaylarında
müteahhitlerimizin şikâyet konusu olduğunu, tartışma konusu
olduğunu, bununla ilgili düzenlemelerin yapılması
gerektiğini hep beraber konuşmuşuzdur. Hamdolsun, o konuda da
geçen TOKİ Başkanımızın bir beyanatını
burada özellikle zikretmek istiyorum: 300 civarında müteahhidimizle
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hamdolsun da
Sudandaki inşaatı kim
yapıyor, kim yapıyor?
ASIM AYKAN
(Devamla) Arkadaşlar, bırakın da konuşalım yahu,
tamam anladık.
300
civarında müteahhidimizin fevkalade, uluslararası seviyede iş
yapacak hâle geldiğini ifade etmiş olması bizim için de bir
iftihar vesilesidir.
Değerli
arkadaşlar, her kurumda yanlış insan çıkar, bütün
arkadaşları suçlamak fevkalade yanlıştır. Türk
milletinin müteahhitleridirler. Yanlış yapanın ümüğünü
sıkmak gerekir. Biz sıkıyoruz, siz zamanında
sıkmadınız bu hâllere geldi bu işler.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aykan.
Şahıslar
adına ikinci söz Nevşehir Milletvekili Sayın Ahmet Erdal
Feralanda.
Sayın
Feralan yok mu?
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu kanunun Anayasanın 125inci maddesine aykırı
olduğu iddia edilmektedir. Bu çok ağır bir ifadedir, çünkü Kamu
İhale Kanununun gereği, mevcut hükümleri, maddeleri gereği
yargıya müracaat edebilmenin ön şartının şikâyet
olduğu ifade ediliyor, o değiştirilmiyor. Şimdi,
şikâyeti kaldırdığınıza göre,
vatandaşın yargıya gitmesinin önü kesiliyor çünkü ön şart
yerine gelmemiş oluyor. Bu da Anayasanın 125inci maddesindeki
idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine açık
olması ilkesine çok doğrudan aykırıdır.
Dolayısıyla, bu kanun tasarısının Anayasaya
aykırılık iddiası öncelikle
cevaplandırılmalı, sonra görüşmelere devam edilmelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, özellikle şunu ifade
edeyim: Tabii Anayasanın 125inci maddesine göre, idarenin her türlü
eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir. İhalenin iptaline
karşı Kamu İhale Kuruluna başvurulmamakla birlikte,
doğrudan yargı merciine dava açılabilecektir. Yani, burada onu
özellikle belirteyim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama ön şart şikâyet
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Dolayısıyla, istekliler
mahkemeler nezdinde hak arayabileceklerdir; o hak daima bakidir. Kaldı ki
bu şekilde herhangi bir usulsüzlük varsa, bakın kaç tane müracaat
noktası var:
1) İdareye
müracaat edebilir. Genel müdürlükse, genel müdürlük teftiş kurulu
başkanlığı veya iç denetim buna müdahale edebilir.
2)
Bakanlığın denetim birimleri var.
3) Başbakanlığın
denetim birimleri var.
4) İlgili
mahkemeler nezdinde her zaman hakkını arayabilir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tamam da Sayın Bakanım, tasarının
5inci maddesinde
BAŞKAN
Sayın Şandır, soru için tekrar sisteme girin, vaktimiz var.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, bakın, tasarının
5inci maddesinde İdarenin, ihalenin iptaline ilişkin işlem ve
kararları itirazen şikâyete konu edilemez. deniliyor. Şimdi,
kanunun bir başka maddesinde de değiştirilemeyen,
değiştirilmeyen bir başka maddesinde de mahkemeye müracaat
edebilmek için önce şikâyet edilmesi gerektiği ön şart olarak
ifade ediliyor. Şikâyet konu edilemeyeceğine göre yargıya da
gidemeyeceksiniz demektir. Bu da Anayasanın 125inci maddesine
aykırı bir durum teşkil ediyor. Durumun incelenmesi
açısından soruyorum: Böyle bir durum varsa, mesele Anayasa
Mahkemesinden döneceğine burada düzenleme yapılsın istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Öğüt
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Çok teşekkür ederim Sayın Bakanım; Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
Ardahan-Ardanuç yolu
Ardahan-Kars yolu
ödenekleri yapılmadığı için şu anda yarım
kaldı duble yolu. Orada da biliyorsunuz kış sezonu çok
ağır olduğu için, beş ay inşaat sezonu olması
nedeniyle, sizden istirham ediyorum, ödeneklerin şubat ayında tümünü
verin ki aralık
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
İki dakika vermiştim, bitti. Tekrar girersiniz, vaktimiz
kalırsa.
Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Pozantı-Gölbaşı otobanı 1996
yılında on bölüm olarak on ayrı müteahhide ihale
edilmiştir. 1999da Pozantı-Havuzlu kısmının temeli
atılmış devam ediyor. Bu dönem, belki yılbaşından
önce otoban olarak değil ama devlet kara yolu olarak
açılacağı kulağımıza geliyor. Diğer taraftan
Havuzlu-Niğde bölümü devam ediyor. Fakat Niğdeden
Gölbaşına olan altı bölümlük, 1996 yılında ihale
edilmesine rağmen, müteahhitleri belli olmasına rağmen bugüne kadar
herhangi bir faaliyet yoktur. Dolayısıyla, ihalesi
yapılmış bu işlemlerin ne zaman başlayacağı
konusunda bilgi verirseniz memnun oluruz.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum. İhale yapıldı, iptal edildi. Bu kanun
tasarısı kanunlaşınca şikâyet hakkını
kişinin elinden alıyorsunuz, Mahkemeye gidin. diyorsunuz,
Mahkemeye gitmesine engel değil. diyorsunuz. Kişi mahkemeye gitti,
ama o işin ihale sürecini devam ettirdiniz, ihale iptal edilmiş olsa
da yeniden süreç başlayacak. Bundan sonra birisine verdiniz bu işi,
yani ihaleyi birisi kazandı, hak etti, idareye göre hak etti. Bu arada
mahkeme kararını verdi ve kendisine haksızlık
yapıldığı, bu ihalenin haksız yere iptal edildiği
kararına vardı. Temyiz edildi, temyiz de bu karara uydu. Bundan sonra
ne yapacaksınız? Özellikle Kamu İhale Kurumu
Başkanımız bu konuda ne diyecek bakalım?
BAŞKAN
Sayın Öğüt
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, beş ay veya altı ay bir inşaat sezonu var
Doğu Anadoluda. Ödenekleri şubat ayında
yaptığınız takdirde, ben inanıyorum ki orada
işler bitecektir. Sayın Başbakanımız Ardahana
geldiğinde şu talimatı verdi Vali Beye ve oradaki o zaman
bulunan bakanlara da: Ardahan-Ardanuç yolu duble yol yapılacak. Biz böyle
bir karar aldık. dedi. Bu Ardahan-Ardanuç yolu ne zaman duble yol
yapılacak ve bitecek?
Kars-Ardahan
arasındaki duble yol ne zaman bitecek? Onunla ilgili soruma cevap
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Sayın Şandır ile Sayın
Akcanın sorusu müşterek, evvela ikisine birlikte cevap vermek
istiyorum. Esasen bu konuda herhangi bir ihtilaf olmaması
açısından bir önerge hazırlandı. Bu konudaki tereddütler
tamamen izale ediliyor, onu özellikle belirteyim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Anayasaya aykırılık
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Arzu ederseniz bu konudaki önergeyi
de okuyabilirim burada: İdare tarafından, sadece şikâyet
üzerine, alınan, ihalenin iptaline ilişkin işlem ve kararlar,
itirazen şikâyete konu edilebilir. Bu kararlara karşı beş
gün içinde doğrudan Kuruma başvuruda bulunulabilir. İdare
tarafından ihalenin iptal edilmesi işlemine karşı
yapılacak itirazen şikâyet başvuruları ise idarenin iptal
gerekçeleriyle sınırlı incelenir. Bu süre 21inci maddenin (b)
ve (c) bentlerine göre yapılan ihaleler ile ihalenin iptal edilmesi
işlemine karşı yapılacak itirazen şikâyet
başvurularında on iş günü olarak uygulanır.
Dolayısıyla, bu konuda tereddütler tamamen ortadan kalkmış
oluyor. Onu özellikle belirtmek istiyorum.
Şimdi,
Ardahan Milletvekilimiz Sayın Öğütün, Ardahan-Ardanuç yolu
Tabii,
bu, on beş yıl önce, 1993 yılında ihale edilmiş.
Tabii, biz 1993 yılından bu yana yokuz burada. Dolayısıyla,
niye yapmadınız
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Altı yıldır iktidardasınız.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ancak, şunu ifade edeyim:
Biliyorum, biz zaten geçen hafta o civardaydık. Ardahana gitmedim ama o
bölgeyi gezdim. Ben, özellikle, Ulaştırma Bakanımız
Sayın Binali Yıldırıma sizin bu taleplerinizi, gerek
Ardahan-Ardanuç yolu
Hakikaten bitmesi lazım, ben de o kanaatteyim.
Ardahan-Kars yolunun tamamlanması lazım. O konularda Sayın
Bakanıma ben özellikle taleplerinizi ileteceğim ve bunun bir an önce
tamamlanması konusunda ben de takipçi olacağım. Çünkü, biz de o
bölgede, biliyorsunuz
Artvin
Milletvekilimiz de özellikle tünellerden bahsetmişti. Müsaade ederseniz
ona da cevap vereyim.
BAŞKAN Var
var, vaktiniz var.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Vekilim -siz
biliyorsunuz- özellikle Borçka ile Artvin arasındaki tünellerde
ışıklandırma sisteminin olmadığını,
hatta havalandırma sisteminin yapılmadığını
söylediniz. Esasen, tabii, biz bunları DSİ olarak yapmak durumunda
değiliz ama burada, hakikaten, ben de bunların, uzun tünellerin ışıklandırmasının
ve havalandırmasının yapılmasının gerekli
olduğu kanaatindeyim. O bakımdan, talimat vermiştik. Esasen, 3
defa ihaleye çıkıldı, fakat maalesef, müşteri olmadı,
yani ihaleye katılan olmadı. Şimdi yeniden ihaleye
çıktık, altı firma yeterlik aldı. 12 Aralık 2008 tarihinde
de bunun ihalesi yapılacak. İnşallah, firmalar teklif verir, onu
da bir an önce -parası da var- yaparız. Onu da özellikle belirtmek
istiyorum.
Tabii,
Pozantı-Gölbaşı otoyolu ve Niğdeden Gölbaşına
kadar olan, Sayın Vekilimin söylediği yolların durumuyla ilgili
yazılı bir bilgi vereceğiz. Şu anda, doğrusunu
isterseniz ben de, son durum nedir onu bilemiyorum tabii. Ama ben de
yazılı bir şekilde size net cevap vereyim.
MÜMİN
İNAN (Niğde) İhalenin şeyiyle ilgili sordum, on iki
yıl olmuş
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Biliyorum, Ne zaman başlayacak?
Ödenek meselesi, onu biliyorum. Ama size ne zaman başlayacağı
hususunu yazılı olarak cevap verelim müsaadenizle.
Hepinize
teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Birinci Bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Birinci
Bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci maddenin
başlığını okutuyorum:
KAMU İHALE KANUNU İLE KAMU İHALE
SÖZLEŞMELERİ KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1-
BAŞKAN
Madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 253 sıra sayılı kanun tasarısının 1 nci
maddesinin ilk paragrafında verilen ve 4734 sayılı kanunun 3 ncü
maddesinin (4) bendinin sonuna eklenmesi istenen hükmün tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Şandır |
Prof. Dr.
Abdülkadir Akcan |
Kamalettin
Nalcı |
|
Mersin |
Afyonkarahisar |
Tekirdağ |
|
Mehmet
Serdaroğlu |
Yılmaz
Tankut |
Muharrem
Varlı |
|
Kastamonu |
Adana |
Adana |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 253 sıra sayılı Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
İsmail
Göksel |
Ahmet Öksüzkaya |
|
Giresun |
Niğde |
Kayseri |
|
Soner Aksoy |
|
Nusret
Bayraktar |
|
Kütahya |
|
İstanbul |
Madde 1
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü
maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde; (e) bendinde yer
alan malzemeler ibaresi hizmetler şeklinde
değiştirilmiş, aynı bendin sonuna ile
araştırma-geliştirme faaliyetleri kapsamında Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumundan yapacakları mal,
hizmet ve danışmanlık hizmet alımları, et ve et
ürünleri için Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünden, ray üstünde
çeken ve çekilen araçlarda kullanılan monoblok tekerlek ve tekerlek takımları
için Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden
yapacakları alımlar ibaresi eklenmiş; (f) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; (h)
bendinin sonuna sağlık hizmeti sunan bu Kanun kapsamındaki
idarelerin teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerinden
yapacakları mal ve hizmet alımları, ibaresi eklenmiş ve
maddeye aşağıdaki (n) bendi eklenmiştir.
b) Savunma,
güvenlik veya istihbarat alanları ile ilişkili olduğuna veya
gizlilik içinde yürütülmesi gerektiğine ilgili bakanlık
tarafından karar verilen veya mevzuatı uyarınca sözleşmenin
yürütülmesi sırasında özel güvenlik tedbirleri alınması
gereken veya devlet güvenliğine ilişkin temel menfaatlerin
korunmasını gerektiren hallerle ilgili olan mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri,
f) Ulusal
araştırma-geliştirme kurumlarının yürüttüğü ve
desteklediği araştırma-geliştirme projeleri için gerekli
olan mal ve hizmet alımları ile finansmanının tamamı
Kanun kapsamındaki bir idare tarafından karşılanarak elde
edilen sonuçların bu idare tarafından sadece kendi faaliyetlerinin
yürütülmesinde faydalanıldığı haller hariç, her türlü
araştırma ve geliştirme hizmeti alımları,
n)
Uluslararası mükellefiyetlerden doğan veya ulusal amaçlı;
savunma, güvenlik, insani yardım gibi durumlarda ortaya çıkabilecek
acil ihtiyaçların, süratli ve etkin bir biçimde temini amacıyla,
önceden güvenceler alınmasına olanak sağlayan anlaşmalar
veya sözleşmeler yapmak suretiyle mal ve hizmet alımları,
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 253 Sıra Sayılı Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 1 inci maddesi metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Hakkı Suha
Okay |
Metin Arifağaoğlu |
Yaşar
Ağyüz |
|
Ankara |
Artvin |
Gaziantep |
|
Tayfur Süner |
|
Fevzi Topuz |
|
Antalya |
|
Muğla |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Gerekçeyi mi okutayım?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Tayfur Süner konuşacak efendim.
BAŞKAN
Antalya Milletvekili Sayın Süner, buyurun.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu
İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Bakanım, ormanı, suyu, toprağı Allaha
bıraktınız. Niye Allaha bıraktınız diyorum.
Tabii ki Allaha bırakacaksınız. Marmaris ormanları
yandı, Bodrum ormanları yandı.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Yok yok, öyle yanan bir şey yok Marmariste.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Antalyaya geldi; Serik, Manavgat ormanları yandı. Size
önerge verdim, Her türlü tedbiri aldım. diye cevap verdiniz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Öyle bir şey yok Marmariste.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) - Bir dakika dinleyin.
Pazar günü Finike
ormanları başladı. Cenabı Allah yardım etmese,
yağmur yağmasa o yangını da söndüremeyeceksiniz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Demek ki yardım ediyor.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Turizm Teşvik Yasasını çıkardınız,
ormanların binde 5ini turizme açacağız dediniz. Gerek yok
NURİ USLU
(Uşak) Hiç alakası yok.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) - Tamamını açabilirsiniz artık, hayırlı
olsun.
Dünya
Bankasının Türkiyedeki kamu ihale düzeniyle ilgili bir
araştırması vardır, inceleyin. Bu araştırmaya
göre
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ne alakası var?
BAŞKAN
Sayın Hıdır
TAYFUR SÜNER
(Devamla) - Bakın o zaman bir şey daha söyleyeyim. Niye Allaha
bıraktınız?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Biraz daha konuşsan her yeri yakacaksın.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Sayın Bakanım
BAŞKAN
Sayın Süner, Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Devamla) -
Antalya bölgesinde doğal gaz çevrim istasyonu için ihale
yaptınız, AKSA A.Ş kazandı ihaleyi. AKSA A.Şnin
kurulacağı yer tarım arazisi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, önergeyle ne alakası
var bunun?
BAŞKAN
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Siz toprağı koruyacaktınız, ormanı
koruyacaktınız, suyu koruyacaktınız. Selimiye ve
Kovanlık köylerinin tam ortasında
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Önergeye gelelim.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) - Bekleyin, bekleyin, onunla ilgili bu.
BAŞKAN
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Devamla) AKSA A.Şnin kurulduğu yer tam Kırkgöz su
kaynaklarının dibi. Kırkgöz su kaynakları kuruduğu
zaman bunun vebalinin altından kalkamayacaksınız.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Genel Kurula hitap et.
BAŞKAN
Önergeyle ilgili
İki
dakikanız kaldı.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) NATO petrol hattına
Dünya
Bankasının Türkiyedeki kamu ihale düzeniyle ilgili bir
araştırması vardır. Bu araştırmaya göre devletin
satın aldığı mal ve hizmetlerin tutarı gayrisafi millî
hasılanın yüzde 16sı ilâ 18ine tekabül etmektedir.
Yapılan tahminlere göre bu yıl gayrisafi millî hasıla 972 milyar
YTL olacaktır. Bunun yüzde 18i 185 milyar YTL etmektedir. Bu paranın
önemli bir bölümü ihale düzeninden geçerek rüşvet hâlinde siyasetçilerin
ve bürokratların ceplerine girecektir. Bu, tahminen kaç paradır
sayın milletvekilleri? Bunun cevabı da Dünya Bankasının
raporunda vardır; rapor da devletin ihaleler
aracılığıyla harcadığı paranın yüzde
15inin rüşvet olduğunu belirtmektedir. Ben söylemiyorum, Dünya
Bankasının raporu söylüyor. 185 milyar YTLnin yüzde 15i
yaklaşık 28 milyar YTL etmektedir. Yüzde 15i küçük ölçekli ihaleler
için doğru olabilir ama baraj gibi pahalı yatırımlarda
toplam harcamanın belki de yarısı işi tezgâhlayanlar
arasında bölüşülmektedir. Örnek vermek gerekirse, Formula 1 pisti ve
tesislerinin yapımı 60 milyon dolara çıkacaktı, son maliyet
300 milyon doların üstündedir. Belediyelerde dönen dolaplardan elde edilen
munzam rant da daha bu hesaplara dâhil değildir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Avrupadaki en kötü gelir
dağılımına sahiptir. Servet çok küçük bir
azınlığın elindedir. Bankalardaki tasarrufların yüzde
65i tasarruf sahiplerinin sadece yüzde 1inin hesaplarındadır.
Gayrimenkul gelirlerinin yüzde 70i, faiz ve kâr gelirlerinin ise yüzde 80i en
üst gelir grubunun cebine girmektedir. Devlet ihaleleri, bu satın
almaları ve adaletsizliği besleyen en önemli olgulardan biridir.
Devletler satın almalarını ihale yasaları çerçevesinde
yaparlar.
2001 krizinden
önce Türkiye Avrupadaki en laçka ihale sistemlerinden birine sahipti.
İhale süreci şeffaf değildi. İhalelerin çoğu en ehil
veya işi en ucuz yapacaklara değil, politikacıların ve
bürokratların akraba ve ahbaplarına veriliyordu. Neredeyse bütün
ihaleler davet usulü diye bilinen bir yöntemle yapılıyordu. Sadece
idare tarafından davet edilenlerden teklif alınıyordu.
İlgili herkes hangi şirketin ihale alacağını
biliyordu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
AKPnin 2002
Kasımında iktidara gelmesiyle ihale düzeninin birkaç ayda bir
değiştirilmesi dönemi açıldı; kamu ihale düzeni,
laçkalaştırıldı, keyfîleştirildi,
şeffaflığı bozuldu, uluslararası standartlardan
uzaklaştırıldı. Keyfîlik, rüşvet, yolsuzluk, eş
dost, akraba kayırmasını önlemek amacıyla kurulan
barikatların çoğu kaldırıldı. 2002 öncesine dönüldü.
Haksız kazanç kapıları yeniden açıldı. Kamu
yararına olmayan birçok kanun değişikliği gibi bu
değişiklikler de hemen hemen itirazsız, gürültüsüz, gözden
ırak meydana geldi.
4734
sayılı Kamu İhale Kanununun İstisnalar
başlıklı 3üncü maddesinin (f) bendinde Ulusal
araştırma-geliştirme kurumlarının yürüttüğü ve
desteklediği araştırma-geliştirme projeleri için gerekli
olan mal ve hizmet alımları denilmektedir. Görüşmekte
olduğumuz tasarının 1inci maddesindeki sözü edilen (f) bendinin
kapsamında ise Kamu İhale Kanununun kapsamındaki tüm idarelerin
katılmak istenmesi istisnaların istismarına yöneliktir.
Tasarının bu maddesinde sözü edilen faaliyetler ulusal
araştırma ve geliştirme kurumlarının asli görevi olup,
bu görevlerini yerine getirmeleri için temel koşul, sözü edilen
kurumların amaçlarına uygun kurulmuş olmalarıdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Süner.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
sataşma var, kısa bir cevap vereyim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Daha sonra cevap verirsiniz konuşmanızın içinde.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 253 sıra sayılı Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
Madde 1
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü
maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde; (e) bendinde yer
alan malzemeler ibaresi hizmetler şeklinde
değiştirilmiş, aynı bendin sonuna ile
araştırma-geliştirme faaliyetleri kapsamında Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumundan yapacakları mal,
hizmet ve danışmanlık hizmet alımları, et ve et
ürünleri için Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünden, ray üstünde
çeken ve çekilen araçlarda kullanılan monoblok tekerlek ve tekerlek takımları
için Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden
yapacakları alımlar ibaresi eklenmiş; (f) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; (h)
bendinin sonuna sağlık hizmeti sunan bu Kanun kapsamındaki
idarelerin teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerinden
yapacakları mal ve hizmet alımları, ibaresi eklenmiş ve
maddeye aşağıdaki (n) bendi eklenmiştir.
b) Savunma,
güvenlik veya istihbarat alanları ile ilişkili olduğuna veya
gizlilik içinde yürütülmesi gerektiğine ilgili bakanlık
tarafından karar verilen veya mevzuatı uyarınca sözleşmenin
yürütülmesi sırasında özel güvenlik tedbirleri alınması
gereken veya devlet güvenliğine ilişkin temel menfaatlerin
korunmasını gerektiren hallerle ilgili olan mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri,
f) Ulusal
araştırma-geliştirme kurumlarının yürüttüğü ve
desteklediği araştırma-geliştirme projeleri için gerekli
olan mal ve hizmet alımları ile finansmanının tamamı
Kanun kapsamındaki bir idare tarafından karşılanarak elde
edilen sonuçların bu idare tarafından sadece kendi faaliyetlerinin
yürütülmesinde faydalanıldığı haller hariç, her türlü
araştırma ve geliştirme hizmeti alımları,
n)
Uluslararası mükellefiyetlerden doğan veya ulusal amaçlı;
savunma, güvenlik, insani yardım gibi durumlarda ortaya çıkabilecek
acil ihtiyaçların, süratli ve etkin bir biçimde temini amacıyla,
önceden güvenceler alınmasına olanak sağlayan anlaşmalar
veya sözleşmeler yapmak suretiyle mal ve hizmet alımları,
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Avrupa
Birliği ve NATO ülkelerinde savunma, güvenlik ve istihbaratla ilgili
alımlar kamu alımlarını düzenleyen mevzuat
dışında tutulmuş ve ayrı bir başlık
altında düzenlenmiştir.
Yapılan
değişiklikle, bu kapsamdaki alımların Kanundan istisna
edilmesi öngörülmektedir. Böylelikle,
hem bu alanda mevzuat uyumunun sağlanması hem de mevcut Kanunda sayma
yöntemiyle belirlenen alımların günün değişen
koşullarına uygun olmaması nedeniyle maddenin (b) bendinin
ihtiyaçları karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmesi
amaçlanmıştır.
4/5/2007 tarihli
ve 26512 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Devlet Malzeme Ofisi
Genel Müdürlüğü Ana Statüsünde Devlet Malzeme Ofisi Genel
Müdürlüğünün ana statüde belirtilen mal ve hizmetlerin tedarik ve
dağıtımını kamu hukukuna tabi olan veya kamunun
denetimi altında bulunan ya da kamu kaynağı kullanan kamu kurum
ve kuruluşları adına temin edeceği belirtilmiştir.
Maddenin (e) bendinde yapılan değişiklikle, Kanun kapsamındaki
idarelerin Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü Ana Statüsünde yer alan hizmetleri de Devlet Malzeme Ofisi
Genel Müdürlüğünden istisna kapsamında temin edebilmesine imkân
sağlanmaktadır.
Aynı bentte
yapılan değişiklikle, Et ve Balık Kurumu Genel
Müdürlüğünün besinin yoğun olduğu dönemlerde arz fazlasını
besiciyi zarar ettirmeyecek bir fiyata alıp ihtiyaç duyan kamu
kuruluşlarına satabilmesine imkân sağlanarak hem Et ve
Balık Kurumu Genel Müdürlüğünün etkinliğinin
artırılması ve hem de hayvancılık sektörünün
sağlıklı bir şekilde gelişmesi amaçlanmaktadır.
Yine aynı
bentte yapılan değişiklikle, yurtdışından
temininde zorluklar yaşanan monoblok tekerlek ve tekerlek
takımlarının yurt içinde üretilmesi ve demiryolu yan sanayinin
geliştirilmesi amacıyla Kanun kapsamındaki idarelerin bu
ihtiyaçlarını Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel
Müdürlüğünden istisna kapsamında temin edebilmelerine imkân
sağlanmaktadır.
Diğer yandan
(f) bendinde yapılan değişiklikle
araştırma-geliştirme hizmetlerinin teşvik edilmesi ve Kanun
kapsamındaki idarelerin ortak projeler geliştirmek suretiyle proje
sonuçlarından daha fazla fayda sağlanması ile AB
müktesebatına da uyum amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çalışma
süremiz tamamlanmıştır.
Sözlü soru
önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 18 Kasım 2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.50