DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 32
22nci Birleşim
26 Kasım 2008 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, 24 Kasım Öğretmenler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı
2.-
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, tarımda yaşanan
olumsuzluklara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tanın, kamuoyu yoklamalarında milletvekilinin
itibar ve güven sıralamasında en alt sırada olmasının
nedenlerine ve bu konuda yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin, İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadolun konuşmasına ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba
ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden, Türkiye-İran Parlamento Dostluk Grubu Başkanı
Sayın Ali Ekbere, Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
2.- Arnavutluk
Cumhurbaşkanı Sayın Bamir Topi ve beraberlerindeki heyete
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
B)
TEZKERELER
1.- CHP Genel
Sekreterinin yasa dışı dinlendiği iddiasının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/203) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/604)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- İskân
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı:
251)
2.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 4 Milletvekilinin; Zirai Mücadele ve Zirai
Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Zirai Mücadele ve Zirai Karantina
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/224, 1/545) (S.
Sayısı: 229)
3.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve
Tarım Örgütü (GTÖ) Arasında GTÖ Orta Asya Alt Bölge Ofisi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/397) (S. Sayısı:
242)
5.- Engellilerin
Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/567) (S. Sayısı: 227)
6.- Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266)
7.- Posta
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı:
230)
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38
Milletvekilinin; Denizcilik Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257)
9.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
IX.-
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, doğal sit alanlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/4778)
2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, kamu kurum ve kuruluşlarının
aldığı iletişim hizmetlerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/4961)
3.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Isparta turizminin geliştirilmesine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/5061)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Marmaray Projesi kapsamında
yapılan kurtarma kazılarına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5292)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.03te açılarak beş oturum
yaptı.
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil,
İstanbul Milletvekili Gündüz Suphi Aktanın vefatı
dolayısıyla merhuma Allahtan rahmet, Milliyetçi Hareket Partisine,
milletvekillerine, milletimize, Dışişleri Bakanlığı
camiasına ve kederli ailesine baş sağlığı dileyen
bir konuşma yaptı.
Bitlis Milletvekili Cemal Taşar, 24 Kasım
Öğretmenler Gününe,
Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Gününe,
Edirne Milletvekili Necdet Budak, Edirnenin düşman
işgalinden kurtuluşunun 86ncı yıl dönümüne,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis,
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
24 Kasım Öğretmenler Gününe;
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Gününe;
Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu, Edirnenin düşman
işgalinden kurtuluşunun 86ncı yıl dönümüne;
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 29
milletvekilinin, orman köylülerinin ve ormancılık kooperatiflerinin
sorunları ile ormancılıktaki diğer sorunların
(10/285),
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 30
milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin sorunlarının
(10/286),
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 20 milletvekilinin,
küresel krizin ülkemize etkilerinin (10/287),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İngiltere-Glasgowda düzenlenecek olan Göç alan
şehirler konulu konferansa ismen davet edilen TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Eskişehir
Milletvekili Hasan Murat Mercanın icabet etmesine,
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetkilileri ve Hollandalı
milletvekillerinin iş birliğiyle ana ve yeni doğan
sağlığının artırılması amacıyla
Hollandanın Lahey şehrinde düzenlenecek toplantıya davete bir
Parlamento heyetiyle icabet edilmesine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Cumhurbaşkanlığı Seçimine İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Kanun Teklifinin (2/62) İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan, Türkiye İstatistik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/628) (S.
Sayısı: 281), görüşmeleri tamamlanarak yapılan oylamadan
sonra;
6ncı sırasında bulunan, Avrupa Topluluğu
Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programının (2007-2013)
Girişimcilik ve Yenilik Özel Programına Türkiye Cumhuriyetinin
Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu
Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/596) (S. Sayısı: 271),
7nci sırasında bulunan, Kuzey Atlantik
Antlaşmasına Hırvatistan Cumhuriyetinin
Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/654) (S. Sayısı: 299),
8inci sırasında bulunan, Kuzey Atlantik
Antlaşmasına Arnavutluk Cumhuriyetinin Katılımına
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/655) (S. Sayısı: 300),
19uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı: 19),
Görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan
sonra;
Kabul edildi.
2nci sırasında bulunan, İskân Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun (1/539) (S. Sayısı: 251),
3üncü sırasında bulunan, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğan ve 4 milletvekilinin; Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporlarının (2/224, 1/545) (S. Sayısı: 229),
4üncü sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/537) (S.
Sayısı: 236),
5inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ)
Arasında GTÖ Orta Asya Alt Bölge Ofisi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporlarının (1/397) (S. Sayısı: 242),
9uncu sırasında bulunan, Engellilerin Haklarına
İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun (1/567) (S. Sayısı: 227),
10uncu sırasında bulunan, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun (1/608) (S. Sayısı:
266),
11inci sırasında bulunan, Posta Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun (1/491) (S. Sayısı: 230),
12nci sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili
Mehmet Domaç ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin;
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporunun (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257),
13üncü sırasında bulunan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/324) (S. Sayısı:
96),
14üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
(1/543) (S. Sayısı: 263),
15inci sırasında bulunan, Tapu Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun
(1/526) (S. Sayısı: 218),
16ncı sırasında bulunan, Asya-Pasifik Uzay
İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/367) (S. Sayısı:
114),
17nci sırasında bulunan, Erişme Kontrollü
Karayolları Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun (1/569) (S.
Sayısı: 239),
18inci sırasında bulunan, Tekirdağ Milletvekili
Tevfik Ziyaeddin Akbulutun; Dernekler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı
Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri
Komisyonu Raporunun (2/290, 2/286) (S. Sayısı: 283),
20nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Savunma Sanayii Alanında
İkili İş Birliği Süresince Mübadele Edilen veya
Oluşturulan Gizlilik Dereceli Bilgi ve Malzemelerin
Karşılıklı Korunması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/283) (S. Sayısı:
21),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
26 Kasım 2008 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince Saat 11.00de toplanmak üzere birleşime 22.51de son
verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan Vekili
Fatma SALMAN KOTAN Yaşar
TÜZÜN
Ağrı Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.:
30
II.- GELEN KÂĞITLAR
26 Kasım 2008 Çarşamba
Teklifler
1.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve 20 Milletvekilinin; 21.06.1927
Tarih ve 1111 Sayılı Askerlik Kanunu, 22.05.1930 Tarih ve 1632
Sayılı Askeri Ceza Kanunu ile 26.09.2004 Tarih ve 5237
Sayılı Türk Ceza Kanununun Kimi Maddelerinin Değiştirilmesine
ve Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi (2/341) (Adalet; Anayasa
ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.11.2008)
2.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın; Siyasi
Partiler Kanunu, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Kanunu ve
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/342) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.11.2008)
3.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyanın; 2559 Sayılı Polis Vazife ve
Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/343) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2008)
4.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/344) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2008)
5.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 3 Milletvekilinin; 1005 Sayılı
İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet
Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/345 ) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.11.2008)
26 Kasım 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, kaç kişi var içeride? Hep böyle
taraflı hareket ediyorsun! Bu kürsüyü o kadar keyfî kullanamazsın!
BAŞKAN
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle
söz isteyen Sinop Milletvekili Engin Altaya aittir.
Sayın Altay,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, 24 Kasım
Öğretmenler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri
BAŞKAN
Şu anda kürsüde bir milletvekili arkadaşımız var. Lütfen
Buyurun Sayın Genç, sonra görüşürüz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu kadar keyfî hareket etmeye hakkın yok bu Mecliste.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, sürem bitiyor, zaten beş dakika.
BAŞKAN
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Malum, geçtiğimiz pazartesi günü 24
Kasım Öğretmenler Günü idi; pazartesi Genel Kurulumuz
olmadığı için bugün bir öğretmen olarak konuyla ilgili söz
aldım.
Aydınlanma
devriminin yılmaz ve fedakâr savaşçıları, bir
modernleşme projesi olan cumhuriyetimizin mümtaz mimarları, Büyük
Atatürkün meslektaşları sevgili öğretmenlerimizin 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutluyor, tüm öğretmenlerimizin önünde saygıyla
eğiliyorum. Ancak bilinmelidir ki öğretmenlerimiz Hükûmetinizin
uyguladığı ekonomik politikalar neticesinde bir sefalet ücretine
mahkûm edilmişlerdir. Öğretmenlerimiz mutsuz ve inançsızdır
ve öğretmenlerimiz ideallerinden koparılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
pazartesi günü televizyonlarda öğretmenlerimizin içinde bulunduğu
ekonomik şartlarla ilgili çok çeşitli programlar yapıldı,
bunları izlediniz, bunlara ayrı ayrı girmek istemiyorum ama dün
iktidar partisinin bir sayın milletvekili burada günün anlamı ve
önemiyle ilgili konuşurken şöyle bir şey söyledi: Fedakâr
öğretmenlerimizin hak ettiği yere gelmesi için daha çok
çalışmalıyız. dedi. Elinizden tutan mı oldu?
Altı yıldır öğretmenlerimizin içinde bulunduğu
şartların iyileştirilmesi konusunda bir şey
yaptınız da biz muhalefet partisi olarak karşısında
mı durduk sayın milletvekilleri? Dört yıldır, hem
Sayın Başbakanın hem Sayın Bakanın ısrarla
söylediği bir şey var: 100 bin derslik yaptık
100 bin derslik
yaptık
100 bin derslik yaptık... E, yani yaptınız da
şimdi sizin istatistiklerinize bakıyoruz bu 100 bin dersliği biz göremiyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) 100 binden fazla. Fazla...
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Sadece Sayın Bakanın seçim bölgesinde -Sayın
Bakan çıksın söylesin ama resmî belgeyle söylesin-
devraldığı Türkiyede derslik başına düşen
öğrenci sayısı kaçmış, şimdi kaç? Ama rica
ediyorum, resmî belgelerle söylesin.
Eğitime en
büyük bütçeyi ayırdık
En
büyük bütçeyi ayırdınız, doğru. Yani Millî Eğitim
Bakanlığı büyük bir camia; öğretmeniyle, destek
personeliyle, yöneticileriyle ama Sayın Bakan biraz sonra çıkacak,
hem de yirmi dakika konuşacak. Ama lütfen belgeyle konuşsun.
Sayın Bakan desin ki: Bizim 1998-2002 arasında, diliminde Millî
Eğitim Bakanlığı yatırım bütçesindeki oranın
konsolide bütçeye oranı bizim dönemimizden azdı. deyiversin. Bunu
derse ben Sayın Bakanın önünde şapka çıkaracağım.
Ama 1998-2002 arasındaki yatırım bütçesinin konsolide bütçeye
oranıyla, 2003-2008 arasındaki oranı Sayın Bakan
samimiyetle burada lehte konuşabilsin.
Okullaşma
oranı en çok övündüğünüz bir olaydır ki, burada da istatistikler
sizi yalanlamaktadır. Bugün itibarıyla ilköğretimde çağ
nüfusunun 800 bin öğrencisi sistem dışındadır.
Sayın Bakan çıksın Çağ nüfusunda 800 bin sistem
dışında öğrenci yok. desin.
Haydi
Kızlar Okula Kampanyası diye Türkiyeyi pankartlarla
donattınız. Sayın Bakan çıksın Çağ nüfusunda
olup da, okullaşma içinde olmayan 800 bin öğrencinin yüzde 60ı
kız öğrenci değildir. desin. Şimdi, bunları
diyemiyorsak bir sorun vardır.
Sayın
milletvekilleri, öğretmene saygı el öpmeyle gösterilmez. Okullardaki
kadrolaşma anlayışı bütün okullarımızın
olumlu ve ılımlı iklimini bozmuştur. Öğretmeniyle,
yöneticisiyle, zaman zaman olabilir ama en çok yöneticisiyle,
öğretmeniyle, yani personeliyle mahkemelik olan bakanlık da Millî
Eğitim Bakanlığımızdır. Öğretmenleri düz,
uzman, baş rütbeleriyle kategorize etmek, bunu ederken de kota koymak
Yani bütün öğretmenlerin ancak yüzde 20si uzman öğretmen olabilir,
bütün öğretmenlerin ancak yüzde 10u başöğretmen olabilir diye
de bir kota koymak hiçbir eğitim bilimiyle izah edilemez.
Ve
öğretmenleri yine sözleşmeli, kadrolu, usta, ücretli,
vekil, kısmi zamanlı usta öğretici diye ayırmak da
hiçbir eğitim anlayışıyla açıklanamaz sayın milletvekilleri.
5 milyon 600,
yani 5,6 yeni kuruş ek ders ücreti alıyor öğretmenler. Üç
yıl önce 10 milyon yapacağız. diye buradan söz verdiniz, tam
üç yıl önce Ek ders 10 milyon olacak. dediniz, bugün hâlen 5,6dır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, siz de öğretmensiniz, bir iki dakika
rica ediyorum.
BAŞKAN
Yok, bir dakika vereceğim Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Öğretmeninizin hatırına Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Peki, buyur bakayım, öğretmenlerin hakkına bir dakika daha sana.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bizleri buraya gönderenlerin
öğretmenlerimiz olduğunu unutmamalıyız. Eğitimin
odağında öğretmen vardır. Eğitim, bir moral ve
motivasyon işidir. Kaliteli eğitim demek, nitelikli eğitim demek
büyüme ve kalkınma demektir. Niteliksiz eğitim demek, işsizlik
ve yozlaşma demektir.
Şimdi
bakıyoruz, Türkiye'nin son altı yılında işsizlik
büyümüş, toplumda yozlaşma büyümüş. O zaman ben de diyorum ki
Sayın Bakan kusura bakmasın- dönem iktidarınızda
eğitimde ciddi bir nitelik sorunu vardır. Resmî Gazeteyi açın,
bakın -2008 programını yayınlayan Resmî Gazeteye
bakın- orada da Eğitim bölümünde öyle yazar, Eğitimde nitelik
sorunu vardır. der.
Şimdi,
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; bu ülkenin 200 bin öğretmeni
işsiz. Biyoloji öğretmenimiz Zonguldakta maden ocağında
çalışıyor, matematik öğretmenimiz Mahmutpaşada
çamaşır satıyor, Türkçe öğretmenimiz Kızılayda
simit satıyor; felsefe öğretmenimiz para verip kitap alamıyor,
kendini geliştiremiyor, sınıf öğretmenlerimiz ve cümle
öğretmenlerimiz senede yirmi gün tatil yapamıyor, tarih
öğretmenimiz sinemaya gidemiyor. Öğretmenlerimiz geçinemiyor,
öğretmenlerimiz aç, öğretmenlerimiz mutsuz.
Ben burada
Milletvekili olarak tüm öğretmenlerimizden özür diliyorum. Temenni
ediyorum ki Sayın Bakan da çıksın, tüm öğretmenlerimizden
özür dilesin.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı konuşmaya Millî Eğitim Bakanı Sayın
Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Sinop
Milletvekili Engin Altay Bey, Öğretmenler Günü dolayısıyla
gündem dışı bir konuşma yapmıştır.
Doğrusu, ben, beş dakikalık bütün konuşmasını
öğretmen ve öğretmenlerin meselelerine ayıracağını
zannediyordum ama
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ayırdım ya
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
genel olarak
bütün
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yani okulun meselesini öğretmenin meselesinden ayrı
düşünmek mi olur Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
eğitimin
bütün problemlerini tabii beş dakikaya sığdırmaya
çalıştı, o da yetmedi.
Değerli
arkadaşlarım, ben, pazartesi günü, gerek canlı yayınlarda
gerekse öğretmenlerimizle bir araya gelerek gerekse de
yayınladığım mesajlarda bütün Türkiyedeki
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutladım, bugün bir kez
daha kutluyorum. Sizleri, bizleri yetiştiren, bugünlere getiren, bugünkü
gençlerimizi istikbale hazırlayan, her kademedeki sevgili öğretmen
arkadaşlarımın aslında bir gün için anılması,
sadece 24 Kasımda şüphesiz ki hatırlanması, bizim uygun
gördüğümüz, bizi tatmin eden bir şey değildir. Öğretmen üç
yüz altmış beş gün değil bir ömür boyu
hatırlanmalıdır, öğretmene bir ömür boyu saygı
gösterilmelidir, sevgimizi onlara bir ömür boyu göstermeliyiz. Bunda,
sanırım, hiç kimsenin ihtilafı yoktur ve değerli
arkadaşlarım, öğretmenlik dünyanın en şerefli ve
itibarlı mesleklerinden birisidir. Öğretmenlik hiçbir maaşla,
öğretmenin yaptığı iş hiçbir maaşla, hiçbir
ücretle, hiçbir maddi değerle karşılanamaz, bunu hepimiz teslim
ediyoruz. Fakat, tabii Öğretmen açtır, öğretmen sefalet
ücretine talim etmektedir. şeklinde ifadeler
kullanıldığı zaman da, bizim de
Biraz önce Sayın
Altay dedi ki: Bir öğretmen olarak ben Öğretmenler Gününü
kutluyorum. Ben de bir öğretmen olarak hem günlerini kutluyorum hem de,
müsaade ederseniz, Sayın Altayın buradaki iddialarına cevap
vermek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir hükûmetin başarısı bir şeyi
nereden alıp nereye getirdiğiyle ölçülür. Eğer bize
Öğretmenlerin maaşları Hollandadaki öğretmenlerin
maaşının düzeyine çıkmadı. derseniz, bu, haksız
bir eleştiri olur. Bakın, son altı yılda 2002 ile 2008
arasında öğretmenlerin ek ders ücreti dâhil maaşlarına
yapılan artış yüzde 145tir. Enflasyondan
arındırdığınız zaman 2002 ile 2008 arasındaki
TÜFE artışı yüzde 72,55tir değerli arkadaşlarım.
Dolayısıyla, öğretmenlere yapılan net artış,
enflasyondan arındırılmış olan artış, refah
payı artışı yüzde 72,45tir. Yani 100 lira alan
öğretmene biz 70 lira, 72 lira daha fazla katkıda bulunmuşuz ve
ona daha fazla ücret ödemişiz.
Diyelim ki
şöyle bir iddia ortaya atılabilir: Efendim, bütün öğretmenler ek
ders ücreti alıyor mu? Evet, bütün öğretmenler ek ders ücreti
almıyor. Ek ders ücretini hariç tuttuğunuz zaman, bizim,
öğretmenlerin maaşına yaptığımız
artış yüzde 118 bir artıştır. Yine enflasyondan
arındırdığınız zaman yüzde 46lık net
artış, refah payı artışı vardır. Birçok
meslek grubuyla mukayese ederseniz bu manadaki artış
öğretmenlerde en iyi artışlardan birisidir. Altını
çiziyorum arkadaşlar, refah payı artışı ücret dâhil
yüzde 72,45; ek ders ücreti çıkarıldığı zaman yüzde 46dır.
Ek ders ücretine
itiraz ediyor arkadaşlar. Ben bu kürsüde, dışarıda,
basında, hiçbir yerde Öğretmenlerin ek ders ücretini 10 YTL
yapacağız. diye kimseye bir sözde bulunmadım, taahhütte
bulunmadım. Ben, Bakanlar Kuruluna öğretmen arkadaşlarım
adına net 9,8 olsun diye bir teklifte bulundum. Benim, öğretmen
arkadaşlarım adına daha fazla, daha yüksek ücret
artışında bulunmam, talepte bulunmam yadırganacak bir
şey midir sevgili arkadaşlar? Şu anda Millî Eğitim
Bakanlığının bu seneki 2009 bütçesi 28,5 katrilyona mal
olmuştur ama bizim istediğimiz 40 katrilyondur. Siz istersiniz de
bunun hesabı kitabı vardır. Maliyeyle oturursunuz, hazineyle
oturursunuz, sizin istediğiniz ille de verilir diye bir şey yok.
Bugüne kadar devlet yönetimini bilenler bunun ne anlama geldiğini bilir.
Değerli
arkadaşlarım, sendikalar hükûmetle toplu görüşmeye veya toplu
sözleşme görüşmesine oturur, sendikalar 500 ister, sonuçta 350de bir
mutabakat sağlanır. Bu, o sendikaların kendi işçilerine
veya memurlarına ihanet ettiği, onları
kandırdığı anlamına gelmez, bu konuda dürüst
olmamız lazım. Ben, öğretmen arkadaşlarım adına
9,8 YTL net ders ücreti olsun diye Bakanlar Kuruluna teklifte bulundum ama
dediğim gibi, bütçe imkânları, ülkenin imkânlarıyla
öğretmenlerimizin ihtiyaçlarının örtüştürülmesi
gerekiyordu, bu yapılmıştır. Şu anda
öğretmenlerimizin eline geçen net ücret, ek ders ücreti 5,6 değil,
5,9 YTLdir, 6 YTL civarındadır.
Şimdi, bir
kez daha altını çiziyorum arkadaşlar: Öğretmenlerin
durumunu iyileştirdiniz de biz elinizi mi tuttuk? Biz, öğretmenlerin
durumunu iyileştirdik, siz elimizi zaten tutamazdınız ama bir
konuda elimizi tuttunuz. Biz, öğretmenlik kariyer sistemini getirdik.
Uzman olan öğretmen hem bir kariyer kazanıyordu hem özlük haklarında
ciddi bir artış meydana geliyordu. Başöğretmen olunca onun
iki katı bir artış meydana geliyordu. Siz ana muhalefet partisi
olarak Anayasa Mahkemesine götürüp bunu da iptal ettirdiniz, elimizi tuttunuz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Doğru yaptık, doğru yaptık.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ama işte
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Başöğretmenlik kotası ne demek? Bütün
öğretmenlerimiz başöğretmen olmayı hak etmektedir
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Arkadaşlar, bakın
Netice
itibarıyla şunu yapabiliriz: Bakın, bu ülkede bir Başbakan
çıktı, dedi ki, bir siyasi partinin lideri çıktı dedi ki:
Kim ne verirse, ben beş fazlasını veririm. Şimdi, eğer biz meseleyi bu noktaya
götürürsek
Bunu söyleyenler Türkiyeyi 2001-2002de karaya oturttular, deniz
bitti ve Türkiye uçuruma gitti.
Şimdi,
şunun altını çizmem gerekiyor, tekrar altını çizmek
istiyorum: Keşke değerli arkadaşlarım, ülkemizin
imkânları, millî gelirimiz öğretmenlerimize net 3 bin YTL, net 4 bin
YTL maaş vermemize imkân verse, biz çok daha fazlasını verebilsek.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Keşke siz de Bakan olmasaydınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Siz
keşkelerinizle baş başa kalacaksınız. O sizin
isteğinizle olmuyor. Siz neye keşke deseniz zıttı olacak.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Yani siz Bakan olmasaydınız daha rahattı
öğretmenler.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sizi
yapacaklar bakan değil mi!
Değerli
arkadaşlarım, bakın, öğretmenler için neler yaptık:
Sevgili arkadaşlarım, bir sefer, bizim dönemimizde atanan
öğretmen sayısı
Bugün bu ülkenin okullarında
öğretmenlik yapan her 3 öğretmenden birisi AK PARTİ
İktidarı döneminde atanmıştır, bir. İki,
öğretmen atamaları öğretmenlik mesleğinin haysiyetine ve
şerefine uygun bir şekilde yapılmıyordu, öğretmenler
âdeta müracaat ederken sefil oluyordu. Bugün Türkiyedeki 660 küsur bin
öğretmen il içi tayinini, il dışı tayinini, ilk
atamasını, naklen atamasını, açıktan
atamasını evinde oturarak, bürosunda elektronik ortamda bilgisayara
girerek yapıyor. Ve sevgili arkadaşlarım, değerli
arkadaşlarım, atamada zorunlu bölge kavramı ilk defa bizim
Hükûmetimizde ilçe bazına indirgenmiştir. Daha önce
Balıkesirin, Bursanın herhangi bir ilçesinin atamada zorunlu bölge
olması kimsenin aklından bile geçmezdi. Edremitle Bandırma,
Dursunbeyle aynı kategorideydi. İnegöl, Gemlik, Orhaneliyle
aynı kategorideydi. Ama bu Ankaradaki Evren ilçesi, Şereflikoçhisar
ilçesi Çankayayla aynı bölge olarak geçiyordu. Bunlar
düzeltilmiştir, öğretmenler lehine bunlar düzeltilmiştir sevgili
arkadaşlarım.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Öğretmene ne kazandırdı, eğitime ne
kazandırdı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Öğretmenlik mesleğinin kalitesini arttırmak için
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Parçalanmış aileler var Sayın
Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Anadolu
öğretmen lisesi sayısı 100ken yaklaşık 200e
çıkarılmıştır. Yüzde 100lük bir artış
sağlamıştır sevgili meslektaşlarım, arkadaşlarım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kalite nasıl? Kaliteli eğitim nasıl?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi,
bakın, bütün bunlar yetmedi sevgili arkadaşlarım, birçok
vilayette, başta Ankara olmak üzere, öğretmen
arkadaşlarımız organize oluyorlar -bağlı
oldukları sendikalarla birlikte- ve toplu konut marifetiyle
öğretmenlerimize daha rahat ödemelerin olabileceği konutlar inşa
ediyoruz.
Peki
öğretmenler için ne yapıldı? 120 tane yeni öğretmenevi
açtık. Öğretmenevleri bizden önce özelleştirme kapsamına
alınmıştı. Öğretmenevleri özelleştirme
kapsamından çıkarılmıştır. Öğretmenevleri
öğretmenlerimizin yuvası olmaya devam etmektedir ve
öğretmenevleri yeniden elden, gözden geçirilerek onlara
yakışır hâle getirilmiştir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Bakanım, tek maaşlı bir öğretmen
Başkent Öğretmenevinde kalamıyor fiyatı yüksek olduğu
için.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Yahu, bir dinle!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Öte taraftan
arkadaşlar, norm kadro
Efendim, şu kadar öğretmen
boştur.
Sevgili
arkadaşlarım, teknik eğitim fakülteleri hadsiz, hesapsız
açılmıştır. Buradan da teknik öğretmen yetiştirilmektedir.
Bir taraftan da mesleki ve teknik eğitimin önüne engeller, bariyerler
konulmuştur. Buna rağmen çabalarımız sonucu mesleki ve
teknik eğitim yüzde 28den yüzde 43e
çıkarılmıştır bu sene ama daha önceki rakamlara ve
oranlara yeni yeni ulaşılmaktadır, çünkü kan kaybetmiştir
meslek liseleri. Teknik öğretmenlikten mezun olanların
atamasını yapamıyoruz. Benim 300-400 tane motor öğretmeni
fazlam varken kimse Millî Eğitim Bakanı olarak bana Sayın
Bakan, bir 500 kişi daha al, otursunlar. diyebilir mi? Siz, diyelim ki
bir iş adamısınız, size 2 tane muhasebeci lazım
olduğu zaman siz 12 tane muhasebeci tayin eder misiniz sevgili
arkadaşlarım?
Efendim, norm
kadroya göre 140 bin açık vardır. deniyor. Evet, norm kadroya göre
140 bin öğretmen olması
Nedir norm kadro? Biz Gaziantepe bu sene
sosyal bilimler lisesi açtık. Profesör Doktor Sabahattin Zaim Sosyal
Bilimler Lisesini açtık. Bir sınıfı var, daha 9uncu
sınıf var. Şimdi, bu okullar beş yıllık okullar
ama bu yıl bu okul beş yıllık süre içerisinde kaç
öğretmene sahip olacaksa, ne kadar kadro lazımsa, kaç matematikçi,
kaç fizikçi, kaç Türkçeci, kaç coğrafyacı, kaç tarihçi lazımsa
onun norm kadrosu hesaplanır, ona kadro tahsisi yapılır.
Şimdi, biz,
41 yeni devlet üniversitesi kurduk ve bunlara da 78 bin kadro tahsis ettik.
Şimdi, bu 78 bin kadro yarın sabah kullanılacak anlamına
gelir mi bu? İhtiyaç oldukça
Bakın, Hükûmetimiz döneminde her
yıl kamunun kullanımı için serbest bırakılan kadroların
asgari yüzde 50si Millî Eğitim Bakanlığına tahsis
edilmiştir ve bu kadrolar kullanılmıştı sevgili
arkadaşlarım. Daha öğretmenlerle ilgili söyleyeceğim çok
şey var.
Peki, bütçe
meselesine gelince. Bizim 2003 yılında bütçemiz 7,5 katrilyondu
sevgili arkadaşlarım; 7,5 katrilyondu, şu anda 28,5 katrilyon.
Kredi Yurtlar Kurumunun bütçesi 491 trilyondu, şu anda 2,5 katrilyon
olmuştur, yüzde 400-500lük artış
sağlanmıştır.
Gelelim
yatırım bütçesine. Biz 100 bin derslik yapmadık Engin Bey, 130
bin derslik yaptık.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sizin rakamlarınız aksini söylüyor, 80 bin küsur diyor
Millî Eğitim Bakanlığı kaynakları.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Peki, halk
biliyor.
Bakın,
memleketinize gittim geçen perşembe günü.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hoş geldiniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sinopta
derslik başına düşen öğrenci sayısı birçok yerde
18-19. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
17. Avrupa Birliği
ENGİN ALTAY
(Sinop) Vanı söyle Sayın Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bakın,
Vanı da söyleyeyim
Vanı da söyleyeyim arkadaşlar.
Arkadaşlar,
bakın, şu anda Vandaki dersliklerin, Vanda her 100 derslikten
60ı bizim İktidarımız döneminde
yapılmıştır. Ağrıda
ENGİN ALTAY
(Sinop) Vanda kaç tane, söyleyin duysun milletvekilleri.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Arkadaşlar, kimse bizden mucize falan beklemesin. Neyse
Şimdi,
yatırım bütçesi nedir? Arkadaşlar, bizim, şu anda, Millî
Eğitim Bakanlığının tek yatırımı
konsolide bütçedeki geçen sene 1,3 katrilyondur. Ben hepinizin huzurunda,
milletin huzurunda dedim ki: Bakın, bizim konsolide bütçedeki
yatırım paramız 1,3 katrilyondur ama biz 3 milyar dolarlık
yatırım yapacağız. Hatta buradan arkadaşlar dediler
ki:Neyle yapacaksınız? Nasıl yapacaksınız?
Ben size
söyleyeyim neyle yaptığımızı, nasıl
yaptığımızı. Bir kere, bakın, Hükûmetimizin
meseleye verdiği önemden dolayı, Sayın
Başbakanımızın en önemli önceliğinin eğitim
olmasından dolayı, birinci ve en önemli meselemiz eğitim
olduğu için, il özel idareleri neredeyse bazı, birçok il, il özel
idaresinin bütçesinin yüzde 40ını, 50sini eğitime
ayırmaktadır. İl özel idarelerinin eğitime
ayırdığı yatırım parası neredeyse konsolide
bütçedeki kadar; iki bu. Üç, TOKİ Başkanını
Bakanlığa çağırdım, dedim ki: Siz vatandaşa
konut yapıyorsunuz, diyorsunuz ki bize on yılda ödeme yapın.
Gelin, bize okul yapın, biz size beş yılda ödeme yapalım.
1 katrilyonluk 2008 için protokol imzaladık, 200 trilyon
paralarını ödedik. Bu sene bize 1 katrilyonluk okul yapıyorlar,
biz de 200 trilyon ödüyoruz ve bunu taksitle ödeyeceğiz.
Arkadaşlar,
at binenin, kılıç kuşananın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Mesele budur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ata bineni de gördük, ata bindi de düştü galiba!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bizim
parasını ödediğimiz TOKİnin yaptığı
okulların dışında
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) O zaman at binemeyenin!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Arkadaşlar, bizim parasını ödediğimiz ve TOKİnin
yaptığı okulların dışında sosyal donatı
alanı kapsamında, yani TOKİ konutlar yapıyor, yerine göre
lise, yerine göre ilköğretim, yerine göre meslek lisesi yapıyor,
bugüne kadar TOKİnin Millî Eğitim Bakanlığına
yaptığı, teslim ettiği veya etmek üzere olduğu 300
tane okul var. Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası devam ediyor. Ha
diyeceksiniz ki nedir miktarı? 130 bin dersliğin 24 bin dersliği
Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası çerçevesinde
yapılmıştır.
Öte taraftan,
değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğinden
aldığımız hibeler, İMKBden
aldığımız desteklerle hakikaten
Ben tekrar
altını çizmek istiyorum arkadaşlar: Hükûmet etme, insan yönetme
ve finans yönetme sanatıdır.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) O da sizde var zaten!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Size çok iyi
ders verebilecek durumdayız bu konularda, merak etmeyin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sorularıma cevap yok.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Şimdi,
sevgili arkadaşlarım, bakın, bugün bir öğretmenimiz
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Bakan, hiçbir soruma cevap vermedin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bugün bir
öğretmenimiz pratisyen hekim kadar ücret almaktadır, maaş
almaktadır. Bugün bir öğretmenimiz Karayollarındaki mühendis
kadar
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Limon satarak mı? Onu sordular size.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Karayollarındaki mühendis kadar maaş almaktadır. Bugün bir
öğretmenimiz bayındırlık teşkilatında
çalışan bir mühendis kadar maaş almaktadır. Eskiden
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ne alaka? Yanıltmayın kimseyi Sayın Bakan,
yanıltmayın!
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade edin
Eskiden, hani
deniyordu ya Hiçbir şey olmadıysa bari öğretmen olsun.
Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarının
puanları hukuk fakültesi, siyasal bilgiler fakültesiyle aynı
düzeydedir.
İki, benim Bakanlığım
döneminde Millî Eğitim Bakanlığına
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakanım, sözleşmeli öğretmenler
ne olacak? Köle olarak görüyorlar kendilerini.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Millî
Eğitim Bakanlığına açıktan atanma talebiyle müracaat
eden insanların haddi hesabı yoktur.
Nedir
açıktan atanma? Daha önce öğretmenlik yapmış, on yıl
önce
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Biliyoruz biz, millet onu biliyor.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Yani,
bilmeyenlere de söyleyin, öğrenin onu.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ama yani gerek yok, zamanınızı boşuna
harcamayın.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) On yıl
önce ayrılmış, şimdi tekrar atanmak istiyor, tekrar atanmak
istiyor arkadaşlar. Eğer öğretmenlik ücreti açlık ücreti,
sefalet ücreti olsaydı, özel sektöre gitmiş, başka kurumlara
gitmiş
Bakın, bir
şey daha söyleyeyim, sadece açık atama değil, naklen atama
yoluyla da diğer birçok kuruluştan Millî Eğitim
Bakanlığına müracaat ederek naklen atama isteğinde bulunan
öğretmenlerin de haddi hesabı yoktur.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) O diğer kurumlardan aldıklarınızın
sayısını açıklayın. Hangi kurumdan, ne kadar
öğretmen aldınız açıklayın.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sevgili
arkadaşlarım, şimdi, eğitim fakültelerini bitirip de
atanamayanların durumuna gelelim. Bu ülkede, iktisadi ve idari bilimler
fakültesinden mezun olup iş bulamayanlar, siyasaldan mezun olup iş
bulamayanlar, hukuktan mezun olup iş bulamayanlar, ziraat fakültesinden,
veteriner fakültesinden mezun olup iş bulamayanlar da var.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Diyanetten gelenler kaç kişi Sayın Bakan;
Diyanetten gelenler?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Dünyanın
hiçbir yerinde, üniversiteyi bitirdiği gün Gel kamuda seni devlet memuru
yapalım. diyen bir anlayış yoktur.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Diyanetten gelen kaç öğretmen var Sayın Bakan?
Rakam verin bize lütfen.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bir şey
daha sevgili arkadaşlarım; şimdi arkadaşlarım diyor:
Diyanetten kaç kişiyi naklen geçişle aldınız?
Yazılı sorularınıza cevap verdim. Diyanet İşleri
Teşkilatında çalışan, ilahiyat fakültesini bitiren,
pedagojik formasyonu olan ve din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni olmak
isteyen şartları haiz olanlardan birçok insanın naklen
atamasını yaptım. Rahatladınız mı? Rahat ettiniz
mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kaç kişi Sayın Bakan? Kaç kişi, kaç?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Şimdi,
diyelim ki oradan atamadık
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Başka kurumlardan kaç kişi aldınız,
Diyanetten kaç kişi aldınız, açıklayın önce.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Siz sorun, ben
size cevap vereyim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Soruyoruz işte, cevap verin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Yazılı sorun.
Şimdi,
diyelim ki arkadaşlar, peki, bu arkadaş, ben bunu tayin etmesem
Şimdi, okullarda din kültürü ahlak bilgisi dersine kimler giriyor?
İlahiyat fakültesi mezunları giriyor. Ben ziraatçıları,
veterinerleri mi sokayım din kültürü ahlak bilgisi dersine? Sizin
anlayışınız bu mu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sadece din dersi öğretmeni olarak mı
atadınız? İdareci, müdür yaptığınız
öğretmenler yok mu? Sadece din dersi öğretmeni mi atadınız
Diyanetten? Müdür yaptığınız, yönetici
yaptığınız kaç öğretmen var?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, mesele şudur, tekrar altını çizmek
istiyorum: Öğretmenlerimiz gerçekten, Büyük Atatürkün de ifade
ettiği gibi,silahlı ordular bizim istiklalimizi sağlar, ama
kalemli ordular, öğretmenlerimiz, eğitim camiamız bizim istikbal
davamızın neferleridir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞENOL BAL
(İzmir) Yeter, Sayın Bakanım, yeter.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sadede gelsin hiç olmazsa.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Tekrar
altını çiziyorum: Son yirmi yılın, son otuz yılın
mukayesesini yapın. Ben size dedim ki: Öğretmenlerimizin sosyal durumunu
düzeltmek, özlük haklarını iyileştirmek, refah düzeyini
yükseltmek için benim Hükûmetim öğretmenlere ek ders ücreti dâhil yüzde
72,45 refah payı vermiştir, ek ders ücreti hariç yüzde 46 refah
payı vermiştir, enflasyondan arındırılmış
şekliyle. Ama eğer Öğretmen açtır, öğretmen sefildir,
öğretmen Hint fakiridir. gibi hiç de yakışık almayan
ifadeler kullanırsanız öğretmenlik mesleğini zedelersiniz
ve öğretmenler hiç böyle düşünmüyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Taksicilik yapıyor ya öğretmenler!
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Öğretmen
arkadaşlarımızın elbette daha fazlasını istemeye
hakkı vardır. İmkânlarımız nispetinde onların
ihtiyaçlarını karşılamak boynumuzun borcudur. Bize sitem de
edebilirler, biz onların Hükûmetiyiz. Bize elbette sitem ederler, gidip
Sarkozyye, Merkele sitem edecek hâlleri yok. Biz onların Hükûmetiyiz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, şu sitem kelimesinden lütfen
kurtulun ya! Toplumun hangi kesiminden bir talep gelse bunu sitem olarak
nitelendiriyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ama sizin
konuşmaya, sizin bu konuda şikâyete hakkınız yoktur çünkü
çorbada bir zerre kadar sizin payınız yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Siz müracaat
edin, bursları iptal ettirin; siz müracaat edin, kariyer sistemini iptal
edin! Mesele bundan ibaret.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Şimdi, tutanakları incelerseniz, mikrofonu kestikten
sonra Siz müracaat edin, bursları iptal ettirin. dedi. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Doğru.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bu, açık sataşmadır. O zaman cevap vermek
istiyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) - Yanlış mı?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) O zaman, sataşma var, cevap vermek istiyoruz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Cevap
vereceğiz şimdi, cevap vereceğiz.
RECEP KORAL
(İstanbul) Size değil, herkese söylediler. Niye üzerinize
alındınız?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Cevap vereceğiz... Çıkardığınız
kanun ne? Onu söyleriz
Üniversitelerin burs verme hakkını iptal
ettiniz o yasayla. Biz onun için Anayasa Mahkemesine gittik. Yalan mı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Yalan, doğru
değil.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Öğrencilerin burslarını kestiniz mi kesmediniz
mi?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Getirelim kanunu
Üniversitelerin burs verme hakkını
elinden aldınız, belediyelere verdiniz, biz de Anayasa Mahkemesine
gittik. (AK PARTİ sıralarından İyi yaptınız!
sesleri) Yalan mı? Yalan mı? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Anadol, buyurun, iki dakikalık süre vereyim size, konuya
açıklık getirin.
AHMET YENİ
(Samsun) Öğrenciler çok iyi anladılar.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Öğrencilere demagoji
yapıldığını anlatmazsınız!
AHMET YENİ
(Samsun) Öğrenciler anlıyor onu.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Basına bak bugün, tamam.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, Sayın Anadol konuya açıklık getirmek
istemiştir, söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Anadol.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim. Yüce Meclisin
de vaktini işgal etmeyeceğim.
Şimdi,
güncel bir konu. Anayasa Mahkemesine, Cumhuriyet Halk Partisi, 2004
yılında, bu Meclisin çıkardığı bir yasanın,
yasa maddesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla
gitmiştir. 2004 yılındaki müracaatımız daha yeni
sonuçlanmıştır ve bu basına Cumhuriyet Halk Partisinin
başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesinin, belediyelerin üniversite
öğrencilerine burs verme yetkisini iptal ettiği biçiminde intikal
etmiştir ve basında gerçeği yansıtmayan, sadece yüzeysel
bir açıklama olarak ortaya çıkan bu durum elbette öğrenci
camiasında, eğitim camiasında birtakım yankılanmalara
yol açmıştır doğal olarak. Neden? Çünkü gerçeği
yansıtmadığı için bu tür yansımalara yol
açmıştır.
Şimdi,
arkadaşlar, gerçek şudur: Sizin İktidarınızda, o gün
çıkan yasayla üniversitelerin, yani öğrenciyle doğrudan
ilişkisi olan, yükseköğretimle doğrudan ilişkisi olan
üniversitelerin -22nci Dönemde- üniversite öğrencilerine burs verme
yetkisi elinden alınmıştır ve bu yetki belediyelere
verilmiştir. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak üniversitelerin
gasbedilen bu hakkının, doğrudan eğitimin içinde olan
yükseköğretim kurumları üniversitelerin gasbedilen bu
hakkının, partizan amaçlarla onların elinden alınarak kendi
belediyelerinize verilen bu hakkın Anayasaya aykırı olduğu
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurduk 2004te.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sonuç?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Anayasa Mahkemesi de eğitimin
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Sonuç ne oldu, önemli olan o.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla)
eğitim yetkisinin, burs verme yetkisinin doğrudan
merkezî hükûmetle ilgili olduğunu ileri sürerek
çıkardığınız yasayı iptal etti.
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) İyi etmişsiniz, aferin!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Buyurun
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Şimdi, Sayın Bakanın Cumhuriyet Halk Partisi
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sonuç ne oldu, sonuç?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Sonuç bu oldu işte.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ne oldu?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Üniversitelerin burs verme yetkisini elinden aldınız,
elinden aldınız
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin konuşmasını tamamlasın.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Kömür dağıttığınız gibi burs
dağıtmaya teşebbüs ettiniz. Suçüstü yakalandınız.
AHMET YENİ
(Samsun) Öğrenci velileri ne oldu?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Kömür dağıtır gibi burs dağıtma
teşebbüsünüz iptal oldu.
AHMET YENİ
(Samsun) Sonuç
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bakanım konuyla ilgili
(CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
lütfen bakınız
Grup Başkan Vekili Arkadaşınız
söz istedi Sayın Anadola ben söz verdim bir açıklama getirmesi için.
Lütfen sakin olalım. Şimdi Sayın Bakanı dinleyeyim ek bir
açıklama mı yapacak, onu
Buyurun
Sayın Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Üniversitelerin
burs vermesiyle ilgili olarak Sayın Anadolun söylediği bilgide bir
yanlışlık var. Kanunun kapsamına dayalı olarak
üniversitelerin burada burs vermesiyle ilgili durum nedir? Onunla ilgili bir
açıklama yapmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Olmaz o! Bu sataşma değil, olmaz! (AK PARTİ
sıralarından Niye olmasın? sesleri)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Buyurun
Sayın Bakanım, buyurun. (CHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
müzakereyle çözeriz. Bir dakika, açıklama yapsın Sayın Bakan da
tamamlayalım bu konuyu.
Buyurun
Sayın Bakan.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin,
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun konuşmasına ilişkin
açıklaması
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın
Anadolun Kanunun kapsamıyla ilgili yaptığı
açıklamalara bir açıklık getirmek istiyorum. O Kanunda
üniversitelerin
Bildiğiniz gibi daha önce üniversiteler döner sermaye
imkânlarıyla -bir grup öğrenciye- başarılı kabul
ettikleri, gözde kabul ettikleri, üniversite adına kazanmak istedikleri,
destelemek istedikleri öğrencilere burs veriyorlardı. Biz kamu
adına bunu disipline edebilmek için
Biz üniversitelerin burs vermesini
yasaklamadık. Bakın bir şeyin altını çiziyorum:
Üniversiteler o Kanun çıkmadan önce
bir burs veriyor idiyse şu anda bu 6 katına
çıkmıştır, 6 kat fazlası üniversiteler burs veriyor.
Nasıl veriyor? Üniversite tespit ediyor, o isimleri tespit ediyor, Kredi
ve Yurtlar Kurumuna gönderiyor, üniversiteden gelen listeyi aynen esas kabul
ederek Kredi ve Yurtlar Kurumu üniversitelerin gönderdiği isimlere burs
veriyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Güzel
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Şimdi,
yani üniversitelerin
Biz demedik ki üniversitelere, siz o döner sermayeden harcadığınız
paraları kendi başka bir derdinize
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Belediyeler de aynı listeyi bildirir şimdi.
Belediyeler de aynı listeyi
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade edin
Müsaade edin
Sayın Anadol.
BAŞKAN
Evet
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Dedim ki bize bunu gönderin. Daha doğrusu, üniversiteler de şu anda
hâllerinden memnun. İşte, hepiniz üniversitelerle irtibatlısınız.
Kendi ilinizdeki üniversiteye sorun, deyin ki siz 2003 yılında kaç
burs veriyordunuz, bugün kaç öğrencinize sizin verdiğiniz listeyle
burs verilmektedir? Üniversitelerin burs vermesinin yasaklanması söz
konusu değil.
Burada,
bakın, Konyada
Sizin müracaatınız üzerine Anayasa Mahkemesi bu
kararı verdiği zaman bana soruldu. Ben şunu söyledim
-bakın, ben temennimi ifade ettim, olması gerekeni söyledim- dedim
ki: Belediyeler burs vermek istediklerine tıpkı üniversiteler gibi
listesini yapar bize gönderir, parasını da bize aktarırlar
-çünkü belediyeler genel bütçeye dâhil değil- biz bu gençlere
burslarını veririz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Fakat benim
açıklamamdan sonra birçok belediye başkanı aradılar
Sayın Bakan, buna yasal engel var. dediler, artı Bu teknik
problemler var, bunu yapamayız. dediler.
Anayasa
Mahkemesinin gerekçeli kararı çıktıktan sonra iktidarıyla
muhalefetiyle oturup değerlendireceğiz. Ama ben şunu söyleyeyim,
bu Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla, CHPli belediyelerin de, DSPli belediye
varsa onların da, MHPli belediyelerin verdikleri de, AK PARTİli
belediyelerin verdikleri burslar da iptal edilmiştir. Bundan sonra
belediyeler öğrencilere burs veremezler. Benim
açıkladığım budur ama değerlendirme kamuoyunun
takdirine aittir.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Şimdi bir daha söz istesek -cevaba cevap- vermeyeceksiniz.
İki defa
Ben böyle bir uygulama
görmedim Sayın Başkan!
BAŞKAN
Sayın Anadol, açıklanması gereken bir husus varsa size de söz
veririm efendim. Benim söz vermede bir sıkıntım yok.
Konu vuzuha
kavuştu mu Sayın Anadol, açıklığa kavuştu mu?
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hayır, en son sözü yine soru işareti bıraktı.
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, tarımda yaşanan
olumsuzlukları ortadan kaldırmak için yapılabilecekler
hakkında söz isteyen
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN
Neyle ilgili söz istiyorsunuz Sayın Çelik?
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Bir konuya açıklık getireceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yerinden kısa bir açıklama yapmak istiyor.
BAŞKAN
Arkadaşlar, yerinden neyi açıklayacağız bilmemiz
lazım. Şimdi, burada bütün milletvekilleri aynı şekilde
yerinden açıklama talebinde bulunursa Meclisi
çalıştıramayız.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) - Eğitimle ilgili konu, bu konu
BAŞKAN
Peki, Sayın Bal neyle ilgili konuyu açıklayacak efendim?
ŞENOL BAL
(İzmir) Aynı şekilde
BAŞKAN Ama
böyle bir usul yok yani yapamayız. Çok kısa bir açıklama falan,
şey olabilir. Mesela Sayın Çelik, Sayın Dibek, Sayın Bal
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, yerimizden bir açıklama
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de yerimden bir açıklama
yapmak istiyorum.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, grup başkan vekillerinizin açıkladığı bir
hususla ilgili bir şey olabilir. Eğer burada çok ekstre bir durum
varsa, sadece Grup Başkan Vekiliniz Sayın Vurala kısa bir
açıklama hakkı verebilirim, o kadar.
Sayın Vural,
buyurun.
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin gündem dışı
konuşmaya verdiği cevaba ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, biraz önce
Sayın Bakan, öğretmenlerin maaşlarının çok iyi durumda
olduğunu ifade etti. Çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Merkezinin
hazırlamış olduğu Türkiye ve çeşitli ülkelerde
öğretmen maaşları. Bu rapor Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına hazırlanmış bir rapordur ve öğretmen
maaşları karşılaştırıldığı
zaman, satın alma gücü paritesine göre OECDde Türkiye, Meksika ve
Macaristan ile en düşük maaşı veren ülke durumundadır diye
söylüyor. Diğer taraftan, yine aynı araştırmanın
dipnotunda Sayın Bakanın yaptığı bir konuşmaya
atıfta bulunuyor, diyor ki: Türkiyede öğretmenlerin maaş
seviyesi reel olarak OECD ülkelerinin ortalamasının
altındadır. Nitekim, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik bu
gerçeği ifade ettiği bir konuşmasında, Türkiyede
öğretmenlerin ortalama 850 YTL düzeyinde maaş
aldıklarını, bunun doktor, hâkim, savcı gibi toplumun
diğer kesimleriyle kıyaslandığında azımsanacak
bir rakam olduğunu kaydetmiştir. Dolayısıyla biraz önce
Sayın Bakan İşte, mühendis kadar, şunun kadar
alıyor. diyor. Araştırma Merkezinin ortaya koyduğu
raporda, Sayın Bakanın da öğretmenlerin ne kadar düşük
aldığına ilişkin açıklaması da dipnot olarak
sunuluyor. İşte gerçekler burada efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Hangi tarihli? Kaç
tarihli? Beş yıl önceki
OKTAY VURAL
(İzmir) Aralık 2007.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Dibek, bakınız, Grup Başkan Vekilinize söz verdim.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Çelik, efendim, bakın Grup Başkan Vekiliniz konuştu.
Lütfen arkadaşlar, bu konuyu kapatıyorum.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, Millî Eğitim
Bakanımızla ilgili, Ermeni
mezalimiyle ilgili bir konuya açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi arkadaşlar, bu konu kapandı.
Gündem
dışı ikinci söz, tarımda yaşanan olumsuzlukları
ortadan kaldırmak için yapılabilecekler hakkında söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asile aittir.
Sayın Asil,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin,
tarımda yaşanan olumsuzluklara ilişkin gündem
dışı konuşması
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Bir öğretmen olarak bütün öğretmenlerin
Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekim ayı hububat ekimi yapan
çiftçilerimiz için toprakla tohumu buluşturdukları aydır. Ne
hazindir ki gübre fiyatlarındaki hızlı artış
karşısında Hükûmet duyarsız kalmış, 2007
yılının Ekim döneminde tonunu 630 ila 650 yeni Türk lirası
fiyat aralığından satın aldığı taban
gübresinin ton fiyatının 2 bin yeni Türk lirasına yükselmesi,
başta akaryakıt fiyatları olmak üzere diğer girdilerdeki yüksek
artışlar nedeniyle çiftçilerimiz toprağı ile tohumu
buluştururken ömürlerinde ilk defa ya gübre atamamış ya da
atması gereken gübrenin çok altında bir miktarla gübreleyerek
tarlasına tohumu ekmiştir.
Bir
kısım çiftçimiz de tarlasını hiç ekememiştir. Bunun
doğal sonucu rekolte düşecektir, millî servet azalacaktır,
çiftçilerimiz yoksullaşacaktır, çiftçilerimiz topraktan umudunu
kesecek üretimden çekilecektir; rekolte düşüşü nedeniyle oluşan
açık ithalat yoluyla kapatılacak böylece kendi çiftçimizden
esirgediğimiz desteği hububat ithal ettiğimiz ülkelerin
çiftçisine vereceğiz, kıt kaynaklarımızı yabancı
ülkelerin çiftçisine aktarmak zorunda kalacağız.
İşte,
bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak ile yapılabilecekleri
konuşmak, kamuoyu oluşturmak ve Hükûmeti göreve davet etmek için
gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle Yandım, bittim.
feryatlarıyla çare bekleyen çiftçilerimizi, aziz milletimi ve heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, altı yılını dolduran AKP
İktidarında hububatın temel girdilerini teşkil eden mazot
yüzde 203, diamonyum fosfat yüzde 403, amonyum nitrat yüzde 225, amonyum sülfat
yüzde 345, üre yüzde 450 oranında artmıştır. Aynı
dönemde hububat fiyatlarındaki ortalama artış ise yüzde 85lerde
kalmıştır.
Çiftçimize
vurulan darbe bununla da kalmamış, harman zamanı ithal edilen
buğday ile Toprak Mahsulleri Ofisinin depoları doldurulmuş.
Ofisin piyasa yapıcı özelliği ortadan
kaldırılmış, çiftçi dünya borsalarındaki
fiyatların çok altında alım yapan tüccarın insafına
terk edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, rekolte düşüşünün önüne geçmek için bahar döneminde
uygun yöntemlerle çiftçimiz mutlaka desteklenmelidir.
Çiftçimizin
sulamada kullandığı elektriğin fiyatı mutlaka
düşürülmelidir.
Pek çok yöremizde
sulama kooperatiflerinin borcu nedeniyle kuyulara elektrik verilememektedir.
Uygun yöntemler
bulunarak üretim kaybının önüne mutlaka geçilmelidir.
Toprak tahlil
laboratuvarları modernize edilmeli ve
yaygınlaştırılmalıdır.
Çiftçi
işletme kredilerinin kullanımında
karşılaşılan kaynak sıkıntısı ortadan
kaldırılmalıdır.
Çiftçi
alacakları gecikmeden ödenmelidir.
Değerli
milletvekilleri, hayvancılıkta da durum farklı değildir.
Üreticimiz hayvancılıktan zarar ettiği için damızlık
koyunlara koç katamamış, kurbanda elinden çıkarıp
hayvancılığa veda etmeye hazırlanmaktadır.
Sınırlardan
kaçak hayvan girişleri mutlaka engellenmelidir.
Hayvan
hareketleri kontrol edilmelidir.
Bulaşıcı
hayvan hastalıkları ile mücadele için gerekli teknik ve personel
altyapısı oluşturulmalı, mücadeleye yeterli bütçe
ayrılmalıdır.
Damızlık
hayvan üretimini teşvik edici politikalara ağırlık verilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Asil, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Et ve süt piyasasında fiyat istikrarı
sağlayarak işletmelerin sermaye birikimlerine imkân
tanınmalıdır.
Mera Kanunu
çalışmaları bir an önce tamamlanarak üreticilerin hizmetine
sunulmalı, ıslah edilmiş alanların
sürdürülebilirliğini sağlayacak tedbirler alınarak kaynak
israfının önüne geçilmelidir.
Üreterek,
alnının teriyle onurlu bir hayat sürmek isteyen çiftçimizin sesine
kulak verelim diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Asil, teşekkür ediyorum.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden, Türkiye-İran Parlamento
Dostluk Grubu Başkanı Sayın Ali Ekbere, Başkanlıkça
Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Türkiye-İran
Parlamento Dostluk Grubu Başkanı Sayın Ali Ekber ve
beraberindeki milletvekilleri şu anda Meclisimizi teşrif etmiş
bulunuyorlar, kendilerine Genel Kurul adına Hoş geldiniz. diyorum.
(Alkışlar)
Gündem
dışı üçüncü söz, milletvekilliği ve kamuoyu
yoklamalarıyla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Ahmet Tana
aittir.
Sayın Tan,
buyurun efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın, kamuoyu
yoklamalarında milletvekilinin itibar ve güven sıralamasında en
alt sırada olmasının nedenlerine ve bu konuda
yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı
konuşması
AHMET TAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
paylaştığınıza inandığım bir
kaygıyı dile getirmek üzere huzurunuzdayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Yayınlanan
her kamuoyu araştırması, saygınlık ve güven
sıralamasında milletvekillerini en alt sırada göstermektedir. Bu
sorun, elbette bugünün ve bu Parlamentonun sorunu değildir. Milletvekili
itibarı, milletvekilline duyulan güven neden bu kadar yetersizdir, bunun
üzerinde düşünmek ve bunu şahsi ve siyasi gündemimize almak
zorundayız. Bu soruyu milletvekili olarak eğer yanıtlayamazsak,
demokrasinin önünü tıkayabileceğimiz gibi bu Meclise olan güveni de
sarsmış olacağız. Milletvekili itibarının aşınması,
milletvekilinin hem şahsi hem siyasi sorunu demiştim, ama sonuçta
ülkemizin ve devletimizin de sorunu hâline gelmeden bunun üzerinde kafa
yormalıyız, en küçük ayrıntıdan en kapsamlı konulara
kadar üzerinde durmamız gerekiyor. En küçük ayrıntı, Büyük
Millet Meclisinde cep telefonuyla daha önceki dönemlerde sergilenen
manzaranın önlenmesi olmuştur. Bu anlamda, Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına teşekkür etmeliyiz çünkü cep telefonuyla
konuşma yadırgatıcı bir manzara sergilemekteydi.
Onun
dışında, tabii bu küçük bir ayrıntı, sigara
yasağına uyulması da çok yüreklendirici. Bir milletvekilinin
önce kendi çıkardığı yasaya uyarak millete örnek
olması yükümlülüğü vardır. Bu konuyu, tabii, trafiğe de
taşıyabiliriz.
Ama En
kapsamlı konu. demiştim, en kapsamlı konu da milletvekillerinin
birinci görevleri yasa çıkarmaksa, ikinci görevi de denetlemektir,
denetleme yapmaktır. Yasa çıkarma konusunda ne yazık ki -Kamer Gençlik yapmak istemiyorum ama-
doldur boşalt manzarası sergilemektedir bu Hükûmet. Biliyorsunuz,
elimde sizin de önünüzde olan gündem var, gündemde sayısız kanun
önerileri, yasa teklifleri var ama tabii bunların hiçbirisinin, hele de
muhalefetten gelmişse, gerçekleşme imkânı yoktur. Tasarılar
Hükûmetten geliyor, sayın bakanlar gönderdikleri tasarılara bile zor
sahip çıkıyorlar, sadece bir bakan olabiliyor yahut da
olmadığı zaman yoklama istiyor arkadaşlarımız ve
bu manzara da milletvekilinin itibarını sarsan bir görüntü arz
etmektedir.
Büyük Millet
Meclisinin özelliğini anlatmaya gerek yok, dünyada kendisini devletinden
önce var etmiş bir meclisin üyeleriyiz. Bunun bilinci içinde, bunun
sorumluluğu içinde çalışmamıza gerek olduğunu
söylemeye bile ihtiyaç duymuyorum ama milletvekillerinin küçümsenmesi,
itibarsızlaşmasının sonuçları vahimdir. Milletvekiline
güvensizlik sonunda, ister istemez Parlamentoya güvensizliğe
dönüşecektir. Bunun önlenmesi için neler yapılabileceği
konusunda bir soruşturma
Tabii, soruşturma değil ama önce
araştırma önergesi hazırlamak gereğini düşünüyorum, bu
konuda bir hazırlık yapıyorum, buna destek
olacağınıza inanıyorum. Ama asıl neden,
milletvekilinin itibarsız ve güven eksikliği içinde
olmasının nedeni, akçeli işler konusunda millette hâkim olan bir
ön yargı yahut da kanaat. Bu kanaatin silinmesi gerekiyor. Bunun için de
milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması
tabii ilk akla gelen şey. Bu dokunulmazlığın yasama
dokunulmazlığı değil de kürsü
dokunulmazlığıyla ilgili olması da tabii ki kürsü
özgürlüğünün savunulması bakımından çok önem taşıyor.
İkinci
önemli misyonu milletvekillerinin, denetim demiştim. Denetim konusunda ne yazık
ki milletvekillerinin çoğunluğunu teşkil eden bu Mecliste biraz
soğuk davranış sergileniyor. Öyle ki, milletvekili
vatandaştan daha geri duruma düşmüştür. Dilekçesi
vatandaşın belli bir süre içinde cevaplanmak durumunda ama bugün bir
milletvekili bir başhekime, herhangi bir genel müdüre doğrudan bir
soru sorsa genel müdürden alacağı cevap bakanlık üzerinden bize
ulaştırılması biçiminde. O yüzden, denetimin evvela
kendimiz örneğini teşkil etmemiz lazım. Denetim yetkisi
milletvekilinin kendi elinden bile alınmıştır. Hepimiz
biliyoruz yahut da bilmiyoruz, Büyük Millet Meclisinin önemli
komisyonlarından birisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu idi. Bu Komisyon şu anda var elimizdeki Tüzükte
ama fiilen yok. Çünkü atama yapılmadı ve yakında da bu
Komisyonun kaldırılacağını biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET TAN
(Devamla) Sayın Başkan, bir iki dakika daha lütfederseniz.
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET TAN (Devamla)
Şimdi, denetleme yetkisini kendi kendine kaldırmış olan
bir milletvekili çoğunluğunun denetim yapması ve asıl
misyonunu yerine getirmesi, yasamayla birlikte, çok sınırlı
kalmaktadır. Bu da itibar erozyonuna neden olmaktadır.
Tabii ki bu
konular üzerinde sizlerin daha derin düşüneceğinize inanıyorum.
Ama başka ayrıntılar, küçük ayrıntılar da var. Hiçbir
ciddi Mecliste olmayacak manzaralardan birisi de ana koridorda, ana
sahanlıkta, ana holde para çekme makinelerinin bulunması. Belki
gözümüz alıştığı için hiç bizi rahatsız etmiyor
ama orayı bir alışverişi merkezi niteliğine
büründürüyor. Hiçbir parlamentoda alışveriş merkezi
manzarası olmaz. O makinelerin aşağıya indirilmesini ben
daha önceki Meclis döneminde istemiştim, rica etmiştim,
dilemiştim başkanlıklardan ama yerine getirmediler. O manzara da
bir sakalet arz ediyor, dikkat çekiyor.
Bu kadar ince
ayrıntıya inerek itibarın yeniden kazandırılması
yönündeki düşüncelerinizin, inancınızın destek
olacağına, milletvekillerinin yeniden güven kazanacağına
inanıyorum ve bu duyguyla sizleri saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tan.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Sekreterinin yasa dışı dinlendiği
iddiasının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER
1.- CHP Genel Sekreterinin yasa dışı
dinlendiği iddiasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(10/203) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/604)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
CHP Genel
Sekreterinin Yasa Dışı Dinlendiği İddiasının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan (10/203) Esas Numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu 01.07.2008 tarihinde
çalışmalarına başlamıştır.
Anayasa ve
İçtüzük gereği kendisine verilen 3 aylık süre içerisinde
çalışmalarını tamamlayamayan Komisyonumuz, 30.11.2008
tarihinden itibaren 1 aylık ek süre istenmesine karar vermiştir.
Gereğini
bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Hakkı
Köylü
Kastamonu
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN
İç Tüzükün 105inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince Komisyona bir aylık
ek süre verilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, İskân Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- İskân Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/539) (S. Sayısı: 251)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Olmaz öyle şey ama! Ara verin o zaman.
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Sözcü burada
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ama bu yaptığınız
Yani,
hakikaten sözünüze hiç güvenilmez!
BAŞKAN
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 4 Milletvekilinin;
Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Zirai
Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 4
Milletvekilinin; Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporları (2/224, 1/545) (S. Sayısı: 229) (x)
BAŞKAN
Sayın Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
229 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde
(CHP ve MHP sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ara verin
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Başkanım, bir beş dakika ara verelim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.58
(x)
229 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.18
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
229 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Teklifin tümü
üzerinde Başkanlığımıza intikal eden
konuşmacıları arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay; şahısları
adına, Van Milletvekili Gülşen Orhan ve Manisa Milletvekili Mustafa
Enöz.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahap Seçere
aittir.
Sayın Seçer,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
229 sıra
sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerine,
grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının 1inci maddesinde 15/5/1957 tarihli
ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Karantina Kanununun 2nci
maddesinde değişikliğe gidilerek, zirai mücadele alet ve ilaç
ihracatında ilgili bakanlıktan izin alınmasına, kontrol ve
denetimine yönelik ibareler maddeden çıkartılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, uluslararası ticarette genel teamül daha çok ihraç
mallarında kontrol ve denetim değil de ithal mallarında, yani
ithalat yapan ülkeler kendi ülkelerine satın alınan mallarda denetim
ve kontrol yönünde çalışmalarda bulunurlar. Burada, 15/5/1957
tarihli Kanun güncelleştiriliyor.
Bu konuda zirai ilaç ve zirai alet ihracatçılarının
sıkıntıları vardı, sorunları vardı. Bu sorun
ve sıkıntılarını zaman zaman bizlere de
ulaştırıyorlardı. İhracatlarında bürokrasi ve
kırtasiyeden kaynaklanan birtakım sıkıntılar
yaşadıklarını, zaman kaybına
uğradıklarını dile getirerek bunların giderilmesi
yönünde bizlere talepte bulunuyorlardı. Bu anlamda bu kanun
tasarısı ile ihracatçılarımızın bu
şikâyetlerini ortadan kaldırmış bulunmaktayız.
Günümüzde yaşadığımız ekonomik anlamdaki
sıkıntılar ihracatın önemini bir kat daha
artırdı, bize, daha ihracata yönelik çalışmalar içerisinde
olmamız gerektiğini işaret etti. Bu anlamda da ülkemize bu yasa
tasarısının fayda getireceğini umut ediyorum ve
desteklediğimizi belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kanun tasarısının 2nci, 3üncü, 4üncü
ve 5inci maddelerinde, 5648 sayılı Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği 18 Mayıs 2007 tarihinden bu yana Avrupa
Birliği mevzuatlarındaki gelişmelere bağlı olarak
bazı teknik düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Yapılan düzenlemelerle ülkemizin Avrupa Birliği fonlarından
sağlanacak hibe yardımlarının önü açılacak ve sürece
ivme kazandıracağını ümit ediyorum. Bu sebeple ülke
menfaatimizi ilgilendiren bu yasa değişikliğini Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak desteklediğimizi belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliği sürecinde toplam Avrupa
Birliği mevzuatının yüzde 35i tarımla ilgili
düzenlemelerden oluşmaktadır. Ayrıca 3 Ekim 2005 tarihinde
başlayan müzakere sürecinde 35 faslın 3 tanesini tarımla ilgili
fasıllar işgal etmektedir. Bu rakamlar tabii ki Avrupa Birliği
müzakere sürecinde tarımın önemini bize işaret etmektedir
sanıyorum.
Bu
fasıllardan 11inci fasıl olan Tarım ve Kırsal
Kalkınma fasıl başlığı, 12nci fasıl
başlığı Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki
Sağlığı, 13üncü fasıl başlığı da
Balıkçılık konusunu içermektedir.
Bu fasıl
başlıklarından Tarım ve Kırsal Kalkınma
Faslının müzakerelerinin açılış kriterleri
bulunmaktadır, aynı şekilde Balıkçılık
Faslının da açılış kriterleri bulunmaktadır. Her
biri 6 kritere sahip bu fasıllar.
Tabii, bugüne
kadar ne kadar yol katettik, bunları bir değerlendirmek, gözden geçirmek
istiyorum.
Biliyorsunuz,
2008 Avrupa Birliği İlerleme Raporu açıklandı. Özellikle
görüştüğümüz yasa tasarısını ilgilendiren fasıl
başlıklarından bir tanesi olan tarım ve kırsal
kalkınmayla ilgili az önce de belirttiğim gibi 6 adet müzakere
açılış kriteri bulunuyordu. Bunlardan birincisi,
Kıbrıs Rum kesimiyle olan limanlar meselesi. Bu konuyla ilgili 2008
İlerleme Raporunda bildirilen görüşü sizinle paylaşmak
istiyorum. Tarım ve Kırsal Kalkınma Faslı, Genel
İşler ve Dış İlişkiler Konseyi tarafından 11
Aralık 2006 tarihinde Türkiyeye ilişkin olarak kabul edilen ve 14-15
Aralık 2006da Avrupa Konseyi tarafından onaylanan kararların
kapsadığı sekiz fasıldan biridir. Kıbrıs
bayrağı taşıyan ve uğradığı son liman
Kıbrısta olan gemi ve uçakların
taşıdığı malların serbest dolaşımı
üzerindeki sınırlamalar devam ettiği müddetçe Türkiye bu fasla
ilişkin müktesebatı bütünüyle uygulayabilecek konumda
olmayacaktır. Yani İlerleme Raporundan da anlaşılacağı
üzere, eğer Kıbrısla ilgili liman meselesini halletmezsek bu
faslın açılmayacağı yönünde uyarıya işaret
ediyor. Tabii ki burada Avrupa Birliğinin bu tutumuna anlam vermek mümkün
değil. Müzakere süreci, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında
teknik meselelerin görüşüldüğü süreçler. Ancak böyle bir siyasi
konuyu getirip buralara taşımaları ve bu müzakerelerin
başlaması konusunda engel oluşturmaları
aklımızın aldığı bir mesele değil.
Değerli
arkadaşlarım, açılış kriterlerinden ikinci kriter,
Avrupa Birliği gereklerine uygun olarak akredite edilmiş
Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı-Kırsal Kalkınma
Bileşeni Ajansının kurulması.
Tabii, söz konusu
Kurum zaten tasarımızı da ilgilendiren bir mesele. Söz konusu
Kurum, 18 Mayıs 2007 tarihinde 5648 sayılı Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile kurulmuştur. Görüştüğümüz tasarıyla
da bu Kurumla ilgili bazı teknik düzenlemeler yapmış
bulunuyoruz. Tabii ki, 2008 Avrupa Birliği İlerleme Raporunda bu
konuya da yer verilmiş. Bu konudaki gelişmeleri olumlu
bulduklarını bildirmişlerdir.
Üçüncü kriter,
üretimle ilişkili destek ödemeleri yerine, üretimle ilişkisi olmayan
DGDlerin, yani doğruda gelir desteklerine yönelik bir stratejinin
hazırlanarak Avrupa Birliği Komisyonuna sunulması
istenmiştir. Bu strateji, kamu iktisadi teşekküllerine verilen kamu
desteğinin Avrupa Birliği Devlet Yardımları
Kurallarına uyumlu hâle getirilmesine ve kamu iktisadi
teşekküllerinin Avrupa Birliğinin şeffaflık
kurallarına yönelik adımları içermektedir.
Bu konuyla
ilgili, yine, İlerleme Raporunda görüşler bildirilmiş.
Görüşler şöyle: Türkiye Hükûmetinin üretimden
bağımsız alan ödemelerini kaldırarak yerine üretimle
bağlantılı ödemeler getirilmesine ilişkin niyet beyanı
endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Böyle bir gelişme,
Türkiye'nin tarım politikasının, reform edilen ortak tarım
politikası, rekabetçilik ve pazar yöneliminden uzaklaşmasına yol
açabilir.
Değerli
arkadaşlarım, doğrudan gelir desteği uygulamaları
2000li yılların başından bu yana devam etmekteydi. 2000
yılı içerisinde birtakım pilot bölgelerde bu uygulama
başladı. 2001 ile beraber bu uygulamalar tüm Türkiyede uygulanmaya
başlandı. Bu yıl, 2008 yılı, DGD ödemelerinin son
bulduğu yıldı. Biz, muhalefet olarak, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak doğrudan gelir desteklerinin kaldırılması
görüşünü savunuyorduk, buradan yine aynı görüşü sizlerle
paylaşmak istiyorum. Tabii, Avrupa Birliğinin doğrudan gelir
desteğiyle ilgili ısrarının nedenini anlamak mümkün
değil. Bu müzakere sürecinde Avrupa Birliği olaya kendi cephesinden
bakıyor, biz, ülkemizde, Türkiye olarak hadiselere kendi cephemizden
bakmamız lazım. Acaba böyle bir desteğe Türkiye'nin
altyapısı uygun mu uygun değil mi? Elbette ki, Türkiye, bu
anlamda birtakım yapısal sorunları olan, altyapı eksiklikleri
olan bir ülke. Eğer biz üretime destek verirsek, üretimle ilgili direkt
ilişkilendirebilirsek bu destekleri üretimin artırılması
yönünde bu desteklemelerin katkı sağlayacağını bizler
düşünüyoruz. Amacımız Türkiyede üretimi artırmak. Daha
önceki uygulamalarda doğrudan gelir desteklerinin çok ciddi
sıkıntıları vardı. Ülkemizde tam anlamıyla
kadastro çalışmaları tamamlanmamış, arazilerimizin bir
envanteri çıkartılmamış, birçok bölgemizde hazine arazileri
üreticilerimiz tarafından işlenmekte, dolayısıyla bu tip
arazileri işleyen üreticilerimiz bu tip alan desteklerinden
faydalanamıyor idi.
Ayrıca,
ülkemizde kiracılık sistemi de yaygın. Şahsın
Anadoluda, Doğuda, Akdenizde tarım arazileri var ama kendisi bu
işle uğraşmıyor, orada bir üreticiye arazilerini kiraya
veriyor. Bu desteklemeyi alan arazinin sahibi ama üreten, emek sarf eden,
alın teri döken üretici bu desteklerden faydalanamıyordu.
Dolayısıyla böyle bir uygulamanın Türkiye tarımına
fayda getirmeyeceğini düşünüyorum.
Ayrıca,
tabii ki Avrupa Birliği bu konudaki ısrarı yaparken Türkiyedeki
üretici ile Avrupadaki üreticinin arasındaki farkı da gözetmek
durumunda. Yani eğer üreticilerimiz Avrupa Birliğine üye ülkelerdeki
üreticilerle aynı koşullarda üretim yapıyorsa söylenecek bir
şey yok. Ancak bakıyorsunuz durum hiç de öyle değil, Türkiyede tarımsal
üretim yapan üreticilerimizin girdi fiyatları, girdi maliyetleri,
Avrupadaki meslektaşlarıyla mukayese ettiğiniz zaman oldukça
farklar göstermekte. Burada dolayısıyla üreticilerimizin
Avrupalı meslektaşlarıyla haklı bir rekabet içerisinde
olmadıklarını görebiliriz.
Değerli
arkadaşlarım, kriterlerden dördüncüsü: Tarım ve kırsal
kalkınma alanında hububat, şeker, süt, hayvan
varlığı, sebze ve meyve gibi konuları kapsayan hedefler,
tarihler, sorumlu makam ve maliyet tahminlerini de içeren
ayrıntılı bir stratejinin hazırlanarak Avrupa Birliği
Komisyonuna sunulması gerekmektedir. Bu anlamda yine İlerleme
Raporunda bu konularda gelişmelerin sağlandığı
belirtilmekte.
Beşinci
kriter: Tarımsal araziler üzerindeki kontrollere hazırlık
açısından arazi tanımlama ve çiftçi kayıt sistemine
ilişkin stratejilerin Avrupa Birliği Komisyonuna sunulması
gerekiyor. Burada da, bu çalışmalarda da Avrupa Birliği
İlerleme Raporunda ilerlemelerin sağlandığı belirtilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, altıncı kriter olarak da, müzakerelerin
başlaması için ülkemizin canlı hayvan ve et ile bunlardan
üretilen bazı mamullere uyguladığı ticari
sınırlamayı kaldırmasını içermektedir. Buna
bağlı olarak İlerleme Raporunda Türkiye'nin Avrupa Birliği
kaynaklı sığır eti ve canlı hayvan ithalatı
yasağını sürdürdüğü belirtilmekte, Bu engeller ikili
yükümlülüklerle uyumlu olmayıp, bunların ortadan
kaldırılması, bu fasıldaki katılım
müzakerelerinin başlaması için kilit bir unsurdur. denmektedir.
Avrupa
Birliğinde tarımsal üretime baktığınız zaman
hayvansal üretimin payının yüzde 65 seviyelerinde, Türkiyede ise bu
oranın yüzde 35 seviyelerinde olduğunu görmek mümkün. Ayrıca,
Avrupa Birliğinin bu üreticilerine, hayvansal üretim yapan üreticilerine
sağladığı desteklerle, Türkiye hükûmetlerinin ülkemiz
hayvancılık üretimi yapan üreticilere sağladığı
destekler arasında dağlar kadar fark var.
Tabii, bu konular
göz önüne getirildiği zaman eğer Türkiye Hükûmeti bu konuda Avrupa
Birliğine ithalat kapılarını açarsa, yani canlı
hayvan, et, süt vesair hayvansal üretimlerini Türkiyeye rahatça pazarlayabilme
ortamı bulursa vay hâline Türkiye
hayvancılığının! Zaten Türkiye
hayvancılığı ciddi sorunlarla boğuşuyor,
üreticiler, üretim maliyetlerinin oldukça yüksek olduğundan, pazarlarda
ürettikleri ürünlerin pazar değerlerini bulamadıklarından
yakınıyorlar. Böyle bir hâl ortaya çıkması durumunda,
herhâlde Türkiye hayvancılığı artık iflas eder duruma
gelir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sonuç olarak, İlerleme Raporu bir muamma. Sonuçta
değerlendirmelerde Müktesebat uyumu sınırlı kalmaya devam
etmektedir. Üretime bağlı destek sisteminin güçlendirilmesiyle,
Türkiyedeki mevcut destekleme ve stratejik politika planlamasının
yenilenen ortak tarım politikaları ilkelerinden uzaklaşacak
şekilde geliştiği görülmektedir. İkili yükümlülüklerin
hilafına büyükbaş hayvan ticaretindeki teknik engeller ortada
durmaktadır. Genel olarak bu fasıldaki hazırlıklar hâlâ
erken aşamadadır. diyor.
Yani buradan
şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor: Türkiye'nin Avrupa
Birliğine tam üyelik tarihi 2015 olarak öngörülüyor, umut ediliyor.
Eğer bu süreç böyle, kaplumbağa hızıyla ilerlerse, böyle
engeller, Avrupa Birliği tarafından birtakım siyasi engeller
çıkartılırsa, bu tam üyelik tarihini herhâlde bir hayli daha
uzatmamız gerekecek gibi geliyor.
Bu süreçte Avrupa
Birliğinin Türkiyeye çifte standart uyguladığı bir gerçek.
Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye'nin birtakım farkları var,
yapısal farkları var, Türkiye'nin özel şartları var. Bu anlamda
bu süreç içerisinde Türkiyeye bir avans tanınması gerekiyor.
Bazı konularda bir uyum süreci, toleransı kredisi verilmesi
gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde, Avrupa Birliği arzumuz,
isteğimiz, hayalimiz daha çok uzun yıllar devam eder diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, malum, gündemimiz küresel kriz. Tabii bu krizden
etkilenecek en önemli sektörlerden bir tanesi tarım. Zaten bu küresel
krizin yansımaları şu anda da ülkemizde tarım sektöründe
görülmeye başlandı. İşte, geçtiğimiz günlerde
Türkiye'nin muhtelif yerlerinde hububat ekimleri yapıldı. Burada
üreticilerle yaptığımız görüşmelerde, üretimlerine
başlarken topraklara gübre kullanamadıklarını, bunları
alacak güçten yoksun olduklarını beyan ediyorlar bizlere. Verilen
gübre desteklerini, mazot desteklerini, tohum desteklerini yetersiz buluyorlar.
Bu anlamda gübresiz üretim yaparsanız, elbette ki, 2009 yılında,
Türkiyede hububat üretiminde de düşüşün olacağı gözler
önünde.
Daha önce,
Sayın Tarım Bakanı 2008-2012 vizyonunu açıklarken
desteklemeler konusunda bundan sonra yöntemin değişeceğini,
desteklemelerin üretimin başlangıç tarihi, hatta başlangıç
tarihinden önce yapılmasının daha doğru olduğunu
belirtmişti. Ama bugün gelinen noktada değişen bir şey yok.
İşte, Türkiyede tahıl üretimine yönelik ekim dikim faaliyetleri
bitti, ama 2009 sezonunda üreticilerin elde ettikleri ürünlerine
alacakları prim destekleri henüz belirlenmiş değil. Bu
doğru bir yaklaşımdır eğer uygulanabilirse. Elbette
ki, üretici, üretim döneminden önce hasatta eline geçecek parayı, devletin
kendine sağlayacağı desteği, primi şimdiden bilirse
ona göre hesap kitap yapar ve üretimini
ona göre şekillendirir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz dönem tarımla ilgili on iki tane
yasa çıktı. Bu yasaların tabii ki burada detaylı
eleştirisini yapmaya vaktimiz yok. Ama çıkan yasaların,
faydalı gördüğümüz yasaların uygulanabilirliğinde
sıkıntılar olduğu belli. Nitekim, şu anda,
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde mısır hasadı
yapılıyor. Hükûmetin açıkladığı destekleme
alım fiyatı 43 yeni kuruştu, 4 yeni kuruş da destek, 47
kuruş üreticinin eline geçen para diye -brüt olarak-
açıklanmıştı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Seçer,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Ama bugün hasadın devam ettiği Güneydoğu Anadolu Bölgesine
giderseniz üreticinin şu anda hasat ettiği ürününü 30 yeni
kuruştan sattığını görürsünüz. Tabii, burada,
beyanlarla piyasada dönen rakamlar arasında dağlar kadar fark var.
Buradan bunu işaret etmek istiyorum. Eğer o
çıkardığımız Lisanslı Depoculuk Yasası bugün
uygulama alanı bulabilseydi, gerçekten uygulanabilseydi belki böyle
sıkıntıları üreticilerimiz görmeyecekti.
Değerli
arkadaşlarım, en önemli konulardan biri narenciye konusu. Türkiyenin
2,5 milyon ton üretimi var. Bunun en az yarısını ihraç etmek
zorunda. Yoksa üreticinin bu ürün elinde kalır. Bugün bakıyoruz,
özellikle seçim bölgemiz olan Akdeniz Bölgesinde üreticiler bu sorunlarla boğuşuyorlar. Üreticiler
maliyetlerden şikâyetçi. İhracatçı küresel krizin sonucu ortaya
çıkan piyasa daralmalarından şikâyetçi. Dolayısıyla
şu anda bölgemizde narenciye meyveleri ağaçların üzerinde hasat
edilmeyi bekliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Umut ediyorum, Sayın Başbakanın da işaret
ettiği gibi, küresel kriz Türkiyeyi az etkiler ve geleceğe daha
mutlu bakarız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Seçer, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay.
Sayın
Ertugay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 229 sıra sayılı Zirai Mücadele ve Zirai
Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu kanun teklifiyle iki farklı kanunun bazı
maddeleri değiştirilmektedir. Bu kanunlardan biri 15/5/1957 tarihli
ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu, diğeri
ise 4/5/2007 tarihli ve 5648 sayılı Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanundur. Değiştirilmek istenen Zirai Mücadele ve Zirai Karantina
Kanununun 2nci maddesinde, Bütün nebatların ithal, ihraç ve memleket
dahilinde nakilleri, hastalık ve zararlılardan korunmaları,
zirai mücadele alet ve ilaçlarının ithal, ihraç, imal, ihzar,
satış ve kullanılmaları bu Kanun hükümlerine tabidir.
denilmektedir.
Kanun
teklifimizin 1inci maddesiyle, Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununun bu
bahsettiğim 2nci maddesinde yer alan, zirai mücadele alet ve
ilaçlarının ithal ibaresinden sonra gelen ihraç ifadesi ve yine
dördüncü bölüm başlığında yer alan ihraç ibareleriyle
38inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve
40ıncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan ihraç
ibareleri kaldırılmaktadır. Yani bu suretle getirilen yeni
düzenleme, zirai mücadele aletleri ve zirai ilaç ihracatının
kolaylaşması, önünün açılması ve bürokratik işlemlerin
azaltılmasının amaçlandığı bir düzenlemedir.
Hâlihazırdaki
6968 sayılı Kanunun mevcut hâlinde ise zirai mücadele alet ve zirai
ilaç ihracatı yapılacaksa ve ihracatçı firma aynı zamanda
üretici firmaysa, Bakanlıkça iki adet belge istenmektedir. Bunlar,
proforma fatura ve bir de ihracat yapılacak ülkenin talebine ilişkin
talep yazısı. Eğer ihracatçı firma üretici değilse, bu
iki belgeye ek olarak, ruhsat sahibi firmanın muvafakati olduğuna
dair bir de yazı istenmektedir. Getirilen bu yeni düzenleme, zirai ilaç ve
alet ihracatında bu üç belgenin istenmemesi yolunu açmaktadır. Yani
bu üç belgenin talebi ve tanzim edilmesi zaman olarak çok önemli bir formalite
olmamakla beraber bu düzenleme bu formaliteyi ortadan kaldırıyor, bu
nedenle olumlu bakıyoruz. İhracatın önündeki engellerin
kaldırılması, ihracatçıların formaliteye
boğulmaması ve Türk ihracatçısının dış
pazarda sorunlarının çözülmesi ve önünün açılması elbette
ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de, hepimizin de müşterek
arzusudur.
Ancak, takdir
edersiniz ki zaman olarak sadece ihracatçının bir saatini alacak bir
formalitenin kaldırılmasıyla ihracatın önü açılmaz.
Şüphesiz ki daha başka ve ilave tedbirlere ihtiyaç vardır. Bu
tedbirlerin alınması, dış pazarda ihracatçının
rekabet gücünün artırılması çok büyük önem arz etmektedir. Zira
satamadığınız herhangi bir malı üretmenin hiçbir
kıymeti yoktur. İhracat ürünlerinin daha çok ithal eden ülke
tarafından denetimi ve kontrollerinin yapılması bütün ülkelerde
görülen genel bir uygulama olmakla birlikte teklif kapsamındaki ürünlerin
ihracında yaşanan bürokratik işlemlerin azaltılarak ihracat
işlemlerinin hızlandırılması doğru bir
düzenlemedir, bunu ifade ettik. Ancak, değişikliğin bu hâliyle
yeterli olmadığı kanaatindeyiz.
Karşılaşılması muhtemel birtakım sıkıntıların
gümrüklerde de yaşanmaması için ve gümrüklerdeki birtakım
uygulama ve gümrük mevzuatında çok ciddi birtakım
değişikliklerin de yapılmasının doğru
olacağını düşünüyoruz. Zira bazı gümrüklerde zaman
zaman ciddi zaman kaybı yaşanmaktadır, birçok problem
yaşanmaktadır. Bu düzenlemeler birlikte, bir bütünlük içerisinde ele
alınmadığı takdirde bu hâliyle ihracatçı
firmaların daha fazla mağdur olma ihtimalini de düşünmek
zorundayız. Hükûmetin bu konuya dikkatini çekmekte yarar görüyorum.
Değerli
milletvekillerim, bu kanun teklifiyle yapılmak istenen bir diğer
düzenleme ise 4/5/2007 tarihli ve 5648 sayılı Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 4,8,9,13,14 ve 16ncı maddelerinin
değiştirilmesidir. Bu maddelerde yapılacak
değişikliklerin amacı, ülkemiz ile Avrupa Birliği
arasında imzalanacak olan sektörel anlaşma ile 5648 sayılı
Kanun arasında uyumun sağlanmasıdır. Bu düzenlemenin
yapılması daha çok teknik açıdan gerekli görülmektedir. Bu
düzenleme ile Avrupa Birliği ve ülkemiz arasında imzalanacak olan
Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Çerçeve
Anlaşması ve Katılım Öncesi Yardım
Aracı-Kırsal Kalkınma Bileşeni (IPARD) Sektörel
Anlaşmasına ilişkin metinler ve IPAnın bazı
kurallarının henüz netleşmemesi nedeniyle 4/5/2007 tarihinde çıkarılan 5648 sayılı
Kanunda verilen bazı görev ve yapılanmalar yeniden ele alınmaktadır.
Avrupa Birliği kırsal kalkınma fonlarından
yararlanılması için kurulmuş olan Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Desteleme Kurumunun çalışması ve Avrupa
Birliğine akredite olması ve Avrupa Birliğinin yeni
düzenlemelerine uyum sağlaması için yapılmakta olan bu
düzenlemelerin de hiç şüphesiz ki gerekli olduğu, hatta bu
düzenlemelerin yapılmasında geç bile kalındığı
kanaatindeyiz. Yapılan bu düzenlemeyle Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu hizmet sunan bir kurum olması
sebebiyle sunduğu hizmet konusunda danışmanlık
yapmasının o birimin tarafsızlığına gölge
düşüreceği ve akreditasyonu engelleyeceği gerekçesiyle
danışmanlık ifadeleri kanun metninin ilgili maddelerinden çıkarılarak
yerine bilgilendirme ifadesi konulmuştur. Yine, IPARD
yapılanması içerisinde Sertifikasyon Kurumu yer
almadığı için kanun metninden bu yapılanmalar
çıkarılmıştır.
Ülkemizin IPARD
fonlarının sağlayacağı hibe yardımlardan bir an
önce yararlanmaya başlaması için Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumunun akredite olması önemlidir ve
gereklidir. Önceden de ifade ettiğim gibi, bu bakımdan 5648
sayılı Kanunda bu değişikliklerin yapılması geç
bile kalınmıştır diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ancak burada çok önemli olan husus Avrupa Birliğinden
sağlanacak bu kaynakların yerinde, etkin ve verimli bir şekilde
kullanılmasıdır. Bugüne kadar uyguladığı
tarım politikalarını yeterli ve doğru
bulmadığımız, yanlış destekleme politikaları
uygulayan ve uyguladıkları destekleme modellerini de yazboz
tahtasına çeviren bu Hükûmetin ve bu Bakanlığın bu
kaynakların kullanılmasını da doğru yöneteceği
konusunda ciddi endişelerimiz bulunmaktadır. Zira akreditasyonun
birinci şartı olan Kırsal Kalkınma Kurumunun merkez ve
taşra teşkilatlarının oluşturulup personelinin
eğitimden geçirilmesi çok önemli bir husus olmasına rağmen
Kanunun çıkarılmasından bugüne kadar çok önemli zaman
kaybedilmiş ve maalesef bu işlemler tamamlanamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bakın, önemli bir diğer hususu da yine
dikkatlerinize sunmak istiyorum: Avrupa Birliğinin ülkemize
kullandıracağı fonlar 2007-2013 yıllarını
kapsamakta olup, her yıl için ayrılan para miktarı
değişmekle birlikte, toplam ayrılan kaynak 290 milyon avro
civarındadır. 2007 için 20,7 milyon avro, 2008 yılı için 53
milyon avro, 2009 yılı için 85,5 milyon avro, 2010 yılı
için 131,3 milyon avro öngörülmektedir. Kırsal kalkınma
fonlarından yerli yatırımcıların yararlanabilmesi için
kurumun belirlediği on bir farklı proje başlığından
biri veya birkaçıyla ilgili olma zorunluluğu vardır.
Bu başlıklar
veya daha doğrusu bu işletmeler şunlardır: Süt üreten
işletmeler, et üreten tarım işletmeleri, süt ve süt ürünlerini
işleyen ve pazarlayan tesisler, meyve ve sebze ürünlerini işleyen ve
pazarlayan tesisler, süt ürünlerini işleyen ve pazarlayan tesisler,
üretici grupları
Çiftlik faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi ve
geliştirilmesi, yerel ürünlerin geliştirilmesi, kırsal turizm,
akuakültürün geliştirilmesidir.
Uygulamaya göre
eğer bir vatandaşımız, bir yatırımcımız
bu saydığım on bir proje konusundan herhangi birinde
yatırım yapmak istiyorsa, kendisi bütün harcamalarını
yapıp işletmesini kuracak, kurup bitirdikten sonra Kırsal
Kalkınma Kurumundan yaptığı harcamaların
yarısını hibe alabilecektir. Bu hibe bedelinin yüzde 75i Avrupa
Birliği fonlarından, yüzde 25i ulusal kaynaklarımızdan,
millî kaynaklarımızdan sağlanacaktır.
Şimdi, bizim
tespitlerimize göre
Burada üzerinde durmak istediğim husus şudur:
2007 yılına ait 20,7 milyon avro henüz
kullanılmamıştır. 2008 yılına ait 53 milyon
avroya da şu ana kadar dokunulmamıştır. Avrupa
Birliğinden her yıla ait ödeneği kullanabilmek için üç
yıllık ilave süre alınmış olmasına rağmen,
Bakanlığın uygulamaları ve Kurumun yapılandırılma
hızının yavaş olmasından dolayı, ülkemizin 2007
ödeneğini 2010 yılına kadar kullanamama tehlikesi mevcuttur.
Böyle bir olumsuzluğun yaşanması durumunda ortaya çıkacak
diğer önemli bir sorun ise sonraki yıllara ait ödeneklerin de yüzde
50ye varan oranlarda Avrupa Birliğince azaltılabilecek olmasıdır.
Önümüzde ayrıca bu konuda bir kötü örnek de vardır. Avrupa
Birliği akreditasyon süresini tamamlayamayan, yapılanmasını
geciktiren Hırvatistan bugüne kadar alamamıştır, hiçbir
ayrıcalık gösterememiş ve yardım alacak ülkeler listesinden
çıkarılmıştır.
Bu kanun ile
Son
olarak şunu ifade etmek istiyorum: Bu hibe kaynaklardan yeteri kadar
yararlanıp yatırımların gerçekleşmesi ve yerli
yatırımcının önünün açılması için, Tarım
Bakanlığının bir an önce eksikleri gidererek Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu ve ödeme ajanslarının aktif
hâle getirilmesinin çok daha önemli olduğunu bir kere daha
altını çizerek ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz yasa teklifiyle ilgili olarak,
içeriğini, muhteviyatını, kapsamını bu şekilde
ifade ettikten sonra müsaade ederseniz biraz da Türkiye
tarımının ve çiftçimizin durumundan bahsetmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin de çok iyi bildiği gibi, maalesef, bugün
tarım kesimi çok büyük bir sıkıntı içerisindedir. Bugün,
Türkiye tarımı zordadır, Türk çiftçisi zordadır. Yurdumuzun
her yerinden, her üreticiden, bitkisel ve hayvansal üretimle meşgul olan
her üreticimizden feryatlar yükselmektedir ve Türkiye tarımı ve Türk
çiftçisi, bugün, hiçbir dönemde olmadığı kadar küresel
gelişmeler karşısında dış pazarda
korunmasız, çaresiz kalmıştır, rekabet
şansını kaybetmiştir. Bugün bitkisel üretimin yanında
besicilik ve sütçülük de önemli bir darbe yemiştir.
Son yıllarda
tarımda ciddi oranda küçülmeler yaşanmıştır. 2007deki
küçülme yüzde 6,9dur, 2008 Ocak-Haziran döneminde gerçekleşen küçülme ise
yüzde 0,1dir. Şimdi, bu şartlarda, bırakınız
dış pazarda rekabet edebilmeyi, üretici karnını doyuramaz
hâle gelmiştir. Çiftçi bugün göç ediyor, toprağını terk
ediyor, tarım toprakları boşalıyor. Sadece küçük çiftçi
değil büyük çiftçi de maalesef tarımı terk ediyor. Son üç
yılda toprağından koparılmış 1,8 milyon
insanın olduğu bir ülkenin tarımının iyi yönetiliyor
olduğunu kimse iddia edemez. Bu tablo normal, tarımdan,
sağlıklı bir istihdam politikasına dayalı olarak bir
ayrılma tablosu değildir. Bu, çaresizlik içerisinde bir maceraya
atılma sürecinin -ki, daha sonraki yıllarda çok büyük ekonomik ve
sosyal sıkıntıların- kapısını aralayacak çok
vahim bir gelişmedir. Bunu her vesileyle bu yüce Meclisin gündemine
getirmeye çalıştım.
Değerli
milletvekilleri, dün burada TÜİKin (Türkiye İstatistik Kurumu)
kuruluşuyla ilgili, o Kurumla ilgili bir yasayı görüştük.
Tarımla ilgili de birtakım rakamlar burada konuşuldu ve
çıkan her konuşmacımız, neredeyse bu Kurumun
güvenilirliğinin tartışılır hâle geldiğini -gerek
enflasyon gerek tüketici fiyatları, üretici fiyatları, diğer
rakamlar, büyüme ve küçülme oranları- ekonomiye ait verdikleri
rakamların tartışılır olduğunu, güvenilir
olmaktan çıktığını -üzülerek ifade edeyim- birçok
konuşmacı burada ifade etti ve Sayın Bakan da bunlara
karşı alınganlığını ifade etti. Yani bu
kurumları bu kadar hırpalamamak gerektiğini ifade etti. O
endişeye biz de katılıyoruz. Ancak Kurumun hırpalanır
hâle gelmemesi için Kurumu idare eden insanların ve onun
başındaki siyasi iradenin bu hassasiyeti en az bizler kadar
göstermesi gerektiğini düşünüyorum.
Bakın, bir
rakam da ben vereyim müsaadenizle: TÜİK verilerine göre, 2004te
tarımda istihdam edilen nüfus sayısı 7 milyon 400 bindir. Bu
sayı, yani tarımdaki istihdam miktarı 2007 yılında 5
milyon 600 bine düşmüştür. Yani 2004 ile 2007 arasında, bu süre
içerisinde tarımdaki istihdam azalması 1 milyon 800 bindir. Son bütçe
konuşmalarında Maliye Bakanımızın sunuş
konuşmasından aldığım rakamlara dayalı olarak
ifade ediyorum. Aynı Kurumun, TÜİKin 2008 verilerinde ise tarım
kesiminde istihdam edilen nüfus oranı, istihdam miktarı 6 milyon 297
bin olarak gösterilmiştir. Yani bir yıl içerisinde bu süreçte,
özellikle bu altı yıllık AKP İktidarı döneminde
tarım kesiminden süratli ve cidden normal sınırların
içerisinde olmayan ve dikkatli her gözün, ülkenin sosyal, ekonomik meselelerine
ilgi duyan herkesin dikkatini çekecek ölçüde büyük oranda bir kaçış
yaşanmasına rağmen, son bir yıl içerisinde tarım
kesiminde 700 binlik bir istihdam artışının olduğu bu
rakamlara göre ortaya çıkmaktadır.
Şimdi,
tarımda küçülmenin olduğu, üretimin azaldığı bir
konjonktürde, bir dönemde tarımdaki istihdam artışını,
hele hele bir yıllık bir süre içerisinde 700 binlik bir istihdam
artışını kim, nasıl izah edecek gerçekten merak
ediyorum. Önce buna Hükûmetimizin ve ilgili kurumlarımızın bir
cevap vermesi lazım. O takdirde daha bu Kurum -bizi de üzmesine
rağmen- çok tartışılır ve yıllardan beri de bu
konudaki rakamlar hepinizin malumu tartışılmaktadır. Mesela
ben 2005 yılı tarımdaki büyüme rakamlarını
hatırlıyorum. 2005 yılında TÜİKin verdiği
rakamlara göre ilk dokuz ayda küçülme yaşanmışken, son üç
aylık dönemde nasıl bir büyüme oluyorsa yıl ortalaması
yüzde 5,6 gibi bir büyüme olarak gösteriliyor. Bu tabii gerçekten önemle
üzerinde durulması gereken bir husustur ve buna bütün yüce Meclisin ve
özellikle Hükûmetin dikkatlerini çekmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bunu böyle ifade ettikten sonra, kısa bir sürem
kaldı, ben bunu da birkaç şey ifade ederek bitirmek istiyorum. Bugün,
son yıllarda yaşanan, geçtiğimiz yılın
başında yaşanan krizi hepimiz biliyoruz. Buğday, pirinç,
et, süt, şeker pancarı gibi temel ürünler başta olmak üzere,
birkaç yıldır ürün fiyatları yerinde sayan bu ülkede son bir
yıl içinde mazot yüzde 70, gübre yüzde 188 fiyat artışına
uğramıştır. Geçen yıl torbası 30 YTL olarak
satılan DAP gübresini çiftçimiz bu ekim döneminde 110 YTLye, tam yüzde
350lik büyük bir zam oranı farkıyla satın almak zorunda
kalmıştır. Şu anda DAP gübresinin fiyatı yüzde 30 civarında
ucuzlamış vaziyette. Çünkü ekim bitti, çiftçi kullandı ve
şu anda kullanma imkânı olmadığı için bu fiyatlar
düştü. Zannediyorum, bir dahaki ekim döneminde yine astronomik bir
artış beklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu yılın ilk çeyreğinde Nisan 2008de dünyada
bir sıkıntı yaşandı, bir trajedi yaşandı,
tarımdaki daralma ve gıda fiyatlarındaki artışın
yol açtığı bir panik yaşandı ve ellinin üzerinde ülkede
bir açlık faciası yaşandı ve bu, dünya gündeminin de bir
numaralı meselesi oldu ve bu konuda Dünya Bankası Başkanı,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, IMF Başkanı, bunlar
insanlığa Gıda savaşları kapıda, gıda
krizleri büyük problemlere yol açacak. gibi ciddi ikazlarda da bulundu.
Maalesef, böyle bir kriz dünyada yaşandı da ülkemizde ne oldu?
Ülkemizde de benzer problem
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Ertugay, buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Tarımsal
potansiyeli her vesileyle ifade ettiğimiz gibi çok yüksek olan bu ülkede
de çok önemli birtakım sıkıntılar yaşandı,
buğdayda yüzde 85, mercimekte yüzde 133, pirinçte yüzde 130, fasulyede
yüzde 162, ayçiçeğinde yüzde 132lik artışlar yaşandı.
Hangi ülkede bu yaşandı ve bu kuyruklar hangi ülkede oldu? Türkiyede
oldu.
Türkiye
tarımsal üretim bakımından,
potansiyel bakımından nasıl bir ülke? Bakın hemen
bir iki rakam vereyim: Türkiye hububat bakımından dünyada sekizinci,
ABde üçüncü sırada; fındık, kayısı, incir
bakımından dünya ve Avrupa Birliği birincisi, mercimek, domates,
karpuz bakımından dünya üçüncüsü, AB birincisi; sığır
sayısı bakımından AB
dördüncüsü, koyun sayısı, küçükbaş hayvan
bakımından AB ikincisi; kovan sayısı bakımından
dünya ikincisi, AB birincisi. Bu ülkede bu sıkıntılar
Mercimekte birinci olmamıza rağmen, bizde mercimekte fiyat
artışlarından dolayı vatandaş mercimek yiyemez hâle
geldi ve bir dönemde bununla ilgili yaşanan üretim fazlasının
değerlendirilmesi konusunda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ertugay, bir dakika ek süre vermiştim.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Tamam efendim, teşekkür ederim.
Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Toparlama tabirini Türkçe olarak ben fazla da uygun bulmuyorum da, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, sözlerimi
burada tamamlıyorum. Daha sonraki, muhtemelen gelecek konularla ilgili bu
yarım kalan ifadeleri tamamlama imkânı bulurum.
Bu yasayı
desteklediğimizi ifade ediyorum. Çıkarılması gereken bir
yasa. Hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ertugay, teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
229 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Teklifin tümü
üzerinde söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğana aittir.
Sayın
Erdoğan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Zirai Mücadele ve
Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerinde
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 15/5/1957 tarihli ve 6968
sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile zirai mücadele
alet ve ilaçlarının ihracının kontrolü Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına verilmişti. Zirai mücadele alet
ve ilaçlarının kontrolünün uygulamada bürokrasi ve kırtasiyeciliğe
neden olduğu, ihracatın artırılmasının önünde
engel oluşturduğu, sanayici ve ihracatçı firmalar
tarafından Dış Ticaret Müsteşarlığına,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığımıza
bildirilmişti. Bu sorunun çözümü için bu tasarı hazırlanmıştır.
Tasarı ile Kanunun 2, 38 ve 40ıncı maddelerinde yer alan,
ihracat yaparken bakanlıktan izin alınmasına ilişkin
ihraç ibarelerinin ilgili maddelerden çıkarılması suretiyle
ihracatçıya kolaylıklar sağlanılması öngörülmektedir.
Ayrıca,
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunda da bazı değişiklikler
yapılması zarureti hasıl olmuştur. Bilindiği üzere
geçtiğimiz yıl 4 Mayıs 2007de yüce Meclisimiz tarafından
kabul edilen 5648 sayılı Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun 18/5/2007 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmişti. Bu Kanunun amacı: Avrupa Birliği ve uluslararası
kuruluşlardan sağlanan kaynakların ülkemizde kırsal
kalkınma programlarının uygulanmasına yönelik faaliyetlerin
gerçekleştirilmesini, kullanılmasını sağlamaktır.
Ayrıca, bu Kanun ile tarım sektörümüzün gelişmişlik
düzeyinin ve tarımsal nüfusumuzun refah seviyesinin yükseltilmesi ve
Türkiye'nin Avrupa Birliğine uyumunun sağlanması
hedeflenmektedir. Bu amaç ile kurulmakta olan Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve
sorumluluklarına ilişkin usul ve esaslar da bu Kanun ile
düzenlenmiştir. Bu Kanun 2005-2006 yıllarında hazırlık
çalışmaları sırasında ve 2007 yılı
Mayıs ayında yüce Mecliste görüşülürken Avrupa Birliği ile
ülkemiz arasında imzalanacak olan ve IPA diye adlandırılan
katılım öncesi yardım aracının çerçeve anlaşma
taslağı henüz hazırlanmamıştı. Yine o
sıralarda IPARD diye adlandırılan katılım öncesi
iş birliği aracının beşinci bileşeni olan
kırsal kalkınma bileşeninin sektörel anlaşmasına ilişkin
taslak metinler henüz hazırlanmamış ve ülkemize
sunulmamıştı. Dolayısıyla, anılan Kanun yüce
Meclisimizden geçerken IPA uygulamalarının bazı kuralları
henüz netleşmemişti. Söz ettiğimiz bu anlaşmaların
bazı maddeleri üzerinde anlaşmaya varılmış olmakla
birlikte müzakereler devam etti ve hızla ilerlemektedir.
Bu çerçevede,
ülkemizin IPARD fonlarının sağlayacağı hibe
yardımlardan bir an önce yararlanmaya başlaması için Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun akredite olması
gerekmektedir. Bu sürecin sağlıklı ve gecikmeden
tamamlanması için 5648 sayılı Kanunda, az önce sözünü
ettiğimiz uluslararası anlaşma metinlerine göre akreditasyona
engel teşkil edebileceği belirtilen bazı değişikliklerin
yapılması önem arz etmektedir.
Bu bağlamda
neler yapılacak? Bu Kurumun birimlerinin iş
tanımlarının netleştirilmesi, izleme komitesinin
çalışma usul ve esasları, Kurumun yapacağı
faaliyetlerin açıklığa kavuşturulmasını hedefleyen
bazı değişikliklerin yapılması zorunlu hâle
gelmişti. Mesela, Kurumun kendi kabul edeceği projelere
danışmanlık yerine tanıtım ve bilgilendirme hizmeti
yapabileceği hususunun hükme bağlanması gibi bazı teknik
düzenlemelerin yapılması gereği ortaya çıkmıştır.
Bu nedenlerle, çoğu teknik düzenlemeler içeren bu kanun teklifi yüce
Meclisimize sunulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tarım sektöründe ve kırsal
alanda faaliyet gösteren üreticilerimizin, özel sektörün ve potansiyel
yatırımcıların, tarım ve kırsal kalkınma
alanında desteklenmesi amacıyla Avrupa Birliği hibe fonları,
kırsal kesimde yaşayan halkımıza, çiftçilere, üretici
birliklerine ve tarım sektöründe faaliyet gösteren firmalara, projeler
karşılığında ve sözleşmelerine uygun olarak
kullandırılacaktır. Kırsal alanda yaşayan
vatandaşlarımızın gelir düzeyinin yükselmesi, gelir
dağılımının iyileşmesi, doğal
kaynakların korunarak kullanılması ve zenginliklerin tüm
insanlarımıza yansıtılması en temel hedefimizdir.
Bu kapsamda
uygulanmakta olan program ve projelerin hedefleri şunlardır:
Kırsal
ekonominin rekabet gücünün yükseltilmesi,
Gelir ve istihdam
imkânlarının artırılması ve çeşitlendirilmesi,
İnsan
kaynaklarının ve örgütlenme düzeyinin geliştirilmesi,
Fiziki ve sosyal
altyapı hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve
kırsal alanda refahın ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi,
Kırsal
çevrenin, doğal ve kültürel varlıkların korunmasıdır.
Tarım-sanayi
bütünleşmesinin sağlanması ve kırsal kesimde yaşayan
insanlarımızın hayat şartlarının
iyileştirilmesi şarttır. Bilindiği gibi 2006
yılında başlatılan kırsal kalkınma destekleri
kapsamında tarımsal ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi,
ambalajlanması ve depolanması gibi ekonomik yatırımlar ve
modern sulama yatırımları yüzde 50 hibe ile desteklenmiş,
diğer yandan su kaynaklarımızın daha etkin ve ekonomik
kullanımı amacıyla bazı çalışmalar
başlatılmıştı. Bunlardan birincisi, kırsal
kalkınma destekleri kapsamında modern sulama
yatırımlarının desteklenmesidir. İkincisi, yine, damla
sulama ve yağmurlama sulama sistemlerine sübvansiyonlu kredi
sağlanmasıdır. Üçüncüsü, 2007 yılında
başlatılan damla sulama ve yağmurlama sulama sistemlerine
yatırım yapan çiftçilerimize Ziraat Bankası tarafından
beş yıla kadar sıfır faizli kredi desteği
verilmesidir. Bu yatırımların faizini de çiftçilerimiz
adına Hükûmetimiz karşılamaktadır. Bu çalışmaları
başarıyla yürütmekte olan Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımıza çiftçilerimiz adına da takdirlerimizi ve
başarı dileklerimizi özellikle belirtmek isterim.
Bölgeler
arası gelişmişlik farkının azaltılması,
sürdürülebilir geçim kaynaklarının korunmasını da
sağlayacak şekilde çeşitlendirilmesi, doğal
kaynakların korunarak sağlanması, iyi yönetişim için yerel
sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine
katılımının artırılması ve kırsal
yapının iyileştirilmesi önemli çalışmalar arz etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği uyum süreci
devam etmekte. Bu uyum çalışmalarının amacı, ülkemizin
insan kaynakları potansiyelinin nicel ve nitel özelliklerini de dikkate
alarak halkımızın ihtiyaçlarının giderilmesi, mevcut doğal
ve finans kaynaklarıyla yapay olarak elde edilebilecek tüm imkânların
en akılcı bir şekilde kullanılmasıdır.
Avrupa
Birliği 2007-2013 yıllarını kapsayan dönemde aday ülkelere
katılım öncesi mali yardım aracı vasıtasıyla hibe
destek sağlayacaktır. Bu kapsamda beşinci bileşen diye
bilinen kırsal kalkınma bileşeni çerçevesinde ülkemize
sağlanacak hibe miktarı yaklaşık 750 milyon avro
olacaktır.
Kısaca
IPARD olarak adlandırılan ve Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından 2007-2013 döneminde uygulanacak olan
tarım ve kırsal kalkınma programının temel amacı,
AB ortak tarım politikası ile ilgili müktesebatın
uygulanmasına ve aday ülkelerde tarım sektörü ve kırsal
alanların sürdürülebilir biçimde adaptasyonu için bazı önceliklere
ulaşmaya ve sorunların çözümüne katkıda bulunmaktır.
Kırsal kalkınma bileşeninin (IPARD) temel amacı, Avrupa
Birliği ortak tarım politikası ile ilgili müktesebatın
uygulanması ve aday ülkelerde tarım sektörü ve kırsal
alanların sürdürülebilir biçimde adaptasyonu için bazı önceliklere ve
sorunların çözümüne katkıda bulunmaktır.
Bilindiği
üzere Avrupa Birliğinin çok sıkı gıda ve hijyen
standartları bulunmaktadır. Ancak ülkemizde de bu standartların
üstünde çok kaliteli ürünler üretip bu ürünleri Avrupa Birliğine ihraç
eden firmalarımız da oldukça fazladır. IPARD
programının bir diğer önemli amacı, hafif bir destek alarak
bu standartlara ulaşabilecek firmalara destek vererek üyelik akabinde
sektörün rekabet gücünü artırmak, kırsal kesimde yaşayan
insanlara bulundukları yörede iş imkânları sağlayarak
kentsel alanlara göç etmelerini önlemek ve işsizliğin azalmasına
katkı sağlamaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kırsal kalkınma
programının (IPARD) hedefleri
şunlardır:
Tarım
sektörünün modernizasyonuna katkıda bulunmak,
Gıda
işleme sektörüne yeni teknolojiler ve yenilikler sunmak,
Tarımsal
ürünler için yeni pazar fırsatları yaratmak,
Birincil
ürünlerin üretiminde sürdürülebilirlik sağlamak,
Avrupa
Birliği ortak tarım politikasıyla ilgili topluluk
mevzuatının ve ilgili politikalarının uygulanması için
Türkiye'nin hazırlanmasına katkıda bulunmak,
Gıda
güvenliği, veterinerlik, bitki sağlığı ve çevreyle
ilgili Avrupa Birliği standartları veya diğer standartların
iyileştirilmesini teşvik etmek,
Tarım, çevre
önlemleri ve yerel kırsal kalkınma stratejilerinin
uygulanmasıyla ilgili eylem planı hazırlamak,
İş
fırsatlarının geliştirilmesine katkıda bulunmak,
Kırsal
alanlardan kentsel alanlara göçü azaltmak.
IPARD
programında tarımsal işletmelerin modernizasyonu tedbiri
kapsamında süt ve et sektörleri, tarım ve su ürünlerinin
işlenmesi ve pazarlanması tedbiri kapsamında ise süt, et, meyve,
sebze ve su ürünleri sektörlerinin Avrupa Birliği standartlarına
ulaşmak üzere desteklenmesi planlanmıştır.
Tarımsal
işletmelere yatırım, işleme ve pazarlanması tedbirleri
kapsamında desteklenecek yatırım kalemlerine de örnek vermek
isterim:
Tarımsal
işletmelerin, işleme tesislerinin ve kesimhanelerin modernizasyonu ve
genişletilmesi,
Yeni alet,
ekipman ve makine satın alınması,
Süt toplama merkezinin
inşası, gübre depolama ve işleme ünitelerine yönelik
yatırımlar,
Gıda
güvenlik sistemlerinin kurulumuna yönelik yatırımlar,
Atıkların
işlenmesi ve eliminasyonu ile çevre koruma yatırımları,
İşlenebilir
atıkların ve ara ürünlerin yeniden işlenmesi tesisleri ve
ekipmanlarına yatırımlar,
Nakliye
araçlarıyla bilişim teknolojileri ve yazılım dâhil özel
teknolojik donanım satın alınmasına yönelik projeler.
Bir diğer
tedbir olan üretici grupların kurulmasına destek tedbiri ile
tarımsal pazarlarda üretici örgütlerinin rolleri güçlenecek ve
gelişecek. Üyelerin AB kalite, güvenlik ve çevre standartlarına
uyumlu yöntemleri benimsemesi ve piyasa ihtiyaçlarına daha duyarlı
üretim yapmaları konusunda yönlendirme yapılması, pazar analizi,
profesyonel birlik yönetimi ve idari masraflar alanında üretici
birliklerinin desteklenmesi.
Programın
önemli tedbirleri arasında yer alan kırsal alanda ekonomik
faaliyetlerin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi tedbiri
kapsamında da şu alanların desteklenmesi planlanmakta:
Çiftlik
aktiviteleri, arıcılık ve bal üretimi, ilaç ve aromatik özelliği olan bitkilerin
üretimi ve süs bitkisi yetiştiriciliği.
Yerel ürünler ve
mikro işletmeler.
Kırsal
turizm ve kültür balıkçılığının desteklenmesi.
Bu tedbir
altında kırsal alanlarda gelir getirici faaliyetlerin
çeşitlendirilmesine ve daha çok tarım dışı
aktivitelerin yaygınlaştırılmasına destek verilerek
kırsal alanlarda yaşayan nüfusun yaşam
koşullarının iyileştirilmesi ve onlara ek gelir
sağlanması amaçlanmaktadır. IPARD programında verilecek
destek, toplam harcama tutarının yarısını kapsayacak
şekilde hibe olarak verilecektir. Proje tutarının diğer
yarısı yararlanıcının kendi kaynakları
tarafından finanse edilecektir. Hibe olarak verilecek miktarın yüzde
75i Avrupa Birliği kaynaklarından, geri kalan yüzde 25i ulusal
kaynaklardan karşılanacaktır. Birinci faz olan 2007-2009
yılları arasında ülkemize 159,2 milyon avro hibe olarak AB
tarafından IPARD programında kullanılmak üzere tahsis
edilmiştir. Bu kapsamda destek verilecek projelerin finansal limitleri
tedbir ve sektör bazında farklılık göstermekle birlikte en az 10
bin, en fazla 3 milyon euro aralığında değişmektedir.
Peki, bu IPARD
programı uygulandığında beklediğimiz sonuçlar neler
olacaktır? Üyelik öncesi ülkemize tahsis edilecek sınırlı
AB fonları ile ülkemizin kırsal kalkınmayla ilgili bütün
sorunlarının tamamının çözüm beklemesi mümkün
değildir. Bu bağlamda, IPARD fonları ile diğer ulusal ve
uluslararası kaynakların etkin ve uyumlu kullanılması ve
aralarında birbirini tamamlayıcı olması önemlidir.
Daha önceden
IPARD benzeri uygulamaları, programları uygulayan, ABye son
yıllarda üye olan ülkelerde olduğu gibi, ülkemiz için de
alışılmamış ve yeni bir yapı içerisinde Avrupa
Birliğinden gelecek olan fonları kullanma çalışmaları,
yoğun ve nitelikli emek, sabır, azim, zaman ve ilave mali kaynak
eş finansman gerektirmektedir.
IPARD
programı hazırlıklarının tamamlanması ve Avrupa
Komisyonu onayının alınmasıyla IPARD fonlarının
kullanılmasına yönelik çalışmalar bağlamında
önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak bundan sonraki
çalışmalar da program hazırlıkları kadar kapsamlı
ve yoğun olacaktır. Kırsal kalkınma alanında ülkemizin
sahip olduğu geniş bilgi birikimi ve tecrübeler
düşünüldüğünde, IPARD programının başarıyla
sürdürüleceği düşünülmektedir.
IPARDın
2007-2013 yıllarını içeren yedi yıllık dönemde
uygulanmasıyla ülkemize sağlayacağı beklenilen
kazanımları kısaca şöyle özetlemek isterim:
Sektöre tahminî
olarak yaklaşık 2 milyar 130 milyon avro tutarında bir
yatırımın yapılması öngörülmektedir.
Tarım
sektörünün yeniden yapılanması ve AB standartlarının
sağlanmasıyla rekabet gücü artacaktır.
Gıda
güvenliği sağlanacak ve işletmelerin standartları
yükselecektir.
Üretici
örgütlerinin desteklenmesiyle daha kaliteli tarımsal ürünlerin
işlenmesi, pazarlanması ve arzın piyasa taleplerine göre
şekillenmesi sağlanacaktır.
Kırsal
alanlarda ekonomik faaliyetler çeşitlendirilecek, yeni iş
imkânları gelişecek ve gizli işsizliğin önüne geçilecektir.
Kırsal nüfusun, yeni iş imkânlarının ve istihdamın
artmasına bağlı olarak gelir düzeyi yükselecek ve yaşam
koşullarında iyileşme sağlanacaktır.
Çiftçi, üretici
örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve kamu
kuruluşlarının proje yapma kapasiteleri gelişecek, böylelikle
sorun çözmede katılımcılık artacaktır.
IPARD
programının yukarıda belirtilen kazanımları
yanında uygulamaya geçilmesi, Avrupa Birliği kırsal
kalkınma politikalarının uygulama mekanizmaları ülkemizde
kurulacak olup bu kapsamda Avrupa Birliği mevzuatıyla da uyum
sağlanacaktır. Ayrıca, ülkemizin üyelik sonrası
yapısal fonlardan daha etkin yararlanabilmesi için kapasite
oluşması sağlanmış olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen Bakanlar
Kurulumuza, Komisyonumuza, muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu kanunun
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Yalnız
burada Bakanlığımızla ilgili de değerli
konuşmacılar güzel şeyler ifade ettiler ama burada şu da
önemli: Siyaset akıldır, basirettir, yönetmektir, geleceği
görmektir ama muhalefet olmak da ezberini değiştirmeyi gerektirir.
Burada muhalefet partisine mensup değerli arkadaşlarım da bu
ezberlerini değiştirirlerse, bu beş yıllık süreç
içerisinde Tarım Bakanlığındaki iyileştirmelerden de
vicdanları ölçüsünde bahsedecek olurlarsa bu daha da iyi olacaktır.
Çünkü bu kanunun hazırlanmasında bütün
arkadaşlarımızın katkısı vardır, emeği
vardır.
Bu kanunun
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.
Sayın
Binici, buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Zirai
Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Zirai
Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin
kırsal kalkınma bileşeni fonlarının
sağlayacağı hibe yardımlarından bir an önce
yararlanmaya başlaması için Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumunun akredite olması gerekmektedir.
Zirai mücadele
alet ve ihracatının kontrolü uygulamasında bürokrasi ve
kırtasiyeciliğe neden olarak ihracatın
artırılmasının önünde engel oluşturulmaktadır.
Tasarıyla 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina
Kanununun çeşitli maddelerinde yer alan ihracat yaparken Bakanlıktan
izin alınmasına yönelik ibarelerin ilgili maddelerinden
çıkarılması suretiyle ihracatçıya kolaylık
sağlanması öngörülmektedir.
Bu kanun tasarısında sadece birtakım
teknik konularda düzenleme yapılmakta, daha çok dilbilgisi
konularında yasa tekniği açısından yenileme var. Yasa,
1957de çıkarıldıktan sonra ilk hâliyle kaldığında
günümüz koşullarına çok da uygun değildir. Bu bağlamda,
yenilik zarureti söz konusu olmuştur. Dolayısıyla, bu düzenleme
gerekli olmuştur. Böyle bir düzenleme bizce de gerekli ve lüzumludur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kanunda geçen bir ibareye dikkatinizi çekmek istiyorum.
Tarım ve kırsal kalkınma ibaresine dikkat edelim. AKP Hükûmeti
işbaşına geldiği günden bugüne değin kırsal
kalkınma için ne yaptı, tarım için ne yaptı, bu konulara hep
beraber bir göz atalım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin kırsal
kalkınmayla ilgili öncelikle yapması gereken acil önlemlerden bir
tanesi yayla yasağına derhâl son vermelidir. Bu bağlamda
kırsal kalkınmanın en temel ögesi durumundaki hayvancılığa
yeni bir açılım yapması aciliyet arz etmektedir. Başlangıç
için pozitif ayrımcılık ilkesine işlerlik kazandırarak
kapsamlı bir destekleme paketi açılmalıdır.
Hayvancılık sektörüne geçmişteki parlak günlerini yaşatarak
istihdam noktasında bu kazanımlar elde edilecektir. Aynı anda
iki iş bir arada yapılmış olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, GAP projesi devasa bir projeydi ve günümüzde de zaman zaman
siyasi istismarlara da uğramasıyla beraber henüz bölge insanı ve
Türkiye'nin istediği noktaya ulaşmış değildir. Geçen yılki
bütçe konuşmalarında da değinmiştim. GAP projesi bir yanda
sulamaya geçilen, özellikle Harran Ovasında çoraklaşma geçen
yıla göre yüzde 30 oranındayken bu yıl yüzde 35lere doğru
gitmektedir. Bir yanda yüzde 40 oranında özellikle Harran Ovasında
sulama bekleyen üreticiler, diğer yanda yüzde 35 toprak kaybı. Bu
noktada Hükûmetin derhâl GAP bölgesinde GAP Eylem Planıyla beraber
topraklarımızın elden gitmemesi için, özellikle tahliye
kanalları noktasında büyük eksiklik ve noksanlık
yaşanmaktadır.
Diğer
taraftan, değerli milletvekilleri, çiftçi, bölgede yalnız iki ürün
desenine mahkûm kalmıştır. Bu ihmal ve eksiklik de AKP
İktidarının tarım politikasındaki açmazın
nedenidir. Özellikle pamuk üreticisinin bu yıl içinde bulunduğu çıkmazı
sanırım hepiniz biliyorsunuzdur. 2000 yılında 1 kilogram pamuk
1 milyon 100 liraya satılırken, bugün, desteklemeyle beraber bu rakam
950 lirayı bulmaktadır. Nitekim, girdilere bir bakarsak gübrede yüzde
500lere, ilaçta yine bir o kadar orana, motorinde yüzde 500-600lere kadar
girdi yükselmesi olması nedeniyle, pamuk üreticisi bitme noktasına
gelmiştir. Önerimiz şu ki: GAP Eylem Planı dâhilinde bölgenin
farklı ürün desenlerine açılması ve bu noktada, Hükûmetçe
desteklenmesi, teşvik edilmesi gerekmektedir. Bölgede sadece sulu
tarıma geçildikten bu yana pamuk, hububat noktasında, ekseninde
dolaşıp gitmektedir. Oysa o güzelim topraklarda, tabiri caizse insan
dikersen insan biter ama o topraklar gün gün heba edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti, her alanda olduğu
gibi, asıl meselelerle ilgilenmek yerine, tali meselelere çözüm getirmeye
özen göstermiştir. Diğer bir ifadeyle, bizler ormana bakarken
ağaçları gözden kaçırdık. İşte AKP siyaseti de
budur. Yani tali konularla meşgul olurken Parlamentoyu da
oyalamıştır. Biz, esas itibarıyla yapılan bütün
çalışmaları önemser ve değer biçeriz ancak öncelikler
konusunda itirazlarımız tabii ki vardır.
Değerli
milletvekilleri, konu tarım, zirai ilaç ve kırsal kalkınmaya
ilişkin olduğunda, bunu birkaç cümle ile ifade etmek zorunluluğu
ortaya çıkmıştır. Zirai mücadeleyle kastedilen nedir? Benim
bu cümleden anladığım şey, değerli
arkadaşlarım, şudur: Kırsal bölgelerde tarımla
iştigal eden vatandaşlarımızın durumuna
baktığımızda, kelimenin tam anlamıyla vahim bir tablo
gözümüzün önündedir. Her ne kadar bazılarımız bunu görmezlikten
gelsek de gerçeklik ortadadır. Bu bağlamda, kırsal
kalkınmayı desteklemek erbabından, kırsal bölgelerde zirai
mücadele etütleri yapılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ancak böyle bir uygulama maalesef
yapılmamaktadır. Teknik destekten yoksun çiftçimiz hem verim elde
edemiyor hem de ulusal anlamda bir kayba neden olmaktadır. Millî
servetlerimizin hebası anlamına gelen bu durumun önüne geçmek için
ciddi bir çalışma ne yazık ki henüz başlatılmamıştır.
Bunu, örnekleriyle çokça yaşadığımızdan dolayı,
her fırsatta dile getirme mecburiyetini kendimizde bulmaktayız.
Özellikle bu söz konusu sorunlar, GAP bölgemizde sıkça yaşanılan
günlük hayatın sıradanlığı içinde kaybolmaktadır.
Bu hususu dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
detaylara takılmadan genel tarım politikalarına bakmamızda
fayda vardır. Sayın Tarım Bakanımız her fırsatta
çiftçilerimize ve tarım politikalarında yaptıkları katkıları
ballandıra ballandıra, büyük bir gururla ifade etmektedirler ancak,
değerli arkadaşlarım, eğer durum gerçekten Sayın
Bakanımın ifade ettikleri eksende olmuş olsaydı,
çiftçilerimiz bir nebze de olsa rahatlamış olacaklardı.
Konuyla çok uzak
da olsa ilgisi bulunan herkesin bilebileceği gibi tarım sektörümüz
AKP politikaları sayesinde kırmızı alarm vermektedir.
Yapacağımız
bu yeni düzenlemeyle zirai ilaçların ihracı konusunda
kolaylıklar sağlamayı öngörmekteyiz fakat kendi çiftçilerimizin,
ürettiğimiz zirai ilaçları kullanılmasını âdeta imkânsız
hâle getiriyoruz çünkü çiftçimizin ürettiği ürün için
harcadığı girdi ürün satışından elde ettiği
meblağın çok üstünde kalmaktadır. Vaziyet bu durumdayken
çiftçimiz, bırakın zirai ilaç kullanmayı, gübreyi bile bu sene
kullanamadı. Çiftçinin yüzde 90ı bu sene değerli
arkadaşlar
Ben de çiftçiyim, arazimi gübresiz ektim.
Sayın
Bakanımız, çiftçinin ıstıraplarını görmediği
gibi, çiftçi sefalet içindeyken devletin verdiği tarım desteklerini
AKPnin bir lütfu imiş gibi kamuoyuna lanse etme çabasındadır.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bu içler acısı tablo
karşısında çiftçimiz hangi koşullarda zirai ilaç
kullanabilir ki? Kendi çiftçimiz için yapamadığımız
iyileştirmeleri başkaları için pekâlâ yapmaktayız. Fakat
içteki çiftçimiz için herhangi bir kanuni düzenlemeyi her ne hikmetse AKP
Hükûmetinin Parlamentoya getirmek gibi bir gayretini de bugüne kadar görmedik,
ben inanıyorum, bu süreçten sonra da getirmeyecektir. Çiftçilerimizin
Avrupa Birliği ülkelerindeki gibi yaşam koşullarının
oluşturulması bağlamında çalışmaların derhâl
başlatılmasını beklemekteyiz. Bu yönüyle yapılacak bir
düzenlemeye bütün gücümüzle destek olacağımızı belirtmek
istiyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Binici.
Şahsı
adına Şanlıurfa Milletvekili Müfit Yetkin.
Sayın
Yetkin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN
MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyor. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu
tasarıyla, sosyal ve ekonomik dengelerin kurulması ve kültürel
çeşitliliğin sağlanmasını amaçlayan sosyal ve bölgesel
politikalarla entegre edilerek kırsal alanlarda tarıma ve tarım
nüfusuna yarar sağlayacak şekilde yönlendirilmesi ve bu bağlamda
ülkemizin kalkınması hedeflenerek, Avrupa Birliği ve uluslararası
kuruluşlardan sağlanan kaynakları tarım sektöründe
kullanarak, tarımla uğraşanların refah seviyesini
yükseltmek amaçlanmıştır. Ayrıca, zirai mücadele alet ve
ilaçlarının ihracında bürokrasi ve kırtasiyeciliği de
ortadan kaldırarak ülkemiz menfaatine uygun olarak ihracat
işlemlerinin hızlandırılması da hedeflenmiştir.
Tasarının
öncelikle yasalaşması gerekmektedir çünkü IPA fonlarının
sağlayacağı hibe yardımlarından faydalanmak için
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun akredite
olması gerekmektedir. 2007 yılı Mayıs ayı içerisinde
5648 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun yürürlüğe
girmiştir fakat süreç içerisinde Avrupa Birliği iç mevzuatındaki
gelişmelere bağlı olarak 5648 sayılı Kanunda
bazı teknik düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Söz konusu değişiklik ve düzeltmelerle ilgili kanun teklifi
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda görüşülürken iktidar ve
muhalefet milletvekilleri birlikte hareket ederek, kanun tasarısı
üzerinde uzlaşılarak, kabul edilmiştir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizin Avrupa Birliğine aday
olduğu 2007-2013 döneminde yapılacak bazı çalışmalar
hayati önem arz etmektedir. Türkiye'nin kırsal alanlarının fazla
olması
Tarım ve kırsal kesimle ilgili gelişmeler sonucunda
alınacak tedbirlerin çok kritik olduğu bir dönem içerisindeyiz.
Konuyu bu kapsamda değerlendirdiğimizde tarım ve kırsal
kalkınma konusunda yapılacak çalışmalar ve bu
çalışmalarla ilgili tahsis edilecek ya da kullanılacak kaynakların
bir an evvel işlerliğinin sağlanması gerekmektedir.
Ülkemizin Avrupa Birliğine adaylık döneminde uyum açısından
yaşayacağı sıkıntılı konuların
başında tarım ve kırsal kalkınma konuları
gelmektedir. Tarım ve kırsal kalkınma konusunda Avrupa
Birliğine uyumun ve kırsal alanlarda sürdürülebilir
kalkınmanın sağlanabilmesi için Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımızın değerli uzmanları Kırsal
Kalkınma Planını yani IPA Planını ülkemizin taahhüt
ettiği tarihte, hiçbir gecikme olmaksızın
hazırlamışlar ve Avrupa Birliği Komisyonuna
sunmuşlardır. Komisyon da artık IPARD Programı olarak
adlandırılan bu planı 25 Şubat 2008 tarihinde
onaylamıştır. Yüce Meclisimiz ise,
iktidarıyla-muhalefetiyle konuya verdiği önemi göstererek,
uzlaşı içinde IPARD programının uygulanmasını
gerçekleştirerek, Kurumun kuruluş kanununu yani 5648 sayılı
Kanunu 2007 yılında yasalaştırmıştır.
Geçtiğimiz
bu süreçte Kurumun çalışmalarını 2006 yılından bu
yana aralıksız sürdüren, mesai mefhumu gözetmeksizin yoğun emek
harcayan Bakanlık personelinin gayretli çalışmalarıyla Kurumun
uygulayacağı prosedürler de tamamlanma noktasına gelmiştir.
Ayrıca, takip ettiğimiz kadarıyla, Kurumun hem merkez hem de il
koordinatörlerinin personeli gerekli eğitimleri almışlar ve
akreditasyonun yürütülebilmesi için tam bir donanıma sahip
olmuşlardır. Eğitim çalışmalarıyla yeterli bilgi
birikimine sahip olmuş olan söz konusu personelle akreditasyon sürecinin
yürütülmesi bir akreditasyon kriteridir. Kanunda yapılacak
değişikliklerle akreditasyonda karşımıza çıkacak
bu tür muhtemel riskler çözümlenmeye
çalışılmıştır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kırsal kalkınma planı
ve programlarıyla 2006-2010 Ulusal Tarım Stratejisi çerçevesinde
tarım üreticilerinin kırsal alanda bireysel veya bir arada
yapacakları öz sermayeye dayalı projeli yatırımlar için
belirlenen iller dâhilinde kırsal alanda ekonomik ve sosyal gelişmeyi
sağlamak için gerçek ve tüzel kişilerin tarım ürünlerinin
işlenmesi, değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik ekonomik
faaliyet yatırımlarıyla, kuruluşların mevcut
altyapı tesislerinin rehabilitasyonuna yönelik
yatırımlarını teşvik etmek amacıyla kırsal
kalkınma programları uygulamaya konulmuştur.
Bu bağlamda,
tarım, kültür ve turizm şehri olan Şanlıurfa ilimizin
projelerindeki gerçekleştirmelere de kısaca değinmek istiyorum.
2006 ve 2007
toplam kabul edilen fabrika yatırım proje sayısı 24
adettir. Projenin tutarı 8 milyon 480 bin YTL olup hibe tutarı ise 4
milyon 240 bin YTLdir. Buradaki istihdam sayısı ise bin
kişidir.
2007de
basınçlı sulama projesi olarak da 140 proje
gerçekleşmiştir. Bunların da toplam tutarı 5 milyon 221 bin
YTL olup hibe tutarı da 2 milyon 610 bin YTLdir.
Sulama alanı
olarak da 13.456 dekar alanın basınçlı sulamaya geçişi
sağlanmıştır.
Bu arada,
arkadaşlarımızın da biraz evvel bahsettiği gibi,
Şanlıurfa GAP bölgesinde olduğu için GAP projesinin
tamamlanması Hükûmetimiz tarafından öncelikli bir sıraya
konmuştur ve bu bağlamda çalışmalar hızla devam
etmektedir.
Suruç
Ovasındaki sulama projesinin birinci bölümü ihale edilmiş olup
yıllardan beri Suruçta çekilen su problemine çözüm bulunmak üzere
çalışmalar devam etmektedir.
Harran
Ovasındaki çalışmalarla ilgili olarak -bu çoraklaşmadan
bahsetmişlerdi muhalefetteki arkadaşlarımız- o konuda da
Tarım Bakanlığımızın bünyesinde bu yıl
başlayacak çalışmalarla buradaki çoraklaşmayı önleyecek
projeler öncelikle gündeme alınacak ve bu yıl bu çalışmalar
devam ettirilecektir.
2008
yılında da tarımsal işletme olarak altmış proje
değerlendirmeye alınacaktır. Bunların toplam proje
tutarı 24 milyon 72 bin YTL olup 12 milyon 36 bin YTLsi de hibe olarak
devam edecektir.
Pamuk konusunda
da bazı arkadaşlarımızın yine şikâyetleri oldu
çiftçilerimizin durumlarından ibaret. Bu pamukla ilgili -ben de aynı
zamanda biraz, Urfadaki bir milletvekili olarak, bu konularla ilgili
olduğum için- şimdi, buradaki çiftçilerimizin tabii ki
sıkıntıları var, bunları göz ardı etmek mümkün
değil ama şimdi bazı konularda da Hükûmetin hakkını
vermek gerekiyor. Pamuktaki verimi artırabilmek için, bu yıl -damlama
ve yağmurlama sulama için- Ziraat Bankası beş yıl ödemesiz ve
faizsiz kredi vermektedir ve bu şekilde pamuktaki verim
artışı sağlanmaktadır ve ayrıca her yıl
destekleme olarak verilen fiyat da zaten pamuk üretiminden, bu verimden
alınan
Mesela Urfadaki ortalama verim geçen yıl 460 kiloydu. Bu 460
kilodan alınan verimle zaten masrafları karşılanıyordu
ve arkadaşlarımızın, tabii, mazot ve gübre
fiyatlarının yüksekliğinden bahsetmesi gayet normal ama bu
gelirle pamuk fiyatları zaten masrafını karşılayacak
duruma geliyor. Ekstra olarak verilen pamuk destekleme de çiftçimizin
kazancını belirliyor. Gübre ve mazottaki desteklemeler de yine bu
bağlamda çiftçiye devamlı bir destek olarak gitmektedir. Mesela bu
yıl kuraklık vardı bölgemizde, bu kuraklıktan dolayı
da 4 milyon hektar alana 69 milyon 180 bin 500 YTL destekleme verildi yani hem
kuru ziraatta hem sulu ziraatta yapılan desteklemelerle çiftçimiz
devamlı korunmaya çalışılıyor. Ama dünya
piyasalarındaki bugünkü krizlerden dolayı fiyatlarda bazen düşme
oluyor. Bunun sebebi de dünyadaki krizden dolayı oradaki tarım firmaları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yetkin, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ABDURRAHMAN
MÜFİT YETKİN (Devamla) -
dünya ekonomi krizinden dolayı hemen
peşine dönmek için fiyatlarını ucuzlatarak piyasaya verdiler ve
bu yüzden de şu anda pamuk fiyatlarında bir düşüş görülüyor
ama bunun Hükûmetimizle hiçbir alakası yok, çiftçilerimiz de bunu gayet
iyi biliyorlar. Hükûmet olarak da biz bu desteklemeleri devamlı
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Yunanistandan niye pamuk geliyor?
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Urfadaki fiyat ne kadar?
ABDURRAHMAN
MÜFİT YETKİN (Devamla) Urfada yılda 600 bin ton civarında
pamuk üretiliyor.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Milletvekili Urfadaki fiyat ne kadar?
ABDURRAHMAN
MÜFİT YETKİN (Devamla) Fiyatlarda şu anda düşüş
sağlandı. Ben de bahsediyorum
BAŞKAN
Sayın Yetkin, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
ABDURRAHMAN
MÜFİT YETKİN (Devamla) Dünya fiyatlarındaki düşüş
şu anda
Ama pamuğun ilk çıktığı günlerde 850 bin
liraya fiyatlarla satıldı pamuk. 850 bin liraya kadar pamuk
satıldı ama bugünlerde fiyatlar düştü. Bunun sebebinin de
Hükûmetin politikalarıyla hiçbir ilgisi yok. Dünya fiyatlarındaki
düşüşten dolayı bugünkü, tabii, piyasalarda bu sıkıntı
yaşanıyor. Dünyadaki yaşanan sıkıntının Türkiyedeki
tarımı da etkileyeceği muhakkaktır, yani bu konuda da
muhalefetin acımasızca eleştirme hakkı
olmadığına inanıyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yetkin.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun.
Sayın
Coşkun, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde ekonomik olarak altmış kadar kültür bitkisi yetiştiriciliği
yapılmaktadır. Bu bitkilere arız olan dört yüz elli konuda, 6968
sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu çerçevesinde bitki
koruma çalışmaları yürütülmektedir. Görüşülmekte olan kanun
değişikliği, alet ve ilaçların ihracatını hızlandırmak,
kolaylaştırmak için çıkarılmak istenen bir kanundur.
Bunların yanında, kontrolü de ortadan kaldırdığı
için şu konulara dikkatinizi çekmek istiyorum:
Değerli
milletvekilleri, zirai ilaçlar nihayetinde zehirli kimyasallardır.
İhracatında herhangi bir usul belirlenmediğinden zirai mücadele
ilacı adı altında halk sağlığına
zararlı zehirli maddelerin veya kimyasal silahın ihracatı söz
konusu olduğunda kim denetleyecek, nereden izin alacaklar? Bunların
yanıtı henüz bulunamamıştır. Aynı şekilde,
zirai mücadele aletlerinin aynı zamanda birer silah olarak da
kullanılabilmesi söz konusudur. Yine aynı sorunlar burada da ortaya
çıkacaktır. Bunların denetimini nasıl çözeceksiniz?
Devletin bir
önemli görevi de kayıt tutmak, istatistiki bilgileri derlemektir. Bu
çalışmalar sektörün gelecekle ilgili stratejilerini ve yine
yatırımcıların yatırım düşüncelerini
etkileyen hususlardır. Zirai alet ve ilaçların ihracatını
6968 sayılı Kanundan çıkarırsan, devlet olarak bunu kim
giderecek, yatırımcılara nasıl yön vereceksiniz,
bunların istatistiklerini nereden yatırımcılar temin
edecek? Eğer ihracatçıya gerçek manada kolaylık sağlamak
istiyorsanız önemli bir konu daha var, Bakanlık il müdürlüklerinin,
ihraç müsaadesi verildiğinde, aldığı döner sermaye
payının kaldırılması da faydalı olacaktır
diyorum. Bunun yanında, ülkemizde yerli alet ve ilaç üreticilerinin
kullandığı alet ve ilaç ham maddelerinin
ucuzlatılması, alet ve ilaç üreticilerinin desteklenmesi ve
üreticilerin, üretici birlikleri ve kooperatiflerimizin yeterli alet ve makine
ile ilaç alabilmelerini temin etmemiz, kalıntı analizi yapan
laboratuvarların sayısını artırmamız
gerekmektedir diye düşünüyoruz.
Son zamanlarda,
bilhassa havadan ilaçla zirai mücadelelerin, haklı gerekçelerle tabii,
iptal edilmesinden sonra, yerden ilaçlamayı uygun kılacak alet ve
makine geliştirip çiftçilerimize
dağıtılmadığı için iki yıldan bu yana,
özellikle Çukurova bölgesinde kurt zararından dolayı ikinci ürün
mısırda yüzde 50-60 arasında verim kaybı olmaktadır.
Buradan yetkililere seslenmek istiyorum: Bunun için bir önlem almayı
düşünüyor musunuz?
Değerli
milletvekilleri, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda da değişiklik
önerisi hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu kanun
değişikliği hakkında olumlu görüşlerimizin
yanında bazı konuları da dikkatinize -yine bu konuda- sunmak
istiyorum. Birinci olarak, Kurumun merkez ve taşra teşkilatında
görevlendirilen personelin, hâkim, eğitimli ve deneyimli personelin, hiç
olmazsa, Kurumun ABden yetki devrini alana kadar kamuda istihdam edilecek
personelde yabancı dil şartının aranmamasını veya
bu zamanın biraz uzatılmasını teklif ediyorum. Eğer
mutlaka yabancı dil istiyorsanız ilk defa kamuda görevlendirilecek
personelde aramanız daha uygun olacaktır. Böylece, hem kamudaki bilgi
ve tecrübeler ile yeni alınacak personeldeki dinamizmi birleştirerek
millî menfaatlerimizi koruyacak ve hâlihazırda çalışanların
da emeğini gözetecek hem de herkesin vicdanının kabul
edeceği bir uygulamayı gerçekleştirmiş
olacaksınız. Bu uygulamaların örneklerini de paralel amaçlar
için kurulan Merkezî Finans İhale Birimi ve benzeri kurumlarda
görebilirsiniz.
Değerli
milletvekilleri, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumunun uygulayacağı IPARD programı kapsamında
destekleyeceğiniz illeri nasıl seçtiniz? Bunları hep
aydınlanması gereken konular olarak görüyoruz. Hangi kriterleri
dikkate aldınız? Programa göre birinci dönem ve ikinci dönemde
desteklenecek iller hangileridir? IPARD programı kapsamında ülkemizdeki
çiftçilerimize ne kadar hibe desteği kullandıracaksınız? Bu
konuların da aydınlatılması gerektiğine
inanıyorum.
Söz konusu kanun
değişikliğinin, ülkemize ve özellikle Türk çiftçisine
hayırlı olmasını diliyor, AB desteklerinden çiftçilerimizin
bir an önce yararlanabilmesi dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Coşkun, teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, teklifin tümü üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, gerçekten tarım sıkıntılı. Çiftçilerin
en büyük sıkıntıları ise, girdilerin yani maliyetin
yüksekliği ve ürünlerini değerinde satamamaktır. Zirai mücadele
alet ve makineleri ve zirai ilaçlar da maliyeti etkileyen önemli girdi
kalemlerindendir. Zirai mücadelede alet, makine ve ilaçlarla ilgili, çiftçiye
hangi destekleriniz olacaktır?
İkinci
sorum: Zirai alet, makine ve ilaç ihracatına Hükûmetiniz ne gibi
teşvikler veriyor? Teşvik vermiyorsa bu yönde herhangi bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, zirai karantina mevzuatına
uygun olarak 2008in on ayında sınırlarımızdan kaçak
canlı hayvan geçişiyle ilgili kaç adet karantina
uygulanmıştır ve karantinanın sebebi nedir?
Bir diğer
soru: Ülkemizin her tarafında sulu tarım yapılamamaktadır.
Buğdaygiller tarımı yapılan alanlarda vatandaş,
buğday yerine daha az gübre ihtiyacı olan arpa ekmektedir. Bu da
kırsal kesimde önemli bir gelir kaybına sebep olacaktır. Arpa
ekimi yapan vatandaşların bu gelir kaybıyla ilgili bir
planlamanız var mı? Varsa nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, tarım bütçesi içindeki zirai mücadele ve
karantinaya ayrılan pay ne kadardır?
İki,
tarım desteklerinin 2002 yılı ile 2008 yılındaki
gayrisafi millî hasılaya oranı nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Domates ve
diğer sebze üretiminin yoğun olduğu yaz döneminde Rusyayla kriz
çıkmış ve üretim değerlendirilememiş ve ürünler
tarlada kalmıştır. Tokat ilinde Kazova ve Kelkit vadisinde
üretici perişan olmuştur. Rusyayla krizin ülkemize tarımsal
yönde maliyeti nedir? Çiftçi kayıt sistemine göre kayıtlar dikkate
alınarak ek destek düşünüyor musunuz?
İkinci soru
olarak, son bir yılda ülkemize ne kadar tarım ve
hayvancılık ürünü ithal olarak gelmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Sayın
Uzunırmak...
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikli olarak
Sayın Bakana sormak istediğim şu: Burada yeni birtakım
kadrolar ihdas ediliyor. Bu kadrolar ihdas edilirken Plan Bütçe Komisyonunda,
ülkeye maliyetleri nedir, sektöre, yani Tarım Bakanlığı
bütçesinden acaba ne gibi yükler getiriliyor? Bunlar gösterilmemiş. Önce
bu cetvelin olması gerektiği kanaatini taşıyorum.
İkincisi,
ihdas edilen kadrolarda birtakım okullardan mezuniyetler aranırken
sosyoloji bölümü mezunu olması da uygun görülmüş. Acaba, merak
ediyorum, AKPli bazı bakanların veya başkalarının
sosyoloji bölümü mezunu işsiz kalmış yakınları mı
var?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tankut...
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, son dönemlerde yaşanan ekonomik kriz ve bugün dünyayı
sarsan küresel kriz her kesimi etkilediği gibi özellikle tarımsal
üretim yapan çiftçilerimizi de çok ciddi bir şekilde etkilemiş ve
krize sürüklemiştir. Bu çerçevede Ziraat Bankasının
KOBİlere açmış olduğu kredilerin vadesini kırk sekiz
aya çıkartmasını, biz olumlu bir gelişme olarak
değerlendirmekteyiz. Ancak tarım kesiminde işletme kredilerine
uygulanan kredi vadelerinin on sekiz aylık olması ve bu vadenin de üreticilerimizin
ekim sezonlarının ortasına denk gelmesi önemli ölçüde finansman
sıkıntısına ve sıkıntıya yol
açmaktadır. Buna çare olarak da üreticilerimizin büyük bir bölümü on
sekizinci aya denk gelen bu krediyi kapatabilmek için diğer bankalara
başvuruda bulunmakta idiler. Ancak bugünkü kriz ortamı nedeniyle
artık bu alternatifler de kalmamıştır.
Şimdi sormak
istiyorum: Çok zor durumda olan üreticilerimizin kullandıkları bu
işletme kredilerinin vadelerini KOBİlerde olduğu gibi kırk
sekiz aya veya en azından otuz altı aya çıkartma konusunda
Hükûmet olarak herhangi bir çalışmanız var mıdır,
herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.
Sayın Ata
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Bakan, Bakanlığınızın Koruma ve
Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Bitki Koruma Ürünleri
Bayi ve Toptancılık Sınavına 1.974 ziraat mühendisi, 345
tekniker ve teknisyen olmak üzere 2.319 kişi girmiştir.
Sınavdaki başarı oranı ise 1,12 olmuştur çünkü
başarılı olmak için 80 puan almak gerekmektedir.
Sınavı yalnızca 26 kişi geçebilmiştir. Bir
akademisyenlik aşaması olan doçentlikte bile YÖKün dil
başarısı için 65 puanı yeterli görmesine rağmen,
Bakanlığınızın hiçbir bilimsel ölçüte dayalı
olmadan 80 puanı bir başarı düzeyi olarak belirlemesi ve
uygulamasının nedeni nedir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben çok
diliyordum Tarım Bakanımız burada olsun ama kalktılar.
Kendilerinin ve AKP Hükûmetinin politikaları sayesinde organik tarıma
geçtik; çiftçi gübre alamıyor, çiftçi zirai ilaçları
kullanamıyor, bu vesileyle belki hayırlı olmuştur!
Şimdi,
Türkiye'nin kanayan bir yarası olan tarım işçilerinin her
yıl gittikleri yerlerde nasıl
aşağılandıklarını, nasıl saldırıya
uğradıklarını hep birlikte görüyoruz. Özellikle Karadeniz
tarafına giden fındık işçilerinin hiçbirinin bu konuda can
güvenliği yok, mal güvenliği yok ve hiçbir sosyal güvenliği yok.
Acaba Sayın Bakanımızın bu konuda herhangi bir
çalışmaları var mıdır?
Üçüncü bir sorum:
Bölgede binlerce dönüm arazileri olan çiftçiler Ziraat Bankasından kredi
alamamaktadır, gerekçe de şu: Ziraat
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Bakan duydu herhâlde, anlamıştır konuyu;
teşekkür ederim.
Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, ben devam edeyim soruya: Ziraat Bankasından
kredi alamıyor çiftçi tarımda, çünkü arazisini ipotek ediyor,
yetmiyor, altı tane de memur kefil istiyorlar. Bu, çok sıkça
yaşanan bir olay.
Millî gelirin
bölgesel dağılımı, veri üretimi 2001de durduruldu. AK
PARTİ Hükûmeti yedi yıldır niye bu veri üretimini yapmıyor?
Hazine
Müsteşarlığı verilerine göre 2002-2006 döneminde yüzde 39
Marmaraya, yüzde 14 İç Anadoluya, yüzde 12 Egeye, yüzde 9 sadece
Doğu ve Güneydoğuya teşvik ve yatırım
yapılmış. Bunun da 4,5u Gaziantepe, geriye yirmi ile 4,4 düşüyor. Buna ne diyorlar?
IMF ve Dünya
Bankası kamu yatırımlarının tamamen durdurulması
şartını koyduğu için Muşun, Ercişin,
Karsın, Erzurumun şeker fabrikaları satışa
çıkarılıyor. Tekelde kalan bu yatırımlar da mı
gidecek?
GAPta sulama
yüzde 14 aşamasında. Bu konuda Avrupa Birliğinden ne tür
projeler gelecek?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Sayın Bal
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak istiyorum:
Zirai Karantina Yönetmeliği beş yılda on üç kez
değiştirilmiştir. Bir ülkenin karantina yönetmeliğinin bu
kadar çok değiştirilmesi normal midir? İç karantina
kapsamında sakıncalı bulunan bir zararlı organizma,
dış karantina kapsamında da sakıncalı değil
midir? İç karantina kapsamında imha tedbiri uygulaması
düşünülen bir etmene ithal izni verilmeli midir diye sormak istiyorum.
Ayrıca,
Tohumculuk Yasasının getirdiği kolaylıkla GDOlu ürünler
kolaylıkla ülkemize girmektedir. Bir bitki sağlığı
kanunu ve ulusal biyogüvenlik yasasını ne zaman çıkarmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın Halis
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Bakan, Türkiyede şu anda 5.758 zirai
mücadele ilaç bayisi görev yapmaktadır. Ancak bunların bir
kısmı, hukuksal ve bilimsel yeterliği haiz olmayan meslek
dışı kimseler tarafından yapılmaktadır.
Şimdi, hâliyle böyle olunca da Türkiyede topraklar zehirlenmektedir,
dolayısıyla insan zehirlenmektedir. Kaldı ki diğer ihraç
ettiğimiz malların, meyve ve sebzelerin gümrük kapılarına
nasıl geri döndüğünü de biliyoruz. Ayrıca protokol düzenlenerek
ya da fiilen yapılan satışlar da bu tehlikeye bir miktar pay katmaktadır.
Bakanlığımız bu konuda ne tür tedbir
almıştır ya da alacaktır? Almayı düşünmekte
midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halis.
Evet, süremiz
doldu ama bir arkadaşımız kaldı. Ona da söz vereyim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, tarımsal üretimin artırılarak kırsal
kalkınmanın hızlandırılmasında hiç şüphesiz
ki girdi maliyetlerinin düşürülmesi büyük önem
taşımaktadır. Özellikle tarla tarımında üretim
girdilerinin yaklaşık yarısını traktör ve tarım
makineleri edinimi ve kullanımından kaynaklanan maliyetler
oluşturmaktadır. Bu bağlamda, tarım makineleri içerisinde
özellikle doğrudan ekim ve azaltılmış toprak işlemeli
üretim tekniğinin desteklenmesi konusunda bir çalışmanız
var mıdır? Hükûmetiniz bu konuya nasıl bakmaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım çok detaylı, teknik bazı sorular
tevcih ettiler. Sayın Bakan -ilgili Bakan arkadaşımız-
şu anda bir Devlet Başkanını karşılamak için
gitti ve yüce Genel Kurula Sayın Devlet Başkanıyla teşrif
edecekler.
Bu vesileyle bu
kadar önemli ve içtenlikli sorulara rastgele bir cevabı doğru
bulmuyorum. Bir altyapısı mutlaka olmalı ve o düzeyde bu
sorulara cevap vermenin doğru olacağı düşüncesiyle,
yazılı olarak bu cevapların verileceğini ifade ediyorum.
Çok teşekkür
ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ah bir verseydin
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Verse bir türlü, vermese bir türlü.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, görüşmeler tamamlanmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Evet, teklifin maddelerine geçilmesini oylayacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.24
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
229 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Teklifin
maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
maddelere geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ZİRAİ MÜCADELE
VE ZİRAİ KARANTİNA KANUNU
İLE TARIM VE
KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU KURULUŞ VE GÖREVLERİ
HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 15
/5/1957 tarihli ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina
Kanununun 2 nci maddesinde yer alan "zirai mücadele alet ve
ilaçlarının ithal," ibaresinden sonra gelen "ihraç,",
VI ncı Bölüm başlığında yer alan "ihraç"
ibareleri ile 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve
40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ve
ihraç" ibaresi metinden çıkarılmıştır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ramazan Kerim Özkan, Burdur
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özkan.
CHP GRUBU ADINA
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle
şu durumu düzenliyoruz: Zirai mücadele alet ve ilaçlarının
ihracatının -yani dış satımının-
kontrolünün, uygulamada gereksiz bürokrasiye, kırtasiyeye sebep
olduğu ve dış satımın
artırılmasını engellediği bir gerçektir. Bu nedenle
Kanunun çeşitli maddelerinde yer alan dış satım yaparken
Bakanlıktan izin alınmasına ilişkin ibarelerin ilgili
maddelerden çıkarılarak yurt dışına mal satan
ihracatçıya kolaylık sağlamak öngörülmektedir. Amaç çiftçinin,
tarım sektörünün refah seviyesini yükseltmek olduğuna göre bu maddeyi
yürekten destekliyoruz. Ancak bu durumda bazı soruları sizlerle
paylaşmak istiyorum. Yani Sayın Başbakan zaman zaman diyor ya
Cumhuriyet Halk Partisinden öneri ve uyarı alamıyoruz. diye. Bu
uyarı ve önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yaş meyve
sebze:
Bu yıl,
değerli arkadaşlarım, yaş meyve sebzede, kırsal alanda
köylümüz, çiftçimiz hüsrana uğradı. Elimde faturalar var. Bunlar,
Burdurdan Antalya Haline gönderilen birinci sınıf çarliston biber,
domates, patlıcan. Ancak, birkaçını sizinle paylaşmak
istiyorum: 657 kilo ürün götürüyor benim üreticim Burdurdan Antalyaya, yol
parası değil, 657 kilo ürün karşılığı
aldığı para 254 YTL. Yani, bir arabayı boş olarak
tutsanız, Antalyaya gidip geliş parası değil.
Tarlalarda
ürünümüz kaldı. Tarım şahlandı. diyoruz ama bunun
yansıması -yaş meyve sebze anlamında konuşuyorum- karpuzda,
kavunda, domateste, biberde bu sene çiftçimiz hüsrana uğradı.
Tarlalarımız allı gelin gibiydi, domates tarlada kaldı.
Biber, yine o kırmızı biberimiz, çarliston biberimiz tarlada
kaldı. Mazot parasına, gübre parasına takat getiremeyen çiftçi,
buna rağmen üretti ama ürettiği ürün, eli hamur karnı aç bir
şekilde tarlada kaldı. Şahlandık diyoruz destek var
diyoruz ama destek hâlâ mazotta, özel tüketim vergisini çiftçi lehine
düzenleyemediniz, gübrede KDVyi düşüremediniz.
Bakın,
mantar üreticim var Türkiyede, mantar üretimi. Mantarda KDV yüzde 18.
Altı yıldır söylüyoruz, Bakanlığı
uyarıyoruz, o mantardaki yüzde 18lik KDVyi, girdisinde saman var, tavuk
pisliği var, at pisliği var, pisliği değerlendiriyor
üretici, ama onda, o protein olan mantardaki -şu anda fiyatları
düştü- KDVyi bir türlü düzenleyemedik altı yılda.
Yine, elma
üreticisi, yemiyor, içmiyor, ilaçlıyor, üretiyor, şu anda soğuk
hava depolarında elma dolu, arayıp soran yok. Ama, büyük kentlerde
elmayı 2,5 milyon liraya, 3 milyon liraya satın alamıyoruz.
Belediyeler elinizde, kamu elinizde, niçin bu üreticinin elmasını,
mantarını, domatesini, biberini, karpuzunu, kavununu
değerlendirmeyi düşünmüyorsunuz? Hal Yasasıyla
vatandaşı perişan ettik. Bakın burada büyük bir konsensüsle
kanunlar çıkarıyoruz ama ne yazık ki üreticiye
yansıması çok güzel yönde değil. Dün de söyledim, vatandaş
şunu söylüyor: Çarşı uzun, pazar bol / Gezin halkım gezin
/ Döşek uzun, yorgan kısa / Büzül halkım büzül. Halk büzülüyor
değerli arkadaşlarım.
Düzenleme yapıyoruz,
bakın, burada ihracatçının önünü açmak istiyoruz. Burdurda
oraktan biçere kadar tarım makineleri üretiliyor; oraktan biçere kadar ne
istiyorsanız. Biçerdöver istiyorsanız var Burdurda, mibzer
istiyorsanız var, silaj makinesi istiyorsanız var. Ne istiyorsanız
hepsi üretiliyor tarım aletleri anlamında. Bu fabrikaların en
küçüğünde 300 kişi, 400 kişi
çalıştırılırdı ama şu anda bu krizden 65e,
50ye düştü. İyileştirme yapmak istiyoruz ama geç kaldık.
Bu yasa geleli aylar geçti. Bugün, bakın, sıkıştırılmış
bir ortamda bu yasayı yetiştirmeye çalışıyoruz. 750
milyon euroluk bir katkıdan bahsediyoruz. Bu katkıyı
vatandaşa bir türlü yansıtamadık. Desteklerden bahsediliyor ama
destekler gerçekten hak sahiplerine verilmiyor.
Bir
Diyarbakır örneği var. Bakanımız Diyarbakırlı,
kutluyoruz, meslektaşım. O bölgeye binlerce inek verildi. Şu
anda bu inekler yerinde duruyor mu, gidin bakın. Çoğu brucella
hastalığından
Hâlbuki bu hayvanlar brucelladan ari,
şaptan ari olarak toplanıyor ve üreticiye teslim ediliyor. Brucella
bahanesiyle bu hayvanlar kestiriliyor. Çünkü yine vatandaşa, ehline
verilmedi.
Benim Burdurumda
günlük 600-700 ton süt üretiliyor. Şu anda süt fiyatları düştü.
Ne ucuzladı değerli arkadaşlarım? Yem mi ucuzladı,
mazot mu ucuzladı, gübre mi ucuzladı, ilaç mı ucuzladı? Bir
denge diyoruz. Et ve Balık Kurumunu kapattık, özelleştirdik; Süt
Endüstrisi Kurumunu kapattık, özelleştirdik. Denge yok. Geçenlerde
Burdurda kuduz hastalığı çıktı. Aynı doğal
sütü veriyoruz, sütü ısıtma işlemine tabi tutuyoruz kendi
elimizle, ama sütü kullanan şirketler sütümüzü yarı fiyatına
almak istiyor. Ama Süt Endüstrisi Kurumu Burdurda olmuş olsaydı
devletti, dengeydi, bu korunmuş olacaktı. 640a verdiğimiz sütün
bugün fiyatları düştü, 580lere, 550lere çekildi, her şey pahalılaşırken
çekildi. Vatandaşa tarım ve hayvancılık şahlandı
diyoruz ama bu şahlanmayı bir türlü göremiyoruz. Size önerimiz:
Tarımı desteklemek istiyorsanız bugün 0,75 olan gayrisafi millî
hasılamızı -gayrisafi millî hasılamızın 0,75iyle
tarımı desteklemek istiyorsunuz- Avrupa Birliği ülkelerinde
olduğu gibi yüzde 2ye çıkarınız. İlaçta, gübrede,
mazotta ÖTV ve KDVyi indiriniz.
Hayvancılık
dedim biraz önce. Bakın değerli arkadaşlarım, keçiyi
terörist olarak değerlendirdik. Vatandaşı o doğal
gıdayı üretmekten, yetiştirmekten alıkoyduk. Şu anda
keçi üretimi artık yapılmaz duruma geldi. Önümüzdeki süreçte keçi ve
koyunda kurbanlık arayacağız, yurt dışından ithal
kurbanlık alma aşamasına geleceğiz. Bugün ülkemizde 50
milyonlarda olan koyun popülasyonu, koyun sayısı 25 milyonlara
düştü. Neden? İşte, dengesiz politikalar. İlaç pahalı,
yem pahalı, mazot pahalı, girdiler devamlı artmış ama
vatandaşın ürettiği ette, sütte, yapağıda bir
değerlendirme yok. Dengeleri kaybettik.
Yine,
haşhaş
Burdur ve birçok ilimiz
On sekiz ilimiz var bugün
haşhaşla iştigal eden. Bugün haşhaş tohumunu biz
veriyoruz, verdiğimiz tohumdan ürün yetişmiyor. Karneye
bağladık haşhaşı. Pancar aynı şekilde. Bu
sene kotaları kaldırdınız ama fiyat vermediğiniz için
pancar üreticisi perişanlıktan pancar üretmemeye başladı.
Hâlbuki pancar bizim her şeyimizdi. Türkiye'nin her yerinde, Erzurumundan
Amasyasına, Tekirdağından Çorlusuna, Burdurundan
Karsına kadar her yerde pancar yetişiyordu. Ama bunu ne yaptık?
Bu Cargill yasalarıyla tatlandırıcıya önem vererek pancar
üreticisini mağdur ettik. Hâlbuki o pancar iki yüz elli sektöre iş
veriyordu. Her şeyimiz oydu. Hayvancılığımız ona
bağlıydı, tarımımız ona bağlıydı,
nakliyecimiz ona bağlıydı, tamircimiz ona
bağlıydı, kamyonumuz ona bağlıydı. Bunu bitirdik.
Yine geçiyorum,
anason, pamuk
Biraz önce arkadaşımız pamuktan bahsetti.
Değerli arkadaşlarım, pamuk üreticisi gerçekten ülkemizde
şahlandıysa niçin Yunanistandan pamuk alıyoruz? Niçin
Yunanistandan pamuk alıyoruz? Çünkü, Antalyada, Çukurovada, Doğu
ve Güneydoğu Anadoluda pamuğu bitirdik.
Tütün
Burdurda
biz Bucakta tütün üretiyorduk. Şu anda üretici tütün üretmekten vazgeçti.
Tekeli kapattınız. Bununla vatandaş ne yapacak? Köydeyim ben,
doğduğum topraklarda doymak istiyorum. diyor, Köyümü terk etmek
istemiyorum. diyor. Ama biz ne yapıyoruz? Köylünün ürettiği pancara
sahip çıkmıyoruz, haşhaşa sahip çıkmıyoruz,
anasona sahip çıkmıyoruz, tütüne sahip çıkmıyoruz, zeytine
sahip çıkmıyoruz, arkasından efendim kömürle, promosyonla
siyaset yapmaya çalışıyoruz. Bu olmaz değerli
arkadaşlarım.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Tütünden bir şey olmaz, tütün bitti; dünyada bitti!
Gözünü seveyim ondan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Dünyada bittiyse, bitmeyen ürünlere sahip
çıkın. Mısır dünyada bitmedi, nohut dünyada bitmedi,
domates bitmedi, haşhaş bitmedi. Bunlara sahip çıkın. Biz,
sahip çıkılması gereken ürünlerden bahsediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar uyarı ve önerilerimiz.
Hayvancılık
dedim
Gerçekten o kuduz hastalığı -Bakanlık yetkililerimiz
de burada- ihbarı mecbur hastalıklar kapsamında, ancak
tazminatlı hastalıklar kapsamında değil. Acilen
tazminatlı hastalıklar kapsamına kuduz
alınmalıdır. Bunun altyapısını oluşturan
veteriner hekimlerin özlük hakları, veteriner sağlık
teknisyenlerinin özlük hakları mutlaka ve mutlaka düzenlenmelidir. Bu
konularda Bakanlığımız
BAŞKAN
Sayın Özkan, beş on saniyenizi
rica edeyim, süreniz de tamamlanmak üzere zaten.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) ÇEŞİTLİ İŞLER (Devam)
2.- Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sayın Bamir
Topi ve beraberlerindeki heyete Başkanlıkça Hoş geldiniz
denilmesi
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gülün davetlisi olarak
ülkemizi ziyaret etmekte olan Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sayın
Bamir Topi ve beraberindeki heyet Meclis Başkanımız Sayın
Köksal Toptan ile birlikte Meclisimizi şu anda teşrif etmiş
bulunuyorlar.
Kendilerine Genel
Kurul adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 4
Milletvekilinin; Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporları (2/224, 1/545) (S.Sayısı: 229) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Özkan, buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu uyarı ve
önerilerimle, yasamızın, ülkemize, milletimize hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. Ancak bu gelen hibe
yardımlarının gerçek sahiplerine, gerçek üreticiye, gerçekten
üretmek isteyen çalışkan Türk köylüsüne verilmesi temennisiyle,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
İkinci
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy.
Sayın
Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile 5648
sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İhracat
ürünlerinin daha çok ithal eden ülke tarafından denetim ve kontrollerinin
yapılması, dünya ülkelerinde görülen genel bir uygulamadır. Bu
sebeple, ihracat yaparken bakanlıktan izin alınmasına
ilişkin ibarelerin ilgili maddelerden çıkarılması
tarafımızdan da uygun mütalaa edilmiştir.
Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu, kırsal kalkınma
programlarının uygulanmasına yönelik faaliyetleri
gerçekleştirmek üzere 2007 yılında kurulmuştur. Kurumun
hedefi, tam üyelik tarihine kadar Avrupa Birliği tarafından ülkemize
yapılacak kırsal kalkınma hibe yardımlarının
kullanımını sağlamaktır.
Kurum
tarafından desteklenecek tüm projeler, sunumundan itibaren fiziki
tamamlanmasını takip eden beş yıllık süre içerisinde
belli bir program dâhilinde uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik ve ekonomiklik
açısından Kurum tarafından denetlenecektir. Bu işlemler,
Avrupa Birliği tarafından da aynı şekilde kontrol
edilecektir.
Kurum, şu
ana kadar yirmi ilde teşkilatlanmış olup, 2010 yılında
ise yirmi iki ilde daha teşkilatlanmayı hedeflemektedir. Bu hibe
yardımlar, öncelikle süt ve et üreten tarımsal işletmeler, süt
ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, meyve ve sebze ile su ürünlerinin
işlenmesi, pazarlanması, üretici gruplarının
kurulmasının desteklenmesi, kırsal ekonomik faaliyetlerin
çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesinde kullanılacaktır.
Destek alanlarında hibe yardımları yüzde 50den az
olmayacaktır. Ancak Avrupa Birliği yardımlarını
kullanabilmesi için ön şart AB tarafından akredite edilmesidir.
Akreditasyonun teknik düzenlemelerinin yanında, bu teknik düzenlemeleri
hayata geçirebilecek donanımda personelle birlikte
yapılabileceği açıktır. Kurumun da bu akreditasyonun tam ve
sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için
kalifiye personele ihtiyacı vardır. Bakanlık bu personeli
alabilmek için Maliye Bakanlığından vize aldı, vize
aldı da ne oldu? Personel istihdam edebildi mi? Maalesef hayır. Kanun
gereği 150 kişilik kadro olmasına rağmen, yöneticiler de
dâhil olmak üzere yaklaşık 50 kişiyi istihdam edebilmiştir.
Maalesef kanunun çıkmasından bu yana yaklaşık bir buçuk
yıl zaman geçmiş olmasına rağmen, Kurumun faaliyetleri
hâlen geçici görevli personel tarafından yürütülmektedir. Mesela Kurumun
son uzman personel alımına 60 kişi başvurmuştur ve
koşullara uyan ancak yaklaşık 20 uzman işe
alınabilmiştir. Yani koşullar ağır olduğu için
Kuruma yeteri kadar başvuru olmamıştır.
Sonuç olarak,
Kurum gerçekten kötü yönetilmektedir. Bu kötü yönetimi de Sayın
Bakanın başarı hanesine yazmamız gerektiğini
düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5648 sayılı Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun yayımlandığı tarih olan 2007
yılı Mayıs ayından itibaren işe başlayan ve
kuruluş çalışmalarında aktif olarak yer alan personel büyük
bir özveriyle görev yapmaktadır. Bu personelin Avrupa Birliğine üye
olmuş ülkelerin tüm belgelerini büyük bir özveriyle inceleyerek
çalışma yürüttüklerini, Komisyon ve alt komisyon mesailerimiz
sırasında öğrenmiş bulunmaktayım.
Kurum personeli
aynı zamanda son bir yıllık süreçte Kurumun
yapılanmasına yönelik tüm çalışmaları
gerçekleştirmiş, taşra birimlerinde görevlendirilen personelin
eğitimi de tamamlanmıştır. Başka bir şekilde
ifade etmek gerekirse, merkezde ve illerde Kurumun faaliyetlerini yürütecek
personel bugüne kadar eğitilmiş ve bu personele desteklenecek
alanlarla ilgili ayrı bir nitelik
kazandırılmıştır. Bu durum memnuniyet vericidir.
Buna ilave
olarak, Avrupa Birliği tarafından Kurumun akreditasyonunun
sağlanması, projesinin kabul edilip hibe yardımlarını
kullandırabilmesi için merkezde ve taşrada eğitilmiş olan
mevcut nitelikli personelle çalışılması elzemdir. Ancak,
kanunda yer alan İngilizce puanı şartı nedeniyle bu yükü
çeken personel Kurumda çalışamayacaktır. Bu konuyla ilgili
sıkıntı şudur: Tarım ve Köyişleri,
Bakanlığı yurt dışı teşkilatında
müşavir olarak görevlendireceği personelinde bile KPDS 70 puan
şartı aramasına rağmen, 5648 sayılı Kanun, Kurum
merkezinde yani Ankarada çalışacak personel için 80, taşra teşkilatında
çalışacak personel için ise 70 puan şartı
koşmaktadır. Bu duruma Sayın Bakanın bir
açıklaması varsa, kendisinden gerekli açıklamayı ve
gerekçesini bekliyoruz. Yurt dışında müşavir olarak
atanabilmek için 70 puan fakat yurt içinde, hatta emsallerine göre daha az
ücret alan Kurum personeli için 80 puan. Araştırmalarımız
sonucu, merkezde ve taşrada Kurumun tüm işlerini yürütmek üzere
görevlendirilen personelden bu yabancı dil puanına sahip personel sayısının
10u, 15i geçmediğini öğrendik. İnşallah, biz
yanlış öğrenmişizdir. Sayın Bakanı bu konuda
açıklama yapmaya davet ediyorum.
Olacağı
şu: Bin bir emekle eğitilerek nitelik kazandırılan personel
Kurumda istihdam edilemeyecektir. Bu geçici personelin istihdam edilememesi
demek, Kurumun işlerinin durma noktasına gelmesi, kapısına
kilit vurması ya da Kurumun ölü doğması anlamına gelir.
Bunu da herhâlde, başta bu Kurumun taşra teşkilatının
olduğu yirmi ilin milletvekilleri ile diğer hiçbir milletvekili
arkadaşım istemeyecektir. En başta da Sayın Bakanın
istememesi gerekmektedir.
Ayrıca,
Kurumun faaliyet alanı gereği olarak bu yabancı dil konusunun
elbette önemli ama Kurumun en öncelikli konusu ya da olmazsa olmaz koşulu hâline
getirilmesinin gerekliliği tartışılmalıdır.
Düşünün bir kere: Kahramanmaraşta, Vanda, Karsta,
Şanlıurfada ya da Diyarbakırda yahut diğer illerde KPDS
70 puan alan ve oralarda tarımla uğraşan kişilerle muhatap
olacak personel bulabilmek ne kadar gerçekçidir? Oralarda çalışacak
personelin çok üst düzeyde yabancı dil kullanımı ne kadar
gereklidir. Ben de birçok milletvekili arkadaşım gibi öncelikle
konunun nitelikli ve işi bilen personel yerine, sadece çok iyi derecede
İngilizce bilmek olduğundan pek emin değilim. Hâlen
çalışan bu arkadaşlarımızın yeterli ve gerekli
temel düzeyde yabancı dil bilgilerinin mevcut olduğu kanaatindeyim.
Bu sorunun çözümü için bu personelin öncelikli istihdamı amacıyla
kanuna bir madde eklenmesi yeterli olacaktır. Zaten benzer şekilde
yeni oluşturulan kurumların kuruluş aşamalarında
çalışmaları yürütmek üzere geçici görevlendirilen personelin,
sürekli istihdamına yönelik düzenlemeler, Türk kamu yönetimi
yapılanmasında başka kurumlar için de uygulanmaktadır.
Eğer Kurumun kurulmasından itibaren tüm çalışmaları
yürüten, gerek yurt içinde ve gerek yurt dışında eğitimlere
katılan ve Kurumun tüm yükünü gönüllü olarak sırtlayan özellikli
personel için Kanunun geçici 1inci maddesi işletilerek ya da Kanuna
yeni bir madde ilave edilerek nitelikli personel istihdam edilmez ise -konuşmamın
başında da belirttiğim üzere- destekleme alanlarında
deneyim sahibi ve hâlen görevli bulunan meslek personelinin istihdamı
mümkün olamayacaktır. Böylelikle Kurumun akreditasyon sürecinin sekteye
uğrayacağı ve Avrupa Birliği tarafından kullandırılacağı
taahhüt edilen hibe şeklinde yardımların ülkemizde
kullanılmaması söz konusu olabilecektir.
Biraz da
uyguladığınız yanlış tarım
politikalarından bahsetmek istiyorum. İktidarınız döneminde
Türk tarımı can çekişme noktasına geldi. Gerçi siz hiçbir
eleştiriyi kabul etmiyorsunuz. Bütün cumhuriyet hükûmetleri bir yana siz
bir yanasınız. Hiçbir cumhuriyet hükûmetinin
yapmadığını siz altı yılda yaptınız.
Tarımı yok etme noktasına getirdiniz. Gerçekten tarımda bu
başarıyı hiçbir cumhuriyet hükûmeti
sağlayamamıştı. Sizi çiftçilerimiz adına tebrik
ediyorum(!) Uyguladığınız yanlış politikalar
sonucu 70 milyon nüfusun 15 milyonunu yeşil kartlı hâle getirdiniz.
Bu gidişle bu rakamları 20-25 milyonlara çıkarmanızı
bekliyoruz. Ondan sonra da seçim meydanlarında, bu kürsülerde
bulduğunuz mikrofonlarda daha iyi garip gureba edebiyatı
yaparsınız! Ancak, biz yine Balık bilmezse Halik bilir.
babından sözümüzü söyleyelim. Bize inanmıyorsanız, onun için
tarımın can çekiştiğini ben söylemiyorum, çiftçi söylüyor.
Bakın, Denizli Ticaret Odası Başkanı Hamdi Gemici ne diyor:
Hükûmet tarımın yok olmasını istemiyorsa bir an önce önlem
almalı, başta çiftçinin belini büken girdi maliyetlerini dünya
standartlarına çekmeli, çiftçilerimizin Ziraat Bankası ile tarım
krediye olan borçları yeniden yapılandırılmalı, dünya
ham petrol fiyatlarındaki düşüşler pompa satış
fiyatlarına da yansıtılmalı, aynı yansıma gübrede
de olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Paksoy, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) Gübre ve mazot artışları ürün bedeli
artışlarının çok çok üzerindedir. Mazota ayrılan
destek çiftçinin mazot giderinin yüzde 6sını, gübre için verilen
destek ise örneğin çeltikte gübre masrafının yüzde 4ünü
karşılamaktadır.
Ülkemizdeki
durumu hiç bilmiyor gibi yaş meyve ve sebzelerin yüzde 95i içeride
tüketilmektedir. Ancak son derece yetersiz denetim ve uzmanı olmayan
kişiler tarafından gerçekleştirilen yanlış uygulamalar
sonucu, halk sağlığı açıkça tehdit edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Sayın
milletvekilleri, başkaca söz talebi yoktur.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 4/5/2007
tarihli ve 5648 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun; 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 13 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) ve (g) bentleri ve 16 ncı maddesinin
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"a)
Faydalanıcıların desteklerden azamî ölçüde yararlanabilmeleri
amacıyla tanıtım, bilgilendirme, eğitim ve yönlendirme
faaliyetlerini yürütmek."
"a) İl
düzeyinde duyuru ve tanıtımları yapmak,
faydalanıcılara yönelik tanıtım, bilgilendirme, eğitim
ve yönlendirme faaliyetlerini yürütmek."
"g)
Başkan tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek
diğer görevleri yerine getirmek. "
"(2) Program
çerçevesinde Avrupa Birliğinden sağlanan fonların malî yönetimi,
Kurumun ulusal düzeyde akreditasyonunun sağlanması ve akreditasyonu
ile ilgili kuralların uygulanmasının takibi ile ilgili
çalışmalar ulusal yetkilendirme görevlisi olarak belirlenen merci tarafından
yapılır."
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan.
Sayın Ayhan,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA
SELÇUK AYHAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 2nci
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, mevcut yasa tasarısını genel olarak grup
olarak destekliyoruz, bu konuda hiçbir sorun yok. Ama tarımın kendisi
Türkiye'nin en kronik, en önemli sorunlarından birisini oluşturmakta.
Bunun üzerinde bir miktar durmak gerekiyor.
Hükûmetimizin
altı yıllık çalışma döneminde en olumsuz etkilenen
sektörlerden bir tanesi tarım. Bunu hepimiz biliyoruz. Girdi
fiyatları çok hızlı yükseliyor, verilen doğrudan gelir
destekleri çok cüzi kalıyor, ama satış fiyatları yerinde
sayıyor. Sonuç itibarıyla, tarım nüfusunda hızlı bir
erozyon, hızlı bir küçülme, tarım sektöründe giderek oluşan
bir daralma var. Sadece 2007 yılında, tarımda büyüme yüzde 7,3
oranında küçülme şeklinde olmuş Türkiye'de. Bu, Türkiye'de
tarımın dibe vurduğunun en önemli göstergelerinden bir tanesi.
Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu tarafından belirlenen ve
Bakanlar Kurulumuzca onaylanan 2008 Ürünü Destekleme Primleri Uygulama
Tebliği 25 Ekim tarihli Resmî Gazetede yayımlandı.
Yayımlanan bu tebliğe göre destekleme primleri geçen yıla göre
sadece 1 kuruş bir artış göstermektedir. Buna göre 2008 yılı
kütlü pamuk için kilogram başına 30 yeni kuruş, yağlık
ayçiçeği için 21 yeni kuruş, soya fasulyesi için 23 yeni kuruş,
kanola için yine 23 yeni kuruş ve zeytinyağı için kilogram
başına 21 yeni kuruş destekleme primi ödenecek.
Yapılmak
istenen, izlenen politika, tarım nüfusunu giderek küçültmek, orta ve küçük
ölçekteki işletmelerin yaşama şansını ortadan
kaldırmak, büyük çiftçi ve çiftlikler yaratmak politikasıdır.
İlk
bakışta tarım nüfusunun küçültülmesi elbette ki bilimsel
gereklerin gereğidir. Çünkü üretime daha fazla nüfusu katmak
gelişmekte olan, sanayileşmekte olan, büyümekte olan ülkelerin
görevidir. Burada bir sorun yok. Ancak tarımdaki küçülme
işsizliği artırıyorsa, yoksulluğu
artırıyorsa, kentlere sağlıksız göçü
artırıyorsa ve doğal olarak kentlerde suç potansiyeli yüksek
yeni gruplar oluşuyorsa ve tarımdaki küçülmeyi ekonominin, reel
ekonominin üretim ve istihdam yaratan şeklindeki bir büyümeye
dönüştüremiyorsanız bunda bir mantık aramak, iyi niyet aramak,
hatta insani değerler aramak mümkün değil.
Ülkemizdeki
duruma kısaca göz atacak olursak, kullandığı girdiler,
çiftçimizin, yüzde 100ün üzerinde artış gösteriyor; buna
karşılık, biraz önce söylediğim gibi, alacağı
destekleme primindeki artış sadece 1 kuruş. Bankalara borçlanıyoruz,
tefecilere borçlanıyoruz, üretim yapamaz olunca da iflas ediyoruz.
Şimdiki
süreçte, yakın gelecekte, Türkiye'nin en büyük toprak ağası
öncelikle Ziraat Bankası olacak! Çünkü bütün tarım üreticilerinin
Ziraat Bankasına ciddi oranlarda borcu var. Bu borcun altından
kalkamaz duruma gelmiş hepsi. Daha geçen hafta İzmir Menemende
çiftçilerin yakınmalarını bizzat kendim dinledim. Bir buçuk
yıl önce tarımdaki çöküşten bahsettiğimiz zaman Sayın
Başbakan, traktör satışlarındaki artıştan
dolayı tarımın iyileşme ve gelişme içinde
olduğunu ifade etmişti. O zaman biz de demiştik ki: Traktör
satışlarındaki artış, vatandaşın elinde
nakit olmadığı için, para olmadığı için elindeki
mevcudu satıp, vadeli olarak yenisini alıp, o satıştan
eline üç beş kuruş geçerse de onunla günü kurtarmaktır. Nitekim
geldiğimiz noktaya geldik. Şu an, o vadeli alınan traktörler de,
müşteri bulunursa satılmaya çalışılıyor.
Ramazan
Bayramının son günü, İzmirin Kiraz ilçesinde bir don felaketi
oldu değerli arkadaşlarım. Bu felaket üzerine ben oradaki
köylere gittim. Karaburç köyü, Çayağzı ve Çömlekçi köylerinde
kornişon salatalık eken vatandaşlarımızın tüm
ürünleri telef oldu. Bu telefin karşılığında Afet
Fonundan yararlanamıyorlar, mevzuat müsait değil. Çiftçi kayıt
sistemine Patates ekeceğiz diye bildirmişler, salatalık
ekmişler Patates ekseydin karşılığında ödeme
yapardık. deniliyor, yine yararlanamıyorlar. Ama ekimin gerekçesi
şu: Kredi almak istediği zaman patatese verilen destek
salatalığa verilen destekten fazla. Adamın paraya ihtiyacı
var, bankaya gittiği zaman belki de banka müdürü yönlendiriyor onu. Yani,
sana istediğin krediyi veririm, ama salatalık yerine patates yaz.
Kiralamış toprağı, ama bizim büyük şirketlerimizin
yaptığı gibi noter tasdikli, hukukçu önünde yapılan
sözleşmelerle değil, eski, delikanlı, Anadolu usulü. Kaça
kiralıyorsun tarlanı?, Şu fiyata kiralıyorum. Tamam
mı?, Tamam. Sık elini, iş bitti. Kiraladığı
araziden dolayı da alamıyor çünkü kira resmî değil. 3 trilyon
lira, bu üç köyün sadece bir tanesinin, kornişon salatalıktan
aylık zararı var.
Şimdi,
doğrudan gelir desteği, teşvik primleri,
çıkardığımız yasayla bazı tedbirler;
bunların hepsi güzel ama anlattığım örnek mevzuata
girmiyor. 5 trilyon lira banka borçları var, Ziraat Bankası ve
Fortisbanka. Fortisbank hepinizin bildiği gibi yabancıların. Bu
köylü vatandaş ödeyemediği zaman bunu, üzerindeki ipotek nedeniyle,
silahla işgal edilmeyen toprakları yabancı bankanın el
koymasıyla işgal edilmiş olacak. Bu da bir başka gerçek,
bir yönüyle trajedi. Bunları çözmek zorundayız.
Şimdi, bu
rakam Çalık Grubuna teminatsız verilen 750 milyon dolar kredinin
sadece yüz ellide 1i, hiçbir şey değil yani. Ama biz bunları
iyi niyetle çözmek istersek orada tarım ilçe müdürlüğünde bu
sorunların tıkanmasına engel olabiliriz.
2004
yılında Nevşehirin Derinkuyu ilçesine bağlı köylerde
toprak hastalıklı diye patates ekimini yasakladınız hiçbir
ciddi araştırma yapmadan. 2008 yılında yeniden ekime izin
verdiniz ama bu arada vatandaş elindeki pompasını, trafosunu,
traktörünü, takım taklavatını, her şeyini satmak zorunda
kaldı. Bugün üretime başlamak için elinde sermaye yok ve karantinaya
alınmış bir tarım alanının dört yılda tekrar
hastalıklı durumdan kurtulup verimli üretim yapılabilecek bir
hâle gelmesi mümkün mü? Demek ki bazı şeyleri karakucak
yapıyoruz. Tüm bu sorunlara ciddi ve mantıklı bir şekilde
eğilmek durumundayız.
Bugün, çok
övündüğümüz doğrudan gelir desteğinde Amerika Birleşik
Devletlerindeki pay yüzde 8. Verilen desteğin yüzde 50si fiyat
desteği. Bu, Avrupada yüzde 62. Türkiyedekinin 60 katı sadece
ABDde var. Türkiye'nin gerçeği bu.
Değerli
arkadaşlarım, tarımı, bilimsel bir şekilde nüfusunu
azaltacak, sanayileştirecek tedbirleri elbette ki almalıyız;
tarımda ekonomiyi verimli hâle getirmenin çözümlerini elbette ki
bulmalıyız. Ama bu büyük bir tarım nüfusunu yok etme, yoksullaştırma,
kentlere göç zorunda bırakma ve kentlerde işsiz kalmasını
yapma pahasına olmamalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Özetle, ivedi olarak yapılması gereken, çözülmesi gereken
sorunlar var.
Çiftçilerimizin
banka borçları onların ödeyebileceği şekilde yeniden
yapılandırılmalıdır yoksa biraz önce söylediğim
gibi, Ziraat Bankası en büyük toprak ağası olacak.
Tarımsal
afetlerle ilgili yasal düzenlemenin kapsamı yeniden gözden geçirilmeli,
biraz önce anlattığım sorunlara da meydan vermeyecek şekle
getirilmelidir.
Tarım
sigortası, çiftçilerin malını mülkünü satsa ödeyemeyeceği
kadar kronikleşmiştir. Bugün tarım BAĞ-KURunu ödeyemeyen
çiftçi sayısı ödeyenin üçte 2si.
Tüm bu gerçekler
ışığında, bir an önce ülkemizin bu olumsuz tablodan
kurtulması için hepimizin üzerimize düşeni yapması
gerektiğine inanıyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Sayın
Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Zirai
Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına
hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, mevcut teklifin konuşmakta olduğumuz 2nci maddesi,
4 Mayıs 2007 tarihli ve 5648 sayılı Kanunun 4üncü ve 13üncü
maddelerinin bazı bentleriyle aynı Kanunun 16ncı maddesinde
bir fıkranın değiştirilmesiyle ilgilidir. Buna göre, 4üncü
ve 13üncü maddelerin (a) bentlerindeki danışmanlık ibareleri
çıkartılmakta, aynı bentlere sırasıyla bilgilendirme
ve tanıtım, bilgilendirme ibareleri eklenmektedir. Ayrıca,
13üncü maddenin (g) bendine faaliyet alanlarıyla ilgili ibaresi
eklenmekte, 16ncı maddenin ikinci fıkrasındaki Sertifikasyon
Kurumunun belirlenmesi ifadesi ise madde metninden
çıkartılmaktadır.
Kısaca,
teklifin bu 2nci maddesindeki değişiklikler bu şekilde
özetlenmektedir.
Madde
gerekçesinde de belirtildiği gibi, hizmet sunan bir birimin sunduğu
hizmet konusunda danışmanlık yapmasının o birimin
tarafsızlığına gölge düşüreceği ve
akreditasyonunu engelleyeceği gerekçesiyle danışmanlık
ibaresinin kanun metninden çıkartılması uygun görülmekte,
ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında imzalanacak sektörel anlaşma
ile Kanun arasındaki uyumun sağlanabilmesi için de Kanun metnine
bilgilendirme ibaresinin eklenmesi yine yerinde bulunmaktadır.
Bunlara ek olarak
yukarıda belirttiğim diğer değişiklikler ve madde
gerekçesinde bu değişikliklerle ilgili ifade edilen ibareler de
aynı şekilde grubumuzca yerinde değişiklikler olarak
görülmektedir. Yapılacak bu değişikliklerle Kurumun daha rahat
çalışacağını umuyor, Kurum personeline
başarılar diliyorum. Ayrıca, tarım camiasına da bu
değişikliklerin hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, 5648 sayılı Kanunun amacı, Kanun metninde de
belirtildiği gibi, ulusal kalkınma plan, program ve stratejilerinde
öngörülen ilke ve hedefler çerçevesinde Avrupa Birliği ve
uluslararası kuruluşlardan sağlanan kaynakları da
kapsayacak şekilde kırsal kalkınma programlarının
uygulanmasına yönelik faaliyetleri gerçekleştirmek üzere Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun kuruluş, görev,
yetki ve sorumluluklarına ilişkin esasları düzenlemektir.
İşte bu amaçta da belirtildiği gibi, söz konusu Kurum, ülkemiz
tarımının geleceği için verilecek kararların
altyapısını oluşturacak -özellikle de stratejik yönde
önemli görevler üstlenmiş- çok değerli çalışmalar yapmakla
yükümlü olup çok önemsediğimiz bir kurumdur.
Avrupa
Birliği ve uluslararası kuruluşlardan sağlanacak
kaynakların ülkemiz tarımında daha etkin ve yeterince
kullanılabilmesi, Kurumun çalışmalarının
zamanında gerçekleştirilerek tamamlanmasıyla mümkün
olabilecektir. Bu nedenle, bu söz konusu kanun teklifinin öncelikle
görüşülmesinde fikir birliğine varan değerli grup başkan
vekillerimize de ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bir an önce
bu teklifin yasalaşıp şu anda birikmiş olan fonlardaki kaynaktan
ülkemizin yararlanması sağlanmış olacaktır. Bu
nedenle, kanunun, gerçekten ülkemiz tarımı için çok önemli bir kanun
olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle, Türkiye tarımının içinde
bulunduğu birkaç çıkmazı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Her şeyden önce, şu anda Türkiye tarımına hizmet edecek
ziraat mühendislerini yetiştirmekle görevli olan ziraat fakültelerinin
mevcut eğitim programlarının yeniden mutlaka gözden geçirilmesi
gerekmektedir. Son on yılda ziraat fakültelerinin eğitimleri: Önce
bölümler birleştirildi, ziraat mühendisliği genel eğitimi
verilmek için çalışıldı, ama on yıllık denemeden
sonra yeniden 1997 yılındaki konuma bu yıl geri dönülmüş
oldu. On yıllık bu emeklerin boşa geçmesi ülke tarımı
açısından gerçekten önemli bir kayıp.
Diğer
taraftan, mezun ettiğimiz ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin
bugün tarımın içerisinde bizzat çalışmasını
destekleyecek ve şartların onların lehine dönüşümünü
sağlayacak çalışmalara da acilen ihtiyacımız
vardır. Şu anda ziraat mühendisliği mesleğini bedava
yürütülen bir meslek konumundan çıkarmadığımız sürece
bu mesleğin itibarını yükseltmemiz mümkün olmayacaktır. O
nedenle, bu düzenlemelerin de bir an önce Sayın Bakanımız
tarafından değerlendirilip Meclisimize getirilmesi yönünde önemli
adım atılacağı ümidini de taşımaktayım.
Diğer
yandan, özellikle tarımsal üretimin önemli bir bölümünü oluşturan
tarla tarımı, bahçe tarımı ve hayvansal üretimle ilgili
faaliyetlerde girdi maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi, doğal olarak
tarımsal üretimle uğraşan işletmelerin tarımsal
üretimlerinin azalmasına, birçok üretimden bu işletmelerin
vazgeçmesine yol açmaktadır. Bu nedenle, mutlaka, tarımsal girdilerin
desteklenmesi yönündeki teşvik çalışmalarını yeniden
ürün bazlı olmak kaydıyla artırmamız gerekmektedir.
En yakın
dönemde gerçekleşen bir olumsuz çalışmayı da bu kapsamda
dile getirmek istiyorum. Biliyorsunuz, iki üç ay öncesine kadar hayvansal
üretimle uğraşan işletmelerimizin özellikle süt üretimiyle
ilgili fiyatları 550-600 bin liralar civarındaydı. Bugün
itibarıyla bu fiyatlar 470-480 liraya -litre başına- düştü.
İnanınız, birçok süt üretim işletmesi elindeki hayvanı
yaklaşan Kurban Bayramında nasıl elimden
çıkarırım diye düşünmeye başladı. Bu nedenle, süt
fiyatlarının yeniden değerlendirilip kırsal
kalkınmanın önemli bir faaliyet alanı olan
hayvancılığın tekrar geliştirilmesine acil ihtiyaç
duyulmaktadır.
Diğer
taraftan, yine, özellikle tarımsal girdiler içerisinde çok önemli bir yer
tutan tarla tarımı uygulamalarında yaklaşık üretim
maliyetinin yarısına ulaşan mekanizasyon girdisi dediğimiz
traktör ve tarım makinelerinden kaynaklanan girdilerin mutlaka
desteklenmesi gerekmekte.
Biraz önce
sorumda da ifade ettiğim gibi -Sayın Bakanım burada
olmadığı için, cevabını alamadığım için
yeniden sizlerle bu konuyu biraz açarak paylaşmak istiyorum- özellikle son
dönemde tüm gelişen dünya ülkelerinde tarımda doğrudan ekimin
gerçekleştirildiği ya da toprak işlemede maliyeti özellikle yine
enerji harcamaları çok fazla oluşturduğu için, bu toprak
işleme sayısını azaltacak yeni tekniklerin
uygulandığı bir dönemi yaşıyoruz. Türkiyede bu
doğrudan anıza ekim ya da tarlaya ekim uygulamasını
gerçekleştirecek veya toprak işleme sayısını azaltacak
yeni tekniklerin mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Bu, büyük, güçlü traktör ve
buna uygun büyük iş makinesi anlamına geliyor. Gerek ülkemizdeki
yerli tarım makineleri imalatıyla uğraşan sanayicilerimizin
desteklenmesi gerekse bunların ithalat yoluyla çiftçilerimiz
tarafından edinilmesinde mutlaka bir desteğin gündeme
alınması kaçınılmaz görünmektedir.
Ben bu vesileyle
kanunun hazırlanmasında emeği geçen değerli
bürokratları huzurunuzda kutluyor, çıkacak olan yasanın ülkemiz
tarımına ve tarım camiasına hayırlara vesile
olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Başka söz
talebi yok.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tankut...
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, az önce de sormuştum fakat siz olmadığınız
için Sayın Çalışma Bakanımız yazılı olarak
cevap vereceğini ifade etti fakat sizin ağzınızdan, bizzat,
özellikle Adanadaki çiftçilerimiz duymak istediği için sormak istiyorum.
Şimdi, özellikle bu kriz ortamında Ziraat Bankasının
KOBİlere açmış olduğu kredilerin vadesinin kırk sekiz
aya çıkartılması olumlu bir gelişme olarak
değerlendirilmektedir. Ancak tarım kesiminde işletme kredilerine
uygulanan kredi vadelerinin on sekiz aylık olması bu kesimimizi çok
zor durumda bırakmaktadır. Öyle ki on sekiz ayın ortası tam
ekim döneminin ortasına gelmektedir ve çiftçilerimiz bu kredileri kapatmak
için diğer bankalardan kredi kullanmaktadırlar. Ancak bugün bu kredi
kullanma imkânları da kalmamıştır.
Şimdi sormak
istiyorum: Çok zor durumda olan üreticilerimizin kullandıkları bu
işletme kredilerinin vadelerinin KOBİlerde olduğu gibi
kırk sekiz aya veya en azından otuz altı aya
çıkarılması konusunda Hükûmet olarak herhangi bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, zirai ilaçların insan ve hayvan sağlığı
yönünden zararlı etkileri malum. Bu zararlı etkileri ortadan
kaldırmak için ne gibi çalışmalarınız vardır?
Bir diğer
sorum: Gerçekten zorluk içinde yaşayan çiftçinin önemli girdilerinden
birisi de tarımsal ilaçlardır. Zirai ilaçlama ile ilgili ne gibi
teşvik programlarınız vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Son yıllarda
ülkemizde alerji hastalıkları dediğimiz cilt
hastalıkları ciddi oranda artışlar içerisindedir. Bunun da
özellikle son literatürde gıda üretiminde kullanılan çeşitli
gübrelerin ve aynı zamanda da, beraberinde de bilhassa hazır
gıdalardaki katkı maddelerinin olduğu ifade edilmektedir.
Tarım Bakanlığı olarak bu yönlü Sağlık
Bakanlığıyla beraber çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
İkinci soru
olarak da: Tarımda organik tarımın miktarı şu anda
ülkemizde ne kadardır? Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, tarımda kullandırılan kredilerin 0-12 faiz
oranları arasında kullandırıldığını
söylüyorsunuz. Verilen faiz oranlarını sınıflandırarak
hangisine sıfır, hangisine yüzde kaç faizle kredi verdiğinizi
açıklar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Malumlarınız seçim bölgem Gaziantep ve köylerinde bu yıl büyük
bir kuraklık yaşanmıştır. Tahıl, zeytin ve
fıstık ürünlerinde büyük kayıp olmuş, Hükûmet sadece
tahıl zararlarını karşılamıştır. Zeytin
ürünü kaybı ile fıstık ürünü kaybı hiç görülmemiş,
zeytincilik ve fıstıkçılıkla geçinen çiftçilerimizin de
kuraklıktan dolayı meydana gelen ürün kaybını telafi etmeyi
düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Ülkemizde hayvancılık, malumlarınız can
çekişmektedir. Sınırlarımızdan kaçak hayvan
geçişleri artarak devam etmektedir. Süt ürünleri 2002 yılı
fiyatlarının altına düşmüştür. Örneğin 2002
yılında 100 litrelik süt ile 160 kilogram yem alınırken
bugün 100 kilogramlık süt ile sadece 70 kilogramlık yem
alınmaktadır. Sizler tarımdan gelen bir Bakanımız
olarak tarıma
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, Balıkesirin Ayvalık,
Gömeç, Burhaniye, Edremit ve Havran bölgesinde var yılında 300 bin
ton zeytinyağı elde edilmekte, yok yılında ise bu rekolte
100 bin ton civarında olmaktadır. Zeytin sineği ile mücadele
edilmediği takdirde bu rekolte yarı yarıya düşmektedir.
Marmara Adası, Erdek, Bandırmada da buna yakın bir rekolte
düşüklüğü gözlenmektedir. Zeytin sineğiyle mücadele kurulan
birliklere havale edilmiş. Üretici der ki Kiloda 20 kuruş verilen
desteği biz istemiyoruz. Zamanında, Bakanlığımız
bu ilaçlamayı yapsın, hem millî servet kaybolmasın hem de biz bu
zahmetten kurtulalım. Bu konudaki değerlendirmenizi istiyorum
Sayın Bakanım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru süremiz
tamamlandı.
Sayın
Bakanım, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tankut zirai işletme
kredilerinin vadesiyle ilgili bir çalışma yapılıp
yapılmadığını sordu. Çünkü KOBİlere kırk
sekiz aya varan vade uygulandığı yönünde bir bilgi verdi.
Doğrusu tabii, bize, kullanılan zirai kredilerle ilgili bizim
aldığımız tedbirlerle, şu ana kadar herhangi bir sorun
intikal etmedi. Yani Ziraat Bankasının yüzde sıfır ile 13
arasında faiz oranıyla uyguladığı kredi miktarı
toplam kredilerin yüzde 90ı oranında. Mesela 2008 Ekim ayı
itibarıyla kullandırılan kredi miktarı 7,2 milyar YTL. Pek
bir sorun olmadı şu ana kadar kredilerin geriye dönüşünde, yüzde
97 civarında geriye dönüş oranı var. Ama eğer bundan
sonraki süreçte, yaşadığımız süreç içerisinde tabii bu
tür bir problem ortaya çıkarsa, bu hissedilirse bununla ilgili de değerlendirme
yapılır.
Sayın
Çalışın sorusu: Zirai ilaçların etkisini azaltacak,
zararlı etkilerini ortadan kaldıracak ne gibi önlemler
alınıyor? dedi.
Değerli
milletvekilleri, biz entegre mücadele adı altında bir
çalışma yapıyoruz. Bizim iyi tarım uygulamaları
çerçevesinde, özellikle zirai ilaçların daha az kullanılmasına
yol açan birtakım uygulamalarımız var, bunlarla ilgili tedbirler
var. Bunlar öncelikle biyolojik, biyoteknik, kültürel yöntemlerdir ve eğer
olmazsa bunun dışında mücadele yöntemleri uygulanıyor.
Mecbur kalınmadıkça kimyasal mücadeleye biz aslında
başvurmuyoruz.
Şunu ifade
etmek istiyorum: Hükûmeti devraldığımız noktadan bu yana
Türkiye zirai ilaç kullanımını, üretimde artma olmasına
rağmen
Yaklaşık 10 milyon ton sebze-meyve üretimi
artışı oldu ama kullandığımız ilaç 55 bin
tondan 49 bin tona düştü. Yani Türkiye 10 milyon ton daha fazla
meyve-sebze üretti ama kullandığı zirai ilaç miktarı 55 bin
tondan 49 bin tona düştü. Mesela bunlarla ilgili metil bromür diye çok
zehirli bir ilaç var -ki bu ozon tabakasının düşmanı-
Ottawa Sözleşmesine göre Türkiye 2015 yılında bunu
sonlandıracaktı. Bakanlığın yaptığı
yoğun çalışmalarla biz 2008 ilkbaharında bu ilacın
kullanılmasını sonlandırdık yani yedi yıl
öncesine aldık. Avrupa Birliği 2005 yılında bu uygulamaya
son verdi. Türkiye için 2015 yılı öngörülmüştü ama biz bunu 2008
yılının ilkbaharına aldık.
Peki, ne
yapıyoruz, ilave hangi tedbirleri alıyoruz:
Bir: 1 Ocak 2009
tarihi itibarıyla reçeteyle ilaç satımı uygulamasını
getiriyoruz. Bu gerçekten çok önemli bir adım, çok büyük bir adım
zirai mücadele ilaçlarının kullanılmasıyla ilgili.
Bildiğiniz
gibi yine, çok mecbur kalmadıkça, ki bazı çeltik alanlarında bu
zorunluluk arz ediyor uygulama sebebiyle, bunun dışında
yaygın olarak Türkiyede yapılan havadan ilaçlama uygulamasına
biz son verdik. Yer aletleriyle ilaçlama uygulamasını getirdik.
Bunlar da hem çevre açısından hem kullanılan ilacın
etkinliği açısından hem çevreye verilen zarar ve verimlilik
açısından son derecede önemli tedbirlerdir. Bunlar, bu tür
tedbirlerimiz tabii devam ediyor.
Biyolojik
mücadeleye biz özellikle çok önem veriyoruz. Bunun için burada
kullanılacak olan birtakım biyolojik ajan dediğimiz, mesela
parazitoitlerin kullanılması söz konusu. Bunların hızla
üretimi yapılıyor ve bunlar yaygın bir şekilde
kullanıma giriyor.
Tabii, bir de
burada bilinci artırmak
Özellikle eğitim alanında
aldığımız birtakım tedbirler var. Mesela
sertifikalı tarım danışmanlığı
uygulaması başlatıyoruz. O arkadaşlara aynı zamanda
onun için destek veriyoruz ve onlar aynı zamanda bu ilaçların
kullanılması, bunların hasat ile olan ilişkisinin
belirlenmesinde de yine etkili olacaklar.
Sayın
Doğrunun organik tarımla ilgili sorduğu bir soru var. Organik
üretim 201 çeşit ürün, 16.276 çiftçi ve 568 bin ton olarak
gerçekleşti. Bu tabii, biz organik tarım yapanlara verilen
desteği artırdık. Mesela, daha önce 2007 yılında dekar
başına 5 YTL idi, 2008 yılında uygulamayı biz dekar
başına 20 YTLye çıkardık. Bu da yine organik üretimi
teşvik etmek için yapılan bir uygulama.
Sayın
Başkan süre doldu, ben kalan sorulara yazılı cevap vereyim
izninizle.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 229 sıra sayılı
Kanun teklifinin 2 nci maddesinin çerçevesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah Ergin Nusret
Bayraktar Yılmaz
Tunç
Hatay İstanbul Bartın
Muhyettin Aksak Fazilet
Dağcı Çığlık
Erzurum Erzurum
Madde 2-
4/5/2007 tarihli ve 5648 sayılı Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunun; 2 nci maddesinin (d) bendi d) Komite: İzleme Komitesini,
şeklinde, 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yeralan ödeme
talimatının verilmesi ibaresinin ödemenin gerçek-leştirilmesi
şeklinde ve aynı maddenin birinci fıkrasının (a)
bendi, 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (g) bentleri
ve 16 ncı maddesinin ikinci fık-rası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞÇİ (Adana) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN
(Hatay) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İzleme ve
Yönlendirme Komitesinin adı Kanun teklifinin 4 üncü maddesi ile
İzleme Komitesi olarak değiştirildiğinden, bu ibarenin
Kanunun 2 nci maddesinin (d) bendi ile uyumunun sağlanması
gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ayrıca; ödeme
talimatının verilmesi, Kurumun organizasyon yapısı
içerisindeki Ödeme Koordinatörlüğünün görevlerinden sadece birisi
olduğundan ve tek başına ödeme işlevini
karşılamakta yetersiz kaldığından, Katılım
Öncesi Mali İşbirliği Aracı ve Sektörel Anlaşmaya göre
ödeme görevinin başka bir kurum ya da birime devredilemezliği kesin
bir kural olduğundan madde metninin teklif yönünde düzenlenmesi uygun
görülmektedir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kâtip üyeler
arasında ihtilaf oldu. Elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki
dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yetersayı vardır, önerge kabul
edilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 5648
sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 8-
(1) Proje Hizmetleri Genel Koordinatörlüğü, Proje Yönetimi
Koordinatörlüğü ile Proje İzleme ve Kontrol Koordinatörlüğünden
oluşur.
(2) Proje Yönetimi Koordinatörlüğünün
görevleri şunlardır:
a) Programla
ilgili duyuru ve tanıtımları yapmak.
b) Başvuru
kılavuzlarını, başvuru formlarını ve gerekli
diğer dokümanları hazırlamak, faydalanıcılara yönelik
tanıtım, bilgilendirme, eğitim ve yönlendirme faaliyetlerini
yürütmek.
c)
Başvuruları kabul etmek, proje ve faaliyetlerin belirlenen uygunluk
kriterleri çerçevesinde ön incelemelerini yapmak, yaptırmak, desteklenecek
proje ve faaliyetlerin seçimini yapmak üzere Komisyona sunmak.
ç) Desteklenmesi
uygun görülen kişi ve kuruluşlarla yapılması öngörülen
sözleşmeleri hazırlamak.
d) Uygun
bulunmayan başvurulara gerekçeli cevap vermek.
e) Desteklenen
proje ve faaliyetlerle ilgili ihale işlemlerini yürütmek.
f) Proje
başvuruları ile ilgili detaylı raporlar hazırlamak ve
bunları ilgili yerlere sunmak.
g) Başkan
tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
(3) Proje
İzleme ve Kontrol Koordinatörlüğünün görevleri şunlardır:
a) Uygulanan ve
tamamlanmış proje ve faaliyetlerin yerinde kontrollerini yapmak,
yaptırmak, gerçekleşmelerini izlemek, bunlarla ilgili rapor ve
öneriler hazırlamak.
b) Proje ve
faaliyet uygulamalarını sözleşmede yer alan hükümler
doğrultusunda kontrol etmek ve gerektiğinde sözleşmelerde değişiklik
yapılmasını veya sözleşmelerin sona erdirilmesini
Başkana teklif etmek.
c) Projeler
çerçevesinde yapılacak satın almaları ve diğer ihale
süreçlerini kontrol etmek ve uygulamada muhtemel darboğaz, hata ve
suiistimalleri önleyici tedbirleri almak.
ç) Başkan
tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
(4) Finansman
Genel Koordinatörlüğü; Tahakkuk Koordinatörlüğü, Ödeme
Koordinatörlüğü ve Muhasebe Koordinatörlüğünden oluşur.
(5) Tahakkuk
Koordinatörlüğünün görevleri şunlardır:
a) Ödeme
talepleri ile ilgili bilgi ve belgelerin sözleşmede ve ilgili mevzuatta
belirtilen hükümlere uygunluğunu incelemek.
b) Ödeme
miktarlarına esas teşkil edecek belgeleri düzenlemek ve ödemelere
izin vermek.
c) Ödeme öncesi
yerinde kontrolleri yapmak.
ç) Başkan
tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
(6) Ödeme
Koordinatörlüğünün görevleri şunlardır:
a) Uygun bulunan
ödemelerin faydalanıcıların hesabına
aktarılmasını sağlamak.
b) Ödeme ile
ilgili bilgileri ilgili birimlere vermek.
c) Avrupa
Birliği ve uluslararası kuruluşlardan sağlanan kaynaklar
ile ulusal katkının ilgili kurumlar aracılığıyla
teminine yönelik işlemleri yapmak.
ç) Başkan
tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
(7) Muhasebe
Koordinatörlüğünün görevleri şunlardır:
a) Uygulamayla
ilgili muhasebe işlemlerini gerçekleştirmek.
b) Yapılan
sözleşmelerde Kurum adına doğan yükümlülükleri ve
gerçekleştirilen ödemeleri veri tabanına kayıt etmek.
c) Ödemelere
ilişkin kayıtların üçer aylık ve yıllık
raporlarını hazırlamak, ilgili birimlere iletmek.
ç) Ödemelerle
ilgili hesap ve belgeleri iç ve dış denetime hazır bulundurmak.
d) Başkan
tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
(8) Hukuk
Müşavirliğinin görevleri şunlardır:
a) Hukukî konular
ve düzenlemeler hakkında görüş oluşturmak.
b) Kurumun menfaatlerini
koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukuki tedbirleri
zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun
olarak yapılmasına yardımcı olmak.
c) Adlî ve idarî
davalarda ve her türlü icra takiplerinde gerekli bilgi ve belgeleri
hazırlamak ve hazırlanmasını sağlamak, Kurumun dava ve
icra takip işlerini yürütmek.
ç) Gerekli
görüldüğünde ilgili birimlerin de görüşlerini alarak ihbarname ve
ihtarname düzenlemek veya bunlara karşı cevap hazırlamak.
d) Başkan
tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
(9) İç
Denetim Koordinatörlüğünün görevleri şunlardır:
a) Kurumun iç
denetimini ulusal ve uluslararası denetim standartlarına uygun olarak
gerçekleştirmek.
b) Kurumun iç
kontrol sisteminin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak.
c) Hesap ve
işlemlerin doğru, tam ve zamanında yapılıp
yapılmadığını kontrol etmek.
ç) Kurumun
işlemlerinin mali anlaşmalar ve programlara uygunluğunu kontrol
etmek ve raporlamak.
d) Başkan
tarafından denetimle ilgili verilecek diğer görevleri yerine
getirmek.
(10) Destek
Hizmetleri Genel Koordinatörlüğü; Bilgi Sistemleri Koordinatörlüğü
ile İnsan Kaynakları ve İdari İşler
Koordinatörlüğünden oluşur.
(11) Bilgi
Sistemleri Koordinatörlüğünün görevleri şunlardır:
a) Kurumun bilgi
işlem sistemlerini kurmak, ihtiyaç duyulan veri tabanlarını
oluşturmak, güvenliğini sağlamak ve geliştirmek.
b) Faaliyet ve
projelerle ilgili kayıtların elektronik ortamda
saklanmasını sağlamak.
c) İlgili
birimler ve diğer veri kaynakları arasında bilgi alış
verişini sağlamak.
ç) Başkan
tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
(12) İnsan
Kaynakları ve İdari İşler Koordinatörlüğünün görevleri
şunlardır:
a) Kurumun insan
kaynakları politikası ve planlaması konusunda
çalışmalar yapmak ve Başkana tekliflerde bulunmak.
b) Kurum
personelinin atama, istihdam, eğitim, nakil, sicil, terfi, görevlendirme,
ücret, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini yürütmek.
c) Kurumun
ihtiyacı olan her türlü mal ve hizmet satın alma, kiralama,
bakım, onarım, temizlik, araç-gereç malzeme temini, aydınlatma,
ısıtma, su, haberleşme, sağlık ve benzeri her türlü,
idarî ve malî hizmetleri yürütmek.
ç) Genel evrak,
arşiv ve dokümantasyon faaliyetlerini düzenlemek ve yürütmek.
d) Kurum personelinin
yurt içi ve yurt dışında
yapacağı çalışmaları organize etmek.
e)Kurumun
basın, yayın ve halkla ilişkiler görevlerini yürütmek.
f) Kurumda sivil
savunma ile ilgili hizmetleri yürütmek.
g) Başkan
tarafından faaliyet alanlarıyla ilgili verilecek diğer görevleri
yerine getirmek.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcana aittir.
Sayın Akcan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 229 sıra sayılı
Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 4 Milletvekilinin; Zirai Mücadele
ve Zirai Karantina Kanunu ile
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Zirai Mücadele
ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 maddesinin
görüşülmesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken geçen hafta kaybettiğimiz merhum Suphi Aktana Allahtan
rahmet, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Yine, pazartesi günü kutlanan
Öğretmenler Gününün de bir eğitimci olarak tüm öğretmenler
camiasına hayırlar getirmesini diliyor, bu vesileyle tüm
öğretmen camiasını kutluyorum, başarılar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tekliflerinde, iki kanunda
-biri 1957 yılında çıkarılmış, birisi de 2007
yılında çıkarılmış- değişiklik
öngörülüyor. Bu değişikliklerden her ikisi de yapılması
gereken isabetli ve Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu olarak temelde,
prensipte desteklediğimiz kanun teklifleri.
Değerli
milletvekilleri, bu tekliflerden Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısında
bakanlıktan temelde ihracatta izin alınması gereken hususun
kaldırılması söz konusu. Bugün dünya üzerinde mal ve hizmet üretimi
ve pazarlanmasında inanılmaz bir rekabet söz konusu. Bu rekabette bir
anlamda kendi ihracatçımızın elini kolunu bağlayan, fiyatta
Çinin, kalitede Avrupanın ve Batının
karşısında kendi üreticimize ve ihracatçımıza güç
vermeyi sağlayan temelde -tasarıda getirilen, teklifte getirilen-
değişikliktir.
Değerli
milletvekilleri, 2007
yılının şubat ayında çıkarılmış
olan 5648 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun temelde
3üncü maddede öngörülen değişiklikler tasarının veya
teklifin özünü oluşturmakta.
Bu teklifle
prensip olarak, biri Proje Hizmetleri Genel Koordinatörlüğü, birisi
Finansman Genel Koordinatörlüğü, birisi Hukuk Müşavirliği ve
diğeri de Destek Hizmetleri Genel Koordinatörlüğü adı
altında dört tane temel koordinatörlük oluşturulmakta. Bu
koordinatörlüklerin altında alt birimler, görev ve yetkileri ele
alınmakta.
Değerli
milletvekilleri, burada düzenlenen, kırsal kalkınmaya esas olacak,
projelerin alımı, kabulü, bunların değerlendirilmesi, uygulamaya
sokulması, takibi ve hayata geçirilmesiyle ilgili temel ilkeleri
sağlayacak önemli bir kurum Kırsal Kalkınma Kurumu. Bu Kurumun
çalışması sırasında insanlarımıza
şeffaf, amacına ulaştıracak yönde destekleyici ve
sonuçlarının bir an önce alınmasını sağlayacak
temel kriterleri koymak ve uygulamaya sokmak önemli.
Umuyoruz ki
değişen iktidarlarla değişmeyecek temel kriterlerin
konulması ve insanlarımızın şu veya bu nedenle
mağdur olduğunu ifade edecek bir sonuca
ulaşılmamasını sağlamaktır. İşte temel
kriter bu olmalı, hem projeyi hazırlatırken,
insanlarımızı yönlendirirken hem projenin değerlendirilmesi
sırasında hem de hayata geçirilmesi sırasında. Zira burada
maddi katkılar söz konusu.
Teklifin gerekçe
kısmında Ülkemizin Avrupa Birliği fonlarından -IPARD fonları olarak ifade edilen-
sağlayacağı hibe yardımlardan bir an önce yararlanmaya
başlaması için Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumunun akredite olması gerekmekte, bu sürecin
sağlıklı ve gecikmeden yürütülebilmesi için 5648
sayılı Kanunda bazı değişikliklerin
yapılması önem arz etmektedir. deniliyor.
İşte
biz, bu değişikliklerin yapılarak bir an önce kanunun hayata
geçirilmesi gerekir düşüncesiyle destekliyoruz.
Bu sırada,
teklifin özünde gelen, kırsal kalkınmanın
gerçekleştirilmesi. Bugün gerçekten Türk çiftçisi ve kırsal kesim
desteğe ciddi anlamda muhtaç. Bu muhtaçlığın
değişik zamanlarda ifade edilmesi muhalefet partileri tarafından
dile getiriliyor. Deniliyor ki:Üreticinin, çiftçinin sıkıntılarının
aşılması için başta Amerika ve Avrupa Birliği
ülkelerinde olduğu gibi çiftçimiz desteklenmeli, çiftçimizin desteklenmesi
için gereken tedbirler alınmalı. Bunlar söyleniyor, söylendiği
zaman da Değerli AKP Milletvekili arkadaşımızın ifade
ettiği gibi -AKP sözcüsü Mehmet Erdoğan Beyin- bu, muhalefetin
ezberi oluyor, ezberini değiştirmediği oluyor.
Sayın Başbakanı dinledik.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu, son krizde özel
bankaların takındıkları tavır nedeniyle göreve
çağırıyor.
Bugün haberlerde
Yunanistanın Rekabet Kurumunun, ham petrolün varil fiyatının
150 dolarlara varan fiyattan 50 dolarlı mertebelere düşmesine
rağmen petrol ürünlerinin fiyatlarını düşürmeyen önemli
dağıtım şirketlerine, her birine 10ar milyon euroluk ceza
keserek bir an önce düşürmelerini sağladığını
haberlerden izliyoruz. Aynı Rekabet Kurumu Türkiyede de var.
Değerli
arkadaşlar, AKP ilk 2002 seçim kampanyasından hemen sonra iktidara
geldiğinde, 58inci Hükûmet, döneminde artan petrol ürünleri
fiyatları karşısında Ne yapalım, bizden önceki
Hükûmet otomatiğe bağlamıştı petrol ürünlerini,
otomatik fiyatlandırmayla bu böyle gidiyor. şeklinde ifade
etmişti, tamam. Ham petrolün varil fiyatı 10-15 dolar
arttığında, bu petrol ürünlerini pazarlayanlar derhâl, iki gün,
üç gün içerisinde fiyatları artırırken, hemen
artırırken, şimdi 150 dolardan 50 dolara düşmüş
kıllarını kıpırdatmıyorlar. Hükûmete yakın
olduğu bilinen Yeni Şafak gazetesinin son bir aylık
manşetlerine bakın, gıdım gıdım düşürülen
mazot, benzin fiyatlarından şikâyetçi gazete haklı olarak. Bunu
ihbar kabul ederek, niçin Rekabet Kurumu veya Hükûmetin ilgili organları
faaliyete geçerek, aktivite kazanarak olaya müdahale etmiyor? İşte,
Türk çiftçisinin korunması lazım, kurtarılması lazım,
bu fiyat artışlarından olumsuz etkilenmesinin önüne geçmesi lazım.
Bunu muhalefetin ezberi olarak değerlendirmek gerçekten haksız bir
değerlendirme diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçen hafta Kamu İhale Kanununu görüştük. Bu
Kanunda yapılan değişiklik sırasında iktidar partisi
bir önerge verdi. Bu önerge askeriyenin et ihtiyacının et balık
kurumlarından doğrudan karşılanmasına yönelik bir
önergeydi.
Değerli
milletvekilleri, siz Serbest rekabetin önünü açacağız. diyorsunuz
ama bir taraftan da bir kurumu bir devlet kurumuna kanunla mahkûm ederek rekabeti
ortadan kaldırıyorsunuz. Bunun gerekçesi ne? Gerekçesi: Türkiyeye
kaçak olarak giren hayvanlardan elde edilen etin 6-6,5 milyon YTL
civarında bir fiyatla kamu kurumlarına teklif edilmesi. Hükûmet
şimdi elbette ki bu Kırsal Kalkınma Kurumu vasıtasıyla
teşvik edeceği et işleme, süt işleme, bitkisel ve hayvansal
ürünleri işleme ünitelerini teşvik edecek ki pazar yaratacak. Bir
taraftan bunu sağlamaya çalışıyoruz ama diğer taraftan
da Et Balık Kurumundan et almasını sağlayarak, bu kanunla
sağlanacak menfaatleri kullanıp et işleme ünitesi
kuranların pazar alanını daraltıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Dolayısıyla peş peşe gelen iki haftada
çıkan iki ayrı kanunda iki farklı uygulama birbirine ters,
zıt düşen uygulamalar.
Gerçekten bu
kırsal kalkınma projeleriyle hem bitkisel hem hayvansal ürünlerin
işlenmesi, değerlendirilmesi, depolanması, ambalajlanması
hususunda verilecek destekler Türk çiftçisinin önünü açacak desteklerdir. Bunu
böyle değerlendiriyoruz. Bu şekilde çiftçinin malı uzun süre
depolanabilecek ve hasat mevsiminde herkes aynı anda pazara sürmek yerine
-fiyatların düşmesi pahasına- daha uzun sürede, yılın
değişik aylarına yayarak pazarlamak suretiyle malını
daha iyi değerlendirmesi fırsatı bulunacak.
Diğer
taraftan, özellikle hayvansal ürünlerin sağlığa uygun olarak
işlenerek pazara sunulmasında da bu kırsal kalkınma
projeleriyle desteklenecek işletmeler sayesinde insanlarımıza
sağlıklı gıdanın sunumu gerçekleşecektir.
Bu
düşüncelerle biz bu tasarıyı eksikleriyle birlikte olumlu kabul
ediyor, destekleyeceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, her ne kadar AKPnin işbaşına geldiği
günden beri çıkardığı yasaların çalışanlara,
çiftçilere, işçilere, köylülere, dul, yetimlere, emeklilere herhangi bir
yararı ve hayrı dokunmamış ise de çıkacak bu
yasanın çiftçilerimize, üreticilerimize hayırlı olması
dileğiyle konuşmalarıma başlamak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2004 yılında Silifkede bir sel felaketi
olmuştu, Göksu Irmağının yakınlarındaki
birtakım köylerimiz, çiftçilerimiz çok ciddi zarar görmüşlerdi ve o
köylülerimizin, çiftçilerimizin zararları tespit edilmesine rağmen
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bir türlü
ödenmedi; elimde de Bakanlığın bir belgesi var, 2004
yılında ancak yüzde 20sinin ödendiğini belirtiyor ve daha
bakiyesi ödenmedi. Köylüler devlete dava açtılar, davayı
kazandılar, ancak bu zararlar giderilmedi. Sayın Bakanıma
soruyorum: Bu zararları ne zaman gidereceksiniz? Zira, bugün Silifkeye
Göksu Irmağı yine taştı, Çeltikçi, Bahçe, Sökün ve Göksu
Irmağının etrafındaki köyler yine sel altında kaldılar,
tarlalar gene zarar gördü. Ben Silifkeli çiftçilerimize geçmiş olsun
diyorum.
Sayın
milletvekilleri, 15 Nisan 2008 tarihli Resmî Gazetede Bakanlar Kurulu
kararnamesi yayımlandı. Bu Bakanlar Kurulu kararnamesi
hayvancılığın desteklenmesine ilişkin bir
kararnameydi. Bu kararname hayvancılığa destek değil köstek
kararnamesi olmuştur. Şöyle ki: Pek çok destek ortadan
kaldırılmıştır ya da miktarı aşağı
çekilmiştir.
Yine, Hükûmet,
doğrudan gelir desteği yöntemini hayvancılık alanında
da uygulamaya koymuştur. İnek başına, melezlere 300 YTL,
saf ırk hayvanlara 350 YTL, hastalıktan ari işletmelerdeki
hayvanlara 400 YTL olarak verilecek teşvikler, üreterek
hayvancılığı gerçek ekonomik bir faaliyet olarak yapan
işletmeler ile adi yöntemlerle hayvancılık yapan
işletmeleri aynı tutar hâle gelmiştir. Yani 5 kilogram süt veren
hayvan ile 40 kilogram süt veren hayvan için aynı teşvik verilmektedir. Önceki teşvik sisteminde
süte litre başına 85 kuruş verilirken 40 kuruşa
indirilmiş; buzağı 80 YTL, örgütlü sistemde 140 YTL teşvik
verilmekte iken bu destek 2008 yılında
kaldırılmıştır, hayvan başına teşvik
sistemine geçilmiştir.
Geçen yıl 50
kilogramlık yem çuvalını 18 YTLye alan üretici bugün aynı
yem çuvalını 32 YTL civarında mal etmekte. Bu teşvikin
kaldırılmasıyla hayvan üreticisi iflas etmiştir.
Ayrıca, bu
kararnameyle suni tohumlama, üreticinin devlet eliyle yönlendirildiği soy
kütüğüne kayıtlı hayvanlara uygulanan artı
teşvikler, damızlık düve
üretimini özendiren teşvikler, kaliteli süt üretiminde vazgeçilmez bir
araç olan soğutma tankı teşvikleri, büyük işletmelerdeki en
büyük problem olan gübrenin çevreye zararını ortadan kaldırmaya
yönelik gübre çukuru yapımına verilen teşvikler tamamen
kaldırılmıştır.
Bu kararnameyle
hayvansal üretimdeki maliyetleri aşağı çeken özendirici yem
ekimiyle ilgili teşvikler
azaltılmıştır. Yoncada dekar
başına 130 YTL
olan teşvik 115 YTLye, korunga desteği 80 YTLden
75 YTLye, yapay çayır, mera desteği 100 YTLden 75 YTLye, fiğ
desteği 50 YTLden 30 YTLye, silajlık mısır desteği
60 YTLden 45 YTLye çekilmiştir.
Bu kararnameyle
2007 yılında üreticiye ödenen 1,3 milyar YTLlik destek 2008
yılında 750-800 milyon YTL civarına çekilmiştir.
Yine söz konusu
kararname, üreterek hayvancılığı gerçek bir üretim ve
istihdam alanı hâline getiren, ülke ekonomisine katkı sağlayan
ve kaliteli, hijyenik gıda üretimini ve halka arzını temin eden
işletmelerin sonunu getirirken, ekonomiye katkısı olmayan bin
yıllık yöntemlerle yalan yanlış ve hastalıklı
üretim yapanlara katkı sağlamıştır. Az hayvanla,
yüksek ve verimli üretim yapan gerçek üretici cezalandırılırken
çok sayıda, verimsiz, ekonomik ve rantabl olmayan üretim yapan üreticilik
şekli ödüllendirilmiştir. Bu teşvik kararnamesiyle hayvancılığın
yok edilmesinin ilk adımı atılmış, bu kararname ile
Türkiye'nin Avrupanın pazarı olmasının yolu
açılmıştır.
Şu anda süt
sığırcılığı sektörü uygulanan bu
yanlış düzenlemelerden ötürü
Vatandaşın marketten 1,5-2
YTLye aldığı süt üreticiden 47-48 kuruşa alınmakta;
kilosunu 60 kuruşa aldığı yemle üretici işletmesinin
devamını sağlayamamakta, ineklerini mezbahaya göndermektedir.
Yem
fiyatlarındaki artış her geçen gün çok fazla olmuştur. Bu
yem fiyatlarındaki artış diğer sektörlerde olduğu gibi
koyunculuk sektörünü de etkilemiştir. 1991 yılında 40 milyon
civarında olan koyun adedi 2000 yılında 28 milyona, 2007 sonunda
25 milyon adet civarına düşmüştür; 91-2007 arasındaki
azalma yüzde 38 civarında olmuştur. Konya ve Karaman gibi bizim
yüksek yaylalardaki koyunculuğun yaygın olduğu bölgelerde olay âdeta
tükenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan eylem planını
açıklarken tarımda araziyi temel alan, dekar başına
doğrudan gelir desteğinden vazgeçileceğini ve ürüne, üretime
dönük teşvik verileceğini söylemişti. Tarımda üretimin
yapıldığı yer tarladır, arazidir;
hayvancılıkta ise üretimi yapan hayvandır. Bu nedenle, hayvan
başına verilen desteğin kaldırılan dekar
başına teşvikten farkı yoktur.
Şimdi,
Hükûmet bir an önce, özellikle içinde bulunduğumuz ekonomik krizin
etkilerini de düşünerek bu ekonomik krizin tarım sektörüne,
hayvancılık sektörüne vereceği zararları en aza
indirebilmek için çözüm üretmelidir, hayvancılığı
desteklemelidir. Onun için, şu anda yapılan mevcut desteklerden
derhâl vazgeçilmeli, ürün endeksli desteklere geçilmelidir. Hayvancılık
desteklenmesine ayrılacak bütçe süt hayvancılığında
sadece süt miktarına, et işletmelerinde ise et miktarına göre
belirlenmeli, böylece üretimdeki verimlilik artırılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet, bugün ekonomik krizin faturasını
işçilere, köylülere, esnafa ve memura çıkarttığı gibi,
çiftçiye, üreticiye ödettirmektedir. Bugün Silifkede, Erdemlide, Mersinde ve
Hatayda limon, hâlâ ağaç dallarındadır; hâlâ daha limon piyasası
açılmamıştır, üreticiler kara kara düşünmektedirler,
ürettikleri limonun kaça satılacağı belli değildir,
alınıp alınmayacağı belli değildir ama Hükûmet
uyuyor. Amerika ve Avrupa Birliği iç tüketimi canlandırıcı
paketler açıklarken bizim Hükûmetimiz iç tüketimi daraltıcı,
çiftçiyi, üreticiyi perişan edici yöntemleri, adımları
uygulamaktan geri kalmıyor.
Sayın Devlet
Bakanımız ve Başbakan Yardımcımız Cemil Çiçekin
bugün gazetelere de çıkan bir beyanında Sayın Çiçek diyor ki:
Ben artık bazen çileden çıkıyorum. Sayın Bakanım,
AKPnin uyguladığı politikalar yüzünden ben bazen değil her
gün çileden çıkmaya başlıyorum. Bugün Amerika, Avrupa, tüketimi
destekleyici tedbirler alırken siz doğal gazı, elektriği,
üretimin girdilerini artırarak neye hizmet ettiğinizi
düşünüyorsunuz? Siz iç tüketimi niye artırmıyorsunuz? Siz bu
ekonomik krizin sanayide yaratacağı yaraları, çiftçide,
üreticide yaratacağı yaraları neyle sarmayı
düşünüyorsunuz?
Karamanda
fabrikalar kapanmış, organize sanayi bölgeleri tamamen çökmüş,
bu çöken sanayilerin yansıması, hemen, Sertavuldaki lokantaları
etkilemiş. Gelirken söylediler, oradaki lokanta sahipleri söyledi: Bizim lokantalarımızda
artık müşteri yok. dediler. Sebebini sorduğumda, Organize
sanayi bölgesindeki sanayiciler çöktü, üretim çöktü, işçiler
atılmaktadır. diyorlar. Limon para etmiyor, susam para etmiyor,
buğday para etmiyor, darı para etmiyor, hayvancılık para
etmiyor, girdiler çok pahalı, işçiler oluk oluk işten
atılıyor, memurun aldığı belli, esnafın
aldığı belli, esnaf siftah etmeden kepenk kapatıyor;
Hükûmet de ülkeyi yönetiyormuş gibi gösteriyor değerli
arkadaşlarım. Bu böyle olmaz. Artık, Hükûmet oturup
düşünmek zorundadır. Bir lokantaya gittiğinizde, yemek
yediğinizde, yemeğin faturasını yemek yiyen öder. Bu
ekonomik krizin faturasını alın teriyle geçinen işçilere,
köylülere, esnafa, memura, dul ve yetime yüklemeye kimsenin hakkı yoktur.
Çünkü bu ekonomik kriz, bu çalışan kesim yüzünden
çıkmamıştır. Dün olduğu gibi kapitalizm, bu
buhranlı çalışan insanların üstüne yine yük yüklemektedir.
Hükûmet de ne yazık ki bu politikaları uygulamaktan bir adım
geri kalmamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Öztürk, buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Yapılması gereken şey, çalışan
kesimleri bu krizden mümkün olduğunca etkilendirmemek. Bu mümkün
değil ama en az etkilendirmek. Bu yaraları sarmak için
çalışan kesime destek vermek kapitalist ülkelerde olduğu gibi bu
çiftçilere, üreticilere, esnafa destek sağlamaktır, iç tüketimi
canlandırmaktır. Zaten dış tüketimi
canlandıracağınız yoktur. Zaten başta krizi inkâr
ettiniz, şimdi de krizin varlığını kabul ettiniz,
Teğet geçecek. dediniz, teğet geçmediğini gördünüz,
insanların, çalışanların yüreğini delerek
geçtiğini gördünüz. İnşallah, halkımız AKP
İktidarından kurtulur, bir daha da kriz görmez.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Sayın
milletvekilleri, başka söz talebi yoktur.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, sertifikalı fidan üreticilerimiz aylardan beri Hükûmetinizin
taahhüt ettiği primleri bir türlü alamamış ve mağdur duruma
düşmüşlerdir. Başta sertifikalı fidan primleri olmak üzere
diğer prim ve ödemeleri ne zaman yapacaksınız?
Diğer bir
sorum: Şu an Adana ilimizin 527 bin hektar sulanabilir arazisi
olmasına rağmen bunun ancak yüzde 40ının
sulanabildiği malumunuzdur. Sulamaya elverişli olduğu hâlde
sulanamayan bu arazilerimiz büyük ürün ve istihdam kaybına neden
olmaktadır. Sulanamayan arazilerin önemli ölçüde sulanabilmesine hizmet
edecek olan Aşağı Seyhan Ovası Sulama Projesi
yıllardan beri bir türlü gerçekleştirilememiştir. Tarımsal
üretimimize çok önemli katkı sağlayacak olan bu projenin kısa
zamanda gerçekleşebilmesi için Hükûmet olarak herhangi bir çalışmanız
mevcut mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakanım, ülkemizde ve özellikle
bölgemizde kırsal kalkınmayı destekleme fonundan istifade ederek
kurulmuş birçok kooperatif işletmesi bulunmaktadır. Ancak,
bunların büyük bir kısmı yönetim zafiyeti vesaire gibi
konulardan dolayı çalışamaz hâle gelmiş ve kredi
kullandıran kuruluşların icra işlemi
başlatmalarından dolayı da kapanmayla karşı
karşıya kalmıştır. Bunların bugünkü
sıkıntısı daha çok işletme kredisidir. Bu durumdaki
işletmelerle ilgili yeni bir işletme kredisi verilmesi için
çalışmanız var mı? Bunların durumu ne olacak?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, zirai ilaçlama işleminin desteklenmesiyle ilgili soruma
cevap alamadığım için sorumu tekrar ediyorum. Özellikle bilinçli
zirai ilaçlamayı desteklemeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum
ise: Zaman zaman zirai ilaç kalıntıları nedeniyle ihraç edilen
tarım ürünlerimizin iade edildiği görülmektedir. İhraç
edilemeyen bu tür ürünlerin yurt içinde tüketildiği malumdur.
İnsanımızın sağlığını tehdit eden
bu problemler, aynı zamanda millî ekonomimize de önemli zarar vermektedir.
Bu konuları ortadan kaldırmak için ne gibi
çalışmalarınız vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Tarım Bakanlığı 4/B çalışanları ile idare
arasında yapılmakta olan bir yıl süreli hizmet sözleşmeleri
kırtasiyeciliği artırmakta ve ayrıca 4/Blilerin
yarınlara dönük umutlarını azaltmaktadır. Yine
yapılmakta ve uygulamakta oldukları tarımsal projelerin sektörel
gerçekliği bağlamında, uzun yıllar hitap etmesine binaen,
daha uzun süreli sözleşme yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum, geçen sorduğumda yarım kaldı:
Sınırlarımızdaki kaçak hayvan girişleri devam ediyor.
Süt ürünlerini belirtmiştim. Siz tarımdan gelen bir bakan olarak
hayvancılıkla ilgili ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Kırsal Kalkınmayı Destekleme Programı
kapsamında ilk aşamada desteklenecek olan illerimiz hangileridir? Bu
illerin belirlenmesinde hangi ölçekler kullanılmıştır? Bu
illerde öncelikle hangi tür desteklemeler yapılacaktır? İkinci
aşamada desteklenecek iller kapsamına alınacak kaç ilimiz
bulunmaktadır? Kütahya hangi kapsamda bu desteklerden yararlanabilecektir?
İkinci aşama ne zaman başlayacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakanım, 2004 yılı sel felaketinde
zarar gören ve zararları il tarım müdürlükleri tarafından tespit
edilen vatandaşların paraları bugüne kadar neden ödenmedi?
İkincisi:
Kimisi de dava açtı, davalarını kazandı, yine bunların
paraları da ödenmedi. Bu paraları ne zaman ödemeyi
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, malumunuz olduğu üzere, Bakanlığınız 4/Bli
personel ücretleri maaş artı performans puanı uygulamasıyla
oluşmaktadır. Ancak maaş ödemelerinde hesaba katılan
eklentiler her ilde, ilçelerde, hatta aynı ilin farklı ilçelerinde
farklı uygulama göstermektedir. Bu nedenle yolluk, harcırah, denge
tazminatı, enflasyon farkı ve maaş ödeme katsayıları
gibi ücretlere dönük uygulamaların Bakanlıkça belirlenerek
farklı uygulamalara son vermeyi düşünmez misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, soru sorma süresi tamamlanmıştır, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, sertifikalı fidan, tohum kullanımıyla ilgili bu
yıl içerisinde 112 milyonluk bir tahakkuk var, şu an itibarıyla
90 milyon YTLsi işlemleri tamamlananlar, tahakkuku yapılanlar
ödendi. 22 milyon YTL bu fasılla ilgili olarak ödenecek para var. Bunlar
da işlemlerinin
tamamlanmasını müteakip ödenecek.
Yine Sayın
Tankutun Adanayla ilgili olarak, Aşağı Seyhan sulaması ve
Adanadaki DSİ yatırımlarıyla ilgili sorduğu bir soru
var. 2003 yılında DSİnin Adanadaki yatırım
tutarı 7,5 milyon YTL, 2004, 2005, 2006, 2007de 30 milyon YTL ve 2008
yılında da 52 milyon YTLdir. Yani hem orada hem başka yerlerde
sulama bizim için son derecede önemli ve sulama
yatırımlarını biz son derecede önemsiyoruz. Orada da büyük
bir hızla sulama yatırımlarına devam edilmektedir.
Sayın
Akkuşun Kooperatiflerle ilgili yeni bir işletme kredisi
çalışması var mı yok mu? şeklinde
Tabii, şunu
söylemem gerekiyor: Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde bu dönemdeki kadar, son
beş altı yıldaki kadar, tarımsal kalkınma
kooperatiflerine bir dönem içerisinde destek bu kadar ayrılmadı,
hiçbir dönemde. 1 milyar YTLnin üzerinde kaynak aktarıldı. Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan temin edilen imkânlarla
birlikte 1 milyar YTLnin üzerinde ve toplam 1.491 tane tarımsal
kalkınma kooperatifine destek verildi. Daha önce yüzde 20-yüzde 30
civarında faizle verilen kredilerin tamamı yüzde 5e düşürüldü
ve yüzde 5lik bir faiz oranıyla bu kooperatiflere, 1.491 tane kooperatife
2008e kadar destek sağlandı ve bunların da çok büyük bir
kısmı başarılı hizmetler yapıyor. Zaten bunun da
aslında Türkiyedeki tarımsal üretime de etkisi son derecede büyük.
Çünkü bu arada üretime geçen gerek hayvancılıkta -özellikle süt sığırcılığında-
gerekse diğer alanlarda ciddi bir katkı sağladı.
Sayın
Çalış, zirai ilaç kalıntıları sebebiyle ürünlerin iade
edildiğini söyledi.
Sayın
Milletvekilim, bu doğru bir bilgi değil. Zirai ilaç
kalıntısıyla ilgili ürün iadesi olmuş değil. Gazetelerde
veya televizyonlarda bazen bu şekilde maalesef yanlış bilgiler
veriliyor. Biz bunları tekzip ediyoruz, gönderiyoruz, böyle
olmadığını, doğru olmadığını
söylüyoruz. Buna rağmen maalesef bu söyleniyor.
Bu, tabii,
Türkiyeye yardım etmiyor, Türkiyeye zarar veriyor bu tür sözler çünkü
doğru değil. Bizim buradaki standartlarımız Avrupa
Birliğinin standartlarıdır. Avrupa Birliği
standartlarıyla, özellikle zirai ilaç kalıntıları
konusunda, gerçekte bizden istenenin çok çok üzerinde biz denetim
yapıyoruz. Mesela, Avrupa Komisyonunun kararına göre, ülkede
nüfusumuza göre yılda 9 bin civarında denetim yapılması
gerekirken bu konuyla ilgili, biz 16-17 bin tane denetim yapıyoruz ve
burada eksik çıkan veya limitleri aşan oran yüzde 1ler, 2ler
civarındadır, son derecede düşüktür. Bu konunun özellikle
altını çizmek istiyorum.
İkincisi:
Yine dışarıdan, yani ilaç kalıntısı sebebiyle
ithal edilip de içeride bunların tüketildiği yönünde bir bilgi
söyledi. Bu da doğru değildir, asla, hiçbir şekilde. Eğer
bir ürün herhangi bir sebeple yurt dışına gitmiş ise ihraç
edilmiş ise dönüşünde -Türkiyeye bir başka sebeple,
örneğin bir ticari sebeple bazen gelebiliyor- o zaman da bizim,
Türkiyedeki kendi standartlarımız uygulanıyor. Hatta, bununla
ilgili olarak eleştirilere bile uğruyoruz, yani Efendim, biz bunu
Türkiyeden götürdük, işte, yolda bozuldu, çürüdü, bir şey oldu, geri
biz getiriyoruz, niye siz bunu içeri almıyorsunuz? diye, bir de bu yönde
bize tenkit yapılıyor. Onlara rağmen biz diyoruz ki: Türkiye
kaynaklı bir ürün de olsa yeniden Türkiyeye dönüşünde mutlaka bizim
standartlarımızı karşılamak mecburiyetindedir, aksi
takdirde, biz içeriye hiçbir şekilde almıyoruz. Bunun özellikle
altını çizmek istiyorum.
Şimdi,
sayın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, sözlerinizi tamamlarsanız, süremiz doldu.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
İllerle ilgili bir liste istendi Kütahya Milletvekilimiz tarafından,
hangi iller birinci aşamada hangi iller ikinci aşamada
Bu birinci
dönemde, Afyon, Amasya, Balıkesir, Çorum, Diyarbakır, Erzurum, Hatay,
Isparta, Kahramanmaraş, Kars, Konya, Malatya, Ordu, Samsun,
Şanlıurfa, Sivas, Tokat, Trabzon, Van, Yozgat var 2007-2009
döneminde. Bunlar seçilirken Avrupa Birliğinin ilgili kurumları
tarafından belirlenen kriterler çerçevesinde bu iller seçildi.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar,
sorular, tabii, çokça sorulduğu için -beş dakikalık sürede soru-
beş dakikalık sürede bu cevapların hepsini vermek mümkün değil.
Onun için, sayın bakanlardan istirham ediyorum, yetiştiremedikleri
soruları yazılı olarak sizlere versinler veya sorular ona göre
tek tek yöneltilsin.
Teşekkür
ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Faydalı oluyor Sayın Başkanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz.
Sayın
Anadol? Burada.
Sayın Mengü?
Burada.
Sayın
Öztürk? Burada.
Sayın Çöllü?
Burada.
Sayın Süner?
Burada.
Sayın Güvel?
Burada.
Sayın Dibek?
Burada.
Sayın Ergin?
Burada.
Sayın Koçal?
Burada.
Sayın Özer?
Burada.
Sayın Güner?
Burada.
Sayın
Ağyüz? Burada.
Sayın Seçer?
Burada.
Sayın Arat?
Burada.
Sayın
Köktürk? Burada.
Sayın
Ertemür? Burada.
Sayın
Baratalı? Burada.
Sayın Özkan?
Burada.
Sayın
Sönmez? Burada.
Sayın
Coşkuner? Burada.
Sayın Oksal?
Burada.
Sayın Ünsal?
Burada.
Sayın Erten?
Burada.
Sayın Yazar?
Burada.
Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekillerimizin yoklama isteğini yerine getireceğim.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum. Adlarını okuduğum sayın üyelerin
yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 4
Milletvekilinin; Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporları (2/224, 1/545) (S. Sayısı: 229) (Devam)
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 5648
sayılı Kanunun 9 uncu maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İzleme
Komitesi
MADDE 9- (1)
İlgili kamu kurum ve kuruluşları, gerçek kişiler, özel
hukuk tüzel kişileri ve sivil toplum kuruluşlarının
kırsal kalkınma program ve destekleri ile ilgili, izleme ve
değerlendirme süreçlerine katkı ve katılımlarını
sağlamak amacıyla İzleme Komitesi oluşturulur. Komitenin
sekretarya hizmetleri Bakanlıkça Yönetim Otoritesi olarak belirlenen birim
tarafından yürütülür. Yönetim Otoritesinin görevleri ile çalışma
usûl ve esasları Bakanlık tarafından çıkarılacak bir
yönetmelik ile belirlenir.
(2) Komitenin
başkanı Bakanlık Müsteşarıdır. Komitede
Bakanlık, İçişleri, Maliye, Sanayi ve Ticaret, Kültür ve Turizm
ile Çevre ve Orman Bakanlıkları, Devlet Planlama Teşkilâtı
ve Hazine Müsteşarlıkları ile Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğinden en az genel müdür düzeyinde birer temsilci ile ilgili
sivil toplum kuruluşlarından temsilciler yer alır. Komiteye,
Başkan, Yönetim Otoritesi ve Avrupa Komisyonu temsilcileri istişarî
düzeyde iştirak edebilir.
(3) Komitenin
görevleri; kırsal alandaki gelişmeler ile kırsal kalkınma
program ve desteklerinin hedeflerine ulaşmasının
sağlanması ve desteklerin ulusal politika ve stratejilere uygun,
birbirleri ile tutarlı, uyumlu ve etkin bir şekilde uygulanması
amacıyla; proje ve faaliyet başvuru şartları, seçim ve
değerlendirme kriterlerinin kırsal kalkınma hedeflerine uygunluğu
konusunda görüş oluşturmak; uygulama ve gelişmeleri hedeflere
ulaşma açısından belirli aralıklarla izlemek,
değerlendirmeleri incelemek; hedeflere ulaşılması veya malî
yönetim de dahil olmak üzere yönetim ve uygulamanın etkinleştirilmesi
konusundaki önerilerini ilgili kurum ve makamlara bildirmek, mevzuat ile Avrupa
Birliği müktesebatı çerçevesinde öngörülen diğer görevleri
yürütmektir.
(4) Komitenin
teşekkülü, çalışma usûl ve esasları, Komitede temsil edilen
kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlık
tarafından çıkarılacak bir yönetmelik ile belirlenir."
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Muharrem Varlı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok efendim, çekiyoruz.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Hulusi Güvel.
Sayın Güvel,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 229 sıra sayılı Zirai Mücadele ve Zirai
Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; değişikliğin
gerekçesinde
Türkiyedeki tarım sektörünün gelişmişlik
düzeyinin ve tarım nüfusunun refah seviyesini yükseltmek
ifadesi
geçmektedir. Değerli arkadaşlar, iktidarın altı
yılı geçen süre içinde uyguladığı tarım
politikalarıyla tarım nüfusunun refah seviyesinin düşürülmesini
ve tarım sektöründeki gelişmişlik düzeyinin durumunu gördükten
sonra bu ifade inandırıcılıktan uzak görülüyor. Bu iktidar
döneminde çiftçilerimizin beli biraz daha bükülmüş, borçları
artmış, piyasanın insafına bırakılmış,
tüccar ve komisyoncuların eline terk edilmiştir. Bu koşullarda
bu Hükûmetin çiftçilerimizin refah düzeyini yükselteceğine inanmak zordur.
Ülkemiz
tarımın, tarımcısının, Avrupa Birliği
politikalarına, Dünya Ticaret Örgütü politikalarına, IMF
politikalarına nasıl kurban edildiğini bu geçtiğimiz
altı yıl içinde gördük. Türkiye bu dönemde uygulanan yanlış
politikalar nedeniyle mısır gibi, pamuk gibi, yağlık
tohumlar gibi stratejik ürünlerde ithalat yapmak durumunda
kalmıştır.
İhraç
ürünlerindeki kalıntı sorunu nedeniyle Antalyada üretilen domates,
Adanada üretilen narenciye, Mersinde üretilen sebze, ihraç
yaptığımız ülkelerin kapısından dönmüştür.
Bu konuda tam bir denetimsizlik söz konusudur. Yeterli sayıda laboratuvar
açılmamıştır, yeterli kontrol yapılamamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, tarım ürünlerinin ihracatı özel bir önem
taşımaktadır. İhraç bağlantıları konusunda
ihracatçımıza yeterli destek sağlanmadığı
koşulda ürünlerin fiyatları aşırı düşüş
göstermekte, üreticimiz tarlasının masrafını
karşılayamamaktadır. Tarlada kalan her ürün ulusal ekonomi için
ciddi bir yaradır. Bu nedenle dış ticaretten sorumlu
Bakanlığımız ile Tarım
Bakanlığımız eş güdüm ile çalışmak
zorundadır. Bu eş güdüm yeterli ölçüde sağlanamadığı
için yıllardır bin bir emekle üretilen ürünler gümrük
kapılarından dönmektedir. Üreticilerimiz ürünleri yollara dökerek
kızgınlığını göstermekte, Hükûmeti protesto
etmektedirler ancak Hükûmetin kulakları her şeye olduğu gibi bu
protestolara da tıkalıdır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı GAP bölgesi başta olmak üzere sulama
tekniklerinin uygulanması konusunda, ilaçlamada, ilaç seçiminde, tohumluk
seçiminde ve kullanımında çiftçilerimize yeterli eğitim
desteği sağlayamamaktadır. Devlet, piyasayı düzenleyici
olarak gerekli müdahaleyi yapmamaktadır. Üretim planlaması
yapılmaması nedeniyle bugün en istikrarsız sektör tarım
sektörüdür. Tarım sektöründe yeterli destek sağlanmamaktadır. Bu
durum, ulusal çıkarlarımızı gözeten bir tarım politikasının
olmamasından kaynaklanmaktadır. Dünyanın en pahalı gübresiyle,
dünyanın en pahalı mazotuyla üretim yapmak zorunda
bırakılan üreticilerimizin hâlâ yaşamını
sürdürebilmeleri bir mucize olsa gerektir diye düşünüyorum. Avrupa
Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri kendi çiftçisini
destekliyor. Biz desteklemeye kalktığımızda olmaz
diyorlar. Fransa kendi üreticisine yüzde 40 mazot desteği veriyor. Biz
yapmaya kalktığımızda olmaz diyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı için
ayrılan tarımsal destek bütçesi geçen yıla göre yüzde 1,9
artırılarak 5,5 milyar YTL olarak açıklanmıştır.
Bu, genel bütçenin yüzde 0,49una tekabül etmektedir. Ancak Tarım
Kanununa göre bu rakam yüzde 1den az olamaz. Dünya tarımının
koşulları göz önüne alındığında bu rakam oldukça
yetersiz kalmaktadır. Gübre fiyatlarının ortalama yüzde 40
arttığı bir ekonomide böylesine düşük bir destek bütçesiyle
sağlıklı sonuç almak mümkün değildir. Ülkemizin gıda
güvencesinin sağlanması için tarımsal desteğin artırılması
bir zorunluluktur.
Değerli
arkadaşlarım, tarım demek sanayinin ham maddesi demektir,
yerinde istihdam demektir. Bütün bunların gerçekleşebilmesi için
tarımsal sanayinin desteklenmesi gerekmektedir. Hükûmetin öncelikle Türk
çiftçisini ve sanayicisini düşünmesi gerekir. Cargill için bu Meclisi
defalarca toplayan, hukuku altüst eden Hükûmetin aynı çabayı kendi
çiftçisi için de göstermesi gerekmektedir.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; her ne kadar ilgililer
dünyada yaşanan ekonomik kriz konusunda Bize bir şey olmaz. diyorsa
da bu krizin etkilerini azaltmanın en sağlıklı
yollarından birisi, tarım gibi sektörün ciddi anlamda
desteklenmesinden geçmektedir. Tarım ve tarımsal sanayi sektörleri
desteklendiği koşulda bu sektörlerde yaşanan toplumsal sorunlar
azalacak, kırsal kesimden şehirlere olan göç baskısı
azalacaktır.
Değerli
arkadaşlar, terör belasını ortadan kaldıracak en önemli
tedbirlerden birisi GAPın tam anlamıyla hayata geçirilmesidir. Ancak
bu konuda Hükûmet zamanında ve yeterli desteği
sağlayamamıştır. Güneydoğu Anadolu Projesinin tam
anlamıyla hayata geçirilmesi yalnızca bölge insanı için gerekli
değildir. GAP, ülkemizin kendine yeterli olması ve gıda
güvenliğinin sağlanması açısından da büyük önem
taşımaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, buğday ve mısır için piyasada
oluşan fiyat, maliyetlerinin gerisinde kalmaktadır. Hükûmet bu konuda
zamanında ve çiftçilerimizin çıkarlarını koruyacak
müdahalede bulunamamıştır. Narenciyede hasat başlamak
üzeredir. Bu konuda da üretici tüccarın insafına bırakılmıştır.
6 milyonu aşkın yurttaşımız geçimini tarım
sektöründen sağlamaktadır. Çoluk çocuklarıyla 30 milyonu
aşkın insanımız karnını bu sektörden
doyurmaktadır. Daha nereye kadar bu insanlarımızı
piyasanın acımasızlığına teslim edeceğiz?
Değerli
arkadaşlar, tarımdaki sorunlar can yakmaktadır. Yalnızca
geçimini tarımdan sağlayan üreticilerimizin ve ailelerinin değil
tüm ülkenin canı yanmaktadır. Tarımın
olmadığı bir ekonomiyi hayal etmek bile mümkün değildir. Bu
sektörden ekmeğini kazanan insanlarımıza yeterli destek
sağlanamazsa yaşanacak toplumsal sorunların önünü almak mümkün
olmayacaktır. Geçimini topraktan sağlayamayan çiftçilerimiz büyük
kentlere akmakta, yetersiz istihdam nedeniyle, kentlerimizdeki yetersiz
altyapı nedeniyle buralarda da sorun yaşanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; ekonomi ülkenin en temel
sorunudur. Bakınız, ekonomi artık küçülme eğilimine
girmiştir. İşsizlik rakamları tehlike
sınırlarını zorlamaktadır. En azından belli bir
süre için tarımdaki istihdamı yerinde tutmak gerekmektedir. Bunun tek
yolu geçimini tarımdan sağlayan insanlarımıza destek
olmaktan geçer. Çiftçilerimiz piyasanın baskısı
altındadır. 10 binlerce çiftçimiz borçlarını ödeyemedikleri
için icralıktır. Ürününü nasıl satacağını,
zararını nasıl karşılayacağını,
çocuklarını nasıl okula göndereceğini bilemez duruma
getirilmişlerdir.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde girdi fiyatlarının ürün
fiyatlarına oranla daha hızlı yükseldiği hepimizin
malumudur. Bu konuda devlet tarafından -yetersiz de olsa- sağlanan
destekten tüm çiftçilerimiz yararlanamamaktadır. Bu desteklerden
yararlanabilmek için Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil olmaları
gerekmektedir. Ancak ülkemizde kadastro sisteminin tamamlanmamış
olması nedeniyle bölünmüş ama kayda geçirilmemiş araziler
nedeniyle pek çok çiftçimiz bu desteklerden yararlanamamaktadır. Bu
haksızlığın giderilmesi için Bakanlığın bir
çözüm üretmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu tasarı Avrupa Birliğine uyum sağlama
amacı taşımaktadır. Kimse Avrupa Birliğine
karşı değildir. Karşı olunan, teslimiyetçi
anlayıştır. Avrupa Birliği ülkeleri kendi üreticilerine her
çeşit yolla destek olurken, ülkemizin kraldan çok kralcı bir
anlayışla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Güvel, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
kendi
üreticisine yeterli desteği vermemesi en hafif anlamıyla
insafsızlıktır.
Tarımın
sorunlarını çözmeden Türkiye'nin sorunlarını çözmenin
mümkün olmadığını tekrar hatırlatıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güvel. Ayrıca size Geçmiş olsun.
diyorum.
Sayın
milletvekilleri, başka söz talebi yoktur.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: Çin Halk Cumhuriyetinde melaminli sütten kaynaklanan bebek
ölümlerinin olduğu bir vakıadır. Aynı konuda Avrupa
ülkeleri de hassasiyet göstererek gerekli tedbirleri almaktadırlar. Biz
Türkiye olarak 2007-2008 yılında Çin Halk Cumhuriyetinden bu tip
herhangi bir şekilde süt ya da süt tozu ithal ettik mi? Bu konuda ne gibi
kontroller yapılmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, dün Edirne ili Lalapaşa ilçesi üreticileri Ankaraya
geldiler, zatıalinizle ve Sayın Maliye Bakanımızla da
görüştüler. Buradaki üreticilerimiz geçen yıl yaşanan
kuraklıktan dolayı verim kaybına
uğradıklarını ifade ediyorlar. Hem bu verim kaybından
dolayı bir kuraklık yardımı talebi var hem de Ziraat
Bankasına ve tarım kredilere olan borçlarının ertelenmesi
talebi var. Bu konuda nasıl bir destek olacağız buradaki
üreticilerimize?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
İktidarlarınız döneminde çiftçilerimizin gelirleri
masraflarını karşılayamaz olmuştur. Gün geçtikçe
masrafları daha da artmaktadır. Bir çiftçi olarak çiftçimiz borçlu ve
perişandır. Artık yapılan yanlış tarım
politikalarından dolayı çiftçimiz tarlasını ekmek
istememekte, ürün hasadını da kaldırmak istememektedir.
Çiftçilerimizin bu perişan hâlini gidermek için ne gibi yeni projeleriniz
vardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan,
AB destekli tarım ve kırsal kalkınma projelerinin
hazırlanmasından uygulama bitimine kadar geçen sürede son bir
yıl içerisinde suistimal ve yolsuzluk nedeniyle açılmış soruşturma
var mıdır? Varsa neticeleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, tarımdaki çöküş 2006da
yüzde 1,3 büyüme gösterirken, 2007de yüzde 7,3 küçülme göstermiştir.
1998de yüzde 17 olan tarımın millî gelirdeki yeri, 2006da yüzde
9lara düşmüştür. Bu rakamlara baktığımızda
2001de tarımda iş sahibi nüfus 8 milyon, 2006 yılında
-altı yılda- 6 milyona inmiş, 2 milyon istihdam kaybı
yaşanmıştır. GAP projesi de bunların içinde komplike
bir proje olup, bu proje destekleri içinde bu gerilemeyi nasıl
durduracaksınız? Bir planlı çalışmanız var
mıdır? Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Sayın Ata
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan,
Ziraat Mühendisleri Odası, toprak ve su katliamına dikkat çekmiş
ve Ülkemizde birçok il sınırları içerisinde yol yapım
çalışmaları nedeniyle sulu ve mutlak tarım alanları
amaç dışı kullanılmıştır. şeklinde bir
beyanda bulunmuştur. Küresel ısınma ve buna bağlı
iklim değişiklikleri de dikkate alındığında,
üzerinde en verimli şekilde her türlü ürünün yetiştirildiği bu
arazilerin geri dönüşümü olmayacak şekilde
kullanılmasını engelleyecek politikalarınız mevcut
mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ata.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Bakana mısırla ilgili bir soru sormak istiyorum. Şimdi
Sayın Bakan, mısır üretimi başlarken kilogramına eski
bedelle 430 bin lira fiyat açıklamıştı. Ben Kırklareli
bölgesinde
Ofis, mısır için hiçbir alım yapmadı,
sanıyorum Trakyada da yapmadı. Öncelikle Ofis tarafından
Türkiyede kaç ilde mısırla ilgili alım yapıldı, onu
merak ediyorum ve bizim bölgede niye yapmadılar? Şu anda
Kırklareliden aldığım bilgiye göre
mısırların bir kısmı hâlâ tarlada, hâlâ biçilmiş
değil, alan yok. Fiyat da Sayın Bakanın
açıkladığı gibi hiç öyle 430 bin lira değil, 350 bin
lira civarında. İnsanlar kar yağacak
Üzerlerine kar
yağmış olmasına rağmen mısırlarını
biçemediler. Bu konuda Sayın Bakanın bizi bilgilendirmesini rica
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Son olarak
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Türkiye'nin en önemli ihracat sektörlerinden birisi yaş
meyve sebze üreticileri. Dünyada ve ülkemizde yaşanan krizden en çok da
bunlar etkilendiler çünkü özellikle Rusyaya yapılan ihracat, Rusyadaki
ekonomik kriz ve ülkemizdeki ekonomik kriz birbiriyle çakışınca
çok sıkıntı içerisine girdiler. Bunların yeni talepleri
var, istekleri var:
1) Geçmiş
yıllardan bekleyen hak edişlerini bir defaya mahsus peşin
ödemeyi düşünüyor musunuz?
2) Analiz
laboratuvar ücretlerini makul seviyelere çekmeyi düşünüyor musunuz?
3) Eximbank
kredilerinde yaş sebze ve meyve üreticilerine öncelik tanımayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Sayın
Bakanım, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çin Halk
Cumhuriyetinden melaminli süt tozu ithalatı var mı ve bununla ilgili
ne gibi kontroller yapılıyor? diye Sayın Enöz sordu. Önce
şunu söyleyeyim: Bize, doğrudan, Türkiye'nin içerisinde tüketilmek
üzere herhangi bir ithalat yapılmadı fakat dâhilde işleme rejimi
kapsamında, 2007-2008 yıllarında bir 479 ton, bir de 742 ton
civarında bu şekilde serbest bölgelere girdi. Bununla ilgili
dünyadaki gelişmeleri izleyip haber aldıktan sonra, biz birtakım
kontroller başlattık, yaptık. Yüz civarında analiz
yapıldı. Özellikle, ithalat yapan firmalardan bunların
ürünleriyle, bileşiminde süt tozu bulunan ürünlerle ilgili olarak ve bizim
yaptığımız bütün tetkiklerde, bütün kontrollerde bizim
ülkemizde bu madde bulunmadı. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Sayın
Uslunun Lalapaşa ile ilgili sorusu: Lalapaşa bizim temmuz
ayında çıkardığımız kuraklıktan etkilenen
yerlerle ilgili, onlara yardım yapılmasıyla ilgili kararnamede
ilçe olarak yer aldı ancak malum, orada birtakım kıstaslar
uygulandı. O kıstaslar, yani bireysel anlamda toplam üretimin yüzde
30unun zarar görmesi gibi bir şart söz konusu ve o şekilde Türkiye
genelinde 500 bin civarında çiftçiye 535 milyon YTL nakit destek
sağlandı, ayrıca da borçları bir yıl süreyle
ertelendi. Şimdi tabii, Lalapaşayla ilgili bizim herhangi bir
işlem yapmamızın şartı şu: Mahallindeki ilçede
muhtelif kuruluşların temsilcilerinden oluşan komisyonun bu
yönde bir teklifi olması lazım veya ilin komisyonunun teklifinin
olması lazım. Bu şekilde bir teklif ilden geldiği takdirde
-yani oranın da hasara uğradığı yönünde- o zaman onlar
için de ilave bir düzenleme yapılabilecek.
Sayın
Dibekin, mısır alımıyla ilgili Kırklarelinde
alım yapıldı mı yapılmadı mı şeklinde
Biz aslında bütün iş yerlerimizde mısır alımıyla
ilgili olarak hazırlıklarımızı yaptık. 51 iş
yerinde hâlen mısır alımı yapılıyor ve şu
ana kadar da 680 bin ton alım yapıldı. Hâlen de dediğim
gibi 51 iş yerinde alım devam ediyor. Bizim fiyatlarımız
açıkladığımız gibi 430, artı tabii bir de prim
ödemesi yapıyoruz. Şu anda da piyasa fiyatları 370 ile 390
YTL/ton arasında değişiyor.
Bir
arkadaşımız sordu. Yaş meyve sebze ihracatıyla ilgili
analizlerde Bakanlık olarak biz zaten yüzde 50 indirim yapıyoruz,
Dış Ticaret Müsteşarlığı kalan yüzde 50sini
destek olarak veriyor, gerisi de zaten ihracatçı tarafından ödeniyor.
Amaç
dışı kullanımla ilgili yani toprakların
korunmasıyla ilgili Sayın Atanın sorusu vardı, toprak ve
su kaynaklarının kullanılması ve onlarla ilgili
yapılan tedbirler neler düşünülüyor şeklinde bir soru. Çok
yerinde bir soru. Biz toprakların amaç dışı
kullanılmaması yönünde bir kanuni düzenleme yaptık ve size bir
örnekle aslında bu kanunla son birkaç yıl içerisinde ne kadar
tarımsal araziyi kurtardığımızı söyleyeceğim.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Tamamlıyorum.
Bize mesela kanun
çıktıktan sonra 513.258 hektar alanın tarım
dışı amaçla kullanılmasıyla ilgili başvuru
yapıldı, 513 bin hektar. İzin verilen bunun sadece yüzde 49u,
gerisine izin verilmedi ve dolayısıyla o alanlar amaç
dışına kullanılmamış oldu, korunuyor.
Şimdi, hem
suyla ilgili hem suyun tarım arazisine vereceği zararla, suyun
yanlış kullanımıyla ilgili hem gübre ve ilaç
kullanımıyla ilgili de çok ciddi tedbirler biz aldık, uygulamaya
koyduk. Bunların da faydasını görüyoruz. Özellikle damla sulama
yatırımlarında biz sıfır faiz uygulaması
getirdik, alet ekipmanına yüzde 50 hibe destek getirdik ve 2007
yılından bu yana 1 milyon 350 bin dekar alanda da damla sulama
kullanıldı. Bunun da büyük kısmı GAP bölgesinde.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- 5648
sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 14- (1)
Kurumda hizmetler 14/07/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Ka-nunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel
hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın istihdam
edilen sözleşmeli personel eliyle yürütülür. Kurum personeli emeklilik ve
sosyal güvenlik yönünden 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununa tâbidir. Kurum personeline ilişkin tüm ihtilaflar
iş mahkemelerinde görülür.
(2) Başkan
Bakanın önerisi üzerine müşterek kararla atanır. Genel
Koordinatör, Birinci Hukuk Müşaviri, Koordinatör, il koordinatörleri,
uzman, denetçi ve avukatlar Başkanın teklifi üzerine Bakan
onayıyla, bunların dışında kalan diğer personel
ise Başkan tarafından atanır.
(3) Kurumda
istihdam edilecek personelde Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin
(A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen
genel şartlara ek olarak; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, il
koordinatörü, uzman, denetçi pozisyonlarında istihdam edilecekler için ziraat,
veterinerlik, su ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat,
jeoloji, bilgisayar, endüstri, elektrik ve elektronik, makine, maden,
metalürji, mimarlık, biyoloji, jeodezi ve fotogrametri, hukuk, kamu
yönetimi, iktisat, maliye, işletme, uluslararası ilişkiler,
çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, şehir ve bölge
planlama, istatistik, sosyoloji dallarından, birinci hukuk müşaviri
ve avukat pozisyonlarında istihdam edilecekler için hukuk fakültesinden
veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt
dışındaki yüksek öğretim kurumlarından en az lisans
düzeyinde eğitim görmüş ve Kurumun faaliyetleri veya istihdam
edileceği alanla ilgili olarak asgarî; Başkan, genel koordinatör,
koordinatör ve birinci hukuk müşaviri için sekiz yıllık, il
koordinatörü için altı yıllık, denetçiler için üç
yıllık iş tecrübesine sahip olma şartları aranır.
(4) Merkez
teşkilâtında; Başkan, genel koordinatör, birinci hukuk
müşaviri, koordinatör, uz-man, denetçi ve avukat pozisyonlarında
istihdam edileceklerin İngilizce, Almanca veya Fransızca dillerinde
yapılan Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit
Sınavında asgarî (B), mütercim pozisyonunda istihdam edileceklerin
(A) düzeyinde, il koordinatörlüklerinde il koordinatörü, uzman ve denetçi
pozisyonunda istihdam edileceklerin ise asgarî (C) düzeyinde puan
almış olmaları veya dil yeterliliği
bakımından buna denkliği kabul edilen uluslararası
geçerliliği olan bir belgeye sahip olmaları zorunludur.
(5) 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli
(I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde sayılan kurum ve
kuruluşlarda çalışanlardan durumları, bu maddede
sayılan nitelik ve şartlara uygun olanlar, kendilerinin isteği
ve kurumlarının muvafakatı ile Kurumda sözleşmeli olarak
istihdam edilebilir. Bu şekilde istihdam edilecek personel
sayısı toplam personel sayısının yüzde ellisini
aşamaz. Bu şekilde görevlendirilen personel kurumundan
aylıksız izinli sayılır ve asıl kadrosuyla ilgisi
devam eder. Bunların terfileri başkaca bir işleme gerek
kalmaksızın kurumlarınca yapılır. Bu hükme göre
görevlendirilenler, görevde kaldıkları sürece, malî ve sosyal
haklarını Kurumdan alırlar.
(6) Kurumun
merkez teşkilâtında istihdam edilecek personel sayısı
yüzseksen kişiden fazla olamaz. Sekreterlik, arşiv, idarî, malî ve
personelle ilgili işlemleri yürütecek olan destek personelinin
sayısı, toplam personel sayısının yüzde yirmisini
geçemez.
(7) Kamu kurum ve
kuruluşlarından Kurumda istihdam edilen kamu görevlileri, görevleri
sona erdiğinde kurumlarında mükteseplerine uygun bir göreve
atanırlar. Bunların Kurumda geçen hizmet süreleri
kazanılmış hak aylıklarının tespitinde dikkate
alınır.
(8)
Sözleşmeli personele verilecek her türlü ödemeler dahil net ücretler;
Başkana Başbakanlık merkez teşkilâtında görev yapan
genel müdür, genel koordinatörler, iç denetim koordinatörü ve birinci hukuk
müşavirine Başbakanlık merkez teşkilâtında görev yapan
genel müdür yardımcısı, koordinatör ve il koordinatörlerine
Başbakanlık merkez teşkilâtında görev yapan daire
başkanları, uzman, avukat ve denetçilere Başbakanlık
uzmanları, diğer görevlilere ise Başbakanlık merkez
teşkilâtındaki benzer unvanlar ile görev yapan personel için
öngörülmüş bulunan ücretleri aşmamak kaydıyla, Bakan tarafından
belirlenir. Kurumda istihdam edilen avukatlara, Kurum lehine sonuçlanan dava ve
icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı taraftan tahsil
olunan vekalet ücretlerinin; hukuk müşaviri ve avukatlara
dağıtımı hakkında 02/02/1929 tarihli ve 1389
sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye
Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas yolu ile
uygulanır.
(9) Kurum,
desteklenecek proje ve faaliyetler ile ilgili başvuruların
değerlendirilmesi, izlenmesi, duyurulması ve tanıtımı
ile faydalanıcılara yönelik eğitim hizmeti verilmesi
amacıyla; özel bilgi ve uzmanlık gerektiren işlerde, istisna
veya hizmet akdi ile yerli ve yabancı uzmanları, kısmi
zamanlı olarak çalıştırabilir. Kurumda bu şekilde
çalıştırılacak personel sayısı, Kurumun toplam
personel sayısının yüzde otuzunu geçemez.
(10)
Sözleşmeli personelin bu maddede belirlenenler dışında
kalan görev ve yetkileri, hizmete alınma, görevlendirme, görevde yükselme
ve görevden alınma şekilleri ile sözleşme esasları, unvan
ve sayıları Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak.
Sayın
Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 4
Milletvekilinin, Zirai Mücadele ve
Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Zirai
Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında grubum
adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın hemen başında şunu ifade
etmek istiyorum ki -genel gerekçede de izah edildiği gibi- burada
aslında AKP Hükûmetinin tarıma ve kırsal kalkınmaya
bütçeden veya çeşitli kaynaklardan planlı bir şekilde kaynak
aktaran bir tasarıyı, bir teklifi görüşmüyoruz. Sadece, Avrupa
Birliği ve uluslararası çeşitli fonlardan Türkiyeye gelebilecek
olan proje desteklerine ve başka birtakım desteklere bir
yapılandırmayı hazırlıyoruz. Her şeyden önce
bizleri dinleyen siz değerli milletvekillerinin ve televizyonları
başındaki Türk çiftçisinin bunu bilmesini istiyorum ki AKP
Hükûmetinin Türk çiftçisi lehinde kendi iradesiyle yapılan bir düzenleme
değildir. Sadece ve sadece dışarıdan gelecek yardım ve
birtakım fonları değerlendirecek bir kurul örgütlenmesi
yapılmaktadır. Biz, her halükârda hem zirai karantinayla ilgili hem
de kırsal kalkınmayla ilgili bu kanunu destekliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, şunu ifade etmek istiyorum ki tarım, ülkemizde en
mağdur ve en sahipsiz bir sektördür. Bunu nereden söylemek
ihtiyacını hissediyorum? Değerli arkadaşlar, bir ülke
düşünün ki sektörden sorumlu Bakanı, çiftçiye Gözünüzü toprak
doyursun. diyor. Bu yetmiyor, eğer Bakanın bu konuda
yanlış bir tercihi olduysa konuyu düzeltmesi gereken Hükûmetin
başı Sayın Başbakan, Erzurumda Yandık. diyen
çiftçilere Bu memleket yatıp kalkıp size mi çalışacak?
diyor ve Mersinde daha da işin ötesine giderek Yandık, anamız
ağladı. diyen çiftçiye Al ananı git lan buradan. diyor. Bu
sektör o kadar sahipsiz ve o kadar mağdur bir sektördür.
Değerli
arkadaşlar, AKP Hükûmeti sayesinde Türkiyede iki âlem meydana geldi.
Bunlardan bir tanesi yaşanan gerçek âlem, bir tanesi Hükûmetin Sayın
Bakanlarının televizyonlarda, Mecliste, basında, her yerde
anlatmaya çalıştıkları bir sanal âlem var. Gerçek âlem ne?
İşte gerçek âlem, demin söylediğim gibi, bizzat sorumlusu olan
bakanları tarafından hakaret gören sektör ve hiçe alınan,
sektörde konuşulanlardan hiç mi hiç ama hiç mi hiç haberi olmayan
yetkililer.
Kıymetli
arkadaşlar, düşünün ki
Sayın Bakana sormak istiyorum: Acaba,
bilhassa benim bölgemde de dün söylenen ve çiftçinin klişeleşmiş
hâline gelen daldı-çıktının ne demek olduğunu
biliyorlar mı ve anlıyorlar mı? Aydındaki çiftçilere bizim
Sayın Başbakan, Türk tarımının geliştiğini
belirtmek için traktör satışlarından örnekler veriyordu ama
Aydında o traktör satışları daldı-çıktı
olarak adlandırılıyordu. Daldı-çıktı şu
idi: Elindeki eski traktörü satıyor, onun üzerinden yeni traktörü
kredilendiriyor, peşinatını ödüyor, üstünün kalanıyla da
tarımsal araziyi işlemek için parayı kullanıyordu. Türk
çiftçisi buna daldı-çıktı dedi.
Şimdi yeni
bir moda var: Aydında yeni konuşulan yatır-kaldır.
Sayın Bakan, yatır-kaldırın ne olduğunu size
anlatayım, Türk çiftçisine bu yatır-kaldır konusunda
yardımcı olun. Türk çiftçisi çeşitli yerlerden borç para buluyor
günübirlik ve bunu, günübirlik paraları, kredilerini ödeyebilmek için
bankaya yatırıyor. Ondan sonra gidiyor, üç beş gün sonra yeniden
borçlanıyor, kredi çekiyor. Bunun adına da yatır-kaldır
demiş. Artık Türk çiftçisinin terminolojisine AKP Hükûmeti zamanında
yeni yeni terimler eklendi. Acaba, o sanal âlemdekiler bu gerçek âlemi
anlayabiliyorlar mı?
Değerli
arkadaşlar, gerçek âlemde yaşanan ve sanal âlemde olanlar neler?
Bakın, gerçek âlemde olan, Aydında 120 bin dönüm toprak
imkânsızlıklardan dolayı ekilemiyor. İmkânsızlık
ne? İmkânsızlık, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve ürünün
para etmeyişi. 120 bin dönüm arazi Aydın Ovasında ekilemiyor.
Bugün gazetelerde
İzmir Esnaf Başkanının tarımla ilgili bir konuda, 1
milyon dönüm arazinin ekilemediğine dair bir beyanı vardı.
Düşünün ki ülke gerçeği ne hâle gelmiş. Yani, 1 milyon hektar
İzmirin toplam tarımsal arazisi var ve bunun yüzde 10u
imkânsızlıklardan ekilemiyor. Aydında 120 bin dönüm arazi
ekilemiyor. Neden ekilemiyor? Tarım Bakanımıza bakarsanız,
sanal âlemde çiftçi Türk tarihinin en büyük desteklerini alıyor. Gerçek
âleme baktığınızda tarımsal araziler işlenemiyor,
ürün para etmiyor.
Sayın Bakana
bütçe konuşmalarında çok daha farklı bir konuda
aydınlatıcı bilgiler vereceğim ama şunu ifade etmek
istiyorum ki -hemen en basit bir şekilde- cumhuriyetin bütün
yıllarıyla kendilerini kıyaslarken kendi kullandıkları
bütçelerle cumhuriyetin o yıllardaki hükûmetlerinin
kullandıkları bütçeler ve bu bütçelerden alınan paylar ve
işte şimdi çıkardığımız ve çıkarmaya
çalıştığımız bu tasarıyla dünyadaki
fonlardan, yardımlardan gelen paraları lütfen kıyaslayarak Türk
tarımına yaptıkları desteği bizlere anlatsınlar.
Kıymetli
arkadaşlar, 1950, 1960, 1970, 1980, 1990, 2000, hatta 2006 yılı
ile 2007 yılındaki Türk çiftçisinin tarlasında, bahçesinde,
ahırında neler hissettiğini ve ne durumda olduğunu
anlayabilmek çok zor değildir ve şunu kesinlikle ifade ediyorum: Bir
zamanlar Aydın Ovasında, Söke Ovasında çiftçi olmak
İzmirde, İstanbulda, Ankarada bir statüydü kıymetli
arkadaşlar ama bugün çiftçi maalesef o statüden ne hâllere geldi. Bunu
vicdanlarınızla baş başa kaldığınızda,
bugünkü Hükûmetin politikalarını değerlendirdiğinizde
doğru yolu bulabilirsiniz kıymetli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, tarım, Türk çiftçisinin desteklendiğinde dünyada
iddialı olması gereken konulardan birisidir ama bu tarıma destek
olurken sadece destekleme anlamında değil, tarımda aynı
zamanda desteklerin yönlendirme fonu şeklinde de, yönlendirici olması
noktasında da etkin kullanılmasını sağlaması
gerekir. Sadece destek, kırsal kalkınmaya destek farklı anlamda
birtakım ihtiyaç gideren politikalar şeklinde olmamalıdır.
Aynı zamanda dünyaya, ürün çeşidine, ürün kalitesine, randımana,
rekolteye, birtakım alanlara yönelik yönlendirici pazarlara ve geçici
birtakım tedbirleri değil, bu pazarlarda randımana, kaliteye
yönelik, cinse yönelik de yönlendirici olmalıdır ve bir gün
değerli arkadaşlar şunu ümit ediyorum: Sayın Bakana
teşekkür ediyorum. Sayın Bakanın anlattığı bütün
bu sanal âlemden ben şunu anlıyorum ki Sayın Başbakan
Yatıp kalkıp bu ülke size mi çalışacak? derken bir
şeyi itiraf ediyordu sayın arkadaşlar. Neyi itiraf ediyordu?
Bugüne kadar hükûmetler yatmış kalkmış Türk çiftçisine bir
şeyler vermiş, ben vermeyeceğim. diyordu. Bu memleket
yatıp kalkıp size mi çalışacak? demek, Benden öncekiler
sizin için çalışmış, ben
çalışmayacağım. demekti.
Sayın Bakan,
bugün, sanal âlemde Türk çiftçisine çok büyük desteklerin verildiğini
söylüyor ve demek ki Sayın Başbakana karşı geliyor.
Yatıp kalkıp bu memleket için çalışan çiftçiye verilen destekleri
çok görülen çiftçi için tavır almış görünüyor ama eğer bu
tavrını devam ettirirse o sanal âlemden Sayın Bakan
uyandığında ya bir gün kendisi yapamadıklarını
görür istifa eder ya da Sayın Başbakan Sayın Bakanın
istifasını alır çünkü Sayın Başbakan çiftçi için
yatıp kalkıp çalışmanın uygun
olmadığını iddia etti Erzurumda.
Dolayısıyla,
kıymetli arkadaşlar, Türkiyemizi bekleyen en büyük tehlike,
maalesef
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uzunırmak, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla)
bu ekilemeyen araziler, işlenmeyen araziler,
imkânsızlıklar, bizim -en önemlisi- üretim kültürümüzü bitirmektedir.
Kıymetli
arkadaşlar, bir kültürü oluşturmak, yıllara, bilgiye, tecrübeye,
teknolojiye dayalıdır. Dolayısıyla, bir kültür eğer
yok olursa
Düşünün ki bir pamuk üretimi, düşünün ki bir meyve
üretimi, düşünün ki hayvansal üretim, bütün bunlar, bilginin,
yılların, tecrübenin, teknolojinin, bir birikimin sonunda meydana
gelir ve bugün, maalesef, Türk tarımında belli alanlarda üretimden
vazgeçilmektedir.
Üretimi, üretim
kültürünü yok ettiğimizde, bu kültürü tekrar kazandırabilmek için
ülke, maalesef üretmeyen, başkalarının ürettiklerine muhtaç olan
bir müstemleke durumuna düşer. Hükûmetin dikkat etmesi gereken en önemli
konu budur.
Kanunun
hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede gayrisafi millî hasılanın yüzde
1inin -yasal olarak- çiftçiye destek
verilmesi yönünde yasa olmasına rağmen, Sayın Bakan çiftçiye
2009 bütçesinde sadece 5,5 milyar teşvik veriyor; 5,5 milyar.
Sayın Bakan,
parayı pul ediyorsunuz, verdiğiniz sözü yerine getirmiyorsunuz,
günlerce insanları süründürüyorsunuz. Günlerce insanlar gidip çok zor
koşullarda gübre, mazot ve diğer ilaçlarını alıyor ama
para pul oluyor. Yani peşin parayla
Bir gübrede -mazotu demiyorum ama-
diğer konularda koyduğu vade farkıyla altı ay sonra, dokuz
ay sonra, bir sene sonra köylünün eline para geçtiği zaman para pul oluyor
bir kere, teşvikleriniz yerine gitmiyor.
Tabii siz
Tarım Bakanlığı olarak Türk çiftçisinin sahibi
olmalısınız ama sahip çıkmıyorsunuz. Örnek:
Arkadaşlar, mazotun
Biliyorsunuz 60 dolara indi mazot, ham petrol. Bunu da
7yle çarparsanız -ton hesabı oluyor- bir şekilde 1 litre
mazotun maliyeti 67 kuruş. Şimdi, 67 kuruşa mal edilen bu mazot
köylüye 3 liraya satılıyorsa siz bu köylüye sahip mi
çıkıyorsunuz?
İki: Hâlâ
köylü, sattığınız gübreden, mazottan, ilaçtan yüzde 18
KDVyi şakır şakır ödüyorsa bu nasıl köylüye sahip
çıkmaktır? Ha, eğer bir şey yapacaksanız köylüden
almadan, mazotundan KDV almadan, gübresinden KDV almadan ve mazotunu, 67
kuruşa mal edilen bir mazotu, acaba hangi spot piyasada
Arkadaşlar,
bunu çok ciddi söylüyorum. Mazotun, şu günkü, varili 60 dolardan
maliyetini hesaplayın: 7 ile çarpın 60 doları, tonu 420 dolar
ediyor; bunu da bugünkü kurla (1,600) çarparsanız tonu 6.700 dolar ediyor,
litresi 67 kuruş. Acaba bunu, ithalatta EPDK, hangi ithalatçının
elinde ne kadar mazot var kontrol ediyor mu? Ben bunu bir kez daha
dikkatlerinize sunuyorum, altını çiziyorum -tabii, konumuz
tarım- 67 kuruştur ithal maliyeti. Rafineri maliyetini falan
hesaplarsak neye geleceğini ve 3 liraya satıldığını
dikkatlerinize sunuyorum. Bu paralar kimin cebine gidiyor? Takdir sizin.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, eğer siz köylüye elektriği
dünyanın en yüksek fiyatıyla satarsanız, eğer siz köylünün
diğer her şeyinden KDV alırsanız bu köylüye destek mi
oluyorsunuz? Bunu anlatmam mümkün değil.
Değerli
milletvekilleri, şu anda elektrikle sulamadan dolayı, özellikle
sulama birliklerinin borçlarının haddi hesabı yok. Bu insanlar
borçlarını ödeyemiyor. Sayın Bakan, sulama birlikleri
İçişleri Bakanlığına bağlı. Bu köylünün
sahibi sizsiniz. Yani sulayarak ürün elde ediyoruz. Acaba İçişleri
Bakanlığı sulama
birliklerine trafik kontrolü mü yapıyor! Hakikaten, arkadaşlar,
sulama birliklerinin İçişleri
Bakanlığına bağlı olması ben,
bağışlayın, bilemiyorum- acaba niçin? Yani sulama
birliğinin İçişleri Bakanlığında acaba köylüye ne
hizmet sunduğunu
İçişleri Bakanlığı, sadece
trafik kontrolü ve güvenlik kontrolü dışında, acaba köylüye
trafik kontrolü mü yapıyor, güvenlik kontrolü mü yapıyor!
Sayın Bakan,
sulama birlikleri DSİnin teknik ekibinin kontrolü altında olmazsa bu
ülkede verimli sulama yapamayız, bu ülkede sulama birliklerindeki
insanları birbirine düşürürüz, bu ülkede sulama birlikleri ve
açılan kanallar yok olur gider; şu anda o vaziyette. DSİden nasıl
teslim alındıysa
Yirmi yılı, otuz yılı geçen
kanallar artık yok olmuş durumda. Köylünün parası yok ki
elektrik borcunu ödeyemiyor.
Değerli
milletvekilleri, Tarım Bakanlığı Ben köylüye sahip
çıkıyorum. diyor ama kendi sahip çıkması gereken bazı
konularda Sadece destek veririm. diyor ama köylüye esas vereceği
desteği vermeyen, esas sahip çıkacağı konularda sahip
çıkmayan bir bakanlık. Tabii bir başka konu: Fidan desteği
vereceğim. diyor. Söz veriyorsun, Fidan desteği vereceğim,
fidan ekin. diyorsun, ortada bir şey yok.
2090 sayılı
Kanun -tabii afet diyorsun- Tabii Afet Kanunun var. Demin
arkadaşlarım söyledi, Silifkede her yıl sel oluyor -aha burada,
geçen dönem ödenmemiş, yüzde 20si ödenmiş- bugün yine Silifkenin
işte Bahçe, Çeltikli, Sökün, Kurtuluş köylerini sel götürmüş. Bu
insanlar ne yapacak? Geçen seneki paraları alamamışlar ki
Değerli
arkadaşlarım, tabii, özelikle TARSİM konusunda da birkaç kelime
etmek istiyorum. Şimdi, eğer bir şeyi sigorta edeceksek o ürünü
her şeyiyle sigorta etmek zorundayız. Ürünü sigorta ediyoruz ama siz
Çiçek dönemini sigorta etmem. diyorsunuz veya bilmem ne dönemini... Yani,
eğer bir ürün sigorta kapsamına girecekse, bir ürün yarın hasar
gördüğü zaman, yarın o üründe bir zarar olduğu zaman bilmem ne
dönemi, ne dönemi diye bir şey olmaz arkadaşlar. Ürün üründür. Önemli
olan, köylümüzün; önemli olan, çiftçimizin zarar görmemesi değil mi? Ama
hâlâ, arkadaşlar, TARSİM bazı ürünlerimizin sigortasında
kendi nasıl işine gelirse, nasıl yorumlarsa bu şekilde bir
kloz, yani sigorta klozları koyuyor; örneğin Ben çiçek dönemini
sigorta etmem. diyor. Arkadaşlar, ürün üründür yani ürün her şeyiyle
sigorta kapsamına girmelidir. Ben bu konuyu bir kez daha dikkatlerinize
sunmayı görev biliyorum.
Değerli
arkadaşlar, tarımsal kalkınma kooperatifleri çiftçinin önemli
bir birlikteliğidir. Ama maalesef Tarım Bakanlığı
Türkiye'nin her yerinde müracaatları değerlendirmiyor. Burada
bazı iller korunmuş, kollanmıştır, il ismi vermek
istemiyorum ama bazı illerde ise bir tane, iki tane tarımsal
kalkınma kooperatifine izin verilmiştir. Bunu açık ve net
söylüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yine ülkede artık tütün üretiminden, tütüncüden,
tütünden bahsetmek mümkün değil, tarım, tütün
Ama maalesef
biliyorsunuz Tekel yok oldu, özelleştirildi. Tekele ait Bitlis, Malatya,
Adana fabrikaları artık elveda dedi; elveda dedirttiler. Oradaki
insanları perişan ettiler. Kapandı bu fabrikalar.
Kapanmayacak. dediler ama kapattılar. Şimdi, sıra geldi,
arkadaşlar, Tokat fabrikasına
Uyarıyorum, bir yıl sonra
Tokat fabrikasını da çalıştırmayacaklar. Bir tek
kalıyor Samsun. Belli bir süre Samsun fabrikasında düşük bir
üretim yapıp Türkiyeden tütün alımını yok edecekler
arkadaşlar. Yani artık Türk tütünü kullanılmayacak. Zaten çoğu
ilde tütün ekimini, tütün alım merkezlerini kapattılar. Örneğin
Malatyada yok olduğu gibi Adıyamanda tütün ekimi var, çok zor
koşullarda artık, Adıyamanlı tütün eken kardeşlerim
diğer şehirlerde, belli yerlerde o ürünlerini satmaya
çalışıyorlar çünkü Tekel almıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hakeza pancar
Yok pahasına, sırf
-karınları doymuyor- aç kalmamak için, alışkanlık
nedeniyle pancar ekiyor insanlar ve artık pancar ekimi de yok oldu. Bu
insanlarımız ilelebet aç kalmak zorunda kalıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, Tarım Bakanlığı önce versin, köylüye
inansın, köylünün kullandığının KDVsini köylüden
hesap sorsun, alsın ama hiçbir şekilde, hiçbir şey vermeden
köylünün parasını altı
ay, yedi ay, sekiz ay, diğer
tüm bu teşvikleri sonra vererek köylüyü tefeciye mahkûm etmesin. 1
liralık malı köylümüz 2 liraya alıyor çünkü biliyorlar ki köylü
ödeyemeyecek. Köylüyü yok etmeyin, önce parasını verin, sonra
hesabını sorun. Köylüyü tefeciye mahkûm etmeyin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Başka söz
talebi yok.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, devlet memurlarına ödenecek zam ve hizmetler kapsamında
2006/10344 sayılı Kararda teknik hizmet sınıfı
kariyerine sahip iken genel idari hizmetlerde görev yapan Bakanlık
personeli diğer elemanlara göre daha düşük maaş almaktaydı.
Biz bu hatanın düzeltilmesini beklerken 16/8/2008 tarihinde
yayınlanan ek ödeme kararnamesinde hata daha da büyütülmüş,
mühendislere 264 YTL artış sağlanırken, mühendis kökenli
şube müdürlerine 123 YTL artış yapılmıştır.
Böylece uğranılan kayıp 400 YTLye
ulaşmıştır. Bakanlıktan gelen birisi olarak bu duruma
çözüm bulmak için bir çalışma yaptınız mı? Bu
durumdaki personele bir müjde verir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
tarım kredi kooperatifleri, bu yıl ürünlerinin para etmeyişi
nedeniyle borçlarını zamanında ödeyemeyen kaç çiftçiyi ülke
genelinde icra takibine almıştır? Tarım kredi
borçlarını zamanında ödeyemeyen çiftçilerimize kısa zamanda
bir iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1989
yılında GAP master planı hazırlanırken, tarım,
sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal kesim
altyapı yaptırımlarını da içeren bir GAP entegre
planıydı ancak görüyoruz ki son zamanlarda farklı bir uygulama
var. Örneğin, Çevre ve Orman Bakanlığının, bütçesinde,
keklik ve sülün beslediğini gördük. Turizm Bakanlığı
kanalizasyon yapımından bahsediyor. GAP sulama işine bakıyoruz,
Başbakan Yardımcımız Sayın Nazım Ekren
bakıyor da neden Çevre ve Orman Bakanı veya Tarım veya Orman
Bakanı bakmıyor? Doğrusu, böyle bir karmaşa var. Yani
GAPın patronu kim? Aslında bu sorunun yanıtını
arıyorum ben. Bunu sorduğumda, Çevre Bakanımız demişti
ki: Doğal hayvanlardır keklik ve sülün. Turizm Bakanı
demişti ki: Turizm bölgesinin kanalizasyonudur, bakıyorum.
Sayın Ekrene sorduğumda, GAPın patronu benim. dedi.
Şimdi Tarım ve Orman Bakanımız burada. Tarım
teşvikleri GAP açısından önemli. Bir karmaşa var. Patronu
kim GAPın?
BAŞKAN
Tarım ve Orman değil de Tarım ve Köyişleri Bakanı.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, Tarım ve Köyişleri Bakanı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
daha önceki sorumda -cevaplama süreniz dolduğu için- ikinci aşamada
Kırsal Kalkınma Destekleme Programı kapsamına kaç ilin
dâhil edileceğini ve Kütahyanın durumunu sormuştum. Bunu
tekrarlıyorum, cevabı alırsam memnun olurum.
Ayrıca, bu
kapsamda destekleme politikalarınız nasıl olacak? Hangi
alanlarda öncelikle destekleme yapılacaktır?
İkinci bir
sorum da: Bu maddeyle, bazı kadrolara atanacak personelde İngilizce,
Almanca ve Fransızca dillerinde yapılan KPDS puanı
şartları getirilmektedir. Daha önce yapılan personel
alımlarında bu şartları sağlayan kaç kişi
başvurmuş ve kaç kişi alınmıştır? Kaç adet
kadro boştur? Bu dillerin dışında, Avrupa Birliği
ülkelerinde kullanılan KPDS kapsamındaki diğer yabancı
diller niye değerlendirme kapsamına alınmamıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Ertemür
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
pamuk üreticimiz çok zor durumda. Girdi maliyetlerinin hızla artması
ve ürün fiyatlarının son üç yıldan beri aynı kalması nedeniyle
çiftçimiz pamuk üretiminden hızla kaçmaktadır. Stratejik önemi olan
pamuk üretiminin artırılması için
Bakanlığımızın çalışmaları nelerdir?
Pamuk destekleme primlerini artırmayı düşünüyor musunuz?
Düşünülen destekleme miktarı ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertemür.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Başkanım teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Bakana, 2008 yılına ait süt ve hayvancılık
desteklemeleriyle ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. Bu yıla ait olan bu
desteklemeler niye ödenmedi? Ne zaman ve nasıl ödenecek? Bu konuda
Sayın Bakandan bilgi istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Son olarak
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Doğu ve
Güneydoğuda yapılan yatırımların Türkiye
toplamındaki payının yüzde 4,4 olduğunu, aynı dönem,
İstanbulun tek başına yüzde 25 dolayında bir pay
almış olduğunu hep birlikte görüyoruz. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yirmi bir ilin toplam teşvik
yatırımı Bursanın tek başına
aldığı bir pay. Bu büyük bir adaletsizlik. Bu adaletsizliği
nasıl gidereceksiniz? Bu bir.
İkincisi,
özellikle, tütün ve pancar üreticileriyle ilgili
Muş, Ağrı ve
Ercişte hem pancar hem de tütünle ilgili
Bölgenin en yoksul illeri
olmasına rağmen, buradaki fabrikaların da özelleştirilme
süreci başladı ve orada pancar yasaklanıyor, tütün
yasaklanıyor. Alternatif tarım dedikleri şey nedir? Bugüne kadar
tanıklık etmedik, görmedik. Acaba Sayın Bakan bu konuda bizi
bilgilendirir mi?
Son bir sorum da,
biraz önce sormuştum, ama Sayın Bakanım olmadığı
için tekrar yineleyeyim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Paksoy, bu personelin, özellikle idarecilik yapan mühendis kökenli personelin
durumlarıyla ilgili bir şey yapılıp
yapılmadığını sordu. Tabii, bildiğiniz gibi
geçtiğimiz aylarda Türkiyedeki birçok bakanlıktaki, sadece
Tarım Bakanlığında değil, teknik elemanların,
diğer sınıflarda çalışan kamu
çalışanlarının durumlarında bir iyileştirme
sağlandı; veteriner hekimler de, ziraat mühendisleri de bundan önemli
miktarda istifade etti. Tabii, genel idare hizmetlerinde olanların
bazıları eğer mühendis ise bir dezavantaja sahip, bunda bir
eksiklik var. Bunu biz de biliyoruz ve bunun giderilmesi yönünde de şu
anda ikinci bir çalışma yapılıyor onların
mağduriyetinin önüne geçilmesi yönünde.
Sayın
Özkanın tarım kredi kooperatifleriyle ilgili sorduğu soru var
Bu yıl kaç çiftçiye icra takibi yapmıştır? şeklinde.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, çiftçilerin borçlarının ertelenmesi
veya ertelendikten sonra yapılandırılmasıyla ilgili bugüne
kadar birkaç düzenleme yapıldı Hükûmetimiz döneminde. İlki 2003
tarihinde yapıldı ve Türkiyedeki 750 bin civarında çiftçiyi
ilgilendiriyordu. Müteselsil kefaletten dolayı bir düzenleme
yapıldı, artı, 2,7 milyar YTL tutarındaki borcun 1,5 milyar
YTLsi silindi, geri kalanı, 1,2si yeniden yapılandırıldı.
Bunlar büyük ölçüde çiftçiler tarafından da olumlu
karşılandı ve ödemeler yapıldı. Nitekim, mesela,
tarım kredi kooperatiflerinin daha önce yüzde 38 civarında olan
kredilerinin geriye dönüş oranı, tahsilat oranı şu anda
yüzde 97,4e çıktı. Dolayısıyla bu çok önemli. Yüzde 38den
yüzde 97,4e çıktı tarım kredi kooperatiflerinin tahsilat
oranı. Yani verdiği borcun, kredinin geriye tahsilatı. Yani
ödeme gücünü gösteriyor. Çiftçiler aldıkları kredileri yüzde 97,4
oranında ödüyor.
Şimdi,
bakın, borcunu ödeyemeyen ortakların, borçlarının yüzde
20sini peşin ödemeleri şartıyla, kalan borçları on iki aya
kadar taksitlendiriliyor ve eğer bütün bu yapılanlara rağmen
Yani yapılandırılıyor, takside bağlanıyor. Takdir
edersiniz ki her halükârda ödemeyen, ödemek istemeyen bir başka
deyişle veya ödemeyen -bir şekilde- veya çok özel sebeplerle bu
durumla karşı karşıya kalanlar olabiliyor. Bunlarla ilgili
olarak da tabii ki yasal takibat neyse yapılıyor. Bunun tabii, detay
bilgilerinin incelenmesi gerekiyor. Ona ait detay bilgileri biz bilahare
sizlere yazılı olarak vereceğiz.
Sayın
Kaplanın sorusu: 89 yılında GAP entegre planı olarak
yapıldı. GAPın patronu kim? şeklinde, daha çok işte
Orman Bakanlığı sülün alıyor, besliyor. şeklinde
birtakım değerlendirmeleri oldu. Şimdi GAPı yöneten GAP
Yüksek Kurulu. Bir GAP Kalkınma İdaresi var. GAP Kalkınma
İdaresinin merkezi Ankarada -ki, şimdi Şanlıurfaya yani
GAP bölgesine taşınıyor Ankaradan- ve bunun faaliyetlerini, GAP
entegre projesini yürüten bir GAP Yüksek Kurulu var. O Yüksek Kurulun
Başkanı Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı,
aynı zamanda GAP İdaresinden sorumlu. Ama o Kurulun üyeleri var.
Bunlardan birisi de Tarım ve Köyişleri Bakanı, GAP Yüksek Kurulu
üyesi. Bayındırlık Bakanı ve Çevre Orman Bakanı çünkü
Devlet Su İşlerinin oraya bağlı olması hasebiyle.
Bir de orada yine
her sektörün temsilcisinin yer aldığı bir kurul. Onlar
tarafından yani bu kurul tarafından bununla ilgili
BAŞKAN
Sayın Bakan, süremiz doldu, sürelere riayet edelim. Artık
yazılı cevap verirsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Peki, teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Madde üzerinde iki adet önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 5648 sayılı Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin, ikinci fıkrası ile
sekizinci fıkrasında geçen "uzman" ibaresinden sonra gelmek
üzere "mütercim" ibaresinin eklenmesini, birinci, üçüncü ve dördüncü
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve beşinci fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah
Ergin K. Kemal Anadol Oktay Vural Hatay İzmir İzmir
Akif
Gülle Cafer
Tatlıbal
Amasya Kahramanmaraş
"(1) Kurumda
hizmetler 14/07/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki
hükümlerine bağlı olmaksızın istihdam edilen
sözleşmeli personel eliyle yürütülür. Kurum personeli, sosyal güvenlik
yönünden 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi hükümlerine tabidir."
"(3) Kurumda
istihdam edilecek personelde Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin
(A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen
genel şartlara ek olarak; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, il
koordinatörü, uzman, denetçi pozisyonlarında istihdam edilecekler için
ziraat, su ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat, jeoloji,
bilgisayar, endüstri, elektrik, elektrik ve elektronik, elektronik, elektronik
ve haberleşme, makine, maden, metalürji, balıkçılık
teknolojisi, metalürji ve malzeme, jeodezi ve fotogrametri mühendislikleri,
mimarlık, peyzaj mimarlığı, biyoloji, kimya, kamu yönetimi,
siyaset bilimi ve kamu yönetimi, siyaset bilimi ve uluslararası
ilişkiler, iktisat, ekonomi, ekonometri, maliye, işletme,
uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri
ilişkileri, şehir ve bölge planlama, istatistik, halkla
ilişkiler ve tanıtım, sosyoloji programlarında ve hukuk,
veterinerlik fakültelerinde, mütercim pozisyonlarında istihdam edilecekler
için mütercim tercümanlık programında, birinci hukuk müşaviri ve
avukat pozisyonlarında istihdam edilecekler için hukuk fakültesinde veya
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt
dışındaki yüksek öğretim kurumlarında en az lisans
düzeyinde eğitim görmüş olmak ve Kurumun faaliyet alanı veya
istihdam edileceği alanla ilgili olarak asgari; Başkan, genel
koordinatör, koordinatör ve birinci hukuk müşaviri için sekiz yıl, il
koordinatörü için altı yıl, denetçiler için üç yıl iş
tecrübesine sahip olmak şartları aranır."
"(4) Merkez
teşkilatında; Başkan, genel koordinatör, birinci hukuk
müşaviri, koordinatör, uzman, denetçi ve avukat pozisyonlarında
istihdam edileceklerin İngilizce, Almanca veya Fransızca dillerinde
yapılan Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit
Sınavında asgari (C), mütercim pozisyonunda istihdam edileceklerin
(A), il koordinatörlüklerinde il koordinatörü, uzman ve denetçi pozisyonunda
istihdam edileceklerin ise asgari (D) düzeyinde puan almış
olmaları veya dil yeterliliği bakımından buna denkliği
kabul edilen uluslararası geçerliliği olan bir belgeye sahip
olmaları zorunludur. Kurumun nitelikli personel ihtiyacının
karşılanabilmesi amacıyla istihdam edilecek personel için
31/12/2010 tarihine kadar, yabancı dil yeterliliği şartı
aranmayabilir. Bu tarihe kadar bu fıkrada öngörülen dil yeterliliği
belgesini ibraz etmeyenlerin sözleşmeleri yenilenmez."
"Bu
şekilde geçen hizmet süreleri, kazanılmış hak aylık,
derece ve kademeleri ile ek göstergelerinin tespitinde dikkate
alınır. 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı iken bu
şekilde istihdam edilmeye başlayanlar, ilgileri devam eden asıl
kadroları esas alınarak bu görevleri sırasında da aynı
kapsamda sigortalı kabul edilir. Kamu kurum ve kuruluşlarında
asli kadrosu itibarıyla makam tazminatı ödenmesi gereken görevlerde
bulunmakta iken bu fıkra çerçevesinde Kurumda Başkan, genel
koordinatör, birinci hukuk müşaviri, koordinatör, uzman ve denetçi olarak
sözleşmeli istihdam edilmeye başlayan ve 5510 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında bulunanların, bu görevlerde
geçen süreleri makam tazminatı veya buna bağlı olarak temsil
veya görev tazminatı ödenmesi gereken süre olarak
değerlendirilir."
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 229 sıra sayılı kanunun 5. maddesi ile
değiştirilen 5648 sayılı kanunun 14. maddesinin 3.
fıkrasına sosyoloji ibaresinden sonra gelmek üzere coğrafya
ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Akif
Akkuş Abdülkadir
Akcan Osman Durmuş
Mersin Afyonkarahisar Kırıkkale
Kamil Erdal
Sipahi Hasan
Çalış
İzmir Karaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde de
sayılan bilim dalları ile özellikle kırsal kesimin bazı problemlerinin
çözülmesi söz konusu olmayabilir. Mesela, küresel ısınma, günümüz
dünyasının ciddi problemlerinden birisidir. Buna bağlı
olarak dalga aşındırması ve akarsu yatağına
yakın alanlarda meydana gelecek tahribatla ilgili ihtilaflarda çözüm
üretilmesi, 3. maddede sayılan bilim dallarından ziyade coğrafya
ve coğrafyanın bir alt bilim dalı olan jeomorfoloji biliminin
çalışma alanı içerisine girmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 5648 sayılı Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin, ikinci fıkrası ile
sekizinci fıkrasında geçen "uzman" ibaresinden sonra gelmek
üzere "mütercim" ibaresinin eklenmesini, birinci, üçüncü ve dördüncü
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve beşinci fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah
Ergin (Hatay) ve arkadaşları
(1) Kurumda
hizmetler 14/07/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki
hükümlerine bağlı olmaksızın istihdam edilen
sözleşmeli personel eliyle yürütülür. Kurum personeli, sosyal güvenlik
yönünden 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi hükümlerine tabidir."
"(3) Kurumda
istihdam edilecek personelde Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin
(A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen
genel şartlara ek olarak; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, il
koordinatörü, uzman, denetçi pozisyonlarında istihdam edilecekler için
ziraat, su ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat, jeoloji,
bilgisayar, endüstri, elektrik, elektrik ve elektronik, elektronik, elektronik
ve haberleşme, makine, maden, metalürji, balıkçılık
teknolojisi, metalürji ve malzeme, jeodezi ve fotogrametri mühendislikleri,
mimarlık, peyzaj mimarlığı, biyoloji, kimya, kamu yönetimi,
siyaset bilimi ve kamu yönetimi, siyaset bilimi ve uluslararası
ilişkiler, iktisat, ekonomi, ekonometri, maliye, işletme, uluslararası
ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri,
şehir ve bölge planlama, istatistik, halkla ilişkiler ve
tanıtım, sosyoloji programlarında ve hukuk, veterinerlik
fakültelerinde, mütercim pozisyonlarında istihdam edilecekler için
mütercim tercümanlık programında, birinci hukuk müşaviri ve
avukat pozisyonlarında istihdam edilecekler için hukuk fakültesinde veya
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt
dışındaki yüksek öğretim kurumlarında en az lisans
düzeyinde eğitim görmüş olmak ve Kurumun faaliyet alanı veya
istihdam edileceği alanla ilgili olarak asgarî; Başkan, genel
koordinatör, koordinatör ve birinci hukuk müşaviri için sekiz yıl, il
koordinatörü için altı yıl, denetçiler için üç yıl iş
tecrübesine sahip olmak şartları aranır."
"(4) Merkez
teşkilâtında; Başkan, genel koordinatör, birinci hukuk
müşaviri, koordinatör, uzman, denetçi ve avukat pozisyonlarında
istihdam edileceklerin İngilizce, Almanca veya Fransızca dillerinde
yapılan Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit
Sınavında asgarî (C), mütercim pozisyonunda istihdam edileceklerin
(A), il koordinatörlüklerinde il koordinatörü, uzman ve denetçi pozisyonunda
istihdam edileceklerin ise asgarî (D) düzeyinde puan almış
olmaları veya dil yeterliliği bakımından buna denkliği
kabul edilen uluslararası geçerliliği olan bir belgeye sahip
olmaları zorunludur. Kurumun nitelikli personel ihtiyacının
karşılanabilmesi amacıyla istihdam edilecek personel için
31/12/2010 tarihine kadar, yabancı dil yeterliliği şartı
aranmayabilir. Bu tarihe kadar bu fıkrada öngörülen dil yeterliliği
belgesini ibraz etmeyenlerin sözleşmeleri yenilenmez."
"Bu
şekilde geçen hizmet süreleri, kazanılmış hak aylık,
derece ve kademeleri ile ek göstergelerinin tespitinde dikkate
alınır. 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı iken bu
şekilde istihdam edilmeye başlayanlar, ilgileri devam eden asıl
kadroları esas alınarak bu görevleri sırasında da aynı
kapsamda sigortalı kabul edilir. Kamu kurum ve kuruluşlarında
asli kadrosu itibarıyla makam tazminatı ödenmesi gereken görevlerde
bulunmakta iken bu fıkra çerçevesinde Kurumda Başkan, genel
koordinatör, birinci hukuk müşaviri, koordinatör, uzman ve denetçi olarak
sözleşmeli istihdam edilmeye başlayan ve 5510 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında bulunanların, bu görevlerde
geçen süreleri makam tazminatı veya buna bağlı olarak temsil
veya görev tazminatı ödenmesi gereken süre olarak
değerlendirilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Ergin
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
17/07/1964
tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa getirilen
değişiklik nedeniyle Kurum personelinin sosyal haklar yönünden tabi
olacağı Kanunun adının değiştirilmesi
ihtiyacı duyulmuştur. Ayrıca, kamu tüzel kişiliğine ve
ayrıcalıklı kamu gücüne sahip olan Kurumun personeli ile
yapılacak sözleşme idari hizmet sözleşmesi niteliğindedir.
Bu nedenle bu sözleşmeler ile ilgili çıkabilecek ihtilafların
çözüm yerinin idari mahkemeler olması gerekmektedir. Kurumda
çalışması öngörülen mütercimlerin atama usulüne ve ücretlerine
ilişkin düzenleme ilgili fıkrada yer almamaktadır. Bu
eksikliğin giderilmesi amacıyla ikinci ve sekizinci fıkralara
"mütercim" ibaresinin eklenmesi uygun olacaktır. Bunun
dışında mevcut madde metninde yer alan bazı lisans
programlarının adlarının üniversiteler bazında
farklılık göstermesi nedeni ile madde metninde bazı düzenlemeler
yapma gereği doğmuştur. Ayrıca eklenmesi önerilen lisans
programları mezunlarına kurumun faaliyetlerinde ihtiyaç
duyulacağı da anlaşılmıştır. İllerde ve
merkez teşkilatında kanunda tanımlanmış düzeyde
yabancı dil bilen nitelikli personel temininde güçlük çekildiğinden
ve akreditasyon çalışmalarının bir an önce tamamlanabilmesi
için istihdamın ivedilikle tamamlanması gerekli olduğundan madde
metninin teklif edilen şekilde düzenlenmesi uygun görülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Gürol Ergin.
Sayın Ergin,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere yürürlük maddesinde söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Sayın Başkan
sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce bu kürsüye çıkan AKP sözcüsü şunu
söyledi; dedi ki: Muhalefet milletvekilleri biraz da Tarım
Bakanlığının yaptığı iyi şeyler
hakkında vicdanları ölçüsünde konuşsunlar. Ben kendi adıma
bir vicdan sahibi insan olarak, Türk çiftçisinin bugün yerlerde süründüğü
durumu görerek, hangi vicdan ölçüsüyle kalkıp da Hükûmet ve Tarım
Bakanlığı iyi şeyler yapıyor diyebilirim? Ve siz,
vicdan sahibi insanlar olarak, Türkiyede bugün altı yıl öncesine
göre 1 milyon hektar alanda buğday artık üretilmiyorsa, 300 bin
hektar alandan pamuk üretimi çekilmişse ve siz Bakanlık olarak,
yaptığınız ihalelerde alacak sağlıklı hayvan
bulamadığınız için on dört ihaleniz boş geçmişse
ve daha yeni süt üreticisinin sütünde yüzde 10 fiyat düşüklüğü
olduğu hâlde Bakanlıkta yapılan toplantıda bu konuda olumlu
olacak hiçbir çaba göstermemişseniz, vicdanınıza
danışarak nasıl diyebilirsiniz ki Türkiyede çiftçinin durumu
iyidir, Tarım Bakanlığı iyi şeyler
yapmıştır? Mümkün müdür arkadaşlar? Hiçbir vicdan sahibi
Türk evladı kalkıp da buradan Altı yıl öncesine göre Türk
çiftçisinin durumu daha iyiye gitmiştir. diyemez. Diyemez! Mümkün
değildir arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Onun için vicdan sözünü kullananların sözün kendilerine döneceğini
bilerek dikkatli olmaları gerekir. Bunlar ağır ifadelerdir.
Şimdi,
Sayın Bakana geliyorum. Sayın Bakan, sorulan bir soru üzerine
Yanlış söylüyorsunuz. dedi soru sahibine, Hiçbir yaş meyve,
sebze geri gelmemiştir. Doğrudur. Ama Sayın Bakan,
Bakanlığın yanlışları yüzünden Rusyayla üç
yıl önce yaşadığımız krizi bu yıl yeniden
yaşadık mı yaşamadık mı? Bu, sizin Bakanlık
olarak hatanızdan kaynaklanmadı mı? Haziran ayında
Rusyayla ortaya çıkan durumu görmezden gelmemiz mümkün mü? Ve bütün
bunlar yetmiyormuş gibi Almanyada Baden-Württemberg eyaleti Tarım
Bakanı Peter Hauk kalkıp da Yalnız Almanyaya değil bütün
Avrupa Birliğine Türkiyeden armut girmemesi için çaba göstermeliyiz.
Çünkü bu armutlarda bizim yasakladığımız ilaçlar
olması gereken miktarın 6 katından fazla var. dediyse
şimdi siz nasıl kalkarsınız da bize Ürün dönmedi.
dersiniz? Eğer ürün dönmediyse doğrudur. Ama ürün gidemiyorsa ne
yapacağız? Ürünü ithal etmiyorlarsa ne yapacağız? Bakın,
sırf bu yüzden, ürün ithalatı varken, Mersinde 1 lira 20 kuruşa
satılan limon bugün 50 kuruşa satılamıyor arkadaşlar,
alıcısı yok. Portakal 30 kuruştan müşteri
bulamıyor, mandalina 35 kuruştan müşteri bulamıyor,
greyfurt 40 kuruştan müşteri bulamıyor. İşte bütün bu
olayların müsebbibi Tarım Bakanlığının zirai
mücadele konusundaki aymaz tutumlarıdır. Bunları söylememiz
gerekiyor.
Ben şimdi,
bir Bakanlık uygulamasına da bir ziraat mühendisi olarak girmek
istiyorum, bir büyük ayıp olayı ortaya koymak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun ve
Ziraat Mühendislerinin Görev ve Yetkilerine İlişkin Tüzük hükümleri
Bitki koruma hizmetlerini herhangi bir ilave sınırlamaya tabi olmaksızın
yerine getirebilirler. diyor. Bizim tüzüğümüz, ziraat mühendislerinin
tüzüğü Bütün zirai mücadele hizmetlerini ziraat mühendisleri yapar.
diyor. Bunu ziraat mühendislerine hem görev hem yetki olarak veriyor.
Bakınız,
şimdi, Bakanlık, Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununun 38inci
maddesinin Bakanlığa verdiği bir yetkiyi ziraat mühendislerinin
hak ve yetkilerini kısıtlamak amacıyla kullanmaya kalkıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü şöyle bir
uygulama yapıyor, diyor ki: Ziraat mühendisleri içerisinden bayilik
yapmak isteyenlere sınav açacağım, bu sınavı kazanan
bayilik yapacak. Ama bununla yetinmiyor, o sınava ziraat mühendisi
olmayanları da sokuyor. Eğer Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü
bu düşüncesinde içtenlikliyse, veteriner hekimleri de veteriner
sağlık teknisyenleriyle birlikte sınava sokması gerekmiyor
mu? Böyle bir sınav var mı? Değerli arkadaşlarım,
Türkiyede doktor, diş hekimi, eczacı ya da veterinerler bir iş
yeri açabilmek için herhangi bir sınava mı giriyorlar ki, siz iş
yeri açacak ziraat mühendisine böyle bir sınav yükümlülüğü
getiriyorsunuz? Buna hakkınız var mı? Hakkınız yok,
hukukunuz yok! Böyle bir hukuksuzluk olamaz değerli
arkadaşlarım.
Bakınız,
bu yapılan işlem hukuka ve bilime aykırıdır ama bu
işlemi yapan Bakanlık sektörün şu durumlarını da
dikkate almak zorundadır: Hâlen Avrupa Birliğinde
yasaklanmış 100ün üzerinde zirai mücadele ilacının aktif
maddesi Türkiyede ruhsatlı olarak satılmaktadır. Bunlardan 70
kadarını bu ocak ayından itibaren Tarım
Bakanlığı ruhsat olayının dışında
tutacak, bunu biliyorum ama, siz bugün o zehir saçan ilaçları bu ülkede
kullandırıyorsunuz. Avrupa Birliği kullandırmıyor.
Zirai Mücadele
Teknik Talimatını yıllardır güncellemiyorsunuz. Mevcut
olan zirai mücadele bayileri arasında yalnız ilkokul mezunları
değil, okuryazarlar da var. Siz ziraat mühendislerinin elinden bu
hakkı almak istiyorsunuz.
İhracata
giden ürünlerde neler yaşandığını biraz önce öz olarak
söylemeye çalıştım. Değerli arkadaşlarım, bizim
yaş meyve sebzenin yüzde 5ini biz ihraç ediyoruz. Eğer bu konuda bu
sıkıntılar devam ederse Türkiyede domates üreticileri de
narenciye üreticileri de bugün olduğundan daha büyük
sıkıntılar içerisine gireceklerdir.
Değerli
arkadaşlarım, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından
düzenlenen bu hukuka aykırı Bitki Koruma Ürünleri Bayi ve
Toptancılık Sınavına 1.974ü ziraat mühendisi, 345i
tekniker ve teknisyen olmak üzere 2.319 kişi girmiştir.
Başarılı olmak için 80 puan istenmektedir. Ben bir üniversite
hocasıyım. Üniversitede doçentlik sınavında bile yabancı
dilden istenen puan 65tir arkadaşlar. Siz kalkıyorsunuz, bayi
dükkânı açacak insandan 80 puan istiyorsunuz. Bunun bir tek adı
vardır: O insanlara o görevi yaptırmamak. Sonuçta ne oluyor? 2.319
kişiden Kazandı dediğinizin sayısı yalnızca 26,
yani yüzde 1,12! Bu bir skandal olaydır değerli
arkadaşlarım. Ancak bu benim meslektaşlarımın
bilgisizliği sonucu ortaya çıkan bir skandal değil, Tarım
Bakanlığının ve Koruma-Kontrol Genel Müdürlüğünün
ziraat mühendisliği meslek üyelerinin hak ve yetkilerine karşı hukuk
dışı saldırısının sonucudur.
Değerli
arkadaşlarım, şu anda 5.758 zirai mücadele ilaç bayisi
Türkiyede görev yapıyor. Bunun
1.164ü ziraat teknikeri ve ziraat teknisyeni, 502si de asla tarım
mesleğiyle hiç ilgisi olmayan, hatta bir kısmı yalnız okuryazar
olan insanlardır ama maalesef Bakanlık bu durumda ziraat
mühendislerini sınava çekmek gibi bir gayretkeşlik içerisine
düşmüştür. Bunu meslektaşlarım adına, hukuk adına
şiddetle kınıyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Başka söz
talebi yoktur.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Öztürk
Yok.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istediğim: Bir küresel kriz yaşanıyor ve bunun
dalgalarının Türkiyeye vurabileceği ve sektörler olarak da
tedbir almamız gerektiği konuşuluyor. Tarım sektörüyle
ilgili küresel krize karşı Bakanlığın bir hazırlığı
var mı? Birinci sorum bu.
İkinci
sorum: Göreve geldiklerinde Türkiyede ekilen arazi miktarı neydi? Bugün
çiftçinin gübre ve imkânsızlıklardan dolayı ekemediği ve
ekilebilen alan miktarı nedir? Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Adana bölgesinde geçen hafta sonu bol miktarda
yağış meydana geldi. Tabii, kuraklık açısından
bakacak olursak, ülkemiz açısından faydalı bir şey, ancak
bilindiği gibi bölgede buğday ekimi devam ediyor, henüz
çimlenmemiş, yani toprak üstüne çıkmamış buğdaylar,
toprak altında tohum olarak kalan buğdaylar bu
yağıştan aşırı derecede zarar gördü, nişe
oldu ve büyük ihtimalle de çimlenmeyecek.
Şimdi, bir
de özellikle Mercin Çayı üzerinde bulunan Altıgöz, Bekirli ve
Dağıstan köylerinde sel baskını meydana geldi. Yine
İmran köyünde dağdan inen sulardan sel baskını meydana
geldi, hem köy halkı, evler hem de tarlalar müthiş zarar gördü.
Tarım ilçe müdürlüğü nezdinde burada bir zarar ziyan tespiti
yaptırıp, bu insanlarımıza, köylülerimize herhangi bir
destekte bulunmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, süt fiyatları geçtiğimiz günlerde 60 ile 100 kuruş
civarında ülke genelinde geri çekilmiştir. Tüm girdilerin yani
samanın, yemin, ilacın arttığı bir dönemde
üreticilerin hayvancılığı bırakmaması,
sağmal ineklerin kesime gitmemesi için sütte verdiğiniz 40
kuruşluk desteği en az 100 kuruş civarına
çıkarmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, geçmiş yıllarda pancar kotalarının
artırılmasıyla ilgili talepler gelmekteydi. Bugün ise kotalar
yarı yarıya azalmasına rağmen girdilerdeki
aşırı fiyat artışları ve sulama kooperatiflerinin
elektrik borçlarını ödeyememesi nedeniyle pancarını
sulayamamış, rekolte düşmüş, yeterli ürün teslim
edemedikleri için de ceza ödemeyle karşı karşıya
kalmıştır. Bu zor durumdaki pancar üreticileri için
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
Sayın
Ertemür
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı kapsamında verilen yüzde 50 hibe
desteğinden yararlanma kriterleri nelerdir? Bu destek kimlere
verilmektedir? 2008 yılında Denizli ilinde Kırsal Kalkınma
Programı kapsamında yüzde 50 hibe desteğinden kaç çiftçimiz yararlanmıştır?
Toplam değeri ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Demirtaş
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, şu an Bakanlığınıza bağlı
kurumlarda kaç ton kırmızı mercimek vardır? Piyasadaki
mercimek de dâhil, devletin elindeki mercimeğin tamamı tohumluk
olarak kullanılsa bile bu yeterli midir? Kuraklık nedeniyle
Kanadadan ithal ederek asıl değeri 400 dolar olmasına
rağmen 1.400 dolara alım yaptığımız mercimek tohumluk
için uygun mudur? Bunların genetik yapılarıyla
oynandığı için ekilemediği doğru mudur? Önümüzdeki
kırk beş gün içinde mercimek ekimi yapılamazsa uzun yıllar
artık Türkiyede yerli mercimek olmayacak, olamayacak. Bu noktada,
mercimek ekecek olan çiftçiye acil kredi vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Uzunırmakın Küresel krizle ilgili tedbirleriniz var mı?
şeklinde bir sorusu oldu. Tabii, küresel krizle ilgili Tarım
Bakanlığı olarak tarımsal üretimin
artırılması yönünde bizim bir dizi tedbirimiz var çünkü hem
gördüğümüz, şu anda yaptığımız analizler hem
dünyadaki gelişmeler tarım ve gıda sektörünün temel bir ihtiyaç
sektörü olması hasebiyle dünyadaki talep daralmasında bunun en son
zarar görecek sektör olduğu yönünde çünkü insanlar en son gıdadan, en
son boğazlarından keserler. Yani bir lüks tüketim malzemesi
değil, bir lüks hizmet değil. Yani insanlar belki lüks
tüketimlerinden kısar ama gıdadan kısmaz. O nedenle, tarım
sektörünün bu avantajını, bu imkânını dikkate
aldığımız takdirde, aksine tarımda bir büyüme
bekliyoruz, bir genişleme bekliyoruz çünkü dünyadaki gelişmeler de
zaten bu yöndedir. Türkiyede de son aylarda tarımsal yatırım
yapma arzusu ile bize çok sayıda müracaat var. Gerek Türkiye içerisinde
sanayicilerin ve çeşitli sektörlerde hizmet veren sektör
mensuplarının gerekse uluslararası
yatırımcıların, Türkiyede gerek özel sektörle gerek
kamuyla müşterek yatırım yapma başvuruları var ve
onlar değerlendiriliyor. Bu çerçevede geçtiğimiz haftalarda Dünya
Ekonomik Forumu çerçevesinde Bahreynden bir grubun Türkiye ile 3 milyar
dolarlık -tarım ve hayvancılıkta daha çok kullanılmak
üzere- bir yatırım yapma ile ilgili bir iyi niyet protokolü
imzalandı. Dolayısıyla, biz bir yandan kuraklıktan daha az
etkilenmek için sulama yatırımlarının geliştirilmesi,
öte yandan kuraklığa dayanıklı tohumların
geliştirilmesi, eğitim ve yayın faaliyetlerinin bu çerçevede sağlanması,
bazı ürünlerin, mesela bu sene zarar gören kırmızı mercimek
gibi, bakliyat gibi, bunlara ilave destek verilmesiyle ilgili bir dizi tedbir
aldık. Mesela bu sene biz ilk defa tarihinde Bakanlığın
kırmızı mercimeği, nohudu, fasulyeyi de destekleme
kapsamına aldık ve kilogram başına 10 yeni kuruş prim
ödemesi getirdik. Mercimek tohumluğu için elimizde 3.210 ton TİGEMin
bir mercimeği var tohumluk ihtiyacını karşılamak için.
Biz TİGEMi özellikle bu iş için görevlendirdik çünkü bu sene
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki şiddetli kuraklık sebebiyle
kırmızı mercimek ekim alanlarında, daha doğrusu
oradaki üretimde bir azalma meydana geldi.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yeşili yok mu mercimeğin?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Önümüzdeki yılın olumsuz etkilenmemesi için de piyasadan tohumluk
toplandı ve bu, tohumluk hâle getirilip uygun fiyatla TİGEM
tarafından satılıyor.
Şimdi, ithal
edilen kırmızı mercimek, yemeklik, sofralıktır.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, yeşile gel, yeşile!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Dolayısıyla, bu tohumluk amacıyla kullanılmak için
getirilmemiştir ve o da tohumluk olarak kullanılmamaktadır
özellikle. Şu anda da elimizde tüketim için de ayrıca 43.130 ton bir
stok var kırmızı mercimekte ki bizim ihtiyacımızı
giderecek şekilde yani herhangi bir sıkıntı biz
beklemiyoruz. Çünkü, bu sene, evet bir daralma meydana geldi kuraklık
sebebiyle ama bu tedbiri bu şekilde alındı.
Ekilen alanla
ilgili, Araziler küçüldü. şeklinde, Sayın Uzunırmakın
bir sorusu. Şimdi, 2000 yılında 26 milyon 376 bin hektar alanda
bir ekim söz konusu iken 2006 yılında bu 25 milyon 879 bin hektar
alana düştü. Bunun sebebi şu: Arazilerde aslında iddia
edildiği gibi tarımdan bir çıkış söz konusu değil
çünkü aksine tarımda verimlilik arttı. Bunu ısrarla, iddiayla
söylüyoruz. Ancak, problem şu: Araziler miras yoluyla aşırı
derecede küçülüp bölündüğünden dolayı tarım
dışına çıktı ve bundan dolayı bu daralma, bu
küçülme meydana geldi. Bizim burada yapmamız gereken şey de miras
yoluyla tarım arazilerinin bölünmesinin önüne kalıcı bir tedbirle
çıkmaktır. Bununla ilgili de biz yasa teklifi hazırladık,
taslak Başbakanlığa sunuldu.
Şimdi, ben,
izninizle bir hususu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Bakanım lütfen.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Birçok değerli milletvekilimizin ben görüşlerine saygı
duyuyorum, muhalefet yapabilirler, muhalif olarak konuşabilirler,
meselenin, bardağın boş tarafını görebilirler. Bunda
hiç benim karşı çıkacağım bir nokta olmaz. Onu yüce
milletimiz kendisi takdir eder.
Ancak tarım
sektörünün öldüğü, bittiği, geriye gittiği, üretimin
düştüğü eğer genellenirse, bu doğru değildir.
Şimdi, ürünler arasında kârlılık durumuna göre, arza göre,
talebe göre değişme meydana geliyor. Bu normaldir. Ben size
şimdi şu rakamları söyleyeceğim, değerli
milletvekillerim lütfen bunu iyi dinlesinler. Eğer tarımda bir
küçülme, bir azalma meydana geldiyse 2002-2008 arasında şimdi
söyleyeceğim ürünlerdeki bu artışı neyle
açıklayacağız? Mısırın artış oranı
yüzde 103, çeltik yüzde 112, ayçiçeği yüzde 21, elma yüzde 16,
kayısı yüzde 126, şeftali yüzde 21, muz yüzde 108, mandalina
yüzde 127, Antep fıstığı yüzde 245, ceviz yüzde 42, domates
yüzde 16, kiraz yüzde 63, kayısı yüzde 127, vişne yüzde 86
BAŞKAN
Sayın Bakanım, bu kadar şeyi akılda tutamazlar, tutanaklardan
okurlar sonra.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Bitiriyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Azalanlar ne Sayın Bakan?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Limon yüzde 27, nar yüzde 110, kivi yüzde 672. Şimdi, bunlar arttı.
Süt
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Azalanlar ne, azalanlar?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Söyleyeceğim, onu da söyleyeceğim, sabredin söyleyeceğim.
MUHARREM VARLI
(Adana) Pamukla buğday ne durumda?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Hepsini söyleyeceğim.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, söyleyeceksiniz de, süremiz doldu. Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, açıklasın,
faydalanıyoruz!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Cevaplanmamış, cevaplanmayacak hiçbir sözümüz olmaz. Hepsine her
şekilde cevap veririz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum...
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) AKPli Ziraat Odası Başkanı
Ekmiyoruz. diyor, siz diyorsunuz ki Yok. Bu nasıl bir iştir ya!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Süt
8,4 milyondan 12,3 milyona çıktı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Azalan şudur
(MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Türkiye kuraklık yaşadı.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, Tarım Bakanlığının
sorunlarının hepsini bitiremeyiz. Lütfen, istirham ediyorum.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Kuraklık yaşadığı için de buğdayda yüzde 9,
arpada yüzde 28 azalma oldu. Bunun sebebi kuraklıktır, sebebi Hükûmet
değildir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Aydın Ziraat Odası Başkanı AKPli.
Kaç dönüm ekilmediğini sorun kendisine. Yanlış bilgiler, çok
yanlış.
BAŞKAN -
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan bir gün ilgilendi mi sulama
birlikleriyle?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yanlış bilgi verdiniz. Çok yanlış
Sayın Bakan, çok yanlış
Daha bugünkü gazetede 1 milyon dönüm
arazinin ekilmediğini söylüyor İzmir Ziraat Odası
Başkanı.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sizin söylediğiniz rakam doğru değil. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar,
lütfen... Hayır, burada Sayın Bakanla tartışarak bir konuyu
çözemezsiniz. Soru sordunuz, cevap verdi. Artık bu iş burada
neticelendi.
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim?
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkanım, biraz önce bölgedeki afetle ilgili
Sayın Bakanıma Bir desteğiniz olacak mı? diye sordum,
Sayın Bakanım hiç değinmedi bile konuya.
BAŞKAN
Sayın Varlı, siz buradasınız, Sayın Bakan da burada.
Gelin konuşun efendim, konuşulmayacak bir şey yok burada.
Lütfen
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Kalanlara yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN -
Evet, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Gürol Ergin.
Sayın Ergin,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bana bu kürsüye tekrar çıkma fırsatı verdiği için
Sayın Bakana da teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
bakınız, buğdaydan söz edildiği zaman diyorsunuz ki:
Efendim, kuraklık oldu da buğday azaldı. E, şimdi, biraz
önce saydığınız meyveler için niye mevsim o yıl iyi
gittiği için arttığını söylemiyorsunuz? Eğer
tarımı biliyorsanız, tarımda bir yıllık
rakamlarla konuşulmaz; tarımda belli dönemler itibarıyla
artışlar, azalışlar konuşulur. Bizim
konuştuğumuz dönem 2002-2008 dönemidir.
Sevgili
arkadaşlarım, bakınız şimdi, Sayın Bakanın
saydığı ürünlere bakın Allah aşkına ve Türkiye
için önemini düşünün: Kayısı, muz, ceviz, kiraz, vişne,
limon, nar! Sayın Bakan, bunlar mı önemli size göre, pamuk mu önemli?
Buğday, arpa mı önemli; tütün mü önemli, şeker pancarı
mı önemli? Bunların esamisi okunmaz o ürünlerin yanında. Siz
tarımı eğer dört tane meyveyle kalkındırıyorum
diye düşünüyorsanız, biz Tarım öldü. derken biraz
haksızlık yapıyoruz. Çünkü onu siz kendiniz zaten
ağzınızla söylüyorsunuz, tekrar bizim söylememizin gereği
kalmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, şeker pancarı üretimi 20
milyon tonlardan 12 milyon tonlara düştü -20 milyon tonlardan düştü
12 milyon tonlara- tütün 200 bin tonlardan 90 bin tonlara düştü ve biz
hepimiz ar etmeliyiz tütünü dışarıdan
aldığımız için. Dünya bizi tütün ülkesi olarak biliyordu, dünya bizi pamuk ülkesi olarak
biliyordu.
Arkadaşlar,
pamuk ve pamuklu ürünlere bu İktidar iş başına
geldiğinde 600 milyon dolar yılda ithalat için para veriyorduk,
şimdi 2 milyar 600 milyon dolara çıkmış ve nereden alıyoruz?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yunanistandan pamuk alıyoruz.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Evet, Sayın Anadol anımsatıyor.
Nereden
alıyoruz? Yunanistandan alıyoruz.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) El kadar ülkeden el kadar, el kadar ülkeden pamuk alıyoruz.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Kazakistandan alıyoruz ve birilerinin ağababası
olan Amerikadan alıyoruz.
Sayın Bakan,
şimdi, Allah aşkına ve lütfen, kendinizi savunurken
argümanınız sağlam olacak. Yani nar ağacıyla kendinizi
savunmaya kalkmayın, yapmayın bunu. Gelin, pamukla savunun. Ben biraz
önce söyledim pamukta yaşanan olayı. Eğer şu GAP olayı
olmasaydı, yaklaşık 273 bin hektar alana su gitmemiş
olsaydı GAPta bugün Türkiyede arkadaşlarım 100 bin hektar
pamuk alanı kalmamıştı. İşte Ege
Sizin
döneminizde yüzde 50 dolayındaki alanda pamuktan çekildi millet. Pamuk en
önemli ürünümüzdür, en önemli. Bunları söylememiz gerekiyor.
Şimdi,
buğdayı söylüyorsunuz
Buğdayda 90lı yıllarda
ortalama 20 milyon ton zaten buğday üretimi vardı -ortalama
söylüyorum- ama son iki yılın ortalaması 17 milyon ton
dolayında. Neleri konuşuyoruz? Ha, şimdi efendim
yağmadı da böyle oldu. Evet doğru ama siz ki o Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünü kaldırdınız, tarla içi hizmetler sahipsiz
kaldı, göletler yapılamaz oldu ve arazi toplulaştırma
çalışmaları azaldı. İşte onların sonucu da
bugün tarımda yaşananların nedeni olarak ortayla
çıktı.
Değerli
arkadaşlarım, bir konuyla bağlamak istiyorum, Sayın
Başbakan ve Sayın Bakan, bize hep traktör miktarlarını
söylüyorlardı. Benim bir kısım arkadaşlarım da -çok
doğru olarak- şu ifadede de bulunuyorlardı: Köylü traktör
alıyor ama, eski traktörünü satıyor bugün bir arkadaşım da
çok doğru ve haklı olarak söyledi- peşinatını ödüyor
yeni traktörün, kalan parasıyla da ihtiyacını gideriyor. Bu
doğru ama rakam olarak baktığınız zaman, şimdi
Sayın Bakandan rica ediyorum, rakamda bir tane yanlış varsa, bir
tek rakam, onu lütfen söylesin.
1998
yılı arkadaşlar, on yıl önce, Türkiyede satılan
traktör 48.568; sene 2008, değerli arkadaşlarım, ilk dokuz
ayın toplamı 12.963.
İşte
sizin tarımı getirdiğiniz yer burası!
Çok
satıldı. ile övündüğünüz traktör olayı da budur diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET ALP
(Burdur) 2004 yılı
GÜROL ERGİN
(Devamla) Özür dilerim, 2004ü soruyor arkadaşlar.
BAŞKAN
Buyurun.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Teşekkür ederim. 2004ü ve 2005i söyleyeceğim.
Bakın 1998,
48.568; 2004, 27.925; 2005, 27.008. Oldu mu? İşte bu.
AHMET YENİ
(Samsun) İstikrar var.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Evet, istikrar var. Türk tarımını yere
yatırıp yüz üstüne yatırmakta istikrar
sağladınız, kutlarım! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Başka söz talebi yok.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Varlı
? Yok.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla sorumu Sayın Bakana yöneltmek
istiyorum.
Sayın Bakan
sorduğumuz sorulara Hepsine yanıt verdik. dedi. Oysa ben 2004 yılında
Göksu Irmağının taşması nedeniyle Silifkede sel
felaketine uğrayan çiftçilerin il tarım müdürlükleri tarafından
tespit edilen zararlarının neden ödenmediğini sordum, ödenip
ödenmeyeceğini sordum; Sayın Bakan yanıt vermedi. Elimde
Tarım Bakanlığının kendi yazısı var, 2004
yılı ödeneğinden yüzde 20si ödenmiştir. diyor. Kendi
adına, Bakan adına imza var. Diğerlerinin ödenmediği, yüzde
80inin ödenmediği bugüne kadar gerçektir. Bu neden ödenmemiştir?
Yine aynı sel felaketi nedeniyle Tarım Bakanlığı
tarafından ödenmeyen
Çiftçiler idare mahkemelerine dava açtılar,
davalarını kazandılar. Bunları Sayın Bakan ödemeyi
düşünüyor mu düşünmüyor mu, ödeyecek mi ödemeyecek mi?
Bugün yine Göksu
Irmağı taştı, Silifkenin köyleri sel altında
kaldı. Sayın Bakanın bunlardan haberi var mı, bilgisi var
mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Daha önce
müteaddit defalar Sayın Bakana soru önergeleri tevdi etmiştim ancak
bunlara doyurucu hiçbir cevap veremedi. Türkiyede, gerçekten, tarım
sektörü büyük bir düşüş yaşamakta ve çiftçi kesimi büyük
bunalımlara düçar olmakta. Ancak Tarım Bakanlığı bu konuda
doyurucu, halkımızı tatmin edici bir politika
geliştirememektedir. TARSİM asla başarılı
değildir. TARSİMe el atmalarını yürekten diliyorum,
destekleriz el atarlarsa. Çünkü tarım sigortalılığı
maalesef uygulanamadığı için çiftçi perişan durumda. En son
yağışlardan dolayı yine perişan, bir çözüm yok. Muz
üreticisi yine perişan, bir çözüm yok. Ancak Sayın Bakan bu konuda
halkımızı tatmin etmiyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Biraz önce süt
fiyatlarıyla ilgili sorduğum soruya cevap alamadığım
için tekrar yineliyorum: Süt fiyatları geçtiğimiz günlerde 60 ile 100
kuruş arasında bir düşüş yaşadı. Ancak samanda,
yem girdilerinde büyük artışlar var. Bu arada verdiğiniz 40
kuruş desteği 100 kuruşa çıkarmayı düşünüyor
musunuz diye sormuştum. Sayın Bakandan bunun cevabını almak
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, yazılı da
verebilirsiniz. Türkiyede sulama birliklerinin ve köylünün ne kadar elektrik
borcu vardır? Biz bunu söylüyoruz, sanki, acaba gerçek dışı
mı söylüyoruz
Ne kadar borcu olduğunu lütfen yazılı verin.
Ne kadar elektrik borcu vardır köylünün? Sulama birliklerinin ne kadar
elektrik borcu var? Ben de burada o yazınızı
okuyacağım ve ben, doğruyu söylediğimi bir kez daha buradan
söyleyeceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Başbakan, Erzurumda Bu memleket yatıp kalkıp
size mi çalışacak! diye çiftçiyi azarladı. Yani, bu bir noktada
kendinden öncesi çiftçiye çok destek verildiğinin bir
itirafıydı. Acaba, şimdi, siz -eski dönemlerden daha çok verildiğini
iddia ediyorsunuz- Sayın Başbakanı mı
kandırıyorsunuz, bizi mi kandırıyorsunuz? Ben bunu çok
merak ediyorum. Yani, bu ikisinden birisi kandırılıyor burada.
Ya Başbakan Şimdiye kadar çok verildi, artık
vermeyeceğim. dedi ya da siz çok vermiyorsunuz; yani bunun ikisinden biri
yanlış. İkimizden birini kandırıyorsunuz. Hangimiz
kandırılıyoruz acaba?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Az önce, ben,
Sayın Bakanımıza 2008 yılına ait olan süt ve
hayvancılık desteklemelerinin bu yıl neden ödenmediğini ve
ne zaman ödeneceğini sormuştum, süre yetmedi sanıyorum,
yanıt vermedi. Aynı sorumu tekrarlıyorum. Acaba 2009
yılı yerel seçimler öncesi mart ayında mı bu ödemeleri
yapmayı düşünüyorlar? Bilgilendirirlerse sevineceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Öğüt
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, şu anda krizden bütün esnaf, sanatkâr, Türkiyedeki çiftçi
dâhil herkes çok büyük zararda. Çiftçilerimiz şu anda kredi alamamakta.
Kredi alamadığı gibi almış olduğu krediyi de
ödememektedir, büyük faizlerin altında kıvranmaktadır.
Tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına borcu olan çiftçilerin
borçlarını ertelemeyi veya onlara bir iyileştirme getirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Öztürk, birkaç defa, tabii, Silifkenin sel felaketine uğrayan
çiftçilerinden ve bunların borçlarının ödenmediğinden
bahsetti. Şimdi, değerli milletvekilleri, 2090 sayılı bir
Kanun var -ki daha çok bizim Hükûmetimiz döneminde bu işlerlik
kazandı- yani çiftçilere böyle özellikle felaketlere vesaire
uğradıklarında onlara yardım yapma imkânını
sağlayan Kanun. Öncesinde bu Kanun uygulamada değildi. 2001
yılında başka bir kanun vardı, Muhtaç Çiftçilere Tohumluk
Yardımı Yapılması Hakkında Kanun, o Kanun
kaldırıldı, kaldırıldığından
dolayı o tarihten sonra 2090 sayılı Kanunla ve bir de
Tarım Sigortaları Kanununu çıkarmak suretiyle, bu iki
mekanizmayla, biz, eğer çiftçiler herhangi bir afete, doğal afete
maruz kalmışlarsa o yasaların hükümleri çerçevesinde kendilerine
yardımcı oluyoruz. Şimdi, burada da tabii, bizim, eğer,
2090 sayılı Kanun çerçevesinde hak edilmiş
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hak edilmiş.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Efendim, hak edilmişse kendilerine ödenir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ödenmemiş.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bana
getirin onu, tamam mı, ben onu inceleyeyim. Yani böyle bir şey
Çünkü
bana verilen bilgiye göre
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bakan adına yazı var.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Silifkede bu şekilde sel felaketine maruz kalınıp tahakkuku
yapılıp da ödenmemiş olan bizim herhangi bir borcumuz yok.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hepsine borçlusunuz Sayın Bakan, artı, mahkemeye
verildiniz, mahkemeyi kaybettiniz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bir
dakika canım, ona bakacağız. Yani kanun ne yazdıysa,
devletin hükümleri neyse, yasaları neyse o şekilde yapılacak.
Onu bize verirsiniz, biz onlara bakar inceleriz. Öyle bir şey varsa o daha
sonra yapılır.
Sayın Çelik,
tabii, görüşte bulundu, aslında soru sormadı, tenkitlerde
bulundu, eleştirilerde bulundu.
Sayın
Özkanın süt fiyatlarıyla ilgili
Doğru, süt fiyatlarında
bir azalma meydana geldi geçtiğimiz günlerde ve bildiğiniz gibi
bunlar üretici, sanayici arasında teşekkül eden bir mekanizma. Bizim
burada yapabileceğimiz husus şu: Onları bir araya getirmek ve
kendilerine yardımcı olmak yönünde bir şekilde iki tarafı
uzlaştırmak, iki tarafın da, hem sanayicinin hem üreticinin
mağdur olmaması yönünde onlarla ilgili bir görüşme
yapıldı. Ondan birtakım sonuçlar şu anda biz bekliyoruz.
Sayın
Aslanoğlunun sorduğu sulama birlikleriyle ilgili elektrik
borçları
Onu tabii biz ilgili bakanlıktan, ilgili kurumdan alacağız.
Sayın
Uzunırmakın Sayın Başbakanımıza dönük daha
önceden de yaptığı birtakım değerlendirmeler var.
Bunlar doğru değildir. Sayın Başbakanın Türk çiftçisi
ve tarımıyla ilgili yaptığı değerlendirmeyi ben
size söyleyeyim. Müteaddit defalar yaptığı konuşmalarda
şunu söylemiştir: Türk tarımını
kalkındırmadan Türkiyeyi kalkındıramayız.
demiştir. Sayın Başbakan, yönettiği bütün hükûmetlerin
hepsinde Türk çiftçisine azami desteği, imkânlar ölçüsünde azami
kaynağı aktarmak suretiyle Türk çiftçisinin bugüne kadar hep
kalkınması için gayret göstermiştir.
Nitekim, kusura
bakmayın, şimdi ben onu tekrar söylemek durumundayım. Söyleyince
arkadaşlarımızın bazıları üzülüyorlar,
kızıyorlar, tepki gösteriyorlar. Türkiyeyi biz 2002
yılında devraldık. 2002 yılında Türk çiftçisine
verilen destek 1 milyar 868 milyon YTL idi. Türkiyede
hayvancılığa verilen destek bunun içerisinde sadece 83 milyon
YTL idi. Yağlı tohumlara
Demin pamuktan vesaireden bahsedildi.
Pamuğa toplam 186 milyon YTL destek veriliyordu. Biz bunları 5,5
milyar YTLye, kuraklık desteğiyle birlikte bu sene 5,9 milyar YTLye
çıkardık.
Şimdi size
bir hususu daha söyleyeceğim: OECDnin raporları var elimde. OECD
şunu söylüyor: Türkiyenin, aslında, tarıma verdiği destek
Türkiye'nin millî gelirinin yüzde 2,76sıdır. Bu da 18 milyar 272
milyondur. diyor OECD. Dünya, uluslararası kuruluşlar tarıma bu
kadar destek vermekle, tarımı desteklemekle uluslararası planda
bizi gündeme getiriyorlar.
BAŞKAN
Sayın Bakan
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bizim, çiftçinin cebine nakit olarak
koyduğumuz para 5,9 milyar YTL ama tarıma verdiğimiz diğer
destekler, gerek KİTlerin çiftçiler için harcadığı para,
onlar için katlandığı, yaptığı işler
BAŞKAN
Sayın Bakanım, arkadaşlar notları ulaştırıyorlar.
Lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
-Dolayısıyla, bunları koyduğumuz zaman 18 milyar YTLdir ve
bunun kararını da uygulamasını da
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yapıyor.
Onu da Türk çiftçisine verdiği önemden dolayı veriyor. Onun
dışındaki değerlendirmelerin hiçbirisi de bu aşamada
doğru değildir, özellikle ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünün
oylanmasından önce oyunu rengini belirtmek üzere, aleyhte, Trabzon
Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oyumun rengini belli etmek üzere aleyhte söz
aldım. Söz alma ihtiyacını duymamın nedeni, Sayın
Bakanın tarım sektörüne yönelik desteklemeler konusunda Genel Kurula
ve bizi izleyen vatandaşlarımıza vermiş olduğu
yanlış bilgidir.
Değerli
arkadaşlar, 16 Aralıkta Bütçe Kanun Tasarısı buraya
gelecek, Bütçe Kanunu Tasarısında tarımsal destekleri
görüşeceğiz, rakamlar oradadır. Dün akşam itibarıyla
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeler sona erdi. O görüşmeler
sırasında da Tarım Bakanlığı bütçesini
görüşürken Sayın Bakana desteklemelerin boyutu hakkında bilgi
vermiştim.
Değerli
arkadaşlar, 2009 yılı Bütçe Tasarısıyla tarıma
verilen desteklerin tutarı 2008 bütçesinden daha azdır. Gayrisafi
yurt içi hasılaya oranı olarak söylemiyorum. Rakamsal olarak 500
milyon YTL düzeyinde daha azdır. Sayın Bakan diyecek ki: 2008
yılında kuraklık vardı, kuraklık desteği ödemesi
oldu, o nedenle 2008 yüksektir. Onu da düşelim. 2008den daha
yukarıda değildir 2009un desteği. Bundan daha önemlisi
şudur: Tarımsal desteklere ilişkin olarak Sayın Bakan 2002
yılının rakamını veriyor 1,868 milyon YTL 2002
yılında destekleme yapıldı, biz şimdi 5,8-5,9a
çıktık. diyor. Değerli arkadaşlar, bu rakam bir şey
ifade etmez. Bu rakam neyle anlamlı olur? Bunu o yılın gayrisafi
yurt içi hasılasına oranlarsınız. Eğer bu yıl o
zaman ondan yüksekse Sayın Bakanı kutlarım ben. Rakam öyle
değil; 2002 yılı tarımsal desteklemesinin 2002
yılı gayrisafi yurt içi hasılasına oranı binde 53tür
-yüzde 0,53- çok az. Peki, 2009 yılı kaçtır? Binde 49; 2009
yılında 2002 yılından daha az bir tarımsal destekleme
öngörüyor Hükûmetimiz ve Sayın Tarım Bakanı, burada bununla
övünüyor.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Rakam söyle, rakam söyle.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Bakan, bu rakamları bilenler de var.
Bu rakamları bir kenara bırakalım, çiftçi, millet biliyor. Siz,
şimdi, 2090 sayılı Kanuna göre zarar gören çiftçilere
yardımdan söz ediyorsunuz. Ben, size, sizden önceki Tarım
Bakanına, 2004 yılından bu yana, Karadenizdeki fındık
üreticisinin 2004 yılı Nisan-Mayısında meydana gelen don
afetinden kaynaklanan zarardan alacağını dört yıldır
alamadığını ifade ediyorum, 202 milyon YTLlik
alacağı var. Siz bana Maliye Bakanı bana para verirse ödeyeceğim.
diyorsunuz, Silifkedeki bir yöresel tarımsal zararından hareketle O
konuyu inceleyeceğim. diyorsunuz. Neden demiyorsunuz ki: Fındık
üreticisinin 202 milyon YTL alacağı var, beş yıldır
ödemiyoruz. Mazot desteğini ödemediğiniz,
atladığınız yıllar var. 2006 yılında mazot
desteği ödediniz mi? Ödemediniz. 2004te ödediğiniz mazot
desteği de 2003 yılı ödemesinin 2004 yılına
sarkmış olan kısmıdır. Yani, 2004
yılını da ödemediniz. 2004, 2006da mazot desteği
ödemediniz çiftçiye. Fındık üreticisinin don afetinden kaynaklanan
zararını ödemediniz. Şimdi 2090 sayılı Kanunu ilk
defa biz uygulamaya koyduk. diyorsunuz. Evet, tebrik ediyorum, onu uygulamaya
koyup fındık üreticisinin 202 milyon YTLlik alacağını
dört beş yıldır ödemediğiniz için.
Bu vesileyle
bunları ifade etme ihtiyacını duydum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Çiftçilerimiz
için ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum. Hayırlı
uğurlu olsun.
Buyurun
Sayın Bakanım, çok kısa bir üç dakikalık süre vereyim size.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, biz de söz isteriz o zaman.
BAŞKAN -
Sayın Bakan sizin çıkardığınız kanundan
dolayı teşekkür edecek.
Buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Evet
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; öncelikle tabii
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
çıkardığımız kanunla iki alanda çok önemli
değişiklik sağlandı. Bunlardan bir tanesi Türkiyede Zirai
Mücadele Kanununda yapılan değişiklik. Bu, elli bir
yıllık bir yasa ve bu yasanın zirai mücadele, ilaç, alet
vesairenin ihracatını kolaylaştıran, bürokrasiyi azaltan ve
hem sanayicimiz için hem yatırımcı ve ihracatçı için son
derecede kolaylık getiren bir değişiklik. Öncelikle biz bunu
bugün sağlamış olduk.
İkinci husus
şu: Biz, tabii, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak Türk çiftçisine, hem
kırsal kalkınma anlamında hem tarım sektörünün
geliştirilmesi anlamında bütçeden imkânlar sağlıyoruz.
İlk defa da yine biz, Kırsal kalkınma
yatırımları adı altında bir destek
başlattık. 385 milyon YTL kırsal kalkınmaya yüzde 50 hibe
destek sağladık, 3.600 civarında proje desteklendi bu çerçevede
ama Avrupa Birliğinin müzakere sürecindeki ülkelerle ilgili bir
katılım öncesi malî yardım programı var. Bunu, aday
ülkeler, belirli şartları yerine getirdikleri takdirde buradan da
kaynak alıp kullanabiliyorlar. Bizim için de 2013 yılına kadar
750 milyon avro kullanabilme imkânımız var. Geçen senenin, yani 2007
yılının başında biz bu Kanunla ilgili
Bu Kanunu o
zaman çıkardık, Kurumu teşekkül ettirdik ancak bu arada Avrupa
Birliğinin kendisi mevzuat değişikliği yaptı. Biz de
bugün değiştirdiğimiz hükümlerle Avrupadaki mevzuat
değişikliğine uyumu sağlamış olduk. Yani mesele
bununla alakalı.
Peki bu Kanunla
ne getiriyoruz? Bu Kanunla eğer akreditasyon işlemini
tamamladığımız takdirde, 2010 yılı içerisinde 290
milyon avro 2010 yılına kadar, ondan sonra, 2011de 172 milyon avro
kullanacağız, ondan sonra da yine bu 750 milyon avroya
tamamlanmış olacak. Burada başlangıç itibarıyla yirmi
yıl, daha sonra yirmi iki yıl, 2010-2013 döneminde ilave edilecek.
İllerin şartları, kıstasları, seçilme kriterleri
Avrupa Birliğinin belirlediği kurallardır. Orada da özellikle
sektör analizleri çerçevesinde desteklenecek sektörlerin potansiyeli dikkate
alınıyor. Çözüme kavuşturulması gereken problem
varlığı ve illerin gayrisafi yurt içi hasıladan
aldığı pay ile iller arası net göç hızıyla ilgili
kriterler dikkate alınmak suretiyle iller bu şekilde istifade bundan
ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen tamamlayınız.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Tamamlıyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, bizim gerçekte verdiğimiz
destekler bu miktarda yüksek desteklerdir ama arkadaşlar ısrarla
şunu söylüyor: Biz, maliyetler içerisinde destekleme paylarını
arttırdık. Bakın, buğdayda yüzde 23, arpada yüzde 25,
mısırda yüzde 18, ayçiçeğinde yüzde 42, soyada yüzde 53, pamukta
yüzde 45 maliyetini destekliyoruz. Yani verdiğimiz destekleri, bu
şekilde, maliyetleri belirli bir düzeyde mutlak surette
karşılamasını dikkate alıyoruz. Bundan sonra da
şimdiye kadar olduğu gibi biz Türk çiftçisinin
kalkındırılması ve geliştirilmesi için
çalışmalarımıza, çabalarımıza devam
edeceğiz. Bizim muhatabımız Türk milletidir ve Türk milleti de
bunu en iyi şekilde değerlendirecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Kanununuz tekrar
hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Sayın
milletvekilleri, saat 20.30da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.34
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ) Arasında GTÖ Orta Asya
Alt Bölge Ofisi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ) Arasında GTÖ Orta Asya
Alt Bölge Ofisi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/397) (S. Sayısı: 242)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/567) (S.
Sayısı: 227)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada
yer alan, Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
7.- Posta Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/491) (S. Sayısı: 230)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci
sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin; Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin; Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 9uncu sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (x)
BAŞKAN
Sayın Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri,
komisyon raporu 96 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Alınan karar
gereğince, bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini arz ediyorum:
Gruplar adına: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Faruk Bal,
Konya Milletvekili; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hamit Geylani,
Hakkâri Milletvekili. Şahısları adına: Hakkı Köylü,
Kastamonu Milletvekili; Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili. Şu ana kadar
intikal edenler bunlar. Bu arada gruplarımızın bildireceği
isimler olursa onlara da sırasıyla söz vereceğiz.
İlk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Faruk Bala
aittir.
Sayın Bal,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti partim ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Ticaret Kanunu gerek imparatorluk döneminde
gerekse cumhuriyet döneminde Türk kültürünün ve hukukunun önemli bir
parçası olarak gelişmeye, iyileşmeye ve modernleşmeye
atılan adımların bir parçası olmuştur. İlk olarak
1850 tarihinde Kanunname-i Ticaret, daha sonra 1864 tarihinde Deniz Ticaret
Kanunu, 1914 tarihinde çeklerle ilgili kanun imparatorluk döneminde gündeme
getirilmiş, kabul edilmiş; cumhuriyet döneminde ise 1926 tarihli
Ticaret Kanunu ve daha sonra da 1957 tarihli Ticaret Kanunları
yürürlüğe girmiştir.
(x)
96 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bu tarihî
sıralamayı kanunun gerekçesi hakkında düşüncelerimizi
oluşturabilmek amacıyla ifade ettim. Daha açık bir ifadeyle,
Türk Ticaret Kanunu, Osmanlıdan itibaren Türk milletinin
modernleşmesine ayak uydurarak, bir tarihî hafıza, bir hukuk kültürü
ve ticaret hukuku hafızası yarattığımız hukuk
dallarından birisi olmuştur.
Şimdi bu
Kanunu külliyen değiştiriyoruz. Bu Kanunun külliyen
değiştirilmesinin gerekçesine baktığımızda,
kanunun gerekçesinin bir bölümünü, hemen küçük bir kısmını
buradan sizlere ne kadar iyi bir kanunu niçin değiştirmeye
teşebbüs ettiğimizi anlayabilmeniz için okumaya
çalışacağım.
Gerekçenin 1inci
maddesi: 01/01/1957 tarihinde yürürlüğe girip yaklaşık elli
yıldır uygulanan, tasarısı Prof. Dr. Hirsch tarafından
kaleme alınmış bulunan, 6762 sayılı Kanun,
hazırlandığı ve kabul edildiği dönemin öğretileri
ile kuram ve yaklaşımlarını iyi bir şekilde
yansıtan, sorunlara çağdaş, güvenilir ve işleyebilir
çözümler getiren, bu alanda Türkiye'nin gereksinimlerini büyük ölçüde
karşılayan, menfaatler dengesini hak ve adalete uygun bir tarzda
kuran, modern hukuk yöntemlerinin ve kanun tekniklerinin başarıyla
kullanıldığı bir Kanundur.
Öyleyse niye
değiştiriyoruz? Niye değiştirdiğimizin gerekçesi
gerekçede izah edilmeye çalışılmış. Ancak bu gerekçede
yazılanların hiçbirisi bu gerekçenin birinci cümlesini ortadan
kaldıracak nitelikte değildir. Gerekçenin sair bölümüne
baktığımızda, bu Avrupa Birliğine uyum ya da Avrupa
Birliği müktesebatına uyum olarak izah edilmeye
çalışılmaktadır.
Avrupa
Birliğinin müktesebatında hiçbir şekilde bütün üye ülkelerin
uyduğu bir ticaret hukuku müktesebatı yoktur. Avrupa Birliğinin
ticaret hukukuyla ilgili ilkeleri vardır. Bu ilkeler, piyasa ekonomisi,
rekabet serbestiyeti, sözleşme serbestiyeti gibi liberal ekonominin ortaya
koymuş olduğu ana ilkelerdir. Mevcut Kanunda bunların
tamamı vardır.
O zaman, bu kanun
eğer Avrupa Birliği uyumu ile ilgili değilse ne içindir?
Hükûmetin izahta zorlandığı hâllerde
sarıldığı bir sihirli değnek olarak Avrupa
Birliği gerekçesi ya da Avrupa Birliği uyumu bu kanunda da
tekrarlanmıştır. Nasıl Vakıflar Kanunu ile ilgili bir
Avrupa Birliği müktesebatı yok iken, Avrupa Birliğinin üyesi
olan Yunanistanda bu Mecliste görüşülen Vakıflar Kanunuyla ilgili bir
mevzuat kabul edilmiş ve oradaki evladı fatihandan kalan Osmanlı
vakıfları için Yunan Hükûmeti ve Parlamentosu Osmanlı
vakıfları yaşayabilir ancak benim istediğim kadar, ancak
benim istediğim şartlarda. anlamına gelebilecek bir
anlayışla bir vakıf kanunu düzenlemişti. İşte O
vakıf kanununun mütekabiliyet ilkesine göre burada
aynısının çıkması lazım. diye ifade
ettiğimizde Biz büyük milletiz, biz önder milletiz, biz bir adım
önde gideriz. gibi bir anlayışla tam bir teslimiyet kanunu
çıkarılmıştı. İşte, bu kanun da öyle bir
teslimiyet kanunu olacaktır. Aynen Ceza Kanununda olduğu gibi,
Böyle bir müktesebat yoktur, ceza hukukunun ilkeleri vardır.
denilmişti, çıkarıldı. Çıkarıldıktan sonra
Ceza Kanunun daha yürürlüğe girmeden yüzde 15i değiştirildi.
Cumhuriyet tarihinde hiçbir kanun yürürlüğe girdikten üç yıl sonra
beş defa değişikliğe uğramamıştır.
Şimdi, bu kanunun da, eğer AKP dayatmasıyla
çıkarılacak ise, yürürlüğe girer girmez en az yarısı
değişecektir. Dolayısıyla, aceleye gerek yoktur değerli
arkadaşlarım, bu bir temel kanundur.
Şimdi bu
tasarıyla ilgili düşüncelerimi arz etmeye
çalışacağım: Değerli arkadaşlarım, elbette
uyguladığımız 1957 tarihli Kanunda eksiklik vardır,
yanlışlık vardır. Ancak bu eksikliklerin ve
yanlışlıkların düzeltilmesi ve geliştirilmesi,
iyileştirilmesi gerekmektedir, Kanunu külliyen ortadan kaldırmak
çare değildir. İşte birinci olarak, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak hukuk hafızasını reddeden, hukuk kültürünü reddeden,
mevcut uygulamayla elde edilmiş alışkanlıkları
sıfırlayan bir anlayışa, bu şekildeki bir
kanunlaştırmaya karşıyız. Çünkü, bu tasarı kabul
edildiği takdirde:
1) Yargı
boşluğa düşecektir.
2) Ekonomi
boşluğa düşecektir. Her iki boşluktan ortaya çıkan
sonuç gayet nettir, hepimiz görebiliyoruz. Yargıda kaos
oluşacaktır ve ticarette, ekonomide kaos oluşturacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunun adı Ticaret Kanunu. Ticaret, mal ve
para hareketi demektir. Ticaret Kanunu ise mal ve para hareketleri ile
ticaretin aktörlerini, şirketlerin uygulayacakları kuralları
düzenleyen temel yasadır.
İşte bu
derecede temel olan bir yasada külliyen bir değişiklik
yaptığımız takdirde ticari hayatta ilk
karşılaşacağımız sorun durgunluktur. Diğer
taraftan, ticari hayattaki bu durgunluğun yanı sıra, eski
kanunun uygulanmasından doğan alışkanlıklar ve yeni
kanuna adaptasyondaki güçlükten dolayı ticari ihtilaflar artacaktır.
Artan bu ticari ihtilafları çözmekle görevli yargı, ticaret hukuku
olarak hafızasında mevcut olan bilgi, tecrübe yok olduğundan bir
hafıza boşluğuyla karşı karşıya
kalacaktır. Ticari ihtilafları çözmekle görevli mahkemelerin
vereceği adalet, kestiği parmağı ya acıtacaktır
ya da bu parmağı kangren hâline getirecektir. Daha önemlisi Türkiye'nin
içinde yaşadığı üç dört yıllık temel ekonomik
faktörlerdeki kırılma, durgunluk, işsizlik, verimsizlik ve
üretimdeki kalitesizlik, dışarıdan gelen ve içeriye çoktan
girmiş bulunan küresel krizle birleştiği takdirde, Ticaret
Kanununda meydana gelecek olan boşluk da maalesef bu ekonomik krizin iyi
yönetilememesi gibi ciddi bir sorumluluk ve ciddi bir sebep
oluşturacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, Ticaret Kanununun bu açıdan
değerlendirilmesinin dışında bir de diğer açıdan
bakmamız lazım. Hukuk iki alana ayrılmaktadır, pek çok
tasnife göre farklı olabilir: Birincisi kamu hukuku, diğeri özel
hukuk. Konumuz özel hukuk. Özel hukukun anayasası Medeni Kanundur. Medeni
Kanunun sistematiğine, Medeni Kanunun muhtevasına ve Medeni
Kanunun terminolojisine uygun olarak onun ayrılmaz bir parçası olan Borçlar
Kanunu vardır. İşte, Borçlar Kanununun muhtevasına,
Borçlar Kanununun sistematiğine ve Borçlar Kanununun terminolojisine
uygun olarak da onun ayrılmaz parçası dediğimiz Ticaret Kanunu
vardır özel hukuk alanı içerisinde.
Şimdi,
Borçlar Kanunu Tasarısı Adalet Komisyonunda, ıslaha muhtaç bir
kanun tasarısı, o Komisyonda beklerken bizim ticaret kanununu
çıkarmamız Borçlar Kanununun sistematiğine, muhtevasına ve
terminolojisine aykırı olacağı içindir ki ceketi giydikten
sonra onun içine gömlek giymeye benzeyen bir garabeti akla getirmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun yeterince tartışılmadan,
yeterince katılım sağlanmadan ve
olgunlaştırılmadan gündeme gelmiştir.
Dolayısıyla, bu kanunun ortak aklı ön plana alarak, Türk
ticaretinin, Türk ticaret hukukunun ve Türk ekonomisinin bel kemiği olan
bu ana kanunun ortak akılla yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, akademisyenlerin, uygulayıcıların, ilgili
kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin yeterli katılımı sağlanmadan,
farklı görüşler ortak akıllar ile birleştirilmeden,
yürürlükteki Kanuna vaki eleştiriler yeterince giderilmeden, bu
tasarıya karşı yöneltilen eleştiriler yeterince göz önünde
bulundurulmadan Meclis gündemine getirilmiş olması bir eksikliktir.
Değerli
arkadaşlarım, bu tasarı, İç Tüzükün 77nci maddesi uyarınca
Adalet Komisyonunda yapılan inceleme sırasında maddeler
şeklinde de iyi bir şeklinde de iyi bir şekilde
irdelenememiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun Türk Ticaret Kanunudur ama Türk Ticaret
Kanunu ticaret hayatının tamamını düzenleyen kanun değildir.
Ticaret hayatını düzenleyen kanunlar içerisinde Bankalar Kanunu
vardır, Sermaye Piyasası Kanunu, Sigorta Murakabe Kanunu,
Sigortacılık Kanunu, Karayolu Taşıma Kanunu gibi kanunlar
vardır. İşte bu kanun düzenlenirken sadece Türk Ticaret Kanunu
olarak düzenlenmiştir ancak ticaret hayatını düzenleyen
diğer kanunlar göz ardı edildiğinden arada çelişki
doğmuştur. Öyle ki bu tasarıda taşımacılıkla
ilgili tanımlar Karayolu Taşıma Kanununda daha farklı bir
şekilde tanımlanmış ve bu kanun ile ilgili diğer kanunlar
arasında onlarca çelişki yaratılmıştır.
Yaratılan çelişki uygulayıcılar ve şirketlerin ya da
ticaret hayatının aktörleri tarafından hayatta uygulanması
bakımından ciddi tereddütler yaratacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunda ikincil düzenleme olarak tanımlanan
Bakanlar Kurulu kararı, tebliğ ve yönetmeliklerle ilgili çok fazla
gönderme yapılmıştır. 6 tane Bakanlar Kurulu kararı,
10dan fazla tebliğ ve 20den fazla da yönetmelik çıkarılması
öngörülmektedir bu tasarıya göre. Bir örnek vermek istiyorum: 1957 tarihli
şimdiki Kanunumuzda Ticari işletme tanımı Bakanlar Kurulu
tarafından yapılır. denilmiştir. 1957 yılından
sonra, otuz yıl geçtikten sonra ancak Bakanlar Kurulu ticari işletmeyi
tanımlayabilmiştir. Şimdi, Bakanlar Kuruluna bu kanunun vereceği
6 tane kararname çıkarma görevini bir otuz yılda çıkarmak gibi
durum hasıl olursa bu kanunun yürürlüğü nasıl olacaktır?
Diğer taraftan kanunun 210uncu maddesi örneğinde olduğu gibi,
10dan fazla tebliğ ve yönetmelik çıkarılması
öngörülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu tasarı Meclisin işidir. Buradaki hususlar
Meclis tarafından karşılanmalıdır, Meclis
tarafından kararlaştırılmalıdır. Bakanlar Kurulu,
Sanayi Bakanlığı veya diğer ilgili bakanlıklar
hükûmettir, siyasi iktidardır. Ticaretin kurallarını siyasi
iktidarın inisiyatifine terk edemeyiz. Siyasi iktidarın inisiyatifine
terk edilmesi, piyasa ekonomisi ilkesine, rekabet serbestiyetine, teşebbüs
serbestiyetine ve sözleşme serbestiyetine aykırılık
teşkil eder. O da bu kanunun getiriliş sebebi olan Avrupa
Birliği müktesebatına gerçek aykırılığı
oluşturur.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunda, gereksiz cezalar ve gereksiz
mükellefiyetler şirketlerin üzerine yüklenmiştir. Avrupa
Birliğine uygun çıkaracağız. diyorlar, Avrupa Birliği
ülkelerinde, bizim tespitlerimize göre, hiçbirinde web sayfası açma
mecburiyeti yoktur; hepsinde ihtiyaridir, isteyen açıyor, isteyen
açmıyor. Bizim kanunumuz o kadar ileri gitmiş ki hem web sayfası
açma mecburiyeti koyuyor hem bu sayfayı açmayanlara üç ay hapis
cezası getiriyor, yanlış bilgi koyanları üç ay hapis
cezasıyla cezalandırıyor hem de nelerin var
olacağını bir tebliğe bağlıyor, iktidarın
iradesine bağlıyor ve o irade neticesinde de buna uymayanlar cezaya
tabi kılınıyor. Böyle bir şey var mı arkadaşlar?
Yani, eğer ticaret şirketi, benim bilgilerim ticari sırdır
ya da rakiplerime vermekte endişe duyuyorum diyor ise onu nasıl
mecbur edebiliriz? Sen bu bilgileri, ticari sır olmasa bile,
şirketine ait bilgileri herkese ilan et diye nasıl mecbur edebiliriz?
Buna nasıl bir ceza verebiliriz? O zaman, Türkiyedeki ticaret
şirketlerinin fatura kesilmesinden defter tutulmasına kadar
yaşadığı zorluklar ve istemeyerek de ortaya çıkan
usulsüzlükleri dikkate aldığınızda bir sabıkalılar
ordusu yaratacaksınız, ticaret âleminin tamamını
sabıkalı hâle getireceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunun başka bir eksikliği, dili
yetersiz, terminolojisi temel kanunlar ile çelişkilidir. Gerekçede
arı ve güzel Türkçeden söz ediyor. Ben tabii
şaşırıyorum. Bir kanun maddesi, sanki roman
yazılırmış gibi, yani, tırnak içinde, parantez
içerisinde ifadelerle açıklanmaya çalışılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu yüce Meclis roman için yazılmış olan
ifadeleri kanunlaştırmak durumunda değildir. Milletin iradesini
burada tecelli ettireceğiz.
Şimdi, televizyonlarda
izliyoruz, oradan benim dikkatimi çekiyor, birisi bir şey anlatırken
atıyorum, tırnak içinde diyor. Şimdi, atmış
arkadaş, gelmiş bu kanunun içine düşmüş tırnak
işareti.
Ben size bir
madde okuyayım, bakalım anlayabilecek misiniz? Tabii bu
okuyacağım madde alt komisyonda da görüşülmüş, üst
komisyonda da görüşülmüş ve Genel Kurula kadar gelmiş.
OKTAY VURAL
(İzmir) Eski komisyonlarda, 23üncü Dönemde değil.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) 22nci Dönemin takibidir bu.
FARUK BAL
(Devamla) Efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) 23üncü Dönemde görüşülmedi, 22nci Dönemdeki
görüşmeler bu. Bizim, dönemimizde bir katkımız bu anlamda
olmadı.
FARUK BAL
(Devamla) Evet, çok dikkat çekici bir şeydi ama arayıp
bulacağım, zaman kaybı olsa da.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Bakanım, mealen verin.
FARUK BAL
(Devamla) Evet, bulduk.
Şimdi,
Atıyorum, tırnak içinde atıyorum. şeklindeki espriye
bakalım bu ne kadar uyacak. Şimdi, anlatılan, anlatılmak
istenen: Hamiline sigorta poliçesi. Bunu böyle söylerseniz bütün hukukçular
anlar. Bu nasıl yazıyor? 1454üncü maddenin üçüncü fıkrası:
Sözleşmede, sigortanın kimin menfaati için
yaptırıldığı açık da bırakılabilir.
-Tırnak içinde- Kimin olacaksa onun -Parantez içinde- (ilgilisinin)
lehine -tırnağı kapat- yapılan böyle bir sigortanın,
üçüncü kişi lehine yaptırıldığı
anlaşılırsa, ikinci fıkra hükmü uygulanır.
Arkadaşlar,
böyle bir kanun olur mu? Şimdi, bir husus ne kadar kötü
anlatılabilecek diye bir yarışma açılırsa ancak bu
kadar kötü kaleme alınabilir. Bunun gibi yüzlerce madde vardır
değerli arkadaşlarım.
Dolayısıyla
bu kanun eğer yasalaşırsa bunu uygulayacak ticaret hukukuyla
ilgili avukatlar, mahkemeler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FARUK BAL
(Devamla) -
Yargıtay tırnak içine ne mana verecek? O televizyonda
olduğu gibi atan bir adamın atışı mıdır bu?
Parantez içerisindeki ifade ne anlama gelecek?
Değerli
arkadaşlarım, ben konuşmamın daha yarısına
gelebildim. Konu ciddi olduğu için ayrıntılara girerek ifadede
bulunmaya çalışıyorum ama bu kanun gündemde olduğu
müddetçe, burada olduğu müddetçe biz burada olacağız, bu kanunun
yasalaşmaması için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak İç
Tüzükün verdiği tüm imkânları kullanacağız.
Size, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna tavsiyem: Borçlar kanununun
yasalaşmasını bekleyin. Borçlar kanununda bu gibi hatalar
yapmayalım. Bu bir temel kanundur. Borçlar kanununun
yasalaşmasıyla ilgili geçecek süre içerisinde bu kanun ciddi bir
şekilde, ortak akıl yaratılabilecek bir tarzda ele
alınsın, gözden geçirilsin, hepimizin içine sine sine bu millete bir
Türk Ticaret Kanunu armağan edelim diyorum ve hepinizi şimdilik
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani.
Sayın
Geylani, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Ticaret
Kanunu Tasarısının tümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, uluslararası ticari ve ekonomik faaliyetler
ulusların en önemli kalkınma ve gelişme araçlarından
biridir. Çağdaş dünyada uluslararası ticaretin ve
yatırımın dışında kalan ya da kalma
iddiasında bulunan bir ülkeden söz
edilemez. Ne yazık ki gelinen noktada ülkemiz bu tabloya hiç de uyum sağlayamamıştır.
Çünkü bugün, Türkiye sosyoekonomik bir kriz sarmalındadır. En basit bir
örnekle başlamak istiyorum: Bugün şirketler
çalışanlarına ücret ödeyemedikleri için toplu işten
çıkarmak zorunda kalıyorlar. Çok sayıda şirket ise kriz
nedeniyle işlerini kapatmayla karşı karşıya
kalmışlardır.
İşsizlik
oranının tavan yaptığı bir dönemde tam da
kış mevsimine girerken enerji kaynaklarına aşırı
zamlar yapılmıştır. İşçinin, memurun,
esnafın, dar gelirli vatandaşın acı
ağladığı bir dönemde bu yasa tasarısının
görüşülmesi acaba ne kadar anlamlıdır? Krizin
aşılmasıyla ilgili en basit bir projesi olmayan, çareyi zam
yapmakta bulan, yurttaşa
yaşama hakkı tanımayan Hükûmetin öncelikli olarak görüşmeye
sunması gereken konu ekonomik kriz ve temel yasalardır diye
düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, tüm bunlara karşın elli bir yıllık
geçmişi olan 6762 sayılı Ticaret Kanununun günümüz
ihtiyaçlarına cevap vermediği de bir gerçekliktir. Yeni dünya
düzeninde gelişen teknolojinin yanında küreselleşen ekonomik
pazar ve çok uluslu ekonomik şirketlerin ortaya çıktığı
bir dönemde eski yasaların ihtiyaca cevap vermediği ortadadır.
Mevzuatın kökten değişikliklerle çağın gereklerine ve
yurttaşların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde
değiştirilmesi de kaçınılmazdır. Ayrıca bu değişim
Avrupa Birliğine uyum programı çerçevesinde atılacak önemli
adımlardan bir tanesidir.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi 20nci yüzyılın ikinci
yarısında yeni bir ticari kültür adına önemli gelişmeler
yaşandı. Bu süreç içinde Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak
yaşama giren Avrupa bütünleşmesi projesi Avrupa Topluluğu
aşamasından geçtikten sonra Avrupa Birliğine
ulaşmış ve teknolojide önemli gelişmeler kendini
dayatmıştır. Küreselleşmeyle birlikte uluslararası
pazarlar açılmış, çok uluslu şirketler ortaya
çıkmıştır. Dünyadaki tüm bu gelişmeler yeni bir
ticaret yasasını da şart koşmuştur.
Sayın
milletvekilleri, yeni Ticaret Kanunu Tasarısı çokça eksiklikleri ve
çelişkileri içermesine rağmen, esas itibarıyla dünyadaki -ve
Avrupa Birliği mevzuatının- ticari hayatın gelişmesine
uyum sağlamak amacıyla hazırlanmış. Bu amaca
ulaşmak için AB müktesebatı ve AB üyesi ülkelerin mevzuatı da
kaynak olarak kullanılmıştır.
Ancak, biz
Demokratik Toplum Partisi olarak her şeyden önce köklü bir hukuk
reformundan yanayız. Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olabilmesi için
ekonomik kriterlerin siyasi kriterlerin önüne çıkması hadiseyi kökten
çözmüyor. Onun için Ticaret Kanunundan önce, 23üncü Dönem Parlamentosunda,
ivedilikle ele almamız gereken yeni bir demokratik anayasa, Siyasi
Partiler Yasası, Seçim Yasası gibi öncelikler bulunması
gerektiğini savunuyoruz. Ne var ki AKP iktidara geldiği günden bu
yana sürekli yeni bir Anayasa değişikliği paketinden söz
etmiş ise de ancak bunu yurttaşın özgür geleceği adına
sonuçlandırma ve bir arpa boyu katkı sunma iradesini
gösterememiştir. Oysaki bugün, Türkiye'nin en önemli sorunu kuşkusuz
demokratikleşmedir.
Avrupa
Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde ele alınması
gereken başat konular siyasi kriterlerdir. Bu kriterleri yerine getirmenin
tek yolu da yeni, sivil bir anayasadır. Bunu da Türkiye'nin
çağcıl bir hukukla buluşması için önemsiyoruz.
Türkiye'nin
ekonomik alanlarda gelişebilmesinin en önemli koşullarından bir
tanesi de istikrarlı bir siyasetin yanında demokratik,
barışçıl ve huzurlu bir ortamın bulunmasıdır.
Yabancı
yatırımcıların, büyük şirketlerin
aradığı en önemli koşul, herkesin kendisini güvende
hissettiği, temel hak ve özgürlüklerin
kısıtlanmadığı, refah düzeyi yüksek ülkelerdir.
Dolayısıyla Türkiyede barış ve huzur ortamı
yaratılmadan ekonomik alanda yapılacak hiçbir hukuki düzenleme
istenilen sonucu vermeyecektir. Onun için, temel hak ve özgürlükleri tam
güvence altına alan, farklı kimlik ve kültürleri tanıyan ve
koruyan, ülkeyi demokratikleştirecek baştan sona yenilenmiş bir
anayasa ve aynı argümanları içeren bir siyasi partiler ve seçim
yasası hepimizin dileği ve özlemidir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Ulusal Program çerçevesinde
değiştirilecek ve yeni çıkarılacak çokça yeni yasa ve
düzenlemelerden söz ediliyor. Biz, bu çerçevede yapılacak düzenlemeleri
kuşkusuz önemsiyoruz. Fakat demin de vurguladığımız
gibi, yeni bir anayasa olmadan yapılacak hiçbir düzenlemenin kıymeti
harbiyesi olmayacaktır. Bu nedenlerle, ticaret hukuku gibi temel ve tüm
kamuoyunu çok yakından ilgilendiren bir yasanın yeni bir anayasadan
sonra ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda çok
önemli ve büyük çaplı bir yasa tasarısının 23üncü Dönem
Adalet Komisyonu tarafından incelenmeden, aceleye getirilerek
görüşülmesi yasama organının da amacına ters
düşmektedir.
Tasarı her
ne kadar beş yıllık bir sürenin ürünü olsa da anılan
kaygılar giderilmeden Genel Kurula sunulmuştur. Ayrıca bu
tasarının bir kez daha güncelleşmesi de gerekmektedir.
Tasarının
Avrupa Birliği müktesebatıyla uyum konusunda eksiklikleri olup,
özellikle haksız rekabet ve sigortacılık gibi konularda müktesebat
uyumu son derece zayıftır.
Özellikle
dış yatırımların artırılması için
haksız rekabet konusunda daha iyi önlemlerin alınması gerekir.
Teknolojik gelişmelere uyum
açısından da, tasarı, yalnız şirketlere web sitesi
kurma zorunluluğunu getirmekte Sayın Balın da ifade
ettiği gibi- hatta buna uymayan şirket yöneticileri hakkında
hapis cezası bile öngörülmektedir. Ancak bu tek başına yeterli
olmadığı gibi, elektronik genel kurullar, elektronik beyanlar,
faturaya itirazlar gibi olanaklar düşünülmemiştir. Ayrıca bu
zorunluluk getirilirken sadece büyük sermaye şirketleri
düşünülmüş, ülkenin küçük şirketleri hiç de dikkate
alınmamıştır.
Ticari
işletmelerin iyi bir denetim mekanizmasıyla takip edilmesi ve
şeffaflık, sadece web sitesi kurma zorunluluğuyla sağlanamaz.
Türkiye, bugün, hâlâ içi boşaltılan, hortumlanan bankaların
yaratmış olduğu ekonomik maliyetlerin külfeti altında
ezilmektedir.
Bakınız,
TMSFye göre, devredilen bankaların toplam maliyeti 28 milyar dolar,
faiziyle beraber bugün itibarıyla ekonomik maliyeti 60 milyar
dolardır. Şu ana kadar yapılan tahsilat ise sadece 16 milyar
dolar kadar olmuştur. Burada yapılan hesaplamalara göre,
bankaların batırılması hadisesiyle, kişi
başına 586 dolarlık ek bir yük getirilmiş, neredeyse millî
gelirin üçte 1i hortumlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, her şeye karşın, tasarıda yapılan
bazı değişiklikler, özellikle denetim konusundaki yeni
düzenlemeler olumludur ancak daha da iyileştirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Tasarıda yapılan esaslı
değişiklikler anonim şirketlerle ilgilidir. Yürürlükte bulunan
Türk Ticaret Kanununun anonim şirketler hakkında pek az hükmü
tasarıya alınmıştır, Avrupa Topluluğunun
şirketlere ilişkin yönergeleriyle uyum sağlanmaya
çalışılmaktadır. Tek kişilik anonim şirketin
kurulmasına olanak sağlanmıştır. Ayrıca iki temel
ilke -pay sahiplerinin eşit işleme tabi tutulması ve pay
sahiplerinin şirkete karşı borçlanmaları ilkesi-
açıkça hükme bağlanmıştır.
Yine
tasarıda yönetim kurulu, genel kurul ile ilgili önemli
değişikliklere gidilmiş, denetçiler anonim şirketin
organı olmaktan çıkarılmıştır. Her büyüklükteki
şirketlerin denetimi bağımsız denetim
kuruluşlarına veya küçük anonim şirketlere en az 2 serbest
yeminli müşavire veya yeminli serbest muhasebeciye
bırakılmış, denetçinin yanında işlem denetçisi
kavramına da yer verilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yine Sayın Balın altını çizerek
vurguladığı gibi, biliyorsunuz Borçlar Yasa Tasarısı
daha yeni alt komisyondan geçerek Adalet Komisyonunda görüşülmeye
başlandı. Bize göre de Borçlar Yasasının eş
zamanlı veya öncelikli ele alınması hukuki ve fiilî bir
gerekliliktir. Aksi takdirde uyum sağlanması konusunda sorun
çıkacağı endişesini taşıyoruz çünkü Borçlar
Kanununa atıfları içeren birçok madde Ticaret Kanunu
Tasarısında da yer almaktadır. Bu da görüşülmekte olan
tasarıda çeşitli sıkıntılar yaratacaktır.
Az önce de
belirttiğimiz gibi, ortada ciddi bir sıralama hatası var.
Ticaret Kanununun temeli Borçlar Kanunudur. Her ülkede borçlar yasası
ticaret hukukunun temeli kabul edilir ve değişimler borçlar
hukukundan başlar.
Borçlarla ilgili
kanuni hükümler netleştirilmeden çıkarılacak bir ticaret kanunu
yeni sorunlara ve kuralsızlıklara neden olacaktır.
Yine,
tasarı, özel kanunlarla uyum konusunda da büyük eksiklikler içermektedir.
Bankacılık, sermaye piyasası, sigortacılık ve benzeri
yasalarda uyum sorunları ortaya çıkacaktır. Örneğin,
tasarının 552nci maddesinde Bir anonim veya başka bir
şirket kurmak, şirketin sermayesini artırmak amacıyla veya
vaadiyle halktan para toplanabilmesi için Sermaye Piyasası Kurulundan izin
alınır. Bu iznin esas ve usulleri Sermaye Piyasası Kurulu
tarafından düzenlenir. hükmü getirilmiştir. Ancak, Sermaye
Piyasası Kanununda böyle bir izin sistemi mevcut değildir. Tasarı
yasalaştığı takdirde, içeriği belli olmayan izinle
ilgili düzenlemeleri Sermaye Piyasası Kurulu yapmak zorunda
kalacaktır.
Yine,
tasarıda dil ve ifade sorunu görülmekte olup, Medeni Kanun ve mevcut
doktrine aykırı ifade ve terminoloji farklılıkları
bulunmaktadır. Özellikle, tasarının ikinci kitabı olan
ticaret şirketlerinin terminolojik hataları, kurul, tek kişilik
yönetim ve diğer konulardaki anlatım bozukluklarının hem
uygulamada hem de içtihatlarda ciddi sorun yaratacağını
düşünüyoruz. Halka açık ortaklıklar ve menkul kıymetlere
ilişkin özel hukuk hükümlerinin Ticaret Kanununda yer almaması da bu
eksiklikleri açığa çıkarmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, tasarıda, yıllardır tartışması
devam eden kooperatiflerin hukuki durumuyla ilgili net düzenlemeler
bulunmamaktadır. Bu tasarıda en azından bu konuda nihai bir
sonuca varılmalıydı. Tasarıda kooperatifler sermaye
şirketi gibi kabul edilerek anonim şirketler gibi birleşme,
bölünme ve tür değiştirme hükümlerine tabi tutulmuştur. Bu
düzenleme kooperatiflerdeki temel düşünceye ters düşmektedir ve
kooperatiflerin toplumsal amaçlarından uzaklaşmasına neden
olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, tasarının
komisyonda görülüş şekli, geniş kapsamlı düzenlemeler
içermesi, zamanlaması ve toplumsal yaşamın önemli bir boyutunu
dizayn etmesi de göz önünde tutulursa, yeterli bir inceleme yapılmadan
Genel Kurula indirilmesinde aceleci davranıldığı
apaçık görülmektedir. Ancak, her şeye rağmen ileriye dönük yeni
bir değişimin adımı olacağı kanısıyla
yasayı olumlu buluyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Geylani.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk.
Sayın
Köktürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısının tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğimiz üzere, memleketimizdeki ilk Ticaret Kanunu
1850 tarihli Kanunname-i Ticarettir. Bu Kanun, az önce konuşan Sayın
Faruk Balın da ifade ettiği gibi, 1926 tarihli 865 sayılı
Ticaret Kanunuyla değiştirilmiş ve daha sonra 1956
yılında kabul edilen 6762 sayılı Kanun yürürlüğe
girmiştir. 6762 sayılı Kanun, elli yılı
aşkın bir süredir ülkemizde ticaret yaşamına yön
vermektedir.
Bugün
değiştirilmesini görüştüğümüz 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanununun uygulandığı 20nci yüzyılın ikinci
yarısına baktığımızda bir ticaret kanunu için
oldukça önemli olaylara gebe olduğunu görüyoruz. Hepimizin bildiği
gibi, bu süre içerisinde Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak hayata
başlayan Avrupa Bütünleşme Projesi, Avrupa Topluluğu
aşamasından geçerek nihayet Avrupa Birliği aşamasına
ulaşmıştır. Avrupa Birliği, ekonomik, ticari ve siyasi
bir güç olmanın yanı sıra maddi hukuk kuralları da koyan
uluslararası bir topluluk hâline gelmiştir. 1960lardan beri AET
ortak üyesi olan ülkemiz, 1999 yılında Helsinki Zirvesinde tam üye
olmak konumunu kazandıktan sonra, bu gelişmeler dikkate alınarak
Topluluk müktesebatının Türk hukukuna aktarılması
gerektiği hâkim olmuş ve Konsey tarafından 17 Aralık 2005
tarihinde müzakerelerin başlaması kararı alınınca da
bu gerekliliğin zorunluluk hâline geldiği
varsayılmıştır.
Ayrıca,
teknolojinin gelişmesiyle elektronik işlemlerin ve ticaretin hem
ticareti hem şirketler hukukunu kökten etkilemesi, çevre kirliliği
başta olmak üzere teknolojinin yol açtığı tahribatın
sorumlu hukukuna yansıtılması, gelişen tüketici
hakları, uluslararası konvansiyonların ticaret
kanunlarını oluşturan birçok alanı ayrıntılı
bir tarzda düzenlemelerinin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununu
doğrudan etkilediği ve bu gelişmelerin, örgütlenmelerin ve
oluşumların Türk hukukuna ithal edilmesi gerekliliği yönündeki
düşünceler yeni bir tasarının hazırlanmasında etken
olmuştur.
Dolayısıyla,
yeni bir Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
hazırlanmasında en önemli etkenleri üç ana başlık
altında toplamak mümkündür: Birinci temel etken, Türkiye'nin Avrupa
Birliğinin tam üyeliğine aday olma sürecidir. İkinci temel
etken, teknolojik gelişmeler ve İnternetin günlük hayatta her alanda
kullanılır hâle gelmesidir. Üçüncü temel etken de, Türk
lirasından altı sıfırın atılmasıyla ilgili
kanunun yürürlüğe girmesi ve diğer kanunlardaki
değişikliklerin Türk Ticaret Kanununu etkilediği
görüşüdür.
Hazırlanan
tasarıya hedefler açısından baktığımızda da
bu hedeflerden birincisinin Türk işletmelerinin ticari ve ekonomik yönden
uluslararası rekabet piyasalarında güçlü aktörler olarak
çalışmalarını sağlayacak kurum ve sistemlere sahip
olması; ikinci hedef olarak Avrupa Birliği müktesebatının
yeni ticaret kanununa yansıtılması; üçüncü hedef olarak yeni
kanunun Türkiyenin güncel, orta ve uzun vadeli gereksinimlerine cevap verecek
mekanizmaları ve hükümleri içermesi; dördüncü hedef olarak kanunun modern
ticaret hukukuyla örtüşmesi; beşinci hedef olarak da mevcut bilimsel
birikimin korunması, yargı kararlarıyla sağlanan hukuki
gelişimin sürdürülmesi olduğunu görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, belirttiğimiz gelişmeler ve gerekçeler
karşısında 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun pek çok
yönleriyle ticari yaşamın ihtiyaçlarını tam olarak
karşılayamadığı, yanıt veremediği bir
noktaya geldiği hepimizce kabul edilen bir gerçekliktir. Ancak
yasanın getirdiği olumlu değişiklikleri desteklememizin
yanı sıra katılmadığımız yönlerine yönelik
olarak da eleştirilerimizi, görüş ve önergelerimizi de bu çatı
altında kararlılıkla gündeme getireceğiz.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda özellikle şirketler hukukunda esaslı
değişiklikler yapılmış, uluslararası muhasebe
standartları kabul edilmiş, şirketlerin denetlenmesi yeni
usullere bağlanmış, pay sahiplerinin elektronik ortamda Genel
Kurula katılımlarının sağlanması öngörülmüş.
Taşıma ayrı bir kitap olarak düzenlenmiş.
Başlangıç ve son hükümler hariç beş kitaptan oluşan Türk
Ticaret Kanunu, başlangıç ve son hükümler hariç altı kitaba
çıkarılmış. Ticari hüküm, ticari iş ve tacir
kavramlarının tayininde ticari işletme esaslı bir unsur
olarak kabul edilmiş. Bilgi bankasının Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği nezdinde kurulması düzenlenerek sigorta hukukunda
denkleştirme istemiyle ilgili isabetli bir düzenleme getirilmiş.
Ticaret
işleri tellallığı, aynı konunun Borçlar Kanununda da
düzenlenmiş olduğu dikkate alınarak tasarıya
alınmamış. Ultra vires kuralına AET önergesi dikkate
alınarak tasarıda yer verilmemiş, bölünme tasarıya ilave
edilmiş, şirketler topluluğu ele alınmış; tek
kişilik anonim şirketin kurulmasına olanak sağlanarak
denetçiler anonim şirketin organı olmaktan
çıkarılmış; şirketlerin denetimi,
bağımsız denetim kuruluşlarına veya serbest yeminli
muhasebeci veya mali müşavirlere bırakılmış. Türk
Ticaret Kanunu Tasarısının altıncı kitabında da
düzenlenen sigorta hukukuyla ilgili olarak da tontinlerin kurulması kabul
edilerek zaman aşımı süreleri yeniden düzenlenmiş;
sigortacıyı ve acentesini aydınlatma yükümlülüğü
getirilerek tasarının denkleştirme istemine ilişkin 122nci
maddesi hükmü ile denkleştirme bedelinin nasıl
hesaplanacağı da düzenlenerek 6762 sayılı Yasadaki
boşluk doldurulmuş.
Değerli
milletvekilleri, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, pek çok
değişiklik ve yeniliğin tasarıya girmesine
karşın, tasarının gerek dil gerek ifade gerek Türk Borçlar
Kanunu ve ilgili kanunlarla uyumu gerekse tasarının sistematiği
ve içeriği bakımından bakıldığında oldukça
ciddi, eleştirisel yönleri bulunmaktadır. Tasarıda
kullanılan dil ve ifadenin yetersiz olduğu görülmektedir. Terim
birliği sağlanamamıştır. Türk Borçlar Kanunu
Tasarısıyla dil, sistematik ve içerik bakımlarından
uyumlu, yeterli bir düzenleme gerçekleştirilememiştir. Her iki
tasarıda kullanılan terim ve kavramlarda uyum söz konusu
değildir. Sistematik bakımdan da Türk Ticaret Kanunu
Tasarısında yer alması gereken bir kısım hükümler
Türk Borçlar Kanunu Tasarısında, Türk Borçlar Kanunu
Tasarısında düzenlenmesi gereken bir kısım hükümler de
Türk Ticaret Kanunu Tasarısında düzenlenmiştir.
Ayrıca,
Borçlar Kanununun Türk Ticaret Kanununa göre daha genel bir kanun olduğu
ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısında bu kanunun maddelerine yollamalar
yapılmış olması göz önünde tutularak her iki
tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında birlikte
ele alınması gerekirken bu gerçekleştirilememiş Türk Ticaret
Kanunu Tasarısının daha genel olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısından daha önce Genel Kurulun gündemine gelmesi gibi ciddi
bir olumsuzluk yaşanmıştır. Başta Sermaye
Piyasası Kanunu olmak üzere Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Vergi Usul
Kanunu gibi pek çok kanunlarla da uyumlu düzenlemeler
gerçekleştirilememiştir. Tasarının 5inci maddesi
düzenlenirken 5235 sayılı Kanunla kurulan bölge adliye mahkemeleri
göz önünde tutulmamıştır.
Yine, mevcut
bilimsel birikimin korunması ve yargı kararlarıyla sağlanan
hukuki gelişimin sürdürülmesi tasarının hedefleri arasında
gösterilmesine rağmen madde numaralarının
değiştirilmiş olması nedeniyle bunu gerçekleştirme
olanaklı olmaktan çıkmıştır. Tasarının
sistematiğine bakıldığında da bozuk düzenlemelerin yer
aldığı görülmektedir. Örneğin, tasarının 1521 ve
devam eden maddelerinde yer alan son hükümlerin önemli bir kısmı
aslında tasarının ilgili kitaplarında yer alması
gereken hükümlerdir.
Yine,
tasarının yetersizliklerinden birisi, yapılan yeni
düzenlemelerin bir kısmının eksik bırakılmış
olmasıdır. Örnek verilecek olursa, tek kişi ortağın
şirket borçlarından sorumluluğunun şahsi ve
sınırsız hâle gelmesi gereken durumlar hakkında
tasarıda bir düzenleme olmaması açık bir eksiklik olarak göze
çarpmaktadır.
Ticari defterlerin
delil olmaktan çıkartılmasında, kıymetli evrak
kitabında pek değişiklik yapılmadığının
belirtilmesine karşın çekte ödeme yasağının
talimatının kaldırılmasında haklı ve doyurucu
gerekçeler bulunamamaktadır. Önceki yasada sorunlarla
karşılaşılan bu ve benzeri maddelerde sorunu giderecek
düzenlemeler getirmek yerine maddeyi tümden kaldırmak doğru bir
anlayış olarak benimsenemez. Ayrıca, uygulamada büyük
sıkıntılar yaratan ibraz sürelerinin uygulanması bakımından
farklı uygulamalara yol açan yer kavramına tasarıyla da
herhangi bir açıklık getirilmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının hazırlanmasında en önemli
etkenlerin başında, Avrupa Birliği müktesebatının
Ticaret Kanununa taşınma düşüncesinin yatmakta olduğunu
ifade etmiştik. Ancak göz ardı edilmemesi gerektiği konusunda
hemfikir olduğumuz bu konuda aşırılığa
kaçıldığını da ifade etmek zorundayız. Çünkü
tasarı, Avrupa Birliğine tam üye olacağımız düşüncesiyle
hazırlanmıştır. Oysa Avrupa Birliğinin çifte
standardı, Türkiyeye karşı çelişkili tavrı ve
kapıda bekletme düşüncesi, kendi çıkarlarına olan
düzenlemelerde ülkemize yaptığı siyasi, mali baskı ve
müdahaleler maalesef ulusumuzca üzüntüyle ve tüm
çıplaklığıyla izlenmektedir. Kaldı ki, Avrupa
Birliği hukukundaki gelişmelerin devam ettiği ve buna
bağlı olarak mevzuatın sıkça değiştirilme
ihtimalinin bulunduğu bir dönemde, temel kanunun tümüyle
değiştirilmesinin isabeti ciddi bir şekilde
tartışılmalıdır.
Avrupa
Birliği mevzuatı tam olarak istikrar kazanmadan veya Avrupa
Birliğine tam üyeliğimiz gerçekleşmeden ana kanun
niteliğinde olan Türk Ticaret Kanununun Avrupa Birliği
müktesebatına uyumu temin edilmek maksadıyla belli reformların
yapılması yolu yerine kökten değiştirilmesine yönelik eleştiriler,
göz ardı edilmemesi gereken, haklılık payı bulunan
eleştirilerdir. Avrupa Birliği müktesebatının üye
devletlere bir çerçeve çizdiği, bu çerçeve içinde üye devletlerin kendi
mevzuatlarını serbestçe düzenleyebilecekleri gerçeğinin ihmal
edilmiş olması da tasarının önemle eleştirilecek
diğer bir yönüdür.
Bunların
yansıması olarak, bir taraftan olumlu bir yenilik olarak görünen
düzenlemelerin diğer taraftan ulusal işletmelerimizde,
şirketlerimizde çoğu hâllerde sistemsel ve mali ağır
yükümlülükler getireceği tartışmasızdır. Örneğin,
Türkiyedeki anonim şirketlerin yapısıyla, ekonomik güçleriyle,
Avrupadaki anonim şirketlerin gücü arasında çok büyük farklar
bulunduğu, getirilen denetim mekanizmalarının özellikle
Anadoludaki küçük aile şirketleri üzerinde çok ciddi maliyet yükleri
getireceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Türk
şirketlerinin yabancı küresel güçlerin kolaylıkla analiz
edebileceği şekle dönüştürülmesinin de Türk şirketlerinin
rekabet gücünü hedeflendiği gibi artıracağı mı yoksa
azaltacağı mı konusu da kuşkuludur.
Değerli
milletvekilleri, ulusal
bağımsızlığımızın teminatı olan
kuruluşlarımızın özelleştirmeler yoluyla
yabancılaştırıldığı, neredeyse holding
seviyesindeki iki yüze yakın büyük sanayi ticari kuruluşumuzun
yabancıların eline geçtiği, dünya bankacılık
sektöründe yabancı sermaye ve yabancılaşma oranının
yüzde 18, yüzde 19ları geçmemesine karşın ülkemizde yüzde
50lere çıktığı, AKP İktidarı sürecinden geçerken
elimizde kalan ve oldukça azalan Türk şirketlerinin şeffaflaştırılma
gerekçesiyle her türlü saldırıya açık hâle getirilmesi olgusunun
üzerinde de çok ciddi bir şekilde durulmalıdır.
Değerli
milletvekillerim, bildiğiniz üzere, Türkiye Barolar Birliğinin,
çeşitli üniversitelerin ticaret hukuku öğretim üyelerinin
katılımıyla gerçekleştirmiş olduğu üç
toplantının tutanakları bir kitap hâline getirildi. Bu kitaptaki
toplantı tutanaklarını incelerken, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ile Türk Borçlar Kanunu Tasarısındaki
düzenlemelerin uyumu açısından rapor hazırlamak üzere Borçlar
Kanunu Komisyonunca bir komisyon kurulduğunu, bu komisyonun iki
tasarı arasındaki uyumsuzluk içeren pek çok hükmü yirmi bir sayfadan
oluşan bir rapor hâlinde Adalet Bakanlığı yetkililerine
sunduğunu dolaylı olarak bu kitaptan öğrenmiş olduk. Ancak
bu rapor, Adalet Komisyonunda görev yapan milletvekillerine ulaştırılmamıştır.
Türk Medeni Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun birbirinin
ayrılmaz parçaları olduğu, birbirine aykırılık
teşkil edemeyeceği
hukuksal gerçekliği karşısında tasarılar arasındaki uyumun sağlanması
öncelikli görevi olmasına karşın, Adalet
Bakanlığını, bu yöndeki raporu tarafımıza
ulaştırmayarak, aleniyetini sağlamayarak kanunlaştırma
sürecinde göstermiş olduğu olumsuz tavrı nedeniyle eleştiriyorum.
Değerli
milletvekilleri, hülle yoluyla ve muhasebe sistemleriyle oynamak suretiyle bir
gecede artırılan millî gelire karşın, gerçekte ülkemiz bu
İktidar döneminde korkunç bir yoksullaşma yaşıyor.
TÜİKin açıkladığı işsizlik
rakamlarının tersine gerçek işsizlik rakamlarının 5
milyona yaklaştığı, geniş tanımlı
işsizlik oranının da yüzde 18,6lara
ulaştığı somut bir gerçeklik olarak
karşımıza çıkıyor.
Ülkemizde 17 milyonun üzerinde insan asgari geçim seviyesinin
altında yaşam mücadelesi verirken, her gece 2 milyonun üzerinde insan
yatağa aç giriyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
hazırladığı verilere göre,
geçen yılın aynı döneminde 19.588 gerçek kişi
işletmesini kapatmasına karşın, içerisinde
bulunduğumuz yılın ilk dokuz ayında bu rakam 32.328e
ulaşmış durumda. Tüzel kişiliğe sahip şirketlere
baktığımızda, kurulan şirket sayısı geçen
yılın aynı ayına göre ağustosta yüzde 21, eylülde
yüzde 16 oranında azalmış, kapanan tüzel kişiliğe
sahip işletmeler ise temmuzda yüzde 9, ağustosta yüzde 5lere varan
oranda artış gösteriyor. Kapanan ya da tasfiye sürecine giren
şirket, kooperatif ve gerçek kişi ticari işletmelerinin toplam
sayısı yılın ilk sekiz ayında rekorlar kırarak 50
binlere yaklaşmış bulunuyor. En büyük kriz dönemlerinde bile
yaşanmayan bu olumsuz rekorlar, bize göre göbeğimizden geçen ancak
Sayın Başbakana göre ise teğet geçen kriz döneminde katlanarak
büyüyor ve her geçen gün binlerce insanımız işini kaybediyor,
yüzlerce ticari işletme kapanıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu sorunlar kömür dağıtarak, yiyecek
dağıtarak, aç insanlarımızı teşhir edercesine
kent merkezlerinin içerisine çadırlar kurularak çözülemez. Çözüm için
sosyal devlet anlayışının yanı sıra
sağlıklı işleyen sanayi ve ticaret yaşamının
varlığı zorunludur. Bu anlamda, Ticaret Kanunu
değişikliği ve mevcut düzenlemelerin değişen
koşullara uyumu gereklidir ancak yeterli değildir. İyi bir
ticaret kanununun yanı sıra sadece damatlarının genel
müdürlüğünü yaptığı ticari şirketleri değil, adil
ve eşit bir şekilde tüm KOBİleri, ticari işletmeleri
destekleyecek bir siyasi iktidarın varlığı da zorunludur.
Kendisinden rafineri kurma izni isteyen iş adamına Ben bu izni bizim
Çalıka, Putin ve arkadaşım Berlusconiye vereceğim.
diyen, KOBİlere kredi açmaya geldiğinde oldukça cimri davranan ancak
tek kalemde 750 milyon dolarlık krediyi himaye ettiği bir
şirkete verebilen böyle bir iktidardan bu aşamadan sonra bu adaleti,
bu görevi yerine getirmesini beklemek ise sadece bir hayaldir.
Değerli
milletvekilleri, her şeye rağmen yeni Türk Ticaret Kanunu
Tasarısının yasalaşması hâlinde başlayacak yeni
dönemin, Türkiye'nin güncel, orta ve uzun vadeli gereksinimlerine cevap verecek
mekanizmalar yoluyla Türk işletmelerinin uluslararası rekabet
piyasalarında güçlü aktörler olarak çalışmasını
sağlamasını; halkımızın yıllarca
çalışarak edindiği birikimlerinin yöneticileri başbakanlarla,
bakanlarla aynı karede kol kola poz veren, açılışları
başbakanlar ve bakanlar tarafından gerçekleştirilen, dini
ticaretine ve siyasetine kılıf yapan, tahminlere göre bugüne kadar 40
milyar doların üzerinde bir parayı hortumlayan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, buyurun.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
İslami holdingler tarafından
nitelikli olarak dolandırılmasının önüne geçmesini; ticari
işletmelerimizi teğet geçtiği ifade edilen krizlerde
binlercesinin kapısına kilit vurulmayacağı, 100 binlerce
insanımızın da işsiz kalmayacağı kadar
güçlendirilmesini dileyerek yüce Meclisi saygıyla selamlıyor,
emeği geçenlere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkürlerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ.
Sayın
Bozdağ, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün
başlattığı görüşmelerle ve bundan sonra
gerçekleştireceği görüşmelerle tarihî oturumlara, tarihî
görüşmelere sahne olacaktır. Zira, Türk Ticaret Kanunu gibi temel bir
kanunu yeniden yapmak, yeniden düzenlemek, yasalaştırmak ve ülkemizin
hizmetine sunmak gibi üstün bir görevi ifa edecektir. Neden derseniz, önemini
izah sadedinde birkaç şey ifade etmek isterim:
Bir defa, ilk
Türk Ticaret Kanunu, cumhuriyet dönemi için, 29 Mayıs 1926 tarihinde kabul
edilmiş ve 4 Ekim 1926da yürürlüğe girmiştir. Ancak bu Kanunun
genel hükümleri nereden alındı diye baktığınız
zaman genel hükümlerin 1882 tarihli İtalyan Ticaret Kanunundan
alındığını görüyoruz, ortaklıklara ilişkin
hükümlerin ise Almanya ve Fransa Ticaret Kanunlarından bir nevi iktibas
edildiğini görüyoruz. Yani melez bir kanun, yani karma bir kanun. Oradan
buradan toparlanarak yapılmış ve Meclisimizde
yasalaştırılmış bir kanun.
İkinci Türk
Ticaret Kanunu hâlen yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanunu. 1956da yasalaşıyor ve 1957de yürürlüğe giriyor. Bu
Kanunu büyük hukukçu Hirsch Başkanlığında bir heyet
hazırlıyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu Kanunu
yasalaştırıyor. Ama bu Kanuna ruhunu veren, fikrini veren,
rengini veren, bu Kanunun özünü, esasını tayin eden de yine dünya hukukunda
büyük yeri olan Alman asıllı bir hukukçu. O yönüyle de ayrı bir
özellik taşıyor. Ama şu anda huzurlarınızda bulunan
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu,
tamamıyla bu ülkenin yetiştirdiği insanların, bu ülkenin
yetiştirdiği beyinlerin, milletimizin oluşturduğu bilimsel
gücün, Yargıtayımızın, mahkemelerimizin
oluşturduğu içtihat arenasının ve buralarda oluşan
bilgilerin, tecrübelerin, hasılı bize ait birikimlerin dünyada
yaşanan değişme ve gelişmelerle bütünleşmiş bir
şekilde bir tasarıya dönüşmesi, bir rapora yansıması
ve yüce Meclisin huzuruna gelmesidir. Bu yönüyle çok önemli bir
adımdır, çok önemli bir değişimdir. Kanun da bize ait, bize
öz olan damgaları vurduğumuz bir kanundur. Ben bu vesileyle bu
kanunun tasarı taslağının hazırlanmasında ve daha
sonraki aşamalarında görev yapan Bilim Komisyonunun değerli
üyelerine, başta Ünal Tekinalp Hocam olmak üzere bütün üyelerine, Adalet
Bakanlığımız ve diğer kuruluşlardan katkı
veren bütün uzmanlara, siyasi partilerimizin değerli milletvekillerine ve
bu konuya katkı veren herkese huzurlarınızda teşekkür
ediyorum çünkü önemli bir mesai, önemli bir ürün ortaya konmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada bir soruyu sormak lazım:
Neden Türk Ticaret Kanununu değiştirme zarureti hasıl oldu,
üçüncü ticaret kanununu yürürlüğe koyma gereği duyduk? Acaba Kanunda
kısmi değişiklikler yaparak, bazı maddeleri
değiştirerek, diğerlerini koruyarak bunu yapma imkânı olur
muydu olamaz mıydı? Buna bakmak için, buna doğru cevap vermek
için dünyada ticaret hukuku alanında yaşanan bütün gelişmeleri,
ekonomik alanda, siyasal alanda yaşanan değişimleri çok
yakın takip etmek lazım. Türkiye 1950lilerin mantalitesiyle ticaret
yapan bir ülke olmadığı gibi, dünya da artık o günün
mantalitesiyle hareket eden bir dünya değil. Ekonominin daha da
serbestleştiği ve ekonomik alanda sınırların âdeta
tamamen kalktığı bir dünyaya doğru gidiyoruz.
Dolayısıyla, kuralların ulusal olmaktan uluslar üstü bir
yapıya doğru gittiği bir noktada, dünyadaki bütün ülkelerin
kendi kanunlarını, değişen, gelişen şartlara
uydurma noktasında önemli çabalar gösterdiklerini görüyoruz.
Örneğin,
Almanya 1950den sonra, 1965te, 1985te, 1993te, 1998de, 2001de, 2004 ve
2005 yıllarında önemli değişiklikler yapmış,
köklü reformlar yapmış. 1930dan sonra yapılan toplam
değişiklik sayısı otuz adet.
Şimdi,
bakıyorsunuz, Avusturyanın ticaret kanunu 1897 tarihli ama 1954ten
sonra, 1960, 1967, 1981, 1991 ve 1993 yıllarında köklü
reformları, köklü değişimleri kendi ticaret kanununda
yaptığını görüyoruz.
Fransaya
bakıyorsunuz, 1966, 1967, 1994, 1999, 2000 ve 2001 yıllarında
ticaret hukuku alanında, bu konuyu ilgilendiren hukuk mevzuatında
önemli değişimleri, önemli dönüşümleri
yaptığını, gerçekleştirdiğini görüyoruz.
İngilterenin
1973, 1975, 1977, 1983, 1985, 1986, 1998 ve 1999 yıllarında kendi
ticaret hukuku alanında çok önemli mevzuat değişikliğine
gittiğini görüyoruz.
İtalyada,
başka dünya ülkelerinde de yine bu alanda büyük ve köklü
değişimlerin yapıldığını, reformların
gerçekleştirildiğini görüyoruz.
Peki, dünyada
bunlar yapılırken Türkiyede ticaret hukuku alanında hangi köklü
değişiklikler, reformlar yapıldı diye
baktığınızda, ticaret hukuku alanında köklü hiçbir
değişikliğin, hiçbir reformun yapılmadığını
görüyoruz. Birtakım değişiklikler yapılmış ama
işin esasını değiştiren, Türkiye'nin gelişen
dünyadaki serbest ekonomi, ticaret anlayışı ve bu alanda
oluşan yeni hukuk yapılarına uyumunu sağlama
noktasında köklü bir değişimin
yapılmadığını görüyoruz. İşte bu kanunun
huzurlarınıza geliş sebebi, dünyada yaşanan ama Türkiye'nin
1950lerden sonra yaşanan süreçte Almanya, Fransa, Avusturya, İtalya,
herkes değişimi görüp, bu değişime ayak uydurmak için
gereğini yaparken bugüne kadar bu gereği yapamamış olan
Türkiye'nin bu gerekliliği yerine getirme zaruretinin bir sonucudur bu.
Öte yandan Avrupa
Birliği süreci ayrı bir olay. Dünyanın değişik
bölgelerinde meydana gelen ekonomik birliktelikler, ekonomik oluşumlar
ayrı bir olay, bunların yarattığı uluslararası ve
uluslar üstü hukuk ve bunları başka ülkelere veya kendilerine üye
ülkelerin uyma zorunluluğu gibi ortaya koyduğu kabuller ve ticaretin
aldığı şekil, Türkiye'nin de bu alanda yaşanan
değişimleri görme zaruretini ortaya koymuştur.
Öte yandan
İnternet, elektronik ortamdaki iletişim ve çağın
getirdiği birtakım yeni teknolojik ve bilimsel
kolaylıkların ticaret hukuku alanına yansıması
gereği de ortadadır. Hem vatandaşın doğrudan denetimi,
şirketleri yakın takibe alması, kontrol etmesi, her
şeyiyle, bunlarla ortak olan veya bunlarla ilişki içerisinde olan
veya ilişkiye girmek isteyenlerle hem Türkiye içinde hem de Türkiye
dışında bütünüyle bu alanı bilgi çağının
gerekleriyle donatma gereği de ortadadır ama bu gereklere
rağmen, köklü bir değişiklik yapılamamıştır.
Ne zaman? 1999 tarihine gelindiği zaman, o zamanki Hükûmet bir karar
alıyor ben, onun için bu kararı alanlara da teşekkür ediyorum-
bir Bilim Komisyonu oluşturuluyor, Sayın Ünal Tekinalp
Hocamızın Başkanlığında bu Komisyon
çalışmalarına başlıyor 1999 yılından
itibaren. 3 Kasımda seçim oluyor AK PARTİ Hükûmetleri iktidara
geliyor. Devlette devamlılık esastır, yapılan iş
doğrudur, bir ihtiyaç görülmüştür ve bu ihtiyaca çare aramak ve bunun
gereğini yapmak üzere de bir komisyon kurulmuştur. Onun için, biz bu
Komisyonun devamı yönünde karar aldık ve bu Komisyon
değişmedi, çalışmalarını devam ettirdi ve
sonuçta, Komisyon hazırladığı tasarı
taslağını Adalet Bakanlığına sundu. Adalet
Bakanlığı, bu tasarı taslağını kamuoyunun
bilgisine açtı, tartışmaya açtı; ilgili kişilere,
kurumlara, kuruluşlara, üniversitelere, sivil toplum örgütlerine, hasılı
bu konuyla uzaktan yakından ilgili olan herkese ve her kesime bu
tasarı taslağı gönderildi ve bunlardan gelen görüşlerin,
eleştirilerin titizlikle incelenip değerlendirildiğini
görüyoruz. Bundan daha ilerisi yapılıyor, görüş serdeden
kişiler, ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri çağrılmak
suretiyle Komisyon huzurunda bu konular birlikte müzakere ediliyor, birlikte
tartışılıyor, birlikte karara bağlanıyor. Tabii,
hepsinde uzlaşma olduğu söylenemez ama her şey göz önünde
yapılıyor.
Daha sonra, yine
2005 yılında Başbakanlığa sunuluyor, hükûmet
tasarısı hâline dönüştürülüyor, 15/11/2005te Meclis
Başkanlığına sunuluyor. Adalet Komisyonu, görüşmelere
başladıktan sonra da bir alt komisyon kuruyor. Bu konu teknik bir
konu, bu konunun uzun uzun müzakere edilmesi lazım, değerlendirilmesi
lazım. Alt komisyon, altı aya yakın bir süre çalışma
yapıyor. Yine, alt komisyon çalışmaları sırasında
da tasarı, ilgili kişi, kurum, kuruluş, sivil toplum örgütleri,
herkes ve her kesimin görüşüne gönderiliyor ve onların görüşleri,
eleştirileri talep ediliyor, gelenler değerlendiriliyor ve
tasarıya yansıtılmaya çalışılıyor. Öte
yandan, alt komisyon çalışmaları sırasında da yine
kurum, kuruluş, sivil toplum ve ilgili kesimlerin temsilcilerinin de orada
olduğunu görüyoruz.
Adalet Komisyonu
sürecinde de yine aynı tartışmaların aynı usul
içerisinde yapıldığını ve konunun üzerinde büyük bir
uzlaşmanın, büyük bir tartışmanın, büyük bir
görüş birliği arayışının olduğunu görüyoruz
ve bunun neticesi de Komisyon tasarıyı kabul ediyor belli
değişiklikler yaptıktan sonra. Ancak seçim nedeniyle bu
tasarının kanunlaşması bu döneme kaldı.
Şimdi, bu
döneme gelince de yine Adalet Komisyonundan geçtiği hâlde biz diğer
siyasi partilerimizle de görüşerek, onların değerli grup
başkan vekillerinin de görüş ve kanaatleri doğrultusunda
Komisyon haricinde, her partiden arkadaşımızdan, birer
arkadaştan oluşan bir komisyon kurduk. Bizim bu kanunda olmazsa
olmazımız yok, çünkü teknik bir konudur, siyasi renklerin, siyasi
görüşlerin aksettirileceği bir kanun değildir. Bu konu
konuşulsun, tartışılsın, ortak öneriler varsa biz bu
önerileri kabul etmeye hazırız dedik ve nihayet bu
çalışmalar yapıldı. Şu anda elimde, elli beş tane
ortak öneri hazırlandı. Yine burada ortak öneriler kabul
edildiği takdirde yasalaşacaktır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne ortağı ya? Ortak öneri falan yok. Komisyon üyeleri
burada Sayın Başkan.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ben bunları şunun için anlattım: Bu
tasarı, bu rapor buraya bugünden yarına gelmiş değil.
1999dan beri süren bir çalışma. Tabii daha öncesinde doktrinin,
üniversitelerin, yargı çevrelerinin oluşturduğu kanaatler,
görüşmeler, birikimler, tecrübeler, bütün bunlar
değerlendirildiğinde
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Bozdağ, geçen dönemden bahsediyorsunuz, 22nci
Dönemden.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
huzurlarınıza gelen somut metin büyük bir
çabanın, büyük bir emeğin, büyük bir uzlaşma
arayışının ürünü olarak gelmiştir, pek çok farklı
görüş buraya yansıtılmaya
çalışılmıştır.
Ancak Türk Ceza
Kanunu görüşmeleri yapılırken de burada konuşuldu. Tabii,
doktrinde kanunların hazırlanmasında komisyonda
çalışan bilim uzmanlarıyla, bilim adamlarıyla bunun
dışında olanlar arasında da bir rekabet oluyor. Tabii, bu,
tartışmaları farklı bir boyuta götürüyor. Ama ben eminim,
doktrinde yapılan tartışmaların hepsi faydalı
tartışmalardır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bekir Bey, ortak öneride kimin imzası var?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Hepsinin kendine göre haklı yönleri,
eleştirilen yönleri vardır. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmalarında
bunlardan istifade edecektir muhakkak, birini tercih edecektir, bu
yasalaşacaktır. Belki isabet edecektir, belki etmeyecektir ama iyi
niyetli olan bu tartışmalara açıklık getirmek ve bunlardan
istifade etmek de bizim en önemli görevlerimizden bir tanesidir.
Bir diğer
husus: Değerli arkadaşlar, AB uyum sürecinde Türkiye'nin yerine
getirmek zorunda olduğu birtakım yükümlülükler var. Biz bu
yükümlülüklerin de bilincindeyiz. Sadece biz değil, bizden önceki
hükûmetler de bunun bilincinde hareket etti ve birtakım
değişiklikler, çalışmalar yaptı. Türk Ticaret Kanunu
da yasalaştığı takdirde bu yönde de büyük bir uyumun
gerçekleştirildiğini görüyoruz. Ticaret Kanununda yapılan
değişikliklerin AB müktesebatıyla hiçbir ilgisi yoktur demek
mümkün değildir. Müktesebatla ilgili boyutu vardır, zira hükûmet
tasarısının 70inci ve 71inci, 69uncu sayfalarına
baktığınız zaman orada bu uyum çerçevesindeki yönergelerin,
tüzüklerin, tavsiyelerin, açıklamaların, raporların
olduğunu ve bunların tek tek sayıldığını ve
bunların da bu Ticaret Kanunu çerçevesinde değerlendirildiğini
görüyoruz. Bunlar müktesebatın kendisidir, ilkesi falan değil.
Müktesebatın kendisiyle bir uyum gayreti vardır, bir uyum çabası
vardır, bu da doğru bir şeydir.
Bir başka
husus: Değerli arkadaşlar, Türk Ticaret Kanununu
değiştirmek, Türkiye'nin ticaret hukuku mevzuatı alanındaki
hukuk hafızasını yok etmek, bunu yok saymak anlamına
gelmez. Böyle bir şeyi kabul ettiğimiz takdirde, o zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bizim hiçbir yasal değişiklik yapmamamız
lazım. Biz geçmişte Medeni Kanunu baştan sona
değiştirdik, medeni hukuk hafızamızı mı yok
ettik? Biz geçmişte Ceza Kanununu baştan sona değiştirdik,
ceza hukuku hafızamızı mı yok ettik? Biz cumhuriyete
geçtiğimizde pek çok kanunu değiştirdik, o alandaki hukuk
hafızamızın tamamını mı yok ettik? Hayır,
öyle bir şey yok. Yeni bir gelişme, yeni bir değişme, yeni
bir değişim zarureti var, bunu hukukumuza yansıtacağız.
Bu bizim hukuk hafızamızı yok etmez, yapsa yapsa hukuk
hafızamızı güçlendirir, hukuk kültürümüzü zenginleştirir,
bizim birikimimizi artırır. Bunu böyle değerlendirmek
yanlış olur. Yargıtay içtihatlarını
değiştirecektir, değiştirmek zorundadır. Çünkü yeni mevzuat, yeni bir
hukuk geliyor onu değiştirecek ama hukukun, ticaret hukukunun bütün
müesseseleri ortadan kaldırılmış değil, özü
değiştirilmiş değil. Bütün içtihatları
kaldırın, yeniden sıfırdan
başlayın diye bir şey yok. O içtihatların
rehberliğinde, ondan istifade ederek, yeni anlayışı da
görerek ve bu anlayışı da içtihada yansıtarak Türk ticaret
hukuku mevzuatını geliştirmek bizim görevimizdir. Ben
yargıçlarımızın bu birikime, bu bilince sahip olduğuna
inanıyorum. Cumhuriyetin başında ayrı bir hukuk
sisteminden, modern hukuk sistemine geçerken başarıyla bizim bunu
yargı camiamız uyguladı. Daha sonra yapılan köklü hukuk
değişikliklerini, reformları da bizim yargı camiamız
büyük bir başarıyla uyguladı. Bu değişikliği de
yine büyük bir başarıyla uygulayacaktır.
Diğer bir
husus değerli arkadaşlar, burada çok söylendi: Bu kanunun yürürlüğe
girmesi Borçlar Kanunuyla birlikte olmalıdır. İkisi ayrı
ayrı olursa bunun işlemesinde aksaklıkları vesairesi
olacaktır, bu da büyük bir sorun yaratacaktır. Elhak doğru. Biz
de böyle düşünüyoruz. Borçlar Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu birlikte yürürlüğe
girmelidir ve birlikte de yürürlüğe girecektir. Biz bugüne kadar bunu hep
böyle söyledik, bunun aksini söylemedik. Meclis, bu kanunu kabul ettiği
takdirde yürürlük tarihi ona göre ayarlanacaktır ve bu arada Borçlar
Kanunu oylarınızla kabul edildiği takdirde her ikisi beraber
yürürlüğe girecektir.
Bakın, Türk
Ticaret Kanununun 1inci maddesi, hem meri Ticaret Kanunumuzun 1inci maddesi
hem de tasarıdaki, şu anda görüşmekte olduğumuz Adalet
Komisyonunun kabul ettiği metindeki 1inci maddesi aynen şöyle :
Türk Ticaret Kanunu, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî
Kanununun ayrılmaz bir parçasıdır. diyor. Eski metinde sadece
fark şu: Parçası ifadesi yerine ayrılmaz bir cüzüdür diyor.
Şimdi, peki,
Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu birbirinin ayrılmaz
birer parçası olarak görülüyor mu? Doğru mu? Doğru.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Öyleyse buralarda yapılan köklü
değişikliklerin birlikte yürürlüğe girmesi gerekir mi? Gerekir.
Doğrusu da budur. Ama bakıyoruz, Türk Medeni Kanunu 2002
yılında yürürlüğe giriyor. Peki, Türk Ticaret Kanunu bunun
ayrılmaz bir cüzü mü? Cüzü. Aynı tarihte yürürlüğe girdi mi?
Girmedi. Peki, Borçlar Kanunu Medeni Kanunun ayrılmaz bir cüzü mü? Evet,
elhak doğru, öyle. Peki, Borçlar Kanunu o zaman Medeni Kanunla birlikte
yürürlüğe girdi mi? Girmedi. O zaman burada Bunu siz yürürlüğe
koyduğunuz zaman bu bütünlük bozulur. diyenler dün Medeni Kanunu
yürürlüğe sokarken bu zarureti niye düşünmediler? Orada düğme
yanlış iliklendi. Beraber olması lazımdı, biz bunu
söylüyoruz.
Onun için biz
düğmeyi ikinci defa yanlış ilikleme niyetinde değiliz ve
diyoruz ki AK PARTİ olarak: Biz Borçlar Kanunu ile beraber Türk Ticaret
Kanununu birlikte yürürlüğe koyacağız ve bunların
arasındaki uyumu tesis ederek, bütünlüğü sağlayarak
koyacağız. Çünkü bunları hazırlayan komisyonlar
Bunları deruhte eden bakanlık bir bakanlıktır. Komisyonlar
farklı da olsa, bilgi alışverişi, görüş
alışverişi, aynı şeyi, aynı hedefi
gerçekleştirme gayretleri nedeniyle burada iyi bir çalışma
vardır, iyi bir ahenk vardır, iyi bir uyum vardır. Biz bu
ahengin, bu uyumun bu yasalara yansıyacağını
düşünüyoruz ve yansıdığına da inanıyoruz. Ticaret
Kanununda bu vardır, Borçlar Kanununda da bu yapılmaktadır.
İnşallah yarın, önümüzdeki günlerde kastım, Borçlar Kanunu
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği zaman orada önemli
değişimlerin, önemli uyumların hem de Türk Ticaret Kanunu ile
uyumlu bir şekilde yapıldığını hep beraber
göreceğiz. Neden? Çünkü, yapan komisyon bir. Neden? Çünkü, bu işin
motoru Adalet Bakanlığı, aynı bakanlık. Neden? Çünkü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Konya)
Ceketin üzerine gömlek giyeceksin!
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız. Ek süreyi vermiştim, son cümlelerinizi
alayım.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum efendim,
bitiriyorum, son cümlemi söylüyorum.
Bu uyum beraber
gerçekleştirilecek ve beraber yürürlüğe girecektir.
Ben, bu
vesileyle, oylarınızla yasalaşacak olan ve tarihî oturumlarla
şekillenerek belki değişecek olan Türk Ticaret Kanununun Türk
hukukuna, Türk ticaret hayatına hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
Şimdi,
Komisyon adına Komisyon Başkanı Sayın Ahmet İyimaya
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın
Başkan, yüce Parlamentonun çok değerli üyeleri; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Büyük Meclis
tarihî bir oturum icra etmektedir. Türk Parlamento tarihinin temel kanunlara
ilişkin bütün oturumları da anlamına ve mehabetine uygun önemde
icra edilmiştir. 29/5/1926, Meclis Başkanlığını
Kâzım Özalp, Adalet Bakanlığını Mahmut Esat Bozkurt;
yıl 15/6/1956, Başkanlığı Asil Başkan Refik Koraltan,
Bakanlık makamını Prof. Dr. Hüseyin Avni Göktürk ihraz
etmektedirler. Ticaret Kanununun cumhuriyet dönemindeki birinci versiyonu tek
partili dönemde oy birliğiyle kabul edilmiştir. Ticaret Kanununun
ikinci versiyonu, dönemin gerilimlerine rağmen, iki partili, üç partili
siyasal hayatımızda, bir redde karşı oy birliğiyle
kabul edilmiştir. Siyasi geleneğimiz, temel kanunlarda, tamamen
uzlaşma ve ortak aklın ürünü olma özelliğini ortaya
koymuştur.
Değerli
arkadaşlar, Bugün ne yapıyoruz, doğru mu yapıyoruz,
mükemmel mi yapıyoruz? sorusuna cevap verebilmemiz için, ticaret hukuku
hafızasının nokta nokta evrim kesitleriyle
hatırlanması lazım. Az da olsa, teferruatlı değil, bu
hatırayı sizlerle, yüce Meclisle, zabıtlarla paylaşmak
istiyorum.
1850, İmparatorluk,
çöküş veya Avrupayla kendi arasındaki farkın
çatışmasının sıkıntılarını
yaşıyor. Fransa etkiliyor ve 1850de Fransız Ticaret Kanunu,
noksan ve çelişkili şekilde Ohannes Efendi tarafından tercüme
ettiriliyor, fermanla kabul ediliyor. Noksandı. Dönemin ticaret
mahkemeleri bu çelişkileri gördü ve Lozan Barışında
müttefikler Medeni Kanunu -Borçlar, Medeni, ayrı, birlikte- ve Ticaret
Kanununu yapacaksınız. dedi. 1926da Borçlar Kanunu ile Medeni
Kanunda doğru yapıldı, mükemmel bir kanun çevrildi ama 1926da
Ticaret Kanunu kodifikasyonunda büyük bir inşa kusuru işlendi. Modern
hukukçularımız yoktu. Eklektik yöntem benimsendi, kimisi
İtalyadan, kimisi Almanyadan kimisi Fransadan ama daha çok 18inci ve
19uncu asrın normlarıyla eklektik bir Ticaret Kanunu
yapıldı, karman çorman oldu. Ölümünden bir yıl önce Atatürkün
bu Parlamentoda yaptığı, kendi sesiyle yaptığı
son konuşmadır, 1/10/1937. Cümleleri şudur aynen: Kara ve Deniz
Ticareti Kanunlarımızın ekonomik bünyemizdeki inkişaflara
daha uygun hâle getirilmesinde zaman geçirilmemesi yerinde olur. Ertesi gün
komisyon kurulmuştur. 1951 yılına kadar komisyon
çalışmıştır. O dönemin Hirschi komisyona son dönemde
başkanlık yapmıştır, büyük bir katkıda
bulunmuştur. 1951 yılındaki Kanun 1956 yılında, CHP
ile Demokrat Parti arasındaki aşırı gerilime rağmen,
tek redde karşı oy birliğiyle diyebileceğimiz kahir
ekseriyetle kabul edildi. Fakat bu Kanun mükemmel miydi? Sayın Faruk Bal
işaret ettiler veya gerekçede işaret ediliyor. Mükemmel miydi?
Dönemin telakkilerini ve sorunlarını tüm kapsamıyla çözüyor
muydu? Değildi arkadaşlar. Bugünkü geliş noktasına gelmek
için 1956 tarihindeki Kanunu doğru tahlil etmek lazım. Bir: Bizzat
Profesör Hirsch -o dönemdeki demeçlerini, hatıralarını okuyun-
Bu geçici bir Kanundur, daha mükemmel yapmalıyız. diyor ama kuru
bir beyan değildi, lafümücerret veya lafügüzaf değildi. Gerçekten
dünya, Türkiye içinde olmamasına rağmen, İkinci Dünya
Savaşından çıkmış, yıkım ekonomisinin ve
bunalımların paradokslarını yaşıyordu ve modern
ticaret hukuku daha doğmamıştı. O dönemde dünya ticaret
hukukunda anonim şirketler kemaline ermemişti, oluşum
hâlindeydi. Fransa, Almanya 1960 yılından sonra anonim şirketler
ve ticaret hukuku reformunu mükemmelleştirdi. Avrupada o dönemden
günümüze kadar ticaret hukukunu 64 defa değiştirdiler. On tane büyük
reformları var.
Bir: Demek ki bir
geçiş hukukuydu.
İki: Siyaset
kurumu ticaret hukukundaki ekonomik ve teknolojik gelişmelere koşut
veya paralel dönüşümünü yapamadı. Tabii, darbeler, ara rejimleri, gerilim
siyasetleri... Ne oldu? Yasama organı mecburen konulu ticaret hak hukuku
üretti, sermaye piyasası hukuku, ayrı bir kanun yaptı; halka
açık anonim şirketler hukuku, ayrı bir kanun yaptı.
Aslında bunlar şirketler hukukunun, ticaret hukukunun konularıydı
ve bunları kapsamıyordu. O hâlde Ticaret Kanununu
değiştirmemizin birinci nedeni Avrupa Birliğine uyum vesaire
değil, mükemmel bir ticaret kanununa sahip olmamız ve sorunları
çözmede, sorunları çözme noktasındaki kapsam zaafından kurtarma
gibi bir hedefi vardı.
Değerli
arkadaşlar, Ticaret Kanunundaki noksanlığa rağmen, Türkiye
bilhassa öğreti ve içtihatta modern hukukun zirvesine çıktı.
Birikimimiz, yeni ticaret kanununun, mükemmel ticaret kanununun inşa
edilmesi için elverişliydi, müktesebatımız fazlasıyla
vardı. Bu, değişikliğin Kanundan kaynaklanan gerekçeleri.
Peki
dışsal gerekçeler ne, Kanun dışında kalan gerekçeler
ne? 1956 yılından bu yana, doğru, güneş her sabah
doğudan doğuyor, her akşam batıdan batıyor ama
müthiş değişimler ve dönüşümler oldu. Evvela ticaret
hukukunun paradigmalarını ve parametrelerini alaşağı
edecek zihniyet dönüşümleri oldu. Ticaret hukuku belki tam da sermaye
hukukunun veya şahsi sermaye menfaatinin eksenini oluşturduğu
bir daldı, bir helezondu ama şu anda sermaye iktidarına insan
iktidarı, insan onuru enjekte ediliyor. Tüketicinin korunması,
azınlık haklarının korunması, güç boşluğunun
özellikle teknolojik, dijital, elektronik oylamalarla, genel kurullarla
sağlanması, tamamen sermaye iktidarını insanileştiren
modern değerlerdir.
Yine,
değerlerden saydamlık çok önemli. Bugün kuzey ülkelerinin ticaret
hukukunda zorunlu web sayfaları var, Avrupa Birliği yönergelerinde
önümüzdeki on yıl içerisinde web sayfaları var.
Arkadaşlar,
saydamlık yükselen değerdir. Sadece devletin gizlerini veya
sırlarını, makul, güvenlik devletiyle demokratik değerler
arasındaki dengeye getirme değil, şirketleri de işletmeleri
de ölçülü bir şekilde saydamlık noktasına getirmek -ki sınırlıdır,
insider işlemleri falan, bunların tamamen kapsamı
dışındadır- yükselen çağdaş değerler.
Başka ne
var? Avrupa Birliği diyoruz, Dünya Ticaret Örgütü diyoruz.
Değerli
arkadaşlar, kanunlar genellikle değil, yoğunlukla millîdir,
bayraklıdır ve hudutları vardır ama ticaret kanunları
genellikle küreseldir ve hudutları aşan etkileri olur.
Biz, Avrupa
Birliği uyum zorluğu içerisinde aynen Lozan Barışı
gereği 1926 yılındaki dönüşümleri, aynen 1839daki Kavanini
Cedide için 1850 dönüşümüne mecbur olduğumuz gibi bir dayatma
görüntüsü içerisinde değil, Türk milletine, Türk tüccarına,
sermayemize layık olduğu için bu dönüşümü yapmak zorundayız
ama Avrupa Birliğine üyelik veya müzakere süreci içerisinde de bir
zaruretin olduğunu kimse yadsıyamaz, kimse göz ardı edemez.
Artık topluluklar hukuku, gerçekten, yereli küreselleştiren ve yereli
bağlayıcı olan normların etkin ve egemen olduğu bir
hukuktur.
Değerli
arkadaşlar, tabii, Ticaret Kanununun getirdiklerini götürdüklerini
ayrıntılı bir şekilde tartışabiliriz. Çok
değerli arkadaşlarım somutlamalarda bulundular, maddelere, çözümlere
atıf yaptılar, yanında oldukları, karşısında
oldukları görüşler ortaya koydular. Bölüm müzakerelerinde bunu
geniş geniş değerlendirebiliriz, sorularınızla
açığa çıkarabiliriz ama ben sizlerle bu kanunun getirileri
noktasında, getirdikleri noktasında birkaç hususu paylaşmak
istiyorum. Doğrusu, bu, seçmeci bir paylaşma değil, kategorik
bir paylaşma da değil, sistematik de değil. Oradan buradan
alarak sizlerle ve milletimle paylaşmak istiyorum.
Beni bu kanun,
getirdiği standartlar bakımından etkiliyor, yönetim
standartları, denetim standartları bakımından. Bir konuda
terazi birden fazlaysa doğru sonuca ulaşamazsınız.
Gerçekten iyi şirket yönetimi, rasyonel şirketler ve verimli ekonomi
bakımından geliştirilen standartlar madde madde yer alıyor.
Beni çok etkilemiştir.
Tek kişili
sermaye şirketi çözümü çok önemsediğim bir çözüm. Bir kişi,
şirketin üzerindeki yükümlülükleri üstlenmek kaydıyla, şirketin
elde ettiği hukuki avantajları rahat rahat edinebilmeli.
Vakıflar bakımından bu böyle, dernekler bakımından bu
böyle, kişi işletmeleri bakımından bu böyle. Sorumluluk
sermayeyle sınırlı vesaire gibi, beni çok etkilemiştir
tasarının bu bölümleri.
En fazla
etkileyen yönlerinden birisi de şudur arkadaşlar: Türk pratik
hukukunun Anglosakson hukukuna rağmen çözemediği -ki Anglosakson
hukuku bunu çözdü- holdingler-yavru şirketler ilişkisi
bakımından bu tasarının getirdiği çözüm
etkilemiştir. X holdingin yirmi tane A.Ş.si var. X holding
aslında piposu görülmeyen büyük sermaye ve sorumlulukları
dağıtmak veya risklerden korunmak için zayıf şirketler
vesaire gibi örnekler yaşıyoruz. O kişiye, o şirkete dava
açıyorsunuz ve hakkınıza ulaşamıyorsunuz. Şimdi
yavru şirketlerin sorumluluk alanından, taahhüt alanından
şemsiye şirket, holding sorumlu olacak. Bu modern bir çözümdür.
Muvazaa yoluyla bu çözüme ulaşılması gerektiği yönünde
yıllarca makaleler yazdım, savunmalar yaptım Anglosakson
hukukundaki tül perde çözümünün aktarılması için ama bir veya iki
davada muvaffak oldum olamadım. Bu çok önemli.
Yine, CHPli
arkadaşımız, sözcümüz Ali İhsan Bey dile getirdi, ultra
vires dedi. Yani, konu dışı faaliyet yasağı
kuralı kaldırıldı. Bir nevi, şirketlerde fiil ehliyeti
genişletildi. Bu da beni etkiliyor. Paylar demokrasiyi etkiliyor.
Negatifler yok
mu Sayın İyimaya, Sayın Komisyon Başkanımız?
Elbette var, katılmadıklarım var. Bizim dönemimizde bu kanun
görüşülseydi -Komisyon çünkü 22nci
Dönemde görüşüldü- farklı çözümler olabilir miydi? Olamazdı
diyemem. Onları da çok açık şekilde, ileride, zaten bunları
da paylaşacağım. Sorularınıza herhâlde bir
karşılık veririz diye düşünüyorum.
Bir de bir
yöntemi, değerli arkadaşlar, sizlerle paylaşmak istiyorum:
Doğrudur, bu kanun 22nci Dönemde Komisyonumuzdan geçti, kabul edildi.
23üncü Dönemde eski müktesebatı, emeği, geneli üzerinde müzakere
yoluyla metin ve raporu açıkça benimsemek kaydıyla yani 77nci
maddenin tipik uygulaması yoluyla aşağı indi. Ama bir
ihtiyaç da vardı. Gerçi 23üncü Dönem ile bizim Komisyon müzakereleri
dönemi arasında tasarının felsefesini, tasarının
hükümlerini, kural düzenini temelden sarsacak bir gelişme olmadı ama
takdir edersiniz ki her komisyonun farklı birikimi var, farklı
açıları var, değerlendirebilirdi. Bir çözüm yolu aradım,
aradık, arkadaşlar aradık, düşündük. Hatta bütün partili
arkadaşlar, başta Sayın İyimaya, bunu hemen
görüşmeyin. dendi. İki defa toplantıyı iptal ettim, üçer
ay ara verdim, arkadaşlarımız incelesin,
çalışalım diye, tek tek bütün maddeleri taradım ve
başka da çaremiz yoktu. Parlamento hukuku, arkadaşlar, sadece
yazılı hukuk değil, teamül hukukuydu.
Şöyle fiilî
bir çözüm geliştirdik: Müzakere aşamasına kadar her partiden
birer arkadaş Hocamızın başkanlığında veya
Hocamızın yardımında bir araya gelirler, bir yeniden
harmanlama, gözden geçirme yaparlar, ancak önerge üretme yoluyla bir çözüm
geliştirebilirdik dedik. Sağ olsunlar, bütün partiler -sanıyorum
DTP fırsat bulamadı o günkü yoğunluğu sebebiyle- fiilen,
kayden değil fiilen, her parti grup başkan vekillerinden birini
arayarak -zaten Komisyonumun raporunda
da bu yazılıdır- fiilen birer arkadaş verdiler,
çalışıldı. Ha, diyelim ki şu önergeler, şu
hazırlanan önergeler
Kesinlikle yine geçeriz, bir araya geliriz, Hoca
burada, arkadaşlarımız burada. Önemli olan mükemmeli bulmaktır.
Burada bir oldubitti olamaz, bir de facto, fiilî durum yaratılamaz;
Parlamento üretkenliğini, katkısını amadeyim Komisyon
Başkanı olarak her zaman o ara çalışmalara- yaparız.
Bu önemlidir. Ben bunu sizlerle paylaşıyorum.
Bir başka
şey arkadaşlar
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ortak önergeye açıklık getirir misiniz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Ben ne
anlattığını biliyorum, açıklık da getiririm.
Ortak önerge
Onu anlattım sanıyorum, Halil Bey de bilir. Buradaki
bütün mesele şu
Bir başka
mesele de arkadaşlar, gerçekten, temel kanunlar, üç temel kanun
birbirlerine bağlı kanun ama Türk Parlamentosu bu bağı
2001de kopardı. Yani Medeni Kanunu ayrı görüşerek kopardı
çünkü 1926 hem Medeni Kanunun hem Borçlar Kanununun hem Ticaret Kanununun
aynı anda kabul edildiği, aynı anda yürürlüğe girdiği
yıldır. Yanlış mı yapıldı 2001de?
Doğru yapıldı ama o zaman tek veya iki partili Parlamentoydu.
Katılımcı parlamentoda, çok partili parlamentoda uzlaşma
noktasına ulaşmak mümkün değil. Nitekim 2001 Medeni Kanununda
bile -Faruk Bey hatırlarlar, Hikmet Sami Türk Hoca hatırlarlar- ne
zorluklar çektiğimizi o gün biliyoruz ve belli mutabakatlar, kontratlar
içerisinde o çözüm oldu.
Bugün Borçlar
Kanunuyla Ticaret Kanunu arasındaki olası çatışma denen
savunmanın, beyanın veya tezin üç tane görüntüsü var: Birincisi,
akademik tartışmalar, profesörler arasındaki, ilmiye
sınıfı arasındaki tartışmalardır. O akademik
tartışmalar bugün de devam eder, yarın da devam eder. O bizim
Parlamentonun konusu değil. İkincisi, yorumla, özel kanun, genel
kanun, önceki kanun, sonraki kanunla aşılabilecek çelişkiler ama
üçüncüsü -parlamento hukuku bu imkânı veriyor- yasama organı,
musavver kanunla yani Borçlar Kanunuyla bu Kanunun son bölümleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İyimaya, bir nefes alın, ben de bu arada sürenizi
uzatayım.
Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Peki,
teşekkür ediyorum.
Bunların
çözüm yollarının olduğunu düşünüyorum. Görüşmelerin
tamamlanması, yürürlüğün ertelenmesi veya son oylamaların
eş zamanda yapılması gibi grup başkan vekili
arkadaşlarımızın mutabakatlarıyla çözüm bulunur.
Ben tasarıya
yasama öncesi aşamada ve Parlamento aşamasında katkıda
bulunan bilim adamlarını, katkıya temel oluşturan
Yargıtay ve Yargıtay içtihatlarını, Komisyon üyelerimi,
önceki Komisyon üyelerini ve yüce Parlamentonun çok değerli üyelerini,
şükranla, selamlarımla, saygılarımla duygularımı
size iletiyorum.
Saygılar.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ortak önergeye gene bir açıklık getirmedin
Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İyimaya.
Evet,
şahsı adını Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel.
Sayın
Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CÜNEYT YÜKSEL
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret
Kanunu Tasarısının tümü üzerine şahsım adına
görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, cumhuriyet tarihimizin
ekonomik alanda en önemli hukuk reformlarından biri olarak
değerlendirilmelidir. Üstelik tüm dünyada etkisini gösteren küresel
ekonomik ve mali kriz ortamında, ekonomik hayatın yapı
taşı olan ticaret hukukumuzda böylesine önemli bir reform hareketine
girişmek oldukça anlamlı bir adımdır.
Bugün yürürlükte
bulunan 1956 tarihli 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu elli
yılı aşkındır uygulanmaktadır. Bu Kanun,
uluslararası uygulamaların tersine, yarım yüzyıllık
ömrü içinde pek az değişikliğe uğramıştır ve
bu değişikliklerin hiçbiri reform niteliğinde de değildir.
Bakınız, Avrupa Birliğine üye ülkeler ticaret
kanunlarını ortalama 64 defa değiştirmiştir. Ülkemizde
ise Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu gibi temel
kanunlar yenilense de Türk Ticaret Kanununda bugüne kadar köklü bir
değişiklik yapılmamıştır. Bildiğiniz gibi,
yeni Borçlar Kanunu Tasarısı da Adalet Komisyonundadır.
Türk Ticaret
Kanununun mevcut hukuki uyuşmazlıklara cevap verememesi ve
Türkiyenin Avrupa Birliğine girişinin gündeme gelmesiyle birlikte
ticaret hukukunun Avrupa Birliği ticaret hukuku ile uyumlaştırma
zorunluluğunun ortaya çıkması, küresel ihtiyaçlara cevap
verebilen bir ticaret kanununun hazırlanmasını gerekli
kılmıştır.
Bakınız,
son elli iki yıl içinde dünyada ve ülkemizde bir ticaret kanununun
uygulamasını etkileyecek oldukça önemli olaylar cereyan
etmiştir. Şöyle ki: Öncelikle Avrupa Birliği ekonomik yönü güçlü
bir birliğe dönüşmüş, özellikle ticaret hukuku alanında
kendi hukukunu yaratmıştır. Küreselleşme, ülkemiz de dâhil
olmak üzere tüm dünyada etkinlik kazanmıştır. Ticari hayat için
artık dünya âdeta küçük bir köy hâline gelmiştir. Günümüzde insanlar
birbirlerini hiç görmeden ve hatta seslerini bile duymadan
alışveriş yapabilmekte, mallarını sigorta
ettirebilmekte ve bir ülkeden diğer ülkeye o malları
naklettirebilmektedirler. Küreselleşmenin ve açık pazar
anlayışının somut bir yapısı olan Dünya Ticaret
Örgütü kurulmuştur. Elektronik ortam ve İnternet, ticaret hukukunu
kökten değiştirmeye başlamıştır.
Şeffaflık bir akım olmaktan çıkmış, yeni
kanunların vazgeçemeyeceği bir temel yaklaşım hâline
gelmiştir. Ulusal şirketlerin uluslararası piyasalarda rekabet
gücünü haiz olmaları ülkelerin başlıca kaygısı
olmuştur. Tüm bu gelişmeler, yeni bir ticaret kanununun
hazırlanmasını zorunlu hâle getirmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ülkemiz küresel ekonomide
etkin bir aktör olma yolunda ilerlemektedir ve ülkemizi küresel
şirketlerin yatırım yapması için daha da cazip hâle
getirebilmenin unsurlarından birisi küresel gelişmelere ayak
uydurabilecek modern bir ticaret kanunudur. Türk Ticaret Kanununun
yürürlüğe girmesiyle birlikte Türk şirketleri uluslararası
piyasalarda rekabet gücü yüksek ve güvenilir işletmeler hâline gelecektir.
Ekonomimize uluslararası boyut ve derinliği olan bir strateji
kazandırılacaktır. Ticaret hukukumuza çağdaş ve modern
yaklaşımlar hâkim olacaktır.
Bu
gelişmelere paralel olarak Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, ortaya
çıkan uyuşmazlıkların çözümünde hâkime yardımcı
olacak şekilde düzenlenmiştir. AB ile entegrasyonun gereklerini
yerine getirmiş kurumsal yönetim ilkelerinin tasarıda hayata
geçirilmesi özellikle önemlidir. Pay sahipleriyle birlikte menfaat sahiplerinin
de hakları korunmuştur. Sermayenin korunması, kamuyu
aydınlatma, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri öne
çıkmıştır. Anonim ortaklıkların organları
yeni bir bakış açısıyla ele alınmıştır.
Bağımsız denetim kuruluşlarına etkin bir işlev
sağlanmıştır. Türk şirketlerinin küresel ekonomide
rekabet edebilmesi için temel yasa olan Ticaret Kanunu
modernleştirilmiştir. Yeni Türk Ticaret Kanunu, ABye üye diğer
ülkelerin ticaret, şirketler, taşıma, deniz ticareti ve sigorta
kanunlarında olduğu gibi dinamik bir konuma geçmiştir.
Mevcut Türk
Ticaret Kanunu beş bağımsız kitaptan oluşurken tasarı,
Taşıma İşlerini, Türkiye için
taşıdığı özel önemi dikkate alarak, ayrı bir
kitap hâline getirerek altı kitaptan oluşturmuştur. Bunlar,
Ticari İşletme, Ticaret Şirketleri, Kıymetli Evrak,
Taşıma İşleri, Deniz Ticareti ve Sigorta Hukukudur.
Ticari İşletmeler
kitabında şirketler hukukuyla ilgili olarak reform niteliğinde
değişiklikler yapılmıştır. İnternetin her
alanda kullanılır hâle gelmesi ticaret hukukumuzu etkilemiştir.
Tasarıyla birilikte, artık,
sözleşmelerin kurulmalarından başlayarak belgeler elektronik
ortamda oluşturulabilecek, şeffaflık bu yoldan en üst düzeyde
sağlanabilecek, şirketlerde organların toplantılarına
ilişkin çağrılar elektronik postayla yapılabilecek, toplantıya
katılma, öneri sunma, oy kullanma aynı yolla gerçekleştirilebilecek.
Artık her sermaye şirketinin bir İnternet sitesi olması
zorunlu hâle getirilmiştir. Almanya, Fransa ve İskandinav ülkeleri
başta olmak üzere birçok ülke 2000den beri e-postayı, e-ticareti
ticaretin bir parçası hâline getirmişlerdir. Tasarının bu
gelişmeyi yansıtması da oldukça önemlidir.
Diğer
yandan, günümüzde oldukça önemli hâle gelen kurumsal yönetim ilkeleriyle
şirketlerin denetlenmesi konusundaki uluslararası standartlar
tasarıda yer bulmuştur. Kurumsal yönetim ilkelerine göre faaliyet
gösteren bir ortaklık, başarılı olmasıyla
orantılı olarak ekonomik kalkınmaya da büyük bir katkı
sağlayacaktır. Bu anlayıştan yola çıkarak bizler
ülkemizde corporate governance, yani kurumsal yönetim ilkelerini küresel
uygulamaya paralel hâle getirdik.
Bakınız,
bu ilkelerle ilgili olarak tasarıda yer alan reform niteliğindeki
yenilikler nelerdir: Profesyonel yönetim teşvik edilmiştir. Yönetim
kurulu üyelerinin en az yarısının, tek kişilik yönetimde
ise yöneticinin yükseköğrenim görmüş olması zorunlu
tutulmuştur. Her bir kategori açısından farklı bir muhasebe
düzeni ve denetim anlayışı getirilmiştir. Kamuyu
aydınlatma ilkesine ağırlık verilmiştir. Özellikle
bilgi toplumu hizmetleri, belirli sınırlar dâhilinde anonim
ortaklık ile bilgilerin şeffaflaşmasına hizmet etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ile mevcut kıymetli evrak hükümlerinde Avrupa
Birliğinde ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi oldukça az
değişiklik yapılmıştır. Diğer yandan,
tasarının dördüncü ve beşinci kitaplarını
oluşturan Taşıma İşleri ve Deniz Ticareti
kitabında önemli değişiklikler mevcuttur.
Türkiye,
doğudan batıya, kuzeyden güneye çeşitli nakliyat
yollarının kesiştiği bir bölgede yer almaktadır. Hem
ülkemizin kendi ihracat ve ithalat taşımaları hem de Avrupa ile
Asya ve Orta Doğu arasındaki transit taşımaları
devamlı bir büyüme göstermektedir. Ne var ki hukuki düzenlemeler,
taşıma ve lojistik alanlarındaki hızlı gelişmenin
gerisinde kalmıştır. Eşya taşımalarına
ilişkin hükümler, bütün Avrupa Birliği devletleri tarafından
kabul edilen kara yollarında eşya taşınmasına
ilişkin milletlerarası sözleşme hükümlerine uygun olarak
hazırlanmıştır.
Tasarının
Deniz Ticareti kitabında da milletlerarası sözleşmelerle
uyumunun sağlanması ilk hedeflerden biridir. Milletlerarası
sözleşmelerin bulunmadığı alanlarda da tasarı çok
sayıda yeni kurum ve düzenleme getirmektedir.
Küresel sermaye
piyasasının bütün olanaklarından yararlanmak isteyen ve uzun
vadeli, kararlı sermayeyi çekmeyi amaçlayan ülkeler ticaret
hukuklarında güvenilir, anlaşılır ve uluslararası
kabul edilmiş ilkelere bağlı olmalıdırlar. İyi
işleyen bir ticaret hukuku sistemi, yerli ve küresel
yatırımcıların güvenini artıracak, sermaye maliyetini
düşürecek, mali piyasaların daha iyi işlemesini sağlayacak
ve son olarak, daha istikrarlı finansman kaynaklarını harekete
geçirecektir. Tüm bunların sağlanmasında yasa koyucu olarak bize
düşen görevi yeni Türk Ticaret Kanununu yürürlüğe sokarak
hakkıyla yerine getireceğimize inanıyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Yüksel,
konuşmanızı tamamlayınız.
CÜNEYT YÜKSEL
(Devamla) - Diğer yandan, altını çizdiğim tüm yönleriyle
tasarı, Türkiyenin Avrupa Birliğine girme hedefinin
güncelleşmesi nedeniyle gündemde olan yasama çalışmaları çerçevesinde
seçkin bir örnektir. Türk ticaret hayatına böylesine kapsamlı ve iyi
düzenlenmiş bir kanun katan öncelikle bilim komisyonu üyelerine ve
tasarı üzerinde çalışan tüm Meclis Komisyonu üyelerimize
teşekkür ediyor, üzerinde aralıksız ve yoğun bir tempoyla
çalışılan yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Yüksel
Hükûmet
adına Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Temel
kanunlarımızdan biri olan Türk Ticaret Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz. Biraz önce gruplar adına
konuşmalar yapıldı. Değerli arkadaşlarımız,
Türk Ticaret Kanununun geçmişi ve bu tasarının
hazırlanmasıyla ilgili düşüncelerini bizlerle paylaştılar
ve şu anda görüşmekte olduğumuz tasarının hangi
yenilikleri getirdiği konusunda da Genel Kurulumuzu ellerinden
geldiği kadar bilgilendirmeye çalıştılar. Katkı
sağlayan tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.
Kuşkusuz ki eleştiriler de bizler için değerlidir, onlardan da
yararlanacağımızı ifade etmek isterim.
Değerli
arkadaşlarım, bilindiği gibi ticaret kanunları,
insanların birey olarak veya ortaklık yapısı içinde ticari
ilişkilerini, ekonomik ilişkilerini düzenleyen yasalardır.
Aslında ticaret kanunları ile ekonomik gelişmişlik
arasında da çok ciddi bir bağ vardır, doğrudan bir ilişki
vardır. Biraz önce konuşan arkadaşlarımız da ifade
ettiler, Türkiye Cumhuriyetinin bu alandaki ilk kanunu Ticaret Kanunu. Ticari
alanla ilgili ilk kanun Ticaret Kanunu.
Ticaret Kanunu,
Türk Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunuyla birlikte 4 Ekim 1926 tarihinde
yürürlüğe girdi. Burada bir tespiti siz değerli
arkadaşlarımla paylaşmak isterim.
Aynı tarihte
yürürlüğe girmiş olan Türk Medeni Kanunu 2001 yılında
yeniden yazılarak yeni bir Medeni Kanun olarak yürürlüğe girdi, yani
seksen beş yıllık cumhuriyet tarihimizde Medeni Kanun 2nci kez
yeniden düzenlendi. Borçlar Kanununun -şu anda Komisyon üyesi
arkadaşlarımız ciddi bir çalışma yapıyorlar.
Adalet Komisyonunda üzerinde çalışılıyor- 2nci kez ama Ticaret
Kanununun 3üncü kez yenisi yapılıyor. Bunun sebebi nedir? Neden bu
ihtiyaç doğmuştur? Bununla ilgili birkaç cümleyi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Ticaret Kanununun genel hükümleri 1882 tarihli
İtalyan Ticaret Kanunundan, ortaklıkla ilgili hükümleri ise Almanya
ve Fransa kanunlarından, hatta Şili kanunundan bile
yararlanılarak karma bir Kanun olarak hazırlandı. Bu yönüyle
belki melez bir kanun nitelemesini yapmak bile mümkündür. Peki bu hangi
sorunları ortaya çıkardı? Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu
İsviçreden alınmış ancak Ticaret Kanunu işte,
Almanya, Fransa ve başka ülkelerin kanunlarından yararlanılarak
hazırlanmış böyle derleme bir kanun. Tabii uygulamada birçok
sorunlarla karşılaşılmaya başlandı.
Değerli
arkadaşlarım, bu durumu o sırada sadece hukukçular değil, Türkiyeyi
yönetenler de fark etti. Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk
Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürkün 1937
yılında yaptığı Meclisin yasama yılının
açılış konuşmasında bu hususa değindiğini
görüyorsunuz. Atatürk, 1937 yılında Mecliste yaptığı konuşmada
Meclis üyelerine, tabii iş başında bulunan hükûmete ve Adalet
Bakanına Kara ve Deniz Ticaret Kanunlarıyla ilgili yeniden bir
çalışma yapın ve bunları yenileyin. diyor. Yani Ticaret
Kanunuyla ilgili sorun on yıl geçmeden Türkiyede hissedilmeye başlanmış.
Yani 1926 yılından sonra, 1936da bu konuda çalışmalar
başlamış ama Büyük Atatürk bir yıl sonra, Mecliste, bizzat
altını çizerek Bu konuda mutlaka bir çalışma bir an önce
yapılmalı ve yeni bir ticaret kanunu ortaya konulmalıdır.
demiştir. İşte, bunun üzerine, bu çalışmalar yürürken,
tabii ki İkinci Dünya Savaşı çıkmış. İkinci
Dünya Savaşının o hengamesi içerisinde sanıyorum yeni
ticaret kanunu hazırlanmasına fazla imkân bulunamamış ama
tabii İkinci Dünya Savaşı sona erdikten hemen sonra, biraz önce
Komisyon Başkanı Arkadaşımız Sayın İyimaya
da değindi, diğer arkadaşlarımız da değindi,
Alman hukukçu Profesör Sayın Hirsche Türk Ticaret Kanununu
hazırlama görevi verildi. O, uzun süre çalıştı, 1951de
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildi ve altı yıl sonra, Meclise
sevk edilen Türk Ticaret Kanunu -ki şu anda hâlen yürürlükte bulunan
Kanundur- 1 Ocak 1957 tarihinde yürürlüğe girdi.
Değerli
arkadaşlarım, hazırlandığı ve kabul edildiği
dönemin sorunlarına çağdaş, güvenilir ve işleyebilir çözümler
getiren bir kanun olarak yürürlüğe girdiğini görüyoruz. En
azından, bu alanla ilgili hukukçular tespiti böyle yapıyorlar ancak
değerli arkadaşlarım, 6762 sayılı hâlen yürürlükte
bulunan Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girdikten bir süre sonra, 20nci
yüzyılın ikinci yarısında bir ticaret kanunu için önemli
hatta bir anlamda sıra dışı olaylar cereyan etmeye
başladı. Kalıcı sonuç doğuran dönemler
başladı. Peki, neydi bunlar? Başlangıcında Avrupa
Ekonomik Topluluğu şimdi Avrupa Birliği olan küresel, ekonomik,
ticari ve siyasi bir güç ortaya çıktı. NAFTA gibi ekonomik, bölgesel
birlikler çalışmaya başladı. Bu örgütler ulusal üstü hukuk
rejimleri oluşturmaya başladılar. Özellikle 1960ların
ortalarından itibaren serbest pazar ve rekabet ekonomisinin tüm ülkelerde
yaygınlık kazanması ve bu kavramların -Avrupa Birliği
için özellikle- ortak değerler olarak kabul edilmesi yeni
açılımlara yol açtı. Neydi bu açılımlar?
Şirketler toplulukları arttı; bilişim teknolojileri,
şirketler hukukunda bilgi almayı ve bilgi vermeyi kökten etkiledi;
teknolojinin çevrede yol açtığı tahribat sorumluluk hukukunu
etkiledi; belki de en önemlilerinden biri Dünya Ticaret Örgütü faaliyete geçti.
Velhasıl, son elli yıl hem yeni kanunların kanunlaştırıldığı
hem de kanunların daha önce görülmemiş sıklıkla
değiştirildiği bir dönem oldu.
Elli
yılı aşkın bir süredir uygulanmakta olan Türk Ticaret
Kanunu, Türk ticaret hayatına büyük hizmetlerde bulunmuş
olmasına rağmen, tabii ki geçen yıllar içinde, biraz önce
kısaca değindiğim bu gelişmeler karşısında
artık bu yeni gelişmelere ayak uyduramaz hâle geldi. Peki, sonra ne
oldu? İşte, 1999 yılına geliyoruz. 8 Aralık 1999
yılında dönemin Hükûmetinin Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami
Türk, yeni Türk Ticaret Kanununun hazırlanması için bir komisyon kurulması
talimatını verdi. Tabii ki bu talimat, aynı zamanda, o dönemde
iş başında bulunan 57nci Cumhuriyet Hükûmetinin de bir
talimatıydı. 57nci Cumhuriyet Hükûmeti, bilindiği gibi,
Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisinden
oluşan bir koalisyon hükûmetiydi ve bu Hükûmet ve bu Hükûmetin Adalet
Bakanı, demin söylediğim gelişmeler karşısında,
mevcut Ticaret Kanununun artık Türkiyeye kâfi gelmediğini, yeterli
gelmediğini görerek bir komisyon oluşturdu. Bu Komisyonun
Başkanlığını, o günden bugüne kadar, İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı
Başkanı ki şimdi emeklidir- Profesör Ünal Tekinalp Hocamız
yaptı, kendisi de buradadır. Dokuz yılı aşkın bir
süredir, geceli gündüzlü, sanıyorum 50ye yakın komisyon üyesiyle bir
çalışma ortaya koydular ve işte, hikâyesini biraz önce
arkadaşlarımız anlattı. Şu anda görüşmekte
olduğumuz tasarı, bu Komisyonun hazırlamış olduğu
tasarıdır.
Bu Komisyonda,
Tekinalp Hocamızın yanı sıra, Türkiye'nin değişik
üniversitelerinde ticaret hukuku alanında Türkiye'nin
yetiştirdiği hocalarımız görev aldılar. Bunlar,
muhtelif üniversitelerimizin ticaret hukuku ana bilim dalı
başkanlarıdır. Yargıtayımızda uygulamanın
içerisinden gelen ve daire başkanlığı konumuna gelmiş
olan değerli hukukçular görev aldılar. Kim bunlar? Birkaç tanesinin
ismini vermek istiyorum: Şu anda hâlen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi
Başkanı Coşkun Koçak bu Komisyonun üyesidir ve baştan beri
bu Komisyonda, bu Ticaret Kanununun mükemmel bir kanun olarak
yasalaşması, daha doğrusu hazırlanması için gayret
etmiştir ve aynı zamanda yine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
Başkanı Yurdaer Özdilek, onun da çok gayretleri vardır.
Yargıtaydan başka üye arkadaşlarımız vardır,
Adalet Bakanlığının bu alanda yetişmiş
hukukçuları vardır; üniversitelerimizden, sivil toplum örgütlerinden,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden uzmanlar da bu komisyonlarda görev
almışlar ve dünyadaki gelişmeleri, Türkiyedeki gelişmeleri
göz önünde bulundurarak şu anda üzerinde çalışmalar yapmakta
olduğumuz tasarıyı hazırlamışlardır.
Ben, başta
Tekinalp Hocam olmak üzere, demin isimlerini saydığım ve
sayamadığım, bu Komisyonda görev yapmış olan tüm
hukukçularımıza, saygıdeğer hocalarımıza yürekten
teşekkür ediyorum. Türkiye için yapmışlardır, kendimize
özgü bir ticaret kanunu olsun diye gayret etmişlerdir. Bu gayretleri her
türlü takdirin üzerindedir. Hem şahsım adına hem
Bakanlığım adına hem de izin verirseniz siz değerli
arkadaşlarım adına kendilerine teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii, Komisyon
Başkanı arkadaşımız Adalet Komisyonundaki safhalardan
bahsetti. 22nci Dönemde geldi, Komisyonda görüşüldü, alt komisyona gitti,
Meclis Genel Kuruluna indi ama seçimler nedeniyle burada görüşme
imkânı bulamamıştık. Sonra Adalet Komisyonunda, tekrar
görüşüldü ancak 23üncü Dönemde Adalet Komisyonunda, daha önce
görüşülmüş olduğu için ve İç Tüzükün
sağladığı bir imkân da değerlendirilmek suretiyle
madde madde görüşülmeyerek buraya, Genel Kurula 22nci Dönemde üzerinde
çalışılmış metin olarak geldi.
Tabii, bunun bize
yüklediği bazı sorumluluklar var. Zannediyorum elli beş maddede
değişiklik önergeleri hazırladı bizzat Tekinalp
Hocamın da başında bulunduğu bir çalışma ekibi.
Aynı zamanda, geçen süre içerisinde ihtiyaç duyulan bazı
değişiklikleri de önergelerle bu kanun tasarısına monte
etmeyi görüşmelerimiz esnasında inşallah başarmaya
çalışacağız.
Değerli
arkadaşlarım, kıymetli vakitlerinizi fazla almayacağım
çünkü sürem de dolmak üzere. Bu tasarının hazırlanmasında
hangi hedefler güdüldü? Ta 1999da Komisyon bu çalışmalara
başlarken hangi hedefleri yakalamayı öngördü? Ben birkaç cümleyle
buna cevap vererek huzurunuzdan ayrılmak istiyorum.
Birincisi,
uluslararası piyasaların önemli bir parçası olmaktı hedef.
Türkiyeyi uluslararası ticaret, endüstri, hizmet, bilim, ve bilişim
toplumlarının bir parçası yapacak olan kanuni mekanizmalara ve
hükümlere ihtiyaç vardı, bunları sağlamaktı.
İkincisi,
bilgi toplumu hizmetleriydi. Tasarıya bilgi toplumu hizmetlerine
ilişkin hükümler konuldu. Özellikle on-line yönetim kurulu, on-line
ortaklar kurulu, on-line genel kurul, on-line iştirak, on-line öneri,
on-line oy gibi düzenlemelerle yeni sistem ve hükümler getirildi.
Bu kanun
tasarısının hazırlanmasında üçüncü hedef
uluslararası rekabet piyasalarına açılmaktı. Türk
işletmelerini uluslararası rekabet piyasalarının güçlü ve
güvenilir aktörleri yapmak hedeflenmişti. Bunu sağlamaya yönelik bu
tasarıda yeni hükümler getirildi.
Dördüncü hedef de
tabii ki Avrupa Birliğine uyumdu çünkü Türkiye, bilindiği gibi,
Avrupa Birliğine katılım müzakereleri içerisinde olan bir
ülkedir. Tabii ki bu alanda katıldıktan sonra yapalım
bunları diye düşünülebilir ama şimdiden bunları yapmak ve
çağdaş ticari ilkeleri ve standartları içinde taşıyan
bir ticaret kanununa sahip olmak müzakere yapan bir ülke için son derece
avantajlı bir durumdur. İşte, bu tasarıyı
hazırlayan hocalarımız ve Komisyon üyesi
arkadaşlarımız Avrupa Birliğine uyumu da dördüncü bir hedef
olarak öngördü.
Beşinci bir
hedef, çağdaş ve modern Türk ticaret kanununu ortaya koymaktı.
Gerçekten, çağdaş ve modern ticaret hukuku ile örtüşen sistem ve
mekanizmalara sahip olma bu kanun tasarısıyla hedeflenmişti.
Yerli ve yabancı sermaye sağlanmasını kolaylaştırıcı
hükümler de ayrıca getirildi.
Ve
altıncı bir hedef de tüketici, pay sahibi ve kamuyu koruma ve
konumlarını güçlendirme de ayrıca hedeflenmiş idi.
Değerli
arkadaşlarım, bölümler üzerinde yapılacak görüşmelerde bu
kanun tasarısının neler getirdiğini daha detaylı
şekilde siz değerli arkadaşlarımıza izah etme ve
anlatma hakkımızı mahfuz tutuyorum.
Saatime
bakıyorum, on dakika var. Bir arkadaşımızın daha
konuşması icap ediyor. Ona, en azından, fırsat tanımak
ve zamanında da bu geceki çalışmayı bitirebilmek için
sözlerimi burada tamamlamak istiyorum. Daha söyleyeceklerim var. Bu kanun
tasarısı sanıyorum ileriki günlerde de gündemde olacak.
Ben tekrar, bu
kanun tasarısının hazırlanmasında emeği geçenlere
teşekkür ediyorum ve bu kanun tasarısının
yasalaşması hâlinde Türkiye'nin ticari alanda önemli avantajlar elde
edeceğini düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap için sisteme giren
arkadaşların isimlerini arkadaşlarımız aldılar.
Onların haklarında bir zayi durum olmayacaktır, onu belirteyim.
Yarın için söylüyorum çünkü çalışma süremiz çok az kaldı.
Bir de bütün
gruplarımızın imzalamış olduğu bir
Danışma Kurulu önerisi vardır, onu okutuyorum:
IX.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşme gün ve saatleri ile konuşma
sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
No:44 Tarihi
: 26.11.2008
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 26.11.2008 Çarşamba günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Hakkı
Suha Okay
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet
Şandır Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi
Hareket Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneriler :
1.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak
işler" kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında
yer alması; Bütçe görüşmelerine 16.12.2008 Salı günü saat
11.00de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her
gün saat 11.00'den 13.00'e ve 14.00'ten günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması, ancak
21.12.2008 Pazar günkü Birleşimin saat 15.00'te ve 27.12.2008 Cumartesi
günkü Birleşimin saat 10.00'da açılması ve görüşmelerin on
iki günde tamamlanması,
2.-
Başlangıçta Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükümet adına
yapılacak konuşmaların (Hükümetin sunuş konuşması
hariç) 1'er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir), kişisel konuşmaların ise 10ar dakika ile
sınırlandırılması,
3.- Kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on dört turda
tamamlanması, turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
maddelerinin oylanması,
4.-
İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak
görüşmelerde, her turda gruplar ve Hükûmet adına yapılacak
konuşmaların 40ar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların 5er
dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda
İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere
iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya
sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı
yaptırması,
5.- Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin 20 dakika ile
sınırlandırılması,
6.- Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükûmete 1er saat süre ile söz
verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.), İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre
yapılacak kişisel konuşmaların 10ar dakika olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bütün gruplara,
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Çalışma
süremizin dolmasına çok az bir süre kalmıştır. Bu süre
içerisinde bir çalışma yapmamız söz konusu değildir. Bütün
bunları dikkate alarak kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için 27 Kasım 2008 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati : 22.54