DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 35
29uncu Birleşim
17 Aralık 2008 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.Sayısı: 312)
2.- 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521)
(S.Sayısı: 313)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI
1.-
Cumhurbaşkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.-
Cumhurbaşkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1.- Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D)
ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI
1.- Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E)
SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI
1.-
Sayıştay Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sayıştay
Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
F)
BAŞBAKANLIK
1.-
Başbakanlık 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Başbakanlık 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1.- Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1.- Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
I)
BAŞBAKANLIK YÜKSEK DENETLEME KURULU
1.-
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1.- Türkiye ve
Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Türkiye ve
Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J)
GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
K)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L)
SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
V.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Orhangazi-Yeniköy yolunun genişletilmesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/4817)
2.-Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki suni tohumlama
destekleme primi ödemelerine,
- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, hayvancılık sektöründeki
bazı sorunlara,
- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, prim ödemelerinde alınan dosya
parasına,
- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, Nevşehir-Derinkuyudaki
çiftçilerin borçlarına,
- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Kırım-Kongo kanamalı
ateşi virüsünün yayılmasına,
- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Silifkenin bir köyünde meydana gelen
dolu afetine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/4907)
(7/4908) (7/4909) (7/4911) (7/4912) (7/4913) (7/4914)
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Karamandaki sorunlu yollara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/4915)
4.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Çukurova bölgesine yönelik yeni
havaalanının yer seçimine ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/4917)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Ardanuç karayolunun yapımına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/4918)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köyün yol sorununa ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/4919)
7.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Yatağan-Çine karayoluna ilişkin sorusu
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/4921)
8.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Adana-Mersin otoyolunun sahile
ulaştırılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/4922)
9.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Pozantı-Ulukışla otoyolunun
sosyal etkilerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/4937)
10.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Yenişarbademli-Beyşehir yoluna
ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/4976)
11.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin Talim ve Terbiye Kuruluna
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/5066)
12.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya-Adana arasındaki yol
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/5108)
13.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirnedeki baz istasyonlarına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
(7/5109)
14.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Karayolu Taşıma Yönetmeliğindeki
bir hükmün uygulamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/5110)
15.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir işçi eyleminin
yerine müdahale edilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/5172)
16.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, adres belgesi alımında
muhtarlıkların devre dışı bırakılmasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/5230)
17.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, yol genişletme
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/5283)
18.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, GSM şirketlerinin bir
uygulamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/5284)
19.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, İnternette erişimi engellenen
yayınlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/5285)
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sözleşmeli ve geçici personelin
özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı
(7/5304)
21.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, bir köyün elektrik direklerinin
değiştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5345)
22.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, GSM şebekesi bulunmayan bir
köye ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/5354)
23.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, millî maçların Ankarada
oynanmamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı (7/5364)
24.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, kamu
çalışanlarına verilen ek ödemelerin belirlenmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/5366)
25.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Kamu İhale Kurumuna
Adıyamandaki ihalelerle ilgili olarak yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/5412)
26.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, bir balıkçı
barınağının rıhtım düzenlemesine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/5432)
27.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, TRTnin açıköğretim yayınları
için bedel istediği iddiasına ve bazı programlara ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı (7/5443)
28.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, TOKİ konutlarının
denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/5510)
29.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Başbakanlık baskı işlerinin
dışarıda yaptırılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/5516)
30.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartındaki
orman köylülerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/5525)
31.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, borç yükündeki artışa
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/5557)
32.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, Ankaradaki hava kirliliğine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
(7/5592)
33.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, köy korucularının özlük
haklarına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/5661)
34.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, TRTnin kurum dışı kişilere
yaptığı ödemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydının cevabı (7/5700)
35.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, DSİnin
İSKİye tahsis ettiği su kaynaklarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5710)
36.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir derenin
ıslahına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/5712)
37.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Hayraboludaki
bazı baraj ve göletlerin eksikliklerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5713)
38.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Atakule AVMdeki kira
artışlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/5768)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak dört oturum yaptı.
2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/656) (S. Sayısı:
312) ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi ve tasarıların
1inci maddeleri okundu.
17 Aralık
2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere, birleşime 19.14te son verildi.
|
|
Köksal TOPTAN |
|
|
|
Başkan |
|
|
Murat ÖZKAN |
|
Fatoş GÜRKAN |
|
Giresun |
|
Adana |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 36
II.- GELEN KÂĞITLAR
17 Aralık 2008 Çarşamba
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, bir köprü yapımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4156)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir firmanın rüşvet
dağıttığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4750)
3.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, bir firmanın
aldığı kamu ihalelerine ve bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4753)
4.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, yerel yönetimlerin
denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4757)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, rüşvet
dağıttığı iddia edilen bir firma temsilcisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4758)
6.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Çukurova ve Kepez Elektrik
hissedarlarının mağduriyetine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4761)
7.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, yargılanan bir belediye başkanına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4765)
8.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, bir Milletvekili
hakkındaki iş takipçiliği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4776)
9.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, imarsız arazide yapılan bir
fabrikaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4777)
10.-
İstanbul Milletvekili Hüseyin Mertin, İran
Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4779)
11.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, araç muayene istasyonlarında
yaşanan yoğunluğa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4782)
12.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Tuzla tersanelerindeki
işçi ölümleri ile bir hastanedeki bebek ölümlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4788)
13.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, kanser vakalarına ve kentlerin
şebeke sularının kalitesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4789)
14.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, PTT Hizan şubesiyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4795)
15.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun, Licenin bir köyüne güvenlik
görevlilerince ateş açıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4798)
16.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, askeri gemilerin boğazlardan
geçişlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4799)
17.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, askeri arşivlerdeki
kişisel bilgilerin güvenliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4800)
18.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, Zonguldak-Kilimlide meydana gelen bir göçük
olayına ve kaçak maden ocaklarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4803)
19.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, İzmirin su ihtiyacının
karşılanmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4804)
20.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Eskişehirde TOKİ
konutlarındaki bir okula verilen isme ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4806)
21.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezinden
elektrik alımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4841)
22.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Tufanbeyli İlçesinde kurulacak termik
santrale ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4842)
23.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, doğalgaz alım satım
sözleşmesi devir ihalesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4843)
24.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, EPDKda göreve başlatılan bir
avukata ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4844)
25.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Beypazarı-Karaşar
Belediyesinin mali yönetimine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4845)
26.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bir festivaldeki bölücü propaganda
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4846)
27.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Aliağa-Nemrut Limanı arasındaki
yolun trafik güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4847)
28.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bazı resmi
birimlerin fişleme yaptığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4848)
29.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, KÖYDES Projesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4849)
30.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, büyükşehir ve il belediyelerinin vergi
borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4850)
31.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin büyükşehir belediyelerinin ihalelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4851)
32.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Silivride cezaevi
kanalizasyonundan etkilenen Kula Deresine ve sahil bölgesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4852)
33.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir gölet ve sulama projesindeki sorunlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4853)
34.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, polislerin mesleki
rehabilitasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4854)
35.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin Tuzladaki bir arazinin imar durumunda yapılan
değişikliğe ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4855)
36.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, terör zararlarının ödenmesinde
yaşanan sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4856)
37.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konyada mülkiyeti SHÇEKden Meram
Belediyesine geçen taşınmazların değerlendirilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4857)
38.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanının bir yazısına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4858)
39.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun, bir belediyenin parklara
vermek istediği isimlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4859)
40.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Cide ilçesindeki bir köyün
kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4860)
41.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin arsa tahsislerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4861)
42.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, Emniyet Teşkilatında çalışan
teknisyen yardımcılarının özlük haklarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4865)
43.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki özürlü
çocukların eğitimlerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4876)
44.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, ortaöğretimin dört
yıla çıkarılmasıyla oluşan derslik yetersizliğine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4880)
45.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir öğretmen hakkındaki
iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4882)
46.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, düzenlenen sınavlara
girenlerin kıyafetine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4883)
47.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, EĞİTEKe bağlı
okullara yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4885)
48.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, bir hastanede
meydana gelen bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4889)
49.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, bir hastanede meydana gelen bebek
ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4890)
50.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, bir hastanede meydana gelen bebek ölümlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4891)
51.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4892)
52.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Silivri Cezaevi
kanalizasyonunun doğurduğu çevre sağlığı riskine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4893)
53.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, bir hastanede meydana gelen
bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4895)
54.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Devlet Hastanesindeki eksikliklere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4899)
55.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Silifke Devlet Hastanesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4900)
56.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, araç muayene
istasyonlarındaki ücretlendirmeye ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4916)
57.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, hızlı tren projesinin 2. etabına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4920)
58.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Gökçeadada inşa edilen havaalanına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4923)
59.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, araç muayenelerinde yapılan bir
uygulamaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4924)
60.-
İstanbul Milletvekili Birgen Keleşin, Kıbrıs ile ilgili
kapsamlı müzakerelere yönelik açıklamalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4929)
61.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Sağlık Bakanlığı
bürokratlarının karıştığı bir trafik kazasıyla
ilgili bilgilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4930)
62.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, kredi kartı kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4936)
63.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepdeki bir sahanın imar
değişikliğiyle ilgili haberlere yönelik konuşmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4942)
64.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Almanyadaki bir dernekle
ilgili dava çerçevesindeki iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4947)
65.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Adana-Ceyhanda rafineri kurma konusundaki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4948)
66.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, Emniyet Genel Müdürlüğünün
ulusalcılık değerlendirmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4949)
67.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Kuran kurslarının denetimine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4951)
68.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, kamuya yararlı
ve izinsiz yardım toplayan dernekler ile bir derneğin denetimine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4952)
69.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolatın, Ankaranın şebeke suyuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4953)
70.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, Gazi
Üniversitesi Tıp Fakültesinde kadına yönelik şiddet önleme
biriminin kapatılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4957)
71.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, usulsüz taksicilik hizmetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4958)
72.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞa borcuyla ilgili
konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4964)
73.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, bir korunun kiraya
verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4965)
74.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, terörle mücadeleye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4968)
75.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Urla-Çeşme bölgesinde verilen
taşocağı ve maden ruhsatlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4978)
76.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, Kemalpaşada verilen kalker
işletmeciliği iznine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4981)
77.-
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, SPKnın bir medya
kuruluşunu denetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Erken) yazılı soru önergesi
(7/5013)
78.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, doğalgaz ihtiyacının
karşılanmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5018)
79.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, bir yönetmeliğe ve elektrikteki
fiyatlandırmaya ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5019)
80.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, petrol arama
çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5020)
81.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Marmariste verilen maden arama
ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5021)
82.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Zeytinburnu Belediyesinin bir
sanayi sitesine yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5022)
83.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyada şehir içi ulaşımda
başlatılan akıllı kart uygulamasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5023)
84.-
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, kamudaki özel güvenlik
görevlilerinin kimlik kartı yenilemeye tabi tutulmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5024)
85.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asilin, özel güvenlik görevlilerinin ücretlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5025)
86.-
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, İGDAŞın
taşeron firmalara ihale ettiği işlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5026)
87.-
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, İSKİnin
sözleşmesi yapılan ihalelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5027)
88.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankaranın şebeke suyuna ve
tankerlerle yapılan sulamaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5028)
89.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankara Çayının
ıslahına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5029)
90.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, İstanbul Emniyet Müdürlüğündeki bir
şube müdürüne yönelik uygulamalara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5030)
91.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, belediyelerin denetimine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5032)
92.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, bir derneğin iftar davetine
katılan bürokratlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5033)
93.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, şebeke suyundaki arsenik oranı
yüksek olan illere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5034)
94.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya Büyükşehir ve merkez ilçe
belediyeleri personeline maaş karşılığı banka
getirisi ödemelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5036)
95.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Kadıköy
Belediyesi yönetimine açılan bir davaya ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin imar değişikliklerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5039)
96.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bayrampaşa
Belediyesinin bir projesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5040)
97.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, Eskişehirde yapı denetim firması
ortağı Belediye Meclisi üyelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5041)
98.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yargılanan ve görevden alınan
bazı belediye başkanlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5042)
99.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, yurt
dışındaki bir derneğin aynı adlı bir dernekle
ilişkisine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5043)
100.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Başbakanın gazete sahiplerini
ve gazetecileri dinlettiği iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5044)
101.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Kars-Merkeze bağlı
bazı köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5045)
102.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Almanyadaki bir davaya bilgi ve belge
gönderilmediği iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5046)
103.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Bayrampaşada
yıkım kararı alınan yapılara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5047)
104.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Boğazda bulunan kaçak
yapılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5048)
105.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, İzmir-Aliağa Kaymakamı
hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5049)
106.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Başbakanın İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemiyle ilgili
soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5050)
107.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Akyaka ilçesinin bazı
köylerinin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5051)
108.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Arpaçay ilçesinin bazı
köylerinin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5052)
109.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Fethullah Güleni ziyaret eden kamu görevlilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5053)
110.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Kağızman ilçesinin
bazı köylerinin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5055)
111.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Digor ilçesinin bazı
köylerinin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5056)
112.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars-Sarıkamışta turizmin
geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5059)
113.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Susuz Köy Enstitüsü
binalarının üniversite bünyesinde değerlendirilmesine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5067)
114.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, açık ilköğretim ve lise
sınavlarına başörtüsüyle giren öğrencilere ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5068)
115.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
meslek okullarının güçlendirilmesine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5069)
116.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, bazı yönetici
atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5072)
117.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Diyarbakırdaki okul ve öğretmen
açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5073)
118.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, eğitim ve öğretim hizmetleri
sınıfındaki personele ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5074)
119.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, okulların isim hakkının
satılması uygulamasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5077)
120.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir ders kitabında verilen bilgiye
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5078)
121.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir yatılı bölge okulunun
açılmamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5079)
122.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Gemlik İlçe Millî Eğitim Müdürü
ve bir lise müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5081)
123.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Meramdaki bir alanın
değerlendirilmesine yönelik iddialara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5082)
124.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, eğitim yönetimi ile ilgili
bazı konulara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5083)
125.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Yalova İl Sağlık
Müdürlüğünün kiralama yoluyla binek aracı temin etmesine ve İl
Sağlık Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5084)
126.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Gülnar ilçesindeki sağlık
personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5085)
127.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Terme ilçesindeki uzman hekim
açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5086)
128.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsın şebeke
suyundaki arsenik durumuna ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5087)
129- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, başhekimlik görevlerinde bulunan bir
uzman doktor hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5088)
130.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, silikozis
hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5089)
131.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vanın şebeke suyunun kalitesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5093)
132.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, sezeryanla
doğum oranları konusundaki yönergeye ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5094)
133.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, ruhsatsız
çalışan bir zayıflama merkezine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5095)
134.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Kars uçak seferlerine ve Gümrük
Müdürlüğü açılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5102)
135.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Marmaray Projesinin güzergahına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5104)
136.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Ankara-Esenboğa Havaalanındaki
bazı bilboardlardaki ifadeye ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5106)
137.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bir hava limanındaki
tanıtıcı afişte yer alan ifadeye ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5107)
138.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, posta dağıtım hizmetindeki
aksaklık iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5111)
139.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Bandırmada batan
RO-RO gemisine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5112)
140.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bingöl Havaalanı inşaatına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5113)
141.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin, Hakkaride meydana gelen bazı olaylara
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5116)
17 Aralık 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
BAŞKAN -
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
Görüşme Programındaki Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleriyle Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı bütçeleri, ilgili bakanlıkların
mutabakatları ile yer değiştirmiştir.
Buna göre;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı bütçeleri 22/12/2008 Pazartesi
günü onuncu turda, Ulaştırma Bakanlığı bütçesi ile
birlikte görüşülecektir. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri de
20/12/2008 Cumartesi günü sekizinci turda, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı bütçesi ile birlikte görüşülecektir.
Sayın
milletvekillerinin bilgilerine sunulur.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız. Birinci turda
Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay bütçeleri yer
almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656)
(S.Sayısı:312) (x)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S.Sayısı:
313) (x)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1.- Cumhurbaşkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Cumhurbaşkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
(x) 312, 313 S. Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008 tarihli 28inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
C) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI
1.- Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI
1.- Sayıştay Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sayıştay Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, 26/11/2008 tarihli 22nci Birleşimde bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakikayla
sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen
milletvekillerinin, konuşmaların bitimine kadar şifrelerini
yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme
butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı
ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin
söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki
konuşmalar bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre
sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on
dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre verilecektir. Cevap işlemi
on dakikadan önce bitirildiği takdirde geri kalan süre için sıradaki
soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Birinci turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum.
Gruplar
adına:
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Adana Milletvekili Sayın Yılmaz
Tankut, Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın, Trabzon
Milletvekili Sayın Süleyman Lâtif Yunusoğlu, Giresun Milletvekili
Sayın Murat Özkan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına: Sakarya Milletvekili Sayın Erol
Aslan Cebeci, Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkan, Erzurum
Milletvekili Sayın Muhyettin Aksak, İstanbul Milletvekili Sayın
İbrahim Yiğit, Giresun Milletvekili Sayın Ali Temür, Isparta
Milletvekili Sayın Haydar Kemal Kurt, Ağrı Milletvekili
Sayın Abdulkerim Aydemir, Bursa Milletvekili Sayın Sedat
Kızılcıklı.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına: Muş Milletvekili Sayın Sırrı
Sakık, Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına:
Kocaeli Milletvekili Sayın Cevdet Selvi, Mersin Milletvekili Sayın
İsa Gök, Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü, Ordu
Milletvekili Sayın Rahmi Güner.
Şahısları
adına: Lehinde, Giresun Milletvekili Sayın Hasan Sönmez, Bartın
Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç, İstanbul Milletvekili Sayın
İbrahim Yiğit; aleyhinde, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ilk söz Adana Milletvekili Sayın
Yılmaz Tankuta aittir.
Süresi on bir
dakikadır.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 mali yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, büyük mücadelelerle kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ve dolayısıyla aziz milletimizin temsil edildiği en
yüce makam olan Cumhurbaşkanlığı makamı, saygı
duyduğumuz ve toplumumuzun da her kesimi tarafından saygı
duyulması gereken bir makamdır. Çünkü bu makam, yaklaşık
300 küsur milyonluk bir nüfusla değişik coğrafyalarda bulunan
Türk devlet ve topluluklarının gelişme ve ilerlemesinde örnek
aldığı öncü bir makamdır ve İstiklal Savaşının
akabinde, sömürgeci, emperyalist güçlerin hegemonyasından kurtulmak
isteyen ve bugün bağımsız birer dünya devleti olan yakın ve
uzak coğrafyamızdaki Müslüman ve mazlum milletlerin de hâlâ umut
kaynağı olan ve umut kaynağı olması gereken Türkiye
Cumhuriyetinin temsil edildiği bir makamdır. O sebepledir ki
böylesine önemli, böylesine büyük sorumlulukların üstlenildiği bir
makamın olur olmaz şeylerle yıpratılması,
tartışmaya açılması doğru değildir diye
düşünüyor ve buna da gönlümüzün razı olmayacağını
buradan ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ancak işte böylesine yüce ve
önemli bir makamdan da ister istemez beklentiler ve umutlar da olmaktadır.
Birliğimizi ve haysiyetimizi temsil eden bu makamın elbette ki
bazı olmazsa olmazları vardır, dikkat edilmesi gereken
hususları ve özellikleri vardır. Bu vesileyle,
Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili bazı husus ve
kaygılarımızı burada sizlerle ve aziz milletimizle
paylaşmak istiyorum.
Az önce de
önemini anlatmaya çalıştığım Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığı, dünya devletleri içerisinde
ağırlığı ve ciddiyeti olan bir makam olması
sebebiyle bu gerçeğe uygun bir yapı ve varlık içerisinde
olmalıdır. Sözünü ettiğim varlık, elbette ki maddi
zenginlik değildir. Bu konuya biraz sonra değinmeye çalışacağım.
Ancak şimdi
yüksek müsaadelerinizle üzerinde durmak istediğim husus, bu makamı
her türlü siyasi, sosyal ve ekonomik tartışmaların
dışında tutması gereken Sayın
Cumhurbaşkanının, bir yılı aşkın görevi
süresince hâlen geçmişte mensubu olduğu siyasi partisinin etki
alanından kurtulamamış olmasıdır, Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığının
saygınlığını, ağırlığını
ve ciddiyetini yanlış değerlendirmeler içerisine çekebilecek
bazı davranış ve alışkanlıklardan bir türlü
vazgeçememesidir.
Sayın
milletvekilleri, hatırlayacağınız üzere, Sayın
Cumhurbaşkanı geçtiğimiz ekim ayı içerisinde
60ıncı Frankfurt Kitap Fuarına katılmış ve
maalesef orada Türkiyeyi suçlamayı kendisine görev edinmiş sözde
aydın ve yazarların ülkemizi suçlamasına sessiz kalmanın ötesinde
onlara hak veren ve âdeta geçmişinden utanan bir anlayış içerisinde
ifadelerde bulunmuş idi. Türk kimliğinin haysiyet ve şerefini
korumakla yükümlü olan devletin en üst makamının temsilcisi olan
Sayın Cumhurbaşkanı, orada yabancı bir dergiye mülakat
vermiştir. Bu mülakatta, geride kalan süreci suçlayıcı
ifadelerle geçmişte ayrımcılık
yapıldığını söylemesi asla kabul edilebilir ve
yakışan bir durum değildir. Oysa biz,
Cumhurbaşkanından, kendi geçmişimizi şikâyet etmek yerine,
açılışını yaptığı kitap
fuarının alt katında açıkça sergilenen bölünmüş
Türkiye haritalarına müdahale edecek cesaret ve iradeyi göstermesini
beklerdik.
Yine, Sayın
Cumhurbaşkanı geçtiğimiz aylarda millî maç bahanesiyle
Ermenistanı ziyaret etmiştir. Bize göre hiçbir anlam ve kazancı
olmayan bu ziyaret, ne yazık ki bugün, uzun yıllar boyunca acımasızca
ve alçakça diplomatlarımızı ve insanlarımızı
şehit eden, iftira kampanyalarıyla ecdadımıza saldıran
ve sövenlere fırsat ve cesaret kazandıran bir seyahat olmuştur.
Öyle ki, devletin bir ve bütünlüğünün yanı sıra şan ve
şerefini korumak için ant içmiş olan Sayın
Cumhurbaşkanının bu davranış ve tavizkâr seyahatinin
hemen akabinde, kendisine aydın süsü veren birtakım karanlık
merkezlerin temsilcileri harekete geçmekte gecikmemişlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz bir yandan devasa sorun ve
tehditlerle boğuşurken, kendilerini aydın olarak tanımlayan
bir grubun Ermenilerden özür dilenmesi maksadıyla başlatmak
istedikleri kampanya, yozlaşma ve çürümenin ulaştığı
vahim durumu göstermesi bakımından çok ibret verici bir tablo olarak
karşımızda durmaktadır.
Buradan,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim, hiç kimse ve devletle sonsuza kadar
düşman olmak gibi bir anlayışın sahibi
olmadığımızı, özellikle altını çizerek
belirtmek istiyorum.
Devletler ve
milletler arasındaki münasebetler elbette ki
karşılıklı feragat, anlayış, fedakârlık ve
menfaatler üzerine kuruludur ve bu anlayışlar çerçevesinde de devam
etmelidir. Ancak bu noktada, sözünü ettiğim ziyarete ilişkin olarak
buradan Sayın Cumhurbaşkanına, Hükûmete ve dolayısıyla
Dışişlerine sormak istiyorum: Bu ziyaretle Türkiye Cumhuriyeti
devleti hangi menfaati elde etmiştir veya karşı taraf hangi
fedakârlıkta, hangi feragatte bulunmuştur? Dahası, Ermenistan,
hâlâ, bizim kardeşimiz olan Azerbaycan topraklarını
işgalden vaz mı geçmiştir? Azerbaycan toprağı olan
Karabağda acımasızca yaptıkları
soykırımın hesabını verip özür mü dilemişlerdir?
Veya bu ziyaret neticesinde, Ermenistan, Türkiyeden toprak ve tazminat
talepleriyle, sözde soykırım iddialarından ve
iftiralarından vaz mı geçmiştir?
Değerli
arkadaşlar, diğer taraftan, Sayın Cumhurbaşkanı,
geçtiğimiz günlerde Hakkâriden bir heyeti kabullerinde bir kez daha
bizleri şaşırtmış ve halkımızı,
toplumumuzu da bir kez daha endişe içerisine düşürmüştür.
Sayın Cumhurbaşkanının o kabulde Burada
söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de bana
söylemek isteyip söyleyemediğiniz şeyleri biliyorum ve size
katılıyorum şeklindeki ifadeleri basınımızda yer
almıştır.
Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin de ifade ettiği
gibi, Çankaya Köşkünde söylenemeyecek şeyleri şimdilik
düşünmek ve yetinmek durumunda kalan bir Cumhurbaşkanının,
Hakkârili vatandaşlarımızın taleplerini daha onlar
söylemeden anlayacak ferasete ulaşmış olması gerçekten de
çok ilgi çekicidir.
Bizler de
buradan, Sayın Cumhurbaşkanının, Hakkârili
vatandaşlarımız karşısında aklına gelen
ancak bir türlü açıklayamadığı, ifade edemediği
fikirlerini, düşüncelerini kamuoyuna ve toplumumuza açıklamasını
bekliyor ve istiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, tek başına
iktidarının ikinci baharını yaşayan ve bu nedenle
âdeta iktidar sarhoşluğu içerisinde ayakları yerden kesilen AKP
Hükûmetinin çıkardığı yasaların onanması
hususunda da muhalefette ve kamuoyunda meydana gelen kaygıları bir
kez daha buradan ifade etmek istiyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanı, göreve geldiği 28 Ağustos 2007den 20
Ağustos 2008 tarihine kadarki bir yıllık dönemde
Cumhurbaşkanlığına sunulan 116 kanundan 114ünü
onaylamış, 2sini ise Türkiye Büyük Millet Meclisine iade
etmiştir. Ne yazık ki onadığı bu kanunlar içerisinde,
bize göre ihanet yasaları olan, azınlık
vakıflarının mal edinmesiyle, Türklüğe hakaretin serbest
bırakılması anlamına gelen yasalar da mevcuttur. Yine
aynı dönemde 1.380 Bakanlar Kurulu kararından 1.360ını
kabul ederek Cumhurbaşkanlığı makamının AKP
İktidarının noteri gibi çalışıyor görüntüsünü
bozmadan seçici ve titiz bir anlayışı da ne yazık ki hâkim
kılamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, yine Cumhurbaşkanlığı makamıyla
ilgili olarak Köşke yönelik harcamalara da dikkat çekmek istiyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanı, maalesef, seçildiği ilk günlerden itibaren
Köşkü harcamalar konusunda tartışmaların içerisine
çekmiştir. Başta da dediğim gibi bu makam her şeyin en
iyisine layıktır ve öyle de olmalıdır ancak aziz
milletimiz, toplumumuz kendi kaynaklarının israf edilmesine de
razı değildir. Hele içinde bulunduğumuz ve bazılarına
göre teğet geçen ama fakir halkımızı aile
yuvasının, aile ocağının tam merkezinden, tam
kalbinden vuran ve onlar için işsizlik, açlık, yoksulluk,
ıstırap demek olan bu kriz sürecinde en başta
Cumhurbaşkanlığı gibi makamların, harcamalarına
dikkat ederek vatandaşımızın çektiği
sıkıntıya ortak ve örnek olması lazım gelir diye düşünmekteyiz.
Değerli
arkadaşlar, hatırlanacağı üzere, 2008 yılı
Cumhurbaşkanlığı bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 63
gibi çok yüksek bir oranda artırılmış ve 55 milyon 561 bin
YTL olarak kabul edilmiş idi. Bu yüksek artışın, Sayın
Cumhurbaşkanının yeni göreve başlaması nedeniyle
çeşitli ihtiyaçları karşılamada
kullanılacağı o günlerde belirtilerek 2009 ve 2010
Cumhurbaşkanlığı bütçelerinin yüksek bir oranda
artırılmayacağı öngörülmüştü. Dolayısıyla,
bu çerçevede 2009 yılı için yüzde 4lük bir artışla 57
milyon 911 bin YTL olan, 2010
yılı için de yüzde 6lık bir artış ile 61 milyon 485
bin YTL olarak bütçe gider tahminleri yapılmış idi. Ancak bugün,
geçen yıla göre yüzde 25 yükseltilerek 2009 yılı için kabul
edilen 69 milyon 300 bin YTLlik Cumhurbaşkanlığı bütçesi,
geçtiğimiz dönem yapılan ileriye yönelik bütün projeksiyonlarla ve
gider tahminleriyle âdeta alay eden bir bütçe olmuştur.
Bırakınız 2009u, 2010 yılı için bile tahmin edilen
bütçe yaklaşık 8 milyon YTL fazlasıyla kabul edilmiştir ki
bunu bizim anlayışla karşılamamız elbette ki mümkün
değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak Köşkün 2009
bütçesi geçen yıl yüzde 63 artırılırken bu yıl da
yüzde 25 artırılma cihetine gidilmiş ve yaklaşık 70
milyon YTLye yükseltilmiştir. İşçi, memur maaşlarına
TÜİKin özel marifetleriyle düşük gösterilen enflasyondan bile az zam
verilirken milletine örnek olması gereken makam sahiplerine her yıl
olağanüstü artışlar sağlanması ne kadar doğrudur;
bunu kamu vicdanına ve yüce milletimizin takdirine bırakıyoruz.
Milletin ve
devletin temsil edildiği makamların israfla anılır
olması hiç de hoş olmamaktadır. Yüce dinimiz İslam ve
Sevgili Peygamberimiz israfın her türlüsüne karşı
çıkmış, bu hususta uyarılarda bulunmuş hatta
israfı haramla eş değer tutmuştur, açlar varken tok
yatanların bizden olmadığını bildirmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Sayın Cumhurbaşkanının bu konuları
bizlerden çok daha iyi bildiği hepinizin malumudur. Bu gerçeklere
rağmen bugün yaşanan ekonomik kriz içinde vatandaşlarımızın
tek tek işini, ekmeğini kaybettiği, iflas ettiği ve hiç
arzu etmediğimiz intiharlara yöneldiği bir dönemde Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamını israf içinde
görmek, bizleri derinden üzmekte ve kaygılandırmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak her türlü
tartışmanın üstünde olması gereken bu makama yönelik
kaygılarımız bilinmelidir ki her türlü siyasetin de üzerindedir
ve eleştirmemiz bu çerçevede değerlendirilmeli diyorum.
Sözlerime son
verirken, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin var olan ekonomik
krizin ve bu krizle beraber yaşanan ülke gerçeklerinin, yani işçinin,
memurun, esnafın, çiftçinin, dul ve yetimin, evsiz ve
barksızların da ıstıraplarını dikkate alarak
değerlendirilmesini temenni ediyor, 2009 yılı bütçemizin milletimize
ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan
Yalçın.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir
dakika.
MHP GRUBU ADINA
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi partim ve şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bütçesi üzerinde söz aldığım Türkiye Büyük
Millet Meclisi, ortak aklımızın, ortak
vicdanımızın, ortak değerlerimizin en yüksek tezahürü ve
millet iradesinin tecelligâhı olarak hepimizin göz bebeğidir. Bu
kutlu çatı, Millî Mücadele kahramanlarının
hatıralarına ev sahipliği yapmış; milletimizin
kurtuluşunu, cumhuriyetimizin kuruluşunu başarmış; ilk
başkanlığını eşsiz Önder Atatürkün
yaptığı, milletimizin gönlünde Gazi Meclis olarak
kutsanmış milletçe mukaddes değerimizdir. Bunun içindir ki
değerli arkadaşlarım, bu kutsal kurumun
saygınlığı her değerin üzerinde
tutulmalıdır. Çünkü bu kurumun saygınlığı,
milletin saygınlığı, millet iradesinin
saygınlığıdır. Bu kurumun onuru milletin onurudur, bu
kurumun iradesi milletin iradesidir.
Hâl böyleyken, ne
yazık ki, kamuoyu nezdinde, Meclisin, siyasetin, siyasetçinin itibar
erozyonuna uğradığını da üzülerek görmekteyiz.
Siyasetin milletvekilliği, bakanlık, başbakanlık
makamlarına taşıdığı insanların,
değerli arkadaşlarım, örneğin millî eğitimi
konuşurken, örneğin terörle mücadeleyi, örneğin
sağlıktaki sorunları, tarımı konuşurken siyasetin
en tepesindeki bu insanların Bu meseleler önemli, bunları siyasete
alet etmeyelim. diye bir karşı reaksiyon gösterdiğini
görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, öteden beri çok kafamı kurcalayan bir meseledir
bu. Bu kadar önemli meseleler siyasete alet edilmeyecekse, siyaset size göre
uğraşılmaması gereken kötü bir şeyse siz neden
uğraşıyorsunuz? Siyaset bu ülkenin bütün sorunlarına çözüm
üretmesi gereken makam değil midir diye bu cümlelerin sahiplerine sormak
isterim.
Değerli
arkadaşlarım, bu yanlış ifade, siyasetin kurum olarak
halkın gözünde değerini düşüren, alanını
kısıtlayan, siyasetin bizzat siyasetçi tarafından
değersizleştirilen hastalıklı bir
yaklaşımdır. Milletimizin her sorunu siyasetin konusudur.
Siyaset her sorunun elbette çözüm makamıdır.
Sayın
milletvekilleri, bu kurumun saygınlığı, üyelerinin bireysel
saygınlığıyla da yakından ilgilidir. Ne yazık ki
güvenilirlik anketlerinde Meclisimiz bizleri çok da mutlu edecek durumda
değildir. Bu noktada siyasi partilerimize önemli görevler
düştüğü kanasındayım. Bir kısım üyesi ve hatta
bir kısım kabine üyesi hakkında
dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırmak,
sahte evrak tanzimi, suç örgütü üyeliği gibi mahkûmiyeti hâlinde ancak
eski hükümlü kadrosundan iş bulabilecek insanların bu kutsal
makamlarda dokunulmazlık zırhıyla oturmalarını
sağlayarak bu saygınlığı nasıl
sağlayabiliriz? Bir kısım üyesi hakkında terör örgütüne
yardım ve yataklık, halkı ırk, din, mezhep ayrımı
gözeterek ayrımcılığa tahrik etmek, suçluyu övmek gibi
iddialar varken bu kurumun itibarını kamu vicdanında nasıl
yükseltebiliriz?
Sayın
milletvekilleri, bu suçlardan mahkûm olacakların bu çatı altında
olması kabul edilemez bir talihsizliktir. İşte bunun için
yapılacak tek şey, kürsü dokunulmazlığının
dışında dokunulmazlıkların
kaldırılmasıdır. Dokunulmazlık zırhına
ihtiyacı olanlar milletvekili olmamalı, ihtiyacı
olmadığını düşünenlerin de aklanma imkânı
olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Meclisin itibarı
için yapılacak ilk iş olarak dokunulmazlıkların kürsü
dokunulmazlığıyla sınırlandırılmasına dair
düzenlemeye destek vereceğimizi bir kez daha ifade ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, devletimiz, yasama, yürütme, yargı
ayrılığı ilkesine uygun kurulmuş parlamenter bir
demokrasidir. İktidar partisi, uygulamaları ile erkler
arasındaki dengeyi önemli ölçüde bozmuş, yargıyı
siyasallaşmakla itham ederken yasamayı da yürütmeden hesap vermesi
gereken konumundan tasdik etmesi gereken bir konuma
taşımıştır. Bilindiği gibi, Meclisin yasa ve
denetim yapmak gibi iki temel fonksiyonu vardır. Meclis, yasama görevini
ifa ederken hukukun genelliğine, evrensel ilkelere riayet etmelidir. Ancak
ne yazık ki iktidar partisinin sayısal çoğunluğu, yasama
yetkisini, fikirlerin tartışılma iklimi sağlanması,
muhalefetin eleştirilerinin dikkate alınması, katkı
isteyenin değerlendirilmesi, hatadan dönülmesi ve uzlaşma kültürünün
yerleştirilmesi yerine, Kabul edenler-etmeyenler seviyesine
indirgenmesine sebep olmaktadır. Bu anlayış nedeniyle sadece
Kamu İhale Kanununda on beş değişiklik bu İktidar
zamanında yapılmıştır. Bir yanda şeffaflıktan,
hesap verilebilirlikten, dürüstlükten, serbest rekabetten bahsederken belediye
şirketlerine belediye ihalelerine girme hakkı getiriyorsunuz, son
değişikliklerle de âdeta ihaleleri denetim dışında
bırakıyorsunuz. Kamu İhale Kanununa o kadar çok istisna
getirdiniz ki bu Kanunun neredeyse uygulama alanı kalmadı.
Sayın milletvekilleri,
iktidar partisi grubu bu Mecliste siyasete gelirken Yasakları
kaldıracağız. diye bir yola çıkmıştı. Bugün
vaat ettiğiniz yasaklar sürerken, ne yazık ki,
kaldırdığınız parmaklarla yabancı
vakıfların yasağını kaldırdınız,
yabancı şirketlerin yasağını
kaldırdınız, üniter yapıya saldırmanın
yasağını kaldırdınız ve ne yazık ki
milletimizin yüreğini yaka yaka Türklüğe hakaretin
yasağını kaldırdınız. Milletimizin
değerlerine, cumhuriyetimizin ilkelerine yaraşır, milletimizin
derdine derman olacak düzenlemeler yerine, Avrupalı
dostlarınızın isteklerini yaptınız. Meclisin
itibarını bu yasalarla mı koruyacaksınız?
Sayın
milletvekilleri, ne yazık ki AKPnin iktidarı döneminde Meclisimizin
yasama faaliyeti bakımından saygınlığı
gölgelenmiştir. Durum denetim bakımından da pek parlak
değildir. Soru önergeleri milletvekillerimizin en sık
kullandığı denetim yöntemidir. Ancak, Hükûmet üyelerinin soru
önergelerine karşı kayıtsızlığı âdeta bu
kurumu işlemez hâle getirmiştir. Örneğin bir yıl önce
petrol kaçakçılığı kapsamında verdiğim soru
önergesi hâlen cevaplanmamıştır. Aynı tarihte Sayın
Başbakanın yurt dışı gezilerinden doğan
harcırahlarla ilgili sorum hâlen cevapsızdır. Sekiz ay önce
İçişleri Bakanımıza Ordu İl Genel Meclis
Başkanı hakkında sorduğum soru cevap bekliyor. Yine sekiz
ay önce Tarım Bakanımıza sorduğum fındık
ithalatı, bal ithalatıyla ilgili sorularım hâlen cevap bekliyor.
Birçok milletvekili arkadaşımızın soruları da aynı
şekilde cevap verileceği günü bekliyor.
Değerli
arkadaşlarım, Sözlü soru önergeleri için çalışma saatleri
yetmiyor. mazeretini de samimi bulmuyoruz. O hâlde, yazılı sorulara
cevap vermeyişinizi nasıl açıklamak gerekir?
Değerli
arkadaşlarım, yine başıma gelen bir konuyu paylaşmak
istiyorum: Bakanlığa bir konuyla ilgili soru önergesi veriyorum.
Bakanlık bunun mahallî idarelerden sorulmasını cevap olarak
veriyor. Valiliğe cevap yazıyorum, bu kez de valilikten, valiliklerin
milletvekillerine doğrudan bilgi, belge vereceğinin
düzenlenmediği ifade ediliyor ve sorumuza bir şekilde cevap
alamamış oluyoruz. Yine, birçok hayati konuda Meclis
araştırması, komisyon kurulması talepleri de iktidarca
kabul görmüyor. İşte değerli arkadaşlarım, denetimdeki
durumumuz da budur.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Meclis Başkanımızca yeni bir iç
tüzük hazırlanmasına ilişkin bir çalışma
başlatıldığını, bu çalışmaların
hâlen sürdürüldüğünü biliyoruz. Bu çalışmanın, Meclisimizin
gelenekleri de korunarak, rasyonel bir anlayış getirmesini diliyoruz.
Yeni iç tüzükte, çağdaş eğilimlere uygun olarak kanun tasarı
ve tekliflerinin üzerindeki ayrıntılı
çalışmaların Genel Kuruldan ziyade ihtisas komisyonlarında
yapılması tercih edilmelidir. Yine, ihtisas komisyonlarında
yapılacak çalışmalara sivil toplum kuruluşlarının
da katkı sağlaması temin edilmelidir. Yine, ihtisas
komisyonlarının yetkileri artırılmalı, yasal
çalışmayla ilgili araştırmayla ilgili alt komisyonlar
oluşturulabilmesi bir yasal düzenlemeyle çerçeveye
kavuşturulmalıdır. Araştırma komisyonları
kurulması iktidarın sayısal gücüne
bırakılmamalıdır. Değerli arkadaşlarım,
birçok çağdaş ülkede araştırma komisyonları
kurulması için iktidarın sayısal çoğunluğu yerine
belli sayıda milletvekillerinin kişisel inisiyatifleriyle de bu
komisyonlar kurulabilmekte, oldukça da faydalı sonuçlar
sağlanabilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Meclis çalışanlarımız arasında da çok
ciddi ücret eşitsizlikleri olduğunu gözlemliyoruz. Özellikle 4/Cli
olarak tanımlanan personel ile diğer personel arasındaki ücret
eşitsizliği çok ciddi sıkıntılar yaratmaktadır.
Kendi personeli arasında adaleti, dengeyi sağlayamayan bir meclisin
milletimize de sunabileceği adalet duygusunun
sorgulanacağını düşünüyor, bir an evvel bu adaletsiz
durumun çözülmesini talep ediyoruz.
Yine, Mecliste
geçici olarak çalışan, özellikle danışman olarak bilinen
arkadaşlarımızın ailelerinin de Meclisin sağlık
hizmetlerinden yararlanamıyor olmaları da çok ciddi bir meseledir. Bu
konunun çözümü için de özellikle çaba gösterilmesini istirham ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, milletvekillerinin kamuoyundaki
sınırsız imkânlara sahipler imajının aksine
çalışma koşullarının milletvekilliğinin
saygınlığıyla bağdaşmadığı da her
arkadaşımızın ortak kanaatidir. Milletvekili
sıfatı taşıyor olmamıza rağmen 7-
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, toparlayın lütfen.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım, öyle anlaşılıyor ki milletvekillerimizin
yasama, denetim faaliyetlerindeki yetki, görev ve sorumluluklarının,
protokoldeki yerinin, kamu kurumları karşısındaki yetkilerinin,
seçim çevresinde yapacağı çalışmalara ilişkin
imkânlarının ve nihayet bütün bu faaliyetlerin bir bütün olarak
milletvekilliği kurumunun yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyacı
bulunduğu hususu da bütün arkadaşlarımızın ortak
kanaatidir.
Bu
sorunların bir an evvel çözülmesini diliyor, bütçenin hayırlara
vesile olması temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Süleyman Lâtif
Yunusoğlu.
Süreniz sekiz
dakika.
Buyurun
Sayın Yunusoğlu.(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Radyo Televizyon Üst Kurulu 2009 yılı
bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Radyo Televizyon
Üst Kurulu, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkındaki Yasanın ilgili maddesine göre, radyo
ve televizyon yayınlarının, Anayasanın genel ilkelerine,
temel hak ve özgürlüklere, millî güvenliğe ve genel ahlaka uygun
olmasını denetleyen, üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçilen anayasal bir kuruluştur.
Anayasanın
133üncü maddesi gereğince Radyo Televizyon Üst Kurul üyelerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından seçiliyor olması, bu kurum bütçesinin
işlemlerini- Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından daha dikkatlice
ve daha hassasiyetle ele alınmasını gerektirmektedir. Yasaya
göre, radyo ve televizyon yayınlarının toplumun millî ve manevi
değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması
esastır.
Radyo Televizyon
Üst Kurulu, yasayla çerçevesi çizilmiş olan yayınların bu
ilkelere uygun olarak yapılıp yapılmadığını
denetlemekle görevli bir kurumdur. Böylesine önemli, hassas bir görevi icra
eden Radyo Televizyon Üst Kurulu mensuplarının, bu Kurulun başkanının
toplumda herhangi bir şekilde tartışılmayacak kişiler
olması gerekir. Oysa Radyo Televizyon Üst Kurulunun Başkanı
Sayın Zahid Akman bir süredir kamuoyunda
çok ciddi tartışmaların odağı olmuş, çok
ciddi suçlamalarla karşı karşıya kalmıştır.
Bu suçlamalar son derece ciddi belgelere dayalıdır. Kendisinin bu
iddialara, bu suçlamalara karşılık olarak yapmış
olduğu açıklamalar kamuoyunda tatmin edici olmamıştır.
O kadar ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı, RTÜK
Başkanıyla ilgili olarak Tabii ki kendi takdiridir ama istifa etse
iyi olur. anlamında bir söz etme ihtiyacını bile
duymuştur. Almanyada, uzantısı Türkiyede bulunan bir
yardımlaşma derneğiyle ilgili olarak ortaya çıkan
usulsüzlük iddialarının yargıya intikali ve
sorumlularının işgal ettiği makamlardan
ayrılmaları gerekirken, RTÜK gibi hassas bir kurumun
başkanı görevinden ayrılmamıştır. Medyanın
etik kurallarını belirleyen, üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçilen bir kurulun başındaki kişi ile ilgili
ciddi belgelere dayanan iddialar var iken görevine devam etmesini Milliyetçi
Hareket Partisi olarak ahlaki bulmuyoruz.
RTÜK fevkalade
önemli, hassas bir kurumdur. O yüzden yöneticilerinin de her türlü
tartışmadan ve şaibeden uzak olması gerekmektedir.
Demokrasiyi, Meclisin üstünlüğünü ve Meclisin itibarını
düşünüyorsak, RTÜK Başkanı görevini bir an önce
bırakmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 4756 sayılı Yasa ile -2002
yılında yapılan- Radyo Televizyon Üst Kurulunun
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabi olduğu
düzenlenmişti. RTÜKün Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun
denetimine tabi olmasını düzenleyen bu maddesi Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir. Geçtiğimiz dönemde çıkartılan
bu Yasa ile de RTÜK, Sayıştay denetimine tabi hâle
getirilmiştir. 2002 yılında Anayasa Mahkemesine yapılan
iptal davası başvurusunda Sayın Salih Kapusuzun ve Sayın
Mehmet Ali Şahinin de imzaları vardır.
Bu
başvurunun gerekçesinde RTÜKün denetiminin,
bağımsızlığı bulunmayan, örgütsel
yapısı, amaç ve yöntemleri itibarıyla doğrudan
Başbakana bağlı bir kurula verilmesi, Üst Kurulun özerk ve
tarafsız bir kamu tüzel kişisi statüsünde örgütlenmesi gereği
ile çelişmektedir. RTÜKü siyasi iktidarın denetimine sokan bu
düzenleme Anayasanın 133üncü maddesine aykırıdır.
ifadeleri yer almaktadır. Bu ifadelerden de
anlaşılacağı gibi, RTÜKün siyasi iktidarın denetimine
girmesine o dönemde karşı çıkılmaktadır.
AKPnin iktidara
gelmesinden sonra, yandaş medya organı olarak bilinen Kanal 7
televizyonunda görev yapmış, Hükûmet üyesi bakanlarla ciddi
ortaklıklar kurmuş birisinin RTÜK üyesi ve Başkanı
olması, kurumun özerk ve tarafsız olmasını ortadan
kaldırmıştır. Bugün ortaya çıkan tartışmaların
temelinde de maalesef bu yanlış vardır. Tarafsız bir
kurumun başına yandaş
medyadan biri getirilmemiş olsaydı, Deniz Feneri davası
sonucunda ortaya çıkan tartışmalar RTÜK Başkanı
etrafında değerlendirilmeyecekti. Umarım Hükûmet bu
tartışmalardan gerekli dersi alır ve kadrolaşma uğruna
özerk ve tarafsız kurumları yandaşlarla doldurma huyundan
vazgeçer.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; medya organları, ister ulusal
ister bölgesel ister yerel çapta olsun, demokrasinin akciğerleri olarak
tanımlanmaktadırlar. Yerel televizyonlar, yerel bazda yayın
yapan, yerel sorunları gündeme taşıyan, seçim zamanlarında
ve seçim bölgelerine gittiğimiz zaman kapılarını
aşındırdığımız kuruluşlardır.
Yerel televizyonlarımız, bu bilinçle yayın yaptıkları
alanlarda illerde yayınlarını sürdürmektedirler.
Yerel ve bölgesel
televizyonlarımız birçok sorunla da uğraşmaktadır.
RTÜK payları bu sorunların en önemlilerinden birisidir.
Bildiğiniz gibi ulusal ve yerel televizyonların reklam gelirlerinin
yüzde 5i RTÜK payı olarak alınmaktadır. Yerel televizyonlarımız
bu ağır yük altında ezilmektedir. 1994 yılında yüzde 5
olarak belirlenen Üst Kurul payı, yeni oluşturulan bu Üst Kurulun
finansmanının sağlanmasına yönelikti. Şu anda RTÜK,
hazineye milyonlarca YTL para aktaran bir kuruldur. Dolayısıyla bu
payın düşürülmesi gerekmektedir. RTÜK payına ilişkin olarak
sektör temsilcilerinin ve RTÜKün üzerinde anlaştığı oran
yüzde 2dir.
Bu arada bir
öneride bulunmak istiyorum. Bu hafta Yerli Malı Haftası. Biz, döviz
açığı olan ve bu döviz açığı sebebiyle ekonomide
sorunlar yaşayan bir ülkeyiz. Yerli malı kullanımını
teşvik etmek zorundayız. Ülkemizde üretilen malların
tanıtımını televizyonlar aracılığıyla
yapmalıyız. Yerli malı reklamlarından Üst Kurul katkı
payının alınmamasını yerli malı
kullanımını özendirmek için önemli görüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yerel televizyonlarımız
zaten vergi, SSK primi gibi ödemelerini devlete yapmaktadırlar. Zaman
zaman illere gittiğimizde o ilin televizyonlarında, tam ekran, RTÜK
bedelini ödeyemediği için kapatıldığı şeklinde
yazıyla karşılaşmaktayız. Sayın Başbakan,
21/10/2003 tarihinde Ankarada Dedeman Otelinde Yerel Televizyonlar
Birliğinin Yerel Medya Seminerindeki konuşmasına şöyle
başlıyor: Konuşmamın hemen başında
altını çizerek özellikle ve samimiyetle belirtmek isterim ki Hükûmet
olarak medya politikamızın birinci maddesinde yerel
medyamızın sorunları yatmaktadır. Ve Başbakan devam
ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla)
Yerel medyanın güçlenmesiyle birlikte bugün Anadoludan
İstanbula yönelik olan gazeteci göçü tersine dönecek, Anadoluda
gazetecilik yapmak daha cazip hâle gelecektir.
Değerli
arkadaşlarım, bu sözleri Sayın Başbakan söylüyor. Tarih: 21
Ekim 2003. O tarihten bu yana beş yılı aşan bir zaman dilimini geride bıraktık.
Sayın Başbakanın uzmanları hâlâ çalışıyor
sanırım. Yerel televizyonların sorunlarıyla ilgili hâlâ
somut bir adım yok, hâlâ bir çözüm yok, çare yok. RTÜK payları
aynı, elektrik ve telefon ücretleri aynı, teknoloji
yatırımlarında vergi muafiyeti aynı. Sayın
Başbakanın iddia ettiği gibi, basın
çalışanları İstanbuldan Anadoluya gitti mi, göç tersine
döndü mü bilinmez, ama Kanal 7 ekibinin bürokrasiye, bakanlıklara
taşındığı, transfer edildiği kesin.
Bu konuda
Sayın Bakana birkaç sorum olacak. Bilhassa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla)
Teşekkür konuşması yapabilir miyim?
BAŞKAN
Ekledim, olmaz. Ekledim ama, ben size bir dakika ekledim.
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla) Bu
kanunun ülkemize hayırlar getireceğini umuyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yunusoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Anayasa
Mahkemesi ve Sayıştay bütçeleri üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Konuşmama
öncelikle Sayıştayla ilgili değerlendirmelerle başlamak
istiyorum.
Yönetim sürecinin
önemli bir fonksiyonu olan denetim AKP hükûmetleri tarafından sürekli
devre dışı bırakılmaya
çalışılmıştır. 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu öncesinde belediyeler ve özel idareler
İçişleri Bakanlığı ve Sayıştay
tarafından denetlenirken, bu denetim bugün sadece Sayıştaya
bırakılmıştır. Hukuki ve teknik altyapısı
aynı kalan Sayıştay ise bu denetimleri yapmakta yetersiz
kalmaktadır. Her gün basın ve yayın organlarında
çeşitli usulsüz eylem ve işlemleriyle yer bulan belediyelerin
Sayıştay tarafından yeterince denetlenmediği
ortadadır. Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediyesinde
görevlendirilen denetçilerin gerekli belgeleri alamadıkları için
sağlıklı bir denetim yapamadıkları acı bir gerçek
olarak karşımıza çıkmaktadır. Belge vermediği
için Hazine Müsteşarına maaş kesimi cezası veren
Sayıştay, söz konusu Ankara Büyükşehir Belediyesi olunca nedense
harekete geçmemiştir.
Sosyal Güvenlik
Kurumu hesaplarını denetlemekle görevli olan denetçiler 2006
yılından bu yana kadar ödeme belgelerine
ulaşamamıştır. Harcama yoğunluğu
açısından bakıldığında son derece önemli olan bu
kurumdan Sayıştay iki yıldır neden hesapları
alamamıştır? Hesapları alamadığını
Meclise bildirmemesi ise ayrı bir durum olarak karşımıza
çıkmaktadır.
5018
sayılı Kanunun 68inci maddesinde dış denetim genel
değerlendirme raporu düzenlenmesi ve bu raporun Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulması hükmü yer almaktadır. 5018 sayılı
Kanunun yürürlüğe girmesi üç yıllık bir süreyi kapsar ancak
Sayıştay henüz bu raporu hazırlayıp yüce Meclise
sunmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önemli bir diğer husus da
Sayıştayın 2008 yılında Meclise sunduğu genel
uygunluk bildiriminin ekinde yer alan Hazine Müsteşarlığına
ait 2007 yılı nihai raporu ile Sayıştay Genel Kuruluna
sunulan taslak rapor arasında ciddi bir farkın olmasıdır.
Taslak raporda, çalışanlara tasarrufu teşvik hesabında
yaklaşık 7,5 milyar yeni Türk lirası eksik ödendiği tespiti
bulunmaktadır. Sayıştay, denetçileri tarafından saptanan ve
taslak raporda yazılan bu usulsüzlüğü Meclise gönderdiği
rapordan neden çıkarmıştır? Sayıştay, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına görev yapan anayasal bir organdır.
Hükûmete koltuk değneği olmamalıdır. Yürütmenin
yaptığı usulsüzlükleri gizlememeli, vatandaşın
hakkını sonuna kadar korumalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen yıl Meclis Plan ve Bütçe
Komisyonunda 2008 yılı bütçesi görüşülürken maalesef
Sayıştay Birinci Başkanı Meksikaya gitmeyi tercih
etmiş, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerine
katılmamıştır. Sayın Başkanın Meksikadaki toplantısının
Sayıştay bütçesinin Mecliste görüşülmesinden daha önemli olup
olmadığını bize izah etmesi gerekir.
Söz
Sayıştay Başkanından açılmışken gündeme
getirmek istediğim bir başka husus daha var. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının Sayıştay
Başkanlığına gönderdiği bir yazıda
Sayıştay Başkanıyla ilgili olarak bazı iddialarda
bulunulmuştur.
Bu iddialar;
1) Kuruma ait bir
taşıtı eşine tahsis etmesi,
2) Yabancı
bir ülkeye kızıyla giderek masrafları kuruma ödetmesi,
3)
Baldızının kızını önce Sayıştay Özel
Kalem Müdürlüğüne açıktan ataması, daha sonra asil kadroya
geçirmesi,
4)
Sayıştay kampı için gerekli boyaları oğluna ait bir
şirketten alması,
Hususlarıdır.
Bu iddialara
ilişkin soruşturma neden sonuçlanmamıştır? Böyle bir
kurumun başındaki kişinin şaibeden ari olması
gerektiği kanaatindeyiz.
Görüldüğü
gibi, TBMM adına denetim yapan Sayıştayın ciddi idari
sorunları vardır. Bu sorunların giderilebilmesi ve kamu
harcamalarının denetiminin yasal hükümler çerçevesinde etkin bir
şekilde yapılabilmesi için kurumun yeniden yapılandırılmasına
acil ihtiyaç bulunmaktadır. Bu nedenle Sayıştay Kanununun bir
an önce Meclis gündemine alınarak görüşülmeye başlaması
gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde
Anayasa Mahkemesiyle ilgili değerlendirmelerimizi heyetinizin ve
milletimizin takdirine sunmak istiyorum.
Anayasa
yargısı, çoğunluğun azınlık üzerinde
yaratabileceği baskıları önlemek ve haklarını korumak
amacıyla geliştirilmiş çok önemli yargısal bir denetim
mekanizmasıdır. Bu nedenle anayasa mahkemeleri, kendi görev
sınırları içinde kalmak şartıyla, çağdaş,
demokratik hukuk devletleri için vazgeçilmez kurumlardır.
61 Anayasası
döneminde Anayasa Mahkemesi yetkisini sürekli genişletme eğilimi
göstermiş, bu durum siyasal problemlere neden olduğu için, 82
Anayasasını yapan Danışma Meclisi, Anayasa Mahkemesinin
anayasa değişikliklerini sadece şekil yönünden denetlemesini ve
esasa girmemesini özellikle vurgulamıştır. Fakat Mahkemenin
almış olduğu son kararlarla önceki eğiliminde ısrar
ettiği görülmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin son zamanlarda
vermiş olduğu bazı kararlar ciddi siyasi
tartışmaların sebebi hâline gelmiştir.
Anayasa
değişiklikleri, sayın milletvekilleri, özü itibarıyla
parlamentoların yaptığı siyasi bir tercihtir. Bu
değişikliklerin anayasa maddeleri arasında bir normlar
hiyerarşisi varmış gibi düşünülerek denetlenmesi, anayasal
yorum tekniklerinin ve yorum sınırlarının
aşılmasına neden olmuştur. Anayasa yargısı,
yasama organı ve idareyi hukuk devleti içinde tutmanın en önemli güvencesidir.
Yüce yargı, bu görevini yaparken negatif kanun koyucu gibi
davranmamalı, güçler ayrılığı ilkesini asla ihlal
etmemelidir.
Anayasa
yargısının hukuk devletinin önemli bir ögesi olduğundan
kimsenin kuşkusu yoktur. Ancak bu durum, anayasa mahkemelerine anayasa
yapma yetkisini vermez. Böyle bir yetki Anayasa Mahkemesi tarafından
kullanılırsa, egemenlik ve irade, milletten ve onun temsilcisi olan
Meclisten alınmış olur.
Ayrıca,
Anayasa Mahkemesinin, yasama organınca yapılan anayasa
değişikliklerini esas bakımından denetlemesi, Mahkemenin
hukuki anlamda yetki gaspı yapması anlamına gelmektedir. Anayasa
mahkemelerinin özgürlükleri genişletmeye yönelik düzenlemeleri ortadan
kaldıracak kararları toplumun önünü tıkar, gelişmesini
önler. Hukuk kurallarını zorlayarak ve çeşitli ön yargılara
dayanarak verilen kararlar, toplumun geleceğe dönük güvenini azaltır,
Meclisi etkinsizleştirir, hukuka ve demokrasiye saygıyı
azaltır. Böylesine bir yapı toplumda korku üretir, korkular toplumsal
şizofreniye dönüşür ki, bu kısır döngüden çıkmak kolay
değildir.
Anayasa
Mahkemesinin hukuk devleti ideali ve güçler ayrılığı
çerçevesinde verdiği kararların kabul edilebilir olması için
kendisini hukuk dışı etkilerden koruması gerekir. Bunun
için en önemli koşullardan biri, mahkeme üyelerinin teknik, hukuki
donanımlarının bu görevin gereklerini yerine getirebilir düzeyde
olmasına bağlıdır. Anayasa Mahkemesinin kimi kararları
mahkemenin üye yapısından kaynaklanan nedenlerden dolayı hukuki
anlamda tartışma içermektedir. Disiplinlerarası bilgi ve tecrübe
gerektiren Anayasa yargısı, Anayasa Mahkemesi üyelerinin
Parlamentonun çalışma usulleri ve özellikle Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzükü, Parlamento hukuku konularında ciddi bilgi
birikimine sahip olmalarını gerekli kılmaktadır. Bazı
iptal kararları incelendiğinde bu bilgi
açıklığını kolayca fark etmek mümkündür. Diğer
taraftan, Anayasa Mahkemesinin birçok kararının teknik, hukuki
metinlerden ziyade üyelerin politik görüşlerini ilan eden metinler
olması, Mahkemenin toplumsal değişmeyi ve talepleri hiç hesaba
katmayan bir tutum içinde bulunması şaşırtıcı
değildir.
Kanunların
Anayasaya uygunluğu gibi fevkalade sofistike tartışmaları
gerektiren çetin bir alanda isabetli kararlar verecek yargıçların
seçiminde, mesleki kriterlerin daha fazla ön planda olması gerektiği
kanaatindeyiz. Mahkeme üyeliğine atama yapılmasıyla ilgili
mevcut anayasal kurallar, yüksek yargı üyelerinde olması gereken
ehliyet ve liyakati garanti etmekten uzak durmaktadır. Bunun için Mahkeme
üyelerinin seçim usulleriyle ilgili Anayasada değişiklik
yapılmalıdır. Üyelerin en az üçte 1inin ya da
yarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesi
gereklidir. Bu değişiklikle Mahkemenin üye yapısı dünyadaki
uygulamalara paralel olacak, diğer taraftan da demokratik geleneklere
uygun düşecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MURAT ÖZKAN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Yargıcın
karar verirken ön yargılardan ve siyasetten ari olarak, soyut hukuk
kurallarına göre objektif mantıkla davranarak kararlarını
vermesi gerekir. Şunu unutmamak gerekir ki: Yargıç ön yargılar,
vehimler, tahminler veya kehanetler üzerine karar verirse orada adalet kirlenir
ve adalete olan güven yok olur. Yargıcın objektif
tarafsızlığını sağlamanın yolu ise görevini
yapanların yetkin insanlar olmasından geçmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasi bir kurallar rejimidir,
her kurumun bu kurallara azami şekilde uyması gerekir. İktidar
gücünün sınırlandırılması ne kadar önemli ise bu gücü
sınırlamaya çalışan anayasa yargısının da
verdiği kararlarda yargıç devletini anımsatması o derece
tehlikelidir. Bu işlevini yerine getirirken Mahkeme hak ve özgürlükleri
kısıtlayıcı kararlardan özenle kaçınmalı ve adil
olmalıdır. Unutmamak gerekir ki medeniyetin ilk şartı
adalettir.
Sözlerime burada
son verirken her iki kurum bütçelerinin hayırlı olmasını
temenni eder, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Erol
Aslan Cebeci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA EROL ASLAN CEBECİ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 yılı bütçe kanunu
tasarısının Cumhurbaşkanlığı bütçesiyle
ilgili söz aldım. Sözlerime başlarken şahsım ve AK
PARTİ Grubu adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamıza göre Sayın
Cumhurbaşkanımız devletimizin başıdır ve bu
sıfatla Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin birliğini ve
bütünlüğünü temsil eder, Anayasamızın uygulanmasını,
devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını
gözetir. Sayın Cumhurbaşkanımız Anayasada belirtilen bu
görevlerini saygın bir şekilde yerine getirmektedir.
Cumhurbaşkanlığı
tarafsız bir makamdır. Bu tarafsızlık sadece siyasi
partiler arasında tarafsızlık olarak
anlaşılmamalıdır. Bu yüce makam, siyasi
tarafsızlığın yanı sıra, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları arasında din, dil, ırk, etnik köken, mezhep,
yaşam biçimi, ekonomik durum, eğitim seviyesi gibi konularda da
tarafsızlığı kapsar. Özetle, Sayın
Cumhurbaşkanımız herkese ve her kesime eşit mesafededir ve
tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
Cumhurbaşkanıdır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın bir buçuk yıla yaklaşan
icraatlarına bakıldığı zaman da şunu
kararlılıkla söylemek isterim ki Sayın
Cumhurbaşkanımızın bütün Türk milletinin
Cumhurbaşkanı olduğu apaçıktır. Bu dönemde hiçbir
şahıs veya grup dışlanmamış,
ötekileştirilmemiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız
milletimizin moralinin artırılmasında, neşe ve
mutluluğumuzun paylaşılarak artmasında, üzüntü ve
kederimizin ise paylaşılarak azalmasında öncülük etmiştir.
Hepimizin
bildiği gibi, Irakın uzun yıllardır içinde bulunduğu
istikrarsızlık ortamından faydalanan hain terör örgütü, Irak
sınırından sivil hedeflere ve güvenlik kuvvetlerimize saldırılarda
bulunmaktadır. Hükûmetimiz ve güvenlik kuvvetlerimiz, terörle mücadelede
elde edilen geçmişteki tecrübe ve bilgi birikimini de kullanarak terörle
mücadeleyi kararlılıkla sürdürmektedir. Bu mücadeledeki kararlılığımız,
bireysel hak ve özgürlükler ve yargı sistemimizde sağlanan
iyileştirmelerden taviz vermeden devam etmektedir. Bu bağlamda,
Sayın Cumhurbaşkanımızın doğu ve güneydoğu
illerimize yaptığı ziyaretler ve bu ziyaretler
sırasında halkla olan temasları, sadece bölge halkının
takdirini ve sevgisini kazanmakla kalmamış, terör örgütünün
yalnızlaştırılmasına yardımcı olmuş ve
daha da önemlisi bölge halkının devlet, millet ve ortak
değerlerle ilgili aidiyet duygusunu artırmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devletin başı olan
Sayın Cumhurbaşkanımız, devlet organlarının
uyumlu ve düzenli çalışmasını sağlamaktadır. Bu
uyum ve düzen, yasama, yürütme ve yargı organlarımız
arasında Anayasamızda belirtilen ilkeler ve dengeler
doğrultusunda çalışmaktadır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın görev yaptığı dönemde
devlet organlarının çalışma verimliliğinin
arttığına inanıyorum ve bu verimlilik
artışından da milletimizin çok büyük bir çoğunluğunun
memnun ve mutlu olduğunu gözlemliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Anayasada yürütmenin başı
Sayın Başbakanımızdır; ancak, devletin başı
olarak Sayın Cumhurbaşkanımız, dış politika ve
uluslararası ilişkilerde etkin bir rol oynamaktadır.
Aslında, geçmiş cumhurbaşkanlarımız da dış
politika ve uluslararası ilişkilerde göreceli olarak aktif rol
almışlardır. Sayın Cumhurbaşkanımız, ilk on
beş aylık görev süresinde, 21 resmî yurt dışı gezi
yapmış ve 23 devlet başkanını ülkemizde
ağırlamış, 13 çok taraflı ve siyasi toplantıya
katılmıştır. Bunlar arasında, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti, Türki cumhuriyetler, Balkanlardaki
komşularımız, Kafkasyadaki komşularımız, Avrupa
Birliği üyesi ülkeleri sayabilirim. Yalnız, burada dikkatinizi çekmek
istediğim husus, bunlar sadece birer dış politika faaliyeti değildir.
Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız bu ziyaretlerinin büyük bir
kısmında yanında iş adamlarımız, sanayicilerimiz
ve yatırımcılarımızla birliktedir ve bu
insanların yurt dışında yaptığı iş
bağlantılarına yardımcı olmuştur. Böylece,
aslında uzun bir aradan sonra Türk iş dünyası, yurt
dışı ekonomik ilişkilerinde Hükûmetimizle birlikte
Cumhurbaşkanlığı kurumumuzun da desteğini
almıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız,
görev yaptığı bu sürede sivil toplum, medya, spor, bilim, kültür
ve sanat dallarına da önem vermiş ve Türkiyede çeşitli konularda
öne çıkmış, ülke çapında, hatta dünya çapında bir
değer olan sivil toplum kuruluş temsilcileri ve medya
mensupları, tarihçiler, edebiyatçılar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EROL ASLAN
CEBECİ (Devamla)
ve bu insanları düzenli toplantılarla
Çankayada ağırlamış, onların görüşlerini
almıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız
eğitim, bilim, araştırma ve geliştirme, çevre
duyarlılığı, şeffaflık, kaynakların verimli
kullanımı gibi konularda öncü, teşvik edici ve özendirici bir
rol oynamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
Cumhurbaşkanlığı bütçemizin bu yüce makamın
ihtiyaçları çerçevesinde ve hizmetlerin aksatılmadan yürütülmesini
sağlayacak şekilde, ayrıca bu kaynakların verimli
kullanımı ilkeleri doğrultusunda
hazırlandığına inanıyorum. Hem
Cumhurbaşkanlığı bütçemizin hem de 2009 yılı
bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Cebeci.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Fatoş
Gürkan.
Süreniz beş
dakika, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA FATOŞ GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
2009 yılı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bizi izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğümüzün 176ncı maddesine göre hazırlanan 2009-2011 dönemi bütçe
teklifi: 2009 yılı için 441 milyon 482 bin YTL, 2010 yılı
için 504 milyon 160 bin YTL, 2011 yılı için 490 milyon 289 bin YTL
olarak önerilmektedir.
Analitik bütçe
esasına göre düzenlenen 2009-2011 dönemi bütçe teklifi dokuz harcama
yetkisinden oluşuyor. 2009 yılı bütçesindeki oransal
dağılımda yoğunluğu oluşturan ilk üç harcama
birimi yüzde 65,4 ile Personel ve Muhasebe Daire
Başkanlığı, yüzde 15,2 ile Millî Saraylar Daire Başkanlığı,
yüzde 11,3 ile Teknik Daire Başkanlığı olmak üzere toplam
bütçenin yüzde 91,9luk oranına sahip olduğu görülmektedir. Kalan
yüzde 8,1lik oranı da altı harcama biriminden
oluşmaktadır. Bu bağlamda 2009 yılı bütçe teklifimizin
içinde personel giderinin yüzde 52,6; sosyal güvenlik devlet primi giderlerinin
yüzde 5,3; mal ve hizmet alım giderlerinin yüzde 16,5; cari transferlerin
yüzde 12,8; sermaye giderlerinin ise yüzde 12,8 oranında
ağırlığa sahip olduğu görülmektedir.
Meclis bütçe
ödeneklerinin yarısından fazlası sosyal güvenlik devlet primi
giderleriyle birlikte personel giderlerimize ayrılmaktadır. Memur,
geçici personel, açıktan sözleşmeli personel statüsünde görev yapan
personelin ücretlerinde Meclis Başkanlık Divanı 18 Kasım
2008 tarihli ve 35 sayılı kararıyla 15 Ağustos tarihinden
geçerli olmak üzere ortalama 200 YTL artış
gerçekleştirmiştir. Bu ücret artışından faydalanamayan
diğer personellerle ilgili çalışmalar da devam etmektedir.
Yine bahsedilen
Meclis Başkanlık Divanı kararları ile 657 sayılı
Kanunun 4/C maddesine göre istihdam edilen geçici personelin yiyecek ve
giyecek yardımından yararlanmaları sağlanmış ve
yasal olarak görevlerine ara verme süreleri on beş günden üç güne
indirilerek sosyal ve mali açıdan çok önemli iyileştirmeler
yapılmıştır. Ayrıca aynı tarihli
Başkanlık Divanı kararı ile her statüdeki personelin
bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Meclis Baştabipliğince
sunulan sağlık hizmetlerinden yararlanmaları
kararlaştırılmıştır. Biraz önce MHP Milletvekili
Arkadaşımız Rıdvan Yalçın bu hususlarda
eleştirilerde bulunmuştu. Sanıyoruz bu konulardan haberi yok,
biz bu hususlarda düzenleme yapıldığını söyleme
gereği duyduk.
2009
yılı bütçe teklifinin geri kalan kısmı ile mal ve hizmet
alım giderleri, cari transferler ve sermaye giderleri
karşılanmaktadır. Mal ve hizmet giderleri içerisinde hizmet alımları
kapsamında yer alan kiralama ve temizlik hizmeti alım giderleri
vardır. Makam hizmetlerinde kullanılmak üzere taşıt
satın alınması yerine taşıt kiralama yöntemi tercih
edilmiştir. Mevcut araçların bir kısmı ekonomik ömrünü
tamamlamış, kalanların da bakım onarım masrafları
giderek artmış olduğundan araç kiralama hizmetinin üç yılda
bir yapılması ile makamlara daha kaliteli ulaşım hizmeti
sunulmuş olacaktır. Bu bağlamda araç kiralamanın ekonomik
olmasının yanı sıra hizmette etkinlik ve verimliliğin
artacağı, ayrıca kalitenin de yükseleceği
düşünülmektedir. Yine bütçede olumlu bir şekilde devam eden temizlik
hizmeti alımının genişletilerek devam ettirilmesi
öngörülmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; diğer bir gider ise telefon
giderleridir. Bu giderin ağırlıklı bölümünü milletvekili
arkadaşlarımızın telefonlarına ilişkin giderler
oluşturmaktadır. Meclis Başkanlık
Divanımızın kararıyla, 2008 yılında
milletvekillerinin iki maaş tutarına kadar ödenen tutarları
değiştirilmeksizin, sabit telefonların yanında mobil
telefon tutarları da dâhil edilmiş, firmalar arası rekabet
sayesinde konuşma ücretleri düşmüş ve Meclisimizin sabit hatlara
ödediği telefon masrafları azalmıştır.
Yine 2008
yılında iki ayrı mobil telefon firması milletvekillerimize
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisayar altyapısından
faydalanmalarını temin için telefon cihazını ücretsiz
olarak dağıtmıştır. 2009 yılında da
milletvekili arkadaşlarımızın telekomünikasyon
hizmetlerinden en iyi şekilde faydalanmasını sağlamak için
gerekli girişimler yapılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Mal ve hizmet
alım giderleri kapsamında karşılanan bir başka önemli
gider kalemi de sağlık giderleridir. 2008 yılı
kullanılabilir bütçe ödeneklerine göre yüzde 3,5 artış
oranıyla 56 milyon 404 bin YTL olarak önerilmiştir. Ancak cari
transferler tertibinin neredeyse tamamına yakın
kısmını 50 milyon YTLyle 3671 sayılı Kanun gereğince
milletvekillerinin yasama organı üyeliği ile açıktan
atandığı bakanlık görevi sona erenlerin ve bunların
bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin, ölenlerin aylık veya
5inci madde gereğince tazminat alan veya müstahak olup da bu
tazminatı 5inci maddenin üçüncü fıkrasındaki şartlar
sebebiyle alamayan dul ve yetimlerinin -yurt dışı tedavi
giderleri dâhil- tedavileri için, aynı kanunun 7inci maddesi gereği
ölüm yardımı giderleri oluşturmaktadır.
Kuşkusuz
2009 yılı sermaye giderleri teklifi içerisinde en
ağırlık payı milletvekillerimizin daha iyi şartlarda
ve verimli çalışmaları için yapımı gerekli parlamenter
çalışma birimleri binası yapımı ve buna ait
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Bitiriyorum
BAŞKAN
Bitti.
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Yarım dakika verin.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim.
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Yarım dakika
Teşekkür edeyim.
BAŞKAN
Size on dakika da vermeyi isterdim ama gerçekten...
Teşekkür
ederim, sağ olun.
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum, bütçemizin hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın
Muhyettin Aksak.
Buyurun
Sayın Aksak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2008
yılı merkezi yönetim bütçemiz 420 milyon 17 bin YTL olarak
çıkarılmış, on bir aylık bütçe uygulama süreci içinde
taahhüt artıkları, özel ödenek ilaveleriyle bütçemiz 442 milyon 271
bin YTL olmuş, ancak Başkanlık Divanının 31/07/2008
tarih ve 31 sayılı Kararıyla hizmet binası yapım
işinin yeniden tasarlanmasına karar verildiğinden bina
yapımına ilişkin söz konusu ödeneğin 2008 yılında
kullanılmayacağı anlaşıldığı için 28
milyon YTL Maliye Bakanlığına iade edilmiştir. Bu iadeyle
son ödenek durumumuz 414 milyon 471 bin 260 YTL olmuştur. 2008 bütçemizi
oluşturan temel giderler için tahsis olunan ve 15 Aralık 2008 tarihi
itibarıyla oluşmuş bulunan kullanılabilir bütçe ödenekleri
ele alınıp değerlendirildiğinde, 15/12/2008 tarihi
itibarıyla 2008 yılı kullanılabilir bütçe ödeneklerinin
yüzde 45ini personel giderleri, yüzde 5,1ini sosyal güvenlik
kuruluşlarına devlet primi giderleri, yüzde 17,2sini mal ve hizmet
alım giderleri, yüzde 12,3ünü cari transfer ve yüzde 20,4ünü sermaye
giderlerinin oluşturduğu görülmektedir. Bu ödeneklerden 15
Aralık 2008 tarihi itibarıyla 313 milyon 97 bin 733 YTLsi
harcanmış olup bu tutar mevcut kullanılabilir bütçe
ödeneğinin yüzde 75,6sına tekabül etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, 2008 yılı bütçe harcamalarının yanı
sıra, Mecliste yaptığımız bazı önemli proje ve
çalışmaları da sizlere aktarmak istiyorum.
Milletvekillerimizin
teknolojik imkânlarla donatılmış çağdaş ortamda
çalışmasını sağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kütüphane Araştırma Merkezi, arşiv binası ve Genel
Sekreterlik hizmet binası ile ziyaretçi kabul binası yapım
kompleksiyle ilgili planlama ve çalışmalar devam etmektedir. Mevcut
proje içerisinde yer alan milletvekili çalışma ofislerinin toplam
milletvekili sayısının ihtiyacını
karşılayamayacağı düşünülerek 2007 yılında
yapılması gereken proje ertelenmiş, yeni oluşan
Başkanlık Divanının 31 Temmuz 2008 tarihi ve 31
sayılı Kararı gereği mevcut projeye yeni eklemeler ve
değişiklikler yapılarak milletvekili çalışma ofisinin
sayısı beş yüz yirmiye çıkarılmıştır.
Meclisimizin
bilgi ve teknoloji altyapısını güçlendirmek amacıyla geçen
dönem Meclis Başkanımız Sayın Bülent Arınç Bey
tarafından başlatılan projelerin birçoğu tamamlanma aşamasında
olup bunlardan biri de METSİS Projesidir. Bütüncül bir iletişim
projesidir bu proje. Bu proje ile Türkiye Büyük Millet Meclisi merkez
binasındaki tüm ses ve veri, görüntü iletişimi tek bir merkezde
toplanmaktadır. METSİS Projesi kapsamında tüm İnternet
altyapı ve telefon santralleri de yenilenmektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tüm kampüs alanına ve giriş kapılarına güvenlik
kameraları yerleştirilmekte, plaka tanıma, şüpheli nesne
algılama gibi uygulamalar da bu proje kapsamındadır.
Yine Meclisimizin
çalışmalarını milletimize aktaran Türkiye Büyük Millet
Meclisi Televizyonu altyapı güçlendirmesiyle yayın ve çekim
sistemleri teknolojik gelişmelere uygun hâle getirilmektedir.
Meclisimizin
çevresinde elektronik güvenlik ağı oluşturulacak, proje
kapsamında yoğunluğun yaşandığı ziyaretçi
giriş bölümlerinde daha hızlı ve güvenli bir sistem
uygulanacaktır.
Projenin
başlamasına vesile olan geçmiş dönem Meclis
Başkanlığımızı yapan Sayın Bülent Arınç
Beye, projeyi hayata geçiren Meclis Başkanımız Sayın
Köksal Toptana ve projede bize destek veren, katkı sağlayan
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali
Yıldırıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir başka önemli proje ise
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu Tutanaklarına Erişim
Projesidir. Meclisimizin kurulduğu günden beri tutulan tüm tutanaklara
elektronik ortamda hızlı ve etkin bir şekilde ulaşmayı
sağlayan proje için Meclis arşivinde bulunan tam 1.500 ciltten
oluşan 1 milyon 200 bin sayfa doküman tek tek taranmıştır.
Oluşturulan yeni erişim sistemiyle tüm tutanaklar üzerinde
milletvekili adı, seçim bölgesi, konusu, yasama dönemi gibi bazı
anahtar kelimelerle sorgulama yapabilmek mümkün hâle getirilmiştir. Proje
şu anda yerel ağ ortamında milletvekillerine ve Meclis
çalışanlarımızın hizmetine sunulmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUHYETTİN
AKSAK (Devamla) Önem verdiğimiz diğer proje de Mevzuat Bilgi
Sistemi Projesidir. Yeni girişimlerin devam ettiği bu proje ile tüm
kanunlara, gerekçelerine, Genel Kurul tutanaklarına, değişiklik
önergelerine, tümü veya maddeler üzerinde sorulan sorular ile bu sorulara hükûmet
ya da komisyon adına verilen cevap metinlerine erişmek mümkün
olmaktadır. Öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi yerel ağ
kullanımına açılan sistem gelecek öneriler
ışığında geliştirilerek, daha sonra İnternet
ortamında tüm vatandaşlarımızın hizmetine
sunulacaktır.
Değerli milletvekillerimiz,
tütün ve tütün mamulleri konusunda çıkan yasadan sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisi Divanında alınan kararlara uyan ve bu konuda
duyarlılık gösteren bütün milletvekili arkadaşlarıma sonsuz
teşekkür ediyorum, hepsini kutluyorum çünkü diğer kurum ve
kuruluşlara da örnek olmuşturlar.
Bu vesileyle
bütçemizin Türkiyemize, Türkiye Büyük Millet Meclisimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksak.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
İbrahim Yiğit.
Buyurun
Sayın Yiğit. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2009 yılı Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu, ülkemizde yapılan radyo ve televizyon
yayınlarının teknik ve içerik yönünden düzenlenmesini,
yayınların kamu hizmeti anlayışı içinde, kanunda
belirtilen yayın ilkelerine uygun olarak yapılmasını
sağlamakla görevli, özerk, tarafsız bir kamu kurumudur. Kurumun görev
alanı geniş, sorumluluğu da o kadar büyüktür.
Değerli
milletvekilleri, demokrasinin vazgeçilmez özgürlüklerinden birisi de
iletişim özgürlüğüdür. Bilgi ve haberler olmadan
sağlıklı kararlar vermek ve demokratik sürece katılmak
mümkün değildir. İletişim ve bilgilendirme olmadan demokrasiler
tam manasıyla var olamazlar; kişi ve kuruluşlar ihtiyaç
duydukları bilgiyi edinmedikçe, problemlerini açıkça ifade edemedikçe
bir katılım sağlanamaz. İletişim özgürlüğünün
kullanılması, beraberinde bu özgürlüğü kullananın
sorumluluğunu da getirmektedir. Özgürlük ve sorumluluk bir bütünün olmazsa
olmaz iki temel unsurudur. Sorumlu yayıncılık., Sorumlu
habercilik. gibi kavramlar, çoğulcu, katılımcı ve saydam
demokrasiye de işlerlik kazandıran unsurlardır. RTÜK
yaptığı denetimlerle sorumluların sorumluluklarını
yerine getirmeme durumunda halkımızın haklarını
korumakta, bir kamu görevi yerine getirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, halkımız, zamanının büyük bir
kısmını televizyon karşısında ya da radyo
dinleyerek geçirmektedir. Sabah işe giderken dinlenilen radyo
kanalları, akşamları yerini eğlence aracı olarak
izlenilen televizyon programına bırakmaktadır. Ancak
yapılan bazı programlar ile kültürel yaşamımız,
toplumsal yaşamımız ve günlük yaşam değerlerimiz,
maalesef ulusal veya mahallî televizyon veya basın yoluyla aile
yapımız ve ahlaki değerlerimiz tahrip edilmektedir.
Radyo ve
televizyon programları konusunda yayın kuruluşları ve
izleyicileri de RTÜK kadar sorumluluk taşımaktadırlar. Çünkü
şikâyet edilen ve bilhassa çocuklar için zararlı programlar aynı
zamanda en çok izlenen programlardır. Bu nedenle izleyicilerde seçicilik
yaratılması, bilinç oluşturulması çok önemlidir.
Televizyon
yayınları karşısında en korumasız kesim
çocuklarımızdır. Çocuklarımızın
televizyoların olumsuz etkilerinden korunması ve yayınlanan
programlardan en iyi şekilde yararlanması için Millî Eğitim
Bakanlığı ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun ortak
çalışması sonucunda medya okuryazarlığı dersi
ilköğretim 6, 7 ve 8inci sınıf müfredatına
konulmuştur. Medya okuryazarlığı dersi sayesinde
çocuklarımız izleyecekleri programları seçmeyi, televizyon ve
radyo yayınlarından en iyi şekilde yararlanmayı
öğrenmekte böylece kendileri için tehdit oluşturabilecek
yayınları hem kendileri izlememeyi hem de çevrelerini bu konuda
uyarmayı öğrenmektedir. Bilinçli toplumun temelleri bu şekilde
atılmaktadır. Bu çalışmalarından dolayı RTÜK
yetkilileri ve ona destek veren Millî Eğitim
Bakanlığını da kutluyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Deniz Feneriden dolayı kutla.
İBRAHİM
YİĞİT (Devamla) Efendim
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Deniz Fenerinden dolayı da kutlamayı unutma!
İBRAHİM
YİĞİT (Devamla) Değerli milletvekilleri, şimdi konu,
yargıya intikal etmiş bir konu.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) - Konu aynısı, aynısı
İBRAHİM
YİĞİT (Devamla) Bir dakika izin verir misiniz.
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, Sayın Ağyüz lütfen
İBRAHİM
YİĞİT (Devamla) Yargıya intikal etmiş bir konu.
BAŞKAN
Sayın milletvetkilleri
İBRAHİM
YİĞİT (Devamla) Değerli milletvekilleri, özgürlüklerini
tam olarak yaşayabilen, sorumluluklarının farkında bir
toplumun oluşturulabilmesinde medyanın önemi büyüktür. Ülke olarak
amacımız, halkımızın refah düzeyini yükseltmek,
demokrasiyi geliştirmek, toplumsal dayanışmayı
sağlamaktır. Basın-yayın kuruluşlarının,
yapımcıların, izleyicilerin bu bilinçle hareket etmesi özlemiyle
2009 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yiğit.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Ali
Temür.
Buyurun
Sayın Temür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALİ TEMÜR (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 2009 yılı bütçesi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu, 1994 yılında, 3984 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun
ile özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kişiliği olarak
kurulmuştur. Üst Kurulun gelirlerini, özel radyo ve televizyon
kuruluşlarının yıllık brüt reklam gelirlerinden yüzde
5 oranında ayrılacak paylar oluşturmaktadır. Kanun
gereğince, gerektiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesinin
transfer tertibinde yer alan ödeneğinden de talepte bulunabilen Üst Kurul,
1994 yılı dışında bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
bütçesinden ödenek talebinde bulunmamıştır.
Kurulun
amacı, radyo ve televizyon yayınlarını teknik ve içerik
yönünden düzenlemek, yayınların kamu hizmeti anlayışı
içerisinde kanunda belirtilen yayın ilkeleri çerçevesinde
yapılmasını sağlamaktır. Hâlen Üst Kurulun yayın
kütüğünde kayıtlı 23 ulusal, 16 bölgesel, 212 yerel olmak üzere
251 televizyon kuruluşu; 35 ulusal, 99 bölgesel ve 948 yerel olmak üzere
1082 radyo kuruluşu bulunmaktadır. Kablolu ortamda 73 televizyon,
uydu ortamında ise 117 televizyon ve 49 radyo, uydu yayını
yapmaktadır.
Üst Kurulca
bugüne kadar kablo ve uydu ortamında yapılan yayınlar hariç
hiçbir kuruluşa kanal, frekans tahsisi yapılmamış, lisans
ve yayın izni verilmemiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu televizyon ve radyo yayınlarıyla ilgili izleme
ve değerlendirme faaliyetlerini sürdürmektedir. İlgili yasanın
gereği olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde
faaliyette bulunan radyo ve televizyon yayınları, aynı kanunun 4üncü maddesindeki yayın ilkelerine ve
Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası anlaşmalara
uygunluğu açısından denetlenmiştir.
Yine, bu Kurul,
radyo ve televizyon yayınlarının denetimini tarafsız
yapabilmek için üç ayrı yöntem uygulamaktadır:
RTÜK
uzmanları tarafından yapılan doğrudan denetim.
Alo RTÜK-178
numaralı iletişim hattının vatandaşların
kullanımına sunulmasıyla yapılan denetim.
RTÜK web ve RTÜK
e-posta kanallarından gelen izleyici şikâyetlerinin
değerlendirilmesiyle yapılan denetim.
Alo RTÜK
iletişim merkezine 2007 yılında 151.233 adet, 2008
yılının dokuz aylık döneminde ise 35.719 adet şikâyet
gelmiş, iletişim merkezi sisteminde işaretlenerek
değerlendirilmiştir.
Yine, RTÜK,
denetim faaliyetlerini yeni projelerle geliştirmeye devam etmektedir. Bu
bağlamda, izleyici temsilciliği, kamuoyu araştırmaları,
medya okuryazarlığı, akıllı işaretler, çocuk web
sitesi, İnternet okuryazarlığı, kompozisyon
yarışması, akıllı işaretler resim
yarışması, gençlik şöleni, doğru ve güzel Türkçe
kullanımı ödülleri gibi faaliyetlerle kamuoyunu iyi yönde
geliştirecek, aile yapımıza uygun, gençlerimizin ve
çocuklarımızın gelişimlerine olumlu katkı
sağlayacak çeşitli projeler uygulamaya koymuştur.
Sayın
milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 2008 yılı bütçe
uygulamaları sonuçları şu şekilde gerçekleşmiştir:
2008 yılı bütçesinde öngörülen gelirler toplamı 150 milyon 877
bin YTL, 30 Eylül 2008 tarihi itibarıyla tahsil edilen gelirler 60 milyon
986 bin YTL, 2008 yılı gider bütçesiyle öngörülen giderler
toplamı 150 milyon 877 bin YTLdir. Yine, 30 Eylül 2008 tarihi
itibarıyla giderler toplamı 61 milyon 547 bin 516 olarak
gerçekleşmiştir.
Değerli
milletvekilleri, RTÜK bütçesi görüşülürken birkaç noktayı daha dile
getirmeden geçemeyeceğim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Mesela Deniz Fenerinden de bahset.
ALİ TEMÜR
(Devamla) - Çocukların ve gençlerin gelişiminde televizyonun son
derece önemli yeri bulunmaktadır. Ancak, televizyonlardaki
yayınların büyük bölümünün çocuklarımızın
gelişimine olumlu katkısı yoktur. En fazla izlenen televizyon
kuruluşlarının yayınlarında bile reyting
kaygısıyla yapılan magazin, müzik ve şiddet içerikli
programlar bulunmaktadır.
Benden önce
RTÜKle ilgili söz alan bir milletvekilimiz, RTÜK
Başkanımızın ciddi belgelerle
suçlandığını ifade ettiler, fakat, biz, hukuku en üstün
tutması gereken bir mevkinin görevlileriyiz, yetkilileriyiz.
Dolayısıyla, hiç kimse, hakkında kesinleşmiş bir
yargı kararı bulunmadığı sürece suçlu ilan edilemez,
suçlanamaz, karalanamaz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Dosya niye gelmiyor Almanyadan?
ALİ TEMÜR
(Devamla) - Bu konuda da şu ana kadar RTÜK Başkanımız
gerekli açıklamaları yapmıştır. Hakkında hiçbir
ciddi belge, bilgi söz konusu değildir. Bu konuyla ilgili açıklama
yapanlar hakkında mahkemelere gerekli suç duyuruları
yapılmıştır.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Dosya niye gelmiyor? Dosya niye gelmiyor Almanyadan;
niye gelmiyor dosya?
ALİ TEMÜR
(Devamla) - Ben, bu bütçemizin hayırlı olmasını diliyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Temür.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Haydar
Kemal Kurt.
Buyurun
Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Sayın Başkan, değerli
üyeler; 2009 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Anayasa
Mahkemesine ilişkin bölümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, Anayasa Mahkemesinin temel görevi yasama organının kimi
işlemlerinin Anayasaya uygunluğunu denetlemektir. 1982
Anayasasının 148inci maddesine göre Anayasa Mahkemesi,
kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından
uygunluğunu denetler.
Ülkemizde Anayasa
Mahkemesi, anayasal görevi dışına taşarak âdeta anayasa
yapan, yasa yapan, anayasa değişikliklerinin esas olarak nasıl
olması gerektiğini belirleyen yasa koyucu bir organ hâline
bürünmüştür; hatta ülke gündemini derinden etkileyen kimi
kararlarıyla hiç olmaması gereken bir konuma, siyasi aktör pozisyonuna
bürünmüştür. Örneğin türban düzenlemesi olarak anılan
düzenleme konusunda verdiği kararla kimi hukukçularımıza göre
kırk altı yıllık tarihinin en tartışmalı
kararını vermiştir. Bu kararla mahkeme, Anayasanın
kendisine yasakladığı yetkiyi kullanmış, yasama
organının yetkisini gasp etmiştir. Yine Anayasa Mahkemesi
kamuoyunda kapatılan belediyelerle ilgili düzenleme olarak bilinen yasa
değişikliğinin iptaline ilişkin davada verdiği kararla
âdeta yasama organı gibi davranarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin nüfus
kıstasına dayalı düzenlemesini kendince yeni kriter getirerek ya
da kriterler getirerek iptal etmemekle birlikte yasanın özünde olmayan
istisnalar getirebilmiştir.
Anayasa
Mahkemesinin üye seçimi konusu dünyada eşine rastlanmayan usullerle
gerçekleştirilmektedir. Dünyada parlamentosu Anayasa Mahkemesine üye
seçmeyen tek ülkeyiz. Ayrıca ülkemizde anayasa yargısı
bakımından hiç ilgisi olmayan kurumlar Mahkeme üyelerinin bir
kısmını belirlemektedir. Anayasa Mahkemesi üyeleri
bilindiği gibi 11 asil üyeden oluşmaktadır. Bunlardan 3 asil, 1
yedek üyeyi doğrudan Cumhurbaşkanı, 2 asil ve 2 yedek üye
Yargıtay, 2 asil ve 1 yedek üye Danıştay, 1 asil üye Askerî
Yargıtay, 1 asil üye Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, 1 asil üye
Sayıştay, 1 asil üye YÖK tarafından gösterilen adaylar
arasından Sayın Cumhurbaşkanınca atanmaktadır. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ise bu hususta hiçbir üye önerisi bile söz konusu
değildir. Dünyanın birçok ülkesindeki uygulamaların aksine,
millet iradesinin Anayasa Mahkemesinin oluşumunda yetkisizliği, yasa
koyucunun devre dışı bırakılması anlamından
başka bir şey değildir.
Diğer
taraftan, Anayasa Mahkemesinin iş yoğunluğu, kararların
verilmesindeki geçen süre dikkate alındığında, mevcut
yapısının kifayetsizliği fiziki olarak da ortadadır.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin daire sayısı artırılmak
suretiyle ve bu çerçevede işleyiş ve görev
dağılımı ile personel yapısının yeniden
düzenlenmesi gerekmektedir.
Yine, Anayasa
Mahkemesi üyelerinin hukukçu kişilikleri esas alınarak belirlenmesi
muhakkak bir kere daha değerlendirilmelidir.
Görev süreleri
itibarıyla da, atanan hâkimlerin emekli oluncaya kadar süre
sınırı olmaması hususu da tekrar değerlendirilmelidir.
Son olarak,
yargı erkinin en üst organı Anayasa Mahkemesinin, göreviyle mütenasip
olmak üzere, imkân ve kaynakları muhakkak
artırılmalıdır, ülke ve dünyadaki gelişmeleri yakinen
izleyip değerlendirebilecek ulusal ve uluslar üstü alanda hukukun
oluşumunda ülkemize yarışır etkinlik düzeyine
kavuşturulması için her türlü imkân tanınmalıdır.
Sözlerime son
verirken, Anayasa Mahkemesi ve merkezi idare bütçesinin ülkemize
hayırlı olmasını diler, hepinize saygılarımı
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın
Abdülkerim Aydemir.
Buyurun
Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ABDÜLKERİM AYDEMİR (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 mali yılı bütçesi
görüşmeleri kapsamında anayasal yüksek denetleme ve yargı
organımız olan Sayıştayın bütçesi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tarihsel gelişim içinde mutlak
yetkili hükümdarların yasama yetkilerini seçimle işbaşına
gelen parlamentolara devretmek zorunda kalmalarıyla, devlet gelirlerinin
toplanmasına ve giderlerin yapılmasına izin verme yetkisi ya da
özlü bir deyişle bütçe hakkı, parlamentolara geçmiştir. Millet
adına denetim ilkesi başlangıçta parlamentonun en kapsamlı
etkinliğini oluşturmuş ise de zamanla icra ettikleri
fonksiyonların genişlemesi ve her alanda olduğu gibi denetim
alanında da uzmanlaşmış kurumlara ihtiyaç
duyulmasının bir sonucu olarak sayıştaylar
kurulmuştur, demokratik devlet yapımızın vazgeçilmez
unsurları arasında da yer almıştır.
Sayıştayımız,
832 sayılı Sayıştay Kanununa göre kurulmuş olup
Anayasa gereğince, Yüksek Mahkemece adlandırılan,
şeffaflık ve hesap verilebilirlik sağlanarak kamu
kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde kullanılabilmesini
gerçekleştirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim
görevini sürdüren tek kurumumuzdur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 22nci Dönemimizde yapılan
Anayasa değişikliğiyle Sayıştayın denetim
alanını sınırlandıran birtakım engeller kaldırıldı.
Ayrıca, önemli anayasal ve yasal değişiklikler yapılarak,
Sayıştay meslek mensuplarının özlük haklarına
ilişkin olarak da önemli iyileştirmeler yapılmıştır.
Yine, Meclis
olarak yaptığımız değişiklikle, 832
sayılı Sayıştay Kanununa 12nci madde eklenerek, Türkiye
Büyük Millet Meclisi çalışmalarında gerek ihtisas
komisyonlarında ve gerekse araştırma ve soruşturma
komisyonları çalışmalarında, alınan karar üzerine,
Sayıştaya da belirlenen hususlarda inceleme ve denetim yapma ve
yaptırma hususu bu Kanuna eklenmiştir. Ayrıca bu
çalışmalarda, Sayıştayın uzun yıllardır
sahip olduğu uzman birikiminden yararlanma imkânı getirilmiş
bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda, az önce
zikrettiğim Sayıştayın kamu mali yönetimi ve denetimi
alanında güçlendiren yasal düzenlemelerin dışında, hâkim ve
savcıların özlük haklarını bire bir eşitleyen
düzenlemeler de yapılmıştır.
Yine,
Sayıştay denetçilerinin mesleki gelişimlerine katkıda
bulunmak üzere, Sayıştayımızın yaptığı
ciddi çalışmalarla, üç yıldır belirlenen bir program
çerçevesinde, Avrupa Birliği katılım sürecine paralel olarak
Sayıştay meslek mensuplarının yurt dışında
ciddi eğitimler alınmasına katkıda bulunulmuştur.
Ayrıca,
Sayıştay denetiminin kapasitesini güçlendirmek anlamında da
gerek hizmet içi ve gerekse diğer ülke sayıştaylarıyla
iş birliği anlamında ciddi eğitim
çalışmaları yapılmıştır.
Bir yüksek
denetim ve yargı organı olan Sayıştayımızın
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu raporların güvenilir
olması ve kamu mali yönetiminin iyileştirilmesine katkı
sağlayabilmesi, Sayıştayın denetim yetkisinin tüm kamu
yönetimini kapsaması ve uluslararası denetim standartlarına
uygun bir denetim gerçekleştirmesi için yine Meclisimize önemli işlev
düşmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu gereğince her ne kadar
Sayıştayın görev alanı özellikle dış denetim
açısından önem arz etmekte ise de ancak bunun yeterli
olmadığını, Sayıştay Kanununda yapılacak
değişikliklerin mutlaka gerekli olduğunu düşünüyorum. Yine
Sayıştay Kanununda yapılacak değişikliklerle Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile getirilen birtakım düzenlemelere
paralellik sağlanacaktır. Makro mali disiplinin sağlanması,
dağıtılan kaynakların verimli ve etkili
kullanımı, etkin bir hesap verme sorumluluğu sisteminin
kurulması ile bir bütün denetim sağlanmış olacaktır.
Ayrıca, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve Avrupa Birliği
mevzuatına uyumun yanı sıra da Yüksek Denetim Kurumları
Uluslararası Teşkilatının da kabul ettiği
standartların yakalanması mümkün olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; ben sözümü fazla
uzatmayacağım ama sonuç olarak söylemek istediğim önemli husus:
Demokratik sistemlerin gelişmesinde ve geliştirilmesinde en önemli
olan husus, hesap verilebilirliğin ve millet adına görev yapan
milletvekillerinin parlamentoların mali sistemini denetleyebilmesidir. Bu
anlamda sayıştaylara da önemli görevler düşmektedir.
Ben, bu dilek ve
düşüncelerle Sayıştayımızın 2009 yılı
bütçesi ile 2007 kesin hesap bütçesi ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ABDÜLKERİM
AYDEMİR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
görüşmekte
olduğumuz 2009 merkezi yönetim bütçe kanunumuzun tüm milletimize
hayırlı olması temennisiyle yüce heyetinizi bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydemir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Sedat
Kızılcıklı.
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 mali yılı bütçesi görüşmeleri
kapsamında anayasal yüksek denetleme ve yargı organımız
olan Sayıştayın bütçesi hakkında grubumuzun
görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi şahsım ve grubumuz adına saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tarihsel gelişim içinde hükümdarların yasama
yetkilerini seçimle işbaşına gelen parlamentolara devretmek
zorunda kalmasıyla birlikte devlet gelirlerinin toplanmasına ve
giderlerinin yapılmasına izin verme yetkisi, bütçe hakkı
parlamentolara geçmiştir. Parlamentolar bütçe
aracılığıyla yürütme organına verdikleri yetkilerin
kendi koydukları ilke ve sınırlar içinde uygulanıp
uygulanmadığını bütün ayrıntılarıyla
denetleme ihtiyacı içinde olmuşlardır. Bu ihtiyacın bir
sonucu olarak parlamento adına görev yapan uzman ve tarafsız
kurumların kurulması düşüncesi doğmuştur.
Sayıştaylar, işte bu tarihsel gelişim ve ihtiyacın
ürünüdür.
Ülkemizde
Sayıştay, 19uncu yüzyılda başlayan yenileşme
hareketleri çerçevesinde 29 Mayıs 1862 tarihinde Padişah Abdülaziz
döneminde kurulmuş, 1876 Anayasasında da yer alarak anayasal bir
kuruluş olmuştur. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte de 1924
Anayasasının 100üncü maddesinde yer alarak devletin bütün gelir ve
giderlerini denetlemekle görevlendirildiği açıkça
belirtilmiştir. 1961 Anayasasının 127nci maddesine ve 82
Anayasasının 160ıncı maddesine göre Sayıştay,
merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik
kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetleyen ve sorumluların hesap ve
işlemlerini kesin hükme bağlayan ve kanunlarla kendisine verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapan bir kuruluş
olarak görevlerini sürdürmektedir. Yine aynı maddeye göre, mahallî
idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme
bağlanması da Sayıştay tarafından
yapılmaktadır.
832
sayılı Kanunda, 1260, 2534, 3162, 3677, 4149, 4963, 4969 ve 5018
sayılı kanunlarla günün ihtiyaçlarına paralel çeşitli
değişiklikler yapılmıştır. Sayıştay
Kanununa 4149 sayılı Kanunla eklenen verimlilik ve etkinlik
değerlendirmesi maddesiyle Sayıştaya son derece çağdaş
yetkiler ve sorumluluklar verilmiştir. Anılan kanun hükmüne göre
Sayıştay, denetimine tabi kurum ve kuruluşların
kaynaklarını ne ölçüde verimli, etkin ve tutumlu
kullandıklarını incelemeye yetkili
kılınmıştır. Son olarak 5018 sayılı Kanun,
Anayasada yer alan bazı düzenlemelerin değişikliğini
zorunlu hâle getirmiş ve 29 Ekim 2005 tarihinde Sayıştay ile
ilgili 160ıncı madde de dâhil olmak üzere Anayasanın bazı
maddelerinde değişiklik yapılmıştır. Anayasa
değişikliğiyle Sayıştayın denetim alanı
sosyal güvenlik kurumlarını da kapsayacak şekilde
genişletilmiş, yerel yönetimler üzerindeki denetim yetkisine Anayasal
dayanak kazandırılmış ve daha önce özel kanunlarla denetim
dışında tutulan birçok kurum ve kuruluşun
Sayıştay denetimine alınması
sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; diğer yandan
Sayıştayın denetim alanında öncü rolü oynayabilmesi,
başka bir deyişle Türk denetim sistemini etkileyebilecek ve
yönlendirebilecek konuma gelmesi, dünyaya açılmasına, ikili ve çok
taraflı ilişkiler kurmasına bağlıdır. Bu
çerçevede Sayıştay dünyadaki çağdaş gelişmeleri
yakından izlemek için dış ilişkilere daha fazla önem
vermeye başlamıştır. Böylece, gerek uluslararası
kuruluşlar ve gerekse diğer sayıştaylarla
gerçekleştirilen ikili ilişkiler yoluyla ciddi bir bilgi ve deneyim
elde edilmiştir. Bu kapsamda, Sayıştay, Uluslararası Yüksek
Denetim Kurumları Teşkilatı, Avrupa Yüksek Denetim
Kurumları Birliği, Asya Yüksek Denetim Kurumları
Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Ülkeleri Sayıştayları Birliği üyesidir. Ayrıca bu
yılın haziran ayında Avrupa Yüksek Denetim Kurumları
Birliğinin Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Bu görevi
altı yıl boyunca yürütecek olan Sayıştayın, buna ek
olarak da Asya Yüksek Denetim Kurumları Teşkilatı ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ülkeleri
Sayıştayları Birliğinde de yönetim kurulu üyelikleri devam
etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sayıştayda 750 meslek mensubu, 11 savcı ve
savcı yardımcısı ve 542 yönetim mensubu olmak üzere 1.303
personel görev yapmaktadır. 2008 yılı içinde 60 adet denetçi
yardımcısı alınmış olup bunların
eğitimi devam etmektedir. Bu yıl da 60 denetçi
yardımcısı adayı daha alınması
planlanmaktadır.
Konuşmamın
son bölümünde 2009 yılı bütçesiyle ilgili bilgiler vermek istiyorum.
Sayıştayın 2009 bütçesi bir önceki yıla göre
yaklaşık yüzde 11,5 artışla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
100 milyon 575
bin 750 lira olmuştur. Bu tutarın 63 milyon 676 bin 300 lirası
personel gideri, 6 milyon 829 bin lirası sosyal güvenlik kurumlarına
devlet primi gideri, 19 milyon 666 bin 750 lirası mal ve hizmet alımı
gideri, 411.700 lirası cari transferlerden, 9 milyon 992 bin lirası
sermaye giderlerinden oluşmaktadır.
Görüldüğü
gibi 2009 yılı bütçesinin yaklaşık yüzde 70i personel
giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına devlet primleri giderlerine,
yüzde 19u mal ve hizmet alımı giderlerine, yüzde 10u ise sermaye
giderlerine ayrılmıştır.
Bütçemizin
hayırlı olması temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kızılcıklı.
Şimdi
sıra Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakıkta.
Buyurun
Sayın Sakık. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
DTP GRUBU ADINA
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
ben de Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak
adına buradayım. Kendim ve grubum adına sizi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili
arkadaşlar, dün tabii burada çok böyle fırtınalı bir
görüşme geçti. Sayın Başbakanın ruh hâli belli. Bu ülkede
hayatın her alanında günah keçisi sayılan Kürtler
Yine dün,
aslında, bütçe görüşmelerinde bir bütçeden çok bir savaş
bütçesinin edasıyla bu Parlamentoda tartışmalar
başladı. Bu dilin, bu üslubun kimseye bir yararı yok. Sayın
Başbakan da bunu bilmeli ve bu ülkeyi yöneten herkes de bunu iyi bilmelidir.
Yani tehdit, baskı, dönüp Kürtlere hakaret etme hakkını hiç
kimse size vermez.
Sayın
Cumhurbaşkanı seçildiği gün umutlanmıştık,
buradan yaptığı konuşmada
Farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir.
demişti. Geçen konuşmamızda, geçen bütçede de Meclis
Başkanımızın da konuşması bu
doğrultudaydı, Sayın Başbakanın 2005 yılında
Diyarbakırdaki konuşmaları da bu doğrultudaydı. Ama
bekledik; gerçekten ne oluyor, ne bitiyor, yani bu farklılıklarla
ilgili ne yapılacak, nasıl bir adım atılacak ama
gördüğümüz, yine eski politikalarla yeniden hayatı dizayn etmek, ret
ve inkâr politikaları ve Kürtleri aşağılamak.
Sayın
Cumhurbaşkanı Kurban Bayramında Diyarbakıra gidecekti.
Yine umutlandık. Diyarbakıra gitmiş olsaydı, eminim ki
sivil toplum örgütleri, oradaki halk bir bütün olarak Sayın
Cumhurbaşkanını kucaklayacaktılar ve bu noktada
açıklamaları da oldu ama sağlık nedeni gösterilerek,
işte, Kulağında sorunlar var, Diyarbakıra gidemiyor
Bu,
bizce çok inandırıcı bir gerekçe değil.
İkincisi:
Yine Sayın Cumhurbaşkanı Bağdata gidecekti, oradaki
Kürtlerle diyalog kurulacaktı; belki iç barışımıza bir
katkı sunulur umuduyla o gidişi de umutla bekledik ama o da
gerçekleşmedi. Orada da sağlık nedenleri
Oysaki biz, bu
sağlık nedenlerinin bir bahane olduğunu düşünüyoruz ve
şuradan bir sual sormak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı
yirmi aydır Cumhurbaşkanı, neden hâlen
Dışişlerinin konutunda konaklamakta? Türkiye bunu merak ediyor.
Bazı şeylerin üstünü kapatamazsınız. Buraya gelip bize
buradan diklenmek çok hoş. Bunu Türkiye halkı sizden bekliyor.
Sayın Cumhurbaşkanı niye Köşkte konaklamıyor? Bunu
açıklamalısınız. Eğer böyle bir şey varsa bu daha
vahimdir.
Korkunun
kuşattığı alanlarda siyaset yapılmaz. Eğer
Cumhurbaşkanlığı Köşkünü korku kuşatıyorsa,
Anayasa Mahkemesini korku kuşatıyorsa, Parlamentoyu korku
kuşatıyorsa insanlar nefes alamaz, bırakın politika
üretmeyi. Böyle korkuların egemen olduğu bir yerde siyaset dizayn
edilmez. Bu korkudur, bu telaştır. Sayın
Cumhurbaşkanının bu sıkıntılarını
bilmek istemek, Parlamentonun asıl görevidir. Cumhurbaşkanı
halkın iradesiyle Parlamentoda bulunmaktadır. Biz DTP olarak
Sayın Cumhurbaşkanına sen diye hitap etmiyoruz. Evet, bu
halkın Cumhurbaşkanıdır. Onun gereği
yapılmalıdır. Ama Sayın Başbakanın bu
sıkıntılarını, yine, en zayıf halka Kürtler ve
DTP olarak buradan saldırmasını da, evet, bu noktada
anlıyoruz.
Şimdi,
dünyadaki krizin yansıması belli
YAHYA DOĞAN
(Gümüşhane) Şu korku nedir? Şu korkuyu bir açıklar
mısın?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ben sualler soruyorum, çıkıp cevap versinler.
YAHYA DOĞAN
(Gümüşhane) Neyin korkusu?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ben söylüyorum: Evet, Sayın Cumhurbaşkanı niye
konutta ailesiyle birlikte kalmıyor? Onu soruyorum. Muhataplarım
çıkıp bunu cevaplandırabilirler.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, dün, burada, sürekli, Başbakan, Ana Muhalefet
Partisi Lideri birbirlerine, buradan, tablolar çıkararak birbirlerine
seslendiler. Sayın Başbakan hâlen 1970lerde. Oysaki Türkiye 2008,
birkaç gün sonra 2009a giriyoruz, 2008de olan bir ülke 1970lerin ruhuyla
hareket edemez. Bir sürü tablolar çıkarttı ve bu tablolardan o dönem
Türkiyeyi yönetenleri sorumlu tuttu.
Peki, bugün, biz
de Sayın Başbakana soruyoruz: Bu ülkede bugün her şey güllük
gülistanlık mı? Bu ülke insan hakları konusunda ciddi
şekilde kötü bir sınav verirken, her gün patır patır
Anadolu çocuklarını ölüme gönderirken, bu çocuklar toprağa
gömülürken buradan çıkıp çocuklarınızla ilgili
Siyasetçilerin çocuklarına alanlar açtık. diyor, Rahat nefes
alsınlar... Biliyoruz, siz çocuklarınızı Amerikada,
çocuklarınızı Avrupada okuttunuz, onlara istikbal
aradınız Avrupada, Amerikada. Bizim Amerikaya gidecek
çocuklarımız yok. Amerikaya gidecek ve orada istikbal vaat eden
hiçbir Anadolu çocuğu yok. Varsa sizin çocuklarınızdır.
Bizim çocuklarımız, Türküyle, Kürtüyle bir bütün olarak bu
anlamsız kavgada yaşamlarını yitiriyorlar. Biz bu
kavganın bitmesini istiyoruz. Bu kavganın bitmesinin, bu
Parlamentonun üreteceği politikalardan, çıkaracağı
yasalardan, Anayasadan geçtiğini söylüyoruz. Onun için ne gerekiyorsa
yapılması gerektiğini hep söylüyoruz. Ama ne yazık ki bu
noktada küçük bir adım bile atılmıyor.
Bakın,
cumhuriyetimizin kuruluşundan bu güne kadar
Bu, Nazım Hikmet:
Türkiyenin yüz akı; bu, sürgünde öldü. Bunun gibi onlarca insan sürgünde
yaşamını yitirdi. Bu, bir sanatçı, Ahmet Kaya: Bu, sürgünde
öldü; bir Kürtçe şarkı söylediği için. Yine bu,
uluslararası bir karakter, Yılmaz Güney: Sürgünde öldü. Şimdi,
böyle bir ülkede yaşıyoruz, demokratikleşme ve
özgürleşmeyle ilgili küçük bir adım atılmıyor,
halkların özgürlüğü için küçük bir çaba sarf edilmiyor ve
çıkıp burada farklı edebiyatlar yapılıyor.
Peki, ben
soruyorum size: Şimdi, bu, yoksulluk değil de ne? İftar
çadırında binlerce insan kuyrukta. Hani sosyal devlettik?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ramazan bereketi.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Hani sosyal devlettik? Bu, bir sadaka devletinde olur. Bu, geri
kalmış ülkelerin kaderidir. Türkiye bunu hak etmiyor.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) İftarı, top atılmasını
bekliyorlar, sadaka madaka değil. Sen anlayamazsın! Oruç tutanlar, o
sıralarda seve seve beklerler.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ya orucu, dini acımasız bir silah gibi
kullanmayınız. İngilizler de sizin gibi, Çinlilere afyon
içirerek yüzyıl onları idare ettiler. Şimdi, siz de kutsal
dinimizi bu halka karşı bir afyon gibi kullanıyorsunuz, bir
acımasız silah gibi kullanıyorsunuz. Din sizin tekelinizde
değil. Biz dini sizden öğrenecek değiliz. Siz buralara
geldiğinizde, bilmiyorum ama, bizim halkımız Müslümandı.
Bunu kullanmayınız, bir halkın dinini ve inançlarını
istismar ederek onların duygularını sömürmeyiniz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Siz de etnik yapıyı sömürüyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Biz etnik yapıyı sömürmüyoruz. Bakın, biz neyi
sömür
Biz hiçbir şeyi sömürmüyoruz. Bizim tek
yaptığımız şey
Sevgili Arkadaşım, sen kendi
kimliğinle ilgili ne istiyorsan ben de onu istiyorum. Var mı? Bu
benim insanlığım
Yani, uluslararası hukuk mu dersin,
insanlık mı dersin, ben onu talep ediyorum, fazla bir şey talep
etmiyorum ben.
Şimdi, bu
bir kadın; sokakta polisler tarafından coplanıyor. AKP
İktidarı döneminde oldu.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Taş atıyorlar, o da cevabını
alıyor.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayın lütfen Sayın
Hıdır.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, şimdi ona da cevap vereceğim.
Bu bir polis; gaz
bombası atıyor. Nereye atıyor?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Hastaneye.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Evet, hastaneye, savaşta bile atılmayacak yerlere. Sizin
denetiminizde olan bir polis hastaneye gaz bombası atıyor.
Bu, Uğur
Kaymaz, on iki yaşında; Kızıltepede bedenine on üç
kurşun sıkılarak öldürüldü.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Onu kim sürdü meydana?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Onu kim sürdü?
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Evindeydi, evindeydi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evindeydi, kapının önünde öldürüldü.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Evet.
Çocuklar vurulur
sorgusuz sualsiz, çocuklar vurulur.
Kurşun rengi
mevsimlerde.
Lakin, katli
vaciptir kendi yurdunda mülteci Kürt çocuklarının.
İşte bu
Uğur Kaymaz; bir Kürt çocuğudur.
Şimdi, sizin
iktidarınız döneminde her gün sokakta insanlar katledildi, ensesinden
insanlar vurularak öldürüldü dur ihtarına uymadıkları için. Bu
Uğur Kaymaz on iki yaşındaydı. Bu Uğur Kaymaz
Kızıltepenin göbeğinde bedenine on üç kurşun
sıkılarak öldürüldü ve sonra ne oldu biliyor musunuz? Uğuz
Kaymazın katilleri Mardinde yargılanmadı, alıp
getirdiler, Eskişehirde yargılandılar ve katillerin hepsi
beraat etti. Şimdi size soruyorum: Sizin de on iki yaşında
çocuklarınız var. Kalaşnikofun boyu Uğur Kaymazın
boyundan daha uzun. Yanına o keleşi koydular, Çatışmada
öldürüldü. dediler. Sizin çocuklarınız -elinizi
vicdanınıza koyun- keleş kullanabilir mi? Sizin
çocuklarınız böyle bir çatışmanın içerisinde olabilir
mi? Bu çatışmada ölen bu Uğur Kaymazı kendi
çocuğunuzun yerine koysanız oradan laf atmazsınız.
Bakın,
yanı başımızda
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Biz çocuklarımıza devletin polisine taş
attırmıyoruz. Çocukları meydanlara sürüp, suistimal etmiyoruz.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Bir susar mısın, dinler misin
konuşmacıyı!
BAŞKAN
Sayın Hıdır
Sayın Hıdır
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, siz eğer çocukların evini barkını
yakarsanız, 3 bin-5 bin arasında insanı kendi
toprağından sürerseniz, o çocuklar gelip varoşlarda
eğitimsiz, sağlıksız ve o çocukların kardeşleri
ölmüş, o çocukların kardeşleri, dayıları cezaevlerinde
ve o çocuklara ikinci sınıf, üçüncü sınıf muamele
yaparsanız kafanıza pabuç da yersiniz!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bağımsız hukuk yargılamış,
cezaevine girmiş. Bağımsız hukuka dil uzatmaya
hakkınız yok. Hepimiz aynı hukukla yargılanıyoruz.
FATMA KURTULAN
(Van) Dinleyin, dinleyin! Kürsüye çıkınca cevap verirsiniz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Çıkıp cevap verirsiniz.
Bakın,
Yunanistan yanı başımızda, Yunanistanda ne oluyor kaç
gündür? Yunanistanda on altı yaşındaki bir çocuk öldürüldü,
bütün Yunanistanda vicdan sahibi olan her insan ayakta ve bütün Parlamento,
Adan Zye bütün Parlamento o çocuğun anısına saygı
duruşunda bulundu ve komisyonlar oluşturdular. Zararları olan
bütün insanların zararları ödendi. Demokrasi bu. Peki, biz hangi gün
o polis kurşunlarıyla ölen insanların anısına burada
bir dakikalık saygı duruşunda bulunduk; biz hangi gün bu
Uğur Kaymaz için iki laf ettik Allah aşkına söyler misiniz? Bu
kadar nasırlaşmış vicdanlarla siyaset olmaz. Burada, bu
ülkede iç barışı sağlayamayız.
Sevgili
arkadaşlarım, şimdi -çok fazla zamanımız yok- ben
RTÜKle ilgili ve son günlerde özellikle Sayın Başbakanın
bizimle ilgili söylediği ve
Bu sorunları
çözmezseniz ne olur biliyor musunuz? Buralarda sizin gibi birçok siyasi parti
geldi geçti. ANAVATAN yok bugün, DYP yok yani bütün aktörler yok oldu. Ne oldu
biliyor musunuz? Sayın Mesut Yılmaz çok şanslı, tek
başına geliyor, şu köşede oturuyor. Ama emin olun ki, siz
bu sorunları çözmezseniz Tayyip Erdoğana bu köşede tek
başına gelip oturmak bile nasip olmayacak, hiçbiriniz
olmayacaksınız.
Siyaset,
sorunları çözme sanatıdır. Siz sorunları çözmek için
buradasınız. Siz buradan bir başkasının dilini,
kültürünü, kimliğini inkâr ederek siyaseti dizayn edemezsiniz. Siz birlik
oluşturarak
Bakın, ne
oldu? Dün burada Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan bir anlamda
buluştular. Kürtler Erdoğan diyemiyor Teyip diyor. Teyp nedir
bilirsiniz, bir müzik aletidir, kaseti koyarsınız sürekli kaseti
çevirirsiniz. Sayın Tayyip Erdoğan da aynı şeyleri
yapıyor, çıkıp Hakkâriden Ya sev, ya terk et. diyor,
arkasından
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Öyle bir şey söylemedi. Anlamak istemiyorsunuz,
çarpıtıyorsunuz! Türkler de Kürtler de kardeştir ama siz
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan müdahale edin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın Hıdır
SIRRI SAKIK
(Devamla) Biz ne olduğunu biliyoruz.
Eşit
koşullarda gelin siyasette bir arada olalım. diyor, Barış
içinde bir yarış
diyor.
Şimdi,
derler ki
Bakın, yeniden hazineden pay alacaksınız, bütün
partiler. DTP de grubu olan bir parti, bir tek lira para alıyor mu? Hani
eşitlik? Hani bu ülkede herkes
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Parti olarak girin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Evet, grubu olan bütün bir parti
Ne oluyor? Bir tek lira yok. Nasıl
eşit koşullarda siyasete gireceğiz?
Biz bölgeye
gittiğimizde, bırakın çocukların taş atmasına
tepki gösterenler, bizim yolumuzu kesen güvenlik güçlerinin elinde
Bir elinde
telsiz, bir elinde taş, otobüsümüzün camları
kırılıyordu. Bizimle birlikte konvoyumuza katılan elimde
belgeler var- Karaçobandaki bir vatandaşımıza 1 milyar 200
milyon lira ceza kesiliyor. Bu kadar baskının egemen olduğu bir
alanda eşit koşullardan bahsediyorsunuz! Şimdi, siz devletin
bütün hazinesini kullanacaksınız, biz bir tek lira
almayacağız, bize karşı şer cepheleri oluşacak;
bazı belediye başkanlarını partimiz transfer ettiği
için aynı gece kaymakamlar, güvenlik güçleri bunu tehdit edince adam geri
adım atmak zorunda kaldı. Şimdi, bölgede aşiret liderleri,
size ilçe başkanlığı yapan bazı kaymakamlar, il
başkanlığı yapan valiler ve bazı güvenlik güçleri bize
karşı ortak aday çıkarmaya çalışıyorlar. Peki,
bu, nasıl eşit koşullarda olacak? Orada kömürler
dağıtılıyor, orada bilmem imkânlar
dağıtılıyor, sorarlar size, -verdiğiniz kömürün
karalığı yüzünüze yansısın be- böyle bir eşitlik
olur mu böyle bir yarış olur mu, barış içerisinde
yarış olur mu böyle bir şey?
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Kömür değil, zehir dağıtıyorlar, zehir?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Gelin teröre karşı omuz omuza
savaşalım, hep birlikte
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Çıkarın
yasaları, Anayasayı dizayn edelim, demokratikleşmeyi,
özgürleşmeyi sağlayalım, birlikte şiddete karşı
duruş sergileyelim! Ama bunu yapabilecek ne inancınız var ne
gücünüz var!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Biz Eve Dönüş Yasasını
çıkardık, siz dağlara çıkardınız insanları!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Aslında dağlara
FATMA KURTULAN
(Van) Hükûmet politikalarınız
BAŞKAN
- Sayın Hıdır, ne kadar
çok söyleyecek sözünüz var! Grup Başkan Vekillerinizden ricada bulunun,
çıkın konuşun; oturduğunuz yerden hiç olmuyor,
insicamı bozuyorsunuz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Haksızlık yapıyor
arkadaşımız.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Öyle görevlendirilmiş!
FATMA KURTULAN
(Van) Bir grup orada Hatipi konuşturmuyor Sayın Başkan!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Aslında bu dağlara çıkan insanlar niye
çıkıyor biliyor musunuz? Sizin ret ve inkâr
politikalarınızdan dolayı. Hiçbir insan bedenini ölüme
yatırmaz. Hiçbir insan ölümle her gün kucak kucağa yaşamaz.
Eğer yaşıyorsa bir nedeni vardır. Siz
çocuklarınızı gözünüz gibi kolluyor, koruyorsunuz; o çocuklar
insan değil midir? Hiç empati yapıyor musunuz? İşte, ret ve
inkâr politikalarınız
Sevgili
kardeşlerim, dün burada konuşulurken, aydınlarla ilgili,
çıkıp, aydınların 1915lerdeki o yaşananlardan
dolayı toplumdan bir özür dilemek, o ailelerden özür dilemek adına,
1915 öyle, 1943lerde, 1950lerde Rumlara, Ermenilere karşı böyle bir
şey yapıldı ve sonra Mustafa Kemal bile 1915leri bir katliam ve
bir alçaklık olarak değerlendiriyor. Oysaki hâlen biz 1915lerle,
1940larla, 1950lerle yüzleşmekten korkuyoruz. Şimdi, korkarak
nereye kadar gidebiliriz? Şimdi bir Kürtçe televizyon çıkarmaya
çalışıyoruz, Kürtlerin hiçbiri yok içinde. Ne aranıyor?
Sabıkasız Kürt. Zaten sabıkasız Kürtün Kürtlükle bir
alakası yok ki, böyle bir talebi yok ki.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sen kendini çok iyi ifade ettin! İşte
busun sen!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Zaten siz kendinize göre yeni bir şey dizayn etmeye
çalışıyorsunuz, bu doğru değil. Yine sizin
kanalınız olur. Daha önce de yarım saatlik bir kanal
yaptınız, hiçbir Kürt ne izlemeye tenezzül ediyor ne de ciddiye
alıyor. Şimdi TRT Genel Müdürü burada mı, değil mi
bilmiyorum. Yani RTÜK Başkanına bir şey söylemek
istemiyorum -aslında söylenecek
çok şey vardı ama söylemek istemiyorum- yargı sonrası
konuşacağız ama TRT Genel Müdürüne o kadar çok şey söylemek
istiyorum ki
Şimdi, TRT Genel Müdürü KİT Komisyonunda bir
açıklamasında diyor ki: Üç partinin, üç grubu bulunan partilerin
temsilcileriyle görüştüm. O da Başbakanın silahşoru ya,
DTPyi gruptan saymıyor. Bütün görüşmelerde, programlarda tek bir
tane DTPli yok. Kendisine sorduklarında durumdan vazife
çıkarıyor, kendisini yargıçların yerine koyuyor, diyor ki:
Efendim ben, onlar ülkenin bölünmez bütünlüğü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum ama çok sataşma oldu Sayın
Başkan.
BAŞKAN Siz
de cevap verdiniz ama.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
haddini aşarak ne diyor? Efendim, bunlar ülke yeminlerine sadık
kalmadılar. Senin haddini aşar, burada mısın bilmiyorum.
Sen böyle bir şey söyleyemezsin. Sen devletin memurusun. Sen
Başbakanın silahşoru değilsin. Başbakan sizi
tetikliyor, sizler de durumdan vazife çıkararak DTP Grubuna
saldırıyorsunuz. Şimdi, DTPnin sizin gibilere pabuç
bırakmayacağını hepiniz iyi bilirsiniz. DTPye ve Kürt
halkına saygılı olmak hepimizin görevidir. Hepinizin de bu
noktada duyarlı olmanız gerektiğini düşünüyorum. Eğer
demokrasi diyorsanız, özgürlükler diyorsanız, halkın iradesine
herkesin saygılı olması gerektiğini söylüyorum ve
halkın iradesine saygı gösteren herkese saygılar sunuyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, Hatip konuşması
sırasında Sayın Grup Başkanımızı da hedef
alarak sataşmada bulunmuştur. İç Tüzüke göre söz talep
ediyorum.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Hiç alakası yok!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, hayır, Hükûmet
çıksın cevap versin.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Ama hayır
Tutanaklara bakın Sayın
Başkan, öyle bir şey yok ki!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Grup Başkanımızı, Sayın
Başbakanımızı
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Yok öyle bir şey Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tekrar bir sataşmaya mahal vermemek üzere, size iki dakika söz hakkı
tanıyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) O da AKPnin gizli Kürtlerinden.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kürsü milletin kürsüsü. Biz burada konuşurken Türk milleti adına, 70
milyon insan adına konuşuyoruz. Hepsini kardeş gören bir
anlayışla, hepsine sevgiyle, saygıyla yaklaşan bir
yaklaşımla burada konuşmamız lazım. Bu memlekette
herkes birdir, eşittir, kardeştir, aralarında ayrım ve
gayrım yoktur.
SIRRI SAKIK
(Muş) Onu Başbakana soracaksın, Başbakana
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu kürsü kinin, nefretin,
düşmanlığın dile getirildiği bir kürsü olursa,
milletin birliğine, dirliğine, yaşanan sorunların çözümüne
bu kürsü katkı sunmaz. Onun için, biz burada konuşurken
söylediğimiz sözlerin meselelerin çözümüne, milletin birliğine,
dirliğine katkı yapacak biçimde olmasına özen göstermeliyiz,
bir. İki, burada kimlik siyaseti yapılmaz. Mecliste bulunan herkes 70
milyonu temsil eder. Hiç kimse Ben falan ırkı, falan şeyi,
falan grubu temsil ediyorum. diyemez. Burada biz, milletin, Türk milletinin
temsilciyiz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı herkesi
birleştiren üst kimlik, altında da farklı kimlikler olabilir.
Biz burada bu birliği, bu bütünlüğü oluşturan yapıyı
temsil ediyoruz ama buradan çıkıp sadece bir parti Biz
şunları temsil ediyoruz. derse Anayasaya aykırı
davranmış olur; bir. İki: Oyların
dağılımına baktığınız zaman, Kürt
kökenli vatandaşlarımızın en fazla oy verdiği parti AK
PARTİdir. Cumhuriyet Halk Partisine de oy veriyor, MHPye de oy veriyor,
bütün partilere oy veriyor. Kimsenin kendisini bu kardeşlerimizin,
vatandaşlarımızın oylarını cebinde görme,
onları kendinin tapulu malı görme hakkı da yoktur, haddi de
yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Haklarını savunuyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bunu, millet gereğini yapmıştır.
Bakın, doğu ve güneydoğuda birinci parti AK PARTİdir.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Biz tüm ezilenlerin haklarını
savunuyoruz, Kürtler de onun içinde.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Tehditlere rağmen, şantajlara rağmen,
ölüm tehditlerine rağmen, millet gitmiş iradesini ortaya
koymuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkan, bir şey daha ilave etmek istiyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, Anayasaya
uymadığımızı söylüyor. Anayasa Mahkemesinin
kendileriyle ilgili verdiği karar ortadayken Anayasadan bahsetmek
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sabıkasız olanlar Kürt
soyundandır, sabıkasız olanlar!
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN
14.05te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Birinci turda yer
alan bütçeleri görüşmeye devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656)
(S.Sayısı: 312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S.Sayısı:
313) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Cumhurbaşkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Cumhurbaşkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Sayıştay Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sayıştay Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi söz
sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hakkâri
Milletvekili Sayın Hamit Geylaniye aittir.
Buyurun
Sayın Geylani. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
DTP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi ve Sayıştay bütçelerine
ilişkin, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi 61 Anayasasıyla Türkiye hukuk
sistemine dâhil edilmiş, böylece ilk defa yasamanın işlemini
denetleyen bir yüksek mahkeme kurulmuştur. Kuşkusuz, günümüzde gerçek
demokrasiyle yönetilen ülkelerde hukuk devleti anlayışının
bir gereği olarak anayasa yargısına ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu anlamda Anayasa Mahkemesinin temel görevi devletin eylem, işlem ve
fonksiyonlarını, bireyin hak ve özgürlükleri lehine korumak olmalıdır.
Ne var ki, kurum bugünkü yapısı ve kararlarıyla kendini sadece
devletin yıkılmaz tabularını ve ezberlerini tekrarlamakla
yetkili ve sorumlu sayan anlayışla anlaşılmaz kararlara imza
atan bir yapıya sahip
olmuştur.
Anayasa Mahkemesi
kurulduğu günden günümüze kadar demokratik meşruiyetten yoksun darbe
anayasalarına ve onun yüksek kurumlarına ne yazık ki bekçilik
yapmıştır. Oysaki bu kurumdan beklenen çağcıl bir
hukuk zeminini yaratmasıdır. Anayasayı çağın
değişim ve dönüşümüne denk düşen biçimde yorumlayarak
evrensel hukuk normlarıyla hak ve hukuk üretmesidir.
Mahkemenin son
dönemlerde vermiş olduğu ve her biri hukuksal karmaşa yaratan
kararları nedeniyle yurttaşların bir bütün olarak yargıya
ve onu yozlaştıran anlayışa karşı güvenlerini
ciddi anlamda sarsmıştır. Cumhurbaşkanı seçimindeki
367 vakası ve türban kararı bu güvensizliğin son tipik
örnekleridir. Çünkü, tıpkı siyasi parti kapatma davaları gibi
siyasi saiklerle verilen kararlardır.
Değerli
arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi siyasete müdahale kurumu değildir ve
hiçbir şekilde de olmamalıdır. Ama bakıyoruz ki, Türkiyede
yargı çoğunlukla kendi siyasetini inşa eden organlara
dönüşmüştür. Şemdinli davasında yaşanan hazin
yargı sürecinde sivil mahkemenin suçüstü yakalanan sanıklara
vermiş olduğu otuz dokuz yıl beş ay onar günlük cezaya
karşılık askerî mahkemenin kısa süreli bir tutuklamadan
sonra tahliye kararı vermesini hiçbir hukukçu arkadaş izah edemez ve
edememiştir.
Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulunun, Şemdinli davasına bakan cumhuriyet
savcısını ve 82 darbesine dokunduğu için Adana Cumhuriyet
Savcısını görevden almasını ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine çarpan kararlar karşısında
yaşananlara, bir anlamda hukuk tutulması diyebiliriz.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyedeki hukuk sistemi kuşkular ve korkular üzerine
inşa edilmiştir. Onun için, başta devlet ve ona bekçilik yapan
antidemokratik hukuk dışı kanunlar birer kutsal tabu
sayılmıştır.
Bakınız,
Anayasa Mahkemesi Başkanının değişmez ilkelerin
değiştirilebileceği düşüncesini açıklama cesaretini
gösteremeyeceği itirafı, hadisenin vahamet boyutunu açıklamaya
yeter sanırım. Bu vahamet, onlarca parti kapatma
alışkanlığında, demokratik çoğulcu kültürü
ortadan kaldırmaktadır ama bilinmelidir ki çağımızda
salt muhalif düşüncelerinden ötürü siyaseten parti kapatma, demokrasinin
ayıbı ve çağcıl hukukun acılı yarasıdır.
Yaşanan yasallık çürümesi yani kanunilik çürümesinin, parti kapatan
sistemleri de sonlandırdığı unutulmamalıdır.
Bu ülkede
demokrasi ve hukuk herkese lazım, özellikle AKPye de lazım. Onun
için hem sistemi hem Anayasa Mahkemesini yeni bir anayasayla kurtarmak gerekir,
günü gelmiş ve geçmiştir. Bugün sistemdeki hukukun çürümesi, tuzun
çürümesiyle eş değerdir. Bildiğiniz gibi, çürümeye yüz tutan
besinlere tuz atılır ama çürümeye yüz tutan tuzun çaresi yoktur.
İşte böylesi bir konumla karşı karşıyayız.
Anayasa Mahkemesi
kuruluş, işleyiş ve atama felsefesiyle kurumsal ve işlevsel
fonksiyonunu da yukarıda özetlenen anlayışla
biçimlendirmektedir. Atamayı yapan Cumhurbaşkanının siyasi
veya belli bir ideolojik gelenekten gelmesi başlı başına
bir handikaptır. Bağımsız ve yansız yönlerini
etkilemekte, bu da Anayasa Mahkemesi üyelerinin oylarının rengine
yansımaktadır. Ne yazık ki, Mahkemenin kararlarına siyaset
ve devlet korkusu bulaşmıştır. Hiç kimse bunun aksini bugün
iddia edemez.
Bu yapıdaki,
sonsuz yetkilere sahip bir Anayasa Mahkemesinin Meclisin üstünde ve halk
iradesinin yok sayıldığı bir anlayışla hareket
etmesi kabul edilecek bir şey değildir. Halk iradesinin egemen
olduğu sistemlerde anayasa değişiklikleri
cumhurbaşkanının imzasına ve anayasa mahkemesinin
denetimine tabi tutulmamıştır. Onun için, anayasayı
değiştiren irade üstünde hiçbir irade olmamalıdır.
Değerli
arkadaşlar, bugün Türkiye'nin temel sorunu ve gündemi
demokratikleşmedir. Çözüm anahtarı da çağcıl ve evrensel
hukuk normlarını içeren bir anayasadır. Bakınız,
toplum olarak mahkûm olduğumuz 82 darbe Anayasasının sert
iklimi ırkçı koroyla başlar ve o tempoyla devleti vatandaşa
karşı koruyarak ve kutsayarak devam eder, benzer fobilerle son bulur.
Toplumsal değişim ve dönüşümü tıkayan bu Anayasa
baştan sona korkular ve yasaklar fırtınasıdır. Bugüne
kadar yapılan on beş değişiklik, yama dönemi
tükenmiştir artık, tek seçenek yeni ve sivil bir anayasadır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi demokratik
anayasaların iki temel argümanı vardır: Bir,
sınırlama; iki, uzlaşmadır. Yani, devleti ve iktidar gücünü
sınırlamak suretiyle kişilerin hak ve özgürlüklerinin
güvencelerini sağlarlar, bütün toplum kesimlerinin
katıldığı genel bir uzlaşma ve kabule dayanırlar.
Demokratik anayasaların üstünlüğü salt hukuk kurallarını
içermelerinden değil, aynı zamanda toplumsal güç dengelerine dayanan
genel uzlaşmanın toplumda yarattığı
saygınlıktan da ileri gelir. Bu anlamda demokratik anayasal meşruiyetin
tanımı, kriterleri, klasik hukuk terminolojisi aşılarak
somut koşullara ve çağa göre yoruma kavuşturma gerekir. Sonuç
olarak, toplumsal kabul ile birlikte evrensel hukuk normlarına
uygunluğu ile ihtiyaçlara yanıt olur ve
kalıcılaşır diye düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, toplumsal kabulün miladı, ana dil ve düşünce
özgürlüğüdür. Kimse buna itiraz edemez, çünkü siyaset dâhil tüm
yaşamsal hakların kullanımı, ancak düşünce
özgürlüğünün olmasıyla anlam kazanır. Düşüncenin de en
etkin ifade biçimi ana dil ile ifadesidir. Zira, dil düşünceyi,
düşünce de dili besler.
Ne yazık ki
bugüne kadar Kürt diline ve onu ifade eden düşünceye onlarca yasa,
yüzlerce düzenleme ve binlerce uygulama dizisiyle yasaklar zinciri
konulmuştur. Fakat, bakınız, bireyin, toplumun, siyasetin ve
devletin doğal değişim ve dönüşüme evrilmesi, ancak dil
yasağı olmadan, düşünce özgürlüğü ve çağdaş
demokrasiyle mümkündür. Demokratik olmayan yasa, uygulama ve rejimlere teslim
olmak kişinin insanlığından boşalmasıdır ve
kişilik erozyonudur. Oysaki bireyler demokratik devlet düzeninde ancak
kendilerini kimlikleriyle, ana dilleriyle, düşünceleriyle, cinsiyetleriyle
ve tüm renkleriyle ifade edebilirler. Bu hak doğal ve kutsal bir
haktır. Eğer bu haklar bastırılmış, kişi
korkutulmuş, dili lal olmuş, düşüncesi prangaya vurulmuş ve
irade dışı bırakılmışsa hak ve hukuktan söz
edilebilir mi?
Sayın
milletvekilleri, tüm evrensel hakları yok sayan Türkiyedeki anayasa
kültürü başlı başına bir açmazdır. Zira ülke,
kırk yıl, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı
antidemokratik anayasalarla, son kırk yılda ise darbe
anayasalarıyla yönetildi ve hâlen yönetiliyor. Bu seksen yılın
bakiyesi ferman anlayışıdır.
İşte,
dün bu kürsüde Sayın Başbakanın yaptığı
kışkırtıcı ve hakaret dolusu konuşma da ret,
inkâr, ırkçı anlayışın talihsiz bir
tekrarıydı. Ne hazindir anti Kürt ittifakında bu çatı
altında benzeşenler bir kez daha uzlaştılar, ama kimsenin
kuşkusu olmasın -Hakkâriden çok söz edildi- Hakkârililer ve bir
bütün olarak bu ülkenin halkı gereken en acımasız cevabı
verecektir. Onun için bu anlayış karşısında yeni, sivil
ve kültürel farklılıkların yaşamın her alanında
ifadesini ve iktidarlaşmasını güvenceye alan bir anayasanın
yapılması kaçınılmaz olmuştur.
Yaşanan
hadiselerden ders alarak, Anayasa Mahkemesinin üye sayısının
arttırılması ve seçilme yöntemleri ile kararlarına
karşı kanun yollarının açılması gereksinimi
çözüme kavuşturulmalıdır. Böylesi bir düzenleme sonucu, kurumsal
işlevini bile aşarak hukuku zorlayan kararlar veren Anayasa
Mahkemesinin yetkileri demokratik, bağımsız ve yansız bir
zemine çekilmelidir. 23üncü Dönem Parlamentonun öncelikli olarak
görüşmesi gereken yepyeni bir anayasadır, ancak yeni bir anayasayla
yetki ve görevlerini sık sık eleştirdiğimiz kurumları
yeniden düzenleyebiliriz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devletin mali
yapısının sağlıklı, düzenli, hukuki ve verimli
işleyebilmesinin yolu iyi bir kamu mali kontrol sisteminden geçmektedir.
Bu da kamu mali yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesiyle
doğrudan ilişkilidir. Kamu mali kontrolünün sorunsuz işlemesi
ise bağımsız ve güvenilir bir denetim mekanizmasının
oluşturulmasıyla olanaklıdır, ancak bu denetimin tüm kamu
yönetimini kapsaması ve uluslararası denetim standartlarına
uygun olması da bir kaçınılmazlıktır.
Türkiye'de mali
kontrol ve denetime Anayasanın 160ıncı maddesine göre Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına Sayıştay görevli ve yetkili
kılınmıştır. Yürürlükteki 832 sayılı
Sayıştay Yasası çağın ihtiyaçlarına yanıt
vermemiş, süreç içerisinde kısmi değişikliklere
uğramıştır. 2003 yılında 4963 sayılı
Kanun
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Avrupa Birliğine uyum sürecinde
yeniden şekillenen kamu mali yapısı Sayıştay
Yasasında değişiklik yapılmasını zorunlu hâle
getirmiştir. Bu amaçla Sayıştay, her şeyden önce
bağımsız ve tarafsız olmalı, üyelerinin seçim yöntemi
de bu anlayışa göre ve siyasetten arınmış bir biçimde
düzenlenmelidir. Gerçek mali denetim böylesi özgür iradeye sahip bir
anlayış ve cesaretle olanaklıdır. Bu çok önemli, Meclis
İç Tüzüğünde yapılacak bir düzenleme ile yeniden
Sayıştay komisyonunun kurulması gerektiğine
inanıyoruz. Zira var olan düzenleme ile Sayıştayın
işlevi Plan ve Bütçe Komisyonu içinde giderek küçülmektedir ve yetersiz
kalmaktadır. Demokratik ülkelerdeki işleyiş bu
komisyonların bağımsız komisyonlar şeklinde
işlemesi biçiminde tezahür ediyor. Hatta çok ilginçtir, yine gerçekten
hukukun üstünlüğüne inanan, dayanan demokratik ülkelerde mali denetim
komisyonlarının başkanları bile muhalefet
kanatlarından seçilmektedir. Bu nedenle iktidar kanadının bu
işleyiş üzerindeki baskı ve vesayeti belli ölçüde ortadan
kaldırılmaktadır; bu, önemli bir konudur diye düşünüyoruz.
Böylece kamu maliyesinde hesap verme işi şeffaflaşarak
hortumlanan devlet yasasının güvencesi sağlanmış olur
diye düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, aslında dün burada bütçenin tümü üzerinde yapılan
konuşmalar üzerinde çok şeyler konuşulabilir, bizde de hiç
güneşin yüzünü görmeyen sözler vardır ama ne yazık ki buna parti
olarak, kişi olarak ne niyetimiz ne de vaktimiz var. Onun için, ortak
akıl gerekli. Hukuk tutulması var, akıl tutulması var bu
ülkede. Bunu ortadan kaldırmanın tek yolu da ortak diyalog,
uzlaşma, barışçıl bir duruş ve demokrasiye, hukuka
üstün bir inanç.
İşte bu
inançla ve bu duygularla 2009 yılı bütçesinin, ülkemize demokrasi, toplumsal barış
getirmesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Cevdet Selvi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir
dakika.
CHP GRUBU ADINA
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Üzerinde
görüşeceğim bütçe, hassasiyet gerektiren, saygının en üst
düzeyde layık olması gereken makam ve kurum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, bu ülkenin, Türkiye'nin geleceğini şekillendiren, kaderini
çizen bir kurum ve özellikle Cumhurbaşkanlığı makamı
da tüm milletin, ulusun birliğini sağlayacak, devleti temsil eden bir
makam. Hepimizin, tüm kurumların, saygıyla, duyarlılıkla,
yıpranmamasını önlemek için hassas davranılması
gerektiği bir bütçe üzerinde konuşacağım. Çünkü
Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Cumhurbaşkanı
Türk milletinin birliğinin temsilcisidir; Anayasanın
uygulanmasını, devlet organlarının, kurumlarının
düzenli, uyumlu çalışmasını gözetir. hükmü açıkça
Anayasanın 104üncü maddesinde de bellidir. Türk halkı için
birleştirici, devleti temsil eden önemli bir makamdır. O
bakımdan Cumhurbaşkanlığı, aynı Meclis gibi,
kurum olarak çok önemlidir de; bunu sadece bu ulusun, bu devletin
unsurları, sadece bu millet değil, bu kurumlar değil tüm dünyada
da saygıyla karşılanması, hassasiyet gösterilmesi gereken
bir makamdır. Bunun için Sayın Gülün
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önceki olaylar dikkate
alınarak makamın yıpratılmaması için Cumhuriyet Halk
Partisi her türlü girişimde bulundu.
AK PARTİ
iktidara geldiği 2002den hemen başlayarak kamu
kurumlarını, anayasal kurumları, YÖKten, üniversiteden,
ordudan, yargıdan her organla ve Cumhurbaşkanlığıyla
da çok ciddi kavgalar sürdürdü. Daha eskiden, öylesine,
Cumhurbaşkanlıklarına ciddi bir suçlama, kamuoyunda yıpratacak,
makamı yıpratacak olaylar olmazdı. Ama AKP iktidara geldikten
sonra Sayın Ahmet Necdet Sezeri kamuoyunda yıpratmaya
başladı. Türkiyedeki hassasiyet belliydi ve bu nedenle Cumhuriyet
Halk Partisi, Anayasanın hukuki değerlendirmesinin sonucunda da üçte
2, yani 367 olsun, bir uzlaşma sağlansın, halkın
birliği konusunda Cumhurbaşkanlığı makamı şu
kırılma noktalarında yararlı bir hizmet versin diye
direndi. Ancak ne yazık ki, iktidar alışmıştı.
Beşi bir yerdenin hedeflerinden bir tanesi de
Cumhurbaşkanlığıydı; inat etti. Uzlaşılarak
yapılır. dedik ve ne yazık ki, bu makam bir genel seçimin
malzemesi olarak kullanıldı. Söylenen sözler, vicdanı olan tüm
yurttaşların yüreğini sızlattı: Dindar
Cumhurbaşkanı. ve diğer hiç de uygun olmayan
AKPnin genel
seçimlerine malzeme edildiği için de halkın gerçek sorunları
dile getirilemedi.
Evet, biz bu
konuda üstümüze düşeni yaptık ve Sayın Başbakan 2007
seçimlerinin sonuçlanmasında balkona çıktığında,
oyunun da yüksek olması nedeniyle, saygıdeğer bir açıklama
yaptı. Tüm yurttaşlara uzlaşmanın önemini vurgulayarak
uzlaşmayla bir Cumhurbaşkanı seçebileceği
mesajını verdi. Birtakım köşe
yazarlarımızın, birtakım sorumlu
yurttaşlarımızın da yüreğine su serpildi.
Elbette, o
kavgalar Türkiye'ye yaramıyor. Bir uzlaşma olursa 2007 seçimiyle
Türkiye'de bir huzur, geçmişin kavgaları, inatları kalkar,
yararlı bir sonuç alınır diye bekledik. Ama ne yazık ki,
iyi niyetle de olsa Meclisimizde -dolaylı olarak da açık olarak da-
belirli gruplar AKPnin gösterdiği Cumhurbaşkanı
adayını destekleyeceklerini söylediği andan itibaren AKP içe
kapandı. Kendi grup toplantısında bir parti yetkilisi gibi
Cumhurbaşkanı adayı ve Cumhurbaşkanı seçmeye
kalktı. Öyle oldu ki belirsizlik, 72 milyonu uluslararası alanda ve
ülkede temsil edecek kişinin kim olduğunu anlama imkânı
bulamadık. AKP milletvekilleri dahi adayın, Cumhurbaşkanı
adayının kim olduğunu söyleyemez hâle geldi. Sonra 3-5 tane AKP
üst düzey yetkilisi karar verdiler, anlaştılar; dolayısıyla
seçildi. Seçildi de elbet başımızın tacı olması
gereken, korumamız gereken bir anlayışın orada
gelişmediğini maalesef şimdi gördük. Konuşmacılar da
ne büyük sakıncalar doğurduğunu ve
doğuracağını burada tekrarladı. Bizim
kaygılarımız gerçek oldu. Ne oldu? Sayın
Cumhurbaşkanı, AKPnin ideolojisinden, AKPye bağlı
anlayışından kopamadı. Ahmet Necdet Sezer, yani bir önceki
Cumhurbaşkanı zamanındaki atama dosyalarını inceleme
ihtiyacı bile duymadan çok kritik noktalara bu atamaları
gerçekleştirdi.
Sayın
Cumhurbaşkanı, eskiden kavga edilmiş üniversitelerle, YÖKle
ilgili rektör atamaları konusunda da hassasiyetini, sorumluluğunu,
Anayasanın çizgisi ve çerçevesini dikkate almadı, âdeta kendi
anlayışına uygun bir üniversiteler ve YÖK yapısı
oluşturdu. Burada, ilginçtir, herkesin dikkatini çektiğini
sanıyorum, YÖK Başkanı, göreve geldiği andan itibaren neler
söylediğini, şu Meclisin Başkanının odasında bile
nasıl çamlar devirdiğini herkes ibretle gördü. Bu yanlışlar
burada da kalmadı. Siyasi iktidarın Çankayadaki bir onay unsuru,
sorumlusu gibi hareket etti. Ne Anayasa ne demokrasi ne Türkiyenin gerçekleri
ne de sorumluluklarına bakmadı, hepsini âdeta buranın onay
unsuru, kurumu gibi ortaya koydu.
Bu dönemde pek
çok olaylar olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı, bu olaylara
samimiyetle ve görevinin ve Türkiyenin gereği ihtiyacı olan
olaylarda hiç görülmedi. Nedir bunlar? Hakkında dosyaları
olanların bekletilen atamalarını en önemli yerlere getirdi.
Hâkim ve savcıların atamalarının yanında yüksek
mahkemeler dâhil birçok çevrenin eleştirdiği yargıda
kadrolaşmanın yolunu açan yasayı da gözü kapalı
imzaladı, hatta yurt dışından gelir gelmez bu ve benzeri
kritik yasaları incelemeden imzaladı.
Sayın
Cumhurbaşkanı dış politikada da -bir kısmı
doğaldır- çok etkili rol oynamaya başladı. Âdeta Türkiyede
şu dünyanın ve bölgemizin kritik dönemlerinde Türkiye'nin ciddi bir
Dışişleri Bakanının varlığından
yokluğundan kuşku duyulur hâle geldi. Cumhurbaşkanı her
şeye karıştı. Sayın Başbakan zaten Türkiyeye
nadir uğruyor. O dış politikayla ilgileniyor. Türkiyede sorumlu
kurum ve kişiler, hele hele muhalefet partileri işi takipte güçlük
çekmeye başladı. Dış politikayı kim götürüyor?
Abdullah Gül, Sayın Cumhurbaşkanı mı, yoksa Sayın
Başbakan mı, yoksa Dışişleri Bakanı oralarda
geziyor, o mu? Belirsizlik dış politikamızda da
alabildiğine devam etti.
Yolsuzluklarla
ilgili Türkiye'nin tüm yurttaşlarının vicdanını
sızlatır belgelerin ortada dolaştığı,
yolsuzlukların arşa ulaştığı, ayyuka
çıktığı dönemde Cumhurbaşkanının bu
yolsuzluklarla ilgili kurumları, ilgili bakanlıkları, devlet
kuruluşlarını uyarma ihtiyacı bile duymaması son
derece ibret verici hâle geldi; Devlet Denetleme Kurulunun bu konudaki
görevlendirilmesi yerine getirilmedi. Ne Başbakan cevap verdi ne Hükûmetin
yetkili bakanları net bir cevap verdi bu yolsuzluklar
karşısında. Cumhurbaşkanı da bu konuda Devlet Denetleme
Kurulunu -adresini şaşırmış- demokratik kitle
örgütlerine gönderdi. Bir baskı unsuru olarak, devletin,
Cumhurbaşkanlığının yetkisinde olan Devlet Denetleme
Kurulunu meslek kuruluşlarına gönderdi ve ne yazık ki Deniz
Feneri ile ilgili -bir adım- ve diğer usulsüzlüklerde, yolsuzluklarda
ciddi bir dikkat çekme bile vermedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Ben, Cumhurbaşkanlığının mutlak
ve mutlak saygıdeğer bir makam olduğunu biliyorum, tüm
dünyanın da saygı duymasını milletim adına, Türkiye
Cumhuriyeti devleti adına gerekli görüyorum. Sayın
Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığını bırakıp,
yani makamı bırakıp İstanbulda devlet
başkanlarını, Türkiyeye itibar etmeyenleri, Türkiye'nin
değerlerine önem vermeyenleri, Ankarayı, başkenti
bırakıp İstanbulda karşılamaya başladı,
havaalanlarında karşılamaya başladı, otel
odalarında karşılamaya başladı. Bu itibar
eksikliği
Sayın Cumhurbaşkanı, yanında Başbakan
Yardımcısı ve Bakanla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Başkanının karşısında, 2 kişilik kanepede 3
kişi, kenarına ilişip Türkiyeyi temsil etti.
Cumhurbaşkanımızın milletvekilliği zamanında
Ermenistanla ilgili yaptığı konuşma burada, vaktim
yetmiyor, ama Ermenistan maçına gitti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) Türkiye maçına gitti.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Ermenistanda maça gitti.
Bunlar, çağa
uygun bir devlet yönetimi ve anlayışı değildir, ilkel
anlayıştır. Dost, ahbap çavuş ilişkisi
ATA
uçağıyla atlayıp götürüp davetiye vermek, bunlar devleti temsil
edecek şeyler değildir. Sayın Cumhurbaşkanının
BURHAN KAYATÜRK
(Ankara) Süren bitti ama konuşmaya devam ediyorsun.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Peki.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Selvi.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök.
Buyurun
Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir
dakika.
CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu hakkında CHP Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
RTÜK
dediğimiz kuruluşun yasasını biliyorsunuz arkadaşlar,
3984 sayılı Kanun. Bu Kanun kırk iki maddelik bir kanun, topu
topu bu, ama AKP için çok önemli bir kanun. Neden? Çünkü bu kırk iki
maddelik Kanunda göreve geldikleri tarihten bu tarafa 4928, 4962, 5101, 5217,
5218, 5728, yetmedi daha devam ediyor, 5767, 5785 sayılı kanunlarla
ha bire değişiklik yapıyorlar -aynı Kamu İhale
Kanununun geleceği- Bu Kurumu nasıl zapturapt altında
tutarız. diye.
Bu Kanunun bir
9uncu maddesi var arkadaşlar, 9uncu madde. 9uncu maddeyi aynen
huzurlarınızda okumak istiyorum. Bakın ne diyor bu madde: Üst
Kurul üyeleri ile üçüncü derece dahil üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî
hısımları
radyo ve televizyon hizmetleri alanında Üst
Kurulun görev ve yetki alanına giren konularda herhangi bir yüklenme
işine giremez, -çok açık- özel radyo ve televizyon şirketlerinde
ve bu şirketlerin doğrudan veya dolaylı ortaklık
bağı bulunan şirketlerde ortak veya yönetici olamazlar
Bakın,
dolaylı ortaklık bağı diyor, devam ediyor: Üst Kurul
üyeleri, üyelikleri süresince resmî
veya özel başkaca hiçbir
görev alamaz, -ne kadar net koymuş Kanun, hiçbir görev alamaz- özel veya
kamu yayın kuruluşlarının görev ve yetki alanına giren
konularda doğrudan veya dolaylı olarak taraf olamaz ve bu konularda
hiçbir menfaat sağlayamaz
Çok net bir hüküm ve müeyyideyi koymuş,
demiş ki: Yukarıdaki esaslara aykırı davrananlar
görevlerinden çekilmiş sayılır.
Arkadaşlar,
idare hukukundan anlayanlar bilirler, çekilmiş sayılma cümlesi
bağlı yetkidir, takdiri yetki değil. Yani olay
gerçekleşmişse Üst Kurulun toplanıp Sen görevinden
çekilmiş sayıldın, güle güle. demesine gerek yok.
Bağlı yetki, takdir edemez, doğrudan çekilmiş sayılır.
Bu maddeyi unutmayın arkadaşlar.
Gelelim
olayımıza. Olay böyle iken, yani radyo ve televizyon
kuruluşlarıyla dolaylı bağlantı kurulabilecek
şirketlerde hiçbir şekilde bağlantı yasağı var
iken, bir şirket adından bahsedeceğim sizlere: Rehber Basın
Yayın Organizasyon ve Eğitim Tesisleri Limitet Şirketi.
Arkadaşlar, bu şirketin ana sözleşmesinde bir madde var: Sesli
ve görüntülü video, sinema, televizyon ve reklam film ve paket programları
hazırlamak, hazır olanları çoğaltmak,
pazarlamasını, dağıtımını yapmak, stüdyolar
kurmak, bunlarla ilgili her türlü makine
ve yurt içinden temin etmek
falan
falan diye gidiyor. Yani medya. Şirketin alanlarından birisi medya,
radyo-televizyon. Bunu da unutmayın arkadaşlar. Bu, Rehber Basın
Yayın
Sayın Zahid
Akman, Sayın RTÜK Başkanı, eğer Ticaret Sicili Gazetesi
yalan söylemiyorsa, 2008 yılı itibarıyla arkadaşlar, bu
şirketin hâlen ortağıdır. Sayın Zahid Akmanın
ortakları kimlerdir? Zekeriya Karaman, meşhur zatı muhterem!
Kanal 7nin sahibi, söz sahibi. Bu zatı muhteremle ortaklık burada
bitmiyor. Olayları geniş görelim biraz, Deniz Feneri davasına
gidelim. Deniz Feneri davasında beraberler, Türkiyedeki davalarda
beraberler. Hatırlayın, İstanbul 10uncu Noterinin
işlemleri. Hapishanede bulunan bir şahıs Türkiyedeymiş
gibi evrak düzenleniyor. Sayın Zahid Akman bu Zekeriya Karamana öyle bir
vekâletname veriyor ki arkadaşlar, bakın vekâletnamede hangi yetkiler
var, onları ben size bir okuyayım:
adına şirket hisseleri
almak, satmak, devretmek, ihalelere girmek
, her tür yetkiyi veriyor, genel
yetki. Genel yetki, yeni tarihli. Bu yetkiyi RTÜK Başkanı Kanal 7
şirketinin, televizyonunun sahibine veriyorsa RTÜK
Başkanının işvereni kimdir? Kamu mu, siz mi, Zekeriya
Karaman mı? Sayın RTÜK Başkanının işvereni
Zekeriya Karamandır, Kanal 7nin sahibidir, Kanal 7dir.
Sayın Zahid
Akman Almanyaya sık gidip gelen bir insan. Almanyada davaları var.
2007 yılından bu tarafa Almanyaya gidemiyor. Neden? Çünkü
hakkındaki iddialar ve özellikle Deniz Feneri davası ve onun
öncesinde de - tek olay Deniz Feneri değil arkadaşlar- bir kooperatif
meselesi var. Ne bu kooperatif meselesi, onu da arz edeyim. Bakın ne
diyor
Bir kooperatif var, 1.500 üyesi var, Almanyada, 2003lerde. Bu
kooperatif, arkadaşlar, iflas ediyor, yolsuzluklara
bulaşılıyor. Onun üzerine, Alman Savcılığı
harekete geçiyor, tahkikat açıyor. Dosya numaralarını benim
kadar Sayın Akman da bilirler. Bu tahkikatlar sonucu, arkadaşlar,
gelen yazılarda, Zahid Akmanın yasada belirtildiği gibi
yalnız üyelik değil yönetici olduğu ortaya çıkıyor.
Yani 9uncu maddenin yasakladığı başka ticari faaliyet
yasağını deldiği ortaya çıkıyor ve arama
kararı var.
Sayın Zahid
Akman, arkadaşlar, Almanyaya gidemiyor. Neden? Gözaltına
alınacak. Gidemiyor. Neden? Belki tutuklanacak. Ama bakın ki ironiye,
Almanyaya giremeyen, Türkiye adına toplantılara katılamayan
Sayın Zahid Akman, arandığı için, bu Meclis
çatısı altında, o koltukta oturuyor. Bu, hakikaten komedidir, bu
komedidir ya! (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısının onuru bu kadar ayaklar altına
alınamaz.
Ticari
bağı bu kadar değil arkadaşlar. Devam ediyor. Nasıl
devam ediyor? Allah çok versin, kimsenin parasında gözümüz yok. Biz,
Hukuk, adalet diyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın
arkadaşlar, hepsinin belgesi var. Hemen buyur gel, hepsinin belgesi
Bu
belgelerin hepsi sunuldu.
Bakın
arkadaşlar, ben size birkaç şirket adı okuyacağım
şimdi.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Kesinleşmiş hukuki karar var mı?
İSA GÖK
(Devamla) Aynen
Vallahi, efendim, gitsin ifadesini versin, kaçmasın.
Bakın
arkadaşlar, bu 9uncu madde yasağı var ya, aslında RTÜK
üyesi olmak için devlet memuru olma
vasfını haiz olmak lazım. Yani, taahhüt ediyor, esnaf
olmayacaksınız, devlet memuru gibi olacaksınız. Ama ne?
İçi dışı ticaret. Ben size, ortağı olduğu,
ilişkili olduğu birkaç şirket adı vermek istiyorum,
bakın arkadaşlar: European Food Marketing GMBH Şirketi,
Almanyada. Bu şirkette doğrudan ortak. Ardından Euro 7 Fernseh
Marketing GMBH Şirketi, yine ortak, yine idareci. Atlas Media Marketing,
Almanyada, yine içinde var. Yetmedi
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Ne zaman?
İSA GÖK
(Devamla) - Hemen tarihlerini vereyim. Bu şirketlerde başkan olduktan
iki ay on yedi gün sonraya kadar görevi devam ediyor. Ama bir isim daha var.
Bakın, Yeni Şafak Europa GMBH
Bu da eski bir şirketin devri,
Yeni Şafak. Buradaki de 80 bin euroluk bir hisse
karşılığı devam ediyor görevi. RTÜK Başkanı
olduktan sonra, arkadaşlar, on üç ay on bir gün bu işlere devam
ediyor, ticari faaliyetlere devam ediyor.
Sayın AKPli
vekiller, ben içinizde adalet duygusu olanları çok iyi biliyorum.
Şimdi, bakınız, Meclis, 9uncu madde gereği RTÜK ile
alakalı olamayacak, orada görev yapamayacak olan bir insanı aklamaya
çalışamaz. Bu kadar yasa dışı işe girmiş
iken, 28inci ve 10uncu Noterleri de bulaştırmışken
İstanbuldaki, arkadaşlar, Meclis bir kanun çıkartıyor.
Deniz Feneri davasını hatırlayın. Hani
Başbakanımız Almanya ile alakalı önemli bir zatla
konuşurken, Adalet Bakanı da varken, Arkadaşlar tutuklu, çok
mağdur oldular. diye dert yanıp Ne zaman bitecek? diye sorarken,
olay tam patlarken sizlerin oylarınızla bir kanun geçti Meclisten,
sizlerin oylarınızla arkadaşlar. Bu kanunun, arkadaşlar,
ben hemen size maddesini söyleyeyim: 5785, 10 Temmuz 2008. Bu Kanunla siz RTÜK
üyesi olan Sayın Zahid Akmana soruşturma, yargılama
yasağı getirdiniz. Haberiniz yok, bilmiyorsunuz. Çünkü bir yerden
geldi. Bununla, arkadaşlar, Başbakan izin vermedi.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Biliyoruz.
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Sizin bildiğinizi biz de biliyoruz.
İSA GÖK
(Devamla) Eğer biliyorsan kötü niyetlisin zaten, bilerek
yapıyorsan. Başbakanın iznine tabi kılındı,
arkadaşlar, bu soruşturma, dava. Başbakanın izni yoksa
Zahid Akman yargılanamayacak. Yani tam koruma altına
alındı. Normal adalet duygularına sahip bir şahıs,
normal ahlaki duyguları olan bir şahıs der ki:
Yargılansın, kendini aklasın, savcıların eline
bıraksın. Hayır. Hani Genel Başkanımız dün
bahsetti ya Sayın Deniz Baykal Dokunulmazlıkları
kaldıralım. Sizden cevap gelmiyor. Siz, yetmiyormuş gibi daha
da genişletiyorsunuz, bu denli yargıya, bu denli karakola, emniyete
bulaşmış insanları daha nasıl koruruzun
hesabını yapıyorsunuz.
Arkadaşlar,
bakınız, devam ediyor, Sayın Zahid Akmanın bu ticaret
bağlantısı, tabii, RTÜKteki ifa ettiği görevle
bağlantılı olarak yürüyor. Nasıl yürüyor? Kanal 7yi ratingi
öne çıkartmak için, arkadaşlar, var olan yapıyı
değiştirip o rating hesaplama
Oradaki, arkadaşlar, paneli
baskıyla değiştirtiyor. Yetmiyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSA GÖK
(Devamla) Kanal 7, TGRTnin 50 milyon YTLlik, 50 milyon liralık,
arkadaşlar, vergi borcunu nasıl kapatırız diye talimatlar
veriliyor. SPK Başkanı bu işlere alet oluyor, beraber
çalışmalar yapılıyor. Bunlar diz boyu arkadaşlar, diz
boyu. Daha devam ediyor arkadaşlar, devam ediyor, ATV-Sabah
satışından dolayı Vakıfbank tehlikeye girmesin diye
Ziraat Bankasındaki büyük hesap hemen oraya aktarılıyor. Niye?
Olaylar devam ediyor, olaylar devam ediyor.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Kanaltürkle CHPnin bağlantılarını da
anlatın.
İSA GÖK
(Devamla) Arkadaşlar, bakınız, yeni bir yasa
tasarısı getiriyorsunuz, çok tehlikeli, direkt kıyım var,
direkt kıyım var.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) 6 trilyon liralık borç
almışsınız.
İSA GÖK
(Devamla) Ve arkadaşlar, RTÜKe öyle yetkiler veriyorsunuz ki Sayın
Zahid Akmana, doğrudan artık Başbakandaki yetkiyi o da
alıyor, arkadaşlar, yayın durdurma cezası.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Tuncay Özkanla olan anlaşmalarınızı
da anlatın.
İSA GÖK
(Devamla) Yüksek Seçim Kurulundaki seçimler sırasındaki denetleme
yetkisini Sayın Akmana veriyorsunuz. O kadar güveniyorsunuz ki o yüzden
güvence altına alıyorsunuz. Aynı çatı altında -süre
yetmiyor- bulunmak ve yasa yapma faaliyetinde kamu kaynaklarını
tahsis etme faaliyetinden dolayı ben hicap duyuyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Partinizin Tuncay Özkanla olan
anlaşmalarını da anlatın.
BAŞKAN -
Sayın Hıdır
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü.
Buyurun
Sayın Mengü. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi bütçesi hakkında
şahsım ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez
kurumlarından olup çoğunluğun diktasını önlemek için
çağdaş, modern demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarından biridir.
Hem bu, yasaların Anayasaya uygunluğunu denetleme görevini yapar,
zaman zaman da Yüce Divan görevi yapar.
Yüksek yargı
organı olan Anayasa Mahkemesi son yıllarda görüştüğü ve
karara bağladığı davalardan daha çok, başkan vekilinin ve eşinin
yasa dışı dinlenmesi ve izlenmesi ve başkanın
açıklamalarıyla gündeme oturması yüksek mahkemenin kamuoyunda
tartışılır hâle gelmesine neden olmuştur. Kırk
altı yıllık tarihinde yüksek mahkeme hiç bu kadar göz
önünde bulunmamış ve
tartışılmamıştır. Bunun nedenlerinin
başında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim
Kılıçın o makamda tartışmalı biri olarak
oturmasının sebebinden kaynaklanmaktadır. Son zamanlarda tutum
ve davranışıyla ve açıklamalarıyla da
tarafsızlığını yitirmiş durumdadır. Zira
Sayıştay tarafından 1990 tarihinde Haşim
Kılıçın da aralarında bulunduğu 3 adayın
belirlenmesi için yapılan seçimin hukuka uygun olarak teşekkül
etmemiş bir Sayıştay Genel Kurulundan seçilmiş olması
nedeniyle bu atama, bu Genel Kurulun yapılmasına sebebiyet veren
yasanın hemen akabinde seçilen 3 kişinin Cumhurbaşkanına
gönderilmesi ve Haşim Kılıçın o tarihteki
Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal tarafından atanması sonucunda
göreve başlamış, ancak göreve başlamasından çok
kısa bir süre sonra kendisinin atanmasına neden olan yasa maddesi
Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Nitekim bu iptal
kararından hemen önce, Türkiye Barolar Birliği 7 Aralık 1990
tarihinde yayınladığı bildiride, bu durumun hukuk devleti
için tehlikeli, anayasal kuruluşlar için endişe verici olduğunu
belirtmiştir. Bu nedenle, Haşim Kılıçın seçilmesine
olanak sağlayan bu yasa ortadan kalkınca, Haşim
Kılıçın üyeliğinin otomatikman düşmesi
gerektiğini söylemiştir ancak -Türkiye Barolar Birliğinin bu
açıklamasına bilim adamları da destek vermiştir,
olayın böyle olması gerektiği söylenmiştir- Anayasa
Mahkemesi -elbette kararlarını siyaseten eleştiririz,
tartışırız, hukuken tartışırız ama
verdiği kararlar kesin olduğu için yapacak bir şey yoktur-
iptal kararlarının geriye doğru yürüyemeyeceği ilke
kararından hareketle, Haşim Kılıçın üyeliğinin
düşmeyeceğine karar vermiştir.
Ayrıca,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye doğru
yürüyemeyeceği görüşü hukuki tartışmaya açıktır.
Nitekim birçok bilim adamı ve hukukçu, bu geriye doğru yürüyememenin
kesinleşmiş mahkeme ve idare kararlarıyla ilgili olduğunda
hemfikirdirler. O nedenle, iptal kararının geriye doğru
yürüyemeyeceği ilkesi hukuk güvenliğini sağlamaya yönelik bir
kurumdur ancak bu konuda da yüce mahkeme tarafından işlenmiştir.
Haşim
Kılıçın Anayasa Mahkemesine üye olma yolunu açan yasanın
Anayasaya aykırılığına rağmen, geriye
yürüyemeyeceği düşüncesiyle, adı geçenin üyeliğinin
düşürülmemesi ileride çok vahim sonuçlar doğuracaktır.
Örneğin, hukuk ile hiçbir ilişkisi olmayan, belli meslek
gruplarından gelen insanları, çok kısa bir dönemde çıkacak
bir yasayla Anayasa Mahkemesi üyeliğine tayin edebilirsiniz ve bu yasa
maddesi ileride iptal edildiği tarihte geriye doğru yürüyemeyeceği
için, o hiç hukukla alakası olmayan, aynen Haşim Kılıç
gibi
Haşim Kılıçın da bütün yaptığı
eğitim muhasebe ilmiyle ilgilidir, hiç hukukla ilgili, yakından
uzaktan alakası yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde bir muhasebe ilmini
yapmış bir insanın ki, Haşim Kılıçın böyle
doktorası, masterı falan da yoktur- dünyanın hiçbir anayasa
mahkemesinde, hiçbir yüksek yargı organında, ister parlamentolar
tarafından seçilsin ister cumhurbaşkanları tarafından
atansın böyle bir üye ve tabii bu üyelikten de maalesef
başkanlığa gelmiş bir şahsı göstermek mümkün
değildir.
Ancak Haşim
Kılıç, tabii bu göreve geldiği anda bu görevi, aslında
buraya getirilişi bir misyon gereğidir. Nedir bu misyon?
Laikliğe karşı olmasıdır. Bu laikliğe
karşı mücadele etmek ve kendi dünya görüşüne uzak siyasal
partilere elinden geldiğince kötülük edebilmek, yandaşı
olduğu siyasal düşüncedeki partilere de evrensel hukuk
değerlerini de göz önüne almadan bilebildiği gibi yandaş
olmaktır. Örneğin, kendi dünya görüşüne uzak siyasi partilerle
ilgili raportör raporlarını basına sızdırmak bu
görevlerden bir tanesidir, bu misyonun bir parçasıdır. Ve bütün bu
şansı ele geçiren Haşim Kılıç, bir etik değer
sahibi insanın, kendisinin Anayasaya aykırı bir yasayla göreve
getirildiği yerde, o yasa maddesi iptal edildiği anda görevi
bırakması gerekir. Onurlu insanların yapması gereken, etik
sahibi insanların yapması gereken budur. Ama, tabii Sayın
Haşim Kılıç, biraz evvel yukarıda anlattığım
nedenlerle, böyle bir misyonla bu işe geldiği için böyle bir gerek
duymamıştır.
Haşim
Kılıçın laiklikle ilgili sorunu çok açıktır. Bir
gazeteci kendisine Laik misiniz? diye sorduğu zaman bu soruya cevap dahi
verememiştir. Politika yapmayalım, demagoji yapmayalım.
demekle yetinmiştir. Artı bir Anayasa Mahkemesi Raportörü
vardır, çok enteresan. Şimdi, bu devleti kuranların temel
değeri laikliktir. Bunu hiç kimse tartışamaz. Bu devleti
Kurtuluş Savaşından alıp devlet hâline getirenlerin ortak
iradesi, bu hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı,
bunlar hepsi 1961den sonra hayatımıza girmiştir. Ama laiklik, bu
devleti kanla ve terle kuranların temel dayanağıdır. Bu
nedenle, bu laiklik kavramını, laikliği ve milliyetçiliği
-çok enteresan- iki kavramı birlikte Türk siyasal yaşamının
temel iki sorunu olarak gören, bu konuda makaleler yazan, her imkân
bulduğu ortamda çıkıp bunda da fikrini açıklayan
Elbette
fikrini açıklar. Düşünce açıklama özgürlüğü herkes için
vardır ancak bir yargı organında görev yapanlar, bu gibi
konularda görev alması ihtimali bulunanlar kendi kişisel
görüşlerini böyle ulu orta açıklayamazlar. Bu zat bir ilim adamı
olarak böyle bir rapor yazmışsa bu kişinin bu konulardaki dünya
görüşü ve açıklamaları bilindiğinden bunları bu tip
görevlere vermemek gerekir. Yani bu tip davaların bu konuda -hukuki
tabirle- ihsası reyde bulunmuş olan kişilere verilmemesi
gerekiyor ama Sayın Haşim Kılıç, kendine çok yandaş,
laiklik karşıtı olan bu zata benzer davalarda devamlı görev
vermiştir. O kadar ileri gitmiştir ki Türk yüksek yargı
organı tarihinde görülmeyen bir olayı yaşadık. Maalesef
Adalet ve Kalkınma Partisinin kapatma davası sonucuyla ilgili
kararını açıklarken, kararı açıklamadan evvel bir on
dakika kadar bu Osman Can denen zatın ne kadar ciddi bir adam
olduğunu
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, Sayın Hatip
konuşurken burada olmayan
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Böyle bir usul var mı efendim? Böyle bir usul var mı?
Konuşmayı kesiyor! Olur mu böyle şey ya!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat)
bir kimsenin şahsıyla ilgili
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Böyle bir usul var mı efendim? Benim hakkımda dava
açar, itiraz varsa dava açar.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Böyle bir usul yok. Kendini savunacak söz hakkı
olmayan kimsenin
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Efendim, konuşma bitmedi daha. Var mı böyle bir usul?
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Sen hukukçusun, otur yerine.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ben sizin konuşmanızı
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Dava açar benim hakkımda.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, böyle şey olur mu? Konuşma
bittikten sonra
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Böyle bir şey olur mu? Kendinin konuşma
hakkı olmayan
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Benim hakkımda dava açar. Bak, o yollarını
biliyor, dava açar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Konuşma bittikten sonra
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Ben söylüyorum, dava açsın canım. Ben söylüyorum,
dava açsın.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Böyle bir şey olmaz ama!
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Olmaz olur mu!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayret bir şey ya!
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Şimdi, bakın, bu zat diyor ki: Laiklik ve
milliyetçiliği beraber Türk siyasal yaşamının temel iki
sorunu olarak gören
Bunu açıkça söylüyor. Daha ileri gidiyorum. Laiklik
ve milliyetçilik hakkında Adalet ve Kalkınma Partisine anayasa taslağı
hazırlayan Sayın Ergun Özbudun bunun kadar vahşi
davranmamıştır ve çok saygılı bir şekilde
Aynen
söylüyorum, ne demiştir Sayın Ergun Özbudun, okuyorum
kitabından: Atatürkün milliyetçilik anlayışı
akılcı, çağdaş, medeni, ileriye dönük, demokratik,
toplayıcı, birleştirici, insani ve barışçıdır.
Böyle tanımlıyor. Aynı kitapta Anayasamızın
benimsediği milliyetçilik anlayışının ırk, dil,
din gibi objektif benzerliklere değil, kader, kıvanç ve tasa
ortaklığına ve birlikte yaşama arzusuna dayanan subjektif
milliyetçilik anlayışı olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
diyor.
Laiklik konusunda
ise yine aynı Hoca Laikliğin Türk inkılabı
açısından taşıdığı önem, onun
Anayasamızda özel olarak korunması sonucunu doğurmuştur.
Din hizmetlerinin devlet kontrolünden tamamen uzak biçimde cemaat örgütlerine
bırakılması çok sakıncalı olur. Atatürkün Türk
toplumu için çizdiği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak
hedefinin gerçekleşmesini tehlikeye düşürebileceği ifade
edilmektedir. diyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Herkes senin gibi düşünmek zorunda değil.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) - Şimdi, yüksek mahkemenin başkan ve diğer
üyeleri Anayasa Mahkemesine seçilirken yemin ediyorlar, Türk milleti
tarafından demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve
millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasını koruyacağıma; görevimi doğruluk,
tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde, sadece
vicdanımın emrine uyarak yapacağıma, namusum ve
şerefim üzerine andiçerim." diye başlıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım,
bitiriyorum.
Şimdi,
Anayasanın temel niteliği laiklik olduğuna göre, buna
karşı olan bir raportörün her önemli davada özel raportör olarak
görevlendirilmesi Başkanın görevini doğruluk ve
tarafsızlık duygusuyla yapmadığının açık
delilidir.
Ben bir şey
söylemeyeceğim. Sayın Bülent Arınç -hemşehrim, aynı
ilin milletvekiliyiz- dün bir yüksek bürokratın istifası için bir
şeyler söyledi, aynen okuyorum. Sayın Arınç diyor ki:
İstifa bireysel bir hak, yeri geldiği zaman da
kullanılmalıdır. O insan için bir erdemdir. Sorumlu mevkilerde
bulunan insanlar, kendileri ile ilgili bir itham olduğunda, bu
ithamın ağırlık derecesine göre mutlaka kendilerine
yakışanı yapmalıdır.
Sayın
Arınçın bu açıklaması aynı Haşim Kılıç
için de geçerli.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Mengü.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner.(CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yedi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayıştayın 2009 yılı bütçesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 160ıncı maddesine göre,
Sayıştay merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütün
gelir, gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetleyip sorumluların hesap ve işlemlerini yargılama yoluyla
kesin hükme bağlamakla görevli bir kurumumuzdur. Sayıştaylar
bütün dünyada demokratik rejimlerin olmazsa olmaz birer kurumu hâline
gelmiştir. Ülkemizde Sayıştay yüz elli yıla yaklaşan
mazisiyle, bağımsız statüsü ve tarafsız konumuyla hukuk
devletinin temel taşlarından biridir. Yurttaşlarımız
kendilerinden toplanan paraların nereye, ne kadar
harcandığını bilmek istemektedir. Peki bunu
gerçekleştirebiliyor muyuz?
Değerli
arkadaşlar, AKP Hükûmetleri döneminde maalesef iş çevreleri bizden
olanlar-olmayanlar şeklinde
sınıflandırılmış, yandaş kişi ve
çevrelere kamu olanaklarıyla sınırsız finans destekleri
sağlanmış. Örnek olarak ATV ve Sabah gibi krediler ve
belediyelerde yandaş iş adamlarının arsalarına imar
tadilatları gibi. Milletvekilleri dahi bu konuda yeterince
bilgilendirilmemiştir. Bu olumsuzluklar orta yerde duruyorken
Sayıştay bütçesini konuşuyoruz, Daha etkili denetim nasıl
yapılabilir? diye soruyoruz. Hükûmetlerin yaklaşımı böyleyken
bu mümkün mü? Bunu siz değerli milletvekillerinin vicdanlarıyla
yanıtlamasını istiyorum.
Sayıştaya
geleneksel görevinin yanı sıra 5018 sayılı Kanunla
uluslararası denetim standartlarına uygun mali ve performans
denetimleri gerçekleştirilmesi ve sonuçların Parlamentoya
raporlanması görevi verilmiştir ancak gerekli yasal düzenlemeler
yapılmadığı için 5018 sayılı Kanun hükümleri
doğrultusunda Sayıştay tarafından hazırlanması
gereken dış denetim genel değerlendirme raporu, faaliyet genel
değerlendirme raporu, mali istatistikler genel değerlendirme raporu
ve ilgili diğer raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulamamıştır. Bu nedenle de parlamenter denetim etkin olarak
yürütülememektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sayıştayın tüm kamu fonlarını
uluslararası genel kabul görmüş standartlara uyumlu düzenlilik ve
performans denetimleri yoluyla denetlemesi ve Parlamentoya güvenilir bilgiler
ve öneriler içeren yüksek kalitede raporlar sunması hedefini
gerçekleştirebilmesi amacıyla hazırlanan Sayıştay
Kanunu Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur fakat 2005
Şubat ayında Meclise gelmiş olmasına rağmen, AKP
Hükûmeti bu teklifi yasalaştırma yönünde bir
çalışmanın içinde olmamıştır.
Değerli
arkadaşlar, denetimden korkmamak gerekmektedir. Bugün, Meclisteki
sayısal çoğunluğunuzla bunu engelleyebilirsiniz fakat AKP
hükûmetlerinin önünde sonunda bu halka kayırmacılığın,
yolsuzluğun ve talanın hesabını vermek zorunda
kalacağını hatırlatmak istiyorum.
Mahallî
idarelerin etkin denetlenemediği gerçeği ortada duruyor. Belediye
şirketleri denetlenebiliyor mu arkadaşlar? Kamu kaynakları bu
şirketler aracılığıyla nasıl
kullanılıyor? Ankarada, İstanbulda belediye şirketleri
aracılığıyla ne kadar büyüklükte bir kamu kaynağı
kontrol edilmektedir? Kimlere, nasıl aktarılmaktadır?
Bunları konuşmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlar, yine çok önemli olduğunu düşündüğüm ve büyük
bir kamu kaynağının kullanıldığı KÖYDES ve
BELDES projeleri Sayıştay denetiminin dışında
denetleniyorsa -ki sanmıyorum- İçişleri Bakanlığı
denetleyecek. Yani parayı aktaran da harcayan da denetim yapan da
aynı ekip. Bu kabul edilebilir mi?
Sayın
milletvekilleri, kamu kaynaklarının çarçur edilmesinin önüne geçmek
zorundayız. Sayıştayın üstleneceği sorumlulukları
hakkıyla yerine getirebilmesi için, Sayıştay Kanunu Teklifinin
bir an önce kanunlaşması hayati önem arz etmektedir. Belki kurumu
daha etkin çalışır hâle getirecek bu düzenleme daha fazla
ertelenmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, Sayıştayın raporlama faaliyetlerinin
anlamlı hâle gelmesinin bir başka boyutuna değinmek istiyorum.
Dünyada sayıştay raporlarının görüşüldüğü ve
karara bağlandığı esas zeminlerin parlamento
komisyonları olduğu bilinmektedir. Sayıştay
raporlarını görüşecek meclis komisyonunun çalışma
tarzı, üreteceği raporun içeriği ve formatı, komisyon
raporundaki tavsiyelerin izlenme usul ve esasları da son derece önemlidir.
Hâlen yürürlükte bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde,
Sayıştay raporlarının hangi işleme tabi
tutulacağı hususunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
Öte yandan, Sayıştayın genel uygunluk bildirimleri ve hazine
işlemleri raporlarının görüşüldüğü Plan ve Bütçe
Komisyonunun iş yükü de dikkate alındığında,
Sayıştay raporlarını görüşmek üzere özel bir komisyon
oluşturulmasının da parlamenter denetim etkinliği
bakımından yararlı olacağını düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştayın Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunacağı raporların kalitesini etkileyen
en önemli unsur, çalışmaları yürüten denetçilerin mesleki
yeterlilikleridir. Bu nedenle, başta düzenlilik ve performans denetimine ilişkin
hizmet içi eğitim çalışmaları olmak üzere çağdaş
denetim metot ve tekniklerinin öğretilmesine yönelik çalışmalar
artırılarak devam ettirilmelidir. Sayıştay mensuplarının
yurt içinde ve yurt dışında diğer kurum ve
kuruluşların, yüksek denetim kurumlarının ve meslek
örgütlerinin düzenlediği eğitim faaliyetlerine katılması
sağlanmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Ayrıca, yabancı dil eğitimi, hizmet içi
eğitimin başlıca alanlarından biri olmalıdır,
lisansüstü eğitim teşvik edilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime son vermeden önce, 2000 yılı Hazine
İşlemleri Raporundan birkaç cümleyle bahsetmek istiyorum.
Raporun
çeşitli yerlerinde mali tabloların tam ve doğru olarak
zamanında Sayıştaya verilmediği ve benzeri ifadelerle
aslında AKP Hükûmetinin, Meclis adına denetim yapan bir kurumun
nasıl gayriciddi yaklaştığı ifade edilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, dün bir bütçe tasarısı burada görüşüldü.
Türkiye'nin nasıl olduğuna, gerçeklerin ne olduğuna kimse
değinmedi. Sayın Maliye Bakanı burada Cem Yılmaz şovu
yaptı ama Sayın Başbakan da Türkiyeyi güllük gülistanlık
gösterdi. Aynı bütçede işçi haklarına, aynı bütçede
emekçilere, üreticilere ne verildiği, ne verilme noktasında
olduğu da anlaşılamamıştır ve Parlamento da bunu
bilememiştir ve Sayın Genel Başkanımın dediği
gibi, otomatiğe bağlanacak bir bütçe durumunda olduğu için biz
bu bütçeye de güvenmiyoruz. Bu bütçenin de halkımıza bir şey
vereceğine yine inanmıyoruz.
Hepinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güner.
Şahıslar
adına ilk söz bütçenin lehinde olmak üzere Giresun Milletvekili Sayın
Hasan Sönmeze aittir.
Buyurun
Sayın Sönmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
H. HASAN SÖNMEZ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Mali
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci turda yer alan kurumlar
bütçeleri üzerinde lehte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Güçlü bir
Meclisin güçlü bir demokrasi anlamına geldiğini hepimiz biliyoruz.
Kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı parlamenter
sistemimiz, ülkemiz tarafından sevilen ve uygulanmaya
çalışılan çağdaş bir demokrasi tercihidir. Kuvvetler
ayrılığı ilkesine dayalı parlamenter sistemin
yazılı normlar yanında demokratik geleneklerle de desteklenmesi
ve beslenmesi gerekir. Bizim uygulamamızda bu boyutun tam olarak sağlanamamış
olması zaman zaman tartışmalara neden olmakta, kuvvetlerin
üstünlükleri ve uyumu sorgulanmaktadır. Unutmamak gerekir ki kuvvetlerin
yetki aşımı heves ve girişimleri modern demokrasilerde çok
gerilerde kalmış alışkanlıklardır. Bunlardan
vazgeçmek ve kuvvetler mücadelesi yerine kuvvetler uyumunu sağlamak
zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yoğun bir ziyaretçi trafiği yaşanmaktadır, günde ortalama
5-6 bin ziyaretçi söz konusudur. Bu ziyaretçi yoğunluğu Parlamento
çalışmalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun için
önlem alınmalıdır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde milletvekili ofisleri, milletvekili danışman ve
sekreterlerinin uyumlu çalışmasını sağlamaktan uzak ve
yetersizdir. Yeni Parlamento çalışma birimleri binası
yapılması için bütçeye ödenek
konulduğunu görüyoruz. Bir an önce bu binanın yapılarak hizmete
sunulmasını diliyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisine yeni taşıt almak yerine taşıt kiralamak
suretiyle bu ihtiyacın karşılanması öngörülmüş ve
bütçeye bunun için ödenek konulmuştur. Bu uygulama yerinde ve doğru
bir uygulamadır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgi ve teknoloji altyapısını güçlendirmek
amacıyla 22nci Dönemde dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Bülent Arınç tarafından başlatılan kısa adı
METSİS olan Meclis Enformasyon ve Telekomünikasyon Sistemleri Projesinde
sona gelindiğini memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. Bu projeyle
Türkiye Büyük Millet Meclisi binasındaki tüm ses, veri ve görüntü
iletişimi tek bir merkezde toplanacak, tüm İnternet
altyapısı ve telefon santralleri yenilenecek, Türkiye Büyük Millet
Meclisi kampüsü alanına ve giriş kapılarına güvenlik
kameraları yerleştirilecek, plaka tanıma, şüpheli nesne
algılama gibi uygulamalar mümkün olabilecektir.
1 milyon 200 bin
sayfadan ibaret olan ve milletimizin yasama hafızasını
oluşturan Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanakları 22nci Dönemde
elektronik ortama alınmış, bu dönemde de indeksleme
işlemleri tamamlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi intranetinde hizmete
sunulmuştur. Sistemin geliştirilerek İnternet ortamında da
hizmete sunulması faydalı olacaktır.
Yine 22nci
Dönemde başlatılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca yürütülen Mevzuat Bilgi Sistemi Projesi ile
Osmanlıdan günümüze tüm kanunlara gerekçeleri ve yapılan
değişikliklerle birlikte elektronik ortamda erişim imkânı
sağlanmıştır. Hâlen Türkiye Büyük Millet Meclisi
intranetinde kullanıma açılan sistemin geliştirilerek İnternet
ortamında da bütün vatandaşlarımızın hizmetine
sunulması yerinde ve faydalı olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 22nci Dönemde başlatılan
projelerden bir hayli yol katedilmiş olan Türk Parlamento Tarihinin
Yazımı Projesinin tamamlanması, keza 1994ten beri Türkiye
Büyük Millet Meclisi Televizyonu tarafından yapılan Türkiye Büyük
Millet Meclisi çalışmalarına dair çekimler ile bundan önce TRT
tarafından yapılan çekimlerin ki bunlar yasamanın görsel
hafızalarıdır- sayısal ortama aktarılarak bozulmadan
korunmasına yönelik Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu Dijital
Arşiv Projesinin tamamlanması faydalı olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Anayasa ve sair mevzuattan doğan görev ve sorumluluklarını daha
etkin ve süratle yerine getirmesi, hiç şüphesiz, yeterli altyapı,
donanım ve yetişmiş insan gücüyle mümkündür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. HASAN SÖNMEZ
(Devamla) - Her iki alandaki eksikliklerin giderilmesi için 22nci Dönemde başlatılan
çalışmaların bu dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız ve Başkanlık Divanınca
sürdürüldüğünü görüyor ve bu gayretleri takdirle
karşılıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle bir hususu belirtmek istiyorum. Biraz önce
sayın üyelerden bir hatip konuşurken burada yapılan bir yasal
düzenlemeyle RTÜK Başkanının yargılanmasının
mümkün kılınmadığını ifade ettiler. Biliyorsunuz,
memurların yargılanması 1912 yılından beri Memurin
Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkata tabi idi. Bu Kanun 1999
yılında değiştirildi ve memurların
yargılanmasına ilişkin yeni bir kanun çıkarıldı.
Bugün, bilindiği üzere en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık
Müsteşarından her kademedeki memurun yargılanması kurumunun
yetkili amirinin iznine bağlıdır. Bu izin demek onun
yargılanmasını engellemek anlamına gelmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. HASAN SÖNMEZ
(Devamla) Bu izin sadece
Peki,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sönmez.
Hükûmet
adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben çok fazla
vaktinizi almayacağım, sadece bir iki nokta üzerinde durmak
istiyorum. Evvela şunu ifade edeyim: Bizim kültürümüzde,
geleneğimizde hakikaten önemli olan bir söz, bir prensip var. Keşke
uygulayabilsek! Diyor ki o prensip: Sizden eğer biriniz bir kötülükle
karşılaşırsa onu eliyle düzeltsin. Yani yolda diyelim ki
gelip geçene zarar veren bir şey varsa tutup kenara kaldırsın.
Yok eğer ona gücünüz yetmiyorsa, sözle düzeltmeniz gerekirse onu da
yapın, onu yapın. Ama diyelim ki o da mümkün değil, o zaman en
azından gönlünüzde o söylenene rıza göstermeyin, ona razı
olmayın Bu doğru değildir. deyin. Çünkü zaman gelir, ortam
iyileşir, güzelleşir ve siz yeniden o prosedürü
başlatırsınız. Elinizle, dilinizle ve gönlünüzle
düzeltirsiniz. Benim burada söyleyeceklerimi lütfen o anlamda
almanızı rica ediyorum. Yoksa burada ismi geçenleri benim savunmama
onların ihtiyacı yok. Benim de zaten öyle bir durumum, konumum söz
konusu olamaz.
Şimdi evvela
şu Ya sev ya terk et. işine gelmemiz lazım. Çünkü
arkadaşlarımızdan biri üzerinde onun ısrarla durdu. Dün
Sayın Başbakan O konuda şöyle söylemiştim, şimdi
tekrar ediyorum. demesine rağmen tekrar gündeme geldiği için ve
zaten metin benim elimde var, tutanak benim elimde. Dolayısıyla,
burada dilim düzeltmeye muktedir olduğu için, o görev de orada
oturduğum için bana düşüyor ve ben müsaade ederseniz cevabı
tutanaktan okuyacağım. Yani, soru demeyeyim de iddiaya cevabı
tutanaktan okumak istiyorum.
Hakkârideki
konuşmamda benim Ya sev ya terk et. diye bir ifadem olmadı.
Ya seveceksin ya
terk edeceksin lafının Fransızcasını Le Pen
kullanıyordu. Hepinizin malumu, son derece ırkçı olarak kabul
edilen bir Fransız kıdemli politikacı, birkaç defa da zaten aday
oldu başkanlık için. Ya seveceksin ya terk edeceksin.
lafının Fransızcasını söylerdi o.
İfademin
aynısını söylüyorum.
AK
PARTİnin üç kırmızı çizgisi bulunuyor. Etnik, bölgesel ve
dinsel ayrımcılığa karşıyız. Hiçbir
vatandaşımız bir diğerinden asla üstün tutulamaz.
Bazı
şeyleri atlıyorum. Tam iktibas ediyorum ama arayıp bulmam için o
bir saniyelik vakit geçiyor.
Ama bizi
birbirine bağlayan bir başka üst bağ var. Nedir o? Hepimiz
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız.
Bunu
hazmedemeyen terör örgütü var. İfademe dikkat buyurun. Bunu hazmedemeyen
terör örgütü var, onlar bunu hazmedemiyorlar. Biz ne dedik? Tek millet dedik.
Ne dedik? Tek bayrak dedik. Ne dedik? Tek vatandaş dedik. Ne dedik? Tek
devlet dedik. Buna kim karşı çıkabilir yahu? Buna
karşı çıkabilenin bu ülkede yeri yok. Ben bunu söyledim. Buna
karşı çıkanın, çıkabilenin bu ülkede yeri yok. Ben
bunu söyledim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Bu ülke iktidar partisinin malı mı? Bu ülke sizin
babanızın malı mı?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hangi ülke
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Bakan, doğru olsa dahi bunun
müeyyidesi ülkeyi terk etmek değil. Eğer hukuka zerre kadar
inancınız varsa karşılığı bu değildir.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Yahu bu kadar niye hemen
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bakın
BAŞKAN
Sayın Kaplan
Sayın Geylani
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Karşılığı o değil.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Sanki hakikaten ne kadar
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Öyle olsa dahi yargıya inanıyorsan, ama
gerçek yargıya, hukuka inanıyorsanız
karşılığı terk etmek değil. Kimsenin tapusunda
değil bu ülke.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bize bir özür borcu var.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Ben
Lütfen dinler misiniz? Ben sadece tutanaktan
yazıları okuyorum. Tutanak -dün idi- dünkü konuşmanın
tutanağıdır
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Ama yanlış tutanağın
avukatlığını yapıyorsunuz Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Geylani
Sayın Kaplan
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla)
ve tutanak tarihtir. Ben tarihi
değiştiremem. Dün
Eğer istiyorsanız tutanakları
getirin, sizin oturduğunuz yerde söylediklerinizi de orada okuyayım.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Ne anlama geldiğini o Sayın Başbakan
kadar biz de bu
Türkçeyi de biliyoruz, Kürtçeyi de biliyoruz.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Biliyorsan sen de bildiğini söyle. Bunu
Ağzını tutan mı var? Buradaydın zaten, geldin
söyledin.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Niye alınıyorsunuz?
DEVLET BAKANI MEHMET
AYDIN (Devamla) Yani arkadaşlar bu yol yol değil. Evvela dikkatlice
dinleyeceğiz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakan dinliyoruz. Israr ediyorsunuz, hâlâ Kürt
halkına hakarette ısrar ediyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Biz ülkemizi seviyoruz, sizin politikalarınızı
sevmiyoruz. Sizin politikalarınız zulüm politikalarıdır.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ya başka devletlerde istifa ediyor başbakanlar!
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Bakınız. Bizim politikamızı sevmek
zorunda değilsiniz. Sevmiş olsaydınız zaten ayrı bir
grup olarak burada olmazdınız.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ama siz bizden bunu istiyorsunuz.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Ben size diyorum ki, bakın
SIRRI SAKIK
(Muş) Size biat etmemizi istiyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Sakık
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Ben size diyorum ki
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bir Başbakanın
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Yahu dinle Allah aşkına ya!
RECEP YILDIRIM
(Sakarya) Bırakın da dinleyelim beyler, bırakın da biz
dinleyelim.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Ben heyecanlanmıyorum ki!
BAŞKAN
Sayın Aydın
Genel Kurula hitap edin Sayın Aydın.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Ben size diyorum ki, bakın, ben orada Hükûmet
adına oturuyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydın
Sayın Aydın
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Hükûmet adına oturuyorum.
BAŞKAN
Genel Kurula hitap edin Sayın Aydın. Sayın Aydın
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Hükûmet adına oturuyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydın, Genel Kurula hitap edin.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Onun için bunu çıktınız söylediniz,
söylemek zorundayım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Biraz sonra Başbakanın bütçesi var.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Lütfen
Dinlemiyorum hiç. Ben burada vazifemi
yapıyorum, sen vazifeni gelip burada yapacaksın.
BAŞKAN
Sayın Aydın, Genel Kurula hitap edin lütfen.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakan, biraz sonra Başbakanın bütçesi
var. Başbakan gelsin bütçesi sırasında konuşalım.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen...
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Efendim, ben o Hükûmetin üyesiyim. Başbakanı
dâhil, o Hükûmetle ilgili her türlü iddiayı cevaplandırma görevim
vardır. Bu, benim, hem bir milletvekili, bakan olarak görevim vardır.
Dolayısıyla
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakanım, faşizm tekliktir. Siz tek kimlikte
diretirseniz bunun adı faşizmdir işte!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, müdahale eder misiniz lütfen
BAŞKAN
Sayın Sakık
Sayın Sakık
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Ben bunu tartışmaya girmem. Lütfen!
Ben tekrar
ediyorum arkadaşlar, yukarıda kendi söylediğimi tekrar ediyorum
başka türlü.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Daha çok tekrar edeceksiniz, tekrara muhtaç çünkü!
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Bu arkadaşların söylemedikleri bir şeyi
-benim yanımda olmuşsa- ertesi gün benim arkadaşlarımdan
biri çıkıp dedi ki derse onu da düzeltirim, bu benim ahlaki
vazifemdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin
söylemediğiniz bir şeyi sizin ağzınıza getirenler onu
ertesi gün söylerlerse
Onun için bir ahlak ilkesiyle başladım. Ne
olursa olsun
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Peki, Sayın Bakan, niye öbür türlü
RECEP YILDIRIM
(Sakarya) Ya yeter be!
BAŞKAN
Sayın Kaplan
Sayın Kaplan
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Bitti, bitti! Daha fazla size şey yapamam.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Öbür türlü anlama geliyorsa
BAŞKAN
Sayın Kaplan
Sayın Kaplan
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Dolayısıyla ne dedik? Devam ediyorum: Bunu
ben söyledim. Onlar gibi düşünüyorsan ben sana ne söyleyeyim? Ve her yerde
söylediğim şu: Türkü, Kürtü, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü,
Abazasıyla biz biriz, biz beraberiz. Niçin? Çünkü biz öyle bir
medeniyetten geliyoruz.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Tabii dilinden, kültüründen arınmış
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) İfademe dikkat: Biz yaratılanı
Yaradandan ötürü seven bir anlayışın mensuplarıyız.
Sayın Başbakanın söylediği bu.
SIRRI SAKIK
(Muş) Peki, Yaradan niye Sizi kavim kavim yarattım. diyor? Niye
Yaradana inanmıyorsunuz o zaman?
BAŞKAN
Sayın Sakık
Sayın Sakık
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Kavim kavim yarattı ki birbirini boğsunlar
diye değil.
SIRRI SAKIK
(Muş) Boğmadan, birbirimize saygı göstererek bir arada
oturalım.
BAŞKAN
Sayın Sakık
Sayın Sakık
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) İkinci bir husus, cevap vereceğim şey
Madem öğrenmişsin, teşekkür ederim, o zaman sonunu da
söyleyeyim: Tanışasınız, bilişesiniz diye
SIRRI SAKIK
(Muş) E işte siz bizi dövüyorsunuz
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Ama böyle sen bir cümle söylememe izin vermezsen
Dinlemiyorsun ki anlayasın, tanışasın.
BAŞKAN
Sayın Aydın, Genel Kurula hitap eder misiniz.
SIRRI SAKIK
(Muş)
siz bizi yok sayıyorsunuz, bizim dilimize, kültürümüze
saygı duymuyorsunuz!
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Evet, bir ikinci husus, benim sorumlu olduğum
-şimdi buna kimse itiraz edemez- ilişik kurum olarak sorumlu
olduğum
Yok, yok, ilişik de değil, bağlantılı
kuruluş olarak
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, Başbakanın söylediği
söylenen sözün aynısıdır. Siz kendi görüşünüzü söyleyin.
Başbakanın zırvası
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Niye, o size niye dokundu ya?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sen kendi
görüşünü söyle.
BAŞKAN
Sayın Durmuş
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) O niye dokundu? O zaman bir cümle daha söyleyeyim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Gözünü seveyim sen kendi görüşünü söyle, boş
ver. Bu görüş MHPnin diyen de senin Başbakanın ya, yapma!
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) O zaman bir cümle daha söyleyeyim ona da itiraz et.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yapma!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Şu konuşmaya bakın. Böyle bir üslup olur
mu?
BAŞKAN
Sayın Durmuş
Sayın Durmuş
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Müsaade eder misiniz bir cümle daha söyleyeyim, ona da
itiraz et. İşte bu konuda, vatanın birliği,
beraberliği konusunda
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İtiraz yok ona canım. Başbakan da bize
katılıyor.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Ben itirazdan bahsetmiyorum. Yine burada
eleştirilen
BAŞKAN
Sayın Aydın
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Böyle bir müzakere usulü olmaz efendim.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) O zaman konuşmasınlar, yanınızdaki
arkadaşa söyleyin konuşmasın.
İkinci
husus: Hâlbuki sözümü kesmeseydi o ittifakla ilgili çok güzel bir cümle
söyleyecektim, söylemiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Söylemiyorum. Notlarımda vardı. Burada ittifak
sözü de geçti. Hangi konularda ittifak ettiğimizi, etmek zorunda
olduğumuzu hepimiz birlikte, hepimiz birlikte
SIRRI SAKIK (Muş)
Sizin kadar vatanın birliğine, bütünlüğüne
saygılıyız.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan sizin görüşlerinizi biliyoruz,
siz kendi görüşünüzü söyleyin.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, lütfen
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Neyse, TRT ile ilgili bir durum vardı, onu izah
edeyim. O da şu: Arkadaşlar, evet TRTde Kürtçe yayına karar
verildi, siz karar verdiniz. Büyük Millet Meclisi olarak karar verildi.
Dolayısıyla arkadaşlarımız çalışıyorlar.
Çalışırken de ne yapıyorlar? Öyle bana da
sorduklarını zannetmeyin, benim bildiğim alan değil, bilmem
ne
Bilen insanlar da, yani bugüne kadar bu konuda yazmış insanlar
var, çizmiş insanlar var, makaleleri var, yazıları var,
konferanslar düzenlemişler, orada konuşmuşlar. Yani isimleri bu
konuları biliyor şeklinde bir kanaati uyandıran insanlar var.
Daha on gün önceydi, AK PARTİnin Kızılcahamam
toplantısının olduğu gündü. Orada geniş
katılımlı bir toplantı oldu
SIRRI SAKIK
(Muş) Yani icazetli bir Kürtçe mi olacak? AK PARTİnin icazet
verdiği bir kanal mı olacak?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla)
ve orada bu işi en güzel şekilde, en
bilimsel şekilde, en iyi şekilde nasıl yaparız diye
oturdular
SIRRI SAKIK
(Muş) - Kürtlerin kurulları var, kurullarına başvurun.
BAŞKAN
Sayın Sakık, Sayın Sakık, lütfen
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla)
ve bunların, çağrılanların
tamamına yakını da zaten bu dili de, bu kültürü de tamamı
değilse bile büyük bir ekseriyeti bu dili, bu kültürü bilen, o konuda
yazmış, çizmiş insanlardı. Dolayısıyla, biz bu
arkadaşları
TRT bu arkadaşları davet ederken de hiç
kimsenin ne sabıkasına baktı -zaten öyle bir görevi yoktur- ne
de sabıkasını sordu. Öyle bir görevi de yoktur. Düşünen
insanlar olarak, bilim adamları olarak, bu ülkeyi seven insanlar olarak
onlara Bizim böyle bir teşebbüsümüz var, siz bu konuda ne diyorsunuz,
sizin fikriniz nedir? İstişareden hayır doğar. denildi ve
başladılar. Yoksa TRT kalkıp da Şu sabıkalı,
şu sabıkalı değil
Hele açıkça söyleyeyim. Burada bir
ifade kullanıldı ki onun tamamen bir boş bulunmanın
neticesi olduğunu kabul ediyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Açıklar mısınız?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Açıklayayım. Zaten sabıkası
olmayan Kürt yok ki.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kürt sayılmaz. dedi Sayın Bakanım,
sabıkası olmayan
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Sizin
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Size göre
Size göre
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Hayır hayır, kendi
Burada size göre
demedi.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Size göredir o.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Her ne ise. O bir zühuldür. Ben o
arkadaşımın tam çıplak anlamıyla anlaşılacak
şekilde onu kastettiğine de inanmam, inanmak istemiyorum çünkü
kalkıp öyle bir şey söylemez. O bakımdan, böyle birbirlerimizin
cümlelerinden bahaneler arayarak bir şeyler çıkarmaya gerek yok
diyorum. Hukukçu arkadaşlarımız için de
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Yok yok, hep potansiyel sabıkalı olarak
görüyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Muş) TRT Genel Müdürü Ben bu gruba söz hakkı veremem. diyor.
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla)
cevap vermek için değil.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ama Sayın Başkan, yanlış
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen yapmayın.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (Devamla) Hemşehrilerimle ilgili bir şey sorarım.
Daha sonra konuşuruz bizim arkadaşlarla.
Bir rapor istemek
demek, zaten o raporu yazanın reyinin ne olduğunu anlamak, bilmek
anlamına gelmiyor mu? Hâkim için demiyorum. Bakınız, hâkim
ayrı, yargıç ayrı, savcı ayrıdır ama eğer
birine Şu konuda bir rapor yazın
Mesela diyelim ki bir siyasi
partinin kapatılması veya kapatılmamasıyla ilgili eğer
bir fikir soruluyorsa, bir rapor isteniyorsa bunun
kapatılmasını ihsası rey olarak görüyor da
kapatılsını ihsası rey olmuyor mu? Hakikaten bilmediğim
için, her iki hukukçu hemşehrimle de yarın konuşuruz.
Teşekkür
ederim sizin de dikkatinize, ilginize. Saygılar sunarım. Sağ
olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Bütçenin
aleyhinde konuşmak üzere Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun
Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada tabii
bütçe müzakerelerini yapıyoruz. Dün burada AKPnin, bütçe müzakeresinde,
katılan Genel Başkanlarını ve grup sözcülerini -bugün de-
dinledik. Ben bunu şuna bağladım: Bir katil 10 tane adam
öldürmüş, ortada cesetler. Bir tane avukat getiriyorlar, avukat
başlıyor Ya, vallahi billahi bu benim müvekkilim suçsuzdur. diyor.
Öyle, bunların yaptıkları savunma tıpkı öyle. Yani
yaptığınız konuşmalar bu kadar gerçek
dışı. Azılı bir katilin nasıl ki
yaptığı o katliam fiilini inkâr etme gibi bir durum varsa
Türkiyede yapılan kötülükleri öyle yapıyorlar.
Burada denildi
ki: Türkiye Cumhuriyeti devletine biz kişilik ve itibar
kazandırdık. Daha dün sizin Dışişleri Bakanı
Sarkozy çağırdı, Afganistana en büyük katkıyı yapan,
300 milyon dolar da para veren Türkiyeyi toplantıya almadı.
Akşam yemeğine gitti. O da tıpış tıpış
gitti.
Ayrıca Suudi
Arabistan Başkanı geldi. Bu nasıl bir devlet, itibarlı bir
Türkiye Cumhuriyeti devletidir ki sizin Genel Başkanınızı,
Çankaya makamında oturan kişiyi getirdi bir otel odasında,
otelin arkasında kendi fotoğrafı vardı, birisi sağ
dizine, öteki sol dizine oturdu ve ne hediyeler de verdiği hâlâ bütün
basında söylenmesine rağmen bunları bir türlü vermedi.
Şimdi,
Türkiyede en keyfî işlemler yapılıyor, en büyük suistimaller
yapılıyor. İşte buradaki RTÜK Başkanınız
Bunun soruşturma iznini verecek kişi kim? Tayyip Erdoğan,
Başbakan, siz yeni getirdiniz. E, niye vermiyor? Çünkü RTÜK Başkanı,
Kanal 7nin sahibi Zekeriya Karamanın bacanağı. Zekeriya
Karaman kim? Zekeriya Karaman da RTÜK Başkanıyla iş
ortağı. E, sıkıysa versin bakalım. Çünkü onun
arkasında, Deniz Fenerinde gelen, milyonlarca euroyla gelen kişi
Zekeriya Karaman. Orada nereye harcandığı belli, kimlerin hangi
fiilleri yaşadığı belli. Ayrıca da bu Zekeriya
Karaman, Emirganda, 2005 ve 2006 yılında, o yüzde 10 imarlı
olan bir yerde yüzde 80 imarlı lüks bir ev yapıyor ve bazı
belediyelerin araçlarıyla yapılıyor. Bunların hepsi ortada.
Yani sizin devri iktidarınızda, şu bütçede esasında
tartışılması gereken bu kadar büyük kurumların,
burada, yapılan suistimallerini, yolsuzluklarını dile getirmemiz
gerekirken iş başka yere kaydırılıyor, iki tane
radikal parti birbirleriyle kavga ediyor, bu şekilde de işin
ortasından sıyrılıp gidiyor. Türkiyenin bugün menfaati bu
değil. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasasında
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerekirken bu
yerine getirilmiyor.
Abdullah Gül,
oraya seçildikten sonra, biliyorsunuz, orada bir Cumhurbaşkanından
beklenmesi gereken, devletin şanını ve şöhretini, Türk
milletinin şanını ve şöhretini koruma yolunda en ufak bir
adım atmamıştır. İşlemlerinde, tayinlerinde, YÖK
atamalarında, YÖKün teklif ettiği rektör atamalarında, yüksek
yargı organları ve Hâkimler ve Savcılar Kuruluna
atamalarında daima, taraflı, cemaatlere mensup insanları
atamıştır.
Kendisi
kayıp trilyon davasında sanık durumundayken bu kayıp
trilyon davasının yargıda yargılanmasını
engellemiştir.
Değerli
milletvekilleri, evvela, insanların kamuoyunun karşısına
çıkabilmesi için, kendisinin arkasında birtakım şüphelerin,
zanların olmaması lazım, bunlardan temizlenmesi lazım.
Buradan
çıkan yasalar, maalesef, Türkiyenin gerçeklerine uygun olmayan yasalar
Türkiyeyi
Maalesef büyük soygunları affeden yasalar... Onlar, işte,
Kamu İhale Kanunu olsun, vergi affı kanunu olsun, bunlar Türkiye
Cumhuriyeti devletinin geleceğini karartan kanunlardır, suistimalleri
artıran, soygunları artıran kanunlardır; maalesef
bunları, AKPnin bir elemanı gibi, orada hiç tartışmadan
onaylamıştır.
Şimdi ben
hangisinden beş dakikada bahsedeyim.
Yine, bugün
Anayasa Mahkemesinin bir başkanı vardır, AKPnin sanki bir
elemanı gibi, maalesef, kapatma davasında davranmıştır
ve o kapatma davasının AKP aleyhine çıkmaması lazım.
Suç sabit olmasına rağmen getirmiştir en hafif cezayla bunu
kurtarmıştır. Eğer zamanım olsaydı tabii bunu
uzun uzadıya size izah ederdim. Bugün o kişinin oradan istifa etmesi
lazım çünkü Anayasa Mahkemesini, gerçekten artık Anayasa Mahkemesi
gibi davranmaktan men etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok keyfî yönetilmektedir,
çok fuzuli harcamalar bulunmaktadır. Yeni yeni 54 tane araba
alınmaktadır.
Yine, eğer
incelerseniz, AKPli birçok milletvekili birçok ülkeyle dostluk gruplarına
girmişlerdir, hepsi devletin kesesinden gidiyorlar, kendilerini davet
ettiriyorlar, komisyonlara davet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika değil efendim. AKP Grubuna
sekiz dakika verdiniz. Beş kişi konuştu
BAŞKAN
Sayın Genç, bir dahaki sefere hiç kimseye bir dakika vermeyeceğim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse
Bütün komisyonlar ve dostluk grupları gidip kendilerini
dışarıda davet ettiriyorlar, Meclisin bütçesinden harcırah
alıyorlar. Yahu, gidip gezecekseniz, kendi paranızı
harcayın kardeşim! Kendi paranızı harcayın! Devletin
parasını harcama hakkınız var mı?
Bu Mecliste hangi
ihale nereye verilmiş belli değil. Eski Meclis
Başkanını 8 tane koruma polisi koruyor. Bu ne demektir ya? Bu
nedir yani? Bunlar Meclisin bütçesinden para alıyorlar. Ayrıca da
burada yapılan ihalelerin, hangi usullere göre, kimlere verildiği
belli değil.
Şimdi
Meclisin başlı başına, enine boyuna incelenmesi gerekirken
beş dakikada zaten imkânımız yok. Bir de bunları bütçe
Bence bu bütçe
müzakerelerini kaldırmak lazım. Böyle bir şey yok ki yani.
Şimdi Sayıştay doğru dürüst bir görev yapıyor mu? Ben
Plan ve Bütçe Komisyonunda kendisine sordum: Sayın Başkan, sizin
vicdanınız, sizin yaptığınız denetimin doğru
olduğunu kabul ediyor mu, yeterli olduğunu kabul ediyor mu?
Arkadaşlar,
denetimi kaldırdınız. Denetimin olmadığı bir
yerde her türlü hırsızlık olur. İşte, Allah korkusu da
yok birilerinin içinde, denetim korkusu da yok
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, Hatip sözünü geri alsın. Radikal
parti diyor, biz radikal parti falan değiliz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, konuşmaları dinliyoruz. Keşke
zamanımız olsa da burada herkese bir cevap vereyim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç. Sayın milletvekilleri, bütçe
görüşmelerinde bir dahaki sefer -bana geldiği zaman yönetim
sırası- hiç kimseye bir dakika ek süre vermeyeceğimi buradan
ilan ediyorum. Herkes ona göre kendini ayarlasın. Onu özellikle
belirteyim. Bütçe için konuşuyorum. Bütçeden sonra, tabii ki o başka
ama bütçe süresi içinde, madem haksızlık oluyor
İşte,
Adalet ve Kalkınma Partisi 8 kişi konuşturdu, Milliyetçi Hareket
Partisi 4 kişi, CHP 4 kişi, Demokratik Toplum Partisi 2 kişi
Dolayısıyla, hakikaten Sayın Gençin uyarısı
doğru, ben de o nedenle hiç kimseye bir dakika, bütçe süresi içinde, ek
süre vermeyeceğim. Talep etmeyin lütfen. Onu bildirmiş olayım.
SIRRI SAKIK
(Muş) Biz de sizi kutluyoruz, vallahi adil bir karar, adilsiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birinci turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
sorulara geçiyoruz.
On dakika süre
içinde soru sorduracağım. Mümkün olduğunca çok kişiye
verebilmek için birer dakikalık soru zamanı var, onu
ayarlattırıyorum.
Dolayısıyla,
zamanı doğru kullanabilirlerse sayın milletvekilleri, mümkün
olduğunca çok milletvekili soru sorabilir.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İki sorum
Meclis Başkanlığına. Bir: Meclis personeline zam
yaptınız, geçici görevlilere zam yapmadınız. Aynı
işi yapan personel arasında adaletsizlik yapmış olmuyor
musunuz?
İkinci soru:
Mecliste yardımcı hizmetler sınıfındaki üniversite
mezunları genel idare hizmetleri sınıfına alınacak
mı, alınacak ise ne zaman alınacak?
Cumhurbaşkanlığına
bir sorum: Suudi Arabistan Kralının Sayın
Cumhurbaşkanına verdiği hediyelerin açıklanmaması
kamuoyunda ciddi bir merak ve kuşku uyandırmıştır. Bu
konudaki soru önergelerine hiçbir tatmin edici cevap verilmemiştir. Bu
durum Cumhurbaşkanlığı makamını zedelemektedir.
Bu hediyelerin geç de olsa açıklanması yapılacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, TRT Antalya Radyosunun
kapatılmasıyla ilgili Devlet Bakanı Sayın Mehmet
Aydına bir soru önergesi vermiştim ve burada bir gündem
dışı konuşma yapmıştım. Ancak, hâlâ Antalya
Radyosu ve çalışanlarının durumu tam olarak bir belirsizlik
içindedir. Şu anda kâğıt üzerinde bu Radyo kapalı ve burada
çalışanlar da Çukurova Radyosuna kaydırılmış
gözükmektedir. Bu Radyonun ve personelinin akıbeti ne olacak? Bir kez daha
sormak istiyorum.
İkinci
sorum: Antalya Arapsuyu Postanesinin arkasındaki 10 dönüm arazinin ve TRT
kampının bulunduğu alanları satmak için mi TRT Radyosunu
kapatmak istiyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, geçtiğimiz 2008 yılında
Cumhurbaşkanlığı bütçesi yüzde 63
artırılmış ve bu yıl ve 2010 yılı için
ortalama yüzde 5 oranında artış gösteren gider bütçeleri,
tahminî gider bütçeleri yapılmıştı. Bu tahminlere
rağmen, Cumhurbaşkanlığı bütçesi bu yıl için
tahmin edilenden yaklaşık yüzde 20-21 daha fazla
artırılmıştır. Bunun en önemli nedeni nedir? Bu
durumda acaba önümüzdeki yılın Cumhurbaşkanlığı
bütçesi bu yıl belirlenen bütçe gider tahminlerinden yine yüzde 20-25
fazla mı olacaktır? Yapılan bütçelerin önceki dönem yapılan
bütçe tahminlerinden büyük ölçüde sapma göstermesini siz nasıl
değerlendirmektesiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sorum Sayın
Meclis Başkanlığımıza ve Sayın Hükûmetimize:
Meclis içerisinden ve Türkiye genelinden arayan pek çok arkadaşımız
4/C mağduru ve kadro problemi olan arkadaşlarımız. Bu
önümüzdeki dönemde 4/C mağdurlarının, 4/Blilerin ve
sözleşmelilerin kadro ihtiyacını gidermeyi düşünüyor
musunuz? Bu konuda bir programınız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
İki sorum
olacak. Bir: Cumhurbaşkanlığı.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 2008 yılında kamu
yararına çalışan derneklere yardım yapılmış
mıdır? Şayet yapıldıysa 2009 yılında da
yapılması planlanmakta mıdır?
İki: Meclis
Başkanlığına. Milletvekillerinin beraber
çalıştıkları sekreter ve danışmanların
çalışma şartları ve fiziki altyapıları Türkiye
Büyük Millet Meclisine yakışmayacak derecede olumsuzdur.
Danışmanlar âdeta koridorlarda iş yapar hâldedir. Meclis
Başkanlığının bu durumu düzeltmeye yönelik
çalışmaları ne aşamadadır? Bu konuda 2009
yılı için bir ödenek ayrılmış mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakanım, 1915 olayları bahane edilerek
sözde aydınlar tarafından başlatılan özür kampanyası
girişiminde Sayın Cumhurbaşkanının bazı
konuşmaları ve Ermenistan ziyaretinin etkisi olduğu
görüşüne katılıyor musunuz?
Bir diğer
sorum: Yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının böylesine
arttığı günümüzde Sayın Cumhurbaşkanına
bağlı olarak faaliyet gösteren Devlet Denetleme Kurulu bugüne kadar
kaç denetim yapmıştır? Mesela, Deniz Feneri konusunda inceleme
için bir görev verilmiş midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bir: Sayın
Bakan, Sayın Cumhurbaşkanımızın 2009 yılında
hangi ülkelere ziyaretleri planlanmıştır? Bu ülkeler içinde Türk
cumhuriyetlerinden hangileri bulunmaktadır?
İki:
Cumhurbaşkanlığınca 2008 yılında kaç
bürokratın görev yeri değiştirilmiştir?
Üç: 5018
sayılı Yasa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme
görevi yapan Sayıştay Başkanlığı 2008
yılında kaç kurumda denetimde bulunmuş, bu denetimlerin
kaçını sonuçlandırmış ve kaç kurumda yolsuzluk
tespitinde bulunmuştur?
Dört: Türkiye
Büyük Millet Meclisi makam araçlarının yenilenmesi konusunda yüce
Meclisi ve kamuoyunu bilgilendirebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Koçal
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kral Abdullah Türkiyeyi ziyaretinde Anıtkabire gitmemiştir
biliyorsunuz. Bu davranışı Türkiye'nin itibarını
sarsmış mıdır acaba? Bu davranış ne anlama
gelmektedir? Bunu açıklar mısınız?
İki: Kral,
kaldığı otelde kendine bir makam odası
oluşturmuştur ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan otele
giderek birlikte fotoğraf çektirmişlerdir. Onurumuzu kıran bu
fotoğrafı nasıl yorumluyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çöllü
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Meclis
Başkanına: Türkiye Büyük Millet Meclisinde kaç şekil ve statüde
personel çalışmaktadır? Personel arasında farklı
ekonomik ve sosyal haklar konusunda neden farklı uygulamalara
gidilmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Sayın Enöz...
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
ve Meclis Başkanımıza soruyorum: 2008 yılı içerisinde
kaç belediyenin denetimi yapılmıştır? Sonuçları
nelerdir? Yolsuzluk nedeniyle kaç belediye hakkında işlem
yapılmıştır?
İkinci
sorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan personel
sayısı kaçtır? Bu personelin kaçı 4/C grubundadır ve
kadroya alınmaları planlanıyor mu? Ayrıca, Mecliste
açık personel kadrosu bulunmakta mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan,
Avrupa Birliği 2008 Yılı İlerleme Raporunda AKP Hükûmeti
kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele stratejisi
hazırlayamamıştır, bu alanda politika belirleme konusunda
yetersiz kalmıştır. Sivil toplumu kapsayan ve yolsuzlukla
mücadele stratejilerinin uygulanmasının denetimi ile yeni
stratejilerin önerilmesi görevlerini üstlenecek genel bir gözetim organı
oluşturulamamıştır. denilmektedir. Sayın Bakan, bunu
Hükûmetiniz nasıl değerlendiriyor? Bu tespitlere katılıyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Köse...
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, iki tane önemli soru soracağım, lütfen cevap veriniz:
Sayın Bakanım, Fener Derneği, Almanyadaki mahkeme
kararlarına ve Türkiye kamuoyu vicdanlarında mahkûm olmasına rağmen,
RTÜK Başkanını ne zaman görevden almayı
düşünüyorsunuz?
İkinci sorum
şu: TRTde farklı din ve kültürlerle ilgili, özellikle Alevi
vatandaşların dini ve kültürlerine yeteri kadar yer verilmediği
kamuoyunda bilinmektedir. Bu anlayış sizin Hükûmetinizin
anlayışı mıdır, siz buna katılıyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiyede
adaleti tesis etme hususunda öncelikli görevli olan Meclisimiz, anayasal
eşitlik, kamu görevlileri alımında, seçiminde liyakat gibi
esasları çiğneyerek sınavsız, âdeta ahbap-çavuş
ilişkileri neticesinde personel almaya devam etmektedir. Milletin fertleri
arasında ayrımcılık ve anayasal ilkelerin çiğnenmesi
anlamına gelen, Meclis bürokrasisini âdeta sıradanlaştıran
sınavsız personel alımı uygulamasına ne zaman son
vermeyi düşünüyorsunuz?
İki: AKP
Hükûmeti ve Meclis çoğunluğu döneminde Sayıştay denetim
raporları Genel Kurula indirilmemiştir ve hâlâ daha Meclisten
kaçırılmaya devam edilmektedir. AKP Hükûmeti, yapılan
harcamaların Meclis denetiminden korkmakta mıdır? Korkmuyorsa bu
raporları ne zaman Genel Kurula indirecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde tek
parti iktidarının olduğu bu dönemde
Cumhurbaşkanlığının denetim fonksiyonu daha da önem
kazanmaktadır. Bu durumda Cumhurbaşkanlığının
2009 yılı denetim faaliyetleri ve bütçe kaynak kullanımları
ne kadar olacaktır? 2009 yılı denetim çalışmaları
için öngörülen bütçe kaynak tahsisini yeterli görüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Abdullah Gül
Çankaya Köşküne geldiği günden bugüne kadar kaç liralık tamirat
ve tadilat parası harcanmıştır? Ayrıca ne kadar
mobilya alınmıştır? Diğer büro malzemesinin
miktarı nedir?
İkincisi:
Amerikan Başkanının korunması şeklinde beş
altı tane zırhlı araç alındığı gazetelerde
yazıldı. Hakikaten, kaç tane araç alındı?
Yine, kendisini
koruması için kaç tane polis, güvenlik görevlisi vardır? Özellikle,
geçen gün bir cenazede 20ye yakın koruma etrafına birikmişti.
Yani böyle halktan korkup da bazı makamlarda oturmayı tasvip ediyor
mu?
Bir de
Sayıştay Başkanına soruyorum: Sayıştay
Başkanı olarak siz, bu AKP İktidarı zamanında
dış denetim kaldırıldığına göre, siz, devlet
bütçesinde yapılan tüm harcamaları usulüne uygun, etkin bir
şekilde denetleyip de bunu kamuoyuna arz ediyor musunuz, suiistimalleri
tespit edebiliyor musunuz?
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cevaplarda ilk
sözü Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydına veriyorum, üç dakika.
Sayın Nevzat Pakdil, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
olarak cevap verecek, dört dakika. Sayıştay Başkanı
Sayın Mehmet Damar cevap verecek, üç dakika.
Buyurun
Sayın Aydın.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bana gelen
birinci soru TRT Antalya Radyosuyla ilgili. Arkadaşımız
haklı, Sayın Süner. O konu henüz sonuçlanmadı. Yani orada
görevli olan arkadaşlarımızın Adanadaki görevleriyle
ilgili süreç devam ediyordu. Ama şu anda, doğrusunu isterseniz, tabii
TRT konusu değil, burada RTÜK bugün görüşüldüğü için en son
bilgi elimde değil. En yakın zamanda ben size son durumu, personelle
ilgili son durumu bildireyim.
Diğer konu
bu arsayla ilgili şey. Hayır, öyle bir şey yok. TRT herhangi bir
faaliyette bulunurken Burada arsam var, arsa para eder. falan şeklindeki
bir düşünceye sahip değildir, olamaz. Bizim işimiz zaten arsa
değerlendirmek, arsa alıp satmak da değildir, takdir edersiniz.
Bu 4/C, 4/Bye
zaten Sayın Başkan Yardımcımız belki cevap verir ama
yine benim alanımla ilgili olmadığı için ben ilgili Devlet
Bakanımızla istişare edeyim, sorup yine yazılı olarak
cevap vereyim. Malumualiniz benim burada mevcudiyetim, bugün bütün gün sizinle
beraber olma şerefine nail olmam RTÜKün bu gruba dâhil edilmesinden
dolayıdır. Yoksa Cumhurbaşkanlığımızla
ilgili de Sayın Bakana soruyorum. dedi bir iki arkadaşım. O
konuda tabii benim cevaplandırmam mümkün değil çünkü benim
sorumluluğumla, ilgi alanımla alakalı bir tarafı yok, ona
eminim tabii. Yazılı olarak büyük ihtimalle onlar
cevaplandırılacaktır.
Bir diğer
konu Alevilikle ilgiliydi. Evet inanıyorum yani yeteri kadar Alevi
kültürüne yer ayırmadığımız konusunda
yakınmaların doğru olduğuna inanıyorum yani o konuda
ihmalin olduğunu düşünüyorum. Sadece TRTde değil yani genelde
bir kültür kanallarını bütünüyle düşünecek olursak orada bizim
en kısa zamanda çok güzel programlarla, ciddi programlarla o
açığımızı kapatmamız lazım. Bunu da
sırf Alevi vatandaşlarımız için, Alevi inancı,
Alevi-İslam inancına sahip vatandaşlarımız için
değil, hepimiz için buna ihtiyaç vardır. Çünkü madem hepimiz bu
ülkenin vatandaşıyız, madem hepimiz bir şemsiye
altındayız, inanç yönüyle de bir şemsiye altındayız,
dolayısıyla Aleviliğin Sünniliği, Sünniliğin
Aleviliği bilmemesi, az bilmesi, yanlış bilmesi kadar, bizim hem
kültürümüz açısından hem millî güvenliğimiz açısından,
birlik beraberliğimiz açısından daha zarar verici bir şey
olduğunu düşünmüyorum. Takip edin, bizzat ben ilgileneceğim, ben
ilgileniyorum. O türden
Çünkü ben biraz da mesleğim gereği
biliyordum yani o açıkları biliyorum. Elimizden geleni
yapacağız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Pakdil
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
arkadaşlarımın not aldığı, benim de not
aldığım hususları cevaplandırmak istiyorum.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün personele zam
yapıldı. Bunların arasında uzman ve stenograflar ile
doktorlara ve bir de 4/B hükmüne göre çalışan sözleşmeli
personele, bunlara, zam yapılamadı. Bunlarla ilgili olarak
yapılan çalışmalar devam ediyor. Çünkü bu sözleşmeli
personel, Başbakanlığın sözleşmeyle
çalışanlarla ilgili bir hükmü var, orada değerlendirilecekler.
Doktorlar, uzman ve stenograflara da yapılması için
çalışmalar devam ediyor.
Sayın Kaptan
siz sormuştunuz galiba. Şimdi, bu üniversite mezunu olan
arkadaşların yani yardımcı hizmetler kadrosunda
çalışanların memuriyete geçirilmesiyle ilgili olarak
Başkanlık Divanının daha önceden almış
olduğu bir karar var, bu konu değerlendirme aşamasında, onu
söylemek istiyorum.
Sayın
Çalışın söylediği, 4/C ve 4/Blilere kadro verilecek mi
konusu. 4/C ve 4/Bliler kadro karşılığı
çalışmayan personel var, onlara ancak o şekilde o işler
yaptırılabiliyor. Şimdi, 4/C ve 4/Blilerin çalışma
şartları farklı, 657 gibi 4/A statüsündekilerin çalışma
şartları farklı. Dolayısıyla, bu hususta
çalışan personelin sayıları burada var: Şu anda 1.932
tane personel çalışıyor merkezde, 4/Cli olarak da 1.336
çalışıyor.
Arkadaşlar,
bunları soran arkadaşlarımızın bir kısmı
kamuda görev yapmış, ciddi anlamda amirlik görevlerinde
bulunmuş, sorumlu mevkilerde bulunmuş olan insanlar. Şimdi, 4/C
statüsünde çalıştırdığınız
arkadaşların durumu farklı, 4/Bdeki farklı, diğerleri
farklı. Dolayısıyla, bu statüde
çalıştırdığınız bir arkadaşı,
mesela, diyelim ki çaycıları çalıştırıyorsunuz
4/C statüsünde. Şimdi, bu arkadaşların normal olarak
çalıştığı işlerle memuriyet kadrosu
arasındaki ilişkiyi sizlerin takdirine sunuyorum. Ama ücret
iyileştirmesi noktası diyorsanız, ücret iyileştirmeleri bu
anlamda, ciddi anlamda yapılmıştır.
Burada
çalışan danışman arkadaşlarla ilgili olarak da ücret
iyileştirmeleri yapılmıştır. O
arkadaşlarımızın sağlık durumlarıyla,
ailelerinin sağlık durumlarıyla ilgili olarak gerekli
düzenlemeler yapılmıştır.
Bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde milletvekillerimiz için yapılacak, iyileştirilecek
olan çalışma şartlarıyla ilgili husus, Sayın
Başkana yetki verilmişti, o hususta Başkanlık
Divanında görev yapan arkadaşlarımız da konuyu biliyorlar.
En iyi şekilde yapılması için şu anda bir kısım
kurumlarımızla yapılan görüşmeler devam ediyor. Ümit
ediyoruz, en iyi şartlarda bu neticelenir. O zaman Sayın Paksoyun da
söylediği sekreter ve danışman
arkadaşlarımızın hakikaten çalışma
şartları, aynı zamanda milletvekillerimizin de tabii ki,
çalışma ortamları daha iyi bir duruma kavuşur diye
söylüyorum.
Sayın
Çöllünün sorduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinde memur olarak
çalışan, 4/Bli statüde çalışan, 4/C statüsünde
çalışan arkadaşlar vardır. Bunların çalışma
şartları itibarıyla mevzuat gereği olarak ücretlerinde
tabii ki bir farklılık olacaktır.
Arkadaşlar,
şimdi, bakınız, sınavla buraya diyelim ki uzmanlar
alınıyor. Sizler de biliyorsunuz, geliyorlar. Türkiyenin en
yetişmiş personeli. Kalifiye elemanlar geliyor. Şimdi, bu
insanlar çalışıyor, emek veriyor. Burada bir yarışma
var. Sadece Mecliste değil, Türkiyenin diğer bütün kurumlarında
çalışan personel arasında bir ücret
farklılığı vardır. Şimdi, siz, uzman olarak
aldığınız arkadaşların ücret durumuyla
diğerlerini bire bir eşitlerseniz, o zaman farklı bir durum ortaya
çıkar. Adalet farklı bir olaydır, eşitlik farklı bir
olaydır. Bizler hep beraber burada adaleti teminle görevli olan
arkadaşlarız. Ama ücret durumundaki iyileştirmeleri
Başkanlık Divanında bulunan bütün arkadaşlarla beraber
yapıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pakdil.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, müsaadenizle
bir hususu tamamlayayım.
Bu
sınavsız personel alınması konusu: Sınavsız
personel Türkiye Büyük Millet Meclisine alınmıyor. Ama bütün
kurumlarda olduğu gibi zaman zaman naklen geçişler oluyor. Bu, bütün
kurumlarda bu şekilde vardır. Uzmanlar sınavla
alınıyor. Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisinde, diğer
kurumlarda olduğu gibi istisnai memuriyetler vardır. Bu, sizlerin
seçmiş olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
yetkisindedir. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı hiç
kimseyi almasın, istisnai memuriyet hakkını kullanmasın
derseniz, burada hem kendimize hem Başkanlık makamına bir
haksızlık yapmış oluruz. O, Sayın Başkanın
takdirindedir.
Bilgilerinize arz
ederim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Damar
SAYIŞTAY
BAŞKANI MEHMET DAMAR Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; 2008 yılında kaç tane
hesap denetlendiği ve sonuçta yolsuzluk adedi soruldu.
Sayıştayımız,
iki türlü denetim yapmaktadır. Birincisi, düzenlilik denetimi; bu, kanuna
uygunluk ve mali denetim. İkincisi, performans denetimidir. Biz
bunların ikisini de bir arada yürütüyoruz. Şu anda daha denetimler
2008 yılı için devam etmektedir. Ancak 2007 yılı denetiminde
1.113 adet hesap incelenmiş; bunun 220si genel bütçe, 126sı genel
bütçeli idarelere ait döner sermaye, 62si özel bütçeli üniversite, 57si özel
bütçeli idarelere, üniversitelere ait döner sermaye, 77si özel bütçeli
diğer idare, 30u özel bütçeli diğer idarelere ait döner sermaye, 8i
düzenleyici ve denetleyici kurum, 80i sosyal güvenlik, 80i özel idare, 314ü
belediye, 8i fon, sandık, buna benzer, 50si teftiş layihası ve
1i de ayniyat hesabını oluşturmaktadır.
2008 daha devam
etmektedir. İnşallah, bunun ayrıntılı sonucunu tespit
eder, siz değerli milletvekillerimize ulaştırırız.
Yolsuzluk adedi
soruluyor burada. Yolsuzluklar neticeye ulaşmadan, hesap yargısı
bitmeden hangisinde kaç tane var, bunları tespit etmemiz mümkün
değil. Bunlar da oluştuğunda ulaştıracağız.
Kaç belediyenin
denetimi yapılmıştır? denildi. 2007 yılında gene
-2008 de biraz önce söylediğim gibi devam etmektedir- 16 büyükşehir
belediyesinin tamamı, 65 il belediyesinin 59 adedi, 77 büyükşehre bağlı
ilçe belediyelerinden 66 adedi, 24 büyükşehre bağlı
kuruluştan 17 adedi, ilçe belediyelerinden 143 adedi, belde
belediyelerinden 12 adedi denetlenmiştir.
Yolsuzluk bilgisi
henüz elimde yok. Sayın milletvekillerimizden birisi İşte,
belge veremediğinden Ankara
Hayır, hepsinden belge alıyoruz
ancak kanunumuz çıkmadığı için şirketleri
denetleyemiyoruz. KÖYDES denetimimizde değil, sadece aktarmalar var. Bunu
da bu şekilde
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SAYIŞTAY
BAŞKANI MEHMET DAMAR Sosyal Güvenlikte gecikme yok ancak idari hesabı
verilemiyor iki senedir. İnşallah onun da -yeni geçiş dönemi
olduğu için- hesabını alacağız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Damar. Yetiştiremediğiniz
soruları yazılı olarak cevaplandırırsınız.
SAYIŞTAY
BAŞKANI MEHMET DAMAR Sayın Başkanım, Sayın Vekilimiz
dedi ki: AKP döneminde
Şunu vurgulamak istiyorum:
Sayıştayın tarihinde
BAŞKAN
Sayın Damar, yazılı olarak cevap verin.
Teşekkür
ederim Sayın Damar, sağ olun.
Şimdi
sırasıyla birinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Cumhurbaşkanlığının
2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Bölümleri
okutuyorum:
01 - CUMHURBAŞKANLIĞI
1. Cumhurbaşkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 69.300.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 69.300.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığının
2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Cumhurbaşkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 32.391.895,00
- Toplam Harcama : 30.460.787,62
- İptal Edilen Ödenek : 1.931.107,38
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
02- TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
BAŞKANLIĞI
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 440.773.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 3.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 705.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
TOPLAM 441.482.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Türkiye Büyük Millet Meclisi 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 380.094.306,15
- Toplam Harcama : 308.252.988,26
- İptal
Edilen Ödenek : 67.738.194,74
- Ertesi
Yıla Devreden Ödenek : 7.854.258,99
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.01 RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 108.485.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 116.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.010.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 34.218.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
TOPLAM 143.829.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini
okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 150.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 143.679.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 143.829.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3984
sayılı Kanunun 12nci maddesine göre Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun 2009 yılı için merkez ve taşra teşkilatına
ait kadro cetvelleri Plan ve Bütçe Komisyonunda karara
bağlanmıştır.
Şimdi, Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun merkez teşkilatında 572, taşra
teşkilatında 98 olmak üzere, toplam 670 kadroyla ilgili kadro
cetvellerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri
ile kadro cetvelleri kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 148.560.000,00
- Toplam Harcama : 70.293.850,70
- İptal Edilen Ödenek : 78.266.149,30
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe geliri tahmini : 148.560.000,00
- Yılı tahsilatı : 81.305.333,98
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
03 - ANAYASA
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI
1. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.358.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 16.773.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 20.131.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 6.394.000,00
- Toplam Harcama : 5.685.785,69
- İptal Edilen Ödenek : 708.214,31
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
06- SAYIŞTAY
BAŞKANLIĞI
1. Sayıştay Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 12.805.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 35.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 87.575.250
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri
160.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 100.575.750
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sayıştay Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 86.118.346,93
- Toplam Harcama : 62.922.745,49
- İptal Edilen Ödenek : 22.365.414,51
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 830.186,93
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece,
Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,
Anayasa Mahkemesi ve Sayıştayın 2009 yılı merkezi
yönetim bütçeleri ile 2007 yılı merkezi yönetim kesin hesapları
kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ederim.
Sayın
milletvekilleri, birinci tur görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi,
ikinci tur görüşmelere başlayacağız.
İkinci turda
Başbakanlık, Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Türkiye ve
Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Gümrük
Müsteşarlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656)
(S.Sayısı:312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S.Sayısı:
313) (Devam)
F) BAŞBAKANLIK
1.- Başbakanlık 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Başbakanlık 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
G) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
MÜSTEŞARLIĞI
1.- Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ
1.- Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I)
BAŞBAKANLIK YÜKSEK DENETLEME KURULU
1.-
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1.-
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J) GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Gümrük Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gümrük Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Vakıflar Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Vakıflar Genel Müdürlüğü 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L) SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet burada.
Sayın
milletvekilleri, 26/11/2008 tarihli 22nci Birleşimde bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika ile
sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin,
konuşmaların bitimine kadar şifrelerini yazıp parmak
izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna
basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı
ışıkları yanıp sönmeye başlayan
milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki
konuşmalar bittikten sonra soru sahipleri ekrandaki sıraya göre
sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on
dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre
verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde
geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
İkinci turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
İlk söz
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna ait. Amasya Milletvekili Sayın
Akif Gülle, Uşak Milletvekili Sayın Mustafa Çetin, Tokat Milletvekili
Sayın Hüseyin Gülsün, Artvin Milletvekili Sayın Ertekin Çolak,
Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Nil Hıdır, Iğdır
Milletvekili Sayın Ali Güner, İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe
Nur Bahçekapılı, Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Erdem.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart, İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Ersin, Tokat Milletvekili Sayın Orhan Ziya
Diren, Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir, Ankara Milletvekili
Sayın Tekin Bingöl.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz,
Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik, Aydın Milletvekili Sayın
Ali Uzunırmak, Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.
Şahıslar
adına, lehinde Sivas Milletvekili Sayın Osman Kılıç,
Denizli Milletvekili Sayın Mithat Ekici, Erzurum Milletvekili Sayın
Muhyettin Aksak, Hakkâri Milletvekili Sayın Abdulmuttalip Özbek; aleyhinde
Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Akif
Gülle.
Süreniz beş
dakika.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 2009 Başbakanlık bütçesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Yakından
bildiğiniz gibi Başbakanlık, yönetim
anlayışımız ve bürokratik tavrımız
bakımından farklı bir anlamı haiz. Türkiye Cumhuriyeti
devletimizin Başbakanı bu makamda oturuyor. Bürokrasi
tarzımızın model ve üslubu bu biçimde şekilleniyor. Hatta,
tüm bürokratik kademelerimizin ekonomik pozisyonu bu birimin
müsteşarının pozisyonuna göre de şekil alıyor.
Kısaca, yönetim ve bürokratik politikalarımızın müstesna
modeli Başbakanlık.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde kamunun yeniden yapılandırılması
ciddi ihtiyaçlarımızdan biri. Hantal bürokrasi, takdir edersiniz ki
yapılacak işlerimizi zorlaştırmakta ve ciddi anlamda zaman
kaybına da yol açmaktadır. Bu konuda model üslup, hiç şüphesiz
Başbakanlık bürokratik kademelerimizden de beklenmektedir. Bu
anlamda, Başbakanlık yönetim kademelerimizin kamunun yeniden
yapılandırılması çalışmalarını takdirle
karşılıyor ve güzel sonuçlarını da el birliğiyle
hep beraber bekliyoruz.
Bakınız,
bugün Başbakanlık 2002 yılındaki personelden 300 adet daha
az personelle işlemlerine devam ediyor. 2002de Başbakanlıkta
çalışan insan sayısı 1.700ler civarındayken, şu
anda 1.300ler civarında Başbakanlığımızda
personel bulunmakta. Ayrıca
Başbakanlığımızın uzman kadro, bilgi ve birikimli
eleman oluşturma konusundaki çalışmalarını da takdirle
karşılıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Başbakanlık mali bütçesi 2009 yılında bir
önceki yıla göre yüzde 11,5 civarında bir artış gösteriyor.
2009 yılı toplam ödenek teklifinin önemli bir kısmını
transfer harcamaları ifade ediyor. Transfer harcamalarında en büyük
miktarın bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinin desteklenebilmesi amacıyla TÜBİTAKta
buluştuğunu da ifade etmemiz icap ediyor.
Hükûmetimizin
Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi ve GAP projesine verdiği
önemin bir göstergesi olarak GAP Başkanlığına yapılan
transfer 2008 yılına oranla yüzde 109 oranında
artırılarak 51 milyon YTL civarına yükselmiş bulunuyor.
Diğer
taraftan afet ve acil durumlarda kullanılmak üzere yaklaşık 34
milyon YTL ihtiyat ödenek de bulunmakta ve ayrıca ayrılmış
durumdadır.
Türkiye'nin
barış destekleme ve koruma harekâtlarına katılma
kapsamında gerçekleştirilebilecek giderler
karşılığında da 54 milyon YTL ödenek ayrıca
ayrılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, siyaset birimlerimizin, bürokratik kademelerimizin, elbette
sevgili milletimizin, hepimizin bir ekibin parmakları
mantığı ile hukuk, adalet, sevgi ve saygı
anlayışıyla yürümek zorundayız. Son altı
yıldır Başbakanlık makamında bulunan Sayın Başbakanımız
ve Başbakanlık kurumumuz olmak üzere ülkemize sağlanan olumlu
gelişmeleri fark etmek, anlamak ve de idrak etmek zorundayız. Bunu
fark edemeyenler iftira, dedikodu ve yalan haberlere itibar edenler ise yaptıkları
yanlışın elbette sonunda altında kalacaklardır. Ama
ülkemizde akıllı ve erdemli olanların yoğunluğuna ve
yüce milletimizin bu anlamdaki yaklaşımına olan
inancımı ifade ederek Başbakanlık bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Hepinize en
içten saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gülle.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın
Mustafa Çetin.
Buyurun
Sayın Çetin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ADALET VE KALKINMA
PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÇETİN (Uşak) Teşekkür
ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat
Teşkilatı bütçesi adına AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Türkiyemizin
varlığına, bütünlüğüne,
bağımsızlığına, güvenliğine ve millî güç
unsurlarına yönelik faaliyetlere karşı devlet çapında
istihbarat oluşturmak, oluşturulan istihbaratı ilgili
makamların kullanımına sunmak, millî güvenlik siyasetiyle ilgili
istihbarat ihtiyaçlarını karşılamak ve istihbarata
karşı koymak görevi Millî İstihbarat Teşkilatına
verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tarihî, coğrafi, beşerî ve doğal kaynaklar
bakımından dünyanın en stratejik konumunda bulunan Türkiyemizin
stratejik ağırlığı 11 Eylül terörist
saldırıları ve soğuk savaşın bitmesiyle birlikte daha da artmış
bulunmaktadır. Gelişmeler bölgemizdeki güvenlik
ihtiyaçlarını yeniden gözden geçirmemizi gerekli kılmaktadır.
Bölgede terörizmin, savaşların, iç çatışmaların ve
yıkıcı rekabetin önü bir türlü alınamamaktadır.
2002
yılı sonunda iktidara gelen AK PARTİ Hükûmeti böylesine bir
iklimin hüküm sürdüğü çevremizde devletimizin bekası, güncel ve
gelecekteki ulusal çıkarlarımızın korunması,
dış politika hedeflerimizin elde edilmesi ve dünyadaki
etkinliğimizin artırılması bakımından Millî
İstihbarat Teşkilatının güçlendirilmesine büyük bir önem
atfetmiştir. Güçlendirmenin yolu, Teşkilat içinde yapısal
dönüşümün sağlanması kadar Teşkilatın teknoloji
kullanımı, insan kaynakları, elektronik istihbarat ve
operasyonel kapasite ve kabiliyetinin artırılmasından da
geçmektedir. Kurum bu açıdan ciddi bir çalışma içine girerek,
tüm istihbarat sistemi içerisindeki unsur ve kabiliyetlerin ulusal güvenlik
politikasının gelişimine katkıda bulunacak bir istihbarat
yaklaşımı ve metodolojisiyle sisteme
kazandırılması için mevcut yapının hem bu
doğrultuda dönüştürülmesi hem de bu dönüşüme işlerlik
kazandıracak kurumsal kültürün yeniden üretilmesine yönelik
adımları atmıştır ve atmaya devam etmektedir.
Hükûmetimiz bu çabayı yakından izlemekte ve büyük bir şevkle
desteklemektedir.
Sayın
milletvekilleri, Millî İstihbarat Teşkilatı kendi vizyonunu,
geleceği görebilen, bilgi ve teknolojik gelişmelere ayak uyduran, çok
yönlü, etkin ve dinamik bir teşkilat yapısını
geçmişten gelen tecrübesiyle birleştirerek, daha süratli, esnek bir
yapı oluşturulmasını sağlamak ve istihbarat
mekanizmasının işleyişini insan ve teknoloji
kombinasyonuyla en başarılı seviyelere yükseltmek olarak tanımlamaktadır.
Bu vizyon açısından, yönlendirme amaçlı bilgilendirmenin
aşılarak ulusal çıkarlara göre şekillendirilen stratejik
istihbarat ağının oluşturulması, mevcut ve olası
sorun alanları hakkında derinlemesine bilgi üretilmesi, bu bilgilere
dayanarak stratejik gelecek planlaması yapabilecek dinamik kadro ve
birimlerin oluşturulması, nihayet bu planlamanın politika ve
uygulamalara dönüştürülmesi öncelik arz etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; inanıyorum ki sahip olduğu
devlet aklıyla en değerli millî ve stratejik
kurumlarımızın başında gelen Millî İstihbarat
Teşkilatı, ta Teşkilatı Mahsusadan beri devam eden
geleneği içinde, Kurtuluş Savaşı ve o günden bu tarafa
mensuplarının fedakârca gayretleriyle çok değerli hizmetlere
imza atmıştır, devletimizin güvenliği konusunda önemli
hizmetlerde bulunmuştur.
Kurumun
hizmetlerine olan ihtiyacımız günümüzde de artarak devam etmektedir.
Çevremizde ve dünyada değişen şartlar güvenliği giderek
daha zor ve bedeli ağır bir görev hâline getirmektedir. Dünyanın
gidişi maalesef bu doğrultudadır.
Bu durumda gerek
Hükûmet gerek ilgili diğer kurumlar gerekse ülkemizin güvenliği
konusunda kaygı duyan bireyler olarak, Millî İstihbarat
Teşkilatımıza her zamankinden daha çok inanmak, güvenmek ve
teşkilatı daha çok sevmek, hizmetlerine sahip çıkmak,
desteklemek ve özetle tüm vatandaşlarımızın gurur
duyacağı bir istihbarat teşkilatına sahip olma hedefini hep
birlikte gerçekleştirme sorumluluğuyla karşı
karşıya bulunuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA
ÇETİN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İşe,
Teşkilatın güvenlik soruşturması kapsamında
yürüttüğü görevlerin yeniden gözden geçirilmesiyle başlayabiliriz.
Teşkilat, maalesef, eleman ve zamanının önemli bir bölümünü bu
konuya harcamaktadır. Millî İstihbarat Teşkilatı da kendisi
ve hizmetlerini halkımıza daha çok tanıtmalı, kamuoyunu
daha çok gözetmeli ve toplumla olan güven ilişkisini geliştirme
konusunda çabalarını artırmalıdır.
Bu münasebetle
başta MİTin tüm çalışanları olmak üzere teşkilatı
kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Hüseyin
Gülsün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başbakanlık Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğinin 2009 yılı mali bütçesi üzerinde söz
almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Güvenlik
Kurulu, kaynağını Anayasanın 117 ve 118inci maddelerinden
alan bir kuruluştur.
Millî Güvenlik
Kurulu devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulaması
ile ilgili konularda tavsiye kararları alır ve gerekli koordinasyonun
sağlanması için görüş tespit eder. Bu tavsiye
kararlarını ve görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir ve
kanunlarla verilen görevleri yerine getirir.
Millî Güvenlik
Kurulu farklı isimler altında cumhuriyetimizin ilk
yıllarından beri faaliyetini sürdürmektedir. 1933 yılında
millî seferberlik ruhuna göre oluşturulan ve görevlendirilen Millî
Müdafaa Meclisi ve Umumi Kâtipliği, İkinci Dünya
Savaşından sonra da topyekûn savunma anlayışına göre
millî savunma kavramı esas alınarak Millî Savunma Yüksek Kurulu ve
Genel Sekreterliği şeklinde düzenlenmiş ve
görevlendirilmiştir. 11 Aralık 1961 yılında
çıkarılan kanunla Millî Güvenlik Kurulu adını
almıştır.
1999 Avrupa
Birliği Helsinki Zirvesinden sonra ülkemizde de ulusal güvenlik
politikalarını daha demokratik bir çerçeveye oturtabilme
anlayışı bir zorunluluk hâline gelmiştir. 59uncu Hükûmet,
ülkemizin yapısal sorunlarıyla ilgili temel yasaları Avrupa
Birliği süreci ile ilgili uyum paketini çıkarmıştır.
Aynı yapısal reformlar kapsamında sivil-asker ilişkilerini
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin uygulamalarına yaklaştırmak
ve demokratik açılımları sağlayabilmek için Millî Güvenlik
Kurulu ve Genel Sekreterliği Yasasında değişikliklere
gitmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gelinen noktada Millî Güvenlik
Kurulunu doğrudan ilgilendiren 2945 sayılı Yasa ile
değişiklikler ve düzenlemeler yapılmıştır. Bu
değişikliklerin başında Cumhurbaşkanının
başkanlığında Başbakan, Genelkurmay Başkanı,
Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı,
Dışişleri Bakanı ile Kara, Deniz, Hava ve Jandarma Genel
Komutanlıklarından oluşan Kurula Başbakan
Yardımcıları ve Adalet Bakanı da tabii üye olarak
alınmıştır. Diğer bir düzenleme ise Millî Güvenlik
Kurulu Kanununun Anayasaya uyumlu hâle getirilebilmesi için yapılan
değişikliklerdir. Onlarda, bu düzenlemelerde Genel Sekreterin
Başbakan tarafından teklifi, Cumhurbaşkanının
onayı ve atanması sağlanmış, Genel Sekreterliğin
yetkileri yeniden düzenlenmiştir.
Bunun
yanında yürütmenin işlevselliğinin sağlanması
amacıyla da Kurul toplantılarının ayda bir yerine iki ayda
bir yapılacağı hükme bağlanmıştır. Yine
Millî Güvenlik Kurulu kararlarının Bakanlar Kurulu tarafından
değerlendirilmesi öngörülmüş ve bu kararların tavsiye
niteliği taşıdığı vurgulanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizin bulunduğu coğrafya ve stratejik konumu
nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekası,
vatandaşlarımızın hür, mutlu, huzurlu ve adil
yaşamasından, milletimizin birlik ve beraberliğinden, ülkemizin
zenginliğinden, devletimizin ve ordumuzun güçlü olmasından
geçmektedir. Bugün geldiğimiz noktada
vatandaşlarımızın hiçbir ayrıma tabi
tutulmaksızın milletimizin birliğine, çağdaş ve modern
bir devletin gereklerine uygun olarak insanlarımızın
yeteneklerini ve özelliklerini nasıl ortaya çıkarabileceğini,
kamu kaynaklarını en rasyonel şekilde nasıl
değerlendirebileceğini, en üretken ve en verimli bir
yapılanmayı nasıl gerçekleştirebileceğimizi iyi
düşünüp, doğru karar vermek her Türk vatandaşının
görevi olmalıdır.
İktidara
geldiği günden bugüne kadar Avrupa Birliğine giriş için tarihî
adımlar atan Hükûmetimizin bu gayretlerinin nedenlerinin
başında, vatandaşlarımızın hayatını her
alanda en yüksek standartlara ulaştırma, ülkemizi daha özgür, daha
demokratik bir yapıya kavuşturma hedefi gelmektedir. Bizim
insanımızın da gelişmiş ülkelerdeki refah seviyesinde
yaşayabilmeleri ve yüksek teknolojinin insanlarımızın
hizmetine sunulması da hepimiz için yerine getirilmesi zorunlu bir
görevdir. Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve
uygulanmasında ilgili konularda tavsiye kararları alan, koordinasyon
sağlayan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN
GÜLSÜN (Devamla) -
önemli kurumlarından birisi olan Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliğinin 2009 yılı bütçesi 12 milyon 295 bin
YTL olarak öngörülmüştür. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
2009 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gülsün.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın Ertekin
Çolak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika, buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu bütçesi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuya geçmeden
önce, kısaca bir konuya da değinmek istiyorum. Bilindiği gibi,
geçtiğimiz hafta mübarek Kurban Bayramıydı. Kurban
Bayramı, dinî bir bayram olduğu kadar, sosyal ve ekonomik yönü de öne
çıkan bir dinî bayramdır. Bu nedenle, bir yıl boyunca
kurbanlık hayvanı besleyen üreticilerimiz, Kurban
Bayramının gelmesini dört gözle beklemektedirler. Bu nedenle, ben
de, seçim bölgemde, Kurban Bayramı arifesinde kurbanlık
pazarları gezerek, oradaki üreticilerimizin dertlerini, problemlerini
yerinde görme fırsatı buldum. Oradaki üreticilerimiz, memnuniyetle
gördüm ki, bütün ürettiği hayvanları uygun fiyatlarda, istediği
fiyatlarda satmışlar. Alanların memnun, satanların memnun
olduğunu görmek, bölge milletvekili ve iktidar partisi milletvekili olarak
beni de memnun etmiştir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Türkiyede mi bu il, Türkiyede mi?
ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) Ayrıca, muhalefet çok sık sık konuşuyor
Halkın arasına inin diyor muhalefet milletvekilleri.
KADİR URAL
(Mersin) Nereden bahsediyorsun Vekilim ya?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Evet, ben halkın arasındaydım. Pazarları,
sokakları ve hayvan pazarlarını da gezdim. Biz oradaydık
ama muhalefet milletvekillerini orada göremedik, bunu buradan söylemek
istiyorum.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sattıkları hayvan paralarıyla
kiraları ödeyemiyorlar.
KADİR URAL
(Mersin) Vekilim nereden bahsediyorsun, hangi ilimiz burası?
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Değerli milletvekilleri, Kurtuluş
Savaşını müteakip ekonomik yönden zayıflamış
olan ülkemizde o günün şartlarında özünde ve hedefinde pazar
ekonomisi olan bir ekonomik sistem oluşturulmuştur. Dönemin
şartlarında ekonomik gelişmeye öncülük etmek, sermaye birikimi
sağlamak, deneyimli ve bilgili personel yetiştirmek gibi amaçlarla
kurulan devlet teşebbüslerinin, ekonomik hayatta daha etkin görevler
üstlenmesi bu kuruluşların çalışma usul ve esaslarıyla
denetimlerinin kanunla düzenlenmesini bir ihtiyaç olarak gündeme
getirmiştir ve nitekim Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1937 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış konuşmasında
vermiş olduğu direktifle 1938 yılında 3460 sayılı
Kanun
Yüksek Denetleme
Kurulunun denetiminde olan kuruluşlar kamu kaynağı kullanan
kuruluşlardır. Bu nedenle Yüksek Denetleme Kurulunun denetimi esas
itibarıyla Parlamentonun bütçe aracılığıyla yürütme organına
verdiği yetkilerin denetlenmesi ihtiyacının bir sonucu olarak
tezahür etmektedir.
Kamu iktisadi
teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince denetlenmesiyle ilgili
Anayasamızın 165inci maddesi, bu çerçevede çıkarılan 3346
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye
Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
gereğince bu denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu raporları aracılığıyla
yürütmektedir.
Daha önceki
konuşmacılarımız bu Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun Başbakanlığa bağlı olmasını
eleştirdiler. Oysa bu Kurul 1938 yılından beri, Atatürkten beri
Başbakanlığa bağlı olarak görev yapmakta.
Dolayısıyla AK PARTİ döneminde Başbakanlığa
bağlı bir kuruluş değildir. Bunun eleştirilecek ne
yönü olduğunu da anlamakta zorluk çekiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yetmiş yıllık birikimiyle, düzenlediği
raporlarla ve iktisadi, mali, idare hukuku ve teknik yönden sürekli olarak
yaptığı gözetim ve denetim çalışmalarıyla
denetlediği kuruluşlara ışık tutan kurumun bütün
personelini çalışmalarında göstermiş olduğu özen ve
gayretten dolayı kutluyor, başarılar diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, konuşmama son verirken bir
konuyu da dile getirmek istiyorum. Bu Meclis kürsüsünden burada bulunan ya da
bulunmayan bürokratların adı anılarak, adı veya unvanı
verilerek burada çok acımasızca eleştiriler yapılıyor.
Bir eski bürokrat olarak, şimdi milletvekili olarak, bu Meclisin
kürsüsünden bu Meclisin milletvekillerinin bu kadar acımasızca
bürokratları eleştirmesini doğru bulmuyorum, bu Meclise yakışmadığını
düşünüyorum.
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Kim eleştiriyor ki, siz eleştiriyorsunuz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Başbakan eleştiriyor başta.
SUAT
BİNİCİ (Samsun) Sana ne kardeşim!
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) - Bunu neye benzetiyorum: Bir boks ringi düşünün,
boksörlerden birinin eli kolu bağlanmış, diğerinin elinde
eldiven var, bir maç yaptırılıyor. Bu ne kadar hukuki ise,
adaletli ise, burada savunmasız olan bürokratlara karşı
milletvekillerinin bu kadar acımasız olmasını doğru
bulmadığımı düşünüyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SUAT
BİNİCİ (Samsun) Dersine iyi çalış, dersine!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çolak.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın
Mehmet Nil Hıdır.
Buyurun
Sayın Hıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 yılı Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü elli altı yıldan beri kamu
çalışanlarının eğitimle ilgili önemli hizmetlerini ifa
etmektedir. Birleşmiş Milletler ile Türkiye Hükûmeti arasında
yapılan teknik bir yardım anlaşmasıyla 1952
yılında kurulmuştur. Enstitünün kuruluş amacı, kamu
yönetimi ve ilgili alanlarda öncü ve özgün bir eğitim ve
araştırma kurumu olarak Türkiye ve yakın coğrafyasına,
nitelikli yönetici ve öğretim elemanı yetiştirmek, bilimsel araştırmalarla
bilgi üretmek, yayınlamak, danışmanlık yapmak ve bu
alandaki çalışmaları desteklemektir. Ayrıca, Türkiye ve
Orta Doğu ülkelerinin kamu yönetimi alanında koordinasyon merkezini
de oluşturmaktadır.
Kamu
bürokrasisinin en temel ihtiyacı, yaptığı hizmetlerle
orantılı olarak, devletin etkin ve verimli işleyişini
mümkün kılacak bir eğitimden geçmiş kamu
çalışanını oluşturmak ve istihdamı
gerçekleştirmektir.
Enstitü çok
değişik alanlarda eğitim ve öğretim faaliyetlerini
sürdürmektedir. Özellikle kamu görevlilerinin yönetim bilimi alanında
uzmanlaşmasını sağlamak, kamu yönetimine yönetici
yetiştirmek, yüksek lisans programları düzenlemek, emniyet, jandarma
gibi personele yönelik kolluk yönetim yüksek lisans programları yapmak,
Adalet Bakanlığı personeli için adalet yönetimi yüksek lisans
programları, Millî Eğitim Bakanlığı mensuplarına
da yönetim bilimi alanında yüksek lisansa yönelik programlar düzenlemek
faaliyetlerinin arasındadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsünün eğitim ve öğretim programından bugüne
kadar 4.404 lisansüstü öğrenci mezun olmuştur. Enstitü, yüksek
nitelikli eğitim ve lisansüstü öğretimle Türkiye'nin geleceğini
biçimlendirecek yetkin yöneticiler ve öğretim elemanları
yetiştirmektedir. Bugüne kadar Enstitü kamu
çalışanlarının ulaşabileceği 343 eser
yayınlamıştır. Enstitünün 1963 yılından beri
yayınladığı Devlet Teşkilatı Rehberi önemli bir
kaynak eser olarak kabul görmektedir.
Değerli
üyeler, Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezini 1997
yılından beri başarılı çalışmalarıyla
yöneten Enstitü, etkili bir şekilde hizmetlerine devam etmektedir.
Ayrıca, İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi ile
insan hakları alanındaki yayım ve
araştırmalarında etkili bir görevi üstlenmiş bulunmaktadır.
Sürekli Eğitim Merkezi, özellikle 2006 yılından bu yana kamu
diplomasisi eğitimi ve Türkiyeye yönelik iç ve dış tehdit
unsurları konusunda katılımcılara uzmanları
tarafından bilgi ve eğitim verilmesini amaçlamış ve
başarıyla da yürütmektedir. Enstitü, uluslararası bilimsel
etkinlikler konusunda da Uluslararası Yönetim Bilimleri Enstitüsünün
Türkiye ulusal seksiyonu olarak Dördüncü Uluslararası Uzmanlık
Konferansını başarıyla gerçekleştirmiştir.
Türkiye ve Fransa Cumhurbaşkanları arasında imzalanan Türkiye-Fransa
2000 Eylem Planı çerçevesinde Enstitü, Fransa Ulusal Yönetim Okulu, Bastia
Bölgesel Eğitim Enstitüsü ile karşılıklı olarak
konferans, öğrenci değişimi, yönetim reformu gibi alanlarda
iş birliği yapmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü Genel Müdürlüğünün 2009 yılı ödeneği
7 milyon 436 bin yeni Türk lirası olarak gerçekleşmektedir. Enstitü
genelinde ödenek artışı yüzde 45 düzeyindedir. Enstitü gelirleri
de 2008 yılına göre yüzde 54 artışla 6 milyon 646 bin yeni
Türk lirasına yükseltilmiş bulunmaktadır. Genel toplamda yüzde
48 artışla 7 milyon 336 bin yeni Türk lirası olarak bütçesi
öngörülmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün 2009
mali yılı bütçe kanununun ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hıdır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın
Ali Güner.
Buyurun
Sayın Güner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALİ GÜNER (Iğdır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gümrük Müsteşarlığı bütçesi
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, sınır ticareti, sınırda yer alan illerimizde
yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını,
komşu ülkelerden, kısa sürede ve dış ticaret
mevzuatına tabi olmadan ucuza karşılamaları için
başlatılmış özel bir uygulama şeklidir. Bu
uygulamanın sınır illerimizdeki ticari hayatın
canlanmasında büyük etkisi olmuştur. Hatta sınır
illerindeki valiliklerimiz birçok yatırımlarını
sınır ticaretinden elde ettikleri gelirlerle
gerçekleştirmişlerdir. Ama ne yazık ki 2000 yılındaki
yeni uygulamayla bu yatırımların da önü kesilmiştir.
AK PARTİ
İktidarıyla sınır kapılarında yaşanan
aksaklıkların giderilmesi için yapılan olumlu
değişiklikler sonucunda sınır ticaretinde yaşanan
aksaklıklar büyük ölçüde giderilmiştir. Bölgeye zaman zaman
yaptığımız ziyaretlerde sınır illerindeki
manzaranın eskiye nispeten iyi olduğunu görmekteyim. Başta
Ağrı ili Doğubayazıt ilçesi Gürbulak Gümrük
Kapısı olmak üzere Esendere Sınır Kapısı,
Nusaybin Sınır Kapısı, Habur Sınır
Kapısında halkla yaptığımız görüşmelerde
hemen hemen her kesimin ortak görüşü, ticari hayatın
canlılığının eskiye nispeten gözle görülür bir
şekilde devam ettiğidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası global krizin
bütün devletleri etkilediği bir gerçektir. Bu global kriz ülkemizi az da
olsa etkilemiş olup, bu durumdan her kesim nasibini
almıştır. Bu durum da göz önüne alındığında,
ülkemize sınırı olan devletlerle sınır ticaretinin
gelişmesi için azami gayretin sarf edilmesi gerekmektedir. Atalarımızın
dediği gibi Komşu komşunun külüne muhtaçtır. sözüne
istinaden ülkemize komşu olan devletlerin bize, bizim de onlara ticari
anlamda ihtiyaçlarımız bulunuyor.
Çıkmasını
çok arzuladığımız sınır ticareti, bölge
insanının aşı ve işi için bir umut kapısı ve
krizden çıkışın adresi olacaktır. Uygulamaya girecek sınır
ticaretinin, bölge insanını açlıktan, yoksulluktan,
umutsuzluktan ve karamsarlıktan kurtararak vatanını seven,
devletine güven duyan, yarınına umutla bakan, geleceği parlak
gören bölge halkının maddi ve manevi yönden kurtulmasına en
büyük etken olacağı kanısındayım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sorumluluk duygusu içerisinde olan
ve bölge halkının en büyük beklentisi ve istemi olan sınır
ticaretinin çözüme kavuşturulması, o bölgede yaşayan ve
özellikle sınır kentlerindeki halkımızı
sevindirecektir. Bölge halkı adına başta
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere
bütün Bakanlar Kurulu üyelerine, bu çıkarılacak sınır
ticareti kararnamesinin hazırlanmasında emeği, desteği ve
katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.
Sınır
ticaretinin hayata geçirilmesi, bölgede kaçakçılığın
önlenmesinde, istihdamın oluşmasında,
vatandaşlarımıza iş ve aş için bölgede önemli bir
etkendir. Bugüne değin yapılan ticaret sayesinde binlerce esnaf
oluşmuş, sanayi tesisleri kurulmuştur. Sınır
bölgesinde yapılan ticaretin artırılması, yasal
dayanağa kavuşması ve tabana yayılması için
Hükûmetimizce hazırlanan sınır ticareti kararnamesi
değiştirilerek yöre tüccarlarının görüşleri
doğrultusunda yeniden şekillenmiş olup bölge insanı için
ticari bir beklentiye dönüşmüştür. 2009da yeni hâliyle binlerce
insana iş ve aş kapısı olacak kararname şimdiden
hayırlı olsun.
Kendi ilim olan
Iğdırda Dilucu Sınır Kapısının 1992 tarihi
itibarıyla 2000 yılına kadar sekiz yıllık bir zaman
zarfında ilimiz başta olmak üzere civar illere de ekonomik
yansımasının olduğunu bölge insanı gördü. Bu dönemde
gerek ilimizde ve gerekse mücavir illerde çok hızlı bir
gelişmenin olduğu, kısa sürede bölge insanının
ekonomik olarak rahat bir yaşam kalitesi yakaladığı bir
gerçektir.
Şu anda
aynı bölgede yaşayan vatandaşlarımızın refah
düzeyinin ve yaşam kalitelerinin artırılması için
Hükûmetimiz yeni projelerini hayata geçirmeye büyük bir azim ve gayretle devam
ediyor.
Türkiye'nin
dünyaya açılan yüzü olan ve yıllarca ihmal edilen kara gümrük
kapılarının günümüz şartlarına ve hizmet
akışına göre yeniden düzenlenmesinde, modernizasyon, otomasyon
çalışmalarında bütçe imkânsızlıkları nedeniyle
alternatif finansman modellerine gidilmiştir.
Nusaybin,
Akçakale, Esendere, Dilucu, Türkgözü kara sınır
kapılarının yap-işlet-devret modeliyle yenilenmesi
çalışmalarına başlanmış olup Pazarkule,
Yayladağ
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ GÜNER
(Devamla) -
Öncüpınar, Karkamış ve Dereköy kara
sınır kapılarının ise 2009 yılı içerisinde
yap-işlet-devret modeline göre tamamlanması
planlanmıştır. Halkalı Gümrük Müdürlüğü ve Ali
Rıza Efendi Sınır Kapsı da yeniden
yapılandırılacak kapılar arasındadır.
2009
yılı Gümrük Müsteşarlığı bütçesinin ülkemize ve
bütün devletimize ve yetkililere hayırlı olması dileğiyle
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güner.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Ayşe Nur Bahçekapılı.
Buyurun
Sayın Bahçekapılı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına söz aldım ve
Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2009 mali yılı bütçesi üzerine
görüşlerimizi açıklayacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Vakıf,
diğer başka anlamlarının yanında, Türk Dil Kurumuna
göre bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve
paranın idare edildiği yer olarak tanımlanmaktadır. Bu
anlayışa uygun olarak vakıflara ait ilk yazılı
belgenin 1048 yılına dayandığını görmekteyiz.
Cumhuriyet sonrası dönemde ise 3 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı
Kanunla vakıf idareleri Başbakanlığa bağlı yeni
bir birim hâline gelmiştir. Bu Kanun Vakıflar Genel Müdürlüğünün
miladıdır.
Bugün,
Vakıflar Genel Müdürlüğü, geçmişle olan
bağımızı sağlamlaştırıp geleceğe
güvenle bakmamızı sağlayarak tarihî misyonunu devam ettirmekte
olan kurumlarımızın başında gelmektedir. Genel olarak
Vakıflar Genel Müdürlüğü vakıf kültürü, felsefesi ve bilincini
geliştirerek paylaşma ve katılımcılığın
yaygınlaşmasını sağlamak, vakıf
taşınmazlarını çağımız gereklerine uygun en
yüksek gelir getirecek şekilde değerlendirmek,
vakıflarımızı çağdaş bir yapıya
kavuşturmak, vakıflara rehberlik yapan ve yol gösteren bir
anlayış getirmek gibi hedefler belirleyerek bu doğrultuda
çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca, Genel Müdürlük, her
yıl düzenlediği etkinlikleriyle de vakıf bilincini toplumumuzun
her kesimine yayma çalışmalarını da sürdürmektedir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü ülke çapında 25 bölge müdürlüğü, 2 işletme
müdürlüğü ve Vakıf Gureba Hastanesiyle kendisine kanunlarla verilen
görevleri yerine getirmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğünün merkez ve
taşra teşkilatında toplam 2.750 personel görev yapmaktadır.
Günümüzde 41.720 adet mazbut, 288 adet mülhak, 4.486 adet yeni ve 161 cemaat
vakfının iş ve işlemleriyle denetimleri; 19.592 adet tarihî
eserin yapımı, bakımı, onarımı ve
yaşatılması da özel bütçeli bir kuruluş olan Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
Hazineden hiçbir
katkı almadan ve gelirlerinin yüzde 50sini yatırıma ayıran
Vakıflar Genel Müdürlüğünün bütçesi geçmiş yıllara oranla
katlanarak artmıştır. Örneğin 2003 yılında 44
milyon olan bütçe 2008 yılında 415 milyon TL olarak
gerçekleşmiştir. 2009 mali yılında ise Vakıflar Genel
Müdürlüğünün bütçesi 443 milyon TL olarak öngörülmüş olup
gelirlerinin tamamı öz kaynaktan karşılanacaktır. 2009 mali
yılı bütçesi ise 65 milyon 287 bin personel, 8 milyon 202 bin sosyal
güvenlik, 152 milyon 18 bin mal ve hizmet alımı, 21 milyon 759 bin
hayri ve sosyal hizmet, 195 milyon 290 bin TL yatırım giderlerinden
oluşmaktadır.
Rakamlarla ifade
etmeye devam edecek olursak, Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2002
yılında toplam 23 imaretten 14 bin kişiye sıcak yemek
dağıtmıştır. 2008 yılında 108 imarette bu
hizmetlerden faydalanan kişi sayısı 77.680 olmuştur. 2009
yılında ise bu hizmetlerden faydalanacak kişi sayısı
100 bin olarak hedeflenmiştir. Sosyal yardım kapsamında muhtaç
maaşından yararlanan kişi sayısı 2002
yılında 1.200 iken bu sayı 2008 yılında 5 bin kadro
olup 2009 yılında ise bu sayı 6 bin olarak hedeflenmiştir.
Ayrıca,
Vakıflar Genel Müdürlüğü taşınmazlarının
hâlihazırdaki durumunu bilmek için Coğrafi Bilgi Sistemi Projesi
hayata geçirilmiş, Türkiyedeki tüm tapu kütükleri
taranmıştır. Yine, Selçuklu Beylikler ve Osmanlı Dönemi
kültür, medeniyetine ait bilgi ve belgelerin İnternet ortamında Türk
ve dünya kamuoyu ile paylaşılmasını kapsayan Vakıf
Arşiv Yönetim Sistemi kısaca VAYS Projesinin
çalışmaları hızla devam etmektedir. Yanı sıra,
Vakıflar Genel Müdürlüğünce vakfiyelerde yer alan hayır
şartlarının yerine getirilmesi amacıyla sosyal güvenlik
kurum ve kuruluşlarından her ne ad altında olursa olsun bir
geliri olmayan, nafaka bağlanmayan, menkul ve gayrimenkul malı
olmayan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
ve
çalışma gücünü yüzde 40ın üzerinde kaybeden muhtaç özürlüler
ile yetim çocuklara, on sekiz yaşından gün almamış muhtaç,
yetim çocuklara muhtaç aylığı bağlanmaktadır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; geçmişimize sahip çıkmadan
geleceğimize yön veremeyeceğimizin bilincinde olarak başta
ilgili Bakanlık ile Vakıflar Genel Müdürlüğü personeli ve
çalışanları olmak üzere, bu çalışmalarda emeği
geçen herkese takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bahçekapılı.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Mehmet Erdem.
Buyurun
Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sosyal devlet
ilkesinin uygulamaları içerisinde Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü en önemli kurumdur. Sosyal güvenlikten
yoksun, fakir ve muhtaçlara yönelik devletin tüm sosyal
sorumluluklarını titizlikle yerine getiren bir kurumdur.
Yoksulluk olgusu
sadece az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere özgü bir sorun
olmayıp yoksullukla mücadele organizasyonları gelişmiş
ülkelerde de mevcuttur. Yoksul kesimlerin desteklenmesine yönelik sosyal
politikalar, toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi ve sosyal
barışın korunması açısından da büyük önem arz
etmektedir.
Sosyal
politikalar, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa Sosyal
Şartı gibi uluslararası belgelerde yer alan insanların
yoksulluğa mahkûm edilmemesi ve insan merkezli kalkınma
anlayışıyla uygulanmıştır. Zaten milletimizin
inanç değerlerinde Komşunuz aç iken tok yatılmaz.
anlayışı vardır.
AK PARTİ
Hükûmeti yoksullukla mücadeleyi en önemli gündem maddeleri arasında ele
almıştır. Altı yıldan bugüne ekonomide sağlanan
olumlu gelişmeler, sosyal yardım çalışmalarında ciddi
açılımlar sağlanmasına ve yoksul kesimin hayat
standartlarının iyileşmesine önemli katkılar
sağlamıştır.
Sosyal
yardım faaliyetleri, 1986 yılında 3294 sayılı Kanunla
kurulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonu kullanılarak sürdürülmektedir. 1986dan bu yana Başbakanlık
bünyesinde fon genel sekreterliği vasıtasıyla yürütülen
hizmetler, Aralık 2004 tarihinde 5263 sayılı Kanun ile Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü adı
altında kurumsal bir yapıya kavuşmuştur. 81 ilde valilerimiz
ve 892 ilçede kaymakamlarımız başkanlığında
kurulan 973 sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı
bulunmaktadır. Bu vakıflar, fonun gönderdiği kaynakları
adil bir şekilde muhtaç vatandaşlarımıza
dağıtımı sağlamaktadır.
Bu
vakıfların mütevelli heyetlerindeki yapı
değişikliği Hükûmetimiz tarafından gerçekleştirilerek
katılımcılık ve hesap verebilirlik
artırılmıştır. Mülki idare amirleri, yerel yönetim
temsilcileri ve hayırsever vatandaşların yanı sıra
artık vakıf yönetiminde köy ve mahalle muhtarları ile gönüllü
kuruluşların temsilcileri de yer almaktadır. Daha önceleri fon
kaynaklarının önemli bir kısmı bütçeye aktarılıp
açıkları gidermek için kullanılırken AK PARTİnin
iktidara gelmesiyle birlikte bu süreç tersine dönmüştür. Bütçeden fona
önemli miktarda kaynak aktarılmış ve fonun 1 kuruşu bile
başka amaçla kullanılmamıştır. Bu da AK PARTİnin
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. prensibinin
gereğidir. 2003 yılında 826 milyon 583 bin YTL olan fon geliri
2007 yılında 1 milyar 598 milyon YTLye
ulaşmıştır, yani 2 kat artmıştır.
Ülkemizde
herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan, ekonomik yoksulluk içindeki
vatandaşlarımızın yakacak, gıda, giyim, eğitim,
sağlık gibi temel ihtiyaçları fon vasıtasıyla
karşılanmaktadır. Ayrıca, özürlü
vatandaşlarımızın eğitim ve rehabilitasyon giderlerine
katkı sağlanmaktadır. İhtiyaç sahibi ailelere, gıda ve
giyim gibi temel ihtiyaçları için üçer aylık periyotlarla yılda
4 defa yardım yapılmaktadır. 2008 yılı Eylül sonu
itibarıyla gıda yardımları 95 milyon YTLdir.
AK PARTİ
Hükûmetinin eğitime verdiği önemin bir göstergesi de fon
kaynaklarından eğitime aktarılan kalemlerdir.
İlköğretimdeki ücretsiz ders kitabı uygulaması ki
2004-2008 Ekim dönemi toplam 952 milyon YTL- ilköğretimde eğitim
gören ve taşımalı eğitim kapsamındaki
öğrencilerimize öğle yemeklerinin verilmesi; öğretim
yılı başında, ilköğretim ve lisede okuyan fakir
ailelerimizin çocuklarına önlük, ayakkabı, çanta, kırtasiye gibi
temel okul ihtiyaçlarının karşılanması; özellikle
kız öğrencilerimizin okumalarını teşvik etmek
amacıyla annelere verilen Şartlı Nakit Transferi adıyla
ilköğretime devam eden erkek öğrencilere aylık 20 YTL,
kızlara 25 YTL, ortaöğretim öğrencilerine erkeklere 35,
kızlara 45 YTL aylık yardım edilmesi gibi hizmetlerin
yanında, Şartlı Nakit Transferinin bir ayağı
sağlık yardımlarıdır. Sağlık
Bakanlığı ile koordineli şekilde yürütülen uygulama
kapsamında 0-6 yaş grubu çocukları için on iki ay süreyle her
çocuk için anneye 20 YTL ödenmektedir. Anne adayları için gebelik
süresince aylık 20 YTL, hastanede doğum yapılması durumunda
doğum için 60 YTL yardım yapılmaktadır. Bu uygulamalar, AK
PARTİnin, annelerimize, dolayısıyla
kadınlarımıza verdiği önemi göstermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ERDEM
(Devamla) AK PARTİ Hükûmeti döneminde ihtiyaç sahibi
vatandaşlarımıza Balık vermek yerine, balık
tutmayı öğretmek anlayışıyla fonun
değerlendirilmesi projesi hayata geçirilmiş, kendi iş yerlerini
kurmak isteyen vatandaşlarımıza projeleri başına,
kişi başı 15 bin YTLye kadar faizsiz kredi şeklinde
destekler sağlanmaktadır.
Son dönemde
üzerinde en çok spekülasyon oluşturulan yakacak yardımları da
fon vasıtasıyla gerçekleşmektedir. 2008 yılında 2
milyon aile yakacak yardımından faydalanmış olacaktır.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Yakacakları hazine ödüyor, hazine!
MEHMET ERDEM
(Devamla) Kim ne derse desin vatandaşımız bu yardımdan
memnundur, Allah devletimize zeval vermesin, Allah yöneticilerimizden
razı olsun. diye dua etmektedir. Bu dualar oydan da her şeyden de
önemlidir. Devlet-millet kaynaşmasına vesile olması
açısından AK PARTİnin yaptığı bu hizmetler asla
unutulmayacaktır.
Daha
çağdaş bir sosyal devlet anlayışının
gerçekleşmesi ve dünyadaki uygulamaların çok fevkinde projelerin
hayata geçirilmesi AK PARTİnin hedefi olacaktır.
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün 2009 mali
yılı bütçesinin ülkemize hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdem.
KADİR URAL
(Mersin) Türkiyedeki bu zenginliğinize hayranız! Bu
zenginliğinizden dolayı teşekkür ediyoruz size!
BAŞKAN
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili
Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz kırk
dakika.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, bir hukuk devletinin üç temel unsuru vardır:
Birincisi yasama, bizleriz; ikincisi yargı, üçüncüsü yürütme.
Bugün yürütmenin
başının, Başbakanın bütçesini görüşeceğiz
ama Başbakan yerinde yok, yardımcılarını
göndermiş. Milletvekilleri de yerinde yok, kendisi gidince milletvekilleri
de gidiyor. Ama bu kürsü 70 milyon yurttaşımıza,
halkımıza ve bütün dünyaya
açık bir kürsü. Halkımıza olan saygımla, o düzeyde,
Demokratik Toplum Partisi adına, özellikle Başbakanlık, Millî
İstihbarat, Millî Güvenlik Kurulu, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu, Amme İdaresi, Gümrük Müsteşarlığı,
Vakıflar, Sosyal Yardımlaşma
Tam kırk dakika konuşacağım,
öyle taksitle, perakende, AKP gibi beş dakika, beş dakika yok; öyle,
gelip burada suya tirit iki laf edip gitmeyeceğim.
Dün burada bir
Başbakan böyle, böyle, böyle konuşuyordu bu gruba ama bugün yok
burada.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Aynısını sen yapıyorsun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bugün bizim konuşma sıramız, yarın da
konuşacağız, sonra da konuşacağız.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Bir Başbakan değil,
Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bir Başbakandır, senin Başbakanındır o.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Yanlış söylüyorsunuz,
Türkiye'nin Başbakanı.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Halkın iradesine saygılı olamadığı
için hâlâ senin Başbakanın. Ne zaman ki 3 milyon oya, halkın
iradesinin seçimine saygı gösterip burada bir grup olduğunu kabul
ederse bizden de o saygıyı, hiç tereddütsüz görecektir. Her şey
böyledir.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Siz de teröre karşı çıkın, teröre!
SEDAT KIZILCIKLI
(Bursa) Siz 18 milyon oyu kabul ettiğiniz zaman
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bakın, sakin olun, sakin olun, kırk dakikamız var,
vakit var, çok, sakin olun.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Teröre karşı çıkın siz!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bölücülüğü Meclise taşıyorsunuz.
Dışarıda yapıyorlar, siz de buraya taşıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
FATMA KURTULAN
(Van) Mehmet Bey, siz çok ağır ithamlarda bulunuyorsunuz. Kim
bölücülüğü Meclise taşımış?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Fatma Hanım, onun görevi o, bırak onu, onu bana
bırak şimdi, ben hallederim.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Siz de konuşursanız
FATMA KURTULAN
(Van) Siz çıktığınızda herkes burada dinledi.
BAŞKAN
Sayın Kurtulan
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sizin Başbakanınız diye konuşuyor
ama
BAŞKAN
Sayın Hıdır
Sayın Hıdır
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sen ne biçim konuşuyorsun!
BAŞKAN
Sayın Karabaş
FATMA KURTULAN
(Van) O, düşüncesinde özgürdür. Saygılı olmayı da
öğrenin. Her hatibe böyle laf yetiştiriyorsunuz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sizin Başbakanınız diyor. Kendi
konuşmacınız bölücülük yapıyor.
FATMA KURTULAN
(Van) Diyebilir, hatip özgürdür, ne isterse diyebilir.
Konuşturmuyorsunuz kimseyi.
KADİR URAL
(Mersin) Hatibe saygılı olalım beyler!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Değerli milletvekilleri, Türkiyede, dün burada Başbakan,
ana muhalefetin, diğer grupların, muhalefetin kriz
tellallığı yaptığını söyledi, öyle
konuştu. Biz sorumlu bir muhalefet örneği vermeye
çalışıyoruz. Bütçe görüşmelerinde hep bunu
Ve bizden,
inanın, çok şey de öğrendi Hükûmet, yapıyor da,
yaptığı zaman da destek veriyoruz ama şu gerçeği bir
görmek lazım: Türkiye'nin yedinci bütçesi üzerinde
tartışıyoruz.
Kürt sorunu bugün
bir krizdir. Bakın, kriz noktalarını sayacağım: Avrupa
Birliğiyle ilişkiler bir krizdir. Demokratikleşme alanı bir
krizdir. Dış politika sorunları bir krizdir. Anayasa reformunun
rafa kaldırılması bir krizdir. Siyasi Partiler Yasası
reformu, seçim yasaları, 6 milyon naylon seçmen bir krizdir. Asker-sivil
ilişkilerinin demokrasilerde sorgulanması bir krizdir. Demokrasinin
vazgeçilmez ögeleri siyasi partilerin hâlâ kapatılması,
susturulması, yargılanması bir krizdir. Biz bunları
artırabiliriz; tarımda kriz, işsizlik krizi, enflasyon krizi,
faiz artışı, hayat pahalılığı, doğal
gaz zammı, her gün yapılan zamlar, elektriğe zam, mazota zam,
benzine zam, bütün bunları anlatabiliriz, bunlar krizdir.
Arkadaşlar,
bunlar küresel kriz değil, bunlar Türkiyenin krizi de değil, bunlar
AKPnin yedi yıldır yönetememe krizidir. Yönetememe krizini tabii ki
muhalefet olarak yatıracağız, sorgulayacağız, size
doğru yolu göstereceğiz. Bu, bizim görevimiz, buna tahammül
edeceksiniz, bir hukuk devletinde kendinizin dışında da
konuşanların olduğunu kabul edeceksiniz.
Ben bu krizlerin
tamamını yok sayan bir Hükûmet olduğunu görüyorum. Bu krizler
yok, dünyada kriz yok, Avrupa Birliğinde kriz başlamadı; ABDde
başlayıp Avrupa Birliğine, domino taşı gibi bütün
dünyaya yayılmadı; Japonya, Güney Kore ekonomileri etkilenmedi,
Türkiye de etkilenmedi! Yahu, bu, bana inanın bir fıkrayı
anlatıyor, bu Hükûmeti de etkilemediği için: Murat 124ü yeni
almış vatandaş, yürüyor ama önünde bir kabadayı, ceketi
sırtına atmış, tespih de böyle, yürüyor. Fakat aradan Murat
124 vurunca düşüyor, şoför Heyhat, bir kabadayıya vurdum
diyor, Bir hasar var mı? diye koşuyor. Böyle yapıyor
kabadayı, kalkıyor tozunu silkeliyor: Bizde hasar yok, sizde varsa
ödiyek. Yahu böyle bir anlayışla krize bakarak, ABDyi sarsan,
Avrupayı sarsan, dünyayı sarsan krizde çıkıp Bize
teğet geçer, dokunmaz, varsa bir hasar ödiyek anlayışı ve
kabadayılığıyla ülke yönetilebilinir mi arkadaşlar! Biraz ciddiyet lazım.
Bakın, biz
işsizliğin, pahalılığın, enflasyonun, faizlerin,
bütçe açıklarının arttığını iddia ediyoruz
muhalefet olarak burada. Afrikada yaşamıyor 14 milyon açlık
sınırı altındaki yurttaş, bizim
yurttaşımız. Bakın, açlık sınırı
altında
Ve Afrikada tam tam tam, Türkiyede her gün zam zam zam!
Doğal gaza zam, elektriğe zam, mazota zam, ekmeğe zam, suya zam,
vallahi yolunu bulsanız havaya da zammı sıraya
koyarsınız! Şimdi, bu anlayışla, 407 YTL net ücret
alan hangi asgari ücretli Ankarada bu kış kendini
ısıtabilir, bana söyler misiniz? 407 YTL ile doğal gaza bu yüzde
85 zamdan sonra kendini ısıtabilecek bir asgari ücretliyi getirin,
birlikte madalya takalım. 100 metrekareyi
ısıtamazsınız 407 YTL ile. Onun için kömüre geleceğiz.
Bakın,
sosyal yardımlaşma duyguları, bizim Osmanlıdan gelen, onun
için çok farklı kültürlülüğünden gelen, dinimizden gelen
Kürtüyle,
Türküyle hepimizin aslında çok da güzel, çok kutsal bir
yaklaşım fakirlere yardım etmek, açları doyurmak, zekât
vermek. Yani ben bazen merak ediyorum, vergi vermeyebilir de, Sayın
Başbakan ne kadar zekât verdi diye sormuyorum burada. Eğer
zekâtını doğru dürüst verselerdi Müslümanlarımız, bu
ülkede aç kalmazdı. Öyle mi, değil mi? Hadi onu geçtik, zenginlerimiz
vergilerini namusuyla ödeseydi, bu ülkede aç olmazdı, açlık
sınırı altında 14 milyon olmazdı. Resmî işsiz son
istatistiklerde 12 milyon, gizlilerle beraber 20 milyon, 20 milyon
işsizimiz olmazdı.
Bakın, biz
dünya gelişmelerini elbette ki konuşacağız. O kriz 29da
patlak verdi. Biz ne zaman hissettik? Ekimde, dolar bir gün ansızın
1.180 liradan 1.760 liraya fırladığı zaman. Ne oldu, dolar
birdenbire fırladı, arttı? dedik. Bazı arkadaşlar
vardı, biliyorum, diyor ki Dövize parayı yatırdık, ha bire
düşüyor. YTL kıymetlendi, oraya gidelim derken böyle bir şey
yaşandı. İşte, o likidite tatlısı denen, 50
milyar dolar bir anda piyasadan çekilince bir günde krizin
sıcağını hissettik. Şimdi Bu krizi fırsata
çevireceğiz. diyor Hükûmet. Güzel. Nasıl çevireceğiz, bilelim,
konuşalım. İlk yapılan ne oldu? Kara parayı aklama
yasası varlık barışı dediler adına. Ne
varlık barışı? Bunun neresi varlık
barışı? Varlık barışıysa açın bugünkü
Hürriyet Gazetesinin manşetini, bakın Türkiyeyi kaç kişi
yiyor. Yüzde 1, azınlık bile değil. 100 bin kişi bütün
sermayesiyle her türlü yaşamı sürüyor. Varlık
barışıysa gideceksin önce ondan alacaksın, varlıklıdan,
bu ülkenin bütçesine o parayı aldıktan sonra adil bir şekilde
dağıtacaksın. Doğru olan budur ama biz Cargill
yasalarını gördük -aciliyetine bakın- yap-işlet-devret
yasalarını gördük. Özelleştirme yetmedi, yap-işlet-devretle
limanları, rıhtımları, Galataportu, Haremi,
İzmirin, güzelim Kuşadasının, Bodrumun, Mersinin,
Antalyanın limanlarını, o da yetmedi, enerji
piyasalarını düzenledik, hep akçeli işler. On tane enerji
piyasası, elektrik piyasası, bilmem ne piyasası
çıkardık ama yedi yıldır bu ülke ithal enerji mahkûmu.
İran istediği zaman vanaları kapatıyor, Azerbaycana
koşuyoruz sonra ithal enerjiyle ısınıp, Ankara
Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının
borçlarını takıp vatandaşa da zam olarak dayatıyoruz.
Böyle bir adalet anlayışı, adalet ismini taşıyan bir
hükûmette olabilir mi?
Bakın,
enerji politikalarını yedi yılda ithal enerjiden kaynak enerjiye
çevirememiş bir ülkenin iflah olma şansı yoktur. Nükleer
enerjiye şimdi dönülüyor, Hasankeyf sular altında
bırakılmak isteniyor, acayip yollara başvuruluyor. Oysa bu
ülkenin kaynakları, bu ülkeyi ve Türkiye gibi on tane ülkenin enerjisini
sağlayacak derecede zengindi. GAP, Türkiye'nin elektrik enerjisinin yüzde
48,7sini sağlıyor. İşte GAP; Kebandan Atatürk Barajına
kadar ama o para, o enerji batıya akıyor. Doğu,
Güneydoğunun yirmi bir ilinin geri kalmışlık endeksini
Bölgesel dengesizliği koyduğumuz zaman ortaya bir gıdım,
bir yüzde bu üretimden, bu toprakların kaynaklarından bölgeye
verilmiyor.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Yine bölücülük yapıyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Konuşma be!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Konuşurum.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Terbiyesizlik etmenin âlemi yok.
Sen burada bu
iş için mi tutuldun?
BAŞKAN
Sayın Kaplan
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Siz terbiyesizlik ediyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sayın Başkan, lütfen muhatap olur musunuz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Yirmi bir vilayeti ayırıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
HASİP KAPLAN
(Devamla) Konuşma! Senden mi öğreneceğim!
BAŞKAN
Sayın Hıdır
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Hayır, siz
ayırmışsınız senelerce.
FATMA KURTULAN
(Van) Biz birleştirmeye çalışıyoruz, bunu öğrenin
artık. Alışmışsınız birden kara,
bölücülüğe. Kim bölücü? Sizsiniz bölücü.
BAŞKAN -
Sayın Hıdır, niye müdahale ediyorsunuz?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Efendim, Türkiyeyi bölücü cümleler sarf ediyor.
FATMA KURTULAN
(Van) AKP Grup Başkan Vekilleri onu öyle görevlendirmiş.
BAŞKAN
Şimdi bakın, bu işittiklerinizden memnun mu oldunuz?
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Sataşma görevlisi o.
BAŞKAN Hayır,
bu işittiklerinizden memnun mu oldunuz?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Hayır, kendi terbiyesizliğidir o. Bana
söylediğini ben algılamıyorum.
BAŞKAN
Bakın, ara veririm
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bana konuştuğu ifadeyi
BAŞKAN - Ara
veririm!
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Kendisini dışarı atmanız lazım
Sayın Başkan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sayın Başkan, lütfen uyarın, devam edeceğim.
BAŞKAN
Buyurun.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) O sözünden sonra dışarı
atmanız lazım onu.
BAŞKAN
Buyurun.
FATMA KURTULAN (Van)
Böyle olmaz Başkanım, böyle gitmez.
BAŞKAN
Sayın Kurtulan, lütfen
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sayın Başkan, biz, elbette ki bu ülkenin iyi
yönetilmesinden, bu ülkenin millî gelirinin artmasından, bu ülkenin
krizlerden etkilenmemesinden, bu ülkede barışın, güvenin,
demokrasinin gelmesinden son derece mutluluk duyarız. Bu ülkede bundan
mutluluk duymayacak bir yurttaş varsa
Bu ülkede ve bu Mecliste bundan
mutluluk duymayan bir tek insanı göremiyorum ben. Bu ülkenin birlik ve
bütünlük içinde barışını sağlamasını
istemeyen hiçbir insanın da yüreğinde zerre kadar vatan sevgisi
olduğuna inanmıyorum ve biz, bunu çok samimi olarak söylüyoruz.
Bakın,
Türkiyede cep telefonları sayısı nüfus sayısını
geçmeye başladı, yetmiş milyon. Kredi kartları da öyle,
nüfus sayısını geçen kredi kartı var; 200 milyarları
aşan kredi borçları var. 150 milyarı aşan cep telefonu
borçları var. Bunun yüzde 58den yüzde 65e yakını vergi
değil mi, ÖTV değil mi, KDV değil mi, sabit hat fiyatı
değil mi? Bakın, bir ülkede sosyal patlamaların
eşiğine öyle bir anda gelinmez, derece derece kaynar, derece derece
kaynar. Bu cep telefonu icraları, iflasları çok ocağı
yaktı, çok aile boşandı, çok insan intihar etti. Her gün
gazetelerde bunun fotoğrafları var. Adil bir verginin, adil bir gelirin,
adil bir harcamanın bir ülkenin güvenliği açısından son
derece önemli olduğunu söylemek istiyoruz.
Avrupa
Birliği İlerleme Raporu -bir krizdir, doğrudur, söyledik-
bakın ne diyor: Demokrasi ve hukukun üstünlüğü: Yerinde
sayıyorsunuz. Parti kapatmalar sürüyor. Anayasa: Rafa
kaldırdınız. 97 EMASYA Gizli Protokolü hâlâ yürürlükte.
Yolsuzlukla Mücadele (GRECO) Raporunun sadece üçte 1i uygulamaya kondu.
İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolü onaylamadınız. Medeni
ve siyasi haklarda ilerleme yok. Gözaltı, işkence, kötü muamele
sürüyor. 1 Mayısta, nevrozlarda güvenlik güçleri orantısız güç
kullandı, kullananların hiçbirisine yargı ve idari
soruşturma açtırmadınız. İfade özgürlüğü
kısıtlamaları sürüyor. Kadın hakları yerinde
sayıyor.
ABD ve OECD
ülkeleri içinde kadın hakları, temsil ve üretim ilişkisinde yer
alması en düşük seviyede ülke Türkiyedir. Kültürel haklar RTÜKe
takılıyor. Oysa biz biliyoruz ki Hükûmet
1 Ocakta TRT Heşt ile
-TRT Heşt, öyle dediler- Kürtçe yayına geçilecek.
Bakın, her
şeyde bir ciddiyet lazım. Bu yasanın önergesini veren bir
muhalefet milletvekili olarak -birlikte çıkardık, AKP olarak-
inanıyorum CHP de 21 Aralık program kurultayında Kürt dilinin
serbest bırakılması konusunda bir çaba, açılım içinde
bulunur. Alevi açılımından sonra, MHPden de aslında bir
açılım beklentimiz var Kürt sorunu konusunda. Bu ülkenin birliği
bütünlüğü için bu gerekiyor.
Bu ülkenin
birliği, bütünlüğü, huzuru, güveni ve refahı için biz elimizi
taşın altına da koymayı, birlikte yürümeyi de biliriz.
Sayın Bahçeli burada bir söz söyledi: Bin yıllık
kardeşliğimizin yol kavşağındayız. dedi, tehlike
sinyallerine dikkat çekti. Biz bunu her gün söylüyoruz ve bizim
gösterdiğimiz gayretin -bakın, bizim gösterdiğimiz gayretin-
eğer birazını diyaloğa çevirebilseydik, birazını
konuşabilseydik, inanıyorum ki AKP, CHP ve MHPnin azıcık
cesaret şurubuyla biraz daha farklı bir kulvarda olabilirdik. Biz
Türkiyeyi daha farklı bir kulvara taşıyabilirdik, daha
farklı bir alanda, küresel krizi ve bütün sorunları aşarak
silahlı çatışmayı eylemsizliğe dönüştürebilirdik,
silahları susturabilirdik. On sekiz aydır bu Mecliste zaman
yitiriyoruz, havanda su dövüyoruz. Biz bunu her gün söylüyoruz. Bu ülkenin
bölünmeyeceğini, bu ülkenin bütünlüğü içinde
sorunlarımızı çözeceğimizi hep söyledik. Bu ülkenin
bölünmesine karşı duracak birisi varsa ilk başta biziz, biz
yürürüz ama doğru politikalarda, insan haklarında, hukukta,
demokraside, özgürlükte, eşit ve özgür yurttaş olmada. Bunların
hiçbirisi, bu temel haklar, insan temel hürriyetlerinin başında gelen
bu haklar, hiçbirisi de taviz değildir, hiçbirisi de birilerine cesaret ve
istediği için değildir. Bu halkın, 70 milyon
insanımızın, yurttaşlarımızın, farklı
dillerin, farklı kültürlerin, farklı renklerin, güzelliklerimizin
hepsinin birlikte duruşudur, birlikte hakkıdır. Bu hakkı
temsil etmek, kendi vatandaşının haklarını teslim
etmek niye taviz olsun, niye ayrımcılık olsun, niye farklı
değerlendirilsin?
Bakın,
buraya gelmeden önce şöyle bir baktım, Meclisin o ilk günlerine bir
gideyim dedim, 18 Kasım 1920ye, yani 18 Kasım 1336 Perşembe,
99uncu İçtima. Hasan Hayri Bey, Dersim, soru önergesi: Kürdistanda
birtakım propagandacıların dolaştığını,
doğru olup olmadığı, doğru olduğu takdirde
hükûmetçe ne gibi tedâbire tevessül edildiğinin beyanı.
1920-2008
Kaç
yıl oldu biliyor musunuz? Bakın, cumhuriyetin 1920 yılından
tutanak okuyorum. Eğer, seksen sekiz yıldır hâlâ bu sorunu
konuşuyorsak bizde bir eksiklik var, siyasette bir eksiklik var, bir zaaf
var, oturmamışlık var, yani bir hata var. Bakın, Hasan Hayri
Bey Dersim Mebusu ne diyor o tarihte: Efendiler, Dersim meselesi
malumualinizdir ki tam dört yüz seneden beri Devleti Osmaniyeyi işgal
eden bir meseledir. Eh yani, dört yüz sene Osmaniyeyi işgal edecek bir
Dersim meselesine bir de cumhuriyette seksen sekiz yıl koyduğumuz
zaman, çözmediğimiz zaman, Alevi-Bektaşi kardeşlerimiz
Sıhhıye Meydanında 100 binlerle AKPnin
karşısında seslerini duyururlar.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ne oluyor ya! Kimi korkutmaya çalışıyorsun!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sen korkaksın zaten, korkaksın!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Korkaklık sende!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sen korkaksın, bağırmasam da korkarsın!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Korkaklık sizde!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bakın, bu, 1920
1923e gelelim. Yine cumhuriyetin ilanı
sonrası, bu sözümü bilerek okuyorum, bilerek söylüyorum
Bakın, Yusuf
Ziya, Bitlis Mebusu: Hâlâ Mustafa Kemal Paşalara kudretler, kuvvetler,
birçok salahiyetler isnat ederek burada bir meclis değil, bir paşa
olduğunu farz ediyorlarsa çok hata ediyorlar. Burada ancak ve ancak bir
milletin kanaatinde hür, reyinde hür mebusları, vekilleri vardır.
Paşa Hazretleri, buradaki arkadaşlarından mütekabil olmak
şartıyla fazlaca hürmete mazhardırlar. ve
(Alkışlarla) diyor.
Bakın,
şimdi, ben bunu niçin söyledim? Bu Meclisin İstiklal Savaşı
sonrasında, farklı renklerin, dillerin, kültürlerin, Alevilerin,
Kürtlerin, Çerkezlerin, Arapların hep birlikte İstiklal
Savaşı sonrası kuruluş felsefesinde Meclisimizin bir
anlamı vardır. Bu anlama biz hayat ve renk katıyoruz. Nasıl
renk katıyoruz?
Bakın, ben
Şırnak Milletvekiliyim. Şırnakta bağımsız
aday olarak seçildim ve AKP orada yüzde 22 oy aldı, biz yüzde 65 oy
aldık. Şimdi, halkın iradesiyle seçildik geldik buraya ama
Başbakan şöyle bakıyor. Şırnaktaki oyları yüzde
47 değil, Şırnakta bir dibe vurmuş, bir tek Şırnak,
bir de Hakkâride, hakkını yemeyeyim. Bir iki il, Tunceli, böyle
birkaç ilde yüzde 47 almamış.
Şimdi,
kalkıyor Siz halkın özgür iradesiyle seçilmediniz. diyor. Ben
sizin elinizi sıkmam diyor, gidiyor. Sonra, yedi yıl iktidar
çoğunlukta Baş örtüsüne özgürlük vaadi programında
Eşi
başörtülü olduğu için Genelkurmay resepsiyonuna yalnız gidiyor
ve Genelkurmay resepsiyonunda kendi memuru, emrinde olan
Başbakanlığa bağlıdır Genelkurmay, MİT,
Genelkurmay, bunlar Başbakanlığa bağlı. Bir protokol
davetiyesi geliyor, Sayın Başbakan, sen, Cumhurbaşkanı da
yalnız geleceksiniz. diyor. Ee kardeşim, yedi senedir
iktidarsınız, kahir çoğunlukla 59uncu Dönemde
iktidardınız ve iki parti vardı Mecliste. Şimdi de kahir
çoğunlukla iktidarsınız ve bu konuda MHPnin desteği de var
arkanızda.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ne gibi?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bir baş örtüsü olayını çözememiş olan bir
iktidar, kendi seçmeninin, kendi eşinin protokolünü sağlayamayan bir
başbakan bu ülkenin asli sorunlarını nasıl çözecek, bana söyler
misiniz? Bu ülkenin sorunlarını çözmek için
inandırıcılık ister, yürek ister, cesaret ister,
kararlılık ister. Yedi senede kararlılık gösterilmedi mi,
yedi sene sonra kimse size bu yetkiyi vermez, bu toleransı göstermez ve
elbette biz sandıklara gideceğiz ve sandıklarda herkes, hepimiz
boylarımızın ölçüsünü alacağız ve tekrar buraya
döneceğiz, konuşacağız. Olur, biz de kaybedebiliriz,
kazanabiliriz de ama AKP de kaybedebilir, kazanabilir de.
Yalnız bu
Kürtçe Heşte geleceğim. Şivan Perveri, AKPnin Kürt
milletvekilleri sesini çok seviyormuş, İlk konseri o versin
dediler. Yok yok Pavarottinin sesi
Civan Haco olsun o daha farklı,
rock tarzı dediler. Allah Allah, ne diyorlar bunlar? Sonra
sanatçılar aradılar: Sicil kaydı olmayacak, aileden kimse içeri
girmeyecek, Kürt olmayacak, Kürt olacak dilini bilmeyecek... Kardeşim, ben
otuz sene 300e yakın Kürt sanatçının
avukatlığını yaptım. TRTnin bugüne kadar bir tek
Kürte resmî bir yazışması olmadı, bir tekiyle, resmen bir
sanatçıyla görüşmedi, bir tek Kürt kurumuyla -bakın kültür kurumları, sanat
kurumları- bir tekiyle bir görüşme yapılmadı. Hiç birisinin
resmî bir evrakı, kaydı yok ve 3-4 sanatçıyla görüşülmüş,
3 tane -2si yeni kurulan- yapımcı firma kurulmuş, bu
yapımcı firmalar üzerinden bu sanatçılara gidilip Kürtçe
yayın yapılacak. Ya böyle şey olur mu? Ve bu, işte o
sözleşmelerden biri. Yapımcılar 9 sayfa Kürt sanatçıya bir
sözleşme getiriyor. Diyor ki Hep çalışacaksın, bir gün
sözleşmeye uymazsan cezai şartın 500 bin YTL. Şimdi telif
hakları var, sınai hakları var, marka hakları var. Bu hukuk
devleti Kürtü için öyledir, Türkü için de, İbo için de öyledir, Sezen
için de öyledir, Candan için öyledir, sayayım mı? Yani şimdi,
ben bu ülkede utanç duyuyorum. Bari Kürtçülüğün, Kürtlüğün ticaretini
yapmayın diyorum. Kürt hakları, Kürt kültürü, Kürt kimliği bu
ülkenin demokrasisinin harcı, birleştirici unsurudur. Buna hepimiz
sakınarak sahip çıkalım. Ama Kürtçenin ticaretini
yapmayalım. Hele seçim öncesi oy avcılığı için
yapmayalım, zarar görürsünüz, çok samimi söylüyorum.
Gidin, açık
yüreklilikle
Bakın, 12 Eylülde 2 milyon insanımız fişten
geçirildi. Son olaylar yirmi beş senedir sürüyor. Ailesinden içeri
girmemiş bir tek insan yok. AKPnin içinden de insanlar biliyorum içeri
alındı, yattı, çıktı milletvekili olarak. Şimdi,
biraz dürüst olmak gerekiyor. 20 milyon Kürt yurttaşımıza
karşı Erbilde gidip Işık Üniversiteleri açabilirsiniz.
Erbilde Kürtçe söylenir, İngilizce söylenir ama Türkiyede biraz daha
dürüst olmaya davet ediyorum ve gerçekten halka, kimliğe, kültüre
açılmasını
Sıfır
tolerans, Başbakan kızıyor. Sıfır tolerans
tutmadı arkadaşlar, onu terk ettiniz. Başbakan Hakkâride niye
kepenk kapandı? dedi, ben anlamasını beklerdim, anlamadı.
Günlerce bir çocuğun konulan fotoğrafı, bu fotoğraf
Hakkâridendi. Yüksekovada nevroz bayramını kutlamak istediği
için ölen insanlar; bu da Vandan. Hiçbir siyasi bağlantısı
olmayan
Kolu
kırılan çocuğun şu gözyaşları ve mimikleri,
şu ağlamaklı duruşu, şu bebeğin
ağzındaki bant
Başbakan, sana bir şey ifade etmiyorsa,
sıfır tolerans buysa, sıfır toleransın yerin dibine
batsın. Bu halk sana nasıl kapılar açsın? Nasıl
kucaklasın? Nasıl Hoş geldin. desin?
Siz bilirsiniz,
biz Akdenizliler, Türkler, Kürtler çok sıcak insanlarız. Çabuk
affederiz, çabuk seviniriz, çabuk darılırız ama azıcık
ışık gördüğümüzde canımızı veririz. Demirel
Kürt realitesi dedi, canımızı vermeye kalktık. Özal
Avrupa Birliği Diyarbakırdan geçer. dedi, biz aylarca onu
konuştuk. Her şeyin arkasından konuştuk durduk ama
açlık, yoksulluk, aşsızlık, insanlarımıza ölüm,
doğuda taziye çadırları, batıda cenazeler; bu mu ülkenin
kaderi, geleceği?
Şimdi, böyle
bir ülkede biz siyaset ederken birbirimize çok insaflı davranmak
zorundayız. Kalkıp burada rakamları konuşturmanın çok
fazla bir anlamı da yok. Çok şey hazırlamıştım.
Sosyal devlet
Bakın, Başbakanın açıklaması burada. Sosyal devlet
Anayasada var. Onun üzerine yemin etmedik mi? E kardeşim, sosyal devletse
-eski Fakir Fukara Fonu- Sosyal Yardımlaşma Fonu bir taraftan
dağıtıyor, vakıflar bir taraftan dağıtıyor
-Bakanımız burada- belediyeler bir taraftan dağıtıyor,
on tane bakanlık -çocuklar, kadın hakları, şeyler- hepsi
dağıtıyor. Yüz defa dedik, ya bu sosyal yardımları bir
çatı altında birleştirin. Yeni yeni bu noktaya geliyor Hükûmet.
Bu eleştirilerimiz olumludur ama siz sosyal yardımlaşma
anlayışınızı şu şekilde yaparsanız
Bu
AKPnin makarnası, bu da kömürü. Buyurun
Buyurun
Bu mudur sosyal
yardımlaşma?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Şov yapma.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Ayıp, ayıp!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hangi gelişmiş, çağdaş Batı Avrupa
ülkesinde
Makarna ve kömürle açlarını doyuran Afrikalılar
mı yaşıyor Türkiyede? Ne zannediyorsunuz, Afrika ülkesinin
insanları, yamyamları mı yaşıyor zannediyorsunuz
Türkiyede? Ne bu yedi yıldır
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) - Ağla ağla!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bakın, açın, bugünkü bütçeyi okuyun, Kömürü şu
kadar dağıttık. diye bu kış ortasında
Ankaranın eksi 7 derecesinde bu çağdaşlık mı? Bu,
uygarlık mı? Bu, insan trendi mi? Bu, insan endeksi mi? Bu mu
gelişme? Bu mu Türkiyeyi kalkındırma? Bu mu onurlu olma? Bu mu
16ncı büyük Türk devletinin cumhuriyetini ayakta tutma? Bu değil
arkadaşlar, bu değil.
Sosyal
yardım, sağlıktır, eğitimdir,
ulaşımdır, konuttur, (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) okuldur, defterdir, kültürdür, sanattır, spordur,
insanlıktır, insan onurudur, insan onuru! İnsan onurunu ayaklar
altına aldınız. (DTP sıralarından alkışlar)
Valilerinizi kömür taşıyan memurlara çevirdiniz.
Vatandaşınızı kuyrukta birbirini boğazlayan, makarna
için boğazlayan insanlar durumuna düşürdünüz. Batsın bu dünya!
İşte arabesk, batsın bu
dünya! Batsın bu dünya! (DTP sıralarından alkışlar)
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) - Ağla ağla!
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Ayıp, ayıp!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Aynen yakışıyor
Çünkü arabesk bir hükûmete
karşı çok ciddi laflar etmek üzere çıkmıştım ama
bu çok ciddi lafları etmek istiyordum ama nasıl
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Bir soğan getirin de gözlerine sürsün!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Şimdi, beş dakikam var sakin olun, biraz daha
konuşacağım.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Televizyona çıkarsan iyi şov yaparsın!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Şimdi, bakın, ben güzel şiir okurum.
Ne diyor ozan:
Öyle yıkma
kendini,
Öyle mahzun, öyle
garip
Nerede olursan ol
İçeride,
dışarıda, derste, sırada
Yürü üstüne
üstüne
Tükür yüzüne
celladın
Fırsatçının,
fesatçının, hayının
Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile,
diş ile
Umut ile, sevda
ile, düş ile
Dayan rüsva etme
beni!
Bu halk beni
seçti bu kürsüye geldim. Ben bu halkı rüsva ettirmem arkadaş! Rüsva
ettirmem! (DTP sıralarından alkışlar)
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Şov yapma! Şov yapma!
NURİ USLU
(Uşak) Burası tiyatro sahnesi değil, burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi Beyefendi! Tiyatro sahnesi değil burası!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Siz politikanın nasıl bir şey olduğunu
bilmiyorsunuz, Çiçeroyu okumadınız, daha hiç dünyadan haberiniz yok
sizin.
NURİ USLU
(Uşak) Sen iyi biliyorsun, devam et!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Arkadaşlar, demokrasicilik oynayacağız. Bakın,
Başbakan dün okuyamadı notundan, ben okuyayım, bu eksiklik
giderilsin: Hakkâride, Vanda, İstanbulda saldırıya
uğrayınca bekledim liderleri arasın, Geçmiş olsun. desinler
diye. Aramamışsınız, ayıp etmişsiniz. Biz zaten
arasak da açmıyor kapıyı. Bizimle, biliyorsunuz, dargın.
Dargınlar Meclisinde biz dargınız. Diyalog kuracağız,
bu ülkenin sorunlarını çözeceğiz. Benim her gün Genel
Merkezimin, il örgütlerimin önünde silahlar patlıyor, her gün saldırıya
uğruyor, Sayın Başbakan bir gün olsun Başbakan olmanın
sorumluluğu gereği Biz buna karşıyız. deseydi,
inanıyorum CHP de derdi, MHP de derdi, biz de derdik ve demek
zorundayız bu ülkenin geleceği için. Bu saldırılara
karşı, bu ülkenin geleceği için bunu diyeceğiz, demek
zorundayız.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) PKK terör örgütü. deyin, bitsin bu iş.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Birlikte yürümek zorundayız bu ülke için. Başka
şansımız yok.
Demokrasinin üç
temel unsuru vardır arkadaşlar. Birisi
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) PKK terör örgütü. deyin, bitsin. Diyebiliyor musunuz?
Diyemiyorsunuz. Cevap veremiyorsunuz. PKK terör örgütü. deyin, bitsin bu
iş.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Benim zamanımı çalmayın, öyle ayak oyunlarına
gelmem ben.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Tabii. Bebekleri öldürüyorlar, bebekleri!
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Ulan sen bebek gördün mü? Senin bebeğin var
mı?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ana kucağındaki bebekleri öldürüyorlar!
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sen ne anlarsın bebekten!
BAŞKAN
Sayın Karabaş, Sayın Hıdır...
HASİP KAPLAN
(Devamla) Üç tane temel unsuru var, hukuk devletinin üç temel unsuru var:
Bunlardan biri demokrasi, siyasal demokrasidir, bir diğeri ekonomik
demokrasidir ve üçüncüsü kültürel demokrasidir.
Şimdi,
siyasal demokrasinin temel özü, temel felsefesi nedir biliyor musunuz?
İnsanca yaklaşımdır demokrasinin siyaset felsefesi,
insanca. Böyle yan yan yürüyerek değil, Kasımpaşa
kabadayısı gibi değil, Başbakan gibi doğru ve
doğru, 70 milyon, G-20 zirvesinde temsil edilen, 10 dünya ekonomisi içinde
yer alan bir ülkenin Başbakanı olarak, kusur bile işlesek
kusurlarımızı yeri geldiği zaman farklı
konuşabilecek olgunluğu, dürüstlüğü gösterebilecek bir edayla
kucaklayıcı olmak zorunda.
Siyaset, ortak
insanlık tarihinin ve demokrasi mücadelesinin üzerinden verilir. Bugüne
kadar tarih yazmamıştır, hiçbir hak eşitlik ve özgürlük
yönetenler tarafından verilmemiştir, hibe edilmemiştir, haklar
ve özgürlükler tarihî mücadelelerin tarihidir ve hep böyle
alınmıştır.
Biz, Ankarada
nasıl ki bu kriz ve ekonomi karşısında bütçeyi
konuşurken, KESKin, DİSKin, emekçilerin, öğretmenlerin,
memurların binlercesinin, on binlercesinin Sıhhiye Meydanında
çıkıp Bu krizi yüklenmeyeceğiz. dediği günü
Ben size
açık söyleyeyim, bugüne kadar, 2001 dâhil, banka batırmalar dâhil bu
kriz hep halkın sırtına yüklendi, emekçilerin, memurun,
işçinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ve sevgili arkadaşlar, bu halkın zaten nefesi
kesilmiş, takati kalmamış. Bu halk bu krizin sorumlusu
değil, bu kriz dışarıdan. Bu kriz yönetememe krizidir. Bu
krizi biz sorumluların sırtına yükleyeceğiz. Sandık
yakın, 29 Martta. Üstelik, bu kriz öyle ağır bir kriz ki bu küresel
kriz sırtına verip yüklediğimiz basiretsiz yöneticileri de boz
bir eşeğe bindirip 29 Martta halka havale edip tırıs
tırıs göndereceğiz. Bizde buna derler ki:
(*)
Tırıs tırıs, kıyı kıyı gidecekler.
Halk ve sandık budur. Bu böyle biline. Böyle bütçeye oyumu değil,
günahımı da vermem. (DTP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Gerek yok bu laflara.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Seçmene selam...
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Sanki tiyatrocusun ya!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ben iyi tiyatrocuyum bilmiyor musunuz? Size de öğretirim.
Sizin Başbakan da iyi tiyatrocu. Baksana iki dönem iktidar oldu
tiyatrosuyla. (DTP sıralarından alkışlar)
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Burası tiyatro meydanı değil.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, tutanaklara geçen bir ifadeyi
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın konuşmacımız ifadelerinde
sosyal yardım alan veya sosyal yardımların
dağıtılmasını ifade ederken Afrikanın
yamyamları tabirini kullanarak hem bu olayı hem sosyal yardım
alan insanlarımızı bana göre rencide etmiştir
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Aşağıladı.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Maksadını aşan bir ifadede
bulunmuştur. Bunu tutanaklara geçirerek ifade etmek istiyorum
müsaadenizle.
BAŞKAN
Anlaşıldı Sayın Şandır.
Teşekkür
ederim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tutanaklara geçmedi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ben o anlamda söylemedim, ama öyle bir anlaşılma
varsa ben özür dilerim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, tutanaklara geçmedi.
BAŞKAN
Bakın, siz uyardınız, Sayın Kaplan da aleni bir
şekilde özür diledi. Dolayısıyla
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tutanaklara geçtiyse efendim, yani o ifadelerin
doğru olmadığı
BAŞKAN Her
ikisi de geçti. Sayın Şandır, her ikisi de geçti tutanaklara hem
sizin uyarınız hem Sayın Kaplan da Kastımı
aştıysam, o anlamda söylemedim, özür dilerim. dedi. Onların
hepsi tutanaklarda yer alacak.
Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
Buyurunuz
Sayın Kart.
(x) Bu bölümde Hatip
tarafından, bilinmeyen bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
CHP GRUBU ADINA
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Başbakanlık bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 11 Temmuz 2003 tarihli Sabah gazetesinde Yavuz
Donatın makalesini ve haberlerini sizinle paylaşmak istiyorum. Yavuz
Donat Erdoğanın Özel Timi başlıklı bu haberinde, bu
yazısında Başbakanın yolsuzluklar ve hukuksuzluklarla
mücadele için güvenlik uzmanlarından oluşan bir ekip kurduğunu
ve bu ekibin İçişleri ve Adalet Bakanlarının da bilgisi
dâhilinde oluşturulduğunu ifade ediyor. Bu habere göre bu
çalışmalar gizli bir şekilde sürdürülüyor. Ankaranın
göbeğinde fakat gözlerden uzak, kulaklara kapalı, dış
etkilenmelerden arındırılmış ve Meclise yürüme
mesafesindeki bir mekânda bu çalışmalar yapılıyor. Makale
şöyle bitiyor değerli arkadaşlarım: Bu
çalışmalar yani bu ekibin yaptığı çalışmalar
kişisel ve kurumsal intikama, hesaplaşmaya yönelirse, bu
yapılanma yerel seçimler için rant aracı olarak
kullanılırsa, bu çalışmaların içinde görev üstlenenler
şov yapmaya, kahraman olmaya yeltenirlerse bir çuval incir berbat
ediliverir.
Değerli
arkadaşlarım, kabul etmek gerekir ki Yavuz Donatın haber ve
makalesinin sonunda dile getirdiği bu endişeler aradan geçen
altı yılın sonunda maalesef gerçekleşmiş ve daha da
ötesi kurumsal bir hâle gelmiştir. Bakın, altı yılın
sonundaki tablo şudur: Türkiye yasa dışı telefon
dinlemelerinin olağan ve mutat hâle geldiği bir ülke hâline
gelmiştir. Hükûmete muhalif olduğu bilinen kişi ve kurumlar yasa
dışı telefon dinlemesi ile baskı ve tehdit altına
alınmaya başlanmıştır. Mevzuatımızda ortam
dinlemesi adı altında bir dinleme şekli olmadığı
hâlde sayılarının 11 ila 15 arasında olduğu bilinen
özel donanımlı araçlar Ankarada, İstanbulda saatli bomba gibi
faaliyet göstermektedir. Bu araçları kimin, kimlerin
kullandığı belli değildir ancak bu araçların
Başbakanın ve Başbakanlığın bilgi ve
talimatı çerçevesinde kullanıldığı sabittir
değerli arkadaşlarım.
İkinci olay:
Örtülü ödenek ve Özel Kalem Müdürlüğü harcamaları. Bakıyoruz,
örtülü ödeneğin başında Başbakanın Büyükşehir
Belediye Başkanlığı dönemindeki sırdaşı
vardır. Bu kişi diploma sahteciliğinden mahkûmdur.
Vakıfbank Valide Sultan Şubesi Müdürlüğü döneminde
Büyükşehir ve bağlı iştirakleri için, görünen ve görünmeyen
hesapları oluşturan kişidir. Özel Kalem Müdürüne, Hikmet Bulduk
ismindeki kişiye bakıyoruz: Bu da yine Büyükşehir Belediyesi
döneminden gelen bir bürokrat. Beş yıl boyunca özel kalem müdürü
olarak görev yapıyor. 2008 yılı Şubat ayında,
kamuoyuna bir açıklama yapılmadan görevden ayrılıyor.
Burada, değerli arkadaşlarım, kayda değer olan husus
şu: Başbakan bu kişi hakkında mal varlığına
yönelik soruşturma açamıyor. Ortaya çıkan bulgu nedir? Bu
kişinin ve eşinin mal varlığında beş yıl
içinde olağanüstü bir artış söz konusu. Bunları biz
belgeleriyle ve o taşınmaz bilgileriyle dile getirdik. Peki,
Başbakanın soruşturma açmasını engelleyen kişisel
ve özel bir durum mu var değerli arkadaşlarım? Bunu soruyoruz.
Bu soruyu sizlerin adına soruyoruz, milletin vekilleri adına
soruyoruz ama böyle bir tablo içinde neyi görüyoruz: Başbakan bu
soruşturmayı açamıyor. Başbakanın ahlakına ve
sorumluluğuna tevdi edilen örtülü ödeneğin Başbakanlığın
Özel Kalem Müdürlüğü harcamalarında
kullanıldığına dair ciddi kuşku ve bulgulardan söz
ediyorum değerli arkadaşlarım.
Üçüncü olay:
Türkiye'nin ikinci büyük medya grubunun ihalesi olayı. Bakıyoruz, bu
süreçte de, ihale sürecinden itibaren Başbakanın bu olaylara müdahil
olduğunu görüyoruz değerli arkadaşlarım. Sabah-ATVnin
ihalesi -Başbakanın tekzip
edilmeyen ifadesiyle söylüyorum- bilindiği gibi bizim Çalıkta
kaldı. Kamu malını şahsa satan devlet, şahsın
ihale bedelini kamudan ödemek için her türlü organizasyonun içine giriyor.
Örneği görülmemiş bir şekilde bankacılık
kuralları ihlal ediliyor ve satış bedelinin 750 milyon
doları kamu bankalarından ödeniyor; usulsüz kredi sebebiyle
Vakıfbankın mevduat dengesi bozuluyor. Ne yapalım? deniyor.
Adli emanet paraları faizsiz olarak Vakıfbanka mevduat takviyesi
için aktarılıyor. Bitmiyor, bakıyoruz, o ihaleye giren Katar
firmasının aslında yüzde 25 değil yüzde 50yle o Turkuvaz
şirketine ortak olduğu anlaşılıyor, resmî raporlarla
anlaşılıyor ve bu durumda o ihalenin iptal edilmesi ya da o
kredinin geri alınması yolunda Hükûmetin bir çalışma
yapması gerekiyor ama bu çalışmanın da
yapılmadığını görüyoruz. Bunun ortaya
çıkardığı tablo şu: Yolsuzlukları yapanlar,
yolsuzlukların yarattığı tahribatı gidermek için yeni
yolsuzluklar yapıyorlar değerli arkadaşlarım. Bu anlamda
yolsuzlukların artık denetlenemez hâle geldiği bir Türkiye
fotoğrafıyla karşı karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, dördüncü bir olay Türk Telekom. Bunları dün Genel
Başkanımız da anlattı. Denetim kurulunda Ojer adına 2
kişi var, Hazine adına 1 kişi var. Hazine adına
Ulaştırma Bakanlığı görevlisi, Müsteşarı
İsmet Yılmaz görev yapıyor, Ojer adına bakıyoruz,
orada Ticaret Sicili Gazetesinden söylüyorum, şirket karar defterinden söylüyorum,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Müsteşarı görev
yapıyor değerli arkadaşlarım. Bunun bir
açıklaması olabilir mi? Bunun bir açıklaması var, elbette
var bir açıklaması. Çünkü bu dönemde devlet yönetimiyle şirket
yönetimi iç içe geçmiş durumda ve devlet çıkarlarıyla
şirket çıkarları çatıştığı zaman
şirket çıkarlarına üstünlük tanıyan bir yönetim
anlayışını gösteren bir tablodan, bir fotoğraftan söz
ediyorum. Genel Başkanımız sordu, dün çok açık bir
şekilde sordu ve bu soruya bakıyoruz, Başbakan cevap vermiyor.
Genel Başkanımız dedi ki: Bu satışta, Telekom'un
satışında aynen ifade ediyorum- Türkiye ya da Başbakan bir
şey aldı mı almadı mı?
Değerli
arkadaşlarım, bu ne kadar ağır bir soru. Ama elbette bu
sorunun sorulmasını gerektiren bulgular var, dayanaklar var. Peki, bu
soru sizi rahatsız etmiyor mu sayın milletvekilleri? Bu soru
Sayın Başbakanı rahatsız etmiyor mu değerli
arkadaşlarım? Neden cevap vermiyor Sayın Başbakan? Siz bunu
sorgulamıyor musunuz? Bunları sorgulamayacak mısınız
değerli arkadaşlarım? Bunları sorgulamanız gerekiyor.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi içinde görev yapıyor
iseniz halk adına, millet adına bu soruları sizin de
sormanız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede zaten sağlıklı ve verimli
olmayan kamu yönetimi 59 ve 60ıncı Hükûmet döneminde tam
anlamıyla çökertilmiş durumdadır. Artık kamu yönetiminde
kamu görevlisi değil parti memuru
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLLA KART
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Parti memurunun
olduğu yerde de demokrasi ve hukuk devleti olmaz değerli
arkadaşlarım. Bakın bu sistem ne üretiyor biliyor musunuz?
Mısır alanında, turizm alanında, denizcilik sektöründe
bakan veya yakın akrabası çevresinde oluşan ticari dehalar
yaratıyor değerli arkadaşlarım. Goebbels propagandasıyla
ve Makyavel yöntemleriyle bu sistem ayakta tutulmaya
çalışılıyor. Ancak bu yöntemleri kullananların
ülkeleri nasıl uçuruma götürdükleri yakın tarihin acı
örnekleriyle doludur. Bu acıları biz Türkiye olarak yaşamak
istemiyoruz. Bu tabloyu yaratan Başbakan ve ekibi, biraz sonra Konyada
Mevlânâ törenlerinde, Şebiarus törenlerinde yaratılanı sevmekten
söz edecekler, hoşgörüden söz edecekler, diyalogdan söz edecekler. Ancak
bu söylemlerin hiçbir inandırıcı tarafının
olmadığını acı bir şekilde görüyoruz değerli
arkadaşlarım. Artık bu tabloyu sizlerin de sorgulamanız
gerekiyor.
Bu
düşüncelerle Genel Kurulu, bu ihtirazi kayıtlarla ve bu
eleştirilerle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin.
Buyurun
Sayın Ersin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
CHP GRUBU ADINA
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaptığı istihbarat
çalışmalarıyla Türkiye'nin iç ve dış güvenliğinde
önemli rol oynayan, öyle olması gereken Millî İstihbarat
Teşkilatı ve aldığı kararlar ve hükûmetlere
yaptığı tavsiyelerle yine aynı konularda Türkiye'nin iç ve
dış huzuru için, iç ve dış güvenliği için ve
Türkiye'nin sükûneti için, istikrarı için çaba gösteren Millî Güvenlik
Kurulu hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimin başında da söyledim, Millî
İstihbarat Teşkilatı istihbarat çalışmaları
yaparak Türkiye'ye yönelebilecek tehditlere karşı ve Türkiye içinden
kaynaklanan tehditlere karşı, tehlikelere karşı önlem
alınmasını sağlayan bir kurumdur. Ancak gerek geçtiğimiz
yıllarda gerekse de bugün, Millî İstihbarat Teşkilatı,
maalesef, istihbari faaliyetleriyle değil, yurt içindeki bazı
tartışmaların ve bu tartışmalara neden olan
olayların içinde olması nedeniyle gündemde.
Değerli
arkadaşlarım, Millî İstihbarat Teşkilatının en
gizli olması gereken bilgileri, belgeleri hemen hemen her gün medyada
çarşaf çarşaf yayınlanıyor; elemanları deşifre
oluyor. Yani gidiş öyle ki, sanki bu Teşkilatta bir çürüme
başlamış ve BBG evine dönmüş, içeride olup biten ne varsa
dışarıya yansıyor.
Şimdi,
istihbarat faaliyetlerinde çok da başarılı
olmadığını söylemek isterim. Değerli
arkadaşlarım, sevgili bakanlara, örneğin, sormak istiyorum: Bu
Çeçen eski komutanlarını kimler pusuya düşürüp öldürüyorlar?
Kimler bu Çeçen eski komutanlarına pusu kurup yaşamlarına son
veriyor? Bu konuda herhangi bir tespit var mı, bir çalışma var
mı? Türkiye KGBnin arka bahçesi mi oldu? Neden bunlara karşı
bir önlem geliştirilemiyor veya şunu sorayım: Bu Tuncay Güney
kimdir sayın bakanlar, kim bu Tuncay Güney? Her gün medyada bir
şeyler anlatıyor ve kendi anlatımlarına göre de Kuzey
Irakta, İranda ve bazı cemaatlerin arasında
çalışmalar yapmış, istihbari çalışmalar
yapmış. Bunları kendisi de söylüyor. Ama bu Tuncay Güneyin kim
olduğunu kimse bilmiyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Askerliği erken bitmiş.
AHMET ERSİN
(Devamla) Evet.
Sormak istiyorum:
Bu Tuncay Güney kimdir? MİTin maaşlı elemanı mı?
MİT, maaş veya başka nedenlerle bu kişiye para ödemesi
yaptı mı ve sevgili bakanlarım, MİT eski
başkanlarından birisi, ismini de vereyim, Sayın Atasagunun, bu
Tuncay Güneyi deşifre olduktan sonra Amerikaya
kaçırttığı doğru mu? Niçin böyle bir gizlice
kaçırtma ihtiyacını duydu? Bu konuda da herhangi bir
açıklama yok.
MİTin bu
gizli bilgi ve belgeleri basına nasıl yansıyor, hangi yoldan
yansıyor? Nasıl, basında, hemen her gün çarşaf çarşaf
MİTin gizli bilgileri ve belgeleri yayınlanıyor ve bunları
kim sızdırıyor basına?
Değerli
milletvekilleri, MİTi, biz, çocukluğumuzda, her hareketi, her
davranışı bilen, arayan, soran ve tespit eden bir kurum olarak
biliyorduk, ama maalesef bugün yaşanan sorunlara
baktığımızda
Ki, ben, daha önce Şemdinli Komisyonunda
da çalıştım, o zaman da MİT ile teşrikimesaide
bulunduk ve edindiğim izlenim şudur değerli arkadaşlarım:
MİT, bizim bildiğimiz MİT değil. Yani, bizim
çocukluğumuzda, nefes alsan duyar, bilir diye tanımlanan, öyle
algıladığımız MİT, bugün o özelliğini
kaybetmiş durumda.
Hizipleşmeler
var MİTte. Sayın bakanlarım, MİTte hizipleşmeler
olduğu doğru mu? Bu hiziplerin birbirleri aleyhine arşiv
dosyaları yaptığı doğru mu?
Bir şey daha
sorayım: MİT, valilerin, yüksek bürokratların ve daire
başkanlarının çocuklarının arpalığı
mıdır? Bu kişiler MİTe hangi yollardan geçerek giriyorlar,
nasıl görev alıyorlar? Şu an MİT içinde vali, yüksek
bürokrat ve daire başkanı çocuğu olan kaç kişi var ve hangi
görevleri yapıyorlar?
MİT içinde
kendilerini zenci diye tanımlayan, dışlanan, ezilen bir kesim
var mı? Bu vali, yüksek bürokrat ve daire başkanı
çocuklarının sürekli yurt dışı görevlerde ve sürekli
rahat ortamlarda görev yaptıkları, ama Doğu ve
Güneydoğudaki sorunlu bölgelere işte kendilerini zenci diye
tanımlayan, arkası olmayan elemanların gönderildiği
doğru mu?
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) İstihbarat sırrı, söylenmez.
AHMET ERSİN
(Devamla) İstihbarat da, MİTin istihbarat yönü kalmadı.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Onu yakında, Tuncay, Kanadadan açıklayacak!
AHMET ERSİN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, çok ciddi söylüyorum,
bakın, MİT maalesef istihbarat yönüyle çok da güçlü bir örgütümüz
değil. Bakın çürüme başlamıştır ve sözlerimin
başında da söyledim, MİT içinde olan ne varsa
dışarıya yansıyor BBG evi gibi. Dolayısıyla,
böyle bir kurumun, kendi elindeki gizli belge ve bilgilerini koruyamayan,
dışarıya yansımasını engelleyemeyen,
elemanlarının deşifre olmasını engelleyemeyen bir
kurumun güvenirliliği kalır mı? Nitekim büyük bir sorun
yaşanıyor. Yani düşünün ki Kuzey Irakta PKK grupları
sınırı geçip askerî birliklere ve karakollara saldırmak
için, baskın yapmak için haftalarca, aylarca çalışmalar,
hazırlıklar yapıyorlar, keşifler yapıyorlar, bunu
kimsenin ruhu duymuyor. Bu nasıl istihbarattır? Nasıl bir
istihbarat örgütüdür ki kent merkezlerinde, kalabalık ortamlarda,
alışveriş merkezlerinde bombalar atılıyor,
patlayıcılar atılıyor, onlarca vatandaşımız
yaşamını yitiriyor, yaralanıyor? Peki, siz sözüm ona bütün
telefonları dinliyorsunuz veya bütün telefon görüşmelerinin tespitini
yapıyorsunuz, sevgilileri mi dinliyorsunuz? Bu kişiler, bu 200-300
kişilik gruplar hâlinde Türkiyeye girip askerî birliklere, karakollara
baskın yapanlar nasıl yapıyorlar bunları ve nasıl
görmüyorsunuz, nasıl duymuyorsunuz? Oralarda hiçbir istihbarat
çalışmanız yok mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET ERSİN
(Devamla) Ama Sayın Başkanım, yani bu önemli konuları
sekiz dakikada konuşmaya da tabii ki yetmiyor zaman.
Dolayısıyla
BAŞKAN
Yani o benim takdir ettiğim bir durum değil.
AHMET ERSİN
(Devamla) Yok, sizin için söylemiyorum, yani siz, tabii, gereğini
yapıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Millî Güvenlik Kurulu anayasal bir kurum ve çok önemli
de görevleri var. Bu görevlerini yerine getirmeye çalışıyor. 3
Ekim 2001 tarihinde yapılan değişiklikle Millî Güvenlik
Kurulundaki asker üyelerin sayısı azaltıldı, daha sivil bir
görüntü kazandırıldı Millî Güvenlik Kuruluna. Ama bunların,
bu Millî Güvenlik Kurulunun her zaman değişmeyen iki maddesi
vardır: Terör ve irtica.
Terör konusunda
Türkiye'nin ne noktaya geldiğini biliyoruz, artık sokaklarda
gezilemiyor. AKP, sıfır terörle Türkiyeyi devraldı, bugün
sokaklarda gezilemez hâle geldi.
İrtica
konusunda ise: Ciğeri kediye emanet ediyoruz, yani Hükûmetten irtica
konusunda önlem almasını bekliyoruz. Hâlbuki laiklik
karşıtı faaliyetlerin odağı olan bir partinin, bir
kadronun laiklik konusunda, irtica konusunda çalışma
yapmasını, bunları engelleyici bir çalışma
yapmasını beklemek mümkün değildir.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ersin.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Orhan Ziya Diren.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ve Türkiye ve
Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2009 mali yılı bütçesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün amacı, kamu yönetiminin
çağdaş yönetim anlayışına göre gelişmesine
ilişkin çalışmalar yapmak ve bu anlayış
doğrultusunda kamu yöneticileri ve görevlilerinin yetişmesine
yardımcı olmaktır.
Kurumun
kuruluş amacı üç ana başlık altında toplanabilir: Kamu
idaresinin geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak, idari
alanda eleman yetiştirmek ve memurların hizmet dışında
yetiştirilmelerini sağlamaktır. Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü de bu manada önemli bir eğitim kurumudur ve elli
altı yıldan beri kamu yöneticilerinin eğitiminde Türkiyede
önemli bir görev üstlenmiştir.
Eğitim,
insanımızın kültür düzeyini, ülkemizin refahı ve yaşam
kalitesini yükselten, istikrar ve rekabet gücüne katkıda bulunan ve hayat
boyu süren bir faaliyettir. Devletin kaliteli hizmet sunabilmesinin ön
koşulu, personelinin eğitiminin en üst düzeye
çıkarılmasını, herkesin bilgilerini günün
ihtiyaçlarına göre yeniden gözden geçirmesini ve yüksek kalitede
bürokrasiyle bu hizmetlerin sürdürülmesini temin etmektir.
Vatandaşımızın
en çok şikâyette bulunduğu hususlardan birisi de kamu bürokrasisinin
işleyişiyle ilgilidir. Bu şikâyetleri azaltma
bağlamında çeşitli düzenlemeler yapılmakta, kanunlar
çıkarılmaktadır. Ancak, unutulmamalıdır ki,
yapılan düzenlemeyi uygulayacak kamu personeline iyi bir eğitim
verilmemiş ise şikâyetler devam edecektir. Bahsedilen eğitimin
verilmesi noktasında da en yetkin kurumlardan birisi TODAİEdir.
Ancak, kurumun bu hâliyle çok da işlevsel olmadığı
görülmektedir. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresinin öncelikle kamu yönetimi
içindeki yeri ve statüsü açıklığa kavuşturulmalıdır.
Teşkilatlanması itibarıyla, genel müdürlük hizmetleri
itibarıyla akademik bir kuruluştur. Bu kurumun ne olması
gerektiğine öncelikle bir karar verilmelidir. Akademik kuruluş olarak
kabul edilirse, genel müdürlük şeklindeki örgütlenmesinin değiştirilmesi,
özerk bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Mevcut yapı
özerk olmadığından kurum bağımsız hareket
edememekte, Teşkilat Kanunundan kaynaklanan görev ve hedefler ile hükûmet
program ve hedefleri arasında sıkışıp
kalmaktadır. Çok fazla gündeme gelmeyen ancak önemli işlere imza atan
bir kuruluşumuz olarak daha aktif bir konuma getirilmeli, ödenek ve
öğretim elemanları yönünden daha fazla desteklenmelidir. Kamu
personeline eğitim veren, yönetici yetiştiren bir akademiye
dönüştürülmelidir.
Sayın milletvekilleri,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Atatürkün emriyle 1938de
kurulmuş ve böylece KİTler ile kamu kurum ve
kuruluşlarının denetlenebilmesi olanağı hayat
bulmuştur. Yüksek Denetleme Kurulu Türkiyede performans denetimini
yetmiş yıldır başarıyla uygulayarak, tecrübe ve
birikimini günümüze kadar taşımış ve bu alanda öncülük
yapan bir kuruluş olmuştur.
Kamu iktisadi
teşebbüslerini veya sermayesinin yarıdan çoğu kamuya ait olan
kuruluşları iktisadi, mali, idari, hukuki ve teknik yönden sürekli
olarak denetim ve gözetim altında tutmaktadırlar. Yani,
KİTlerin belirlenen amaç ve esaslara, uzun vadeli kalkınma plan ve
programlarına uyup uymadığını, işletmelerin
bütçelere, maliyet, bilanço ve sonuç hesaplarının dönem
faaliyetlerine uygunluğu, çağdaş işletmecilik kuralına
uyulup uyulmadığını, işlemlerin hukuki olup
olmadığını, verimlilik ve
kârlılıklarını, işletmelerin zarara
uğratılıp, uğratılmadığını ve
performans denetimi yaptıklarını görmekteyiz. Yüksek Denetleme
Kurulu yapmış olduğu denetlemeler sonucunda
hazırlamış olduğu raporları Türkiye Büyük Millet
Meclisine, KİT Komisyonuna göndermektedir ve orada da sayın
milletvekilleri tarafından bu raporlar tartışılmakta,
irdelenmekte ve bir sonuca bağlanmaktadır. Ancak komisyon
çoğunlukları daima iktidara ait olacağı için yapılan
denetimin yansızlığı her zaman tartışmaya
açıktır.
Sayın
milletvekilleri, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunu
tartışırken KİTlerin geldiği durumu da bir
değerlendirmek istiyorum. 2002 yılından bu yana iş
başında olan AKP İktidarının en çok övündüğü
icraatlarından biri maalesef özelleştirmelerdir. Bu bağlamda
zarar ettiği öne sürülerek satılan ve satılması
düşünülen ulusal kazanımlarımız olan KİTlerin
finansal ve idari bakımdan nasıl yönetildiğinin denetimi konusu
önem arz etmektedir. Cumhuriyet döneminden beri ülke ekonomisine katma
değer üreten KİTlerin çoğu bu Hükûmet döneminde
satılmış, bir kısmı kapatılmış, bir
kısmının denetimi de Sayıştaya verilince Yüksek
Denetleme Kurulu âdeta görevsiz kalmıştır. Elbette ki dürüst ve
şeffaf olmak kaydıyla ülke yararına ise gerekli
özelleştirmeler yapılmalıdır ancak stratejik önemde olan ve
zarar etmeyen TÜPRAŞ, PETKİM, Demir Çelik, Telekom ve Tekel
özelleştirmeleri konusundaki haklı eleştirilerimizi lütfen
hepiniz hatırlayınız. Tekel özelleştirmesiyle yüzlerce
işçi Yaprak Tütün İşletmelerine gönderilmiş ve atıl
bir şekilde akıbetlerinin ne olacağını
beklemektedirler. Bu işçilerimizin özlük haklarını kaybetmeden
ekonomiye nasıl katkı sağlayacakları hâlâ belli
değildir. Seçim bölgem Tokatta da statüleri belli olmayan yüzlerce Tekel
işçisi buradan mağduriyetlerini giderecek bir çözüm bekliyorlar.
Hâlihazırda binlerce özelleştirme mağduru
vatandaşımız Hükûmetin bir çözüm bulmasını beklemektedir.
Hükûmet bu noktada derhâl ne yapacağına bir karar vermeli ve
vatandaşlarımızın kazanılmış özlük
hakları yitirilmeden bu haksızlık mutlaka ortadan
kaldırılmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, dünyada yaşanmakta olan çok ciddi bir finansal kriz
vardır ve Türkiye de bunun etkilerini derinden hissetmeye
başlamıştır. 2002 yılı itibarıyla hızla
büyüyen ekonomimiz 2005 yılı itibarıyla bize benzeyen
ekonomilerin çok gerisinde kalmıştır. Yabancı sermayenin
ülkeye girme nedeni iktidarın söylediğinin tam aksine
yatırım amaçlı hiçbir zaman olmamıştır. Büyük bir
bölümü faiz, finansal kazanç için ülkemize gelmektedir. Son dört yıl
içerisinde sıcak paranın borsada kazancı yaklaşık
yüzde 400, hazine bonosu kazancı ise yüzde 200ler seviyesinde
olmuştur. Bu tespitleri yapmamın nedeni, sıcak parayla çekilip
çevrilen ekonomilerin sıcak paranın ülkeyi terk etmesi sonunda kendi
dinamikleriyle baş başa kalacağı gerçeğinin
anımsanmasını sağlamaktır.
KİTlerin
özelleştirilmesi sonucu iktisadi fonksiyonlarıyla birlikte aynı
zamanda yarattıkları katma değer de yok edilmektedir. Bizim gibi
ekonomilerde değişmez kurallardan biri, en fazla ihracat
yapabildiğiniz oranda ithalat yapabilirsiniz. İkisi arasında
oluşan açığı da dış kaynakla, yani borçlanarak
kapatırsınız. Bu noktada Hükûmetin iş başında
olduğu altı yıllık dönemde cari açık tam 47 milyar
dolar olmuştur. Burada önemli noktalardan biri de ithal girdilere mahkûm
edilen ekonomimizde ithalatı artırmadan üretim hacmimizin artık
artamayacak hâle gelmiş olmasıdır. Cari açığımızın
artmasının en önemli nedenlerinden biri de işte budur. Peki,
iktidar kayıtsız şartsız devleti üretimden çıkarma
gayretindeyken gözden çıkardığı ağır sanayiye ham
madde üreten ve diğer sektörlere de ara mal ve hizmet üreten
teşekküllerimizin daha etkin ve verimli kullanılabileceği
öngörüsü neden taşınmamıştır? Bu
kuruluşlarımızın Özelleştiriyoruz. adı
altında yabancılaşması kabul edilemez bir gerçektir ama
iktidar hâlen bu umursamaz tavrını inatla sürdürmeye devam
etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, kamu iktisadi teşekküllerinin tasfiye edildiği böyle
bir dönemde onların denetimiyle görevli bir kuruluşun bu süreçte yara
almaması pek olası gözükmemektedir. Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu da bu gelişmelerden payını
almıştır. Bütçesi kamu iktisadi teşekkülleri
kaynaklarından oluştuğu için kurum mali bakımdan da
zayıflamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ORHAN ZİYA
DİREN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Usulsüzlük ve
yolsuzluk iddialarının arttığı son günlerde kamu
vicdanını rahatlatacak şekilde kurum ve kuruluşların
denetim etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Denetim
gücü arttıkça yolsuzluklar azalacaktır.
Kurum bugünkü
statüsünde kalmalı ama daha özerk, daha bağımsız bir
yapıya mutlaka kavuşturulmalıdır.
Sayıştayla
birleştirilmesi de gündeme bir zamanlar gelmişti, belki de
birleştirilecek ancak yaptıkları denetimin mahiyeti
bakımından bu çok farklı bir yapı arz etmektedir. Böyle bir
birleştirilme durumunda kurul Sayıştay içerisinde
ayrıcalıklı olarak misyonunu sürdürmeli, yine, mevcut olan çok
deneyimli ve ehil personeliyle görevlerine devam ettirilmelidir. Bu açıdan
kurum ödenek, üye ve uzmanlar yönünden takviye edilmeli ve statüsü
hakkında bir an önce karar verilmelidir.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2009 yılı bütçesinin milletimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Diren.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir.
Buyurun
Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
CHP GRUBU ADINA
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük
Müsteşarlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yeni bir bütçe, yeni umutlar, yeni beklentiler
demektir. Geride bırakılan yılda yaşanan
olumsuzlukların azalacağı, yaşamın hemen her
alanında daha güzel günler göreceğimizin belgesi olmalıdır
yeni bütçe.
Yeni bütçe,
kendinden pay bekleyen herkesin gelirinin arttığı, yaşam
standartlarının yükseldiği, işsizliğin,
yoksulluğun azaldığı, herkesin geleceğe umutla
bakabildiği yeni bir başlangıç olmalıdır. Ne
yazık ki bizim ülkemizde uzunca süreden bu tarafa yeni bütçe deyince
bunun tam tersine bir beklenti hâkim oldu. Bizde yeni bütçe demek,
vatandaşa yeni zamlar, ek vergiler yüklenmesi demektir, var olan geçim
sıkıntısının daha da büyümesi demektir.
Sayın
milletvekilleri, dün bütçe sunuş konuşmalarında Sayın
Maliye Bakanını ve Sayın Başbakanı dinledik. Allah
rızası için, her ikisinin de ağzından, gelecek yıla
ait, işçiye, memura, emekliye yönelik en ufak bir iyileştirme sözü
çıktı mı? Çalışanların maaşlarını
yükselteceğiz, emekli maaşlarına zam yapacağız ya da
gelecek yıl Toprak Mahsulleri Ofisi buğdaya daha çok para verecek.
diye tek bir cümle ne Maliye Bakanının ne de Başbakanın ağzından
duyduk mu? Dün bu Mecliste Maliye Bakanını izlerken bir milletvekili
olarak gerçekten çok üzüldüm. Bir maliye bakanını mı izliyorum,
dinliyorum yoksa bir stand upçı, bir şovmen mi izliyorduk dün bu
kürsüden? Sayın Maliye Bakanı milletle alay edercesine
Halkımız tasarruf etmesini bilmiyor. dedi dünkü bütçe
konuşmasında. Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakana
sormak lazım: Halkta tasarruf edecek para bıraktın mı ki
halkın tasarrufunu bekliyorsun?
Yine, Sayın
Bakan, dün bu kürsüden Halkımız yastık altında altın
biriktiriyor, tonlarca altın ithal ettik. diyor. Bugünkü gazetelerde var:
2009 yılı bütçesi sunuşunu yapan Maliye Bakanı
Unakıtan 15-20 milyar dolarlık altın ithal ettik, Allah
aşkına halkımız yastık altındaki
altınları çıkarsın. diyor. Değerli
arkadaşlarım, insanın birazcık Allahtan korkması,
kuldan utanması gerekiyor. Bu memlekette yaşayan bir Maliye
Bakanı yastık altındaki altınlardan nasıl
bahsedebilir? Oysa bizim insanlarımızın büyük
çoğunluğu eşlerinin bileziklerini, kendi ellerindeki alyansları,
bunlar da yetmiyorsa böbreğini satarak geçinmeye çalışıyor
bu memlekette ve bu memleketin Maliye Bakanı çıkıyor yastık
altındaki altınlardan bahsediyor!
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce tartışma konusu oldu, bir
konuşmacımız burada konuşurken odun, kömür
yardımında bulunanları ya da bu yardımı alanları
incitici laflar etti diye özür dilemeye davet edildi. Şimdi ben bu
kürsüden Sayın Bakan Hayati Yazıcıoğlunu Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşlarından özür dilemeye davet ediyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yazıcı,
Yazıcıoğlu değil.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Hafta sonunda Sayın Bakan bir toplantıda
yaptığı konuşmada aynen şunu söylüyor, belgesi burada
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yazıcı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Yazıcı
Olabilir, fark etmez.
Kömür
dağıtmazsak bunlar kaçak elektrik kullanacaktı. Orman köylüsü
ise orman kesecekti. diyor. Yani bu toplumu, bu halkı önce
açlığa, yoksulluğa, senin dağıtacağın kömüre
mahkûm edeceksin, ondan sonra bu halkı potansiyel hırsız ilan
edeceksin! Var mı böyle bir şey, var mı böyle bir
anlayış? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, dün burada Sayın Başbakanı izledik.
Sayın Başbakan burada Eskiden siyasetçilerin çocuklarının
sokağa pazara çıkacak hâli yoktu. Şimdi siyasetçilerin
çocukları rahat bir şekilde çarşıya pazara
çıkıyor. diyor. Değerli arkadaşlarım, güzel bir söz
vardır. Sırça sarayda oturuyorsan taş atmayacaksın
komşuna. Sayın Başbakanın siyasetçi çocuklarını
tarif etmeye hakkı yok. Çünkü, Sayın Başbakanın döneminde
siyasetçi çocukları aldıkları sahte çürük raporuyla önce
askerlikten yırtıyorlar, arkasından 300 milyon dolara, 500
milyon dolara gemi alıyorlar, gemi!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ayıp! O raporu askerî hastaneler veriyor.
Doktorları suçlamaya hakkın yok.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi
Evrak burada.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Doktorları suçlayamazsın.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kadrolu laf atıcı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Bugünkü gazeteden okuyorum, bugünkü Akşam
gazetesinden okuyorum: Gitti gemi, geldi tersane. İşte gazete
sayın milletvekili.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya hakkın
yok.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Çamur atmıyorum.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) O raporda askerî doktorların imzası var.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Eski Orman Bakanı ve milletvekili
arkadaşınızın oğlu. Bu seferki gemi değil,
tersane. Bu çamur mu, bu çamur atmak mı?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Devletin kurumlarını yıpratmak size bir
şey kazandırmaz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, bu, kadrolu laf atıcı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) 300 milyon dolara, Bakanın oğlu,
Bakanın, daha önce Osman Pepenin bakanken tersane yapımına
karşı çıktığı Altınovada
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Doktorları sahtekârlıkla suçluyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla)
oğullarının tersane sahibi
olmasına eski Bakan Pepe Oğullarım gemilerini sattılar,
tersaneye yatırdılar, milyon dolarlık yatırım
yaptılar. diyor. Bu benim ifadem değil. Bakan oğlu mu bu?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Olabilir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Olabilir değil.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, Genel Kurula hitap edin.
Sayın
Hıdır, lütfen
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Vatandaşın oğlu aç, susuz. Bakanın
oğlu gemi alıp gemi satıyor.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ticaret haram mı? Yasak mı ticaret?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kadrolu laf atıcılar var. Laf atma kadrosunda bu.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) - Tabii, aynen Sayın Bakan da soruyor, diyor ki:
Bakan ve milletvekilleri çocukları ticaret yapmayacak mı? diyor.
Evet, bakan ve milletvekili çocukları ticaret yapacak ama
hırsızlık yapmayacak, ihale yolsuzluğu yapmayacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Hırsız sizsiniz. Alınlarının
akıyla para kazanıyorlar.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Yirmi beş yaşında genel müdür
olduğu şirketlere ihale pazarlaması yapmayacak. Bizim
söylediğimiz bu. Elbette ki ticaret yapabilirler.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Delillerin varsa gidersin mahkemeye.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Deliller ortada. Artık Delil, delil, delil.
diye
Sayın Milletvekili, bu işin sonu yok. Biz burada bunları
sayarken aslında sizin akıllanmayacağınızı,
uslanmayacağınızı biliyoruz. Ama bunları niye
söylüyoruz? Bunları tarihe not düşmek için söylüyoruz. Güzel bir söz
vardır: Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Göreceğiz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Hesap vereceğiniz günlerin karinesi olsun diye
bunları burada söylüyoruz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Millet sizin hesabınızı görecek, merak
etmeyin. İftiracılar.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi,
Gümrük Müsteşarlığında yaşanan yolsuzluklar. Vaktimiz
yok. Gümrük Müsteşarlığında
ÖZLEM
PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (İstanbul) Yolsuzluk falan... Yok öyle
şeyler.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Hayır, hayır var. Gayet güzel
Şimdi
söyleyeceğim yolsuzlukları, izin verirseniz.
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) İSKİyi de unutma İSKİyi.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) İSKİ kadar başına taş
düşsün. İSKİnin arkasından geçeli otuz yıl oldu.
Dün yine
Sayın Başbakan burada geçmişe yönelik resimler
çıkardı. Artık yavaş yavaş mutat hâle gelmeye
başladı. Çantasında Sayın Başbakan bir resmi unuttu
zannediyorum. Ya çantasında yoktu ya da çantasında olduğu hâlde
çıkarmaya cesaret edemedi.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Çankayanın resmini
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başbakana yardımcı olmak
için o resmi buraya ben getirdim.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Çankayanın resmini
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Hayır, hayır. Bir resim var, bu resmi
halkımızın görmesi gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkanım.
İzniniz
olursa o resmi göstereceğim. Vatandaşımız o resmi görsün
istiyorum.
Evet, Sayın
Başbakanın çantasında unuttuğu bir resim.
OSMAN DEMİR
(Tokat) Nereden biliyorsun?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bu resmi hepiniz biliyorsunuz. Hikmetyarın
dizinin dibinde, onun eteğini öpen bir Tayyip Erdoğan bugün Türkiye
Cumhuriyetinde Başbakan. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Hikmetyar vatanperver bir adam.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bundan daha büyük utanç verici bir tablo olabilir mi?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Hikmetyarın adını anmayın,
vatanperverdi o.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bu mu vatanperver? Kaç tane vatanperverin eteğini
öperek başbakan olmaya devam edeceksiniz, siyaset yapmaya devam
edeceksiniz?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Olabilir. Bundan yirmi sene önce
Kullana, kullana
yıprattınız.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Gümrük
Müsteşarlığında Gümrük Teftiş Kurulu
Başkanlığı on dört iddia hakkında soruşturma
açmak istiyor ama Sayın Müsteşar bu iddialara, açılması
için yetki vermiyor. Bunun üzerine Gümrük Müsteşarlığı
Teftiş Kurulunu ve 2 başkan yardımcısını görevden
alıyor. İddialar da
Yolsuzluk yapmış, hukuksuzluk
yapmış, 400 milyar lira parayı servetine geçirmiş olan
İzmit Gümrük Baş Müdürünü de bir başka yere, İstanbula
terfien görevlendirmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkan, biliyorum, vaktimiz dar,
söylenecek çok söz var. Sizin için bunlar yeterli değil belki ama
bunları zaman geldikçe söyleyeceğiz, gelecekte karine olsun diye
söyleyeceğiz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sandık da söyleyecek.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bunların hepsi belge Sayın Milletvekili.
Teşekkürler
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun
Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğünün bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, sosyal yardımlar yoksulluğun toplum genelinde ve
vatandaşlar üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek adına
yapılması gereken ve mutlaka zorunluluk arz eden insani bir olgudur.
Sosyal devlet ilkesini benimsemiş bir ülkenin yoksuluna, yardıma
muhtaç insanlarına yardım yapması son derece doğal bir
olaydır. Ancak bu yardımlar yapılırken partizanlıktan,
keyfîlikten ve popülizmden uzak bir anlayışla yapma zorunluluğu
vardır. Yardımlar mutlaka ve mutlaka insani amaçlı yapılmalıdır.
Bundan bir süre
önce TÜİK Başkanı 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırını 255 YTL olarak açıklamıştı.
Ancak bu rakam ciddi bir yankı uyandırdı. Aynı günlerde
sendikalar ise bu sınırı TÜİK Başkanının
açıkladığı miktarın 3 katı olarak kamuoyuna
duyurdu. Bu rakam o kadar ilgi çekiciydi ki TÜİK Başkanı hemen
sonrasında Bizim açıkladığımız bu rakam
açlıktan ölmeyecek kadar bir rakamı ifade ediyor. demek zorunda
kaldı. Bu son derece ilginç bir olay. Yurttaşlarımızı
açlıktan ölmeyecek kadar yardımla hayatta tutmaya
çalışıyorlar.
TÜİKin
açıkladığı bir başka sonuç ise 2008 Ocak ve Kasım
ayları arasındaki enflasyon rakamlarıydı bildiğiniz
gibi. O rakam da yüzde 10,52 olarak açıklandı. Oysa sendikaların
yaptığı gerçekçi açıklamalar ise bu enflasyon
rakamlarının yüzde 17lerin üzerinde olduğunu gösteriyordu.
Yine,
TÜİKin açıkladığı bir başka rakam ise eylül
ayındaki işsizlik oranıydı. Geçtiğimiz yılın
aynı ayına göre 295 bin kişiye ulaşan işsiz
sayısı yüzde 10,3e ulaşmış durumda. Bu
rakamları, bu verileri artırmak mümkün. Örneğin, eylül
ayında kapanan iş yerlerinin sayısı yüzde 67,4 düzeyine
ulaşmış ve maalesef 1.176 rakamı 1.930 iş yerine
ulaşmış. Yine aynı ayda, geçen yılın aynı
ayına oranla açılan iş yerlerine
baktığımızda ise burada da yüzde 26,7 bir azalma söz
konusu.
Değerli
milletvekilleri, bu verileri artırmak mümkün. Bu veriler şunu
gösteriyor ki Türkiyede yoksulluk kronikleşerek devam etmektedir. Bu
veriler gösteriyor ki Türkiyede işsizlik ciddi bir pik yaparak, artarak
devam ediyor.
Değerli
milletvekilleri, Mahatma Gandi Yoksulluk şiddetin en kötü biçimidir.
diye tanımlar. Hepiniz çok iyi bilirsiniz, Türkiyede yapılan
yardım kampanyalarında, özel kuruluşlar ya da resmî
kuruluşların yaptığı yardım kampanyalarında
çocukların, yaşlıların, kadınların
uğradığı şiddet hepimizin hafızalarında yer
etmiştir. İtilip kakılarak, görevliler tarafından
tartaklanarak, hatta zaman zaman hayatını kuyruklarda kaybeden yurttaşlarımızın,
yoksullarımızın, engellilerimizin uğradığı
şiddet değil de nedir?
Değerli
milletvekilleri, İstanbul Mali Müşavirler Odasının
yaptığı bir araştırma sonucunda
açıkladığı bir rapor var. O raporun adı
Sosyalleşemeyen Yardımlardır. Türkiyede 2003 ile 2008
arası 7 milyar 55 milyon 930 bin YTL yardım
yapılmıştır. O raporda ifade edilen bir konu çok dikkat
çekici: Yardımların yüzde 12sinin üzerinin, yardıma muhtaç
olmayan, yardıma ihtiyacı olmayan vatandaşlara
yapıldığının tespitidir. Bu yardımlar, yine
Sosyal Güvenlik Kurumunun Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğünün
açıkladığı Biz 700 milyon YTLlik yardımı
maalesef yardıma muhtaç olmayan insanlara yaptık. tespitiyle
somutlaşmıştır. Resmî rakamlardır.
Değerli
milletvekilleri, yoksulluğu derinleştiren olaylardan bir tanesi de
gelir dağılımındaki adaletsizliktir. OECD ülkeleri arasında
yapılan bir araştırmada eşitsiz ülkeler
sıralamasında 1inci sırayı Meksika ile Türkiye
almaktadır. Bu son derece üzücü bir olaydır. Maalesef, Türkiyede
gelir dağılımı adaletsizliği o kadar pik
yapmıştır ki zenginle yoksul arasındaki uçurum had safhaya
varmıştır ve maalesef, bu gelir
dağılımındaki adaletsizlik, ülkemizde yoksulluğu
kronikleştirmiştir.
Plan Bütçe
Komisyonunda Sayın Bakan Hayati Yazıcı kendi bütçesinin
savunmasını yaparken muhtaç yardımlarını
dağıtma profilini şöyle özetlemiştir: 272 YTL olan muhtaç
maaşını 2002 yılında 1.200 kişi alıyordu,
2008de 5 bine çıktı ve biz 2009 yılında bunu 6 bin
kişiye ödemeyi hedefliyoruz. Bu son derece dramatik bir tablo
değerli arkadaşlar. Aynı anlayış Ankara
Büyükşehir Belediyesinde de var. Bilboardlarda hepiniz görüyorsunuz.
İktidara geldiği günde 80 bin kişinin, 90 bin kişinin
yardıma muhtaç olduğu Ankarada Ben 400 bin kişiye yardım
yapıyorum. diyor. Yoksulu, yardıma muhtaç olan insanları
yaratan bir anlayış, bu yardıma muhtaç olan insanlara yardım
yapmayı onların sadece karnını doyuracak bir
anlayışla, hayata tutunmakla övünüyor. Aslolan bu mu olmalı?
Aslolan, devletin en önemli görevi, insanlarını,
yurttaşlarını yoksulluk düzeyinden çıkarmak, onları
iş ve aş sahibi yaparak kendi ürettikleri karşılığında
hayatını idame ettirecek, onuruyla, şerefiyle, haysiyetiyle
huzurlu ve sağlıklı bir yaşam sürdürmesini sağlamak
olmalıdır. Oysa biz, yardıma muhtaç olan insan sayımızın
artırılmasıyla övünüyoruz. Bu son derece dramatik bir tablo
değerli arkadaşlar.
Bakın,
Türkiyede bir yeşil kart vakası var. Yeşil kart sahibi olmak
için mal mülk sahibi olmayacaksınız, sosyal güvenliğiniz
olmayacak, ailenizin tüm fertlerinin toplam geliri asgari ücretin üçte 1inin
altında olacak, yani eve giren gelir 250 YTL olacak. O anlamda yeşil
kart sahibi olabiliyorsunuz.
2008 Şubat
ayında Sağlık Bakanlığının
açıkladığı bir rakamla Türkiyede 10 milyon civarında
yeşil kartlının olduğundan bahsediliyor ve 6 milyon insan
da pasif yeşil kartlı, yani vizesi gecikmiş yeşil kartlı.
Düşünebiliyor musunuz değerli arkadaşlar, bu ülkede 16 milyon
insan, on altı milyon eve 250 YTLnin altında bir gelir giriyor ve bu
insanlar hayata tutunmaya çalışıyorlar.
Peki, Türkiyede
gelir dağılımı nasıl? Ki maalesef, bu değerleri,
özellikle iller bazında gelir dağılımını sadece
yabancı kuruluşlardan ve sendikaların verilerinden alabiliyoruz,
Hükûmet bunları da 2001 yılından beri yayınlamıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) Orada şöyle bir realite vardır: Son
dönemlerde gayrisafi millî hasılanın 10 bin dolar olduğundan
bahsediliyor. 1,5 milyon nüfusu olan Şanlıurfada 595 bin
kişinin, 530 bin nüfusu olan Adıyamanda 303 bin kişinin, 251
bin nüfusu olan Bingölde 135 bin kişinin ve 585 bin nüfusu olan
Ağrıda 254 bin kişinin yeşil kartlı olduğu bir
ülkede gayrisafi millî hasılanın 10 bin dolar olmasından
bahsedebilir misiniz, bin dolar olmasından bahsedebilir misiniz? Bu
realite Türkiye'nin birçok ilinde geçerli.
Değerli
milletvekilleri, söylenecek çok söz var ama maalesef, zaman çok
kısıtlı.
Şu bir
gerçek: Bir ülkede yoksulluk kronikleşmişse, yoksulluk
derinleşmişse, gelir dağılımındaki adaletsizlik
pik yapmışsa orada şiddet vardır, orada terör vardır,
orada haksızlık vardır.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Birleşime
19.30da toplanmak üzere ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.55
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
İkinci turda
yer alan bütçeleri görüşmeye devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Sayın Mustafa Enözde.
Buyurun
Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on iki
dakika.
Milletvekilleri
yok ama milletimiz izleyecek.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakanlık, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ile
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü bütçeleri üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Büyük Önder Atatürkün 1937 yılında
yaptığı Meclisi açış konuşması üzerine,
4/7/1938 tarihinde, kamu iktisadi teşebbüslerini yönetim,
çalışma esasları ve denetim yönünden ortak bir düzenlemeye tabi
tutan 3460 sayılı Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından
Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin
Teşkilatıyla İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanun
çıkarılmıştır. Bu Kanun aynı zamanda Yüksek
Denetleme Kurulunun kuruluş görev ve çalışma
esaslarını da düzenlemiştir. Bu Kanuna göre, Yüksek Denetleme
Kurulu, iktisadi devlet teşekkülleri, müesseseleri ve sermayesindeki kamu
payı yüzde 50nin üzerinde olan iştirakleri mali, idari ve teknik
bakımdan sürekli olarak denetim ve gözetim altında bulundurmak üzere
Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur. Yüksek
Denetleme Kurulunun görevi bahse konu kuruluşların idare şekil
ve tarzlarını gayelerine uygun olarak iktisadi, ticari ve sınai
esas ve gereklere paralel şekilde rasyonel ve verimli bir tarzda
çalışıp çalışmadıklarını, özellikle
benzer kuruluşlarla karşılaştırmalı olarak her
hesap yılı içinde en az bir defa incelemek, tahlil ve denetlemek
şeklinde belirlenmiştir. Yüksek Denetleme Kurulu denetime tabi
kuruluşların bilançoları ile kâr ve zarar hesaplarını,
bu kuruluşların hesap ve işlemlerini incelemek ve bunlarla
ilgili tahlilleri kapsayan ayrıntılı bir rapor hazırlamakla
görevlendirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, uygulamada kamu kuruluşları ve görevlileri, kendi
denetim elemanları, bakanlığın veya
Başbakanlığın müfettişleri, Yüksek Denetleme Kurulu,
Devlet Denetleme Kurulu, maliye müfettişleri, görevli
bağımsız üst kurul denetçileri, Sayıştay gibi çok
sayıda denetçi tarafından denetlenmektedir. Batı
toplumlarında halkın, kamu kuruluşlarının ve
görevlilerinin denetimi işine katılımını
sağlayabilmek için kamu kuruluş ve görevlilerine ait finansal
tablolarının yaygın yayın organlarında
yayımlanması ve yayımlanan bu bilgilerin bağımsız
denetim uzmanlarınca onaylanması sağlanmaktadır. Bu denetim
düzeninin kamu görevlileri ve siyasetçiler için de getirilmesinde
yolsuzlukların önlenmesi ve kamu görevlilerinin denetlenmesi
açısından büyük yarar vardır.
Değerli
milletvekilleri, denetim sistemimizin kendi iç yapısından veya
çevresel koşullardan kaynaklanan birtakım sorunları
bulunmaktadır. Denetimde bilişim teknolojisinin sunduğu
imkânlardan yeterince yararlanılmaması, yeni denetim yöntem ve
tekniklerinin uygulamaya konulmaması, çoğu denetim kurumunda
geleneksel yaklaşımlarda âdeta ısrar eden bir
anlayışın egemen olmaya devam etmesi, denetimin
gelişmesindeki açmazlardan birisini oluşturmaktadır.
Gelişmiş teknolojinin imkânlarından yararlanabilmek için yollar
aranmalı, denetim faaliyetlerinin etkinliğini artıracak
bilişim projeleri hazırlanmalıdır. Bu amaçla, denetlenen
kurumlar ile Kurul arasında bilgi akışını
hızlandıracak bilişim projeleri hazırlanmalıdır.
Kamusal denetimin kamuoyu desteğinden yoksun yürütülmesi, denetim
sonuçlarının halka mal edilememesi, medya ve diğer iletişim
araçlarının ve sivil toplum örgütlerinin ilgi ve desteğinden
yoksun bulunması, öte yandan halkın örgütlülük düzeyinin yeterli
olmayışı, demokrasi kültürünün yeterince gelişmiş
olmaması gibi nedenler de denetimin etkinliği önündeki diğer
engellerdendir.
Özellikle,
yıllık denetim raporlarının ticari sır
kapsamındaki bilgiler elenerek kamuoyuna açıklanması denetimin
etkinliğini artıracaktır. Ülkemizde gerek yasal düzenlemelerle
gerekse fiili uygulamalarla denetimsiz alanların genişletilmesi, bir
başka deyişle denetimden kaçış, denetim sistemimizin en
önemli çıkmazlarından birisini oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, özelleştirme süreci ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun
denetlediği kurum sayısını azaltmıştır. Bu
durum, bir taraftan Sayıştayın iş yükünü artırmakta,
diğer taraftan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun görev
alanını daraltarak iş yükünü hafifletmektedir.
Tüm bu
gelişmeler bir yana, etkin bir dış denetimden yoksun belediye
iktisadi teşebbüslerinin bulunması ayrı bir sorun olarak
karşımızda bulunmaktadır. Bu karmaşayı ortadan
kaldırıp iki yüksek denetim kurumu arasında tartışmaya
meydan vermeyecek bir görev ayrımı yapılmalıdır. Özel
sektörün faaliyet gösterdiği alanlarda yarı kamusal ya da özel mal ve
hizmet üreten kurumların dış denetimi Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılmalıdır. Kurul,
Parlamento adına denetim yapmasına rağmen,
bağımsız bir kuruluş olmadığı gibi, meslek
mensuplarının güvencesi bulunmadığından yönetime
bağlı bir denetim birimi niteliğindedir.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliğinin üç sacayağından birisi olan
adalet ve iç işleri alanında iş birliğinin içerisinde yer
alan yolsuzlukla mücadele, Birlik tarafından üzerinde hassas şekilde
durulan bir konudur. Öyle ki bu konudaki hukuki düzenlemeler oldukça
ayrıntılı olup sürekli geliştirilme hâlindedir.
Türkiye'nin, AB yolsuzlukla mücadele politikasına uyumu, diğer
fasıl konularına nazaran orta düzeydedir. Yolsuzlukla mücadele,
etkili, kapsamlı ve olumlu netice verecek tedbirlerin kamu otoritelerince
alınması ve toplum tarafından da desteklenmesini gerektiren bir
süreçtir. Yolsuzluğu önlemek için geliştirilecek politikalarla bir
yandan yolsuzluğun kökenlerinin analiz edilmesi, diğer yandan da
yolsuzluk karşıtı bir ortam oluşturulmasının
engellenmesi gerekmektedir. Bu tip politikalar oluşturulurken hukukun
üstünlüğü, iyi yönetim, saydamlık ve hesap verilebilirlik gibi
ilkeler göz önünde bulundurulmalıdır. Yolsuzlukla mücadele, uzun
soluklu, planlı ve kararlı olmayı gerektirir. Yolsuzlukla
mücadele politikaları, sadece yasal düzenlemelerin yapılmasından
oluşmamakta, bunun yanında toplumsal desteği de arkasına
almaya çalışmalıdır. Yolsuzlukla mücadelenin belki de en
önemli safhası, toplumun, yolsuzluk olgusunu meşru görmemesi ve
yolsuzluk yapanlar hakkında işlem yapılması için yetkili
makam ve mercileri harekete geçirecek girişimlerde bulunmasıdır.
Söz konusu mücadelede siyasi iktidara büyük görev düşmektedir. Zira, ilk
adımın en tepeden gelmezse yolsuzlukla savaşta kamu veya özel
kuruluşların başarı şansı oldukça
azalmaktadır. Bu yüzden, siyasi iradenin duruşu son derece önemlidir.
Yolsuzlukla
mücadele sloganıyla iktidara gelen AKP Hükûmetleri döneminde, maalesef,
yolsuzluk iddialarının daha da arttığı, bilhassa belediyeler
başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında, alım,
satım, ihale ve imar düzenlemelerinde akraba, eş, dost, adam
kayırmacılığın ön plana çıktığı ve
dolayısıyla, kamu malının zarara
uğratıldığı, birçok özelleştirmede kamu
malının yok pahasına elden çıkarıldığı
bilinmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yolsuzlukla mücadele konusunda yapılması gerekenleri
özetlemek gerekirse:
Birinci olarak
öncelikle, genel olarak yolsuzlukla mücadele politika ve eylem
planlarının tespit edilmesi; yolsuzluk risk ve imkânlarının
yok edilmesi veya en azından azaltılması ve
şeffaflığın sağlanması; yolsuzlukla mücadelenin
idari boyutu ile ilgili denetim imkânlarının güçlendirilmesi; denetim
kalitesinin artırılması; denetim organları arasında
eş güdümün sağlanması ile denetim sonuçlarının etkili
şekilde izlenmesi.
Bir diğer
husus da yolsuzlukla mücadelenin adli boyutunun, soruşturma kapasitesinin
artırılması.
Bir diğeri
ise örgün eğitime ilave olarak yaygın eğitim
imkânlarını kullanarak kamuoyunun bilinçlendirilmesi.
Ve son olarak da
sivil toplum kuruluşlarının yolsuzlukla mücadele sürecine etkin
katılımının sağlanması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi, elli altı
yıldan beri Türkiyede kamu çalışanlarının
eğitimiyle ilgili önemli hizmetler sunmaktadır. Enstitü, kamu
idaresine bilgili eleman yetiştirmek, dünyadaki gelişmelere paralel
olarak kamu yönetiminin çağdaş gelişmesine bilimsel
katkılar sağlamak, memurlarımızın daha bilgili ve
bilinçli olmalarını sağlamak ve onların yönetici olarak
yetiştirilmesini hedeflemektedir. Eğitim, fert, toplum, millet,
devlet varlıklarının gelişimi ve seviyesi
bakımından en önemli bir sosyal, mesleki hizmet ve süreçtir.
Eğitim alanı, kalkınma açısından, kamu yönetimi içinde
en etkili alanlardan biridir çünkü eğitim sisteminin ürünleri öteki
alanları da etkilemektedir. Bu bakımdan toplumun çeşitli
kesimlerinde ve sektörlerdeki yetersizliklerden genellikle eğitim sistemi
sorumlu tutulmaktadır.
Bilindiği
üzere devlet hizmetini yerine getiren görevlilerimiz yani kamu
çalışanlarımız iyi eğitilmemişse ellerinde ne
kadar mükemmel kanun olursa olsun uygulamada maalesef istenilen şekilde
verimli olamamaktadırlar. Bu nedenle bugün belki de kamu olarak en önemli
ihtiyacımız, devletin etkin, verimli işleyişini mümkün
kılacak bir eğitimden geçmiş kamu çalışanını
oluşturmak ve istihdam etmektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bu sayede belki
kamu yönetimiyle ilgili şikâyetlerin ortadan kaldırılması
mümkün hâle gelebilecektir. Konuyu bu şekilde
değerlendirdiğimizde Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsüne ihtiyacımız daha da belirgin olarak artmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, günümüzde yönetim anlayışına hâkim olan
geleneksel değerlerin tüm dünya ölçeğinde hızlı bir
değişime uğraması, bilgi ve iletişim teknolojilerinde
meydana gelen baş döndürücü gelişmeler, insani değerlerin ön
plana çıkması ve demokratikleşme gibi değişim
rüzgârları tüm dünya ülkelerinde yaşayan insanların devlet
yönetimlerine olan bakış açılarını, kamu hizmetlerine
ilişkin beklentilerini büyük ölçüde değiştirmiştir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, 2009 yılı bütçesinin hayırlara vesile
olması dileklerimle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun
Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Çok Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği ile Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı bütçeleri hakkında konuşmak üzere
grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği için öngörülen ve benimsenen ödenek 2009 mali
yılı için 12 milyon 295 bin YTLdir.
Millî güvenlik
kurulu, tüm gelişmiş
devletlerde, farklı yapı ve statüde de olsa var olagelmiştir.
1920 yılından beri çeşitli isimler altında hayatiyetini
sürdüren bu kurum, 1961 Anayasasıyla bugünkü şeklini almış
ve 1982 Anayasasından sonra da daha etkin bir rol üstlenmiştir.
Kararları bağlayıcı ve tavsiye niteliğinde iken 4709
sayılı Kanun değişikliğiyle sadece tavsiye
niteliğinde karar alabilen bir kurum hâline dönüştürülmüştür.
Millî Güvenlik Kurulunun kanunu olan 2495 sayılı Kanunda 4963
sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, tavsiye
kararları alma ve gerekli koordinasyonun sağlanması için
görüş tespit etme, bu tavsiye kararlarını ve görüşlerini
Bakanlar Kuruluna bildirme ve kanunlarla verilen görevleri yerine getirmeyle
yetkilendirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, MGK, millî güvenlikle ilgili kararların
alınması ve bu konuda koordinasyonun sağlanmasında
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna yardımcı olmak üzere
kurulmuş devlete yardımcı bir kuruluştur. Devletimizin
bekası, milletimizin güven, huzur ve mutluluğu için devlet
yapılanması içerisinde Millî Güvenlik Kurulunun etkinliğini
muhafaza etmek gereği ortadadır. Ne var ki Hükûmetin dış
baskılar karşısında MGKnın etkinliğini
azaltması, hasım güçlerin devlet surlarında kolayca gedikler
açmasına yol açmıştır.
Millî güvenlik
siyasetinin belirlenmesi yetmemektedir, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarınca bunun ne ölçüde
başarıldığının izlenmesi, varsa eksiklerinin
giderilmesi o ölçüde önem arz etmektedir. Kuvvetle takip edilen bir millî
güvenlik siyasetiyle Türkiye, saygın ve güvenilir bir konuma
ulaşabilir; millî varlığın ve millî bütünlüğün
uluslararası alanda siyasi, sosyal ve kültürel ve ekonomik, hülasa tüm
alanlarda menfaatlerinin ve ahdî hukukunun her türlü iç ve dış
tehditlere karşı korunmasının dengesini de
sağlamış olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, AKP iktidarları
tarafından Millî Güvenlik Kurulu etkisizleştirilmiştir.
Savunmasız ve çaresiz bir pelteleşmiş devlet hâline
getirilmiştir Türkiye. Haklarını ve kuruluş felsefesini
zinde tutan bir devlet yapısı olsa, hiç şu anda
vatanımızda, ülkemizde Ermenilerden özür dileme imzacıları
türeyebilir mi? Hükûmete bizim tavsiyemiz, derhâl derlenip toparlanması ve
Millî Güvenlik Kurulunun etkinliğinin artırılması, her
türlü saldırıyı karşılayacak donanım ve birikime
ulaştırılmasıdır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; şimdi, Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığına geçmek
istiyorum.
Yıldız
Teşkilatından, Teşkilâtı Mahsusadan günümüze kadar gelen
süreçte Türk millî istihbarat faaliyetleri esaslı bir evrim
geçirmiştir. Modern anlamda 1913lere kadar inen ilk örgütlenme askerî
kanat içinde gelişmiş ve genişlemiş ancak sivil
unsurlarıyla devasa bir ordu hâline gelmiştir. İç ve
dış istihbarat yapmak, propaganda ve karşı propaganda
yapmak, espiyonaj, kontr espiyonaj faaliyetlerini yürütmek, gerektiğinde
sivil ve askerî harekâtlar yapmak amacıyla kurulan ilk istihbarat
teşkilatımız Enver Paşa zamanına tekabül eder.
Eşref Kuşçubaşından Süleyman Askeriye, Ali Bey
Başhampaya, oradan Selahaddin Ertürke kadar Osmanlı Döneminde
muazzam faaliyetler icra etmişlerdir. Bütün Türk ve İslam
coğrafyası ilgi alanları olmuştur. Üç kıtada
aktiviteleri bulunan bu kahramanların yetiştirdikleri yiğitlerin
cumhuriyetin kurulmasında büyük emekleri olmuştur. Bu arada,
İzmirde Yunana karşı ilk kurşunu sıkan Hasan
Tahsini de rahmetle anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, vatan sathında insanların barış ve güven
içinde yaşayabilmesi, devletin varlığının idamesi,
kendine yönelik iç ve dış tehdit unsurlarına karşı
direncin artırılması, tüm bu maksatlarla her türlü istihbari
faaliyetlerde bulunulması önem arz eder. İstihbaratçılar
çalıştırılır, başarılar elde edilir ama
aksilikler meydana geldiğinde onlar gözden çıkarılır,
sahiplenilmez, mağdur edilirler. Haklarını arayacak merci
bulamazlar, yaptıkları hizmetin büyüklüğü karşısında
mali haklar yönünden de tatmin edilmezler, sorunlarına çözüm bulunmaz ama
onlar Büyük Türk milletinin emrindeyiz. derler ve hep ulvi gayeler için
mücadele ederler.
Bugün
Müsteşar kadın mı olacak? tartışması yapanlara
hatırlatmak isterim ki ilgi alanımız cinsiyetten ziyade
Teşkilatın temel sorunlarının çözülmesi yönünde
olmalıdır. İstihbarat faaliyetlerinde güçlü mali kaynaklara,
güçlü insan kaynağına sahip bir MİT teşkilatının
devletimizin ve milletimizin bekasının güvence altına
alınmasında doğrudan ve büyük bir katkısı olduğu
muhakkaktır. Fedakâr ve cefakâr MİT mensuplarını, kıt
imkânlarla geniş coğrafyamızda ve çıkar
alanlarımızda yürüttükleri faaliyetlerinden dolayı kutluyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın krizi yönetememesi
gibi, her şeyi allak bullak eden, bilgisizlik ve miyopluğu, dün
Sayın Başbakanın bütçe görüşmelerindeki
konuşmalarına da yansımıştır. Özgül
ağırlığı hiç olmayan, kof, subjektif, romantik ve
soyut bir konuşma olarak değerlendirilebilir. Ülkeyi sevk ve idarede
âciz kalan, devlet kurumlarıyla çatışan, onları birbirine
düşüren AKP İktidarının açlıkla terbiye ettiği
benim aziz milletim gerçekleri artık görmüştür. Kitapçık burada
-Sayın Başbakanın konuşma kitapçığı- ve
bundaki ifadelerini bir bir okudum. Hedeflerin tutturulamadığı,
2006 yılından itibaren ekonomideki kötü gidişin önüne
geçilemediği, mutat devlet ve özel sektör faaliyet ve yatırımlarının
güya iktidarın başarısıymış gibi sunulduğu
-örneğin eğitim- tüm alanlarda Türkiye'nin kaynaklarının
tefecilerin eline terk edildiği- beceriksiz iktidar küresel krizi görünce
tedbir almaktan imtina etmiş, bunu görüyoruz- Anayasamızdaki sosyal
devlet göz ardı edilerek onun yerine iane, sadaka devleti hâline
devletimizin düşürüldüğü, asayişe müessir fiillerde yüzde
300lerin üzerine varan artışlara yol açıldığı
-ceza infaz kurumlarının doluluğunu da burada dikkatinize
sunuyorum- işsizliğin bir çığ gibi büyüdüğü,
boşanmalar ve aile facialarının toplumsal dengemizi
sarstığı, zenginin daha zengin, fakirin de açlık
sınırının altına iyice itildiği, memur
maaşları ve işçi ücretlerindeki beş yıllık
artışın temel gıda maddelerindeki artışın
çok çok altında kaldığı, tarımın
çökertildiği, fabrikaların kapandığı, iş
yerlerinin bir bir sükût ettiği, konut, arsa ve tarla fiyatlarında
yüzde 50lerin üzerinde değer kaybının
yaşandığı bir Türkiyeyle karşı
karşıyayız. İşte böyle bir Türkiye
karşısında sizlere soruyorum:
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Böyle bir ülke
nasıl iyiye gider denilebilir? Onun için Sayın Başbakanın
bu romantik, içi boş konuşmasının halk nezdinde,
yaşayan sokaktaki insan nezdinde hiçbir değerinin
olmadığı gün gibi aşikârdır.
Bu
düşüncelerle tüm olumsuzluklara rağmen 2009 bütçesinin
hayırlı olmasını diler, yüce heyetinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
hazırun, Gümrük Müsteşarlığı bütçesi üzerindeki
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle ve
halkımızla paylaşmak için huzurlarınızdayım.
Saygılarımı sunarak konuşmama başlamak istiyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, bütçe kamu kaynaklarının ve gücünün
kullanıldığı en geniş iktidar alanıdır.
Dolayısıyla yerinde, etkin, verimli, sosyal adaletçi ve benzeri
kriterlerle kullanılması en önemli davranıştır.
Şimdi sormak gerekiyor: Bu bütçeye oy verenler dâhil acaba böyle bir
nitelendirmeyi yapabiliyorlar mı?
Değerli
arkadaşlar, kurumlarımız görev, yetki ve
sorumluluklarını yasa ve yönetmeliklerden alan, kamu hizmeti gören
kuruluşlarımızdır. Buradan hareketle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bütçe görüşmelerinin aynı zamanda kurumların görev,
yetki ve sorumluluklarını hangi performansta gerçekleştirdiğinin,
kaynakları etkin ve verimli kullanıp
kullanmadıklarının sorgulanması zamanları olması
gerekir. Bunun sekiz on dakikalık gibi görüşmelerle temin
edildiğini söylemek veya zannetmek mümkün olmasa gerek.
Devlet
hayatında her kurumumuz önemlidir. İhtiyaçtan doğar, kurulur.
Gümrük Müsteşarlığımız aynı iştigal
alanında cumhuriyetimiz öncesinden gelen en önemli öncelikli
kurumlarımızdandır. nitelememiz kurumun hakkını
teslim etmek olur kanaatindeyim. Çünkü:
1) Ekonomik
olarak yerli üretim, yabancı ürün açısından ihracat ve
ithalatın fonksiyonel kurumudur. Giren ve çıkan ürünlerin lehinde ve
aleyhinde olabilecek yetki ve yaptırımlara sahiptir.
2) Güvenlik
açısından ülkeye giren ve çıkan her türlü suç unsuru ve
suçlunun, yerine göre, ilk veya son muhatabıdır.
3) Deniz, hava,
kara, gümrük kapıları ve serbest bölgelerde ülkemize gelenlerin ilk
ve gidenlerin son muhatap oldukları, dolayısıyla ülkemiz
hakkında müspet ve menfi kanaatlerde etkili olacak kamu
çalışanlarının kurumudur. Bu açıdan, kara, deniz, havalimanı
kapıları, iç gümrükler, serbest bölgeler gibi çok çeşitli görev
sahasında yerleşik olan gümrük teşkilatında benimsenecek
yönetim yapısı ciddi önem arz etmektedir.
AKP Hükûmetinin
gerçekleştirdiği birçok uygulamalar ve gümrük teşkilatında
yaptığı birçok icraat, zafiyetten, usulsüzlükten ve yolsuzluktan
başka bir şey oluşturmamıştır,
oluşturmamaktadır. Özellikle bir dönem birçok kurumda AKPnin yönetim
tercihi olarak karşımıza çıkan vekâlet yönetimi
anlayışı bu hassas kurumda da uygulanmış,
geçmişte Bakanı mahkûm olmuş bu kurumda her türlü baskıya
ve keyfî uygulamaya açık bu yapılanmayla gümrük
teşkilatında onarılmaz yaralar açılmasına neden
olmuştur, zemin hazırlanmıştır. Çok sayıda gümrük
görevlisi ya görevden alınmış ya tutuklanmış ya
meslekten atılmıştır. Dönemin Müsteşar Vekilinin
kaçakçılık davaları hâlen Yargıtayda sürmektedir.
Yeni yönetim
kadrosu eskiyi aratacak mı, rahmet okutacak mı, ihtimal vermek
istemiyoruz ama denetim birimlerinin önünde engel teşkil ettiklerini
duyuyoruz. Bu kapsamda Teftiş Kurulu Başkanının on beş
civarındaki inceleme ve soruşturma talebinin geri çevrilmiş
olmasının bilgi ve takibimizde olduğunu sizlerle ve
halkımızla paylaşmak istiyorum.
Modern, her
açıdan temiz, daha faydalı bir gümrük teşkilatının,
aşağıdaki tekliflerimizin Hükûmet tarafından süratle hayata
geçirilmesi hedeflenmelidir:
1) Öncelikle
kurum çalışanlarının motivasyonu için çalışma
ortamlarının fiziki ve teknik donanımları
iyileştirilmeli, modernleştirilmelidir.
2) Ülkemizden ve
üzerinden kaçakçılığı yapılan eşya,
akaryakıt, alkol ve sigara gibi iktisadi hayatımızı son
derece olumsuz etkileyen kaçakçılık türlerine ilaveten, birçok
başka kaçakçılık ve dolan türü gelişmiştir. Ülkemize
ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel her alanda onulmaz yaralar açmakta, hatta,
PKK terör örgütüne mali kaynaklık yapmaktadırlar. Bu kapsamda, gümrük
kolluk kuvveti olan muhafaza sınıfı personelinin yetki ve
donanım olarak kaçakçılıkla mücadelede etkinliği
artırılmalı, genel idare hizmetleri sınıfı yerine
diğer kolluk kuvvetlerinin sahip olduğu mali, sosyal haklara sahip
olmalılar, ayrıca, fazla çalışma ücretinden hak ettikleri
gerçek oranda faydalanmalıdırlar.
3)
Kaçakçılıkla mücadelenin sadece sınır
kapılarından eşyanın yasa dışı
geçişinin önlenmesi olarak tanımlanmasının dar
kapsamlı olduğu düşünülmeli, oysa, kaçakçılık fiilinin
planlaması, yasa dışı eşyanın üretilmesi
-özellikle uyuşturucu maddeler gibi- edinimi, ürünün bulunduğu yerden
çalınması -özellikle tarihî eserler- veya doğal hayattan
koparılması -nesli tükenmekte
olan canlılar, bitki ve hayvanlar- ve benzeri tüm unsurların
kaçakçılık fiilinin tamamlayıcı birer süreci olduğu
düşünülmeli, dolayısıyla sadece gümrük idaresi tarafından
değil, tüm kurumların katkıda bulunacağı
yönetişimci bir yapılanma için bilgi değişimi veya
paylaşımı ve otomasyon sistemlerinin entegrasyonu ve
yatırımı yapılmalıdır.
İhtisas
gümrükleri tesis edilmesi, uluslararası yükümlülük gerektiren birçok
konuda ve özel alanlarda ülkemizin önemli ve öncelikli faydasına
olacaktır.
Sınır
ticareti, sınır aşan ülkeler okyanuslar aşan durumuna
gelmemeli, sınır ticaretiyle gelen ürün veya standart ve kalitesi
olmayan her türlü malın çok uzak şehirlerimize yerli üretimi
sıfırlar şekilde pazar payı almasına tedbir
alınmalıdır.
İktidarın
sürekli referans aldığı her bir Avrupa Birliği ülkesindeki
teorik, pratik personel eğitim ve imkânlarına, sosyal ve mali
haklara, personel mutlaka kavuşturulmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, gümrük teşkilatının görev ve
sorumluluklarını yerine getirmesindeki en önemli
başarının katkısını sağlamak öncelikli
olarak kurumun imajına bağlıdır. Dolayısıyla
burada kaçakçılıkla mücadelenin bir dönem haklı sembolü
olmuş, örnek alınacak eski Gümrük ve Tekel Bakanlarımızdan
Gün Sazak Beyi ve görev şehidi olan devlet büyüklerimizi onun şahsında
rahmetle anmak istiyorum.
Bütçenin ülkemize
ve halkımıza hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın
Beytullah Asil.
Buyurun
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerinde Vakıflar Genel Müdürlüğü
ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü
bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi
bildirmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlarım.
Muhterem
milletvekilleri, Türk milletinin en önemli hasletlerinden biri sahip
olduğu hayır anlayışıdır. Bu
anlayışı kurulan tüm Türk devletlerinde görmek mümkündür.
Buralardan intikal eden vakıf sistemi Osmanlı
İmparatorluğunda oldukça önem kazanmış, âdeta
Osmanlının hayat tarzına damgasını vurmuştur.
Kurulan bu vakıflar toplumun ihtiyaç duyduğu pek çok alanda hizmet
vermiştir. Bugün ise ecdadımızdan kalan bu vakıflar,
bütçesini görüşmekte olduğumuz Vakıflar Genel Müdürlüğü
eliyle yönetilmekte ve işlevlerini sürdürmektedirler.
1980li
yılların ortalarında kurulan Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonu aracılığıyla, fakruzaruret
içerisinde, muhtaç durumda bulunan vatandaşlarımız ile
gerektiğinde her ne surette olursa olsun Türkiyeye kabul edilmiş veya
gelmiş kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici
tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir
şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve
dayanışmayı teşvik etmek maksadıyla il ve
ilçelerimizde sosyal yardımlaşma ve dayanışma
vakıfları kurulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, 2009 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
tümü üzerinde yapılan görüşmelerde dün gerek Başbakan gerekse
Maliye Bakanı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıfları
aracılığıyla kaç ton kömür, milyonlarca lira para, şu
kadar kuru erzak ve yemek dağıtıldığını ifade
ettiler. Yine dün, AKP Grup Başkan Vekili arkadaşımız da bu
kürsüden muhalefete Fakirin fukaranın kömürüne, gıdasına
karşısın. diyerek, yapılan yardımlardaki
eşitsizliği ve yanlışlıkları önceden
karşılama yoluna gitmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, sosyal devlet olmanın bir bedeli vardır. Bu
bedeli devlet olarak tabii ki ödeyeceğiz. Anayasamızın 2nci
maddesine Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve
adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
ibaresini yazmışız.
Sosyal devlet,
devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak
amacıyla sosyal ve ekonomik hayatta aktif müdahalesini gerekli kılar.
Yoksullarımızı, kimsesizlerimizi, özürlülerimizi ve ihtiyaç
sahiplerimizi koruyup gözeteceğiz, ellerinden tutacağız, buna
kimsenin itirazı yoktur. İtiraz edilen noktalar şurası: Bu
yardımlar yapılırken yoksulların, kimsesizlerin,
özürlülerin dışında yandaşlara dağıtılan
kömürler kamu vicdanını sızlatıyor, vergi ödeyen
mükelleflerimizin devlete duyduğu güven sarsılıyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğünce dağıtılan kuru erzak
torbalarının üzerinde büyük puntolarla yazılan Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık logolarıyla köylerde ve mahallelerde
Bunu Başbakan gönderdi. diye dağıtılan erzak
torbaları yanlıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğünce
yapılan yardımların siyasete alet edilmesi
yanlıştır. Dağıtılacak erzakın, kömürün
alımında vakıflara yapılan baskılar ve yönlendirmeler
yanlıştır. Tüyü bitmedik yetimin hakkına uzanan el
yanlıştır. Bunu sadece biz söylemiyoruz, pek çoğumuzun feyz
aldığı, hepinizce bilinen bir köşe yazarı da söylüyor.
Ne diyor: Gözlerinizin içine bakarak sizi suçluyorum: Saçı bitmedik
yetimlerin hakkını yiyorsunuz. Halkın bütçelerinden meşru
olmayan yollarla para apartıyor ve kara para zengini oluyorsunuz.
Soruyor: İmanı olan haram yer mi? Kara para zengini olur mu?
Yolsuzluk, talan, hırsızlık, suistimal yapar mı? Ahlaka ve
hukuka aykırı rantlar peşinde koşar mı?
Değerli
arkadaşlarım, yanlış olan, karşı olduğumuz
budur. Eleştirimiz ülkemizin ve vakıflarımızın
kıt kaynaklarının sağılıklı bir şekilde
fakirlerimize, düşkünümüze ulaşmasını sağlamaya
yöneliktir.
Değerli
milletvekilleri, itirazımız, altı yıllık iktidarınızda
hızla fakirleşen, yardıma muhtaç hâle gelen
insanımızın içine düştüğü durumadır,
işsizliğe çare bulacak politikalar izlemeyişinizedir.
İktidarınız süresince yapılan özelleştirmelerin
toplamı 50 milyar doların üzerindedir, bu geliri fakirlikle
mücadelede, işsizliği azaltacak yatırımlarda, ekonomide
rekabetin önünü açmakta, verimliliği artırmakta
kullanmayışınızadır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin 2008 yılında tarım kesimine
uyguladığı politikalardan örnekler vermek suretiyle
konuşmama devam etmek istiyorum. Borsada ekmeklik buğdayın Nisan
2008 ortalama ton fiyatı 651 yeni Türk lirasıdır. Mayıs
2008 ortalama ton fiyatı 675 yeni Türk lirasıdır. Buğday
fiyatlarının dünya fiyatlarına ulaşması üzerine
Hükûmet buğday ithalatına karar vermiş, Anadoluda harman
başladığında ithal edilen buğday Mersin ve
Bandırma Limanlarına boşalmaya başlamıştı.
Bununla da kalınmadı. Uzun yıllardan sonra Toprak Mahsulleri
Ofisi müdahale alım fiyatları açıklamadı ve alım
dışı bırakıldı. Bunun tabii sonucu olarak, dünyada
hızla artan hububat fiyatlarına rağmen ülkemizde buğday
fiyatları hızla aşağıya inerek ton fiyatı 430
yeni Türk lirası civarında piyasa buldu. Böylece Türk köylüsü üretim
maliyetinin altında buğdayını satmak zorunda
bırakıldı. Türk köylüsü yeni döneme umutla bakarken 2007
yılının ekim döneminde tonunu 630 ila 650 yeni Türk lirası
fiyat aralığında satın aldığı taban
gübresinin ton fiyatının bu yıl 2 bin yeni Türk lirasına
yükselmesi sebebiyle çiftçilerimiz toprağı ile tohumu
buluştururken ömürlerinde ilk defa ya gübre atamamış ya da
atması gereken gübrenin çok altında bir miktarla gübreleyerek
tarlasına tohum ekmiştir. Köylümüzün bu maliyeti
karşılayamayacağını bile bile hiçbir tedbir
alınmamıştır. Bir kısım çiftçimiz de
tarlasını hiç ekememiştir. Bunun doğal sonucu rekolte
düşecek, millî servet azalacak, çiftçilerimiz yoksullaşacak,
çiftçilerimiz topraktan umudunu kesecek, üretimden çekilecektir. Üretimden
çekilen çiftçimiz son bir umutla şehirlere göç etmekte, iş
imkânı olmayan şehirlerimizde yardıma muhtaç hâle gelmektedir.
İşte itirazımız bunadır.
İnsanımızı yardıma muhtaç hâle getirmeden
yaşatacak tedbirleri alalım istiyoruz.
Ağrı
Ticaret Odası Başkanı bir açıklamasında şöyle
diyor: Odaya bir kaloriferci almak için duyuru yaptık. Müracaat edenler
sigortalı yapacağımızı öğrenince bir bir geriye
gitmeye başladılar. Sebebi ise sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıflarından yapılan yardımlardan
yoksun kalacakları korkusuydu.
Değerli
milletvekilleri, itirazımız, kayıt
dışılığı teşvik eden
uygulamalarıdır. İtirazımız, insanımızı
tembelliğe sevk eden uygulamalaradır. İtirazımız,
insanımızı yoksullaştıran politikalaradır.
İtirazımız, yapılan suistimalleredir.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle ecdat emaneti vakıf eserlerinin amacına
uygun, halkımızın hizmetinde, adaletli, hakkaniyetli
anlayışla vakıf mallarının geleceğe
taşınması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) -
ve vakıf hizmetlerinin, ihalelerin ve
çalışmalarının siyasetten uzak, devlet malı deniz
anlayışından kurtulmuş bir anlayış içinde
yönetilmesini temenni ediyor, bu duygularla yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asil.
İkinci turda
şahıslar adına ilk söz, bütçenin lehinde olmak üzere Sivas
Milletvekili Sayın Osman Kılıça aittir.
Buyurun
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakanlık 2009 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
üzerinde lehte söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İnsanlık
camiasında seçkin bir yeri olan yüce Türk milletinin insancıl duygularından
biri de yoksulu gözetmek, zayıfı korumak, mazlumdan yana tavır
koymak, yardım elini uzatmaktır. Kendi ihtiyaçları olsa bile
toplumun ihtiyacını kendi ihtiyaçlarından önde gören, insana
insanca davranıp derdine derman, problemlerine çare olmayı huzur ve
mutluluk vesilesi kabul eden kahraman atalarımız, yardım ve
hayır yollarının tümünü uygulamaya koymuşlardır.
Açık veya gizli olarak yardımda bulunmak mümkün iken
ecdadımız yardımdan yararlanan insanların
onurlarını rencide etmemek için gizli olarak yardımda
bulunmayı tercih etmişlerdir. Çoğu kez yapmak istedikleri
yardımı kurdukları vakıflar kanalıyla
sürdürmüşlerdir. Hatta hayvanları korumak için vakıflar
kurmuşlardır.
Cumhuriyet öncesi
dönemde devletin dış güvenlik, iç işleri ve adalet
dışındaki tüm hizmetleri kurulan vakıflar eliyle
yürütülmüş ve altyapıdan şehirciliğe, çevreden
sağlığa, eğitimden kültüre, ekonomiden ticarete tüm
hizmetler vakıflara konu olmuştur. Türk milleti, bu ruh ve inançla
gittiği her yere vakıf yoluyla sayısız hizmet götürmüş;
cami, mescit, han, hamam, kervansaray, imaret, darüşşifa, çeşme,
kale, su yolu ve külliyeler yapmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğü
sosyal yardım kapsamında 2002 yılında toplam 23 imaretten
14 bin kişiye sıcak yemek dağıtırken 2008
yılında 108 imarette 77.680 kişiye yemek vermiştir. 2009 yılında
bu hizmetlerden faydalanacak kişi sayısı 100 bin olarak
hedeflenmiştir. 794 ilçede 71.850 aileye de kuru gıda
yardımı yapılmaktadır. Gayrimenkul malı olmayan ve
çalışma gücünü kaybeden muhtaç özürlüler ile annesi veya babası
olmayan on sekiz yaşından küçük muhtaç çocuklara sosyal yardım
kampanyasında aylık 272,48 YTL yardım yapmaktadır.
Muhtaç
maaşından yararlanan kişi sayısı 2002
yılında 1.200 iken, bu sayı 2008 yılında 5 bin olup,
2009 yılında ise 6 bin olarak hedeflenmiştir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) İşte
yoksullaştırmışsınız, daha ne!
OSMAN KILIÇ
(Devamla) AK PARTİ iktidarı ile geleceğimizin teminatı
olan sevgili gençlerimize gereken yatırımlar
yapılmıştır. Bunlardan olarak, 2006-2007 öğretim
yılında ilköğretim ve ortaöğretimde okuyan şehit, dul,
yetim ve tabii afetlerden zarar gören ailelerin çocuklarına 3 bin
kişilik burs verilmeye başlanmıştır. Bu sayı
2007-2008 öğretim yılında 5 bin kişiye
çıkarılmış, 2008-2009 öğretim yılında ise 10
bin kişiye burs verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hazineden hiçbir katkı almadan
ve gelirinin yüzde 50sini yatırıma ayıran Vakıflar Genel
Müdürlüğünün bütçesi geçmiş yıllara oranla katlanarak
artmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatılmıştır)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OSMAN KILIÇ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
İktidarıyla Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde
ecdadımızın bizlere emanet bıraktığı tarihî
eserlere sahip çıkılmış, el değmeyen, onarılmayan
eser hemen hemen kalmamıştır. Sadece Sivasımızda yüze
yakın tarihî eser, kale, kervansaray restorasyonu yapılmıştır.
Sivasımızın tarih ve kültür şehri olduğu çevre
düzeniyle ortaya yeniden çıkarılmıştır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ulu Cami ne durumda Osman Bey?
OSMAN KILIÇ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1985
yılında bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
OSMAN KILIÇ (Devamla)
Bitti mi?
BAŞKAN
Verdim bir dakikanızı da.
OSMAN KILIÇ
(Devamla) Bu bütçenin hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Hükûmet
adına Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı
Sayın Hayati Yazıcı.
Buyurun
Sayın Yazıcı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben kırk
dakika veriyorum, ne kadarını kullanırsanız.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; müzakeresi yapılan
Başbakanlık, MİT Müsteşarlığı, Millî
Güvenlik Kurulu, Gümrük Müsteşarlığı, Vakıflar Genel
Müdürlüğü ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü bütçeleri üzerinde yapılan eleştirilere ilişkin
görüşümü arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Müzakere
sırasında ilk konuşmacı arkadaşımız AK
PARTİ kriz yönetimidir. şeklinde bir cümle kullandı.
Değerli arkadaşlar, elimizi vicdanımıza koyalım ve 3
Kasım 2002 öncesi Türkiyeyi hatırlayalım, Türkiye ne durumdaydı,
bugün ne durumda.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) İyi durumdaydı.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hangi alanda,
aklınıza ne gelirse, yaptıklarımızı lütfen
unutmayın.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) İstikrar vardı, her şey vardı, terör
yoktu, ekonomi iyiydi.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bu bakımdan
Hafızayı beşer nisyan ile maluldür sözü gereği
kısaca bunları hatırlatmak istiyorum. 15 bin kilometre duble yol
hedefimize koyduk, 9 bin kilometre yaptık. 500 bin konut hedefimize
koyduk, 320 bin konut inşa hâlinde, 280 binini
dağıtmış bulunuyoruz.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Siz olmasanız da yapılırdı onlar.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Sağlıkta ve
eğitimde yaptığımız icraatlar milletimizin
hafızasında yer edinmiş ve millete hizmet etme
doğrultusunda faaliyetlerimiz konusunda bize şevk vermektedir. Bu
bakımdan, Başbakanlık bütçesi dolayısıyla, bir kriz
olarak nitelendirildiği için buna temas etme gereği duymuş
bulunuyorum.
Gene burada,
Başbakanlık bütçesi vesilesiyle, bugüne kadar defalarca
cevaplandırıldığı hâlde, Başbakanlık
Müsteşarının Telekom Yönetim Kurulunda yabancı
ortağı temsilen üye olduğu, örtülü ödenek başındaki
arkadaşımızla ilgili iddialar, Başbakanın Özel Kalem
Müdürüyle ilgili iddialar defalarca gündeme getiriliyor. Eminim ki, şöyle
zaman olsa geçen yılki müzakere tutanaklarını gözden geçirsek,
büyük bir ihtimalle o tutanaklarda aynı şeyleri söylemiş. Yani,
dönüyor dönüyor aynı şeyleri söylüyor, aynı şeyleri
tekrarlıyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Değişmiyor ki Sayın Bakan! Durum
değişmediği için Sayın Bakan
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
HAYATİ YAZICI (Devamla)
Değerli arkadaşlar, daha üretken olmamız gerekmez mi?
Yani bu konular müteaddit defalar cevaplandırıldığı
hâlde, tekrar tekrar bu konuları gündeme getirmenin hiç kimseye bir
yararı yoktur ve aslında aziz milletimiz de buna inanmamaktadır
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Aşiret devleti olmasın Türkiye, hukuk devleti
olsun, amacımız o bizim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla)
kimin ne
yaptığını, kimin nasıl
davrandığını, kimin nasıl icraat sergilediğini
görmektedir.
Bakın, biz
yola çıkarken bir şey söyledik, Üç Y ile mücadele edeceğiz;
yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla. dedik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Bütünleştiniz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Meşrulaştırdınız.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Kol kola girdiniz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla)
ve bütün eylemlerimizi
bu üç kriter çerçevesinde değerlendirin, ölçün, biçin; harfiyen
uyduğumuzu, ısrarla bu kararlılığımızı
sürdürdüğümüzü göreceksiniz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Yolsuzluk artmış, yoksulluk artmış.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bu bakımdan, AK
PARTİ İktidarı gerçekten milletin şansı olmuştur,
milletin yüzü gülmüştür ve zaten yapılan seçimler de bu memnuniyetin
sonuçlarıdır, bunun göstergesidir.
Değerli
arkadaşlar, MİT Müsteşarlığıyla ilgili
yöneltilen, somut olarak ifade edilen sorular var, Sayın Ersin
tarafından dile getirildi. Elbette ki bu tür ve benzeri soruları ve
sorunları hem kurum kendi içerisinde irdelemekte, değerlendirmekte
hem de Başbakanlık nezdinde bu ve benzeri konuların en
geniş şekilde devletin çıkarları gözetilmek suretiyle
gerekli değerlendirmesi yapılmaktadır ve kaldı ki
bunların bir kısmı yargının da gündemindedir. Elbette
ki yargı, yargılama süreci itibarıyla bunları irdeleyecek,
sorgulayacak, sonuçta ne olduğu, kimin kiminle ilintili ve ilişkili
olduğu açık seçik ortaya çıkacak. Ama bu vesileyle şunu da
ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidar
dönemi gerçekten her şeyin ak olarak ortaya çıktığı
bir dönemdir. Bizim iktidarımız döneminde kesinlikle karanlık
oda yoktur.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Renk körüsünüz, renk körü!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Yapmayın Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla)
Aydınlanmamış olay yoktur ve daha önce vuku bulmuş
olayları çok cesaretle, basiretli bir şekilde gün yüzüne
çıkartıyoruz. Elbette ki yargı da bunların sorgulamasını
yapacak, suç işleyenler varsa, suç sabitse gerekli
yaptırımları uygulayacaktır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Deniz Feneriyle ilgili ne yaptınız Sayın
Bakanım? Almanyada yapılan soruşturmanın dosyası
geldi mi, gelmedi mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Size geleceğim,
sabredin, sizin sorularınıza cevap vereceğim.
Bunları
ifade ettikten sonra, Gümrük Müsteşarlığıyla ilgili
görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum:
Değerli
arkadaşlar, ekonomik, ticari ve siyasi yapıları çok farklı
ülkelerle komşuyuz, 3 bin kilometre kara sınırına ve
Gerçekten
gümrükleri şöyle irdelediğinizde, kapıların modernizasyonu,
personelin eğitimi ve yetişmiş personelin en uygun şekilde,
en önemli yerlerde, önem ve kıdem sırasına göre, liyakat
durumlarına göre konuşlandırıldığını,
yetkilendirildiğini göreceksiniz. Zaten alınan sonuçlar da bu
şekilde davrandığımızın bir göstergesi.
Bu çerçevede
yaptığımız yeniliklerden bazılarına temas etmek
istiyorum: Değerli milletvekilleri, GSM temelli mobil iletişim
hizmeti veren Turcell, Avea ve Vodafone ile ortak başlatılan
projeyle, yükümlülerin gümrük beyannamelerinin durumu hakkında SMS mesajı
yoluyla bilgi edinmeleri sağlanmıştır. Bu, işlemleri
son derece hızlandırmış bulunmaktadır.
2008
yılında ilk kez 1.002 personelin, elektronik ortamda, bilgisayarla,
herkesin daha önce kıdemine göre, terfi durumuna göre, seçenekleri de
belirtmek suretiyle atanmayı talep ettiği yerleri de göstermek
suretiyle, iradesini ortaya koyduğu dikkate alınarak atamaları
yapılmış ve önemli sorunlar yaşanmadan gümrük
memurları arasında bu adil dağıtım insan eli
değmeden gerçekleştirilmiştir.
Yaptığımız
önemli yeniliklerden bir tanesi, basitleştirilmiş gümrük
işlemlerinden yararlananların sayısının
artırılması ve bu işlemlerin
hızlandırılması amacıyla ihracat ve menşe ispat
belgeleri düzenlenmesinde onaylanmış ihracatçı ve tedarikçi
beyanı uygulamasına ilişkin düzenlemedir, 1 Ağustos 2008
tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Gümrük iş ve
işlemlerinin basitleştirilmesi kapsamında A.TR düzenleme,
onaylama ve vize etme işlemlerinde taşraya yetki devredilmiştir.
Bağlayıcı tarife bilgisi düzenleme yetkisi gümrük laboratuvarı
bulunan 6 gümrük ve muhafaza müdürlüğüne -Ankara, İstanbul,
İzmir, İzmit, Bursa ve Mersine- devredilmiştir.
Gümrük
mevzuatında gerçekleştirilen düzenlemeyle bir kısım gümrük
işlemlerinin gümrük müşavirleri tarafından yerine getirilmesi
imkân dâhiline sokulmuştur. Yetkilendirilmiş gümrük
müşavirleriyle antrepoların denetimi ve sorumlulukları gümrük
müşavirlerine yüklenmek suretiyle bu alanda çok önemli bir yenilik
adımı atılmıştır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakanım, bu kiralanan antrepoların birisinde
kaçak arabaların yakalandığı tespiti doğru mudur?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Şimdi, hedeflerimizden söz etmek
istiyorum: Gümrük iş ve işlem süreçleri kısaltılacak,
basitleştirilecek, maliyetler azaltılacaktır.
Kanunlar ve
ikincil düzenlemeler -tüzük, yönetmelik, genelge usul ve esas, tamim, tasarruf
yazı vesaire- gözden geçirilerek güncellenecek, gereksiz ikincil
düzenlemeler yürürlükten kaldırılarak uygulamada tekdüzelik,
objektiflik gerçekleştirilecektir.
Müsteşarlığın
yerine getirdiği tüm hizmetleri insansız ve kâğıtsız
yapılması nihai hedeflerimiz arasındadır.
Müsteşarlık
merkez ve taşra teşkilatındaki unvan çeşitliliği
azaltılacak, her unvan için iş ve görev tanımı
yapılacaktır.
Gümrük denetim
elemanlarının münferit olaylara ilişkin görevlendirilmeleri
yerine kaçakçılık yapılması riski yüksek eşya
grupları esas alınarak sektörel bazda incelemeler yapmaları,
yeni teftiş yöntemlerinin belirlenmesiyle soruşturma ve incelemelerde
etkinlik sağlanacaktır.
Tasfiye
işlerinin en kısa sürede başlatılıp tamamlanabilmesi
için iş ve işlem süreçleri basit, kısa, şeffaf ve rekabeti
artırıcı katılım tedbirleriyle geliştirilecektir
Ulusal ve uluslararası düzeyde bilgi paylaşımı konusunda
gerekli çalışmalar devam etmektedir ve bu alandaki titizliğimiz
sürdürülecektir.
Ayrıca,
yap-işlet-devret modeliyle yürüttüğümüz yenileme
çalışmaları, bu kapsamda, Akçakale, Esendere, Dilucu, Türközü,
Pazarkule, Yayladağ, Öncüpınar, Karkamış ve Dereköy kara
sınır kapılarını da kapsayacak şekilde
tamamlanacaktır.
Merkezde dört
ayrı yerde faaliyet gösteren Gümrük Müsteşarlığı,
inşallah önümüzdeki yıllarda yeni bir hizmet binasına
kavuşturulacaktır ve önümüzdeki yıl, inşallah Gümrük
Müsteşarlığının teşkilat kanunu da devreye
sokulacak, Meclise getirilecektir.
Buradaki
müzakereler sırasında, iki konuşmacı arkadaşım
tamamen gazetelerde yer almış, gerçeğe dayanmayan iddiaları
gerçekmiş gibi burada dile getirdiler ve gümrükte yolsuzluk
varmış gibi, binlerce gümrük çalışanını töhmet
altında bıraktılar. Değerli arkadaşlar, bu
görüşlerine kanıt olarak da eski Teftiş Kurulu
Başkanının on üç tane dosyayı Müsteşarlığa
gönderdiği ve Müsteşarlığın gereğini yapmadığını
iddia ettiler. Bunlar kesinlikle gerçek dışıdır. Hatta, bu
sebeple Teftiş Kurulu Başkanını
değiştirdiğimizi, kamu görevlileri arasında bu sebeple
değişik atama tasarruflarında bulunduğumuzu, Kocaeli
Başmüdürünü de İzmire atadığımızı beyan
ettiler. Gümrükte siz mi varsınız? Nereden biliyorsunuz? Kocaeli
Başmüdürü Ankarada; kontrolördü, görev yetkisini sona erdirdim,
Ankarada.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Müsteşar hakkında Cumhuriyet
Savcılığının suç duyurusu yok mu Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Lütfen, dinleyin.
İstanbula
alınması yok, terfi edilmesi yok. İleride aklanır, herhangi
bir şey bulunmazsa terfi de ettiririm. Onu terfi ettirirken de kimseye
soracak değilim. Dosyasına bakacağım,
arkadaşlarıma soracağım, uygunsa, verimliyse terfi de
ettiririm ama öyle bir şey yok. Ben, şimdi, bir Bakan olarak bana
bağlı Müsteşarlığın Teftiş Kurulu
Başkanının durumunu da burada sizle tartışacak
değilim. Bu, benim kamu yöneticiliği anlayışıma
yakışmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tartışma değil ama bilgi isteniyor, bilgi; Meclis
bilgi istiyor.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir saniye efendim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, Teftiş Kurulu
Başkanını görevden alıyorsunuz
BAŞKAN
Sayın Özdemir, lüften.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir saniye efendim, ben
girmeyeceğim. Ben girmeyeceğim ki
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas)
yolsuzlukla suçlanan Müsteşarı da taltif
ediyorsunuz; böyle bir anlayış olabilir mi?
BAŞKAN
Sayın Özdemir, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir saniye
Teftiş
Kurulu Başkanı
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Niye aldınız görevden?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Disiplin cezası
aldı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Gerekçesi ne ya? Gerekçesini öğrenmek istiyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sana ne ya, sana mı soracak?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teftiş Kurulu Başkanının görevden
alınmasının gerekçesini öğrenmek istiyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir dinlerseniz
anlatacağım. (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Bozdağ
Sayın Özdemir
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Sayın Başkan
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) O kim oluyor?
BAŞKAN
Sayın Bozdağ
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Tabii, soracağım ya, sormayacak
mıyım?
BAŞKAN -
Sayın Özdemir, Sayın Bozdağ
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bakın, iyi
dinleyin şimdi
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bir bakanın yaptığı
yanlışı, hatayı sormayacaksam ben niye oturuyorum burada?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Oturma.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) CHPye mi soracağız?
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, Sayın Özdemir
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Efendim, Teftiş
Kurulu Başkanını şu gerekçelerle aldım
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Türkiye Cumhuriyetinin milletvekiliyim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, sorunuza cevap veriliyor.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Disiplin
soruşturması yaptırdık, yapılan disiplin
soruşturması sonunda ceza aldı. Ceza alan bir kişiyi o
makamda tutmam mümkün değildi, görevden aldım, yargıya gitti.
Yargının sonucu neyse elbette ki onunla amel ederiz.
Bir şey daha
söyleyeyim: Ben teftişte dosyaların geciktiğini gördüm ve bunun
üzerine bir talimat yazdım müsteşarlığa Teftişteki
dosyaların listesini istiyorum, sayısal olarak. Kontroldeki
dosyaların listesini istiyorum. Ne zaman başlatılmış,
konusu ne, hangi müfettişte, hangi kontrolörde? Bunları
bileceğim
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakanım, İzmir Gümrükler
Başmüdürü Şükrü Keleş, 400 milyar lira rüşvet, para
aldı mı, bölüştüler mi, bölüşmediler mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla)
ve bunları ben
toparladım, sonuçta ne gördüm biliyor musunuz arkadaşlar, görevden
aldığım Teftiş Kurulu Başkanının
sorumluluğunda
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İzmir Gümrükler Başmüdürü, isim veriyorum. 400
milyar, bankada biriken parayı ÇETAŞ adlı firmayla birlikte
bölüştüler mi bölüşmediler mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Başkanım,
susturursanız konuşacağım.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Böyle bir usul yok ya!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Böyle bir usul yok efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Dinlemezseniz
BAŞKAN
Böyle bir usul olmadığını biliyorum da siz de o usulün
olmamasına katkıda bulunuyorsunuz. Atmaya başlarsam, Meclisin
yarısını atmam lazım, tamam mı! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani, yapabilecek bir şey yok,
işte elli kere söyledim, ne yapayım? Kalkıp ineyim mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Görevden
aldığım Teftiş Kurulu Başkanının
sorumluluğunda olan Teftiş Kurulu elemanları arasında bana
gönderilen listelerde yer verilmeyen iki dosya buldum ve o iki dosyanın on
yıldır raporu yazılmamış arkadaşlar, on
yıldır! Kiminle ilgili olduğunu söylemeyeceğim ve on
yılda rapor
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Söyle Sayın Bakan.
HİKMET
ERENKAYA (Kocaeli) Söyle canım, altı yıldır
çıkarsaydınız.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Niye söyleyeyim burada?
Mahkeme mi burası?
HİKMET
ERENKAYA (Kocaeli) Altı yıldır çıkarsaydınız.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Grup Başkan Vekiliniz için söyleseydiniz!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hayır
kardeşim, ben neyi, nerede söyleyeceğimi bilirim. Burada söylemiyorum
şu anda. Sorarsınız soru, yazılı cevap veririm. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Ve derhâl
Başbakanlık Teftiş Kuruluna yazı yazdım, bunlar
hakkında soruşturma açıldı ve Teftiş Kurulu
Başkanı bir kez daha ceza aldı. Çok enteresandır, on
yılda iki dosya hakkında raporunu yazmayan
arkadaşımız, bir günde on üç rapor yazmış. Benim
duruşumla yazıyor raporu bakın, yani iş bitirmek istiyor.
Bunları ben tolere etmem. Kamu idaresi, kamu hukuku, bunlar için neyi
müstahak görüyorsa onu yaparım, yapacağım, bunu bilesiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Ve Gümrüğe
çekidüzen verdik, Gümrükteki arkadaşlarım canla başla
çalışıyor. Bu vesileyle, çalışan bütün
arkadaşlarımı da yüce Meclis huzurunda tebrik ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, en son, sosyal yardımlaşma vakıflarına
geçeceğim ama Vakıflar Genel Müdürlüğünü bu arada
bırakmış olmayayım.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü, gerçekten, Türkiyede iktidarımız döneminde
herkesin yüzünü ağartan, insanların göğsünü kabartan
çalışmalara imza atmıştır. Bakın, 1998-2000
yılları arasında -bu ülkede binlerce vakıf eseri var- 46
tane eserin onarımı yapılmış, dört yılda 46 ve
2003ten 2008 yılı sonuna kadar, onarımı, bakımı,
restorasyonu yapılan vakıf abide eser sayısı 3.650.
İşte bu bizim farkımız, bu bizim farkımız! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Hatta bunlar ülke
sınırlarını da aşıyor. Bir taraftan TİKA,
yurtdışında açılışını yaptık,
Moğolistana gittik, Orhun Yazıtları, Orhun Abideleri
Sayın Şandır da beraberdi ve orada göğsümüz kabardı.
Ha, bunlar yapılırken yanlışlıklar olabilir.
Onarımda bu işin doğallığına uymayan
yapılaşmalar olabilir. Usta ihtiyacımız var, uzman
ihtiyacımız var. Bir taraftan da onları yetiştiriyoruz. Ha,
böyle bir şeye tanık olursanız gece gündüz demeden telefonumuz
açık, hemen bildirin, üzerine gider, gereğini yaparız. Biz çünkü
bu milletin malını çarçur edenlere karşıyız. O konuda
hassasiyetimiz son derece fazla.
Değerli
arkadaşlar, en çok tartışılan konulardan bir tanesi, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün
yaptığı faaliyetler. Yani konu öylesine basitleştiriliyor
ki, sanki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü sadece kömür dağıtıyor. Bakın, lütfen
dinleyin, neler yaptığını şimdi sayacağım
ben size: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü aylık periyodik ödemeler yapar. Yaptığı
faaliyetlerden birisi bu. Ne demek? Her ay sosyal
yardımlaşma-dayanışma vakıflarına -973 tanedir-
nüfus ve sosyal gelişmişlik kriterlerine göre hesaplanmış
payları gönderir. Bunun tutarı aylık 50 milyon YTL, ağustos
ayı itibarıyla 50 milyon YTL, bunu göndeririz. İhtiyaç
sahiplerini vakıf mütevelli heyetleri belirler, biz
karışmayız ona. İlçelerde kaymakam
başkanlığında, illerde valiler
başkanlığında
Belediye başkanları var mahalle
temsilcileri var, muhtar temsilcileri var, eşraftan temsilci var, var da
var
Böyle sivil bir yapıya sahip.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Mütevelli heyette siyasi üye var mı yok mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bunlar belirler.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kaç tane siyasi üye var?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bunlar belirler.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kaçı AKPli?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Siyasetçi kötü bir
şeyse sizin burada ne işiniz var?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Mütevelli heyette siyasi üye yok mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Siz siyasetçi
değil misiniz? Siz siyasetçi değil misiz?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Mütevelli heyette AKPli üye yok mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Yahu, siyasetçi
değil misiniz siz?
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Tamamı AKPli.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hepsi siyasi!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Olacak... Olacak...
Siyasi kimliği olan da olacak. Siyasete bulaşan hayır yapamaz.
diye bir şey yok. Siyasete bulaşanın hayır ölçüsü şaştı.
denemez. Sizde şaştıysa bilmem, bizde şaşmaz. Bizim
ölçümüz değişmez yani. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Doğal gazı olan evlere onun için mi kömür
dağıtıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Doğal gazı olan evlere onun için mi kömür
dağıtıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, lütfen!
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bilmesek bize yutturacaksınız!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) İkinci kategori
yardımlar, sosyal yardım programları. Bakın, sosyal
yardım programları da beş başlık altında. Birincisi
aile yardımları. Bu başlık altında, gıda
yardımları, yakacak yardımları, barınma
yardımları. Eğitim yardımları
başlığı altında, eğitim materyali
yardımı, şartlı nakit transferi, öğle yemeği
yardımı, yükseköğrenim bursları, ücretsiz kitap
dağıtımı, Özürlü Öğrencilerin Okullara Ücretsiz
Taşınması Projesi. Üçüncüsü sağlık
yardımları, dördüncüsü özürlü yardımları, beşincisi
özel amaçlı yardımlar ki bunlar aşevleri ve afet destekleri. Ve
üçüncü bir kategori proje destekleri, proje
Biz bu fonun kaynaklarını
sadece sosyal güvenceden yoksun vatandaşlarımızın giyim,
yeme içme ihtiyaçlarını karşılamak için
dağıtmıyoruz, bir taraftan da bunların iş
kurmalarını sağlayacak projelere destek veriyoruz ve böylece
binlerce vatandaşımız bu vakfın
çalışmalarından faydalanıyor, ayakta duruyor.
Şimdi, bir
arkadaşım burada, bütçe görüşmelerinde 6 bin kişiye bizim
aylık verdiğimizi ifade etti. O arkadaşım
karıştırıyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sizin milletvekiliniz söyledi.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hayır
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) AKPli milletvekili söyledi.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hayır, hayır,
hayır
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Biraz önce sizin milletvekiliniz Osman Bey 6 bin
kişiye
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ya, onun
söylediği
Oraya geliyorum, oraya geliyorum
Bir arkadaşım Bu
kadar mı olur? 6 bin kişi
O da söyledi, o doğruyu söyledi.
NECATİ
ÖZENSOY (Manisa) Nasıl doğruyu söyledi?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) O doğruyu söylüyor, biz söylersek yalan söylüyoruz!
Sayın Bakan,
bu yardımları yapıyorsunuz da Kömür dağıtmazsak
bunlar kaçak elektrik kullanacak diye vatandaşı suçlamak doğru
mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Geleceğim. Ne
kadar sabırsızsın!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Arkasından da
BAŞKAN
Sayın Özdemir
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Geleceğim,
geleceğim
Cevap vereceğim ona da merak etme
Merak etme
BAŞKAN Sayın
Özdemir
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Şimdi, niye
yanlış arkadaşımızın söylediği?
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sivas Milletvekili söyledi, bakın orada oturuyor!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hayır, yani o
doğru. O Vakıflar Genel Müdürlüğünün
çalışmalarını anlattı. Benim bütçede
anlattığım
(MHP sıralarından gülüşmeler)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sivas Milletvekili
SELAMİ UZUN
(Sivas) Onu Vakıflar Genel Müdürlüğünün bütçesinde söyledi.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ben, Bütçe
Komisyonunda, hem Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Genel
Müdürlüğünün hem de Vakıflar Genel Müdürlüğünün yardım
programlarını anlattım. Ama burada konuşan
arkadaşım sadece Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğünün 6 bin kişiye muhtaçlık maaşı
verdiğini söyledi. Yanlış anlamış arkadaşım.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Planladığınızı söyledi!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) O, Vakıflar Genel
Müdürlüğünündür.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başbakanın konuşmasında
var efendim!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ya, Vakıflar Genel
Müdürlüğüne aittir o. Sosyal Yardımlaşmanın ki
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Burada çok net söylüyor efendim. Şu kadardı 6
bine çıkaracağız. diyor.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Partinize anlatamamışsınız!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ya üstadım
anlatamıyorum ki ben size. Ben diyorum ki o faaliyet, o faaliyet
Vakıflar Genel Müdürlüğünün faaliyetleri, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün
değil.
Değerli
arkadaşlar, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğünün yaklaşık olarak toplam, 2008 yılı ilk on
bir aylık döneminde değişik isimler altında -demin
saydım- çok değişik faaliyetler arasında yardım alan
vatandaş sayısı -şimdi korkacaksınız- 3 milyon
948 bin kişidir
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) O kadar yoksul var demek ki Türkiyede!
BAŞKAN
Sayın Özensoy
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla)
bunu da bilgilerinize
sundum.
Geleyim sizin
sorunuza, sizin sorunuza
Ve ayrıca 1 milyon 750 bin ton kömür dağıtıyoruz 2 milyon 84 bin
aileye
KADİR URAL
(Mersin) Allah daha çok versin Sayın Bakanım!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ben onu söyledim, çok
doğru. Ama onu 1 kişi çarpıttı, ikincisi sizsiniz. Tabii
bir televizyon programında çarpıttılar, diğerleri
doğru verdi. Ama ikinci çarpıtan gerçek kişi sizsiniz.
Bakın ben
şunu söylüyorum
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ne dediniz Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Siz sosyal devlet
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kaçak elektrik
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bir saniye efendim.
Sosyal devlet
vatandaşı aç açık bırakamaz; soğuğa, kara
kışa teslim edemez.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Vatandaşı fakirleştiremez aynı
zamanda!.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Sosyal devletin görevi
aç açıkta olan vatandaşı doyurmak, karda kışta
vatandaşın ısınmasını sağlamaktır. Siz
vatandaşı ısıtamıyorsanız
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bunun yolu vatandaşa iş vermektir Sayın
Bakan!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla)
vatandaş neyle ısınacak
parası yoksa? Tezek yakacak tezek...
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - İş verecek iş, Hükûmet olarak iş vereceksin.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) -Tezek yakacak tezek
KADİR URAL
(Mersin) 10 bin dolar geliri var. diyorsunuz Sayın Bakan bu
vatandaşa
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Tezek yakacak
KADİR URAL
(Mersin) 10 bin dolar geliri var. diyorsunuz, 10 bin dolar geliri olan
adama kömürü niye veriyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Orman köylüsü ise odun
kullanacak. Odun nereden temin edilir? Ormandan kesilir. Ha Ahmet kesmiş,
ha Mehmet kesmiş, ha devlet kesmiş. Ormandan temin edilir. Yoksa,
kaçak elektrik kullanarak ısınacak. Bir şey daha söyleyeyim,
unutmuşum; bunlar da yoksa, bunları da yapmıyorsa
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kaçak elektrik kullanır
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Battaniyesi varsa,
battaniyeye sarılıp oturacak. Tamam mı?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Elektrikli battaniye!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ben orada Hırsızlık
yapacak. sözünü kullanmadım, kullanmam. Ben hukukçuyum, neyi nasıl
söyleyeceğimi bilirim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kaçak elektrik kullanacak. demek ne demek Sayın
Bakan?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Ben gerçeği
söylüyorum. Biz vatandaşın bu durumlara düşmesine müsaade
etmeyiz. Bizim iktidar anlayışımız bu, sorumluluk
anlayışımız bu.
Değerli
arkadaşlar, ben isterdim ki bu bütçe müzakereleri daha doyurucu, daha
katkı sağlayıcı düzeyde olsun. Bunu arzu ederdim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Biz de çok arzu ederdik Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bunu arzu ederdim.
Hepimiz bu ülke için varız. Bu Meclis önemli. Bu Meclisin üretken
olması lazım. Öyle bakmalıyız. Bizim eksiğimiz
gediğimiz varsa, dileriz ki siz bunları bir projeye dönüştürün
ve deyin ki iktidar, bunu yap. Allah aşkına böyle bir projeniz var
mı?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Kaç tane, kaç tane
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bize söylediğiniz
böyle bir projeniz var mı, var mı?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Sivastaki mevcut fabrikaları kapattınız,
insanları işsiz bıraktınız. Ondan sonra da odun kömür
vererek oy almaya çalışıyorsunuz. Böyle sosyal devlet anlayışı
olur mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hiç kimse de
Hiç kimse
de
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - 4 Nolu Dikimevini aldınız, İstanbula
götürdünüz Sivastan. 400 kişi ekmek parası kazanıyordu oradan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Hiç kimse de sosyal
devlet olmanın gereğini biz yerine getiriyoruz diye
kıskanmasın. Bu vakıf dün de vardı, 1986 yılında
vardı, 86 yılında vardı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu vakfın
kaynaklarını hortumcuların oluşturduğu çukurları
doldurmak için kullandınız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sizin dönemizdeki kadar dejenere edilmedi bu.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Biz şimdi millete
götürüyoruz, vatandaşa götürüyoruz.
KADİR URAL (Mersin)
Doğru, kömür torbalarını kime verdiğiniz belli Sayın
Bakan!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bir kuruş da
haksız harcatmam.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
Sayın Asil
Sayın Ural
Sayın Özdemir
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) Siz daha fazla bilgi
edinmek
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bugünkü gazetede yazıyor, ben söylemiyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Siz daha fazla bilgi
edinmek istiyorsanız bizim sosyal politikalarımız konusunda
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Hortum burada
300 milyon dolara tersane kuruyor
bakanın oğlu, ondan sonra sosyal politikadan bahsediyorsunuz
İnsaf ya!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Siz bizim sosyal
politikalarımız konusunda daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız
-ki öyle anlıyorum- ben, günümü, gecemi, gündüzümü size tahsis ediyorum.
Grubunuza da gelirim, ekibimle de gelirim. Ne yapıyoruz, ne ediyoruz,
vatandaşın memnuniyetini, hepsini size anlatmaya amadeyim.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Bakanım, 10 bin dolar geliri var
vatandaşın. diyor ya...
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Bu bütçenin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KADİR URAL
(Mersin) Bu vatandaşın 10 bin dolar geliri var. diyorsunuz, ondan
sonra Sosyal yardımlaşma veriyoruz. diyorsunuz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) 10 bin dolar cebine mi koyacağız?
KADİR URAL (Mersin)
10 bin dolar geliri var. diyorsunuz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Cebine mi koyacağız?
KADİR URAL
(Mersin) Koyun o zaman.
BAŞKAN
Sayın Ural
KADİR URAL
(Mersin) Koyun o zaman
İş verin, iş, iş
Fabrikaları kapatmayın, iş verin, iş.
BAŞKAN
Sayın Ural
Hükûmet
adına, Başbakan Yardımcısı, Devlet Bakanı
Sayın Cemil Çiçek konuşacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on
dakika.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Müzakeresini
yaptığımız bütçelerle ilgili olarak görüş serdeden
arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum.
TODAİ ve
Yüksek Denetleme Kuruluyla ilgili doğrudan bir eleştiri
gelmediği için, bir iki konuya, müsaade ederseniz temas etmek istiyorum.
Hepimizin iftihar etmesi, gurur duyması ve farkında olması
gerekir ki bu ülkenin bir Meclisi var, açık bir Parlamentosu var ve her zaman da
açık olmalıdır. Bu ülkenin hangi meselesini konuşacaksak,
hangi sorununa çözüm getireceksek, bunun en evvel konuşulacağı,
görüşüleceği platform burasıdır. Bazen yüksek sesle, bazen
heyecanlı, bazen soğukkanlı, ne konuşacaksak burada
konuşacağız ve konuşurken de hem bir taraftan
konuların anlaşılmasına hem de birbirimizi iyi
anlamamıza karşılıklı olarak yardımcı
olmamız gerektiğini düşünüyorum; çünkü bu böyle
yapılmadığı takdirde, buradan yayılan
kamplaşmalar, kutuplaşmalar vatandaşımızı da
rahatsız ediyor ve Türkiye'nin huzuru açısından da olumsuz
tesirler icra ediyor.
Hepimizin görevi
-hangi partiye mensup olursak olalım- ettiğimiz yemine sadık
kalarak ülkemizin huzuru, milletimizin birliği ve dirliği için çaba
sarf etmektir. Bu, hepimizin ahlaki, siyasi, hukuki, vicdani
sorumluluğudur. Kim bu noktada çaba sarf ediyorsa milletimize bir lütufta
bulunuyor değil, tam tersi, görevini yapıyor demektir. Birimizin
yanlışı, bir başkamızın yanlış
yapmasının gerekçesi olmamalıdır, politikayı bu
şekilde sürdürmememiz gerekir diye düşünüyorum.
Hepimiz biliyoruz
ve inanıyoruz ki bu ülkenin vatandaşları eşittir. Hangi
partiye rey verirse versin, hangi görüşü benimsiyor olursa olsun, hangi
siyasi kanaati taşırsa taşısın Anayasa
karşısında eşittir, Allah huzurunda da eşittir. Bizim
inancımız budur, bu olmalıdır. Bu noktada eksikliklerimiz
varsa bunları da karşılıklı konuşarak
gidereceğiz. Hiçbirimiz bu noktada diğerinden Şu noktada
ileriyiz, bu noktada geriyiz. tarzında biri diğerimizin bu noktadaki
samimiyetini test etmenin çabası ve gayreti içerisine girmemelidir.
Eğer bu yola girersek çıkmaz bir yola girmiş oluruz, ömrümüzün
bundan sonraki kısmını da böyle geçirmiş oluruz.
O nedenle
eğer meseleye böyle bakacaksak o zaman konuları daha objektif
konuşabiliriz. Çünkü -ben inanıyorum ki- dün sorun olan, bugün sorun
olan ve bugüne kadar da çözüme kavuşturulamamış birçok konuda
acaba siyaset kurumunun hiç günahı yok mu? Hepimiz, gelin bu Meclis
kapandıktan sonra, bu gece bunun bir vicdan muhasebesini yapalım.
Göreceğiz ki siyaset kurumunun sorunların çözümsüz hâle gelmesinde
zaman zaman olumsuz katkıları olmuştur. Bırakalım bir
partiden diğerine, hâlen aynı partinin içerisinde bile, şimdi
önümüzde bir seçim var, mahallî seçimler var, adaylar belirleyeceğiz, o
partinin içerisinde bile şu kökenden gelen bu kökenden gelen,
dağın öbür tarafından dağın bu tarafından, merkez
ilçeden olan taşradan olan, şu taraftan olan bu taraftan olan gibi
aklen ve mantıken kabul edilemeyecek bir kısım tahriklerin, tespitlerin,
ilkelerin siyaset kurumunda olumsuz bir kısım tortular
bıraktığını hep beraber görüyoruz, ondan sonra da hep
beraber çıkıyoruz diyoruz ki: Bu milletin birliğe ve
beraberliğe ihtiyacı var. Her şeyi kırıp
dağıttıktan sonra birlik ve beraberlik lafı yeteri kadar
yapıştırıcı olamıyor, yeteri kadar birleştirici
olamıyor. Bu söylediklerimin hepsinin içerisine, konuşan kişi
olarak kendimi de koyarak ifade ediyorum. Lütfen siz de kendi yönünüzde böyle
bir değerlendirme yapın, bir şey kaybetmezsiniz. Yarın
sabah geldiğinizde deyin ki: Evet, benim burada hiçbir günahım yok,
hiçbir eksiğim yok. Vicdanen müsterihseniz hiçbir mesele yok zaten.
Bunu niye
söylüyorum? Bunu şunun için söylüyorum: Bakınız, bu kürsüden bir
kısım görüşler serdediliyor. Ben şuna inanıyorum, biz
şuna inanıyoruz ve inanmalıyız: Bu ülkede doğan her
çocuk bu ülkenin kazancıdır, kaybettiklerimiz de bu ülkenin
kayıplarıdır. Biz 68 kuşağından geliyoruz,
benimle beraber siyaset yapanlar var. Geçmişte neleri yaptık?
Şimdi karşı karşıya geldiğimizde Biz bu
yanlışları neden yaptık? diye oturup konuşuyoruz,
kullanıldığımızı şimdi çok daha iyi
anlıyoruz.
O nedenle
eğer ülke adına bir kısım olumsuzlukların
fotoğrafını koyacaksak, bu fotoğraflar iki yanlı, iki
yanını da koymamız lazım. Mesela, sekiz yaşındaki
bir çocuğun boynu büküp fotoğraflarının şurada burada
asılması, gencecik yavruların şu veya bu sebeple
hayatını kaybetmesi ne kadar üzücüyse
Bakınız,
şuradan
Evet, filanca
yerde hayatını kaybeden sekiz yaşındaki, on iki
yaşındaki, on beş yaşındaki çocuk bizim
yüreğimizi yaralar ve yaralamalıdır, insan olarak
yaralamalıdır. Ama Güngörende, orada bir pazar yerinde,
yukarıdan, balkondan seyrederken bir insafsız elin çektiği
fitilin sonucu hayatını kaybetmiş olan insanları
görmezlikten gelirsek, o takdirde, insan hakları adına, özgürlükler
adına konuştuğumuz lafların hiçbir
inandırıcılığı kalmaz. Söylemek istediğim
mesele bu. Yoksa, eğer birbirimiz lehine, aleyhine bir şeyler
söyleyeceksek, emin olun, herkes, karşılığında
muhakkak bir şeyler bulur. Onun için, belki siyaset kurumu olarak hiç
yapmadığımız bir yerden başlayalım; gelin, bu
bütçe müzakerelerini daha anlamlı kılalım. çünkü hepimiz
Halepte kırk arşın atlarız. diye geldik bu ülkede
iktidarız, iktidar olmayan hemen hemen parti de yok, özellikle grubu olan
partiler bakımından söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi de SHP olarak
veya başka şekilde, koalisyon oldu, tek başına iktidar
olduğu dönemler oldu, Milliyetçi Hareket Partisi oldu, biz iktidarız.
Netice
itibarıyla şuraya baktığımızda, hakikaten
enerjimizi, gücümüzü, böyle kavgalarla geçirmek yerine, daha pozitif
değerler uğruna ortaya koyabilseydik Türkiye bugün farklı
olurdu. Bakınız 1950-1960 arası rahmetli İnönü -rahmetli
Bayar kavgasıyla geçti, sonu askerî müdahaleyle bitti. Ne kazandık bu
ülkede? Başbakanlar asıldı, bakanlar asıldı. Ondan
sonraki yıllar, Demirel- rahmetli Ecevit kavgası yine bir askerî
müdahaleyle son buldu. Bu işe başkaca katılanlar oldu. 5 bin
insan hayatını kaybetti, 70 bin insan hapishanelerde ömür çürüttü.
Daha sonraki dönemler: Sayın Çiller-Sayın Yılmaz kavgası.
Şimdi başka kavgalar. Giderek siyasetin de dışına
taşarak, kamplaşmaya, kutuplaşmaya giden kavgalar. Bunlar
Türkiye'nin yararına olmuyor.
Birbirimizi iyi
anlayalım, söylediğimiz sözlerin mefhumu muhalifinden anlam
çıkarmaya kalkışırsak o zaman bu ülkede hiçbir konuşma
da yapılamaz. Eğer siyasette bu kadar kısırlaştıysak
yani bu topluma söylenecek sözümüz yok, fikrimiz yok, ortaya koyacak projemiz
yok da, birinin söylediği sözün tersinden çıkarak siyaset yapmaya,
söylem çıkarmaya çalıştığımız takdirde bu
ülkeye yazık olur, siyasetin bir anlamı da kalmaz, bu parlamentoların
da bir anlamı kalmaz. Milletin ümidi buradadır, burada
olmalıdır. Eğer bu Parlamento sorun çözemiyorsa, sorunu çözecek
olgunlukta bir tartışma yapamıyorsa, o zaman Parlamento
dışı arayışların gerekçesini biz kendi elimizle
vermiş oluruz. O nedenle demeye getiriyorum ki gelin, bu gece bir vicdan
muhasebesi hepimiz yapalım, acaba biz nerede yanlış yaptık,
nerede yanlış bir söylemde bulunduk? Ben kendi hesabıma
Bu
milletten özür dilemek gerekiyorsa özür dileriz. Bu millet büyük bir millettir.
Böyle bir millete mensup olmaktan dolayı da hepimiz gurur duyuyoruz ve
gurur duymalıyız. Böyle anlarsak siyaset çok faziletli bir iş
olur; hakikaten bu siyasetin ülkeye de faydası olur, hepimize de
faydası olur. Eğer bunu yapamadığımız takdirde
emin olun bu ülkenin düşmanlarını sevindiririz. Bu ülkenin geri
kalmışlığının temelinde bu siyaset kavgaları
yatıyor. Birbirimizi anlamaya çalışalım, birbirimize bu
noktada Sen gelsin, ben gelsin. demek yerine, icap ediyorsa bir olumlu
adım atmak adına elimizden gelen gayreti gösterelim.
Biliyoruz ki bu
ülkede bir demokrasi sorunu var ama demokrasi adına epey kat edilmiş
mesafe de var. Bunu az bulanlar olabilir, yetersiz bulanlar olabilir ama
Türkiye bir altı sene evvelki Türkiye değildir. Bunu görelim
demokrasi adına. Ha, bunu yaparken kendi ihtiyaçlarımızdan
doğan bir talep olarak bunun üzerinde durmalıyız. İkide bir
Avrupa Birliğine referans yaparak yaptığımız
işlere oradan gerekçe aramaya çalışıyorsak Avrupanın
demokrasi konusunda söyleyecek çok fazla sözü de yok. Çünkü yaşadığımız
birçok sıkıntının arkasında, dökülen birçok kanın
arkasında demokrasi adına söz söyleyen birçok ülkenin olduğunu
biz biliyoruz; bilgi olarak da biliyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Bu konuda çok samimi
kanaatim odur ki yapacağımız işler için Avrupa
Birliğine hiç atıfta bulunmaya gerek yok. Avrupa Birliğinin en
temel insan haklarını ihlal eden terör örgütlerine ne ölçüde destek
verdiğini daha
Bakın, ilerleme raporu diyoruz, herkes oraya
atıfta bulunuyor ama şu kriz komitesinin
yayınladığı rapora bakın: Terör örgütleri konusunda
yeteri kadar iş birliği yapmadı
Ben de zaten altı senedir
bunu söylemeye çalışıyorum.
Onun için, bu
müzakerelerin bu atmosfer içinde sürdürülmesini, yanlış da söylesek,
doğru da söylesek ülke yararına söylenmiş sözler olarak üzerinde
düşünülerek mesafe kat etmemiz gerektiğini düşünüyor, böyle bir
Parlamentonun, böyle bir müzakerenin milletimize,
vatandaşlarımıza ümit vereceğine inanıyor, bu
duygularla hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Bu ikinci turda
bütçe üzerinde, aleyhte şahıslar adına söz hakkı şimdi
Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçliye aittir.
Buyurun
Sayın İçli. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
Özellikle kürsüde
açıyorum ki zaman kazanın.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sağ olun, çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sayın Bakanı dikkatle dinledim; dün de Sayın
Başbakanı, Sayın Maliye Bakanını, AKP Grubu adına
konuşan arkadaşlarımı dikkatle dinledim.
Bütçe
görüşmeleri Sayın Bakanım benden daha deneyimlidir- dünya
parlamentolarında, üslubunu ayarlamak suretiyle, en şiddetli
konuşmaların yapıldığı görüşmelerdir ve bu görüşmelerde daha sabırlı
olması gereken, daha sağduyulu olması gereken Hükûmettir.
Muhalefetin görevi, hükûmetlerin neler yapamadığını
anlatabilmek ve o halk için neler yapılması gerektiği konusunda
görüşlerini sunmaktır. Onun için, yapılacak eleştiriler
biraz Hükûmeti acıtsa da hükûmetlerin bu konuda sabırlı
olması lazım. Bir kere, bunun altını çizeyim.
İkincisi:
Siz Hükûmetsiniz. Burada, yaptıklarınızı abartarak anlatmak
en doğal hakkınız ama Türk halkı sizi iktidar yaparken -hem
2002 seçimlerinde hem 2007 seçimlerinde- daha iyilerini yapmanız için kamu
kaynaklarını sizin emrinize amade kılmıştır. Yani
siz, kamu kaynaklarını har vurup harman savurmak durumunda
değil, vatandaşın hakkını, hukukunu korumakla
yükümlüsünüz. Bir kere, özellikle bunu işaret etmek isterim.
Harun Öztürk
arkadaşım, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bizim hangi konularda bu
bütçeye karşı olduğumuzu 123 sayfadan ibaret muhalefet
gerekçesiyle açıkladığı için burada fazla detaylara girmek
istemiyorum çünkü zamanım zaten beş dakika. Özetle, çok kısa,
benim dikkatimi çeken hususları belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, burada muazzam bir pembe tablo çizildi
Hükûmet tarafından. Şöyle bir düşündüm: Ben Türkiyede
yaşamıyorum başka bir ülkede mi yaşıyorum ya da
Sayın Başbakan ve bakanlar başka ülkenin Başbakanı ve
bakanı mı?
Şimdi,
Hükûmet öyle bir eziklik içerisinde ki kendisine yapılan
eleştirilerin karşılığını verebilmek için
yıllar öncesine gidiyor, otuz yıl öncesine gidiyor ve Sayın
Başbakan, otuz yıl öncesinin gazete kupürlerini göstermek suretiyle
kendilerinin nasıl haklı olduğunu anlatmaya
çalışıyor.
Bu gergin ortama
biraz mizahi yaklaşayım istiyorum. Ben isterdim ki Sayın
Başbakanın danışmanları şu anda vizyonda olan
AROG filminin posterini alsa çıksaydı ve şöyle deseydi:
Bakın Cilalı Taş Devrinde Türk insanı böyle
yaşıyordu, bakın bizim Hükûmetimiz zamanında böyle
yaşıyor. İsterdim ki mukayeseyi otuz yıl öncesinin o gazete
kupürleriyle değil de AROG filminin posteriyle yapsaydı ki hiç
olmazsa bu olaya biraz daha mizah katmış olurdu.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, 2002 yılında -daha önceki
konuşmalarımda da söyledim- seksen yıllık cumhuriyetin tüm
borcu 200 milyar dolar. Peki, 2002 ile bugüne geldiğimizde Türkiye
Cumhuriyetinin borcu nedir? Borcu 500 milyar.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) Yanlış söylüyorsunuz, yanlış.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Yaklaşık bunlar, yaklaşık
rakamları söylüyorum.
Peki, bu arada neler
yapmışız? Seksen yılda o borcu yaparken Türkiye
Cumhuriyetinin sahip olduğu birtakım değerler var;
limanlarımız var, TÜPRAŞımız var, Ereğli Demir
Çelik Fabrikamız var, kamu kuruluşları var; bunların hepsi
bizim dedelerimizin alın teriyle biriktirdiği paralarla
yapılmış yatırımlar. Peki, biz ne
yapmışız? Bunları babalar gibi satmışız;
satmış olmamıza rağmen Türkiye Cumhuriyetinin borcu 300
milyar dolar -yaklaşık- artmış.
Peki, başka
ne olmuş? Şimdi, bakıyorsunuz, vatandaşlarımız
kredi kartlarından dolayı borçlanmış. Biraz evvel
söylediğim gibi, sanki başka ülkede yaşıyoruz. Emeklinin
durumu belli, işçinin durumu belli, memurun durumu belli, sanayicimiz
Başbakanım bizi harcama diye on beş gün önce bütün sanayicimiz
-hem de Kayseri Sanayi Odası Başkanı, İstanbul Sanayi
Odası Başkanı- yakarıyor; TÜSİAD oradan başka
açıklamalar, ziraat odaları başka açıklamalar
Beyler,
değerli arkadaşlarım; biz Türkiyede yaşıyoruz ve
bunlar bizim gerçeklerimiz. Pembe tablo çizmekle, gerçekleri örtmekle bir yere
varamayız Sayın Bakanım. İşte, akşam eve
gittiğimizde vicdan muhasebesi yapacağımız zaman Biz
ülkeyi nereye getirdik, biz borcumuzu nereye getirdik? dememiz lazım.
Ama başka
bir konuya daha geleceğim. Bir itiraf aslında, Sayın Maliye
Bakanının dün sarf ettiği laf. Sayın Maliye Bakanı ne
diyor: Yastık altında altınlarınız var,
paralarımız var. diyor. Şimdi siz vatandaşı
borçlandırmışsınız. Kredi kartlarının
borcunu nasıl ödeyeceğiz diye vatandaşımız
düşünüyor. Emeklimiz nasıl geçineceğiz diye
yırtınıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİKin
rakamları: İşsizlik oranı 10,3. Ama buna şeyi
katmamış, umudunu yitirerek iş aramaktan vazgeçen ve günlük
böyle kısa işlerde çalışanlar katılmamış.
Gerçek işsizlik oranı yüzde 20. Şimdi, Sayın Maliye
Bakanı diyor ki: Yastık altındaki altınları
çıkartın. diyor. Bunu benim Maliye Bakanım söylüyor.
Anlaşılan o ki bu Hükûmet, AKP Hükûmeti, vatandaşı
borçlandırmak, ülkeyi borçlandırmakla kalmamış,
vatandaşın artık kefen parasına gözünü dikmiş, kefen
parasına. Çünkü yastık altındaki altınların ve
paranın çıkartılmasını istiyor.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bahsedilen 270 ton altın.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Onun için, Sayın Bakanım, bunları
burada, yüce Mecliste tabii ki ifade etmek hakkınız. Ama bu
görüşmeleri Sayın Maliye Bakanına ve özellikle AKP Grubundaki
çalışma arkadaşlarınıza ifade edip onlar akşam
eve gittiklerinde vicdan muhasebesini yapmalarına yardımcı
olursanız çok daha iyi edersiniz diyorum.
Sabrınız
için teşekkür ediyorum. (DSP, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Sayın
milletvekilleri, ikinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sorulara geçiyoruz. On dakika soru, on dakika da
cevabı olacak.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Benim sorum
Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ilgili olacak. Sayın Bakanım,
Edirnede Vakıflar Bölge Müdürlüğü kiracılarının
sorunları vardır. Aynı konumda yan yana olan iş yerlerinin
bir kısmı yüzde 7, bir kısmı yüzde 13 kira
artışına tabi tutulmuştur. Bu adaletsiz uygulamanın
sebebi nedir? Geçen yıllarda üç yıl süreyle kiralar dondurulmuş
idi. Bu kriz ortamında esnafımıza destek olmak
bakımından kira artırımından vazgeçip bir süre
dondurmayı düşünür müsünüz? Edirne esnafımız şu an
sizden bir çare üretmenizi beklemektedir. Cevaplamanızı özellikle
istirham ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, sorum şu: Var olan
TOKİden başka ikinci bir TOKİnin daha kurulmuş
olduğu duyumunu aldım. Bunun üzerine Sayın Başbakanın
yanıtlaması istemiyle, yüzde 51i şahıslara, yüzde 49u
devlete ait olan ikinci bir TOKİ kurulmuş mudur? sorusunu
yöneltmiştim. Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek tarafından verilen
yanıtta ikinci bir TOKİnin kurulmasının söz konusu
olmayacağı belirtilmiş. Benim elimde ikinci bir TOKİnin
kurulmuş olduğuna dair bir belge var. Ben şunu öğrenmek
istiyorum: Verdiğimiz soru önergeleri sonrasında Hükûmetin görevi
bizleri bilgilendirmek midir yoksa yanıltmak mıdır?
Ben evrakı
Sayın Bakanıma iletiyorum.
BAŞKAN
Sayın Yalçınkaya
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Teşekkür ederim Başkanım.
Benim
sorularım Sayın Başbakana, iki sorum olacak:
Birincisi: Son
iki yılda Başbakanlık bütçesinden hangi vakıf, dernek ve
benzeri tüzel kişiliklere ne kadar yardım
yapılmıştır?
İki: Türkiye
İstatistik Kurumunca tahmini değerlere göre 2008 yılında 4
kişilik bir ailenin açlık sınırı 265 YTL, yoksulluk
sınırı ise 706 YTL olarak belirlenmiştir. Buna göre,
devletten aylık alan 9 milyon 808 bin kişiden 2008 itibarıyla 1
milyon 229 bin 313 kişi açlık sınırının
altında aylık almaktadır. 6 milyon 845 bin 477 kişi ise
yoksulluk sınırı olan 706 YTLnin çok çok altında
aylık almaktadır. Açlık ve yoksulluk sınırları
altında aylık alan toplam 8 milyon 74 bin 790 kişinin
maaşlarında, bütçe görüşmelerinin devam ettiği bugünlerde,
artış yaparak insanca yaşayabilmelerine yardımcı
olacak mısınız? Milyonlarca insanımızın
aldıkları maaşlarının açlık ve yoksulluk
sınırından kurtulabilmesi için ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ceyhanda
kurulacak rafineri için, kamuoyunun yakından tanıdığı
bir iş adamı Ben Başbakanla görüştüm, biz bu rafinerinin
ruhsatını sana vermeyeceğiz, bizim Çalıka vereceğiz.
dediğini kamuoyuna açıkladı. Başbakan, dün bu konuda
sorulan soruya Bizim Çalık demedim diye bir açıklama
yapmadığına göre Sayın Başbakan Bizim Çalık
demekle;
1) Çalıkla
bir akrabalığı mı vardır?
2) Yoksa bir
iş ilişkisi, ticari ilişkisi mi vardır?
3) Yoksa
damadı Çalıkta genel müdür olduğu için mi Bizim Çalık
demiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanıma soruyorum:
Sosyal devlet
olmanın gereği olarak Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakfının yardıma muhtaç
vatandaşlarımıza yaptıkları yardımlar, kamuoyunda
AKP tarafından yapılan yardımlarmış gibi yıllarca
lanse edilmektedir. Öte yandan, bütün ülkemizde olduğu gibi seçim bölgem
Gaziantepte de dağıtılan ucuz ve kalitesiz kömürler büyük çapta
hava kirliliği yapmaya sebep olmaktadır. Devlet imkânlarıyla kolay
parti propagandaları yapmaktan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Gümrük uzmanlığı kadrolarında çalışanlar
muadillerine göre daha düşük özlük haklarına sahip oldukları
için kurum değiştirmektedirler. Genç yaşta gümrük
teşkilatından ayrılan memurların
ayrılmalarını önlemeyi düşünüyor musunuz?
Üçüncü sorum:
Kamuoyunda çalışan 4/Blilerin sayıları gittikçe
artıyor. Kendi aralarındaki becayişlerine imkân
tanınmamaktadır. 4/Blilere becayiş imkânı vermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, bütün kamu kurumlarınca onlarca sivil plakalı özel araç
kiralanarak yaygın bir şekilde kullanılmakta olduğu
gözlemlenmektedir. Bunun yanında resmî plakalı araçların
kullanımı da devam etmektedir. Bu durum 237 sayılı
Taşıt Kanununa uygun mudur?
Ayrıca,
ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu bugünlerde
böyle israf ve şatafat sergilenmesine devletçe çeşitli
yardımların yapılmakta olduğu yoksul milyonlar başta
olmak üzere milletimize nasıl açıklarsınız?
Ağzınızdan düşürmediğiniz ifadenizle tüyü
bitmemiş yetim hakkını yemek hangi inanç ve vicdanla
açıklanabilir?
Ayrıca,
arabaların önlerine takılan eskort lambaların, önüne gelen
bakanlar, bürokratlar ve alakasız kişilerce
kullanıldığı görülmektedir. Bu durum Taşıt
Kanununa uygun mudur? Bu konuda Başbakanlık olarak ne gibi tedbir
almayı düşünüyorsunuz? Hâlihazır bu sistemi kullananlar
hakkındaki düşüncelerinizi söyler misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakana, seçim bölgem Gaziantep için önemli olan Karkamış Kara
Sınır Kapısı için Yüksek Planlama Kurulu yetki kararı
olmasına rağmen neden yeniden düzenlenerek açılmıyor?
Ayrıca,
sosyal dayanışma vakıflarına, vakıfların
mütevelli heyetine atadığınız üyeler yok mu? Bunu hangi
kriterlere göre atıyorsunuz?
Proje üretimi
yatırımdır, istihdamdır, üretimdir. Döneminizde üretim,
yatırım, istihdam olmadığı için yoksulluk
artıyor, o nedenle kömür dağıtım sayınız
artmıyor mu? Doğal gaz kullanılan binalarda oturanlara kömür
dağıtımı doğru mudur?
Ayrıca,
döneminizde kaç vakıf, kamu yararına vakıf kapsamına
alınmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Efendim,
sorularım şu: Başbakanlık bütçesinde 2003 ile 2008
arasında başlangıçta bütçede öngörülen gerçek miktar ne kadar,
gerçekleşen miktar ne kadardır?
2)
Başbakanın kaç koruması vardır, kaç makam arabası
vardır, kaç danışmanı vardır, kaç helikopteri
vardır, kaç uçağı vardır?
3) Tuncay Güney
MİTte çalışmış mıdır?
4) Vakıflar
Bankasından kendi damadının şirketi için alınan 375
milyon dolar -Halk Bankasından da ayrıca 750 milyon alındı-
için kredi teminatı verilmiş midir?
Diğer bir
sorum: Aile efradına ait kaç tane gemi vardır? Aile efradını
derken, çocuklarını, eşini ve kardeşlerini kastediyorum.
Bunlar hangi yılda alınmıştır ve kaçar liraya,
nasıl alınmışlardır?
Ayrıca,
Amerikada aile efradının herhangi bir ticari faaliyeti var
mıdır, yok mudur? Bunu öğrenmek istiyorum efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Tabii, Sayın
Bakan anlattı, çok tartışılan,
tartışılması toplumda kırılmalara sebep olan
sosyal yardım konusunda bir net şey öğrenmek istiyorum
Sayın Bakan: Kaç kişi veya aile sosyal yardım alıyor?
Sosyal yardım dağıtan kuruluş sayısı kimler,
belediyeler de dahil olmak üzere?
Sosyal
yardımları sıraladınız, sosyal yardım
alanları da sıraladınız; bunların
sayısını 2002 sonu itibarıyla ve 2007 yılı sonu
itibarıyla söyleyebilir misiniz? Bu sorunun cevabını, sosyal
yardım almakla yoksulluk arasındaki ilişkiyi de gözeterek
Hükûmetin başarısını belirlemek için bir kriter olarak
değerlendirir misiniz?
Sosyal
yardım dağıtmak görevdir ama sosyal yardım almaya muhtaç
hâle gelen toplumun yoksulluğu Hükûmetin
başarısızlığı değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
birkaç sorum var.
1) Holdingler
mağduru bazı vatandaşlarımızın ifadesiyle, yurt
içi ve dışında yaklaşık 20 milyon
vatandaşımızı doğrudan ya da dolaylı olarak
ilgilendiren ve geçen dönemden bir komisyonca araştırılan
holdingler dosyası raporunun akıbeti ne olmuştur? Bu vatandaşlarımız
mağduriyetinin giderilmesi konusunda Başbakanlık ya da
Hükûmetiniz nezdinde bir çalışma var mıdır?
2)
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından 2007 ve 2008
yıllarında kaç adet denetleme yapılmış ve bu
denetimlerin kaçında yolsuzluk tespitinde bulunulmuştur?
3) Gümrük
kapılarında yapılan operasyonlarla ilgili olarak
60ıncı Hükûmet döneminde kaç adet soruşturma işlemi
başlatılmış ve bunların kaçı
sonuçlandırılmıştır?
Son sorum: Millî
İstihbarat Teşkilatının ve diğer istihbarat
birimlerinin bir çatı altında toplanmasına yönelik bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakanlar
Sayın
Yazıcı, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Peki,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Tamamına siz mi cevap vereceksiniz, Cemil Beyle bölüşüyor musunuz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Bırakacağım ona.
BAŞKAN
Tamam, on dakikayı kullanacaksınız, yetişmediği zaman
yazılı cevap vereceksiniz.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Evet.
Sayın
Uslunun sorusuna cevap veriyorum. Edirnedeki kiracıların
sorunları... Bunun farkındayım. Bana da ilettiler, hem Genel
Müdürümüze de ilettiler. Fakat bizim kiralama işlemlerimiz, takdir
edeceksiniz ki ihale yoluyla oluyor. Yani ihaleye giriyor, bedeli öneriyor veya
önerdiği bedele göre o yerin kira işlemi onun üzerinde kalıyor.
Dolayısıyla, ihale yöntemiyle yaptığınız
kiralamalarda bir indirim yapmamız söz konusu değil. Onun takibini,
tahsilini biraz öteleyebilir miyiz? Mevzuat ona da müsait değil ama
arkadaşlarımız bu konuda bir değerlendirme yapacaklar. Yani
ben sorunuza şu anda pozitif bir cevap veremiyorum, olumsuz bakıyoruz
bu konuya.
Sayın
Sünerin, Başbakanlık bütçesinden hangi dernek ve vakıflara
yardım yapılmıştır
Başbakanlık bütçesinden
dernek ve vakıflara yardım yapılması söz konusu değil
ama buna bakarız, öyle bir şey varsa
Herhangi bir dernek veya vakfa
Başbakanlık bütçesinden yardım yapılması söz konusu
değil.
Sayın
Kaptan, Ceyhanda rafineri, Çalık akraba mı, iş ilişkisi
var mı
Ya, bunlar çok spekülatif sorular. Bir kere, Sayın
Başbakanın sizin ifade ettiğiniz tarzda bir konuşması
olduğunu kabullenmiş gibi soru yöneltiyorsunuz. Öyle bir şey
kesinlikle söz konusu değil. Akrabalığı yok, iş
ilişkisi de söz konusu değildir.
Sayın
Özdemirin, yapılmış yardımlar
Özellikle bölgesinde
dağıtılan kömürlerin kalitesiz olduğunu ifade ediyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, kömürleri Enerji Bakanlığı temin
ediyor. Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri Kurumundan temin ediliyor,
yeterli olmazsa özel işletmelerden temin ediliyor. Ama bunların
kalori değerleri bellidir ve kesinlikle mülki amirlerin bunları
teslim alırken kontrolünü, kalori değerini ölçtürerek almaları
gerekir.
Geçenlerde
Amasyada böyle bir şey oldu, bilgim oldu, 14 ton kömürü iade ettim.
Kesinlikle... Anlaşmamız bu. Sizde de
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakan, şu anda geceleri Gaziantepte
hava kirliliğinden durulmuyor. Bu kömürlerin çok büyük etkisi var. Onun
için arz ediyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sizin de orada
varsa kalorisi düşük, onun da iade edilmesi gerekir ama ilk defa Anteple
ilgili böyle bir sorunla karşılaşmış oluyorum, onu
ifade etmek isterim.
Efendim, gümrük
uzmanlığından çıkanlar oluyor, ücret konusu. Gümrük
teşkilat kanununu 2009 yılında yüce Meclise getireceğiz.
İnşallah orada bu konuları konuşup tartışır,
bu sorunu çözeriz diye düşünüyorum.
Sayın
Paksoyun kamu taşıtlarının kullanılmasıyla
ilgili Başbakanlıkta kaç makam aracı var? sorusuna, bunlara
yazılı olarak cevap vereceğiz.
Sayın
Ağyüzün Kargamış Sınır Kapısı
İşte, 2009da yapacağız, imkânlarımız ancak bu
şekilde bir planlamaya el veriyor.
Vakıf üyeliklerinin
kriterleri: Dürüst, çalışkan, çevresinde yardımseverlikle maruf,
zaman ayırabilecek, o hassasiyet içerisinde olacak vatandaşlar.
Dolayısıyla mütevelli heyetleri buna göre oluşuyor, o resmî
zevat dışında. Belediye başkanları olacak, hangi
partiden olursa olsun, bu vakıf mütevelli heyetlerinde belediye
başkanları var, mülki amirlerin yanında. Köy ve mahalle muhtar
temsilcileri var, onu kendileri seçiyor. İl Genel Meclisi temsilcisi var,
onlar seçiyor. Daire müdürleri var, kimse daire müdürü, o oluyor,
değişince öbürü geliyor. Ha, vatandaştan temsilciler de orada
yardımseverlilikle maruf, duyarlı olan vatandaşlar burada yer
alıyor.
Sayın
Gençin sorularını da tabii, şöyle cevaplamak isterim: Bir kere,
bizim hukukumuzda, Medeni Kanunda aile tanımı var. Biz her aile
tanımını, her bireyin istediğine göre, onun
algıladığına göre, onun tarif ettiğine göre, onun
çizdiği çerçeveye göre algılayıp cevaplayacak durumda
değiliz. Aile bireyleriyle ilgili mal edinimi varsa, mal
varlığı yükümlülüğü çerçevesinde mal bildiriminde yer
alır. Dolayısıyla o mal bildiriminin dışında
değerlerle ilgili bizim herhangi bir şeyde bulunmamız söz konusu
değil.
Vakıflardan
alınan kredi teminatı var mı? Şimdi, yani hangi banka
teminat almadan kime kredi verir?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Varsa Var. de.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ya, ne
diyeceğimi sana mı soracağım be! Dinlersen,
cevabını vereceğim ben sana.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben sana sorunun cevabını veriyorum, tabii ki bana
soracaksın!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yani, siz
hayatınızda aldınız mı teminatsız kredi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Almadım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Almadıysanız teminatsız kredi verilmez, kredisi var. Merak
ediyorsan randevu alayım genel müdürden, bir de onunla konuşursunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O zaman şimdi söyle.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Şandırın Kaç kişi yardım alıyor? diye
yönelttiği bir sorusu var.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kişi, aile?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) 2002-2007
kıyaslaması vesaire falan.
Ben demin bir
ölçüde size ifade etmeye çalıştım. Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu yardımlarımızı yaparken eğitim
yardımları var, gıda yardımları var, periyodik
gönderdiğimiz yardımların vakıf mütevelli heyetlerince
muhtaç vatandaşlara tahsisi var. Kitap yardımı yapıyoruz.
Burada zengin-fakir ayrımı yapmıyoruz, her yıl
eğitim-öğretim yılı başında masalarının
üzerinde çocukların kitaplarını tevdi ve teslim ediyoruz. Bu
yardımları alan aynı kişiler, insanlar da olabilir yani
aynı kişi diyelim ki bir gıda yardımı alıyor, bir
de kömür yardımı alıyor. Olabilir yani bu, böyle bir şey
olabilir. Dolayısıyla şu andaki rakam çok kesin olmamakla
birlikte, demin de ifade ettim 3 milyon 948 bin kişi Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının
fonlarından yardım ismi altında yardım alıyor.
Bir de proje
desteklerimiz var, onlar ayrı. O proje desteklerimizle 56 bin aile
destekleniyor. Her ilde ne kadar destek verdiğimiz belli. Bunun ötesinde
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Belediyelerin var
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Belediyelerin
yardımlarını biz bilemiyoruz ama bu vesileyle şunu ifade
edeyim: Biz, Türkiyede Planlama Teşkilatının
çalışmaları kapsamında, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğüne verilmiş bir görev olarak
Bütünleşik Sosyal Hizmet Projesi çalışmasını
sürdürüyoruz. Bu projeyle Türkiyenin yoksulluk haritasını
çıkartacağız, müşterek veri tabanı
oluşturacağız. Kimler yardıma muhtaç, hangi kurumlardan,
nereden, nasıl yardım alıyor, bunlar o müşterek tabanda
gözükecek. O zaman bu hizmetler daha seri, daha yaygın bir biçimde
yürütülecek. Zaten bu amaçla da bütçemizde bir ödenek var, bu çalışmayı
yürütmek için konulmuş.
Bir de sosyal
yardıma muhtaç vatandaşlarımızın bir derecelendirmesi
de olacak çünkü hepsi aynı muhtaçlıkta değil, bunun için de bir
proje çalışmamız var.
Üçüncü bir proje
çalışmamız, eşi vefat etmiş kadınlarla ilgili.
Yani kadınların sosyal durumlarıyla ilgili, ekonomik
durumlarıyla ilgili bir araştırma projemiz var.
İnşallah, bu üç projeyi 2009 yılı içerisinde
gerçekleştireceğiz.
Benimle ilgili
diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Sayın Çiçek
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; evvela TOKİ konusuyla
ilgili bir hususu ifade etmek istiyorum. 23üncü Dönem içerisinde TOKİ ile
ilgili olarak zannediyorum 50den fazla arkadaşımız
Başbakanlıktan yazılı soru önergesiyle bilgi istedi. Biz de
bu gelen soru önergelerini TOKİye gönderdik, hiçbir tasarrufta
bulunmaksızın oradan gelen bilgileri de değerli
arkadaşlarımıza cevaben gönderdik. Takdir edersiniz ki, buradaki
bana şu an getirilen metin bir özel incelemeyi gerektiriyor, daha evvel
size verdiğimiz cevabı ve bunu karşılaştırıp
size yazılı cevap verelim. Eksik bilgi vermektense yazılı
cevap vermeyi tercih ederim; bundan emin olabilirsiniz
İkinci
olarak Yüksek Denetleme Kuruluyla ilgili bir hususu ifade etmek istiyorum.
Yüksek Denetleme Kurulu, görevi, esas itibarıyla yolsuzluk denetimi yapan
bir kuruluş değil. KİTlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına KİT Komisyonu denetimlerini yapıyor. Bunların
kuruluş kanunlarına ve kuruluş amaçlarına uygun olarak
yasalar çerçevesinde bir taraftan faaliyetlerini inceliyor, denetliyor, öbür
taraftan verimlilik açısından da bu kuruluşlar ne ölçüde
verimlidir, değildir; bu incelemeleri yapıyor, bir rapora bağlıyor,
bunların hepsi de KİT Komisyonuna geliyor, bu raporlar
tarafınızdan, değerli milletvekillerimiz tarafından
değerlendirildikten sonra o kurum ibra ediliyor ya da edilmiyor.
Dolayısıyla hepsi Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunulmuş olan raporlar.
Şimdi, 2006
yılında 135 kuruluş, 2007 yılında 100 kuruluş,
2008 yılında da 104 kuruluş denetlenmiş ve raporları
Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonuna gönderiliyor usul
gereğince. 2006 yılında 7 özel inceleme raporu ve 2 adet ivedi
durum raporu Yüksek Denetleme Kurulunca yapılmış. 2007
yılında 5 adet özel inceleme raporu tanzim edilerek
Başbakanlığa gönderilmiştir.
Diğer
hususlar ayrıca kurum kurum üzerinde durularak
cevaplandırılması gereken hususlardır. Eğer özel bir
ilgi gerektiriyorsa yazılı soru olarak bize bildirilirse daha
ayrıntılı cevabı burada sizlere aksettirme imkânı
bulabiliriz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çiçek.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, holdingler dosyasıyla ilgili
bir iki cümle
BAŞKAN
Zamanımız doldu, yazılı olarak sizlere cevap verilecek.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, bir soruma cevap vermediler.
Açlık ve
yoksulluk sınırı altında maaş alan 8,5 milyon
kişinin maaşlarında bir artış yapacaklar mı?
BAŞKAN
Sayın Yalçınkaya, on dakika doldu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, sorularımıza yazılı cevap verecekler
mi?
BAŞKAN
Verecekler. Ben takip edeceğim Sayın Genç, tamam
Şimdi,
sırasıyla ikinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Başbakanlık
2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07
- BAŞBAKANLIK
1.
Başbakanlık 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 1.760.169.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 24.341.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.958.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 68.273.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 783.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 2.235.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 1.858.761.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık
2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Başbakanlık
2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Başbakanlık 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.680.433.223,24
- Toplam Harcama : 1.426.839.817,91
- İptal Edilen Ödenek : 253.593.405,33
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık
2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müşteşarlığı 2009
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.75- MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
MÜŞTEŞARLIĞI
1. Millî İstihbarat Teşkilatı
Müşteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 465.992.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 465.992.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müşteşarlığı 2009
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2007
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Millî İstihbarat Teşkilatı
Müşteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 379.996.167,07
- Toplam Harcama : 366.084.528,24
- İptal Edilen Ödenek : 13.911.638,83
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 474.758,83
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
İstibarat Teşkilatı Müşteşarlığı 2007
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.76- MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL
SEKRETERLİĞİ
1. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 12.295.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 12.295.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 11.603.000,00
- Toplam Harcama : 9.726.905,09
- İptal Edilen Ödenek : 1.876.094,91
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.79 - BAŞBAKANLIK YÜKSEK DENETLEME KURULU
1.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 10.982.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 11.082.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 9.567.500,00
- Toplam Harcama : 8.618.527,95
- İptal Edilen Ödenek : 948.972,05
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu 2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2009 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.07- TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME
İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 4.698.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 190.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 2.548.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 7.436.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini
okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 690.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 6.646.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 7.336.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2009 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü
2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 4.879.743,00
- Toplam Harcama : 4.556.975,13
- İptal Edilen Ödenek : 313.894,59
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 8.873,28
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 4.654.000,00
- Yılı net tahsilatı : 4.961.703,56
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığı 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.84 - GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1. Gümrük Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 240.091.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 290.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 4.282.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 244.664.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığı 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığı 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.
Gümrük Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 209.049.622,77
- Toplam Harcama : 202.578.814,28
- Ödenek Dışı Harcama : 16.721.256,55
- İptal Edilen Ödenek : 23.192.065,04
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığı 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.18 - VAKIFLAR
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.Vakıflar Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 15.019.603
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 380.190
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 3.248.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 45.279.301
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 257.869.622
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 121.449.284
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 443.246.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini
okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 345.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 2.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirleri 63.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 90.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 500.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Vakıflar Genel Müdürlüğü 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 494.567.268,00
- Toplam Harcama : 410.341.875,25
- İptal Edilen Ödenek : 84.225.392,75
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 393.585.000,00
- Yılı net tahsilatı : 400.446.360,38
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2009
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.90 - SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 710.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 300.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 10.627.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 11.638.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2009
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2007
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 3.546.225,00
- Toplam Harcama : 3.172.617,36
- Ödenek Dışı Harcama : 419.468,83
- İptal Edilen Ödenek : 793.076,47
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2007
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece Başbakanlık, Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Gümrük
Müsteşarlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün 2009
yılı merkezi yönetim bütçeleri ile 2007 yılı merkezi yönetim
kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Programa göre,
kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla
görüşmek için, 18 Aralık 2008 Perşembe günü saat 11.00de
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.57