DÖNEM: 23 CİLT: 35 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
30uncu
Birleşim
18 Aralık 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KAĞITLAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) kanun tasarı ve teklifleri
1.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312)
2.- 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313)
A) DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI
1.- Dış
Ticaret Müsteşarlığı
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Dış
Ticaret Müsteşarlığı
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) İHRACATI GELİŞTİRME ETÜD
MERKEZİ
1.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1.- Devlet
Personel Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet
Personel Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1.- Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tütün,
Tütün Mamûlleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK İŞBİRLİĞİ
VE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
G) DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI
1.- Diyanet
İşleri Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Diyanet
İşleri Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
H) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1.- Hazine
Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hazine
Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) SERMAYE
PİYASASI KURULU
1.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1.- Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
L) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1.- GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
IV. - YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, Burdurda fen lisesi açılmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/4751)
2.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, konut edindirme yardımı ödemelerindeki
bazı uygulamalara,
- Denizli Milletvekili Hasan
Erçelebinin, konut edindirme yardımı ödemelerine,
- İzmir Milletvekili Kemal
Anadolun, konut edindirme yardımı
ödemelerine,
- Bursa Milletvekili Abdullah
Özerin, konut edindirme yardımı ödemelerine,
İlişkin Başbakandan
soruları ve Devlet Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/4756), (7/4769), (7/4792), (7/4972)
3.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysalın, bir derneğin denetimine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5031)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Osmaniyede yapılacak çimento
fabrikasının bir antik kente etkisine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/5058)
5.- Van Milletvekili Özdal
Üçerin, Vandaki bir lisede yolsuzluk yapıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/5076)
6.- Kars Milletvekili Gürcan
Dağdaşın, Karsta kapatılan okullara ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/5080)
7.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, Sakarya Büyükşehir Belediyesinin tanıtım ve reklam
giderlerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/5240)
8.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, Antalya Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ve borçlanma
giderlerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/5252)
9.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, Edremitteki bazı mahallelerin
Akçay Belediyesine katılma taleplerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (7/5262)
10.- Manisa Milletvekili
Ahmet Orhanın, yaş sebze ve meyve ihracatında Rusya ile
yaşanan sorunun doğurduğu mağduriyete,
- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, CE uygunluk belgesi verilmesine, İlişkin Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmenden soruları ve
Devlet Bakanı Vekili ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/5325) (7/5326)
11.-
Giresun Milletvekili Murat Özkanın, SEKA özelleştirmelerine ve
Giresun SEKA kâğıt fabrikasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı
(7/5343)
12.-
Muğla Milletvekili Ali Arslanın, Karaköyün, turizm gelirlerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/5410)
13.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartın Kültür
Merkezi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/5411)
14.-
Muğla Milletvekili Ali Arslanın, mermer ve doğal taş
sektörünün desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenden sorusu ve Devlet Bakanı Vekili ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/5416)
15.-
Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğünün harcamalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/5426)
16.-
Muğla Milletvekili Ali Arslanın, THY uçak seferlerinde bazı
gazetelerin alınmadığı iddiasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5436)
17.-
Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Döşemealtı ilçesindeki
bazı köylerin jandarma karakolu ihtiyacına ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (7/5474)
18.-
Muğla Milletvekili Ali Arslanın, Fethiyede yapılacak kayak
merkezine ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5491)
19.-
Mersin Milletvekili Akif Akkuşun, elektrik zamlarının
gerekçesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5494)
20.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, özelleştirme
politikasına ve şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5495)
21.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Balıkesir Kuvayi
Milliye Müzesinin restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/5543)
22.-
Samsun Milletvekili Osman Çakırın, Bilim ve Teknoloji
Bakanlığı kurulup kurulmayacağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/5565)
23.-
Manisa Milletvekili Ahmet Orhanın, Salihli Organize Sanayi Bölgesine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Zafer Çağlayanın cevabı (7/5615)
24.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın, kredi alan esnaf ve
sanatkarlara ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayanın cevabı (7/5616)
25.-
Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, THY dış hat seferlerinde
yolculara dağıtılan gazetelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı
(7/5669)
26.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, elektrik enerjisi üretimine
ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/5670)
27.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir siyasi parti
teşkilatının elektrik borcuna ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/5671)
28.-
Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Anadolu Jetin Denizli
seferlerinin iptal edilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5672)
29.-
Niğde Milletvekili Mümin İnanın, Bor Şeker
Fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı
(7/5673)
30.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Tekirdağdaki
TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/5705)
31.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, din görevlilerinin özlük
haklarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlunun cevabı
(7/5715)
32.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir mahalledeki
elektrik kesintilerine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı
(7/5758)
33.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, bir mitinge yönelik
açıklamasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun
cevabı (7/5777)
34.-
Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, bir mitinge yönelik
açıklamasına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun
cevabı (7/5778)
35.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, yarım kalan bir cami
inşaatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlunun cevabı (7/5779)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak dört oturum yaptı.
2009
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşme
programında daha önce 20/12/2008 olarak belirlenen Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı bütçe görüşmelerinin 22/12/2008 tarihinde
10uncu turda, 22/12/2008 olarak belirlenen Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
bütçe görüşmelerinin de 20/12/2008 tarihinde 8inci turda, diğer
bakanlık ve kuruluşlarla birlikte yapılacağı Genel
Kurulun bilgisine sunuldu.
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/656) (S.
Sayısı: 312) ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına
Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresinin (1/622,
3/521) (S. Sayısı: 313) görüşmelerine devam edilerek;
Cumhurbaşkanlığı,
Türkiye Büyük
Millet Meclisi,
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu,
Anayasa
Mahkemesi,
Sayıştay,
Başbakanlık,
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı,
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği,
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu,
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü,
Gümrük
Müsteşarlığı,
Vakıflar
Genel Müdürlüğü,
Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü,
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesapları kabul edildi.
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, partisine sataştığı iddiasıyla bir
konuşma yaptı.
18 Aralık
2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere, birleşime 21.57de son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan Vekili
Yaşar TÜZÜN
Fatma SALMAN KOTAN
Bilecik Ağrı
Kâtip Üye
Kâtip Üye
No.: 37
II.- GELEN KÂĞITLAR
18 Aralık 2008 Perşembe
Rapor
1.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek
Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/463) (S. Sayısı: 316) (Dağıtma tarihi:
18.12.2008) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytokun, bazı
esnafın saldırıya uğramasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5128)
2.- İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, Ergenekon
Soruşturmasında gizlilik ilkesinin ihlaline ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5130)
3.- Bursa Milletvekili Abdullah Özerin, gıda
bankacılığı yürüten dernek ve vakıflara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5133)
4.- İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, Ergenekon
Soruşturmasında basına bilgi sızdırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5136)
5.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki bazı yolsuzluk dosyalarıyla
ilgili işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5137)
6.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin,
SPKnın bir denetleme raporunu işleme almamasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım
Ekren) yazılı soru önergesi (7/5153)
7.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Almanyadaki bir dernekle ilgili davada yardım talebinin
karşılanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5156)
8.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaşın,
Sarıkamış ilçesindeki bazı köylerin yol sorununa ve su
baskını riskine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5157)
9.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın,
tasarruf sahiplerini mağdur eden holdinglere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5158)
10.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
terörle mücadelede yasa değişikliği taleplerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5159)
11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin,
Almanyadaki bir dernekle ilgili soruşturmaya yardım edilmediği
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5162)
12.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldızın, İstanbuldaki başıboş hayvanlara
yönelik önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5163)
13.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaşın,
Susuz İlçesindeki bazı köylerin yol sorununa ve su baskını
riskine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5165)
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin,
Zeytinburnundaki patlamanın soruşturmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5166)
15.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Başkalede
yaşanan sel felaketine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5168)
16.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbuldaki bir yeşil alana
yönelik olarak TOKİnin imar planı hazırlattığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5169)
17.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
belediyelerin imar planı değişikliklerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5170)
18.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Silivri Belediye
Başkanı hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5171)
19.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
İstanbulun bir mahallesindeki okul ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5178)
20.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, öğretmen atamalarına ve
yönetim kadrolarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5179)
21.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, bir hastanedeki bebek ölümlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5181)
22.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, hastanelerdeki enfeksiyon kaynaklı ölümlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5182)
23.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, hastanelerdeki bebek ölümlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5183)
24.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Kuşadasındaki
sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5184)
25.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, hastanelerdeki bebek ölümlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5185)
26.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Denizcilik
Müsteşarlığındaki görevlendirmelere ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5188)
27.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, nükleer atık
yönetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5191)
28.- Denizli Milletvekili
Hasan Erçelebinin, illerin kurtuluş günlerinde okulların tatil
edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5193)
29.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Türkiye Kömür İşletmelerinin
görev zararına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5195)
30.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, belediyelerin verdiği öğrenci
burslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5196)
31.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Bandırmada batan
arabalı vapura ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5199)
32.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, Amasya ilindeki hidroelektrik santrallere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5202)
33.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, artan sağlık giderlerinin denetimine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5214)
34.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, yeni kanunla birlikte sağlık
yardımı hizmetlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5215)
35.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, tasarruflu ampul
dağıtımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5222)
36.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5223)
37.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, kurulması
planlanan nükleer santrale ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5224)
38.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, BOTAŞın
kamu kurum ve kuruluşlarından olan alacaklarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5225)
39.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelide kiraya verilen
öğrenci yurduna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5226)
40.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, İGDAŞla ilgili yolsuzluk iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5229)
41.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Yozgat-Sorgundaki bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5231)
42.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5232)
43.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5233)
44.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5234)
45.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Kayseri Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5235)
46.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5241)
47.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Konya Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5242)
48.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Akyaka ilçesinin bazı köylerinin
yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5243)
49.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Arpaçay ilçesinin bazı
köylerinin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5246)
50.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5249)
51.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5250)
52.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5255)
53.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Samsun Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5256)
54.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Kayseri Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5258)
55.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Konya Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5259)
56.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5260)
57.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Çeşme ilçesindeki otel ve sahil sitelerinin
ecrimisil ücretlerinin artırılmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5263)
58.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, ilköğretim okullarında
satılan bir şiir kitabına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5270)
59.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir okul müdürü ve öğretmen
hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5276)
60.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Marmaray Projesinin
güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5286)
61.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, sicil affına rağmen esnafa kredi
başvurusunda sorun yaşatılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5296)
62.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, imar değişikliklerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5302)
63.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, bedelsiz sağlık hizmeti
alabileceklerle ilgili uygulamalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5303)
64.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, bir köyün iç yollarının
asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5305)
65.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
uyuşturucu maddelerin ülkemiz üzerinden geçişine ve uyuşturucu
anketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5307)
66.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Yapı İşleri Genel
Müdürlüğünün Adana İl Özel İdaresine yönelik işlerine
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5312)
67.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Tuzladaki bir arazinin aplikasyon krokisine ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5313)
68.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, enerjideki fiyatlandırmaya ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5327)
69.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, kamu kurum ve kuruluşlarına
dağıtılacak olan tasarruflu ampüllere ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5328)
70.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van Emniyet Müdürlüğündeki bir işkence
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5329)
71.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İETT arazisi ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5330)
72.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
İSKİ ana borusundan kaçak su alındığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5331)
73.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Beykoz Belediyesinin bir
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5333)
74.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Sarıkamışa
bağlı köylerin yol sorunlarına ve su baskını riskine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5334)
75.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, belediyelerin yaptığı
bazı ödemelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5335)
76.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Deniz Feneri Derneğinin faaliyetlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5336)
77.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Kağızmana
bağlı köylerin yol sorunlarına ve su baskını riskine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5337)
78.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, bir köy yolundaki genişletme
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5338)
79.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, İznik
bağlantılı bazı yollardaki iyileştirme çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5339)
80.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Yüreğir Belediyesinin tanıtım ve
reklam giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5340)
81.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, bürokratlara görevlendirilen korumalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5341)
82.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman
Öğretmenevine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5346)
83.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bir okul müdürü hakkındaki soruşturmaya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5347)
84.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karstaki kapalı okullara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5348)
85.- Giresun Milletvekili
Murat Özkanın, kapatılması düşünülen bir devlet
hastanesine onarım yapılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5349)
86.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, bir başhekim
hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5350)
87.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, havaalanlarındaki sağlık
hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5355)
88.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, küresel mali krize karşı
alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5359)
89.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, Büyük
Ortadoğu Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5361)
90.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, TMOnun Fiskobirliğe
fındık satışına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5363)
91.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, göçmen ve mültecilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5367)
92.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, belli kesimlere doğalgaz ve elektrik
yardımı yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5387)
93.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Afşin-Elbistan
Termik Santraline Sivastan kömür getirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5388)
94.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, kayıp ve kaçak elektriğe
ve bir TEDAŞ görevlisinin öldürülmesine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5389)
95.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, kömür dağıtımının
Türkiye Kömür İşletmelerinin mali durumuna etkisine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5390)
96.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, petrol fiyatlarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5391)
97.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, kadınlara yönelik
şiddete ve sığınma evlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5393)
98.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhan Belediyesinin tanıtım ve reklam
giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5394)
99.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, İstanbuldaki bir caddenin isminin
değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5395)
100.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun, geçici ve gönüllü köy
korucularına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5396)
101.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bazı toplumsal olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5397)
102.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklareli İl Özel
İdaresine hibe edildiği belirtilen makam araçlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5398)
103.-
Balıkesir Milletvekili Ergun Aydoğanın, belediyelerin
denetimlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5399)
104.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhan İlçesindeki bir arsanın imar
durumundaki değişikliğe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5400)
105.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Vanda Özbek mültecilerin
sınır dışı edilmelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5402)
106.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda
görevlendirilecek Özel Harekat Birimleri personeline ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5403)
107.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Susuz ilçesindeki bazı
köylerin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5404)
108.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, engellilerin alt ve üst geçitlerden daha rahat
yararlanmalarını sağlayacak tedbirlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5405)
109.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, Ankara Büyükşehir Belediyesince
toplu taşıma ücretlerine yapılan zamma ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5406)
110.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, araç kundaklama olaylarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5407)
111.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Halkbankın Eskişehirspordan kombine
bilet aldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı
soru önergesi (7/5415)
112.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazarın, Mustafa Kemal Üniversitesindeki yurt
kapasitesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5417)
113.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Ağrı İl Milli Eğitim
Müdürlüğündeki bir yöneticiye ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5418)
114.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, okullara tasarruflu ampul alımı
ihalesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5419)
115.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, yeni kurulan
üniversitelerin ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5420)
116.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Yurt-Kura bağlı öğrenci
yurtlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5421)
117.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatın bazı ilçelerindeki
yurt sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5422)
118.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Bodrum Devlet Hastanesindeki basınç
odasının çalışmamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5423)
119.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, bir
soruşturmada göz altına alınan bürokrata ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5424)
120.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatın bazı ilçelerindeki
doktor ve ebe ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5425)
121.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Kemalpaşada kuraklıktan etkilenen kiraz
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5427)
122.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki domates ve soğan
üreticilerinin sıkıntılarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5428)
123.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, gübre ve ilaç maliyetlerinin
azaltılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5429)
124.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, fındık ekim alanlarına yönelik
bir projeye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5430)
125.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Trabzon-Sohum arasında gemi ve uçak
seferlerinin başlatılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5431)
126.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, teknelerin Türk Bayrağı
taşımasının teşvikine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5433)
127.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, bir karayolundaki kontrol istasyonu
kantarının bozuk olduğu iddiasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5434)
128.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Aydın-Muğla karayolunun bir
bölümündeki trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5435)
129.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Pazar-Zile yolunun
genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5437)
130.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, akaryakıt fiyatlarıyla ilgili bir
konuşmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5438)
131.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, küresel mali krize ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi
(7/5439)
132.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Erzurum-Trabzon yolunun bölünmüş yol
yapılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5441)
133.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, 57 nci Hükümet
dönemindeki ekonomik göstergelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5445)
134.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Halkevleri
Derneğinin kamu yararına dernek statüsünün
kaldırılacağı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5447)
135.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, Ankaraya Kesikköprü Barajından getirilen
suyun maliyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5448)
136.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, 2007 yılı ÜFE ve TÜFE artış
oranlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/5459)
137.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, 2002 yılı ÜFE ve TÜFE
artış oranlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/5460)
138.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, 2002 yılı milli gelir
miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/5461)
139.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, cari
açığın azaltılmasına yönelik tedbirlere ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım
Ekren) yazılı soru önergesi (7/5462)
140.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Gemlikte kurulması planlanan termik
santrale ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5465)
141.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, BOTAŞın yargılanan
bürokratlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5466)
142.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Afşin-Elbistan
Termik Santrallerine Sivas-Kangaldan kömür getirilmesine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5467)
143.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Afşin-Elbistan
Termik Santrallerine eleman alımına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5468)
144.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Halkevlerinin kapatılmaya
çalışıldığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5469)
145.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Van Emniyet Müdürlüğüne
banka promosyon gelirinden alınan araçlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5470)
146.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, bir danışmanlık görevi yapıp
yapmadığına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5473)
147.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Yüreğir
Belediyesindeki bazı kadrolara ve kurulan şirketlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5477)
148.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhan
Belediyesindeki bazı kadrolara ve kurulan şirketlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5478)
149.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008
yılları arasında Adana Büyükşehir Belediyesine bedelsiz
verilen Hazine ve Özel İdare arsa ve arazilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5480)
150.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008
yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediyesine bedelsiz
verilen Hazine ve Özel İdare arsa ve arazilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5481)
151.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008
yılları arasında Bursa Büyükşehir Belediyesine bedelsiz
verilen Hazine ve Özel İdare arsa ve arazilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5483)
152.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008
yılları arasında Gaziantep Büyükşehir Belediyesine bedelsiz
verilen Hazine ve Özel İdare arsa ve arazilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5484)
153.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008
yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesine
bedelsiz verilen Hazine ve Özel İdare arsa ve arazilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5485)
154.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008
yılları arasında Kayseri Büyükşehir Belediyesine bedelsiz
verilen Hazine ve Özel İdare arsa ve arazilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5486)
155.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008
yılları arasında Sakarya Büyükşehir Belediyesine bedelsiz
verilen Hazine ve Özel İdare arsa ve arazilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5488)
156.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008
yılları arasında Samsun Büyükşehir Belediyesine bedelsiz
verilen Hazine ve Özel İdare arsa ve arazilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5490)
157.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Frankfurt
Kitap Fuarına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5497)
158.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
İnegöl Organize Sanayi Bölgesinin kirlettiği bir dereye ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5498)
159.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
bir uçak kazasının inceleme raporuna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5500)
160.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barışın, çiftçilerin desteklenmesine ve gübre
fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5502)
161.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, insansız
hava uçakları alımına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5503)
18 Aralık 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemimize göre 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca, bugün iki tur görüşme yapacağız.
Üçüncü turda,
Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Devlet
Personel Başkanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumu, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı
bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı: 312) (x)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı:
313) (x)
A) DIŞ
TİCARET MÜSTEŞARLIĞI
1.- Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) İHRACATI GELİŞTİRME ETÜD
MERKEZİ
1.- İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1.- Devlet Personel Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Personel Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1.- Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tütün, Tütün Mamûlleri ve Alkollü İçkiler
Piyasası Düzenleme Kurumu 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
G) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1.- Diyanet İşleri Başkanlığı
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Diyanet İşleri Başkanlığı
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Sayın Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, 26/11/2008 tarihli 22nci Birleşimde bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika ile sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili soru sormak isteyen saygıdeğer milletvekillerinin,
konuşmaların bitimine kadar şifrelerini yazıp parmak
izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna
basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı
ışıkları yanıp sönmeye başlayan
milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır. Tur
üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru sahipleri ekrandaki sıraya
göre sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma
işlemi on dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on
dakika süre verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği
takdirde geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Sayın
milletvekilleri, üçüncü turda grupları ve şahısları
adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar
adına: Demokratik Toplum Partisi Grubu adına: Şerafettin Halis,
Tunceli; Sırrı Sakık, Muş Milletvekilleri.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Birgen Keleş, İstanbul; Eşref
Karaibrahim, Giresun; Abdullah Özer, Bursa; Erol Tınastepe, Erzincan; Ali
Koçal, Zonguldak Milletvekilleri.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Emin Haluk Ayhan, Denizli; Ahmet Duran Bulut,
Balıkesir; İzzettin Yılmaz, Hatay; Atila Kaya, İstanbul
Milletvekilleri.
AK PARTİ
Grubu adına: Kayhan Türkmenoğlu, Van; Burhan Kayatürk, Ankara;
Abdurrahman Arıcı, Antalya; Fikri Işık, Kocaeli; Nükhet
Hotar Göksel, İzmir; Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya; Mustafa
Kabakcı Konya; Abdülhadi Kahya, Hatay Milletvekilleri.
Şahısları
adına: Lehinde, Cahit Bağcı, Çorum; aleyhinde, Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekilleri.
İlk söz,
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şerafettin Halise aittir.
Sayın Halis,
buyurun efendim.
Sayın Halis,
süreniz yirmi beş dakika.
DTP GRUBU ADINA
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Dış Ticaret
Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Devlet Personel Başkanlığı
bütçeleri üzerinde DTP Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Ayrıca devamında Diyanet İşleri
Başkanlığının 2009 bütçesi üzerinde de grup adına
konuşmak durumundayım.
Ülkelerin
ekonomilerinde dış ticaretin, özellikle de ihracatın ne kadar
önemli olduğunu söylemeye gerek yok. Başbakan Sayın Erdoğan
Dış ticaret noktasında yine Türkiyeye ilkler
yaşattık. 2002 yılında yaklaşık 88 milyar dolar
düzeyindeki dış ticaret hacmi geçtiğimiz yıl
itibarıyla 277 milyar doları aştı. diyor. Yine Maliye
Bakanı Sayın Unakıtan da 2002 yılı sonrasında
dış ticaret alanında kaydettiğimiz
başarıları olumsuz dış talep ve arz
koşullarına rağmen 2008 yılında devam ettiriyoruz.
diye açıklama yapmıştı. Yıllara göreceli kıyasla
yapılan bu değerlendirme yerine Gelişen dünyadaki gelişme
payımız ne kadardır? diye bir değerlendirme
yapılmış olsaydı durum daha gerçekçi bir şekilde
sunulmuş olacaktı. Dillendirilmek istenmeyen dış ticaret
açığı kaygı verici boyuttadır oysaki.
İhracatın arttığını söyleyen iktidar
mensupları, bu ihracatın giderek ithalata nasıl
bağımlı hâle geldiğini söylemek istemiyorlar.
Dışarıdan alınan ara mallar toplamı ihracatın
üzerine çıkmıştır. Bundandır ki ihracat ithalata
bağımlı hâle gelmiştir.
Küresel krizin
tüm ürkütücülüğüne rağmen, cari açığın
kapatılması için bir çabanın gösterilmediği de
anlaşılıyor. Her şeyden önce, hâlâ krizin Türkiye için bir
teğet etkileme olduğu inancı taşınıyor. Kriz, bu
ara açığı daha da ileri boyutlara taşıyacaktır.
AKP,
dış ticarette ihracatın öneminden ziyade, Türkiyeye gelecek ve
gelen dış yatırımları çok daha önemser
durumdadır. Sayın Unakıtan, Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığı konuşmasında İktidarımız
döneminde yüksek miktarda yabancı sermaye girişi sağlandı,
ülkemiz yabancı yatırım açısından önemini korumaktadır.
Ticaret ve kalkınma anketine göre de ülkemiz en cazip on beş ülke
sıralamasına girmeyi başarmıştır, ilk ona girmeyi
başarmıştır. diyerek de övünüyor.
Artık
ülkelerin kendi sınırlarını dış sermayeye kapatan
dönemlerini yaşamıyoruz tabii. Ancak Türkiyeye gelen dış
sermayeye ülkemizde nasıl bir ekonomik rant
kazandırıldığına bir bakalım. Dış
sermaye Türkiyede istihdam yaratacak yatırımlar yerine, yüksek rant
sağlayan hazır ve verimli alanları seçmektedir. Öyle ki AKP
Hükûmeti yabancı sermayeye yerli sermayeyle eşit koşullarda,
hatta bazen daha da avantajlı olanaklar sunarak özellikle de özelleştirme
adı altında büyük rantlar sağlatmaktadır. Yabancı
sermaye açısından bankacılık sektöründe hiçbir
sınırlama yoktur. Özelleştirme adı altında en önemli
ve verimli kuruluşlar yabancı sermayeye âdeta peşkeş
çekilmektedir. Büyük oranlarda hazine toprakları ve taşınmaz
mallar satılmaktadır. Borsanın yarısından büyük bir
kısmına yabancı sermaye el koymuştur.
Özelleştirmenin,
işçileri, çalışanları, emekçileri nasıl işsiz
bırakarak sefalete sürüklediğini de bilmeyen yok zaten. Maliye
Bakanı Sayın Unakıtanın Plan ve Bütçe Komisyonundaki
özelleştirme açıklamaları ise çok daha ürkütücü boyuttadır.
Diyor ki: 2008 yılı içinde PETKİM, Tekel Sigara, Ankara
Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret AŞye ait elektrik santralleri,
TEDAŞ ve Tekele ait taşınmazların satış devir
işlemleri ile Türk Telekomünikasyon AŞnin yüzde 15lik
payının ulusal ve uluslararası sermaye piyasalarında
birincil halka arzı tamamlanmıştır.
Başkent
Elektrik Dağıtım AŞ, Sakarya Elektrik
Dağıtım AŞ ve Tekelin bağlı
ortaklığı Sigara Sanayi İşletmeleri ve Ticareti
AŞye ait Ayvalık Tuzlasının satış ve
işletme hakkı devri yöntemiyle özelleştirilmesi için
Özelleştirme Yüksek Kurulu onayı alınmış olup devir
işlemleri devam etmektedir.
TCDD İzmir,
Derince, Bandırma, Samsun Limanları ile Meram ve Aras Elektrik
Dağıtım AŞlerine ilişkin ihaleler
tamamlanmış olup devir işlemleri devam etmektedir. Türkiye Şeker Fabrikaları
AŞye ait Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum Şeker
Fabrikaları ile Millî Piyango şans oyunlarının
özelleştirilmesi için ihaleye çıkılmıştır.
Sümer Holding
AŞye ait Adıyaman, Balıkesir ve Samsun illerinde bulunan
taşınmazların özelleştirmelerine ilişkin süreç ise
devam etmektedir.
Ayrıca,
Karayolları Genel Müdürlüğünün yapım, bakım, onarım ve
işletimini üstlendiği otoyollar, köprüler ve bunların üzerinde
yer alan tesislerin işletme haklarının verilmesi yöntemi ile
özelleştirilmesine karar verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, satılanlar yalnız bunlar olmasa gerek, yabancı
sermayeye satılan toprakların ne kadar olduğu burada
söylenmiyor. İçinizden Satılacak herhangi bir şey kaldı
mı ki diye geçirebilirsiniz. Evet, satılması gerekli en
kârlı alan hâlâ duruyor. Bilindiği üzere Türkiye'nin üç yanı
denizlerle çevrili, Boğazların uluslararası önemi belli, bu
gidişle sıra denizlere gelecek gibi gözüküyor.
Değerli
milletvekilleri, AKPnin dış ticarette ihracat yapma gibi bir ana
hedefinin olmadığı anlaşılıyor. Ara mal
ithalatı toplamının ihracatın üzerinde olduğunu
söylemiştim. Bu ara mallar üretiminin mutlaka Türkiyede üretilmesi cari
açığın kapatılması için zorunlu bir durumdur. Ara
malların ülkemizde üretilmesi hâlinde küresel krizle daha da büyüyecek
olan işsizlik sorununa da kısmi çözüm bulunmuş olacaktır.
Toplam dış ticaret açığının yüzde 24,2
büyüdüğü dönemde Türkiye'nin dış ticaret açığı
başta Rusya olmak üzere gelişmiş ülkelerle, giderek
büyümektedir. Rusyayla yapılan ticarette 2008 yılının ilk
on ayında geçen yılın aynı dönemine göre verdiği
açık yüzde 46,3 oranında büyüdü.
Türkiye
İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye, Ocak-Ekim döneminde toplam 114
milyar 962 milyon dolar ihracata karşılık 178 milyar 407 milyon
dolar ithalat gerçekleştirmiş. Çine karşı dış
ticarette verilen açık yüzde 25. Aynı dönem, yani 2008 Ocak-Ekim ayları
arası üçüncü sırada ABDye karşı dış ticaret
açığı yaşanıyor. Yine, Almanya, Ukrayna, Japonya,
Güney Kore, İsviçre, İtalya, en fazla dış ticaret
açığı verilen ilk on sıraya giren ülkeler arasında.
Değerli
milletvekilleri, gençlik tüm dünyada toplumların en dinamik kesimi olarak
tanımlanır. Toplumların ve ülkelerin geleceği hep gençlere
emanet edilir. Bizim ülkemizde de bu böyledir. Ancak, gençliğe atfedilen
bu teorik değerin ne yazık ki pratik yaşamda bir
karşılığı yok gibidir. Türkiyedeki karşılığı
işsizlik, eğitimsizlik, işkence, cezaevi ve devletin şiddetiyle
reva görülen ölümdür. Bunlar bir yana, en açık şekilde gençlik
dinamizminin gereği ve ihtiyacı olan spor olanaklarının
gençliğe sunulması iktidarın başat görevleri arasında
olmakla birlikte bu olanakların yeterince sunulmadığı
görülmektedir.
Sağlıklı,
özgür bireylerin örgütlü çağdaş bir toplumun
oluşturulmasında önemi küçümsenemez. Hele hele
sınırları aşan özellikleri nedeniyle farklı ülkeleri,
dilleri, kültürleri tanıma ve hoşgörü sahibi olmak
açısından önemi daha da büyümektedir. Spora bu açıdan bakılması
yerine sporu siyasetin ve ticaretin yani paranın hizmetine sunma
anlayışı başta futbol olmak üzere sporun birkaç dalına
egemen olmuştur. Dolayısıyla siyasetin ve ticaretin
amaçları için kullanılan spor çeşitli olumsuzlukları
bağrında taşıyarak centilmenlik, tarafsızlık,
hoşgörü ve özgür düşünme yönlerini kaybeder, çeşitli
grupların çıkar aracı hâline gelir. AKP Hükûmetinin de sporun
sağlık ve erdem kazandıran dallarından ziyade piyasası
olan yani parasal getirisi olan spor dallarına önem verdiği görülür.
Plan ve Bütçe Komisyonunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesi
görüşmelerinde ilk maddede, sporun
yaygınlaştırılması ve günlük hayatın bir
parçası hâline getirilmesi gerektiği, ancak bireyin ekonomik
gelişmişlikle orantılı olarak spora ilgi gösterdiği,
diğer taraftan başta futbol olmak üzere, seyirli ve piyasası
olan bazı futbol oyunlarından önemli oranda gelir elde edildiği,
bu gelirin sporun yaygınlaştırılması için
kullanılması ve amaca yönelik olarak Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün bazı çalışmalar yapması gerektiği
belirtilmiştir.
Sporu
tanıyan tanımayan herkes bilir ki tüm dünyada profesyonel futbol
artık spor olmaktan çıkmıştır. Bu yönüyle Türkiyede
de futbol, sporun en karanlık yüzünü ve yönünü oluşturmaktadır.
Öyle ki Türkiye'nin yığınlarca kronikleşmeye yüz
tutmuş sorunları arasında futbolun dokunulmaz bir özgürlüğü
var. Hükûmet yetkilileri, Futbol Federasyonunun mali ve idari özerkliğe
sahip olduğu gerekçesiyle üzerine gitmiyorlar ya da gidemiyorlar. Futbol
ağı ilişkileri içinde kurulan akçeli, karanlık işleri
bilmeyen yok gibi. Mafyanın futbol dünyasındaki rolü ve
ilişkileri çok açık ve hiçbir tedbir alınmıyor.
Günlerce medyada
yayınlanan, dinletilen telefon görüşmeleri futbol
kurumlarının başındaki kişilerin nasıl
karanlık işler içinde olduğunu önceki yıllarda gösterdi.
Kamuoyunu hayrete düşüren bu karanlık ilişkileri Futbol
Federasyonu o gün normal karşılamıştı.
Hatırlamaya çalışalım, futbol dünyasında mafyanın
söz ve rol sahibi olduğunu geçmiş dönem AKP Hükûmetinin spordan
sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Mehmet Ali Şahin de o gün kabul ediyor. Bir gazetecinin Futbol
dünyasında mafyayı temizleme gibi bir projeniz var mı?
sorusuna, Sayın Bakan Evet, var. diyor. Tabii temizlendi mi temizlenmedi
mi hâlâ bilemiyoruz. Temizlenmiş olabileceğine de inanmıyoruz
çünkü Bakana sorulan Neden futboldaki mafyaya göz yumuluyor? sorusuna aynen
şöyle cevap veriyor: Meclis şike araştırma komisyonu
kuruldu, dört beş ay çalıştı ama ortaya bir şey
çıkmadı. Ama ben Futbolda mafyaya göz yumuluyor. cümlesine
iştirak etmiyorum. diyor. Demek ki üç yıl önce patlak veren
karanlık ilişkilerin üstü böylece örtülmüş oluyor.
Yine, Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunda vatandaşların, özellikle de çocukların
ve gençlerin düzenli spor yapma alışkanlığını
kazanmalarını sağlamak için spor eğitimine önem verilmesi
gerektiği, bu doğrultuda okullardaki beden eğitimi derslerinin
içerik ve ders saati sayısının Millî Eğitim Bakanlığı
ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün iş birliğiyle
düzenlenmesinin sevindirici olduğu yazılıdır. İyi de
buna nasıl inanalım? Bir eğitim sendikasının
yapmış olduğu araştırma sonuçlarına göre
okulların yüzde 84ünde spor salonu yok. Öğretmen olmak isteyen on
binlerce öğretmen adayının varlığına rağmen,
140 bin öğretmen açığının olduğu bir eğitim
sisteminin uygulandığı bir ülkede bunun
inandırıcılığı olur mu?
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren bir konu da
personel rejimidir. Kamuda çalışan milyonlarca memurun özlük
hakları, iş güvenceleri, temel olarak Devlet Personel
Başkanlığının çalışma alanı içindedir.
Dolayısıyla, ülkemizdeki kamu çalışanlarının
yaşam koşulları, özlük haklarının içeriği,
kısaca kamu personel rejimi Devlet Personel
Başkanlığının durumunu yansıtmaktadır.
Devlet Personel Başkanlığının önemi bu iken bu kurumun
siyasi iktidarın direkt yönlendirmesiyle
çalıştığı bilinmektedir. Hükûmetlerin kadrolaşma
için bir araç olarak kullandığı bu kurum AKP İktidarı
döneminde daha da işlevsel kılınmıştır. Öyle ki,
artık kamusal alanda AKP kadrolaşmasından söz edilmeyen kurum
yok gibidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde Diyanet İşleri
Başkanlığı denilince akla ilk gelen laiklik ve Sünni
İslam inancı dışında kalanların
yaşadığı sorunlar olur. Anayasanın 2nci maddesi Türkiye
Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. dese de,
cumhuriyetin kuruluşundan günümüze laiklik hep sorun olarak var ola gelmiştir. 3 Mart 1920de yani hilafetin
kaldırıldığı gün Diyanet İşleri
Başkanlığı kurulur. O günün koşullarına, irticai
tehlikelere karşı devlet gücüne dayalı görev yapması bir
ihtiyaca cevap olarak değerlendirilebilir. 1937 yılında
Anayasada yapılan düzenlemeyle laiklik ilkesi benimsenir. Ancak bu
kurumun işlevinde bir değişiklik olmaz. Din işleri
Osmanlıda olduğu gibi yine cumhuriyet döneminde de devletin
tekelinde kalır ve böylece ucube bir
laiklik oluşur. Bir yandan laikliği dinsizlik olarak
görenlerle diğer yandan laikliği sadece din ve devlet işlerinin
birbirinden ayrı tutulması olduğunu söyleyenlerin arasındaki
kavga sürekli tekrarlanır durur. Oysaki laiklik her şeyden önce din
ve vicdan, kanaat özgürlüğüdür. Bu özgürlük devlet tarafından teminat
altına alınmamış, farklı din ve inanç gruplarına
karşı eşit mesafede durulması yönü
algılanmamış ya da algılanmak istenmemiştir.
Dolayısıyla, günümüzde, evrensel hukuk dünyaya egemen olmaya
çalışırken Türkiyede de günlük yaşama egemen olmaya
çalışan din hukuku birbirlerine güven duymayan inanç
gruplarını neredeyse kamplaşmaya götürmüş, toplumda korku
ve kaygıların artmasına yol açmıştır.
Günlük
yaşamımızın her alanında artık çokça
rastlanabilecek korkutucu örnekler bulunmaktadır. Örneğin
İzmirde Alkol ve Uyuşturucu Maddeyle Mücadele Derneği
Başkanı uyuşturucu kullanan gençleri valiliğin
desteğiyle Adıyamandaki Menzil Tarikatına gönderdiklerini
söylüyor. Avrupa Birliği Gençlik Değişim Projesi kapsamında
Batmana Romanya, Litvanya ve Letonyadan gelen öğrenciler Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı tesislerinde kızların
kıyafetleri açık diye kabul edilmiyorlar. AKPli belediyeler, bir
bakıyorsunuz, gece baskınlarıyla içki satan yerleri basıp,
öldüresiye insan dövüp ahlak dersleri veriyorlar. Su Kayağı Avrupa
Şampiyonasının yapılacağı tesislerde bikini yasağı
getirmeye çalışıyorlar. Kendileri gibi düşünmeyen yazarların
konuşmalarını engelliyorlar. Latife, bakıyorsunuz, Kültür
Bakanlığı desteğiyle çekilen belgesele dahi tahammül
edemeyip yarıda kestiriyorlar. Doğaldır ki böyle yönetim
anlayışından güç bulanlar da din kurallarını
yaşama hâkim kılmak için deniz kıyısında içki
içenleri, ramazanda oruç tutmayanları, Adapazarında olduğu gibi
tayt giyen sporcuları dövüyorlar. Parkta sarılarak oturmakla
karakolluk olunuyor. Malatyada iç çamaşır dükkânının
sahibi vitrininden dolayı baskılara uğruyor. Manavgat Müftüsü
Turizm bölgelerinde günahtan korunmak zor. diyerek yorum yapıyor.
Sadece
verilmiş birkaç örnekten anlaşılacağı gibi, çok
açık bir şekilde, mahalle baskısı, iktidar tarafından
dolaylı ya da dolaysız bir şekilde cesaret buluyor. Bu
gelişmeler ister istemez ülkemizde başta Aleviler olmak üzere
farklı inanç gruplarında ve Türkiyede sol, sosyalist, demokrat,
aydın, ilerici, özcesi AKP gibi düşünmeyenlerde kaygı hatta
korkuların doğmasına neden oluyor.
Anayasanın
10uncu maddesi: Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. der. Anayasa maddesi böyle dese de
ne yazık ki ülkemizde hâlâ etnik ve inanç kimliklerinden dolayı
ayrıma tabi tutulanlar var. Bugün hâlâ çözülmemiş olan Kürt ve Alevi
sorunları demokrasi ayıbı olarak karşımızda
durmaktadır.
Yüzyılların
mirası olarak cumhuriyetle devrolmuş Alevi sorunu ne yazık ki
bugüne kadar samimi ve inandırıcı yaklaşımlar
gösterilerek çözülmek istenmemiştir. Demokrasinin bir gereği olarak
toplumsal çözümün esas alınması yerine sorun dönem dönem oy
kaygısıyla dillendirilmiş ancak her seferinde de üstü örtülmeye
çalışılmıştır. AKPnin geçen yıl
dillendirdiği inandırıcılıktan uzak Alevi
açılımı fiyaskoyla sonuçlandıktan sonra yakın zamanda
yine yanlış çıkışlarla gündemine alındı.
Bugüne kadar Alevi sorununu hiç görmek istemeyen MHP de bir Alevi
açılımından söz etmeye başladı. Yıllardır
Alevi oyları üzerine oturmuş CHP de büyük bir telaşla
açılımlardan bahsederek bir zamanlar partisinden uzak tutmaya
çalıştığı Alevilerden yerel yönetim seçimleri için
bolca aday göstermeye çalıştı.
Biz bu
açılımların oy kaygısından uzak, toplumsal çözüme
dayalı bir niyet ve hedef içerdiğine inanmak istiyoruz. Bunlar ilk
açılımlar değil. Bundan önceki hükûmetler döneminde de
adına açılım denmese de benzer yaklaşımlar oldu. Ancak
hepsi de güven verme ve çözüm üretmekten uzak kaldı. Bugüne kadar
sunulmuş açılım ya da yaklaşımların hiç biri hükûmet
ya da parti programı veya projesi olarak sunulmadı. Hükûmetler ya da
partiler yerine milletvekilleri tasarrufunda açıklamalar
yapıldı. Dolayısıyla gerisi gelmedi. Bu
açılımların hepsinde Aleviliğin sadece teolojik boyutu
sorun olarak ele alınmaya çalışıldı. Aleviliğin
İslam içiliği, İslam dışılığı
tartışıldı. Bu bile başlı başına soruna
yaklaşımda bir samimiyetsizliği ve hakareti içeriyordu. Bir
dinin ya da inanç grubunun teolojisinin ne olduğuna
dışarıdan birileri değil ancak o inanç sahiplerinin kendileri
karar verirler. Bunun aksi o inanç sahiplerine hakaret olur.
Yaklaşımların hepsinde de Aleviliğin kendi tarihsel orijini
üzerinde yaşam bulması yerine Türk-İslam sentezi üzerinde
şekillenmesi hedeflenmiştir. Bugün de yapılmak istenen budur.
Yine,
yaklaşımların hiçbirinde çözüm önerileri
sunulmamıştır. Sorun gerçekten çözülmek isteniyorsa, öncelikle
sorunun adı konulmalı. Alevilik sorunu salt inanç boyutuyla ele
alınacak teolojik bir sorun değildir. Sorun, toplumsal, demokratik ve
hukuksal hak ve haklar sorunudur.
İkinci
olarak, Alevilerin kaynağını tarihten aldığı
güvensizlik psikolojisinden kurtulmaları gerekir. Osmanlıda
yaşanmış katliamları, baskıları, benzeri
uygulamaları bir yana bıraksak bile Koçgiriden Dersime, Dersimden
Maraş, Çorum, Sivas, Gazi Mahallesi katliamlarına kadar yaşanan
olaylarda payı bulunanların kendi geçmişleriyle yüzleşip
Alevilerle dost olabilmenin güvenlerini vermeleri gerekir. Tarihle
yüzleşme bir güven mekanizması olarak işlemelidir.
Çözüm aranacaksa,
Aleviler üzerindeki Türk-İslam ideolojisinden vazgeçilmelidir. Bundan vazgeçilmedikçe
kimden gelirse gelsin Alevi açılımlarının hedefi
asimilasyonda, inkârda ısrar olacaktır. Bu da yakın zamana kadar
katledilen Alevilerin yerine, Aleviliğin katledilmesi anlamına
gelecektir.
Alevi inanç ve
kurum önderleriyle görüşülerek ortak bir çabayla çözüm
aranmalıdır. Çözüm aranırken oy kaygısı yerine
demokratik toplumsal kaygı ön plana çıkarılmalıdır.
Ancak anlaşılan o ki, AKPnin yeniden ele aldığı
açılım toplumsal demokrasi kaygısını
taşımaktan uzaktır. 9 Kasımda Alevilerin yaklaşık
yüz bin insanla demokratik taleplerini haykırdıkları gün ilgili
Bakan Sayın Yazıcıoğlunun Bunlar uç fikirlerdir, itibar
etmiyoruz. demesi, sonrasında da Sayın Başbakanın da Alevi
temsilcileri yerine, Alevilik üzerine bugüne kadar hep pazarlamacı siyaset
yürüten İzzettin Doğanla görüşme yapması, AKPnin
Alevilere nasıl ve nerede baktığını çok net
şekilde gösteriyor.
Yüzde 100e
yakın Alevi oylarıyla burada bulunan bir milletvekili olarak çözüme
giden yol haritasının, bu Mecliste samimiyet duyguları içinde çok
rahatlıkla çizilebileceğine inanıyorum. Mecliste grubu olan ve
olmayan tüm partilerden temsilcilerle Alevi sorunu ve açılımı
adıyla kurulacak bir komisyonla hemen harekete geçilebilinir. Zaten
Alevilerin öneri ve talepleri, demokrasi iddiasında olan hiçbir
iktidarın reddedebileceği talepler de değildir. Maddeler hâlinde
sıralarsak;
1) Cemevleri
Alevilerin ibadethaneleridir. Bu tanıma karşı çıkmak
camiler Müslümanların, kiliseler Hristiyanların ibadethaneleridir
tanımına karşı çıkmakla eş anlamlı olur.
Nerenin kimin ibadethanesi olacağına başkaları değil,
hele hele devlet ve iktidarlar hiç değil ancak o inanç sahiplerinin
kendileri karar verirler. Devlete düşen görev, cemevlerini yasal statüye
kavuşturarak güvence sağlamaktır.
2) Okullarda
okutulmakta olan mevcut din eğitimi zorunlu olmaktan
çıkarılmalıdır. Din eğitimi için okutulacak
kitapları her inanç topluluğunun ilgili kurumları
yazmalıdır.
3) Alevi
inancı ve kültürü üzerindeki doğrudan ya da dolaylı asimilasyon
ve baskıcı, kısıtlayıcı uygulamalar son
bulmalı, Alevi köylerine ve diğer yerleşkelerine cami
yapılmaktan, yaptırılmaktan vazgeçilmelidir.
4) Hacı
Bektaş Veli Dergâhı ibadet merkezi olarak açılmalıdır.
5)
Aleviliğin teolojik boyutunun, Aleviliğin hangi dinin ya da dinlerin
neresinde olduğunun, inanç ve ritüellerinin
tartışılmasından vazgeçilmelidir. Bu, Alevilere duyulan bir
saygının gereği olduğu kadar demokrasinin de gereği
olarak algılanmalıdır.
6) Tüm kitaplar,
Alevileri aşağılayan, karalayan tanım, ibare ve imgelerden
arındırılmalıdır.
7) Madımak
ibret ve utanç müzesi yapılarak tarihle yüzleşmenin
kapıları aralanmalıdır.
8) Devletin ve
siyasetin kontrolü dışında yaşam hakkı
kazandırılacak bir Alevi akademisinin kurulmasına olanak
sağlanmalıdır.
9) Devlet
kontrolündeki Alevi anlayışından vazgeçilerek Alevi dedelerine
maaş bağlanma gibi Aleviliği özünden saptırmaya
çalışan yöntem arayışlarından uzak
durulmalıdır.
10) Devlet üst
yönetimleri ve bürokrasi görevleri Alevilere açık hâle getirilmelidir.
Demokrasilerdeki eşitlik ilkesi yaşamın her alanında hâkim
kılınmalıdır.
11) Diyanet
İşleri Başkanlığının laik ve farklı
inançlar bağlamında işlevinin demokratik olmadığı
ortadadır. Diyanet İşleri Başkanlığı mevcut
hâliyle laik ve eşitlikçi bir yapılanmadan uzaktır. Her
şeyden önce laik ülkelerde din işleri devletin kontrolü altında
değildir. Din işleri devletin kontrolünden
çıkarılmalı, sivil toplum örgütlerine
bırakılmalıdır. Dinsel iktidarlaşmanın
tehlikelerine karşı devletin sadece izleme hakkı
olmalıdır.
Diyanet
İşleri kurumunun bugünkü koşullarda kaldırılması
belki olanaklı olmayabilir, belki bu isteğim bugün
açısından çok gerçekçi durmayabilir. Bu nedenle Türkiyede Diyanet
İşleri Başkanlığı küçültülerek sembolik bir
boyuta, demokratik, özerk bir içerik ve işleyişe
kavuşturulmalıdır. Demokratik temsiliyet
sağlanmalıdır. Sayısı 10 binleri bulan personeli
başka kurumlarda istihdam edilmeli, dolayısıyla bütçesi son
derece küçültülmelidir. Bu istem, özgürce ibadet hakkı açısından
herkesten önce Sünni yurttaşların ve inananların talebi olmalıdır.
Ben, bu Mecliste
samimiyet örneği gösterilmesi hâlinde Alevi sorununun çözüleceğine
inanıyorum. Bu inançla sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık, buyurun. (DTP sıralarından
alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinize merhaba ve günaydın diyorum. Ben de Demokratik Toplum Partisinin
düşüncelerini aktarmak üzere buradayım. Hepinizi tekrar
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Dün
konuşmamda fırsat bulamadığım ama sürekli burada
gündeme getirdiğim ama bir türlü de bir çözüm
bulamadığımız bir adaletsizlik var. Geldiğimiz günden
bugüne kadar sürekli, yurt dışı gezilerine DTP Grubunun dâhil
edilmediğini ben son, iki gün önce şeyden aldığım
Şu ana kadar yurt dışına gidip gelen
arkadaşlarımızın sayısı şu kadar ve
bunların içinde sadece 2 tane DTPli var, onun dışında AKP,
MHP ve CHP grubundan oluşmaktadır. Para olarak da 2 trilyon 100
milyar liralık bir harcama var.
Şimdi, hep,
böyle, adaletten, hukuktan bahsediliyor ama sorun buraya gelince DTP
görmezlikten geliniyor. Bunun içinde Cumhurbaşkanının
seyahatleri yok, Meclis Başkanımızın da yok,
Başbakanın da yok yani hiçbir seyahatte bir tek DTPli vekil yok.
Diliyorum,
umuyorum Meclis, içindeki adaleti bir an önce hayata geçirir. Bununla ilgili
zaman zaman Meclis Başkanlığına
başvurularımız oldu, Divanda dile getirdik ama Parlamento bu
konuda sessiz kalırsa yani gerçekten halkın iradesine karşı
yapılabilecek en büyük haksızlık olur.
Değerli
arkadaşlar, ben de tütünle ilgili ve özellikle bölgemizi
ilgilendirdiği için
Çok fazla gelir kaynağı olmayan bir ilin
vekiliyiz, bir bölgenin vekiliyiz ama ülkemiz zengin. Güneydoğu
Anadolunun tek gelir kaynağı olan tütün ve pancardan son dönemlerde
tütün tamamen kotayla
Son yıla kadar 200 kilo yani bir ailenin
üretebileceği, devlete teslim edebileceği tütün kotası 200 kilo.
Bu 200 kiloyu 4 milyon lira bir fiyatla, üretici, yılda
Yani yıl on
iki ay ama emin olunuz ki tütün üreticisi diğer aylardan, diğer
yıllardan ödünç ay alır, yılda on dört ay
çalışır.
Evet, şimdi,
böyle, emek sarf eden ve başka gelir kaynağı olmayan
insanların elindeki bu olanakları da alırsak nasıl adaleti
sağlayabiliriz, bu insanları nasıl hayata dâhil edebiliriz? Ve
önümüzdeki yıl tütün ekimi tamamen yasaklanıyor.
Ve ikinci bir
kalem, pancar. 56 bin ton, Muşta şeker pancarı, yılda
üretimi yapılırken şu anda 26 bin tona düştü ve o da her
yıl kotayla yavaş yavaş aşağı doğru
çekiliyor ve şeker fabrikalarının da önümüzdeki yıl yani
2009 yılında özelleştirilmesiyle Muşun o tek gelir
kaynağı da elinden alınmış olacak. Şimdi sadece
iki kalem gelir kaynağı olan
tütün ve şekeri bu insanların elinden alırsanız ne
olur? E yoksulluk olur. Yani yoksulluk zaten var ve Türkiyenin en geri
kalmış bölgeleri orası.
Şimdi, geçen
gün grup başkan vekili arkadaşımız da burada
açıkladı. En çok yeşil kartın
dağıtıldığı alan Kürt coğrafyası.
Nedir? Bu, yoksulluğun bir belirtisi. Oradaki alanları da
kapatırsanız bu yoksullukla nasıl cebelleşilecek? Ve o
insanlar için şöyle bir öneri getiriliyor: Efendim, diyorlar ki:
Alternatif bir ürün yapacağız, getireceğiz. Ortada hiçbir
şey yok, alternatif ürün yok. Gerçekten bu insanlar perişan.
Gidiniz,
bakınız, Türkiyenin en yoksul ili Muş ilidir. O il yoksullukla
cebelleşiyor. Yani Türkiyede borcu olmayan illerden biri. Niye? Çünkü hiç
kimse ona borç vermiyor. Tarım Bakanı,
Diyarbakırlıdır, kendi alanında
Mesela Bismil onun seçim
bölgesidir. Bismilde ve Kürt coğrafyasında hiçbir arazi ipotek
olarak kabul edilmiyor. Hiçbir arazi ipotek olarak kabul edilmeyince ne oluyor?
Oradaki üreticiler tefecilerin eline düşüyor ve her gün orada cinayetler
işleniyor. Tefecilerden aldıkları parayı ödeyemedikleri
için tefecilerle sürekli kavga, sürekli cinayet. Hatta fabrika sahipleri bile
orada fabrikalarını ipotek olarak veremiyorlar. E hani? Diyorsunuz ki
Ayrımcılık yok. Şimdi ayrımcılık bu.
Başka hangi türlü bir ayrımcılık olacak? Oradan insanlar
çıkıp buralara umuda doğru yolculuğa çıkıyorlar,
gelip buralarda çalışıyorlar. Son dönemlerde, TOKİde,
insanlar çıkıp gelip burada 30-40 milyon liraya
çalışıyorlar. Birkaç kez bu kürsüde yine seslendirdim. Oradan
gelip burada çalışan insanlar mağdur ediliyor ve bu
insanların can güvenliği yok, hiçbir sosyal güvencesi yok ve geçen
gün, askerden dönüp gelip, burada, TOKİde bir iş bulup,
bayramın birinci günü düşüp inşaattan ölüyor. Yaralı bir
hâlde alıyorlar bunu, götürüyorlar o inşaat firmasının
sahipleri, alıp götürüp hastanenin kapısına
bırakıyorlar Biz bu vatandaşı yolda bulduk. diyorlar ve
koma hâlindeki vatandaşı alıp götürüyorlar, hastaneye teslim
ediyorlar, çekip kaçıp gidiyorlar. Sonradan bizim haberimiz oldu. Gittik,
müdahale ettik, araştırdık, firmayı bulduk. Sonra, evet,
güvenlik birimleri olaya el koydular, firma sahipleri ortaya çıktı.
Bu sefer ne yaptılar? Sokakta buldukları bu vatandaşı bir
gün önceden sigortaladılar. Şimdi, buna benzer belki 7-8 tane cenaze
gönderdim ve bu insanlar, bu ülkenin çocukları, hiçbir sosyal güvenceleri
yok. Zaman zaman bunları dile getirdiğimizde Aman, niye gidiyorlar
dağa? diyor. Siz elindeki olanakları alırsanız, siz
onları hayatın her alanında mahkûm ederseniz, hiçbir sosyal
güvencesi olmazsa bu insanlar ne yapacak? Yirmi yaşındaki bu genç
insanlar ne yapabilir? Onun için, Çalışma Bakanını birkaç
kez buradan göreve davet ettim. Ne olursunuz bunlarla ilgilenin, bunlara el
uzatın ama ne yazık ki bugüne kadar bununla ilgili küçük bir şey
olmadı ve o iş çevreleri gidip ailelerini sonradan buluyorlar, 15-20
milyar lira veriyorlar, ellerinden bir dilekçe alıyorlar ve kendilerini
yasal olarak böylece korumaya çalışıyorlar.
Onun için,
bölgedeki bu adaletsizlik ve bu haksızlığın ortadan
kaldırılması gerekir. Yine çok açık bir şekilde dile
getirdik. 1993 yılında dönemin iktidarları tarafından ve o
dönemin güvenlik güçleri tarafından o bölgenin birçok köyleri
yakıldı. Yani hiç böyle saklamaya da gerek duymadılar,
helikopterlerle gittiler (A) köyü, (B) köyü, özellikle Tuncelide ve bizim
seçim bölgemizde yakıldı. Hâlen o insanların, o dönemde
mağdur olan insanların ihtiyaçları ve o tazminatları
ödenmedi ve oradaki valiler gidip ne yapıyor? Yıl 1993, şimdi
2008 yılındayız, aradan on beş yıl geçmiş, gidip
pazarlık yapıyorlar. Vatandaşı alıp getiriyorlar
valiliğe Ver elini bakayım, 12 milyar değil de 8 milyar veririm.
diyor. Şimdi, böyle bir adalet olur mu, böyle bir vicdan olur mu? On
beş yıl önce evini barkını yakmışsınız,
yıllarca kendi tarlasını ekememiş, biçememiş, kendi
toprağına, ana yurduna gidememiş ve siz 8 milyar lirayla bu
haksızlığı telafi edebileceğinizi düşünüyorsunuz.
Bakın, Yunanistanda birkaç gün önce ne oldu? Orada zarar gören insanlara
hemen, aynı saatte onar bin euro tazminat ödendi ve diğer zararlar
için de komisyonlar oluşturuldu. Hukuk devleti dediğiniz böyle olur.
Şimdi ben buradan sayın valileri ve burada görevli olan Hükûmeti bu
konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. Bu insanlar zaten mağdur.
Aradan on beş yıl geçmiş. Bu on beş yıl içerisinde
bunların hakkı 8 milyar değil. Yani yılda ekse biçse
tarlasını, on- on beş yılda bu 100-150 milyar lira eder ama
bu, getirilip 8 milyar lirayla ödeştirilmeye
çalışılıyor. Devletin gücü ve devletin gücünü kullanarak
oradaki güvenlik birimleri durumdan biraz da vazife çıkararak böyle
davranıyorlar.
Şimdi, seçim
bölgemden yine size bir örnek vereceğim: Hemen yanı başımda
akrabalarımın bir köyü vardı -22nci Dönem Cumhuriyet Halk
Partisi Muş Milletvekiliydi arkadaşımız, benim
yakınımdır da- onların köyü de yakılmıştı.
Buradan İçişleri Bakanlığıyla diyaloglar
oluşturarak iki yıl, üç yıl önce 24 milyar lira para
aldılar. Yani, şimdi, onların aldığı para da az
bir paraydı yani zararlarını karşılayacak bir para
değil.
Şimdi, her
vatandaş, çıkıp gelip burada sayın bakanları alacak,
torpil bulacak ve ona göre hakkını hukukunu alacak ve yine Sayın
Başbakan, Muş Valisini örnek göstererek diyor ki: Örnek bir Vali.
Bir vatandaş Sayın Başbakanı aramış, Muşta
8 kilometrelik bir yolu Vali asfaltladığı için, Başbakan
talimat verdiği için örnek vali tayin ediyor ama şimdi o örnek vali,
on beş yıldır hakkını alamayan vatandaşların
hakkını vermiyor. Bu nasıl bir örnek vali, onu anlamıyorum.
Hâlen yıllardır köylerinin yolu yapılmayan ama
milletvekillerinin aramasına rağmen bu noktada adım atmayan bir
vali nasıl bir örnek vali olur, onu anlamıyorum. Yani, herkesin bir
başbakanı yok, herkesin bir bakanı yok. Onun için, adil ve
adaletli bir şekilde, bu noktada zararı olan ve mağdur olan
insanların mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerekir, hukuk
devleti böyle emrediyor.
Sevgili
arkadaşlar, son günlerde yine, Türkiyede birkaç gündür
tartışılan, konuşulan dün kısa değindim ama-
Sayın Başbakanımızın da dün Konyada yine dile
getirdiği bir olay vardı. Aydınların
hazırladığı, 12 bin aydının
imzaladığı, 1915lerde yaşanan, hiç kimsenin tasvip
etmediği bir olay vardı. Yarın da Kahramanmaraşın
30uncu yıl dönümü. Kahramanmaraşta ve 1915te o coğrafyada da
nasıl vahşetle
karşılaştığımızı tarih hep bize
gösterdi. O dönemlerde Kahramanmaraşta bine yakın insan katledildi.
Şimdi, 1915te o duyarsızlığa karşı bugün bir
grup aydın Evet, o günkü duyarsızlığı biz içimize
sindiremiyoruz, olan acıları paylaşıyoruz. diyorlar.
Bundan daha insani bir şey olabilir mi? Ama burada ne yazık ki çok
kıyametler kopuyor. Oysaki dünyaya dönüp baktığımızda,
mesela, 1970lerde Willy Brandt diz çökerek soykırımdaki
sorumluluğunu ve bundan duyduğu suçluluk duygusunu üzüntüyle dile
getiriyor. Yine, 1988de ABD de İkinci Dünya Savaşında toplama
kamplarında o Amerikan asıllı Japon vatandaşlarından
resmen özür dilediği gibi, 1993te Güney Afrika Cumhuriyeti
Başkanı ırk ayrımı politikalarından dolayı
özür diledi. Yine, 1996da ABD Enerji Bakanı 1974-1994 yılları
arasında yapılan radyasyon deneylerinden sonra sağ kalan son
kişilerden özür diledi ve on bir ailenin sağ kalan üyelerine tazminat
ödedi. Yine, 1998 Kanada Hükûmeti ülkenin yerlilerine karşı yürütülen
geçmiş politikalarından dolayı özür diledi. Danimarka
Başbakanı ABDnin askerî üs açması için göçe zorlanan
yerlilerden özür diledi. Bunları sayabiliriz. Ta ki buralara kadar
Ve
Bulgaristan Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek
burada, Bulgaristanda Türklere karşı yapılan o zalimane
politikalardan dolayı o halktan özür diledi ve Türkiye halkından özür
diledi. Ne oldu? Bu bir erdemlilikti.
Şimdi biz de
geçmişimizle yüzleşirsek -olup bitenlerde, evet, bizim
günahımız yok, bizim sorumluluğumuz yok- bu erdemliliği
gösterirsek acaba kıyamet mi kopar?
Şimdi,
Sayın Cumhurbaşkanı Ermenistana gitti, Ermenistan-Ankara
hattı olumlu taşlarla döşenmeye başlandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başbakan Bu aydınların attığı imzalar o
hattı baltalar. diyor. Oysaki Sayın Başbakan şunu iyi
bilmeli: O hat aslında Cumhurbaşkanının gidişiyle
olumluydu. Hepimiz, demokrasiden yana olan herkes o hatta destek sundu. Ama o
hattı bombalayan kimdi? Millî Savunma Bakanıydı. Brüksele
gitti. Orada yaptığı açıklama, o açıklama işte,
İttihat Terakkinin, ittihatçıların açıklamasıydı;
Enverin, Talatın, Cemalin açıklamasıydı. Aslında bu
hattı baltalayan o anlayışlardır, aydınların
anlayışı değil.
Ben
aydınların bu onurlu davranışını selamlıyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Sakık, şunu ifade etmek isterim ki: Kişilerin fikir
özgürlüğü bağlamında bir kısım düşüncelerini
söylemeleri ayrı bir olaydır ama Türk milletinin geçmişinden
utanacak hiçbir şeyi yoktur, kimseye karşı da böyle
utanılacak bir davranış içerisinde
bulunulmamıştır. Bunu bilgilerinize arz ediyorum. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, o sizin düşünceniz.
BAŞKAN
Bizim tarihimizin utanılacak bir
tarafı yoktur. Dolayısıyla bir kısım aydınlar
öyle düşünebilir, fikir özgürlüğü olabilir ama
SIRRI SAKIK
(Muş) Biz de aynı şeyi söylüyoruz Sayın Başkan. Siz
o aydınlar gibi düşünebilirsiniz. demedim, O aydınların
düşüncesine ben de saygı duyuyorum. dedim.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Biz duymuyoruz!
BAŞKAN
Olabilir ama
Yani bir erdemlilik dediniz de onun için kastediyorum.
Dolayısıyla bu erdemlilik değil
SIRRI SAKIK
(Muş) Bugün sizin milletvekilinizin açıklaması da vardır,
Bu bir erdemliliktir. diyor.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hitlerin Yahudi soykırımı
dolayısıyla Almanların özür dilemesi bir erdemliliktir. Yani
hiçbir şey kaybedilmez.
BAŞKAN
Türk milletinin geçmişiyle yüzleşmesinin ayıplanacak hiçbir
şeyi yoktur. Tarihimiz bizim iftihar vesilemizdir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Birgen
Keleş.
Buyurun
Sayın Keleş. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Dış Ticaret
Müsteşarlığı ve İhracatı Geliştirme Etüt
Merkezinin bütçeleriyle ilgili görüşlerini açıklamak için söz
almış bulunuyorum ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Bütçeler her
ülkede ve her hükûmet döneminde ciddi ve önemli çalışmalar
gerektirmektedir. Geçmiş dönemde kaydedilen gelişmelerin
değerlendirilmesi ve gelecek dönem için hedefler belirlenmesi özellikle
Türkiye gibi, sorunları olan, iddiaları olan ve uzun dönemli büyük
hedefleri olan ülkeler açısından çok önemlidir.
Eğer
istatistiki verileri işinize geldiği gibi kullanıyorsanız,
bütçe açıklarını küçük göstermek için yanıltma yöntemlerini
deniyor, örneğin bazı harcamaların kaydını bir sonraki
yıla aktarıyorsanız veya bütçe gelirleri içinde olmaması
gereken özelleştirme gelirlerini bütçe açığını
kapatmak için kullanıyorsanız yahut gerçekleşmesi mümkün olmayan
hedefleri sanki olumlu bir durum varmış gibi hedef olarak
benimsiyorsanız yani gerçekçi davranmıyorsanız,
öngördüğünüz politikalar sorunları çözecek ve hedefleri
gerçekleştirecek nitelikte değilse bütçe çalışmalarını
ciddiye aldığınız söylenemez. Bunun örneklerini 2009
yılı programında ve bütçesinde görmek mümkündür. Örneğin,
yatırımlar bir ülkenin kalkınması açısından
yaşamsal önemdedir. Yatırımları gerçek boyutlarıyla
saptamak için ve değerlendirebilmek için yatırımlar sadece cari
fiyatlarla değil aynı zamanda belirli bir yılın
fiyatlarıyla da hesaplanır. Çünkü sabit fiyatlarla yapılan
hesaplamalara bakarak geçmiş hakkında çok doğru ve
sağlıklı bir değerlendirme yapmak mümkün değildir.
İktidar baz olarak 87 yılını uyum sağlama adı
altında 98e çekti. Ancak bununla da yetinmedi, 98 yılı baz
olarak kabul edildiği takdirde bütün yatırım harcamaları
-her yıl yapılan- 98 fiyatlarıyla hesaplanmalıydı ama
yıllık yatırımlar bir önceki yılın ortalama
fiyatlarıyla hesaplanmıştır. Böyle hazırlanan
tablolarda yerinde sayan gelişmeler törpülenmekte ve dramatik
düşüşler ortadan kalkmakta, son yıllardaki olumsuzluklar sanki
doğal ve istikrarlı bir gelişme gibi sunulmaktadır.
Diğer bir deyişle değerli arkadaşlarım, gerçek bir
değerlendirme yapma olanağı olmamaktadır.
Millî gelir
tablolarında da bazı değişiklikler oldu. Şöyle ki,
artık gayrisafi millî hasıla yerine gayrisafi yurt içi hasıla ön
plana çıktı. Gayrisafi millî hasılaya artık gayrisafi millî
gelir diyoruz ve buna cari transferler eklendiğinde gayrisafi millî harcanabilir
gelir ortaya çıkmaktadır. Yani bu ülkede yaşayan insanların
kullanabilecekleri gelir ortaya çıkmaktadır. Bundan tasarruflar yani
toplam tüketim düştüğünde de yurt içi tasarruflara
ulaşılmaktadır. Ne var ki Türkiye İstatistik Kurumu, bütün
bu hesapları yapması gereken Kurum bunlardan sadece gayrisafi yurt
içi hasılayı hesaplamakta, biraz önce saydığım
diğer büyüklükleri
hesaplamamaktadır. Oysa bunlar, ciddi bir program ve bütçe
çalışması için önemlidir.
Sayın
milletvekilleri, 2009 yılı programıyla ilgili anılan
hedefler samimi ve gerçekçi değildir. Samimi değildir çünkü
olası bazı risklere sadece hafifçe değinilmekle
yetinilmiştir. Gerçekçi değildir çünkü bu riskler yokmuş gibi
hedefler belirlenmiştir. Büyüme hızı, tüketici fiyatları
endeksi ve gayrisafi yurt içi hasıla deflatörü, kişi başına
gayrisafi yurt içi hasıla hedefi, işsizlik oranı, ihracat ve
ithalattaki artış hızı bu tür hedeflerdir ve gerçekçi
olmaktan uzaktır. Sorunlar ve politikalarla ilgili
yaklaşımın da gerçekçi olduğunu söylemek ne yazık ki
mümkün değildir. Örneğin, cari işlemler açığıyla
ilgili sorun olduğu görüşü, çok yakın bir tarihe kadar inkâr
edilmiştir. En yetkili kişiler Cari açık rahatça finanse edildiği
için sorun olmadı. demiştir.
Sayın
milletvekilleri Cari işlemler açığı sorun değildir.
demek doğru değildir. Sorun oldu çünkü en yüksek reel faizi ödemek
zorunda kaldık. Sorun oldu çünkü gelen yabancı sermayeyi döviz
kazandıran ürünlerin üretimine ve yatırımına
yönlendirmediğimiz için faizleri ödemek için yeniden ve giderek artan bir
şekilde borçlanmak zorunda kaldık. Sorun oldu çünkü Türkiyeye gelen
dövizlerin artması, dövizin ucuzlamasına ve ihracatı
artırmak için giderek daha fazla ithal girdi kullanılmasına
neden oldu. Sorun oldu çünkü yıllardır cari açıktaki artışı
önemsemeyen ve ithalattaki hızlı artışın nelere yol
açabileceğini hesaplamayan İktidar, yerli üretimi teşvik ederek
ithalatı azaltmaya çalışmadığı ve ithalatın yerli
üretimi ikame eder boyutlara ulaşmasını engellemediği için
ithalat büyük bir hızla arttı. Sorun oldu çünkü dış
kaynakları çekmek için çok sayıda yüksek reel faiz ödeyen
Türkiyedeki İktidar, yüksek reel faizi azaltmak için bir çaba göstermedi.
Oysa yüksek faiz, bütçedeki faiz giderlerini artırdı ve açık
büyüdü. Ciddi bir politika uyguluyoruz, onun için açıklıkları
kapatıyoruz. savı da geçerli değildir. Çünkü çeşitli kural
dışı yöntemler dışında özelleştirme
gelirleri de bütçe açıklarını kapatmak için kullanılmıştır.
Sayın milletvekilleri, yüksek faiz için ileri sürülen
tasarrufları artırma savı da ülke açısından geçerli
değildir. Çünkü reel olarak yatırıma dönüşmeyen birikim
ülke açısından tasarruf değildir. Ayrıca yüksek faiz, risk
üstlenmeden yüksek gelir sağladığı için yatırıma
ve üretime gidecek olan kaynakları üretim ve yatırıma gitmekten
alıkoymaktadır, kredi maliyetlerini artırıp enflasyonu
kamçılamaktadır ve yatırım yapmak isteyen özel sektörü güç
bir durumda bırakmaktadır çünkü özel sektörün diğer ülkelerle
rekabet etme şansı ortadan kalkmaktadır, bunun yanında ne
yazık ki gelir dağılımını da olumsuz
etkilemektedir. Çünkü yüksek faizden büyük tasarrufu olan kişiler
yararlanır. Oysa Türkiyede bunlar çok az sayıdadır. Bir de
yararlanan dışarıdan gelip yatırım yapmayan
yabancı sermayedir. Bunun da Türkiyeye kalıcı bir etkisi
olduğu söylenemez. Neden? Çünkü değerli arkadaşlarım, bir
defa gelen bu sermaye yıllarca yurt dışına yüksek faiz
geliri transfer etmektedir.
İhracatını
sürekli ve istikrarlı bir şekilde artırmak isteyen bir
iktidarın uygulayacağı en önemli politika ciddi bir sanayileşme
stratejisine sahip olmaktır ama bırakınız bir
sanayileşme stratejisini, ciddi bir sanayi envanteri bile yoktur
Türkiyede. Bu durum bazı resmî belgelerde yer aldığı gibi
üst düzey yetkililer tarafından televizyon ekranlarında da
söylenmektedir. Takdir edersiniz ki sanayi envanteri olmayan bir ülkede ciddi
bir sanayileşme stratejisinden ve politikasından söz edilemez.
Televizyonda sanayi envanterinin olmadığını bahseden
yetkililere Daha önce nerelerdeydiniz? diye sormak hakkımız
değil midir? Aslında bu soruyu başkalarına da sormak
mümkündür. Örneğin bugünlerde kayıt dışı ekonomiyi
kayıt altına almak için çok önemli bir rapor
hazırlandığı ve böylece bu raporda çok öneriler bulunduğu
söylenmektedir. Peki, bu rapor altı yıldır niye
hazırlanmadı, bunu anlamak mümkün değildir. Çünkü eğer
hazırlanmış olsaydı bütçe gelirlerini değil, aynı
zamanda ileri teknoloji kullanılmasını, gelişmiş
ülkelerle rekabet edebilir nitelikte ve maliyette mal üretimini de
artırabilirdi.
Sayın Bakan
bugüne kadar çeşitli ülkelerle yapılan ihracatın
artırılması, çeşitlendirilmesi gibi konular üzerinde çok
durmuştur. Ancak gelişmiş ülkelerle rekabet edebilir nitelik ve
maliyette sanayi malı üretmekten, imalat sanayisi yatırımlarını
teşvik etmekten, Türkiyeye gelen yabancı sermayeyi belirli
sektörlerde ve yörelerde ileri teknoloji kullanarak üretim yapmaya
yönlendirmekten, son beş yılda hızla artan ithalatın ikame
ettiği malların yerli üretimini desteklemekten, ithalatı yurt
içi üretimi ve yatırımı teşvik ederek
sınırlamaktan, ciddi ve planlı bir sanayileşmeyi gündeme
getirmekten ve bu hedefi gerçekleştirecek üretim, yatırım,
dış ticaret, enerji, istihdam, eğitim ve ARGE
politikalarını birbirlerini destekleyecek ve hedefe ulaşmayı
hızlandıracak bir bütünlük içerisinde kullanmaktan aynı
duyarlılıkla söz ettiği görülmedi.
Sayın Bakan,
2009 yılında cari işlemler açığının
küçültülebileceğini söylüyor. Eğer gelişme dönemindeyseniz, cari
işlemler açığının küçültülmesi tabii ki çok takdir
edilecek bir durumdur ama eğer ekonomi küçülüyor, duraklıyor,
işsizlik artıyor, şirketler birbiri ardına
kapanıyorsa, bunu başarı gibi ileri sürmek toplumu
yanıltacak bir yaklaşım olur.
Sayın
milletvekilleri, Dış Ticaret Müsteşarlığının
ve İhracatı Geliştirme Etüt Merkezinin mevcut ürünleri
pazarlamak, yeni pazarlar bulmak için yaptığı girişimler
önemlidir ama asıl çözüm, dış ticarette asıl çözüm üretim
ve yatırımdadır. Ciddi bir sanayileşme stratejisinin
belirlenmesi, sektörlerle ilgili hedefler konulması ve bu hedeflere
ulaşacak politikalar uygulanması sadece ihracatı artırmak,
cari işlemler açığını azaltmak açısından
değil, Türkiyenin pek çok sorununu çözmek, kalkınmayı
hızlandırmak ve gelişmişlik farkını -diğer
ülkelerle aramızdaki- kapatmak açısından da yaşamsal önemdedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİRGEN
KELEŞ (Devamla) Sayın Başkan, bir cümle
BAŞKAN
Sayın Keleş, buyurun efendim.
BİRGEN
KELEŞ (Devamla) Bugüne kadarki uygulamalarınız pek umut
vermemekle birlikte, biz gene de 2009 yılı için en iyi dileklerimizi
sunuyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Giresun Milletvekili
Sayın Eşref Karaibrahim.
Süreniz yedi
dakika.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi
belirtmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
konuşmama başlamadan önce dün akşamki açık oturumla ilgili
üç cümle söyleyeceğim: Bence, bir ilin belediye başkanı,
şehremini, karşısındaki milletvekilinin, Grup Başkan
Vekilimizin konuşmasının her aşamasında müdahale
ederek sözünü kesmiştir. Düşünün, bir milletvekilinin sözünü kesen
bir belediye başkanı acaba halkıyla nasıl iletişim
kuruyor ve onları nasıl dinliyor? Bunu sizin takdirinize
bırakıyorum diye düşünüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Burada Grup
Başkan Vekilimizin de hakkını yemeyeyim, ona da teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum.
Şimdi
sizlere Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüyle ilgili İnternet sitesinden
aldığım yazılarını okuduktan sonra
görüşlerimi açıklayacağım: Ülkemizde gençlik, beden
eğitimi ve spor faaliyetlerini geliştirmek, beden eğitimini ve
sporu sevdirmek, teşvik etmek, elit sporcular yetiştirmek
amacıyla ulusal ve uluslararası düzeyde hizmet ve faaliyet yürütmek,
gerekli olan tesisleri kullanıma sunmak.
Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü bunu misyon olarak tanımlamış ve buradan
gençlik, beden eğitimi ve spor alanında uluslararası normda
hizmet veren şeffaf bilgi sunan saygın bir kurum ve otorite
olmayı vizyon olarak belirtmiştir.
Bunu okuduktan
sonra hepiniz bana bakıyorsunuz acaba gerçekten bu böyle mi? Tabii bunun
böyle olmadığını Sayın Bakanım da Sayın
Başbakan da açıklamalarında açıkça belirtmiştir. Bunu
nereden anlıyoruz? Son olimpiyatlardaki Türkiye'nin gösterdiği
başarısızlıktan anlıyoruz.
Arkadaşlar,
bugün yaşadığımız bu ortamda, işsizliğin,
ekonomik krizin, işçi çıkarmaların olduğu bir ortamda, yurt
dışındaki bir yarışmada insanların sokağa
döküldüğü bir başarının getirdiği insan moralini bir
düşünün. Hiç olmazsa bunun, açlığı, sefaleti, işsizliği
bizlere bir gün unutturması bizim için başarı olmaz mı?
Kömür dağıttığımız, yiyecek dağıttığımız
kadar, hiç olmazsa, sporcumuza da bu teşviki versek, sporcumuza da sahip
çıksak bizce daha uygun olmaz mı diye düşünüyorum.
Peki, bu
başarısızlığın sebebi nedir diye
düşündüğümüzde, Giresunda ve civarımızda bir söz
vardır, futbol oynamayana şöyle derler: Topu görse alıp bomba
diye karakola götürür. Bizim yöneticilerimiz de -bakın, sporcular
demiyorum, antrenörler demiyorum- üst yöneticilerimiz de topu görünce
gerçekten karakola götürüyor bomba diye. Onun için bizim ilk önce yönetim
kadrolarımızı değiştirmemiz bence daha uygundur.
Sayın Bakana
buradan bu konuda açıklama yapmayı uygun görüyorum çünkü bu
yazdığınız vizyon ve buna uymayan yöneticiler
atadığınız müddetçe sporda başarı gelmeyecektir
diye düşünüyorum.
Ben, buradan,
neler yapmamız gerektiğini de kısaca anlatmaya
çalışıyorum. Nüfusumuzun büyük bir kısmının genç
hatta çocuk denecek yaşta olduğunu kabul edecek olursak,
gençlerimize, çocuklarımıza spor yaptıracak imkânları
sağlayabilmeliyiz. Bu gücü ortaya çıkarmak, etkin hâle getirmek
öncelikle devlet eliyle mümkün olabilir kanaatindeyim. Dünyada olumlu örnek
olarak sunulabilecek her ülkede sporcu okuldan yetişmeye başlar.
Fakat Diğer sorunlar dururken bu da mı eksik kaldı?
şeklinde bir bakış açısından kurtulmalıyız.
Öncelikli olarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Millî Eğitim
Bakanlığı hatta diğer kurumlarla ilgili kuruluşlarla,
tüm sorunlara rağmen, başta bahsedilen vizyona, misyona uygun hareket
etmeleri beklenerek artık hayalperest olmaktan
çıkarılmalıdır. Fakat insanımızın
kafasındaki Başka dersler hallolsun sonra spora bakılır.
mantığı değişmedikçe bunu sağlamak mümkün
olmayabilir.
Önümüzde
katedeceğimiz bir uzun yol olduğu kanaatindeyim. Bugüne kadar
uygulanan, hayata geçen politikalar neticesinde
başarısızlık gelmiştir. Son dönemlerde bunun açık
örneklerini görmekteyiz.
Bugün ülkemizde
başarılı sporcuların çoğunun destekçisinin aileler
olduğunu görmekteyiz. Hele pek çok aile, Derslerine engel
düşüncesiyle, ekonomik nedenlerden, diğer sorunların
yoğunluğu neticesinde çocuklarımızın spor
faaliyetlerine katılmalarına engel olmaktadır. Okul,
öğretmen, antrenör ve aile iş birliği sağlanır ise bu
endişeler azalacaktır diye düşünüyorum. Çocuklarımıza
sporu sevdirsin, geleceğimizin başarılı yeteneklerini
yetiştirsin. diye birçok üniversitemizin emekle, uğraşla
yetiştirdiği beden eğitimi öğretmenleri, devletimizin,
milletimizin parasını harcayarak Ülkemize hizmet etsin. diye
eğitim almış eğitimcileri maalesef açıkta
beklemektedir. Hepsi ülkemizin saygın üniversitelerinde, beden
eğitimi, spor yüksekokullarında eğitim görmüş genç
eğitimcilerimize, gerek Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü gerekse il,
ilçe müdürlükleri, sporla ilgili kuruluşlar ve federasyonlarda istihdam
sağlayabilmeleri için düzenlemelere ağırlık vermelidir. Bu
sayede hem sporumuz ilgisiz kişilerden kurtulacak hem de anaokulu,
ilköğretim çağındaki çocuklarımızdan başlanarak
sporun sevilmesine katkı sağlanacaktır. Bunu önemle vurgulamak
isterim.
Türk
gençliğini, neden bu toplum için, aile için, vatan için veya iyi bir dünya
için üretme fırsatına kavuşturmuyoruz? Zamanının büyük
kısmını fayda sağlamayacak şeylerde harcayan,
İnternet kafelerimizde ve magazin gündemimizin peşinde harcayan
gençliğimizi nasıl kazanacağız? Bunun bütün
sorunlarımızın önünde geldiğini düşünüyorum.
Gençliğimizi, zamanını sosyal, kültürel faaliyetler ile
kişisel gelişimlerine yardımcı olacak etkinliklerle
değerlendireceğimiz imkânlara kavuşturmak asıl öncelikli
görevimizdir. Ekonomik sorunlarla boğuşan ailelerimizin
çocuklarına bu imkânı sunmalarını beklemek, kabul edilir ki
mümkün olmayacaktır. Başarılı sporcuların,
takımların, kulüplerin ekonomik refahın yüksek olduğu
illerden, bölgelerden çıkıyor olması tesadüf değildir.
Tesadüf olan, yoksulluğa, imkânsızlığa rağmen, özel
yetenekleriyle başarılı olmuş gençlerimizdir. Bu
başarının artması, tekrarlanabilmesi tesadüfle değil,
bilinçle atılacak adımların neticesinde oluşacaktır.
Herhâlde sürem bitiyor ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karaibrahim, konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
O zaman
kulüplerle ilgili bir açıklama yaparak bitireyim. Evet, futbolla da ilgili
bir açıklama yapayım.
Dün bir ilçemin
takımı Ankaradaydı, onun maçına gittim. Ancak stattaki
futbolcular dâhil, yöneticiler dâhil, seyirciler dâhil, görevliler de dâhil
toplam insan sayısı 100 kişiydik. Bu çok ilginçtir. 100
kişi maçı izledik.
Evet
arkadaşlar, profesyonel liglerimizde, belki kurumlaşan kulüplerimiz
hariç ama diğer kulüplerimizde çok büyük
sıkıntılarımız vardır. Ben kendi kulübümden
biliyorum -Grup Başkan Vekilim de bana katılır- büyük sorunlarla
çözmeye çalıştık, Giresunspor Başkanlığını
büyük sıkıntılarla en sonunda oluşturduk divana kalan bir
yönetimden sonra.
Arkadaşlar,
büyük bataklar içindedir kulüplerimiz, zor şartlarda yönetilmektedir.
Vergi borcu, sigorta borcu, sporculara borç
Sporcular günlerce kulübün
kapısında alacaklarını bekliyor. Buna da acilen Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğümüz ve Bakanımızdan rica ediyorum,
kulüplerimizle de ilgili bir açıklama yaparlarsa sevinirim.
Beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Bursa Milletvekili
Sayın Abdullah Özer.
Sayın Özer,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ABDULLAH ÖZER (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakanlık Devlet
Personel Başkanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Partim ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Devlet Personel
Başkanlığı, kamu personel rejiminin çağdaş
koşullarda oluşturulmasından ve uygulanmasından sorumlu bir
kuruluştur.
Bugün, sizlere
kamu personel rejiminin gözlerden kaçan, gözlerden kaçırılan kanayan
bir yarasından bahsetmek istiyorum. Bu yara, kamuoyunda 4/B olarak bilinen
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin
Sözleşmeli Personel başlıklı (B) bendine göre istihdam
edilenlerin içler açısı durumudur.
Yasal düzenleme,
Kalkınma planı, yıllık program ve iş
programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliliği için
şart olan, zaruri ve istisnai hâllere münhasır olmak üzere özel bir
meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde,
geçici olarak sözleşmeyle çalıştırılmasına karar
verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir.
şeklinde yapılmış olmakla birlikte, madde metninden de
anlaşılacağı gibi, uzmanlık isteyen, özel ihtisas
bilgisi isteyen işler için en iyi niyetle düşünülmüş bir
düzenleme iken nasıl oldu da AKP Hükûmeti tarafından 4/B
şeklinde istihdam edilenler, âdeta maraba, çağdaş köle hâline
dönüştürülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, altı yıllık AKP İktidarı, adaleti,
liyakati, kariyeri bir kenara bırakarak devlet memurluğu yerine,
birer yıllık sürelerle sözleşme imzalayan, herhangi bir
hakkı olmayan, tüm hak ve yükümlülükleri bir sayfalık sözleşme
metninde sıralanan, kadrolu kamu görevlisi olmayan ama işçi de sayılmayan
4/B şeklindeki istihdamı yaygınlaştırmaktadır.
Bakınız, AKP İktidarının ilk yılında yani
2003 yılında 4/B kapsamında istihdam edilenlerin
sayısı 4.330 iken bu rakam 2008 yılı Ekim ayı
itibarıyla 95.500ü aşmıştır. Demek ki, 4/B
şeklinde istihdam edilenler Hükûmetin siyasi tercihi hâline
gelmiştir. O zaman şu soruyu sormak durumundayız: AKP
İktidarı neden 4/B şeklinde istihdamı
yaygınlaştırmak istemektedir? İktidarın bu ısrar
ve kararlılığının sebebi nedir?
Değerli
milletvekilleri, sizlere sözleşme metninden bir madde okumak istiyorum:
İlgili kendisine verilen işleri bitirene kadar, normal
çalışma saatleri dışında da çalışmak
zorundadır. Normal çalışma saatleri dışında veya
tatil günlerinde yapacağı çalışmalar
karşılığında ilgiliye herhangi bir ek ücret ödenmez.
Yani Türkiyenin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin ve
Anayasamızın angarya saydığı, suç
saydığı bir uygulama nasıl sözleşme metnine girer
anlamak mümkün değildir.
Bir başka
maddede ise şöyle bir ifade mevcuttur: Kişinin, bir ay önce ihbar
etmek şartıyla, sebep göstermeksizin sözleşmesi feshedilebilir.
Dikkat edin, sebep göstermeksizin diyor. Üstelik sözleşmeler birer
yıllık süreler için imzalandığına göre personel her
yıl sonu acaba sözleşmem yeniden imzalanacak mı korkusuna, tedirginliğine
kapılarak iktidar mensupları peşinde mi, amirlerinin memnuniyeti
peşinde mi koşacak? Bu durum hukuk devletine yakışır
bir tutum değildir.
Konu elbette bu
kadar basit değil. 4/B kapsamında istihdam edilmekte olanların
yıllık izinlerinin ertesi yıla aktarılması mümkün
değildir; doğum izninin dışında ücretsiz doğum
izni kullanması mümkün değildir; sıra veya hizmet tahsisli
lojmanlardan yararlanması mümkün değildir; hizmet içi eğitime alınmaları mümkün
değildir; eş veya sağlık sebebiyle nakil istemeleri mümkün
değildir; aile ve çocuk yardımından yararlanmaları mümkün
değildir. Mevzuatlarında yer almadığı için
sözleşmeli personele disiplin cezası verilmesi mümkün değildir
ama sözleşme hükümlerine aykırı davranışlar hâlinde
hiçbir soruşturma yapılmaksızın sözleşmeleri
feshedilebilmektedir; eş veya çocuklarının ağır
hastalık geçirmesi hâlinde bile refakat izni hakları
bulunmamaktadır; otuz günü aşan hastalık izinleri işlem
görmemekte, fesih nedeni sayılabilmektedir; bilgisi, becerisi,
yeteneği ne olursa olsun görevde yükselme imkânları
bulunmamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bahsettiğimiz insanlar
işçi sayılmamakla birlikte kamu görevlileridir. Kamu görevlileri
sendikalarına üye olmaktadırlar ama bir devlet dairesinde aynı
Kanunun yani 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun iki
ayrı bendine tabi olarak istihdam edilenler arasında bu kadar fark
olmasını anlamakta zorlanmaktayız. Üstelik İktidar, bu
istihdam biçimini giderek yaygınlaştırmaktadır yani bir
süre sonra, bu kapsamda istihdam edilenlerin sayısı kadrolu devlet
memurlarının sayısını geçecektir. Herhangi bir
güvencesi olmayan, iş garantisi amirinin iki dudağı
arasında olan bir istihdam biçiminin devlet idaresinde yeri olmaması
gerekir, hele hele demokratik ülkelerde hiç olmaması gerekir. Kamu
hizmetlerini vatandaşa götürecek olanların, öncelikle işlerini
tarafsız yapabilmeleri, özellikle siyasi baskılardan uzak
kalabilmeleri, hukuk dışı talep ve eylemlere karşı
direnebilmeleri için güvencelerinin olması şarttır. Her yıl
sözleşmenin yenilenebilmesi, kendisinden memnun olunmasına
bağlıdır. Peki, sicil notu bile vermediğiniz,
performansını ölçmediğiniz bu insanlardan memnuniyeti
belirlemenin ölçüsü nedir? Bu durumda olan bir personel, amirinin hukuka uygun
olmayan taleplerine nasıl direnebilecektir?
Değerli
milletvekilleri, yukarıda saydığım olumsuzluklar birçok
kere yargıya gitmiş ve yargı, yanlış uygulamalara
dur demiştir ama ne hikmetse, 1978 tarihli Bakanlar Kurulu kararı
yani otuz yıl önce çıkan bir karar yargı kararları
doğrultusunda değiştirilememiştir. Bazı kamu kurum ve
kuruluşlarının yöneticilerinin kişisel inisiyatif
kullanarak sözleşmeli personele olumlu davranmaları veya idarenin tek
taraflı fesih hakkını kullanmaması bir şey
değiştirmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özer, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
ABDULLAH ÖZER
(Devamla) Teşekkür ederim.
Hukuk devletinde
hak ve yükümlülükler, yöneticilerin kafalarında değil, yasal, hukuki
metinlerde yer almalıdır.
Bu arada bir
konuyu da ifade etmek istiyorum. Sayın Bakanlar burada, Devlet Personel
Başkanlığı yetkilileri de sanıyorum buradalar. Ben
merak ediyorum, kamu personel rejimiyle ilgili çalışma neden rafa
kaldırıldı? Bir taslak hazırlanmıştı,
ardından bir taslak daha hazırlandı ama ne hikmetse, iki
yıldır ses seda çıkmıyor. Artık, yamalı bohçaya
dönen, eklenen madde sayısı asıl madde sayısını
aşan Devlet Memurları Kanununun değiştirilme ve
çağdaş hâle getirilme zamanı gelmedi mi? Acaba bu gecikmenin
altında yatan gerçek, AKP İktidarının yandaş kadro
yaratma operasyonlarının hâlâ bitmemesinden mi kaynaklanıyor?
Personel
rejimindeki bu yanlışın bir an önce düzeltilmesini diliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özer.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı, Erzincan Milletvekili
Sayın Erol Tınastepe.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
EROL TINASTEPE (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ile
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı bütçeleri üzerinde, grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında faaliyete
geçen Tütün ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu, ülkemiz
ekonomisi içinde tarıma dayalı sanayi dalı olarak çok önemli bir
ekonomik potansiyele sahiptir. Alkollü içki ve tütün mamullerinin gerek üretim,
satış, ham madde gerekse pazarlama yönüyle doğrudan veya
dolaylı olarak milyonlarca insanımızın geçimini
sağladığı bir piyasayı denetlemektedir. Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu, gerek yasal gerekse kurumsal eksikliklerinden
dolayı piyasanın gerisinde kalmıştır. Yapılan
düzenlemelerin yetersizliği sonucunda, Kurum, bu hâliyle piyasayı
başıboş bırakarak üreticilerimizi yabancı tekellerin
ellerine teslim etmiştir.
Hükûmetin bütçe
açıklarını kapatmak için tütün ve alkollü içkiler üzerinde
dolaylı vergileri yükseltmesi sonucu piyasaya kaçak ve sahte olarak
sürülen ürünler halk sağlığı, kamu güvenliği ve kamu
gelirleri açısından büyük kayıplara yol açmıştır.
2002 yılından bugüne içki üretimi yüzde 50 oranında
azalmıştır. Gerçekleşen bu
düşüş de gösteriyor ki alkollü içkiler piyasası kaçak ve
sahte ürün baskısı altına girmiştir.
Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz yıllarda denetim ve
kontrollerin yetersizliği nedeniyle sahte içkilerden onlarca
vatandaşımızın hayatını yitirmesi, ne yazık
ki Hükûmete bir ders olmamıştır.
Yaşananlar, kuralsız piyasa koşullarının halk
sağlığı açısından ne derece vahim sonuçlar
doğurabileceğine ilişkin acı bir örnektir. AKP Hükûmeti piyasayı
güvenli bir hâle getirme yerine içki yasağıyla
uğraşmaktadır. Bugün Türkiye'nin 81 ilinin 62sinde çeşitli
kamu kuruluşlarında ve kamuya ait mekânlarda içki içme ve içki satma
yasağı uygulanmaktadır. Bunun en son örneği İstanbul
Kadıköy Moda İskelesinde görülmüştür.
Tütün
piyasası alanında, 2002 yılında 406 bin üretici faaliyet
gösterirken 2005 yılında 252 bin, 2007 yılında 207 bin
üreticiye düşmüştür. Yaklaşık 200 bin tütün üreticimiz bu
sektörden çekilmiş ve tamamıyla tarım sektöründen
kopartılmıştır. Üretici sayısındaki bu azalma
sosyal yönden ciddi sonuçlar doğurarak işsizlik ve yoksulluğu
tetiklemiştir.
Tekel gibi KİTlerin kuruluş nedenlerinden birisi
de ülkenin geri kalmış bölgelerinde kalkınma ve istihdam
yaratmaktır. Tekelin içki bölümü üçte 1 fiyatına peşkeş
çekildikten sonra Nevşehir, Çanakkale, Karaman, Tekirdağ üzüm
üreticileri pazarlama konusunda büyük sıkıntılar
yaşamış ve birçok üretici de üzüm bağlarını sökmüştür.
Değerli arkadaşlarım, Tekel üzerinde oynanan
oyunlar daha önce gerek Meclis kürsüsünde gerekse komisyonlarda ben ve
arkadaşlarım tarafından onlarca kez ifade edilmişti.
Şimdi size, sigara paketleme makineleri ithalinde yaşanan
yolsuzlukları, bakan çocuklarının Başbakanlık
Denetleme Kurulu raporlarında isimlerinin geçmesini ve Tekelin içki
bölümünün değerinin üçte 1 fiyatına satılarak peşkeş
çekilmesini süre azlığından dolayı bir kez daha
anlatmayacağım. Zaten bu yolsuzlukları hepiniz biliyorsunuz ama
hâlen görmezden geliyorsunuz.
Uygulanan kotalar, özelleştirmeler ve Tütün Yasası
ile Türk tütüncülüğü öldürülürken, özellikle Doğu ve Güneydoğu
tütün ekicisi mevsimlik işçi hâline getirilmiş, yabancı sigara
tekellerinin IMF eliyle uygulattıkları Türk tütününü yok etme
planları hız kesmeden devam etmektedir. Yüksek Denetleme Kurulu
raporlarında Türk tütününün uluslararası piyasada pazar
payının artırılabilmesi için ARGE
çalışmaları ve şark tütünlerinden mamul sigaralarda zifir,
nikotin ve karbonmonoksit bırakımlarının makul seviyelere
düşürülmesi gerektiği ifade edilmesine rağmen, Hükûmet bu konuda
herhangi bir düzenleme yapmayarak tütün piyasasını uluslararası
şirketlerin isteklerine teslim etmiştir.
Çıkartılan Tütün Yasası ile birlikte
destekleme alımlarından vazgeçilmesi ve sözleşmeli üretim
sistemine geçilmesiyle, tütün üreticisi, sigara şirketlerine
bağımlı hâle getirilmiş; tütün üreticileri her yıl
özel sektörle sözleşme yaparak özel şirketlerin talebi
doğrultusunda üretim yapma zorunluluğu altında
bırakılmaktadır. Çiftçinin sözleşme fazlası
oluşan tütünü ya elinde kalıyor ya da 3 kuruşa tüccara gidiyor.
Tütün ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun mutlaka bu konu
üzerinde müdahaleci olması gerekmektedir.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tütün
şirketlerinin dışarıdan ithal ettikleri tütünlerin miktar
ve kalitelerini denetlemeli, şirketlerin sigara üretiminde
kullanacakları Türk tütünü miktarlarını çiftçi örgütleriyle
beraber belirlemeli ve şirketlerin de bu kararları
uygulamalarını sağlamalıdırlar.
Daha beş yıllık mazisi olan Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu kadrolaşmanın yoğun
yaşandığı, Başkan ve Kurul üyelerinin saltanat
sürdürdükleri bir kurum hâline dönüştürülmüştür. Kurum bütçesi
savurganlıkla yönetilmektedir. Başkan ve Kurul üyelerinin, Kurumun
mevcut araçları varken lüks makam araçları kiralamaları, Kurul
denetiminde bulunan şirketlerle beraber yurt dışı
seyahatlere katılmaları, Kurumun Güneş Sokaktaki kendi
binası dururken beş yıllığına Söğütözünde 7
trilyon masraf edilerek kiralanan yeni binasında 100 metrekarelik konforlu
makam odaları yapmaları saltanat değil nedir?
Sayın milletvekilleri, biraz da Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığına değinelim. TİKA, Türk dilinin
konuşulduğu ülkeler ve Türkiyeye komşu ülkeler olmak üzere,
gelişme yolundaki ülkelerin kalkınmalarına yardımcı
olmak, bu ülkelerle ekonomik, ticari, kültürel, sosyal ve eğitim
alanlarında iş birliğini projeler ve programlar
aracılığıyla geliştirmek amacıyla
kurulmuştur. Özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla
oluşan bağımsız Türk cumhuriyetleriyle iş birliği
içine girilmesinden bu ülkelere sağlanan sosyoekonomik destekler ve
kalkınma projeleri başta büyük umutlar vermesine karşın,
Türkiye'nin, Türk cumhuriyetleriyle ortak hareket etmesini sağlayabilecek
büyüklükteki projeler için gerekli olan siyasi çaba ve finansman desteğini
sağlayamamış olması, bu ülkeleri ABD ve AB ülkeleriyle
yakınlaşma içine itmiştir.
TİKA, AKP
Hükûmeti döneminde kuruluş amacının dışına
çıkarak, Etiyopya, Sudan, Senegal gibi Afrika ülkelerine uzanan bir
yapılanma içerisine girmiştir. Ülke olarak henüz Türk dünyasıyla
iş birliği tam anlamıyla gerçekleştirilememişken ve
birçok dünya ülkesinin Orta Asya ve Kafkasyada söz sahibi olma ve enerji
kaynakları üzerinde hâkimiyet planları varken, TİKAnın
böyle bir açılıma girmesini anlamak mümkün değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tınastepe, buyurun konuşmanızı
tamamlayınız.
EROL TINASTEPE
(Devamla) Teşekkürler Başkan.
Afrikaya kadar
uzanırken hemen yanı başımızdaki Türk nüfusunun
yoğun olduğu Bulgaristan, Batı Trakya Türkleri, Azeri Türkleri,
Ahıska Türkleri ve Uygur Türklerinden uzak durulmasını da
anlamış değiliz.
Değerli
arkadaşlar, zaman azlığı nedeniyle -konuşacak çok
şey var fakat- şuraya da değinerek kapatmak istiyorum.
Boğazına kadar borcu olan ve ekonomisi IMF kredileriyle ayakta
durmaya çalışan Türkiye'nin 2007 yılında
yaptığı dış yardımlar 1,33 milyar doları
bulmasına rağmen, dış yardımların
yapıldığı ülkeler üzerinde beklenilen etkiyi
yapmadığı Orta Asya ve Kafkaslardaki durumumuzla açıkça
görülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, yardım demişken, Hükûmetin siyasi rant hâline
getirdiği yurt içi yardımlardan da bahsetmeden geçemeyeceğim.
Bugün, ülkemizde her 5 kişiden 1i yoksul, her 100 kişiden 1i
açtır. Bir başbakan düşünün ki ülkesinde yardım yapılan
aile sayısındaki, artışla övünmektedir. AKP Hükûmeti,
üretimden yoksun, verimsiz ve devlet yardımlarına mahkûm
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın Sayın Tınastepe.
EROL TINASTEPE
(Devamla) -
bırakılarak sadaka kültürüne
alıştırılmış bir toplum
yaratmıştır. Ülke olarak bugün geldiğimiz nokta budur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tınastepe.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son konuşmacı Zonguldak Milletvekili
Sayın Ali Koçal.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığının 2009 yılı bütçesiyle ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, 3 Mart 1924 tarihinde Başbakanlığa bağlı olarak
kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı
Anayasamızın 136ncı maddesinde tanımlanan görevleri
yerine getirmekle yükümlüdür. Diyanet İşleri
Başkanlığının işlevi, tüm siyasi ve dinî
görüş ve düşüncelerin üzerinde kalarak laiklik ilkesi çerçevesinde
toplumumuzu din konusunda bilgilendirmek, aydınlatmak ve din hizmetlerini
vermek, ülkemizde huzur ve kardeşliği sağlamaktır. O hâlde
Diyanet İşleri Başkanlığının bu görevleri
yerine getirirken iki temel sorumluluğu var demektir: Bunlardan biri,
bütün siyasi görüşlerin dışında kalarak farklı
inanış ve düşüncelere eşit yaklaşabilmek; ikincisi ise
milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi sağlamaktır. Ancak
ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi, ülkemizde huzur ve
kardeşliği sağlama görevini yerine getirememiş, iktidara
geldiğinden bu yana ülkemizdeki birlik ve dayanışmayı
sıfırlamış, ülkeye hizmet verme yerine
yandaşlarına mevki sağlama ve kadrolaşma
çalışmalarıyla insanlarımıza büyük zararlar
vermiştir.
Bilindiği
gibi, Diyanet İşleri Başkanlığının hâlâ bir
teşkilat yasası yoktur. Dolayısıyla birçok konuda
belirsizlikler yaşanmakta ve Diyanet İşleri
Başkanlığının Anayasada belirtilen ilkelere ne kadar
uyabildiği konusunda tartışmalar yaşanmaktadır.
Laikliği, kardeşliği, ulusal dayanışma ve
bütünleşmeyi, büyük hoşgörüyü gerçekleştirebilmek ve her türlü
siyasi baskıdan uzak durabilmek ancak görevleri net olarak
belirlenmiş Diyanet İşleri kadrolarıyla mümkün olabilir.
Değerli
milletvekilleri, teşkilat yasası olmayan Diyanet İşleri
Başkanlığı Başbakan ve ilgili Bakanın
talimatlarıyla görev yapmak zorunda kaldığından denetim
görevini yerine getirmekte de büyük güçlüklerle
karşılaşmaktadır. Örneğin Diyanet İşleri
Başkanlığının gözetim ve denetimi altında
olması gerekirken denetimi yapılamayan bir sürü vakıf, dernek,
dinci grup vardır. Bunların yüzlerce yayın organı,
dershaneleri, şirketleri, binlerce pansiyonu, Kur'an kursu ve
yurtları vardır, eğitim merkezleri, işletmeleri
vardır. Bu, bunların kültür etkinlikleri, hac, umre hizmetleri, cami
altlarındaki ticarethaneleri ve lojmanlarıyla bir devasa
kuruluşlar zinciri hâline gelmiştir. Bu vakıf ve derneklerin
icraatlarına kamuoyunun ve Meclisimizin dikkatini çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yurt içinde ve yurt dışında birileri
Allahın adını kullanarak, insanlarımızın dinî
duygularını istismar ederek paralar topluyorlar. Bu paralarla
şirketler, holdingler, televizyonlar kuruluyor. Buralarda Atatürke,
cumhuriyete, demokrasiye ve laikliğe karşı çalışmalar
yapılıyor. İnsanlar Allah ile aldatılıyor, din siyaset
aracı olarak kullanılıyor.
Zaten hepimizin
bildiği gibi, bu Hükûmet döneminde de Atatürk ilke ve devrimleri ile
cumhuriyet kazanımlarına, laikliğe karşı olanlar prim
yapmaya başlamış ve bunlar çok açık bir şekilde
desteklenerek ödüllendirilmiştir. Tüm bu konularda yetkilileri görevlerini
eksiksiz yapmaya davet ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, diğer yandan AKPnin kafasında bazı özlemleri
ve niyetleri olduğu görülmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisinin
amacı ulusumuzun refah ve mutluluğunu sağlamak değildir.
Amaç, Ilımlı İslam modeline zemin hazırlamaktır.
Nasıl mı? Örneğin, Dışişleri Bakanı Ali
Babacan 28 Mayıs 2008 tarihinde Avrupa Parlamentosu
Dışilişkiler Komitesinde konuşurken Türkiyede sadece
azınlıklar değil Müslüman çoğunluk da dinî özgürlüklerle
ilgili sorun yaşıyor. diyerek, tüm dünyaya Türkiyemizi şikâyet
etmiştir, büyük bir iftirada bulunmuştur. Ama hepiniz biliyorsunuz ki
bu ülkede seksen bin cami vardır ve bu camilerde günde beş vakit ezan
okunmaktadır, isteyen herkes bu camilerde namazını
kılmaktadır, isteyen herkes çocuklarını Kur'an
kurslarına, imam-hatip okullarına, ilahiyat fakültelerine
gönderebilmektedir ve herkes orucunu tutabilmektedir, hacca gidebilmektedir.
Acaba, Sayın Bakan dinî özgürlükler konusunda nasıl bir sorunla
karşı karşıya kalmıştır? Böyle bir sorun
olmadığını, umuyorum, kendisi de çok yakından
bilmektedir. O nedenle, Ali Babacanın söyledikleri sıradan bir ifade
değildir değerli arkadaşlar, AKPnin özlemlerinin ve
niyetlerinin ifadesidir.
Değerli
milletvekilleri, burada görülüyor ki vatandaşlarımızın dinî
duygularını sömüren, istismar eden bir Hükûmetle karşı
karşıyayız. Türkiyemizde, ılımlı İslam
devleti modeli özlemini taşıyan bir Hükûmet vardır. Bu Hükûmet,
Anayasamızın değişmez maddelerini dolaylı da olsa
değiştirmeye kalkmış, ABD ve ABnin de desteğiyle
Türkiye Cumhuriyeti yerine ılımlı İslam modeline
geçilmesi için zemin oluşturmaya çalışmış ve zaten
Anayasa Mahkemesi de Adalet ve Kalkınma Partisinin laikliğe
karşı eylem ve söylemlerin odağı olduğu hükmünü
vermiştir. Yani Türkiyede sicili bozuk bir Hükûmet vardır. Sicili
bozuk olanın devlet memuru bile olamadığı ülkemizde Hükûmet
sicilini düzelterek ılımlı İslam modeli sevdasından
vazgeçmelidir. Çünkü bu sevda ıslah etmez, süründürür.
Değerli
arkadaşlar, ılımlı İslam ile demokrasi birbirine ters
düşen kavramlardır. Laiklik dışında ne demokrasi olur
ne özgürlükler yaşanabilir. Bunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir. Tüm bu
nedenlerle, laiklikten asla ödün vermeden, cemaat ve tarikatların
eğitimi ve eğitim kurumlarını kuşatması
kesinlikle önlenmelidir. Diyanet İşleri
Başkanlığına bağlı olup
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ KOÇAL
(Devamla) -
yaz tatilinde faaliyet gösteren Kuran kursları
dışındaki tüm diğer Kuran kursları veya benzeri
hizmet sunan kuruluşlara izin verilmemesi ve tüm kursların etkin
biçimde denetlenmesi mutlaka sağlanmalıdır.
Öte yandan, değerli arkadaşlar, Hükûmetin Alevi
ve Bektaşi yurttaşlarımıza karşı bakış
açısı değişmelidir. Hükûmet, tüm inançlara saygı
duyacak bir politika izlemelidir. Aleviler ayrımcılığa
karşı eşit yurttaş olarak laik devlet içinde kendi inançlarını
yaşamak istemektedirler. Alevi yurttaşlarımız, her zaman
laik, demokratik cumhuriyetin teminatı olmuş, üniter devlet
yapısı ve ulus devlet anlayışına, Atatürk ilke ve
devrimlerine bağlı kalmışlardır. O nedenle, Aleviler,
Adalet ve Kalkınma Partisinin Alevi açılımı
girişimlerine kuşkuyla bakmaktadırlar, çünkü Adalet ve
Kalkınma Partisi Alevilerin
varlık sebebi olan laik cumhuriyet konusunda kaygı verici görüşler
taşıyan kişilerin barındığı bir partidir.
Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk
konuşmacı Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Sayın Ayhan, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dış Ticaret
Müsteşarlığı ile İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi bütçe ve kesin hesapları hakkında konuşmak üzere MHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugünlerde ülkemizde Türk sanayicisi, esnafı,
işçisi ve çalışanı krizin olumsuz etkilerini iliklerine
kadar hissediyor. Daha birkaç gün önce millî gelir büyümesinin durduğu ve
ekonomide son çeyrekte eksi büyüme görüleceği kesinleşiyor. Hatta bir
ve ikinci çeyrekte revize olmasaydı muhtemelen üçüncü çeyrekte negatif
olacaktı. Hükûmetin tanımıyla resesyon, iki çeyrek üst üste
küçülme. Sanayi üretimi rekor düşüşlere sahne oluyor. İhracat
yüzde 23ler düzeyinde azalıyor. Fabrikalar kapanıyor. Mahalleler
satılığa çıkıyor. AB ve ABD başta olmak üzere
ihracat pazarlarımız teknik olarak resesyon sürecine giriyor. Hükûmet
ise önceleri inkâr ettiği ve yok saydığı, teğet
geçeceğini belirttiği krizin düşüşe geçtiğini
savunuyor.
Bakınız, şu gördüğünüz karton
kapaklı doküman, 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Beş
Yıllık Kalkınma Planının 2009 Yılı
Programının 30 Ekim tarihli Resmî Gazetenin kapak geçirilmişi.
Mükerrer, yani 30 Ekim akşamına kadar, hatta gece yarısına
kadar değiştirme imkânı var. Bakanlar Kurulu kararı
olduğuna göre Sayın Bakanların bu kararın altında
imzaları var. Hatta Bütçe Komisyonunda görüşülmeye
başlanıncaya kadar değiştirme şansınız da
var. Bizim elimize bu doküman kasım ayında geçti.
Bakınız, 30 Ekimde 2009 yılı hedefi
için ithalat 232,5 milyar dolar, ihracat 149 milyar dolar. Bu hedefleri ilan
ediyorsunuz. Cari açık 50, dış ticaret açığı 83,5
milyar dolar. Aradan yaklaşık kırk gün geçiyor. İhracat
yüzde 17, ithalat yüzde 25 azalacak. diyorsunuz. Programda ithalat yüzde 6,7;
ihracat yüzde 8,4 artıyor. Kırk gündeki değişiklik,
Hükûmetin bu konudaki görüşleri maalesef böyle. Daha bütçe
çıkmadı, program uygulanmaya konmadı. Siz bunları Bakanlar
Kurulunda, Yüksek Planlama Kurulunda görüşmüyor musunuz, yoksa Sayın
Başbakana izah mı edemiyorsunuz? Son söylediklerinizi neden Bakanlar
Kurulunda söylemiyorsunuz, dışarıda söylüyorsunuz? Bunun
anlamı Biz içeride söylüyoruz, dinlemiyorlar ey ahali. anlamına
mı geliyor Sayın Bakan? Gerçi bu davranış bile kamuoyunun
gerçekleri görmesi açısından önemli. Sizin bu görüşlerinizi
kamuoyuna aktarmanız gerçekten önemli. Siz demek istemiyorum ancak bu
Hükûmet burnunun ucunu görmüyor, sensörleri arızalı.
Şaşkın bir vaziyette. Vizyonu yetersiz.
2007
yılı sonu itibarıyla dünyada etkisini göstermeye başlayan
kriz görülmeli ve dış ticaret açısından neler
yapılabileceği ortaya konulmalıydı. Çok geç
kalınmıştır. Nerede 2023 hedefi? Plan Bütçe Komisyonunda
bahsettiğim gibi ülkemiz ihracatını etkileyen mevcut
yapısal sorunlara 2008 yılında yeni sorunlar eklenmiştir.
2008 yılında ülkemiz dış ticareti mevcut problemlere ilave
olarak küresel krizin yanı sıra konjonktürel gelişmelerin
etkisine de maruz kalmıştır. Asya Pasifik bölgesinin dünyanın
üretim üssüne dönüşmesi ve beraberinde getirdiği
değişimleriyle bu değişimlerin sonucunda dünya ticaretinde
uluslararasılaşma, ithalatlaşma, Asyalılaşma,
yaşanan eğilimlerinin şiddetli etkisi altında
şekillenmiştir.
Bakanlığınızın
ihracat açısından kısa dönemli çözümler üzerinde
çalıştığını izliyoruz. Ancak, krize ilişkin
tedbirlerin krizin tepe noktasına ulaştığı günde
alınmadığını da hepimiz biliyoruz. Kriz 2007
yılı sonu itibarıyla geliyorum demeye
başlamıştır. Siz 2008 yılı sonunda kısa dönemli
acil tedbirleri konuşmaya başlıyorsunuz, iki yıl
gecikmiştir. Ben kendimi parçaladım ama sesimi duyuramadım.
diyemezsiniz. Sesinizi kamuoyu duydu, ama Hükûmet duymadı.
Değerli
milletvekilleri, burada üzerinde önemle durulması gereken hususlardan birisi,
krizden etkilenen sektörlerin yeniden canlandırılması için
yapılacakların planlanmasıdır. Bu sektörleri nasıl
canlandıracaksınız? Bu politikaları da krizin etkisi
geçtikten sonra mı belirlemeyi düşünüyorsunuz? Buna ilişkin bir
çalışmanızı ve politika önerinizi duymadık. Uzun
dönemde krizden etkilenen sektörlerin yeniden canlandırılması,
yeni rekabet stratejisi geliştirilmesi ve tarife dışı
engellere hazırlık yapılması gerekmektedir.
Sayın Bakan,
hakkınızı yemeyelim. Her şeye rağmen ihracat
politikası uyguladınız ancak şu anda bunun ağır
sonuçlarını yaşıyor ve bedellerini ödüyoruz. Neler oldu?
İhracat sadece döviz getirici bir faaliyetmiş gibi yanlış
bir algı oluştu. Her şeye rağmen ihracat çabası
ülkemizin ihracatının ithalata
bağımlılığını artırdı. İhracatın
istihdam ve katma değer yaratma özelliği göz ardı edildi.
İhracatımız, ihracat yapmayan ülkemizde- il kalmaması için
harcanan çabaların ihracatın ithalata
bağımlılığının bir sonucu olarak bütün
illeri ithalatçı yaptığını da biliyoruz. Diğer
taraftan, her ilin ihracatçı olması cari açığın
kapatılmasına bir katkı sağlamamıştır. Yani
üretime ve ihracata il bazında istatistiksel bir veri olarak bakmanın
bir anlam ifade etmediği maalesef görülmüştür. Stratejisi olmadan
uygulanan bu yayılma politikası, ihracatçı Türkiye hayalini
beslememiştir. Türk sanayicisi, ihracatçısı, bürokratı,
enerjisini stratejisi olmayan yayılma politikasına
harcamıştır. Bu stratejisiz yayılma politikası sadece
yurt içinde değil yurt dışında da aynı bakış
açısıyla sürdürülmüştür. Sonuçta, küresel krizin ağır
etkileri aynı oranda ülkemize yansımıştır.
Bakınız,
reel olarak net mal ve hizmet ihracatının millî gelir büyümesine
katkısı negatiftir. 2007 yılında negatiftir, 2008de
negatiftir, 2009 hedefiniz de negatiftir. Bununla neyi izah edeceksiniz? Sizin
Komisyon konuşmanızda, metninizde, yanılmıyorsam, 9
ithalat, 79 kere de ihracat dediniz. Bu kelimeleri kullanmak gerçekten
ihracata verdiğimiz önemi anlatıyor ama bu meseleyi çözmüyor. Dolar
artarken birileri Sayın Başbakana Biraz da ihracatçılar
sevinsin. diye kamuoyuna açıklama yaptırdı. Kim söylediyse bu
söylem de kısa bir süre sonra maalesef çok komik hâle düştü. Döviz
kuru, son iki ay içerisinde yüzde 35 arttı. İhracat ise ekimde yüzde
6, kasımda yüzde 23 azaldı. Sayın Başbakan, sizlere, bunu
bana kim söyletti, bu bilgileri kim verdi diye sormuyor mu? Bugünlerde Merkez
Bankasına tenkit yöneltmiyorsunuz, neden, bilmiyorum. TİMin yeni
yönetimi de yalnız bırakıldı, sesleri çıkmıyor,
pek bir şey söyleyemiyorlar. Hatta kasım ayı ihracatını,
TİM Başkanı yalnız açıklamak zorunda kaldı.
Bakınız, ihracatın motoru olan iller Denizli, Bursa, Antep,
Maraş yanıyor. Hani tedbir? Bu iller harap vaziyette.
Bakınız,
sizin ihracatınızın istihdama katkısı yok. Şu
elimde gördüğünüz program 2003te istihdamı 21 milyon 147 bin
gösteriyor. 2007de 21 milyon 189 bin. Ne olmuş? Sadece 42 bin istihdam
artmış. Yani söylediğiniz bu ihracat
artışının, istatistiksel veri olmaktan öteye bir
anlamı yok; ülkemizdeki işsizliğe, yoksulluğa faydası
yok; yerli sanayiye, teknolojik atılıma, rekabet gücüne, katma
değer üretiminin artmasına etkisi yok. Kime etkisi var? Koredeki,
Çindeki, Rusyadaki, Mısırdaki istihdamı, büyümeyi
artırıyor. Böyle ihracat olmaz.
Hele şu cari
açık meselesi. Siz, hatırladığım kadarıyla, 2008
için 60 milyar doları söylediniz, hedef 39 idi. Şimdi tahmin 50
diyorsunuz 2008 için. 2009a koyduğunuz 50 milyar dolar hedef daha
şimdiden, bütçe çıkmadan, resmiyet kazanmadan bizzat Hükûmet
tarafından tahrip edilmiştir.
Bakın, bu cari açığın finansmanının
nasıl olacağını bile programa koyamıyorsunuz, yok
burada. Sizin bilmediğiniz şeyi, yol göstermediğiniz şeyi
özel sektör nasıl görecek, izleyecek? Yol gösteremiyorsunuz. Hükûmet korkuyor.
Tabii ne pahasına küçülecek cari açık? Durgunluk, üretim yapamama,
işsizlik ve yoksulluk pahasına.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayhan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Buna bile neredeyse sevinecek hâle geldiniz. Hesap
yapamıyorsunuz, özel sektör nasıl yapacak? Bu Hükûmet korkudan
karanlıkta ıslık çalarak yürüyor.
Dünya ithalatındaki payımız sizin hesaba
göre 2009 yılında binde 12,9dan binde 13,2ye çıkıyor.
Böyle giderse Türkiye'nin misyonu dış ticarette ticaret ortaklarının
krizi atlatmasına yardım etmekten öteye geçmeyecek.
İthalde alınan KDV hedefi tam anlamıyla
arızalı. 2008 yılı Ekim ayında ithalde alınan KDV
artışı önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9.
İthalat yüzde 25 daralacak. diyorsunuz. Bütçedeki ithalde alınan
KDV artışı yüzde 20nin üzerinde. Peki bunu kime
anlatırsınız, hangi Müslümana anlatırsınız,
hangi yabancıya anlatırsınız? Bütçe hedefleri, maalesef,
kartondan kaleler gibi, daha resmiyet kazanmadan yıkılmaya
başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Sayın Bulut, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü ve Devlet Personel Başkanlığı bütçeleri
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce milletimizi ve muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, nüfusumuzun yüzde
43ünün gençlerden oluştuğu toplumumuzda gençlerimizin beden ve ruh
sağlığının gelişimi, sportif faaliyetlerde
gelişiminin sağlanması konusunda görevler üstlenmiş bir
genel müdürlük. Bu Genel Müdürlüğün başında düne kadar, dil
tarih mezunu olan, kariyeri Yeni Şafak gazetesi Genel Müdürü, Zaman
gazetesi yazarlığı olan bir genel müdür bulunmaktaydı. Bu
Genel Müdürü görev süresi içerisinde Türkiyede zaten yakalamak, bulmak çok
zordu, büyük zamanını yurt dışında geçirdi. Bu Genel
Müdür, Sayın Başbakanın İstanbul Belediyesinden
getirmiş olduğu ve bu yerel seçimler dolayısıyla Genel
Müdürlükten ayrılarak basında Trabzon belediye başkan
adayı olarak adı geçen ama aslında -önümüzdeki günlerde
göreceğiz- bir grubun satın almış olduğu bir medya
grubunun başına getirilecek bir genel müdür.
Genel Müdürlüğün
başına yeni getirilen, vekâleten bakan Sayın Genel Müdürümüz de
ilahiyat mezunu. Bunu şunun için söylüyorum: Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü gibi aynı zamanda teknik bir genel müdürlükte, konuyla
ilgili uzmanlardan, eğitim almış kadrolardan oluşması
gereken bu Genel Müdürlükte spor akademisi mezunu bulmak neredeyse güçtür.
İllerdeki bütün il müdürlükleri, mesleğin dışında
sporla eğitim almamış, sadece AKP kadrolarına yer bulmak
amacıyla atanmış insanlardır. Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü tarihinde bu kadar politik atamaların
yapıldığı hiç görülmemiştir. Gençlik ve Spor Genel
Müdürü, yeni Genel Müdürümüz faaliyetlerine yeni başladığı
için -vekâleten- çalışmaları sürmekte.
Sayın
milletvekilleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü sporun gelişimi
noktasında maalesef başarısız kalmaktadır çünkü
sebebi, bu konuda uzman kişilerle çalışmak yerine
dışarıdan hazır yetişmiş sporcuları
devşirerek yarışmalarda başarı elde etmek
istemeleridir. Son katıldığımız Çindeki Pekin
Olimpiyatlarına 68 sporcu katılmış, bunun 11i
devşirme sporcudur. Bu olimpiyatlarda sadece 8 madalya
alınmıştır, 2 tanesi devşirme sporcuların elde
etmiş olduğu başarıdır. Dışarıdan
sporcu devşirmek yerine teknik eleman getirerek Türkiyede yerli, kendi
antrenörlerimizin eğitilmesiyle sporun kalkınmasına,
gelişmesine katkıda bulunulması daha faydalı
olacaktır.
Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü tasarruf tedbirlerine hiç uymamakta, bonkörce masraflar da
yapmaktadır. Genelde yurt dışı kafilelere giderken
neredeyse sporcunun 2 katı görevliler bulunmaktadır. Bu görevlilerin
de birçoğu konuyla alakası olmayan insanlardır. Mesela sizlere
tarih olarak veriyorum: 6-8 Eylül 2007 tarihlerinde Brezilyada, Rioda
yapılan büyükler bay ve bayan Judo Şampiyonasına 9 sporcu, 18
görevli gitmiştir. 25 Şubat-2 Mart 2006 tarihleri arasında
Almanyada yapılan büyükler Otto Spor Judo Şampiyonasına 16
sporcu, 10 görevli gitmiştir. 5-6 Ağustos 2006 tarihlerinde
Bosna-Hersekte düzenlenen büyükler Balkan Judo Şampiyonasına 14 sporcu,
16 görevli katılmıştır.
Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünün bu politize olmuş tutumu çerçevesinde merkezde
görev yapan kadrolu ve sözleşmeli personel arasında adaletli bir
ücret anlayışına da gidilememiş, devlet memuru olan
kadrolar bin lira alırken, bu federasyonların özerkleşmesi
neticesi eleman alımı serbest bırakılmış,
kendilerinin almış oldukları elemanların ücretleri Genel
Müdürlüğün elemanlarının 2 katı olabilmiştir. Bu,
personel arasında büyük huzursuzluk yaratmaktadır. Federasyonlara
idari özerklik yönünden özerklik verilmesi tabii ki güzel bir gelişmedir
ancak bu özerk federasyonların bilhassa denetimlerinin mutlaka
yapılması gerekmektedir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde
denetimler Bakanın onayıyla olmasına rağmen, birçok
federasyon hakkında Genel Müdürlüğe yapılan ihbarlar Genel
Müdürlükten bazı kişiler görevlendirilerek inceleme
yaptırılıp iddialar örtbas edilmekte, Sayın Bakana kadar
ulaştırılmamaktadır.
Bu Genel
Müdürlükte çalışan personel, mesai saatleri dışında,
hafta sonlarında mecburi olarak
çalıştırıldıklarında yevmiye olarak 10 lira gibi
komik bir ücret ödenmekte, bu da personeli rahatsız etmektedir.
Genel
Müdürlüğe ait araziler Türkiyede belediyelere rant aracı olarak
verilmekte, kullanılmakta. Kayseri Büyükşehir Belediyesine verilen
arazi 170 bin dolar karşılığında verilmiş
olmasına rağmen, bugüne kadar tahsil edilmemesi düşündürücüdür.
Yine, Genel Müdürlüğe ait olan, Antalyada Büyükşehir Belediyesine
tahsis edilen
Sheraton Otelinin yanındaki 250 bin metrekare arazi
belediyeye verilmiş, bunun karşılığında
şehrin çok dışında bir arazinin on beş
yıllığına sadece kullanım hakkı
alınmıştır. Bu 250 bin metrekare, 250 dönüm arazi
Büyükşehir Belediyesine verilirken 40 dönümü protokolde ticari alan
olarak belirtilmiştir. Bu 40 dönüm ticari alan kimlere rant aracı
olarak kullandırılmıştır veya
kullandırılacaktır? Bunlar açıklanmamıştır.
Özerk
Federasyonlar Çerçeve Statüsüne göre teşkilat personeli federasyon
başkanı olamazken, musluğun yani Spor Toto
Teşkilatının Başkanı, başında bulunan
kişi aynı zamanda nasıl oluyor da Motor Sporları
Federasyonu Başkanlığını yapıyor? Sayın
Bakanım, bunlara cevap bekliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Genel Müdürlük
olmaktan çıkartılarak bir bakanlığa mutlaka
dönüştürülmesi, Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Spor
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlık ve Tesis Hizmetleri Genel
Müdürlüğü şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu
yapı içerisinde denetimi, kontrolü mümkün değildir.
Yine, bu Genel Müdürlüğe bağlı Spor Toto
Teşkilatı çok karışık bir vaziyettedir. Bunu bilhassa
Sayın Bakanın mutlaka denetlemesi gerekmektedir. Akraba, yandaş
ve politik düşüncelerle oralar doldurulmuş vaziyettedir şu
durumda. Çocukların oturacakları yer bile bulunamamaktadır.
Tabure en azından kendilerine temin edilirse iyi olacaktır, ayakta
kalıyorlar.
Sayın milletvekilleri, yine, Yunus Akgül -şu an
Genel Müdür Vekili- Genel Müdür adına kendileri Özerk spor federasyon
başkanlığında çalışan Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü personeline çeşitli ad altında ek ücret verildiği
ihbarları gelmektedir. Federasyon,
başkanlığınızda görev yapan Genel Müdürlük personeline
her ne ad altında olursa olsun ek ücret ödemesi yapılması
kesinlikle yasaktır. diye bir genelge yayımlamıştır
ama aynı Genel Müdür, kendisi Erzurum Üniversitesi Kış
Olimpiyatları Hazırlık Komitesinde görev almış, bu
görev içerisinde kendilerinin 7.500 dolar aylık aldığı
iddia edilmektedir. Bunlara da açıklık getirilmesini istemekteyim.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
Devlet Personel Başkanlığımızın içerisinde
bulunmuş olduğu durumlara da biraz girmek istiyorum. Devlet Personel
Başkanlığı ülkemiz için çok faydalı kamu hizmeti
veren, kamu personelinin özlük ve mali hakları gibi önemli işleri
takip eden bir kuruluşumuzdur. Devlet, kamu personel istihdamını,
Devlet Personel Başkanlığı aracılığıyla
yürütmektedir. Öngörülen bütçe ile kamu personel istihdamına büyük
kısıtlamalar getirilmektedir. Ülkemizde kurumlar arası büyük
eşitsizlik bulunmaktadır. Yine, aynı iş yerinde aynı
işi yapan personel arasında aldıkları ücretlerde büyük
farklılıklar bulunmaktadır. Bu adaletsiz durum,
çalışan personel ile emekli personel arasında büyük
ayrılığa sebep olmaktadır. Devletin ekonomiden elini
çekerken, çekmesi istenirken, dünyanın en liberal ekonomik
politikasını uygulayan Amerika Birleşik Devletlerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bulut, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) -
devletin ekonomideki
payı yüzde 32 iken bizde yüzde 25e düştüğü hâlde, bu kurumlardan,
satılan fabrikalardan, iş yerlerinden binlerce işçi
çıkartılmış, bu işçilerin bir bölümü 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesi ile geçici
işçi olarak tekrar işe alınmışlardır.
İşe alınanların tamamına yakını kendi
meslekleriyle ilgili işlerden ziyade başka işlerde
çalışmaktadır. AKP İktidarı, cumhuriyet tarihinde hiç
görülmemiş bir şekilde bürokraside politik davranmış, daha
önce, CHP, MHP, başka partiler bakanlıklarda politik kadrolar
yapıyor. diye şikâyet ederken, ancak 100 binin üzerinde devlet
memurunu yerinden yurdundan etmiş, bölge idare mahkemelerini ve
Danıştayı meşgul etmiştir.
Bütçenin ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
saat 14.00te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Üçüncü turda
şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaza aittir.
Sayın
Yılmaz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz altı
dakika Sayın Yılmaz.
MHP GRUBU ADINA
İZZETTİN YILMAZ (Hatay) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tütün ve Tütün
Mamulleri Düzenleme Kuruluyla ilgili söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, yüzyıllardır topraklarımızda yetişen, Anadolu
insanının en önemli tarım ürünlerinden biri olan tütün, gerek
kalitesi gerekse değeriyle dünya pazarında önemli bir yere sahiptir.
Tütün, kıraç toprakların, fakir insanların umut ürünüdür. Dört
yüz yılı aşkın süredir topraklarımızda
üreticimizin alın teri ve göz nuru ile aile işletmeciliği
şeklinde üretilmektedir.
1925
yılında Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından
borçları kuruşuna kadar ödenerek millîleştirilen Tekel, tütün ve
tütüncülüğümüzle ilgili işleri devlet adına başarıyla
yapagelmiş millî bir kuruluşumuzdu; ülkemizde en çok istihdam
yaratan, hazineye en çok gelir aktaran kuruluşlarımız
arasındaydı. Maalesef IMF ile yapılan anlaşma neticesinde
özelleştirme kapsam ve programına alınan Tekel, bu süreçte
yatırımların aksatılması ve kötü yönetilmesi sonucunda
eritildi ve sonunda 2008 yılında 1,72 milyar dolar gibi bir rakama,
Maliye Bakanının ifadesiyle, babalar gibi satıldı.
Değerli
milletvekilleri, bugün tömbeki olarak
adlandırdığımız tütün, yalnızca Hatayın
İskenderun ve Samandağ ilçelerinde yetişmektedir. Bu tütün
çeşidi 305 bin dolar gibi komik bir rakama özelleştirilmiştir.
Yine, Hatayın Yayladağ ilçesinde yetişen pipo tütünü kalite
bakımından üst sıralardadır. Bu bölgede tütünün alternatifi
olarak keçiboynuzu fidanı dikilmektedir. Bölgenin coğrafi
yapısı gereği köylümüz hayvancılığa yöneltilmeli,
bu amaçla da tütünden mağdur olan köylüye büyükbaş hayvan
verilmelidir. Ayrıca Tekelin 2009dan sonra tütün alımı
yapmayacak olması, köylümüzü çaresizliğe sürüklemiştir.
Tütün
üreticiliğine alternatif olarak üretilen bütün politikalar bugün
başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bilinçsizce
ve birilerine rant sağlamak amacıyla Türk tütününe ve köylümüze
ihanet edilmektedir. Ayrıca, özelleştirme sonrasında Tekel
çalışanlarının 4/C kapsamında diğer kamu
kuruluşlarına dağıtılması ciddi
sıkıntılara neden olmuştur. Önemli miktarda hak ve gelir
kaybına uğrayan vatandaşımızın
uğradığı yıkım çok acı olmuştur.
Türkiye genelinde 4/C mağdurlarının sayısı on binlerle
ifade edilmektedir. Bu durumun iyileştirilmesi için gerekli olan yasal
düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde tütün ve tütün
mamulleri sektörü; üreticisi, ihracatçısı, bakkalı, bayisi,
esnafı, tüketicisi ile milyonları ilgilendiren stratejik bir
sektördür. Bütün bilinen ve yaşananlara rağmen ülke
tütüncülüğüne ilişkin temel politikalarda ve tercihlerde
yapılmaya devam edilecek yanlışlar ve sektöre karşı
süren ilgisizliğin devamı hâlinde sorunların önümüzdeki
yıllarda sosyoekonomik boyutu daha da artacaktır. Sorunları
işin sağlık boyutunu da katarak özetlediğimizde:
4733 sayılı Kanun ülke tütüncülüğünü gözeten
bir anlayışla yeniden düzenlenmeli, aksayan yönler düzeltilmelidir.
Ayrıca sözleşmeli tütün üretiminde üreticisi aleyhine olan
uygulamalara son verilmelidir.
Ülkemizde iç tüketim ve dış satım için
ihtiyaç duyulacak tütün çeşitlerinin üretiminde miktar ve alan
planlaması yapılmalıdır.
Tekelin özelleştirilmesi sonucunda uluslararası
şirketler karşısında savunmasız kalan üreticiye
örgütlenmeleri konusunda mali ve teknik bakımdan yardım
yapılmalıdır.
Tekel hiç olmazsa yaprak tütünde üreticilerle
sözleşmeye devam etmeli, yaprak tütün birimi aktif rol almalı, kendi
fonksiyon ve kabiliyetini zaman içinde üretici örgütlerine devrederek tütün
piyasasından zamanla çekilmelidir.
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler
Piyasası Düzenleme Kurumunun sektörü ülke tütüncülüğünün
çıkarlarını ve toplum sağlığını önde
tutarak düzenlemesi, özellikle de denetleme fonksiyonunu etkinleştirmesi sağlanmalıdır.
Ülke tütüncülüğünün sigortası olan Tütün Fonu
amacına uygun olarak kullanılmalı ve tütün üreticilerimize
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin üreticilerine sağlanan destekler
sağlanmalıdır.
Türk tütünü özel ürün statüsüne kavuşturularak
üreticisi, üretimi ve pazarlanması desteklenmeli, dünya pazarlarında
rekabet edecek tarımsal ürünlerimiz arasında
değerlendirilmelidir.
Ulusal Tütün Kontrol Programı ve Eylem
Planının özellikle Tütün Üretimi ve Alternatif Politikalar
başlıklı strateji ve aktiviteleri acilen hayata geçirilmelidir.
Toplum sağlığını tehdit eden ve
devletin önemli ölçüde gelir kaybına neden olan sahte ve kaçak tütün
mamulleriyle mücadeleye hız verilmelidir.
Ayrıca bölücü terör örgütünün kaçak tütün ve sigarayla
ilgili faaliyetlerinin sonlandırılması ulusal güvenliğimiz
açısından oldukça önemlidir.
Tütün kontrolü konusunda 4207 ve 4733 sayılı
Kanunlara aykırılıklar müsamahasız önlenmeli, özellikle
sigara şirketlerinin reklam, promosyon ve sponsorluk konularında
kanuni olmayan faaliyetleri cezalandırılmalıdır.
Fonksiyonlarını yitirmiş, büyük bir bölümü
özelleştirme adı altında âdeta peşkeş çekilmiş
Kurumun bütçesini tartışmanın bir anlamını
olmadığını düşünüyor, bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yılmaz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Atila Kaya. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ATİLA KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Gruba adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette ki Diyanet
İşleri Başkanlığı Türk milleti
açısından son derece önemli bir anayasal kurum olup, toplumda her
zaman önemli bir yeri olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Muazzam bir
kadro ve bütçeye sahip böyle bir kurumun haliyle toplumumuzu dinî, kültürel
meselelerde hakkıyla aydınlatması, eğitmesi, toplumsal
ahlak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın önemini
yaptığı faaliyetlerle sergilemesi en önemli beklentilerdendir.
Çünkü din hizmetlerini yürütmek, yaygın din eğitimini
gerçekleştirmek, toplumu din konusunda aydınlatmak, toplumsal
birleşme ve bütünleşmeye katkı sunmak gibi dört temel görev
alanı olan Diyanet İşleri Başkanlığının
aynı zamanda bu görevlerini Anayasa ve yasaların
tanıdığı hak ve tanımlandırdığı
bir bütünlük içinde yapmak yükümlülüğü vardır.
Diyanet İşleri Başkanlığı,
söz konusu bu dört alanı her türlü siyasi mülahazaların
dışında kalarak çağın ve toplumun
ihtiyaçlarını dikkate alarak tanzim etmek zorundadır. Ayrıca
ve özellikle toplumu bilgilendirme hizmetlerinde sadece ülkemiz içinde
değil, sınırlarımız ötesinde Avrupada, Balkanlarda,
Kafkasya ve Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde ve Orta Doğuda bizimle
beraber aynı dili, dini ve kültürel değerleri paylaşan soydaşlarımıza
daha çok ulaşmaya gayret sarf etmesini beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bugün karşı
karşıya kaldığımız sorunlardan birisi de millî ve
manevi değerlerimizin toplumsal çatışma alanına
dönüştürülmesi ve Türkiye'nin inanç ve mezhep temelinde çok tehlikeli bir
ayrışma ve cepheleşme sürecine çekilmek istenmesidir. Toplumsal
huzursuzluk ve gerginlik alanları her geçen gün derinleşmektedir. Bu
alanlardaki temel sorunların Türkiye'nin millî birliği ve bütünlüğü içinde makul çözümlere
kavuşturulamaması, bu yöndeki tahrik ve istismarların hayat
bulacağı müsait bir ortam yaratmaktadır. Bu tehlikeli süreci
durdurmak ve millî dayanışma ruhuyla Türkiyeyi birlik, bütünlük ve
huzur içinde onurlu ve aydınlık bir geleceğe taşımak,
siyaset kurumunun en önemli ve öncelikli görev ve sorumluluğudur.
Yaşayış, hayata bakış, insanlar
arası ilişkiler, millî kültüre katkı ve vatana
bağlılıkları itibarıyla biz ve bizim dediğimiz
Alevi kardeşlerimizin sorunlarının kaynakları ve
çözümlerinin konuşulması da birinci önceliklerimizden
olmalıdır. Zaten etnik bölünme ve ayrışma tehlikesi
gösteren Türkiye'nin, bir de mezhep ve inanç ayrımına sürüklenmesi ya
da yeterince birlik sağlayamadan bu vahim sürece girmesi, Türk devletinin
ve milletinin bekasını etkileyecek kadar önemli bir sorundur.
Değerli milletvekilleri, elbette sorun ve çözümü kolay
değildir. Lakin bu kördüğüm demokrasi kurumu ve eşitlik ilkesi
içinde şimdi çözülemezse daha sonra çok geç olacağı özellikle
bilinmelidir. Özellikle Alevileri azınlık statüsünde görmek isteyen
ABnin, sözde Alevi haklarını koruma altına almak adına
dayattığı talepler, özünde ayrıştırmayı ve
çatıştırmayı hedefleyen sinsi bir oyuna
dönüşmüştür. Temel mesele, toplumsal bütünleşmenin samimiyet,
hakkaniyet ve denge ortamında gerçekleşmesidir. Bunun yolu da
kültürel kimliğimizin köklerini tanımak ve adalet terazisini
eğri tutmamaktır.
Esasları ve hedefleri doğru konulmuş,
sağlıklı bir tartışma ve değerlendirme
ortamının şartlarının hazırlanması devlet ve
toplumun bütün kesimlerinin ortak sorumluluğudur. Bu konuda başta
siyaset kurumu, Parlamento ve Hükûmet olmak üzere devletin ve toplumun tüm
kurumlarına, Aleviliğin çatı kuruluşlarına, inanç
önderlerine, üniversiteler ve akademik çevrelere önemli görevler
düşmektedir.
Bu çabalarda temel amaç, Türk milletinin birliğini ve
beraberliğini koruyarak toplumsal huzursuzluk alanlarının
cepheleşmelere dönüşmesini önlemek ve herkesin inancına
saygı duyarak birlikte yaşama ideali etrafında kenetlenip
toplumsal sıkıntı ve sorunları çözmek olarak görülmelidir.
Alevilik eksenindeki tartışmalarda ve mevcut
sorun ve sıkıntıların çözümü için bir anlayış
birliği zemini oluşturulması çabalarında temel
bakış tarzı şunlar olmalıdır:
1) Karşılıklı endişe, korku ve ön
yargılar aşılmalı ve Türk milletinin tarihten bugüne
ulaşan zenginliklerinden biri olan bu değerler sistemi bunlardan
arındırılarak doğru bilgilere dayalı bir zeminde ele
alınmalıdır.
2) Alevilik tıpkı diğer inanç
alanlarında olduğu gibi siyasi istismar ve rant aracı olmaktan
çıkarılmalı, şahsi ve kurumsal nüfuz ve iktidar alanı
olarak görülme eğilimleri terk edilmelidir.
3) Bu konuyu inancın dışında başka
mecralara çekme, ideolojik muhteva ve nitelik kazandırma ve politik bir
akım hâline getirerek siyasallaştırma çabalarına itibar
edilmemelidir.
4) Bir
inancın ifadesi olan bu anlayış, karşıtlık ilkesi
ve zıt kutupların çatışması denklemine hapsedilmemeli,
Sünni-Alevi, cami-cemevi karşıtlığı olarak görülmemeli
ve bu noktaya indirgenmemelidir.
5)
Karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü
anlayışı hâkim kılınmalı, hiçbir inanç, kültür,
gelenek ve değeri aşağılamanın hiç kimsenin hakkı
ve haddi olmadığı unutulmamalıdır.
6) Toplumsal
hassasiyet taşıyan konularda küçümseyici ve
dışlayıcı ifade ve tavırlardan özenle
kaçınılmalıdır.
7) Konunun
kavramsal çerçevesi doğru konmalı ve anlaşılmalı,
çözüm imkânları bütüncül bir çerçeve içinde ele
alınmalıdır.
8) Hem Alevi
kardeşlerimiz ve kurumları arasında hem de toplumsal düzeyde
görüş ve anlayış birliği bulunmayan temel konularda iyi
niyetli ve objektif çözümü amaçlayan asgari müşterek zemin
oluşturulmalı ve bu konuda akademik çalışmalar yol
gösterici olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaya, konuşmanızı tamamlayınız.
ATİLA KAYA
(Devamla) Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Alevi kardeşlerimizin sorunlarının
çözümü için bu konuda karşılıklı anlama ve
anlaşılma süreci başlatılmasına katkıda bulunmaya
samimiyetle hazırdır.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyor, bütçenin hayırlı
olmasını temenni ediyorum.(MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı, Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğru.
Sayın
Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TİKA bütçesi üzerinde, 2009 yılı bütçe
tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
1990lı
yılların başında Sovyetler Birliğinin
dağılmasıyla beraber TİKA kuruluşu kurulmuş ve
faaliyetlerine başlamıştır. TİKA kurulduğu günden
itibaren 2002 yılının sonuna kadar çok önemli projeleri gündeme
getirmiş ve uygulamaya da koymuştur.
Bunları
şöyle bir gözden geçirdiğimiz zaman -tabii bunların içerisinde
devlet olarak da yapılmıştır- bir Manas Üniversitesi
Kırgızistanda, Kazakistanda Ahmed Yesevi Üniversitesi,
Moğolistan Türk Anıtları Projesi ve yakın zamanda
yapılan Bilge Kağan karayolunun asfaltlanması, Hoca Ahmed Yesevi
Türbesi ve Külliyesi restorasyonu, Sultan Sencer Türbesi ve Külliyesi
restorasyonu, Kırım Türklerine Konut Edindirme Projesi, Gagavuz Yeri
İçme Suyu Projesi, Tacikistanda şehirlere su getirme projesi,
Azerbaycan Haçmaz Bölgesinde numune tarım çiftliklerinin
oluşturulması, Kırgızistan Bişkekte numune KOBİ
yatırımları, TÜRKSOY projeleri ve Türkoloji projeleri
sayılabilir. Bunlar çok önemli büyük projelerdir.
Biz 2002
yılından itibaren iktidara gelmiş bulunan AKP
İktidarından bu şekilde ses getiren büyük projeler
oluşturmasını ve yapılmasını bekliyoruz. Bu
zamana kadar, tabii, bazı güzellikler yapılmıştır ama
Hakikaten, üniversitelerin kurulması, büyük projelerin ortaya konmuş olmasının
da ayrı bir önemi olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, tabii, bağımsız devlet olmayan Türk
toplumlarına da TİKA marifetiyle yardımlar yapılmakta ve
ofisler açılmaktadır. Ancak, tabii TİKAnın kuruluş
amacı Türk dünyası olmasından dolayı da Türk dünyasına
yönelik çalışmaların yapılmasının yanında,
son zamanlarda, işte, Afrika ülkelerinde de çeşitli koordinasyon
ofislerinin açılmakta olduğunu görüyoruz. İşte, Sudanda,
Senegalde, Etiyopyada açılıyor.
Ancak, bunların yanında TİKAnın
ayrıca bir Doğu Türkistanda Sencer Bölgesinde bir ofis açmasını
veyahut da bir Suriye Halepte, Lübnanda veyahut Musulda, Kerkükte,
Telaferde de bir ofis açmasının ben çok faydalı
olacağı kanaatindeyim.
Tabii, bunların yanında özellikle, sayın
milletvekilleri, Türkiye ve Türk
dünyasıyla ilişkilerde TİKA tarafından yapılan
çalışmaları takdirle de karşılıyoruz.
Kurumsallaşmış bir yapı, on altı yıldan itibaren
başarılı bir şekilde devam ediyor. Ancak bunun yanında
bugün Türkiye, Türk dünyası ilişkilerinde bu
çalışmaların daha ötesine de açılımlar
yapılması gerekmektedir. Bir Nabucco Projesinin, bir Traceca
Projesinin, bir enerji koridorları konusunun da Türk dünyası için
çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, son zamanlarda tabii, Ermenistanla
ilişkiler geliştirilmeye çalışılıyor. Ancak
Ermenistanla ilişkilerin geliştirilmesinin yanında buradaki,
tabii, Ermenilerle özellikle Azerbaycan arasındaki problemin
çözümlenmemiş olmasından dolayı da Azerbaycanlı
kardeşlerimiz tarafından da bu konu çok yakinen takip ediliyor. Hatta
birçoğunun üzülmekte olduğunu ve beraberinde de yani bu özellikle
kaçkınların, sorunların ortada olduğu bir dönemde bu
sorunlar çözümlenmeden ilişkilerinin geliştirilmesinin çok doğru
olmadığını veyahut da bu konunun ciddi manada değerlendirilmesini
beklemekte olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca tabii, Gürcistanla ilgili de bazı
şeyler söylemek gerekiyor. Ahıska Türkleri yıllardan beri bir
mücadele ettiler ve kendi yurtlarına dönme mücadelesinde
başarılı bir konuma da gelmiş bulunuyorlar. Ama Ahıska
Türklerinin o bölgeye yerleşmesindeki sıkıntıları da
aşmak mecburiyetindeyiz.
Bakınız daha önceki dönemlerde Kırımda
bir konut edindirme yardımları yapılmış,
yaklaşık olarak TİKA marifetiyle beş bine yakın konut
burada bizim soydaşlarımıza alınmış ve
verilmiştir. Aynı projenin acaba Ahıska Türkleri tarafından
da yapılması gerekmez mi? Ahıska Türkleri fakir insanlar.
Dünyanın her tarafına yayılmış ve de perişan bir
şekilde yaşıyorlar. Ahıska Türklerine de, işte, konut
alabilir miyiz? Veyahut da o bölgeden toprak alıp kendilerine vermiş
olduğumuz zaman en azından oraya yerleşilmesini de
sağlamış olabiliriz.
Gürcistan, tabii, son zamanlarda büyük
sıkıntı içerisine girdi. En azından, Gürcistanın
çeşitli Birleşmiş Milletler kuruluşları nezdinde
görüşmeler sağlanılarak bu sene sonunda müracaatların bitirilmesinin
en azından bir yıl daha uzatılması noktasında da
çalışmalar yapılması gerekir diye de düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, Türk dünyasıyla
ilişkilerde maddi kaynaklı projeler yanında, çeşitli
eğitim çalışmaları, sempozyum çalışmaları da
yapılması gerekiyor. Geçtiğimiz aylarda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan marifetiyle, Türkçe
Konuşan Devletler Parlamenter Asamblesi gerçekleşmiştir. Bu çok
ciddi bir adımdır. Aynı tür adımların ve projelerin
yapılması gerekiyor. Konuşmamın başında da
söylemiş olduğum gibi, büyük projelerin olması oralardaki
ilişkilerimizin daha da fazla geliştirilmesini sağlayabilir.
Bakınız, daha önceki dönemlerde yine başarılı bir
şekilde Büyük Öğrenci Projesi adı altında ciddi bir proje
geliştirilmiştir. Bu proje devam ediyor ancak projenin çok büyük
eksiklikleri vardır. Okullarını bitiren çocuklarımız,
işte, Türk dünyasına yayılıyorlar. En azından
bunların takip edilerek o bölgelerdeki çocuklarımızın
iş sahibi yapılması, aş sahibi yapılması noktasında
çalışmaların yapılması gerekir diye de
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğru,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Devamla) Ayrıca, geçmiş
dönemlerde bu çocuklarımıza TİKA marifetiyle Türk dünyası
gençlik kurultayları düzenliyorduk. Aynı kurultayların yine
aynı şekilde devam etmesinin de çok büyük faydası olduğu
kanaatindeyim. Yani onlar da Türk gençleriyle beraber, işte,
karşılıklı aile bağlarının
oluşturulması, aile yuvası içerisine getirilmesi noktasında
da çok büyük faydası olacağı kanaatindeyiz.
Türk dünyasıyla ilişkiler bilimsel görüşlere
ve gerçeklere yönelik de olmalıdır. İşte, özellikle
İsmail Gaspıralının söylemiş olduğu işte,
fikirde birlik noktasında da çok çeşitli
çalışmaların yapılması gerekir diye de
düşünüyorum.
Türk dünyasıyla ilişkilerde, değerli
milletvekilleri, Türk Dünyası Bakanlığının
kurulmasının da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şu
anda Türk dünyası bakanlığı gibi bakanlıklar
dünyanın birçok yerlerinde vardır. Aynı şekilde,
bunların koordinasyonunun sağlanması, en azından belli bir
yatırımcı bakanlık olması noktasında
ulaşabileceğimiz yerlerin olması ve kendi özerk bir bütçesinin
bulunmuş olması dolayısıyla çok çeşitli yönlere
doğru ulaşılabileceği kanaati içerisinde bulunuyorum. Bu
yönlü çalışmaların da ülkemiz noktasında faydalı
olacağı kanaatindeyim.
Bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
AK PARTİ Grubu adına ilk konuşmacı, Van
Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Türkmenoğlu, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Mali Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısında Dış Ticaret
Müsteşarlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sürdürülebilir ihracat artışımızı
hedefleyen, üretim, sermaye, bilgi, ileri teknoloji verimliliğine dayanan
pazar odaklı strateji geliştiren Dış Ticaret
Müsteşarlığımız, ekonomi politikamızı
ihracata dayalı kalkınma modeli oluşturmak için zaman, mekân,
sınır tanımadan çalışan başarılı
kurumlarımızdan birisidir. Son altı yıl içerisinde ortaya
konulan hedefler, hazırlanan stratejik planlar ve bu planların eyleme
geçmesi sonucu dünya ortalamasının 2 katını aşan
oranları yakalayan ihracat artışları, ülkemiz ekonomisinin
yakaladığı istikrarlı büyümenin temel
dayanağını oluşturmuştur. Bugün dünyanın 22nci
büyük ihracatçısıyız. OECD ülkeleri arasında en çok ihracat
yapan ülkeyiz. Yükselen büyük ekonomiler kategorisinde Çinden sonra 2nci
sıradayız. Yunanistan ihracatının tam 5 katıyız.
3 Baltık ülkesinin ihracatının toplam 3 katıyız.
Ayrıca, ülkemiz firmalarının rekabet gücü,
mal ticaretinin yanında hizmet sektöründe de
başarısını ispatlamıştır. Yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerinde, firmalarımız, 69
ülkede 105 milyar dolarlık 4.300 proje üstlenmiştir. Dünyanın en
büyük 225 firmasının 22si bizim firmalarımızdır. Son
beş yılda 55 milyar dolarlık proje üstlenmişiz.
Değerli milletvekilleri, hiç kimse başarı
merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır.
Başarının yüzde 5i bilmekten, yüzde 95i yapabilmekten
oluşur. Bizim bugün bu noktada olmamız durup dururken ortaya
çıkmamıştır.
Bakınız, 2002 yılında
ihracatımız 36 milyar dolarken bugün 136 milyar dolara
yaklaşıyoruz. Hedefimiz 2010da 180 milyar dolar, 2023te 500 milyar
dolardır. Bugün, bir günde 500 milyon dolarlık, bir saatte 17 milyon
dolarlık ihracat yapıyoruz.
Gelişen stratejiler sonucu sorunlu komşuluk
dönemi bitmiştir, dost komşuluk dönemi
başlamıştır. Bugün, komşu ülkelere
ihracatımız 21,8 milyar dolardır, çevre ülkelere olan
ihracatımız 18,5 milyar dolardır, Türk cumhuriyetlerine olan
ihracatımız 2,8 milyar dolardır; toplam 42,2 milyar
dolardır. 2002ye göre artışımız yüzde 485.
Dış Ticaret Müsteşarlığımız
yaptığı yeniliklerle Avrupa Birliğine hazırdır.
Avrupa Birliği Türkiye'nin en büyük ticaret ortağıdır,
genel ihracatımız içerisindeki payı yüzde 56dır. 30
firmamız uluslararası marka olmuştur. Serbest bölgelerde ticaret
hacmimiz 24,5 milyar dolara çıkmıştır. Bu bölgelerde
2002de istihdam 28.750 iken bugün 50.667dir. Artış
oranımız yüzde 76dır.
Değerli milletvekilleri, diğer
kurumlarımız gibi Müsteşarlığımız da gece
demeden gündüz demeden çalışmış, emek sarf etmiş,
katkı sağlamış ve bu rakamları oluşturmuştur.
Biz de bu rakamları gururla burada ifade ediyoruz.
Ülkemizde başarıyla sürdürülen analitik bütçe
tasarımızın gerek fonksiyonel gerekse ekonomik
sınıflandırmaya göre Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın genel kamu hizmetlerine 41
milyon 909 bin 500 YTL, savunma hizmetlerine 306.200 YTL, ekonomik işler
ve hizmetlere 73 milyon 139 bin YTL olmak üzere, toplam 115 milyon 355 bin YTL
ödenek ayrılmıştır.
Bütçemizin bu
vesileyle hayırlara vesile olmasını temenni ederken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkmenoğlu,
tamamlayın konuşmanızı.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) -
az önce burada
konuşan Sayın Milletvekilimiz Sırrı Sakık Beyin Köye
Dönüş Projesiyle ilgili olumsuz bir vurgu yaptığını
gördüm.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
İçişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP) ile birlikte Türkiyede, ülkede yerinden
olmuş kişilerle ilgili bir proje geliştirmesi
yapılmaktadır. Bu projenin ilk dönem faaliyetleri 2007 yılı
içerisinde Van ilinin Ülke İçinden Yerinden Olmuş Kişilere
Yönelik Eylem Planını başarıyla bitirdiğine dair
UNDPnin elimde belgesi var. Yani Kızılcahamamda herkes
tarafından takdir edilebilecek bir başarılı projeyi Van
Valiliği başarıyla sürdürmektedir.
Bunu da bilgilerinize arz ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) - Ben kendi ilimle ilgili
açıklamada bulunmuştum.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Ben genel anlamda söyledim.
Van Valiliği ile ilgili, bilinmesiyle ilgili
SIRRI SAKIK (Muş) Van Valisine hayırlı
olsun. Ne yapalım, vatanımız yok, 5-6 tane milletvekilimiz var. Ama ben Kendi
ilimizde böyle bir haksızlık var. dedim.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Ben de genel anlamda
bilginiz olsun diye söyledim.
SIRRI SAKIK (Muş) Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sen Vandan
konuş, Vandan. Muştan konuşma.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Ben Türkiye
Milletvekiliyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Yok, sen Van
Milletvekilisin.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Türkiye Milletvekiliyim.
Olmaz öyle.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkanım, söz konusu olan bu
konuşmalarda esas bir başka yanlışlık var, onu
ifade etmek için müsaade ederseniz iki dakika katkı vermek istiyorum.
BAŞKAN Hangi yanlışlık?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bakın efendim,
Sayın Sırrı Sakıkın bu kürsüde konuşurken
kullandığı kelimeler yanlış kelimeler. Sizin de
dikkatinizi çekmedi. Beklerdim ki, Sayın Konuşmacı
Arkadaşımızın, Sayın Sakıkın
konuşmasına itiraz ederken o kelimeye de itiraz etmesi gerekirdi.
Onun için, müsaade ederseniz, tutanaklara da geçmesi açısından
Kastı aşan bir beyanı var.
BAŞKAN
Sayın Şandır, görüşlerinizi ifade ettiniz.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Bakan Beye söyledik onu düzeltecek şimdi.
BAŞKAN
Yani o söylediğiniz kelimenin ben tutanaklarını getirdim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Müsaade buyurursanız bir açıklama yapayım.
Bu hususta
hepimiz hassasız. Sayın Sakıkın ifade ettiği o
kelimeler
Sayın
Sakık Kürt coğrafyası kelimesini kullandınız. Bu,
Türkiye açısından doğru bir ifade değil. Şöyle
doğru bir ibare değil: Çünkü Türkiye'de herkes her yerde
yaşıyor. O bakımdan tahmin ediyorum, ben onu bir sürçülisan
olarak kabul ettim, geldim, ikaz etmedim. Sayın Şandırın
demek istediği odur.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Sakık iki yerde
kullandı
BAŞKAN
Şunu demek istiyorum: Türkiyede şu coğrafya
SIRRI SAKIK
(Muş) Efendim, benim siyasal inançlarım budur. Bu doğrultuda
bedel ödüyorum ve ödemeye de adayım. Ben öyle kullanıyorum, siz
nasıl yorumlarsınız yorumlayın.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Meclis Başkanımız, meseleyi
tevil etme hakkına sahip değilsiniz.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Konuşmacı Türkiye Büyük Millet
Meclisinde böyle bir cümle kullanmaya
BAŞKAN
Sayın Şandır, ben sözlerimi tamamlamadım. Lütfen,
Başkanlık Divanını siz de kendi görüşleriniz
doğrultusunda yönlendirmeye kalkışmayın.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Kürtlerin yaşadığı her yer Kürt
coğrafyasıdır, kimsenin buna itirazı olamaz. Hayret bir
şey!
BAŞKAN Ben
bir ifadeyi kullandım ve o arada bir ifadede bulundu. Ben tevil etmem.
Benim bu husustaki görüşlerim nettir. Kimsenin de herhangi bir
şekildeki bir ifadesine ihtiyacım yoktur.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sürçülisan diye tanımlıyorsunuz.
BAŞKAN
Müsaade buyurun.
Konuşması
sırasında Sayın Sırrı Sakıkın bir
kısım ifadelerini de burada düzelttim, söyledim. Bu husustaki, millî
kimlik konusundaki hassasiyetimizi kimsenin tartışmaya açmasına ihtiyacımız
yoktur. Bunu özellikle belirtiyorum. Bu hususu da belirteyim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Efendim, kimsenin üniter yapıyla ilgili, ülkenin
birliğiyle ilgili küçük bir eleştirisi yok, bir talebi yok. Niye
olayı çarpıtıyoruz?
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen
SIRRI SAKIK
(Muş) Orada yaşanan bir coğrafya da Kürt
coğrafyasıdır. Şimdi
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Kürt coğrafyası değil. Ben de
bedel ödedim.
BAŞKAN
Kürt coğrafyası
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Öyle bir coğrafya var mıdır efendim?
BAŞKAN
Sayın Sakık, böyle bir coğrafya tabiri yoktur. Bu,
geçmişteki, Osmanlı döneminde de son yüzyılda
çıkmış olan bir olaydır.
SIRRI SAKIK
(Muş) Efendim, açın eski tutanaklara bakın. Mustafa Kemal
cumhuriyeti kurduğunda, Kürt milletvekillerine Kürdistan milletvekili
diyor, Laz milletvekillerine Lazistan milletvekili diyor; Mustafa Kemal diyor
bunları. Bugün, bakın, Ermeni şeyine de pek çok tepki
gösteriyoruz ve Mustafa Kemal
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sizden başka bunu söyleyen var mı?
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
SIRRI SAKIK
(Muş)
Alçaklıktı diyor, o Ermenileri katledenlere Alçak
diyor Mustafa Kemal.
BAŞKAN
Bakınız, Sayın Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) - Ben Mustafa Kemalin ruhuna
Evet, o gün O öyle diyor, ben de
bugün böyle ifade ediyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, böyle bir usul var
mı?
BAŞKAN
Sayın Sakık
Sayın Sakık
Lütfen
Bakınız,
o günkü yapılmış olan karşılıklı
çatışmalar içerisinde ki, her coğrafyada olmuştur
Katliam
yapan herkes alçaktır ama Türk milletinin, bunun içerisine Türkiye'nin
bütün coğrafyası dâhil, böyle bir katliamla ilgili bir suçu yoktur.
Onun için, onu diyen aydınların kendilerine aittir o sözler. Lütfen
efendim, milletimizin tarihiyle ilgili böyle bir şeyi, ifadeyi
kullandırmayalım.
SIRRI SAKIK
(Muş) Efendim, ben Mustafa Kemalin söylemlerini söylüyorum. Şimdi,
hepimiz, Mustafa Kemalin başıyla yemin ediyoruz; işimize
gelince yemin edeceğiz, işimize gelmeyince üstünü örteceğiz.
BAŞKAN
Hayır
Hayır
Hiçbir şeyin üstünü örtmüyoruz, sadece milletimize
yapılan haksızlığa karşı çıkıyoruz, o
kadar.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Efendim
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Meclisi zatıalileriniz
yönetiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türk milletini siz temsil
ediyorsunuz. Bu kürsüde bu türlü yanlış kelimelerin
kullanılmasına müsaade edilmemesi lazım.
BAŞKAN
Edilmemesi lazım, doğrudur.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bunun sonu nereye varır? Müdahale edilmesi
lazım. Ben de bunu söylüyorum.
BAŞKAN Tamam,
biz de onu söyledik.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ya düzeltilmeli, Sayın Sakık bunu düzeltmeli
ya da siz düzeltmelisiniz.
BAŞKAN
Düzelttik efendim biz. Türkiye coğrafyasının bir bütün
olduğunu, Türk milletinin bir bütün olduğunu ifade ettim.
Sakıkın kendisine ait görüşleri kendisine saklıdır,
ayrıdır ama bizim böyle şeyimiz yoktur.
SIRRI SAKIK
(Muş) Kimsenin buna itirazı yok ki
Kimsenin, coğrafyanın
bölünüp parçalanmasına asla bir şeyi yok ki.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Böyle böyle nereye varıyor bu iş?
SIRRI SAKIK
(Muş) - Bu konuda biz sizden daha hassasız. Bu ülkenin bütün
coğrafyası anayurdumuzdur.
BAŞKAN
Eyvallah, tamam
SIRRI SAKIK
(Muş) Niye gocunuyorsunuz?
BAŞKAN Bir
şeyimiz yok işte. Tamam, onu söylüyorsunuz, biz de sizi
alkışlıyoruz, bir şey demiyoruz. O hususta bir
itirazımız yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, sen de eyvallahı
öğrenmişsin!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Siz orada oturduğunuz sürece daha burada çok
şeyler söylenir, siz de burada hoş
karşılarsınız.
BAŞKAN -
Şu anda ikinci konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Burhan
Kayatürk.
Sayın
Kayatürk, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA BURHAN KAYATÜRK (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi 2009 bütçesi
üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Dünyada baş
gösteren ve hızla yayılan küresel ekonomik krizden iş
dünyamızın ve ihracatçımızın az etkilenmesi veya
etkilenmemesini hedeflemekteyiz. Küresel krizin derinleştiği bu
atmosferde ihracatı geliştirme plan ve projeleri daha da önemli hâle
gelmiştir.
İGEME, 2009
yılında eğitim programı sayısını ve
muhtevasını artırarak binlerce yeni iş adamımıza
ulaşmayı ve hiç ihracat yapmayan firmalara yönelik özel programlar
yapmayı da planlamaktadır. Buna ilişkin pilot uygulamalar bu
yıl Ankarada yapılmış, bu kapsamda elli iki firmaya
ihracat danışmanlığı eğitimi verilmiştir.
İGEME, komşu ve çevre ülkeler ile ekonomik ve ticari ilişkilerin
geliştirilmesi çerçevesinde Balkan, Afrika, Orta Doğu ülkeleri ve
Türk cumhuriyetlerinden gelen uzmanlara dış ticaret eğitimi
vermektedir.
2009
yılında İGEME yükselen ve yeniden parlayan pazarları tespit
ederek ve potansiyel sektörleri dikkate alarak yeni pazar
araştırmaları yapacaktır. Burada ihracatçımızla,
yabancı ithalatçının buluşma noktası olan ticari talep
eşleştirme hizmeti 2008 yılında web sitesinde
kayıtlı hâle getirilmiştir. Ayrıca İGEMEye
ulaşan alım satım talepleri, uluslararası ihaleler, mevzuat
değişiklikleri, fuarlara ilişkin duyurular ile İGEME
faaliyetleri günlük olarak web sitesi üzerinde dış ticaret bülteni
olarak verilmiştir.
İGEME,
hâlihazırda Dış Ticaret Müsteşarlığının
yürütmekte olduğu pazar araştırmaları projelerinin
desteklenmesi, pazar araştırması raporları ve istatistik
satın alınmasıyla üyelik giderlerinin desteklenmesi, elektronik
ticaret sitelerine üyelik giderleri desteği, eğitim ve
danışmanlık yardımı desteklerinde uygulamacı
kuruluştur.
2009
yılında düzenlenen yurt içi ve yurt dışı
toplantı, seminer ve fuarlarda tanıtımın
yapılmasına devam edilecek ve daha fazla firmaya
ulaşılacaktır.
İGEME, on
bir yıldır dış ticaret kurultayları düzenlemekte, bu
kurultayda devlet, iş dünyası ve üniversiteler bir araya
getirilmekte, dış ticaret bilincinin gelişmesine katkı
sağlamaktadır. Bu toplantılarda üniversiteli gençler, Türkiye
ekonomisi ve dış ticaret konularında tebliğler sunmakta ve
geleceğin Türkiyesi için ufuk açmaktalar.
Merkezin 13
milyon 436 bin YTL olan 2008 mali yılı bütçesi yaklaşık
yüzde 8lik bir artışla 2009 yılı için 14 milyon 549 bin
YTL öngörülmüş olup, faaliyetlerini bu bütçeyle sürdürecektir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin sürdürülebilir ekonomik istikrarı için ihracat
güçlü konumunu korumak zorundadır. Bu çabalarda İGEMEnin yeri hep
vardır ve artarak devam edecektir. Toplam dış
ihracatımızın 36 milyar dolar olduğu günler çok geride
değildir. Hükûmetimizin ve Sayın Bakanımızın
yoğun çabaları olmasaydı bu altı yıllık süre
içerisinde, bugün Türkiyede ihracat rekorları
kırılmayacaktı, belki de Güney Koredeki herhangi bir
şirketin tek başına yaptığı toplam ihracattan
daha küçük olacaktı Türkiye'nin ihracatı. Bu nedenle, burada,
altı yıllık Hükûmetimizin yoğun çabaları ve
dolayısıyla İGEMEnin katkıları takdirle
karşılanmalıdır.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Hangi tedbiri aldınız bugüne kadar?
BURHAN KAYATÜRK
(Devamla) Şimdi, ithalatla alakalı
Değerli
arkadaşlar, ithalat-ihracat arasında özellikle muhalefetten gelen
sesler oluyor. Evet, ithalat yüksek, ama ithalatla ihracat arasındaki en
önemli farkın bu enerji ithalatı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu
ülke, takdir edersiniz ki AK PARTİ tarafından altı senedir
yönetiliyor, doksan senedir yönetilmiyor. Bu nedenle, bu enerji ithalatı
farkını biz ortadan kaldırdığımızda
ihracatla ithalatın birbirine ne kadar yakın olduğunu da
görmüş olacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kayatürk, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Oku, oku önce bütçeyi! Bilmeden konuşuyorsun.
BURHAN KAYATÜRK
(Devamla) Burada ithalatla ihracat arasındaki farkın neden bu kadar
açık olduğunu siz çok iyi biliyorsunuz
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorsunuz.
BURHAN KAYATÜRK
(Devamla)
ve Türkiye Cumhuriyetinde bugüne kadarki en
başarılı ihracat politikalarının takip edildiğini
ve bundan dolayı da buralara geldiğimizi hepimiz kabul ediyoruz,
ancak, kabul edemiyorsak o şahsi bir meseledir.
Ben, 2009
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kayatürk.
AK PARTİ
Grubu adına üçüncü konuşmacı, Antalya Milletvekili Sayın
Abdurrahman Arıcı.
Buyurun
Sayın Arıcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2009 yılı
bütçesi üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evrensel kültürün
bir parçası, dili, dini, ırkı, farklı insanları
birleştiren önemli bir vasıta olan spor dünya barışına
katkı sağlayan bir etkinlik hâline de gelmiş bulunmaktadır.
Spor, fiziksel
faydalarının yanı sıra insanların ruhsal
sağlığını da olumlu yönde etkileyen, sosyal kazançlar
sağlamak amacıyla yapılan hareketler bütünüdür.
Sporun
sağladığı bedensel ve ruhsal anlamdaki doyum
olanakları, serbest zamanları ve yaşam seviyeleri düzenli olarak
artan sanayileşmiş ülkelerin özlemini duyduğu yeni bir
yaşam şeklinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Bütün bu
özelliklerinin yanı sıra spor, spor yapan açısından
kazanmaya dönük teknik ve fiziki bir çaba, izleyen açısından
yarışmaya dayalı estetik bir süreç, toplum genelinde
oluşturulan bütün içinde de yerine göre o toplumun çelişki ve
özelliklerini olduğu gibi yansıtan bir aynadır; onu
yönlendirebilen etkili bir amaç, önemli bir toplumsal olgudur.
Toplumlar
üzerindeki yapıcı etkileri ve birleştirici özelliğiyle
dünyaca kabul görmüş bir paylaşım aracı olan spor,
sağlıklı insanlardan oluşan mutlu ve barışçı
bir toplum oluşturulmasının da en etkin yoludur.
21inci
yüzyıl dünyasının belki de en popüler etkinlik alanı olan
spor tek başına çok büyük bir endüstri oluşturmakta, çok
sayıda tüketicisi olan ticari bir ürün olarak da kabul edilmektedir.
Spor, gençlere
enerjilerini ve yeteneklerini doğru şekilde kullanma
olanağı sunarken; kurallara uymayı, birlik, dayanışma,
iş birliği ve paylaşım ilkelerini öğreterek bireyin
topluma uyumunu sağlar. Böylece gençler, bir yandan başarı için
sabır, özveri, disiplin içinde çalışmanın
gerekliliğini diğer yandan da yenilgiyi kabullenmeyi ve kendinden
daha iyi olanı takdir edebilmeyi öğrenir.
Gençlerimiz
sporun tüm alanları ve branşlarına yönelmeli, devletin
ağırlığı kadar özel sektörün de katkısı
artırılmalıdır.
Sporun bu
işlevleri dikkate alındığında, ülkemiz,
Anayasasında sporla ilgili hükümler bulunan dünyadaki ender ve
geleceği parlak ülkelerden biridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği gibi Anayasamızın 58inci ve 59uncu maddeleri sporun
kitlelere yayılmasının teşvik edilmesi görevini devlete
vermiş bulunmaktadır. Devletimiz adına bu görevi ifa eden
kuruluş ise Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü merkez, taşra
teşkilatı ile özerk spor federasyonlarıdır.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Türkiye genelinde
merkezde 899, taşrada 5.095 olmak üzere toplam 5.994 personeliyle hizmet
vermektedir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün özellikle 2003
yılından bu yana yürüttüğü yoğun çalışmalar
neticesinde 2003 yılında 405.083 olan lisanslı sporcu
sayısı, 2008 Ekim ayı sonu itibarıyla 1 milyon 427 bin
962ye ulaşmıştır. Türkiye geneli lisanslı sporcu
sayısı Millî Eğitim Bakanlığınca verilen 529.107,
Türkiye Futbol Federasyonunca verilen 214.115 lisanslı sporcu
sayıları da dikkate alındığında toplam 2 milyon
171 bin 784e ulaşmıştır. 2003 yılında 6.122 olan
spor kulübümüz sayısı 9.305e çıkartılmıştır.
2003 yılında 20.470 olan antrenör sayımız 2008
yılında 78.243 sayısına ulaşmış
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz dünya sporunun en büyük organizasyonlarına ev sahipliği
yaparak bunlardan başarıyla çıkan bir ülke hâline
gelmiştir. Dünyanın en fazla izlenen spor organizasyonlarından
biri olma özelliğiyle sporun prestij yarışlarından olan
Formula 1, 10-11 Mayıs 2008 tarihleri arasında İstanbul Parkta,
Doğu ve Güneydoğu Kış Spor Oyunları Bayburtta,
Doğu ve Güneydoğu Yaz Spor Oyunları ise Gaziantep, Kilis ve
Adıyaman illerinde düzenlenmiştir.
2008 yılında gerçekleştirilen Avrupa Futbol
Şampiyonasında Türk Millî Takımımızın
başarısı ülkemizde bizleri, yurt dışında
gurbetçilerimizi ve dost milletleri sevindirmiş ve Millî
Takımımızla gururlanmışızdır.
Yine 2008 yılında Sayın
Cumhurbaşkanımızın katılımıyla
gerçekleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Bisiklet
Turu, Kızkalesinden Kızılkaleye sloganıyla, sekiz gün
boyunca yüz altı ülkede, günde iki saat süreyle, ülkemizin tarihî ve
turistik yerlerinin tanıtımı açısından görevini
yapmış ve ayrı bir ses getirmiştir.
Önümüzdeki dönemde ülkemizde düzenlenecek olan
uluslararası organizasyonlarından bazıları da
şunlardır: 2009 yılında Voleybol Avrupa Erkekler
Şampiyonası İstanbul ve İzmirde, 2009 yılında
Avrupa Artistik Bilardo Şampiyonası, 2009 yılında Avrupa
Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası, 2009 yılında Eskrim
Büyükler Dünya Şampiyonası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı
tamamlayınız Sayın Arıcı.
Buyurun.
ABDURRAHMAN ARICI (Devamla)
2009, 2010, 2011
yıllarında Dünya Motokros Şampiyonası İstanbulda;
2010 yılında Bisiklet Avrupa Şampiyonası, 2010
yılında Basketbol Dünya Şampiyonası İstanbul, Ankara,
İzmir ve Antalya illerimizde; 2010 yılında Judo Dünya
Şampiyonası İstanbulda, 2011 yılında Avrupa Gençlik
Oyunları Trabzonda, 2011 yılında Üniversitelerarası
Kış Oyunları Erzurumda, 2011 yılında Voleybol
Yıldızlar Avrupa Şampiyonası İstanbul ve Ankarada,
2011 yılında Tenis Cup İstanbulda, 2012 yılında
Dağ Bisikleti Dünya Şampiyonası, 2012 yılında Golf
Dünya Şampiyonası Antalyada, 2012 yılında Kısa Kulvar
Yüzme Şampiyonası, 2012 yılında Atletizm Dünya Salon
Şampiyonası yine ülkemizde gerçekleştirilecektir.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde çıkartılan
yönetmeliklerle ülkemizi uluslararası müsabaka ve turnuvalarda temsil
ederek başarı elde etmiş, madalya kazanmış millî
sporcularımızın Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde beden eğitimi ve spor öğretmenliği, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü bünyesinde spor uzmanı olarak istihdam edilmeleri
sağlanmıştır.
Yine, bir sözcümüzün burada dile getirdiği Antalya ve
Kayserideki tesisler büyükşehir belediyeleri tarafından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) 2009 yılı
bütçesinin hayırlara vesile olmasını diler, sizlere
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arıcı teşekkür
ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına dördüncü konuşmacı
Kocaeli Milletvekili Fikri Işık.
Sayın ışık, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet
Personel Başkanlığının 2009 yılı bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Devlet Personel Başkanlığı, 1960
yılında 160 sayılı Kanunla kurulmuş, 1984
yılında 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden
yapılandırılarak daha etkin ve verimli hizmet vermesi
amaçlanmıştır. Devlet Personel Başkanlığı,
devlet teşkilatının ve kamu personel rejiminin günün
şartlarına uygun olarak geliştirilmesi ve gerektiğinde
yeniden yapılandırılması, kamu hizmetlerinin kaliteli,
hızlı, verimli ve düzenli olarak yürütülmesi, memurlar ve diğer
kamu görevlilerine ilişkin hukuki ve mali düzenlemelerin
yapılması konusunda belirleyici konuma sahip önemli bir kamu
kurumumuzdur.
Devlet Personel Başkanlığı, personel
mevzuatının uygulanmasında birliğin sağlanması,
bu konuda kurumlar arasındaki anlaşmazlıkların çözümüne
yönelik görüşlerin oluşturulması, personel rejimleri
arasında koordinasyonun tesisiyle ilgili çok önemli çalışmalar
yapmaktadır. Devlet Personel Başkanlığının önemli
bir görevi de kamu çalışanlarının mali ve özlük
haklarının ve çalışma şartlarının
değerlendirildiği toplu görüşme faaliyetlerinin
sekreteryasını yürütmektir. Bütün bu görevlerin yanında
Başkanlık, kendi görev, yetki ve sorumluluk alanında Türkiye'nin
Avrupa Birliğiyle müzakere sürecinde aktif rol almaktadır.
İktidarımız döneminde kuruma verilen çok önemli bir görev de
1992 yılından beri özelleştirmeden dolayı işini kaybeden
personelin kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilmesidir,
kamuoyunda bilindiği gibi 4/C.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada özellikle vurgulamak isterim ki muhalefet partilerinin sözcülerinin
sık sık vurguladığı 4/C mağdurları ifadesi
kesinlikle doğru bir ifade değildir, tam aksine 4/C, 1992
yılından beri özelleştirmeden dolayı işini kaybeden
emekçilerimizin emeklilik haklarını elde edinceye kadar kamuda geçici
statüde istihdamıdır; yani 4/C, mağduriyetlerin giderilmesidir.
Bugüne kadar hiçbir iktidarın yapamadığını yapan,
özelleştirmeden dolayı işini kaybeden emekçilerimizin emeklilik
haklarını elde edinceye kadar kamuda geçici statüde
istihdamını sağlayan bizim iktidarımız olmuştur.
Elbette bu arkadaşlarımızın çalışma
şartlarını yeterli görmüyoruz. Çalışma sürelerinin
uzatılması ve ücretlerinin iyileştirilmesi konusunda
Hükûmetimizin gerekeni yapacağına inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
siyasi partiler, programlarında, iktidara geldiklerinde izleyecekleri
temel politikaları belirtirler. Bir siyasi partinin
başarısı programını hayata geçirme oranıyla da
ölçülür. Bakınız, AK PARTİ olarak Parti Programında ne
dedik: AK PARTİ İktidarı, hizmet gereklerine göre
oluşturulacak norm kadrolara atamayı objektif kıstaslara göre
yapacaktır. Kamu personelinde kariyer ve liyakat esasını temel
alacak ve eleman alımlarını bu kıstasa göre
yapacaktır. Kamu personelleri arasında işçi ve memur
ayrımının sebep olduğu olumsuzlukların ortadan
kaldırılması için gereken yasal düzenlemeler
yapılacaktır. Aynı veya benzer işler için aynı ücret
ödenecek, Eşit işe eşit ücret ilkesi
gerçekleştirilecektir.
Peki ne yaptık AK PARTİ İktidarı
olarak: Bütün kamu kurumlarına personel alımında KPSS
sınavını esas alan politikayı geliştirerek
uygulamaktayız. Bu noktada özellikle şunu vurgulamak isterim ki, KPSS
sınavlarında mesleki bilgi ve birikimi daha
ağırlıklı olarak değerlendirmeye alan bir
yaklaşımın benimsenmesi yerinde olacaktır. Artık ilk
atamalar puan esasına göre, elektronik ortamda, canlı yayında ve
noter huzurunda yapılmakta, nakiller ülke ihtiyaçlarına uygun olarak,
objektif kriterlere göre gerçekleştirilmekte, görevde yükselme ancak ÖSYM
tarafından yapılan sınavlarla mümkün olmaktadır.
Eşit işe eşit ücret ilkesi
İktidarımız tarafından adım adım uygulamaya
konulmuştur. 15 Ağustos 2008 tarihinde memurlara ek ödeme kararnamesi
çıkartılmış, bunun sonucunda örneğin öğretmen 112
YTL, teğmen 132 YTL, polis 161 YTL, araştırma görevlisi 171 YTL,
mühendis ise 264 YTL ilave ek ücret almıştır. Hedefimiz kamu
personeli arasındaki ücret adaletsizliğini tamamen ortadan
kaldırmaktır.
Kamu personelini enflasyona ezdirmedik, ücretlerinde ve
özlük haklarında sürekli iyileştirmeler yaptık.
Yıllardır ödenemeyen nema ve KEY ödemelerini
İktidarımız gerçekleştirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Işık,
konuşmanızı tamamlayınız.
FİKRİ IŞIK (Devamla) Uzun
yıllardır kamuda mevsimlik veya geçici işçi statüsünde
çalışan 220 bin işçimize hiçbir ayrım gözetmeksizin kadro
imkânı sağladık.
Hep birlikte yaptığımız sosyal güvenlik
reformu ile memur ve işçi arasındaki olumsuzlukları, Anayasa
Mahkemesi kararlarını da dikkate alarak gidermeye
çalıştık. Daha burada zaman darlığından
dolayı sayamadığım pek çok icraat, partimizin kamu
çalışanlarına verdiği önemin ve değerin göstergesidir.
Bu vesileyle, tüm kamu çalışanlarımıza,
tüm milletimize ve tüm insanlığa sağlık, mutluluk,
barış ve huzur dolu yeni bir yıl diliyorum. 2009 bütçemizin
ülkemize ve milletimize hayırlı olması temennisiyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
AK PARTİ Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Nükhet Hotar Göksel.
Sayın Göksel, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NÜKHET HOTAR GÖKSEL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2009 yılı merkezî bütçesi ve sigara
yasakları konusunda AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde yüz kırk yıla yakın süredir tütün,
tütün mamulleri ve alkollü içki üretim ve ticareti Tekel Genel
Müdürlüğünce yürütülmüş, üretilen tütünler destekleme
politikaları çerçevesinde satın alınmıştır. Tütün
mamulleri ve alkollü içki üretim ve ticaretinde devlet tekelinin
kaldırılması, destekleme politikalarının terk edilmesi
ve bu çerçevede Tekelin iktisadi devlet teşekkülü olarak ticari ve
sınai hayatta yerini alarak özelleştirme portföyüne
alınması, Tekel tarafından yürütülen düzenleme ve denetleme
görevlerinin ticari faaliyetlerinden ayrılarak başka bir düzenleyici
otoriteye verilmesini gerekli kılmıştır. Bu sebeple, 2002
yılında 4733 sayılı Kanun ile Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Türk tütününün başıboş
kalmaması ve yeni piyasa koşullarına uyum sağlaması
amacıyla tütün üreticisi ile tütün ticareti yapanlar arasındaki
ilişkiyi düzenleyen ve üreticinin piyasada ekonomik olarak ezilmesini
engelleyecek düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Günümüz itibarıyla
yaklaşık 10 milyar YTLlik ÖTV tahsilatını sağlayan
sektörün gerek kamu denetiminde bulunması gerekse de kayıt
dışı ve yasa dışı ürünlerin kontrolü
açısından belli bir düzenleme içinde çalışması kamu
açısından önem arz etmektedir. Özel düzenlemeye konu sektörler
arasında yer alan ve yaklaşık 20 milyar YTL ekonomik
büyüklüğü bulunan tütün ve alkol piyasalarına kısaca göz
atmamız bu sektörlerin önemini net olarak ortaya koyacaktır.
Ülkemizde tütün üretimi altı coğrafi bölgede
yapılmakta olup, ülkemiz şark tipi tütün üretimi ve ihracatında
dünya liderliğini sürdürmekte, 2008 yılı
ihracatımızın yaklaşık 140 bin ton ve bunun ekonomiye
katkısının 490 milyon ABD doları civarında
olacağı öngörülmektedir. Bununla beraber, ülkemizde üretilen
sigaralar için 44,5 milyon kilogram tütün ithalatı gerçekleşmiş
ve 206,5 milyon ABD doları ödenmiştir. Mevcut rakamlar da
göstermektedir ki, tütün yetiştirme ve pazarlamada ülkemiz iyi bir
yerdedir.
Diğer taraftan, Alkol ve Tütün Piyasası Düzenleme
Kurumuna 4733 sayılı ve 4207 sayılı Kanunlar ile tütün
ürünlerinin tüketiminden kaynaklanan zararlı etkileri önleyecek
düzenlemeleri yapma görevi de verilmiştir.
Bilindiği üzere, 21/05/2003 tarihinde Dünya
Sağlık Örgütünün 56ncı Dünya Sağlık Asamblesinde
kabul edilen ülkemizin de 30/11/2004 tarihinde 5261 sayılı Kanun ile
onaylanmak suretiyle tarafı olduğu Tütün Kontrolü Çerçeve
Sözleşmesi dünyanın ilk ve en geniş kapsamlı
sağlık anlaşmasıdır.
Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesini onaylayan ülke
sayısı Eylül 2008 tarihi itibarıyla 160a
ulaşmıştır. Her yıl dünyada 4 milyon, Türkiyede ise
100 bine yakın kişinin ölümüne sebep olan sigara kullanımı
konusunda toplumumuzun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim, ülkemizin
yaklaşık yüzde 50sini bağımlı hâle getiren, en
dinamik kesim ve geleceği olan gençliği kemiren ve her yıl 1 milyar
dolar kayba neden olan tütün ürünlerinin kullanımının
teşvikini önlemek amacıyla, 19 Mayıs 2008de yürürlüğe
giren ve sağlıklı toplumda önemli gelişmelere vesile olacak
4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine
Dair Kanun ile sigarayla mücadele konusunda topyekûn bir seferberlik
başlatılmıştır. Bu kapsamda Ulusal Tütün Kontrolü
Programı 2008-2012 Eylem Planı hazırlanarak yürürlüğe
girmiş olup söz konusu eylem planı ile kuruma ve diğer kamu
kurumlarına önemli görevler yüklenmiştir. Söz konusu eylem planı
dinamik bir süreç olup bunu yeni gelişmelere göre daha ileri bir düzeye
taşımak gerekmektedir.
Yine 4207 sayılı Yasayla kamu hizmet
binalarının koridorları dâhil olmak üzere her türlü eğitim,
sağlık, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eğlence ve benzeri
amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan binaların kapalı
alanlarında sigara içilme yasağı uygulanmaya
başlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Göksel, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun.
NÜKHET HOTAR GÖKSEL (Devamla) Aynı yasak toplu
taşımada da söz konusudur.
Sigarayla ilgili yasal düzenleme, kamunun
vatandaşına yönelik yaklaşımlarında da daha babacan
bir tavır takınmasını sağlamıştır.
Uygulama, devletin otoriter bir yaklaşımla sigara alışkanlığını
toplumun tamamında yok etme gibi baskıcı bir eğilimi
değil, söz konusu alışkanlığın sigara kullanmayan
vatandaşlarımızın da hakkını korumak ve temiz bir
çevre inşa etmek şeklinde kullanılması yönünde ortaya
konulmuş iyi niyetli bir yaklaşımın ifadesidir.
Sağlıklı nesiller yetiştirmenin sağlıklı
fikirler ve politikalardan geçtiğine inanıyor ve söz konusu yasal
düzenlemenin bu uğurda atılmış en büyük adımlardan
birisi olduğunu düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçemizin hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Göksel.
AK PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kabakcı.
Buyurun Sayın Kabakcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA KABAKCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin, kalkınmakta olan
dost ve kardeş ülkelere ülkemizin dost elini uzatan, yüz akı
kurumlarımızdan biri Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı TİKAnın bütçesi
hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetimizin işbaşına gelmesiyle dış politikada,
küresel gelişmelere paralel olarak, Orta Asya, Kafkaslar, Orta Doğu,
Balkanlar ve Afrikada yeni açılımlar gerçekleştirerek tüm
dünyayı kuşatan bir yaklaşım benimsenmiştir. 2000li
yılların başından itibaren kuruluş döneminde
belirlenen faaliyet coğrafyasını, Orta Asya, Balkanlar ve
Kafkasyanın yanı sıra Orta Doğu ve Afrikada bazı
ülkeler başta olmak üzere kalkınma yolundaki tüm ülkeleri kapsayacak
şekilde genişletilmiştir. TİKA, bugün itibarıyla
program koordinatörlerinin olduğu yirmi tane ülkede, bunun
dışında da ilişkide bulunan, yardımda bulunduğu
yüze yakın ülkede faaliyette bulunmaktadır ve bu faaliyetlerin tümü ülkemiz
için yüz akıdır.
Esasen tarihsel, kültürel ve etnik bağlarla
kendilerini Türkiyeye yakın gören kardeş ve soydaş ülkelerin
talepleri bu coğrafya ile yakından ilgilenilmesini ve geçmişte
olduğu gibi bugün de kendilerine yardım eli
uzatılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu anlamda,
ülkemizin yıllardır, soydaş, kardeş, akraba devlet ve
topluluklara söz ve kalple verdiği desteği teknik iş
birliği ve somut projelere dönüştürmesi öncelikli dış politika
hedefi hâline gelmiştir. Son yıllarda yaptığı
kalkınma yardımlarına kattığı yeni bir içerik ve
etkinlik sonucu TİKA önemli bir dış politika enstrümanı
hâline gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle Doğu Blokunun dağılmasından sonra ortaya
çıkan ve piyasa ekonomisine geçiş dönemini yaşayan yeni
bağımsız devletlerde piyasa ekonomisinin temellerini atmak ve
dünya ekonomik sistemine entegrasyonlarını sağlamak TİKA
faaliyetlerinin önemli hedeflerinden biridir. Bu hedef doğrultusunda
Tarım, Hayvancılık, Çevre ve ormancılık,
Altyapının iyileştirilmesi, Sosyal kalkınma ve hayat
standardının iyileştirilmesi, Meslek edindirme ve
istihdamın sağlanması, Ortak tarih ve kültür
varlıklarının korunması, Türkçe
kullanımının yaygınlaştırılması,
Kültürel ilişkilerin geliştirilmesi, İnsani yardım
başlıklı projeler takip edilmektedir ve yapılmaktadır.
1992-2003 yılları arasında toplam 2.506
proje ve faaliyet gerçekleştirilmiş iken son yıllarda, yıl
olarak ortalama 1.400 ila 1.500 civarında projeye
ulaşılmıştır.
TİKAnın uyguladığı proje ve faaliyetlerinin
bölgelere göre dağılımına baktığımızda,
TİKAnın kuruluş amacına uygun olarak başta Türk
dilinin konuşulduğu cumhuriyetler ile akraba toplulukların
bulunduğu bölgelerin ilk sıralarda yer aldığı
görülmektedir. Orta Asya ülkeleri birinci, Doğu Avrupa ve Balkanlar ikinci
sıradadır; Afrika ve Orta Doğu ülkeleri ise bunları takip
etmektedir.
TİKA, on altı yılda
uyguladığı proje ve faaliyetlerden edindiği tecrübe ile son
yıllarda teknik yardım faaliyetlerinin niteliğini ve
yoğunluğunu giderek artırmaktadır. Kalkınma
çabalarının desteklenmesi yanında ortak kültür
coğrafyamızda bulunan tarihî ve kültürel mirasın
korunmasına yönelik çalışmalar da son yıllarda hız
kazanmış, pek çok eserin restorasyonu, koruma altına
alınması ve tanıtımının yapılması
sağlanmıştır.
TİKA, birçok ülkede yürüttüğü restorasyon
projeleriyle hem ortak kültürel değerlerimize sahip çıkmakta hem de
bu eserlerin bekçiliğini yapan, özellikle soydaş ve akraba
topluluklarımıza moral ve özgüven kazandırmaktadır.
TİKAnın çalışmalarında dünyanın
en ücra köşelerinde bile insanımızın gönül
bağlarını taşıyan sivil toplum kuruluşları
ve Türk özel sektörüyle yakın iş birliği takdire
şayandır. TİKA, bu iş birliği yelpazesini
genişleterek FAO, UNDP, İslam Kalkınma Bankası gibi
uluslararası kuruluşlarla da yakın iş birliği yaparak
ortaya çıkacak mali kaynağı ülkemizin öncelikleri
doğrultusunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kabakcı, birkaç saniyenizi
rica ediyorum.
Sayın Canikli, Sayın Mevlüt Çavuşoğlu
konuşacak mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Evet,
Çavuşoğlu konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN O zaman, Sayın Kabakcıya, ben, ek
bir dakika süre veriyorum; konuşmasını tamamlamasını
rica ediyorum.
Buyurun.
MUSTAFA KABAKCI (Devamla) Efendim, konuşmamın
yarısından sonra
Evet, Mevlüt Bey burada, ben devam ediyorum.
TİKA bir başka yöne doğru yönelmelidir.
Gerçekten TİKAnın yaptığı faaliyetler takdire
şayandır ama getirilen öğrencilerin takip edilmemesi gerçekten
ülke adına bir kayıptır. Bu çocuklar, burada eğitimini
almış olan öğrenciler takip edilmelidir. Bunun için de sivil
toplum kuruluşlarıyla, Türkiye Odalar Borsalar Birliği gibi,
İhracatçılar Birliği gibi, DEİK gibi kurumlarla iş
birliği yapmalı ve burada mezun olmuş olan çocuklara o ülkelerde
iş bulmalı ve onların heba edilmesi önlenmelidir.
Ülkemiz, bir an önce bu ülkelerin öğrencisini
gönderdiği bir eğitim üssü hâline getirilmeli, bu konuda gayretler
yapılmalıdır.
Ayrıca, daha önce bu coğrafyamızda
yaşamış, Anadolu coğrafyasında yaşamış
fakat şu anda dünyanın çeşitli ülkelerinde bulunan
insanlarımıza daha önceki bir Türk geleneği olan tuz ekmek
hakkı için, bu ülkenin menfaati noktasında birleşmeleri
teşvik edilmelidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kabakcı, tuz ekmek hakkı
için, size bir son cümle hakkı vereyim.
Buyurun.
MUSTAFA KABAKCI (Devamla) Efendim, tuz ekmek hakkı
çok önemsiyorum bunu. Gerçekten bu ülkede yaşamış, bu ülkede
yıllarını geçirmiş ve şu anda dünyanın dört bir
tarafında bulunan insanların, TİKA önce bir envanterini
çıkartmalıdır bu sivil toplum kuruluşlarının, bu
envantere dayalı olarak da bunların kutsallarına çok müdahale
etmeden, Türkiyenin menfaati noktasında bunları ortak hedeflere
doğru sevk etmelidir diyorum.
Çok teşekkür ediyor, bütçemizin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kabakcı.
AK PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Mevlüt Çavuşoğlu.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de biraz önce konuşan Sayın Kabakcı gibi
TİKAnın bütçesi üzerinde grubumuzun görüşünü belirtmek için söz
aldım. Gerçekten Sayın Kabakcının söylediği gibi
İktidarımız döneminde TİKA, Türkiyenin âdeta yüz akı
olmuştur, gururu olmuştur. TİKA, bizim dönemimizde
yaptığı faaliyetlerle dünyanın en saygın yardım
ve teknik kuruluşlarından birisi hâline gelmiştir ve sadece Türkiyedeki
diğer kurumların yurt dışındaki
yatırımlarını koordine etmemiştir; bugün birçok
uluslararası örgütün -OECDnin, Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı gibi-, İslam Kalkınma Bankası gibi
birçok uluslararası bankaların bile yatırımlarını
yönlendiren, yöneten bir kuruluş hâline gelmiştir ve de Avrupa
Birliğinin sınır ötesi yardım konusunda, projesi konusunda,
programı konusunda en önemli organ olarak kabul edilmiştir ve de bu
yatırımlar, yardımlar TİKA aracılığıyla
yapılmaktadır. Tabii ki TİKAnın bu yaptığı
çalışmalarla hepimiz gurur duyuyoruz. Çünkü birçok uluslararası
örgütlerin dışında ülkeler bile, Amerikanın yardım
kuruluşu, İngilterenin yardım kuruluşu, Kanadanın,
İsveçin yardım kuruluşları bile bu bölgelerde TİKA
aracılığıyla yatırımlarını
yapmaktadır. Bu da ayrıca gurur vesilesidir.
Peki, TİKA nerelerde yardım yapmaktadır,
nerelerde proje yapmaktadır? Moğolistandan tutun Afganistana kadar,
oradan Orta Asya Türk cumhuriyetleri, Kafkaslara kadar ve de Balkanlara ve
Doğu Avrupa ülkelerine kadar yatırım yapmaktadır.
TİKA, son zamanlarda özellikle Orta Doğu, Filistin ve Irakta
yaptığı çalışmalar ve de Afrika açılımı
çerçevesinde Afrikada da birçok projelere TİKA imza atmaktadır.
Peki, TİKA
neler yapıyor değerli arkadaşlar? Yirmi iki ülkede koordinasyon
merkezi var ve yüz ülkeye yardım yapıyor. Gidiyor Moğolistana,
Göktürk Abidelerinin olduğu yere anıtlar yapıyor, oraya giden
yolları yapıyor, işte Türkün adının konulduğu
yerlere TİKA bu şekilde gidip yolları da yapıyor,
anıtları da yapıyor. TİKA, birçok kardeş ülkelerde ve
halklara hastaneler yapıyor, sağlık yatırımları
yapıyor ve sağlık yardımları yapıyor. Bakın,
Kırgızistanda kemik iliği nakli ihtiyacı vardı;
TİKA gidiyor, oraya bu hastaneyi kurabiliyor. Başka yerlerde de
sağlık merkezleri kuruyor.
TİKA,
diğer yandan, tarımla ilgili projelere ihtiyaç varsa
Bugün Kosovaya
da TİKA gidip sera yapıyor, Kırgızistana da gidip
TİKA oradaki kardeşlerimize sera yapıyor, Özbekistanda
tarım çalışmaları yapıyor.
Türkiyede susuz
ve yolsuz köy kalmayacak. diye nasıl AK PARTİ İktidarı
çalışıyorsa kardeşlerimize, soydaşlarımıza
da TİKA su da getiriyor, sulama projeleri de yapıyor ve evlere kadar
su da getiriyor, yollar da yapıyor. Bu da Türkiye'nin Türkiye
dışında da nasıl bu yatırımları
yaptığının önemli bir göstergesidir.
Değerli
arkadaşlar, TİKAnın en önemli yaptığı
şeylerden bir tanesi de eğitim yatırımıdır.
Birçok ülkede, bu saydığımız hinterlantta TİKA yeni
okullar da yapıyor, eski okulları da onarıyor; okulları her
türlü, bilgisayar dâhil tüm yeni teknolojiyle donatıyor. Birçok
üniversitede Türkoloji bölümleri kuruyor ve bu vesileyle Türkçenin bu
bölgelerde yaygın bir şekilde öğretilmesine, eğitilmesine
vesile oluyor. Sadece Türkçenin değil, bölgesel Türkçenin, lehçenin de
yaygınlaşmasına destek veriyor. Örneğin, Kazakistan
biliyorsunuz hem Latin alfabesine geçti hem de Kazak Türkçesinin
yaygınlaşması için çalışıyor. TİKA gidip
orada, Kazakistanda da Kazak Türkçesinin
yaygınlaşması için her türlü desteği veriyor.
Tabii ki kitap,
basın ve özellikle televizyon ve radyo yayınları için de
TİKA, değerli arkadaşlar, destek veriyor ve bunların
gerçekleşmesi için de TİKA çalışıyor.
Bir de
değerli arkadaşlar, bu ülkelerle ortak miraslarımız var,
atalarımızın bıraktığı miraslar var.
Atalarımızın bıraktığı bu miraslar eskimeye
yüz tutmuş. İşte, AK PARTİ İktidarı
zamanında TİKA aracılığıyla bu ortak
mirasların hepsini onarıyoruz. Hoca Ahmet Yesevi Türbesini de
onarıyoruz, gidiyoruz Balkanlarda atalarımızın
bıraktığı camilerin, medreselerin, köprülerin, kültür
merkezlerinin hepsini TİKA aracılığıyla yeniliyoruz,
onarıyoruz ve orijinal hâline getiriyoruz. Bunlar tabii ki önemli
miraslar, tabii ki bunlara sahip çıkacağız.
TİKA,
değerli arkadaşlar, bir de yurt dışında, biliyorsunuz,
kardeşlerimiz var, zamanında sürgüne gitmiş, göçmen durumunda
olan kardeşlerimiz var, bunlara da sahip çıkıyor.
Kırım Tatarlarına gidip rahat bir şekilde evlerine dönsün
diye bin tane evi de yapıyor ve orada yaşayan Ahıskalı
kardeşlerimize istihdam çalışması da yapıyor. Bugün Gürcistana
döndürmeye çalıştığımız Ahıskalı
kardeşlerimizin tüm başvurularının alınması ve
oralara dönmesi için örnek köyler projeleri başlatarak, evler
başlatarak o kardeşlerimizin, 1944ten beri sürgünde olan o
kardeşlerimizin iyi bir şekilde geri dönmesini TİKA
aracılığıyla inşallah sağlıyoruz,
sağlayacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika
istirham ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çavuşoğlu, tamamlayın konuşmanızı.
Buyurun.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, çarpıcı
başka bir örnek daha vermek istiyorum: Bugün, Avrupanın
ortasında, Makedonyada, iki sene önce gittiğimizde iki tane Türk
köyünün hiç yolu yoktu ve kış aylarında çocuklar okullara bile
gidemiyordu, hiçbir hoca da oraya gelmiyordu. Bugün gidin, TİKA
aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, AK PARTİ
İktidarı o köylerin yolunu da yapmıştır, oralarda okul
da yapmıştır, şimdi oralarda kanalizasyon
çalışması da yapıyor. Tabii ki yapacağız. Güçlü
Türkiye, güçlenen Türkiye olarak sadece kendi Türkiye coğrafyamıza
değil, bizden umut bekleyen kardeşlerimize de yardım etmek bizim
görevimiz.
Değerli
arkadaşlar, TİKAnın bu çalışmaları da şunu
gösteriyor: Milliyetçilik, sağda da solda da öyle lafla olmuyor, sloganlarla
olmuyor, hele hele statükoyu sağlamakla hiç olmuyor; güçlü Türkiye
yaratmak ve güçlü Türkiye olarak oralara gidip Türk yaptı., Türkiye
yaptı. dedirtebilmektir.
Dolayısıyla,
TİKAya emeği geçen -Başbakanımızın özel
desteği var- bakanlarımıza, TİKA
başkanlarımıza ve tüm bürokratlara çok teşekkür ediyoruz.
Gerçekten çok kaliteli arkadaşlar görev alıyor. Yurt
dışında, Türkiyede iyi eğitim almış, doktora
yapmış, en az iki dil bilen arkadaşlarımız, iyi
arkadaşlarımız göreve geldi. Tabii, bunların sonucunda da
bu çalışmalar oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayın konuşmanızı Sayın
Çavuşoğlu.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sağ olun Sayın Başkanım.
Elbette en önemli
şey kaynaktır. Türkiye'nin son üç yılda TİKA aracılığıyla
1,5 milyar dolar civarında bir yatırım
yaptığını görüyoruz. TİKAnın kendi bütçesinin,
merkez bütçesinin de 21 milyon YTLden 53 milyon YTLye -bugün inşallah
onaylayacağız- çıktığını görüyoruz. Elbette,
gücümüz arttıkça TİKAya bu şekilde destek vermeye devam
edeceğiz.
Hayırlı
olsun diyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına son konuşmacı Abdülhadi Kahya.
Buyurun
Sayın Kahya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Kaç dakika fazla süre veriyorsunuz?
BAŞKAN
Burada söz verilen bütün hatiplerin sözleri grup durumuna göre
bağlıdır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır hayır, kendi grubunuza çok iltimas geçiyorsunuz.
BAŞKAN
Yok, kimseye iltimas geçmiyoruz, herkese hakkını teslim ediyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Doğal olarak görüyoruz yani!
BAŞKAN
Kanaatiniz kendinizedir.
Buyurun
Sayın Kahya.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı 2009
mali yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Diyanet
İşleri Başkanlığının dört temel görev
alanı vardır: Din hizmetlerini yürütmek, yaygın din
eğitimini gerçekleştirmek, toplumu din konusunda aydınlatmak,
toplumsal birleşme ve bütünleşmeye katkı sağlamak.
Taşra ve
merkez teşkilatları olarak yoğun bir faaliyet
ağının içine girilmiş, önemli bilimsel kriterlere dayanarak
birçok proje başlatılmıştır. Bu çalışmalarda
içe kapanık değil, bilgi ve kaliteyi referans alan, dışa
dönük, açık ve şeffaf bir kurum olma niteliğine özen
gösterilmiştir.
Din hizmetlerinin
sınırlarının sadece ibadet ve mabetle
sınırlı olmadığını, din hizmeti konseptini,
yine mevzuatların içinde kalıp, yüce İslam Dininin dindarlara
yüklediği sorumlulukları dikkate alarak sosyal ve kültürel
boyutlarını da kapsayacak şekilde yeniden
tanımlamıştır. Diyanet İşleri
Başkanlığı bu tanımı yaparken dinlerin
insanlığa getirdiği evrensel değerler ve sosyal
kazanımlarla da örtüşmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı din hizmetlerinin geleneksel
unsurlarını disiplinli bir şekilde gerçekleştirmeyi esas
vazifesi olarak kabul etmekle beraber, çocuk ve gençlik sorunlarını,
kadın haklarını, doğal afetler hakkında bilinçlenmeyi,
engelli ve yaşlılara yönelik yeni yaklaşımları, çevre
duyarlılığı, ekolojik dengenin ve aile
yapısının korunması gibi pek çok unsuru da dâhil
etmiştir.
Ailelerin ve gençlerin korkulu rüyası olan
uyuşturucu ve bağımlılık meydana getiren maddelere
karşı duyarlı olunması ve gereğinin
yapılması hususunda halkımızı bilinçlendirmek
gerekmektedir. Başkanlık bu vazifeyi de üstlenmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı,
geçtiğimiz dönemde, yine yasal ve anayasal sınırların
kendisine tevdi ettiği bir görev alanı olarak yaygın din
eğitimi konusuna yeni bir açılım
kazandırmıştır. Bu dönemde, hizmet içi eğitim
kursları, Kuran kursları, yaz kursları ve eğitim
merkezleri, altyapı, içerik ve yapısal olarak yeniden gözden
geçirilmiş, programlar bilimsel açıdan revize edilmiş, bu
alanlara yönelik ders kitapları ve hazırlayıcı yasalar
İslamın doğru bilgileri ve çağın gerekleri
doğrultusunda uzman bilim adamlarına yeniden
yazdırılmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı
artık, bilgi üreten ve bu bilgiyi sağlam iletişim mekanizmalarıyla
topluma sunan bir yapıya kavuşmuştur. Böylelikle ister modern
olsun ister ilkel olsun her türlü inanç ve hurafeye karşı toplumun
daha duyarlı yaklaşması sağlanmıştır. Başkanlık,
hizmetlerini toplumun her kesimine yönelik olarak programlamakta ve
gerçekleştirmektedir. Örneğin, ülke nüfusunun yarısını
oluşturan kadınlara yönelik hizmetlerde son yıllarda ciddi
mesafeler kaydedilmiştir. Diyanet İşleri
Başkanlığı olarak toplumu din konusunda aydınlatmak
görevini çağın ve toplumun ihtiyaçlarını dikkate alarak
yerine getirebilmek için farklı bir yayıncılık
anlayışı geliştirilmiştir. Artık çocuklara,
gençlere, kadınlara ve aydınlara hitap eden eserler üretilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başkanlık kendisini toplumumuzdaki farklı inanç grupları,
mezhepler ve oluşumlara aynı mesafede olan bir konumda görmektedir.
Bunu yaparken toplumda hoşgörü kültürünün birlik, bütünlük ve
yardımlaşma anlayışının yerleşmesine,
yerinde ve doğru bilgiye dayalı dinî düşüncenin
gelişmesine, toplumun ortak değerlerinin ve halkımızın
duyarlılıklarının gözetilmesine ayrı bir önem
atfetmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı hemen
her fırsatta, ülkemizde yaşayan bütün inanç gruplarının
dinî öğretisine değer verdiğini, bu öğretilerin
araştırma alanının içerisine girdiğini ve din
hizmetleri açısından hepsine aynı yakınlıkta
olduğunu ifade etmektedir. Bu olgu yansımasını dinî
yayıncılık alanında da çeşitli eserlerle ortaya
koymuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyanet İşleri Başkanlığının bir diğer
görev alanı ise yurt dışı faaliyetlerdir. Bugün
itibarıyla, Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik
Devletleri, Kanada, Japonya, Avustralya, Türk cumhuriyetleri, Balkanlar ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere toplam otuz iki ülkede
bulunan vatandaş ve soydaşlarımıza yönelik olarak
bilgilendirme ve din hizmetleri açısından rehberlik yapma
faaliyetleri sürdürülmektedir.
Başkanlık, özellikle Avrupada görev yapacak din
görevlilerini yetiştirmek için Uluslararası İlahiyat Projesini
geliştirmiştir. Bu program çerçevesinde Ankara ve Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültelerinde eğitim gören hâlen 140 lisans
öğrencisi bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kahya, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ABDÜLHADİ KAHYA (Devamla) Peki, Sayın
Başkanım.
Türk cumhuriyetleri ile Balkan ve Kafkaslarda yaşayan
Türk ve Müslüman topluluklarının din görevlisi
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla
açılmış bulunan Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistanda
ilahiyat fakülteleri, Romanya ve Bulgaristanda Yüksek İslam Enstitüsü,
İlahiyat Koleji, Azerbaycanda Bakü Türk Lisesi, Romanyada Pedagoji
Lisesi ve Bulgaristanda Rusçuk, Şumnu ve Mestanlıda üç imam-hatip
lisesine hâlihazırda her türlü destek verilmektedir.
Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı
Avrasya İslam Şûrası toplantılarının Daimî
Başkanlığının getirdiği bir sorumlulukla, bu
toplantıların yedincisini 2009 yılının ilk yarısında
yapmaya hazırlanmaktadır.
Buna benzer, Afrikayla ilgili çalışmalar devam
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyanet İşleri Başkanlığının 2009 mali
yılı bütçesi 2 milyar 455 milyon 275 bin TL olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisine teklif edilmiştir. Bu bütçenin de yüce heyetimize ve Türk
milletine hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.24
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
söz sırası, bütçenin lehinde, Çorum Milletvekili Cahit
Bağcıya aittir.
Sayın
Bağcı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CAHİT
BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan bütçe kanunu üzerinde lehte söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; konuşmamı
ağırlıklı olarak Gençlik Spor Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerinde yapacağım. Spor, sosyoloji ve psikoloji literatüründe
nasıl tanımlanmaktadır? Sporun önemi, insanların
doğasında bulunan saldırganlık için sağlıklı
ve barışçı bir emniyet supabı, saldırganlık
güdüsünü denetim altına alan uygun, dostça bir rekabet ortamı,
savaşın yerine barışın ikamesidir. Spor, kişinin
ruh ve beden sağlığını güvence altına alan, onun
topluma uyumunu sağlayan, günlük hayatın gerginlik ve
sürtüşmelerini emen bir araçtır. Spor, bir yandan kitlelerin afyonu
olarak görülürken öte yandan milliyetçiliği de güçlendiren bir faktör
olarak değerlendirilmektedir. Dünya barışına katkı
sağlayan bir etkinliktir spor. Fiziksel faydalarının yanı
sıra insanların ruhsal sağlığını da olumlu
yönde etkilemek, sosyal kazançlar sağlamak amacıyla yapılan
hareketler topluluğudur. Spor, oyunla yarışmayı
birleştiren, bedensel yetenekleri daha fazla olduğu için
kazananları ödüllendiren, sürekli ve yoğun çabayı zorunlu
kılan bir uğraştır.
Spor,
hangi seviyede, nasıl planlanmış olursa olsun, sosyal bir
olaydır. Spor bir oyundur; oyun olarak spor aynı zamanda da bir
denemedir. İnsanın bilinmezle karşı karşıya
gelmesi, yeni olanı araması, kendini aşması, ayrı bir
deyişle, kendisini biraz daha somutlaştırma
çalışmasıdır.
Sporda
her zaman başarı olamaz, fakat denenmiştir ve yeniden
denenecektir. Başarılı da olsa başarısız da olsa,
insanın kendi kararı, kendi öz çabası ve isteğiyle
girdiği bir uğraştır. Bu, özgürlüğümüzün
gerçekleştiği yerdir. Bu bakımdan spor özgür bir eylemdir.
Spor tek
kişiyle yapılan, tek kişiye özgü de değildir. Sporun
doğasında paylaşma vardır. Spor rastgele,
dağınık, herkesin istediğini yaptığı,
birlikteliğin ve ortak amaçların bulunmadığı bir
etkinlik değildir. Spor toplumsal bir harekettir. Toplumlar spor olayıyla
birleşirler, başarıları ortak kılarlar. Sonuçta spor
bir tutkudur. Tartışmaların, kimliklerin, bağların,
özgürleşmenin ve ümidin temelidir.
Spor
aynı zamanda estetik bir olaydır. Sporun izleyen ve yapana haz
vermesi; işte kaynaklarından biri de buradadır. Bu olay
bireylerde sporun bir tutku olarak yaşanmasını sağlar.
Spor
insan yaşamının o kadar içine girmiştir ki statüleri,
ırkları, ırklar arasındaki ilişkileri, iş
hayatını, modayı, aile yaşamını, ekonomiyi, dili
ve ahlak değerlerini etkiler.
Spor
toplum için dikkate alınması gereken bir güç durumundadır.
Toplumun gücünü olumlu etkilemesi açısından spor sürekli
desteklenmesi gereken bir olgudur.
Değerli milletvekilleri,
toplumlar üzerindeki yapıcı etkileri ve birleştirici
özelliği ile dünyaca kabul görmüş bir paylaşım aracı
olan spor sağlıklı insanlardan oluşan mutlu ve
barışçı bir toplum oluşturmanın en etkin yoludur. Spor
gerçek bir sosyal yapılanma hareketidir. Sporu toplumumuzun vazgeçilmez
tutkusu ve yaşam biçimi hâline getirebilmek için öncelikle
çocuklarımızı ve gençlerimizi spor yapmaya teşvik etmek,
sporu sevdirmek, sigara, içki, uyuşturucu ve kumar gibi kötü
alışkanlıklardan koruyarak milletini ve devletini seven,
hoşgörülü, sosyal, üretken insanlar olarak yetişmeleri için ortam ve
imkânları sağlamak zorundayız.
Bunun yanı sıra
ülkenin uluslararası alanda sosyal ve kültürel yapısının
tanınabileceği bir araç olarak da sporun ülkelerin birbiriyle
yakınlaşmalarında da bir araç olduğu, tüm insanlığın
kaynaşmalarında ve dünyada kalıcı barışın
sağlanmasında da önemli rol oynadığı gerçeği
bugün herkes tarafından kabul edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
sözlerimi tamamlarken spor alanında bazı önerilerimi de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bağcı, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
CAHİT BAĞCI
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bunlardan birincisi,
Başbakanlık ve Başbakanlığa bağlı diğer
kuruluşlarda personele ödenen fazla çalışma ödeneğinin
Gençlik Spor Genel Müdürlüğü personeline de ödenmesinde yarar vardır.
Ayrıca merkez ve taşra teşkilatının güçlendirilmesi
için de KPSS yöntemiyle yeni eleman alınmasına gidilmesinde fayda
vardır.
Son olarak, bilindiği
gibi TOKİ marifetiyle yeni kentler kuruyoruz. Bu yeni kentler çeşitli
müştemilatıyla, eğitim kurumlarıyla, camisiyle, spor
alanlarıyla bir bütünlük arz etmelidir diyorum. Zira sporun önemini, bu
alanlarda da, özellikle toplu yaşam alanlarında da daha etkin bir
şekilde düzenlenebileceğini belirterek 2009 mali yılı
bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bağcı.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Hükûmet adına 3 sayın bakanımız
konuşacaklardır. Süreleri de eşit olarak kullanacaklar; 2
bakanımız on üçer dakika, 1 bakanımız on dört dakika konuşacaktır.
İlk söz Devlet
Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğluna aittir.
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI MUSTAFA
SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çok da fazla vaktinizi almadan
birkaç hususa temas ederek ileri sürülen görüşlerle ilgili ya
tamamlayıcı veya düzeltici bir kısım bilgiler yüce Meclise
arz etmek istiyorum.
Öncelikle TİKA ile
ilgili AK PARTİ adına konuşan arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum, TİKAnın
çalışmalarını çok özet hâlinde burada sundular.
Çünkü TİKAnın çalışmaları gerçekten çok uzun sürede
ancak izah edilebilir çalışmalardır. Gerçekten, dünyanın
dört bir köşesinde yüzümüzü ağartan çalışmaları
vardır. Orta Asyadan Balkan ve Kafkas coğrafyasına, Orta
Doğudan Afrikaya kadar uzanan çok geniş bir yelpazede hizmet
vermektedir.
AK PARTİ döneminde
TİKAya yeterli finansmanın sağlanmadığı,
dolayısıyla bu kurumdan beklenen bir kısım hizmetlerin tam
olarak yerine getirilemediği şeklindeki görüşleri gerçekten
anlamak mümkün değil. TİKAnın yaptığı bütün
faaliyetler her yılın sonunda
özet hâlinde bir kitapçık şeklinde bütün milletvekili
arkadaşlarımıza dağıtılmaktadır. Burada bu
konuyla ilgili konuşma yaparken en azından o dokümanın
incelenmesi ve gerçekten o kurumun yaptıklarının hakkaniyet
ölçüleri içerisinde değerlendirilip o şekilde bir eleştiri
getirilmesinden elbette biz de yararlanırdık.
Şimdi, tabii ki,
TİKAyla ilgili yapılanları burada anlatacak değilim -grup
adına konuşan arkadaşlarımız özet olarak ifade
ettiler, işaret etmiştim- ancak TİKAnın
çalışmalarında yeni geldiğimiz bir noktayı ifade etmek
istiyorum, daha doğrusu devlet olarak yurt dışında
yaptığımız yardım çalışmalarının,
daha doğru bir ifadeyle, değişik ülkelerde, özellikle Balkan
coğrafyasında ve Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde
yaptığımız kültür varlıklarının restorasyonu
ve o konudaki araştırmalarla ilgili yeni bir Başbakanlık
genelgesiyle bu konu çok daha derli toplu ve düzenli bir hâle getirilmiştir.
TİKAnın
bağlı olduğu Devlet Bakanının
başkanlığında, TİKA Başkanından,
Dışişleri Bakanlığı Yurt Dışı
Tanıtım ve Kültür Genel Müdüründen, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü,
Vakıflar Genel Müdürü, Türk Tarih Kurumu Başkanı ve Diyanet
İşleri Başkanlığı ilgili Başkan
Yardımcısından oluşan bir Yurt Dışındaki
Kültür Varlıkları Eşgüdüm ve Yönlendirme Kurulu oluşturulmuştur.
Şimdiye
kadar pek çok kuruluşumuz, yurt dışında pek çok hizmetler
yaptılar. Ancak bunların bir dökümünün yapılması ve ülkeler
bazında ne noktaya geldiğimizin tespit edilmesi gerekiyordu.
İşte bu Başbakanlık genelgesiyle, derli toplu bir
şekilde, bundan böyle ülkemizin çok farklı kurumlarının bu
ülkelere yaptığı hizmetleri daha koordineli bir şekilde,
daha etkin ve daha stratejik bir şekilde gerçekleştirecek bir imkân
oluşmuştur. Biz, bunu biraz daha genişleterek, o bölgelere
yardım götüren sivil toplum kuruluşlarıyla da ilişkili bir
şekilde, onlarla da irtibatlı ve görüş alışverişi
şeklinde biraz daha detaylandırmak istiyoruz ve böylece o
coğrafyaya yaptığımız hizmetlerin çok daha yoğun,
etkin ve israfa kaçmadan, olması gereken şekilde yapılması
konusunda önemli bir sürece girilmiştir.
Bir
değerli arkadaşımızın ifade ettiği
TİKAnın Afrikaya açılımının
anlaşılamadığı üzerine bir iki şey söylemek
istiyorum. TİKAnın tabii ki kuruluş yasasında
belirtildiği gibi, kalkınmakta olan ülkeler de kapsam içerisinde
mütalaa ediliyor. Dolayısıyla, bütün dünya Afrikaya
açılırken ülkemizin bundan geri kalması söz konusu değildi.
Şimdilik üç ofisle yürüttüğümüz çalışmalar, önemli bir
mesafe kazanmıştır. Önümüzdeki dönemde, Hükûmetimizin
kararlaştırdığı şekilde, Afrikada yeni bir
kısım büyükelçiliklerin açılması sonucunda uygun görülecek
yerlere TİKA ofisleri de açılabilecektir.
Bugün
ellinin üzerinde ülke barındırmaktadır Afrika kıtası.
Bütün dünya Afrikaya yönelmiştir. Gerek Afrikanın doğal
zenginlikleri gerekse orada yaşanan bir kısım, gerçekten tüm
insanları büyük üzüntüye sevk eden -kuraklık olsun, açlık olsun-
pek çok sefaletin sonucu ülkelerin bir kısmı oraya bir
kısım menfaatler icabı, bir kısım da yardım
gayesiyle önemli bir miktarda Afrikaya açılım
sağlamışlardır. Elbette Türkiye bundan da geri
duramazdı.
Şunu
da ifade etmek lazım: Önümüzdeki geçen bir iki aylık süre içerisinde,
hepimizin bildiği gibi, 190 ülkenin 151inin oyunu alarak
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilen
Türkiye'nin, elbette dünyanın değişik ülkelerinden ve özellikle Afrika
kıtasından da önemli oranda destek aldığını
burada ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla bu tür uluslararası
başarılar elde edilirken elbette onun altyapısının da
hazırlanması gerekiyor, o konuda gayret gösterilmesi gerekiyor. Bizim
Afrikaya açılışımızın sebeplerinden bir
tanesidir bu. İnsani amaçlarla ve pek çok diğer saiklerle o ülkeye
olan yardımlarımız ve desteklerimiz bundan böyle de devam
edecektir.
Ahıska
Türkleri ile ilgili olarak gerek TİKA olsun gerek Dışişleri
Bakanlığımız, ülkenin bütün kurumları üzerine
düşen bütün görevleri yapmaktadırlar. Bir iki ay önce Gürcistana
yaptığımız seyahat esnasında Ahıskadan
dönüş ile ilgili olarak sürenin uzatılması konusunda Gürcistan
yetkilileriyle bütün temaslarımızı yaptık. Elbette
Gürcistan Parlamentosunun bir kararı söz konusu. Öyle ümit ediyoruz ki bu
konuda bir kolaylık sağlanması yolunda olumlu izlenimlerimiz
vardır. Ancak tabii ki Gürcistan Hükûmetinin yetkisi dâhilinde olan bir
şey. Tabii geri dönüş sağlandıktan sonra oradaki
soydaşlarımız için konut açısından, istihdam ve
eğitim açısından her türlü planlamayı şimdiden yapmak
durumundayız. Bu konudaki çalışmalarımız da devam
ediyor.
Sincanda
ofis, Çinde ofis açılması tabii ki Çin Hükûmetinin tutumuna
bağlı bir konudur, orada bir kısım zorluklarımız
vardır. Irakta, Suriyede, Orta Doğuda
-arkadaşlarımız ifade ettiler- oralara yönelik de
TİKAnın pek çok hizmetleri söz konusudur.
Değerli
arkadaşlar, bu kısa süre içerisinde birkaç noktayı da Diyanet
İşleri Başkanlığıyla ile ilgili söylenen
hususlarla ilgili ifade etmek istiyorum.
Teşkilat
yasasının tabii ki olmaması burada dile getirildi, her zaman
dile getiriliyor, haklı olarak dile getiriliyor. Hizmet alanı çok
genişleyen, Orta Asyadan, Balkanlardan, Kafkaslardan Afrikaya,
Amerikaya, Avustralyaya, dünyanın her tarafına hizmet götürmeye
çalışan bu kurumun elbette daha derli toplu bir yasaya
kavuşması gerekiyor. Bu bütçe müzakerelerinden sonra Diyanet
İşleri Başkanlığının yasasının
Meclise sevk edilerek değerli katkılarınızla
yasalaşmasına çalışacağız.
ALİ
KOÇAL (Zonguldak) Geçen sene de aynı şeyi söylediniz Sayın
Bakanım, üzerinden bir yıl geçti.
DEVLET
BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Devamla) Evet, geçen sene de
aynı şeyi söyledim.
ALİ
KOÇAL (Zonguldak) - Geçen sene de aynı sözü, aynı ifadeyi
kullandınız.
DEVLET
BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Devamla) Evet, şimdi de
aynı ifadeyi kullanıyorum ama hazırlıklarımız
tamamlanmıştır. Öyle ümit ediyorum ki bütçenin hemen akabinde
Meclise sunma imkânını bulacağız.
Tabii ki
Diyanet İşleri Başkanlığında vakıf kurumu da
var Başkanlık bünyesinde. Bunların her türlü denetimi titiz bir
şekilde yapılmaktadır, ülkenin tüm ilgili kurumları
tarafından denetlenmektedir. Türkiyede denetim dışı hiçbir
kurum yoktur ve olamaz.
Ilımlı
İslamla ilgili defaatle ifade edilmesine rağmen tekrar burada dile getiriliyor.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) Camilerde imamlar birbirlerini öldürüyorlar.
DEVLET
BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Devamla) Ben, aşağı
yukarı bir buçuk yıla yakın bir süredir bu görevde bulunuyorum.
Katıldığım hiçbir toplantıda, hiçbir yerde
ılımlı veya ılımsız İslam diye bir ifade
ne kullanıldı ne duydum ne işittim. Ancak, her yerde bu
söylenir. İslam İslamdır, bunun ılımlısı
ılımsızı olmaz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Rice kullandı, Rice
Amerika
Dışişleri Bakanı. Bir şey söylediniz mi?
DEVLET
BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Devamla) Onların
kullanması bizi ilgilendirmiyor, siz bize bakın. Sayın
Aslanoğlu, siz bize bakın.
ALİ
KOÇAL (Zonguldak) Tepki verdiniz mi? Bir şey söylediniz mi?
DEVLET
BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Devamla) - İslamın
ılımlısı ılımsızı olmaz. Kaldı ki
Türkiye olarak yüce dinimizi en iyi algılayan bir ülkeyiz. Bütün dünya
bizi örnek almaya çalışırken bu tür aslı faslı olmayan
kavramlarla vakit geçirmenin bir anlamı yok. Biz ılımlı
ılımsız diye bir şey kabul etmiyoruz. Kendi
anlayışımızı daha geliştirmenin, daha da
güçlendirmenin yollarını arıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, kalan kısa bir süre içerisinde de Alevilik meselesiyle
ilgili bir iki hususu ifade etmek istiyorum. Aslında bu konu üzerinde
yeteri kadar zaten duruluyor, kamuoyunda tartışılıyor.
Burada da fazla vaktimiz yok ancak bir iki hususa işaret etmek istiyorum.
Asırların
getirdiği bir sorun, ancak şunu ifade etmek gerekir ki ortak
noktalarımız, ortak paydalarımız ayrılık
noktalarımızdan çok daha fazla. Dolayısıyla şöyle bir
baktığımızda Alevi vatandaşlarımızın
büyük bir çoğunluğu kendisini Müslüman olarak nitelendirmektedir.
Bu önemli bir ortak paydadır. Elbette bundan sonra iş
başlıyor, bundan sonra bir kısım ayrılıklar söz
konusu.
Sünni
kesimde de ayrılıklar vardır çünkü dinin bir kısım
unsurları, bir kısım hükümleri yoruma açıktır. Bir
şey yoruma açıksa çok farklı yorumların yapılması
da çok tabiidir, çok doğaldır. Sünni kesimde de bir kısım
yorumlar vardır. O yorumlar sonucunda bir kısım mezhepler,
meşrepler oluşmuştur ama Sünni kesimde belli kaynaklara
dayanıldığı için biraz daha derli toplu, çerçevesi
belirlenmiş bir durum söz konusudur.
Tabii ki
Alevi kesimde biraz daha farklı yaklaşımlar var. Burada fazla
detaya girmek durumunda değiliz ancak belli yazılı kaynaklara
dayanmadığı için biraz daha farklılıklar vardır.
Ancak bu farklılıkları biz kesinlikle yadırgamıyoruz.
Bu farklılıkları bir eksiklik olarak görmüyoruz. Bunları
bile bir zenginlik olarak değerlendirmek gerekiyor.
Geldiğimiz
şu noktadan itibaren artık hiç kimseyi değiştirip,
dönüştürme diye bir düşünce hiç kimsede söz konusu değil, böyle
bir düşünce yok. Dolayısıyla her türlü siyasi beklentilerin ve
oy kaygılarının dışında bu konuya birikimi olan
herkesin, siyasetçi olsun, akademisyen olsun, düşünür olsun bu konuda kafa
yoran herkesin katkısıyla, özellikle Alevi kesiminin önde
gelenlerinin, bu konuda düşüncesi olanların da
yardımlarıyla, destekleriyle, katkılarıyla öyle
zannediyorum ki ortak bir paydayı oluşturabilecek bir zemine
doğru gidiyoruz.
Tabii,
ortaya konacak şey neyse elbette tartışılacaktır.
Bunun tartışılmasından da çekiniyor değiliz, ürküyor
da değiliz çünkü her şey tartışıldığı
gibi, böyle karmaşık bir konuda ne tür bir açılım
yaparsanız yapın bu da tartışma konusu olacaktır. O
tartışmalardan da biz yararlanacağız ve sonuçta ülkede
gerçekten problem olarak ortaya çıkan ve bir kısım
vatandaşlarımızı mutsuz eden bu duruma çare getirmek
sonuçta hepimizin görevi, hepimizin işi. Bu konuda hepimiz elinden gelen
katkıyı yapmak durumundayız.
Burada
çok değerli görüşler ileri sürüldü, ben bunların pek
çoğundan yararlandım. Ancak sadece buradaki kısa süre içerisinde
ifade edilen görüşlerle tabii ki iktifa edemeyiz. Bu konuda düşüncesi
olan, birikimi olan değerli arkadaşlarımızla her zaman ve
zeminde bu konuyu tartışmaya ve bu konuyla ilgili
yapılabilecekler üzerinde kafa yormaya hazır olduğumuzu da
burada ifade etmek istiyorum.
Tabii ki
Türkiye Cumhuriyeti bu noktaya kolay gelmedi değerli arkadaşlar.
Osmanlı yönetiminin bize miras bıraktığı bir tecrübeye
sahibiz. Ondan sonra, onun üzerine seksen beş yıllık cumhuriyet
deneyimlerini koyduk. Dolayısıyla önemli bir noktaya geldik. Bu
noktada biz önümüze çıkan bu sıkıntının, belki çok
rahat olmasa bile, bir gayretle mutlaka aşılıp da bir noktaya
getirilebileceğine ben yürekten inanıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
DEVLET
BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Hiçbir ön
yargımız, peşin hükmümüz kesinlikle söz konusu değildir. Bu
konuda her düşüncesi olanı dinlemeye ve katkılarını
almaya da hazırız.
Ben,
ifade ettiğim gibi, burada dile getirilen düşüncelerden bir hayli
istifade ettim. Ancak bunu burada bırakmamamız gerekiyor, başka
zeminlerde de bu konuları çok rahat bir şekilde oturup,
konuşabilip, tartışabilmeliyiz. Buna her zaman açık
olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
Diyanet
İşleri Başkanlığı ve TİKA bütçesinin ve
diğer bütçelerin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Hükûmet
adına ikinci konuşmacı Devlet Bakanı Sayın Kürşad
Tüzmen.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Tabii,
bizim işimiz hem zordur hem kolaydır çünkü tamamıyla rakamlarla
açıklanabilir. Somuttur soyut değildir. Rakamlar iyi
çıktığı zaman çok güzel haberler verirsiniz, kötü
çıktığı zaman da anlatmak belki zordur. Ancak biz hep
gerçekleri söyledik bugüne kadar, hep gerçekleri söyledik.
ALİ
KOÇAL (Zonguldak) Rakamları çıkaranlara bakmak lazım.
Rakamları çıkaranlara göre değişiyor.
DEVLET BAKANI
KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Rakamlar yanıltmaz, o herkesin önünde.
Bir gerçeği tespit etmek
istiyorum burada. Tabii, çeşitli konuşmalar oluyor, yani bunları
duymamazlıktan gelmek mümkün değil. Açıkçası, son günlerde,
bakıyoruz, toplumun kendi tabularıyla yüzleşme, millî
değerlerine karşı birtakım çalışmalar
Yani
bunlar aydın olmanın kriterleri değil.
Baktığımız zaman, bu tarz aydın olmak gayretinde
bulunanların böyle bir metot izlediğini görüyoruz. Artık, bir
titre sahip olmak için millî değerlere karşı geleceksiniz,
kaygısızca bu millî değerleri yıpratma yoluna gideceksiniz.
Tabii, bakıyoruz, son günlerde Ermenilerden bir hamle yok, bilimsel
verilerde herhangi bir değişiklik yok, baktığımız
zaman, tarihçilere bırakılmış bir konu, bunlarla ilgili en
ufak bir gelişme yok ama işte, aydın olduklarını
ispata çalışan birtakım gruplar sorumsuzca
çalışmalarla bu gerekli
Herhangi bir şekilde bilgi birikimi
olmadan, Türk tarihini, milletin davranışını, örf, âdet,
geleneğini bilmeden yapılan sorumsuzca davranışlara bence
Sayın Başbakanımız gerekli cevabı verdi. Ancak
şunu söylemekte yarar var: Bizim son yüz senelik tarihimizde değil
binlerce yıllık Türk tarihinde
Doğru, Türk milleti mücadele
etmek zorunda kalmıştır, savaşmak zorunda
kalmıştır; baktığınız zaman, bebek katilleri
ile uyuşturucu tacirleri ile vatanı, milleti bölmek isteyenlere,
bayrağımıza tasallut edenlere, o şerefsizlere
karşı mücadele vermiştir ve verecektir. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Ancak Türk tarihinde ne son
yüzyılda ne de binlerce yılda hiçbir şekilde soykırım
hadisesi yoktur, böyle bir suçlamayla milletimizi karşı
karşıya bırakmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Ben sizi aslında
rakamlara boğmak isterdim, çok fazla da vaktim yok. Ancak birkaç da
gerçeği söylememde yarar var. Burada yapılan çalışmalarda
dış ticaret artık Türkiye'nin büyüme motoru hâline
gelmiştir. Gayrisafi millî hasılanın yaklaşık yüzde
55i dış ticaret rakamlarından oluşuyor. Artık öyle
bir büyüklüğe ulaştı. Bakıyorsunuz, ihracatın millî
gelire katkısı 2000 yılında yüzde 7lerdeyken, 2007de bu
yüzde 11,4e çıkmış durumda ve bütün bu
ağırlığı aslında komşu ve çevre ülkelerle
beraber yaptığımız çalışmalarla, bu gayreti
göstererek gerçekleştirmeye çalıştık. Yüzde 7 iken
komşu ve çevre ülkelerin toplam dış ticaretimizde ağırlığı,
bugün yüzde 41 değerine ulaşmıştır. Hepsiyle şu
anda ikili ilişkilerimiz gayet iyi bazda.
Biz, tabii bütün
komşularımızla ticaret yapmak istiyoruz, hepsiyle yapmak
istiyoruz, geliştirmek istiyoruz. Ermenistanla da yapmak isteriz ancak
Karabağda işgal kalkar, Azeri kardeşlerimizin hakkı iade
edilir, biz Karabağda Azeri-Türk iş forumlarını
düzenleriz, ondan sonra, tabii, bütün herkesle beraber, siyaseten, ticareten
açılımlarımızı yapmak arzusunu her zaman gösteririz.
Şimdi, bu komşu ve
çevre ülkelerle ticareti yaparken en fazla yararlanan iller, Türkiye
ortalamasının çok çok üstünde olan Güneydoğu ve Doğu
Anadolu illeri olmuştur.
Bakın, bazı
rakamlar vermek istiyorum. Ağrının 2002de ihracatı sadece
3 milyon dolar, 2007de 28 milyon dolara ulaşmış; yüzde 791
oranında artış var. Türkiye'nin 2002-2007 arasında toplam
artışı yüzde 197,5.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Bakan, ne ihraç ettiler acaba?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Devamla) Bingöl: Sadece 27 bin dolardı, bakın bugün 1
milyon dolara çıkmış. Hakkâri: 4,8 milyon dolar ihracat yaparken
2002 yılında, 2007de 178 milyon dolar ihracat yaptı.
SIRRI SAKIK (Muş)
İnşallah Muşu da dersin.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Devamla) Burada ihracat artışı yüzde 3.578,3. Bingöl
için yüzde 3.470,6. Muşta ihracat sıfırdı, 1 milyon
doları geçti; yüzde 1.456,1.
SIRRI SAKIK (Muş) Ne
ihraç ediyoruz bilmiyoruz ki
Biz uzayda
mı yaşıyoruz? Yoksulluktan başka bir şey yok!
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Devamla) - Vanda 1,4 milyon dolardan bugün 13,6 milyon dolara
Gelelim, Güneydoğu Anadoluya.
SIRRI SAKIK (Muş)
Öyle, rakamlarla halkı kandırıyorsunuz.
ALİ KOÇAL (Zonguldak)
Ne ihraç edilmiş?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Devamla) - Sabredin
Batman, 600 bin dolar
ihracatı vardı 2002de, 2007de 40 milyon dolar ihracatı var.
Sadece 2008 Ocak-Ekiminde 70 milyon doları geçti. Artış
oranı yüzde 6.688.
Gaziantep, 605 bin dolar
ihracatı vardı 2002de, bugün 2,5 milyar dolar ihracat
yapmış durumda 2007 yılı için. Bu sene daha da artarak
devam ediyor.
Şırnak, 21 milyon
dolar ihracatı var 2002de. 2007de 262 milyon dolar ihracatı var
Şırnakın. Artış oranı yüzde 1.139,6.
Şimdi, bizim için burada
önemli olan
HAMİT GEYLANİ
(Hakkâri) Bu ihraç kalemlerini açıklar mısınız Sayın
Bakan?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) Teker teker hepsini sizin ellerinize ben verdim. Bütün bu
çalışmalar, bizim, ihracatta
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Hayır, burada açıklayın. Nasıl
gerçekleşmiş?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) -
Web sitesinde de var, arzu ederseniz
Zamanımı iyi kullanmak
zorundayım, diğer Bakan arkadaşımız da var bizden
sonra.
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Hakkâri neyi ihraç etmiş?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) - Yapılan ihracat tamamıyla
komşu ve çevre ülkelere olan ihracattır. Türkiye'nin ihraç
kalemlerinden hepsi, çimentosundan, baktığınız zaman, cam
eşyasına, ara malından nihai mamule kadar bütün sektörlerde
ihracat var.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Hakkâride cam fabrikası mı var? Çimento fabrikası mı var?
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Geç onları, geç!
Ocak-ekim
döneminde, bakın
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Olsa olsa yeşil kart ihracı olabilir.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Sizin şunu da söylemeniz lazım:
Türkiye, böyle dönemlerde, biz 1998, 1999, 2001 krizlerini gördük, geçirdik,
yaşadık bunları. Bütün Türkiye yaklaşık 40 bin tane
ihraç ürününü ihraç ediyor.
M.NURİ
YAMAN (Muş) Hayır, neyi ihraç etmiş? Havasını
mı ihraç etmiş?
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Kömür mü, makarna mı? Ne ihraç etmiş?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Bakana müdahale etmeyin.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Bizim burada
yaptığımız ihracattan sizin iftihar etmeniz lazımken
siz rahatsızlık dile getiriyorsunuz.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Yok ki, nasıl iftihar edelim!
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Yüzde 3 bin, yüzde 4 bin ihracat
artışı gerçekleştirmişiz, siz bir tebrik etme yerine
tutup burada eleştiri
oklarını göndermeye çalışıyorsunuz.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Hayalî ihracatı mı tebrik edelim!
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Geç
Bizim 87
milyar dolar ihracatımız vardı 2002de.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Millet açlıktan ölüyor, siz ihracattan
bahsediyorsunuz.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) - 330 milyar dolar dış
ticaretimiz var bizim bugün. (DTP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Bizim için, burada dış ticaret
açığına da baktığınız zaman Türkiye
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Millet açlıktan ölüyor. Milyarlarca dolar
ihracattan bahsediyor Bakan. Kandıramazsınız kimseyi.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Yahu, bırak da ben
konuşacağım arkadaş. Biz konuşuyoruz burada.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Doğru konuşun ama. Doğruları
söyleyin.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Yani, arzu ettiğiniz yerde arzu
ettiğiniz şekilde konuşurum sizinle, biliyorsunuz bunu. Mesele
değil. O ayrı.
SIRRI
SAKIK (Muş) Muşta tek kalem ihraç edilecek bir şey yok.
BAŞKAN
Arkadaşlar, susun da dinleyin lütfen.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Şimdi, biz 1947den beri
dış ticaret açığı veriyoruz, 1947den beri. Burada
1970te 588 milyon dolar ihracat, 948 milyon dolar ithalat. Bakıyorsunuz,
359 milyon dolar dış ticaret açığı.
İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 62,1.
90larda yine aynı şekilde ihracatın ithalatı
karşılama oranı yüzde 58,1.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Yüzde 22 ihracat düştü.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Ocak-Ekim ayı ihracatın
ithalatı karşılama oran 2008de yüzde 64,4e geldi. Neden?
Ocak-Ekim döneminde ithalat yüzde 29,9 oranında arttı, 178,4 milyar
dolara ulaştı. İthalat ilk defa Kasım ayında 12,6
milyar dolar, Aralık ayında da 14 milyar dolar seviyesinde
gerçekleşeceğini hesaplarsak, 2008 yılında ithalatın
205 milyar dolar seviyesinde olacağını görüyoruz. Yani 2008
Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde
34,4 artışla 163,5 milyar dolar, Ekim-Aralık döneminde ise geçen
seneye göre yüzde 14 azalıyor, 41,4 milyar dolar.
Şimdi,
bu tabii ithalatın karşılama oranı. İhracatın
ithalatı karşılama oranını artırıyor.
Petrol ve
petrol ürünleri ithalatı
Arkadaşlar, buralarda gerçekleri
konuşuyoruz.
TAYFUR
SÜNER (Antalya) Altı yılda yüzde 350 artış kaydettiniz
cari açıkta.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla)
- Müsaade edin.
2000
yılında petrol ve petrol ürünlerine ödediğimiz fatura 9,5 milyar
dolar iken, 2008 Ocak-Ekim döneminde 42,5 milyar dolar ödemek zorunda
kaldık. Yani bu sene de tahmin ediyorum, bu 48 milyar dolar seviyesinde
olacak. Dolayısıyla, biz diğer ekonomilerle
karşılaştırdığımız zaman ciddi bir
çalışma yaptık orada. Şu anda ihracatın ithalatı
karşılama oranı yükseliyor. Türk lirasının
aşırı değerli olmasından dolayı ihracattaki
rekabetçiliğimizin azaldığını burada da çeşitli
kereler vurgulamaya çalıştım. Şu anda,
ihracatçının, sanayicinin tabii, nakit akış tablosunda
büyük sıkıntılar yaşandı geçtiğimiz dönemlerde.
Ancak öyle bir döneme giriyoruz ki, kendi ara malımızı
kullanıp daha rahat ihracat yapabileceğimiz bir döneme giriyoruz ve
kendi ara mallarımızı üreten o sanayinin tekrar canlanması
bizim en büyük arzumuz. Bu konuda çalışmalar var.
Şimdi,
ihracatta Eximbanka ekstra 1 milyar dolarlık bir kaynak
aktarımını sağlıyoruz. Destekleme de aynı
şekilde yine aramızdaki bütün firmaların hepsiyle beraber
yaptığımız çalışmalar sonucunda da
araştırma, geliştirme ve eğitim
çalışmalarına gerekli katkıları sağlayarak
yolumuza devam edeceğiz.
2009 ve
2010 zorlu yıllar, bunu söylüyoruz ancak bütün dünya ekonomilerinde
sıkıntı yaşanıyor. Biz ne dedik? Merak etmeyin,
kaptanımız iyi. dedik. Baktığınız zaman teknenin
gövdesi sağlam, dümen emin ellerde. Hani, çok fazla sıkıntı
olursa denize düşenler için de ciddi, tecrübeli
dalgıçlarımız da var.
OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) Deniz bitti, deniz bitti, karaya oturdunuz!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Dümeni iyi beceriyorsunuz Sayın Bakan!
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Dolayısıyla size şunu
söylüyorum: Bizim için önemli olan, burada hep birlikte bu dönemi rahatlıkla
geçebilecek politikaları ortaya koymak.
Bunu,
bugüne kadar -açık söyleyeyim- sizlerle 2002 yılından beri
burada beraberce çalışıyoruz. Benim her söylediğim
Burada
gerçek rakamları size verdim ve doğruları
tartıştım. 2002-2008 yılları Türkiye'nin
ihracatında ve dış ticaretinde rekorlar
kırdığı, cumhuriyet rekorlarını
kırdığı ve altın çağını
yaşadığı bir dönem olmuştur. Bunun aksini kimse iddia
edemez. Biz yine arkadaşlarımla birlikte, ekibimle birlikte,
müteahhitlerimiz, ihracatçılarımız, sanayicilerimizle birlikte
bütün bu coğrafyada çalışmalarımıza tekrar devam
edeceğiz.
KADİR
URAL (Mersin) İthalattaki rekoru da söyle Sayın Bakanım!
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) İhracat artışını
aynı şekilde sürdürmeye gayret edeceğiz. Başka çaremiz yok.
Türkiyenin ihracattan başka çıkışı yoktur
arkadaşlar, bunun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Önemli
olan, rekabet avantajımızı kaybetmeden faktör
şartlarını, talep şartlarını, firma
yapılarını destekleyici endüstrileri, hepsini en iyi
şekilde, rekabet avantajımızı artıracak şekilde
kullanabilmektir. Tabii bunun alt detaylarını da daha önce sizlerle
tartıştım. Ancak, size şunu söylemek istiyorum: Bizim
Afrika ülkelerine yaptığımız ihracat şu anda geçen
seneye göre yaklaşık yüzde 85 oranında artmış durumda,
Asya ülkelerine gene yüzde 65
Bunlar, tabii, Avrupa Birliğinin ilk on
beş ülkesi, ki toplam ihracatımızda yüzde 51 pay alırken
yüzde 41 paya düşmüştür. Bunlarla ilgili olarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) Kısa, bir dakika ek süre verebilir
misiniz?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KADİR URAL (Mersin)
İthalat size bağlı değil mi Sayın Bakanım?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Devamla) Hepsi bana bağlı.
KADİR URAL (Mersin)
Tamam, ondan da bahsedin Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Devamla) İthalat da bana bağlı, ihracat da bana
bağlı; dolayısıyla, yurt dışı müteahhitlik
de bana bağlı. Orada da şu ana kadar 130 milyar dolarlık proje
tamamladık. Aynı şekilde, senelik 20 milyar doların
üzerinde proje tamamlıyor Türk müteahhitleri. Dünyanın ilk onunda yer
alıyor Türk ihracatçıları, birçok üründe, çimentosundan cam
eşyasına, otomotivinden elektroniğine kadar.
Dolayısıyla böyle bir tabloya bakmamız lazım. Onun için,
her zaman, ay yıldızlı Türk Bayrağını gururla
dünyanın ilk on ülkesi arasına taşımaya, hep beraberce,
elimizden gelen gayreti göstererek çalışacağız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Hükûmet
adına son konuşmacı, Devlet Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu.
Sayın Bakanım,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımın
sorumluluğunda olan Devlet Personel Başkanlığı,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumu hakkında, zamanın elverdiği ölçüde, bu kürsüde dile
getirilen görüş ve eleştirilere cevap verme gayreti içerisinde
olacağım. Öncelikle, gruplar adına ve şahısları
adına bu ilgili kuruşlar hakkında değerli görüşlerini
burada bizlerle paylaşan bütün milletvekili arkadaşlarıma çok
teşekkür ediyorum ve bütçelerimizin hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; yaklaşık kırk sekiz yıllık
geçmişi bulunan Devlet Personel Başkanlığı, özellikle
kamu istihdamı alanında kurumsal ve bölgesel dengelerin
yapılandırılmasında, kamu yönetiminin ve devlet
teşkilatının yeniden düzenlenmesinde ve tüm kamu
çalışanlarının mali ve özlük haklarının
belirlenmesinde stratejik rol üstlenen önemli bir kurumumuzdur.
Bu önemli kurumumuzun 2008
yılı içerisinde yürütmüş olduğu faaliyetlerden
bazıları şunlardır: Hepinizin bildiği gibi Devlet
Personel Başkanlığımız, ilgili kurumlar ve bakanlıklar
arasındaki yasa çalışmalarında ve mevzuat
uygulamalarında bütünlüğü sağlamak ve görüş tesis etmek ve
kurumlar arası koordineyi sağlamakla görevlidir. Bu anlamda kendisine
ulaşan talepleri çok titiz bir şekilde değerlendirerek
görüş tesis etmiş ve yasa yapmada ilgili kurumlara yardımcı
olmuştur.
Başkanlığımızın
önemli bir faaliyeti de istihdam alanındaki faaliyetidir, mevzuat
gereğince tanınan kontenjan kapsamında özürlü
vatandaşların memur kadrolarında istihdam edilmelerine ilişkin
sınav ilanlarının kurumlar adına yürütülmesidir. Yılda
3 defa Resmî Gazete ve ülke çapında tirajı yüksek gazetelerde ilan
verilmek suretiyle, kamu kurum ve kuruluşlarının özürlü personel
ihtiyaçlarını gidermeye yönelik olarak, özürlü
vatandaşların ilgili kamu kurumları müracaatları konusunda
haberdar edilmeleri sağlanmaktadır.
Yine istihdam alanında
yürütmüş olduğu önemli bir faaliyet ise özelleştirme sebebiyle
istihdam fazlası olarak Başkanlığa bildirilen personelin
diğer kamu kurumlarında istihdamlarının sağlanmasıdır.
Bu kapsamda 1992 yılından bugüne kadar 18.360 personelimiz, özellikle
tercih ettikleri kurumlar başta olmak üzere ihtiyaç duyulan kamu kurum ve
kuruluşlarına yerleştirilmiş bulunmaktadır, ki bu arkadaşlarımız
657 sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamına göre işlem
görmektedirler.
Başkanlığımızın
diğer bir faaliyeti ise devlet memurlarının eğitimine
ilişkin yürütmüş olduğu hizmetlerdir. Bu hizmetlerine yine 2009
yılı içerisinde de aynı şekilde devam edecektir.
Yine Devlet Personel
Başkanlığımızın önemli bir faaliyeti toplu
görüşme sürecine katılmasıdır. Hükûmetlerimiz döneminde 6
kez toplu görüşme süreci gerçekleştirilmiştir. Yine hepinizin
yakinen bildiği gibi, son toplu görüşme süreci yetkili konfederasyonlarla
birlikte tam bir mutabakat içerisinde gerçekleştirilmiş ve mutabakat
zaptı müştereken imza altına alınmıştır. Bu
mutabakat zaptında ve toplu görüşme süreci neticesinde kamu
çalışanlarımızın mali ve sosyal haklarında önemli
iyileştirmeler yapıldığı sizlerin ve kamuoyumuzun
malumudur.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; önümüzdeki yıl içerisinde Devlet
Personel Başkanlığımız şu projeleri
gerçekleştirme konusunda da kararlı bir şekilde
davranacaktır:
Bunlardan birincisi:
Hükûmetimiz tarafından önemsenen ve şu ana kadar altyapı
yatırımları tamamlanmış olan kamu personel bilgi
sistemi kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve
pozisyon bilgilerinin İnternet ortamında on-line olarak
toplanması çalışmalarına başlanmış olup,
2009 yılı içerisinde de sistematik olarak derleme faaliyetlerine
devam edilecektir.
Devlet
teşkilatının yeniden yapılandırma süreci
kapsamında gözden geçirilmesi ve buna ilişkin mevzuat
düzenlemelerinin hazırlanmasına, Avrupa Birliği kriterleri ve
günün şartları dikkate alınarak devam edilecektir.
Kurum ve
kuruluşların istihdam ve teşkilat yapıları göz önünde
bulundurulmak suretiyle, etkili bir insan kaynakları planlaması
çalışmalarına devam edilecektir.
Personel değerlendirme
sistemi gözden geçirilerek personel performansını ölçmeyi
sağlayacak objektif ve saydam standartların geliştirilmesi
çalışmalarına devam edilecektir.
Burada bazı değerli
milletvekili arkadaşlarımız kamu istihdam şekline
ilişkin bazı değerlendirmelerde bulundular. Özellikle 4/Bye
ilişkin, sözleşmeli personel dediğimiz personele ilişkin
çeşitli görüş ve ifadelerde bulundular.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın geldiği noktada artık çok
çeşitli istihdam şekillerinin ortaya çıktığı bir
gerçek. Onun için bakanlıklarımız gerek coğrafi
şartlar ve gerekse diğer şartlardan dolayı sözleşmeli
personel çalıştırma konusunu gündemine almış
bulunmaktadır. Özellikle Sağlık Bakanlığı ve
Millî Eğitim Bakanlığımız yoğun şekilde
sözleşmeli personel çalıştırmaktadır. Bunun da en
önemli nedeni, hepimizin bildiği gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde tayin edilen personeli tutmak konusunda bu
bakanlıklarımız zorluk yaşamaktadır. Sözleşmeli
personel istihdamı bu zorluğu aşma konusunda
bakanlıklarımızın elinde önemli araçlardan biridir. Ancak
sözleşmeli personel demek her türlü hak ve güvenceden, sendikal haklardan
yoksun personel demek değildir. Zaman içerisinde bu
arkadaşlarımızın da sendikal güvenceye
kavuşturulması ve diğer kamu personelinin hak sahibi olduğu
güvencelere de kavuşturulması gerekmektedir. Bu amaçla, son yapmış
olduğumuz toplu görüşmelerde de eş durumu nedeniyle yer
değiştirme konusu gündeme gelmiş, yine askerlik dönüşü
göreve başlayabilme konuları gündeme gelmiş, yine sözleşmeli personelin doğum
izinleri taraflarca mutabakat altına alınmış ve ilgili
bakanlıklarla görüşme süreci devam etmektedir.
Evet, Devlet Personel
Başkanlığı hakkında kısaca sizlerle
paylaşmak istediğim konular bunlar değerli
arkadaşlarım. Şimdi de izninizle Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu bütçesi hakkında kısaca değerlendirmelerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; devlet tekelinin tam anlamıyla sona
erdiği 2002 yılında ülke ekonomisi ve toplumsal açıdan
stratejik önem taşıyan tütün ve alkol piyasalarını
liberalize etmek ve sektörde Tekel AŞ Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülen düzenleme ve denetleme görevlerini yerine getirmek üzere idari ve
mali özerkliğe sahip Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
kurulmuştur.
Ülkemiz, şark tipi tütün
üretimi ve ihracatında dünya liderliğini sürdürmekte olup 2008
yılı tütün ihracatımızın yaklaşık 140 bin
ton ve bunun ekonomiye katkısının ise 490 milyon ABD doları
civarında olacağı tahmin edilmektedir. 179.769 üretici
tarafından üretilen 74.584 ton tütün 2008 yılında on altı
firma tarafından satın alınarak üreticiye 451 milyon 259 bin 433
yeni Türk lirası ürün bedeli ödenmiştir. Tütün bölgelerinde
yaşanan büyük kuraklık nedeniyle üretim düşük miktarda
gerçekleşmiştir. 2009 yılında satın alınmak üzere
194.282 ekici ile 118.940 ton tütün üretmek için sözleşme
yapılmıştır.
Tütün mamulleri
piyasasında 2008 yılının ilk on ayında 112,6 milyar
adet sigara üretimi, 90,1 milyar adet sigara tüketimi gerçekleşmiş,
15,3 milyar yeni Türk lirası satış hasılatından
yaklaşık 11,2 milyar yeni Türk lirası vergi geliri olarak tahsil
edilmiştir.
2008 yılının
ilk on ayında 20,7 milyar adet sigara, yaklaşık 5.850 ton
kıyılmış tütün ve 20,8 ton nargilelik tütün mamulatı
ihracatı gerçekleşmiş, karşılığında 207
milyon ABD doları gelir elde edilmiştir.
Ülkemizde
üretilen sigaralar için Ocak-Haziran 2008 döneminde 44,5 milyon kilogram tütün
ithalatı gerçekleşmiş ve 206,5 milyon ABD doları
ödenmiştir.
Diğer
yandan ülkemizde etil alkol piyasası 98 milyon ABD doları, metanol
piyasası 220 milyon ABD doları ve alkollü içkiler piyasası 4
milyar ABD doları civarında ekonomik değer yaratmaktadır.
Devletin
alkollü içkilerden elde ettiği dolaylı vergiler ise 2 milyar ABD
doları civarında bulunmaktadır.
Ülke
genelinde Kasım 2008 itibarıyla 182.455 perakende satıcı,
14.975 açık alkollü içki satıcısı ve 2.637 toptan
satıcı olmak üzere toplam 200.067 belgeli satıcı
bulunmaktadır.
2008
yılı sonunda etil alkol piyasasında 25 milyon litre üretimin, 60
milyon litre ithalatın gerçekleşmesi, yenilenebilir enerji
kaynakları arasında yer alan yakıt biyoetanolü için kurumdan
izin almış firmaların yıllık üretim kapasitelerinin de
toplam 210 milyon litreye ulaşması beklenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi Kurumumuzun Kanunu 2008 Nisan
ayında çıktı ve kurumsal yapısının pekişmesi
noktasında bu Yasa Kuruma çok önemli imkânlar tanıdı. Arkadaşlarımız
Yasanın vermiş olduğu bu yetkiye dayanarak kaçak içki, kaçak
sigara üretimi ve kullanımı konusunda çok titiz bir şekilde
çalışmaktadırlar. Yeni Kurum binalarına taşındılar,
orada yeni yapılanmalarını tamamlıyorlar. İfade
edildiği gibi harcamalarında ne bir usulsüzlük ne bir fazla gider ne
de yurt dışı gezileri konusunda herhangi bir israf söz konusu
değildir. Çalışmalarını yakinen takip ediyorum;
arkadaşlarımız, Başkanlık olarak, Kurum olarak çok
titiz bir çalışma içerisindeler. Umuyorum, Türkiyede bu
piyasanın düzenlenmesi konusunda önümüzdeki yıllarda çok önemli
görevler yapacaklardır.
Değerli
arkadaşlarım, bu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
tütünle ilgili, tütün ekimiyle ilgili, arkadaşlarımız bazı
hususları dile getirdiler. Doğrudur, şöyle bir gerçekle
karşı karşıyayız: Tekelin özelleştirilmesinden
sonra bu bölgelerde tütünün tek alıcısı olan Tekel artık bu
alım faaliyetlerini kesmiş durumda. Hatta geçen yıl, 2008 yılında
artık bir daha sözleşme yapılmaması konusu daha önce
kararlaştırılmış olmasına rağmen, bu
bölgelerdeki üretici vatandaşlarımızın mağdur
olmaması için bir yıl daha sözleşme yapılma konusu
uzatılmış durumda.
Şimdi,
karşı karşıya bulunduğumuz gerçek, elbette, orada yeni
arayışlara bizi itiyor. ARGE çalışmaları şu anda
o bölgelerde yapılmakta. Yani, özel sektörün alabileceği veyahut da
bu firmaların kullanabileceği tütün ürününün yetiştirilmesi
konusunda yeni çalışmalar söz konusu. İnşallah, bu
çalışmalar başarılı bir şekilde neticelenir ve o
bölgede yaratılmış olan bu eksikliği yeni ürünleri üretmek
suretiyle oradaki üreticilerimiz sağlamış olur diye
düşünüyorum ve temenni ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sürem de çok azaldı, belki daha
çok zaman ayırmam gereken gençlik ve spor hizmetlerine çok az zaman kaldı.
Öncelikle burada değerli bir milletvekilimiz, Ahmet Duran Bulut
arkadaşımız bazı sorular sordu ve Sayın Bakandan bu
konuda cevap bekliyorum. dedi. İzninizle önce o sorulara cevap vermek
istiyorum.
Soru 1)
Genel Müdür istifa etti; işte, şuraya geçecek, buraya geçecek.
şeklinde ifadede bulundu. Değerli arkadaşlarım, bir kere,
bu Meclisin bazı gelenekleri var, bu gelenekleri hatırlatmakta fayda
var. Yani, bu kürsüden kendisine cevap hakkı tanınmayan insanlar hakkında
bu kürsüden laf etmek pek doğru bir davranış değil. Yani,
konuştuğunuz insan size bu kürsüden eğer cevap verebilecek
konumdaysa, hazırsa onu konuşmak lazım. Eğer size cevap
verme imkânından mahrum insanlar hakkında burada söz söylemememiz
lazım.
Evet,
Genel Müdür arkadaşımız altı yıl süreyle Türk sporuna
hizmet etmiştir. Bu hizmetlerinden dolayı kendisine teşekkür
ediyorum ve Türk bürokrasisinde istifa geleneği pek yerleşik
olmamasına rağmen bu arkadaşımız istifa etmiştir.
Kendisine de başarılar diliyorum.
Soru 2)
Yerine gelen Yunus Akgül ilahiyat fakültesi mezunu. dedi
arkadaşımız. Bir insan ilahiyat fakültesi mezunu olabilir, bir
yere gelmesine engel değildir. Ama Yunus Akgül arkadaşımız
ilahiyat fakültesi mezunu değil işletme fakültesi mezunudur.
Soru 3)
7.500 dolar Erzurum koordinatörlüğünden dolayı para alıyor.
dedi. Bu arkadaşımız genel müdür
yardımcılığı maaşı dışında
tek kuruş ücret almamaktadır. Maalesef bu milletvekili
arkadaşımıza çok yanlış bilgiler verilmiş ve o
arkadaşımız da bu yanlış bilgileri bu kürsüden
kullanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlayınız.
DEVLET
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Yine Spor Toto
Teşkilat Başkanımızın federasyon başkanı
olmaması gerektiğini söyledi, bir çerçeve ana statünün
çıkmasından dolayı. Doğru, bir çerçeve ana statü
çıkmıştır ama bu çerçeve ana statü
çıktığında federasyon başkanı
arkadaşımız iki yıllık bu görevini yürütüyordu. Bu
çerçeve ana statü de çıktığı tarihten itibaren ileriye
doğru yürürlük kazandığı açısından bu
arkadaşımızın yasal açıdan federasyon
başkanı olmasında herhangi bir sakınca yoktur.
Brezilyada
yapılan bir dünya şampiyonasında istismarın, suistimallerin
olduğunu ifade etti. Doğrudur, bu konuda ilgili federasyon
hakkında soruşturma açtık, savcılığa suç
duyurusunda bulunduk ve yapılan seçimler neticesinde de bu arkadaş
zaten federasyon başkanlığı seçimini kazanamadı,
başka bir yönetim iş başına geldi.
Spor
Toto Teşkilatının yeri dar. diyor. Doğrudur, Spor Toto
Teşkilatımızın yeni ihalesini yaptık, güzel bir ihale
gerçekleştirdi arkadaşlarımız. Yaklaşık 11,3 olan
hasılattan pay alma oranı bu şeffaf katılımcı
ihale sonucunda 1,3e düştü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, son cümlelerinizi alabilir miyim efendim.
Buyurun.
DEVLET
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Peki Sayın
Başkanım.
Bunun
parasal anlamı şudur değerli arkadaşlar: Bu ihale sonucunda
devlete, spor teşkilatına yaklaşık 3 milyar Türk
lirası kalmıştır. Bu, Türk sporunun hizmetindedir, Türk
gençlerinin hizmetinde kalacak bir paradır. Onun için, bu ihaleyi
şeffaf, gerçek anlamda şaibesiz gerçekleştiren
arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Yer
darlığını giderecekler, yeni bir bina tuttular,
onarım
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Sayın Bakan, sporu ne zaman
konuşacağız? Sporu hiç konuşmadık. Sadece sorulara
cevap verdiniz.
DEVLET
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) Zaman fukarasıyız
ya işte Sayın Milletvekilim. İnşallah onu
Bir
araştırma komisyonu önergesi var, o önergenin kabulünü ben de
yürekten istiyorum.
Ama
Sayın Başkan, bir dakika daha müsaade ederseniz şunu
arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum: Değerli
arkadaşlarım, spor, şu anda elimizdeki, sosyal
barışı sağlayacak, çocuklarımızı
eğitecek en iyi eğitim araçlarından biridir. Sadece eğlence
değildir, bir görsel sanat değildir. Ancak, şu gerçeği de
açık yüreklilikle söylemem lazım: Spor ne kişisel
yaşamımızda ne toplumsal yaşamımızda hak
ettiği yerde değildir. İnşallah hep beraber sporu hak
ettiği yere çıkarmamız lazım. Bunun için çok
imkânlarımız var, genç bir neslimiz var. Hızlı bir
şekilde tesisleri yapıyoruz. Kaynak konusunda da yeni yeni
avantajlarımız var. İnşallah Türk sporunu hem performans
sporu olarak hem de spor kültürü olarak geliştirmek en büyük hedefimizdir.
Bu konuya
ilişkin görüşlerimi başka bir oturumda paylaşmak üzere
ilgili kuruluşlarımızın bütçelerinin hayırlı
olmasını diliyor, katkı sağlayan bütün arkadaşlara
teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Bütçenin
bu bölümünün aleyhinde Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede kamuda çalışan tüm insanlar eşittir,
biri öz biri üvey değildir. Ama Devlet Personel ve Hükûmet insanları
öz ve üvey yapmıştır. Arkadaşlar, aynı diplomaya
sahipsin; mühendissin, mimarsın, veterinersin, doktorsun,
eczacısın; biri 4/Cli, biri 4/Bli, biri sözleşmeli!
Arkadaşlar, bu ülkede devlet adına hizmet yapan onurlu, şerefli
insanları ayıramazsınız. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Bu ülkede hiçbirini öz ve üvey yapamazsınız. Ama
yıllardır, bugün de dün de bu insanları
ayırdınız. Devlet adına onuruyla hizmet veren
insanları yok ettiniz, devlet adına onuruyla hizmet veren
insanları ayırdınız, kimini 4/Cli yaptınız,
kimini 4/Bli.
Arkadaşlar,
öğretmenin farkı olur mu, eczacının farkı olur mu,
mühendisin farkı olur mu? Bu da kalmıyor, bazı bakanlıklar
öz, bazı bakanlıklar üvey. Bayındırlık
Bakanlığında, Kültür Bakanlığında
çalışanlar, Tarım Bakanlığında çalışanlar
üvey evlat.
KADİR
URAL (Mersin) Orman Bakanlığı
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hangi birini sayayım.
Şimdi,
ağustos ayında bir zam yaptılar. İşte, bu zamda tüm
idari görev alan müdürler, müdür muavinleri, hepsi ayrılıyor
arkadaşlar. Yanında çalışan insanların maaşı
idari görev yapan müdürlerin maaşını geçti arkadaşlar.
Herkes idari görevinden ayrılıyor. Böyle bir şey olmaz, böyle
adalet olmaz, böyle bir personel yönetimi olmaz.
Değerli
arkadaşlar, bu ülkeye kim hizmet ediyorsa bunun aslisi, vekili olmaz. 4/A,
4/B, 4/C
Ha, bir
de başka
Ne yapıyorlar biliyor musunuz? İhale ediyorlar, ihale!
Temizlik şirketleri adı altında ebeyi, hemşireyi,
sağlık memurunu, laborantı ihale ediyorlar arkadaşlar.
Arkadaşlar,
sosyal devlet bazı hizmetleri ihale edemez. Eğitmeye eğitmen
ihale edilemez; anaokullarına, çocuk yuvalarına hizmet eden insanlar
ihale edilemez. Bunlar, sosyal devlet adına anne gibi, baba gibi hizmet
veren insanlar olan arkadaşlar.
Peki,
bunun hesabını kim verecek? 90lı yıllardan beri
şirket kadrolarına, temizlik şirketi kadrolarına ihale
edilen ebesi, hemşiresi, sağlık memuru, laborantı, bunlar artık
KPS sınavına giremiyor. Bunların hesabını kim verecek?
Bunlar on yedi senedir, on sekiz senedir hizmet ediyor hem de asgari ücretin
daha altında. Bir de biliyorsun, ihaleyi alan şirket asgari ücretle
ihaleyi alıyor, bir de kendi komisyonunu alıyor, bu
çalışanlar asgari ücretin altında hizmet veriyor, para veriyor
arkadaşlar. Peki, bunların hesabını kim verecek?
Yazık, günah değil mi bu insanlara? On yedi senedir, on sekiz
senedir
Daha bunlar sınava giremiyor. Bunlar ne yapacak?
Yaşları otuzu geçti. Bu insanların hesabını kim
verecek arkadaşlar?
Değerli
arkadaşlar, devlet sosyal devlettir, kendine hizmet eden insanları
ayıramaz. Onun için, yıllarca çıkarılmayan,
bakanlıklar arası farklar oluşturan bu konuyu çözmezsek
Siz
çalışanlarınızı öz evlat, üvey evlat diye
ayırıyorsunuz. Bu ülkede, sosyal hukuk devletinde herkes
eşittir. Okuyacağım biraz sonra Sayın Cemil Çiçekin dünkü
konuşmasını. Ben de şaşırdım
Bir taraftan
onu dinledim -okuyacağım- ama bir taraftan da hiçbir şey yok
arkadaşlar; bir.
İki:
Değerli arkadaşlarım, birkaç cümle de Diyanet İşleri
Başkanlığı hakkında söz etmek istiyorum.
Sayın
Bakan, altı yıldır ben buradayım, bu yedinci bütçe. Hep
aynı nakarat: Diyanet İşleri
Başkanlığının teşkilat yasası yok. Siz de
söylediniz, sizden önce bu görevi yapan bakanlar da... Hiç kimseyi
kandırmayın, Samimi olalım. diyorsunuz. Size Sayın Cemil
Çiçekin dünkü konuşmasından bir paragraf okuyayım, ben de
şaşırdım: Hepimiz biliyoruz ve inanıyoruz, bu ülkenin
vatandaşları eşittir. Hangi partiye oy verirse versin, hangi
görüşü benimsiyorsa benimsesin, hangi siyasi kanaati taşırsa
taşısın Anayasa karşısında eşittir...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN
KAPTAN (Antalya) Anayasa karşısında, Hükûmet
karşısında eşit değil ki.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Allah huzurunda da eşittir. Bizim
inancımız budur, bu olmalıdır. Eğer Allah huzurunda
bu ülkede yaşayan herkes eşitse eşitliği siz bozuyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
kimseyi kandırmayalım, samimi olalım. Hiçbir kimse sizden
maaş istemiyor, hiç kimse maaş dilenmiyor sizden. Dedelere maaş
vereceğiz. diye kimseyi kandırmayın. Hiçbir dede maaş istemiyor,
sadece ilkelerine, onurlarına, kültürlerine saygı göstermenizi
istiyorlar. Plan ve Bütçe Komisyonunda siz havraya, kiliseye elektrik bedeli,
su bedeli ödüyorsunuz, cemevlerinin hiçbir önerisini kabul etmediniz. Önce
samimi olun, samimi.
Değerli dostlar, iki
çift cümlem de sayın spor bakanına. Sayın Bakanım, spor
kulüplerini bir at gibi koşturuyorsunuz. İddaadan sadece
aldığınız gelirden yüzde 5 pay veriyorsunuz, spor
kulüplerinin mali özgürlüğü açısından. 10 katrilyon gelirden
aldıkları pay 400 milyar arkadaş spor kulüplerinin. Geliri
maliye alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Spor kulüplerinin hakkını maliyeye
yedirmeyin. Bu da sizin göreviniz Sayın Bakan.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Saygıdeğer
milletvekilleri, üçüncü turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz. Evet, malumunuz olduğu üzere
on dakika soru, on dakika cevap işlemi olacaktır.
Sayın Aslanoğlu,
buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Başkanım, yarım kalmıştı.
Önce, spordan sorumlu Sayın Bakanıma
Sayın Bakanım,
İddaa gelirlerinden spor kulüplerine daha fazla vermek için yasa teklifi
hazırlayacak mısınız? Çok kısa
İkinci sorum sayın
diyanetten sorumlu Bakanıma. Sayın Bakanım, Diyanet
İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanununu
hakikaten getirecek misiniz?
Üçüncü sorum ihracattan
sorumlu Bakanıma. Sayın Bakanım, ihracat desteği için 500
milyon YTL
Destek için -fuarlar, ihracatçıyı desteklemek için- bu
para size yetmez. Bunu artırmayı düşünüyor musunuz? Yani, en az
ihracatın yüzde 1i kadar bir tanıtım desteği almanız
gerekiyor. Bu parayı, ihracatçılara destek açısından böyle
bir bütçe isteyecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben spordan sorumlu Bakana sormak
istiyorum.
Sayın Bakan, Antalyada
Yüzüncüyılda, kentin tam ortasında kent dokusunu, trafiği
altüst edecek yoğunlukta 30 bin kişilik stadyum, 10 bin kişilik
kapalı spor salonu yapılması
karşılığında bu spor kompleksini yapan firmaya
aynı yerde 140 bin metrekare, yüksekliği belli olmayan ticari alan
plan değişikliği yapılarak Büyükşehir Belediyesi
tarafından verilmesi Antalyada büyük tepki ile
karşılanmaktadır. Bu konuda AKPnin dışındaki tüm
siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve Antalya kamuoyu
karşıdır. Bu karşılığını da
Dört
tane mahkemeye başvurulmuştur bu konuda. Sorum şudur: Dünyada
kent merkezinde -yeni yapılan yalnız- başka bir örneği
olmayan bu projenin kent dışına taşınmasını
sağlayacak mısınız? Mahkeme sonuçlanırsa
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaptan.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER (Antalya)
Sayın Başkan, Sayın Bakana birinci sorum: Hükûmetiniz
tarafından uygulanan düşük kur politikası sonucunda ara
malı ithalatını özendirmesi dolayısıyla KOBİleri
öldürerek hem üretimi bitirdiniz hem de istihdamı bitirerek işsizler
ordusu yarattınız. Bu aşamadan sonra üretim ve istihdamı
arttırmak için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: 2002
yılında 15,5 milyar dolar olan dış ticaret
açığımız 2007 yılı itibarıyla 63 milyar
dolar olmuştur. 2008 yılı sonunda da tahminlere göre 70 milyar
dolar olacaktır. Dış ticaret açığını
altı yılda yüzde 350 oranında arttıran Hükûmetiniz
Ekonomimiz çok iyi, her şey yolunda. açıklamalarını
nasıl bu kadar rahat yapmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Seçim bölgem Gaziantep Suriyeyle uzun sınırları olan serhat bir
ilimizdir. Sınır ili avantajını maalesef tam olarak
kullanamamaktadır. İlimiz Karkamış Sınır
Kapısında, alan genişletmesiyle yeni hizmet binalarına
acilen ihtiyaç vardır. Bu sınır kapımız cumartesi,
pazar günleri karşılıklı geçişler
yapılamamaktadır. Diğer günlerde 08.00-17.00 arasında
sadece geçişler yapılmaktadır. Vatandaşımız
mağdur olmaktadır. Bu eksiklikleri gidermeyi düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Oğuzeli Akçakoyun Sınır Kapımız kapalı
durumdadır. Açmayı düşünüyor musunuz? O bölgede Türkiye-Suriye
serbest ortak ekonomi bölgesi kurmayı düşünüyor musunuz?
İkincisi,
Devlet Personel Başkanlığıyla ilgili sorum var. Kamuda
istihdam edilmesi gereken özürlü personel rakamlarında ortaya çıkan
oranlar bu kadroların ciddi bir kısmının boş
olduğunu gösteriyor. Bu oranları artırmayı düşünüyor
musunuz?
Gençlik
ve sporla ilgili
Altı yıllık AKP iktidarları döneminde
bazı millî sporcular sporu bıraktığı gibi, başta
Çin Olimpiyatları olmak üzere Türk
sporu skor ve madalya açısından dibe vurmuştur. Bu
başarısızlığı nasıl izah edersiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Güvel
HULUSİ
GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan Yazıcıoğluna üç tane kısa sorum olacak.
Birinci
sorum: Sayın Bakan, Avrupa Birliği 2008 yılı İlerleme
Raporunda Diyanet İşleri Başkanlığının web
sitesinde yayımlanan veriler sivil toplum kuruluşları
tarafından kadına karşı ayrımcı olarak
algılanan bir dil içermektedir. denilmektedir. Sayın Bakan bu
değerlendirme konusunda ne düşünmektedir? Bu tespite
katılıyor musunuz?
İkinci
sorum: Sayın Bakanım, Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde çalışan kadın
personelin azlığı dikkat çekicidir. Mesela, kadın din
hizmetleri uzmanı olarak yalnızca 60 personel istihdam edilmektedir.
84 bin çalışanınızdan yalnızca 4 bini
kadındır. Bunun nedenleri nedir? Bu sayıyı
artırmayı düşünüyor musunuz?
Son sorum
Sayın Bakanım: 2008 yılında devlet parasıyla umre ve
hac görevini yapmaya giden milletvekili ve bürokrat var mıdır?
Bunların isimlerini söyler misiniz? Böyle bir uygulamayı kişisel
olarak etik buluyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
değerli TİKA çalışanlarına teşekkür ettikten
sonra Sayın Bakana iki sorum olacak.
1)
Kütahya Tekel Başmüdürlüğü de diğerleri gibi
özelleştirilerek Kütahyadaki faaliyeti sona erdirildi ve bu ay sonuna
kadar da tasfiyesi gerçekleştirilecek. Kütahya Tekel
Başmüdürlüğüne ait bina ve diğer donanımları ne
olacaktır? Binaların açık cezaevine dönüştürülmesine
yönelik Kütahyanın talebini nasıl değerlendirmektesiniz?
2) 10
Temmuz 2008 tarihli soru önergemde de belirttiğim gibi, Kütahyaspor
2007-2008 sezonu sonunda 35 puanla haksız şekilde amatör kümeye
düşürülmüştür. Bunda Türkiye Futbol Federasyonunun FİFA Disiplin
Kurulu tarafından aynı grupta oynayan Aydınspora verilen 3 puan
silme cezasını liglerin tescilinden sonra onaylaması neden
olmuştur. Kütahyaspora yapılan bu haksızlığı
nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Korkmaz
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, benim sorum Sayın
Yazıcıoğluna olacak.
İnsanların
yemek içmek gibi ihtiyaçlarından biri olan inanma ve
inandığını yaşama ihtiyacının temininde
önemli işlev gören ve milletin birliği ve beraberliğine hizmet
eden din görevlilerinin aldığı maaş, kendilerine maalesef
insanca yaşama standartlarını sağlama hususunda
yetersizdir. Doğumdan ölüme kadar insanımıza birçok hizmet veren
din görevlilerine yeterli maaş verilmesi hususunda Hükûmetinizin bir
çalışması var mıdır?
İkinci
sorum: Kültürümüzün temel taşlarından birisi olan İstiklal
Savaşımızda ve cumhuriyetimizin kuruluşunda da büyük
emeği olan Alevi-Bektaşi inancının
yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasında
Hükûmetin atması gereken adımlar vardır. Ancak sanki arkalarında
yüzde 47 gibi bir oy oranı, 340 milletvekili yokmuş gibi AKP Hükûmeti
de atılmayan adımlardan şikâyet etmektedir. Şikâyetçi
sıfatı ve rolünden vazgeçip muktedir bir hükûmet olarak ne zaman
adımlar atacaksınız? Milliyetçi Hareket Partisinin gerçekten samimi
ve karşılıksız çağrısına ne zaman cevap
vereceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Koçal
ALİ
KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Yazıcıoğluna sormak istiyorum.
Ankaradaki
Dinî ve Sosyal Hizmet Vakfıyla Diyanet İşleri
Başkanlığı arasında hizmet ve ekonomik iş
birliği var mıdır? Varsa içeriği nedir?
Cami
minarelerine kurulan baz istasyonları için alınan paralardan devletin
yüzde 3, vakfın yüzde 46 pay almasını doğru buluyor
musunuz?
İkinci
sorum: Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Başkent
Kadın Platformu adı altında bir platform
oluşturulmuştur. Bu platform elemanları Büyükşehir Belediye
Başkanına bağlı olarak çalışıyorlar ve
maaş alıyorlar. Şehir şehir, ev ev dolaşarak AKPnin
propagandasını yapıyorlar. Peki, maaşlarını
nereden alıyorlar dersiniz? Bunlar acaba maaşlarını dinî
vakıf veya derneklerden alıyor olabilirler mi?
İki:
Bakanlığınızın bu uygulamadan bilgisi var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Koçal.
Son
olarak Sayın Enöz...
MUSTAFA
ENÖZ (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanlara soruyorum: Ulusal Tütün Kontrol Programı kapsamında tütün
üretiminden vazgeçen veya geçirilen üreticiler ile tütün üretiminin
daralması sonucu sektörde işsiz kalan işçiler için ne
yaptınız?
İki:
Tütün üretiminde planlanıp ancak satın alınamayan tütünlerin
satın alınacağı bir mekanizma kurmayı düşünüyor
musunuz?
Son
sorum: Yasa dışı tütün mamulü ticareti ve vergilendirmede
bandrol konusunda genel bir bilgi sunar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben kaçıncı
sıradayım?
BAŞKAN
Efendim şu anda siz
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır, ben girdiğim zaman kimse yoktu efendim.
BAŞKAN
Vallahi mekanizmayı, Sayın Genç, biz ayarlamıyoruz, elektronik
sistem vardır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Devamlı atlıyorsunuz çünkü dürüstçe oturumu
yönetmiyorsunuz!
BAŞKAN
Sözlerinize dikkat edin! Sizi ikaz ediyorum!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Soruyorum: Ben kaçıncı sıradayım?
Kaçıncı sıradayım, göster bakalım orada.
(AK
PARTİ sıralarından Bağırma oradan! sesi, gürültüler)
BAŞKAN
Bak, herkes burada, elektronik cihazlar burada.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Elektronik cihazlar kusursuz mu?
BAŞKAN
Dürüstçe, liyakatle burayı yönetiyorum. İşine gelmediği
zaman işine gelmediği kişileri itham etmekten vazgeç, edeple
konuş! Otur yerine!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sen yönetimine dikkat et! Doğru çalış orada!
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) At şunu Sayın Başkan! At
şunu!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Soruyorum size
Okuyun o zaman, soru sorma
sırasını okuyun!
BAŞKAN
Bir kişiye bu Türkiye Büyük Millet Meclisi esir olmaz, kendine gel! Oldu
mu! Otur!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Çok keyfî yönetiyorsun! Teessüf ederim!
BAŞKAN
Ne edersen et! Seninle mi uğraşacağız biz burada! Herkese
hakkıyla adaletle yönetiyoruz biz burayı. Keyfine göre davranma!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Kürsüyü dürüst yönet! Sana güvenmiyorum!
BAŞKAN
En güzel şekilde de yönetiyorum. Otur yerine!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, ara verir misiniz, bu
tartışma usulü doğru değil efendim. Sayın Başkan,
bu tartışmayı böyle yapamazsınız.
BAŞKAN
Buyurun.
DEVLET
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; soru soran
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Zamanın
darlığı dolayısıyla hepsine cevap verme
imkânımız yok, sadece Antalyayla ilgili Sayın Milletvekilimizin
sorusuna açıklık getirmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Antalya ilimizde 246.251 metrekare yüzölçümlü
taşınmazımızın üzerindeki kurulu kompleksin 40 bin metrekarelik bölümü
Antalya Belediyesine devredilmiş 2005 yılında. Bu devir
karşılığında, 10 bin seyirci kapasiteli spor salonu,
30 bin seyirci kapasiteli stadyum, 2.500 seyircili spor salonu, 2.500 seyircili
yüzme havuzu, sentetik yüzeyli atletizm pisti ve tribün, dört adet çim yüzeyli
futbol sahası ve tribünleri, dört adet tenis kortu, tribün ve soyunma
odaları ile idari bina yapılması protokole
bağlanmış ve inşaatlarının bir kısmı da bildiğim
kadarıyla devam ediyor.
Şimdi,
Antalya şu açıdan da önemli: 2010 Dünya Basketbol
Şampiyonası Türkiyede yapılacak. Bu çok prestijli bir
şampiyona ve bu şampiyonanın maçlarından bir bölümü de
Antalya ilimizde yapılacak. Onun için buradaki tesislerin bir an önce hizmete
girmesini istiyoruz.
OSMAN
KAPTAN (Antalya) Sayın Bakan, biz Yapılmasın. demiyoruz ama
şehrin göbeğine yapılmasın.
DEVLET
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Bütün
Antalyalılardan ve sizden de ricam, bu tesislerin bir an önce Türk sporuna
kazandırılmasıdır. Bunu şey yapıyorum.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Yeşilbayırda 300 dönüm yer verildi eskiden, oralara
yaptırmıyorsunuz, şehrin tam göbeğine
yaptırıyorsunuz!
DEVLET
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Spor adamları
açısından da en önemli, en zengin tesisler şehir merkezlerindeki
tesislerdir. Bugün Dolmabahçe Stadı dünyada hakikaten çok beğenilen,
ulaşımı kolay olan bir stadyumdur. Şehir
dışındaki spor tesislerine seyirciyi göndermek ve orada müsabaka
yapmak gerçekten zorlukla karşılaştığımız
bir durum. Onun için, bu tesisler bittiğinde ben Antalyamızın
tam anlamıyla Kayseri gibi bir spor kenti olacağına
inanıyorum.
Sayın
Aslanoğlu Bu İddaadan kulüplerin aldığı pay
artırılacak mı? dedi. Yapmış olduğumuz ihaleyle,
inşallah, kulüplerimizin alacakları isim hakkı payları da
artmış olacak. Ama kanun konusu, takdir edersiniz ki başta
Maliye Bakanlığı olmak üzere diğer bakanlıklarla
birlikte müştereken yapacağımız bir çalışma
sonucunda olacak ama netice olarak spor kulüplerinin paylarını
artırmayı arzu ediyoruz. İddaanın yeni ihalesiyle birlikte
sadece futbol değil, basketbol, voleybol gibi diğer branşlara
da, amatör kulüplere de kaynak aktarma imkânı bulacağız.
Sürenin
tamamını ben kullanma durumunda kalmayayım,
arkadaşlarımıza da haksızlık etmeyelim. Ben burada
keseyim, diğer arkadaşlarıma yazılı cevap veririm.
Teşekkür
ederim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kütahyasporla ilgili
DEVLET
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Kütahyasporla ilgili,
tabii bu FIFAnın ve federasyonun ulusal
ALİM
IŞIK (Kütahya) Beş ay önce verdim bu önergeyi, daha sonuçlanmadan
bunu vermiştim ben ve gerçekten Kütahyanın hakkı
yenmiştir. Bununla özellikle sizin ilgilenmenizi istiyorum.
DEVLET
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) Peki, onu özel bir
konuşalım sizinle.
Teşekkür
ederim.
DEVLET
BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Mersin) Evet, şimdi, Karkamış ve
Akçakoyun sınır kapılarının durumu
Şu anda
Karkamış, Gaziantepteki sınır kapısıyla ilgili
modernizasyon planı yapıldı, bütçe imkânları çerçevesinde
gelecek yıl yenilenme çalışmaları yapılıyor. Bu
kapımız faal, çalışıyor. Akçakoyunda fizibilite
çalışmaları şu anda yapılıyor. Bu, diğer
komşu ilimiz Şanlıurfadaki Akçakale kapısı da şu
anda (B) sınıfından (A) sınıfına yükseltildi. O
da faal. Akçakoyun faal değil şu anda, fizibilite
çalışması devam ediyor.
Tabii,
Suriyeyle ticaretin artırılması açısından,
biliyorsunuz, çok önemli çalışmalar yapıldı. İlk defa
bir serbest ticaret anlaşmasını, Arap ülkelerinde, Suriyeyle
gerçekleştirdikten sonra arkasından, biliyorsunuz, Filistin,
Mısır, Tunus, Fas, bütün bunların hepsiyle beraber
baktığımız zaman, artık Arap iş dünyasıyla
Türkiye'nin çok ciddi bir şekilde karşılıklı bir ortak
platformu oluşmuş oldu. İhracat da aynı şekilde.
Tabii, yatırımlar da karşılıklı olarak
hızlı bir şekilde artıyor.
Tabii,
kapının çalışmasında -ileride, önümüzdeki günlerde
göreceksiniz- bir sınır ticareti kararnamesi de şu anda imzaya
açıldı, tamamlanmış durumda, önümüzdeki günlerde
yürürlüğe girecek. O zaman daha da rahat bir şekilde gerek Doğu
Anadoluda gerek Güneydoğu Anadoluda sınır illerimizde
çalışmalarımızı göreceksiniz.
Onun
dışında, Sayın Vekilimizin, Mevlüt Aslanoğlunun
söylediği
500 milyon YTL yeterli değil tabii. Bunu hep ben burada
dile getiriyorum. İhracatın yüzde 1inin ihracata destek
programında verilmesi gerekir. Bu doğru ve düzgün bir yaklaşım
olur. Ancak bütçe imkânlarımızla -burada hepsini
tartışıyoruz- Türkiyenin imkânları çerçevesinde tabii
çeşitli kısıtlamalarla karşılaşmak zorunda
kalıyoruz.
Bu
kaynaklarda her nasılsa bizim, geçen seneden bu seneye Türk lirası
bazında yüzde 40lık, dolar bazında da yüzde 11lik bir
artışımız oldu. Yani geçen seneye göre bu 2009 bütçesi
içerisinde biraz daha iyi rakamlara ulaştığımızı
söyleyebiliriz. Yeterli mi? Değil, ancak bizim çalışmamızı
yine aynı şekilde sürdürmemizi sağlayacaktır.
DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Sayın Başkan
teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlunun sorusu üzerine
Konuşmamda da zaten ifade ettim.
Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat
Yasasıyla ilgili hazırlıklar tamamlanmıştır,
bütçeden hemen sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacak durumdadır.
Sayın
Özdemirin ifade ettiği, Avrupa Birliği 2008 İlerleme Raporunda
bir kısım kastı aşan ifadelerin olduğu yönünde
basına da yansıyan bir şeyler vardı. Ancak bunun, varsa
şayet böyle bir şeylerin düzeltildiğini ben buradan ifade etmek
istiyorum. Elbette bazen gözden kaçan bir kısım ayrıntılar
olabiliyor ama bunlar yeri ve zamanı geldiğinde düzeltiliyor. Burada
da bir düzenleme yapılmıştır.
Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde kadın görevli
sayısının az olduğu doğru bir husustur. Ülkemizin
nüfusunun yarısı bayandır ancak Diyanet İşleri
Başkanlığında çalışan personel sayısına
oran olarak baktığınız zaman bayan görevli sayısının
çok az olduğunu ifade etmek gerekiyor. Ancak özellikle son yıllarda
bayan görevli istihdamı konusunda önemli ilerlemeler
sağlanmıştır. Önemli merkezlerde, illerimizde bir il müftü
yardımcısı olarak istihdam edilmesi çalışmaları
sürdürülüyor. Her ile mutlaka bir bayan müftü yardımcısı
görevlendirilecek. Son sayı itibarıyla 10 bin civarında bayan
personel söz konusudur. Her alımda bayan personel sayısını
artırma yönünde ciddi gayretler sarf edilmektedir. Önümüzdeki dönemde çok
daha önemli bir kadın personel istihdamı söz konusu olacaktır.
2008 yılında olsun,
daha önceki yıllarda olsun ücretini vermeden hiçbir parlamenter ve kamu
görevlisi Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından hacca gönderilmemektedir. Ancak Diyanet İşleri
Başkanlığı kendi mensuplarını ve hac olayını
denetleme konusunda bir kısım az sayıda görevliyi
görevlendirmektedir. Onun dışında hiçbir milletvekili ve hiçbir
kamu görevlisi -bunun dışında- hacca ücreti ödenerek
gönderilmemektedir.
Din görevlilerinin
maaşlarıyla ilgili son dönemde yapılan bir kısım
iyileştirme sonucunda önemli bir noktaya geldik. Ancak diğer kamu
görevlileri seviyesindedir. Bu da tabii ki yeterli değildir ama zaten
hiçbir kamu görevlisinin maaşı yeterli değildir. İnsanca
yaşayacak bir seviyeye gelmesi konusunda Hükûmetimizin
çalışmaları elbette vardır. Diyanet İşleri
Başkanlığının ifade ettiğim teşkilat
yasasıyla bir kısım farklı düzenlemelerin
olacağını da ifade etmek istiyorum.
Alevi-Bektaşi
açılımıyla ilgili bir an önce niye bir şeyler
yapmıyorsunuz? diye soru sordu arkadaşımız. Elbette
asırların sorusudur. İfade ettiğim gibi üzerinde
çalışıyoruz. Sizlerin de desteklerinizi, gayretlerinizi
bekliyoruz. İyi niyetliliğinize teşekkür ediyorum. Konu
üzerindeyiz. Hep birlikte önümüzdeki dönemde bu konuya da önemli bir
kısım rahatlama sağlayacağımızı ümit etmek
istiyorum.
Dinî ve Sosyal Hizmetler
Vakfı ile ilgili soruya isterseniz yazılı olarak daha
detaylı cevap vereyim.
Diyanet İşleri
Başkanlığının, Büyükşehir Belediyesinin
Başkent Kadın Platformuyla ilgisi yoktur. Orada
çalışanların Diyanet İşleri
Başkanlığından maaş almaları söz konusu
değildir. Nereden maaş aldıkları konusunu ben bilemiyorum.
İlgili makama ve ilgili kuruma sormak gerekir.
Başka da bir soru
şu anda yok herhâlde.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Kırk beş saniyelik
bir süre var.
Buyurun.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Mersin) Ben bir bilgi vereyim izin verirseniz Sayın
Başkanım.
Muştan yapılan bu
ihracat kalemleriyle ilgili olarak, petrol sondajında kullanılan
barit, kapı, pencere, doğrama, ısıcam, mısır,
canlı hayvan
Diğer Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinden yapılan
ihracatta, yaklaşık bizim elli bin kalem ihracat ürünümüz var.
Bunlar, sektör sektör, çeşitli
kalemlerden oluşmakta. Arzu eden milletvekilleri zaten bizim web
sitemizden bunları elde edebilirler. İsterlerse ben de kendilerine
yazılı olarak bunları gönderebilirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
HAMİT GEYLANİ
(Hakkâri) Sayın Bakanım, ben de Hakkâriyi çok merak ediyorum,
öğrenmek istiyorum.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Mersin) Sen gel, ben sana göstereyim.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, Sayın Şandır bir şey
söylemişti, onu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Şu anda
iki saniyemiz var. Sayın Bakan da burada. Süremiz doldu.
SIRRI SAKIK (Muş) Yani
Sayın Şandırın bir suali vardı, eğer izin
verirseniz
BAŞKAN Sonrasında
görürsünüz, zaten yan yanasınız Sayın Sakık.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şimdi sırasıyla üçüncü turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.83 -
DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI
1. Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 41.909.500
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 306.200
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 73.139.300
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 115.355.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dış
Ticaret Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Dış
Ticaret Müsteşarlığı 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Dış Ticaret
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel
Ödenek Toplamı : 93.132.722,00
- Toplam
Harcama : 90.012.713,37
- Ödenek
Dışı Harcama : 49.643,66
- İptal Edilen Ödenek : 3.169.652,29
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dış
Ticaret Müsteşarlığı 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.31 -
İHRACATI GELİŞTİRME ETÜD MERKEZİ
1. İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.225.800
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 78.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 11.245.200
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 14.549.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 280.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 12.139.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 2.130.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 14.549.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel
Ödenek Toplamı : 13.496.000,00
- Toplam
Harcama : 10.807.140,42
-
İptal Edilen Ödenek : 2.688.859,58
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 11.946.000,00
-
Yılı net tahsilatı : 11.301.599,08
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.14 - GENÇLİK VE SPOR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T
V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 23.282.500
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 211.900
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 325.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.530.700
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 401.039.900
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 426.390.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelini okutuyorum:
GELİR
C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 9.015.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 403.725.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 11.650.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 424.390.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel
Ödenek Toplamı : 416.903.315,00
- Toplam
Harcama : 389.023.133,53
- Ödenek
Dışı Harcama : 95.708,50
-
İptal Edilen Ödenek : 27.975.889,97
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamlarını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe
tahmini : 345.830.000,00
-
Yılı net tahsilatı : 344.273.115,65
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.78 - DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1.
Devlet Personel Başkanlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T
V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 11.963.500
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 56.500
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.020.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığı 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Devlet Personel
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel
Ödenek Toplamı : 9.929.508,00
- Toplam
Harcama : 8.251.894,44
-
İptal Edilen Ödenek : 1.677.613,56
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Komisyonun bir açıklaması olacak.
Buyurun.
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) Sayın
Başkanım, redaksiyon kapsamında bir düzeltme talebi vardır
Komisyonumuzun. 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı eki cetvellerde geçmekte olan Tütün, Tütün Mamulleri ve
Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu ifadelerinin, 03/04/2008
tarihli ve 5752 sayılı Kanun ile Kurumun isminin Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu olarak değiştirilmesi nedeniyle
redaksiyon kapsamında düzeltilmesi gerekmektedir.
Arz
ederim.
BAŞKAN
Gerekli notlar alınmıştır. Teşekkür ederim.
Bölümleri
okutuyorum:
42.09 TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T
V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 26.402.154
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 17.287.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL TOPLAM 43.689.154
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelini okutuyorum:
GELİR
C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 40.689.154
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 3.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 43.689.154
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2009 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçki Piyasası Düzenleme Kurumu 2007
yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü
İçki Piyasası Düzenleme Kurumu 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel
Ödenek Toplamı : 43.804.218,00
- Toplam
Harcama : 48.032.089,90
- Ödenek
Dışı Harcama : 23.963.990,00
-
İptal Edilen Ödenek : 19.736.118,10
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamlarını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe
tahmini : 43.804.218,00
-
Yılı net tahsilatı : 51.962.814,14
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçki Piyasası Düzenleme Kurumu 2007
yılı merkezi yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.32 - TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1. Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T
V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 52.678.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 220.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 52.898.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelini okutuyorum:
GELİR
C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 54.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 52.844.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 52.898.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2009
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2007
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlğı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel
Ödenek Toplamı : 46.483.768,55
- Toplam
Harcama : 32.130.406,17
- Ödenek
Dışı Harcama : 791.881,59
-
İptal Edilen Ödenek : 12.788.205,45
- Ertesi
Yıla Devreden Ödenek : 2.357.038,52
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
(YTL)
- Bütçe
tahmini : 41.872.000,00
-
Yılı net tahsilatı : 33.816.345,04
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği
ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.86 - DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞI
1. Diyanet İşleri
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T
V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 17.543.560
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 213.980
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.545.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 368.550
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 2.434.242.250
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 361.660
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.454.275.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Diyanet İşleri
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel
Ödenek Toplamı : 1.737.649.150,00
- Toplam
Harcama : 1.770.445.185,97
- Ödenek
Dışı Harcama : 54.127.197,27
-
İptal Edilen Ödenek : 21.331.161,30
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2007 yılı merkezi
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, böylece Dış Ticaret
Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Devlet Personel
Başkanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu,
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının
2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Bütçelerin
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, üçüncü tur görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Saat
17.30da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Şimdi
dördüncü tur görüşmelere başlıyoruz.
Dördüncü turda
Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı, Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı: 312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı:
313) (Devam)
H) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1.- Hazine
Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hazine
Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1.- Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) SERMAYE PİYASASI KURULU
1.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sermaye
Piyasası Kurulu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1.-
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1.- GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince tur üzerindeki
görüşmeler bittikten sonra yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız. Soru sorma işlemiyle ilgili açıklamalar daha
önceleri de yapıldığı için tekrarlamıyorum.
Dördüncü turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Her grup için
kırkar dakika süre vardır.
Gruplar:
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu: Faik Öztrak, Tekirdağ Milletvekili; Enis Tütüncü,
Tekirdağ Milletvekili; Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili;
Şevket Köse, Adıyaman Milletvekili.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu: Mithat Melen, İstanbul Milletvekili; Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili; Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili; Mustafa
Cihan Paçacı, Ankara Milletvekili; Akif Paksoy, Kahramanmaraş
Milletvekili.
AK PARTİ
Grubu: Mehmet Sarı, Gaziantep Milletvekili; Cevdet Yılmaz, Bingöl
Milletvekili; İbrahim Hasgür, İzmir Milletvekili; İbrahim Mete
Doğruer, Osmaniye Milletvekili; Alaattin Büyükkaya, İstanbul
Milletvekili; Yahya Akman, Şanlıurfa Milletvekili; Zülfükar
İzol, Şanlıurfa Milletvekili.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu: Hamit Geylani, Hakkâri Milletvekili; İbrahim Binici,
Şanlıurfa Milletvekili.
Şahısları
adına: Lehinde, İkram Dinçer, Van Milletvekili; Yahya Doğan,
Gümüşhane; Cahit Bağcı, Çorum; Mehmet Ceylan, Karabük;
İbrahim Yiğit, İstanbul; Ramazan Başak, Şanlıurfa
Milletvekilleri -bir önceki milletvekili bulunamazsa- aleyhinde, Gökhan Durgun
Hatay Milletvekili.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Faik
Öztraka aittir.
Sayın
Öztrak, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Öztrak, grubunuzun belirlediği süre on üç dakika.
CHP GRUBU ADINA
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazine Müsteşarlığının bütçesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama önce, Türkiye'nin son dört beş yıllık
gelişmeleriyle ilgili bazı tespitleri yaparak başlamak
istiyorum. Aslında Türk ekonomisine baktığımız zaman,
ekonomimiz 2006dan bu yana yavaşlıyor. Sadece yavaşlamakla
kalmıyor, bize benzeyen ekonomilerin performansının altında
bir performans gösteriyor. Bu düşük performans son yılda, yani 2008
yılında, bize benzeyen ekonomilerin üçte 1i seviyesinde bir
büyümenin gerçekleşeceğini
bize gösteriyor.
2008
yılının ikinci çeyreğinde yüzde 2lere kadar gerileyen
büyüme hızı, üçüncü çeyrekte yüzde 0,5 oldu. Yarım puanlık
büyüme, değerli milletvekilleri, Türkiye için durgunluk demektir.
Nitekim üçüncü
çeyrekte yurt içi talebe baktığımız zaman, yurt içi talebin
bir önceki yılın üçüncü üç aylık dönemine göre ilk defa
gerilediğini görüyoruz. Yani yurt içi talep yirmi altı çeyrektir ilk
defa Türkiyede bir önceki çeyreğin altında gerçekleşiyor.
Yine imalat
sanayisine baktığımız zaman, imalat sanayisi katma
değeri de 2008 yılının üçüncü çeyreğinde 2002
yılından bu yana ilk defa geriliyor, ilk defa küçülüyor. Yine 2008
yılının üçüncü çeyreğinde işsizliğin yüzde 9,8
olduğunu görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu yüzde 9,8 işsizlik rakamı, ki resmî
rakamdır, -resmî rakamların hazırlanmasıyla ilgili ciddi
sıkıntılar olduğu izlenimi vardır bizde, buna
rağmen bu yüzde 9,8lik oran, üçüncü çeyrekteki- 2001 krizinde dahi
görülmemiş bir orandır. 2001 krizinde dahi yüzde 9,8 işsizlik
yoktu. Yine işsizlikle ilgili eylül ayı rakamına geldiğimiz
zaman -ki, bu, ağustos-eylül-ekim ortalamasını gösteriyor-
rakamın yüzde 10,3 olduğunu görüyoruz. Yani ilk defa Türkiyede
işsizlik rakamı iki haneli seviyelere geliyor.
Şimdi, bu
verilere baktığımız zaman, bu yılın büyüme
hızının özellikle üçüncü çeyrekteki rakamlara da
baktığımız zaman- yüzde 2 civarında
olacağını görüyoruz. Gelecek yıl eğer Türkiye pozitif
bir büyüme hızı gerçekleştirirse öpüp başımıza
koyacağız.
Diğer
taraftan küresel krizden bahsediyoruz ama küresel krizin bizim gibi ekonomileri
ekim ayından itibaren etkilemeye başladığını da
biliyoruz. O zaman, biraz önce vermiş olduğum üçüncü çeyrek
rakamlarını yorumlarsak, üçüncü çeyrek rakamlarının içinde
küresel kriz yok.
Aslında,
Türkiye, bu küresel kriz bizi etkilemeye başladığında, bu
büyük durgunluğun, bu büyük işsizliğin gösterdiği gibi
kendi krizimizi yaşamakta olduğumuzu, Hükûmetin yanlış
politikalarıyla ortaya çıkmış olan bir krizi yaşamakta
olduğumuzu çok net bir biçimde ortaya koyuyor.
Küresel kriz
etkilemeye başladığında da Sayın Başbakan diyor
ki: Bu kriz bize teğet geçecek. Sonra diyor ki: Bu krizden, küresel
krizden en az etkilenen ekonomi biz olacağız. Aslında bu bir
itiraf. Bu çok açık seçik bir itiraf, çünkü bu Hükûmetin kendi
yaratmış olduğu kriz bu ülkenin insanlarının
boğazını öyle bir sıkıyor ki küresel krizin etkileri
bunun yanında hafif kalır. Aslında Sayın
Başbakanın söylemek istediği bu.
Bir başka
konu, Hükûmetin politikaları Türk ekonomisini küresel kriz
karşısında ne duruma getiriyor, buna da bakmamız
lazım. Şimdi, küresel krizle ilgili olarak Bu kriz nasıl
aşılacak? dediğinizde dünyada konuşulan standart reçete
şu: Dünyada talep hızla daralıyor, o nedenle ülkelerin iç
taleplerini maliye politikalarını bir miktar gevşeterek
artırmaları bekleniyor. Para politikalarının da
gevşemesi isteniyor ve bu suretle deniliyor ki: İçeride iç talebi
canlandırmak suretiyle dış talep kaybını telafi edip
büyüme hızlarındaki gerilemeyi yavaşlatın.
Peki, Türkiye'nin
böyle bir politika uygulayabilme esnekliği var mı yok mu?
Aslında, yine Hükûmetin dünya piyasalarındaki o bolluk dönemini
yeterince değerlendirememesi neticesinde Türkiye böyle bir esnekliğe
de sahip değil. Neden sahip değil? Türkiye'nin cari işlemler
açığı 2002 yılında ilk dokuz ayda binde 3tü, 2008
yılında ilk dokuz ayda yüzde 6 gayrisafi yurt içi hasılaya oran
olarak. Demek ki, 20 kat artmış.
Yine, Türkiye'nin
borçluluk düzeyine baktığımız zaman, Hükûmet, özellikle bu
borç rakamlarını 2001-2002 -yani kriz yılını-
rakamlarını alarak karşılaştırma yapıyor,
gelinen noktadaki iyileşmeyi buna göre kamuoyuna ifade ediyor. Şimdi,
2001-2002 krizinde borç stokları, yani borç yükleri, borcun gayrisafi yurt
içi hasılaya oranları kriz nedeniyle sıçramıştı.
Dolayısıyla, karşılaştırma, yani, bu yeni küresel
krizi, ülkenin içinde bulunduğu krizi nasıl borç oranlarıyla
karşılıyoruz diye bir karşılaştırma yapacaksak,
o zaman 2000 yılına bakmamız lazım, yani kriz öncesindeki
döneme bakmamız lazım.
Şimdi,
merkezî yönetim brüt borç stokunun gayrisafi yurt içi hasıla içindeki
payı 2000 yılında yüzde 38,2. Peki, 2007 yılında bu
oran ne? Yüzde 39,1. Yani, 2007 yılında, geçen yıl kamunun borç
yükü 2000 yılının üstünde. Peki, bu yıl geriliyordu, yüzde
35lere kadar gidiyordu, gayrisafi yurt içi hasıladaki düşmeyi hiç
dikkate almadan bu son kur hareketleriyle ne oluyor diye baktığınız
zaman, rakamın bu sene sonunda da yüzde 38,1 olacağı
anlaşılıyor. Yani, borç yükü Türkiye'nin düşük değil.
Yine,
dış borcuna baktığımız zaman da 2000
yılında Türkiye'nin dış borcu yüzde 44,4 gayrisafi yurt içi hasılaya oran
olarak. 2008 yılına
geldiğimiz zaman, ortalarda, yani dokuzuncu ayda yüzde 38lik bir rakam ortaya
çıkıyor. Ancak, dış borç stokunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranını hesaplarken 17 Aralıktaki dolar kurunu
dikkate alırsak -şeyi dikkate almıyoruz- euronun değer
kazanması nedeniyle dolar cinsinden borçların artması, bunların
hiçbirini dikkate almıyoruz ve gayrisafi yurt içi hasılanın da
Hükûmetin söylediği gibi yüzde 4lük büyümeyle ulaşılan rakam
olduğunu da dikkate alırsak, 38lik borç yüzde 44,6ya
çıkıyor. Yani bu, o hani çok övündüğümüz Borcu düşürdük,
borcu düşürdük
Bunun ne kadar birtakım gelişmelere hassas
olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.
Bir başka,
bu krizi nasıl karşıladığımız, yani bizim
maliye politikasını genişletme imkânımızın olup
olmadığını tespit etmekte kullanacağımız
gösterge, faiz dışı fazladır.
Şimdi,
aslında Hükûmet 2007 yılında, yani seçim yılı olan
2007 yılında mali disiplini tamamen elinden
bırakmıştır. Nereden bunu görüyoruz? 2006 yılına
göre 2007 yılında faiz dışı fazla gayrisafi yurt içi
hasılaya oran olarak 2 puan gerilemiştir. 2007 yılında
yüzde 4,8 gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak hedeflediğimiz faiz
dışı fazla sene sonunda yüzde 3 olarak
gerçekleşmiştir. 2008 yılına gelindiğinde yine yüzde
4,2lik bir hedef koymuşuzdur. Sene ortasında bunu 3,8e revize
etmişizdir. Bugün karşınıza gelen bütçenin altındaki
rakamlara baktığımız zaman, bu oranın yüzde 2,7 olarak
tahmin edildiğini görüyoruz. Ama yetmez. Bunun da ötesinde son üç ayda
bütçe gelirlerinde meydana gelen gerilemeyi, daralmayı dikkate
aldığınızda, bu 2,7nin de altında bir faiz
dışı fazlayla karşılaşacağımız
açıktır. Dolayısıyla, faiz dışı
fazlalarını yüksek tutan, borçlarını hızla
aşağıya çeken bu küresel likitide bolluğu döneminde, cari
açık vermeyen ekonomilerin sahip olduğu esnekliğe Türk ekonomisi
sahip değildir.
Önümüzdeki döneme
dönüp baktığımız zaman, program da -tabii, program tamamen
bu krizden bağımsız, böyle bir kriz
yaşamayacağımız varsayımı altında, tamamen
gerçekçilikten uzak- bütçe de böyle varsayımlarla
hazırlanmıştır.
Şimdi,
önümüzdeki yıla baktığımız zaman cari açık 50
milyar dolar alınmış programda. Bunun böyle olmayacağı
belli yani ekonomide bu kadar yavaşlamayla, daralmayla bu 35 milyar dolar
olur.
Hazineden sorumlu
Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda Türkiye'nin 52 milyar dolar
kısa vadeli borç -önümüzdeki yıl- 48 milyar da uzun vadeli borç
ödeyeceğini söyledi. Dün gerçi Sayın Merkez Bankası
Başkanımız Türkiye yüzde 110, yüzde 120, yüzde 200le en kötü
dönemlerde borcunu çevirdi. dedi ama ben eski bir Hazine Müsteşarı
olarak ve daha önce de Devlet Planlama Teşkilatında bu işlerin
içinde bulunmuş biri olarak bu kriz dönemlerinde Türkiye'nin borcu
çevirmekte, hele hele küresel risk iştahının düştüğü
dönemlerde büyük zorluklarla karşılaştığını
biliyorum.
Şimdi, 100
milyar dolar borç ödeyeceğiz. Bunun yüzde 70ini çevirdiğimizi
varsayalım. Bu iyimserdir çünkü son günlerde
baktığımız zaman gazetelerde, bankalar yüzde 50
oranında borçlarını döndürdüklerinde haber oluyor. Yüzde 70, 35
milyar dolar da cari açık var: 65 milyar dolar. Bugün siz dünyanın karşısına
bu programla çıktığınızda bütün dünya biliyor ki sizin
-yabancı sermaye de gelse, diğer portföy
yatırımlarında da iyimser rakamları koysak- en az,
önümüzdeki yıla başlarken 30-35 milyar dolarlık finansman
açığınız var.
Şimdi, bütün
bunları alt alta koyduğumuz andan itibaren
baktığımızda karşımıza çıkan oyun
çerçevesi şu: Türkiye'nin bütçesini genişletmek suretiyle iç talebi
körükleme imkânı son derece sınırlı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztrak, buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Bunu geniş ölçüde istismar etmeye
kalktığınız zaman Hükûmetin karşısında iki
tane seçenek var: Zaten bugüne kadar olmadan yönetmeye pek
alışmadığı IMF ile kol kola girmek ama IMFden de
gerçekten 35-40 milyar dolarlık bir kaynağı Türkiye'ye getirmek.
İkincisi -hiç düşünmek istemediğim bir konu- Ben
borçlarımı ödeyemiyorum. demek. İşte, 2009
yılına girerken karşı karşıya olduğumuz
manzara budur. Bu manzaranın yüzde 10u küresel krizle ilgiliyse geri
kalan yüzde 90ı Hükûmetin bundan önce IMFyle yine kol kola girerek
uygulamış olduğu politikaların Türkiyeyi içine
soktuğu durumdur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Tekirdağ Milletvekili
Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı bütçeleri üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarının yedinci bütçesini
görüşüyoruz. Bu bütçede, nihayet, son derece önemli bir sorunun
keşfedilmiş olduğunu görüyoruz; bu, ulusal tasarrufların
düşüklüğü sorunudur. Biz Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri olarak bu
sorunun Türkiye'nin geleceğine nasıl büyük maliyetlere yol açtığını
yıllardan bu yana dile getirdik, ancak altı yıl sonra Hükûmetin
bu sorunu nihayet bütçe mantığı içinde görmüş olması
karşısında Günaydın baylar ve bayanlar! demek geliyor
içimizden.
Sorunun öneminin
daha iyi anlaşılması için konuya kamu-özel ayrımında
bakılmasında yarar var. Kamu tasarruf-yatırım dengesi, AKP
döneminde, ilk ve tek kez 2006 yılında fazlaya dönüşmüş,
2007 ve 2008 yıllarında tekrar açık vermeye
başlamıştır. 2008deki açığın millî gelire
oranının yüzde 2ye yaklaşacağı tahmin edilmektedir.
AKPnin kamu tasarruf yatırım dengesinin tutturulması
çabalarında yaptığı en büyük yanlış, kamu sabit
sermaye yatırımlarının millî gelir içindeki
payının düşük tutulmasıdır. Öyle ki kamu sabit sermaye
yatırımlarının 2000 yılındaki düzeyinin ancak ve
ancak 2007 yılında aşılabildiğini hayretle görüyoruz.
Bu hiç iyi olmamıştır değerli milletvekilleri. Türkiye'nin
kamu altyapı yatırımlarına, özellikle de teknolojik,
enerji, sulama, tarımsal altyapı yatırımlarına
şiddetle ihtiyacı vardır. Türkiye, gelişmiş Avrupa
Birliği ülkelerinin her yıl yapmakta olduğu kamu sabit sermaye
yatırımlarının ancak yüzde 15ini, yüzde 20sini
yapabilmektedir. Yani AB ülkeleri ile arayı kapatacağımıza
daha da geriye düşürüyoruz. Aslında kamu sabit sermaye
yatırımlarının yeterince yapılmaması, o ülkenin
geleceğinin çok gizli ve ağır bir borç yükü altına
sokulması anlamına gelir.
Değerli
milletvekilleri, özel sektör tasarruf-yatırım dengesine gelince, bu,
2005 yılından itibaren açık vermeye
başlamıştır. Öyle ki açığın büyüklüğü
2007de millî gelirin yüzde 4,4üne ulaşmıştır. Burada
altının çizilmesi gereken bir nokta var. Özel kesim
tasarruf-yatırım dengesindeki kötüleşme yatırımlardaki
ılımlı artışın ötesinde dikkatinizi çekiyorum-
özel kesim tasarruflarındaki azalmadan kaynaklanmıştır.
Özel kesim tasarruflarının millî gelir içindeki payı 2007de
yüzde 13,9a düşmüştür, oysa bu oran 2002de dahi yaklaşık
yüzde 24 dolayındaydı. Tabii ki kamunun açığını
böylece özel sektöre transfer etmiş oluyorsunuz.
Şimdi,
değerli milletvekillerim, kamu artı özel yani toplam yurt içi
tasarruflarını ele alırsak, bunun millî gelire
oranının yüzde 15lere düştüğünü endişeyle tespit
ediyoruz. Bu oran Norveçte yüzde 39, Hindistanda yüzde 35, Rusyada yüzde 31,
Güney Korede yüzde 30, Endonezyada bile yüzde 28 seviyesinde, bizde yüzde
15lerde. Sayın Maliye Bakanımız konuşmasında, bütçe
konuşmasında bu tabloya değiniyor, sonra bu iyi bir
şeymiş gibi aynen şöyle diyor: Bu, Türkiye'nin tasarruf etmeden
yatırım yapabildiğini göstermektedir. diyor Sayın Maliye
Bakanımız, sanki bu iyi bir şeymiş gibi. Yoruma
bakınız, el insaf değerli milletvekilleri!
Hepimiz biliyoruz
ki Türkiye'nin birçok alanda dış kaynağa, yabancı sermayeye
ihtiyacı vardır; bu ayrı bir şey. Ama siz, tasarruf
kavramının önemini ancak yedinci bütçede keşfedeceksiniz, birçok
ülkenin yarısından az tasarruf yapacaksınız,
tasarruf-yatırım açığını dış dünyada
hiç yaşanmamış bir para bolluğu sayesinde kapatmaya
çalışacaksınız, ama bu bollukta dahi dünyanın en
yüksek faizini ödeyeceksiniz, ithalatı ucuzlatıp
patlatacaksınız, yerli sanayicinin piyasadan sürülmesine,
kovulmasına yol açacaksınız, sonuçta Türkiye ekonomisini
yabancı kaynaklara aşırı bir şekilde, afyon
bağımlısı gibi, bağımlı hâle getireceksiniz,
olumsuzluklar karşısında burada çıkacaksınız hâlâ
Türkiye tasarruf etmeden yatırım yapabilmektedir. diye
övüneceksiniz. Olmaz sayın milletvekilleri, olmaz! Elin tarlasındaki
taşla o tarlanın kuşunu size vurdurmazlar. Vurmakta ısrar
ederseniz, işte Türkiye'nin bugünkü manzarasını yaratırsınız.
Türkiye'nin
manzarayı umumiyesi şöyle değil mi: Tarım ve
hayvancılık darbe üzerine darbe yememiş midir? Çiftçi
perişan edilmemiş midir? Bana söyler misiniz, hangi çağdaş
ülkede, hangi Avrupa Birliği ülkesinde açlık
sınırının altında asgari ücret vardır? Asgari
ücret, birçok yerde ortalama, bazı yerlerde azami ücrete
dönüşmemiş midir? Hatta asgari ücretin altında, sigortasız,
kaçak çalışan yurttaşlarımızın sayısı
hızla artmıyor mu? Asgari ücret düzeyinde gelire sahip işçi,
çiftçi, küçük esnaf ve sanatkârın nasıl ayakta
kaldıklarını bilmiyor musunuz? Emekli dul ve yetimlerin önemli
bölümünün açlık sınırları altında nasıl
yaşam mücadelesi vermek zorunda olduklarını görmüyor
musunuz? Kredi kartı
borçlarında patlama yaşanmıyor mu bu ülkede? Protesto edilen çek
ve senetlerin sayısında, iflas eden, kepenk kapatan esnaf, sanatkâr,
ticaret erbabı ve sanayici sayısında patlama
yaşanmıyor mu bu ülkede? Son bir yıl içinde, bu ülkede
yaklaşık 300 bin insan işsiz kalmadı mı? AKP
işbaşına geldiğinde, 2002 yılında bedava
ekmeğe, bedava erzak paketlerine, kömür çuvallarına muhtaç bu kadar
çok, milyonlarca insanımız var mıydı?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Daha fazla vardı.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi, ne yapmak
lazım? Evet, yurt içi, yineliyorum, yurt içi tasarruf
açığını keşfetmeniz güzel. Bu, yaşamsal
önemdedir. Bunun millî gelir içindeki payı 2003te yüzde 2,6 iken 2008
yılında yüzde 6,6ya yükseleceği tahmin edilmektedir. Bunun
finansmanını da bu ekonomik kriz ortamında
yapamayacaksınız.
Aslında
vurgulamak istediğim konu, bu planlama bütçesinde bu konuya odaklanmaktaki
muradım, yurt içi tasarruf eksikliğinin cari işlemler
bilançosundaki açığın ana kaynağı olduğunu
vurgulamaktır. Bunu, artık, görmek mecburiyetindeyiz.
Ne yapmak
lazım değerli milletvekilleri? Neoliberal ekonomi politikaları
artık iflas etmiştir. Türkiye için Keynesyen ekonomi
anlayışını, yeni teknolojik devrim ve küreselleşme
koşullarında yeniden değerlendirmeliyiz. Türkiyede üretimi,
sanayileşmeyi, verimliliği, gelir dağılımındaki
adaleti ön plana çıkaran insan odaklı bir sosyal devlet
anlayışına ihtiyaç var; buna geçmeliyiz. Devlet Planlama
Teşkilatı ve TÜİK bu çerçevede yeniden organize edilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, bir dakika süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi,
TÜİKin son zamanlarda adrese dayalı nüfus sayımıyla ilgili
ortaya çıkan tartışmalar üzerindeki görüşlerimi ifade ederek
toparlamak istiyorum.
TÜİKin ne
yazık ki bazı verilerinin güvenilirliliği üzerinde
tartışma yapılması kabul edilebilir bir şey
değildir. Bir eski planlamacı olarak hüzün duyuyorum. Millî gelir,
istihdam verileri, enflasyon verileri şu ya da bu şekilde
tartışılıyor. Son olarak adrese dayalı nüfus sayımında
Türkiye nüfusunun doğru sayılmadığı ileri
sürülmektedir.
Bilindiği
gibi AKPnin yaptığı yasa değişikliğiyle seçmen
kütüklerinin veri tabanının oluşturulması Yüksek Seçim
Kurulundan alınarak idareye devredilmiştir. Şimdi idare adrese
dayalı nüfus sayımını esas alarak seçmen kütükleri
hazırlıyor. İstanbulda iki ilçede 195 bin artış var
değerli milletvekilleri. Bursanın Nilüfer ilçesinde 4 bin hayalî
kayıt saptanmış durumda. Ülkenin birçok köşesinden
itirazlar yükseliyor. Bu iddia karşısında Sayın Adalet
Bakanı Dağdaki PKKlı da gelsin oy kullansın. diyor, Biz
de kendisiyle tanışırız. diyor. Yani böyle bir şey
olabilir mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, son cümlenizi alayım.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Böyle rezalet
Türkiyede hiç yaşanmadı. Yerel seçimler üzerinde kuşku
bulutları oluşmuştur. Bunların sorumlusu kimlerdir, acilen
bulunması ve gerçeğin ortaya çıkarılması gerekiyor.
Her şeye
rağmen, bu bütçenin, bu iki kurum bütçesinin Türkiyeye hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, hoşgörünüzden dolayı size
teşekkür ediyorum.
Yüce heyeti sevgiyle, saygıyla tekrar
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil.
Sayın Tamaylıgil, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Tamaylıgil, süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan bütçe üzerinde, BDDK ve Sermaye Piyasası Kurulunun
bütçelerinin değerlendirilmesi amacıyla söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Geçen sene de aynı kurum ve kurullarla ilgili bütçede
söz almış olan bir milletvekiliyim. Hani derler ya Keşke
bunları söylemeseydik, keşke söyleseydik de bu sonuçlar ortaya
çıkmasaydı ve biz bugünkü gerçekleri yaşamasaydık. Ne
yazık ki geçen sene bu kürsüden konuşurken aynı kurumların
ve kurulun bütçesiyle ilgili bir uyarıda bulunmuştuk. Gerek iç
borçlanma ve dış borçlanma açısından, borçlanmanın
kamu ve özel sektör açısından yapılanımı ve bunun
oluşturduğu riskler ve bu risklerin değişen dünya
konjonktürüyle beraber hangi sonuçları yaratacağının
altını çizerek dile getirmiştik. Hatta o dönemlerde şu an
kriz reel sektörde ve bankacılık, finans sektöründe, hani Dünya
kriziyle yaşıyoruzu savunuyoruz ya- o zaman da reel sektörün
temsilcileri bu borçluluk oranının riskini dile getiriyorlar,
aynı zamanda finans kesiminin temsilcileri de bu riskin nerelere
doğru gidebileceğinin perspektifini ortaya koyuyorlardı. Ama o
zamanlar, ta ki 2006dan gelen süreçte, o zamanın, 2006nın Hazine
Bakanımız Canım, reel sektörün borcu var deniyor ama
onların iki tane bilançosu var, birisi kurşun kalemle
yazılmış. diyor idi. Bugün geldik, Sayın
Başbakanımız Canım, niye seslerini çıkarıyorlar,
onların zulaları var, çıkartırlar oradan kaynağını.
der oldu.
Finans sektörü sıkıntıyı dile
getirirken, dünyadaki ekonomik yaşanan küresel dalgalanma ve krizlerin
sonuçları ortaya çıkar iken bu sefer de bundan şikâyet eden
kesim -kim olduğu hiç önemli değil- bankacıysa da Canım,
onlara da bir çatalım, reel sektörü bankalara, bankaları reel sektöre
şikâyet edelim, biz de zaten bir şey yapmadık
Doğru,
hiçbir şey yapmadınız; yapmadığınız için
zaten bugünkü ağır koşulları
yaşadığımız tablo ortaya çıktı.
Bankacılık Kanunu
Sizin döneminizde
Bankacılık Kanunuyla ilgili önemli değişiklikler
yaptık. Ama Bankacılık Kanununu nasıl yaptık? Bir
tepki kanunu olarak yaptık. Yani işte Batan bankalara
karşı nasıl hesap sorarız, ilgili kurumların
yapısını nasıl oluştururuz, birkaç da ceza
oluşturup korkutucu önlem koyalım ve bir bankacılık
yasası çıkartalım
Kaldı ki o dönem Mecliste bir komisyon kurulmuş ve bu
komisyonun dâhilinde de birtakım öneriler ortaya
çıkarılmış ama nedense görüşme zahmetinde bile
bulunulmamıştır ve ondan sonra bugüne
baktığımızda o günkü yapılan değişikliklerin
gelecek vizyonunun ve Türkiyedeki sektörel yapılanımdan tutun üretim
ve büyümenin nasıl gelişeceğini planlamayan bir banka ve finans
bakış açısıyla çıkmış olması bugün yeni
değişikliklerin ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Bugün
ne yazık ki Türkiyede gerek bankacılık sektörü gerek sermaye
piyasası gelişmekte olan ülkelerle bile
karşılaştırdığınızda son derece
küçüktür. Peki, bunu geliştirmek için bu Bankacılık Yasası
çıkarken ne yapılmaya çalışılmıştır?
Hiçbir şey. Tamamen işte, dediğim gibi Geçmişten hesap
soralım, kimlere ne ceza uygularız
E, şimdi ne oluyor? Bankacılar
kredi verirken Zimmet suçu üstümüze geliyor. diye korkuyorlar. Avrupa
standartlarından farklı bir bakış açısı. Ama
bankacılık uygulamalarında ne yapıyoruz? ATV-Sabahın
satışı gündeme geldiğinde kamu bankalarından 750
milyon doları hemen kredi olarak sağlıyoruz. Çünkü kim var?
Holdingin içinde kim var, yeni alınan şirkette kim var? Yabancı
değil, siz yakinen tanıyorsunuz hepsini.
Peki, bu bankalar bu krediyi verirken acaba, o dönemde
Fitch denilen bir reyting kuruluşu var, onun verdiği değerlendirmeyi
dikkate aldılar mı? O değerlendirme ATV-Sabahın
alımıyla beraber ortaya çıkan Çalık Grubu
açısından nakit yaratma yeteneği yüksek borç
yapısını kaldırabileceği konusunda şüphe
yaratacak kadar zayıftır. diyor. Peki, bunu da dikkate almadınız,
ondan sonra bizim Konya Milletvekilimiz Sayın Atilla Kart size bir bilgi
verdi ve bir soru sordu, hatta bir göreve davet ediliş oldu sizin BDDK
olarak Bankacılık Kanunundan almış olduğunuz
yetkilerle bunların incelenmesi konusunda. Daha sonra bir gelişme
daha oldu. Rekabet Kurulunun ortaya çıkarttığı bir kararla,
bu şirketin kredi alma sürecinde beyan ettiği yapısından
değişik bir ortaklık yapısı kullanımı içinde
olduğu ortaya çıktı ve BDDK yine müracaat etti. Şimdi
soruyorum: BDDK incelemeyi yaptı mı? Nasıl kredi verildi, riski
ne, teminatı ne? Teminatı sadece ve sadece alınan şirket.
İki üç gün önce burada Maliye Bakanımız diyor ki:
İşte 2 milyar dolara falanca yeri sattık, 700 milyona düştü.
Şunu şu kadara sattık
Peki, teminat gösterilen ve satılan
bu yerin değeri düştü mü düşmedi mi? Peki, teminat
tamamlayıcı herhangi bir şey yapıldı mı? Veyahut
Bugün bir cevap geliyor arkadaşımıza: Bunu
Başbakanlık Teftiş Kuruluna havale ettik. Siz burada herhangi
bir yanlışlık da mı gördünüz Kurula havale ettiniz yoksa
biz burada ilgili çalışmayı yapmıyorsunuz, görevi
üstümüzden atalım diye mi bu havaleyi gerçekleştirdiniz? Bu çok
önemli.
Diğer taraftan, bankacılık sektörüyle ilgili
baktığımızda, ne yazık ki Sayın
Başkanımız Bankacılık sektörünün sponsorluğunu
Bachtan Itriye çekelim. diye öneride bulundu ama keşke yüzde 42lik
yabancı payını alırken de aynı duyarlılıkta,
aynı yaklaşım içerisinde bir sunum olsaydı. Bugün
baktığınızda, yaşanan krizde ne yazık ki bu
yabancı payının fazla olması önemli riskleri de beraberinde
getirmiştir çünkü uluslararası küresel tabanda yaşanan ve bu çok
farklı ülkelerdeki yapılanmanın getirdiği talep bizdeki
finans sektörünü de olumsuz ölçüde etkilemiştir.
Bakın, bundan önceki krizler, finans krizi ve reel
sektör olarak gelişmişti ama Türkiyede 2006 yılının
başından itibaren kendini gösteren durgunluk ve geriye gidiş,
tüketici eğilimindeki azalış ve yaşanan sonuçlarla ortaya
çıkan gidiş, finans sektöründen önce reel sektörde yaşanacak ve
yüksek borçlulukla karşılanan bu krizin finans sektörüne olumsuz
etkilerinin kendini göstermesini beraberinde getirebilecektir. Yani bugün
açıklanan banka rasyoları iyi olabilir ama bunun sonrasındaki
gelecek, önemli bir riski de beraberinde taşımaktadır.
Bakınız, bugün için reel sektörün ve aynı
zamanda bankacılık sistemimizin önemli borç döndürme ihtiyaçları
vardır. Dünyadaki likidite artık sizin o pembe tablolar
çizdiğiniz güzel günleri yaratan tabloda değildir. Artık
parayı verecek olan güven aramaktadır. Ama Türkiye'nin ne yazık
ki risk filmi, gelişmekte olan ülkelerin karşısında
hızla artmaktadır. Tüm bunları dikkate alarak, birilerini bir
şekilde suçlamadan güveni nasıl yaratırım formülüyle
doğru bir paket içine hazırlamak gerekliliği vardır.
Her ülke kendine göre bir paket hazırladı, kimi 1
trilyon dolar dedi, kimi 50 milyar dolar dedi, kimisi 10 milyar dolar.
Peki, sizin, yapacağınız bu önlemlerin
maliyetiyle o bütünlük içerisinde bir paketin ortaya çıkmasını
istememeniz, orada çıkacak olan rakamın Sizin
başarısızlığınızın maliyetidir,
göstergesidir söyleminden mi
çekiniyorsunuz?
Şimdi, onun için, kopuk kopuk önlemlerle değil,
her tarafı birbiriyle görüşme zeminine oturtarak bir çözüm bulmak
lazım.
Diğer taraftan BDDK, SPK, Merkez Bankası
başkanlarına soruyorum: Kaç defa bu kriz müddetince bir araya gelip
beraberce çalıştınız, Hazine Müsteşarı dâhil kaç
defa kendi içinizde toplantılarda kriz olağanüstü hâl
görüşmeleri yaptınız? Yoksa, SPKdan duyumlar alıyoruz,
Yönetim Kurulu birbiriyle anlaşamıyor, toplantılar
yapılamıyor; birtakım, sonuç çıkaramıyoruz,
çalışmalar gerçekleşmiyor söylemleri... Bunları çözmeden,
beraberce kriz seferberliği içinde bir çalışma var
mıdır?
Diğer
taraftan yine soracağım: KOBİ borsası, KOBİ
borsası
Ne oldu KOBİ borsası? Yine KOBİ
borsasını dile getirmişsiniz. Kaç senedir bu
Veya devlet iç
borçlanma senetlerinin müşteri bazında saklanması. Ne oldu? Yine
bir şey yapılmamış.
Şimdi,
Vadeli İşlemler Borsasını, İMKBnin vadeli pozisyon
işlemlerini İzmire alarak yeni bir yapıya getiriyorsunuz. Peki,
İMKByi ne yapacaksınız? Esas spot piyasayı ne
yapacaksınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Tabii.
Derecelendirme ve
değerleme tebliğleri var. Derecelendirmede BDDK ve SPK hangi
anlaşma düzeyindedir? Bunlar kimlere verilecektir? Derecelendirme
kuruluşlarının hesabını şu anda dünyada bu
mortgagetan dolayı ülkeler sormaya çalışıyor. Siz ne yapıyorsunuz?
Bir son
söyleyeceğim: Bakın Deniz Feneri davasıyla -vaktim çok
kalmıyor ama bunu söylemek zorundayım- ilgili olarak ortaya
çıkan gelişmelerde Kanal 7yle ilgili sorgulamalara SPK farklı
olarak karşı verişler, değerlendirmeler içinde oldu. Bunu
2007nin Ocak ayından beri dile getiriyorum ve kendilerine Bu
araştırmanın sonucu nedir? diye sorduğumda bana Kesin bir
yargıya varamadık. diye bir cevap gelmişti. Ama
bırakın o uzman raporlarını -onları da şu anda
dikkate almadan söylüyorum- bakınız Frankfurtta bir iddianame
hazırlandı. O iddianamenin içerisinde ortaya çıkan tespitler
var. Bakın, izinsiz halka arz edilmiş şirketlerden
YİMPAŞ
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Çok az bir süre istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, son cümlelerinizi alayım lütfen efendim.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) YİMPAŞla ilgili o iddianamede çok ciddi
tespitler var.
Sayın SPK
Başkanı, bu konuda hadi o zaman bir şey bulamadınız,
şimdi de bulamayacak belgeler mi var önünüzde? Yoksa Adalet
Bakanının söylediği gibi yirmi yirmi beş gün, belki de daha
uzun sürede Almanyaya ulaşamadı mı, belgeler gelmedi mi?
Ha, bir şey
daha var: Bakınız,
Kaçakçılık Organize Suçlar Şubesinin ortaya koyduğu 2006
yılında bir rapor var. O raporda on dört klasörlük İsviçreden gelen bir dosya
tanımı var. Bu raporu da Sayın Cemil Çiçek kabul etmiştir.
Siz, acaba hangi aşamadadır, o dosyalarda neler yazıyor diye
bugüne kadar bir araştırmada, bir soruşturmada bulundunuz mu?
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen
BİHLUN
TAMAYLIGİL (Devamla) Çok teşekkür ediyorum, bitiriyorum.
Sermaye
Piyasası ve BDDKnın Merkez Bankası kadar en az özgür ve özerk
olması ve bağımsız karar almasını temenni
ediyorum. Sayın SPK Başkanının Sorulara yazılı
mı cevap vereyim? diye soracak kadar
bağımsızlığı teslim etmemesini diliyorum ve orada
çalışan tüm uzman arkadaşlarımın da hak ettiği
gelir seviyesinde bir maaşı almasını diliyorum ve son
olarak da şunu söylüyorum: İnşallah, kötü günler değil, bir
an önce önlem alarak Türkiye için güzel bir 2009 olur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son konuşmacı Adıyaman Milletvekili
Sayın Şevket Köse.
Sayın Köse,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Köse,
süreniz yedi dakika.
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinize saygılarımı sunarım.
GAP, cumhuriyet
tarihimizin en kapsamlı, en önemli bölgesel kalkınma projesidir. GAP,
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sahip olduğu kaynaklar
değerlendirilerek o yörede yaşayan insanlarımızın
gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmeyi, bölgelerarası
farklılıkları gidermeyi, ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve
sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, GAPın
tamamlanmasıyla 1,82 milyon hektar alan sulamaya açılacak, yılda
27 milyar kilovat/saat hidroelektrik enerji üretimiyle ülke enerji
ihtiyacının büyük bir bölümü karşılanacaktır. 3,8
milyon kişiye iş olanağı sağlanacak, bölge
halkının yaşam kalitesi ve refah düzeyi yükseltilecektir.
Dolayısıyla, bölgeye kültürel, ekonomik ve siyasal barış
gelecektir. Bu anlamda da büyük bir sosyal barış projesidir.
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce
GAPın kurulmasında bugüne kadar şu ve bu şekilde
emeği geçen herkese yürekten teşekkür etmek, bölge milletvekili
olarak boynumun borcudur. GAP, yapılan harcamaların, çekilen
acıların ve dökülen alın terini geri kazandıracak büyük bir
entegre projesidir. Arkadaşlar, belki de gelecekte savaşların
nedeni petrol değil su olacaktır. İşte bu bölge de hiç
kuşkusuz GAP bölgesi olacaktır. Niye? diyeceksiniz. GAPta Dicle ve
Fırat gibi iki tane büyük ırmağımız
bulunmaktadır. Ancak, bölge dışında olan ve bugün dünyaya
yön veren güçler su gibi hayati önem taşıyan unsurların yani bu
iki ırmağımızın Türkiyenin elinde olmasını
istememektedirler ve bundan rahatsız olmaktadırlar. İşte
GAPın önemi bu noktada bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Hiç
mazeret yok, burada iktidara sesleniyorum: Bütün imkânları
sağlansın ki Türkiyenin en geri kalmış ve geri
bırakılmış bölgesi olan Güney Doğu Anadolu Bölgesi dolayısıyla
Doğu Anadolu Bölgesine de etki edecek olan bu GAPın bitirilmesi
gerekir ve bu temenni ve dileklerimi iletiyorum sizlere.
Değerli arkadaşlar, GAPın bitirilmemesinde
en önemli etkenlerden biri projeye topluca bir bakış açısı
getirilmemesidir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda net alternatif
sunuyoruz. Bakınız, bugüne kadar GAPa bir enerji projesi gibi
bakıldı. Geriye kalan alanlar ise ihmal edildi. Örneğin
GAPın enerji yatırımlarında yüzde 74 oranında fiziki
gerçekleşme sağlanmıştır. Aynı durum sulamada
geçerli mi? diye soruyoruz ve maalesef Hayır cevabını
almaktayız.
Değerli arkadaşlar, 2008 yılı
içerisinde sulamaya açılan alan ise trajikomik bir orandadır.
Fırat ve Dicle havzalarında 272.972 hektar alan sulamaya
açılmış olup 99.518 hektar alanda hâlen sulama şebekesi
inşaatı devam etmektedir. Peki, burada Hükûmet yetkililerine
soruyorum: GAP bölgesi içerisinde Hükûmetiniz döneminde sizin
başlattığınız bir sulama projesi var mıdır?
Cevap: Hayır. Sulama konusunda da bütün ümitler 2009-2012
yılları arasına
sıkıştırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP
konusunda yaşanan mağduriyetler anlamında kendi bölgem
Adıyaman iyi bir örnektir. Ekonomik kalkınmanın
gerçekleştirilmesi için
düşünülen şehirlerden birinin Adıyaman olması
gerekirdi. Adıyamanlılar da bunu bekliyordu zaten. Çünkü GAPa en çok
fedakârlık yapan il Adıyaman ilimiz bunların
dışında bırakılmıştır. Bu
yetmiyormuş gibi sulama konusunda da yaşananlar
Adıyamanlıları üzmektedir.
Bakınız, Devlet Su İşleri olarak sulama
bazında Türkiye ortalaması yüzde 30 civarındadır,
Adıyaman ilinde bu oran ise maalesef yüzde 9 civarındadır. Bu
adaletsizliğin düzeltilmesi için yoğun bir çalışma gerekir,
kamu yatırımı gerekir, özel sektörün bölgeye yönlendirilmesi
gerekir.
GAPın Adıyaman ayağında çok önemli iki
baraj vardır: Biri Çamgazi, diğeri Koçalidir. Maalesef bu iki
barajın da ne zaman bitirileceği henüz bilinmemektedir.
Değerli arkadaşlar, burada bir konuyu daha
aktarmak istiyorum: Atatürk Barajının yapılması
esnasında yapılan kamulaştırma yüzünden mağduriyet
yaşayan vatandaşlarımız bulunmaktadır. Olayın
ayrıntısına girmek istemiyorum zaman açısından. Bu
sene bütçesinden ödemeler yapılmalı ve bu
yurttaşlarımızın mağduriyetleri giderilmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP konusunda özetle alternatif
olarak şunları söylemek gerekir:
1) GAPa
ayrılan ödenekler yetersizdir, bunların artırılması
gerekir.
2) GAPa sadece
enerji projesi bakışından vazgeçilmelidir.
Sulama gibi çok
önemli ekonomik ayakların unutulmaması lazım olduğunu
söylemek istiyorum.
Eğitim,
sağlık gibi sosyal sektörlere yapılacak
yatırımların üzerinde önemle durulması gerekir ve en
önemlisi Güneydoğu Anadolu Bölgesinde özel sektöre yol göstermenin
ötesinde doğrudan kamu yatırımının götürülmesi gerekir.
Bir başka
önerimiz ise GAPın yönetimine ilişkindir. GAP İdaresinin
merkezi Ankarada kalmalıdır ve her ilde de temsilcilikler
açılmalıdır, dokuz ilde de temsilcilik
açılmalıdır. GAP İdaresi eğer başka bir ile
taşınırsa il müdürlüğü gibi olur ki bu durum GAP
İdaresinin koordinasyon görevini yerine getirmesine engel olur.
Değerli
arkadaşlar, ayrıca GAP İdaresi
taşındığında Ankarada çalışanlar ne olacak?
Burada 160 civarında personel vardır. Aile ve sağlık
durumları gibi nedenlerle gitmek istemeyenleri götürmemek gerekir. Bu
bölgeyi iyi bilen, iyi tanıyan Adıyaman, Diyarbakır,
Şanlıurfada görevlendirmeler yapılabilir. Bu şekilde hem
buradaki personel mağdur edilmemiş olur hem de bölgedeki insanlar
istihdam edilmiş olur.
Değerli
arkadaşlar, salı günü Sayın Başbakanımız Türkiye
için çok güzel bir tablo çizdi. O tablo o kadar tozpembeydi ki kendisi için
gerçekten, kendisi için çok iyiydi. Ben de bu tabloya karşı
Aşık Mahzuni Şeriften bir dörtlükle cevap vermek istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şiir okumak size değil, Baykal okuyordu
şiiri!
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Yoksulun sırtından doyan doyana,
Bunu gören yürek
nasıl dayana
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biraz önce çalışsan, olurdu.
Çalışmadan gelmişsin!
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,
Bilmem söylesem
mi söylemesem mi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ
(Samsun) Şiire yazık oldu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Başkan, bir daha okusun!
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Biliyorsunuz 2002den önce yazılmış bu
şiir.
BAŞKAN
Şevket Bey, Sayın Köse, hemşehrimin şiirini düzgün oku
okuyacaksan yani, öyle şey yapma!
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Aşık Mahzuni Şerif, Türkiye halkının yüreğinde
yerleşmiş bir ozandır. Tabii ki kendisine ait bir dörtlüktür.
Bunu tekrar ediyorum efendim:
Yoksulun
sırtından doyan doyana,
Bunu gören yürek
nasıl dayana.
Yiğit muhtaç
olmuş kuru soğana,
Bilmem söylesem
mi söylemesem mi. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
arkadaşlar, Anadoludaki yiğitleri, maalesef, sizin zehir kömürünüze,
birer torba bulgurunuza ve nohudunuza muhtaç hâle getirdiniz. Bu tabloyla
övünmemeniz gerekir diye söylüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Ne zaman yazılmış?
CEMAL KAYA
(Ağrı) 2002den önceydi.
AHMET YENİ
(Samsun) Senin zamanında yazılmış.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ilk konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz dokuz
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Hazine Müsteşarlığı bütçesi ve kesin hesap
kanunu üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlarım.
Efendim, Hazine
bütçesi ve kesin hesap kanunu deyince burada bir şeyin altını
gerçekten çizmek lazım. Biz bütçeleri konuşuyoruz, kesin hesap
kanunlarıyla ilgili hiçbir şey konuşmuyoruz. Hâlbuki, gerçekten
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bahşettiği en büyük imkân
Türkiye Büyük Millet Meclisine, başta kesin hesap kanununu konuşmak.
En önemle mesele bunun ibra edilmesiyle ilgili. Fakat hiçbir söz yok o konuda.
Sanki bunu atlamış gibiyiz her yıl. Geçen yıl da aynı
şeyi ben gözlemiştim. Ama bu bir imkân, bunu gerçekten daha iyi
kullanmamız gerektiği kanısındayım.
Bu yıl, ben
de hem bu konuda hem diğer konuda gerçekten Hükûmeti tebrik etmek
istiyorum. Niye? Kesin hesap kanunu da dâhil olmak üzere, dünyanın en büyük
ekonomik olaylarının olduğu bir dünyada hiç sanki böyle bir olay
yokmuş gibi ekonomiyi devre dışı bırakmak büyük
başarı gerçekten. Yani burada hiç ekonomiyi konuşmadan bu
yılı kapatacağız. İşte zorla birkaç konuda
şey konuşuyoruz. Şükür bütçe geldi ki ekonomiyle ilgili birkaç
kelime etmek fırsatı var.
2009
yılının zor geçeceği belli, sadece bizim için değil,
dünya için zor geçecek, dünya bir küçülme içine girecek. Bizim de bu konuda
sıkıntılarımız hemen başladı bile.
Piyasalara gerçek ateş düştü. Mesela 190 milyar Türk lirası
olarak hesap ettiğimiz vergi gelirlerini bu sene toplamak çok zor. O, ÖTV
ve KDV de düşüyor. Bu düşünce yeni bir finansman imkânına cidden
Türkiyenin ihtiyacı var; yani normal finansmanın dışında
dış finansman zorunluluğu tekrar doğuyor. Sadece 100 milyar
dolar borç ödemeyeceğiz 2009 yılında ama bütçe
açıklarıyla tekrar piyasayı zorlamak, piyasaya saldırmak
zorundayız. Zaten Hazine yönetimimiz maalesef bir borç yönetimi hâline
geldi, borç yönetir hâle geldi. Hâlbuki Hazine yönetimimizi borç yönetir hâle
getirmekten proje yönetir hâle getirmeye çevirmek zorundayız. Çünkü 2009
yılı yeni projeler bulmamız lazım, ciddi projeler bulmak
lazım ki bu para açığını kapatmamız için. Türkiye'nin
şu anda yurt dışı için bir vergi cenneti olduğu
açık. Bu konuda hepimiz hemfikiriz. Vergi, başta kurumlar vergisi
bayağı düşük. Mesela özellikle yabancı fon yöneticileri bu
tarafa ilgiyle gelebilir, ilgiyle izleyebilir, yeni bir proje üretip buraya
çekmek lazım. Bu birinci mesele.
İkincisi de,
tabii güneyimizdeki Suudi Arabistan, Katar gibi, hatta İsrail gibi
ülkelerin tarımla ilgili işlere ilgi duymasını
sağlamak lazım. Bunlardan da korkmamak lazım, yani bunu böyle
fazla şey meselesi hâline getirmememiz lazım. Çünkü 2009
yılı zor geçecek, hepimiz altında kalmayalım bu konuda.
Çünkü Türkiyede tasarruf yeterli değil, tasarruf eğilimi çok
düşük Türkiye'nin. Tasarruf eğilimini yükseltemediğimiz sürece
reel faiz imkânını maalesef sunmak zorundayız. Yani borcu artırıyoruz
her geçen gün. İşte onun için o borç yönetir hâle gelen Hazineyi
gerçekten proje üretir hâle getirmek lazım.
Merkez
Bankasının üzerine de çok fazla gitmemekte yarar var. Merkez
Bankası her şeye rağmen son dönemde görevini yapmaya
çalışıyor, faiz indirimleri de dâhil ama bundan sonra yapacak çok bir şey de yok.
Cidden ekonomi yönetmek için Merkez Bankasının
Dünyada da
artık
Amerika Merkez Bankasının da (Federal Reserve Branch
Bank) faiz indirmekten başka yapacağı
çok bir şey kalmadı.
Şimdi, esas
mesele, Türkiye'nin 2009 ve 2010 yılını güç geçirmemesi için
bütün kaynakları açık tutmakla ilgili, onun için proje üretmekle
ilgili. Yoksa, zor geçeceği hepimizin gözlerinin önünde. Çünkü, bütçe
gelirlerinin artmayacağı belli, bütçe gelirlerinin düşeceği
belli. Kamu açıklarının yanında da cari açıkların
ciddi sıkıntısı var. Onun için, bütün bunları bir
araya getirdiğimiz zaman Türkiyeyi önünde zor günler bekliyor.
Bu arada da
önemli bir mesele daha var. Londrada G-20lerin toplantısı
yapılacak ve dünyada yine bu ekonomik meselelere yeni bir çözüm, finansal
meselelere yeni bir çözüm getirilmesi var. Bunun için de başta Hazinenin
çok hazırlıklı olması lazım. Türkiye artık o
kadar tecrübelendi ki bu konularda, bu hazırlıkları yapıp
buralarda kendine de bir görev kapmasının yararı var. Çünkü
yıllardan beri -IMF de dâhil olmak üzere- bu işlerle Hazine o kadar
tecrübelendi ki Türk yönetimi
Yine şimdi,
mesela gereksiz yere bir IMF tartışması var Türkiyede, her gün
IMFyi tartışıyoruz. Efendim, bizim bir çapaya
ihtiyacımız var mı yok mu? Esas meselemiz o. Benim gördüğüm
kadarıyla Türkiye'nin -Avrupa Birliği de dâhil- önemli bir çapaya çok
gereksinimi yok, kendi meselelerini kendi çözmeye gereksinimi var, buna
ihtiyacımız var. Bunun için de yapısal ekonomik reformları
geçirmemiz lazım. Bunları burada hiç konuşamadık bir türlü.
Geçen yıl iki tane kanun geçirebildik. Birisi Sosyal Güvenlik Yasası,
öbürü de araştırma geliştirmeyle ilgili yasa,
altyapıyı düzeltmek için, ekonominin altyapısını. Onları
da tam anlamıyla geçiremedik, yarım yamalak geçirdik.
Bakın, bu
yıl hakikaten duvara vurmadan, başımızı hakikaten
sağa sola vurmadan bunları yapmamız lazım. Biraz önce bir
arkadaşım söyledi: Elin taşıyla elin kuşunu vurmak.
Başka çare de yok, başka çare kalmadı. Yani bundan sonra
devamlı burada eleştiri getirip Bu böyle olur., Bu böyle olmaz.
yerine artık bu Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ekonomi
konusunda sorumluluğunu alıp, gerçekten ortak olarak Türk
ekonomisinin altyapısıyla ilgili meseleleri çözmesi lazım. Bunu
da ileride, gelecek seçimde, gelecek seçimlerde malzeme olarak
kullanmaması lazım. Amerika Birleşik Devletlerinde son
sıkıntılarda bu yapıldı. Şimdi bizim de oturup
bunu en kısa zamanda yapmamız lazım.
Şimdi, bütçe
için tesadüfen, zorunlu olarak ekonomi konuşuyoruz. Bakın, ne kadar
ilgi var Türk hazinesine. Bana değil, Türk hazinesine ilgi bu kadar.
Hâlbuki Her şeyin başı ekonomi. de demek istemiyorum, tabii,
sosyologlar belki çok kızıyor ama seneye Türk ekonomisinde ciddi
sıkıntılar olduğu zaman Türkiyede her türlü sorunun önünü
açmış oluyoruz. Özellikle benim de geldiğim İstanbul,
büyükşehirler çok önemli sıkıntıların merkezleri. O
kadar büyük gelir farklılıkları var ki ekonomik
sıkıntılarla bunları bir ateşlerseniz Türkiyede ciddi
sıkıntılar olur.
Bir de hepimizin
bilmesi lazım, bazen hata yapıyoruz kendimiz de, Türkiye Büyük Millet
Meclisi dâhil, Türkiye o kadar fazla silahlandı ki herkesin elinde silah
var. Çok dikkatinizi çekmek istiyorum.
Biz, 2009 ve
2010u rahat atlatmak zorundayız. Biz, Türkiyeyi bir daha krizsiz götürmek
zorundayız. Ama hiçbir şey yokmuş gibi davranmak
Ben sakin
olmayı da anlıyorum, ben kimseyi paniğe kaptırmamayı
da anlıyorum ama hiçbir şey yokmuş gibi davranmayı çok
anlamıyorum. Hazinenin inisiyatif alması gerekli. Türkiyede
anladığım kadarıyla üst tarafa bir şey intikal
ettirilmiyor veya bu işin telaşı kimsede yok. Sakin olmak
başka, telaşına kapılmak başka şey. Ama bu
sorumluluk hepimizin sorumluluğu ve bir şey olduğu zaman bundan
hepimiz sıkıntı çekeceğiz.
Onun için 2009
yılında sadece bütçe değil, Türk ekonomisiyle ilgili
altyapı reformlarının da bir an önce geçirilmesi lazım, bir
an önce Türk ekonomisinin salaha kavuşturulması lazım. Yoksa
ileride bunun sıkıntısını çekeceğimiz görünüyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu duygu ve düşüncelerle
bütçenin hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyete
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Melen, çok teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve partim
adına hepinizi ve yüce Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bugün burada bütçesini
görüştüğümüz Devlet Planlama Teşkilatının kurucusu
olan, aynı zamanda partimizin kurucusu olan, Türk milliyetçiliğinin
ve Türk dünyasının başbuğu Alpaslan Türkeşi de
rahmetle ve minnetle anıyorum.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Allah rahmet etsin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yine, geçtiğimiz yıl bu
kürsüde benim yerimde DPT bütçesi üzerinde konuşma yapan değerli
diplomat ve devlet adamı ve geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz
merhum Suphi Gündüz Aktan Bey'i de burada rahmet ve minnetle DPT bütçesi
vesilesiyle anmak istiyorum. Ruhları şad olsun.
Değerli arkadaşlarım, Devlet Planlama
Teşkilatı 27 Mayıs İhtilali'nden sonra Alparslan
Türkeş'in Başbakanlık Müsteşarı olduğu
sırada TÜBITAK, Türk Standardları Enstitüsü, OYAK, Türk Kültür
Ocakları, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü gibi, kısa
sürede, beş ay içerisinde kurulmasına vesile olduğu önemli
kuruluşlardan birisidir.
Burada gerçekten de ülkemizin planlı dönemde
kalkınmasına önemli katkılar sağlamıştır,
sağlamaya da devam etmektedir. Zaman zaman siyasi tartışmalara
ve kadrolaşmalara sahne olsa da genel olarak ekonomik ve soysal konularda
önemli görevler üstlenmiş bir kurumumuzdur.
Ancak, son yıllarda özellikle AKP hükûmetlerinin
DPT'nin bu uzmanlığından, ekonomik ve sosyal konulardaki
uzmanlığından yeterince yararlandığını
söylememiz maalesef mümkün değildir. Ha, belli noktalarda yararlanılmıştır.
Nasıl? DPT'deki değerli uzman arkadaşlarımızdan
bürokrasinin belli noktalarında yararlanıldı. Daha sonra
onların da bir kısmı hala aynı görevlerde değiller,
görevleri değiştirildi. Neden? Şimdi DPT
uzmanlığının bir özelliği var: Ne kadar siyasete
yakın olsalar da ülkenin çıkarları gereği, ekonomik hedefler,
ekonomik göstergeler, öncelikler neyi gerektiriyorsa eldeki kaynakları
etkin bir şekilde dağıtmakla sorumlu olduklarını
unutamıyorlar.
Dolayısıyla da buradaki
arkadaşlarımız
Geçtiğimiz yıl içerisinde gündeme
gelen bir tartışmadan size kısaca bahsedeceğim- tabii ki,
siyasilerin taleplerini her zaman karşılamaları mümkün olmuyor
ve doğal olarak da uzmanlık gereği görüşlerini iletiyorlar.
Şimdi, geçen yıl haziran aylarında basında bir tartışma
yer aldı "DPT kapatılacak mı?" diye. Bunun üzerine ne
olduğuna baktık: Tabii, seçim yaklaşıyor, sizlerin de
telaşından sıkıntıya düştüğünüz, ikinci
dönemde biraz daha düşüş içerisine girdiğiniz için, seçim öncesi
biraz daha kesenin ucunu açalım, bölgelerimize biraz daha
yatırım alalım diye doğal olarak uğraşıyorsunuz.
Ama tabii, arkadaşlarımız, eldeki bütçe sınırlı
olduğu için hassas davranmak durumunda kalıyorlar. Başbakana
şikâyetler gidince Sayın Başbakanın da bu konuda bir
görüş serdettiği basına yansıdı. Bunun üzerine tabii
ki elimizi kolumuzu bağlıyor şeklinde sizin şikâyetleriniz
etkili olduğu için, perde arkası kulislerde Kapatalım o zaman.
dediği yansıdı. Bunun üzerine de Sayın Çiçekin
açıklaması var, diyor ki: Zaman zaman tabiatıyla DPTden şikâyetler
olmaktadır, oldu. Bunu Bakan olarak ben de yaparım, bazı
arkadaşlar da yapar. Ama her şikâyet ettiğimiz kurum ortadan
kalkacak olsa Türkiyede kurum kalmaz. Yani şikâyetlerin olduğunu
söylüyor, arkasından da hemen Tabiatıyla yatırımcı
bir bakan isek daha çok yatırım yapmak isteriz, daha çok
açılış yapmak isteriz ama buna karşılık devlet bu
tür faaliyetleri yürütürken belli öncelikleri, belli dengeleri, ekonomik
öncelikleri, hedefleri gözetmek mecburiyetindedir diye devam etmiş. Yani
demek ki bir şikâyet olduğu kesin.
Onu niye
söyledin, nereden aklınıza geldi? diyeceksiniz. Yukarıda,
Komisyonda görüşürken Sayın Başbakan Yardımcımız
Nazım Ekren Bey dedi ki: DPTnin stratejik planı
hazırlandı ve biz Devlet Planlama Teşkilatını yeniden
yapılandırmayı düşünüyoruz. Onu söylediği zaman,
benim bu tartışmalar aklıma geldi. Acaba dedim, yani kapatma
yerine işlevsizleştirmeyi mi düşünüyorlar veya
farklılaştırmayı mı düşünüyorlar ya da Hükûmetin
söylediklerini daha kolay yapabilecek bir kurum hâline getirmeyi mi
düşünüyorlar? Yani şimdi diyeceksiniz ki: Zaten Sayın
Başbakana bağlı. Doğru, ben de biliyorum eski
müsteşar yardımcısı olarak ama az önce
Başbakana
bağlı olsa da, söylediğim gerekçelerle,
arkadaşlarımız, Sayın Çiçekin açıklamasında da
belirttiği gibi, kaynakları tahsis ederken siyasi öncelikleri
değil, ekonomik ve sosyal öncelikleri dikkate alıyorlar ve her konuda
da yetişmiş arkadaşlarımız var. Doğal olarak orta
ve uzun vadeli planları da dikkate alarak sizlere bu görüşleri
söylüyorlar.
Sonuç olarak
kapatmak veya işlevsizleştirmek, fonksiyonlarını azaltmak
çözüm değildir. Evet, yeniden
yapılandırılmalıdır, ona bizim de itirazımız
yok. Fonksiyonları ve iş yükü gözden geçirilmelidir.
Kısacası DPT, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, sizlerin de son dönemde
sıkça söylediği gibi, 2023 yılında lider ülke olması
vizyonunu- ki biz ona ekliyoruz- İstanbulun 600üncü Fetih Yıl
Dönümünde, 2053te de dünyada süper güç olmasını sağlayacak bir
organizasyon yapısına sahip olmalıdır. Bunun için de
gündelik çekişmelerin ve yatırım önceliklerinin, ödeneklerinin
nereye harcanacağını değil, dünyanın nereye
gittiğini, Türkiye'nin nereye ve nasıl gitmesi gerektiğini
araştıran ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceğe
ilişkin stratejisini üreten ve uygulamasını denetleyen bir kurum
hâline gelmesi gerekmektedir. Ancak tabii ki bunun gerçekleşebilmesi için
öncelikle DPTnin ve başta da Hükûmetin kendisinin stratejik bir
düşünceye sahip olması gerekir. Ne demektir bu değerli
arkadaşlarım? Şimdi, Sayın Ekren stratejik planın
tamamlandığını söyledi. Ben araştırdım, web
sitesine baktım, DPTdeki arkadaşlarımla görüştüm, henüz
kamuoyuna açıklanmamış. Maalesef, değerli
arkadaşlarım, Türkiyede stratejik planlamanın çerçevesini
hazırlayan, planlama kılavuzunu oluşturan, kamu
kurumlarının bunu uygulamasını denetleyen, pilot uygulamaların
gözetimini, incelemesini yapan kurum olarak DPTnin stratejik planı henüz
kamuoyuyla paylaşılmamış durumda.
Şimdi,
stratejik planlama başlı başına bir unsur değildir
değerli arkadaşlar. Stratejik planlama, stratejik yönetimin bir
unsurudur. Birinci unsuru da stratejik düşüncedir. O da nerede
başlıyor? Stratejik düşünce, Biz, ne yapıyoruz, nerede
hata yapıyoruz, neyi eksik yapıyoruz? önce onları gözden
geçirmemizi gerektiriyor ama şimdi, başta Sayın Başbakan
olmak üzere AKP Hükûmetinin bütün üyeleri öyle bir düşünceye sahip
değil. Yani Biz her şeyi doğru yapıyoruz, burada bir
sıkıntı yok... Krizle ilgili uyarılar, kriz
tellallığı oluyor, gerilim yaratmak oluyor, krizi fırsata
dönüştürmek oluyor. Yani uyarıları dikkate almak yerine, sürekli
olarak her kesimi, herkesi azarlamakla meşgulüz.
Daha önce
Sayın Durmuş Yılmazı da eleştirmişler. Dün,
yukarıda, Komisyonda sordum kendisine. Dedim ki: Sayın Başkan,
Sayın Başbakanın dünkü açıkladığı,
toplantıda söylediği bu önlemleri siz mi alıyorsunuz -dokuz
tanesi Merkez Bankasının aldığı önlemler- yoksa
Hükûmet mi alıyor yoksa size talimat mı veriyor? Hayır, biz,
burada, birtakım likiditeyi rahatlatıcı teknik önlemler
alıyoruz. dedi. Peki, rezervle
ilgili talimat veriyor mu size toplarken? dedim. Veremez, sadece kur rejimini
beraber belirleriz. Kur politikası bizim işimiz. dedi. Ama
Sayın Başbakan, daha önceki gün burada Rezervlerimiz 70 küsur milyar
oldu. diye bize anlatıyordu.
Buradan şunu
söylemeye çalışıyorum değerli arkadaşlarım: AKP
Hükûmetinin üyeleri arasında ekonomi konusunda bir koordinasyonsuzluk var.
IMF ile ilgili konularda da aynısını görüyoruz. Maalesef, her
kafadan farklı bir ses çıkıyor. Yani anlaşma var mı,
yok mu? Kim açıklayacak? Sayın bakanlara sormuştuk bütçe
görüşmesinde, bir şey söyleyemediler. Sonra, ertesi gün anladım
ben, Sayın Başbakan Hindistan dönüşü gazetecilere
açıklamış Müjdeyi ben vereceğim. diyor. Yani
Ümüğümüzü sıktırmayız. noktasından müjde verme
noktasına gelmişiz galiba, orayı biz pek anlayamadık.
Şimdi, birkaç
tane, size son bir şey göstermek istiyorum. Kriz teğet geçer.
demişti, ben de modaya uyacağım, size birkaç tane,
hızlıca, manşetlerden örnekler göstereceğim. Kriz
teğet mi geçti yoksa
Teğet tartışmasını -gülüyor
Sayın Elitaş- akşam bir televizyon kanalında
yapmıştık onun için. Şimdi ben de size
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Şimdi,
bakın son bir hafta içerisindeki gazete manşetleri: Bir Millet
Mutsuz
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Hangi gazete?
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Hangi gazete?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Üzerinde hepsi var, gösteriyorum, bakın var. Bir Millet
Mutsuz, Asgari Ücret, Esnaf, Emekli, Vatandaş
Sıkıntısı (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bakın
Sonra tartışırız. Ben bir
göstereyim, hepsini size veririm.
Durgunluğun
Resmi bu da önceki günkü gazeteden.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Mahallî gazeteler onlar.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Hepsinin üzerinde resmi var, sana gözlük lazım Fevzi Bey. Bak
kocaman, görüyor musun?
Büyüme Neredeyse
Durdu, İşsizlik Koptu Gidiyor? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değişik gazetelerden aldım. Yani şaibe
olmasın, reklam da olmasın diye hepsinden birer tane aldım.
Bakın, Kamu Hormonuna Rağmen Türkiye Yüzde Yarım Büyüdü,
Resesyona Kıl Payı, Bu Teğet Fena Vurdu Bu da Hürriyetin,
Sayın Başbakan da dün Hürriyeti kullanmıştı,
bakın: Büyüme Yüzde 0,5e İndi
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Faizler bizim zamanımızda yüzde 7.500 olmadı.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bizim faizle işimiz yok, faizci sizsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Seni teğet geçmemiş anlaşılan.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, maalesef burada Sayın
Başbakan, bakanları, herkesi ağır bir şekilde
eleştiriyor. Özet olarak, biz burada ekonomi
bakanlığının
Değerli
arkadaşlarım, bu çözümlerin ortaya konulabilmesi için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Zulaları çıkartın.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Sayın Başkanım, bir cümle, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Günal
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla)
ekonomi bakanlığının kurulmasını,
ekonomideki koordinasyon eksikliğinin giderilmesini, böylece Ekonomi
Koordinasyon Kuruluna gerek kalmamasını; YPKnın, ÖYKnın,
Para Kredi Kurulunun, bütün kurulların birleştirilerek Mali
İşler Yüksek Kurulu adı altında toparlanmasını
öneriyoruz.
Bütçenin, önce
DPTye, sonra tüm milletimize hayırlar getirmesini, DPTnin de az önce
belirttiğim gibi, 2023ün lider ülke olma ve 2053te de dünyada süper güç
olma vizyonunun gereklerini yerine getirebilecek bir yapıya
kavuşmasını diliyorum ve bu duygularla, sizleri ve yüce Türk
milletini saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Milliyetçi
Hareket Partisi adına üçüncü konuşmacı Antalya Milletvekili
Sayın Hüseyin Yıldız.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Yıldız, süreniz altı dakika.
MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye İstatistik Kurumu bütçesi üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, yıllarca
soykırım yalanı ile dünya gündemini meşgul eden Ermeni
lobisinin Türkiye uzantıları sözde aydın
takımının başlatmış olduğu özür
kampanyasını şiddetle kınıyor, bunu yapanların
esas Türk milletinden özür dilemelerini bekliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) Şanlı tarihimizi okuyarak kimin kime
zulmettiğini iyice idrak etmelerini öneriyorum. Kampanya
sorumlularını yüce Türk milletinin vicdanına da havale ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekillerinin kendi Hükûmetlerinin bütçe görüşmelerinde bile
30 civarında milletvekili arkadaşlarıyla bütçeyi izlemelerini de
Türk milletinin takdirine tekraren bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri
MUHARREM VARLI (Adana) İşleri var, işleri!
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Evet, işleri
vardır sanıyorum.
Şimdi biz, söylemlerimizden ve
açıklamalarımızdan artık sizlerin ders
almadığını görmekteyiz. Doğruları görmenizi de
bundan sonrası için beklemiyoruz. Biz, esas sahibi olan Türk milletine bu
kürsüden hitap etmeye çalışacağız.
Değerli milletvekilleri, son günlerde özellikle
TÜİK açıklama yapıyor. TÜİK Kayıt sistemiyle ilgili
haksız eleştirilerde kullanılan bilgi ve rakamlar gerçeği
yansıtmamaktadır. diyor. Sistemde tüm adreslerin belediyeler
tarafından veri girişi yapılarak ulusal adres veri tabanı
oluşturulduğu ve tek tek tüm adreslerin bire bir ziyaret edilerek
kayıtların yüz yüze yapıldığı ifade ediliyor
TÜİK tarafından. Seçmen listelerinin askıya çıkmasıyla
haksız eleştirilerin yapıldığı, çağdaş
devlet olma kapsamında son derece önemli bir veri kayıt sistemini
TÜİK gerçekleştirdiğini söylüyor. TÜİKin adrese
dayalı kayıt sisteminden
bilgileri alan Yüksek Seçim Kurulu, seçmen listelerini askıya
çıkarıyor. Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız basın
açıklamasında diyor ki seçmen kütüklerinde terör örgütünün dağ
kadrosundaki kişilerin isimlerinin yer aldığına
ilişkin sorulara verdiği cevapta: Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı ise, vatandaşlıktan çıkmamışsa ve
belli adreste yazılı
, Dağdaki kişilerin adresi mi var?,
Onu bilemiyorum, araştıracağız. diyor.
Şimdi, TÜİK diyor ki: Biz adrese dayalı
kayıt sisteminde hanelere gidiyoruz. İnsanlarla yüz yüze kayıt
yapıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Oraya gitmişler!
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Sayın Adalet
Bakanı da diyor ki değerli arkadaşlar: Yeni seçmen yazılımı
konseptini iyi incelemedikleri için muhalefet bilmeden konuşuyor.
Dağdaki teröristlere Gelsinler, tanışalım. diyor.
Sayın Bakan, dağdaki terörist gelmiş,
seninle tanışmış, TÜİKle
tanışmış, yüz yüze kaydını
yaptırmış. Daha nereye tanışacaksın? (MHP
sıralarından alkışlar)
O, dağdaki terörist, bir buçuk yıl önce
yaptığımız 22 Temmuz seçimlerinde muhtemelen
kayıtlıydı, muhtemelen 2004 seçimlerinde de
kayıtlıydı ve muhtemelen de AKPye oy verdi. Siz
tanışmıyorsunuz, zaten samimisiniz, samimi!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ne demek
istiyorsun? Saçma sapan konuşuyorsun!
Sayın Başkan, sözünü geri alsın!
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Ayıptır! Ayıptır!
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Dinlersen öğrenirsin.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Muhtemelen diyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Yüz yüze
görüşmüştür. diyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Muhtemelen dedim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O zaman muhtemelen teröristin
danışmanı mı arkadaşımız? Nereden biliyor
teröristin terörist olduğunu?
BAŞKAN
Evet, sataşmaya sebebiyet vermeyelim.
Sayın
Yıldız, konuşmanıza devam ediniz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, sizler de gelirsiniz burada
cevap verirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Adalet Bakanı cevap
versin.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yani kampa gidip sayıp mı gelmişler? Adrese
dayalı
Kandile mi gitmişler?
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, müdahale
olmasın, bir dakikası gitti.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, devam ediniz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Devam ediniz efendim, mikrofonunuz açık!
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Devam ediyorum efendim, kızmayın.
OKTAY VURAL (İzmir) Devam etsin de Grup
Başkan Vekili kesiyor efendim.
BAŞKAN
Efendim, mikrofon açık, kimse
Bir şey yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) TÜİK Kandile gitmiş!
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Turizm kenti Antalyamızın milletvekili olan
Sayın Adalet Bakanı sanıyorum Antalyaya gelince kendini turist
sanıyor ya da muhalefet partisinin bir milletvekili sanıyor. Adalet
ve Kalkınma Partisinin bir etkinliğinde, toplantısında
diyor ki Deniz Feneri ile ilgili: Bize ne kardeşim! Birileri Almanyada
bir dernek kurmuş, yolsuzluk yapmış. Hükûmete ne, Adalet Bakanına
ne! Ankaraya gelince turist olmadığını ya da muhalefet
partisi milletvekili olmadığını hatırlıyor, diyor
ki: Ben böyle bir şey demedim. Sayın Adalet Bakanının
söylemlerini hem yazılı medya hem de görsel medya
vasıtasıyla bütün Türkiye duydu. O zaman şunu söylemek
lazım: Sayın Bakan, sizlere uzatılan her kameraya konuşmak
zorunda değilsiniz ya da konuştuklarınızın da
arkasında dimdik durmanız lazım.
Sayın
Başbakan Güneydoğuya gidiyor, Ya sev, ya terk et! diyor, buraya
geliyor, bütçeyle ilgili konuşması gerekirken, bir siyasi partiye
dönüyor ve konuşmasının yarım saatini Ben bunu demedim.le
geçiştiriyor.
Daha dün
akşam Kanal D televizyonunda bir programda Sayın Başbakanın
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 1994
yılında Avrupa Birliğiyle ilgili söylemiş olduğu
söylemleri bütün Türkiye izledi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Orada diyordu ki: Avrupa Birliği bir Hristiyan
kulübüdür, Türkiye Cumhuriyetinin buraya girmemesi gerekmektedir. 2005
yılında ise Hamdolsun, hep beraber bu işi başardık.
diyordu. Arkasında duramayacağınız sözleri
söylememelisiniz. Sayın Adalet Bakanı da zaman zaman bunları
yapıyor.
Tabii ki süremiz
yetmiyor, yetmediği için de sizin bu sıkça
yaptıklarınızı gündeme taşıyamıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca Yüksek Seçim Kurulunun bizlere vermiş
olduğu listelerde bakınız neleri görüyorsunuz: Bir adreste
-Telatiye Mahallesi 17nci sokak, kapı numarası 16- tam 79 kişi
var arkadaşlar. TÜİK
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İtiraz edeceksiniz! (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) İtiraz ediyoruz, itiraz ettik.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sen doğru yaz önce ya!
Doğru yaz da
Nereye itiraz edeceksin? Olur mu öyle şey?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kim yazdı? Ben mi
yazdım?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) TÜİK yazdı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen yazdın! Niye savunuyorsun?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sana bağlı, sana; sana bağlı TÜİK.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İtiraz edin
BAŞKAN
Sayın Anadol
Sayın Kacır
Sayın
Yıldız, konuşmanızı tamamlayın.
Devam edin
efendim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Efendim, konuşturmuyorlar, iki dakikamı
aldılar.
BAŞKAN
Efendim
Sayın Anadol, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye savunuyorsun?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Savunmuyorum, itiraz edin diyorum.
BAŞKAN
Sayın Kacır
Buyurun
Sayın Yıldız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) 79 tane adamı
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İtiraz edin dedik.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen niye etmiyorsun? İşine gelmiyor değil mi?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ben de edeyim.
BAŞKAN
Arkadaşlar karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
Yıldız, lütfen devam ediniz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bir tek siz memnunsunuz bu işten! Bir tek AKP memnun!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizi gidi
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Olur mu öyle şey!
BAŞKAN
Buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Sayın
Bakanıma buradan gösteriyorum, Bilmeden, araştırmadan
konuşuyor diyelim diyorlar
BAŞKAN
Sayın Yıldız, siz konuşmalara iştirak etmeyin. Lütfen
bitirin konuşmanızı.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Sayın
milletvekilleri, burada bilgisayar çıktıları var. Bir
çadırda 79 kişi var. İtiraz etseydiniz
İtiraz ettik,
saat beşe on kala itiraz ettik, saat beşi on geçe ret cevabı
verildi. Bu doğruları yapmakla TÜİK görevli. Bu seçimlerin
sonucunun şaibeli olmaması için bu doğruları yapmak
zorundasınız. Türkiyede bugüne kadar bunlar konuşulmadı.
Listelerinin tamamı bende var. Bunların tamamını Sayın
Bakana da verebilirim ama bundan önceki verdiklerimizde ise maalesef
verdiğimiz dosyayla ilgili orada çalışan görevli çok zor duruma
düşürülmüştür, savunması alınmıştır
TÜİKte soruşturma yapılmıştır. Ben Sayın
Bakandan bunu beklemiyordum. Bu listeleri de kendisine artık verme
ihtiyacını duymuyorum çünkü sözlerinin arkasında durmuyor. Ben
Sayın Bakanı şahsen öyle tanımıyordum ama maalesef AKP
türbülansından onun da geçtiği
belli oluyor.
Hepinize
saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İlçede, ilçe başkanımızı da götürün,
birlikte itiraz edin. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ya, bir de akıl verme ya! Akıl verme ya! Senin aklına ihtiyacımız yok.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Kacır, belgeler burada.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Mustafa Cihan Paçacı.
Sayın
Paçacı, buyurun efendim.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Doğruyu bulma işi muhalefetin değil
sizin işiniz! (AK PARTİ, CHP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Kacır, Sayın Yıldız, lütfen efendim
Sayın
Yıldız, Sayın Köse, Sayın Öz; efendim, yerimize
oturalım ki mikrofonu açacağım.
Sayın
Paçacı, buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Hatibi dinleyelim arkadaşlar, lütfen...
MUSTAFA
CİHAN PAÇACI (Devamla) Küresel finans sistemimizde 2007
yılının ortalarında başlayan küresel kriz, bugün tüm
dünyayı etkisi altına almış bulunmaktadır. Özellikle
altı yıldan bu yana AKP hükûmetlerince uygulanan yanlış
ekonomik politikalar sebebiyle küresel kriz öncesi Türkiye ekonomisinin
kırılganlığı artmış ve ekonomik kriz
şartları kendi bünyesini içinde taşır hâle gelmiştir.
Özellikle son yıllarda ciddi bir darboğaz içerisinde bulunan reel
sektör, mevcut krizden artan bir şiddetle etkilenmektedir.
Finansal sektör
ile küresel krizi diğer ülkelere oranla daha hafif hissetmekteyiz. Bunun
en temel sebebi ise Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu
57nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde oy kaybetme kaygısı
taşımadan alınan gerçekçi kararlar ve uygulamaya konulan
reformlardır.
Değerli
milletvekilleri, bu reformların bir kısmını kısaca
hatırlamakta fayda vardır:
Her şeyden
önce, o dönemde bağımsız bir Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu oluşturuldu.
Merkez
Bankasının özerkliğe kavuşması sağlandı.
Yeni
Bankacılık Yasası çıkartıldı ve
bankacılık sistemi rehabilite edilerek sağlıklı bir
yapıya kavuşturuldu.
Bütçe
dışı fonlar kapatılarak bütçeye dâhil edildi.
Sosyal güvenlik
reformu yapıldı.
Esnek kurdan
dalgalı kur rejimine geçildi.
Görüldüğü
üzere, alınan bu tedbirler neticesinde Türkiye ekonomisi güçlü bir
yapıya kavuşturuldu, özellikle finans sistemi krizlere daha
dayanıklı bir hâle getirildi.
Önceki gün,
Maliye Bakanımız Sayın Unakıtan 2009 yılı bütçe
sunuş konuşmasında, muhalefetin İktidarın
icraatlarını takdir etmesi gerektiğini ve
alkışlaması gerektiğini ifade etti. Ben de bu kürsüden
kendisine şöyle seslenmek istiyorum: Finans sektörü eğer bugün ayakta
kaldıysa, eğer bugünkü krizi az hissediyorsa bu, 57nci Cumhuriyet
Hükûmetinin almış olduğu tedbirler sayesindedir. Gelin, bunu
millete söyleme erdemini siz gösterin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nerede efendim, nerede!
MUSTAFA
CİHAN PAÇACI (Devamla) Değerli arkadaşlar, küresel mali kriz
ortamında finansal sistemimizin yaklaşık yüzde 80ini
oluşturan Türk bankacılık sektörünün sermaye
yapısını koruması, kârlılığını
devam ettirmesi, reel sektöre yönelik kredi kanallarını açık
tutabilmesi ve yurt dışından borçlanıyor olabilmesi
yukarıda sözünü ettiğimiz reformlar sayesindedir. Gelinen bu noktada
2000 yılında faaliyete geçen ve bugün kuruluş ilkelerine uygun
bir tarzda, etkin ve başarılı hizmet üreten Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun şüphesiz büyük rolü ve katkısı
vardır. Ben bir muhalefet partisi sözcüsü olarak Değerli Başkanı
ve ekibini kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, sağlam temeller üzerine oturtulmuş olsa da
bankacılık sektörünün son altı yıllık süre içerisinde
yüzde 43ünün yabancıların kontrolüne geçmiş olması, finans
sistemimiz ve dolayısıyla reel sektörümüz açısından ciddi
bir risk oluşturmaktadır. Özelleştirme kapsamı içerisinde
bulunan Türkiye Halk Bankasının blok satış yöntemiyle
yabancıya satılması mutlaka gündemden
çıkartılmalıdır.
Bankacılık
sektöründe ancak ihracat kredileri, ithalat kredileri, yatırım kredileri
gibi kredilerin dışında maalesef bugünlerde yeni bir kredi türü
daha oluştu, bu da siyasi krediler ve yine maalesef, bugün bazı kamu
bankalarımız amaçlarına ters düşen bir tarzda -siyasi
otoritenin baskısı- ve kredi portföyünün önemli bir bölümünü, biraz
önce ifade ettiğim siyasi nitelikli kredilere tahsis etmişlerdir. Bu
tür yanlışlıkların önlenebilmesi için başta BDDK olmak
üzere Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ve bağımsız
denetim kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir.
Değerli
milletvekilleri, finansal sistemimizin denetlenmesi ve düzenlenmesinde çok
önemli görevler üstlenen BDDKnın 2006 Kasım ayında
yürürlüğe giren Bankacılık Yasasıyla yetkileri önemli
ölçüde daraltılmıştır. Bankalar Yasasında yeni bir
düzenlemeyle bu eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Bankalar
Yasasında yapılacak değişikliklerde Bankalar
Birliğinin önerileri mutlaka dikkate alınmalıdır. Zira, bir
sektörün problemlerini ve çözüm yollarını en iyi o sektörde
çalışanlar bilir. Böyle bir düzenleme bankacılık sistemimizden
daha çok finansal ve reel sektörümüze yarar sağlayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere Sermaye Piyasası Kurulu idari ve
mali özerkliğe sahip düzenleyici bir kuruldur. Kurulun en temel
amacının, sermaye piyasasında yatırım yapan tasarruf
sahiplerinin hak ve yararlarını korumak ve piyasaların adil ve
etkin çalışmasını sağlamak olmasına rağmen,
son dönemlerde yaşanan gelişmeler kurumun özerk yapısına
ters düşecek şekilde, özellikle siyasi iradenin talimatları ve
istekleri doğrultusunda hareket ettiğini göstermektedir. Bunun en son
örneği ise uzun bir süredir kamuoyunun gündeminde bulunan ve benden önceki
konuşmacıların da ifade ettiği gibi Deniz Feneri
davasına ilişkin olarak daha önce SPKnın teftiş
birimlerince hazırlanan raporun işleme konulmamış
olmasıdır. Kurulun uzmanlarının
hazırladığı rapordaki tespitlerin göz ardı edilerek,
siyasi iradenin ve ilişkili olduğu çıkar gruplarının
gözetilmesi kamu yararını zedelemektedir. Bu durum düzenleyici
otoritelere olan güveni de sarsmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere her yıl bütçe görüşmelerinde
ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri kurumlarının
faaliyetleri ve gelecekteki projeleri hakkında yüce Meclise bilgi
sunarlar. Sunulan bilgilerin her şeyden önce ciddiyet
taşıması o kurumun ve bilgiyi sunan kişilerin
saygınlığıyla yakından ilgilidir.
Şimdi size geçmiş yıl tutanaklarından
bazı örnekler sunmak istiyorum:
Tarih: 27/11/2006. Yer: Plan ve Bütçe Komisyonu.
Konuşmacı: SPKnın Değerli Başkanı.
Konuşmasından bir bölüm okuyorum: KOBİlerce ihraç edilecek
sermaye piyasası araçlarının işlem göreceği bir
piyasanın oluşturulması çalışmaları son
aşamaya gelmiştir. Piyasanın 2007 yılında faaliyete
geçmesi planlanmaktadır. Bunu ne zaman söylüyor? 2006da.
Bir yıl sonra, 20/11/2007. Yer: Plan ve Bütçe
Komisyonu. Konuşmacı: Yine SPK Başkanı. Aynen
şunları söylüyor: 2008 yılında sonuçlandırmayı
planladığımız temel projelerimizden biri de KOBİlerin
sermaye piyasalarından kaynak sağlaması amacıyla bu
işletmelerin ihraç ettiği menkul kıymetlerin elektronik
platformda işlem göreceği bir piyasanın
oluşturulmasıdır.
Aradan bir yıl geçiyor, tarih: 20/11/2008. Yer: Plan
ve Bütçe Komisyonu. Konuşmacı: SPK Başkanı. Başkan
aynen şunu söylüyor: Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri;
Kurulumuzun önümüzdeki dönem öncelikleri şunlardır: Halka açılma
süreçlerinin kolaylaştırılması ve KOBİ
borsalarının faaliyete geçirilmesi.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Hep vaat, hep
vaat!
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Devamla) Hükûmetin vaatlerini yerine
getirmemesine, söz ve icraatları arasındaki tutarsızlıklara
alıştık. Ancak bir bürokratın üç yıl süreyle yüce
Meclisi aynı vaatlerle aldatmasına ilk kez şahit
olmaktayız. Bu durum dahi SPKnın nasıl
çalıştığını ve ne durumda olduğunu bize net
olarak göstermektedir.
Bu kürsüden soruyorum: Sayın Bakan, gelecek yıl
da aynı vaatlerle karşılaşacak mıyız? Bu proje,
yani KOBİ borsası ne zaman faaliyete geçecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Paçacı, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Devamla) - En azından
projenin faaliyete geçmemesinin gerekçeleri izah edilmiş olsaydı
inanıyorum ki yüce Meclise daha saygılı bir davranış
olurdu.
Sayın Bakanım, bundan sonra bu tür
yanlışlıklara fırsat vermeyeceğinizi umuyor, sözlerimi
burada sonlarken yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Paçacı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son
konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Akif Paksoy.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının
2009 yılı bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi ve bizleri televizyonları başında
seyreden vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
GAP projesinin temel hedefi, bölge halkının gelir
düzeyini ve hayat standardını yükseltmek, bölgeler arasındaki
gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak, bu sayede
sosyal istikrar, ekonomik büyüme gibi millî kalkınma hedeflerine
katkıda bulunmaktır. Biraz sonra ayrıntısıyla
açıklayacağım şekilde bu hedefe bırakın
ulaşmayı yakınından bile geçilememiştir.
GAP projesinin sağlıklı yürütülebilmesi için
1989 yılında bir master planı yapılmış ancak 2008
yılı itibarıyla bu planın yarısı bile
gerçekleştirilememiştir. Dikkat buyurun, size rakamlar sunuyorum:
1989 yılında hazırlanan master plana göre, 1,7 milyon hektar
alanın sulanması hedeflenmişken, günümüze kadar ancak 272.972
hektar alan sulanabilmiştir. Bu oran yüzde 16dır. Yılda 27
milyar kilovat saat enerji üretimi hedeflenmişken bu rakam 18,2 milyar
kilovat saatte kalmıştır. Bu projeyle, 3,8 milyon kişiye
istihdam sağlanması, bölge illerinin gayrisafi
hasılasının yüzde 449, bölgede fert başına gelirin
yüzde 209 oranında artırılması hedeflenmişken,
Hükûmetinizin başarılı ekonomik politikaları sonucu bölge
halkı üçüncü dünya ülkeleri seviyesine çekilmiştir! Bölge illerinin
hiçbirinde yeşil kart oranı nüfusun yüzde 50sinin altında
değil, hatta bazı illerde yüzde 60lar civarındadır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bölgede
yatırım-üretim odaklı bir politika güttüğünüze
inanmıyoruz -zaten rakamlar da bunu doğruluyor- milletimiz de
inanmıyor. Sizin tek yaptığınız, önce milleti
fakirleştirip sonra onlara bir lokma vermek. Fakir
vatandaşlarımızın en temel sosyal haklarını da oy
avcılığınıza alet ediyorsunuz.
Hükûmetiniz döneminde GAPta
başlatılmış bir tek sulama projesi bulunmamaktadır.
Bizim hükûmet ortağı olduğumuz dönemde toplam 268 bin hektar
alanın kısa sürede sulamaya açılabilmesi için hükûmetler
arası ikili iş birliği protokolleri imzalanmıştı.
Bu protokollerle on adet sulama projesi dış krediyle
yapılacaktı. Ancak Hükûmetiniz altı yıllık
iktidarı boyunca bu kredileri ilgili ülkelerden
sağlayamadığı için öngörülen projeler maalesef hayata
geçirilemedi. Madem bu projeleri alamadınız, o zaman bu protokolleri
neden iptal edip projeleri siz yapmadınız? Bu konuda bir
cevabınız varsa açıklamanızı bekliyoruz. Eğer
zamanında bu kredileri kullanabilseydiniz, bugüne kadar sulamaya
açılmış alan kadar bir alanı daha sulamaya
kazandırmış, bölge ekonomisini de canlandırmış
olacaktınız.
Bölgede Gaziantep dışındaki illerin
tamamının ekonomisi tarıma dayanmaktadır. Bir örnek vermek
gerekirse, Diyarbakır ilimizin yüzde 63ü tarımla
uğraşmaktadır. Bölge tarımsal sanayi açısından da
önemli avantaj ve imkânlara sahiptir. Siz bu sulama projelerini tamamlayamadığınız
için, çiftçiler tarlalarını içme suyu ruhsatı verilmiş
kuyularla salma sulama sistemiyle sulamak zorunda kalmaktadır. Sadece
Diyarbakırda bu şekilde on yedi bin kuyu faaliyet gösteriyor. Bu
soruna bir nebze olsun çözüm bulmak amacıyla, bölgede öncelikle damlama
ile sulama tekniğinin süratle yaygınlaştırılması
hayati önem arz etmektedir.
Öte yandan, kanalların tamamlanması hâlinde 3,5
milyon kişiye istihdam imkânı sağlanacaktır, ancak
ayrılan ödenekler yetersizdir. Ayrılan ödeneklerin şimdiki
seviyede kalması hâlinde kanalların bitmesi 2050
yılını bulacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, GAPa aktarılan
ödeneklerin mümkün olduğunca artırılmasını talep
ediyoruz. Bizim önerimiz: Öncelikle GAP bir bütün olarak ele
alınmalı, sektörel yatırımlar eş zamanlı
bitirilmelidir. Tarımsal sulama amaçlı kullanılan elektrikte
indirime gidilmelidir. Ancak bu şekilde, başta işsizlik olmak
üzere kangren hâline gelmiş sorunların çözülebileceğine
inanıyoruz. Ancak GAP, toplam kamu yatırımlarından yüzde
5ler civarında pay almaya devam ettiği sürece değişen bir
şey olmayacaktır. Sorunun çözümü için GAPın kamu
yatırımlarından aldığı payın en az yüzde
10lar civarına çıkarılması gerekmektedir. Aksi takdirde,
bu şikâyetleri yukarıda verdiğim rakamlar doğrultusunda
2050 yılına kadar sürekli bu kürsülerden dile getirmek zorunda
kalacağız.
Bir diğer konu da bölgedeki kentlerin bir sorun
yumağına dönüşmüş olmasıdır. Hükûmetin GAPa
yeterli desteği göstermemesi sonucu bölgede işsizlik ciddi boyutlara
ulaşmış, vatandaşlarımız yoğun olarak kent
merkezlerine göç etmek zorunda kalmışlardır. Kent merkezleri bu
göç dolayısıyla kent olmaktan çıkmış, âdeta bir suç
cennetine dönüşmüştür. Artık bu şehirlerde ciddi bir
yönetim zafiyeti oluşmaya başlamıştır. Hükûmet, bu
sorunların ciddiyetini önemsemeden sürekli ötelemektedir. Ancak bölgede
işsizlik ve bunun sonucu olan yoksulluğu önlemenin yolu kömür, erzak
dağıtmak değil, insanımıza onurlu bir yaşam
sunacak istihdam imkânlarını oluşturmaktan geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir başka konu, GAP
idare merkezinin Şanlıurfaya taşınması meselesidir.
Niçin? Güya GAPta yürütülen projelerin etkinliğinin
artırılması ve zamanında bitirilebilmesi için GAP idare
merkezini Ankaradan Şanlıurfaya taşımak sorunu çözmez.
Sorunu ne çözer?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paksoy, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) - Sorunu şu çözer: GAP Yüksek Kurulunun
yeniden organize edilerek bölgeye yatırım yapacak kamu kurum ve
kuruluşlarına direktif, görüş ve öneri sunmasının
sağlanması; bu da yetmez, GAP kapsamındaki projelerin
yatırım programında öncelikle ele alınması; idarenin
etkinliğinin artırılması için gerekli yasal düzenlemelerin
süratle yapılması; ilaveten GAP İdaresinin bölgeyi yerinden
etkin izleyebilmesi için tek olan bölge müdürlüğünün ikiye
çıkarılması ve illerde teşkilatlanması; ayrıca
özel sektörün bölgeye çekilmesi;
yatırımların artırılması için bölgesel
teşvik sisteminde idarenin etkinliğinin artırılması;
personel rejiminde yaşanan sorunların giderilerek kalifiye personelin
kurumda kalmasının sağlanması, taşrada
çalışan personele bölge tazminatı verilerek teknik kapasitesi
yüksek personelin çalışması için ortam sağlanması
çözer.
Ancak, Hükûmetimiz bu saydığım önerileri
hayata geçirmek yerine ne yapıyor? Israrla, GAP merkezini Şanlıurfaya
taşımak istiyor. Bu girişim, bize seçim yatırımı
izlenimi veriyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) - Son olarak, Sayın
Bakanın, idare merkezinin Şanlıurfaya taşınması
hâlinde bu ile gidemeyecek durumda olan personelle ilgili nasıl bir çözüm
bulacağını açıklamasını, GAP İdaresinde
görev yapan personel adına talep ediyorum.
Bu duygularla, 2009 yılı bütçesinin ülkemize
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
AK PARTİ Grubu adına ilk konuşmacı
Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Sarı.
Sayın Sarı, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Sarı, süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SARI (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 mali yılı
Hazine Müsteşarlığı bütçesi hakkında Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle saygıdeğer Meclisimizi, yüce milletimizi grubum ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hazine
Müsteşarlığı ekonomi politikalarının
belirlenmesinde, koordinasyonunda ve uygulanmasında önemli bir yere
sahiptir. Makroekonomik istikrarın temini için atılan adımlarda
ve ekonomik temelleri güçlendirmeye yönelik
başlattığımız yapısal dönüşüm sürecinde
aktif rol oynamıştır.
Konuşmamda Hazine
Müsteşarlığının politika uygulamalarının
etkilerinin görüldüğü makroekonomik gelişmelere değinecek ve
Müsteşarlığın 2008 yılında yürüttüğü
faaliyetleri hakkında görüşlerimi yüce heyetinizle
paylaşacağım.
Hepimizin takip ettiği üzere, küresel finans
piyasaları ciddi bir kriz sürecinden geçmektedir. Tüm dünyayı sarsan
krizin etkileri son yıllarda küresel sistem ile hem ticari hem de finansal
açıdan önemli ölçüde bütünleşmiş olması itibaryla ülkemiz
ekonomisi üzerinde de görülmeye başlanmıştır. Bu nedenle
makroekonomik göstergelerde bir süredir olumsuz gelişmeler
olmaktadır. Düşme eğilimine giren dünya büyümesi ihraç
ettiğimiz ürün ve hizmetlere olan talebi azaltmaktadır. Bu da iç
talepteki daralmayla birlikte üretim faaliyetlerimizin azalmasında etkili
olmaktadır.
Enflasyondaki düşüş, geçtiğimiz iki
yıllık dönemde para politikasının kontrolü
dışındaki çeşitli arz şokları nedeniyle
duraksamıştır. Özellikle gıda ve enerji olmak üzere
bazı ham madde fiyatlarındaki artış tüm dünyada enflasyonu
ciddi miktarda artırmış, ülkemizde de genel fiyat seviyesinde
artışa yol açmıştır. Bununla birlikte para
politikasındaki kararlı duruş ve küresel ekonomideki
yavaşlama sonucunda önemli ölçüde düşen petrol ve emtia
fiyatlarının etkisiyle önümüzdeki dönemde enflasyonun tekrar
gerilemesi beklenmektedir.
Türkiyenin son dönemde önemli bir sorunu olan cari
işlemler açığının temelinde yurt içi
tasarrufların yatırım ihtiyacını
karşılayacak düzeyde olmaması ve enerjide dışa
bağımlılık gibi yapısal etkenler bulunmaktadır.
Cari işlemler açığının kalıcı ve sağlıklı
bir şekilde çözümlenmesi için rekabet gücünün artırılması,
enerji politikası, kamu ve özel tasarruf oranlarının
yükseltilmesi alanlarındaki kapsamlı ve uzun dönemli yapısal
politika tedbirleri üzerinde çalışmalarımız devam
etmektedir.
Bunun yanı sıra, petrol ve emtia
fiyatlarındaki düşüş önümüzdeki dönemdeki cari işlemler
açığının gerilemesine katkıda bulunacak ana
faktörlerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küresel kriz ile birlikte uluslararası tahvil piyasalarında yükselen
piyasa ekonomilerinin risk primleri de önceki yıllara göre artış
göstermiştir. Ancak ülkemiz risk primlerindeki artış diğer
gelişmekte olan ülkelerin risk primlerindeki artıştan daha
düşük seviyelerde olmuştur. Bu gelişmede son yıllarda
uygulamakta olduğumuz güçlü ekonomik politikalarımızın
önemli rolü vardır.
Dünya Bankası ülkemize 2008-2011 mali
yılları arasında ülke iş birliği stratejisi
çerçevesinde bir destek sağlayacaktır. Bu kapsamda Dünya
Bankasından ağırlıklı olarak reel sektör, ihracat ve
KOBİlerin finansmanında kullanılmak üzere toplam 6,2 milyar
dolar tutarında program ve proje kredileri sağlanması
öngörülmektedir. Yine finansman imkânlarının genişletilmesi
kapsamında Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Konseyi
Kalkınma Bankası ve İslam Kalkınma Bankası ile olan
ilişkilerimiz güçlenerek devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ile yürütülen tam üyelik
müzakereleri çerçevesinde Hazine Müsteşarlığı Ekonomik ve
Parasal Politika, Sermayenin Serbest Dolaşımı ve Mali
Hizmetler faslı olmak üzere üç fasılda ülke koordinatörlüğü
görevini başarıyla yürütmektedir.
2002 yılından itibaren katılım öncesi
mali iş birliği kapsamında yürürlüğe konulan programlar
çerçevesinde ülkemize 1,24 milyar avro tutarında hibe tahsis
edilmiştir. 31 Ekim 2008 tarihi itibarıyla projeler ve topluluk
programlarına harcanan hibe tutarı ise 739 milyon avrodur.
Katılım öncesi mali iş birliği aracı kapsamında
Avrupa Birliği tarafından 2007-2010 dönemine ilişkin olarak
ülkemize tahsis edilmesi beklenen tutar ise 2,25 milyar avrodur.
Değerli milletvekilleri, kamu bankaları reform
çalışmaları ile rehabilite edilmiş, mali göstergeler de iyileştirilmiş
ve bütçeye yük olmaktan çıkarılmıştır. Kamu
bankalarından 2008 yılında hazineye aktarılan temettü
tutarı 1,7 milyar YTLdir. Ziraat ve Halk Bankasının mali
yapılarının iyileşmesiyle çiftçilerimize ve esnaf ve
sanatkârımıza sunulan imkânlar artmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yabancı sermayeyi ülkemize yönlendirmek
amacıyla 2008 yılında da yoğun çalışmalar
sürdürülmüştür. Bunun sonucunda 2008 yılı Ocak-Eylül döneminde
ülkemize giren doğrudan yabancı sermaye yatırım
miktarı 12,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Sarı,
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET SARI (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
2008 yılı Eylül ayı itibarıyla
Türkiye'de 21.039 adet yabancı sermayeli şirket faaliyet
göstermektedir. Türkiye'nin coğrafi konumu, pazar büyüklüğü ve
demografik yapısı gibi avantajlarının yanı sıra,
sağlanan istikrar ve güven ortamı ile Avrupa Birliğine tam üyelik
perspektifi ülkemizin yatırımcılar nezdinde cazibesini her geçen
gün artırmaktadır. Gerek yabancı gerek yerli
yatırımların artırılmasına yönelik
çalışmalarımız devam etmektedir. Bu kapsamda bölgesel,
sektörel ve proje esaslı olmak üzere teşvik sistemi üzerindeki
değişiklik çalışmalarımız sürdürülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hazine Müsteşarlığı önümüzdeki dönemde de bugüne kadar
olduğu gibi ekonomik istikrarın sürdürülmesi ve mali disiplinin
devamı yönünde faaliyetlerini kararlılıkla sürdürmeye devam
edecektir. Bu vesileyle Hazine Müsteşarlığımızın
2008 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sarı.
AK PARTİ Grubu adına ikinci konuşmacı
Bingöl Milletvekili Sayın Cevdet Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 mali yılı
Hazine ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlıkları
bütçeleri hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, ismini
adalet ve kalkınmadan alan bir partidir. Bir anlamda bu iki anahtar
kavram AK PARTİnin misyonunu tarif etmektedir. AK PARTİ bir taraftan
ekmeği büyütmek, bir taraftan bu büyüyen ekmeği adil bir şekilde
paylaşmanın arayışı içindedir. Bunu da lafla
değil somut icraatlarıyla ortaya koymuş bir partidir.
2002-2008 döneminde ülkemiz kesintisiz bir şekilde
büyümüştür. Daha önceki yıllarda iki ileri bir geri giden ekonomimiz,
büyük bir başarı sergilemiş ve uzun süreli sürdürülebilir bir
gelişme gösterebileceğini ispat etmiştir. Bugün ülkemiz Türkiye,
satın alma gücü paritesine göre dünyanın on beşinci büyük
ekonomisi, cari fiyatlarla on yedinci büyük ekonomisi hâline gelmiştir.
Hedefimiz 2023 itibarıyla on büyük ekonomi arasına girmektir ve buna
doğru da ilerliyoruz. Biliyorsunuz, son küresel mali krizle ilgili
yapılan Washingtondaki toplantıya yirmi ülke arasında
Türkiye'nin de katılması, dünyayı yöneten ülkeler arasında
yer alması hepimize gurur vermektedir.
Bugün bütçesi hakkında konuştuğumuz iki
kurum, esas itibarıyla kalkınmayla ilgili kurumlardır. Bu
vesileyle, kalkınma konusunda birkaç şey söylemek istiyorum. Planlama
Teşkilatında çalışmış, iftiharla
çalışmış bir insan olarak kalkınma konusunda hepimizin
kafa yorması gerektiğine inanıyorum. Kalkınmayı sadece
kişi başına gelirle, kişi başına enerji
tüketimiyle, maddi birtakım ölçülerle tarif etmenin yetersiz olduğuna
inanıyorum. Kalkınma, esas itibarıyla bir ülkenin kendisine
hedefler koyabilmesi, o hedefleri gerçekleştirmeye dönük olarak
stratejiler geliştirebilmesi, o stratejileri hayata geçirecek
organizasyonları, mekanizmaları kurgulayabilmesiyle ilgili bir
kabiliyettir. Bugün kişi başına geliriniz çok yüksek olabilir,
yarın düşebilir, ama düşse bile eğer bu kapasiteye
sahipseniz, hedefler koyup onun peşinden gidebiliyorsanız bunu
kısa sürede telafi etme imkânına her zaman sahip olursunuz.
Bu bahsettiğim hususlar, esas itibarıyla insan
sermayesiyle, kurumsal kapasiteyle ilgili işlerdir. Biz insan sermayemizi
ne kadar geliştirebilirsek, kurumsal kapasitemizi buna göre ne kadar
ileriye götürebilirsek gerçek anlamda kalkınmış ülkeler
arasındaki yerimizi de daha sağlam bir şekilde alacağız
diye düşünüyorum. Bu anlamda da önümüzdeki dönem, ülkemiz için
aslında çok önemli fırsatlar sunan bir dönem; sadece altı
aylık, bir yıllık değil çok daha uzun vadeli
düşünmemizi gerektiren bir dönem. Bu anlamda
baktığımızda da önümüzde bazı iktisatçıların
demografik fırsat penceresi dediği bir dönem var. Nüfus
artışımız bir yandan azalırken diğer yandan uzun
yıllar genç nüfusun toplam nüfus içinde çok büyük paya sahip
olacağı bir ülke olacağız. Avrupa Birliği sürecini
değerlendirerek, genç insanımıza gerekli
yatırımları yaparak, kurumsal kapasitemizi geliştirerek bu
fırsat penceresini değerlendirdiğimiz takdirde, önümüzdeki yirmi
otuz yıllık süreçte Türkiye gerçekten bugünkünden çok farklı noktalara
gelecektir. Bu anlamda kötümser olmak için hiçbir sebebimiz yoktur.
Burada da
kurumsal yönetişimin önemine dikkat çekmek istiyorum. Bugün gerçekten,
90lı yıllarda yaşadığımız krizlerden sonra
-biraz da belki latife olsun diye de söylenebilir- o kadar fazla kriz
yaşadık ki, kriz yönetme kapasitemiz de gelişti gerçekten. Fakat
çok şükür 2002den bu yana böyle bir tecrübe yaşamadık,
inşallah bundan sonra da yaşamayız. Ancak ekonomide de
diğer alanlarda olduğu gibi yönetişim kavramı son derece
önemli. Biz sadece kendi kabuğumuza çekilip kendi
doğrularımızı tartıştığımız
zaman, hiçbir şekilde bu ülkeyi iyi bir noktaya götüremeyiz. Aksine,
kurumlarımız çevrelerine daha duyarlı hâle geldikçe, hem
birbirleriyle daha iyi koordinasyon içinde olup hem de çevrelerindeki sivil
toplumla, diğer kurumlarla, uluslararası kurumlarla daha iyi bir
iletişim ve diyalog içine girdikleri zaman, yani kurumsal yönetişimi
iyi bir şekilde gerçekleştirdikleri zaman;
şeffaflığı, öngörülebilirliği, hesap
verilebilirliği gerçekleştirdikleri zaman ekonomi
politikalarımız da çok daha güçlü hâle gelmekte, daha güven
vermektedir.
Burada bir
parantez açıp, eski Hazine Müsteşarımızın borçlanmayla
ilgili ifade ettiği bir eleştiriye de cevap vermek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2000 yılında, gerçekten, borçlanma
oranımız belki yüzde 40ların altında gözüküyordu ama 2001
yılında bunun hiç de böyle olmadığını, yüzde
70lerin üstünde olduğunu gördük. Bunlar, hepsi bir yılda mı
arttı acaba? Hayır. Türkiye daha şeffaflaştıkça, 2001
yılında ister istemez halının altına süpürülmüş
birtakım hesaplar ortaya çıktığında gördük ki,Türkiye
aslında çok daha borçlu bir ülkeymiş. Çok şükür, o tarihten bu
yana bu borçlar yine yüzde 40ların altına indirildi, inşallah
çok daha düşük düzeyleri göreceğiz.
Bu vesileyle,
kurumlarımızla ilgili de birkaç şeyi söylemek istiyorum. Hazine
Müsteşarlığımız, hakikaten uluslararası
kurumlarla çok saygın, kaliteli bir ilişki sürdürmüştür, reel
sektör ve finans sektörüyle etkili bir iletişim kurmuştur ve başarılı
bir borç yönetimi yapmıştır. Bugün geçmişe göre borç stokumuz
daha düşük, vade yapımız daha uzun, faiz haddimiz daha
düşük, döviz riskimiz daha az. Kısaca, daha kaliteli bir borç stokuna
sahibiz ve artık bankalar kamuya çalışmıyor, özel sektöre
de bu tasarrufları kullandırabildiğimiz bir ortamdayız.
Devlet Planlama
Teşkilatımız bu dönemde belki hiçbir dönemde
olmadığı kadar yoğun bir çalışma içinde
olmuştur. Yedi yıllık Dokuzuncu Kalkınma Planını
hazırlamış, sektörel stratejiler hazırlamış, AB
sürecine aktif olarak katılmış, bölgesel politikalar
alanında ciddi açılımlar yapmış -kalkınma
ajansları gibi, AB programları gibi- KÖYDES ve BELDES gibi
programları objektif kriterler bazında geliştirmiş,
yetkileri giderek kurumlara kaydırıp izleme fonksiyonunu güçlendirme
yönünde bir eğilime girmiştir. Gerçekten, bizim artık planlamaya
ihtiyaç var mı yok mu gibi o eski tartışmalara dönmeden
Nasıl bir planlamaya ihtiyacımız var? sorusunu sormamız
lazım. Bu anlamda daha stratejik, daha dinamik, katılımcı,
uygulama mekanizmaları geliştiren ve iyi izleme sistemleri kuran bir
planlamaya her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Planlama
Teşkilatımız da bu yönde attığı adımlarla
hepimizi sevindirmektedir.
Ben her iki
kurumun çalışanlarına ve yöneticilerine bu vesileyle
teşekkür ediyorum. Gerçekten, kamuda çalışan
arkadaşlarımız özel sektörden belki daha fazla bir gayret
içinde. Bu iki kurumu da içinden geldiğim için de biliyorum. Akşam
saatlerinde, hafta sonlarında, gece gündüz mesai sarf eden
arkadaşlarımız. Hepsine teşekkür ediyorum, şükranlarımı
sunuyorum ve imkânlar dâhilinde mutlaka bu güzide kurumlarımızın
nitelikli uzman kadrolar için cazibesini artırmamız gerektiğine
inanıyorum.
Son olarak,
yaşadığımız, bu kurumlarımızla da ilgili,
mali krizle ilgili birkaç tane hızlı hızlı bazı
noktalara değinerek bitirmek istiyorum bu konuşmamı.
Birinci nokta
şu: Bu kriz bizim çıkardığımız bir kriz
değil. Çok şükür, geçmişteki krizler gibi bu krizi biz
çıkarmadık, dünyanın bir krizi. Biz bu krizden sadece etkilenen
bir ülkeyiz.
İkinci
husus: Bu kriz döneminde başarımızı veya
başarısızlığımızı mukayeseli olarak
ölçmek zorundayız, dünyanın genel gidişatına bakarak ölçmek
zorundayız. Başkalarına baktığımız zaman da
Türkiye gerçekten bu krize önemli avantajlarla girmiştir.
Üçüncü nokta: Bu tür ortamlarda moral değerler ve
güven eskisinden de önem kazanmaktadır. Bunu da, bu
yaşadığımız ortamı da en az zararla atlatmak aslında hepimizin ortak
sorumluluğudur. Bu sadece Hükûmetin, sadece bir partinin değil,
gerçekten bütün partilerimizin, medyamızın, bütün kesimlerin
sorumluluğudur. Bu bilinç içinde hareket etmemiz gerektiğine
inanıyorum. MHPden konuşan bir arkadaşımızın bu
uzlaşmayla ilgili yaptığı vurguyu da bu anlamda çok yerinde
buluyorum.
Bir diğer husus: Krize yönelik tedbir
alınmadığı ifade ediliyor. Sayın
Başbakanımız da geçen sıraladı, gerçekten çok yönlü
bir şekilde tedbirler alınıyor. Merkez Bankamızın
adımları gerçekten takdire şayan. Mali disiplinimizi de
koruyarak, harcama önceliklerimizi gözden geçirerek yaptığımız
çalışmalar var. KOBİlere dönük, Eximbanka dönük
çalışmalar var ve bunlar devam ediyor. İyi bir şekilde
izleniyor gelişmeler, hem dünyada hem ülkemizde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bu gelişmelere göre de vakit
kaybetmeden tedbirler alınıyor. Bu kriz ortamında AK
PARTİnin tek başına iktidarda olması, siyasi istikrara
sahip olmamız gerçekten ülkemiz için bir şanstır. Bu
şansı da en güzel bir şekilde değerlendiriyoruz,
değerlendireceğiz inşallah.
Bütün genel beklentilere de
baktığımızda, 2009 sonlarında inşallah bu krizin
etkileri dünyadan da kaybolacak. Biz o noktaya kadar en iyi performansı
gösterdiğimiz zaman, o dönemle birlikte yine Türkiye'nin potansiyel büyüme
hızına, yüzde 7lere doğru yükseleceğinden de hiçbir
kuşkumuz yoktur.
Bu vesileyle, ben 2009 yılı bütçesinin gerek
kurumlarımıza gerek ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yılmaz.
AK PARTİ Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın İbrahim Hasgür, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HASGÜR
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2009 yılı
bütçesiyle ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Toplumların geleceğini görebilmesi,
planlayabilmesi ve gelişmesi için istatistiki bilgiler büyük önem
taşımaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında çok önemli
sorunlar olmasına rağmen, istatistiki bilginin bu denli önem
taşıması nedeniyle bu işlevi yerine getirebilmek için 1926
yılında bir istatistik örgütünün kurulmasına karar
verilmiştir. Bu çerçevede kurulan ve Türkiye'nin istatistik bilgilerini
üreten Türkiye İstatistik Kurumu, ürettiği bilgiler,
yayımladığı istatistik ve göstergeler ile kamu kurum ve
kuruluşları, özel kuruluşlar, karar alıcılar ve
araştırıcılar için önemli ve güvenilir bir yol gösterici
olarak hizmet etmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu, ülkemizde ulusal ve
uluslararası boyutta yararlar sağlayacağı inancıyla,
en uçtaki kullanıcıdan, karar vericiye kadar geniş bir yelpaze
içinde yer alan tüm kurum ve kuruluşların veri ve bilgi
ihtiyacını gidermeyi amaçlamaktadır.
Türkiye'nin dört bir yanından elde edilen ve sürekli
olarak yenilenen Türkiye İstatistik Kurumunun elde ettiği veriler,
demografik, sosyal, nüfus, gelir vesaire konusundaki bu bilgiler elektronik
ortamda veri tabanları ile değerlendirilmekte olup, oluşturulan
analiz ve raporlar yine elektronik ortamda saklanmaktadır. Veri
tabanlarıyla ilgili, Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiyeye ait
bilgilerin raporlarını daha kısa sürede, çok daha az zaman
harcayarak oluşturup yayınlayabilmektedir.
Avrupa Birliğine uyum sürecinde resmî istatistiklerin
önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Müzakere sürecindeki
fasıllardan on sekizinci faslın istatistik olması nedeniyle
resmî istatistikler merkezî bir öneme sahiptir. Bu nedenle ülkemizin resmî
istatistiklerinin uluslararası normlara uygun olarak şeffaf,
zamanlı ve düzenli bir biçimde üretilebilmesi son derece önemlidir.
Sağlıklı resmî istatistiklerin
üretilebilmesi için istatistik alanında uzman bir kurum oluşturmak
yeterli değildir. Çünkü enerjiden sağlığa, dış
ticaretten emniyete, turizmden bankacılığa kadar geniş bir
alanda yapılan istatistik çalışmalarının büyük bir
kısmı ülkelerin idari kayıtlarından gelmektedir. İdari
kayıtlar da ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından
tutulmaktadır. Bu nedenle idari görevi yürüten tüm kurumların
kayıtlarını düzenli istatistik üretebilir hâle getirmek
gerekmektedir.
Resmî istatistiklerin koordinasyonundan sorumlu Türkiye
İstatistik Kurumunun veri sağlayan diğer bakanlıklarla olan
koordinasyon rolü güçlenmiş, bakanlıklarla uyum düzeyinin
değerlendirilmesi çalışmalarına ağırlık
verilmiş ve bu konuda ilerlemeler sağlanmıştır.
Özellikle 2007-2011 resmî istatistik programının
kabul edilmesiyle istatistiksel altyapı alanında ilerlemeler
kaydedilmiştir. 2008 yılında güncellenen bu program, resmî
istatistiklere veri sağlayan bütün kurumlara yönelik olarak veri toplama
metodojileri ve yayınlama takvimine ilişkin standartları
belirlemiş ve Türkiye İstatistik Kurumunun sistemdeki koordinasyon
işlevinin sağlamlaşmasında etkili olmuştur.
Demografik ve sosyal istatistikler konusunda Türkiye, ilk
defa 2007 nüfus sayımına yönelik olarak ikamete dayalı bir nüfus
kayıt sisteminin kurulması çalışmasını
tamamlamıştır. Kamu kaynaklarının kullanımı
ve hizmetlerin planlanmasındaki etkinlik, güncel bilgiye göre yasal
uygulamaların daha sistemli yürütülebilmesi ve daha güvenilir ve
zamanlı istatistik üretilebilmesi için yapılan bu çalışma
e-devlet uygulaması için bir taban oluşturmuş, diğer kamu
kuruluşlarının da kullanımına sunulduktan sonra adrese
dayalı nüfus kayıt sistemi devletimizin bir iş gücü, zaman ve kaynak
tasarrufu aracı hâline gelmeye başlamıştır. Böylece,
nüfus sayımında evlere hapsolma dönemi kesin olarak
kapanmış ve buna ihtiyaç duyulmayacak bir altyapı kurulmuş
olup 2008 yılı Ocak ayında, 31/12/2007 tarihi itibarıyla
ülkemizin nüfus verileri açıklanan ve İçişleri
Bakanlığına devredilen adrese dayalı nüfus kayıt sistemiyle
artık ülke genelinde yaşayan insan sayısını
öğrenmek için nüfus sayımına gerek kalmamıştır.
Sürekli güncellenen sistem bir yerleşim yerinde kaç
kişinin yaşadığını tespit etmek için değil,
onlarla ilgili ilave bilgi almak, toplumun demografik yapısındaki
değişiklikleri de içermektedir. 2009 yılı Ocak ayında
da, 31 Aralık 2008 itibarıyla nüfus verileri
açıklanacaktır.
2007-2008 öğretim döneminden itibaren
öğrencilerin okul kayıtları adrese dayalı nüfus kayıt
sistemi üzerinden yapılmaya başlanmış, illerin genel
seçimlerde çıkaracağı milletvekili sayısı yeniden yine
aynı sonuçlara yönelik olarak hesaplanmıştır. Bundan böyle
seçimlerde seçmen listeleri de bu sistem üzerinden güncellenecek, 5779
sayılı Kanunla İller Bankası payları belediyelere bu
sistemin sonuçları üzerinden dağıtılacaktır.
2007 yılında, Türkiye İstatistik Kurumu,
Avrupa Topluluğu Ekonomik Faaliyetleri İstatistik
Sınıflaması (NACE)nın çevirisini
yayınlamıştır. İnternet sitesindeki
sınıflama sonucu Avrupa Birliği ve uluslararası
sınıflamalar hakkında ayrıntılı bilgi
vermektedir. Ayrıca iş kayıt sisteminin
oluşturulmasında bu bağlamda ilerleme
sağlanmıştır.
Türkiye İstatistik Kurumu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) İstatistik Kurumunun ismini anma ya, doğru
yapsın işini!
BAŞKAN -
Sayın Hasgür, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) - Türkiye İstatistik Kurumu işini son
derece doğru yapmaktadır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Son derece
doğru yapıyor! Hâlen bunlara rağmen?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) - Evet, son derece doğru yapmaktadır.
BAŞKAN -
Sayın Aslanoğlu, lütfen
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) - Türkiye İstatistik Kurumu teknik kadrosu
ve altyapısı son yıllarda güçlendirilmiş kalifiye personel
ve teknoloji kullanımı sayesinde uzun vadede daha büyük işler
başarılması amaç edinilmiştir. Bölge müdürlükleri de teknik
ve personel açısından güçlendirilmiştir. TÜİKin
geldiği son aşama tamamıyla kendi ürettiği yazılımları
kullanarak hem maliyet yönünden tasarruf etmesi hem de üst düzey nitelikte
personel istihdamı sonucu üretici yönünü de sürekli geliştirmesidir.
Artık, Türkiye İstatistik Kurumu bölge müdürlükleri de bölgesel
projeler yapmakta ve bölgesel yayınlar hazırlayabilmektedir.
Bu düşünceler içerisinde Türkiye İstatistik
Kurumunun bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hasgür.
AK PARTİ Grubu adına Osmaniye Milletvekili
Sayın İbrahim Mete Doğruer.
Sayın Doğruer, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA İBRAHİM METE DOĞRUER (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009
Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Sermaye
Piyasası Kurulu bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sermaye Piyasası Kurulu finansal sistemimiz içerisinde
geniş bir yelpazede gözetim, denetim ve düzenleme faaliyetlerini
sürdürmektedir. Bu geniş yelpazede yer alan kurumların
çeşitliliği yanında sayıları da dikkat çekicidir.
Sermaye Piyasası Kurulu 331i İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasında işlem gören şirket olmak üzere 576 adet halka
açık şirket, 145 aracı kuruluş, 335 yatırım fonu,
122 emeklilik fonu, 81 yabancı yatırım fonu, 34
yatırım ortaklığı, 14 gayrimenkul yatırım
ortaklığı, 2 girişim sermayesi, 23 portföy yönetim şirketi,
94 bağımsız denetim kuruluşu, 48 gayrimenkul değerleme
şirketi ve 8 adet derecelendirme kuruluşu yanında İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası, İzmir Vadeli İşlem ve
Opsiyon Borsası, İstanbul Altın Borsası, Takasbank, Merkezi
Kayıt Kuruluşu, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı
Kuruluşları Birliği gibi kuruluşlarla da yakın iş
birliği içerisindedir.
Sermaye Piyasası Kurulu, düzenleme ve denetleme
faaliyetlerinin yanı sıra piyasayı geliştirme hedefiyle de
çalışmalarını sürdürmekte ve şirketlerin
kurumsallaşmasında önemli katkılar sağlamaktadır. Kamu
altyapı yatırımlarının sermaye piyasası kanalıyla
finansmanı yolunda düzenleme çalışmaları
tamamlanmış bulunmaktadır. Bu çalışmalarla birlikte
girişim sermayesi yatırım ortaklıkları ve
şirketlerin finansman alternatiflerinin artırılması
konusunda da düzenleme çalışmalarında son safhaya gelinmiş
bulunmaktadır.
Uluslararası gelişmelere paralel,
değişen piyasa ihtiyaçlarını karşılayan bir
düzenleme ve denetleme misyonu ile hareket eden Sermaye Piyasası Kurulunun
başarısı uluslararası kuruluşlarca yapılan
çalışmalarda da açık bir şekilde ortaya konmuş bulunmaktadır.
Bunun bir örneğini Dünya Bankasının 2008 yılı
İş Yapma Raporu göstermiştir. Bu Rapora göre Türkiye
yatırımcı koruması alanında 181 ülke arasında
53üncü sırada yer alarak 2007 yılına göre on üç sıra
birden yükselmiştir. Bu yükselişte Sermaye Piyasası Kurulunun
yatırımcı haklarının korunmasına ilişkin
yapmış olduğu düzenlemeler etkili olmuştur. Diğer
yandan, Dünya Ekonomik Forumu 52 ülkenin finansal sisteminin gelişmişlik
düzeyine yer verdiği Finansal Gelişmişlik Raporunu Eylül
2008de yayımlamıştır. Buna göre, Türkiye genel
sıralamada 52 ülke arasında 39uncu sırada yer alırken,
sermaye piyasaları kategorisinde 21inci sırada yer
almıştır. Sermaye piyasamızın daha üst sıralamada
olmasında Sermaye Piyasası Kurulunun yapmış olduğu
gözetleme ve düzenleme çalışmalarının etkisi büyük
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Meclisimizde
görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı hem akademik
dünya hem de iş çevreleri tarafından yakın bir ilgiyle
izlenmektedir. Sermaye Piyasası Kurulu bu hafta başında Avrupa
Birliği Perspektifinden Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
Sermaye Piyasasına Etkileri başlıklı uluslararası bir
konferans düzenlemiş ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
sermaye piyasalarına etkisini kapsamlı bir şekilde analiz
etmiştir.
Küresel finansal piyasalarda yaşanmakta olan
gelişmeler ve daralan kredi piyasası kurumların finansman
ihtiyaçlarının karşılanmasında sermaye
piyasasının etkisinin ne kadar daha fazla olacağını
göstermektedir. Sermaye piyasamızın daha etkin
çalışmasını sağlamak ve ortaya çıkan ihtiyaçlara
cevap vermek amacıyla Sermaye Piyasası Kanununda
değişiklik yapılması gerekmektedir. Sermaye Piyasası
Kurulu, sermaye piyasamızı diğer ülke piyasaları
arasında ön plana çıkaracak reform niteliğinde yenilikler içeren
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısını hazırlamada son
safhaya gelmiş bulunmaktadır.
Sermaye Piyasası Kurulu, şirketlerimizin
finansman imkânlarını artırmak ve piyasalarımızda
kurumsallaşmaya hız vermek için yoğun bir şekilde
çalışma yapmaktadır. Sermaye Piyasası Kurulunun stratejik
hedefleri aracılık sisteminin etkinliğini artırmak,
şirketlerin finansmanını daha kolay ve esnek hâle getirmek,
yatırım fonu endüstrisinin önünü açmak ve
yatırımcının daha iyi korunmasını sağlamak
şeklinde özetlenebilir. Finans sektörümüzle birlikte reel sektöre de çok
önemli katkılarda bulunan Sermaye Piyasası Kurulunun etkin
çalışması dünya ile rekabet edebilme
şansımızı artırmaktadır.
Sözlerime son verirken 2009 yılı bütçesinin
ülkemiz için hayırlı olmasını temenni eder, hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Doğruer, teşekkür
ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Alaattin Büyükkaya.
Sayın Büyükkaya, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Grubu adına Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu
bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
bankacılık sektörü 2000li yıllarda geçirdiği köklü
değişim sayesinde bir yandan asıl işlevi olan
bankacılık faaliyetlerini daha etkin biçimde yerine getirmeye
başlamış, bir yandan da önceki dönemlerin tersine, risklerini
iyi yöneterek ekonomi için bir istikrar unsuru hâline gelmiştir. Malumunuz
olduğu üzere dünya finansal sistemi önemli bir darboğazdan geçmekte,
bu küresel sisteme dâhil olan hiçbir ekonomi de bundan etkilenmiyorum
diyemez. Ancak hep beraber memnuniyetle görüyoruz ki Türk bankacılık
sektörü bu dönemde sağlam yapısını muhafaza etmekte ve reel
kesimi finanse etmeyi sürdürmektedir. Nitekim, 2002-2008 döneminde yüzde
36,2den yüzde 86,3e yükselen mevduatın krediye dönüşüm oranı
ve yüzde 23ten yüzde 53e yükselen kredilerin bilanço içindeki payı,
bankacılık sektörünün geldiği düzeyi açıkça ortaya
koymaktadır. 2007 yılı ortalarında başlayan ve
geçtiğimiz yaz aylarında belirginlik kazanan küresel mali kriz
ortamında Türk bankacılık sektörünün sermaye
yapısını koruması, kârlılığını
devam ettirmesi, reel sektöre yönelik kredi kanallarını açık
tutabilmesi ve yurt dışından borçlanabiliyor olması
sağlanan değişimin ülke ekonomisi için bir istikrar unsuru
hâline geldiğini de ayrıca göstermektedir.
Sektör, büyümesini 2008 yılında da devam
ettirmiştir. Yılın ilk dokuz ayı döneminde bilanço
büyüklüğü yüzde 17 oranında artarak 680 milyar YTLye, personel
sayısı da yüzde 8 oranında artarak yaklaşık 180 bine
ulaşmıştır. Şu ana kadar yükümlülüklerini yerine
getirmekte zorlanan hiçbir bankamız olmamıştır. Sermaye
yeterliliği oranı Eylül 2008 itibarıyla yüzde 17,5 ile
uluslararası asgari standardın çok üzerinde bulunmaktadır.
Takipteki alacaklara oranı ise yüzde 3 seviyesindedir. Net yabancı
para yükümlülüklerinin öz kaynaklara oranı ise yüzde 1in altında bulunmaktadır.
Gelinen bu noktada şüphesiz, 2000 yılında
faaliyete geçen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun büyük
rolü bulunmaktadır, bunu inkâr edemeyiz. Nitekim, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu, 2003 yılından itibaren birçok
düzenleme ve politikaları uygulamaya geçirmiştir.
Şimdi, izin verirseniz bu politikalara kısaca
değinmek istiyorum:
1) Bankaların aracılık faaliyeti
azaltılmıştır bu dönemde.
2) Kredi maliyetlerini azaltıcı vergi ve fon
indirimleri yapılmıştır.
3) Mevduat sigorta sistemi ayrı bir idari yapıya
kavuşturulmuş ve riske dayalı prim uygulamaları
güçlendirilmiştir. Ayrıca, mevduatın sigortaya tabi
kısmı üzerinden prim tahakkuk ettirilerek haksız rekabet de
önlenmiştir.
4) Değişen ihtiyaçlar dikkate alınarak yeni
bir Bankacılık Yasasının 2005te hazırlanmasına
da öncülük etmişlerdir.
5) Özellikle 5411 sayılı yeni
Bankacılık Yasasının yürürlüğe girmesinden sonra da
finansal kiralama, faktoring, tüketici finansman şirketlerine ilişkin
yetki ve sorumluluklar da BDDKya devredilmiş, bunlar da denetim
altına alınmıştır. Ayrıca, bankacılık
sisteminde de yeni düzenlemeler yapılmıştır.
6) 2006 yılında ayrıca o tarihe kadar
münhasıran bir düzenlemeye konu olmamış banka kartı ve
kredi kartı piyasasına yönelik hem yasal çerçeve Hükûmetimiz
tarafından yapılmış, uygulamaya geçirilmiş ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu da bu piyasadan
kaynaklanacak riskler ve tüketici haklarının korunması yönünde
yeni düzenlemeler yapmıştır.
2006 yılında benimsenen risk odaklı denetim
yanı sıra, kuruluşların BDDKya bilgi
akışını sağlayan raporlama sistemi
geliştirilmiştir. Bankaların denetim ve gözetim sistemi, bilgi
sistemleri tabanlı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Büyükkaya, tamamlayınız
konuşmanızı.
Buyurun.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
yeni araç ve uygulamalarla güçlendirilmiştir.
Diğer taraftan, BDDK yaklaşan krizi de açıkçası büyük bir
basiretle değerlendirerek son bir yılda birçok ihtiyatlı
düzenleme ve denetim mekanizmalarını da devreye
almıştır. Bunlardan en önemlilerinden biri, asgari sermaye
yükümlülük karşılama oranı yüzde 8den yüzde 12ye
çıkarılmış, ayrıca kâr dağıtımına
da müsaade edilmeyerek sermayeye ilavesi sağlanmıştır.
Ayrıca sektördeki ağırlığı belirgin şekilde
artan bilanço dışı işlemlerin denetimi ve takibine de özel
bir önem verilerek sektörün mali disiplininin korunması da
sağlanmıştır.
Bankacılık sektörü, unutmayalım ki, millî
gelirimizin büyüklük itibarıyla yüzde 72sine yaklaşmaktadır. Bu
kadar büyük bir sektörün sorumluluğunu taşıyan
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tabii ki kendisini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Büyükkaya, son cümlelerinizi
alayım.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumumuzun bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor ve heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AK PARTİ Grubu adına Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Yahya Akman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma
İdaresinin 2009 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bana tanınmış olan bu beş dakikalık süre içerisinde
GAP projesini, GAP Eylem Planını, Türkiye Cumhuriyetinin
kendisinden sonraki en büyük projesini anlatmama imkân ve ihtimal yok. O hâlde
yapacağım bir şey var, o da Mayıs 2008de
Diyarbakırda Sayın Başbakanımızın, huzurdaki
Sayın Başbakan Yardımcımızın, birçok
bakanımızın ve bizlerin katılımıyla ilan
edilmiş olan GAP Eylem Planından biraz bahsetmek istiyorum.
Mayıs
2008de GAP Eylem Planı ilan edildiği zaman, daha önce ilan
edilmiş planlar gibi, bazı muhalefet partisi mensupları ve bu
konuyla ilgili bazı yazarçizer
insanlar Yine bir paket açıldı, bunun arkası
gelmeyecek. gibi birtakım öngörülerde bulundular. Geçmiş olan
altı ay içerisinde, bildiğiniz gibi, gerek İşsizlik
Fonunda birikmiş olan gerekse özelleştirmeden elde edilen
yaklaşık 2,3 milyar doların başta GAP olmak üzere
diğer bölgesel kalkınma projeleri için kullanılacağı
öngörüldü ve bunun önemli bir kısmı GAP bölgesi için harcandı ve
bugün geldiğimiz nokta itibarıyla sizlerle şunu paylaşmam
lazım: Gerek kanuni formaliteler gerekse bürokrasimizin işleyişi
Hükûmetimizin bu kararlılığı karşısında bir
miktar yetersiz kalmıştır. İhale prosedürlerinin uzaması
nedeniyle var olan paranın kullanılmasında bugün güçlükler
çekilmektedir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok da rastlanan bir durum
değildir. Şu ana kadar yatırımlar öngörülür ama sürekli
ödenek yetersizlikleri nedeniyle bunlar tehir edilirdi.
Bugün GAP
projesini konuşurken, bildiğiniz gibi, artık GAP bölgesinin
zenginliklerinin bölgeye yansımasını konuşma noktasına
gelmişiz. Bildiğiniz gibi enerji yatırımları neredeyse
bitme noktasına geldi ama ne yazık ki biz hâlâ, yıllardır
Fıratın ve Diclenin o sularını bölgenin verimli
topraklarıyla bir türlü buluşturamadık, bir türlü o hedef olarak
koymuş olduğumuz 3 ila 4 milyon insan arasındaki istihdam
hedefini gerçekleştiremedik.
Ama bugün,
değerli arkadaşlar, şunu huzurunuzda gururla ifade edebilirim ki
Şanlıurfada, Mardinde, Diyarbakırda, Gaziantepte,
Şırnakta, Siirtte, Batmanda ve Adıyamanda yaşayan
hemşehrilerimiz, kardeşlerimiz geleceğe daha ümitle
bakmaktadırlar. Çünkü bugüne kadar hiçbir sözü yerinde kalmayan bir
Başbakan öyle bir GAP Eylem Planı ilan etti ki onlarca sayfadan ibaret,
bütün projeler tek tek tadat edilmiş, hangi tarihte bitirileceği
öngörülmüş ve bunlar âdeta, saat gibi işliyor denilir ya o
şekilde işler durumdadır. Bugün sulama projeleriyle ilgili
Mardin tarafına devam eden, Harran ve Akçakalenin geriye kalan kısmıyla
beraber Viranşehir ve Ceylanpınarı da sulayacak olan kanal
peyderpey devam ediyor, ihaleleri yapıldı. Bizim bölge için çok büyük
önem arz eden Suruç Sulama Projesi son sürat devam ediyor, geçtiğimiz ay
içerisinde birinci etabının ihalesi yapıldı, ikinci etabın
ihalesi -önümüzdeki- 25 Aralıkta yapılacak ve sadece bu ihaleyle
beraber belki bir kısım Avrupa ülkelerinin yüzölçümü kadar toprak
sulanacak. 570 bin dönüm toprak ilk etapta sulanacak Suruç Sulama Projesi
içinde. Sadece Suruç Sulama Projesi çerçevesinde 1 milyon dönüm toprak
sulanacak. Bu rakamları duyduğumuz zaman, gördüğümüz zaman,
okuduğumuz zaman heyecan duymamak elbette ki mümkün değil.
Bugün
geldiğimiz nokta bu noktadır. Önümüzdeki seneden itibaren bu
bahsetmiş olduğum 2,3 milyar YTLlik yatırım artarak devam
edecek, 4 milyarın üzerindeki
Her sene yatırımla devam edecek
2012 senesine kadar ve 2012 senesi geldiği zaman ümit ediyorum ki
Geçen
sene bildiğiniz gibi bölgede ne yazık ki çok ciddi bir kuraklık
yaşadık ve bu kuraklıkla beraber o bereketli toprakların bu
sularla buluşması gerekir, bu gerçeği bir kez daha gördük bölge
halkı olarak ve Türkiye olarak. Bugün Türkiye kırmızı
mercimek sıkıntısı yaşıyorsa GAP bölgesindeki
mercimeğin yetişmemesinden kaynaklanıyor biliyorsunuz.
Dolayısıyla önümüzdeki sene artan oranda aktarılacak bu
paralarla beraber sadece sulama projeleri değil -bildiğiniz gibi bu
entegre bir proje- bu proje kapsamında kültürden, eğitimden,
sağlıktan, ulaştırmadan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akman.
YAHYA AKMAN (Devamla) Ve sosyal projelerin tamamı
eşzamanlı olarak yürütülmeye devam ediyor. Yani, artacak nüfusla
beraber, artacak istihdamla beraber yeni doğacak çocuklarımıza
okul imkânları eşzamanlı olarak öngörülüyor. Aynı
şekilde sağlık ocakları ve hastaneler yapmaya devam
ediliyor, bir taraftan da insanlarımıza istihdam yaratmak için sosyal
projelere önem veriliyor, kadınlarımız meslek sahibi edilmeye
çalışılıyor, gençlerimiz meslek sahibi edilmeye
çalışılıyor. Bu entegre proje, bütün çerçevesiyle beraber,
bütün içeriğiyle beraber hızlı bir şekilde yürümeye devam
ediyor ve demin de ifade ettiğim gibi, bugün 2009 yılı bütçesini
konuşurken, 2008 yılı bütçesini konuştuğumuz zamana
göre GAP bölgesinin insanları olarak geleceğe daha ümitle
bakıyoruz. Hele küresel krizin konuşulduğu bir dünyada biz
geleceğimize dair ümitvarız. Biz AK PARTİ olarak da ekonomik
krizle böyle mücadele ettiğimizi örnek GAP projesi sayesinde Türkiye ve
dünyaya göstermiş oluyoruz.
2009 yılı bütçesinin ülkemize ve bölgemize
hayırlar getirmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akman.
AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol.
Sayın İzol, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZÜLFÜKAR İZOL
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi
hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Güneydoğu Anadolu Projesi, bildiğiniz gibi,
ülkemizin güneydoğusundaki Şanlıurfa, Adıyaman, Batman,
Mardin, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Siirt ve Şırnak
illerimizde uygulanan çok kapsamlı bir projedir. Güneydoğu Anadolu
Projesi, sadece sulama ve enerji amaçlı olmayıp tüm sektörlerdeki
yatırımları içine alan sürdürülebilir insani kalkınmaya
dair entegre bir bölgesel kalkınma projesidir.
GAPın tamamlanmasıyla Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde 1,820 milyon hektar alanın sulanması mümkün olacak,
yılda 27 milyar kilovat saat hidroelektrik enerji üretimi sağlanacak,
kişi başına gelir yüzde 209 oranında artacak, 3,8 milyon
kişi istihdam olanağına sahip olacak ve gayrisafi bölgesel
hasılada yüzde 445 artış gerçekleşecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
GAPın merkezi olan Şanlıurfa, su, toprak yapısı ve
tarımsal potansiyel açısından proje için son derece önemlidir.
Zira tarım ve sulama GAPın lokomotif sektörleridir. Bölgede de
sulamaya açılmış olan 273 bin hektar alanın yüzde 73ü
Şanlıurfa ili sınırları içerisindedir. 2007 yılında
kamu yatırım bütçesinden GAPa ayrılan pay 1 katrilyon 98
trilyon lira iken, Şanlıurfada bu rakam 253,34 trilyon liraydı.
Buradan da anlaşılmaktadır ki, Şanlıurfa 2007
yılında toplam GAP kamu yatırımlarının
yaklaşık yüzde 21ini almıştır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki
vatandaşların refah, huzur ve mutluluğunun
artırılması için Güneydoğu Anadolu Projesinin ekonomik
kalkınma ve sosyal gelişimiyle, altyapı
yatırımlarını gerçekleştirecek şekilde
hızlandırılması gerekmektedir. Bu çerçevede, başta
sulama olmak üzere temel altyapı ihtiyaçlarının
karşılanması, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik
kalkınma ve sosyal gelişiminin hızlandırılması
amacıyla GAP Eylem Planı çalışmaları
başlatılmıştır.
Eylem Planı kapsamında ekonomik
kalkınmanın gerçekleştirilmesi, sosyal gelişmenin
sağlanması, altyapının geliştirilmesi, kurumsal
kapasitenin geliştirilmesi olmak üzere dört stratejik gelişme ekseni
ve bu eksenler altında 73 ana eylem belirlenmiştir. Ana eylemler
çerçevesinde yer alan proje ve faaliyetlerin sayısı 300ün
üzerindedir.
GAPta yer alan 1 milyon 820 bin hektarlık nihai
sulama hedefinin 2012 yılına kadar 1 milyon 60 bin hektarlık
kısmının tamamlanması planlanmaktadır. Sulamaya
açılacak olan bu alanların önemli bir kısmı
Şanlıurfa il sınırları içerisindedir. GAP Eylem
Planı kapsamında Şanlıurfada koruma amaçlı imar
planı ve kentsel tasarım projesi yapılacak, sokak
sağlıklaştırma projesi uygulanacaktır.
Okul öncesi eğitimde 519 derslik, 28.157 öğrenci;
ilköğretimde 3.102 derslik, 23.091 öğrenci; ortaöğretimde 885
derslik, 82.801 öğrenci; pansiyonda 5.567 öğrencilik kapasite
artışı sağlanacaktır.
Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Ziraat
Fakültesi, Tıp Fakültesi Morfoloji Binası, Rektörlük Binası
tamamlanacak ve 7.042 öğrencilik ek kapasite oluşturulacaktır.
Sağlık alanında da 600ü üniversite
hastanesine ait 1.400 yatak kapasiteli projeler kısa sürede tamamlanacak,
1 adet ağız ve diş sağlığı merkezi
yapılacak, halk sağlığı laboratuvarları
iyileştirilecek, mobil hizmet araçları ve 4 ambulans alınacak, 5
adet sağlık ocağı kurulacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın İzol,
konuşmanızı tamamlayın.
ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) Sağ olun Sayın
Başkanım.
Şanlıurfa merkez, Akçakale, Birecik, Bozova,
Ceylanpınar, Harran, Siverek, Suruç, Viranşehir ilçelerine nüfus
oranlarına göre kültür merkezleri kurulacaktır.
Bozovaya 500, Halfetiye 250 seyirci kapasiteli spor
salonları yapılacaktır.
Elektrik iletişim ve dağıtım hattı
ve tesisleri güçlendirilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sürdürülebilir gelişme sürecinde tarım, tarımsal sanayi ve
turizm itici gücü ile Şanlıurfanın bölgede cazibe merkezi
hâline getirilmesi hedeflenmektedir.
GAP Eylem Planı kapsamında 1.450 hektar alanda
erozyon kontrolü, 50 bin hektar alanda da orman kadastrosu
çalışması yapılacak, 24.351 adet fidan üretilecektir.
Sınır boyunca da 30 bin hektarlık mayınlı alan
temizlenecek, verimli şekilde de değerlendirilecektir.
Değerli arkadaşlar, Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı iş birliği ile ve İsveç
Uluslararası Kalkınma Kuruluşunun finansal desteği ile
kadınların iş gücü piyasasına
katılımını da amaçlayan GAP bölgesindeki Kadının
Güçlendirilmesinde Yenilikler Projesi Şanlıurfa başta olmak
üzere tüm GAP illerinde uygulanmaktadır.
Kültürel zenginlikleri, ören yerleri, gelenek ve
görenekleriyle Şanlıurfa turizm açısından da cazibe
unsurudur.
GAP Eylem Planı kapsamında kentteki yirmi dört
eski eserin onarımı yapılacak, Harran kentinin restorasyon
projesi ve Halfeti ilçesinde de Halfeti Eko Turizm Projesi
gerçekleştirilecektir.
Şanlıurfanın inanç ve kültür turizmi için
çekim merkezi olması amacıyla düzenlemeler, altyapılar ve
tanıtım çalışmaları yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölge
nüfusunun ekonomik ve sosyal koşulların iyileştirilmesini
hedefleyen ve 47 milyon avroluk finansmanı olan GAP Bölgesel Kalkınma
Programı kapsamında yürütülen kültürel mirasın
geliştirilmesi projesi için bölge genelinde de hibe desteği olan 31
projeden 4ü kırsal kalkınma projesi içinde, 99 projeden de 15i
Şanlıurfadadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kara yolları kapsamında ilde devam eden
bölünmüş yol çalışmalarına devam edilecek.
Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu bağlantı yolları ve köprü
çalışmaları bitirilecektir.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Saat durdu mu saat?
ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - GAP Eylem Planı
kapsamında Şanlıurfada 3.423 konut yapılacaktır. GAP
bölgesindeki ekonomik büyüme, bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın refah, huzur ve mutluluğunun artırılması
için gerekli temel amaçlardan birini oluşturmaktadır. Bu amaç
çerçevesinde ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik
tarımsal araştırma ve uygulama projeleri de sanayinin
gelişimine yönelik çalışmalar ve özel sektör
yatırımlarının teşviki amacıyla yapılan
çalışmalar mevcuttur.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Başkanım,
size fıstık mı getirdi yoksa? Bu kadar tolerans
ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - GAP Eylem Planı
kapsamında Şanlıurfada 250 işletme bölgesel kalkınma
programından yararlanacak. KOBİ destekleri kapsamında 30 milyon
YTL tutarındaki yeni yatırım desteklenecektir, OSB ve KSS
projeleri tamamlanacaktır.
Sanayinin gelişimine yönelik çalışmalar
kapsamında bölgede yatırımların artırılması
ve gelişimciliğin yaygınlaştırılması
amacıyla yerli ve yabancı girişimcilere de
danışmanlık hizmeti vermek üzere 2002-2007 yılları
arasında GAP GİDEM (Girişimci Destekleme ve Yönlendirme
Merkezleri) Projesi uygulanacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Eylem Planıyla birlikte yeni bir döneme
girmiştir. Hedef, bölgenin ekonomik ve sosyal göstergelerini ülke düzeyine
taşımaktır. Şüphesiz ki bu çabadan Şanlıurfa da
yararlanacak ve ilde refah seviyesi de hızla yükselecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ Hükûmetimiz bu projenin belirlenen sürede
bitirilmesi konusunda titiz ve kararlı çalışmalar yürütmekte,
proje üzerinde önem ve dikkatle durmaktadır.
2009 bütçesinin ülkemize ve ilgili tüm kurum ve
kuruluşlara hayırlı ve uğurlu olmasını
Cenabı Allahtan temenni eder ve yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İzol.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına ilk
konuşmacı Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.
Sayın Geylani, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar)
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Ben
ayrımcılık istemiyorum Sayın Başkan.
FATMA KURTULAN (Van) Zaten vermez ki. Onların
adaleti kendilerine.
BAŞKAN Buyurun.
DTP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı bütçe
tasarısında gündemde yer alan kurumlara ilişkin Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2009 yılı bütçesini
görüştüğümüz bugün ülkemiz giderek derinleşen bir ekonomik kriz
sarmalındadır. Kuşkusuz bu derinliği de sosyal, kültürel ve
siyasal kriz derinliğinden almaktadır. Bütçelerini
görüştüğümüz kurumları yaşanan ekonomik krizden
bağımsız değerlendiremeyiz. Özellikle TÜİK, Devlet
Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığının
ekonomi ve büyümeyle ilgili açıkladığı rakamlar ve projeler
yaşanan ekonomik krizle doğrudan doğruya ilişkilidir.
Dolayısıyla, bu kurumların bütçelerini görüşürken genel
olarak Türkiye'nin mali yapısı, yaşanan ekonomik kriz ve
Hükûmetin bu konudaki tutumunu birlikte ele almak durumundayız.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, bugün yine 2001de
yaşanan ekonomik krizin bir benzerini yaşamaktadır. Hükûmet, her
ne kadar bu krizi dünya piyasalarındaki olumsuz gelişmelere
bağlasa da ve bunu gerekçe gösterse de tek neden kuşkusuz bu
değildir. Ekonominin rekor düzeylerde büyümesi, kişi başına
düşen millî gelirin yükselmesi, ihracatın ve yabancı sermaye
girişlerinin artması, enflasyonun tek haneli rakamlara düşmesi
gibi söylemler, Hükûmetin kendi kurumlarına çizdirdiği pembe tablolar
neticesinde renklendirme gayretinden başka bir şey değildir.
Oysaki ekonomik büyümenin sürdürülebilir olmadığı ve
tıkandığı, millî gelirdeki yükselmenin dolardaki değer
kaybından kaynaklandığı, ihracat artışına
ithalat patlamasının da eşlik ettiği gerçeği gözlerden
kaçırılmaya çalışılmaktadır. Nihayet bu dönemde
ihracat neredeyse durmuş, ilgili Devlet Bakanı kendi söylemine göre
de 2009 yılında ihracatın daha kötü olacağını
şimdiden duyurmuş bulunuyor. Cari açık hızla sürdürülemez
bir seviyeye gelmiş. Aynı yıllarda ekonomiye giren yabancı
sermayenin büyük kısmının da AKP Hükûmetinin imza
attığı özelleştirme uygulamalarından
kaynaklandığı biliniyor ve bir gerçek. TÜPRAŞ, Türk Telekom,
ERDEMİR ve Tekel gibi son derece önemli kamu işletmeleri
yangından mal kurtarırcasına satılmış, ülkenin
geleceği belirsizliğe itilmiştir. Türkiye ekonomisinin
çarkları yüksek faize gelen sıcak parayla finanse edilmeye
çalışılmaktadır. Enflasyonla mücadeleye
sığınarak uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle yalnızca yoksul halk kemer sıkmak
durumunda kalmış, söz konusu dönemde iddia edilenlerin aksine gelir
dağılımı düzelmemiş, daha vahim bir
eşitsizliğe yol açmıştır. Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütünün Ekim ayında açıkladığı rapora
göre, kuruluş üyeleri arasında gelir
dağılımının en eşitsiz olduğu ülkeler
Meksika ve Türkiyedir.
Her gün, fabrika önlerinde işten atılan
çalışanların feryatlarını, ne yazık ki yürek
burkarak dinliyoruz. Çalıştıkları yerden emeklerinin
karşılığını almayan işçiler bunu talep
ettiklerinde fiziki saldırılara da uğramaktadırlar. Bunun
son örneğini ise geçtiğimiz günlerde İstanbul-Ümraniyede
yaşanan silahlı saldırıda gördük.
Değerli arkadaşlar, ekonomide artık
tıkanma noktasına gelen ve Hükûmetin her fırsatta övünerek dile
getirdiği büyüme istihdam yaratmamaktadır. Bugün itibarıyla
işsizlik,TÜİKin açıkladığı ve gerçek dışı
rakamlarda bile ciddi bir artış göstermektedir.
AKPnin yarattığı ekonomik tabloya
ilişkin kriz riskinin artmasıyla sermayenin de uyarıları
yoğunlaşmaya başlamıştır. TÜSİAD dâhil bütün sermaye
kuruluşları bile bugün Hükûmetin kriz karşısında aciz
kaldığı ve hiçbir önlem almadığı konusunda
hemfikir kalmışlardır. Maalesef, Hükûmet yine çareyi IMF ve Dünya
Bankası kapısında aramaktadır, buradan gelecek krediyle
krizi aşmayı hedeflemektedir. Ancak bunun örneğini daha çok
önceleri yaşadık. Ne yazık ki hiçbiri çare
olmadığı gibi faturası yine yoksul halka kesilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 2008 ve önceki
yılların bütçelerinde olduğu gibi 2009 bütçesinde de en büyük
pay borçlanma faizlerine gidecektir. Türkiye son yirmi beş yılda 433
milyar dolar faiz ödedi. Bu da her yıl bütçenin dörtte 1inin faize
harcandığı anlamına gelmektedir.
2008 yılı bütçesine bakacak olursak, ilk sekiz
ayı faize yüzde 25, yoksulluk transferlerine ise yüzde 2 pay
ayrıldığı, eğitim harcamalarının ise
güvenlik ve savunma harcamalarıyla bir tutulduğu görülmektedir. Bir
ülkede bütçenin nasıl harcandığı o ülkede adaletin, sosyal
devletin var olup olmadığının da bir kriteri kabul edilir
ama sosyal devlete düşen görevlerin daraltıldığı,
devletin görevinin daha çok savunma ve güvenlik olarak
tanımlandığı az gelişmiş Türkiye gibi ülkelerde
ise böyle adil yönetimlerden söz etmek neredeyse olanaksızdır.
Değerli arkadaşlar, savunmaya ve güvenliğe
ekonomi musluklarının açılmasıyla ülke güvenliğinin
sağlanamayacağı, sadece ekonomik krizi daha da
derinleştireceği yaşadığımız acı süreç
apaçık göstermiştir. Devletin ve dolayısıyla ülkenin gerçek
güvenliği yurttaşın özgürlük temelinde sağlanmış
güvenliğiyle mümkündür. Yurttaşın can ve ekonomik güvenliği
ile birlikte kendisini ana dil, kimliği ve kültürü ile birlikte özgürce
ifade etmesi ve o ifade doğrultusunda yaşamın her alanında
örgütlenerek iktidarlaşabilmesi hakkına sahip olmasıyla devletin
ve ülkenin güvenliği kendiliğinden sağlanmış olur.
Sayın milletvekilleri, bütçe harcamaları bize
şunu gösteriyor: Bütçe, dış borçlanma faizine, savunmaya ve
güvenliğe öncelikle ayrılırken eğitim, sağlık ve
yoksulluğu giderme hizmetlerinde devlet harcamaları hep geride
kalmıştır. Onun için, adil ve sosyal bir bütçe geliştirmek,
kuşkusuz, tabii ki bu Parlamentonun birincil görevidir.
Türkiye İstatistik Kurumu ekonomik ve sosyal
göstergeler bakımından son derecede önem arz eden kurumların
başında gelmektedir. Diğer konuşmacı arkadaşlar
da bunun altını çizerek belirttiler ama böylesi önemli bir kurumun
bağımsız, bilimsel ve özerk çalışması gerekir.
Peki, gerçekten bu Kurum, Yasasında belirtildiği gibi bilimsel gerçekliğe
uygun, güvenilir bilgi üretiyor mu? Ne yazık ki TÜİK bugün siyasal
iktidarın isteklerine ve projelerine veri ve bilgi üretmektedir.
Bu Kurumun güvenilir hiçbir yanı
kalmadığı gibi sosyal yaşamı çok yakından
ilgilendiren birçok konuda da hiçbir çalışma
yapamamıştır. Yıllar boyu milyarlar harcayarak Türkiye'nin
gerçek nüfusunu tespit edemeyen bu Kurum en sonunda bu işi Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne
devretmiştir. Bugün hâlâ Türkiye'nin gerçek nüfusunun ne kadar olduğu
bir muamma olarak ortadadır. Seçmen sayısı her sene ciddi
oranlarda oynamaktadır. Yüksek Seçim Kurulunun en son
açıkladığı rakamlara ve adrese dayalı nüfus
sayımına göre 2007de 42 milyon 600 bin kişi olan seçmen sayısı,
48 milyon 265 bin kişiye ulaşmıştır.
Değerli arkadaşlar, bir yılda seçmen
sayısının 6 milyon arttığı nerede
görülmüştür? Bunun reel olduğunu anlamakta herkesin güçlük
çektiğini düşünüyoruz. Bu durumun hiçbir kuşkuya yer
bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması
gerekir. Çünkü seçimler her aşamasıyla yargı denetimine tabidir.
Seçmen kütüklerinin düzenlenmesi de bu aşamaların bizce en
önemlisidir. Bu konuda tüm yasal yolları işletmek her siyasi partinin
hem hakkı hem de görevidir. Yasal yol da bize göre şu: 298 sayılı
Seçim Yasasının 33 ve 36ncı maddelerine eklenen fıkralar
yürürlükten kaldırılmalı, daha sonra Yüksek Seçim Kurulu sorumlu
olduğu 42 milyon 629 bin kişilik kütüğü iki hafta süreyle
askıya çıkarmalıdır. Böylece yerel seçimler için kütük elde
edilmiş olur.
Bakınız arkadaşlar, TÜİKin
yapmış olduğu bu fahiş hatalar karşısında
hadise bu iken TÜİKin sadece tek bir yanlış kayıt
işlemini sürekli, grupların siyasi polemik hâline getirmelerini
doğrusu hiç de doğru bulmuyorum, yakıştırmıyorum
ve yadırgadığımı söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, TÜİKin çelişkileri
bununla da bitmiyor. Adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin uygulamaya
konulmasıyla birlikte TÜİK ile Yüksek Seçim Kurulu arasında
çıkan farklılık, bu kez TÜİK ile Sosyal Güvenlik Kurumu
arasında çıkıyor. Çalışanlarla işsizler
sayısı arasında TÜİKin rakamlarıyla Sosyal Güvenlik
Kurumunun rakamları uyum göstermiyor, 1 milyon 72 bin kişilik bir
fark görünüyor. Peki, biz hangi kurumun verilerini dikkate alacağız
ve inanacağız? TÜİKin verilerine göre Türkiyede işsizlik
oranı yüzde 9 civarındadır, Eylül 2008 itibarıyla 10,3
olarak açıklandı. Buna inanmak mümkün mü? Oysaki herkes biliyor,
özellikle ekonomik krizin Türkiyeyi sarmaladığı şu
günlerde işsizlik oranı yüzde 20leri çoktan aşmış durumdadır.
Değerli milletvekilleri, TÜİK tarafından
açıklanan enflasyon oranları ile işçi, memur ve işveren
sendikalarıyla meslek odalarının belirlediği oranlar
arasında da ciddi ayrılıklar veya farklar bulunmaktadır.
TÜİKin 2008 yılı ilk altı ayı için
hesapladığı enflasyon oranı yüzde 6dır, açlık
sınırını da 255 YTL olarak açıklamıştır
ama Kamu-Sen 4 kişilik bir aile için açlık
sınırını 1.012 YTL, Memur-Sen 820 YTL olarak tespit
etmişlerdir. TÜİKin açıkladığı rakam, bize göre
açlık sınırından ziyade ölüm sınırını
belirliyor.
Değerli arkadaşlar, maalesef her alanda
olduğu gibi ekonomik ayrımcılıkla da Kürtler yine bu ölüm
sınırları içine hapsedilmeye
çalışılmıştır ve
çalışılmaktadır. Kürtlerin yoğun olarak
yaşadığı Doğu ve Güneydoğu
coğrafyasında yaşam standartları diğer bölgelere
oranla daha da vahim boyutlardadır. Bilinçli politikalar neticesinde
yıllarca geri bırakılan bu bölgelerde Türkiye nüfusunun
yaklaşık yüzde 17si yaşıyor. Devlet Planlama
Teşkilatının hazırladığı, 2003
yılında yayımlanan ve o tarihten bu yana güncellenmeyen illerin
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamalarında, bölgenin 21
ilinden 17si Türkiye'nin 81 ilinin en alt yirmilik dilimi içinde yer almaktadırlar.
En sonuncusu 2001de ölçülen kişi başına
gelirde bölgedeki 21 bir ilin tümü Türkiye ortalamasının
altındadır. Kişi başına düşen millî gelir,
okullaşma, sağlık, istihdam, sanayileşme, kültürel ve
sosyal tesisler gibi kalkınmışlık kriterleri
bakımından bu bölgeler Türkiye ortalamasının yedide 1i
düzeyindedir.
Ayrıca, TÜİK ve Devlet Planlama
Teşkilatı 2001 yılından bu yana bölgeler arası
gelişmişlik farkına ilişkin veriler üretemiyor.
Seçim bölgem olan Hakkâri ve aynı kaderi paylaşan
illerimizde, diğer dönemlerde olduğu gibi AKP hükûmetleri döneminde
de hiçbir yatırım yapılmamış ve istihdam alanları
yaratılmamıştır. Buna rağmen, hiçbir iş alanı
olmayan Yüksekovada önceki gün -tarih itibarıyla- ek ders
karşılığı çalışan 47 öğretmenin
görevlerine gerekçe gösterilmeden son verilmiştir.
Değerli arkadaşlar, Sayın Tüzmen burada
değil, gitti. Sayın Tüzmen Hakkâri ve benzer iller için çok
astronomik ihracat rakamlarından söz etti. Özellikle Hakkâride
bırakın fabrikanın olmasını, en basitinden bir atölye
bile yoktur. Tarım ve hayvancılık gelirleri ilin
ihtiyaçlarının onda 1ini bile karşılayamamaktadır.
Sanayi, ticaret ve tarımın olmadığı yerde hangi ihracat
yapılabilir, bunu çok merak ediyoruz. Ama Sayın Bakan
merakımızı giderdi. Bir tablo gösterdi. Bu tabloda otuz kalem
ihraç mallarını gösteriyor. Şimdi bakınız, sadece
birkaç tanesini sayayım size. Hakkâride ihraç edilen mallara bakın:
Demir ve çelik, inci, kıymetli taş, metal mamulleri, madenî paralar
(DTP sıralarından Pamuk, pamuk. sesleri)
Bir dakika
Elektrikli makine ve cihazlar, aksam ve
parçaları, motorlu kara taşıtları, traktör, bisiklet,
motosiklet ve diğer şeyler. Evet, en ilginci, Hakkâride pamuk ihraç
ediliyormuş! O zaman Hakkâride pamuğun ihraç edilebilmesi için
Akdeniz ikliminin de Hakkâriye ithal edilmesi gerekir diye düşünüyoruz!
Peki, Sayın Bakandan ve Hükûmetten soruyoruz: Bu
paravan şirketler hangileridir, kimler adınadır, kimler
bunların vergi iadelerinden nemalanıyorlar? Bunun
açıklamasını kamuoyuna yapmaları
kaçınılmazdır.
Değerli arkadaşlar, ekonomik kriz özellikle
Türkiye gibi gerçek demokrasiye kavuşmamış ülkelerde
ırkçı hareketleri ve siyasi istikrarsızlığı da
pompalıyor. Onun için, retçi, inkârcı, ayrımcı ve tekçi
politika ezberi ekonomi alanında da kendisini tekrarlıyor. Bunun ana
nedeni, otuz yıla yakındır, seksen yıllık ezberlerin
bozulmaması sonucunda şiddet ve çatışma sarmalında
yaşadıklarımızdır. Ekonomik krizin temel eksenlerinden
biri, bölgede 4 bin civarında köy yakılmış,
yıkılmış ve talan edilmiş, 4 milyon civarında
yurttaş göçe ve köy koruculuğuna zorlanmış, halk tüm üretim
ilişkilerinden koparılmış, sonuç itibarıyla
milyarlarca dolar askerî harcamalara aktarılmıştır ama
yaşanan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü hâlen
ülke gündeminin başat sorunudur. Bugüne kadar, sınır ötesi
operasyon tezkereleri kararlarıyla havadan ve karadan onlarca operasyon
sorunu çözmediği gibi 40 bin insanımızın da ne yazık
ki yaşamına mal olmuştur. Onun için, tek çözüm askerî
yöntemlerden vazgeçerek demokrasi, diyalog ve toplumsal barış
yöntemlerini devreye sokmaktır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Devlet
Planlama Teşkilatı ülke kaynaklarının verimli bir
şekilde kullanılmasını ve kalkınmanın
hızlandırılmasını sağlamak, ekonomik, sosyal,
kültürel kalkınmayı planlı bir şekilde yürütmek, uzun,
sürekli kalkınma planları ile yıllık programlar
hazırlamak ve bunların uygulamasını takip etmek
amacıyla kurulmuştur.
DPTnin kuruluşundan bu yana yapılan
yıllık planlar, ilk birkaç tanesi dışında, ne kamu
sektörünü bağlayıcı ne de özel sektörü yönlendirici
olmuştur. Planların hiçbiri gerçekleşmemiş, havada kalmıştır.
Hiçbir yıl, bütçe de dâhil olmak üzere, programlanan kamu sektörü
hedefleri de tutturulamamıştır. Planlar da, programlar da
anayasal bir zorunluluk olduğundan hazırlanmışlar fakat
uygulamada önemli bir işlev görmemişlerdir.
DPTnin 2008 yılında 267 milyon YTL olan bütçe
ödeneği 2009 yılında 598 milyon YTLye çıkarılmıştır.
Giderek önemini kaybeden ve işlevini başka kurumlara devreden DPTnin
2009 yılı bütçe payında artışa gidilmesine bir anlam
vermek olanaklı değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetin kömür ve makarna gibi onur kırıcı sadakayla bölgeyi
geri kalmışlıktan kurtarması mümkün değil. Onun için
sosyal devlet anlayışını da böyle
yozlaştırmanın hiçbir anlamı yoktur ve toplumsal bir
ayıptır. Her şeyden önce istihdam ve yatırım
demokratik ve barışçıl iklim ister. Halkı önce muhtaç hâle
getirip, sonra da sadaka verir gibi para ve gıda yardımı yaparak
bölgeler arası gelişmişlik farkları giderilmemiştir,
bundan böyle de giderilmesi mümkün değildir.
Gençlerin, kadınların ve engelli
vatandaşların istihdamına öncelik tanıyacak özel istihdam
projeleri gerekmektedir.
Kayıt dışı ekonominin ve kayıt
dışı istihdamın önlenmesi için dürüst bir mali politikaya
gereksinim bulunmaktadır.
Asgari ücreti ve emekli maaşlarını insan
onuru ve saygınlığına yakışacak şekilde
yeniden düzenlemenin artık bu Meclisin de çalışmalarında
öne alınması gerekir.
IMF ve Dünya Bankasına teslim olmadan yoksul
halkın bu ekonomik buhrandan kurtarılmasına: ülkemizin toplumsal
barışına, demokratikleşmesine ve ülkemizde evrensel hukukun
egemen olmasına da bu Meclisin öncülük etmesi, yasama erkinin
yüklediği kaçınılmaz bir görevdir.
Sürem doldu.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Geylani.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim
Binici, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmet tarafından sunulan GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerinde Demokratik Toplum Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, GAP, çok sektörlü
sosyoekonomik bir bölgesel kalkınma planıdır; sulama,
hidroelektrik, enerji, tarım, kırsal ve kentsel altyapı,
ormancılık, eğitim ve sağlık gibi sektörleri
kapsamaktadır. Su kaynakları programı, baraj, hidroelektrik
santralleri ve 1,7 milyon hektar alanın sulama sistemleri öngörülmekteydi.
Yukarıda ifade ettiklerim GAPın kâğıt
üzerindeki kısa tanımıdır. Reel olarak yaşananlara
baktığımızda ise durum bundan çok farklıdır.
Geçtiğimiz yılda yaşanan kuraklıkla ilgili birkaç veriyi
sizlerle paylaşmak durumu daha net olarak gösterecektir: 2008
yılında yaşanan kuraklık nedeniyle, yetkililer,
Diyarbakır, Batman, Mardin ve Şanlıurfa başta olmak üzere
kuraklığın yoğun yaşandığı bölge
illerinden göç ettirilen hayvan sayısının 1 milyonu
bulduğunu belirtiyorlar.
Kuraklığın il bazındaki etkilerini
tespit etmek amacıyla ziraat odalarımızla gerçekleştirilen
bir çalışma sonucunda Mardin, Şanlıurfa, Diyarbakır,
Batman, Şırnak, Elâzığ illerinde buğday ve arpada
zarar oranlarının yüzde 90ı, kırmızı mercimekte
ise yüzde 60ı bulduğu belirlenmiştir. Bu bölge Türkiye
buğday üretiminin yaklaşık olarak yüzde 13ünü, arpa üretiminin
yüzde 16sını, kırmızı mercimek üretiminin ise yüzde
86sını gerçekleştirmektedir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde buğday ve arpa
tarımı çoğunlukla kuru topraklarda gerçekleştirilmektedir.
Türkiye buğday üretiminin 2,8 milyon tonunu gerçekleştiren
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde görülen yüzde 90 azalmayla Türkiye
buğday rekoltesinde 2,5 milyon ton azalma görülmüştür.
Benzer şekilde, Türkiye kırmızı
mercimek üretiminin yüzde 86sını gerçekleştiren bölgede görülen
yüzde 60 azalmayla Türkiyede kırmızı mercimek rekoltesinde 250
bin ton azalma yaşanmıştır.
Güneydoğuda meydana gelen kuraklık
zararının artık yağışlarla telafisi mümkün
değildir. Sulama yatırımlarına hız verilmeli ve GAP en
kısa zamanda tamamlanmalıdır. Kuraklıkla mücadelede en
önemli önlem olan sulama imkânlarımızı sonuna kadar
kullanmalıyız. Güneydoğu Anadolu Bölgemiz ve ülkemiz için bu
konuyu ele aldığımızda GAPın en kısa sürede
bitirilmesinin ne kadar önemli olduğu açık olarak görülmektedir.
Ülkemizde sulamaya açılabilecek 3,5 milyon hektar alanın 1,7 milyon
hektara yakın kısmının bu proje kapsamında olduğu
bilinmektedir. Aslında sadece GAP kapsamındaki alanlar değil,
diğer bölgelerdeki 2 milyon hektar alanın da artık en kısa
sürede sulama imkânlarına kavuşturulması gerekmektedir. Bu
alanlarda mümkün olduğu kadar basınçlı sulama sistemlerinin
yaygınlaştırılarak tasarruflu su
kullanımının daha fazla teşvik edilmesi gerekmektedir.
Yoksulluğun en yaygın olduğu kırsal
kesimde de ülkemizde gıda güvencesini sağlamak, ayrıca tarım
ve gıda fiyatlarındaki bu değişimin ortaya koyduğu
konjonktürden yararlanmak üzere tarımsal üretimimizi mutlaka
artırmamız ve kırsal kalkınma politikalarına daha
fazla önem vermemiz gerekmektedir. Artık yıllardır ihmal
ettiğiniz tarım-gıda sektöründe atılım yapmak üzere
doğru bir vizyon ve strateji geliştirmek zorunlu hâle gelmiştir.
Çünkü uygulanabilir politikalar tarımda çözülme ve şehirlere göçle
sonuçlanmış, bu değişim ne sanayileşme ne de
modernleşme hedefine ulaşmamızı
sağlamıştır.
Bu durumda yapısal
politikalara ağırlık verilerek tarımsal işletme
yapılarımızı iyileştirmek, üretimde modern yöntem ve
araçların kullanımını yaygınlaştırmak,
sulama yatırımlarını hızlandırmak, girdi
maliyetlerini azaltmak, piyasa düzenleme kuruluşlarını
oluşturmak, üretimi teşvik edici destekleme politikalarına daha
fazla önem vermek zorundayız.
İnsanımızın temel besin
kaynağı olan gıdaya erişimini garanti altına almak
istiyorsak mevcut politikalarla sürdüremeyiz. Bu bağlamda GAP projesinin
bitirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; başta
mazot ve gübre olmak üzere tarımsal girdi fiyatlarının ürün
fiyatlarımızdan daha çok, daha fazla ve hızlı artması,
girdi maliyetlerinin rakip ülkeler seviyelerine çekilmesini gerektirmektedir.
Gübrede son bir yılda yüzde 150 fiyat
artışı oldu. Türkiyede hektar başına besin maddesi
olarak gübre kullanımı 83 kilogram iken bu miktar komşumuz
Bulgaristanda 173 kilogramdır. Hâlen ABnin üçte 1i, Bulgaristanın
yarısı kadar gübre tükettiğimiz, gübrenin bitkisel üretimde
yüzde 40 dolayında olumlu etki yarattığı da bilinmektedir.
Eksik gübre kullanımından dolayı hâlen yaklaşık 8
milyar doları aşan bir üretim kaybımızın olduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle gübredeki aşırı fiyat
artışlarından çiftçilerin daha az etkilenmesi için bazı
önlemler alınması gerekmektedir. Tarımda en önemli sorun hâline
gelen yüksek üretim maliyetlerini azaltmak, gübrede aşırı fiyat
artışlarını önlemek üzere öncelikli olarak gübrede KDVnin
kaldırılması elzem olmuştur. Bunların yanında,
destekleme politikası kapsamında yapılmakta olan gübre
desteğinin de artırılmasına ihtiyaç bulunduğu
açıkça görülmektedir. Gübredeki fiyat artışından
çiftçilerimizin daha az etkilenmesi için Hükûmetten gerekli önlemlerin
alınmasını bekliyoruz.
Mazota son bir yılda yüzde 31,4 zam gelmişken
2008 yılının ilk beş ayında fiyat
artışı yüzde 20 olmuştur. Üretim temel girdilerinden
mazottaki bu artış ürün maliyetlerini artırmaktadır. 2008
yılı buğday üretim maliyetinin yüzde 24ünü mazot gideri
oluşturmaktadır. Mazot bedelinin yüzde 30unu ÖTV
oluşturmaktadır, ayrıca yüzde 18 KDV alınmaktadır.
Dünyayla rekabet edebilmek için ortam iyileştirmek, tarımsal girdi
maliyetlerini azaltmamız gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
GAPın genel kalkınma hedeflerine baktığımızda,
amaç, ekonomik yapıyı geliştirerek GAP bölgesindeki gelir
düzeyini yükseltmek ve böylece GAP bölgesi ve diğer bölgeler
arasındaki gelir farklılığını azaltmaktır.
Tarımsal kalkınma hedefleri, tarımsal verimliliğin
artırılması ve çiftçilik faaliyetlerinin güçlendirilmesi yoluyla
kırsal bölgelerdeki gelir düzeyini yükseltmek, tarımsal sanayilerine
yeterli girdi sağlamak, istihdam olanaklarını artırarak
kırsal nüfusun dışa göç etme eğilimini aza indirgemektir.
GAP planlama yaklaşımı, bölge ekonomisini geliştirmeyi,
bölgede yaşayan vatandaşlarımızın gelir düzeyini
artırmayı hedefleyen, ülke ekonomisine de önemli katkıda
bulunacak bir proje niteliğindeydi ancak yukarıda
sıraladığım hedeflerin hiçbiri yapılmadı.
Değerli milletvekilleri, GAPın amacı, GAP
bölgesi ve diğer bölgeler arasındaki gelir
farklılığını azaltmak ve millî bütçeye katkıda
bulunmak idi ancak bu yapılmadığı gibi aynı zamanda
bölge içinde de farklı uygulamalar yapılmaktadır. Bunun en bariz
örneklerinden bir tanesi, Şanlıurfanın Suruç ilçesidir. GAP
barajına 30 kilometre yakın olan bu ilçemize, AKP
İktidarının yakın tarihte birinci etabı ihaleye
çıkarmasıyla beraber dördüncü ihalesi yapılmaktadır ama ne
talihsizliktir, bu ihaleler ya yerel seçimlere ya genel seçimlere iki üç ay
kala yapılır, ondan sonra kâğıt üzerinde kalmaktadır.
Bölgede sulu tarıma öncülük eden, bilinçli çiftçilik yapan bir potansiyele
sahip olmasıyla beraber, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin hemen hemen
her yerinde sulu tarımla ilgili ürün desenlerinin öncülüğünü
yapmış bu ilçe. Tek geçim kaynağı olan bu ilçenin öteki
konumda kalmasının sebebini ne ben ne de orada yaşayan çiftçi
kardeşlerimiz anlamış değillerdir. Suruç çiftçisine verilen
bu cezanın sebebi acaba ne olabilir? Suruç, diyetini ne zaman tamamlayacaktır?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Suruç, Ceylanpınar, Siverek, Viranşehir, Hilvan ve hatta Harran
Ovasındaki bazı köyler sulama suyunu bekleyedursun, AKP Hükûmeti bir
doğa ve tarih mirası olan Hasankeyfi yok etme derdine
düşmüştür. Ilısu Barajının yapılması
planlanan alan içerisinde yüzlerce arkeolojik sit alanı
bulunmaktadır. Ülke ve bölge tarihiyle kültürel zenginliği
açısından çok önemli olan yukarı Dicle havzasının elli
altmış yıllık ömrü olan bir baraj için sular altında
bırakılması insanlık tarihi açısından büyük bir
yıkımdır. Hasankeyfin sular altında kalması,
ülkemizin sularının barajlarla disiplin altına
alınması gerekçesiyle açıklanamaz. Ilısu vazgeçilmez
değildir, vazgeçilmez olan, tarihî ve kültürel değerlerimizdir. Bu bilinçle
ne zaman hareket edeceğiz, doğrusu merak etmekteyiz.
GAP projesi bitirilmediği için istihdamda ciddi
problemler yaşanmaktadır. GAPın, bölge nüfusunun
yaklaşık 3 milyonuna iş imkânı sağlaması
öngörülmüştü ve bu bölgede gelir düzeyini 5 kat artırması
bekleniyordu. Ancak, AKP bu projeyi yedi yıllık İktidarı
döneminde bitirmeyi düşünmedi, düşünmüyor da. GAP Kalkınma
İdaresi tarafından hazırlanan araştırmaya göre, bu ve
benzeri konularda AKP herhangi bir eylem planını uygulamaya
koymayı düşünmemiştir. Hazırlanan bütçe, çiftçileri,
emekçileri ve çevre bilincini düşünerek
hazırlanmamıştır.
Değerli arkadaşlar, malumunuz, AKP
İktidarı, 1 Ocaktan itibaren TRTden Kürt diliyle yayına
başlayacağını basına deklare etmişti. Yalnız
şu gerçeği görmek gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla)
Sayın Başkan, İzola tanıdığınız süreyi
bana da tanıyın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Binici.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Bir süre önce bu kürsüde konuşan Sayın Osman Özçelikin,
Kürtçe, seçmenlerine yazdığı
(*) diye okuduğu bayram
mesajı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Müdürlüğünün tanzim
ettiği tutanakta Bilinmeyen bir dil şeklinde geçmişti. Peki,
şimdi Sayın Başbakana soruyorum: Acaba 1 Ocakta Kürtçe yayına
başlayacak olan TRTden, Sayın izleyiciler, şimdi sizlere
bilinmeyen bir dille yayına başlıyoruz. mu diyecekler?
Ayıp beyler! Bir halkın kimliğini, kültürünü inkâr edeceksin,
sonra çıkıp diyeceksin ki: Evet, hiçbir halkın dilini
yasaklamıyoruz. Bu nasıl bir çelişki? Bu tür seçime dönük
yatırımları ne Kürt halkı ne Türkiyede yaşayan
diğer halklar kabul etmemektedir. (DTP sıralarından
alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle 2009 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Binici.
Şahsı adına, bütçenin lehinde, İkram
Dinçer, Van Milletvekili.
Sayın Dinçer, buyurun efendim.
İKRAM DİNÇER (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bütçe Kanun Tasarısının dördüncü
turu üzerinde lehte söz almış bulunmaktayım.
Konuşmamın başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkenin bütçesini ve harcamalarını o
ülkenin sorunları ve yatırımları belirler. Eğer ciddi
sorunlarla boğuşmuyorsanız harcamalarınız daha verimli
alanlara kayarak yatırımlara dönüşür ve o ülkenin
vatandaşları da daha mutlu, daha refah içinde yaşar.
Gelişmiş Batı Avrupa ülkeleri ile siyasi iç sorunlarla
uğraşmayan devletler bu tespitin en bariz örnekleridir.
Bildiğiniz
gibi, yıllardır devam eden terör ve anarşi, devletimize,
milletimize büyük acılar yaşatmıştır. Terör hemen
hemen her köye ve her mahalleye bir cenaze göndererek anne-babalara evlat
acısı çektirmektedir. Terörden dolayı harcadığımız
para milyar dolarları aşarak ülkemize büyük yük teşkil
etmektedir. Adına ne deniyorsa densin, ister Kürt sorunu ister
Şark sorunu isterse de terör
sorunu, hiçbir şey yaşadığımız acıyı,
kaybettiğimiz gençleri ve trilyonlarca ekonomik giderin üzerini kapatmıyor. Bundan dolayıdır
ki bir an önce terör belasından kurtulmak ve halkımızı daha
müreffeh, daha güçlü ve umutlu yarınlara taşımak öncelikli
hedeflerimiz arasına girmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, son otuz yılda
yaşadıklarımızdan elde ettiğimiz tecrübe bizleri terör
belasından kurtulmak için daha da güçlü kılmış ve bu konuda
kararlı tutumumuzu pekiştirmiştir. Bu durum bizleri cesur
adımlar atmaya yönelterek demokratik açılımlar başta olmak
üzere ekonomik, kültürel ve sosyal yatırımlara sevk etmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında 5233 sayılı Yasayla
vatandaşlarımızın mağduriyeti giderilmiştir.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Nasıl giderilmiştir? Üç bin köy
boşaltılmıştır, 700 milyon YTL
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Rakamları vereceğim, dinle.
BAŞKAN
Lütfen karşılıklı konuşmayalım.
FATMA KURTULAN
(Van) Bunları geçin İkram Bey, bunları geçin. Bunlarla
halkı kandıramazsınız!
İKRAM
DİNÇER (Devamla)
ve Hükûmetimiz sosyal devlet görevini en mükemmel bir
şekilde yerine getirmiştir.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Resmî rakamlara göre 1 milyonun üzerinde
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bölgede zarar gören illerimizdeki
vatandaşlarımıza gönderilen rakamları ben burada sizlere
ifade etmek istiyorum.
Şu ana kadar
terörden zarar gören vatandaşlarımızın tespit edilen
zararları 1 katrilyon 95 trilyon, gönderilen ve bizatihi hak sahiplerine
dağıtılan rakam 769 trilyon 217 milyar.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Boşaltılan köy sayısını söyler
misin?
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Ödenek eksikliğinden veya yetersizliğinden
dolayı gönderilemeyen ama kısa zaman içerisinde gönderilmesi
düşünülen 326 trilyon.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Boşaltılan köy sayısını söyle!
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu gerçekler
dururken ve Hükûmetimizin TRTde Kürtçe yayın başta olmak üzere
yaptığı açılımları görmezden gelip dün bu kürsüde
bir parti sözcüsünün -ifadeye dikkat buyurun- Sabıkasız Kürtün
Kürtlükle alakası yoktur. şeklindeki açıklamasını
hayretle karşılıyorum.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Esefle kınıyoruz!
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sizin gibilerin gözünde herkes
sabıkalıdır maalesef!
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Bu yaklaşımın akıl, mantık,
vicdan ve izanla bir alakası yoktur değerli arkadaşlarım.
Kürtlerin tamamını sabıkalı saymak Kürtlere
yapılabilecek en büyük haksızlıktır. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Kürtlerin yarattığı bir durum
değil.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Diyarbakırda açıkladığı GAP Eylem Planını
da bölgeye yönelik önemli açılımlardan bir tanesi olarak görüyoruz.
2007-2013 dönemi için hazırlanan Dokuzuncu Kalkınma Planında
yer alan bölgesel gelişmenin sağlanmasını hedefleyen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dinçer konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
GAP Eylem
Planıyla ülkemizin doğusunda on altı ili kapsayan Doğu
Anadolu Projesini de bu çerçevede, değerlendirmek gerekir.
Ülkemiz için
önemli bir proje olan GAP ve DAP yatırımları, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin kalkınmasını
sağlayacak, yoksulluk, cehalet ve açlıktan beslenen terör de bu
yatırımlarla en aza inecektir.
Bölgesel
kalkınmayı sağlamak üzere uygulanan plan, program ve projeler
arasında yer alan kalkınma ajanslarının kurulması
KÖYDES ve BELDES projeleri, cazibe merkezleri programı ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde kalkınma ve refah artışını
sağlayacak GAP Eylem Planı tarihî girişimlerdir değerli
arkadaşlarım.
Özellikle de bu
bölgelerarası gelişmişlik farklarının
azaltılması için uygulanacak temel iki politika aracı olan
kalkınma ajansları ve cazibe merkezleri programları hayati önem
taşımaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dinçer, son teşekkür cümlelerinizi alayım lütfen.
Buyurun.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu çerçevede,
belirlenen cazibe merkezleri lokomotif işlevi görerek bölge
insanını kalkındıracaktır. Doğu Anadolu Kalkınma
Projesi, geçtiğimiz temmuz ayında Devlet Bakanımız ve
Başbakan Yardımcımız Sayın Nazım Ekren
Başkanlığında
BAŞKAN
Sayın Dinçer
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Efendim, bitiyor.
BAŞKAN
Lütfen, lütfen
İKRAM
DİNÇER (Devamla)
Van ilimizde yapılan Ekonomik ve Sosyal Konsey
toplantısında ele alınarak önemli bir mesafe alındı.
Hükûmetimiz, bölgenin kalkınması için GAPı hayati bir
yatırım olarak görmektedir. GAPın tamamlanmasıyla
tarım, sanayi, enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık,
kırsal ve kentsel altyapı yatırımları ile 3 milyon 800
bin insanımıza iş olanağı sağlanacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, 2009 yılı bütçesinin milletimize ve ülkemize
hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
Şimdi
Hükûmet adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet Şimşek.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; 2008 Mali Yılı
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) 2009
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Bütçe Kanunu Tasarısındaki
Hazine Müsteşarlığı bütçesi görüşmeleri vesilesiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamda
hem ekonomiyle ilgili gelişmelere değinmek hem de tarafımıza
yöneltilen eleştirilere ve sorulara ilişkin açıklamalarda
bulunmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepimizin bildiği gibi, küresel
ekonomide son, muhtemelen, yüzyılın en büyük krizlerinden birisi
yaşanmakta ve bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
ekonomik göstergeler olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Geleceğe
yönelik belirsizliklerin ve kredi faiz oranlarının
arttığı bir ortamda büyümenin yavaşlaması son derece
doğaldır. Bu sadece Türkiyeye de özgü değildir. Aslında bu
yılın ikinci çeyreğinden itibaren baktığınız
zaman, birçok gelişmiş ülkenin resesyona ikinci çeyrekten itibaren
girdiğini görüyorsunuz. Hem Avrupa bölgesi hem Amerika hem Japonya böyle
bir durumda ve hatta gelişmekte olan ekonomilerde de çok ciddi bir daralma
süreci başlamış gibi. Örneğin, kasım ayında
Rusyaya bakarsanız, sanayi üretimi yüzde 10,8 düştü yıllık
bazda. Hadi Rusya diyelim ki birtakım sorunları var, ki aslında
Rusyanın durumu son derece sağlam, çünkü 65 milyar dolarlık
bütçe fazlası var bu sene, 85 milyar dolarlık cari fazlası var
ve borcunun millî gelire oranı sadece yüzde 5,7. Bu krizin
başlangıcında da 550-600 milyar dolar civarında da rezervi
vardı. Gerçi son iki aydır 100 milyar dolardan fazlasını
harcadı, yani para biriminin değer kaybetmesini engellemek için. Ama
onu bir kenara bırakalım. BRIC dediğimiz, yani Çin, Hindistan,
Brezilya ve içine Rusyayı da alırsanız, bu ülkelerde bile
kasım ayında sanayi üretimi yüzde 8,7 daralmıştır.
Ortalama olarak konuşuyorum. Onun için bu Türkiyeye özgü değildir.
Yalnız
şunu da belirtmekte fayda görüyorum: Türkiye ekonomisini özellikle kamu
maliyesinde sağlanan disiplin ve bankacılık sektöründe
geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiğimiz yeniden
yapılandırma sayesinde bundan önceki dönemlerle kıyaslanmayacak
kadar bence Türkiye bir dayanıklılık, bir direnç içerisindedir.
Türkiye ekonomisinin, uyguladığımız politikalar neticesinde
sağlanan kazanımların, tüm dünya ekonomilerini etkileyen krizin
olumsuz etkilerinin sınırlı kalmasında etkili
olduğunun mutlaka dikkate alınması gerekiyor.
Tabii, küresel
ekonomik krizin ulaştığı boyut ve Türkiye ekonomisinin
dünya ekonomisiyle olan entegrasyonunu dikkate aldığınız
zaman, millî gelir artış hızı 2009 yılında da
uzun vadeli yani uzun dönem ortalamasının oldukça altında seyredeceği
de açıktır.
Değerli
milletvekilleri, gıda ve enerji fiyatlarındaki artış birçok
ülkede olduğu gibi Türkiyede de enflasyonun yükselmesine neden olan
birincil faktör olmuştur. 2008 yılının ilk
yarısındaki gelişmeler dikkate alınarak temmuz ayında
enflasyon hedefi 2009 ve 2010 yılları için sırasıyla yüzde
7,5 ve yüzde 6,5 olarak revize edilmiş, 2011 yılı için ise yüzde
5,5 olarak belirlenmiştir. Ancak tabii ki son dönemde, son aylarda gerek
emtia fiyatlarındaki düşüş gerekse tabii ki talebin zayıf
olması muhtemelen önümüzdeki dönemde enflasyonu bu hedefler
doğrultusunda aşağıya çekmeye yardımcı
olacaktır. Dolayısıyla 2009 yılı hedefinin
gerçekleştirilebilir bir hedef olduğu kanısındayız.
Değerli
milletvekilleri, küresel ekonomideki yavaşlama neticesinde dünya ticaret
hacmi büyümesinde öngörülen gerileme önümüzdeki dönemde dış ticaret
hacmimizi de azaltacak bir unsur olarak önümüze çıkıyor.
Dış ticaret hacmimizdeki daralmayla birlikte tabii ki cari
işlemler açığı da daha düşük seviyelere
gerileyecektir.
İç talepteki
daralmaya bağlı olarak ithalatımızda gerileme
olmaktadır. İhracatımızda ise ilk etapta dış
talep daralması sonucunda bir gerileme olmakla birlikte, önümüzdeki
dönemde bir toparlanma bekliyoruz. Nitekim önemli bir pazarımız olan
euro bölgesine coğrafi yakınlığımız bizi Çin
gibi, Hindistan gibi ülkelere göre daha avantajlı kılmaktadır.
Ayrıca son dönemlerde yapılan yatırımlarla
şirketlerimizin rekabet gücü ve ürün portföyü artmış ve
ihracatımız yeni pazarlara yönelmiştir. Örneğin 2000
yılına geri giderseniz Türkiye o yıllarda 174 pazara veya ülkeye
ihracat yapıyordu, bu senenin ortası itibarıyla 218 pazar veya
ülkeye ihracat yapıyor ve benzer şekilde ürün çeşitlendirmesinde
olsun, öbür konularda olsun Türkiye aslında dış talebe
karşı duyarlılığını bir ölçüde de olsa, geçmişle
karşılaştırıldığı zaman, daha
düşük bir seviyeye çekmiştir. Örneğin eskiden ilk beş
pazarımız yani en büyük beş ihracat pazarımız, toplam
ihracatımızın yüzde 50sini oluştururken şu anda yüzde
34ünü oluşturuyor. Veya mesela Avrupa Bölgesi, Avrupa Birliği daha
doğrusu Türkiye ihracatının yüzde 57sini oluştururken bu
aralar yüzde 48e kadar gerilemiş durumda. Neden? Çünkü son dönem, tabii
ki, özellikle Orta Doğu başta olmak üzere çevremizdeki ülkelere ve
diğer gelişmekte olan ülkelere olan ihracatımızın
payında son yıllarda çok önemli ilerlemeler olmuştur.
Cari
açığımız tabii ki
Cari açıktaki en önemli
faktörlerden bir tanesi, hatırlarsanız, enerji. Geçen sene -2007
yılı için konuşuyorum- Türkiye'nin enerji ithalatı, brüt enerji
ithalatı yaklaşık 34 milyar dolardı. Eğer 2002
yılı enerji fiyatlarını kullanırsak geçen seneki
enerji ithalatı sadece 12 milyar dolar olacaktı. 2002de de 9 milyar
dolardı ama tabii 34 milyar dolarlık bir fatura çıktı
karşımıza. Bu sene de cari açığımız şu
anda yaklaşık 47 milyar dolar seviyesinde on iki aylık
baktığınız zaman. Bunun yaklaşık 43 milyar
doları enerji ithalatıdır.
Tabii ki uzun
dönemde enerjide dışa bağımlılığı
azaltmamız lazım ve bu nedenle de çok önemli bir enerji reformunu
şu anda uygulamaya koymuş durumdayız. Ama kısa dönemdeki bu
bağımlılık tabii ki devam ediyor. Eğer enerji
fiyatları bu şekilde seyrederse cari açığın 2009
yılı içerisinde çok önemli bir daralmaya gideceği de
ortadadır.
Diğer bir
husus ise cari işlemler açığının kalıcı ve
sağlıklı bir şekilde indirilmesi lazım. Yani enerji
reformu dışında tabii ki iş gücü piyasası reformunu
yaptık. Aslında ona birinci nesil reform olarak bakmamız
lazım. Çünkü işveren payını daha doğrusu istihdam
üzerindeki yükleri aşağıya çektik. Önümüzdeki dönemde tabii ki
iş gücü piyasasının daha esnek hâle getirilmesi, özellikle de
part-time çalışmaya imkân verecek şekilde yeni bir istihdam
reformunun yapılması lazım. Bu konuda da gerçekten sizin desteğinize
ihtiyacımız var.
Onun ötesinde
tabii ki bizim yurt içi tasarrufları artırmamız lazım ama
yurt içi tasarrufları artırmak için de sadece kamunun, tabii ki,
dengesini iyileştirmekle olmuyor, özel sektörün de
Nüfus, tabii, son
derece genç, sosyal güvenlik reformu, bildiğiniz gibi, batık. Sosyal
güvenlik reformunun ilk aşamasını yaptık. Keşke oturup
birlikte bir ikinci neslini de yapsak ve uzun dönemli tasarrufları
artırabilsek ama en önemli şey, biz burada bir
araştırma-geliştirme yasası, tabii ki, uygulamaya koyduk.
Bu yasanın amacı Türkiyeyi katma değeri yüksek ürünlere
geçirmek. Peki. Ancak o şekilde yüksek katma değerli ürünlere
geçersek, yani kâr marjı yüksek ürünlere geçersek tasarruf oranları
yükselebilir, gelir artabilir, o artan gelirin bir kısmı tasarruf
edilebilir. Ama, tabii ki, dediğim gibi, yapısal önlemler
arasında, sosyal güvenlik reformunun da belki de ikinci bir versiyonunu
yapmamız gerekecek.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin bizden önceki dönemlerde
yaşadığı acı tecrübeler bize mali disiplinin
sağlanması ve korunması konusunda çok önemli dersler
vermiştir. Bu sebeple, büyüme hızındaki yavaşlamaya
rağmen, temel ilkelerimizden ödün vermedik ve mali disiplini korumak için
azami özeni göstermeye devam ettik. Nitekim, uluslararası piyasalarda
yaşanan olumsuzluklara rağmen, 2008 yılında bütçe
açığı ve borç yükü gibi temel göstergelerdeki iyileşme
devam etmiştir.
Tabii, benden
önce, muhalefetten arkadaşlar dediler ki: Türkiye'nin fazla
imkânları yok. Doğru, aslında dünyayla
karşılaştırdığınız zaman bütçedeki
esneklik fazla yüksek değil ama ona rağmen şunu da ifade etmekte
fayda var: Biz, temmuz ayından bu yana, normal, işte, memur veya
işçi veya emeklilerin maaşlarındaki artışa ek olarak
KEY ödemelerini yaptık yaklaşık 3 milyar YTL. Yine denge
tazminatı adı altında 1,6 milyon memurumuza ek 2,5 milyar YTL
verdik. Yani toplamda bu yılın ikinci yarısında
yaklaşık 5,5 milyar YTL verildi. Fakat burada sıkıntı,
bence, hane halkının durumunun kötü olması değil. Aslında
Türkiyede hane halkının durumu iyi. Neden? Çünkü hane halkının
borcunun millî gelire oranı yüzde 10,7.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yapmayın Sayın Bakanım,
yapmayın!
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Borcu olmayan hane halkı var mı ya!
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Henüz işsizlikte de büyük bir
artış yok, her ne kadar başladıysa da.
Şimdi, bu
çerçevede baktığınız zaman, o zaman sorun daha çok
Tabii
ki kötümserliğin bulaşıcı olduğu da ortada ve kötümser
yaratılan bu hava etkiliyor, insanları biraz daha içe yönelik, daha
temkinli davranmaya itiyor.
Onun için, bence
finans piyasalarındaki bir normalleşme süreci -ki şu veya bu
şekilde bir noktada başlayacak- hane halkının bu
şekilde güçlü olması, bence bizde yaşanacak bu krizin
derinliğini azaltacaktır. Kamu alanında sağlanan disiplin
ve etkin borç yönetimi uygulamaları sayesinde kamu borcunun seviyesi
endişe kaynağı olmaktan çıkmıştır.
AB
tanımlı, yani Avrupa Birliği tanımlı brüt kamu borç
stokunun millî gelire oranı 2007 yılında yüzde 38,8e
indirilmiştir. Maastricht Kriteri yüzde 60. Bölgemizdeki birçok ülkeye
göre daha iyi durumdayız.
Peki, aynı
şekilde 2000 yılına geri giderseniz bu rakam daha mı
düşük? Sanmıyorum. Her ne kadar o dönemde AB tanımlı borç
stoku yoksa da net rakamlar var ve o net rakamlardan çok açık bir
şekilde görünüyor ki Türkiye'nin şu andaki borç stoku, aslında
bırakın 2000 yılına göre, 90lı yılların
ikinci yarısına göre de çok ciddi bir iyileşme gösteriyor.
Bu borç konusunda
bir şey daha eklemek istiyorum. Şimdi, tabii ki borcun nominal
değeri sürekli artar. Neden? Çünkü Türkiye'de pozitif nominal faiz
vardır. 2002 yılında diyelim ki siz borcu 100 lira olarak
devraldınız ve o borcunuz 100 lira başlangıçta ve diyelim
ki faiz yüzde 50. 2003 yılında hiçbir ek borçlanma
ihtiyacınız doğmamışsa, hiç bütçe
açığınız yoksa -örnek olarak diyorum- yine borcunuz 2003ün
sonunda eğer ortalama vade bir yıl ise ne olur? 150 lira olur. Yani
100 liralık borç faizi nedeniyle 150 lira olur. Dolayısıyla,
borcun mutlak, yani nominal olarak artması kadar doğal bir şey yoktur,
çünkü Türkiye'de henüz faizler eksi olmadığına göre, faizler
sıfır olmadığına göre
Ama bütün bunlara rağmen,
Türkiye'de net borç, kamu sektörünün net borcu, hem mutlak değer olarak
hem de millî gelire oran olarak azalmıştır ve 2005ten bu yana
mutlak değer olarak azalmaktadır, millî gelire oranı olarak da
geçen sene yüzde 29a düşmüştü, bu sene de düşmeye devam
etmiştir.
Yine, kamu
borcunun yapısında da çok önemli iyileşmeler
kaydedilmiştir. Net kamu borç stokunda döviz cinsi borçların
payı 2002 yılında yüzde
57,5 iken -yani, dolayısıyla, net kamu borç stoku içerisinde döviz
cinsi borcundan bahsediyorum- 2008 yılının ikinci
çeyreğinde yüzde 4,9a inmiştir. 2007 yılında da bu yüzde
11e inmiştir. Kurdaki hareketlenme nedeniyle belki bu sene bir miktar
artar ama sonuç itibarıyla, yine
YTL cinsinden de baktığınız zaman, iç borç stoku
içerisindeki sabit faizli senetlerin payı 2002 yılı sonunda
yüzde 36,9 iken 2008 yılı Ekim ayı itibarıyla yüzde 51,3e yükselmiştir. Ne demek?
Faize karşı da borcun duyarlılığı
azalmış demektir.
Kamu borcunun faiz
ve kur riskine karşı olan duyarlılığını
azaltmaya yönelik uygulanan stratejilerin ne kadar isabetli olduğu,
yaşamakta olduğumuz küresel mali kriz sonucunda kurlarda ve faizlerde
meydana gelen gelişmeler dikkate alındığında çok iyi bir şekilde anlaşılacaktır. Söz konusu uygulamaların neticesi
olarak, bugün kamu borç stokunun ve faiz yükünün daha yüksek seviyelerde
seyretmesi bu sayede büyük ölçüde önlenmiştir.
Yine, faiz yüküne
bakarsanız, -tabii ki, temel yıl, burada 2002yi
karşılaştırmanız lazım- 2002 yılında
Türkiye millî gelirinin yaklaşık yüzde 15ini faiz olarak ödüyordu,
bugün yüzde 5,7sini faiz olarak ödüyor.
Bu, çok açık bir şekilde faiz yükünün ne kadar aşağıya
geldiğini de ifade ediyor.
Dikkatinizi
çekmek istediğim diğer bir husus, krizin etkisiyle kurlarda ve faiz
oranlarında yukarı yönlü bir baskı oluşmuşsa da söz
konusu göstergelerdeki dalgalanmanın geçmiş dönemlerde Türkiye'nin
yaşadığı kriz deneyimlerindeki seviyelerle kıyaslandığında
çok daha ılımlı olduğu ortadadır.
Bakın, dünya
büyük bir krizden geçiyor. Türkiyede mesela hazinenin borçlanma faizleri
şu anda yüzde 18in altında. Yani bu sene
başladığımız noktanın neredeyse aynısı,
birkaç ay öncesine göre de tabii ki daha makul bir seviyede. 2007nin
başına göre de daha makul seviyede. Ben 2002 yılını da
zaten hiç karıştırmak istemiyorum.
Benzer şekilde aslında kurdaki hareketlenme de
döviz bazında baktığınız zaman Koreden daha az, Güney
Afrikadan daha az, Brezilyadaki realden daha az, birçok ülkeden daha
azdır. Sadece bunlarla kalmamak lazım. Örneğin, gelişmekte
olan piyasalarla bir kıyaslayalım ve 12 Eylül -yani krizin
derinleştiği noktadan başlayalım- 17 Aralık
tarihlerinden bu yana Türkiyenin risk priminde ne kadar artış
olmuş? 293 baz puanlık bir artış olmuş. Peki, bizim gibi ülkelerin, yani
gelişmekte olan ülkelerin bu tahvil endeksinde ne kadar bir
artış olmuş, priminde? 423 baz puan. Peki, ülke bazında
baktığınız zaman, Güney Afrikada 376, Endonezyada 430,
Rusyada 624, Venezuela, Arjantin ve Ukraynada sırasıyla 1.079,
1.182 ve 1.860 baz puanlık risk priminde artış olmuştur.
Yani Türkiyenin risk primindeki artış birçok ülkenin altında
olmuştur. Bütün bunlar neyi gösteriyor? Hakikaten de bu krize Türkiyenin
çok sağlıklı bir şekilde, sağlam temellerle
yakalandığını ve bu yapılan reformlar sayesinde bu
anlamda nispi olarak az etkilendiğimizi gösteriyor. Ama tabii ki,
eğer dış pazarlarımız daralacaksa, finansman
imkânlarında bir daralma varsa -ki var- ve bu, büyümeye yansıyacaktır.
Bu nispi olarak her tarafta görülen bir olay. Örneğin, bu yılın
dördüncü çeyreğinde, Amerikada
yıllıklandırılmış dördüncü çeyrek büyüme
rakamlarına ilişkin tahminlere bakarsanız yüzde 6lık bir
küçülme öngörülüyor. Dolayısıyla Türkiyedeki bu yavaşlamaya da
o çerçevede bakmakta ben büyük fayda görüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
yıllarda ülkemize giren doğrudan yatırımların
artmasında yatırım ortamının iyileştirilmesine
yönelik çeşitli düzenlemeler ile makroekonomik alanda sağlanan
istikrar sonucu geleceğe yönelik beklentilerin düzelmesi tabii ki etkili
olmuştur. Bu senenin ilk dokuz ayında ülkemize giren doğrudan
yabancı sermaye miktarı 12,3 milyar dolar seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Uluslararası doğrudan yatırımların
artırılmasına yönelik olarak önümüzdeki dönemde şirket kuruluşu
maliyetleri ve bürokratik engellerin azaltılması, iş gücü
piyasasına esneklik kazandırılması, ARGE ve inovasyon
faaliyetlerinin artırılması, sektörel lisanslar ve gümrükler
alanındaki maliyetlerin düşürülmesi, KOBİlerin finansman
imkânlarına erişiminin artırılması ve kurumsal yönetim
uygulamalarının geliştirilmesi gibi alanlar önceliğini
koruyacaktır. Yani önümüzdeki dönemde bu konularda inşallah daha
fazla ilerleme sağlayacağız ve Türkiye'yi hem Türkiye'deki tabii
ki sermaye açısından hem de tabii ki küresel sermaye
açısından daha cazip hâle getireceğiz.
Küresel krizden ekonomimizin asgari düzeyde etkilenmesi
için şimdiye kadar birçok önlem aldık ve almaya da devam ediyoruz.
Diğer taraftan kısa vadeli gelişmeler bizim orta ve uzun vadeli
hedeflerimizi gerçekleştirme yönündeki
kararlılığımızı da etkilemeyecektir. Tersine,
ülkemiz uluslararası alanda rekabet gücünü ve refah seviyesini yükseltme
yönünde uygulamakta olduğumuz ekonomik politikalara ilaveten ne tür
tedbirlerin alınması, ne şekilde düzenlemelerin
yapılması ve hangi politikaların uygulanması gerektiği
konusunda bize yeni ufuklar açmakta ve yeni fırsatlar yaratmaktadır.
Ben burada önlemlere geçmeyeceğim çünkü zaten önlemler
bütçe konuşmaları sırasında iyi bir şekilde
vurgulandı ama şu açık: Biz hem bankacılık sektörümüzü
hem reel sektörümüzü destekleyecek birçok adım attık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, kamuoyu tarafından yakından takip
edilen diğer bir husus da IMF ile olan ilişkilerimizdir. Küresel
kredi pazarındaki daralmanın etkilerini en aza indirmek ve
dış finansman dengesinin görünümünü daha da güçlü bir hâle getirmek
amacıyla IMF ile görüşmelerimiz ülkemiz menfaatleri çerçevesinde
sürdürülmektedir. Türkiye ile IMF arasında yapılacak olan program
kapsamındaki politikalar, yapısal düzenlemeler ve programın
içeriğine ilişkin teknik çalışmalar ve diğer
hususların kısa sürede tamamlanması beklenmektedir.
Ben sürem bittiği için burada kısa
keseceğim. Sözlerime burada son verirken 2009 yılı bütçesinin
ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
Hükûmet adına ikinci konuşmacı Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Nazım
Ekren.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Devlet Bakanlığı ve Başbakan
Yardımcılığına bağlı ilgili ve ilişkili
kurum ve kuruluşların bütçelerine ve Türkiye ekonomisinin temel
göstergelerine ve dengelerine yönelik olarak sayın milletvekillerimiz
tarafından gündeme getirilmiş olan yapıcı
eleştirilere, yorumlara ve katkılara teşekkür ederek
başlamak istiyorum.
Gündeme getirilen hususlara ve makroekonomik
gelişmelere ve bunlara yönelik yaklaşımlarımızı
da zamanın elverdiği ölçüde ana hatlarıyla sizlerle
paylaşacağım.
Öncelikle, ekonomik kriz ve Türkiyeye etkileri konusunda
Devlet Bakanımız Sayın Şimşekin
yaptığı açıklamalara ilaveten önemli birkaç hususu da
sizlerin görüşlerinize arz etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; dünya
finansal krizinin ortaya çıkardığı tablo, bütçe
görüşmelerinin başında da vurgulandığı
şekilde, her ekonominin kendine has özelliklerine bağlı olsa da,
sonuçta iki tane önemli kanaldan küresel sistemle entegre olmuş
ekonomileri etkilemeye başlamıştır. Bunlardan bir tanesi
elbette finansal kanaldır. Daha doğrusu, uluslararası finansal
ilişkilerin Amerikan merkezli likidite, mortgage ya da küresel krizden
hareketle yayılan dalga, gelişmiş ülkelerin kendi içindeki
sürecini tamamladıktan sonra yükselen piyasalarla olan ilişkisini de
ortaya koymuştur. Bu süreçte bakıldığında ülkemizde de
finansal piyasalar ağırlıklı küresel finans krizinin ilk
etkilerini Türk finans sektöründe çok net bir şekilde görmeye
başladık. Özellikle faiz oranlarında kısmen de olsa, daha
sonra borsada, kredi miktarlarında ve uluslararası küresel sermayenin
Türkiyeye girme yön ve şeklinde değişik bir tablo ortaya
çıktı.
İkinci önemli dalga, küresel krizin ekonomik
sektörleri etkileme yön ve şekline bağlı olarak ticaret
düzeyindeki gelişmelerdir. Bu çerçeve içinde de ihracat ve ithalat
ilişkileri gözlemlendiği takdirde uluslararası kuru yük
taşımacılık endeksinde kendini ifade eden süreç de ciddi
şekilde daralmaya girmiştir. Dolayısıyla, ekonomi yönetimi
olarak da bu sürecin bu şekilde gelişip gelişmeyeceği
konusundaki tercihleri belirlerken, değerli milletvekillerimizin
yakından izlediği şekilde, üç tane öne gelen bir süreci
başlatmış olduk.
Bir tanesi, küresel türbülansa hazırlık
süreciydi. Bunun da ilk sinyallerini orta vadeli programda, 2009 yılı
programında ve bugün burada tartışmakta olduğumuz ve dün
başladığımız 2009 bütçesinde ve 2009 yılı
yatırım programında çok net şekilde verdik. Türbülansa
hazırlık sürecine tepki konusunda da Sayın
Başbakanımızın daha önce yaptığı bütçe
konuşmasında hangi alanlarda neler yaptığımız
açıklanmıştı. Ama özellikle Türkiye'nin küresel finansal
krizden etkilenme şeklinde dış talep ve dış fon önem
arz ettiği için, bu süreçte aldığımız en kritik,
Hükûmet olarak gündeme getirdiğimiz en önemli konu, dış fonla
ilgili, Merkez Bankasının ve daha sonra da BDDKnın
aldığı düzenlemelerle dış fonla ilgili bir
sıkışıklığı ortadan kaldıracak
adımlardır. Dış taleple ilgili olarak da yine Merkez
Bankasının Eximbankla ilgili linelar konusunda gündeme
getirdiği düzenleme Türkiye'nin dış taleple
karşılaştığı şokları da kendi imkân ve
kaynakları çerçevesinde göğüsleyebileceği sinyallerini de
yansıtmış oldu.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ikinci önemli husus, elbette günlük gelişmelere tepki
olarak alınan bu politika tedbir ve öncelikleri yanında yeni mimariye
hazırlık süreci de ayrı bir önem arz etmektedir. Küresel
finansal krizden sonra, bu sürecin bir veya iki yıldan sonra yeniden
normalleşmeye girmesiyle birlikte bütün
dünyanın üzerinde durduğu en önemli konu küresel finansal
sistemin ne olacağıdır, dolayısıyla ekonomik
yapının da ne olacağıdır.
Yeni mimariye
hazırlık süreci içinde de ekonomi yönetiminin ön plana
çıkarttığı dört eksenli bir yaklaşım söz
konusudur. Bunlardan bir tanesi ikinci nesil ya da yeni nesil reform
diyeceğimiz kamu sektöründe neler yapılabileceği konusudur.
Öncelikle mali
kuraldan başlamak üzere, mali kuralla ilgili çalıştaydan sonra,
merkezî yönetim bütçesi içinde ya da genel kamu içinde orta ve uzun vadede
sorun olabilecek alanlarla ilgili ilk adımları atabileceğimizin
de sinyallerini ikinci nesil reformlar yoluyla merkezî yönetimde
yapabileceğimizi göstermiş olduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu süreçteki ikinci en önemli yeni
nesil reform, özel sektörde şirketlerin yeniden
yapılanmasıdır. Buradaki yapılanma sürecini, 2001
yılında karşılaştığımız krizde
finansal yeniden yapılanmadan sonra yapılması gereken fakat bu
dönemlere ertelenmiş olan şirketler sorununu da ister açık
pozisyon olarak istersek özel sektörün dış borcu olarak ortaya çıkan
tabloyu, özel sektörün de reel sektörün de minimum zararla atlatabilmesi için
özel sektörde kapsamlı bir şirket yeniden yapılanması
ikinci dönem reform süreci olarak da ele alınmalıdır.
Üçüncü önemli
husus, finans sektöründeki yeni nesil reformlardır. Bunu da İstanbul
finans merkezi kapsamı çerçevesinde, Türkiye'nin bölgesel öncelikle, ama
daha sonra da küresel bir finans merkezi
olabileceği sinyallerini vererek İstanbul merkezli hukuksal, mali ve
finansal ihtiyaçlarını giderecek bir süreci de başlatmış
olduk.
Dördüncü yeni
nesil reform sürecinin odaklanacağı en önemli alan, demokratik veya
demografi penceresi adını vereceğimiz, Türkiyedeki genç nüfus
yapısının 2050den sonra tersine döneceğini dikkate alarak
bu süre içinde işsizlik olgusunun genelde mesleksizlikten
kaynaklandığını dikkate alarak genç nüfusun
tamamını kapsayacak oldukça kapsamlı, geniş bir
mesleklendirme programını da başlatmış
olacağız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yeni mimariye hazırlığın
dışında ekonomi yönetiminin üzerinde durduğu, üzerinde
çalıştığı önemli bir başka açılım da,
orta vadede süreç tamamlandığında ekonomide yeniden dinamizm
kazanabilmek için üzerinde durulması gereken hususlardır. Bu
yaklaşımın da genelde dört tane ana bileşeni
bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, güven ve istikrarın mutlaka
korunmasıdır, siyasi istikrar dâhil olmak üzere. İkinci önemli
husus, makroekonomik dengelerin korunmasıdır. Üçüncü önemli husus,
bugünlerde sık sık tartıştığımız
sektörel performansların artırılmasıdır.
Şirketlerin yeniden yapılanması bağlamında
düşünülecek bir yaklaşımdır. Dördüncüsü ise, Sosyoekonomik
gündemin yeniden şekillendirilmesi adını koyduğumuz
özellikle bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmenin Türkiye'nin
ekonomik kalkınmasında yeni bir açılım sağlayacak şekilde
formüle edilmesidir.
Bu genel
değerlendirmelerden sonra, çok özet olarak, Türkiye'nin makroekonomik
performansında ortaya çıkan birtakım kritik hususları da
saygıdeğer milletvekillerinin görüşlerine arz etmek istiyorum.
2002den 2007
yılına kadar geçen süreçte zaman zaman ekonomik büyüme
performansı ortalama 6,8in üstünde olmasına rağmen, son
yıllarda ortaya çıkan düşüş trendi, bazı
şekillerde ortaya konan yaklaşımlarda yanlış
anlaşılmaktadır. Örneğin 2002 yılında Türkiye 180
ülke içinde gayrisafi yurt içi hasıla sıralaması
bakımından ilk 21de iken, 2007 yılı sonunda bu ilk 17
olmuştur. Aynı şekilde 217 ülke içinde yabancı sermaye
girişi bakımından Türkiye ilk 53 ülke içinde, 2007
yılında ise ilk 17 ülke içinde yer almaktadır. Yabancı sermaye
girişini genel olarak değil de gelişmekte olan ülkeler
açısından aldığınızda, 181 ülke içinde Türkiye
2002 yılında ilk 28 ülke içindeyken, 2007 yılında ilk 9
ülke içinde yer alacak bir konuma da gelmiştir. Dolayısıyla,
Türkiye'nin ister küresel düzeyde isterse ulusal düzeyde ortaya koyduğu
makroekonomik performans geçmiş yıllarla da mukayese
edildiğinde, küresel sistemle de mukayese edildiğinde son derece
başarılı sonuçları ortaya çıkarmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, zamanımızın elverdiği ölçüde, sizlerin
gündeme getirdiği konulara ilişkin değerlendirmelerle konuşmama
son vermek istiyorum.
Mali disiplinle
ilgili, mali disiplinin belli bir tarihten sonra
zayıfladığı ya da eski gücünü kaybettiği
yaklaşımı, değerlendirme sürecinde hangi kriterleri dikkate
aldığımıza bağlıdır. Mali disiplin konusunda
değişik ülke grupları farklı kriterleri dikkate almakta.
Türkiyede üstü kapalı uyguladığımız mali disiplinin
de, bilindiği şekilde, üç tane temel göstergesi vardır.
Bunlardan bir tanesi faiz dışı fazla, bir diğeri bütçe
açığı ve bir diğeri de kamu borç stokudur.
Dolayısıyla, bu üç tane göstergenin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranlarına baktığınızda, 2002 yılından 2007
yılı sonuna kadar, bütçe açığı ile kamu borç stokunun
ister AB tanımlı ister kamu net borç stoku tanımlı,
isterseniz iç ve dış borç ayrımı yapmadan brüt borç stokuna
baktığınızda da üstü kapalı bir mali kuralın
uygulandığını söyleyebiliriz. Yine üye olmak için
yoğun çaba sarf ettiğimiz ülkeler grubunu dikkate
aldığınızda Maastricht Kriterleri olarak ifade edilen
bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı
ya da kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranlarında
birinde eşik yüzde 3, birinde eşik yüzde 60, ama Türkiye'nin en son
gösterdiği performans birinde 1,6; birinde de yüzde 30dur.
Dolayısıyla mali disiplinin bu açıdan bozulduğunu ya da gücünün
azaldığını söylemek, gelişmelere
bakıldığında, doğru bir yaklaşım değil.
Faiz
dışı fazla konusuna gelince; faiz dışı
fazlanın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı Türkiyede son
yıllarda her zaman pozitif olmuştur. Dolayısıyla -Sayın Şimşekin de ifade ettiği
gibi- bütçe dinamiklerinin ve borç dinamiklerinin iyileştirilmesindeki en
önemli enstrümanlardan bir tanesi de budur.
Değerli
milletvekilleri, özellikle üzerinde durulan bir başka husus da ulusal
tasarruflarla kamu tasarrufları arasındaki gelişmelerin son
yıllardaki izlediği trenddir. Kamu tasarruf yatırım
farkının gayrisafi yurt içi hasılaya veya -daha iyi bir gösterge
olsun diye düşündüğünüzde- gayrisafi harcanabilir gelire oranına
baktığınızda, 1990lı yıllardan beri negatif
olmuş, hatta 2001de eksi yüzde 11,2ye çıkmış, 2003
yılında eksi 7,8; 2006 yılında da pozitif olarak 0,7ye
yükselmiştir. Uzun yıllardır negatif olan kamu
tasarrufları, ilk defa Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde, 58, 59,
60ıncı cumhuriyet hükûmetlerinde pozitife geçmiş bulunmaktadır.
Bir rakam vermek gerekirse; kamunun tasarruf yatırım farkı
1998de 6,8; 2001de eksi 11,2; 2006da 0,67; 2007de eksi 1,49dur.
Dolayısıyla gelişim trendine bakıldığında,
kamuda -az önce söyledim- mali disiplin bakımından
sağlanmış bulunan performans tasarruflara da
yansımıştır.
Özel sektör
tasarruf ve yatırımları konusunda ise özel sektörün sabit
sermaye yatırımlarının 2002de 43,4 milyon YTL, 2007de ise
155,4 milyon YTLye ulaşmış olması, özel sektörün kendi
tasarrufları yanında elbette yurt dışı
tasarrufları kullandığını da göstermektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bir diğer önemli husus faiz oranlarındaki
gelişmelerdir. Faiz oranlarında da elbette hazinenin ikinci el
kâğıtlarını ve de en aktif hazine
kâğıdını almak mümkün ama çok sık kullandığımız
Merkez Bankasının gecelik overnight faiz oranlarına bakarak da
bir yorum yapabiliriz.
2002
yılında gecelik Merkez Bankası referans faiz oranı yüzde
44ken bugün itibarıyla, şu anda sizlerle birlikte
değerlendirdiğimiz bütçe görüşmesi itibarıyla bu oran yüzde
15e inmiştir.
Aynı
şekilde, hazinenin de, Sayın Şimşekin de ifade ettiği
gibi, en son borçlanma oranlarının da 18den aşağıda
olduğunu söylediğimizde, borç verme Merkez Bankası
oranlarına baktığınızda onun da yüzde 17,50
civarında olduğunu gösterirsek veya ifade edersek, sonuçta iki tane
önemli ekonomi yönetimi kurumunun ekonomideki gelişmeler konusunda
gösterdiği yaklaşım çok net şekilde ortaya konulmuş
olacaktır.
Biraz daha
farklı açılardan bakıldığında, sayın
milletvekillerimizin gündeme getirdiği konulara ilişkin
görüşlerimizin de hızla üzerinden geçmek istiyorum.
Bir tanesi, Sermaye Piyasası Kurulunun DİBSlerin
izlenmesi konusunda ortaya koyduğu yaklaşım, hukuki ve teknik
çalışmalar tamamlanmış ve test aşamasında olan bu
süreç çok yakın zamanda kamuoyuyla paylaşılacaktır.
VOBAŞ vadeli işlemler piyasası ise, zaten
sizlerin de takip ettiği gibi işlemlerini etkin şekilde
yürütmektedir.
Kanal 7 ile ilgili incelenmesine konu olan husus,
bağımsız yargının kararıyla
açıklığa kavuşmuştur.
Elbette önemli olan bir konu da KOBİ
Borsasının geleceğinin ne olacağıdır. KOBİ Borsası
daha önce özel bir yasayla kuruldu ama zaman içinde, özel bir statüsü
olduğu için, bu sürecin yönetiminde bazı
sıkıntıların söz konusu olduğu
anlaşılınca bu kurumun, KOBİ Borsasının,
İMKB bünyesi içinde daha etkin çalışabileceği sonucuna
ulaşıldıktan sonra bununla ilgili kararlar
alınmış, söz konusu KOBİ Borsasının, İMKB
bünyesi içinde çalışmasına yönelik test aşamasına da
gelmiş bulunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli husus
Devlet Planlama Teşkilatının yeniden stratejik açıdan
yapılanması konusunda gündeme getirilen yaklaşımdır.
Devlet Planlama Teşkilatının kapatılmasının dahi
düşünülmeyeceği bir yaklaşım söz konusu iken, DPTde bir
stratejik planın hazırlığı da biliniyor iken sizlere
şunu anlatmak isteriz ana hatlarıyla. Devlet Planlama
Teşkilatının kendi bünyesi içinde daha önceden
başlatmış olduğu stratejik plan kapsamında 2009-2013
dönemi için gelişmelere nasıl bakacağını şu
çerçevede ifade etmek istiyorum: Bunlardan bir tanesi, bilgi birikimi ve
tecrübesinin yoğunlaştığı en önemli alan
müşavirlik alanı. Dolayısıyla müşavirlik alanı
konusundaki bilgi birikimini hem ekonomi yönetimi kurumlarıyla hem de
toplumla paylaşma çerçevesinde stratejik planda ortaya çıkan birinci
açılım budur. İkinci önemli açılım, koordinasyon ve
yönlendirme görevini daha etkin hâle getirecek bir yapıya
kavuşmasıdır. Üçüncüsü, belki de en önemlisi de, bütün ekonomik
gelişmeleri plan ve programları izleme ve denetleme sürecini de daha
kaliteli hâle getirecek bir süreci de başlatmış olacaktır.
Devlet Planlama Teşkilatının bütçesinde
geçmiş seneye oranla bu sene ortaya çıkan önemli
artışların nedeni de üç tane kalemden kaynaklanmakta. Bunlardan
bir tanesi, kalkınma ajanslarının 2009 yılında çok fazla
açılacak olması, sosyal destek projelerine, SODESe bu sene 140
milyon YTLlik bir fon ayrılmış olması ve son olarak da
yine kalkınma ajansları gibi cazibe merkezlerinin de yeni dönemde
devreye girecek olması DPT bütçesindeki artışların önemli
kaynaklarından birini oluşturmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, ikinci önemli konu
da, TÜİKin adrese dayalı nüfus kayıt sistemiyle seçmen
yaşı ve kayıtlı seçmen arasındaki ilişkilerdir.
Yine çok fazla rakama boğmadan 2002 ile 2007 tarihleri arasında
toplam nüfus seçmen yaşı ve kayıtlı seçmenle ilgili
rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum: 2002 yılında
milletvekili seçiminde -seçmen yaşı on sekiz- toplam nüfus 66 milyon
573 bin, seçmen yaşı artı nüfus 43 milyon 784 bin,
kayıtlı seçmen 41 milyon 400 bin. 2004 yılında yerel
seçimlerde -yine seçmen yaşı on sekiz- toplam nüfus 68 milyon 204
bin, seçmen yaşında olan nüfus 45 milyon 414 bin, kayıtlı
seçmen 43 milyon 552 bin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika Sayın Ekren, son sözleriniz
anlaşılmadı galiba.
Buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN
(Devamla) Son olarak da, 2007 yılında toplam nüfus 70 milyon 586
bin 256, seçmen yaşı içinde olan nüfusumuz 48 milyon 286 bin 261,
kayıtlı seçmen 42 milyon 799 bin 303.
Saygıdeğer milletvekilleri, buradaki 6 milyon ya
da 5,5 milyon farkın temel nedeni, daha önce -adrese dayalı olsun ya
da olmasın- yapılan sayımlarda toplam nüfusun ve toplam seçmen
yaşı içindeki nüfusa kayıtlı seçmenin ortaya
çıkışındaki tercihin ana kaynağının
seçmenlerin iradelerine bağlı olmuş olmasıdır.
Yapılan seçim kayıtlarının askıda tutulması
sürecinde eğer bu potansiyel seçmenler buna yönelik herhangi bir
açıklamada, itirazda, tercihte bulunmadıklarında seçmen
yaşı ile kayıtlı seçmen farkı buradan geliyordu ama
adrese dayalı nüfus sisteminden sonra on sekiz yaş ve üstü fiilen
belirlendiği için, bu da otomatik olarak seçmen nüfusu olduğu için
ortaya çıkan sonucun farklı olarak algılanmasının
birinci nedenini burada aramak gerekir.
Bir diğer son konu da GAPla ilgili
gelişmelerdir. Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın
Başkanım; GAP, aslında,
konuşmacılarımızın ve milletvekillerimizin tümünün
ifade ettiği gibi Türkiye Cumhuriyetinin hem bölgesel hem ulusal hem de
küresel bakımdan son derece önemli bir projesidir. Dolayısıyla
GAPla ilgili tercihimizi, önceliğimizi daha önceki hükûmetlerden
farklı bir strateji ve tercihle ön plana çıkarttık. Orada
yaptığımız şuydu: Yine, bütün milletvekillerimize
özellikle teşekkür ederek başlıyoruz. 14,5 milyar YTLlik merkezî
yönetim dışındaki bir kaynağı, bir miktarını
İşsizlik Fonundan, bir miktarını Özelleştirme
Fonundan alacak yasayı sizlerin desteğiyle geçirmiş olduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, önemli bir konuyu
açıklıyorsunuz ama cümlelerinizi tamamlarsanız
Lütfen
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN
(Devamla) GAP Eylem Planında yaklaşım tarzımız
şu oldu: Kamu kurum ve kuruluşlarının, bölgedeki sivil
toplum kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının,
basın mensuplarının, yerel aktörlerin GAP Eylem
Planının bitirilmesi için düşünülmesi ya da tamamlanması
gereken projelerinin miktarı ve tutarı nedir, şu rakamdır.
Dolayısıyla, bizim de yüce Meclise getirdiğimiz bu yasa ile hem
kamu, bürokrasi tarafından hem de özel sektör tarafından gündeme
getirilen projelerin tamamlanması için arzu edilen para 14,5 milyar YTL
idi, merkezî yönetim bütçesi dışında. Bu projenin de, bu Eylem
Planının da -sadece bir enerji projesi değil, sadece bir
ekonomik kalkınma projesi de değil- dört tane temel ekseni var;
birisi ekonomik kalkınma, bir diğeri sosyal gelişme, bir
diğeri altyapının tamamlanması, özellikle sulama ve
sonuncusu da kurumsal kapasitelerin geliştirilmesidir.
Bu Eylem Planının Haziran 2008den sonra 1
milyar YTL aktarılan kısmını da dikkate
aldığımızda, geçen ay Mardinde
yaptığımız toplantıda gerçekleşme
oranının yüzde 53 olduğunu söylemiştik. Muhtemelen de,
yıl sonuna kadar bu sene aktardığımız paranın
tamamı da kullanılmış olacaktır.
Dolayısıyla, GAP Eylem Planının sadece Güneydoğu
Anadoluya değil, kanunda da sizlerle birlikte ifade ettiğimiz gibi,
Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Konya Ovası Projelerine ama
hepsinden önemlisi oradaki ismiyle, kanunda geçen ifadesiyle, bölgesel ekonomik
kalkınma ve sosyal gelişmeye ihtiyacı olan bütün bölgelere
kaynakların kullanılacağıdır.
Bu vesileyle, konuları gündeme getirdiğiniz için
teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
Bu turda son konuşmacı, Hatay Milletvekili
Sayın Gökhan Durgun.
Sayın Durgun, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Tasarısı üzerinde şahsım adına düşüncelerimi
ifade etmek üzere huzurunuzdayım. Sizleri bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakanı biraz önce dinledim, Sayın
Şimşeki; bundan iki gün önce salı günü de Sayın Maliye
Bakanını dinledim. Güzel, pembe tablolar çizdiler. Aslında
pembe demek de istemiyorum, tozpembe tablolar çizdiler. Yani onları
dinlediğim zaman bu ülkede hiçbir sorun yok, işsizlik sorunu
çözülmüş, insanlar bir haciz kıskacında değil,
borçlanmış bir noktada değil, işsizlik artmamış,
cari açık yok, Türkiye güllük gülistanlık bir tablo çizildi. Biraz
önce Sayın Bakan da Türkiyede hiçbir vatandaşın sorunu yok.
diyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede çok ciddi
sorunlar var. Şunu görüyorum, görüşmekte olduğumuz bu bütçe
tasarısı, gitmekte olduğumuz krizi görmeyen ve bu krizin
ciddiyetini kavrayamayan, bu krizin bize teğet geçeceğine inananlar
tarafından hazırlandığını görüyorum, Sayın
Bakanda da bunu görüyorum, Sayın Maliye Bakanında da bunu görüyorum.
Peki, Türkiyede sorunlar yok. diyorsunuz, ben size birkaç tanesini
sayayım: Bu bütçeyi tartışırken Türkiyedeki tablo ne?
İşsizlik var mı Türkiyede? Var, hem de çok kaygı verici
bir boyutta var. Üstelik, bu kriz nedeniyle kapanan fabrikalarda
çalışırken, evine ekmek götürürken işinden olan, işsiz
durumuna düşen insanlar var. Peki, bu ülkede cari açık yok mu? Çok
ciddi bir cari açık var. Ne kadar bu cari açık? 47 milyar dolar
civarında bir cari açıkla Türkiye yürümeye çalışıyor.
Peki, başka ne sorun var? İthalatta büyük bir patlama var, büyük bir
artış var. 2002 yılında AKP, bu Hükûmeti, bu ülkeyi
devralmadan önce 51 milyar dolardı bizim ithalatımız, şu
anda 211 milyar dolar oldu. Bu da cari açığın
artmasının en önemli nedenidir. Başka ne var Türkiyede? Bu kriz
nedeniyle tedbir almadığınız için kapanan iş yerleri,
fabrikalar var. Başta tekstil sektörü olmak üzere otomotiv sektörü ve
diğer pek çok sektörde toptan işten çıkartmalar, konkordato
ilanları, iflaslar ve üretimi durdurmalar var. Sayın Bakan,
Türkiye'nin gerçek tablosu bu. Siz tabii, İngiltereden geldiniz
-iddialara göre İngiliz vatandaşı olduğunuz da söyleniyor-
İngilterede durum nedir bilmiyorum ama Türkiyede gerçek durum bu. Bunu
da bir kavramakta da yarar olduğunu düşünüyorum.
Peki, esnafın, ticaret erbabının durumu ne?
Kapanan iş yeri sayısı Sayın Bakan, 33 bin düzeyine
çıktı. Peki, tarımda çiftçinin durumu ne? Nüfusumuzun yüzde
40ını oluşturan çiftçimiz, tarımımız, ciddi bir
yıkım yaşamaktadır. Geçen yıla göre üretim yüzde 7
kayıp durumuna düşmüştür. Pamuk toplanamamış, çiftçi
tarlasını sürmek zorunda kalmıştır.
Bayramda gittim Hataya. Narenciye bölgesidir Hatay.
Narenciye üreticisi sahipsiz, perişan durumda. Size fiyatları
söyleyeyim: Mandalina 25 kuruş, portakal 30 kuruş, limon 40
kuruş. Buna rağmen, alıcısı yok, ilgileneni yok,
ağacında duruyor. Ne yazık ki fiyatlar böyle.
Peki, girdilerin durumu ne? Girdilere
baktığımızda durum daha başka. 2002den bu yana -siz
iktidara geldiğinizden bu yana- mazota yüzde 130 zam, sulamaya yüzde 175
zam, gübreye yüzde 400e yakın zam. Girdilerdeki durum da bu, Türkiye'nin
tablosu bu. İngilteredeki çiftçi nedir bilemiyorum, onu siz bilirsiniz.
Dünya ekonomisi bu krizi atlatabilmek için yeni bir
anlayışla şekillenirken, tedbirler alırken, bizde, bütçe
görüşmelerinde böyle bir pembe tablo çiziliyor. Bana dünyada bir tek ülke
gösterin ki bu krizden dolayı pembe tablo çizerek, her şeyin iyi
olduğunu söyleyerek çıkma anlayışında olsun. Bana
dünyada bir tek ülke gösterin ki bu ülkenin başbakanı Bu kriz bize
teğet geçti. diyerek bunu atlatmaya çalışsın. Böyle bir
ülke yok, dünyada böyle bir ülke yok, tek ülke varız, o da biziz.
OKTAY VURAL (İzmir) Başbakanımız tek!
GÖKHAN DURGUN (Devamla) Evet.
Değerli arkadaşlarım, küresel
ısınma dolayısıyla tarımımız, çiftçimiz zor
bir yıl geçirdi, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi kuraklık
yaşadı. Bu bölgenin tarımını ayağa kaldırmak
için kurulan GAP Sulama Projesine ne oldu? GAP, maalesef çok uzun bir süredir
kenara itilmiş vaziyette, AKP İktidarı tarafından da rafa
kaldırılmış durumda. GAPı gerçekten oradaki
insanın kaderini değiştirecek, ciddi bir yatırım
hâline dönüştürecek önemli bir adımın son dönemde
atılmamış olduğuna da dikkatinizi çekmek istiyorum. AKP
İktidarı tarafından GAPa son üç yılda yapılan
yatırım, 2002 yılında yapılan yatırımın
dörtte 1i kadardır. İşte, Türkiyedeki tablo budur Sayın
Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Durgun.
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) TÜİK denince aklımıza gelen bir konuyla bitirmek
istiyorum sözlerimi. TÜİK denince aklımıza seçmen kütükleri
geliyor. Komşumuz Yunanistanın seçmeni kadar Türkiyede seçmen
arttı, 6 milyon. Ben bu artışla çok ilgili değilim,
arkadaşlarım anlattılar, söylediler. Ama şu beni üzdü:
Sayın Mehmet Ali Şahine, Sayın Bakana gazeteciler soruyor,
Bakın, dağdaki bir terörist seçmen yazılmış. Ne
diyorsunuz? diyor. Sayın Bakan diyor ki: Gelsin,
tanışırız, memnun oluruz, kendisi oy kullansın.
Sayın Bakan,
hiç yakışmıyor. Bir teröriste Gelsin,
tanışalım. diyemezsiniz. Bir teröriste Gelsin, bu ülkede oy
kullansın. diyemezsiniz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ne manada söylediğini biliyorsunuz.
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Sizi kınıyorum.
Lütfen bu konuda
Sayın Bakan sözlerini geri alsın.
AHMET YENİ
(Samsun) Bakan onu kastetmedi.
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, dördüncü turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
sorulara geçiyoruz.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim sorum
Devlet Planlama Teşkilatı verileriyle ilgili.
Türk çiftçisinin
son dönemdeki içler acısı hâlini Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının Sektörel Reel Büyüme
Hızları başlığı altında
yayımlamış olduğu tarım sektörüyle ilgili olumsuz
veriler de doğrulamaktadır. Hâlbuki Tarım Bakanı bunun tam
aksini savunmakta, tarımın ve çiftçilerimizin çok iyi bir seviyede
olduğunu iddia etmekte, hatta bu yüzden tarım kesiminin siyasi
desteğini aldıklarını ifade etmektedir. Sayın
Bakanım Nazım Ekrenin bu konudaki düşüncelerini ve yorumlarını
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanlara soruyorum:
Bir:
Şirketler ve tüketicilerin bankalara olan borçlarının yeniden
yapılandırılması için BDDK ve bankalar arasında
herhangi bir görüşme yapılmakta mıdır?
İki: Kredi
borçlarının faizlerinde herhangi bir indirime gidilecek midir?
Üç: Kredi
kartları ve bireysel kredi borçlarının da
yapılandırılmasına ilişkin herhangi bir
çalışma var mıdır?
Dört ve son
olarak: Ekonomik verilere bakıldığında büyüme oranı
sıfıra yaklaşmış ve işsizlik oranının
da artmaya başladığı gözlenmektedir. Bu, ülkemiz için bir
resesyon mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Enöz.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, soru bir: 29 Mart mahallî idareler
genel seçimleri için askıya çıkan seçmen listelerine toplu hileli
seçmen yazıldığına dair tarafıma çeşitli duyumlar
ulaşmaktaydı. Antalyanın Konyaaltı ilçesinde İlçe
Başkanı Ömer Dalbudakın itirazıyla benzer bir durum tespit
edilmiş, bu seçmenlerin kayıtları dondurulmuştur. Adrese
dayalı seçmen kayıtlarında sıkıntıların
olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sistemin
kaldırılıp daha şeffaf bir yöntemin getirilmesi için bir
çalışmanız var mıdır?
Soru iki:
Enflasyon hesaplamalarında gıda harcamalarının oranı
nedir? Elektrik ve doğal gaz enflasyon hesaplamalarına dâhil
edilmekte midir? Ediliyorsa oranlarını öğrenebilir miyim?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, TÜİK tarafından yapılan
tespitler neticesinde nüfusu 2 binin altında kaldığı için
kapatılan belde belediyelerinin birçoğunun yeni açıklanan seçmen
listelerindeki artışlarla nüfusları 2 binin üzerine
çıkmaktadır. Mesela Aydın ili Koçarlı ilçesi
Bıyıklı beldesinin nüfusu 1.990dı, yani 10 kişi
eksikti; yeni seçmenlerle, artan seçmenlerle 2 bini çok çok geçmekte.
Şimdi sormak
istiyorum: Seçmen kütükleri doğru ise köy hâline getirdiğiniz belde
belediyelerine haksızlık yaptığınızı
düşünüyor musunuz?
İki: Yine
Aydın ili Kuşadası ilçe nüfusu 53 bin. Seçmen kütük listelerine
göre seçmen sayısı 43 bin. Bu seçmen sayısı size
mantıklı geliyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, Bankalar Birliği
Başkanının da dile getirdiği, bütçe
konuşmalarında size sunduğum, reel sektörün ve
bankacılığın içinde olduğu şu andaki 110uncu ve
160ıncı maddelerde grup kredileri hariç müşteri kredilerinin yeniden
yapılandırılmasında buradaki bu uygulamayı bir an
evvel getirecek misiniz? Bir.
İki: Çek
Kanunuyla ilgili acil olarak Adalet Bakanlığının
hazırladığı çek kanununun en azından acil olan 1 ve 2
maddesini öncelikle Meclise getirecek
misiniz?
Üç: GAP bölgesel
kalkınmada çalışanların, ben biliyorum ki en az zararla,
gitmek istemeyen insanlarımızın, yıllarca Ankarada
yaşayan insanlarımızın Urfaya gitmek, babası annesi,
çoluğu çocuğu nedeniyle gitmek istemeyen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, son bir yıl içerisinde GAP bölgesinde işsizlik
oranı ve kapanan iş sayısı nedir?
İki: 2008
yılında programa alınan on beş anaokuldan kaçı
tamamlanmıştır? Bu okullardan kaçı
Adıyamandadır?
Üç: 2009
yılında tamamlanması öngörülen 22.634 konut ve 104 sosyal
tesisin kaçı Adıyamanda yapılacaktır?
Ve son sorum:
Özel sektörün bölgeyi tercih etmesine dönük olarak nasıl bir
teşvik politikası
izlenecektir? Bu konuda yasal düzenleme yapılacak mıdır?
Eğer yapılacaksa ne zaman yapılacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sözde stratejik
ortaklarımızın parlamentolarında kabul ettikleri sözde
Ermeni soykırımı tasarılarını
çağrıştırabilecek konuşmaların bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında yapılmış
olmasını Demokratik Sol Parti olarak şiddetle
kınıyoruz. Başkanlık Divanı söz konusu konuşma
sonrası tepki göstermiş olsa da, Divandan bu konularda anında ve
daha fazla hassasiyet göstermesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan aracılığınızla Sayın Bakanlara sormak
istiyorum: Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında
sayılmasına rağmen, 2008 yılı büyüme tahminine
baktığımızda yüzde 2-3ler düzeyindeki büyüme oranı
ile gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 6lara değil,
gelişmiş ülkeler ortalamasına daha yakın ve daha düşük
bir yerde durmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, özür diliyorum, mikrofon otomatik kesiliyor.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakanlara
soruyorum: İktidarlarınız döneminde çeşitli zamanlarda GAP
eylem planları açıklanmıştır. Açıklanan bu eylem
planları ne yazık ki tam olarak uygulamaya geçirilememiştir.
Seçim bölgem Gaziantep de bu planlardan
yararlanamamıştır. 2009 yılında Hükûmetinizin
GAP uygulama planı nedir?
İkinci
sorum: Türkiye İstatistik Kurumu, devletimizin en güvenilen
kurumlarından birisi olmak zorundadır. Ancak TÜİKin
açıkladığı rakamlar, gerçekleri yansıtmaktan çok uzak
kalmaktadır. Hükûmetiniz, TÜİKin bir devlet kurumu olarak
güvenilirliğini artırmak için ne gibi önlemler alacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özensoy
Yok.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; millî
gelir büyüklüğünün bugünkü seviyesi her zaman Hükûmetin övünç
kaynağını oluşturmaktadır. Ancak bu gelirin adil
olarak dağıtımı da söz konusu değildir. Ayrıca
gayrisafi millî hasıladaki artış, reel sektörün üretimine de
bağlı değildir, mevcut envanterin küreselleşme ve
şehirleşmeye bağlı olarak yükselmesinin bir sonucudur. Her
şeye rağmen, gayrisafi millî hasılanın adil
dağıtımı milyonlarca yoksulu biraz olsun rahatlatabilir.
Yeni bir gelir dağılımı sisteminiz var mı? Böyle bir
sistem üzerinde çalışıyor musunuz?
İki: Sermaye
girişi ve dış kredinin olduğu dönemlerde ekonomide bir
büyüme, sermaye çıkışıyla da bir küçülme olduğu
belirtiliyor, Başbakanımız belirmişti. Türkiye ekonomisi
sürekli bir dalgalanmaya mı tabi olacak, yoksa bir istikrar kazanacak
mı? Bu konudaki çalışmalarınız hakkında bilgi
verir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
TÜİKte çalışan, Devlet Memurları Kanununa, 4/Cye göre
çalışan, sahada görev yapan ve TÜİKin genelde
sonuçlarını getirip sizlere takdim eden ve kullanıcılara
sunan, orada çalışan insanlar hakikaten sizden bir müjde bekliyorlar.
Bu 4/Cye bir çözüm getirmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda bilgi almak
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, 2008 yılı sonunda
bitecek olan Teşvik Yasası kapsamındaki illerin durumu ne
olacak? Buradaki sanayicilerimiz için bir planınız var mı?
TÜİK ve Yüksek Seçim Kurulu tarafından
kullanılan veri tabanı ve değerlendirme
yazılımları hangi firmalara aittir? Bu yazılımlar için
devletimiz ne kadar para ödemiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın
Bakanım, elimde TÜİKe ait
hayvancılıkla ilgili bir istatistik tablo var. Bu tabloya göre
ortalama süt verimi sığırlarda 2000den 2003e kadar 1.700
kilogram civarında. Her ne hikmetse, 2004 yılından 2007ye kadar
birdenbire yüzde 70lik bir artışla 2.550 kilogram civarına
çekilmiş bu rakamlar. Biyolojik olarak ancak otuz yılda
gerçekleşebilecek bu rakamı TÜİK bir yıl içerisinde
nasıl gerçekleşmiş olarak gösteriyor? Bu durumda acaba bir kamu
kurumu olan TÜİKin yanlış istatistik değerlerle Sayın
Tarım Bakanına nereden nereye şarkısı söylemek için
güfte yapma arzusunda mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanlarım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Beni ilgilendiren sorulara cevap vereceğim ama önce
şunu ifade edeyim: Biz hiçbir şekilde pembe tablolar çizmiyoruz.
Benim konuşma metnimi incelerseniz, işte diyoruz ki, dünyada son
yüzyılın en büyük krizi var, Türkiye bundan etkileniyor, bütün
ülkeler etkileniyor gerek ihracat kanalıyla ve dolayısıyla tabii
ki istihdam da etkileniyor gerekse finansman kanalıyla.
Dolayısıyla o pembe tabloları nereden çıkarıyorsunuz
doğrusu ben de bilmiyorum.
Şimdi, enflasyonda gıdanın payı, yani
gıda ve alkolsüz içkilerin payı yüzde 28,63tür.
Dolayısıyla gıda fiyatlarındaki artış çok
ağırlıklı bir şekilde enflasyona yansıyor.
Elektrik ve doğal gaz kısmını şu anda bilmiyorum, o
detay da gerekiyorsa onu da sonradan size yazılı olarak veririz ama
Sayın Bakanımızın ifadesine göre yüzde 16 civarında
bir rakam.
Resesyon olabilmesi için bir ülkede ekonominin iki çeyrek
üst üste bir daralmaya girmesi lazım, eksi büyümesi gerekiyor. O anlamda
Türkiyede şu anda bir resesyon yoktur.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Azalan bir trend
Sayın Bakan, eksi değil.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Türkiye yirmi yedi çeyrektir -ki bu cumhuriyet tarihinde ilk kez olmuştur-
büyüyor ve bu büyümenin ortalamasına da bakarsanız, hiçbir dönemde bu
kadar yüksek dozda da bir büyüme olmamıştır.
Teşvik politikasına gelince, tabii ki biz her
zaman şunu söyledik: Bu teşviklerin daha rasyonel bir zemine
oturtulması için bir çalışma var ama sanayi envanteriyle ilgili
çalışmalar son noktaya gelmediği için onu henüz uygulamaya
koyamadık. Dolayısıyla mevcut teşvik sisteminin bir
şekilde bir süre daha uzatılması tabii ki söz konusu. Onu da
önümüzdeki günlerde gerçekleştireceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ne zaman
Sayın Bakan? Bu haberleri bekliyoruz.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Yani, en kısa süre içerisinde yapacağız.
ALİM IŞIK (Kütahya) Yılın sonu da
bitiyor Sayın Bakanım, az bir zaman kaldı.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Yapacağız arkadaşlar,
uzatacağız.
Şimdi,
gelişmekte olan ülkelere göre Türkiye'nin büyümesi düşük mü?
Aslında Çin ve Hindistanı çıkartırsanız Türkiye'nin
düşük değil. Son altı yılın ortalamasına
bakarsanız Türkiye yüksek. Türkiye'nin içinde bulunduğu Avrupa, Orta
Doğu, Afrika bölgesine bakarsanız Türkiye hiçbir şekilde
düşük değil. Son altı yıldır Avrupa, Orta Doğu ve
Afrika bölgesindeki ülkelerden, Türkiye daha hızlı bir şekilde
büyümüştür.
Şimdi, millî
gelir seviyesi, tabii, bir övünç kaynağı, kişi başına
gelir de öyle çünkü dünyada refah ölçütü bu. Adil gelir
dağılımı tabii ki son derece önemli ve bizim en önemli
hedeflerimizden bir tanesi gelirin daha adil
dağıtılmasıdır. Son birkaç yıldır bu alanda
da önemli ilerlemeler olduğunu söylemek istiyorum. Her şeyden önce
gelirin adil olarak dağılıp dağılmadığı
konusu Gini kat sayısıyla ölçülür ve Gini kat sayısı
sıfıra doğru yaklaştıkça gelir daha adil
dağılır anlamına geliyor. 2002 yılında Gini kat
sayısı 0,44tü; 2003 yılında 0,42; 2004 yılında
0,40; 2005 yılında 0,38; elimizdeki rakamlar bunlar. Ama şunu da
söyleyeyim: Mesela en yüksek gelir alan yüzde 20lik kesimin millî gelirden aldığı
pay, en üst dilimin, mesela 2002 yılında yüzde 50,1 iken 2005
yılında yüzde 44,4e düştüğünü görüyoruz.
Dolayısıyla gelir dağılımı tabii ki hiçbir yerde
tam olarak adil değil ama Türkiyede bu son yıllarda daha adil bir
gelir dağılımına doğru gittiğimiz de ortada.
Türkiyedeki
ekonomik büyüme sürekli dalgalanmak durumunda değil. Tabii ki yapısal
reformlarla sürdürülebilir, makul bir büyüme oranı yakalanabilir. Son
yıllarda aslında yakalanan ivme de onu gösteriyor. Ama şu da çok
açık: Türkiye enerjide dışa bağımlı, Türkiye'nin
sosyal güvenlik reformunu çok daha köklü bir şekilde yapması
gerekiyor. Yani daha atmamız gereken adımlar var. Bunlar
yapılırsa tabii ki Türkiyedeki büyüme çok daha yüksek dozda ve
sürdürülebilir bir şekilde olur.
Teşvik
konusunda, dediğim gibi, bu senenin sonunda veya en geç önümüzdeki senenin
başında, yani ilk günlerinde bu teşviklerin
uzatılmasına yönelik bir
taslağı getireceğiz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Uzatacak mısınız Sayın
Bakanım, uzatacak mısınız?
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Uzatacağız
arkadaşlar.
Teşekkür
ediyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sorulan sorulara zaman ölçüsünde cevap
vereceğim.
Öncelikle
aldığım notlar çerçevesinde
sırasıyla gitmek istiyorum.
Devlet Planlama
Teşkilatı ile Tarım Bakanlığının tarım
sektörüne ilişkin olarak kullandığı veriler arasındaki
farklılığa ilişkin ben de çok özet bir bilgi aktarmak isterim.
DPT verileri yayınladığınız program ve planlarda da
zannediyorum izlenilen şekilde bir tabloyla karşı
karşıya. Tarım Destekleme Bütçesinin
Dağılımı başlıklı tabloya
bakıldığında, 2004-2008 dönemi içinde tarım destekleme
bütçesinin dağılımının arttığını
söyleyebiliriz. Fark ödemesi destekleme hizmetlerinde de artış söz
konusu, hayvancılık ödemelerinde de artış söz konusu.
Benzer şekilde bazı tarımsal ürünlerin başlangıç
alım fiyatlarında da buğday, arpa, şeker pancarı, fındık
gibi 2005-2006-2007 fiyatlar ya da tonlar olarak, eğer arzu edilirse yüzde
değişimler olarak da bir artışın olduğunu
söylemek mümkün. Daha açık bir ifadeyle: Tarım sektöründe -tarım
desteklerine 2007den 2008e bakıldığında, hani kısa
vadeli bir bakış olarak yapıldığında- Tarım
Bakanlığımızın da ifade ettiği gibi, önemli
gelişmeler sağlanmıştır. Farklılık olarak
gündeme getirilebilecek tek konu Bakanlığın bütçedeki sistematik
tanımı ile DPTnin gelişmeleri izlerken
kullandığı sistematik arasındaki farktır. Rakamlar
konusunda çelişkili bir durum söz konusu değildir.
İkinci
önemli sorulardan bir tanesi de şirketlerin yeniden
yapılandırılması olayıdır. Saygıdeğer
milletvekilleri, konuşmamda da ifade ettim, Sayın Şimşek de
vurguladı, küresel finansal krizin ya da Türkiye'nin içinde bulunduğu
ulusal konjonktürün ortaya çıkardığı önemli noktalardan bir
tanesi de daha önceki yıllarda yapılması gereken şirket
yapılanmasının yapılmamış olmasıdır.
Burada elbette özel sektörümüzün yurt dışından sağladığı
kredilerle, içeriden borçlanarak elde ettiği finansmanla hem
yatırım malı ithalatında önemli artış
sağladığımızı hem de kısaca ifade
ettiğim yatırımlarda ciddi artış
sağlandığını vurguladıktan sonra, özellikle son
yıllarda özel sektörün Türk ekonomi yapısı içindeki
ağırlığı artmıştır. Bu
ağırlığın artışını sağlayan
faktörlerden bir tanesi de finansman yapısı diye
bakıldığında, elbette yeni dönemde Türk özel sektörünün
mevcut gelişmeler karşısında çok fazla hasar göstermeden
süreci atlatabilmesi için şirket yeniden yapılandırılması
demek, bu şirketlerin içinde bulunduğu teknik, finansal, insan, beşerî
ve sosyal yapılarını özel sektörle birlikte oturup daha önceki
bilgilere göre yeniden şekillendirmektir. Diğer benzer
yapılandırmaları da ilgili bakanlarımız kendi kamu
kurum ve kuruluşlarıyla ilgili olarak da yapmışlardır.
Seçmen konusunda
da daha önce konuşmamda ifade ettim ama bir kez daha müsaadenizle
vurgulamak isterim: TÜİK elbette son derece saygın bir
kuruluştur. Dolayısıyla, yaptığı
çalışmalar da, ortaya koyduğu veriler de yerli ve yabancı
akreditasyon kuruluşları tarafından,
vatandaşlarımız tarafından, özel ve kamu kurum ve
kuruluşları tarafından verileri sağlıklı
şekilde kullanılmakta ve yorumlar da buna dayanmaktadır.
25 Nisan 2006
tarih 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu gereği adrese
dayalı nüfus kayıt sistemi oluşturulmuştur. Onu hep
birlikte Meclisten çıkardığımız yasayla birlikte
yaptık. Bu kanunla, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi
kurulması görevi sadece TÜİKe aittir. Daha sonraki gelişmeler
İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğünün yakın takibi içindedir.
Bir diğer
önemli nokta, yine TÜİKle ilgili olarak seçmen konusunda gündeme
getirilmişti.
Saygıdeğer
milletvekilleri, TÜİKin yaptığı çalışmada en
önemli belirleyici husus, elinde nüfus cüzdanı olan
vatandaşlarımızı kaydetmektir elbette. Bir başka örnekte
de bir adres gösterilerek nispeten daha yüksek bir seçmenin olduğu
iddiası gündeme getirildi.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Tek adreste 79.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Evet, oraya
bakıldığında, o adresin aslında bir öğrenci yurdu
olduğu, dolayısıyla 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanununun 50nci maddesinin beşinci fıkrasında geçen hüküm
gereği Huzurevi, yetiştirme yurdu, cezaevi, öğrenci yurdu gibi
yerlerde kalanların adreslerinin bildirimleri ilgili kurum yetkililerince
yapılır. denildiği için burada kaydedilmiş olabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Bir başka önemli
husus, millî gelir rakamlarındaki artış ile gelir
dağılımı arasındaki ilişkinin
oluşturulmadığıydı. Sayın Şimşek
bahsetti, ama ben bir şey söylemek istiyorum: 2002-2007 yılları
arasında YTL ve dolar cinsi olarak -hiç fark etmiyor- kişi
başına düşen gelir, kişi başına toplam borç,
kişi başına toplam kamu borcu ve kişi başına
yatırıma bakıldığında gelişimlerde kişi
başına gelir artıyor, kişi başına gelir
artıyor, kişi başına gelire oranla kamu borcu ve toplam
borç azalıyor, yine kişi başına gelirle toplam sabit
sermaye yatırımları artıyor.
Son olarak da GAP
konusunda da ilerlemeler kaydettiğimiz çok net.
Saygıdeğer
milletvekilleri, özellikle bu dönemde GAPa yönelik olarak
açıkladığımız Eylem Planı,
oluşturduğumuz finansman yapısı, izleme ve
değerlendirme sistemlerine bakıldığında, GAP, şu
anda en sistematik olarak yürüyen, eylem planına göre de
sağlıklı işleyen bir projedir.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Bakan,
benim soruma cevap vermediniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Efendim,
çalışanlar için bir şey söylemediniz. GAP
çalışanları için iki kelime etseydiniz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN
(İstanbul) Size daha önce söyledim onu, aynı şeyimiz devam
ediyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
sırasıyla dördüncü turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Hazine Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.82 - HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1. Hazine
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 59.345.864.600
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 275.400
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 355.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 5.090.500.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
06 İskan
ve Toplum Refahı Hizmetleri 500.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 1.048.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL TOPLAM 65.984.995.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Hazine Müsteşarlığı
2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Hazine Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 58.545.318.078,35
- Toplam Harcama : 53.920.142.734,76
- Ödenek
Dışı Harcama : 48.367,92
- İptal
Edilen Ödenek : 4.625.223.711,51
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2007
yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.81 - DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI
MÜSTEŞARLIĞI
1. Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 496.569.523
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 157.477
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 275.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 2.782.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
09 Eğitim
Hizmetleri 98.550.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL TOPLAM 598.334.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 186.065.275,00
- Toplam Harcama : 150.330.676,90
- Ödenek
Dışı Harcama : 15.780,30
- İptal
Edilen Ödenek : 35.591.578,40
- Ertesi
Yıla Devreden Ödenek : 158.800,00
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.85 TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1. Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 109.853.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 617.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 20.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 110.490.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı
2009 yılı merkezi yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı 2007
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
2. Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 154.420.815,00
- Toplam Harcama : 136.110.106,77
- İptal Edilen Ödenek : 18.310.708,23
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.03 - SERMAYE PİYASASI
KURULU
1. Sermaye Piyasası Kurulu
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 18.430.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 5.625.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 37.121.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 61.176.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 51.656.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 9.520.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 61.176.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sermaye Piyasası
Kurulu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 58.769.000,00
- Toplam Harcama : 47.664.712,49
- İptal Edilen Ödenek : 11.104.287,51
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 51.269.000,00
- Yılı net tahsilatı : 40.200.002,49
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.04 - BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU
1. Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 7.831.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 132.169.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 140.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KODU Açıklama (TL)
05 Diğer
Gelirler 140.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 140.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2007
yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 93.000.000,00
- Toplam Harcama : 51.263.689,00
- İptal Edilen Ödenek : 41.736.311,00
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 93.000.000,00
- Yılı net tahsilatı : 94.395.662,13
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.34 - GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1. GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.411.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 47.348.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 50.760.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KODU Açıklama (YTL)
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 50.760.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 50.760.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2007 yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 23.914.000,00
- Toplam Harcama : 20.558.752,97
- Ödenek Dışı Harcama : 289.769,87
- İptal Edilen Ödenek : 3.645.016.90
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 23.814.000,00
- Yılı net tahsilatı : 19.505.272,06
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, böylece Hazine
Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı, Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2009 yılı merkezî
yönetim bütçeleri ile 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesapları
kabul edilmiştir. Kurumlarımız ve ülkemiz için hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 19 Aralık
2008 Cuma günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 22.23